Tahattur Mekanizması

Transkript

1 Tahattur Mekanizması Tahattur mekanizması görmek, düşünmek, ihtar etmek, zikir etmek, okumak gibi ve ayrıca kendi ihtiyarımızla da devreye girebilen bir mekanizmadır. Bir başka deyişle, yaşanan olayların ve bağlantı olayları hissiyatıyla birlikte kuvvei hafızada ve beş duyu organın kayıt arşivi olan kuvay-ı hafızada arşivlendiği yerden tahattur mekanizmasının devreye girmesiyle istenilen hatırat levhalarından, vicdanın içindeki zihinde manalarını ve kuvve-i hafızadaki görüntüleriyle birlikte lazım olanını tasavvurda kullanıma sunan mekanizmadır. şimdi bu tezimizi külliyattan örneklerle açıklarsak; Kuvve-i hafıza; Hem madem gözümüzle görüyoruz, öyle ihatalı ve azametli bir hafiziyet hükmeder ki, o hafiziyet, zihayat her şeyin ve her hadisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtri vazifesinin defterini Esma-ı, İlahiyeye karşı lisan-ı hal ile tesbihatına dair sahife-i a malini misali levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve Levh-i mahfuzun numunecikleri olan kuva-yı hafızalarında ve bilhassa insanın dimağındaki manen pek büyük, sureten pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında vesair maddi ve manevi in ikas ayinelerinde kaydeder yazdırır, zaptederek muhafaza altına alır. Tarihçe-i hayatı -446 Buradanda anlaşıldığı üzere kuva-yı hafıza beş duyu organının kaydıdır. kuvve-i hafıza için ise dimağda olduğu belirtilmiş ve her hadisenin çok suretlerini ifadesiyle işin görsel tarafının kaydının yapıldığı belirtilmiştir. Dimağda ki kuvve-i hafıza için görsel hafıza denilebileceğine buradan intikal edilebilinir. Kuvvei hafızanın yeri neresidir;(kırmızı renkle ifade edilmiştir) Meselâ, âlem-i şehadetten olan kafadaki hardal kadar kuvve-i hafıza, âlem-i mânâdan bir kütüphane kadar vücudu içine alır. Mektubat-241 Hardal gibi küçük kuvve-i hafızanda,senin sahife-i amalin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi.lemalar-235 Hem levh-i mahfuzun hem alem-i misalin iki hücceti ve iki küçük numunesi ve iki noktası, insanın başında olan kuvve-i hafıza ve kuvve-i hayaliye mercimek küçüklüğünde iken,hiç karıştırmayarak,bir büyük kütüphane kadar,hiç karıştırmayarak kemal-i intizamla içlerinde yazılması kati ispat eder ki..emirdağ1 (202) Hem bu küçük insanın küçücük kalbinde kainat kadar bir aşk yerleşir. Evet kalbin mercimek kadar bir sandukçası olan kuvvei hafıza, bir kütüphane hükmünde binler kitap kadar yazı,içinde yazılması gösteriyorki, kalb-i insan kainatı içine alabilir ve o kadar muhabbet taşıyabilir.lemalar-114 Beşerin kuvve-i hafızasında tarih-i hayatını taallukatıyla beraber yazan lemalar-23 Mesela insanın bin cihazatına takılan hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek kadar kuvve-i hafızanda bütün tarihçe-i hayatını ve ona temas eden hadsiz hadisatı o kuvvecikte yazıp,onu bir kütüphane hükmüne getirip ve insanın haşirde muhakemesi için neşir olacak olan defter-i amalin bir 1

2 küçük seneti olarak her vakit hatırlatmak sırrıyla her insanın eline vererek dimağının cebine koyan bir ezeli hikmet şualar 279 Hem madem biz gözümüzle görüyoruz, öyle ihatalı ve azametli bir hafıziyet hükmederki; zihayat herşeyin ve her hadisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtri vazifesinin defterini ve esme-i ilahiyeye karşı lisan-ı hal ile tesbihatına dair sahife-i amalini misali levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve levh-i mahfuzun numunecikleri olan kuvayı hafızalarında ve bilhassa insanın dimağındaki pek büyük ve pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında ve sair maddi ve manevi in ikas ayinelerinde kaydeder,yazdırır,zaptederek muhafaza altına alır.şualar-284 Zihayatın ve zişuurun nazarlarına bakar. Onlara şirin bir mütalaagah,birer kitabı marifet olur.manalarını zişuurun zihinlerinde ve suretlerini kuvvei hafızalarında ve elvahı misaliyede ve alem-i gaybın defterlerinde şualar-333 Mesela alemi şehadetten olan kafadaki hardal kadar kuvvei hafıza. alem-i manadan bir kütüphane kadar vücudu içine alır.ve alem-i hariciden olan tırnak kadar bir ayine-i vücudun alem-i misal tabakasından koca bir şehri içine alır.mektubat-355 Mesela insanın kücücük kafasında ceviz kadar bir yerde kuvve-i hafıza,kuvve-i hayaliye,kuvve-i müfekkire gibi müteattid,acip makinaları yaratmak ve kuvve-i hafızayı bir büyük kütüphane hükmüne getirmekle..şualar-793 Buradanda anlaşılacağı üzere (ceviz kadar bir yerde kuvve-i hafıza,kuvve-i hayaliye,kuvve-i müfekkire). aynı yerdeler. Kuvve-i hafızanın yeri olarak ; kalb ve dimağ verilmiş.kuva-ı hafıza beş duyumuzdan alınan kayıt. Gelen kayıtlar kuvve-i hafızada levhalanarak kaydedilir.kuvve-i hafıza ise dimağdaki işlevi görsel hafızadır. Kalbdeki görevi ise kütüphane gibi denmiş.demek numaralı sayfalardan oluşan kitapların düzenli bir şekilde dizildiği yer gibi tasnif edilen hatırat.. Zahrı kalb ise lugatı ezber gücüdür dolayısıyla ezber yapılacaksa önce kuvvei hafızadaki görsel hafıza kullanılır daha sonra tekrar ede ede yani belli bir düzende zahrı kalbe yerleşirse ezberlenmiş olur. (bilmana) Her zaman milyonlar hafızların kalblerinde zevkle yazılması..şualar 371 Ferman etmiş ki; Ahir zamanda, hafızların göğsünden Kur an nez ediliyor, çıkıyor,unutuluyor. Kastamonu -91 2

3 Zahr-ı kalb (Hafıza duygusu, ezber gücü) denilen kuvve-i hafızalarını başka kuvvetlere hiçbir cihetle kaptırmaz ve kaptırmakla saltanat-ı rububiyetini kırmaz ve kırmakla mabudiyetini bozmaz. Şualar- 21 Zahr-ı kalb denilen insanın hafızası, ekser envaın bir çeşit muhtasar fihristesi ve bir küçük numune haritası ve şecere-i kainatın bir manevi çekirdeği ve ekser esma-i ilahiyenin incecik bi ayinesi; hem o kalbin ve hafızanın emsalleri ve sikkeleri bir tarzda bulunan bütün kalblerin ve hafızaların kainat yüzünde müstevliyane intişarları, elbette bütün kainatı kabza-i tasarrufunda tutan bir zata bakar. Şualar-22 hafızalarını Bihassa o meyvelerin cemiyetli çekirdekleri olan kablerini ve zahr-ı kalb denilen kuvve-i başka kuvvetlere hiçbir cihette kaptırmaz.. Şualar-45 ***** Melekat ve malumat-ı kalbiye, alelekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla sem, kalbe yakındır. Ve aynı zamanda, cihad-ı sitteden malumat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler. İşaratul icaz-78 Demek ekser malumat kulak penceresinden kalbe giriyor. Yani kalıcı bilgi kalbdeki zahrı kalbe kaydedildiğinden kulak gözden daha sağlam bilgi kaydedilmesine vesile oluyor denilebilir.( bilmana) Peki kuvve-i hafızanın içinde neler var? âlem-i mânâdan bir kütüphane kadar vücudu içine alır sahife-i amalin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi binler kitap kadar yazı içinde yazılması. tarih-i hayatını taallukatıyla beraber yazan zihayat herşeyin ve her hadisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtri vazifesinin defterini ve esme-i ilahiye ye karşı lisan-ı hal ile tesbihatına dair sahife-i amalini misali levhalarda.. manalarını zişuurun zihinlerinde ve suretlerini kuvvei hafızalarında ve elvahı misaliyede ve alem-i gaybın defterlerinde.. alem-i manadan bir kütüphane kadar vücudu içine alır ve alem-i hariciden olan tırnak kadar bir ayine-i vücudun alem-i misal tabakasından koca bir şehri içine alır. Kuvve-i hafızanın işlevi İkinci kısım hikmetleri ise, zîhayatın ve zîşuurun nazarlarına bakar, onlara şirin bir mütâlâagâh, birer kitâb-ı mârifet olur; mânâlarını zîşuurun zihinlerinde ve sûretlerini kuvve-i hâfıza larında ve elvâh-ı misâliyede ve âlem-i gaybın defterlerinde daire-i vücudda bırakıp, sonra âlem-i şehâdeti terk eder, âlem-i gayba çekilir. Demek, sûrî bir vücudu bırakır, mânevî ve gaybî ve ilmî çok vücudları kazanır. Sözler shf (426) insanın hayatında gördüğü geçirdiği bütün hadisat,manalarını vicadanın alt mertebesi olan zihin e, görüntülerinin ise kuvve-i hafızaya kaydedildiği buradan anlaşılıyor. 3

4 **** İnsanın sergüzeşt-i hayatıyla beraber, kısmen âlemin hâdisât-ı mâziyesi, kuvve-i hâfızasında öyle bir sûrette yazılıyor ki, güyâ hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte, dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a'mâlinden küçük bir senet istinsâh ederek, insanın eline verip, dimâğının cebine koymuş. Tâ, muhasebe vaktinde, onunla hatırlatsın; hem, tâ mutmaîn olsun. Ki, bu fenâ ve zevâl herc ü mercinde bekâ için pek çok aynalar var ki, Kadîr-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersîm edip, ibkâ ediyor. Hem, bekâ için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânîlerin mânâlarını onlarda yazıyor. Elhâsıl: Mâdem en basit ve en aşağı derece-i hayat olan nebâtât hayatı bu derece kaderin nizâmına tâbidir; elbette, en yüksek derece-i hayat olan hayat-ı insaniye, bütün teferruâtıyla, kaderin mikyâsıyla çizilmiştir ve kalemiyle yazılıyor. Evet, nasıl katreler buluttan haber verir, reşhalar su menbaını gösterir, senetler, cüzdanlar, bir defter-i kebîrin vücuduna işaret ederler; öyle de, şu meşhudumuz olan, zîhayatlardaki intizam-ı maddî olan bedihî kader ve intizam-ı mânevî ve hayatî olan nazarî kaderin reşhaları, katreleri, senetleri, cüzdanları hükmünde olan meyveler, nutfeler, tohumlar, çekirdekler, sûretler, şekiller, bilbedâhe Kitâb-ı Mübîn denilen irâde ve evâmir-i tekviniyenin defterini ve İmâm-ı Mübîn denilen ilm-i İlâhînin bir divânı olan Levh-i Mahfuz'u gösterir. Sözler, s-433 Levh-i mahfuz (İrade ve evamir-i tekviniye defteri ---Kitab-ı Mübin) (intizam-ı maddi olan bedihi kader) (imam-ı mübin -- ilm-i ilahinin divanı olan) (intizam-ı manevi ve hayati olan nazari kader) (dimağdaki kuvve-i hafızaya-görüntüsü kaydediliyor) (kalbdeki kuvve-i hafıza- zihne manası kaydediliyor) (Geçici hafıza- hipokampüs) ( kalıcı hafıza- semantik hafıza) İnsanın hafıza kaydı önce geçeçi hafızaya kaydedilir, 5 sn kadar durduktan sonra pekiştirilmezse silinir. Eğer müstekar olursa levhalanarak kalıcı hafızaya atılır. Levh-i mahfuzun içindeki kitab-ı mübin ve imam-ı mübin defterlerinin manaları bu hakikata işaret eder niteliktedir. Burada şunu belirtmek istiyorum geçici hafıza derken insan hafızası herşeyi kaydediyor fakat tekrar kullanılmadıysa tahattur artık o bilgiye ulaşamıyor. Yani siliniyor değil belki ulaşılamıyor.zira silinseydi insan unuttuğu günahlarından sorumlu tutulmazdı.(tâ,muhasebe vaktinde, onunla hatırlatsın; hem, tâ mutmaîn olsun) Levh-i mahfuzun defterleri olan imam-ı mübin ve kitab-ı mibinde, bütün mevcudatın bütün sergüzeştlerini kaydedip yazan.şualar-90 Arının dimağını, mikrobun gözünü tanzim eden Zat, senin ef al ve a malini mühmel, başı boş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak imam-ı mübinde yazar. Ona göre muhaseben olacaktır. Mesnevi Nuriye-244 İnsanın sergüzeşt-i hayatıyla beraber, kısmen âlemin hâdisât-ı mâziyesi, kuvve-i hâfızasında öyle bir sûrette yazılıyor ki, güyâ hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte, dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a'mâlinden küçük bir senet istinsâh ederek, insanın eline verip, dimâğının cebine koymuş. Sözler

5 Kuvve-i hafıza dimağda nerede olabilir; dimağda tahayyül tasavvur taakkul ihtiyarı dinlemezler. Çevremizde olan hadisatıda ihtiyarımız haricinde kayıt ediyosak, muhtemelen bu üç mertebenin içinde olmalı diye düşündüm. ****** Belleğe yeni bilgilerin girilmesinde hipokampüs (geçici hafıza) çok kritik bir rol oynar. Ancak semantik hafıza(kalıcı hafıza) gibi türlerde hipokampüs çok fazla katkı sağlamayabilir. hipokampüsün zarar görmesi depolanan bilgilerde herhangi sorun oluşturmaz. Ancak yeni bilgilerin girilmesini zorlaştırabilir. hipokampüs burada bir kargo şubesi gibi davranır. Bütün bilgileri kendinde toplar ve her bilgiyi önemlilik derecesine göre dağıtır. Semantik bellek; anlamlar, anlayışlar ve diğer kavram tabanlı bilginin işlendiği uzun süreli bellek bölümüdür. Dünya hakkında genel bilgiyi ve gerçek bilgilerin bilinçli hatıralarını içerir. Genel kültür, kurallar, kavramlar, genellemeler, bu bellektedir. semantik bellek ve epizodik bellek (olaysal bellek) birlikte belleğin iki önemli bölümünden biri olan bildirimsel belleği (açık bellek) oluştururlar. epizodik belek uzay- yer ve zaman bağlı olayları kapsar. Alıntı **** Çoğumuz hafızayı, beynimizin içinde bilgilerin saklandığı bir depo gibi algılarız oysa bilimadamları hafızanın bundan çok daha karmaşık olduğu görüşündeler. Onlara göre hafıza bir depodan çok bir işlemler zinciri Zihnimizde gerçekleşen farketme-kaydetme-hatırlama ve unutmayla ilgili bölümlerden oluşan bir zincir. Örneğin kahve içtiğimizde porselen fincanı düşündüğümüzde beynimiz bu nesnenin adını, dudağımıza bıraktığı hissi biçimini, işlevini, tasarımını, hayatımıza nasıl girdiğine ve bize ne anlam ifade ettiğini hatırlar. Eğer o fincanın bizim için özel bir anlamı varsa kahveyle birlikte birçok anıyıda hatırlayıp yeniden yaşarız. Anılar geçmişimizi bugünle bağlar, gelecekte yaşayacaklarımızın çerçevesini oluşturur. Çoğu zaman bizim hikâyemizi gerçekte ne yapacağımızdan çok onu nasıl hatırladığımız belirler. Alıntı Düşünmek farketmek ---tahatturu harekete geçirir. Kaydetmek manaları zihne, görüntüleri kuvve-i hafızaya. Hatıralar kalpteki kuvve-i hafızaya kaydedilir denilebilinir. (bilmana) ***** Hatırlamak nasıl olur; Mesela insanın bin cihazatına takılan hikmetlerinden yalnız bir küçük çekirdek kadar kuvve-i hafızanda bütün tarihçe-i hayatını ve ona temas eden hadsiz hadisatı o kuvvecikte yazıp, onu bir kütüphane hükmüne getirip ve insanın haşirde muhakemesi için neşir olacak olan defter-i amalin bir küçük seneti olarak her vakit hatırlatmak sırrıyla her insanın eline vererek dimağının cebine koyan bir ezeli hikmet şualar 279 Demek hatırlamak dimağda olmaktadır. Görmek, zikretmek,okumak vs. uyaranlarla harekete geçen tahattur hatırat kayıtlarından ilgili kaydı alır ve dimağdaki tasavvurda kullanıma sunar, kuvve-i hafızada suretleri canlanıp gözümüzün önüne gelir denilebilinir. 5

6 Evet, her temsilatta isbat edilen pek çok hakikatler ve bu gün tahatturu ve tahayyülü bile ruhumuzu doldurup taşırmaya kafi gelen Asr-ı saadet ve harikalar devri gözümün önünde hayatlandı..barla-57 O tahatturla o mübarek kelimelerin manaları cüz iyetten külliyete çıkar ve o kutsi ve ihatalı manalar tasavvur edilir veya edilebilir.şualar-92 O tahattur-u hükm-ü şer i bir tasavvur-u vahy verir.s-362 Hafıza mekanizmasının müsbet bilimdeki açıklaması ; Beynimizde bulunan nöronların tamamı birbirlerine bağlı değildir. Bu bağlantıların çoğunu biz kendimiz geliştiririz. bir beyin hücresi bir diğerine sinyal gönderirken ikisi arasında bir yol oluşur. Eğer insan bunu tekrar ederse bu yol kalıcı olur. İki hücre arasındaki sinyal alışverişi ne kadar artarsa aralarındaki bağda o kadar kuvvetli olur. Çok kullanılan bağlantılar hatırlamayı kolaylaştırır. Ama o konudan uzaklaştığımızda dolayısıyla bağlantılar arası sinyal alışverişi durduğundan beynimiz bir süre önce çok iyi bildiği bişeyi unutmaya başlar. kulanılmayan bağlantılar zayıflayarak kopar. hatırlamakta güçlük çektiğimiz bilgiler büyük oranda biz onları gündelik hayatımızda canlı tutmadığımız, yeterince kullanmadığımız için silinmeye başlar. Duygularımız hafızamızın çimentosudur. Yoğun duygularla eşleşen insanlar, olaylar, bilgiler, mesajlar, hafızada kalıcı yer eder. Kişisel bir ilgi duymadığımız duygularımızı harekete geçirmeyen olayları ise hatırlamayız. Hafıza üzerine yapılan çalışmalar hatırlamanın bilgiler içinde bulduğumuz ortamla(cortex) doğrudan ilişkili olduğunu söylüyorlar. Özellikle fazla çaba sarfetmeden kendiliğinden aklımıza gelen bilgilerle içinde bulunduğunuz ortamla ilgilidir.bahçedeyken aklımıza bahçeyle ilgili bilgiler gelir. Bağlamsal hafıza seçici davranır (müsbet bilim tahattur için bağlamsal hafıza demiş..) Tamda ihtiyaç duyacağımız şeyleri en hızlı şekilde hatırlamamız üzerinde kuruludur. Bu yüzden en zor anlarda hayat kurtarır. Doğru ip uçları verdiğinde bağımsal hafıza inanılmaz bir hız,isabetle çalışır.(üstad hz leri birden hatıra geldi ifadesiyle müsbet bilimi bu noktada doğruluyor)- zihnimiz somut olanı tercih eder.somut olanı akılda tutmak soyut kavramları kıyasla daha az zihinsel çaba gerektirir. Bu yüzden görsellikle ilişkilendirilen herşey daha kolay öğrenilir ve hatırlanır. Hafızada kalıcı olmasını istediğimiz verileri ne kadar görsel benzetmeler ile kodlarsak hatırlamakda o kadar kolay olur. (kalbdeki kuvve-i hafıza ve dimağdaki kuvve-i hafıza arasında ne kadar kuvvetli bağ kururlursa ezberlenen o kadar unutulmaz olur.) ***** Araf suresi-201; muhakkak ki Allah dan korkanlar kendilerine şeytandan bir vesvese geldiğinde; Allah a sığınmayı hatırlarlar, derhal basiretlerine sahip olurlar. Haddi şer iyi tahattur ile ulvi zecr ve vicdani bir yasakçı o hissin karşısına çıkar, susturur.h-77 O tahattur-u hükm-ü şer i bir tasavvur-u vahy verir.s-362 Bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada hadd-i şer inin icrasını tahattur eder. Arş-ı ilahiden nazil olan emir hatırına gelir. imanın hassasıyla,kalbin kulağıyla kelamı ezeliden gelen ve 6

7 hırsız elinin idamını hükmeden ayetini hissedip işitir gibi iman ve itikadı heyecana ve hissiyat-ı ulviyesi harekete gelir. hutuvat-ı sitte nokta risalesi Tahatturun bir ucu arş-ı ilahide,bir ucu kalbdeki kuvve-i hafızada bir ucu vicdanın içindeki his de. Dolayısıyla nasıl ki vicdan mahşer yerinden haber verir öylede tahatturda bağlı olduğu bu alemlerden haber veriyor denilebilinir.(bilmana) Müsbet bilimdeki açıklaması ise şöyledir; Bir karar verirken ya da tercih yaparken beynimiz hafızamıza nakşolmuş, inanılmaz miktarda bilgiyi ve bilgilerle eşleşmiş duyguları tarıyor bunun sonucunda hızlı bir tepki üretiyor. Alıntı ****** Her mü minin namazı, onun bir nevi Mi racı hükmündedir. ve o huzura layık olan kelimeler ise, Mi rac-ı ekber-i Muhammed (aleyhisselatü vesselem)da söylenen sözlerdir. Onları zikretmekle, o kutsi sohbet tahattur edilir. O tahatturla o mübarek kelimelerin manaları cüz iyetten külliyete çıkar ve o kutsi ve ihatalı manalar tasavvur edilir veya edilebilir. Ve o tasavvur ile kıymeti ve nuru teali edip genişlenir. Şualar - 92 O tahatturla o mübarek kelimelerin manaları cüz iyetten külliyete çıkar Ve o tasavvur ile kıymeti ve nuru teali edip genişlenir. Tahattur zihindeki manalarla bağlantısı sebebiyle kutsi manaya ayna olmuş ve küllileşmiş. Tasavvurda ise; tasavvur düşünceye kimlik verdiğine göre bu manaların sahipleri nispetinde nuru teali edip genişlenmiş diye intikal edilebilinir Allahualem veya şu şekilde düşünülebilinir; Tahattur zikretmekle devreye girmiş ve zikredilen mana kutsi olduğu için manalar cüz i iken küllileşmiş. tahatturun bir ucu arş-ı ilahide, bir ucu kalbdeki kuvve-i hafızaya bağlantısı sebebiyle cüziyetten külliyete çıkma ve bağlanılan makamdan feyz alma nur alma gibi haletler meydana geldiğine intikal edilebilir. (ayrıca tahatturun gerekli bilgi veya hatıratı tasavvurun kullanımına sunduğunu söylemişdik) Şöyle ki; En küçük adabın müraatı, Resul-i Ekrem Aleyhisselatü vesselam ı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor. Lemalar-54 Çünki bir mütedeyyin ve cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı..asay-ı musa -43 Hastalık gafleti dağıtır, ahireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır. Lemalar-212 O gençler, ahiret imanını kaybetseler ve cehennem azabını tahattur etmezlerse; hayatı içtimaiyede ehli namusun malı ve ırzı ve zaif ve ihtiyarların rahatı ve haysiyeti tehlikede kalır. Şualar-225 Tahattur cehennem azabınının hissini kalbe taşıyor olamalı ki,gençler cehennemi tahattur ettiğinde terbiye olsun.. diye düşünülebilinir. ***** 7

8 işte ey benim gibi ihtiyarlık içine giren ve ihtiyarlığın ihtarıyla vefatı tahattur eden zatlar.lemalar -238 Demek üstad hz leri hatıratında ihtiyarlık ile vefatı ilişkilendirip kaydetmiş. Üstad hz leri İhtiyarlık vaziyetine girince tahattur bu ihtarı almış, devreye girmiş ve vefatı hatıra getirmiş denilebilir. Buradan da anlaşılıyor ki; tahattur ilgili düşünceye göre malzeme getirip yol açıyor ona göre bağlantı kuruyor denile bilinir. ****** Ya mizacın inhirafından kuvve-i hayaliye şahsın hastalığına göre bir terkibat, tasvirat yapıyor; yahut gündüz veya daha evvel aynı vakitte başına gelen müheyyiç hadisatı, hayal tahattur eder; tadil ve tasvir eder, başka bir şekil verir. Mektubat-347 Eğer tahattur edilecek bilgiler hatırata aynı zamanda aynı mekânda kodlanarak kaydedilirse istenilen zaman ve mekânda tahatturun o bilgiyi getirmesi daha kavidir. mesela sınava girmeden evvel sınav soruları sınav saati vaktinde çözülürse tahattur gerekli ve çalışılmış bilgiyi tasavvura aynı vakitte getirecektir. Hata etmişsem Kitab-ı Mübin i şefaatçi edip Erhamürrahimin den kusurumun affını niyaz ederim. şualar-722 devem edecek inşallah Halime Kara 8