YÜKSEK LİSANS TEZİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ANABİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ANABİLİM DALI"

Transkript

1 İSTANBUL'DAKİ İÇMESUYU HAVZALARI NIN ÖNEMİ, İÇME SUYU KORUMA HAVZALARI NDA YAŞANAN SORUNLAR, İDARİ YARGIYA İNTİKAL ETMİŞ UYUŞMAZLIKLAR, NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Yunus YÖNÜGÜL YÜKSEK LİSANS TEZİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KASIM 2007 ANKARA

2 Yunus YÖNÜGÜL tarafından hazırlanan İSTANBUL DAKİ İÇME SUYU HAVZALARININ ÖNEMİ, İÇME SUYU KORUMA HAVZALARINDA YAŞANAN SORUNLAR, İDARİ YARGIYA İNTİKAL ETMİŞ UYUŞMAZLIKLAR, NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ adlı bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak uygun olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Orhan KUNTAY Şehir ve Bölge Planlama, Gazi Üniversitesi... Bu çalışma, jürimiz tarafından oybirliği ile Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. Prof. Dr. İbrahim GÜRER İnşaat Mühendisliği Bölümü, Gazi Üniversitesi.... Prof. Dr. Orhan KUNTAY.. Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Nilgül KARADENİZ Ziraat Fakültesi, Ankara Üniversitesi.... Doç. Dr. Gülseven UBAY TÖNÜK.... Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Gazi Üniversitesi Yrd. Doç.Dr. Çiğdem VAROL.... Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Gazi Üniversitesi Tarih: Bu tez ile G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yönetim Kurulu Yüksek Lisans derecesini onamıştır. Prof. Dr. Nermin ERTAN Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü

3 TEZ BİLDİRİMİ Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada orijinal olmayan her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm. Yunus YÖNÜGÜL

4 iv İSTANBUL'DAKİ İÇMESUYU HAVZALARI NIN ÖNEMİ, İÇME SUYU KORUMA HAVZALARI NDA YAŞANAN SORUNLAR, İDARİ YARGIYA İNTİKAL ETMİŞ UYUŞMAZLIKLAR, NEDENLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ (Yüksek Lisans Tezi) Yunus YÖNÜGÜL GAZİ ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Kasım 2007 ÖZET Su, canlılar için en önemli ihtiyaç maddelerinden biridir. Yeterli miktarda ve uygun özelliklerde suyun temin edilmesi, devletin en önemli görevlerinden biri olduğu gibi, insanların da en doğal hakkıdır. İçme suyu havzaları, kapsadıkları ormanlık, açık ve yeşil alanlar ile, kent ekolojisi açısından yaşamsal önem taşıyan alanlardır. Bu alanlar; yağış oluşumu, toprağa ulaşan yağış, su miktarı, su kalitesi, yüzeysel akış, toprağın su tutma kapasitesi ve taban suyu düzeyi üzerinde etkilidirler. İçme suyu havzalarında aranan en önemli nitelik, havzanın en fazla ve aynı zamanda en kaliteli suyu üretebilecek yapıya sahip olmasıdır. Bunun için de, havzaların ekolojik karakteristiklerinin bilinmesi ve özellikle bitki-toprak-su arasındaki ilişkilerin iyi değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle içme suyu havzaları için yapılacak kullanım planları ekolojik bir yaklaşımla hazırlanmalıdır. Oysa, bugün İstanbul'da su toplamaya ayrılmış havzalar içerisinde sadece Darlık havzası, bu özelliklerde bir içme suyu havzası karakteri taşımaktadır. Çünkü, bu havzanın doğal bitki örtüsü korunmuş olduğu gibi, kirletici kaynakları da bulunmamaktadır. Buna karşılık diğer bütün içme suyu

5 v havzalarında yasal olmayan yapılaşma ve plansız kentleşme süreci yaşanmaktadır. Bu süreç, önce havzaların doğal bitki örtüsünün tahrip edilerek, içme suyu havzalarında toprakların erozyona uğratılmasına, bunun sonucunda rezerv kapasitesinde ve biriken su kalitesinde bir düşme ve havza topraklarının su depolama gücünde azalma ile karşı karşıya kalınmasına neden olmaktadır. İçme suyu havzalarında yaşanan plansız yapılaşma süreci, görevli kurumlar arasındaki koordinasyonsuzluk, yetki ve mevzuat karmaşası, getirilen af yasaları, yasalara aykırı yerleşmelerin belde ve ilçe ilan edilmeleri vb. gibi olumsuz etkenler ile iç içe yaşanan bugün, havzaların korunması sürecindeki gelinen son noktanın çok iyi değerlendirilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle İstanbul'daki İçme Suyu Havzalarının Önemi, Yaşanan Sorunlar ve Nedenleri, özellikle Koruma bantlarında çıkan ve yargıya intikal etmiş uyuşmazlıklar ve Çözüm Önerileri tez konusu olarak seçilmiştir. Bu çalışma boyunca, havzaların önemi bütün unsurlarıyla ele alınmış, bu alanlarda yaşanan sorunlar, bu sorunlardan idari yargıya intikal etmiş uyuşmazlıklarla birlikte irdelenmiş, mevcut koruma sisteminin işlerliğinin yitirildiği tespit edilmiştir. Yaşanan sorunlara çözüm olabilecek öneriler ile tez çalışması sonuçlandırılmıştır. Bilim Kodu : 805 Anahtar Kelimeler : İçmesuyu Havzası, Koruma, Planlama, Ekosistem, İstanbul, Sayfa Adedi : 153 Tez Yöneticisi : Prof. Dr. Orhan KUNTAY

6 vi THE IMPORTANCE OF CATCH BASİN İN İSTANBUL; THE PROBLEMS OF THE WATER RESERVOİRŞ, RELATED LAW ISSUES AND PROPOSED SOLUTİONS WİTHİN THE ADMİNİSTRATİVE COURT (M. Sc. Thesis) Yunus YÖNÜGÜL GAZİ UNIVERSITY INSTITUTE OF SCIENCE AND TECHNOLOGY November 2007 ABSTRACT Water is an essential element for all living things. One of the most important responsibilities of the government is to supply water to the public. Catchment areas (catch basin) are ecologially important because they contain open green areas and forest land. The main requirements for drinking water catch basin are that it should hold the best quality water and the greatest amount of water possible. For this reason, we need to know the ecological characteristics of the region, especially the relation among the vegetation, soil and water. Therefore application plans for the catchment areas should be prepared with an ecological planning approach. Today, in İstanbul, The Darlık Catch Basin has the above requirements. This is because this reservoir doesn t have polluting sources and its natural vegetation is protected. On the other hand, unplanned growth and illegal constuction has created adverse conditions for the other catchment areas in İstanbul. This process has

7 vii destroyed the natural vegetation of the area and resulted in erosion of the area which in turn, has caused a reduction in the capacity in the catch basin and the quality of the water. This unplanned process of catchment areas has resulted from a lack of coordination among public organizations. The complexity of the bureaucracy (red tape), frequently established amnesty laws in planning, illegal construction within the area and, the most important problem, the designation of municipality settlements within the catch basin.this thesis questions the administrative law problems and legal issues arising from the municipalities and planning dificulties of the catchment areas. Science code : 805 Keywords : Catchment area, Prevetion, Planning, Ecosystem, İstanbul Number of pages : 153 Adviser : Prof. Dr. Orhan KUNTAY

8 viii TEŞEKKÜR Sahip olduğum her şeyin sınırsız kaynağı, hayattaki amacım doğrultusunda kayıtsız şartsız desteği ile beni yönlendiren ve güçlendiren, en imkansıza ulaşmayı hedeflediğimde bile benden daha çok başaracağıma inanan ve ulaştığım başarımı büyük bir heyecanla kutlayan, verdiğim sıkıntı ve rahatsızlıklara sabır ve anlayış gösteren, melek kalpli biricik eşim Gülmisal KOÇ YÖNÜGÜL e; Çalışmanın büyük bir ilgi ve alaka beklediği bir döneme rastlaması nedeniyle bu süre içerisinde gösteremediğim ilgi ve alakadan dolayı özür dilediğim oğlum Yusuf YÖNÜGÜL e; Farklı branştan olmamıza rağmen baş koyduğumuz bu yolda, ümitsizliğe düştüğüm her anda sonsuz destekleri ile beni onurlandıran, hedefe ulaşma yolunda en zayıf düştüğüm anlarda ışığım olan, tanıdığıma şeref duyduğum çok değerli dostlarım ve meslektaşlarım Yusuf ALTINTAŞ a, Kadir KIRMACI ya, Ömer ÇAPA ya, tezime yaptığı katkılardan dolayı kardeşim Veyis YÖNÜGÜL e ve Bekir ÖZÇELİK e Özellikle tez çalışmamın tüm aşamalarında yardımlarını esirgemeyen, bilgiye ve kaynaklara ulaşmamda teşvik edici, yol gösterici olan ve bana kazandırdığı deneyimlerle becerilerimi arttıran danışmanım Prof. Dr. Orhan KUNTAY a; teşekkür ederim.

9 ix İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET...iv ABSTRACT...vi TEŞEKKÜR...viii İÇİNDEKİLER... ix ÇİZELGELERİN LİSTESİ...xiii SİMGELER VE KISALTMALAR...xiv 1. GİRİŞ SU KAYNAKLARI Dünya da Durum Türkiye'de Durum İstanbul da Durum İstanbul da fetih öncesi yapılan su tesisleri Osmanlı dönemi su tesisleri Müteferrik sular Su şirketleri İstanbul Sular İdaresi dönemi İSKİ dönemi İstanbul da mevcut su kaynakları KURAMSAL, YASAL VE YÖNETSEL ÇERÇEVE Genel Kavramlar ve Tanımlar İçme Suyu Havza Alanlarında Koruma ile İlgili Yasal ve Yönetsel Düzenlemeler Uluslararası düzenlemeler...21

10 x Sayfa Anayasal düzenlemeler Kanunlar İdari düzenlemeler ve yönetmelikler İÇME SUYU HAVZALARI NIN DOĞAL EKOSİSTEM AÇISINDAN ÖNEMİ İçme Suyu Havzalarının Açık Alan Ekosistemi Açısından Önemi İçme Suyu Havzalarının Orman Ekosistemi Açısından Önemi İçme Suyu Havzalarının Kent Ekosistemi Açısından Önemi İçme suyu havzalarının iklimi düzenleyici etkileri İçme suyu havzalarının hava kirliliğini düzenleyici etkileri Plansız Kentleşme ve Yanlış Arazi Kullanımının İçme Suyu Havzası Ekosistemi Üzerindeki Etkileri Kentleşme ve çevre kirlenmesinin içme suyu havzası ekosistemi üzerindeki etkileri Endüstriyel kuruluşların içme suyu havzası ekosistemine etkisi Konut yerleşmelerinin içme suyu havzası ekosistemine etkisi Tarımsal faaliyetlerin içme suyu havzası ekosistemine etkisi Atık Depolama Alanlarının İçme Suyu Havzası Ekosistemine Etkisi Erozyon Alanlarının İçme Suyu Havzası Ekosistemine Etkisi Atmosferdeki Kirleticilerin İçme Suyu Havzası Ekosistemine Etkisi İSTANBUL'DAKİ İÇME SUYU HAVZALARINDA YAŞANAN SORUNLAR VE NEDENLERİ İstanbul'daki İçme Suyu Havzalarında Planlanma Sürecinde Oluşan Sorunlar Tanımlama çalışmalarının yapılamamasından kaynaklanan sorunlar...56

11 xi Sayfa Sınıflandırma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Tasarlama çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Planlama çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yapılaşma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yaşatma çalışmaların yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yeniden Yapılanma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan Sorunlar İstanbul'daki İçme Suyu Havzalarında Uygulamada Yaşanan Sorunlar ve Nedenleri İmar afları - kaçak yerleşmelere belediye statüsü Mevzuattaki boşluklar, çelişkiler ve yetki karmaşası Ulaşım aksları ve sanayi Kaçak yapılaşma ve faaliyetler İçme suyu havzalarında nüfusun gelişimi İçme suyu havzaları ve planlama ilişkisi İSTANBUL DAKİ İÇME SUYU KORUMA HAVZALARINDA UYGULAMADA YAŞANAN SORUNLARDAN İDARİ YARGIDA DAVA KONUSU OLMUŞ UYUŞMAZLIK ÖRNEKLERİ Uygulamadaki Sorunlarla İlgili İdari Yargıya İntikal Eden Uyuşmazlık Örnekleri Ruhsatsız ve kaçak yapılaşma ile ilgili mahkeme kararları İmar planları ile ilgili mahkeme kararları Yapı ve faaliyet ruhsatı ile ilgili mahkeme kararları Madencilik faaliyetleri ile ilgili mahkeme kararları Çevreyi kirletici faaliyetler ile ilgili mahkeme kararları...127

12 xii Sayfa Kamulaştırma ile ilgili mahkeme kararları SONUÇ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İçme Suyu Havzalarında Tam Yetkili ve Sorumlu Tek Bir İdare Oluşturulması Planlama Yetkilerinin Netleştirilmesi İstanbul daki İçme Suyu Havzalarında Planlama Sürecinin Başlatılması İstanbul Metropoliten Yönetim Birimi'nin Kurulması Ülke Genelinde Fiziki Planlama Sürecine Geçilmesi Doğal Ekosistem Özellikleri Kazandırma ile ilgili Öneriler KAYNAKLAR EKLER EK-1. İstanbul daki İçme Suyu Havzaları EK-2. İstanbul daki İçme Suyu Havzaları ve Koruma Kuşakları ÖZGEÇMİŞ...153

13 xiii ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Su Kaynaklarının Yeryüzünde Dağılımı... 6 Çizelge 2.2. İstanbul'un Mevcut Su Kaynakları...17 Çizelge 2.3. İstanbul için Planlanan Su Kaynakları...17 Çizelge 6.1. Yıllara Göre İstanbul İçme Suyu Koruma Havzalarında Meydana Gelen Sorunlardan Kaynaklanan Davaların Durumu...99

14 xiv SİMGELER VE KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış bazı simgeler ve kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Simgeler Açıklama m m 3 m 2 km 3 M.Ö. M.S. Metre Metreküp Metrekare Kilometreküp Milattan Önce Milattan Sonra Kısaltmalar Açıklama DSİ İSİ İSKİ TMMOB AB KAKS TAKS ÇED Devlet Su İşleri İstanbul Sular İdaresi İstanbul Su ve Kanalizasyon İşletmesi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Avrupa Birliği Kat Alanı Katsayısı Taban Alanı Katsayısı Çevresel Etkileri Değerlendirme

15 1 1. GİRİŞ Canlıların yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilemez unsurlardan biri olan ve tamamen ikame edilemeyen bir kaynak olan su, yaşayan bütün canlılar için en önemli doğal kaynaklardandır. Değişik doğal kaynaklardan elde edilebilen içme suyu, havzalarda biriktirildikten sonra, uygun şekilde arıtılarak, şehir şebekesi aracılığıyla, içme ve kullanma suyu olarak kullanıcıya ulaştırılmaktadır. Su, elde edilişinden kullanıcıya ulaştırılıncaya kadar farklı biçimlerde kirlenebilmektedir. Özellikle büyük kentler için içme ve kullanma suyu kaynağı olarak kullanılan su havzaları, aşırı kirlenme tehdidi altında bulunmaktadır. Havza içerisinde yapılaşmalar ve endüstriyel yerleşimlerin kontrolsüz bir biçimde yayılması, su kaynaklarının kirlenmesi açısından büyük bir tehlike arz etmektedir. Pek çok havzada aşırı kirlenmelerin sonucu olarak su kalitesi değerleri sürekli kötüye gitmekte, içme suyu arıtımı için kurulan tesisler ise yetersiz kalmaktadır. Su havzalarından sorumlu yetkili idarelerin havzaların ıslahına yönelik aldığı kararların uygulanmaması halinde, çok yakın bir gelecekte bu havzaların içme suyu havzası olma özelliğini yitirmesi oldukça yüksek bir ihtimal olarak görünmektedir. İstanbul'daki içme suyu havzalarında yasal olmayan bir kentleşme süreci yaşanmaktadır. Yaşanan bu kentleşmenin hiç olmazsa kentin yaşam kaynaklarından mümkün olduğunca uzak tutulması gerekirken, bunun tam tersi bir yaklaşım benimsenmiştir. İçme suyu havzalarında önlenemeyen yasa dışı kentleşme süreci farklı faktörlerin etkisiyle başlamakta ve devam etmektedir. Psikolojik ve sosyolojik açıdan ve ileriye dönük cesaretlendirici etki yapan imar afları, kaçak yapıların engellenmesine yönelik caydırıcı olabilecek faaliyetlerin ilgili kurumlar tarafından gerçekleştirilememesine neden olan mevzuattaki boşluklar, çelişkiler ve kurumlar arası yetki karmaşası, oluşturduğu cazip şartlar ile sanayi ve konut amaçlı yapılaşmaları körükleyen ulaşım aksları, kaçak yapılaşma ve faaliyetler için ideal zemin oluşturmakta, sonuç olarak ta nüfus artışı meydana gelmektedir. Birbirlerinin nedeni, aynı zamanda da sonucu olan

16 2 bu faktörlerin etkisiyle, kentin ihtiyacı olan suyun kalitesi düşmekte ve miktar bakımından da azalmaktadır. İstanbul daki içme suyu havzalarında oluşan ve yaşanan sorunların ana bileşenlerini oluşturan (mevzuat, yönetim, ekonomik, teknik, sosyal ve çevresel) konularda sorunlar ortaya çıktıkça yapılan ve yapılmakta olan düzenlemelerle çözümler üretilmeye çalışılmakta, ancak sonuç alınamamaktadır. Çözüm olarak ortaya konan yeni düzenlemelerin, aynı zamanda yeni sorunlara kaynak oluşturduğu görülmekte ve bu kısır döngüden çıkılamamaktadır. Sonuçta, içme suyu havzalarının doğru hedefler kapsamında, doğru zamanda ve doğru yöntemlerle işletilmesi mümkün olamamakta, dolayısıyla sonradan getirilen düzenlemelerden de herhangi bir yarar sağlanamamaktadır. Böylece neredeyse tüm içme suyu havzalarında düzensiz yapılaşma ve kentleşme yanlışını yaşayan insanın yapay ve doğal çevresine, sulardaki miktar ve kalite bozulmaları da eklenmektedir. Yaşanan tüm bu sorunlar ile iç içe bulunan içme suyu havzalarının İstanbul için taşıdığı yaşamsal önem, kentleşme sürecinin ve bu alanlarda uygulanan çevre ve planlama politikalarının, yaşanan sorunların çözümüne yönelik getirilen önerilerin, ivedilikle yeniden ele alınmasını gerektirmektedir. Bu gereklilikten hareketle bu çalışmada, canlıların yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilemez bir unsur olan içme suyunun toplandığı içme suyu havzalarının canlılar ve ekosistem için önemi ortaya konularak, İstanbul daki içme suyu havzalarının korunması, geliştirilmesi ve düzenlenmesi için öncelikle eldeki verilerle iyi bir durum tespiti yapılmaya çalışılmış, uygulamada çıkan somut, yasal, yönetsel ve yargısal problemler göz önünde bulundurularak çözüme yönelik öneriler sunulmuştur ki bununla da içme suyunun ve İstanbul daki içme suyu havzalarının İstanbul için taşıdığı yaşamsal önemi gereği ilgili tüm birimlerin sorumluluklarından taviz veremeyeceğinin vurgulanması amaçlanmıştır.

17 3 Tez çalışmasının yöntemini İstanbul daki içme suyu havzalarının mevcut durumunun ortaya konularak uygulamanın analizi oluşturmaktadır. Bu çalışmada öncelikle konu hakkında ön bilgi niteliğini taşımak üzere, İstanbul a içme suyu temin edilmesinin gelişim süreci ve havzaların mevcut durumu hakkında bilgi verilerek, bilinmesi gerekli kavramlar (su toplama havzası, içme suyu havzası, koruma kavşakları, mutlak koruma alanı, kısa mesafeli koruma alanı, orta mesafeli koruma alanı, uzun mesafeli koruma alanı) tanımlanarak, konu hakkında genel bir bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; Türkiye deki "içme suyu havzası" kavramıyla ilgili yasal mevzuat hakkında genel olarak açıklamalar yapılarak, İstanbul daki içme suyu havzalarının korunmasına yönelik yasal çerçeve ve sıkıntılar tartışılmıştır. Üçüncü bölümde ise; verilen genel bilgilerden sonra içme suyu havzalarının ekosistem için önemi irdelenerek, İstanbul örneği ve bu alanlarda yaşanılan sorunlar incelenmiştir. Daha sonraki bölümde ise; İdari yargıya intikal etmiş uyuşmazlıklardan örnekler verilerek, bu örneklerde sorunların ne yönde çözümlendiği karşılaştırılmıştır. Son bölümde ise, sorunların çözümü için belirli önerilerde bulunulmuştur. Kavramsal ve yasal çerçevenin oluşturulmasında öncelikle literatür taraması yapılmış, internet üzerinden, kütüphanelerden, TMMOB Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası ndan ve İSKİ Genel Müdürlüğü nden konu hakkında yayınlar izlenerek veriler tespit edilmiş ve gerekli dokümanlar toplanmıştır. Ayrıca İSKİ Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği, Havzaları Koruma Müdürlüğü, Harita Müdürlüğü yetkilileri ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü nden öğretim üyeleri ile görüşülmüş ve konu ile ilgili İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarına ulaşılmış, konu yargıya yansıyan boyutlarıyla da araştırılmıştır. İçme suyu havzaları ile ilgili derli toplu bir mevzuatın olmaması ve İSKİ tarafından çıkarılan Yönetmeliklere de devamlı dava açılmasından bu kısır döngü nedeniyle

18 4 istikrarlı politikalar izlenememiştir. Bunun sonucu olarak ta uygulamada pek çok sorunlar çıkmıştır. Bu sorunlardan İdare Mahkemelerine yansıyan uyuşmazlıklar için veri elde edilmesinde Mahkemelerince konuyla alakalı bir kodlama yapılmaması nedeniyle sağlıklı bilgiler mahkeme kaynaklı elde edilememiştir. Ama İSKİ nin taraf olduğu tüm davalar İSKİ nin arşivlerinden çıkartılmak suretiyle yıllara, konulara göre derdest ve kesinleşmiş tüm davaların istatiksel olarak durumu ortaya konulmaya çalışılmıştır. İçme suyu havzalarında Türkiye de ve İstanbul da yaşanan nüfus artış hızından daha fazla nüfus artışı olduğu bilinmekle birlikte İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından son birkaç yıl içinde bu tabloyu belgeleyen bir veri ortaya konulmamış olmasından dolayı bu konu hakkında detaylara girilememiştir. Ayrıca temiz ve kullanılabilir su kaynaklarının tüm dünyada tükenildiğinin ortaya konulması nedeniyle tüm dünyada suyun önemine vurgu yapan ve suyun bir insan hakkı olduğu vurgusunu yapan birçok faaliyet (kongre, anlaşma, direktif, ) ortaya konulurken birtakım çıkarlar uğruna İstanbul daki birçok içme suyu havzasının gözden çıkarıldığını görmekteyiz. Bu durumun da başlangıçta hukuka aykırı olduğu bilinmekle birlikte daha sonraki yönetsel değişikliklerle hukuki zemine oturtulduğu görülmüştür. Bu değişikliklerin dava konusu yapılması sonucu da ya davaların süre retle sonuçlanarak esastan sonuca ulaşılamadığı (Formulu 1 davası), ya da açılan davanın iptalle sonuçlanmasına (Büyükçekmece deki Serbest Ticaret Bölgesi) rağmen mahkeme kararının uygulanmadığı görüldüğünden sorunun çözümü için yargının da yetkisini aşarak idareler üzerinde direk etkisinin olamayacağını düşünürsek sorunun çözümlenmesinin bu anlamda da çıkmaza girdiği görülmüştür.

19 5 2. SU KAYNAKLARI İnsanların su gereksinimlerini karşılaması, hem ülkenin coğrafi konumu açısından, hem de suyun zamansal ve mekansal dağılımından ötürü kolay olmamaktadır. Özellikle iklim değişimi ve küresel ısınma söylemlerinin hız kazandığı bu dönemde, su ve toprak kaynaklarının mevcut hidrometeorolojik veriler kullanılarak güvenilir envanterinin yapılması, hızlı nüfus artışının da baskısı altında su kaynaklarının mümkün olduğunca korunması ve son damlasına kadar iyi değerlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda bütüncül havza su kaynakları planlaması daha da önem kazanmaktadır [1] Dünya da Durum Su kaynakları kendini yenileyebilen ama sınırlı olan doğal kaynaklardandır. Dünyadaki toplam su miktarı yaklaşık 1,4 milyar km 3 tür. Yerkürenin %70 i su ile kaplı ise de bu su kaynaklarının % 97,5'i tuzlu su ve sadece % 2,5'i tatlı sudur. Tatlı suyun % 68,7'lik kısmı buzullarda, % 30,1'i yer altında, % 0,8'i permafrost kesimde, % 0,4'ü ise yer üstünde ve atmosferde bulunmaktadır. Yüzey ve atmosfer sularının % 67,4'ü tatlı su göllerinde, % 8,5'i sulak alanlarda, % 12,2'si nem olarak toprakta, % 1,6'sı ırmaklarda, % 0,8'i biotada ve kalan % 9,5'i atmosferdedir [1]. Karalara düşen yıllık yağışın, yaklaşık km 3 ü bitkiler tarafından tutulmakta ve buharlaşma ile atmosfere geri dönmekte, km 3 ü ise akarsulara karışmaktadır. Sorun su kaynaklarının tükenmesi değildir, geri dönüşüm sayesinde milyonlarca yıldan beri su miktarı değişmemektedir. Ama göllerde, nehirlerde veya yer altı göllerinde, çoğunlukla yenilenebilir su olarak adlandırılan içme suyu miktarı, yeryüzündeki kaynakların binde birinden az bir bölümünü oluşturmaktadır. Sorun içilebilir suyun en çok gereksinim duyulan bölgelerde bulunmamasıdır (Bkz. Çizelge 2.1). Durum böyle olunca, direkt kullanımı için uygun temiz su, dünyadaki tüm su kaynakların sadece %0,1'ine inmektedir [1]. Her yıl yaklaşık km 3 temiz su insanlar tarafından kullanılmaktadır. Buna ek olarak km 3 su ise barajlarda ve

20 6 rezervuarlarda tutulmaktadır. Böylece toplam km 3 tarafından kullanılmaktadır. su her yıl insanlar Çizelge 2.1. Su Kaynaklarının Yeryüzünde Dağılımı [1] Kıtalar Nüfus % olarak Su Kaynağı % olarak Kuzey Amerika 8 15 Güney Amerika 6 26 Avrupa 13 8 Afrika 1 11 Asya Okyanusya Türkiye'de Durum Türkiye'nin toplam yüzölçümü km 2 dir. Türkiye'de dağlarda bulunan küçük göllerle birlikte 120'den fazla doğal göl bulunmaktadır. Doğal göllere ilaveten Türkiye'de 544 adeti DSİ'ce inşa edilerek işletmeye alınmış ve 11 adet diğer kuruluşlarca yapılmış toplam 555 baraj gölü bulunmaktadır. Baraj ve doğal göller çıkıldığında kalan alan km 2 dir. Türkiye nin ortalama yükseltisi m'dir. Doğuda yükselti m'lere, düzlüklerin rakımı ise m'lere kadar çıkmaktadır. Türkiye'de yarı kurak iklim özellikleri görülür. Buna karşın Türkiye'nin coğrafik konumundan ve jeomorfolojik yapısından dolayı iklim özellikleri kısa mesafelerde hızla değişmektedir. Sıcaklık, yağış ve rüzgarlar iklim özelliklerine bağlı olarak farklılıklar gösterir. Kuzey ile güney arasındaki altı derecelik enlem farkı da sıcaklık değişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bu yüzden güney bölgeleri, subtropikal iklime benzer Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz ikliminde yazlar kurak ve çok sıcak, kışlar yağışlı ve ılık geçer. Kuzeyde ise her mevsim yağışlı olan Karadeniz iklimi görülür. İç bölgeler step iklimi karakterindedir ve sıradağlarla çevrelenmiş olduğundan az yağış alır. Yılık ve günlük sıcaklık farkları çoktur. İç ve Doğu Anadolu'da kışlar uzun ve soğuk, kıyı bölgelerindeyse kısa ve ılıktır [1]. Tatlı suların en önemli yenilenebilir kaynağı yağışlardır. Küresel yıllık yağış ortalaması metrekare'ye mm olup, Türkiye'de yıllık ortalama yağış ise yaklaşık

21 7 m 2 ye 643 mm'dir. Ancak bu yağışın alansal dağılımı homogen değildir. Ayrıca bir kaynak, yağışı 631 mm olarak vermekte ve ayrıca bu ortalamadan 1999 yılında %15 ve 2000 yılında %7 azalma olduğunu vurgulamaktadır [2]. Düşen yağış 643 mm kabul edildiğinde, bu ortalama 501 km 3 su hacmi demektir. Yağıştan gelen suyun 274 km 3 ü toprak ve su yüzeyleri ile bitkilerden olan buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönmekte, 69 km 3 lük kısmı yeraltı suyunu beslemekte ise de, bunun 28 km 3 ü pınarlar vasıtasıyla yerüstü suyuna tekrar katılmakta, 158 km 3 lik kısmı ise akışa geçmektedir. Ayrıca, komşu ülkelerden Türkiye ye ortalama 7 km 3 su girmektedir. Böylece ülkenin brüt yerüstü su potansiyeli 193 ( ) km 3 olmaktadır. Daha önceki yıllarda verilen rakamlara göre yeraltına sızma 41 km 3 olarak kabul edilmekte ve pınarlar yeraltı suyu kapsamında değerlendirilmekte idi. Ayrıca dışarıdan gelen su; hesaba katılmamakta idi. Teknik ve ekonomik olanaklar çerçevesinde, tüketilebilecek yerüstü Suyu potansiyeli yurt. içindeki akarsulardan 95 km 3, komşudan gelen akarsulardan 3 km 3 kabul edilerek ortalama toplam 98 km 3 olarak verilmektedir. Buna 14 km 3 olarak yeraltı suyu potansiyeli ilave edilince tüketilebilecek su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 km 3 olmaktadır [1]. Yeraltı suyunun çekilebilir su miktarı, yıllara göre değişiklik gösteren tahsis edilen ve fiili tüketim miktarları DSİ den temin edilebilir. Ayrıca kullanılabilir yeraltı suyu potansiyeli, büyük kaynakları ve akarsuları baz akımlarını da yeraltı suyu olarak değerlendirerek, 60 km 3 /yıl mertebeleri verilmektedir [3]. İnsanın farklı faaliyetleri nedeniyle yaşamın temel öğelerinden olan suyla etkileşimi ve suya olan talebi her geçen gün arttığı gibi, içme suyu, kullanma suyu ve endüstri suyu olarak istenilen miktar ve kalitede su temini zorlaşmaktadır. Yer altı ve yerüstü su kaynaklarının çeşitli nedenlerle kirlenmesi ve uzun yıllar ortalamaların altında gerçekleşen yağışlar, su kaynaklarının daha etkin kullanılmasını zorunlu kılmaktadır.

22 İstanbul da Durum İstanbul, tarihi boyunca su ile özdeşleşmiş bir şehir kültürü oluşturmuştur. Bu kültür, Bizans'tan Osmanlı hâkimiyetine kadar gelişerek, birbirini etkileyerek oluşmuş, kozmopolit bir kültürdür. Bizans'tan kalma sarnıçlar nasıl İstanbul'un vazgeçilmez kültür hazineleri ise Osmanlı'dan kalan çeşmeler ve su yolları da öyle vazgeçilmez hazinelerdir. M.Ö. 658 yılında Sarayburnu çevresinde kurulan ve dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, jeopolitik konumu bakımdan da dünyanın en önemli yerleşim merkezlerindendir. Asya ile Avrupa'yı ayıran tabiat harikası boğazı, Altınboynuz unvanıyla meşhur Haliç'i, şehri üç taraftan çevreleyen denizleri, burada yaşanan kültür ve medeniyetleri ile İstanbul, asırlar boyu kültürel, siyasi, askeri ve ticari bir cazibe merkezi olmuştur. Romalılar şehre hakim olduktan sonra M.S. 330 yılında imparator Konstantin şehri Roma İmparatorluğu'nun merkezi yapmış şehrin gelişmesini sağlamıştır. M.S. 395 yılında imparatorluk "Doğu" ve "Batı" olarak ikiye bölününce, şehir Doğu Roma İmparatorluğu'nun merkezi haline gelmiştir. [4] İstanbul da fetih öncesi yapılan su tesisleri İstanbul un kuruluş döneminde şehrin su ihtiyacı yer altı kaynaklarından sağlanmaktaydı. Bilinen ilk önemli su tesisleri Roma imparatorluğu zamanında yapılmıştır. İmparator Hadrianus'un sur dışındaki bir kaynaktan Haliç'in kenar mahallelerine kadar su yolu yaptırdığı, Valens'in Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirttiği ve bu su yolu için Mazul Kemer ile bugün Bozdoğan diye bildiğimiz Valens Kemeri'ni inşa ettirdiği kayıtlarda mevcuttur. Yine Valens zamanında Belgrad Ormanları nda bir bent yaptırılmış, Kağıthane Deresi'nin suları ızgara ve havuzlarda toplanarak şehre getirilmiştir [5].

23 9 Roma ve Doğu Roma İmparatorlukları, kuraklık ve harp ihtimallerini düşünerek, şehir içinde üstü açık ve kapalı sarnıçlar da yaptırmışlardır. Üstü açık su depolarının en önemlileri Aetiyus (bugünkü Vefa stadı), Aspar (Yavuz Selim'deki Çukurbostan) ve Hegius Mokius (Altı mermer semtinde) su depolarıdır. Üstü kapalı haznelerin en meşhurları da, 336 sütunlu Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı), 224 sütunlu Pileksenus Sarnıcı (Binbirdirek) ve Acımusluk Sarnıcı'dır [5]. Roma imparatorları zamanında yaptırılan su tesisleri Bizans imparatorları tarafından bir dereceye kadar tamir ve ıslah edilmiş ise de Bizans'ın son devirlerinde kullanılamaz ve tamamıyla yok olma durumuna gelmiştir. Bu tesislerden halen ayakta olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri Osmanlılar tarafından çok iyi bir şekilde tamir edilerek yıkılmaktan kurtarılmıştır [5] Osmanlı dönemi su tesisleri İstanbul un fethedilmesinden sonra şehir nüfusunun artması ve mevcut su tesislerinin yetersiz hale gelmesi, İstanbul un su alt yapısının hemen gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Fatih Sultan Mehmet, evvelce imparator Valens tarafından yaptırılan Marmara Bölgesi'ndeki su tesislerini ıslah ettirmiştir. Fatih ve Turunçlu Su Yolları da bu suretle meydana gelmiştir. Daha sonra birçok padişah, Halkalı Suları adını alan ve Halkalı Köyü civarındaki muhtelif pınarlardan beslenen Marmara Bölgesi Su Tesisleri Manzumesi'ne yeni kollar ilave etmişlerdir. Bu su yolları, Fatih, Turunçlu, Mahmut Paşa, III. Mustafa, Bayezid, Süleymaniye, Mihrimah, Ebussuud, Köprülü, Cerrahpaşa, Sultanahmet, IV. Murat, I. Mahmut, Hekimoğlu Ali Paşa, Kasım Ağa ve Nuruosmaniye'dir. Bu tesislerin günlük verimleri 4335 m 3 olup, beslediği bölgelerin ihtiyacını karşılayacak miktardaydı. Halkalı Su Tesisleri üzerinde, Mazul Kemeri, Kara Kemer, Ali Paşa Kemeri, Bozdoğan Kemeri olmak üzere 4 büyük kemer bulunmaktaydı [6].

24 10 Zamanla nüfusun artması neticesinde su sıkıntıları başlayınca, Kanuni Sultan Süleyman bu meselenin halledilmesi için Mimar Sinan'ı vazifelendirmiştir. Böylece 1555 yılında Kırkçeşme Su Tesisleri'nin inşasına başlanmıştır [7]. Kırkçeşme su tesisi ile Alibey ve Kağıthane derelerinin mecralarından toplanan sular, havuzlarda biriktirilerek Eğrikapı'ya getiriliyor, oradan da şehre taşınıyordu. O tarihlerde aşırı tazyike dayanıklı borular mevcut olmadığından, vadilere kemerler inşa ediliyor, sular bunların üzerinden akıtılıyordu. Bu tesisler yapılırken, ana mecranın tespitinde, su yollarının, kemerlerin ve havuzların inşasında yapılan ince ölçü ve hesaplamaların, bugün modern aletlerle yapılan hesaplar kadar sıhhatli ve hassas oldukları 1563'de tamamlanan tesislerden Uzun Kemer, Eğri Kemer, Güzelce Kemer, Mağlova Kemeri isimlerinde 4 kemer bulunmaktadır [7]. Kırkçeşme su tesisleri, en kurak zamanlarda dahi günde m 3 su ile 158 tesisi (94 çeşme, 19 kuyu, 15 maslak, 13 hamam, 7 saray v.d.) beslemekte idi. Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra birçok hayırsever tarafından yaptırılan ilavelerle, suyun miktarı ve beslenen tesislerin sayısı artırılmıştır. Suyun derlendiği sahalardaki derelerin baş tarafına bentler inşa edilerek, kıştan yaza su saklanmıştır [7]. Belgrat Ormanları nda Kırkçeşme Bendleri denilen bu dört bent, Karanlık Bent, Büyük Bent, Ayvad Bendi ve Kirazlı Bent'dir. Kırkçeşme sularının günlük verimi m 3 e çıkmıştır [7]. İstanbul un Beyoğlu havalisinin su problemi ilk defa 1732 de yapılmış olan Taksim Suyu tesisleriyle çözüme kavuşmuştur. Bahçeköy civarında derlenen ve günlük verimi 800 m 3 olan su, 20 km lik bir isale hattıyla Taksim'deki m 3 1ük bir depoya ve oradaki maskem vasıtasıyla 64 çeşme ve sebil ile 3 şadırvana ulaşmaktadır de I. Mahmut tarafından yaptırılan Bahçeköy Kemeri, Topuzlu Bent, Valide Bendi ve II. Mahmud Bendi bu tesislerdendir. Bu bentlerin inşasıyla Taksim Suları'nın günlük verimi m 3 e yükselmiştir [8].

25 Müteferrik sular Halkın su ihtiyacını karşılamak için muhtelif kaynak suları küçük isale hatlarıyla çeşmelere verilmiştir. Bunların en önemlisi 1904 te Sultan II. Abdülhamit Han tarafından yaptırılan ve günlük verimi m 3 olan Hamidiye Suyu'dur. Kemerburgaz'daki membalardan alınan bu su, Beyoğlu civarındaki kışlalara, saraylara ve 50 kadar çeşmeye veriliyordu. Emirgan'a isale edilen Kanlıkavak ve Sarıyer Suları da böyle kaynak sularıdır. Asya yakasındaki kaynak suları ise Kayışdağı, Atikvalide, Küçükçamlıca, Alemdağ sularıyla, Beykoz'daki 10 Çeşmeler, Karakulak ve İshakağa sularıdır Su şirketleri Zamanla dünyanın en önemli metropollerinden biri haline gelen İstanbul da, yetersiz kalan su ihtiyacını karşılamak için yeni yöntemlere ihtiyaç duyuluyordu. Yeni yapılan modern binalara basınçlı su vermek gayesiyle Sultan Abdülaziz tarafından 1868 yılında Fransız şirketine imtiyaz verilerek Dersaadet Anonim Su Şirketi (Terkos Şirketi) kurulmuştur [9]. Yapılan ilk tesis 1883 te Terkos Gölü kenarındaki terfi merkezidir de göl çevresini yükseltecek bağlama yapılmıştır yılında ise Kağıthane sırtlarında ilk su arıtma tesisi inşa edilmiş ve su arıtılarak klorlandıktan sonra şehre iletilmiştir. Diğer taraftan gittikçe gelişen Anadolu yakasının su ihtiyacını karşılamak üzere, 1888 yılında Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi, 1893 te Elmalı Deresi üzerinde 1. Elmalı Barajı'nı inşa edilmiş, Anadoluhisarı'ndan Bostancı'ya kadar olan sahaya da su şebekesi döşenmiştir. Daha sonra Elmalı Barajı'ndaki suyu arıtacak bir arıtma tesisi, terfi merkezi, Bağlarbaşı'na kadar isale hattı ve Bağlarbaşı su deposu da bu şirket tarafından inşa edilmiştir [10].

26 İstanbul sular idaresi dönemi İmtiyazlı şirketler, haklarının çoğunu alıp, görevlerini yerine getirmekten kaçınınca su meselesinin bu şirketler eliyle çözüme kavuşamayacağı kanaatine varılmış ve Terkos Şirketi 1932 yılında, Üsküdar-Kadıköy Su Şirketi ise 1937 yılında satın alınarak, İstanbul Sular İdaresi ne (İSİ) devredilmiştir. O senelerde İstanbul a verilen günlük toplam su miktarı m 3 mertebesinde idi. İSİ nin Avrupa yakasındaki çalışmaları ile Terkos Terfi Merkezi ve Kağıthane Arıtma Tesisi'nin kapasiteleri arttırılmıştır. İkinci kademe isale hatları takviye edilerek, kapasiteleri yükseltilmiştir. Şehir içindeki terfi merkezleri çoğaltılmış ve buharla işleyenler yerine elektrikli pompalar devreye girmiştir. Çırpıcı'da artezyen kuyuları açılmış ve yeni bir terfi merkezi tesis edilmiştir. Terkos-Silahtarağa arasında enerji nakil hattı kurularak, Terkos'daki terfi merkezleri elektrikli pompalarla techiz edilmiştir. DSİ nin yaptığı Ömerli Barajı'nın isale hatları ve su dağıtım şebekeleri tamamlanmıştır. Asya yakasında ise Elmalı deresi üzerinde 2. Elmalı Barajı inşa edilerek, Elmalı Terfi Merkezi elektrikli motor pompalarla donatılarak arıtma tesisi ıslah edilmiştir. Adalara da 5 su iskelesi ve terfi merkezi kurulmuştur. İlerleyen yıllarda çok sayıda göç alan İstanbul'un nüfusu hızla artmıştır. Altyapısı hazırlanmamış varoşlarda yapılan gecekondu tarzı mesken mahaller, hizmetin götürülmesini daha da zorlaştırmıştır. Artan nüfusun su ve kanalizasyon ihtiyacını karşılamaya İSİ'nin gücü yetmeyince daha geniş yetki ve imkanlarla yeni bir idarenin kurulması ihtiyacı ortaya çıkmıştır yılında kurulan bu yeni idarenin ismi İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi dir [10] İSKİ dönemi 1981 yılında 2560 sayılı Kanunla İstanbul Valiliği denetiminde kurulan ve 1984 yılında 3009 sayılı kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesine alınan İSKİ Genel Müdürlüğü'nün hizmetleri, Büyükşehir Belediyesi'nin görev alanıyla sınırlıdır.

27 13 Ancak şehrin faydalandığı su kaynaklarının bir kısmının İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sınırları haricinde olması sebebiyle, İSKİ'nin görev alanı Bakanlar Kurulu kararıyla, doğuda Kocaeli'ye bağlı Darıca Beldesi, Orhanlı Beldesi, kuzeyde Şile İlçesi, batıda Büyükçekmece-Çatalca İlçeleri ve Istranca Dereleri havzalarını da kapsayacak şekilde genişletilmiştir yılında yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile İSKİ'nin görev alanı İstanbul'un il sınırları olmuştur. İSKİ, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, bağımsız bütçeli, kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluştur. [10] İstanbul da mevcut su kaynakları Her dönemde önemli bir şehir. İstanbul'da su temini büyük çoğunlukla yüzeysel su kaynakları ile karşılanmaktadır. İstanbul'un kuzeyinde bulunan ve oldukça geniş alanlar kaplayan, şehre içme suyu sağlayan havza alanları ve bunlara ait geniş su yüzeyleri İstanbul için hayati önem taşıyan doğal kaynaklardır. İstanbul'un nüfusunun her yıl göçlerle artması sonucunda, mevcut su kaynakları, artan nüfusun su ihtiyacını karşılayamaz duruma geldiğinden yeni su kaynaklarının bulunup hizmete sunulması zarureti ortaya çıkmaktadır. İstanbul'da göçe bağlı hızlı nüfus artışıyla birlikte su kaynaklarının korunması problemi ve çevre kirliliği yaşanmaktadır. Tüm dünyada değişik boyutlarda yaşanan bu olumsuz gelişme, İstanbul'da özellikle yer üstü su kaynaklarının korunmasını bir zorunluluk olarak gündeme getirmektedir. İSKİ bugün İstanbul'a Ömerli, Darlık, Elmalı, Alibey, Terkos, Düzdere, Kuzuludere, Büyükdere, Sultanbahçedere, Elmalıdere, Kazandere, Pabuçdere, Yeşilçay, Sazlıdere ve Büyükçekçekmece olmak üzere 15 su kaynağından içme suyu temin etmektedir. İSKİ İstanbul'un içme suyu ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak Terkos Gölü ile Bulgaristan sınırları arasında bulunan yedi derenin suyunu İstanbul'a ulaştırmak için

28 14 de Istranca Dereleri Projesi ni hayata geçirmiştir. Bu yedi dereyi kısaca tanımak gerekirse; Düzdere Göleti; Istrancalar Projesinin ilk hamlesi olan ancak önceki yönetimin içinde bulunduğu mali yetersizlik sebebiyle gerekli ödemeleri yapamadığı içinde müteahhit firma tarafından yapımı durdurulan Düzdere Göleti'nin temeli tarihinde atıldı. 1 Nisan 1995 tarihinde tamamlanarak işletmeye alınan Düzdere Göleti'nin yıllık verimi 4,5 milyon metreküptür. Kuzuludere Barajı; Istanca Projesinin ilk kademesi içinde yer alan Kuzuludere Barajı nın temeli 18 Ağustos 1994 tarihinde atıldı. Yıllık 11,3 milyon metreküp hacme sahip olan Kuzuludere Barajı 6 Ağustos 1995 tarihinde hizmete alınmıştır. Büyükdere Göleti; hizmete alınan yeni gölet ve barajlarla İstanbul yeni su kaynaklarına kavuşmaya balayınca İstanbulluların musluklarından yeniden su akmaya başladı. İSKİ başladığı işi kesin olarak neticelendirmeye kararlıydı. Bu çerçevede 18 Ağustos 1994 tarihinde inşasına başlanan Büyükdere Göleti de 19 Kasım 1995 tarihinde tamamlanarak işletmeye alınmıştır. Diğer adı Çilingozdere olan Büyükdere'nin tamamlanmasıyla İstanbul 28,4 milyon metreküplük su kaynağına daha sahip olmuştur. Elmalıdere Regülatörü; Istrancalar Projesinin 2. kademe işlerinden olan Elmalıdere Regülatörü'nün temeli 21 Ekim 1995 tarihinde atıldı. 26 Nisan 1997 tarihinde hizmete alınan Elmalıdere Regülatürü yıllık 11,6 milyon metreküp kapasiteye sahiptir. Sultanbahçedere Barajı; Projenin 2. kademesinde yer alan Sultanbahçedere Barajı nın temeli 21 Ekim 1995 tarihinde atılmıştır. 1 Haziran 1997 tamamlanmıştır. Sultanbahçedere Barajı yıllık 19.4 milyon metreküplük kapasiteye sahiptir. Kazandere Barajı; Kazandere Barajının temeli 30 Kasım 1996 tarihinde atılmış bu barajda 2 Ağustos 1997 tarihinde tamamlanmıştır. Yıllık 100 milyon metreküplük

29 15 kapasitesiyle bir su abidesi olan Kazandere Barajı'nın temeli alüvyon zemine oturduğundan baraj yapımında Slury-Trench Teknolojisi uygulanmıştır. Baraj 245 gün gibi kısa bir sürede tamamlanarak hizmete alınmıştır. Pabuçdere Barajı; Pabuçdere Barajının temeli ise 1998 yılı Şubat ayında atılmış ve 11 Ağustos 1999 tarihinde bitirilmiştir. Pabuçdere Barajı dünyada ilk kez gerçekleştirilen bir teknolojinin ürünüdür. Kazandere ve Pabuçdere barajları m uzunluğunda ve 4,50 m çapında bir tünel ile birbirine bağlanarak Kazandere'nin fazla sularının Pabuçdere'deki rezerv hacmine aktarılması sağlanmış ve bu konuda Türkiye'de bir ilk olunmuştur. Yıldız Dağlarındaki bu barajın hizmete alınması sayesinde İstanbul a yıllık 60 milyon metreküp su kazandırılmıştır. Bütün bu barajlar emsallerine göre çok daha hızlı ve ekonomik bir şekilde tamamlanmış ve işletmeye alınmıştır. Istrancalar Projesinin 1. kademesi ile İstanbul a yılda 44 milyon m 3, 2. ve 3. kademeleri ile de 191 milyon m 3 olmak üzere toplam 235 milyon m 3 ilave su temin edilmiştir. İstanbul a içme suyu sağlayan diğer su kaynaklarından da kısaca bahsedersek; Sazlıdere Barajı; 1998 yılında Sazlıdere üzerinde kurulan baraj Küçükçekmece Gölü'ne yaklaşık 6 km uzaklıktadır. Yıllık 85 milyon metreküp kapasitesiyle İstanbul un önemli su kaynakları arasında yer alan Sazlıdere Barajı, doğu-batı yönünde 20 km uzunluğa, kuzey-güney yönünde ise 9 km genişliğe sahiptir. Terkos Gölü; 1868 yılında İstanbul da hem yetersiz kalan su ihtiyacını karşılamak hem de yeni yapılan modern binalara basınçlı su vermek gayesiyle Sultan Abdülaziz tarafından Fransız şirketine imtiyaz verilerek Dersaadet Anonim Su Şirketi Terkos Şirketi kurulmuştur. Böylece Terkos Şirketinin menba, dere ve yer altı sularını toplayıp Terkos Gölü ne ulaştırması ve Terkos Gölü nün suyunu da arıtarak şehre vermesi kabul edilmiştir. İlk tesis 1883 te inşa edilen Terkos Gölü kenarındaki Terfi

30 16 Merkezidir yılında ise Kağıthane sırtlarında ilk su arıtma tesisi yapılmış ve bu su arıtılıp klorlandıktan sonra şehre verilmiştir. Halk arasında Terkos Şirketi olarak bilinen Dersaadet Anonim Su Şirketi Terkos Gölü kenarında çok katlı binaların basınçlı su ihtiyacını karşılamak için terfi merkezi de kurmuştur yılına kadar çalıştırılan bu pompa istasyonu bugün İSKİ tarafından bir sanayi müzesi olarak korunmaktadır. Elmalı Barajı; Anadolu yakasının su ihtiyacını karşılamak üzere Üsküdar - Kadıköy Su Şirketi tarafından 1893 te Elmalı Deresi üzerinde 1. Elmalı Barajı yapılmış ve Anadoluhisarı'ndan Bostancı ya kadar olan sahada su şebekesi inşa edilmiştir. Daha sonra inşa edilen bu barajın suyunu arıtmak üzere bir arıtma tesisi de bu şirket tarafından hizmete alınmıştır. Alibeyköy Barajı; 50 km uzunluğundaki Alibey Deresi üzerinde kurulmuştur. 36 milyon metreküp kapasiteye sahip olan ve toprak dolgu özelliğine sahip olan Alibeyköy Barajı 1972 yılında hizmete alınmıştır. Ömerli Barajı; 235 milyon metreküplük kapasitesiyle İstanbul un en büyük su kaynağı olan Ömerli Barajı 1972 yılında hizmete alınmıştır. Anadolu yakasının neredeyse tamamına Ömerli Barajı ndan su verilmektedir. Barajın suları Ömerli İçmesuyu Arıtma Tesislerinde arıtılarak şehre ulaştırılmaktadır. Büyükçekmece Barajı; İstanbul'un artan su ihtiyacını karşılamak üzere 1985 yılında hizmete alınmıştır. Büyükçekmece Gölü'nün denizle olan bağlantısının kesilerek baraj gölü oluşturulmuştur. İstanbul'a uzaklığı 50 km olan Büyükçekmece Barajı nın suları Büyükçekmece içme suyu Arıtma Tesislerinde arıtıldıktan sonra şehre verilmektedir. Baraj yıllık 120 milyon metreküplük hacme sahiptir [10]. Darlık Barajı; 1989 yılında hizmete alınan Şile deki Darlık Barajı nın kapasitesi yıllık 97 milyon metreküptür. Anadolu yakasının önemli su kaynaklarından biri olan Darlık Barajı nın suları Emirli içme suyu Arıtma Tesislerinde arıtılarak İstanbullulara ulaştırılmaktadır.

31 17 Osmanlı dönemiyle başlayıp, Cumhuriyet döneminde devam eden süreç içinde İstanbul'da gerçekleştirilen önemli su kaynakları projeleri ile, yeni hazırlanan bir master plan çerçevesinde geleceğe yönelik olarak planlanan projeler bir bütünlük içinde aşağıdaki çizelgelerde verilmiştir (Bkz. Çizelge 2.2, Çizelge 2.3), [10]. Çizelge 2.2. İstanbul'un Mevcut Su Kaynakları Su Kaynağı Hizmete Giriş Yılı Yıllık Verim Mil m 3 /yıl Bentler Elmalı I ve II Terkos Alibeyköy Ömerli Darlık Büvükçekmece Yeşilvadi Şile Keson Elmalıdere, Istranca Dereleri Sazlıdere Barajı Yeşilçay Reg Toplam Çizelge 2.3. İstanbul için Planlanan Su Kaynakları Su Kaynağı Planlanan Devreye Giriş Yılı Yıllık Ortala Verim Mil m 3 /yıl Büyükmelen Büvükmelen Büyükmelen Göksu + İznik Yeşilçay Barajı Yeşilçay Sakarya Toplam İstanbul kentinin uzun vadeli içmesuyu ihtiyacını karşılamak amacıyla geliştirilen en büyük kaynak Büyük Melen çayıdır. İlk aşamada yılda 268 milyon m 3, 2. aşamada ise yılda milyar m 3 su verecek olan Büyük Melen Sistemi İstanbul'un 2040 yılına kadar olan ihtiyacını karşılayacaktır. Melen Sisteminin ilk kademesi 2007 Ekim ayında devreye girmiştir ve nihai aşaması gerçekleştirildiğinde İstanbul

32 18 kentinin 2040 yılına kadar olan içme ve kullanma suyu ihtiyacı karşılanmış olacaktır [10]. Tarih boyunca bütün yerleşimler ve uygarlıklar hep önemli su kaynaklarına yakın konumlarda kurulup gelişmiş iken, İstanbul bu temel ilke ve öğeden uzak kalmıştır. Bunun içindir ki, Melen çayına kadar gidilerek ve çok büyük bedeller ödenerek, kenti kaynağın yanına götürmek yerine, kaynağı kente getirmek zorunda kalınmıştır. Bu durumda göstermektedir ki yüzeysel ve yeraltı suyu kaynağı ve kaynak yönetimi kavramı, yerini bölge su kaynakları ve entegre havza yönetimine bırakmaktadır. Burada artık tek bir havza ve tek bir il değil, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, kısaca tüm Trakya Bölgesi ile Kocaeli, Sakarya, Düzce ve Bolu İllerini de içine alan geniş bir bölgedeki yerleşim ve yönetim sistemleri sistemin bir parçası haline gelmiş bulunmaktadır. Hatta, çok yakında sınır oluşturan bir su kaynağı niteliğindeki Rezve Deresi nedeniyle İstanbul için Uluslararası havza ve su kaynakları yönetimi kavramı gündeme gelecektir. Böyle olunca da iller arası, hatta uluslararası boyut kazanan böyle bir havzanın su kaynaklarının yönetilmesinin olanaksız hale geleceği açıkça görülmektedir [10]. İstanbul daki içme suyu havzalarının konumu ve koruma kuşakları EK 1 ve EK 2 deki haritalarda açıkça gözükmektedir.(bkz. EK 1, EK 2)

33 19 3. KURAMSAL, YASAL VE YÖNETSEL ÇERÇEVE 3.1. Genel Kavramlar ve Tanımlar Konunun anlaşılması açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların açıklanarak içeriklerinin irdelenmesi gerekmektedir. Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde konuyla ilgili tanımlara yer verilmiştir. Havza; Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nde havza, bir akarsu, göl, baraj rezervuarı veya yer altı su haznesi gibi bir su kaynağını besleyen yer altı ve yüzeysel suların toplandığı bölgenin tamamı olarak tanımlanmıştır. Su Toplama Havzası; Göllerde ve rezervuarlarda bu su kaynağını besleyen yer altı ve yüzeysel suların toplandığı bölgenin tamamı olarak ifade edilmiştir. Rezervuar; Suyun bir kabarma yapısıyla, biriktirilmesiyle oluşturulan hacim olarak tanımlanmıştır. Havza koruma planları; Su kaynakları potansiyelinin her türlü kullanım amacıyla korunması, en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması, kirlenmesinin önlenmesi ve kirlenmiş olan su kaynaklarının su kalitesinin iyileştirilmesi amacıyla yapılan çalışmaların bütününü içeren su kalite koruma planı olarak belirlenmiştir. Havza planları; Su kaynaklarından etkin bir biçimde yararlanılabilmesi için bu kaynakların sulama, taşkın kontrolü, nehir ulaşımı, içme ve kullanma suyu temini, hidroelektrik enerji üretimi, drenaj, akarsu havzası ıslahı ve benzeri amaçlarla yapılan çalışmaların bütününü içeren su kullanım planıdır. İçme ve kullanma suyu; İnsanların günlük faaliyetlerinde içme, yıkanma, temizlik ve bu gibi ihtiyaçları için kullandıkları, toplu su temini sistemi aracılığıyla çok sayıda tüketicinin ortak kullanımına sunulan sulardır.

34 20 İçme ve kullanma suyu rezervuarı; İçme ve kullanma suyu temin edilen doğal gölleri veya bu amaçla oluşturulan baraj rezervuarlarıdır. Su kirliliği: Su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde veya enerji atıklarının boşaltılmasıdır. Bütüncül su kaynakları yönetimi, yaşamsal önem taşıyan ekosistemlerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmadan dengeli bir biçimde ekonomik ve sosyal refahın bileşkesinden en fazla yararı sağlayacak şekilde su toprak ve bağlantılı kaynaklarının eşgüdümlü olarak geliştirilmesi ve yönetimini amaçlayan bir süreçtir. Mutlak Koruma Alanı: İçme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 300 m genişlikteki şerit, mutlak koruma alanı olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu alanın sınırının su toplama havzası sınırını aşması halinde, mutlak koruma alanı havza sınırında son bulmaktadır. Kısa Mesafeli Koruma Alanı: İçme ve kullanma suyu rezervuarlarının mutlak koruma alanı sınırından itibaren 900 m genişliğindeki şerit olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu alan sınırının, su toplama havzası sınırını aşması halinde, kısa mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulmaktadır. Orta Mesafeli Koruma Alanı: İçme ve kullanma suyu rezervuarlarının kısa mesafeli koruma alanı sınırından itibaren 1 kilometre genişliğindeki şerit olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu alan sınırının su toplama havzası sınırını aşması halinde, orta mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulmaktadır. Uzun Mesafeli Koruma Alanı: İçme ve kullanma suyu rezervuarının yukarıda tanımlanan koruma alanlarının dışında kalan su toplama havzasının tümü uzun mesafeli koruma alanı olarak tanımlanmaktadır [11].

35 İçme Suyu Havza Alanlarında Koruma ile İlgili Yasal ve Yönetsel Düzenlemeler Uluslararası düzenlemeler AB ülkelerinde su kaynakları yönetiminin temel yasası olarak tanımlayabileceğimiz ve 2000 yılı sonunda yürürlüğe girmiş olan Su Çerçeve Yönergesinde gerek iç suların gerek sınır aşan suların yönetimine ilişkin çeşitli hükümler yer almıştır. Su Çerçeve Yönergesi 22 Aralık 2000 tarihinde Topluluk Resmi Gazetesi nde yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve AB müktesebatının bir parçası olmuştur. Üye devletler Su Çerçeve Yönergesi ni iç hukuka aktarmak ve uygulamakla yükümlüdür. Yönerge; AB ülkelerinde suların nitelikleri için yeni hedefler ortaya koymuş ve bu hedeflere ulaşmak için uygulanacak yöntemleri belirlemiştir. Ana hedef, yüzeysel, yer altı, delta ve kıyı bölgelerindeki suların niteliksel yönden, Aralık 2015 tarihinden önce iyi duruma kavuşturulmasıdır [12]. Yönerge, insan etkisinin en az olduğu doğal koşullar altındaki suları yüksek kaliteli sular olarak tanımlamaktadır. Coğrafi, iklimsel ve jeolojik yönlerden benzer şartlarda yer alan ancak insan müdahalesine maruz kalan bölgelerde, temel alınan koşullardan sapma miktarına göre sular iyi, vasat, vasat altı ve kötü olarak sözel bir tasnife tabi tutulmuştur. Belirtilen sınıflandırmada insan etkisi sonucunda suyun fiziksel ve kimyasal nitelikleri ile akış hızı, derinliği ve miktarı gibi özelliklerindeki değişimlere ilaveten, ekolojik durumunu tanımlayan balık çeşitliliği ve diğer yaşam türlerinde oluşan değişimler de dikkate alınmaktadır. Su Çerçeve Yönergesinde su kaynaklarının yönetimini ekolojik amaçlarla bütünleştiren bir metot oluşturulmaya çalışılmış ve Nehir Havza Yönetim Planları, Yönerge'nin uygulanmasında araç olarak seçilmiştir. Havza planları; koruma alanlarının sınırları, noktasal ve dağınık kirlilik kaynakları, arazi kullanım şekilleri, mevcut ve gelecekteki su kullanım miktarları, Yönerge'nin amacına ulaşması için alınacak önlemler ile bu önlemlerin ekonomik değerlendirilmesi gibi çeşitli bilgileri

36 22 kapsayan bir projedir. Söz konusu planların hazırlanması, gözden geçirilmesi ve güncelleştirilmesi süreçlerine halkın ve tüm ilgili kurumların yoğun katılımı öngörülmüştür. Ayrıca Yönerge'ye uyum çalışmalarını açıklayan dönemsel ilerleme raporlarının AB Komisyonu'na iletilmesi gerekmektedir [12]. AB Su Çerçeve Direktifinde Bütüncül Havza Yönetimi olarak tanımlanan su kaynakları yönetimi anlayışı ülkemizin su kaynakları yönetimi anlayışındaki önceliklerle tam anlamıyla örtüşmemektedir. AB'nin Su Çerçeve Direktifi öncelikle su kaynaklarının geliştirilmesinin çevresel etkilerinin hassas bir şekilde incelenmesi ve giderilmesi için önlemlerin alınmasına odaklı bir yönetim anlayışıdır. AB'nin önde gelen ülkeleri su kaynakları geliştirme projelerinin büyük bir bölümünü tamamlamış ve su kaynakları yönetiminin bir diğer evresi olan mevcut kaynakların daha etkin kullanılması, talep yönetimi ve çevresel etkilerin giderilmesi aşamalarına geçmişlerdir. Bu durum da su kalitesi ve su ekolojisi odaklı bir Su Çerçeve Direktifinin ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Uzun zamandır gündemde olan Çerçeve Su Yasası, su kaynaklarının geliştirilmesi ile ilgili her türlü faaliyetin sadece çevresel değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik etki değerlendirmeleriyle beraber ele alınması gereği dikkate alınarak hazırlanmalıdır. AB Su Çerçeve Direktifi, uluslararası entegre havza yönetimine de özel bir önem vermektedir. AB Su Çerçeve Direktifinin 12. maddesinde, üye ülkelerin birbiriyle entegre havza yönetimi zorunlu kılınmış, üyelerin üye olmayan ülkelerle entegre havza yönetimi ise sadece teşvik edilmiştir [12]. Halen AB ile mevzuat uyum çalışmaları yapılmakta olan yönergelerin büyük bir bölümü su kalitesi, atıklar ve ekolojik denge ile ilgili yönergeler olup daha çok suların kalitesinin korunması, kirliliğin önlenmesi ve azaltılmasına yöneliktir. Bu durum, uyumlulaştırma sürecinde, daha çok su kaynakları kirliliğinin önlenmesi konusunda bir anlayış ile kurumsal düzenleme ihtiyacı yaratabilir ya da yapılacak olan çalışmaların bu eksen etrafında şekillenmesine neden olabilir. Çalışmalarda sadece bu boyutun öne çıkmamasına özen gösterilmelidir.

37 23 Kentsel yerleşim ve endüstriyel faaliyetlerin yoğunlaştığı bölgelerde yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarımız büyük tehdit altında olup, bu konuda şimdiye kadar yapılan çalışmalar çok yetersiz düzeyde kalmıştır. AB çatısı altında veya dışında Türkiye, su kaynaklarının kirlenmesini önlemek için kapsamlı teknik, yasal, kurumsal önlemler almak ve önlemleri etkin bir şekilde uygulamak zorundadır. Türkiye müzakere sürecinde, yukarıda belirtilen risk ve değerlendirmeleri dikkate alarak, su politikalarını yönlendirmeli, teknik ve hidropolitik yaklaşımlarını uluslararası platformlarda savunmalıdır. Ayrıca su kaynaklarımızın yaklaşık üçte birinin geliştirildiği düşünülürse bu oranın, AB'ye tam katılımdan önce, yüzde 100'e yaklaştırılması için gerekli çabanın gösterilmesi büyük önem taşımaktadır [12] Anayasal düzenlemeler Anayasa nın 56. maddesinde; Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. hükmü yer almıştır Kanunlar 5393 sayılı Belediyeler Kanunu 5393 sayılı Belediyeler Kanunu nun 15. maddesinde; Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek veya işlettirmek, belediyenin görev ve imtiyazları arasında sayılmıştır sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu nun 7. maddesinde; Çevre düzeni plânına uygun olmak kaydıyla, Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/ arasındaki her ölçekte nazım imar plânını yapmak, yaptırmak

38 24 ve onaylayarak uygulamak; Büyükşehir içindeki belediyelerin nazım imar plânına uygun olarak hazırlayacakları uygulama imar plânlarını, bu plânlarda yapılacak değişiklikleri, parselasyon plânlarını ve imar ıslah plânlarını aynen veya değiştirerek onaylamak ve uygulanmasını denetlemek; nazım imar plânının yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmayan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uygulama imar plânlarını ve parselasyon plânlarını yapmak veya yaptırmak, Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak; ağaçlandırma yapmak; gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; inşaat malzemeleri, hurda depolama alanları ve satış yerlerini, hafriyat toprağı, moloz, kum ve çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler almak; Büyükşehir katı atık yönetim plânını yapmak, yaptırmak; katı atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların ve hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek, bu amaçla tesisler kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; sanayi ve tıbbî atıklara ilişkin hizmetleri yürütmek, bunun için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmek; deniz araçlarının atıklarını toplamak, toplatmak, arıtmak ve bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak Büyükşehir in görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır sayılı İmar Kanunu 3194 sayılı İmar Kanunu nun Amaç başlıklı 1. maddesinde;" Bu Kanun, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir." hükmü, 7. maddesinin b bendinde, son nüfus sayımında, nüfusu 'i aşan yerleşmelerin imar planlarının yaptırılmalarının mecburi olduğu, 8. maddenin b) bendinde, İmar Planlarının; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana geldiği, Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılacağı veya

39 25 yaptırılacağı, Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe gireceği, Bu planların onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edileceği, bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebileceği, Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazların ve planların belediye meclisince onbeş gün içinde incelenerek kesin karara bağlanacağı, 21. maddesinde, Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26. maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması gerektiği, ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılmasa da yeniden ruhsat alınması gerektiği, hüküm altına alınmıştır sayılı Su Ürünleri Kanunu 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu nun Baraj ve Sun i Göllerde Alınacak Tedbirler başlıklı 8. maddesinde; Baraj göllerine veya ihdas olunacak diğer sun'i göllere su verilmeden önce su ürünleri bakımından alınması gereken tedbirlerin tespiti için ilgililerce Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına müracaat olunması ve Bakanlıkça lüzum gösterilen tedbirlerin alınması gerekli olduğu belirtilmiştir sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 08/05/2003 tarihli ve Resmi Gazete de yayımlanan 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun un Görev başlıklı 2. maddesinin j) bendinde; Yer üstü ve yer altı sularının, denizlerin ve toprağın korunması, kirliliğin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla; hedef ve ilkeleri, kirletici unsurları belirlemek, kirliliğin giderilmesi ve kontrolüne ilişkin usul ve esasları tespit etmek, uygulanmasını sağlamak, yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğine karşı hazırlıklı olmak, müdahale ve mücadele kapasitesini artırmak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak, acil müdahale planları yapmak, yaptırmak; çevrenin korunması ve yer üstü ve yer altı su, deniz ve toprak kirliliğinin önlenmesi amacıyla uygun teknolojileri belirlemek ve bu maksatla kurulacak tesislerin vasıflarını saptamak, bu çerçevede gerekli tedbirleri almak ve aldırmak, k) bendinde; Su kaynakları için koruma ve kullanma planları yapmak, kıta içi su kaynakları ile toprak kaynaklarının havza bazında bütüncül yönetimini sağlamak için gerekli

40 26 çalışmaları yapmak, l) bedinde; Su kaynaklarının kalite sınıflarının belirlenmesi, su kalitesinin yükseltilmesi ve en uygun kullanımlarının sağlanması çalışmalarını yapmak ve yaptırmak fiilleri Çevre ve Orman Bakanlığı nın görevleri arasında sayılmıştır. 831 sayılı Sular Hakkındaki Kanun 831 sayılı Sular Hakkındaki Kanun un Ek 7. maddesinde; İçme suları kaynaklarında zarar verecek ve sıhhat şartlarını bozacak şekilde tarla açmayı ve hayvan bırakmayı ve de sulama yapmayı belediye veya ihtiyar meclislerinin yasaklayabileceği, Ek 8. maddesinde; Kaynağı belediye sınırı dışında bulunan suların kaynak ve yollarının bakımı, korunması, sıhhat şartlarına uygun bir halde bulundurulması ve idaresi için belediyelerin alacakları tedbir ve kararlara ve yedinci madde hükümlerine göre yasaklarına aykırı hareket edenler hakkında belediyelerin ceza vermek salahiyetinin bulunduğu, belediye sınırına bağlı olmaksızın kaynağa kadar gidebileceği, bu hususlar için birlik kurulmuş ise bu salahiyeti birliğin kullanacağı, belirtilmiştir sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun un Kuruluş başlıklı 1. maddesinde; İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bu amaçla gereken her türlü tesis kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü nün kurulmuş olduğu, 2. maddesinde İSKİ nin görev ve yetkileri sayılmış, 2/a maddesi; içme ve kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek, 2/b maddesi; 2/a maddesinde belirtilen iş ve işlemleri kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması,

41 27 uzaklaştırılması ve zararsız hale getirilmesi amacıyla yapılacağı, 2/c maddesi; Bölge çevresindeki su kaynaklarının deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yer altı sularının kullanılmış sularla ve endüstri artıkları ile kirletilmesini bu kaynaklarda suların kaybına ve azalmasına yol açacak tesisler kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak olarak düzenlenmiş, 20/1. madde de ise; Kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içme suyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler İSKİ Genel Müdürlüğü nce hazırlanacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiştir sayılı Çevre Kanunu Bu Kanun; bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeler ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlemek" amacı ile çıkarılmıştır sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Vazifeleri Kanunu Bu kanunla içme ve kullanma suyu temininde kontrol yetkisi ve sorumluluğu DSİ'ye verilmiştir. Buna göre su kaynaklarının dengeli bir biçimde geliştirilmesi ve kirlilik analizi testlerinin yapılması, taşkın kontrolü, sulama yapmak, baraj inşa etmek; kent ve kasabaların içme suyu ve kanalizasyon projelerini incelemek, onaylamak ve izlemek ve dereleri ıslah etmek görevi DSİ'ye aittir sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu Bu Kanun un maddeleri arasında İçilecek Ve Kullanılacak Sular başlığı adı altında su kaynaklarının korunması ele alınmıştır. Bu maddelerde özetle, su

42 28 kaynaklarının etrafında mutlaka bir koruma alanının kurulacağı, bu alanların sınırlarının sağlık memurları ve uzmanlarca kaynağın beslenme havzalarının üzerinde saptanacağı, koruma alanı olarak belirlenen alanların belediye alanları dışında da olsa belediye tarafından kamulaştırılmasının zorunlu olduğu, bu alanların mesken yapılmak, ekilmek ve diğer hususlar için kullanılmasının yasak olduğu, dere, nehir ve çayların kirlenmesine yol açacak tesislerin yapılması ve kişilerce kirletilmesinin önleneceği belirtilmektedir sayılı Maden Kanunu 3213 sayılı Maden Kanunu nun Madencilik Faaliyetlerinde İzinler başlıklı 7. maddesinde; Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirmesi, gayri sıhhî müesseseler ile ilgili hususlar dahil hangi esaslara göre yürütüleceği ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir. hükmü düzenlenmiştir sayılı İskan Kanunu 5543 sayılı İskan Kanunu nun 10 ve11. maddelerinde baraj ve içme suyu alt yapısı ile ilgili noktalara değinilmekte istimlak veya iç iskan düzenlemesi durumları ile ilgili hükümlere yer verilmektedir. Bu kanun hükümlerinin yerine getirilmesi görevi ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na aittir. 03/08/1990 tarihinde yürürlüğe konulan Kıyı Yönetmeliği'nin hükümlerinin yürütülmesi görevi de yine bu bakanlığa aittir. Bu yönetmelik deniz, doğal ve suni göller ve akarsularda kıyı kenar çizgisinin tespiti, kıyıların kullanılması ve korunması ile kuyularda doldurma ve kurutma yolu ile kazanılan alanlarda, deniz ve göllerin kıyılarının devamı niteliğinde olan sahil şeritlerinde planlama ve uygulama esaslarını belirtmektedir.

43 sayılı Kıyı Kanunu Bu kanunun kapsamına 1. maddesindeki tanıma göre yalnız denizlerin kıyısı değil, tabii ve suni göller ve akarsu kıyıları da girmektedir. Bu kanun ile yapılan düzenlemelere göre kıyılara hiçbir yapı yapılamaz, duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz.( Bu yasaklar kıyıların herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olması ilkesiyle ilgilidir). Ayrıca aynı kanuna göre (m. 6/3 fıkra) kıyılara moloz, toprak, cüruf, çöp gibi atıklar dökülemez sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun un 1. maddesine göre,köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacı DSİ tarafından temin ve tedarik olunur. DSİ bazı köylere ait bütün işlerin kendi denetim ve gözetimi altında yapılmasını ilgili vilayete bırakabilir. Tesisler yapıldıktan sonra köy ihtiyar meclisine ya da birlik ve belediyelere devir ve teslim edilir Sayılı Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun Bu Kanun un 1. maddesine göre adı geçen illerde su ihtiyacının karşılanması için gelecek yıllara sari taahhütlere girişme yetkisi DSİ'ye verilmiştir. 2. maddesne göre de; su kaynağını teşkil eden barajların ve isale hatlarının ve de tasfiye tesislerinin DSİ tarafından, depo ve dağıtım şebekelerinin belediyelerce yapılacağı belirtilmiştir sayılı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü'nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Madde 8/b ye göre uygulama bölgelerinde "... su kaynaklarının...teknik raporlara göre korunması için gerekli tedbirleri almak" bu genel müdürlüğün görevleri arasındadır.

44 30 Yukarıda açıklandığı üzere Çevre Kanunu ve İSKİ Kanunu dışında doğal ve kültürel değerlerin korunmasına yönelik başka yasalar da mevcuttur. İncelenen bu yasaların bir bölümünün planlamayla hiç bütünleşmediği, bir bölümünün ise planlamaya girdi sağladığı, küçük bir bölümünün de planlama sistemiyle bir bütün olarak çalıştığı görülmektedir. İçme suyu havzalarında görev ve sorumluluk sahibi olan kanunların çokluğu ve daha da önemlisi bu kanunların uygulanmasında gözlenen koordine eksikliği ve dağınık kurumsal yapı, havzalarda yapılan işlemlerin kontrol edilememesine, bağımsız ve başlı başına her bir kanun açısından doğru ve sakıncasız olsa bile, sonuçta havzalarda hiç de arzulanmayan ve hiç de doğru olmayan bir durumla karşılaşılmasına neden olmaktadır İdari düzenlemeler ve yönetmelikler İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Protokol İçme suyu havzalarının korunmasına yönelik tedbirlerin bir kurallar bütünlüğüne kavuşturulmasının ilk adımı, 15 Aralık 1976 tarihinde, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, İmar ve İskan Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü arasında imzalanan İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Protokol ile atılmıştır. İçme suyu kaynakları çevresinde mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarının tespit edilerek bu alanlarda koruma tedbirlerinin alınmasını öngören Protokol'de, mutlak koruma alanı; su rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 300 m genişliğindeki alan, kısa mesafeli koruma alanı; mutlak koruma alanı sınırından itibaren 700 m genişliğindeki alan, orta mesafeli koruma alanı; kısa mesafeli koruma alanından itibaren 1 km. genişliğindeki alan (50 m kotu bu alan içinde kalmadığı durumlarda alan 50 m kotuyla sınırlanır), uzun mesafeli koruma alanı; orta mesafeli koruma alanı sınırından havza sınırına kadar olan alan olarak

45 31 tanımlanmıştır. Bu kuşak tanımları, bundan sonra çıkarılacak tüm yönetmeliklerde esas alınmış; ancak, kısa mesafeli koruma alanları için ayrıca vurgulanan 50 m kotu ile ilgili uyarı göz ardı edilmiştir. "Bu yöreler için hazırlanacak yönetmeliklerde, mutlak, kısa ve orta mesafeli koruma alanları, protokol ile belirlenen sınırlar asgari sayılmak kaydı ile genişletilebililir" vurgulamasının da yapıldığı protokol, koruma alanlarındaki kullanımlara ilişkin şu kuralları getirmiştir: - Mutlak koruma alanları kamulaştırılır; bu alanlarda hiçbir yapı yapılamaz. - Kısa mesafeli koruma alanlarında turizm, iskan ve sanayi yerleşmelerine izin verilemez. Ancak, bu alanın rekreasyon ve piknik amacıyla kullanılmasına dönük, sökülüp takılabilir elemanlardan meydana gelen, geçici yapı niteliğindeki kır kahvesi, büfe gibi tek katlı yapılara, kapalı alanları 100 m 2 yi geçmemek üzere, plan kararlarına uygun olmaları koşulu ile izin verilebilir. İmar planı gereği yapılacak yolların bu alana girecek kısmı çevredeki fonksiyonların kullanımına izin vermeyecek şekilde kontrol altına alınır. - Orta mesafeli koruma alanlarında hiçbir sanayi ve toplu konut yerleşmesine izin verilemez. Bu alanlardaki kırsal nüfusun ihtiyacına cevap verecek, toplu olmamak kaydı ile, bireysel konutlar için yapılaşma şartları köy yerleşik ve dağınık alanları ve yoğunlukları tespit edildikten sonra belirlenecektir. Ancak, çevre düzeni planı ile tanımlanan yerlerde, gerekli tedbirleri almak kaydı ile, minimum m 2 parselde, KAKS=0,05 ve h= 6,50 m yi geçmemek üzere, turizm tesislerine izin verilebilir. - Uzun mesafeli koruma alanlarında çevreyi kirletici sanayi kuruluşlarına izin verilemez. Protokol'ün "Acil Olarak Alınması Gereken Tedbirler" bölümünde ise, "İçme ve kullanma suyu rezervuarlarının su toplama havzaları içinde bulunan devlete, belediyelere ve kamuya ait sahaların özel kişilere satılması ve devri önlenmelidir." hükmü yer almaktadır.

46 32 Havzalara yönelik ilk yönetmelik ise, 1984 yılında İSKİ tarafından çıkarılmıştır yılında da, Türkiye genelinde geçerli olan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, Çevre Genel Müdürlüğü'nün bağlı olduğu Devlet Bakanlığı tarafından çıkarılmıştır yılından den bu yana çıkarılan İSKİ yönetmeliklerini ve yapılan değişiklikleri bir bütün olarak değerlendirebilmek için önce, tarih ve sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği nin içeriğine ve getirdiği hükümlere değinilecek; ardından, İSKİ yönetmeliklerinin değerlendirilmesine geçilecektir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, içme suyu havzalarının mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları için 1976 Protokolü'ndeki hükümleri aynen getirmekte, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yapılacak uygulamayı da şu şekilde tanımlamaktadır: Orta mesafeli koruma alanlarında hiçbir sanayi kuruluşuna ve iskana izin verilemez. Orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında, yapılacak ifrazlardan sonra elde edilecek her parsel 5000 m 2 den küçük olamaz. Bu alanlarda, parsel sathının %5 inden fazla yer işgal etmemek, inşaat alanları toplamı 2 katta 250 m 2 yi ve h= 6.50 yi geçmemek şartıyla, bir ailenin oturmasına mahsus bağ veya sayfiye evleri veya eğlence ve turizm tesisleri yapılabilir. Bu alanlarda ayrıca, entegre tesis niteliğinde olmayan mandıra, kümes, ağıl, su ve yem depoları, hububat depoları, gübre ve silaj çukurları, arı haneler, balık üretim tesisleri ve un değirmenleri gibi konut dışı yapılara, KAKS=0.55 i ve yapı yüksekliği h=6.50 m yi geçmemek üzere izin verilebilir. Uzun mesafeli koruma alanlarında, kirletici nitelik taşıyan sıvı, gaz ve katı atıklar üreten yeni sanayi kuruluşlarına izin verilmez; mevcut tesislerin ise bu alandan uzaklaştırılmaları esastır ve 1999 yıllarında yapılan değişiklik ve ilavelerle, kısa, mesafeli koruma alanında minimum ifraz koşulu m 2 olarak belirlenmiş; zorunlu hallerde

47 33 geçirilecek yollar için kısa mesafeli koruma alanlarında getirilmiş olan hüküm orta mesafeli koruma alanlarında da geçerli kılınmıştır tarihli Su Kirliliği ve Kontrolü Yönetmeliği ni değiştiren yeni yönetmelik 31 Aralık 2004 tarihli Resmî Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmelik su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesini; Türkiye nin sosyoekonomik şartları ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirlemektir. Bu çerçevede ; su ortamlarının kalite sınıflandırmaları ve kullanım araçlarını, su kalitesinin korunmasına ilişkin planlama esasları ve yasaklarını, atıksuların boşaltım ilkelerini ve boşaltım izni esaslarını, atıksu altyapı tesisleri ile ilgili esasları ve su kirliliğinin önlenmesi amacıyla yapılacak izleme ve denetleme usul ve esaslarını kapsamaktadır. İçme kullanma suyu temin edilen kıta içi yüzeysel su kaynakları ve havzalarında; akaryakıt ile çalışan su araçlarının kullanılması yasaklanmıştır. Ancak, göl yüzey alanının çok büyük olduğu durumlarda toplu taşıma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, akaryakıt ile çalışacak su araçlarının kullanılmasına su alma yapısına 300 metreden daha yakın olmamak şartıyla sınırlı sayıda izin verilmesine imkan sağlanmıştır. Yine içme ve kullanma suyu havzalarının korunmasıyla ilgili olarak yeni düzenlemeler getirilmiş, su kaynağının sürdürülebilir kullanımını sağlamak için mutlak koruma alanının kamulaştırılmasını kolaylaştırmak amacıyla mutlak koruma alanı mesafesi 300 metreden 100 metreye indirilmiştir. Ancak bu madde Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Ayrıca havzadaki faaliyetler sonucunda oluşan atıksuların arıtıldıktan sonra havza dışına çıkarılması esas olmakla birlikte, bunun teknik ve ekonomik açıdan mümkün olmadığı durumlarda ileri arıtma sistemleriyle arıtılarak havzaya deşarjına izin verilebilecektir. Diğer taraftan endüstriyel nitelikli hammaddelerin içme suyu havzalarından temin edilebilmesine sağlık açısından sakınca oluşturmaması, su kirliliğine neden olmaması şartıyla yapılacak bilimsel çalışmalar sonucunda izin verilebilecektir. İçme suyu havzalarında derelerden kum

48 34 ve çakıl çıkarılması ise yasaklanmıştır. İSKİ tarafından çıkartılan İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmelikleri İstanbul da su havzalarının korunması amacıyla ilk kez 1984 yılında bir yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmeliğin tarihi 1988 tarihli Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinden dört yıl öncedir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği nin yürürlüğe girmesi üzerine İSKİ tarafından de yeni bir yönetmelik çıkartılarak Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ne uyum sağlanmasına çalışılmıştır. Son olarak yeniden düzenlenen tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği nin iptali için Mimarlar Odasınca Danıştay 6. Dairesi nin E:2005/1177 sayılı dosyası ile dava açılmış ve yapılan inceleme ile bir kısım maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Dava derdesttir tarihinde yeni bir yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin bazı hükümlerinin iptali istemi ile İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:1996/198 esasına kayıtlı dava açılmış ve İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin gün ve E:1996/198, K:1997/1313 sayılı kararı ile dava reddedilmiştir. Mahkeme kararı Mimarlar Odası tarafından temyiz edilmiş ve Danıştay 6. Dairesi nin gün ve E:1998/1346 esas sayılı kararı ile İdare Mahkemesi kararının ve dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmiştir. Henüz temyiz istemi sonuçlanmadan tarihli Son Saat Gazetesi nde yayımlanan İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Bu yeni yönetmeliğe karşı da İstanbul 6. İdare Mahkemesi nin E:1999/246 esas sayılı dosyası ile iptal davası açılmıştır. Bu davada yönetmeliğin başta İstanbul Su havzalarına civarında nüfus getirmesi, bir yandan da mevcut yasa dışı yapılaşmayı meşrulaştırarak bir tür imar affı getirmesi, planlamayı göz ardı etmesi ve planı bulunmayan yerleşik alanlarda en geç bir yıl içinde plan yapılması zorunluluğunu değiştiren değişiklik hükmünün İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin gün ve E:1997/352 ve K:1998/8 karar ile iptal edilmiş olmasına rağmen planlama için süre vermemesi nedenleriyle mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarındaki

49 35 yapılaşma koşulları ve diğer hükümlerdeki şehircilik ve planlama esaslarına, çevre değerlerine ve kamu yararına aykırı maddelerinin iptali istenmiştir. Yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu iptali istenen maddelerdeki sakıncalar bilirkişi raporunda da yer almıştır. Bu sırada henüz yargılama safhasındaki 1995 tarihli Yönetmelik ile ilgili olarak İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:1996/198 ve K:1997/1313 sayılı kararı Danıştay 6. Dairesi nin tarih ve E:1998/1346, K:1999/470 sayılı kararı ile bozulmuştur. Kararda; Dosyada bulunan bilirkişi raporlarında uyuşmazlığa konu yönetmelikle İstanbul un su toplama havzalarında yaklaşık 6 milyon nüfusun yerleşmesine zemin hazırlandığı, doğal çevrenin uzun vadeli koruma kullanma dengesine göre tüketilmesine yönelik bir ekonomik-ekolojik muhasebe için su havzalarında yerleşmesi öngörülen kentsel gelişmenin çevresel maliyetinin mutlaka hesaba katılması ve İSKİ idaresinin yönetmelik çıkarırken temel amacının kirlenmenin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmış olması gerektiği, uzun mesafeli koruma alanında esas sorunun iki farklı kuşak yaratılması olmadığı, bu koruma bandında atık sular kontrol altına alınmadan, doğal süreçlerle yok edilebilecek miktardan fazla atık su yaratabilecek yoğunluk ve nüfuslu yerleşmenin oluşmasına olanak tanındığı, 2981 ve 3290 sayılı Kanunlara göre herhangi bir yasal statü kazanmamış yerler veri kabul edilerek bunlara yerleşik alan olarak yapılaşma hakkı verildiği, asgari parsel alanı ve emsali kavramlarıyla plansız alanların tanımlandığı, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yerleşik alan nüfusu ve bunların kirlenmeye etkileri bilinmeden bu alanların ihtiyacı olan kullanış ve tesislere izin verme yetkisi getirildiği, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kamulaştırma işlemleri tamamlanıncaya kadar mevcut sanayi ve hayvancılık tesislerinin devam etmesinin, su kaynaklarının kirlenmesine neden olabileceğinin göz ardı edildiği, öncelikle kirlenmeye neden olmayacak nüfus yoğunluklarının teknik gerekçe ve belgelerle ortaya konulması ve gerektiği takdirde bu yoğunlukların aşılmamasını güvenceye alacak ek araçların getirilmesinin uygun yaklaşım olacağı, yönetmeliğin yeterli araçları içermediği, yapılaşma koşullarına göre ortaya çıkacak nüfus yoğunluğu ve büyüklüklerinin belirlenmediği, bu nüfusun getireceği kirlilik yükünün düşünülmediği, insan sağlığını doğrudan etkileyen su kaynaklarının

50 36 kirlenmesi konusunda böyle belirsizliklerinin kabul edilemez olduğu, her yerleşmeyi kapsayacak atık su toplama kanalları,arıtma tesisi ve arıtma sonrası atık suları havza dışına taşıyan kanallar yapılmadan parsel bazında tedbir ve denetimlere bel bağlanmasının büyük riskler taşıdığı, on binlerce parselin atık sularını yönetmelik uyarınca havza dışına taşıyıp taşımadıklarının kontrol edilmesinin hemen hemen olanaksız olduğu, İstanbul Teknik Üniversitesi nin çalışmasında halen mevcut yerleşmelerin çoğunda kanalizasyonların yüzeysel su kaynaklarına açılan derelere boşaltıldığının tespit edildiği bu nedenle arıtma tesisleri yapılmadan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği nde belirlenenin üzerinde yapılaşma hakkı verilmemesi gerektiği, uyuşmazlığa konu yönetmelikte ise yapılaşmanın 1.6 kata, nüfus yoğunluğunun 7.5 kata çıkarıldığı geçici maddelerle 1988 ile 1995 yılı arasında kaba inşaatı bitmiş ruhsatlı ya da ruhsatsız yapıların bitirilmesine, kısa ve mutlak koruma alanlarında 1988 öncesi yapıların kamulaştırma yapılıncaya kadar kalmasına, bu alanlarda depolama ve sanayi tesislerinin faaliyetlerinin sürmesine, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında mevcut sanayi tesislerinin bir bölümünün faaliyetlerinin sürekli sürdürmelerine olanak tanıdığı yine geçici madde ile yönetmeliğin 10 ve 11. maddeleri ile yasaklanan tesislere 5 yıl faaliyette bulunma izni verildiği, Yönetmeliğin dava konusu edilen 8. maddesindeki kısa mesafeli koruma alanlarında suni gübre ve zirai mücadele ilaçları kullanmamak kaydıyla zirai faaliyetlere izin verilmesi ruhsatsız yapılaşmaya fırsat verilmemesi bakımından kamu yararı olmakla birlikte su kirlenmesine karşı yeterli hassasiyet gösterilmemesi nedeniyle yönetmeliğin kamu yararına ve sağlığına uygun olmadığı ayrıca baraj göllerinde ek bir kirliliğe de tahammülün bulunmadığı belirtilmiştir. Yönetmelikler ve diğer idari işlemlerle ilgili yargılama yapılırken bunların yasa ve tüzüklere uygunluğunun yanında kamu yararına uygunluğunun da incelenmesi gerekir bu durumda yukarıda özetlenen bilirkişi raporlarında yeterli inceleme yapılarak dava konusu yönetmelik maddelerinin kamu yararına uygun olmadığı, kamu sağlığının göz ardı edildiğinin belirtilmesi nedeniyle İdare Mahkemesince bu bilirkişi raporları karşısında yönetmeliğin kamu yararına uygun olduğu hususunun ortaya konulamamasına rağmen davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından anılan mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir. denilmiştir. Davalılarca

51 37 karar düzeltmesi istenmiş; bu talep de Danıştay 6. Dairesi nin E:1999/5924 ve K:2000/2568 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Yeniden yapılan inceleme ile İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:2000/1111 ve K:2000/955 sayılı kararı ile 1998 İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği ile yeniden bir düzenleme yapılarak dava konusu yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı bahsi geçen yeni yönetmeliğin iptali istemi ile dava açıldığı ve bu sebeple davanın konusunun kalmadığını 1998 yönetmeliğinin 23. maddesi ile Resmi gazetenin 13 Mart 1984 tarih ve sayılı nüshasında yayınlanan ve o tarihten bu yönetmeliğin yayınlandığı tarihe kadar içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkındaki bütün yönetmelikler ve değişiklikler yürürlükten kaldırılmıştır hükmünün yer aldığı anlaşılmıştır; denilerek bu durumda bakılmakta olan dava devam etmekte iken davalı idarece hazırlanarak ilan edilen İSKİ Genel Müdürlüğü İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Yine bu esnada yeni yönetmeliğin iptali için açılmış davada İstanbul 6. İdare Mahkemesi nin E:1999/246 ve K:2001/102 sayılı kararıyla iptali istenen maddeleri planlama ve şehircilik ilkelerine, kamu yararı, kamu çevre sağlığına diğer çevre değerlerine su havzalarının korunması ve kirletilmesinin önlenmesi amaçları ile bu doğrultuda çıkarılan yönetmeliğin amacına ve dolayısıyla hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle iptal edilmiştir. Davalı idare önceki Yönetmelik henüz Danıştay da temyiz aşamasında iken bazı maddelerde değişikliler yapılarak yeni bir yönetmeliği İstanbul Su ve Kanalizasyon Müdürlüğü İçmesuyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği ni 21 Şubat 2003 tarihinde İstiklal Gazetesi nde ilan etmiştir. Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası tarafından bu yönetmeliğin de bazı maddelerinin iptali için İstanbul 6. İdare Mahkemesi nin E:2004/699 sayılı dosyası

52 38 ile dava açılmıştır. Yönetmeliği nin 5 b, 5 d, 5 i, 8 d, 9 d, 9 e, 10 a, 10 c, 10 d, 10 e,10 f, 10 g, 11, 21, Geçici madde 1 a, Geçici madde 1 d, Geçici madde 2, Geçici madde 3. maddelerinin iptali istenmiştir. Mahkemece; yaptırılan keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda iptali istenen maddelerden 5. maddenin d, 8. maddenin d, 9. maddenin d, 10. maddenin c, 11. maddenin j, Geçici 1. maddenin a ve c fıkralarının çevre sağlığına ve su havzalarının korunması ve kirletilmesinin önlenmesi amaçlarına uygun olmadığı gerekçesiyle tarih ve E:2004/699 ve K:2005/1341 sayılı karar ile iptallerine karar verilmiştir. Karar iptal edilen kısmın onanması, iptal edilmeyen maddelerle ilgili kararın bozulması istemi ile temyiz edilmiştir. Bu süreçte yeni bir yönetmelik İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nce tarih ve 933 sayılı Genel Kurul kararı ile kabul edilerek 25 Mayıs 2006 tarihinde Gazete 34 te yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali istemiyle yine idari yargıya iptal davası açılmıştır. Dava derdesttir. Yukarıdaki yargı süreci de açıkça göstermektedir ki davalı idarece bu gelişmelerin varlığını dikkate almadan ilk yönetmelikteki iptal nedenlerini ortadan kaldırmadan yeni yönetmelikleri kabul etmektedir yönetmeliği ile başlayan ve 2006 yönetmeliği ile süren yönetmeliğin iptal edilme süreci yaşanmaktadır. Böylece oluşan kısır döngü, havzalarda son zamanlarda oluşan yeni bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

53 39 4. İÇME SUYU HAVZALARI NIN DOĞAL EKOSİSTEM AÇISINDAN ÖNEMİ Bir ekosistem canlı ve cansız olmak üzere başlıca iki bölümden oluşmaktadır. Cansız bölüm; iklim, su, toprak, yer kütlesi ve biosfer gibi kısımlardan canlı bölüm ise üretici ve tüketici kısımlardan oluşmaktadır. Bu esas üzerinde toprakta, tatlı sularda, havada dengeli ekosistemler oluşur. Nerede ve nasıl bir ekosistem olursa olsun, canlı ve cansız bölümler arasında var olan gıda zincirleri ile organizmalar beslenerek sistemi dengede tutmaya çalışırlar. Böylece canlı ve cansız bölümler arasında enerji bağları oluşur. Enerji kaynağı olan güneş, ekosistemler denge durumunu koruduğu sürece, doğanın korunmasında, zenginleşmesinde su, toprak ve havanın kendi kendisini yenilemesinde büyük rol oynamaktadır [13] İçme Suyu Havzalarının Açık Alan Ekosistemi Açısından Önemi İçme suyu havzalarındaki açık alanlarda yağışla beraber yüzeysel akış artmakta, bu nedenle kısa süreli yağışlarda toprak su tutamadığından devamlı olarak nem kaybetmekte ve bu durum taban suyu oluşumuna engel olmaktadır. Ayrıca besin maddeleri açısından da toprak fakirleşmektedir. Bitki örtüsünün yok olması sonucu ortaya çıkan erozyon ve bunun yanı sıra sedimentlerin birikimi, toprak verimliliğini azaltarak, zamanla kaynağın dolmasına neden olmaktadır. Toprak üzerindeki değişikliklere bağlı olarak yüzeysel akışta artış görülebilir. Alan üzerinde insan ve araçların yoğun hareketleri, toprakta sıkışma meydana getirir. Sıkışma infiltirasyon hızı, suyun toprak içinde dikey ve yatay hareketini, köklerin toprağa gereği gibi nüfuz etmesini ve gaz alış verişini engellemektedirler [14]. Açık alan topraklarında su birikimi olayı, orman altı topraklarından farklı şekilde gelişmektedir. Açık alanlarda yağış ve sulama suları, öncelikle toprağın üst kesimi doygunluğa ulaştıktan sonra, daha alt kesime geçer. Başka deyişle sızıntı suyu üst toprak doygunluğa ulaşmadan, alt toprağa ulaşamamaktadır.

54 40 Orman alanlarında ise durum farklıdır. Üst toprak doygunluğa ulaşmadan su bitki kökleri sayesinde alt tabakalara ulaşabilmektedir İçme Suyu Havzalarının Orman Ekosistemi Açısından Önemi Orman, ağaçlarla birlikte, diğer bitkiler, hayvanlar, toprak ve iklim gibi canlı ve cansız doğa faktörlerinin karşılıklı bağlarla etkileşim içinde bulunarak oluşturdukları doğal bir bütünlüğü tanımlamaktadır. Ekosistem denilen bu yapılanma sıradan bir oluşum değil, tamamıyla kendine özgü ilişkiler yumağı oluşturan bir kuruluş olarak düşünülmelidir. Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi orman ekosisteminde, her bir faktörün özelliği, diğer faktörlerin etkisinde oluşmaktadır [13]. Orman ekosistemi yüksek ağaç boyları, milyonlarca yaprağa sahip tepe taçları ve derin kökleri ile hidrolojik dolaşımda ve su bilançosunda çok yönlü etkilere sahiptir. Bu etkiler yağış oluşumu, toprağa ulaşan yağış, su miktarı, yüzeysel akış, infiltrasyon, toprağın su tutma kapasitesi, taban suyu düzeyi gibi çeşitli olayları ve süreçleri olumlu ve olumsuz yönde etkiler. Örneğin, bir yandan yüzeysel akışı azaltacak, toprağın suyu depolamasını ve yüzey altı akışları ile taban sularının zenginleşmesini sağlarken, öte yandan intersepsiyon ve transpirasyonla su kaybını arttırmaktadır [14]. Orman ekosisteminin açık alanlara göre değişen en önemli karakteristiği toprak özelliğidir. Orman toprakları; oluşum süreçleri, organik madde içerikleri ve mikro organizma populasyonları gibi çeşitli karakteristikler bakımından açık alan topraklarından farklıdır. Orman toprakları derin ve kalın ağaç köklerinin, her yıl eklenen yaprak döküntülerinin ve bunların ayrışma ürünlerinin, orman topraklarına özgü organizmaların toplu etkisi altında özel bir yapı kazanmaktadır [14]. Orman topraklarında gerek toprak hayvancıklarının, gerekse çürüyen köklerin bıraktıkları tünellerle kendilerine özgü bir iç yapı gösterirler. Yağışlar bu tünellerden toprağın derinliklerine doğru hızla sızarak, derinlere ulaşabilmektedirler [15].

55 41 Bu durum az miktardaki yağış suyunun dahi, toprağa ulaşan kısmının depo edilmesini sağlamaktadır. Orman topraklarının bu yapısı erozyonu önleyerek, akarsu ve göllerin toprakla dolmasına da engel olmaktadır. Ayrıca orman topraklarının bu yapısı suyun mekanik ve biyolojik olarak temizlenmesini de sağlamaktadır. Orman ekosistemlerinde kış aylarında artan yağışlar ve düşen sıcaklık, suyun toprakta birikmesini sağlamaktadır. Bunun nedeni intersepsiyon ve transpirasyonun kış aylarında azalmasıdır. Yaz aylarında ise yağışın azalması, buna karşılık bitkilerin su kullanımının ve buharlaşmanın artması, su miktarının da azalmasına yol açmaktadır. Ancak toprakta tutulan su miktarında görülen, artma ya da azalma sadece yağış miktarı ve sıcaklığa bağlı olmayıp, ormanın açıklık ve kapalılık derecesi ve ormanı oluşturan ağaç türleriyle de yakından ilgilidir. Ormanın bu şekildeki su ekonomisi rejimi zaman ve mekan bakımından sürekli ve yeterli suyu sağlayacak şekilde ayarlanmalıdır. Bu da erozyona engel olmak koşulu ile ormanın tepe çatısına düşecek yağışın büyük bir kısmının toprağa varabilmesini sağlayacak tekniğin uygulanması ile başarılabilir [14] İçme Suyu Havzalarının Kent Ekosistemi Açısından Önemi İçme suyu havzasında sürdürülen her türlü faaliyet, baraja gelen suyun kalitesi ve miktarı üzerinde etkilidir. Bir içme suyu havzasında tarım, orman, mera ve yerleşim alanları, başlıca arazi kullanım biçimleri olarak görülmektedir. Söz konusu kullanım biçimlerinin her biri, su verimi üzerinde, birbirlerinden çok farklı miktarlarda etkilere sahiptir. Bir başka anlatımla, bir arazinin orman, mera, tarım alanı veya yerleşim alanı olarak kullanılması durumunda üretilen su miktarı birbirinden çok farklı olmaktadır. Su veriminin artırılmasında en etkin rol, bu kullanımlar arasında yer alan ormanı, özel bir şekilde yönetmek veya yeni orman kurmada bazı ilkeleri gözetmek suretiyle oynanmaktadır.

56 42 Kentlerin, gerek yakın çevresinde bulunan, gerekse hızlı kentleşme ve nüfus artışı nedeniyle, zamanla kent içinde kalan içme suyu havzaları, kent ekolojisi bakımından son derece önemli yeşil kuşak alanlarındandır. Ayrıca bu büyük alanların koruma ormanlarıyla kaplı olmaları önemlerini bir kat daha arttırmaktadır. Bilindiği üzere bugüne kadar geliştirilmiş çeşitli kent planlama modelleri bulunmaktadır. Bu modellerde form değişik olmasına rağmen, yeşil alanların, diğer fonksiyon alanları ile ilişkileri aynı bağlamda düzenlenmiştir. Hemen her modelde, hiyerarşik kademeleri gösteren kent içi yeşil alanlardan başka, kentin hemen dışında yer alan büyük yeşil alanlar ayrılmıştır. Bu yeşil alanlar jeolojik, hidrolojik, topoğrafık oluşumu, bitki örtüsüne ve bunlara bağlı olarak üretilen kent planlama modeline göre şekillenirler. Model ne olursa olsun ortak yanları, kent içindeki büyük yeşil alanlara ulaşmaları ve şehri ekolojik yönden etkileyecek biçimde dağılım göstermeleridir. Topografyaya bağlı olarak oluşturulan yeşil alanlar kentin su üretimine katkıda bulunabileceği gibi, rekreasyon amacına da hizmet edecektir. Ancak açık ve yeşil alanların bu şekilde düzenlenmeleri veya mevcut alanların korunmasının en önemli nedeni kent ekosistemi üzerindeki etkileridir. Bu etkiler, iklim özellikleri üzerindeki etkileri ve hava kirliliğini azaltıcı etkileri olmak üzere iki ana başlık altında toplanabilir [16] İçme suyu havzalarının iklimi düzenleyici etkileri İçme suyu havzalarında bulunan geniş yeşil alanlar, şehir iklimini etkileyerek, onun makro ve mikro klimatik özellikler kazanmasına yardımcı olmaktadır. Şehirleşme ve yapılaşma sonucu yüzey şekilleri, vejatasyon örtüsü ve toprak florası büyük değişmelere ve tahribata maruz kalmaktadır. Bunun sonucu olarak da kentin içinde ve dışında farklı iklim özellikleri belirmektedir [17]. Şehrin içindeki beton yüzeyler kışın çok soğuk olup, yazın ise sıcaklığı yansıtmak suretiyle fazla ısı açığa çıkmasına neden olurlar. Serbest yeşil alanların şehir içi

57 43 sıcaklığından kışın ortalama 6,5 C, yazın ise 10 C daha serin olduğu tespit edilmiştir [14]. Kent ortamındaki hava sıcaklığı ile kent çevresi arasındaki sıcaklık 5 C nin üzerine çıkması halinde oluşan basınç farkı kente yönelen bir hava akımının oluşmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan kent çevresinde ormanların bulunmasıyla ya da yeşil alan tesisleri kent içine temiz havayı çekmek mümkündür. Yeşil alanlar yerleşim birimlerine göre daha yavaş ısınmaktadır. Böylece hava sirkülasyonu için gerekli basınç farkı sağlanmış olmaktadır [18]. Ormana çarpan havanın yükselmek suretiyle soğuması sonucu içindeki nemden bir miktarının yoğunlaşmasıyla yağış meydana gelmektedir. Ormanın düz olmayan tepe çatısına sürtünerek geçen havanın içindeki nem bu sürtünme ile yoğunlaşarak yağışa dönüşebilmektedir. Bu olay aynen sis yağışlarında olduğu gibi cereyan etmektedir. Özet olarak içme suyu havzaları, değişik iklim bölgelerine göre ormanların ve diğer yeşil bitki örtüsünün, yağış miktarını belirli oranda artırmaktadır İçme suyu havzalarının hava kirliliğini düzenleyici etkileri Şehrin yakın çevresindeki içme suyu havzalarındaki geniş yeşil alanlar, şehirdeki hava kirlenmesini azaltmada önemli rollere sahiptir. Yeşil alanlar ve özellikle ağaçlar O 2 üretmek suretiyle havanın iyileştirilmesine yardımcı olmaktadır. Araçların çıkardığa egzoz dumanı, ısıtma ve endüstri tesislerinin çıkardığı duman ve kirli gazlar (SO 2 ) ve tozlar kentleri kirletmekte ve hava kirliliği insan sağlığını her geçen gün daha da artarak tehdit etmektedir [14]. Yapılan incelemelerde atmosferde belirli yoğunluğun altında bulunan SO 2 gazının ağaç yaprakları yakınında kaybolduğu belirlenmiştir. Böylece ormanların SO 2

58 44 gazının azaltılması üzerinde olumlu etkiler yaptığı ifade edilmiştir. Bazı literatürde de ağaçların katı parçacıkları tutarak, süzgeç görevini yapması sırasında bu parçaların absorbe ettiği bazı gazları da süzdüğü ifade edilmektedir. Yukarıdaki açıklamalar göstermektedir ki; içme suyu havzalarında yer alan ormanlar fiziksel varlıkları, kimyasal ve fizyolojik süreçleri ile hava kirliliğini düzenleyici özelliklere sahiptir ve bu açıdan çok önemlidir Plansız Kentleşme ve Yanlış Arazi Kullanımının İçme Suyu Havzası Ekosistemi Üzerindeki Etkileri Hava ve su kaynaklarından sonra temel doğal kaynak olan arazi, maden ve minerallerin dışında yer altı sularının depolandığı ve arıtıldığı bir sistemdir. Bu sistem çeşitli kimyasal ve biyokimyasal olayların yaşandığı bir reaktördür. Bu durum yenilenemeyen bir kaynak olan araziye özel bir konum ve önem kazandırmaktadır. Ne yazık ki Türkiye de diğer kaynaklar gibi arazi de büyük tahribata uğramış, çeşitli sorunlarla karşı karşıya bırakılmıştır. Bu durum toprak kaynağına özel bir önem kazandırmaktadır. Türkiye deki arazi kaynakları çok çeşitli ve ağır sorunlarla karşı karşıyadır. Araziyi yanlış kullanmak veya teknik özelliklerine göre kullanmamak, önemli bir sorundur [17]. İçme suyu havzalarını kullanmada temel ilke, kullanımdan toprağın zarar görmemesi olmalıdır. Havza topraklarının erozyona uğratılmadan kullanılması için, toprak, su ve bitki kaynakları arasındaki doğal dengenin korunması gerekmektedir. Ancak, buradaki korunma sözcüğü havzaların hiçbir zaman kullanılamayacağı değil, kullanılırken korunmaları gerektiği anlamındadır. Su üretim havzalarının planlanmasının amacı; havzaların toprak, su ve bitki kaynakları arasındaki doğal dengeyi bozmadan su verimini en üst düzeye çıkarmaktır. Bu amaçla uygulanacak havza amenajmanı çalışmaları ve havzaların kullanım ilkelerine planlamada ayrıntılı biçimde yer verilmelidir. Bunların gerçekleştirilmesi amacıyla, yetişme ortamı koşullarının su üretimi açısından ele alınarak incelenmesi

59 45 ve akışların oluşumu üzerindeki etkilerini açıklayan bulguların sağlanması gerekmektedir. Topraklar, derinlik, infiltrasyon, geçirgenlik ve erozyona eğimli olup olmama gibi özellikleri ile su verimini olumlu veya olumsuz şekilde etkilerler. Bitki örtüsünü oluşturan türler, akışlar üzerinde etkilidir. Bitki örtüsünün yüzeysel akış miktarlarına etkileri onları oluşturan ağaç türlerine göre de değişmektedir. Aynı zamanda ölü örtüsüyle de su verimi üzerinde etkilidir. Diğer taraftan, ormanlık alanlardaki çalışmalar infıltrasyonun yüksek olması nedeniyle akarsuların genellikle taban suyu akışları ile beslendiğini, bunun sonucunda verimlerinin yüksek olduğunu ve erozyon olgusunun söz konusu olmadığını göstermektedir. Su veriminin artırılmasına yönelik havza amenajmanı çalışmaları, genel olarak havzaların dinamik yetişme ortamı koşullarına yapılan bilinçli müdahaleleri kapsamaktadır. Bununla birlikte müdahalelerin şekli ve derecesi havzalarda doğal dengenin durumuna göre değişmektedir. Doğal dengesi bozulmuş havzalarda su veriminin artırılmasının ilk koşulu, doğal dengenin yeniden kurulmasını sağlayacak havza amenajmanı çalışmalarının yapılmasıdır. Bu amaçla erozyonu veya su verimini olumsuz yönde etkileyen diğer yanlış arazi kullanım şekillerinin önlenmesine yönelik uygulamalar gerçekleştirilmelidir. Özellikle su üretimine ayrılmış havzalarda erozyonla mücadele önceliğinin oyuntu erozyonuna verilmesi gerekmektedir. Doğal dengesi bozulmamış havzalarda ise, havza amenajmanı çalışmaları özellikle akarsu kanalları ve ham yollardan oluşabilecek erozyonla mücadele ile bitki örtüsüne planlı müdahale çalışmalarını kapsamaktadır. Bir arazinin amaçlarına uygun olarak kullanılmaması diğer su veriminde bozulmalar meydana getirmektedir. Bunun yanında havzalarda kullanımların yoğunlaşması yol yoğunluğunun artmasına neden olacağından erozyonla taşınan toprak miktarının artmasına da sebebiyet verecektir. Bu olgu nedeniyle, yolların erozyona duyarlı alanlardan geçirilmemesi gerekmektedir.

60 46 Akışlar, tarım ve otlak alanlarında toprak sıkışması olduğundan genelde yüzeysel, ormanlık alanda ise taban suyu akışları şeklinde gerçekleşmektedir. Su üretimi havzalarında tarım, otlak gibi kullanım alanlarının ormanlık alanına dönüştürülmesi durumunda, akarsular taban suyu akışlarıyla beslenmeye başlanacaktır [18] Kentleşme ve çevre kirlenmesinin içme suyu havzası ekosistemi üzerindeki etkileri Günümüz kentlerinde teknolojik gelişme, endüstrileşme, kentleşme ve motorizasyon hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bunun sonucu olarak refah düzeyi yükselmekte, çalışma şekli kolaylaşmakta, zaman ve para tasarrufu sağlanmaktadır [14]. Öte yandan yaşam düzeyinin yükselmesi teknolojinin ilerlemesi ile endüstri kuruluşlarından ve taşıtlardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki zararlı atık maddeler ile organik ve inorganik atıklar, günümüzün en büyük sorunu haline gelmiştir. Hızla gelişen ve endüstrileşen toplumlarda, bu hızlı gelişmeye paralel olarak gelişemeyen alt yapı tesisleri, çevre için zararlı maddeleri doğaya zarar vermeden uzaklaştıramamakta ve bunun sonucu olarak, çevre kirlenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Çevre kirlenmesi konusu bugün bütün dünya milletlerinin üzerinde durdukları, hayati konulardan birisi haline gelmiştir. Hızlı ve düzensiz kentleşme ve sanayileşme sonucu ortaya çıkan bu problem, aynı süreç içinde bulunan Türkiye için de önemli bir konudur. İnsanlar tarafından çevreye verilen zararlı maddeler o kadar çok ve o kadar değişik özelliktedir ki doğal kuvvetler bunları yok edememekte ve çok büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır.

61 47 Bozulmuş bir ekolojik yapıda toprağın, havanın, suyun ve bitki örtüsünün kendi kendini yenileyerek temizlenmesi sağlanamaz. Dolayısıyla; fiziksel absorbsiyon, biyolojik ve biyokimyasal olaylar, mikrobiyolojik parçalanma, mikroorganizmaların ve bakterilerin yaşamı gibi doğal denge olayları alt üst olur. Bu kir ve zehirlenmeden dolayı, toprağın üst tabakalarından itibaren, hava, su, mineral depolama ve organik yaşamı sağlayan, faal canlıları barındırma özelliği de azalır. Bütün bunlar bitki ve su yaşamını da etkiler. İçme suyu havzalarında ise, bu durum daha fazla önem kazanmaktadır. Çünkü ekosistemin herhangi bir halkasına giren, zararlı maddeler, bitki ve toprağa zarar verdiği gibi, er ya da geç su ile temas edip, dere ve göllere karışarak, göldeki doğal yaşantıda önemli değişikliklere neden olmaktadırlar. Bu değişimler suyun kalitesini etkileyerek, halk sağlığını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Plansız kentleşme ve yanlış arazi kullanımı kapsamında, içme suyu havzalarında doğal ekosisteme etki eden başlıca faktörler; endüstri kuruluşları, konut alanları, tarım alanları, atık depolama alanları, erozyon, havadaki gazlar ile toz ve katı parçacıklarıdır. İçme suyu havzalarında göle ve derelere ulaşan azot ve fosfor yükleri ile katı madde miktarının bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu maddeler gölün uzun süreli kullanımı için, son derece önemli olan, canlı türü ve miktarı üzerinde değişiklik meydana getirmektedir. Göllerde bulunan canlıların türü ve miktarı gölün üretkenlik düzeyinin ve aynı zamanda da gölün kirlilik düzeyinin bir göstergesidir. Bu nedenle göllerin üretkenlik düzeylerine göre yapılan sınıflandırmalar su kalitesi açısından da göl hakkında fikir vermektedir.

62 Endüstriyel kuruluşların içme suyu havzası ekosistemine etkisi Türkiye de endüstri, hızlı ve plansız olarak gelişmekte ve çevre kirliliği konusunda büyük sorunlar yaratmaktadır. Plansız yerleşen endüstri tesisleri, içme suyu havzaları içinde veya çok yakınında bulundukları takdirde, havza ekolojisini olumsuz yönde etkileyen şehirsel fonksiyon alanlarından olmaktadır [14]. Endüstri alanları her şeyden evvel, gerek kapladıkları alan, gerekse inşaat uygulamaları nedeniyle, havzadaki doğal dengenin bozulmadan devam etmesi için, son derece önemli vejetasyon örtüsünün tahribatına neden olmaktadırlar. İnşaat çalışmalarından dolayı özellikle eğimli alanlarda erozyon tehlikesi meydana gelmekte; bu ise dere ve göl yataklarının dolmasına ve içme suyu kaynağının ömrünün azalmasına neden olmaktadır. Endüstri tesisleri ham mamul madde naklinden dolayı, havza içi yolların kullanılmasını artırdığından, taşıtlardan çıkan zararlı gazlar, bitkilere ve toprak yapısına zarar vermekte ve buradan yağmur yoluyla dere ve göl sularına da etki etmektedirler. Endüstriyel kuruluşların, içme suyu sağlanan bir havza ekolojisi için en olumsuz yanları ise her türlü işlem, üretim ve prosesinden kaynaklanan katı, sıvı ve gaz atıkları, ön arıtmaya tabi tutulmadan ve alt yapısı olmayan yerlerde, direkt araziye bırakıldığında son derece zararlı etkilere sahip olmalarıdır. Bu tesislerden çıkan zararlı atık sular, geçtikleri araziden de zehirli maddeler alarak, canlılar için daha zararlı hale gelmektedir. Bu çok kirli ve zehirli atık sular beraberinde sürükledikleri organik atıklarla birlikte akarsulara ve göllere dökülmektedir. Buralarda bulunan bakteriler ve algler, zehirli suların etkisiyle kısa zamanda ölmektedir. Daha sonra bu canlı türleriyle beslenen, diğer canlı türlerinin de ölmesiyle, bir süre sonra su içindeki yaşantı tamamen yok olmaktadır. Göle atılan zararlı atığın nicelik ve niteliğine göre, göldeki hayat başka biçimde de değişikliğe uğramaktadır.

63 49 Endüstri tesislerinin havzaya etkisi yalnızca katı ve sıvı atıklar yoluyla değil, gaz atıklar yoluyla da olmaktadır. Bacalardan çıkan ve oldukça zararlı olan gazları, hava hareketleri ile atmosfere yayılmakta ve çok uzaklardaki doğal kaynaklara dahi etki edebilmektedir. Bu gazlar ya doğrudan göl yüzeyine çökelmekte ya da bitki dokusuna ve toprağa zarar vererek kurumalara neden olmakta ve yine yağmurla birlikte su yüzeylerine ulaşmaktadır. Özellikle tekstil, kimya, petro-kimya, lastik, plastik, gıda sanayi, deri, kağıt gibi endüstrilerden çıkan katı, sıvı ve gaz atıklar büyük problem oluşturmaktadır Gerçekte nicelik ve nitelik yönlerden değişiklik göstermelerine karşılık endüstriyel atıkların kontrol edilebilme olanakları daha fazladır. Bazı endüstriyel atıklar doğrudan, o endüstriye ait temizleme sistemlerinde temizlenmektedirler. Bazı durumlarda ise kentin pis su toplama şebekesine verilebilmektedir. Ancak pis su toplama şebekesine verilecek atıkların, temizleme sisteminde sorun yaratmayacak nitelik ve nicelikte olması için ön arıtma işleminden geçmesi gerekmektedir [14] Konut yerleşmelerinin içme suyu havzası ekosistemine etkisi İçme suyu havzaları içindeki konut yerleşmeleri, havzadaki nüfus varlığının bir göstergesidir. Bu nüfus varlığı ise insan yaşamının kaçınılmaz gereği olarak birçok eylemi beraberinde getirmekte. İnsanlar bu eylemleri gereği doğal havza yaşantısını bozarak, bazı canlılara zarar vermenin ötesinde, fiziksel olayları da etkilemektedir. Çeşitli nedenlerden dolayı nüfusun artması ve barınma ihtiyacından doğan betonlaşma sonucu, havza içinde açıkta kalan toprak yüzeyler azalmakta ve vejetasyon örtüsü zarar görmektedir. Toprak yüzeylerinin kapanması, yağmur sularının toprağa ulaşmadan buharlaşmasına ve toprağın yeterince su depolayamamasına neden olmaktadır. Bunun sonucu, gerek yüzey ve yüzey altı, gerekse taban akışı yoluyla, dere ve göllere ulaşan su miktarında önemli azalmalar meydana gelmektedir. Zamanla, yağış çeken orman alanları da tahrip edildiğinden,

64 50 havzaya düşen yağış miktarında, evvelki yıllara oranla azalma görülmektedir. Ayrıca havza içindeki hafriyattan dolayı, erozyonla kaybedilen toprak miktarı artmaktadır. İçme suyu havzalarında, altyapıdan yoksun bulunan konut alanlarının yol açtığı, en büyük problem ise bu alanlardan araziye verilen zararlı atıkların yarattığı kirliliktir. Evsel atık olarak nitelendirilen maddeler, genel olarak organik bileşiklerden oluşmaktadır. Aynı zamanda bazı zararlı inorganik bileşikleri ve organizmaları da bulundururlar. Sularda bulunan organizmalar, bakteriler, koliform. streptecoccus, salmonella, rotozoa, velminth ve virüslerdir. Bunlar sudaki hastalık yapıcı maddelerin çoğalmasına ve çeşitli hastalıklara neden olmaktadırlar. Sulardaki eriyik organikler ve besleyiciler içinde, azot ve fosfat bileşikleri bulunmaktadır. Göl kirlenmesinin en belirgin göstergelerinden biri, göle gelen azot, fosfor, karbon ve silika bileşikleri gibi göldeki alglerin gelişiminde etkili olan, besleyici maddelerin aşırı düzeylere ulaşmasıdır. Bu maddelerin aşırı düzeylere ulaşması, gölde aşırı beslenme durumuna neden olmaktadır [14]. Suların kirlenmesine neden olan, diğer evsel atıklar ise, katı atık dediğimiz çöplerdir. Evsel katı atıklar, bütün katı atıkların üretimi içinde oldukça büyük bir bölüm oluşturmalarına rağmen, insan sağlığı açısından en önemli sınıflardan birisidir. Bunun başlıca sebepleri de küçük bir alan içinde üretilmeleri, zararsızlaştırılmak üzere toplanmayı beklemeleri ve yoğun nüfus ile iç içe bulunmalarıdır. Evsel katı atıkların toplanma öncesi ve sonrası depolandıkları yerler, hastalık taşıyıcı organizmalar için uygun bir üreme ortamı oluşturmaktadır. Bu ortamda her türlü zararlı biyolojik ve kimyasal ayrışma meydana gelmekte ve gerek yüzeysel, gerekse yüzey altı akışla bu zararlı organizmalar su kaynaklarına ulaşmakta ve göl suyunu kullanan insanlarda, çeşitli hastalıklara neden olmaktadır Tarımsal faaliyetlerin içme suyu havzası ekosistemine etkisi Tarımsal çalışmaların gereği olarak bitki hastalıkları ile mücadele amacıyla uygulanan pestisidlerin, verimin artırılması için toprağa verilen kimyasal gübrelerin

65 51 ve otlaklardan oluşan tarımsal yüzey akışı, erozyon ve toprağın sürülmesi sonucu oluşan toz, toprak, hayvan gübresi, hayvan ve bitki artığı ve sap-saman dahil olmak üzere her türlü tarımsal çalışma sonucu meydana gelen katı ve sıvı atıkların sebep olduğu kirlilik "tarımsal kirlilik" olarak tanımlanmaktadır [14]. Bitki besin maddelerinin yarattığı kirlilik İçme suyu havzalarında yasaklanmış olmasına rağmen, tarımsal çalışmalarda daha fazla ürün elde etmek amacıyla toprağa uygulanan, kimyasal gübrelerin neden olduğu kirlilikler vardır. Bunların arasında en önemlileri ise azot ve fosforun doğal düzen içindeki dönüşümleri sonucunda meydana gelen kirliliktir. Su kirliliğine neden olan azot ve fosfor tüm canlı varlıklar için belirli miktarlarda gerekli ise de fazla miktarının çeşitli sakıncaları bulunmaktadır. Belli başlı etkileri, akarsu ve göllerde ötrofıkasyon olayına neden olmalarıdır. Bunun yanında fazla miktarda azot nedeniyle ölen toplu balık gruplarına da rastlanmaktadır. Hayvansal artıkların yarattığı kirlilik Ahır ve ağıllardan yağışlarla yıkanan hayvan idrar ve dışkı artıklarının temizleme sularına, oradan yüzey sularına karışması veya hayvan gübresinin tarlalara serilmesinden sonra yağışlarla yıkanarak, yüzey sularına karışması suretiyle oluşan kirlilik şeklidir. Özellikle besi hayvancılığının ve tavukçuluğun geniş çapta, yoğun biçimde yapıldığı tarım işletmelerinde ve yörelerde zamanla hayvan artıklarının dışarı atılması büyük bir sorun olabilmekte ve özellikle su kaynaklarının kirlenmesinde bir etken olarak ortaya çıkabilmektedir.

66 52 Tarımsal mücadele ilaçlarının yarattığı kirlilik Tarımsal ürünlerin uygun kalite ve yüksek verimde olmasını sağlamak için kültür bitkileri yetiştirilen arazilerde, yabani ot ve böceklerle mücadele amacıyla kullanılan pestisidlerin, yıkanarak su kaynaklarına karışması ile oluşan kirliliktir. Çeşitli yollarla sulara bulaşan bu ilaçlar su yaşamındaki gıda halkasına olumsuz yönde etki etmektedir. Bazı pestisidler ve bunların formülasyonunda kullanılan aromatik eriticiler, su organizmalarına akut veya kronik toksit etki yapabilmektir. Pestisid kalıntısı ihtiva eden su kaynakları ve su ürünleri bunları tüketenler için bir tehlike kaynağı olabilmektedir [14] Atık depolama alanlarının içme suyu havzası ekosistemine etkisi Açıkta bulunan atık biriktirme alanlarında çevre kirliliği için söz konusu olan en önemli problem, sızıntı suyu oluşumudur. Organik atıkların mikroorganizmalar vasıtasıyla bozulması sonucunda sıvı ürünler oluşmaktadır. Bu ürünlere sızıntı suyu adı verilmektedir. Sızıntı suyu tabir edilen bu sıvı ürün inorganik ve organik kirleticilerle gayet konsantre bir şekilde bulundukları için, yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarını kirletme bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Bunlar gerek katı atıkların bünyesinden ve gerekse temas ettikleri toprak katmanlarından aldıkları çeşitli gruplar sebebiyle oldukça kirlenmektedir. Böylece bitki köklerine ve toprağa zarar vererek ulaştıkları yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadırlar. Sızıntı suları, evsel atık sulardan daha kompleks bileşimde olup, bazen 100 misli fazla kirletici yüke sahip olabiliyorlar. Biyolojik Oksijen İhtiyacı değerleri mg/lt'ye kadar çıkabilmektedirler ki, bu miktar normal kanalizasyon suyunun biyolojik oksijen ihtiyacı değerinden 100 kat yüksektir. Yani sızıntı suları evsel atık sulardan daha fazla O 2 tüketimine neden olmaktadır. Bu durum su havzalarında canlı hayatını, dolayısıyla havza ekosistemini olumsuz yönde etkilemektedir.

67 53 Sızıntı sularının çok büyük seyretmelerde dahi su ortamında yaşayan canlılar için toksiteleri söz konusudur. Sızıntı sularının karıştığı içme suyu kaynaklarında ek arıtma tesislerinin kullanılması gerekmektedir [14] Erozyon alanlarının içme suyu havzası ekosistemine etkisi Erozyon kirliliği, tarımsal çalışmalar sonucunda oluşabileceği gibi, herhangi bir akarsuyun yatak ve şeddelerinden, şehirlerarası karayollarının inşası sırasındaki kazı ve dolgulardan, şehirlerin genişleme çalışmalarından, bina inşaat çalışmaları nedeniyle ortaya çıkan kazı ve dolgulardan veya taş ve maden ocaklarının çevresinde açılan, derin oyuklardan da meydana gelebilmektedir. Toprak erozyonu tarım topraklarının en verimli üst tabakasının kaybolmasına neden olduğu gibi, baraj ve göletlerin sedimantasyon olayı sonucu, normal kullanılma sürelerinden çok önce göl tabanına dolması nedeniyle kullanılmaz hale gelmesine de neden olmaktadır Atmosferdeki kirleticilerin içme suyu havzası ekosistemine etkisi Hava kirlenmesi geniş anlamda, havanın doğal yapısında bulunan esas maddelerin yüzde miktarlarının değişmesi veya yapısına yabancı maddelerin girmesi sonucu insan sağlığını ve huzurunu bozarak, hayvan, bitki, toprak ve suya zarar verecek derecede kirlenmesidir. Hava kirlenmesi kentsel ve endüstriyel gelişme ile motorlu taşıt araçlarının her gün biraz daha artması sonucu klasik kirleticiler olarak bilinen, başta S0 2 olmak üzere, bazı toksit gaz ve asılı partiküler maddelere, diğer kanserojen elementlerin eklenmesi ve yine bunlara kendi aralarında meydana gelen reaksiyon ürünlerinin de katılması ve şehir üzerinde esen hava kütlelerinin seyrelme potansiyelinin yetersiz kalması ile meydana gelmektedir [14].

68 54 Hava kirliliği su havzaları içinde hem bitki ve toprak, hem de su yüzeylerinde etkili olmaktadır. Çevredeki fabrika bacalarından ve diğer kaynaklardan çıkıp atmosfere yayılan zehirli S0 2 (kükürtdioksit) gazları nemli havadaki su buharı ile reaksiyona girer ve asit meydana getirmektedir. Oluşan bu asit bulunduğu yerde veya rüzgarın etkisiyle başka bir yere taşınarak, hafif yağış şeklinde karaya ve suya yağmakta ve PH oranını doğrudan etkileyerek, mikro organizmaların yok olmasına neden olmaktadır. Sulardaki canlı türlerinin azalmasına yol açar [14]. Asit yağışları, su havzaları için son derece önemli olan, vejetasyon örtüsü için büyük tehlike oluşturmaktadır. Bitkiler üzerinde kurutucu etkilere sahip olan bu yağışlar belli bir dozu aştıktan sonra, geri dönüşü mümkün olmayan tahribatlara neden olmaktadırlar. Ayrıca toprağa etki ederek, asidin içinde eriyebilecek değerli maddelerini topraktan ayırarak, bileşimini bozmaktadır. Bu durum toprağın ilişki içinde bulunduğu bitki ve ağaç köklerinin de dolaylı olarak etkilenmesine ve zarar görmesine neden olmaktadır. Yüzeysel su kaynaklarının havadan gelecek kirleticilerle kirlenmesinde; kirletici maddelerin, doğrudan su yüzeyine çökelmeleri, göl suyunun havadaki kirleticileri absorblaması ve yağışların havadaki kirleticileri absorblayarak suya taşıması gibi mekanizmalar rol oynamaktadır.motorlu araçlardan çıkan ve ağır metal grubundan olan kurşun da havada taşınarak su yüzeylerine direkt olarak etki etmektedir. Ağır metaller içme suyu arıtma tesislerinde tutulamamakta ve içme sularına karışmaktadırlar. Motorlu araçların neden olduğu bir başka kirlilik türü ise CO 2 gazıdır. Zehirli olan bu gaz atmosfere karışarak, bitki ve toprak üzerinde çeşitli zararlara neden olmaktadır. Başta gelen hava kirleticilerden olan partiküller ise kimyasal derişim açısından çok karışıktır. Partiküllerde bulunan organik maddeler alifatik ve aromatik

69 55 hidrokarbonları, asitleri, bazları ve geniş bir spektrumda eser elementleri içermektedirler. Eser elementler çeşitli biyolojik reaksiyonlarda gösterdikleri zehirli etkileri nedeniyle bugün birincil kirleticiler arasında bulunmaktadırlar. Zehirli eser elementler sürekli kirleticilerdendir. Atmosferdeki fiziksel ve kimyasal reaksiyonlara girmekle ve yeryüzünde birikmektedirler. Bu birikme direkt su yüzeyinde olabileceği gibi, bitki ve toprağa etki ederek, yağmur veya sulama sularıyla indirect olarak da içme suyuna ulaşabilmektedir. Sudaki canlı hayat üzerinde olumsuz değişikliler yaparak, doğal su ekosistemine zarar vermektedirler [14]. Sonuç olarak; içme suyu havzaları, barındırdıkları açık alanlar, ormanlık ve yeşil alanlar ile kent açısından hayati önem taşıyan alanlardandır. Bu alanların kullanımına ilişkin özel planlama yapılması ve doğal ekosistem ve kent ekosistemi arasında var olan doğal dengenin korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir.

70 56 5. İSTANBUL'DAKİ İÇME SUYU HAVZALARINDA YAŞANAN SORUNLAR VE NEDENLERİ Bu bölümünde, önceki bölümlerde ifade edildiği üzere, doğal ekosistem ve kent ekosistemi açısından çok büyük etkileri bulunan İstanbul'daki içme suyu havzalarında yaşanan sorunlar ve nedenleri ele alınmaktadır. Genelde bir insan yerleşiminin, özelde de insan çevresini sarmalayan bir yapay çevrenin oluşturulabilmesi için gerçekleştirilecek çalışmalar sırasında yer üstü ve yer altı su kaynaklarından yararlanmayı amaçlayan planlamaların aşamaları, genelden özele uzanan bir yaklaşım içerisindedir [19] İstanbul'daki İçme Suyu Havzalarında Planlanma Sürecinde Oluşan Sorunlar Tanımlama çalışmalarının yapılamamasından kaynaklanan sorunlar Tanımlama, genelde bölgenin, özelde havzanın temel özelliklerinin tanımlanmasıdır. İnsan yerleşimlerinin planlanmasındaki ilk aşamayı oluşturan ve bölgenin temel özelliklerinden jeolojik, sismolojik, jeomorfolojik, klimatolojik, su durumu-bitki örtüsü-maden ve endüstriyel hammadde türleri gibi görünür yer üstü ve yer altı doğal zenginliklerinin varlığı ya da yokluğunun belirlenmesine yönelik ön araştırmalar yapılmamaktadır. Bunun sonucunda, yer üstü ve yer altı su potansiyelinden bilinçli yararlanmaya konu olabilecek bir doğal zenginliğin varlığı fark edilememekte ve böyle bir bölge kullanılmayarak ya da başka amaçlar doğrultusunda kullanılarak, bu hayati doğal kaynaktan planlanan bir insan yerleşimi için herhangi bir yarar sağlanamamakta ve ülke ekonomisi doğrudan kayba uğratılmaktadır. Hatta, öngörülerek varlığı belirlenememiş olan böyle bir su potansiyeli, ihtiyaç durumunda başka yerlerden temin edilmeye çalışılmakta ve mevcut kısıtlı imkanlarda, para ve zamanda gereksiz yere büyük kayıplar oluşmaktadır. Bazen de daha işin başındayken varlığı belirlenerek gerek mevcut ve gerekse gelecekteki gelişmelere göre değerlendirme planlaması yapılabilecek olan bir su havzası ve kaynağından, ancak

71 57 buraları başka türden kullanımlara açıldıktan sonra yararlanılmaya çalışılmakta ve sonuçta söz konusu alanda farklı kullanım amaçlarının sürekli çatıştığı, bu hayati potansiyelin tümüyle elden çıkmasına neden olabilecek boyutta zarar gördüğü, büyük yasal, idari, mali, teknik, sosyal ve çevresel sorunların yaşandığı, doğal-yapay çevre uyumunun bozulduğu bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Günümüzde, yerleşim alanları içinde ve yakınında kalmış olan içme suyu havzaları ve kaynaklarında yaşanan çoğu sorunun temelinde, 1.aşamayı oluşturan tanımlama çalışmalarının yapılmaması yatmaktadır. Sadece olası bir su potansiyeli alanını değil, çevresindeki bölgenin temel özelliklerini de ortaya çıkaracak olan bu ön çalışmaların eksikliği, ilerideki su sağlama düzeninde ve sürekliliğinde bir çok sorun meydana getirmektedir [14] Sınıflandırma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Sınıflandırma, bir insan yerleşiminin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gereken değişik unsurların sağlanabileceği ya da doğanın değişik amaçlar doğrultusunda kullanılabileceği yöreler ile doğal zenginliklerin en az olduğu ve yerleşim amacıyla en az yararın sağlanabileceği yerlerin, yerleşim dışı bırakılacak sakıncalı alanların sınıflandırılmasıdır. Tanımlanan bölgenin, insan yerleşimleri açısından en fazla yarar sağlayacak olan kullanım niteliklerine göre genel ayrımlamasının yapılacağı sınıflandırma aşamasına ait çalışmalar, söz konusu bölgenin bir yerleşim alanı olup olmadığına dayanarak iki ayrı şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle, bir yerleşim bulunmayan doğal alanlar ile yerleşim bulunan alanlardaki sınıflandırma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar ayrı ayrı irdelenmelidir. Doğal alanlarda sınıflandırma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar İnsan ve toplumun ihtiyaçlarını gözeterek, bir doğal alanın, kullanılabilir alt alanların sınıflandırmasının yapılması gereken bu aşamadaki temel araştırmaların yapılmaması, yer üstü ve yer altı doğal zenginlikleri içeren en yararlı ve en az yararlı

72 58 alanların, topoğrafık ve meteorolojik durumunun belirlenememesine yol açmaktadır. Bir insan yerleşiminin temel ihtiyaçlarının sağlanması doğrultusunda sınıflandırılması gereken bu alanların, sadece kendi kullanım kriterleri kapsamında kalmak üzere rezerve edilmeleri ve bu rezervasyonun da yasalarla korunması zorunluyken bu konuda son derece yetersiz kalınmakta ve günümüz içme suyu havzaları kullanımında adeta bir kaos yaşanılmaktadır. Daha çok, önce gelen kullanır, sonra gelen de öncekiyle çatışır uygulamasının yürürlükte olduğu güncel görünümden, en fazla zararı yine de içme suyu havzaları ve genelde tüm su kaynakları görmektedir. Su potansiyeli bulunan alanların sınıflandırılarak yasalarla korunmaması sonunda, ülke ve insan-toplum yararına kazandırılamamış bu doğal zenginliklerin bir daha yararlanılamamak üzere elden çıkmasına, kalite ve rezervinin geri dönüşü mümkün olmayan bir zarara uğramasına, su kalitesinden ve su temin ekonomisinden büyük kayıplar verilerek sadece suyun kendisinin temin edilmeye çalışıldığı bir olgunun ortaya çıkmasına, sürekli olarak yasal, idari, teknik, sosyal ve çevresel çatışmalar içine düşülmesine, sağlıksız toplum ve çarpık yerleşim alanları doğmasına ve ülke kaynaklarının ziyan edilmesine neden olunmaktadır. Yerleşik alanlarda sınıflandırma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Değişik amaçlar doğrultusunda kullanılmakta olan güncel yapay çevrenin, kendi gerçek kullanım kriterlerine göre yeniden sınıflandırılması ve bunu sağlayacak olan yasal ve idari korumanın bir an önce gerçekleştirilmesi zorunluluğu, diğer tüm doğal zenginlikler için olduğu kadar içme suyu havzaları ve su kaynakları için de hayati bir önem taşımaktadır. En azından hala yoğun bir yerleşim alanı haline gelmemiş içme suyu havzalarından ve günümüzde yerleşim alanları içinde kalmış veya etrafı giderek bir yerleşim alanı haline dönüşmekte olan su havzaları ve kaynaklarından, en azından bundan sonra giderek daha az sorunlu bir halde yararlanabilmenin temelinde, bu aşamadaki çalışmaların gerçekleştirilme zorunluluğu yatmaktadır [14].

73 Tasarlama çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Tasarlama, sınıflandırma sonunda belirlenen her yararlanma alanının, kendi kullanım türü açısından uygun olan, olmayan ve kısmen uygun olan kesimlerin saptanması ve yararlanma yöntemlerinin tasarlanmasıdır. Doğal veya yerleşik alanlarda sınıflandırması yapılmış olan değişik kullanım alanlarının, en yararlı şekilde kullanılabilmeye uygun olup olmadığı ve kısmen ya da riskli olarak uygun olduğu kesimlerinin ve buralardan yararlanma yöntemlerinin tasarlanması olan bu aşamada insan yerleşimlerinin planlanmasını izleyen diğer aşamalarda gerçekleştirilecek olan tüm tasarlama çalışmaları, yerleşim, doğal kaynak, orman, tarım, yüzey suyu, yeraltı suyu, sanayi, atık depolama vb amaçlar türünde kullanımlara yönelik olarak sınıflandırılan her bir alan için ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir [14] Planlama çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Planlama, insan çevresi için yararlı olabileceği öngörülerek sınıflandırılan ve tasarlama aşamasındaki çalışmalarla kullanıma uygun olan ve olmayan kesimleri ile riskli kullanım kesimleri belirlenen su havzalarında, söz konusu havzanın işletilmesine yönelik her türlü teknik verinin toplanması, yer üstü ve yer altı sularından yararlanma alanlarının ve tekniklerinin belirlenmesi, havzaları geliştirme ve koruma yöntemlerinin öngörülmesidir. İnsan çevresi için yararlı olabileceği öngörülerek sınıflandırılan ve tasarlama aşamasındaki çalışmalarla kalite ve miktar açısından kullanıma uygun olan ve olmayan kesimleri belirlenen içme suyu havzalarında, söz konusu havzanın işletilmesine yönelik her türlü teknik verinin toplanması, yerüstü ve yeraltı sularından yararlanma tekniklerinin belirlenmesi, yerleşimin gerçekleştirileceği alanların, alt ve üst yapıların planlanması şeklinde sıralanabilecek olan, kısaca söz konusu su potansiyeli alanındaki ekonomik bir üretim için gereken her türlü uğraşının irdelenmesine yönelik bir planlamanın yapılmaması, suyun temin edileceği

74 60 alanların rezerve edilememesine, su potansiyelinden optimum yararlanma sağlanamamasına ve doğal çevrenin giderek daha çok zarar görmesine neden olmaktadır [14] Yapılaşma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yapılaşma, planlaması yapılmış herhangi su havzasındaki su sağlama çalışmalarının ve yapılarının faaliyete geçirilmesi, havza geliştirme ve koruma konusunda yasal, idari ve teknik çalışmaların tamamlanması, yani su havzaları ve su sağlama üzerine planlanan iş ve yapıların gerçekleştirilmesidir. Planlaması yapılmış bir su havzasında, su kaynağından yararlanılmaya başlandığı, havza geliştirme ve koruma konusundaki tüm yasal, idari ve teknik çalışmaların tamamlandığı, yani planlanan işlerin, yerlerinin ve yapılarının gerçekleştirildiği bu aşamadaki temel çalışmalarla, daha önceki aşamalarda sağlanmış olan tüm yerüstüyeraltı verileri ve bilgilerinin, yapılaşma çalışmaları sırasındaki sürekli gözlemler yanı sıra arazi-laboratuar ölçüm ve deneyleriyle de karşılaştırılarak tutarlılığının denetlenmesi, sorunların belirlenerek bunlara çözüm önerileri ve önlemler getirilmesi, uygulanacak işlem ve yöntemlerin saptanması, üretim depolama-atıkarıtma yerlerinin belirlenmesi konusunda gereken güvenlik çalışmalarının yapılmaması, yararlanma sırasında havzanın herhangi bir yerinde oluşabilecek güvensiz durumların önceden fark edilerek önleminin alınmamasına, üretimin ve kalitesinin bozulmasına ve belki de su kaynağının tümüyle elden çıkmasına neden olabilmektedir [14] Yaşatma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yaşatma, su havzasının ve genelde tüm su kaynaklarının işletilmesinin güvenli, verimli ve değişen ihtiyaçlara ve işletme politikalarına uyarlanarak çevreyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesinde sürekliliğin sağlanmasıdır.

75 61 İçme suyu havzalarındaki üretim-depolama-atık-arıtma tesislerinde sürekli gözlemlerin, ölçüm ve denetimlerinin yapılması sonucunda, yeni üretim koşullarına ve değişen işletme politikalarına uyarlanabilir, güvenli, verimli, çevreyle uyumlu ve optimum yararlılığın en uzun süreyle sağlanabilmesi, kesintisiz ve dinamik bir su kullanımının gerçekleştirilmesini hedefleyen çalışmaların yapılmaması, günümüz su havzalarında çok sık karşılaşılan bir durumdur. Optimum yararlanma sağlanamayan, bu nedenle de sürekli çevre sorunlarının oluşmasına neden olan ve her türlü yasal ve idari sıkıntı içerisinde bulunan günümüz su toplama havzalarındaki yerleşmelerde, çok sayıda sorunla karşılaşmasının temel nedeni, yaşatma çalışmalarının ihmal edilmesinden kaynaklanmaktadır [14] Yeniden Yapılanma çalışmalarının yapılmamasından kaynaklanan sorunlar Yeniden Yapılanma, su havzalarının ve genelde herhangi bir su kaynağının elde olmayan nedenlerle kaybedilmesi ya da kaybedilme noktasına gelinmesi durumunda, gerek su havzasının ve su kaynağının kendisinin, gerekse üretim-depolama-atıkarıtma işleri için gereken teknik yapıların ya yeniden kazanılması ya da mevcut çevreyle en fazla uyumu sağlayacak ve yeni ekonomik olanaklar yaratacak şekildeki değişik amaçlı kullanım türlerinin belirlenmesi ve yeni yapılaşmalara gidilmesidir [14]. İçme suyu havzasının elde olmayan nedenlerle kaybedilmesi ya da kaybedilme noktasına gelinmesi durumunda, yeniden kazanılması ya da mevcut çevreyle en fazla uyumu sağlayacak ve yeni ekonomik olanaklar yaratacak şekildeki değişik amaçlı kullanım türlerinin belirlenmesi, yeniden tasarlanması ve planlanmasıdır. Elde olmayan nedenler veya yetersiz denetim ve kontrolsüzlük sonunda kaybedilmiş, ekonomik ömrünü tamamlamış veya terk edilmek durumunda kalınan su havzaları ve su kaynaklarının yeniden kullanılabilirliğinin araştırılması, tarım ve ormancılık, balıkçılık, yabani yaşam, katı veya sıvı atık depolama, spor ve sportif tesisler, sosyal ve kültürel yapılar, gezi alanları, bilimsel ve teknik araştırma yerleri, yerleşme vb. birçok amaç doğrultusunda kullanılmak üzere yemden tasarlanması ve planlanması,

76 62 bu alanların mevcut çevreyle uyumlu yeni bir görünüme kavuşturulması son derece önemlidir [14] İstanbul'daki İçme Suyu Havzalarında Uygulamada Yaşanan Sorunlar ve Nedenleri Kentsel alan kullanım kararları, temelde de sanayi ve ulaşım kararlarıdır. Bu kararlar kaçak yapıları yeşil kuşağa çeken dinamikler olarak ortaya çıkmakta ve su havzalarının yok edilmesine adeta yeşil ışık yakmaktadırlar. İstanbul'u biçimlendiren en önemli kentsel yatırımların başında karayolları gelmektedir. Boğaz köprüleri ve otoyollar, kentin planla hedeflenenin tam tersi biçimde kuzeye doğru gelişimine yol açmışlardır. Özellikle ikinci köprü ve TEM otoyolu su havzalarının içine dalarak (Ömerli, Elmalı ve B. Çekmece havzalarına) yaratılan çekim gücüyle kaçak yapılaşmayı su havzaları, ormanlar ve tarım alanlarına çekmiştir. Aynı şey sanayi yatırımları için de söz konusudur. Sonuçta, içme suyu havzaları, otoyol, sanayi ve yoğun yapılaşmanın yarattığı akıl almaz bir kirlilikle yüz yüze gelmiştir [20]. İstanbul un temel yaşam kaynakları olan ormanlar, su havzaları ve tarım alanları kenti kuzeyden kuşatan yeşil kuşakta yer almaktadır. İstanbul daki içme suyu havzalarında oluşan ve yaşanan sorunların ana bileşenlerini yasal, idari, mali, teknik, sosyal ve çevresel konular oluşturmaktadır. Sorunlar birer birer ortaya çıktıkça bu konularda yapılan ve yapılmakta olan düzenlemelerle çözümler üretilmeye çalışılmakta, ancak bir türlü istenilen sonuçlara ulaşılamamaktadır. Çözüm olarak ortaya konan yeni düzenlemelerin, aynı zamanda yeni sorunlara kaynak oluşturduğu görülmekte ve bu kısır döngüden çıkılamamaktadır. Bunun temelinde ise su havzalarının bir bütün olarak ele alınmaması ve insan yerleşimlerinin planlama aşamalarındaki yerinin hiç bir şekilde tanımlanmamış olması yatmaktadır. Bu gerekliliğin yerine getirilmemesi sonucunda içme suyu havzalarının doğru hedefler kapsamında, doğru zamanda ve doğru yerde işletilmesi mümkün olmamakta, dolayısıyla sonradan getirilen düzenlemelerden de herhangi bir yarar

77 63 sağlanamamaktadır. Böylece neredeyse tüm içme suyu havza alanlarında; zaten düzensiz yapılaşma ve kentleşme yanlışını yaşayan insan çevresi ile yapay ve doğal çevresine, sulardaki miktar ve kalite bozulmaları da eklenmektedir. Sonuçta artan oranlarda sağlık, mühendislik ve çevre sorunları oluşmasına, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının açıkça yok edilmesine ve giderilemeyen ya da giderilmesi ekonomik limitleri alt üst eden çevre sorunları doğmasına neden olunmaktadır [19]. Bugünkü politik ve ekonomik yapı tüm bu sorunların giderilmesine yönelik önlem seçeneklerinin uygulanabilirliğini zorlaştırmakta, hatta olanaksızlaştırmaktadır. Yasal açıdan havzalarda çok fazla kurumun olmasına karşın tam yetkili bir kurumun olmaması da denetim açısından boşluklar doğurmaktadır. Ayrıca, kurumlar arası iletişimsizlik, bürokrasi fazlalığı, politik farklılıklar ve bu konuya ayrılan bütçenin yetersiz olması, yasa dışı gelişmeleri denetim dışı bırakmaktadır. İçme suyu havzalarının hızlı kentleşme olgusundan etkilenmelerinin temel nedenleri arasında, havzalara ait kapsamlı ve geçerli imar planlarının veya imar planı çalışmalarının bulunmaması, yapılmış imar planlarının bölgesindeki mevcut yapılaşma ve sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak yetersiz kalması, mevcut bütün mevzuata rağmen bölgedeki hızlı yapılaşma ve bunun sonucunda kontrol edilemez durumdaki nüfus artışı, ülke genelindeki sorunlardan biri olan sosyoekonomik faktörler sonucu köyden kente göç olgusu gibi faktörler dikkat çekmektedir. İstanbul'daki içme suyu havzalarında gözlenen göç olgusu içinde özellikle yılları arasında ülkenin doğusunda ağırlıkla yaşanan terör faktörünün özel bir yeri bulunmaktadır. İstanbul'un içme suyu havzaları özellikle 19 Ağustos 1999 yılında yaşanan büyük deprem felaketi sonrasında, yeni ve gizli bir yapılaşma baskısı altında kalmıştır. Deprem sonrası jeolojik yapı, arazinin depreme dayanıklılığı gibi konularda duyarlılığın artması, yapılan zemin araştırmaları sonucunda kentin kuzey kısımlarının risksiz ve daha az riskli bölgeler olarak ortaya konması, bu bölgelerde yer alan su havzalarına karşı yeni bir ilgi uyandırmıştır.

78 64 Özetle; su toplama havzalarında önlenemeyen illegal kentleşme süreci farklı faktörlerin etkisiyle başlamakta ve devam etmektedir. Psikolojik ve sosyolojik açıdan kişisel rahatlamaya neden olan ve ileriye dönük olarak cesaretlendirici etki yapan "imar afları", kaçak yapıların engellenmesine yönelik caydırıcı olabilecek faaliyetlerin ilgili kurumlar tarafından gerçekleştirilememesine neden olan, "mevzuattaki boşluklar, çelişkiler ve kurumlar arası yetki karmaşası", içme suyu havzalarından geçirilmesi, ulaşılabilirliği artıran, oluşturduğu cazip şartlar ile sanayi ve konut amaçlı yapılaşmaları körükleyen "Ulaşım aksları (otoyollar) " içme suyu havzalarında "kaçak yapılaşma ve faaliyetler" için ideal zemin oluşturmakta, sonuç olarak da "nüfus artışı" meydana gelmektedir. Birbirlerinin nedeni, aynı zamanda da sonucu olan bu faktörlerin etkisiyle, kentin ihtiyacı olan suyun kalite ve miktar bakımından azalması, yanlış arazi kullanımı, yeşil bitki örtüsü ve ormanların yok olması, kent ekosisteminin olumsuz etkilenmesi, artan oranlarda sağlık, mühendislik ve çevre sorunları oluşması, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının açıkça yok edilmesi ve giderilemeyen ya da giderilmesi ekonomik limitleri alt üst eden çevre sorunları doğmasına neden olunmaktadır. Yukarıda özetlenen planlanma aşamalarına uygun olarak gerçekleştirilmeyen günümüz içme suyu havzalarında oluşturulan ve yaşanan sorunlardan bazıları, aşağıda açıklanmıştır İmar afları - kaçak yerleşmelere belediye statüsü Kente karşı işlenen suçun en önemli yasal dayanaklarını oluşturan ve 1950'lerin başından itibaren süregelen, imar aflarının yarısı 1980 den sonra çıkmıştır. Bu gelişmeler ise İstanbul da yaşanan sağlıksız ve kontrolsüz kentsel gelişmenin baş sorumlusu olarak göze çarpmaktadır. İstanbul'un içme suyu havzalarındaki kaçak yerleşmelerin merkezi yönetimlerce yasallaştırılması girişimlerinin ilk adımı, havzaların orta ve uzak mesafeli koruma alanlarının da 2981 sayılı İmar Affı Kanunu kapsamına sokulması ile atılmıştır. 2981

79 65 sayılı Kanun havzalardaki kaçak yapılaşmayı affetmekle kalmamış, boş alanların da ıslah imar planları ile imara açılmasına imkan tanımış, böylece bu alanlarda küçük parsellerde dört kata kadar yapılaşma sağlanmış olduğu görülmektedir sayılı Kanun ile sadece tarihinden önce yapılmış olan kaçak yapılar affedilmiştir. Bu tarihten sonra yapılan kaçak yapılar ve yerleşmeler ise bu yerleşmelerin belediye ilan edilmesi ile bir anlamda yasallaştırılmıştır. İçme suyu havzalarında kaçak gelişen ve belde belediyeleri diye de adlandırılan bu yerleşmeler, 1985 yılı sonrasında ortaya çıkmıştır. Çarpık kentleşme süreci, özellikle 1990'dan sonra daha da artmıştır. Hukuka aykırı yükselen kaçak kentlerin belediye ilan edilmeleri, yürürlükteki hukukun yok sayılması ile eşanlamlıdır [21]. İmar Affı Kanunu nun getirdiği ıslah imar planları ile dört kata kadar yapılaşma izni verilmesi, Kanun daki Su havzalarında ıslah imar planı yapılamaz" şeklindeki açık yasağa rağmen, içme suyu havzalarında da ıslah imar planları ile hektarlarca boş alanın konuta açılması, yasal mevzuata, planlara, denetimin işlerliğine, plan hükümlerine inanç ve saygının yitirildiğini gösteren durumlardır [14]. Sık sık tekrarlanan tapu dağıtma törenleri, gecekondu yapımını teşvik edici bir etki yapmaktadır. Gecekonduya etkin alternatif çözümlerin getirilememesinin en önemli nedenlerinden bir tanesi, sorunun yalnızca bir konut sorunu olarak tanımlanması, esnek işgücü boyutu ile bağlantısının göz ardı edilmesidir. Günümüzde artık kırdan göç edenlerin başkasının arazisi üzerine izinsiz yaptıkları konutlar yerine, mevcut gecekondu stokunun apartmana dönüşerek, kırdan gelen yığınları barındırması söz konusudur. Islah imar planları ve mevzii imar planları ile yasal çerçevesi giydirilen gecekondu alanlarının gelişmesi sıkışık, sağlıksız, uyumsuz, esnek olmayan kalıcı dokular yaratarak, kentler ve özellikle de havzalar için çözümü zor sorunlar ortaya koymaktadır [22]. İçme suyu havza alanlarında gelişen toplu yerleşim alanlarının belde ilan edilmesi kaçak yapıları meşrulaştırdığı gibi yenilerinin gelişmesine imkan hazırlamaktadır.

80 66 Bu illegal kentleşme süreci, bu vahşi süreç, ta başından itibaren hem kentin hem de devletin tüm ilgili kişi, kurum ve kuruluşlarının gözleri önünde yaşanmış, gazetelerden de adım adım izlenmiştir. Devletin Sultanbeyli'ye tavrı ancak 1989 a gelindiğinde açıklık kazanmış; bu illegal kent aklanarak ve adeta ödüllendirilerek belediye ilan edilerek 1992 de de ilçe yapılmıştır [20]. Bütün bu süreçler sonunda ortaya çıkan durum; Belediye ve ilçe olan Sultanbeyli'nin yeni statülerinin getirdiği resmi yapılar ve hizmet binaları devletçe yapılmakta ve kaçınılmaz olarak illegal yapılaşmanın bizzat devlet eliyle yapılmakta olduğu sonucuyla karşılaşılmaktadır. Sultanbeyli'de devletin resmi kurumlarının yapıları da kaçaktır [20]. Büyükçekmece havzasında Çatalca'da, havzanın kısa ve orta mesafeli koruma alanlarında Bakanlar Kurulu'nca ilan edilmiş olan Serbest Bölge kararı Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nin açtığı dava sonucu Danıştay'ca iptal edilmiş olmasına rağmen bugün fiilen çalışmaktadır. İstanbul'daki içme suyu havzalarında yerleşmelerin belediye ilan edilmeleri ile nüfus ve yapılaşma artışı arasında çok yakın ve paralel bir ilişki gözlenmektedir Yerleşimlerin belediye ilan edileceği söylentilerinin ortaya çıkması ile birlikte nüfus ve yapılaşma hızla artmaya başlamakta ve bu artış, belediye ilanından sonra da devam etmektedir. Belde ilan edilmesi, yerleşmelerde kaçak yapılaşma ve faaliyetler ile nüfus artışı için yeni bir itici güç olmaktadır. Belde ilan edilen yerleşmeler, belli bir nüfusa erince de çözüm olarak Sultanbeyli örneğindeki gibi ilçe ilan edilmektedir Ancak, çözüm olarak ortaya konan bu uygulamalar, gerçekte yeni sorunlar için yeni kaynaklar anlamına gelmektedir. Kısacası, sorunların kaynağı, sorunlara çözüm olması beklenen uygulamalardır. İçme suyu havzalarında kaçak yapıların yasallaştırılması, yasaya aykırı yerleşimlerin belediye ilan edilmeleri, içme suyu kaynaklarının ve havzalarının korunması ile sorumlu olan idarelerin işini zorlaştırmakta, bir taraftan merkezi idare tarafından

81 67 tanınan yerleşmeler, diğer taraftan da bu yerleşmeleri yok sayan mevzuatları arasında çözülmesi imkansız hale gelmiş sorunlarla baş başa bırakmaktadır Mevzuattaki boşluklar, çelişkiler ve yetki karmaşası Genelde ülke, özelde de içme suyu havzalarında oluşan çevre sorunlarının çözümüne yönelik girişimlerde bulunulmasına karşın, başarıya ulaşılamamasının nedenlerinin başında, çevre sorunları ve önlemleri ile ilgili yasal çerçeve ve kurumsallaşmış bir çevre yönetiminin olmaması gelmektedir. Türkiye'de çevre sorunları ve önlemleri ile ilgili kanun, kararname ve yönetmeliklerin çok dağınık biçimde ve çeşitli ilişkiler çerçevesinde ele alındıkları ve bu duruma bağlı bir yetki karmaşası bulunduğu görülmektedir. Bu konu ile ilgili mevzuatın çok dağınık olması ve çeşitli kanun, tüzük ve yönetmelikler bulunması, aynı çevre konularında birbirini tutmayan hükümlerin ortaya çıkmasına, ilgili kurum ve kuruluşların sayısının fazlalığı da büyük bir yetki karmaşasına neden olmaktadır. Bugün, çevre koruma ve iyileştirme, çevre sorunlarının çözümü ve çevre planlama konuları ile ilgili tüm kamu kuruluşları arasında eşgüdüm, planlama sistemi içinde bütünleşme ve tek elden yönlendirmeyi sağlayan bir organizasyon henüz oluşturulamamıştır [23]. İçme suyu havzalarında bulunan kurumların her biri birbiri ile koordinasyon sağlamadan projeler üreterek uygulamaları yürütmektedirler. Türkiye'de imar hareketleri çeşitli yasa ve yönetmeliklerle yönlendirilmektedir ve Planların ölçek hiyerarşileri, yapım yöntemleri gibi benzeri uygulama konuları yasalarla uyumlu olmak durumunda olan yönetmeliklerle belirlenmiştir. Ancak, uygulamada imar ile ilgili yasa ve yönetmelikler arasında boşluklar ve çelişkili durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu çelişkiler kısaca;

82 sayılı İmar Yasası'nın 8. maddesi, Bölge planlarını sosyo-ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır demesine karşın Devlet planlama Teşkilatı'nın bu anlamda bir çalışması olmamıştır. Buna yönelik bir kadrolaşması da yoktur. Söz konusu yönetmeliğin 3. maddesinde mevzi imar planlarının tanımı yer almaktadır. Mevcut planların yerleşmiş nüfusa yetersiz kalması veya yeni yerleşim alanlarının kullanıma açılması durumu zaten nazım imar planlarının yapılmasını gerektirecektir. Bu tür plan bütünlüğünden ayrı bir mevzi plan tanımı gereksiz ve yanlıştır sayılı Kanun un 9. maddesinde; İmar planlarında Bakanlığın yetkisini tanımlamıştır. Bakanlık gerekli görülen hallerde, kamu yapıları ile ilgili imar planı ve değişikliklerinin, umumi hayata müessir afetler dolayısıyla veya toplu konut uygulaması veya Gecekondu Kanunu nun uygulanması amacıyla yapılması gereken planların ve plan değişikliklerinin, birden fazla belediyeyi ilgilendiren metropoliten imar planlarının veya içerisinden veya civarından demiryolu veya karayolu geçen, hava meydanı bulunan veya havayolu veya denizyolu bağlantısı bulunan yerlerdeki imar ve yerleşme planlarının tamamını veya bir kısmını, ilgili belediyelere veya diğer idarelere bu yolda bilgi vererek ve gerektiğinde işbirliği sağlayarak yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve re'sen onaylamaya yetkilidir. Bir kamu hizmetinin görülmesi maksadı ile resmi bina ve tesisler için imar planlarında yer ayrılması veya bu amaçla değişiklik yapılması gerektiği takdirde, Bakanlık, Valilik kanalı ile ilgili belediyeye talimat verebilir veya gerekirse imar planının resmi bina ve tesislerle ilgili kısmını re'sen yapar ve onaylar, hükmü yer almaktadır. Kanun maddesinde sözü edilen durumlar için olumlu görülen bu madde uygulamada büyük sorunlar çıkarmaktadır. Yapılan bir yönetmelik değişikliği ile resmi bina tanımı değiştirilerek özel üniversite binaları resmi bina tanımı içine sokulmuştur. Bu şekilde yasanın bu maddesi işletilmiştir. İçme suyu havzalarında organize sanayi

83 69 bölgeleri ilan edilmek suretiyle hem Belediye Kanunu na hem de 2560 sayılı Kanun a aykırı uygulamalara imkan tanınmaktadır. Yerel yönetimlerin imar yetkileri ile ilgili olarak; 3194 sayılı Kanuna eklenen fıkranın daha sonra Anayasa Mahkemesi'nin tarih ve E. 1990/38, K: 1991/732 sayılı iptal kararında, "3194 sayılı Kanunla planlama konusunda yetkilerin merkezle yerinden yönetim birimleri arasında ayrıntılı bir biçimde paylaşıldığı, merkezi yönetime bırakılan yetkilerin İmar Yasası'nın 9. maddesinde sayılan somut yerlerle sınırlı düzeyde yetkiler olduğu, yerel imar planlarının düzenlenmesinin her aşamasında insan ve yerel ortak gereksinmelerinin ön planda yer aldığının göz ardı edilemeyeceği" belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı ışığında bakıldığında, 3194 sayılı Kanun un 9. maddesindeki ifadelerden, Metropoliten kentlerin, Metropoliten çaptaki planlarının yapımının Büyükşehir Belediyelerinin yetkisinde olduğu ve Bakanlığın bu planlarla sınırlı alanlarda ve belirli konularda tadilatlar getirebileceği anlaşılmaktadır. İçme suyu havzalarında yetki sahibi olan 2560 sayılı İSKİ Kanunu ve ilgili yönetmelikler göz ardı edilerek, Belediye Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu ndan alınan yetki çerçevesinde yapılan imar planları değerlendirildiğinde, bu gün içme suyu havzalarında bulunan belde ve ilçe belediyelerinin tamamına yakın bir kısmının büyük bir planlama sorunu yaşadığı gerçeği ile karşılaşılmaktadır. Halen uygulanmakta olan imar planları, 3194 sayılı Kanun a göre yasal, ancak 2560 sayılı Kanun a göre gerekli görüşlerin alınmaması ve uygulanmaması nedeniyle yasal olmayan bir statüdedir. Bu planlar ile 2560 sayılı Kanun da uygun hale getirilmesi mümkün olmayan bir fiili durum oluşturulmuştur. Bu fiili durumun temelinde de hem yasal, hem de yasal olmayan bu imar planlarına dayanılarak verilen inşaat izin ve ruhsatları yer almaktadır. İçme suyu havzalarında bir tarafta İSKİ Kanun una dayanılarak çıkarılan İSKİ Havza Koruma Yönetmelikleri, bir tarafta da Çevre Kanununa dayanılarak çıkarılan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği mevcuttur. Ve bunlar arasında uyum yoktur. Birisinin

84 70 dayanağının özel kanun (2560 sayılı İSKİ Kanunu), diğerinin (2872 Çevre Kanunu) ise genel kanun olması ve hangisinin uygulanacağı konusundaki belirsizlikler arasında kaçak yapılaşma devam etmektedir. Yukarda imar ile ilgili yasa ve yönetmelikler arasında uygulamadan kaynaklanan boşluklar ve çelişkili durumlar verilmeye çalışılmıştır. Esas olan, ilgili kurumlar arasında ortak bir paydanın bulunabilmesi, ortak çalışma zemininin oluşturulabilmesidir. Yasa ve yönetmeliklerdeki çelişkili durumları ortadan kaldırmak, özellikle kentlerimizdeki imar sürecinin daha sağlıklı yaşanması sonucunu doğuracaktır [24]. Havzalarda yirmi civarında kanun ve bir o kadar da yetkili makam bulunmasına karşın bu kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak, havzalarda bu kanunların işlerliğini denetleyecek hiçbir kurum bulunmamaktadır. Bu durumda, her bir kurum kendi mevzuatları açısından değerlendirme yapmaktadır. Ve tek tek ele alındığında her birinin işlemlerinin son derece yasal olduğu, havzalardaki kaçak yapılaşma sürecinde etkilerinin bulunmadığı iddia edilse ve bu konuda haklılık sahibi olsalar bile, sonuçta yaptırım ve denetim konusunda yetkili tek bir makamın bulunmaması nedeniyle havzalarda bu gün gelinen durumun ve kaçak yapılaşma sürecinin önüne geçilememektedir. Kısaca; havzalarda her biri kendi mevzuatları çerçevesinde haklı görünebilecek bir çok kurum yer almakta iken, sonuçta hiç de haklı olmayan ve de inkar edilemeyecek kadar gerçek ve bir o kadar da acı olan husus; havzalarda kaçak kentlerin oluşması ve bu kaçak kentleşme sürecinin hızla devam etmesidir. Daha da vahimi bu sürecin durdurulmasına yönelik merkezi otorite tarafından gerekli tedbirlerin alınması yönünde hiçbir ümit ışığının bulunmamasıdır. Yukarıda bahsedilenler çok açık ve net olarak göstermektedir ki; içme suyu havzalarının korunması konusunda tam bir mevzuat kirliliği, mevzuat sıkıntısı, mevzuat farklılığı yaşanmaktadır. Bu nedenle koruma konusunda ciddi önlemlerin zamanında alınması gecikmektedir. Bu şekilde yasal olmayan pek çok durum,

85 71 özellikle kaçak inşaat, ruhsatsız yapılar zamanla ortadan kaldırılamayacak fiili bir hak haline gelmekte ve sorun daha da kilitlenmektedir Ulaşım aksları ve sanayi Türkiye de bugün her ne kadar yerel yönetimlere daha geniş yetkiler verilmek isteniyorsa da, çevre ile ilgili olarak merkezi hükümet kuruluşları daha etkindirler. Bunların da en başında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Turizm Bakanlığı ve Çevre ve Orman Bakanlığı gelmektedir. Örneğin İstanbul'da, izlenen karayolu ağırlıklı politikalar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nı çevreyi en fazla tehdit eden kurumlar arasına sokmuştur. Yapılan otoyollar, birçok tarım alanını tahrip etmiş, kentsel gelişmeyi su havzalarına doğru çekmiştir. Bu kararların oluşumunda siyasi tercihlerin olduğu kadar, ulusal bir fiziki planın ve bu planın hazırlamasını ve uygulanmasını koordine edecek bir kurumun olmaması etkili olmuştur. Öncelikle İstanbul'da 1970'lerde 1. Boğaz Köprüsü'nün yapılması ile başlayan 2. Boğaz Köprüsü'nün yapılması ile devam eden karayolu ağırlıklı bir politika izlenmektedir. Özellikle 2. Boğaz Köprüsü su havzaları ve orman alanlarındaki kaçak yapılaşmayı arttıran en önemli yatırımdır. Yerleşme deseni bu yatırımlarla kuzeye kaymaktadır. Kent için daha sürdürülebilir olan demiryolu ve denizyolu ulaşımı göz ardı edilmekte, üçüncü boğaz köprüsü için çalışmalara başlanmaktadır. Eğer bu köprü yapılırsa, su havzaları ve orman alanları tümüyle kaçak yapılaşma tehlikesi içine girecektir [14]. Kentsel büyüme olgusundan en fazla etkilenen havzaların başında Elmalı gelmektedir. Üsküdar -Şile yol bağlantısının ve Dudullu Organize Sanayi alanının bu bölgede yer alması, çok yüksek yoğunlukta bir nüfusu buraya çekmiştir. Ve sonuçta, A. Dudullu, Y. Dudullu ve Çekmeköy bir kaçak yapı cenneti haline gelmiştir. Aynı

86 72 faktörlerin etkisi altında bulunan Ömerli havzası, TEM otoyolunun yapımı ile artan ulaşım kolaylığı sonucunda, yoğun bir nüfus çekim merkezi olmuştur. Bu bölgede özellikle Sultanbeyli gibi korkunç hızla büyüyen kaçak kentler oluşmuştur. Ömerli havzası da Elmalı benzeri etkiler altında kalmış; özellikle de havzanın Elmalı'ya komşu batı kesimi hızlı bir yapılaşmaya sahne olmuştur. TEM otoyol unun Ömerli havzasını boydan boya geçmesi, bu alanın ulaşılabilirliğini arttırarak, bir çekim merkezi haline getirmiştir. Ömerli havzasında, başta Sultanbeyli olmak üzere Samandıra, Sarıgazi, Sultançiftliği ve Yenidoğan hızlı bir nüfus patlaması yaşamıştır ve yaşamaktadır [20]. Bilindiği üzere 2005 yılında Türkiye'de Formula 1 yarışlarının yapılabilmesi için Ömerli Baraj Havzası içerisinde bir yer seçilmiştir. Bu alanın, ekoloji, şehircilik, tarım, yaban hayatı, mevzuat vb. bakımlarından kuruluş yerinin ve etkinlik tarzının; İSKİ İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliği'nin 10 (b) maddesine göre bu bölgede turizm alanı kurulamayacağı gerçeği karşısında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bölgenin turizm alanına alınması şartıyla mera vasıflı bu alanın 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 14 (c) maddesine göre tahsis amacının değiştirilmesi talebini uygun görmüştür. Söz konusu alanın 1/ ölçekli Ömerli İçme Suyu Havzası Çevre Düzeni Koruma Planı'na göre orman ve ağaçlandırılacak alan kapsamında kalmakta olmasına ve parsellerin büyük bir bölümünün öncelikli olarak kamulaştırılacak yerlerden olmasına rağmen, ÇED raporu bulunmayan bu yerde 5 km lik yarış pisti, otopark, garaj, oteller, konaklama evleri, bakım atölyeleri ve yedek parça üniteleri yapılmıştır. Bu yatırımın yanında, golf alanı, 200 yataklı otel ve bir üniversitenin inşası gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, su havzası ve orman alanı içinde kalan bir yer seçimi yerine, uygun başka bir alanın seçilmesinde daha büyük bir kamu yararı bulunduğu açık olmasına rağmen bu yatırımla birlikte bölgede yoğun ve hızlı bir el değiştirme ve tapuların birkaç elde toplanması olgusu görülmüş ve bölge içinde, sonraki dönemlerde benzer projeler gerçekleştirebilmek üzere spekülatif yatırımların yapıldığı anlaşılmaktadır.

87 73 Bu kapsamda Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanan, onanan, ilan edilmeyen onanlı 1/ ölçekli İstanbul Metropoliten alan planında orman alanı ve ağaçlandırılacak alan kullanımında kalan bir kısım alanda (İstanbul İli, Tuzla İlçesi, Akfırat Beldesi, Karaaliler mevkii pafta 1092 ve 1093 parseller) Formula 1 İstanbul otomobil ve diğer motorlu araçlar spor ve yarışma alanına dönüştürülmesi amacıyla hazırlanan 1/ ölçekli plan değişikliği ve bu plana göre hazırlanan 1/5.000 ölçekli ve 1/1.000 ölçekli nazım ve uygulama imar planlarının ve bunlara dayanak olan 13 mayıs 2004 tarihinde resmi gazetede yayınlanan 2004/7214 sayılı tarihinde Bakanlar Kurulu nca kabul edilen İstanbul Tuzla Akfırat Tepeören Turizm Merkezi kararının iptali istemiyle T.M.M.O.B. Mimarlar Odası (İstanbul Büyükkent Şubesi), T.M.M.O.B. Şehir Plancıları Odası, T.M.M.O.B. Ziraat Mühendisleri Odası tarafından Danıştay nezdinde açılan dava süreaşımı nedeniyle reddedilmiştir İçme suyu havzalarından geçirilen otoyollar, bir taraftan havzalardaki yeşil örtüyü tahrip etmekte, diğer taraftan da gerek konut gerekse sanayi yapılaşması için ortaya iştah kabartıcı şartlar sunmaktadır. Havzalardan geçen otoyollar etrafında veya otoyolların bağlantı noktalarına yakın yerleşmelerde hızlı bir yapılaşma süreci yaşanmaktadır. Sarıgazi, Samandıra, Yenidoğan, Çekmeköy, Sultanbeyli, Muratbey gibi yerleşmeler buna örnek verilebilir. Büyükçekmece Havzası güneyinden geçen E-5 Karayolunun etkisinde iken, bu baskı TEM Karayolu nun baraj ve havza üzerinden geçmesiyle daha da artmıştır. Bugün Büyükçekmece havzası da büyük bir tehdit altındadır. Güneydeki Tepecikte büyük bir nüfus artışı yaşanmaktadır. Çatalca'da, mevzuata aykırı onaylı sanayi planı ile kısa ve orta mesafeli koruma alanlarına ruhsatlı sanayi tesisleri yapılmaktadır [20]. İçme suyu havzaları içerisinde bulunan sanayilerde çalışan nüfus genellikle aynı bölgede arazi ve konut edinerek bölgede yerleşmeyi tercih etmektedir. Havza içerisinde çok sayıda dere yatağının bulunması ve sanayinin bu dereleri hem su kaynağı ve hem de alıcı ortam olarak kullanabilmeleri nedeniyle, bu alanlar sanayi kuruluşları için cazip olmuş ve bu nedenle sanayi kuruluşlarının hızla çoğalmasına

88 74 yol açtığı görülmüştür. Ayrıca ulaşım yollarının planlaması sırasında çevresel etki değerlendirmesinin yapılmamış olması ve kolay ulaşımın etkisiyle İstanbul'un diğer gecekondu bölgelerinden havzalardaki yerleşim bölgelerine ilginin arttığı gözlemlenmiştir. Bundan dolayı, bu alanlarda, plansız konut alanları ve küçük endüstri kuruluşları gelişmeye başlamıştır. Havzalarda faaliyet gösteren kum ve taşocakları ve havzalardan geçirilen ulaşım aksları yeşil örtüyü büyük oranda tahrip etmekte ve zeminin topografık yapısını değiştirmektedir. İSKİ yönetmelikleri ile yenilerine izin verilmeyen ancak, mevcut işletmelere 1998 yönetmeliği ile 4 yıl süre tanınmış olan taşocakları günümüzde halen faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu ocaklar Alibey havzasında yoğunlaşmaktadır. Yine gerek TEM otoyolu, gerekse Haliç'te yeralan Alibeyköy sanayi alanları, Alibeyköy havzasını büyük ölçüde tahrip etmiştir. Bu havzalardaki nüfus gelişme hızı, ikinci Boğaz Köprüsü otoyolu ve çevre yollarının etkisiyle artmıştır. Bölgedeki ulaşım kolaylıklarının ve İkitelli ve Küçükköy Sanayi Alanları'nın da gelişmesiyle Sazlıdere ve Büyükçekmece havzalarındaki yerleşmeler de önemli gelişmelere sahne olabileceklerdir. Şehrin oldukça uzağında bulunan Terkos ve Darlık havzalarının ise henüz kentleşme baskısından etkilenmemiş oldukları görülmektedir Kaçak yapılaşma ve faaliyetler Su kaynaklarının kirlenme sebeplerinin başında gelen kaçak yapılaşmanın oluşturduğu evsel kirlenme, endüstri tesislerinin oluşturduğu endüstriyel atıklar ve hiç bir etkili kontrol uygulanmaksızın kullanılan tarım ilaçları nedeniyle, havzadaki kirlenmenin önüne geçilememekte ve önemli kirlenme sorunları ile karşı karşıya kalınmaktadır. Havzalarda ilgili mevzuata uyulmaksızın gerçekleştirilen faaliyetler bu alanların kirlenmesine ve ömrünün kısalmasına yol açmaktadır.

89 75 İstanbul'daki su kaynaklarının kalitesini korumakla görevli İSKİ'nin mevcut yasa ve yönetmeliklerle yeterli yaptırım gücüne sahip olmaması, belediyelerin kendilerine bildirilen kaçak inşaatlar karşısında duyarsızlığı, bilerek ya da bilmeyerek görmezden gelmeleri, iş sahası yaratılacağı gerekçesiyle su toplama havzalarında kurulan endüstri tesislerine göz yumulması, mevcut mevzuat içindeki yetki karmaşası, imar planları hazırlanırken çevre kirlenmesi yönünde inceleme yapılmaması gibi sebeplerle su toplama havzalarında nüfus sanayi ve kirlilik artmaya devam etmektedir [25]. Havzalarda, İmar Kanununa istinaden ruhsat verilmiş yapılar 3194 sayılı Kanun a göre yasal iken, çoğunlukla 2560 sayılı İSKİ Kanunu na aykırı olması nedeniyle yasal değildir. Belediyelerin farklı beklentilerle verdikleri bu ruhsatlara dayanılarak yapılan yapıların, İSKİ tarafından yasal duruma getirilmesi (kısmen ya da tamamen yıkılması) talepleri karşısında belediyeler yeni bir sorun ile karşı karşıya kalmaktadır. Zira belediyeler, bir tarafta verdikleri ruhsata dayanılarak yapılan yapılar ile bu yapılara kaçak oldukları gerekçesiyle verilen yıkım kararları arasında bocalamakta ve verdikleri ruhsatların kanunsuz olmasını ilan etme anlamına geleceğinden çoğunlukla yıkım kararlarını askıda bırakmaktadırlar. Belediyeler tarafından bu kaçak yapıların mevzuata uygun hale getirilmesinin ekonomik bakımdan imkansızlığı, bu konuda belediyenin yetersizliği, kamuoyunun muhtemel tepkisi, siyasi beklenti, benzer belediyelere karşı denetim ve yaptırım eksikliğinin verdiği cesaret gibi hususlar belediyelerin yıkım konusunda duyarsız kalmalarında etkili olan unsurlardır. İçme suyu havzalarında bulunan binlerce kaçak yapının bugünkü haliyle ekonomik, sosyal ve yasal açıdan geri dönüşü mümkün olmayan bir noktada bulundukları bir gerçektir. Su havzalarında yasaya aykırı planlara dayanılarak yapılmış ruhsatlı-sakıncalı yapılaşmalarda önemli bir sorun yaşanmaktadır. Bu yapılar, kaçak olmayan ama yasal da olmayan bir başka statü ile ortaya çıkmaktadır.

90 76 Bugün içme suyu havzalarında, pratikte kaçak yapılaşmayla aynı sonuçları yaratan ama adı kaçak olmayan bir başka yapılaşma süreci yaşanmaktadır. Kaçak yapılaşma kadar yasadışı, ama kaçak olmayan, yasa ve yönetmeliklere aykırı planlar ve yatırım kararları ile oluşan bir yapılaşma süreci yaşanmaktadır. Küçükçekmece havzasındaki yoğun sanayi ve endüstriyel kuruluşlar ile engellenememiş yapılaşma ve nüfus yoğunluğu sonucunda Küçükçekmece Gölü aşırı kirlenmiş ve su kaynağı olarak kullanılabilir olmaktan çıkmıştır. Bu sürecin içinde, Trakya Serbest Bölgesi gibi yatırım kararları ve yasallığından söz edilemeyecek onaylı imar planları da yer almaktadır. İSKİ tarafından tespit edilen, su kaynaklarının kirlenmesine neden olan veya böyle bir neticenin doğmasına yol açma tehlikesi arzeden fiil ve faaliyetlerin tespiti halinde bu faaliyetlerin durdurulması, engellenmesi ya da ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınması, 2560 sayılı Kanun un 1. maddesi gereğince Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde, Büyükşehir Belediyesi ve ilgili belediyelerden, Büyükşehir Belediyesi sınırları dışında ise ilgili mülki idareden talep edilebilmektedir. İSKİ Havza Koruma Yönetmeliği hükümleri uyarınca koruma alanlarında yapımı yasaklanmış yapılar 2560 sayılı Kanun un 20. maddesine göre, yapımının önlenmesi, yapılması devam edenlerin 3194 sayılı Kanun gereği yapımının durdurulması, mühürlenmesi, gerektiğinde yıkılması 2560 sayılı Kanunun 1. ve 2/d. maddeleri gereğince Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan ve ilçe belediyelerinden talep edilebilmektedir sayılı Çevre Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması ile ilgili konmuş bulunan yasak ve hükümlere aykırı faaliyetlerin tespiti halinde durum ayrıca Çevre Kanunu'nun 15. maddesinin uygulanması istemini ihtiva eden bir yazı ile Valiliğe veya ilgili ilçe Kaymakamlığına bildirilebilmektedir.

91 77 İSKİ tarafından ilgili mercilerden bulunulan taleplerin bir ay içinde yerine getirilmemesi halinde 2560 sayılı Kanunun verdiği yetki ile İSKİ bizzat kendisi yerine getirebilmektedir. Yukarıda anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere, tespit edilen kaçak yapı ve faaliyetler üzerinde İSKİ doğrudan tasarrufta bulunma yetkisine sahip değildir. Gerekli işlemlerin yapılması öncelikle ilgili belediyesine aittir. Belediyelerin, kendilerine intikal eden yıkım taleplerini yukarıda açıklanan nedenlerle, sürüncemede bırakmaları (yasal açıdan kendilerini zor durumda bırakmayacak kadar işlem yaparak, yasal sorumluluklarının gereğini yaptıklarına ilişkin bir durum oluşturmaları) ve kaçak yapının yıkılmaması, kullanıma devam edilmesi ile sonuçlanan bir süreç yaşanmaktadır. Bu süreç, daha işin başında engellenmesi mümkün iken, sonuçta engellenmesi ekonomik ve sosyal açıdan mümkün olmayan bir fiili durumu oluşturmaktadır. İçme suyu havzalarında kaçak yapıların yıkılması konusunda hiçbir kurum tarafından ciddi bir performans gösterilememektedir. Bu kurumlar içerisinde özellikle son yıllarda İSKİ nin faaliyetleri dikkat çekmektedir. Öncelikle belediyelerin görevi olmasına karşın içme suyu havzalarında İSKİ tarafından gerçekleştirilen yıkımlara ilişkin veriler oldukça parlaktır. Bu başarı, yıkılması gereken yapılar yanında çok sönük ve küçük bir paya sahip olduğu görülmektedir. Ancak göz ardı edilemeyecek önemli bir nokta da yıkım gerçekleştirilen bir bölgede, potansiyel kaçak yapıların yapılmasının engellenmesidir. Bu yıkımlar ile bölgede oluşturulan caydırıcı etki çok önemlidir. Yıkım sadece bir yapının yıkılması dışında, yapılması muhtemel bir çok yapının da engellenmesi anlamına gelmektedir. Gerçekleştirilen yıkımların etkisiyle, İstanbul'daki içme suyu havzalarında, özellikle mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında, havza koruma kavramının yerleşmekte olduğu gözlemlenmektedir.

92 İçme suyu havzalarında nüfusun gelişimi Kontrolsüz nüfus artışının kentlere olan baskısı yaratılan çevre sorunlarının en temel nedenidir. Bir nüfus birikim süreci olan kentleşme, kontrol edilemeyen bir gelişme gösterdiğinde, kentsel çevre sorunları da buna paralel olarak artmaktadır [27]. Havzalarda yaşanan böylesi bir büyüme karşısında, bunun içme suyu kaynakları için bir tehlike sinyali olarak algılanması ve acilen önlem alınması gerekirken, politik tercihler bu doğrultuda değil, kaçağı meşrulaştırmak ve yağmayı kolaylaştıracak yeni yetkilerle donatmak doğrultusunda kullanılacak ve bu yerleşimler belde ilan edilmektedirler. Bu konuda en çarpıcı örnek, birkaç senede ortaya çıkan Sultanbeylidir. Ömerli içme suyu havzasında yer alan Sultanbeyli, 1980'lerin ortalarına kadar Kartal ilçesinin Samandıra bucağına bağlı küçük bir köy iken, 1985'den sonra, organize bir yapılaşma ve nüfus patlaması yaşamış ve bir ''kaçak kent" olarak ortaya çıkmıştır nüfusu 2431, 1985 nüfusu 3741 ve 1990 nüfusu ise kişidir. Sultanbeyli'nin nüfusu arası tam % 2100 artmıştır. Yapılaşma patlaması ise bu nüfus patlamasından da yüksektir. Bu süreçte her zaman nüfusun bir kaç misli bir ek yapı potansiyeli varolmuştur ve Sultanbeyli bugün de hala bir şantiye kent görünümündedir [20]. İstanbul'da artan nüfus; kentsel çevre sorunlarının en temel kaynağını oluşturmaktadır yılında kişi olan Türkiye nüfusunun % 5,5 i İstanbul'da yaşamaktadır yılından sonra, 1950'den önceki dönemlerin aksine İstanbul'u destekleyici kararlar ve yatırımlar yapılmıştır. Bundan dolayı Türkiye nüfusunun; 1960 yılında, % 6,7 si, 1970 yılında % 8,3 ü, 1980 yılında % 10,6 sı, 1990 yılında % 12,9 u, 1997 yılında % 14,6 sı İstanbul'da yaşar hale gelmiştir. Günümüzde de aynı durum geçerliliğini korumaktadır. Bu artışta göç faktörünün payı inkar edilemez. İstanbul dışındaki yerleşimlerden önceleri iş bulmak amacıyla gelen nüfus, burada kendine bir yaşam yeri oluşturma

93 79 çabasına girmiştir. Kent, yeni gelen bu genç nüfusu emebilecek kapasitede sanayileşmesini tamamlayamamıştır. Ancak bu sanayileşme sürecini ülkede yaşanan genel olgulardan ayırmak oldukça zordur. İstanbul'da kendine yer arayan bu yeni nüfus, önce kentin çeperlerinde, sanayi bölgelerine yakın alanlarda yer seçmiştir. Bu nedenle hem belediye sınırları içinde hem dışında yer alan orman alanları ve su havzaları günümüzde, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmanın en fazla olduğu yerlerdir. Şehir nüfusu, belediyelerin kontrolünde olan alanlarda yerleşmiş nüfus demektir. Dolayısıyla, bu süre içinde belediyelerin kontrol edemediği alanlarda büyük bir nüfus patlaması gerçekleşmiştir. Böylesine dinamik gelişen bir kentin sorunlarını kendi içine dönük bir planlama anlayışı ile çözmek imkansız hale gelmiştir [26]. Yukarıda açıklanan değerler açıkça göstermektedir ki; İstanbul, içme suyu havzalarında büyümektedir. Göç, artan nüfus, düzensiz kentleşme ve sanayileşme kıskacındaki İstanbul, bu tahribin en fazla yaşandığı kent olma özelliğini göstermektedir. Kent çevresindeki kırsal nitelikli alanlarda sağlıksız bir biçimde meydana gelen plansız ve altyapısız yapılaşma süreci de gelişmeyi ifade etmekten çok uzaktır. Yoğun bir nüfus artışının yaşandığı, betonlaşmanın arttığı, tarihi ve kültürel değerlerin yok olmaya başladığı kentlerimiz artık kentsel kimliklerini yitirmeye başlamışlardır. Her geçen gün daha fazla nüfusu barındırır hale gelen İstanbul'da sayısal büyüme devam etmektedir. Oysa unutulmaması gereken, nüfusun artıyor olmasının her zaman yerleşiminin gelişmesi anlamına gelmediğidir. İnsanoğlu varoluşundan bu yana içinde yaşamış olduğu doğal ve yapay çevresini değiştirmek için sürekli uğraş vermiştir. Özellikle 19. yüzyıldan bu yana yaşanan hızlı sanayileşme ve nüfus artışı, motorlu araç sayısının ve enerji tüketiminin hızla artması, tarımın makineleşmesi, üretimin ve tüketimin milyonluk kentlerde yoğunlaşması, sosyal ve fiziksel çevrenin kirlenmesine yol açmış, önceden kestirilemeyen çok yönlü çevre sorunlarına neden olmuştur.

94 80 Yaşanan yoğun, sağlıksız ve plansız kentleşme, kentte yaşayanları; gürültü, hava kirliliği, su ve toprakta oluşan kirlilik, yeşil alanların giderek yok olması, sağlığa zararlı konut ve işyerleri koşulları, trafik ve ulaşım sorunları gibi çevre sorunları ile karşı karşıya getirmiştir. Ayrıca yaşanan bu kontrolsüz kentsel gelişme, kentlerin etrafındaki doğal alanlara da sıçramış ve kentler gelecekleri için birer doğal rezerv olan alanları, teker teker kaybetmektedirler [26]. Milli bir fiziki planın olmayışı, kalkınma planlarındaki ilkelerin uygulamalara yansımamasına yol açmaktadır. Ayrıca mekansal gelişmeleri kontrol edecek ve yönlendirecek bir kurumun olmayışı da sorunları daha da arttırmaktadır [14] İçme suyu havzaları ve planlama ilişkisi Çevrenin korunması ve iyileştirilmesinde imar planlarının ve plan uygulamalarının önemi yeterince anlaşılamamaktadır. İmar planlarının yapımı ile ilgili yasal kaynaklarda, çevreye duyarlı, çevreyi koruyan ve iyileştiren bir planın yapımına yönelik hükümler bulunmamaktadır. Bunun yanında, planlama sürecinde ve uygulamada yaşanan sorunlar da, çevre sorunlarının çözümünü güçleştirmektedir. Türkiye'de bölgesel planların hazırlanmamış olması ve makro ölçekteki planlarla, küçük ölçekteki planların aynı temele oturtu1amaması, genelde sektörel olarak yapılan planlamanın, parçacı yapısı nedeniyle planlar arasında paralellik ve bütünlük sağlanamaması, mevcut imar kanununun yerleşme ve çevre etkileşimini dinamik olarak irdeleyip, planlara yansıtma niteliğinde olmaması, standart imar yönetmeliği ile yöre ve kentlerin özelliklerinin ön plana çıkarılamaması, planlamanın ilk aşaması olan araştırma ve veri toplamanın, bir çevre envanteri olmaması nedeniyle güçlükler içermesi, planların politik tercihlere göre sık sık değiştirilmesi, kendisi için kararlar alınan halkın yeterli çevre bilincine sahip olmaması ve planlama bir ekip işi olduğu halde, şehir planlarının bir tek plancıya yüklenmesi, planlama sürecinde büyük güçlüklere neden olmaktadır. Uygulamayı gerçekleştirecek kurumlar arasında koordinasyon sağlanamamakta, politik baskılar sonucu planlar sık sık değiştirilmekte planlama sürecinde ortaya çıkan güçlükler, uygulama aşamasında da devam

95 81 etmektedir. Çevre-planlama ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen başka bir konu da aynı yöre için Turizm Amaçlı İmar Planı, Özel Koruma Bölgesi Planı, çeşitli sit alanları için Koruma Amaçlı İmar Planı adı altında planlar üretilmesi ve havzalarda Organize Sanayi Bölgeleri ilan edilmesi ve çevre koruma adı altında, planlama yetkilerinin kişileri koruma amacına yönelik olarak kullanılabilmesidir [14]. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'nde hiç bir yapılaşmaya ve faaliyete izin verilmemesine karşın havzalarda yerleşmeler ortaya çıkmıştır. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanında sanayi kuruluşu ve iskana asla yer verilmeyeceği, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında yerleşik bulunan mevcut tesislerin dahi bu alandan uzaklaştırılmaları ve ancak sınırlamalar ile iskana yer verileceğini hükme bağlarken, tüm bu hükümlerin İstanbul'daki içme suyu ve kullanım suyu sağlanan havzalarda geçerliliğini yitirmiş olması, İstanbul'da plan anlayışının, planlama anlayışının, plana inancın denetim ve sürdürülebilirlik kavramının da yitirilmekte olduğunu göstermektedir [28]. İstanbul'un içme suyu havzalarının tamamını kapsayacak üst ölçekli geniş kapsamlı bir plan bulunmamakta idi. Planlar, havzalardaki belediyeler tarafından yapılmakta ve uygulanmakta idi. Dolayısıyla planlar arasında bir koordinasyon ve bütünlük sağlanamamakta idi. Ancak 1/ ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nce onaylanarak, tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu'nun 6. maddesindeki "Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyeleri nde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından onaylanır şeklindeki değişiklik sonucunda eşzamanlı olarak onanan plan yürürlüğe girmiştir. Ama bu planın iptal için İstanbul İdare Mahkemelerine açılmış birçok dava mevcuttur. Belediye ilan edilmiş olan havzalardaki yerleşmeler, diğerleri gibi imar planlarını

96 82 hazırlama aşamasında ilgili kurumlarından görüş almak zorundadırlar. Havzada olmaları nedeniyle, İSKİ nin Havza Koruma Yönetmeliği çerçevesinde vereceği görüş, bu belediyeler için en belirleyici unsurların başında gelmektedir. İlgili diğer mevzuat bakımından hiçbir sorunlarının olmadığı kabul edilse bile, yönetmelik gereği İSKİ den olumlu görüş alamamaktadırlar. Zira İSKİ yönetmelikleri, oluşmuş yerleşmelerin bir kısmını yerleşik alan statüsü ile tanımakta ise de, büyük bir kısmını bu statünün dışında tutmakta ve görüş verememektedir. Bu durumda belde belediyeleri, bir yandan plan yapma zorunluluğu içerisindeyken, diğer yandan da İSKİ den görüş alamamanın çaresizliğini yaşamaktadır. Dolayısıyla plansız devam ede gelen yapılaşma süreci, ya aynen devam etme, ya da mevcut mevzuatın dışında kabul edilmiş 3194 sayılı Kanuna göre yasal, ancak 2560 sayılı İSKİ Kanunu ve yönetmeliğine göre de yasadışı olan imar planları ile devam etme durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. İstanbul için hazırlanmış olan Metropoliten Alan Alt Bölge Nazım Planı bu alanların bir kısmını da içine alan üst ölçekli bir plandır. Ancak bu plan da içme suyu havzaları ile ilgili olarak istenen özellikleri barındırmaktan uzaktır. Metropoliten alan planlaması konusunda net görev tanımı yapılmaması ve yetkili yönetim merkezlerinin olmaması metropoliten alanda yetkilerin paylaşımında ve kullanımında mevzuatla çatışabilen önemli sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. İstanbul bütünü için hazırlanan 1/ ölçekli Metropoliten plan kapsamında getirilen makro ölçekli kararlar, eylem planlamasına dönüştürülememekte ve uygulama programları, uygulama araçları, finansman açısından merkezi yönetimle yerel yönetim arasında koordinasyon sağlanamamaktadır. 1/ Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı Uygulama Hükümleri nde Havza Alanları ile ilgili olarak; Havza İçi Yapı Yasaklı Alanlar, Su Toplama Havzalarının yapı yasağı bulunan Mutlak Koruma (0-300 m) ve Kısa Mesafeli Koruma ( m) Kuşağı olarak tanımlanan alanlar ile havzaları besleyen derelerin koruma

97 83 mesafelerini kapsamaktadır. Dere koruma mesafeleri 1/ ölçekli nazım imar planı çalışmaları sonucunda belirlenecektir. İdare tarafından yapılacak ya da yaptırılacak arıtma tesisleri hariç hiçbir yapı yapılamaz. Mezarlık kurulamaz. Mevcut olan yapıların tadilatına, yıkılıp yeniden yapılmalarına izin verilmez. Sıvı ve katı atıklar dökülemez, depolanamaz hükümleri yer almıştır. Su Toplama Havza Alanları, Su Toplama Havzalarının yapı yasağı bulunan, Mutlak Koruma (0-300 m) ve Kısa Mesafeli Koruma ( m) Kuşağı olarak tanımlanan alanlar ile havzaları besleyen derelerin koruma kuşaklarını kapsayan alanların dışında kalan ve havza sınırına kadar uzanan bölgeyi kapsamaktadır. Bu alanlarda, her türlü sanayi kuruluşu, serbest bölge, hastane, akaryakıt istasyonu, laboratuarlarında ve atölyelerinde kimyevi maddelerin işlendiği her türlü eğitim ve öğretim kurumları, hayvancılık tesisleri, mezbaha, her türlü kimyevi madde- yakıtzehirli- zararlı ve tehlikeli madde depoları, katı atık depolama tesisleri, çöp toplama ve imha merkezleri, mezarlık vb. kirletici yapı ve faaliyet yapılamaz. Yerel mezarlıklar (köy mezarlığı) dondurulup, yeni mezarlıklar için 1/ ve/veya 1/5.000 ölçekli nazım imar planlarında havza dışında yeni mezarlık alanları araştırılacaktır. Bu alanlarda, öncelikle kamu yararı gözetilerek sportif tesisler (golf tesisi hariç), eğitim tesisleri, sosyal tesisler vb. tesislerin yer alması teşvik edilecektir. Hangi kullanımların hangi koşullarda yer alacağı ve havza alanlarında yer alan eski köy yerleşik alanlarının gelişme alanları, 1/ ölçekli Nazım Plan aşamasında sürdürülebilirlik ve koruma-kullanma ilkeleri çerçevesinde belirlenecektir. 1/ ölçekli planlar onaylanmadan bu alanlarda hiçbir koşulda yapılaşmaya izin verilmez. İSKİ görüşü alınmadan ve İSKİ yönetmeliğine aykırı planlanmış ve imar uygulaması yapılmış alanlar ile İSKİ yönetmeliğinin iptal edilmiş maddelerine göre yapılmış planlar, bu plan ve 1/ ölçekli plan kararları ve hükümleri çerçevesinde yeniden değerlendirilecektir.

98 84 Havza İçi Rehabilite Edilecek Alanlar, Havza içinde plansız ve sağlıksız, yasal olmayan yollarla yapılaşmış alanların tasfiyesi, sonradan imar hakkı kazanmış bölgelerin ise sıhhileştirilmesi veya belediye tarafından gösterilecek imar parselleriyle takasının sağlanması ya da havza alanları için 1/ ölçekte belirlenecek koşullara dönüştürülmesi yönünde çözüm yolları geliştirilecek alanlardır olarak tanımlanmıştır. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı na karşı açılan İstanbul 2. İdare Mahkemesi nin E:2007/1846 sayısına kayıtlı davada; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından gün ve 1370 sayılı kararla kabul edilen ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı nca tarihinde onaylanarak tarihinde askıya çıkarılan 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı ile söz konusu plana davacı tarafından yapılan günlü itirazın zımnen reddine ilişkin davalı idare işleminin; planın hazırlanma ve onaylanma sürecinin hukuka aykırı olduğu, planın Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik hükümlerinde yer alan koşulları taşımayan müellifler tarafından hazırlandığı, şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmiştir. Mahkemesice; gün ve sayılı Resmi Gazete de yayınlanan gün ve 2872 sayılı Çevre Kanunu nun 1. maddesinde kanunun amacı, Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak olarak ifade edilmiştir. Aynı Kanun un 9. maddesinde ise, ülke fizikî mekânında, sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, koruma-kullanma dengesi gözetilerek kentsel ve kırsal nüfusun barınma, çalışma, dinlenme, ulaşım gibi ihtiyaçlarının karşılanması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/ / ölçekli çevre düzeni planlarının Çevre ve Orman Bakanlığı nca yapılacağı, yaptırılacağı ve onaylanacağı hükme bağlanmıştır.

99 gün ve sayılı Resmi Gazete de yayınlanan gün ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun un 2. maddesinin (h) bendinde, Dengeli ve sürekli kalkınma amacına uygun olarak ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere, kalkınma planları ve bölge planları temel alınarak çevre düzeni planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak, uygulanmasını sağlamak, Çevre ve Orman Bakanlığı nın görevleri arasında sayılmıştır tarihli Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu nun 7. maddesinde, Çevre düzeni planına uygun olmak kaydıyla, Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde 1/5.000 ile 1/ arasındaki her ölçekte nazım imar planını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak, kanunlarla Büyükşehir belediyesine verilmiş görev ve hizmetlerin gerektirdiği her ölçekteki imar planlarını, parselasyon planlarını ve her türlü imar uygulamasını yapmak ve ruhsatlandırmak yetkilerine, Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında yer verilmiş bulunmaktadır tarihinde yürürlüğe giren İl Özel İdaresi Kanunu nun 6. maddesinde, İl çevre düzeni planı; valinin koordinasyonunda, Büyükşehirlerde Büyükşehir belediyeleri, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi ile birlikte yapılır. İl çevre düzeni planı belediye meclisi ile il genel meclisi tarafından onaylanır. hükmü yer almaktadır tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu nun 18. maddesinin (c) bendinde de, Belediyenin imar planlarını görüşmek ve onaylamak, Büyükşehir ve il belediyelerinde il çevre düzeni planını kabul etmek belediye meclisinin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Yine 5393 sayılı Belediye Kanunu nun 84. maddesinde Bu Kanunla, belediyenin sorumlu ve yetkili kılındığı görev ve hizmetlerle sınırlı olarak; tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu, tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu, tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, tarihli ve 80 sayılı 1580 sayılı Belediye Kanununun 15 inci Maddesinin 58 inci Bendine Tevfikan Belediyelerce Kurulan Toptancı Hallerinin Sureti İdaresi Hakkında Kanun,

100 86 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu, tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu, tarihli ve 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun, tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda bu Kanun hükümlerine aykırılık bulunması durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır. hükmüne yer verilmiştir sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un 26. maddesiyle 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu nun 6. maddesinin 3. fıkrasına, yine aynı Kanun un 29. maddesiyle de 5393 sayılı Belediye Kanunu nun 18. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından onaylanır hükmü eklenmiştir İl Özel İdaresi Kanunu ile 5393 sayılı Belediye Kanun a eklenen bu hüküm, 5538 sayılı Kanun un Resmi Gazete de yayınlandığı tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Öte yandan 3194 sayılı Kanun un 44. maddesine ve 180 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nin 30/A maddesine dayanılarak hazırlanan Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik in 6. maddesinde, Planlama işlerini üstlenecek müelliflerde, yükseköğretim kurumlarının şehir ve bölge planlama bölümlerinden lisans eğitimini tamamlayarak mezun olma şartının aranacağı düzenlenmiştir denilerek söz konusu hükümlere vurgu yapılmıştır. Dava dosyasının incelenmesinden, tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında İstanbul Çevre Düzeni Planı Yapımına İlişkin İşbirliği Protokolü imzalandığı; 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu nun

101 87 yürürlüğe girmesi üzerine günü imzalanan ek protokolle İstanbul Valiliği nin de bu protokole katıldığı; söz konusu protokolle İstanbul Çevre Düzeni Planı yapımının Büyükşehir Belediyesi nin sorumluluğunda olacağı, yapımı tamamlanınca Büyükşehir Belediye Meclisi ve İstanbul İl Genel Meclisi nce onaylanmasından sonra Çevre ve Orman Bakanlığı onayı ile planın yürürlüğe gireceği hususlarının kararlaştırıldığı; İstanbul Çevre Düzeni Planı Yapımına İlişkin İşbirliği Protokolü süreci içerisinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi ihalesinin yapıldığı ve ihale komisyonunca alınan gün ve sayılı kararla İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi nin Boğaziçi Peyzaj İnşaat Müşavirlik Teknik Hizmetler Ağaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. ye (BİMTAŞ A.Ş.) ihale edildiği; BİMTAŞ A.Ş. nin gün ve 587 sayılı yazısı ile İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi doğrultusunda, 5216 sayılı Yasa da tanımlanan gereklilik üzerine, İstanbul İl sınırları bütününde; BİMTAŞ A.Ş. tarafından Tepebaşı nda oluşturulan büroda İstanbul Çevre Düzeni Planı nın geniş akademisyen ve uzman kadrosu ile birlikte yaklaşık 10 aylık bir çalışma sürecinin sonucunda hazırlandığı hususunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı na bildirildiği; BİMTAŞ A.Ş. bünyesinde oluşturulan Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi nce hazırlanan 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı teklifinin, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu na ve 5393 sayılı Belediye Kanunu na 5538 sayılı Kanun la eklenen ve tarihinde yürürlüğe giren hükümler çerçevesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nin gün ve 1370 sayılı kararı ile kabul edildiği ve tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından onaylandığı; il çevre düzeni planının tarihleri arasında bir ay süre ile askıya çıkarıldığı; davacı tarafından gün ve sayılı dilekçe ile plana itiraz edildiği; itirazın zımnen reddi üzerine de ret işleminin ve dayanağı olan 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı nın iptali istemiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Çevre düzeni planı, 3194 sayılı İmar Kanunu nun 5. maddesinde belirtildiği üzere, ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır. Bu bağlamda

102 gün ve 2872 sayılı Çevre Kanunu nun çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak şeklindeki amacı ile doğrudan ilgili bulunan bu planların yapılması, yaptırılması ve onaylanması yetkisi, yine aynı Kanun un 9. maddesi ile Çevre ve Orman Bakanlığı na verilmiş bulunmaktadır. Nitekim aynı husus tarihinde yürürlüğe giren 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun da da belirtilmiş ve çevre düzeni planlarını hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak, Çevre ve Orman Bakanlığı nın görevleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla dava konusu 1/ ölçekli İl Çevre Düzeni Planı nın hazırlanma aşamasında, bu konuda davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ne kanunlar tarafından verilen bir yetkinin bulunmadığı; tarihinde imzalanan İstanbul Çevre Düzeni Planı Yapımına İlişkin İşbirliği Protokolü ile, söz konusu planın yapımı konusunda kanunen yetkili merci olan Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği arasında işbirliği yapılmasının amaçlandığı açık bulunmaktadır. Dava konusu il çevre düzeni planının hazırlık sürecinde, çevre düzeni planı yapımı ile ilgili olarak yeni yasal düzenlemeler yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu çerçevede tarihinde yürürlüğe giren 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu nun 6. maddesiyle il çevre düzeni planının, valinin koordinasyonunda, Büyükşehirlerde Büyükşehir belediyeleri, diğer illerde il belediyesi ve il özel idaresi ile birlikte yapılacağı, il çevre düzeni planının belediye meclisi ile il genel meclisi tarafından onaylanacağı düzenlemesi getirilmiştir. Yine il çevre düzeni planı ile ilgili olarak 5302 ve 5393 sayılı Kanunlara ek hüküm getiren 5538 sayılı Kanun günlü Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir sayılı Kanun, belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde il çevre düzeni planının ilgili Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılmasını veya yaptırılmasını ve doğrudan belediye meclisi tarafından onaylanmasını öngörmüş; fakat 2872 sayılı Çevre Kanunu ile 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun un çevre düzeni planı yapma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı nı yetkili kılan hükümlerini yürürlükten kaldırmamıştır.

103 89 Buna göre, dava konusu 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı nın İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nde kabul edildiği tarihinde, çevre düzeni planı yapılmasıyla ilgili olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, 5302 İl Özel İdaresi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu nda hükümler bulunmaktadır. Bu durumda dava konusu olayla ilgili olarak bu kanunların nasıl yorumlanması gerekeceği ve 2872 ve 4856 sayılı Kanunlarla Çevre ve Orman Bakanlığı na verilen çevre düzeni planı yapma yetkisinin, bu kanunlardan sonra yayınlanarak yürürlüğe giren 5302 ve 5393 sayılı Kanunlarla kaldırılmış sayılıp sayılmayacağı sorunu ile karşılaşılmaktadır. Benzer bir konu, Danıştay 1. Dairesi nin gün ve E.2005/845 K.2005/1534 sayılı kararında ele alınmıştır. Anılan karar, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu hükümleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve diğer özel kanunlarla belirlenen yerlerin imar planlarını yapmaya yetkili idarelerin tespiti konusunda düşülen duraksamanın giderilmesine yönelik istişari düşünce istemi hakkında olup; şu değerlendirmeleri içermektedir: 3194 sayılı İmar Kanunu, planlama ilke ve esaslarını düzenleyen, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu da yerel yönetimlerin görev ve yetkilerini düzenleyen genel nitelikli kanunlardır sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 4046 sayılı Kanun, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2960 sayılı İstanbul Boğaziçi Kanunu, 383 sayılı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı Kurulmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve diğer özel kanunlarda yer alan planlama yetkileri, 3194 sayılı İmar Kanunu nun 4 üncü maddesinde yer alan planların hazırlanması ve yürürlüğe konulmasına ilişkin hükümlerinden kaynaklanmayıp, sözü edilen özel kanunlarda yer alan hükümlerden kaynaklanmaktadır.

104 90 Görüldüğü gibi özel kanunlarda yer alan plan yapılmasına ilişkin hükümler; 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu nun yukarıda belirtilen maddeleri ile 3194 sayılı İmar Kanunu nun 4 üncü maddesi karşısında özel hükümler niteliğindedir. Özel Kanunlarda yer alan plan yapma yetkisine ilişkin hükümler bir kanun hükmü ile yürürlükten kaldırılmadığı sürece özel kanunlarla yetkili kılınan kurum ve kuruluşların bu yetkilerinin devam ettiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, özel kanunlarda imar planı yapma yetkisi verilen kurum ve kuruluşların bu yetkilerinin sonradan yürürlüğe konulan 5393, 5216 ve 5302 sayılı Kanunlarla yürürlükten kaldırılmadığı sonucuna ulaşılarak dosyanın Danıştay Başkanlığı na sunulmasına gününde oybirliğiyle karar verildi. Danıştay 1. Dairesi nin yukarıda aktarılan istişari görüşü doğrultusunda değerlendirme yapıldığında; ayrıca, 5302 ve 5393 sayılı Kanunlarla, 2872 ve 4856 sayılı Kanunların Çevre ve Orman Bakanlığı nı çevre düzeni planı yapma konusunda yetkili kılan hükümlerinin açıkça yürürlükten kaldırılmaması ve 5393 sayılı Belediye Kanunu nun Uygulanmayacak Hükümler başlığını taşıyan 84. maddesinde 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yer almasına karşın, Çevre ve Orman Bakanlığı na doğrudan 1/ ölçekli çevre düzeni planı yapma yetkisi veren 2872 sayılı Çevre Kanunu nun yer almaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu il çevre düzeni planının Büyükşehir belediye meclisinde kabul edildiği tarihinde, çevre düzeni planı yapma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığı nın sahip olduğu yetkinin devam etmekte olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda her ne kadar tarihinde yürürlüğe giren 5538 sayılı Kanun la 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu na ve 5393 sayılı Belediye Kanunu na Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyelerinde il çevre düzeni planı ilgili Büyükşehir Belediyeleri tarafından yapılır veya yaptırılır ve doğrudan Belediye Meclisi tarafından onaylanır. hükmü eklenmişse de; 2872 sayılı Çevre Kanunu nun 9. maddesi dikkate alındığında bu hükmün, Büyükşehir belediyelerine 1/ den alt ölçekli il çevre düzeni planı yapma yetkisini verdiği kanaatine varılmaktadır. Çünkü, 2872 sayılı Çevre

105 91 Kanunu nda nazım ve uygulama imar planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/ / ölçekli çevre düzeni planları Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır hükmüne yer verilerek açıkça ölçek belirtilmiş ve bu ölçekteki çevre düzeni planlarının merkezi idare tarafından yapılması, yaptırılması ve onaylanması esası benimsenmiştir sayılı Kanun la 5302 ve 5393 sayılı Kanunlarda yapılan değişiklikte ise ölçek belirtilmeksizin, belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir belediyelerinde il çevre düzeni planının yapılması, yaptırılması ve onaylanması konusunda Büyükşehir belediyeleri yetkili kılınmaktadır. Mevcut yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda, ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlamak üzere, kalkınma ve bölge planları temel alınmak suretiyle, bölge ve havza bazında 1/ ve 1/ ölçekli çevre düzeni planlarını yapma, yaptırma ve onaylama yetkisinin Çevre ve Orman Bakanlığı na, belediye sınırı il sınırı olan Büyükşehir belediyelerinde, Çevre ve Orman Bakanlığı nca yapılacak 1/ / ölçekli çevre düzeni planı temel alınmak suretiyle daha alt ölçekli il çevre düzeni planlarını yapma, yaptırma ve onaylama yetkisinin ise Büyükşehir belediyelerine ait olduğu, dolayısıyla Büyükşehir belediyelerinin 1/ ölçekli il çevre düzeni planı yapma yetkilerinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Diğer taraftan, belediye sınırı il sınırı olan Büyükşehir belediyelerine il çevre düzeni planının hazırlanması ve onaylanması konusunda yetki verilmesine ilişkin 5538 sayılı Kanun la yapılan yasal değişiklikler tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aksi yönde açık bir düzenleme bulunmadığı sürece kanunların geçmişe yürümeyeceği, bir kanunla belirli bir konuda yetkili kılınan idarenin, bu yetkisini ancak söz konusu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra kullanabileceği açık bulunmaktadır. Bu durumda, tarihinde yürürlüğe giren 5538 sayılı Kanun, önceki mevzuata göre hazırlanan, yapılma/yaptırılma aşaması tamamlanan dava konusu il çevre düzeni planı teklifinin tarihinde İl Çevre Düzeni Planı olarak kabul edilmesi ve onanması yetkisini Büyükşehir belediyesine vermemektedir. Bu bakımdan davalı idare tarafından, 5538 sayılı Kanun la belediye sınırı il sınırı olan Büyükşehir belediyelerine 1/ ölçekli il çevre düzeni planı

106 92 yapma yetkisinin verildiği ileri sürülmekte ise de; bu iddianın kabulü halinde dahi idarenin zaman bakımından yetkisiyle ilgili olan bu durum, tarihinden sonra yapılacak/yaptırılacak ve onaylanacak il çevre düzeni planına karşı açılabilecek bir iptal davasında değerlendirilebilecektir. Bu nedenlerle dava konusu onanlı, 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı nda yetki unsuru bakımından hukuka uyarlık görülmemiştir. Öte yandan dava dosyasına sunulan il çevre düzeni planı ile diğer bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1/ ölçekli İl Çevre Düzeni Planı nın hazırlanmasına ilişkin olarak herhangi bir ihale yapılmadığı; İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi nin BİMTAŞ A.Ş. ye tarihinde ihale edilmesini takiben, BİMTAŞ A.Ş. nin gün ve 587 sayılı yazısı ekinde sunulan teklifin 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı olarak kabul edildiği; ayrıca planlama işini üstlenecek müelliflerin yükseköğretim kurumlarının şehir ve bölge planlama bölümünden mezun olmaları koşulu nun, il çevre düzeni planında imzası yer alan müelliflerin tamamı bakımından yerine getirilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda İstanbul Büyükşehir Nazım İmar Planı Analitik Etüdler İşi nin ihalesi sonucunda sözleşmeci şirket tarafından sunulan plan teklifi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından usulüne uygun olarak yapılan veya yaptırılan bir il çevre düzeni planı olarak kabul edilemeyeceğinden ve planın hazırlanmasına Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmelik hükümlerinde öngörülen nitelikleri taşımayan müelliflerin de katıldığı anlaşıldığından; dava konusu onanlı, 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı nda şekil unsuru bakımından da hukuka uyarlık görülmemiştir. Yine, yetki ve şekil unsuru açısından hukuka aykırı bulunan dava konusu plana davacı tarafından yapılan itirazın reddine yönelik davalı idare işleminde de hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca dava konusu 1/ ölçekli İl Çevre Düzeni Planı, İstanbul İli nin tamamını kapsadığından ve il bütününde yapılacak nazım ve uygulama imar

107 93 planlarına dayanak oluşturacağından, uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğurabilecek niteliktedir. Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun 27. maddesinde belirtilen idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartları birlikte gerçekleşmiş olduğundan davacının YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİNİN KABULÜNE, dava konusu onanlı, 1/ ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı nın ve davacının söz konusu plana yapmış olduğu itirazın zımnen reddedilmesine ilişkin davalı idare işleminin yürütmesinin dava sonuçlanıncaya kadar teminat aranmaksızın durdurulmasına karar verilmiştir [29].

108 94 6. İSTANBUL DAKİ İÇMESUYU KORUMA HAVZALARINDA UYGULAMADA YAŞANAN SORUNLARDAN İDARİ YARGIDA DAVA KONUSU OLMUŞ UYUŞMAZLIK ÖRNEKLERİ İçme suyu havzalarının korunmasının sağlanmasında gözetilecek temel kriterlerden biri mevzuatın uygulamasında ortaya çıkan sorunları giderici çözümlerin üretilmesidir. Aksi takdirde kamu yararı ve insan sağlığı açısından uygulama alanında sorun çözmekten ve kent estetiği ve yaşam kalitesini artırıcı koşulları sağlamaktan uzak olan hukuka aykırı uygulamalar önüne götürüldükleri yargı mercilerince iptal edilmektedirler. İptal davaları ile idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylelikle idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine imkan sağlandığından, bu davalarda menfaat ilişkisinin dar yorumlanmaması gerekmektedir. Bu nedenle özellikle plan değişikliğini içeren uyuşmazlıklarda menfaat ilgisi Danıştay içtihatları ile de geniş yorumlanmakta, kentte yaşayan tüm kişi ve kuruluşlara bu planla ilgili dava açma hakkı tanınmaktadır. Diğer bireysel işlemlerde ise menfaati etkilenen şahıslar tarafından dava açılabilmektedir. İçme suyu koruma mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda davayı açan kişi ya da kuruluşların en temel iddialarından biri kamu yararının ihlal edildiği iddiasıdır. Bu nedenle İSKİ nin içme suyu koruma mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda her halükarda dava açma hak ve yetkisi bulunmaktadır sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında yetki, biçim, neden, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için dava açılabileceği kurala bağlamıştır. Burada sayılan yetki, biçim, neden, konu ve amaç, öğretide ve yargısal kararlarda iptal nedenleri olarak sıralanmışlardır. Başka bir deyişle, idari bir işlemin bu beş öğeden biri yönünden

109 95 hukuka aykırı olması, işlemin iptal edilmesini gerektirir. Burada konumuz gereği sonuncu öğe, yani amaç öğesi üzerinde duracağız. Amaç öğesi, hukuk kurallarına göre belli bir konuda yönetimce alınacak kararların yine belli amaçlarla alınması bununda tanımlandığı gibi, idari işlemden beklenen son amaç ya da yönetim adına karar verenlerin yaptıkları işlemden elde etmek istedikleri sonuçtur İşlemin amacı bazen hukuk kuralında açıkça belirtilmektedir. Bazen de amaç belirtilmemiştir. Bu durumda amacı yönetim belirler. Her idari işlemin kuşkusuz bir amacı olacaktır, bu da kamu yararından başkası değildir. Genel amacın dışında yasalarda idari işlemle varılmak istenen amaç açıkça belirtilmiş ise, buna da özel amaç denir. Doğal olarak yasalarda yer olan özel amaç, belirli bir anlamda kamu yararından farklı bir şey değildir. Amaç, her halde insanların sağlığı, mutluluğu olmalıdır. Tüm idari işlemler kamu yararı için yapılır. Yönetimin bu amaç dışında bir amaç gütmesi durumunda, yapılan işlem amaç yönünden sakatlanır. Yargısal denetim sonucu iptali mümkün olur. İstanbul İdare Mahkemeleri nde görülen davalar ve bu davalar içinde kısmen de olsa önemli yer işgal eden içme suyu koruma havzaları ile ilgili davalarda yıllar itibariyle genel olarak bir artış izlendiği yukarıdaki tabloda açıkça görülmektedir (Bkz. Çizelge 6.1). Bu artışın nedeni olarak başlıca etkenler; Yasal düzenlemelerin sorunlarının çözümünde yetersiz kalması, Her yönüyle büyüyen ve gelişen İstanbul daki planlama ve uygulama çalışmaları, Yetkili idarelerin bu konudaki teknik yetersizlikleri ve sübjektif yaklaşımları, Kaçak yapıların hızla çoğalması ve bu süreçte denetim konusunda yeterince etkin ounamaması,

110 96 Çizelge 6.1. Yıllara Göre İstanbul İçme Suyu Koruma Havzalarında Meydana Gelen Sorunlardan Kaynaklanan Davaların Durumu MAHKEME İmar Planı Ruhsat İptali 2000 İmar Planı Ruhsat İptal 2001 İmar Planı Ruhsat İptali 2002 İmar Planı Ruhsat İptal 1. İdare Mah İdare Mah. 3. İdare Mah. 4. İdare Mah 5. İdare Mah 6. İdare Mah 7. İdare Mah 8. İdare Mah Kocaeli İdare Mah Edirne İdare Mah Tekirdağ İdare Mah İmar Planı Ruhsat İptali 2004 İmar Planı Ruhsat İptal 2005 İmar Planı Ruhsat İptali 2006 İmar Planı Ruhsat İptali 2007 TOPLAM İMAR PLANI TOPLAM RUHSAT İPTALİ TOPLAM

111 97 İçme suyu koruma havzaları ile ilgili menfaati ihlal edilenler sözgelimi, su koruma havzasına verilen ruhsatın iptali ile ilgili olarak bir kamu tüzel kişisi (İSKİ), diğer bir kamu tüzel kişisini (ruhsatı veren belediye idaresini) dava edebilmektedirler. Su koruma havzalarında genellikle sırasıyla; mutlak koruma alanı (kısaca deremutlak), kısa, orta ve uzun mesafe olmak üzere dört koruma alanı bulunmaktadır. Mutlak surette kirlenmeden korunması gereken alan en başta dere-mutlak alanlar olup, her birinin sınırı ilgili mevzuatta düzenlenmiştir. Şayet dere-mutlak koruma alanlarında kaçak yerleşim söz konusu ise bunlar 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri gereği ve yine 3194 sayılı İmar Kanunu na uygun olmadığı için ruhsatsızdır ve daha sonra ruhsat almaları da hukuken mümkün olamayacağı için yıkılmaları gerekir. İSKİ Kanunu nun 20. maddesine göre...havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemeler... bağlamında yıkım yetkisi de kullanılmalıdır. Şayet dere-mutlak koruma alanı Havza Koruma Yönetmeliği nden daha sonra oluşturulmuşsa bu uygulamanın çevre düzeni planına uygun olması gerekir. Yine imar izni verilmiş ve buna uygun yapı veya bina yapılmış ise ilgililerin bunlar üzerinde doğmuş olan mülkiyet hakkı nedeniyle kazanılmış haklarının varlığından söz edilmelidir. Mevzuata aykırı yapılar da kazanılmış hak olmaz. Çünkü yürürlükteki hukuka uygun olarak elde edilmiş subjektif haktan söz edilemez. Sonuçta kaçak yapıların yıkılması gerekir. Yapı sahiplerinin bundan doğacak mağduriyetlerinin sosyal gerekçelerle telafisi ise ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Dere-mutlak alanlarındaki ruhsatlı taşınmazlarda mülkiyet hakkı sahipleri idare ile anlaşarak satım yoluna gitmemişlerse, idare şartları varsa İmar Kanunu nun 18. maddesine göre varsa yol, yeşil alan vs. yerlere rastlayan yapılar bakımından taşınmazın en fazla % 40 ına kadar olan kısmı bedelsiz edinebilir, fazlası için usule uygun olarak kamulaştırma yönteminden yararlanabilir. Kamulaştırma bedelini

112 98 azaltmak amacıyla koruma bandının sözgelimi 100 metreden 50 metreye düşürülmesine dair akla gelebilecek düşünce tamamen yersiz ve isabetsizdir. Çünkü başta insan olmak üzere hayvan, bitki bütün canlılar için son derece önemli olan bu konunun maddi meblağlara göre değil, bilimsel veri ve esaslara göre belirlenmesi ve düzenlenmesi gerekir. Aksi halde keyfi yönetimden ve yetki saptırması oluşturan bir durumdan söz edilir. Dere-mutlak alanı dışındaki diğer su koruma bantlarında yer alan yapılar bakımından ise üzerinde düşünülmesi gereken husus; bunların da yıkıma mı tabi tutulması yoksa ıslah edilmesi suretiyle atıklarının havzadan uzaklaştırılması stratejisinin mi tercih edilmesidir. İdarenin bu konudaki takdir yetkisi nereye kadardır ve nasıl kullanılmalıdır? Takdir yetkisi hukuka uygun ve gerekçeli kullanılmak zorundadır. Şayet ilgili mevzuatta bu konuda bir açıklık yoksa konuya ilişkin genel idare hukuku ilke ve esaslarına göre bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu çerçevede idari kolluk bağlamında oranlılık ilkesi üzerinde durulmalı ve orada ruhsatlı yapı ve sahiplerinin (mesken, işyeri vs.) bulunmasından, varlığını devam ettirmesinden doğacak fayda ile, oradan uzaklaştırılmalarından doğacak kamu yararı karşılaştırılmalı ve hangi yarar daha önemli ve vazgeçilemeyecek ise o esas alınmalı ve temel olmalıdır. Bu konuda sosyal gerekçelerle (insanların evlerinin, işlerinin su koruma havzasında olması vs.) sözgelimi mevcut binaların kat adedinde indirime gidilmesi suretiyle yoğunluk azaltılması yeterli sayılabilir mi? Böyle bir düşüncenin ülkemizdeki imar affı uygulamaları, imar planında daha sonra yapılabilecek değişiklikler, nüfusun giderek artması ve iç göçten kaynaklanan fiili durumlar nedeniyle hemen ve kolayca kabul edilmemesi gerekir Uygulamadaki Sorunlarla İlgili İdari Yargıya İntikal Eden Uyuşmazlık Örnekleri Uygulamada genellikle imar planları, kaçak yapılaşma sonucu yıkım, Yapı ve faaliyet Ruhsatı, Madencilik faaliyetleri (maden çıkarma izni, atık dökümü), Çevreyi kirletici faaliyetler ile ilgili uyuşmazlıklar dava konusu edilmektedir. Bu hususlarla

113 99 ilgili İstanbul İdare Mahkemeleri nde dava konusu yapılmış ve yargılama sürecinde bilirkişiler tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarından ve mahkemece verilmiş karar örneklerinden bahsedilecektir Ruhsatsız ve kaçak yapılaşma ile ilgili mahkeme kararları Ömerli Barajı uzun mesafe koruma alanında ve derenin kısa mesafeli koruma alanında kalan binanın 2560 sayılı Kanun uyarınca yıktırılmasının mevzuata uygun olduğu hakkında; Söz konusu dava, davacı şahıs tarafından Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma alanında ve koruma altına alınması gereken kuru dereye göre ise kısa mesafeli koruma alanında kaldığı ileri sürülen binanın 30 gün içinde yıkılması, bu süre içinde yıkılmaması halinde yıkılacağına ilişkin İSKİ Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğü ne karşı açılmıştır. İstanbul 1. İdare Mahkemesi nce; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporundaki, taşınmazın Ömerli Baraj su toplama havzası içinde ve uzun mesafeli koruma alanında, koruma altına alınması gereken kuru dereye göre ise kısa mesafeli koruma alanında kaldığı, keşif günü tespit edilen özelliği ve kullanım şekli itibariyle yapının çevreye ve anılan dere ve su kaynaklarına herhangi bir zararlı atığının bulunmadığı şeklindeki görüşüne itibar edilerek sözü edilen yapının 2560 sayılı Kanun un değişik 20. maddesinde belirtilen zararlı yapılardan olmadığının açık bulunduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. Mahkeme kararının İSKİ Genel Müdürlüğü tarafında temyiz edilmesi üzerine Danıştay 6. Dairesi nce; 2560 sayılı Kanun un 3009 sayılı Kanun ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrası uyarınca düzenlenen İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek Olan Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Yönetmeliğinin 4/A. maddesinin 8. bendinde mutlak koruma alanı içinde

114 100 turistik tesis, iskan, konut, endüstri, depolama ve benzeri kullanımlar amacıyla hiçbir yapı yapılmasına izin verilmesine yönelik olumlu görüş verilemeyeceği; 4/B maddesinin ikinci bendinde ise, kısa mesafeli koruma alanında da 4/A maddesinin 8. bendinde yer alan kuralın geçerli olduğu vurgulanmıştır. Bu durum karşısında Ömerli Barajı su toplama havzası içinde ve uzun mesafeli koruma alanında, koruma altına alınan derenin ise kısa mesafeli koruma alanında kalan ve bu nedenle üzerinde yukarıda belirtilen yönetmelik kurallarına göre hiç bir yapı yapılması mümkün olmayan taşınmazda inşa edilen yapının 2560 sayılı Kanun un 3009 sayılı Kanunla değişik 20. maddesi uyarınca yıkılması yolunda tesis edilen işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1990/1027 ve K:1991/2859 sayılı kararıyla İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece Danıştay ın bu kararına uyulmuştur [30]. İSKİ Genel Müdürlüğü nün içme suyu alınan havzaların korunması bakımından zararlı tesis ve yapılara mani olmak görevi bulunduğundan yıkma kararı verebileceği hakkında; Söz konusu dava, davacıya ait asfalt dolum tesislerinin Ömerli Barajı koruma alanı içinde kaldığından bahisle 2560 sayılı Kanun un değişik 20. maddesi uyarınca yıktırılması gerektiği yolunda tesis edilen İSKİ Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğü ne karşı açılmıştır. İdare Mahkemesi nce; dava konusunun 2560 sayılı Kanun un Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ile birlikte incelenmesinden İSKİ'nin yıkım yetkisinin bulunmadığı, ancak m lik alanda kalan mutlak koruma alanı içinde olmak kaydıyla kamulaştırma yetkisinin bulunduğunun anlaşılması karşısında davalı idarece doğrudan yıkım yolunda tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin yetki yönünden iptaline karar verilmiştir. Mahkeme kararının İSKİ Genel Müdürlüğü tarafında temyiz edilmesi üzerine

115 101 Danıştay 6. Dairesi nce; 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu nun 3009 sayılı Kanunla değişik 20. maddesinde, kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddelerle içme suyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemelerin Genel Müdürlükçe hazırlanacak bir yönetmelikte belirleneceği, bu yönetmelik hükümlerine aykırı davranışta bulunanların meydana getirdiği zararın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun uyarınca sebep olanlara ödettirileceği su havzaları için zararlı tesis ve yapıların tebligat üzerine ilgilisince kaldırılacağı, verilen süre içinde kaldırılmayanların Genel Müdürlükçe kaldırılacağı ve giderlerin ilgiliden tahsil edileceği kuralı vurgulanmıştır. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1989/1107 ve K:1990/2076 sayılı kararıyla, bu durum gözetilerek, içme suyu alınan havzaların korunması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olan davalı idarenin kendisine yasa ile verilen bu görevi yerine getirmek üzere zararlı tesis ve yapılara mani olması ve mevcut yapılar hakkında yıkım kararı vermesi yukarıda açıklanan maddenin tabii bir sonucu olup, maddede yer alan "kaldırılma" ifadesinin yıkımı da kapsadığı gerekçesiyle dava konusu işlemi yetki yönünden iptal eden mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığından İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece de Danıştay ın bu kararına uyulmuştur [31]. Büyükçekmece Gölü kısa mesafeli koruma alanında kalan yerde inşa edilen inşaatın (konutun) yıkılması hakkında; İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:2003/100 esas sayına kayıtlı dava, Büyükçekmece Gölü su toplama havzasının kısa mesafeli koruma alanında inşa edilen 110 m 2 taban alanlı tek katlı konut inşaatının yıkılmasına ilişkin, İSKİ Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı işleminin iptali istemiyle davacı tarafından İSKİ Genel Müdürlüğü ne karşı açılmıştır. İstanbul 4. İdare Mahkemesi nce; 3194 sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca idarenin yetkisi olmadığı halde uyuşmazlık konusu yapıların yıkımı yoluna gidilmiş

116 102 ise de, gerek İSKİ İçme suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği uyarınca belirlenen kısa mesafeli koruma alanlarında yapılaşmanın mümkün olmaması, gerekse İSKİ içme suyu havzasında kalan taşınmaz için İSKİ den olumlu görüş alınmamış olması ve ayrıca inşaatın ruhsatsız olduğu dikkate alınarak, söz konusu yapının yerinde korunmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle yapının yıkılması yolunda tesis edilen işlemde sonucu itibariyle hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2004/6173 ve K:2006/6236 sayılı kararıyla onanmıştır [32]. Her ne kadar Mahkemelerin ve Danıştay ın içme suyu havzalarındaki kaçak yapılaşmaya karşı hassasiyeti yukarıdaki karar örneklerinde açıkça görülse de İSKİ yönetmeliği hükümlerinin denetlenebilirliği pratikte pek mümkün görülmemektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi İSKİ yönetmelikleri bir koruma yönetmeliğinden çok bir kullanma yönetmeliğidir. Rant çevrelerinin biraz esneklik sezdiklerinde neler yapabildikleri gayet açık olmasına karşın, İSKİ bilimsellikten yoksun bu yasal düzenlemelerle buna yeşil ışık yakmaktadır. Konu çarpık kentleşme meselesinden öte yarın içeceğimiz suyun ipotek altına alınmasıdır. Bu bakımdan İSKİ tarafından içme suyu havzalarında yapılaşmayı kesin bir dille ve yaptırımlarla engelleyecek düzenlemelerin yapılması gereklidir [33] İmar planları ile ilgili mahkeme kararları Yapı inşaat ruhsatı ile bu ruhsata esas teşkil eden Islah İmar planının iptali hakkında; İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:2005/1089,1090,1091,1092,1093,1094 K:2006/21, 22, 23, 24, 25, 26 sayılı dosyalarında İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından Taşoluk Belediye Başkanlığı nca Gaziosmanpaşa İlçesi, Taşoluk Köyü, 4120 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda inşa faaliyetine başlanılmak üzere.. isimli şahsa verilen yapı inşaat ruhsatları ile bu ruhsatlara esas teşkil eden tarihli Islah İmar planının iptali istemiyle Taşoluk Belediye Başkanlığı na karşı dava açılmıştır.

117 103 Dava konusu taşınmazların bulunduğu bölge, 5216 sayılı Kanunu nun yürürlüğe girmesinden önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetki alanı dışında kalmakta ve davalı Taşoluk Belediye Başkanlığı nın yetki alanı içerisinde bulunduğundan bu yetkiye dayanarak Taşoluk Belediye Başkanlığı bu bölgede Islah İmar planlarını yapmıştır. Taşoluk Beldesi İstanbul un hayati öneme haiz içme ve kullanma suyunun temin edildiği Sazlıdere ve Alibeyköy Baraj göllerinin su toplama havzası içerisinde, dava konusu taşınmazda bu havzanın uzun mesafeli ( m ) koruma alanında yer almaktadır. Bu bölgelerin önemle korunması gerekli özel bölgelerden olması, sıradan imar planı ve imar uygulamalarıyla konunun çözümünün mümkün olmaması, bu nedenle bu bölgelerin korunmaları ancak özel değerlere sahip özel işlevlerle mümkün olmaktadır. Konu bu kapsamda incelendiğinde dava konusu yerler için davalı Taşoluk Belde Belediyesi nin bu bölgelerin plan yapma yetkisinin kendisine ait olduğundan bahisle plan yapmadan önce İSKİ Genel Müdürlüğü ne müracaatla yılında belediye oldukları, beldelerinin 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planlarını hazırlayacaklarından kurumun beldelerine ait yatırım projeleri, isale hatları, havza kararları vb. tasarruflardaki görüşleri paftalara işlenerek taraflarına sunulmasını istediği, İSKİ Genel Müdürlüğü nün bu yazıya cevaben halihazır haritalara havza sınırlarının işlendiği ve 1/5.000 ölçekli İmar planlarının hazırlanmasında belirtilen yönetmelik hükümleri dışında her hangi bir yapılanmaya izin verilmemesi ve İSKİ görüşünün alınması gerektiği ifade edildiği, daha sonra davalı idarenin bu beldenin 1/5.000 ölçekli ve 1/1.000 ölçekli Islah imar planları ismiyle hazırlanan planları meclislerinden geçirerek İSKİ nin görüşünü almadan yürürlüğe koyduğu anlaşılmıştır sayılı İmar Kanunu nun ve 2981/3290 sayılı Kanun a göre hazırlanması istenilen Islah imar planlarında 1/5000 ölçekli ve 1/1000 ölçekli Islah İmar planı diye bu kanunlarda yerinin bulunmadığı bu planların aynı meclis kararıyla Islah İmar Planı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların oy çokluğu ile kabulü şeklinde bir

118 104 planlama sürecinin olamayacağı, Islah İmar planının, arızi bir plan olduğu, 2981/3290/3366 sayılı Kanunlarla değişik İmar affı kapsamında yer aldığı ve amacının imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat tespiti değerlendirme uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek olduğu, kapsamının ise İmar ve Gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş belediye ve mücavir alan sınırları içindeki yapılar, 6785 sayılı Kanun un 1605 sayılı Kanunla eklenen Ek 7 ve 8. maddeleri gereğince çıkarılan yönetmeliğin 1,03 maddesi kapsamına giren alanlardaki yapılar ve (b) bendi dışında kalan sanayi, depolama, turistik ve tarımsal yapılar olduğu göz önünde bulundurulduğunda ilerde yapılacak kaçak yapıları kapsamadığı, Af Yasasının ve buna bağlı olarak yapılan ıslah imar planlarının, 2981/3290/3366 sayılı Kanunlar ile belirlenmiş arazi geçiş döneminin planları olduğu, ileriye yönelik bir plan olmadığı, sadece o dönemdeki imar ve gecekondu mevzuatına göre yapılmış veya inşa halinde olan yapıları kapsadığı, bu nedenle sonrası yapılıp tarihine kadar ilgili idareye müracaatta bulunmuş olmalarının gerektiği, 775 sayılı Gecekondu Kanunu nun 18. maddesinin 1. ve 3. fıkralarına göre bu Kanun un yürürlüğe girmesinden sonra yapılan tüm izinsiz yapıların hiç bir karar alınmaksızın belediye ve devlet tarafından yıktırılması gerektiği, ancak 2981/3290/3366 sayılı Kanunlar kapsamında değerlendirilmiş yapılaşmaların bulunduğu alanlarda Islah İmar Planlarının yapılabileceği, süresi içinde ilgili idareye başvurusu yapılmayan imar mevzuatına aykırı yapılarla ilgili tespit ve değerlendirme işlemlerinin tarihine kadar Belediyelere ve Valiliklere bildirilmesi gerektiği, bu tarihten sonra tespit ve değerlendirme işlemi yapılamayacağı, kalan yapıların 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirileceği, dolayısıyla mevzuata aykırı yapıların yasallaştırılması anlamına gelen yeniden tespit ve değerlendirme yapılamayacağı, dava konusu yerde Planların yapılması aşamasında yapılaşmaların bulunmadığı, yerleşik alan olmadığı, bu nedenle 2981/3290/3366 sayılı Kanunlarda belirtilen özellikleri taşımadığı, bu nedenle de bu bölgede Islah imar planının yapılmasının mümkün olmadığı, tüm bu açıklamalardan sonra dava konusu ruhsat yönünden konu irdelendiğinde; dava konusu parsel üzerinde yapılmak istenen inşaatlarla ilgili avan projelerinde İSKİ nin görüşünün alınması gerektiği, davalı

119 105 idarenin bu kapsamda, İSKİ Genel Müdürlüğüne görüş için yazı ile başvuruda bulunmasına rağmen İSKİ nin görüş belirtmemiş olduğu ve süresi içerisinde görüş belirtmediği gerekçe gösterilerek proje onaylayıp ruhsat verildiği, dolayısıyla İSKİ nin görüşünün alınmadan bu alanda inşaat ruhsatı verilmesinin mümkün olmadığı, tarihli İSKİ İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek olan Yüzeysel Su kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin İkinci Derecede Uzun mesafeli Koruma alanları (a) maddesine göre bu alanlarda Atıksu deşarjı yapılamayacağı, İSKİ nin onayı alınarak deşarj limitlerini sağlayacak şekilde arıtılıp İSKİ nin uygun gördüğü alıcı ortama verilmesi şartı ile asgari ifrazın, m 2, emsalin, 0,12 ve bina yüksekliğinin ise 6,50 m olması gerekliliğine karşın planlarda TAKS a 0,40 verilerek ve brüt alandan hesaplandığı görüldüğünden yönetmeliğin bu maddesinde belirtilen yapı yoğunluğunun aşıldığı, parsel bazında İSKİ nin görüşünün istenilmesine rağmen görüş belirtilmediği, dava konusu parsel üzerinde yapılmak istenen inşaatlarla ilgili belirtilen yönetmelikte avan projeleri verilirken İSKİ görüşünün alınması gerektiği ve davalı idarenin bu kapsamda İSKİ Genel Müdürlüğüne görüş için yazı ile başvuruda bulunmasına rağmen İSKİ nin süresi içerisinde görüş belirtmediği gerekçe gösterilerek projenin onaylanarak ruhsat verildiği, bunun da mümkün olmadığı, ve İSKİ nin görüşünün alınması gerektiği, ayrıca 1/1000 ölçekli Islah İmar Planında mesire yeri olarak gösterilen kamuya ait donatı alanı ilgili davalı idare kararı ile ayrı parsele ayrılarak taşınmaz sahibinin üzerinde bırakılıp vaziyet planında da bu parsel söz konusu sitenin sosyal tesisleri olarak planlanmasının uygun olmadığı ve kamuya terk edilerek ruhsat vermesi gerektiği verilen ruhsatın uygun olmadığı, dava konusu inşaat ruhsatına konu taşınmazın koruma havzası içerisinde bulunmasıyla da özellikle İSKİ nin görüşü doğrultusunda planların üretilmesinin gerektiği sonucuna varılmıştır. Dava konusu plan ile ilgili bilirkişi raporu çerçevesinde olay irdelendiğinde sonuç olarak; uyuşmazlık konusu inşaat ruhsatının ve ıslah imar planının, planların bütünlüğü de göz önüne alınarak üst ölçekli plan kararlarına şehrin kendine özgü yaşam biçimi, karakteri, nüfusu, yapı ilişkileri ve yörenin gerek çevresi gerekse de çeşitli hizmet ve sosyal donatılar arasındaki ilişkileri göz önünde tutularak, şehircilik

120 106 ilkelerine planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı gerekçesiyle dava konusu inşaat ruhsatlarının ve dayanağı ıslah imar planının dava konusu parselle ilgili kısmının iptaline karar verilmiştir [34]. Orhanlı Belediye Meclisi'nin gün ve 36 sayılı kararıyla onaylanan Ömerli İçme Suyu Havzası Tepeören 2-3 Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve Orhanlı Belediye Meclisi'nin tarihli ve 37 sayılı kararıyla onaylanan Ömerli İçme Suyu Havzası Tepeören 2-3 Etap 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin iptali hakkında İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:2006/627 esas sayısına kayıtlı dava; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi nin tarihli ve 745 sayılı, tarihli ve 957 sayılı kararları ile kabul edilmiş, tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca onaylanarak yürürlüğe giren, Orhanlı Belediye Meclisi'nin gün ve 36 sayılı kararıyla onaylanan Ömerli İçme Suyu Havzası Tepeören 2-3 Etap 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği ve Orhanlı Belediye Meclisi'nin tarihli ve 37 sayılı kararıyla onaylanan Ömerli İçme Suyu Havzası Tepeören 2-3 Etap 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliğinin iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin günlü, E:2006/627 sayılı yürütmenin durdurulması kararıyla; 3194 Sayılı İmar Kanunu nun 5. maddesinde Nazım İmar Planının; varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plan olduğu, Uygulama İmar Planının; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin

121 107 yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plan olduğu, İmar planları, insan, toplum, çevre ilişkilerinde kişi ve toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerinï ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve arazinin koruma-kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek, ülke, bölge ve kent verilerine göre konut, istihdam, ulaşım gibi kentsel işlevler ile sosyal ve kültürel gereksinimleri var olan yada sağlanabilecek olanaklar ölçüsünde en iyi biçimde yerine getirmek ve belde halkına iyi bir yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin gelişmesi de göz önünde tutularak hazırlanır ve koşulların zorunlu kıldığı biçimde ve zamanda yasalarda öngörülen yöntemlere uygun olarak değiştirilebilirler. Bu ölçütlere göre hazırlanıp değiştirilebilen imar planlarının yargısal denetimi yapılırken, planın bütünlüğü içinde planlanan yörenin çevre, ulaşım, konut, trafik gibi ilişkilerinin kapsamlı bir biçimde ele alınarak kamu yararına uyarlık bulunup bulunmadığının tartışılması gerekeceği hususları belirtilmiştir. Uyuşmazlık konusu imar planının bu amaçlara uygun yapılıp yapılmadığının tesbiti bakımından teknik bilgiye ihtiyaç duyulduğundan, taşınmazın mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu planlarda getirilen her fonksiyonun detaylı bir şekilde açıklanması suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda özetle İstanbul gibi İstanbul un çok önemli metropolünde içme suyu havzalarının korunması ve geliştirilmesinin gerektiği, bu kapsamda havza içindeki eski köy statüsündeki yerleşmelerin yani belde nüfusunun gereksinimlerinin karşılanması esas iken havza sınırları içine metropol nüfusa hizmet edecek fonksiyonlara izin verilmemesi ve havzalara olan baskının önlenmesinin esas olması, planlarda getirilen nüfus büyüklüğünün getirdiği yoğunluk açısından fazla olduğu, önerilen KAKS değerlerinin de fazla olduğu, uygulama imar planında verilen minimum parsel büyüklüklerinin az olduğu, planlardaki ticaret alanı m 2 olarak verilmiş olup plan içindeki payın %9,6 olduğu, İSKİ İçme Suyu Havza Yönetmeliği uyarınca bölgeye verilebilecek ticaret alanının %1 olması gerektiğinden ticaret alanının bu değerin çok üstünde bulunduğu, dava konusu planlarda getirilen ticari alanın havzada

122 108 yönetmeliğin izi verdiği ve planın yerleştirebileceği nüfusun ihtiyaçlarından çok fazla alanın ticaret kullanımına ayrıldığı, ticari alanların belde halkının ihtiyaçlarına göre değil, metropoliten nüfusun ihtiyaçlarına göre düzenlendiği, bu nitelikteki ticari kullanımların alansal olarak fazla ayrıldığı, planda enerji nakil hatları koruma kuşakları ve NATO ve BOTAŞ boru hattı koruma kuşaklarının yapılaşmaya açıldığı, üzerine işlev verildiği, oysa bu alanların geçtiği bölgenin tarım/rekreasyon/açık ya da yeşil alan olarak işaretlenmesi gerektiği, planda ilköğretim ve ortaöğretim yönünden getirilmesi gereken değer 10 ha dan 6 kat fazla olarak 61 ha olduğu, plan plan nüfusuna göre olması gereken değerlerin üzerinde olduğu, dolayısıyla donatı alanının hem çok fazla hem de nüfusun gereksinim duyduğu işlevlerin dışında kullanımlar getirdiği, plan nüfusunun gerek duymadığı, fazla eğitim tesisleri alanlarına plan içerisinde yer verildiği, planlama alanının kuzey sınır ucunda F1 yarış pistine komşu alanda bir üniversite kampus alanının yapılaşmasını tamamladığı, havza sınırları içerisinde kalan ve eğitim amaçlı kullanılan üniversite tesis alanında yönetmelikte öngörülen 0,20 emsal yapılaşma şartlarına uyulması, genişleme imkanı içermemesi, kampus alanı içinde havza içinde herhangi bir işleve yer vermemesi kaydıyla 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planında sadece 3 parsel sayılı taşınmazın yükseköğretim tesisleri ve kampus alanları işlevine ayrılmasında üstün kama yararı olduğu, ancak üzerinde yapılaşma bulunmayan ve üniversite kampusu olarak tanımlanan alanların yükseköğretim tesisleri ve kampus alanı işlevine ayrılmasının kamu yararına uygun bulunmadığı, teknik altyapı ve atık su ve yağmur suyu kanalizasyon sistemi açısından da planlarda eksiklik bulunduğu,planlama alanı dışında kalan ancak plan sınırına bitişik konumda hemen yanında F1 yarış pisti ve tesisleri inşa edildiği, planda ise yerleşmeye ve F1 alanına hizmet edeceği düşüncesiyle 10 adet akaryakıt servis istasyonuna yer verildiği, havza içerisinde akaryakıt istasyonlarına yer verilmesisin havzanın kirlenme yoğunluğunu arttıracağı, akaryakıt istasyonlarının trafik talebi yaratması yanında depo karakteristiğinin de göz önünde tutulması gerektiği, bu nedenle gayri sıhhî müessese kapsamında akaryakıt istasyonlarına havza içerisinde yer verilmemesi gerektiği, görüş ve kanaatleri vurgulanmıştır. Olayda, dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden, dava konusu planın fonksiyon yüklediği alanın içme suyu

123 109 koruma havzası içerisinde yer alması nedeniyle özel bir statüsü olduğu, bu alanlarda plan yapılırken bu nitelik göz önüne alınması gerektiğinden söz konusu bu alanlarda yoğunluğu artırıcı uygulamalardan kaçınılmasının kamu yararına uygun olacağı, bu açıdan bakıldığında planlarda getirilen nüfus büyüklüğünün getirdiği yoğunluk değerleri açısından ve önerilen KAKS değerlerinin fazla olduğu, ticari kullanımların alansal olarak fazla ayrıldığı, yoğun ticaret yapılaşmasının uygun olmadığı, sosyal donatı alanlarının planlanacak nüfusa hizmet edecek alan miktarından fazla alan ayrıldığı, plan nüfusunun gereksinim duymadığı halde eğitim tesislerine yer verildiği, plandaki 3 parsel açısından bilirkişi raporunda belirtilen şartlara uygun olmak kaydıyla 3 parsel sayılı taşınmazın yüksek öğrenim tesisleri ve kampus alanına ayrılabileceği, ancak üzerinde yapılaşma olmayan ve üniversite kampus alanı tanımlanan diğer yerlere bu işlevin verilmesinin uygun olmadığı görüldüğü gerekçesiyle; dava konusu Ömerli İçme Suyu Havzası Tepeören 2-3. Etap 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/5000 ölçekli nazım imar planının şehircilik ilkeleri ve planlama tekniklerine, imar mevzuatı ile özellikle de kamu yararına uygun bulunmadığından hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır [35]. İstanbul, Kartal, Samandıra, 11 pafta, 822 parsel sayılı taşınmaza verilen inşaat ruhsatı ve dayanağı mevzi imar planlarının iptali hakkında; İstanbul 4. İdare Mahkemesinin E:2001/908 esas sayısına kayıtlı dava, İstanbul, Kartal, Samandıra, 11 pafta, 822 parsel sayılı taşınmaza verilen inşaat ruhsatı ve dayanağı mevzi imar planlarının iptali istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından Samandıra Belediye Başkanlığı na karşı açılmıştır. İstanbul 4. İdare Mahkemesinin günlü, E:2001/908, K:2003/422 sayılı kararıyla, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; plan açıklama raporuna göre Samandıra Belediyesi nin Ömer Barajı nın kısmen orta, kısmen uzun mesafeli koruma alanında kaldığı, havza koruma ilkelerine aykırı olarak orta mesafeli koruma alanına sanayi ve depolama alanı öngören 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında şehircilik planlama ilkelerine uyarlık bulunmadığı, inşaat

124 110 ruhsatının da bu nedenle dayanağının kalmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7139 ve K:2005/3590 sayılı kararıyla onanmıştır [36]. İstanbul, Kartal, Samandıra, 6337 ada, 11 parsel sayılı, Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma alanında kalan taşınmaza verilen günlü, 1999/146 sayılı inşaat ruhsatının ve bu ruhsatın dayanağını oluşturan mevzi imar planının iptali hakkında; İstanbul 4. İdare Mahkemesinin E:2000/1291 esas sayısına kayıtlı dava, İstanbul, Kartal, Samandıra, 6337 ada, 11 parsel sayılı, Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma alanında kalan taşınmaza verilen günlü, 1999/146 sayılı inşaat ruhsatının ve bu ruhsatın dayanağını oluşturan mevzi imar planının iptali istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından Samandıra Belediye Başkanlığı na karşı açılmıştır. İstanbul 4. İdare Mahkemesinin günlü, E:2000/1291, K:2001/1493 sayılı kararıyla, İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinin 5. maddesinin (b) ve (c) bentleri uyarınca içme suyu havzaları içinde her türlü faaliyet ve yapılanma için İSKİ nin uygun görüş ve onayının alınmasının zorunlu olduğu, uyuşmazlık konusu taşınmaza ilişkin mevzi imar planının onaylanması ve inşaat ruhsatının verilmesi konusunda İSKİ'nin uygun görüşünün alınmadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemlerde mevzuata uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2002/2094 ve K:2003/5503 sayılı kararıyla onanmıştır [37]. İstanbul, Büyükçekmece İlçesi, Tepecik Beldesi, 6 pafta, 518 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanda belediye meclisinin günlü, 1990/3 sayılı karar ile kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama ve 1/5000 ölçekli nazım imar planlarının iptali hakkında;

125 111 İstanbul 6. İdare Mahkemesinin E:2001/900 esas sayısına kayıtlı dava, İstanbul, Büyükçekmece İlçesi, Tepecik Beldesi, 6 pafta, 518 parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanda belediye meclisinin günlü, 1990/3 sayılı karar ile kabul edilen 1/1000 ölçekli uygulama ve, 1/5000 ölçekli nazım imar planlarının iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 6. İdare Mahkemesi nin günlü, E:2001/900, K:2003/169 sayılı kararıyla, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen raporun dosyada yer alan bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmesinden, sanayi alanına ayrılan uyuşmazlık korusu alanın metropolün su ihtiyacını karşılayan göl havzası içerisinde Büyükçekmece Gölü nün kısa mesafeli koruma alanında kaldığı bu özelliği taşıyan bir bölgede planlama çalışması yapılırken bu konuda görevlendirilen kuruluşun görüşünün alınmadığı, civar parsellere konut fonksiyonu verilmişken herhangi bir koruma bandı oluşturulmadan parselin sanayi alanına ayrılması yolundaki planlarda şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı ve imar mevzuatına uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7684 ve K:2005/5641 sayılı kararıyla onanmıştır [38] Yapı ve faaliyet ruhsatı ile ilgili mahkeme kararları Büyükçekmece Gölü mutlak koruma alanında bulunan taşınmaza inşaat ruhsatı verilmemesinden dolayı, kısıtlamanın kamu yararı amacıyla ve kanunla getirilmiş bulunduğundan tazminat isteminin reddi hakkında; Dava, taşınmazın İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen Yüzeysel Su Kaynaklarının kirlenmesine Karşı Korunma Protokolü nün uygulanması sonucu mutlak koruma şeridine alınarak inşaat izni verilmemesi nedeniyle taşınmazda meydana gelen kıymet kaybına karşılık olarak liranın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

126 112 İdare Mahkemesince, T.C. Anayasasının 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılabileceği, 1593 sayılı yasanın 237. ve 238. maddelerinde de şehir ve kasabalara dağıtılmak üzere toplanan su kaynaklarının çevresinde bir koruma alanı tesis edileceği ve bu alanları da mesken yapımı, ekim ve sair hususlar için kullanılamayacağı kurallarının yer aldığı, taşınmazın 1/5000 ölçekli İstanbul Metropoliten Kent Nazım Planında Büyük Çekmece Gölü su toplama havzası içinde mutlak koruma alanında kaldığı ve tarihli Protokolde öngörülen mutlak koruma alanı içinde bulunan şeritle hiçbir yapı yapılamaz" kuralı uyarınca davacının taşınmazı üzerindeki tasarruf hakkının kısıtlandığı, mülkiyet hakkının anılan Anayasa kuralı uyarınca kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırıldığı anlaşıldığından, bu sınırlama nedeniyle oluşacak zararın idarece tazminine yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1986/865 ve K:1986/1026 sayılı kararıyla onanmıştır [39]. Onaylı imar planında sanayi sahasında kalan ancak Küçükçekmece Gölü kısa mesafeli koruma alanında bulunan taşınmaza fabrika yapımı için ruhsat verilmemesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı hakkında; Dava, inşaat izni verilmemesine ilişkin davalı idareler işlemlerinin iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince; 2560 sayılı Kanun un 18. maddesinde yapı için belediyeden ruhsat isteyen gerçek ve tüzel kişilerin daha önce İSKİ'den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorunda oldukları, İSKİ'nin o yerdeki su ve kanalizasyon şebekesine göre su ve kanalizasyon durum belgesi vereceği, yapıların durum belgesi alınmadan veya tesisatın durum belgesine aykırı olarak yapılması hallerinde imar mevzuatının ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükmünün yer aldığı, aynı Kanun un 2. maddesinde de İSKİ'nin görev ve yetkileri sayılmış olup, (c) bendinde bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarını ve yeraltı sularının kullanılmış sularla ve endüstri artıkları ile kirletilmesini,

127 113 bu kaynaklardan suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak konusunda İSKİ'yi görevli ve yetkili kıldığı, aynı Kanun un 20. maddesinde, kanalizasyon şebekesine verilmesi sakıncalı maddeler ile içme suyu havzalarının korunması için gereken tedbir ve düzenlemelerin genel müdürlükçe hazırlanacak bir yönetmelikle belirleneceğinin hüküm altına alındığı, bu hükme dayanarak içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan yüzeysel su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hakkında yönetmelik çıkarılmış olup bu yönetmeliğin 5. maddesinde İstanbul'un şehirsel kesiminde yer alan ve yakın çevresi plan kararları ile şehirsel kullanımlara açılmış bulunan Küçükçekmece içme suyu kaynağının çevresinde düzenlenecek koruma alanlarında yürürlükteki planlar geçerli kalmak kaydıyla 4. maddenin A,B,C,D fıkralarındaki koşullara uyulmasına zorunlu kalınmaksızın İSKİ'ce belirlenecek tedbir görüşlerine göre düzenlemenin, bir planlama çalışması ile yapılabileceğinin öngörüldüğü, ayrıca Küçükçekmece Gölü etrafında mutlak kısa mesafeli koruma alanı teşkili ile ilgili İSKİ Yönetim Kurulunca karar verildiği, davacıların arsalarına inşaat izni alabilmek için İstanbul Belediyesine müracaat ettikleri, esas proje ve fosseptik projesinin 2560 sayılı Kanun un 18. maddesi gereğince İSKİ Genel Müdürlüğü ne gönderildiği, İSKİ Genel Müdürlüğünce söz konusu yerin Küçükçekmece Gölü su toplama havzası koruma alanı içinde kaldığından bu mahalde kurulması düşünülen Çeltik fabrikasının inşasına izin verilmesine idarelerince imkan görülmediğinin günlü yazı ile Belediye Başkanlığı na bildirildiği, bu durumun da Bakırköy Belediye Başkanlığı nca davacılara bildirildiği, dava konusu yerin Küçükçekmece Gölü, su toplama havzası koruma alanı içinde kalıp kalmadığı konusunda yapılan keşif üzerine bilirkişilerce verilen raporda kesin olmamakla birlikte dosyaya temin edilen belgelerden söz konusu yerin koruma alanı ile ilgili rakamlara uygun olduğunun bildirildiği, ayrıca dava konusu parselin bulunduğu yerde Küçükçekmece Gölü ne doğru gözle görülebilecek mertebede bariz devir meyil mevcut olmadığı, bu bakımdan mesafenin kirlenme açısından fazla bir önem taşımadığının belirtildiği, bu durumda dosyada mevcut belgelere göre dava konusu arsanın Küçükçekmece Gölü nün kısa mesafeli koruma sahası içinde kaldığı anlaşıldığından dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçeleriyle reddedilmiştir.

128 114 Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1986/1012 ve K:1987/282 sayılı kararıyla onanmıştır [40]. Tuzla İlçesi Ömerli Barajı Su Toplama Havzası nda kalan taşınmaz içinde boya fabrikası yapılmak üzere verilen inşaat ruhsatının iptali hakkında; Dava; İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin E:2002/1141, K:2003/622 sayılı dosyasında İSKİ Genel Müdürlüğü nce Tuzla İlçesi Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma sınırları içinde kalan taşınmaz içinde boya fabrikası yapılmak üzere verilen inşaat ruhsatının iptali istemiyle İstanbul Tuzla Organize Sanayi Bölge Başkanlığı na karşı açılmıştır. Mahkemece, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporundaki açıklamalar doğrultusunda; dava konusu parsel üzerinde yer alan yönetim binasının tamamının, boya imalathanesinin çok büyük bir kısmının Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma sınırları içinde kaldığı hususunun ortaya konulması nedeniyle söz konusu yapılar için İSKİ Genel Müdürlüğü nden olumlu görüş alınmadan verilen inşaat ruhsatında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7145 ve K:2005/3527 sayılı kararıyla onanmıştır [41]. Davacının tesislerinin orta ve kısa mesafeli koruma alanında bırakılacak şekilde havza sınırlarının oluşturulmasına ilişkin işlemin iptali hakkında; İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin E:2002/943 esasına kayıtlı dosyasında; davacının tesislerinin orta ve kısa mesafeli koruma alanında bırakılacak şekilde havza sınırlarının oluşturulmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E:2002/943, K:2004/1518 sayılı kararıyla; 2560 sayılı İstanbul Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

129 115 Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanunun 2/c maddesinde; bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularla ve endüstri artıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesis kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak, İSKİ nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan kabul tarihli İçmesuyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinin 4. maddesinde aşağıda yer verilen tanımlar yer almakta olup, tarihinde kabul edilen ve tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren İçmesuyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğinde de aynı tanımlar yer almaktadır. İçmesuyu Havzaları: İçme ve kullanma sularının temin edildiği ve edileceği yüzey ve yer altı suyu kaynaklarının tabii su toplama alanıdır. Mutlak Koruma Alanı: İçme ve kullanma suyu temin edilen ve edilecek olan suni ve tabii göller etrafında en yüksek su seviyesinde su ile karanın meydana getirdiği çizgiden itibaren yatay 300 m. genişliğinde kara alanıdır. Bahis konusu alanın havza sınırını aşması halinde mutlak koruma alanı havza sınırında son bulur. Kısa Mesafeli Koruma Alanı: Mutlak Koruma Alanı üst sınırından itibaren yatay 700 m. Genişliğindeki kara alanıdır. Bahis konusu alan sınırının su toplama havzası sınırını aşması halinde kısa mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Orta Mesafeli Koruma Alanı: Kısa Mesafeli Koruma Alanı üst sınırından itibaren yatay 1000 m. genişliğindeki kara alanıdır. Bahis konusu alan sınırının su toplama havzası sınırını aşması halinde orta mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur. Uzun Mesafeli Koruma Alanı: Orta Mesafeli Koruma Alanının üst sınırından başlamak üzere su toplama havzasının nihayetine kadar uzanan bütün kara alanıdır.

130 116 Davacının tesislerinin orta ve kısa mesafeli koruma alanında bırakılacak şekilde havza sınırlarının oluşturulmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada uyuşmazlığın çözümlenmesi bakımından mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan bilirkişi raporunda; 1/5000 ölçekli havza haritası incelendiğinde, Alibey Barajının maksimum su kotunun 30 metre olduğunun anlaşıldığı, maksimum doluluk seviyesinde su ile karanın birleştiği noktanın 30 m eşyükselti eğrisinden geçtiği, koruma alanlarının bu eğrinin geometrisinin oluşturduğu forma göre belirlenmesinin zorunlu bulunduğu, havza sınırının göl bölgesini etkileyecek yüzey sularının akıntı yönü ile civarındaki maksimum yükseltileri takip ederek oluşturulması gerektiği, 1996 yapımı ve güncel 1/5000 ölçekli İstanbul-F21-c-08-c nolu fotogrametrik halihazır paftalar dikkate alınarak, havza haritası incelendiğinde, bu ana özelliğin dikkate alınarak havza sınırının oluşturulduğunun, sınırın civardaki etkin alan zirvelerinden ve arazi eğim dönüm noktalarından geçirilmiş olduğunun tespit edildiği, gerek bilgisayar ortamında gerekse grafik olarak yapılan çalışma sonucunda, Alibey Barajı maksimum doluluk durumundaki 30 m su kotunun çizgisinin oluşturduğu geometrinin yatayda 300 metrelik mutlak koruma, 1000 metre kısa mesafe koruma ve 2000 metre orta mesafe koruma alanlarının belirlendiği, söz konusu koruma alanları havza sınırında son bulduğundan haritada havza sınırı ile sınırlandırılarak belirlendiği, bilirkişi heyeti olarak belirlenen koruma alanları ile İSKİ tarafından belirlenen koruma alanları mukayese edildiğinde tekniğin ön gördüğü tolerans dahilinde aynı olduğunun tespit edildiği, 3106 parselin üzerinde bulunan ve davacı tarafından dosyaya ibraz edilen halihazır haritada da konum ve şekilleri belirli olan eğitim tesislerinin havza alanlarına göre olan durumlarının belirlenmesi sonucunda, ana okulu ve idare binası ile foseptik çukurunun havza sınırı dışında kaldığı, mutfak, lise, spor salonu, depo tesislerinin orta mesafeli koruma alanında kaldığı, ilköğretim okulu bölümünün bir kısmının kısa mesafeli koruma alanında, bir kısmının da orta mesafeli koruma alanında kaldığı görüşüne yer verilmiştir olup Mahkemesince bilirkişi raporu karara esas alınabilecek nitelikte bulunmuş ve davacı Vakfa ait tesislerin bulunduğu bölgede, Alibey Barajı, baraj gölü maksimum su seviyesi kotu olan 30 metre kotuna göre, göl dolu su çizgisi, mutlak, kısa, orta mesafe koruma alanları sınırları ile havza sınırı mevzuata uygun olarak belirlendiğinden dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle

131 117 davanın reddine karar verilmiştir [42]. Davacıya zirai donatım deposu için Muratbey Belediyesi tarafından verilen ruhsatın iptali hakkında; Dava; Çatalca, Muratbey, Köyaltı Mevkii, 3 pafta, 518 parsel sayılı, tarla vasfındaki taşınmazın malikinin Halil İbrahim KÖSE olduğu, Halil İbrahim KÖSE nin tarihli dilekçe ile İSKİ Genel Müdürlüğüne müracaat ederek burada zirai donatım deposu yapmak istediğini bildirdiği, bu talebin, parsel orta mesafeli koruma alanında olup, koruma altına alınan derelerin ise mutlak koruma alanı dışında kaldığından yerinde görülmediği, tarihinde mahallinde yapılan tespitte, kaçak olarak depo inşaatına başlandığının belirlendiği, bunun üzerine İstanbul Valiliğine yazılan tarihli yazı ile, kaçak depo inşaatın yıkılmasının istendiği, tarihinde mahallinde yeniden tespit yapıldığı, depo inşaatına devam edildiğinin, duvarlarının bitirilmek üzere olduğunun ve söz konusu depo inşaatı için Muratbey Belediyesinden tarihli, 2001/221 nolu ruhsatın alındığının belirlendiği, ruhsatın iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin E:2002/925 nosuna kayıtlı dosyasında Mahkemece; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan İçmesuyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinin 9. maddesinin (b) bendine göre, orta mesafeli koruma alanlarında turizm alanları, her türlü sanayi, hastaneler, serbest bölgeler, hayvancılık tesisleri ve her türlü depolama tesisleri kurulamaz. Söz konusu bu düzenleme, tarihinde yayımlanan yeni İçmesuyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğinde de aynen muhafaza edilmiştir. Diğer taraftan İçmesuyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinin 5. maddesinin (c) bendinde, bu Yönetmelik kapsamında kalan alanlardaki her türlü yapı ve tesislerin İSKİ nin olumlu görüşü alındıktan sonra ilgili idari merci tarafından izin ve ruhsata bağlanacağı hükmü yer almaktadır. hükümleriyle uyuşmazlığın çözümlenmesi bakımından mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda özetle; iptali istenen ruhsata konu 3 pafta, 518 parselin; 1/5000 ve 1/1000 ölçekli

132 118 havza koruma amaçlı planlarda mevcut depolama alanında kaldığı bu planlarla ilgili İSKİ olumlu görüşüne dava dosyasında rastlanılmadığı, dava konusu ruhsata konu parselin, Büyükçekmece barajı su toplama havzasında orta mesafeli koruma alanında kaldığı görüşü belirtilmektedir. kanısının bulunduğu ve karara esas alınabilecek nitelikte bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda; orta mesafeli koruma alanlarında her türlü depolama tesisleri kurulamayacağından dava konusu ruhsatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu ruhsatın iptaline, karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2004/6508 ve K:2007/2182 sayılı kararıyla onanmıştır [43]. Eyüp Sultan Mah. 242EE 11- a pafta, 6796 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı için verilen ruhsatın iptali için yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali hakkında İstanbul 6. İdare Mahkemesinin E:2001/797 esas sayısına kayıtlı dava, Eyüp Sultan Mah. 242EE 11- a pafta, 6796 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı için verilen ruhsatın iptali için yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince günlü, E:2001/797, K:2003/1846 sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın baraj uzun mesafeli koruma alanında kaldığı, davacı kurumun olumlu görüşü alınmaksızın belediyece inşaat ruhsatı verilmesi olanağı bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E: 2004/3758 ve K: 2006/3306 sayılı kararıyla onanmıştır [44]. İstanbul Kartal, Samandıra Beldesi, G 22a 05b 3d pafta, 7048 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tekstil işyeri olarak yapılan yapı için Samandıra Belediye Başkanlığı'nca verilen günlü, 99/2 sayılı yapı ruhsatının iptali hakkında;

133 119 İstanbul 3. İdare Mahkemesinin E:2001/838 esas sayısına kayıtlı dava, İstanbul Kartal, Samandıra Beldesi, G 22a 05b 3d pafta, 7048 ada, 13 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tekstil işyeri olarak yapılan yapı için Samandıra Belediye Başkanlığı'nca verilen günlü, 99/2 sayılı yapı ruhsatının iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin günlü, E:2001/838, K:2003/753 sayılı kararıyla, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi üzerine düzenlenen raporun dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davalı idarenin davanın süresinde açılmadığı yolundaki itirazı yerinde görülmeyerek işin esasına geçildiği, İSKİ İçmesuyu Havzaları Koruma Yönetmeliği'ne göre uyuşmazlık konusu yapının yer aldığı parselin Ömerli Baraj Gölünün uzun mesafeli koruma alanı ile Paşaçayırı Deresi mutlak koruma alanında kaldığı, anılan Yönetmeliğin 10. maddesi uyarınca uzun mesafeli koruma alanında yapı yapılacak parsel büyüklüğünün asgari 2500 m 2 olması gerektiği halde taşınmazın bu büyüklüğü sağlamadığı, havza planına göre yapı ruhsatında öngörülen yapının bu alana yapılmasının mümkün olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle tesis edilen işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu karar Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E: 2004/1294 ve K: 2006/1248 sayılı kararıyla onanmıştır [45]. Çatalca İlçesi, Muratbey Köyü, 1-2 paftada bulunan ve Büyükçekmece Gölü orta mesafeli koruma havzası içinde yer aldığı belirtilen ilave inşaat ruhsatının iptali hakkında; İstanbul 1. İdare Mahkemesince, verilen gün ve E:2000/1653, K:2002/730 sayılı kararın Danıştay 6. Dairesi nce verilen gün ve E:2002/4294, K:2003/3318 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak verilen İstanbul 1. İdare Mahkemesinin E:2004/1198 esas sayısına kayıtlı dava, davacı kurumun Çatalca ilçesi, Muratbey Köyü, 1-2 paftada bulunan ve Büyükçekmece Gölü orta mesafeli koruma havzası içinde yer aldığı belirtilen 1932 sayılı parselde Sıttnak Uluslar arası Nakliyat AŞ.'ye verilen tarihli S-124 sayılı ilave inşaat ruhsatının iptali istemiyle açılmıştır.

134 120 İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin günlü, E:2004/1198, K: 2007/651 sayılı kararıyla; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Yapı Ruhsatiyesi başlıklı 21. maddesinde; "Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir. Ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır. Bu durumda; bağımsız bölümlerin brüt alanı artmıyorsa ve nitelik değişmiyorsa ruhsat, hiçbir vergi, resim ve harca tabi olmaz. Ancak; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir." hükmü, aynı Yasanın Ruhsat Alma Şartları başlıklı 22. maddesinde; "Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, Valilik bürolarına yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat edilir. Dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir. Belediyeler veya valiliklerce ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir. Eksik veya yanlış olduğu takdirde; müracaat tarihinden itibaren onbeş gün içinde müracaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile bildirilir. Eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir. hükmü yer almaktadır. Öte yandan olay tarihinde yürürlükte bulunan içme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinin 9. maddesinde orta mesafeli koruma alanları metre olarak belirlenmiş, bu alanlarda yapılaşmalar a) 5000 m 2 veya daha büyük bir parselde yoğunluk 10 kişi/ha' i ( bir aile 5 kişi kabul edilir) kapalı alanı veya emsal i 0.07 ve h=6,5 m. yi geçmeyecek ve değiştirilebilecek azami arazi oranı en fazla %10 olacak şekilde bir veya birden fazla mesken yapılabilir. Bina sayısı yapılaşma şartlarına uymak kaydıyla azaltılabilir. Bu alanlarda turizm alanları, her türlü sanayi, hastaneler, serbest bölgeler hayvancılık tesisleri ve her türlü depolama tesisleri

135 121 kurulamaz. Bu alanlarda suni gübre, kalıcı ve zehirli zirai mücadele ilaçları kullanılan zirai faaliyetlere müsaade edilmez. Endüstri Meslek Liseleri ve yükseköğretim kurumları açılamaz. Genel hükümlerin 5. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen kamu yararına olan konut dışı yapılarda yapılaşma emsalleri İSKi Yönetim Kurulu tarafından 9/a'da verilen değerlerin 2 katına kadar arttırılabilir. Bu alanlarda yeni taş, kum, kil, kömür ve maden ocağı açılmasına ve işletilmesine izin verilmez. Bu alanlarda çöp toplama ve imha merkezleri, her türlü kimyevi madde, yakıt depoları, akaryakıt istasyonları ve mezarlıklar kurulamaz. Bu alanlarda katı ve sıvı atıklar dökülemez." hükmü, aynı Yönetmeliğin 1 O/b maddesinde de; "bu alanlarda sosyal mesken, her türlü sanayi, turizm alanları ve serbest bölgeler kurulamaz." hükmü vurgulanmıştır. Uyuşmazlık konusu yapının Büyükçekmece Gölü koruma alanında kalıp kalmadığının ve bu alanda yapılabilecek binalardan olup olmadığının teknik yönden incelenmesi için mahkememizin günlü ara kararı gereğince mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen günlü bilirkişi raporunda özetle; Çatalca Belediyesi tarafından verilen tarihli yapı ruhsatına konu ilave inşaat Büyükçekmece Gölü koruma havzası içinde kaldığı, ISKI koruma kuşak sınırlarının ISKI tarafından belirlendiği ve haritalara işlendiği, yapılan değerlendirme hem İSKİ tarafından dava dosyasına sunulan 1/ ve 1/5000 ölçekli haritalar, hem de 1896 parsel için 1994 yılında alınan imar durum belgesi incelenerek yapıldığı, ilave inşaatın depo kısmının Büyükçekmece Gölü orta mesafe koruma kuşağında yer aldığı, tarihinde yürürlüğe giren ve olay tarihinde yürürlükte bulunan İSKİ içme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliğine göre orta mesafeli kuşakta turizm alanları, her türlü sanayi tesisi, hastaneler ve serbest bölgeler, hayvancılık tesisleri ve her türlü depolama tesislerinin kurulamayacağı ancak tek ailelik konut yapılabileceği bu konut için verilen emsal değerin %7 olacağı bu nedenle, orta mesafe koruma kuşağında yer alan m2'lik depo binasının bu kuşakta yapılmasının 1998 veya önceki İSKİ Yönetmeliğine göre mümkün olmadığı, dava konusu depo alanının evsel atık niteliğinde atık çıkaran bir fonksiyonu olduğu, depolanan malların kirletici olmadığı, ancak orta mesafede verilen yoğunluk hektarda 10 kişi/hektar olup, bu çalışma alanındaki yoğunluğu yani çalışan sayısı bu

136 122 yoğunlukların üzerinde olduğu, diğer yandan depo fonksiyonunun geniş alan kaplaması nedeniyle suyun toprağa ulaşmasını engelleyen bir yönü bulunduğu, dava konusu taşınmazın 56,68 m. kotunda ( baraj kotu yaklaşık 5-6 m. kotunda) olduğu, baraj ile dere arasında yer alan bir tepe üzerinde doğu yönünde baraja doğru hatalı bir meyille düştüğü, batı yönünde de tahta köprü deresine doğru meyilli olduğu, tahta köprü deresinin baraja döküldüğü taşınmazın dereye yaklaşık uzaklığının m. olduğu, dava konusu yapının bulunduğu parseller dere yönüne doğru meyilli olduğundan yamacın sularının baraja doğru değil dereye doğru akarak dereyi beslediği, dere aracılığı ile de baraja ulaştığı ve dereye mutlak veya kısa mesafe kuşak olarak tanımlanabilecek uzaklıkta olduğu, dereler için getirilen çekme mesafesinin 100 m. olduğu ancak 100 metrenin ötesindeki alanlarda eğim nedeniyle sular dereye doğru aktığı, dereye doğru eğimli yamaçlarda 10 metrenin ötesi dikkate alındığında eğer bu alanlarda istenmeyen türden yapılaşmalar olduğunda derenin kirlenmesi ve dolayısıyla barajın kirlenmesinin de kaçınılmaz olduğu, belirtilen faktörlere bağlı olarak derelerin su toplama havzaları ve barajların su toplama havzalarının birlikte dikkate almak gerektiği, 100 metrenin ötesinde olup dereye doğru suların aktığı mesafelerde bir sanayi ve depolama alanı olduğunda bunların yaratabileceği kirlilik dereyi kirletebilecek dolayısıyla barajda kirlenmiş olacağı topografik faktörlerin incelenmesi sonucunda yapının gerek fonksiyonu gerekse bulunduğu konum itibariyle muhafaza edilemeyeceği kanaatine varıldığı belirtilmiş, anılan bilirkişi raporu yerinde görülerek tarihli kararı ile işlemin iptaline karar verilmiştir. Anılan kararın, davalı idareler ve müdahil tarafından temyizi üzerine, Danıştay 6. Dairesi tarafından verilen gün ve E:2002/4294, K:2003/3318 sayılı kararı ile; konusunda uzman bilirkişilerin katılımı ile oluşturulacak bilirkişi heyeti aracılığıyla Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği ve İSKİ İçme Suyu Havzaları Koruma Yönetmeliğinde içme ve kullanma suyu temin edilen rezervuarların ve benzeri su kaynaklarının koruma alanlarının tespitine ilişkin ilke ve kurallar gözetilerek yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesiyle taşınmazların hangi mesafe içerisinde kaldığının ve Muratbey Belediyesi tarafından yapılan 1/5.000 ve 1/1.000 ölçekli planlardaki konumunun belirlenmesi ve İSKİ Genel Müdürlüğü Havza Koruma

137 123 Yönetmeliği hükümleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekçesiyle bozulması üzerine, Mahkemesi nce yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2000/56 sayılı dosyasındaki ölçülerle havza haritasının farklılık arz etmesi üzerine farklılığın nedenini anlamak için yapılan incelemede; mahkemece İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından dosyaya sunulması istenilen belgelerin sunulmasına ilişkin tarih havaleli yazı ekinde sunulan ve DSİ Genel Müdürlüğü DSİ XIV. Bölge Müdürlüğü'nce tanzim edildiği belirtilen Büyükçekmece Barajına ait teknik veriler belgesi incelendiğinde; Kret Kotunun 8,60 metre normal su seviyesinin ise 6,30 metre olduğunun görüldüğü, ayrıca aynı belgede Büyükçekmece Rezervuar Çevre Seddeleriyle ilgili bilgilerde ise tarım arazilerini korumak için baraj gölü alanını sınırlamak amacıyla metre 4 ayrı bölüm halinde toprak dolgu seddelerinin yapıldığının anlaşıldığı, 1/5.000 ölçekli havza haritası ile hali hazır haritalar incelendiğinde ise ekte bulunan 1/5.000 ölçekli haritada görüleceği gibi dava konusu parsele en yakın bölümde de böyle bir seddenin yapıldığının anlaşıldığı, seddenin tepe noktaları kot yüksekliğinin 7,42 ile 8,79 metre arasında değişmekte olduğu, seddenin kara tarafında ise tabi zemin kotunun 3,15 ile 4,54 metre arasında değişmekte olduğundan ve seddenin göl tarafında ise tabi zemin kotunun daha düşük kotta olması nedeniyle yönetmelikle belirlenen en yüksek su seviyesinde su ile karanın meydana getirdiği çizgiden itibaren mesafe belirleme işleminin sedde şeklinde düzenleme yapılan kısımlarda seddenin geometrisi ile seddenin güvenlik alanından itibaren mesafe belirlenmesi teknik bir zorunluluk olduğu, nitekim havza sınırı ile ilgili yapılan kontrollerde İSKİ tarafından belirlenen havza sınırlarının doğru olarak belirlendiğinin anlaşıldığı, Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/56 sayılı dosyasında yapılan keşif sonrası düzenlenen raporda ise ölçü başlangıç noktası olarak sedde ve göl alanı içerisinde bulunan ve tarihindeki su sınırları esas alınarak ölçüm yapıldığının görüldüğü, söz konusu ölçülere ait verilen koordinatlar havza haritasına işlendiğinde ekli haritada da görüleceği gibi bu durumun teyit edildiğini, yapılan ölçüde yönetmelikte öngörülen başlangıç noktası hatalı olarak alındığından elde edilen mesafelerinde hatalı elde edildiğini ve metreden fazla çıktığını, netice olarak 1932 parselin bir kısmı ile ilave depo inşaatının tamamının orta mesafeli koruma alanında kaldığını, ilave

138 124 yönetim binası inşaatının ise uzun mesafeli koruma alanında kaldığını, parseller üzerindeki ruhsata konu inşaat faaliyetin İSKİ Genel Müdürlüğü Havza Koruma Yönetmeliği hükümlerine uygun olup olmadığının irdelenmesi sonucunda ise; olay tarihinde yürürlükte bulunan Yönetmeliğin 9. maddesinde orta mesafeli koruma alanlarında turizm alanları, her türlü sanayi, hastaneler, serbest bölgeler, hayvancılık tesisleri ve her türlü depolama tesislerinin kurulamayacağı belirtildiğinden, davaya konu olan ilave deponun gıda dışı ve çevreye zarar vermeyen beyaz eşya elektronik eşya depo binası olduğu saptandığı, ilave depo binasının bugün için atık anlamında çevreye zarar verecek konumda olmamasına karşı mevcut İSKI Yönetmeliği yapılaşma koşullarına aykırı olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Uyuşmazlık konusu parsel halen yürürlükte bulunan ve İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından da onaylanmış bulunan 1/5.000 ölçekli İmar Planında konut dışı kentsel çalışma alanında kalmakta olup, konut dışı kentsel çalışma alanlarında depolama alanlarına izin verilmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. [46] Madencilik faaliyetleri ile ilgili mahkeme kararları Alibeyköy Barajı mutlak koruma alanı içinde kaldığı anlaşılan taşocağına, taşocağı işletme izni verilemeyeceği hakkında; Dava; İstanbul Valiliğince verilen taşocağı izninin iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 5. İdare Mahkemesinin gün ve E:1993/142 sayılı kararıyla; 2560 sayılı Yasanın 20. maddesinde içme suyu alınan havzaların korunması için gerekli önlemlerin ve düzenlemelerin İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünce hazırlanacak bir yönetmelikle belirleneceğinin öngörüldüğü, bu madde uyarınca çıkarılan İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek olan Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkında Yönetmeliğin 4.A/5 bendinde mutlak koruma alanı içerisinde taş, kum, kil ve maden ocağı açılmasına ve işletmesine izin verilmeyeceğinin belirtildiği, kısa ve orta mesafeli

139 125 koruma alanlarında da aynı kuralın geçerli olduğu, yerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucuna göre, Alibeyköy Barajı mutlak koruma alanı içinde kaldığı anlaşılan, taşocağına, belirtilen Yönetmelik kuralı uyarınca açma ve işletme izni verilmesine olanak bulunmadığından dava konusu işlem hukuka ve yasal düzenlemelere aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu karar Danıştay 8. Dairesi nin tarihli ve E:1993/1520 ve K:1994/5 sayılı kararıyla onanmıştır [47]. Alibeyköy İçme Suyu Baraj Havzası nın kısmen kısa, kısmen orta mesafeli koruma alanında, kısmen de cebeci deresinin mutlak koruma alanında kalan maden ocaklarının gayri sıhhi müessese ruhsatlarının bulunmadığından bahisle faaliyetten men edilmesi hakkında; İstanbul 2. İdare Mahkemesi nin E:2004/2793 sayısına kayıtlı dava; İstanbul Gaziosmanpaşa, Cebeci mevkiinde bulunan davacı şirketlerin uhdesindeki İr:2545 sayılı ve Önir:7050 sayılı maden ocaklarının Alibeyköy İçme Suyu Baraj Havzası nın kısmen kısa, kısmen orta mesafeli koruma alanında, kısmen de cebeci deresinin mutlak koruma alanında kaldığı ve gayri sıhhi müessese ruhsatlarının bulunmadığından bahisle faaliyetten men edilmesine ilişkin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gayri Sıhhi Müesseseler İnceleme Kurulu nun günlü ve 9036 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır. Mahkemesi nce 3213 sayılı Maden Kanunu nun 7. maddesi uyarınca, belediye ve mücavir alanlarda madencilik faaliyetlerine başlayabilmek için ilgili belediyeden izin alınması gerekmekte olunduğu, 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu nun 270. maddesi gereğince Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın da görüşü alınarak düzenlenen ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle yürürlükte olan mülga Gayrı Sıhhi Müesseselerin Sınıflarını Gösterir Listenin A/5. bendinde; maden ocakları 1. sınıf Gayrı Sıhhi Müesseseler arasında sayılmış olduğu, tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu nun Büyükşehir,

140 126 İlçe ve İlk Kademe Belediyelerinin Görev ve Sorumlulukları nı düzenleyen 7/j maddesine göre gıda ile ilgili olanlar dâhil birinci sınıf gayrisıhhî müesseseleri ruhsatlandırmak ve denetlemek büyükşehir belediyelerinin yetkisi içinde olduğu, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun un 2/c. maddesinde, "bölge içindeki su kaynaklarının, deniz, göl, akarsu kıyılarının ve yeraltı sularının kullanılmış sularla ve endüstri aktıkları ile kirletilmesini, bu kaynaklarda suların kaybına veya azalmasına yol açacak tesislerin kurulmasını ve bu tür faaliyetlerde bulunulmasını önlemek, bu konuda her türlü teknik, idari ve hukuki tedbiri almak" gibi görevlerin İSKİ nin görevleri arasında sayıldığı, 2560 sayılı Yasa nın 18. maddesinde, yapı için belediyeden ruhsat isteyen gerçek ve tüzel kişilerin, daha önce İSKİ'den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorunda oldukları, İSKİ nin o yerdeki su ve kanalizasyon şebekesine göre su ve kanalizasyon durum belgesi vereceği, yapıların durum belgesi alınmadan veya tesisatın durum belgesine aykırı olarak yapılması hallerinde imar mevzuatının ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı, imar planlarının hazırlık safhasında altyapı tesisleriyle uyum yönünden İSKİ'nin de görüşünü almanın şart olduğu, aynı Kanunun 20. maddesinde, içme suyu alınan havzaların korunması için gereken tedbir ve düzenlemelerin İSKİ Genel Müdürlüğü nce hazırlanacak bir Yönetmelikle belirleneceği, içme suyu alınan havzalara zarar verenler ve bunları kirletenler hakkında Türk Ceza Kanunu nun Devlet malına karşı suç işleyenlere ilişkin hükümleri uyarınca kovuşturma yapılacağı, yine 2560 sayılı Yasa nın söz konusu 20. maddesine dayanılarak hazırlanan, tarihinde yürürlüğe giren ve dava konusu yapı ruhsatının verildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan "İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen ve Edilecek olan Yüzeysel Su Kaynaklarının Kirlenmeye Karşı Korunması Hakkındaki Yönetmelik in 5/c. maddesinde, bu Yönetmelik kapsamında kalan alanlardaki her türlü yapı ve tesislere İSKİ nin olumlu görüşü alındıktan sonra ilgili idari merci tarafından izin ve ruhsat verileceği kurala bağlandıktan sonra aynı Yönetmeliğin 10/b ve 11/b. maddelerinde, birinci ve ikinci derece uzun mesafeli koruma alanlarında sosyal konutların, her türlü sanayi tesislerinin, hayvan çiftliklerinin, turizm alanlarının ve serbest bölgelerin kurulamayacağı hükümlerinden bahisle anılan yasal düzenlemelerin ortak amacının, insan sağlığı açısından tehlike

141 127 oluşturabilecek içme suyu kirliliğini önlemek için su havzalarını, evsel - endüstriyel ve tarımsal her türlü atık maddeye karşı koruma altına almak olduğu, bundan dolayı da su havzalarının kısa, orta ve uzak mesafeli koruma alanlarında hangi tür yapı ve tesislerin yapılıp yapılamayacağı konusunda İSKİ nin olumlu görüşü alındıktan sonra ilgili merciler tarafından izin ve ruhsat verileceği sonucuna varılmış. Dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda; Alibeyköy İçme Suyu Baraj Havzası nın kısmen kısa, kısmen orta mesafeli koruma alanında, kısmen de Cebeci Deresi nin mutlak koruma alanında kaldığı halde İSKİ nin olumlu görüşü alınmadan ve gayri sıhhi müessese ruhsatları düzenlenmeden faaliyet gösterdiği anlaşılan İstanbul, Gaziosmanpaşa, Cebeci Mevkiinde bulunan davacı şirketlerin uhdesindeki İr:2545 sayılı ve Önir:7050 sayılı maden ocaklarının faaliyetten men edilmesine ilişkin işlemde mevzuata ve hukuka aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir [48] Çevreyi kirletici faaliyetler ile ilgili mahkeme kararları Davacı şirkete ait tesislerin İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğinin 5/a maddesini ihlal ettiğinin belirlendiği gerekçesiyle faaliyetinin durdurulması gerektiğine dair tarih ve sayılı işlemin iptali hakkında İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin E: 2005/619 sayısına kayıtlı dava; davacı şirkete ait tesislerin İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğinin 5/a maddesini ihlal ettiğinin belirlendiği gerekçesiyle faaliyetinin durdurulması gerektiğine dair tarih ve sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Mahkemesi nce; tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği'nin 4. maddesinde uzun mesafeli koruma alanı, orta mesafeli koruma alanının üst sınırından başlamak üzere su toplama havzasının nihayetine kadar uzanan bütün kara alanı olarak tanımlandıktan sonra aynı Yönetmeliğin 5/a maddesinde; "İçme ve kullanma suyu kaynakları içinde ve havzasında suların kirlenmesine sebep olacak faaliyetler yapılamaz. Su veriminin

142 128 azalmasına, rejimin bozulmasına neden olabilecek hiçbir faaliyette bulunamaz. Yüzeysel su kaynaklarına yapılacak atık su deşarjları Yönerge ile belirlenen sınır değerleri sağlayacaktır." hükmüne, Yönetmeliğin 14/a maddesinde ise; "Yüzey veya yer altı sularının kirlenmesine sebep olan veya böyle bir neticenin doğmasına yol açma tehlikesi arzeden fiillerin veya faaliyetlerin tespiti halinde bu faaliyetlerin durdurulması, engellenmesi veyahut ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınması; 2560 sayılı Kanun'un 1. maddesi gereğince Büyükşehir Belediyesi sınırları dahilinde, Büyükşehir Belediyesi ve ilgili Belediyelerden, dışında ise ilgili mülki idareden talep edilir ve İSKİ 3009 sayılı Kanun ile değişik 2560 sayılı Kanun'un 1. maddesindeki yetkilerini kullanır." hükmüne yer verildiği vurgulanmıştır. Merkez Mahallesi Şair Mehmet Akif Cad. No:4 Alemdar Ümraniye adresinde davacı şirkete ait konfeksiyon ve kot yıkama tesislerinin bulunduğu, tesiste tarihli incelemede konfeksiyon imalatının yanı sıra kot yıkamasının yapıldığı, endüstriyel debinin (%30 kapasite ile çalıştığı dikkate alınarak) Qend=7,5 ton/gün olduğu, tarihli incelemede ise tesiste yıkama faaliyetinin devam ettiği (evsel ve endüstriyel) atık suların fosseptiğe verildiği, tarihli incelemede kot yıkamanın devam ettiği ancak, endüstriyel debinin raporda Qend=1,2m3/gün olduğunun tespit edildiği, tarih ve / sayılı yazı ile firmanın havza bölgesinde kalması ve kot yıkama faaliyetinden endüstriyel nitelikli atık su kaynaklanması sebebi ile faaliyetin durdurulmasının istenilmesi üzerine, uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerindeki yapının niteliğinin ve kullanım amacının ve taşınmazın imar planında hangi alanda kaldığının incelenmesi, Yapının bulunduğu parselin Ömerli Barajı veya yörede bulunan derelere ait koruma havzasında kalıp - kalmadığının, koruma havzası içinde ise mesafesinin sorulması, Taşınmaz koruma havzası içinde bulunuyorsa, bu kez işletmenin buralarda yapılabilecek yapılardan olup-olmadığının irdelenmesi, Uyuşmazlığa konu işletmedeki faaliyetin niteliği incelenmek suretiyle, içme ve kullanma suyu temin edilen rezervuarlara zarar verici nitelikte atık (evsel,endüstriyel v.s.) deşarj edip etmediğinin irdelenmesi, gerekli foseptik ve arıtma tesislerinin kurulup kurulmadığının tespit edilmesi ve tesislerin normal çalışması halinde deşarj limitlerine uygun çalışıp çalışamayacağının irdelenmesi, işletmenin bulunduğu yerde faaliyetine devam etmesinin yönetmelikte

143 129 öngörülen koşullara uygun olup olmayacağının, diğer bir ifadeyle içme ve kullanma suyu temin edilen dere ve göllere (rezervuarlara) zarar verip vermeyeceğinin belirlenmesi amacıyla mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesine karar verilmiştir. Mahallinde yaptırılan Keşif ve Bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafından dosyaya sunulan Mehmet Şerafettin Karahan adına kayıtlı tapu senedi fotokopisinde 4 pafta, 178 parselin 215 m 2 yüzölçümüne sahip olduğu, fabrika binasının bu kadar alan üzerinde olamayacağı, binanın 119 ada, 9 parsel ile 407 nolu parseller üzerine de taştığının tespit edildiği, uyuşmazlık konusu yıkama ünitesi, fabrika binası ve 178 no'lu parselin Ömerli Barajı Koruma Havzası içinde kaldığı, taşınmaza en yakın baraj gölü maksimum su seviyesi sınırından itibaren 6000 m mesafede olduğunun belirlendiği, yönetmelikteki tanıma göre taşınmazın uzun mesafeli koruma alanında kaldığı, tesislerde 5 adet çeşitli boyutlarda sanayi tipi yıkama, 3 kurutma 1 kuru temizleme makinesinin bulunduğu, fabrikaya ait yıkama ünitesi mühürlendiği için gayrı faal durumda olduğu, firma yetkililerince atık su arıtma tesisi olarak ifade edilen gerek fabrikaya ait evsel atık su ve gerekse yıkama ünitesine ait endüstriyel atık sular bir PVC boru ile bağlandığının görüldüğü, yıkama ünitesi mühürlendiği için gayrı faal durumda olsa da yıkama işlemi gerçekleştirildiğinde endüstriyel atık su oluşturabilecek nitelikte olduğu, ilgili yönetmeliğin 10. maddesine göre maksimum parsel büyüklüğü m 2 yoğunluk 25 kişi/ha, KAKS=0.12 H=6.50 m olma zorunluluğu bulunmasına rağmen söz konusu yapının dayanağı 178 nolu parsel olduğundan ve 178 nolu parsel 215 m 2 olduğundan bu şartı taşımadığı, işletmede oluşan evsel atık su ile yıkama ünitesinden gelen endüstriyel atık suların arıtılması maksadıyla bağlandığı işletmenin bahçesinde mevcut bir paket arıtma tesisinin bulunduğu, İstanbul Sanayi Odası kapasite raporu dikkate alındığında ve fabrika tam kapasiteyle çalıştığında oluşacak endüstriyel atık suların arıtılması için ve ayrıca önceki yıllarda işletmenin fason olarak fabrika dışında yaptırdığı yıkamalara ait faturalar ile yıkama ünitesindeki mevcut makine sayısı da göz önüne alındığında adı geçen paket atık su arıtma tesisinin iyileştirilmesi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.

144 130 Mahkemece yeterli bulunan bilirkişi raporu ve dosya içindeki belgelerin değerlendirilmesinden, tesisin çalışmalarından endüstriyel atık su kaynaklanması ve mevcut arıtma tesisinin de yeterli olmaması nedeniyle Ömerli Barajı uzun mesafe koruma alanında kaldığı anlaşılan tesisin içme ve kullanma suyu kaynakları içinde ve havzasında suların kirlenmesine sebep olacak faaliyetler olarak nitelendirilmesinde ve faaliyetin durdurulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir [49] Kamulaştırma ile ilgili mahkeme kararları Ömerli barajının uzun mesafeli koruma alanında, derenin ise kısmen mutlak kısmen de kısa mesafeli koruma alanında kalan taşınmazın karayolları genel müdürlüğünce yol emniyet sahası servis alanı tesis edilmesi amacıyla kamulaştırılmasında kamu yararı ilkesine uyarlık bulunmadığı hakkında; Dava, taşınmazın yol inşaat, emniyet sahası servis alanı tesis etmek amacıyla kamulaştırılmasına ilişkin işlemin iptali isteğiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince, kamulaştırılan taşınmazın Ömerli Barajı uzun mesafeli koruma alanında koruma altına alınan derenin ise kısmen mutlak kısmen de kısa mesafeli koruma alanında kaldığı, bu nedenle de söz konusu tesisin su toplama havzası içerisinde kurulmasının uygun olmadığının bu konuda görevli kamu kuruluşu olan İSKİ Genel Müdürlüğünce belirtilmiş olması karşısında kamu yararı ile yapılacak otoyolun servis alanının su havzasını kirletecek bir konumda bulunan davacı taşınmazı kamulaştırılarak oluşturulmasında kamu yararı ilkelerine uyarlık görülmediği gerekçesiyle kamulaştırma işleminin iptaline karar verilmiş. Dava konusu işlemin iptali yolundaki İstanbul 1. İdare Mahkemesinin günlü, E:1990/1022 sayılı kararı Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1990/2508 ve K:1992/586 sayılı kararıyla onanmıştır [50].

145 SONUÇ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İçme suyu havzalarındaki sorunların çözüme kavuşturulması için merkezi idare ve mahalli idarelerin üzerine düşen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu çözüm önerileri içerisinde; koruma kavramı, çevre ve planlama politikaları, planlamada ölçek, mevzuat kapsamı, denetim ve yaptırım konusu ile içme suyu havzalarına doğal ekosistem özelliklerinin kazandırılması ile ilgili ilke ve yöntemler yer almaktadır. İstanbul'daki içme suyu havzalarında yaşanan sorunların giderilmesinde rol alacak yönetim birimleri ve bu birimler tarafından yapılması gerekenlerden oluşan çözüm önerileri, öncelik sırasına ve özelden genele bir yaklaşım içerisinde adım adım ele alınmıştır. Bu adımlar; İstanbul'daki içme suyu havzalarında; tam yetkili ve sorumlu tek bir idare oluşturulması, planlama yetkilerinin netleştirilmesi, planlama sürecinin başlatılması, İstanbul Metropol Yönetim Birimi'nin kurulması, Ülke Genelinde Fiziki Planlama sürecine geçilmesi, çevre koruma ve planlama politikalarının üretilmesi, doğal ekosistem özelliklerinin kazandırılması (ağaçlandırma) başlıkları altında incelenmiştir. Her bir adımın, kendinden önceki adımda önerilenleri aynen ve tamamen kapsamakta ve kendinden sonraki adım için de altyapı oluşturmaktadır İçme Suyu Havzalarında Tam Yetkili ve Sorumlu Tek Bir İdare Oluşturulması Kamu hizmeti kapsamındaki herhangi bir alanda, yetki, görev ve sorumluluğun, hangi kamu yönetimi birimine ait olacağının belirlenmesi, bu hizmetin gereği gibi yerine getirilmesiyle çok yakından ilgilidir. Bu yetki paylaşımında içme suyu havzalarının yönetimi ile ilgili yetki ve sorumluluklar tek merkezde toplanmalıdır.

146 132 Kendisine yetki ve görev verilecek olan yönetim birimi, imkan ve kaynakları bakımından, verilen görevi yerine getirebilecek durumda olmalı, ya da en azından kolaylıkla ve kısa sürede o duruma gelebilecek potansiyele sahip bulunmalıdır. Kaynak kavramı, mali kaynaklar yanında, araç, gereç ve gerekli donanım ve yetişmiş insan gücü kaynağını içermektedir. Yönetim birimi, kendisine verilecek göreve fiziksel olarak erişebilmelidir. Görev ve sorumluluk, o görev alanında uzmanlaşmış ya da böyle bir potansiyele sahip bir birime verilmelidir. Bu ölçütlerin göz önünde bulundurulması halinde, yerel yönetimlerin merkezi yönetim birimlerine göre erişebilme, sahiplenebilme ve ilgi yoğunluğu sağlayabilme kriterleri bakımından daha elverişli konumda oldukları gözlenmektedir. Buna karşılık diğer kriterler açısından, büyüklük farkı gözetmeden, tüm yerel yönetim birimleri için aynı yargıya varmak mümkün değildir. Belde ve ilçe belediyeleri bir yana, büyük kentlerimizin belediyelerinin bile pek çoğunun, içme suyu havzalarının korunması gibi teknik, tüzel ve yönetsel boyutu önem taşıyan büyük ve kapsamlı bir görevi yerine getirebilecekleri kuşkuludur. Bu yüzden yerel yönetimlere içme suyu havzalarının korunması alanında görev ve sorumluluk verme konusu ele alınırken, uygun bir sınır çizmek, bazı küçük belediye birimlerine bu alanda yetki ve sorumluluk yüklememek, daha büyüklere belirli ve çok uzmanlaşma gerektirmeyen ölçüde görev verilirken, Su ve Kanalizasyon İdarelerine sahip Büyükşehir Belediyelerine, önemli görev ve sorumluluk yüklemek uygun olacaktır [51]. Yukarıdaki kriterler çerçevesinde İstanbul'daki içme suyu havzalarının korunmasında İSKİ yetkili ve sorumlu tek idare olmalıdır. Bu idare tarafından uygulama aracı olan yönetmelikte aşağıdaki düzenlemelerin yapılması ve yeni koruma politikalarının geliştirilmesi gereklidir. Sorunların çözümüne yönelik alınacak kararların, karardan etkilenecek olanların ve ülkenin ekonomik durumlarının göz önüne alınmaması, ortaya konacak kararın uygulamada büyük sıkıntılara neden olmasına ve daha doğarken sakat doğmasına neden olmaktadır. Sadece yasak koymak yetersizdir. Kısıtlama ve yasaklama

147 133 getirilirken, her türlü teknik, sosyal, psikolojik ve özellikle de ekonomik altyapısının oluşturulması, kararın uygulanabilirliği bakımından etkili ve önemlidir. Yasaklayıcı karar getirilmeden önce karardan etkileneceklerin bakış açısına sahip olmayan, ekonomik, kültürel ve sosyal boyutları ihmal edilmiş kararın uygulanma şansı yok denecek kadar azdır. Yasaklanan eylem ve faaliyetlerin alternatifinin ortaya konmaması, kararın uygulanabilirliğini zayıflatmaktadır. Bir alanda otopark yasağı getirilirken, aynı bölgede park etmenin serbest olduğu noktaların ortaya konmaması, seyyar satıcıların faaliyetleri, kayıt altına alma gerekçesiyle yasaklanırken, yasaktan etkileneceklerin ekonomik sorunlarını çözecek alternatif yöntemlerin ortaya konmaması, sigara içmeyi yasaklarken, aynı mekanda sigara içmenin serbest olduğu özel mekanların tahsis edilmemesi gibi günlük hayatta yüzlerce örneği yaşanan yasaklayıcı kararların daha baştan uygulanamaz duruma düşmelerine neden olmaktadır. Benzer durum, içme suyu havzalarında yapılaşma yasağı getirilirken kamulaştırma veya başka bir yer gösterme gibi alternatif durumun ortaya konmaması ile yaşanmaktadır. Bu yapılmadığından, yasaklar uygulanamamakta ve sorumlu idareler ile özel mülkiyet sahipleri yıllardan beri devam ede gelen ve sürecek gibi gözüken sorunlar arasında boğuşurken, geri kazanılması mümkün olmayan doğal çevrenin kaybedilmesi gerçeği yaşanmaktadır. İSKİ, Çevre ve Orman Bakanlığı'nınkinden daha ağır düzenlemeleri yapabilmeli, bu tür düzenlemeler İSKİ Kanunu nun yetki alanı içersinde geçerli olmalı; Çevre ve Orman Bakanlığı'nınkinden daha hafif düzenlemelerin (parametrelerin) geçerliliği, bu düzenlemenin Çevre ve Orman Bakanlığı nın uygun görüşü alınarak yapılmış olması şartına bağlanmalıdır. Bu nedenle; İSKİ kanununun, 20. maddesine göre çıkarılacak yönetmeliklerin Çevre Kanunu'na göre çıkarılan yönetmeliklere göre, yerel koşullar gereği, daha ağır düzenlemeler içerebileceği; ayrıca yerel koşullar gerektiriyorsa, Çevre ve Orman Bakanlığı nın uygun görüşü alınarak, bu bakanlık tarafından çıkarılmış yönetmeliklerdeki parametrelerin (koşulların, değerlerin) İSKİ yönetmeliklerinde hafifletilebileceğine ilişkin bir hüküm eklenmelidir. Birbirinden çok farklı özellikler

148 134 taşıyan içme suyu havzalarında uygulanan standart bir yönetmelik yerine, her havzanın özellikleri gözönüne alınarak, her havzaya özel yönetmelik hazırlanmalı ya da hazırlanacak tek bir yönetmelikte bu esneklik ve özellik bulunmalıdır sayılı İSKİ Kuruluş Kanunu ile içme suyu kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması görevi İSKİ Genel Müdürlüğü'ne verilmiştir. Ancak İSKİ'nin yaptırım gücü yoktur. Yönetmeliklere aykırı bir durum olduğunda işleyeni cezalandırmakla beraber kirlenmeye neden olan etkinliği durdurmak gerekmektedir sayılı Kanun buna tam olarak olanak tanımamaktadır. Dolayısıyla sorunun çözümünü salt fiziksel planlamalarda aramak yanlıştır. Sorunun yasal boyutunun irdelemesi ve fiziksel planın uygulanabilirliğinin yasal çerçeve ile sağlamlaştırılması gerekmektedir. İSKİ Yönetmeliği su kaynaklarını kirlenmeye karşı korunması yönünde geliştirilmelidir. Yönetmelik, imar mevzuatında olabilecek ayrıntılara girerek hedefinden uzaklaşmıştır. Su kaynağının kirlenmesi açısından kabul edilebilirlik sınırları dışındaki değerler planlara bırakılmalıdır [52]. Fon kurulmasına imkan tanınmalı ve ödenmesi gereken bedele İstanbul halkı ve İSKİ'nin de katılımının sağlanması gerekmektedir. Bu, kamulaştırma ve yer gösterme konusunda çözümde etkili bir yer tutacaktır. Parsel ölçeği ile ilgilenen koruma anlayışı yerine, havzanın tümünü ele alan ve yapılacak planlama çalışmalarına altyapı oluşturan bir kimliğe sahip olunmalıdır. Yaptırım ve ceza uygulama konusundaki yetkiler artırılmalıdır. İmar planlarının yapımı teşvik edilmeli. Havzalarda yapılacak planlarda İSKİ'nin görüşü kesinlikle alınmalı. İSKİ yönetmeliğinde mevcut gibi gözüken yaptırım düzeni uygulama yönünden yeterli etkinliğe sahip değildir. Bu yetersizliği gidermek için, esas itibariyle yasa

149 135 düzeyinde düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Bu yasal düzenleme, öncelikle Ceza Kanununa yapılacak bir gönderme ile yetinilmeyip, su kaynaklarının kirletilmesi eyleminin bağımsız bir suç olarak kabul edilmesi ve bu suç için verilecek para cezalarının, idari yoldan, Büyükşehir Belediyesi veya doğrudan İSKİ tarafından verilmesinin öngörülmesi suretiyle yapılmalıdır. Ayrıca, önleyici nitelikteki yaptırımlar ile eski hale getirme şeklindeki giderim yaptırımlarına, doğrudan İSKİ'nin kullanabileceği bir yetki mekanizmasına bağlamak gerekmektedir. Sorunun önemi ve ivediliği gözönünde tutularak bu konudaki ceza, önleme ve giderim yaptırımlarını içeren ve bunların uygulanması yetkisini doğrudan İSKİ ye veren bir yasal düzenleme geliştirilmelidir. Bu, İSKİ ve Çevre Kanunu na, gerekli hükümlerin eklenmesi suretiyle gerçekleştirilebilir sayılı İSKİ Kanunu nun 20. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, İSKİ Yönetmeliğine aykırı olarak yapılan zararlı tesis ve yapılar, tebligat üzerine ilgilisince kaldırılmazsa Genel Müdürlükçe kaldırılır ve giderleri ilgiliden tahsil edilir. Bu açık yetkiye karşın, yetkisiz olması nedeniyle değil, zor kullanma yetkisi de bulunan zabıta ve polis gücüne sahip olmaması nedeniyle, İSKİ tarafından istenilen zamanda yıkılamamakta, kaldıramamaktadır. Bu durum da göstermektedir ki; Bugün artık içme suyu havzalarının korunmasında etkili sonuç alabilmek için, İSKİ nın yalnız açık, somut, belirgin yetkilerle donatılması ve bu yetkilerini hangi yöntemle kullanacağının belirlenmesi yanında ya yaptırım uygulayacak kolluk gücüne sahip olması, bu kolluk gücünün de zor kullanmaya yetkili kılınması, ya da devletin kolluk gücüne doğrudan emir verebilmesi, onu görevlendirebilmesi gereklidir. İSKİ, içme suyu koruma alanları içinde herhangi bir faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilerden faaliyetleri, üretimleri, enerji kaynakları, hammaddeleri, atıkları, stok alanları vb. ile ilgili her türlü bilgiyi istemek yetkisine yasa hükmüyle sahip olmalı, istenen bilgileri vermeyenler veya yanlış bilgi verenler için yaptırım uygulayabilmelidir.

150 136 Katma bütçeli kurumlar tarafından içme suyu havzalarındaki kaçak yerleşmelere hizmet götürülmektedir. Örneğin TEDAŞ tarafından elektrik bağlanmakta veya ilgili belediyeler tarafından yol inşaatları yapılarak, otobüs seferleri hizmete sokulmaktadır. Bunun önüne geçilmelidir [53] Planlama Yetkilerinin Netleştirilmesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı arasında devam etmekte olan Metropol alanda 1/ ölçekli plan yapma yetkisi konusundaki belirsizlik giderilmeli. Metropol alanda 1/ ölçekli Çevre Düzeni Planları ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı hazırlama yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne verilmeli. Ek olarak bu yetki, İstanbul'daki su toplama havzalarını da kapsamalıdır. Yönetim kademelenmesinde su toplama havzalarındaki yerel yönetimlerin, Büyükşehir'in koordinasyonunda kalmaları sağlanmalıdır. Gelişmekte olan ülkelerde, küçük yerleşimler çok kısa zamanda hızla büyümüş, ancak yönetim yapıları bu büyümeye ayak uyduramadığı için yetersiz kalmıştır. İstanbul kentinin kontrolsüz bir biçimde büyümesinin nedenlerinden birisi de gelişmeleri kontrol edecek veya yönlendirecek güçlü bir yönetim yapısının olmamasıdır [52]. Ayrıca ve üzerinde nüfusa sahip olup, halen muhtarlık ile idare edilen yerleşmeler kent bütünü ve havza geneli açısından bir çok sakıncalar içermektedir. Bu durumda İstanbul'un su toplama havzalarındaki yerleşmelerin, metropol ölçeğinde bir mahalle yönetim birimi ya da köy yönetim birimi ile yönetilmesi ve planlanması mümkün değildir. Planlama açısından bu yerleşmeler mutlaka Büyükşehir Belediyesi'nin yetki alanı içerisine alınmalıdır [53].

151 İstanbul daki İçme Suyu Havzalarında Planlama Sürecinin Başlatılması Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'nde hiç bir yapılaşmaya ve faaliyete izin verilmemesine karşın havzalarda yerleşmeler ortaya çıkmıştır. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, mutlak, kısa ve orta mesafe koruma alanında sanayi kuruluşu ve iskana asla yer verilmeyeceği, uzun mesafeli koruma alanında yerleşik bulunan mevcut tesislerin dahi bu alandan uzaklaştırılmaları ve ancak sınırlamalar ile iskana yer verileceğini hükme bağlarken, tüm bu hükümlerin İstanbul'daki içme suyu sağlanan havzalarda geçerliliğini yitirmiş olması, İstanbul'da plan anlayışının, planlama anlayışının, plana inancın, denetim kavramının ve sürdürülebilirlik kavramının da yitirilmekte olduğunu göstermektedir [28]. İkinci adımda belirtilen gerekli yetkilendirmelerin yapılmasından sonra, havza sınırları içinde kalan yoğun yerleşimlerin (iskan, sanayi, tarımsal faaliyetler vb.) meydana getirdiği kirlilik tespit edilerek, kirliliği meydana getiren nedenler ortadan kaldırılmalı, her havzanın morfolojik, hidrolojik, jeolojik ve ekolojik yapısının incelenerek eşikler meydana getirilmeli, bu eşiklere göre korumaya dönük, her havzaya özel 1/ ölçekli çevre düzeni imar planları hazırlanmalıdır [54]. 1/ ölçekli planlar tamamlandıktan sonra daha kapsamlı 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planları hazırlanmalıdır. 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planları ilçe ve Belde Belediyelerinin hazırlayacakları /1.000 ölçekli Uygulama İmar Planlarına temel oluşturacaklardır. Belde ve İlçe Belediyelerinin 1/1.000 ölçekli planları için İSKİ ve Büyükşehir Belediyesi'nden onay alınmadan uygulamaya geçilmemelidir [24]. Büyükşehir Belediyesi tarafından içme suyu toplama havzalarında yapılacak planlama çalışmalarına, İSKİ, ilgili belde ve ilçe belediyeleri ve sivil toplum örgütlerin katılımı sağlanmalıdır. İSKİ nin katılımı resmi görüş bildirmek dışında, plan yapım grubu içerisinde, planlamada karar verme sürecinde yer almak şeklinde olmalıdır.

152 138 Mevcut içme suyu ve su kaynaklarının korunması ve kontrolü için en uygun kullanımı amaçlayan yerel ve bölgesel yönetimler, yeni teknolojilerden, özellikle de hızlı, ekonomik ve güncel bilginin sağlanabildiği Uydu Görüntü İşleme Coğrafi Bilgi Entegre Sistemleri'nden yararlanmalıdır [55] İstanbul Metropoliten Yönetim Birimi'nin Kurulması Nazım plan sınırının genişletilip, metropoliten alan sınırlarına dayandırılarak elde edilen alan içinde metropoliten idarenin bütünsellik anlayışı ile ele alacağı koordinasyon ile yapılacak planlama çalışması, metropoliten alan sınır bütününde yürütülmelidir. Metropoliten çeperinde büyüme noktalarını oluşturan yerleşmeler ile etkilenmenin ileri aşamasındaki yerleşmelerin içme suyu havzaları ve orman alanlarında kalıyor olması nedeniyle, metropolün kentsel önem taşıyan alanları ile ilgili olarak yeni yönetim ve planlama stratejileri geliştirilmelidir [53]. İstanbul'daki su toplama havzalarını da içine alan, bölgesel anlamda, Metropoliten Yönetim Birimi oluşturulmalıdır. Metropoliten Yönetim Birimi, yeni bir yönetim biriminin oluşturularak mevcut yetki karmaşasına katkıda bulunmak yerine, bugünkü Büyükşehir yönetim modelinin, metropoliten idare oluşturacak şekilde organize edilmesi ile sağlanmalıdır [53]. İçme suyu havzalarında mahalle muhtarlıklarından, ilçe ve belde belediyelerinde oluşan tüm yönetim birimleri Metropol Yönetim Birimi'ne bağlanmalıdır. İstanbul'daki su toplama havzalarına dağılmış olan belde belediyelerinin statüleri gereği yaptıkları bireysel uygulamalar bugün İstanbul metropoliten çeperindeki içme suyu havzalarının sağlıksız ve kent hukuku dışında oluşmuş bir yapıya dönüşmesine neden olmuştur. Demokrasinin her alana uygulanması ilkesinin kabulü ile yerel yönetimlere gerekli yetkinin verilmesi, aslında yola çıkış ilkesinden ayrılmış ve yasallaşmanın ve rant sağlama yolunun tek seçeneği olarak kabul görmüştür. Bu görüşün değiştirilmesi ve gerçekte yerel yönetimin metropoliten yaşama katılımın ve kamu yararının dengeli dağılımının ve plan bütünlüğünün en önemli unsuru olarak kabulü; metropoliten kent merkezi ve çeperi arasındaki kopukluğun giderilmesinde

153 139 ve içme suyu havzalarının sağlıklı fiziksel gelişimine katkı sağlayacaktır [53]. Nazım plan çalışmaları ise, plan sınırlarının yetki sınırlarından daha büyük olması nedeniyle uygulanamamaktadır. Ayrıca merkezi hükümetin, re'sen plan uygulamaları, kentin planlama hedeflerini alt üst etmektedir. Bunun önüne geçilmesi ve tüm planlama çalışmaları plan kademelenmesine uygun olmalıdır [58]. Bu şekilde yatırımcı kamu kuruluşlarının plan dışı müdahaleleri de engellenmiş olacaktır. Metropol Yönetim Birimine bağlı, İstanbul'un içme suyu havzalarını da içine alan kentsel gelişme araştırmalarını, politika belirleme çalışmalarını, planların uygulanmasında sosyo-ekonomik altyapıların üretilmesini, planlar için her türlü verinin toplanmasını üstlenecek ve bu çalışmaları arşivleyecek ve doküman hazırlayacak olan İstanbul Bölgesi Kentsel Araştırma-Geliştirme ve Planlama Enstitüsü kurulmalıdır. Bu enstitüye, üniversiteler ve gönüllü kuruluşlar da destek olmalıdır [56]. Metropol Yönetim Biriminin, sahip olacağı yetkilerin belde ve ilçe belediyelerinde gözlendiği şekilde yanlış kullanımına engel olunabilmesi, alınan kararlar ve yapılan yanlış uygulamalara zamanında müdahale edilebilmesi amacıyla kamu yararı gözetilerek, her türlü şehircilik ve çevre konusunda yerindelik denetimi fonksiyonunu ifa edecek yeni bir sistem oluşturulmalıdır. Bu sistem içinde sivil toplum örgütleri etkili bir şekilde yer almalıdır Ülke Genelinde Fiziki Planlama Sürecine Geçilmesi Ulusal kentleşme stratejileri, açık seçik bir amaçlar dizisini, ulusal kentsel sistemin gelişmesindeki öncelikleri, gelişme hedeflerini geniş perspektifli ve uzun vadeli bir biçimde belirlemelidir. Bunun için iyi geliştirilmiş bir milli arazi kullanım politikasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çözüm önerileri birer devlet politikası olarak benimsenmelidir [52].

154 140 Çevre bozulduktan sonra kişiye ceza veren mevzuat hükümleri, çevre sorunu doğuracak özelliklerin kaynakta önlenmesini içerecek ana ilkeler çerçevesinde gözden geçirilmelidir [23]. Büyük kentin büyümesini, gelişmesinin başlangıcında, zorlayıcı tedbirlerden başka hiç bir şey durduramaz. Nitekim İstanbul'da yaşanan hızlı şehirleşmeyi, başlangıcından bu güne kadar durdurmak mümkün olamamıştır. Yapılacak başarılı bir müdahale ile desantralizasyon teşvik edilmelidir [52]. Dağınık durumdaki şehircilik ve çevre mevzuatı bütünleştirilmeli, çelişkiler giderilmeli, çevre, yerleşme ve planlamayı içeren bir çerçeve yasa hazırlanmalıdır. Çevre ve Orman Bakanlığı dışında, çevre ile ilgili Bakanlıklar ile bu Bakanlıklara bağlı Genel Müdürlükler, Bölge Müdürlükleri, Bakanlıkların illerdeki taşra örgütlenmeleri ve kentsel yerel yönetim kuruluşları olan Belediyeler ve İl Özel İdareleri arasında eşgüdüm sağlanmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın onayı ile içme suyu havzalarında açılan taşkömürü ve maden ocakları, önemli çevre bozulmalarına neden olmaktadırlar. Bu tür ocaklara faaliyet gösterecekleri alanların içme suyu havzalarında yer alması halinde izin verilmemelidir. Bunun için devletin aldığı ekonomik ve sosyal kararların, mekansal yansımalarını fiziki mekanda şekillendirecek bir ülke ve bölge planlama idaresine ihtiyaç vardır. Çeşitli bakanlıklara bağlı planlamayla ilgili organizasyonların tek bir bakanlıkta toplanması gerekmektedir [52]. Bu yeni bakanlık ise ulusal kentleşme stratejilerini belirleyecek olan Şehircilik Bakanlığı adı altında örgütlenebilir [ 54].

155 Doğal Ekosistem Özellikleri Kazandırma ile İlgili Öneriler İçme suyu havzalarında yapılacak ağaçlandırma çalışmalarında ana ilke erozyonu önleyecek ve arzu edilen kalite ve miktarda su üretimini gerçekleştirecek bir bitki örtüsü tesisi olmalıdır. Ormanlar birbirinden çok farklı nitelikteki bitki türlerinden oluşur. Bu bitki türleri bazen tek başına, bazen de karışık olarak bir arada yer alırlar. Örneğin, sadece meşe veya kayın ağaçlarının oluşturduğu saf ormanlar bulunduğu gibi, meşe-kayın, çamgöknar cinslerine ait türlerin karışıma katıldığı, iki veya daha fazla ağaç türünden oluşan ormanlar da bulunmaktadır. Meşe, kayın, gürgen vb. bir çok orman ağacı, geniş yüzeyi yayvan yapraklara sahip olup, bunlara genel anlamda yapraklı ağaç denir ve genellikle kışın yaprağını dökerler. Çam, göknar, ladin, sedir vb, gibi bazı ağaçlar ise ince, sivri ve sert yapraklı olup, iğne yapraklı ağaçlar olarak bilinmekte, kışın da devamlı olarak yapraklı kalmaktadırlar [57]. İğne yapraklı ağaçların oluşturduğu ormanlar, yapraklı ağaçların oluşturduğu ormanlara göre, aynı iklim koşullarında daha az su üretmektedirler. Nitekim Swank ve Douglas karışık yapraklı ormanla kaplı iki havzanın, tamamen saf çam ormanına dönüştürülmesiyle, yıllık su veriminin hızla azaldığını ve 5 yıl sonunda, yılda 200 mm. daha az su üretimi sağlandığını belirlemişlerdir. İğne yapraklı ormanların su tüketiminin fazla olması, bunların tepe tacının daha fazla su depolama kapasitesine sahip oluşu ve dolayısıyla intersepsiyon kaybının çokluğu ve yaprak yüzey indeksinin fazlalığı nedeniyle, transpirasyonla daha fazla su kaybedişi, iğne yapraklıların daha uzun süre transpirasyon yapması ve son olarak, kar erime zamanını etkilemesi gibi etmenlere dayanmaktadır. Nitekim intersepsiyon yoluyla iğne yapraklı ormanlar, yapraklı ormanlara nazaran çok daha fazla su tüketmektedir [57]. Farklı ağaç türleri, aynı koşullar altında bile, atmosferden gelen yağış miktarını, farklı değerlerde toprak yüzeyine ulaştırmaktadır. Farklı bitki türlerinden oluşan ormanların, su verimi üzerindeki etkileri konusunda, Belgrad Ormanı'nda yapılan bir

156 142 çalışmada, çam ağacındaki su tüketiminin baltalık ve meşe ağaçlarına göre daha fazla olduğu belirlenmiştir. [58] Yani iğne yapraklı ağaç, yapraklı ağaca göre daha az su üretmektedir. Bu açıklamalar, içme suyu havzalarında yapılacak ağaçlandırmalarda su tüketimi az olan yapraklı ağaçların esas alınmasının zorunluluğunu ortaya koymaktadır. İstanbul'a içme suyu sağlayan havzalarda yapılacak ağaçlandırmaların ana amacı, kaliteli ve sağlıklı su üretebilmek için, erozyonu önleyecek bir mesafeye sahip, su tüketimi düşük olan doğal ağaç türlerine ağırlık verilen ve hidrolojik işlevi ön planda olan bir orman kurmaktır. Bu ana amaç yanında, içme suyu havzalarının koruma zonlarındaki arazilerde, su kirlenmelerine neden olan yapılaşma baskısını ve bu arazilerin tarım alanı olarak kullanılmalarını engellemek, çevreyi güzelleştirme, toplum sağlığı ve benzeri kollektif hizmetlerdir. Ancak, İstanbul'a içme suyu sağlayan su toplama havzalarının oransal olarak, küçük bir bölümünü oluşturan koruma zonlarında, yapılaşma baskısı ve arazilerin tarım alanı olarak kullanılmalarının engellenmesi, amaç olarak daha ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle, söz konusu ağaçlandırmalarda, hidrolojik işlevin en üst düzeyde sürdürülebilmesi ile koruma zonlarındaki sosyal baskının önlenmesi işlevinin bağdaştırılması gerekmektedir. Bu da, tüm arazi aşamalarında, iyi bir kontrol sisteminin kurulmasına bağlıdır [59]. Sonuç olarak; İstanbul'un su havzaları çok geniş bir alana yayılmıştır. Bu sebeple de çok değişik ve farklı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların en başında da yasalardaki düzenlemeler ve mevzuattaki yanlışlıklar gelmektedir. Gerek yasal düzenlemelerdeki karmaşıklık, gerekse havzaların tek idari yapı dışında olması sebebiyle tam bir karmaşa yaşanmaktadır. Kilometrelerce uzunluktaki havzayı korumak yapılaşmayı disipline etmek, denetlemek, suyun nitelikli olmasını sağlamak konuyla doğrudan ilgilenen İSKİ nin boyutlarını fazlasıyla aşmaktadır. İSKİ'nin korumak zorunda bulunduğu havzalarda daha yeterli bir denetim yapılabilmesi için yeni yasal

157 143 düzenlemelerin yapılması zorunluluğu açıktır. İstanbul'da geçerli olan rant ekonomisi bu kurumdaki politik baskılar, çıkar hesapları ve bürokratik işlemler sonucu havzaların daha baskın bir yapılaşmaya yönelmesine neden olacaktır. İSKİ denetlenmek zorunda kaldığı alanlara il sınırları dışında bulunmaları nedeniyle müdahale edecek bir yapıda değildir. Merkezi hükümetin yasal düzenlemeler yapması ve havzalarının korunmasına yönelik çalışmaları örgütlemelidir. Su havzalarında yapılaşmanın acilen durdurulması, öncelikli adım olarak belirlenmelidir. Kent merkezlerini cazip hale getirecek tedbirler alınarak, nüfusun kontrolsüz saçaklanmasının önüne geçilmelidir. Bu amaçla kentsel rehabilitasyon ve yenileme konusunda çalışmalar artırılmalı, etaplaşmalar şeklinde uygulanmalıdır. İstanbul'un içme suyu havzalarını tümüyle kapsayan üst ölçekli bir "Havza Koruma Master Planı" yapılmalıdır. Bu plan, yine üst ölçekli bölge planları ve çevre düzeni planları ile eşgüdümlü olarak hazırlanmalıdır. Yetki karmaşası çözümlenerek, planlamaya yönelik yetki ve denetimin tek elde toplanması sağlanmalıdır. Bakanlığın resen onama yetkisini kullanarak çıkar gruplarının baskısı nedeni ile noktasal plan kararları üretmesi anlayışından vazgeçilmelidir. İmar planları, yöresel özelliklerin tümünü içinde barındıran, yönlendiren ve koruyan ve geliştiren bir içeriğe kavuşturulmalıdır. Türkiye'nin çevre koruma açısından taraf olduğu ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gerekleri yerine getirilmelidir [60]. Su havzalarındaki yapılaşmanın durdurulması ve kaçak olarak yapılanların aşamalı olarak ortadan kaldırılması gereklidir. Türkiye geneli için çıkartılmış Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği her bölgede değiştirilmeden uygulanmalı ve su havzalarında yapılaşma, sanayi, maden işletmeciliği gibi su kaynaklarını kirletebilecek uygulamalara izin verilmemelidir. Su havzası içindeki mevcut yasal yerleşimlerden kaynaklanan kirliliğin önüne geçilebilmesi için gerekli önlemler alınmalı, gerekli arıtmalar yapılmalıdır. İstanbul'un kalan ormanlarının yok olması engellenmeli, su havzalarının mevcut bitki örtüsü korunmalı, mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarının diğer kısımları ağaçlandırılmalıdır. Yerüstü ve yeraltı suların atıklarla

158 144 kirlenmesinin önlenmesi için katı, kimyevi ve radyoaktif atıkların kontrollü olarak depolanması sağlanmalıdır [60].

159 145 KAYNAKLAR 1. Gürer, İ., Küresel Isınma, Türkiye nin Su Kaynakları, Olası Etkileşim, Türkiye İklim Değişikliği Kongresi, İstanbul, 8-27 (2007). 2. İnternet: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Üç Bakanlıktan İklim Değişimi Toplantısı isinma 2.htm ( ) 3. Çongar B., Türkiye nin Yeraltı suyu Kaynakları ve Su Politikaları, Jeoloji Mühendisleri Odası, İstanbul, (2003). 4. Avcı, İ., "İstanbul'un Tarihsel Gelişim Süreci İçinde Öne Çıkan Bir Öge Su", İMO Mühendislik Haberleri, İstanbul 413:25-29 (2001). 5. Çeçen, K., "İstanbul'da Roma Devri Su Tesisleri", İSKİ Yayınları, İstanbul, 20 (1999). 6. Çeçen, K., Kolay, C., "İstanbul'un Osmanlı Dönemi Suyolları", İSKİ Yayınları, İstanbul, 35 (1999). 7. Çeçen, K., "Mimar Sinan ve Kırkçeşme Tesisleri", İSKİ, İstanbul, 14 (1988) 8. İstanbul'da Suyun Tarihi, İSKİ Yayını, İstanbul, (2002). 9. Avcı, İ., Bulgaristan/Rezve Deresi nden Düzce/Melen Çayı na Suya Doymayan Bir Mega Kent: İstanbul, İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004). 10. İstanbul da Suyun Serüveni, İSKİ 2006 Faaliyet Raporu, İstanbul, (2006). 11. Genç, G., Havzaların Genel Durumu ve Peyzaj Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004). 12. İnternet: Avrupa Birliği Genel Sekreterliği AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Program http// ( ) 13. Eriz, E., Orman Çevre İlişkileri, Orman'88 Çevre Kirliliği ve Orman Paneli, İzmit, (1988). 14.Şanlısoy, A., İstanbul daki Su Toplama Havzaları nda Yaşanan Sorunlar, Nedenleri ve Çözüm Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, 5-10, 21-34, 67-94, (2002). 15. Çepel, N., Peyzaj Ekolojisi, İ.Ü. Orman Fakültesi, İstanbul, ( 1988). 16. Kantarcı, D., Toprak İlmi, İ.Ü. Orman Fakültesi, İstanbul,17-21 (1987).

160 Eriz, E., Kentleşmenin Neden Olduğu Ekolojik Değişmeler, İ.Ü. Orman Fakültesi, İstanbul, (2001). 18.Gülbahar, H., El Hatip, H., Köse, Ö., Akarsu Havzalarında Su Kaynakları Planlanması ve Yönetimi, 1.Türkiye Su Kongresi, İ.T.Ü. Su Vakfı, İstanbul, (2001). 19.Özyuvacı, N., Hızal. A., Gökbulak, F., Su Üretimine Tahsis Edilen Yağış Havzalarında Planlama ve Kullanım İlkeleri, 1.Türkiye Su Kongresi, İ.T.Ü., Su Vakfı, İstanbul, (2001). 20.Öztaş, T., İnsan Yerleşmelerinin Planlama Aşamalarında Su Havzaları Değerlendirmesinin Yeri ve Önemi, Su Kongresi ve Sergisi '97, İstanbul, (1997). 21.Uysal Y., İçmesuyu Havzalarında Plan, Politika ve Hukuk, İstanbul Su Kongresi, Bildiriler Kitabı, İstanbul, 23 (1995). 22.Uysal, Y., İçmesuyu Havzalarında Yeni Gelişmeler, Su Kongresi ve Sergisi '97, İstanbul, 17,18 (1997). 23.Aksoylu, S., Gündem 21 ve Sürdürülebilir Gelişme Bağlamında Kaçak Yapılaşma Alanlarında Gerçekleştirilebilecek Eylemler, Metropoliten Alanlar, Planlama Sorunları, Su Kongresi, I. Sempozyum Bildirileri, İstanbul,15-16 (1998). 24.Levent, T., Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma: Marmara Havzası İçin Bir Yöntem Denemesi, Doktora Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, (1999). 25.Çakılcıoğlu, M., Deveci, F., Su Toplama Havzaları ile İlgili Genel Değerlendirme, Mali Yönetim ve Denetim Dergisi, 14:20-24 (2002) 26.Sever, H., Kentleşme Sürecinin Su Havzalarındaki Yerleşmelere Etkisi: Samandıra Örneği, Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul,77-79 (1997). 27.Erbaş, A., İstanbul'da Su Havzaları ile İlgili Yasal Mevzuat ve Kaçak Yapılaşma, Su Kongresi ve Sergisi, İstanbul, (1997). 28.Suher, H., Sürdürülebilir Planlama Anlayışı İçinde İçme Ve Kullanma Suyu Kaynaklarının Değerlendirilmesi, Su Kongresi ve Sergisi, İstanbul, 34 (1997). 29.İstanbul 2. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E:2007/1846 sayılı yürütmenin durdurulması Kararı.

161 Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1990/1027, K:1991/2859 sayılı Kararı. 31. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2004/6173, K:2006/6236 sayılı Kararı. 32. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2004/6173, K:2006/6236 sayılı Kararı. 33. Serengil, Y, Gökbulak F, Hizal A., Su Üretim Havzalarının Havza Amenajnında Yeni Yaklaşımlar Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004). 34. İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E:2005/1094, K:2006/26 sayılı Kararı. 35. İstanbul 4. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E:2006/627 sayılı yürütmenin durdurulması Kararı. 36. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7139, K:2005/3590 sayılı Kararı. 37. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2002/2094, K:2003/5503 sayılı Kararı. 38. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7684, K:2005/5641 sayılı Kararı. 39. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1986/ 865, K:1986/1026 sayılı Kararı. 40. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1986/1012, K:1987/282 sayılı Kararı. 41. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2003/7145, K:2005/3527 sayılı Kararı. 42. İstanbul 3. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E:2002/943, K:2004/1518 sayılı Kararı. 43. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:2004/6508, K:2007/2182 sayılı Kararı. 44. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E: 2004/3758, K: 2006/3306 sayılı Kararı.

162 Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E: 2004/1294 ve K: 2006/1248 sayılı Kararı. 46. İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin günlü, E:2004/1198, K: 2007/651 sayılı Kararı. 47. Danıştay 8. Dairesi nin tarihli ve E:1993/1520 ve K:1994/5 sayılı Kararı. 48. İstanbul 2. İdare Mahkemesi nin günlü ve E:2004/2793, K: 2006/875 sayılı Kararı. 49. İstanbul 1. İdare Mahkemesi nin tarihli ve E: 2005/619, K: 2007/875 sayılı Kararı. 50. Danıştay 6. Dairesi nin tarihli ve E:1990/2508, K:1992/586 sayılı Kararı. 51. Şehir Plancıları Odası, İstanbul Şubesi, İmar Affı Hakkındaki Görüşler, Basın Toplantısı, İstanbul, 1-3 (1996). 52. Özçevik, Ö., Metropoliten Kent Çeperindeki yerleşimlerde yapısal dinamikler- İstanbul Metropoliten Kent Çepen Örneği, Doktora Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, (1999). 53. Demiriz, A., Kürüm F., Özyıldırım, M., Çevre Sağlığı Komisyonu Raporu, İstanbul Valiliği, İstanbul, (1993). 54. Örmeci, C., Göksel, Ç., Uzaktan Algılama Teknolojisi ile Su Havzalarında Arazi Kullanım Analizleri, Su Kongresi ve Sergisi, İstanbul, (1997). 55. Çubuk, M., Geleceğini Arayan Metropol, İstanbul Dergisi, 4: (1993). 56. Göknel, İ. E. ve Diğerleri,. Su Toplama Havzaları Koruma Stratejileri Uluslararası Sempozyumu, İSKİ Yayıları, İstanbul, 4-6 (1991). 57. Özhan, S., Belgrad Ormanındaki Bazı Meşcerelerde Evapotranspirasyonun Deneysel Olarak Saptanması ve Sonuçların Ampirik Modellerle Karşılaştırılması, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, İstanbul, (1982). 58. Çodur, D. A., İstanbul un Mevcut Su Kaynakları, Su Kalitesi ve İçme Suyu Havzalarının Korunması, İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004). 59. Özden, P., Kentsel Gelişim Politikaları ve Su Havzaları: İstanul Metropoliten Alanına Yansımalar, İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004).

163 60. Fırat, M., Su Havzalarında Kirlilik ve Nüfusun Kirliliğe Etkileri (İstanbul Örneği), İstanbul ve Su Sempozyumu, İstanbul, (2004). 149

164 EKLER 150

165 151 EK 1 İstanbul daki İçmesuyu Havzaları TERKOS HAVZASI DARLIK HAVZASI SAZLIDERE HAVZASI ALİBEYKOY HAVZASI ELMALI HAVZASI ÖMERLİ HAVZASI B.ÇEKMECE HAVZASI Harita 1.1

D- NASIL YAZMALI? ÖRNEKLER

D- NASIL YAZMALI? ÖRNEKLER D- NASIL YAZMALI? ÖRNEKLER ÖRNEK-3 Yunus YÖNÜGÜL İSTANBUL'DAKİ İÇMESUYU HAVZALARI NIN ÖNEMİ, İÇME SUYU KORUMA HAVZALARI NDA YAŞANAN SORUNLAR, İDARİ YARGIYA İNTİKAL ETMİŞ UYUŞMAZLIKLAR, NEDENLERİ VE ÇÖZÜM

Detaylı

3.10. ÇEVRESEL SORUNLAR VE RİSK ALGISI

3.10. ÇEVRESEL SORUNLAR VE RİSK ALGISI 3.10. ÇEVRESEL SORUNLAR VE RİSK ALGISI 3.10.1. İstanbul da Çevresel Konular 3.10.1.1. Hava Kalitesi İstanbul un nüfusunun hızlı artışı ve kalitesiz yakıt kullanımı nedeniyle 1985 li yıllardan itibaren

Detaylı

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3

Tablo : Türkiye Su Kaynakları potansiyeli. Ortalama (aritmetik) Yıllık yağış 642,6 mm Ortalama yıllık yağış miktarı 501,0 km3 Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3 tür. Bu suyun % 97'si denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yalnızca % 2'si tatlı su kaynağı olup çeşitli amaçlar için kullanılabilir

Detaylı

Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi

Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi Su Yapıları I Su Kaynaklarının Geliştirilmesi Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yozgat Su, tüm canlılar için bir ihtiyaçtır. Su Kaynaklarının

Detaylı

MELEN SUYU VE HAVZASININ KORUNMASI

MELEN SUYU VE HAVZASININ KORUNMASI T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü MELEN SUYU VE HAVZASININ KORUNMASI Mehmet AYGÜN İSKİ İSTANBUL PİK SU TÜKETİMİ 2 816 760 m³ / gün ORTALAMA SU TÜKETİMİ

Detaylı

Horzumalayaka-ALAŞEHİR (MANİSA) 156 ADA 17 PARSEL DOĞAL MİNERALLİ SU ŞİŞELEME TESİSİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

Horzumalayaka-ALAŞEHİR (MANİSA) 156 ADA 17 PARSEL DOĞAL MİNERALLİ SU ŞİŞELEME TESİSİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU Horzumalayaka-ALAŞEHİR (MANİSA) 156 ADA 17 PARSEL DOĞAL MİNERALLİ SU ŞİŞELEME TESİSİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde uygun jeolojik şartlarda doğal olarak oluşan,

Detaylı

SU VE ATIKSU YÖNETİMİ

SU VE ATIKSU YÖNETİMİ Çevre Yönetimi 162 SU VE ATIKSU YÖNETİMİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi, geleceğin İstanbul undaki atıksu, yağmursuyu, dere ıslahı ve içme suyu temini ile ilgili hizmetlerini planlı, verimli ve ekonomik

Detaylı

Asra bedel yatırım, Kandıra Barajı

Asra bedel yatırım, Kandıra Barajı Kocaeli nde 3 bin 505 kilometrekarelik alanda yaklaşık 1 milyon 600 bin nüfusa ve 596 bin aboneye hizmet veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü nün tamamen öz kaynaklarıyla yapacağı Kandıra

Detaylı

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 İnsan yaşamı ve refahı tarihsel süreç içinde hep doğa ve doğal kaynaklarla kurduğu ilişki ile gelişmiştir. Özellikle sanayi devrimine kadar

Detaylı

SAMSUN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ YENİ HİZMET ALANI

SAMSUN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ YENİ HİZMET ALANI SAMSUN SAMSUN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ YENİ HİZMET ALANI 5216 sayılı yasadan önceki Belediye Hizmet Alanı (7.000 ha) 5747 sayılı yasadan sonra Büyükşehir Belediyesi Mücavir Alan Çizgisi (79.000 ha) 6360 sayılı

Detaylı

TEKİRDAĞ SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TESKİ

TEKİRDAĞ SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TESKİ TEKİRDAĞ SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TESKİ Tekirdağ Büyükşehir Belediyesine bağlı, müstakil bütçesi bulunan ve kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluş olan Tekirdağ Su ve Kanalizasyon İdaresi

Detaylı

İÇME SUYU ELDE EDİLEN VEYA ELDE EDİLMESİ PLANLANAN YÜZEYSEL SULARIN KALİTESİNE DAİR YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İÇME SUYU ELDE EDİLEN VEYA ELDE EDİLMESİ PLANLANAN YÜZEYSEL SULARIN KALİTESİNE DAİR YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Yönetmeliğin Yayınlandığı Resmi Gazete nin Tarihi Sayısı 29/06/2012 28338 İÇME SUYU ELDE EDİLEN VEYA ELDE EDİLMESİ PLANLANAN YÜZEYSEL SULARIN KALİTESİNE DAİR YÖNETMELİK Amaç BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam,

Detaylı

BÜYÜK MELEN HAVZASI ENTEGRE KORUMA VE SU YÖNETİMİ. Prof. Dr. İzzet Öztürk İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü

BÜYÜK MELEN HAVZASI ENTEGRE KORUMA VE SU YÖNETİMİ. Prof. Dr. İzzet Öztürk İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü BÜYÜK MELEN HAVZASI ENTEGRE KORUMA VE SU YÖNETİMİ Prof. Dr. İzzet Öztürk İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü GÜNDEM Büyük Melen Havzası nın Konumu ve Önemi Büyük Melen Havzası ndan İstanbul a Su Temini Projesi

Detaylı

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri

Doğal Su Ekosistemleri. Yapay Su Ekosistemleri Okyanuslar ve denizler dışında kalan ve karaların üzerinde hem yüzeyde hem de yüzey altında bulunan su kaynaklarıdır. Doğal Su Ekosistemleri Akarsular Göller Yer altı su kaynakları Bataklıklar Buzullar

Detaylı

Yıllar 2015 2016 2017 2018 2019 PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler

Yıllar 2015 2016 2017 2018 2019 PROJE ADIMI - FAALİYET. Sorumlu Kurumlar. ÇOB, İÇOM, DSİ, TİM, Valilikler, Belediyeler ÇOB, İÇOM, Valilikler 1. HAVZA KORUMA PLANI KURUM VE KURULUŞLARIN KOORDİNASYONUNUN 2. SAĞLANMASI 3. ATIK SU ve ALTYAPI YÖNETİMİ 3.1. Göl Yeşil Kuşaklama Alanındaki Yerleşimler Koruma Planı'nda önerilen koşullarda önlemlerin

Detaylı

KENTSEL SU YÖNETĠMĠNDE ÇAĞDAġ GÖRÜġLER VE YAKLAġIMLAR

KENTSEL SU YÖNETĠMĠNDE ÇAĞDAġ GÖRÜġLER VE YAKLAġIMLAR KENTSEL SU YÖNETĠMĠNDE ÇAĞDAġ GÖRÜġLER VE YAKLAġIMLAR Dr. Canan KARAKAġ ULUSOY Jeoloji Yüksek Mühendisi 26-30 Ekim 2015 12.11.2015 Antalya Kentsel Su Yönetiminin Evreleri Kentsel Su Temini ve Güvenliği

Detaylı

İSTANBUL UN YENİ SU KAYNAĞI SAKARYA NEHRİ VE SU ALMA YAPISI TEKNİK TESPİT GÖRÜŞÜ

İSTANBUL UN YENİ SU KAYNAĞI SAKARYA NEHRİ VE SU ALMA YAPISI TEKNİK TESPİT GÖRÜŞÜ TEKNİK TESPİT RAPORU 2014 İSTANBUL UN YENİ SU KAYNAĞI SAKARYA NEHRİ VE SU ALMA YAPISI TEKNİK TESPİT GÖRÜŞÜ [TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ] 30 AĞUSTOS 2014 TMMOB Çevre Mühendisleri Odası

Detaylı

ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ

ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ ÇOK ZAMANLI UYDU GÖRÜNTÜLERİ VE CBS İLE ALİBEYKÖY BARAJI VE YAKIN ÇEVRESİNİN ARAZİ KULLANIMI ÖZELLİKLERİNİN BELİRLENMESİ Yasemin Özdemir, İrfan Akar Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü Marmara Üniversitesi

Detaylı

HİDROLOJİ Doç.Dr.Emrah DOĞAN

HİDROLOJİ Doç.Dr.Emrah DOĞAN HİDROLOJİ Doç.Dr.Emrah DOĞAN 1-1 YARDIMCI DERS KİTAPLARI VE KAYNAKLAR Kitap Adı Yazarı Yayınevi ve Yılı 1 Hidroloji Mehmetçik Bayazıt İTÜ Matbaası, 1995 2 Hidroloji Uygulamaları Mehmetçik Bayazıt Zekai

Detaylı

ATIKSU YÖNETİMİ ve SU TEMİNİ PROJEKSİYONLARI Aralık 2015. Dr. Dursun Atilla ALTAY Genel Müdür

ATIKSU YÖNETİMİ ve SU TEMİNİ PROJEKSİYONLARI Aralık 2015. Dr. Dursun Atilla ALTAY Genel Müdür ATIKSU YÖNETİMİ ve SU TEMİNİ PROJEKSİYONLARI Aralık 2015 Dr. Dursun Atilla ALTAY Genel Müdür Marmara Havzası ve Atıksu Yönetimi 1950'li yıllar Caddebostan Plajı 1980'li yıllar Ülkemizin en kalabalık şehri

Detaylı

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN EDİRNE UZUNKÖPRÜ MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI Yunanistan sınırına 6 kilometre uzaklıkta yer alan Edirne nin Uzunköprü ilçesi, Osmanlı İmparatorluğu nun Trakya daki ilk yerleşimlerinden biri. Ergene

Detaylı

DİYARBAKIR İLİ, KAYAPINAR İLÇESİ, ÜÇKUYULAR GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI PLAN AÇIKLAMA RAPORU

DİYARBAKIR İLİ, KAYAPINAR İLÇESİ, ÜÇKUYULAR GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI PLAN AÇIKLAMA RAPORU DİYARBAKIR İLİ, KAYAPINAR İLÇESİ, ÜÇKUYULAR GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI ŞUBAT 2016 A) PLANLAMA ALANI KONUMU Planlama alanı; Diyarbakır İli, Kayapınar İlçesi, Üçkuyu Mahallesinde;

Detaylı

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon. Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon. Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon Türkiye deki Atıksu Altyapısı ve Atıksu Mevzuatı Yrd. Doç. Dr. Özgür ZEYDAN http://cevre.beun.edu.tr/zeydan/ Türkiye deki Mevcut Atık Su Altyapısı Su kullanımı ve atık

Detaylı

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 1 GİRİŞ Dünyadaki toplam su miktarı 1.400 milyon km 3 olup; bu suyun %97 sini denizlerdeki ve okyanuslardaki tuzlu su, %3 ünü ise tatlı su kaynakları oluşturmaktadır. Tatlı su kaynaklarını oluşturan %

Detaylı

Su Yapıları II. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi n aat Mühendisli i Bölümü

Su Yapıları II. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL. Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi n aat Mühendisli i Bölümü Su Yapıları II Yrd. Doç. Dr. Burhan ÜNAL Bozok Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yozgat Su, tüm canlılar için bir ihtiyaçtır. 1 Dünya Su Kaynakları Tuzlu Sular; 97,20%

Detaylı

GÖKÇESU (MENGEN-BOLU) BELDESİ, KADILAR KÖYÜ SİCİL 112 RUHSAT NOLU KÖMÜR MADENİ SAHASI YER ALTI PATLAYICI MADDE DEPOSU NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU

GÖKÇESU (MENGEN-BOLU) BELDESİ, KADILAR KÖYÜ SİCİL 112 RUHSAT NOLU KÖMÜR MADENİ SAHASI YER ALTI PATLAYICI MADDE DEPOSU NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU GÖKÇESU (MENGEN-BOLU) BELDESİ, KADILAR KÖYÜ SİCİL 112 RUHSAT NOLU KÖMÜR MADENİ SAHASI YER ALTI PATLAYICI MADDE DEPOSU NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU Planlama Alanı : Bolu ili, Mengen ilçesi, Kadılar

Detaylı

Fatih TOSUNOĞLU Su Kaynakları Ders Notları Su Kaynakları Ders Notları, Su Kaynakları Ders Notları

Fatih TOSUNOĞLU Su Kaynakları Ders Notları Su Kaynakları Ders Notları, Su Kaynakları Ders Notları Fatih TOSUNOĞLU Su Kaynakları Ders Notları, Prof.Dr. Ercan KAHYA, İTÜ Su Kaynakları Ders Notları, Prof. Dr. Recep YURTAL, Çukurova Üniversitesi Su Kaynakları Ders Notları, Yrd.Doç.Dr. Selim ŞENGÜL, Atatürk

Detaylı

Şehirsel Teknik Altyapı. 8. Hafta Ders tekrarı yeni eklemeler

Şehirsel Teknik Altyapı. 8. Hafta Ders tekrarı yeni eklemeler Şehirsel Teknik Altyapı 8. Hafta 10.11.2017 Ders tekrarı yeni eklemeler Altyapıda iki öncelikli konu Bölgesel düzeyde donatı ve altyapılar Kentsel altyapı ve donatı edinimi Bölgesel ve ulusal düzeyde Ulusal

Detaylı

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ

SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ. Bir damla suyun atmosfer ve litosfer arasındaki hareketi HİDROLOJİK DÖNGÜ SU KİRLİLİĞİ HİDROLOJİK DÖNGÜ Atmosfer de bulunan su buharı başlangıç kabul edilirse buharın yoğunlaşarak yağışa dönüşmesi ve yer yüzüne ulaşıp çeşitli aşamalardan geçtik ten sonra tekrar atmosfere buhar

Detaylı

SU ŞEBEKE VE ARITMA TESİSLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUK YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Teşkilat

SU ŞEBEKE VE ARITMA TESİSLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUK YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Teşkilat SU ŞEBEKE VE ARITMA TESİSLERİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUK YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Teşkilat Amaç MADDE 1 - (1) Bu Yönergenin amacı; Su Şebeke ve Arıtma

Detaylı

İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKİNCİ SEVİYE SÜREÇLERİNE GÖRE DENETİM EVRENİ

İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKİNCİ SEVİYE SÜREÇLERİNE GÖRE DENETİM EVRENİ İÇME SUYUNUN YÖNETİLMESİ 01 İçme Suyunun Yönetilmesi (Ham Su Temin Edilmesi) 01.01 Su Kaynaklarının Projelendirilmesi PLAN PROJE DAİRESİ BAŞKANLIĞI Su Proje Şube Müdürlüğü 01.01 Su Kaynaklarının Projelendirilmesi

Detaylı

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü

HİDROLOJİ. Buharlaşma. Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan. İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü HİDROLOJİ Buharlaşma Yr. Doç. Dr. Mehmet B. Ercan İnönü Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü BUHARLAŞMA Suyun sıvı halden gaz haline (su buharı) geçmesine buharlaşma (evaporasyon) denilmektedir. Atmosferden

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. PLATO: Çevresine göre yüksekte kalmış, akarsular tarafından derince yarılmış geniş düzlüklerdir. ADA: Dört tarafı karayla

Detaylı

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU

T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ. Dr. ġevki DANACIOĞLU T.C. BALIKESĠR ÜNĠVERSĠTESĠ FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ COĞRAFYA BÖLÜMÜ HAVZA YÖNETĠMĠ DERSĠ Dr. ġevki DANACIOĞLU Dersin içeriği Havza ve havza yönetimi tanımı, tarihsel gelişimi ve coğrafya bilimiyle ilişkisi

Detaylı

SU KAYNAKLARI POTANSİYELİ

SU KAYNAKLARI POTANSİYELİ SU SU, insanın hayatta kalması ve sağlıklı yaşaması için zorunludur ve ekonominin birçok sektörü için önemlidir. Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km 3 tür. Bu suların %97,5 i okyanuslarda ve denizlerde

Detaylı

10.17. Kayabaşı-TOKİ Konutları

10.17. Kayabaşı-TOKİ Konutları 10.17. Kayabaşı-TOKİ Konutları Kayabaşı bölgesi İstanbul un Avrupa yakasında, biyolojik çeşitlilik ve kentin yaşam destek sisteminin en önemli parçalarından biri olup kentin doğal ve ekolojik dengeleri

Detaylı

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir. 2012 LYS4 / COĞ-2 COĞRAFYA-2 TESTİ 2. M 1. Yukarıdaki Dünya haritasında K, L, M ve N merkezleriyle bu merkezlerden geçen meridyen değerleri verilmiştir. Yukarıda volkanik bir alana ait topoğrafya haritası

Detaylı

BÖLÜM-1 HİDROLOJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ

BÖLÜM-1 HİDROLOJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ BÖLÜM-1 HİDROLOJİNİN TANIMI VE ÖNEMİ 1.1 GİRİŞ Hidrolojinin kelime anlamı su bilimi olup böyle bir bilime ihtiyaç duyulması suyun doğadaki bütün canlıların yaşamını devam ettirebilmesi için gereken çok

Detaylı

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ Doğal, beşerî ve ekonomik özellikler bakımından çevresinden farklı; kendi içinde benzerlik gösteren alanlara bölge denir. Bölgeler, kullanım amaçlarına göre birbirine benzeyen

Detaylı

-İÇİNDEKİLER- 1.1.ANTALYA... 2. Tarihi... 2. Nüfus... 3 4.PLANLAMA ALAN TANIMI... 6 5.PLAN KARARLARI... 7

-İÇİNDEKİLER- 1.1.ANTALYA... 2. Tarihi... 2. Nüfus... 3 4.PLANLAMA ALAN TANIMI... 6 5.PLAN KARARLARI... 7 -İÇİNDEKİLER- 1.KENTİN GENEL TANIMI... 2 1.1.ANTALYA... 2 Tarihi... 2 Coğrafi Yapı... 2 İklim ve Bitki Örtüsü... 3 Nüfus... 3 Ulaşım... 3 2.JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU... 4 3.ÇED BELGESİ... 5 4.PLANLAMA

Detaylı

Türkiye nin Su Potansiyelinin Belirlenmesi Çalışmaları

Türkiye nin Su Potansiyelinin Belirlenmesi Çalışmaları T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Türkiye nin Su Potansiyelinin Belirlenmesi Çalışmaları Türkiye Su Bütçesinin Belirlenmesi Çalıştayı 16 20 Mart 2015 / İstanbul A.Deniz

Detaylı

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail.

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail. ÇANAKKALE İli, AYVACIK İLÇESİ, KÜÇÜKKUYU BELDESİ,TEPE MAHALLESİ MEVKİİ I17-D-23-A PAFTA, 210 ADA-16 PARSELE AİT REVİZYON+İLAVE NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU Ö:1/5000 25/02/2015 Küçüksu Mah.Tekçam

Detaylı

İSTANBUL UN ÇEVRE SORUNLARI

İSTANBUL UN ÇEVRE SORUNLARI TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ İSTANBUL UN ÇEVRE SORUNLARI 05.06.2014 MEGA PROJELER VE SU HAVZALARINA ETKİSİ 3. HAVALİMANI PROJESİ KANAL İSTANBUL SU HAVZALARININ DURUMU VE KURAKLIK TEHLİKESİ

Detaylı

Niğde İli Köydes ve CBS çalışmaları

Niğde İli Köydes ve CBS çalışmaları 19. Esri Kullanıcıları Konferansı 22-23 Ekim 2014 ODTÜ, Ankara Niğde İli Köydes ve CBS çalışmaları Mustafa BOZDAĞ Esri UC 2014 Demo Niğde Niğde İli ülkemizin iç Anadolu bölgesinin güneydoğusundadır. Rakımı

Detaylı

Şimdi ben sözü Sayın İlhan Avcı ya bırakıyorum. Yine sanıyorum genel kapsamda su ve şehir konusunu işleyecek.

Şimdi ben sözü Sayın İlhan Avcı ya bırakıyorum. Yine sanıyorum genel kapsamda su ve şehir konusunu işleyecek. Şimdi ben sözü Sayın İlhan Avcı ya bırakıyorum. Yine sanıyorum genel kapsamda su ve şehir konusunu işleyecek. Prof. Dr. İlhan AVCI (İTÜ Öğretim Üyesi) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Teşekkür ediyorum

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE BU ALANDA TÜRKİYE DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE BU ALANDA TÜRKİYE DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE BU ALANDA TÜRKİYE DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR Ayla EFEOGLU Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü AB İle İlişkiler Şube Müdürü İÇERİK AB Su Çerçeve Direktifi hakkında genel

Detaylı

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ 1-GİRİŞ Bu raporun amacı; Kadıköy Ön Arıtma Tesisinin bulunduğu alanda yapılacak olan Biyolojik Atık Su Arıtma Tesis hakkında Teknik bilgilendirme yapılmasıdır. 2-KADIKÖY ÖN ARITMA TESİSİ %100 dış kaynaklı

Detaylı

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı

LAND DEGRADATİON. Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı ARAZİ BOZULUMU LAND DEGRADATİON Hanifi AVCI AGM Genel Müdür Yardımcısı LAND DEGRADATİON ( ARAZİ BOZULUMU) SOİL DEGRADATİON (TOPRAK BOZULUMU) DESERTİFİCATİON (ÇÖLLEŞME) Arazi Bozulumu Nedir - Su ve rüzgar

Detaylı

ANTALYA İLİ, AKSU İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 2 PARSELİN BİR KISMINI KAPSAYAN ALANDA HAZIRLANAN 1/1.000 ÖLÇEKLİ İLAVE UYGULAMA İMAR PLANI

ANTALYA İLİ, AKSU İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 2 PARSELİN BİR KISMINI KAPSAYAN ALANDA HAZIRLANAN 1/1.000 ÖLÇEKLİ İLAVE UYGULAMA İMAR PLANI ANTALYA İLİ, AKSU İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, 13322 ADA 2 PARSELİN BİR KISMINI KAPSAYAN ALANDA HAZIRLANAN 1/1.000 ÖLÇEKLİ İLAVE UYGULAMA İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU EKİM.2016 1 İçindekiler 1 PLANLAMA ALANININ

Detaylı

Dünyadaki toplam su potansiyeli. Dünyadaki toplam su miktarı : 1,4 milyar km 3 3/31

Dünyadaki toplam su potansiyeli. Dünyadaki toplam su miktarı : 1,4 milyar km 3 3/31 İçerik Dünyadaki su potansiyeline bakış Türkiye deki su potansiyeline bakış Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Görevleri Mevzuat Çalışmaları Yapılan Faaliyetler Su Tasarrufu Eylem Planı Su Ayakizi Çalışmaları

Detaylı

SELMA KISA PLANLAMA TEKİRDAĞ İLİ, KINALI-SARAY DEVLET YOLU BÜYÜKYONCALI GEÇİŞİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

SELMA KISA PLANLAMA TEKİRDAĞ İLİ, KINALI-SARAY DEVLET YOLU BÜYÜKYONCALI GEÇİŞİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU SELMA KISA PLANLAMA TEKİRDAĞ İLİ, KINALI-SARAY DEVLET YOLU BÜYÜKYONCALI GEÇİŞİ 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU AĞUSTOS, 2017 İÇİNDEKİLER AMAÇ... 2 KAPSAM... 2 YÖNTEM... 2 1.

Detaylı

MARMARA BÖLGESi. IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132

MARMARA BÖLGESi. IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132 MARMARA BÖLGESi IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132 COĞRAFİ KONUMU Marmara Bölgesi ülkemizin kuzeybatı köşesinde yer alır. Ülke yüz ölçümünün %8,5'i ile altıncı büyük bölgemizdir. Yaklaşık olarak

Detaylı

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon

CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon CEV 314 Yağmursuyu ve Kanalizasyon Öğr. Gör. Özgür ZEYDAN http://cevre.beun.edu.tr/zeydan/ Türkiye Çevre Durum Raporu 2011 www.csb.gov.tr/turkce/dosya/ced/tcdr_20 11.pdf A3 Su ve Su Kaynakları 3.4 Kentsel

Detaylı

Sorun Analizi (Sorunların Sektörlere Ayrılarak Belirlenmesi)

Sorun Analizi (Sorunların Sektörlere Ayrılarak Belirlenmesi) 1.1 Sorun Analizi I. Beş Yıllık Yönetim planı sürecinde oluşturulan sorun analizi, II. Beş Yıllık Yönetim Planı sürecinde gerçekleştirilen anket ve saha çalışmaları, ayrıca yönetim planı hazırlama sürecinde

Detaylı

İzmir 13 Mayıs Saat 14:30 Çeşme Karareis Barajı Temel Atma Merasimi

İzmir 13 Mayıs Saat 14:30 Çeşme Karareis Barajı Temel Atma Merasimi İzmir 13 Mayıs Saat 14:30 Çeşme Karareis Barajı Temel Atma Merasimi Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Belediye Başkanlarım, Saygıdeğer İzmir liler, değerli konuklar, hanımefendiler,

Detaylı

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version www.pdffactory.com. Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ

SULAMA VE ÇEVRE. Küresel Su Bütçesi. PDF created with pdffactory trial version www.pdffactory.com. Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ Sulama? Çevre? SULAMA VE ÇEVRE Yrd. Doç. Dr. Hakan BÜYÜKCANGAZ SULAMA: Bitkinin gereksinimi olan ancak doğal yağışlarla karşılanamayan suyun toprağa yapay yollarla verilmesidir ÇEVRE: En kısa tanımıyla

Detaylı

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ: TARİHİ : Batı Toroslar ın zirvesinde 1288 yılında kurulan Akseki İlçesi nin tarihi, Roma İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. O devirlerde Marla ( Marulya) gibi isimlerle adlandırılan İlçe, 1872

Detaylı

TÜRKİYE SULAKALANLAR KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ 22-23 Mayıs 2009 Eskikaraağaç Bursa

TÜRKİYE SULAKALANLAR KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ 22-23 Mayıs 2009 Eskikaraağaç Bursa TÜRKİYE SULAKALANLAR KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİ 22-23 Mayıs 2009 Eskikaraağaç Bursa Ülkemizde sulakalanların tarihi, bataklıkların kurutulmasının ve tarım alanı olarak düzenlenmesinin tarihiyle birlikte

Detaylı

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI TEKNİK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Sevilay ARMAĞAN Mimar. Şb. Md. Tel:0312 4102355 KAPSAM

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI TEKNİK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. Sevilay ARMAĞAN Mimar. Şb. Md. Tel:0312 4102355 KAPSAM BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI TEKNİK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MİMARLAR ODASI İZMİR ŞUBESİ PLANLAMA VE YAPILAŞMAYA İLİŞKİN MEVZUAT VE UYGULAMA Sevilay ARMAĞAN Mimar Şb. Md. Tel:0312 4102355

Detaylı

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185 Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Mesleki Denetimde Çevresel Etki Değerlendirmesi Çekince Raporu Projenin adı: Residence Tower Müellifi:

Detaylı

Şekil 1: Planlama Alanının Bölgedeki Konumu

Şekil 1: Planlama Alanının Bölgedeki Konumu EDİRNE İLİ 1/25 000 ÖLÇEKLİ 1. PLANLAMA ALANININ GENEL TANIMI Planlama alanı, Edirne İli, Merkez İlçe, Tayakadın Köyü, Karakoltepe Mevkii, 34 Pafta, 164 Ada, 27 Parselin bulunduğu alanı kapsamaktadır.

Detaylı

II. Organize Sanayi Bölgesi

II. Organize Sanayi Bölgesi 2 II. Organize Sanayi Bölgesi 2.1 İmar Planı 25.08.2008 tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca onaylanan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarımız 15.09.2008 tarihinde Ankara Valiliği

Detaylı

Su ve Atıksu Yönetimi

Su ve Atıksu Yönetimi ÇEVRE YÖNETİMİ İçmesuyu Temini ve Dağıtımı İBB Elektronik Atık Geri Kazanım (Bahçelievler), Tablo 18. Elektronik Atık Geri Dönüşüm Bilgileri Toplanan Ünite Sayısı* Yeniden Kullanılabilir Hale Getirilen

Detaylı

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YATIRIM VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YATIRIM VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YATIRIM VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ MANİSA TURGUTLU URGANLI TERMAL TURİZM MERKEZİ 1/25000 ÖLÇEKLİ ÇEVRE DÜZENİ PLANI PLAN NOTU İLAVESİ AÇIKLAMA RAPORU 2017-ANKARA 1 ALAN TANIMI

Detaylı

KUZEY MARMARA OTOYOLU PROJESİ

KUZEY MARMARA OTOYOLU PROJESİ KUZEY MARMARA OTOYOLU (3. Boğaz Köprüsü Dahil) PROJESİ KINALI ODAYERİ KESİMİ VE KURTKÖY AKYAZI KESİMİ www.marmaraotoyolu.com KUZEY MARMARA OTOYOLU (3. Boğaz Köprüsü Dahil) PROJESİ KINALI ODAYERİ KESİMİ

Detaylı

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU ÖLÇEK:1/1000 Pafta No: K19-d-02-a-3a / K19-d-02-a-4b PİM PLANLAMA BÜROSU Yılmaz Şevket KOCATUĞ / Şehir Plancısı Yarhasanlar

Detaylı

MERİÇ NEHRİ TAŞKIN ERKEN UYARI SİSTEMİ

MERİÇ NEHRİ TAŞKIN ERKEN UYARI SİSTEMİ T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü MERİÇ NEHRİ TAŞKIN ERKEN UYARI SİSTEMİ Dr. Bülent SELEK, Daire Başkanı - DSİ Etüt, Planlama ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı, ANKARA Yunus

Detaylı

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır.

ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır. ÇYDD: su, değeri artan stratejik bir nitelik kazanacaktır. 2017 Dünya Su Günü Bildirisi 2016 yılı, ilk kayıtların tutulduğu 1880 yılından bu yana en sıcak yıl olarak kayda geçti. 2 yüzyıl, dünya ortalama

Detaylı

HAVZA KORUMA EYLEM PLANLARI EYLEMLERİ

HAVZA KORUMA EYLEM PLANLARI EYLEMLERİ Türkiye de Su Yönetiminin Değişimi Taner KİMENÇE, Altunkaya ÇAVUŞ,Burhan Fuat Çankaya 31 Ocak 2017 HAVZA KORUMA EYLEM PLANLARI EYLEMLERİ Havza Koruma Eylem Planları ile Ülkemizde bulunan 25 Nehir Havzasının

Detaylı

I. GENEL F. KENTE İLİŞKİN BİLGİLER. BiLGiLER

I. GENEL F. KENTE İLİŞKİN BİLGİLER. BiLGiLER I. GENEL BiLGiLER F. KENTE İLİŞKİN BİLGİLER İstanbul a ilişkin genel bilgiler nüfus ve göç, coğrafi alan, kentsel gelişme, ekonomik durum, sosyal ve kültürel hayat ana başlıkları altında ortaya konmuştur.

Detaylı

KARTALKAYA BARAJI HAVZASI ÖZEL HÜKÜMLER

KARTALKAYA BARAJI HAVZASI ÖZEL HÜKÜMLER KARTALKAYA BARAJI HAVZASI ÖZEL HÜKÜMLER AMAÇ : Gaziantep iline içme ve kullanma suyu sağlayan kıta içi yüzeysel su kaynaklarından olan Kartalkaya Barajının mevcut su kalitesinin korunup, kullanımının sürdürülebilir

Detaylı

USBS Ulusal Su Bilgi Sistemi Projesi

USBS Ulusal Su Bilgi Sistemi Projesi USBS Ulusal Su Bilgi Sistemi Projesi USBS YAPISI 08.12.2014 Su Yönetimi Genel Müdürlüğü İzleme ve Su Bilgi Sistemi Dairesi Başkanlığı Su Bilgi Sistemi Şube Müdürlüğü 1 Sunum Planı Geçmiş Süreçler Gelecek

Detaylı

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı,

Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, GELECEĞİN SORUNLARI SU Su, evrende varolan canlı varlıkların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en temel öğedir. İnsan kullanımı, ekosistem kullanımı, ekonomik kalkınma, enerji üretimi,

Detaylı

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ KURTULUŞ MAHALLESİ ada 2 parsel- 10 ada 4, 5, 7 parsel -9 ada 12 parsel

MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ KURTULUŞ MAHALLESİ ada 2 parsel- 10 ada 4, 5, 7 parsel -9 ada 12 parsel MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ- İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU MANİSA İLİ ALAŞEHİR İLÇESİ KURTULUŞ MAHALLESİ 1264 ada 2 parsel- 10 ada 4, 5, 7 parsel -9 ada 12 parsel 1/5000 VE 1/1000 ÖLÇEKLİ

Detaylı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi,

Detaylı

MARMARA BÖLGESİNDEKİ HAVZA KORUMA EYLEM PLANI

MARMARA BÖLGESİNDEKİ HAVZA KORUMA EYLEM PLANI MARMARA BÖLGESİNDEKİ HAVZA KORUMA EYLEM PLANI 1 İÇERİK 1. HAVZA KORUMA EYLEM PLANLARI 2. MARMARA VE SUSURLUK HAVZALARI 3. ULUSAL HAVZA YÖNETİM STRATEJİSİ 4. HAVZA YÖNETİM YAPILANMASI 5. NEHİR HAVZA YÖNETİM

Detaylı

KAPTAJ UYGULAMALARI VE İYİ UYGULAMA YÖNTEMLERİ

KAPTAJ UYGULAMALARI VE İYİ UYGULAMA YÖNTEMLERİ KAPTAJ UYGULAMALARI VE İYİ UYGULAMA YÖNTEMLERİ Kaptajlar bilindiği üzere bir su kaynağının isale hattına verilebilmesini, (boruya alınabilmesini) sağlamak amacıyla yapılan su toplama odalarıdır. Kaptajlar

Detaylı

SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURAKLIK YÖNETİMİ İHTİSAS HEYETİ 2.TOPLANTISI

SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURAKLIK YÖNETİMİ İHTİSAS HEYETİ 2.TOPLANTISI SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KURAKLIK YÖNETİMİ İHTİSAS HEYETİ 2.TOPLANTISI TOPRAK MUHAFAZA VE HAVZA ISLAHI DAİRESİ BAŞKANLIĞI FAALİYETLERİ DR.HAVVA KAPTAN ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TOPRAK MUHAFAZA VE HAVZA

Detaylı

10. ÇEVRE İSTATİSTİKLERİ

10. ÇEVRE İSTATİSTİKLERİ TR41 Bölgesi 2008 2010 10. ÇEVRE İSTATİSTİKLERİ 10.1. Atık İstatistikleri 10.1.1. Belediye- Atık Hizmeti Verilen Nüfus ve Atık Miktarı 2008,2010 Toplam nüfus Belediye Anket uygulanan Anket uygulanan Atık

Detaylı

Sayın Bakanlarım, Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Müsteşarım, Değerli Genel Müdürlerim, Sayın Belediye Başkanlarım,

Sayın Bakanlarım, Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Müsteşarım, Değerli Genel Müdürlerim, Sayın Belediye Başkanlarım, İzmir 14 Mart Bayındır 9 Adet Tesisin Temel Atma ve Açılış Merasimi ( 6 temel, 3 açılış) (1 adedi sulama, 1 adedi içmesuyu tesisi, 2 adedi gölet, 3 adedi gölet ve sulama, 1 adedi rehabilitasyon, 1 adedi

Detaylı

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak

KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI. Dr. Tuğba Ağaçayak KENTLERDE SU YÖNETİMİ İLE UYUM POLİTİKALARI Dr. Tuğba Ağaçayak İÇERİK Türkiye Ortalama Sıcaklık, Yağış Değerleri İklim Değişikliği ve Su Sorunları Kentler ve İklim Değişikliği Türkiye de Su Kaynakları

Detaylı

Hidroloji: u Üretim/Koruma Fonksiyonu

Hidroloji: u Üretim/Koruma Fonksiyonu Hidroloji: u Üretim/Koruma Fonksiyonu Ormanların yağışlardan yararlanmayı artırma, su ekonomisini düzenleme ve sürekliliğini sağlama, su taşkınlarını önleme, dere, nehir, bent, baraj, su kanalı ve benzeri

Detaylı

Bolu 6 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi 20 Temmuz 2014, Pazar 19:00

Bolu 6 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi 20 Temmuz 2014, Pazar 19:00 Bolu 6 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi 20 Temmuz 2014, Pazar 19:00 Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Belediye Başkanım, Genel Müdürlerim, değerli konuklar, hanımefendiler,

Detaylı

Ankara 16 Tesisin Temel Atma ve Açılış Merasimi 28 Ağustos 2013, Çarşamba 18:00

Ankara 16 Tesisin Temel Atma ve Açılış Merasimi 28 Ağustos 2013, Çarşamba 18:00 Ankara 16 Tesisin Temel Atma ve Açılış Merasimi 28 Ağustos 2013, Çarşamba 18:00 Sayın Başbakan Yardımcım, Sayın Bakanım, Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanım, Genel Müdürlerim,

Detaylı

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi V. ULUSLARARASI KUM VE TOZ FIRTINASI ÇALIŞTAYI ORTA DOĞU TOZ KAYNAKLARI VE ETKİLERİ 23-25 EKİM 2017, İSTANBUL (Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki

Detaylı

Antalya Kepez 1 Mart 9 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi (1 adedi baraj, 3 adedi içme suyu tesisi, 5 adedi taşkın koruma tesisi)

Antalya Kepez 1 Mart 9 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi (1 adedi baraj, 3 adedi içme suyu tesisi, 5 adedi taşkın koruma tesisi) Sayın Valim, Sayın Milletvekillerim, Sayın Müsteşarım, Değerli Genel Müdürlerim, Sayın Belediye Başkanlarım, Antalya Kepez 1 Mart 9 Adet Tesisin Açılış ve Temel Atma Merasimi (1 adedi baraj, 3 adedi içme

Detaylı

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 4.TOPLANTI YILI MAYIS AYI TOPLANTILARININ 2.BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 4.TOPLANTI YILI MAYIS AYI TOPLANTILARININ 2.BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R KARARIN ÖZÜ: Kartal-Yakacık Eski:7971 Yeni: 12427 ada 2 parsele ilişkin Eski:7971 Yeni: 12427 ada 1 parsel Maliki Tarafından hazırlanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği. TEKLİF: Plan ve Proje

Detaylı

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014 BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM DOÇ. DR. YASEMEN SAY ÖZER 26 ŞUBAT 2014 1 19.02.2014 TANIŞMA, DERSLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER, DERSTEN BEKLENTİLER 2 26.02.2014 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 3 05.03.2014 DOĞAL

Detaylı

TEKİRDAĞ İLİ SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ KAPSAMINDA YÜZEYSEL SU KAYNAKLARINA GEÇİŞ

TEKİRDAĞ İLİ SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ KAPSAMINDA YÜZEYSEL SU KAYNAKLARINA GEÇİŞ TEKİRDAĞ İLİ SÜRDÜRÜLEBİLİR SU YÖNETİMİ KAPSAMINDA YÜZEYSEL SU KAYNAKLARINA GEÇİŞ Dr. Şafak BAŞA 1, Sema KURT 2, Emine YASAVUL 2, Ayşen UÇAR 2 1 Tekirdağ Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, TESKİ

Detaylı

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi 2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi GİRİŞ Tabiatta suyun hidrolojik çevriminin önemli bir unsurunu teşkil eden buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde değişik şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik

Detaylı

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1

ÇAKÜ Orman Fakültesi Havza Yönetimi ABD 1 Uymanız gereken zorunluluklar ÇEVRE KORUMA Dr. Semih EDİŞ Uymanız gereken zorunluluklar Neden bu dersteyiz? Orman Mühendisi adayı olarak çevre konusunda bilgi sahibi olmak Merak etmek Mezun olmak için

Detaylı

SYGM ÇEVRE MÜHENDİSİ SEMİH EMLEKÇİ

SYGM ÇEVRE MÜHENDİSİ SEMİH EMLEKÇİ SYGM ÇEVRE MÜHENDİSİ SEMİH EMLEKÇİ SONUÇ VE DEĞERLENDİRME İÇERİK SUYUN ÖNEMİ TÜRKİYE DE SU AVRUPA BİRLİĞİ NDE SU KAYNAKLARI AB SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİNİN ANA PRENSİPLERİ TÜRKİYE DE SU

Detaylı

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma Meteoroloji IX. Hafta: Buharlaşma Hidrolojik döngünün önemli bir unsurunu oluşturan buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde farklı şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik faktörlerin etkisiyle

Detaylı

ÇORUH NEHRİ GENEL GELİŞME PLANI BOYKESİTİ

ÇORUH NEHRİ GENEL GELİŞME PLANI BOYKESİTİ TMMOB 2. Su Politikaları Kongresi 33 ÇORUH HAVZASI PROJELERİ Sezai SUCU Bölge Müdürü DSİ 26. Bölge Müdürlüğü, Artvin Talha DİNÇ İnşaat Mühendisi ÖZET Ülkemiz sınırları içerisinde Bayburt ilinde doğan ve

Detaylı

13013 تيوكلا - ةافص لا 2921 :ب.ص (965) (965) :نوفلت (965) :ص كاف

13013 تيوكلا - ةافص لا 2921 :ب.ص (965) (965) :نوفلت (965) :ص كاف ص.ب: 2921 ال صفاة - الكويت 13013 تلفون: (965) 2999000-2999802 (965) فاك س: (965) 2999891 www.kuwait-fund.org Türkiye ve Kuveyt Devleti Kalkınmada Ortak Kuveyt Fonu nun Türkiye Cumhuriyeti ne Katkıları

Detaylı

Dünyada ve Türkiye'de alternatif su yönetimi arayışları ve öneriler. Dr. Akgün İlhan

Dünyada ve Türkiye'de alternatif su yönetimi arayışları ve öneriler. Dr. Akgün İlhan Dünyada ve Türkiye'de alternatif su yönetimi arayışları ve öneriler Dr. Akgün İlhan www.suhakki.org Küresel su krizi Dünya nüfusunun dörtte biri temiz suya erişemiyor. 8 saniyede 1 çocuk kirli su içtiği

Detaylı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇEVRECİ ŞEHİRLERE DOĞRU Kadir DEMİRBOLAT İklim Değişikliği Dairesi Başkanı 7 Temmuz 2012, Gaziantep Çevreci Şehircilik; Yaşam kalitesi yüksek, Çevreye duyarlı, Tarihi ve kültürel

Detaylı

BURSA İLİ, İNEGÖL İLÇESİ, YENİCEKÖY MAHALLESİ 4290 NUMARALI PARSEL VE 546 ADA 5,6,7 VE 8

BURSA İLİ, İNEGÖL İLÇESİ, YENİCEKÖY MAHALLESİ 4290 NUMARALI PARSEL VE 546 ADA 5,6,7 VE 8 BURSA İLİ, İNEGÖL İLÇESİ, YENİCEKÖY MAHALLESİ 4290 NUMARALI PARSEL VE 546 ADA 5,6,7 VE 8 PARSELLERE AİT 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU 1.PLANLAMA ALANININ TANIMI Planlama

Detaylı

Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsis Planı Uygulaması

Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsis Planı Uygulaması Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsis Planı Uygulaması Su Politikaları Derneği Hidropolitik Akademi Su Yönetiminde Değişim Etkinlikleri 6 Şubat 2016 Sunan: Hamza Özgüler Proje Teknik Koordinatörü ALFAR Proje

Detaylı