YAN DAL UZMANLIK TEZĠ. TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof. Dr. Mehmet Satar. Uz. Dr. Kenan Özcan

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YAN DAL UZMANLIK TEZĠ. TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof. Dr. Mehmet Satar. Uz. Dr. Kenan Özcan"

Transkript

1 T.C ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI HĠPOKSĠK-ĠSKEMĠK SEREBRAL HASAR OLUġTURULAN YENĠDOĞAN RAT MODELĠNDE ALLOPÜRĠNOLÜN KASPAZ 3 VE KASPAZ 8 AKTĠVĠTESĠ ĠLE NÖROPROTEKTĠF ETKĠSĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ YAN DAL UZMANLIK TEZĠ TEZ YÖNETĠCĠSĠ Prof. Dr. Mehmet Satar Uz. Dr. Kenan Özcan ADANA-2009

2 Bu çalıģma TIP.2005.LTP21 nolu proje ile Çukurova Üniversitesi AraĢtırma Fonu tarafından desteklenmiģtir. II

3 TEġEKKÜR Bu çalışmanın yapılması sırasında yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm, başta tez danışmanım Prof. Dr. Mehmet Satar olmak üzere Prof. Dr. Nejat Narlı ya, Doç. Dr. Hacer Yapıcıoğlu Yıldızdaş a, Dr. Ferda Özlü ye, Dr. Erdal Taşkın a, Dr. Necmiye Canacankatan a, Yenidoğan Yoğun bakım Ünitesi çalışanlarına, Vet. Dr. Kenan Dağlıoğlu na, DECAM Laboratuvar çalışanlarına ve her zaman yanımda olan aileme, eşim ve çocuklarıma içtenlikle teşekkür ederim. Dr. Kenan Özcan III

4 ĠÇĠNDEKĠLER SAYFA NO TEŞEKKÜR II-III İÇİNDEKİLER IV-V TABLO LİSTESİ VI ŞEKİL LİSTESİ VII KISALTMALAR VIII ÖZET ve ANAHTAR SÖZCÜKLER IX ABSTRACT ve KEYWORDS X I. GİRİŞ ve AMAÇ 1 II. GENEL BİLGİLER Perinatal Asfiksi Ve Hipoksik İskemik Ensefalopati Tanım İnsidans Asfiksi tipleri Kronik kısmi asfiksi Akut tama yakın asfiksi Patoloji Prematür ve Matür Yenidoğanlarda Perinatal Hipoksik- 8 İskemik Beyin Hasarının Patogenezi Hipoksemi Hipoksi-İskemi Beyin hasarında hücresel mekanizma Enerji Dönüşümü Serbest Radikal Oluşumu Eksitatör aminoasitlerin salınması İntrasellüler kalsiyum yüklenmesi Nitrik Oksit Toksisitesi İntrasellüler Asidoz Apopitosis 17 IV

5 İnflamasyon Sitokinler Hipoksik İskemik Beyin Hasarının Önlenmesindeki 18 Mevcut Değerli Girişimler Enerji kaybının azaltılması Glutamat salınımının inhibisyonu Glutamat alınımındaki bozukluğun iyileştirilmesi Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi Lökosit/mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu İntrasellüler Olayların Akışının Bloke Edilmesi Kaspazlar; programlanmış hücre ölümlerinde anahtar oyuncular Apoptoziste Kaspaz-3 ün Yeri ve Önemi Kaspazların Aktivasyonu Mitokondri/Sitokrom-C Aracılı Apoptozis Oluşturulması Dış Sinyallerle Apoptozisin Tetiklenmesi Endoplazmik Retikulum Aracılı Apoptozis Oluşturulması Allopurinol Özellikleri Famakokinetik Ve Metabolizma İlaç Etkileşimleri Terapötik Kullanımlar Toksik Etkiler 36 III. GEREÇ ve YÖNTEM Kaspaz 3 ve Kaspaz 8 Ölçüm Yöntemleri İstatistiksel analiz 39 IV. BULGULAR 40 V. TARTIŞMA 44 VI. SONUÇLAR 48 VII. KAYNAKLAR 49 VIII. ÖZGEÇMİŞ 55 V

6 TABLO LĠSTESĠ Sayfa No Tablo 1. Perinatal kronik kısmi ve akut tam asfiksinin özellikleri 4 Tablo 2. Fetus veya yenidoğan beyninin hipoksik-iskemik hasara cevabı 8 Tablo 3. Hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesindeki değerli girişimler 23 Tablo 4. Belli başlı kaspazlar. 25 Tablo 5. Çalışma grubundaki ratların sol ve sağ serebral kaspaz-3 aktiviteleri 41 Tablo 6. Çalışma grubundaki ratların sol ve sağ serebral kaspaz-8 aktiviteleri 43 VI

7 ġekġl LĠSTESĠ Sayfa No ġekil 1. Hipoksik-iskemik serebral hasar patogenezine genel bakış. 10 ġekil 2. Kaspazların aktivasyonu. 26 ġekil 3. Mitokondri/sitokrom-c aracılı apoptozisin tetiklenmesi. 29 ġekil 4. Apoptosom. 29 ġekil 5. Mitokondri/Sitokrom-C aracılı apoptozis oluşturulması. 30 ġekil 6. Dış sinyallerle apoptozisin tetiklenmesi. 31 ġekil 7. Çalışma grubundaki ratların sol ve sağ serebral kaspaz-3 aktiviteleri 41 ġekil 8. Çalışma grubundaki ratların sol ve sağ serebral kaspaz-8 aktiviteleri 43 VII

8 KISALTMALAR ADP AMP ATP CP ER FADH FPK GH GHR GP GSH H-I HK H 2 O 2 HİE IGF-1 IL1 Beta LDH NAD NADH NMDA NO O 2 PO 2 PCr PAF PK PV-İVK PUFA PVL QA SOR SOD TNF-alfa :Adenozin difosfat :Adenozin monofosfat :Adenozin trifosfat :Serebral palsi :Endoplazmik retikulum :İndirgenmiş flavin adenid dinükleotid :Fosfofruktokinaz :Büyüme hormonu :Growth hormon reseptörü :Glutatyon peroksidaz :Glutatyon :Hipoksik iskemi :Heksokinaz :Hidrojen peroksit :Hipoksik iskemik ensefalopati :İnsulin benzeri growth faktör :İnterlökin-1 beta :Laktik dehidrogenaz :Nikotinamid adenid dinükleotid :İndirgenmiş nikotinamid adenid dinükleotid :N. metil D.aspartat :Nitrik oksit :Oksijen :Parsiyel oksijen basıncı :Fosfokreatin :Platelet aktive edici faktör :Piruvat kinaz :Periventriküler- İntraventriküler kanama :Çoklu doymamış yağ asidleri :Periventriküler Lökomalazi :Quisqualik asit :Serbest oksijen radikalleri :Süperoksit dismutaz :Tümör nekrosis faktör-alfa VIII

9 ÖZET Hipoksik-Ġskemik Serebral Hasar OluĢturulan Yenidoğan Rat Modelinde Allopürinolün Kaspaz 3 Ve Kaspaz 8 Aktivitesi Ġle Nöroprotektif Etkisinin Değerlendirilmesi Amaç: Hipoksi-iskemi (H-İ) sonrası reperfüzyon-reoksijenasyon döneminde küçük damar endotel hücrelerinde serbest radikallerin üretimine neden olan siklooksijenaz ve ksantin oksidazın aktive olduğu iki önemli yol tetiklenir. Açığa çıkan serbest radikaller lökosit, platelet ve endotel hücrelerindeki adezyon moleküllerini aktive ederek lökositlerin adezyonu ve ekstravazasyonunu sağlar. Ksantin oksidaz inhibitörü olan allopürinolün hipoksik sikemik ensefalopatide (HİE) nöroprotektif olabileceği gösterilmiştir. Kaspaz 3 ve kaspaz 8 nöronal apoptozisde önemli bir role sahiptir. Biz hipoksik-iskemik ensefalopatili yenidoğan ratlarda farklı doz allopurinolün kaspaz-3 ve kaspaz-8 üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Bu çalışmaya 10 günlük yenidoğan ratlar alındı. Çalışma modeli olarak Rice ın hpoksi-iskemi modeli kullanıldı. Ratların sol karotid arterleri bağlandı ve %8 oksijen ile %92 nitrojenli ortamda 2.5 saat bekletildi. Hİ sonrası allopurinol uygulanarak beyin dokusunda her iki hemisferde apopitozis öncül proteinleri olan kaspaz 3 ve 8 ölçümü yapıldı. Allopürinol AL48 tedavi grubuna, ratlar hipoksiye maruz kaldıktan 30 dakika ve 12 saat sonra, 24 mg/kg olmak üzere iki eşit dozda, AL72 tedavi grubuna ratlar hipoksiye maruz bırakıldıktan 30 dakika, 12 saat ve 24 saat sonra aynı dozlarda intraperitoneal olarak uygulandı. Son ilaç uygulanmasından 12 saat sonra ratlar dekapite edildi. Diğer gruplar sham ve Hİ grubuydu. Bulgular: Her bir grupta 10 rat vardı. Gruplar arasında cinsiyet ve ağırlık farkı yoktu (p>0.05). Hİ, AL48 ve AL72 gruplarında kaspaz 3 ve kaspaz 8 düzeyleri sham grubu ile karşılaştırıldığında belirgin yüksekti (her biri için p= 0,0001). Hİ ve AL48 grupları arasında kaspaz aktivitelerinde farklılık olmamasına rağmen (p>0.05) kaspaz -3 ve kaspaz-8 aktiviteteleri HI ve AL48 gruplarıyla kıyaslandığında AL72 grubunda daha düşüktü (her biri için p=0,001). Sonuç: Sonuçta AL72 grubunda kaspaz 3 ve kaspaz 8 aktivitelerinin azalması yüksek doz allopurinolün nöronal apopitozisin azalmasında etkili olabileciğini düşündürmektedir. Anahtar kelimeler: Hipoksik iskemi, yenidoğan ratlar, kaspaz 3, kaspaz 8, allopürinol IX

10 ABSTRACT Allopurınol s Effect On Caspase-3 And Caspase-8 In Hypoxıc-Ischemıc Newborn Rats Aim: During reperfusion period of hypoxia-ischemia, cyclooxygenase and xanthine oxidase pathways are induced. Free oxygen radicals activate adhesion molecules on leukocytes, platelets and endothelial cells and activate leucocytes adhesion and extravasation. A xanthine oxidase inhibitor, allopurinol has been shown to be neuroprotective in hypoxic- ischemic encephalopathy. Caspase-8 and caspase-3 have a key role in neuronal apoptosis. We aimed to investigate different dosages of allopurinol s effect on caspase-3 and caspase-8 activities in newborn rats with hypoxicischemic encephalopathy. Material and method: 10 days old newborn rats were enrolled to the study. Rice s hypoxia-ischemia model were used. Left carotid artery was ligated and rats were perfused with 8% oxygen and 92% nitrogen for two and half hours (HI group). Rats were treated with allopurinol and caspase- 3 and caspase- 8 activities were measured in both hemispheres. AL48 group was treated with 24 mg/kg intraperitoneal allopurinol 30 minutes and 12 hours after hypoxic- ischemic insult; while AL72 group was treated with same dose after 30 minutes, 12 hours and 24 hours. Twelve hours after last dose, rats were decapitated. The others groups were sham and non- treated hypoxic- ischemic (HI) group. Results: There were 10 rats in each group. There was no significance between gender and weights among groups (p>0.05). Caspase-3 and 8 activities were significantly higher in HI, AL48 and AL72 groups compared to sham group (p=0,0001, for all, respectively). Although caspase activities were not different in HI and AL48 groups (p>0.05), the activities were lower in AL72 group compared to HI and AL48 groups (p=0,0001, for each). Conclusion: Decreased activities of caspase- 3 and 8 in AL72 groups may suggest that high dose of allopurinol may be effective for reducing neuronal apoptosis. Keywords: Hypoxic-Ischemia, newborn rats, caspase-3, caspase-8, allopurinol X

11 1- GĠRĠġ ve AMAÇ Neonatolojinin önemli sorunlarından biri olan perinatal asfiksi ve buna bağlı olarak gelişen hipoksik iskemik ensefalopati (HİE), doğuma yakın dönemde, doğum sırasında veya doğumdan sonra bebeğin hipoksi-iskemide (H-İ) kalmasına bağlı olarak gelişir. Hipoksik iskemik ensefalopati bazı bebeklerde hafif olmakla birlikte vakaların çoğunda ağır seyretmekte ve sekeller bırakabilmektedir. 1 Son yıllarda yapılan çalışmalarda hipoksi-iskemide olay ve hücre ölümü arasında geçen dönemin çok önemli olduğu görülmüş ve bu dönem terapötik pencere olarak isimlendirilmiştir. Bu dönemde hücre ölümüne neden olan moleküler olayların sonlandırılması çok önemlidir. Hipoksi-iskemide enerji metabolizmasının belirgin olarak etkilendiği; ilk dakikalardan itibaren adenozin trifosfat (ATP), total adenin ve fosfokreatin (PCr) düzeylerinin düştüğü, aerobik glikolizin anaerobik glikolize kaydığı ve oksidatif fosforilasyon ile 38 ATP üretilirken, anaerobik ortamda sadece 2 ATP üretildiği, glikolitik yolağın enzimlerinde artış gözlendiği bilinmektedir. 1 Değişik dokularda hipoksi ve iskemide heksokinaz (HK), piruvat kinaz (PK), laktik dehidrogenaz (LDH) ve glikolitik yola ait diğer enzimlerin koordine bir şekilde arttığı gösterilmiştir. 2-4 Aerobik ortamda, hücrede metabolizma sonucu serbest oksijen radikalleri (SOR) oluşmakta ve hücrenin antioksidan enzimleri savunma mekanizmalarını oluşturmaktadır; Enzimatik savunma mekanizmalarını glutatyon peroksidaz, katalaz ve superoksit dismutaz enzimleri olusturmaktadır. Serbest oksijen radikalleri fazla oluştuğunda oksidatif strese neden olurlar ve yüksek reaktivitelerinden dolayı proteinlerde yapısal ve fonksiyonel değişikliklere, genetik mutasyonlara ve lipit peroksidasyonuna yol açarlar. 5 Hücredeki antioksidan enzim sisteminin önemli enzimlerinden biri olan süperoksit dismutaz (SOD) süperoksit anyonunun hidrojen perokside dönüşümünü sağlar. 6 Hidrojen peroksit hücre membranından rahatça geçebileceği ve hidroksil radikaline dönüşebileceği için glutatyon peroksidaz (GP) ile indirgenmesi önemlidir. Bu reaksiyonda glutatyon (GSH) kullanılır. Yenidoğan beyninde H-İ sırasında hücre içine kalsiyum göçü sonucu SOR lerinin arttığı ve 1

12 reperfüzyon sonrası oksijenin yeniden ortamda olması nedeni ile oldukça fazla oranda sitotoksik olan oksidanların geliştiği bilinmektedir. 7 Ksantin oksidaz, serbest radikaller için önemli bir kaynak olabilir. Allopürinol, ksantin oksidaz enzimlerinin önemli inhibitörü olup hipoksantinden ksantinin sentezini engeller ve serbest radikal süper oksidinin oluşumundan korur. Apopitotik mekanizmaların özellikle immatür beyinde H-İ den sonra önemli olduğu görünmektedir. Serebral H-İ matür rat ile karşılaştırıldığında immatür rat beyninde daha az nöron nekrozuna neden olmaktadır. Bunun yerine elektron mikroskobisinde H-İ nin apopitosise ve nekroza yol açtığı ara grup hibrid hücrelerde apopitotik-nekrotik devamlılığın sürdüğü gösterilmiştir. En önemli apopitotik olay olan kaspaz-3 aktivasyonu olaydan sonraki 24 saat-7 gün içinde oluşur; bu durum apopitosisin neonatal serebral hasardaki uzamış rolünü göstermektedir. 8 Bu çalışmada serbest oksijen radikal sentez inhibitörü olarak ksantin oksidazı inhibe eden allopürinolün HİE de nöroprotektif etki sağlayabileceği hipotezi öne sürülmüş ve bu amaçla HİE oluşturulan 7-10 günlük rat modelinde kullanımının tedavideki etkinliğini değerlendirebilmek için beyin dokularından kaspaz-3 ve kaspaz-8 düzeyi çalışılmıştır. 2

13 2. GENEL BĠLGĠLER 2.1. Perinatal Asfiksi Ve Hipoksik Ġskemik Ensefalopati Tanım Fetal ve neonatal hipoksi ve asfiksi özellikle az gelişmiş ülkelerde sık karşılaşılan bir sorundur. Perinatal hipoksi-iskemide kan ve dokulardaki oksijen konsantrasyonu, ph değişiklikleri ve glikoz gibi metabolize edilebilen substratların konsantrasyonlarındaki değişikliklere bağlı olarak gelişen bir takım olayların tanımına ihtiyaç vardır. Hipoksi (anoksi), bir veya birkaç organda oksijenin kısmi veya tam yokluğu, hipoksemi ise kanda oksijen konsantrasyonunun azalmasıdır. Asfiksi plasental veya pulmoner gaz değişiminin kesilmesi sonucu hipoksemi ve hiperkapninin birlikte olduğu durumdur. Perinatal asfiksi tanımı hemen her yerde farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Asfıksinin kelime anlamı "nabızsızlık" olup; ancak çok ağır hipokside görülen kalp yetmezliğini tarifler. Ancak genel olarak perinatal asfiksi, dokuya sunulan oksijenin doku zedelenmesine yol açacak boyutta azalması (hipoksi-iskemi) sonucu hipoksemi ve hiperkapninin birlikte olmasıdır. İskemi ise bir organdaki kan akımının azalması veya kesilmesidir. Bu durumda sadece O 2 değil, diğer substratlar da dokuya erişemez. Fetus veya yenidoğandaki iskemi genellikle sistemik hipoksi-asidoz sonucunda meydana gelir. Ayrıca kardiyovasküler fonksiyonun deprese olduğu durumlarda veya okluzif vasküler hastalıklarda da iskemi oluşabilir. Perinatal hipoksiiskemiye maruz kalan yenidoğan bebeklerde santral sinir sisteminde belirgin olmak üzere bir veya birden fazla organ tutulumu olur. 1 Yenidoğanda H-İ, çoğunlukla HİE şeklinde bulgu verir ve yenidoğan bebeğin tüm hayatını etkileyebilen en önemli sorunlardan biridir. 3

14 Ġnsidans Sistemik asfiksi insidansı matür bebeklerde % 0,2-0,4 arasındadır. Asfiktik doğan bu bebeklerin % si yenidoğan döneminde kaybedilmektedir. Yaşayanların % 25 inde mental retardasyonun da eşlik edebildiği serebral palsi (CP), öğrenme güçlüğü veya epilepsi gibi kalıcı nörolojik hasarlar olmaktadır Asfiksi Tipleri Perinatal asfiksi iki tablo halinde "kronik kısmi" veya "akut tam" asfıksi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu iki durum birbirinden klinik ve patolojik özellikler ile ayırt edilebilir. 9 (Tablo 1). Tablo 1. Perinatal kronik kısmi ve akut tam asfiksinin özellikleri Kronik Kısmi Riskli durumlar Ablasyo plasenta Plasental hipoperfüzyon Uterusta hipertonisite Akut - Tam Ablasyo plasenta Uterus rüptürü Kordun tam obstrüksiyonu Annenin kardiyo-respiratuvar arresti Asfiksi oluşması için geçen süre 1-3 saat > 10 dk Serebral kan akımında yeniden düzenleme Oluşmuş Yetersiz Klinik bulguların çıkışı için geçen sessiz dönem (6 48 saat) Var Yok Beyin ödemi Var Yok Konvülziyonlar Var Var/Yok Beyin sapı bulguları Yok Var 4

15 Kronik Kısmi Asfiksi Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda maternal plasental hipoperfüzyon, uterus hipertonisitesi, ablasyo plasenta, umblikal kord obstrüksiyonu ve fetal hipoperfüzyon gibi nedenlerle oluşan plasental perfüzyon bozukluklarında, olay bir saat veya daha uzun sürmüşse fetusta progresif hipoksemi ve asidoz gelişmektedir. Bu durumu kompanse etmek için vücuttaki kan akımı yeniden düzenlenmekte; kan akımı vital olmayan organlardan (böbrekler, gastrointestinal sistem, karaciğer, kas ve deri), vital organlara (kalp, beyin ve adrenaller) yönlendirilmekte ve beyine giden kan akımı belirgin şekilde artmaktadır. Bu uyum sırasında serebral perfüzyon oldukça iyi korunmaktadır. Ancak fetal hipoksemi bir süre daha devam ederse, böyle bir kompansasyon ile sağlanan serebral perfüzyon yetersiz kalmakta ve santral sinir sistemine giden kan akımında yeni bir düzenleme ortaya çıkmaktadır. 9 Serebral hemisferlerde kan akımında azalma olurken, bazal metabolizmanın en fazla olduğu talamus, beyin sapı ve serebelluma daha fazla kan gönderilmeye çalışılır (intraserebral şant). Bu durumda serebral hemisferler, özellikle perfüzyonun en uç noktaları olan parasagittal korteks ve bunun altındaki beyaz cevher hipoksemiden etkilenmeye başlar, küçük infarktlar veya lokal konvülziyon odakları gelişir, olay daha da ilerlerse bütün serebral hemisferleri etkileyen infarkt alanları ortaya çıkar. 10 Yenidoğan bebeklerde ortaya çıkan klinik bulgular kan akımındaki bu değişikliklere bağlı olmakta, birçok organda hipoksik-iskemik zedelenme görülmektedir. Olguların üçte ikisinde beynin yanı sıra en az iki organ da etkilenmiştir. Kliniğimizde yılları arasında izlenen 205 HİE li bebeğin % 40,5 inde böbrek, % 30,7 sinde karaciğer, % 20 sinde akciğer ve % 5 inde de kardiyovasküler sistemde etkilenme olduğu görülmüştür. 11 Nörolojik bulgular, hipoksik-iskemik zedelenmenin derecesine, süresine ve dağılımına bağlıdır. Bebek doğumdan hemen sonra beyin zedelenmesi ve metabolik asidoz nedeni ile depresedir. Hipotoni, letarji ve konvülziyonlar görülebilir. Hipotoni çok ağır olabilir. Ancak dakikalar veya saatler içinde bebeğin aktivitesi ve tonusunda artma olur, spontan ve uyarılarla tremorlar görülebilir. Konvülziyonlar genellikle 6-12 saat sonra ortaya çıkar, hemen her zaman hayatın ilk günü içinde görülür. 5

16 Konvülziyonların sıklığı giderek artar ve başlangıçta genellikle tedaviye dirençlidir. 2-5 gün sonra konvülziyonlar azalır veya tamamen ortadan kalkar ve ilaçla kontrol edilebilir duruma gelir. Ağır zedelenme olan vakalarda şiddetli beyin ödemi bulguları vardır. Kafa içi basınç artmasının bulguları (fontanelde bombeleşme, suturalarda açılma gibi) genellikle 24 saat sonra başlar, 48. saatte en şiddetli düzeydedir. Bu hastalarda yeniden hipotoni gelişir, bebeğin hareketleri azalır veya ortadan kalkar. Beyin sapı disfonksiyonu bulguları (sabit pupiller ve apne gibi) vardır. 9 Serebral hemisferlerdeki infarkt yaygınsa, özellikle beyin ödemi bulguları varsa, lateral ventriküller kompresedir, serebral beyaz cevher ekojenitesinde yaygın artış olur, serebral gri cevher (korteks ve bazal ganglionlar) ile beyaz cevher arasındaki görünüm farklılığı ortadan kalkar. Bir iki hafta sonra hemisferlerdeki nekroz alanları belirginleşir ve sonunda multikistik ensefalomalazi veya serebral hemisferlerin total obliterasyonu olur. Talamus, beyin sapı ve serebellum ise daha iyi korunmuştur Akut Tama Yakın Asfiksi Bu durumda olay akuttur, hipoksemi ani ve şiddetlidir. Olay hızlı geliştiğinden organlar arası ve beyin içindeki kan dolanımının yeniden düzenlenmesi yetersizdir. Buna bağlı olarak hipoksik-iskemik zedelenme bulguları, metabolik aktivitenin fazla, enerji depolarının az olduğu yerlerde daha fazla görülür. Talamus ve beyin sapı nükleusları belirgin derecede etkilenirken, serebral hemisferler daha iyi korunmuştur, beyin ödemi görülmez. Kısmi asfiksidekinin tersine nörolojik bulguların (konvülziyon ve beyin ödemi) ortaya çıkması için nisbeten sessiz geçen dönem görülmez. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, olay on dakikadan kısa sürerse, beyin zedelenmesi bulgularının tamamen düzeldiği gösterilmiştir dakika kadar sürdüğünde talamus ve beyin sapı nükleuslarında ağır zedelenme görülür. 25 dakikadan uzun süren durumlarda ise ağır kardiyak zedelenme de olduğu için geriye dönüşümsüz vasküler kollaps gelişir. 9 İnsanlarda tama yakın asfıksi çok seyrektir; ancak tam ablasyo plasenta, akut tam kord obstrüksiyonu, uterus rüptürü, maternal kardiyorespiratuvar arrest gibi durumlarda görülebilir. Bazı vakalarda ise hiç bir neden bulunamaz. Bununla birlikte bu vakaların 6

17 bir çoğunda daha önceden başlamış kısmi asfıksi bulguları da vardır. Ağır derecede etkilenmiş bebekler doğduklarında deprese ve bradikardiktir, resüsitasyon gerekir. Spontan solunumları uzun süre yoktur. Konvülziyonlar ve uzun süren stupor görülür. Beyin ödemine bağlı kafa içi basınç artışı bulguları yoktur. Beyin sapı disfonksiyonu bulguları 24 saat kadar sonra ortaya çıkar. Sabit pupiller, okulosefalik refleks yokluğu (orta-beyin, pons zedelenmesi), kornea refleksi yokluğu (pons zedelenmesi), öğürme refleksinin kaybı, dilde fasikülasyonlar (medulla spinalis zedelenmesi) görülebilir. Bu bulgular bebek uyanık iken biraz düzelme gösterse bile genellikle kalıcıdır. Öğürme refleksinin azalması nedeni ile beslenme ve yutma bozuklukları görülür, nasofarenkste biriken sekresyonlar sorun olur ve bu nedenle bebeğin entübe edilmesi gerekebilir. Beyin dışı organlardaki zedelenme bulguları daha hafiftir Patoloji Hipoksi-iskemi den sonra, beyinde tek tip patolojik lezyona rastlanmaz. Hücrelerin metabolik ihtiyacı zamanında karşılanamadığında hücre ölümü meydana gelir. Beyindeki hasarın şekli bazı faktörlere bağlıdır: 1. Asfiksiye yol açan olayın şiddeti (tam veya kısmi) 2. Etiyolojik faktörün zamanı ve süresi (akut veya kronik) 3. Beynin gelişimsel olgunluğu (prematüre veya matür) 4. Beyinde bölgesel duyarlı bölümler (vasküler faktörler ve N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptörlerinin dağılımı). 12 Beyin zedelenmesinin ne zaman olduğu ile ilgili yapılmış çalışmalar az olmakla birlikte histolojik incelemelerle lezyonun yaşı konusunda bilgi edinilebilir. 9 (Tablo 2). Hipoksik iskemik ensefalopati de gelişebilen başlıca serebral lezyonlar: 1) Selektif nöronal nekroz 2) Bazal ganglion ve talamusta status marmoratus şeklinde lezyon 3) Parasagital serebral hasar 4) Periventriküler lökomalazi (PVL) 5) Periventriküler- İntraventriküler kanama (PV-İVK) 6) Fokal ve multifokal iskemik beyin hasarıdır (10) 7

18 Tablo 2. Fetus veya yenidoğan beyninin hipoksik-iskemik hasara cevabı Bulgu Gün Reaktif astrositozis 0,5 4 Mikroglial proliferasyon 0,3-3 Nöronal karyoreksis 0,5-2 Makrofaj infiltrasyonu 4-6 Kapiller endotelyal reduplikasyon 5 Fibriller gliosis 6 Kist oluşumu Matür bebekte görülen hipoksik-iskemik beyin hasarında selektif nöron nekrozu, parasagittal zedelenme ve fokal iskemik beyin nekrozu görülür. Bunların arasında esas olan selektif nöron nekrozudur. Prematür bebekte görülen oligodendroglial/beyaz cevher hasarı matür bebekte de görülmekle birlikte nöron hasarı daha baskındır. Hipoksik iskemik ensefalopati esas olarak matür bebeklerde geliştiği için burada daha çok nöron nekrozuna neden olan patolojik biyokimyasal olaylardan bahsedilecektir Prematür ve Matür Yenidoğanlarda Perinatal Hipoksik-Ġskemik Beyin Hasarının Patogenezi Hipoksi-iskemi prematür ve matür bebeklerde değişik nöropatolojik olaylara yol açar. Matür bebeklerde esas olay nöron hasarı iken prematür bebeklerde oligodendroglial/beyaz cevher hasarı daha hakimdir. Hipoksik-iskemik hasardan sonra ortaya çıkan, hücre yıkımına yol açan biyokimyasal olayları anlamak bu hasarın önlenmesi için önemlidir. Hipoksik-iskemik olaylardaki nöron hasarına yol açan olayların patogenezi Şekil 1 de gösterilmiştir. İlk oluşan olay glikoz ve oksijenin azalmasıdır. Hücre ölümüne neden olan olaylar hipoksik-iskemik olayın sonlanmasından sonra ve reperfüzyon sırasında enerjide çok da fazla düşüş olmasını beklemeden olur ve bunu glutamat 8

19 reseptörlerinin aktivasyonu izler. Nöron ölümüne neden olan diğer olaylar sitozolik kalsiyumun artması ve kalsiyuma bağlı süperoksit anyon, hidroksi radikaller gibi serbest radikallerin ve nikrik oksit derivelerinin oluşması gibi çeşitli zararlı olayların aktive olmasıdır. Nöron ölümüne neden olan olaylar kaskadı hipoksik-iskemik hasarın sonlanmasından birkaç saat sonra oluşur. Bu nedenle bu dönemde beyin hasarını azaltabilecek veya daha kötü olmasını engelleyebilecek önemli girişimler yapılabilir. 13 9

20 ADENOZĠN ATP Ca HĠPOKSANTĠN NĠTRĠK OKSĠT SENTAZ LĠPA Z PROTEAZ MĠKROTÜBÜL AYRIMI NÜKLEAZ ATP BAĞIMLI CA KANALLARI SĠSTEMĠ VE OKSĠDATĠF FOSFORĠLASYON KSANTĠN OKSĠDAZ KSANTĠN SERBEST RADĠKALLER ARAġĠDONAT EKAZANOĠDLER MĠKROFLAMENT AYRIġMASI ĠSKELET AYRIġMAS I MEMBRAN HASARLANMASI HÜCRE ÖLÜMÜ ġekil-1. Hipoksik-iskemik serebral hasar patogenezine genel bakış 10

21 Hipoksemi Intrauterin dönemde fetus, parsiyel oksijen basıncının (PO 2 ) mmhg arasında olduğu fizyolojik hipoksemik bir ortamda yaşar. PO 2 15 mmhg e kadar düştüğü değerlerde normal kardiyovasküler fonksiyonun bir kaç saat devam edebildiği, kalp hızının ve sistemik kan basıncının düşmesi ile birlikte ilerleyici laktik asideminin oluştuğu gösterilmiştir. Dokuda yüksek enerjili fosfat rezervleri (özellikle ATP), hipoksemi esnasında oldukça iyi korunur. Ancak sistemik hipotansiyona hipoksemi eşlik ediyorsa ve serebral iskemi oluşmuşsa beyin hasarı olma şansı yüksektir Hipoksi-Ġskemi Hipoksinin meydana getirdiği beyin zararlanmasında doku O 2 nin azalmasına ek olarak bir veya daha fazla faktörün rol oynadığı düşünülmektedir. Hayvanlardaki ilk çalışmalar Myers ve ark. 14,15 tarafından yapılmıştır. Annelerinin abdominal aortası sıkıştırılarak asfiksi yaratılan miadındaki maymun fetüslerde iyileşmeyi takiben esas olarak serebral hemisferlerde zararlanma olduğu gösterilmiştir. Kortikal gri cevherde atrofi, beyaz cevherde skleroz ve bazal gangliyonlarda status marmoratus şeklinde hasarlanma gözlenmiştir. Benzer lezyonlar perinatal periyotta serebral H-İ gelişen yaşayan bebeklerde de saptanmıştır. Bu çalışmalara ek olarak Brann ve Myers, gaz anestetik ve haloten ile annelerinde hipotansiyon yaratarak parsiyel intrauterin asfiksiye maruz bıraktıkları miadındaki maymun fetüslerinde ağır hipoksemi ile birlikte kombine metabolik ve respiratuvar asidoz olduğunu tespit etmişlerdir. Doğumu ve resüsitasyonu izleyerek maymunların mekanik ventilasyona gereksinim duydukları, konvülziyon geçirdikleri ve 96 saatten önce stabilize olmadıkları görülmüştür. Yapılan nöropatolojik analizlerde yaygın beyin ödemi ve soluklukla birlikte, hemorajik nekrozun özellikle serebral korteks ve subkortikal beyaz cevherde oluştuğu gösterilmiştir. Sistemik kan basıncı daha düşük olan maymunlarda asfiksinin daha ağır beyin zararlamasına yol açtığı görülmüştür. 16 Hipoksik kardiyovasküler depresyon sonucu sistemik hipotansiyon oluşması için O 2 basıncının veya içeriğinin % 40 veya altında olması gerekmektedir. Hipoksemi esnasında kan basıncı daha düşük olduğunda serebral iskemi daha da artmakta ve beyin hasarı daha ağır olmaktadır. 1 11

22 Beyinde hasarının oluşabilmesi için serebral H-İ nin en az ne kadar sürmesi gerektiği sorusu en önemli sorudur. Bu sorunun yanıtı serebral H-İ nin ağırlığına, olayın olduğu zamanki beynin anatomik ve fonksiyonel maturasyonuna bağlıdır. Hipoksi-iskemi esnasında daha matür hayvanlarda beyin hasarı daha kısa total asfiksi süresinde meydana gelmektedir. Kısmi serebral H-İ de bu süre daha uzun olmaktadır. Hayvanlarda yapılan deneylerde bu süre muhtemelen üç saatten daha fazla değildir. Üç saatten daha az H-İ ye maruz kalan hayvanların başarılı bir şekilde canlandırıldığı görülmüştür. 1 Sistemik hipoksemiye bağlı serebral iskeminin meydana getirdiği beyin hasarı deneysel verilere ek olarak klinikte de radyografik bulgular, prognoz ve postmortem sonuçlar ile değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalarda hipoksemi ile birlikte sistemik hipotansiyonun özellikle prematür bebeklerde subkortikal veya PVL ye neden olduğu tespit edilmiştir. Miall-Allen ve arkadaşları 17, 31 haftanın altındaki 33 yenidoğan bebekte ortalama arteriyel kan basıncının bir saatten daha fazla 30 mmhg nın altında seyretmesi durumunda periventriküler beyaz cevherde ağır hemorajik infarkt veya iskemi geliştiğini göstermiştir. Ortalama arteriyel kan basıncı 30 mmhg üzerinde olan bebeklerde ise daha az lezyon gelişmiştir Beyin Hasarının Patogenezinde Hücresel Mekanizma Enerji DönüĢümü Serebral hipoksi-iskemisi olan hayvan ve insan yenidoğanlarında H-İ sırasında serebral enerji yetmezliği bifaziktir. Hipoksi-iskemi sırasında primer enerji yetmezliğinin ardından gelişen ve enerjinin kısmen geri kazanıldığı bir reperfüzyon devresi vardır. Ancak yaklaşık 24 saatlik bir latent süre sonunda yeterli serebral perfüzyon ve oksijenizasyon olmasına rağmen ikinci bir enerji yetmezliğinin olduğu dönem gelişir. Latent faz döneminde gecikmiş hücre hasarı oluşur. Bu dönem çalışmaların yoğun olarak yapıldığı ilgi çeken bir dönemdir. 13 ATP tüm hücrelerde olduğu gibi nöronlarda da primer enerji kaynağıdır. İki yüksek enerjili fosfat bağı biyokimyasal reaksiyonlar ve fizyolojik olaylarla yakından ilişkilidir. ATP enerji tüketen reaksiyonlarda ve iyon pompalanması gibi fizyolojik işlemlerde 12

23 önemli rol oynar. Böylece hücresel serbest enerji ile nöronal canlılık ve spesifik fonksiyonlar sağlanır. Fizyolojik şartlar altında hücresel ATP stabil halde bulunur. ATP tüketim hızı ATP üretim hızı ile tam bir denge halindedir. Hücrenin ATP içeriğini devam ettirme yeteneği enerji ihtiyacının arttığı durumlarda bile biyokimyasal işlemlerle ATP üretimine imkan verir. ATP üretimi en fazla nikotinamid adenid dinükleotid in (NAD) oksidatif fosforilasyonu ile oluşur. Bu olay mitokondrilerin içinde gerçekleşir. Ayrıca substrat fosforilasyonu ile mitokondri ve sitozol içinde de küçük miktarlarda ATP oluşur. Hücresel ATP yi sabit tutan diğer iki mekanizma, birbirleri arasında basit enerji transferinin olduğu kreatinin fosfokinaz ve adenilat kinaz eşitliğidir. 1 Doku O 2 basıncı kritik bir değer altına indiğinde (<0.1 mmhg) mitokondrinin sitokrom sistemleri ansatüre hale gelir. Redükte ajanlar (NADH, flavin adenin dinükleotid) birikmeye başlar. Oksidatif fosforilasyonla oluşan ATP üretimi durur. Hücresel adenozin difosfat (ADP) ve adenozin monofosfat (AMP) seviyeleri artar. ADP ve AMP nin yükselmesi, anahtar regülatuvar enzim olan fosfofruktokinazı (FPK) aktive ederek glikolizi stimüle eder. Oksidatif fosforilasyonda bir glikozun yıkımı ile 36 mol ATP üretilirken, subtrat fosforilasyonu ile 2 mol ATP üretilir. ATP üretimi 18 kat azalmış olur. Glikoliz maksimum olarak stimüle olduğunda, kapasite en çok 4-5 kat artar, bu sırada biriken NADH tan ortaya çıkan H + iyon birikimi PFK aktivitesini inhibe eder. 1 Böylece glikoliz, parsiyel oksijen yokluğunda oksidatif fosforilasyonu stimüle edebilmesine karşın, hiçbir zaman mitokondriyal oksidasyonun yerini dolduramaz. İrreversibl doku hasarı sonucu oluşan serebral H-İ de beynin enerji durumunda genellikle belirgin değişiklikler söz konusudur. Değişiklikler sadece adenin nükleotidlerde oluşmaz, ayrıca fosfokreatininde de meydana gelir. Böylece ATP, ADP ve AMP de de değişiklikler oluşur. Hipoksi-iskemi esnasında erken dönemde doku yüksek enerjili fosfat rezervlerinin konsantrasyonunda değişiklikler meydana gelir ve iyileşme periyoduna kadar sürer. ATP ve total adenilat bileşiklerinin konsantrasyonları resüsitasyondan sonra tamamen normal seviyeye gelmez. Doku hasarına bağlı olarak kısmi eksiklik devam eder. 1 Hipoksi-iskemi esnasında hücrede ATP nin azalması enerji gerektiren diğer metabolik olayları da etkiler. ATP ye bağımlı Na pompası ve değişimi, Na un hücre içinde birikimine neden olarak sitotoksik ödeme yol açar. 1 13

24 Beyin hücrelerinin gecikmiş hasarında mitokondrilerin disfonksiyonu önemli rol alır. Serebral H-İ den hemen sonra mitokondriyal solunum hızı deprese olur ve ancak olaydan 8 saat kadar sonra, kısmen düzelir. Enerji yetmezliğinin başlangıcında nöron markırı olan mikrotübül-ilişkili protein de (microtubule-associated protein) orta derecede bir azalma fakat kaspaz-3 aktivasyonunda minimal bir artış vardır. Mitokondriyal solunum hızındaki gecikmiş düşüş olaydan 24 saat sonra en alt düzeye iner ve belirgin kaspaz-3 aktivasyonuna ve nöronal zedelenmeye yol açar. Kaspaz-3 ün aktivasyonu ile mitokondriyal disfonksiyon ve apopitosis arasında önemli bir ilişki olduğu gösterilmiştir Serbest Radikal OluĢumu Beyin, özellikle çoklu doymamış yağ asidleri (PUFA) açısından zengin olup serbest radikal atıklarına karşı oldukça duyarlıdır. Serbest demir ve nitrik oksit (NO) önemli oksidatif maddeler olup daha toksik serbest radikal üretimine yol açabilirler. Bu reaksiyonlar sonucu oluşan ürünlerin eliminasyonu hidrojen peroksit (H 2 O 2 ), superoksit veya katalist reaksiyonu ile sağlanır. 1 Serbest oksijen radikalleri (SOR) hipoksi-iskemi esnasında bir kaç yolla meydana gelir. Kısmi H-İ esnasında dokuda düşük konsantrasyondaki O 2 sitokrom oksidaz ile elektron alışverişine girerken proksimal basamaklarda serbest radikal oluşturur. Oluşan bu O 2 serbest radikalleri, mitokondri ve sitoplazma tarafından tüketilemez. Yenidoğanların özellikle prematüre bebeklerin superoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz gibi antioksidanları beyinde rölatif olarak eksiktir. Beyin bu nedenle serbest radikal hasarından daha fazla etkilenir. Prematüre bebeklerde ayrıca glutatyon seviyeleri düşüktür ve demiri sekestre edecek yeterli transferrin yoktur Eksitatör Nörotransmitterlerin Nörotoksisitesi Son zamanlarda yapılan in-vitro ve in-vivo çalışmalarda hipoksik-iskemik hasarın oluşumundaki major faktörlerden birinin glutamat toksisitesi olduğu gösterilmiştir. Bu özellikle glutaminerjik nöronlar ile inerve edilen sinir hücrelerinde belirgindir. 1 14

25 İmmatür ve erişkin beyninin belirli bölgelerinde glutamata yanıt veren özel reseptörlerin bulunduğu yerler tanımlanmıştır. Bu bölgeler: serebral korteksin orta tabakaları, striatum ve özellikle hipokampusun CA1 bölgeleridir. Glutamat tarafından aktive edilebilen en az üç membran reseptörü vardır. Bunlar kainik asit, quisqualik asit (QA) ve NMDA dır. Son zamanlarda bulunan bir diğer reseptör QA reseptörünün bir benzeri veya subtipi olan alfa amino 3-OH 5-metil 4 isoksazol propronat reseptörüdür. Bu reseptör ve bunların subünitleri plazma membranı boyunca elektrokimyasal gradientten bağımlı veya bağımsız olarak iyon geçişine izin vererek kanalların çalışmasını sağlar. Eksitatör aminoasitlerin toksik etkisi kısmen nöronal plazma membranı boyunca iyon geçişini değiştirmesinden kaynaklanmaktadır Ġntrasellüler Kalsiyum Yüklenmesi Kalsiyum, bir çok yerde bulunduğu için intrasellüler ikinci bir messenger olarak düşünülür. Bu iki değerlikli katyon, çeşitli hücresel reaksiyonlarda kofaktör olarak rol alır. İntrasellüler Ca +2 dengesinin bozulmasının, nöronal metabolizma ve fonksiyon üzerine belirgin etkisi vardır. Hücre içinde kalsiyum konsantrasyonu sıkı bir şekilde regüle edilir. Kalsiyumun % 100 e yakını subsellüler organellere bağlıdır. Normalde serbest Ca +2 çok düşük düzeylerdedir. Kalsiyumun fizyolojik ekstrasellüler seviyeleri plazma membranı boyunca serbest kalsiyumun hücreye giriş çıkışına imkan verir. Primer olarak intrasellüler Ca +2 un bağlandığı yerler mitokondri ve endoplazmik retikulum, daha az miktarda nöronun plazma membranı ve nükleusudur. Bağlanma enerjiye (ATP) bağımlı ve intrasellüler ph dan etkilenen bağımsız olaylar ile oluşur. Ayrıca sitozol içinde Ca +2 bağlayan spesifik proteinler de bulunur ve bunlar serbest Ca +2 konsantrasyonlarının düşük olmasını sağlar. 1 Hipoksi-iskemi de serbest Ca +2 un sitozolde konsantrasyonu artar. Bu yükselmenin iki kaynağı olduğu sanılmaktadır: 1. Kalsiyumun intrasellüler depolardan serbest hale geçmesi 2. Plazma membranı boyunca geçişinin artması Bu nedenlerle sitozolik serbest Ca +2 toksik seviyelere erişir. Kalsiyum dengesindeki değişikliklerde meydana gelen bu mekanizmalar Ca +2 ile ilgili biyokimyasal 15

26 reaksiyonlarda bozukluklara neden olur ve nöronun canlılığının devamı etkilenir. Bu reaksiyonlar arasında çeşitli lipaz, proteaz ve endonükleaz reaksiyonlarının etkilenmesi sayılabilir. Ayrıca fosfolipaz C nin aktivasyonu oldukça önemlidir. Kalsiyum, ksantin ve prostoglandin oluşumu ile serbest O 2 radikallerinin oluşumuna da yardım eder. Nihayet intrasellüler serbest Ca +2 un yüksek konsantrasyonları mitokondride oksidatif fosforilasyonun kesintiye uğramasına neden olur. Fazla miktarda Ca +2 birikiminin toksik etkileri nöron ölümü ve membran bütünlüğünün bozulması için bir nedendir Nitrik Oksit Toksisitesi Yeni deneysel çalışmalar NO gibi serbest radikal gazların, hipoksik-iskemik beyin hasarının oluşmasına neden olan veya yol açan metabolik olayların gidişini etkilediğini düşündürmektedir. Nitrik oksit, katalitik sitozolik bir enzim olan NO sentetaz ile L- arginin in sitrulin e dönüşümü esnasında oluşur. Beynin seçilmiş nöronlarında üretilir. Nitrik oksit üretimi glutamatın NMDA reseptörleri gibi, eksitatör amino asit yüzey reseptörlerinin aktivasyonu ile ilişkilidir. Bunların aktivasyonu Ca +2 un hücre içine girişine neden olarak kalmoduline bağlanmasını sağlar. Nitrik oksit çeşitli metabolik olayları, primer olarak da siklik guanozin monofosfat ın oluşumu ile guanilat siklaz gibi ikincil messenger enzimin aktivasyonunu bozarak etkiler. Nitrik oksit yüksek konsantrasyonlarda nörotoksik bir ajan gibi rol alır ve beyinde amino asit eksitotoksitesi için son yolu oluşturur. Nitrik oksit glikolitik enzimlerden gliseraldehid 3 fosfat dehidrogenazı inaktive eder. Glikolitik yoldaki kesinti ATP nin sitozolik üretimini azaltır, daha sonra mitokondride enerji üretimi için kullanılacak olan substrat üretimi de azalmış olur. Nitrik oksit ayrıca mitokondriyal elektron transport zincirini ve Krebs siklusu enzimi olan akonitazı inhibe ederek oksidatif metabolizmayı bozar Ġntrasellüler Asidoz Beyinde hasar oluşturacak kadar yeterli H-İ, hemen daima doku asidozu ile birliktedir. Bunun nedeni laktik asid birikimidir. İntrasellüler laktik asidoz, glikozun oksidatif metabolizmasının kısmi veya total anaerobik glikolize dönüşümü sonucu oluşur. 16

27 Bu olay esnasında doku O 2 i çok düşük seviyelere iner. Bunun yanında bazı araştırıcılar beyindeki laktik asidozun hipoksik-iskemik hasarın major nedeni olduğunu, irreversibl hasarın oluşması için beyin dokusunun her kilogramı başına minimum mmol laktat oluşması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Ancak yapılan bazı araştırmalarda immatür hayvanlarda serebral laktik asidozun beyin hasarı oluşmasında kritik rolününün bulunmadığı yönünde bulgular da elde edilmiştir. 1 Hipoksi-iskemide laktik aside ek olarak H + iyon kaynakları da hücresel asidoza neden olmaktadır. İndirgenmiş ekivalanların major kaynağını, ATP nin asit hidroliz ürünleri ve hücresel enerji kaybı ile biriken NADH ve H + oluşturmaktadır. 1 Hipoksi-iskemi esnasındaki hücresel asidoza bağlı nöronal nekrozdan değişik mekanizmalar da sorumlu olabilir. Bunlar arasında mitokondriyal fonksiyonun inhibisyonu, iyon dengesinin bozulması, Ca +2 birikimi ve ödem oluşumunun artışı sayılabilir Apopitosis İmmatür kemiricilerde son yıllarda yapılan çalışmalarda gecikmiş hücresel hasar çalışılmıştır. 19 Nekrotik ve apopitotik mekanizmalar arasındaki ayrım tam olarak yapılamamıştır, olayın daha önce sanılandan çok daha karmaşık olduğu görülmüştür Ġnflamasyon Hipoksik-iskemik olay beyaz cevher hasarında iyi tanımlanmış bir neden olmasına rağmen son yıllarda özellikle prematürelerde yapılan epidemiyolojik ve deneysel çalışmalardan inflamasyon ile PVL ve serebral palsi arasında yakın ilişki olduğu görülmüştür. Hipoksi-iskemide de olduğu gibi sitokinlerden en fazla zarar görenler immatür oligodendrositlerdir

28 Sitokinler Proinflamatuvar sitokinler birkaç değişik mekanizma ile beyin hasarına neden olurlar. İnflamatuvar sitokinler direk serebral sitotoksik etki göstererek oligodendrosit öncüllerinin farklılaşmasını önlerler, oligodendrosit apopitosisini stimüle ederler ve vakuoler myelin dejenerasyonuna neden olurlar. Sitokinlerin uzun süren vazomotor ve vazooklusif etkileri olabilir. 20 Dolaşımdaki sitokinler maternal, fetal ve neonatal enfeksiyon ve iskemi sonucunda oluşabilirler. Son çalışmalar sitokin toksisitesinin glutamat transportundaki bozukluklar nedeni ile olabileceğini göstermiştir. 21 Astrositler glutamatı 1000 kat konsantre etme yeteneğine sahip oldukları için ekstrasellüler glutamat regülasyonunda önemlidir. Glial kültürlerde proinflamatuvar sitokinlerden interlökin- 1β (IL-1β) ve Tümör Nekrozis Faktör- α nın (TNF-α) glutamat transportörünün fonksiyonunu bozdukları ve glutamat aracılıklı oksidatif stresi arttırdıkları gösterilmiştir. 21 Buna karşın bu etkiyi, anti-inflamatuvar olan IL-4 ve IL-10 pro-inflamatuvar sitokinlerin üretimini engelleyerek indirek yoldan inhibe eder. Astrositlerin glutamatı temizleme kapasitesindeki bozukluk antioksidanlar, vitamin-e ve glutatyonlar ile düzeltilebilir. Bu durum, astrositik glutamat transportörlerinin serbest radikaller ile kısmen de olsa hasarlandığını göstermektedir Hipoksik Ġskemik Beyin Hasarının Önlenmesindeki Mevcut Değerli GiriĢimler Son çalışmalarda H-İ de olay ile hücre ölümü arasında geçen sürenin çok kritik olduğu görülmüş ve bu dönem terapötik pencere olarak adlandırılmıştır. Bu dönemde oluşan hücre ölümüne neden olan moleküler olaylar kaskadının sonlandırılması klinikte çok yararlıdır. Fetüste ve yenidoğan bebekte olayın başlangıç zamanını ve ağırlığını bilmek zordur. Miadındaki yenidoğanda H-İ e neden olan intrauterin asfiksinin ne zaman beyin hasarına yol açtığını belirleyen bir metot henüz yoktur. Benzer şekilde beyin hasarlarının daha çok postnatal dönemde olduğu prematürelerdeki beyin hasarı genellikle bulgu vermez veya sessizdir. Bu nedenle hem prematürelerde hem de term bebeklerde beyin hasarının geç tespit edilmesi terapötik pencere döneminin kaçırılmasına neden olur

29 Tablo 3 de hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesinde değerli olan mevcut girişimler gösterilmiştir Enerji kaybının azaltılması Enerji kaybı çok ciddi olmasa dahi iskemiden sonra nöron ölümüne yol açan kaskadı başlatan olaydır. Bu nedenle glikozun fizyolojik düzeylerde tutulmasının önemi büyüktür. Ancak yüksek düzeyde glikoz seviyelerinin de zararlı olduğu gösterilmiştir. Glikoz düzeyleri normal değerlerin çok üstüne çıktığında serebral laktat düzeyleri yükselmektedir. Yüksek doz barbitüratın serebral metabolik hızı azalttığı ve böylece enerjinin korunmasını arttırdığı bilinmektedir. 22 Hafif hiperkapninin de hayvan modellerinde enerji kaybının azaltılmasında koruyucu etkisinin olduğu gösterilmiştir. 23 Enerji tüketiminin azaltılmasında en umut verici girişim hafif hipotermi gibi görünmektedir. Hafif hipoterminin H-İ deki yararlı etkisi bir çok çalışmada gösterilmiştir. 13 Hemen hemen tüm çalışmalarda hipotermi H-İ sırasında veya reperfüzyondan hemen sonra veya her iki dönemde birden uygulanmıştır. Hafif hipoterminin reperfüzyondan saatler sonra gelişen ikincil enerji yetersizliğini de azalttığı gösterilmiştir Glutamat salınımının inhibisyonu Glutamatın ekstrasellüler birikimi hem nöronal hem de oligodendroglial hücre ölümünde önemli olduğu için artmış glutamat salınımı H-İ de önemlidir. Glutamat salınımı presinaptik sinir uçlarından kalsiyum aracılığı ile olur ve magnezyum bu olayı bloke eder. Kalsiyum kanal blokörleri veya magnezyum bu basamakta yararlı olabilir. 13 Kültüre edilmiş nöronlarda ve yenidoğan domuzlarda yapılmış çalışmalarda hafif hipoterminin nöroprotektif etkisinin bir kısmından sinaptik sinir uçlarından glutamat salınımının inhibe edilmesi sorumlu bulunmuştur ancak başka çalışmalarda böyle olduğu gösterilememiştir. 13 Serbest radikal tutucularının nöroprotektif etkisi, kısmen glutamat salınım düzeyinde etki göstermesine bağlıdır. Çünkü bazı modellerde serbest radikallerin nöronal glutamat salınımını arttırdığı görülmüştür. 13 Ayrıca fenitoin ve lamotrijinin de 19

30 H-İ de yararlı etkisinin görülmesi bu antikonvülzanların glutamat salınımını inhibe etmesinden kaynaklanmaktadır. 25, Glutamat alınımındaki bozukluğun iyileģtirilmesi Hipoksi-iskemi de ekstrasellüler glutamat artışının nedeni sadece artmış salınım değil aynı zamanda astrosit ve presinaptik sinir uçlarından alımın bozulmasıdır. Hipotermi, iskemi nedeni ile astrositlerde enerji bağımlı glutamat alımındaki bozukluğu azaltarak bir miktar nöroprotektif etki gösterebilir Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi NMDA reseptör antagonistlerinden özellikle MK-801, magnezyum; ketamin ve destrofan ın iskemik nöron hasarının değişik modellerinde hem kültür hem de in-vivo şartlarda nöroprotektif etkisi olduğu gösterilmiştir. Benzer şekilde bazı modellerde non- NMDA (AMPA/kainate) antagonistlerinin (örn.nbqx, CNQX) kullanımı ile ek yararlı etki gösterilmiştir. Bu ajanlar hasardan birkaç saat sonra veya hasarın sonlanmasından hemen sonra uygulandığında nöroprotektif özellikleri belirgindir. 13 Non-NMDA reseptörlerin inhibisyonu sadece nöronal zedelenmeyi değil aynı zamanda oligodendroglial zedelenmeyi de inhibe eder. Son çalışmalar AMPA/kainate reseptörlerinin aktivasyonunun kültüre oligodendrositlerin ve in-vivo çalışmalarda oligodendrogliaların ölümüne neden olduklarını göstermiştir. Bu bulguların hepsi birden değerlendirildiğinde glutamatın hem reseptör hem de non-reseptör aracılıklı mekanizmalar ile immatür oligodendroglialara toksik etki gösterdiği görülmektedir Lökosit/mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu Lökosit adherasyonu, mikroglial aktivasyon ve sitokin etkisi hipoksik-iskemik beyin hasarında önemli görünmesine rağmen perinatal modellerde bu düzeyde nöroproteksiyon ile ilgili çalışmalar azdır. İn-vivo perinatal hipoksik iskemik hasarda, H-İ öncesi yaratılan nötropeninin yararlı etkisi olduğu gösterilmiştir. İskemi/reperfüzyon 20

31 ile artan, platelet aktive edici faktör (PAF) lökosit adezyonunda ve daha sonra gelişen inflamatuvar kaskatta önemlidir. İmmatür ratta PAF antagonistinin hem tedavi öncesi hem de tedavi sonrası örn. reperfüzyondan sonra uygulanmasının infarkt sahasını azalttığı gösterilmiştir. Erişkin hayvanlarda yapılan çalışmalarda lökosit adezyon moleküller veya değişik sitokinler üzerine etki eden antikor veya ilaçların önemli nöroprotektif etkisi olduğu görülmüştür. 13 Mikroglia/makrofajların önemli bir ürünü IL- 1β dır. IL-1β, TNF-α yı da içeren diğer proinflamatuvar sitokinlerin salınımını sağlar. Yenidoğan ratta H-İ de IL-1β reseptör antagonistinin olaydan önce ve reperfüzyon sırasında kullanılmasının yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. 27 Benzer şekilde, bir fosfodiesteraz inhibitörü olan, H-İ den sonra beyinde arttığı bilinen ve TNF-α üretimini inhibe eden pentoksifilin in H-İ den hemen önce uygulandığında hipoksik-iskemik hasarı azalttığı görülmüştür Ġntrasellüler Olayların AkıĢının Bloke Edilmesi Hücre ölümüne neden olan intrasellüler biyokimyasal olaylar kalsiyumun artması, serbest oksijen radikallerinin oluşumu, nitrik oksit sentezi ve apopitotik ve nekrotik hücre ölümüdür. Hipotermi bu kaskatta bir çok düzeyde etki eder ancak bu etkiler arasında en belirgin olanları serbest radikal oluşumu ve nitrik oksit sentezindeki azalmadır. Değişik H-İ modellerinde nöroprotektif olduğu gösterilen serbest radikal inhibitörleri; ksantin oksidazı inhibe eden allopürinol, siklooksijenazı inhibe eden indometazin, Fenton reaksiyonu ile hidroksil radikallerin üretimini azaltan demir şelatörleri ve lipit peroksidasyonunu inhibe eden magnezyum dur. Serbest radikal tutucularının (vitamin E, 21-aminosteroidler, idebenon) nöroprotektif etkilerinin olduğu gösterilmiştir. 9 Büyüme faktörleri ve diğer nörotrofik maddelerin somatotropik aksın nöral gelişim, nöral hasar ve hastalıklarında çok önemli olduğu artık bilinmektedir. Growth hormonun (GH) normal beyine girişi her ne kadar sınırlı ise de beyinde GH reseptörleri yaygın olarak bulunmaktadır. 29 Growth hormonun etkisi primer olarak insulin benzeri growth faktör (İGF-1) aracılığı ile olur. Growth hormon reseptörünün (GHR) beyinde yaygın olarak bulunması nöral GH aksisinin varlığını doğrulamaktadır. Son çalışmalarda 21

32 beyin hasarının iyileşme döneminde beyinde nöral GH ve reseptörlerinin arttığı ve nöral GH sisteminin aktive olmasının nöroprotektif olduğu görülmüştür. Endojen sistem beyinde spesifik nöronlar ve reaktif mikroglialar üzerine etkilidir. Makrofaj benzeri olan bu reaktif mikroglialar beyindeki İGF-1 in hasardan sonraki ana kaynağıdır. Growth hormon hipokampus ve talamusta; İGF-1 reseptörü az olan bölgelerde ve İGF-1 tedavisine cevapsız bölgelerde nöroprotektif etki gösterebilir. 29 Growth hormon ve growth faktörler genellikle apopitotik hücre ölümünü engellerler. Bunlar arasında İGF-1, sinir growth faktör, beyin kaynaklı nörotrofik faktör ve GH vardır. 13 Özet olarak nöral somatotropik aks hem MSS gelişimi hem de nöral hasarlanma sonrası belirgin olarak olaya iştirak etmektedir. 22

33 Tablo 3. Hipoksik-iskemik beyin hasarının önlenmesindeki değerli girişimler 1. Enerji kaybının azaltılması Glikoz Hipotermi Barbitürat Hiperkapni (hafif) 2. Glutamat salınımının inhibisyonu Kalsiyum kanal blokörleri Magnezyum Adenozin/adenozin agonistleri Hipotermi Serbest radikal tutucuları Lamotrijin Fenitoin 3. Glutamat alım yetersizliğinin düzeltilmesi Hipotermi 4. Glutamat reseptörlerinin bloke edilmesi NMDA reseptör antagonistlerinin (MK-801, magnezyum, ketamin, dekstrofan) verilmesi Non-NMDA reseptör antagonistlerinin (NBQX, CNQX) verilmesi 5. Lökosit/ mikroglial/sitokin etkilerinin inhibisyonu Nötropeni PAF IL-1 reseptör antagonistleri Anti-ICAM-1 antikoru Antisitokin antikorları/ilaçları 6. İntrasellüler olayların akışının bloke edilmesi Hipotermi Serbest radikal sentez inhibitörleri (allopürinol, indometazin, demir şelatörleri, magnezyum) Serbest radikal tutucuları (vitamin E, 21-aminosteroidler) NOS inhibitörleri/tutucuları (nitroarjinin deriveleri) Büyüme faktörleri, İGF-1, beyin kaynaklı nörotrofik faktör, GH, sinir growth faktörü içeren anti- apopitotik ajanlar Monosialogangliosidler (GM-1) 23

34 2.2 Kaspazlar; programlanmıģ hücre ölümlerinde anahtar oyuncular Apoptosisle ilgili araştırmalar, kaspazların temel rollerini ortaya çıkarmıştır. Son günlerde kaspaz 1, kaspaz 3 ile birlikte kaspaz 8 e yönelik biyokimyasal çalışmalar; bu enzimlerin yapısını, fonksiyonunu ve spesifisitesini anlamamızı sağlamıştır. Bu çalışmalar, kaspazların biyolojik rolünün gelecekteki araştırmalarına temel sağlayacaktır ve kaspaz ile ilişkili hastalıkları tedavi etmek için öncülük edecektir. Apoptosis, çok hücreli organizmaların homeostazisi ve gelişimi boyunca istenmeyen hücreleri yok etmek için gerekli bir mekanizmadır. Oldukça karmaşık olan bu süreç, DNA fragmantasyonunu, hücresel membranlardaki değişik reaksiyonları içerir. Bu hücreler fagositozla elimine edilirler. Düzensiz hücre ölümleri, klinik hataların arttığının belirtisidir. Kanser ve otoimmün hastalıklar gibi durumlara yetersiz apoptosis neden olurken, kontrolsüz apoptosis iskemik hasarlara ve nörodejeneratif bozukluklara neden olabilir. Bu kontrol altına alınmış hücre ölüm yolları hala tamamen belirlenememesine rağmen, biyokimyasal ve genetik yaklaşımların, sistein proteazlar olan kaspazların apoptotik sürecin çeşitli evrelerinde önemli rol oynadığı fikri yerleşmiştir. Son zamanlarda, kaspazın yer aldığı iki önemli yol olduğu belirtilmektedir. İlki hücre yüzeyinin uyarılmasına dayanmakta ve ekstrinsik yol olarak bilinmektedir. Ölüm sinyalleri, tümör nekrosis faktör (TNF) gibi aynı köklü reseptörleri ve TNF reseptörüne bağlı hücresel ölüm ligandına doğru gönderilir. Ekstrinsik yolun apikal proteazları kaspaz 8 ve 10 olup, hücre içerisine doğru sinyal gönderirler. İnstrinsik yol, hücresel hasar sonucu olarak ortaya çıkar ve mitokondrindeki sitokrom c tarafından başlatılır. Bu durumda, kaspaz 9 aktive edilir. Tüm bu yollar, sırasıyla kendi spesifik hücresel proteinleri ile inaktif ya da aktif durumunda olan ölümcül kaspazların aktivasyonuna neden olur. Son yıllarda yapılan araştırmalarda kaspazların fonksiyonları ve yapısı üzerinde durulmuştur. Kaspazların substrat bölünmesi, spesifitesi, inhibisyonu, biyolojik rolü ve hastalıklardaki potansiyel rolleri ile ilgili bilgiler araştırılmaktadır. Apoptozisin tam mekanizması anlaşılamamasına rağmen apoptozis ile bağlantı kurulan en önemli olay kaspazların aktivasyonudur. Kaspazlar, (cysteine dependent 24

35 aspartate spesific proteases) kalsiyumdan bağımsız hücreiçi sistein proteaz sınıfının en önemli bölümünü oluştururlar. Bu endoproteazlar inaktif olarak hücre sitoplazmasında bulunurlar ve bir çoğu proapoptotiktir. Kaspaz-9, bcl-2 ailesi tarafından stimüle veya inhibe edilir. Kaspaz-2 ve kaspaz-8, TNF α gibi sitokinler tarafından aktive edilir.günümüzde kadar 14 memeli kaspazı tespit edilmiş olup, hayvanlarda bulunan kaspaz-11 ve kaspaz-12'nin insandaki karşılığı hala gösterilememiştir (Tablo 4). Kaspazlar apoptozisi aktive eden sinyaller tarafından tetiklenip, apoptozisin her üç yolunda da aktif olarak görev alırlar Tablo 4. Belli başlı kaspazlar Kaspazlar 3 subunit içeren prokaspazlar (30-50 kd) olarak sentezlenir: Bunlar NH2 terminal subunit, geniş subunit, (~ 20 kd veya p20) ve küçük bir subunittir (~ 10 kd veya p 1O). Kaspazlar biyolojik fonksiyonlarına göre 3 grupta incelenmektedir. a- Sitokin aktivasyonu yapanlar: Kaspaz -1, -4, -5, -11, -12, -13 ve -14'ü içermektedir. Sitokin sekresyonu ve inflamasyondan sorumludurlar. Ayrıca kaspaz -1, - 4, -5 tetrapeptid olup kendi kendilerine aktive olabilmektedir. b- Apoptozisi başlatanlar: Kaspaz-2, -8, -9 ve -10'u içermektedir. c- Apoptozisi yürütenler (efektör grup): Kaspaz-3, -6, -7'yi içeren efektör grup. Kaspaz 14'ün dışında tüm inflamatuar ve başlangıç kaspazları uzun bir subunite sahiptir. Uzun subunit Death Effector Domain (DED) veya Kaspaz Recruitmend Domain (CARD) kapsar. Bu alanlar prokaspazlar arasında protein-protein aracılı etkileşime neden olur ve prokaspazların aktivasyonunda önemli rol oynar. Aktif 25

36 kaspazların 3 boyutlu yapısı tespit edilmiş olup 2 heterodimer, 2 geniş subunit tarafından çevrelenmiş 2 komşu küçük subunitle karşı yönde bir tetramer oluşturur. Her bir heterodimer substratın bağlanması ve katalizisi için gerekli küçük ve geniş subunitler içerir (Şekil 2). ġekil 2. Kaspazların aktivasyonu Apoptoziste Kaspaz-3 ün Yeri ve Önemi Kaspazlar iskemi sonrasında ve genetik kontrolle aktive olurlar. Geçici iskeminin in-vivo modellerinde kaspazları inhibe eden ajanlar yaralanmayı azaltmada oldukça etkilidir. Kaspaz-1 ve kaspaz-3 iskemide başlayan hücre ölüm ile ilgili kaskadın en önemli mediatörleridir. Chen ve ark.kaspaz-3 ün gecikmiş nöronal ölüme aracılık ettiğini rapor etmişler ve kaspaz-3 inhibitörlerinin hücre ölümü üzerine etkilerinin kaspaz-1 inhibitörlerine göre daha etkili olduğunu bildirmişlerdir. 30 Diğer kaspazlar gibi kaspaz-3 te prokaspaz olarak sentez edilir. Nöronlarda apoptotik hücre ölümü kaskadında aktif forma dönerler. Kaspaz- 3, kaspaz-6, kaspaz-8, kaspaz-9 ve kaspaz-10 26

37 birlikte aktive edilir. Kaspaz-3 te kaspaz-6 ve -7 yi aktive eder. Apoptozisin efektör fazında önemli rol oynayan kaspaz-3 ün nöronal gelişim ve yaralanmada oldukça önemli olduğu gösterilmiştir. Bu proteazın bozulması nörolojik defektlere yol açar. Deneysel iskemi ve travmatik beyin hasarlanması sonucunda nöronal hücre ölümüne kaspaz-3 aktivitesi katkıda bulunur. Bu iki yaralanmada da kaspaz inhibitörleri apoptozisi azaltmakla kalmayıp ayrıca hayvanlarda fonksiyonel iyileşme ile sonuçlanmıştır. 31 DNA fragmantasyonunda, DNAase aktivasyonuna sebep olan kaspaz-3 ün direk rolü olduğu düşünülmektedir. Kaspaz-3 geni yeteri kadar açığa çıkmamış olmakla beraber kromozom 8 üzerinde lokalize olduğu bilinmektedir. Bu gen embriyonik 4. günden itibaren gelişimden sorumludur. Kaspaz-3 teki eksiklik ciddi nörolojik gelişim problemlerine hatta 3 haftalık embriyoda ölüme neden olabilmektedir. 31, Kaspazların Aktivasyonu Kaspazların en az 3 yolla aktive olduğu gösterilmiştir: Otoaktivasyon, ransaktivasyon ve non-kaspaz proteazlar ile proteoliz. Prokaspazlar düşük fakat saptanabilir bir proteolitik aktiviteye ve belli koşullar altında otoaktivasyon potansiyeline sahiptir. Prokaspazların oligomerizasyonu otoaktivasyon için gereklidir. Başlangıç kaspazları bir kez aktive olduğunda diğer prokaspazları aktive eder. Kaspaz aktivasyonu için diğer bir mekanizmada non-kaspaz proteazlar ile direk proteolizdir. Örnek olarak sitotoksik T hücre proteinazı, garanzim-b, prokaspaz-3 ve -7'nin etkin bir aktivatörüdür. Garanzim-B ayrıca prokaspaz-8, -9 ve -10 un aktivasyonunda da görev alır. Başlatıcı kaspazlar apoptotik uyarıyla başlayan ölüm sinyallerini efektör kaspazlara naklederler. Efektör kaspazlar ise ilgili proteinleri (örneğin, hücre iskeleti proteinleri aktin veya fodrin, nükleer membran proteini lamin A, DNA tamirinde rol alan poli ADP-riboz polimeraz) parçalayarak apoptotik hücre morfolojisinin meydana gelmesine neden olur. İnaktif (zimojen) formdaki kaspazlar kırılarak aktifteşir ve dimerize olurlar. Kaspaz aktivasyonu (dimerizasyonu), ya hücre yüzey ölüm reseptörlerinin aktivasyonu, ya da kaspaz-9 bağlayıcı protein olan Apaf-1'in oligomerize olmak üzere indüklenmesi ile gerçekleşir. Kaspaz ailesinin ve kaspaz inhibitörlerinin keşfi apoptotik hastalıklara 27

38 terapötik yaklaşımda bizleri cesaretlendirmektedir. Zira farklı kaspazlara spesifik farklı sentetik inhibitörierin yanısıra kaspaz aktivasyonunu yada kaspaz aktivitesini önleyen doğal kaspaz inhibitörleri de bulunmuştur. 33,34 Memelilerde apoptozun farklı formlarındaki ana kontrol noktası mitokondridir. Bu yüzden mitokondrinin aktivasyonu (Sitokromc'nin mitokondriden sitoplazmaya salıverilmesi) apoptotik süreçte irreversbl noktayı gösterir. Mitokondrinin aktivasyonuna yol açan en önemli faktör bcl-2 ailesidir. Hem pro-apoptotik hem de antiapoptotik üyeleri olan bu ailenin üyelerinin mitokondri üzerindeki etkileriyle, ya sitokrom-c'nin sitoplazmaya salıverilmesi gerçekleşir (apoptozisin başlaması) veya sitokromc'nin sitoplazmaya salıverilmesi baskılanır (apoptozisin inhibisyonu). Kaspaz aktivasyonunun başlaması için mitokondrinin devreye girmesi gereklidir. Apaf-1 latent sitozolik bir protein olup mitokondri tarafından salınan sitokrom-c ile bağlanarak kompleks oluşturur. Bu da inaktif prekürsör haldeki kaspaz- 9'u aktive eder. 32 (Şekil 2) Mitokondri/Sitokrom-C Aracılı Apoptozis OluĢturulması Mitokondri normal şartlar altında ATP oluşturmak üzere sitokrom-c ihtiva eder. mitokondrial stres durumlarında serbest bırakılan sitokrom-c apoptotik hücre ölümünde kaspaz-3 aktivasyonu için önemli rol teşkil eder. Bu yolda mitokondri tarafından kontrol edilen apoptotik proteaz aktive edici faktör (Apaf-1) ve kaspaz-9 bulunmaktadır. Kofaktör nükleotid trifosfat (d-atp ve ATP) ile aktive edilen sitokrom-c ve apaf-1 birleşerek prokaspaz-9 u aktive eder. Aktive kaspaz-9 da kaspaz-3 ü aktive ederek diğer kaspaz kaskadının tetiklenmesini sağlar. 33 (Şekil 3). 28

39 ġekil 3. Mitokondri/sitokrom-c aracılı apoptozisin tetiklenmesi Sağlıklı bir hücre mitokondrisinin dış membranında Bcl-2 proteini yer alır. Bcl- 2, Apaf-1 proteininin bir molekülünü bağlar. Bcl-2 neden olduğu internal hasarla mitokondride çatlaklar oluşturarak Apaf-1 ve Sitokrom-C salınımına yol açar. Bu iki protein kaspaz-9 moleküllerine bağlanır. 33 (Şekil 4,5). ġekil 4. Apoptosom 29

40 Bu proteolitik aktivite kaskadı kan pıhtılaşması ve kompleman aktivasyonuna benzer. Terminal uç kaspaz-3'dür. Bu proteolitik aktivite ile sitoplazmada yapısal poteinlerin sindirimi, kromozomal DNA'nın degradasyonu ve hücrenin fagositozu sağlanır ġekil 5. Mitokondri/Sitokrom-C aracılı apoptozis oluşturulması DıĢ Sinyallerle Apoptozisin Tetiklenmesi Birbirini tamamlayan ölüm aktivatörlerinin (Fas-L ve TNF) hücre yüzeyindeki Fas ve TNF reseptörlerine bağlanmasıyla sitoplazmaya kaspaz-8'i aktive eden sinyaller yayılır (Şekil 6). Kaspaz-8, kaspaz-9 gibi diğer kaspazları uyarır ve hücrenin fagositozuna yol açar. 30

41 ġekil 6. Dış sinyallerle apoptozisin tetiklenmesi Endoplazmik Retikulum Aracılı Apoptozis OluĢturulması Son zamanlarda amiloid β nörotoksisitesine katkıda bulunan kaspaz-12 ye bağımlı endoplazmik retikulum aracılı apoptotik bir yol tarif edilmiştir. Bu yol mitokondrial/sitokrom-c ve ölüm reseptör aracılı apoptozisten farklı bir yoldur. ER, hücre içi kalsiyum dengesi ve membran proteinlerinin katlanmasını içeren bir çok süreçte kritik öneme sahiptir. Kaspaz-12, ER membranında lokalize olan ve ER aracılı apoptozis için esas teşkil eden bir kaspazdır. Kalsiyum seviyesinin ve kalpainin endoplazmik retikulumu etkilemesi ile prokaspaz-12 aktiflenir. Ayrıca kaspaz-7 salınımı ile de prokaspaz-12 salınımı arasında bir bağlantı bulunur. Aktiflenmiş kaspaz-12 sitoplazmaya yönelir. Kaspaz-9 ile karşılıklı olarak etkileşerek sitozolik kaspaz kaskadını aktive eder. Son çalışmalar, invivo ve in vitro olarak kaspaz-12 nin kaspaz- 9 u aktive ettiğini göstermiştir

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

Hücre Zedelenmesi. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin Hücre Zedelenmesi Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin Hastalık bilimi anlamına gelen patoloji hastalıkların altında yatan hücre, doku ve organlarda meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri inceler

Detaylı

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon

Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Yoğun Bakımda Nörolojik Resüsitasyon Dr.Canan Aykut Bingöl Yeditepe Üniversite Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Kardiak Arrest 200 000-375 000 kardiak arrest/yıl (ABD) %20 spontan dolaşım sağlanıyor

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi

Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Beyin Kan Dolaşımı ve İskemi Patofizyolojisi Yrd. Doç. Dr. Aysel MİLANLIOĞLU Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji ABD Beyin metabolik olarak vücuttaki en aktif organlardan biridir ve bu aktiviteyi

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014

Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014 Yrd. Doç. Dr. Murat Sarıtemur Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2014 Neden kan gazı analizi? Oksijenizasyon ve ventilasyonun değerlendirilmesi Asit-baz dengesini değerlendirmek ph / P a CO

Detaylı

HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ

HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE ETKĠSĠ T.C. ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI NEONATOLOJĠ BĠLĠM DALI HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ OLUġTURULAN RAT MODELĠNDE ĠNDOMETAZĠNĠN NÖRONAL APOPĠTOZ ÜZERĠNE

Detaylı

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ TAURİNİN İSKEMİ REPERFÜZYON HASARINDA MMP-2, MMP-9 VE İLİŞKİLİ SİNYAL İLETİ YOLAĞI ÜZERİNE ETKİLERİ CEMRE URAL 1, ZAHİDE ÇAVDAR 1, ASLI ÇELİK 2, ŞEVKİ ARSLAN 3, GÜLSÜM TERZİOĞLU 3, SEDA ÖZBAL 5, BEKİR

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof. Dr. Filiz Aydın Mitokondri, ökaryotik organizmanın farklı bir organeli Şekilleri küremsi veya uzun silindirik Çapları 0.5-1 μm uzunlukları 2-6 μm Sayıları

Detaylı

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger

YARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368

Referans:e-TUS İpucu Serisi Biyokimya Ders Notları Sayfa:368 21. Aşağıdakilerden hangisinin fizyolojik ph'de tamponlama etkisi vardır? A) CH3COC- / CH3COOH (pka = 4.76) B) HPO24- / H2PO-4 (pka = 6.86) C) NH3/NH+4(pKa =9.25) D) H2PO-4 / H3PO4 (pka =2.14) E) PO34-/

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015

Hücre zedelenmesi etkenleri. Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Hücre zedelenmesi etkenleri Doç. Dr. Halil Kıyıcı 2015 Homeostaz Homeostaz = hücre içindeki denge Hücrenin aktif olarak hayatını sürdürebilmesi için homeostaz korunmalıdır Hücre zedelenirse ne olur? Hücre

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP

EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP EGZERSİZDE VE SONRASINDA ATP - CP Tüm vücut hücrelerinde enerji oluşumu adenozin trifosfat (ATP) molekülü vasıtasıyla gerçekleşir. Hücre içinde ATP depo halde bulunur ve sınırlı miktardadır. Ancak, yapılan

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin

Propiverin HCL Etki Mekanizması. Bedreddin Seçkin Propiverin HCL Etki Mekanizması Bedreddin Seçkin 24.10.2015 Propiverin Çift Yönlü Etki Mekanizmasına Sahiptir Propiverin nervus pelvicus un eferent nörotransmisyonunu baskılayarak antikolinerjik etki gösterir.

Detaylı

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ

Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Resüsitasyonda HİPEROKSEMİ Prof.Dr.Oktay Demirkıran İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı Acil Yoğun Bakım Ünitesi Avrupa da yaklaşık 700,000/yıl

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel

Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel Yrd. Doç. Dr. Duran Karabel İntrauterin Büyüme Geriliği (İUBG) Hesaplanan gebelik haftasında beklenen fetal ağırlığın 10. persentilden daha düşük olması Fetusun büyüme potansiyelini olumsuz yönde etkileyen

Detaylı

OKSİJENLİ SOLUNUM

OKSİJENLİ SOLUNUM 1 ----------------------- OKSİJENLİ SOLUNUM ----------------------- **Oksijenli solunum (aerobik): Besinlerin, oksijen yardımıyla parçalanarak, ATP sentezlenmesine oksijenli solunum denir. Enzim C 6 H

Detaylı

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI

HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI HORMONLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI Receptörler İntrasellüler hidrofobik(llipofilik)ligandlara baglananlar Nükleer hormon reseptörleri Guanylate siklaz(nitrikoksid receptor) Hücre yüzey hidrofilik ligandlara

Detaylı

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015

AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu

Detaylı

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir.

Notlarımıza iyi çalışan kursiyerlerimiz soruların çoğunu rahatlıkla yapılabileceklerdir. Biyokimya sınavı orta zorlukta bir sınavdı. 1-2 tane zor soru ve 5-6 tane eski soru soruldu. Soruların; 16 tanesi temel bilgi, 4 tanesi ise detay bilgi ölçmekteydi. 33. soru mikrobiyolojiye daha yakındır.

Detaylı

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ

KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ KAN VE SIVI RESÜSİTASYO N -1 AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI Dr.İlker GÜNDÜZ 03-11-2009 Doku hipoperfüzyonu ve organ hasarı oluşturan, intravasküler volüm kaybının ilk tedavisi

Detaylı

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR

Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Anestezi Esnasında ve Kritik Hastalıklarda Ortaya Çıkan Hipoksinin Tedavisinde Normobarik/Hiperbarik Ek Oksijen Tedavisinin Kullanımı FAYDALIDIR Prof. Dr. A. Necati GÖKMEN DEÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji

Detaylı

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir.

Serbest radikal. yörüngelerinde) eşleşmemiş tek. gösteren, nötr ya da iyonize tüm atom veya moleküllere denir. Superoxide Dismutase Hazırlayanlar: Funda İLHAN (050559017) Ebru KORKMAZ (050559021) Mehtap BİRKAN (050559008) Nihan BAŞARAN (050559007) Prof. Dr. Figen ERKOÇ Gazi Eğitim Fakültesi GAZİ İ ÜNİVERSİTESİİ

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 11. Sınıf YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI 11. Sınıf 1) Oksijenli solunumda, oksijen molekülleri, I. Oksidatif fosforilasyon II. Glikoliz II. Krebs Evrelerinden hangilerinde kullanılır? A) Yalnız I B) Yalnız II C)

Detaylı

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr

Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması. Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin Kan Akımı B.O.S. ve Beyin Metabolizması Dr Şebnem Gülen sebnem@baskent.edu.tr Beyin kan akımı Kalp debisinin %15 i 750-900 ml/dk Akımı regüle eden ve etkileyen üç temel faktör; Hipoksi Hiperkapni

Detaylı

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir

Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Amikasin toksisitesine bağlı deneysel akut böbrek hasarı modelinde parikalsitol oksidatif DNA hasarını engelleyebilir Gülay Bulut 1, Yıldıray Başbuğan 2, Elif Arı 3 Hamit Hakan Alp 4, İrfan Bayram 1 Yüzüncü

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ

HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ HÜCRE SĠNYAL OLAYLARI PROF. DR. FATMA SAVRAN OĞUZ Çok hücreli organizmaların kompleks omurgalılara evrimi, hücreler birbirleriyle iletişim kuramasalardı mümkün olmazdı. Hücre-hücre Hücre-matriks etkileşimini

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş

GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş GLİKOLİZİN KONTROLU Prof. Dr. İzzet Hamdi Öğüş hamdiogus@gmail.com Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı, Le>oşa, KKTC GLİKOLİZİN ALLOSTERİK DÜZENLENMESİ Metabolik düzenleme: Bütün

Detaylı

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI BİYOKİMYA ANABİLİM DALI LİSANSÜSTÜ DERS PROGRAMI SAĞLIK BİLİMLERİ ENSİTÜSÜ İ Yüksek Lisans Programı SZR 101 Bilimsel Araştırma Ders (T+ U) 2+2 3 6 AD SZR 103 Akılcı İlaç Kullanımı 2+0 2 5 Enstitünün Belirlediği

Detaylı

GLİKOJEN METABOLİZMASI

GLİKOJEN METABOLİZMASI METABOLİZMASI DİLDAR KONUKOĞLU TIBBİ BİYOKİMYA 8.4.2015 DİLDAR KONUKOĞLU 1 YAPISI Alfa-[1,6] glikozid Alfa- [1-4] glikozid bağı yapısal olarak D-glukozdan oluşmuş dallanmış yapı gösteren homopolisakkarittir.

Detaylı

Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım. Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D.

Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım. Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D. Kafa Travmalı Hastaya Yaklaşım Dr. İ. Özkan Akıncı İTF Anesteziyoloji A.D. KAPALI KAFA TRAVMASI Delici ve ateşli silahlara bağlı olmayan, künt travma sonucu meydana gelen beyin hasarına denilir. KAFA TRAVMASI

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi

Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi Hücre Solunumu: Kimyasal Enerji Eldesi Hücre solunumu ve fermentasyon enerji veren katabolik yollardır. Organik moleküllerin atomları enerji depolamaya müsaittir. Hücreler enzimler aracılığı ile organik

Detaylı

ENERJİ iş yapabilme veya ortaya koyabilme kapasitesi 6 enerji şekli:

ENERJİ iş yapabilme veya ortaya koyabilme kapasitesi 6 enerji şekli: ENERJİ SİSTEMLERİ 1 ENERJİ iş yapabilme veya ortaya koyabilme kapasitesi 6 enerji şekli: 1. Kimyasal Enerji 2. Mekanik Enerji 3. Isı Enerjisi 4. Işık Enerjisi 5. Elektrik Enerjisi 6. Nükleer Enerji Bu

Detaylı

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU

KAS DOKUSU. Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU KAS DOKUSU Prof.Dr. Ümit TÜRKOĞLU 1 Kas dokusu, kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürerek hareketi sağlayan bir dokudur. Toplam vücut ağırlığının Yenidoğanda % 25 Genç erişkin dönemde % 40 ve yaşlılık

Detaylı

Fibrinolytics

Fibrinolytics ANTİPLATELET İLAÇLAR Fibrinolytics Adezyon Aktivasyon (agonist bağlanma) Agregasyon Aktivasyon (şekil değişikliği) Antiplatelet İlaçlar Antiplatelet ilaçlar Asetilsalisilik asit (aspirin) P2Y12 antagonistleri

Detaylı

21.11.2008. I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI.

21.11.2008. I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI. Hazırlayan: Sibel ÖCAL 0501150027 I. Koenzim A nedir? II. Tarihsel Bakış III. Koenzim A nın yapısı IV. Asetil-CoA nedir? V. Koenzim A nın katıldığı reaksiyonlar VI. Eksikliği 1 2 Pantotenik asit (Vitamin

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 2 ATP-2

11. SINIF KONU ANLATIMI 2 ATP-2 11. SINIF KONU ANLATIMI 2 ATP-2 Fotosentez ve kemosentez reaksiyonları hem endergonik hem ekzergonik reaksiyonlardır. ATP molekülü ile hücrenin endergonik ve ekzergonik reaksiyonları arasında enerji transferini

Detaylı

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ T.C. ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI VİH-YL 2007 0002 DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE

Detaylı

Kardiyopulmoner bypass uygulanacak olgularda insülin infüzyonunun inflamatuvar mediatörler üzerine etkisi

Kardiyopulmoner bypass uygulanacak olgularda insülin infüzyonunun inflamatuvar mediatörler üzerine etkisi Kardiyopulmoner bypass uygulanacak olgularda insülin infüzyonunun inflamatuvar mediatörler üzerine etkisi Zeliha Özer*, Davud Yapıcı*, Gülçin Eskandari**, Arzu Kanık***, Kerem Karaca****, Aslı Sagün* Mersin

Detaylı

Dayanıklılık ve antrenman

Dayanıklılık ve antrenman Dayanıklılık ve antrenman Çocukların büyüme ile fonksiyonel ve anatomik özelliklerinki gelişme; kalp akciğer, kan ve iskelet kası kapasite ve büyüklükleri de artar. Bu da mak. oksijen kapasitesi artmasında

Detaylı

ECZACILIK FAKÜLTESİ BİYOKİMYA

ECZACILIK FAKÜLTESİ BİYOKİMYA PROGRAM KOORDİNATÖRÜ Prof. Dr. Güldal MEHMETÇİK, gmehmetcik@neu.edu.tr YÜKSEK LİSANS DERSLERİ EBM 600 Uzmanlık Alanı Dersi Z 4 0 4 EBM 601 Biyokimya I S 3 0 3 EBM 602 Biyokimya I Laboratuvar S 0 3 1 EBM

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları

Detaylı

Metabolizma. Metabolizmaya giriş. Metabolizmaya giriş. Metabolizmayı tanımlayacak olursak

Metabolizma. Metabolizmaya giriş. Metabolizmaya giriş. Metabolizmayı tanımlayacak olursak Metabolizma Yaşamak için beslenmek zorundayız. Çünkü; Besinlerden enerji elde ederiz ve bu enerji; Hücresel faaliyetleri sürdürmemiz, Hareket etmemiz, Taşınım olaylarını gerçekleştirebilmemiz, Vücut sıcaklığını

Detaylı

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın

İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın İ. Ü İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Prof. Dr. Filiz Aydın Hücre iletişimi Tüm canlılar bulundukları çevreden sinyal alırlar ve yanıt verirler Bakteriler glukoz ve amino asit gibi besinlerin

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı

Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız. Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Farklı deneysel septik şok modellerinde bulgularımız Prof. Dr. Alper B. İskit Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı e-posta: alperi@hacettepe.edu.tr Neden bu konu? Septik şok çalışma

Detaylı

The Fetal Medicine Foundation

The Fetal Medicine Foundation Erken Term Dönemde İntrauterin Büyüme Geriliği Olan Fetuslarda Neonatal Asidozu Öngörmede Orta Serebral Arter Tepe Akım Hızı ve Serebroplasental Oranın Kullanımı Rauf Melekoğlu Ayşe Gülçin Baştemur Sevil

Detaylı

Hücre solunumu ve fermentasyon enerji veren katabolik yollardır. (ΔG=-686 kcal/mol)

Hücre solunumu ve fermentasyon enerji veren katabolik yollardır. (ΔG=-686 kcal/mol) hücre solunumu Hücre solunumu ve fermentasyon enerji veren katabolik yollardır. (ΔG=-686 kcal/mol) C 6 H 12 O 6 + 6 O 2 6 CO 2 + 6 H 2 0 + enerji (ATP + ısı) Hücre solunumu karbonhidratlar, yağlar ve protein

Detaylı

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık ÖZEL FORMÜLASYON DAHA İYİ Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA İÇİN AGRALYX

Detaylı

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi?

2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru yanıt hayır olabilir mi? ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE FARMAKODİNAMİK FARKLILIKLAR 17.12.2004 ANKARA Prof.Dr. Aydın Erenmemişoğlu ÇOCUKLARDA İLAÇ KULLANIMINDA FARMAKOKİNETİK VE 2x2=4 her koşulda doğru mudur? doğru

Detaylı

Sadık Yurttutan, Ramazan Özdemir, Fuat Emre Canpolat, Mehmet Yekta Öncel, Hatice Germen Ünverdi, Bülent Uysal,Ömer Erdeve, Uğur Dilmen Zekai Tahir

Sadık Yurttutan, Ramazan Özdemir, Fuat Emre Canpolat, Mehmet Yekta Öncel, Hatice Germen Ünverdi, Bülent Uysal,Ömer Erdeve, Uğur Dilmen Zekai Tahir Sadık Yurttutan, Ramazan Özdemir, Fuat Emre Canpolat, Mehmet Yekta Öncel, Hatice Germen Ünverdi, Bülent Uysal,Ömer Erdeve, Uğur Dilmen Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nekrotizan

Detaylı

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar Aysun Manisalıgil, Ayşegül Yurt Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Fizik Anabilim Dalı Hücre ve Moleküller

Detaylı

MİTOKONDRİ Doç. Dr. Mehmet GÜVEN

MİTOKONDRİ Doç. Dr. Mehmet GÜVEN MİTOKONDRİ Doç.. Dr. Mehmet GÜVENG Hemen hemen bütün b ökaryotik hücrelerde ve ökaryotik mikroorganizmalarda bulunur. Eritrositlerde, bakterilerde ve yeşil alglerde mitokondri yoktur. Şekilleri (küremsi

Detaylı

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları

Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları [Çocuklarda Akılcı İlaç Kullanımı] Pediatriye Özgü Farmakoterapi Sorunları Ayşın Bakkaloğlu Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik Nefroloji Ünitesi İlaç Metabolizması Esas organ

Detaylı

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi

Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi Yeni Tanı Hipertansiyon Hastalarında Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Nihal Özkayar 2,Bayram İnan 1, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2, Nisbet Yılmaz 1 1 Ankara Numune

Detaylı

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK Uzun süreli immobilizasyon sonucu: - Nitrojen ve protein dengesi bozulur. - İskelet kasının kitlesi, kasılma kuvveti ve etkinliği azalır. - İskelet kaslarında

Detaylı

Arter Kan Gazı Değerlendirmesi. Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı

Arter Kan Gazı Değerlendirmesi. Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Arter Kan Gazı Değerlendirmesi Prof. Dr. Tevfik Ecder İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Asit-Baz Dengesine Farklı Yaklaşımlar Seifter JL: N Engl

Detaylı

6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA

6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA 6. BÖLÜM MİKROBİYAL METABOLİZMA 1 METABOLİZMA Hücrede meydana gelen tüm reaksiyonlara denir Anabolizma: Basit moleküllerden kompleks moleküllerin sentezlendiği enerji gerektiren reaksiyonlardır X+Y+ENERJİ

Detaylı

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği

Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği Hamilelik Döneminde İlaçların Farmakokinetiği ve Farmakodinamiği İlaçlar hamilelik esnasında rutin olarak kullanılmaktadır. Kronik hastalığı olan (astım, diyabet, hipertansiyon, epilepsi, depresyon ve

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ

YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ T.C. ADNAN MENDERES ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI YENĠDOĞAN RATLARDA HĠPOKSĠK ĠSKEMĠK ENSEFALOPATĠ MODELĠNDE PENTOKSĠFĠLĠN VE MELATONĠN TEDAVĠSĠNĠN ETKĠNLĠĞĠ UZMANLIK

Detaylı

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN

NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ. Dr. A. Gökhan AKKAN NİTRİK OKSİT, DONÖRLERİ VE İNHİBİTÖRLERİ Dr. A. Gökhan AKKAN 1976 Moncada 1980 Furchgott ve Zawadzki (1998 Nobel Tıp Ödülü) EDRF = Endothelium- derived relaxing factor 1987 EDRF = NO Sentezi NOS L- Arginin

Detaylı

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER Endotel Damar duvarı ve dolaşan kan arasında tek sıra endotel hücresinden oluşan işlevsel bir organdır Endotel en büyük endokrin organdır 70 kg lik bir kişide, kalp kitlesix5

Detaylı

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU

PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU PODOSİT HÜCRE MODELİNDE PROTEİNÜRİDE, SLİT DİYAFRAM PROTEİNLERİ GENLERİNİN EKSPRESYONU VE FARMAKOLOJİK MODÜLASYONU Mesude Angın 1, Ender Hür 1, Çiğdem Dinçkal 1, Cenk Gökalp 1, Afig Berdeli 1, Soner Duman

Detaylı

2. Kanun- Enerji dönüşümü sırasında bir miktar kullanılabilir kullanılamayan enerji ısı olarak kaybolur.

2. Kanun- Enerji dönüşümü sırasında bir miktar kullanılabilir kullanılamayan enerji ısı olarak kaybolur. Enerji Dönüşümleri Enerji Enerji; bir maddeyi taşıma veya değiştirme kapasitesi anlamına gelir. Enerji : Enerji bir formdan diğerine dönüştürülebilir. Kimyasal enerji ;moleküllerinin kimyasal bağlarının

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

Yeni doğan ve çocukta ilaç metabolizması ve dikkat edilmesi gereken hususlar

Yeni doğan ve çocukta ilaç metabolizması ve dikkat edilmesi gereken hususlar Yeni doğan ve çocukta ilaç metabolizması ve dikkat edilmesi gereken hususlar 1937 yılında 107 çocuk streptokok enfeksiyonu için aldıkları sülfonilamid ekstresinden dolayı ölmüşlerdir. Nedeni araştırıldığında

Detaylı

GLİKOJEN FOSFORİLAZ HAZIRLAYAN: HATİCE GÜLBENİZ ( ) Prof. Dr. Figen ERKOÇ GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ

GLİKOJEN FOSFORİLAZ HAZIRLAYAN: HATİCE GÜLBENİZ ( ) Prof. Dr. Figen ERKOÇ GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ GLİKOJEN FOSFORİLAZ HAZIRLAYAN: HATİCE GÜLBENİZ (050559016) Prof. Dr. Figen ERKOÇ GAZİ EĞİTİM FAKÜLTESİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ Karaciğer ve kas glikojeninin kana ve kas dokusuna glukoz sağlamak üzere kısmen

Detaylı

Anestezi ve Termoregülasyon

Anestezi ve Termoregülasyon Anestezi ve Termoregülasyon Öğr. Gör. Ahmet Emre AZAKLI İKBÜ Sağlık Hizmetleri M.Y.O. Termoregülasyon Nedir? Isının düzenlenmesi, korunması, ideal aralığa getirilmesi amacıyla vücudun meydana getirdiği

Detaylı

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ 2017 2018 EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II VI. DERS KURULU (4 HAFTA) 1901206HASTALIKLARIN BİYOLOJİK TEMELİ DERS KURULU-I DEKAN DEKAN YRD. BAŞKORDİNATÖR

Detaylı

Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme

Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Uz. Dr. Tevfik Kalelioğlu Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroinflamasyon nedir? Temel mekanizmaları ve ölçümleme Uz. Dr. Tevfik Kalelioğlu

Detaylı

6. glikolizde enerji kazanım hesaplamalarında; Substrat düzeyinde -ATP üretimi yaklaşık yüzde kaç hesaplanır? a. % 0 b. % 2 c. % 10 d. % 38 e.

6. glikolizde enerji kazanım hesaplamalarında; Substrat düzeyinde -ATP üretimi yaklaşık yüzde kaç hesaplanır? a. % 0 b. % 2 c. % 10 d. % 38 e. www.lisebiyoloji.com ayxmaz/biyoloji Test Çoktan Seçmeli 1. Hangi terim moleküllerin parçalanması ile açığa çıkan enerjinin depolandığı metabolik yolları ifade eder? a. anabolik yollar b. Katabolik yollar

Detaylı

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018

DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 DEMİR İÇEREN İLAÇLARLA ZEHİRLENME UZM.DR. SEVGİ YUMRUTEPE MALATYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 22.O4.2018 GİRİŞ Demir ilaçları anemi tedavisinde (özellikle gebelerde ve çocuklarda) En sık 6 yaş altı çocuklarda

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi

Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Melatonin Tedavisinin Diyabetik Ratlarda Kontrast Nefropati Gelişimine Etkileri: IL-33 ve Oksidatif Stresin Rolü Doç. Dr. Kültigin TÜRKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi 22.10.2015

Detaylı

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ

SANKO ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 102: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ 05-06 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS KURULU 0: HÜCRE VE DOKU SİSTEMLERİ Ders Kurulu Başkanı: / Başkan Yardımcıları: / Histoloji Embriyoloji Yrd. Doç. Dr. Bahadır Murat Demirel / Üyeler: / Tıbbi / Dersin AKTS

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

Canlılarda Enerjitik Olaylar, Fotosentez ve Kemosentez, Aerobik Solunum ve Fermantasyon

Canlılarda Enerjitik Olaylar, Fotosentez ve Kemosentez, Aerobik Solunum ve Fermantasyon Canlılarda Enerjitik Olaylar, Fotosentez ve Kemosentez, Aerobik Solunum ve Fermantasyon SOLUNUM İki çeşit solunum vardır HÜCRE DIŞI SOLUNUM: Canlıların dış ortamdan O 2 alıp, dış ortama

Detaylı

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu)

Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yağ Asitlerinin Metabolizması- I Yağ Asitlerinin Yıkılması (Oksidasyonu) Yrd. Doç. Dr. Bekir Engin Eser Zirve Üniversitesi EBN Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya A.B.D. Yağ Asitleri Uzun karbon zincirine sahip

Detaylı

Olgular. Kan Gazı Değerlendirilmesi Sunum planı. AKG Endikasyonları

Olgular. Kan Gazı Değerlendirilmesi Sunum planı. AKG Endikasyonları Sunum planı Olgularla Kan Gazı Değerlendirilmesi Dr. Ayhan ÖZHASENEKLER Acil Tıp Uzmanı Diyarbakır Devlet Hastanesi Neden Arteryel Kan Gazı ( AKG)? Değerlendirilen Parametreler Neler? Asit-Baz Dengesi

Detaylı

ALFA LİPOİK ASİT (ALA)

ALFA LİPOİK ASİT (ALA) ALFA LİPOİK ASİT (ALA) Bitki ve hayvan dokularında doğal olarak bulunan ditiyol türevi bir bileşiktir. Endojen olarak mitokondride oktanoik asitten sentezlenir. ALA mitokondrideki enerji üretiminden sorumlu

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

26.09.2011. Preeklampsi. Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Preeklampsi Maternal Sendrom /Endotel Disfonksiyonu

26.09.2011. Preeklampsi. Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Preeklampsi Maternal Sendrom /Endotel Disfonksiyonu 26.9.11 Hipertansiyon (>14/ 9) ve Proteinüri ( >.3 g / 24-s) > gebelik hafta En sık medikal komplikasyon (%2-7) Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Maternal ve Perinatal Mortalite ve Morbidite

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI

T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI I. YARIYILI T. C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI MÜFREDATI B 601 Temel Biyokimya I Zorunlu 3 0 3 4 B

Detaylı

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU

13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU 13 HÜCRESEL SOLUNUM LAKTİK ASİT FERMANTASYONU Laktik Asit Fermantasyonu Glikozdan oksijen yokluğunda laktik asit üretilmesine LAKTİK ASİT FERMANTASYONU denir. Bütün canlılarda sitoplazmada gerçekleşir.

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı