T. C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM/TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T. C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM/TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI"

Transkript

1 T. C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM/TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI TÜRK BASININDA KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NİN KURULUŞ SÜRECİ ve TÜRKİYE NİN KIBRIS POLİTİKASI ( ) DOKTORA TEZİ HAZIRLAYAN ERDEM KARACA TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. MEHMET AKİF TURAL ANKARA 2010

2 TEZ SAVUNMA SINAVI TUTANAĞI Erdem KARACA tarafından hazırlanan Türk Basınında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Kuruluş Süreci ve Türkiye nin Kıbrıs Politikası ( ) başlıklı çalışma 04/03/2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği / oyçokluğu ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Tarih Anabilim/Türkiye Cumhuriyeti Tar. Bilim dalında Doktora tezi olarak kabul edilmiştir. Prof. Dr. Hale ŞIVGIN (Başkan) Prof. Dr. Mehmet Akif TURAL (Tez Danışmanı) Prof. Dr. Mustafa YILMAZ (Üye) Prof. Dr. Temuçin Faik ERTAN (Üye) Doç. Dr. Nuri YAVUZ (Üye)

3 ÖNSÖZ 1960 yılında, Türk ve Rum toplumları ortaklığında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, özellikle Rum toplumunun Yunanistan ile birleşme, yani; ENOSİS faaliyetleri dolayısıyla çok sıkıntılı dönemler geçirmiştir. Diğer taraftan da, Kıbrıs ta kurulan anayasal düzeni ve eşitliği korumak ve devam ettirmekle yükümlü olan garantörler (İngiltere, Yunanistan ve Türkiye), aralarındaki ihtilâflar dolayısıyla Ada daki sorunlara bir türlü kalıcı çözümler getirememişlerdir. Ada da, özellikle Kıbrıslı Rumların, Türklerle ilk başta siyasi anlamda, sonra da her alanda birlikte yaşama iradesinden uzaklaşmaları sonucu elim hadiseler yaşanmaya başlanmıştır. Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıslı Türklerin benimsedikleri çözüm anlayışları ile Rumların ve diğer ilgili tarafların fikir ve tavırları çeşitli yönlerden farklılıklar göstermiştir. Sonucu Türkiye nin askeri müdahalesine (1974) kadar uzanan bu süreçten sonra Türk tarafı, coğrafi temele dayalı bir federal yapının oluşturulması tezini ileri sürmüştür. ENOSİS hayaline zarar vereceği ve de taksime yol açacağı gerekçesiyle Rumların karşı çıktığı bu tez, uluslar arası aktörlerin de devreye girmesiyle yeni bir siyasi, askeri rekabete dönüşmüştür. Üç bölüm olarak ele aldığımız tezimizin birinci bölümünde; Türkiye nin Kıbrıs ta gerçekleştirdiği Barış Harekatını hazırlayan şartlar ile Kıbrıs Türk Federe Devleti nin 1975 te ilanını gerekli kılan nedenler ele alınmıştır. İkinci bölümde ise; özellikle ABD nin Türkiye ye karşı uygulamaya koymuş olduğu askeri ambargonun Türk devlet politikasına etkisi ile BM nin Kıbrıs sorununda üstlendiği rol ve toplumlararası görüşmelerde önemli bir yer tutan Denktaş Makarios Doruk Anlaşmasına değinilmiştir. Üçüncü bölümde de; toplumlararası görüşmelerin devamında imzalanan Denktaş Kipriyanu anlaşması ile Türkiye de kurulan askeri yönetimin Kıbrıs sorununa dair yaklaşımı ele alınmış, ayrıca da, KKTC nin ilanının hangi şartlar çerçevesinde gerçekleştiğine değinilmiştir.

4 Tezimizde; Kıbrıs merkezli gelişen niyetler, hedefler, yaklaşımlar ve müdahaleler; Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Tercüman, Son Havadis, Adalet ve Zafer gazetelerinden günbegün, sayfa sayfa incelenmiştir. Bir çok gazetecinin, yazarın ve bilim adamının bu gazetelerde yayınlanan makale, haber ve yazılarından yoğun bir biçimde istifade edilmiştir. Yabancı basın ile ilgili yapılan alıntılara da ayrıca önem verilmiştir. TBMM Tutanak Dergisi, Ayın Tarihi ve çeşitli hatıra, makale ile telif ve tetkik eserlerden ve daha önce yapılmış olan tez çalışmalarından da azami ölçüde yararlanılmıştır. Yanı sıra; Türk Mukavemet Teşkilatı adına Kıbrıs ta yılları arasında görev yapmış olan Yakup ŞEN ile de bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, internet vasıtasıyla temini mümkün olabilen İngiliz Ulusal Arşivi ne ait resmi belgelerden de yararlanılmıştır. İleriki dönemlerde devlet ve kurum arşivlerinden sağlanacak resmi belgelerin kullanılmasıyla ortaya konacak yeni eserlere, tez çalışmamızın bir zenginlik katacağını beklemekteyiz. İngilizce belge ve eserlerin çevirisinde katkıda bulunan Berna Akıncı, Fatma Ece, Ömür Çoban, İnci Gök, Şevket Kahraman, Pınar Erdinç, Sinem Eker, Tuncay Aksoy ve Sabiha Karagedik e teşekkürlerimi sunarken; araştırmam süresince bana daima iyi niyet ve sabırla destek olmayı bir an bile esirgemeyen değerli tez danışmanım Prof. Dr. Mehmet Akif Tural a da, vermiş olduğu akademik katkılarından ötürü saygı ve şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim. Erdem KARACA Ankara 2010

5 I İÇİNDEKİLER KISALTMALAR.. III GİRİŞ: ORTAK DEVLETTE TÜRKLERİ TASFİYE ÇABALARI BÖLÜM: KIBRIS TÜRK FEDERE DEVLETİ NİN KURULMASI Türkiye nin Müdahalesi ve Cenevre görüşmeleri Diplomatik Girişimlerden Sıcak Müdahaleye Değişen Şartlar ve I. Cenevre Konferansı Barış Görüşmeleri ve II. Harekat Değişen Dengeler ve Birleşmiş Milletler Amerikan Ambargosu ve Kıbrıs Türk Federe Devleti nin İlanı BÖLÜM: KIBRIS TA YENİ STATÜNÜN BELİRLENMESİNE YÖNELİK ÇABALAR ve GERÇEKLEŞTİRİLEN ZİRVELER BM ve ABD nin Kıbrıs Sorununa Yön Verme Çabaları Denktaş ile Klerides in Viyana da Birinci Buluşması Roma ve Brüksel de Türkiye nin Yürüttüğü Diplomasi Viyana da İkinci Buluşma ve KTFD Anayasası ABD ve BM nin Türkiye ye Yönelik Sert Tavırları ve Türkiye nin Aldığı Tedbirler Türkiye İçin Yeni Bir Yükümlülük: Helsinki Nihai Senedi Viyana da Üçüncü Görüşmeyle Varılan Nüfus Mübadelesi Anlaşması ve AET nin Devreye Girme Çabaları. 165

6 II Bağlantısız Ülkelerin Kıbrıs Rum Yönetimine Verdiği Açık Destek BM Gözetiminde Denktaş ile Klerides in New York ta Dördüncü Buluşması ABD Senatosu nun Yeni Bir Ambargo Kararı ve Batı nın Türkiye ye Yönelik Baskıları BM de 1975 Gündemi Olarak; Kıbrıs Viyana da Beşinci Tur Sorunlaştırılan Deniz; Ege BM de 1976 Gündemi Olarak; Kıbrıs Denktaş Makarios Zirvesi ve Dört İlke Anlaşması BÖLÜM: ÇÖZÜMSÜZ YENİ SÜREÇ ve KKTC NİN KURULMASI Ümit Onan ve Tasos Papadapulos un Yeni Görüşmeciler Olarak İlk Sınavları Türkiye de Yapılan Genel Seçimler ile Makarios un Ölümünün Kıbrıs Sorununa Etkisinin Değerlendirilmesi BM Maraş İlişkisi in İlk Gündemi: Yeni Hükümet, Kıbrıs ve Montrö Zirvesi ABD Senatosu nun Zorlu Sınavı: Ambargonun Kaldırılması! BM de 1978 Gündemi Olarak; Kıbrıs ABD, Kanada ve İngiltere nin Ortak Hazırladıkları Kıbrıs Çözüm Planı.. 270

7 III 3.8. Denktaş Kipriyanu Anlaşması ve Toplumlararası Görüşmelerin Yeniden Başlaması Eylül Askeri Müdahalesi Öncesi Türkiye nin Siyasi Zaafları ve Kıbrıs Toplumlararası Görüşmeler ve Maraş Baskısı Karşılıklı Verilen Kapsamlı Öneriler Papandreu Hükümeti Sonrası Kıbrıs ta Zorlaşan Süreç Yeni Bir Çözüm Yolu Olarak KKTC nin İlan Edilmesi KKTC nin İlan Edilmesine Yönelik Tepkiler ve BM nin İzlediği Yol SONUÇ KAYNAKÇA KIBRIS SORUNU KRONOLOJİSİ 355 EKLER (13 Adet) TÜRKÇE ÖZET 394 İNGİLİZCE ÖZET. 395

8 IV KISALTMALAR ABD AET a.g.e. a.g.m. AKEL : Amerika Birleşik Devletleri : Avrupa Ekonomik Topluluğu : Adı geçen eser : Adı geçen makale : Anorthotikan Komma Ergazemenou Laou (Kıbrıs Komünist Partisi) AP AT Bkz. (bkz.) BM : Adalet Partisi : Avrupa Topluluğu : Bakınız : Birleşmiş Milletler C. : Cilt CENTO CHP CIA : Merkezi Antlaşma Teşkilatı (Central Treaty Organization) : Cumhuriyet Halk Partisi : Central Intelligence Agency (Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı) Çev. Ed. ENOSİS : Çeviren : Editör(ler) : Kıbrıs ın Yunanistana Katılması Bağlanması (The Union of Greece and Cyprus) EOKA KTFD KKTC kktcb.eu : Rum Tedhiş Örgütü (Ethniki Organosis Kyprion Agoniston) : Kıbrıs Türk Federe Devleti : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı web adresi

9 V MHP MSP NATO : Milliyetçi Hareket Partisi : Milli Selamet Partisi : Kuzey Atlantik Savunma Paktı (North Atlantic Treaty Organization) PASOK : Pan-Hellenic Socialist Movement (-Yunan- Helen Birlikçi S. : Sayı s. : Sayfa Sosyal Demokrat Partisi) SSCB TASS TBMM TMT vd. Yay. : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğİ : Russian News Agency (Rus Haber Ajansı) : Türkiye Büyük Millet Meclisi : Türk Mukavemet Teşkilatı (Kıbrıs taki Türkleri Koruma Örgütü) : ve diğerleri : yayınları

10 GİRİŞ TÜRKLERİ ORTAK DEVLETTE TASFİYE ÇABALARI Kıbrıs Adası, birbirine karşıt çıkarların ve siyasal denge hesaplarının etkilediği, faaliyet dolu bir geçmişe sahiptir. Yunanistan, tarihsel ve etnik gerekçelerle Ada üzerinde hak iddiasında bulunurken, Türkiye ise, tarihi, etnik ve ülke güvenliği gibi nedenlerden hareketle Kıbrıs Adası nı yakın takibinde bulundurmuştur. 1 Politik, sosyal ve tabi ki askeri meseleleri harita üzerinde inceleyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ün, jeo-strateji bilimine dair bilgisini; Kıbrıs a bakışı ve Kıbrıs Türklerine verdiği önem bağlamında şu hadiseyle ortaya koymak mümkündür. Bir gün güneyde askeri bir tatbikatı izleyen Atatürk, etrafında bulunan subaylara, Türkiye nin yeniden işgal edildiğini ve Türk Kuvvetleri nin sadece bu bölgede mukavemet ettiğini farz edelim. İkmal yollarımız ve imkanlarımız nelerdir? sorusunu sorar. Subaylar birçok görüş ve düşünceler ileri sürerler. Atatürk, hepsini sabırla dinler, sonra elini haritaya uzatır ve Kıbrıs ı işaret ederek, Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece, bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir demiştir. 2 Avrupa, Asya ve Afrika ya hemen hemen eşit uzaklıkta olması açısından dünya ana kıtası içinde merkezi bir konuma sahip bulunan Kıbrıs, Girit ile birlikte su geçiş yollarının da kesiştiği bir hat üzerindedir. Asya ve Avrupa yı ayıran Boğazlar ile Asya ve Afrika yı ayıran Süveyş Kanalı arasında yer alan Kıbrıs, aynı zamanda Avrasya Afrika bağlantısının en önemli su havzaları olan Körfez ve Hazar havzaları ile Aden ve Hürmüz su yollarının da nabzını tutacak sabit bir üs ve uçak gemisi konumundadır. Haşmetli sömürge devirlerini kapatan İngilizlerin Kıbrıs ta hâlâ üs bulundurmalarının da, Ada nın soğuk savaş sürecinde en sıcak bunalım 1 Mustafa Cem Kozpınar, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Sorunu ( ), Yüksek Lisans Tezi (Yüzüncü Yıl Ü. Tarih Anabilim Dalı Başkanlığı), Van, 2004, s Levent Aksu, Ana Hatlarıyla Kıbrıs ın Stratejik Önemi, 2023, S. 49., 15 Mayıs 2005, s. 76.

11 2 alanlarından birisi olmasının da temelinde bu ihmal edilemez stratejik konum vardır. 3 Güney Anadolu ile Mezopotamya ya geniş açı ile hakim durumda bulunan Kıbrıs, en eski devirlerde bile denizyollarının izlenmesi ve deniz ticaretinin kontrolüne sahip bir konumdaydı. Bu özelliği ile hem bölge devletlerinin hem de bölge dışı devletlerin dikkatini çekmiştir. Çıkartılan bir miktar bakır cevherinin dışında önemli bir zenginliği bulunmayan Ada nın değerini belirleyen asıl özellik, ticaret yollarına ve stratejik bölgelere yakın oluşuydu. Bu yönüyle Türk devletlerinin de dikkatini çeken Ada da, 1571 den itibaren Osmanlı Devleti hakimiyet kurmuştur Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs üzerindeki tüm haklarından İngiltere ye yönelik olarak vazgeçmiştir. İlgili antlaşmanın 20. maddesine göre Türkiye, İngiliz Hükümetince 5 Kasım 1914 tarihinde ilan edilen, Kıbrıs ın İngiltere ye ilhakını tanıdığını bildirir. denmekte iken, 21. maddede ise, Kıbrıslı Türklerin vatandaşlık durumlarına değinilerek, 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs asasında yerleşmiş bulunan Türk uyrukları, yerel kanunun saptadığı şartlar içinde, İngiliz uyrukluğunu edinecekler ve bu kimseler Türk uyrukluğunu yitireceklerdirler. Bununla birlikte bu antlaşmanın yürürlüğe girişinden başlayarak iki yıllık bir süre içinde, Türk uyrukluğunu seçmek olanakları vardır. hükmü getirilmiştir. Ada yı 1925 te Crown Colony (Taç Kolonisi) haline dönüştüren İngilizler, Kıbrıs ı bir vali tarafından yönetmeye başlamışlardır. İngiliz Yüksek Komiserliği, Ada da ilk olarak Ortodoks Kilisesinin etkinliğini kısıtlama konusunu ele almıştır. Ancak bununla beraber AKEL partisinin güçlenmesini önlemek için de, kilisenin gücünü tamamen ortadan kaldırmamış, ondan yararlanma yoluna gitmiştir. 5 Kıbrıs toplumunun çoğunluğunu teşkil eden Rumlar, daha 1878 yılından itibaren Yunanistan ile birleşmek yolunda niyetlerini ortaya koyup, bu 3 Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, 1. Baskı, İstanbul, 2001, s Elif Hatun Kılıçbeyli, Kıbrıs ın Jeopolitikası: Avrupa ve Avrasya için Önemi, Kıbrıs Laboratuvarı, Derleyen: Şenol Kantarcı, Aktüel Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2005, s Duygu Geylan, Türk Hükümetleri ve Kıbrıs Sorunu , Yüksek Lisans Tezi (Dokuz Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), İzmir, 2003, s. 7-8.

12 3 yolda çaba sarf etmeye başlamışlardı. Kısacası; enosis artık bir bilinç haline gelmiş durumdaydı. Bu amaçla 1 Nisan 1955 te meydana getirdikleri EOKA örgütü ile sadece İngilizlere karşı değil, aynı zamanda, Türk toplumunu sindirme politikalarını, eylemlerle uygulamaya çalışmışlardır. Türkler de bu durumda, Rumların eylemlerine, örgütlü olarak TMT vasıtasıyla cevap vermişlerdir. 6 Türk Genelkurmayı adına Kıbrıs ta görev yapmış olan Yakup Şen yaptığımız görüşmede, TMT nin varlık sebebini şöyle belirtmiştir: bizim gittiğimiz tarihten önceki dönemlerde Rumlar, İngilizlere karşı silahlı mücadeleye başladılar, EOKA teşkilatı olarak. Ada yı Yunanistan a bağlamak -ENOSİSiçin. Bizim de görevimiz; Ada daki Türkleri teşkilatlandırmak, yerine göre silahlandırmak, eğitmek ve gerektiğinde oradaki milliyetçi, vatansever Türklerden TMT teşkilatına personel toplamak, seçmek ve bunları gerektiği gibi teşkilatlandırmaktı 7 Ada daki gelişmelere kayıtsız kalmayan Türkiye, zaman zaman üst düzeyde açıklamalar yaparak, mesele hakkındaki görüş ve isteklerini ortaya koymuştur. 10 Ekim 1953 te CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Anamur da yaptığı konuşmada İngiltere Kıbrıs tan çekilecek olursa, statüko değişikliği ancak Türkiye lehine olabilir. derken, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, 25 Şubat 1956 tarihinde bütçe görüşmeleri esnasında Kıbrıs meselesi oradaki ekalliyet meselesi değildir Türkiye nin meselesidir. Bizim için milli bir davadır. Yunanistan mütecavizdir. Yunanistan la yüzyüze konuşmak istedik. Ona sen adadan vazgeç, bu dostluk ile kabili bir teklif değildir demek en salim yoldur. Bu, İngiltere adadan çıkacaksa ben orayı alacağım, eğer sen adayı istemeye devam ettiğin takdirde önünde beni bulacaksın demektir. İşte 6 Celal Erdönmez, Tarihi Boyutuyla Kıbrıs, Kıbrıs Laboratuvarı, Derleyen: Şenol Kantarcı, Aktüel Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2005, s. 11.; Cihat Göktepe, Londra ve Zürih Antlaşmalarının Hazırlık Süreci ve Türk İngiliz İlişkileri, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 16., Ankara, 2002, s İngilizler, Ada daki Türkleri korumak görevini Öylesine yapıyorlardı. Korumak isteseler bile, önce Rumları düşünüyor, sonra da Türkleri korumak söz konusu oluyordu. O döneme kadar Türkler her yönüyle fakirleşmiş Rumların semti, mahallesi mamur, Türklerinki bakımsız, harabe şeklindeydi Sanat, ticaret, ekonomik konularda Rumlar daha ön plandaydılar. Bu da sırf İngilizlerin himayesi sayesinde oluyordu. Bkz., Dönemin TMT görevlilerinden Yakup Şen ile yapılan görüşmemizden (EK 13)

13 4 siyasetimiz budur. demiştir. Kıbrıs bizim olmalıdır görüşü bir süre sonra terk edilmiş, yerine ise taksim tezi ulusal bir tez olarak savunulur olmuştur. DP Hükümetine göre taksim Kıbrıs meselesinin çözümü için Türkiye nin yapacağı azami bir fedekarlık olarak belirtilmiştir. Başbakan Adnan Menderes, Bursa da 3 Mayıs 1957 de yaptığı konuşmada, Kıbrıs politikasında taksim tezini kabul etmekle hükümetimiz azami fedekarlığı yapmıştır Kıbrıs Türklerinin kaderini tayin hakkının ellerinden alınmasına asla ve katiyen razı olmayız. sözleri ile self-determinasyon hakkının Kıbrıs Türklerine de tanınması gerektiğini belirtmiştir. 8 Türkiye nin ve Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını korumaya kararlı bulunan siyasi çevreler, Kıbrıslı Rumlar ile Yunanistan a karşı bir milli politika yürütmek azmindeydiler. Boş durmayan Yunanistan ise, ortamın uygun olduğunu düşündüğü bir sırada, 16 Ağustos 1954 tarihinde Kıbrıs halkının self-determinasyon isteği hakkındaki ilk başvurusunu BM ye yapmıştır. BM Genel Kurulu ndaki görüşmeler sırasında Türkiye kuvvetli tezler ileri sürerek Yunan başvurusuna karşı çıkmıştır. İngiliz delegesi de Türkiye ile aynı tutumu sergilemiş, buna paralel olarak da, Yeni Zelanda delegesi Konx Munda nın hazırlamış olduğu bir karar tasarısı oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Karar tasarısına göre, Yunan başvurusu reddedilmiş ve Kıbrıs sorunu konusunda bundan böyle BM Genel Kurulu nda herhangi bir kararın alınmaması kararlaştırılmıştır (14 Ekim 1954, 814 IX Sayılı Karar). Kararla görülen odur ki; Rum ve Yunanlıların self-determinasyon isteğinin bağımsızlığı değil ilhakı amaçladığı, BM nin üyeleri tarafından da fark edilmiştir. Görüşmeler esnasında konuşan Hindistan temsilcisi Sorunun Kıbrıs ın bağımsızlığı ile değil, nereye bağlanması gerektiği ile olduğunu belirtirken, Yeni Zelanda delegesi de, Yunanistan ın bir toprak isteğini desteklemek için BM ye başvurduğunu, konunun aslında self-determinasyon ilkesi ile ilgili olmadığını açıklamıştır. 8 Aydın Zeki Tuğ, Bütün Yönleriyle Kıbrıs Sorunu ve Denktaş, Doktora Tezi (Hacettepe Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, 2003, s ; ENOSİS liderliği için selfdeterminasyon isteğinin, pandoranın kutusunun olduğu anlaşılmıştır. Onlar, self-determinasyonu kendi amaçlarını dış dünyaya ve nötür düşünceye sunarak Kıbrıs ın kontrolünün açık açık Yunanistan a geçmesini daha fazla kabul edilebilir, gizlilikle, faydalı taktiksel bir araç olduğunu sezmişlerdir Bkz., John Reddaway, Burdened Wıth Cyprus, London-Nicosia-İstanbul, 1986, s. 83.

14 5 İngiltere nin, Yunanlıların enosis baskısına karşı bir denge sağlamak amacıyla enosise karşı olan Türkiye nin ağırlığını daha fazla hissettirmesinden yana bir tutum sergilemesi sonucunda, BM devreden çıkarılmış ve 29 Ağustos 1955 te Londra da İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ın katıldıkları bir konferans toplanmıştır. Konferansta Yunanistan, self-determinasyon ve enosis isteğini tekrarlarken, Türkiye ise ilhaka karşı çıktığını bir kez daha beyan etmiştir. Londra Konferansı sürmekte iken, İstanbul da 6 7 Eylül olayları patlak vermiş, Rumlara ait işyerleri saldırıya uğramıştır. EOKA nın 21 Haziran 1955 ten itibaren Türklere saldırılara başlamış olmasınından kısa süre sonra yaşanan bu gelişmeler yeni çözüm arayışlarını gündeme getirmiştir. Türkiye nin ilhak a kesinkes karşı çıkışı, ABD ve Yunanistan ı başka seçenekler aramaya itmiştir. İşte taksim fikri de bu arayışların sonucu olarak anılmaya başlanmıştır. Öte yandan da Yunanistan ve Makarios, Kıbrıs için aşamalı enosis i öngören bir politikayı devreye sokmuşlardır. 9 Nihayet yoğun diplomasi sonrasında Yunanistan, Türkiye ve İngiltere nin de taraf olmalarıyla 1959 Zürih ve Londra Andlaşmaları imzalanarak, Ağustos 1960 tarihinde Türk Rum ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası na göre; Kıbrıs bağımsız bir cumhuriyet olacak; Cumhurbaşkanı Rum ve yardımcısı Türk olacak ve liderler kendi toplumları tarafından seçileceklerdi. Yasama yetkisi 35 Rum, 15 Türk olmak üzere toplam 50 üyeden oluşan Temsilciler Meclisi tarafından kullanılacaktı Süleyman Özmen, Avrasya nın Kırılma Noktası Kıbrıs, 2. Baskı, İstanbul, 2006, s ; Kıbrıs meselesinin temel nedeni ile ilgili çeşitli görüşler öne süren politikacılar ve yazarlar, İngiltere yi şu bakımdan suçlamışlardır: 1) İngiliz işgali süresince Kıbrıs, ardarda gelen İngiliz hükümetleri tarafından ihmal edilmiş ve fakirliğe terk edilmiştir. 2) İngiliz hükümetleri zalim ve gaddar davranarak, temel insan hakları ile demokratik kuralları hayata geçirmemişlerdir, uygulamamışlardır. 3) İngilizler, toplumları biribirine karşı ayrımcılığa yöneltmiş ve karşılıklı olarak kullanmıştır. 4) Başpiskoposu sürgüne göndererek barış ve anlaşma şansını yok etmişlerdir Bkz., J. Reddaway, a.g.e., s C. Erdönmez, a.g.m., s. 11.; Kıbrıs Anayasasının ayrılmaz bir parçasını oluşturan İttifak Andlaşması na göre de, Yunanistan Kıbrıs ta 950 kişilik, Türkiye ise 650 kişilik askeri bir kuvvet bulundurmak hakkına sahiptiler. Bkz., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II, Yazarlar: D. Yalçın vd., Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 2002, s. 486.; C. Göktepe, a.g.m., s ; Bir yıllık bir çalışma sonucu 199 maddeden oluşan Kıbrıs Anayasası 6 Nisan 1960 da imzalanmıştır. İngiliz Parlamantosu 21 Temmuz 1960 da Kıbrıs ın bağımsız bir devlet olması yönündeki bir yasayı kabul

15 6 İlk Cumhurbaşkanı seçilen Başpiskopos Makarios, 1960 da gerçekçi bir biçimde tasarlanmasında yardımcı olduğu anayasanın bir ulus değil, bir devlet yarattığını belirtmiştir. Bu devletin uyruklarının gönlünde bir ulus duygusu uyandırmak Devlet Başkanı olan Makarios un sorumluluğuydu. O nun da, ülkesinde aralarındaki kan davası yıllardır süren iki cemaati uzlaştıracak siyasal yeteneğe sahip bir kişi olduğu şüphe götürmemekteydi. Kendisinden beklenenin aksine Makarios, Lefkoşe de 1 Nisan 1960 da yaptığı ve tartışmalara neden olan bir konuşmasında şunları belirtmiştir: Zürih ve Londra Andlaşmaları umut ve isteklerimizi tam olarak gerçekleştirememiştir. Bugün ellinci yıldönümünü kutladığımız şanlı özgürlük mücadelemiz, bize bağımsızlığımız için gerekli en ileri kaleleri ve yıkılmaz mevkileri sağlamıştır. Kesin zaferi kazanmak üzere, bu kalelerden başlayarak mücadeleye devam edeceğiz. 11 Amacına ulaşmak adına Makarios, 30 Kasım 1963 günü Türkiye nin Lefkoşe Büyükelçisine tevdi ettiği memorandumda; Kıbrıs Anayasasının Sui- Generis (kendine özgü) hükümler ihtiva ettiğini belirterek, Ada düzeni yeni bir açmazla karşı karşıya bırakılmıştır. Ne var ki, Makarios un bu yaklaşımında Ada nın özel durumunun göz önüne alınmadığı anlaşılmaktaydı. Zaten Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunu sağlayan müzakereler sürecinde de, Ada da ırk, dil, din, kültür ve adetleri bakımından ayrı hususiyetlere sahip iki ayrı milli toplumun varlığı gerçeğinden hareket edilmiştir. Uzun ve zahmetli çalışmalar sonunda Kıbrıs taki iki toplumun birlikte yaşamalarını ve işbirliği yapmalarının, ancak sayı üstünlüğü dolayısı ile Kıbrıs Devleti nin yasama ve yürütme yetkilerini elinde bulunduracak toplumun muhtemel ihlâllerine karşı diğer toplumun meşru hak ve etmiştir. Yasa, Kraliçe tarafından da 3 Ağustos günü Kıbrıs Cumhuriyeti Emirnamesi (Republic of Cyprus Orderin Council 1960) olarak çıkarılmıştır Ağustos 1960 gecesi üç ülke temsilcileri tarafından atılan imzalar ve 21 pare top atışı ile Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş oldu Bkz., A. Z. Tuğ, a.g.e., s. 43.; M. C. Kozpınar, a.g.e., s. 43.; İngilizler, 1960 Kıbrıs Anayasasına onay vererek, esasında geriye işlemeyen bir düzen bırakmışlardır. İki toplum arasındaki çekişmenin ve kavganın tohumlarını atmışlardır Bkz., J. Reddeway, a.g.e., s Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Batışı I, Çeviri: Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi (Dün/Bugün/Yarın), S. 66., Temmuz 2002, s. 81.; Londra ve Zürih antlaşmalrının imzalanmasına kızan Grivas, bu durumu enosise karşı yapılmış bir ihanet olarak görmüştür Bkz., Jeanette Choisi, Zypern, Berlin, 1987, s. 43.

16 7 menfaatlerinin münasip Anayasa teminatı ile korumanın mümkün olabileceği hususunda mutabık kalınmıştır. Hâl böyle iken; memorandumda, Londra Konferansı esnasında Zürih Andlaşmasını reddetmesi halinde, ortaya çıkabilecek vahim sonuçları bertaraf etmek amacı ile ve zaruret halinde imzaladığı ifade edilmiş ve yeni münakaşalara kapı aralanmıştır. 12 Makarios, Türkiye nin Lefkoşe Büyükelçiliğine vermiş olduğu memorandumdan yaklaşık bir yıl önce, Anayasa nın maddesine aykırı olarak, Türklerin Lefkoşe, Limasol, Magosa, Larnaka ve Baf ta ayrı belediye kurma hakkına karşı çıkarak bu durumun taksime yol açacağını ileri sürmüş ve belediyeler yasasının Temsilciler Meclisi nden geçmesine 31 Aralık 1962 de mani olmuş ve bunun yerine bir zamanlar İngilizler tarafından çıkarılmış olup, kendisi tarafından reddedilmiş bulunan, Bölge Gelişme Komitesi Kanunu nu yayınlamıştır. Ancak, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı bu kararı veto etmiştir. Rum milletvekillerinin kararlarında ısrar etmeleri dolayısıyla mesele Yüksek Anayasa Mahkemesi ne intikal etmiştir. Meselenin Anayasa Mahkemesi ne sunulmasından sonra, Makarios, British Sunday Express Gazetesi nin muhabiri L. Gardener e verdiği demeçte, Anayasa Mahkemesi, hareketimin anayasaya aykırı olduğuna karar verse bile, Mahkeme nin bu kararına uymayacağım demiştir. Bu meselenin bir iç mesele olduğunu, bu nedenle ne Garantör Devletleri ne de BM yi ilgilendirdiğini ifade etmiştir. Söz konusu açıklamalara rağmen, Alman Ernst Forsthoff başkanlığında bir Rum ve bir Türk hakimden oluşan Yüksek Anayasa Mahkemesi, Nisan 1963 te Rumlar aleyhine kararını vermiştir. Rum tarafı bu kararı kabul etmeyeceğini açıklamış ve Forsthoff un yardımcısı Christian Heinze, EOKA ca, Türklerden rüşvet almakla suçlanarak, tehdit edilmeye başlanmıştır. Durum karşısında Heinze görevinden ayrılmıştır. Forsthoff da, 12 Kıbrıs Anayasası ve Kıbrıs la İlgili Antlaşmalar, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 1969, s ; Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios un yardımcılığı görevini Kıbrıs Türk topluluğunun lideri Fazıl Küçük yürütmekteydi. Bkz., Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye , Hil Yayın, İstanbul, 2007, s. 406.

17 8 Makarios a 21 Mayıs 1963 tarihinde yazdığı bir mektupla, 15 Temmuz 1963 tarihinden geçerli olmak üzere istifa ettiğini açıklamıştır. 13 Makarios, Kıbrıs taki Türklerin sahip olduğu yasal haklardan memnuniyet duymamanın ötesinde, onların Ada daki varlıklarından da rahatsızlık duymaktaydı. Muhtelif zamanlarda dile getirdiği şu söz ve beklentileri bu durumu en iyi şekilde özetlemekteydi; - 27 Eylül 1960 tarihinde New York Herald gazetesine verdiği demeçte ENOSİS davası ölmemiştir derken, 13 Mart 1963 tarihli bir demecinde de Bu mücadelenin gayesi; bir Cumhuriyet kurmak değildi demiştir. - 4 Eylül 1962 tarihinde Panaya köyünde yaptığı konuşmada, Helenizmin en büyük düşmanı olan Türk Milletinin bir parçası olan bu küçük Türk toplumu Ada dan atılmadıkça EOKA kahramanlarının görevi sona ermiş sayılmaz tarzında pek çok benzeri açıklamalar yaparak gerçek niyetini açık bir biçimde ortaya koymuştur. 14 Rum liderliği ve Rum Basını, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası nın Türk toplumuna hak veren veya haklarını garanti altına alan maddelerini devletin işlemesine bir mani teşkil eder bahanesiyle tadil etmek için çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır. Nihayet Cumhurbaşkanı Makarios, 30 Kasım 1963 te Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fazıl Küçük e 13 maddelik bir muhtıra sunmuş ve teminatçı ülkelere de, bilgi olarak bu belgeden yollamıştır Kıbrıs ve Rum Yunan Emelleri, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayını, Lefkoşe, 1992, s ; Ayrıca bkz., Erol Manisalı, Dünden Bugüne Kıbrıs, İstanbul, 2000, s. 38.; S. Özmen, a.g.e., s Halil Fikret Alasya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, 1987, s. 25.; H. Fikret Alasya, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Kuruluşundan Sonra Makarios un Hareket Hattı, Kıbrıs ve Türkler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 1964, s ; P. Oberline, a.g.m., s. 82.; Makarios, Biz, bu Cumhuriyeti bir sıçrama tahtası olarak görüyoruz, kabul ediyoruz. Esas amacımız ENOSİS tir demiştir. Bu itibarla, Anayasada olan hakların büyük bir kısmını uygulamaktan kaçınmışlardır. Anayasayı işlemez duruma getirmeye çalışmışlardır. Hatta, Türkiye den gelen kişileri bile, kendilerinin bu amacına (ENOSİS) mani olacakları düşüncesiyle Ada dan uzaklaştırmak için çalışmışlardır bize bile Makarios idaresi vergi tahakkuk ettirmiştir Bkz., Yakup Şen ile görüşmemizden. (EK 13) 15 Dışişleri Eski Bakanı Feridun Cemal Erkin in Kıbrıs İçin Şimdi Ne Yapmalı? konulu forumda yaptığı açıklamalar Bkz., Milliyet, 28 Temmuz 1974, s. 2.

18 9 Tadil Planı olarak da tanımlanan bu istekler; Cumhurbaşkanı nın ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının veto hakkının lağvedilmesi, 2. Cumhurbaşkanı nın muvakkat gaybubeti(yokluğu) esnasında veya görevini ifa edemeyeceği zamanlarda Cumhurbaşkanı Yardımcısının kendisine vekalet etmesi, 3. Temsilciler Meclisi Rum Başkanı nın ve Türk Başkan Yardımcısının, Meclis in bütün üyeleri tarafından seçilmesi. Halen olduğu gibi, Rum Başkanın Rum üyeler, Türk Başkan Yardımcısının Türk üyeler tarafından seçilmemesi, 4. Temsilciler Meclisi Başkanı nın muvakkat gaybubeti esnasında veya görevini ifa edemeyeceği zamanlarda, Başkan Yardımcısının vekalet etmesi, 5. Temsilciler Meclisinin bazı kanunları geçirebilmesi hususunda Anayasaca derpiş edilen (öngörülen) ve ayrı çoğunluğu gerektiren maddelerin lağvedilmesi, 6. Anayasanın beş büyük şehirde ayrı ayrı kurulmasını istediği Türk ve Rum belediyeler modeli yerine ortak belediyeler kurulması, 7. Adalet mekanizmasının birleştirilmesi, 8. Emniyet kuvvetlerinin Polis ve Jandarma olarak ikiye ayrılma durumunun lağvedilmesi, 9. Emniyet Kuvvetleriyle Savunma Kuvvetlerinin sayılarının bir kanunla tespit edilmesi, 16 Vehbi Zeki Serter, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Yıkılış Nedenleri, VIII. Türk Tarih Kongresi(Bildiriler), Ankara; Ekim 1976, c. 3., Ankara, 1983, s ; Hikmet Özdemir, Kıbrıs/Ege, Yeni Türkiye (Özel Sayı), Yıl 1, Sayı 3, Mart Nisan (Ankara) 1995, s. 256.; Türk toplumu için temel önemi olan anayasal maddeler değişiklik istekleriyle zayıflatılmaktaydı. Oysa bu maddeler Türkleri Rumlara boyun eğmekten korumaktaydı. Değişiklikleri/düzeltmeleri Fazıl Küçük, doğayı süpürmek <<temel nitelikleri süpürmek>> gibi bir şeydi ve anormallikleri yok etmek için daha düzgün işleyen anayasanın çok ötesindeydi. şeklinde değerlendirmiş ve 13 maddelik öneriyi kabul edilemez bulmuştur. Çünkü Rumlar, Cumhuriyete hayat veren köklerin bizzat kendisine saldırmıştır. Rumların gizli ve kabul edilemez niyeti, Türkleri Rumların insafına bırakmak/terk etmek olacaktı Bkz., J. Reddaway, a.g.e., s

19 Amme Hizmetlerinin ve Cumhuriyet Kuvvetlerinin teşkilinde Rum ve Türk oranının, Rum ve Türk nüfus oranına göre uygulanması hususunda tadilat yapılması, 11. Amme Hizmetleri Komisyonu üyeleri sayısının 10 dan 5 e indirilmesi (4 ü Rum 1 i Türk olması), 12. Amme Hizmetleri Komisyonu nun alacağı kararların, basit çoğunlukla olması, 13. Rum Cemaat Meclisi zorluk çıkartmadan kaldırıldığı gibi, Kıbrıs Türk Cemaat Meclisi nin de kendisini lağvetmesi, hususlarını içermekteydi. Muhtıra ile; Türklerin veto hakkının kaldırılmaya çalışılması, Anayasa nın kolayca değiştirilemeyecek hükümlerinin değiştirilecek olması gibi istekler Türklere tanınmış olan eşitlik, hak ve menfaatlerde iz bile bırakmayacak ve Türk topluluğu alelade bir azınlık statüsüne indirgenecekti. Bu nedenlerle Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, Makarios un önerilerini inceleyerek 16 Aralık 1963 te reddetmiş, 21 Aralık günü ise toplumlararası şiddet başlamıştır Aralık günü tüm Rum polisler silahlandırılırken, Türk polislerin silahları toplanmıştır. Aynı günün gecesi daha önce hazırlanan AKRİTAS Planı 18 * uyarınca Kıbrıs Türklerine yönelik olarak başlayan saldırılar, hızla gelişerek tüm Türk köylerini kapsamıştır. Lissaridis, Sampson ve Yorgacis e bağlı kişilik gizli silahlı çetelerle Rum polisleri, Kıbrıs Alayı Rum 17 Milliyet, 28 Temmuz 1974, s. 2.; P. Oberline, a.g.m., s. 87.; Maurice H. Mendelson, EU and CYPRUS: an Expert View, Lefkoşe, 1997(?), s. 15.; Gülistan Gürbey, Zypern, Genese eines Konfliktes, Pfaffenweiler, 1988, s * ENOSİS i gerçekleştirmeyi hedefleyen stratejiye, yani, Kıbrıs ile Yunanistan ı birleştirmek için, bir süreç dahilinde Kıbrıs Cumhuriyeti ni yıkmak için hazırlanmış olan plana Akritas Planı adı verilmiştir. Planda, Rum liderlerinin adları ve görevleri sağcı ve Grivas çı Patris gazetesinde yayımlanmıştır (7 Şubat 1967). Habere göre; Başkan: Polykarpos Yorgadjis, Başkan Vekili: Thassos Papadopulos, Kurmay: Nikos Koçis, Kurmay Daire Müdürü: Glafkos Klerides adı geçen kişilerdi Bkz., Akritas Planı, KTFD Enformasyon Dairesi Yayını, Lefkoşe, 1982, s. 1-2.; Ayrıca bkz., Orhan Aldıkaçtı, Akritas Türkü İmha Planı hazırlanıyor, Hürriyet, 12 Aralık 1974, s. 6.; Rauf Raif Denktaş, İşte Akritas Planı, Kıbrıs Barış Harekatı Yapılmasa Ne Olurdu?, Konferans (Konya; 31 Temmuz 1994), Konya, 1994, s. 28. vd.; A. Z. Tuğ, a.g.e., s. 197.(Kaynak: Patris Gazetesi, 7 Şubat 1967, s. 2.); Adnan Erişek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Bağımsızlık Süreci, Yüksek Lisans Tezi (Dicle Ü. Sos. Bil. Enst. Tarih Eğitimi Bilim Dalı), Diyarbakır, 2001, s ; Hüner Tuncer, Kıbrıs Sarmalı, Ankara, 2005, s

20 11 Askerleri ve Yunan alayından oluşan Resmi güçler topyekun bir saldırı başlattılar. Reuters Ajansı 26 Aralık tarihli haberinde 200 Türkün öldürüldüğünü bildirmesi ise durumun vehametini gözler önüne sermiştir. Bu durum karşısında Türkiye, gerekli hassasiyeti göstererek, antlaşmaların kendisine tanıdığı haklar çerçevesinde 25 Aralık günü saat 14:00 te 2 jet uçağını Lefkoşa üzerinden uçurmuş, bir gün sonra da Rumlar ateşkes uygulamasını kabul etmek zorunda bırakılmışlardır. 19 Öte yandan, Kıbrıs Türk halkının can güvenliğinin sağlanamamış olması karşısında Fazıl Küçük ile Makarios un müşterek talebi üzerine, İngiliz askerleri 29 Aralık 1963 günü Lefkoşe de Yeşil Hat a girmişlerdir. Böylece, Kanlı Noel olaylarının ardından, Kıbrıs ın kuzey ve güney olarak ikiye ayrılması başlamış olacaktır. Makarios yeni bir adım daha atarak, 1 Ocak 1964 günü Zürih ve Londra andlaşmlarını feshettiğini 20 açıklamıştır. Bu durumda, Kıbrıs Cumhuriyeti ortadan kalkmış ve Kıbrıs Rum Yönetimi gayrimeşru bir idare şekline dönüşmüştür Ocak 1964 tarihinde ise tarafların (Türk, İngiliz, Yunan) girişimleri neticesinde Londra Konferansı gerçekleştirilmiş, ne var ki; Kıbrıs Rum tarafının Anayasayı değiştirme ve Türkiye nin garantörlüğünü kaldırma konularındaki tutumlarında ısrar etmesi ve ortaklık hükümeti yerine, Türklere azınlık haklarının verileceği bir Rum hükümeti kurma arzusu karşısında Türk 19 Sabahattin İsmail, Kıbrıs Cumhuriyetinin Doğuşu-Çöküşü ve KKTC nin Kuruluşu ( ), İstanbul, 1992, s ; Rum kuvvetlerinin artan saldırı ve öldürme vakaları sonucunda Türkiye, gerek Yunan Dışişleri Bakanı Venizelos a gerekse İngiliz Dışişleri Bakanı Richard Butler e telgrafla başvurarak, müdahale de dahil, her türlü acil önlemin alınmasını istemiş, ne var ki, İngiltere nin ortak bir tavır ortaya koymak istemediği gerçeği ile karşı karşıya kalınmış ve İsmet İnönü nün de onayı ile yalnızca Kıbrıs a ikaz uçuşları yapılmıştır... Bkz., Dışişleri Eski Bakanı Feridun Cemal ERKİN in Kıbrıs İçin Şimdi Ne Yapmalı? konulu forumda yaptığı açıklamalar. Milliyet, 28 Temmuz 1974, s. 2.; Alparslan Türkeş, Dış Politikamız ve Kıbrıs, Kutluğ Yayınları, İstanbul, 1974, s. 89.; Makarios, eski EOKA savaşçılarından bir grup gönüllü ile diğer sivil vatandaşların katılımıyla 20 Aralık 1963 yılında kurulmuş olan Yunan Güvenlik ve Savunma Gücü nün yerine, yasa ile kapasitesi kişilik ve zorunlu olarak toplanan Ulusal Savunma yı kurmuş ve Yunanistan dan, SSCB den, Mısır dan vb. yerlerden silah almaya başlamıştır. Gizli ittifakla ve G. Papandreu Hükümetinin yardımıyla silahlar yavaş yavaş gizlice Ada ya getirilmeye başlanmıştır Bkz., Costas P. Kyrris, History of Cyprus, Nicosia, 1985, s A. Erişek, a.g.e., s a.g.e, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bak. Yay., s. 66.

21 12 tarafının, Kıbrıs ta federal bir devletin kurulması gerektiğini ileri sürmesi üzerine konferanstan herhangi bir sonuç alınamamasına neden olmuştur. Konferansta amacına ulaşamayan Makarios, yine de olası bir Türk müdahalesini önlemiş, ayrıca zaman kazanarak gasp ettiği Kıbrıs Hükümeti unvanının dünya tarafından tanınmasını sağlayacak hale gelmiştir. 22 Londra görüşmeleri sessizce batağa saplanırken, Kıbrıs bir kez daha olaylarla karşı karşıya bırakılmıştır. Tüm Ada da ücra bölgelerde Rumlar tarafından yiyeceksiz bırakılan veya ev hapsinde tutulan Türkler, evlerini boşaltarak, daha güvenli olan büyük yerleşim yerlerine taşınmışlardır. Rumlar ise her yola başvurarak amaçlarına ulaşma çabası içerisindeydiler. Hatta 150 Kıbrıslı Rum 25 Ocak ta Atina ya gelerek General Grivas ı ziyaret etmiş ve ondan bu duruma Artık daha fazla sessiz kalmayacağı sözünü almışlardır. Grivas daha da ileri giderek, Makarios ve İngiltere ye saldırıda bulunmuş ve bir kez daha görevini yapacağını belirtmiştir. İngiltere bu süreçte NATO gücü fikrini ortaya atarken, Makarios bu teklifi taksime yardımcı olacağı gerekçesi ile geri çevirmiş ve devamlı olarak Rumlar ile Türkler arasındaki sürtüşmenin ana kaynağı ve kötülüğün kökleri Garanti ve İttifak antlaşmalarıdır. Antlaşmalar tüm tarafların özgür iradesi sonucu oluşmamıştır demiştir. Peki, öyleyse niçin imzalamıştı? İmzaladım, çünkü kan dökülmesini durdurmak istiyordum Noel inde kan dökülmesini önlemek için ateşkes ilan edebilecek güce sahip bir Cumhurbaşkanı iken bunu bir türlü yapmayan bir adamdan gelen bu açıklamayı, insan mantığına yapılan bir hakaret olarak görüyorum Başpiskopos, anlaşmaları, Kıbrıs Cumhurbaşkanı olabilmek için imzalamıştı S. İsmail, a.g.e., s Harry Scott Gibbons, Kıbrıs ta Soykırım, Terc: Erol Fehim, Ankara, 2003, s ; Kıbrıs taki endişe verici durumun devam etmesinden kaygı duyan Türkiye nin 28 Ocak 1964 te yaptığı bir çağırı üzerine, ABD ve İngiltere çözüme dair bir ortak plan sunmuşlardır. 31 Ocak ta NATO Barış Gücü ile ilgili olarak açıklanan Lemnitzer Planı şunları öngörmekteydi: den az olmamak üzere isteyen NATO devletleri kuvvetlerinden oluşacak bir kuvvet ve kişilik bir ABD Birliği

22 13 Kıbrıslı Türkler, Rumlar tarafından bütün mevkilerden atıldıkları gibi, detaylı bir plana göre sistematik bir soykırımla da karşı karşıya bırakılmışlardır. Kıbrıslı Türk erkeklerin, kadınların ve çocukların hiç birinin mal, mülk, dost, akraba ve ekonomik kayıplarının telafisi yapılmamıştır. Aslında Ada da tüm Kıbrıslı Türk nüfusu öldürmek için sistemli bir teşebbüs başlatılmıştı ve kamuoyları böyle düşünmesin diye katliyamlar yapılmamıştır. 24 Türklere yönelik Rum saldırılarının devam etmesi üzerine, Türkiye 15 Şubat 1964 te Kıbrıs a müdahalede bulunmayı düşünmüş, bunun üzerine de BM Güvenlik Konseyi, buhran daha da şiddetlenmesin diye meseleye el koymuş ve 4 Mart günü 8 maddelik bir karar almıştır. Kararda; gerek ilgili devletlerden, gerek Rum ve Türk toplumlarından, barış, huzur ve sükunu bozacak hareketlerden kaçınmaları istenmiş, bu barış ve sükunu sağlamak üzere BM bünyesinde bir barış gücü kurulmuştur. Ayrıca, Kıbrıs bunalımına barışçı bir çözüm bulunması amacı ile Genel Sekreter tarafından Finlandiyalı diplomat Tuomioja aracı olarak tayin edilmiştir. Karardan sonra çabuk davranan Rumlar, BM Barış Gücü Ada ya gelmeden önce avantajlı bir durum elde etmek için Türklere karşı yeniden saldırıya geçmişlerdir. Türk Hükümeti nin, TBMM den Kıbrıs a müdahale yetkisi alması üzerine, BM Barış Gücü acele bir şekilde oluşturularak Mart sonlarında Ada ya sevkedilmiştir. 25 Ada daki Türk ve Yunan birlikleri ile beraber, İngiliz generalinin kumandası altında bulunacak ve siyasi bakımdan Londra da ilgili tarafların temsilciliklerinden kurulacak bir heyet tarafından yönetilecektir. Bu süre içinde garantör devletler, yani; üç NATO üyesi ülke tek taraflı müdahale etme yükümlülüğünü yüklenecek ve ayrıca garanti eden devletler dışındaki bir NATO devletinden bir arabulucunun seçilmesini kabul edeceklerdir. 1 Şubat ta Türkiye ve Yunanistan, 2 Şubat ta da Kıbrıs Türk Toplumu tarafından kabul edilen bu plan, 4 Şubat tarihinde Makarios tarafından reddedilmiştir Bkz., A. Z. Tuğ, a.g.e., s ; Kanlı Noel ile ilgili gelişmeler için bkz., Abdulhalûk Çay, Kıbrıs ta Kanlı Noel 1963, Türk Kültürü Araştırma Enst. Yay., Ankara, Dönemin İngiliz Başbakanı Alec Douglas Hume, Kıbrıslı Türklere yönelik olarak gerçekleştirilen tedhiş hareketleriyle ilgili olarak, Eğer Makarios, Kıbrıslı Türklere insan gibi davranmak için kendine gelmeseydi, istilayı davet ettiğine ve Ada nın bölünmesine ikna olmuştum. demiştir. Bkz., Clement Dodd, Cyprus Now and Beyond, TWO PEOPLES AND TWO STATES IN CYPRUS AT THE ELEVENTH HOUR, Proceedings of a Seminar Held at the Turkish Embassy in London (16 February 2001), London, 2002, s Kıbrıs bağımsızlık döneminin 1963 ve 1964 buhranları, esas itibarıyla, Kıbrıs Rumlarının enosisten, yani; Ada yı Yunanistan a ilhak sevdasından vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasası nın Kıbrıslı

23 14 Hiç kuşkusuz, ABD nin, BM Barış Gücü fikrinin kabul edilmesine sağladı katkı büyük olmuştur. Makarios ise, bu şartlar altında Barış Gücüne yeşil ışık yakarak; BM nin böylece Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak kendi konumunu güçlendireceğini ve tümü Rumlardan oluşan hükümetinin adanın tek meşru hükümeti olarak tanınacağını, 2. Üçüncü dünya ülkelerinin ve Sovyet Bloğunun desteğini almanın kolaylaşacağı, 3. Böylesi bir ortamda Ankara nın, 1964 öncesi düzeni yeniden kurmak için o kadar rahat müdahale edemeyeceği kanaatindeydi. Amerika Birleşik Devletleri, Kıbrıs sorununu ele alırken ilk etapta amacı, NATO nun güneydoğu kanadını oluşturan Türkiye ve Yunanistan arasında silahlı bir çatışmaya yol açmadan meseleyi NATO içerisinde Türklere tanıdığı hakları bir türlü hazmedememiş olmalarından çıkmıştır Bkz., Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi , Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 4. Baskı, Ankara, 1987, s. 785, ; ABD nin ve diğer Batılı devletlerin Rumlar ve Yunanistan nezdinde herhangi bir etkili girişimde bukunmaktan kaçınması üzerine, 16 Mart 1964 te, TBMM, Hükümete gerekli gördüğü takdirde Ada ya askeri müdahalede bulunma yetkisi vermiştir. Bkz., Çağrı Erhan, Türkiye ABD ilişkilerine Genel Bir Bakış ( ), Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 17., Ankara, 2002, s ; BM Genel Sekreterlik makamının 10 Eylül 1964 tarihinde bir rapor yayımlamıştır. Raporda(UN document: S/5950); BM Barış Gücünün rahatsızlık boyunca bütün Ada daki mülklere gelen ziyanın detaylı bir tespitini yaptığı ve buna göre; çoğu Kıbrıslı Türklere ait 109 köyde 527 evin yakıldığı belirtilmiş, ayrıca Ktima da 38 ev, Omorphita banliyösünde (Nicosia) 50 ev tamamen yokedilirken, bitişiğindeki mahallelerde ise 240 ev kısmen yıkıldığı kaydedilmiştir. Tespitlerin yapıldığı dönemde İngiliz birliklerinin Kıbrıslı Türkleri korumak için yapabileceklerini yaptıklarından, ancak Kıbrıslı Rumların saldırılarının kapsam ve vahşetinin onların görevlerini imkansızlaştırdığına işaret edilmiştir. Ayrıca raporda, 6 Şubat 1964 te bir İngiliz devriyesinin Ayios Sozomenos adında silahlı bir Rum polisinin, Kıbrıslı Türklere yönelik saldırısını durduramadığına da değinilmiştir Bkz., Michael Stephen, The Cyprus Question, Nothgate Publications, London, 2001, s Süha Bölükbaşı, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Birleşmiş Milletler: Arası Barışçı Çözümsüzlük, Türk Dış Politikasının Analizi, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001, s. 288.; Makarios 4 Nisan 1964 te, Zürih ve Londra andlaşmalarının ayrılmaz bir parçası olan İttifak Antlaşması nı feshetmiştir. Türkiye ise bu kararı reddetmiştir. Bu hadisenin arkasından Yunan Başbakanı Yorgo Papandreou yayınladığı bir bildiride; Yunanistan ın, helenizmin Kıbrıs taki halk mücadelesini kayıtsız şartsız desteklediğini, Londra ve Zürih andlaşmalarının yürümediğini, bu andlaşmaların Ada da durumu çıkmaza sürüklediğini söylemiş ve Makarios un İttifak Andlaşması nı feshetmesini desteklemiştir. Durumu germeye devam eden Makarios un, Mayıs 1964 te Kıbrıs zorunlu askerlik sistemini ihdas etmesi, Rumları askere almaya başlaması ve dışarıdan ağır silahlar satın alması üzerine Türkiye, Kıbrıs a asker çıkarmak için kesin bir karar almıştır. Ada ya Türk askerinin çıkması için belirlenen gün 7 Haziran olarak planlanmıştır. Fakat 5 Haziran da ABD Başkanı Johnson, İsmet İnönü ye ağır ifadeler içeren bir mektup yazarak bu planı uzun bir süre için engellemiştir Bkz., F. Armaoğlu, a.g.e., s ; Bkz., J. Choisi, a.g.e., s

24 15 çözebilmek yönündeydi. ABD açısından Makarios, üçüncü dünya ülkelerinin akıl hocası, SSCB yanlısı Rum AKEL partisi ile işbirliği yapan ve SSCB nin etkisine açık bağımsız ve bağlantısız Kıbrıs Cumhuriyeti nin devamını savunan önemli bir engeldi. Esasında Makarios gibi İngiltere de ABD den çok hoşnut değildi. Zira Ortadoğu da ABD nin kendi yerini almasını bir türlü içine sindirememekteydi. Dolayısıyla da çok taraflı denge politikaları uygulayarak etkinliğini sürdürmek istemekteydi. İngiltere, izlediği politika gereği (rakiplikten hakemliğe geçme), Türkiye nin 1923 yılında adayla ilgili vazgeçtiği haklarına rağmen, Kıbrıs Sorunu dolayısıyla Yunanistan ın rakibi haline geleceği kaygısıyla Yunanistan a kendi yerine bir rakip aramıştır. Böylece Türkiye meselenin tarafı haline getirilmiştir. 27 Bu durum Akdeniz menfaatleri açısından Türkiye nin reddetmeyeceği bir imkan yaratmıştır. Kıbrıs konusundaki menfaat çatışmaları, ülkeler arasında girift ilişkiler oluşturmak bakımından son derece etkiliydi. Öyle ki, Türkiye tehdit algılaması noktasında ilk sırada gördüğü kuzey komşusu SSCB ile, ABD Başkanı Johnson un Türkiye ye takındığı tavır(inönü ye yazdığı mektup) vb. nedenler dolayısıyla Ekim 1964 yılında Dışişleri düzeyinde temas kurmuştu olaylarında Makarios u destekleyen ve bağımsız, bağlantısız Kıbrıs tezini benimseyen SSCB, Türk-Sovyet yakınlaşmasıyla birlikte, Kıbrıs ta bulunan iki toplumun ayrı ayrı varlıklarını kabul eder olmuştu. Ayrıca SSCB, AKEL in enosisi sadece görüntüde desteklemesine dahi zaman zaman karşı çıkarak Türk tarafının savunduğu federal çözüme yakın görüşler beyan etmiş, böylece Yunanistan ın enosise karşı İngiltere ye daha fazla üs teklif etmesi gibi tavizlerin önünü kesme uğraşı vermiştir. Onlarla göre, eğer enosis gerçekleşir ise, Kıbrıs NATO toprağı olacak ve SSCB nin Kıbrıs üzerinde AKEL ve Makarios vasıtasıyla kurduğu etki de kaybolacaktı. 28 Kıbrıs ı Türkiye ve Yunanistan üzerinde elde ettiği ayrıcalıklar bakımından değerlendirmek durumunda olan ABD, 15 Temmuz 1964 te Acheson aracılığı ile yeni bir barış planı sunar. Plana göre; Karpas da Ada 27 Ali Özerenkulu, Kıbrıs Sorunu ve Darbe Yorgunu İki Ülke: Türkiye ve Yunanistan, Yeni Türkiye, s. 16., Temmuz 1997, s A. Özerenkulu, a.g.e., s

25 16 yüzölçümünün %5 ini oluşturan bir bölge üs olarak Türkiye ye verilecek, Türkiye de enosisi kabul edecekti. Ayrıca Kıbrıs altı yerel yönetime ayrılacak, bunlardan ikisi Türk denetiminde bırakılacaktı. Enosise karşılık, Meis adası Türkiye ye bırakılırken, Kıbrıslı Türklere azınlık hakları tanınacaktı. Makarios planı Enosisi kayıtsız şartsız olarak öngörmediği gerekçesi ile reddederken, Yunanistan ise, sunduğu yeni öneriler demetinde, El-Greco burnunda 32 km2 lik bir alanı yıllık bir süre için Türkiye ye üs olarak verilmesi ve Türklere azınlık hakları tanınması konularını belirtir. Bu ve benzeri önerileri Türkiye prensip olarak Makarios da Kayıtsız Şartsız Enosis öngörmediği gerekçesiyle reddetmiştir. Diplomatik temaslar ve çözüm arayışları hız kesmeden devam ederek, bu sefer de BM Güvenlik Konseyi kararı ile Ekvator Devlet Başkanı Galo Plaza arabuluculuk görevini üstlenmiştir. İkili temaslarında Rumlar, Kıbrıs ın üniter devlet olmasını, garanti-ittifak antlaşmasının kaldırılmasını, Türklere azınlık hakları ve bazı konularda muhtariyet verilmesini, kendilerine ise self-determinasyon hakkının tanınmasını isterken Türkiye ise, 1960 antlaşmaları ile kurulan düzene coğrafi bir temel sağlanması gerektiğini belirtmiş ve böylece ilk kez coğrafi federasyon teklifini getirmiştir. Ancak BM Güvenlik Konseyi önüne gelen Plaza Raporu, Rum görüşleri doğrultusunda, Türklere azınlık hakları önermiş ve anlaşmayı beğenmeyen Türklerin de Türkiye ye göç edebilmesini öngörmüştür. Türkiye ve Kıbrıs Türkleri buna karşı çıkarak, Plaza nın yetkisini aştığını, rapor yerine, görüş-öneri sunduğunu ve arabuluculuk yetkisinin sona erdiğini duyurmuştur Sadi Somuncuoğlu, Kıbrıs ta Sirtaki, Ankara, 2002, s ; Acheson hazırlanan ilk planın başarısızlığı üzerine Türkiye, 8 Ağustos 1964 te Erenköy bölgesinde bir hava harekatına girişmiştir. Bunun üzerine Acheson yeni bir ABD planı hazırlamıştır. Buna göre, Kamikebir in 2 mil batısından geçen bir kuzey güney çizgisinin doğusu, yaklaşık 200 milkare Türkiye ye 50 yıl için kiraya verilecek. Ada Türklerine azınlık hakları verilecek. Ayrıca Lefkoşe de Türk işlerine bakan yüksek rütbeli bir memur bulunacak. Ada da önce enosis olacak, sonra Türk hakları ABD nin garantisi altına verilecek. Türkiye ye kiralanacak sahanın batı sınırını NATO Başkomutanı Orgeneral Lemnitzer çizecek. Acheson ayrıca, Türkiye nin bunu reddedebileceğini fakat bu takdirde Kıbrıs ın komünist bloğunda bir yer olacağını, Türkiye nin isterse çıkarma yapıp şansını deneyebileceğini söylemiştir. Yunanistan ve Makarios, tam, katıksız ve ödünsüz enosis öngörmediği için, Türkiye de, Ada nın kendisine bırakılacak kesiminde tam egemenlik sağlayamadığı gerekçesiyle bu planı geri çevirmişlerdir. Bkz., A. Z. Tuğ, a.g.e., s ; Başbakan G. Papandreu, Acheson Planını kabul etmeye meyil etmişse de, sonunda bazı Yunanlı politikacıların (A. Papandreu, P. Garoufalias gibi) ortaya koyduğu Kıbrıs uyuşmazlığı yüzünden reddetmiştir. Türkler, Acheson Planını kabul ettirmek

26 17 Milletlerarası düzeyde yoğun çaba harcayan ve bir bakıma da önemli açılımlar elde eden Makarios, ilk kez 21 Nisan 1966 da Grivas ile bir ihtilaf yaşamış, bunun sonucu olarak da Akritas Planı, Rumca Patris Gazetesi nde yayınlanınca, Rumların maskeleri tamamen düşmüş ve cumhuriyeti yıkanların hangi taraf olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştır. Esasında Makarios ile Yunanistan arasında birtakım görüş ayrılıklarının olduğu, Yunan generallerinden Karayannis tarafından, yaklaşık bir yıl önce 15 Haziran 1965 te Ethnos Krix Gazetesi ne verdiği demeçten de anlaşılmaktaydı. General, Makarios un Cumhuriyet devrinde dört aşamalı bir planı yürütmeye çalışarak; 1. Anayasanın olumsuz kısımlarını tadil etmek, 2. Beynelmilel antlaşmaları feshetmek, 3. Yeni baştan self-determinasyon hakları savunmak, 4. ENOSİS i, bir plebisit yapıp gerçekleştirmek istediğini beyan etmiştir. 30 için 8-9 Ağustos 1964 te Tillyria daki Mansouri de (Kuzeybatı Kıbrıs) tehlikeli bir hava saldırısı gerçekleştirmiş, bu saldırı Ulusal Savunma güçleri tarafından püskürtülmüş ve Türk istilası engellenmiştir. Sonunda Türkler de bu planı 20 Ağustos tan önce reddetmişlerdir Bkz., C. Kyrris, a.g.e., s ; Acheson Planı için bkz., Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Batışı II, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 67., Ağustos 2002, s. 87.; BM yönetici ve temsilcilerinin bu tarz tutumları daha önce de görülmüştür. Mart 1964 te Kıbrıs a BM Barış Gücü gönderildiğinde Türk tarafının talebi, bu gücün, anayasal düzenin yeniden kurulması için yardımcı olmasıydı. BM Genel Sekreteri U Thant ise raporunda bu talebi reddetmiş, Barış Gücü nün görevi bu değildir. demiştir. Ancak, kısa bir süre içinde BM Barış Gücü, darbeci Makarios un Rumlar dan oluşan idaresine meşru hükümet muamelesi yapmış ve bu idareden askerlerinin maaşına katkı kabul etmeye başlamıştır. Bundan yararlanan Rum liderliği, meşru hükümet unvanını sahiplenerek Kıbrıs ın tamamına sahip çıkma cesaretini göstermiştir. Bkz., Rauf R. Denktaş, Kıbrıs Girit Olmasın, İstanbul, 2005, 4. Baskı, s ; U Thant 11 Mart 1965 te BM ye sunduğu raporunda şunları belirtmiştir: Kendini izole etmek şeklinde olan Kıbrıs Türk politikası, topluluğu normallikten tam tersi istikamete götürmektedir. Kıbrıs Türk yönetimi, Türk nüfusu eğer mülteci iseler köylerine yeniden yerleşmekten, idari konularda hükümet bürolarına başvurmaktan, Rum hemşerileri ile şahsi, ticari veya diğer ilişkiler içinde olmaktan alıkoymaktadır. Bundan dolayı Türk milliyetçi propagandası, Türklerin Rum toplumunun ortasında emniyette yaşayamayacağını iddia ederken, Yunan propagandası, Türklerle Yunanlıların daima barış içinde yaşamış olduğunu ve Türk yönetiminin kötü ayrılıkçı düzenlemeleri olmasa yine aynı durumun yaşanacağını söyleyerek karşı çıkmıştır. Bkz., Zenon Stavrinides, The Cyprus Conflict, (First published by Stavrinides Press, Nicosia, 1976), Özyurt Matbaacılık, Ankara, 1999, s V. Z. Serter, a.g.m., s ; Akritas Planı için bkz., Ahmet Gazioğlu, Rum Mezalimi ve KKTC ye Doğru, Türkler, Ed.; H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, 2002, s ; A. Çay, a.g.e., s. 57 vd.

27 bunalımı hiç alışılmayan bir olgu olmuştur. Bu olay, mazlum bir azınlığın kibirli ve baskıcı bir çoğunluğa karşı devrimi değil, kibirli ve baskıcı bir çoğunluğun mazlum bir azınlığa karşı devrimi idi! Makarios, Kıbrıs Türk yerleşim merkezlerine yönelik bir terör kampanyası başlatarak ve bu yerleşim merkezlerini koruyan TMT milislerinin silahlarını zorla ellerinden alarak, Kıbrıslı Türkleri, siyasi ve hukuki haklardan yoksun bırakacak anayasal değişiklikleri kabul etmeye zorlamıştır. Can ve mal güvenliği kalmayan Türkler, daha büyük Kıbrıs Türk yerleşim merkezlerine yerleşerek, buraları kendilerine sığınak yapmışlardır. Makarios un kötü teşkilatlanmış ve beceriksizce yönetilen kuvvetleri ise, bu büyük yerleşim merkezleri ile başa çıkamamıştır. Öyle ki, Akritas Planı nı icra çabası iki cemaati birbirinden maddi olarak ayrılmasını neredeyse nihai aşamasına ulaştırmıştı. Türklerin terk ettikleri evleri, tarlaları ve bağları-bahçeleri Rumlar işgal ettiği için de, göçe sebebiyet verecek her teşebbüsü meşru saymışlardı. Makarios, davasına o kadar inanmıştı ki, başarısızlık ya da mağlubiyetlere aldırış etmemiştir. Öyle ki, Tylliria yenilgisinin ardından 26 Mayıs 1965 te Rizokarpasso da yaptığı konuşmada şöyle demiştir; Kıbrıs, Yunanistan ile birleşmeli (birleşecektir) veya büyük bir felaket olacaktır Ulusal arzunun gerçekleştirilmesinin yolu çok müşkil olabilir, ama hedefimize -ki; bu enosistirsağ veya ölü olarak ulaşacağız. Bu tarz konuşmalarına rağmen Makarios, kuvvet kullanarak başarıya ulaşamayacağının bilincinde idi. O nedenledir ki, tüm gücünü, görüşünün dünya ulusları arasında benimsenmesine ve Kıbrıslı Türklerin adadan çıkmaları veya kendi isteğine boyun eğmeleri için onlara hayatı yaşanmaz hale sokmaya yöneltmiştir. Yalnız, Makarios un enosis hususunda dünyayı kandırma teşebbüsüne başlıca engel, Türkiye nin bu süreçte komşuları ile iyi ilişkiler geliştirmiş olması idi. ABD Başkanı Johnson un mektubu, Türkiye ye yalnız kalma korkusu hissini arttırmış, Sovyetler Birliği ve Balkan ülkeleri ile arasındaki anlaşmazlıkları çözümleme noktasına getirmişti. Zaten Rusya da, NATO da bir çatlak meydana getirmeyi istediğinden Türkiye nin diyalog teşebbüslerini olumlu karşılamaktaydı. Kasım 1964 ten itibaren karşılıklı ziyaretlerin başladığı tarihten, Başbakan Süleyman Demirel in Eylül 1967 de Rusya ya gittiği zaman zarfında Sovyetler Birliği, Makarios rejimine olan politik ve askeri desteğini yavaş yavaş çekmiş ve Türkiye tarafından ileri sürülen iki toplumlu yapı tarzı politikasına doğru

28 19 yönelmeye başlamıştır. Makarios a silah sevkiyatını durduran Rusya, Çekoslavakya nın silah sevkiyatına devamını da tenkit etmiştir de ise, Lefkoşa da bir Rus casus şebekesinin ortaya çıkması ve bundan dolayı da, Rus sefaret ataşesi ile Sovyet Havayolları temsilcilerinin Kıbrıs tan atılmaları sunucu Makarios ile Rusların arası iyice açılmıştır. Bu durumda Makarios, aniden ABD nin ipine sarılmış, U-2 casus uçakları, telsiz monitörü ve elektronik istihbarat ağı konularında tavizler vermiş, bunlara karşılık da, CIA dan yılda bir milyon dolar almaya başlamıştır. 31 Türkiye nin Kıbrıs Anayasasına işlerlik kazandırma ve de diplomatik çözüm çabalarına rağmen Rum ve Yunan tarafının enosis gayretleri meseleyi içinden çıkılmaz hale getirmekteydi. 9 Eylül 1967 tarihinde Türk ve Yunan Başbakanları Keşan da bira araya gelmiş ve Yunan tarafının enosiste ısrar etmesi üzerine görüşmeler tıkanmıştı. Yunanistan ile Makarios ikilisinin siyaseti doğrultusunda, 15 Kasım 1967 günü Grivas komutasındaki Rum ve Yunan kuvvetleri Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırmış, Barış Gücü kuvvetlerinin telsizlerini bile kıracak kadar ileri giderek Türkleri imha harekatına girişmişleridir. Türkiye, bir ültimatom vererek, Yunan askerlerinin ve Grivas ın Ada dan derhal çekilmesini, can ve mal kaybı için Türklere tazminat verilmesini talep etmiştir. TBMM aldığı kararla, ayrıca Kıbrıs a müdahale etmeyi benimsemiştir. Ne var ki, ABD başkanının özel temsilcisi Cyrus Vance ın arabulucu olarak Ankara-Atina-Kıbrıs arasında mekik dokuması sonucunda bu defa da askeri müdahale yapılamamıştır. 32 Ancak BM Güvenlik Konseyi nin aracılığı ile Yunanistan, Oniki Ada ya yapılan yığınağın kaldırılması da dahil, Türkiye nin bütün isteklerini kabul etmek zorunda kalmıştır Pierre Oberline, Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, 1987, s Halil Fikret Alasya (KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı), Tarihte Kıbrıs, Ankara, 1988, s ; Amerikan Diplomat George Ball, Makarios un en önemli merakı, ilgisi Türk müdahalesini bloke etmekti ve böylece o ve onun Yunanı Kıbrıslı Türkleri katletmeye mutlu bir şekilde devam edebilirlerdi. demiştir. Bkz., C. Dodd, a.g.m., s. 58.; Enosis hedefi Yunanistan da Albay Papadopulos un 21 Nisan 1967 de Yorgo Papandreu ya karşı gerçekleştirmiş olduğu darbeden ve askeri bir yönetimin kurulmasından sonra daha da büyük bir ivme kazanmıştır Bkz., F. Armaoğlu, a.g.e., s a.g.e., D. Yalçın vd., s. 487.; Keşan doruk toplantısında Yunan Başbakan Koallis, Türkiye nin stratejik gereksinimlerini ihlal etmeyecek biçimde enosis in gerçekleşmesinin mümkün olduğunu açıklamış; eğer bu sağlanabilirse, Kıbrıslı Türklere, Yunan devleti içinde din, dil, kültür alanlarında tam eşitliğin tanınacağını dile getirmiştir. Demirel ise, Türkiye nin bir çözüm yolu olarak enosis i görüşmeyeceğini belirterek; Ada daki iki toplumun birbirinin egemenliği altına girmeyeceğini, Lozan

29 20 Sonradan Makarios, imzalanan akde sadık kalmayarak, köylülere tazminat vermemiş, Ada dan çıkmış olan Yunan askerlerinin çoğu ve de Grivas ın Ada ya dönmesine izin vermiştir. Bu gelişmelerden sonra resmi olmayan, istikşafi mahiyette toplumlararası görüşmeler in başlamasına yol açılmıştır. Fazıl Küçük görüşmeci olarak Rauf Denktaş ı, Makarios da Glafkos Klerides i müzakereci atarken, Türkiye ise, iç sorunun halli konusunda Kıbrıs Türk idaresine tam yetki vermiş, ancak Garanti haklarından da asla vazgeçilmeyeceğini belirtmiştir. Denktaş, görüşmeler boyunca, kurucu ortaklık statüsünün ve Türk garantisini korumak suretiyle, 1960 daki fonksiyonel federasyonun (eşitliğe dayalı ortaklığın) toprağa yansımasını sağlayarak halka elle tutulur bir güven sistemi getirmeye çalışmış ve bu konuda gereken tavizleri vermeye hazır olduğunu belirtmiştir. Ne var ki, Makarios, Yunanistan ile birlikte enosisi yasaklayan yeni bir anlaşma imzalamayacağını açıklaması ve Denktaş ın azınlık haklarını kabul etmemesi ve de Garanti Antlaşması nda ısrar etmesi dolayısıyla 1968 den 1973 sonuna kadar devam eden görüşmelerden herhangi bir sonuç alınamamıştır. 34 Sıcak gelişmelerin eksik olmadığı Ada da, Makarios ile Yunanistan dahi zaman zaman karşı karşıya gelmiştir. Yunanistan ın Ada daki yüzü olan Grivas, öncelikle ekonomik güçlük yaratmak suretiyle enosise ulaşma politikasını uygun bulmamaktaydı ve onun aksine olarak, Türklerin sadece şiddet ve kuvvetle diz çökeceğine inanmıştı. Grivas ın kuvvet sayısının sınırlandırılmasını isteyen Makarios, Kıbrıs Rum Polis bütçesini de artırma yoluna gitmiştir. Birçok EOKA lideri ve savaşçılarla desteklenen Grivas, Makarios u enosise ihanetle suçlayarak, intikam almak için çoğunlukla AKEL ve Birleşik Kıbrıs İşçi Federasyonu nu hedef alan terör eyleminin pimini çekmiştir. Ada da Grivas ile başı dertte olan Makarios, Yunan hükümeti ile bir de ideolojik çatışma haline girmişti ve Cunta nın sıkı idaresinden ve değişmez komünist aleyhtarlığından nefret ediyordu. Cunta idaresi Makarios u yola getirmek için yukarıda değindiğimiz Keşan Görüşmesi ni gerçekleştirmiş, buna mukabil de Makarios, sürgüne gönderdiği Denktaş ın Ada ya dengesinin bozulamayacağını ve antlaşmaların tek yanlı olarak değiştirilemeyeceğini öne sürmüştür Bkz., H. Tuncer, a.g.e., s R. Denktaş, a.g.e., s

30 21 dönmesine izin vermiştir. Tutumunu daha da setleştiren Yunanistan, Eylül 1971 de Grivas ın gizlice Kıbrıs a dönmesini sağlamış, o da ilk iş olarak EOKA-B adı verilen yeni bir yeraltı teşkilatı kurmuş ve enosisi destekleyen piskoposların da seslerini yükseltmeleri sonucu Makarios un başkanlıktan çekilmesi istenmiştir. Makarios ise, önlem olarak 1972 de yeni yardımcı bir polis kuvveti kurmuş, o ana kadar fena muamelelerde bulunduğu Kıbrıslı Türklere uygulanan ekonomik tedbirleri kaldırma yoluna gitmiştir. Ancak, Makarios Türklerle yürütülen görüşmelerde enosisci tavrından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Nihayet Grivas ın Ocak 1974 te saklandığı yerde ani olarak kalpten ölmesi üzerine Makarios, cesur bir kararla şüpheli 200 kadar EOKA-B üyesini tutuklatmıştır. Ayrıca Milli Muhafız Teşkilatı na yetiştirilecek subay adaylarının Kıbrıs Rum İçişleri Bakanlığı nın onayı gerektiği hususunda bir yasayı yürürlüğe koymuş ve Yunan Cuntası nın da resmen buna uymasını istemiştir. Askerlik süresini de 24 aydan 12 aya düşüren Makarios, sonunda büyük balonu patlatmış ve Yunan Hükümeti nden Milli Muhafız da bulunan 650 subayını geri çekmesini istemiştir P. Oberline, a.g.e., s. 105, 109, 111, 120, 122, 123, 125, 126.; Grivas ın, 31 Ağustos 1971 de gizlice Kıbrıs a gelmesi, Kıbrıslı Rumlar arasında önemli bir anlaşmazlık konusu olmuştur. Makarios, Grivas ın gelişinden sadece üç gün sonra Atina ya giderek, albayları, bakış açılarını değiştirmek konusunda ikna etmeye çalışmıştır. Grivas ın kaçarak Kıbrıs a gelme nedeni, milliyetçi birlikçi bir yer altı silahlı birlik oluşturmak ve böylece kesin çözüm için gerekli sivil çekişmeyi arttırmaktı. EOKA-B ise onun entrika çalışmalarının meyvesiydi Bkz., C. Kyrris, a.g.e., s. 392.; Makarios, Atina Cuntasına gönderdiği bir nota ile Yunan uyruklu Muhafız Gücü subaylarının Ada da yönetimi ele geçirmek üzere hazırlandıklarını bildirmiş, bunlardan altıyüzünün geri alınmasını istemiştir. İlk girişimlerinin de kendisini öldürme girişimi olacağını iletmiştir Nadir Nadi, İyi Düşün Çabuk Davran, Cumhuriyet, 17 Temmuz 1974, s. 1.; Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Batışı IV, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 69., Ekim 2002, s. 95.; Makarios, Cunta subaylarının 2 Temmuz 1974 te kendisini öldürmeyi planladıklarını ve cumhuriyeti kaldırarak enosisi gerçekleştirmeye çalıştıklarını keşfettikten sonra Yunan Cumhurbaşkanına mektup yazarak bu subayların Kıbrıs tan çekilmesini istemiştir Bkz., M. H. Mendelson, a.g.e., s. 18.

31 1. BÖLÜM: KIBRIS TÜRK FEDERE DEVLETİ NİN KURULMASI Türkiye nin Ada ya Müdahalesi ve Cenevre Görüşmeleri Helen Birliği ne gönül vermiş ve Kıbrıs ta enosisi dava haline getirmiş Rum ve Yunan liderleri ile yandaşları, Ada daki vaziyet ve gidişat karşısında daha fazla beklemeye tahammül edemeyerek ve tüm kırmızı hatları hiçe sayarak fiili durum yaratma aşamasına gelmişlerdir. Böylesi bir atmosferde, 15 Temmuz 1974 sabahı, daha evvel gizlice Kıbrıs ı işgal etmiş olan Yunanistan, Kıbrıs Cumhurbaşkanı olan Başpiskopos III. Makarios hazretlerini, onu ve sarayını bombalayarak devirmiştir. 36 Cumhurbaşkanı Makarios un öldürüldüğünü ileri süren darbeciler, Ada da bir Ulusal Kurtuluş Hükümeti kurulduğunu belirterek, eski enosiscilerden aşırı sağcı gazeteci olan ve Türk Celladı 37 diye bilinen Nikos Sampson un Cumhurbaşkanı olarak and içtiğini ve Kıbrıs ta bir Elen(Yunan) Cumhuriyetinin ilan edildiğini açıklamışlardır H. S. Gibbons, a.g.e., s. 313.; J. Choisi, a.g.e., s. 118.; Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Milletler Topluluğu Sekreterliği bir açıklama yaparak; Başpiskopos Makarios un hâlâ hayatta olduğunu belirtmiştir. Yunan hükümetinin Kıbrıs ta oynadığı bir oyundu ve buna da bir bakıma zorunlu kalmış olduğu söylenmiştir. Vekil Yunan Dışişleri bakanının ise, İngiltere nin Atina Konsolosluğu na, Yunan hükümetinin, Kıbrıs ın bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve güvenliğine saygılı olduğunu iletmiştir. İngiltere nin, Kıbrıs taki kuvvetlerinin ve vatandaşlarının durumu için de acil durum planlarının hazır olduğuna işaret edilmiştir Bkz., CAB/128/55/1 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 16 Temmuz 1974 tarihli toplantısından); Rum Ulusal Muhafızı nın Yunan subayları, ana kara Yunan Cuntası nın işbirliği ile Makarios u devirmek ve Kıbrıs ı Yunanistan ile birleştirmek amacıyla darbeye izin verdiler. Darbeciler bazı bölgelerde de yönetimi Türkiye ye vermek niyetinde idiler. Başpiskopos Makarios un Londra ya götürüldüğü ve her iki toplumun da darbeden dolayı acı çekmekte olduğu rapor edilmiştir. Makarios, 18 Temmuz da BM Güvenlik Kurulu nda Yunan istilası ve Kıbrıs Cumhuriyeti nin egemenlik ve bağımsızlığının saldırgan bir şekilde ihlal edilmesi hakkında şikayette bulunmuştur Bkz., M. H. Mendelson, a.g.e., s Bülent Ecevit, Türkiye Yunanistan İlişkileri ve Kıbrıs, Fakülte Dergisi (Ankara Ü. DTCF), C. 39., S. 1-2., Ankara, 1999, s Cumhuriyet, 16 Temmuz 1974, s. 1.; Bir Milletin ve Bir Devletin Yaşama Hakkı; Kıbrıs Sorunu, Haz.: M. Sami Denker, TÜRKAR (Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu), 1. Baskı, Ankara, 2001, s. 51.; İhsan Gürkan, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı nda Siyasal İradenin Oluşumu ve Askeri Uygulama, Türk Dış Politikasının Analizi, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001, s. 3.; E. Manisalı, a.g.e., s. 57.; Sampson un Yunanistan dan almış olduğu destekle Makarios u bir darbe ile indirmesi üzerine Türkiye, BM Güvenlik Konseyi nezdinde girişimde bulunmuştur. Güvenlik Konseyi nin meseleye yakın ilgi göstermediği görülmüştür Bkz., F. Armaoğlu, a.g.e., s. 803.

32 yılına kadar, Makarios yönetiminin bağımsız, bağlantısız ve Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler içinde bulunan dış politikasından büyük rahatsızlık duyan ABD, Sampson darbesini Makarios u düşürdüğü için hoşgörüyle karşılamıştır. Çünkü özellikle İsrail ve Arap ülkeleri üzerinde ABD SSCB rekabetinin yoğun bir biçimde sürdüğü dönemde, Ortadoğu da ve dolayısıyla Ada da Batı yanlısı bir yönetimin ve ABD ye istihbarat ve lojistik destek sağlayacak İngiliz üslerinin varlığı çok önemliydi. ABD ye göre; Ada daki sorun etnik çatışmalardan değil, daha çok Batı ve Doğu blokları arasındaki rekabetin yoğunlaştığı Doğu Akdeniz bölgesindeki bir güç mücadelesinden kaynaklanmaktaydı. Ada daki çatışmalar, bir Türk Yunan çatışmasına ve SSCB nin de olaylara etkin müdahalesine imkan tanıyabileceği için durdurulmalıydı. 39 Kıbrıs taki Ulusal Muhafızlar, 15 Temmuz da Cumhurbaşkanı Makarios u devirdiğinde, Ankara ile Atina arasındaki ilişkiler epeyce gergindi. Türk Yunan gerginliğine, hidrokarbon ve petrol yatakları bakımından zengin olduğu söylenen Kuzey Ege denizindeki yaklaşık km2 lik bir deniz sahası ile ilgili iki ülkenin karşılıklı hak iddiaları neden olmuştu. Yunan Hükümeti, deniz yatağının araştırılması ve keşfedilen madenlerin işletilmesi için yabancı şirketlere izin vermişti. Türk Hükümeti, Kasım 1973 te, Ege Denizi nde, bir bölümü Yunan Hükümeti nin belirlediği saha ile çakışan bir sahada araştırma yapma imtiyazını devletin petrol şirketine vererek buna karşılık vermiştir. 40 Nikos Sampson darbesi meydan geldiği vakit Başbakan Bülent Ecevit, bu darbeyi bir Yunan müdahalesi olarak nitelendirmiş ve Türkiye nin, Ada daki çıkarlarını korumak için gerekli adımları atacağını söylemiştir Filiz (Yıldız) Çakar, Türkiye nin Geleneksel Güvenlik Sorunu: Kıbrıs, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Editörler: Refet Yinanç, Hakan Taşdemir, Ankara, 2002, s Alparslan Türkeş, a.g.e., s F. Ahmad, a.g.e., s. 329.; 14 Ocak 1974 tarihinde kurulan CHP MSP Koalisyon Hükümeti, gelişmeleri de dikkate alarak Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak yeni bir çözüm planı açıklamıştı. Başbakan Bilent Ecevit, 1 Şubat günü Meclis te Hükümet Programı nı okurken, yeni hükümetin Kıbrıs politikasını şu sözlerle ortaya koymuş idi: İki cemaatten oluşan Kıbrıs a, Türk toplumunun eşit egemenlik statüsünün korunması ve devlet yönetiminde iki cemaat arasında her yönüyle huzurlu bir işbirliğinin sağlanması için isabetli çözüm şeklinin federatif bir sistemde bulunacağına inanıyoruz.

33 24 Türkiye nin darbeye karşı tepkisi dışında, ABD Dışişleri Bakanı sözcüsü Robert Anderson, tüm ülkelerin Kıbrıs ın içişlerine müdahaleden kaçınmalarını belirterek, konuyla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Kissinger in haberdar edildiğini ve ABD nin Ankara ve Atina ile temasa geçtiğini sözlerine eklemiş, Moskova da ise, resmi TASS ajansı darbeyi adayı bir NATO üssü haline getirmek isteyen faşist subaylar tarafından düzenlendiği yolunda yorumlamış ve Sovyetler Birliği nin Makarios Hükümetini tek meşru hükümet saydığı belirtilmiştir. 42 Öte yandan, İngiliz Dışişleri Bakanı Jemes Callaghan, Avam Kamarası nda Kıbrıs taki durum büyük tehlikelere gebedir. Bir an önce barış sağlanmalıdır. Ada daki Türk Topluluğu na karşı girişilecek herhangi bir saldırı Türk Yunan savaşını kaçınılmaz kılacaktır. Bu da BM yi ve NATO yu güç duruma düşürür Ayrıca her iki ülkenin yanında bulunan Sovyetler Birliği de Ada daki darbeden Yunanistan ı sorumlu tutmakta ve darbeyi yapanları istilacı düşman olarak görmektedir. Makarios un Ada dan uzaklaşması politik ve askeri alanda yeni tehlikeler getirmektedir demiştir. 43 Buna mukabil pozisyonu diğer muhataplarından farklı bir noktada bulunan Türkiye, Başbakan Bülent Ecevit in ağzından Afyon daki konuşmada, Bütün dünyaya, yakın, uzak komşularımıza şunu söylüyorum; kimse Kıbrıs taki kargaşalığı fırsat bilerek Türklerin haklarına dokunmaya kalkışmasın. Hiçbir oldu bittiyi kabul etmeyiz. Türklerin haklarına el sürdürtmeyiz, sürdürtmeyeceğiz. 44 mesajını vermiş ve bu suretle daha önce Türkiye nin önlenen muhtemel müdahalelerinde olduğu gibi bir durumun söz konusu olamayacağına vurgu yapılmıştır. Öldürüldüğü söylenen Başpiskopos Makarios, İngiltere nin koruyuculuğu altında New York a gitmek üzere Ada dan ayrılmış ve İngiliz Böyle bir çözüm yolunun Kıbrıs ın ülke bütünlüğünü ve bağımsızlığını kuvvetlendirecek bir temel teşkil edeceği inancındayız. Halen yürütülmekte olan müzakerelerin Kıbrıs antlaşmalarının ortaya koyduğu esaslardan hareketle, gerçekçilik ve iyi niyet içinde böyle bir sonuca ulaşması ilgili bütün tarafların uzun vadeli ortak çıkarlarına ve bölge barışına en iyi şekilde hizmet edecektir. Bkz., D. Geylan, a.g.e., s Cumhuriyet, 16 Temmuz 1974, s Ahmet Rauf Say, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluşu ve Türk Kamuoyu, Yüksek Lisans Tezi (Dokuz Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), İzmir, 2005, s Cumhuriyet, 16 Temmuz 1974, s. 1.

34 25 Hükümeti tarafından Yunanistan dan, Kıbrıs ta anlaşmalar dışı bulunan Yunan subaylarının geri çekilmesi istenmiştir. Bu esnada BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim tarafından, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios un BM himayesine sığınma talebinin kabul edildiği açıklanmış ve Türkiye ile Yunanistan dan soğukkanlı davranmaları istenmiştir. 45 * Başbakan Ecevit imzasıyla BM Genel Sekreteri Waldheim e gönderilen cevabi mesajda, Kıbrıs taki darbenin Yunanistan tarafından yapıldığı ve bu olayın Ada daki Türk Toplumunun güvenliği ve hakları bakımından endişe verdiği belirtilerek, iki toplumca meşru yollarla benimsenebilecek bir hükümetin kuruluşuna değin, devrilen idare BM statüsünü yürütemediği sürece BM nin de, Kıbrıs Türk Yönetiminin Kıbrıs ın yegane meşru hükümeti olarak sayılması gerekeceği bildirilmiştir. Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık ın imzasıyla İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan a gönderilen mektupta da, Türkiye ile ortaklaşa bir eylemle Kıbrıs ın bağımsızlığına yönelmiş olan tehdidin ortadan kaldırılması istenmiştir. Yine Işık tarafından, NATO Genel Sekreteri Joseph Luns a gönderilen mesajda ise, Yunanistan ın Türkiye nin çıkarlarına yönelik sorumsuz girişiminin NATO da Tesanüt ve işbirliğini olumsuz şekilde etkileyebileceğinden Türkiye nin ciddi surette endişe duyduğu ifade edilmiştir. 46 Atina daki Cunta Hükümeti, Ada da gerçekleştirilen darbe teşebbüsünü, Kıbrıs ın bir iç sorunu gibi göstermek çabası içine girmiştir. Oysa yakın zamanda ölen EOKA cı Grivas ın, Zürih ve Londra andlaşmalarını hiçe sayarak 47 * ENOSİS uğruna Kıbrıs ta yıllarca çalıştığını bilmeyen kalmış 45 * Birleşmiş Milletler, 16 Temmuz da özel bir konsey toplantısı yapmış; fakat iki süper devlet temsilcilerinin, elde sonuca varılacak pek az bilginin olduğunu ileri sürmesi nedeniyle, bir karara varılması ertelenmiş, sadece Batı ittifakının parçalanmasından çıkar uman ve milli hedef olarak enosisten (en azından geçici olarak) vazgeçtiğinden azledilen Makarios a dostluk duyan Sovyetler Birliği, ihtiyaç duyduğu bu anda Türk Hükümeti ni desteklemiş ve bu desteği ile Türklere yardım için Makarios u yeniden makamına getirecek derece de ileriye götürmüştür. Bkz., Pierre Oberline, Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, 1987, s Cumhuriyet, 17 Temmuz 1974, s * Adı geçen andlaşmalar gereği; eğer Kıbrıs ta hükümet devrilir de, Türk azınlığın güvenliği tehlikeye girerse, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, garantör devletler olarak müdahale hakkına sahiptiler. Bu nedenledir ki; Atina daki diktatörlüğün Ada yı Yunanistan a ilhak etmekte kararlı olması ve bu amaçla Makarios a karşı bir darbe düzenlemesi Türkiye nin 1974 müdahalesine hukuki dayanak teşkil etmiştir. Bkz., George McGhee (Amerika Eski Büyükelçisi), ABD-Türkiye-NATO- Ortadoğu, Türkçesi: Belkıs Çorakçı, İstanbul, 1992, s. 271.; İngiliz resmi çevreleri ile gizli temaslarda bulunmakta olan Makarios, yaptığı açıklamada, darbenin Atina Askeri Cuntası tarafından yönetildiğini ispatlayan yazılı belgelere sahip olduğunu, bu belgelerin darbeden birkaç gün önce kendisine bağlı polis tarafından tutuklanan EOKA liderlerinden birinin üzerinde bulunduğunu ve

35 26 mıdır? O öldükten sonra, yerine Atina dan direktif alan Yunan uyruklu subayların yönettiği EOKA-B örgütü kurulmuş, bu örgüt aynı amacı gerçekleştirmek üzere daha sabırsız, daha aceleci bir yol izlemeye başlamıştır. 48 Her resmi kanattan farklı farklı açıklamalar gelmeye devam etmekteydi! Atina; Kıbrıs la ilgimiz yok. Yapılan darbeden haberimiz olmadı., Moskova, Darbeyi Atina yaptırdı. Askerlerini derhal geri çekmeli., Washington; Türkiye ve Yunanistan sakin olup, gelişmeleri beklemeli. demekte iken, NATO ise; 17 Temmuz tarihli toplantısında aldığı kararla, Kıbrıs ta darbeyi düzenleyen Yunan Muhafız Alayı subaylarının Ada dan derhal ayrılmalarını ve Makarios un yeniden başkanlığa getirilmesi istenmiştir. Yunanistan Büyükelçisi Ancelos Korofas ın, toplantıda, hükümetinden tam talimat almadığını ileri sürerek NATO Konseyi nin bu kararına katılmamıştır. Yine NATO kaynaklarına göre, Yunanistan daha önce müttefik ülkelere adadaki subayları geri çağırma yetkisi bulunmadığını bildirmiştir. 49 Ada daki darbe terörü, Türk ve Rum vatandaşlarını sindirme ve etkisizleştirme faaliyetlerine aralıksız olarak devam etmiştir. Daha önce Türk evlerinin aranmayacağına dair teminat verilmesine karşın, Girne ye bağlı Ozanköy ve Venyorgöz köylerinde aramalar yapıldığı ve ruhsatlı olan silahların dahi toplandığı bilgileri alınmıştır. Darbeciler, Rumların ellerinde bulundurdukları silahları Rum Ulusal Muhafız Gücü komutanlarına teslim etmelerini istemiş ve çıkan çatışmalarda da Ulusal Muhafız Kuvvetleri nden ve Makarios un yedek polis teşkilatından tahminen 300 kişinin öldüğü saptanmıştır. Lefkoşa da Baf kapısı polis merkeziyle, Kaymaklı daki karakolu ele geçirmek için Yunanlı subayların komutasında tanklarla desteklenmiş Milli Muhafız Ordusu saldırıda bulunmuş ve küçük çaplı bir direnişten sonra da Rum polisleri teslim olmak zorunda bırakılmışlardır. 50 belgelerde kendisine suikast ve darbe planları konusunda Atina daki askeri yönetimin perde arkası adamı Yuannidis in el yazılarının yer aldığını belirtmiştir. Bkz., Hürriyet, 19 Temmuz 1974, s Nadir Nadi, İyi Düşün Çabuk Davran, Cumhuriyet, 17 Temmuz 1974, s Hürriyet, 18 Temmuz 1974, s. 1.; Cumhuriyet, 18 Temmuz 1974, s Tercüman, 18 Temmuz 1974, s. 7.

36 Diplomatik Girişimlerden Sıcak Müdahaleye Kıbrıs darbesi ve darbecileri karşısında, Türkiye nin girdiği hukuk labirentinin karışık koridorları bir meşruiyet olgusu ile karşı karşıya kalmıştır. Silahlı Kuvvetlerini kullanabilmek bakımından Hükümet, TBMM nden yetki ya da savaş ilanı kararı almak zorundaydı. Ancak 1961 Anayasası nın 66 ncı maddesinde aranan bu şart, silahlı kuvvet kullanımını Milletlerarası hukukun meşru saydığı haller ile sınırlamıştı. Milletlerarası hukukun meşru saydığı haller ise ülke topraklarını vaki bir tecavüze karşı savunmak ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin kararı idi. Şimdi BM Güvenlik Konseyi,Türkiye nin bir sıcak savaşı başlatmasına nasıl yeşil ışık yakabilirdi? Bu sorunun cevabı ise Zürih ve Londra andlaşmalarında aranmalıydı. Andlaşmalar, önce, Kıbrıs ta Anayasal düzeni bozacak müdahalelerde, garantör olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere nin istişarelerde bulunmalarını öngörmekteydi. İstişareler silahlı kuvvetlerin kullanılması alternatifinde birleşirse, taraflar Güvenlik Konseyi ne başvuracak ve savaşma izni talep edeceklerdi. Görüş birliğine varılamaması durumunda da taraflardan biri tek başına müdahale için başvuruda bulunabilirdi. Son derece karmaşık olan bu süreçte, garantörler savaş kararı alsa bile, Güvenlik Konseyi nde kararların uygulanması için ittifakla kabul edilmesi şartı arandığından bunun olabilirliği son derece güçtür. Ayrıca Konseyin meseleleri dondurmakta eşsiz bir soğutucu olması Türkiye nin durumunu daha da zora sokmaktaydı. Gündeme aldığı her meseleyi derhal sonuçlandırmak mecburiyeti olmayan Konsey, tarafları beklemeye mahkum edebilirdi. Nihayet, Güvenlik Konseyi nde Kıbrıs kim temsil edecekti? Makarios tarafından daha önce gönderilmiş olan ve darbecilerce azledilmiş olan Rossides mi? kim? Kore müdahalesi dışında tüm savaş mevzuları Güvenlik Konseyi gündemlerine ancak birer oldu bitti dosyaları halinde gelmiştir. Tıpkı Kıbrıs ta gerçekleştirilen darbe gibi. Bu durumda bir Türk müdahalesi de, Güvenlik Konseyi masasına ancak öyle bir oldu-bitti ile gelebilirdi Güneri Civaoğlu, Müdahaleye Doğru, Tercüman, 19 Temmuz 1974, s. 6.

37 28 Tarihi bakımdan en kritik dönemlerinden birisi ile karşı karşıya bulunan Türkiye, meseleyi enine boyuna değerlendirmek ve geleceği adına önemli kararlar vermek zorundaydı. Bu kararlar, milletçe yapılacak fedakarlıkların ve elde sonuçların bileşkesi bakımından tatmin edici boyutta olmalıydı. Güvenlik Kurulunu toplantıya çağıran Hükümet, bir durum değerlendirmesi yapmıştır(15 Temmuz 1974). Ecevit, Sampson ve Ege deki duruma dikkat çekerek, birkaç yıl sonra, hatta resmi seçim ile Kıbrıs ta enosisin (Türk bölgesi dışarıda bırakılarak tabi) ilanı son derece basit bir olay olduğunu söylemiş ve böylece Akdeniz de Türkiye nin sıcak karnında bir Yunan adası ve bir Yunan üssünün doğacağına işaret etmiştir. Bu durumda, Orta ve Güneydoğu Anadolu Yunan uçaklarının menziline girmiş olacaktı. Bu tezinde ısrar eden Ecevit, ne Sampson un kişiliği ile uğraşmak ne de Makarios u getirip eskiye dönüşü sağlamak niyetinde idi. Ona göre şimdi tepki gösterilmediği takdirde, Kıbrıs ileride Türkiye için büyük bir tehlike olabilecekti. Kıbrıs ta beklenen bir diğer tehlikede, darbecilerin Türk toplumuna karşı baskı ve katliama girme olasılığının yüksek olmasıydı. Ecevit bu konuda Mecbur kalacaklardır. Sampson rejimi bir terör havası yaratmak zorunda kalacak ve ilk hedef olarak da Rum Polisi ile Milli Muhafızlar arasındaki Makarios taraftarlarını seçeceklerdir. Bunlar da kurtulabilmek için, daha emin görecekleri Türk köylerine sığınacaklar ve çatışma gerekçesi doğacaktır. Hatta şimdiden bu olayların haberi geliyor. Sampson belki hemen yapmayacak birkaç ay sonra sözle bu saldırıları durduramayız. Geç kalmış oluruz. 52 Yine de meseleye, diplomasi yoluyla etraflı bir çözüm bulma çabası içerisinde olan Başbakan Bülent Ecevit, ortak girişim konusunu görüşmek üzere 17 Temmuz da Londra ya gitmiş ve Havaalanı nda, Türkiye askeri birlikleri harekete geçiriyor mu? Sorusu üzerine, gazetecilere, Soruna barışçı yollardan bir çözüm bulma çabasındayız Henüz barışçı yollar aşamasındayız Yunan Hükümetini olayların tahrikçisi ve sorumlusu sayıyoruz Yapacağımız görüşmelerin Kıbrıs ta barış ve istikrarın 52 Mehmet Ali Birand, 30 Sıcak Gün,7. Baskı, İstanbul, 1980, s

38 29 sağlanmasına katkıda bulunacağını umarım. açıklamasında bulunmuş ve İngiltere Başbakanı Harold Wilson ile bir dizi temaslarda bulunduktan sonra yurda dönmüştür. 53 İngilizler, ortak girişim konusunda isteksiz davranmışlardır. Zira, Kıbrıs taki çıkarlarını ve oradaki yüzlerce askerini ve onların Rum şehirlerinde oturan ailelerini daha öncelikli saymakta, ayrıca uğraşageldiği Kuzey İrlanda kaynaklı terör meselesi dışında yeni müşkülata girmeyi göze alamamaktaydı. 54 Ecevit in belirttiği üzere, Cuntanın yapmış olduğu darbeden bile çok fazla kaygılı değilmiş gibi, hatta hiç kaygılı değilmiş gibi görünüyorlardı, İngilizler. 55 İngiliz Hükümeti, Kıbrıs taki durum karşısında endişe duymakla birlikte, garantör bir devlet olarak herhangi bir müdahaleden yana olmadığını ortaya koymuştur. Yapılan Kabine toplantısında, Başbakan tarafından bakanlardan oluşan küçük bir gurup kurulmasına ve bu gurubun gelişmeleri takip etmesine ve de gerekirse toplantılar yapmasına karar verilmiştir. Ayrıca Kabine olmaksızın hiçbir önemli karar alınmaması da söylenmiştir. Toplantıda konuşan Dışişleri Bakanı Jemes Callaghan, Kıbrıs taki iç durum sakin gözükmekteydi. Yunan Ulusal Muhafızları destekli yasadışı yönetim ülkede kontrolü eline almış gibi gözükmekteydi. Ama durum çabuk ve tehlikeli şekilde değişti Kıbrıs Başbakanı Makarios ile Başbakanımız önceki gün görüşmüştür ve şimdi de Başbakanımız Güvenlik Konseyi ile görüşmek üzere New York a gidiyor. İki başbakan konuşmalarında olası çözüm yollarını tartıştı. Ayrıca Türkiye Başbakanı Ecevit ile de uyarı mahiyetinde ayrı bir toplantı yaptı. Savunma Bakanı Işık ile sınırlı çizgilerle bir toplantı yapıldı Türkler, orada yaşayan Kıbrıs Türklerinin bazı raporlara göre Ulusal Muhafızlar tarafından zulüm gördüklerini ve bu yüzden Kıbrıs ı işgal etmek zorunda olduklarını tasavvur ediyorlardı. Türkler bizimle birlikte ikili askeri önlemlerle çözüm bulma ihtimaline ilgi gösterdiler. Yunan 53 Cumhuriyet, 18 Temmuz 1974, s. 1.; İngiltere konuya uzak durmuştur Bkz., M. H. Mendelson, a.g.e., s P. Oberline, a.g.e., s B. Ecevit, a.g.m., s. 16.

39 30 Hükümeti, Türklerin Kıbrıs ı işgal etme olasılığından dolayı endişeliydi ve yine Ecevit in Londra ziyaretinden rahatsız olduklarını da gösteriyorlardı. Tuğgeneral Ionnides Londra ya gelse Yabancı ve Britanya Halkları Genel Sekreteri nin (Dışişleri Bakanı) kendisini kabul edip etmeyeceğini sordu Biz Yunanlılara buraya gelip bizimle konuşmaları için olumlu yanıt vereceğiz. Bunun hiçbir faydalı amacı yok ama, eğer Yunan Hükümeti nin sivil üyeleri gelirse bunun kötü bir etkisi olmaz demiş ve sözlerine ABD politikası tamamıyla açık değil. ABD den Sisco bu konu için Londra ya geldi ve Başbakan onun Atina ya gitmesi ve Kıbrıs Milli Komitesinden Yunan yetkililerin uzak durması için Yunan Hükümeti ne baskı yapması konusunda ikna etmeye çalıştı. Ve yine Türklerin, Kıbrıs ı işgal etmemeleri için de Türkiye ye baskı yapılmasını istedi. Bize göre çözüm Güvenlik Konseyi nde üç temel unsur üzerinden olmalı: 1) Yasal yoldan seçilen Makarios tanınmaya devam edilmeli. 2) Kıbrıs ta yasal bir hükümetin kurulması için çağrı yapılmalı. 3) Yunanlılar kendi yetkililerini çekmeyi kabul etmeli ve Başkan Makarios Kıbrıs a dönüp hükümetin başına geçmeli şeklinde devam etmiştir. Kabine de konuşan İngiliz Başbakan da, Başkan Makarios un yıkılmasıyla ortaya çıkan problemin içine kaçınılmaz şekilde girdik askeri kuvvetlerimizin ve onların ailelerinin orada olması da ister istemez bizi bu problemin içine sokmaktadır aynı zamanda BM Kıbrıs Gücüne de katkıda bulunmaktayız 1960 yılındaki antlaşmanın garantörü de biziz. Bir çok ülke şimdi bize liderlik yapmamız için baskıda bulunuyor. Sovyet Büyükelçisi Brejnev den aldığı bir mesajı getirdi. Bizimle görüşme talebinde bulunuyor görüşme tamamen garantör olarak bizim, Türkiye ve Yunanistan arasında çözüm bulmamızla ilgiliydi. Bizim veya Türklerin birlikte veya ayrı ayrı askeri müdahale yapması en istenmeyen durum. Eğer Yunanistan a yapılacak diplomatik baskı sonuç vermezse, askeri müdahale yapılıp yapılmayacağına karar verecek ve uygulatacak olan BM dir. Biz bu yüzden önlem olarak bazı donanma birliklerimizi hazır tutalım demiştir CAB/128/55/2 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 18 Temmuz 1974 tarihli toplantısından)

40 31 Öte taraftan, 18 Temmuz da, yapıcı belirsizlik (constructive ambiguite) politikası benimsemiş olan ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger tarafından görevlendirilmiş bulunan Sisco vasıtasıyla 57, Yunanistan Hükümetine aşağıdaki hususları içeren bir ültimatom gönderilmiştir: Nikos Sampson un Kıbrıs Başkanlığı ndan çekilmesi, 2. Kıbrıs Milli Muhafız Teşkilatı ndaki 650 Yunan subayının geri çağırılması, 3. Ada nın bağımsızlığı için sağlam garantinin verilmesi, ve ayrıca, 4. Lefkoşa daki Türk kesimini denize bir koridorun oluşturulması, 5. Darbeden sonra tutuklanan Kıbrıslı Rumların serbest bırakılması. Yunan Cunta Yönetimi, daha önceleri olduğu gibi, Türklerin ABD nin baskısı ile güç kullanmayacaklarına kanaat getirdiği için, sadece Kıbrıs taki subaylarını değiştirebileceğini belirtmekle yetinmiş, diğer hususları ise reddetmiştir. 59 Yani; Sisco nun Ecevit e getirdiği uzlaşma umudu, Yunanistan ın Kıbrıs taki 20 bin kadar Yunan askerlerini çekip yerlerine başka askerleri göndermelerinden ibaret olmuştur. Ecevit ise cevaben, yorgunlar gidecek, dinlenmişler gelecek, öyle mi? demiştir. Sisco da ciddiye almamıştı bunu. Kendiside Atina dan hiçbir olumlu haber getiremediğinin bilincinde idi. 60 Öte yandan, Amerikan Hükümeti nin Kıbrıs taki darbe konusunda isteksiz ve kararsız teşebbüsleri en baştan beri gözlemlenmekte idi. Kissinger e göre, Makarios kaybeden kimseydi 61 * ve ne bahasına olursa 57 Pierre Oberline, Kıbrıs Faciası, Çeviri: Fahir Armaoğlu, BELLETEN, C. LIV., S. 210., 1990, s P. Oberline, Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, 1987, s. 131.; Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Batışı IV, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 69., Ekim 2002, s. 97.; Cumhuriyet, 20 Temmuz 1974, s Cumhuriyet, 20 Temmuz 1974, s B. Ecevit, a.g.m., s * Makarios un neden kaybeden kimse olarak kabul edildiğini daha iyi anlamak aşısından 1967 yılına dönmekte fayda vardır. O yıl, Amerika Dışişleri Bakanlığı nın önemli danışmanlarından Walt Rostov un başkanlığında Yunanistan Krallığı nın yetkililerinin de katıldığı gizli bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda, Promethee adı verilen gizli bir askeri palan hazırlanarak, Kıbrıs ta Makarios askeri bir darbe ile devrilecek ve Yunanistan a bağımlı sağ bir idare kurulacaktı. Eğer Sovyet Rusya duruma müdahale edecek olur ise de, müşterek bir tutum gerçekleştirilecekti. Bunun için öncelikle,

41 32 olsun NATO içinde bir çatışmadan kaçınılmalıydı. Eğer Yunanistan a bir dayatmada bulunulursa, Amerikan aleyhtarı düşüncede olan genç subayların darbe yapabileceği ve sonucunda da Kıbrıs taki Amerikan hava ve deniz tesislerinin kaybedilmesi riskinin oluşacağı düşünülmekteydi. Ayrıca, bu krizin yaşandığı dönemde, haşhaş ekimi ile ilgili tartışma dolayısıyla Washington ile Ankara nın arası gergindi ve Amerikalılar, Watergate ihtilafı ve başkanlık seçimi dolayısıyla iç politik meselelere yoğunlaşmış olduklarından tüm iyi niyetli girişimler akim kalmakta idi. 62 Bunun ötesinde, Ecevit Hükümeti nin haşhaş ekimine devam için aldığı karara karşı çıkan ABD Kongre üyeleri, bazı ABD parlamenterlerin Türkiye ye yapılan yardımın kesilmesi halinde, Amerika nın şantaj yapmış olacağını ifade etmelerine rağmen, Türkiye ye yapılmakta olan yardımın kesilmesini 8 e karşı 81 oyla kabul etmişlerdir. Temsilciler Meclisi nde de kabul edileceğine kesin gözüyle bakılan teklife göre, Nixon yönetimi, Türkiye yi kararından caydırmak için müzakerelere girişecek ve bir sonuç olamadığı takdirde, durumdan kongreyi haberdar ederek yardım durdurulacak idi. 63 Ege ve Akdeniz deki adalardan bazılarını üs yapılması gerekmekteydi. Ne var ki, Albay Papadapulos, ABD nin bu yöndeki isteklerini, Makarios u hem saydığı hem de tuttuğu için reddetmiştir. Bunun üzerine NATO Kara Kuvvetleri Komutanı Amerikalı General Wilson, teftiş bahanesi ile geldiği Yunanistan da iyi bir CIA ajanı olan General Gizikis ile gizli bir görüşme yapmıştır. Bu konuşmadan birkaç gün sonra da Albay Papadapulos, Gizikis in bir darbesi ile devrilmiştir. Albayın düşürülmesinden kısa süre sonra ise, Amerika Girit te yeni üsler elde ettiğini açıklamış ve Süveyş temizliği bahanesi ile adaya 1500 kişi yerleştirmiştir. Buraya kadar her şey yolunda gitmişti. Fakat bir engel daha vardı: Türkiye! Bu nasıl saf dışı edilebilirdi? Bunun içinde Amerikan gemileri Ege de petrol aramaya başlamıştır. Böylece yeni bir dava meydana çıkarıldı: Kıta Sahanlığı! Petrol arama bahanesi ile kara suları buhranı oluşturulurken, bir taraftan da, sanki dünyada haşhaş eken sadece Türkiye imiş gibi, haşhaşı da bir dava haline getirip, yardımı kesmek ve dış politika ve ekonomik durumu sarsmak ve sıkışık duruma yol açarak Türkiye ye bazı emrivakilere evet dedirtmek gerekiyordu. Bkz., Adalet, 21 Temmuz 1974, s Pierre Oberline, Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, 1987, s. 130.; 1968 de Narkotik ve Tehlikeli ilaçlar Bürosu (BNDD), ABD de yasadışı üretilen eroinin %80 i Türkiye haşhaşından elde edilmektedir iddiasını öne sürmüştür. Bkz., Süha Bölükbaşı, Barışçı Çözümsüzlük, İmge Kitabevi, 1. Baskı, Ankara, 2001, s (Kaynak: James Spain, The United States, Turkey and the Poppy, The Middle East Journal, c. 29, No. 3, s. 297, Yaz 1975.) 63 Adalet, 18 Temmuz 1974, s. 1, 7.; 12 Mart 1971 deki askeri müdahaleden sonra Türkiye iki buçuk yıllık bir ara rejim dönemi yaşamıştır. 14 Ekim 1973 seçimlerinden sonra kurulan CHP MSP Koalisyon Hükümeti ile Türkiye, dış politikada faklı bir yaklaşım sergileyeceği izlenimini vermeye başlamıştır. Hükümet programında yer alan Topraklarımızdaki ortak savunma tesislerinin, savaş araç ve gereçlerinin Türk Devleti nin denetimi altında bulunmasına daima itina edilecektir maddesiyle yabancı müdahalelerden uzak durulacağına işaret edilmiştir. Bülent Ecevit önderliğndeki CHP

42 33 Gelişmeler, Türkiye nin daha fazla zaman kaybetmeye tahammül edemeyeceği sınıra dayanmıştı. Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti nin varlığını saptayan 1960 Lefkoşa Andlaşması nın 4. maddesi uyarınca, Garantör devletlerden birisi olan İngiltere, Türk Hükümeti nin ortak müdahale önerisini benimsememiş iken, arabuluculuk rolüne soyunan ABD Hükümeti ise, bir özel temsilcisini Londra ya yollayarak sadece Türkiye nin müdahale hakkını geciktirmeye çalışmıştır. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı, devletler hukuku düzenini, uluslar arası ilişkileri hiçe sayarak, Kıbrıs ta silahlı bir darbeyi gerçekleştiren cuntacıların temsilcilerinin BM de konuşma haklarının olduğunu savunacak kadar ileri gitmiş ve bir silahlı kalkışmayı, tüm topluma mal ederek, olduğu gibi kabul etmeyi savunmuştur. Bunu fırsata dönüştüren Kıbrıs taki darbeciler ise, bir oldu-bitti havası içinde gelişmekte ve Ada daki Türklere yönelik baskıları giderek arttırmakta idiler. Peki, bu arada kendilerine anlaşmaların tanığı yönetim ortaklığı yok edilen 130 bin Türkün geleceği ne olacaktı? 64 Başbakan Ecevit ve Hükümeti, muhalefetin, sıcak müdahaleyi yalnız başımıza nasıl yaparız? Müdahale ile birlikte ortaya çıkacak durumu diğer devletlere nasıl anlatırız? Hedefimiz ne olacak? Kıbrıs bizim olsun mu, denecek? soru ve endişelerini, gelişmelerle paralel değerlendirme yoluna giderek, tarihi, askeri ve siyasi bir bakış açısı geliştirmiştir de Ada ya asker yığan Yunanistan dan askerlerini çekmesi istenmiş ve bu sağlanmıştı, ancak zamanla yine asker yollayarak darbe düzenleyecek duruma gelmişti. Demek ki, Yunanistan kemirme politikasını uygulamaktaydı. Cuntanın uzaklaştırılması ya da Makarios un yeniden Cumhurbaşkanı olması meselenin kökten halledilmesi anlamına gelmeyecekti. Demek ki, artık bir Ortanın Solu açılımıyla anti-emperyalist ve Amerikan karşıtı kitlelerin sempatisini kazanırken, Necmettin Erbakan ın MSP si ise, İslamcı çizgiyle Batıya ve ABD ye karşı söylemleriyle bu noktada CHP ile aynı çizgide olduğunu yansıtmıştır. Yeni Hükümetin, ABD nin itirazlarına rağmen ilk konu olarak haşhaş ekimini gündeme alması, Türk dış politikasının geleneksel çizgisinden ayrılma niyetinde olduğunu göstermiştir. ABD nin yardımları kesme tehdidinde de bulunmasına rağmen Türk Dışişleri, Amerikan yardımı NATO nun bir gereğidir diye cevap vermek suretiyle kararlılığını ortaya koymuştur. ABD nin isteği ile konmuş olan haşhaş üretimi yasağı 1 Temmuz 1974 te kaldırılmıştır. Bu kararın alınmasında, ABD nin haşhaş ekiminin yasaklandığı bölgelerde üreticiye taahhüt ettiği yardımı tam olarak yapmaması da belirleyici bir rol oynamıştır Bkz., D. Geylan, a.g.e., s Cumhuriyet, 20 Temmuz 1974, s. 7.

43 34 köprübaşı elde etmenin vaktiydi. Önce fiili durum yaratılmalı, ardından tespit edilecek hedef müzakere edilmeli ve masaya güçlü bir halde oturulmalıydı. Ordumuz bu işi yapacak kadar güçlü ve deneyimliydi. Politik olarak da, Amerika rakip haline getirilmemeli idi. 65 Amerikan temsilcisi Sisco ile Ankara da bir görüşme yapan Ecevit, Yunanistan dan yana tatmin olmamıştır. Sisco nun Amerikan Büyükelçiliği ne gidişinden sonra da, Türkiye nin tüm büyükelçiliklerine, Barış Harekatının başlamak üzere olduğu bilgisi gönderilmiştir. Sisco nun bir Amerikan planı oluşturulması yönünde istediği 48 saatlik süreye karşılık olarak da, artık çok geç olduğu söylenmiştir. 20 Temmuz sabah saat 05:00 da ilk Türk jetleri Kıbrıs a gitmek üzere Adana hava üssünden ayrılmışlardır. Bir saat sonra Başbakan Bülent Ecevit, radyodan dünyaya, görevin hem Kıbrıslı Rumlara, hem de Kıbrıslı Türklere barış getirmek olduğunu ve daha fazla kan dökülmesinden kaçınılabileceği umudunu taşıdığını belirtmiştir. 66 Ecevit, harekatın zorunluluğunu, Bu karara ancak, bütün politik, diplomatik yolları denedikten sonra mecburen karar verdik yakın istişarede bulunduğumuz dost ve müttefiklerimiz Amerika ya ve İngiltere ye meselenin müdahalesi halledilebilmesi, diplomatik yollardan halledilebilmesi için gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim. Eğer bu çabalar sonuç vermediyse, elbette sorumlusu bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir bu hareketin insanlığa, milletimize ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim 67 sözleriyle dile getirmiş ve dünyaya işgal niyetinde olunmadığının mesajını vermiştir. 65 M. A. Birand, a.g.e, s. 74, H. S. Gibbons, a.g.e., s. 357.; Ecevit Hükümeti, 11 yıldan beri hiçbir Cumhuriyet Hükümeti nin kullanamadığı müdahale hakkını kullanmıştır. Bu bakımdan alınmış olan karar, beğenilecek ve takdir edilecek bir karar olmuştur. Bkz., Alparslan Türkeş, a.g.e., s Milliyet, 2. Baskı, 21 Temmuz 1974, s. 2.; Türk Hükümeti yayımladığı bildiride, askeri müdahalenin gerekçelerini kısaca şu şekilde tespit etmiştir: 1) Hükümet darbesini yapan kuvvetler doğrudan doğruya dış bir devlete (Yunanistan a) bağlı askeri güçlerdi. 2) Askeri darbe ile Kıbrıs ın bağımsızlığı ve ülke bütünlüğünü tehlikeye düşürmüştür. 3) Türkiye, Garanti Andlaşmasına göre yaptığı girişimlerden bir sonuç alamadığından, Türk cemaatinin can ve mal güvenliğini korumakla ilgili vecibelerini yerine getirmeye karar vermiştir. 4) Amaç, Kıbrıs ın bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve Anayasa nın temel maddeleriyle ihdas edilen düzeni yeniden kurmaktı. Bkz., Hamza Eroğlu, Kıbrıs Türk Federe Devleti; Kuruluşu, Anayasası ve Bağımsızlığı, Ankara, 1976, s. 8-9.; Bu politikanın iki ayağı olmuştur; 1) Türkiye nin 40 mil güneyinde, üzerinde Türk

44 35 Barış için Ada ya giden Türk birlikleri hava, deniz ve kara unsurlarıyla başarılı bir çıkarma yapmışlardır. Kıbrıslı Rumlar, özellikle Kyrenia ve Lefkoşa Uluslararası Hava Limanı nda cesurane savaşmışlardır. Fakat, Milli Muhafız ın Yunan komutanını, bütün Ada sathındaki Türk yerleşme bölgelerine taarruz etmek için birliklerini dağıtması kaynaklarını verimli kullanamamasına neden olmuştur. Rumların başlıca taarruz hedefleri, Lefke Şehri, Kokkina ve Limnits köyleri ve Paphos, Larnaka, Limasol ve Magosa daki Türk mahalleleri idi. Toplumla, askeri ve sivil hedef ayrımı yapılmaksızın yoğun topçu baraj ateşine tutulmuştur. Rum Milli Muhafızları ve EOKA-B, ele geçirdiği köy ve kasabaları büyük bir ihtirasla yakıp, yıkmıştır. The Times muhabiri David Leigh olan biteni şöyle nakletmiştir: Kıbrıs ın istilasından sonra yüzlerce Kıbrıslı Türk, Milli Muhafızlarca rehine alınmış, Türk kadınlarının ırzına geçilmiş, çocuklar cadde ortasında öldürülmüş ve Limasol daki Türk mahalleleri tamamen yakılmıştır. 68 Türk birlikleri tarafından, olası felaketleri bertaraf etmek ve kısa sürede hedefe ulaşmak gayesiyle, kuzeyde Girne de kontrolü sağladıktan kısa süre sonra Lefkoşa ya kadar olan yolun kontrolü sağlamış ve Lefkoşa daki Ulusal Muhafızların üsleri bombalanarak, Yeşil Hat ta kadar varılmıştır. Güneyde de Limasol dört dalga halinde bombalanmış ve böylece ikinci bir cephe oluşturulmuştur. 69 Türkiye, Harekat Planı nı ilk etapta altı güne göre hazırlamıştır. Ne var ki, kimsenin altı günlük geniş zamanlı bir plan ve eylem için Türkiye yi rahat bırakmayacağı düşüncesinin benimsenmesinden dolayı halkının da yoğun bir biçimde bulunduğu Kıbrıs ta, adanın tamamının Rum ve Yunan egemenliği altına girmesi önlenmiş olmaktaydı. 2) Kıbrıs Türklerinin 11 yıldır yaşadığı haksızlıklara son vermekteydi. Bkz., E. Manisalı, a.g.e., s P. Oberline, a.g.e., s ; İngilizler, Kabine toplantısında, Barış Harekatı konusunda şu bilgileri paylaşmışlardır: Cumartesi, 20 Temmuz; Saat 04:00 civarında Türk istilası saldırı uçuşu, denizyolu ve paraşüt birlikleri inişi ile başlamıştı. Ada daki Kıbrıslı Türk savaşçılar harekete geçmişti. Nicosia da çarpışma başlamıştı Nicosia Havaalanı bombalandı ve Türk kuvvetleri Ada daki kontrolü ele geçirdi. Atina da saat 11:00 da seferberlik ilan edildi ve 10. Tabur doğuya doğru Türk Yunan sınırına doğru hareket etti. Nicosia daki ateşkes görüşmeleri tüm öğleden sonra devam etti, ancak asla tamamen etkili olamadı Türklerin kuşatması altındaki bazı bölgeler Kıbrıslı Rumlara kaptırıldı 21 Temmuz, Pazar; Ağır çatışmalar Nicosia da ve çoğu bölgede devam ediyordu Türk Havacı Birlikleri havaalanı acil çıkışına zarar vermişti. Ancak paraşütlü birlikler kontrolü ele geçiremediler Pazarı pazartesiye bağlayan gece, Rumlar Nicosia ya 11 araçlık hava gücü ile girdiler Hızlı bir zafer artık söz konusu değildi. Bkz., CAB/129/178/2 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 22 Temmuz 1974 tarihli toplantısından) 69 Milliyet, 21 Temmuz 1974, s. 1.

45 36 bu süre üç güne çekilmiş 70 ve asker sayısının Yunanlıların oranına çıkarılmasına azami gayret gösterilmiştir. 71 Türk müdahalesini yakından takip eden basın kuruluşları, gözlem ve değerlendirmeleri ile bu müdahalenin gerekçelerini ve yararlılığını ortaya koymaya çalışmışlardır. Nüfuzlu New York Times gazetesi, Nixon ve Kissinger in görüşlerini hatalı olarak nitelemekte ve şöyle demekte idi: Washington hâlâ Atina daki despotları ve bu despotların Kıbrıs taki kana susamış kullarını küstürmek endişesi içerisindedir. Oysa çok daha mantıki ve gerçeklere uygun bir şekilde hareket edebilirdi. New York Times, Amerikan Hükümeti, şimdiye kadar Kıbrıs taki kanlı darbeden Yunanistan ı sorumlu tutmaktan kaçınmıştı. Nixon yönetimi ilk kez, Türkiye nin müdahalesinden sonra birdenbire ağız değiştirerek, Ankara nın hareketinin üzüntü ile karşılandığını, olayları tahrik eden Yunanistan ın da kınandığını bildirmiştir. Amerikan basını gibi İngiliz basını da, Türkiye nin Kıbrıs ta giriştiği Barış Harekatı nı anlayışla karşılayan haber ve yorumlar yayınlamışlardır. Ünlü The Sunday Times Tehlikeli fakat haklı bir hareket başlığı ile yayınladığı başmakalesinde, Türkiye nin Kıbrıs ta giriştiği harekat, andlaşmalardan doğan vecibelerin yerine getirilmesi ve milli menfaatlerin korunması için haklı bir davranıştır. demiştir. Gazete, İngiltere Dışişleri Bakanı Calaghan ın Türkiye nin aleyhindeki beyanlarının Wilson Hükümeti ni çok güç durumda bıraktığını ileri sürerek; Kıbrıs ta toplumlararası hakların korunmasında İngiltere nin de sorumluluk taşıdığını hatırlatmış ve bakanın sorumluluk taşıyan bir kişiden çok olaylardan endişe duyan bir gözlemcinin ağzı ile konuştuğunu belirtmiş ve ayrıca, Yunan Cuntası nın kendi kazdığı kuyuya düşmek üzere olduğunu ve bugüne kadarki davranışlarının büyük felaketleri hazırladığını da ifade etmiştir. Atina Cuntası nı İnanılmaz derecede sersem ve sorumsuz olarak niteleyen İngiliz The Observer gazetesi, Bütün hata Atina dadır. Cunta daha uzun süre iktidarda kalamayacaktır. yorumunda 70 Ecmel Barutçu (Büyükelçi), Hariciye Koridor (Hatıralar), Hazırlayan: Mustafa Everdi, 1. Baskı, Ankara, 1990, s Milliyet, 22 Temmuz 1974, s. 10.

46 37 bulunmuştur. Beyrut ta yayın hayatını sürdüren Fransızca L Orient Jour ise, Yunan Cuntası nı farklı bir bakış açısı ile eleştirerek sonunda Türkler şimdi en büyük geleneksel düşmanlarına bile kendilerini şirin göstermektedirler. demiş ve bu cuntanın yıkılacağına ve de Makarios un iktidara dönme ümitlerinin de tamamen suya düştüğüne işaret etmiştir Değişen Şartlar ve I. Cenevre Konferansı Basın dünyasının Türkiye nin lehine olan haberlerine rağmen, Harekat Planı nın kısa süreye sıkıştırılmasının ne kadar isabetli bir karar olduğu, Waldheim in Hayal kırıklığı doğuran ve çok ciddi olan bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz. Türk ordusunun Kıbrıs ta savaşması ile durum yeni bir şiddet ve üzüntü düzeyine ulaşmıştır. sözlerinin ardından çağırı kararı alan BM Güvenlik Konseyi nin, 73 Türkiye nin müdahaleyi gerçekleştirdiği gün hızlı bir biçimde toplanması ve uzun tartışmalardan sonra şu kararları (353 Sayılı Karar) almış olmasından dahi anlaşılmakta idi: Kıbrıs ın hükümranlığı, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne saygı göstermelerini bütün devletlerden talep eder; 2. Süregiden çatışmanın bütün taraflarından ilk tedbir olarak, ateş kesmeleri ve bütün devletlerden azami dikkat göstermeleri ve durumu daha kötüye götürebilecek davranışlardan kaçınmaları çağrısında bulunur; 3. Kıbrıs Cumhuriyeti ne bu kararın birinci maddesi ile çelişen yabancı askeri müdahalenin derhal sona erdirilmesini talep eder; 72 Tercüman, 22 Temmuz 1974, s Milliyet, 21 Temmuz 1974, s P. Oberline, a.g.e., s ; Kudret Özersay, Kıbrıs Sorunu-Hukuksal Bir İnceleme, ASAM(Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Yayınları, Ankara, 2002, s ; BM Güvenlik Konseyi nin 20 Temmuz 1974 tarih 353 Sayılı Karar metni için bkz., Enver Bozkurt, Havva Demirel, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kapsamında Kıbrıs Sorunu, Nobel Yayınları, Ankara, 2004, s ; Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyetinin Doğuşu ve Batışı IV, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 69., Ekim 2002, s ; Sevin Toluner, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk, İstanbul Ün. Yayını, İstanbul, 1977, s (Kaynak: UN Monthly Cronicle, 1974, vol. XI, no:8, s ); M. H. Mendelson, a.g.e., s. 19.; CAB/129/178/2 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 22 Temmuz 1974 tarihli toplantısından)

47 38 4. Kıbrıs Cumhuriyeti nde Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı Başpiskopos Makarios un 2 Temmuz 1974 tarihli mektubunda talep ettikleri de dahil olmak üzere, uluslararası anlaşmaların kapsamadığı yabancı askeri personelin gecikmeksizin çekilmesini talep eder; 5. Bütün tarafları, görevlerini yerine getirebilmesi için, UNFICYP(BM Barış Gücü) ile tam anlamıyla işbirliği yapmaya çağırır; 6. Durumu sürekli denetim altında tutmaya karar verir ve Genel Sekreter den barış koşullarının en kısa zamanda yeniden oluşturulması için gerekli önlemleri alması amacıyla, uygun biçimde kendisine rapor verilmesini talep eder. Kararla yalnız ateşkes istenmemiştir. Bundan başka Garantör devletlerin bir araya 75 gelerek Kıbrıs ın Anayasal buhranına çare aramaları da talep edilmiştir. Böylece ilk defa olarak, 1960 Garanti Andlaşması Güvenlik Konseyi nin resmi bir belgesinde kabul ve tescil edilmiş idi. Ne hazindir ki, Birleşmiş Milletlerde 11 senedir Garanti Andlaşması nı reddetmiş olan Makarios, denize düşen yılana sarılır kabilinden, şimdi Garanti Andlaşması ndan medet umar hale gelmiştir. Muhtemel bir Türk-Yunan savaşını önleme çabası içerisinde olan ABD, Sisco nun temaslarına hız vermiş, onun Atina da Yunan Hükümeti ni Türkiye ye karşı derhal bir silahlı mukavemete geçmemeye, Ankara daki temaslarının sonucunu beklemeye ikna ettiği öğrenilmiştir. 76 Sisco nun 75 E. Barutçu, a.g.e., s. 81.; Milliyet, 21 Temmuz 1974, s. 1, 10.; a.g.e., KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bak. Yay., s. 107.; Türkiye nin 1974 te girişmeye mecbur olduğu Barış Harekatı nın 1960 tarihli Garanti Andlaşmasında doğan bir hakkın kullanılışı olduğu gerçeğini apaçık bir dil ile tescil ve ilan eden yegane uluslar arası kuruluş veya organ Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi olmuştur. 29 Temmuz 1974/573 tarih sayılı kararla; ayrıca Kıbrıs sorununa federal ve iki kesimli bir çözüm bulunması gereğine de, bütün uluslar arası kuruluşlardan evvel, açıkça öne sürülmüştür Bkz., Turhan Feyzioğlu, Avrupa Kuruluşları (Özellikle Avrupa Konseyi) ile Kıbrıs Türk Halkı İlişkileri, Uluslararası Alanda Kıbrıs Türk Toplumunun Siyasi ve İktisadi Meseleleri(3 4 Eylül 1984), SİSAV, İstanbul, 1986, s Milliyet, 21 Temmuz 1974, s. 10.; ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Joseph Sisco, Türk müdahalesini engellemek için Atina ve Ankara da yaptığı temaslardan sonra Yunan Cuntası ile ilgili olarak, Biz bir savaşı durdurmaya çalışıyorduk, onlar fiili durumdan olabildiğince yararlanmaya, gündelik kazançlar peşinde koşmaya bakıyorlardı. Nitekim, sonuç olarak Kıbrıs ın yarısını kaybettiler. demiştir Bkz., Baran Gürses, Avrupa Birliği Sürecinde Kıbrıs Meselesi, Yüksek Lisans Tezi (Gazi Ü. Sos. Bil. Enst. Uluslararası İlişkiler Anabili Dalı), Ankara, 2004, s. 49.

48 39 Yunanistan ı saldırıya geçmeme konusunda çok zorlandığı ve baskı yapmak zorunda kaldığı belirtilmiştir. Türkiye ye saldırıldığı takdirde, Amerika nın kendisine resmen müdahale edeceği, tüm askeri yardımın kesileceği tehdidi kullanılmış ve ancak bu sayede; 1. Darbeye katılmış Yunan askerlerinin geri çekileceği, 2. Ada ya çıkmış olan Türk askerler, Türklerin yaşadıklara bölgelere sokulacak, 3. Şu anda tuttukları bölge de nihai çözüme kadar Türk kontrolünde kalacak, 4. Derhal bir konferans toplanacak. Prensiplerinin kabul ettirilebildiği belirtilmiştir. 77 Ankara ya geçen Sisco, Başbakan Bülent Ecevit on dakika süren bir kısa konuşma yapmıştır. Ecevit, durumu değerlendirmek için Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları ile fikir alışverişi yapılacağını belirtmiş ve basına açıklamada bulunmuştur. 78 Sisco nun getirdiği plan ve öneriye göre, Yunanlılar, Kıbrıs a çıkan Türk askerlerinin Ada sathındaki dağınık Türk yerleşim bölgelerine yerleştirilmelerini teklif edilmiş ve bu yolla Türk toplumunun emniyetinin güvence altına alınmış olacağı ileri sürülmüş, buna karşılık olarak da harekatın bitirilmesi istenmiştir. Öneriyi değerlendiren Hükümet Organları, Çıkarma Harekatı durdurulacak, şimdiye kadar Ada ya çıkmış olan Türk askerleri Ada üzerine serpiştirilmiş ve birbiriyle irtibatı olmayan Türk bölgelerine dağıtılacak ve böylece onlar da Kıbrıslı Türkler gibi hale geleceklerdi. kanaatine ulaşmışlar ve bu görüşü de Sisco ile paylaşmışlardır. 79 Olayları akışına bırakmak istemeyen ve diplomasi trafiğini yoğunlaştıran Amerikan Dışişleri Bakanı Kissinger ve meslektaşı İngiliz Bakan Callaghan ile diğer kuruluş ve devletler, Türk ve Yunan yetkilileri ile sık sık telefon görüşmesi yaparak, silahların bir an önce susturulup, 77 M. A. Birand, a.g.e., s Milliyet, 21 Temmuz 1974, s E. Barutçu, a.g.e., s. 81.; Milliyet, 21 Temmuz 1974, s. 8.

49 40 konferans masasına oturulması ya da ikili görüşmelerin başlatılması talebinde bulunmuşlardır. Konuyu değerlendiren Türk Hükümeti, İngiltere Türkiye Yunanistan arasında üçlü veya ikili görüşmelere başlanması için Ortak Pazar ülkeleri, İngiltere, Fransa ve NATO tarafından 21 Temmuzdan beri kendisine yapılan teklifler ile BM Güvenlik Konseyi nin tavsiye kararını, ancak Ada da Türk Çıkarma Harekatı, amaçlarını gerçekleştirecek seviyeye ve kapsama geldiği ve Rumlarla Türkler arasında kuvvet dengesi sağlandığı zaman uygulayacağını bildirmiştir. Öte yandan, yabancı diplomatik çevreler Türkiye nin beş günlük barışçı çağrısından ve askeri harekata girişmeden Kıbrıs taki askeri darbe harekatının bertaraf edilmesini bekledikten sonra, nihayet bu çıkarmayı yapmak zorunda bırakıldığını kabul etmiş, Türklerin haklı tutumu karşısında şimdilik İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında görüşme yapılmasına yanaşmamalarını anlayışla karşılamışlardır. Bu anlayış ve sempatinin daha ziyade İngiltere ve Avrupalı müttefikler arasında yaygın olduğu, ABD nin de durumu artık iyice kavradığı, buna rağmen, NATO nun Güneydoğu kanadında ve Doğu Akdeniz bölgesinde açılmış olan savunma zafiyetinin daha fazla büyümesinden duyduğu endişe nedeniyle iki NATO müttefikinin birbiriyle savaşa girmesini biran önce önlemeye çalıştığı öğrenilmiştir. 80 Türk birliklerinin sağladığı başarıların ardından Başbakan Bülent Ecevit, bir açıklama yaparak, BM Güvenlik Konseyi nin ateşkes çağrısına Türkiye nin uymayı kabul ettiğini belirtmiş, Dışişleri Bakanı Turan Güneş de, barış görüşmelerine başlanacağını söylemiştir. 81 Kıbrıs ta Türk toplumunun güvenliğini ve Türkiye nin ulusal çıkarlarını güvence altına almak olanakları yaratıldıktan sonra kesilen ateş, hem daha fazla kanın akıtılmasını durdurmuş hem de Ada daki çarpışmaların Doğu Akdeniz de genel bir savaşa dönüşmesi tehlikesini önlemiştir. 82 Ateşkesten sonra Türkiye nin nasıl bir yol izleyeceği merak konusu olmuştur. Zira, askeri başarının gerçek bir zafer haline gelmesi onun bir Diplomatik Başarı ile taçlandırılmasına bağlıydı. 80 Dışişleri Bakanı Turan Güneş e sunulan 9 AET Ülkesi Siyasi Komisyon Kararı: 1. Londra da İngiltere Türkiye Yunanistan arasında üçlü veya İngiltere ile Türkiye ve Yunanistan arasında ayrı ayrı ikili olmak üzere görüşmelere başlanması, 2. Kıbrıs ta ateşkesin derhal sağlanması, 3. Kıbrıs ta andlaşmalarla sağlanmış olan anayasal düzenin yeniden iadesi. Bkz., Milliyet, 22 Temmuz 1974, s a.g.e., 23 Temmuz 1974, s Abdi İpekçi, Zamanında Kesilen Ateş, Milliyet, 23 Temmuz 1974, s. 1,10.

50 41 Türkiye ye düşen sorumluluk, kendisine verilen uluslar arası haklar çerçevesinde ateşkesten sonra Kıbrıs taki Türk cemaatinin durumunu andalaşmaların ve Kıbrıs Anayasası nın hükümlerine uygun seviyeye tekrar getirmeye çalışmak ve bunun ötesindeki hayal ve maceradan kaçınmaktır. 83 Türkiye nin Kıbrıs müdahalesine bağlı olarak birçok taş yerinden oynamaya başlamıştır. Yunanistan da Gizikis başkanlığındaki cunta yönetimi 22 Temmuz da baskılara dayanamayarak iktidardan çekilmiş, 84 cunta yönetimi yerine de ulusal birlik hükümetinin kurulması maksadıyla, Paris te bulunan ve ılımlı bir lider olarak tanınan Karamanlis Atina ya çağrılmıştır. Bu durum karşısında Makarios u bir darbeyle düşürüp başa geçen Sampson da, Gizikis in akıbetine bağlı olarak iktidarını kaybetmiş ve yerini Rum Cemaat Meclisi Başkanı Klerides almıştır. 85 Yunanistan daki değişim gazetelerde geniş bir yer bulmuştur. Daily Telegraphy gazetesi, Yunanistan, NATO ve bütün hür dünya, Kıbrıs felaketinin hemen ardından, Atina daki hükümetin istifası ile son derece ferahlamıştır Yeni Yunan Hükümetini, yedi yıl süren askeri yönetimden sonra son derece güç görevler beklemektedir. Yunan ordusu şimdi kışlasına çekilecektir. Fakat orada ne kadar kalacağını kimse şimdiden kestiremez Yunanistan ve Kıbrıs ın geleceği, 24 saat öncesine kıyasla daha ümitli görünmektedir derken, Le Monde gazetesi de, Yunanlıların demokrasiye dönüşlerini eski düşmanlarına borçlu olmaları da kaderin cilvesidir. Silah zoruyla alınan iktidar yine ordunun baskısı sonucunda bir sivile iade edilmiştir demiştir. 86 Ancak Başbakan Karamanlis in liderliğinde kurulan yeni Yunan Hükümeti, Kıbrıs bunalımı ile karşı karşıya kalmamış, 1922 yılından beri ilk kez gerçek bir Türk Yunan savaşı tehlikesi ile de karşılaşılmıştır. Bununla birlikte Yunanistan, Garanti Andlaşması na dayanarak İngiltere ile birlikte ortak müdahalede bulunmak önerisinde bulunmuş ve İngiltere den Girit te toplanacak olan tank ve ağır silahların 83 İsmet Giritli, Ateş-Kes ten Sonra, Tercüman, 26 Temmuz 1974, s Milliyet, 23 Temmuz 1974, s. 1, a.g.e., 24 Temmuz 1974, s. 1,5.; S. Bölükbaşı, a.g.e., s (Kaynak: FBIS, Middle East, s. 1., 24 Temmuz 1974) 86 Cumhuriyet, 25 Temmuz 1974, s. 8.

51 42 Kıbrıs a götürülmesi için gerekli olan hava desteğini sağlaması istenmiştir. Ancak İngiltere Başbakanı H. Wilson, öneriyi değerlendirmek için süre istemiş ve bu arada ateşkes ilan edilmiştir. 87 Ateşkesin ardından, BM Güvenlik Konseyi nin aldığı karar doğrultusunda, Kıbrıs ta savaşın tekrarlanmasını önlemek, Ada nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü sağlayacak daimi bir uzlaşmanın ana hatlarını tespiti amacıyla, Büyük Britanya Dışişleri Bakanı Callaghan, yapılacak konferansa katılmak üzere Yunanistan ve Türkiye ye davette bulunmuştur. 88 Tarafların Cenevre de konuyu müzakere etmeye karar vermelerinin ardından Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Türkiye nin başlayacak olan yeni süreçte Kıbrıs ile ilgili olarak nasıl bir eylem planı içerisinde olunacağı yönünde ipuçları veren açıklamaları olmuştur. Le Monde gazetesine verdiği özel demeçte, Türkiye nin taksime gitmeden Ada da federal bir çözüm yolunu desteklediğini ve Türklerin Kıbrıs konusunda görüşlerinin açık ve belirli olduğunu söylemiştir. Ada daki gerçeklerden birinin Kıbrıslı diye bir ulus bulunmadığını, Kıbrıs ta Rum ve Türk olmak üzere iki ayrı toplum yaşadığını belirten Güneş, Yunanlılar dışında hiç kimsenin Ada nın Yunanistan a ya da Türkiye ye ilhakını yahut taksimini arzu etmediğini dile getirmiş ve Ada stratejik bir yerdedir. Herhangi bir ülkeye ilhakı Ortadoğu daki kuvvet dengesini değiştirebilir. En iyi çözüm yolu Türkiye ile Yunanistan dan ayrı ve bağımsız bir devlet içinde iki toplumun bir arada yaşamasını sağlayabilecek 87 Fuat Aksu, Türk Yunan İlişkileri, SAEMK Yayını, Ankara, 2001, s. 50. (Kaynak: Van Coufoudakis, Grek-Turkish Relations : the View from Athens, International Security, Vol. 9, No. 4, Spring 1985, s ve Robert McDonald, The Cyprus Problem, London: IISS Adelphi Paper Series 234, Winter 1988/89, s. 85.) 88 Pierre Oberline, Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, 1987, s. 139.; BM Güvenlik Konseyi nin almış olduğu ateşkes kararı maddeleri: 1. Kıbrıs ın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, 2. Çarpışan tarafların ateşi kesip durumu vahimleştirecek davranışlardan sakınmaları, 3. Yabancı askeri müdahalenin sona erdirilmesi, 4. Kıbrıs a andlaşmalar dışı gönderilmiş yabancı askeri personelin geri çekilmesi, 5. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere nin Kıbrıs anayasal hükümlerinin yeniden ihdası için görüşmeye başlamaları, 6. İlgili tarafların Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile işbirliği yapmaları, 7. BM Genel Sekreterinin gelişmelerden ve alınması gerekli tedbirlerden Güvenlik Konseyini haberdar etmesi. Güvenlik Konseyi nin her kararında olduğu gibi, bu kararın da taraflarca kendine göre yorumlanabileceği ve kendine uygun sonuçlar çıkaracağı beklenebilir Bkz., Abdi İpekçi, Cenevre Görüşmeleri Başlarken 1 Kısa Süreli Hedefler, Milliyet, 26 Temmuz 1974, s. 1.; Hürriyet, 9 Ağustos 1974, s. 3.

52 43 yönetim formülleri bulmak olacaktır. Kıbrıs Anayasası uygulanmamıştır. Yunan yöneticileri ile Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Anayasası nı Ada nın Yunanistan a ilhakı yolunda bir adım olarak görüyorlardı. Makarios, defalarca Kıbrıs ın Yunanistan a ilhakının ideali olduğunu, ancak bugünkü koşullarda bunun gerçekleşmeyeceğini söylemekle yetinmiştir Türk toplumu Ada da yaşadıkça bu ilhakın gerçekleşmeyeceğini biliyordu bu topluluktan kurtulmak için bazı yollara başvurmuştu. Örneğin; Ada dan gitmek isteyen Türklere her türlü kolaylıklar gösterilirken, kalmak isteyenlere en büyük güçlükler çıkarılıyordu. Türklerin azalması sonucunda iki topluluk arasındaki denge tezini savunan kalmayacaktı Kıbrıs ta iki topluluğun ayrılıklarında kendilerini birleştiren bir hükümet şekli bulmak gerekir. Bu federal bir sistemdir. Bunu önerdiğimiz zaman Makarios karşı çıkmıştır Ada nın Türkiye ve Yunanistan dışında gerçek bir bağımsız devlet olmasını istiyoruz Cenevre Konferansı nın şansına gelince gerçekler etrafında herkes mutabıksa ne diye bir anlaşmaya varmayalım?... Başpiskopos un yasal düzeni temsil ettiğini söylüyorlar Anayasaya göre Cumhurbaşkanı idi. Ancak aynı anayasada bir de Cumhurbaşkanı Yardımcısı öngörülmektedir. Bu da Türk topluluğunun lideri olmalıydı. Ne oldu? Yetkileri Makarios tarafından kaldırıldı yasalar yasa dışı bir nitelikle lekelenmiştir. İlk başta üstü kapalı bir şekilde yapılan istilaya karşı bir çözüm aramak gerekiyordu. İngilizler müdahale etmek istemediler. Yunanistan darbeyi desteklemiştir. Bunun üzerine müdahale etmek zorunda kaldık federal çözüme sadık kalıyorum. demiş ve ABD nin taksim yönündeki eğilimleri konusundaki soruya da, Dışişleri Bakanı Kissinger, son beyanlarında Ada nın bağımsızlığından söz etmiştir. Birleşmiş Milletler üyesi olan bir devleti bir anda ortadan kaldırma olanağı yoktur. Sisco Ankara ya geldiği zaman Türkiye ile Yunanistan arasında büyük bir çatışmanın önlenmesiyle meşgul oldu. BM ateşkes anlaşmasının metni üzerinde durmadı cevabını vermiştir. 89 Türkiye nin bu yaklaşımları, Cenevre de Yunanistan ı temsil edecek olan yeni Dışişleri Bakanı Mavros un Güvenlik Konseyi nin kararlarından biri 89 Cumhuriyet, 25 Temmuz 1974, s. 8.

53 44 de Ada da anayasal düzenin yeniden kurulmasıdır. Bu kararı kabul ettiğimize göre Makarios u da Ada nın yasal Cumhurbaşkanı tanıyoruz. 90 sözleriyle karşılık bulmuş ve bu değerlendirme, son derece kesif bir kulis faaliyetleri döneminin başladığının 91 kanıtı niteliğinde olmuştur. Ayrıca Mavros, aynı tutumla Konsey Kararı nın üçüncü maddesine dayanarak Türk Silahlı Kuvvetleri nin Ada dan çıkarılmasını da belki isteyecekti. Türkiye de bunu kabul etmeyecekti, elbette Temmuz 1974 günü gece saat 23:30 da başlayan Cenevre Konferansı na İngiltere, Türkiye ve Yunanistan delegasyonları yanı sıra BM Gözlemcisi de katılmış, ABD gözlemcisinin katılması ise Türkiye nin itirazı doğrultusunda reddedilmiş ve ilk oturumda bazı usul sorunları ele alınmıştır. Oturumda söz alan Mavros, Kıbrıs taki Türk Silahlı Kuvvetleri nin çekilmesini istemiş, Güneş ise bu istek karşısında, Türk toplumunun güvenliği için tüm dünyanın garantilerini bile yeterli görmediğimizi ifade etmiştir. 93 Cenevre Konferansı nın ikinci oturumu başlarken bir açıklama yapan Güneş, Öyle sanıyorum ki, Yunanlılar daha çok burada ateşkesi pekiştiren ve Ada ya Türklerin yeni asker ve malzeme çıkarmasını ve bulundukları alanı genişletmesini önleyici bir karar alarak müzakereleri şimdilik sona erdirmeyi düşünüyorlar bu bizim için şayanı kabul değil. demiştir. 94 Açıklamasına devam eden Güneş, Kıbrıs Meselesinin diğer yönlerini görüşmeden böyle bir ateşkes anlaşmasını kabul etmeyi düşünmüyoruz. Biz ateşkes kararını verdik ve birliklerimize tebliğ ettik Türkiye belli bir anda ateşkesi durdurdu demek andalaşmalardan doğan haklarını kullanmayacak demek anlamına gelmez. Onun için altı satırlık bildiri metni sanki büyük bir hukuki kıymet taşıyormuş gibi uzun boylu münakaşa konusu oldu Birleşmiş Milletler kararının her fırkasının ne manasına geldiği hakkındaki tefsir hakkımızı mahfuz tuttuğumuzu kendilerine söyledim. Muhakkak ki, üç 90 Abdi İpekçi, Cenevre Görüşmeleri Başlarken 1 Kısa Süreli Hedefler, Milliyet, 26 Temmuz 1974, s a.g.e., s Abdi İpekçi, a.g.m., s Milliyet, 26 Temmuz 1974, s a.g.e., 7 Temmuz 1974, s. 1.

54 45 ülkeden deklarasyonda sözü edilmesini istedim. Kabul edildi. Yunanlılar bu kararı öyle anlıyorum ki, kendilerine göre yorumlamak niyetindeler yabancı kuvvetlerin Ada dan çekilmesinden söz ediliyor biz garantörüz ve milletlerarası andlaşmalar vardır yabancı kuvvetler arasında değiliz, müdahale hakkını belli bir metinden alıyoruz. görüşünü ileri sürmüş ve konferansın başkanının olmadığını, bunun söz konusu dahi edilmediğini ve herkesin eşit şartlar altında konuştuğunu ifade etme lüzumunu hissetmiştir. 95 Devam eden görüşmelerde, İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan, meslektaşı Turan Güneş e şu teklifleri getirmiştir: Ateşkes anlaşmasının tam olarak uygulanması ve Kıbrıs taki güvenliğin temini için, Türk silahlı kuvvetlerinin halen işgal ettiği bölgenin çevresinde 600 yardalık (550 metre) bir güvenlik kuşağı teşkil edilsin. Bu kuşak içinde Birleşmiş Milletler Askerleri bulunsunlar. 2. Ada nın diğer yerlerinde bulunan Türklerin güven içinde yaşamalarını temin için de, bu Türklerin toplu olarak bulundukları yerlerde yine BM askerleri görev yapsınlar. Bahsi geçen teklifler karşısında Güneş, önce Ada daki siyasi durumu ve Kıbrıs ın statüsünün yeni baştan tanzim edilmesi hususunda mutabık kalmak şartıyla Türkiye nin öncelikle ele alınması istenecek konuları görüşmeye hazır olduğunu söylemiş ve tekliflerini şöyle sıralamıştır; Cenevre de görüşmeleri takip eden gözlemciler, İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan ın, o ana kadar üç büyük hata yaptığını belirtmişlerdir. 1- İngiltere nin, Ada dan Yunan askerlerinin tamamen çekilmesini değil de, değiştirilmesini önermesi. 2- Türk çıkarması karşısında fazla sert konuşması. 3- Sadece ateşkes üzerinde durması. Bkz., a.g.e., 27 Temmuz 1974, s Hürriyet, 27 Temmuz 1974, s a.g.e., s. 7.; Cumhuriyet, 27 Temmuz 1974, s. 1, 7.; Tercüman, 27 Temmuz 1974, s. 1, 7.; Adalet, 28 Temmuz 1974, s. 7.; Son Havadis, 28 Temmuz 1974, s. 1, 7.; Dışişleri Eski Bakanı Erkin, Türkiye nin Kıbrıs taki yeni açılımına şöyle değinmiştir; Geleceğe doğru bakarken şunları görüyoruz: 1. Halen Kıbrıs ta hiçbir hukuki rejim yoktur. Özellikle ateşkese kadar 2. Yeni rejimi hukuki bir boşluk üzerine inşa etmek imkansızdır gereken temel 1960 andlaşmalarından ortaya çıkarılabilir bir çok kusur ve noksanları bulunduğu halde bu rejimin olumlu tarafları da vardır. Olumlu taraflardan yola çıkarak yeni rejimi temel alacak bir tasarıyı meydana getirmek mümkündür. 3. Kıbrıs ın ana düzenine egemen olan rejim, federasyondur. Türk Hükümeti Kıbrıs ın müstakbel rejimini federatif sistem olarak kabul etmiştir. Ne yararı olacaktır federatif sistemin? Türkiye önce andlaşmalara sadık kaldığını ispatlamış olmaktadır Türkiye nin istediği tek şey Türk toplumu için anayasada öngörülen garanti ve hakların uygulanmasıdır Aslında, ENOSİS i istediği için Kıbrıs Rumlarının federasyona karşı çıktığını ve Türkiye nin de, ENOSİS istemediği için federasyonu önerdiğini Ankara ısrarla açıklamıştır rejimi bir federasyon düzenidir. Daha Londra

55 46 1. Ada da halen bir otorite boşluğu vardır. Bunun giderilebilmesi için öncelikle, Kıbrıs ta Türk ve Rum muhtar idareleri kurulmalıdır. 2. Devlet Başkanının meşruiyet ve etkinlik kazanması için Cumhurbaşkanı ile yardımcısının birlikte çalışmaları sağlanmalıdır. 3. Bütün Türk bölgelerinde güvenlik işleri Türk güvenlik kuvvetlerine bırakılmalıdır. 4. Lefkoşe Havaalanı, üç garantör ülke olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından ortaklaşa işletilmeli ve hemen uluslararası trafiğe açılmalıdır. 5. Ada nın geleceğini tayin edecek statüyle ilgili görüşmelere en geç bir hafta, on gün içinde başlanmalıdır. Bu arada Türkiye nin artık 1960 tarihli Londra ve Zürih andlaşmalarına dönülmesine kesin surette karşı olduğu dikkate alınmalıdır. Türkiye nin istek ve beklentilerini açıklayan Güneş, Callaghan ın teklifine yönelik olarak da, 600 yardalık kuşak fikri kabul edilecek olsa bile, ne burada ne de başka bir noktalarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile güvenliği bakımından müdahale etmek zorunda kalabileceği Türk toplumu arasında BM askerlerinin görev almasına kesin surette karşı olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, Ada daki ateşkes anlaşmasının bir askeri mesele olarak değil, bir siyasi mesele olarak ele alınması gerektiğini söylemiş ve ancak bu sayede Kıbrıs ta devamlı bir güvenlik ortamı yaratılabilir demiştir. Bunun için de, Kıbrıs ın hukuki ve siyasi açıdan yeniden ele alınıp çözüme bu yolla ulaşılmasını önermiştir. Şayet Ada da güvenlik sağlanamaz ise, Türk Silahlı Kuvvetleri nin gelecekteki tutumu hakkında kesinlikle hiçbir taahhüt altına giremeyeceğinin de altını çizmiştir. 98 Konferansı sırasında fonksiyonel federasyon diye nitelediğim bu statü, göreve bağlı bir federasyondur Ne var ki, federasyonun benliğinde coğrafi ayrılık vardır Bkz., Milliyet, 28 Temmuz 1974, s Hürriyet, 27 Temmuz 1974, s. 7.; Siyasi çözüm konusunda Büyükelçi Ecmel Barutçu nun önceden yapmış olduğu bir çalışma vardı ve bu Coğrafi Federasyon u kapsamaktaydı. Bir de, Cenevre ye gelmeden önce Başbakan ve Genelkurmay ile yapılan görüşme esnasında Buffer Zone Güvenlik Kuşağı fikri ortaya atılmıştı. Başbakan Ecevit bu konuda çok hassas davranmıştır. Ada ya çıkmış olan

56 47 Cenevre ye gelirken elinde güçlü kozları olmayan Yunanistan, tüm çabalarını şu noktalara yoğunlaştırmıştır: 99 1) Derhal Türk birlikleri durmalı ve 22 Temmuz hatlarına geri çekilmeli. 2) Takviye yollamamalı. 3) Bu birliklerin etrafına konacak bir güvenlik kuşağı ile BM askerleri yerleştirilmeli. 4) BM hem ilerlemeleri, hem de takviyeleri gözetlemelidir. 5) Anayasal sorunlar kesinlikle ele alınmamalı ve ancak Kıbrıslılar arası müzakerelerle sonuçlanmalıdır. Konferansın bu konuya karışması düşünülemez. Söz konusu ölçütleri temel kabul eden Yunan heyeti, Cenevre de gerçekleşen görüşmeler esnasında Türk tarafının tekliflerini kabule yanaşmamıştır. Ve Yunanlıların birçok noktadaki itirazları karşısında Türk Heyeti konferansın devamında bir yarar görmemeye başlamıştır. Sekiz saatten fazla bir mesai yapılarak, uzmanlar tarafından, Türk planını esas alarak hazırlanan ortak bildiri taslağına Yunanlıların itirazları şu noktalarda toplanmıştır: 1. Rauf Denktaş a Devlet Başkanı Yardımcılığı yetkilerinin yeniden verilmesi kendisine veto hakkı tanınması. 2. Ada da Türklerin otonom haklara sahip olması. Bunların dışında anlaşmazlık konuları arasında şunların bulunduğu da belirtilmiştir: Türk birliklerinin etrafına, genişliği Genelkurmay tarafından saptanacak bir güvenlik kuşağı konulması mecburiyeti vardı. Uzayabilecek bir konferans masasında ancak bu şekilde hareket edilerek kalınabilinirdi. Birinci Cenevre görüşmeleri başlarken Genelkurmay da ikinci harekatın hazırlıkları yürütülmüştür. Zira birinci harekatta elde edilen toprak, Türk toplumu ve askeri birlikler bakımından yeterli bir güvenlik ortamı sağlayamamıştır. Ancak Başbakan için ise amaç, köprübaşı tutulduktan sonra kesin çözüme konferans masasında ulaşabilmekti. Politik çözüm konusunda ısrar eden Ecevit, muhataplarını ikna etmeye çalışmıştır. Yeni bir askeri müdahaleye lüzum kalmadan çözüm sağlanabileceğine dair inancını korumuştur, Ecevit Bkz., M. A. Birand, a.g.e., s. 260, M. A. Birand, a.g.e., s. 243.

57 48 1. Türk Silahlı Kuvvetleri nin ateşkesin yürürlüğe girdiği anda bulundukları bölgenin tespiti ve kurulacak tampon bölgenin ateşkes hattının içinde mi yoksa dışında mı bulunacağı? 2. Türk Silahlı Kuvvetleri nin halen bulunduğu yerin saptanması yöntemi. Türkiye bölgenin Türk Genelkurmayınca verilecek koordinatlar olmasını istemekte. Yunanistan ise yerinde tespitini istemektedir. Yunanistan ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri nin bir miktar daha geriye çekilmesini de talep etmektedir. 3. Türkiye 1960 yılında kurulan devlet rejiminin yıkılmış olduğunu belirterek yeni bir düzenin kurulması gereğini konferansın ta başından beri savunurken, Yunanistan, buna yanaşmak istememekte ve eski anayasal düzenin kurulmasını savunmaktadır. Türkiye buna karşı Klerides ve Rauf Denktaş ın durumlarını ancak geçici bir süre için kabul edebileceğini belirterek, yeni bir düzen kurulmasında direnmektedir. Yunanistan ise Kıbrıs ı yalnız Klerides in temsil edeceğini ileri sürmekte Cenevre den gelen olumsuz haberler üzerine, 28 Temmuz da açıklamalarda buluna Başbakan Ecevit, Şu ana kadar tatmin edici bir ilerleme olmamıştır umut da kesmiş değiliz üzerinde taviz vermemiz mümkün olmayan isteklerimiz kabul edilmedikçe, bir anlaşma mümkün olmayacaktır. demiştir. 100 Bu arada Cenevre görüşmelerinin müspet bir biçimde sonuçlanmayacağının görülmesi üzerine, önce Sovyetler Birliği sonra da Yunanistan BM Güvenlik Konseyine acele toplantı çağrısında bulunmuşlardır. Sovyetler Birliği nin BM deki temsilcisi Yakob Malik, 28 Temmuz günü gece geç saatlerde Güvenlik Konseyi Başkanı Peru temsilcisi Perez de Cuellar a gönderdiği bir yazıda, Kıbrıs ta Makarios tarafından temsil edilen anayasal hükümetin yeniden kurulamadığını, Ada da çarpışmaların sürdüğünü ve 100 Adalet, 29 Temmuz 1974, s. 1, 7.; Turan Güneş, misyon başkanlığı ikametgahında yaptığı açıklamalar sırasında istekleri arasında şunlara da yer vermiştir; 1- Ada daki Türk yerleşme bölgelerinde yaşayan ve Türk Silahlı Kuvvetleri nin müdahalesi sırasında Rumlar tarafından yerlerinden edilen sivil Türk halkı yerlerine geri döneceklerdir 2- Yayınlanacak ortak bildiride üç garantör devletin garanti andlaşmasından doğan haklarının saklı tutulduğu yazılmalıdır. 3- Oluşturulacak tampon bölgede BM askerleri devriye gezseler bile bu bölgede karakol kuramayacaklar, Türk Birlikleri nin etrafını çevirecek biçimde sürekli bir yerleşme içine giremeyeceklerdir. Bkz., Cumhuriyet, 29 Temmuz 1974, s.7.

58 49 Güvenlik Konseyi nin gerekli tedbirleri almadığı takdirde, Ada da durumun bir cehenneme döneceğini, böylece dünya barışının büyük ölçüde tehlikeye gireceğini belirtmiştir. Sovyetler Birliği ayrıca Cenevre ye Minin i gözlemci olarak göndermiştir ki, bu diplomatın en az Amerikan (Dışişleri Bakanı Yardımcısı) gözlemci Buffon kadar diplomatik bir düzeyde olduğu belirtilmiştir. 101 Sadece insanların değil, adeta zamanın da dinlendiği 29 Temmuz kısa zaman kesitinde, bir durum değerlendirmesi yapmakta yarar vardır Çeşitli ilgililer açısından: TÜRKİYE Fiili duruma hakimdir. Ada ya sürekli takviye yapmakta, geride kalan 10 yıl boyunca, Yunanistan lehine bozulan kuvvet ve silah dengesi yeniden kurulmaktadır. Cenevre görüşmelerine götürülen beş şart, Kıbrıs ta Birinden dahi taviz verilemez. Kabul edilmezse?... cevabı; fiili durumun sürdürülmesi, zorunlu kalınırsa, yeni ve daha elverişli fiili durumların yaratılmasıdır. Elverişsiz şartlar ise şöyle sıralanabilir: Büyük devletlerin daha etkin ağırlıklarla devreye girmeleri ülke içinde ihmal edilen ekonomi Kıbrıslı Rumların elinde bulunan rehinelerin gelecekleri. Daha geniş bir ateş çemberinin bölgeyi sarma ihtimali YUNANİSTAN Sivil Hükümet, Gizikis Cuntasına oranla, çok daha ılımlı bir görünüş ve demokrasiye dönüş umutları sergilemektedir. Bu değişiklik, dünya kamuoyunda kaybedilmiş puanları yeniden Yunanlılara toplatmaktadır. Ancak Cunta, sivil hükümetin başında gene Demoklesin Kılıcı gibi sallanmaktadır. Cenevre de bir başarısızlık, Karamanlis in başını yiyebilir. Kısacası, Cunta ayakta kalmak için Kıbrıs başarısına umut bağlamıştı, yeni sivil hükümette Öyle bir başarı, Ada da, 1960 statüsünün yeniden kurulması, bütün silahlı kuvvetlerin geri çekilmesidir. Böylece Karamanlis, Türkleri Ada dan çıkarmış adam durumuna geçmeyi düşünmektedir. 101 Cumhuriyet, 29 Temmuz 1974, s. 7.; SSCB, 1964 yılı içinde adada yaşanan olumsuz gelişmelerden itibaren daima Makarios u desteklemiş ve Türkiye nin Kıbrıs a müdahalesinin de hep karşısında olmuştur Bkz., a.g.e., D. Yalçın vd., s. 477.

59 50 SOVYETLER BİRLİĞİ Amaç tektir: Kıbrıs ın NATO etki alanına girmemesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin müdahalesine tutulan alkışın sebebi budur. Ve şimdi Makarios un yeniden Ada ya dönmesi, 1960 statüsünün kabulü, Kıbrıs taki bütün silahlı kuvvetlerinin çekilmesi için Güvenlik Konseyi ni de bu yüzden zorlamaktadır önce Türkiye nin yanında yer alan Moskova, şimdi karşı tutumlar sergilemektedir. Çünkü artık Ada nın Yunanistan a ilhakı önlenmiştir. ABD Önce, Enosis oldu bittisi ile Yunanistan a, onun aracılığıyla da NATO ya sunulacak bir Kıbrıs. Öylece, Ortadoğu petrollerinin ve trafiğe açılan Süveyş in kontrolünün elde tutulması Bu ilk plandır. Yürümemiştir Taksim Yani, Ada nın Türkiye ve Yunanistan arasında paylaşılması Ankara nedense hayır demektedir. İki taraflı taksimden sonra Yunanistan, Kıbrıs ta NATO ya üs verirse, Anadolu nun, Batı Bloğu açısından stratejik öneminin azalacağı yolunda, endişeleri mi var yoksa? O halde, önce, Ecevit ve Karamanlis ateşkes için anlaşsınlar, NATO nun Güneydoğu kanadındaki çatlak sıvansın. Kıbrıs ın statüsü sonraki meseledir. Nasıl olsa Ada, iki NATO ülkesinin fiili hakimiyeti altında şu satırların yazıldığı sırada durum budur. Ve durgunluktan sonra patlayacak sağanağın ilk şimşeği Başbakan Sayın Bülent Ecevit in şu sözlerinde çakmaktadır; <Anlaşma bugün ya imzalanır, ya imzalanmaz > 102 Cenevre Konferansı, Başbakan Ecevit in yaklaşımı ve Türkiye nin teklifleri konusunda dış basın birtakım değerlendirmelerde bulunmuştur, elbette. Le Monde (Fransız) gazetesinde gözlemlerini okuyucularla paylaşan Jean Schwoebel, Bu teklifler, Karamanlis hükümetini çok köşeye sürmek anlamını taşır. Zira, kabul edilmesi imkansız derecede ağır şartlardır. Mesela, işgal edilen Türk köylerinden çıkmalarını istiyorsunuz, oysa siz de bazı Yunan köylerini elinizde tutuyorsunuz. Türk bölgelerinde güvenliği sağlayabilmek amacıyla otonom idare teklifinde haklısınız, ancak ortaya konulan formül öylesine açık bir federasyon kokuyor ki, Yunanlılar ileride sizin o statüyü yarattığınızdan dolayı gerilemeyeceğinizi gayet iyi biliyorlar. 102 Güneri Civaoğlu, Durum Değerlendirmesi, Tercüman, 30 Temmuz 1974, s. 5.

60 51 Bundan dolayı da kabul etmelerine ben imkan görmem. Başka bir formül altında olabilir ama Karamanlis i hırçın bir pozisyona itmeniz çok fena. Zira, Ecevit in diyalog kurabileceği tek adam Karamanlis tir. Demokratik bir hükümetin Atina da bulunuşu Türkiye için şarttır. Ecevit in bu hareketini ben riskli bir cesaret olarak nitelerim. diye belirtmiştir. Amerikan CBS TV si muhabiri J. Weiland, Konferansın çıkmaza girmesi harbin tercih edildiği anlamına gelmeyecektir. Türkiye nin durumu esasen kuvvetlidir. Yunanlılar kendi kamuoylarının korkusu yüzünden ellerinden geldiği kadar dayanmaktadırlar. Türkiye ise bu davada aynı zamanda haklı olduğu için dayatmaktadır. Callaghan da artık toplantılarda ABD nin maşası gibi davranmaktadır. Türk diplomatları kolay ve iyi diyalog kurulan kimseler Ben geçen hafta Ankara da Başbakan Bülent Ecevit le görüştüm. Samimiyeti ve sulha bağlılığı hakkında en ufak bir şüphem yok. Ne olursa olsun ben Türklerin sağ duyusuna güveniyorum. demiştir. Aldo Rizo (La Stampa Ortanın solu eğilimli İtalyan gazetesi) da yazısında konuyu şöyle ele almıştır; Türkiye bu işte dayatmasında haklıdır. Düşününüz bir kere, Kıbrıs sorununun kökünden halli için bütün olanaklar bir araya gelmiş bulunmaktadır. Türkiye nin bu fırsattan istifade etmeye çalışması en iyi yoldur ve bütün tarafların yararınadır. Bir nokta var: Maalesef şimdiki Yunan hükümetinin yarını dahi belli değil. Bir güçlüktü bu. Şayet konferans kesilirse, bunu haklı bulduğumuz Türk tezinin gerektirdiği bir durum sayarız. Burada Yunanlılar, son zamanlarda uğradıkları yenilgiler karşısında prestijlerini kurtarmak çabasındalar. İngiliz Reuter haber ajansı muhabiri A. Thorntor, gözlemlerini Toplantının yarıda kalması büyük bir sürpriz olur. Şimdi Türkiye Yunanistan ın önüne bir paket koymuştur. Yunanlılar bunu ya alırlar, ya almazlar. Almazlarsa tabii ki toplantılar yarıda kalır. Ancak toplantı bir sonuca varmadan dağılırsa, doğrusu yazık olur. Bu, mutlaka harp çıkacağı anlamına gelmez ama, Türkiye nin harp etmek istediği izlenimini yaratabilir. Halbuki ben Türkiye yi sulhsever bir ülke olarak tanıyorum. Türkiye hakkı olan sonucu almak için çaba sarf etmektedir. Her halükarda iyimserim. diye yazmıştır. Batı Alman TV si 2. Program yorumcusu Juliana Stephan ise meseleyi Konferansın kesilmesi, harbin yeniden başlayabileceği anlamına gelmez.

61 52 Daha sonra yeniden başlayabilir Konferansın tekrar başlaması ve devamı için Türklerin ufak bir tavizi yeterli. Yani Kıbrıs ta ilk işgal ettiğiniz bölgelere çekilmeniz. Bu sizin için stratejik bakımdan ve kamuoyunuz açısından büyük fark etmez. Ama Yunanlılar kamuoylarına karşı çok nazik durumdadırlar Bir şeyler kopardık diyerek dönmek ve kamuoylarını sakinleştirmek zorundalar. Yoksa hep taviz vermek zorunluluğunda olduklarını biliyorlar. Siz daha çok şey elde etmek için bu ufak şeyi vermelisiniz. Bu en iyi diplomatik taktik olur. tarzında değerlendirmiştir. 103 Beklentilerin karşılanıp karşılanmayacağının kısa zaman dilimine hapis olduğu Cenevre de, 36 saat süren son görüşmelerde de yabancı kuvvetlerin Ada dan çekilmesine ilişkin madde üzerinde anlaşma sağlanamadığından Callaghan, Türk ve Yunan bakanlarına ya anlaşın ya dağılalım demiş, ayrıca Ecevit i de telefonla aramıştır. Öte yandan, BM temsilcisi ile ABD Gözlemcisi Boffun da ikna çabalarını artırmışlardır. 104 Türk askerlerinin derhal çekilmesi gerektiği yönünde alınmış olan BM Güvenlik Konseyi kararına takılan Yunanistan a Türkiye, derhal çekilme yerine, Kıbrıs ta adil ve devamlı bir çözüm yolu bulunduktan sonra bu kararın tedrici şekilde uygulanmasını önermiştir Milliyet, 29 Temmuz 1974, s a.g.e., 30 Temmuz 1974, s Bu konudaki tartışmalardan sonra Yunan Dışişleri Bakanı Türk görüşünü kabul etmiştir ve konferansın sonunda hazırlanan Ortak Bildiri ye girecek noktalar özetle şöyle açıklanmıştır: 1- Ateşkes anlaşması bu ortak bildirinin yayınlandığı tarihte Türk Silahlı Kuvvetleri nin (TSK) bulundukları noktaları esas alan çizgi, sınır kabul edilerek uygulanacaktır. TSK nin bulundukları yerler Türkiye nin vereceği koordinatlara göre tespit edilecektir. 2- Ada daki Türk topluluklarını bulunduğu yerlerde birer yönetim teşekkül etmiş olduğu kabul edilecektir. 3- Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Türk Cemaati Lideri Rauf Denktaş ın anayasal hakları ve görevleri işler hale getirilecektir. 4- Türklerin yerleşme noktalarındaki Rum Milli Muhafız Birlikleri ve güvenlik kuvvetleri buralardan çıkacaktır. Buralarda Kıbrıs Türk yönetimi polisleri ile Kıbrıslı mücahitler görev yapacaktır. 5- TSK nin bulunduğu bölgelerin dışında bir güvenlik kuşağı teşkil edilecektir. Ancak bu kuşak orada bulunan Rumların çekildiği ölçüde geniş olacaktır. Bu kuşak içinde ne Rum ne de Türk güvenlik kuvvetleri bulunacaktır. BM Barış Gücü kuvvetleri devriye gezecektir. Ancak Barış Gücü bu kuşak içinde karakollar kuramayacaktır. 6- Kıbrıs ın siyasi durumunu ve statüsünü düzenlemek için üç garantör ülke muhtemelen iki cemaat temsilcileriyle birlikte bir hafta zarfında yeni bir konferansta buluşacaklardır. 7- Lefkoşe Havaalanı ile ilgili durum bir hafta sonraki toplantıda ele alınacaktır. O güne kadar alanın çevresindeki bütün silahlı kuvvetler bulundukları yerlerde kalacaklardır. 8- Türk askerlerinin Rumların herhangi bir harekete girişmemesi için tedbir aldığı Rum köyleri ile Rumların işgal ettikleri Türk köyleri karşılıklı iade edilecektir. 9- Karışık nüfuslu köylerde yönetim BM Barış Gücüne bırakılacaktır. 10- TSK nin elinde bulunan Rum ve Yunan savaş esirleri ile Rumların elinde bulunan savaş esirleri nihai barış görüşmelerine kadar iade edilmeyecek, fakat Rumların rehine aldıkları sivil halk serbest bırakılacaktır Bkz., Hürriyet, 30 Temmuz 1974, s. 1, 9.

62 53 Nihayet beklenen sona ulaşılmış ve beş günden beri devam eden Cenevre Konferansı nda sona erişilmiştir. Garanti anlaşmasının taraflarca teyit edilmesi, ateşkesin o anki sınırlar üzerinde gerçekleştirilecek olması ve ABD Dışişleri Bakanı Kissinger in müdahalesinin de etkisi ile, Türk askerlerinin çekilmesinin söz konusu olmayacağı uzlaşma noktası olmuştur. İki günden beri taraflar arasındaki anlaşmaya mani olan dördüncü paragraf, bu şekilde neticeye bağlandıktan sonra Cenevre ön bilançosu şu şekli almıştır: Garanti anlaşması taraflarca teyit edilmektedir. Bilindiği üzere ilk oturumda Yunanlılar garanti anlaşmasının askeri müdahale hakkını vermediği görüşünü savunmuşlardı. 2- Ateşkes bugünkü sınırlar üzerinde gerçekleştirilecektir. Ateşkes sınırları bu anlaşmanın imzalandığı gün, saat ve dakika olarak tespit edilecektir. Bilindiği üzere bu konuda da Yunanlılar daha önce güvenlik konseyinin ateşkes kararı aldığı 22 Temmuz un esas alınmasını istemişlerdi. 3- Ada daki Türk askerlerinin çekilmesi asla bahis konusu olmayacak. Ancak yeni düzen kurulduktan sonradır ki, kuvvetlerin azaltılması cihetine gidilecektir. 4- Ada daki Türk bölgeleri yeniden kurulmaktadır. 5- Bu bölgelerin mahalli muhtariyeti ve otonom bir Türk yönetimine bağlanması kabul edilmektedir. Bu suretle otonom Türk yönetiminin varlığı tescil ettirilmiş olacaktır. 6- Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ın, Devlet Başkan Yardımcısı olarak görev ve yetkileri tanınacaktır. 7- Ada ya yeni bir anayasal düzen getirilmesi gerektiği Yunan hükümetince de kabul edilmektedir. Ve bilanço çerçevesinde Türkiye ye, Kıbrıs ın kaderi üzerinde hakim olma hakkını veren ateşkes anlaşmasının 30 Temmuz günü saat 22:00 da imzalanması imkanını kavuşulmuştur. 80 saat süren tartışmalardan sonra 106 Adalet, 31 Temmuz 1974, s. 1, 7.; A. Gazioğlu, a.g.m., s. 964.; M. H. Mendelson, a.g.e., s

63 54 ortaya çıkan Cenevre Anlaşması nın içeriği Kıbrıs ın geleceğine yeni bir yön vermekteydi. İmzalanan anlaşmanın tam metni şu şekilde idi: Türkiye, Yunanistan ve Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Dışişleri Bakanlığı, Temmuz 1974 tarihleri arasında Cenevre de müzakerelerde bulunmuşlardır. Bakanlar, 16 Ağustos 1960 da Lefkoşa da imzalanan milletlerarası andlaşmaları ve BM Güvenlik Konseyi nin 353 sayılı kararını dikkate alarak Kıbrıs taki duruma makul bir süre zarfında yeniden tanzim edecek ve ayarlayacak tedbirleri acil olarak devamlı olacak şekilde harekete geçirilmesinin önemini kabul etmişlerdir. Bununla beraber Bakanlar, ilk önce bazı acil tedbirlere ihtiyaç olduğunda mutabık kalmışlardır. 2. Üç Bakan durumu istikrara kavuşturmak için karşı karşıya bulunan Silahlı Kuvvetlerin, Kıbrıs Cumhuriyeti nde 30 Temmuz 1974 günü 22 Cenevre saatinde (Türkiye saati ile 24 de) kontrolleri altında bulundurdukları bölgeleri genişletmemeleri gerektiğini beyan etmişlerdir. Bakanlar, gayrinizami olanlar da dahil bütün kuvvetleri tüm saldırıdan ve hasmane faaliyetlerden kaçınmaya davet etmişlerdir. 3. Üç Dışişleri Bakanı, aşağıdaki tedbirlerin derhal yürürlüğe konulması sonucuna varmışlardır; a) Yukarıdaki ikinci maddede belirtilen gün ve saatte Türk Silahlı Kuvvetlerince işgal edilen bölgenin bittiği yerden itibaren genişliği Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık temsilcileri tarafından Birleşmiş Milletler Barış Gücü ile bil-istişare kararlaştırılacak bir güvenlik bölgesi kurulacaktır. Bu bölgeye, giriş yasağına nezaret edecek olan BM Barış Gücü hariç hiçbir kuvvet girmeyecektir. Güvenlik bölgesi büyüklüğü ve maliyeti tespit olunana değin, iki kuvvet arasındaki mevrut bölgeye hiçbir kuvvet girmemelidir. 107 Milliyet, 1 Ağustos 1974, s. 6.; Tercüman, 1 Ağustos 1974, s. 7.; Cumhuriyet, 31 Temmuz!974; s. 1, 7.; Zafer, 2 Ağustos 1972, s. 1, 7.; Andlaşmanın ayrıntısı için bkz., Zehra (Yalçınkaya) Cerrahoğlu, Birleşmiş Milletler Gözetiminde Kıbrıs Sorunu ile İlgili Olarak Yapılan Toplumlararası Görüşmeler ( ), T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1998, s ; K. Özersay, a.g.e., s ; S. Toluner, a.g.e., s ; Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyetinin Doğuşu ve Batışı V, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 70., Kasım 2002, s. 87.

64 55 b) Yunan ve Kıbrıs Rum Kuvvetlerince işgal edilen bütün Kıbrıs Türk bölgeleri derhal tahliye edilecektir. Bu bölgeler, BM Barış Gücü tarafından korunmaya devam edilecek ve derhal önceki güvenlik tertiplerine sahip olacaklardır. Türk Silahlı Kuvvetleri nin kontrolü dışında kalan diğer Türk bölgeleri bir BM Barış Gücü güvenlik birliği tarafından korunmaya devam olunacak ve evvelce olduğu gibi kendi polis ve güvenlik kuvvetlerini idame ettireceklerdir. c) Karma köylerdeki güvenlik ve polis görevleri BM Barış Gücü tarafından yürütülecektir. d) Son muharebe sonucunda tutuklanan askeri personel ve siviller mümkün olan en kısa zamanda ya mübadele edilecekler ya da Milletlerarası Kızılhaç Komitesi nin nezareti altında serbest bırakılacaklardır. 4. Üç Dışişleri Bakanı, Güvenlik Konseyi nin 353 sayılı kararının mümkün olan kısa sürede uygulanması hususunu yeniden teyit ederek ilgili bütün tarafların kabul edebileceği adil ve sürekli bir çözüm çerçevesinde ve Kıbrıs Cumhuriyeti nde barış, güvenlik ve karşılıklı itimat tesis edildiği ölçüde Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki Silahlı Kuvvetler sayısı ile silah, mühimmat ve diğer harp malzemesinin uygun zamanlarda ve kademeli şekilde azaltılmasına müncer olacak tedbirlerin geliştirilmesinde mutabık kalmışlardır. (Ecevit tarafından düzenlenen metin). 5. Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve güvenliğinin idame ettirilmesiyle ilgili sorumluluklarını derin şekilde müdrik olarak üç Dışişleri Bakanı, Güvenlik Konseyi nin 353 sayılı kararında öngördüğü gibi müzakerelerin aşağıdaki hususları gerçekleştirmek amacıyla mümkün olan en az gecikme ile devamını kararlaştırmışlardır: a) Bölgedeki barışın iadesi, b) Kıbrıs ta anayasal hükümetin yeniden tesisi. Bu amaçla müzakerelerin 8 Ağustos 1974 de Cenevre de devamı üzerinde anlaşmışlardır. Bakanlar, aynı zamanda, Anayasa ya ilişkin görüşmelere Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum temsilcilerinin de erken bir safhada katılmaları üzerinde mutabık kalmışlardır. Görüşülecek anayasal sorunlar

65 56 arasında 1960 Anayasası nın Cumhurbaşkanı Yardımcısına tanıdığı görevleri deruhte etmesi suretiyle anayasal meşruiyete derhal dönülmesi yer alacaktır. Bakanlar, Kıbrıs Cumhuriyeti nde fiiliyatta Türk ve Rum olmak üzere iki muhtar idarenin mevcut bulunduğunu not etmişlerdir. Bu durumdan çıkarılabilecek sonuçlara halel gelmemek üzere Bakanlar, adı geçen idarenin mevcut bulunması sonucu doğan sorunları gelecek toplantılarında gözden geçirmeye mutabık kalmışlardır. 6. Üç Dışişleri bakanı, bu bildirinin muhtevasının BM Genel Sekreterine gönderilmesi ve kendisini bildiri ışığında gereken tedbirleri almaya davet hususunda mutabık kalmışlardır. Bakanlar aynı zamanda bu bildirinin hükümleri yerine getirilirken, Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki bütün ilgililer tarafından tam işbirliği gösterilmesi zarureti üzerindeki kanaatlerinde ısrar etmişlerdir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere nin imzalamış oldukları anlaşma, Yunan Başbakanı Karamanlis tarafından Memnunum, çünkü bu anlaşma çatışmalar son verdi şeklinde değerlendirilirken, çeşitli çevreler ve ilgililerce de Türkiye nin zaferi olarak kayda geçmiştir. İngiliz basınının yaklaşımına bakıldığında; ünlü yorumculardan Economist Dergisi yazarı Kenneth Mc Kenzie, anlaşma konusunda yaptığı yorumda Anlaşma Türkler için büyük bir zaferdir, bu bir taksimdir Karamanlis in bu anlaşma hakkında, halkına söyleyecek pek bir şey bulabileceğine emin değilim Kıbrıslı Rumların.. kabul edilen bu anlaşmaya gösterecekleri tepkinin de göz önünde alınması gerekir. Onların gözü ile bakarsan Ada da 20 bin kadar Türk askeri vardır ve bunlar taksim taraftarı bir ülkenin emriyle hareket etmektedirler çekilmesinin söz konusu edilmesine rağmen bunun nasıl olacağına pek güvenememektedirler... Ada da hiçbir anlaşmayı kabul etmeyecek ve kendilerini Türkleri Kıbrıs tan çıkarmaya adamış Rumlar da vardır demiş iken,. Amerikan United Pres İnternational Ajansı(UPI) ise gerçek galip Türkiye dir Yunanistan ın hemen hemen hiçbir şey kazanamadığı dikkati çekmiştir Kuşkusuz bu anlaşma Yunanistan ve Türkiye arasında bir savaşı da engelleyerek NATO nun Güneydoğu kanadında büyük bir yarık açılmasını da önlemiştir. Görüşmeler sırasında Callaghan, devamlı olarak Türklere, yeni kurulan ılımlı Yunan hükümetinin devrilmesine sebep olacak ağır şartlar öne

66 57 sürmemelerini öğütlüyordu Yunanistan ın kabullenmesi gereken koşullar gene de çok ağırdır anlaşma Türkiye ye, Ada da kuvvet ve üs bulundurma gücü vermektedir. Türkiye nin vermiş sayılabilecek tek tavizi ise, ileriki bir tarihte hem Türk hem de Yunan kuvvetlerinin kademeli olarak sayılarında indirim yapılmasıdır yorumunu yapmıştır. Alman Die Welt gazetesi ise haberinde anlaşma(nın) geç saatlerde ilan edildiği zaman NATO ülkelerinin ve BM nin rahat bir nefes aldığını Türklerin işgal için değil, disiplinli bir şekilde operasyon yaparak yurttaşlarını korumak için Ada ya ayak bastıklarını ve bunda da başarı kazandıklarını Ankara nın ve Ecevit in prestijinin bu diplomatik aşamadan sonra büyük ölçüde yükseldiği görüşü kabul edilmiştir. demiştir. Yunan To Vima gazetesinin bakış açısı da Yunanistan ın gitmeden, bundan daha iyi bir sonuç alabileceğini beklemiyordum. tarzında olmuştur. 108 Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Genel Müdürlüğünce verilen bilgiye göre, Avrupa Konseyi, Türkiye nin Kıbrıs davsındaki haklılığını oybirliği ile kabul ve tescil etmiştir. Kabul edilen kararda, Yunanistan ın Kıbrıs ta subayları vasıtasıyla giriştiği darbe takbih edilmiş ve Türkiye nin Kıbrıs a asker çıkarmasının anlaşmalardan doğan bir hak olduğu belgelenmiştir. Kararda ayrıca, Kıbrıs statüsünün, Türk toplumunun güvenliğini ve haklarını daha iyi teminat altına alabilecek şeklinde düzeltilmesi lüzumuna yer verilmiştir. Kıbrıs taki Rum yönetiminin Kıbrıs halkını tek başına temsil edemeyeceği gerçeği de Avrupa Konseyi tarafından karara bağlanmıştır. Alınan kararın üçüncü maddesinde, siyasi yoldan barışçı çözüm yolu bulmak araştırmalarının sonuç vermemesinin Türk Hükümetini müdahale hakkını kullanmaya sevk ettiği ve bu müdahaleyi 1960 tarihli anlaşmaya dayanarak meşru şekilde yaptığı belirtilmiştir. Altıncı maddede, Ada nın geleceği ile ilgili müzakerelerde Ada daki Rum ve Türk cemaatlerinin söz hakkına sahip olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca yedinci maddede, Kıbrıs statüsünün Türk cemaatinin güvenliğini ve haklarını teminat altına alacak şekilde düzeltilmesi lüzumuna yer verilmiştir. Onuncu maddede, Kıbrıs Avrupa Konseyi ne yakın bir gelecekte bir parlamento heyeti gönderecek olursa, bu heyette mutlaka Türk cemaatinin de temsilcilerinin bulunması şart 108 Milliyet, 1 Ağustos 1974, s. 7.

67 58 koşulmuştur. On ikinci maddede de, Yunanistan da demokratik rejim yeniden işler hale geldiği takdirde, ancak o zaman, bu ülkenin Avrupa Konseyi ne yeniden kabul edilmesinden memnunluk duyulacağı belirtilmiştir. 109 Türkiye açısından Şimdi, yapılması gereken, serinkanlı bir değerlendirme ve öyle bir değerlendirmenin ışık tutacağı gerçekçi hedeflere yönelmektir. Varılan Ateşkes Anlaşması, ne abartıldığı gibi bir diplomatik zaferdir.. Ne de süngünün ucunda kazanılan başarının, diplomatlarımız tarafından Cenevre gölünde balıklara yem yapılışıdır. Sağlıklı bir çizgisi olan, kendi içinde tutarlı ve bu olayın kendine özgü şartlarına, aklın cevaplarını sunan bir olağan anlaşmadır. Türk hariciyesinin kavgası, Ankara yı öyle bir olağan anlaşmanın gerisine çekme baskılarına karşı olmuş, aşırı tavizler için değil, yakın siyasi tarihin verdiği örneklere uygun bir metin için direnilmiştir. Cenevre görüşmelerini dar boğazlara sokan, hatta iki defa kopma noktasına getiren anlaşmazlık konuları <Ateşkes sınırlarının tespiti ve Türk kuvvetlerinin durumudur>. Her iki konuda da imzalar, Türkiye nin tezi için atılmıştır Türk Heyeti çok ileri tavizler mi istemiştir? Ateşkes sınırlarının tespitinde bir hukuk vardır Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nin kararı, anında, tarafların bulundukları yerlerde kalmalarını öngörür taraflar bunu kabul ederler ve birkaç gün içinde ateşkes şartlarını tespit için masa başında toplanırlar. İşte o birkaç gün arada çatışmalar taraflar arasındaki sınırı çoktan değiştirmiştir bile ateşkes, o yeni sınırlar üzerinde imzalanır. Arap İsrail savaşları Ateşkes sınırı tespitinin yakın siyasi tarihteki örnekleridir Güvenlik Konseyi, İsrail den karar sırasındaki sınırlarına çekilmesini istedi diye Hiç çekildiği olmuş mudur? Türkiye de bunu yapmıştır Diğer maddeler de aklın gerektirdiği cevapları sergilemektedir: Muhtar Türk yönetimi. Zaten varolan bir fiili durumdur. 109 Cumhuriyet, 1 Ağustos 1974, s. 1, 7.

68 59 O muhtar yönetimin başında, müdahaleden önce de, sonra da Denktaş bulunmaktaydı, bulunmaktadır. Kısacası, Türkiye nin başarısı, hakka dayanan ve diğer örneklerin gerisine düşmeyen bir olağan anlaşmayı, çok engeli aşarak imzalamaktır. Ve bir olağan ateşkes anlaşmasına varmak için çekilen güçlükler, kesin barışa uzanan yolun kolay alınamayacağını göstermektedir. Hayali hedefler o yolu büsbütün uzatabilir. 110 Kıbrıs a çıkarma yaptığımız gün bütün dünya yanımızdaydı. Daha doğrusu, kimse karşımızda değildi. Ama Cenevre de masaya otururken durum değişmişti Ada daki darbeci subaylarla birlikte Atina daki diktacı generallerle de görevden uzaklaştığına göre mesele kalmamıştır. Türk birlikleri, Güvenlik Konseyi nde alınan karar doğrultusunda işgal ettikleri topraklardan çekilmelidir. Hukuki ve fiili gerçekleri bilerek ya da bilmeyerek görmezlikten gelenlerin yarattıkları bu hava, Cenevre de Türk delegasyonunun işini güçleştirmişti. Heyetimiz orada bu ortamdan cesaret alan Yunanistan la ve o ortamın etkisinde kalan İngilizlerle savaşırken, dünyanın belli başlı devletleri de sefirleriyle, telefonlarıyla Ankara yı gittikçe yoğunlaşan bir baskı altında tutuyordu Amerika ve Sovyetler Birliği nin Türkiye ye yönelen isteklerde aynı doğrultuya girmeye başladıkları görülüyordu. bütünleşmiş bir cephe karşısında hiçbir taviz vermeden direnebilmek cesaret işiydi olumlu sonuç alabilmek yalnız cesareti değil mahareti de gerektiriyordu. Türkiye öteki istekleriyle birlikte, Silahlı Kuvvetleri nin Ada da kalmasını da sağlamıştır bunu diplomatik alanda da zafer bizim düşüncesiyle karşılamak, erken bir sevinç gösterisi olacaktır Henüz işin başındayız Türkiye nin Ada daki haklarını bir daha çiğnenmeyecek biçimde güvence altına alan çözümlerin elde edilmesini sağlamak zorundayız ateşkes için yapılan ilk konferansta karşımızda oluşan uluslararası hava, bu 110 Güneri Civaoğlu, Sonuç, Tercüman, 1 Ağustos 1974, s. 5.

69 60 hedefe varmanın kolay olamayacağını göstermiştir sevinmekte acele etmeyelim Barış Görüşmeleri ve II. Harekat Cenevre de, Kıbrıs ta ateşkes uygulaması konusunda kesin kararlar alınmasına rağmen Rumlar bunu hiçe saymaya devam etmişlerdir. Üç gün önce Girne de Türk polislerine ve yöneticilerine ateş açılması, bir cephane kamyonuna sabotaj teşebbüsü olaylarından sonra dün de Ayermola köyündeki Rum mevzilerinden Türk birliklerine ateş edilmiştir. Girne nin batısında bulunan Ayermola daki bu ateşkes ihlâli üzerine Türk askerleri derhal karşılıkta bulunmuşlar ve Rum mevziini susturarak ele geçirmişlerdir. Rum mezalimi sürmekte olup, o ana kadar çok sayıda kayıp Türk e ait sadece 310 sivil ve 14 Mücahit in parçalanmış cesetleri bulunabilmiştir. 112 Kıbrıs ta vahşetin devam ettiğini, görgü tanıklarının ağızlarından nakleden Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinde, Ingrid Hebel adlı Alman bayan şunları anlatmıştır; Rumların kasaplığını insan havsalası alamaz. Magusa yöresindeki karışık köylere Rum Ulusal Muhafızları dalarak eşsiz bir vahşet örneği verdiler. Türk evlerine girerek kadınları ve çocukları insafsızca kurşunladılar korkunç saldırılar hâlâ da Magusa içinde ve çevresinde sürüyor. Buradaki bir Türk köyünde Rumlar, Türk erkeklerini, kadınlarını ve çocuklarını spor alanına toplayarak, onlara kendi mezarlarını kazdırdılar. Sonra da hepsini kurşuna 113 Ada da ciddi sıkıntılar yaşanmaya devam ederken ve Cenevre de atılan imzaların mürekkebi henüz kurumadan, Ateşkes Andlaşması bir engelleme ile karşı karşıya kalmıştır. Sovyetler Birliği, Güvenlik Konseyi nde, <Ada daki Barış Gücü nün daha yaygın ve etkili kullanılması> yolundaki karar tasarısını veto etmiştir. Öylece, Cenevre Andlaşması nın çok önemli maddelerinden biri uygulama kabiliyetini kaybetmiştir. Yahut, uygulamanın 111 Abdi İpekçi, İlk Diplomatik Engel Aşılırken, Milliyet, 31 Temmuz 1974, s Tercüman, 3 Ağustos 1974, s. 1, Adalet, 5 Ağustos 1974, s. 1, 7.

70 61 ertelendiğinden de söz edilebilir olmuştur. Madde, Kıbrıs taki Barış Gücü birliklerinin artırılması ile ilgiliydi. Antlaşmaya göre; Türk ve Yunan bölgeleri arasında bir tampon şerit oluşturulması ve o şeride Barış Gücü askerlerinin yerleştirilmesi gerekmekteydi. Ayrıca, Türk Silahlı kuvvetleri nin işgali altında bulunmayan diğer bölgelerdeki dağınık Türk topluluklarının, BM Barış Gücü nün güvenliği altına alınması da antlaşma hükümlerindendi. Burada amaç, BM kuvvetlerinin Türk ve Yunan namlularının orta yerine bir <tecrit maddesi döşenmeleridir Taraflar arasında uçuşan tahrik kıvılcımlarının yeni tutuşmalara varmasını engellemek üzere. Ayrıca, gel git hareketlerinde dağınık Türk topluluklarının boğulmalarını da önlemektir>. Ada da sükun sağlanmaksızın, kesin barışı, yeni devlet düzenini hedef alan, ikinci safha görüşmelerinin sağlıklı bir biçimde yürüyemeyeceği düşünülmüştür. Görülen odur ki, Cenevre ye, antlaşma imzalanırken son anda yetişebilen Minin in Turan Güneş e söylediği sözlerin altı şimdiden çizilmelidir: Kıbrıs meselesi nde biz de varız. Unutmayın Ve o varlığın gövde gösterisi olarak, hemen aynı gece, Güvenlik Konseyi nde Sovyet delegesinin, Cenevre Andlaşması nın çok önemli bir maddesini torpilleyen vetosu ile karşılaşılmıştır. 114 Kıbrıs ta Rumların yaptığı Türk katliamına daima seyirci kalan Sovyetlerin, bütün gayretlerini üslerden, Türk ve Yunan birliklerinden arınmış ve ileride Sovyetlerin etki alanına düşeceğini ümit ettikleri federatif bir Kıbrıs devletine taraftar oldukları bilinmekteydi. Öteden beri olduğu gibi bu defa da Sovyetlerin tam desteğine sahip bulunan Makarios un, darbe ile düşürüldükten sonra hemen soluğunu ABD de alması ve oranın etkili kişi ve çevreleri ile görüşerek, ABD nin de desteğini kazanmaya çalışması ilgi ile izlenmelidir kurnaz Papaz Lefkoşe de Cumhurbaşkanlığına tekrar gelme yolunun Washington dan geçtiğini çok iyi anlamıştır. Yine Makarios, Türklerin kazandığı askeri zaferin diplomatik zaferle tamamlanmasının, Sovyetler, Türkiye yi kendisine karşı desteklemediğine ve desteklemeyeceğine göre, önemli derece de ABD nin tutumuna bağlı olduğunu bilmektedir. Kıbrıs ın 114 Güneri Civaoğlu, İkinci Engelin Önünde, Tercüman, 3 Ağustos 1974, s. 5.

71 62 stratejik durumunun Sovyetler Birliği ni çok ilgilendirdiği kimsenin meçhulü değildir Mısır daki askeri üslerini kaybettikten sonra Akdeniz deki donanması için yeni üsler aramakta, bu arada da, batı devletlerinin yeni üsler elde etmesine karşı çıkarak dengenin aleyhlerine bozulmamasına gayret etmektedirler. Bu sebep ile Sovyetler, Makarios un son yıllarda gittikçe artırarak sürdürdüğü bağımsızlık ve tarafsızlık politikasını desteklemişler, Makarios un Haziran 1971 de yaptığı Sovyetler Birliği ziyaretinden sonra yayınlanan resmi tebliğde bunu açıkça ifade etmişlerdir Makarios da Sovyet Kıbrıs yakınlaşmasını sömürmüş, Temmuz 1971 de Atina daki hükümetin kendisine Kıbrıs taki Türk cemaatine bazı hakların tanınması için yapılan uyarıya, Moskova dan yardım isteyeceğim tehdidi ile cevap vermiştir Sovyetler Birliği nin Türkiye yi Kıbrıs konusunda, Kıbrıs Meselesi ni Türkiye nin ve Kıbrıs Türklerinin çıkarlarına göre çözümlemekte değil, sadece NATO ittifakını parçalayacak bir Türk Yunan uyuşmazlık ve savaşında destekleyeceği bilinmelidir. Böyle olunca da, Türkiye nin Kıbrıs Meselesi nin çözümünde müttefiki ve dostu ABD ile sıkı temasını devam ettirmesi bir zaruret olarak ortaya çıkmaktadır Sovyetlerin Güvenlik Konseyi nden Makarios hükümetinin yeniden işbaşına gelmesini ve Makarios un Cenevre Konferansı na katılmasını istemesi.. eski oyunlarını devam ettirdiklerinin en son delili olarak anlaşılmalıdır Ağustos akşamki yayınında Atina Radyosu, bir yorum yaparak, Türkiye 30 Temmuz günü imzalanan ateşkes anlaşmasındaki mevzilerine çekilme teminatını verdiği takdirde, Cenevre deki ikinci dönem toplantıya katılıp katılmama kararına varılacağını söylemiştir. Aynı gün Klerides ile görüşme yapan Yunan Dışişleri Bakanı Mavros, ikinci dönem Cenevre 115 İsmet Giritli, Kıbrıs ve Süper Devletler, Tercüman, 5 Ağustos 1974, s. 2.; Kıbrıs Sorunu ilk bakışta Türk Yunan görünümündeyse de; konunun kökeni, Ortadoğu denge kavgasına dayanan bir dünya sorunuydu. Arap İsrail Savaşı yüzünden uzun süre kapalı kalan Süveyş Kanalı, sağlanan barış uyarınca açılacak, onarılacak ve en büyük savaş gemilerinin bile geçebileceği biçimde genişletilecekti. Bu olgu, Ortadoğu da kayba uğradığı sanılan Sovyetler Birliği ne büyük avantaj sağlayacaktı. Sovyetlerin kazancı, ticaret yönünden olduğu kadar, Güney Asya ya doğrudan açılabilme yönünden de önemliydi. Bu durum, Güney Asya ve Doğu Afrika kıyılarında en azından, Amerika ve Sovyetler arasında kuvvet ve çıkar dengeleşmesi demekti. O nedenledir ki, zaman kaybetmeden, NATO ve ABD nin Ortadoğu da üstünlük sağlamak gerekiyordu. Bu yönde, Türkiye üzerinden yapılacak çalışmalar başarılı olamayabilirdi. Çünkü, haşhaş sorunu da göstermişti ki, Türkiye kişilikli bir dış politika yönünde hızla gelişmekte ve Amerikan emperyalizmi için güvenilmezlik niteliği kazanmaktaydı. Bu nedenle de, Amerika tüm planlarını yeniden gözden geçirmiş ve revize etmiştir Bkz. Mehmet Babacan, KIBRIS OLAYLARININ KÖKENİ VE CENEVRE: Saklı Amaçlar İçin Dikkat Gerekli, Cumhuriyet, 8 Ağustos 1974, s. 2.

72 63 Konferansı nın Dışişleri Bakanları seviyesinden sonra Büyükelçiler ile devam edebileceğini ileri sürmüş ve federasyon konusunun Kıbrıs halkını ilgilendirdiğini ve halkın dilediği sistemi seçebileceğini söylemiş ve Türkiye nin sürekli olarak anlaşmayı ihlâl etmesi halinde Cenevre ye nasıl gidebilirim. Eski yöneticiler, Türk çıkarmasına yol açan beceriksizliklerini Cenevre anlaşmasının arkasına saklamak istiyorlar... demiştir. Bu arada da Yunanistan Ada ya asker ve mühimmat takviyesi yapmaya devam etmiştir. Ateşkesin uygulama şekli ve toplumlararası sınırları tespit etmek amacı ile toplanan Türk, İngiliz ve Yunan askeri temsilcileri arasında da anlaşmazlık çıkmıştır. Yunan temsilcisi Binbaşı Evangelos Colakıs ın Türk temsilcisi Albay Nezihi Hakan ın tekliflerine itiraz etmesi üzerine toplantı dağılmıştır. Özellikle Lefkoşe de yeni durumun yarattığı şartlar altında yeşil hattın yeniden çizilmesi ile ilgili Türk teklifi Yunanistan tarafından kesinlikle reddedilmiştir. 116 Ankara net bir tavırla, Rum ve Yunanlıların ne Türk köylerini terk ettiklerini, ne de ateşkesi kabul ettiklerini, Dışişleri Bakanının Anlaşmayı asıl Rumlar uygulamıyor. ifadesiyle ortaya koymuştur. Dışişleri Bakanı Turan Güneş, basın toplantısında, Cenevre Anlaşması nın uygulanmadığına dair örnekler vermiş, Türk topluluklarının güvenliğinin sağlanmadığını ifade ederek Türk hükümetinin Cenevre konferansının ikinci kısmını herhangi bir bahane ile ertelemek niyeti yoktur birinci Cenevre deklarasyonunda yer almış hususların uygulanmamsı halinde, Cenevre konferansının ikinci bölümünde ne yapacağımızı bilmiyorum. Deklarasyon hükümleri uygulanmadığı takdirde ikinci bölüm(ü) yersiz olacaktır konu Yunanlı dostlarımızın Kıbrıs Rumlarının dünya kamuoyunu yanıltmak ve konferansın havasını zehirlemek için girişmiş oldukları propagandadır propaganda ile evvela Cenevre deklarasyonunu bir maddesine indirmek ve diğer maddelerin ihtiva ettiği hükümleri kamuoyundan saklamak istiyorlar. Şu tedbirlerin de ateşkesle beraber derhal uygulanması gerekiyordu; daha önce Türklere ait olan Enclave ların derhal boşaltılarak Türk Güvenlik Kuvvetleri ne teslimi, karma köylerin Rum Güvenlik Kuvvetleri nin buraları terk ederek Barış Gücü Kuvvetleri ne bırakılması Bütün bunlar şimdiye kadar yerine 116 Tercüman, 5 Ağustos 1974, s. 1, 7.; Milliyet, 4 Ağustos 1974, s. 1, 10.

73 64 getirilmemiştir ve getirileceğine dair de hiçbir işaret mevcut değildir hususlarına değinmiştir. 117 Güneş in işaret ettiği propagandanın etkisi konusunda İngiliz Times gazetesinin yayımladığı yorumu okumakta yarar olacaktır; Kıbrıs bunalımının ilk aşamalarında uluslararası alanda Türkiye ye sempati duyulması doğaldır. Kıbrıs Hükümeti, Yunanistan ile birleşmeyi gerçekleştirmeye kararlı kuvvetler tarafından devrilmişti. Sınırlı amaçları olan Türk çıkarması bu şartlar altında siyasi bakımdan savunulabilir nitelikteydi. Ve bu harekat sonucunda Yunan hükümetinin devrilmesini, bütün dünyada demokrasi taraftarları şükranla karşıladı. Şimdi ise şartlar değişmiştir. Henüz istikrar sağlayamamış olan yeni Yunan Hükümeti nin Kıbrıs dolayısıyla hırpalanması söz konusudur. Karamanlis Hükümeti böyle bir tehlikeden korunmalıdır. Bu durumda uluslararası kamuoyu, Türkiye nin aleyhine dönmektedir. 118 Görüldüğü kadarıyla da, Yunanistan belirtilen yeni ortamdan en iyi şekilde yararlanma açılımlarını hayata geçirmiştir. Karamanlis ile gerçekleştirilen bir dizi diplomatik görüşmelerden sonra Yunanistan, Ada daki binlerce tutuklu Türkün listesini Kızılhaç a vererek 6 Ağustos tan itibaren serbest bırakılmaya başlanacağı resmen ilgililere bildirilmiştir. Türkiye de müdahale sırasında tutuklananların evlerine geri dönmelerini, sivil ve asker tutukluların serbest bırakılmalarını kabul ettiğini ilgili makamlara bildirmiştir. Ancak işgal altındaki Türk köylerinin boşaltılması, ayrı ayrı polis teşkilatı kurulması ve karışık köylerdeki güvenliğin de BM tarafından sağlanması konularının ateşkes hattının kesin tespitine paralel olarak konferans sırasında gerçekleştirileceği belirtilmiştir. Klerides in ikinci turda varız derken, Yunan Dışişleri Bakanı Mavros da, Kıbrıs ta federal sistemin kabul edilebileceğini, ancak buna Kıbrıslıların karar vermesi gerektiğini söylemesi 119 de politik taktik açısından oldukça önemliydi. 117 Milliyet, 6 Ağustos 1974, s. 1, 8.; Cumhuriyet, 6 Ağustos 1974, s. 1, Milliyet, 6 Ağustos 1974, s a.g.e., s. 1, 8.

74 65 Türkiye açısından, Yunanistan ın yanı sıra, başta süper devletleri, tüm Avrupa yı, Doğu Akdeniz i, Ortadoğu yu ve üçüncü dünyayı ilgilendiren Kıbrıs sorununu çözüme bağlamak, öyle anlaşılıyor ki, sanıldığından da daha güç olacaktı. Yunanistan da cuntanın yerini alan Karamanlis Hükümeti, bir yandan içeride ulusal birliği sağlamaya çalışırken, öte yandan dışarıda yalnızlıktan kurtulma ve ülkesine sempati toplama içindeydi. Toplumsal düzeni Yunanistan da yeniden kurmak için Kıbrıs Sorunu Karamanlis in elinde o an en büyük koz durumundaydı. Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros Cenevre ye vardığında da, asıl maraton yarışı taraflar açısından başlamış olacaktı.yunan diplomasi mekanizması yoğun ve sürekli bir çabaya girişecek, haksızı haklı göstermenin bütün yöntemlerini kullanacaktır. O arada Türkiye yi sinirlendirmek, yanlış davranışlara itmek isteyecek, bu amaçla önüne çıkacak hiçbir fırsatı kaçırmayacak, hatta kendisi fırsat yaratmaya çalışacaktır. 120 Hedeflerini gerçekleştirmek için yoğun mesai sarf eden Türkiye, bu arada, Cenevre görüşmelerinde Kıbrıs ın gelecekteki statüsü için savunacağı görüşün esaslarını tespit etmiştir, bile. Türkiye nin Ada da kuracağı yeni statü için önerisi <Coğrafi ayrılığa dayanan federatif sistem> idi. Buna göre; <Türklerin yoğun olarak bulundukları bölgeler ile Rum bölgeleri ayrılacak ve buralarda ayrı ayrı yönetimler kurulacaktı. Kıbrıs ın kuzey kesiminde, büyük bir Türk bölgesi teşkil olunacak, Ada nın diğer kesimlerindeki Türkler, isterlerse, bir plan çerçevesinde bu bölgeye nakledileceklerdi. Türk görüşünün önemli noktalarından birisi, halkın yaşayacağı bölgeyi seçme hakkına sahip olmasıydı. Rumlar, isterlerse Türklere ait olan bölgelerde yaşayabilecekleri gibi, isterlerse de Ada nın Rumlara ait kesimine göç edebileceklerdi. Rum bölgelerinden Türk bölgelerine göç eden Türklerin gayrimenkul malları ile Türk bölgelerinden ayrılan Rumların geride bıraktıkları gayrimenkuller belli bir esas dahilinde takas edilebilecek ya da bedelleri ödenecekti. Bu suretle Türklerin de, Rumların da zarar görmeleri önlenebilecekti. Ayrıca Türkiye, Cenevre de Kıbrıs taki Türk toplumunun 120 Nadir Nadi, Tehlikeli Maraton, Cumhuriyet, 7 Ağustos 1974, s. 1, 7.

75 66 güvenliği tam olarak sağlanıp yeni statü eksiksiz biçimde uygulanıncaya kadar Türk Barış Kuvvetleri nin Ada dan çekilmeyeceğini de açıklayacaktı. Türkiye, Lefkoşe Havaalanı nın da uluslararası bir havaalanı olarak Türk ve Rumların eşit olarak istifadesine sunulmasını isteyecek ve havaalanının Rumların kontrolüne geçmemesi için bazı tedbirler önerecekti. Yine Türk planına göre, federatif Türk ve Rum devletleri savunma, ulaştırma, bayındırlık gibi bütün işleri kendileri yürüteceklerdi. Her devlet ancak kendi yönetimindeki kişilerden vergi toplayabilecekti. Daha önce ise Türkler, hem Türk yönetimine vergi vermek zorunda bırakılmışlardı. Türk görüşünün bir başka önemli noktası da, Türk ve Rum federal devletlerinin ekonomik bakımdan bağımsız olmaları, kendi başlarına ithâlât ve ihracat yapabilmeleri hakkının sağlanması teşkil etmekteydi. Bu suretle, bugüne kadar Rumların ekonomik ablukası altında tutulan Türkler, gelişme ve kalkınma imkanına kavuşmuş olacaklardı.> Öte yandan Yunanistan ın da Cenevre de; <Kıbrıs ta tam bir ateşkes sağlanması, 30 Temmuz ateşkes sınırlarına dönülmesi, Ada ya ağır silahların sevkinin durdurulması ve Ada daki Türk Kuvvetleri nin tedrici surette çekilmesi, Türklerin yerleşmeleri için 3 veya 4 özel yerleşme bölgesi kurulması, Kıbrıs ın birleşik, demokratik ve egemen bir devlet olduğunun kabul edilmesi, Türklerin sahip olduğu kısmi otonomi ilkeleri arasında bulunan belediye hizmetleri, dahili yönetim, polis güçleri, bölgesel konsey seçimleri, medeni kanun, eğitim, kültür, ve sosyal teşekküller ve spor kulüpleri gibi çeşitli alanlardaki haklarının genişletilmesi> yönünde şartlar ileri süreceği öğrenilmiştir Ağustos günü, Cenevre Konferansı nın Kıbrıs taki yeni anayasal düzeni saptamak amacını taşıyan ikinci tur görüşmelerine Türkiye saati ile 21:05 te yumuşak bir hava içinde başlanmıştır. İlk oturumda, sorunun taraflarca ayrı ayrı ele alınması sonucu siyasal konular üzerinde durulamamış, ateşkes hattının belirlenmesi ile Rum çemberi altındaki Türk bölgelerinin kurtarılması ve sivil tutuklu ve rehinelerin salıverilmesi öncelikle 121 Hürriyet, 8 Ağustos 1974, s. 1, 9.

76 67 tartışılmıştır. Görüşmeler ilerledikçe İngilizler, Türkiye lehine görüşlerini değiştirmiş ve şu üç husus üzerinde karara varılmıştır; 1- Ada daki kuvvetlerin halen ellerinde bulundurdukları ve ateşkese esas olacak hat ile, 2- Rumların elindeki sivil tutuklu ve rehinelerin durumu hakkında Kıbrıs taki Türk, Yunan, İngiliz ve BM yetkililerinden bilgi istenecektir. 3- Yine 9 Ağustos günü Türkiye saati ile 20:00 a kadar Türk Heyeti, Rum çember altında bulundurulduğu bildirilen Türk yerleşme bölgelerine ilişkin bir listeyi konferansa verecektir. Görüşmelerde ilk konuşmayı yapan İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan, bir hafta önce imzalanan anlaşmaya uyulmamasından yakınmış, bunun suçunun taraflardan yalnız birine yüklenemeyeceğine işaret ederek yapılacak şeyin öncelikle ateşkes ve tahliyelerle ilgili kararların uygulanması olduğunu söylemiştir. 30 Temmuz anlaşmasının öngördüğü siyasal çözümlerin, daha çok Ada halkını ilgilendiren bir konu olduğunu ileri süren Callaghan, bunların Denktaş ve Klerides tarafından tartışılabileceğinin, daha sonra da garantör devletlerin yeniden bir araya gelerek bu çalışmaları bir sonuca bağlayacağını ifade etmiştir. Ancak Callaghan ın diplomatik bir açılım olarak Ada daki Türk azınlığı ile Rum çoğunluğunun nasıl yaşayacağını tartışırlar sözüne cevaben Turan Güneş Ada da azınlık çoğunluk diye bir şey yoktur. Ada daki hakları ve durumları uluslararası andlaşmalarla saptanmış iki topluluk vardır. şeklinde ifade kullanmıştır. Mavros ise görüşmede, Türklerin Ada daki kuvvet sayısını genişlettiğinden bahsetmiş ve ateşkes hattının saptanamamasından dolayı Yunanistan ın rahatsızlığını dile getirmiştir. Şayet bu ateşkes hattı saptanamazsa, 30 Temmuz anlaşmasında öngörülen diğer konulara geçilemeyeceğini iddia etmiştir. Bu konuda da Güneş, 30 Temmuz anlaşmasının herhangi bir maddesinin diğerinden daha önemli olduğunu ve öncelik uygulanması gerektiğini gösteren bir madde bulunmadığını hatırlatmış, anlaşmanın bütün maddelerinin aynı ölçüde önemli olduğunu ve

77 68 anlaşmanın tümünün amacının da Ada da güvenliğin korunmasına yönelik bulunduğunu söylemiştir. Cenevre de görüşmelerin sürdüğü esnada, hiçbir bloğa dahil olmayan 60 tan fazla ülke, BM Genel Kurulu nda Kıbrıs konusunda taşıdıkları kuşkularını ifade etmiş ve Ada da bulunan yabancı birliklerin Kıbrıs ın bağımsızlığını tehlikeye düşürdüğünü ileri sürmüş ve <<Kıbrıs taki tüm yabancı birliklerin çekilmesinin gecikmesi uluslararası barış güvenliği ve Doğu Akdeniz in istikrarını tehdit etmektedir.>> isteklerini ihtiva eden bir bildiriyi kabul etmişlerdir. Ayrıca bildiri ile Kıbrıs ın meşru Cumhurbaşkanı olarak Başpiskopos Makarios desteklenmiş ve Güvenlik Konseyi nin ateşkes kararına derhal uyulması istenmiştir. 122 Kıbrıs konusunda yoğun çalışma mesaisi altına giren Sovyetler Birliği, BM Güvenlik Konseyi Başkanı Sovyet temsilcisi Yakov Malik vasıtası ile, bir yandan İngiliz ve Yunan delegelerine başvurarak toplantı çağrısı teklifinde bulunmuş, bir yandan da Atina daki büyükelçisi vasıtasıyla Makarios un Ada da tekrar cumhurbaşkanlığına getirilmesi için etkili olmaya çalışmıştır. Öte yandan, Karamanlıs e destek vaadinde bulunan Rusların, Doğu Akdeniz politikasındaki bu en önemli değişikliğin sebebinin Kıbrıs ın taksimi veya Yunanistan a ilhakı halinde adanın bir NATO ve Amerikan üssü olmasından çekinmesi olduğu diplomatik çevreler tarafından açıkça belirtilmiştir. Ruslar, Cenevre Konferansı nda bir anlaşma olmadığı ve Türkiye ile Yunanistan arasında bir silahlı çatışma çıktığı veya Türkiye nin Ege deki adalara herhangi bir çıkarma teşebbüsü olduğu takdirde Yunanistan ı destekleyeceği ve Akdeniz deki savaş gemilerini yardıma göndereceği bildirilmiştir. 123 Bu arada Cenevre de taktik açılımlar tarafları güvensizliğe itmeye devam etmiştir. 8 Ağustos günü kararlaştırıldığı üzere, 9 Ağustos ta Kıbrıs tan istenilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin halen hangi noktalarda bulunduğuna dair Ada daki son durumu gösterir haritayı Cenevre ye getirmekte olan uçak, bazı teknik sebeplerden ötürü geceyi Malta da geçirmiştir. İngiliz ve Türk Dışişleri 122 Cumhuriyet, 9 Ağustos 1974, s. 1, Hürriyet, 9 Ağustos 1974, s. 3.

78 69 bakanları arasında süren bir buçuk saatlik görüşme ve daha önce kurulan komitelerde Türkiye, işin uzatılmaya çalışıldığını anlayınca; Ya ilk anlaşmanın tümü uygulanır veya toplum temsilcilerinin de katılacakları beşli konferans toplanmaz diyerek; 1- Sadece ateşkes sorunları değil, Ada nın yeni düzeniyle ilgili olarak kesin karar üç garantör devlet tarafından prensipleriyle saptanmalıdır saat içinde bütün Türk köyleri boşaltılmalı veya bu yönde bir garanti verilmeli. 3- Tüm askeri ve sivil esirlerin serbest bırakma işlemi de tamamlanmalı. şartlarını ileri sürerek biran önce kesin sonuca gitmeyi öngörmüştür. Öne sürülen bu maddeler üzerinde çalışmalar devam ederken şu noktalarda anlaşma olduğu bildirilmiştir: 1- Ada da ateşkes hattı üzerinde (Lefkoşe Havaalanı ve diğer iki nokta hariç) anlaşmaya varılmıştır. Geriye kalan bölüm Cenevre de belirlenecektir. 2- Esirlerin listesi karşılıklı olarak verilmiş ve değişimin başlatılması kararlaştırılmıştır Ağustos günü görüşmelerin, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarının başkanlarının da iştirakiyle beşli olarak sürdürülmesi gerekirken, konferans birdenbire çıkmaza sürüklenmiştir. Çıkmazda İngiltere ve Yunanistan ın Kıbrıs taki cemaatler ayrı ayrı değil Kıbrıs Devleti nin temsilcisi olarak birlikte görünmelidirler ve masalarında Kıbrıs Türk Cemaati ve Kıbrıs Rum Cemaati plaketleri değil, Kıbrıs Devleti plaketi bulunmalıdır. yolundaki teklifleri sebep olmuştur. Dışişleri Bakanı Turan Güneş, bu teklife hayır demiş ve 30 Temmuz tarihli Cenevre deklarasyonunun, bu konferansa atıfta bulunan maddesinin yukarıdaki teklifli geçersiz kıldığını söylemiştir. 125 Akşam gerçekleşen oturuma garantör devlet dışişleri bakanlarının yanı sıra Denktaş ve Klerides te katılmışlardır. Bu beşli toplantıda Türkiye, Kıbrıs ta coğrafi esasa dayanan ikili bir yönetim sisteminin öngören tezini taraflara resmen açıklamıştır. Klerides ise Türk tezine karşılık, 1960 Anayasası ndan başka bir anayasa kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Olumlu sonuca varılamayan toplantıda, iki toplum liderinin 11 Ağustos günü bir araya gelmeleri uygun bulunmuştur. 126 Bu arada devreye giren Amerika Dışişleri Bakanı Henry Kissinger in yeni öneriler ortaya attığı tespit edilmiştir. 124 Milliyet, 10 Ağustos 1974, s. 1, Tercüman, 11 Ağustos 1974, s. 1, Cumhuriyet, 11 Ağustos 1974, s. 1, 7.

79 70 Doğrulatılamayan bilgilere göre Kissinger, federasyon sistemini kabul ediyor, ancak Türk birliklerinin çekilmesi için taviz istemekteydi. Bu önerilere göre, Yunanistan ın savaş tutsaklarını ve rehinelerin serbest bırakılacağı ve köylerin boşaltılacağı konusunda garanti vermesi, Türkiye nin istediği şekildi Konferans ta Ada nın federasyona dayanan yeni bir anayasa düzenine kavuşması ilkesinin kabul edilmesi ve bu konuda eksperlerin çalışmaya başlaması, Türk Kuvvetlerinin Ada da ilerlememesi ve birliklerin kademeli indiriminin bir takvime bağlanması. istenmekteydi. 127 Türkiye nin Kıbrıs için önerdiği Coğrafi Federasyon tezinin resmen açıklanmasından sonra Cenevre de gerçekleşen hava, Ankara Washington ve Washington Atina arasında yapılan çeşitli telefon görüşmelerinin ardından tekrar yumuşamış, Ada nın yeni anayasal düzenini saptayacak tartışmalara geçilmesi İngiliz ve Yunanlılar tarafından kabul edilmiştir. Bir açıklama yapan Yunan Bakan Mavros, işgal altındaki Türk köylerinden, Rum Ulusal Muhafız Birliklerinin çekilmeye başlayacağını, rehine ve tutsakların ise hemen serbest bırakılacağını söylemiştir. 128 Görüşmelerde istenilen ilerlemelerin olmaması üzerine Türkiye, son bir kez tezini söyleme gereğini duymuştur. Türk tezinde dikkate alınan üç nokta bulunduğu görülmüştür: 1- Türkiye nin güvenliği. 2- Ada Türklerinin güvenliği ve ekonomik gelişmelerinin sağlanması imkanındaki ölçü. 3- Türklerin Ada daki mülklerinin oranı. 12 Ağustos akşamı tarafların görüşlerine bakıldığında da, şu noktaların ön plana çıktığı belirlenmiştir: Türk Teklifi Kuzeyde büyük Türk topluluğu; bu topluluğun arazisi Ada nın %17 nden az olmayacaktır. Ayrıca dörtten az olmamak üzere Ada nın 127 Milliyet, 12 Ağustos 1974, s. 1, Cumhuriyet, 12 Ağustos 1974, s. 1, 7.

80 71 muhtelif kesimlerinde muhtelif kantonlar. Böylece Türkiye nin coğrafi federasyon teklifi beş noktalı bir federasyon olarak değiştirilmektedir. Toprak miktarı ise %33 ten az olmayacaktır. Türk Kıbrıs Teklifi Coğrafi bir taksim ve kuzeyde büyük bir kanton; bu kantonun Limnitis Lefke ve Magosa çizgisi üzerinde toplanması; güneyde kalan Türklerin göçe zorlanmaması, Türk topluluğunun arazi oranının adanın %34 ünden az olmaması. İngiliz Teklifi Fonksiyonel bir federasyon üzerinde belli sınırları olmadan Türklere idari, adli muhtariyet verilerek, küçük kantonlar kurulması ve Türklerin muhtelif kantonlarda istedikleri takdirde toplanmalarının sağlanması. Bu hususta Türk ve Rum cemaatlerinin anlaşması şart koşulacaktır. Rum Kıbrıs Teklifi 1960 Anayasası nın tadili ile Türklere daha fazla haklar verilmesi ve federal bir devlete izin verilmemesi. Türklerin aynı devlet altında toplanması. Yunanistan Teklifi Kıbrıs Rum teklifi ile İngiliz teklifinin birleştirilmesi ile bulunacak bir yol. Türk heyetinden bir yetkili gelinen nota konusunda önemli bir açıklama yapmış, Biz buraya federasyon görüşü ile geldik. Bize kimse yanlış veya haksız olduğumuzu söylemiyor tezimizin haklılığı kabul ediliyor. Ama bunu tespit edelim deyince, nasıl yaparız meselesi karşımıza çıkıyor. Biz bu şarlar altında beşli bir toplantıda adanın siyasi geleceği konuşulmazsa konferans dağılır diyoruz. Dağılırsa bu meseleyi çözecek başka çareler vardır orduyu da kullanmak var mı diye soruldu. Türk ordusu oradadır ve bu orduyu yok sayarak hiçbir şey yapmak mümkün değildir dedik Şu iyice bilinmelidir ki, ne surette anlaşılırsa anlaşılsın, şunun bunun sınırlarını tespit ederiz ve öyle gideriz. Biz esaslarda anlaştık. Uzmanlar çalışsın demeyi kabul etmeyiz. Sınırlar burada tespit edilecek, hiç değilse ana bölge derhal Türk yönetimi altına girecektir. Bunu belirtmeyecek hiçbir belgeyi imzalamayız. Callagahan ise coğrafi bir federasyon üzerinde anlaşmaya varılmıştır diyerek, bir

81 72 deklarasyon metni imzalanmasını istedi Ankara kesin olarak İngiltere nin oyalayıcı tutumundan ve bizim üzerimizde NATO ve BM yi baskı unsuru olarak kullanmak istemesinden son derece şikayetçidir. İşin daha fazla beklemeye tahammülü olmayacağı kanaatindeyiz. demiştir. Öte yandan Rauf Denktaş, kesin olarak kuzeyde tek bir federal Türk devleti olması gerektiğini savunarak şunları söylemiştir: Kıbrıs ta iki ayrı yönetim bulunduğunu göz önünde tutarak şunları kabul edebiliriz: 1- Kıbrıs Cumhuriyeti iki uluslu bağımsız bir devlet olacaktır. 2- Cumhuriyet, kendi coğrafi sınırları içinde tam denetim ve otonomiye sahip iki federal devletten kurulacaktır. 3- Federal devletin hükümeti, devletin iki uluslu karakteri göz önüne alınarak kurulacaktır. Callaghan, Denktaş ve Klerides arasında yapılan yarım saatlik toplantı sonrasında, Callaghan ve Denktaş hiçbir açıklama yapmamış, ancak Klerides ise gazetecilere Hiçbir gelişme yok demekle yetinmiştir. Yunanistan da bu esnada Türkiye nin getirdiği teklifi reddetmiş ve böylece konferansı ikinci çıkmaza soktuğu açıklanmıştır. Güneş, bu durum karşısında, Olabilir. Reddedebilirler. Konferans bu gece sona ermelidir. Eğer Yunanistan teklifimizi reddederse, bu bir sonuca ulaşmadan dağılan ilk konferans olmayacaktır. Ve ayrıca Güneş, Yunanistan ın birkaç hafta mühlet istediğini de söylemiş ve Bu taleplerden bıktık, usandık. demiştir. 129 Gelişmeler çerçevesinde Yunanistan a son bir süre veren Türkiye, Dışişleri Bakanı Güneş in Geri dönmeyeceğiz, şartlarımızı bir daha anlatacağız, kabul edilmezse yapılacak iş yok. açılaması ile, farklı bir çözüm yolunun zorlanacağı ima edilmiştir. Bu kritik zaman diliminde, Türkiye nin en çok üzerinde durduğu konulardan biri olan ve görüşmeleri 129 Hürriyet, 13 Ağustos 1974, s. 1, 9.; Rauf Denktaş ın 12 Ağustos günü Glafkos Klerides e verdiği ilk Türk önerileri için bkz., Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s ; 12 Ağustos 1974 tarihinde Cenevre de yapılan Kıbrıs görüşmelerinde, Türk Heyeti Başkanı Turan Güneş, Rum tarafına Çok Kantonlu Federal Sistem teklifinde bulunmuştur. Bu teklife göre, Rum bölgesi, bir ana kanton ve Karpasya kantonundan oluşacaktı. Türk bölgesi ise, bir ana kanton ve Rum bölgesi içine serpiştirilmiş Lefke, Pali, Baf, Larnaka ve Karpas kantonlarını kapsayacaktı. Bir başka deyimle, 5 Türk kantonu Rumların elinde rehine kalacaktı. Neyseki Rumlar, yapılan bu teklifi geri çevirmişlerdir Bkz., Nazlı Ilıcak, Kıbrıs ı Kim Çözecek, Tercüman, 31 Temmuz 1977, s. 1, 10.; Türkiye nin sunduğu kanton teklifi için bkz., D. Geylan, a.g.e., s

82 73 aksatan, Türk köylerinin Rum kuvvetleri tarafından işgal altında bulundurulmasındaki Rum direnmesi sonunda kırılmış ve Kıbrıslı Rumlar, 30 Temmuz tarihli Cenevre Deklarasyonu na uyarak işgalleri veya kuşatmaları altında bulunan Türk köylerinin bazılarından çekilmeye başlamışlardır. BM kaynakları Larnaka daki Türk kesiminin ve ayrıca Limasol bölgesinde Gökağaç, Düzkaya, Mersinli ve çamlıca köylerinin boşaltıldığını ve buraların güvenliğinin BM Barış Gücünce sağlanacağını açıklamışlardır. Yeşilova ve Köprü köylerinin de boşaltılmış olduğunu açıklayan BM sözcüsü, çok sayıda Türk köyünün hâlâ Rum işgali altında bulunduğunu ve bu köylerin durumunun birkaç gün içinde açıklığa kavuşacağını belirtmiştir. Yalnız Rumlar, bir yandan Türk köylerini boşaltırken, öte yandan da bazı Türk köyüne saldırmışlardır. Lefkoşe nin doğusundaki Dilekkaya köyüne ağır silahlarla şiddetli bir saldırıya geçen Rumların bu taarruzu Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından püskürtülmüştür. Öte yandan Rumların elinde esir bulunan biri albay olmak üzere 13 Türk, Lefkoşe de BM ve uluslararası Kızılhaç örgütünün nezaretinde serbest bırakılmıştır. 130 Cenevre de zaman hızla tükenmiştir. Turan Güneş ve Türk delegasyonun diğer üyeleri 13 Ağustos günü saat 10:00 da Milletler Sarayı ndaki toplantı salonuna girmişler, ancak taraflardan hiçbiri gelmediği için kısa bir süre sonra binayı terk etmişlerdir. Sabah toplantısının yapılamaması üzerine Callaghan, Güneş ile buluşmuş ve 48 saat mühlet istemiştir. Callaghan, Türkiye nin ültimatomu konusunda sorulan bir soruya Bugün son gün değilse bile, karar günüdür cevabını vermiş ve ardından Son gün kıyamet günüdür demiştir. Konferans çıkmaza girince bu defa da Amerika Dışişleri Bakanı Kissinger, devreye girerek Telefon diplomasisi yolunu kullanmaya başlamıştır. Ecevit ve Callaghan ile görüşmeler yapan Kissinger, Karamanlis e konferanstan çekilmemesi tavsiyesinde bulunmuştur. Cenevre de ayrı ayrı temaslarda bulunmak üzere Milletler Sarayı nda bir araya gelen Türk, İngiliz ve Yunan dışişleri bakanları teklifleri bir kez daha incelemişlerdir. Ancak Yunan Bakan Mavros, saray girerken Turan Güneş in istediği beşli görüşme bugün yapılmayacak demiş ve bunun konferansın kesildiği anlamına gelmediğini de belirtmiş, tarafların beklentileri ile temas 130 Milliyet, 13 Ağustos 1974, s. 1, 8.

83 74 halinde olduklarını belirtmiştir. Bu arada Kıbrıs Rum lideri Glafkos Klerides in de Türk önerilerini reddettiği ve gündemindeki yeni planına göre de, bölgesel idarelerin federal hükümet tarafından kontrol edilmesi gerektiğini istediği bildirilmiştir. Callaghan a verildiği söylenen Klerides Planı konusunda Güneş, Böyle bir tasarıyı görüşmeyeceğiz demekle yetinmiştir. Dışişleri Bakanı Güneş ile bir telefon görüşmesi yapan Başbakan Ecevit, gelişmeler karşısında Bu geceye kadar olumlu veya olumsuz kesin bir cevap bekliyoruz. Bizim konferansla ilgili tutumumuz bu cevaba göre belli olacaktır şimdilik bekliyoruz açıklamasını yapmıştır. 131 Cenevre de birkaç gün önce sağlanan yumuşama havasının oyalamaya dönüşmesi karşısında, Türkiye tutumunu setleştirmiş ve taraflara bir çeşit ültimatom vermiştir. Beklemeye geçen Türkiye açısından, Kıbrıs ta derhal uygulanacak siyasal statü için önerdiği alternatifli planlardan biri kabul edilirse, barış kapısı sonuna kadar açılmış olacaktır. Aksi halde konferanstan çekilecek ve kendisini ateşkes anlaşmasıyla bağlı saymayacaktı. Bunun anlamı: Türkiye, masa başında sağlanamayan sonucu Kıbrıs ta kuvvet kullanarak elde etmeye çalışacaktı. Türkiye, barışın palyatif tedbirlerle değil, 131 Tercüman 14 Ağustos 1974, s. 1, 7.; Cenevre Notları: Türkiye, önce gerek Yunan ve gerek Rum temsilcilerinden, Girne yi merkez alan bölgede Kıbrıs ın %28 i tutarında bir toprak istemekte idi. Neden %28? 1. Ada Türklerinin tapulu arazilerinin toplamı Ada nın %28 idir. 2. Türkiye güvenliği, kuzeyde en az o kadar toprak parçası gerektirmektedir. 3. Kıbrıs Türklerinin ekonomik gelişmesine ancak bu orandan yukarı topraklar cevap verebilecektir İkinci ve üçüncü gerekçeler bir ölçüde tartışmaya açıktı. Ama ayrı sınırlar ardına çekilirken, herhalde, Ada Türklerinin sahip oldukları arazi yüzölçümünün altında bir alanda yetinmeye zorlanmakta ne hukuk vardır ne de hak. Hiçbir şekilde resmen ortaya koyulmamış bulunan %28 formülü artık geride kalmış bulunmaktaydı. Hatta Denktaş ın %34 lük formülü de Denktaş ın, batıda Lebiderya Limnitis ile başlayan ve Lefkoşe den doğuya, içine Lefkoşe Türk kesimini de alarak uzanan, Magosa Limanı nda sona eren bir hattı sınır olarak önermesini Klerides Taksim olarak görmüş ve reddetmiştir. Şimdi, Türkiye nin son teklifi şöyle: Girne den Magosa ya uzanan bir ana bölge ile, Ada nın kılıç gibi uzanan burnunu ve Türklerin yoğun oldukları diğer beş bölgeyi kapsayan kantonlar. Yunanistan ve Kıbrıs Rum cemaati zaman kazanmak istiyordu eğilime Callaghan tercüman olmuştur. Güneş ten, Mavros ve Klerides e düşünmeleri için zaman istemiştir. Zaman verilmiştir. Oysa Cenevre de Türkiye, görüşmeleri terk eder görünümlerine girdiğinden Hırçın Türk imajı ile bütünleştirilmekteydi. Yabancı basın da bu durumu, Türkiye yi dünya kamuoyuna uzlaşmaz bir ülke olarak tanıtmak istemiştir. Oysa hiç öyle değildi. Batı diplomasisi, Kıbrıs dosyasını komisyonlarda, alt komisyonlarda, komitelerde sonu gelmez yolculuklara çıkarma eğilimindeydi Turan Güneş, Hırçın Türk imajına yeni bir örnek teşkil etmemek için toplantının 14 Ağustos günü saat 10:00 a ertelenmesi teklifini kabul etmiştir. Dananın kuyruğu kopmak üzeredir. Ya Evet ya Hayır Bkz, Tercüman, 14 Ağustos 1974, s. 7.; olaylarından önce Ada Türklerinin ülke yüzölçümünün en az %34 oranındaki bir alanın maliki oldukları vakıası göz önünde tutulursa, Türk bölgesi olarak talep edilen %34 oranının, gayrı makul ve keyfi bir rakam olmadığı anlaşılmaktaydı. Bkz., S. Toluner, a.g.e., s (Kaynak: S/PV.1792 (English), s ; S/PV.1793 (English), s. 71.; S/PV.1794 (English), s )

84 75 köklü bir çözümle sağlanabileceği görüşünden hareket etmiş ve barış içinde bir arada yaşama olanağı kalmamış iki toplumun, kendi yönetim bölgelerinde toplanmaları zorunluluğunu benimsemiştir. Yunan tarafı bu ilkeyi iki nedene dayanarak reddetmekteydi: 1- Kıbrıs ın iki ayrı bölgeye bölünmesi Ada nın taksimi demektir. 2- Türkiye nin planı uygulanabilir bir plan değildir. Zira bu plan yüz binlerce Türkün ve Rumun bulundukları yerlerden göç etmeleri demektir. Ada yı bir mülteci kampına çevirecek bu zorlama, Kıbrıs ın ekonomik yönden de çökmesine yol açacaktır. Birinci itiraz geçerli değildi. Türk Hükümeti, taksim peşinde koşmak şöyle dursun, böyle bir çözümü Türkiye nin ulusal çıkarlarına aykırı saydığını resmen açıklamıştır. İkinci görüşte ileri sürülen güçlükler ise gerçekti. Ancak bu sorunu art niyet gütmeden, güçlükleri abartmadan bakıldığında, hele alternatif dikkate alındığında ileri sürülen itiraz önemini yitirmiş olacaktı; a- Nüfus kaydırmaları bu gibi durumlar için olağanüstü bir olay sayılmaz. Misal, Türkiye ile Yunanistan Kurtuluş Savaşı ndan sonra çok geniş kapsamlı bir mübadeleyi gerçekleştirmişlerdir Kaldı ki, Ada da sınırlı bir bölgede ve sınırlı bir sayıda yapılacak göçler hiç de önemli sayılmazdı. Zaten Türkiye nin planlarında, bu güçlüğü büsbütün önleyecek öneriler vardı. Birinci planda, kimsenin göçe zorlanmaması öngörülmüş, isteyen Rumların Türk, Türklerin de Rum bölgelerinde kalmaları ilkesi benimsenmiştir. İkinci planda daha da ileri gidilmiş, Türk yönetiminin tek bir bölge yerine birkaç kantonal bölgede kurulması kabul edilmiştir b- Ekonomik güçlüklere gelince Ada da barış sağlanmadıkça Kıbrıs ın ekonomisi sürekli bir bunalım geçirecek ve çökecektir. Bunca olaylardan sonra, tarafları bir arada yaşamaya zorlamak, çatışmaların sürdürülmesi ve her an savaşa dönüşmesi tehlikesini ayakta tutacağına göre, ekonomik çöküntü olasılığı asıl o zaman gerçekleşmiş olacaktı. Aslında Türkiye de, Yunanistan da Kıbrıslı soydaşlarına milyarları bulan yardımlar

85 76 yapmaktaydılar. Son gelişmeler iki devletin Ada ya ayırdıkları bütçeyi daha da ağırlaştırmıştır c- Göçün zorluğuna katlanılmasın diye insanlar yerlerinde tutuldukları vakit, bu seferde sürekli bir güvensizlik içinde bırakılacaklardı. Birçoğu muhtemel çatışmalarda canlarını ve mallarını kaybedeceklerdi Öyleyse kesin ve köklü bir çözüme gidilmedikçe sadece Kıbrıs ı, Kıbrıslıları değil, bütün bölgeyi tehdidi altında tutacak bir topyekun savaş tehlikesi, Akdeniz in üzerinde bir Demokles Kılıcı gibi sallanıp duracaktı. 132 Cenevre de taraflar uzlaşmayı başaramamış ve ipler kopmuştur. Konferansın altıncı gününde, 14 Ağustos sabahı Türkiye saati ile saat 04:30 da taraflar dağılmıştır. Yunanistan Türk tezinin görüşülmesi için süre istemiş, Güneş ise Ankara ile yaptığı temaslardan sonra bunu reddetmiştir. Toplantının dağılmasından sonra Callaghan bir basın toplantısı yapmış ve İngiltere nin BM Güvenlik Konseyi ni toplantıya çağırdığını açıklamıştır. Güneş de bu sonuç üzerine Her şeyin bittiğini ve askeri harekatın hemen başlayacağını göstermez demiştir. Bu arada, Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Robert Anderson, devletinin Kıbrıs la ilgili beklentisini Amerika Kıbrıs taki Türklere daha geniş haklar verilmesinden yana olduğu şeklinde açıklamıştır. 133 Cenevre konferansı nın başarısızlıkla sonuçlanmasından bir saat sonra Türk ordusu nun ikinci defa başlattığı Barış Harekatı ilk saatlerinden itibaren adım adım başarıya ulaşırken Ankara da yoğun siyasi ve askeri çalışmalar yapılmıştır. 134 Harekatın başlamasından kısa bir süre sonra 132 Abdi İpekçi, Olması Gereken, Milliyet, 14 Ağustos 1974, s.1, 10.; ABD daha önceleri olmak üzere, İngiltere de 14 Ağustos tarihli toplantıda, Kıbrıs ta Türkiye nin de tam anlamıyla tanınması gereken meşru çıkarlarının bulunduğuna dikkat çekmiş ve Ada daki Türk toplumunun güvenliğinin sağlanmasına ve kendilerine daha geniş bir muhtariyet tanınmasına gerek olduğu ileri sürülmüştür Bkz., S. Toluner, a.g.e., s (Kaynak: S/PV.1794 (English), s. 26.) 133 Milliyet, 2. Baskı, 14 Ağustos 1974, s.1, 10.; Cenevre de gerçekleşen ikinci tur görüşmeler, kabul edilemez Türk istekleri yüzünden başarısızlıkla sonuçlandı. Dışişleri Bakanı Güneş, Klerides ve Yunan Dışişleri Bakanı Mavros tarafından istenecek cevap için 36 saatlik kabul etmedi Atilla 2 ile ikici ilerlemelerine başladılar neredeyse hiçbir direnme görmeden Kıbrıs yerleşiminin %37 sini işgal ettiler verimli tarım alanlarının, sanayi ve turistik yerlerin %70 ini işgal ettiler Kıbrıslı Rum Türk birliklerinin zalimce baskısı sonucu güneye doğru tecrit edildi. Kalan bin kadar Kıbrıs Rumu da Yunanistan a, İngiltere ye, Avystralya ya ve başka yerlere göç etti. Bir çok Kıbrıslı Rum esir alındı ve güneyde yaşayan Kıbrıslı Türklerle mübadele edildi. Bkz., C. Kyrris, a.g.e., s Adalet, 15 Ağustos 1974, s. 1, 7.; Milliyet, 15 Ağustos 1974, s. 4.

86 77 yayınlanan hükümet bildirisinde, harekatın gayesi ve sebepleri şöyle deklare edilmiştir: Yunanistan, 353 (1974) Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı nın garanti eden devletlere yüklemiş olduğu yükümlülükleri ve bizzat imzalamış olduğu 30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre Andlaşması na aykırı hareket etmiştir. Kıbrıs Devleti nin anayasal yapısına ilişkin görüşmelere girişmekten kaçınarak, Türk toplumunun Rum toplumunca ezilip tahakküm altında tutulmasına son verecek eşit hak ve imkanlara ve hakkı olan güvenliğe kavuşturulmasını engellemek için, çeşitli oyalayıcı taktiklere başvurmuştur 135 Yunanistan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekatını büyük tepkiyle karşılamış, siyasi ve askeri yöneticiler sürekli toplantılar yapmışlar ve Yunanistan ın askeri kuvvetlerini NATO dan geri çekme kararını almışlardır. NATO Konseyi, Yunanistan ın bu kararını görüşmek üzere toplanırken, tatilini keserek görevine dönen Genel Sekreter Luns, NATO nun Türkiye ye herhangi bir müdahalede bulunmak yetkisinde olmadığını söylemiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, harekatın başlamasından hemen sonra yaptığı toplantıda ateşin kesilmesi ve tarafların tekrar görüşmelere başlaması kararını almıştır. Genel Sekreter Waldheim, Londra da yaptığı temaslar sonunda Ada daki Barış Gücü nün Türk harekatının karşısına çıkmak yetkisine sahip bulunmadığı sonucuna varmıştır. Birleşik Amerika, durumu üzüntü ile karşıladığını bildirmiş, Ada daki harekattan dolayı Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışma çıkmamasını dilemiş, aksi halde iki ülkeye yapılan askeri yardımların derhal durdurulacağını bildirmiştir. Sovyetler Birliği, Kıbrıs ta barışın tehlikeye girmesinden bazı NATO çevrelerini sorumlu tutmuş, Türkiye nin harekatını doğrudan kınayan bir vaziyet almamıştır. İngiltere de tatilini keserek Londra ya dönen Başbakan Wilson, Dışişleri Bakanı Callaghan ile yoğun bir diplomatik faaliyete girişmiş, BM Genel Sekreteri ile ve Washington ile sürekli temaslar yapılmış, bu arada 135 a.g.e., KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bak. Yay., s

87 78 Ada daki İngiliz kuvvetlerinin Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı herhangi bir müdahalede bulunmaması gerektiği benimsenmiştir. 136 Callaghan, İkinci Cenevre Konferansı başarısızlıkla dağılırken gazetecilerle, kendisine ait günahı Türkiye ye atan bir konuşma yapmış ve sadece basına değil, aynı zamanda tarihe geçecek laflar eden bir adam edasıyla şunları söylemişti: Bugün Kıbrıs Türk Ordusunun esiridir. Ama yarın Türk Ordusu Kıbrıs ın esiri olacaktır Bu sözler aslında Büyük Britanya İmparatorluğunun, Küçük Britanya İmparatorluğuna nasıl döndüğünün açıklar teşhisi sadece emperyalist devletlerle ilgilidir. Türkiye nin Kıbrıs ta yaptığı harekat, kendine ait olmayan bir ülkeyi zaptetmek, kendinden olmayan bir ulusu esir tutmak gibi amaçlar doğurmayacaktır ki; vaktiyle tüm sömürgelerinde olduğu gibi Kıbrıs ta da Kıbrıslılarına esir olan İngilizlerin durumuna düşsün. 137 Dünya basını ise Türkiye nin harekatı konusunda bazı yorumlarda bulunmuştur. Bunların bir kısmı şöyledir: 138 New York Times Cenevre görüşmelerine atıfta bulunularak Türkiye Ada nın altı kantona bölünmesini istedi, Yunanistan ve Kıbrıs Rum delegasyonu hükümetleri ile temasa geçmek için 48 saat mühlet istedi, ancak Turan Güneş bu mühleti vermeyerek konferanstan çıktı Kıbrıs taki Türk Askeri Birlikleri çevresine Yunanlılar mayın döşeyerek, Türk güçlerini kapana kıstırmak istediler. Ancak Türkler bunu haber aldıklarında, böyle davranmaya mecbur oldular. diye harekatın nedenini açıklamışlardır. 136 Milliyet, 15 Ağustos 1974, s. 1. vd.; İngiltere nin çağrısı üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi, İngiliz önerilerinden, Ada ya yığılan askerlerin BM Barış Gücü kuvvetlerinden sayılması gerektiği tezini geri çevirirken, İngiltere tarafından sunulan üç öneriyi kabul etmiştir. Üç maddede özetlenen öneriye göre; 20 Temmuz tarihli ateşkes kararının taraflarca uygulanması, tarafların askeri harekatı derhal durdurmaları ve nihayet Kıbrıs ta anayasal rejimin yeniden kurulması için tarafların vakit geçirmeden müzakerelere başlaması istenmiştir. Güvenlik Konseyi bu tasarıyı oybirliği ile kabul edip, yeni toplantı tarihini saptamadan dağılırken, BM Daimi Türk Delegesi Osman Olcay, Yunanlıların ve Rumların oyalama taktiklerinden vazgeçtikleri takdirde Türkiye nin müzakerelere başlayabileceğini belirtmiştir. Bkz Cumhuriyet, 15 Ağustos 1974, s Abdi İpekçi, Esaret Emperyalistlerin Esaretidir, Milliyet, 17 Ağustos 1974, s. 1, Hürriyet, 15 Ağustos 1974, s. 6.

88 79 The Times Türkiye tek başına Kıbrıs sorununu çözmeyi ümit edemez, eğer böyle bir şeye kalkışırsa da en çok zarar gören şimdi Rum işgali altında bulunan Kıbrıslı Türkler olacaktır. Ada da Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının da kabul edeceği bir çözüm gereklidir, ama çarpışmaların sürmesi bunu imkansız kılar. Ayrıca demokratik ve ileri görüşlü bir hükümet yönetimiyle Avrupa ulusları arasında yerinin aldığı sıralarda saldırgan ve istilacı bir görünüme bürünmek Türkiye için de acı olur. The Guardian Ada da Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rumlarının birlikte normal yaşayışlarını sürdürme şansına sahip olabilmeleri için eşit güç dağılımı ve birleşik bir hükümetin işler hale getirilmesi gereklidir. Karamalis ve Klerides bu prensibe karşı çıkmaya kalkışmasınlar. Çünkü, eğer karşı çıkarlarsa bu Ada da yeniden karışıklıkların ve dehşetin dönüşü olur. demiştir. Le Monde Macera adlı ve imzasız baş yazısında Kıbrıs ta Yunan Cuntası subayları marifetiyle gerçekleştirilen darbeden sonra, şimdi Ankara nın hayli tehlikeli bir macera içinde bulunduğu bellidir. Türkiye günlerden beri Cenevre Konferansını kolaylaştırmak şöyle dursun, üstelik Callaghan ın istediği 48 saatlik mühlete de itibar etmeyip, sert bir çıkış yaptı. şeklinde yorum yapılmıştır. To Vima Türkiye ye karşı beş devletin müdahalesi çağrısı haberini vermiş ve İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan ın Cenevre Konferansı nda Turan Güneş e söylediği iddia edilen <Dikkat edin Kıbrıs ta esir olabilirsiniz> sözlerini manşetten vermiştir. Ayrıca, Amerika nın Türkiye yi desteklediğini belirten gazete, bu yüzden Amerika ya çatmıştır.

89 80 Avgi Yunanistan ın, Türkiye nin haksız davranışına karşı İngiltere, Çin, Fransa, Sovyetler Birliği ve Amerika yı Türkiye ye müdahale çağrısında bulunduğu haberini vermiştir. New York Daily News 139 Kıbrıs taki çatışmalar, özellikle NATO açısından Amerikayı büyük bir endişeye sevk etmektedir. Türkiye ve Yunanistan, NATO nun güneydoğu kanadını meydana getiren iki önemli unsurdur. Ancak, bu iki önemli ülkenin kavgasından yararlanacak olan tek ülke de, Sovyetler Birliği dir Çarlık Rusyası zamanında olduğu gibi Akdeniz i bir Rus gölü haline getirmenin hevesi içindedir. Quotodien de Paris Moskova ve özellikle Washington un, Kıbrıs uyuşmazlığını hiç değilse geçici olarak, istedikleri gibi kontrol altına alamadıkları ortadadır. Bugünlerde, hareketlerini dünya çıkarları adına düzenlemeyi reddeden küçük-büyüklerin hakimiyetine tanık oluyoruz. Yunanistan ın NATO nun askeri örgütünden çekilme kararı ve Türkiye nin davranışı özellikle Ortadoğu da genişleme eğilimi gösteren bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Sovyetler Birliği, ittifakların devrilmesinden ve Batı da hüküm süren kararsızlıktan yarar sağlamayı ummuşsa bile, tecrübeler ona, desteklediği unsurlar üzerindeki nüfuzunun genellikle geçici olduğunu öğretmiştir. Cenevre de sonuca gidilememesi üzerine Ankara ya dönen Türk delegasyonu ile Kıbrıs Türk delegasyonu üst düzeyde karşılanmıştır. Karşılamada yer alan Başbakan Ecevit, Bizim masada yapmaya çalıştığımızı Türk ordusu 24 saatte yaptı demiş, Dışişleri Bakanı Güneş de Üçüncü Cenevre Konferansı na gideriz şeklinde görüşmelere açık olunduğu mesajını vermiştir. 140 Harekatı devam ettiren Türk Birlikleri, hedeflenen Lefke Magosa Hattı nı gerçekleştirmeyi başarmıştır. Durum karşısında Kıbrıs Rum Hükümeti 139 Cumhuriyet, 16 Ağustos 1974, s Milliyet, 15 Ağustos 1974, s. 6.

90 81 Başkent Lefkoşe yi terk ederek Ada nın güneyindeki Limasol kentine yerleşmiştir. Öte yandan Başbakan Bülent Ecevit, 16 Ağustos günü sabahı, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ve Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ile görüştükten sonra Bakanlar Kurulunu toplamıştır. Toplantıdan sonra bir açıklama yapan Ecevit, ateşkesin kesilmesi kararı alındığını bildirmiştir. Ecevit bu konuda şunları söylemiştir; Türkiye nin Kıbrıs ta girişmiş bulunduğu harekatı, Türkiye saatiyle bugün (16 Ağustos) saat 19:00 a kadar, BM bulunduğu New York saati ile de 12:00 a kadar bitirmiş olacağını ve bu andan itibaren Türkiye açısından ateşkesin uygulanması mümkün olacağına karar verilmiştir. Bunu huzurunuzda Türk kamuoyuna ve dünya kamuoyuna açıklıyorum demiş ve Waldheim in telgrafına cevap vererek, Cenevre görüşmelerine katılmaya Türkiye nin hazır olduğunu bildirmiştir. 141 İkinci Barış Harekatının son zamanlarında üst üste toplana BM Güvenlik Konseyi, 15 Ağustos ta aldığı 358 sayılı kararla, kaygılı olduğunu belirtmiş ve önceki kararlarına uygun biçimde ateşkes çağrısında bulunmuştur. Aynı gün kabul ettiği 359 sayılı kararındaysa, BM Barış Gücü askerlerinin hayatlarını kaybettiklerine dikkat çekerek tüm tarafları, bu güçlerin uluslararası statüsüne saygı göstermeye davet etmiştir. 16 Ağustos günü kabul edilen 360 sayılı kararda ise, Konsey, son askeri harekatları, Doğu Akdeniz bölgesinde barış ve güvenliğe yönelmiş en ciddi tehdit olarak tanımlamıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti ne karşı yapılan askeri eylemleri resmen uygun bulmadığını belirten Konsey, ayrıca anlaşmaları aykırı bulunan tüm yabancı askerlerin Ada dan geri çekilmesini istemiştir. 142 Öte yandan Birleşik Amerika Başkanı Gerald Ford, Kıbrıs sorununu görüşmek için Karamanlis e davet çağrısında bulunduğu, ancak Karamanlis in, bu daveti, devamlı bunalımın kendisinin Yunanistan dan 141 Cumhuriyet, 17 Ağustos 1974, s. 1.; Zafer, 17 Ağustos 1974, s. 1.; Magosa ve Lefke nin alınması Türkler arasında bayram havası yaratmıştır. Askerler, Magosa dan Lefke ye uzanan hatta Atilla Hattı adını vermişlerdir. Bkz Adalet, 17 Ağustos 1974, s. 1.; Başbakan Ecevit, İkinci Kıbrıs harekatı sonucunda ulaşılan çizgiye Şahin Hattı demiş ve basında yanlış olarak Atilla Hattı olarak çıktığını söylemiştir. Bkz., Milliyet, 21 Ağustos 1974, s K. Özersay, a.g.e., s

91 82 ayrılmasına olanak vermediği, bu nedenle ülkeden ayrılamayacağını söylemesi üzerine gerçekleşemeyeceği bildirilmiştir. 143 Nadir Nadi nin Türkiye açısından yaptığı değerlendirme ise şöyleydi: Kıbrıs ta başarılı bir operasyon yaptık fiili durum yarattık. Şimdi bu durumu yasal bir statüye dönüştürmenin koşullarını gerçekleştirmek dönemine giriyoruz Bozulan federatif, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti statüsüne geçerli ve sürekli yeni bir biçim vermek işlemi uluslararası çalışmalarla başarıya ulaşabilecektir bizim tutumumuz her zaman barışçı bir yol izlemek olmuştur darbe girişiminden sonra bile derhal silaha sarılıp tek başımıza harekete geçmedik Ecevit Londra ya, Wilson un ayağına kadar giderek haklarımızı çiğneyen, andlaşmaları hiçe sayan, ulusal varlığımızı tehlikeye düşürecek, Ortadoğu dengesini bozacak bu girişimi birlikte önlememiz gereğini İngiliz dostlarımıza anlatmaya çalıştık dostlarımız bizi yalnız bıraktılar Silahlı Kuvvetlerimizin yürüttüğü operasyona Barış Harekatı adını vermiştik Güvenlik konseyinin ateşkes çağrısına uyduk. Cenevre toplantısına katılmadan önce Karamanlis e Ecevit bir kutlama mesajı gönderdi, ardın da yüz yüze bir görüşme önerisinde bulundu. Ne yazık ki Karamanlis olumlu yanıt veremedi. Birinci Cenevre görüşmeleri sonunda varılan anlaşmalardan Yunanistan hemen hiçbirini uygulamayınca ikinci görüşmelerin de başarısızlığa uğrayacağı aşağı yukarı anlaşılmıştı oyalama, vakit kazanmaktan başka bir amaç gütmüyorlardı Cenevre randevusuna gittik oyalanmaya gelmeyecektik. Temsilcilerimiz İngiliz ve Yunan delegelerine açıkladılar Sonunda silahlı operasyonumuz Ecevit in deyimiyle kaldığı yerden sürdürerek, üç gün içinde tamamladık ve bağımsız, federatif Kıbrıs Cumhuriyeti nin haritasını çizdik Yunanlılar bunu tanımayacaklarını söylüyorlar. NATO nun askeri örgütünden çıktıklarını, üçüncü kez Cenevre ye gitmeyeceklerini ilan ediyorlar. Amerika nın yeni Cumhurbaşkanı Ford un çağrısını kabul etmemekle sayın Karamanlis küskünlüğünü açığa vuruyor. Bu davranışları anlayışla karşılamak gerekir. Yunanistan, başındaki cuntanın akıl almaz, çağ 143 Zafer, 17 Ağustos 1974, s. 1.

92 83 dışı yöntemi ile yedi yıldır çok acı çekmiş, son Kıbrıs yenilgisi üzerine de herhalde büsbütün sersemlemiş büyük bir sinir bunalımına tutulmuştur. NATO dan çıkıp da ne yapacak? Varşova Paktına girerek andlaşmalarını ters yüz mü edecek? Yalnızlığa kaymak suretiyle Doğu ile Batı blokları arasında bir denge politikası mı izleyecek? Bağımsız ve federatif Kıbrıs statüsünü saptayacak diplomatik çalışmalara katılmayacağını söylerken komşumuzun amacı nedir? Ada Rumlarını kendi yazgılarıyla baş başa mı bırakmak ister? Yoksa bir gün enosisi gerçekleştirmek umudu içinde bilmediğimiz bir takım yeni düşler mi kurmaktadır?... Her zaman belirttiğimiz gibi haklı olan biziz ve bundan ötürü de serinkanlıyız Artık acelemiz yok, bekleriz. 144 Elde edilen başarıya rağmen suların durulmayacağı her bakımdan kendisini göstermekteydi. Nitekim, II. Harekatın tamamlanmasından sonra MSP çevrelerinde, Kıbrıs zaferinde gerçek kahramanın Erbakan olduğu yönünde söylemler dolanmaya başlamıştır. I. Harekat için Hükümetin karar aşamasında olduğu dönemde Ecevit in Kıbrıs a müdahale edilmesine itiraz ettiği, Londra ya sırf bu yüzden gittiği, en sonunda Meclis in ve ordunun kendisini müdahaleye mecbur ettiği gibi iddialar ortaya atılmıştır. Ecevit in 15 Temmuz günü darbe haberini alınca Afyon a hareket etmesi dahi, Kıbrıs a müdahale etmeyeceği yönünde bir delil olarak gösterilmiştir. Esasında Koalisyon Hükümetinin en büyük görüş ayrılığı Kıbrıs sorununun nasıl çözümleneceği noktasında yaşanmış idi. Ecevit, Kıbrıs konusundaki Türk tezinin coğrafi federasyon olduğunu açıklarken, Erbakan ise, Kıbrıs ta Türkler bir bölgeye, Rumlar başka bir bölgeye toplanıp, araya tampon bölge konulacak, böylece taksim gerçekleşmiş olacak görüşünü ileri sürmüştür. Ne var ki bu durum dünyada, Türkiye nin ikili oynadığı gibi bir izlenim uyandırmıştır Nadir Nadi, Sinirler Bozulunca, Cumhuriyet, 18 Ağustos 1974, s. 1, D. Geylan, a.g.e., s. 43.

93 Değişen Dengeler ve Birleşmiş Milletler Fransa Cumhurbaşkanı d Estaing, bir bildiri yayınlayarak, Türkiye nin Kıbrıs hareketini onaylamadığını ve Türkiye nin askeri üstünlük peşinde olduğunu bütün dünyaya ilan etmiştir. Cumhurbaşkanı olduğundan beri d Estaing in yayınladığı ilk dış siyaset bildirisi bu olmuştur. Fransa, BM Güvenlik Konseyi ne Türkiye aleyhine bir karar tasarısı sunmuş ve kabul ettirmiştir. 146 Konsey, Kıbrıs ta andlaşmalar dışı bulunan bütün kuvvetlerin çekilmesini ve askeri kazançlardan yararlanmaksızın barış görüşmelerine başlanılmasını benimsemiştir. Çin Halk Cumhuriyeti söz konusu oylamaya katılmamış, Sovyetler Birliği, Beyaz Rusya ve Irak temsilcileri ise çekimser oy kullanmışlardır. Her şeyden önce, bu kararla Yunanistan ın Cenevre Konferansı nın ikinci döneminde, görüşmeleri sürdürmek için Türk Silahlı Kuvvetleri nin Ada dan çekilmelerini ilk koşul olarak öne sürmesi arasındaki benzerlik açıkıca görülmüştür. Demek ki Fransa, Cenevre de amacına varamayan Yunanistan ın, New York ta savunuculuğunu ve sözcülüğünü üstlenmiştir. Gerçekten de, 30 Temmuz günü Cenevre de Türkiye, Büyük Britanya ve Yunanistan Dışişleri Bakanları arasında imzalanan Ortak Bildiri nin 4. maddesinde Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki silahlı kuvvetler sayısı ile silah, mühimmat ve diğer harp malzemesinin uygun zamanlarda ve kademeli şekilde azaltılmasına müncer olarak tedbirlerin geliştirilmesindeki mutabakat, İlgili bütün tarafların kabul edebileceği adil ve sürekli bir çözüm çerçevesinde ve Kıbrıs Cumhuriyeti nde barış, güvenlik ve karşılıklı itimat temin edilmesi temel koşuluna bağlanmıştı. Bunun anlamı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada dan çekilmeleri konusunu ancak ve ancak Kıbrıs ta barış ve güvenliğin sürekli ve sağlam biçimde kurulmasından sonra ele alınabileceğinde taraflar anlaşmışlar ve bu anlaşmayı Ortak Bildiri ye koydukları imzalarıyla pekiştirmişlerdi. Londra, Zürih ve Garanti andalaşmaların kendisine sağlam bir biçimde tanıdığı yetkiyi kullanarak Türkiye, Ada ya, barışı sağlamak amacıyla, askeri 146 Ziyad Ebüzziya, Sende mi? Fransa!, Son Havadis, 19 Ağustos 1974, s. 1, 7.

94 85 birlikler göndermek zorunda kalmıştı ve şimdi, Güvenlik Konseyi, Fransa nın öncülüğünde, hukuka uygunluğu tartışma kaldırmayacak bu barış girişimini, neredeyse, barış görüşmelerinin engeli niteliğinde görmekteydi. Fransa için önemli olan, Yunanistan ın, Fransa ağır sanayisinin ve özellikle savaş sanayisinin en önemli müşterilerinden biri bulunmasıydı. Nitekim daha Cenevre Konferansı nın ilk dönemi açılmamışken, Fransa nın ünlü La Monde gazetesinde Fransa, demokrasiye çok düşkün olmasına karşın, son zamanlarda faşist cuntaya Mirage uçakları, füzelerle donatılmış hücumbotları, AMX tankları satmış ve satıyordu. Yunanistan daki yabancı yatırımlarda, Fransa ikinci sırada geliyor ve bu yatırımların başında da Peugeot Renault otomobil montaj fabrikası bulunuyordu bilgisini vermiştir. 147 Yine Fransız basını, Yunanistan a satılan silah ve uçakların hemen sevk edileceği haberine vermiştir. 148 Öte taraftan, Birleşik Amerika, Türkiye nin Kıbrıs ta coğrafi temele dayanan iki ayrı otonom bölge kurulması görüşünü desteklediğini bir kez daha tekrarlamıştır. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü R. Anderson demiştir ki, Otonominin, Ada daki Türk toplumunun korunması ve esenliği için gerekli bir çözüm olduğuna inanıyoruz. Anderson, Kissinger in Mavros u Washington a görüşmeler için davet ettiğini, fakat bu davete henüz cevap alınmadığını da bildirmiştir. Amerika da hükümet görüşme zemini hazırlamak için çalışmaktayken, bir yandan da yapılmakta olan dış yardımın kesilmesi istenmekteydi. Kıbrıs çatışmasının devamı süresince Türkiye ve Yunanistan a yapılmakta olan Amerikan askeri ve ekonomik yardımın kesilmesini ön gören bir kanun teklifi Amerikan Senatosu na sunulmuştur. Demokrat Senatör C. Pell, tarafından hazırlanan teklifte şöyle denmekteydi; Amerika, Kıbrıs ta askeri bir çözüme karşı olduğunu ancak bu şekilde gösterebilir Ve ancak bu şekilde bir savaşı mümkün kılan silah sevkiyatı sona erebilir. 147 Edip Çelik(İst. Huk. Fak. Öğr. Üy.), Güvenlik Konseyi Kararı ve Fransa, Milliyet, 23 Ağustos 1974, s Adalet, 21 Ağustos 1974, s. 3.

95 86 Teklifi destekleyen Messachusetta Senatörü Edward Kennedy, Amerika nın Kıbrıs bunalımında özel bir sorumluluk taşıdığını anlatmıştır. Kennedy, Amerika nın son yedi yıl içinde Atina daki Cunta Hükümetini desteklemesi, bu trajik olaylarla önemli bir etken olmuştur. demiştir. Teklife göre, gerek Türkiye ve gerekse Yunanistan, BM Güvenlik Konseyi nin ateşkes kararına etkili bir şekilde uyuncaya kadar her iki ülkeye de kesilecekti. Türkiye ve Yunanistan ın Güvenlik Konseyi nin kararına uyduklarını kongreye Cumhurbaşkanı Gerald Ford un bildirmesi gerekmekteydi. Ancak Amerika, dış yardımla ilgili olarak 1974 mali yılında Türkiye ye 232 milyon Yunanistan a da 71 milyon dolarlık yardım yapılmasını teklif etmiş bulunmaktaydı Ağustos günü basın açıklaması yapan Anderson, Türkiye ve Yunanistan a öteki müttefiklerimiz gibi yalnız onların çıkarları için değil, kendi ulusal çıkarlarımız için askeri yardım yapıyoruz. Türkiye ye ya da Yunanistan a askeri yardımı Kıbrıs çatışması nedeniyle kesmedik. İki NATO ülkesi savaşa başvururlarsa, ABD den gelen askeri yardıma güvenemeyeceklerini tekrar söyledik ve her iki hükümete açıkça bildirdik. Ve Başbakan Karamanlis, Başbakan Ecevit ve Başkan Vekili Klerides e mesajlar yollamıştık. Bu mesajların hedefi Kıbrıs ta barışçı çözüm yoluna ulaşmak için yapılabilecek her şeyi yapmaya tamamıyla hazır olduğumuzu bildirmekti Başbakan Ecevit ten ilk tepkiyi almış bulunuyoruz Karamanlis kendisi Kissinger in mesajına cevap ileteceğini söylemiştir. Bakan (Kissinger) Karamanlis ile görüşmüş ve o uygun olduğu takdirde, Başbakan ın Washington da memnuniyetle karşılanacağını söylemiştir. 150 Bu konuda Atina dan gelen haberler hayal kırıklığı yaratacak türdendir. Başbakan Karamanlis in 19 Ağustos akşamı radyo ve televizyonda yayınlanan konuşması, gazetelerin en önemli haber konusu olmuş ve Kissinger in davetine rağmen Başbakan Yardımcısı ile Dışişleri Bakanı Mavros un Washington a gitmeyeceği belirtilmiştir. ABD nin tam hedef olarak 149 Milliyet, 17 Ağustos 1974, s Cumhuriyet, 19 Ağustos 1974, s. 1.

96 87 gösterilmesinin yanı sıra, NATO Genel Sekreteri Luns da nasibini almış ve Atina ya gelmesinin gereğinin olmadığı ifade edilmiştir. 151 Bir gerçeği kesinlikle ortaya koymakta yarar var. Kıbrıs taraflar için özü, iç politika olan bir konudur. Konferanslar, başkentler arası diplomasi trafiği, işin kabuğudur. Klerides ve Karamanlis aslında uluslararası itibarın değil kendi ülkelerinin küfünü solumaktadırlar Yunanistan Başbakanı Karamanlis, faşizmden bütün kurumlarıyla işleyecek demokrasiye uzanan köprü isimdir. Ancak bu geçici görevin ötesinde Karamanlis, iktidar koltuğu ile 11 yılın hasretini gidermek istemektedir. Yakın sürede yapılacak seçimlere katılacaktır. Elbette, kendisinden önceki bir karanlık devrin faturasını ödeyerek siyasi intihara teşebbüs etmek istemeyecektir. Klerides, Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı için meşruiyeti tartışmalı, Rum kesiminde lider olarak kök salmamış bir isimdir. Ada ya verilecek statü ne olursa olsun, başkan adayıdır. Ve o da elbette, çoğunluğun oylarını toplamak için oynamaktadır... Daha önce sapılmış bir yanlış yolda, aklı başında şoförün yapacağı tek şey, arabayı geri vitese takmaktır Klerides, vites kolunu eline almış bulunmaktadır. Şimdi beklenen Karamanlis in de bir basiret örneği sunmasıdır 152 Ne var ki, Atina nın küskün üslubu Lefkoşe de hırçın bir eğilime dönüşmüş görünmektedir. Lefkoşe nin Rum kesiminde EOKA-B örgütünün kışkırttığı Rumlar, düzenledikleri Amerikan aleyhtarı gösterilerini kanla boyamışlar, Amerika nın Kıbrıs Büyükelçisi Rodger Davies i vurmuşlar, 10 elçilik arabasını yakmışlar ve elçilik binasını ateşe vermişlerdir. 153 Lefkoşe deki olaylar bütün dünyada derin bir üzüntüyle karşılanırken, öte yandan da Atina da ve ABD de de, ABD aleyhinde gösteriler olmaya devam etmiştir. Oysa, Karamanlis, Türkiye ile savaşa kalkışmak gibi bir maceraya sağduyulu ve gerçekçi bir davranışla önlemiştir. Ama duygusal tepkilerden kurtulamadığı ve giderek bu duyguların tutsağı durumuna düştüğü görülmektedir bu zaaf hem barışı, hem de bizzat Yunanistan ın 151 Adalet, 20 Ağustos 1974, s Güneri Civaoğlu, Ecevit, Karamanlis, Klerides, Tercüman, 20 Ağustos 1974, s Hürriyet, 20 Ağustos 1974, s. 1.

97 88 ulusal çıkarlarını tehlikeye sokacaktır. Şöyle ki; Yunanistan, Ada daki Türk askerleri çıkmadıkça görüşme masasına oturmayacağını açıklamıştır. Bu, barış için gerekli müzakerelerin başlamaması ve Ada daki fiili durumun sürdürülmesi demektir. Zira, Türk Silahlı Kuvvetleri, sürekli barış sağlanmadan ve Ada daki soydaşlarının güvenliği garanti altına alınmadan Kıbrıs tan ayrılmayacaktır. Bu tek yanlı bir karar değildir. Dayanağını Londra ve Zürih Andlaşmaların da bulan ve 1. Cenevre Andlaşması nda hükme bağlanan bir durumla ilgilidir. Atina nın buna rağmen öyle bir koşulu ileri sürmesi, barış için gerekli görüşmelerin istenmediğini göstermektedir konferansın yapılmaması, barışın geciktirilmesi Türklerin yararına, Rumların ve Yunanistan ın da zararınadır 154 ABD ye karşı, Atina ve Lefkoşe de ortaya çıkan manzara, Washington un tavrını Türkiye lehine sürdüreceği anlamına gelmemekteydi. Şöyle ki; ABD Savunma Bakanı Türkiye ye yapılan silah yardımı ciddi surette gözden geçirilmek gerekir demiştir. Shlesinger e göre Türkler Dostlarının kabullenmeyi hazırlandıkları sınırların ötesine taşmışlardır. Ayrıca, Demokrat Parti Senatörü Ribicof ve E. Kennedy de, Kıbrıs ta barışı geri getirmek ve Anadolu da haşhaş ekimini durdurmak için bir dizi tedbirler içeren bir önerge hazırlamakla meşgullerdi. Diğer taraftan; önemli eyaletlerde, Rum asıllı Amerikalıların düzenledikleri sokak gösterileri, büyük gazetelerde sayfa kiralanarak yayınlanan protesto bildirileri, Rum zenginlerinin, iş adamlarının kongre üyelerini ve ABD hariciyesini etkileme çabaları mevcuttu. Bunlar, birbirinden kopuk, rastgele gelişmeler olmayıp, amaç, son haftalarda ağırlığını Türkiye ye kaydıran ABD yi yeniden Atina nın yanına almak teşebbüsleriydi. Okyanusun ötesinde yürütülen bu operasyona, Atina nın NATO şantajı ve Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminde pompalanan Amerikan düşmanlığı ile daha ciddi boyutlar kazandırılmaktaydı. Karamanlis Hükümeti nin NATO dan çekilme kararında çeşitli etkenler vardı, ama temel amaç, ABD üzerinde baskı ve tehdit oluşturmaktı. ABD sınırları içinde gittikçe yoğunlaşan baskı ve ülke seçmenlerinin %2 sinin Rum olması, bu süper büyüğün Kıbrıs politikasını etkileyebilecek 154 Abdi İpekçi, Yunanistan Yanlış ve Tehlikeli Yolda, Milliyet, 20 Ağustos 1974, s. 1, 10.

98 89 önemli ağırlıklardandı.shlesinger in sözlerinin yanı sıra Kissinger in de arabulucu olarak, esasta federasyon tezini kabul etmekle beraber, Türkiye den bazı fedakarlıklar istediği de bilinmekteydi. Kısacası, ayakları Ege nin iki kıyısında, kendisini Ortadoğu da ayakta tutacak bir tahterevalli dengesi kurmaya çalışan ABD, şimdi hissettirmeden karşı tarafa ağırlık koymaya başlaması beklenebilirdi. Bu durumda Türkiye, süngüsünün açtığı yoldan ilerleyen kararlı politikasını sürdürmeli ve Ankara üzerinde bir yoğun ABD baskısı kurulmadan önce, Ada daki fiili Türk hakimiyetini, tek taraflı kararla da olsa, hukukileştirmeliydi. Atilla 1 Hattı nın kuzeyinde, Kıbrıs Türk Federe Cumhuriyeti ni ilan etmek bu yolda atılacak sağlam bir adım olacaktı. Ankara dan sızan haberler, o yoldaki hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğu yolundaydı. 155 Diğer yandan, başlangıçtan beri Akdeniz ve Ortadoğu daki çıkarlarını korumaya ve geliştirmeye çalışan ve Kıbrıs ın NATO etki alanı dışına çıkarılması siyasetini izleyen Sovyetler Birliği için, Temmuz Ağustos olayları, bu siyasetin gerçekleştirilmesini sağlayabilecek önemli bir fırsat olmuştur. Devrik Makarios Hükümeti ni ayakta tutabilmek için Türkiye nin 20 Temmuz harekatının karşısına çıkmayan ve fakat, yine de, statükoya dönülmesi görüşünün başlıca savunucusu olan Sovyetler Birliği, harekat ertesinde, sorunun doğrudan doğruya ilgili taraflar arasında çözümlenmesi yoluna gidilmesini engellemek çabası içine girmekte gecikmemiştir. 156 Kıbrıs için yeni bir konferans öneren Moskova, bu konferansa Güvenlik Konseyi nin 155 Güneri Civaoğlu, Kıbrıs Federe Devleti, Tercüman, 21 Ağustos 1974, s S. Toluner, a.g.e., s (Kaynak, S/PV.1786 (English); S/PV.1787 (English); S/PV.1792 (English) ); Sovyetler Birliği, 23 Ağustos 1974 tarihli Deklarasyonu ile, Kıbrıs meselesinin İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasından çıkarılıp uluslar arası platformda ele alınmasını istemiş ve şu noktalar üzerinde durmuştur: 1) Güvenlik Konseyi nin 353 sayılı kararı gereğince, yabancı kuvvetler Kıbrıs Cumhuriyeti nden derhal çekilmelidir. Yabancı kuvvetlerden kasıt, Türk kuvvetleri idi. 2) Kıbrıs a verilen garantilerin işlemez olduğu görüldüğünden, Garanti Antlaşması artık geçerli değildir. Dolayısıyla, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ın da bundan sonra artık müdahale hakları yoktur. 3) Kıbrıs meselesi bütün milletleri alakadar eden bir mahiyet kazandığı için, dünyadaki bütün siyasi eğilimleri temsil eden bir forumda ele almak gerekir. Bunun içinde böyle bir forum, Güvenlik Konseyi nin 15 üyesi ile, Türkiye, Yunanistan ve bazı bağlantısız devletlerden meydana gelmelidir. Açık olan şudur ki; Sovyet teklifi, Türkiye nin andlaşmalardan doğan haklarını bir kenara itmekte, andlaşmaları saymamakta ve Türkiye yi bir sürü devlet arasında herhangi bir devlet statüsüne getirmekteydi. Bkz., F. Armaoğlu, a.g.e., s. 807.

99 90 beş üyesinin, Rusya, ABD, İngiltere, Fransa ve Çin ile üç ilgili ülkenin, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs ın katılmasını istemiştir. 157 Atina Hükümeti, işi uzatmaya götüren Sovyet Tezini kabul ettiğini açıklamış, Türk Hükümeti ise BM seviyesinde genişletilmiş görüşmeleri öneren Sovyet yaklaşımını, sorunun çözümünü güçleştirici bir yol olarak vasıflandırmış ve reddetmiştir. Öte yandan, ABD de, Türkiye nin görüşünü benimsediğini belirtmiş ve Cenevre görüşmelerine devam edilmesinin yararlı olacağını kaydetmiştir. 158 Ayrıca Amerika Dışişleri Bakanı Kissinger, Kıbrıs krizini sonuçlandırmak maksadıyla yeni bir sulh planını, İngiltere nin ABD nezdindeki Büyükelçisi Peter Ramsbothsm ile birlikte kararlaştırılarak hazırlamıştır. Plana göre; Kıbrıs, arazi itibarıyla ile %28 kadarı kuzeyde Türklere, geri kalanı Rumlara ait olmak üzere ikiye bölünmekteydi. Her iki toplum tamamen muhtar bir idareye sahip olmakta, içişleri, maliye ve ticaret başta olmak üzere bütün toplumsal faaliyetlerini kendi kurdukları idare düzeni altında yürüteceklerdi. İngiliz Başbakanı Wilson ve Dışişleri Bakanı Callaghan, yapılan sulh planını olumlu ve ideal çözüm şekli deyimiyle karşılamıştır. Ancak belirtildiğine göre, halen Londra da bulunan Makarios un, ana hatları kendisine bildirilen planı şiddetle reddettiği ve Ada yı bölemezsiniz. Buna bütün bloklar karşı çıkacaktır. BM bu işe el atacak ve Ada nın bölünmesine mani olacaktır. Bu planı Kıbrıslı Rumlara ve Yunanistan a kabul ettirmek mümkün olmayacaktır. itirazında bulunmuştur. 159 Makarios un sözlerini doğrular nitelikte, Yunan Başbakanı Karamanlis, 25 Ağustos gecesi Yunan ve Kıbrıs Rum halklarına yaptığı Radyo-Televizyon konuşmasında, Kıbrıs ta yürüttükleri mücadelenin tek bir hedefi olduğunu belirtmiş ve bu Hedef enosistir demiştir. 160 Çalışmalarına Lefkoşe ve Ankara yı ziyaret ederek sürdüren BM Genel Sekreteri Waldheim, Denktaş ve Klerides i bir araya getirmeyi ve görüştürmeyi başarmış ve iki liderin haftalık görüşmeler yapmasının önünü 157 Ziyad Ebüzziya, Rusya nın Kıbrıs Oyunları, Son Havadis, 25 Ağustos 1974, s. 1, 7.; Milliyet, 24 Ağustos 1974, s Adalet, 28 Ağustos 1974, s Hürriyet, 28 Ağustos 1974, s Cumhuriyet, 26 Ağustos 1974, s. 1.

100 91 açmıştır. Ankara dan ayrılırken verdiği demeçte de görüşmelere başlanacağına eminin demiştir. Atina nın tavrına gelince de, durum Ankara ve Lefkoşe den oldukça farklıydı. Karamanlis, Kıbrıs sorununu BM ye götürmek niyetindeydi. Denktaş ise, bu girişimin karşısında BM ye gidilirse bağımsız Türk Cumhuriyeti ilan ederiz çıkışını yapmıştır. 161 Oysa Kıbrıs için BM Güvenlik Konseyi nin 15 üyesi ile Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıslı temsilcilerden oluşacak bir konferansın toplanmasını öngören Sovyet önerisinin, Yunanistan dışında ilgili hiçbir devlet tarafından benimsenmediği belli olmuştur. Taktiğini, işi enternasyonalleştirmek kurduğu anlaşılan Atina nın, bu durumda sorunu BM Genel Kurulu na intikal ettirmek isteği, Yunanistan ın ne yapacağını şaşırmış halinin yeni bir belirtisiydi. Çünkü, zaten 23 Eylül den önce toplanamayacak olan Kurul un, soruna bir çözüm bulması söz konusu değildi. Kurul un, tavsiye niteliği taşıyan kararlarının pratik bir değeri yoktu. Üstelik böyle bir konuda alınacak kararın üçte iki çoğunluğa dayanması gerekiyordu. O halde Atina bu yola bili bile neden gidiyordu? Akla gelebilecek cevap propaganda amacı idi. Yunanistan, herhalde BM Genel Kurulu nda dünya kamuoyunun Türkiye aleyhinde olduğunu göstermeye çalışacak ve özellikle Türkiye yi baskı altına almayı umacaktı. BM düzeyinde elde edilen bu sonuçların pratikte işe yaramadığı ve fiili durumları değiştirmediği sayısız örneklerle görülmüştür. O bakımdan Yunanistan, bu yoldan umduğu hedefe varsa da, sorunu dilediği yönde çözmüş olamayacaktı. 162 Bu arada Türkiye, tabanda değil, fakat tavanda talihsiz ve erken iç çekişmelere dönerken, Ege nin öte yakasında ilgi çekici gelişmeler olmaktaydı. 40 milyon Türk, o gelişmelerdeki tehlike sinyallerini sezmeli, 161 Milliyet, 27 Ağustos 1974, s. 5.; Denktaş ve Klerides, Ledra Palas(Lefkoşe) da, BM Mülteciler Yüksek Komiseri ile Waldheim in özel temsilcisi Louis Weckman ın da katıldığı bir toplantıda, 6 Eylül 1974 ten itibaren haftada bir kere görüşmek ve zaruri insani ihtiyaçları rapor etmek üzere mutabakata varmışlardır. Ayrıca, esirlerin karşılıklı serbest bırakılması, tıbbi yardım konularında sınır engellerinin kaldırılması, yurtdışına çıkacak öğrencilere izin verilmesi, kültürel değeri olan eserlerin korunması gibi konularda işbirliği yapılması kararlaştırılmıştır. Bkz., Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s Abdi İpekçi, Biz Bekleriz. Ama, Milliyet, 27 Ağustos 1974, s. 1, 8.

101 92 sürgün vermeye başlayan ayrılık tohumları üzerinde, milli bütünlüğünü bir kere daha bir silindir gibi gezdirmeliydi. Çünkü, Barış Harekatı geride kalmış, en az onun kadar zor bir safha henüz yeni başlamış bulunmaktaydı. Yunanistan, dış politikasını bir üçgen içine oturtma çabasındaydı. Üçgenin ilk köşesi Sovyetler idi. Moskova nın Kıbrıs konusunu Güvenlik Konseyi ne götürme teklifini kabul ederek, bu süper büyüğü bir ölçüde yanına almış görünmekteydi. Karamanlis, 1 Eylül de Selanik te yaptığı konuşmada, Ülkesinin NATO ya dönmesinin kesinlikle söz konusu olmayacağını söyleyerek, Kremlin in Burjuva Karamanlis ve yarı faşist yönetim üzerindeki kuşkularını dağıtmak istemiştir. İkinci köşede, Avrupa bulunmaktaydı. Atina, NATO dan ayrılmakla Avrupa ülkelerinde yarattığı tereddüdü, Ortak Pazar ve Avrupa Konseyi içinde yer alarak karşılama çabası içerisindeydi. Yunan Dışişleri Bakanı Mavros, Paris e bu nedenle uçmuştu. Oradan da Bonn ve Brüksel e geçecekti. Yunanistan, Avrupa Ekonomik Topluluğu nda yeniden temsil edilme imkanlarını araştıracaktı. Yapılan ön temaslar, Mavros a evet cevabını sağlamaya yetmişti bile. Üçüncü köşede ise, Bağımsız Blok, yani, tarafsız üçüncü dünya ülkeleri bulunmaktaydı. Bir köşesinde, komünist blok, diğer köşesinde Avrupa ve Tarafsızlar bulunan üçgenin, güçlü bir oy potansiyeli olarak BM Genel Kurulu na getirilmesi tezgahlanan politikanın kalın çizgisiydi. Zorlayıcı niteliği olmamasına rağmen Genel Kurulu, BM nin en yetkili organıydı ve ondan çıkacak bir kararın dünya diplomasisinde özel yerinin bulunduğu biliniyordu. Nitekim, Dışişleri Bakanı Turan Güneş, öyle bir gelişmeyi önlemek için Kuzey Afrika da bulunuyordu. Sovyetler Birliği ne yönelik olarak daha yumuşak bir üslup kullanılmaktaydı. Başbakan B. Ecevit in İskandinav ülkelerine gezisi de, bu itibarlı ülkelerin başkentlerinde Avrupa ya bir sempati taarruzu idi. Çeşitli partilerden ağzı iyi laf yapan politikacılar, Kıbrıs Barış Harekatı nın gerekçelerini anlatmak için çıktıkları geziden henüz dönmüşlerdi. Kısacası Türkiye de, yoğun bir diplomatik çaba içersindeydi.

102 93 Ancak Barış Harekatı nın bu çok kritik döneminde Hükümet krizi ya da İç politika çalkantıları mevsimsizdi. 163 Kıbrıs ta başarılı bir harekat yapılmasına karşın, mülteciler konusu İngiltere, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin en baştan itibaren son derece dikkatle üzerinde durdukları bir mesele durumundaydı. Türkiye, Kıbrıs taki İngiliz üslerinde bulunan Türklerin serbest bırakılmasını talep ederken, İngiltere ise, Kıbrıslı Türk mültecilerin serbest bırakılarak Türklerin kontrolündeki bölgelere dönmelerini sağlamak, gerek Atina da gerekse Kıbrıs Rum yönetimi nezdinde sert tepkilere yol açacak nitelikte bir karar olarak nitelendirilmiştir. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Türkiye nin bu yoldaki talebinin, Ankara nın Kıbrıs ta kontrol altında tuttuğu bölgelerde hakimiyetini güçlendirmesine ilişkin bir taktik olarak değerlendirmiştir. İngiltere, mültecileri serbest bırakmaya yanaşmazken, esirler meselesini ele alan Denktaş ve Klerides, BM yetkililerinin de hazır bulunduğu görüşmede, <18 yaşından küçük bütün tutsak ve rehinelerin akrabalarının yaşadıkları yerlerde serbest bırakılmaları, öğrencilerin serbest bırakıldıkları bölgelerde uygun okul bulunmazsa, uygun okul olan yerlere gidebilmeleri için olanak sağlanması> konusunda anlaşmışlardır. Anlaşmaya göre; hasta ve yaralı tutsaklar ile öğretmenler serbest bırakılacak, yurt dışında okuyan öğrencilerin durumları saptandıktan sonra serbest bırakılacaklardı. Yaşlılara yapılacak yardım konusunda ise, <Uluslararası Kızılhaç Örgütü, yaşlı tutsakların sayılarını ve nerede bulunduklarını saptayacaktır. Aileleri tarafından yer değiştirilmesi istenen yaşlı kimseler, Uluslararası Kızılhaç Örgütü nün yardımıyla istenilen yere gönderilecektir. Yer değiştirmek istemeyen ya da ailelerince böyle bir istek ileri sürülmeyen yaşlı kimseler ise, bir arada toplanacak ve kendilerine her türlü tıbbi yardım yapılacak, yiyecek verilecektir.> bilgisi verilmiştir Güneri Civaoğlu, Yunanistan a Dikkat, Tercüman, 6 Eylül 1974, s. 5.; Başbakan Bülent Ecevit, geçekleştirdiği basın toplantısında Milli Selamet Partisi ile uzlaştırılması ve bağdaştırılması güç ayrılıklar olduğunu söylemiştir. Bkz., Milliyet, 4 Eylül 1974, s Cumhuriyet, 12 Eylül 1974, s. 1.; Kıbrıs taki İngiliz üsleri, 1959 da Kıbrıs la ilgili olarak imzalanmış andlaşmalar gereği, İngiltere ye, tam egemenlik hakkı tanınarak bırakılmıştır. İngiltere, bu üslerin en iyi biçimde elinde tutmanın statükoyu korumakla sağlanabileceğini düşünüyor olsa gerek.

103 94 Bu arada Türkiye de Hükümet buhranı ile karşı karşıya kalınmıştır. Durumdan yararlanan Yunanistan ise, sağlam ve emin adımlarla puan toplamaya devam etmiştir. Demokrat Parti(DP) Parti Divanı nın Cumhuriyet halk Partisi(CHP) ile koalisyon kurmayı reddetmesi üzerine, Ecevit, istifa mektubunu Cumhurbaşkanı Korutürk e götürmüş, ancak Cumhurbaşkanı, Memleketin içinde bulunduğu şartlar yüzünden istifayı kabul etmemiş, ve Ecevit ten 25 Eylül günü saat 17:00 a kadar düşünmesini istemiştir. Böylece Hükümet Bunalımı nın sekizinci gününde, yeni ihtimaller üzerinde durulmasına ve çareler aranmasına yol açılmıştır. Tam bu sıralarda propaganda kampanyasına girişen Yunanistan, Türkiye yi haklı olduğu bir davada yalnız bırakmaya çalışmıştır. Yunan Dışişleri Bakanı Mavros, BM nin 29. Genel Kurul Toplantı sında yaptığı konuşmada, Türkiye yi, Ada nın bağımsızlığını çiğnemek ve Ada yı işgal etmekle suçlamıştır. Enosis duygu ve düşüncesini de hasır altı eden Bakan, Yunanistan ın enosise de Ada nın bölünmesine de karşı olduğunu, Kıbrıs ın kaderinin Ada daki Rum ve Türk toplumlarınca tayin edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Türkiye yi ve BM yi tehdit etmekten de kaçınmayan Mavros, Kış arifesinde 200 binden fazla mültecinin durumu vahimdir. Oturup olayların gelişmesini beklemek büyük zararlar getirecektir Şimdi sorun BM nin buna karşılık ne gibi bir davranış içine gireceğidir. Kendi yasalarına uygun hareket Bu yüzden de, Ada nın eski statüsünün değişimi anlamına gelen Türkiye nin coğrafi temele dayalı federasyon tezini engelleyecek her harekete başvurmakta sakınca görmemektedir. Nitekim, İngiltere, üslerdeki Kıbrıslı Türk mültecilerin, doğrudan ya da Türkiye ye geldikten sonra, Kıbrıs Türk kesimine geçmelerini engellemek suretiyle Türkiye nin coğrafi federasyon tezinin fiili bir durum kazanmasını önlemek istemektedir. Buna karşılık, Kıbrıs ın kuzey bölgelerinden güneydeki Rum bölgelerine kaçmış Rumların eski yerlerine dönme isteğini aynı İngiltere nasıl karşılıyor? Türkiye ce savunulan coğrafi federasyon tezinin gerçekleşmesini zorlaştıracak böyle bir isteği İngiltere destekler görünmektedir. Öte yandan, Klerides, Türk tezini engellemek çabasıyla, İngiliz üslerindeki Kıbrıslı Türkleri eski yerlerine şimdi Rum kesiminde bulunan yerlerine- göndermesini İngiltere den istemiştir. İngiltere nin bu tutumuyla ne amaç güttüğü ortadadır: İngilizler, statükoyu korumaya çalışmakta, ancak aksi olup da, Türk tezi benimsenirse eğer, Ada daki eski durumlarını sürdürebilmek için Rumlarla iyi ilişkilerin kesilmemesi gerektiği kanısındadırlar. Bu arara da, belirtilmeli ki, İngiltere, Klerides in önerdiği gibi, tartışma konusu yapılan Türk mültecilerini eski yerlerine göndermeye asla yetkili de değildir. Mülteciler sözleşmesinin 33. maddesi, hiçbir akid devlet bir mülteciyi, ırkı, dini, vatandaşlığı, muayyen bir içtimai zümreye mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayat veya hürriyetinin tehdit edileceği ülkelerin hudutlarından her ne şekilde olursa olsun sınır dışı veya iade edemez demektedir; böylece, mültecilerin kaçtıkları ülkeye kendi rızaları olmadan geri gönderilmelerini kesin olarak yasaklamaktadır Bkz. Hüseyin Pazarcı, İngiliz Üslerindeki Türk Mültecileri, Milliyet, 21 Ekim 1974, s. 2.

104 95 etmediği ve Kıbrıs ta cereyan eden olaylara seyirci kaldığı takdirde BM nin sonu bir zamanların Cemiyet-i Akvamı nın akıbeti ile aynı olacaktır. Bundan sonra meydana gelecek olayların sorumlusu biz olmayacağız. Haftalardan beri küçük bir Ada nın ırzına geçilmesi olayını izliyoruz sözlerini de sarf etmiştir. 165 BM Genel Kurulu nda bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Biz taksimi kınıyoruz, Yunanistan da ENOSİS i kınasın demiş ve Türkiye nin müzakereye hazır olduğunu tekrar etmiştir. Türkiye nin Kıbrıs ın bağımsızlık, hükümranlık ve toprak bütünlüğüne ve uluslararası statüsüne her zaman için hayati önem verdiğini belirten Güneş, Bu uluslararası statüye saygı göstermek, bizim için dış politikamızın en önde gelen bir unsuru olduğu kadar, güvenliğimizin de ayrılmaz parçasıdır şeklinde konuşmuştur. Turan Güneş, Türkiye nin, Kıbrıs ın ilhakını öngören 15 Temmuz darbesinden ve her türlü müzakere yolu kapatıldıktan sonra, Ada nın ilhakını önlemek, düzeni sağlamak ve yaratılmış olan kargaşaya son vermek amacıyla müdahalede bulunduğunu ifade etmiştir. Güneş konuşmasına, şunu ifade etmek isterim ki, Türkiye, Ada da yaşayan iki toplumun acılarına son vermek, sadece Ada da değil, aynı zamanda bölgede barışın korunmasını da tehlikeye düşüren gerginliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak çabuk bir çözüme ulaşmak gayesiyle, makul bir çerçeve içerisinde müzakerelerin yeniden başlatılmasına olan inancını muhafaza etmektedir. şeklinde devam etmiş, buna karşılık veren Kıbrıs Rum Temsilcisi Kipriyanu ise, hükümetinin görüşmelere taraftar olduğunu, ancak bunu tek başına yapmayacağını bildirmiş ve Dünya 165 Hürriyet, 25 Eylül 1974, s. 1.; Yaptığı toplantıda Kıbrıs meselesini ele alan İngilizler, şu konulara yer vermişlerdir: Dışişleri Kıbrıs sorunu ile ilgili partilerin diplomatik ilişkilerin devam ettiğini ancak müzakere aşamasına gelecek seviyede henüz olmadığını da ekledi. Bu konuda umutlar için henüz çok erkendi umut ancak Klerides ile Denktaş arasındaki görüşmelere bağlıydı. Gündemdeki konular ise insani problemlerdi ve bu problemlerin Denktaş ın, Ada nın Kıbrıs Türk kesimine yerleştirilmeleri önerisi ile çözüme ulaşabilme ihtimali olmuştu Ancak bu pozisyon Türklerin bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurmak için bildirilmiş niyetlerinin olması ve buna karşılık Makarios un bu iki bölgeye dayalı çözüm fikrine karşı çıkması sonucunda daha da zorlaşacak ve kötüleşecektir bu aşamada, bu bağlamda bir çözüm Avrupa Birliğinin genel desteğine hakim olmaz ve Kıbrıs probleminin çözümüne de katkıda bulunamazdı. Bu aynı zamanda göçmenler için düzenlenen tatmin edici beklentilere de zarar verebilirdi.. Bkz., CAB/128/55/10 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 12 Eylül 1974 tarihli toplantısından)

105 96 Örgütü nün bu müzakereler için yardımcı olmasını istemiş, ayrıca da, müzakereler için en iyi yolun Sovyetler Birliği nin önerdiği gibi geniş bir konferans olduğunu söylemiştir. 166 BM nin yanı sıra Avrupa Konseyi de Kıbrıs Meselesi ni ele almış ve bir karara varmıştır. Konseyin onayladığı karar, Temmuz ayında, ikinci genişleme harekatından önceki tutumuna oranla Türkiye nin haklılığı konusunda daha çekimser görülmüştür. Konsey çevreleri, Avrupalı parlamenterlerin tutumlarındaki Türkiye yi destekleyen görüşlerin kaybolduğunu belirtmişlerdir. Bunu kanıtlayan örnekler ise şunlardı: 29 Temmuz da Konsey, Karasek in raporuna dayanarak aldığı kararda; 1- Türkiye nin müdahalesinin Garanti Andlaşmasına dayandığı resmen belirtilmekte, 2- Cuntanın darbesi takbih edilmekte, 3- Türk toplumunun güvenliği için özel bir statü kurulmasını öngörmekteydi. Bu defa Konsey in aldığı karar metninde, eski heyecanlı sözcükler, yerini tedirginliğe bırakmıştır. Her ne kadar 29 Temmuz Kararı na atıfta bulunulmuşsa da, örneğin, Yunanistan ın Cenevre den bu yana belirttiği, Kesin çözüm toplumlararası görüşmelerde bulunsun, garantörler işin sonunda sadece onaylamayla yetinsinler tezi benimsenmiştir. Avrupa Konseyi nin endişe ve istekleri şu şekilde özetlenmiştir: Müdahaleden sonraki genişleme yeteri kadar hukuki temele dayanmamakta ve Ankara nın açık niyetleri hakkındaki şüpheleri arttırmaktadır. 166 Milliyet, 26 Eylül 1974, s a.g.e., s. 6.; ABD Senatosu nun aldığı karar, Başkan Ford a bir tavsiye niteliğindedir. Başkan dilerse karara uymayabilir. Ancak, uygulama şansının zayıflığına rağmen, ABD Senatosu nun, Türkiye karşısındaki bu vaziyet alışı, büsbütün ağırlıktan yoksun değildi. Kamuoyu baskısının oluşmasına temel teşkil edebilirdi. Başkan Ford bu baskıya, Türkiye nin önemi dolayısıyla boyun eğmeyecektir. Amerika nın dünya çapındaki çıkarları böyle bir kararın onaylanmasını güçleştirmektedir Bkz., Güneri Civaoğlu, ABD Senato Kararı, Tercüman, 25 Eylül 1974, s. 5.

106 97 2- Güçlü durumdaki Türkiye, kesin çözümün iki toplum arasında bulunmasını kabul etmeli, garantörler arasında bir bağımsız ülke için elbise dikme çabalarından vazgeçmelidir. 3- Türkiye güçlü durumda bulunduğundan, bazı politik jestler yaparak kesin çözüme giden yolları açma öncülüğü yapmalıdır. Bu şekilde iyi niyetini Dünya Kamuoyu na gösterebilir. Aksi halde Ada da devamlı asker bulundurma ve Ada yı, İlhak etme yönündeki niyetlerine karşı akımlar artacaktır. Kıbrıs Meselesi nin yakın takipçilerinden olan ABD de ise Türkiye ye askeri yardımın kesilmesi konusu gündemdeki yerini korumaya devam etmiştir. Başkan Gerald Ford un veto tehdidine aldırış etmeyen Amerikan Senatosu, Kıbrıs ta bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri nin geri çekilmesi yönünde esaslı gelişmeler kaydedilinceye kadar Türkiye ye yapılmakta olan Amerikan askeri yardımını durduran bir teklifi 16 ya karşı 62 oyla kabul etmiş, fakat aradan iki saat geçtikten sonra, uygulamanın 15 Aralık tarihine ertelenmesini öngören başka bir uzlaştırıcı teklifi 35 e karşı 40 oyla onaylamıştır. 168 Askeri yardımın tartışıldığı bir süreçte, Kıbrıs taki askeri varlığını güçlendirmeyi hedefleyen Yunanistan, bir aylık bir zaman dilimi içerisinde Kıbrıs a silah ve cephane yığmaya devam etmiş ve etmekte olup, Eylül ayı başında Yugoslavya sınırında görevli 6 7 bin civarında komando askerini, NATO dan çekilmesi ve Yugoslavya nın bu ülke ile bundan böyle herhangi bir ihtilafa girmeyeceği yolunda garanti vermesi üzerine Ada ya çıkarmıştır. Ada da resmen bilinen Yunan asker sayısının 8500 civarında bulunduğu, ancak bunun dışında sivil kıyafetlerle Limasol dan çok sayıda Yunan askerinin de şilep ve gemilerle Ada ya gelmekte oldukları haber alınmıştır. 169 Bu arada ABD Başkanı Ford, Türkiye ye askeri yardımın ve her türlü askeri malzeme satışının kesilmesini öngören kesinleşmiş kanun tasarısını veto etmiştir. Ford, Kongre ye gönderdiği mesajda, kanunun yürürlüğe girmesinin, Birleşik Amerika nın Kıbrıs ta barışçı çözüme ulaşması için giriştiği çabalardan çekilmesi anlamını taşıyacağını bildirmiştir Adalet, 11 Ekim 1974, s Son Havadis, 16 Ekim 1974, s Milliyet, 16 Ekim 1974, s. 1, 10.

107 98 Gelişmeleri yakından takip eden İngiliz Dışişleri, Kıbrıs ta siyasal uzlaşmada bir ilerleme olasılığı görülmediği kanaatindeydi. Onlara göre; Yunan Hükümeti gelecek seçimlerle meşguldü ve Türkiye de de geçici bir hükümet iş başındaydı. Klerides ve Denktaş arasındaki görüşmeler sadece insancıl konularla sınırlı kalmıştı. Türk kuvvetlerinin yeni bir çizgiye çekilme olasılığının gündeme gelmiş olmasına rağmen, bunun uzlaşma için yeterli olmadığı belirtilmiştir. İngilizlere göre; Türklere geri çekil çağrısı yapmış olan BM de, uzlaşmaya katkıda bulunacak herhangi bir yaklaşımına destek olunacağı garantisi verilmiştir. Ancak bu dahi uzlaşma koşullarını açıkça belirtme girişimlerine yardımcı olmayacaktı. Çünkü BM de önerilecek her taslak çözümün engelleneceği muhakkaktı. Mevcut koşullarda en iyimser umut, Klerides ve Denktaş arasındaki görüşmelerdir ki, her ikisi de sürekli BM Genel Sekreteri Waldheim in Kıbrıs özel temsilcisi ile iletişim halindeydiler. 171 Öte yandan, İkinci Cenevre Konferansı nda anlaşmaya varılamaması üzerine İngiltere, Amerika ve diğer bazı ülkeler tarafları yeniden müzakere masasına oturtmak amacıyla, ayrı ayrı girişimlerde bulunmuş, fakat Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi barış yoluna yanaşmamıştı. Yunanistan ın müzakereye yanaşmaması üzerine krizi yumuşatmak için Eylül ayında, Afrika ve Asya ülkelerinden oluşan Tarafsız Ülkeler Bloğu (Bağlantısızlar), BM deki gurubu kanalıyla Türkiye ve Yunanistan nezdinde girişimlerde bulunarak davaya bir çözüm getirmek için, her iki tarafın da Kabule Şayan bulacağı bir karar sureti hazırlamak istediğini bildirmiştir. Tarafsızlar Bloğu ndan beş ülke (Cezayir, Hindistan, Mali, Yugoslavya ve Guyana) temsilcileri bu konuda çalışmalar yapmak üzere beşli bir komite halinde görevlendirilmiştir. Türkiye ile Yunanistan ın onayını alan bu komite, Kıbrıs üzerinde bir karar taslağı hazırlıklarına girişmiştir. Yugoslavya, Hindistan ve Guyana ayrı ayrı birer çalışma belgesi hazırlamışlardır. Türkiye nin bazı belirsizlikler ve tarafgirlik nedeniyle yaptığı itiraz sonucunda, çalışmaya başlayan Beşli Komite, 25 Ekim günü taslağı tek metne dönüştürmüştür. Bu arada, Tarafsızlar Bloğu nun bir üyesi konumunda olan Kıbrıs ın, Kipriyanu vasıtası ile, bu bloğun gerçekleştirdiği tüm 171 CAB/128/55/13 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 17 Ekim 1974 tarihli toplantısından)

108 99 çalışmalara doğrudan katıldığını ve yönlendirici rol oynadığını da unutmamak gerekmektedir. Beşli Komite nin en geç iki gün içerisinde Tarafsız Ülkeler toplantısına sunacağı karar taslağı, ana hatlarıyla şu görüşleri yansıtmakta idi: 1- BM Genel Kurulu Güvenlik Konseyi nin 1965 kararını ve bundan sonraki tüm kararlarını dikkate alarak, Kıbrıs krizinin dünya barışını ve güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde sürdüğünden büyük endişe duyarak buhranın çözümlenmesi çalışmalarında Kıbrıs Cumhuriyeti nin her safhada hazır bulunması gerektiğine işaret ederek, Türkiye ile Yunanistan hükümetlerinin, Ada nın bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, egemenliği ve tarafsızlığını korumak, Kıbrıs ın bölünmesi veya ilhakına tamamen karşı olduklarıyla ilgili açık beyanlarını dikkate alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti nin de ENOSİS e veya çifte ENOSİS e karşı bulunduğunu not ederek aşağıda belirtilen şu hususların yerine getirilmesini kabul etmiştir; 2- Bütün devletler Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, güvenliğine ve tarafsızlığına kayıtsız şartsız uymaya, bu ülkeye karşı herhangi bir hareket ve müdahalede bulunmamaya davet edilmektedir. 3- Kıbrıs taki tüm yabancı askeri kuvvetler, yabancı askeri varlıklar ve personel Ada dan süratle çekilecek, Kıbrıs Cumhuriyeti ne karşı bütün yabancı müdahale durdurulacaktır. 4- Bütün ilgili taraflar mültecilerin evlerine güven içinde dönebilmeleri amacıyla acil tedbirler alacaklardır. 5- Kıbrıs Cumhuriyeti nin anayasal düzeni, Türk ve Rum Kıbrıs toplumlarını ilgilendiren bir konu olarak mütalaa edilmektedir. 6- BM nezaretinde iki toplum arasında başlatılmış olan temas ve görüşmelere devam edilmesi ve bunların karşılıklı olarak kabule şayan görülen bir siyasi çözüm yolu bulmak amacına yönelmesi tavsiye edilmektedir.

109 Müzakerelerin bir an önce özgür şartlar altında ve BM çerçevesinde yapılması ümidi belirtilmektedir. 8- Kıbrıs halkının acil ihtiyaçlarının sağlanması yolunda BM çaba harcamaya devamı temin edilmektedir. Görüldüğü gibi bu taslak, Türkiye ile Yunanistan ın Kıbrıs la ilişkilerine adeta yer vermeyen, taraflar arasında müzakereyi iki topluma inhisar ettiren, 1965 teki Güvenlik Konseyi kararı gibi bugünkü Kıbrıs gerçeği ile en yakın ilgisi dahi bulunmadığı bilinen bir karara atıfta bulunmak suretiyle, Türklerin Ada da hâlâ bir azınlık olduklarını kabul ettirmeye çalışan, dış müdahaleye son verilmesini isterken, bunun kimler tarafından kaç yıldır yapılmakta olduğunu belirtmeyen, Kıbrıs krizinin 1963 ten bu yana sürdüğüne işaret etmeyen, bu bakımlardan da davaya çözüm getirmesi mümkün olmayan bir metin haline gelmiştir. Beşli Komite nin tarafsız ülkeler toplantısına sunacağı bu taslan büyük olasılıkla değişecektir. Ancak her halükarda Türkiye, Kıbrıs taki gerçekleri yansıtmayan, bu gerçekler ışığında üç garantör ülke ve iki Kıbrıs toplumunun çözümleyebileceğini bir formül halini taşımayan, işi tamamen BM ye havale eden ve federatif sistemi reddeden bir metni kabul etmeyecektir. 172 Toplam 138 ülkeden oluşan BM Genel Kurulu, Kıbrıs sorununu 28 Ekim günü ele almaya başlamıştır. Kıbrıs Rum Heyeti Başkanı Spiros Kipriyanu, ilk günde yaptığı konuşmada, Bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne şartsız olarak saygı gösterilmesini. Ada ya her çeşit müdahaleye son verilmesini ve BM Genel Kurulu nun, bütün mültecilerin emniyet içinde evlerine dönmelerini sağlayacak tedbir almasını istemiştir. Ayrıca Ada daki BM Barış Gücü nün artırılmasını da talep eden Kpriyanu, Kıbrıs Rumlarının bundan önce iki defa başarısızlığa uğrayan Cenevre tipi görüşmeler istemediklerini belirtmiştir. 173 Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Kıbrıs meselesinin çözümüne katkıda bulunmak gayesiyle BM Genel Sekreteri K. Waldheim ile 2 saatlik bir görüşme yapmış ve beşlerden, katkıda bulunabileceği bir karar tasarısı 172 Milliyet, 27 Ekim 1974, s. 6.; Bağlantısızlar Bloğu için bkz., F. Armaoğlu, a.g.e, s Cumhuriyet, 29 Ekim 1974, s. 1, 7.

110 101 istediğini belirtmiş, ayrıca, Kıbrıs konusunun uzatılmamasını ve kelime pazarlığı yapılmamasını da istemiştir. 174 Nihayet, BM Genel Kurulu nda başlayıp Özel Siyasi Komite de devam eden, ancak perde arkası faaliyetler, koridor kulislerinde geliştirilen Kıbrıs meselesinin çözüm yolunun ilk adımı Genel Kurul da atılmış ve Bloksuz Ülkelerin karar tasarısı 117 oyla ve muhalif çıkmadan kabul edilmiştir. Cezayir, Hindistan, Mali, Guyana ve Yugoslavya tarafından önerilen ve bilahare Guyana nın anlaşamayıp ayrılması üzerine Uganda, Arjantin ve Suriye tarafından oluşturulan kara tasarısı Türkiye nin baştan beri öne sürdüğü federasyon sisteminin kabulü olmuştur. Tasarıda açıkça, Kıbrıs ta, Türk toplumunun anayasal mevcudiyeti ortaya konmuş ve Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir varlık varsa bunun iki toplum dışında olamayacağı belirginleştirilmiştir. 175 Kabul edilen tasarıda şu maddeler bulunmaktaydı: Bütün ülkeleri Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duymaya davet eder ve Kıbrıs Cumhuriyeti ne karşı girişilecek bütün müdahalelerde bulunmaktan men eder. 2. Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki bütün askeri silahlı kuvvetlerinin ve yabancı askeri personelin süratli bir şekilde geri çekilmesini önerir. 174 Milliyet, 2 Kasım 1974, s Hürriyet, 3 Kasım 1974, s Milliyet, 3 Kasım 1974, s. 6.; Hürriyet, 03 Kasım 1974, s. 7.; Tercüman, 03 Kasım 1974, s. 7.; BM Genel Kurulunun (1 Kasım) 1974 te kabul ettiği 3212 nolu kararın tıpkı metni: BM Genel Kurulu, Kıbrıs sorununu inceledikten sonra, uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye düşüren Kıbrıs krizinin devamını kuşkuyla izledikten sonra, bu krizin vakit geçirmeden, barış çabaları ve BM nin temel ilkeleri çerçevesinde çözümlenmesini düşünerek, Genel Kurul daki açıklamaları dinledikten sonra ve Özel Siyasi Komisyonun raporunu not ettikten sonra; 1) Tüm devletleri, Kıbrıs ın bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve tarafsızlığını ortadan kaldıracak hareketler ve müdahalelerden kaçınmaya çağırır. 2) Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki tüm yabancı silahlı kuvvetlerin, askeri personelin süratle çekilmesini ve içişlerine yabancı müdahalesinin durmasını ister. 3) Kıbrıs Cumhuriyeti nin anayasal sisteminin, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarını ilgilendirdiğini tanımlar. 4) İki toplum temsilcileri arasında, eşitlik çerçevesinde ve Genel Sekreterin yardımıyla, temas ve müzakerelerin başlamasını emreder. Bu müzakerelerin, tarafların temel haklarını verecek serbest bir şekilde yürütülmesi ve tarafa taraf bir şekilde yürütülmesi çağrısında bulunur. 5) Göçmenlerin evlerine güvenlik içinde dönmelerini ister ve bunun gerçekleşmesi için taraflara derhal tedbir almaları yolunda çağrıda bulunur. 6) Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğü gibi temel haklarının korunabilmesi için, görüşmeler dahil olmak üzere, bu kararın uygulanması yolunda BM çerçevesindeki çabaların devamı ümidini belirtir. Bkz., Milliyet, 18 Kasım 1975, s. 7.; BM Genel Kurulu nun almış olduğu,1 Kasım 1974 tarih 3212 Sayılı Karar için bkz., E. Bozkurt, H. Demirel, a.g.e., s

111 Kıbrıs Cumhuriyeti nin anayasal düzeni Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk toplumlarını ilgilendirir ve ihtiva eder. 4. Bütün görüşmelerin ve yer alacak siyasi temasların iki toplum temsilcileri arasında eşitlik esasına uygun olarak ve BM Genel Sekreterinin nezaretinde yapılmasını önerir ve karşılıklı kabul edilecek bir anlaşma ve siyasi uzlaşma için temel şart ve hak ve hukuk prensipleri içinde görüşmelerin yürütülmesini tavsiye ve teşvik eder. 5. Bütün göçmenlerin evlerine güvenli içerisinde dönmeleri için ilgili tarafların gerekli tedbirleri acilen almasını önerir. 6. Kıbrıs Cumhuriyeti nin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve istikbalini garantiye almak üzere şimdiki tasarıda ortaya atılan maddelerin tatbiki için gerekli temas ve görüşmelerin yapılmasını ve eğer gerekirse BM çerçevesi içinde barışçı görüşmelerin yer alması ümidini izah eder. 7. BM Genel Sekreterinden Kıbrıs taki insancıl yardım faaliyetlerine de devam edilmesini ve bütün ülkelerin bu hususta yardıma çağırılmasını rica eder. 8. Bütün tarafları gerektiği takdirde takviye edebilecek olan BM Barış Gücü ile işbirliği yapmayı devama çağırır. 9. BM Genel Sekreterinden ilgili taraflar nezdinde arabuluculuk ve yardım görevine devam etmesini rica eder. 10. Bu kararı, BM Genel Sekreterin, Güvenlik Konseyi nin dikkatine sunmaya davet eder. Diplomatik çevreler, Genel Kurul kararının Türkiye açısından kabul edilebilir nitelikte görülmesi gerektiği fikrinde birleşmişlerdir, ki; - Ada daki tüm yabancı silahlı kuvvetlerin çekilmesi için belli bir tarih belirtilmemiş, derhal sözcüğü de kullanılmamış, yalnızca çekilmenin süratle gerçekleştirilmesi dileğinde bulunulmuştur. Oysa, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi yabancı kuvvetlerin derhal çekilmesinden yanaydılar. - Kıbrıs taki iki toplumun varlığının ayrı ayrı oybirliği ile resmen kabul edilmesi, BM Genel Kurulu nda ilk kez olmuştur. Bunun da Türkiye açısından çok olumlu olduğu ifade edilmiştir.

112 103 - Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, coğrafi temele dayalı bir federasyonun kabul edilemeyeceğine dair bir hükmün karar tasarısında yer almasında ısrar etmişlerdir. Ne var ki kararda, böyle bir hüküm yoktur ve Kıbrıs Cumhuriyeti nin anayasal statüsünün Ada daki iki toplumu ilgilendirdiği kaydedilmiştir. Bu da Türk Hükümeti nin karşı çıkmadığı bir husus olmuştur. - Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, Genel Kurul kararında Türkiye nin adının da geçirilerek, Kıbrıs a müdahalesinden ötürü açıkça kınanması eğilimindeydi. Ancak kararda, böyle bir hükme de yer verilmemiştir. Nitekim Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, BM Genel Kurulu nda kabul edilen karar tasarısının Kıbrıs Türk Toplumu açısından önem taşıyan bir yanı, Kıbrıs ta iki ayrı toplumun varlığının oybirliği ile resmen kabul ve tescil edilmiş olmasıdır Bu anlayış içinde Kıbrıs Sorunu na çözüm bulmak üzere yapılacak temaslarda ve müzakerelerde iki toplumun eşit durumlarına da temel ve meşru haklarını gözetecek bir çözümün öngörüldüğü belirtilmektedir Kararda coğrafi esasa dayanan federal devlet çözümü ile Türkiye nin garantör devlet haklarıyla çelişen bir hüküm yer almamaktadır. noktaları üzerinde durulmuştur. Mülteciler konusu ile ilgili olarak da Turan Güneş, BM Genel Kurulu nda, bu sorunun ancak siyasal çözüm çerçevesinde alınabileceğini özellikle söylemiş ve aşırı birtakım kişilerin BM deki faaliyetlerinin önlenmesinin BM açısından övünç verici olduğunu da ayrıca belirtmiştir. 177 Oylamadan sonra söz alan Kipriyanu, Bizi serbest bırakın. Eğer Güneş in şartları devam ederse ileri bir adım atılamaz ve bilin ki, biz intihara niyetli değiliz. Eğer bize gardiyan gerekiyorsa, bırakın bu rolü BM alsın. 178 Bu kararın çok maddesini bize dikte ettirmek istedi, Türkler Eğer Türkler daha başka türlü davranırlar ve kararın maddelerini yerine getirmezlerse bu meseleyi gene BM ye getireceğiz. Kararda en önemli iki unsur; Türk askerlerinin geri çekilmesi, ikincisi ise mülteciler meselesinin süratle ele alınmasıdır. demiştir. 177 Cumhuriyet, 3 Kasım 1974, s. 7.; TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 8., TBMM Matbaası, 1975, s Milliyet, 3 Kasım 1974, s. 6.

113 104 Frayanis ise, Türkler de bu tasarıyı kabul ettiler ve karar olarak geçildi. Türklerden evet dedikleri maddelerin tatbikine başlamalarını, Kıbrıs konusunda hatalı hareket etmiş bir hükümet çıkarmış olan Yunanistan adına istiyorum diye konuşmuştur. 179 Yunan delegesi Karayani de, karar için konuşurken, Kıbrıs ta hata yapmış bir ülkenin temsilcisi olarak, Ada da 40 bin asker tutan Türkiye yi harekete geçmek üzere çağırıyorum diyerek, kararı desteklemiştir. 180 Çin delegesi ise söz alarak karada bulunan Eğer gerekiyorsa sulh temasları BM çerçevesi içinde de yapılabilir şeklinde ve Sovyetler Birliği nin daha önce vermiş olduğu, Güvenlik Konseyi üyelerinin de katılacağı bir konferans teklifine karşı çıkmış ve Kıt a Çin i olarak böyle bir tertip olursa veto ederiz demiş, böylece Çin, Türkiye nin de istemediği bir sulh yoluna daha baştan karşı çıkmıştır. 181 Genel Kurul kararının alındığı esnada New York ta bulunan devrik Cumhurbaşkanı Makarios, kararı, Kesinlikle memnuniyet verici olarak nitelemiştir. Atina ya dönen Yunanistan Dışişleri Bakanı da karardan memnun olduklarını belirtmiştir. Keza Rauf Denktaş da, karara olumlu bakan kişilerdendi. 182 Kıbrıs eksenli dış politika konularında önemli bir süreç yaşanırken Türkiye de, Ekim Kasım 1974 tarihli gazetelerde öncelikli meseleler arsında Hükümet Bunalımı haberleri manşetlerdeki yerini korumuştur. Bülent Ecevit, Süleyman Demirel ve Sadi Irmak isimleri öne çıkmış, ne var ki bir neticeye ulaşılamamıştır. 11 Kasım günü Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı Denktaş ile Rum Lideri Klerides arasında varılan anlaşma gereğince, Lefkoşe ilçesine bağlı Vori Rum köyünde mahsur bulunan Rumlar Güneydeki Rum bölgesine aktarılmaya başlanmıştır. Bu büyük göç esnasında 2 bin Rum un güneye kaydırılacağı belirtilmiştir Hürriyet, 3 Kasım 1974, s Milliyet, 3 Kasım 1974, s Hürriyet, 3 Kasım 1974, s Cumhuriyet, 4 Kasım 1974, s a.g.e., 17 Kasım 1974, s. 1.

114 105 Kıbrıs ta insanlık dramını çözmeye yönelik adımlar atılırken, o güne kadar Kıbrıs la ilgili 55 anlaşmayı daima tek taraflı bozan devrik Cumhurbaşkanı Makarios, 25 Kasım da Atina ya beklenmekteydi. Başbakan Karamanlis in başkanlığında yeni kurulan hükümetiyle iki gün sürecek görüşmeler yapacak olan Makarios, Atina dan alacağı vize ile görevinin başına dönebilecekti. Aynı Makarios, 1964 seçimlerini kaybettiği günlerde sabık başbakanı, adayı Türklere satmakla suçlamıştı. Bu sebepte, Makarios ile Karamanlis, 11 yıldan beri anlaşmazlık içinde bulunmaktaydılar. Makarios un bu görüşme esnasında Karamanlis e, Kıbrıs la ilgili yeni bir formül vereceği öğrenilmiştir. Makarios Planı olarak adlandırılan bu plan Amerika nın Kuzey Güney Rum Ortodoksları lideri Yakovas la birlikte New York ta Kıbrıs ın siyasi karargahı haline getirilen Başpiskoposluk binasında hazırlanmıştı. Makarios, bu yeni formülünü Amerikan Dışişleri Bakanı Kissinger e, İngiliz Dışişleri Bakanı Callaghan a da açıklamış ve konuyu görüşmek için Ada da görevini devralan Klerides i Londra ya çağırmıştı. 184 Kıbrıs Rum Toplumu Lideri Klerides, son günlerde gerçekçi ve mantıklı bazı sözler söylemişti bir basın toplantısında, Makarios un dönmesi halinde onu istemeyen Rumların silahlı eyleme geçebileceği Rumlar arasında kanlı çatışmaların çıkabileceğini ve sonuç olarak bu olayların Kıbrıs ın mahvına yol açabileceğini söylemişti başka bir demecinde, Ada daki yeni durumun kabul edilmesi gerektiğini ve federasyonun gerçekçi bir çözüm olabileceğini belirtmişti Sekiz saat süren Makarios Klerides görüşmelerinden sonra, Rum toplumu liderinin görüşlerini ne kadar ısrarla savunduğunu bilmiyoruz Klerides in demecinden, Başpiskoposun yine bastırdığını ve bildiğini okumak niyetinde olduğunu anlıyoruz. Klerides in açıklamasına göre, Makarios, muhakkak Ada ya dönmek kararındadır Aralık ayının ilk haftasında Üstelik, Cumhurbaşkanı olarak görevine dönmek üzere 184 Formül özetle şöyleydi: 1- Coğrafi federasyonun yerine bölgesel kantonal sistemin uygulanması. 2- Ada nın Türkler tarafından büyük kantonlar şeklinde bölünmasine engel olunması. 3- Türkler için öngörülen genişletilmiş Otonom idarenin kısıtlanması. 4- Magosa, Larnaka, Baf, Girne ve Lefkoşe gibi büyük şehirlerden Türk ve Rumların ortak faydalanmaları. 5- Türkiye, Yunanistan, İngiltere ve Rum toplum liderleri arasında yapılacak beşli görüşmelerin başlatılması Bkz. Hürriyet, 21 Kasım 1974, s. 7.

115 106 Rum toplumu liderine göre, Makarios ile Kıbrıs ın gelecek statüsü üzerinde de mutabık kalmış. Anlaştıkları nokta da, coğrafi federasyona karşı çıkmak ve kantonal bir sistem önermekmiş. Eğer Klerides, gerçekten bu görüşleri benimsemişse, Sahibinin Sesini tekrarlamış ve son zamanlarda gerçekçi görünen kendi öz fikirlerini değiştirmiş oluyor. Makarios un şu sırada Ada ya dönmek konusundaki ısrarının nedeni açıktır: Başpiskopos; Atina da cuntacıların tamamen saf dışı edilmesinden ve seçimlerden sonra, Karamanlis in istikrarlı bir hükümet kurmasından memnundur. Buna karşılık, Türkiye, siyasal bakımdan zayıf bir dönemde bulunuyor Ayrıca, Klerides Denktaş görüşmeleri yavaş yavaş siyasal konulara kayıyor bu işi Klerides e bırakmaya niyetli değil. Makarios Kıbrıs a dönebilecek mi? İngiltere ve ABD nin bunu arzulamadığı biliniyor Makarios un Londra nın tavsiyelerine göre hareket etmesi beklenemez Papaz, ben muhakkak gidiyorum derse, Londra herhalde buna engel olamayacaktır. Makarios u bu niyetinden şimdilik vazgeçirtebilecek tek bir güç vardır, o da Karamanlis 185 Atina ya gelen Makarios, Havaalanı nda Yunan Başbakanı Karamanlis ve diğer Yuna ileri gelenleri tarafından büyük törenle karşılanmış ve bir hafta sonra temelli olarak Kıbrıs a döneceğini açıklamıştır. Ada da coğrafi sisteme, kesinlikle karşı olduğunu, böyle bir şeyin bahis konusu dahi olamayacağını, ancak Türk toplumunun Ada da küçük topluluklar halinde dağılabileceğini belirtmiş ve Ada sorununa Yunanistan ile Türkiye dahil, dışarıdan hiç kimsenin karışmamasını belirtmiş, Türkiye ye toprak su değil, bir zeytin dalı teklif ediyorum demiştir. 186 Makarios un Ada ya dönecek olması üzerine Türkiye, durumu değerlendirmek ve yeni önlemler almak üzere Milli Güvenli Kurulu nda 185 Sami Kohen, Makarios Dönerse, Milliyet, 20 Kasım 1974, s Hürriyet, 30 Kasım 1974, s. 7.

116 107 durumu ele almış ve Kıbrıs taki Yunan askerlerinin durumu ile Rumlar arasında çıkabilecek olaylara karşı alacağı tedbirleri belirlemeye çalışmıştır. Başbakan Sadi Irmak, Ada da durumu nazik olarak nitelemiş ve Makarios un Kıbrıs a dönmesi yumuşama belirtisi olarak düşünülemez demiştir. Ayrıca, konuyla ilgili devletlere, Ada da ortaya çıkabilecek olaylar sırasında Türklere karşı bir harekete geçilirse sert biçimde müdahale edileceği de bildirilmiştir. 187 Türkiye nin Makarios un Ada ya dönecek olmasından dolayı duyduğu kaygının benzerini Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) üyesi dokuz ülkenin de duyduğu ve husustaki kuşkularını Yunan Hükümeti ne ilettikleri öğrenilmiştir. 188 Aldığı karardan vazgeçmeyen Makarios, beş aylık bir ayrılıktan sonra Kıbrıs a, 07 Aralık günü geri dönmüş ve Başkanlık Sarayı nda yaptığı konuşmada, Rumların, Kıbrıs ta Türk ordusunun yarattığı fiili durumu ve taksim anlamına gelecek olan nüfus kaydırmasını hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini söylemiştir. Konuşmasını sürdüren Başpiskopos, Kıbrıs Rumlarının içine düştüğü dramı beş ay süre ile dışardan izledim. Bütün bunlara Yunan Cuntası sebep olmuştur. Cuntanın düzenlediği darbe Türklere Ada ya çıkma fırsatı vermiştir. Dönüşüm Kıbrıs ta anayasal düzenin yeniden kurulması içindir. Türkler de Kıbrıs a çıkarken bu amacı güttüklerini ileri sürmüşlerdi halen Ada nın büyük bir kısmı Türk ordusunun işgali altındadır ve bu durumun anayasal olduğunu iddi etmek imkansızdır Temennimiz Türklerle barışçı görüşmeler yaparak buhrana bir çözüm bulmaktır demiştir. Ayrıca Makarios un Ada ya gelmesi ile birlikte, Kıbrıs Rum Lideri Klerides ise görevinden çekilerek Makarios un önünü açmıştır Cumhuriyet, 1 Aralık 1974, s. 1, a.g.e., 4 Aralık 1974, s a.g.e., 8 Aralık 1974, s. 1, 7.; 23 Şubat 1978 tarihinde MHP Grubu adına TBMM de bir konuşma yapan Necati Gültekin, Makarios un Ada ya dönmesine ve de Yunanistan da yeni kurulan Karamanlis Hükümeti nin güçlenmesine, Türkiye de bir türlü kurulamayan Hükümet meselesinin yol açtığını ileri sürmüştür. Bkz., TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 5., Toplantı: 1., Cilt: 3., TBMM Matbaası, 1978, s. 658.

117 Amerikan Ambargosu ve Kıbrıs Türk Federe Devleti nin İlanı yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri nin Türkiye ye yaptığı askeri yardım, yaklaşık olarak 4 milyar 17 milyon dolardı (Doların o anki Türk parası karşılığı değerine göre 56 milyar 238 milyon lira). Bu yardım şu bölümlerde yapılmıştı: 1- Askeri yardım programı çerçevesinde 3 milyar 154 milyon dolar (43 milyar 756 milyon lira). 2- Fazla savunma maddeleri fonundan, Amerikan ordusundaki ihtiyaç fazlası malzemenin Türkiye ye verilmesi şeklinde, 828 milyon dolar (11 milyar 592 milyon lira). 3- Askeri satış kredisi olarak 35 milyon dolar (490 milyon lira). 4- Türkiye den Amerika ya giden bir kısım savunma personelinin eğitimi için yapılan masraflar. ABD, 1 Temmuz 1973 ten 30 Haziran 1974 tarihine kadar, Türkiye ye, hibe şeklinde 76 milyon dolar (1 milyar 64 milyon lira) askeri yardım yapmıştır mali yılı için ise, Amerikan Hükümeti nin, Türkiye ye yapmayı öngördüğü yardım toplamı 3 milyar liraya yaklaşıyordu. Ne var ki, askeri yardım meselesini birkaç aydır değerlendiren Amerikan Kongresi nin, Ekim ayında Türkiye ye askeri yardımın kesilmesi yolunda kabul ettiği kanunun 10 Aralık tan itibaren yürürlüğe konulması, Amerikan Silahlı Kuvvetleri nin Yüksek Komuta Heyeti nde şaşkınlık yaratmış, bu uygulamanın Kıbrıs bunalımının çözümlenmesinde bir baskı unsuru olarak kullanılacağı fikri öne çıkmıştır. 190 Amerikan Dışişleri Bakanı Kissinger, kendine ait dış politikaya Kongre nin burnunu sokmasını bir türlü kabul edememiştir. Ancak Ford yönetiminin, Watergate dönemi sonrasındaki büyük güçsüzlüğü, eskiden olduğu gibi, en sonunda Başkan ın dediği kabul edilir geleneğini 190 Hürriyet, 12 Aralık 1974, s. 1, 11.

118 109 yıkıvermiştir. Kissinger, Eğer bu gidiş hemen engellenmezse, Amerika nın çıkarları zedelenir. Kongre bu işlerde yetkisini kullanmaya kalkarsa, liderliğimiz kaybolur demiş ve o ana kadar üzerinde fazla durmadığı Ankara, Atina, Lefkoşe üçgenini hareketlendirmiştir. 191 NATO Konseyi Dışişleri Bakanları Toplantısı na katılmak üzere Brüksel e gelen Türkiye Dışişleri Bakanı Melih Esenbel ile Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, yaptıkları ikili toplantıda Kongre nin aldığı kararı değerlendirmişlerdir. Kissinger, kararı, Savunmamız tehlikeye düştü şeklinde yorumlamış, Esenbel ise, Türkiye ile Amerika geçen Ekim ayında ortak bir hareket tarzı üzerinde çalıştıklarını, ancak Amerikan Parlamentosu nun yardımı kesme kararının bu alandaki gelişmeleri sekteye uğratabileceği konusu üzerinde durmuştur. Türk Hükümeti de, Esenbel in, Kissinger ile yapacağı konuşmada sorunu çözümleyeceğini ümit ederek, tepki göstermekten kaçınmış, ihtiyatlı bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Öte yandan Amerika nın, Türkiye ye yaptığı askeri yardımı kesmesi ile ilgili olarak, Washington Büyükelçiliği nden gelen ilk raporda, yardımın kesilmesine asıl nedenin haşhaş ekimi olduğu bildirilmiştir. Fakat konuyu bilen yetkililer, ABD nin Türkiye ye çeşitli konularda baskı yapmak üzere bu kararı aldığını belirtmişlerdir. 192 Amerika nın askeri yardımı kesme kararı, dengesini yitirmiş bir büyük bedenin yalpalamasına benzetilmiştir. Şöyle ki; ABD, NATO nun askeri ve ekonomik lideridir. O blokta yararlar birleşmiş, kaynaşmıştır askeri yardım(ın) amacı ve fonksiyonu, batının kaynaşmış, birleşmiş bütünlüğünü korumaktır. 191 Mehmet Ali Birand, Diyet (Türkiye ve Kıbrıs Üzerine Pazarlıklar ), 2. Baskı İstanbul, 1979, s. 167.; Kissinger, Johnson ı, ünlü 1964 mektubunun mirasını NATO nun üstüne yıkmış olmasından dolayı küçümsemektedir, fakat kendisinin 1974 teki buna zıt düşen hareketsizliği, tartışmalı bir şekilde daha kötü bir karabasanı olarak bırakmıştır. Devam eden süreçte Kissinger her iki elebaşının hiç sona ermeyen gazabını çekmiştir; Yunanlılar Washington un albayları sahiplenmesinden dolayı kızgınlık duyarlar ve onun Kıbrıs fiyaskosuna tepki verme şeklini hatalı bulurlarken, Türkler hâlâ ambargodan dolayı incinme hissi duymaktadırlar. Bkz., M. James Wilkinson, Amerika, Türkiye ve Yunanistan Üç Kişi Kalabalıktır, Türkiye nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası, Düzenleyen: Morton Abromovitz, Çev. N. Uslu, Ankara, 2001, s. 272.; Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Çev. Birtane Karanakçı, 9. Baskı, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2002, s Hürriyet, 12 Aralık 1974, s. 1, 11.

119 110 Türkiye nin de üyesi bulunduğu NATO nun savunma sistemi esnek mukabele stratejisine dayanmaktadır den bu yana geçerli bulunan esnek mukabele üç safhayı kapsar: 1) Dolaysız savunma, 2) Denetimli tırmanma, 3) Tüm nükleer mukabele. Birinci ve ikinci safhâlâr, düşmanı saldırıdan caydırtmak, saldırıyı durdurtmak amacını güder Nispeten hafif nükleer silahlar, hiç beklenmedik bir anda devreye sokulabilir. Bu belirsiz ve kozmik sır niteliğindeki savunma sistemi, NATO üyeleri arasında, son derece köklü bir itimat, askeri güç standardı ve kader birliği ile dokunmuştur. Şimdi ki durum(a); İtimat? Daha barış sırasında yardım kesen bir zihniyete çok zor Askeri güç standardını tutturmak mı? Türkiye, döviz darboğazına girerken, imkanlarını, o standarda cevap verecek kadar zorlarsa, çok fedakarlık gerekir Kader birliği? Tek sesle koro olmaz Dileriz, Kıbrıs Harekatı boyunca, gerçekten Türkiye ye destek olan Ford ve Kissinger, politikacılar barajını aşabilsinler Aralık tarihli Washington Post Gazetesi nde, Ankara dan gönderdiği bir yazısı yayımlanan Dusco Doder ise, Türk ve Amerikan yetkilileri Kongre kararının sadece, Türk Amerikan ilişkileri üzerinde kötü bir etki yapmakla kalmayıp, aynı zamanda Doğu Akdeniz deki topyekun Batı sistemi üzerinde de olumsuz etkide bulunacağını söylemektedirler yasak kararını uzatma ihtimali Kıbrıs sorununu çözümleme yolundaki çabaları gölgelemiş, Türkiye deki Amerikan üslerinin geleceğine şüphe düşürmüştür askeri yetkililer yasak kararının 500 bin kişilik Türk Ordusunu zayıflatacağını ve önümüzdeki altı-sekiz ay içerisinde de Türk Hava Kuvvetlerini tamamen atıl duruma getireceğini öne sürmektedirler Kongre hâlâ bu kararı kaldırıp kaldırmamayı tartışmaktadır Batı ittifakından ayrılma yolunda gerek soldan ve gerekse sağdan yönelen baskılar karşısında Türk Hükümeti, yasak kararını sadık bir müttefike karşı yeni bir Batı haksızlığı olarak görmekte ve yorumlamaktadır 193 Güneri Civaoğlu, ABD Askeri Yardımı Kesildi, Tercüman, 13 Aralık 1974, s. 5.

120 111 Ankara nın görüşü Türkiye nin Kıbrıs a müdahalesi, Kıbrıs ın bağımsız bir devlet olarak yaşadığı 14 yıl boyunca Türk azınlığın maruz kaldığı haksızlıkları düzeltmeye matuf bir harekettir. Türkler, birçok Batılı gözlemcinin de hemfikir olduğu gibi, 529 bin kişilik Rum çoğunluğu Ada da yaşayan Türkleri ekonomik açıdan boğmaya çalışmakla suçlamaktadırlar kaynaklar a göre, Kongre Kararı, Kıbrıs ta bir çözüm yolu bulunmasına dönük Amerikan çabaları için geri tepen bir silah olabilecektir. demiştir. 194 Ancak, Atlantik in öte yakasında hızlı gelişmeler meydana gelmeye devam etmekteydi. ABD Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerinden kurulu bir Uzlaştırma Komisyonu, Kissinger in de devreye girmesiyle, Türkiye ye yapılmakta olan, fakat 10 Aralık ta kesilen Amerikan askeri yardımının 5 Şubat a kadar sürdürülmesi konusunda anlaşmışlardır. 195 Dışişleri Bakanı Esenbel, yardım meselesine bağlı olarak, Amerikan yardımı Türkiye ye verilen bir lütuf değildir. NATO nun güvenliği için ortaya atılmış bir sistemin tezahürüdür bütün NATO ülkelerini ilgilendiren bir husustur Kıbrıs konusunda Amerikan askeri yardımı nedeniyle bir taviz vermemiz söz konusu olamaz. Amerikan Kongresi nin alacağı herhangi bir karar bizim bu kararlılığımız üzerinde etkili olamaz. Şu kanaatimi de belirtmek isterim: Amerikan askeri yardımı kesilmeyecek, devam edecektir dedikten sonra, Makarios un Kıbrıs a geri dönüşüne dair de, Esasen 1963 Aralık ından beri Makarios u devlet başkanı olarak tanımıyoruz. Makarios un dönüşü bizim ve Kıbrıs Türklerinin tutumunu etkilemeyecektir. Eğer Kıbrıs ta cemaatler arası görüşmeler tekrar canlanırsa, bu görüşmelerin sıhhatle devam etmesi ve müdahalelere maruz kalmaması için tedbirler alınmış ve bu tedbirlerin devamlılığı sağlanmıştır. diyerek sözlerini tamamlamıştır. 196 Askeri yardım konusundaki tavrıyla, Türk yetkililerin tepkisini çekmekte olan Amerika, bu defa Brüksel de, Dışişleri Bakanı H. Kissinger in aracılığı ile Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları arasında yapılan dolaylı temaslar sonunda, 194 Dusco Doder, Yardımın Kesilmesi Türk Amerikan İlişkilerini Kötüleştiriyor, Adalet, 23 Aralık 1974, s Hürriyet, 18 Aralık 1974, s Cumhuriyet, 18 Aralık 1974, s. 1, 7.

121 112 coğrafi federasyona dayalı bir Kıbrıs devletinin yeniden kurulması yolunda görüş birliğine varılmasına aracılık yapmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs ve Yunan Dairesi Başkanı Ecmel Barutçu, bu konularda, Türk Otonom Yönetimi Lideri Rauf Denktaş ı aydınlatmak üzere Kıbrıs a gitmiştir. Makarios un Ada ya dönmesi üzerine, yetkisizliğini belirterek ikili görüşmelerden çekilen Glafkos Klerides in bu gelişmeler ışığında, yeni bir yetki belgesiyle Denktaş ı ziyaret edeceği açıklanmıştır. NATO Bakanlar Konseyi çalışmaları sırasında Kissinger in, yaptığı arabuluculuk sonunda, Yunanistan, toplumlararası görüşmelere hiçbir ön şart ileri sürülmeden başlanılması konusundaki görüşü benimsenmiştir. Ayrıca, Türkiye nin, coğrafi federasyon şeklinden vazgeçmeyeceği konusunda da taraflar arasında anlaşma olmuştur. Bunun üzerine, coğrafi federasyon temeline dayalı bir devletin merkez organının oluşturulması için siyasi görüşmelere başlanılması uygun görülmüş 197 ve Kıbrıs Rum Meclisi Başkanı G. Klerides in, Kıbrıs Türk Özerk Yönetimi Lideri R. Denktaş ı ziyaret ederek sunduğu yetki belgesi Türk tarafınca kabul edilmiştir. 198 Görüşmelerde ele alınacak ilk sorunların Lefkoşe Havaalanı nın, Magosa Limanı nın işletilmesi gibi pratik, fakat ortak yönetime bir deneme teşkil edeceği için siyasi önemi de olan konular olarak saptanması, ilk anda anlaşmanın sağlanabileceği umudunu uyandırmıştır. Ancak, toplumlararası görüşmelere yeniden başlanması kararından sonra geçen bir ayda Rum Yönetimi, Kıbrıs ın federatif bir sistemle yönetilmesine ve iki toplumun ortak çalışmasına ilk basamağı teşkil edecek olan Lefkoşe Havaalanı nın ortak işletilmesi teklifini reddetmiş, böylece Rumların federal devlete taraftar olduklarına dair haberlerin dünya kamuoyunu yanıltmak ya da zaman kazanmak amacıyla yayıldığı kanısı kuvvetlenmeye başlamıştır. Klerides Denktaş ın ilk görüşmesinde Rum tarafı, havaalanının BM tarafından işletilmesini teklif etmişlerdir. Buna göre, BM nin tayin edeceği bir temsilci işletmeden sorumlu olacak, kendi eğilimine göre Rum ve Türk yardımcıları seçebilecekti. Klerides in bu görüşte ısrar etmesi şu gerekçeye 197 Cumhuriyet, 20 Aralık 1974, s. 1, a.g.e., 21 Aralık 1974, s. 1.

122 113 dayanmaktaydı; Ada nın yönetim sistemini saptayacak henüz başlanmamıştır. Bu nedenle alanın ortak işletilmesi şimdilik kararlaştırılamaz. Nihai statü belli olduktan sonra buna benzer ortak işletmelerin de şekli belirlenmelidir. Buna karşılık olarak Denktaş, şunu belirtmiştir; havaalanı gibi tüm Kıbrıslıların yararlanacağı bir tesisin şimdiden ortak yönetimine başlanmalı, iki toplumun işbirliği yapabileceği dünyaya gösterilmelidir. BM nin, Avrupa Konseyi nin önerileri bu yöndedir ve Magosa Limanı nın, Türk bölgesinde bir liman olarak Türkler tarafından işletileceğini, ancak uluslararası deniz trafiğine açıldığı zaman, Rum ve Yunan gemilerinin de limanlardan yararlanacaklarını, buraya boşaltılacak Rumlara ait malların, Türk bölgesinden Rum tarafına transit olarak nakledeceğini bildirmiştir. İkili görüşmelerde ilerleme kaydedilmediği gibi, Rum Yönetimi Başkanı Makarios, iki bölgeye dayanan bir federasyonu asla kabul etmeyeceklerini tekrarlamış, çoktan beri sesi çıkmayan Nikos Sampson ise, ENOSİS toplantıları düzenleyerek halkı tahrike girişmiştir. 199 Kıbrıs Meselesi, toplumlararası görüşmeler çerçevesinde çok ağır ilerleme göstermekle beraber, Türkiye nin, İngiltere nezdinde kararlı ve ısrarlı girişimleri neticesinde bir insanlık dramı olarak devam eden mülteciler sorunu, tarafların anlaşmaya varması üzerine çözüm noktasına gelmiştir. Dışişleri Bakanı Melih Esenbel, Kıbrıs ta İngiliz üslerinde bulunan 9 bin civarındaki Türkün, on gün içinde Türkiye ye getirileceğini bildirmiştir. 200 Agratur(Akrotiri) İngiliz üssünde ve Çayönü Mülteci Kampı nda bulunan Kıbrıslı Türkün, sonradan Kıbrıs Türk bölgesine nakledilmek üzere 199 Milliyet, 30 Ocak 1975, s. 6.; E. Barutçu, a.g.e., s Adalet, 17 Ocak 1975, s. 1.; İngiliz Akrotiri Üssüne sığınmış 9 binden fazla Kıbrıslı Türk, Ocak tarihleri arasında, dokuz gün gibi kısa bir sürede tahliye edilmelerinden sonra Kıbrıs ın güneyindeki Rum kontrol bölgesinde 8 ila 10 bin kadar Kıbrıs Türkü kalmıştır Bkz., TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 11., TBMM Matbaası, 1975, s. 7-8.; Dışişleri Bakanlığı ve İngiliz Milletler Topluluğu Sekreterliği, yaklaşan kış koşullarında yaşayan 8000 Kıbrıslı Türk mültecinin Akrotiri bölgesinde zor şartlarda yaşadıklarını ve bu alanı boşaltmak iznini vermek için büyük baskı altında olduklarını açıklamıştır. Bu yüzden Türk otoriteleri de bilgilendirmek gerektiğini ve bunun insani bir davranış olduğunu ve bu göçmenleri Akrotiri den boşaltmaya hazırlandaıklarını, bunu da Türk Hava Kuvvetlerinin anlaşmalı yardımı ile yapabileceklerini bildirmeyi önerdiğini belirtti. Göçmenler ilk önce Türkiye ye gitmeliydi Kıbrıs Türk kesimine tekrar yerleştirilmekle ilgili küçük de olsa bir şüphe vardı. Çünkü bu karar Rumlar tarafından hoş karşılanmaz bir durum olacaktı. Bkz., CAB/128/56/2 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 14 Ocak 1975 tarihli toplantısından)

123 114 Adana ya getirilmesi işlemine, 201 İngiliz Hükümetince izin verilmesinden sonra protesto gösterileri düzenlemeye başlayan Rumlar, İngiliz kuruluşlarını hedef tutan tedhiş hareketlerine girişmişlerdir. Agratur üssü girişinde meydana gelen olayda, bir Rum öğrenci ölmüş, aralarında İngilizlerin de bulunduğu 20 kişi yaralanmıştır. Gelişmeler üzerine İngiliz Yüksek Komiserine bir nota veren Rum Yönetimi, İngiltere nin Kıbrıs Anayasası nı çiğnediğini öne sürmüştür. 202 Kıbrıs taki Agratur İngiliz üssünden serbest bırakılan ve Türkiye ye getirilen Kıbrıs Türklerinin, Ada daki kurtarılmış bölgelere yerleştirilmeleri için çalışmalara hız verilmiş 203 ve Kıbrıs a yollanmalarına başlanmıştır. 204 Fransız Le Monde Gazetesi, Türk Yunan Gerginliği başlıklı bir haberinde, son gelişmeleri şöyle değerlendirmiştir: Başpiskopos Makarios un Ada ya dönüşü ciddi bir buhrana yol açmamıştır. Oysa bu durumdan çok daha az önemli olan bir davranış, Türk Yunan ilişkilerinin yeniden tehlikeli biçimde gerginleşmesine yol açmıştır. Bu davranış, İngiliz Hükümeti nin Agratur üssündeki Kıbrıslı Türkleri serbest bırakmasıydı. Londra, böylece bu Türklerin daha sonra Türk Ordusu nun işgali altında bulunan Ada nın Kuzey bölgesine yerleşmelerini kabul ettiğini belirtmiş olmaktaydı. İngiltere nin bu davranışı ise Kıbrıslı Rumlar tarafından büyük bir kışkırtma olarak görülmüş ve İngiltere ile Amerika aleyhine çok büyük gösteriler düzenlenmiştir. Rumların bu öfkesi kolayca anlaşılabilir idi. Zira, serbest bırakılan Kıbrıslı Türkler er geç, kuzeyde Rumlar tarafından terkedilmiş olan iş yerleri ile arazilere yerleştirilecek, böylece Rumların günün birinde bu mülklerini geri alma umutları tamamen yok olacaktı. Güneyde sefalet içinde yaşamlarını 201 S. Toluner, a.g.e., s Cumhuriyet, 18 Ocak 1975, s. 1, 9.; Mülteciler meselesi Kabine toplantısında görüşülmüş ve şu hususlar belirtilmişitir: BM Sekreteri birkaç gün içinde Kıbrıslı Türk mültecilerin Kıbrıs sınırından boşaltımının sağlanması gerektiğini söyledi. Kıbrıs ve Yunan hükümetleri, şu anda Türklerin kontrolünde olan bölgelerdeki evlerine Yunanlı mültecilerin dönmeleri hususunda Türk hükümetinden izin gerekmediğini belirtip, bunu protesto ettiler. Bir yandan her iki hükümette kamusal protesto gösterilerine devam ettiler. Bkz., CAB/128/56/5 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 23 Ocak 1975 tarihli toplantısından) 203 Zafer, 22 Ocak 1975, s Cumhuriyet, 27 Ocak 1975, s. 1, 9.

124 115 sürdürmekte olan 180 bin Kıbrıslı Rum mülteci, yavaş yavaş Ada daki durumla ilgili acı gerçeği görmeye başlamıştır. Oysa, Londra nın kararının hemen öncesinde toplumlararası görüşmelerin başlaması ile birlikte Kıbrıslı Rumlar, önemli bir ödün vermişlerdi. O da; üniter devlet ilkesini terk ederek, Ada için federal formülün kaçınılmaz olduğunun kabulü idi. Makarios da, Türkler tarafından yaratılan yeni durumun artık, eskiye dönme olanağını ortadan kaldırdığını ve Kıbrıslı Türklere azınlık hakkı tanımak suretiyle meselenin çözümlenemeyeceğini kabul etmişti. Makarios sadece, Ada nın bölünmesine ve halkın bir bölgeden başka bölgeye nakline şiddetle karşı çıkarak fonksiyonel federasyon tezini savunmuştur. Oysa, Agratur üssündeki Kıbrıslı Türklerin kuzey bölgesine yerleştirilmeleri, Makarios un karşı çıktığı Ada nın bölünmesi ve halkın nakli işlemlerinin gerçekleştirilmesi demekti. Bu bakımdan, Denktaş ile Klerides arasındaki toplumlararası görüşmeler de anlamından çok şey kaybetmiştir. Öte yandan, Kıbrıslı Rumların huzursuzluğu Atina ya da yayılmış ve Ankara ile ilişkiler ansızın gerginleşmiştir. Son haftalarda Ege Denizi ndeki petrol sorununun tekrar ortaya çıkması ise, bu gerginliği büsbütün arttırmıştır. Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı nın Türkiye ye, 230 milyon dolarlık askeri malzeme satılacağını açıklaması Yunanlıların kuşkularının büyümesine yol açmıştır. Gerçi ABD yetkilileri, bu satışın ancak Kıbrıs konusunda olumlu gelişmeler kaydedilmesi şartıyla yapılacağını belirtmişlerdir. ABD Dışişleri Bakanlığı nın bu açıklaması görünüşe göre Yunanlılardan çok Kongre yi tatmin edecekti. Atina da genel kanı, Amerika nın, özellikle H. Kissinger in tercihini Türkiye nin lehinde kullandığı yolundaydı. Bu gergin atmosferi ancak Türklerin iyi niyetli bir jesti yumuşatabilirdi. Oysa, Türkiye Eylül ayından beri bir hükümet bunalımı içindeydi ve parlamentoya dayanmayan Kabinenin Başbakanı Sadi Irmak ile Bakanları,

125 116 Kıbrıs ta yeni gerçeklerin değiştirilemeyeceğine dair demeçler vermekteydiler. 205 Demek ki, Türkiye nin vereceği ödün, hem ABD Askeri Yardımı hem de Kıbrıs bunalımının çözümü ve yumuşaması açısından önem taşıyordu. Eğer ödün verilmezse, askeri yardım kesilecekti. Bu konuda, ABD Cumhurbaşkanı Gerald Ford ve Dışişleri Bakanı Kissinger ile Kongre nin eğilimleri birbirine ters düşmekteydi. Ancak yine de, Kissinger in, Kongre yi tatmin edecek bir somut ödünü Ankara dan koparmak istemesi doğaldı. Bu ödün verilirken doğacak iki yanlı tepkileri hesaplamak da usta bir diplomatın alışkanlıkları içindeydi. Nitekim İngiliz üslerindeki Türklerin serbest bırakılması bir ödün olarak görülmekteydi. Karşılık olarak da Ankara, Kıbrıs taki Türk Silahlı Kuvvetleri nde indirim yapacaktı. Böylece Türkiye ye Amerikan askeri yardımının kesilmesini öngören Kongre ye de istenilen somut kanıt verilmiş olacak, 5 Şubat ta askeri yardımın kesilmesinin önüne geçilecekti. Ne var ki, olan bitenlerin çeşitli kesimlerde hangi tepkileri besleyeceği belli değildi. Ankara nın asker sayısında yapacağı indirim, şimdilik ne Atina yı ne de Makarios u tatmin etmiş görünüyordu. ABD Kongresi nin de, Yunan çevrelerinin baskısı altındaki geniş kesiminin, ileriki günlerdeki tutumu bilinemezdi, elbette. Ankara nın Ege Kıta Sahanlığı sorununda ve Avrupa Konseyi nde, Yunanistan a karşı çekimser davranışları da bir taktiğin çeşitli görünüşleri olarak nitelenebilirdi. Bu tür taktiklerin Türk kamuoyunda olumlu karşılanması düşünülemez, tersine 5 Şubat ta askeri yardımın kesilmesi tehlikesi karşısında Ankara nın Washington un tehdidine boyun eğdiği izlenimlerini yoğunlaştırırdı. Öy le görünüyor ki, 5 Şubat yaklaştıkça, Kissinger in kaygılarıyla Ankara nınki birleşmiş, bazı ortak noktalarda buluşma gerçekleşmiş oluyordu Cumhuriyet, 30 Ocak 1975, s. 3.

126 117 Yardımın kesilmesine 18 saat kala Ankara da önemli gelişmeler olmuştur. Başbakan Irmak, 4 Şubat günü önce CHP Lideri Ecevit le görüşmüş ve bundan sonra verdiği demeçte, Şu anda yardım fiilen kesilmiştir. İleride tekrar verilmesi ihtimali yok değildir demiştir. Ecevit de, Amerikan askeri yardımının kesilmesi halinde NATO Ortak Güvenlik kavramının tümüyle yeniden ele alınmasının gerekli olduğunu söylemiştir. TBMM de sıkıyönetimin dört ilde daha bir ay daha uzatılması görüşülürken, Başbakan Irmak, Ne Rumlara, ne Yunanlılara, ne de Amerikalılara verecek tavizimiz yok açıklamasını yapmıştır. Ayrıca Meclis, gizli bir oturumda meseleyi ele almışken, Milli Güvenli Kurulu da bir toplantı yapmıştır. 207 ABD askeri yardımının kesilmiş olduğu bilgisi, Amerika nın Ankara Büyükelçisi Macomber tarafından, Dışişleri Bakanlığına yapılan bir ziyaret esnasında Esenbel e iletilmiştir. Askeri yardımın kesilmesi Milli Güvenlik Kurulu nda değerlendirilmiş ve Türkiye nin yapacakları şu şekilde özetlenmiştir; - NATO Savunma Komitesi nin toplanması istenecek, - 6. Filo nun Türkiye ye yapmayı planladığı ziyaretler iptal edilecek, - Türkiye kendisini ortak savunma anlaşmasıyla yükümlü saymayacak, - Kissinger in Kıbrıs la ilgili planları kabul edilmeyecek. Amerika nın en çok satan gazetesi The Newyork Daily News de, Kongre nin, Türkiye ye askeri yardımı kesme kararını eleştiren bir yazısında söyle denmiştir: Yasama yetkisi ile kendi bağımsız dış politikasını yürütmek 206 a.g.e., s. 1, Milliyet, 5 Şubat 1975, s. 1. vd.; Ecevit in istifasının ardından, iktidara parlamentoda izleyeceği siyasete destek verecek çoğunluğu bulunmayan bir hükümet gelmiştir. Bağımsız Senatör Sadi Irmak, Meclis ten güvenoyu bile alamayan bu partiler üstü hükümetin Başbakanı olmuştu. Ancak Irmak, Demirel, 31 Mart 1975 te sağ bir koalisyon hükümeti kurana dek (Milliyetçi Cephe Hükümeti) iktidarda kalmıştır. Amerikan Kongresi nde Türkiye aleyhine yürütülen faaliyetler, ABD nin 5 Şubat 1975 te, yani Türkiye hükümet bunalımının tam ortasındayken, silah ambargosu kararını almasına neden olmuştur Bkz., S. Bölükbaşı, a.g.e., s (Kaynak: Congressionel Quarterly Almanac, c. 31., s. 327., ve Feroz Ahmad, The Turkish Experiment in Democracy: , C. Hurst&Company, ss , London, 1977.) 208 Hürriyet, 5 Şubat 1975, s. 1,

127 118 isteyen Kongre nin yanlış yönü ve iyi seçilmemiş bir kararı ile Türkiye ye yapılan Amerikan askeri yardımı kesilmiştir. Türkiye nin Kıbrıs ı istilası ve kısmen işgal etmesi muhakkak ki kabul veya tasvip edilir bir şey değildir. Ancak Capitol Hill in (Amerikan Kongresi) soruna bir çözüm kabul ettirme çabası, aynı amaca yönelen diplomatik çabalara darbe indirecektir. Silah ambargosu, Kıbrıs sorununda Türkiye nin izlediği politikanın sertleşmesine yol açmaktan başka bir şeye yaramayacak ve Amerika nın, dünyanın o köşesinde (Ortadoğu) sağlam ve güvenilir dostlara ihtiyaç duyduğu bir zamanda Amerikan aleyhtarı hisleri alevlenecektir. Kongre, lütfen dış politikaya müdahale etmekten vazgeçmelidir İngiliz basını, Amerika nın askeri yardımı kesme kararına ve bunun sebep olacağı gelişmelere geniş yer vererek yorumlarda şu sonuca varmıştır; Amerikan Kongresinin hissi tutumu, Avrupa savunmasını tehlikeye düşürmüştür. Daily Express gazetesi, Amerika nın kararına Türkiye misillemede bulunduğu takdirde Avrupa nın ve Batının savunması tehlikeye düşecektir misillemelerden biri, Türkiye deki Amerikan üslerinin boşaltılması olabilecektir. Askeri üsler hakkındaki görüşmeler durdurulmuştur Geçen yıl Yunanistan ın NATO dan çekilmesinden sonra yarım milyonluk Türk Ordusu Batının, Güneydoğu Avrupa daki tek savunma gücü olmuştur. Türk ile Karşılaşma başlıklı başmakalesinde Daily Telegraph gazetesi şunları yazmıştır: Türkiye, Kıbrıs ta detant konusunda tam bir isteksizlikle hareket etmiş ve İngiltere de dahil, gözüne görünen herkese kılıç sallamıştır. Kendisine silah verenlerin, bu silahların başka gayeler için verilmiş olduğunu hatırlatmaları karşısında şaşmamalıdır. Bunları söyledikten sonra şu hususu da belirtelim ki, Batı savunmasını zayıflatacak bir silah yasağını hiç de iyi karşılamıyoruz. Üstelik bu gibi tedbirler baskı yapılmak istenen ülkenin çok kere direnmesini arttırmaktan başka bir işe de yaramamaktadır Guardian Gazetesi, Kıbrıs: Seksek Oyunu mu? başlıklı başyazısında şöyle demekteydi; Kıbrıs ta ümit yaratmak için girişilen her hareket, ümitsiz durumlar doğurmakta ve düğüm her geçen gün, biraz daha büyüyerek Doğu

128 119 Akdeniz de ve NATO nun en tehlikeli kanadında keşmekeş meydana getirmektedir. Kongre, askeri yardımı keserek Ankara yı konferans masasına oturmaya zorlayacağını düşünmüştür. Türkiye de buna karşılık, Kissinger in Brüksel de düzenlediği konu ile ilgili tek uluslararası görüşmeye katılmayı reddetmiştir. Bu arada, Ada da Makarios, uzun bir mücadeleden söz etmektedir. Sakin ve sesiz Klerides in gayretleri hiçbir yere ulaşmazken, Denktaş, konfederasyonda ısrar ediyor ve aksi takdirde taksim olacağını söylüyor. Bir konu hiçbir zaman bu kadar karanlık görünmemiştir. Belki aslında düğüm bu kadar karışık değildir. Fakat güçlülük yerine zayıflığın bir ürünü olduğu için böyle görünmektedir: Başkan Ford un Kongre karşısında zayıf olması, Makarios un diplomaside zayıf olması ve Ankara da zayıf, bir günlük işleri yürütme hükümetinin bulunması Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung, konu hakkındaki görüşlerini şöyle belirtmiştir: Şimdi hepimiz bu durumdan kimin suçlu olduğunu arıyoruz. Üzerinde durulması gereken dört nokta var; Kissinger, Amerikalı senatörlerin Kıbrıs konusunda Türklere tepeden bakmalarının ve hor görmelerinin Ankara yı kızdırıp saldırgan hale getireceğini hesaplamalıydı, bunu yapmadı. Türkler ise, Kıbrıs a fazla asker çıkarmalarının Batı da, Ada yı bölme şeklinde yorumlanacağını bilmeliydiler. Ayrıca Makarios da, Ada da azınlık olan Türklere karşı sert davranmasının bir gün geri tepeceğini düşünmeliydi, düşünemedi. NATO ise, Kıbrıs ın Akdeniz de henüz kaybedilmemiş son dayanak noktası olduğunu bildiği halde, krizi önlemek için bir çaba göstermedi. Sovyet Komünist Partisi nin yayın organı Pravda Gazetesi, Kıbrıs ta her an patlamaya hazır gerginliğe Saldırgan NATO blokunun izlediği emperyalist politikanın yol açtığını ileri sürmüş, Ada halklarının temsilcilerini dikkate almayan her türlü çabanın ve düzenlenecek her türlü konferansın endişe kaynağı olmamasına imkan yoktur. demiştir Milliyet, 5-6 Şubat 1975, s. 1. vd.; Türkiye de ABD Büyükelçiliğ yapan Parker Hart ise konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde kaleme almıştır: Tam on beş yıl Amerikan Kongresi Kıbrıs ta Türk Toplumu nun gittikçe kötüleşen durumunu dikkate almadı. Çünkü, bu toplumun Amerika da temsilcileri yok gibiydi. Şimdi Türkiye yi ABD silahlarını tecevüz maksadıyla kullanarak kanunu

129 120 Yunan gazetelerinin 5 Şubat tarihli sabah ve akşam sayıları, Türkiye ye yapılmakta olan Amerikan askeri yardımının kesilmesi yolundaki haberlerini adeta sevinçli haber olarak manşet ve sürmanşetlerine almışlardır. Ancak bu gelişmenin karşısında, kapalı bir biçimde Amerikan askeri yardımının kesilmesi dolayısıyla Yunanistan ın endişeleri de ortaya atılmıştır. Ankara nın askeri yardım konusunda, NATO nun diğer bir üyesi olan Federal Almanya ile oluşan hava içerisinde bir anlaşmaya varacağı savunulmuş ve Fransa nın da Türkiye ye silah satmak istediğini manşetlerine taşımışlardır. Kuzey ve Güney Amerikan Rumları Başpiskoposu Yakovas ın, Amerika daki Ortodokslar üzerindeki etkisi ile Türkiye ye yapılan askeri yardımın kesildiğine de deyinen gazeteler, genel bir tedirginlik halini de kaydetmişlerdir. Nitekim, bu tedirginliğin ifadesi olarak Rum Milli Muhafız askerlerinin alarm düzeyine getirildiğini bildirmişlerdir. Türkiye ye Amerikan yardımının kesilmesinin, NATO ya dönüş ve Kıbrıs açısından Karamanlis e kuvvet kazandıracağı, ayrıca dikkat çekilen hususlar olmuştur. NATO nun askeri kanadına Yunanistan ın dönüşünün yavaş yavaş özellikle alıştıra alıştıra yapılacağı belirtilmiştir. 210 Magosa limanını açtık. Kıbrıs tan bir miktar askerimizi çektik Ege de Kıta Sahanlığı için Lahey e gidin dendi. Başbakanımız hemen Dışişleri Örgütüne danışmadan peki giderizi yapıştırıverdi. Acaba daha ne yapsak da, ABD nin gönlünü hoş tutsak... ABD yardımının nedeni ve sonucu ; ihlal etmekle suçlayan Amerikan Kongresi, 1964 te Londra Zürih Andlaşmalarını çiğneyerek Kıbrıs a Amerikan silahlarıyla donatılmış iki piyade tümenini gizlice sokan Yunanistan ı suçlu bulmamıştı. Ada da 1967 bunalımından doğrudan doğruya sorumlu olan bu Yunan askeri gücü idi. Ve bunalım, Cyrus Vance nin gayretleriyle önlenebilmişti. ABD kanununun ihlali tartışma götürecek bir husustur. Öte yandan tecavüz ithamı, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere gibi garantör devletlere bir enosis tehlikesi veya geniş çaplı kargaşalık anında istişare sonuç vermediği takdirde, Ada ya tek başına müdahale hakkı tanıyan antlaşmaları dikkate almamaktadır. Oysa, 1974 te Kıbrıs taki durum aynen budur. Bkz., A. R. Say, a.g.e., s Adalet, 10 Şubat 1975, s. 3.

130 121 ABD yardımı, salt kendi güvenliği açısından yapmakta, bu yardımla Türkiye yi kendi maceralarında tehlikenin göbeğine atmaktadır. ABD yardımının, çok olumlu sonuçlar doğurduğu söylenemez. NATO standartları diyerek, ordumuzun sayısının yüksek tutulmasını isteyen ABD böylelikle milli savunma bütçesinde cari harcamaların kabarmasına ve ordunun ateş gücünün gerekli düzeye erişmemesine yol açmıştır. Genellikle silahlı kuvvetlerimizin ateş gücü bakımından NATO standartları gerisinde olduğu ABD askeri uzmanlarınca açıklanmaktadır. Bu eksiğimiz, subay ve erlerimizin üstün, disiplinli, feragatli çalışma ve cesaretleriyle kapanmaktadır. Ama NATO içinde en kritik görevleri yüklenmiş bulunan Türkiye, zaten içine atıldığı tehlike ile orantılı bir yardım alamamaktadır yardımın götürdüğü getirdiğinden çoktur NATO üyeliğimiz ve topraklarımızdaki üslerin bölge ülkelerine karşı kullanılma olasılığı bizi yalnızlığa itmektedir. Türkiye politik alanda, Batılı müttefiklerinden gerekli desteği hiçbir zaman bulamamıştır İçinde bulunduğumuz durumun çözümünün Washington da olmadığını, Ankara da bulunduğunu anlamalıyız. ABD en olumlu halde bize bir süre daha silah verir ama kendi kaderimize hakim olmak yeteneğini vermez, veremez Sorumluluk mevkiindekiler, bu gerçekleri göremezlerse Türkiye ye daha çok 5 Şubat heyecanları yaşatırlar ve tarih önünde aklanamayacak duruma düşerler. 211 BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim gelinen noktada, Kıbrıs görüşmelerinin çıkmazda olduğu ve durumun ciddi olduğunu belirttikten başka, 1 Kasım tarihli BM Genel Kurulu kararının uygulanmasında yazık ki önemli bir ilerleme kaydedilememiştir. demiştir. Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi Başkanı Rauf Denktaş ise, verdiği demeçte, Kıbrıs Konfederasyonunun Türk kanadını teşkil edecek bağımsız Türk devletini ilan etmekte yana olduğunu söylemiştir. Bu benim ve 211 Ali Sirmen, 5 Şubat, Cumhuriyet, 05 Şubat 1975, s. 3.

131 122 toplumumun görüşüdür. Ancak Ankara dan ne cevap geleceğini bilmiyorum. Amerikan yardımının kesilmesi kararı bizi bu istikamete teşvik etmektedir. diyen Denktaş, sözlerini söyle sürdürmüştür: Makarios görüşmelerdeki tutumu ile Kıbrıs meselesini Kıbrıs ta toplumlararası bir mesele olarak halletmek niyetinde olmadığını göstermiştir. Diğer yandan insani konulardaki tutumlarıyla bu sorunu da siyasal soruna bağlamış oluyorlar. Güneyde kalan 8 10 bin Türk çok zor durumda bırakılmıştır. ABD yardımının kesilmesi Rumları daha da şımartmıştır 212 Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis, 11 Şubat ta parlamentoda Türk Yunan ilişkileri görüşülürken yaptığı konuşmada, Yunanistan ın savaşa hazır olduğunu, fakat Türkiye ile Yunanistan ın, barış içinde bir arada yaşamaları gerektiğini söylemiştir. Türkiye nin Yunanistan ı sürekli olarak tehdit ettiği iddiasını ortaya atan Karamanlis, Türkiye, Yunanistan ile yeniden dostluk kurmak istiyorsa, Kıbrıs ta adaleti gerçekleştirmeli ve Yunanistan a karşı tehditler yöneltmekten vazgeçmelidir şeklinde konuşmuştur. Ege Denizi ndeki anlaşmazlıkların Lahey Adalet Divanına götürülmesi yönündeki önerisini tekrar etmiş ve bu denizde iki ülkenin petrol arayabilecekleri alanların da Lahey de saptanmasını istemiştir. Bu arada Yunanistan ın Dışişleri Eski Bakanlarından ve Parlamento daki Muhalefet Grubu Lideri Yorgo Mavros, Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından Kıbrıs Türk Yönetimine önerilen çözümle ilgili yedi temel ilkeyi açıklamıştır. Başbakan Karamanlis in de doğruladığı ve Atina Hükümeti da onaylanmış olan ilkeler şöyleydi: tarafından 1- Kıbrıs, bağımsız, egemen ve üniter bir devlet kalacaktır. 2- Bütün mülteciler evlerine dönecek ve Ada, askerden arınacaktır. 3- Ada da birkaç kantondan kurulu bir federasyon, ve bu federasyon üzerinde etkili bir merkezi hükümet kurulacaktır. 4- Anayasa, belirli kantonlarda Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin bir arada yaşamalarını öngörecektir. 212 Milliyet, 5 Şubat 1975, s. 1. vd.

132 Türklerin çoğunlukta bulundukları kantonların büyüklüğü Ada toprağının %18 ini aşmayacaktır. 6- Türkler ve Rumlar bütün kantonlara serbestçe girip çıkma hakkına sahip olacaklardır. 7- Her iki tarafın medeni hakları anayasanın teminatı altında olacaktır. Edinil en bilgiye göre de Rum Planı, Kıbrıs Rum Yönetimi Temsilcisi Glafkos Klerides tarafından 11 Şubat ta Lefkoşe de BM temsilcisine verilmiştir. 213 Bu arada İngiliz Dışişleri yaptığı Kabine toplantısında, bir hafta önce Kıbrıs ta tansiyonun yükselmiş olduğundan bahsetmiştir. Buna neden olarak da, Kıbrıs Türklerinin, Türkiye tarafından işgal edilen alanın bağımsızlığını ilan etmesi ve Nikola Havaalanı nı da kapsayacak şekilde askeri faaliyetlerde bulunması olarak gösterilmiştir. İngiliz ve ABD başbakanlarının Türkiye Başbakanı ile Cumhurbaşkanına mesaj göndererek, yeniden mücadelenin ölümcül sonuçları ve yeni kısıtlamaların ortaya çıkacağı konusunda uyarmışlardır. 8 Şubat gecesi Türk işgali altındaki bölgede askeri birlik hareketleri olduğu gözlenmiş, ancak bu hareketliliğin 11 saat sonunda durduğu belirtilmişitir. Durumun belirsizliğini koruduğu ve takip edilmesi gerektiği söylenmiştir. 214 Bu arada, Rum Yönetiminin hazırlamış olduğu planın ana hatlarının ortaya çıkması üzerine, Türk Dışişleri Bakanlığının ilk tepkisi olumsuz 213 Son Havadis, 12 Şubat 1975, s. 1, 7.; Ayrıntı için bkz., S. Toluner, a.g.e., s ; Oysa Rauf Denktaş, daha 31 Ocak 1975 tarihinde Londra da Daily Telegraph a verdiği bir demeçte Türk teziyle ilgili olarak şunları söylemişti: Çok bölgeli plan küçük Türk havuzlarının tüm Ada ya yayılacağı anlamına gelir. Bu, geçmişteki hareketin ışığı altında Kıbrıs Türk toplumuna karşı gerçekçi olmayan bir durumdur. Türklerin iki bölgeli planı, Türkleri işgalci gibi, Ada yı hep kendilerinin gibi gören Yunanlılar için acı bir ilaç olabilir Türk görüşü açısından tek gerçekçi çözüm iki ayrı etnik bölgeden oluşan bir federasyondur. Türkler ısrar etmekteler ki, bu yapısal, anayasal müzakereler başlamadan önce Yunanlılar tarafından kabul edilmek zorundadır. Zamanın Türk Dışişleri Bakanı Esenbel <<Bir kere bu kabul edilir, Türkiye halihazırdaki sınırların değiştirilmesini tartışmaya razı olacaktır. Sınırlar görüşülebili r, ama önce çift bölgeli sistem kabul edilmelidir>> Toplumlararası görüşmeler gerçekleşmezse şimdiki de-facto durum devam edecek ve Türk sektörü sağlamlaştırılacaktır. Böylece şimdi tartışılan sorunlar gerçeğe dönüşecektir. Bkz., Z. Stavrinides, a.g.e., s CAB/128/56/8 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 11 Şubat 1975 tarihli toplantısından)

133 124 olmuştur. Toprak oranı, kanton adedi ve merkezi hükümete geniş yetkilerin tanınıyor olması Türk Dışişleri nde adil bulunmamıştır. 215 Artık Kıbrıs meselesinin sonunun ne olacağı merakla beklenirken, Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi, yeni bir adım atmış ve 13 Şubat 1975 günü tüm taraflara Federe Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin kurulduğunu ilan etmiştir. Yayınlanan bildiri şu şekildeydi: Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi Yürütme Kurulu ve Meclisi birleşik olarak yaptıkları toplantıda; 1960 Anayasasının Türk toplumuna tanıdığı hakların kullanılmasının Kıbrıslı Rumlar tarafından devamlı olarak engellenmesi, Yıllarca tehdit ve baskı altında can ve mal güvenliklerini sağlamak amacıyla Ada nın çeşitli yerlerinde her türlü iktisadi olanaklardan mahrum bırakılarak sırf hayatlarını idame gayesiyle dayanılmaz şartlar altında yaşamaya mecbur edilmeleri, 1963, 1967 ve 1974 yıllarında kendilerinin de kurucusu oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlığına son vermek teşebbüs ve tehditlerine ağır fedakarlıklara katlanarak direnme zorunda bırakılmaları sonunda, Devletin kuruluşunda ortakları olan Rum toplumu ile bir arada yaşamalarına olanak kalmadığına, Ve iki tarafa da huzur, güvenlik ve sürekli barış sağlayacak olan tek yolun yan yana, fakat ayrı bölgelerde kendi iç bünyelerini oluşturmak olduğuna kani olarak, Bağımsız Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin kurulması yolunda yukarıdaki esaslardan esinlenen makul tekliflerinin Rum Toplumu tarafından şimdiye kadar karşılık görmediği ve Türk Toplumunun sosyal ve ekonomik yaşamını süratle yeni ve sağlıklı bir düzene kavuşturmak zorunluluğunu dikkate alarak, Kıbrıs ın bağımsızlığına yönelebilecek her türlü girişimlere ve Ada nın taksim veya ilhakına kesinlikle karşı çıkmak hususundaki inanç ve azimlerini teyit ederek, 215 Cumhuriyet, 12 Şubat 1975, s. 1, 7.

134 125 Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin bağımsızlık statüsünün gereğine inanarak ve Ada nın hiçbir yabancı amaca alet edilmemesi yolundaki azim ve kararlılıklarını belirterek, Ve biran evvel kendi bölgelerinde, müstakbel, bağımsız, federal cumhuriyete götürücü yasal düzenlemeleri oluşturma zorunluluğunu hissederek, Nihai gayelerinin iki bölgeli coğrafi esasa dayalı federasyon bünyesi içinde Kıbrıslı Rum Toplumu ile birleşme olduğunu tekrarlayarak; Temel maddeleri milletlerarası andlaşmalarla tespit edilen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının aynı yolla milletlerarası hukuka uygun biçimde Kıbrıs Federal Cumhuriyeti Anayasası olarak değiştirilmesine ve Federal Cumhuriyetin kurulmasına değin Türk bölgesindeki Otonom Türk Yönetiminin demokrasi, insan hakları, sosyal adalet, hukukun üstünlüğü ilkelerine ve laik ve federe devlet esasına göre düzenlenmesine ve, Bu amaçla Kıbrıs Otonom Türk Yönetimi Meclisinin üyeleri saptanacak diğer üyelerle birlikte 50 üyeli bir kurucu meclis haline getirilerek, bu meclisin Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanının başkanlığında yasama görevini de yapması kararlaştırılmıştır. Hadiseler Türkleri bu karara zorladı diyen Başbakan Irmak, Kıbrıslı soydaşlarımız, esasen otonom olan Türk idaresini, Kıbrıs Federe Türk Devleti haline çevirmeye karar vermişlerdir. Bu, halkın kendi içinden gelmiş olan bir karardır karara Türk Hükümeti olarak saygılıyız. Ümit ederiz ki, bütün dünyada, aynı anlayışı ve aynı saygıyı göstersin Federe Türk Devletinin iki amacı var: Birisi, soydaşlarımızın güvenliklerini, sosyal, iktisadi varlıklarını kesin bir teminat altına almak. İkincisi, asıl hedef olan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ni teşkil edecek olan kanatlardan birisini fiilen meydana getirmektir. Demek ki bu hareket, bir Federe Türk Devleti nin kurulması yanında, asıl Federal Kıbrıs Cumhuriyeti nin kurulmasını da gaye etmektedir. Aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsız olması gibi esaslı bir noktada da ısrar edilmektedir. Demek ki, bir taksim mevzuu değildir, ENOSİS bahis konusu değildir. Bilakis ENOSİS ve taksimi önleyecek bağımsız bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurmak

135 126 yolunda atılmış bir adımdır ve hadiselerin, tarihin bir zorlaması ile buraya gelinmiştir bilgisini vermiştir. 216 Bu arada, Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş ın, Rum Yönetimi Temsilcisi Glafkos Klerides e verilmek üzere hazırladığı on bir maddelik öneriler resmen açıklanmıştır. Açıklamada, bu önerilerin, BM Genel Sekreteri nin Kıbrıs taki Özel Temsilcisi Luiz Weckmann a iletildiği bildirilmiştir. Denktaş ın, Klerides e verilmek üzere hazırladığı öneriler şunlard 1- Kıbrıs, bağımsız ve laik bir cumhuriyettir. 2- İki cemaatli ve iki bölgeli bir federal devlet anayasası yapılır. 3- Federal yasalar, Türk ve Rum federe devletleri mensuplarına karşı ayırt edici olarak ve milli toplumlardan birinin diğerine, ekonomik ve siyasi tahakkümüne imkan bırakmayacak şekilde düzenlenir. 4- İki milli toplumun iç içe yaşamalarında tecrübe ile ortaya çıkmış imkansızlıklar bilindiğine göre, devletin aksamadan işleyebilmesi için, federal devlette, sadece federasyonun kurulması için sorumlu olan yetkililer bırakılır. Bunun dışında bütün yetkililer federe devlete ait olur. 5- Ortak müesseseler milli toplumlardan birinin diğerine hukuken ve fiilen tahakkümüne kesinlikle imkan vermeyecek şekilde, eşitlik ilkesine uygun olarak düzenlenir. ı: Kararı alan Bakan ve Milletvekilleri: Bakanlar Kurulu; Rauf Denktaş (Başkan, Türk Cemaat Meclisi Lefkoşe Üyesi), Osman Özek (Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanı), Niyazi Manyera (Sağlık Bakanı), Rüstem Tatar (Maliye ve İktisadi İşler Bakanı), Oğuz Ramazan (Tarım Bakanı), Erol Kazım (Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı, Temsilciler Meclisi Lefkoşe Üyesi), Nejat Konuk (Adalet ve İçişleri Bakanı, Türk Cemaat Meclisi Lefkoşe Üyesi), İsmet Kotak (Çalışma-Rehabilitasyon ve Sosyal İşler Bakanı, Temsilciler Meclisi Magosa Üyesi), Orhan Zihni (Eğitim Bakanı), Çağlar Yasal (Turizm ve Enformasyon bakanı), Kenan Atakol (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı) Toplantıda bulunan Milletvekilleri: Necdet Ünel (Meclis Başkanı, Lefkoşe Üyesi), Ümit Süleyman (Lefkoşe Üyesi), Kemal Deniz, Özker Yasin, Ali Süha (Lefkoşe), Şemsi Kazım, Somutay Ali Ratıp, Behiç Kalkan (Baf), Mustafa Hacı Ahmet, Halil Fikret (Girne), Haluk Avni, İsmail Bozkurt, Talat Yurdakul (Larnaka), Ekrem Avcıoğlu, Ziya Rızkı, Ali Çağatay (Limasol), Hasan Güvener, Burhan Nalbantoğlu, Hüseyin Gültekin, Fuat Veziroğlu (Magosa) Bkz. Hürriyet, 14 Şubat 1975, s. 1, 15.; Ayrıntı için bkz., S. Toluner, a.g.e., s ; Sebahattin İsmail, 20 Temmuz Barış Harekatının Nedenleri-Gelişimi-Sonuçları, 1. Baskı, İstanbul, 1988, s ; H. Eroğlu, a.g.e., s Son Havadis, 15 Şubat 1975, s. 1, 7.; Milliyet, 15 Şubat 1975, s. 1, 7.; Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s (Kaynak: KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Merkezi Belgeleri); S. Toluner, a.g.e., s ; G. Gürbey, a.g.e., s. 156.

136 Dış ilişkiler, federal devleti oluşturan Türk ve Rum federe devletlerden biri aleyhine yürütülemez. 7- Federe hükümetler dışında bir federal mahkeme de kurulur. 8- Federal devletin vatandaşları, federal cumhuriyeti oluşturan cumhuriyetler arasında serbest bir dolaşım hakkına sahiptirler. 9- Federal cumhuriyet vatandaşlarının temel insan haklarına ve hürriyetlerine saygı gösterilir. 10- Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin kurulmasına kadar geçecek devrede görev yapacak Kıbrıs Cumhuriyeti geçici hükümetinin kuruluş ve yetkileri iki milli toplum arasında yapılacak bir anlaşma ile düzenlenir tarihli milletlerarası antlaşma ile oluşturulan garantiler mevcut ve mer i olup, Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin kurulmasından sonra da aynı nitelikte devam edeceklerdir. Kıbrıslı Türkler, federe devleti ileride Kıbrıslı Rumlarla birlikte oluşturulacak olan federal bir sistemin bir parçası olarak düşünmüşlerdir. 218 Ne var ki, Bağımsız Kıbrıs Federal Cumhuriyetinin, Federe Türk Devleti kanadının oluşturulması ve Denktaş Planı nın açıklanması, Rum Toplumunun büyük tepkisine yol açmıştır. Bununla ilgili olarak Rumlar, Lefkoşe de protesto gösterileri düzenlemişler, Yunan ve Sovyetler Birliği büyükelçiliklerine giderek muhtıra vermişlerdir. Bu arada Makarios, sokak gösterisi yapan beş bin lise öğrencisine hitaben yaptığı konuşmada, Kıbrıslı Rumların hiçbir zaman Ada nın taksimini tanımayacaklarını ve kabul etmeyeceklerini belirterek, Adamızın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünü koruma çabalarımızda, her yönde Moskova ya döneceğiz demiştir. 219 Makarios, Federe Türk Devletinin kurulması dolayısıyla BM Güvenlik Konseyi ne başvurarak, Konseyin acele toplantıya çağırılmasını da istemiştir. 218 Clement Dodd, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Tarihi, Çev.: Nasuh Uslu, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, 2002, s Cumhuriyet, 15 Şubat 1975, s. 1.

137 128 Yunanistan cephesinde ise, federe devlet kararı şok etkisi yaratmış ve tam anlamıyla bir sürpriz olarak değerlendirilmiştir. Yunan Hükümeti, federe devleti kınamış ve Helenizmin çıkarlarını savunma hakkını mahfuz tuttuğunu açıklamıştır. Bir bildiri yayımlayan Yunanistan, Rauf Denktaş ın yaptığı açıklamanın Ada nın taksimini amaçladığı iddia edilmiş ve Yunanistan ın bunu gayrimeşru ve uluslararası hukuk kurallarına ve anlaşmalara aykırı saydığı ifade edilmiştir. Bildiride ayrıca, Bu hareketin, silahlı tedhiş ve oldu bitti siyasetinin devamı sayıldığı ve dünyanın bu hassas bölgesinde barışı tehlikeye düşürdüğü ileri sürülmüştür. Yunan Hükümeti de konuyu BM Güvenlik Konseyi ne götürmeyi kararlaştırmıştır. Londra ya bakıldığında karar, serinkanlılıkla karşılanmıştır. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, konuyu şöyle değerlendirmiştir; Elbette ki, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti ni tek kanuni hükümet olarak tanımaktayız. Bunun anlamı Rauf Denktaş ı Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Türk Toplumu Lideri olarak tanımakta devam edeceğimizdir. Liberal eğilimli İngiliz Guardian gazetesi, Beraber yaşamak istemeyen iki toplumu zorla birlikte yaşatmaya çalışmak, yarardan çok zarar getirecektir. Bu bakımdan coğrafi bir bölünme kaçınılmazdır ve Rumlar, yeni bir çatışma tehlikesi alevlenmeden önce, bu gerçeği görmek zorundadır diye açıklamada bulunmuştur. 220 İngiliz Hükümeti, Kıbrıs taki kuvvetlerini durum elverdiğince çabuk azaltma yoluna gitmek istemiş ve Kıbrıs ta Britanya Ordusu nun BM Kuvvetlerine katkısının bir piyade taburu, donatılmış bir keşif alayı ve lojistik destek şeklinde olmasına karar vermiştir. 221 Bu karar esasında Ada daki 220 H. Eroğlu, a.g.e., s te Kıbrıs ta darbe sonrası gelişmeleri müteakip, Akroiti ve Denkelya daki iki garnizon, bir ordu karagahı, bir piyade birliği, bir keşif alayı ve bir çok destek birimi tarafından güçlendirilmiştir. Ayrıca Fantom Taburu, 1 Puma Helikopter ve 1 Hava Kuvvetleri Alayı ile Kraliyet donanma birimi de Ada ya gönderilmiştir. BM Genel Sekreterliğinin isteği ile Kıbrıs ta Britanya kuvvetleri ikiye katlanmıştır. Nikolas Havaalanının korunmasında da etkin rol oynanmıştır. Binlerce evsiz insana yiyecek ve kalacak yer sağlanmıştır kişi ordu himayesinde Nikosia dan Denkelya ya gelmiştir asker, sivil ve diğerleri ordu refakatinde Limasol, Larnaka ve Famagusta dan tahliye edilmiştir. Kraliyet Donanması, Kireniya bölgesinde Türk ilerleyişi sonucu mahsur kalmış 1500 kişiyi ve batan Türk destroyerinde sağ kalanları kurtarmıştır. Temmuz Ağustos döneminde Britanya kökenli kişi hava kuvvetleri uçaklarıyla Birleşik Krallığa götürülmüştür Ayrıntı için bkz., CAB/129/181/21 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 25 Şubat 1975 tarihli toplantısından)

138 129 sıcak dönemin bittiği anlamına geldiği gibi, Türkiye nin risk yaratan bir davranış içerisinde bulunmadığının da bir göstergesi sayılabilirdi. Fransız Le Monde Gazetesi manşetten verdiği haberde ise, Federatif bir cumhuriyete zemin hazırlamak üzere Kıbrıslı Türk Yöneticiler, Ada nın kuzeyinde laik bir devlet ilan ettiler demiş ve olayı sürpriz olarak nitelendirmiştir. France Soir Gazetesi ise yazısında, Türklere adil şekilde temsil edilme hakkı tanıyan anayasanın hiçbir zaman uygulanmadığını, Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısının Makarios tarafından devlet işlerine hiçbir zaman ortak edilmediğini hatırlatmıştır. 222 Alman Süddeutsche Zeitung un görüşü ise şöyle olmuştur; Türkiye Dışişleri Bakanı nın Kissinger ile buluşmayı reddedişi değişik bir görüş kazanmıştır. Anlaşıldığı üzere, Ankara, önce tezini sağlama bağlamak ve her türlü taviz olanağını ortadan kaldırmak istemektedir. Türkiye nin Kıbrıs politikasının, Ada ya yapılan çıkarmadan sonra tek gayesi Ada nın iki toplum arasında bölünmesiydi. Şimdi Türkler bu gayelerini bir adım daha yaklaşmış durumdadırlar. Aynı zamanda Federatif Türk Devleti nin ilanı, Makarios ve Klerides in iki cemaatin kendi iç sorunlarını Kantonal bir biçimde halletmeleri yolundaki tekliflerine de sert bir cevap niteliği taşımaktadır 223 Sovyet Resmi TASS Ajansı, Moskova nın resmi hükümet olarak Makarios Hükümeti ni tanıdığını bildirmiştir. Ortak Pazar ise, Kıbrıs konusunda resmen arabuluculuk önerisinde bulunmuştur. Bir bakıma federe devlet kararının alınmasına yol açan Amerika, durumu kaygıyla izlemiştir. ABD Başkanı Ford, Kongre nin yardımı kesme kararı, Kıbrıs işini sekteye uğrattı Kongre kendi kendini yaraladı demiş, Kissinger ise, kararı üzüntü ile karşıladığını, Amerika nın Lefkoşe deki Makarios Hükümeti ni tanımaya devam ettiğini belirtmiş ve görüşme yoluna geri dönülmesini istemiştir 224 ilk tepkiler dünya kamuoyunun Federe Türk Devleti ile ilgili kararı,yunan propagandası doğrultusunda karşıladığını göstermektedir. 222 Milliyet, 14 Şubat 1975, s. 7. vd. 223 H. Eroğlu, a.g.e., s Milliyet, 15 Şubat 1975, s. 1, 6.

139 130 Geçmişteki olayları iyi izleyememiş, Makarios u yakından tanıyamamış olanlar, son kararı yaratan zorlukları anlamakta güçlük çekebilirler kimsenin dikkatinden kaçmayacak önemli bir nokta var: Kıbrıs ta, Federe Türk Devleti nin kurulduğu, Türkiye ye Amerikan silah ambargosunun başlamasından sonra ilan edilmiştir iki olay arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır Dünya kamuoyu, özellikle Amerika bunu iyi değerlendirmelidir. köprülerin altından suların geçtiği, Türkiye de birçok şeylerin değiştiği anlaşılamamıştır. Yunanlıların Amerika yı baskıya zorlaması, Kongre nin bu isteği yerine getirmesi, o anlaşılamayan gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardım etmiştir görülmüştür ki, artık Türkiye, Washington dan gelecek talimata, hatta silah kesme tehditlerine boyun eğecek bir uydu değildir başta Makarios olmak üzere bütün ilgililerin böyle değerlendirmesinde yarar vardır. Öte yandan, Atina da Yunan Hükümetiyle görüşmeler yapan Klerides, BM toplantısı için New York a giderken, Rauf Denktaş tarafından yapılan on bir maddelik önerilerin de reddedildiği öğrenilmiştir. 225 BM Güvenlik Konseyi üyeleri başlattıkları istişareler sonunda bir karar tasarısı üzerinde karara varmışlardır. Güvenlik Konseyi nde onaya sunulacak olan karar tasarısının şu görüşleri kapsadığı belirtilmiştir: 1- Kıbrıs Federal Türk Devleti nin kuruluşu ve toplumlararası görüşmelerin kesilmesinin kınanması. 2- Güvenlik Konseyi, Genel Konseyin kararına uyularak yabancı birliklerin Ada dan çekilmesi. 3- Türk ve Rum toplumları arasında yapılacak olan görüşmelerde BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim in bizzat etken bir görev alması ve en geç Haziran 15 e kadar bu konuda bir rapor hazırlaması. Waldheim in bu süre zarfında, Konsey e sürekli olarak gelişmeleri bildirmesi. 225 Abdi İpekçi, Amerikan Baskısı ve Sonuçları, Milliyet, 16 Şubat 1975, s. 1.

140 131 Yunanistan ın bu tasarıya itirazlarının olduğu; toplumlararası görüşmelerin Lefkoşe ya da Cenevre yerine New York ta yapılması ve Waldheim in görevinin açık ve kesin bir şekilde ortaya konması yönünde istekleri söz konusu olmuştur Son Havadis, 8 Mart 1975, s. 1, 7.; Mehmet Hasgüler, Kıbrıs ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu, 1. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000, s. 112.

141 2. BÖLÜM: KIBRIS TA YENİ STATÜNÜN BELİRLENMESİNE YÖNELİK ÇABALAR VE GERÇEKLEŞTİRİLEN ZİRVELER Kıbrıs sorununun artık heyecan aşaması bitmiş, soğukkanlılıkla kesin bir sonuca varmak zamanı gelmiştir. Barışçı bir çözüme ulaşmak amacı ile Türkiye, başından beri büyük iyi niyet göstermiş ve barışsever davranışlarıyla dünyanın, Türk haklarını anlayışla karşılamasını beklemiştir. Fakat, Yunanlılarla Rumların mübalağalı propaganda kabiliyeti ve güçleri karşısında Türkiye nin propaganda teşkilatının yok denecek kadar zayıf olması yüzünden, gerçek durum dünya kamuoyuna gereği gibi anlatılamamıştır. Bu nedenle kesin çözüme bir türlü ulaşılamamış, Kıbrıs sorunu büsbütün karışmış, deşilmesi gereken bir yara haline gelmiştir. Yunanistan, NATO ve ABD ye düşen görev, Kıbrıs taki yanlışlıklar trajedisini devam ettirecek yeni yanılgılara düşmemekti. Dünyanın bu hassas bölgesinin barış ve güvenliği ancak bu yolla sağlanabilirdi. Sorun, Kıbrıs Rumları ve Yunanlıların enosis hayalini artık hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceklerini kabul ederek, Kıbrıs ta coğrafi federasyona dayalı bağımsız bir devlet içerisinde Türklerle yan yana dostluğu geliştirmenin, Yunan ulusal çıkarları için olan değer ve gereğini anlamalarına kalmıştır. 227 Dünya basınına bakıldığında, Federe Türk Devletinin ortaya yeni bir sorun çıkarmadığı, aksine, bu devletin kurulmasının, soruna çözüm gösteren yeni bir görüş getirdiği belirtilmiştir. İsviçre nin National Zeitung gazetesinde, Kıbrıs ta Dram başlığı altında şu yorum yer almıştır: Kıbrıs ta meydana gelen son hadise ile durum yeniden kızgınlık kazanacak mı? Kıbrıs ta azınlık Türk camiası çoğunluk Rumları nazarı itibara almadan 6 aydır Türk ordusunun bulunduğu Kuzey bölümünde muhtariyetini ilan etmiştir. Şimdi Kıbrıs ta Türkler ve Rumlar arasında iç harp yeniden alevlenecek mi? Yoksa Atina en sonunda Kıbrıs a asker göndererek ırkdaşlarının menfaatini koruyacak mıdır?... Türkler, kurdukları devletin Federatif Kıbrıs Cumhuriyetinin bir parçası olduğunu belirtmişlerdir. Bununla Türkler, iki ana sorunu tam olarak kıymetlendirmiş 227 Derviş Manizade, Kıbrıs ta Federal Türk Devleti, Milliyet, 18 Şubat 1975, s. 2.

142 132 oluyorlar. Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan arasında bölünmemeli ve Kıbrıs ta federal bir devlet kurulmalıdır. Ve bir an önce Türkler Ada da bulunan çoğunluk Rumların Ada nın geleceğini tehlikeye atmalarına yardımcı olmuşlardır. Fakat, bugün için ve herhalde uzun zaman için bu iki halk arasında federatif bir devletin nasıl bir statüye sahip olacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Kıbrıslı Rumlar, nüfus çoğunluğuna göre kantonların tespit edilmesini istemektedirler. Halbuki Türk bölgesi ve Rum bölgesine ayrılmış bir federatif devlet taraftarıdırlar. Türklerin ellerinde bulunan bölge, Ankara Askeri Kuvvetleri tarafından alınan ve Ada nın yüzölçümünün yüzde 40 ını kapsayan bir bölgedir. Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Türk Devleti nin kuruluşunu ilan ederek hükümranlıklarının ilk temellerini atmış bulunmaktadırlar. Almanya nın Frankfurter Allgemeine Zeitung un Türk Kesimi Devleti başlıklı yorumu ise şöyleydi: Kıbrıs Federal Türk Devleti nin ilanı ile Kıbrıs üzerindeki siyasi bulut dağılmıştır. Eninde ve sonunda, gerçek durum, Ada nın Kuzey kısmının iki Türk alayı tarafından işgal altında bulunması ile tayin ve tespit edilmiştir. Bu durumu değiştirecek hiçbir çare yoktur. Birçok sayıda Türk ve Rum yönetim bölgelerinin kurulmasına dair Kıbrıslı Rumların önerisi, baştan itibaren temelsizdir. Türkler, nihayet ne istediklerini söylemişlerdir. Kıbrıs taki bu Türk devletini, Ada nın Rum yarısı ile birleştirerek, şimdiye kadarki bağımsızlığını ve blok dışı tutumunu sürdürmek mümkün olursa, daha da iyi olur. Yeni devletin bağımsızlığı konusunda değil de, bu birleşme konusunda müzakerede bulunabilir. Kıbrıs taki acı gerçekler, böylece ciddi bir siyasi şekil almıştır. Sürekli anlaşmazlığın şimdi, Yunanistan ile Türkiye ve ikisi ile birlikte NATO, özellikle Amerika Birleşik Devletleri arasında çözülür hale gelip gelmediği belli değildir. Fakat bu anlaşmazlık büyük bir ihtimalle zaten Türk kesimi devleti olmaksızın çözülemezdi. Fransa nın Le Monde Gazetesi ise Kıbrıs ta yeni bir oldu bitti başlıklı başyazısında şunları dile getirmiştir: 13 Şubat ta Kıbrıs ta Federe bir Türk Devletinin ilan edilmesi Doğu Akdeniz de ateşin yükselmesine sebep olmuştur. Yunan Başbakanı Karamanlis, bu olayı bir darbe olarak nitelemiş ve dünyanın bu kesiminde barış vahim bir tehlikeye girmiştir, demiştir.

143 133 Meydana gelen aşırı öfke ve saldırganlık gösterilerinin sebebi ise bölgenin en kuvvetli askeri gücüne sahip bulunan Türkiye karşısında aciz durumda bulunmaktan ileri gelmektedir. Bundan başka Ankara, birtakım güçlerin himayesi altındadır. Belirli olan, Washington Hükümeti iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sürtüş me istemediğini bildirmiştir. Ancak Türkiye de NATO ya Kuzey Atlantik ittifakını savunma sistemi içindeki durumunu gözden geçireceğini haber vermiş tir. Ayrıca ikili anlaşmalarla öngörülen Amerikan üslerinin durumu konusundaki görüşmelere de son vermiştir. Bu durumda Sovyet Rusya için yapılacak şey gayet tabii olarak Akdeniz e kendisi için kapı açan Türkiye ye karşı tarafsız davranmaktır. Öte yandan Türkiye bu hareketiyle Kıbrıs ta yeni bir gövde gösterisi yaparak hâlâ Ada nın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü konusunda Makarios Hükümetini tanıyan uluslara ve Yunanistan a meydan okumaktadır. Makarios toplumlararası görüşmelere hâlâ girememektedir. Durum Amerika için karışıktır. Zira, Washington Doğu Akdeniz deki iki müttefikiyle de bozuşmak istememektedir. Ancak gerek Yunanistan ve gerekse Türkiye, Kıbrıs bunalımından Amerika yı sorumlu tutmaktadırlar. Amerika Hükümeti şu anda bir başkaldırmayla karşı karşıyadır. Bunu önlemek için her iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm yolu bulması gerekmektedir. Ancak Kongre, Hükümetin bu görevi yapmasında gerekli kolaylığı göstermemektedir BM ve ABD nin Kıbrıs Sorununa Yön Verme Çabaları Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi üyelerinin Nereye gidiyoruz? şeklindeki sıkıştırmaları üzerine, Makarios, toplumlararası görüşmelerin yeniden başlatabileceğini belirtmiş, bu arada Türklerin Ne biçim bir federasyon istediklerinin de açıklığa kavuşmadığını iddia etmiştir. Oysa Türkiye nin, BM Güvenlik Kurulu nda iki bölgeye dayalı federal devlet tezini, Yunanlı ve Rum diplomatların dünyanın gözleri önünde saldırıya geçtikleri bir 228 Hürriyet, 19 Şubat 1975, s. 9.

144 134 sırada, Makarios un böyle bir iddia getirmesi sadece tebessümle karşılanmıştır. Makarios, toplumlararası görüşmelerin başlatılabilmesi ve verimli olması için, konunun Türk kesiminde açıklığa kavuşturulmasını istemiş ve bunları şöyle sıralamıştır: 1- Türkler ne tür bir federasyon öneriyorlar? 2- Federasyon bölgesi olarak Kıbrıs ın ne kadarını istiyorlar? 3- Göçmenlerin geleceği konusunda ne düşünüyorlar? Lefkoşe deki diplomatik çevreler, Makarios un bu demeci ile kendi üslubu içerisinde kesilmesine sebep olduğu toplumlararası görüşmelerin yeniden başlatılmasını ve büyük bir aşama olarak da İki bölgeye dayalı coğrafi federasyon tezini esas almayı kabul ettiğini bildirmişlerdir. Prestijini içeride her gün biraz daha kaybeden Makarios un bu demecini yorumlayan Federe Türk Devleti yöneticileri ise, bunun siyasi bir manevra olduğunu, zira aylar önce Denktaş ın görüşmelerde Coğrafi federasyon tezi esas alındığı takdirde iki federe devletin sınır sorunu ile göçmenlerin geleceği konusunu aydınlığa kavuşturduğunu hatırlatmışlardır. 229 Öte yandan BM Güvenlik Konseyinin üç batılı üyesi, İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından hazırladığı yeni karar sureti üzerindeki gayri resmi görüşmeler de devam etmekteydi. BM deki Türk temsilcisi Osman Olcay, üç ülkenin delegeleri ile görüşerek Türkiye nin görüşlerini ve bazı itirazlarını bildirmiştir. Rumların istedikleri birçok hususun yer almadığı ve ilk taslaklara göre bir hayli yumuşatılmadığı görülen son metinde Kıbrıs Türk toplumu ve Türkiye, Kendi görüşleri yönünden bir yeni unsur görmediklerini, bazı ifadelerin yumuşatılmış olmasına rağmen kabulüne imkan görülmeyen noktaların hâlâ metinde bulunduğunu belirtmişlerdir. Bunlardan biri toplumlararası görüşmelerin New York ta ve Lefkoşe de yapılması önerisiydi. 229 Hürriyet, 8 Mart 1975, s. 9.

145 135 Türkiye ve Kıbrıs Türkleri Lefkoşe yi tabii karşılamakta, ancak Lefkoşe dışındaki yerin Avrupa da tarafsız ülkelerden biri olabileceğini belirtmişlerdir. İkinci husus toplumlararası görüşmelere bizzat katılması önerilen Genel Sekreter Waldheim in bu konuda Güvenlik Konseyi üyelerinden iki ülke ile İstişare halinde bulunabileceğini belirten madde idi. Batılı ülkelerin son taslağı aynen şu görüşleri yansıtmaktaydı: 230 Güvenlik Konseyi; 1- Bundan önce Kıbrıs la ilgili karar suretlerini ve özellikle 3212 sayılı BM kararın ı destekleyen 265 sayılı kararını hatırlatır. 2- Konsey kararlarının uygulanması yönünde tatmin edici bir gelişme olmadığını dikkate alır. 3- İki toplumun meşru ve temel haklarına dayanan ve kabul edilen bir siyasal çözüme serbestçe ulaşılması amacının gerçekleşmesini dikkate alır. 4- BM kararının tüm Güvenlik Konseyi kararlarının ve özellikle Ada daki bütün yabancı askeri birliklerin ve yabancı askeri varlıkların süratle geri çekilmesi ve bütün mültecilerin gecikmeden yerlerine güvenlik içinde dönmelerinin sağlanmasını öngören hükümlerin uygulanmasını talep eder. 5- Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve tarafsızlık ilkesini gölgeleyebilecek herhangi bir hareketten kaçınmaları için tüm ülkelere ve ilgili taraflara yeniden çağrıda bulunur. 6- Kıbrıs Cumhuriyetinin bir parçasını Türk Federe Devleti olarak ilan eden 13 Şubat taki tek yönlü karardan bu kararın iki toplum arasındaki görüşmelerin eşit şartlarda cereyanını gölgelemesi istidadını göstermesi bakımından- üzüntüyle karşılar. 7- Ayrıca BM nin 3212 sayılı kararıyla Konseyin 365 sayılı kararını engelleyici nitelikteki tüm tek yönlü davranışları da üzüntüyle karşılar. 8- Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulması kararının Ada da nihai bir siyasal çözümü etkilemeyeceğini öngörür. 230 Milliyet, 8 Mart 1975, s. 6.; S. Toluner, a.g.e., s (Kaynak: S/RES/367/1975 (English) )

146 BM Genel Kurul kararı ile Konseyin 365 sayılı kararı hükümlerinin acilen ve etkin bir şekilde uygulanmasını talep eder. 10- İki toplum arasındaki görüşmelerin yeniden başlamasına yardımcı olacak yeni çabalar sarf edilmesi gereğine işaret eder. 11- Taraflar arasındaki etraflı görüşmelerin tekrar başlaması, yoğunlaştırılması ve geliştirilmesi amacıyla Genel Sekreterin ilgili taraflara bizzat yardıma hazır duruma gelmesini ve yeni bir aracılık görevini üstlenmesini talep eder (bu görevi yaparken Genel Sekreter Ülkesinin ve Ülkesinin Konsey temsilcileriyle istişare edebilir.) 12- İki toplumun temsilcilerini Genel Sekreterle sıkı işbirliğinde bulunmaya çağırır. 13- Genel Sekreteri bu karar suretinde ve bundan önceki kararlardaki hükümlerin uygulanmasıyla ilgili gelişmeleri izleyerek 15 Haziran dan önce Konseye bir raporla bildirmeye davet eder. Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti tarafından yapılan şikayet üzerine Kıbrıs taki durumu inceleyen Genel Sekreterin raporundan bilgi alan ve ilgili tarafların açıklamalarını dinleyen Güvenlik Konseyi: -Kıbrıs ta bunalımın sürmesinden derin kaygı duyarak, -Daha önceki kararlarını, özellikle Genel Kurulun 1 Kasım 1974 günü oybirliği ile alınan 3212 sayılı kararını benimseyen, 13 Aralık 1974 gün ve 363 sayılı kararını hatırlatarak, -Kararlarının uygulanmasında ilerleme olmadığını da görerek: 231 1) Kıbrıs Cumhuriyeti nin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğünü ve hiçbir bloka bağlı olmama politikasına saygı gösterilmesini ve ilgili tarafların, bu egemenliğe, bu bağımsızlığa, bu toprak bütünlüğüne ve bu 231 Cumhuriyet, 14 Mart 1975, s. 5.; Milliyet, 13 Mart 1975, s. 6.; 12 Mart tarihli Güvenlik Konseyi kararına dair Türk daimi temsilci Osman Olcay Karar Türkiye için bir başarıdır Rum tarafı isteklerinin hiçbiri bu kararda yer almamıştır demiş, KTFD temsilcisi Vedat Çelik de, alınan sonuçtan memnun olduğunu belirtmiş ve KTFD nin fiilen kabul edilmiş olduğunu, buna herhangi bir itirazın gelmediğini söylemiştir. Karadan sonra söz alan Klerides ise, Görüşmelerin başlatılabilmesi için Genel Sekreterle işbirliği yapacaklarını belirtmiş ve Konsey, hiç kimseyi incitmeyecek şekilde bir uzlaşma formülü ararken, Kıbrıs ın varlığından taviz vermiş olabilir. Hiç bir bloka dahil olmayan bir ülkenin bağımsızlığının sorumluluğu tamamen Güvenlik Konseyi ne aittir demiştir. Kıbrıs Rum basınına demeç veren Makarios da, Güvenlik Konseyi kararı tümüyle memnuniyet verici olmamakla birlikte, sorunun çözümünü kolaylaştırabilecek olumlu unsurlar içermektedir demiştir Bkz., Milliyet, 14 Mart 1975, s.7.; Güvenlik Konseyi nin 12 Mart 1975 tarih 367 Sayılı Karar metni için bkz., E. Bozkurt, H. Demirel, a.g.e., s ; M. H. Mendelson, a.g.e., s. 20.

147 137 hiçbir bloğa bağlı olmamaya halel getirebilecek her türlü davranıştan ve Ada nın bölünmesini, ya da herhangi bir başka devletle birleşmesini amaçlayan her türlü girişimlerden sakınmalarını ilgili taraflardan ve bütün devletlerden bir kez daha ister. 2) Kıbrıs Cumhuriyeti nin bir bölümünün Federe bir Türk Devleti ilan edilmesi yönündeki ve bu arada, iki toplum temsilcileri arasında, amacı, eşitlik ilkesi içinde, karşılıklı olarak kabul edilebilecek anayasal bir uzlaşmaya varılmasını ve siyasi bir sonucu öngören bir çözüme serbestçe ulaşılması olarak kalması gereken görüşmelerin sürdürülmesi tehlikeye düşürebilecek 13 Şubat 1975 günü tek yönlü kararı esefle karşılar ve tarafların, BM örgütünün ısrarlı kararlarının uygulanmasını tehlikeye sokmuş olan, ya da sokabilecek tek yanlı tüm girişimleri karşısında endişelerini belirtir. 3) ikinci paragrafta sözü edilen kararın, Kıbrıs sorununun nihai siyasi çözümü konusunda bir ön yargıya varmadığını belirtir ve bu kararın bu tür bir niyetle alınmadığını açıklayan beyandan bilgi alır. 4) Genel Kurulun, Güvenlik Konseyince benimsenen 3212 (XXIX) sayılı kararın bütün bölüm ve hükümlerinin acilen ve fiilen uygulanmasını ister. 5) Genel Kurulun 3212 sayılı kararının 4 üncü paragrafında, taraflar arasında amaçlanan görüşmelerin iki toplum temsilcileri arasında yeniden başlamalarına yardımcı olmak için yeni çabaların ortaya konması gerektiğini telakki eder. 6) Bu nedenle de Genel Sekreter den yeni bir iyi niyet girişiminde bulunmasını ve bu amaçla tarafları, üzerinde anlaşmaya ve varılan yeni usullere göre bir araya getirerek, karşılıklı bir anlayış ve ılımlı davranış havası içinde, gerektiğinde kendi yönetiminde sürdürülecek toplumlararası görüşmelerin yeniden başlatılmasını, yoğunlaştırılmasını ve ilerletilmesini kolaylaştıracak şekilde kendisini tarafların çağrısına hazır bulundurmasını rica eder.

148 138 7) Bu yeni iyi niyet girişiminin gerçekleşmesinde iki toplum temsilcilerini Genel Sekreterle sıkı işbirliğinde bulunmaya çağırır ve kendilerinden görüşmelerine büyük bir öncelik tanımalarını ister. 8) İlgili bütün tarafları, iki toplum temsilcileri arasında görüşmeleri tehlikeye sokabilecek her türlü davranıştan sakınmaya ve bu görüşmelerin başarısına gerekli havanın oluşmasını kolaylaştıracak tedbirleri almaya çağırır. 9) Genel Sekreter den, Güvenlik Konseyini, 363 (1974) sayılı kararla bu kararın uygulanmalarında gerçekleşecek ilerlemelerden haberli tutulmasını ve her halükarda 15 Haziran 1975 ten önce uygun bulacağı her anda Konsey e vermesini rica eder. 10) Konuyu sürekli gündeminde bulundurmayı kararlaştırır. Bu arada Mart ayında Ankara ya bir ziyaret gerçekleştiren Amerikan Dışişleri Bakanı Kissinger in, söz konusu ziyaretine dair 11 Mart tarihli Rum gazetelerinde geniş bir biçimde yer verilmiştir. Haberlerde, Kissinger in Türk Hükümeti nden Kıbrıs la ilgili bir takım tavizler koparmaya ve Kıbrıs sorununu çıkmazdan kurtarmaya çalışacağı bildirilmiş ve bu esnada gerçek niteliği henüz öğrenilmeyen bir plandan söz edilmiştir. Mahi gazetesine göre bu plan Kıbrıs ın %25 inin Türklere bırakılmasını öngören iki bölgeli bir federasyon planı idi. Planın ana hatları ise şöyleydi; Rum göçmenlerin üçte birinden fazlasını evlerine dönmeleri, 2- Yalusa bölgesinde bir Rum kantonunun oluşturulması, 3- Kıbrıs ın %25 inin Türklere bırakılması, 4- Biri Omorfo diğeri Baf bölgelerinde iki Türk kantonunun oluşturulması. Silah ambargosunun gölgesinde ABD ile anlaşmazlıklarını ele alma olanağı bulan Türkiye nin, Kissinger ile yaptığı görüşmeden sonra bir açıklama yapan Milli Savunma Bakanı Sancar, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Alman hükümetinin Türkiye ye yaptığı askeri yardımı arttırmasını istemiş. Alman hükümetinin bu konuda hükümetimize yeni bir teklifi oldu 232 Zafer, 15 Mart 1975, s. 1.

149 139 mu? sorusuna karşılık, şöyle demiştir: Henüz gelmedi. Yalnız Alman hükümeti ambargoyu kaldırdı. Yardım, satın alma gibi eski işlemler başlamak üzeredir. Böylece Türkiye nin silah ambargosundan doğan açığı başka ülkelerden yapacağı alım ve yardımlarla gidereceği görülmüştür. 233 Türk Yunan ilişkilerinin kırk beş dakika değerlendirildiği Londra Radyosu nda, Times gazetesinin Yunanistan ile ilgili yayınladığı ilavede yazar Mario Modiano nun Yunanistan doğudan gelen tehdidi karşılayabilmek için savunma stratejisinin ters yüz edilmesi gerekiyor başlıklı yazısı yorumlanmıştır. Madiano, Yunanistan ın NATO ya girmesinden yirmi yıl sonra kuzeyden komünistlerden ziyade, doğudan Türklerden gelecek bir tehdide açık olduğunu keşfettiğini öne sürdükten sonra, Türkiye ile Yunanistan arasında muhtemel çatışmanın iki düzeyde ortaya çıkabileceğini, bunlardan birinin Kıbrıs sorunu, diğerinin de Ege anlaşmazlığı olduğunu ifade etmiş, Kıbrıs sorunu konusunda Yunanistan ın coğrafi nedenlerle müdahalede bulunamayacağını belirterek şöyle demiştir: Türkiye nin Ege Denizi nin doğusundaki kıta sahanlığı üzerinde hak iddia etmesi, Türkiye nin kıyıları açığındaki Yunan adaları üzerinde denetim kurma peşinde olduğu konusunda bir çok Yunanlının kafasında şüphe kalmamasına yol açtı. Yunanlılar adaları savunmak üzere, kuzeyde Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan la olan bin kilometrelik sınırdan asker çekerek, kurallara göre askerden arınmış olması gereken adalara, ağzına kadar silah yığdılar. Times in ilavesindeki bir başka yazıda, Yunan dış politikasının karşılaştığı sorunlara değinilerek, Tarih ve coğrafya açısından Yunanlıların, Yunan denizi olarak kabul ettikleri Ege Denizi üzerinde Türkiye, varlığını kabul ettirmeye kararlı görünüyor. Yunanlıların ellerinde tuttukları en önemli koz, karasularını şimdiki 6 milden 12 mile çıkarmaları olacak. Bu gerçekleştiği takdirde Türkiye nin istekleri önlenebilecek. Böyle olunca Yunanistan karasularını 12 mile çıkardığı anda Ege yanardağı patlayacaktır. Öte yandan New-York Times gazetesi, Türkiye de askeri liderlerin Kıbrıs ile ilgili görüşmeleri geciktirdiklerini ve bu geciktirmenin bir çözüm olanağını tamamen ortadan kaldırabileceğini iddia etmiştir. Gazetenin 22 Mart tarihli başyazısında şöyle denilmiştir; BM Genel Sekreteri Kurt 233 Cumhuriyet, 18 Mart 1975, s. 1, 7.

150 140 Waldheim in özel temsilcisi, Kıbrıs ta Türk ve Rum toplumları arasında görüşmelerin yeniden başlatılabilmesine karşı ortaya çıkan engeli giderebilmek için Kıbrıs a gitmiştir. Aslında bu gezi gerekli olmamalıydı. BM Güvenlik Konseyi, 12 Mart tarihinde, oybirliği ile aldığı kararında, iki tarafı toplumlararası görüşmeleri başlatmaya çağırıyordu. Ancak Kıbrıs Türkleri, Ankara nın da desteğiyle Kurt Waldheim in görüşmelerin 22 Nisan tarihinde Cenevre de başlaması yolundaki makul teklifini reddettikleri için görüşmeler başlayamadı. Kıbrıs Türklerinin, Ada nın kuzey kesiminde tek taraflı olarak ayrı bir devlet ilan etmeleri de dahil olmak üzere giriştikleri taktiklerin yanında, Güvenlik Konseyi kararını hiçe saymaları Türkiye nin Kıbrıs bunalımına bir çözüm bulunmasını istemediği yolundaki kuşkuları arttıracaktır. 234 Görüşmelerin başlatılabilmesi niyetiyle, ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, Avrupa işleri ile görevli yardımcısı Hartman ı, Ankara ve Atina yı ziyaretle görevlendirmiştir. Amerika ya göre, Türkiye de yeni hükümetin kurulmuş olması ve Kıbrıs ve Türk toplumu temsilcileri arasında Nisan ayı sonlarında Viyana da görüşmelere başlanması hususunda anlaşmaya varılmış olması, Kıbrıs ta bir çözüm yolu bulunması yönünde bir ilerleme kaydedileceği ümidini vermiştir Denktaş ile Klerides in Viyana da Birinci Buluşması İlgili çevrelerin beklediği ve Kıbrıs sorununun barışçı yollardan çözümünü amaçlayan toplumlararası görüşmeler, BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim in kişisel sorumluluğu altında, Viyana da 28 Nisan da başlarken; görüşmelerde Türk tarafını temsil eden KTFD Başkanı Rauf Denktaş, 26 Nisan da onaylanan Anayasalarının Federasyon tezine göre hazırlanmış olduğunu söylerken, Rum temsilcisi Glafkos Klerides ise, görüş ayrılıklarının temelden çok biçimde olduğunu ileri sürmüştür. Görüşme maratonunu değerlendiren Makarios, Londra da bulunduğu esnada, toplumlararası görüşmelerin kısa sürede dağılacağını öne sürmüş ve İngiltere yi Kıbrıs 234 Cumhuriyet, 23 Mart 1975, s TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 12, TBMM Matbaası, 1975, s

151 141 konusunda tarafsız kalmakla suçlamış, bu konuda Türkiye yi zorlayacak tek ülkenin ABD olduğunu iddia etmiş 236 ve bir bakıma niyetini ortaya koymuştur. Açılış töreninde konuşan Waldheim dan sonra söz alan Denktaş, İki toplum temsilcisinin eşitlik temeli üzerinde bir araya gelmesinin sorunun çözümlenmesine zemin hazırlayacağını umduğunu belirtmiş ve Sorun karışık bir sorundur ve siyasal, hukuksal ve anayasal faktörlerin yanı sıra insancıl, ekonomik ve diğer faktörleri de kapsamaktadır, bunlar bir tüm olarak ele alınmalı ve adalet Kıbrıs taki toplumlara ayrı ayrı değil, fakat bütün adaya uygulanmalıdır demiştir. Klerides ise demecinde şöyle demiştir: Bizim Kıbrıs için önerilerimiz vardır ve bunları burada izah etmeye ve buna karşılık Türk görüşünü de dinlemeye hazırız. İki tarafta Kıbrıs ın bağımsızlığı ve egemenliğinin etkili olarak garantilenmesini kabul ediyor. Bu garantilerin ne olacağı konusunda görüşlerimiz ayrılabilir. Bu konuda ve federal devlet sisteminin ne olması gerektiği konusundaki görüş ayrılıklarımız barışçı çözüm için gerekli çabaları sarf etmemize engel olmamalıdır. 28 Nisan akşamı yayınlanan ilk bildiride, tarafların Kıbrıs merkezi hükümetinin yetkileri ve görevleri konusunda sunulacak ayrıntılı önerilerin incelenmesi için, Uzmanlar Komitesi nin kurulmasına karar verildiği açıklanmıştır. Bu komite ilgili tarafların üçer üyesinden oluşacaktı. Komite, Kıbrıs ta üç ya da en çok dört hafta sürece toplanacak ve taraflar, yabancı ülkelerdeki hukuk uzmanlarını da çağırabilecekti. Uzmanlar Komitesi, müzakerecilerin (Denktaş ve Klerides), Waldheim ile yapacakları bundan sonraki toplantıda çalışmaları hakkında bir rapor sunacaklardı. Genel Sekreter de, bundan sonra Güvenlik Konseyine kendi raporunu verecekti. Bu durumda Kıbrıs Türklerinin kuracağı komiteye Türkiye den de uzmanlar katılabilecekti. Bildiri, Viyana da taraflar arasında varılan ilk anlaşma olması bakımından memnunlukla karşılanmıştır. Böylece Viyana da bir hafta sürmesi beklenen toplantılardan sonra görüşmelere komite çerçevesi içinde Lefkoşe d e devam edileceği anlaşılmıştır Cumhuriyet, 28 Nisan 1975, s. 1, Milliyet, 29 Nisan 1975, s. 1, 10.

152 142 3 Mayıs günü sona eren Kıbrıs görüşmelerinin birinci turu, sonuç itibarıyla, taraflar açısından olumlu olarak nitelenmiştir. Son toplantıdan önce düzenlenen basın toplantısında açıklanan bildiride özetle şöyle denmiştir: 1- Kıbrıs görüşmeleri 5-9 Haziran günlerinde Viyana da devam edecektir. 2- Lefkoşe havaalanının açılması için prensip anlaşmasına varılmıştır. İlk adım olarak havaalanı BM tarafından onarılacaktır. Alanın sivil hizmete açılması için iki topluluk temsilcilerine katılacakları bir komite kurulması kararlaştırılmıştır. 3- Göçmenler konusu ve Kıbrıs ta çözüm olasılığı içindeki coğrafi konularda ele alınmıştır. Bu konuda bazı prensipler ileri sürülmüş ve bazı belirli önerilerde bulunulmuştur. 4- Kayıplar konusuna da değinilmiş ve tarafların savaş tutuklusu veya diğer tutukluları ellerinde bulundurmadıklarını da belirtmelerine rağmen Denktaş ile Klerides in bu konuda toplayabilecekleri bilgileri Uluslararası Kızılhaç Örgütü ne iletmeleri kararlaştırılmıştır. Basın mensuplarının Makarios ile Kissinger arasındaki görüşmelerle ilgili bir soruya karşılık Klerides, bunun temaslar çerçevesinde olduğunu söylemesi üzerine, Denktaş buna katılmadığını belirtmiş ve Makarios un Kıbrıslıları temsil etmediğini, bu nedenle Kissinger le buluşmasının kişisel bir nitelik taşıdığını eklemiştir. Denktaş ayrıca, Kıbrıs ta kurulacak merkez hükümetinin kararlaştırılmasından sonra, bunun başkanının da bir anlaşma sonucunda seçileceğini ve bunun zamanı gelince düşünüleceğini belirtmiştir. Federal sistem konusunda sorulara cevaplayan Klerides, Bu bir taksim değildir. Merkez hükümeti başka ülkelerdeki merkez federal hükümetler gibi olacaktır. Avusturya veya İsviçre de olduğu gibi demiştir Cumhuriyet, 4 Mayıs 1975, s. 1, 9.

153 143 Klerides, Türk tarafının göçmenler konusunda bir çözüme varmadan Kıbrıs sorununa gerçek bir çözüm bulunamayacağını anlamaya başladığı kanısında olduğunu belirtmiş, Haziran görüşmelerinden sonra kesin bir çözüm şekli ile döneceğimizi sanmıyorum. Fakat, bir ilerleme kaydedilmesi muhtemeldir Türk tarafı federatif bir devlet oluşturulmasını ve Türklerle Rumların katılacağı merkezi bir hükümet kurulmasını prensipte kabul etmektedir. Türklerin merkezi hükümete hangi oranda katılacakları hususunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Merkezi hükümetin yetkileri konusunda da görüş ayrılıklarının ortaya çıkacağı şüphesizdir. Rum tarafının Türklere bırakmaya hazır olduğu saha ne kadardır? sorusuna karşılık, Klerides şu cevabı vermiştir: Sahanın yüzölçümünün kararlaştırılmasında nüfus oranının dikkate alınması önemlidir. Bu arada dikkate alınacak hususlardan biri de sahanın genişliğinden başka, hangi bölgede bulunacağı konusudur. Toprağın verimliliği gibi hususlar da dikkate alınmalıdır. Bu basit bir konu değildir. Eğer Türklere yüzde 20 oranında bir saha verirsek ve bu saha kısır bir bölge ise, o zaman Türk toplumu bu bölgede yaşamını sürdüremez. Aynı durum Rum toplumu için de variddir. 239 Rumların Kıbrıs ta bir Federal Devlet razı olmuş görünmeleri, müzakerelerde bir ilerleme kabul edilemezdi. Rumların öne sürdükleri, çok bölgeli federasyon ve güçlü yetkilerle donatılmış bir federal hükümet teziydi. Bu husus Viyana müzakerelerinde ortaya çıkmış bir hüküm değildi. Makarios daha önce bu konuda bir demeç vermiş ve Kanton sistemiyle bir federal devleti önermişti. Çok bölgeli bir federasyonun Türk gücünü eritmekten başka bir şeye yaramayacağı açıktı. Makarios, Türkleri Ada dan silmenin değişik yolu olarak böyle bir federasyon arzulamaktaydı. Türkler Ada nüfusunun beşte biri kadardı. Bu da kantonlara bölünürse, Türk varlığının nasıl bir yeni tehlike içine atılacağı açıktı Milliyet, 9 Mayıs 1975, s. 1, Son Havadis, 7 Mayıs 1975, s. 1.; 1980 de BM Kıbrıs Özel Temsilcisi görevine atanan Gobbi ye göre, Waldheim tarafından desteklenen müzakerelerin ilk etabı, toplumlararası diyaloğun ilk başarısızlığı olmuştur. Başlangıçtan itibaren farklı nüanslarla düzenlenen iki durum o zamana kadar sabit kalmıştır: Kıbrıslı Rumlar iki topluluğun birlikte yaşama emellerini teşvik ederken, Kıbrıslı

154 Roma ve Brüksel de Türkiye nin Yürüttüğü Diplomasi Bu arada Mayıs ayı içerisinde Türkiye Dışişleri Bakanı Çağlayangil ile Yunan Dışişleri Bakanı Bitsios arasında Roma da yapılması planlanan görüşmelerden önce, Yunanistan ın Kıbrıs sorununa çözüm getirmek maksadıyla Ada da dört kanton kurulmasını istediği belirtilmiştir. Yunan planına göre, bu kantonlardan ikisinin kuzeyde, Türk kesiminde, diğer ikisi güneydeki Rum bölgesinde olacaktı. Türk kesiminde Rum halkınca oluşturulacak iki kantonun birincisi Ada nın Mersin e ve İskenderun a bakan Sivri burnundaki Karpat bölgesinde olacaktı. Diğer Rum kantonu ise bereket diyarı Omorfo da bulunacaktı. Bunlara karşılık Yunanlılar, güneyde Limasol ve Baf ta kurulacak olan gene bağımsız Türk kantonunun kurulmasını kabul etmekteydiler. Türk kesiminde kurulacak olan kantona Rumlar yerleştirilecek ve idari yönden tamamen bağımsız olacaklardı. Bu iki kantona yerleştirilecek Rum azınlığın miktarı kadar Türk de, Limasol ve Baf ta kurulacak gene bağımsız Türk kantonlarında yaşayabilecekti. Yunanlılar, mesela, Limasol da esir bulunan on bin Türkün buraya yerleştirilebileceğini söylemekteydiler. Ancak Türklerden tamamen arınmış Türk bölgesine, güneye kaçan yüz bin kadar Rum un yerleştirilmesi de bu yoldan mümkün olabilecekti. Yunanlılar dört kantonda da eşit sayıda Türk ve Rum un bulunmasını istediklerini de söylemişlerdir. Türkiye nin üzerinde konuşmaya bile rıza göstermeyeceği bu plan Bitsios tarafından Roma dan önce de Ankara ya Hartman kanalıyla iletilmişti. Hartman, bir taviz istemeye gelmediğini söylerken, Kıbrıs ta Türkiye nin bazı köylerden fedakarlık ederek bir yol bulmasını dilemiş, bu arada Atina dönüşü, Bitsios un planını da Bilderberg toplantısında Türkiye ye iletmiştir. İki bakanın görüşeceği konular arasında yer alan bir diğer mesele de, Ege Kıta Sahanlığı konusunda Lahey Adalet Divanı na müştereken başvuruda bulunma hususuydu. Ancak, Türkiye nin henüz bir metin kaleme Türkler ise, ayrılığa ve özerkliklerini pekiştirmeye heveslenmişlerdir Bkz., Hugo J. Gobbi, Rethinking Cyprus, Editorial Aurora, Tel Aviv, 199?, s

155 145 almış olmaması, ana prensiplerin henüz saptanmamış bulunması, Adalet Divanı na üyelik sürecinin uzatılması yönünde bir hazırlığın bulunmaması ve TBMM nin tahkimnameyi müzakere ve kabul etmesi gereği gibi prosedürler dolayısıyla bir anlaşmaya hemen varılması olasılığını ortadan kaldırmaktaydı. 241 Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları arasında, iki ülkenin ilişkilerini endişe verici bir biçimde etkileyen sorunlara çözüm getirecek bir yaklaşma yolu bulma amacıyla girişilen görüşmelerin ilki, 17 Mayıs günü Roma daki Türk Büyükelçilik binasında yapılmıştır. Oluşturulan delegasyonlar iki ayrı komisyon halinde çalışmaları yürütmüş; Hukukçulardan oluşan komisyon, Ege Kıta Sahanlığı sorunu üzerinde durmuş, çoğunlukla diplomatların katıldığı Siyasal nitelikteki ikinci komisyon ise, Kıbrıs ya da Ege sorununun siyasal yönlerini değerlendirdikleri görülmüştür. 242 Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunların çözümüne yönelik Cephe Hükümeti tarafından atılan adımlar, gününde, erken bir yorum olarak, Ecevit Hükümeti dönemi politikaları ile kıyaslanmıştır. Şöyle ki; Çağlayangil ile Bitsios un Roma görüşmeleri, Cephe Hükümeti nin Yunanistan la ilişkilerini şu şekilde uygulamaktadır: 1- Gizli diplomasi, 2- Paket politikası. Oysa Ecevit Hükümeti tam tersine yöntemleri yeğlemekteydi açık diplomasi içinde Yunanistan la Türkiye arasındaki sorunları tek tek ele almanın daha yararlı olacağı kanısındaydı. Çünkü, Kıbrıs ile Ege sorunları birbirine karıştırıldığında verilecek karşılıklı ödünler dengesinin Türkiye 241 Hürriyet, 18 Mayıs 1975, s. 1, 11.; Bilderberg Konferansı 1975 te İzmir de düzenlenmiştir. Konferansa Batı dünyasının etkili kişileri katılmıştır. NATO Genel Sekreteri Luns, Kissinger in Yardımcısı Hartman bunlardan ikisiydi Bkz. Cumhuriyet, 28 Nisan 1975, s. 1, 9.; 1950 lerin ba şında, Atlantik in her iki tarafından birçok kimse, Batı dünyasının karşılaştığı problemlerin gayri resmi bir şekilde konuşulması için, hükümetlerin içinden ve dışından başta gelen şahsiyetleri bir araya toplamaya ön ayak olmuşlardır. Onlara göre bu, Batı ülkelerini etkileyen güçlerin ve eğilimlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktı. Avrupalıları ve Amerikalıları bir araya getiren ilk toplantı, 1954 yılının Mayıs arası, Hollanda nın Oosterbeck teki Bilderberg Otelinde, Hollanda Prensi H. R. H. Bernhard ın başkanlığında yapılmıştır. O zamanda sonra toplantılara Bilderberg Toplantıları denilmiştir Bkz., TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 13., TBMM Matbaası, 1975, s Cumhuriyet, 18 Mayıs 1975, s. 1, 9.

156 146 aleyhine dönmesi büyük olasılıktır ülkemizin Kıbrıs ta kazandığını Ege de harcamak yolları açılabilir. Kıbrıs ta bölgesel federasyon çözümüne bir seçenek olarak <<Enklav>> sistemi ortaya atılmıştır. Enklavın anlamı, bir başkasına veya bir yabancı egemenliğine ait topraklarla çevrili arazi demektir. Böylece Ada nın kuzey bölgesinde Rum, güney bölgesinde Türk enklavları oluşturulmak isteniyor Eğer Yunanistan ı memnun edecek ödünler verilirse, Atina dan Washington a uzanan etkiler, ABD Senatosuna işleyebilecek, Türkiye ye silah ambargosu kaldırılacaktır. Demirel Çağlayangil stratejisi, içe dönük taktik bakımından ustaca sayılsa bile, tüm dış politikamız ve ulusal çıkarlarımız açısından düşündürücüdür 243 Abdi İpekçi ise meseleyi şu şekilde analiz etmiştir: Roma da dağın fare doğurduğunu ve Çağlayangil in yurda elleri boş döndüğünü ileri sürmek insafsız, ya da yanlış bir değerlendirme olacaktır. Türkiye, işin başından beri, hatta Kıbrıs Harekatı ndan çok önce Yunanistan ile aramızdaki sorunları görüşmek istemiş, Yunan tarafı buna yanaşmamıştır. Atina nın, dışişleri bakanları düzeyinde bir teması niyet kabul edip, Bitsios un Roma da masaya oturması bu bakımdan önemi küçümsenmeyecek bir adım olmuştur. Toplantılara sonunda görüşmeleri sürdürme kararının alınması, o arada başbakanlar düzeyinde bir temasın kesinleşmesi, bu adımın değerini arttırmıştır. Uzlaşma için diyalog zorunludur. Roma daki buluşma bu zorunluluğu yerine getirmiştir. Konuşmaların korkulduğu gibi- başladığı andan çıkmaza girip kopmaması, aksine görüşmeleri sürdürme kararının alınması ise umutlanmak için haklı bir nedendir. Gerçi Roma da umut dışında somut bir sonuç alınamamıştır. Ama bu bir sürpriz değildir. Türkiye ile Yunanistan arasında her birinin çözümü çok güç, türlü sorunların iki günde sonuca bağlanmasını kimse hayal edemezdi. 243 Cumhuriyet, 19 Mayıs 1975, s. 1, 9.

157 147 Roma daki buluşmanın amacı, sorunları görüşebilir hale getirmekle sınırlıydı. Sonuç, bu amacın gerçekleştiğini göstermektedir. Şimdi önümüzde Brüksel deki zirve toplantısı ve Viyana daki konferansın ikinci raundu var Aslında o görüşmelerde de kesin çözümlere varılması beklenmemeli. Umulacak en iyi sonuç, temasların kopmaması ve diyalogun sürdürülmesidir. Çünkü Kıbrıs ta başlayıp, Ege nin sularının altından havasına kadar uzayan değişik anlaşmazlık konuları, kısa sürede çözüme bağlanamayacak kadar karışık ve güçtür. Bu güçlüklerin giderilebilmesi her şeyden önce genel bir yumuşamanın, ya da uluslararası deyimle detant ın gerçekleştirilmesine bağlıdır. Kıbrıs ta, Atina da ve Ankara da karar verme durumunda olanlar, girişimleri için ülkelerindeki muhalefetin desteğine muhtaçtırlar. 244 Mayıs ayının önemli konularından bir tanesi de, Ankara da yapılmış olan CENTO toplantısı idi. Esasında büyük çoğunluk CENTO toplantısından ziyade, Kissinger le Türk yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde neler geçtiğini öğrenmeye çalışmıştır. Çünkü Türk Yunan İlişkileri, Türk Amerikan İlişkileri ve Kıbrıs sorunu dahil bütün sorunların kördüğümünün bu görüşmelerde çözülebileceğini herkes bilmekteydi. Gerçekten Kissinger in Mart ayının 10 unda Ankara ya yaptığı ziyaretten sonraki gelişmeleri gözden geçiren herkes, bu görüşlere katılmak zorunluluğunu duyardı. Kissinger in o gezisinden sonra: (Kıbrıs) sorununun görüşme dönemi başlıyor. Nihai çözümü Kıbrıslı Rumların tutumu tayin edecektir. demişti. Bu sözleri o zaman pek dikkat çekmiş değildi ama, sonraki olaylar gösterdi ki, ABD Dışişleri Bakanı haklıydı. Nitekim Türkiye nin o tarihten sonraki gelişmeler içinde tutumunda bir değişiklik olmamıştı. Türkiye söyleyeceğini söylemiş, taviz vermeyeceğine ABD Dışişleri Bakanını inandırmıştı. Bu durumda olumlu bir sonuca ancak, Rumların evet demesi ile ulaşılabilecekti. Rumlar henüz evet demese de, sorun görüşme aşamasına gelmişti. Önce Viyana da sonrada Roma da taraflar bir araya geldiler. Bunu ABD Senatosunun, Türkiye ye uygulanan silah ambargosunu kaldırma 244 Abdi İpekçi, Genel Yumuşama Gereği, Milliyet, 21 Mayıs 1975, s. 1.

158 148 yönündeki isteksiz bir evet i izlemiştir. Ve aynı günlerde Kıbrıs ta, KFTD nin Anayasasının 18 Mayıs günü halkoyuna sunulup kesinleşmesi kararlaştırılmışken, Amerika nın isteği ile bu oylama geciktirilmiştir. Çünkü Anayasanın kesinleşmesi, görüşmelerdeki esnekliği ortadan kaldırmış olacaktı. Olayların birleştirilmesi Kıbrıs konusunda yeni bir aşamanın yaşandığını göstermekteydi. Ama bu aşamada Türkiye nin hem güçlü hem de zayıf tarafları vardı. Kıbrıs taki fiili durum, Türkiye nin güçlü kozu iken, buna karşılık, silah ambargosu, dünya kamuoyundaki yalnızlık da ciddi handikaplardı, maalesef. 245 NATO zirve toplantısı dolayısıyla Brüksel de bir araya gelen üye ülkeler, Türkiye ve Yunanistan a Kıbrıs sorununu süratle çözmeleri ve aralarındaki gerginliğe son vermeleri için çağrıda bulunmuşlardır. Toplantıda konuşan Başbakan Süleyman Demirel, NATO savunma stratejisinin inandırıcılığı konusunda, askeri ambargoyu kastederek şüpheler belirdiğini söylemiştir. Zirveye çağrılan Yunanistan Başbakanı Karamanlis de, iki müttefik arasındaki gerginliğin devamı NATO nun zayıflamasına yol açacaktır demiştir. Konuşmalardan ve görüşmelerden sonra bir ortak bildiri yayınlanmış ve Kıbrıs konusunda, soruna müzakereler yoluyla çözüm bulunması olanağının fazla olduğuna işaret edilmiştir. Zirveye geniş yerveren Belçika basını, Kıbrıs sorununda Türkiye nin haklı olduğunu ileri sürmüştür. La Libre Belgique gazetesinde çıkan yorumda şöyle demiştir; Türk Yunan anlaşmazlığı hem geniştir, hem karışıktır en önemli sorun, Kıbrıs sorunu olmuştur. Türk ordusu haklı müdahalesi sonunda hemen hemen Ada nın yarısına yakın bir bölgeyi kontrol altına almıştır. Bu nedenle de Türkiye, Ada daki ekonomik kaynakları fazlasıyla elinde tutmaktadır. Yunanlılar ise 200 bin Rum la uğraşmaktan başka bir şey yapmıyorlar. 245 Hürriyet, 24 Mayıs 1975, s. 3.

159 149 Türkiye politikasını Ada daki kuvvet durumuna göre yürütmektedir. Türklerin ileri sürdükleri dayanaklar şunlardır: Rumlar ve başlarındaki Makarios, yıllarca hiçbir anlaşmaya saygı göstermedi. Biz sabrettik ama, artık iş bitmiştir. Kıbrıslı Rumlar, Türklerin uzun zaman endişe içinde yaşadıklarını kabul ediyorlar. Fakat bu, bugün başımıza gelenleri mazur göstermez, diyorlar. İki toplum arasında görüşmeler Viyana da yapıldı. Fakat her iki tarafın haklarını koruyacak yeni rejimi tayin için daha gayrete ihtiyaç vardır. Gazete, Türk kuvvetlerinin Kıbrıs a gitmesi, Yunanlıları Ege deki diğer adalar üzerinde tedbir almaya zorladı dedikten sonra şunları yazmıştır; Adaları silahlandırmak 1923 teki Lozan, 1947 deki Paris anlaşmalarına aykırıdır. Onun için de Atina, bu askeri harekatı önce inkar etti. Bugün adaların, özellikle Rodos un bir garnizon haline geldiğini Yunanlılar da kabul ediyorlar. Fakat, bu askeri yığınağın Türklerin İzmir de bulunan çıkarmaya hazır deniz kuvvetleri için bir savunma niteliğinde olduğunu söylüyorlar. Türkler ise bu deniz kuvvetlerinin NATO daki görevleri gereği bulundurduklarını, andlaşmalara riayet edilmesini ve Yunanlıların, adalardaki askerlerinin geri çekmesinin zorunlu olduğunu söylüyorlar Bütün bu tablo içerisinde Türklerin haklarını teslim etmemek imkansız görünüyor. Öte yandan İngiliz Guardian gazetesinin Brüksel den bildirdiğine göre, Başbakan Demirel, Başkan Ford a, Türk Amerikan ilişkilerinin Türk Yunan ilişkilerine bulaştırılmamasını tavsiye etmiş, Amerikan ambargosunun Kıbrıs buhranının sona erdirmek için bir araç olarak kullanılmasının Türk Amerikan ilişkilerini zehirleyeceğini söylemiştir. Başbakan Demirel, Amerikan ambargosu karşısında Türk kamuoyunun baskısının gittikçe artmakta olduğunu ve Hükümetin Türkiye deki Amerikan üslerinin durumunu yeniden gözden geçirmek zorunluluğunda kalabileceğini de söylemiştir. Yine aynı gazeteye göre, İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan, Türkiye ile Yunanistan arasındaki buzların hemen eriyeceğinden ümitli bulunmamaktaydı. İngiltere, durumun düzelmesinin daha çok Yunanistan a

160 150 bağlı olduğunu düşünmekte ve ilk barışma girişiminin Yunanistan dan gelmesini beklemekteydi. 246 NATO zirve toplantısı münasebetiyle Brüksel de 31 Mayıs günü bir araya gelerek üç saat on dakika görüşme fırsatı bulan Demirel ve Karamanlis, iki ülkenin aralarındaki anlaşmazlıkları barışçı görüşmeler yoluyla çözmeleri konusunda görüş birliğine vardıklarını belirtmişlerdir. Yaptıkları ortak basın bildirisi şu şekildeydi: Her iki ülkenin Başbakanı karşılaşmaları sırasında güncel ilişkilerle sorunları inceleme olanağı bulmuşlardır. Başbakanlar sorunların görüşmeler yoluyla barışçı bir şekilde çözümlenmesini kararlaştırmışlardır. Ayrıca, Ege kıta sahanlığı sorununun da Lahey Yüksek Adalet Divanı nda ele alınması kararlaştırılmıştır. Her iki hükümetin temsilcilerinin önümüzdeki günlerde yapacakları temaslarda görüşecekleri konuların genel çizgilerini saptamışlardır. Bununla ilgili olarak Ege nin kıta sahanlığı ile Ege semalarının kullanılması sorunlarının teknisyenler tarafından bir an önce görüşülmesini kararlaştırmışlardır her iki Başbakan, Viyana daki toplumlararası görüşmeleri destekleme konusunda görüş birliğine varmışlardır. 247 Bürüksel doruğundaki buluşmaların gizli yönleri bilinmediği için tam bir değerlendirme yapmak güçleşmekteydi. Buna rağmen görüşmeleri Ankara açısından ikiye ayırma olanağı vardı. Bu ayırımın bir yönünde ABD, öteki yönünde Yunanistan bulunmaktaydı. ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi konusunda Brüksel de Başkan Ford ile Başbakan Demirel in yetersizlikler içinde bulundukları aşikardı. Gerald Ford, ABD nin Türkiye ye dönük dış politikasını saptayan Kongre yi aşacak bir davranışa geçemezdi. Demirel ise, ülkesindeki muhalefeti hesaba katmak zorundaydı. Böylece görüşmelerin yaklaşım çabaları sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte Başbakan Demirel in ambargoya 246 Milliyet, 31 Mayıs 1975, s Cumhuriyet, 1 Haziran 1975, s. 1, 9.

161 151 karşı Türk dış politikasını kesinlikle saptayacak ve karşı tedbirler ileri sürecek bir tutum alamadığı da görülmekteydi. Ankara pasif ve çekingen kalmıştır. Ambargo kaldırılmazsa Türkiye deki Amerikan üslerinin de kaldırılması yolundaki tüm iç baskılara karşın Cephe Hükümeti somut bir tedbire yönelmekte ikircikli ve duraksamalı kalmıştır. Brüksel deki Türk Yunan görüşmelerini de bir aşama saymak olanaksızdı. Bu görüşmelerin tek yararı, iki ülke arasındaki gerilimi bir ölçüde düşürmesiydi. Yunanistan bugün Ege Denizi nin altına ve üstüne el koymuş durumdaydı. Türk uçakları Ege semalarından geçememekteydi. Bugün Atina, Ege yi Türkiye ye kapatmıştı. Bu kapalı bölgeyi açmak için Ankara tarafından atılacak her adımın bir Türk Yunan savaşına dönüşmesi tehlikesi ABD ve Batı çevrelerince önemseniyor ve abartılıyordu. Şimdi Karamalis Demirel görüşmesi dış çevrelerce üzerinde önemle durulan Ege gerilimini yumuşatmış görünüyordu. Bir yanıyla bu yumuşama bir kazanç sayılmalıydı Viyana da İkinci Buluşma ve KTFD Anayasası 5 Haziran günü geldiğinde Denktaş ile Klerides Viyana görüşmelerinin ikinci turunda bir araya gelmişlerdir. Klerides, 8 Haziran da Türk Federe Devleti nde yapılacak Anayasa referandumu ertelenmediği takdirde görüşmelerden derhal çekileceğini beyan etmiştir. Buna karşılık Denktaş, görüşmelerin Lefkoşe ye kaydırmanın zamanının geldiğini ve referandumun muhakkak yapılacağını söylemiştir. 249 Referanduma dair tehdit ortadan kaldırıldıktan sonra devam eden görüşmelerde Klerides, sürekli olarak toprak ve mülteciler konusunda somut ödünler istemiş, buna karşılık Denktaş ın toprak konusunu ele almanın mümkün olmayacağını, güneydeki 6 bin dolayındaki Türkün kuzeye geçmelerine izin verilmesi durumunda, 10 bin Rum göçmenin de kuzeyde yerleşebileceğini teklif ettiği belirtilmiştir. Denktaş, 10 binin üzerindeki bir 248 Cumhuriyet, 2 Haziran 1975, s. 1, Hürriyet, 6 Haziran 1975, s.1.

162 152 rakamın hiçbir zaman kabul edilmeyeceğini ve bu konuda ısrarın gereksiz olduğunu da Klerides e söylemiştir. Merkezi hükümetin yetkileri konusunda, başta yeni devletin ordusu konusu, asayiş kuvvetleri olmak üzere, Türk tarafının yarı yarıya eşitlik ilkesinden hareket ederek bazı somut önerilerde bulunduğu, geçici ortak merkezi hükümet kurulmasını teklif ettiği ve Milli Savunma, Dışişleri, İçişleri gibi bakanlıklar, büyükelçiliklerin aynı oranda bölüşülmesini istediği belirtilmiştir. 250 Toplantılardan sonra yayınlanan bildiride, görüşmelerin bir özeti yapılmış, Merkezi hükümetin güç ve yetkileri hakkında ayrıntılı görüş alışverişi yapıldığı, geçici ortak hükümetin kapsamı üzerinde durulduğu, bu yoldaki önerilerin, sunulan aydınlatıcı bilgilerin ışığı altında, iki toplum liderince gözden geçirildiği açıklanmıştır. Basına bir demeç veren Denktaş; Toplantılardan memnunum Türk toplumu her alanda yüzde elli katılma payı istemiyor. Kurulacak federe devlete nasıl katılacağımız konusunda bir komisyon bilimsel çalışmalar yapacaktır demiştir. Klerides de şu açıklamayı yapmıştır; Bu kez Denktaş bazı önemli görüşlerle geldi, ayrıntılara indik ve benim toplantıları terk etme nedenim ortadan kalktı Denktaş la temaslarımızı sürdüreceğiz. 251 Klerides in yapılmasını istemediği Federe Devlet Anayasanın oylaması işlemini sonuçlandıran Ada Türkleri, oy hakkına sahip yurttaştan sinin(%70) katıldığı oylamada, geçerli sayılan oylardan si evet, 230 u hayır demiş ve Anayasa %99,4 oy oranıyla resmen onaylanmıştır Cumhuriyet, 7 Haziran 1975, s. 1, 9.; Denktaş ın, Geçici Ortak Federal Hükümet in yürütülmesi için önerdiği temel ilkeler şunlardı: a) Kıbrıs Federal Cumhuriyeti, Bloksuz Devletler arasında yer alacaktır. c) Kıbrıs herhangi bir başka devlet ile birleşmeyecektir. b) Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız, toprağı bütün ve iki bölgeli federal bir devlet olacaktır. İki milli toplum, her alanda ve her hususta eşit hak ve yetkiye sahip olacaktır. ç) Kıbrıs ın doğrudan veya dolaylı olarak, bölgenin barış ve güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyete methaldar-taraf olmasını önleyecek tüm gerekli tedbirler alınacaktır. d) İki milli toplum; kendi din, kültür ve geleneklerine sadık kalmakta ve bunları demokratik yollardan geliştirmek hususunda tam özgür olacaktır. Din kesinlikle federal devlet yetkisi dışında kalacaktır. e) Uluslararası alanda, iki toplumun birbirine karşı her türlü düşmanca eylemleri kesin bir biçimde yasaklanacaktır Bkz., Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s Tur görüşmeleri 24 Temmuz da yapılacak idi. Bkz., Hürriyet, 8 Haziran 1975, s Cumhuriyet, 10 Haziran 1975, s. 1, 9.

163 153 Yeni kabul Anayasa ile ilgili olarak Ali Sirmen, oylama öncesi Kıbrıs sorunu bağlamında şöyle bir bakış açısı ve yorum getirmiştir; Kıbrıs sorunu, yalnızca iki toplum arasındaki sorunların çözümlenmesi ile düzlüğe çıkarılamaz. Aynı zamanda, Kıbrıs Rum toplumuyla serbestçe rekabet edebilecek, ekonomik, politik ve idari alanda onunla eşdeğere erişecek bir Türk kesiminin yaratılması da gereklidir. Bu yüzden, Kıbrıs Türk Federe Devleti nin politik, idari ve ekonomik bakımdan yeniden organizasyonu sorunun sağlıklı çözümü için gereklidir. Anayasa, Federe Devletin temel yasası olmak bakımından, sözünü ettiğimiz gelişmelerin güvencesi olmalıdır. Kıbrıs Türk Federe Devleti Anayasası nın ilk taslağı bu konuda çok ciddi kaygılar uyandıracak nitelikteydi. Kurumları oturtup, her türlü gelişme için zorunlu olan özgürlüğü sağlamaktan çok Denktaş ın kişisel iktidarına kılıf hazırlayıcı bir metin niteliğini taşıyordu, ilk taslak itirazlar ve özgürlük grubunun ağırlığını duyurması ile taslağın ilk biçimi oldukça önemli değişikliklere uğramış ve 6 bölüm, 45 maddeden oluşan son biçimini almıştır tarihli Fransız Anayasası nın 16. maddesinden alınan ve Başkan a olağanüstü durumlarda bir diktatörün tüm yetkilerini tanıyan 25. maddenin 3. bendi kaldırılmıştır. Bundan başka Federe Devlet Başkanına, meclisin zararına tanınmış olan yetkiler de kısılmış, veto dengelenmiştir. Yargıçların bağımsızlıklarının güvencesi de sağlanmıştır Ne yazık ki, Anayasa taslağının 6. maddesi temel hak ve özgürlükleri bir anda yok edebilecek bir hüküm getirmektedir. 6. Madde şöyle diyor; <<Temel hak ve özgürlükler, özüne dokunmadan kamu yararı, kamu düzeni, genel ahlak, sosyal adalet, ulusal güvenlik, genel sağlık ve kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak gibi nedenlerle ancak yasalarla kısıtlanabilir.>> Dernek Kurma Hakkı başlığını taşıyan 25. maddenin 1. bendi : <<Türk yurttaşları önceden izin almaksızın, dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılışında uygulanacak şekil ve usuller yasada gösterilir.

164 154 Yasa ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakın korunması amacıyla sınırlar koyabilir.>> Aynı medenin üçüncü bendi ise, <<Denekler, yasasının öngördüğü durumlarda yargıç kararıyla kapatılabilir>> derken, özgürlükçü bir görüşle çelişmeyen bir ilke getirmektedir. Ama hemen ardından, <<Ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakın korunması bakımından gecikmede sakınca bulunan hallerde yargıç kararına kadar yasanın açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle faaliyetten alıkonulabilir>> denerek, ilk cümledeki demokratik ilke ciddi şekilde zedelenmiştir Ada dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere gönderilen Anayasa halk oylaması pusulasında, oy verenin adı ve soyadının, yurt dışındaki adresinin belirtilmesi istendiği gibi, Kıbrıs tan ayrılış nedeni de sorulmaktadır hangi Kıbrıslı Türk korkmayarak bu Anayasa ya hayır diyebilir?... bu davranış(ı) <<Seçme, Halkoylamasına Katılma ve Seçilme Hakkı>> başlığını taşıyan ve seçimlerin de halkoylamasının da, eşit gizli, tek dereceli genel oy, açık sayım ve döküm ilkelerine uygun olarak yapılacağını belirten 54. maddesi ile çelişmektedir Unutmayalım, gerçekten demokratik ve özgür bir Kıbrıs Türk Federe Devleti yaratılamadığı takdirde, savaş alanında, görüşme masalarında ne sonuç alınırsa alınsın, Kıbrıs sorunu gerçek bir çözüme ulaşamayacaktır Ali Sirmen, Kıbrıs ta Oylama, Cumhuriyet, 8 Haziran 1975, s. 3.; 12 Haziran tarihli The Guardian gazetesinde, KTFD nin yeni Anayasası ile ilgili bir yazı yayınlanmıştır. John Hoper imzalı bu yazıda şöyle denilmiştir; Kıbrıs Hükümetine bağlı hukuki kaynakların iddiasına göre, KTFD nin yeni Anayasası, fark gözeten hükümler getirmektedir. Bu sebeple de, Ada nın gelecekteki yasal yapısını saptayacak görüşmelerin sonuçlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Aynı kaynaklar, yeni Anayasanın, Türk bölgesinde yaşayan Kıbrıslı Rumları yabancı olarak kabul ettiğini ve bunlara temel insan hakları tanımadığını ileri sürmektedir Türklerin elinde bulunan bölgelerde den fazla Kıbrıslı Rum yaşamaktadır. Anayasanın yabancılara tanınan haklar konusunda eksik olan hükümleri, Ada daki 1500 Maronit Hristiyan ile Kuzey Kıbrıs ta yaşayan 200 İngiliz uyrukluyu da endişeye düşürmektedir. Kıbrıs Hükümeti, yeni Anayasa daki hükümlerin çoğunun, Federal olmaktan çok konfederal olduğunu iddia etmektedirler. Nitekim yeni Anayasa, Kıbrıslı Türklere ordu kurma, anlaşma imzalama, ve hatta savaş ilan etme yetkileri vermektedir. Aynı şekilde, yargı sistemi de, yeni Anayasaya göre, tamamıyla bağımsızdır. Bkz., Zafer, 25 Haziran 1975, s. 3.; KTFD Anayasası için bkz., H. Eroğlu, a.g.e., s

165 ABD ve BM nin Türkiye ye Yönelik Sert Tavırları ve Türkiye nin Aldığı Tedbirler Viyana görüşmeleri, Federe Devlet Anayasası halkoylaması derken, asıl önemli gelişme Amerika da ortaya çıkmıştır. Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu nda bir konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı Kissinger, tam da Anayasa ya evet denmesinin ardından, Kıbrıs sorununa değinmiş ve Eğer Türkiye silah ambargosunun kaldırılmasını istiyorsa Kıbrıs sorununun çözümü için bazı fedakarlıklar yapmak zorundadır. Ancak bu fedakarlıklardan sonra, ambargonun kaldırılması için ümitler doğabilir demiştir. Ayrıca Kissinger, Kıbrıs konusunda Türkiye nin niyetleri nelerdir? şeklinde bir soruyu da şöyle cevaplandırmıştır: Türk Hükümeti, silah ambargosu kaldırılmadan, Kıbrıs ta aldığı topraklar üzerinde herhangi bir görüşmeye girmeyeceğini resmen bildirmiştir. Bu bakımdan konu oldukça nazik bir zemindedir. 254 Bu cevaptan da anlaşılmaktaydı ki, Amerika nın niyeti Kıbrıs sorununu çözmek yönünde değil gibiydi ve Amerika ambargoyu devam ettirecekti. Christian Science Monitor gazetesinde yayınlanan <<Türk Amerikan İlişkileri Tehlikede>> başlıklı yazıda konu şu şekilde değerlendirilmiştir; Türk yetkilileri, Kongre nin Türkiye ye uygulanan silah ambargosunun hemen kaldırılması halinde bile, Türkiye nin, Amerika ile arasındaki ikili anlaşmaları değiştirmeyi amaçladığını söylemektedir. Süleyman Demirel Hükümeti, ABD ne, Türkiye de askeri tesisler ve personel bulundurma yetkisi veren anlaşmaların, görüşmeler yolu ile yeniden gözden geçirilmesi için 30 günlük bir süre tanımıştır. Bu konuya ilişkin bildiride, ayrıca ABD görüşmeleri kabul etsin etmesin, askeri tesisler için uzun dönemli teminatın 17 Temmuz dan itibaren sona ereceği de bildirilmiştir. Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil Amerika ile mevcut ikili anlaşmaların halihazır şekliyle sürdürülmesine artık imkan kalmadığını 254 Hürriyet, 11 Haziran 1975, s. 1.; Guardian gazetesinin yorumu; Amerikan silah ambargosunun Türkiye yi taviz vermeye zorlayacağı iddia edilemez. Amerika bir yandan silah ambargosu uygularken, bir yandan da NATO ülkelerini Türkiye ye yardıma zorlamakta ve bu açığı kapatmaya çalışmaktadır bilgiler, yakın gelecekte İngiltere nin bile Türkiye ye yardıma başlayabileceğini göstermektedir Bkz., Cumhuriyet, 12 Haziran 1975, s. 9.

166 156 bildirmiş, <<Bu anlaşmalar zaten, Amerika tarafından alınan tek taraflı bir kararla ihlâl edildikten sonra artık yürürlükte değildirler>> demiştir. Çağlayangil üslerin yeni statülerinin Batı savunmasına zarar vermeyeceğini de eklemiştir. kaynaklar silah yasağı derhal kaldırılmadığı takdirde, Türkiye nin kendisine ya da NATO Ortak savunmasına katkısı olmayan, ancak Pentagon için büyük önem taşıyan belirli Amerikan tesislerini kapatacağını söylemişlerdir Türkiye nin bu çıkışına yanıt gecikmemiştir. Atlanta Ticaret Odası ve Uluslararası Sorunlar Konseyi önünde yaptığı konuşmada Kissinger, şu ince konuşmayı yapmıştır; Savunma ittifaklarımız ABD nin politikasının mihenk taşıdır. Ancak hiçbir ülke de ABD ile ittifak içinde kalarak bize bir lütufta bulunduğunu sanmamalıdır. Ulusal çıkarlarının neyi gerektirdiğini kendi açısından kararlaştıran herhangi bir ülke bizim bu görüşü kabul edeceğimizi ve ittifak anlaşmasını sona erdireceğimizi bilmelidir. Hiçbir müttefikimiz ittifak bağlarını koparma tehdidi ile bize baskıda bulunamaz. O ülkenin güvenliğini kendisinden çok bizim için önemli olduğunu kabul edemeyiz. demiş ve yardımın kısılmasıyla ilgili olarak yardımın bu şekilde azaltılması, savunma ilişkilerini sona erdirici tehditlere yol açmamalıdır. Dostlarımız bizle olan savunma bağlarının kendi çıkarlarına da hizmet ettiğini bilmelidirler. Bu bağlar, baskı aracı olarak alınıp verilen bağlar değildirler. diyerek sözünü tamamlamıştır. Kissinger konuşmasında, hiçbir ülkeyi hedef almadığını belirtmiştir. Ama gerçekte içlerinde Türkiye nin de bulunduğu bazı ülkeleri yola getirmek için söylenmiştir, bu sözler. 256 Öte yandan, Viyana görüşmelerinden sonra BM Genel Sekreteri Waldheim de, Güvenlik Konseyi ne sunduğu raporda; Türk Barış 255 Zafer, 26 Haziran 1975, s Bkz., Ali Sirmen, Kissinger ne diyor, Cumhuriyet, 26 Haziran 1975, s. 3.; Abdi İpekçi, Kissinger in gerçekçiliği, Milliyet, 26 Haziran 1975, s. 1.; The Daily News gazetesi; Biz de Kissinger gibi, ambargonun yersiz bir davranış olduğuna inanıyoruz. Kanun yapıcıların, dış politikaya olur olmaz müdahalesine bir son verilmelidir. Gene de, Kissinger in, Amerika nın, düşmanlarının şantajına boyun eğmek bir yana, müttefiklerinin tehditlerini kabul edemeyeceğini Türklere bidirerek yerinde hareket etmiştir. Bkz., a.g.e., 26 Haziran 1975, s. 6.

167 157 Kuvvetlerinin, BM Barış Gücünün Kıbrıs taki hareketlerini sınırladığını iddia etmiş ve BM Barış Gücünün görev süresinin uzatılmasını tavsiye etmiştir. Viyana daki iki topluluk temsilcileri arasındaki görüşmeleri samimi olarak niteleyen Genel Sekreter, <<Temel konularda anlaşma olmadığını ve çıkmazdan kurtulmanın mümkün olmadığını>> belirtmiştir. Barış Gücünün maliyetinin 47,2 milyon dolara yükseldiğini belirten Waldheim, raporda, Türk Barış Kuvvetlerini ve Kıbrıs Türk Topluluğunu şu iddialarla suçlamıştır: 257 -Türk Barış Kuvvetlerinin BM Kuvvetlerinin hareketlerine koyduğu sınırlamalar, BM Barış Gücünün görevini yapmasını ve Türk bölgesindeki Rumların güvenliğini sağlamasını zorlaştırmaktadır. -Son altı ay içinde meydana gelen 57 ateşkes ihlâli olayının 47 sini Türk tarafı başlatmıştır. -Her ateşkes olayında, BM Barış Gücü subayları, sorumlu tarafı eski mevzilerine çekilmek hususunda iknaya çalışmakta, ancak belirli hassas bölgelerde, Türklerin çekilmesini sağlayamamaktadır. -Son aylarda Türk kuvvetleri, ileri mevzilere yakın bölgelerde tarımsal faaliyetlere yeni sınırlamalar koymuştur. BM Barış Gücü, Kıbrıs ın güney kesimindeki Türklere bu gibi sınırlamalar uygulanmadığını göz önünde bulundurarak kuzeydeki Rumlara da sınırlamaların uygulanmaması için çaba göstermektedir. -Şubat ayından beri Türk Silahlı Kuvvetleri, Lefkoşe Magosa yolunu, BM Barış Gücüne kapatmıştır. İsveç birliği, yıllardan beri Magosa daki kampına bu yolla ulaşmakta idi. -Ada nın Rum yönetimindeki güney bölgesinde yaşayan Türkler tam bir hareket serbestisine sahiptir. Öte yandan, Yunanistan ın, tam üyelik için AET ye başvurduğu bir sırada, Rumları memnun edecek bir gelişmenin altına yine AET ülkeleri atmışlardır. Kıbrıs Rum Yönetimi ile 24 Haziran da, dışişleri bakanları 257 Cumhuriyet, 12 Haziran 1975, s. 1, 9.; Milliyet, 12 Haziran 1975, s. 7.

168 158 seviyesinde toplanacak olan Ortaklık Konseyine Türk Yönetimi davet edilmemiştir. Konuyla ilgili olarak bir muhtıra gönderen Türkiye, Ortak Pazar ın aldığı kararın siyasi niteliğine dikkat çekilmiş ve şu noktalar üzerinde durulmuştur: 1- Kıbrıs ın iki toplumdan kurulduğu hem AET, hem de BM tarafından kabul edilmiş bir gerçek iken topluluk sadece Rumların katılacağı bir Konsey toplama kararı alarak anlaşmaya ters düşmüştür. Zira, anlaşmada her iki toplumun da tavizlerden aynı şekilde faydalanması öngörülmektedir. 2- Kıbrıs Devleti diye bir şey ortada kalmamıştır. Ve bugünkü koşullarda yapılacak bir ortaklık konseyine sadece Rum tarafı davet edildiği takdirde Türk Yönetimi katılmayacak, böyle bir durumda da Türk Federe Devleti daha sert tedbirler alma zorunda bırakılacaktır. 3- AET nin kararı toplumlararası görüşmeler yapıldığı sırada barışçı çözüm yolunda tek yönlü bir oldu bitti anlamı taşımaktadır. 4- Bütün bu noktalar dikkate alınarak Türk Toplumu nun da toplantıya katılması gerçekleştirilmeli veya durum normale dönene kadar toplantı ertelenmelidir. Muhtıra verilen AET yetkilileri, özellikle tepkinin çok geç geldiği noktasına dikkat çekmiş ve Bundan sonra bir şey yapılamaz. Üstelik AET nin Kıbrıs tan toplantıya katılacakların kimler olacağını tespit etmek konusunda hiçbir yetkisi yoktur. denilmiştir. Ayrıca, Başbakan Demirel in Brüksel deki NATO zirvesi sırasında konuştuğu başbakanlara söz etmemesi, kararın bugün değiştirilme şansını azalttığı ileri sürülmüş ve bu durum Makarios un bir başarısı olarak değerlendirilmiştir. Türkiye, siyasi konuların görüşülmemesi koşuluyla söz konusu toplantıya dair itirazını kaldırmak zorunda kalmıştır. 258 Rumları memnun eden bir karar da ABD den gelmiştir. 25 Temmuz tarihli Kıbrıs Rum basını Amerikan silah ambargosunun kısmen kaldırılmasını 258 Milliyet, 13 Haziran 1975, s. 7.; Yunanistan ın AET ye başvurusu konusunda Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, Yunanistan, Kıbrıs ihtilafını Ortak Pazara da sürüklemek istiyor. Böyle bir davranış, Türkiye yi bir kenara itmek demektir. açıklamasında bulunmuştur. Bkz., a.g.e., 15 Haziran 1975, s. 6.

169 159 öngören kanun tasarısının Amerikan Kongresi tarafından 206 ya karşı 223 reddedildiği yolundaki haberleri manşette vermiş ve bu kararın Başkan Ford ve Dışişleri Bakanı Kissinger açısından ağır bir hezimet olduğunu belirtmişlerdir. 259 Amerika nın ikili anlaşmaları tek taraflı olarak feshedip sona erdirmesi üzerine, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcileri fesholunmuş anlaşmalardaki hükümleri gözden geçirmişlerdir. Başbakan Demirel, Üs yok, tesis var bizde ünlü sözünü sarf etmiş ve Amerika ile imzalanmış olan Ortak Savunma İşbirliği Anlaşması geçerliliğini yitirmiş, böylece üslerden Amerikan bayrağı indirilip, yerine Türk bayrağı 260 çekilmiştir. Sona eren ikili anlaşmalarda yer alan ve Amerikalılara kolaylıklar sağlayan hükümlerin yürürlükten kalkması ile Amerikalılara bundan sonra uygulanacak işlemler ve Amerikalıların uymak zorunda oldukları Türk mevzuatı ise şu şekilde tespit edilmiştir: Amerikalılar gümrüksüz olarak Türkiye ye hiçbir şey getiremeyecektir. 259 Milliyet, 26 Temmuz 1975, s. 7.; Türkiye, Kıbrıs ile ilgili olarak başlıca şu dört nokta üzerinden eleştiriye uğramıştır; 1- Müdahalede Amerikan silahlarının kullanılması. 2- Rum yönetiminin Cenevre Barış Müzakereleri esnasında istediği 72 saatlik müsaadeyi vermeyip, ikinci harekata kalkışılması. 3- Göçmenlerin (Rum) yerlerine dönmelerine izin verilmemesi. 4- Kıbrıs ta iyi niyet göstergesi olarak bir şeyler yapılmamış olması Amerikan silahlarının Kıbrıs Barış Harekatı nda kullanılması konusu, hem Zürih Garanti Antlaşmasına, hem de Amerikan Silah Satış Kanununa ve hem de NATO nun meşru müdafaa durumuna uygun bir davranış idi. Sampson un darbesine Türkiye karşı çıkmamış olsa idi, Kıbrıs ın hem bağımsızlığı ve hem de toprak bütünlüğü tehlikeye düşmüş olacaktı. Dolayısıyla Türkiye, Kıbrıs ta kullandığı Amerikan silahlarını anlaşmaların kendine tanıdığı barışçı ve meşru müdafaa amaçları için kullanmış, Amerikan kanunlarını ihlâl etmemiştir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Joseph Sisco nun Amerikan parlamentosunda resmen açıkladığı gibi, Yunanistan da Kıbrıs ta Amerikan silahlarını kullanmıştır. Halen Türk birliklerinin elinde bulunan ve harekat esnasında ele geçirilen silahlar bu durumun en kesin delili durumundaydı Bkz., Tercüman, 26 Eylül 1975, s. 7.; Daha sonra resmi olarak da doğrulanacağı üzere, Girit adasındaki Suda NATO Hava Üssü nden çoğunluğu uçak füzesi ve başka cephane olan Amerikan silahlarının, Yunan diktatörlüğünün son günleri olan Temmuz 1974 tarihinde kaybolduğu, Yunan Savunma Bakanı Evangelos Averoff tarafından açıklanmıştır Bkz., Cumhuriyet, 24 Ağustos 1975, s. 3.; Ambargonun kaldırılması yönünde Amerika Temsilciler Meclisi nde yapılan görüşmeler esnasında Rumlar, Kongre ye on binlerce telgraf çekmenin yanında, Washington a 20 bine yakın insan getirmişler ve bu kişiler Kongre nin etrafını, kulis ve balkonları doldurmuşlardır. Türkiye adına ise sadece birkaç yetkili hazır bulunmuştur Bkz., Kamran İnan, Dış Politika, 2. Baskı, İstanbul, 1994, s M. A. Birand, a.g.e., s Hürriyet, 26 Temmuz 1975, s. 1.

170 Amerikalılar, Ankara, İstanbul, İzmir gibi illerdeki P-X adlı satış mağazalarında, Türkiye deki Amerikalıların ihtiyacı için sattıkları mallar için gümrük ödeyeceklerdir. 3- Türk gümrük mevzuatına göre, yurdumuza sokulması yasak hiçbir mal ve eşya, gıda maddesi, Amerikalılar tarafından da getirilemeyecek ve gümrük kanununun tam olarak bütün yabancılara uygulanması sağlanmış olacaktır. 4- Türkiye deki Amerikan askeri personeline tanınan posta ve gümrük kolaylığı kalkacak, gelen ve giden mektuplar Türk postalarında muamele görecektir. 5- Amerikalıların Türkiye de silah taşıması imtiyazı kaldırılacak ve ancak Türk yetkili makamlarının izniyle silah taşıyabileceklerdir. 6- Amerikalıların, Türkiye de şehir içinde olsun, kırsal alanda olsun, yanlarında telsiz, alıcı verici cihazı kullanmaları, taşımaları yasaklanacak, bu husus da ilgili makamların iznine tabi tutulacaktır. 7- Amerikalılarla aramızdaki vize anlaşması kalkmış sayılacak ve Türkiye ye girecek her görevli Amerikalının vize alması mecburiyeti getirilecektir. 8- Türkiye de suç işleyen Amerikalılar, Türk mahkemelerinde yargılanacak, suç işlemiş olan kişinin, suç işlediği sırada görevli olup olmadığının Amerikan makamlarından sorması mecburiyeti ortadan kalkacak. 9- Bir NATO ortak tesisi olduğu gerekçesiyle faaliyetine izin verilen İncirlik üssünden havalanacak Amerikan uçaklarının iniş ve kalkışları Türkiye nin iznine bağlanacaktır. 10- Üslerdeki dinleme cihazları ve demirperde gerisi ülkelere hitaben yayın yaptığı öne sürülen radyo istasyonlarının çalışmalarına son verilecektir.

171 Türkiye İçin Yeni Bir Yükümlülük: Helsinki Nihai Senedi Amerikan Temsilciler Meclisinin ambargo oylamasının ikinci etkisi, Türkiye üzerinde baskıların birdenbire artması ve Türk kamuoyundaki düş kırıklıklarının büyük boyutlara ulaşmasıyla görülmüştür. Baskıların toplu halde ve en yoğun hissedildiği toplantı ise 30 Temmuz günü toplanan Helsinki Konferansı idi. 262 Finlandiya nın Başkenti Helsinki de, Amerika nın da içinde bulunduğu 35 Avrupa ülkesi, güvenlik ve işbirliği için hazırlanmış olan 400 sayfalık konferans bildirisine imzalarını atmadan önce çetin bir pazarlığa girişmişlerdir. Başkan Ford ile bir görüşme yapan Başbakan Demirel, Amerika ile ilişkilerinin büyük önem taşıdığından ve bunun devamı için çaba harcadıklarından bahsetmiş, ancak, Türkiye deki ortak tesislerin, siyasi gelişmelere bağlı olarak bütün faaliyetlerinin durdurmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Şimdilik durumun aynen devam edeceğine değinmiştir. Başkan Ford ise, Türkiye ile olan ilişkileri düzeltmek için ellerinden geleni yaptıklarını dile getirmiştir Devlet ve Hükümet Başkanının imzalayacağı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması, Doğu Bloğunun varlığı ve o günkü sınırlarının Batı tarafından resmen kabul edilmesini, bloklar arasında olduğu gibi imzacı ülkeler arasındaki savaş olasılığını da tamamen kaldırmayı amaçlamıştır. İmzacı ülkelerin anlaşmaya ne derece uydukları, iki yılda bir toplanacak özel bir komisyon tarafından gözetilecekti. Her türlü silahlı çatışmaları ortadan kaldırıp, ekonomik işbirliğini (Doğu ve Batı arasında) arttırma ve Avrupa da yumuşama yı resmileştirecek olan anlaşma, özetle şu temel ilkeleri getirmekte idi; - İmzacı her ülke, bir diğerinin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, hükümranlığına saygı gösterecektir. - İmzacı ülkeler bir diğerine toprak bütünlüğünü ve siyasi bağımsızlığını bozacak doğrudan veya dolaylı şekilde kuvvet kullanamayacak veya tehdidinde bulunamayacaktır. 262 M. A. Birand, a.g.e., s Tercüman, 1 Ağustos 1975, s. 1, 7.

172 162 - İmzacı ülkeler, Avrupa daki sınırları değiştirecek herhangi bir harekete girişmeyeceklerdir. - İmzacı ülkeler, bir diğer devletin sorumluluğundaki iç veya dış işlerine doğrudan veya dolaylı şekilde karışmayacaktır. Aynı şekilde bir diğer devlete karşı silahlı müdahalede veya silahlı tehditte bulunmayacaktır. Herhangi bir şekilde (ekonomik, siyasi) baskı da yapamayacaktır. - İmzacı ülkeler tüm temel insan haklarına (yerleşme, dolaşma, düşünme, din ve inanç) saygı göstereceklerdir. - Toplumlararasında serbest bilgi ve enformasyon dolaşımının artmasına yardımcı olacaktır. (Her türlü yayın ve gazete satışının serbestçe yapılması, gazetecilerin dolaşabilmesi vs.) - Karşılıklı güvenin artması amacıyla, ülkeler 25 bin kişiyi aşan bir kuvvetle yapacakları askeri manevraları diplomatik kanatlardan bir diğerine bildireceklerdir. Topraklar Avrupa nın da dışına taşan ülkeler, komşu sınırın 250 km yakınına kadar uzanan bölge içindeki tüm manevralarından, sınırdaş olan ülkeye haber verecektir. İmzalanacak olan belgenin, Türkiye nin Kıbrıs politikası açısından birçok sakıncaları bulunmaktaydı. Yorumlandığı zaman, Türkiye nin bundan böyle Ada da hiçbir askeri harekata girişmeyeceği, Kıbrıs ın içişlerine karışmayacağı, silah tehdidi ile sınır değişikliği yaptırmayacağı konusunda güvence verdiği anlamı çıkmaktaydı. Diğer ülkeler belgeyi Makarios un imzalamasını kabul ederek, Kıbrıs Devleti nin meşru temsilcisi olarak Başpiskoposu tanıdıklarını resmen belirtmiş olmaktaydılar. İki özerk toplum anlayışının kabul edildiği geçen yılki Cenevre Konferansı ndan bu yana Kıbrıs politikasında Türkiye nin en önemli gerilemelerinden biri şeklinde nitelendirilmiştir. 264 Helsinki Zirvesi ne katılan Yunanistan Başbakanı Karamanlis, Konferans sırasındaki çatışmalara ve karşılıklı sert konuşmalara rağmen 264 Milliyet, 31 Temmuz 1975, s. 1, 7.; Helsinki Konferansı ve Belgesi için bkz., Oral Sander, Siyasi Tarih (Birinci Dünya Savaşının Sonundan 1980 e Kadar), İmge Kitabevi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 1989, s ; F. Armaoğlu, a.g.e., s

173 163 Yunanistan ın hâlâ Türkiye ile işbirliğine ve anlaşmaya taraftar olduğunu ileri sürmüş, ancak, Türkiye nin Brüksel toplantısından bu yana kadar cevapları beklene sorulara açıklık getirmediğine dikkat çekmiş ve Kıbrıs konusu, Kıta sahanlığı sorunu ve Ege deki hava trafiği anlaşmazlığı cevap bekleyen konular olarak sıralanmıştır. Çalışmaların noktalandığı Helsinki de, 35 ülke devlet lideri anlaşma metnini törenle imzalamıştır. Başbakan Demirel, resmen metni imzalarken, Türkiye nin Kıbrıs tam yetkiyle iki toplum tarafından temsil edilene kadar tüm anlaşmayı kabul etmediğini belirten ihtirazi kayıt da vermiştir. Bu anda Başpiskopos Makarios da tam aksine İmzalanan anlaşmanın Kıbrıs ı da kapsadığını, zira kendisinin Kıbrıs ı temsil ettiğini belirten bir başka belge hazırlamış ve zabıtlara geçmesini istemiştir. Sekreterya, Makarios un belgesini de kabul etmiştir. Türkiye nin itirazına rağmen, Makarios, böylece Tüm Kıbrıs ı temsil ettiğini zabıtlara geçirterek kanıtlamış olmaktaydı. 265 Bundan başka, Dışişleri Bakanı Çağlayangil de, Amerika, Almanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Yunanistan, Hollanda ve Çekoslovakya Dışişleri Bakanları ve yüksek yetkili diplomatları ile yaptığı görüşmelerden 265 Başbakan S. Demirel in itiraz şerhinin tam metni: Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Konferansı nda kabul edilen tüm kararlara katılmaktadır. Ancak Kıbrıs Devleti nin, konferansta temsili hukuki olarak kabul edilmeyeceği ve bu yüzden meşu olamayacağı için, Türkiye aşağıdaki gerekçelerle söz konusu hükümlerin bu devletle ilgili olarak geçerlilik ve uygulanabilirliği açısından bir rezerv koymayı zorunlu görmektedir: Uluslararası anlaşmalarla iki farklı ulusal topluma dayalı olarak kurulmuş bulunan ve Anayasası bu antlaşmaların ayrılmaz bir cüzünü teşkil eden Kıbrıs Devleti nde, anayasal düzenin 1963 yılından itibaren toplumlardan biri tarafından açıkça ve devamlı olarak ihlâl edildiğini ve 15 Temmuz darbesiyle tamamen ortadan kaldırıldığını göz önünde tutarak, Kıbrıs ta fiili yönetimlerini sürdürmekte olan iki toplumun, mevcudiyetinin Kıbrıs taki anayasal düzenden başlıca sorumlu üç garantör devlet Türkiye-Yunanistan-Birleşik Krallık tarafından imzalanmış olan 30 Temmuz 1974 tarihli Cenevre deklarasyonunda açıkça tanınmış olduğunu kaydederek, iki toplumun arasında eşitlik esasına dayanarak, bu toplumların meşru haklarının uzlaştırılması ve iki tarafça da kabule şayan bir çözüm bulunması amacıyla toplumlararası görüşmelerin sürdürülmekte olduğunu kaydederek, iki toplumlu Kıbrıs Devleti nde toplumlardan birinin öteki toplumun rızası olmadan, tüm devleti temsil etmesinin hukuken imkansız olduğunu kaydederek, Kıbrıs Türk Toplumunun, bu konferansta kabul edilecek hükümlerin konferansla ilgili olarak ne kendi temsilcilerinin ne de temsile ilişkin rızalarının alınmasına tevessül edilmemiş olması nedeniyle, kendileri üzerinde bağlayıcı olmayacağı yolundaki beyanına atıfta bulunarak, Ve bu nedenle Kıbrıs ın bu konferanstaki temsilinin herhangi bir hukuki dayanaktan yoksun olduğunu önemle belirterek, Yukarıda kaydedilen nedenlerden ötürü Kıbrıs Devleti nin bu konferansta meşru bir şekilde temsil edilmediği sonucuna varılarak, Türkiye imzasıyla taraf olacağı, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı nın nihai belgesindeki hükümlerin, Kıbrıs Devleti ile olan ilişkilerde geçerli olmayacağını ve bunun sonucu olarak Kıbrıs taki iki ulusal toplum, meşru olarak temsil edecek bir hükümet kuruluncaya kadar hiçbir etkisi bulunmayacağını beyan eder. Bkz., Milliyet, 2 Ağustos 1975, s. 7.

174 164 sonra yaptığı açıklamada, gerginliği kaldırıcı jest olarak, özetle şu noktaları beklediklerini belirtmiştir: 1- Türkiye, bugün elinde tuttuğu sınırlarda kalmayacağını resmen açıklamalı ve iyi niyet gösterebilmek için de küçük gerileme yapmalıdır. 2- Yirmi Otuz bin kadar Rum göçmenini Türk bölgesine kabul etmelidir. 3- Kesin çözüm bulunduğu ve güvenlik kurulduğu zaman Ada daki askerlerinin tamamını çekeceğini açıklamalıdır. 4- Yine iyi niyet gösterisi olarak, şimdiden bir miktar (10 bine yakın) asker çekmelidir. Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de, bu tip jestlerin daha değişik oranda ve şekilde yapılabileceğini, bunun Türkiye ye zarar vermeyeceğini, tam tersine, sonu tahmin edilemeyen bugünkü gidişin önünün alınabileceğini belirtmişlerdir. Yapılan değerlendirmelere göre, Konferans sırasında en kazançlı tarafın Makarios, arkasından da Yunanistan ın olduğu ileri sürülmüştür. Başpiskopos, Türkiye nin aylardır süren baskısına rağmen, Konferans ta Kıbrıs ı kayıtsız şartsız temsil etmiş, 34 ülke tarafından resmen Devlet Başkanı olarak kabul edilmiştir. İlk defa, Ford ve Kissinger olmak üzere, tam 13 yabancı hükümet başkanı ve dışişleri bakanı ile görüşmüştür. Cenevre deki iki özerk toplum anlaşmasına imza atan İngiltere de, artık Makarios un Kıbrıs ı temsil ettiğini kabullenerek, Türkiye ye hem baskı, hem de karşı olduklarını gösterme yolunu seçmişlerdir. Makarios tan başka, Yunanistan da, Avrupa ülkelerini olduğu gibi Doğu ülkeleri ile tarafsızları hareketlendirme ve Kıbrıs konusundaki hassasiyeti arttırma çabalarında istediği sonucu elde etmiştir. Yunanistan ın diğer bir başarısı da, Kıbrıs konusunu uluslararası foruma itmesi olmuştur. BM de sonra şimdi de AET araya girecekti Milliyet, 4 Ağustos 1975, s. 7.

175 Viyana da Üçüncü Görüşmeyle Varılan Nüfus Mübadelesi Anlaşması ve AET nin Devreye Girme Çabaları Helsinki Konferansı nın sona erdiği süreçte, Kıbrıs ın politik geleceğini bir düzene koymak için yapılan Viyana görüşmelerinin üçüncü turu 31 Temmuz da başlamıştır. Rauf Denktaş, barış görüşmelerinin daha sağlıklı bir biçimde yürütülmesini sağlamak için geçici ortak bir hükümetin kurulması isteğini, Rumların sıcak karşılamamasına rağmen yinelemiştir. Denktaş, ayrıca, görüşmelerde özellikle güneyden çıkmak isteyen 9 bin Türkün durumuna kesin bir çözüm bulunmasını isteyeceğini de söylemiştir. Göç izni verilmezse, ilk planda kuzeydeki bin Rum un güneye gönderileceği bildirilmiştir. Denktaş, kuzeydeki soydaşlarımızın hayatlarını ne Rumlara, ne de BM Barış Gücüne terk edilemeyeceğini söylerken, Klerides de, Türklerin 200 bin Rum göçmeni konusunda sustuklarını ifade etmiştir. Klerides, ayrıca Denktaş ı zorbalıkla suçlamıştır. 267 Yine de, iki kesimli ve çerçevesi oldukça gevşek bir federasyonun kurulması konusunda oldukça olumlu oldukları gözlenen Denktaş ve Klerides, kapsamlı bir Nüfus Değişim Anlaşması nı 2 Ağustos günü imzalamışlardır. Yapılan bu anlaşma ile Kıbrıs ta ileride bulunabilecek tek gerçekçi çözüm yolunun esas olacağı iki bölgelilik doğrulanmış olmaktaydı. Ancak, görüşmelerden sonra Klerides, Rum basınının şiddetli eleştirilerine maruz kalmıştır Tercüman, 1 Ağustos 1975, s. 1, Bir Milletin ve Bir Devletin Yaşama Hakkı; Kıbrıs Sorunu, Hazırlayan: M. Sami Denker, TÜRKAR (Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu), 1. Baskı, Ankara, 2001, s. 58.; M. H. Mendelson, a.g.e., s Anlaşmaya göre, a) Halen Ada nın güneyinde bulunan Kıbrıslı Türklerin istedikleri takdirde, acil gereksinimleri ile birlikte olmak üzere, organize edilmiş bir program uyarınca ve Kıbrıs taki BM Barış Gücü nün himayesinde kuzeye geçebileceklerdir. b) Halen Kıbrıs ın Kuzeyi nde bulunan Kıbrıslı Rumların, kuzeyde kalmalarının kendi isteklerine bağlı olacağını ve kalma arzusunda olanların, eğitim, dini görevlerini yerine getirme, kendi doktorları tarafından tedavi edilme ve kuzeyde hareket serbestisine sahip olma konularına ilişkin kolaylıklar dahil olmak üzere, normal hayatlarını sürdürebilmek için, her türlü yardımın yapılacağı, Sayın Denktaş tarafından bir kez daha teyit edildi ve yukarıdaki hususlar taraflarca kabul edildi. c) Halen kuzeyde bulunan Kıbrıslı Rumlardan güneye geçmeyi arzu edenlere izin verilecek. d) Kıbrıs taki BM Barış Gücü, kuzeydeki Rum köy ve

176 166 Denktaş ve Klerides, Kıbrıs ta gelecekteki merkezi hükümetin yetki ve görevleri üzerinde herhangi bir anlaşma sağlayamamışlardır. Ancak, görüşmelerin bundan sonraki aşamasında son istişarelerin yapılabilmesi amacıyla iki lider istişarelere devam edeceklerdi. Viyana daki gözlemciler, Lefkoşe Havaalanının tekrar açılmasını önemli bir adım olarak kabul etmekte ve bu anlaşmayı ilerde başka anlaşmaların izleyebileceği umudunu belirtmişlerdir. Bu iyimserlik BM Genel Sekreteri Waldheim tarafından da ifade edilmiştir. 270 Bu arada, Kıbrıs sorunu konusunda aktif olarak devreye girme çabası içerisinde olan AET ülkeleri girişimlerini arttırmışlardır. Ortak Pazar ın Tehlikeli bir durum olan Kıbrıs Ambargo durumunu çözebilmek için önerisi, 1 Ağustos günü Dönem Konsey Başkanlığını yürütecek İtalya tarafından resmen Başbakan Demirel e bildirilmiştir. Başbakan Demirel in katı tutumuna dikkat çeken Avrupalı yetkililer, yine de Ankara, Atina ve Washington la görüşmeleri ikili ve çok taraflı devam ettireceklerini açıklamışlardır. İtalyan ve Alman sözcüleri tarafından verilen bilgiye göre, İtalyan Başbakanı ile görüşen Demirel, Türkiye nin ambargo kalkmadan Kıbrıs meselesini uluslararası foruma sokmak istemediğini, hiçbir harekete girişmeyeceğini belirtmiş ve Türkiye nin bundan önceki gibi Paket Çözüm e yanaşmayacağını söylemiştir. İngiliz sözcülerinin açıkladığına göre, Ortak Pazar tamamen pratik açıdan hareket ederek şu üç noktayı açığa çıkarmaya çalışacaktı: 1- Türkiye Kıbrıs taki nereye kadar çekebilecektir. 2- Türkiye nin hangi jesti karşısında Yunanistan ve Makarios, iki bölgeli federasyonu kabul edecektir. 3- Bu konularda karşılıklı güvence alındığı anda Kongre ambargoyu kaldıracak mıdır ve ne zama nasıl hangi koşullarla. yerleşim yerlerine serbest ve normal giriş hakkına sahip olacak. e) anlaşmanın uygulanmasında, ailelerin birleştirilmesine öncelik verilecek Bkz., Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s. 201.; Neriman Tongul, Kıbrıs Türk Toplumunun Siyasal, Sosyal ve Ekonomik Gelişimi ( ), Doktora Tezi (Hacettepe Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, 1998, s Cumhuriyet, 3 Ağustos 1975, s. 9.; Güney Kıbrıs taki Rum bölgesindeki 9000 Türkün kuzeye geçirilmelerine 9 Ağustos günü başlanmıştır Bkz., a.g.e., 10 Ağustos 1975, s. 1, 9.; Varılan anlaşma gereği Larnaka daki bütün Türkler kuzeye geçirilmiş, Baf ilçesine bağlı köylerde yaşayanların tahliyesine de devam edilmiştir. Bkz., Milliyet, 12 Ağustos 1975, s. 1, 10.

177 167 Ortak Pazar sözcüleri, bu çalışma hakkında şu açıklamayı yapmışlardır: Yunanistan ve Makarios, Türkiye nin Ada da hangi sınırlara gerileyeceğini ve minimum ne kadar toprak istediğini, Ada ya nasıl bir statü vermek istediğini öğrenmeden, iki bölgeli federasyon ilkesini kabul etmek istemiyorlar. Türkiye de, bu ilke kabul edilmeden sınırlarını ve planını ortaya atmaktan kaçınıyor. Öte yandan Kongre, Türkiye nin jestini görmeden ambargoyu kaldırmıyor. Türkiye ise ambargo kalkmadan tutumunu değiştirmiyor Ancak bu durum devam ettikçe, hem tırmanma hem de bölgedeki gerginlik artıyor. Sadece Türk Yunan ilişkileri değil, NATO son derece güç bir durumda kalıyor. Hem bu gelişmenin önünü alabilmek, hem de NATO nun güney kanadının çökmesini önlemek amacıyla harekete geçtik Türkiye nin giderek yalnız kalmasını da istemiyoruz. Dolayısıyla Türkiye Yunanistan Makarios ve Amerikan Kongresi arasındaki kesik ilişkiyi kurmaya çalışacağız. Ortak Pazar ın bu girişimi Avrupa ülkeleri arasında ilgiyle karşılanmasına rağmen, Türkiye yaklaşımdan büyük bir sonuç çıkmayacağı görüşünü taşımıştır. 271 AET nin Kıbrıs konusundaki uzlaştırıcı çabaları çerçevesinde Alman Dışişleri Bakanı H. Dietrich Genscher ile Kurt Waldheim, konuyla ilgili uzun bir görüşme yapmışlardır. Alman Dışişleri Bakanı, 8 Eylül de New York ta yapılacak Denktaş Klerides görüşmelerine sunulacak olan dokuzlar Kıbrıs planı hakkında bazı bilgiler vermiş ve Helsinki deki Schmidt Makarios görüşmesinin bir eleştirisini yapmıştır. Dokuzlar adına Makarios ile görüşmüş olan Schmidt, Başpiskopos un AET planına hayır demediğini ve bazı şartlar altında benimseyeceğini ifade etmiştir. Schmidt in, açıkça Makarios a dünya kamuoyunun Kıbrıs ta barışın tesisi için kendisini bir engel olduğunu söylemiştir. Schmidt planı olarak da adlandırılan AET teklifinin ana hatları şöyleydi: Yunanistan Kıbrıs ta iki bölgeli federatif devlet şeklini kabul edecektir. 271 Cumhuriyet, 2 Ağustos 1975, s Hürriyet, 13 Ağustos 1975, s. 3.

178 Türkiye kuzeydeki verimli toprakların bir kısmını Rumlara bırakacak ve %25 ile iktifa edecektir. (%25 teklifini özellikle İngiliz Başbakanı Wilson tarafından gelmiştir. Alman teklifi ise Kıbrıs taki Türklere %25 28 arasında toprak bırakılmasını öngörmekteydi). 3- Amerikan silah yardımı şartsız olarak devam edecektir. 4- Elli bin kadar Rum mültecinin kuzeye yerleşmesine Türkler müsaade edecektir. AET nin devreye girdiği bir sırada, hiçbir bloğa bağlı olmayan 77 ülke Dışişleri Bakanlarının, Ağustos un son haftasında, Peru nun başkenti Lima da yapacakları toplantıya Kıbrıs Cumhuriyeti ni de davet ettikleri ve Kıbrıs ı Rum Dışişleri Bakanı Hristofides in temsil edeceği öğrenilmiştir. KTFD Dışişleri Bakanı Vedat Çelik in ise, toplantıya ancak gözlemci sıfatıyla katılabileceği belirtilmiştir Bağlantısız Ülkelerin Kıbrıs Rum Yönetimine Verdiği Destek 42 si İslam olan 77 ülkenin oluşturduğu Bloksuzlar Topluluğunun Dışişleri Bakanları düzeyindeki toplantısına Kıbrıs ı temsilen Hristofides in çağırılması Türkiye aleyhine yeni bir gelişme olarak kaydedilmiştir. Türkiye, konu üzerinde daha önce çalışmış, ne var ki bir sonuç alamamıştır. Hatta bir süre önce Cidde de yapılan İslam Ülkeleri Konferansı nda, İsrail in BM den ihracını öneren karara da imza koymuştur. Ancak Türkiye nin daha sonra, ABD ye bu kararı katılmadığını bildiren bir mektup vermesi, İslam ülkeleri tarafından son derece olumsuz karşılanmıştır. 274 Bloksuz ülkelerin Lima da yaptıkları toplantıya KTFD nin Dışişleriyle görevli Devlet Bakanı Vedat Çelik in katılması reddedildikten sonra yayınlanan ortak bildirinin, Kıbrıs la ilgili bölümünde; Türk Federe Devletinin kurulması takbih edilmiş ve Ada daki yabancı askeri kuvvetlerin, koşulsuz ve derhal Ada yı terk etmeleri istenmiştir. Mültecilerin derhal ve güvenlik içinde evlerine dönmelerinin istendiği ortak bildiride, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümetine karşı duyulan dayanışma dile getirilmiş, ve Kıbrıs Hükümeti 273 Cumhuriyet, 13 Ağustos 1975, s. 1, a.g.e., s. 1, 9.

179 169 yanında, tam bir desteğin var olduğu anlaşıldıktan donra, Hiçbir bloğa bağlı olmayan Kıbrıs a yapılacak bir saldırı tüm bloksuzlara yapılmış bir saldırı sayılacaktır denilmiştir BM Gözetiminde Denktaş ile Klerides in New York ta Dördüncü Buluşması Olanlar karşısında Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununun çözümü için yabancı ülkeler ya da uluslararası kuruluşlarla yapılmak istenen baskının Türk tarafının New York taki toplumlararası görüşmelere gitmesini etkileyebileceğini söylemiştir. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu nun 2 9 Eylül arasında ve ayrıca da İngiliz Parlamentosunu temsilen altı kişilik parlamenter grubun da 11 Eylül de on gün için Kıbrıs a bir heyet göndereceği haberi üzerine bir açıklama yapan Denktaş, Toplumlararası görüşmelerde bizi baskı altında tutmak istiyorlar. Oysa bu tür müdahaleler sorunun çözümüne yardımcı olmamaktadır. demiştir. Denktaş toplumlararası görüşmeler için New York ta bulunacağı bir sırada heyetin Kıbrıs a gelmesinin söz konusu olduğuna işaret ederek, bu tür tertiplerin birçok şeyi etkileyebileceğini belirtmiştir. 276 BM gözetiminde yapılmakta olan Denktaş Klerides görüşmelerinin dördüncüsü için tarafların New York ta hazır bulundukları sırada, konuyu yakından takip eden gözlemciler, dördüncü görüşme turu için karar toplantısı gözü ile bakmış ve büyük önem vermişlerdir. Klerides in, Türk tarafından özellikle toprak konusunda kesin ve bağlayıcı öneriler beklerken, Denktaş da, toplantıda sonuç alınamadığı takdirde Rumların sorunu BM Genel Kurulu na götüreceklerine dair tehditlerin etkisi altında hareket etmeyeceği anlaşılmıştır. 275 Bloksuzların muhtemel tutumu konusunda, Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil i çektiği bir telgrafla uyaran ve bazı tedbirler alınmasını tavsiye eden BM Daimi Delegesi Osman Olcay, BM Genel Kurul toplantısından önce görevinden alınmış ve yerine Moskova Büyükelçisi İlter Türkmen kararnamesi hazırlanmıştır. Bu durum Türk Dışişlerinde Bloksuzların yarattığı bir şok gelişme olarak kaydedilmiştir Bütün bu hadiseler cereyan ederken, Cephe Hükümeti nin, ileriki haftalarda ambargo konusunu ele alacak olan ABD Kongresini etkilemek amacıyla, Kıbrıs ta görevli Komanda birliklerinin bir bölümünü geri çekmeyi kararlaştırmış ve Genelkurmay Başkanlığı da ilgili kararı resmen açıklamıştır Bkz., Cumhuriyet, 4 Eylül 1975, s. 1, Milliyet, 23 Ağustos 1975, s. 6.

180 170 New York taki gözlemciler, Rum tarafı, Türklerden istediği ödünleri alamayacağı yargısına vardığı takdirde, iki amaçla, Waldheim in gözetiminde geçen Mayıs tan beri devam eden diyaloga son verebilirdi; Birincisi, Klerides in de açıkça belirttiği gibi, sorunu BM ye götürmektir. New York taki görüşmeler, Lima da düzenlenen Bloksuzlar Konferansı ndan hemen sonra ve önümüzdeki Salı burada başlayacak BM Genel Kurul toplantısı arifesinde yapılmaktadır. Lima da Rumlar, kendi lehlerinde bir karar çıkartmayı başarmışlardır. Bunu, Bloksuz ülkelerin aracılığı ve desteği ile Genel Kurula da kabul ettirmeye çalışacaklardır. Böylece Türk tarafını uzlaşmaz olarak göstermeye, daha önceki BM kararlarını uygulayamadığı için kınamaya çalışacaklardır. İkincisi, Kıbrıs görüşmeleri Amerika n Kongresi nin silah ambargosu konusundaki oylamasına rastlamaktadır. Birçok Kongre üyeleri, bu görüşmelerden, kayda değer ilerlemeler beklemektedir. Klerides, Türk tarafını suçlayarak görüşmeleri keserse, -yine Rumların hesabına göre- bu, Kongre nin ambargoyu sürdürmesine yol açacaktır. Gözlemciler, Rumların bu yolla dahi hiçbir şey elde edemeyeceği görüşünü taşımışlardır. Kıbrıs Türk yetkilileri, BM Genel Kurulu nun ve Kongre nin olumsuz kararlar almasının, Türk tarafını başka kararlar almaya iteceğini ve bundan Rumların hiç de karlı çıkmayacaklarını belirtmişlerdir. Bu takdirde Kıbrıs Türklerinin bağımsız bir devlet ilan edip, büsbütün kopmaları kaçınılmaz hale gelmiş olacaktı. Yine Kıbrıs olaylarını yakından izleyenler, yılın başlarında Rumların daha önceki Klerides Denktaş diyalogunu keserek sorunu Güvenlik Konseyine götürdüklerini, fakat Genişletilmiş bir Kıbrıs Konferansı dahil, istediklerini elde edemediklerini hatırlatmışlardır. Nitekim bu başarısızlıklardan sonra Rumlar, Waldheim in gözetimindeki diyalogun Viyana da yapılmasına razı olmuşlardır Milliyet, 8 Eylül 1975, s. 1, 10.

181 171 New York ta 8 Eylül günü başlaması gereken görüşmeler, özellikle Kıbrıs Rum temsilcisi Klerides in, Türkiye somut önerilerle gelmemiştir iddiası nedeniyle başlayamamıştır. Waldheim in yoğun çabaları sonucu, Klerides ile Denktaş 10 Eylül akşamı saat 19:00 da bir araya gelmişlerdir. Ancak taraflar arasında hiçbir uzlaşma sağlanamadığından, yeni bir toplantı tarihi de saptanamadan sona ermiştir. 278 Klerides, toplantıdan sonra, Denktaş a yeni teklifler sunduğunu, fakat Denktaş ın bunları görüşmeyi reddettiğini söylemiş, New York tan Türkiye ye dönen Denktaş ise yaptığı açıklamada, Klerides in sözleri aldatıcıdır. Toprak konusunda getirdiği teklif Maraş a 38 bin Rum un getirilerek yerleştirilmesi, bölgedeki Türk askerlerinin çekilip yerine BM askerlerinin yerleştirilmesi ile ilgilidir. Bunu kabul etmeye imkan yoktur. Denktaş ayrıca, Biz masada iki bölgeli federasyonun tespitini, federal sistemin oluşunu, merkezi hükümetin yetkilerini, fonksiyonlarını, Türk katkısını ve bu meyanda sınır meselesini de görüşürüz dedik Fakat onlar, somut bölgenizi harita üzerinde gösteren bir şey getirmezseniz görüşmeyiz durumuna girdiler demiştir. Konuyla bir açıklama yapan Rum Hükümet sözcüsü, yaptığı açıklamada, sorunun BM Genel Kuruluna götürülmesinin kararlaştırıldığını açıklamıştır. Buna göre, Rum yönetimi BM Genel Kurulu na başvurarak, Kıbrıs taki yabancı birliklerin çekilmesini ve mültecilerin evlerine dönmelerini öngören BM kararlarının uygulanmasını isteyeceklerdi. Sonucu sürpriz olarak değerlendirmeyen Abdi İpekçi, son ana gelinceye kadar önemli kararların alındığını, Rumların federasyonu kabul ettiklerini, hatta kurulacak devletin birbirinden ayrı iki bölgede oluşması konusundaki Türk isteğine nihayet razı olmuş bulunduklarını, Türk mültecilerin göç etmelerine dair engellemeleri kaldırdıklarına işaret ettikten Cumhuriyet, 11 Eylül 1975, s. 1, Magosa nın güney sahilinde bulunan Maraş, şehrin iki varoşundan oluşmaktaydı. Modern şehircilik anlayışıyla inşa edilmiş olan bu bölge, modern apartmanlar, turistik büyük oteller ve sahip olduğu modern süper marketlerle örülü idi Bkz., Milliyet, 12 Eylül 1975, s Cumhuriyet, 12 Eylül 1975, s. 1, 9.

182 172 sonra, Denktaş ın artık geriye coğrafya sorunu kaldığını demiş olduğunu belirtmiş ve konuya şöyle bir bakış açısı getirmiştir; Ne var ki Kıbrıslı Türklerin lideri, Anavatanın desteğini almadan, halen Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetiminde bulunan bölgelerde herhangi bir değişiklik görüşemezdi. New York toplantısından önce Ankara ile ortak bir karara varmak, coğrafya sorunu ile ilgili planını buna göre hazırlamak zorundaydı hiçbir sonuç elde edemedi. Çünkü Ankara da eli kolu bağlı bir hükümet vardı. Bağların birincisi Amerikan ambargosuydu. Amerikan Kongresi nin Kıbrıs la ilgili olarak Türkiye ye bir tehdit aracı haline getirdiği bu ambargo kalkmadıkça Türk Hükümetinin her hareketi Amerikan baskısına boyun eğme biçiminde yorumlanacaktı. Dolayısıyla Türk Hükümeti Kıbrıs konusunda herhangi bir karar almadan önce ambargonun kaldırılmasını beklemek zorundaydı. Demirel in eli kolu sadece dışarıdan değil içerden de bağlanmıştı. Erbakan ın Kıbrıs konusunda takındığı tavır, bu davanın Hükümette görüşülmesini dahi güçleştiriyordu. Demirel, MSP tarafından istismar edilir korkusuyla düşüncelerini açıklamaktan kaçınıyor, Kıbrıs ta barışçı çözümün gerektirdiği uzlaşma ile ilgili görüşmeler Bakanlar Kuruluna getirilemiyor ve Hükümet kararı oluşturulamıyordu. Hele Kıbrıs taki Askeri Harekatın Başbakanı nın şimdi muhalefette olması ve uzlaşma için atılacak her adımın Kıbrısı Ecevit aldı, Demirel verdi sloganları ile karşılanması olasılığı, Adalet Partisi kanadını ürküten nedenlerin başında geliyordu ve referandum niteliği kazana 12 Ekim seçimleri. 281 Öte yandan, BM Genel Kurulu, çalışma dönemi gündeminin 125. maddesi içine alınması yolunda Kıbrıs Rum yönetimi tarafından teklifi görüşmüş ve Kıbrıs meselesinin genel kurulda görüşülmesini kabul etmiştir. Türk Delegesi İlter Türkmen karara itiraz ederek, bunun uygun bir yöntem olmadığından bahsetmiş ve geçen yıl olduğu gibi, Kıbrıs meselesinin özel siyasi komitede görüşülmesini talep etmiştir. Kıbrıs Rum yönetimi adına söz alan Zenon Rossides ise, bu usule karşı olmadıklarını, ancak Türk toplumunun kendilerini bu zamana kadar 281 Abdi İpekçi, New York taki Sonuç Sürpriz Değil, Milliyet, 12 Eylül 1975, s. 1, 10.

183 173 emrivakilerle karşı karşıya bıraktığından ve Ada daki Türk askeri gücünün varlığından duyulan rahatsızlıktan bahsetmiştir. 22 Eylül günü BM Genel Kurulu nda yaptığı konuşmada Amerikan Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Kıbrıs ile ilgili olarak bir an önce çözüm yoluna girilmesi için öngörülen Amerikan Planı nı şöyle sıralamıştır: Bulunacak çözüm yolu Kıbrıs ın bağımsızlık, istiklal ve toprak bütünlüğünü muhafaza edecek şekilde olmalıdır. 2- Bu çözüm yolu Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının, hürriyet içinde, serbestçe yaşamalarını sağlamalı ve kendi meselelerinin hallinde, kendilerinin karar vermelerini garanti etmelidir. 3- Ada da mevcut hudutlar daimi olamaz. Kıbrıs Rum toplumunun iktisadi ihtiyaçlarını karşılamak ve onların gururlarını aksettirecek yeni hudut ayarlamaları yapılmalıdır. 4- Mevcut milletlerarası anlaşmalar dışında, Ada daki yabancı askeri kuvvetlerin geri çekilmesini sağlayacak yeni kararlar alınmalıdır. 5- Bütün Kıbrıslıların güven ve emniyeti sağlanmalı ve meselenin başlıca kurbanı olan mültecileri, ihtiyaç ve istekleri dikkate alınarak, bunların süratle ve ilgiyle yerine getirilmesi öngörülmelidir. Türkiye nin Kıbrıs polemiğini çözmeye yönelik taşıdığı fikri aydınlatması bakımından BM Genel Kurulu nda bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Türkmen, ortaya koyduğu; - İki bölgeli federasyon, - Merkezi Hükümette Türk ve Rum toplumlarını eşit biçimde katılmaları, - İki toplumun siyasal ve ekonomik açıdan eşitliklerinin sağlanması, koşullarının karşılanması halinde Türk Askeri Birliklerinin Ada dan çekileceğini belirtmiştir Dış gelişmeler ile Türkiye nin içinde bulunduğu zor durum Kıbrıslı Türkleri şüphesiz ki etkilemekteydi. Durumu değerlendirmek üzere KTFD Kurucu Meclisi 22 Eylül günü sabahtan gece yarısına kadar süren görüşmeler sonucunda çok önemli bir karar vermiş ve Rauf Denktaş a, Kıbrıs Bağımsız Türk Devleti ilanı yetkisini oybirliği ile vermiştir. Bkz., Hürriyet, 23 Eylül 1975, s. 1, Cumhuriyet, 28 Eylül 1975, s. 1.

184 ABD Senatosu nun Yeni Bir Ambargo Kararı ve Batı nın Türkiye ye Yönelik Baskıları Amerika nın ambargo konusunda nasıl bir karar alacağı beklenirken, ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye ye silah ambargosunu kısmen kaldırmayı öngören kanun teklifini haşhaş konusunda eklenen ufak bir değişiklikle 176 ya karşı 237 oyla kabul etmiştir. Değişiklik nedeniyle karar tekrar Senato nun onayına sunulacaktı. Eklenen tadil teklifi ile Başkan Ford un haşhaş üretimini kontrol tedbirleri konusunda Türkiye ile istişarelerde bulunması da istenmekte, bu nedenle ambargonun kaldırılması kısmi sayılmıştır. Karara göre; Türkiye nin ABD ye ısmarladığı ve bedelini kısmen ödemiş olduğu silah ve techizat en kısa zamanda Türkiye ye teslim edilecekti. Karar gereğince, Türkiye bundan sonra ABD den istediği silahları şimdilik ancak özel firmalardan alabilecek, askeri yardım kanunun çıkıncaya kadar hükümetten hükümete kredili ve garantili silah alımı yapamayacaktı. Kanunda, ayrıca Türkiye nin Kıbrıs taki kuvvetlerini arttırmaması ve Ada ya Amerikan yapısı silahlar nakletmemesi şartı da koşulmuştur Milliyet, 3 Ekim 1975, s. 1, 10.; Silah Ambargosunu kaldıran 2230 sayılı ambargo kanununun tam metni şöyledir: A) 1- Kongre karşılıklı savunma ve ulusal güvenlik yararlarını dikkate alarak ABD müttefikleri ve ABD ile müttefikleri arasındaki ilişkilerin ahenk içerisinde geliştirilmesinin araştırılması yolundaki ABD siyasetini destekler. Kongre özellikle Avrupa nın Güneydoğu kanadındaki coğrafi pozisyonlarının vasfı nedeniyle Yunanistan ve Türkiye nin Kuzey Atlantik ittifakı içinde bu ülkelerin silahlı kuvvetlerinin modernize edilip kuvvetlendirilmesini tanzime rıza gösterir. 2- Kongre ayrıca mülteci ve diğer silahlı çatışmalar kurbanlarının ızdırabını hafifletmek ve bu kimselerin normal yaşantılarına dönmelerine mani olacak şartları ortadan kaldırmak üzere uluslararası gayretlerde bulunmak yönündeki ABD politikasını da destekler. Bundan dolayı Kıbrıs ta mülteci durumuna nihai çözüm getirecek Güvenlik Konseyi nin 361 sayılı kararı kapsamına giren ve Kıbrıs taki çarpışmalardan zarara uğrayan ve mülteci olanlara yardım maksadıyla BM Genel Sekreteri, Mülteciler Teşkilatı Müdürü ve uluslararası diğer teşekküllerin himayeleri altında çok yanlı programların uygulanmasını Cumhurbaşkanının teşvik etmesini talep eder. B) yılı programları için dış yardım mevzuatının uygulanmasında bu tasarının bekletilmeden yürürlüğe girmesini temin maksadıyla; a) Cumhurbaşkanına, 1961 Dış Yardım Kanunu nun 620. faslını(ambargoyu koyan fasıl) dikkate almadan dış ülkelere askeri satış kanununun 21. veya 22. fasıllarında imzalanan kontrat satışları ile Türk Hükümeti nin savunma malzemeleri ve ilgili teknik bilgilerin Türk Hükümeti ne sevkiyatı için lisans çıkartılmasına salahiyet verilmiştir. Ancak, bu yetki Türkiye ateşkese riayet ettiği, Kıbrıs taki kuvvetlerinin miktarını arttırmadığı, ABD nin sağladığı harp malzemelerini Kıbrıs a sevk etmediği sürece yürürlükte sayılacaktır. Ve ayrıca; Bu bölümün ihtiva ettiği yetkiler bu silah, cephane, askeri malzeme teçhizatının sevk lisansı verilmesinin ABD nin ulusal güvenlik yararları için önemli olduğu Cumhurbaşkanı tarafından kanaat getirilip Kongre ye tasdik edilmedikçe geçerli olmayacaktır. b) Ve Başkandan Yunanistan a iktisadi ve askeri yardım için en acil ihtiyaçlarının tespiti maksadıyla

185 175 Amerika nın Türkiye ye yönelik aldığı karara yönelik Alman ve Amerikan basını da yer vermiştir. Bunlardan ikisinin yazı ve yorumları şu şekilde olmuştur; 285 Die Welt Amerikan Hükümeti, nihayet Türklere silah verebilme olanağına kavuşmuştur. Gerçi ambargo şimdilik ancak 5 Şubat tarihinden önceki anlaşmaların yerine getirilmesi bakımından kaldırılmıştır. Ambargo dolayısıyla, özellikle Türk Hava Kuvvetleri ihtiyaç duyduğu yedek parçaları Amerika dan alamamış ve ayrıca, diğer NATO ülkeleri de bu açığı gereğince kapatamamışlardır. Şimdi Boğazların bekçisi olan yandaşına, Amerika dan 3 milyar TL tutarında askeri araç ve gereç, bu arada 24 Phantom uçağı yollanacaktı. Bu iki ülke arasında kopma noktasına gelmiş olan askeri ve siyasi ilişkilerin yeniden düzelmesi bakımından ilk adım niteliğindeydi. Yunanlılara da el Yunan Hükümet ile müzakerelere girişmesi talep edilir. C) Dış Yardım Kanunu nun 620. faslının şart maddesine kadar kısmı çıkartılarak tadil edilmektedir, gerisi şöyle devam edecektir: Bu fasılda ve 3 (c) faslında dış askeri satışlar kanununun satış, kredi ve garantilerini dikkate almak suretiyle, tadil edilerek Cumhurbaşkanına kısıtlayıcı şartları Geçici olarak tehir etmek yetkisi verilir ve; Türkiye nin Kuzey Atlantik İttifakı Teşkilatı nın bir üyesi olarak savunma mükellefiyetlerini yerine getirmesini temin maksadıyla gerekli savunma malzeme ve savunma hizmetlerinin tedarikine Cumhurbaşkanı karar verir ve Kongre nin tasdikini alır. Geçici olarak tehir ancak Türkiye ateşkese riayet ettiği, Kıbrıs taki kuvvetlerini arttırmadığı ve ABD den tedarik ettiği silah, cephane ve harp malzemelerini Kıbrıs a sevk etmediği sürece geçerli olacaktır Dış Yardım Kanunu nun 620. faslı ilave yeni bir paragraf ile tadil edilmektedir: Cumhurbaşkanı bu paragrafın uygulanmasından sonra 60 gün içinde Kongre ye arzda bulunacak ve her 60 günlük sürenin bitiminde Kıbrıs anlaşmazlığının çözüm müzakerelerindeki gelişmeleri bir rapor halinde sunacaktır. 3- Bu fasılda hiçbir husus yetki veriliyor şeklinde tefsir edilmeyecektir. a) 1961 Dış Yardım Kanunu nun 2. bölümünün 2. kısmında Türkiye ye askeri yardım veya, b) Başkan Ford tarafından Türkiye nin Kuzey Atlantik İttifakı içindeki mükellefiyetlerini yerine getirmek üzere kararlaştırılmamış, Türkiye ye veya Türkiye hesabına dış askeri satışlar kanununun satış, kredi veya garantilerinin uygulanmasına. 4- Bu bölümdeki şartlara uygun olarak, 25 milyon dolar ve daha fazla miktarda herhangi bir savunma malzemesinin dış askeri satışlar kanununa uyarak satışına, bu hususta teklif mektubuna Başkan Ford, Temsilciler Meclisi Reisine ve Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanına bir tebligat ile sunacak ve bu tebliğ şunları ihtiva edecek; a) Teklif edilen savunma malzeme ve savunma hizmetlerinin kısa tasviri, b) Satış teklifinin dolar olarak değeri, c) Satışı yapacak ABD askeri kuvvetinin hangisi olduğu, d) Satış teklifi mektubunun tarihi. Eğer Kongre, böyle bir tebligatı aldıktan sonra 20 takvim gününde teklif edilen satışa muhalefetini belirten ilgili bir karar çıkarttığı takdirde, teklif mektubu kabul edilmiş sayılmayacaktır. 5) Bu ilave fasıl ancak 1976 mali yılı için dış askeri satışlar kanunun satış, kredi ve garantileri yetki veren yabancı yardım mevzuatı vazedildikten sonra geçerli olacaktır Bkz., Hürriyet, 5 Ekim 1975, s. 3.; Dışişleri Bakanlığı, Balıkesir Milletvekili Necati Cebe nin 2 Ağustos 1975 tarihli yazılı soru önergesine yazılı cevap verirken, söz konusu ambargo hakkında da bilgi vermiştir. Bkz., TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 3., Cilt: 15., TBMM Matbaası, 1976, s Adalet, 13 Ekim 1975, s. 3.

186 176 uzatılması, hem Türklerin hem de Yunanlıların sorunlarına aynı ilgi ile eğilmek anlamına gelmekte olup, bu da sorunların yavaş yavaş çözümlenmesi yolunun açıldığı anlamına gelmekte idi Washington Star Türkiye ye karşı sekiz aydan bu yana uygulanan silah ambargosunun kaldırılması, hiçbir anlamda, yönetimin Kongre kritiklerine karşı kazandığı bir zafer sayılamazdı. Aynı şekilde Yunan lobisinin ya da Yunan davasının mağlubiyeti anlamına da gelmezdi. Ambargonun kaldırılması, aslında, nihayet güç Kıbrıs sorununun adil bir şekilde çözümüne yol açacak ve ABD ile onun Akdeniz deki NATO müttefikleri arasındaki ilişkilerin düzeltilmesine imkan verecek aklıselim bir zaferdi. Ambargonun kaldırılışı, Türkiye nin Kıbrıs taki uygulamasının Amerika tarafından kesinlikle tasvip edildiği anlamına çekilmeyeceği gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin toplam nüfusun sadece beşte birini teşkil eden bir etnik azınlık adına Ada topraklarının yüzde 40 ını ve doğal zenginliklerinin ise yüzde 70 ini elde tutmasını maruz görmemekteydi. 180 bin Kıbrıslı Rum un zorla evlerinden uzaklaştırılarak mülteci durumuna düşürülmelerini de onaylamamaktaydı. Aynı şekilde, anayurttan binlerce Türk getirilerek Kıbrıs ın Türk kesimine kolonize etmek çabaları ile Federe Kıbrıs Türk Devletinin tek taraflı bağımsızlık ilan etme tehditlerini de tasvip etmemekteydi. ABD ni amacı Kıbrıs Türkleri ile Rumların Ada da barış ve hürriyet içinde bir arada yaşamalarını teminat altına almaktı. Kıbrıs ın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı böylelikle sağlanmalı, toprakların ve zenginliklerin şimdi olduğundan daha adil bir şekilde paylaşılması temin edilmeliydi. Nihayet böyle bir çözüm bütün yabancı kuvvetlerin çekilmesini ve her iki taraftaki mültecilerin acılarının dindirilmesini de kapsamalıydı. Amerikan Kongresi nin ambargo konusunda aldığı karardan sonra hem ABD hem de Batılı diğer çevreler, artık Ankara dan bazı karşılıklar beklemeye başlamışlardır. Böyle bir beklenti içerisine giren çevreler görülüyordu ki, Kongrenin ambargo ile ilgili son kararının niteliğini dikkate

187 177 almamışlardır. Amerika da ve öteki Batılı ülkelerde Kongrenin ambargoyu kayıtsız şartsız ve tümüyle kaldıran bir karar aldığı havası yaratılmıştır. Böyle olunca, Amerika nın Türk isteklerini kabul ederek, büyük bir taviz verdiği sanılmakta ve dolayısıyla Türkiye den karşılık bekleme yoluna gidilmiştir. Oysa Kongre den geçirilen karar, Türkiye ye verilen bir taviz değildi. Amerika, o kararla sadece Türkiye tarafından parası ödenmiş silahları teslim etmeyi kabullenmiştir. Taviz vermemiş, ticaret ahlakının gereğini yerine getirmiştir. Aslında taviz Yunanistan a verilmiştir. Çünkü Amerikan Kongresi, bu kararı alırken aynı tasarıda Yunanistan ın askeri, hatta ekonomik ihtiyaçlarının saptanıp, süratle yerine getirilmesi için Başkan Ford a direktif vermiştir. Bununla da kalınmamıştır; Türkiye nin Kıbrıs ta ateşkese uymaması, Ada daki kuvvetlerini arttırması ve Amerika dan aldığı silahları Kıbrıs a nakletmesi halinde ambargo kararının tekrara geçerlilik geçerlik kazanmasını öngörmüştür. Amerikan Kongresi, daha da ileri gitmiştir; hiç ilgisi olmadığı halde, ambargo kararına haşhaş sorununu da katmış ve Başkanın Türkiye deki afyon üretiminin denetlenmesi için Türkiye ile temaslar yapmasını istemiştir. Kararı yorumlayan Batılılar, yukarıdaki hususları gözlerinden kaçırmak istemişlerdir. Ya da bunları Türkiye açısından dikkate almak istememişlerdir. O nedenledir ki, gelişmeyi, Amerika nın Türkiye ye yönelik bir tavizi saymışlardır. Bu nedenle istekleri yerine getirilen Türkiye nin şimdi karşılıkta bulunmasını bekler olmuşlardır. Ankara, beklenen karşılığı vermediği anda mızıkçılıkla suçlanacaktı. Bu suçlama, yaratılan havada etkili olacak ve BM toplantısı arifesinde dünya kamuoyunu Türkiye nin aleyhine harekete geçirebilecek, baskıları yoğunlaştıracaktı. 286 Milliyetçi Cephe (MC) Hükümetinin Kıbrıs konusunda bir bakıma oy kaybı endişesi ile yeterince adım atamadığına dair haberlerin fazlasıyla yer aldığı gazete haberleri verilmiş olup, nihayet, 25 ilde yapılan kısmi senato seçimlerinde 54 senatörlükten 27 sini, oy oranında önemli artış olan koalisyon partisi AP, 25 ini CHP ve 2 sini de diğer iktidar ortağı MSP 286 Abdi İpekçi, Türkiye den Karşılık Bekleyenlerin Yanılgısı, Milliyet, 5 Ekim 1975, s. 1, 10.

188 178 kazanmıştır. Ayrıca, boş milletvekillikleri için 6 ilde yapılan seçimlerde ise 5 ini AP, 1 ini ise CHP elde etmeyi başarmıştır. 287 Senatonun üçte birini yenileme ve Meclis ara seçimlerinin sonuçları, İngiliz basınında daha çok, Kıbrıs sorunu açısından değerlendirilmiş ve Times gazetesi başyazısında, Artık Türkiye nin elinde Kıbrıs çözümünü askıda bırakacak bir mazeret kalmamıştır denmiş ve devamında, Son aylar içinde, uluslararası topluluk, Türkiye nin Kıbrıs ta daha makul bir tutum takınması için çağrılarda bulundukça gayri resmi olarak iki neden gösterilmiştir. Birincisi, Amerikan Kongresinin koyduğu ambargo olmuştur. Kongrenin niyeti ne kadar iyi olursa olsun, bu aksi yönde bir etki yapmış ve Türkiye yi, baskı altında, müzakereye girişmek gibi imkansız bir duru m içine atmıştır. İkinci neden ise, Demirel Hükümeti nin, iç politikadaki zayıflığından ötürü, 12 Ekim seçimlerinden önce Kıbrıs ta tavizlerde bulunmasını imkansızlaştırmış olmasıdır. Kıbrıs Rumları ve dostları bu iki mazeret karşısında pek etkilenmemişlerdir. Bunlar, ambargo konmadan önce de Türkiye tarafından tavizlerde bulunulacağına dair hiçbir belirti görmemişlerdir uluslararası baskının yararlı olacağına inanmamışlardı. bu iki mazeret Türk Hükümetinin aklı başında temsilcileri tarafından ileri sürülmüş ve başta İngiltere ve Birleşik Amerika olmak üzere bunu hiçbir şey yapmamanın mazereti olarak kullanmışlardır. Şimdi bu iki mazeret de ortadan kalkmıştır maalesef Demirel in başlıca problemi çözümlenmiş değildir Genel kanı odur ki, geçen yıl Kıbrıs ın istilasına emir vererek halkın büyük desteğini kazanmış olan Ecevit, Kıbrıs sorununu bir çözüme bağlayacak tek Türk lider olarak görünmektedir. Fakat, Ecevit hiçbir zaman Kıbrıs ta ne gibi tavizlerde bulunacağını belirtmemiş ve bu yüzden de rakiplerine tavizlerde bulunmayı imkansız hale getirmeye azimli olduğu izlenimini bırakmıştır yorumu yapılmıştır. Guardian gazetesi de, Aylardan beri, Kıbrıs ın ortak acısı karşısında, Türkiye, Doğu Akdeniz in kör ve topal devi rolünü oynamıştır. Askeri 287 Tercüman, 14 Ekim 1975, s. 1, 7.

189 179 bakımdan dokunulmaz olan, fakat politik bakımdan, Kıbrıs için bir çözümü görüşmeye girişemeyecek kadar zayıflamış olan Türkiye de son seçimler bu görünüşü değiştirmiş olmaktadır. Demirel ve Ecevit esaslı ilerlemeler kaydetmişlerdir. Bunların ayakları dibinde havlayan küçük, fanatik partiler, daha da küçülmekte ve halkın gözünde düşmektedir. Ankara, Kıbrıs sorununu çözmek istiyorsa, şimdi zaman ve fırsat olgun hale gelmiştir. Türkiye de artık güçlü bir iktidar ve derli toplu bir muhalefet vardır. Türk seçmenleri, büyük bir olgunluk göstermişlerdir demiştir. Atina basını ise, seçim sonuçlarına yer vererek, sonucu Türk Yunan ilişkileri açısından iyimser karşılamış ve Birleşik Amerika ile AET nin Ankara nezdinde bazı girişimlerde bulunmalarının beklendiğini belirtmişlerdir. 288 İngiliz Kabinesi, yapmış olduğu toplantıda, gerek ABD nin Türkiye ye gönderilen silahlar üzerindeki yasağı kaldırması, gerekse seçimler sonrası Türkiye de oluşan daha belirgin siyasal durumun Türk Hükümeti nin Kıbrıs konusunda yeni bir kararlar alma yolunu açtığını ileri sürmüştür. Ayrıca, ilk hamlenin Türkiye den gelmesi konusunda da, Türk Hükümeti ni ikna etme görüşmeleri ABD, AET ve İngiltere tarafından Ankara da yürütülmekte olduğu belirtilmiştir. 289 Gerçekten de çok vakit geçmeden NATO, AET, Avrupa Konseyi Türkiye, Kıbrıs için kararını vermelidir hemfikri ile açıklamalarını ve beklentilerini açığa vurmaya başlamışlardır. Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Komisyonu, Türkiye yi politik açıdan zora sokmamak amacıyla, Kıbrıs Rum tarafının açtığı davayı 6 haftalık bir süreye bağlayarak bir uzlaşma yolu bulmaya çalıştığını ortaya koymuş, AET yöneticileri ise, Bugünkü durgunluğun çeşitli nedenleri vardır Ancak Kıbrıs sorunu da ilerlemeyi engelleyen unsur halindedir. Akdeniz de bir yumuşama olduğu takdirde, AET ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok daha iyi bir hava içinde ele alınabilir demişler ve Türk işçilerine serbest dolaşım, tarım ürünlerine yeni tavizler ve en önemlisi, Yunanistan ın tam üyeliği karşısında 288 Milliyet, 15 Ekim 1975, s CAB/128/57/13 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 16 Ekim 1975 tarihli toplantısından)

190 180 Türkiye nin isteyeceği güvencelerin görüşülmesi konularının bir süre sonra gündeme geleceğinden bahsetmişlerdir. NATO kanadı da, Yunanistan, kendisi ile diğer NATO üyeleri arasında yeni bir savunma sistemi kurmak ve Türkiye yi mümkün olduğu kadar dışarıda bırakmaya çalıştığını dile getirmiş ve bunun gerçekleşmesinin çok güç görülmesine rağmen, Türkiye nin çıkarlarını zedeleyen Ege deki deniz ve hava kumanda sorunu, haberleşme ve erken uyarma sistemlerinin kapatılmasıyla beliren boşluğun, Ankara nın tüm baskılarına rağmen halledilemediğinden yakınmıştır. NATO üyeleri güney kanadının bu şekilde kalmasına kesinlikle karşıydı. Türkiye nin Kıbrıs konusunda hiçbir taviz vermeyen katı tutumunda devamı ise, güney kanadın giderek ağırlaştıracaktır diyen yetkililer, örgütün, tutumunu değiştirmemesi halinde Türkiye üzerinde manevi baskıya hazırlandığını saklamamışlardır Türkiye Yunanistan ın NATO savunması içinde özel bir statü istemesine sert bir şekilde karşı çıkmıştır. Karamanlis ise, Kıbrıs sorunu çözüldüğü takdirde Yunanistan ın NATO nun askeri kanadından çekilme fikrinden vazgeçeceğini belirtmiş ve Türk Hükümetinin öne sürdüğü bahaneler artık ortadan kalkmıştır ambargo gevşetilmiş ve 12 Ekim seçimlerinin sonuçları alınmıştır Türkiye sorunları çözümlemek yerine Ada daki mevcudiyetini arttırma çalışmaları içindedir. demiştir Bkz., Milliyet, 17 Kasım 1975, s. 7.; Yunanistan ın NATO ile kurmak istediği özel ilişkilerin temel ilkeleri şu şekilde idi: 1- Yunanistan ın savunması NATO nun savunması anlamına gelir. 2- Yunan Silahlı Kuvvetleri, ittifak savunmasında bir role sahip olacaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için savaş zamanında kullanılacak yeni planlar yapılmalıdır. 3- Barış zamanında Yunan kuvvetleri milli komuta altında kalacaklardır. Ancak NATO kumandanlarıyla işbirliğini devam ettireceklerdir. 4- Savaş halinde Yunan orduları harekat bakımından NATO nun göstereceği planlar çerçevesinde yine Yunalı kumandanlar tarafından yönetilecektir. 5- Yunan Hükümeti, kuvvetlerin NATO manevralarına katılması için her defasında özel müsaadesini verecektir. 6- Ege deki Yunan, kara, deniz ve hava sahasının diğer NATO kuvvetlerince kullanılması Atina nın müsaadesiyle olacaktır. 7- Savaş zamanındaki işbirliği çerçevesinde Yunanistan daki altyapı tesisleri ortak anlaşmalarla kullanılacaktır. ( Yunanistan diğer NATO üyelerinin de katıldığı altyapı tesislerinin barış zamanında sadece kendisi tarafından kullanılacağını ileri sürmektedir.) 8- Haberleşme ve hava savunma tesisleri de (Radarlar) savaş halindeki planlara göre Yunanistan tarafından iyi bakım ve işletme durumunda tutulacak, ancak barış zamanında sadece Yunanistan tarafından kullanılacaktır. 9- Atom silahları Yunan toprakları üzerinde kalmaya devam edecektir. Bkz., Milliyet, 11 Ekim 1975, s. 7.; Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu, Rum şikayeti üzerine ileri bir tarihte düzenleyeceği gizli raporda, Rum iddialarını kabul etmiş ve Türk tarafını açıkça suçlamıştır. İlk kez 19 Eylül 1974 te İnsan Hakları Komisyonu na verilmiş olan dilekçede, Kıbrıs taki Türk müdahalesinden sonra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin şu maddelerini ihlâl edildiği öne sürülmüştür: 1) Genel hükümler, 2) Yaşamak hakkı, 3) İşkence, haysiyet kırıcı muamele yasağı, 4) Esaret ve köleliğin yasaklanması, 5) Hürriyet ve güvenlik hakkı, 6) Adalete uygun şekilde yargılanma hakkı, 7) Özel hayata ve ikametgaha saygı hakkı, 8) Sözleşmeyle tanınan hakları ihlâl edilen kişilerin ulusal mahkemeler başvurma hakkı, 9) Temel hakların korunmasında ırk ayrımı yasağı ve mülkiyet hakkı Bkz., Cumhuriyet, 5 Eylül 1976, s. 1, 9.

191 BM de 1975 Gündemi Olarak; Kıbrıs O günlerde kamuoyu ile paylaşılmasa da İngiliz Dışişleri Bakanı, yapılan Kabine toplantısında, Kıbrıs konusunda İngiltere Başbakanının, Türk ve Yunan hükümetleri ile etkin şekilde çalıştığını belirtmiştir. Taraflara üç unsurdan oluşan şöyle bir çözüm paketi önerilmiştir; iki federasyonlu, sınırları belli ve zayıf yapılı bir merkezi hükümet. Prensipte bunu kabul etmeye hazır bulunan Yunan Hükümeti, ayrıntıların netleştirilmesinde ve sınırlar konusunda itirazda bulunmuştur. Türk Hükümeti nin cevabı ise daha az tatmin edici bulunmuştur. İngilizlere göre, Türkler sınır konusunda bilerek belirsiz davranmış ve merkezi hükümette de Yunan Hükümeti ile eşit haklara sahip olmak istemişlerdir. Arabuluculuğa belli noktalar oluşana ve Denktaş ile Klerides rahatça bu konularda tartışabilir hale gelene kadar devam etmeyi planlayan İngilizler, Türklerin aynı zamanda Federal Almanya ile de paralel görüşmeler yaptıklarını belirterek, bunun ikili oyun olduğunu söylemişlerdir. Almanların bu noktada İngilizler den farklı olarak üçlü bölge önerdiklerine ve merkezi alanın katılımla yönetilmesi istendiğine işaret edilmiştir. Çözüm konusunda İngiltere ile Almanya arasında da görüşmelerin yürütüldüğü, ayrıca Amerika Dışişleri Bakanı Kissinger in de, iki tarafa baskı kurduğuna değinilmiştir. 291 Öte taraftan BM de, Kıbrıslı Rumların başvurması üzerine, gündemine aldığı Kıbrıs sorununu 11 Kasım da görüşmeye başlayacaktı. Rumlar, BM Genel Kuruluna sundukları karar tasarısında, Ada daki yabancı kuvvetlerin derhal ve şartsız olarak geri çekilmesini, bütün mültecilerin evlerine dönmelerinin sağlanmasını istemişlerdi. Ayrıca, Türkiye nin Ada daki nüfus yapısını değiştirecek davranışlardan sakınmaya çağırılması, Toplumlararası görüşmelerin ortaya konacak somut teklifler üzerinden devam etmesi önerilmiş ve bütün bu tedbirlerin uygulanmasında, Güvenlik Konseyi nin yetkili kılınması istenmişti. 291 CAB/128/57/15 (Britanya Kraliyet Hükümetinin 30 Ekim 1975 tarihli toplantısından)

192 182 Sadece bu maddelerden oluşan, Türkiye nin kınanması ve Türkiye ye karşı müeyyideler uygulanması gibi isteklerden söz etmeyen Rum tasarısı, bu niteliği ile beklenenden daha ılımlıydı. Ancak, bu sonucu Rumların iyi niyetinden çok, diplomatik gerçeklerle yorumlamak gerekirdi. Rumlar, gerçekçi ya da kurnazca bir davranışla, Kurul da reddedileceği belli olan bir tasarı yerine, kabulü mümkün bir girişime yönelmeyi tercih etmişlerdir. Zira, Genel Kurul müeyyide kararı almak konusunda her zaman isteksiz davranmıştır. Rumlar tasarılarını, Genel Kurul da daha önce onaylanmış bir karara dayandırmak taktiğine başvurmuşlardır. BM Genel Kurulu nun o ana kadar beliren özelliklerinden biri de, bu tür anlaşmazlıkların taraflar arasında yapılacak görüşmelerle çözümlenmesi isteğinin, alınacak kararlarda daima etkin olmasındaydı. Bunu dikkate alan Rum tasarısı, Toplumlararası görüşmelerin somut tekliflerle sürdürülmesi isteğinden söz etmiştir. Esasında bu son istek, Türkiye nin aldığı vaziyete uygundu. Türk delegasyonu bu nokta üzerinde vurgu yapacak, görüşmeleri kesen tarafın Rumların olduğunu hatırlatacaktı. Türklerin masaya her an hazır olduğunu belirteceklerdi. Bunun farkında olan Rumlar, kendi tasarılarına, görüşmelerin sürdürülmesi isteğini de koymuş ve Türklerin kozunu ellerinden almak istemişlerdir. 292 Ankara daki diplomatik çevreler, Rum önerisinin akıbeti belli olmadan Türkiye nin herhangi bir tasarı sunma eğiliminde olmadığı kanaatindeydiler. 292 Abdi İpekçi, Kıbrıs, BM de, Milliyet, 11 Kasım 1975, s. 1, 10.; Genel Kurul da sert bulunacak olan Rum tasarısının tam metni: BM Genel Kurulu: Türkiye nin bugüne kadarki BM kararlarını uygulamamasını üzüntüyle kaydettikten sonra; BM nin tüm kararlarına rağmen Kıbrıs ta tek taraflı tutumlar sonucu durumun kötüleşmesinden endişe duyarak; Kıbrıs halkı yararına ve BM kararlarına uygun şekilde Kıbrıs krizinin gecikmeden barışçı yollarla çözülmesi ihtiyacını düşünerek: Kingston daki Commonwealth Devlet başkanlarının ortak bildirilerini, Lima daki bağımsız ülkeler dışişleri bakanlarının deklarasyonlarını not ederek; 1) Güvenlik Konseyi nin 365 sayılı kararı ile onayladığı, 3212 sayılı Genel Kurul kararını tekrara eder. 2) 3212 nolu geçen yılki Genel Kurul kararını derhal ve etkili şekilde ve şu koşullar altında uygulanmasını ister.; a) Kıbrıs taki yabancı kuvvetlerin derhal ve koşulsuz çekilmeleri, b) Tüm göçmenlerin evlerine güvenlik içinde dönmeleri ve bunların vazgeçilmez haklarının iadesi, c) Toplum temsilcileri arasında Güvenlik Konseyi nin 367 sayılı kararında öngördüğü şekilde esasa ilişkin etkili görüşmeler yapılması ve bunun konunun her yönünü kapsayan somut öneri üzerinde yürütülmesi, 3) Türkiye ye Ada nın nüfus yapısı değiştirmekten kaçınması, Ada nın sömürgeleştirilmesinden vazgeçmesi ve yerli halkın evlerinden sürülmesi ve haklarının gasp işlemlerinden vazgeçmesi için çağrıda bulunur. 4) BM kararlarındaki ilkelere ters düşen her türlü tek taraflı hareketi tamamen geçersiz ilan eder. 5) Genel Sekreterden bu kararı Güvenlik Konseyi nin dikkatine sunması ve uygulaması hakkında 31 Mart 1976 dan geç olmadan Güvenlik Konseyine rapor etmesini ister. 6) Güvenlik Konseyi nden bu kararın uygulanması için gerekli tüm tedbirleri almasını ister. 7) Konuyla ilgisini devam ettirir. a.g.e., 16 Kasım 1975, s. 6.

193 183 Ayrıca Türkiye, Denktaş a, Genel Kurul da söz hakkı verilmesi konusundaki ısrarını da bazı nedenlere bağlayarak, şöyle yorumlamakta idiler; 1- Ambargonun kısmen kalkması ve seçimlerde n sonra Türkiye nin sorunu her yönüyle görüşmeye hazır olduğunu açıklaması ferahlık yaratmış, ilgili ülkeler Yunanistan a, BM de aşırılığa gitmemesi yolunda önerilerde bulunmaya başlamışlardır. Bunların sonunda, konunun normal delegasyonlarla çözümü için bir nevi centilmen anlaşması sağlanmıştır. 2- Ancak Rumlar, özellikle İslam ülkelerinin Türklerin lehine dönen tutumlarından telaşa kapılmış ve Denktaş ın konuşmaması için de kulise başlamışlardır. 3- Yunanistan puan kazanmak için, bir kenara çekilmiş izlenimi verirken, Rumların ortaya çıkması Türkiye yi de belli bazı taktiklere yöneltmiştir. Diplomatik çevreler, bu taktikler; İslam ülkelerini sınamak, Rum tasarısını reddettirip Bloksuzların tasarısını yumuşatmak ve BM nin 3212 sayılı kararında kabul edilen iki ayrı toplum ve eşit haklar sorununun yeni karar suretinde pekiştirmekti. Denktaş ın konuşturulması üzerinde bu nedenle de durulmaktaydı. 293 Rum tasarısının ardından Bloksuzlar, ilk hazırladıkları ilk hazırladıkları tasarıda bazı değişiklikler yapmış, deyimlerini daha yumuşatmış, Türkiye nin adını çıkarmış, Güvenlik Konseyi nin etkili tedbirler alması istemini kaldırmış, ancak gene de tasarı Türkiye tarafından kabul edilmemiştir Milliyet, 14 Kasım 1975, s. 7.; 42 devletin oluşturduğu Müslüman Grubun ancak 18 i Denktaş ın konuşmasını desteklemiş ve gerekli desteğe ulaşılamadığı için Denktaş Genel Kurul da konuşma imkanı bulamamıştır Ayrıca, Kıbrıs görüşmelerinde geçen yıla göre ilginin azaldığı ve kullanılan kelimelerin yumuşadığı dikkatten kaçmamıştır Bkz., Milliyet, 16 Kasım 1975, s Bloksuzların kabul edilmeyen tasarı metni; BM Genel Kurulu: BM nin daha önceki kararlarının uygulanmamasını üzüntüyle not ettikten sonra, Bu kararın uygulanmaması sonucu Kıbrıs krizinin devamından kuşku duyarak, Toplumlararası görüşmelerin Genel Sekreterin tüm çabalarına rağmen hiçbir sonuç vermemesini dikkate alarak, 1) Geçen yılki 3212 nolu kararı yeniler ve derhal ve etkili bir şekilde uygulanmasını ister. 2) Kıbrıs ın toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına, egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulunur. 3) Yabancı kuvvetlerin derhal ve koşulsuz şekilde geri çekilmesi, göçmenlerin evlerine geri dönüşü, ve toplumlararası görüşmelerin eşit koşullar altında yeniden başlatılması gereğine dikkati çeker. 4) 3212 sayılı kararı tek taraflı hareketlerle bozmak ve Ada nın

194 184 Tasarıları inceleme ve durumu tahlil imkanını bulan Türkiye nin BM deki daimi temsilcisi İlter Türkmen, BM Genel Kurulu na sunulan Türk tasarısının içerdiği önemli maddeleri şöyle sıralamıştır; Toplumlararası görüşmelerin acil olarak yeniden başlaması, iki toplumun temsilcilerinin BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim in gözetiminde, eşit koşullar altında, anlamlı ve yapıcı görüşmeler yapmaları ve bu görüşmelerin Kıbrıs sorununun tüm yönlerini kapsaması.(türkiye açısından en önemli madde idi.) - Kıbrıs ın bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, egemenliği ve tarafsızlığının korunması. - Bütün tarafların Kıbrıs sorununun çözümlenmesinde olumlu çabalarda bulunmaları. Türkiye nin karar tasarısını vermesinden birkaç saat sonra, Bloksuzlar adına hareket eden beşler gurubunun verdiği tasarı ise aynen şöyleydi: Genel Kurul, - Kıbrıs sorununu görüştükten sonra, - Genel Kurul daki demeçleri dinledikten ve özel siyasi komisyonun raporunu not ettikten sonra, - Güvenlik Konseyi nin 367 nolu kararı çerçevesinde iki toplum temsilcisi arasında başlatılan dört bölümlü toplumlararası görüşmelerin, henüz taraflarca kabul edilecek bir çözümü getirememesini saygıyla not eder. -Kıbrıs krizinin devamında derin şekilde kaygı duyarak, - BM nin amaçları ve temel ilkelerine uygun şekilde Kıbrıs krizinin, daha fazla gecikmeden barışçı yollarla halledilmesi gereğini göz önünde tutarak, nüfus yapısını bozma çabalarına karşı çıkar. 5) Genel Sekreterin 31 Mart 1976 ya kadar durumu Güvenlik Kuruluna rapor etmesini ister. Bkz., a.g.e., 16 Kasım 1975, s Cumhuriyet, 19 Kasım 1975, s. 1, Siyah yazı karakteri ile yazılan bölümler Türkiye nin itirazı üzerine ilave edilmiş kısımlardı. Bkz., Milliyet, 20 Kasım 1975, s. 6.; BM Genel Kurulu nun 3395 Sayılı Karar metni için bkz., E. Bozkurt, H. Demirel, a.g.e., s

195 sayılı Genel Kurul ve 365 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarını etkili şekilde uygulanması için çabaların devamı konusundaki acil gereği teyit eder. 2- Tüm devletlere, Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü ve tarafsızlık politikasına saygılı davranmaları ve buna karşı hareket ve müdahalelerden kaçınması çağrısında bulunur. 3- Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki yabancı kuvvet, personel ve yabancı mevcudiyetin, daha fazla vakit geçirmeden çekilmesini ve içişlerine yabancı müdahalenin durdurulmasını ister. 4- Taraflardan, göçmenlerin evlerine güvenlik içinde ve gönüllü şekilde dönmelerini ve bu sorunun diğer yönlerini de (tazminat vs ) halletmeyi kolaylaştırmak için acil tedbirleri almaya çağırır. 5- Genel Sekreterin gözetimi altında, anlamlı, yapıcı şekilde iki toplum temsilcileri arasındaki görüşmelerin derhal başlatılması ve bunun eşitlik içinde ve serbest şekilde, tüm taraflarca kabul edilecek bir çözüme yol açacak şekilde başlatılması çağrısında bulunur nolu karar ile çelişecek ve Kıbrıs ın nüfus yapısını değiştirecek tek taraflı hareketlerden tarafların kaçınmasını ısrarla ister. 7- Genel Sekreterin, iki toplum arasındaki görüşmelerde role devam etmesini ister. 8- Genel Sekreterden, bu kararın uygulanması konusunda Güvenlik Konseyi ne 31 Mart 1976 dan geç olmamak kaydıyla rapor etmesini ister. 9- Taraflardan Ada daki Barış Gücü ile tam bir işbirliği yapmaları çağrısında bulunur. 10- Sorunu gündeminde tutar. Yukarıda maddeleri belirtilmiş olan Bloksuzların karar tasarısı, BM Genel Kurulu nda 1 e karşı 117 oyla kabul edilmiştir. Rum Dışişleri Bakanı Hristofides ve Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Stavrapulos, demeçlerinde Bu kararın Türkiye ye gerçekleri göstermesi gereğine işaret etmişler, BM Genel Kurulu çevreleri ise Kıbrıs kararını, Şimdiye kadar Türkiye nin en yalnız kaldığı karar şeklinde yorumlamışlardır.

196 186 Ayrıca, Türkiye nin başından itibaren katı tutumuna dikkati çeken BM çevreleri, Bağımsızlar grubu ve Yunanistan daha da yumuşatılmış bir tasarıyı kabule hazırdı, ancak Türkiye kırmızı oy vermek için her fırsatı kullandı. Hatta Denktaş ın konuşturulmayacağını bile bile oylamaya getirdi ve yalnız kaldı. Böyle hareket etmesinin bir nedeni olmalı önemli bir nedeni bir süre Kıbrıs ta yeni bir hareket bekledik. Bağımsızlığın ilan edilmesi gibi. Kaygılandık ve Türkiye nin çekimser kalmayı kabul edebileceği değişiklikleri dahi yapmaya hazır olduğumuzu bildirdik. Ancak, ısrarla Türkiye kaçtı. Kırmızı oy kullanmak istediği o zaman belli oldu. şeklinde konuşmuşlardır. 297 The Economist dergisi konuyu, Kıbrıs taki bütün yabancı kuvvetlerin gecikmeden geri çekilmesini isteyen karar sureti lehinde oy kullanan 117 devlet arasında Avrupa nın dokuzları da bulunuyordu. Aynı zamanda, mültecilerin evlerine dönmelerini ve toplumlararası görüşmelerin başlamasını da isteyen karar suretine yalnız Türkiye aleyhte oy kullandı Sorun, şimdi toplumlararası görüşmelerin yeniden nasıl başlatılacağıdır şeklinde değerlendirmiştir. 298 Times gazetesinin eski yazarlarından Alexandr Randell de, BBC Yunanca bölümü için yazdığı bir yazıda görüşlerini şöyle aktarmıştır; Bu görüşmeler, Türkler için sadece iki yol bıraktı ortada. Türkler neredeyse bütün dünyanın sürüp giden Kıbrıs işgalini takbih edişi karşısında, ya taviz zamanının geldiğine karar verebilirler, ya da dayanmaya karar verebilirler. Türkler kuşkusuz anlaşmayı istiyorlar. Kıbrıs konusunda gereksindikleri her şeyi elde etmiş durumdalar. Bu nedenle dayanmak onlara zarar getirmez zamanın Türkiye den yana olduğuna inanıyor olabilirler. Rumların umutlarını yitireceklerine Makarios un otoritesini yıkacağına inanıyorlar Şimdi bu günkü durumda iki yeni unsur görülüyor: Türkiye den gelen bazı telkinler, Kıbrıs anlaşmasının Ege anlaşmasıyla bağlantılı olmasını önermekte Karamanlis in BM deki zaferinden sonra, halkından böyle bir şey istemeyeceğini Türkler iyi 297 Genel Kurula katılan, İran, İsrail, ABD, Şili, Ürdün, Fas, Gambiya, Pakistan ve Suudi Arabistan çekimser kalmışlardır Bkz., Milliyet, 22 Kasım 1975, s. 6.; BM, ayrıca Kıbrıs ta kayıp Rumların aranması için Genel Sekreter Waldheim in çaba sarf etmesi yolundaki Rum karar tasarısını 98 oyla kabul etmiştir Bkz., Son Havadis, 21 Kasım 1975, s. 1, Milliyet, 29 Kasım 1975, s. 7.

197 187 biliyorlar ilerleme yükümlülüğünü Yunanistan ın sırtına yüklemiş olacak. Türkiye hareketsiz kaldığı bir sırada konunun harareti azaltılmış olacak düşüncesindedirler. İkinci husus Rauf Denktaş, bir kez daha tek taraflı bağımsızlık ilanından bahsetmiş Demirel de karma Türk Hükümetinin bunu destekleyebileceğini ima etmiştir Gerçi bu çok yufka bir blöf ama, bunu sadece gülümseme ile karşılamak akıllıca olmaz Galiba işin anahtarı Türklerle Amerikalılar arasında yapılmakta olan Türkiye deki Amerikan üslerine ilişkin görüşmelerde yatıyor 299 BM de alınan her karar kağıt üzerinde kalmakta, pratik bir değer taşımamaktaydı. Oylamadan sonra bizzat Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısının da kabullendiği gibi, Kıbrıs sorunu BM de alınan kararlarla çözüme bağlanamazdı. Karar bu bakımdan Türkiye açısından önemli sayılmayabilirdi. Ne var ki, Genel Kurul da oylama ile ortaya çıkan tablo, Türkiye için küçültücü bir görüntü yaratmıştır. Kırmızı oy kullanan tek ülkenin Türkiye olması, uluslararası yalnızlaşmanın bir belgesi olmuştur. Aslında bu diplomatik bir hatanın sonucuydu. Gözü kapalı bir biçimde, her konuda, Türkiye yi destekleyen Pakistan ın bile çekimser kalmışsa, bunun bir nedeni olsa gerekti. O neden belliydi: Kıbrıslı Rumların ve Yunanlıların tasarılarını reddederken, yanında birçok delegasyonu bulan Türkiye, kendi isteklerinin aynen kabulünde direnince yalnız kalmıştır. Bloksuz devletler, uzlaştırıcı bir formül hazırlarken Yunan isteklerinden bir hayli uzaklaşmışlar, ortaya oldukça yumuşak bir tasarı çıkarmışlardır. Bunu daha da yumuşatmak mümkünken, Türk delegasyonu Ankara dan aldığı bir talimatla uzlaşmaz bir tutum sürdürmek zorunda bırakılmış ve imkan kullanılamamıştır. Sonuç olarak, işlenen diplomatik hata Türkiye nin uzlaşmaz bir ülke olduğu ve bu uzlaşmaz tutumu yüzünden kimse tarafından desteklenmeyen 299 Adalet, 4 Aralık 1975, s. 3.

198 188 yapayalnız bir devlet durumuna düştüğü propagandalarına büyük hizmette bulunmuştur. 300 BM Genel Kurul toplantısından sonra Kıbrıs a dönen Rauf Denktaş, Ercan Havaalanı nda ayağının tozuyla verdiği demeçte, bağımsızlık ilan etmeye kararlı olduklarını açıklamıştır. Denktaş, halkoyuna başvurarak Kıbrıs Türklerinin istediğinin bağımsızlık doğrultusunda olduğunu Türkiye ye de anlatmayı amaçladığını da bildirmiştir. Kıbrıs sorununun kalıcı adil bir barışa erişememesinden Denktaş tek başına sorumlu tutulamayacağı gibi, Ankara nın politikası dışında hareket etmesi de mümkün görünmüyordu. Ancak Ankara nın hareketsiz bir politika izlemiş olması Denktaş ı zorlamasının yanında, Atina ile Kıbrıs Rum Yönetiminin bu durumu iyi kullanarak işi yokuşa sürmelerine neden olmuştur. Yine de Denktaş ın bağımsızlık mevzusundaki tutumu, işlerin karıştığı bir süreçte kaygı verici olmuştur. Kaldı ki, iktidarın büyük ortağı Adalet Partisi ile ana muhalefetin güçlü sesi Cumhuriyet Halk Partisi, bağımsızlık ilanına karşı olduklarını açıkça göstermişlerdir. Kıbrıslı Türklerin vereceği bağımsızlık kararı hem Kıbrıs hem de Türkiye için zararlı sonuçlar doğuracaktı. Bu durumda Rum kesimi de Yunanistan a yaslanacak ve böylelikle Türkiye nin güneydeki sıcak karnına yönelik yeni bir Yunan toprağı oluşturacaktı. Böyle bir gelişme iki ülke arasındaki güç dengesini önemli ölçüde değiştirecek mahiyette idi. Kaldı ki, dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu, Kıbrıs ın iki NATO devleti arasında parçalanması demek olan bağımsızlık ilanını çok olumsuz karşılayacaktı. Özellikle de, Ankara ile üçüncü dünya ve Sosyalist blok arasında kurulmaya çalışılan diyalogu ortadan kaldırmış ve BM de Türkiye ve Kıbrıs a karşı bağlayıcı bazı karalara gidilmesi ihtimalini de büyük ölçüde arttırmış olacaktı. Bağımsızlık kararının, her ne kadar tepki gösterecek olsalar da, ABD ile NATO çevrelerinin işine yarayacağı bilinmekteydi. Ne var ki, ABD ye ve 300 Abdi İpekçi, Bile Bile Yalnızlaşma, Milliyet, 22 Kasım 1975, s. 1.

199 189 NATO ya görece daha yakın bulunmasına rağmen Başbakan Demirel ile Dışişleri Bakanı Çağlayangil in onayını bile kazanamamıştır. 301 Kıbrıs polemiğinin, aldığı ambargo kararıyla ve sergilediği tavırla içinde yer alan ABD Kongresi, Başkan Ford dan altmışar günlük dilimler halinde istediği raporun ilkini resmen almıştı. Başkan Ford raporunda, 25 Eylül 1975 te BM Genel Kurulu nda yaptığı bir konuşmada Dışişleri Bakanı (Kissinger), hükümetin karmaşık Kıbrıs problemi konusundaki siyasetini aşağıdaki şekilde izah etmiştir: Kıbrıs la ilgili bir çözüm yolunun ayrıntılarını ancak oradaki iki toplum kararlaştırabilir. Bununla beraber Birleşik Amerika nın tamamen desteklediği BM kararlarına uygun olarak, aşağıdaki prensipler elzemdir; - Bir çözüm yolu Kıbrıs ın bağımsızlık, hükümranlık ve toprak bütünlüğünü korumalıdır. - Gerek Kıbrıs Rum, gerekse Kıbrıs Türk toplumlarının hürriyet içinde yaşamlarını ve kendi meselelerinde büyük bir söz hakkına sahip olmalarını teminat altına almalıdır. - Bugünkü ayırıcı hatlar olamaz. Kıbrıs Rum toplumunun ekonomik ihtiyaçlarını yansıtan ve kendilerine olan saygıyı göz önüne alan, üzerinde anlaşmaya varılmış toprak anlaşmaları bulunmalıdır. - Uluslararası anlaşmaların yetkisi altında olanların gayrı, bütün yabancı askeri kuvvetlerin geri çekilmeleri için şartlar kabul edilmelidir. - Bütün Kıbrıslılar için güvenlik sağlanmalıdır. Olayların başlıca kurbanlar ı olan ve acıklı durumlarından dolayı hepimizin üzüntü duyduğumuz mültecilerin ihtiyaç ve istekleri süratle ve anlayışla ele alınmalıdır. Şimdi BM Kıbrıs sorunu hakkındaki görüşmesini tamamlayıp, toplumlararası müzakereler için çağrıda bulunan bir yeni karar almış olduğundan, yeni müzakerelerin planlaması için gayret sarf edilmektedir. BM ile istişarelerde bulunduk demiştir Ali Sirmen, Denktaş Ne İstiyor?, Cumhuriyet, 30 Kasım 1975, s Adalet, 13 Aralık 1975, s. 3.

200 Viyana da Beşinci Tur Kıbrıs ta tarafları müzakere masasına geri döndürmek için başlatılan diplomatik girişimlerin en önemlisi, Brüksel de, Türk, Yunan, Amerikan ve İngiliz Dışişleri Bakanlarının (Çağlayangil, Bitsios, Kissinger ve Callaghan) bir araya gelmiş olmalarıydı. Bitsios, Kissinger ve Callaghan ikili - üçlü görüşmelerden sonra yaptıkları açıklamaya göre, tarafların görüşleri şu temel ilkeler çerçevesinde birleştirilebilecekti: Waldheim in çağrısı üzerine Türk ve Rum toplumları olumlu cevap vereceklerdir. 2- Görüşmeler gündemsiz olarak başlatılacaktır. 3- Türkiye ve Yunanistan görüşmelerin bu safhasında temsilci göndermeseler dahi, bir süre sonra isteyen taraf eksperini görüşmelere sokabilecektir. 4- BM karar tasarısı çerçevesinde görüşmelerin başlatıldığı konusunda hiçbir açıklama yapılmayacaktır. Nihayet bir araya gelen Çağlayangil ile Bitsios başkanlığındaki Yunan ve Türk heyetleri, 2 saatlik bir toplantıdan sonra, Kıbrıs toplumlararası görüşmelerini yeni bir şapka altında başlatmayı kararlaştırmışlardır. Kapalı kapılar ardında yapılan bu görüşmeden elde edilen bilgilere göre, BM Genel Sekreterinin çağrı yapmasıyla Rum ve Yunan görüşlerini (meselenin BM çerçevesinde devamı istekleri) tatmin etme yolu seçilmiştir. İki Bakan arasında temel ilke olarak varılan anlaşma şöyledir: 1- Görüşmeler yeniden BM çerçevesinde devam ettirilecektir. 303 Milliyet, 12 Aralık 1975, s. 6.; 12 Aralık 1975 tarihinde, Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları arasında varılan Brüksel Anlaşması görüşmelere yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu anlaşmanın ilk maddesinde, Bakanlar niyetlerini açıklamışlardır: Toprak sorunları, federal yapı, merkezi hükümetin yetkileri konularını kapsayan bir gündem hakkında bir anlaşma paketine varmak hedefiyle iki cemaat temsilcilerinin görüşmelerine devam etmeleri için BM Genel Sekreteri nden yardımcı olunmasını istemek. Şu konularda da anlaşmaya varılmıştır: 1) Bu konuların ayrıntıları gerek görüldüğü ölçüde iki alt komitede görüşülecektir. 2) İki Bakan, cemaat temsilcilerini Genel Sekreterin çağrısına olumlu cevap vermeye ve O nun gözetimindeki ilk toplantı için mümkün olan en erken tarihi kabul etmeye teşvik edeceklerdir. 3) Görüşmeler bitinceye kadar, ilgili taraflar, geçici anlaşmaya varabilecek hususların muhtevasını açıklamaktan kaçınacaklardır. Zira açıklama bu anlaşma paketi ilkesine ters düşer. Taraflar elde edilmiş olan ilerlemeyi baltalayabilecek herhangi bir açıklama yapmayacaklarıdır. Bu nedenle, ilgili tarafların bu anlaşmaya ters düşecek şekilde, dışarıya sızdırılacak açıklamaları tekzip hakları saklıdır. Bkz., Pierre Oberline, Kıbrıs Cumhuriyetinin Doğuşu ve Batışı VI, Çev. Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S. 71., Aralık 2002, s. 80.

201 Acil bir gündem ile konuşulmaya başlanacak, ancak ana sorunları ayrı ayrı işleyen komiteler (toprak sorunu, federe devletin yetkileri ve Anayasa sorunları gibi) geliştirilecek ve isteyen taraf, gerekli gördüğü konuda eksper davet edebilecektir. Bir başka anlamda Türkiye eksper seviyesinde temsilcisini ileri bir safhada komitelere sokabilecektir. 3- BM nin son kararına herhangi bir atıfta bulunulmayacaktır. Varılan protokol gereği, Amerika, İngiltere ve AET çevreleri, önemli bir güçlüğün böylece aşıldığını belirtmişlerdir. 304 Açılımlarını çeşitlendirmeye çalışan Türkiye, Ankara yı ziyaret eden Sovyet Başbakanı Kosing i, büyük bir özenle karşılamıştır. Kosing ile Demirel görüşmesinin ardından yayımlanan demeç ve ortak bildiriden önemli sonuçlar çıkarılmıştır. Taraflar, Türk Sovyet ilişkilerinin iyi komşuluktan, dostluk ve işbirliği aşamasına yükseltilmesinde anlaşmışlardır. Bu bir anlamda, Atatürk Lenin dönemindeki ilişkilere dönüş sayılabilirdi. Söz konusu yakınlaşmanın Demirel başkanlığındaki Milliyetçi Cephe Hükümeti tarafından gündeme getirilmesi da ha de anlamlı karşılanmıştır. 305 Hükümet Başkanları, Kıbrıs ve Ege meseleleri konusunda da fikir teatilerinde bulunmuşlar ve bu sorunlarla ilgili fikirlerini ifade etmişlerdir. Taraflar, Kıbrıs meselesinin, barışçı yoldan ve müzakere ile Kıbrıs ın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve bağlantısızlığına saygı esaslarına ve Ada da yaşayan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların meşru haklarına ve menfaatlerine uygun olacak barış ve tam güvenlik içinde yaşamalarını sağlayacak bir şekilde çözümlenmesinin gerekli olduğu kanısında idiler. Birleşmiş Milletler III. Deniz Hukuku Konferansına büyük önem atfeden Türkiye ile Sovyetler Birliği, bu konferansta barışın ve karşılıklı menfaat esasına dayanan milletlerarası işbirliğinin güçlendirilmesine, bütün devletlerin halklarının yaşamca düzeylerinin yükseltilmesine yardımcı olacak ve 304 Milliyet, 13 Aralık 1975, s Abdi İpekçi, Türk Sovyet Yakınlaşması ve MC İktidarı, a.g.e., 30 Aralık 1975, s. 1.

202 192 herkesçe kabul edilebilecek kararların alınmasına çalışılacağını belirtmişlerdir. 306 Türk diplomasisinin olumlu yaklaşımlarının devam ettiği bir süreçte Kıbrıs Rum tarafında, toplumlararası görüşmeleri zora sokacak bir gelişme yaşanmıştır. Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides, toplumlararası görüşmeler tarihinde yedinci kez istifa etmiştir. Lefkoşe deki yabancı diplomatik çevreler, bu adımı çok yönlü bir oyun olarak nitelendirmişlerdir. BM Genel Sekreteri Waldheim, İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan ve Yunanistan Başbakanı Karamanlis, istifasını geri alması için Klarides e baskı yaparken, öte yandan bazı Ortak Pazar ülkeleri ve Birleşik Amerika nın bu istifa nedeniyle Türkiye üzerinde yeni baskı denemelerine giriştikleri saptanmıştır. Ortak Pazar ülkeleri ve Birleşik Amerika, Klerides in adadan çekilmesiyle, Kıbrıs ta barışa götürecek tek yolun toplumlararası görüşmelerin çıkmaza sürükleneceğini, bu nedenle istifayı geri aldırabilmek için Türkiye nin çözüme yardımcı olacak somut önerilerini ortaya koymasını istemişlerdir. 307 Makarios un gölgesi diye bahsedilen Lissarides, son günlerde Atina daki komünist dostlarını Karamanlis e baskı yapmaları için harekete geçirmiştir. Lissarides ve Atina daki dostları, Türkiye ye hiçbir taviz verilmeden ve gerekirse Ada da yeni bir Vietnam yaratmak suretiyle direnilmesini istemişlerdir. Lissarides, sinir harbi yaparak istifaya zorladığı Klerides in istifasını geri aldığı sıralarda da, yeni bir oyun sahneye koymaya hazırlanmış ve Politika dergisinde şunları söylemiştir, Eğer Türklerin Kıbrıs la ilgili 306 İngiliz basını tarafından, silah ambargosundan dolayı, Türkiye ile Amerika nın arasının pek hoş olmadığı şu sıralarda, Rusya nın bu durumdan faydalanıp, Türkiye ye daha şirin görünmek istediği ileri sürülmüştür. Times gazetesine göre, Türkiye de yüzyıllardır süren Türk Rus ihtilafının, yeni bir döneme girmesini istemekte, fakat bu arada komünizmi de şiddetle reddetmekteydi. Türkiye, Rusya nın teknik yardımının memnunlukla karşılamakta, fakat bu ilişkilerin ideolojik alanlara bulaşmamasını istememekteydi. Guardian gazetesi de, Rusya nın, Türkiye nin içişlerine müdahale niyetinde olmadığını, bunun aksine bir etki yapabileceğini belirtmekte, Kosing in isteyebileceği en iyi şeyin, Türkiye nin hiç değilse, tarafsız bir politikaya kayması ve NATO ile bağlarını zayıflatması olduğunu belirtmiştir. Gazeteye göre, Rusya, Türkiye de NATO üslerinin bulunmasından rahatsızlık duymakta, bu durumun giderilmesinin kendisi için en iyi sonuç alacağını hesaplamakta idiler Bkz., Milliyet, 30 Aralık 1975, s Hürriyet, 17 Ocak 1975, s. 3.

203 193 taleplerine boyun eğersek, bu dolaylı veya dolaysız şekilde Yunanistan ın tümünü ve Ege deki bütünlüğünü tehlikeye düşürecektir. 308 Öte taraftan Makarios yönetimi, toplumlararası görüşmeler masasına oturmayı bazı şartlarla kabul ettiğini BM Genel Sekreteri Waldheim e bildirmiştir. Anadolu Ajansının belirttiği üzere, Klerides in görüşlerini yansıtan Agon gazetesi, Rum tarafının görüşmelerin tarihinin resmen açıklanmasını Waldheim in takdirine bıraktığını yazmış, şu üç hususun da yerine getirilmesi isteğini eklemiştir: Görüşmelerde ilk konu olarak toprak konusunun ele alınmasını kesinlikle öngören Brüksel mutabakatının tamamıyla uygulanması, 2- Türkiye, görüşme masasına Rum tarafı gibi bütün konular üzerinde tam kapsamlı teklifler sunmaya hazırlıklı olarak gelmelidir. Böylelikle sorunun özü üzerinde görüşmelere başlanabilir. 3- Bütün konular toprak, federasyon şekli ve merkezi hükümetin yetkileri- Brüksel de kararlaştırıldığı sıraya göre ele alınmalıdır. 8 Şubat günü bir toplantı yapan Rum Ulusal Danışma Konseyi, toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması halinde izlenecek tutumu ve Rum isteklerini yeniden tespit etmiştir. Görüşmelerde, öncelikle, toprak konusunun ele alınması ve Türklere %18 oranında toprak bırakılması, iki bölgeli federasyon yerine çok bölgeli federasyon istenmesi kararları alınmıştır. Bu arada Makarios, yaptığı konuşmada, asıl hedefin Türk askerinin Ada dan çekilmesi olduğunu, bu hedef gerçekleştirilinceye kadar mücadeleye devam edileceğini ve tüm göçmenlerin evlerine dönmelerine imkan vermeyen hiçbir anlaşmayı imzalamayacağını bir kez daha açıklamıştır Hürriyet, 20 Ocak 1976, s Makarios un, Waldheim e gönderdiği mesajın metni, Makarios ile Klerides arasında yapılan ve dört saat süren uzun bir görüşmede hazırlanmıştır. Bkz., Cumhuriyet, 8 Şubat 1976, s Hürriyet, 10 Şubat 1976, s. 1.

204 194 Denktaş ile Klerides tüm sıkıntılara rağmen, BM Genel Sekreteri Waldheim in daveti üzerine Viyana da beşinci kez bir araya gelmişlerdir. Toplantıların ikinci gününde yapılan bir buçuk saatlik zirvede, Kıbrıs Federal Anayasası nın niteliğini, merkezi hükümetin yetkilerini ve toprak sorunlarını görüşmüşlerdir Şubat günü sona eren görüşmelerin ardından, Waldheim, Denktaş ve Klerides in katıldığı basın toplantısında bir ortak bildiri açıklanmıştır Bildirinin ana hatları şöyleydi: 1- Görüşmeler, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının 12 Aralık 1975 te Brüksel de vardıkları anlaşmalara uygun bir şekilde yapılmıştır. 2- İki topluluk temsilcileri toprak ve anayasal konularda temele dayanan önemli görüşmeler yapılmıştır. 3- Önümüzdeki altı hafta içinde Lefkoşe deki BM özel temsilcisi aracılığı ile yazılı öneri teatisi yapılması kararlaştırılmıştır. 4- İki topluluk temsilcileri Mayıs ayında yeniden Viyana da buluşacaklar ve Kıbrıs taki karma komitelere ortak çizgi verilmesi konusunda çalışacaklardır. 5- Klerides ile Denktaş Kıbrıs ta BM özel temsilcisi ile insani sorunları iyi niyet anlayışı içinde ele almayı da kabul etmişlerdir. Taraflar gazetecilerin sorunlarını cevaplandırırken; Waldheim, bazı anlaşmalara varılmış olduğunu, gelecek toplantıda daha iyi sonuçlar alınacağını umduğunu, ayrıntılara inemeyeceğini, Klerides ise, meseleyle ilgili yazılı öneri vermediğini, bunun sonraki toplantılarda gerçekleşeceğini, Denktaş da, Türk askeri birliklerinin Ada da işgal kuvveti olmadığını ve Ada Türklerinin can, mal güvenliğini sağlamak için Kıbrıs ta bulunduğunu belirtmiştir. 312 Viyana daki beşinci raunt, Kıbrıs konusunun hiçbir sorununa çözüm getirmemiş, ama hiç olmazsa görüşmeleri çıkmaza sokan direnişi kırabilecek bir anlaşma ile sonuçlanmıştır. 311 Hürriyet, 19 Şubat 1976, s Cumhuriyet, 22 Şubat 1976, s. 1, 9.

205 195 Direniş, toprak sorununda görüş açıklaması ile ilgiliydi. İki taraf da önce karşısındakinin önerilerini bildirmesini istemekteydi. Önceki görüşler, Viyana da, toprak sorununun temel ve genel ilkelerinin konuşulması ve ayrıntılı çalışmaların Lefkoşe de kurulacak bir komisyona bırakmaları, ya da Genel Sekreterin, tarafların eğilimini saptadıktan sonra toprak sorunu ile ilgili bir planı kendisi oluşturup tarafların müzakeresine sunması yönünde idi. Bu yöntem, alınan kararla birleştirilmişe benziyordu. Buna göre, taraflar altı hafta içinde toprak konusunda yazılı belgelerini, BM özel temsilcisi aracılığı ile teati edecekler, sonra Viyana da tekrar bir araya gelecekler ve toprak sorunu ile ilgili çalışmaları Lefkoşe de kurulacak bir karma komisyona havale edeceklerdi. Denktaş ın, toprak sorununda yazılı belge teati etmeyi, görüşmeleri kabul etmekle uyuşmaya hazır olduğunu kanıtlamış ve bu, Türk tarafının uzlaşmazlığı iddiasına dayandırılan Yunan propagandasına dayanak olarak kullanılamazdı, artık. 313 Beşinci Viyana müzakeresinde varılan mutabakat çerçevesinde, yapılan çalışmalar ve görüşmeler olgunlaştırılarak, taraflar açısından karşılıklı teklif esaslarının belirlenmesini mümkün kılmıştır. Bu arada Rum tarafında önemli bir gelişme yaşanmış ve Türk casusluğu ile suçlanan Klerides, müzakerecilik görevinden çekilmek zorunda bırakılmıştır. Buna rağmen, onaylanan Rum teklifleri, çift mühürlü bir zarf içinde 1 Nisan günü Denktaş a verilmek üzere, Waldheim in temsilcisi Perez de Cuellar a teslim edilmiştir. Denktaş ın eline geçecek olan Rum teklifleri şu hususları kapsamaktaydı: 1- Devletin şekli federasyon olacaktır. 2- Türk ordusu Ada yı derhal terk edecektir. 3- Federal Hükümet ve Meclis ile tüm kuruluşlarda Türklere %25 oranında temsil hakkı verilecektir. 4- Türklere %20 oranında toprak bırakılacaktır. 313 Abdi İpekçi, Beşinci Raundun Düşündürdükleri, Milliyet, 22 Şubat 1976, s. 1, 10.

206 Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve tarafsızlığı uluslararası garantilerle sağlanacaktır. 6- Karpaz da özerk bir bölge kurulacak, burada yaşayan Rumlar, Rum yasalarına tabi olacaklardır. 7- Maraş bölgesine 30 bin Rum derhal yerleştirilecektir. 8- Kıbrıs ta vatandaşlara mülk edinme, dilediği yerde oturma ve seyahat özgürlüğü tanınacaktır. Buna karşılık, Rumlara on gün sonra verilecek olan Türk teklifleri ise şu esasları içermekteydi: 1- Devletin şekli iki bölgeli federasyon olacaktır. 2- Türk ordusu, ancak barış anlaşması imzalandıktan ve Türklere yaşama için gerekli güvenceler sağlandıktan sonra ayrılabilecektir. 3- Federal Hükümet te, Meclis te ve öteki kuruluşlarda Türkler ile Rumlar eşit oranda temsil edilecektir. 4- Türklerin sahip olacakları toprak genişliği, tapulu arazilerinin altına hiçbir şekilde düşürülemeyecek, bu konudaki öneriler müzakere bile edilmeyecektir. 5- Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve tarafsızlığı milli garantilere, yani Türkiye ve Yunanistan ın garantisine bağlanacaktır. 6- Karpaz bir Türk bölgesidir. Burada yaşayan Rumlar, Türklerle birlikte Türk yasalarına tabi olacaklardır. 7- Göçmen konusu, halkı yeniden göçmen durumuna düşürecek bir yaklaşımla sağlanamaz Federe kanatlar, bağımsız bir devletin bütün yetki ve haklarını taşıyacaktır. Ordusu, maliyesi ve diğer unsurları olacaktır. 314 Hürriyet, 1 Nisan 1976, s. 1.; Frankfurter Allgemeine Zeitun gazetesinin de belirttiği üzere, 1968 Temmuzu ndan beri Klerides ile 100 den fazla görüşme yapan Denktaş, Klerides in görevinden alınmasından sonra, kendisi de bu görevi Yardımcısı Onan a bırakmıştır. Bkz., Adalet, 3 Haziran 1976, s. 3.

207 Merkezi idarede toplumlar, askeri kuvvetlerde, parlamentoda eşit olarak temsil olunacaklardır. Merkezi idarenin askeri kuvveti hiçbir şekilde federe kanatlara karşı kullanılmayacaktır. 10- Federe kanatların ayrı orduları bulunacaktır. Bunların da güçleri eşit olacaktır. 11- Federe devletler limanlarının yönetiminde, dış ekonomik ilişkilerinde tam anlamı ile serbest olacaklardır Kıbrıs Türk Federe Devleti nin Türkiye ile, Kıbrıs Rum Federe Devleti nin de Yunanistan la özel ilişki kurabilmelidirler. 13- Kıbrıs topraklarının, bölgeyi tehlikeye sokacak veya bölgedeki barışı bozacak herhangi bir şekilde kullanılmayacaktır. 14- Merkezi Hükümete aşağıdaki yetkilerin verilmesi; Para politikası, bütçenin hazırlanması, Federal Anayasa Mahkemesinin ve Federal Mahkemelerin kurulması, dış posta, telekomünikasyon hizmetlerinin yönetilmesi, ölçülerin ve tartıların saptanması, ticaret simgelerinin kaydı, merkezi meteoroloji hizmetleri (federe devletlerin de ayrıca olacak) ve saat ayarının saptanması. 15- Türk tarafı, birtakım sınır düzeltmeleri konusunda Rumlarla görüşme yapmaya hazır olduğunu yeniden hatırlatır. 316 Rum yönetimi, Viyana görüşmesi sonrasında, bütün dünyada Türkler anlaşmaları çiğniyor. Aynı anda teklif teati edileceği yolundaki anlaşmayı hiçe sayıyor yolunda yaptıkları propaganda Klerides in yaptığı şu açıklama ile altüst olmuştur; Viyana görüşmelerinin 17 ila 21 Şubat 1976 tarihleri arasında yer alan beşinci aşamasında, Denktaş, toprak konusunun öncelikle görüşülmesi ve bu konu üzerinde önce Rum tarafının teklif sunması hususunda Brüksel de varılan anlaşmayı öne sürmüş, önce Rum tekliflerinin BM Genel Sekreteri nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Perez de Cuellar aracılığı ile Türk tarafına sunulmasında ısrar etmiştir. Kıbrıs Türk tarafının tam kapsamlı ve belirli teklifler sunmak için öne sürebileceği hiçbir bahane bırakmamak için 315 Tercüman, 16 Nisan 1976, s. 1, Milliyet, 21 Nisan 1976, s. 6.; Türk önerisinin tam metni için bkz., a.g.e., 22 Nisan 1976, s. 6.; Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum teklifleri için bkz., P. Oberline, a.g.m., s. 81.

208 198 önce Rum tarafının altı hafta içinde teklif sunmasını kabul ettim. Bunu yaparken, göz önünde tuttuğum hususlar şunlardır; Başka türlü hareket etmiş olsaydım, yönetim konusu üzerinde Kıbrıs Rum tarafının zararına olacak bir çıkmaz meydan gelmiş olacak, ayrıca Kıbrıs Türk tarafı yeni oldu-bittiler yaratmak fırsatını bulacak ve bu arada önemli insancıl konular üzerinde konuşmalar engellenmiş olacaktı. Bu, gizli bir anlaşma olduğundan, o zaman ve daha sonra bunu kimseye açıklayamadım. Bu davranışımın tüm sorumluluğunu kabul ediyorum. 317 Karşılıklı olarak tekliflerin sunumunun yapılmasının ardından Denktaş, Magosa ve Omorfo ile Türkiye nin garantörlüğünün de kaldırılmasını isteyen Rum tekliflerini geri çevirmiş 318, buna karşılık olarak da Makarios, Türk tekliflerini değerlendirdikten sonra, görüşmelerin devamının yararlı olduğu yönündeki şüphelerini dile getirerek, alınan teklifleri reddetmiştir. 319 BM Genel Sekreteri Waldheim, Avrupa Konseyi Genel Kurulu nda, Kıbrıs ta tarafların açıklama ve yaklaşımları konusunda ne düşündüğünü açıkladıktan sonra, Türk ve Rum taraflarının şu iki nokta üzerinde anlaşmaya varmaları koşulunu öne sürmüştür: 1- Toprak ve merkezi hükümetin yetkileri konularında taraflar tartışma yapacakları bir taslak üzerinde önceden anlaşmalıdır. Böyle bir taslak masaya gelinmeden önce hazırlanmalı ve ilerleme yapılabileceği olasılığı ön hazırlık çalışmalarında ortaya çıkmalıdır. etmelidirler. 2- Taraflar usul değil, temele inecek bir müzakereyi açıkça kabul Böylesine bir ön çalışmanın yapılabilmesi oldukça uzun bir süre alacak idi. Zira, Türk tarafı torak konusunda ancak iki bölgeli bir federasyonu ele alabileceğini belirtmişken, Rum yönetimi kantonal sistemde ısrar etmişti ve 317 Hürriyet, 8 Nisan 1976, s a.g.e., 9 Nisan 1976, s Milliyet, 21 Nisan 1976, s. 6.

209 199 emekteydi. Dolayısıyla müzakerelerin kısa sürede başlamasının mümkün olmadığı anlaşılmaktaydı. 320 Bu arada, Klerides ten sonra toplumlararası görüşmeleri yapmakla görevlendirilen yeni Rum Temsilcisi Tasos Papadapulos, Kıbrıs ile ilgili hazırlamış olduğu yeni bir metni, yeni Kıbrıs Türk Temsilcisi Onan a verdiği gibi, Ankara ya da bir mektup halinde göndermiştir. Ankara ve KTFD yetkilileri tarafından incelenmekte olan Rum tekliflerine verilecek cevabın, Kıbrıs Türklerinin görüşleri paralelinde olması konusunda fikir birliği bulunmaktaydı. Ancak Rum teklifiyle ilgili ilk görüş, Türk ve Yunan Bakanlarınca kabul ve ilan edilmiş olan Brüksel mutabakatına ve buna uygun ola rak Şubat ta Denktaş ile Klerides arasında yapılan 5. toplantının kararlarına aykırı olduğu şeklindeydi. Daha ayrıntılı açıklama ise şu şekildeydi; 1- Brüksel mutabakatında, toplum temsilcilerinin görüşmeleri bir paket anlaşma halinde olmak üzere toprak sorunları, federasyon ve merkezi hükümetin yetkileri üzerinde sürdürmeleri kabul edildiği halde, Rumlar, federasyon ve merkezi hükümetle ilgili Türk tekliflerini toptan reddetmişler, toprak sorununun öncelikle ve tek madde halinde ele alınması için bu manevrayı çevirmişlerdir. Toprak tekliflerini önce Waldheim e mal edip Türk tarafının reddini sağlayarak, Türkleri toprak sorununa yanaşmaz durumda göstermek, daha sonrada öbür konularda tüm Türk tekliflerini geri çevirerek, nihayet Oslo toplantısı sırasında, toprak teklifiyle ilgili yalanlarını geri almak yolunu seçmişlerdir. 2- Brüksel mutabakatının ikinci maddesi uyarınca, her üç ana konuda yapılan karşılıklı tekliflerin ayrıntılarıyla incelenmesi için iki alt komite kurulması kabul edildiği halde, buna yanaşmamışlardır. Bundan sonra da yanaşmayacaklarını açıklamaktadırlar. 3- Son Viyana toplantısında Denktaş la Klerides, toprak tekliflerinin Yüzde oranlarıyla değil, somut ve belirgin bölgeleri saptamak üzere verilmesini, gerçekçi olmasını kabul ettikleri halde, yeni Rum teklifinde %20 oranıyla ifade edilmektedir. Bu husus Brüksel ve Viyana görüşmeleri zabıtlarında vardır. 320 a.g.e., 6 Mayıs 1976, s. 7.

210 Denktaş ın, Rum önerilerine vereceği cevapta bu duruma değinmesi ve her üç ana konunun paket anlaşmayı gerçekleştirecek şekilde birlikte ele alınıp görüşülmesini istemesi doğal olacaktır. Ayrıca Rumların iki alt komisyon kurulmasıyla ilgili görüşlerini de açıkça belirtmeleri gerekecek, aksi halde Türk tarafının cevabı ne olursa olsun, sorun çözümlenmeyecektir. 5- Viyana toplantısında, Klerides, toprakla ilgili teklifleri yapmak için Makarios ta yetki alamayınca, Denktaş, Türk tarafının toprak sorununda izleyeceği ilkeleri yazılı olarak Klerides e vermiştir. Bunda, KTFD, coğrafi sorunun şu ilkelere göre düzenlenmesi görüşünü savunmuştur: A) Toprak meselesi, Kıbrıs ın gerçek ve fiili durumu göz önüne alınarak, yeniden bir ahali göçüne ya da müdahalesine gerek göstermeyecek şekilde düzenlenmeli, B) Bu düzenlemede, federal devletlerin savunma imkan ve ihtiyaçları dikkate alınmalı, C) Kıbrıs ın bugünkü demografik yapısı temeline dayalı bir düzenleme öngörülmeli, D) Bölgenin sınırlı ekonomik ve sosyal yönlerden kendi kendine yeterli, ahalisinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek ölçülere uygun şekilde saptanmalıdır. Siyasi çevreler, Denktaş ın, bu temel ilkeler ışığında saptayacağı cevabı, Türkiye ile de istişareden sonra, Rum tarafına ileteceği ve paket anlaşma çerçevesinde, üç sorunun da komisyonlarda görüşülmesi teklifi kabul edilirse, toprak sorununun ayrıntılarını o zaman belirleyeceği idi. Yunanlıların toprak sorunundaki bu ani kararı vererek, Türklerin bunu reddetmesini sağlamak ve böylece Amerika ve Avrupa da Türkiye aleyhine kampanyayı hızlandırmak manevralarını etkisiz bırakacak bir yöntem uygulanabileceği düşünülmekteydi. 321 Dört aylık süreci yorumlayan ve ileriye dönük varsayımlarda bulunan Evangelos Antoranos imzalı ve Lefkoşe çıkışlı haber yorumda Kıbrıs konusuna dair şöyle bir bakış açısı getirilmiştir; <<Makarios olduğu sürece bir yaklaşma sağlanamayacaktır.>> Kıbrıs taki Türk azınlığın sözcüsü böyle konuşuyor. Son başkanlık seçimlerini kazanan Denktaş kendinden çok emin. 321 Milliyet, 26 Mayıs 1976, s. 6.

211 201 Oysa rakipleri, Rumlara karşı yumuşak davranmayı tavsiye etmişlerdi Temmuzu ndaki Türk çıkarmasından sonra ikiye bölünen Ada da taraflar arasındaki uçurum hiç böylesine olmamıştı Oysa daha 4 ay önce iki taraf için bir uzlaşma ümidi belirmişti. Viyana daki uzun görüşmeler sonunda Rum Temsilcisi Klerides, Türklerce önerilen, iki federe devlet şeklini kabullendiklerini, %40 oranındaki toprağın %27 ye indirilmiş görünüyordu yetkileri zayıf bir merkezi hükümet kurulacak, Magosa da iki cemaat tarafından ortaklaşa yönetilecekti. Ancak, aradan henüz birkaç hafta geçmeden Makarios, Klerides i görevinden uzaklaştırınca yapacak bir şey kalmadı Denktaş, Klerides in yerine tayin edilecek kişiyle görüşmeyeceğini, ancak yardımcısının bu görüşmelere katılabileceğini söylemişti. Bundan sonraki görüşmeler ise Denktaş a göre, bir nezaket ziyaretinden öteye gidememişti. Klerides in fazla gerçekçi tutumuna karşılık Makarios <<uzun savaş stratejisi>>ni getirmişti. 142 bin Türk e karşı açılan ekonomik bir savaş anlamına gelmektedir bu. Başpiskopos Makarios, <<Olumsuz tutumları nedeniyle Türkler, görüşmeleri sürekli boykot etmişlerdir. Hâlâ somut bir önerileri de yok>> diyor. Makarios un sebat çağrısı Ada Rumları arasında beklenmedik ölçüde olumlu bir yankı uyandırmıştır. Gerçi kuzeyden güneye göç etmek zorunda kalan, ya da kovulmak 160 bin Rum kamp hayatından kurtulmuştur, ama bunların %18 i hâlâ işsizdir ve bunların hepsi de Ada nın en verimli bölgesi olan kuzeye yeniden dönme ümidini de yitirmiştir. Vatandaşlarının arzularını iyi bilen Makarios da, her Kıbrıslının istediği yerde oturması hakkını elde etme çabasına girişmiştir. Ama Denktaş çok farklı düşünmektedir. <<Ada Türkleri Rumların baskısı yüzünden çektikleri sıkıntıyı unutmamıştır. Bu nedenle iki toplumun ayrı yaşaması zorunludur.>> Kıbrıs ta karmakarışık önerilerin meydana getirdiği keşmekeş kötümserliği de, Ada da en azından birkaç yıl daha siyasal bir gelişme olmayacağı kanısını uyandırmaktadır. Kıbrıs konusunda 20 yıldır her türlü çözüm ihtimalini akamete uğratan, politik fanatizmdir Adalet, 14 Temmuz 1976, s. 3.

212 Sorunlaştırılan Deniz; Ege Politik manevralar konusunda unsur sıkıntısı çekmeyen Yunanistan, Kıbrıs üzerinden Türkiye ye yönelik taarruzlar yapmanın yanı sıra, Ege Denizi nde de gerilimi arttıracak birtakım söylem ve teşebbüslerde bulunmuştur ve bulunmaya devam etmekteydi. Bilindiği gibi, Ege Denizi nin tabanının araştırılması ve işletilmesi konusunda Türkiye ile Yunanistan ararsında özellikle 1973 sonlarında ortaya çıkan ve Ecevit iktidarı zamanında da kızışan bir anlaşmazlık bulunmaktaydı. Atina, Ege de bulunan irili ufaklı adalarını ileri sürerek, Arşipel nazariyesi denen görüşü benimseyerek, bu denize serpiştirilmiş adaların en dışta kalanı ile kıyıları arasındaki tüm Ege tabanını kendi kıta sahanlığı olarak kabul etmekte, böylelikle sözü geçen denizde uygulamada Türkiye ye hemen hemen hiç kıta sahanlığı bırakmamaktaydı. Kıta sahanlığı kavramını adeta değiştirip, Ada sahanlığı haline getiren bu görüşün Türkiye tarafından kabul edilmesi düşünülemezdi. Türk kamuoyuna malolmuş kıta sahanlığı konusunda Hükümetin atacağı adım yakından izlenmekteydi ve ayrıca, MTA Sismik-1 (Hora) gemisinin hangi sularda ne şekilde araştırma yapacağı dikkatlice takip edilmekteydi. 323 Hora araştırma gemisinin Ege Denizi nde faaliyette bulunması üzerine Yunanistan, Türkiye ye bir nota vermiş ve silahlı kuvvetlerini teyakkuz durumuna geçirmiş, böylece Ege de bir süredir yatışmış bulunan havayı yeniden gerginleştirmiştir. BM Güvenlik Konseyi ne başvuran Yunanistan, tek yanlı olarak Lahey Adalet Divanı na gideceğini de söylemiştir. Bütün bu durum, Atina nın Ege sorununu bir gerginlik konusu haline getirip, uluslararası alana çekmek ve Türkiye yi burada yalnız bırakmak politikasından vazgeçmediğini göstermekteydi. Atina bu politikasında, belki o ana dek Türkiye de bazı dönemlerde yapılmış olan hatalara bel bağlamakta, belki de ABD nin iki ülke arasında bir 323 Ali Sirmen, Hora Ne İçin Çıkıyor, Cumhuriyet, 25 Temmuz 1976, s. 3.; Hora Gemisi nin Ege deki faaliyetleri için bkz., M. A. Birand, a.g.e., s

213 203 sa vaşa hiçbir şekilde razı olmayacağına güvenmekteydi. Ve böylece Yunan politikası, Ege de bir yandan silahlanması anlaşmalarla yasaklanmış adalara malzeme yığarken, öte yandan Türkiye yi saldırgan göstermek ve sürekli gerginlik yaratmak rotası üzerinde sürüp gitmekteydi. Oysa Yunanistan yanılmaktaydı. Ege de sürekli körüklenen gerginlik, ABD ye karşın bir savaşa dönüşebilmek tehlikesini de her an bağrında taşımaktaydı. BM Güvenlik Konseyi ne başvurulmuş olmasının da önemli bir sonuç getireceği düşünülemezdi. Lahey Adalet Divanı mevzusu da doğru bir yaklaşım değildi. O zaman kadarki uluslararası uygulama, tarafların böyle bir tahkimi önceden kabul etmeleri ve birlikte anlaşmazlıklarının hukuki niteliğini bildiren bir tahkimname hazırlamaları sonunda Lahey Adalet Divanı na başvurmaları yolunda olmuştur. 324 Konuyla ilgili olarak Atina ve Ankara büyükelçilikleri vasıtasıyla birer mesaj ileten Sovyetler Birliği, Türk görüşüne uygun olarak, Moskova Hükümeti nin Ege sorununun barışçı yollar ve görüşmelerle çözümlenmesine ilişkin isteğini bildirmiştir. Ege bunalımı ile ilgili olarak önce Yunanistan Dışişleri Bakanı Dimitrios Bitsios ile daha sonra da Türk Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Kissinger ise, Amerika nın dostu olan iki ülkenin kendi aralarında barışçı bir çözüm bulacaklarına inandığını, Yunanistan ın bu konuyu BM ye getirmekle iyi bir davranışta bulunduğunu söylemiştir. Ayrıca uyuşmazlığın BM Güvenlik Konseyi kararıyla çözüme kavuşturulmasına taraftar olduğunu belirtmiş ve bir karar tasarısı üzerinde ABD nin Avrupalı müttefikleriyle istişarelere başlamış bulunduğunu da söylemiştir Ali Sirmen, Atina Durmak Bilmiyor, Cumhuriyet, 11 Ağustos 1976, s. 3.; Yunanistan ın Lahey Adalet Divanı ndan Ege de, Geçici koruyucu tedbirler alınması yolundaki isteğini, Divan üyelerinin 1 e karşı 12 oyu ile reddedilmiştir. Zira üyeler, durumun, 41. maddedeki yetkileri uyarınca, geçici tedbirler uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmadığını tespit etmişlerdir Bkz., a.g.e., 12 Eylül 1976, s. 1, 9.; BM Güvenlik Konseyi, Ege ile ilgili olarak aldığı kararda, Ege meselesi iki ülke arasında halledilmeli demiştir. Bkz., Tercüman, 26 Ağustos 1976, s. 1, Cumhuriyet, 15 Ağustos 1976, s. 1, 9.; Tercüman, 15 Ağustos 1976, s. 1, 11.

214 204 Ege konusunda Amerika nın görüşünü açıklamış olan Kissinger, Birleşik Amerika seçimleri sürecinde Demokrat Parti Başkan adayı Jimmy Carter tarafından eleştirilmiş ve özellikle Kıbrıs sorunu Kissinger in formülleriyle çözülmez demiştir. Yaptığı konuşmalarda genellikle Yunanistan lehinde fikir beyan eden Carter, Türkiye ABD ortak savunma antlaşmaları ve Kıbrıs hakkındaki tutumunu şu şekilde anlatmıştır; Hâlâ çözüm yolundan uzak görünen Kıbrıs meselesinde biz, bu sorunun gerektiği şekilde ele alınmadığından şikayet ettik Kissinger Kıbrıs meselesinin halli için ilgili taraflara bazı formüller kabul ettirmek istemiştir gayretleri netice vermemiştir. Kıbrıs sorunu iki yıldan beridir olduğu yerde saymaktadır. Biz formül ortaya atmak yerine taraflar arasında görüş ayrılıklarının ortadan kalkmasına yardımcı olunması, bu nedenle tarafları (Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarını) bir araya getirmenin faydasına inanıyoruz. Gerek ABD Türkiye ortak savunma antlaşması, gerek Türkiye topraklarında bulunan askeri üsler konusunda ise hiçbir zaman Türkiye nin aleyhinde bir tavır takınmadık. Lehinde de hareket ettik diyemeyiz. Prensip olarak biz Amerikan Kongresi önüne getirilmiş ve karar bekleyen antlaşma ve hukuki meseleler üzerinde lehte veya aleyhte tutum takınmayız. Bu, Kongre nin yetki ve salahiyetlerine karışmak, bu hak ve görevleri çiğnemek olur. Bu ve bunun gibi konularda bize atfedilen beyanatlar asılsızdır BM de 1976 Gündemi Olarak; Kıbrıs Ege, Amerika, Sovyetler derken Kıbrıs sorunu konusunda beklenmedik bir gelişme ortaya çıkmıştır. Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı John Christofides, Kıbrıs sorununun halli için Türk tarafının temel başlangıç noktası olarak kabul ettiği Çift Bölgeli Federasyon şartını Rum yönetimi olarak kabul ettiklerini ilk defa açıklamıştır. 326 Hürriyet, 23 Eylül 1976, s. 1, 15.; Çekişmeli bir oy sayımından sonra, J. Carter rakibi G. Ford u iki milyon oy farkla yenerek, ABD nin 39 ncu Başkanı olmuştur. Carter oyların %52 siini, Ford ise %48 ini almıştır Bkz., Milliyet, 4 Kasım 1976, s. 1 vd.

215 205 Özel beyanatında Christofides, Ancak çift bölgeli federasyon sistemi üzerinde iki toplum temsilcileri arasında yapılacak görüşmeler, Biraz benden biraz senden düzeni içinde cereyan etmeli ve Türk tarafı iki bölgeli federasyon konusunda anlaşmaya varılırken, halen Türk işgalinde bulunan toraklardan ne oranda vereceklerini da açıklamalıdırlar. Biz, çift bölgeli federasyonu kabul edebiliriz. Ancak Türk tarafı çift bölgeli federasyonda halen Türk askerlerinin işgali altında bulunan %40 oranındaki topraklardan ne kadarını geri vermeye yanaşacaklarını açıklamalıdırlar. diye konuşmuştur Kasım günü Kıbrıs sorunu ve BM ile ilgili durumlar hakkında genel görüşmeler yapan KTFD Meclisi, müzakereler sonunda bir karar tasarısı kabul ederek Kıbrıs ın gelecekteki statüsü ile ilgili görüşlerini tespit etmiştir. Yedi maddelik karar tasarsına göre: Kıbrıs Cumhuriyeti, bağımsız, egemen ve iki bölgeli federal ve laik bir cumhuriyet olacak, bu çerçevede iki toplumun her alanda mevcut eşit hak ve yetkileri korunacak ve devamlı kılınacaktır. 2- Kıbrıs topraklarının tümü veya herhangi bir parçası, herhangi bir ülkeye bağlanmayacak ve yabancı üslerden arınacaktır. 3- Federal Kıbrıs Cumhuriyeti yansızlık politikası izleyecek ve bağlantısız ülkeler arasında yer alacaktır. 4- Kıbrıs Adası nın dolaylı ve dolaysız olarak, bölge ve dünya, barış ve emniyetini tehdit eden eylemlere karışmaması için her türlü tedbir alınacaktır. 5- Her iki toplum, kendi bölgelerinde ve kendi toplumlarının meselelerinde tamamen özerk olacak, federe devletin herhangi bir şekilde ortadan kaldırılması yasaklanacak, bu federal statü her iki toplumun anavatanlarınca garanti altına alınacaktır. 6- Kıbrıs Türk Federe Meclis, Brüksel mutabakatı uyarınca federal hükümetin görev ve yetkilerini, KTFD nin ekonomik varolabilirliğini sürdürmek için yeterli imkanlara sahip kılınması ve KTFD vatandaşlarının dördüncü kez göçmen durumuna düşürülmemesi gereği ilkelerinden hareket ederek, hudut 327 Hürriyet, 9 Ekim 1976, s Son Havadis, 7 Kasım 1976, s. 7.

216 206 ve toprak sorunları gibi konuları tezekkür edecek müşterek alt komitelerin oluşturulması için Rum tarafına çağrıda bulunur. 7- KTFD Meclisi, bugünkü durumun devamının iki toplumu tam bir ayrılığa ve bölünmeye götüreceğinden endişe duyarak, iki toplumun yararına olan ve Ada nın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü koruyacak, iki toplum arasında, daha fazla geç kalınmadan bir işbirliği sağlayacak ve Kıbrıs ta varılacak nihai bir çözüm şekline emsal teşkil etmeyecek geçici bir ortak hükümetin derhal oluşturulmasını öngören ve geçmişte Kıbrıs Türk liderliğinin yapmış olduğu müteaddit çağrıları destekler yılının son aylarında Kıbrıs sorununu gündemine alan BM Genel Kurulu, yaptığı toplantıda, Kıbrıs Rum yönetimini memnun edecek bir karar daha almıştır. Cezayir, Hindistan, Mali, Guyana ve Yugoslavya tarafından hazırlana Bağlantısız ülkeler karar tasarısı geçen dönemkinden pek farklı değildi. 329 Kararda, 1974 ve 1975 yıllarında alınmış Kıbrıs taki bütün yabancı askerlerin çekilmesi ve mültecilerin yerlerine dönmesi kararlarına bir an önce uyulması istenmiştir. Komünist ülkelerin destek verdiği karar tasarısı için Amerika ve Müslüman 27 ülke çekimser kalmıştır. 330 Karara geçen yıl olduğu gibi bir tek Türkiye karşı çıkmıştır. Ancak karar yine de Denktaş ve Ankara daki bazı çevrelerce iyimser bir biçimde karşılanmıştır. İyimserliğe iten neden, çekimser sayısının artmış olmasıydı. Bunun yanı sıra, Genel Kurul da Kıbrıs Türk Temsilcisine söz hakkı tanınması yolundaki önerinin geçen defasından daha fazla destek bulmasıydı. 329 Karar tasarsının metni: -Uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye düşürmekte olan Kıbrıs bunalımının devam etmesinden derin endişe duyan, -Kıbrıs Cumhuriyeti nin egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve bloksuzluğunu tamamen destekleyen ve bir kere daha Kıbrıs ın işlerine her türlü dış müdahaleye son verilmesini isteyen, - BM nin Kıbrıs la ilgili kararlarının uygulanmamış olmasını büyük üzüntü ile karşılayan, -Kıbrıs sorununun, gecikmeksizin barışçı yollardan ve BM yasasının amaç ve ilkelerine uygun olarak çözümlenmesi gereğini duyan, -Genel Kurul: 1) 1 Kasım 1974 tarih ve 3212 sayılı ve 20 Kasım 1975 tarih ve 3395 sayılı kararlarını teyit eder. 2) Yukarıdaki kararların süratle uygulanmasını talep eder. 3) İlgili bütün tarafları, bu konuda Genel Sekreter ile tam işbirliği yapmayan çağırır. 4) Genel Sekreter den iki topluluk arasındaki görüşmelerde arabululuculuk sağlamaya devam etmesini ister. 5) Güvenlik Konseyi nin, 13 Aralık 1974 tarih ve 365 sayılı kararının uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri düşüneceğini ümit eder. 6) Genel Sekreter den, bu kararın uygulanmasını izlemeyi ve sonucu 32. Genel Kurul dönemine bildirmesini ister. 7) Kıbrıs sorununun 32. geçici gündemine alınmasına karar verir Bkz., Cumhuriyet, 13 Kasım 1976, s Milliyet, 14 Kasım 1976, s. 6.

217 207 Ancak şu gözden kaçırılmamalıydı. Tasarının az yandaş topladığı doğru olmakla beraber, alınan kararda, geçmiş ve bu yılki kararların uygulanması için Güvenlik Konseyi nin harekete geçeceği umudu belirtilmiştir. Bu diplomatik bir dille Güvenlik Konseyi nden zorlayıcı önlemler istemesi anlamını taşımaktaydı. 331 Kıbrıs sorununun BM Genel Kurulu nda tartışıldığı sıralarda, bu konuda arabuluculuk girişimleri de yoğunlaşmış bulunmaktaydı. Özellikle NATO Genel Sekreteri Luns un girişiminde çok ısrarlı olduğu gözden kaçmamıştır. Ambargo meselesini NATO nun güneydoğu kanadıma zarar verdiğini çok iyi biliyordu. Carter ın daha çok Yunan yanlısı görünmesi ise onun bir diğer kaygısı idi. 332 Times gazetesi de, Kıbrıs ın Carter için nazik bir sorun olduğunu zikretmiştir. Gazete, yeni Başkanın Yunanistan ın umutları ile Türkiye nin kuşkuları arasında güç durumda kaldığını öne sürmüş ve şöyle devam etmiştir; Gerçi Türkiye artık Amerikan füzeleri için bir alan değildir. Fakat, Sovyetler Birliği nin elektronik araçlarla denetimi için hâlâ çok önemli bir yerdedir. Türkiye nin Avrupa ile Ortadoğu ve Sovyetler Birliği ile Akdeniz arasında coğrafi durumu o kadar önemlidir ki, NATO ciddi endişeler duymadan onun tarafsız ve hele Batı ya karşı bir tutum almasını izleyemez. Bunlar muhakkak ki Carter ın bildiği gerçeklerdir ve bu bakımdan kendisi geçen yıl kaldırılan ambargoyu yeniden uygulamak istemeyecektir. Bununla beraber o sorun kendisinin kolaylıkla sırtını çevirebileceği cinsten de değildir. Carter kampanyasındaki vaatlerini unutsa ve Rum lobisini görmemezlikten gelse bile, Kissinger in, Türkiye ve Yunanistan ile müzakere ettiği dört yıllık Askeri Yardım Anlaşması üzerinde karar vermek gibi güç bir durumla karşılaşacaktır. Genel kanı, bu anlaşmaların Kongrece onaylanmayacağı merkezindedir. Bunun nedeni de Türk aleyhtarlığını varlığı değil, fakat dış ülkelere askeri malzeme satışlarına büyük paralar ayrılmasına karşı duyulan antipati ve dolayısıyla Carter ın de paylaştığı bir prensip meselesidir. Eğer Carter bu konudaki görüşünü değiştirirse, kuşkusuz kendi fikri Kongre 331 Ali Sirmen, Kıbrıs ve BM, Cumhuriyet, 16 Kasım 1976, s Ali Sirmen, Kıbrıs Arabulucuları, a.g.e., 20 Kasım 1976, s. 3.

218 208 üzerinde ağır basacaktır. Fakat görüşünü değiştirmesi için çok inandırıcı nedenler lazımdır. Bu da ancak Kıbrıs üzerinde Türk ödünleri olabilir. 333 ABD nin 39. Başkanı J. Carter ın göreve başlaması ile birlikte Türk Amerikan ilişkileri ve uygulanagelen silah ambargosu yeniden ön plana çıkmış bulunmaktaydı. Demirel, bir süre önce, askeri yardım anlaşmasının Kongre de onaylanması için Mart a kadar bekleyeceklerini, daha sonra kendi açılarından önlemler alacaklarını açıklamıştı. Bu umut, Carter yönetiminin NATO nun bazı yetkililerinin uyarılarına kulak vererek yeni yardım anlaşmasının bir an önce Kongre den geçeceği varsayımına dayanmaktaydı Denktaş Makarios Zirvesi ve Dört İlke Anlaşması Bu arada Ocak (1977) ayının en önemli sürpriz gelişmesi kuşkusuz, Denktaş ve Makarios un, 14 yıldan sonra ilk defa, 28 Ocak günü Lefkoşe Havaalanı ndaki BM Karargahı nda, Waldheim in Genel Sekreteri Perez de Cuellar ın dairesinde sıkı güvenlik tedbirleri altında yapmış oldukları görüşme olmuştur. Söz konusu görüşme basın mensuplarından yoksun ve üç saat kadar devam etmiştir. 335 Makarios bundan önce, Denktaş la masaya oturmaktan daima kaçmış ve görüşmeler Denktaş ile Klerides arasında yapılmıştı. Fakat Viyana da varılan anlaşmayı Makarios un tanımaması üzerine Klerides istifa etmişti. Bundan sonra Denktaş, Makarios tan başka bir görüşmeci ile masaya oturmayacağını söylemişti. Makarios bu teklife yanaşmak istememişse de, Türk Hükümeti nin takip ettiği başarılı politika sonucu Denktaş, Makarios u görüşme masasına çekmeyi başarmış ve toplumlararası görüşmeler yeniden başlamıştır. 336 ABD, AET, NATO ve Türkiye nin bir buçuk ay yoğun ve sessiz mesaileri sonucunda Denktaş ve Makarios un buluşmaları, Kıbrıs dosyasına 333 Milliyet, 17 Kasım 1976, s Ali Sirmen, Hareketli Günler, Cumhuriyet, 22 Ocak 1977, s Turgay Kurt, Barış Harekatından (1974) Annan Planına Kadar Kıbrıs Basınında Barış Görüşmeleri, Yüksek Lisans Tezi (Celal Bayar Ü. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Programı), Manisa, 2005, s Son Havadis, 28 Ocak 1977, s. 1, 7. hiç

219 209 katılan en önemli sayfalardan biriydi. Makarios, uluslararası diplomaside, Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak tanınmaktaydı. Denktaş ise, bir süre önce kurulmuş bulunan KTFD nin Cumhurbaşkanı idi. Uluslararası diplomaside tanınmasa da, Makarios, bir devlet başkanı ile görüşmüştür. Eşit şartlarla, tarafsız yeşil hat ta gerçekleştirilen bir görüşmeydi, bu. Olaya artık toplum liderlerinin görüşmesi gözüyle bakılması, hatta Denktaş ın Toplum liderleri olarak bir araya geldik sözüne rağmen Bu, Türkiye ve KTFD açısından olumlu bir gelişme olmuştur. Denktaş Makarios görüşmesi, yumuşama yolunda atılmış çok önemli bir adım olarak da değerlendirilmeliydi. Taraflar arasında diyalogun kurulabileceğini gösteren bir gelişme söz konusuydu. Çözüm mutlaka toprak ayrılığına dayanan, iki ayrı devlet prensibinden geçecekti. Makarios un bazı şartlarla öyle bir formüle yanaşabileceğini gösteren belirtiler, bu açıdan bakıldığında ilerisi için ümit vermekteydi. 337 Görüşmeden sonra basın mensuplarına bir açıklama yapan Denktaş, Bu bir ilk temastı. Makarios la Kıbrıs meselesinin çeşitli yönlerini uzun boylu ve büyük bir açık kalplilikle görüştük bu ilk temasta temin edilen neticeden fazla bir şeye beklenemezd. Bu da, ilk teması yapmak ve samimi bir hava içerisinde problemin görüşülüp görüşülmeyeceğini denemektir deneme başarılı olmuştur bundan sonra görüşmeciler göreve başlayabilecekler. Durum Waldheim e bildirilecektir Şubat ayında her halde temas imkanları olacaktır diyerek görüşmelerden umutlu olduğunu belirtmiştir. 338 Makarios un bu kez neden görüşmeyi kabul ettiği sorusunu yerli ve yabancı kaynaklar ise aynı değerlendirme ile cevaplandırmışlardır: Makarios, askeri harekattan bu yana geçen iki buçuk yılda Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin, dış müdahale ve uzun mücadele tehditleriyle, görüşlerini değiştirmeyeceklerini daha iyi anlamaya başlamış, KTFD deki ekonomik gelişme ve yerleşme karşısında geri dönülmeyecek noktaya varmada, bir deneme daha yapmak ve kendi kamuoyunu tatmin etmek istemiştir. 337 Tercüman, 28 Ocak 1977, s T. Kurt, a.g.e., s Milliyet, 28 Ocak 1977, s. 6.

220 Makarios, dünyada gittikçe yaygılaşan kötü imajından rahatsızdır. Dost düşman hemen her ülkede Makarios orada kaldıkça anlaşma olmaz fikri yerleşmekte, bu da özellikle, yeni işbaşına gelen Amerikan Hükümeti nin dikkatini çekmektedir. Denktaş ın çok dikkatli bir üslupla yazmış olduğu çağrı mektubunu reddetmesi Makarios un bu katı imajını büsbütün artırmak ve Türk tarafından eline Bizim barış ve görüşme girişimlerimizi gene kabul etmedi demek fırsatını vermekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu da, Kongre yi ve Amerikan Hükümetini olumsuz yönde etkileyecekti. 3- Carter ın seçim kampanyası konuşmalarını iktidarda uygulayacağı ya da Kongre yi Yunan ve Rum çıkarlarına göre etkileyeceğini gösteren hiçbir işaret yoktur. Aksine, Carter seçildikten sonra, çok daha ihtiyatlı ve objektif bir açıdan meseleye bakmaya başlaması, böylece Makarios un Türkiye yi yola getirin çağrıları cevapsız kalmıştır. 4- Makarios üzerinde Karamanlis in baskı yaptığını iddia etmek güçtür, ancak Türkiye ile sorunlarını barışçı görüşmelerle çözümlemek kararı almak zorunda kalmış olan Atina nın, aynı telkini Lefkoşe ye de yapmış olması tabiidir. 5- Makarios, Türklerle uzun vadeli mücadele kararından vazgeçmemiştir. Ancak gerçekçi olmak zorunda kalışı, bütün dünyanın, Ada da ikili bir federasyondan başka çıkar yol görmemesi, bu gerçeğe uygun olarak, sorunu karşı tarafla müzakereye yanaşmasını sağlamıştır.makarios, bu işi sonuçlandırmak istemezse, Türkler toprak tavizi vermiyor, adeta iki bağımsız devlet istiyor gibi iddialarla müzakereyi yarıda bırakacağını hesaplamaktadır. 6- Bu durumu bilen Denktaş, toplantı için baştan bir gündem teklif etmemiş, iki tarafı da, görüşme konusunda serbest bırakmıştır. Denktaş, Brüksel mutabakatında kabul edilmeyen tüm usul sorunlarının uygulanmasında ısrar etmeyecektir. Örneğin, anayasa ve toprak sorunlarının iki alt komisyonda, Türk ve Yunan temsilcilerinin de gerektiğinde

221 211 katılmasıyla, ayrıntıları saptamaları kararı, daha uygun bir teklif gelirse, değişebilecektir. Türk tarafı bu elastikiyet içinde toplantıya girmiş, her teklifi görüşmeye hazır olduğunu açıklamıştır. 7- Türk Hükümeti de aynı paralelde hareket ederek, son günlerde Ada daki kuvvetlerinden jandarma komanda birliğini çekmiş, bugüne kadar çekilen Türk askerinin sayısı 13 bini aşmıştır. Türkiye, daha başka alanlarda da elastikiyet göstermeye hazırlanmaktadır. Bunlar tabii ki, Denktaş Makarios görüşmelerinden alınacak ilk sonuçlara göre ayarlanacaktır. 8- Türkiye, Ecevit zamanından bu yana Kıbrıs ta ateşkes hattının müzakereye açık olduğunu ilan etmiş, Demirel Hükümeti de bunu hükümet programına koymuştur. Bu nedenle, görüşmelerde anayasa ve hükümet şekli ile yetkileri üzerinde ilke anlaşması yapılabilmesi için gerekli toprak düzenlemelerini de ele almak yolu açıktır. Makarios un anayasa düzeniyle ilgili tutumu, toprak sorununu da çözüme götürebilecektir. Denktaş ın girişimi olumlu, cesur ve iyi niyetli bir girişimdi. Makarios a, iki bölgeli federasyon şartını kabul etmesi koşuluyla, her ayrıntıyı görüşmeye hazır olduğunu bildirmiş ve bu, uzlaşma yolunu açabilmek için beklenebilecek en iyi davranıştı. Hatta Denktaş, o kadar ileri gitmiştir ki, Halen Ada nın %32,8 inin Türklerin tapulu malı olduğunu hatırlatırken, bu konunun dahi müzakereye açık tutabileceğini söylemiştir. Denktaş, buluşmada kendi kamuoyundan gelebilecek tepkileri göze alarak açtığı kapılar, cesaretinin ve iyi niyetinin ayrı bir kanıtıydı. Makarios ise yaptığı basın toplantısında görüşmelerin olumlu geçtiğini, yararlı olduğunu kabul etmekle birlikte, Buna rağmen görüşlerde esaslı bir yaklaşım sağlanamadığını söyleyebilirim. demiş ve böylelikle olumsuzluğa yol açacağı kuşkusunu uyandırmıştır. Görüşmeyi Makarios gibi esaslı bulmayan bir yorum da Times gazetesinden gelmiştir. Yapılan yorumda; Denktaş ın girişimi küçümsenmiş ve içtenliği hakkında kuşkucu ifadeler kullanılmıştır. İngiliz gazetesine göre, o zamana kadar toplumlararası görüşmeleri çıkmaza sokan, Denktaş ve arkadaşlarının direnmeleri olmuştur. Makarios ile buluşmaya eğer bir şeref payı verilecekse, o Denktaş a değil uluslararası aktörlerin baskılarına

222 212 verilmeli idi. Denktaş ın asıl amacının, artması beklenen Amerikan baskısını önlemek olduğu belirtilmiştir. 340 Ne denirse densin, Kıbrıs sorununda olduğu gibi, Türk Yunan ilişkilerinde de olumlu gelişmeler, ılımlıya doğru yönelişler görülmüştür. Denktaş Makarios görüşmesi Kıbrıs ta yumuşamaya doğru bir adım olurken, Brüksel de bir kez daha Çağlayangil Bitsios görüşmesi olması ile de, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda yumuşamaya varabilecek bir havayı başlatmıştır. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu nun raporunun, Türk Amerikan Askeri Yardım Anlaşmasının Kongre den geçirilmesini çok güçleştirdiği bir dönemde, birden başlayan yakınlaşmada, Denktaş ın o güne kadar hiç ağzına almadığı sözleri kullanması, bundan önce iki bölgeli coğrafi federasyonun uygulamada ortadan kalkması sonucunu doğuracağını ileri sürdüğü, Ada da serbest dolaşım ve yerleşim sorununun görüşülebileceğini kabul etmesi, merkezi hükümetin yetkilerini olduğu kadar, toprak sorununu da tartışmaya hazır olduğunu söylemesi, son derece dikkate şayan gelişmelerdi. Ayrıca Denktaş ın Ankara ya danışmadan bu tür kararları tek başına alamayacağı da bilinmekteydi. Acaba Ankara, Avrupa ve Amerika daki gelişmelerin yaratacağı muhtemel zararları önlemek için, Kıbrıs açılımını bir çare olarak mı görmüştü? 341 İngiliz Sunday Times ise, Denktaş Makarios görüşmesinin, Kissinger in Amerika Dışişleri Bakanlığı ndan ayrılmasının bir sonucu olduğunu ileri sürmüştür. Sunday Times, Lefkoşe kaynaklı yazısında şöyle demiştir: görüşme, Kıbrıs ta bir anlaşmaya varılması ümitlerini artırmıştır. İki hafta 340 Abdi İpekçi, Denktaş ın Girişimi, Tanıtmanın Aczi, Milliyet, 29 Ocak 1977, s. 1, 10.; Times gazetesinin başyazısında, Başkan Carter, Rum Amerikan kulisinin hararetli desteği ile seçilmiştir. Ve seçim kampanyası sırasında, birkaç defa, Kissinger i, Kıbrıs konusunda Türkiye ye karşı fazla yumuşak davranmakla suçlamıştır. Uluslararası bütün diğer konulardan fazla, bu sorun için harekete yükümlülüğü altındadır. Türk Hükümeti de Amerika nın baskısının artacağını bilmelidir. Özellikle geçen yıl imzalanan Türk Amerikan silah anlaşmasının, Kongre nin onayını beklediği bir zamanda. Türklerin, Kıbrıs taki zulmü ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Komisyonu raporunun sızması, Türkiye üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Ne Amerika ve ne de Avrupa, Türkiye üzerindeki baskıyı gevşetmemelidir. On yıldan beri devam eden fasılalı toplumlararası görüşmeler, sadece görüşmenin yeterli olmadığını açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır. demiştir. Bkz., a.g.e., 29 Ocak 1977, s Ali Sirmen, Gizli Politika, Cumhuriyet, 2 Şubat 1977, s. 3.

223 213 sonra, iki lider tekrar buluşacaklar ve BM Genel Sekreteri Waldheim de Ortadoğu gezisi sırasında onlara katılacaktır. Kissinger, Kıbrıs ta, 1974 Türk harekatından ve Batı nın, Türklerin Ada nın üçte birini işgal etmelerini önleyememesinden sorumlu görülmektedir. İddia edildiğine göre, Türk yanlısı politikası, Makarios un bir anlaşma için harekete geçmesini engellemiştir. J. Carter ın Beyaz Saraya yerleşmesi ve Kissinger in yerini Cyrus Vance in alması ve Washington daki Rum kulisinin gücünün artması Lefkoşe deki iklimi değiştirmiştir. Kissinger in ayrılmasından üzüntü duyan Türkler, Avrupa Konseyi nin raporu ile bir darbe daha yemişlerdir raporu(n) açıklanması, Türklere, uluslararası görünümlerini düzeltmeleri gereğini hatırlatmıştır. 342 Denktaş Makarios zirvesine az bir zaman kala Washington Post gazetesi, Kıbrıs konusu ile ilgili bir yazısında, Kıbrıs sorununun çözümlenmesinde yeni umutların belirip belirmediğini incelemiştir. W. Post şöyle demiştir: Anahtar her zaman Ankara olmuştur. Türkiye, Amerika nın Kıbrıs ta açılan yaraları sarması için gelişmeler yapacağına, Türkiye deki üslere yeniden girmek istediğini düşündükçe, durum daha da kötüleşmiştir. Yazıda Carter yönetiminin Kıbrıs taki duruma başka açıdan baktığı ifade edilirken, Carter ın seçim kampanyasında ve Dışişleri Bakanı C. Vance in da dediği gibi, Kıbrıs sorununun, Türkiye ye silah verilmesi ve yardım konularından önce ele alınması gerektiğine değinilmiş ve şunlar eklenmiştir; Kuşkusuz Türkiye bunu düşünerek Kıbrıs Türk Toplumu Lideri R. Denktaş ın 27 Ocak ta Makarios la buluşmasına izin vermiştir. Bu görüşmede ve 12 Şubat ta yapılacak görüşmede, iki toplumun yan yana, barış içinde ve tek bir hükümet çatısı altında yaşayabilmesi için verilecek ödünlerle ilgili formüller tartışılmıştır. Türklerin, Washington dan esen rüzgarların yönünün değiştiğini, uluslararası alanda prestiji kaybetmeyi durdurmanın zamanının geldiğini fark etmeleri az da (olsa) umut yaratmaktadır. Türklerin uyguladıkları Kıbrıs politikası, savunmasını etkilemiş, Avrupa ekonomisine katılmasını etkilemiştir. 342 Milliyet, 31 Ocak 1977, s. 6.

224 214 Kıbrıs bunalımının, bir taraftan Türk ve Yunan ulusları arasındaki derin anlaşmazlıklardan ileri geldiğini, bir yandan da Amerika nın uyguladığı politikanın sürüp gittiğini belirten yazı, yeni yönetimin sakin ve Kongre ile akıllıca yapacağı danışmalarla bir çözüm yoluna gidebileceğini anlatmıştır Şubat günü, Lefkoşe de yeniden bir araya gelen Denktaş ve Makarios, dört saat süren görüşmenin ardından, Kıbrıs sorununa barışçı bir çözüm bulmayı amaçlayan toplumlararası görüşmelerin Mart ayı sonunda BM Genel Sekreteri Waldheim in gözetiminde Viyana da yeniden başlatılmasını kararlaştırmışlardır Şubat tarihli toplantının en önemli yönü, hiç şüphesiz ki, Denktaş ile Makarios arasında bir ilke anlaşmasının imzalanmış olmasıydı. Buna göre, iki toplumun temsilcileri ilkini Viyana da BM Genel Sekreteri Waldheim in, daha sonrakileri Kıbrıs ta BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Perez de Cuellar ın himayesinde yapacakları görüşmelerde, dört ana maddede toplanan temel ilkeler uyarınca hareket edeceklerdi. Bu temel ilkeler şunlard ı: Kıbrıs Devletinin bütünlüğü korunacak ve devlet iki toplum ortaklığına dayanacaktır. Bu devlet, iki topluma dayalı, federal, bağımsız ve bağlantısız olacaktır. Merkezi hükümetin yetkileri ile federal hükümetin yetkilerinin paylaşılması görüşülecektir. Merkezi hükümet, Kıbrıs ın bağımsızlığını ve birliğini tehlikeye düşürmeyecek, devletin iki toplumlu karakterini de göz önünde bulunduracak şekilde yetkilere sahip olacaktır. 343 Milliyet, 10 Şubat 1977, s Cumhuriyet, 13 Şubat 1977, s a.g.e., 15 Şubat 1977, s. 1, 9. ; Özetle; 1- Bağımsız bağlantısız, iki toplumlu bir Kıbrıs Cumhuriyeti istiyoruz. 2- Her toplumun yönetimi altındaki topraklar, ekonomik yeterlilik ve toprak verimliliği ile toprak mülkiyeti esasları ışığında görüşülmesidir. 3- Dolaşma, yerleşme serbestisi, mülkiyet hakkı gibi prensip meseleleri müzakerelere açıktır. 4- Federal merkezi hükümetin görev ve yetkileri devletin birliğine ve devletin iki toplumlu karakterini koruyacak şekilde olacaktır. Bkz., Milliyet, 14 Şubat 1977, s. 7.; Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s ; R. Denktaş, a.g.e, s ; P. Oberline, a.g.m., s. 83.; Makarios Denktaş anlaşmasından sonra Türk tarafı, mülkiyet hakkında ısrarcı olunmamasını istemiştir. Rum tarafı ise, merkezi federal hükümetin daha çok söz sahibi olması konusunda ısrarcı omuştur Federasyon veya konfederasyon şekli ile iki yönetim arasındaki bağlantı ve Ada nın güvenliği konuları BM nin gözetiminde toplumlararası müzakerelere ve somut bir anlaşmaya varıncaya kadar görüşmelerin sürdürülmesine bırakıldı. Görülen odur ki, yaşamsal sorunlar somutlaştırılamamıştır Bkz., Clement Dodd, Storm Clouds over Cyprus: A Briefing, Eothen Huntingdon, Cambridgeshire, 2002, s

225 Toplumlara kalacak toprak üniteleri, iki toplumun karakterini bozmayacak biçimde, üretim, verimlilik (productivity) ve üzerinde yaşanabilirlik (viabilitiy) yönünde toplum gereksinimlerine karşılık verebilecek durumda olacak; toprak mülkiyeti ve toplumlara ayrılacak toprak miktarı da, nüfus oranı yerine, tapulu mülk esasına göre, bu araştırıldıktan sonra, saptanacaktır. 3- Yerleşim ve dolaşım özgürlükleri, tartışma konusu olarak açık tutulacaktır. Denktaş, bu ilke, Türk toplumunun güvenliğini sarsmayacak bir yerleşim ve dolaşım özgürlüğünün tartışılabilirliğini ortaya atmış, fakat Makarios, <<Güvenlik>> (security) sözünün kullanılmasına şiddetle karşı çıkarak, güvenlik sözcüğü yerine, <<Türk toplumu için çıkacak güçlük ve sorunların görüşülmesi>> cümlesinin kullanılmasını istemiştir. Yazılı metinde <<güvenlik>> sözü yerine, bu cümle kullanılmıştır. Makarios, Denktaş ın <<Güvenlik>>ten söz ettiği her konuda bu... sözü kabul etmemiştir. 4- Görüşmeciler, eskiden olduğu gibi iki kişi olarak görevlerini sürdüreceklerdir. Güçlüklerle karşılaşırlarsa, sorun, liderlerce ele alınacaktır. Başpiskopos Makarios, yaptığı basın toplantısında, Türk ve Rum tarafının bu görüşmelerde verdiği ödünler nedir? sorusunu şöyle yanıtlamıştır: Bizim iki topluma dayanan bir sistemi kabul etmemiz ciddi bir ödündür. Türk tarafının ödünü ise toprak ve serbest yerleşme üzerindedir. Makarios, ayrıca toprak üzerindeki görüşmelerde mülkiyet durumunun esas tutulacağını ve 1934 İngiliz yönetimi zamanındaki tapu kayıtlarının dikkate alınacağını belirtmiştir. Bunun yanı sıra Makarios, üniter devlet olgusuna da atıfta bulunmuştur. Denktaş ise yaptığı açıklamada, İki toplumlu devlet, eşit ortaklık esasına dayanan üniter devlet meselesi görüşmelerde söz konusu olmadı. Bugün de Kıbrıs ın karakteri iki bölgelidir. Bu konuda zaten fazla tartışılacak bir şey yoktur. Eğer Rum tarafı iki toplumlu devlet sistemini kabul ettiğini bir ödün olarak görüyor ise, biz bunu iyi karşılarız Makarios un toprak ve serbest

226 216 dolaşma üzerindeki prensibi, Türk tarafının bir ödünü olarak göstermesine gelince bunu böyle kabul ediyorlarsa, mesele yoktur. demiştir. Yaptığı açıklamada, Clifford marifetiyle Görüş ayrılıklarını gidermek için bir Amerikan girişiminin yapılması mümkündür diyen Makarios a, cevaben Denktaş, Türk tarafının hiçbir yabancı müdahaleyi kabul etmeyeceğini, Clifford un sadece tarafları dinleyip bilgi edinmekle yetinmesi gerektiğini söylemiştir. 346 Denktaş ile Makarios un ikinci görüşmelerinde dikkati çeken yön, tarafların anlaşmazlık konularını birer birer, ayrıntılarıyla tartışmak yerine, çözüme kapıyı açık bırakacak ve ayrıntılı tartışmaları Viyana da toplanması kararlaştırılan toplumlararası görüşmelere gönderecek bir tutum izlemeleri olmuştur. İki taraf da, enosis, taksim gibi çözümlerin artık geride kaldığını, zaten geçmişte de uygulanamamış olduğunu görmüş bulunmaktaydılar. 346 Milliyet, 14 Şubat 1977, s. 7.; The Daily Telegreph (Londra) gazetesi yorumunda, Makarios, kendine yapılan uyarılara rağmen, yıllar yılı Kıbrıslı Türklere çektirmiş ve başında bulunduğu devletin yurttaşları olan Türkleri ezmek için elinden geleni yapmıştır Türkiye yi kışkırtan bir politikadan da kaçınmamıştır. Bu arada enosis hayalini gerçekleştirmek için sürekli çabalar harcamıştır. Kıbrıs uzlaşmazlığının birkaç liderin bir araya gelmeleriyle çözümleneceği iddia edilemez. Gerçi olumlu bir adım atılmış, taraflar anlaşma istekleri konusunda iyi niyetli olduklarını göstermişlerdir. Ancak sorunun ayrıntılarına inildiğinde ortaya yeni uzlaşmazlıkların çıkması olasılığı vardır. Makarios ile Rauf Denktaş ın ayrıntılarda da anlaşıp anlaşamayacaklarını zaman gösterecektir. demiştir Bkz., a.g.e., 16 Şubat 1977, s. 6.; Le Quotidien de Paris gazetesi ise haberinde, Federe bölümlerin nüfusa oranla eşitsizlikleri, bu bölümler arasında fiili bir kopmanın nasıl önleneceği ve federal nasıl bir muhteva verileceği konularında vahim problemler kalmaktadır. 1- Denktaş, Ada nın, Türk ordusunun işgali altındaki %40 lık bölümünden, takriben %8 ini geri vermeye hazır olduğunu bildirmiştir. Makarios da, Türk bölgesinin, Kıbrıs ın Türkçe konuşan halkının nüfusuna oranla, yani %18 den ibaret kalmasında ısrar etmekten vazgeçmiş görünmektedir. 2- Buna karşılık Makarios, dolaşım, mülkiyet, yerleşme haklarının Ada daki tüm Kıbrıs vatandaşları için tanınmasını, aksi halde, birleşmiş bir devletten söz edilemeyeceğini ileri sürmektedir. Kendi topluluğunun ticaret konusundaki yetersizliğini bilen Denktaş, bu nevi uygulamalara girişmekten kaçınmaktadır. 3- Makarios, tüm Kıbrıslı Rum mültecilerin eski evlerine dönmelerinin mümkün olamayacağını kabul etmiştir. Nitekim, bu durumda Türkler, kendi bölgelerinde azınlığa düşmüş olacaklardır. 4- Diğer bir sorun da, Federal Devlette, Savunma, Dışişleri ve Maliye gibi yetkilerin nasıl örgütleneceğidir Denktaş başlangıçta, mümkün olduğu kadar zayıf bir Federal Devlet arzu ediyordu Başpiskopos Makarios ile düşmanı Denktaş arasında ikinci ve tarihi bir tokalaşmaya tanık olmak, küçümsenecek bir neşe kaynağı değildi. Savaş baltası, yavaş yavaş gömülüyor. diye yazmıştır. Bkz., Adalet, 21 Şubat 1977, s. 3.; İngiliz The Financial Tımes gazetesi özellikle Amerika nın rolüne şöyle değinmiş; Türkiye, Amerikan silah ambargosundan olumsuz yönden etkilenmektedir. Yunanlılar ise, Ortak Pazar üyeliklerinin engellenmesinden kaygılanmaktadır. Amerika nın bu iki kozu kullanarak Türkiye ile Yunanistan a baskı yapabileceğini ve Kıbrıs ı bir tehlike noktası olmaktan kurtarabileceğini yazmıştır Alman Süddeutsche Zeitun da, Kıbrıs Görüşmelerinde Beş Engel başlıklı yazısında, bu engelleri şöyle sıralamıştır: 1- İki federe hükümetten kurulu bir cumhuriyet tezinde anlaşma 2- Makarios kuvvetli bir hükümet istemektedir 3- Federal hükümetin büyüklüğü: Makarios Türklerin sadece yüzde 20 lik bir toprağa sahip olmaları gerektiğini ileri sürmektedir. 4- Serbest dolaşım Bkz., Tercüman, 17 Şubat 1977, s. 3.

227 217 Bağlantısızlığın ise, sözden öteye gidip, gerçek bir içeriğe kavuşabilmesi için Kıbrıs ın topraklarında bulunan İngiliz üslerinin kalkması ve Ada da gelecekte Türkiye ile Yunanistan da dahil olmak üzere hiçbir ülkeye ya da hiçbir askeri ittifaka üs verilmemesinin güvence altına alınması gerekliydi. Makarios un, üniter devlet açıklamasına gelince; Başpiskopos, üniter sözcüğünü özellikle federasyona karşı değil de, merkezi hükümetin gerçek yetkilerle donatıldığı federal devlet şeklinin bir kanıtı olarak kullanılmış olabilir. Makarios un bu kavramın üzerinde titizlikle durduğu düşünülürse, gelecekte de, bir anlaşmazlık çıkarılacağı zaman <<üniter>> kavramı çevresinde fırtına koparma olasılığına kapının tam olarak kapatılmadığı da ileri sürülebilirdi. Usta politikacı, bu ve benzeri yuvarlak deyimleri kullanırken, gelecek toplumlararası görüşmeler için Rum tarafının birden fazla koza sahip olmasını sağlamaya çalışmıştır. Durum eskiye göre daha umut verirken, ufuktaki tek karabulut, tam taraflar olumlu bir ortam yaratmışken, Kıbrıs çözümüne Amerikan etiketi vurmak istercesine, Atina, Ankara ve Lefkoşe ye uçmaya hazırlanan Carter ın Kıbrıs Özel Temsilcisi Clifford un zamansız ve gereksiz ziyareti idi. 347 ABD, Ortadoğu ya barışın gelmesi yolunda çaba harcamaktaydı. Ancak bunu yaparken, Birçok meselenin Amerika tarafından çıkarıldığı na inana kamuoylarını da dikkate alması gerekmekteydi. Tam bu noktada Clifford, bu konularda çok hassas bir Türkiye ile karşı karşıyaydı. Ankara Hükümeti, dostça tekliflere her zaman açık olduğunu bildirmiştir. Ama Kıbrıs ı bahane ederek Türk Amerikan ilişkileri üzerinde bir pazarlığa girişmek veya ambargo gibi en ağırı uygulandığı halde pek işe yaramadığı ortaya çıkan yeni baskılar denemek, Carter yönetimine bir şey sağlamayacaktı. 348 Atina-Lefkoşe-Ankara gezisini sonlandırmak üzere olduğu bir sırada, Ankara da basına bir açıklama yapan Clifford, ülkesinin Kıbrıs sorununda 347 Ali Sirmen, İkinci Görüşme, Cumhuriyet, 17 Şubat 1977, s Tercüman, 22 Şubat 1977, s. 3.

228 218 arabuluculuk yapmayı düşünmediğini ileri sürdükten sonra, gezisinin amacının ilgili tarafların görüşlerini öğrenmekle sınırlı olduğunu belirtmiştir. Kısacası, Bay Clifford, Başkandan ne bir mesaj getirmiştir, ne bir Amerikan planı önermiştir ne de bir arabulucuydu. Ne var ki, Batı basını ve ABD nin iyi haber alan kaynakları Başkanın temsilcisinin rolünün çok geniş kapsamlı ve etkin olduğunda direnmişlerdir. Clifford, bir yandan yalnızca görüşleri öğrenmeye geldiğini açıklarken, öte yandan Kıbrıs sorunu çözülmedikçe Türk Amerikan <<Savunma Anlaşmasının>> Kongre den geçirilemeyeceğini de hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde anlatıvermiştir. Dolayısıyla işlevinin sadece, ilgili tarafların düşüncelerini öğrenmekten ibaret olduğunu söylemesi hiç kimseye inandırıcı gelmemiştir. Clifford, Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlıklar hakkında da, durumun sadece ayrıntı ile ilgili olduğunu belirtmesi itiraz edilen bir konu olmuştur. Oysa iki ülke arasındaki meselelerden bir tanesi olan Ege anlaşmazlığı, taraflar açısından temel bir sorundu yılına kadar süregelen denge, 1975 başından itibaren hızla değişmeye başlamıştır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki askeri denge Atina nın yararına, Ankara nın zararına büyük ölçüde, hatta tehlikeli boyutlara varacak şekilde değişmiştir. Bu değişikliğin, ABD nin bir yandan Türkiye ye ambargo uygularken, öte yandan Yunanistan ı geniş ölçüde silahlandırmasından olduğunu herkes bilmekteydi yılından beri bölge sorunlarını ve özellikle Kıbrıs ile yakından ilgili olan Clifford un, olayları yeterince bilmediği düşünülmeyeceğine göre, Başkanın temsilcisinin, olayları değerlendirmiş olduğu, ancak bunu Türk kamuoyundan gizlemek istediği sonucu çıkmaktaydı Ali Sirmen, Clifford un İşlevi, Cumhuriyet, 25 Şubat 1977, s. 3.; Amerikan Kongresi ne sunulan yeni dış yardım kanununa göre ambargo olmamış olsaydı Türkiye ye 250 milyon dolar verilecekti. Dışişleri Bakanı Cyrus Vance ın Kongre ye sunduğu Denizaşırı ülkelere askeri yardım programı nda Türkiye ye ayrılan ödenekte bir önceki döneme göre 36 milyon dolarlık bir artış sağlanmıştır. Ancak Carter yönetimi yeni mali yılda da ambargonun kaldırılmasını Kongre den istememiştir. Yeni yardım programı çerçevesinde Yunanistan a 5 milyon dolar artırımla 175 milyon dolarlık yardım yapılması, bunun da 140 milyon dolarlık kısmının da silah satışına tahsis edildiği belirtilmiştir Bkz., Hürriyet, 4 Mart 1977, s. 1.

229 3. BÖLÜM: ÇÖZÜMSÜZ YENİ SÜREÇ VE KKTC NİN KURULMASI Ma rt ayının sonunda Viyana da yapılacak toplumlararası görüşmelerle ilgili olarak, Türk tarafının savunacağı ana ilkeler, Devlet Başkanı Rauf Denktaş tarafından Federe Meclis milletvekillerinin bilgisine sunulmuş ve aynı zamanda da, Türk görüşmeci Ümit Süleyman Onan a direktif niteliğinde verilmiştir. Söz konusu ilkeler şunlardı: Merkezi idarede eşitlik ve etkinlik esas alınıyor. Türk tarafı, ikili bir idare sistemi öngörüyor. 6- Yarı nüfusu yerinden sökülerek kuzeye gelmiş olan Türk toplumunun güvencesi ile ilgili koruyucu tedbirler alınacak. görüşmelerde nasıl bir tutum alacağını ve ne gibi öneriler ortaya koyacağını saptamıştır. 1- Müşterek merkezi hükümetin oluşabilmesi için, Federe Devlet yetkilerinden hangilerinin merkezi hükümete verilebileceği tespit edilirken, 1960 Anayasası nda güçlü merkezi idarenin yetkilerini, 11 yıl Türk toplumu aleyhine kullanan Rum liderliğinin tutumu göz önünde tutulacak. 2- Toprak konusunda mülkiyet, güvence ve ekonomik yeterlilik ile verimlilik kıstasları göz önünde tutularak, buna Türk toplumunun hükümet arazisindeki hakkı da eklenerek çeşitli formüller önerilecek. 3- Garantiler konusunda, Türkiye nin garantörlük statüsü hiçbir şekilde pazarlık konusu yapılmayacak. 5- Ortak devletin yapısı konusunda iki bölgelilik esas alınacak. Bölgeler içerisinde Enklav Özerk bölgeler hiçbir şekilde kabul edilemez. Sonunda, çalışmalarını sürdüren Kıbrıs Türk tarafı, 31 Mart taki Viyana ya gidecek olan Kıbrıs Türk Heyeti, görüşmelerde merkezi hükümetin görev ve yetkileri konusuna, yani müstakbel federasyonun anayasal düzenine ve statüsüne öncelik verilmesini ısrarla isteyecekti. Rumlar önceliğin toprak sorununa ve dolaşma ile yerleşme konusuna verilmesinden yanaydı. 350 Hürriyet, 8 Mart 1977, s. 3.

230 220 Merkezi hükümetin görev ve yetkileri konusunda benimsenen tutum şöyleydi: Dışişleri : Bu, federal hükümetin yetkisinde olacak, ama her iki federe devlet Türkiye ve Yunanistan ile doğrudan anlaşmalar yapabilecektir. Dış temsilciler eşitlik ilkesine göre atanacaktır. - Savunma: Federal hükümetin yetkisinde olacak, ancak iç güvenlik kuvvetleri federe devletlerin yetki sahâlârında bırakılacaktır. İki federe devletin ayrı polisleri olacaktır. Federal Cumhuriyetin güvenlik kuvvetleri eşit sayıda Türk ve Rum birliklerinden oluşacaktır. Türk birlikler, Türk Federe Devleti nde, Rum birlikleri de, Rum Federe Devleti nde görevlendirilecektir. - Mali Konular: Federal Cumhuriyetin bir Merkez Bankası, federe devletlerin birer ayrı merkez bankası olacaktır. Federal Banka biri Türk, diğeri Rum olmak üzere, iki üyeli bir Guvernörler Kurulunca yönetilecektir. - Bütçe: Federal bütçenin geliri, federal hükümetlerden sağlanacak olan resim ve harçlardan oluşacaktır. Federe devletlerin de ayrı bütçeleri olacak, dışardan yardım almaları da mümkün olacaktır. - Gümrük: Gümrükleme ithâlâtın yapılacağı federe devlet makamlarınca yapılacak, gelir o federe devletin bütçesine ait olacaktır. Federe devletlerarası ticaret, ilgili federe devletlerce tespit edilecek gümrüğe tabi tutulacaktır. - Ulaşım: Her federe devlet kendi iç ve dış telekomünikasyon hizmetlerini yürütecek, bu iş bir koordinasyon komitesince düzenlenecektir. Her federe devlet kendi bölgesindeki deniz ve hava limanlarının işletilmesinden sorumlu olacaktır. Pasaportları federe devletler verebilecekti. - Sağlık: Bu da federe devletlerin yetkisinde olacak, bir komite koordinasyonu sağlayacaktır. - Memurlar: Federal hükümetin Türk memurlarını Türk Federe Devleti, Rum memurlarını da Rum Federe Devleti görevlendirecektir. 351 Milliyet, 22 Mart 1977, s. 6.; Tercüman, 8 Mart 1977, s. 3.

231 221 Yukarıdaki yetki ve görevlerin dışındaki tüm yetki ve fonksiyonlar, federe devletlere ait olacaktır. Ancak bu yetki ayırımı federe devletlerin belirli sahâlârda işbirliği yapmalarına engel olmayacaktır. Başkanlık ve Hükümet: - Federal Devlet başkanlığı: Başkanlık görevi, federe devlet başkanları tarafından belirli bir süre için münavebe ile yürütülecektir. - Yasama Organı: 30 üyeli bir meclisten oluşacak, iki federe meclis kendi milletvekilleri arasından 8 yıl için 15 er üye seçecektir. Milletlerarası anlaşmaların onaylanması dahil, dışişleri ve savunma gibi önemli konularda federal meclisin oylamaya katılan Türk ve Rum üyelerinin ayrı ayrı salt çoğunluğu gerekecektir. - Yürütme Organı: Federal yürütme organı, Türk ve Rum federe devletlerinin başkanlarından oluşacak ve federal devletlerin yürütme kuvveti, bu iki başkan tarafından müştereken gerçekleştirilecektir. Yürütme organında federal bakanlar eşit sayıda olacak ve başkanlar tarafından atanacaktır. Bakanlık binaları Lefkoşe nin Yeşil Hattı üzerinde olacaktır. İki başkan arasında herhangi bir konuda anlaşma sağlanmazsa, herhangi bir icraat da yapılamayacaktır. Karar için iki garantör devlet olan Türkiye ve Yunanistan ın temsilcilerinden oluşan bir komisyon toplanacaktır. - Yargı Organı: Bu organ 3 Türk ve 3 Rum yargıçtan oluşacak, başkanlık münavebe ile yapılacaktır. Temel Hak ve Özgürlükler: - Dolaşma ve Yerleşme Özgürlüğü: Federal Cumhuriyet kurulduktan sonra, federe devlet topraklarında yaşayan tüm yurttaşlar aynı statüye tabi olacaktır. Ancak dolaşma ve yerleşme özgürlüğü iki bölgeli sistemi erozyona tabi tutmayacak ve güvenliği bozmamak kaydıyla tartışılabilecektir.

232 Ümit S. Onan ve Tasos Papadapulos un Yeni Görüşmeciler Olarak İlk Sınavları Viyana da yapılacak 6. toplumlararası görüşmelere katılacak Kıbrıs Rum Heyeti Başkanı Tasos Papadapulos, 29 Mart günü ayağının tozuyla yaptığı açıklamada, yapıcı ve somut öneriler getirdiğini söylemiş ve İki bölgeli bir federasyonu öngören bir harita getirdiğini açıklamıştır. 352 Kıbrıs görüşmelerinin başlamasıyla, Rum heyeti tarafından Türk tarafına şok etkisi yapacak bir harita sunulmuştur. Viyana daki beşinci görüşmelerde, Omorfo, Maraş ve Trikomo bölgelerini Türklerden geri istemiş olan Kıbrıs Rum Yönetimi, bu defa, daha da ileri giderek, halen %60 dolayındaki Rum bölgesinin %80 e çıkarılmasını, %38 olan Türk bölgesinin de %18 e indirilmesini teklif etmişlerdir. 353 Denktaş, Rumlar tarafından Viyana görüşmelerinde sunulan harita hakkında, Rumlar bu akıl, mantık ve gerçekler dışı haritayı çirkin bir şaka olarak orta ya çıkarmamışlarsa, herhalde bizi masadan uzaklaştırmak için iyice düşünülmüş bir tahrik olarak ortaya koymuşlardır. Bu, toprak konusunda makul teklif sunmak mükellefiyetimizi yerine getirmek değildir. Daha ciddi olmalarını bekleyeceğiz Genel Sekreterin vaktini almaya hakları yoktur. diyerek görüşünü sert bir şekilde ifade etmiştir. 354 Nerdeyse imkansızı isteyen Rumlar, Türk teklifleri konusunda da katı bir tutum sergilemişlerdir. Rum yönetimi adına görüş açıklayan Hristofides, 352 Milliyet, 30 Mart 1977, s Son Havadis, 2 Nisan 1977, s. 1.; Hürriyet, 2 Nisan 1977, s. 1.; KTFD Başkanı R. Denktaş, %18 oranında toprak bırakılması teklifini, Türkleri, görüşme masasını terke zorlamak amacıyla girişilmiş tahrik edici bir davranış olarak nitelendirmiştir Bkz., Adalet, 3 Nisan 1977, s. 1.; Makarios, daha önce yaptığı açıklamalarda Türklere verilecek toprak oranının %20 olacağını söylemiş ve, Ama bu pazarlık konusudur demiştir. Rumların, %20 den fazla toprağın Türklerde kalmasına, Türk tarafının da elinde tutuğu oranın bir kısmından özveride bulunmaya razı olduğu herkesçe bilinmekteydi. Bu bakımdan toprak konusu, Kıbrıs görüşmelerinin çıkmaza saplanmasına yol açacak durumda görülmemiştir. Oysa, merkezi devletin yetkileri sorunu, gerçekte çok daha karmaşık ve ciddi bir konu konumundaydı Bkz., Ali Sirmen, Viyana da Tıkanıklık, Cumhuriyet, 3 Nisan 1977, s. 1.; BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim in bile Bu kadarı da olmaz dediği Rum haritasında, Kıbrıs topraklarının %80 i, ekonomik kaynaklarının da %90 ı istenmekteydi. Başka bir deyişle, Kıbrıs toplumuna 20 Temmuz 1974 öncesindeki kadar bile toprak bırakılmamaktaydı. Makarios, bu teklifin reddedileceğini bilecek kadar zeki ve kurnaz bir politikacıydı. Başpiskoposun bu haritayı görüşmeleri uzatmak ve zaman kazanmak için verdiğine hiç şüphe yoktu Bkz., Güneri Civaoğlu, Viyana Çıkmazı, Tercüman, 4 Nisan 1977, s T. Kurt, a.g.e., s. 63.

233 223 toplumlararası görüşmelerin 6. raundunda sunulan Türk planının gerçek bir federal devlet statüsü getirmediğini öne sürmüş, Bu plan(anayasa) varolmayan iki devlet arasında iki devlet arasında iki yanlı bir antlaşma önerisidir. Bir federasyonu bırakın, bir konfederasyon bile önermemektedir demiş ve daha farklı önerilere açık olduklarını belirtmiştir. 355 Kıbrıs Türk yönetiminin temsilcisi Onan ise, planlarının reddinden sonra, nihai çözüm bulununcaya kadar iki yönetimin geçici olarak ortak bir hükümet kurmalarını önermiş, Rum tarafının, Bu iyi niyet jestini kabul etmeleri halinde, Türk tarafının bunun ayrıntılarını görüşmeye hazır olduğunu belirtmiştir. Türk temsilci, bu geçici hükümetin eşit ortaklık ve güç eşitliği esasına dayanması gerektiğini de söylemiştir. Papadapulos, bu öneriyi hemen reddetmiş, daha önce de buna benzer öneriler getirildiğini hatırlatmış, kurulması istenen ortak hükümetin her şeyden önce, Türk bölgesi üzerinde hiçbir yetkisi olmayacağını öne sürmüştür. 356 Anayasa ve merkezi hükümetin yetkileri konuları dışında Ümit Süleyman Onan, Uluslararası trafiğe kapalı bulunan Lefkoşe Enternasyonel Havaalanını Türk ve Rum toplumları tarafından ortaklaşa işletmeye açılmasını önermiştir. Öneri BM çevrelerince bir iyi niyet ifadesi olarak kabul edilmişse de, Papadapulos tarafından bu konudaki Türk önerisi cevapsız bırakılmıştır Cumhuriyet, 2 Nisan 1977, s. 1, Milliyet, 6 Nisan 1977, s Cumhuriyet, 6 Nisan 1977, s. 1, 6.; Havaalanı ile ilgili Türk önerisinin ana hatları şöyleydi: 1) Kıbrıs ta siyasi çözüm bulununcaya kadar geçici olarak alan müştereken çalıştırılacak, Türkiye, Yunanistan ve isterse İngiltere geçici statünün uygulanışını denetleyecektir. 2) Alanın yönetimi, biri Türk diğeri Rum iki müdür tarafından yürütülecek. Yönetim kurulunda iki toplumdan eşit sayıda memur bulunacaktır. 3) Alanda, güvenlik, pasaport, gümrük vs işleri Türk ve Rum personelince eşitlik içinde görülecektir. 4) Çözüme kadar alanın çevresindeki askeri durum korunacaktır. 5) Bu arada iki bölgedeki havaalanları çalışmaya devam edebilecektir. 6) FIR konusu da bu alan makamlarının sorumluluğu altında olacak, iki toplumun kendi alanlarına iniş kalkışları ana FIR sistemindeki Türk ve Rum personeli tarafından yürütülecektir. 7) Yönetim Kurulu nda toplantılara münavebe ile başkanlık edilecektir Rum tarafı bu öneriye, görüşülmesi daha önce kararlaştırılan konuların dışında olduğu gerekçesi ile soğuk durmuştur. Rum çevreleri bu öneriyi esasen Türk Anayasa önerileri paralelinde saymıştır Bkz., Milliyet, 6 Nisan 1977, s. 6.; Kıbrıs görüşmelerinin Viyana da sürdüğü günlerde TBMM tarafından 5 Haziran da Erken Seçim yapma kararı alınmıştır. Ülkedeki karışıklık ise sürmekteydi. Bkz., Son Havadis, 6 Nisan 1977, s. 1. vd. gazeteler

234 224 bölgesi Türk Federe Devleti için güvenlik bakımından büyük önem taşıyor bölgesinin ekonomik yeterliliği açısından hayati bir önem taşır. Ayrıca, Papadapulos un, Anayasa konusunda Türk önerilerine karşılık konusunda, Bu taslak, federasyon sistemini öngörmektedir. Tarafımızdan kabulü Öte yandan, süren görüşmelerde Türk tarafı, halihazırda Türk yönetiminde bulunan topraklardan hiçbirinin terk edilmeyeceğini belirtmiştir. Bu konudaki Türk görüşünü açıklayan Onan şu hususlara dikkat çekmiştir: - Rum haritasında, önemli kısmı Rum bölgesinde gösterilen Karpas - Magosa, Rum kesiminde gösteriliyor. Oysa bu liman Türk - Omorfo bölgesi, Türk Federe Devleti nin ekonomik yeterliliği ve verimliliği bakımından hayati önem taşır. - Ercan Havaalanının bulunduğu bölge, Türk kesiminde bırakılmakla beraber, sınıra çok yakın tutulmuştur vermiş olduğu önerilerin de reddedileceği açıklanmıştır. Onan, ret geniş görüş ayrılıkları vardır. Biz zamanla geliştirebileceğimiz bir federasyon istiyoruz. Rumlar ise üniter devlet sistemini istiyorlar. Acı tecrübelerimiz ve Görüşmelerde iki toplumun üzerinde anlaştıkları tek nokta, Kıbrıs ta merkezi hükümete tanınan yetkilerde ise bir çok anlaşmazlık noktası bulunmaktaydı. imkansızdır. Aramızda federasyon ve Anayasa kavramı üzerinde Ada daki bugünkü koşullar bu öneriyi kabul etmemize engeldir. demiştir. 358 bağımsız, bağlantısız, laik bir devlet kurulması olmuştur. Oysa, toprak oranı, dolaşım ve yerleşme özgürlüğü ile federal devletin yapısı, daha doğrusu 358 Papadapulos un sunduğu Rum önerilerinin esasları şöyleydi; 1) Kıbrıs Cumhuriyeti, bağımsız, bağlantısız, iki bölgeli bir federasyon olacaktır. 2) Cumhurbaşkanı Kıbrıs halkı tarafından seçilecek, kendisi Rum olduğu takdirde yardımcısı Türk olacaktır. 3) Dışişleri, savunma, adalet, ekonomi, ulaştırma federal hükümetin yetkilerine girecektir. 4) Tek merkez bankası bulunacaktır. 5) Deniz ve hava limanları federal düzeyde yönetilecektir. 6) Federal hükümetin tek ordusu bulunacaktır. (Bu ordunun kaç kişiden ve ne oranlarda oluşacağı belirlenmemiştir). 7) Kıbrıs halkını temsil edecek bir Millet Meclisi ile bölgelerden gelecek temsilcilerin oluşturacağı bir Federal Konsey kurulacaktır. (Bunların kaç kişiden ve ne oranlarda oluşacağı da belirlenmemiştir). 8) Devletin bir federal polisi olacak, ayrıca her bölgenin kendi polisi de bulunacaktır. 9) Eğitim işleri iki federe devletin yetkileri içinde olacaktır. 10) Vergi toplamak, bütçeyi düzenlemek federal hükümetin görevi ve yetkisi olacaktır. İki bölgede ancak, belediyeler, yerel giderler için vergi toplayabilecektir Bkz., Milliyet, 7 Nisan 1977, s. 6.

235 225 En azından bu görüşmelerde, toprak oranı konusunda da bir anlaşmaya varmak gerekiyordu. Zira, bu konuya temel olacak ilkeler daha önce belirlenmiş olup, bunlar, ekonomik gereklilik ve yeterlilik ve de toprak mülkiyeti idi. Tarafların ortaya sürecekleri tapu kayıtları ve ekonomik belgeler sorunun çözümünde önemli rol oynayabilirdi. Her ne olursa olsun, uzun yılların olaylarının geliştirdiği Kıbrıs sorununun gerçek çözümü, tıpkı anlaşmazlığın gelişmesi gibi tedrici olacaktı. Üstelik herkes görmekteydi ki, gerçek çözüm ne yalnızca sınırların saptanması, dolaşım ve yerleşme özgürlüğünün kağıt üzerinde sağlanması, ne de merkezi hükümetin gerekli yetkilerle donatılmasıyla sağlanabilecekti. Sorunun temelinde yatan, iki toplumun birlikte, hiç değilse yan yana, ama birbirleriyle sıkı ve saygı, eşitlik ilkesine dayanan güvenli ilişkiler içinde yaşamayı istemeleri, böyle bir durumun gerçekleşeceğini görmeleriydi Viyana görüşmeleri tüm zorluklara rağmen bir ortak bildiri ile sonlandırılmıştır. Yayımlanan ortak bildiride şunlar zikredilmiştir: 360 Toplumlararası görüşmelerin yeni serisinin ilk raundunda Viyana da 31 Mart 7 Nisan 1977 arasında yapılmıştır. İlk beş toplantı, Genel Sekreterin gözetiminde yapılmıştır. Genel Sekreterin 4 Nisan da Viyana dan ayrılmasından sonra Kıbrıs Özel Temsilcisi Javier Perez de Cuellar ın gözetiminde altı toplantı daha yapılmıştır. Görüşmeler, Lefkoşe de 12 Şubat 1977 de genel Sekreterin gözetiminde yapılan yüksek düzeydeki toplantıda mutabık kalınan talimat çerçevesinde Kıbrıs sorunu ve bu arada prensiplerle ilgili spesifik konuları müzakere etmişlerdir. Toprak konusunda Kıbrıs Rum Toplumu Temsilcisi tarafından öneriler sunulmuştur. Bu öneriler tartışılmış ve bazı açıklamalar yapılmıştır. İki tarafın görüşlerindeki önemli farkları gidermek mümkün olmamıştır. Bu farkları gidermek için çabalar sürdürülecektir. Bu amaçla ileride Viyana da 359 Ali Sirmen, Olumlu Bir Gelişme, Cumhuriyet, 7 Nisan 1977, s Türk delegasyonu, bütün çabalara rağmen, Rum propaganda mekanizmasının bundan sonra dünya çapında kullanacağı ve istismar edeceği İki taraf arasındaki derin görüş ayrılıklarını giderilmesinin imkansız olduğu şeklindeki cümleyi bildiriden çıkaramamıştır. Bkz., Milliyet, 8 Nisan 1977, s. 4.

236 226 yeni bir raund hazırlamak amacıyla Mayıs ayının ortalarında Lefkoşe de Genel Sekreterin özel temsilcisinin gözetiminde görüşmelerin yeniden başlaması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Viyana daki toplumlararası görüşmeler ilerledikçe Batı basınında aşikar bir hayal kırıklığı göze çarpmıştır; 361 Frankfurter Allgemeine (Almanya) Denktaş Makarios arasında özellikle toprak ve anayasa konularında büyük ayrılıklar vardır. Türkler bir başkanın kişiliğinde bütünlüğünü koruyan iki federe bölge teklifi üzerinde durmaktadırlar. Makarios ise, esasta federe devleti kabul etmekle beraber, devlet başkanının sadece temsili görevi olmasıyla yetinmektedir. Görüş ayrılıklarını olduğu bir başka önemli mesele de iki toplum arasındaki toprak dağılımıdır. Halen Türkler Barış Harekatı ile Kıbrıs topraklarının %38 ini ellerinde bulundurdukları halde, Rumlar Türklerin %20 toprakla yetinmesini istemektedirler. Le Figaro (Fransa) Anayasal meselelerde, Türkler her bölgeye dış devletlerle ayrı ayrı anlaşmalar imzalayabilecek şekilde, geniş haklar verilmesinden yanadırlar. Bu anayasal meselede, her iki görüşmeci, mutabık olmadıklarını anlamışlardır. Diplomatik gözlemciler, Türklerin Şubat taki Denktaş Makarios zirvesinde alınan kararlara uymadıkları kanaatindedirler. Aynı gözlemciler Türk tarafının, Türkiye de erken seçim arifesindeki siyasi gerginliğin dolaylı olarak tesiri altında ve Kissinger in bir yıl önce Türkiye ye vaadettiği bir milyar dolarlık krediyi Amerikan Kongresi nin serbest bırakmasını beklerken, Washington un İdare etmek peşinde peşinde olduğunu belirtmektedirler The Times (İngiltere) Viyana görüşmelerinin çıkmaza girdiğini müşahede eden kaynaklar, anlaşmaya ancak her iki taraf üzerinde ABD nin ve AET ülkelerinin baskısı sonucu varılabileceğini belirtmektedirler. 361 Tercüman, 6 Nisan 1977, s. 3.

237 227 Gerek ABD, gerek Avrupa Topluluğu na üye ülkeler, Kıbrıs meselesinin çözümünü, NATO İttifakı içerisinde, ortak Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesinde ilk adım olarak görmektedirler. Viyana da altıncı perdesi kapanan ve toplam otuz saat süren Kıbrıs görüşmelerinin bilançosu, her şeye rağmen yararlı olduğu söylenebilmiştir. Bir haftalık müzakerelerde toprak sorunu ve Anayasa konusu üzerinde süregelen görüş ayrılığı uçurumu, görüşmelerin değerlendirilmesinde bile kendini belli etmiştir. Bu konferanstan ne çıktı sorusuna Türkler başka türlü, Rumlar başka türlü yanıt vermişlerdir. Türk tarafı açısından görüşmelerin sonucu şöyle değerlendirilmiştir: 1- Rumlar ilk kez toprak konusundaki düşüncelerini yazılı olarak sundular ve ayrıca bir harita getirdiler. Bu, kendi başına önemli bir gelişmedir Rumlar ilk kez ayrı bir Türk bölgesinin, daha doğrusu iki bölgeli bir Kıbrıs devletinin varlığını kabul ediyorlar. Türkler için en önemli kazanç %20 lik haritanın cepte olmasıdır. 2- Görüşmelerde Türk tarafı Anayasa önerilerini getirmekle nasıl bir federasyon istediğini açıkça ortaya koymuş oldu Türkler, federasyon taslağı ile beraber onun gerisindeki kavramı anlatmak fırsatını buldular. Bu arada Türk heyeti daha önce varılan dört maddelik mutabakatta yer almayan (fakat sadece görüşme zabıtlarında kaydedilen) güvenlik faktörünü vurgulamayı başardı. 3- Rum tarafı pek istekli olmamakla beraber, görüşmeleri sonuna kadar sürdürmek zorunda. Geçen cumartesi görüşmeler kesilmek tehlikesi geçirmişti. Papadapulos, Türkler, toprak konusunda ne istediklerini açıkça söylemez, ciddi bir pazarlığa girişmezlerse, bu görüşmeler yararsız olacak, Rumlar başka öneri getirmeyecekler demişti. Waldheim in çabaları ile Rum temsilcisi boyun eğdi, ister istemez görüşmelere sonuna kadar katıldı. 4- Türk tarafının şimdiki halde hiçbir ödün vermeyeceği belirlenmekle beraber, görüşmeleri devam ettirme arzusu da ortaya çıktı. Türkler galeri ye, yani dünya kamuoyuna bu diyalogu kesecek tarafın hiçbir zaman kendilerinin olmayacağı mesajını ulaştırdılar.

238 228 Rumlar açısında ise görüşmelerin değerlendirilmesi şöyleydi: 1- Rum tarafı istenilen şekilde ilk kez bir harita ve toprak önerisi getirmekle iyi niyetini gösterdi. Türkler buna karşılık vermediler ve ciddi görüşmelere girmekten kaçtılar. Öyle ki bu konferans, Bir diyalog değil, fakat iki taraflı monolog halini aldı. taslak 2- Rum tarafı, Anayasa konusunda Türk önerilerine karşı yazılı bir sundu. Böylece kendisinden beklenen bütün çalışmayı yaptı. Türk tarafı, daha çok konfederasyona çalan bir federatif sistem önermekle yetindi. Bu konferansta her konuda görüşlerin ne kadar farklı olduğu ve hatta ne ölçüde uzlaşamayacak bir derinliğe indiği meydan çıktı. 3- Rumlar, bu noktadan hareket ederek dünyaya Türklerin laf kalabalığının ardında katı tutumlarını sürdürdüklerini, Viyana da ilerleme kaydedilememesine de Türklerin uzlaşmaz tutumunun sebep olduğunu yaymaya çalışıyorlar. 4- Rum açısından Bildiri kavgası başarı ile sonuçlanmıştır. Gerçekten Rumların ısrarla teklifi ve BM nin de rızası ile Viyana da görüş ayrılıklarının giderilemediği açık bir dille ifade edilmiştir. Bu, Papadapulos un görüşmelerin başından beri tekrarladığı bir tema idi. Amaç, başarısızlığı Türklere yüklemek, böylece dünya ve ABD kamuoyunu Türklere karşı kışkırtmaktır. Nihayet, görüşmelere başkanlık eden BM yetkililerinin, daha objektif değerlendirmesi de şöyleydi: Altıncı raundda karşılıklı önerilerin masaya konması ve tartışmanın başlaması, gene de bir başarı sayılır. Kıbrıs için çözüm yolu, uzun bir yoldur. Çözüme atlaya atlaya değil, adım adım gidileceğine inanmak gerek. Altıcı raund işte böyle bir adımdır. 362 Eğer Türkiye baskı altında tutularak, Kıbrıs ta toprak verirse bunun tek etkisi ABD silah ambargosunun tamamen kaldırılması ve Türkiye ABD Savunma Anlaşması nın onaylanması bakımından görülecek, buna karşılık 362 Milliyet, 8 Nisan 1977, s. 6.; Başkan Carter adına Dışişleri Bakanlığı Başmüşaviri Nimetz, 21 Nisan da Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu nun alt komitesinde yaptığı konuşmada, Carter yönetiminin Türk ABD savunma anlaşmasını desteklediğini söylemiş ve Kongre nin bunu onaylamasını müsait bir zamanda isteyeceğini bildirmiştir. 250 milyon dolarlık yardım programının da onaylanmasını isteyen Nimetz, Kıbrıs sorununa da değinerek, Rumların toprak teklifinin, Kıbrıs Türklerine yeterli ve geçime elverişli olmadığını. söylemiştir Bkz., a.g.e., 22 Nisan 1977, s. 11.

239 229 Türk Yunan ilişkilerinde daha büyük anlaşmazlıklara yol açmış olacaktı. Çünkü Yunanistan, ABD nin ve kısmen Batı Avrupa nın Türkiye üzerinde uyguladığı baskının somut sonucunu almış bir ülke olarak Ege konusunda daha katı bir tutum içerisine girecek idi. Türkiye, Ege nin hava, deniz ve deniz dibi konularındaki haklarını kullanmaya kalktığında, aynı baskı ve şantaj mekanizması işletilecekti. Türkiye nin Kıbrıs ta toprak ödünü vermesi, belki aldatıcı olarak altı ay, bir yıl ılımlı bir gelişme içerisine girilmesini sağlardı ama, Türkiye bunun bedelini çok ağır ödemiş olurdu. ABD yasama ve yürütme organları aracılığı ile Türkiye üzerindeki baskının işlerliğini gören Yunan lobisi için yeni isteklere doğru Yeşil ışık yakılmış olurdu. Türk politikacıları, Kısa vadedeki yumuşamaların, uzun vadede daha büyük sertlikler doğuracağını iyi değerlendirmeleri ve bunu Türkiye ye yakınlık duyan çevrelere açıklamaları bir zorunluluk durumundaydı Mayıs günü Lefkoşe de, BM denetiminde bir araya gelecek olan Onan ile Papadapulos un bir sonuca ulaşması mümkün görülmemiştir. Bu 7. raundun olsa olsa basit bir ara niteliği taşıdığı ifade edilmiştir. Görüşmelerden sonuç beklenmemesine yol açan iki neden ileri sürülmüştür; - Türkiye de yapılacak olan genel seçimlerde, Milliyetçi Cephe iktidarı; koalisyon ortaklarının da birbirleriyle kıyasıya yarıştıkları bir seçim ortamı içinde, ekonomik güçlüklerin ortasında kıvranırken, dönüp de Kıbrıs sorununa bakacak zamana sahip değillerdi. Kaldı ki, MC iktidarının bu işe öneminden dolayı ayıracak zamanı olsa bile, konuyu açık yüreklilikle ele alabilecek cesareti, sorunu her bir yanıyla inceleyecek görüşü bulunmamaktaydı. - Gerek Makarios, gerek Atina o güne kadar propaganda öğesine büyük ölçüde ağırlık vermişler, Türkiye yi uluslararası alana çekerek, orada sıkıştırma taktiğini uygulamışlar ve Ankara nın içinde bulunduğu ekonomik, politik güçlükleri kullanmaya öncelik tanımışlardır. Buna da devam etmekteydiler Erol Manisalı, Kıbrıs ta Neyin Ödünü, Hürriyet, 26 Nisan 1977, s Ali Sirmen, Düşe Gerek Yok, Cumhuriyet, 20 Mayıs 1977, s. 3.; Büyük bir yankı uyandırmamakla beraber, 8. İslam Konferansı nda Kıbrıs konusunda kabul edilen karar tasarısı şöyleydi: 8. İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansı Mayıs tarihleri arasında Libya Arap Halk Sosyalist Cumhuriyeti başkenti Trablus ta toplanmıştır. Konferans, toplumun haklı

240 230 Kıbrıs ta Türk toplumunun durumu, dış görünüşü olarak, yakınmayı gerektirmeyecek çizgilerden oluşmuş gibiydi. Ada nın en verimli, en gelişmiş bölgesi Türklere aitti. Ulaştırma ve haberleşme ağı kurulmuştu. Turistik tesisleri, yat limanları ile cazip bir Akdeniz köşesiydi, burası. Güvenliği, Türk Silahlı Kuvvetleri, kalkınması ise Anayurdun teknik ve mali kadroları tarafından üstlenilen, Türkiye den bol para yardımı alan KTFD nin önünde hemen hemen bütün şartlar mevcuttu denebilirdi. Ne var ki, uluslararası ticaret ve politika köşelerini tutmuş bulunan Yunan Rum atağı KTFD nin elindeki potansiyeli hareketsiz ve verimsiz bırakmakta, Ada nın kuzeyine her geçen gün biraz daha bunaltıcı hale gelen ekonomik baskı ve ambargo uygulamaktaydı. Şöyle ki; Uluslararası ilişkilerde, Ada da meşru devlet olarak Makarios un başında bulunduğu Kıbrıs Cumhuriyeti tanınmaktaydı. Kıbrıs taki Türk devleti ise, dışa karşı egemen değil, öngörülen federasyona bağlı bir devlet olarak kurulmuştur. Aradaki bağlar zayıf bile olsa, bir merkez tarafından dışa karşı temsil edilmek, para basamamak, pasaport bile verememek KTFD nin başlıca zaaflarıydı. Ayrıca, bütün uluslararası finans, ticaret ve sanayi kurumlarının temsilcileri, Kıbrıs Rum kesimindeydi. Onların koydukları, uyguladıkları ambargo sebebiyle KTFD ne mal ithal etmek, dışarıya mal satmak mümkün olmamaktaydı. O yüzdendir ki, narenciye ürünleri iki yıldır çürümüştür, en basit yedek parçaları bile Türk kesimine getirilmesi meseleydi Ve uzlaşma, yaraları sarma bir yana, aralarındaki uçurum gittikçe açılan iki toplumun, yeni bir devlet kurmak, yeni bir anayasa hazırlamak üzere ikinci defa başlayan görüşmeleri O görüşmelerin sonuçlarından umutlu olmamak için çok sebep bulunmaktaydı 365 davasını dile getiren Ekselans Rauf Denktaş ın konuşmasını kardeşlik hisleri içinde dinledikten sonra 7. toplantısında kabul olunan Kıbrıs sorunu hakkındaki kararı onaylar Bağımsız, bağlantısız federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması amacı ile iki Kıbrıs toplum lideri arasında varılan mutabakatı memnunlukla karşılar. Türk ve Rum toplumlarının, yan yana, barış içinde ve birbirlerine tahakküm etmeden, iki toplumlu, federal bir yönetim altında yaşayabilmeleri amacıyla her iki toplum içinde, siyasal eşitlik ilkesini destekler. Kıbrıs sorununun bazı temel meseleleri hakkında iki toplum arasında görüşmelerin yeniden başlamış olmasını memnunlukla karşılar ve iki tarafça kabul edilecek adil bir çözüme varılıncaya dek, bu görüşmelerin sürdürülmesini önerir. Üye devletlerin, Kıbrıs Türk Müslüman toplumu ile etkin bir dayanışmayı sürdürmeleri amacı ile gerekli bütün tedbirleri almalarını talep eder. Bkz., Cumhuriyet, 23 Mayıs 1977, s. 1, Güneri Civaoğlu, Kıbrıs ta Neler Oluyor, Tercüman, 27 Mayıs 1977, s. 3.

241 Türkiye de Yapılan Genel Seçimler ile Makarios un Ölümünün Kıbrıs Sorunu Ekseninde Değerlendirilmesi Kıbrıs konusunda, karara varılması süreci önündeki engellerden biri olarak gösterilen, Türkiye deki erken seçim sonuçları alınmış; CHP 213, AP 188, MSP 16 ve MHP 16 milletvekili çıkarmışlardır. Bu sonuçlara göre, tek başına bir partinin iktidar olması söz konusu değildi. 366 İngiliz The Times gazetesi seçim sonucunu, Türkiye deki seçimlerde Bülent Ecevit in Cumhuriyet Halk Partisi nin kaydettiği ilerleme, Batı Akdeniz de Portekiz de olduğu gibi, Doğu Akdeniz de de demokrasinin güçleneceğini vaat ediyor Ecevit in partisinin ilerleme kaydetmesi, Türkiye nin, Avrupa ya karşı kuşkulu gözüken ya da eğilimleri demokratik sayılamayacak diğer partilerin baskılarına karşı koyarak, Avrupa ile daha yakınlaşacağı anlamına geliyor. Süleyman Demirel koalisyonunun zayıf olmasının, ülkede siyasi şiddet, eylemlerinin tehlikeli derecede artmasına yol açtığını belirten gazete, Demirel in merkez sağ partisini yönetirken, demokrasiye inanarak hareket ettiğinden kuşku etmeye gerek yoktur ama, Ecevit in sosyal demokrat partisi, acil sorunlarla başa çıkmakta daha ağırlık sahibi olacaktır demiştir. 367 Meclis te Hükümet programını okuyan Ecevit, Kıbrıs konusunda, Cumhuriyet Hükümeti Kıbrıs Ulusal Türk Topluluğunun her alanda gelişmesini hızlandıran ve kendi kendini yönetme hakkını güvence altına alan çözümlere katkıda bulunmak üzere her çabayı gösterecektir. Bunu yaparken bölge barışının güçlenmesini, Kıbrıs ın bütün bölge ve dünya için bir güvenlik ve huzur kaynağı olmasını gözetecektir açıklamasında bulunmuştur Milliyet, 8 Haziran 1977, s Sol eğilimli Fransız Le Matin gazetesi, Alınan ilk sonuçlar, Türk seçmenlerinin, homojen bir hükümet kurulmasının yararını anlamış olduklarını, ortaya koymaktadırlar Türk seçmeleri oylarını yararlı yönde kullandılar demiştir Franfurter Allgemeine Zeitung, Ecevit, Atina için çok zor bir müzakereci olacaktır. Genel olarak değerlendirildiği zaman, bu seçimler, sosyal ve ekonomik yönden yeniden Kemalist batı yoluna dönüştür. Avrupa Ekonomik Topluluğu da NATO kadar mühim olacaktır. şeklinde haber geçmiştir Rum Mahi gazetesi ise, Ecevit başbakan, Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabaları için yeşil ışık belirdi şeklinde bir yorum yapmıştır... Bkz., Hürriyet, 8 Haziran 1977, s TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 5., Toplantı: 1., Cilt: 1., TBMM Matbaası, 1978, s. 44.

242 232 Cumhurbaşkanı tarafından hükümet kurmakla görevlendirilen Ecevit, tüm girişimlerinden olumlu sonuç alamamış ve yapılan güven oylamasında 217 evet oyuna karşılık 229 ret oyu ile görevi Cumhurbaşkanı Korutürk e iade etmiştir. 369 Bunun üzerine hükümet kurma görevi Demirel e verilmiştir. 370 Yeni Hükümet programını Meclis te okuyan Demirel, Kıbrıs Meselesinde Hükümetimiz, Ada da gerçekleri ve tarihin acı olaylarını göz önünde tutarak, oradaki soydaşlarımızın bütün haklarının ekonomik ve sosyal gelişimlerinin, huzur ve güvenliğinin, iki toplumun iki ayrı bölgede yaşadığı federal bir düzen kurulması ile teminat altına alınabileceğine kanidir. Böyle bir siyasal çözüme, toplumlararası müzakereler yoluyla ve barışçı yöntemlerle ulaşabileceğine dair ümidimizi muhafaza ediyoruz demiştir. 371 Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel tarafından kurulan ve Milli Selamet Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi nin katıldığı ikinci Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti, 1 Ağustos ta Millet Meclisi Genel Kurulu nda 219 a karşı 229 oyla güven oyu alm ış ve görevine devam etmiştir. 372 Türkiye de seçimlerden sonra yeni bir hükümetin kurulduğu süreçte, Kıbrıs tan beklenmeyen bir haber dünya kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Kıbrıs Rum yönetimi Lideri Başpiskopos Makarios, 3 Ağustos günü geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Başpiskopos Makarios un ölmesi üzerine, 1960 Kıbrıs Anayasası gereğince, geçici olarak Cumhurbaşkanlığı Vekilliğine Spiro Kipriyanu, yeni Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar, 45 gün süre ile getirilmiştir. Kıbrıs Rum yönetimi, Anayasa nın 44. maddesi, Cumhurbaşkanının Rum olacağını belirttiği için 17 Eylül de Cumhurbaşkanı seçimini yapmak kararı almıştır. 8 Haziran 1975 te kabul edilen KTFD nin yeni Anayasası, eski Anayasanın devlet başkanlığı ve yardımcılığına ilişkin hükümlerini reddettiği 369 Milliyet, 4 Temmuz 1977, s Tercüman, 5 Temmuz 1977, s TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 5., Toplantı: 1., Cilt: 1., TBMM Matbaası, 1978, s Cumhuriyet, 2 Ağustos 1977, s. 1.

243 233 için, Kıbrıs Türk Liderliği, Makarios un yerine seçilecek kişinin sadece Rum Lideri olarak tanınacağını bildirmişlerdir. 373 Makarios un ölümünün getirebileceği değişiklikleri tayin etmek güç görünmekteydi. İlk bakışta değişikliğin olumlu yönde olacağı düşünülebilirdi. Çünkü Makarios, uzlaşma girişimlerini daima etkisiz hale getiren, Rum toplumunun Türk toplumun tahakkümünden ve ENOSİS ülküsünden vazgeçmeyen bir lider olarak tanınmıştı. Yalnız Türk tarafı değil, uluslararası çevreler de Makarios faktörü nü, Kıbrıs ta anlaşmayı güçleştiren başlıca unsurlardan biri saymışlardır. Ne var ki, bu tahlile dayanarak Makarios tan sonra barışçı bir çözüme varmanın kolay olacağını ileri sürmek doğru değildi. Kıbrıs Rum toplumu içerisinde aşırı kimseler ve örgütler vardı. Makarios a karşı pek çok suikast girişiminde bulunan örgütler, onun ölümü ile bekledikleri fırsatın doğduğunu düşünebilirlerdi. Bu nedenle yönetime, Makarios tan daha fanatik liderlerin gelmesi işi kolaylaştırmazdı. 374 Gerçekten Makarios, Kıbrıs konusunda çözümü engelleyen öğelerden biriydi. Uluslararası alanda tanınmışlığı, denge politikasındaki ustalığı, kendi toplumu nezdindeki itibarı da, ona gerekli direnme gücünü sağlamıştır. Şimdi Makarios un yerine geçecek kişinin, Kıbrıs Türk toplumu ve Ankara ya Makarios tan daha fazla güven vereceği düşünülebilirdi. Oysa Makarios un yerine seçilecek kişinin daha uzlaşıcı bir politika izleyeceği oldukça kuşku götürmekteydi. Adayların kişilikleri kadar, Rum toplumunun başına geçecekleri dönem de böyle bir tutumu engelleyici etken olarak görülmekteydi. Kaldı ki, partiler üstü kalmayı başarmış olan Makarios un yerine seçilecek kişi kim olursa olsun, üyesi olmadığı partilerin 373 Milliyet, 4 Ağustos 1977, s. 1, 3.; Ocak 1978 de Denktaş ile kısa bir görüşme yapan Kipriyanu, o ana kadar alınmış yolda, uzlaşılan konular da dahil olmak üzere, bütün görüşmeleri reddetmiştir Bkz., Bir Milletin ve Bir Devletin Yaşama Hakkı; Kıbrıs Sorunu, Hazırlayan: M. Sami Denker, TÜRKAR (Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu), 1. Baskı, Ankara, 2001, s. 65.; Başpiskopos Makarios un yerine geçtiğinde, Kipriyanu; Merhum büyük önderimiz ve Cumhurbaşkanımızın siyasetini her alanda sadakatle izleyeceğim. Kıbrıs meselesini çözmek için uzun vadeli bir mücadele gereğinin ateşli bir savunucusu olarak güneydeki Rum mültecilere Kıbrıslı Türklerle hızlı bir çözüme varmak uğruna haklarını savunmayı bırakmayacağı konusunda garanti de vermiştir Bkz., P. Oberline, a.g. m., s Abdi İpekçi, Makarios tan Sonra, Milliyet, 4 Ağustos 1977, s. 1.

244 234 az ve üstü örtülü de olsa tepkileriyle karşılaşacaktı. Bu durumda bulunacak bir liderin Makarios un vermediği ödünleri veriyor gözükmesi herhalde kendisine seçmenleri karşısında fazla itibar sağlayamayacaktı. Makarios uzlaşmaz tutumu ve inatçı kişiliğine karşılık, aynı zamanda görüşme masasında yanıt getirebilecek bir muhatap tı. Hiç değilse gerçekten kabul ettiklerini uygulamaya koyabilecek güce sahipti. 375 Yine de her şeyden önce Türkler, Rum Lideri nin moral bozan manevi baskısından kurtulmuştur. Dünya kamuoyunu her zaman kendi tarafına çekebilen, BM den istediği kararları çıkarabilen, üçüncü dünyayı, bloksuzları, Amerika yı, Rusya yı ve Müslümanları kolaylıkla kandıran Makarios artık yoktu. Yunanistan için de durum çok farklı değildi. Yunan kamuoyunu hemen tesiri altına alan Makarios, Atina yı defalarca Türkiye ile savaşı eşiğine getirmiş, Ege de, Akdeniz de dengenin alt-üst olmasına sebep olmuştur. 376 The Washington Star gazetesi, Makarios un ölümüyle Kıbrıs ta bir çözüm için yeni ufuklar açıldığını kaydetmiş, bu çözümle Türk Yunan ve Türk Amerikan ilişkilerinden NATO nun problemlerine kadar birçok meseleyi halledeceğini yazmıştır. Gazete yazısında özetle, Türkiye de zayıf bir koalisyon hükümetinin kurulmasına kimse sevinmemelidir. ABD nin Türkiye için belli başlı düşüncesi, Türkiye nin Kıbrıs ta bir çözüme yaklaşmasıdır. Başpiskopos Makarios un ölümü bazı çevrelerde çözüm yolu için yeni ufuklar açıldığı şeklinde yorumlanmıştır. Kısmen Türk birlikleri tarafından işgal edilmiş bulunan Ada nın geleceği hakkında bir anlaşma, Yunanistan la daha dostça ilişkilerin kurulmasını ve NATO nun güney Akdeniz kanadının sağlamlaştırılmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda böyle bir tedbir, Amerika nın Türkiye ye silah yardımının Kongre tarafından 375 Ali Sirmen, Kıbrıs ta Yeni Dönem II, Cumhuriyet, 7 Ağustos 1977, s. 3.; Makarios, gerçek sol ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde, ileri sol devletlerle dahi dostluk kurabilmiş ve her zaman onların politik ve ekonomik yardımlarını sağlayabilmiştir. Brejnev onun için İleri bir devlet adamı, politik lider, Sovyetler Birliği nin eski bir dostu demiştir. Yine Yunanistan la birlikte, Müslüman bir devlet olan Suriye de 7 şer gün, Mısır da 8 gün ve Türkiye nin müttefik komşusu İran da ise 3 gün yas ilan edilmiştir Bkz., Derviş Manizade, Makarios un Ardından Kıbrıs Sorunu, Milliyet, 11 Ağustos 1977, s Zafer Atay, Makarios ve Sonrası, Tercüman, 7 Ağustos 1977, s. 3

245 235 engellenmesine de son verecek ve Türk Amerikan ilişkilerinde yeni bir çığır açacaktır denmiştir. 377 Kıbrıs ta ortaya çıkan yeni siyasi durumla ilgili olarak açıklama yapan İngiltere ve Amerikan yönetimleri, ülkelerinin, yeni seçilecek Rum liderini tüm Kıbrıs ın Cumhurbaşkanı olarak tanıyacaklarını açıklamışlardır. 378 Öte yandan, Fransa da yayınlana yüksek tirajlı liberal Le Figaro gazetesinde ise, Kıbrıs ta Bağımsızlık Ütopyası başlığını taşıyan yazıda özetle şunlar denmiştir; Makarios un ölümünden sonra Kıbrıs her zamankinden fazla dünyanın iki büyük jandarmasının iştahını açmaktadır. Kıbrıs meselesinin çözümü bugün de, dünden yakın değildir. Toplumlararası görüşmeler de, Rum tarafında Makarios tan sonra Türklerin geçerli bir muhatap bulamadıkları için kesilmiştir. Atina, Kıbrıslı Rumlara manevi ve mali desteğin dışında meseleye karışmak istememektedirler. İngilizler, üslerinin tel örgülerinin neler olduğuyla pek ilgilenmemektedirler. BM kuvvetlerini Yeşil Hattın iki yanında Türk ve Rum askerlerinin birbiriyle çatışması halinde bile müdahale etme hakkı yoktur. Rumların arkadaşı, ancak Türklerin din kardeşi Albay Kaddafi gibi Bonn Hükümeti de Ankara ya silah göndermektedir. Bütün bunlardan Kıbrıs ın kaderinin, Kıbrıs ın elinde olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Ada nın kaderi, bütünlüğünü muhafaza etmek değil, dünyanın iki süper askeri gücünün birinin çizmesi altına girmektir. Kıbrıs Amerika için bir savunma hattı, SSCB içinse bir kilittir. Bu arada Demokratik Parti Lideri Kipriyanu, AKEL ve Sosyalist EDEK partilerinin de desteğini sağlayarak, başkanlık için yek aday olarak gösterilmesini sağlamıştır. Karardan sonra bir demeç veren Kipriyanu, Her sahada büyük liderimiz Makarios un politikasını takip edeceğim demiştir. Ki priyanu, Makarios un beş yıllık başkanlık süresinin dolacağı tarih olan Şubat 1978 e kadar başkanlık görevine devam edecek, sonra yeni bir beş yıllık dönem için ikinci bir seçim yapılacaktı Tercüman, 7 Ağustos 1977, s Cumhuriyet, 10 Ağustos 1977, s. 1, Tercüman, 14 Ağustos 1977, s. 3.

246 236 Nereden bakılırsa bakılsın, Makarios un ölümü, Kıbrıs ta iki toplum lideri arasında yeniden başlatılan diyaloğu bir kez daha sekteye uğratmıştır. Bu olumsuz gelişmeye, Makarios un makamına, Türk Toplumu na karşı daha katı bir tutumu sahip olduğu bilinen Kipriyanu nun seçilmesi eklenince durum daha da kötüleşmiştir Birleşmiş Milletler Maraş İlişkisi Yeşil Ada dan son günlerde gelen haberler, Kıbrıs ın politik açıdan sıcak bir sonbahara hazırlanmakta olduğunu göstermiştir. Makarios un ölümü üzerine Rum kesiminde meydana gelen boşluğu herkes kendi yararına doldurma çabası içerisine girmiş görünüyordu. Nitekim, Yunan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dianisios Arbuzins, Ada yı ziyaret etmiş ve Yunan birliklerini denetlemiştir. Hem de, Atina nın Kıbrıs taki Yunan askerlerini sayısını artırmaya hazırlandığı haberlerinin hemen ardından. Herhalde, Atina nın bu davranışı bağımsız, bağlantısız, yabancı üslerden arınmış, federatif bir Kıbrıs çözümünü kolaylaştırmak yerine, güçleştirmek sonucunu doğuracak doğrultudaydı. Bu arada Makarios un görev süresinin sonuna kadar, Kıbrıs Rum toplumu liderliği görevini yüklenmiş olan Kipriyanu, verdiği demeçte BM den kararların uygulanması için pratik önlemler isteyeceklerini bildirmiştir. 381 Federe Türk Devleti nin, topraklarında bulunan Maraş ı yerleşime ve bu yerdeki endüstriyel kuruluşları çalışmaya açma girişimi, Rum yönetimince Kıbrıs ta durumun kötüleşmesi nedeni olarak gösterilmiş ve bu yönüyle sorun yeniden BM Güvenlik Konseyi ne götürülmüştür. 380 A. R. Say, a.g.e., s BM Genel Kurulu nda Rum istekleri doğrultusunda karar çıkması halinde, Türkiye ye karşı önlem uygulanabilmesi olanak dışıydı. Zira, BM Şartının 10 ve 11. maddeleri gereğince, Genel Kurul un kararları gerek üyeleri, gerek Güvenlik Konseyi ne öğütleme niteliğindeydi. Genel Kurul yn uygulayabileceği tek önlem, BM Antlaşmasının 5. maddesinde öngörülen üyelik hakkının durdurulması idi. Alınacak önlemin uygulanması için de, sözü geçen üye hakkında daha önce Güvenlik Konseyi tarafından önleyici ya da zorlayıcı bir girişimde bulunulmuş olması ve üyelik isteğinin Güvenlik Konseyi nden gelmesi gerekmekteydi. Güvenlik Konseyi nin yetkilerini düzenleyen BM Antlaşmasının VII. Bölümü, Güvenlik Konseyi nin alacağı önlemleri saptamaktaydı. Ancak bu önlemlerin alınabilmesi için de, daimi üyelerin hiçbirinin vetosunu kullanmaması gerekmekteydi. Burada Türkiye yi her şeye rağmen destekleyecek ülkeler de bulunmaktaydı Bkz., Ali Sirmen, Kıbrıs ta Sıcak Sonbahar, Cumhuriyet, 25 Ağustos 1977, s. 3.

247 237 Kıbrıs Rum yönetimi bu girişimi, Türkiye nin Rum toplumuna ve Rumların haklarına yeni bir müdahalesi gibi tanıtmak fırsatını böylece elde etmiş olmaktaydılar. Kıbrıs Rum yönetiminin BM örgütünün sürekli temsilcisi Zenon Rossides, Maraş ın yerleşime açılması olayı ile birlikte, Türkiye nin Kıbrıs a getirdiği halk kitlelerini yerleştirdiği, Rumların mallarını gasp ettiği, uluslararası sözleşmelere aykırı eylemlerde bulunduğu savlarını Güvenlik Konseyi toplantısında yineleyeceklerini söylemişlerdir. Bu, KTFD nin o gün tek başına altından kalkamayacağı ağırlıkta bir yüktü. yetersiz oluşunun bilinmesine rağmen, Rumlar ne yapmak istemekteydiler, o halde? Ayrıca, Maraş ın yerleşime açılması gerçekleştirildiği takdirde Rum yönetimi, Kıbrıs sorununa adaletli ve barışçı bir çözüm bulunması yollarının kesinlikle kapanmış olacağını da resmen açıklamıştır. Güvenlik Konseyi ne yapılan başvuruda bu açıklamaya, tehdit niteliğinde, yer verilmiştir. 382 Üç yıl kendi haline terk edilen Maraş ın turizme ve yerleşime açılması, büyük ölçüde bir para işiydi. Yetkililer, sadece otellerin bulunduğu bölgenin (iç ve dışı ile) onarılmasını 3 4 milyar liraya malolacağı kanısındaydılar. Maraş ın 3 kilometrelik sahili boyunca toplam olarak 8 bin yataklı 48 otel ile 58 otel-apartman kurulmuştu. Bunlardan 10 u 4 yıldızlı, lüks, modern tesislerdi ve 3 bin yatağı bulunmaktaydı. Maraş ta sadece, bazı çalışmaların başladığı, özellikle otellerin bulunduğu kesimin temizlenmesi için özel ekiplerin oluşturulması, bunun da Dünya kamuoyunun desteğini kazanmak için Rumlar, Türklerin Maraş ı kolonize etmeleri ile İsraillilerin Batı Şeria yı kolonize etmeleri arasındaki benzerliğe işaret etmişlerdir. Onlara göre ikisi de, işgal edilmiş topraklar üzerinde kendi insanlarını yerleştirmekte ve eski sahiplerinin malını mülkünü 382 Eylül ayı içinde toplanacak olan BM Genel Kurulu nda, Avrupa Konseyi nde, Helsinki Nihai Belgesi nin uygulanmasına ilişkin ileriki Belgrad Konferansı nda Kıbrıs sorununun, Rum yönetiminin girişimleriyle ele alınacağı görülmekteydi Bkz., Orhan Apaydın, Maraş Sorunu, Cumhuriyet, 29 Eylül 1977, s. 1, 9.; Rosides, Güvenlik Konseyini toplantıya çağırırken, gönderdiği şikayet mektubunda, Rumların isteklerini şöyle sıralamıştır: 1) Maraş ın iskana açılmasıyla Ada daki durum daha da kötüye gidecektir. 2) KTFD tarafından açıldığı öne sürülen Constantia oteli Türk askerlerinin kontrolü altındadır. 3) Türkiye den Kıbrıs a yoğun nüfus nakli yapılmaktadır Bkz., Milliyet, 31 Ağustos 1977, s. 10.

248 238 gasp etmekteydiler. Rumlar, genellikle İsrail i suçlayan ülkelerin ve Güvenlik Konseyi üyelerinin Türkleri de kınayacağını ve Maraş ın açılmasını engelleyeceğini umuyorlardı. Türk tarafı ise, Maraş ı diğer yerleşimlerinden farklı görmüyor ve Maraş ın muhtemel bir toprak ödünü niyeti ile kapalı tutulduğunu beyan etmediğini belirtiyordu. 383 Kıbrıs konusu hiç beklenmedik şekilde ve boyutlarda yeniden gündeme girmişti. Bir yandan BM Güvenlik Konseyi, Rum yönetiminin isteği üzerine günledir Maraş konusunu görüşmekte ve çeşitli bahanelerle kararı geciktirmekteydi, öte yandan, KTFD Başkanı Rauf Denktaş, iki yıldan beri ilk defa Ankara ya gelmiş ve beraberinde Maraş için kesin tavır takınılmasından, bağımsızlık ilanına kadar çeşitli teklifleri bulunduran bir paket getirmişti. Güvenlik Konseyi, ardı ardına görüşmeleri erteleyerek tarafları tatmin edecek bir yol bulmaya çalışmaktaydı. Üzerinde durulan formüllerin başında, toplumlararası görüşmelere yeniden başlamaları için Türk ve Rum yönetimlerine acil çağrı yapmak da bulunmaktaydı. 384 Bu arada BM Genel Sekreteri Waldheim, yıllık BM raporunda, Kıbrıs la ilgili son bir yıllık gelişmeler insanın düşlerini kıracak kadar ağır gitti demiş ve sözlerini, Türk ve Rum toplumları hâlâ birbirlerinden çok büyük farklılıklarla ayrılmışlardır. Tarafların birbirlerine çok ters düşen tutumlarından vazgeçip, anlamlı görüşmelere başlamak için herhangi bir girişimde 383 Sami Kohen, Kıbrıs ta Sorun İçinde Sorun: Maraş, Milliyet, 30 Ağustos 1977, s Güneri Civaoğlu, Kıbrıs ta Dönüm Noktası, Tercüman, 8 Eylül 1977, s. 3.; BM nin uluslararası buhranlarda etkin rol oynayamamasının asıl nedeni yasasındaki yetersizlik değil, beş devamlı üyenin, özellikle ABD ve Sovyetlerin aralarında bir türlü anlaşamamalarıydı. Aslında, Güvenlik Konseyi nin beş devamlı üyesinin anlaşabileceği zamanlar, bu organın yetkileri uluslararası hukuk kurallarını bile zorlayacak boyutlara erişebiliyordu. BM nin 39. maddesine göre, Güvenlik Konseyi, barışı tehdit, barışın bozulması ve saldırı hallerini saptar ve bundan sonra iktisadi (Mad. 41) ya da askeri (Mad. 42) müeyyideleri uygulama kararı alabilirdi. Ancak BM yasası ne gibi hallerin barışı tehdit ya da barışın bozulması sayılacağını belirtmediğinde, bunun saptanması Güvenlik Konseyi nin değerlendirmesine kalmıştır. Böylece Genel Kurul, hukuku da zorlayarak bir kanun yapıcısı haline gelmiştir. Örnek olarak Güvenlik Konseyi nin 1950 yılında Kore Savaşı karşısındaki tutumu ise ilginç nitelikteydi. 39. maddeye uyarınca barışın bozulduğu saptanmış, ancak 42. maddeye başvurulamamış ve askeri müeyyide uygulanmasına karar verilememiştir. Sadece üye ülkelere, Güney Kore ye yardım gönderilmeleri için tavsiyede bulunulmuştur. Bu fırsatı bekleyen ABD, tavsiyeden birkaç saat sonra deniz, hava ve kara birliklerini Kore ye gönderince BM de savaşa sürüklenmiş, diğer bir deyişle BM Bayrağı altında Amerika nın savaşı yürütülmüştür Bkz., Ergun Balcı, Güvenlik Konseyi Maraş ı Görüşmeye Başlarken, Cumhuriyet, 30 Ağustos 1977, s. 3.

249 239 bulunmadıklarını belirtmek gerekir. Durum çok naziktir. Ve başarısızlığa uğrama tehlikesi ise giderek artmaktadır şeklinde sürdürmüştür. 385 BM Güvenlik Konseyinin son toplantısında, Kıbrıs Ru m Dışişleri Bakanı Hristofides, Konseyin hâlâ Rumların isteklerine uygun herhangi bir karar tasarısını kabul etmemesini hayretle karşıladığını belirtmiştir. İstediğini elde edemeyen Rum yönetimi, meseleyi, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu na götürmüştür 386 Diğer taraftan da, BM Güvenlik Konseyi, konu ile ilgili çalışmalarını tamamlamış ve önceki kararlarından önemli bir ayrılığı olmayan yeni bir kararı kabul etmiştir. Kararla, tarafların tek taraflı girişimlerden kaçınması salık verilmiştir. Bu deyim, Kıbrıs Rum yönetimi ile Atina yı memnun etmişken, Kıbrıs Türk yönetimi Dışişleri Bakanı Vedat Çelik ise, kararın bu bölümünü Kıbrıs ın içişlerine karışma olarak yorumlamıştır. Maraş bölgesinin Kıbrıs Türk yönetimince yerleşime açıldığı iddiası, Maraş ın yerleşime açılmadığı, burada bir Otelcilik Okulu nun çalışmaya başlamasının turistik bölgede sivil yerleşimin serbest bırakılması olarak yorumlanamayacağı ileri sürülerek çürütülmeye çalışılmıştır. Bu sözler BM Güvenlik Konseyi kararında yer almıştır. Güvenlik Konseyi nin son kararında, Genel Kurul un 1974 tarih 3212 sayılı kararı, Güvenlik Konseyi nin 1974 ve 1975 yıllarında aldığı 365 ve 367 sayılı kararları bir kez daha hatırlatılmıştır. Atıf yapılan kararların hepsi Türkiye ve KTFD aleyhinde, Rumların istekleri doğrultusunda görüşler taşımaktaydı. Ayrıca bu son karar, bir yenilik daha getirerek, Genel Sekreterin Güvenlik Konseyi tavsiyelerinin tersi yönündeki girişimleri yetkili organlara haber vermekle yükümlendirmiştir. Artık, Ankara ya da KTFD nin herhangi bir girişimi, Rum çağrısına gerek 385 Milliyet, 10 Eylül 1977, s Tercüman, 11 Eylül 1977, s. 3.; Türkiye nin Kıbrıs ta insan haklarını ihlâl ettiği gerekçesiyle, geçmiş bir tarihte, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan Türkiye aleyhindeki Kıbrıs Raporu, Sunday Times gazetesinde yayınlanmıştır. Raporda, Kıbrıs Harekatı ndan sonra Türklerin, Rumların ırzına geçtiği ve şahıslara işkence ettiği yer almıştır. Ne var ki Türkiye, devlet olarak propagandaya gereken ehemmiyeti vermemiş, dış memleketkerde yaşayan Türklerin çoğunluğu da, hariçte ikamet eden Yunanlıların hassasiyeti ile meseleye eğilmemişlerdir. Bkz., Nazlı Ilıcak, Avrupa Konseyinin Raporu, a.g.e., 27 Ocak 1977, s. 1, 11.

250 240 kalmaksızın Genel Sekreter tarafından BM Güvenlik Kurulu na getirilebilecekti. Geriye de, sevindirici bir taraf olarak, sadece 41. ve 42. maddelerde gösterilen önlemlerin alınmamış olması kalmaktaydı. 387 Bir ay sonra Maraş konusunda İngiltere nin beklenmedik bir çıkış yapması, her ne kadar Türkleri kızdırmış, Rumları sevindirmişse de, gerek KTFD de gerekse Ankara da yapılan askeri, siyasi açıklamalar, Maraş konusunda Türk politikasını bir kez daha vurgulanmasına olanak vermiştir. İngiliz Hükümeti nin Maraş konusunda ilk kez açıktan tavır alması, Rumların ekmeğine yağ sürmüştür. Dışişleri Bakanı David Owen ın iki bölgeli federal bir çözümde Maraş ın Rumlara bırakılması görüşünü savunması, Rumlar arasında sempati yaratırken, İngiltere bir garantör ülkedir ve Kıbrıs a karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklarına ne saygı göstermiş ne de 387 BM Genel Kurulunun 3212 sayılı kararı: Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki bütün yabancı silahlı kuvvetlerin ve yabancı askeri varlık ve personelin süratle çekilmesini ve Kıbrıs ın içişlerine her türlü müdahaleye son verilmesini diler. 365 sayılı karar, Barış Gücü nün görev süresi uzatılırken alınmıştır; Kıbrıs taki yabancı varlığına son verilmesi yinelenmiş ve durumda olumlu bir gelişme olmamasının üzüntüyle karşılandığı belirtilmiştir. 367 sayılı karar; KTFD nin ilanını tek taraflı bir hareket olarak esefle karşılamıştır Ali Sirmen, Kıbrıs ve BM, Cumhuriyet, 20 Eylül 1977, s. 3.; Amerikan Cumhurbaşkanı Carter in Kıbrıs sorunu ile ilgili sunduğu raporda şunlara yer verilmiştir; Ağustos ta(n) bu yana toplumlararası görüşme yapılmamıştır Kasım da yer alacak Yunan seçimleri ve Şubat taki Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri dolayısıyla görüşmelerdeki bu duraklama rahatça aylarca sürebilir görüşmelerin yeniden başlamasını teşvik çabalarımızı sürdürdük Ağustos sonu ve Eylül başında BM Güvenlik Konseyi ndeki özel görüşülmesi sırasında dikkatimizi bu amaca yönelttik. Sonunda hem tarafsız hem de polemik olmayan ve tarafları tehrik edici hareketlerden kaçınıp toplumlararası görüşmelere yeniden çağıran fikir birliğine dayanan bir karar alındı. Aynı zamanda New York ta bir seri toplantı yapmak için Türk ve Yunan hükümetleri ile istişarede bulunduk Kıbrıs Cumhurbaşkanı Kipriyanu ile yararlı bir görüşmede bulundum bir çözüm için halkının duyduğu samimi arzu ve bu hususta Birleşik Amerikanın kendilerine yardım edebileceği yolundaki ümitleri hakkında beni temin etti. Bkz., Adalet, 3 Kasım 1977, s. 3.; Zafer, 3 Kasım 1977, s. 3.; Öte yandan, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği sorunlarını görüşmek üzere, Helsinki Nihai Senedinin (Konferansın devamı) olarak, Dışişleri Bakan yardımcıları (temsilcileri) düzeyinde toplanan Belgrad Konferansı nın basına açık yapılan çalışmalar kısmında, Kıbrıs la ilgili edinilen izlenimler şöyle olmuştur; Helsinki Zirvesi nden itibaren geçen sürede Kıbrıs ta bir adım yol alınmadığı, katılımcıların ortak kanısıydı çıkarmasının nedenleri ne olursa olsun, yılları arasında, Türklere uygulanan baskılar ne denli bilinirse bilinsin, Türk Ordusu nun Kıbrıs ta yerleşmeye başladığı, Türkiye nin Ada dan çıkmayacağı görüntüsünün yaygınlaşması tüm diğer savları geçersiz kılıyor ve Kıbrıs, Helsinki ilke ve kararlarını çiğnendiği, kanayan bir yara görünümünde ortaya çıkıyordu Türk Heyeti, Belgrad da, tartışmaya girmektense, genel prensipler üzerinde durarak, anlaşmazlık konularını tartışmaktan çok, ilerde gerçekleştirilecek görüşmelere ortam hazırlamakla sıyrılmayı, bunun için de ılımlı bir yol tutmayı yeğlemiştir. Ayrıca tutarlı bir sav olarak, Kıbrıs sorununun görüşmelerle çözülebileceği, ilgili tüm tarafların hazır bulunmadığı bir toplantıda tartışılamayacağı görüşü ileri sürülmüştür Bkz., Ali Sirmen, Ne Söylenebilir ki!, Cumhuriyet, 13 Ekim 1977, s. 3.

251 241 yerine getirmiştir. diyen Rumlar, İngiltere nin Türkiye ye o güne kadar ne gibi baskılar yaptığını sormaya başlamışlardır. 388 Kıbrıs konusunu her platformda tartışmaya ve değerlendirmeye açan Rumlar, Avrupa Konseyi nden de bir zorlayıcı karar almak istemişlerdir. Ancak Konsey in, Kıbrıs la ilgili son karar metni, genelde Türkiye nin görüşüne uygun bulunmuştur. Ankara diplomatik çevrelerinde, Hem Konsey içi, hem Konsey dışı koşulların gerektirdiği, iki tarafı da dikkate alan, iki tarafı da tam memnun etmeyen, fakat yapıcı öneri taşıyan karar olarak yorumlanmıştır. Karar metninde, Kıbrıs Cumhuriyeti denmesi, Kıbrıs Rum yönetimini, Kıbrıs hükümeti olarak kabul etmeyen Türkiye nin görüşüne uymamaktaydı. Ayrıca Ada da insan hakları ihlâl olaylarının cereyan ettiğine dair cümle, her ne kadar Türkiye yi zikretmiyor ve tek yanlı insan hakları ihlâliyle suçlamamış ise de, bundan Rumlar kadar Türklerin de payı olduğu zımnen ifade edilmiştir. Adı geçen ifadeler Türkiye yi memnun etmemiştir, sadece. Konsey, Türkiye nin Ada ya müdahalesinin garanti anlaşmalarından doğan bir hak olduğunu, bu müdahalenin savaşa dönüştüğünü ve savaş sırasında insan haklarına aykırı bazı olaylarının cereyanının önlenemediğini de dikkate almıştır. 389 Avrupa Konseyi nin Türkiye ile ilgili kararından kısa bir süre sonra, BM Genel Kurulu, Kıbrıs konusu ile ilgili olarak, 30 çekimser, 11 lehte oya karşılık 79 oyla KTFD temsilcisine söz hakkı vermeyerek yürüttüğü görüşmelerini 388 Maraş ın gündeme getirildiği son zamanlarda, bir süre önce faaliyete geçen Otelcilik ve Turizm Eğitim Merkezi (OTEM) de yeni ders yılına girmiştir. Birinci ve ikinci sınıf toplam 94 kişilik öğrenci topluluğu eğitime başlarken, civarda da bir temizlik faaliyetine girişilmiştir Bkz., Milliyet, 24 Ekim 1977, s Delegeler Komitesinin kabul ettiği karar metni; 1) Kıbrıs ta vukua gelen bazı olayların insan haklarının ihlâl ettiğini müşahede etmiştir. Dolayısıyla bunların tekerrürünün önlenmesi için gerekli önlemlerin alınmasını talep eder. 2) Bu bakımdan Kıbrıs ta insan haklarının sürekli korunmasının, iki toplum arasında barış ve güven sağlanmasını gerektirdiğine inanır. 3) Tarafların en kısa zamanda müzakerelere başlamasını önerir. 4) Şayet durum gerektirirse, 9 aylık bir süreden sonra, sorunu tekrar gündeme kaydetme hakkını muhafaza eder. Bkz., Milliyet, 28 Ekim 1978, s. 8.; Konuyla ilgili gelişmeler için bkz., Ali Dayıoğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin Türkiye ye Karşı Avrupa İnsan Hakları Komisyonu na Yaptığı Başvurular, İnsan Hakları Merkezi Dergisi, Cilt 3., S. 2. Nisan 1995, s

252 242 tamamlamıştır. 390 Bağlantısızların hazırlamış olduğu karar tasarısı ise Genel Kurul da 6 oya karşılık 116 oyla kabul edilmiştir. Karar metni ise şöyleydi: 391 Kıbrıs sorununu müzakere eden Genel Kurul, sorunun uzamasıyla, dünya barış ve güvenliğinin tehlikeye girdiğini göz önünde tutarak 1974 Kasım, 1975 Kasım ve 1976 Kasım tarihlerinde alınan kararların da uygulanmadığına üzüntüyle dikkat çeker, toplumlararası görüşmelerde herhangi bir gelişme meydana gelmemesinden duyulan kaygıyı ifade eder. BM Genel Kurulu, Kıbrıs sorununun bir an önce çözüme bağlanmasını göz önünde tutarak, BM nin şu ilkeleri gereğice hal yolu bulunmasını istemektedir: 1- Kıbrıs sorununun geçerli çözüm çerçevesi olarak 1974 yılı Aralık ayında Genel Kurulca onaylanan 365 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunur. 2- Bütün ülkelerin Kıbrıs ın egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve bağlantısızlığına saygı göstermelerini ve bu ilkelerin iç işlerine karışmaya son vermelerini ister. 3- Kıbrıs ta yaşayan her iki topluma, iki tarafça kabul edilebilecek ve temel ve yasal haklarına dayalı bir çözüm bulmaları amacıyla derhal anlamlı görüşmelere başlamaları çağrısında bulunur. 4- Kıbrıs sorununa bulunacak çözümü aksi yönde etkileyebilecek tek yanlı davranışlardan kaçınılmasının önemine dikkat çeker. 5- Güvenlik Konseyi nin, Kıbrıs sorununun sürekli izlenmesini ve her türlü kararının uygulanması için gereken önlemleri almasını tavsiye eder. 6- Sorunla ilgili tarafların, BM Genel Sekreteri, Genel Kurul, Güvenlik Konseyi ve Kıbrıs taki Barış Gücü ile sorunun çözümlenmesi için işbirliği yapmalarını ister. 390 ABD çekimser kalırken, Rusya aleyhte oy kullanmıştır. Türkiye, Afganistan, Bangladeş, Endonezya, İran, Japonya, Malezya, Fas, Pakistan, Suudi Arabistan ve Tunus lehte oy kullanmışlardır Bkz., Adalet, 9 Kasım 1977, s. 1, 7.; Tercüman, 9 Kasım 1977, s Milliyet, 11 Kasım 1977, s. 8.

253 Genel Sekreterin, kararların uygulanıp uygulanmadıklarını yakından denetlemiş ve Genel Kurulun otuz üçüncü toplantısında bununla ilgili gözlemlerini bildirmesi çağrısında bulunur. BM Genel Kurulu ndaki tüm oylamalar, Türkiye nin BM deki yalnızlığını göstermiştir. Özellikle, Atina ve Kıbrıs Rum yönetimi beşinci maddenin Genel Kurul dan çıkaracaklarını daha önce söylemiş olmaları da dikkate değerdi. Ki, bu maddeye Türkiye itiraz etmiş, ancak 16 ya karşı 71 oyla geri çevrilmiştir. 392 Karar suretinin 5. maddesinin oylanması sırasında ABD, Türkiye yi desteklemiş, İngiltere ve Fransa çekimser kalmış, Çin ise oylamaya katılmamıştır. 393 Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil, Güvenlik Konseyi ile Genel Kurulu önceki kararların uygulanması için göreve çağıran 5. madde ile ilgili bir açıklama yapmış ve Biz bu maddeyi ayrı oylamaya tabi tutturduk ve oylamada Güvenlik Konseyi üyelerinin çoğunun maddeyi desteklemedikleri ortaya çıktı. Beş daimi üyeden ABD, bu maddenin aleyhinde oy kullandı Bu maddeyi baş daimi üyeden sadece Sovyetler Birliği destekledi demiştir. Buraya kadar bir yanlış yoktu. Ancak bu mantığı, Genel Kurul un 6 ya karşı 116 gibi büyük bir çoğunlukla Türkiye aleyhine kabul ettiği Kıbrıs kararını hafifletmek amacıyla ileri sürmek büyük bir talihsizlik olmuştur. Kaldı ki, 5. maddenin aleyhinde olan Güvenlik Konseyi nin Sovyet Rusya dışındaki dört daimi üyesinin ilerde değişik koşullarda bu maddeyi desteklemeyeceklerine dair hiçbir güvence yoktu, Türkiye nin elinde. 394 Şüphesiz karar metninde bir açıklık yoktu. Laflar, birtakım diplomatik metotlarla yuvarlanarak anlaşılmaz hale getirilmiştir. Ama bu pratik tedbirler içerisinde Askeri müdahaleden, ekonomik ambargoya kadar bir sürü müeyyidenin bulunduğu da unutulmamalıydı. Hiçbir şey 5. maddenin ağırlığını ortadan kaldıramazdı Ali Sirmen, Kıbrıs ve BM, Cumhuriyet, 12 Kasım 1977, s Abdi İpekçi, Türkiye nin BM de Ağırlaşan Durumu, Milliyet, 12 Kasım 1977, s Ali Sirmen, Genel Kurulun Kıbrıs Kararı, Cumhuriyet, 15 Kasım 1977, s ı aşan İslam ülkesinden sadece 5 inin Türkiye yi desteklemesi de üzerinde durulması gereken konulardan biri olarak gösterilmiştir Bkz., Zafer Atay, BM Gene Kıbrıs ı Oyladı, Tercüman, 13 Kasım 1977, s. 3.

254 in İlk Gündemi: Yeni Hükümet, Kıbrıs ve Montrö Zirvesi Türkiye, 1977 yılının son ayında, Milliyetçi Cephe Hükümeti nden istifa eden milletvekilleri nedeniyle bir hükümet bunalımının eşiğine gelmiştir. Dokuz milletvekilini kaybeden iktidar, Meclis teki milletvekili sayısının 220 ye düşmesi sonucu, bir güven oylaması sonucu düşürülme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. 396 Ve beklenen olmuştur; Cumhuriyet döneminde ilk kez gensoruya 218 e karşı 228 güvensizlik oyu verilerek MC Hükümeti sona ermiştir. Demirel, Meclis teki oylamadan sonra Çankaya Köşkü ne giderek, Cumhurbaşkanı F. Korutürk e istifasını vermiştir. 397 Yeni Hükümet CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit tarafından kurulmuş ve Cumhurbaşkanı F. Korutürk tarafından onaylanmıştır. 35 kişilik kabinede, bağımsızlar 10, CGP 2, DP 1 ve CHP 22 bakanlık elde etmişlerdir. 398 Ayağının tozuyla görevine başlamış olan Hükümetin ilk ziyaretçisi BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim olmuştur. Daha güvenoyu dahi almamış bir hükümetle görüşmeye gelen Waldheim için başkent diplomatik çevreleri Türkiye nin görüşünü öğrenmeye geliyorsa, Türkiye yıllardır görüşünü açıkladığı için Genel Sekreter çok geç kalmış sayılır, yok eğer Türkiye nin bundan sonra ne yapacağını öğrenmek için geliyorsa, o zaman da çok erken geliyor demişlerdir Milliyet, 16 Aralık 1977, s. 1, a.g.e., 1 Ocak 1978, s Dışişleri Bakanlığı görevi CHP Milletvekili Gündüz Ökçün e verilmiştir Bkz., Tercüman, 6 Ocak 1978, s. 1, TÜRKLERİN KIBRIS GÖRÜŞÜ: Önce görüşmeler başlasın, Rumlar Türkleri tanısın; 1) İki toplum arasında başlıca sürtüşme konusu olan Rum kayıpları konusu, Türklerin de kayıpları olduğu gerçeğinden hareketle, Uluslararası Kızılhaç Örgütü nün başkanlığında ve mahallinde kurulacak bir komitede ele alınacak ve taraflar bu insancıl sorunu propaganda konusu yapmaktan kaçınacaklar. 2) Türk yönetimi, geçmişte, EOKA faaliyetlerinde aktif rol almamış Rum otel işletmelerinin, Maraş taki turistik tesislerini işletmelerine izin verecek. 3) Türk yönetimi ayrıca, EOKA faaliyetinde aktif rol almamış Rum göçmenlerden 10 bin kadarının, Maraş bölgesindeki evlerine dönmelerine izin verecek. 4) İki toplumu doğrudan ilgilendiren acil, sosyal, ekonomik ve insancıl sorunların çözümü için, Lefkoşe de ortak komiteler oluşturacaklardır. 5) Türk tarafı, toplumlararası görüşmelerin başlaması halinde, Rum tarafına sunacağı yeni toprak önerileri ve haritaya karşılık, yeni bir anayasal öneri paketi sunacaktır. 6) Türk tarafı, Denktaş ile Makarios arasında sağlanan Çerçeve Anlaşması uyarınca, iki bölgeli federal devlette, Türk Federe Devleti nin toprak genişliğinin, sınır düzeltmeleri esprisi içerisinde %32,8 e indirilmesini kabul eder. Sınır düzeltmelerinde gözetilecek temel ilke, Çerçeve Anlaşması nda da öngörüldüğü gibi, Türk toplumunun, geçmiş deneylerden kaynaklanan güvenlik ve ekonomik yaşayabilirlik ihtiyacı ile mülkiyettir. 7) Lefkoşe Uluslararası Havalimanı nın BM in gözetiminde işletmeye açılmasını kabul eder. 8) Türk tarafı, zayıf yetkilerle donatılmış federal

255 245 Yeni Türk Hükümetini kutlama olanağı bulduğu için kıvanç duyduğunu açıklayan Waldheim, Ankara da yapacağı görüşmelerden sonra toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması için bir tarih önerebileceğini söylemiştir. 400 Ankara daki temaslarını tamamlayarak Kıbrıs a geçen Waldheim, verdiği bir davette, BM Barış Gücü Karargahı nda, Denktaş ve Kipriyanu yu buluşturmuştur. Yemekten sonra Hilton da bir konuşma yapan Kipriyanu, Rum tarafının toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması için iyi niyetini gösterdiğini, ancak Türk tarafının buna karşılık anlamlı görüşmeler yapması ve Kıbrıs meselesini tüm yönleri üzerinde belirli ve kesin öneriler sunması gerektiğini tekrarlamıştır. Kipriyanu nun açılımını yeni çerçeve girişimi olarak değerlendiren Denktaş, Yeni bir çerçeve arama temayülü talihsiz bir yaklaşımdır. Waldheim i Kıbrıs a getiren hava ile bağdaşmaz. Görüşmeler için çerçeveler vardır. Bunu geçen Şubat ayında Makarios la birlikte çizmiştik. Bunun dışına çıkılmayacağını Waldheim da teyit etmiştir Türkiye nin politikası iki bölgeli federal bir Kıbrıs ta, Türk toplumunun haklarını korumak, bu iki toplumlu Kıbrıs ın ENOSİS mezbahasında boğazlanmasını önlemektir demiştir. 401 merkezi otoritede siyasal eşitlik kurallarına uyulmasını, bunun dışında tüm sorunlara görüşmeler yoluyla çözüm aranmasını kabul eder. RUMLARIN KIBRIS GÖRÜŞÜ: Türkler çekilsin, Rumlar eski yerine dönsün; 1) Federal Merkezi Hükümet, devletin birliğini ve bütünlüğünü koruyacak biçimde en geniş yetkilerle donatılacak, merkezi hükümetin etkinliğini zedeleyici öneriler, müzakere bile edilmeyecektir. 2) İşgal kuvvetleri (Türk Barış Kuvvetleri kastediliyor), Ada yı derhal terk etmelidir. 3) Göçmenler, eski yerlerine dönmelidir. 4) Serbest dolaşım, yerleşim ve mülk edinme özgürlüğü pazarlık konusu yapılmayacaktır. 5) Maraş ve Omorfo bölgeleri Rumlara iade edilmeli, Karpaz bölgesinde ayrı bir Rum kantonu oluşturulmalıdır. 6) Magosa ve Girne limanlarının işletilmesi merkezi hükümete ait olacaktır. 7) Merkezi hükümet ve federal organlarda Türkler, nüfusları oranında temsil edilmelidir. İki toplum arasındaki nüfus farklılığı nedeniyle siyasal ve sayısal eşitlik müzakere edilmeyecektir. 8) Toplumlararası görüşmelerin başlayabilmesi için de, Türk tarafı makul ve somut öneriler getireceğine ilişkin güvence vermelidir. 9) Bugünkü garanti sistemi Kıbrıs ta felaket getirmiştir. Bu nedenle Kıbrıs ın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü BM garantisine bağlanmalıdır. Bkz., Hürriyet, 8 Ocak 1978, s. 1, 11.; 17 Ocak 1978 günü Ecevit Hükümeti, 218 e karşı 229 oyla Güvenoyu almıştır Bkz., Cumhuriyet, 18 Ocak 1978, s. 1., Kıbrıs Rum kesiminde yayımlanan tarafsız Simerini gazetesi, Ecevit e Dikkat başlıklı bir yazıda özetle şunları belirtmiştir: Ecevit in iktidara gelmesi Kıbrıs için çok önemli bir gelişme teşkil eder. Ecevit, geçmişte sadece ne istediğini değil, fakat istediğini ne zaman ve nasıl alacağını da bilen bir kimse olduğunu kanıtlamıştır. Ecevit milliyetçidir. Azimli ve şeytanca şeytanca metodlar kullanmasını bilen bir kimsedir. Ecevit, Kıbrıs tarihinde yeni bir sayfa açan bir düşmanımızdır. Ecevit in neler yapabileceğimizi küçümsememiz bizim için çok tehlikeli olur. Ecevit Kıbrıs sorunu üzerinde, şu ya da bu yönde hızlı gelişmelere yol açabilecek durumdadır. Bkz., Milliyet, 8 Ocak 1978, s Cumhuriyet, 16 Ocak 1978, s. 1, 9.

256 246 Ecevit Hükümeti nin işbaşına gelmesiyle gündemin birinci maddesine geçen Kıbrıs sorununun çözümü yolunda atılan adımlara Ecevit ve Denktaş ın Her konuda tam bir mutabakata varmaları da eklenmiştir. Amerika Dışişleri Bakanı Cyrus Vance in Türkiye ye yapacağı ziyaretin arifesinde, Ecevit ve Denktaş, Ada daki sınırların yeniden belirlenmesine dair harita üzerinde bir çalışma yapmışlardır. Kıbrıs ta sınırın, Türk toplumunun güvenliğini de koruyacak biçimde ve makul ölçüler içinde çizilmesi kararlaştırılmıştır. Son şekli Lefkoşe de verilecek sınır haritasının ana hatları Ankara da saptanmıştır. Haritada, Lefkoşe nin doğusundaki bir bölümün Rumlara bırakılması öngörülmüştür. Bu arada, Türk kesimi için önem taşıyan, Ercan Havaalanı nın bulunduğu Rum kesimine doğru uzanmış çıkıntının iki yanından Rumların toprak vermesi Karşı taviz olarak istenecekti. Uygulanmak istenen yeni planın ana hatları şöyleydi: Türkler, Erenköy ve Akıncılar ile tampon bölge ve Larnaka ya doğru sarkan kısmı Rumlara bırakabilecekti. Ayrıca, Türk ve Rum devletlerinin başkanları ikişer yıl sırayla federal devletin başkanı olarak görev yapacaklardı. Maraş ise, federal hükümetin başkenti olacaktı Hürriyet, 20 Ocak 1978, s. 1, 7.; Faruk Sönmezoğlu, II. Dünya Savaşı ndan Günümüze Türk Dış Politikası, Der Yayınları, İstanbul, 2006, s Denktaş ile Türk Hükümetinin görüş birliğine vardıkları ilkeler genel hatlarıyla şunlardı: 1) Kıbrıs Federe Cumhuriyeti, iki toplumlu, iki bölgeli, bağımsız, bağlantısız bir federasyon olacaktır. 2) Türk ve Rum federe devletlerinden oluşacak olan federasyon, Başkanlık sistemi ne dayalı demokratik bir yönetime sahip olacaktır. Türk ve Rum devletlerinin kendi başkanları olarak seçecekleri kimse, rotasyon usulüyle, iki yılda bir federal devletin başkanı olarak görev yapacaktır. 3) Federal Hükümet altı bakandan oluşacak, bunların üçü Türk üçü Rum olacaktır. Federal Hükümet teki bakanlıklar Dışişleri, Maliye, Savunma, Ulaştırma, Koordinasyon ve Bayındırlık bakanlıklarıdır. 4) Federal Hükümet te yetki ve sorumluluklarda tam eşitlik sağlanacaktır. Hükümetteki bakanları, kendi toplumları aday gösterecek, federal hükümette kararlar çoğunlukla alınacaktır. 5) İki toplum arasında federal hükümetin görevlerinde tem bir koordinasyon ve işbirliği sağlanacaktır. 6) Savunma işlerinde koordinasyon, federal askeri karargah tarafından yürütülecek, bu karargahta eşit sayıda Türk ve Rum kumandan ve yetkili askeri yöneticiler bulunacaktır. Türk ve Rum federe devletlerinin kendi teşkil edecekleri askeri birlikler kendi bölgelerinde, federal karargahın emrinde savunma görevini yapacaklarıdır. 7) Federal Kıbrıs Cumhuriyeti nin bir tek merkez bankası ve resmi parası olacak, Kıbrıs vatandaşlarının bir tek pasaportu bulunacak, gümrük işleri ortaklaşa yürütülecektir. Ulaştırma, Maliye, Bayındırlık ve Dışişleri nde de bir federal hükümetin genel politika kararları çerçevesinde federe devletler çalışmalarını koordine edeceklerdir. 8) Kıbrıs Devleti nin bir federal anayasa mahkemesi olacak, bu mahkemenin başkanı da, tıpkı devlet başkanı gibi, rotasyon usulüyle bir defa Türk, bir defa Rum hakimden tayin edilecektir. Anayasa mahkemesi başkanı ataması, Türk ya da Rum oluşuna göre, Türk ya da Rum federe devletlerden birinin başkanınca yapılacaktır. Anayasa üzerindeki

257 247 Yunan Başbakanı Karamalis ile görüşmek üzere 14 Şubat ta Atina ya giden Kıbrıs Rum Toplumu Lideri Kipriyanu, Akropolis gazetesine verdiği bir demeçte, Kıbrıslı Türkler tekliflerini Ecevit Karamanlis zirvesinden sonraya erteleyeceklerdir demiş ve Türklerin sunacakları tekliflerden kimsenin ümitli olmadığını belirtmiştir. Türklerin Kıbrıs ta iki hedefi olduğunu söyleyen Kipriyanu, bu hedeflerden birinin Ada yı bölmek, ikincisinin ise, Kıbrıs ı tamamen işgal etmek olduğunu iddia etmiş ve Böyle bir bölünmeyi öngören çözüm teklifini kabul etmeyeceğiz, işgal altındaki toprakların kurtarılması için mücadele edeceğiz şeklinde konuşmuştur. 404 Ecevit Karamanlis zirvesinin nasıl sonuçlanacağı belli değildi. Başbakan Bülent Ecevit, bir an önce olumlu bir sonuca ulaşmak istemekteydi. Kıbrıs bunalımı sebebiyle Türkiye, tarihinde eşi az görülmüş bir döviz darboğazı içindeydi. Ağır bir silah ambargosu altındaydı. İçeride anarşi ve devalüasyon prestij yıpranmasına yol açmaktaydı. Ecevit in bu durumuna karşılık, Karamanlis in tek amacı zaman kazanmaktan ibaretti. Gerginliği gidermekte hiç de acelesi yok idi. Yunan Meclisi nde güçlü bir çoğunluğa sahipti. NATO nun askeri kanadından ayrıldığı halde, ABD den askeri yardım anlaşmazlıkları çözümlemek, anayasayı yorumlamak, federal devlet yönetimiyle ilgili görüş ayrılıklarını halletmekle görevli olan anayasa mahkemesinde hakimler de eşit sayıda olacaktır. 10) İki federe devletin meclisleri, kendi bölgeleriyle ilgili her türlü yasayı ve yönetimle ilgili kararları almak yetkisine sahiptir. Bu iki devletin de başbakanları olmayacak, başkanlık sistemine göre yönetileceklerdir. İki federe devlet anayasaları, federal hükümet anayasası ile uyum içinde olacak şekilde düzenlenecektir. 11) Devletin iç güvenliğinden sorumlu polis ve kolluk kuvvetleri de her federe devletin kendi yöneticilerince teşkil edilecek, ancak bunlar, tıpkı savunma işlerinde olduğu gibi, bir federal polis kumandanlığınca koordine edilecektir. Federal polisin yetki ve sorumlulukları merkezi hükümet tarafından saptanacak, fakat kolluk kuvvetleri, bağlı oldukları Rum ya da Türk toplumunda görevlendirileceklerdir. 12) Federal faaliyetlerde görevlendirilecek memurlar, kendi federe devletlerinde çalıştırılacaklardır. Başka deyimle federal yönetimde, Rum ve Türk görevlilere kendi toplumlarının bölgelerinde görev verilecek, böylece ilk yıllarda herhangi bir sürtüşme çıkmasına meydan verilmeyecektir. 13) Kıbrıs Federal Cumhuriyeti nin bağımsız ve bağlantısızlığı, egemenlik ve toprak bütünlüğü, eski anayasada olduğu gibi, Türkiye ile Yunanistan tarafından garanti edilecektir. İngiltere nin üçüncü garantör olarak katılması hususunda Türk tarafının bir önerisi, ya da ısrarı yoktur. Ancak, Yunanistan ile Türkiye nin bu konuda ortak hareket etmeleri ve Kıbrıs devletinde bu garantiyi simgeleyecek birer askeri varlık tesis etmeleri zorunlu görülmektedir Maraş ın ayrı bir başlık olarak görüşülmesi istenecek Bkz., Milliyet, 20 Ocak 1978, s Tercüman, 15 Şubat 1978, s. 7.

258 248 almaktaydı. Ülkesi, en geç 1981 de Ortak Pazar a tam üye olacaktı. Yani, Avrupa yı yanına alabilmek, Avrupa ile bütünleşmek üzereydi. KTFD ancak Türkiye nin maddi yardımı ile ayakta dururken, Rum yönetimi, uluslararası kuruluşlardan aldığı 300 milyon dolarlık ve Barış Gücü nden elde ettiği 15 milyon dolarlık kaynaklardan beslenmekteydi. Eğer Karamanlis, Ankara Atina arasındaki gerginlikleri 1980 lere kadar sürdürürse, Türkiye nin karşısına bu defa bütünleşmekte olan Avrupa nın en güçlü kuruluşu AET nin desteği ile çıkacaktı. Kıbrıs ta bir çözüme ulaşılmadığı sürece Türk Amerikan ilişkileri düzelmeyecekti Karamanlis, bunları çok iyi bilmekteydi. 405 Montrö görüşmesi öncesinde Yunan iktidarı, Yunan muhalefeti ve Kıbrıs yönetimi sıkılmış bir yumruk gibi bir ve beraberdi. Yani Yunan Başbakanı Karamanlis in, işe nereden başlayacağını ve nereye kadar gideceğini Yunan muhalefeti de bilmekteydi, Kipriyanu da Oysa Ecevit, bu konuda bir defa olsun muhalefet ile görüşme jestini göstermemiştir. 406 Türk ve Yunan başbakanları arasında iki gün aralıklarla süren zirve toplantısından sonra yayımlanan bildiride, Bu buluşmada, iki başbakan arasında dostane ve samimi bir diyalog kurulmuştur. Başbakanlar, iki toplumun yararına pratik sonuçlar sağlayacağı ve Türk Yunan ilişkilerini zedeleyen çeşitli sorunlara somut çözüm yolları açacağı inancıyla, bu diyalogu yeni toplantılarla da sürdürmeye karar vermişlerdir. sorunların gözden geçirilmesi, normal kanallardan sürdürecektir iki başbakan, hükümetlerinin iki ülke arasında varolan sorunlara barışçı ve adil çözümler bulunması yolundaki siyasal iradelerini yinelemişlerdir. 407 Toplam 7 saatlik konuşmalardan, Ecevit in de daha önce söylemiş olduğu gibi somut ve kesin kararlar beklemek söz konusu olamazdı. Bu düzeyde yapılan toplantılarda karşılıklı görüşler ve niyetler ortaya konabilir, güvensizliği giderecek psikolojik engelleri kaldıracak bir hava yaratılabilir ve en önemlisi bir diyalog mekanizması kurulabilirdi. Zirve teklifinin Ecevit ten gelmesi üzerine Yunanistan da da bunun yararlı olmayacağı ileri sürülmüş, 405 Güneri Civaoğlu, Zirvedeki Buluşma, Tercüman, 11 Mart 1978, s Kamuran Özbir, Montrö de ilk Etap, Zafer, 11 Mart 1978, s Milliyet, 12 Mart 1978, s. 8.

259 249 ancak Karamanlis açısından, böyle bir zirvenin, sorunların çözümü yönünde atılacak bir ilk adım olarak düşünülmesi sonucu ortaya çıkmıştır. 408 Şurası bir gerçektir ki, Karamanlis, Türk Yunan ilişkilerinin, her şeyden fazla güven eksikliği dolayısıyla bozulduğu inancını taşıyanlar arasında sayılmaktaydı. O nedenle, önce güvenin geri gelmesinden yanaydı. Bir örnek verilecek olursa; Yunanlılar Ege deki adalarını, bir Türk saldırısından korkarak silaha boğmuşlardır. Türkler ise bundan endişe duyarak, Yunanlıların bir yıldırım harekatı yapabileceklerini hesaba katarak Ege Ordusu nu kurmuştur. Çok tabii olarak iki taraf da karşılıklı olarak hızlı bir silahlanma yarışına girmiştir ABD Senatosu nun Zorlu Sınavı: Ambargonun Kaldırılması! Montrö görüşmeleri her şeye rağmen bir başarıdır. Bu görüşme çok çeşitli etkenlere karşın gerçekleşmiştir. Açık yüreklilikle, art düşüncesiz ve eşit koşullar altında geçmesi gereken görüşmeler sırasında ABD, Türkiye yi sindirici tavrını sürdürmüştür. Cyrus Vance in 19 senatöre yanıtı bir yandan Amerikan yönetiminin Türkiye açısından çoktan düşmüş olan maskesini, bir kez daha indirirken, Washington un, Türkiye üzerindeki baskı niyetlerini çok nazik bir dönemde bir kez daha dile getirmiştir. 410 Amerikan Dışişleri Bakanı Vance in açıklamalarına Türkiye nin tepki göstermesi üzerine, ABD Hükümeti, ambargo ile Kıbrıs ı ayrı tuttuğunu Türkiye ye resmen bildirmek durumunda kalmıştır Sami Kohen, Zirveden Ne Çıktı?, Milliyet, 12 Mart 1978, s. 8. Kamuran Özbir, Montrö nün Ardından, Zafer, 13 Mart 1978, s Ali Sirmen, Zirvenin Ardından, Cumhuriyet, 13 Mart 1978, s. 3.; Tutanaklara göre Schweiker in sorusu ve Vance in yanıtı aynen şöyleydi: Schweiker, Sayın Bakan, ortada dolaşan bir habere göre yönetim 1 milyar dolarlık askeri malzeme satışıyla ilgili Türkiye ABD savunma anlaşmasını Kongre ye göndermeye hazırlanmaktadır. Bu, sorumluluğumuzun gereği olarak komiteyi ilgilendirmektedir. Bu konudaki durum nedir? Vance in cevabı, İki savunma işbirliği anlaşması, yani hem Türkiye, hem Yunanistan la olan anlaşmalar konusundaki tutumumuz eskisinin aynıdır. Türkiye ile Savunma İşbirliği Anlaşmasını prensip olarak destekledik. Buna bağlı olarak da Doğu Akdeniz de olup bitenlerin etkisi bulunacağını belirttik. İki hükümet başkanının yakında yapacağı görüşmelerde Kıbrıs konusunda ayrıntılı olarak neler ortaya çıkacağını bekliyoruz. Bunu da ne yapacağımız konusundaki genel kararımızla ilgili olarak incelemek istiyoruz. Bu konuyu Kongre ile Nisan ayında yapacağı oturumlar sırasında görüşeceğiz ve tutumumuz o zama belirlenecektir. Bkz., Milliyet, 15 Mart 1978, s. 9.

260 250 Dışişleri Bakan Yardımcısı West, Türk Hükümeti nin, Vance in bir senato komitesindeki konuşmasını yanlış anladığını, aslında yönetimin Türk ABD savunma anlaşması konusundaki tutumunda bir değişiklik olmadığını, ambargoyu kaldıracak olan bu anlaşmanın gelecek ayın (Nisan) başında Kongre ye sunulacağını ve bu konu ile Kıbrıs sorunu arasında bir bağlantı kurulmadığını söylemiştir. 411 Ankara da Türkiye ile Amerika arasında varılan anlaşma Nisan başında Washington da resmen açıklanacak ve yine Amerikan Hükümeti Türkiye ye uygulanmakta olan ambargonun kaldırılmasına ilişkin önerisini Kongre ye sunacak idi. Resmi açıklama yapılmamış olmasına rağmen, edinilen bilgiler anlaşmanın ana hatlarını ortaya çıkarmıştır. Buna göre; - ABD Hükümeti, ambargo konusunu Kıbrıs ile bağlantı kurmadan ele alacaktı. - Ambargo ile savunma için işbirliği anlaşması da birbirinden ayrılmıştır. ABD Hükümeti, anlaşmanın yeniden görüşülmesini kabul etmiş ve bu aşamada Kongre ye sunmaktan vazgeçmiştir. - Birkaç gün içinde Kongre ye sadece ambargonun kaldırılmasına ilişkin karar sunulacaktı. Bu karar Kongrece onaylanırsa Türkiye ye peşin para ile bile satılması durdurulmuş askeri malzeme üzerindeki yasak kalkacaktı. - Ambargonun kaldırılmasıyla birlikte Türkiye, askeri malzeme alımında 175 milyon dolarlık bir krediden yararlanabileceği gibi, ABD buna ek olarak 50 milyon dolarlık bir yardımda bulunacaktı. Ambargonun iki önemli etkisi bulunmaktaydı: Bir kere Türkiye, bu yüzden parasını ödeyerek bile askeri gereksinimlerini karşılayamamak 411 Milliyet, 15 Mart 1978, s. 9.; Dışişleri Bakanı İ. Sabri Çağlayangil, TBMM de yaptığı bir konuşmada, Ambargo hasmane bir hareket olmakla beraber bir yeni imkan hazırladı. Amerika nın taahhütlerini tek taraflı olarak ihlâl etmesi, bizi, feshi için, vazgeçilmesi için birçok kayıtlarla bağlayan anlaşmalardan, bir kalemde hükümsüz, geçersiz addetmek fırsat ve imkanını verdi Bugün ikili anlaşmalar yok 54 anlaşma tarihe karışmış artık kendimiz hürüz. Yeni işbirliğini yeni şartlara göre yapar veya yapmayız. Bu duruma geldik demiştir Bu açıklama ambargo kararının Amerika açısından da olumsuz sonuçlara yol açtığı anlamına gelmekteydi. Bkz., TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 3., Cilt: 16., TBMM Matbaası, 1976, s

261 251 durumunda bırakılmıştı. O nedenle yedek parçalarını dahi yenileyememekteydi. Birtakım hayati ihtiyaçlarını yerine getirebilmek için olağanüstü fiyatlar ödemek zorunda kalmıştır. İşin manevi yanı da en az o kadar önemliydi. Türkiye, ambargo ile baskı altına alınmış bir ülke durumuna düşürülmüştür. Bu baskının kaldırılması Türkiye yi manevi yönden rahatlatacaktı. Ve bu sonucun Kıbrıs ta istenen ödün verilmeden, ambargo ile işletilmek istenen baskıya boyun eğmeden alınması, Türkiye ye saygınlığını da kazandırmış olacaktı. 412 Amerikan yönetimi, ambargonun kaldırılmasını Senato dan isteyeceği resmen Kıbrıs Rum idaresine bildirilmiş, bunu üzerine Rum İdaresi Dışişleri Bakanı Rolandis, ABD ye bir protesto notası vermiştir. Rolandis, Türkiye ye uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasının Kıbrıs için bir felaket olacağını ve Türkiye yi daha uzlaşmaz tutumlara sevk edeceğini öne sürmüştür. Bu nedenle Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarının başarısızlığa uğramasından da Birleşik Amerika nın sorumlu olacağını söylemiştir. 413 Yunan Hükümeti de, Kıbrıslı Rumlar gibi geniş çaplı bir tepki göstermiştir. Yunanlılar tepkilerini şu iddialara dayandırmışlardır: Türkiye yi Kıbrıs ta adilane bir çözüm için vermesi gereken ödünlere zorlayacak en etkili baskı, ambargodur. Bu baskı kaldırılırsa Türkiye uzlaşma gereğini duymadan Kıbrıs ta yarattığı oldu-bittiyi sürdürecektir. Bu, yanlışlığı çoktan kanıtlanmış bir iddia idi. Üç yıldır işletilen ambargo baskısının Kıbrıs sorununu çözümlemek şöyle dursun, büsbütün güçleştirdiği ortadaydı. Öyle bir baskı olmasaydı Türk tarafı masaya rahatlıkla oturabilir, çözüm için görüşmeler hiçbir komplekse kapılmadan yürütülebilirdi. 414 Karamanlis, Montrö de Ecevit e, Ambargoyu Türkiye ile ABD arasında bir sorun olarak gördüklerini söylemişti. Türkiye ye uygulanan Amerikan Ambargosu nun, Yunanistan ın bir sorunu olmadığını bildirmiştir. Yunan 412 Abdi İpekçi, Belli Olan Anlaşma ve Beklenen Sonuçlar, Milliyet, 3 Nisan 1978, s Adalet, 4 Nisan 1978, s. 1, Abdi İpekçi, Yanlış Hesap, Milliyet, 8 Nisan 1978, s. 1.

262 252 Hükümeti nin bu işe karışmadığını ileri sürmüş, bundan sonra da karışmayacağı konusunda güvence vermişti. Ambargonun kaldırılma kararının bildirildiği anda, bir süre bekleyen, hatta ılımlı açıklamalar yapan Karamanlis, daha sonra Amerika nın tepkisine yol açacak tepkiler göstermiştir. 415 ABD ambargo meselesini hal yoluna koymaya çalışırken, Kıbrıs Türkleri de, toplumlararası görüşmelerin başlamasını sağlamaya yönelik olarak, BM Genel Sekreteri K. Waldheim e, Ada nın geleceğine yönelik tekliflerini sunmuşlardır. 416 Kıbrıs ta yaptığı temaslarla ilgili olarak New York ta bir basın toplantısı düzenleyen K. Waldheim, Kıbrıs ta gerek öneriler, gerekse bundan sonra izlenecek yöntem konusunda her iki taraf arasında önemli görüş ayrılıklarının bulunduğunu belirtmiştir. Temasları ışığında bir değerlendirme yapacağını kaydeden Waldheim, Kıbrıs tayken tarafları toplumlararası görüşmeye çağırmasının Rum tarafının tutumu nedeniyle mümkün olmadığını söylemiştir. 417 Rumları memnun etmeyen bir gelişme de, Avrupa Konseyi imzasıyla gündeme gelmiştir. 24 Nisan günü yapılan oturumda, Kıbrıs a ilişkin İnsan 415 ABD yönetimi, ambargo kararının kaldırılması ile ilgili girişimini ciddiyetle, ısrarla ve kararlılıkla izleyeceğini bildirmişti. Oysa öneri Temsilciler Meclisi Komisyonu na sunulduğu gün, görüşmeler bir hafta ileriye atılmıştır Bkz., Abdi İpekçi, Sorular Kuşkular, Milliyet, 10 Nisan 1978, s Adalet, 14 Nisan 1978, s Cumhuriyet, 22 Nisan 1978, s. 1.; Rumlar, Türk önerilerini ucubeye benzetmişlerdir. Filelefteros gazetesi, Türk tarafının sunduğu görüşlerin belirsiz bir çerçeveden oluştuğunu iddia etmiş ve Türklerin makul olacaklarına ilişkin umutlarının söndüğünü söylemiştir. Agon gazetesi, Ankara nın önerileri mantık dışıdır. Tuzaktır ve kabul edilemeyecek niteliktedir Türkler bir ucube devlet istiyorlar. Bu önerilerle görüşmeye oturmamız çok zor demiştir. Apoyevmatini gazetesi ise, Türkler işgali kalıcı kılmak ve süngülerin gölgesinde görüşme açmak istiyorlar yorumunu yapmıştır Bkz., Adalet, 17 Nisan 1978, s. 3.; The Economist in yazısında da şunlara yer verilmiştir; Kıbrıs Rum yönetimi dostlarını giderek yitirmektedir. İlk yitirilen dost, Kongre den Türkiye ye silah ambargosunun kaldırılmasını isteyen Başkan Carter olmuştur. Türklerin yetersiz önerilerini somut ve özlü olarak niteleyen Kurt Waldheim yitirilen ikinci dost olmuştur. Bu arada Türkiye ye yakınlık gösteren İngiltere ile Sovyetler Birliği de Kipriyanu nun şimşeklerini üzerine çekmişlerdir. Öte yandan Türkler Ada nın %2 si yerine %8 ini ve Maraş ın tümünü geri vermeyi önerseydiler, Kıbrıs Rum yönetimi dünya kamuoyu önünde çok güç durumda kalırdı.. Ama Türklerin güçlü bir federal hükümetle Ada da hareket özgürlüğünü kabul etmeleri şarttır. Şimdi Amerikalılarla, Kurt Waldheim in, Türklerden önerilerini daha somut ve özlü hale getirmelerini istemelerini bekliyoruz The Times gazetesi ise şöyle demiştir, Türk önerileri birbirinden hemen hemen tamamen bağımsız iki devletten oluşan bir federasyon getirmektedir. Waldheim e sunulan Türk önerileri Magosa nın Rum kesimini bile geri vermeyi garanti etmemektedir. Böyle bir öneri ile görüşme masasına oturulması, anlaşma ile masadan kalkma olasılığını büyük ölçüde azaltmıştır. Böyle bir öneri Amerikan Kongresi için de fazla ümit verici olmayacaktır. Bkz., Cumhuriyet, 9 Mayıs 1978, s. 9.

263 253 Hakları Komisyonu Raporu nun yeniden gündeme alınması için Lüksemburg lu Parlamenter Margue tarafından verilen önerge reddedilmiştir. 13 Aralık 1977 tarihini taşıyan ve daha önce on kadar milletvekili tarafından imzalanmış olan Margue önergesine imza atan Alman parlamenterlerin dün sabahki grup toplantısından sonra imzalarını geri çektiklerini söyledikleri görülmüştür. 418 Avrupa Parlamentosu ndaki kararın sıcaklığı dinmeden ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası Komitesi nde, Türkiye ye uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasına ilişkin yönetimin önerisi üzerindeki görüşmelerden sonra 4 Mayıs günü oylama yapılmıştır. Oylamadan önce sert tartışmalar yaşanmıştır. Ambargonun kaldırılmasına karşı olan Rosenthal, Bu kararın geçirilmesi halinde Yunanistan ın büyük bir yenilgiye uğrayacağını söylemiştir. Sonuç olarak Alt Komisyon ambargonun kaldırılmasını 17 ye karşı 18 oyla kabul etmiştir. Komisyon ayrıca, Carter yönetiminin 1979 yılında Türkiye ye önerdiği 50 milyon dolarlık ekonomik, 175 milyon dolarlık askeri yadımı da kabul etmiştir. 419 ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası Komitesi nin, Carter in önerisini sadece bir oy fakla kabul etmesi, ambargoyu kaldırma şanslarının zayıfladığını gösteren bir belirtiydi. Bu oylamaya, kısa bir süre önce Vance e mektup yazarak ambargonun kaldırılmasını kendiliklerinden istemiş üç temsilcinin katılmaması, birinin de oyunu değiştirip aleyhte kullanması bu belirtiyi daha belirgin hale getirmekteydi. Anlaşıldığına göre uluslararası Elenizmin baskıları ve propagandaları etkili olmaya başlamıştır. Kipriyanu, Türk önerilerinin bir aldatmaca olduğu iddiası ile hem dünya kamuoyunu, hem de Amerikan Kongresi ni aldatabilmiştir. Waldheim, vaadlerinin aksine tarafları görüşmeye çağırmakla, bu görüşme için gerekli koşulların bulunmadığını söylemekle Kipriyanu nun taktiğine yardımcı olmuştur. Ecevit in Türk Yunan görüşmelerinin 418 Cumhuriyet, 25 Nisan 1978, s. 7.; 27 Nisan günü de Kıbrıs sorununa ilişkin olarak Franz Karasek tarafından sunulan raporla, karar tasarısı, Avrupa Konseyi Parlamentosu tarafından büyük bir oy farkı ile kabul edilmiştir. Karar tasarısı ve rapor aleyhinde sadece Yunan parlamenterleri oy verebilmişlerdir. Yunanlı parlamenterler tarafından rapor ve karar tasarısı üzerinde yapılmak istenen değişiklikler konusunda verilen yedi önerge de ayrı ayrı oya konularak, ezici bir çoğunlukla geri çevrilmiştir Bkz., a.g.e., 28 Nisan 1978, s. 1, Milliyet, 5 Mayıs 1978, s. 1, 12.

264 254 sürdürülmemesinden duyduğu üzüntüyü belirtmesi dahi Yunanistan a karşı bir provokasyon sayan ve böylece dünya kamuoyu karşısında Türkiye yi kötü niyetli göstermeye kalkışan Atina da kampanyaya katılmıştır. Yunanistan bununla kalmamakta, ambargo kaldırıldığı takdirde Amerika ve NATO ile ilişkilerinin kökünden değiştirileceği şantajını yapmıştır. 420 ABD deki gelişmeler Yunan, Rum ve Türk taraflarını yeni diplomatik girişimlere yöneltmiştir. Amerika ya gitmek üzere Kıbrıs tan ayrılan Rum toplumu lideri Spiro Kipriyanu ile Yunanistan Başbakanı Konstantin Karamanlis, Atina da yapılan görüşmelerde, Washington ve New York ta izleyecekleri tutum ve yapılacak yeni girişimler saptanmıştır. İkilinin görüşmeleri esnasında ayrıca, ABD Kongresi nin Türkiye ye uygulanan ambargoyu kaldırmasını engellemek amacıyla yeni girişimlerde bulunulması ve dünya kamuoyunu Yunan ve Rum çıkarları hakkında etkileme çabalarının sürdürülmesi de kararlaştırılmıştır. Toplantıdan sonra Karamanlis yaptığı kısa açıklamada şu noktalar üzerinde durmuştur: 1- Ulusal sorunlarımız bir dönemden geçmektedir. Bu nedenle gerek Yunanistan da gerekse Kıbrıs ta ulusal birlik son derece önemlidir. 2- Kıbrıs sorununa adil bir çözüm bulununcaya değin mücadelemiz sürecektir. 3- Kıbrıs ve Yunan hükümetleri gerek sorunlar, gerekse yapılması zorunlu mücadelenin yöntemleri hakkında tam bir birlik içindedirler. Kipriyanu ise yaptığı çeşitli konuşmalarda, Türk tarafının önerilerinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini belirtmiş ve Bunlar sadece ambargonun kalkmasını sağlamak amacıyla dünya kamuoyunu ve özellikle ABD Kongresi üyelerini aldatmak için yapılmış önerilerdir demiştir Abdi İpekçi, ABD Kongresi Yunan Baskısına Boyun Eğerken, Milliyet, 5 Mayıs 1978, s Kipriyanu konuşmalarında ayrıca şunları da söylemiştir; Kıbrıs ı Türk istilasından kurtarmak için geniş çaplı ve uzun süreli bir mücadele gerektiğini Ada daki Türk azınlığı da ordu istilasından

265 255 BM Genel Kurulu nun silahsızlanma ile ilgili özel oturumları münasebetiyle ABD ye gelen ve yoğun temaslarda bulunan Kipriyanu, Ecevit in Brüksel de yaptığı Kıbrıs için 4 lü zirve teklifini kesinlikle reddetmiş ve Ecevit e verdiği cevapta, bu teklifini, Rauf Denktaş ı ve KTFD yi meşrulaştırmak yolunda atılmış bir oyun olarak nitelemiş ve Rum yönetimi bu oyuna gelmeyecektir demiştir. Öte yandan, KTFD Başkanı Rauf Denktaş ın New York ta BM Genel Sekreteri Waldheim ile görüştükten sonra yaptığı toplumlararası görüşmeler olumlu sonuç verirse Türk askeri çekilir ve Maraş a bin Rum döner yolundaki açıklaması, Kongre de ambargonun kaldırılması için çaba harcayan üyeler tarafından Bugüne kadar elimize geçen en iyi fırsat olarak değerlendirilmiştir. halinde, Haziran ın ikinci haftası içerisinde Temsilciler Meclisi ve Senato Genel Kurulları nda ele alınması beklenen ambargonun kaldırılması teklifine karşı çıkan Rum lobisine, söyleyecek söz kalmayacağını belirtmişlerdir. 422 Blaire Kongre kaynakları, Ecevit in de aynı esnek durumu göstermesi Bu arada, Amerikan Hükümeti nin arabuluculuğu ile Washington da House da yapılan ve bir buçuk saat süren Ecevit Karamanlis görüşmesi sonucu, bir ortak bildiri yayınlanmış ve Montrö de (Montreux) başlayan diyalogun sürdürülmesi konusunda karar verilmiştir. Ayrıca, Türkiye ile Yunanistan dışişleri bakanlıkları genel sekreterleri arasında yapılacakken ertelenmiş olan görüşmelerin 4-5 Temmuz günleri Ankara da yapılmasında mutabık kalınmıştır. 423 Amerika gezisi esansında BM Genel Sekreteri Waldheim ile de görüşen Ecevit, kendisiyle genel meselelerin yanında özellikle Kıbrıs üzerinde durduklarını belirtmiş, Türk tarafının iyi niyetle hazırladığı somut barış önerilerine rağmen, Rum tarafının işleri zorlaştırdığını söylemiş, Ancak çözüm ilelebet askıda tutulamaz demiştir. Genel Sekreter Waldheim ise, Güvenlik Konseyi ne sunduğu Kıbrıs raporunda Ada daki BM Barış Gücünün süresinin altı aya daha uzatılmasının rahatsız olmaktadır. Türkler sefalet içinde yaşamaktadır. Şimdi istila öncesi durumlarını kesinlikle aramaktadırlar. Bkz., a.g.e., 21 Mayıs 1978, s Tercüman, 28 Mayıs 1978, s Milliyet, 31 Mayıs 1978, s. 9.

266 256 gerekli olduğunu belirtmiş ve Türkiye nin yaptığı tekliflerin mahiyeti hakkında bir değerlendirme yapmadığını tekrarlamıştır. Waldheim in raporunu inceleyen Türk diplomatik kaynakları, raporun Türkiye bakımından olumlu sayılacağını söylemişlerdir. Tarafsız gözlemcilerin değerlendirmeleri ise, Waldheim raporunun Türk tarafı lehine olmadığı şeklindeydi. 424 Kısa süreli Washington temaslarında da bulunan Başbakan Ecevit, ABD Savunma ve Maliye bakanları başta olmak üzere, Senato nun ileri gelen üyeleriyle görüştükten sonra 8 günlük resmi gazisini tamamlamıştır. Başkan Carter tarafından, Yönetimin birinci önceliği olan konusudur diye nitelendirilen ambargonun kaldırılması çalışmalarının yoğunluk kazandığı haftalara girilmiştir. Bu çalışmaların başında da NATO Kuvvetleri Komutanı Haig in, 15 Kongre üyesi ile yaptığı kahvaltı toplantısı gelmiştir. Başkan Carter açısından ambargonun kaldırılması gerektiğine dair nedenler ise şöyleydi: Sovyetlerin giderek tehdit ettiği Batı savunması NATO vakit geçirmeden güçlendirilmeliydi. - Batı dünyasının ekonomik açıdan zayıflamaması gerekmekteydi. - Türkiye, Batının savunma ve ekonomik çıkarları açısından derece önemli bir ülkedir ve Batıdan uzaklaşmamalıydı. son - Başta Kıbrıs, ABD Yunan ve ABD Türk ilişkilerinin, aynı zamanda Türk Yunan ilişkilerinin düzelmesi buna bağlıydı. 424 Waldheim in raporunda belirttikleri; 1) Rumların 1974 müdahalesi sırasında kaybolduğunu iddia ettiği soydaşlarının araştırılması için bir heyet kurulamadığı. 2) Ada nın askerden arındırılması. 3) Mümtaz Soysal tarafından kendisine Türk tekliflerinin verilmesi sırasında söylediği Elle tutulur ve özlü şeklindeki nitelendirmenin resmi olarak değerlendirilmemesi gerektiği. 4) Barış Gücünün 53,6 milyon dolara ihtiyacı bulunduğu, ilk altı ay için de 29,6 milyon dolar gerektiği Bkz., Tercüman, 4 Haziran 1978, s Rumlara göre ambargo neden kalkmamalıydı; 1) Türkiye, Rusya ile Amerika yı tehdit etmekte ve şantaj yapmaktadır. 2) ABD kanunları çiğnenmiştir, buna karşı Türkiye tutumunu değiştirmemiştir. 3) Karamanlis in kurduğu demokrasi tehlikeye girecek; sol, iktidarı ele geçirebilecek ve ABD Yunanistan ı kaybedecekti. 4) ABD yönetimleri ambargoyu yeterince uygulamamışlardır. Kalkarsa, Türkiye hiç ödün vermeyecek ve bu sorunun halledilme olasılığı ortadan kalkacaktı. 5) ABD, istilayı desteklemiş olacaktı Bkz., Milliyet, 6 Haziran 1978, s. 6.

267 257 ABD resmi gezisinden sonra 5 günlük Sovyetler Birliği ziyareti gerçekleştiren Başbakan Ecevit, yayımlanan ortak bildiriden de anlaşılacağı üzere, Kıbrıs konusunda önemli bir destek elde etmeyi başarmıştır. Bildiride Kıbrıs la ilgili olarak, Taraflar bu sorunun Kıbrıs Türk ve Rum toplumları arasında olumlu ve yapıcı görüşmelerde, barışçı yoldan, Kıbrıs ın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve bağlantısızlığına saygı esasları ve Ada da yaşayan her iki toplumun meşru haklarına ve çıkarlarına uygun olarak barış içinde yaşamalarını sağlayacak bir şekilde en süratli biçimde çözümlenmesinin gerektiği görüşündedirler denilmiştir. Türk Sovyet ortak bildirisinde, Kıbrıs meselesinin toplumlararası görüşmelerle çözümlenmesi görüşünün yer alması, Sovyetler Birliği nin Kıbrıs politikasında bir değişiklik olarak yorumlanmıştır. Zira, Sovyetler Birliği Kıbrıs konusunun uluslararası bir konferansta ele alınarak çözümlenmesini savunuyordu. Bu değişiklikle Sovyetler, Türk görüşüne yaklaşmış bulunuyordu. 426 Kıbrıs konusundaki açılımlarını sürdüren Türk tarafı, yeni bir hamle daha yaparak, Başkan Carter ve Hükümetini, Senato ve Temsilciler Meclisi nde ambargo konusunda daha rahat sonuca götürecek bir açıklama ve ardından da BM ye resmi başvuruda bulunmuştur. Şöyle ki; KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Maraş ta 35 bin Rum un evlerine dönmeleriyle birlikte, geçici bir yönetim kurulmasını açıklamıştır. Beyaz Saray da, bu çağrıya şöyle bir açıklama ile karşılık vermiştir: Maraş şehrine ilişkin olarak Kıbrıslı Türkler, yeni ve önemli bir öneride bulunmuşlardır toplumlararası görüşmeler yeniden başlar başlamaz, Maraş ta, BM gözetiminde geçici bir yönetim kurulmasını kabul ettiklerini ve 426 Yunan To Vima gazetesi geziyle ilgili şöyle bir haber geçmiştir; Ecevit Moskova ziyaretinden ne kazandı? Bunu bilemiyoruz. Bizi ilgilendiren, Türk Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusunda Svyet liderlerine neler söylendiğidir. Bütün bunları öğrenmemiz için de bir Yunanlının Moskova yı ziyaret etmesi gereklidir. Bkz., Tercüman, 26 Haziran 1978, s. 6.; Milliyet, 26 Haziran 1978, s. 9.; Ortak Bildirideki ifadeler sadece Yunan basınını değil, Yunan hükümetini de telaşa düşürmüş olmalı ki, Sovyetler Birliği Komünist Partisi resmi yayın organı olan Pravda gazetesi, 8 Temmuz da yayınladığı bir makalede, Sovyetler Birliği Kıbrıs meselesinin BM kararları çerçevesi içinde çözümlenmesi gerektiği görüşünü bugüne kadar savunmuştur ve bugün de aynı görüşü savunmaktadır dedikten sonra, Problemin BM örgütü sorumluluğu altında yapılacak uluslararası bir konferansta ele alınmasını savunmaktadır ve bu Sovyet önerisi Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti tarafından da desteklenmektedir. demiştir Bkz., Fahir Armağolu, Kıbrıs, Tercüman, 16 Temmuz 1978, s. 7.

268 258 geçici yönetim konusunda hemen müzakerelere başlamaya hazır olduklarını bildirmişlerdir. Bu girişimle 35 bin Kıbrıslı Rum göçmenin evlerine dönmelerinin sağlanması amaçlanmaktadır. Başkan, bu yeni öneriyi Kıbrıs Türklerinin olumlu ve ileri bir adımı olarak övmektedir 427 Amerikan Hükümeti, ambargoyu kaldırma yolundaki iradesini devam ettirerek, nihayet, Türkiye ye üç yılıdır uygulanmakta olan silah ambargosunun -şartlı olmak kaydıyla- kaldırılmasına ilişkin değişiklik teklifini 42 ye karşı 57 oyla kabul etmiştir. Byrd ün kabul edilen değişiklik teklifinde, şu maddeler yer almaktaydı: Kıbrıs ta uzlaşmanın sağlanmasına öncelik verilmesi. - ABD bu tür girişimlerde katkısını sürdürecek ve böylece Türkiye nin Yunanistan la ilişkilerinin düzelmesi, Kıbrıs ta barışın kurulması sağlanacak. - Kıbrıs uzlaşma girişimleri ABD Başkanı tarafından her 60 günde bir Senato ya açıklanacak bir raporla belirtilecek, Türkiye nin bu konuda yapmış olduğu çalışmalar bildirilmiş olacak. - Ambargonun kaldırılması halinde ABD Başkanı Türkiye ye verilmesini öngördüğü askeri yardımların onaylanmasından önce Türkiye nin Kıbrıs ta yapmış olduğu uzlaşma girişimleri hakkında gene rapor vermekle sorumlu tutulacak. 427 Milliyet, 23 Temmuz 1978, s. 13.; Türk önerisine karşılık olarak Rumlar, Maraş ta, Tüm Türk askerlerinin geri çekilmesini ve kentin BM denetimine terk edilmesini şart koşmuşlardır. Carter yönetimi bunu, ihtiyatlı bir iyimserlikle karşılamıştır Bkz., Cumhuriyet, 25 Temmuz 1978, s. 1, 7.; Ayrıntı için bkz., M. A. Birand, a.g.e., s Senatör Sparkman, ambargonun şartsız kaldırılması yolunda bir teklif hazırlamıştı. Ancak bu teklifi sunmamıştır Bkz., Tercüman, 26 Temmuz 1978, s. 6.; Sparkman ın hazırlamış olduğu önerge, son anda durumun veya olduğu görülünce işi sağlama almak için önerge değişikliği yöntemi benimsenmiştir Fahir Armaoğlu, Ambargoda Birinci Raund, a.g.e., 27 Temmuz 1978, s. 2.; Senato nun onayladığı karar metninin tamamı için bkz., Milliyet, 27 Temmuz 1978, s. 9.; Rum gazetelerin konuya dair haberleri: Fileleftheros, Ambargonun kalkması için uzlaştırıcı bir plan Senato da kabul edildi. Rum asıllılar Carter a ihtarda bulundu. Eleftheri Kipros, Ambargo 42 oya karşı 57 oyla kalktı. Temsilciler Meclisi nden de geçmesi gerekecek. Karar, NATO ve Ortak Pazar da memnunluk ve rahatlık yaratmıştır Bkz., Hürriyet, 27 Temmuz 1978, s.7.; Karamanlis Çifte Mağlubiyete Uğradı başlığı altındaki yazısında sağ eğilimli Elefteros Kosmos, Yunan Hükümeti ambargonun kaldırılmaması konusunda hiçbir faaliyet gösterememiş Fransa dahil olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinin hepsi ambargonun kaldırılmasını kabul etmişlerdir, muhalefet yanlısı To Vima gazetesi, ABD den hiçbir şey beklemeyiniz Amerika yalnız kendi menfaatleri paralelinde hareket etmektedir demişlerdir. Bkz., Tercüman, 28 Temmuz 1978, s. 6.

269 259 - Yunanistan a da Türkiye ile aynı miktarda yani 175 milyon dolarlık askeri yardım verilecek. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Başbakan Ecevit, Kararın olumlu ve olumsuz yönleri var demiştir. Olumlu yönler olarak; 1- ABD Senatosu ndan geçen karar, Yunanistan ı da Kıbrıs probleminde ilgili taraf görmekte, çözüm için katkısı gereğini ve sorumluluğunu vurgulamaktadır. Bu yeni bir gelişmedir 2- Senato dan çıkan karar 1977 Şubatında, Makarios Denktaş arasında varılan iki toplumlu federal devlet esasına göre, müzakerelerin başlamasını öngörmektedir. KTFD, bu ilkelere içtenlikle bağlıdır. Karar Rum yönetimini daha yapıcı tutumlara yöneltebilir Olumsuz yönler ise; 1- ABD de, ambargonun şartlı kaldırılması sübjektif değerlendirmelere yol açabilir. Kıbrıs ta çözüm de sürüncemede kalabilir 2- Sübjektif değerlendirmeler, Türkiye Yunanistan ve Türkiye ABD ilişkileri ters yönde etkileyebilir 429 Kararın Senato dan 15 oy gibi küçümsenmeyecek bir farkla geçmesinin Temsilciler Meclisi ni etkilememesine imkan yoktu. Kıbrıs Rum Yönetimi de, Temsilciler Meclisi ndeki oylamayı kendi lehlerine görmüyor olmalı ki, Belgrad da üç gündür toplantılarını sürdüren Bağlantısızlar Konferansı nın hemen ardından, Kıbrıs konusunu BM ye götürmeye hazırlık yapmakta idi. Senato nun bu kararı Temsilciler Meclisi nden de geçerse, Amerika, Kıbrıs meselesinde ve dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan üzerinde eskisinden daha fazla bir etkinliğe sahip olacaktı. Ancak, taviz vermesi gereken tarafın 429 Tercüman, 27 Temmuz 1978, s. 1.; Senatodaki görüşmelerin mahiyetine bakıldığında, Carter yönetimini destekleyen Senatörler, silah ambargosunun, Türkiye nin Kıbrıs konusunda taviz vermesini sağlamak açısından, amacına ulaşmadığını ve bu nedenle kaldırılması gerektiğinin savunmuşlardır Bkz., Kamuran Özbir, Carter in Zaferi, Zafer, 27 Temmuz 1978, s. 3.

270 260 Türkiye olarak düşünülmesi, baskının daha çok Türkiye ye yönelik olacağı da şüphe götürmemekteydi. 430 Ambargo konusunu gündemine alan Temsilciler Meclisi de, Amerikan Senatosu ndan sonra, Türkiye ye uygulanmakta olan silah ambargosunu şartlı olarak kaldırmıştır. Wright in önergesinde Başkan Carter in, Türkiye nin Kıbrıs sorununa adil ve barışçı çözüm bulma yolunda iyi niyetli davrandığını kanıtlaması koşuluyla ambargonun kaldırılması öngörülmüştür. Ambargonun kaldırılmasına ilişkin karar 205 e karşı 208 oyla kabul edilmiştir Fahir Armaoğlu, Ambargoda Birinci Raund, Tercüman, 27 Temmuz 1978, s. 2.; Bağlantısızların Belgrad da kabul ettikleri Rum yanlısı kararın ana hatları şöyleydi: 1) BM kararlarının derhal uygulanması istenmiştir. 2) Türk askerlerinin kayıtsız şartsız Ada dan çekilmesi, göçmenlerin evlerine dönmeleri öngörülmüştür. 3) Türkiye ye karşı müeyyide uygulanması için Güvenlik Konseyi kararına atıfta bulunulmuştur. 4) Bağlantısızlardan bir grubun Kıbrıs a giderek durumu incelemesi önerilmiştir. 5) Nüfus yapısının değiştirilmesi yolundaki hareketler kınanmıştır 12 ülke tasarıya, yumuşatılmış olmasına rağmen, karşı olduklarını bildirmişler ve muhalefet şerhi koymuşlardır Bkz., Milliyet, 1 Ağustos 1978, s Cumhuriyet, 2 Ağustos 1978, s. 1, 9.; Ambargoyu kaldıran Wright teklifinin tam metni: A- Kongre adil ve daimi bir Kıbrıs çözümüne ulaşılmasının ABD dış politikasının merkezi bir gayesi olduğunu ilan eder. Kongre ayrıca ABD nin 620 (x) (ambargo maddesi) bölümünde girişeceği herhangi bir girişimin, Kıbrıs ta adil bir çözüme ulaşılması yolunda ABD taahhütlerini azaltacak bir durum olmayacak, fakat bu hareketin bir çözümünün başarısına yol açacağının ümit edilmesiyle bağlanacak ve ABD nin Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs arasında ve bu ülkelerin birbirleri arasında ilişkilerin genel olarak ıslahına yardımcı olacaktır. Kongre tespit etmiştir ki; 1) Kıbrıs ta adil bir çözüm, hür ve bağımsız bir hükümetin kuruluşunu kapsamalı ve Kıbrıs ın bütün halkının insan haklarının korunmasını tam kapsamıyla korumalıdır. 2) Kıbrıs ta bir adil çözüm Türk Askeri Kuvvetleri nin Kıbrıs tan çekilmelerini kapsamalıdır. 3) 1977 Şubatı nda Lefkoşe de varılan anlaşmada kabul edilen toplumlararası görüşmelerin prensipleri ve Kıbrıs la ile ilgili BM kararları Kıbrıs ta adil bir çözüm için müzakerelere müspet bir temel teşkil etmektedir. 4) Kıbrıs toplumlarının, mültecilerin, yeni Magosa (Maraş) ya dönmeleriyle ilgili önerdikleri son teklifler olumlu bir adım teşkil etmekte ve ABD, BM Genel Sekreterinin bu husus üzerindeki çabalarını fiili olarak desteklemelidir. B- Kongre ABD nin Doğu Akdeniz bölgesindeki siyasetinin aşağıdaki prensiplerle uyuşmasını ilan eder: 1) Kıbrıs a süratli ve barışçı bir çözüm getirilmesi yolunda özellikle BM ninki olmak üzere, ABD, bütün çabalara öncelik verecek ve tem destekle uyumluk gösterecektir. 2) Doğu Akdeniz bölgesindeki ülkelere ABD tarafından temin edilecek araç ve maddeleri sadece bu kanun, Silah İhraç Kontrol Kanunu ve diğer anlaşmalar çerçevesinde kanunlar gereği içinde kullanılacaktır. 3) ABD, Yunanistan ve Türkiye için güvenlik yardımı, sadece bu yardım, savunma maksatları nedeniyle yapılacak, ayrıca yardım alan ülkenin NATO içindeki mesuliyetlerini yerine getirmesi gerektiğinde yardım yapılacak ve Kıbrıs sorunuyla ilgili bütün tarafların barışçı bir çözüm amacını zedelemeyecektir. 4) Müzakereyle varılmış eşit bir anlaşmaya varılana kadar ABD Kıbrıs ta ateş-kes durumunun devamını sağlamak için nüfuzunu kullanacak ve bütün tarafları tahrik edici girişimlerden sakınmaya, anlaşmazlıkları kuvvet veya kuvvet tehdidi ile çözümleme teşebbüslerine şiddetle karşı koyacaktır. 5) Kıbrıs sorunu çözüm muhteviyatı içinde Türk Askeri Kuvvetlerinin Kıbrıs ta çekilmesinin başarılması için ABD nüfuzunu kullanacaktır. C- Doğu Akdeniz deki ABD siyasetinde Kıbrıs çözümündeki gelişmelere ABD nin büyük ölçüde öncelik verilmesi nedeniyle, Başkan ve Kongre gelişmeleri gözden geçirecekler ve bölgedeki ABD politikasını kararlaştıracaklardır. Böyle bir

271 261 Ambargo kalkmıştır. Bundan sonraki süreçte Konferans denen uzlaşma komisyonu bir çalışma yapacak ve bu çalışma kararı değiştirmeyecekti. Komisyon sadece, ambargonun kaldırılmasına ilişkin metinde Senato ve Temsilciler Meclisi nde beliren ayrılıkları bağdaştıracaktı. Koşulların açıklanış biçimiyle ilgili olan bu bağdaştırma, kararın özüne, yani, ambargonun kaldırılmasına dokunmayacaktı. Dünya kamuoyu, Kongre nin kararını sadece ambargonun kaldırıldığı yönüyle değerlendirecekti. Karara ilişkin koşullar üzerinde hiç durmayıp, onları adeta yok farz edecekti. Bu koşullarda kendileri açısından bir güvence, hiç değilse bir avuntu bulmaları gereken Yunan çevreleri de böyle davranmaktaydı. Türkiye dışında herkesin birleştiği görüş şuydu; Carter yönetimi ve Amerikan Kongresi Türkiye nin isteğine (Yunanlılara göre şantajına ) boyun eğmiş ve ambargoyu kaldırmıştır. Türkiye de yapılan değerlendirmelerde uluslararası çevrelerin tam tersine- genellikle ambargonun kaldırılışı ile değil, konulan koşullarla ilgilenilmekteydi. Ve varılan yargılar, çoğunlukla bu koşullarla kaldırılacak ambargonun, durumda önemli bir değişiklik yaratmayacağı görüşünde birleşmekteydi. Aslında her iki değerlendirmede doğruydu. Ama yalnız başına ele alındığında eksik kalmakta, dolayısıyla hatalı olmaktaydı. Doğrusu, işin iki yanını birlikte değerlendirmekti. Öyle bir değerlendirme yapıldığında ortaya çıkan gerçek, kararın Yunan tarafı için de Türk tarafı için de hem lehte, hem de aleyhte unsurlar getirdiğiydi. gözden geçirmeyi kolaylaştırmak için Başkan, bu bölümün yürürlüğe girmesinden sonraki 60 gün içinde ve takip eden her 60 günde Kıbrıs sorununun müzakere yoluyla çözümünde görülen gelişmeleri Temsilciler Meclisi sözcüsü ile Senato nun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı na raporla bildirecektir. Bu bildirilerde BM Genel Sekreterinin Güvenlik Konseyi için hazırladığı gerekli raporlar da yer alacaktır. D- Bu bölümde tespit edilen siyasetle uyuşmuş olarak ABD yardımı temini için Başkan, güvenlik yardımı için bu kanun veya Türkiye ve Yunanistan için, Silah İhracat Kontrol Kanunu içinde yeni fonlar talep edeceği zaman Temsilciler Meclisi Sözcüsü ile Dış İlişkiler Komitesi Başkanı na, tam izahat vermek suretiyle şahsi taahhütte bulunacak ve böyle yardımların yapılmasını bu bölümdeki paragraf (3) ile yarı paragraf B deki prensiplerle uyuşmuş olacaktır. Başkan ayrıca Silah İhracat Kontrolü Kanunu nun 36 b fıkrası gereğince Yunanistan ve Türkiye ye savunma malzemeleri hizmetleri hususunda teklif edilen satışlar için Kongre ye her seferinde taahhütte bulunduğunu bildirecektir. Bkz., Hürriyet, 3 Ağustos 1978, s. 7.

272 262 ABD gibi bir süper devletin, üç yıl önce aldığı bir kararı değiştirmekle, Türkiye karşısında, uluslararası çevrelerin tanımladığı haliyle boyun eğme, dize gelme durumuna düşmesi tabirleri kullanılmıştır. 432 Öte yandan, bu tespiti doğrular bir biçimde Yunan Hükümeti, Amerika Temsilciler Meclisinin ambargo konusunda aldığı kararla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Ambargo kararıyla ortaya çıkan problemlerin mesuliyeti Türkiye ye aittir. Bu kararla bölgemizdeki mevcut problemler daha da artacaktır bu karardan sonra ortaya çıkacak muhtemel gelişmelerden Amerikan Hükümeti Senato ile Temsilciler Meclisi de mesul olacaklardır. Yunan Hükümeti menfaatlerini korumak için gerekli olan her türlü tedbiri alacaktır. şeklinde bir eleştiri getirmiştir. Senato ve Temsilciler Meclisi nin kararlarında ortak payda oluşturmak amacıyla toplanan Uzlaştırma Komisyonu, daha çok Temsilciler Meclisi nin kararına yakın bir karar almakla birlikte, Türk görüşüne yakın bazı ifadelere de yer vermiştir. Birincisi; kararın, 620. maddesinin 1961 tarihli Dış Yardımlar Yasası ndan alınmış olmasıydı. İkincisi ise, B bölümünün 4. maddesiydi. Bu madde gereğince Türkiye ye ülke savunması ve NATO görevlerini yerine getirmesi nedeniyle verilecek askeri yardımları engelleyen ambargonun kaldırılmasıyla, Türkiye nin gereksinim duyduğu silahların verilmesi için engel kalmamış olmasıydı. 434 Ve son olarak Başkan Carter kararın altına imza atarak, uzun zamandır süregelen ambargo resmen kalkmıştır. ABD Başkanı yaptığı açıklamada, Ambargoyu kaldıran yasayı ABD nin çıkarlarına yararlı olduğu için imzaladım ve Türk Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönem açılıyor demiştir Abdi İpekçi, Madalyonun Öteki Yüzü, Milliyet, 3 Ağustos 1978, s Tercüman, 3 Ağustos 1978, s Amerikalı yetkililerin kararla ilgili tespitleri; 1) ABD, Türkiye ve Yunanistan a NATO çerçevesinde silah yardımı yapacaktı. Bu bağlamda yapılacak silah satışlarına bir yasak getirilmemiştir. Böylece Türkiye, gereksinim duyduğu silahları dilediği zaman alabilecekti. 2) Daha önce Kıbrıs tan, Türk Askeri Kuvvetlerinin tümünün çekilmesi ön plandayken, artık Türk Askeri Gücü dendiğinde bütün kuvvetler değil bir kısmının olabileceği vurgulanmıştır. 3) ABD, Türkiye ile Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki görüş farkları ve anlaşmazlıkların görüşmeler ve barışçı yöntemlerle çözümlenmesini destekleyecekti Bkz., Milliyet, 16 Ağustos 1978, s.9.

273 263 Yeni yasa, Türkiye ye 1979 mali yılı içinde toplam 225 milyon dolar askeri yardım yapılmasını öngörmekte ve bundan önce uygulanan kısıtlamaları da kaldırmaktaydı Eylül günü Başkan Carter, 42 sayfalık ambargoyu kesinlikle kaldırma anlamına gelen bir mektubu imzalayarak Dışişleri Bakanı Vance e göndermiştir: 43 6 Bana verilen yetkiye dayanarak, aşağıdaki kararları alıyorum: 1- Türkiye ile tam askeri işbirliğinin yeniden başlatılması Amerikan Devleti nin ulusal yararına ve Kuzey Atlantik Anlaşması yararınadır. 2- Kıbrıs sorununa hakça ve barışçı bir çözüm bulunması ve bu çözüm çerçevesinde (bazı) göçmenlerin yakın bir sürede barış içinde evlerine ve mülklerine dönmeleri ve Türk askerlerinin Kıbrıs tan çekilmesine devam edilmesi ve görüşme yoluyla hakça çözümü amaçlayan toplumlararası görüşmelerin yakın bir tarihte ciddi şekilde yeniden başlatılması konularında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti iyi niyetle davranmaktadır. Benim adıma bu kararı ve açıklamayı Kongre ye bildirmeniz rica olunur BM de 1978 Gündemi Olarak; Kıbrıs BM Genel Kurul çalışmalarında hazır bulunmak ve bazı ülke temsilc ileri ile görüşmeler yapmak üzere New York a giden Denktaş, Türk toplumunun haklılığını bir kez daha BM de anlatmaya çalışacağız, toplumlararası görüşmelerin başlaması içini Rum yönetimine çağrımızı tekrarlamamıza rağmen, görüşmekten kaçmasının anlamını çıkarmak 435 Milliyet, 27 Eylül 1978, s. 1, 12.; Başkan Carter in onayından sonra, Türk ABD savunma ilişkileri konusunu görüşen Milli Güvenlik Kurulu, Ecevit Hükümetine çeşitli tavsiyelerde bulunmuş ve ABD üslerinin yeniden açılmasını kararlaştırmıştır Bkz., a.g.e., 3 Ekim 1978, s. 1, 5.; Bakanlar Kurulu nun 4 Ekim 1978 tarihli toplantısında alınan kararlar gereğince, Türkiye deki ortak savunama tesislerinin en geç 9 Ekim 1979 tarihine kadar tabi olacakları geçici statüye göre; Sinop ve Pirinçlik tesisleri 9 Ekim den itibaren açılacaktı. Tesislerin her birine ait ABD unsuru silah, mühimmat ve ana teçhizat kalemlerinin kadro ve mevcudu ile bütün bunların getirilmeleri ve götürülmeleri ve değiştirilmeleri, toprağa bağlı yapıların bünyesini değiştirme, yıkma, sökme, tadil ve modernleştirme işleri yetkili Türk makamlarının ön iznine bağlı olacaktı. Tesislerden elde edilen bütün bilgi ve istihbarat ortaklaşa paylaşılacaktı Bkz., Ayın Tarihi, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Ekim-Kasım- Aralık 1978, s M. A. Birand, a.g.e., s. 499.

274 264 herhalde güç değildir. Rumlar, sorunun çıkmazda kalmasından yarar beklemekteler demiştir. BM çalışmalarına katılacak olan Kipriyanu ise, Kıbrıs için bazı konularda anlaşma sağlanabileceğinin fakat, askerlerin çekilmesi ve tüm göçmenlerin evlerine dönmesi konusunda anlaşma sağlanamayacağını ileri sürmüştür. 437 Ayrıca Rum Ulusal Konseyi ile Bakanlar Kurulu nun yaptıkları toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Kıbrıs Rum Yönetimi nin, Türkiye ye karşı ekonomik yaptırımlar uygulanması isteği ile Güvenlik Konseyi ne başvuracağı açıklanmış, zamanı konusunda ise herhangi bir verilmemiştir. 438 Genel Kurula bir rapor sunan Genel Sekreter K. Waldheim, Kıbrıs bunalımına çözüm bulmak amacıyla yürütülmek istenen müzakerelerin metodunun değiştirilmesini önermiştir. Toplumlararası müzakerelerin bir yıldan bu yana çok az ilerleme kaydettiğinin raporunda belirten Genel Sekreter, buna neden olarak, tarafların ortaya koydukları tutumlar arasındaki uyuşmazlıklar olarak göstermiştir. Maraş konusunda gerek kendisinin, gerekse Kıbrıs taki özel temsilcisinin, taraflarla yaptığı görüşmeler sonunda bazı anlaşma alanlarının ortaya çıkarılmış olduğuna dikkat çeken Waldheim, tarafların üzerinde anlaşmaya vardıkları hususların şunlar olduğunu söylemiştir: - Maraş tan silahlı kuvvetler çekilecek. - Bölgede, BM gözetiminde görev yapacak geçici bir yönetim işbaşına getirilecek. - Müzakereler sonucu belirlenecek bir kesime, Rumların yeniden yerleşmelerine olanak tanınacak. 437 Hürriyet, 24 Eylül 1978, s Milliyet, 20 Ekim 1978, s. 8.; Bu arada Yunanistan Hükümeti de, NATO ya geri dönme hazırlıkları içerisine girmiştir. Konuyla ilgili olarak Başbakan Ecevit, Ege deki komuta kontrol sorunlarının çözümlenmesinden önce Yunanistan ın geri dönüşüne karşıyız sözlerine karşılık Karamanlis tarafı, Yunanistan, NATO ile ilişkilerini Türkiye tarafından ortaya atılan koşullarla tartışmayacaktır demiştir Bkz., a.g.e., 22 Ekim 1978, s. 6.

275 265 Waldheim, Maraş la ilgili toprak düzenlemelerini, kentin tabi olacağı statü ve BM ile tarafların rollerinin ne olacağı konularının ise henüz çözüme kavuşturulamadığını raporuna eklemiştir. 439 BM, Kıbrıs konusundaki çalışmalarına devam ederek, Bloksuzlar Grubunun hazırlamakta olduğu karar tasarısı üzerine yoğun mesai sarf etmekteydi. Yugoslavya, Guyana, Yeni Gine, Hindistan ve Sri-Lanka gibi ülkelerden meydana gelen Bloksuzlar temas grubu, daha önce hazırladıkları Türkiye ye müeyyide uygulanması yolundaki tasarı metnini Denktaş ın Kabul edilemez şeklindeki itirazı üzerine değişikliğe gitmiştir. Yunan ve Rum temsilcileri ile görüşmeler yapan Bloksuzlar Grubu ülkeleri, ilk tasarılarında yer alan ifadeleri yumuşatmışlardır. Yeni metinde, Güvenlik Konseyi nin, belli bir süre içinde BM kararlarının uygulanmasını sağlamak amacıyla araştırma yapması ve gerekli görüldüğü takdirde, müeyyidelere başvurulması istenmekteydi. Bir iki gün içerisinde karar vermesi beklenen Genel Kurul da, kabul edilecek karara yaklaşılmış bulunulmaktaydı. Bloksuzlar temas grubunun hazırlamış olduğu karar tasarısı, bazı değişiklikler geçirmiş olmasına rağmen, bu değişiklilerin tümünün Türkiye lehine olduğu söylenemezdi. Özellikle 1978 yılında alınacak olan kararın, geçen yıla nazaran, Türkiye nin aleyhine unsurlar taşıyacağı anlaşılmaktaydı. Geçen yılki 32/15 sayılı kararda şu bölümler mevcut değildi; Kıbrıs ın bir kısmının işgal altında olması ve bu işgalin hâlâ devam etmesi, Türkiye nin Ada da demografik değişiklikler yapması, yabancı kuvvetlerin ve askeri mevcudiyetin Ada dan çekilmesi gibi. Yeni karar, bu durumlar için Genel Kurul un kınamasını ihtiva etmekteydi. Yani, Yunanistan ve Rumlar, geçen yılki karara koyduramadıkları ve 1974 kararında mevcut olan unsurları 1978 yılı kararana dahil etmeyi başarmışlardır yılındaki 32/15 sayılı kararın Türkiye aleyhine olan bir özelliği de, Güvenlik Konseyi nin Türkiye ye müeyyide uygulamasını öngören beşinci 439 Hürriyet, 5 Kasım 1978, s. 3.

276 266 paragrafı idi. Rumlar, bu paragrafın bu yılda kararda aynen yer almasını istemişlerse de, çok başarılı olmuş görünmemekteydiler. Bağlantısızların beşli temas grubunun hazırladığı karar tasarısında Güvenlik Konseyi ne atıf 1978 yılında da yer almaktaydı. Fakat 1977 yılındaki gibi değildi. Bu defa ki karar, Güvenlik Konseyi nin, BM nin Kıbrıs la ilgili kararlarının zaman içinde uygulanması konusunu incelenmesini ve gerekli görürse, BM Antlaşması nın öngördüğü uygun ve pratik tedbirleri almasını tavsiye etmekteydi. Bu ifadeler, 35/12 sayılı geçen yılki kararın 5. paragrafından çok daha yumuşaktı. Yalnız, ne olursa olsun, yine de Güvenlik Konseyi ni işin içine sokmaktaydı. Elbette ki, oylama yapılıncaya kadar karar tasarısında bazı değişiklikler olabilirdi. Fakat, geçmişe bakınca fazla iyimser olmamak gerekiyordu. 440 BM deki oylamadan önce söz alan Türkiye nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Orhan Eralp özetle şu konuşmayı yapmıştır; Bağlantısızlar 1977 Şubatı nda Makarios la Denktaş arasında bir çözüm esasları üzerindeki anlaşmayı hiç kaale almamaktadır tasarı,. Genel Sekreter sunulmuş bulunan Türk toplumu tekliflerini de bir tarafa itmektedir 5000 Kıbrıslı Rum un yurtlarına ve mallarına dönmesini sağlayabilecek olan Maraş konusundaki teklifi de dikkate almamaktadır. Kısacası bu tasarı sorunun çözümünü geciktirebilecek ve normal koşullara dönme k için çırpınan Rum ve Türk Kıbrıslıların ızdıraplarını sürdürebilecek bir tasarıdır. şunları belirtmek isterim; - Türkiye nin Kıbrıs ta hiçbir toprak emeli yoktur. - Türkiye nin Kıbrıs ta iki toplum arasında mevcut olan üzücü, istikrarsızlık ve karşılıklı güvensizlik halini devam ettirmekte hiçbir çıkarı yoktur. - Türkiye, 40 mil denizaşırı mesafedeki kardeşlerinin üzerinde güven ve eşitlik içinde yaşayabileceği bağımsız ve bağlantısız bir Kıbrıs federe devleti prensibine kendisini ancak içtenlikle adamıştır. Bütün bunlar, gerekirse iki toplumun anavatan addettikleri iki memleketin de yardımı ile toplumlararası müzakereler yolu ile sağlanabilir. 440 Tercüman, 9 Kasım 1978, s. 6.

277 267 BM Genel Kurulu nda yapılan oylama sonucunda, Türkiye aleyhindeki iki karar kabul edilmiştir. İlk olarak, Kıbrıs taki tüm yabancı kuvvetlerin çekilmesini, toplumlararası görüşmelerin hemen başlamasını isteyen tasarı kabul edilmiştir. Tasarı için 110 ülke lehte, 22 ülke çekimser, 4 ülke ise aleyhte oy kullanmıştır. Türkiye ile birlikte aleyhte oy kullanan ülkeler; İran, Pakistan ve Suudi Arabistan olmuşlardır. İkici olarak da, Güvenlik Konseyi nin Kıbrıs la ilgili kararlarının tümünün uygulanması için önlemler önerilmiş ve bu tasarı da 7 ye karşı 80 oyla kabul edilmiştir. 48 ülkenin çekimser kaldığı oylamada, ABD aleyhte oy kullanmıştır. Aleyhte oy kullanan diğer ülkeler, İsrail, Suudi Arabistan, İran, Pakistan ve Fas olmuştur. 441 Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi de, Kıbrıs tan Türk askerlerinin geri çekilmesi ve mültecilerin eve dönmesini bir zaman süreci içinde öneren Kıbrıs Rumlarının talebini, almış olduğu S/12940 sayılı kararla, ittifakla kabul etmiştir. 442 Güvenli Konseyi nin aldığı kararın tam metni şöyleydi: Kıbrıs ın BM daimi temsilcisinin 7 Kasım 1978 tarihli yazısı üzerine Kıbrıs taki durumu inceleyen, - Kıbrıs sorununun çözümü yönünde bir ilerleme sağlanmamış olasından derin kaygı duyan, - Genel Kurul un Kıbrıs la ilgili kararlarını dikkate alan, - Kıbrıs sorununun daha fazla gecikmeden acilen çözümlenmesi gereğini idrak eden, 441 Milliyet, 11 Kasım 1978, s. 9.; Cumhuriyet, 11 Kasım 1978, s.1, 9.; Tasarılarda ayrıca; Kıbrıs ın iç işlerine yabancı müdahalelerin olmaması, mültecilerin evlerine dönmelerinin sağlanması ve de Güvenlik Konseyi ne, tasarıda öngörülen şartların gerçekleşmesi için bir takvim belirlenmesi, bunun sonunda bir gelişime olmadığı takdirde, sorumlu ülkeye, BM Tüzüğü nde bulunan her türlü müeyyidenin uygulanması konularına yer verilmiştir. Bkz., Tercüman, 11 Kasım 1978, s Hürriyet, 29 Kasım 1978, s. 1, 13.

278 268 Güvenlik Konseyi: (1974), 367 (1975) ve 410 (1977) tarihli kararları dahil bu konuda alınmış öbür kararları yineler. 2- İlgili taraflara, bu kararların belirli bir zaman çerçevesinde uygulanmasını kabul etmeleri ve işbirliği yapmaları çağrısında bulunur. 3- İki toplum temsilcilerinin, yukarıda belirtilen kararları göz önünde tutarak, anlaşmayla saptanmış bir zemin üzerinde ve BM Genel Sekreteri nin gözetiminde, toplumlararası görüşmelere yeniden başlamalarını ısrarla önerir. 4- Genel Sekreterin, 3. paragrafta sözü edilen müzakerelerle ilgili çabalar ve kararların uygulanması yönündeki gelişmeler hakkında 30 Mayıs 1979 tarihine ya da gelişmelere göre bundan önceki bir tarihte, Konsey e rapor vermesini talep eder. 5- Kıbrıs sorununa adil çözüm sağlamak çabalarına devam amacıyla Haziran 1979 da durumu yeniden gözden geçirmeyi ve o tarihe kadar sorunla ilgili kalmayı kabul eder. Dışişleri Bakanı Gündüz Ökçün, BM Güvenlik Konseyi nin aldığı yukarıdaki kararla ilgili olarak verdiği demeçte, Hükümetimizin görüşüne göre, Kıbrıs sorununun çözümlenmesi için tek geçerli yöntem toplumlararası görüşmelerdir kararda, bundan önceki Genel Kurul kararlarından söz edilmesinin Kıbrıs sorununun çözümüne olumlu bir katkıda bulunamayacağı görüşündeyiz Konsey kararında, Genel Kurul kararlarının uygulanmasına ilişkin olarak BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi nin bundan sonraki çalışmaları için bazı tarihler belirlemiş bulunmasını da gerçekçi olmaktan uzak ve çözüme katkısı olmayacak bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz şeklinde yorumlamıştır. Buna karşılık olarak Kıbrıslı Rumlar, daha güçlü bir karar beklediklerini belirtirken, Denktaş ise, ayrı bir devlet kurmanın zamanının geldiğinden

279 269 bahsetmiş ve görüşmelerin ancak bu şekilde temin edilebileceğini ve eşit şartlarla federasyona bu şekilde gidilebileceğini belirtmiştir. 443 Rumlar, BM tarafından alınmış kararları yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye ye karşı yaptırım uygulanmasını istemişlerdi. Güvenlik Konseyi ne işte bu tarz isteklerle gitmişlerdi. Tüm gayretlerine rağmen böyle bir karar çıkmamıştır. İş bununla da kalmamıştır. Kıbrıslı Rumların, Türkleri basit bir azınlık durumuna düşürme taktikleri de önlenmiştir. Konsey de, Kıbrıslı Türklere eşit statüde olarak Rumların dışındaki etnik grupların temsilcilerini konuşturmak isteği, Türk tarafının kararlı tutumu sonucu reddedilmiştir. Önemli bir nokta da şuydu: Konsey, İki toplum temsilcilerinin BM Genel Sekreteri nin gözetiminde toplumlararası görüşmelere yeniden başlamalarını ısrarla önermiştir. Bu, Türk tarafının başından beri savunduğu ve Rum tarafının da sürekli olarak kaçındığı bir istekti. Rumların karardan memnunuz demelerine gelince; çünkü kararda tarafların, daha önce BM nin aldığı kararların uygulanmasını belirli bir takvime bağlamaları istenmekteydi ve bu karardan biri Kıbrıs taki Türk kuvvetlerinin geri çekilmesiyle ilgiliydi. Amaçları, görüşme masasına oturmadan Ada daki Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini sağlamaktı. Türk tarafı, daha önce BM de söz konusu kararlar alınırken bunlara muhalefet etmişti. Şimdi de muhalif kaldığı o kararla kendini bağlı tutmayacağını açıklamıştır. Dolayısıyla, Türk toplumunun geleceği güvence altına alınana kadar, Ada da bulunan kuvvetlerin geri çekilmesi gerçekleşmeyecekti. Ve Arap topraklarını yıllarca işgal altında tutup, onları kendi malı gibi kullanan İsrail e karşı hiçbir şey yapmayan BM nin, Kıbrıs ta kendi soydaşlarının güvenliğini, antlaşmalardan aldığı haklara dayanarak sağlamaya çalışan Türk kuvvetlerine bir müdahalede bulunması istenemez, istenirse kabul edilmezdi Milliyet, 29 Kasım 1978, s Abdi İpekçi, Karardan Beklenmesi ve Beklenmemesi Gerekenler, Milliyet, 30 Kasım 1978, s. 1, 14.; Rumlar, BM Güvenlik Konseyi nde bir Ermeni ye söz hakkı verilmesini sağlamaya çalışmışlardır Bkz., a.g.e., 18 Kasım 1978, s. 8.

280 Planı ABD, Kanada ve İngiltere nin Ortak Hazırladıkları Kıbrıs Çözüm BM nin Kıbrıs gündemiyle çalıştığı süreçte, ABD, Kanada ve İngiltere arasında oluşturulan ve Kıbrıs ta toplumlararası görüşmelere yeniden başlanmasını sağlayacak bir öneri paketi, New York ta Carter in özel danışmanı Nimetz tarafından KTFD Başkanı Denktaş a ve Rum Dışişleri Görevlisi Rolandis e verilmiştir. 445 Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İldeniz Divanlıoğlu, ABD tarafından hazırlanan Barış Planı nın, Yunanistan ve Rum yönetiminden sonra Türk Hükümetine de verildiğini açıklamış ve planın tam metni Associated Press Ajansı tarafından yayımlanmıştır. Açıklanan plan, Tarafların, iyi niyetle, BM Genel Sekreteri nin gözetiminde yapılacak toplumlararası görüşmelere başlamalarını kısa bir giriş bölümü ve görüşmelere temel olacak 12 maddeden meydana gelmekteydi. ABD Planının maddeleri şunlardı: 1- Kıbrıs Cumhuriyeti, birisi, Türklerin, diğeri ise Rumların çoğunlukta bulunacağı, iki coğrafi bölgeli, iki toplumlu federal bir devlet olacaktır. 2- Taraflar, BM nin ilgili kararlarını hatırdan çıkarmamak şartıyla, 1960 Anayasası ve Makarios ile Denktaş arasında, 1977 de varılan anlaşma çerçevesinde, yeni Anayasa için görüşmelere başlayacaklardır. İki bölgenin vatandaşlarının haklarının korunması ve ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, her iki bölge kendi yetki ve sorumluluklarına sahip olacaklardır. 3- İkamet yeri değiştirmek ve mülk edinme hürriyetleri de dahil bütün temel hak ve hürriyetleri bölgelerin karakterini bozmamak şartıyla, Federal Anayasa da teminat altına alınacaktır. 4- Federal Hükümet, dış İlişkiler, ülkenin dışa karşı savunulması, para basma, Merkez Bankası nın fonksiyonlarını yerine getirmek, bölgeler arası ve dış ticareti düzenlemek, haberleşme, federal maliye, Gümrükler, göç ve sivil havacılık gibi konuların yürütülmesinden sorumlu olacaktır. 445 Milliyet, 16 Kasım 1978, s. 9.

281 Federal Hükümet in yasama yetkisi, iki meclisli parlamentoya ait olacak. Birinci mecliste, her iki toplum, eşitlik ilkesine göre temsil edileceklerdir. İkinci meclis ise, toplumların nüfusları oranında temsilcilerden meydana gelecektir. Beşte dördü, Rum toplumu temsilcisi, beşte biri, Türk toplumu temsilcisi, Birinci meclisin reddettiği bir tasarı, ancak ikinci meclisin, her iki toplumun temsilcilerinden en az sekizde üçünün mevcut bulunacağı toplantısında, toplam temsilcilerin üçte ikisinin onayı ile kanunlaşacaktır. Bu madde, ayrıca, Rum Devlet Başkanı ile, Türk toplumu üyesi Devlet Başkanı Yardımcısı nın, veto haklarını da ihtiva edecektir. Bir Rum, bir Türk ve bir Kıbrıslı olmayan başkandan meydana gelen Federal Yüksek Mahkeme de de veto hakkı olacaktır. 6- Federal yönetimin yetki ve sorumlulukları dışındaki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, her iki bölgede, bölge yönetimleriyle, yasama organları tesis edilecektir. 7- İki bölge arasındaki hizmetlerin koordinasyonu ve işbirliği amacıyla, her iki toplumdan eşit sayıda yetkilinin başkanlık edecekleri bir daire kurulacaktır. 8- Her iki bölgenin sahip olacağı topraklar, toprakların ekonomik d eğeri, verimliliği, mülkiyet hakları, güvenlik, nüfus ve tarihi faktörler göz önüne alınmak şartıyla müzakere edilecektir. Bu açıdan, Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafı lehine, önemli coğrafi ayarlamalar yapmayı kabul edecektir. 9- Taraflar, devletin federal yapısına uygun olmak şartıyla, göçmenlerin evlerine dönmeleri, dönemeyecek durumdakilerin ise haklarının iadesi için hazırlıklar yapacaklardır. 10- Kıbrıslı olmayan bütün askeri güçler (Anlaşmaya varılacak miktarın dışındakiler) Ada dan çekileceklerdir. 11- Bölgeler ve Federal Hükümet tarafından karşılanacak bir ortak fon kurulacak ve kalkınma projelerinin gerçekleştirilmesinde kullanılacaktır. Diğer hükümetlerden ve uluslararası teşkilatlardan, bu fonu desteklemeleri için yardım istenecektir.

282 İyi niyet atmosferinin geliştirilmesi ve insani problemlerin çözülmesi amacıyla, Maraş bölgesi, BM nin gözetiminde, yeniden yerleşmeye açılacaktır. Türkiye adına açıklama yapan Dışişleri sözcüsü Divanlıoğlu, ABD bu metni Kıbrıs ta toplumlararası görüşmeleri başlatacak telkinleri ihtiva eder bir belge tanımlamaktadır demiştir. Kıbrıs Rum Yönetimi ise, ABD planının, kabul edilip edilmemesi konusunda bir karar verilmeden önce, bazı noktaların daha açıklığa kavuşturulmasının istenmesi görüşünü benimsemiştir. Rumlar, planda olumlu yönler bulunduğunu söylemelerine rağmen, 200 bin Rum göçmenin evlerine dönmelerini sınırlayan maddelerin, görüşmeler için hâlâ bir engel teşkil edeceğini ileri sürmüşlerdir. 446 Demokratik Birlik Partisi Başkanı Glafkos Klerides, ABD Planı nın beş maddesinin olumlu ve Rumların lehine olduğunu ve bunların görüşülebileceğini, diğerlerinin ise görüşmeler sırasında giderilebileceğini belirtmiştir. Klerides in lehte gördüğü hususlar şunlardı: 1- Türklerin devletteki eşitlik talebi reddediliyor. 2- Türklerin ellerinde bulundurdukları bölge azaltılıyor. 3- İki ayrı bölgeye Rumların dönebileceği belirtiliyor. 4- Türklerin istekleri aksine, Merkezi Federal Hükümetin yetkileri arttırılıyor. 5- Yabancı askerlerin Ada dan çıkarılması öngörülüyor. Bu durumda Amerikan Planı, Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar tarafından kabul edilmiştir. Hükümet bunalımını atlatamayan KTFD yetkilileri ise, Plan eskiye dönüşten de beter diyerek, planın Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir. 446 Tercüman, 24 Kasım 1978, s. 1, 8.; ABD Planı için bkz., P. Oberline, a.g.m., s ; Bkz., A. Z. Tuğ, a.g.e., s (Kaynak: Cyprus Mail gazetesinin 9 Aralık 1978 tarihli sayısı); Bkz., G. Gürbey, a.g.e., s ; Bkz., C. Kyrris, a.g.e., s. 407.; Bkz., G. Gürbey, a.g.e., s

283 273 Öte yandan Sovyetler Birliği, Pravda gazetesinde yayınlanan bir yazıda Batı nın askeri stratejik planlarının gerçekleştirilmesi yolunda a tılmış bir adımdan başka bir şey değildir denilerek, Amerikan Planı na karşı çıktığını açıklamıştır. 447 Hatırlanacağı gibi, Türkiye ye uygulanan ambargoyu kaldıran Kongre kararı, Kongrenin Kıbrıs meselesi ile Türk Yunan münasebetleri konusundaki görüşlerini de belirtmiş ve Amerikan politikasının bu görüşler istikametinde uygulanması için hükümete görev verilmişti. O nedenle, Amerikan Planı ve bununla ilgili temaslar Kongre nin kararı çerçevesi içindeydi. 5-6 sayfadan ibaret olan çözüm tekliflerinin ihtiva ettiği fikirler bakımından çok sarih, açık olduğu söylenemezdi. Bununla beraber şu noktaları tespit etmek mümkün olmaktaydı: 1- Teklifler, Türk tarafının görüşü olan, iki ayrı toplum ve iki ayrı bölgeli federal bir statüyü benimsemekteydi. Fakat bu statüyü, Rum tarafının savunduğu ve üniter bir devlet kuran 1960 Anayasası içine oturtmaktaydı. Bunun nasıl olacağı çok tartışma götürürdü. Kaldı ki, Türk tarafının sadece devletin şeklinden değil, 1960 Anayasası nın pek çok tarafından şikayeti vardı. 2- Yukarıdaki hususa, teklife göre, bir de BM kararları eklenecekti. 3- Her iki bölge için geniş yetkiler den söz edilirken bir de ayrıca mükellefiyetler den söz edilmekteydi. 4- Türk görüşünün aksine, Amerikan teklifleri merkezi hükümetin yetkilerini çok geniş tutmaktaydı. Adeta, federal değil, üniter bir devlet kurar gibi, Türk tarafını tatmin etmek için, merkezi hükümetin birtakım fonksiyonlarında, ayrı toplumlara mensup Cumhurbaşkanı ve Yardımcısının ortak hareket etme esası getirilmiştir Anayasasının bu sistemi yürümemiştir. 5- Ortak Bakanlar Kurulu nda Türklere ayrılan nispet asgari %30 olarak öngörülmekteydi. Bu da Türk görüşüne aykırıdır. Bu nispet 1960 Anayasası nda da vardı ve Türklere hiçbir yarar sağlamamıştır. Kaldı ki, 447 Hürriyet, 4 Aralık 1978, s. 1, 15.

284 274 asgari denen nispet, müzakerelerde Rumlar tarafından azami telakki edilecekti. 6- Amerikan teklifleri, memur tayininde adil bir ölçü den söz etmekte, fakat bir nispet tespit etmemekteydi. Bu 1960 sisteminin zımnen kabulü demekti. 7- Teklifler, Maraş bölgesini BM himayesinde Rumlara terk etmekle yetinmekte, ayrıca Türk tarafın Kıbrıslı Rumlar lehine önemli ölçüde coğrafi ayarlama yapacağından söz etmekteydi. Ayrıca her iki tarafın sahip olacağı toprakların tespitinde birtakım ekonomik faktörlerin göz önünde tutulacağı belirtilmekteydi. 8- Rum mülteciler mülklerine dönebileceklerdi. Yani 1974 te kaçan Rumlar, isterlerse gelip evlerine ve topraklarına yerleşebileceklerdi. 9- Ada da bulunan ve Kıbrıslı olmayan askeri kuvvetler geri çekilecekti. Yalnız iki tarafın kabul edeceği miktarda asker bulunacaktı. Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, Amerikan tekliflerinin %30 Türkler lehine ve %70 Rumlar tarafına olduğu söylenebilir. Tekliflerin müzakerelere esas teşkil etmesi şüpheliydi. Fakat, bir uzlaşmaya esas olmayacağı kesindi. 448 BM kararları ile ABD Barış Planı gelişmelerinin dış politik konular olarak ele alındığı bir dönemde, Türkiye de karşılaşılan Kahramanmaraş iç savaşı, yüzden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Derhal toplanan TBMM, aldığı kararla, 13 ilde Sıkıyönetim uygulaması başlatmıştır. Meclis toplantısından önce, Cumhuriyet Halk Partisi grubunda 63 üye sıkıyönetime Hayır demiş olmasına rağmen bağlayıcı karar alınabilmiştir ilde ilan edilen Sıkıyönetimin, Türkiye nin dış münasebetlerine tesir yapması ve dışarıdaki ekonomik ve siyasi meseleler açısından bazı sonuçlar doğurması beklenebilirdi. Zira, memleketin dörtte birinin askeri idareye verilmesi anlamına gelmekteydi, Sıkıyönetim. Bu durum ayrıca, zayıf bir durumda olan Hükümetin, bir istikrar ile takviyesi anlamına da gelmekteydi. 448 Fahir Armaoğlu, Amerika nın Kıbrıs Teklifleri, Tercüman, 26 Kasım 1978, s Hürriyet, 27 Aralık 1978, s. 1.

285 275 Türkiye nin kavuşacağı bir istikrara dönemi, dış meselelerin çözümü bakımından fayda sağlayabilirdi. Ne var ki, işbaşında olan Hükümet, bu durumun değerini kullanabilecek güçten yoksun bulunmaktaydı. Ecevit Hükümetini, Batı nın ya da Amerika nın bir jesti kurtarabilirdi. Veya, Sovyet Rusya nın sansasyonel bir davranışta bulunması Denktaş Kipriyanu Anlaşması Ve Toplumlararası Görüşmelerin Yeniden Başlaması BM Genel Sekreteri Waldheim, toplumlararası görüşmelerin başlatılması için kendisine Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi tarafından verilmiş görev çerçevesinde çalışmalarını sürdürerek, üç sayfadan oluşan bir gündem hazırlamıştır. Söz konusu gündem dört ana başlık altında toplanmıştır. Bunlar; toplumlararası görüşmelerin BM gözetiminde başlatılması, 12 Şubat 1977 de Denktaş la Makarios arasında varılan dört maddelik ilke anlaşması, federal organların yapısı ve Maraş ile mülteciler meseleleri idi. Denktaş, Waldheim in gündem önerisini bazı mülahazalarla kabul etmiştir. Mülahazaların başında, Ada da iki uluslu toplumun bulunduğunun, bunlardan oluşturulacak cumhuriyetin iki topluma dayalı bir yapıya sahip olacağının ve görüşmelerin eşitlik koşuluna dayalı olarak, herhangi bir ön koşul, ön taviz ileri sürülmeden başlatılması gelmekteydi. Denktaş ın üzerinde durduğu ve ihtirazi kayıt koyduğu husus, gündemde bulunan Maraş maddesinin, ileride bir peşin hüküm ya da koşul olarak yorumlanabilecek şekilde formüle edilmiş olmasıydı. 451 Çeşitli kurum ve oluşumlar üzerinden Kıbrıs meselesini kendi lehine geliştirmek isteyen Kıbrıs Rum kesiminin beklemediği bir sonuç ortaya çıkmış; Waldheim in girişimlerini devam ettirdiği bir dönemde, Avrupa Konseyi, Türkiye yi Ada da insan haklarını çiğnemekle suçlayan Rum 450 Fahir Armaoğlu, Sıkıyönetim ve Dış Politika, Tercüman, 28 Aralık 1978, s. 11. Fransız Le Monde gazetesi, Türkiye nin içinde bulunduğu ekonomik durumu düzeltmeye çalışan Ecevit in bazı dış haber alma örgütleriyle, bazı gizli iç örgütlerin boy hedefi haline geldiğini belirtmiş, Adalet Partisi nin parlamentodaki sayısı oranındaki ağırlığı temsil eden Süleyman Demirel in iktidara dönmek için ayaklanmalardan yaralanmak durumunda olduğunu ileri sürmüştür Bkz., Ali Sirmen, Maraş ve Dış Basın, Cumhuriyet, 27 Aralık 1978, s Milliyet, 11 Ocak 1979, s. 1, 8, 11, 14.

286 276 başvurusuyla ilgili kararını açıklamış ve Kıbrıs raporunu onaylamayarak gündeminden çıkarmıştır. Böylece Kıbrıs Rum yönetimi ile Türk yönetimini toplumlararası görüşmelere başlamalarını sağlamaya çalışmıştır. Rumların büyük itirazlarıyla karşılaşan tasarının tam metin çevirisi aynen şöyleydi: 452 Bakanlar Komitesi, - Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi hükümlerini dikkate alarak, - Kıbrıs Cumhuriyeti nde insan haklarına saygıya ilişkin durumu göz önünde tutarak, - 21 Ekim 1977 kararını dikkate alarak, ki, bu kararla komite, - Avrupa İnsan Hakları raporunu ve Türk Hükümeti nin muhtırasını kaydetmiş ve Kıbrıs ta vuku bulan olayların sözleşmeyi ihlâl ettiğini bulmuştu. - Devam etmekte olabilecek ihlâllere son verilmesi ve bu nitelikteki olayların yinelenmemesi için önlemler alınmasını istemişti. - Bu nedenle taraflardan toplumlararası görüşmelere başlamalarını önemle istemişti. Nihayet, Kıbrıs Rum Toplumu Lideri Kipriyanu ile KTFD Başkanı Denktaş ın Mayıs ayında Lefkoşe de bir araya gelecekleri resmen açıklanmıştır. BM Genel Sekreteri nin gözetiminde yapılacak mini zirve kuşkusuz olumlu bir gelişmeyi vurgulamaktaydı. Denktaş Makarios buluşmasından sonra iki toplum arasında en üst düzeyde gerçekleşecek görüşmenin Türk tarafı açısından bir diplomatik başarıyı içerdiğinden söz edilebilirdi. O ana kadar, Denktaş ın kendisine muhatap olamayacağını yineleyen Kipriyanu, Devlet Başkanı olduğunu, bu nedenle de Başbakan Ecevit le görüşebileceğini söyleyegelmiştir. Kipriyanu nun, Denktaş ı kendisine muhatap kabul ederek masaya oturmaya razı olması ihtiyatlı bir iyimserliği gerekli kılmaktaydı. Zira o, böyle 452 Milliyet, 21 Ocak 1979, s. 6.; Akdeniz de tarafları müzakere yoluyla sorunlarını çözme noktasına getirme çabaları Ege de de kendisini göstermiştir. Yaklaşık bir ay önce Lahey Adalet Divanı, Ege sorunu konusunda Yunanistan ın başvurusu konusunda, yapmış olduğu toplantıda, yetkisizlik kararı almıştır. Karar 2 ye karşı 12 oyla alınmıştır. Böylece, Ege deki uyuşmazlığın tek çözüm yolu, iki ülkenin Lozan dengesini bozmayacak bir siyasal çözüm üzerinde anlaşmaya varmaları ile mümkün olabilecekti Bkz., Kamuran Özbir, Lahey Şamarı, Adalet, 23 Aralık 1978, s. 3.

287 277 bir zirveyi kabul ederek, Batı kamuoyunda esnek bir görüntü çizme çabası içerisindeydi. 453 Türk ve Rum liderleri arasındaki zirve görüşmesi zoraki bir toplantıdan başka bir şey değildi. Zira, Waldheim in Güvenlik Konseyi ne rapor vermesine an beş gün kalmıştı. Türk tarafının ısrarlı isteklerine rağmen, Rumlar böyle bir buluşmadan kaçmak için her manevraya başvurmuşlar ve sonunda adeta enselerinden yakalanarak toplantıya getirilmişlerdir. Toplantıdan bir sonuç alınması mümkün görünmemekteydi. Çünkü Rum tarafı, daha 1977 Şubatı ndaki Denktaş Makarios anlaşmasının geçerliliğini bile tartışma konusu yapmaktaydı. Öte yandan, Türkiye deki olaylar ve Hükümetin çaresiz durumu Denktaş ın arkasında güçlü bir desteğin bulunmayışına neden olmaktayd ı Mayıs tarihlerinde Denktaş ve Kipriyanu arasında BM Genel Sekreteri Waldheim gözetiminde yapılan 15,5 saat süren görüşmelerden sonra üzerinde anlaşmaya varılan 10 madde şu hususları içermekteydi: Toplumlararası görüşmelerin 15 Haziran 1979 da başlaması kararlaştırılmıştır. 2- Görüşmelerin esasını 12 Şubat 1977 de Denktaş ile Makarios arasında varılan ilkeler anlaşması ve Kıbrıs ın esas kararları oluşturacaktır. sorunu ile ilgili BM 3- Cumhuriyetin tüm vatandaşlarına insan hakları ve esas özgürlükler uygulanacaktır. 4- Görüşmeler toprak ve anayasa konularını kapsayacaktır. 5- Toprak ve anayasal konuların görüşmelerine başlanmasıyla Maraş ın durumu da müzakere edilecek ve Maraş konusunda bir anlaşma sağlanırsa esas anlaşmadan önce BM himayesinde Maraş ın yeniden yerleşime açılmasına öncelik verilecektir. 6- Taraflar görüşmelerin sonucunu olumsuz yönde etkileyecek hareketlerden kaçınma konusunda mutabık kalmışlardır. Taraflar iyi anlayış, 453 Cumhuriyet, 29 Nisan 1979, s. 1, Fahir Armaoğlu, Kıbrıs Görüşmeleri, Tercüman, 18 Mayıs 1979, s Milliyet, 20 Mayıs 1979, s. 13.; Tercüman, 20 Mayıs 1979, s. 11.; Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s ; G. Gürbey, a.g.e., s. 158.

288 278 güven ve normal şartlara dönüşü sağlamak için her iki tarafın alacağı pratik tedbirlere uymayı kararlaştırmışlardır. 7- Kıbrıs ın askerden arındırılması konusu da görüşmelerde ele alınacaktır. 8- Kıbrıs ın kısmen veya tamamen başka bir ülkeye bağlanması, taksimi veya ayrı iki devlet halinde oluşmasına karşı bağımsızlığı, bağlantısızlığı, toprak bütünlüğü ve egemenliği garanti altına alınacaktır. 9- Toplumlararası görüşmeler sürekli olacak ve herhangi bir gecikmeye mahal verilmeyecektir. 10- Toplumlararası görüşmeler Lefkoşe de yapılacaktır. Sağlanan mutabakattan dolayı ABD, Denktaş ve Kipriyanu yu kutlarken, Rumca Filelfteros gazetesi, Tehlikeli çıkmazın ortadan kalktığını, Kıbrıs sorununun tümüyle yeni bir aşamaya geldiğini yazmış, sağcı Agon gazetesi ise, üzerinde görüş birliği sağlanan 10 maddeden her birinin ayrı ayrı yapıcı hükümler taşıdığını kaydetmiş, bu maddelerin, Toplumlararası görüşmeler için verimli ve özlü içerikler taşıdıklarını ve topluca yapıcı ve uzlaştırıcı bir zemin oluşturduklarını anımsatmıştır. Maraş konusunda eleştirileri cevaplandıran Denktaş da, Maraş ın izahı, bizim önceleri verdiğimiz belgede mevcuttur. Kapalı bölgede, belirli bir yerin Rumlara açılma meselesidir. Bugün bu bölgeye yerleşmiş olan halkımızın ve Magosa ile Magosa limanının emniyetini koruyabilecek bir çizgi mevcuttur. Bu çizginin ötesine geçilemez demiştir. Daha, Denktaş Kipriyanu görüşmelesi başlamadan önce fikrini açıklama imkanı bulan BM Genel Sekreterinin Siyasi İşler Yardımcısı Perez de Cuellar, Bu toplantıdan alınabilecek en iyi sonucun toplumlararası görüşmelerin yeniden başlatılması ve müzakerelerin kesintisiz sürdürülmesi konusunda bir anlaşmanın sağlanması olacağını söylemiştir. Kıbrıs ta uzun yıllar geçiren tecrübeli diplomat, Bu toplantıdan sorunun çözümü elbet beklenemez. Toplumlararası görüşmeleri başlatabilmek için ortak bir zemin bulmak gerek, bu da kolay olmayabilir şeklinde ihtiyatlı bir dil kullanmıştır.

289 279 Görüşmelerde 10 maddenin 8 i üzerinde cereyan eden tartışmalardan sonra, toplantının ancak son 30 dakikasında mutabakat sağlanmıştır. Toplantı salonundan çıkıldıktan sonra BM Temsilcileri sevinçli olduklarını ve Çok iyi bir sonuç alındı. Bundan iyisi beklenemezdi demişlerdir. Bu toplantılarda, Denktaş ile Kipriyanu birbirleri ile tartışmış, birbirlerine çatmış olsalar da, hiç olmazsa bu işin toplumlararası görüşmelerle halledilebileceği konusunda anlaşmışlardır. Ayrıca, ilk kez, bu kadar uzun zaman birlikte kalıp konuştukları için, düşüncelerini, amaçlarını daha iyi anlama imkanını bulmuşlardır. 456 On maddelik siyasal belgenin daha mürekkebi kurumadan, Rum Toplumu Lideri Kipriyanu nun anlaşma hükümlerini inkar etmesi üzerine, Ada da gerilim birden artmıştır. BM Genel Sekreteri Siyasi İşler Yardımcısı Perez de Cuellar, Karamanlis ile görüşmek için apar topar Atina ya gitmiştir. Waldhein in Kıbrıs özel temsilcisi Galindo Pohl ile Amerikan Büyükelçisi Stone, Lefkoşe de Denktaş ın tepkisini önlemeye çalışmışlardır. Kipriyanu, anlaşma konusunda bir demeç vererek, altıncı madde olarak anlaşmada yer alan, Tarafların, görüşmelerin sonucunu olumsuz yönde etkileyecek hareketlerden kaçınması nın, Türk tarafına uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılması ve uluslararası forumlarda Kıbrıs sorununa çözüm arama girişiminin durdurulması anlamına gelmediğini ileri sürmüştür. Kipriyanu nun bu açıklaması üzerine, Lefkoşe deki BM yetkilileri, Rum Dışişleri Bakanı Rolandis ve Kipriyanu ile görüşerek, gerilim yaratılmamasını istemişlerdir. Bir sonuç sağlanamayınca da, Waldheim ile yapılan görüşmeden hemen sonra, Karamanlis in devreye girmesini sağlamak üzere Cuellar Atina ya uçmuştur. Denktaş la görüşen Stone, Kipriyanu nun, siyasal belgeye imza atmakla, Oyuna getirildiği inancından olduğunu, ayrıca saptanan temel stratejiye aykırı hükümler getirdiği gerekçesiyle, Rum liderler tarafından sert 456 Milliyet, 21 Mayıs 1979, s. 1, 6.

290 280 eleştirilere uğradığı için böyle davrandığını söyleyerek, Denktaş tan anlayış istemiştir. Öte yandan, yabancı basın mensupları ile görüşen Denktaş, Türk toplumu geçmişin tekrarlanmasını istemiyor kalbimizi ve beynimizi kullanarak Kıbrıs ı Türkler ve Rumlar için bir cennet haline getirebiliriz demiş ve Kipriyanu ile yaptığı görüşmede, Lefkoşe Havaalanı nın BM gözetiminde iki toplumun yararına açılmasını ve Ada nın yabancı üslerden arındırılmasını önerdiğini, ancak önerilerinin Kipriyanu tarafından reddedildiğini belirtmiştir. Kıbrıs konusunda varılacak çözüm şeklinin Halk oylamasına sunulacağını da kaydeden Denktaş, Kipriyanu nun Türk toplumuna karşı uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılması yolundaki anlaşma maddesini inkar etmesinden yakınmıştır. 457 Tartışmalara rağmen, 23 aydan beri ara verilmiş olan toplumlararası görüşmeler, yöntem konusunda tarafların anlaşmaya varması neticesinde Lefkoşe de yeniden başlatılabilmiştir. Görüşmelere, BM tarafı Cuellar, Pohl ile yardımcısı Remy George, Türk tarafı, Ümit Süleyman Onan ve danışmanları Mümtaz Soysal ile Necati Münir Ertegün, Rum tarafı da, Yuannidis ile danışmanı Triandafilidis ile katılmışlardır. 458 Toplantının başladığı gün olan 15 Haziran da, İngiliz Guardian gazetesi, bir iddia ortaya atarak, Kıbrıslı Rumların, Ada nın bölünmüş durumu bol dış yardım sağladığı için, onları çözüm gayretlerini baltalamakla suçlamıştır. Gazete konuyu özetle şöyle yazıya dökmüştür: Her yıl, Lefkoşe deki Birleşik Amerika Elçiliği, Washington a, Kıbrıs a para yardımı gereği olmadığını bildirmekte, fakat her yıl, Kongre deki Rum lobisi sayesinde Kıbrıs Rumları 15 milyon dolar almaktadırlar. 457 Hürriyet, 22 Mayıs 1979, s. 8.; AET ye üyelikte son viraja girmiş olan Yunanistan, Kıbrıs taki vaziyetten ziyade bu duruma odaklanmıştır. Yunan Başbakanı Konstantin Karamanlis, organik olarak Avrupa ya bağlanmak yolundaki ilk girişimini Şubat 1957 de yapmıştır. 8 Haziran 1959 da ise Yunanistan, Topluluğa alınması için resmen başvurmuştur. İki yıl süren görüşmelerden sonra, görüşmeleri resmileştiren antlaşma 9 Temmuz 1961 de Atina da imzalanmıştır.1967 de Yunanistan da Ordu nun yönetime el koyması karşılıklı ilişkilerin dondurulmasına yol açmıştır. Yedi yıl sonra tekrar yönetime gelen Karamanlis döneminde üyelik isteği yinelenmiştir. Görüşmelerin ardından 21 Aralık 1978 de Topluluk ile Yunanistan uzlaşma olmuş ve 4 Nisan 1979 da toplana AET Bakanlar Konse yi Yunanistan ın onuncu üye olmasını onaylamıştır. Ve 28 Mayıs 1979 da Yunanistan resmen Topluluk üyesi olmuştur Bkz., Milliyet, 29 Mayıs 1979, s Cumhuriyet, 16 Haziran 1979, s. 1, 11.

291 281 Savaş felaketinden ve Ada nın bölünmesinden daha iyi duruma gelmiş olan Rumlara sağlanan uluslararası destek sisteminin en iyi örneklerinden biri olan bu durum, toplumlararasında başlayan yeni görüşmelerin bir çözüme ulaşmasında ortaya çıkan başlıca engellerden biridir. Küçük ve oldukça zengin yarım milyonluk nüfus, Birleşik Amerika, BM, İngiltere, Almanya ve öbür ülkelerden yılda 50 milyon dolara yakın yardım sağlamaktadır. Bunlara ek olarak ayrıca 10 milyon dolarlık kredi de sağlayabilmekte ve bütün bu paralar devlet gelirlerinin %5 ine yaklaşmaktadır. ek olarak, Kıbrıs Rum ekonomisi BM Barış Gücü nün Ada da bulunmasından ve iki İngiliz üssünden de gelir sağlamaktadır. Buna karşılık, Kıbrıs Türkleri ise, uluslararası yardımların sadece küçük bir bölümünü almakta, yabancı kredileri ise elde edememektedir. Kıbrıs Türklerine ulaşan tek ve başlıca dış yardım Türkiye den gelmektedir Kıbrıs Rumlarına yapılan yardımlar, uluslararası ölçüler içinde, tamamen gereksizdir. Örneğin Amerikan yardımları için kullanılan ölçü kişi başına 500 dolar gelirdir. Kıbrıs Rumlarının kişi başına geliri ise 27 bin dolardır 459 Lefkoşe de son görüşmeler sırasında, Kıbrıs Rum tarafı, iki bölgeli bir federatif yönetimi kabul etmediğini belirtirken, Denktaş Makarios görüşmesinde varılan ilke anlaşmaları arasında, bu noktaların bulunmadığını ileri sürmüştür. 460 Dördüncü toplantıda diyalogun tamamen kesilmesi durumunun baş göstermesi üzerine, diyalogun tamamen kopmaması için BM duruma el koymuş ve görüşmelere ara verilmesini uygun görmüştür. 459 Milliyet, 16 Haziran 1979, s Denktaş, Kipriyanu nun büyük yalanını kanıtlar getirerek ortaya koymuştur. Ne var ki, bu durum Kipriyanu yu hiç mi hiç rahatsız etmemekteydi. Kipriyanu, Kıbrıs sorunları iyice çürütmeye çalışmakta, çözüme giden yolu kapamaktaydı. Tarih bu yolun geçersizliğini kanıtlayan olaylarla doluydu. İki toplumun arasındaki ilişkilerin çürümesi sonucunda, 1974 Harekatı olmuştur. Rum yöneticileri toplumlarına istedikleri demagojiyi sunabilirlerdi. Ancak geçekten sorumluluk taşıyorlarsa, Türk Ordusu nun Ada da bulunmasındaki hata paylarını iyice düşünüp taşınmak zorundaydılar Ali Sirmen, Amaçları Ne?, Cumhuriyet, 28 Haziran 1979, s. 3.

292 282 Rum yetkililer, Rum tarafının, Maraş diyince, Gazi Magosa nın surlar dışından kalan ve Sakarya bölgesi haricindeki kısmını kastettiğini, Maraş ın kapalı durumda bulunan bölgesinin çoğunluğunu otel ve işyerlerinin oluşturduğunu belirtmiş, Buraya yerleşebilecek insan sayısı, göç edenlerin yarısı bile olmayacaktır demiştirler. 461 Görüşmelerin kesilmesi üzerine, BM Genel Sekreteri Waldheim, Ada daki her iki toplum liderine birer mektup göndererek, Maraş konusunun öncelikle ele alınması konusunda kesin olarak ısrar ettiğini, bunun yanı sıra, 19 Mayıs tarihli Denktaş Kipriyanu anlaşmasının ikinci maddesinin göz önünde tutulmasını istediğini söylemiştir. Yetkililer, Maraş a öncelik verilmesi konusunda ısrar eden Waldheim in iki toplumlu, iki bölgeli bağımsız federal bir devlet öngören 2. maddeye atıfta bulunarak, tarafları uzlaştırma gayreti içine girdiğini belirtmişlerdir. Rum tarafının, Genel Sekreter in mektubunda, 2. maddeye atıfta bulunulmasına sinirlenmesinin, aynı mektupta Maraş a öncelik verilmesi yolundaki isteğe karşı çıkan KTFD ni rahatlattığı ve olumsuz sayılabilecek bir cevap vermesine gerek bırakmadığını ifade etmişlerdir. 462 Taraflar bir araya gelmek durumundaydılar. Çünkü ipleri koparmak her iki tarafın da işine gelmemekteydi. Ancak tarafların görüşleri birbirinden çok uzak olduğu için sonuç beklememek gerekiyordu. Durum böyle olmakla beraber, meseleye genel açıdan bakıldığında, hücum inisiyatifinin Rumlarda, savunma çabasının da Türk tarafında olduğu görülmekteydi. Böyle olmasının nedeni de Türk Hükümeti nin yaptığı üst üste hatalardı. Başkan Denktaş, Ecevit in baskısı ile 20 Temmuz 1978 de yayınladığı açık mesajda, 35 bin Rum un Maraş a dönmesini teklif ederken, Maraş ta geçici bir idarenin de derhal kurulmasından söz etmişti. Şimdi Rumlar bu derhal sözüne dört elle sarılmaktaydılar. Ayrıca, Denktaş ile Kipriyanu arasında kabul edilen 10 maddelik anlaşmada yeni hatalar yapılmıştır. Her ne kadar Maraş konusu bu 461 Tercüman, 29 Haziran 1979, s a.g.e., 5 Temmuz 1979, s. 11.

293 283 anlaşmanın 5. maddesinde yer almış ise de, toprak konusuna ilişkin müzakerelerde Maraş meselesine öncelik verileceği belirtilmiştir. Toprak konusunun ne zaman ele alınacağı ise, bu anlaşmanın hiçbir yerinde tasrih edilmemiştir. Esasında Kıbrıs konusunun can alıcı birkaç noktası vardı. Bunların başında toprak konusu gelmekteydi. Bu sebeple bu konu da her zaman ele alınabilecek demekti. Waldheim in taraflara gönderdiği mektupta, ikinci maddeden de söz etmesi Türk tarafının lehine gibi görünüyorsa da, durum hiç de öyle değildi. Çünkü ikinci madde sadece Denktaş Makarios anlaşmasının değil, BM kararlarının da temel alınmasından söz etmekteydi. Hatırlanacağı üzere, BM kararları Kıbrıs taki Türk askerini yabancı kuvvet saymakta ve çekilmesini istemekte ve ayrıca, bütün Rum mültecilerin evlerine ve mülklerine dönmelerini öngörmekteydi. Yani meseleye ikinci madde çerçevesinde girildiği takdirde, Maraş konusu büsbütün genişleyip, bütün Rum mültecilerin Türk topraklarına dönmeleri meselesi haline gelmekteydi. Maraş, bu geniş çerçevede ele alınabilecek demekti. İkinci maddenin tehlikeli bir diğer tarafı da, Kıbrıs meselesini enternasyonalize etmesiydi. Çünkü toplumlararası görüşmelerde BM kararlarının esas alınması demek, Genel Kurul ile Güvenlik Konseyi ni de meseleye taraf yapmak demekti. Bu iki organ, Kıbrıs meselesinde söz söylemek yetki ve hakkına sahip kılınmaktaydı. Waldheim in cesareti de buradan gelmekteydi. Oysa Ecevit ten önceki hükümetlerin politikası, Kıbrıs meselesini Türk Yunan münasebetlerinin ikili çerçevesinin çıkarmamak olmuştu. Şimdi durum çok taraflı bir hale gelmiştir Fahir Armaoğlu, Kıbrıs Görüşmeleri, Tercüman, 5 Temmuz 1979, s. 11.

294 Eylül Askeri Müdahalesi Öncesi Türkiye nin Siyasi Zaafları Ve Kıbrıs Görüşmelerden çok fazla umut umulmadığı bir buluşma raundunun devam ettiği Lefkoşe de (15 22 Haziran), Türkiye de siyasi çalkantılar su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Ecevit Hükümeti nden istifa eden Devlet Bakanı Septioğlu ve Bağımsız İnkaya, 18 Haziran günü törenle Adalet Partisi ne katılmışlardır. Böylece iktidarın 220 Milletvekiline karşılık, muhalefet 223 Milletvekili sayısına ulaşmıştır. 464 Öte yandan, Demokrat Parti nin Visconsin Eyaletini temsil eden Temsilciler Meclisi Silah Hizmetleri Komitesi üyesi Les Aspin in isteği üzerine, Birleşik Amerika nın Türkiye ye dört savaş gemisi verilmesiyle ilgili kararını durdurduğu bildirilmiştir. Neden olarak ta, Kıbrıs konusunda yapılan görüşmelerde ilerleme kaydedilmemesini ve Türkiye ile Birleşik Amerika arasında mahkumların iadesini öngören anlaşmanın geciktirilmesini gösterdiği ifade edilmiştir. Aspin, yaptığı açılamada, dört kişinin uyuşturucu madde kaçakçılığından 1972 yılından beri Türk hapishanelerinde bulunduğunu gündeme getirmiş ve suçluların iadesi anlaşmasının ihlâl edildiğinden bahsetmiştir. 465 Amerika daki olumsuz gelişmenin üstüne, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetim dış dünyada Türkiye yi zor durumda bırakmak için çok geniş çaplı diplomatik saldırılara hazırlanmışlardır. 1 4 Ekim tarihleri arasında Moskova yı ziyaret ederek bir işbirliği anlaşması imzalayacak olan Karamanlis, görüşme gündemine Kıbrıs ve Ege konularını da aldırmıştır. Küba nın başkenti Havana da devam eden Bağlantısızlar Zirvesi nin hazırlık çalışmaları sırasında bir konuşma yapan Rum yönetimi Dışişleri 464 Mecliste Milletvekili dağılımı: CHP; 209, AP; 175, MSP; 23, MHP; 17, Bağımsız; 18 Bkz., Tercüman, 19 Haziran 1979, s Cumhuriyet, 15 Ağustos 1979, s. 1, 11.

295 285 Bakanı Nikos Rolandis, Türkiye yi Küçük komşusuna saldıran büyük işgalci olarak nitelemiştir. 466 Havana da çalışmaları sona eren Bağlantısız Ülkeler zirve toplantısı, Türkiye açısından bir politik bozgun örneği olmuştur. Zirvede, Kıbrıs konusunda onaylanan karar tasarısı bu bozgunun somut kanıtıydı. Siyasi komitenin hazırladığı karar tasarısında, Kıbrıs tan tüm yabancı askerlerin derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi, Ada nın nüfus yapısını değiştirmeye yönelik çalışmaların durdurulması, göçmenlerin evlerine dönmesi istenmiş ve Kıbrıs topraklarının bir bölümünde işgalin devamı kınanmıştır. Karar tasarısının onaylanmasında yalnızca Pakistan la Bangladeş in çekimser kalmaları ayrıca üzerinde durmaya değerdi. Asya Afrika ülkeleri bir tarafa, Türkiye nin yakınlaşmaya çalıştığı Arap ülkeleri bile tümüyle Rum tezini destekleyerek, Türkiye nin karşısında yer almışlardır. Örneğ in; Kuveyt ve Suriye, Türkiye aleyhindeki sert tutumları ile göze çarpmışlardır. Lübnan daki iç savaşa, üstelik sağcı Hıristiyanların yanında müdahale eden Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat ın, Türkiye nin anlaşmalara dayanarak Kıbrıs a yaptığı müdahaleyi kınaması, en azından iki yüzlülük örneğini oluşturmuştur. Ve ne yazık ki, Türk dış politikasının Havana daki sınavı fiyasko ile sonuçlanmıştır. 467 Bağlantısız Ülkeler Konferansı ndan kısa bir süre sonra BM Genel Kurulu da, dönem çalışmalarına başlamıştır. Çalışmaların hemen başında Rumlar, kendi istekleri yönünde, alınan Genel Kurul kararlarının uygulanması konusunda, Türkiye üzerinde baskı yapabilmek için, bir önceki yılın tasarısına bazı yenilikler getirmeye çalışmışlardır. Misal; kararların uygulanması için, bir zaman sınırının konulmasını ve Türkiye bu zaman sınırı içinde kararlara uymazsa, o zaman Güvenlik Konseyi ne Türkiye ye karşı emrivakiler uygulamak için emir verilmesini teklif etmişlerdir. Ama Genel Kurul bu kadar açık tavır almamış, ancak üstü kapalı biçimde aynı anlama gelen bir teklifte bulunmaktan da geri kalmamıştır. Özellikle Havana Konferansı karar ve devletlerine güvenen 466 Tercüman, 1 Eylül 1979, s Ergun Balcı, Havana Doruğu, Cumhuriyet, 11 Eylül 1979, s. 3.

296 286 Rumlar, BM den kendi lehlerinde önemli bir karar çıkarmanın hesaplarını yapmaktaydılar. 468 Karamanlis in Moskova gezisine bakıldığında da, Sovyetler Birliği resmi haber ajansı TASS ın açıkladığı üzere, bir ortak bildiri yayınlanmış ve Kıbrıs la ilgili olarak şu hususlara dikkat çekildiği belirtilmiştir: Bölgede barış ve güvenliği tehlikeye düşüren Kıbrıs sorununa özel dikkat gösterildiği Kıbrıs ın bağımsızlık, bağlantısızlık, hükümranlık ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve BM Genel Kurulu ile Güvenlik Konseyi nin Kıbrıs a ilişkin kararlarının uygulanması istenmiştir. 469 Ekim ayının dış politik konuları gölgesinde, iç gelişmelerin görünen en önemli olayı hiç şüphesiz Bakanlar Kurulu nun ittifakla çekilme kararı almış olmasıydı. Buna, Adalet Partisi nin, Senato seçimlerinde oyların %48,3 ünü, Milletvekili seçimlerinde de %54 ünü kazanması yol açmıştır. 470 Hükümet kurma görevini üstlenen AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, çalışmalarını sonuçlandırdıktan sonra Meclis te yapılan güven oylamasında 208 ret oyuna karşılık 229 kabul oyu ile iktidarını ilan etmiştir. 471 Çiçeği burnunda Demirel Hükümeti, BM nin Kıbrıs konusunda aldığı karar sonrası, ciddi bir sınavla karşı karşıya kalmıştır. Zira, KTFD Başkanı Denktaş, Kıbrıs ta bir Türk devletinin ilanı için Ankara ile temas edeceğini açıklamıştır. 472 Denktaş ı bu yola iten gerekçe, Kıbrıs konusunda Bağlantısızların tasarısının BM de kabul edilmiş olmasıydı. 35 çekimser ülkeye karşın, 5 e karşı 99 oyla kabul edilen bu defa ki tasarı, 1974 ten beri Türkiye nin aleyhine kabul edilmiş en ağır karar olma özelliğini taşımıştır. Yugoslavya, Küba, Mali, Guyana, Cezayir, Hindistan ve Sri Lanka temsilcileri tarafından hazırlanan karar tasarısına sadece Türkiye, Suudi Arabistan, Pakistan, Cibuti ve Bangladeş ret oyu vermişlerdir. Kararla, özetle, Kıbrıs sorununun Mart sonuna kadar çözümlenmesi, çözüme ulaşmadığı takdirde BM kararlarının 468 Kamuran Özbir, B. Milletler Toplantısı, Adalet, 22 Eylül 1979, s Cumhuriyet, 6 Ekim 1979, s Milletvekilliği: AP 5, CHP 0 ve Senato: AP 33, CHP 12, MSP 4, MHP 1 şeklinde sonuçlanmıştır Bkz., Tercüman, 16 Ekim 1979, s. 1. vd. 471 Adalet, 26 Kasım 1979, s. 1. vd. 472 Milliyet, 24 Kasım 1979, s. 3.

297 287 uygulanması ve sorunun uluslararası bir konferansla halledilmesi öngörülmüştür 473 Alınan karar, yedi Bağlantısız ülkenin ortaya attığı ilk tasarıya göre daha yumuşak bir karar olmasına rağmen, bu yumuşaklık kararın temel unsurlarında bir değişiklik meydana getirmemiştir. Tasarının ilk şeklinde, yedi üyeli bir komitenin kurulup hemen harekete geçirilmesi öngörülmüş iken, kabul edilen kararda, 31 Mart 1980 tarihine kadar toplumlararası görüşmelerde bir gelişme olmadığı takdirde Genel Sekretere böyle bir komite teşkili yetkisi verilmiştir. Diğer taraftan, komite meselesinde meydana gelen bu değişikliğin tabii neticesi olarak, kabul edilen karar, toplumlararası görüşmelere, tasarının ilk şeklinden çok daha fazla ağırlık vermiştir. Bilhassa 19 Mayıs 1979 tarihli Denktaş Kipriyanu esa s almıştır. Her yıl olduğu gibi, bu sefer de, Türk askerinin Ada dan çekilmesinin istenmesi dışında, aleyhte olan iki nokta bulunmaktaydı, kararda. Birincisi; 1977 Şubatı ndaki Denktaş Makarios anlaşmasının zikredilmemesi, diğeri de, 31 Mart 1980 tarihine kadar toplumlararası görüşmelerde, bir netice alınmaması halinde Güvenlik Konseyi nin özel tedbirler almaya davet edilmiş olmasıydı. Bunun bir başka manası, Türkiye ye karşı zorlama tedbirlerin alınmasıydı. Bu karar çelişkili bir karardı. Zira, Güvenlik Konseyi nin özel tedbirler ihtimali ve Yediler Komitesi gibi iki koz, Rumların elinde mevcut olduğu sürece, toplumlararası görüşmelere yanaşmalarını veya bu görüşmelerde bir uzlaşma niyeti göstermelerini beklemek hayalcilik olurdu. 474 BM nin Kıbrıs kararı ve Denktaş ın bağımsızlık zamanının geldiğini belirttiği bir anda, Demirel in yeni Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen, Rum tarafını telaşlandıracak bir açıklama yapmış ve Denktaş ın bağımsızlık isteğinin Rumların katı tutumunun sonucu olduğunu belirtmiş ve Ankara nın KTFD Başkanını yalnız bırakma eğiliminde olmadığını söylemiştir. 473 Hürriyet, 21 Kasım 1979, s. 1, Fahir Armaoğlu, BM nin Kıbrıs Kararı, Tecüman, 22 Kasım 1979, s. 5.

298 288 Diğer taraftan, Yunanistan için Kıbrıs sorununun sürmesi yararlı bir durumdu. Çünkü, Atina bu yolla, Türkiye ye baskı yapabiliyor, Ankara yı uluslararası alanda yalnızlığa itebiliyor, Amerikan Kongresi nden ambargo kararını çıkardıktan sonra, bunun sürmesini sağlıyordu. Bu durum da, Ankara yı Atina karşısında gerçekte Kıbrıs tan belki de daha önemli görünen Ege sorununda güçsüzleştiriyordu. Bu ve benzeri nedenler, Atina ile Rum yönetimlerinin Kıbrıs ta çözümü, görünüşte değilse bile özde engelleyici bir tutumu benimsemelerine yol açmıştır. BM Genel Kurulu nun aldığı son karar da, bu politikayı pekiştirecek yöndeydi. Bütün bunlara bakılarak, Ada da mutlak bir bölünmeye yol açacak girişimlerde bulunmak, Kipriyanu nun politikasına hizmet etmek anlamına gelmekteydi, şimdilik. 475 Gerçek şudur ki, Kıbrıs ta bağımsız bir Türk devletinin ilanı için vakit çok erkendi. Çünkü, her şeyden önce şartlar müsait değildi. Kıbrıs ta bağımsız bir Türk devletinin kuruluşu sadece Kıbrıs Türk toplumunun meselesi değildi. Bu mesele her şeyden önce Türkiye yi alakadar etmekteydi. Türkiye nin Kıbrıs Türk toplumu ile bağlantısı ve bu bağlantıdan doğan sorumlulukları, Yunanistan ın Kıbrıs Rum toplumu ile bağlarından çok daha fazlaydı. Zira, Kıbrıs Rum idaresi, maalesef milletlerarası platformlarda bütün Kıbrıs ın temsilcisi telakki edilmekte ve dolayısıyla siyasi bir varlık olarak kabul edilmekteydi. Halbuki, KTFD yi o ana kadar hiçbir devlet tanımamıştı. Bu durum da davanın bütün yükünü Türkiye ye yüklemekteydi. Genel Kurul kararlarına gelince: Bu çeşit kararlar 1974 ten beri çeşitli şekillerde alınmıştır. Netice ne olmuştur? Hiç. Bu sebeple sabırlı ve metanetli bir politikaya devam etmek tek çıkar yoldu. Bağımsızlık, çarelerin tükendiği inancına varıldığı anda ele alınmalıydı. 476 Öte yandan, Türkiye nin yaşamakta olduğu ekonomik, siyasi ve sosyal bunalım meseleleri gitgide derinleşmekteydi. Gidişattan memnun olmayan 475 Ali Sirmen, Kıbrıs ta Tehlikeli Dönem, Cumhuriyet, 27 Aralık 1979, s Fahir Armaoğlu, Kıbrıs ta Bağımsızlık Meselesi, Tercüman, 29 Aralık 1979, s. 5.

299 289 Askeri Kanat, yayınladığı bir mektupla durum karşısındaki tavrını net olarak ortaya koymuştur. Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren imzasıyla, Ülke bütünlüğünün korunması nı isteyen ve başta siyasi partiler olmak üzere bütün Anayasal kuruluşları göreve davet eden uyarı mektubu, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından, Başbakan ve AP Genel Başkanı, Süleyman Demirel ile CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit e verilmiştir. 477 İngiliz The Times gazetesi, Cumhurbaşkanına verilen mektubu yayınlayarak, konuya yönelik şöyle bir yazı yazmıştır; Türkiye bugün yavaş yavaş dağılmaya yüz tutmuştur. Haftada ortalama 25 kişi öldürülmekte, devlet devamlı bir iflas durumu içinde bulunmakta, döviz yokluğundan halk en gerekli maddeleri dahi bulamamaktadır. Türkiye de bir İslam ihtilaline aday mıdır? Öyle görünmüyor Necmettin Erbakan Türkeş dini hisleri sömürmek istemiş, fakat her ikisi de İran daki ihtilalden yana görünmeye cesaret edememiştir. Böyle bir tutum Türklere çekici gelmemektedir Türkiye de iki ana siyasi parti vardır. Adalet Partisi liberal kapitalist bir partidir Halk Partisi sosyal demokrattır, ama Marksist değildir ten beri işbirliği yapmış olsalardı bugünkü duruma düşülmezdi. Suçun büyüğü Demirel dedir. Halk Partisi ile bir koalisyona girmeyi ısrarla reddetmiş ve aşırı sağ ile işbirliği yapmıştır 478 Türkiye, Afganistan ve İran da yaşanan gelişmeler, öyle olsa gerek ki; Batı ya Türkiye nin önemini hatırlatmış, sonuç olarak da, ABD ile Türkiye arasında üsler konusunda bir anlaşma parafe edilmiştir. Yapılan anlaşma beş yıllıktı ve taraflar isterlerse her yıl uzatabileceklerdi. 477 Hürriyet, 3 Ocak 1980, s. 1, Milliyet, 4 Ocak 1980, s. 8.; ABD basını; Türk Komutanlar hastalığı tedavi etmek istiyor görüşünü ileri sürmüş ve Türkiye de ordunun yönetimi ele geçirmek istemediğini belirtmişlerdir. New York Times, Türkiye nin NATO dan yardım beklediğini öne sürmüş ve İran ve Afganistan daki olaylardan sonra, Sovyet sınırındaki güneydoğu üyesi Türkiye nin yardıma gereksinmesi olduğunu, Batı ülkelerine ve bilhassa ABD ye kabul ettirebilir denilmiştir La Quotidien de Paris gazetesi ise, Genelkurmayın isteği, Türkiye nin siyasi ve dini tartışmalar içinde batmasına engel olacağını anımsatmak olmuştur demiştir Bkz., a.g.e., 5 Ocak 1980, s. 8.

300 290 Bu durumda ambargo fiilen kalkmış olmakta ve Batı ayrıca ekonomik yardımda bulunmak durumunda kalmaktaydı. 479 Batı nın desteğinin yanı sıra aynı kültür dairesi içerisinde yer aldığı İslam ülkeleri ile de işbirliğini devamlı önemseyen Türkiye, İslam Kongresi 8. Genel Kurulu nun Kıbrıs ın Magosa kentinde yapılmasını, Kıbrıs sorunu için çözüme katkı sağlayacak bir gelişme olarak görmekteydi. 480 Üye ülkelerin ve dünyanın çeşitli sorunlarını ele alan Kongre, Kıbrıs konusunda kabul ettiği kararlar ile KTFD yi kurulduğundan bu yana saran yalnızlık perdesini de aralamıştır. Alınan kararları şu şekilde sıralamak mümkün olmuştur: 1- Kıbrıs ta iki topluma dayalı, bağımsız, bağlantısız bir Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulması. 2- Kıbrıs Türk halkına yönelik olan ve yukarıda belirtilen amaca varılmasını engelleyecek, ekonomik engellerin üzüntüyle karşılandığının bildirilmesi. 3- Kıbrıs Türk toplumuna her türlü uluslararası yardımın yapılması, ekonomik ve sosyal hizmetlerinin canlandırılması konusunda yardımcı olunmasına çağrıda bulunulması. 4- Türk İslam ülkelerinin KTFD ile ticari, kültürel, ekonomik, tarımsal, endüstriyel ve turistik bağlar kurmaya çağrılması. 5- Yukarıda sayılan amaçlar çerçevesi içinde İslam ülkeleri havayollarının Ercan Havaalanı nı da kullanmaları ve tüm Müslümanlara çağrıda bulunulması Mart gününün İslam ülkeleriyle KTFD arasında dayanışma günü olarak ilanı. 479 Türkiye deki üsler, Türk komutanlar tarafından yönetilecek ve Afganistan ile İran a karşı kullanılmayacaktı. Ayrıca Türk Ordusu na yapılacak katkılar şöyleydi: 1) Silahlı Kuvvetler NATO standartlarına ulaştırılacak. 2) Hava Kuvvetleri ne füze taşıyan avcı uçakları verilecekti. 3) Kara Kuvvetleri Leopar Tankları ile donatılacaktı. 4) Ordunun acil parça ihtiyacı derhal karşılanacak. Bkz., Hürriyet, 11 Ocak 1980, s. 1, 6.; Adalet, 11 Ocak 1980, s. 1, Hürriyet, 24 Mart 1980, s. 3.

301 291 Bu kararlardan ayrı olarak, İslam Kongresi, Karamanlis e Yunanistan ın Batı Trakya Türklerine uyguladığı baskı politikasını kınayan bir de telgraf gönderilmiştir. Kararların olumlu oluşu hiç tartışma götürmemekteydi. Ancak bu karaların kağıt üzerinde kalmaması için Ankara ve KTFD ye büyük işler düşmekte, Kıbrıs Türk kesiminin bundan böyle önüne çıkan olanakları değerlendirebilecek biçimde örgütlenmesi gerekmekteydi. 481 Öte taraftan, Kıbrıs ta toplumlararası görüşmelerin 31 Mart tan önce başlatılabilmesine ilişkin çabalar yeniden yoğunlaşmış, ancak bir sonuç elde edilememiştir. BM ye yakın çevreler, yoğun diplomatik girişimlerin sonuç vermemesi üzerine BM Genel Kurulu nun aldığı karar gereğince, Bağlantısız ülkelerden oluşacak Ulusal Komite nin devreye girmesinin artık söz konusu olduğunu belirtmişlerdir. BM Genel Sekreteri K. Waldheim, son olarak görüşmeleri başlatabilmek için Türk tarafının daha önce kabul etmiş olduğu 23 Ağustos önerilerini bazı değişiklerle taraflara yeniden sunmuş, ancak Türk tarafı bunu kabul ederken, Rumlar geri çevirmiş ve KTFD tarafından kabulü olanaksız iki karşı öneri getirmiştir. Bu önerilerden biri, Türk tarafının Bİ-ZONALITY (İki bölgeli) üzerinde ısrar etmemesi ve tüm sorunların müzakere masasında ele alınması, diğeri de, birinci madde ile ve aynı zamanda Maraş ın statüsüyle çok yakınd an bağlantılı olan Türk toplumunun güvenliği maddeleri idi. 482 Waldheim, toplumlararası görüşmelerin başlatılamamasının ardından BM Genel Kurulu na bir rapor sunmuş ve Bu koşullar altında tarafların farklı ve kesin tutumları nedeniyle toplumlar arasındaki görüşmelerin 29 Mayıs 1979 anlaşmasına dayalı olarak yeniden başlatılması çabalarının bugüne kadar sonuçsuz kaldığını Genel Kurul un bilgisine sunmak isterim. Ancak, gereğince kullanılması kaydıyla toplumlararası görüşmelerin Kıbrıs sorununa iki toplumun yasal haklarına dayalı adil ve kalıcı bir siyasal 481 Ali Sirmen, Magosa Toplantısı, Cumhuriyet, 29 Mart 1980, s Milliyet, 1 Nisan 1980, s. 3.; Waldheim in Rumlar tarafından reddedilen teklifleri: A) Her iki taraf da 12 Şubat 1977 ve 19 Mayıs 1979 Zirve anlaşmalarının geçerliliğini yeniden teyit etmiştir. B) Her iki taraf da, Kıbrıs sorununun Anayasal yanının Federal bir çözümle ve toprak yanının ise iki bölge (Bi-Zonal) esasına dayanarak halli desteklediklerini yeniden teyit etmişlerdir. C) Güvenlik meselesinin toplumlararası görüşmelerde ele alınıp tartışılacağı hususu her iki tarafça da belirtilmiştir Bkz., Zafer, 8 Nisan 1980, s. 3.

302 292 çözüm bulunabilmesi için en iyi yöntem olduğu görüşünü koruyorum. Dolayısıyla Güvenlik Konseyi nin bana bu amaçla verdiği iyi niyetle çözüme yardımcı olma görevini sürdüreceğim. Kıbrıs sorununun çözümü için en etkin ve somut bir görüşme sürecinin geliştirilmesini kolaylaştırmak amacıyla sürdürdüğüm çabalarımın sonuçları hakkında Genel Kurula bilgi vermeye devam edeceğim demiştir. 483 Waldheim in raporu, Kıbrıs ta iki toplum tarafından da genelde olumlu karşılanmış ve çözüme katkı sağlayabileceği görüşünde mutabık kalınmıştır. 484 Sıkıntılı günler yaşayan ve sorunlarına çözüm bulmak konusunda zorlanan Türkiye, yeni bir durumla karşı karşıya kalmıştır. Yedi yıllık görev süresini tamamlayan Fahri Korutürk, bir veda mesajı yayınlayarak Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmıştır. Cumhurbaşkanlığı görevini ise vekaleten TBMM Başkanı İ. Sabri Çağlayangil üstlenmiştir(6 Nisan 1980). 485 Bu andan itibaren Meclis te bulunan partilerin en önemli görevlerinden birisi de yeni Cumhurbaşkanını seçmek olacaktı, artık. 486 Devletin zirvesinde bulunan liderlerin önünde zorlu bir süreç bulunmaktaydı. Toplumda uzlaşma, sağduyu ve güven verici adımların atılmasına duyulan ihtiyaç her gün daha da artmaktaydı. 19 Mayıs Atatürk ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı na MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ın katılmamış olması, bu anlamda yeni tartışmaları da beraberinde getirmiştir. 487 Tansiyonun gitgide arttığı günler yaşanmaya başlanmıştı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak ( 2. MC Hükümeti döneminde Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapmıştır), iki teröristin silahlı saldırısına uğramış ve hayatını kaybetmiştir. 488 Siyasetin toz duman olduğu süreçte, bu defa da, yeni Cumhurbaşkanı seçilmesi yönünde Meclis te yapılan oylamalarda bir sonuç alınamamaktaydı. 483 Milliyet, 4 Nisan 1980, s a.g.e., 5 Nisan 1980, s Mehmet Ali Birand, 12 Eylül, İstanbul, 1999, s Milliyet, 7 Nisan 1980, s. 1. vd.; Türkiye nin iç ve dış sorunlar yaşadığı bir süreçte, iki sınır komşusu, olan Irak ve İran arasında 10 Nisan günü bir savaş patlak vermiştir Bkz., Hürriyet, 11 Nisan 1980, s. 1. vd. 487 Cumhurbaşkanı Vekili Çağlayangil; Atatürk ün gösterdiği yoldan başka arayış gereksizdir açılamasını yapmıştır Bkz., Adalet, 20 Mayıs 1980, s Milliyet, 28 Mayıs 1980, s. 1.

303 293 CHP li Kontenjan Senatörü Batur, 88. turda 294 oy almış olmasına rağmen, gerekli olan 318 lik baraja ulaşamadığından Cumhurbaşkanlığı koltuğu bir kez daha doldurulamamıştır. 489 Cumhurbaşkanı seçmek için Meclis te turlara devam edilirken, Demirel i düşürmek için verilen bir Gensoru ile ilgili yapılan oylamada Hükümet, 214 e karşı 227 oyla yerinde kalmayı başarmıştır. 490 Meclis te bir uzlaşma ortamı oluşturamayan liderler, ülkede süregelen terör ortamına da bir çare bulamamaktaydılar. Bu anlamda son vahim olay ise Çorum da patlak vermiştir. Sağ ve sol teröristler günlerdir gergin havanın hüküm sürdüğü şehirde mezhep ayrılığını körükleyip halkı birbirine düşürmüştür. 491 Terör tabiri caizse, doruk noktasına ulaşmıştır. Türkiye nin Başbakanları ndan Nihat Erim de bir suikast sonucu öldürülmüştür. 492 Bu cinayetten birkaç gün sonra da, Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türker, saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. 493 Türkiye de terör gündemin ana konusu olmaya devam ederken, BM ve ilgili kesimlerin girişimleri sonucunda Kıbrıs ta toplumlararası görüşmeler 9 Ağustos günü yeniden başlamıştır. BM Genel Sekreterini temsilen Kıbrıs özel temsilcisi Hugo Gobi, KTFD adına Ümit Onan ve Rumların adına da Yorgo Yuannidis katılmışlardır. 494 BM Genel Sekreteri K. Waldheim, toplumlararası görüşmeleri açış mektubunda, her iki tarafın 12 Şubat 1977 ve 19 Mayıs 1979 zirve anlaşmalarının geçerliliğini kabul ettiklerinin vurgulamış, Her iki taraf da Kıbrıs sorununun anayasal yanının federal bir çözümle ve toprak yanının ise kesimlilik esasına dayanarak çözümünü desteklediklerini yeniden teyit etmişlerdir demiştir. 489 Tercüman, 4 Haziran 1980, s. 1.; 555 Üyenin katıldığı 97. turda Batur 293, Türün ise 222 oy almışlardır. Yüzüncü tura varmamak için CHP li Batur adaylıktan çekilmiştir Bkz., Hürriyet, 7 Haziran 1980, s Tercüman, 3 Temmuz 1980, s. 1.; Cumhurbaşkanı seçinceye kadar çalışması gereken TBMM fiilen tatile girmiştir Bkz., a.g.e., 15 Temmuz 1980, s Hürriyet, 5 Temmuz 1980, s. 1, Adalet, 20 Temmuz 1980, s. 1, Cumhuriyet, 23 Temmuz 1980, s. 1, Adalet, 10 Ağustos 1980, s. 1, 7.

304 294 Taraflar 9 Ağustos günü yaptıkları toplantıda, özlü görüşmelerin 16 Eylül tarihinde başlatılmasını kabul etmişlerdir. 495 Kıbrıs ta yeniden görüşme maratonunun başlatılması Türkiye de kamuoyunun yakından takip ettiği gelişmelerden biri gibi görünmüyordu. Yaşanan iç gelişmeler toplumun gündemini daha çok meşgul ediyora benziyordu. MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ın 19 Mayıs törenlerine katılmamasının ardından, bir de, 30 Ağustos törenlerine katılmaması sıkıntıya yo açmıştır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, gazetecilerle konuşurken, Necmettin Erbakan 30 Ağustos a karşı mı, değil mi? Bunu soruyorum demiştir. 496 Öte yandan, Necmettin Erbakan ın Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen hakkında verdiği gensoru önergesinin oylaması yapılmış, 2 ye karşı 231, Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Dışişleri Bakanı düşürülmüştür. 497 Vahim gidiş karşısında daha fazla seyirci kalmak istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, yönetime el koymuş ve Genelkurmay Başkanı Evren başkanlığında Milli Güvenlik Konseyi kurulmuştur. Milli Güvenlik Konseyi nin yayımladığı bir numaralı bildirisinde ise şu hususlara işaret edilmiştir: Yüce Türk Milleti: Devlet başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, Anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti 495 Görüşülecek esaslar arasında şu hususlar bulunacak idi: a) BM nin gözetiminde ve 19 Mayıs Zirve Anlaşması nın 5. maddesi uyarınca Maraş ın yeniden yerleşime açılması konusunda mutabakata varmak. b) Her iki tarafın da karşılıklı iyi niyet ve güven duygularının doğmasını ve normal şartlara dönüşü sağlamak amacıyla bu konulara özel önem verileceğini belirten 6. madde uyarınca pratik önlemleri başlatmaları. c) Anayasal konular. d) Toprak konusu. Bkz., Milliyet, 10 Ağustos 1980, s. 7.; BM Genel Sekreteri nin açılış mesajına karşı çıkan Kıbrıs Rum Lideri Kipriyanu, Yükümlülük altına girmedik, şunu ya da bunu kabul ettiğimizden söz edilemez. İki kesimli deyimini sadece toprakla ilgili olarak görüşmeyi kabul ettik. Ve sadece toprak konusunda olduğu zaman da Denktaş ın iddia ettiği anlamı taşımaz. Yani, Kıbrıs sorununun iki kesimlilik esasına dayalı bir çözüme ulaştırılması anlamına gelemez. Böyle bir çözümü kabul etmiyoruz. açıklamasını yapmıştır. Gelecekte Türkiye nin garantisinin kabul edilmeyeceğini de ima eden Kipriyanu, Garantiler konusunda herhangi bir öneriyi görüşmeye hazırız. Ancak BM Güvenlik Konseyi nin garantisinin çok doyurucu olacağını söyleyebilirim demiştir Bkz., a.g.e., 11 Ağustos 1980, s Adalet, 31 Ağustos 1980, s. 1, Milliyet, 6 Eylül 1980, s. 1, 8.; Adalet, 6 Eylül 1980, s. 1, 7.

305 295 kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri alamamışlardır devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür 498 Basına demeç veren Orgeneral Kenan Evren, Türkiye nin dış ilişkileri konusunda, NATO ittifakı ile ilişkilerimiz sürdürülecektir. Bu ittifakın uluslararası barış ve güvenliğin korunması için önemini devam ettirdiğine kaniim. AET ve Avrupa Konseyi ve demokrasiye bağlı ülkelerin üyesi bulunduğu diğer kuruluşlarla ilişkilerimiz ve işbirliğimiz devam edecektir Yunanistan ile aramızda süregelen bütün sorunların, iyi niyetli ve yapıcı bir yaklaşım içinde, ikili müzakereler yoluyla adil çözümlere kavuşturulabileceği görüşündeyiz. Kıbrıs sorununa gelince, bu anlaşmazlığın Ada daki iki toplum liderleri arasında varılmış mutabakatlar çerçevesinde ve toplumlararası görüşmeler yöntemiyle sonuca ulaşmasını temenni ediyoruz demiştir. 499 Türkiye deki askeri müdahaleye geniş yer veren Batı basını, konuyu enine boyuna tartışmaya çalışmış ve genelde Askeri Yönetime olumlu bakmıştır. Alman Frankfurter Allgemeine gazetesi, Türk Ordusu nun yönetimi ele geçirmesi, Türkiye için olduğu kadar Almanya için de tehlikeli bir yenilik diye başlayan yazısında, Türkiye nin bu duruma gelmesinde baş suçlu olarak gösterilen Demirel, suçlu değildir. Bu aslında, Ece vit in ve diğer liderlerin de içinde bulunduğu demokrasinin çöküşüdür. General Evren, Türkiye yi bir iç savaştan kurtarmayı vaat ediyor. Halkı kendisine güveniyor. Almanya nın şu anda olumsuz bir tepkisi yok. Ancak şu da bir gerçek ki, Türkiye de tehlike, Almanya da olduğu gibi sol gruplar tarafından yaratılıyor demiştir. İngiliz Daily Telegraph gazetesi ise, Askeri müdahale hiç kuşkusuz Batı da büyük bir rahatlık yarattı. Artık Batı nın bir sonuca varmayı ümit ederek, askeri ve politik meseleleri görüşebileceği birileri var Türkiye de. Bu sorunlar arasında, Kıbrıs, Ege ve Yunanistan ın NATO ya geri dönmesi var. 498 Milliyet, 12 Eylül 1980, s. 1. vd.; Ayrıntı için bkz., Hikmet Özdemir, 1980 ve Sonrası, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 17., Ankara, 2002, s Kenan Evren, Kenan Evren in Anıları 2, Milliyet Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 1991, s. 42.

306 296 Uzun vadede, belki Türkiye için daha uygun, daha iyi bir demokrasi biçimi ortaya çıkabilir yorumunu yapmıştır. Rum Agon gazetesi de, Dış ilişkiler konusunda Amerika Ankara da Türk Yunan anlaşmazlıkları ile Kıbrıs sorununu sona erdirebilecek güçlü bir yönetim bulunması gerektiğine inanmıştı. Türk askeri liderleri, bu anlaşmazlıkların sona erdirilmesini istemektedirler demiştir. 500 Feroz Ahmet in ise, askeri müdahaleye dair görüşü şöyle olmuştur: Sürüp giden siyasi şiddet ve akan kan generalleri müdahaleyi düşünmeye sevk etmedi. Öyle olsaydı, daha önce müdahale edebilirlerdi ve etmeleri gerekirdi. Generallerin müdahalesinin nedeni, İran devriminden sonra Batı için aniden stratejik olarak önemli olmaya başlayan Türkiye nin istikrarı ile ilgili kaygı ve tazyik duygularıydı. Bu durum, o zaman olaylarını izleyen herkes için açıktı ve güncel Batı basınının rastgele bir incelemesi bile bunu doğrulayabilirdi. Daha Nisan 1979 da The Guardian ın Brüksel muhabiri şunları yazıyordu: <<Sadece Güney kanadı (NATO) için değil, bir bütün olarak Batı için Türkiye nin önemli bir stratejik bölge olarak görülmesi şaşırtıcı değil >> Devrimci kargaşa içindeki İran la birlikte ABD nin Tahran Büyükelçiliği 4 Kasım da işgal edildi 26 Aralık 1979 da Sovyetlerin Afganistan a müdahalesi yetmişlerin detantını sona erdirdi ve İkinci Soğuk Savaş ın başlangıcına işaret etti. Çok az Batılı uzman Türkiye nin yeni sorumlulukları omuzlayabilecek durumda olduğuna inansa da, bu durum Batı ittifakı içinde Türkiye nin konumunu güçlendirdi Toplumlararası Görüşmeler ve Maraş Baskısı On dört aylık aradan sonra, BM Genel Sekreteri Waldheim in çabaları ile gerçekleştirilen ve 9 Ağustos ta yapılan toplumlararası görüşmelerin ikincisi 16 Eylül günü Lefkoşe de başlamış olacaktı. Bu ikinci toplantının da neticesinden ümitli olmak için fazla sebep mevcut değildi. Zira, 9 Ağustos toplantısında, Türk tarafının görüşüne uygun olarak İki parçalı (Bi-Zonal) bir devlet sistemi prensip olarak kabul edildiği halde, Kıbrıs Rum Lideri Kipriyanu, bu toplantının hemen akabinde yaptığı basın toplantısında, iki 500 Hürriyet, 14 Eylül 1980, s Feroz Ahmad, a.g.e., s. 355.

307 297 parçalı değil İki bölgeli (Bi-Regional) bir federal sistemi benimsediklerini söylemiştir. Diğer taraftan, yeni dönem görüşmelerin ikincisi, BM Genel Kurul toplantısının başladığı güne tesadüf etmiştir. Bunun Rumların tutumuna tesir etmesi muhakkaktı. Çünkü, Rum tarafı ve Yunanistan, BM Genel Kurul kararlarını Türkiye ye karşı bir koz olarak kullanmak sevdasından vazgeçmiş değildiler. Bununla birlikte, Türkiye de bir idare değişikliği olmuş ve eskisine nazaran mahiyeti çok farklı bir iktidar işbaşına gelmiştir. Bu durum Yunanistan ve Kıbrıslı Rumları daha gerçekçi davranmaya itebilirdi. 502 Kıbrıs ta barışçı bir çözüm bulmak amacıyla yeniden başlayan toplumlararası görüşmelerde Rum tarafı, Maraş ın tümünün Rumlara verilmesini istemiştir. Rum önerilerinde, surlarla çevrili ve eskiden beri Türklerin yaşadığı Magosa hariç Rumlar, geriye kalan bölümün tümünün geriye verilmesini talep etmiş ve Maraş ın BM nin kontrolünde bir an önce onarım faaliyetlerine geçilmesi talep edilmiştir. Ayrıca, yerleşim merkezi dışında kalan tarımsal arazinin de Rumlara devredilmesi istenmiş ve Maraş ın Rum kesimi ile bağlantısının kaçınılmaz olduğu vurgulanmıştır Fahir Armaoğlu, Kıbrıs ta Görüşmeler, Tercüman, 16 Eylül 1980, s Maraş la ilgili Rum önerilerinde, Buraya Rumlar yerleşeceğine göre, idari servisin kurulması ve Rum vatandaşlarının serbest geçişi sağlanmalıdır denilmiş, zarar ve ziyan saptanmasına bir an önce geçilmesine değinilmiş, otellerin gün geçtikçe tahribata uğramakta olduğu belirtilmiş ve otellerin çalışmaya başlamasıyla Türk işçilerin de istihdam edilebileceklerinden söz edilmiştir Bkz., Milliyet, 18 Eylül 1980, s. 3.; Bu arada, 12 Eylül müdahalesinden kısa süre sonra Türkiye de, Bülent Ulusu başkanlığında yeni bir hükümet kurulmuş, Dışişleri Bakanlığına ise İlter Türkmen getirilmiştir Bkz., Hürriyet, 22 Eylül 1980, s. 1.; Ortadoğu da yeni bir olay patlak vermiş, aralarında gerginlik bulunan ve zaman zaman çatışan Irak ve İran, sonunda Irak ın kapsamlı saldırıya geçmesi sonucu resmen bir savaşa tutuşmuşlardır Bkz., Tercüman, 23 Eylül 1980, s. 1, 12.; Avrupa Konseyi, Türkiye de askerlerin yönetime el koyması üzerine, hazırlanan Steiner Raporu çerçevesinde yaptığı görüşmelerde, Türkiye deki gelişmeleri izleme kararı almıştır. Raporun esasları şöyleydi: 1) Türk hükümetinin Avrupa İnsan Hakları Anlaşması nın kaidelerine saygı göstermesi. 2) 12 Eylül 1980 den önce yürürlükte olan bir kanunu çiğnememiş olan tüm seçilmiş siyasi şahsiyetlerin derhal serbest bırakılması. 3) Serbestçe siyasi parti, sendika ve diğer demokratik kuruluşları organize etme hakkı ve görüşlerini serbestçe ifade edebilmek hakkı anlamına gelen demokratik sisteme dönüşü hazırlayıcı önlemlerin vakit geçirilmeden alınması Bkz., Hürriyet, 1 2 Ekim 1980, s. 1, 13.; Milliyet, 2 Ekim 1980, s. 1, 7.

308 298 Toplumlararası görüşmelerin Maraş üzerinde yoğunlaşması üzerine, Kıbrıs Türk toplumu adına görüşmelere devam eden Ümit Onan, 20 ila 30 bin Rum göçmenin, Maraş a derhal dönüşüne olanak veren bir ara çözüm formülü sunmuştur. Buna göre; Maraş ın kesin statüsü görüşmeler yoluyla belirlenene ve bir çözüme bağlanana kadar, Rum göçmenler, BM Barış Gücü gözetiminde kente ve işyerlerine dönebileceklerdi. Anlaşma oluncaya kadar da, burada KTFD yasalarına tabi olarak ve Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri ve Kıbrıs Türk Polisi nin güvencesinde olacaklardı. Ara çözüm formülüne göre, ayrıca Denktaş Kipriyanu anlaşmasının 6. maddesi uyarınca, Türk tarafına uygulanan ekonomik ambargonun kaldırılması, ülkeye gelen dış yardımlar ve kredilerden Türk tarafının da eşit şekilde yararlandırılması, Rum Merkez Bankası nda bloke edilen Türk bankalarına ait yaklaşık 8 milyon dolar tutarındaki paranın da serbest bırakılması istenmiştir. Yine, Magosa Limanı ile Ercan Havaalanı na uluslararası kuruluşların uyguladığı kısıtlamaların kaldırılması, Türk ve Rum uluslararası havaalanının ortak işletmeye açılması da ara çözüm formülünde yer almıştır. 504 Harita sunmadan, Maraş ta Rumların yerleşeceği bölgenin sınırlarını öneren Türk tarafının, 15 bin kişinin yerleşebileceğini belirttiği bölge, rakımının düşük olmasının yanı sıra, yer olarak da uygun bulunmamıştır. Rumların isteği, Türklerin Maraş konusunda kesin söz hakkı bulunmaması, BM denetiminde ve geçici statüde, yani; Kıbrıs Federasyonu kurulana dek, geçici bir yönetimle Maraş a yerleşmek noktasında toplanmaktaydı. Rumlar, böyle bir düzende, temel söz hakkı BM de olmak 504 Hürriyet, 16 Ekim 1980, s. 3.; Bu arada, Yunanistan ın NATO ya geri dönmesi için hazırlanan Rogers Planı çerçevesinde, Ege Denizi nde süregelen Yunan askeri hareketliliğinin sınırlandırılması yoluna gidilerek bir uzlaşma sağlanmış ve Yunanistan 6,5 yıl sonra yeniden NATO ya dönmüştür. Bkz., Milliyet, 18 Ekim 1980, s. 5.; Hürriyet, 23 Ekim 1980, s. 1, 11.; General Rogers Formülü için Bkz., Adalet, 29 Ekim 1980, s. 1, 7.; Batı, Yunanistan ın NATO nun askeri kanadına dönüşünü olumlu karşılamış ve Türkiye, Yunanistan a karşı iyi niyetini gösterdi demiştir. New York Times gazetesi ise, Kıbrıs ta barış sağlanmadan, Türkiye ile Yunanistan arasında gerçek müttefiklik ilişkisi kurulamaz yorumunu yapmıştır. Rus Pravda gazetesi de, Batılı güçler Yunanlı yetkililerin beynini yıkadı diyerek tepkisini ortaya koymuştur Bkz., Tercüman, 23 Ekim 1980, s. 4.; Yunanistan ın NATO ya dönüşünü sağlayan anlaşmayla ilgili olarak bilinenler kısıtlı olmuştur. Burada, Yunanistan ın Ege deki komuta kontrol sahâlârı açısından 1974 ten önceki iddialarından ve Türkiye nin de, Ege de kuzey güney istikametinde bir orta hat sistemi kurulması görüşünden vazgeçmiş olmasıydı Bkz., Fahir Armaoğlu, Yunanistan NATO da, a.g.e., 23 Ekim 1980, s. 4.

309 299 şartıyla, 1 BM, 1 Rum ve 1 Türk irtibat subayınca yönetilecek bir Maraş a yerleşmeye hazır olduklarını belirtmişlerdir. 505 Lefkoşe de müzakereleri sürdüren Türk ve Rum görüşmeciler, görüşmelerin 7 Ocak 1981 de başlamaya karar vermiş ve ikinci devrede ilk olarak Maraş konusunu ele almayı uygun bulmuşlardır. 506 Öte yandan, KTFD nin 1974 Barış Harekatı ndan beri atıl durumda bulunan turistik Maraş kentinin geleceğine ilişkin teklifleri, toplumlararası görüşmelerdeki gizlilik ilkesini bir kez daha bozan Rum yönetimince, yeni yayına başlamış olan Diafoni adlı bir dergiye sızdırılmıştır. Dergi tarafından haber konusu edilen Maraş tekliflerini tam metni şu şekildeydi: Maraş, kesin siyasal bir çözüm bulunana kadar geçici bir yönetim denetimine verilecektir. 2- Bu amaçla, iskana açılacak bölgede belediye işlerini yürütecek bir komite oluşturulacaktır. Komite, KTFD, Maraş a yerleşecek Rumların ve Barış Gücü nün birer temsilcisi olmak üzere üç kişiden oluşacaktır. 3- Komite, kararlarını ve tüzük oylamalarını oybirliği ile alacaktır 4- Bu geçici düzenlemede alınacak bütün kararlar ve yapılacak tüzükler Barış Gücü tarafından uygulanacaktır. 5- İskana açılacak bölge silah ve askerden arındırılacaktır. 6- İskan bölgesinde polis görevi yapma yetkisi münhasıran Barış Gücü ne ait olacaktır. 7- İskan bölgesinde Barış Gücü nün mevcudiyeti KTFD ile görüşmelerden sonra karara bağlanacaktır. 8- İskan bölgesinde Barış Gücü nün mevcudiyeti KTFD tarafından belirlenecek bir girişim yerinden yapılacaktır. Belirlenecek bu giriş çıkış kapısı 505 Cumhuriyet, 25 Kasım 1980, s. 1, 7.; ABD de yapılan seçimler sonucunda yeni Cumhurbaşkanı olmayı başaran Ronald Reagan, kendi yönetiminin Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların çözümlenmesi için elinden geleni yapacağını belirtmiştir Bkz., Milliyet, 7 Kasım 1980, s Cumhuriyet, 9 Aralık 1980, s Son Havadis, 14 Aralık 1980, s. 1, 6.; Cumhuriyet, 14 Aralık 1980, s. 1, 5.; Tercüman, 14 Aralık 1980, s. 1, 4.

310 300 KTFD tarafından idame ettirilecek ve onun denetiminde olacaktır. Barış Gücü nün giriş çıkış konusunda gözlemciler bulundurabilecektir. 9- Eskiden kentte yaşayanlar veya kentte mülk sahibi olanlar yeniden yerleşme hakkına sahip olacaklardır. Bunları n sayısı sınırlandırılmayacaktır. 10- Bölgenin turistik bir yer olarak yeniden canlandırılmasına özel önem verilecek, bu amaçla, mal sahiplerine yeniden faaliyete başlama imkanı sağlamak için KTFD, vergi durumu ve diğer kolaylıkları sağlama imkanlarını inceleyecektir. Bölgede her iki toplum hakkı tanınacaktır. mensuplarına da eşit istihdam edilme 11- Geçici dönem için alınacak önlemler, Kıbrıs sorununa kesin bir çözüm bulunamaması halinde, uygulamaya kondukları tariht en beş yıl sonra sona erecektir. Ancak beş yıl sonunda yeni önlemler kararlaştırılabilir. Fakat bu yeni önlemler, kentte yerleşmek için dönen kişilerin yeniden yerinden çıkarılmasını öngörmez. Türk tekliflerine karşılık olarak Kıbrıs Rum yönetimi, Ada nın %20 sini KTFD ne vermeyi kabul etmiş ve bu konuda hazırlanan harita Türk yetkililere verilmiştir. Rum tarafı, verdiği haritada, Türklerin elinde bulunan Omorfo dışında, Magosa limanını ve tampon bölgeyi de istemişlerdir. Lefkoşe nin ise, ikiye bölünmüş olarak kalmasını öngören Rumlar, buranın Türk kesimine bağlanması için bir koridor bırakmayı da uygun bulmuşlardır. Haritadaki istekleri yerine getirildiğinde de, KTFD nin istediği Anayasayı aynen kabul etmeye hazır olduklarını Türk tarafına dolaylı olarak bildirmişlerdir. Türk yetkililer, Rumların, Anayasa konusunda Türk tekliflerini kabule hazır olduklarını belirtmelerini olumlu karşılamış, ancak bunun karşılığında istedikleri haritanın kabulüne imkan bulunmadığını söylemişlerdir. Omorfo nun kontrolünün de Rumlara verilemeyeceğini kaydeden yetkililer, Magosa Limanı nın müşterek işletilmesinin mümkün olabileceğini söylemişlerdir Ocak 1981 tarihinde yeniden başlayan görüşmelerde, Türk tarafının Rum tarafına, 15 Ekim 1980 deki buluşmanın aksine, Maraş konusunda bir 508 Tercüman, 23 Aralık 1980, s. 1, 12.

311 301 harita sunmasıyla toplumlararası görüşmelerde ilk kez Al-ver pazarlığı başlamıştır. Ancak, iki toplum arasında ekonomik denge sağlanmadan ve Türk toplumuna yönelik ambargo kaldırılmadan Maraş ın sivil yerleşime açılmasına ihtimal olmadığı kaydedilmiştir. 509 Tekliflerden sonra yapılan karşılıklı açıklamalar, geçmiş dönemde karşılaşılan anlaşmazlık ve değerlendirmelerin ötesine geçememiştir. Var olan görüş ayrılıklarının yinelenmesi gündemdeki yerini tekrar almış, bir sonuca ulaşılmasını zora sokmuştur. Öte taraftan, Ada da her iki kesim seçim ortamına girdiği için, toplumlararası görüşmelerin Ağustos ayı sonuna kadar sohbet niteliğinde süreceği, böylelikle diyalogun koparılmayacağı bildirilmiştir. 510 Toplam 35 milletvekilinin seçileceği Temsilciler Meclisi ne, Lefkoşe den 12, Limasol dan 7, Baf tan 4, Larnaka dan 2, Magosa dan 7 ve Girne den de 2 milletvekili seçilecekti. Burada Rumlar, halen KTFD sınırları içerisinde bulunan Magosa ve Girne yi de seçim bölgelerine dahil etmişlerdir. 511 Seçim sonuçlarına göre, Kıbrıs Rum yönetimi Başkanı Kipriyanu nun Demokratik Partisi 8 sandalye, eski görüşmeci G. Klerides in Demokratik Birlik Partisi 12 ve Moskova yanlısı Komünist AKEL Partisi de 12 sandalye elde etmeyi başarmışlardır Mayıs ta Kıbrıs ın Rum kesiminde ve 28 Haziran da da KTFD nde yapılan genel seçimlerin ortaya koyduğu en mühim netice, güneyde de kuzeyde de aşırı solun ikinci büyük siyasi kuvvet olarak ortaya çıkmasıysı. Türk kesiminde yapılan seçimlerde, 1976 seçimlerinde %75 kadar oy almış olan Denktaş, bu defa ancak oyların %52 sini alabilmiştir. Milletvekilliği seçimlerinde ise, Denktaş ın Ulusal Birlik Partisi kayba uğramış ve milletvekili sayısı 30 dan 18 e düşmüşken, Toplumcu Kurtuluş Partisi 7 den 13 e, Cumhuriyetçi Türk Partisi de 2 den 5 e çıkmıştır. Gerek Waldheim, gerek Batılılar bir müddettir bu seçimleri beklemişlerdir. Artık Kıbrıs için yeni formüllerin ortaya atılması beklenebilirdi. 509 Tercüman, 8 Ocak 1981, s. 1, Hürriyet, 14 Nisan 1981, s Milliyet, 25 Mayıs 1981, s Zafer Atay, Kıbrıs ta Yeni Çıkmazlar, Tercüman, 1 Haziran 1981, s. 4.

312 302 Her iki taraftaki aşırı solun, ciddi bir çözüme katkısının ne kadar mümkün olacağı, o zaman görülecekti Karşılıklı Verilen Kapsamlı Öneriler Ankara da bir dizi temaslarda bulunan KTFD Başkanı Rauf Denktaş, yaptığı basın toplantısında, toplumlararası görüşmelere yeni bir paket öneri götüreceklerini söylemiş, ancak önerilerinin bir taviz niteliğinde olmadığını da ayrıca belirtmiştir. 514 Denktaş ın sözünü ettiği ve Rumlara ilk kez verilen, haritalı öneri paketinin içeriği Ağustos ayı içerisinde açığa çıkmıştır. Rumlara takdim edilen Kapsamlı öneriler paketi nde, Toplumlararası görüşmelerde, kapsamlı ve bütünüyle bir çözüme ulaşılması kavramı savunulmuş ve Somut Türk toprak önerilerinin, yalnızca, Anayasal yönde güvenlik düzenlemeleri sorununun ikisi üzerinde nihai bir anlaşmaya varılması halinde geçerli olacağının açıklıkla anlaşılması istenmiştir. Önerilerde, sürekli olarak, sorunla ilgili özlü iki konu olan anayasal ve toprak yönlerin, birbiriyle ilgili ve bağlantılı olarak göz önünde bulundurulmasının savunulduğu belirtilmiş, BM Genel Sekreteri Waldheim in de, 27 Mayıs 1981 de Güvenlik Konseyi ne en son sunduğu 2/14490 sayılı raporunun 57. paragrafında, aynı yaklaşım içinde bulunduğuna işaret edilmiştir. Waldheim in raporunda, Bu aşamada, her iki tarafın da, toprak ve anayasal konuların birbiriyle bağlantılı olarak ele alınmasını içine alan kapsamlı bir çözüm yönünde yoğun girişimlerde bulunmaları gerektiğine inandığını belirtmiştir. Türk tarafı, anayasal yönle ilgili olarak, Kıbrıs sorununun anayasal yönüne ilişkin önerilerini, bir sunuş yazısıyla, bir taslak anayasal olarak sunmakta, bu önerinin tartışılabilir olduğunu anlatmıştır. Ancak bu tartışmanın, BM Genel Sekreterinin, 9 Ağustos 1980 deki açış bildirisinde teyit ettiği 12 Şubat 1977 Denktaş Makarios ve 19 Mayıs 1979 Denktaş 513 Fahir Armaoğlu, Kıbrıs Seçimleri, Tercüman, 1 Temmuz 1981, s Milliyet, 24 Temmuz 1981, s. 9.

313 303 Kipriyanu doruk anlaşmalarının somutlaştırılan ilkeler ışığında olabileceği vurgulanmıştır. Uzun zamandan beridir toprak sorununun göbeğinde bulunan Maraş ile ilgili olarak da bir yeni düzenleme getirilmeye çalışılmıştır. Önerilerde yer alan Maraş haritasında, 1978 yılında Rumların yerleşimine açılması önerilen bölge, daha da genişletilmiş; Demokratia Caddesi nden başlayan ve Maraş şehrinin büyük bölümüyle Derinya bölgesini dışarıda bırakarak, İngiliz Dikelya üslerinin güneydoğu ucuyla birleşen bir sınır çizgisiyle, Rumlara büyük bir yerleşim olanağı sağlanmaktaydı. Haritaya göre, sınır çizgisinin güneyinde kalan bölgenin bazı yerleri de Türklerde kalmaktaydı. 515 belirtilmiştir: Kıbrıs Türk yönetiminin önerdiği Anayasa esasları kısaca şu şekilde Ortak Egemenlik; 1- Anayasal yönde, tüm Ada yüzeyinde, ortak egemenliğe dayalı, iki toplum ve iki bölgenin eşitliği (bu eşitliğin, yasama ve yürütme organları ile kamu hizmetlerinde uygulanması) ilkesinin getirilmesi. 2- Ayrı ekonomisi, politikası sınırları, deniz-kara ve hava sahası olan, bir türden -özdeş, homojen-, iki ayrı devlet birimi arasında pasaport zorunluluğu getiren bir Federasyon oluşturulması. 3- Türk bölgesindeki özerklik (Otonomi) sürdürülürken, Anayasa da sözü edilmeyen birçok anayasal yetkiler federe devletlere bırakılarak, sınırlı ve zayıf yetkilerle donatılmış merkezi bir federal hükümet kurulması. 515 Kapsamlı Türk önerilerinde, herhangi bir nihai ve toplu çözüm içermesinin baş koşul sayıldığı Temel İlkeler şöyle yinelenmiştir: a) Federal Cumhuriyet, iki toplumlu (bi-communal) ve iki bölgeli (bi-zonal) olmalıdır. b) Bu iki toplumlu, iki bölgeli Federal Cumhuriyet te, Kıbrıs Türk toplumunun eşit kurucu ortaklık statüsü korunmalıdır. c) Federal veya merkezi hükümete, federal devleti oluşturan bölümlerin yetkileriyle karşı karşıya, aşırı yetkiler verilmemelidir. d) Dolaşım özgürlüğü, 12 Şubat 1977 deki Denktaş Makarios ilke anlaşmasının üçüncü paragrafında ortaya konan ilkelere uygun olarak düzenlenmek üzere, bazı kısıtlamalara bağlı olacaktır Toprak önerilerini içeren haritaya göre sınır çizgisi: 1) Beyarmudu Akdoğan bölgesinde 9 köy; 2) Yeşilırmak bölgesinde 8 köy; 3) Akıncılar (Luricina) bölgesinde 2 köy olmak üzere 19 köy KTFD sınırları dışında bırakılmıştır Cepli sınırları oluşturan Beyarmudu (Pergama) bölgesinde yarım ay biçimindeki büyük bir bölgenin, ilk kez, KTFD sınırları dışında bırakıldığı görülmüştür Bu köylerle birlikte, Türk Rum karma bir köy olan ve İngiliz üslerinde kalan Pile köyünün de Türk bölgesiyle ilişkisi kesilmiştir Cumhuriyet, 8-9 Ağustos 1981, s. 1, 7.

314 Seyahat, yerleşme ve mülk edinme özgürlüğünün sınırlandırılması. 516 Anayasa daki federal konuların, Gümrük ve Tüketim vergileriyle Tarifeler bölümünde; Her federe devletin ekonomisini, Anayasa da belirtilen Federal ekonomik amaçlar içinde koruma görüşüyle, bu devlette çıkmayan herhangi bir tür eşyaya, iç vergi koyma hakkı da bulunmaktaydı. Federal Cumhuriyet in ortak bir gümrük ve tüketim tarifesi de söz konusu olacaktı. Ancak, bu tarifenin, iki federe devlet organlarının görüş ve tavsiyeleri göz önünde bulundurulup, federal ekonomik amaçlar Anayasa da belirtildiği gibi bellekte tutularak, Federal Konseyce kesin karara bağlanması gerekmekteydi. Gümrüklerin yönetilmesi, ortak gümrük tarifelerinin uygulanması ve her federe devletteki giriş limanlarında gelir toplanması, yine Federe Devlet in sorumluluğunda olacaktı. Her federe devletteki tüketim vergilerinin yönetilmesi ve toplanması da, yine o federe devletin sorumluluğunda gerçekleştirilecekti. Ancak, bu federe fevletlerce toplanacak bütün gümrük ve tüketim vergilerinin, Federal Cumhuriyet Konsolide Fonu Hesabı için, ilgili federe fevletin Merkez Bankası na emaneten teslim edilmesi gerekliydi. Federal Maliye Bakanlığı, Federal Cumhuriyet in her mali yılla ilgili olarak, her federal bakanlık ve Federal Cumhuriyet teki, her bağımsız dairenin bütçesini almak suretiyle, kapsamlı bir bütçe hazırlamak durumundaydı. Anayasa, bu bütçenin, Federal Konsey ce onaylanması sonrasında, Federal Parlamento ya sunmasını öngörmekteydi. Federal bütçedeki harcamalara da bir koşul getirildiği ve bütçe üzerinde, A Federal Cumhuriyet in konsolide fonu hesabına kaydedilen harcamaları karşılamak için gerekli toplam tutar ile, B Öteki harcamaları karşılamak için gerekli tutarların belirtilmesinin istendiği görülmekteydi. Anayasa nın geçiş hükümleri nde, KTFD amaçlanarak, Önerilen Anayasa nın yürürlüğe girdiği sırada varolan herhangi bir federe devletin, 516 Cumhuriyet 26 Ağustos 1981, s. 6.

315 305 bütün organlarıyla, Anayasası, yasaları ve hükümlerine uygun olarak varlığını sürdüreceği de kaydedilmiştir. Geçici Hükümler, Anayasa Mahkemesi ne başvuru süresini de güvence altına alarak, bu Anayasa Mahkemesi ne, herhangi bir başvurunun yapılması için saptanan zamanın hesaplanmasında, bu Anayasa nın yürürlüğe girdiği tarih ile Anayasa Mahkemesi nin kuruluş tarihi arasında geçen sürenin sayılmamasını sağlamaktaydı. Federal Anayasa Mahkemesi, Federal Senato nun kendi toplumsal gruplarınca seçilecek üç Kıbrıslı Türk ve üç Kıbrıslı Rum dan oluşacaktı. Mahkeme yargıçları, üyelerinden birini bir yıllık bir dönem için başkan seçecekti. Başkanlık, iki toplumun yargıçları arasında bir yıllık temele uygun olarak sırayla el değiştirecekti. Federal Anayasa Mahkemesi nin herhangi bir kararının basit çoğunlukla alınması öngörülmekteydi. Eşitlik durumunda, mahkeme başkanı, bir başkanlık oyu na sahip olacaktı. Anayasa önerisi, son hükümler bölümündeki iki maddenin, Anayasa nın temel maddeleri olacağını ve hangi koşullarda olursa olsun değiştirilemeyeceğini de ortaya koyuyordu. Son hükümlerin bu bölümüne bağlı olara, bu Anayasa nın herhangi bir başka maddesinin, değişme, ekleme veya kaldırılmayla da olsa, Federal Parlamento da bulunan Türk toplumu üyelerinin toplam sayısından en az üçte ikisi ve Rum toplumu üyelerinin toplam sayısının en az üçte ikisini kapsayan bir oy çoğunluğuyla geçirilen federal bir yasa ile düzeltilebileceği belirtilmiş, ama bunu belirten bu madde ile, ilgili tarafların üzerinde gerekli düzeltmeleri yapabileceği 1960 Garanti Anlaşması ve 1960 İttifak Anlaşması nın, bu Anayasa nın ayrılmaz parçası olduğunu vurgulayan bu maddenin değiştirilemeyeceği ortaya konmuştur. 517 Türk önerilerine yönelik ilk değerlendirmelerini ortaya koyan Rum yönetimi, şu noktalara dikkat çekmişlerdir: a.g.e., 31 Ağustos 1981, s Rum gazeteleri, Yunan Hükümeti nin Kıbrıs konusunu seçimler sonrasına bıraktığını ve bunu da Türk Hükümeti ne bildirildiğini belirtmişlerdir. İngiliz The Guardian gazetesi ise, Kıbrıs ta güç, sıkı

316 Türk önerileri görüşmeler için dayanak oluşturmuyor. 2- Türk önerilerine uluslararası alanda tepkinin olumsuz olduğu ve sunulmadan önce verilen güvencelere cevap verecek nitelikte olmadıkları saptandı. reddediliyor. Maraş sorununun ivediliği ve diğer konulardan bağımsızlığı ihlâl edilemez. 3- BM Özel Temsilcisi Gobbi nin, hiçbir gerçeğe dayanmayan ısrarlı iyimserliği kayda geçirildi. 4- Sorunun bir bütün olarak çözümlenmesi (Package Deal) yöntemi 5- Türk önerilerine verilecek karşı cevapta, Rum tarafı olarak herhangi bir yeni ödün verilmeyecek. 6- Verilecek cevapta, Türk önerileri ayrıntılı biçimde ortaya konarak, ırkçı ve taksimci felsefesi işlenecek. 5 Ağustos tarihinde verilen Türk önerileri üzerinde uzun süreli bir çalışma yapan Kıbrıs Rum yönetimi, yukarıda yazılı olan gerekçeli görüşl erinden sonra, 9 Eylül de Lefkoşe deki buluşmada, Ümit Onan a dört ayrı belge ve on bir öneri takdim etmişlerdir. Rum önerilerinde, Federal Cumhuriyet in iki kanadı -Türk tarafı, Bir federal devleti oluşturacak iki federe devletin varlığı tanımı üzerinde direnirken- eyaletler (provinces) olarak tanımlamış ve KTFD yi eyalet durumuna indirgemiştir. Rum tarafının sunuş bildirisi nden sonra, yeni önerilerini ortaya koyan ikinci belgesi, Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs sorununun çözümü için yeni (ek) önerileri başlığını taşımaktaydı. pazarlık var başlıklı başyazısında şunları yazmıştır: Ada da yaşayan Türk azınlığının kendisini korumaya, kendisine ait bir federe toprak parçasına sahip olmaya hakkı vardır. Ve her ne pahasına olursa olsun Türkler özerklik için mücadele edeceklerdir. Türk toplumunun, Rum sermayesi, Rum iş çevreleri ya da kuzeydeki topraklarına dönecek Rum göçmenler tarafından yutulmasına izin verilmeyecektir. Son çeyrek yüzyıl içinde olup bitenlere bakınca, Türklerin sert bir mücadele vermelerine hazır olmalarında şaşılacak bir şey yoktur. Ancak pazarlıklar başlarken, Kıbrıs Türk toplumunun iki şey arasında bir seçim yapması gerekiyor; ya bağımsız bir Kıbrıs kimliğinin elbirliği ile inşa etmek, ya da Türkiye nin kıyılarının açığında dünyadan kopmuş bir Ada olarak yaşamak. Bkz., Hürriyet, 18 Ağustos 1981, s. 19.

317 307 Söz konusu belge, 1 Genel, 2 Ayrıntılı öneriler başlıklarıyla, iki ana bölümü içermekteydi. Dolaşım ve yerleşim, genel başlığı altındaki ilk bölümde, Kıbrıs Rum tarafınca yapılan tüm önerilerin, yeni Federal Anayasa nın, Cumhuriyet yurttaşlarının insan hakları ile temel özgürlükleri, özellikle yerleşim ve dolaşım özgürlükleri ve mülkiyet hakkına saygıyı güvence altına alan değişmez hükümler üzerine temel edildiği belirtilmekteydi. Aynı belgenin, ayrıntılı öneriler bölümü ise, A Anayasal yönler ve B Topraksal yön olmak üzere, iki ana başlık altında verilmekteydi. Ayrıntılı öneriler bölümünün Anayasal yönler ana başlığı altında, dört madde olarak, Federal Millet Meclisi (parlamento), Federal Yürütme, Federal Yargı, Ekonomik Kalkınma alanlarındaki önerilerin sunulduğu görülmüştür. Parlamento konusunda 2, Federal Yürütme konusunda 5, Federal Yargı konusunda 1, Ekonomik Kalkınma konusunda 2 öneri, toprak yönü başlığı altında da 1 öneri olmak üzere, toplam 11 öneri bulunmaktaydı. Federal Yürütme konusunun ele alındığı ikinci maddenin beşinci, önerilerin yedinci önerisi, A) Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı, B) Seçimler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Toprak konusu üzerine de Rum tarafı, 8 Ekim 1980 deki önerilerinin, Kıbrıs sorununun toprak yönü üzerinde, uzlaşmaya uygun bir temel sağladığını düşünmekle beraber, önerilerin toprak yönü konusunda müzakereler için bir marj, bir pay bulunduğuna, yani; toprak önerisinin müzakere edilebileceğine işaret etmekteydi. Ancak buna, Herhangi bir toprak düzenlemesinin, Kıbrıs Rum Eyaleti nden önemli sayıda Kıbrıslı Rum göçmenin, evlerini içeren yoğun nüfuslu yerleşim yerlerini dışlayacak biçimde sonuçlanmaması ve bu yerleşim merkezlerine, Kıbrıs Rum yönetimi altında dönmelerini sağlayacak biçimde olması koşulunu getirmekteydi. Yeni bir harita getirmeyen Rum tarafının, 9 Eylül tarihli önerilerinde, koşullu olarak müzakere konusu edilebileceğini açıkladığı toprak önerilerini içeren 8 Ekim 1980 tarihli haritayla, Lefke ve Güzelyurt bölgelerinin tamamı,

318 308 Gazi Magosa bölgesinin ise bir bölümü istenmiştir. Böylece 81 köy Türk bölgesi dışında bırakılmaktaydı. Yaşamsal su kaynaklarının bulunduğu Değirmenlik bölgesinin tümü, Rum bölgesine alınırken, Türk bölgesinde kalması kabul edilen Meriç (Mora) ve Ercan (Timbu) bölgeleriyle Ercan Havaalanı, çizilen haritayla, savunması olanaksız bir torba burun, çıkmaz bölge içine sıkıştırılmış oluyordu. Gazi Magosa bölgesinin bir bölümü de, Rum bölgesine katılarak, Magosa nın surlar içi bölgesiyle Magosa Limanı güvenlikten yoksun bırakılmaktaydı. Karpas ın Rumlara ayrılmasıyla da, Magosa Türk köyleri için aynı durum yaratılmış olmaktaydı. Rumlar, yeni önerilerinde, iki toplumlu olması kavramını kabul ettikleri Federal Cumhuriyeti iki eyaletli göstermekle beraber, bu harita Kıbrıs ı, (1) Kuzey, (2) Güney diye iki bölge, (3) eski Magosa şehri ve çevresi, (4) Magosa Körfezi karşısındaki Trikomo Bölgesi, (5) bu bölgeye yalnız kıyı yolunun birleştirdiği Kuzey Batı Karpas bölgesi olmak üzere beşe bölmekteydi. Haritayla, Kıbrıs Türk toplumuna bırakılması düşünülen toprak oranı, Ada nın %20 sini teşkil etmekle beraber, ekonomik yeterlilik ve verimlilik ilkelerinin altüst edilmesi anlamına gelmekte ve ayrıca geri kalan tüm alanlara Rumların geri getirilerek yerleştirilmesine fırsat verilmek istenmekteydi Papandreu Hükümeti Sonrası Kıbrıs ta Zorlaşan Süreç Kıbrıs Rum Temsilciler Meclisi, Kıbrıs Cumhuriyeti nin 21. kuruluş yıldönümü nedeniyle gerçekleştirdiği oturum sonucunda Kıbrıs konusunda 6 maddelik bir karar almıştır. Bu kararlar şöyleydi: 1- Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sağlamak için mücadelede kararlı olduğunu açıklar. 2- Kıbrıs halkının mücadele amacı, devletin ve bütün sakinlerinin güvenliğinin güvence altına alınmasıdır. Amaç, ulusal kökeni ne olursa olsun, 519 Cumhuriyet, 16 Eylül 1981, s. 9.; Genelde %70 e %30 oranının baz alındığı,toplum Meclisi ve Meclislerarası Mekanizma, Federal Konsey (Üst Meclis), Anayasal Konsey, Federal Yürütme, Bakanlar Kurulu, Bakanlıların Ayrılması, Bağımsız Görevliler ve de Seçimler, Ekonomik Kalkınma, Su Kaynaklarının Denetimi ile ilgili ayrıntılı Rum önerileri için bkz., a.g.e., Eylül 1981, s. 10.

319 309 bütün sakinlerinin insan haklarına saygı gösterilecek tam bağımsız bir Kıbrıs tır. 3- Kıbrıs Cumhuriyeti, Türk askerinin Ada dan çekilmesi ve Ada nın askerden tamamen arındırılması için mücadele vermeye kararlıdır. 4- Kıbrıs Cumhuriyeti, bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ortadan kaldıracak, herhangi bir şekilde Ada nın tümünün veya bir bölümünün başka bir devlete ilhakını, açık veya kapalı taksimi veya Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının bir bölümü üzerinde ayrı bir devlet ilan edilmesini öngörecek herhangi bir çözümü reddeder. 5- Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs sorununun BM kararları, 12 Şubat 1977 tarihli Denktaş Makarios Anlaşması nın öngördüğü yol gösterici ilkeler, 19 Mayıs 1979 tarihli Kipriyanu Denktaş Antlaşması çerçevesinde çözümlenmesi görüşünü destekler ve soruna, BM çerçevesinde ve bu örgütün genel sekreterinin gözetiminde yapılacak özlü ve yapıcı görüşmeler yoluyla bir siyasi çözüm bulunması isteğini belirtir. 6- Kıbrıs ın bütün sakinleri için mutlu ortak bir vatan yaratma hayallerinin gerçekleştirilmesi çabalarında işbirliği yapmaları için Kıbrıslı Türklerle, siyasi liderlerine çağrıda bulunuruz. Öte yandan da Andreas Papandreu, Kipriyanu dan Kıbrıs konusunda herhangi bir karar alarak ulusu bağlamaktan kaçınmasını ve 18 Ekim seçim sonuçlarını beklemesini istemiştir. 520 Andreas Papandreu nun, Panhelenik Sosyalist Hareketi (PASOK) 18 Ekim 1981 tarihindeki genel seçimlerde kazandığı zafer, Atina da, Kipriyanu nun Türklere ve Kıbrıs Türklerine karşı aldığı sert tutumu paylaşan 520 Hürriyet, 4 Ekim 1981, s. 15.; Yunanistan daki seçimlerden sonra iktidara gelen ve Papandreu nun Genel Başkanı olduğu PASOK Partisi, Hükümet programında Türkiye yi yakından ilgilendiren şu kararlara yer vermiştir: NATO, Ege, yabancı üsler, AET, Kıbrıs gibi özellik taşıyan dış konulardaki amaç ve hareket noktalarımız şunlardır: -NATO dan çekilmek stratejimizin bir bölümünü oluşturacak. Bunun nedeni, ülkemizin başka bir NATO üyesi tarafından tehdit edilmesidir. Yabancı üslere son verilecektir. Rogers planı, reddedilmesi için meclise sunulacaktır. Kıta sahanlığının, hava sahasının ve sınırlarımızın tartışmaya açık olmadığını hem NATO hem de Türkiye bilmelidir. Türkiye ile diyalog, ancak bağımsız haklarımıza dil uzatmadığı sürece sürdürülecektir. Kıbrıs olayı Yunan halkı için çok önemlidir. Bağımsız ve bloksuz bir ülkenin yabancı bir ordu işgali altında olması da uluslararası bir olaydır. Kaldı ki, Yunanistan da garantör bir ülkedir. Buradaki Yunanlıların haklarını, göçmenler sorununu çözmeye onun da hakkı vardır. PASOK, Kıbrıs ta barışçı ve tarafsız bir çözüm için bütün dünyada bir kampanya açacaktır. BM denetim ve gözetimindeki toplumlararası görüşmeler ancak Ada daki yabancı güçlerin çekilmelerinden sonra meyve verebilir. Bkz., Milliyet, 20 Ekim 1981, s. 8.; Papandreu nun politikaları için bkz., F. Aksu, a.g.e., s

320 310 bir kişiyi iktidara getirmiştir. Seçim kampanyası boyunca Papandreu, neredeyse her gün Türkiye ye saldırmıştır. ABD nin Türk tarafını gereğinden fazla desteklediğine inandığı için NATO dan çekilme tehdidini savunmuştur. Ancak bu siyasetin artık geri teptiğine dair işaretler bulunmaktaydı. Doğu Akdeniz de tek güvenilir müttefikin Türkiye olduğuna artık ikna olan ABD, Türk Hükümetini desteklemeye her zamankinden daha istekli olmuş ve Türk Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek yolundaki çabalarını arttırmıştır. 521 Bu gelişmeleri müteakip ve Kıbrıs Rum yönetiminin, Kıbrıs Türk tarafının önerilerine ilişkin olumsuz yaklaşımından sonra, Kıbrıs ta toplumlararası görüşmeleri yeni bir çıkmazdan kurtarmak ve çözümsüzlüğü ortadan kaldırmak amacıyla BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim ile birlikte ABD Dışişleri Bakanı Aleksander Haig de devreye girmiştir. Haig, Rum meslektaşı Nikos Rolandis aracılığıyla Rum yönetimine ilettiği mesajda, Waldheim in görüşlerinin ve beklenmekte olan girişimlerin kabulünü istemiştir. Rum siyasal çevreleri ile Rum gazeteleri, iletilen mesajın Waldheim in Amerika yı da yanına alarak Rum tarafına baskıyı artırdığı anlamına geldiğini belirtmişlerdir. Bu arada, Yunan Başbakanı Rolandis in Waldheim tarafından yapılacak herhangi bir yeni girişimin kendilerince kabul edileceğini, ancak esas ilgili taraflardan biri olan Rum yönetiminin de kesin görüşünü ortaya koyması gerektiğini belirtmesi, Rumları, güç bir seçenekle karşı karşıya bırakmıştır P. Oberline, a.g.m., s Waldheim in yeni görüşlerinin ana hatları şöyleydi: 1) Toprak konusunda uzlaşıcı bir rakam saptanması ve Ada topraklarının %28 nin Türklere bırakılması. 2) Kurulacak olan senatoda sandalyelerin Türklerle Rumlar arasında eşit şekilde paylaşılması. 3) Millet Meclisi nde sandalyelerin %30 nun Türklere, kalan %70 nin de Rumlara bırakılması. 4) Merkezi hükümetin altı bakanlıktan oluşması ve bunların dördünün Rum, ikisinin de Türk olması. 5) Altı kişilik Bakanlık Konseyi nin devlet konseyi şeklinde görev ifa etmesi. 6) Kıbrıs ın eskiden olduğu gibi yeniden altı ilçeye ayrılması ve merkezi hükümetin altı ilçeyle yakın ilişki kurması. 7) Maraş ın büyük bölümünün Rumlara iade edilmesi. Bkz., Milliyet, 9 Ekim 1981, s. 5.

321 311 Kıbrıs Rum kesiminde İngilizce yayınlanan The Cyprus Wekly adlı haftalık gazetede, Waldheim in önerilerinin ayrıntıları şu şekilde verilmiştir: Kuzey deki Türk bölgesi 2, Güney deki Rum bölgesi 4 idari bölgeye ayrılacak. 2- Cumhuriyeti yürütme organı bu bölgelerden gelece k birer üyeyle altı kişilik federal konseyden oluşacak. 3- Bu üyelerin ve Cumhurbaşkanı ile Yardımcısının toplumlararası görüşmelerde taraflarca tespit edilecek. seçim şekilleri 4- Toprak konusunda oranı görüşmelerde esas alınabilir. 5- Serbest dolaşım ve yerleşim özgürlüğünü düzenleyecek ortak bir komite kurulmalı, sorunlar bu komitece değerlendirilmeli. 6- Federal Cumhuriyetin iki kanadı, Federal Anayasa ya uygun olarak anayasalarını hazırlayacak. 7- Federal yaşam işlevi iki organ tarafından yerine getirilecek, bu organlardan biri Türk ve Rum toplumlarının eşit temsil edileceği 20 üyeli meclis, ikincisi ise iki toplumun nüfuslarına göre temsil edilecekleri her 10 bin kişiye bir üyeden oluşacak halk meclisidir. 8- Her bölge kendi iç yaşamı idare, adalet ve polis işlerinde serbest olacak. 9- İki toplum arasındaki ekonomik dengenin sağlanması için Kuzey Kıbrıs ta bir özel fon oluşturulacak ve bu fona yabancı ülkeler, çeşitli uluslararası kuruluşlar ve federal devlet katkıda bulunacak. 10- Federal Devletin bir bayrağı ve marşı olacak, ancak iki kanat da federal bayrağa benzer birer bayrak kullanabilecek. Kıbrıs ta BM nin çözüm arayışlarını geliştirdiği bir zamanda, Yunanistan da iktidara gelmiş olan Sosyalist Başbakan Andreas Papandreu da, Türkiye ye yönelik sertlik politikasına hız vermiştir. Söz konusu sertlik politikasının yalnızca Türk Yunan ilişkilerini etkilemekle kalmayacağı, NATO içinde de bir dizi tartışmalara yol açacağı, 523 Milliyet, 8 Kasım 1981, s. 3.; Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s ; G. Gürbey, a.g.e., s. 119.

322 312 ayrıca Washington Ankara Atina üçgenindeki dengeyi sarsacağı da ileri sürülmüştür. Kıbrıs konusunda da Papandreu, Türkiye yi bunaltmaya çalışırken, toplumlararası görüşmeler de kesilmiştir. Bu nedenledir ki, Kıbrıs sorununun çözümü ise, artık eskisinden daha güç bir duruma gelmiştir Yeni Bir Çözüm Yolu Olarak KKTC nin İlan Edilmesi Tarihte ilk kez Kıbrıs a ziyaret eden Yunan Başbakanı olarak Andreas Papandreu, Larnaka Havaalanı nda ayağının tozuyla yaptığı ilk açıklamada, Kıbrıs ı kurtarmak için Haçlı Seferi başlattığını söylemiştir. Sözü toplumlararası görüşmelere getiren Papandreu, Yunanistan ve Kıbrıs liderliği, Waldheim in değerlendirmeleri ışığında sürdürülen toplumlararası görüşmeleri kabul ediyor. Ancak biz bu diyalogun başarıya ulaşacağına inanmıyoruz. Geçmişte olduğu gibi şimdi de görüşmeler, işgal kuvvetlerinin dinamik varlığı gölgesinde sürüyor. Bu koşullarda olumlu sonuç 524 Yeni Yunan Hükümetinin girişimlerinin Türk diplomasisine etkileri şu başlıklarda özetlenmiştir: 1- Yunan Başbakanı, ülkesinin Türkiye nin tehdidi altında bulunduğu iddiasını canlı tutarak bunu batı ile yapacağı pazarlıkta bir koz olarak kullanmak istiyor. Amaç, yaratılan bir hayali tehdit ile Ege deki Yunan pozisyonunun meşrulaştırılması ve ABD güvencesi altına alınması. 2- Papandreu sözleri ile Sovyetler Birliği ne karşı da çiçek atma politikasına giriyor. Böylelikle konu büyütülerek, Yunanistan NATO içinde ön plana getirilmek isteniyor. 3- Papandreu, Yunanistan ın Ege de nazım devlet olması yolundaki geleneksel tezi sürdürmeye kararlı gözüküyor. Tek değişiklik daha nümayişkar Rallis döneminde sözü edilen yumuşama süreci sona erdi. 4- NATO nun Güneydoğu kanadında ittifakın tesanüdü sarsılmaktadır. Örneğin; Papandreu nun NATO Başkomutanı General Rogers in Yunanistan ın askeri kanadına dönüşünü sağlayan planını kabul etmeyeceğini söylemesi buna kanıt 5- Yunanistan, Türkiye ile sınırlarının ABD güvencesi altına alınmasını ve Türkiye ye verilecek silah sistemlerinde eşitlik isteyecek. Papandreu nun, ABD nin Türkiye ve Yunanistan a yaptığı yardımlarda uyguladığı 10 a 7 oranlamasına da karşı çıktığı ve tam bir eşitlik istediği 6- Bu halde Ege deki Türk Yunan sorunlarında ABD doğrudan taraf bir ülke durumuna girecek. Türk Tezi, Ege deki sorunların ikili müzakereler yoluyla çözümlenmesini öngörüyor 7- Kıbrıs Rum yönetimi lideri Spiros Kipriyanu nun Atina ya yaptığı ziyaretten sonra PASOK Hükümeti nin Kıbrıs sorununda daha aktif bir politika izleyeceği de resmen açıklandı. Yuna Hükümeti Türkiye ye karşı saldırıya geçecek, birçok ülkenin merkezinde diplomatik girişimlerde bulunarak Türkiye yi suçlayacak. 8- Waldheim in getirdiği önerilerle çözüme yakın bir noktaya gelinirken her şey durdu. KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Papandreu nun iktidara gelişinden duyduğu rahatsızlığı gizlemiyor 9- Papandreu yalnızca Türk Yunan ilişkileri ve Kıbrıs sorununda değil, Ortadoğu da da Türkiye yi yalıtma siyaseti izliyor. Bunun ilk göstergesi, Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ) lideri Yaser Arafat ın Atina ya davet edilmesi ve buradaki FKÖ bürosuna Ankara daki büroya oranla daha yüksek bir temsil statüsünün, büyükelçilik statüsünün verilmesi Bkz., Cumhuriyet, 31 Ekim 1981, s. 7.; BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Gobbi, Kıbrıs Türk yönetiminin, mültecinin geri dönmesine izin verilecek olan toprakların %2,6 sını geri vermeyi önerdiğini belirterek, belki bunun yeterli olmadığını, ancak belirtmeliyim ki, bu sunulan en iyi teklifti ve reddedilmesi in limine ciddi bir müzakere yanlışıydı demiştir H. Gobbi, a.g.e., s. 28.

323 313 alınması söz konusu değildir. Ama BM karşısında, çözüme yol açabileceği sanılan bir yönteme cephe almamızın güçlüğü de ortadadır demiştir. 525 Yunan Ortodoks Kilisesi nin en büyük nişanı olan Aziz Barnabes altın haçının Başpiskopos Hrisostomos tarafından kendisine verilmesi töreninde de bir konuşma yapan Papandreu, Helenizm son yıllarda hiç şüphe yok ki, bir kumaş gibi çekmektedir. İstanbul da 100 binin üzerindeki Rum toplumu, bugün 5-6 bine düşmüştür 1974 Kıbrıs trajedisinden sonra açık olan bir gerçektir ki Türkiye, Ada daki istilasının ardından tartışılmaz bir biçimde Ege de yayılmacı planını uygulamada azimli bir yönde ilerlemektedir. Türkiye, Ege nin ve Batı Trakya nın en az yarısını istemektedir şeklinde konuşmuştur. 526 Yunan Başbakanı ısrarla Toplumlararası görüşmelerle çözüm bulunmaz derken, Türk ve Rum görüşmeciler 14 maddede görüş birliğine varmışlardır. İşte Papandreu ile Kipriyanu nun görüşmelere dair iddialarını sürekli yinelemelerinin bu gerçeği dünyadan gizlemek amacını taşıdığı ileri sürülmüştür. Toplumlararası görüşmelerin gizliliği ilkesine Türk görüşmeci Ümit Onan ile Rum görüşmeci Yuannidis in titizlikle uymaları, BM temsilcisinin ise Papandreu nun yalanlarına karşılık vermeyi, görev sınırını aşmak şeklinde yorumlaması da anayasanın yazımına geçildiği gerçeğinin o güne kadar gizli kalmasına neden olmuştur Papandreu, Rumlara güvenmediğinden, özel bir askeri nakliye uçağı ile Ada ya getirilen kurşun geçirmez makam aracına binerek Lefkoşe ye doğru yola çıkmıştır Bkz., Hürriyet, 28 Şubat 1982, s Milliyet, 1 Mart 1982, s. 9.; Bu arada Yunanistan, Batı Trakya daki Türk azınlığın mülkiyetinde olan vakıfları kamulaştırma girişimleri içinde bulunmaktaydı. Bunun dışında geçimlerini tarımdan sağlayan azınlığın toprakları da benzer şekilde kamulaştırmaya tabi tutulmaktaydı. Papandreu Hükümeti nin Batı Trakya daki tavrı karşısında harekete geçen Türk Hükümeti de, Türkiye de ve özellikle İstanbul da yaşayan Rum azınlığın mal varlığı ile vakıflarına el koyup kamulaştırabilmek için hazırlanan yasa tasarısı Bakanlar Kurulu gündemine almış ve kabul etmiştir Bkz., Cumhuriyet, 27 Mart 1982, s. 1, 11.; Ayrıca, İskeçe deki Türklere yapılan baskının artması üzerine Türkiye, Yunanistan a nota vermiştir Bkz., Hürriyet, 8 Nisan 1982, s. 1, Yazımı tamamlanan Federal Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası nın maddeleri şöyleydi: Madde 1- Federal Kıbrıs Cumhuriyeti, bağımsız, egemen ve bağlantısız bir cumhuriyettir. Madde 2- Federal Kıbrıs Cumhuriyeti nin toprakları, kuzey ve güney eyaletleri ile federal bölgeyi kapsar Madde 3- Federasyondan ayrılma, entegrasyon veya cumhuriyetin kısmen veya tüm olarak başka herhangi bir devletle birleşmesi yasaktır. Bu gibi birleşmeyi öngören hareketler kanun önünde suç sayılacaktır Madde 4- Cumhuriyetin uluslararası hükmi şahsiyetini, Federal Cumhuriyet organları temsil eder. Federal Hükümet, tüm ülke üzerinde egemenlik haklarını kullanır. Madde 5- Federal Cumhuriyetin vatandaşlarının, eyaletler ile federal bölgenin halkları oluşturur. Kıbrıs Cumhuriyetinin vatandaşlık

324 314 Öte yandan, toplumlararası görüşmelerin çıkmaza girdiğini öne sürerek sorunu BM Genel Kurulu gündemine götürmeye çalışan Kipriyanu nun teşebbüsü, BM yeni Genel Sekreteri Perez de Cuellar ın, görüşmelerde gösterdiği yaklaşımlar nedeniyle Denktaş a teşekkür etmesi ve Kipriyanu ile Denktaş arasında yeni bir doruk toplantısına gerek olmadığını hakları kanunla düzenlenir Madde 6- Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin resmi dili Rumca ve Türkçe dir. Federal konularda resmi çalışma dili olarak İngilizce de kullanılır. Madde 7- Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin bayrağı ve milli marşı, eyaletler tarafından atanacak birer temsilcinin müşterek kararı ile saptanacaktır. Her eyalet, federal bayrağın unsurlarından mümkün olduğu ölçüde yararlanarak kendi bayrağını belirler. Federal binalar ile mahallere federal bayrak çekilecektir Madde 8- Kıbrıs Cumhuriyeti nde bayramlar, federal hükümetçe kutlanır. Her eyalet, federal bayramlar yanında, kendilerine özgü ulusal ve dinsel bayramlarını da kutlarlar BM eski Genel Sekreteri Kurt Waldheim in imzasını taşıyan, fakat Amerika, İngiltere, Kanada ve AET üyesi ülkelerin yardımları ile oluşan uzlaştırma belgesi esas alınarak, yürütülen müzakerelerde, 1960 tarihli Cumhuriyet Anayasası nın 6 ila 35. maddeleri arasındaki maddelerin geçerli sayılması kabul edildi. Böylelikle, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası nın yarıya yakın bir bölümü tamamlanmış oldu TEMEL HAKLAR ve ÖZGÜRLÜKLER: Madde 9- Bu Anayasanın açık hükümleri mahfuz kalmak şartıyla, Federal Meclis in veya Eyalet Meclisleri nden herhangi birinin hiçbir kanun veya kararı ve icra kuvveti kullanan veya idari görevler ifa eden cumhuriyet dahilindeki herhangi bir organ, makam veya şahsın hiçbir işlem veya kararı, iki toplumdan herhangi biri aleyhine veya şahıs olması veya bir topluma mensup olması dolayısıyla, herhangi bir şahıs aleyhine ayırt edici olmayacaktır. Madde 10- Her Cumhuriyet yurttaşı hayat ve vücut bütünlüğüne sahiptir. Yetkili bir mahkemece verilen ölüm cezalarının infazı dışında, hiç kimsenin hayatına son verilemez. Kanun, ölüm cezasını ancak taammüden katil, ağır hıyanet, devletlerarası hukuka göre korsanlık ve askeri kanuna göre ölüm cezasını gerektiren suçlar için koyabilir. Kanunla koyduğu zaman ve gösterildiği tarzda, aşağıdaki hallerde kesin olarak lüzumlu olduğu kadar cebir kullanarak hayata son verilmesi, bu maddenin ihlâli sayılmaz: a- Şahsın veya mülkün, başka türlü kaçınılması veya tamiri imkansız aynı derecede bir zarara karşı savunulması, b- Bir şahsın, yakalanması için veya kanuna uygun olarak tutukluluktan kaçmasını önlemek için, c- Bir ayaklanmayı veya karşı koymayı bastırmak amacıyla girişilen hareketler. Madde 11- Hiçbir şahıs işkenceye veya gayri insani yahut haysiyet kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz. Madde 12- Her şahıs, insanca bir hayat ve sosyal güvenlik hakkına sahiptir. İşçilerin korunması, yoksullara yardım ve sosyal sigorta sistemi kanunla düzenlenir. Madde 13- Hiçbir şahıs kul veya köle edinilemez. Zorla veya mecburi olarak çalıştırılamaz. Bu madde maksatları bakımından aşağıdaki haller zorla veya mecburi çalıştırma sayılmazlar: a- On dördüncü madde hükümlerine uygun bir tutukluluğun devamı sırasında veya böyle bir tutukluluktan şartlı salıvermenin devamınca istenen çalışma, b- Konulabilecek askeri bir hizmet veya kanunla kabul edilmesi şartıyla inançları gereğince askerlik vazifesini yapmaktan kaçınan kimselere, mecburi askerlik yerine gördürülebilecek başka bir hizmet, c- Olağanüstü hallerde veya doğal afetler anında yaptırılan hizmet. Madde 14- Her şahıs, hürriyet ve şahsi güvenlik hakkına sahiptir. Bir şahıs, hürriyetinden ancak aşağıdaki hallerde kanunla konulduğu ve gösterildiği tarzda mahrum edilebilir: a- Yetkili bir mahkemece mahkum edilen bir şahsın tutukluluğu, b- Bir mahkemenin kanuni bir emrine itaatsizlikten dolayı bir şahsın yakalanması ve tutukluluğu, c- Bir şahsın, bir suç işlediği makul şüphesi üzerine yetkili adli makam önüne getirilmesi maksadıyla veya bir suç işlenmesini önlemenin veya işledikten sonra kaçmasına mani olmanın makul olarak gerekli görüldüğü hallerde yakalanması ve tutukluluğu, d- Bir küçüğün, ıslahı maksadıyla kanuni bir emirle nezaret altına alınması veya yetkili adli makam getirilmesi maksadıyla kanuni tutukluluğu, e- Bulaşıcı bir hastalık yayabilecek şahısların, akıl hastalarının, uyuşturucu madde müptelalarının veya serserilerin tutukluluğu, f- Bir şahsın cumhuriyet topraklarına izinsiz girmesini önlemek için veya bir yabancının sınır dışı edilmesi veya iadesi muamelesine girişilmesi sebebiyle yakalanması ve tutukluluğu Bkz., Hürriyet, 4 Mart 1982, s. 1, 15.

325 315 belirterek, toplumlararası görüşmelerin aynı tempo ile sürdürüleceğini bildirmesi ile sonuçsuz kalmıştır. 528 Toplumlararası görüşmelerin devam ettiği bir süreçte, BM de, Kıbrıs ta Barış Harekatı sırasında kayıp şahısları ortaya çıkarmak üzere, daha etken bir düzenin kurulmasını görüşmek maksadıyla yapılan bir toplantıda, Kıbrıs Türk toplumu temsilcisi Latife Birgen e yapılan oylamada 34 olumlu oya karşı, 59 ülkenin olumsuz oyu ile konuşma hakkı tanınmamıştır. Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi, Cezayir gibi ülkelerin aleyhte oy kullandığı oylamada Suudi Arabistan ve Mısır oylamaya katılmamıştır. 529 Diğer bir gelişme de, Kipriyanu nun Kıbrıs Rum kesiminde yapılan seçimlerde yeniden beş yıllığına başkanlık koltuğunda oturmasını sağlayacak bir seçim zaferi elde etmesi olmuştur. Sonuçların resmen açıklanmasından sonra bir konuşma yapan Kipriyanu, Olup bittileri kabul etmemek ve zorlamaların etkisinde kalmamak kararında olduğunu söylemiştir. 530 Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi Nazmi Akıman, Kipriyanu nun seçimi kazanması üzerine yaptığı açıklamada, 1963 yılından bu yan Kıbrıs ta her iki toplumu temsil eden meşru bir hükümet bulunmadığını hatırlatmış ve Kıbrıs Cumhuriyeti nin iki kurucu ortağından biri olan Kıbrıs Türk toplumunun da temsil edileceği federal bir hükümet oluşturulmadığı müddetçe, herhangi bir kişinin tüm Kıbrıs ın ve her iki toplumun Cumhurbaşkanı ilan edilmesi geçersizdir demiştir. Bu görüşe Rauf Denktaş da iştirak etmiştir. 531 Kıbrıs konusunu uluslararası platformlara taşıma politikasını sürdüren Kıbrıs Rum yönetimi, yeni girişimi neticesinde, toplumlararası görüşmeleri bir yana bırakarak, konunun BM gündemine alınmasına yol açmıştır. 528 Hürriyet, 10 Haziran 1982, s Avustralya, Avusturya, Bahreyn, Bangladeş, Belçika, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Batı Almanya, Endonezya, İran, Japonya, Kuveyt, Lübnan, Libya, Lüksemburg, Madagaskar, Malezya, Fas, Yeni Zelanda, Umman, Fas, Norveç, Pakistan, Yeni Gine, Katar, Somalya, Sudan, İsveç, Suriye, Trinidad-Tobago, Tunus, İngiltere, Birleşik Amerika, Türkiye lehte oy vermişlerdir. Bkz., a.g.e., 7 Aralık 1982, s Kipriyanu nun lideri olduğu Merkez Liberal Demokratik Parti(DİKO), oyların %56,5 ini, sağcı Klerides in Demokratik Birlik Partisi(DİSİ) %33,4 ünü, Sosyalist EDEK Partisi lideri Vasos Lissarides de %9,5 ini almıştır Bkz., Milliyet, 15 Şubat 1983, s Tercüman, 15 Şubat 1983, s. 4.

326 316 BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, Kıbrıs müzakereleri öncesi Genel Kurul a sunduğu raporda, soruna çözüm bulunması için görevinin çerçevesi içinde kişisel çabalarını arttıracağını bildirmiştir. Genel Sekreter in toplumlararası görüşmelere yeni bir hız verilmesine çalışacağını ve tarafların anlaşamadıkları konularda bir sentez sağlamaya teşvik edeceğini açıklamıştır. Perez de Cuellar ın raporundaki bu cümleler, Kıbrıs sorununu tartışmaya başlayan Genel Kurul a, toplumlararası görüşmelerin dışında b aşka müzakere yöntemleri düşünmemesi ve Genel Sekreter e yetkilerini aşan görevler vermemesi için yapılan ciddi bir uyarı sayılmıştır. 532 Kıbrıs sorununun üç yıllık bir aradan sonra yeniden BM nin gündemine alınmasından sonra, Bağlantısız ülkeler grubunca üzerinde çalışılan karar tasarısı Ankara da tepki yaratmıştır. Söz konusu karar tasarısında olumsuz bulunan unsurların çıkarılması amacıyla Türk tarafı Ankara da uyarı niteliğinde girişimlerde bulunarak, Hindistan, Yugoslavya ve Cezayir in dikkatini çekmiştir. Dışişleri Bakanlığına çağrılan ülke büyükelçilerine, Türk görüşleri anlatılmış ve tasarının gerçekçi ve dengeli olması gerektiği üzerinde durulmuştur. 533 Türk girişimi neticesinde tasarı üzerinde yeni bir çalışma yapılmıştır. Tasarının içeriğine bakıldığında öne çıkan hususlar şu şekildeydi; Giriş bölümünde, Ada nın kuvvet zoru ile işgalinin kabul edilemeyeceği, Kıbrıs la ilgili uluslararası bir konferansın gereği, Ada da oldubittilerin yaratılmasının BM ilkelerine aykırılığı, Kıbrıs ın egemenliği, toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve birleşikliği savunuluyor. Kipriyanu nun Kıbrıs ın tamamen askerden arındırılması yolundaki çağrısı destekleniyor. Tasarının ana bölümünde ise şu noktalara yer verilmiştir: - BM nin bundan önceki kararlarının uygulanması. - Tüm yabancı işgal kuvvetlerinin derhal geri çekilmesi. 532 Milliyet, 11 Mayıs 1983, s Cumhuriyet, 11 Mayıs 1983, s. 1, 11.

327 317 - İki toplum temsilcileri arasında anlamlı, çözüme yönelik yapıcı ve özlü görüşmelerin yapılması ve bu görüşmelerin eşitlik ilkesine saygılı olması. - İki toplum liderleri arasında 1977 de ve 1979 da varılan anlaşmaların (Denktaş Makarios ve Denktaş Kipriyanu arasındaki anlaşmalar) desteklenmesi. - Tüm Kıbrıslıların insan haklarına ve temel özgürlüklerine (hareket serbestisi dahil) saygı gösterilmesi. - BM nin konu ile ilgili kararlarının uygulanması konusunun Güvenlik Konseyi tarafından incelenmesi. - Genel Sekreter in çözüm için yeni kişisel çabalarda bulunması KTFD Başkanı Rauf Denktaş yaptığı açıklamada, Karar taslaklarını gördüm. Bunların kabul edilebilecek veya toplumlararası görüşmelerle bağdaşan yanı yoktur demiştir. 534 BM Genel Kurulu nda 13 Mayıs ta yapılan oylamada, Bağlantısızlar grubunun hazırlamış olduğu karar tasarısına 5 ülke ret, 103 ülke kabul oyu vermiş, 28 ülke ise çekimser kalmıştır. Kararda, Kıbrıs sorununun ivedi çözümü için, yabancı birliklerin çekilmesinin ön şart olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, Güvenlik Konseyi nin konuyu izlemesi ve konuyla ilgili kararların uygulamasına katkıda bulunması istenmiştir Milliyet, 12 Mayıs 1983, s. 6.; Kıbrıs Rum yönetimi, BM Genel Kurulu ndaki görüşmelerden ve Bağlantısızlar grubu tarafından verilen kendi görüşleri doğrultusundaki karar tasarısının kabulünden sonra, toplumlararası görüşmelere ara vereceği ve masaya yeniden oturmak için P. de Cuellar ın yeni girişimlerde bulunmasını bekleyeceği belirtilmiştir Bkz., a.g.e., 13 Mayıs 1983, s Cumhuriyet, 14 Mayıs 1983, s. 1, 11.; BM nin 37/253 sayılı kararı şöyle idi: Genel Kurul Kıbrıs sorununu görüşerek, 1 Kasım1974 te aldığı 3212 (XXIX) sayılı karar ve müteakip kararları hatırlatarak, 12 Şubat 1977 ve 19 Mayıs 1979 tarihli üst kademe anlaşmalarını hatırlatarak, Toprakların işgal ve güç yoluyla istimlakları prensiplerinin kabul edilemeyeceğini teyit ederek, Uluslararası barış ve güvenliğe, Kıbrıs sorununun çözümünün gecikmesinin teşkil etmekte olduğu ciddi tehlikeden üzüntü izhar ederek, BM nin Kıbrıs hakkında kararların hâlâ uygulanmamasına üzülerek, Kıbrıs konusunda uluslararası bir konferans toplanması fikrini hatırlatarak, Kıbrıs toprağının bir kısmının, hâlâ yabancı güçlerin elinde bulunmasını tel in ederek, Toplumlararası görüşmelerde bir ilerleme kaydedilmemesini tel in ederek, Oldu bittiler yaratmak veya de demografik yapıyı değiştirme yönünde tek taraflı bütün eylemleri tel in ederek, BM anlaşması ve ilgili kararları çerçevesinde barışçı yollarla Kıbrıs sorununun daha fazla gecikmeden çözümlenmesi gerektiğini tekrarlayarak, 1) Kıbrıs Cumhuriyeti nin hükümranlık, bağımsızlık... tarafsızlığına olan tem desteği tekrarlar ve iç işlerine yabancı müdahalesine bir son verilmesi çağrısında bulunur. 2) Kıbrıs Cumhuriyeti nin ve halkının, Kıbrıs ın tümü üzerindeki doğal ve diğer kaynaklarında etkin hükümranlık ve kontrol hakkını tekrarlar ve bütün ülkeleri bu haklarını kullanmasında yardımcı olmaya çağırır. 3) bu hakları kullanmaya

328 318 Rumların yürüttüğü kampanya, BM Genel Kurulu nun, Kıbrıs Cumhuriyeti nin ve halkının, Kıbrıs toprağı ile Kıbrıs ın doğal kaynakları ve diğer kaynakları üzerinde tam ve etkili bir egemenlik ve kontrole sahip olma hakkını teyit eden ve tamamen Kıbrıs Rum tarafını destekleyen kararı ile zirveye ulaşmıştır, 536 artık. Karar tasarısının bu haliyle kabul edilmesi, nereden bakılırsa bakılsın Türkiye nin aleyhinde olup, Yunanistan için bir zafer olmuştur. Papandreu, itibarını ve iktidarını iyice kuvvetlendirmiştir. İşbaşına geldiği günden beri Kıbrıs meselesini enternasyonalize edeceğini söyleyen Yunan Başbakanı, neticede bu kararını gerçekleştirmiştir. Şüphesiz Kıbrıs meselesinin milletlerarası platforma itilmesi demek, Kıbrıs meselesinin çözümü ve Türk askerinin Ada dan çekilmesi demek değildi. Fakat, şimdi Kıbrıs Rumlarının ve Yunanistan ın yeni avantajlar ve yeni kozlar elde etmiş olduğu da inkar edilemezdi. Kıbrıs meselesi bundan sonra daha da çetin bir ceviz haline gelecekti. Çünkü Türkiye ve KTFD bu kararı hiçbir şekilde kabul etmemiştir. Bu karardan sonra, iki tarafı birbirine biraz olsun yaklaştıracak hiçbir unsur mevcut değildi. Böyle olunca, Türkiye nin toptan reddi, Yunanistan ı, Genel Kurul kararlarını tatbikat alanına geçirmek için daha da ısrarlı ve aktif olmaya sevk edecekti. Buna karşılık, Türkiye de şimdi yeni kararlar alma ve gerek Yunanistan ve gerek Kıbrıs meselesinde yeni politikalar çizme durumuna gelmiştir. Bu yeni politikaların Genel Kurul kararı istikametinde olması elbetteki beklenemezdi. Aksine, bu yeni istikamet, Genel Kurul kararını tesirsiz ve neticesiz bırakmaya yönelik olacaktı. Şunu da belirtmek gerekir ki, Genel (mal sahibi olmak için koçan verilmesi dahil) engel olacak çabaları tel in eder. 4) Kıbrıs Cumhurbaşkanının tam silahsızlanma yönünde yaptığı teklifi memnuniyetle karşılar. 5) 12 Şubat 19 Mayıs anlaşmalarına destek beyan eder. 6) Güvenlik Konseyi nin 13 Aralık 1974 tarih 365 sayılı kararı ile teyit edilen 3212 sayılı kararını ve daha sonra Genel Kurul ve Güvenlik Konseyince alınan kararların derhal uygulanmasını ister. 7) Kıbrıs sorununun süratli ve kabul edilebilir bir çözümü için Kıbrıs Cumhuriyeti ndeki bütün işgal kuvvetlerinin geri çekilmesi gerekliliğine inanır 9) Genel Sekreterin çabalarını arttırmasını tavsiye ederken, toplumlar arasındaki görüşmelerde gelişme kaydedilmemesine üzüntü izhar eder Bkz., Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s Clement Dodd, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Tarihi, Çev.: Nasuh Uslu, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, 2002, s. 905.

329 319 Kurul kararı toplumlararası görüşmeleri de öldürmüştür. Çünkü, Rumlar ve Yunanistan, Türk askeri Kıbrıs tan çekilmedikçe görüşmelere yanaşmayacaktı. Bu ise, Türkiye nin yeni politikalar çizmesini hem zaruri kılacak ve hem de kolaylaştıracaktı. 537 BM deki temaslarını tamamladıktan sonra Ada ya dönen KTFD Başkanı Rauf Denktaş, Lefkoşe deki Atatürk Meydanı nda bir konuşma yapmış ve Rum yönetimi lideri Kipriyanu ve Yunanistan ın aynı tutumu sürdürmeleri halinde, Bugün temeli atılan Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti nin tavanını oluşturacaklarını söylemiştir. BM Genel Kurul kararı durduğu sürece, Türk tarafının görüşmeye oturmayacağını söyleyen Denktaş, Bu kararın gölgesinde görüşmeler başlayamaz demiştir. Kipriyanu nun Türkiye yi ve Kıbrıs Türklerini köşeye sıkıştırma girişimlerini yoğunlaştırdığına dikkat çeken Denktaş, sözlerini tamamlarken, Rum a boyun eğmeyeceğiz demiştir. 538 BM nin aldığı son karar ile Amerikan Parlamentosu nun Türkiye ye yönelik son adımlarını değerlendiren Denktaş, 31 Mayıs ta yapılması beklenen toplumlararası görüşmelere kesinlikle katılmayacaklarını belirtmiştir. 539 Bu arada, toplumlararası görüşmelerin yeniden başlaması için mekik diplomasisi uygulayacak olan BM Özel Temsilcisi Hugo Gobi, Rum ve Türk yetkililerle bir araya gelerek, görüşmelerin yeniden başlamasına zemin hazırlamaya çalışacaktı. Türk tarafı, daha önce kabul ettikleri Waldheim 537 Fahir Armaoğlu, Karar ve Sonrası, Tercüman, 15 Mayıs 1983, s. 4.; Yunan ve Rum lobilerinin Amerika Senatosu nezdinde yaptıkları girişimler de, Türkiye yi memnun etmeyecek sonuçlara yol açmaya başlamıştır. Gerçekten de, Reagen yönetiminin 1984 bütçesinde Türkiye ye yardım için önerdiği 755 milyon doların Kongre komisyonlarında 40 milyon dolar kırpılarak 715 milyon dolara indirilmesinden, 1983 için istediği 110 milyon dolarlık ödeneğin de reddedilmesinden sonra, şimdi de yapılacak yardıma Türkiye nin Kıbrıs tan askerini çekmesi koşulunun bağlanmak istenmesi, başka türlü yorumlanamamaktaydı Bkz., Hürriyet, 12 Mayıs 1983, s Milliyet, 21 Mayıs 1983, s. 3.; Yunan Hükümeti, Bağımsız bir Türk Kıbrıs devletinin kurulması eğilimi ve bu amaçla Türk lirasının Kıbrıs lirasının yerine geçerli olması kararına ilişkin olarak BM Güvenlik Konseyi nin beş daimi üyesi ülke nezdinde resmen girişimde bulunduğu açıklanmıştır. Kipriyanu da, bu konuda, Böyle bir uygulamaya geçilmesi halinde BM Güvenlik Konseyi nin toplantıya çağrılacağını belirtmiştir Bkz., Cumhuriyet, 20 Mayıs 1983, s. 12.; Bkz., C. Kyrris, a.g.e., s Hürriyet, 24 Mayıs 1983, s. 16.

330 320 Değerlendirme Belgesi üzerinden görüşmelerin bundan sonra da kesildiği yerden devamı isterken, Rum tarafı ise, görüşmelerin yepyeni bir temele oturtulmasını ve son BM kararının dikkate alınmasını istemekteydi. 540 Öte yandan, KTFD Bakanlar Kurulu, BM Genel Kurulu nun Kıbrıs konusunda almış olduğu kararı değerlendirmek üzere, bir toplantı yapmaya karar vermiştir. Toplantıda, Federe Meclis in 5 Kasım 1976 tarihli kararının gözden geçirilmesi ve Genel Kurulun kararına karşı alınacak önlemler görüşülecekti. 541 Kıbrıs konusunda Rauf Denktaş ın başlattığı girişimler üzerine, Rum yönetimi Türk tarafını BM Güvenlik Konseyi ne şikayet etmiştir. Rum Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis ve diğer yetkililer, Türk tarafının referanduma gitmesi veya bağımsızlığını ilan etmesi halinde, Rum hükümetinin BM Güvenlik Konseyi ne başvurmaktan başka seçeneği kalmayacağını bildirmişlerdir. 542 Kıbrıs Türk Federe Meclisi nin Dış Politika konulu özel birleşimine katılan Denktaş, görüşmelerden kaçmadıklarını ve kaçmayacaklarını belirterek, Masaya Rumlarla eşit şartlarla otururuz demiştir. Kıbrıs Türk halkının görüşme masasına oturmasının ve Aman görüşmeler kesilmesin havasına girmesinin yanlış yorumlandığını ve sürekli Kıbrıs Türkünün aleyhine geliştiğini anlatan Devlet Başkanı, devamla şunları söylemiştir; O görüşmeler devam ederken, bize masada oturunuz görüşmeye devam en iyi yoldur diyen ülkeler, Rumların bu masayı istedikleri an terk edip, uluslararası örgütlere giderek yeni bir mühür almak suretiyle hükümet olduklarını, bizim azınlık olduğumuzu, ülkenin işgal altında olduğunu belirleyen karar almalarını önleyemiyorlar. 543 Yapılan görüşmeler sonrasında, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi, Kıbrıs Türk halkının kendi kendini yönetme hakkını vurgulayan karar suretini 540 Milliyet, 28 Mayıs 1983, s Adalet, 30 Mayıs 1983, s. 1, Milliyet, 3 Haziran 1983, s Tercüman, 4 Haziran 1983, s. 1, 4.; F. Sönmezoğlu, a.g.e., s

331 321 onaylamıştır. Artık iş, 10 güne kadar, Hükümet tarafından hazırlanacak Referandum Yasa Tasarısı nın Meclis e sunulmasına kalmıştır. Bağımsızlık tüm hazırlıkları yürütmekte olan Rauf Denktaş, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile de Cenevre de bir araya gelmiştir. Bu görüşme Rum kesiminde düş kırıklığı ve telaş yaratmıştır. Rum basını, Denktaş Cuellar görüşmesinden sonra, Atina ile Kıbrıs Rum kesiminin büyük bir zafer olarak yorumladıkları BM Genel Kurul kararının buzdolabına kaldırıldığını ileri sürmüş ve Türklere karşı izlenecek politika konusunda görüş ayrılıklarını yansıtan yazılara yer vermişlerdir. 545 BM Genel Sekreteri De Cuellar, Kıbrıs sorununu içinde bulunduğu tıkanıklıktan kurtarmak ve görüşmeleri yeniden başlatmak için beklenen girişimi yapmış ve Türk ve Rum yöneticilerine düşüncelerini kapsayan belgeyi sunmuştur. Bir buçuk sayfalık belge, bir plan veya kesin bir öneri değildi. Yıllarca BM nin Kıbrıs temsilcisi olarak çalışan ve sorunu çok iyi bilen Genel Sekreter, metinde bazı görüşlerini ortaya koymuştur. Tarafların bu görüşmeler hakkında ne düşündüklerini sormuş ve gerekirse başka fikirler de ortaya atabileceğini belirtmiştir. Gizli tutulan belgede, ifade edilen görüşlerin bir perimetre esasına dayandığı anlaşılmaktaydı. Cebirse bir ifade olan perimetre, Bir denklemde, değeri isteğe göre belirtilebilen sayı demekti. İşte Cuellar, bu cebirsel formülü, Kıbrıs diplomasisinde uygulamak istemekteydi. 544 Karar sureti 5 maddede toplanmaktaydı: 1) Kıbrıs ta iki eşit halktan biri olarak kendi kendini yönetme hakkına sahip bulunan Kıbrıs Türk halkı, kendi topraklarında özgür ve demokratik bir düzen içinde, kendi varlığını, ulusal ve kültürel kişiliğini, bütün insanların doğuştan eşit şekilde sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerini korumaya kararlıdır. 2) Güvenliğini tam olarak korumaya yetmeyecek, eskiden uğradığı saldırılara, teröre, insanlık dışı ayırıma ve baskılara yeniden uğrama tehlikesine düşürebilecek herhangi bir çözüm şeklini, Kıbrıs Türk halkı reddeder. Kıbrıs sorununa Kıbrıs Türk halkının özgür iradesi dışında hiçbir çözüm bulunamaz. 3) Kıbrıs Türk halkı tarafından seçilmemiş, Kıbrıs Türk halkını hiçbir şekilde temsil etmeyen ve Kıbrıs Türk halkı adına hiçbir şekilde sahip olmayan Rum yöneticileri, Kıbrıs Türk halkının gıyabında, özgür iradesi dışında alınmış ya da alınabilecek herhangi bir kararı ona empoze edemez. 4) Kıbrıs Türk halkı kendi kaderini kendisinin belirlemesi hakkına (self-determinasyon) sahiptir. Bu hak, hiçbir şekilde ortadan kaldırılamaz. 5) Kıbrıs Türk halkı dördüncü maddedeki hakkı kullanmaya zorlandığı takdirde dahi, doğacak sonuç, Denktaş Makarios ve Denktaş Kipriyanu doruk anlaşmalarında belirtilen esaslar çerçevesinde öngörülen ve iki ulusal topluma dayalı iki kesimli, bağımsız, bağlantısız bir cumhuriyetin eşit koşullarla görüşmeler yoluyla geçekleştirilmesine engel oluşturmaz Bkz., Hürriyet, 18 Haziran 1983, s. 3.; Adalet, 18 Haziran 1983, s. 1, Ali Sirmen, Aklın Yolu, Cumhuriyet, 8 Temmuz 1983, s

332 322 Kıbrıs ta uygulanışı ise şöyle olacaktı; Sorunun en pürüzlü iki noktasından biri toprak, diğeri ise anayasal sorunlardı. Burada De Cuellar, federasyonun dozajı ile toprağın genişliği arasında bir orantı kurmaktaydı. Eğer Türk tarafı daha çok toprak istiyorsa, daha merkezi bir federatif sisteme razı olmalı, eğer daha gevşek bir konfederasyona taraftar ise, daha fazla toprak vermeyi kabul etmeliydi. Kuşkusuz aynı formül Rum tarafı için de geçerliydi. Rumlar daha merkezi bir yönetim arzu ediyorlarsa, daha az toprağa razı olmalı, daha fazla toprak istiyorlarsa konfederasyona yanaşmalıydılar. 546 KTFD yetkilileri, Perez de Cuellar ın önerilerinin, iki yıl önce ABD tarafından ortaya atılan ve iki toplumca da reddedilen yöntem ve görüşlerin daha ileri bir biçimde formüle edilmesinden olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Bu nedenle, önerilerin arkasında ABD nin bulunduğuna kesin gözüyle bakılmıştır. Amerikalıların hayli etkili olan bu girişimi sırasında Sovyetlerin suskunluk göstermesi, BM Genel Sekreteri nin önerileri konusunda büyük güçler arasında bir uyumun bulunduğuna işaret sayılmıştır. 547 Bu arada, De Cuellar ın Kıbrıs sorununun çözümü için yeni öneriler getiren mektubu da yayımlanmıştır Rum tarafının De Cuellar Belgesi ne ilk tepkisi olumsuz olmuştur. Zira Kiriyanu, Genel Sekreter in, BM Genel Kurulu nun Mayıs ayındaki kararını esas alıp, enerjik bir gitişimde bulunmasını beklemekteydi. Rumların bu belgede beğenmediği bir husus da, Waldheim in Değerlendirme Belgesi ne atıfta bulunmasıydı Bkz., Sami Kohen, Şimdi de Perimetre!, Milliyet, 13 Ağustos 1983, s. 7.; Türklerde kalacak toprak oranı %23 30 aralığında bulunmaktaydı Bkz., Cumhuriyet, 16 Ağustos 1983, s Cumhuriyet, 26 Eylül 1983, s. 1, Buna göre; 1- BM Genel Sekreteri, Güvenlik Konseyi nin kendisine tevdi ettiği iyi niyet hizmeti çerçevesi içinde toplumlararası görüşmelere yeni itici güç kazandırmak için kişisel çaba harcamayı üstlenmiştir. Bu kişisel çaba, resmi müzakere yolu olarak devam eden toplumlararası görüşmelerin şimdiki turunda yapılan çalışmaları izlemeyi amaçlamaktadır. Bu çabanın bir parçası olarak BM Genel Sekreteri, müzakere yönteminin yolları ve olanakları konusunda ilgili tarafların nabızlarını yoklar. 2- İlk adım olarak Genel Sekreter, belirtilen göstergeler çerçevesinde tarafların nelerin yapılmasını uygun gördüklerini öğrenmek arzusundadır. Bu göstergeler özellikle değerlendirme belgesinin (Waldheim in belgesi) çözülmeyen yanlarını kapsamaktadır. Bunlar aşağıda da belirtilmiştir. Bu yaklaşım kabul edildiği takdirde ileride, uygun bir zamanda yeni öneriler ortaya atılacaktır. 3- a) Yürütme: Güney Devleti nin seçilmiş lideri Federal Cumhuriyetin Başkanı, Kuzey

333 323 BM Genel Kurulu na katılmak üzere New York ta bulunan KTFD Başkanı Rauf Denktaş, düzenlediği basın toplantısında, sürpriz bir çağrıda bulunarak, Kıbrıs Rum kesimi lideri Spiros Kipriyanu ya ikili bir zirve önermiştir. Ayrı bir basın toplantısı düzenleyen Kipriyanu ise, Denktaş ın önerisini De Cuellar ile görüştükten sonra yanıtlayacağını bildirmiştir. Denktaş ın zirve teklifi konusunda bir açıklama yapan Kipriyanu, Genel Sekreter, Denktaş ın benimle görüşme isteğini iletti. Konu üzerinde görüş alış verişinde bulunduk ve bu konuda kesin kararımı vermeden önce yeni görüşmeler yapmaya karar verdik demiştir. 550 Öte yandan, Kipriyanu, BM Genel Sekreteri De Cuellar ın Kıbrıs sorununun çözümünü kolaylaştırmak amacıyla, hazırladığı öneri mektubunu cevaplayarak, karşı önerilerini bildirmiştir. Diplomatik kaynakların kabul edilmesi zor öneriler olarak niteledikleri karşı önerileri şöyleydi: 1- Rum tarafı Türklere yüzde 23 oranında toprak bırakılmasını kabul eder. Ancak, geçmiş tecrübeler ışığında, Türk tarafının iyi niyetini belli etmesi gerekir. Bunun için Maraş bölgesinden kayıtsız şartsız geri çekilmeli, Magosa Limanı nın yönetimini Cumhuriyet Hükümetine iade etmeli. 2- Yürütme organında, Türklerin yüzde 30 oranında temsilini Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Hükümeti kabul eder. Devlet Başkanı ve Başbakanın, 549 Eyaleti nin seçilmiş lideri de Başkan Yardımcısı olarak atanır. İki eyaletin seçilmiş temsilcileri, Federal Cumhuriyetin yürütme organında yüzde 60 Rum, yüzde 40 Türk olarak temsil edilir. b) Yasama: Federal Cumhuriyet, çift meclisli bir sisteme sahip olur. Temsilciler Meclisi, nispi temsil sistemine göre seçilen temsilcilerden oluşur. Senato da ise, iki eyalet eşit sayıda temsil edilir. c) Toprak: Toplam toprakların yüzde 77 si Güney Eyaleti ne, yüzde 23 ü de Kuzey Eyaleti ne ait olur. İKİNCİ SEÇENEK: Güney ve Kuzey eyaletlerinin seçilmiş liderleri sırayla ve münavebe usulüyle devlet ve hükümet başkanı olarak atanırlar. Eyaletlerin üyeleri federal yürütme organında yüzde 70 Kıbrıslı Rum ve yüzde 30 Kıbrıslı Türk oranında temsil edilir. Federal Cumhuriyet, iki meclisli sisteme sahip olur. Temsilciler Meclisi nin yüzde 30 u Türk, yüzde 70 i Rum üyeden oluşur. Senato da her iki eyalet eşit oranda temsil edilir. Güney Eyalet, toprağın yüzde 70 ine sahip olur. 4- Taraflar, yukarıdaki öneriler üzerinde anlaştıkları takdirde Genel Sekreter in Kıbrıs Özel Temsilcisi, görüşme masasında bunları görüşmecilere sunar ve onlar da bu göstergelerin çizdiği sınır içinde görüşürler. İleride bu yöntem uygulanacaktır. 5- Genel Sekreter, tarafların tepkilerini 15 Eylül 1983 e kadar bildirmelerini, takdirle karşılayacaktır. Bu nabız yoklaması büyük gizlilik içinde yapılmıştır. Genel Sekreter bu gizliliğin korunması için tarafların gerekli önlemleri almalarını rica eder. Bkz., Hürriyet, 2 Ekim 1983, s Milliyet, 5 Ekim 1983, s Tercüman, 8 Ekim 1983, s. 4.

334 324 dönüşümlü olarak yürütmenin başında yer almalarının görüşme konusu yapılmasını kabul eder. 3- Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Hükümeti, çift meclis sistemini aynen benimser. Temsilciler Meclisi nin yüzde oranında oluşmasını, Senato nun ise yüzde kurulmasını kabul eder. Kıbrıs ta yayınlanan Halkın Sesi gazetesine bir demeç veren Denktaş, Kıbrıs ta barış olmasını isteyen her ülke, Kıbrıs Türklerinin kendi kaderini tayin hakkına sahip iki toplumdan biri olduğunu ve Rumların tüm Kıbrıs ı temsil edemeyeceğini anlamak zorundadır demiştir. ABD ve Fransa daki temaslarını tamamlayarak Ada ya dönen KTFD Başkanı Denktaş, Artık adımızı duyurmak zamanı gelmiştir. Anavatanın bizi anlayışla karşılamasını istiyoruz açıklamasını yapmıştır. 552 Milli Savunma Bakanı Ümit Haluk Bayülken, Türkiye nin Kıbrıs la ilgili görüşlerini açıklarken, Türk toplumunun kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu vurguladıktan sonra, Fakat hakkı olmak başka, kullanmak zamanı başka şeylerdir demiş, Şu sırada sansasyonel ve heyecan verici beyan vermenin doğru olduğuna inanmıyorum şeklinde konuşmuştur. 553 Türkiye nin bir iç gelişme olarak, 12 Eylül 1980 Askeri müdahalesinin ardından, yeniden çok partili döneme geçiş sürecinde olduğu haftalar yaşanmaktaydı. Nihayet sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilen demokratik seçimler sonucunda, sağladığı oy oranı ve TBMM de elde ettiği milletvekili sayısıyla Anavatan Partisi, Genel Başkanı Turgut Özal liderliğinde iktidara tek başına gelebilecek çoğunluğu elde etmeyi başarmıştır. Öte yandan Denktaş, Türkiye de 6 Kasım günü yapılacak olan seçimlerden önce bağımsızlık ilanının gerçekleşebileceği gibi belirgin açıklamalar yapmaya başlamıştır. Bu konuda Türkiye yi ikna etmek için de son derece kararlı davranmıştır. Ankara nın da Denktaş ı destekleyeceğini Hürriyet, 9 Ekim 1983, s Cumhuriyet, 15 Ekim 1983, s. 1, a.g.e., 20 Ekim 1983, s Hürriyet, 8 Kasım 1983, s. 1, 19.; Tercüman, 8 Kasım 1983, s. 1.; Cumhuriyet, 7 Kasım 1983, s. 1.; Milliyet, 7 Kasım 1983, s. 1.

335 325 Kenan Evren in şu sözlerinden anlamak mümkündü: Bu noktaya gelindikten sonra, bağımsızlık ilanından geri dönüş beklemek olanaksız. Denktaş ın bu konuşmalarını ve halkın gösterilerini takiben başta ABD olmak üzere, İngiltere, Almanya gibi ülkelerden üzerimize baskı geleceği kuşkusuz. Onlara vereceğimiz cevap self-determinasyon haklarını kullanıyorlar. Denktaş, bizim telkinlerimizi dinlemiyor şeklinde olacaktır. 555 Türkiye de seçimlerin bitmesinin ardından, gözler yeni kurulacak hükümete çevrilmiştir, artık. Fakat, uzun zamandır toplumlararası görüşmelerin kilitlenmesi ve yeni girişimlerin de sonuçsuz kalması üzerine, Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi, 15 Kasım 1983 günü saat 08:30 daki birleşiminde, tarihi bir karar alarak, bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin ilan kararını almış ve bunu deklere etmiştir. Kararın alındığı birleşimde, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Cumhurbaşkanı eski Yardımcısı Fazıl Küçük ve eski Başbakan Osman Örek de izleyici olarak hazır bulunmuşlardır. 556 Bağımsızlık kararının, Kıbrıs ta çözüm için zorunlu karar amacıyla alındığı belirtilirken, Bağımsızlık Bildirgesi nde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin ilanının, iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulması ve sorunların çözümlenmesini engellemeyip kolaylaştıracağı, iki halk arasında bütün sorunların barışçı ve uzlaştırıcı bir politikayla çözülmesi için BM Genel Sekreteri nin gözetimi altında eşit düzeyde müzakereler yürütülmesi dilendi ve önerilmiş bulunan zirve toplantısının bu açıdan yarar sağlayacağına inanıldığı kaydedildi. 557 KKTC nin ilkeleri ise, yayınlanan kuruluş bildirisinde şöyle sıralanmıştır: D. Geylan, a.g.e., s Milliyet, 16 Kasım 1983, s. 1. vd.; Hürriyet, 16 Kasım 1983, s. 1. vd.; Tercüman, 16 Kasım 1983, 1. vd.; Cumhuriyet, 16 Kasım 1983, 1. vd 557 Cumhuriyet, 16 Kasım 1983, s. 1, 11.; Z. Cerrahoğlu, a.g.e., s Bağımsız devlet ilanının gerekçeleri: Türk köylerine elektrik, su ve gıda maddeleri dağılımının yıllardan beri engellenmesi. İlkokul çocuklarına kadar, Kıbrıs Türklerinin milli düşman oldukları propagandasının sürdürülmesi. Kıbrıs Rum yönetiminin Türklere karşı ayırımcı bir politika izlemesi. Yurt dışında eğitim gören Kıbrıslı Türklerin dönüşleri sırasında Rum yönetimince büyük engeller çıkarılması. Rumların Kıbrıslı Türklere karşı ölüm veya Ada yı terk et anlamına gelen

336 KKTC, Birleşmiş Milletler ilkelerine bağlıdır. 2- Bağlantısızlık dışında bir dış politika izlenmeyecektir. 3- İki büyük devletle ve bütün ülkelerle ilişkilerinde, Doğu Akdeniz de barış ve istikrarın ve dengenin korunmasını daima ön planda tutacak ve hiçbir askeri bloğa katılmayacaktır. 4- Bütün ülkelerle dostane ilişkiler kurmayı amaçlamakta ve egemenlik alanında hiçbir ülke aleyhinde, hiçbir düşmanca faaliyete izin vermemeye kararlıdır. 5- Tesis, garanti ve ittifak anlaşmalarına bağlıdır. 6- İslam ülkeleri, Bağlantısız ülkeler ve İngiliz Uluslar Topluluğu ile kabil olan en yakın bağları ve ilişkileri kurmaya çalışacaktır. 7- Dünya da, Akdeniz de ve yakın bölgemizde barışın hüküm sürmesine hizmet edecektir. 8- KKTC nin ilanı, iki eşit halkın gerçek bir federasyon çatısı altında yeniden bir ortaklık kurmasını engellemez, aksine bir federasyonun kuruluşu için gerekli ön koşulları tamamlayarak, bu yoldaki samimi çabaları kolaylaştırabilir. Bu yolda her yapıcı çabayı göstermeye kararlı olan KKTC, başka bir devletle birleşmeyecektir. 9- KKTC, iki halk arasındaki sorunların barışçı ve uzlaşıcı bir yaklaşımla çözülmesi için BM Genel Sekreteri nin iyi niyet görevinin devamından ve Genel Sekreter in gözetimi altında müzakerelerin yürütülmesinden yanadır. 10- KKTC, Rum kesiminin Türk halkını yeniden yabancı bir devletin tahakkümüne sokmayı amaçlayan ENOSİS hayalini kesinlikle terk etmesini, iki toplumu yaklaştıracak iyi niyet adımlarının derhal atılmasını bekler. Rauf Denktaş, bağımsızlık kararının Ada yı ikiye bölmek anlamına gelmediğini daima belirtmiş ve Kasım 1983 te BM Güvenlik tabut veya bavul politikası izlemesi. Yerel yönetimlerden Türklerin kovulması yolunda girişimler yapılması. Türklerin bir teb a toplum haline getirilmek istenmesi. Kıbrıs ın Helenleştirilmesi hayalini gerçekleştirici bir politika izlenmesi. Bkz., Milliyet, 16 Kasım 1983, s. 3.; Bağımsızlık Bildirisi nin tam metni için bkz., Tercüman, 16 Kasım 1983, s. 7.; Son Havadis, 16 Kasım 1983, s. 7.; Ayrıntı için bkz., H. F. Alasya, a.g.e., s

337 327 Konseyi nde yaptığı konuşmalarda, soruna kalıcı bir çözüm bulmak için Rum tarafını müzakerelere çağırmış, ancak cevap dahi alamamıştır KKTC nin İlan Edilmesine Yönelik Tepkiler ve BM nin İzlediği Yol Kıbrıslı Türkler, 1983 yılında federe devlet olma statülerini bir kenara bırakarak kendilerinin self-determinasyon hakkı olan bir halk oluşturduklarını vurgulamanın gerekli olduğu sonucuna vararak 560 bağımsızlık kararı vermişlerdir. Buna karşın, 15 Kasım günü saat 09:00 da bağımsız devlet ilanından sonra şu gelişmelerin yaşanması söz konusu olmuştur: - Kıbrıs Rum yönetimi, kararı şaşkınlıkla karşılayarak BM Güvenlik Konseyi nin olağanüstü toplanmasını istemiştir. Rum Ulusal Muhafız birlikleri ve polis alarma geçirilmiştir. - Kipriyanu, Yasadışı rejimin giriştiği herhangi bir davranışı kabul edemeyiz demiştir. - Yunan Başbakanı Papandreu, Ortak Pazar ve NATO ülkelerine gönderdiği mesajlarda KKTC nin ilanını kabul edilemez olarak nitelendirmiş ve bağımsızlık kararını Toplumlararası görüşmelerin dinamitlenmesi ve BM Genel Sekreteri nin girişimlerinin kundaklanması olarak nitelemiştir. Ayrıca garantör devlet olarak gerekli önlemleri aldığından bahsetmiştir. - İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, Cumhurbaşkanı Kenan Evren e gönderdiği mesajda, Türkiye nin KKTC yi tanımamasını istemiştir. Ada nın resmen ikiye bölünmesi anlamına gelen bu durumun dünya barışını tehdit ettiğini savunmuştur. İngiltere de Güvenlik Konseyi nin toplanmasını istemiştir. - BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, Kıbrıs ta yeni devletin ilanından derin üzüntü duyduğunu belirterek, bu kararı BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bulduğunu savunmuştur. 559 R. Denktaş, a.g.e., s C. Dodd, a.g.m., s. 905.

338 328 - Türkiye, KKTC devletini tanıyarak, ilgili karar, BM Temsilcisi Nail Atalay vasıtasıyla BM Genel Sekreteri ile ABD temsilcisine verilmiştir. 561 KKTC yi Türkiye den başka tanıyan ikinci ülke Bangladeş olmuştur. Bangladeş in böyle bir karar alması üzerine Yunanistan, bu ülkeyle diplomatik ilişkilerini derhal kesmiştir. Öte yandan, İngiltere basını bağımsızlık ilanına geniş yer vermiştir. Guardian gazetesi, Denktaş tek başına gidiyor başlıklı yazısında, İngiltere Hükümeti nin, bağımsızlık ilanını kınarken, bunun 1960 anlaşmasına aykırı olmasından söz etmesini eleştirmiştir. Gazete, Peki, 1974 te Atina nın desteklediği darbe yapılırken, darbeden sonra Türkiye Ada yı işgal ederken, 1960 larda Kıbrıs ın adını kötüye çıkaran anayasal çatışmalar, toplumlararsı cinayetler sürerken, Türk azınlık yoksul mahallelere çekilirken, Ada Hükümeti bunların en temel gereksinimlerini karşılamayı dahi reddederken, Kıbrıslı Rumlar 1960 Anayasasını değiştirmeye kalkışırken, Kıbrıslı Türkler, Türkiye yi müdahaleye çağırırken bu anlaşmalar çiğnenmiyor muydu? diye sormuştur. Ada da Kıbrıslılık diye bir bilincin gelişmediğine işaret eden Guardian gazetesi, Rumların ancak güneye göçe zorlandıktan sonra, Yunanlı olmaktan çok Kıbrıslı olduklarından söz etmeye başladıklarına işaret etmiştir. Denktaş ın hâlâ bir federe devle t kurulabileceğini söylemesine işaret eden gazete, bu konuda çaba harcanmasını istemiştir. Ancak, Türkiye deki yeni sivil hükümetin eğilimi saptanmadan, Denktaş ın gerçek niyeti kavranmadan, Kipriyanu veya Papandreu nun geri dönüşü imkansız bir adım atması hatalı olacaktır demiştir. Parçalanan Kıbrıs başlıklı başyazısında The Times gazetesi ise, Guardian ile benzer noktalara işaret etmiş, İngiltere nin 1964 te kan dökülmesini önlemek için müdahale ettiğini, ancak anayasal düzeni yeniden 561 Cumhuriyet, 16 Kasım 1983, s. 1.; İngiltere nin üç garantör ülkenin müzakerelerde bulunması önerisi üzerine Londra ya giden Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, İngiliz meslektaşı Sir Geoffrey Howe ile yapmış olduğu görüşmede, Türk görüşünü izah etmiştir. Türkiye nin bağımsızlık ilanı karşısında bir sürprizle karşı karşıya kaldığı görüşünü vurgulayan Türkmen, düzenlediği basın toplantısında Türkiye nin KKTC yi tanımaktan başka çaresi kalmadığını söylemiştir Bkz., Hürriyet, 19 Kasım 1983, s. 13.

339 329 kurmaya kalkışmadığına dikkat çekmiş, Makarios sağcı darbe ile devrildiğinde de harekete geçmediğini hatırlatmıştır. Financial Times de, Kıbrıs ta hukuk dışı hareket başlıklı başyazısında, hareketi kınamış ve Ne kadar kınarsak kınayalım, görünürde bu kararı değiştirmenin yolu yok demiştir. 562 Bağımsızlık kararı karşısında sessiz kalmayı tercih eden Sovyetler Birliği, Kıbrıs sorununun uluslararası bir konferansta çözülmesi görüşünü yinelemiş, ancak bağımsızlık ilanını açıkça kınamamıştır. Fransa Dışişleri Bakanlığı ise, bir açıklama yaparak, Bağımsızlık ilanını kınadıklarını ve böyle bir oldubittiyi kabul edemeyeceklerini belirtmiştir. NATO, konu bizim yetki alanımıza girmemektedir derken, AET Kıbrıs ta bağımsız bir Türk Cumhuriyeti ilanını reddediyoruz demiştir. ABD de de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ni tanıyan, ekonomik ve askeri yardımda bulunan bütün ülkelere Amerikan yardımının kesilmesini öngören kanun tasarsını görüşen Senato Dışişleri Komisyonu nun, tasarıyı Meclis e göndermeyeceği bildirilmiştir. Rum ve Yunan lobisinin yoğun kulislerine rağmen Başkan Reagan yönetiminin Türkiye ye yeni bir ambargo konmasına karşı olduğu görülmüştür. 563 Denktaş ın bağımsızlık kararı konusundaki zamanlamasının çok isabetli olduğu yönünde değerlendirmeler de yapılmıştır. Şöyle ki, seçimlerin yapılmış olmasıyla Türkiye, Batı dünyası karşısında genel bir ferahlamaya girmiş olacaktı. Seçimlerin yaratacağı olumlu hava, bağımsızlığın yaratabileceği tepkileri belli ölçülerde kesebilirdi. Ayrıca, bağımsızlık ilanı, Türkiye ye yapılacak askeri yardımları da kapsayan dış yardım tasarısının ABD Kongresi nin onayından çıkmasının hemen 24 saat sonrasına rastlamıştır. 2 gün önce ilan edilmiş olsa, 562 Milliyet, 17 Kasım 1983, s Hürriyet, 17 Kasım 1983, s. 13.; ABD Kongresi, Türkiye ye ambargo talep edilmesine rağmen, KKTC için sadece kınama kararı almıştır Bkz., Milliyet, 18 Kasım 1983, s. 1. vd.

340 330 Kongre de yardımlar açısından olumsuz bir hava doğması kaçınılmaz olacaktı. 564 KTFD nin bağımsızlık kararını alması üzerine, yukarıda da belirtmiş olduğumuz gibi BM Güvenlik Konseyi birkaç devlet tarafından derhal toplantıya çağırılmıştı. Konuyla ilgili olarak İngiltere bir karar tasarısı hazırlayarak Güvenlik Konseyi nin bilgisine sunmuştur. Karar tasarısında bağımsızlık kararına yönelik olarak Güvenlik Konseyi nden istenenler şöyleydi: 565 Ada daki yabancı askerlerin geri çekilmesini öngören daha önceki BM kararlarının uygulanmasını talep ediyor, Bütün devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti nin egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye, çağırıyoruz. Kıbrıs Türk makamlarının Kıbrıs ı bölmeye kalkışan bildirisini kınıyor, Bu bildirinin geri alınmasını istiyor, BM Genel Sekreteri nin Kıbrıs ta erken çözüm sağlayacak bir biçimde toplumlararası görüşmeleri başlatacak girişimler yapmaya ve bunları Ada daki iki toplum ve Türkiye ile Yunanistan hükümetleri nezdinde oluşturmaya, Ve Ada da Kıbrıs Cumhuriyeti dışında başka bir hüküme ti tanımamaya İngiltere nin bağımsızlık ilanının geri alınmasını öngören karar tasarısı iki toplum yerine iki taraf ifadesi kullanılarak, yapılan oylamada, Güvenlik Konseyi nde 13 oyla kabul edilmiştir. Pakistan ın ret oyu verdiği oylamada Ürdün çekimser kalmıştır. 566 Durum karşısında Türkiye, BM nin kararını tanımayacağını açıklamıştır. Dışişleri Bakanı Türkmen, bağımsızlık kararına ilişkin olarak, 564 Cumhuriyet, 17 Kasım 1983, s. 7.; Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal, Kıbrıs ta bağımsızlık ilanı konusundaki düşünceniz nedir? sorusu üzerine, Kıbrıs ta bağımsızlık ilanı için referanduma gidilmesi gerekirdi demiştir Bkz., a.g.e., 18 Kasım 1983, s Milliyet, 19 Kasım 1983, s. 5.; BM Güvenlik Konseyi, 8 Kasım 1983 tarih 541 sayılı karar ile KKTC nin ilanından üzüntü duyduğunu belirtmiştir. KKTC nin ilanının, Kıbrıs Cumhuriyeti nin kurulmasıyla ilgili 1960 Anlaşmasına ters düştüğü için geçersiz olduğu ileri sürülmüştür Bkz., M. H. Mendelson, a.g.e., s. 21.; Soyalp Tamçelik, Avrupa Topluluğu Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yüksek Lisans Tezi (Gazi Ü. Sos. Bil. Enst. Tarih Anabilim Dalı), Ankara, 1995, s Son Havadis, 19 Kasım 1983, s. 1, 7.

341 331 Biz onaylamadık, vazgeçirmek için uğraştık demekle yetinmiş, Denktaş ise, Bağımsızlık konusundaki karar geri alınamaz demiştir. 567 ABD Başkanı Ronald Reagan, Ortadoğu Özel Temsilcisi Donald Rumsfeld aracılığıyla, Cumhurbaşkanı Kenan Evren e bir mesaj göndererek, KKTC nin bağımsızlık ilanının geri alınmasını ve Türkiye nin bu cumhuriyeti tanımaktan vazgeçmesini istemiştir. Reagan a ulaştırılmak üzere verilen cevabın ise, Rumları masaya oturtun şeklinde olduğu belirtilmiştir. 568 Her açıklamasında, eşit şartlarla bir anlaşma zemini yaratma çabası içerisinde olduğunu tekrarlayan KKTC Cumhurbaşkanı R. Denktaş, Kıbrıs Rum halkına yönelik bir barış planının Lefkoşe de açıklamıştır. Öneri paketinde, kapalı bulunan Maraş kentinin BM nezaretinde Rumların sivil yerleşimine açılması, Lefkoşe Havaalanı nın BM yönetimi altında yeniden işletmeye açılması, savaş kayıpları komitesinin çalışmaya başlaması ve Ada da yan yana yaşamaya mecbur bulunan Kıbrıslı Türkler ile Rumların aralarındaki bütün sorunları müzakere yoluyla barışçı, adil ve kalıcı çözümlere ulaştırmaları gibi hususlar bulunmaktaydı. 569 Denktaş ın önerilerinin yenilik içermediğini ileri süren Kıbrıs Rum lideri Kipriyanu, yaptığı açıklamada, bu önerileri reddetmiştir. 570 BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ile bir görüşme de yapan Kipriyanu, Genel Sekretere, Güvenlik Konseyi nin 541 sayılı kararına tamamen uyulmasından sonra, Genel Sekreterin huzurunda benimle, Denktaş arasında bir görüşme yapılmasını teklif ettim demiştir. 567 Cumhuriyet, 19 Kasım 1983, s. 1, 11.; Denktaş, Barış Gücüyle ilgili olarak da şunları söylemiştir: BM Barış Gücü nün Ada daki varlığını sürdürmesinden yanayız. Ancak bizi tanımayan, bağımsızlık kararımızı kınayan ülkelerin askerlerinin durumu ne olur bilemeyiz Bkz., Son Havadis, 19 Kasım 1983, s Tercüman, 20 Kasım 1983, s. 1, 10.; 23 Kasım 1983 te bağımsızlık ilanı konusunda bir karar alan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi, Kıbrıs ın kuzeyinde ortaya çıkan tek yanlı bağımsızlık deklarasyonu nu reddetmiş ve Türk işgal kuvvetlerinin geri çekilmesini talep etmiştir. Aynı Meclis, bu kez 2 Şubat 1985 te kabul ettiği 1054 sayılı kararla, tüm üye devletleri, BM kararlarına uygun olarak Kıbrıs ın işgal altındaki parçasında bulunan yapının tanınması biçiminde yorumlanabilecek tüm eylemlerden kaçınmaları çağrısında bulunmuştur. Bkz., K. Özersay, a.g.e., s Adalet, 3 Ocak 1984, s. 1, Milliyet, 5 Ocak 1984, s. 5.

342 332 Bu açıklama karşısında Denktaş, Kipriyanu nun 541 sayılı kararın uygulanmasında ısrar etmesinin kendisi ile görüşmekten kaçındığı anlamına geldiğini söylemiş ve bunun olanaksızlığına değinmiştir Ocak 1984 te Genel Sekreter de Cuellar a sunduğu önerilerde, Kıbrıs Türk kesimine Ada topraklarının %25 ini teklif eden Kipriyanu, Maraş ve Güzelyurt un kendilerine bırakılmasını, 1974 sonrasında Türkiye den gelen göçmenlerin ve Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini, Ada nın tamamen silahsızlandırılmasını ve KKTC nin ilanının geri alınmasını istemiştir. 17 Nisan günü Türkiye ile KKTC arasında karşılıklı büyükelçilik atanması ve yıl sonunda yeni kurulan devletin anayasasının referanduma sunulacağının açıklanması, Kıbrıs Rum tarafının toplumlararası görüşmelerden çekilmesi ve BM Güvenlik Konseyi ne başvurmasına neden olmuştur Tercüman, 13 Ocak 1984, s F. Sönmezoğlu, a.g.e., s. 423.

343 SONUÇ Kıbrıs adası, tarihin her döneminde, görece etkisiyle zaman zaman, karmaşık çıkar çatışmalarının odak noktasında belirginleşen bir merkeze dönüşmüştür. Bu durum, 20. yüzyılın ortalarına gelindiğinde bir Türk Yunan rekabet sahası olarak kendini göstermeye başlamıştır. Zürih ve Londra andlaşmaları (1960) ile varılan mutabakat sonucunda, Ada da, Türklerin ve Rumların beraber yaşayabilecekleri bir devlet kurulduğu gibi, aynı zamanda Akdeniz de bir Türk Yunan dengesi de sağlanmış olmaktaydı. Rauf Denktaş, kurulan bu yeni dengeyi, 1960 Antlaşmaları, ENOSİS için vuruşan Rum teröristleri karşısında taksim i öngören Türk mukavemetçiler arasında varılan uzlaşmanın ürünü olan bir Ortaklık Cumhuriyeti olmuştu. İşte iki halkın eşitliğine dayanan bu oluşumun esas temeli Türk Yunan eşitliğiydi Antlaşmaları Türkiye ile Yunanistan arasındaki Lozan dengesini Kıbrıs üzerine de yaymış oluyordu. Lozan da milli hudutlar dışında bırakılan Kıbrıs Adası na Yunanistan ın ilhak hakkı tanınmamıştı. şeklinde açıklamıştır. Ne var ki Yunanistan ın, Megola İdea (Büyük İdeal) ülküsünü gerçekleştirmek azmini kaybetmemesi ve gayretle hamle üstüne hamle yapma çabası, son olarak Kıbrıs atağıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Kıbrıs ın Yunanistan a ilhakının istenmesi ile, Megola İdea nın yeniden fiili olarak hız kazanması söz konusu olmuştur. Oysa burada, tarihi geçmiş ve de Ada da yoğun bir Türk nüfusunun varlığı göz ardı edilmek ya da yok sayılmak istenmiştir. Yunanistan ile birleşmeye (ENOSİS) ön ayak olduğu bilinen Kıbrıs Ortodoks Kilisesi, daha evvel Yunanlıların Balkanlardaki askeri hareketlerinden cesaret alarak 1911 yılında İngilizlerin Kıbrıs Yüksek Komiserine sunduğu bir kararla, Yunan ırkının bir bölümü olarak, Ada nın Yunan Krallığına ilhak edilmesini talep etmiştir. Makarios un ENOSİS e sahip çıkması ile Megola İdea fikrine, selfdeterminasyon ve bağımsızlık yaklaşımıyla erişilmeye çalışılmıştır. ENOSİS e Rauf Denktaş, Kıbrıs Meselesi Halledilmeli, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, 2002, s. 887.

344 334 hemen erişemeyeceğini anlayan Makarios, taktik değiştirerek, İngiliz İşçi Partisi Milletvekili B. Castle ile 7 Eylül 1958 tarihinde yaptığı görüşmede, milletlerarası gelişmeleri göz önüne alarak, BM de, ENOSİS yerine bağımsızlığı benimsediğini açıklamıştır. 574 Başarılı bir diplomatik açılımla çalışmalarını sürdüren Makarios, nihayet Zürih ve Cenevre Andlaşmaları ile Yunanistan, Türkiye ve İngiltere nin de garantör oldukları bağlantısız ve bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti nin kurulmasına katkı sağlamıştır. Taraflarca kabul edilen Anayasa ya göre de, Ada da nüfusça çoğunluğa sahip bulunan Rumlar, Kıbrıslı Türklerin de içinde yer aldığı ortak bir devlete kavuşmuş oldular. Bu Anayasal durum Makarios için bir sonuç değildi, elbette. ENOSİS fikrini zihninde bitirmemiş olan Makarios, 1960 Anayasası nın omurgasını değiştirmeye yönelik olan önerilerini kabul ettirmek için Ankara yı ziyaret etmişti ve yapılan görüşmelerde öneriler Türk Hükümetince benimsenmemiştir yılının Aralık ayına gelindiğinde ise, Kıbrıs ta, Rum ve Türk toplumları arasında silahlı çatışma süreci, bir diğer deyişle iç savaş yaşanmaya başlanmıştır. Türkiye nin yaşananlara kayıtsız kalması beklenemezdi. Garantör devlet sıfatının yanı sıra Ada da yaşayan soydaşlarının durumunu endişe ile karşılayan Türkiye, Kıbrıs konusunu normalleştirmek gayreti içerisine girmiştir. İnsani kaygıların beraberinde Kıbrıs, Türkiye için ayrıca hayati bir öneme haizdi. Zira; Kıbrıs, coğrafi olarak Anadolu Yarımadası nın bir uzantısıdır. Savaş durumunda Türkiye nin ikmali ancak Batı ve Güney limanlarından olabilecektir. Ama bu limanların hepsi de Kıbrıs ın gölgesi altındadır. Eğer bu Ada yı elinde bulunduran, aynı zamanda Türkiye nin batısındaki adaları da elinde bulunduran devlet ise, o zaman Türkiye yi etkinlikle çevrelemiş olacaktır. Hiçbir devlet, kendi güvenliğini ne kadar yakın bir dost ve müttefik olursa olsun, bir başka devlete bütünüyle teslim edemezdi. 574 A. Suat Bilge, Büyük Düş, 1. Baskı, 21. Yüzyıl Yayınları, Ankara, 2000, s

345 335 Türkiye nin Kıbrıs politikasının temelini oluşturan en önemli iki unsurdan biri olan güvenlik konusunu öncelikle ele alan bu sözler, 29 Ağustos 1955 tarihinde Londra da İngiltere tarafından düzenlenen Doğu Akdeniz Savunma Konferansı nda, Türkiye yi temsil eden Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından söylenmiştir. İşte bu konferansla birlikte, Türkiye nin Kıbrıs sorunu da başlamıştır. 575 Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios tarafından yönlendirilen Rumlar, tedhiş eylemlerini yoğunlaştırınca, Türkiye duruma müdahale etmek istemiştir. Ne var ki, Amerikan Başkanı Johnson, bu teşebbüsü, Türkiye yi Amerika ile ilişkilerini gözden geçirme noktasına getiren bir mektupla engel olma yoluna gitmiştir. Konunun BM tarafından ele alınması fikri ise Rumları kurulu düzeni değiştirmek fikrinden vazgeçirmeye yetmemiştir. Makarios un 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanlı subayların kontrolündeki Rum Ulusal Muhafız birlikleri tarafından iktidardan indirilmesi, ardından da darbeciler tarafından Nikos Sompson un yeni Cumhurbaşkanı ilan edilmesi, Türkiye için daha önce gerçekleştiremediği askeri müdahaleyi kaçınılmaz kılmıştır. Aksi takdirde, Ada daki Türk nüfus hızla eriyecek ve Kıbrıs Yunanistan ile birleşecekti. Ayrıca Kıbrıs dolayısıyla, Türkiye nin ulusal güvenlik sorununa bir de Akdeniz güvenliği sorunu eklenmiş olacaktı. Durum karşısında, Garanti Andlaşmasına göre hızla hareket eden Türkiye; Yunanistan, İngiltere ve diğer taraflar nezdinde diplomatik girişimlerde bulunmuştur. Beklenen katkı ve kararlılığın görülmemesi üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri, 20 Temmuz 1974 günü Ada ya çıkarma yapmaya başlamışlardır. İlk etapta dar bir alan kontrol altına alınmış, fakat Cenevre görüşmelerinde beklenen sonuçlar elde edilemeyip, ayrıca da, Rum katliamlarının sürmesi üzerine Ağustos ortasında ikinci bir ileri harekatla, Kıbrıs ın bugünkü halini ortaya çıkaran coğrafi sınırlar çizilmiştir. Türkiye nin gerçekleştirdiği Barış Harekatı ile, Yunanistan daki askeri Cunta istifa etmiş, eski politikacılardan Konstantin Karamanlis sürgünde olduğu Fransa dan gelerek Yunanistan ın başına geçmiş ve böylece 575 F. Çakar, a.g.m., s. 309.

346 336 Yunanistan da demokrasinin yeniden doğmasına vesile olunmuştur. Kıbrıs ta ise, Sampson çekilerek yerine Klerides geçmiş ve darbecilerin Rum toplumu içinde sürdürdükleri egemenlikleri ortadan kaldırılmıştır. Söz konusu darbeciler, unutulmamalıdır ki, Rum toplumu içinde de siyasi görüş farklılıklarından dolayı katliamlar yapmışlardır. Türkiye, haklı müdahalesi ile yeni gerçekler ışığında, Ada da Türk toplumu var oldukça ve Türkiye mevcudiyetini sürdürdükçe ENOSİS in gerçekleşmeyeceğini en kör gözlere dahi sokmuştur. Ada nın kuzeyinde toplanarak, can güvenliklerini sağlayan Türkler, coğrafi temele dayalı federasyonun maddi temelini oluşturmuşlardır. BM gözetiminde yürütülen toplumlararası görüşmelerde, hatta BM Genel Kurul kararları doğrultusunda -daha önce Türkiye tarafından savunulan- Federasyon Tezi nin gerçekleşmesine böylece olanak sağlanmıştır. İkili görüşmelerde Rum tarafı federasyon tezini uygulamak isterlerken, daha güçlü bir merkezi hükümet ve Türklere %20 oranında toprak bırakılması noktasında ısrarla direnmişlerdir. Toprakların yaklaşık %40 ını kontrol eden Türkler, bu oranı ancak %30 a kadar indirmenin gayretini göstermiş, fakat kurulacak Kıbrıs Federe Hükümeti nin geniş yetkilere sahip olmasını benimsememiştir. Durum karşısında, BM, ABD, SSCB ve diğer devlet ve uluslararası kuruluşlar nezdinde Yunanistan ile birlikte diplomatik teşebbüslerine hız veren Rumlar, temasta bulundukları tarafların da genellikle kendi menfaatlerine uygun davranmaları sonucunda Kıbrıslı Türklere ve Türkiye ye meşakkatli bir dönem hazırlamışlardır. Meşakkatli süreçteki en önemli problem, hiç şüphesiz, ABD nin Türkiye ye yönelik olarak Şubat 1975 yılından itibaren uygulamaya koyduğu ambargo uygulaması olmuştur. Amerikan Parlamentosu nun almış olduğu ambargo kararı, Türkiye yi, askeri ve ekonomik bakımdan bir hayli zorlamıştır. Ancak ambargo kararının olumsuzluğunun yaşandığı yıllarda Türkiye, kendi Milli Savunma Sanayi ni kurmayı başarmıştır, beraberinde de Kıbrıs la ilgili duruşunda da herhangi bir değişikliğe gitmemiştir.

347 337 Amerikan ambargosu ve de Kıbrıs Rum yönetiminin tutumları, 13 Şubat 1975 günü KTFD nin ilan edilmesi ile yanıt bulmuştur. Böylece Ada nın kuzeyinde toplanan Türkler, self-determinasyon hakkına sahip olan bir ulusal halk olduklarını ve gerekirse bu hakkı ayrı bağımsız devlet yönünde kullanabileceklerini dünyaya duyurmuşlardır. 20 Temmuz 1974 ten sonra dostunu ve düşmanını daha iyi tanıyan Türkiye, dış politikasında bir atılım yaparak, çok yönlü dış politika uygulamaya ve özellikle üçüncü dünya ülkeleri ve İslam ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Kıbrıs ta eski dönem olaylarının ve ENOSİS probleminin yaşanmamasına ve kendi güvenlik durumuna azami dikkat eden Türkiye, coğrafi temele dayalı federasyon tezini elden bırakmadan, ortaklık esasına dayalı bir federasyon için, eşitlik bağlamında, toplumlararası görüşmelerin devamına katkıda bulunmaya devam etmiştir. Kıbrıs ta, Denktaş Makarios ve Denktaş Kipriyanu anlaşmalarının açmış olduğu uzlaşma metinlerine sürekli olarak Rumların farklı talepler ilave etme çabaları sonucunda bir sistem düzenlemesine ve anayasaya kavuşulamamıştır. BM Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi ne sık sık başvurularda bulunan Kıbrıs Rum yönetimi, buradan büyük çoğunlukla istediği sonuçları elde etmeyi başarmanın yanında, konuyu çok tarafın katılacağı uluslararası bir konferansa götürmeyi de sağlamaya çalışmıştır. Bu konuda kendisini en fazla Yunanistan ve SSCB desteklemiştir. Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi, özellikle Türkiye de siyasi çözümsüzlük, terör ve askeri idarenin hüküm sürdüğü dönemleri bir koz olarak, son derece akıllıca kullanmıştır. Yunanistan, Türkiye iç ve dış meseleler dolayısıyla bunalmış bir vaziyette iken, önce AET ye tam üye olmuş, ardında da NATO ya geri dönmenin olanağını bulmuştur. Türkiye, 1980 li yılların ilk üç-dört yılını, kendisini sonraki zamanlara hazırlayacak altyapıyı hazırlamakla geçirirken, Kıbrıs Türk yönetimi ise, Rum yönetiminin zikzakları karşısında ve BM nin Rumlar lehine aldığı kararlarla son derece keyifsiz zamanlar yaşamıştır.

348 338 Türkiye nin yeniden demokratik seçimlere girmesi ve genel seçim yapması esnasında, Kıbrıs Türk yönetimi, Kasım 1983 te, KTFD Meclisi nin aldığı bir kararla KKTC devletini, yine de Kıbrıs ta Rum yönetimini federal çözümde buluşturmak ve toplumlararası görüşmeleri yeniden başlatmak için ilan etmek mecburiyetinde kalmıştır. KKTC nin kurulmasına yönelik ağır suçlamalar ve alınmış kararlar bulunduğunu söylemek mümkün görünmemektedir. Yalnız Kıbrıs, sahip olduğu stratejik konumu dolayısıyla, üzerinde yaşayan halkların kendi başlarına bir karar alma ya da uygulama olasılığını zayıflatmaktadır. Soğuk savaş döneminin kapanıp, küresel bir uygulamanın ve rekabetin yaşandığı bir süreçte Enerji kaynaklarına hükmeden dünyaya hükmeder sözünün uluslararası politikadaki anlamı dikkate alındığında, Kıbrıs Adası nın, Ortadoğu ve Hazar Bölgesi enerji merkezlerini kontrol eden konumu nedeniyle, jeo-politik ve jeo-stratejik açılardan bütün büyük güçlerin ve uluslararası politikadaki rekabet ortamına dahil olmak isteyen yeni aktörlerin doğal olarak ilgisini çekmesini beklemek gerekir. 576 Tarihi rekabetlerin ve stratejik beklentilerin devam edeceği Kıbrıs ta, şu anda iki ayrı devlet olarak varlıklarını sürdürmekte olan Türk ve Rum toplumlarının, yeni bir federasyon ya da konfederasyon oluşumuyla bir arada kaygısız ve güven içerisinde yola devam etmeleri mümkün görünmemektedir. Tarihin doğal seyrine uygun bir biçimde ortaya çıkan Güney Kıbrıs Rum Devleti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ayrı ayrı devletler olarak varlıklarını sürdürebilmelidirler. İki devletin siyaseten birleştirilmesi projeleri, her ne kadar da denge ve eşitlik üzerine kurulacak olursa olsun, yeni meselelerin ve pişmanlıkların altyapısını hazırlamaktan öteye geçmeyecektir. 576 Osman Metin Öztürk, Stratejik Açıdan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, 1. Baskı, Ankara, 2003, s. 52.

349 KAYNAKÇA A- GAZETELER MİLLİYET CUMHURİYET HÜRR İYET TERCÜMAN ZAFER ADALET SAN HAVADİS B- RESMİ YAYINLAR TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 8., TBMM Matbaası, , Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 11., TBMM Matbaası, , Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 12, TBMM Matbaası, , Dönem: 4., Toplantı: 2., Cilt: 13., TBMM Matbaası, , Dönem: 4., Toplantı: 3., Cilt: 15., TBMM Matbaası, , Dönem: 4., Toplantı: 3., Cilt: 16., TBMM Matbaası, , Dönem: 5., Toplantı: 1., Cilt: 1., TBMM Matbaası, , Dönem: 5., Toplantı: 1., Cilt: 3., TBMM Matbaası, AYIN TARİHİ, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Ekim-Kasım-Aralık 1978.

350 340 C- ARŞİV BELGELERİ (İNGİLİZ) (web adresi: Erişim Tarihi: 11/09/2009) CATALOGUE REFERENCE: CAB/128/55/1 : CAB/128/55/2 : CAB/128/55/10 : CAB/128/55/13 : CAB/128/56/2 : CAB/128/56/5 : CAB/128/56/8 : CAB/128/57/13 : CAB/128/57/15 : CAB/129/178/2 : CAB/129/181/21 D- DİĞER KAYNAKLAR AHMAD, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye , Hil Yayın, İstanbul, Akritas Planı, KTFD Enformasyon Dairesi Yayını, Lefkoşe, AKSU, Fuat, Türk Yunan İlişkileri, SAEMK (Satratejik Araştırma ve Etütler Milli Komitesi) Yayını, Ankara, AKSU, Levent, Ana Hatlarıyla Kıbrıs ın Stratejik Önemi, 2023, S. 49., 15 Mayıs 2005.

351 341 ALASYA, Halil Fikret(KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı), Kıbrıs Cumhuriyeti nin Kuruluşundan Sonra Makarios un Hareket Hattı, Kıbrıs ve Türkler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara, , Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, , H. Fikret, Tarihte Kıbrıs, Ankara, ALDIKAÇTI, Orhan, Akritas Türkü İmha Planı Hazırlanıyor, Hürriyet, 12 Aralık APAYDIN, Orhan, Maraş Sorunu, Cumhuriyet, 29 Eylül ARMAĞOLU, Fahir, Kıbrıs, Tercüman, 16 Temmuz , Ambargoda Birinci Raund, Tercüman, 27 Temmuz , Amerika nın Kıbrıs Teklifleri, Tercüman, 26 Kasım , Sıkıyönetim ve Dış Politika, Tercüman, 28 Aralık , Kıbrıs Görüşmeleri, Tercüman, 18 Mayıs , Kıbrıs Görüşmeleri, Tercüman, 5 Temmuz , BM nin Kıbrıs Kararı, Tecüman, 22 Kasım , Kıbrıs ta Bağımsızlık Meselesi, Tercüman, 29 Aralık , Kıbrıs ta Görüşmeler, Tercüman, 16 Eylül , Yunanistan NATO da, Tercüman, 23 Ekim , Karar ve Sonrası, Tercüman, 15 Mayıs , Kıbrıs Seçimleri, Tercüman, 1 Temmuz , 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, , Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 4. Baskı, Ankara, 1987.

352 342 ATAY, Zafer, Makarios ve Sonrası, Tercüman, 7 Ağustos , BM Gene Kıbrıs ı Oyladı, Tercüman, 13 Kasım , Kıbrıs ta Yeni Çıkmazlar, Tercüman, 1 Haziran BABACAN, Mehmet, KIBRIS OLAYLARININ KÖKENİ VE CENEVRE: Saklı Amaçlar İçin Dikkat Gerekli, Cumhuriyet, 8 Ağustos BALCI, Ergun, Güvenlik Konseyi Maraş ı Görüşmeye Başlarken, Cumhuriyet, 30 Ağustos , Havana Doruğu, Cumhuriyet, 11 Eylül BARUTÇU, Ecmel (Büyükelçi), Hariciye Koridor (Hatıralar), Hazırlayan: Mustafa Everdi, 1. Baskı, Ankara, BİLGE, A. Suat, Büyük Düş, 1. Baskı, 21. Yüzyıl Yayınları, Ankara, Bir Milletin ve Bir Devletin Yaşama Hakkı; Kıbrıs Sorunu, Hazırlayan: M. Sami Denker, TÜRKAR (Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu), 1. Baskı, Ankara, BİRAND, Mehmet Ali, Diyet (Türkiye ve Kıbrıs Üzerine Pazarlıklar ), 2. Baskı İstanbul, , 30 Sıcak Gün,7. Baskı, İstanbul, , 12 Eylül, İstanbul, BOZKURT, Enver DEMİREL, Havva, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kapsamında Kıbrıs Sorunu, Nobel Yayınları, Ankara, BÖLÜKBAŞI, Süha, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Birleşmiş Milletler: Arası Barışçı Çözümsüzlük, TÜRK DIŞ POLİTİKASININ ANALİZİ, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001.

353 , Barışçı Çözümsüzlük, 1. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara, CERRAHOĞLU (YALÇINKAYA), Zehra, Birleşmiş Milletler Gözetiminde Kıbrıs Sorunu ile İlgili Olarak Yapılan Toplumlararası Görüşmeler ( ), T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, CHOİSİ, Jeanette, Zypern, Berlin, CİVAOĞLU, Güneri, Müdahaleye Doğru, Tercüman, 19 Temmuz , Durum Değerlendirmesi, Tercüman, 30 Temmuz , Sonuç, Tercüman, 1 Ağustos , İkinci Engelin Önünde, Tercüman, 3 Ağustos , Ecevit, Karamanlis, Klerides, Tercüman, 20 Ağustos , Kıbrıs Federe Devleti, Tercüman, 21 Ağustos , Yunanistan a Dikkat, Tercüman, 6 Eylül , ABD Senato Kararı, Tercüman, 25 Eylül , ABD Askeri Yardımı Kesildi, Tercüman, 13 Aralık , Viyana Çıkmazı, Tercüman, 4 Nisan , Kıbrıs ta Neler Oluyor, Tercüman, 27 Mayıs , Kıbrıs ta Dönüm Noktası, Tercüman, 8 Eylül , Zirvedeki Buluşma, Tercüman, 11 Mart ÇAKAR (YILDIZ), Filiz, Türkiye nin Geleneksel Güvenlik Sorunu: Kıbrıs, Uluslararası Güvenlik Sorunları ve Türkiye, Ed.: Refet Yinanç, Hakan Taşdemir, Ankara, 2002.

354 344 ÇAY, Abdulhalûk, Kıbrıs ta Kanlı Noel 1963, Türk Kültürü Araştırma Enst. Yay., Ankara, ÇELİK, Edip, Güvenlik Konseyi Kararı ve Fransa, Milliyet, 23 Ağustos DAVUTOĞLU, Ahmet, Stratejik Derinlik, 1. Baskı, İstanbul, DAYIOĞLU, Ali, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nin Türkiye ye Karşı Avrupa İnsan Hakları Komisyonu na Yaptığı Başvurular, İnsan Hakları Merkezi Dergisi, Cilt 3., S. 2. Nisan DENKTAŞ, Rauf Raif, İşte Akritas Planı, Kıbrıs Barış Harekatı Yapılmasa Ne Olurdu? Konferans (Konya; 31 Temmuz 1994), Konya, , Kıbrıs Meselesi Halledilmeli, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, , Kıbrıs Girit Olmasın, 4. Baskı İstanbul, DODD, Clement, Cyprus Now and Beyond, TWO PEOPLES AND TWO STATES IN CYPRUS AT THE ELEVENTH HOUR, Proceedings of a Seminar Held at the Turkish Embassy ın London (16 February 2001), London, , Storm Clouds over Cyprus: A Briefing, Eothen Huntingdon, Cambridgeshire, , Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin Tarihi, Çev.: Nasuh Uslu, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, DODER, Dusco, Yardımın Kesilmesi Türk Amerikan İlişkilerini Kötüleştiriyor, Adalet, 23 Aralık 1974.

355 345 EBÜZZİYA, Ziyad, Sende mi? Fransa!, Son Havadis, 19 Ağustos , Rusya nın Kıbrıs Oyunları, Son Havadis, 25 Ağustos ECEVİT, Bülent, Türkiye Yunanistan İlişkileri ve Kıbrıs, Fakülte Dergisi (Ankara Üniversitesi DTCF), C. 39., S. 1-2., Ankara, ERDÖNMEZ, Celal, Tarihi Boyutuyla Kıbrıs, Kıbrıs Laboratuvarı, Derleyen: Şenol Kantarcı, Aktüel Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, ERHAN, Çağrı, Türkiye ABD ilişkilerine Genel Bir Bakış ( ), Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 17., Ankara, ERİŞEK, Adnan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Bağımsızlık Süreci, Yüksek Lisans Tezi (Dicle Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Bilim Dalı), Diyarbakır, EROĞLU, Hamza, Kıbrıs Türk Federe Devleti; Kuruluşu, Anayasası ve Bağımsızlığı, Ankara, EVREN, Kenan, Kenan Evren in Anıları 2, Milliyet Yayınları, 2. Baskı, Ankara, FEYZİOĞLU, Turhan, Avrupa Kuruluşları (Özellikle Avrupa Konseyi) ile Kıbrıs Türk Halkı İlişkileri, Uluslararası Alanda Kıbrıs Türk Toplumunun Siyasi ve İktisadi Meseleleri (3 4 Eylül 1984), SİSAV (Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı), İstanbul, GAZİOĞLU, Ahmet, Rum Mezalimi ve KKTC ye Doğru, Türkler, Ed.; H. Celal Güzel vd., C. 19., Ankara, GEYLAN, Duygu, Türk Hükümetleri ve Kıbrıs Sorunu , Yüksek Lisans Tezi (Dokuz Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), İzmir, 2003.

356 346 GIBBONS, Harry Scott, Kıbrıs ta Soykırım, Terc: Erol Fehim, Ankara, GİRİTLİ, İsmet, Ateş-Kes ten Sonra, Tercüman, 26 Temmuz , Kıbrıs ve Süper Devletler, Tercüman, 5 Ağustos GOBBİ, Hugo J., Rethinking Cyprus, Editorial Aurora, Tel Aviv, 199?. GÖKTEPE, Cihat, Londra ve Zürih Antlaşmalarının Hazırlık Süreci ve Türk İngiliz İlişkileri, Türkler, Ed. H. Celal Güzel vd., C. 16., Ankara, GÜRBEY, Gülistan, Zypern, Genese eines Konfliktes, Pfaffenweiler, GÜRSES, Baran, Avrupa Birliği Sürecinde Kıbrıs Meselesi, Yüksek Lisans Tezi (Gazi Ü. Sos. Bil. Enst. Uluslararası İlişkiler Anabili Dalı), Ankara, HASGÜLER, Mehmet, Kıbrıs ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu, 1. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, ILICAK, Nazlı, Avrupa Konseyinin Raporu, Tercüman, 27 Ocak , Kıbrıs ı Kim Çözecek, Tercüman, 31 Temmuz İNAN, Kamran, Dış Politika, 2. Baskı, İstanbul, İPEKÇİ, Abdi, Zamanında Kesilen Ateş, Milliyet, 23 Temmuz , Cenevre Görüşmeleri Başlarken 1 Kısa Süreli Hedefler, Milliyet, 26 Temmuz , Cenevre Görüşmeleri Başlarken 1 Kısa Süreli Hedefler, Milliyet, 26 Temmuz 1974.

357 , İlk Diplomatik Engel Aşılırken, Milliyet, 31 Temmuz , Olması Gereken, Milliyet, 14 Ağustos , Esaret Emperyalistlerin Esaretidir, Milliyet, 17 Ağustos , Yunanistan Yanlış ve Tehlikeli Yolda, Milliyet, 20 Ağustos , Biz Bekleriz. Ama, Milliyet, 27 Ağustos , Amerikan Baskısı ve Sonuçları, Milliyet, 16 Şubat , Genel Yumuşama Gereği, Milliyet, 21 Mayıs , Kissinger in gerçekçiliği, Milliyet, 26 Haziran , Türkiye den Karşılık Bekleyenlerin Yanılgısı, Milliyet, 5 Ekim , Kıbrıs, BM de, Milliyet, 11 Kasım , Bile Bile Yalnızlaşma, Milliyet, 22 Kasım , Türk Sovyet Yakınlaşması ve MC İktidarı, Milliyet, 30 Aralık , Beşinci Raundun Düşündürdükleri, Milliyet, 22 Şubat , Denktaş ın Girişimi, Tanıtmanın Aczi, Milliyet, 29 Ocak , Makarios tan Sonra, Milliyet, 4 Ağustos , Türkiye nin BM de Ağırlaşan Durumu, Milliyet, 12 Kasım 1977.

358 , Belli Olan Anlaşma ve Beklenen Sonuçlar, Milliyet, 3 Nisan , Yanlış Hesap, Milliyet, 8 Nisan , Sorular Kuşkular, Milliyet, 10 Nisan , ABD Kongresi Yunan Baskısına Boyun Eğerken, Milliyet, 5 Mayıs , Madalyonun Öteki Yüzü, Milliyet, 3 Ağustos , Karardan Beklenmesi ve Beklenmemesi Gerekenler, Milliyet, 30 Kasım İSMAİL, Sabahattin, Kıbrıs Cumhuriyetinin Doğuşu-Çöküşü ve KKTC nin Kuruluşu ( ), İstanbul, , 20 Temmuz Barış Harekatının Nedenleri-Gelişimi- Sonuçları, 1. Baskı, İstanbul, KENNEDY, Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Çev. Birtane Karanakçı, 9. Baskı, İş Bankası Yayınları, İstanbul, Kıbrıs Anayasası ve Kıbrıs la İlgili Antlaşmalar, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, Kıbrıs ve Rum Yunan Emelleri, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayını, Lefkoşe, KILIÇBEYLİ, Elif Hatun, Kıbrıs ın Jeopolitikası: Avrupa ve Avrasya için Önemi, Kıbrıs Laboratuvarı, Derleyen: Şenol Kantarcı, Aktüel Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, KOHEN, Sami, Makarios Dönerse, Milliyet, 20 Kasım , Kıbrıs ta Sorun İçinde Sorun: Maraş, Milliyet, 30 Ağustos 1977.

359 , Zirveden Ne Çıktı?, Milliyet, 12 Mart , Şimdi de Perimetre!, Milliyet, 13 Ağustos KOZPINAR, Mustafa Cem, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Sorunu ( ), Yüksek Lisans Tezi (Yüzüncü Yıl Ü. Tarih Anabilim Dalı Başkanlığı), Van, KURT, Turgay, Barış Harekatından (1974) Annan Planına Kadar Kıbrıs Basınında Barış Görüşmeleri, Yüksek Lisans Tezi (Celal Bayar Ü. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Programı), Manisa, KYRRİS, Costas P., History of Cyprus, Nicosia, MANİSALI, Erol, Kıbrıs ta Neyin Ödünü, Hürriyet, 26 Nisan , Dünden Bugüne Kıbrıs, Cumhuriyet Gazetesi Armağanı, İstanbul, MANİZADE, Derviş, Kıbrıs ta Federal Türk 18 Şubat Devleti, Milliyet, , Makarios un Ardından Kıbrıs Sorunu, Milliyet, 11 Ağustos McGHEE, George (Amerikan Eski Büyükelçisi), ABD-Türkiye-NATO- Ortadoğu, Türkçesi: Belkıs Çorakçı, İstanbul, MENDELSON, Maurice H., EU and CYPRUS: an Expert View, Lefkoşe, 1997(?). Nadir Nadi (ABALIOĞLU), İyi Düşün Çabuk Davran, Cumhuriyet, 17 Temmuz , İyi Düşün Çabuk Davran, Cumhuriyet, 17 Temmuz , Tehlikeli Maraton, Cumhuriyet, 7 Ağustos 1974.

360 , Sinirler Bozulunca, Cumhuriyet, 18 Ağustos OBERLİNE, Pierre, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Batışı I, II, III, IV, V, VI, Çev.: Mehmet Erdoğan, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün/Bugün/Yarın, S , Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim-Kasım-Aralık , Bellapais e Giden Yol, Çeviren: Mehmet Erdoğan, Ankara, , Kıbrıs Faciası, Çeviri: Fahir Armaoğlu, BELLETEN, C. LIV., S. 210., ÖZBİR, Kamuran, Montrö de ilk Etap, Zafer, 11 Mart , Montrö nün Ardından, Zafer, 13 Mart , Carter in Zaferi, Zafer, 27 Temmuz , Lahey Şamarı, Adalet, 23 Aralık , B. Milletler Toplantısı, Adalet, 22 Eylül ÖZDEMİR, Hikmet, Kıbrıs/Ege, Yeni Türkiye (Özel Sayı), Yıl: 1., S. 3. (Mart-Nisan), Ankara, , 1980 ve Sonrası, Türkler, Ed.: H. Celal Güzel vd., C. 17., Ankara, ÖZERENKULU, Ali, Kıbrıs Sorunu ve Darbe Yorgunu İki Ülke: Türkiye ve Yunanistan, Yeni Türkiye, s. 16., Temmuz ÖZERSAY, Kudret, Kıbrıs Sorunu-Hukuksal Bir İnceleme, ASAM(Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Yayınları, Ankara, ÖZMEN(Derleyen), Süleyman, Avrasya nın Kırılma Noktası Kıbrıs, IQ Kültür SanaT Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, 2006.

361 351 ÖZTÜRK, Osman Metin, Stratejik Açıdan Doğu Akdeniz ve Kıbrıs, 1. Baskı, Ankara, PAZARCI, Hüseyin, İngiliz Üslerindeki Türk Mültecileri, Milliyet, 21 Ekim REDDAWAY, John, Burdened Wıth Cyprus, Published Jointly By K. Rüstem&Bro. and Weidenfeld&Nıcolson Ltd., London-Nicosia-İstanbul, SANDER, Oral, Siyasi Tarih (Birinci Dünya Savaşının Sonundan 1980 e Kadar), İmge Kitabevi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, SAY, Ahmet Rauf, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Kuruluşu ve Türk Kamuoyu, Yüksek Lisans Tezi (Dokuz Eylül Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), İzmir, SERTER, Vehbi Zeki, Kıbrıs Cumhuriyeti nin Doğuşu ve Yıkılış Nedenleri, VIII. Türk Tarih Kongresi(Bildiriler), Ankara; Ekim 1976, c. 3., Ankara, SİRMEN, Ali, 5 Şubat, Cumhuriyet, 05 Şubat , Kıbrıs ta Oylama, Cumhuriyet, 8 Haziran , Kissinger ne diyor, Cumhuriyet, 26 Haziran , Denktaş Ne İstiyor?, Cumhuriyet, 30 Kasım , Hora Ne İçin Çıkıyor, Cumhuriyet, 25 Temmuz , Atina Durmak Bilmiyor, Cumhuriyet, 11 Ağustos , Kıbrıs ve BM, Cumhuriyet, 16 Kasım , Kıbrıs Arabulucuları, Cumhuriyet, 20 Kasım , Hareketli Günler, Cumhuriyet, 22 Ocak 1977.

362 , Gizli Politika, Cumhuriyet, 2 Şubat , İkinci Görüşme, Cumhuriyet, 17 Şubat , Clifford un İşlevi, Cumhuriyet, 25 Şubat , Viyana da Tıkanıklık, Cumhuriyet, 3 Nisan , Olumlu Bir Gelişme, Cumhuriyet, 7 Nisan , Düşe Gerek Yok, Cumhuriyet, 20 Mayıs , Kıbrıs ta Yeni Dönem II, Cumhuriyet, 7 Ağustos , Kıbrıs ta Sıcak Sonbahar, Cumhuriyet, 25 Ağustos , Kıbrıs ve BM, Cumhuriyet, 20 Eylül , Ne Söylenebilir ki!, Cumhuriyet, 13 Ekim , Genel Kurulun Kıbrıs Kararı, Cumhuriyet, 15 Kasım , Zirvenin Ardından, Cumhuriyet, 13 Mart , Maraş ve Dış Basın, Cumhuriyet, 27 Aralık , Amaçları Ne?, Cumhuriyet, 28 Haziran , Kıbrıs ta Tehlikeli Dönem, Cumhuriyet, 27 Aralık , Magosa Toplantısı, Cumhuriyet, 29 Mart , Aklın Yolu, Cumhuriyet, 8 Temmuz SOMUNCUOĞLU, Sadi, Kıbrıs ta Sirtaki, Ankara, SÖNMEZOĞLU, Faruk, II. Dünya Savaşı ndan Günümüze Türk Dış Poitikası, İstanbul, STAVRİNİDES, Zenon, The Cyprus Conflict, (First published by Stavrinides Press, Nicosia, 1976), Özyurt Matbaacılık, Ankara, 1999.

363 353 STEPHEN, Michael, The Cyprus Question, Nothgate Publications, London, TAMÇELİK, Soyalp, Avrupa Topluluğu Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Yüksek Lisans Tezi (Gazi Ü. Sos. Bil. Enst. Tarih Anabilim Dalı), Ankara, TOLUNER, Sevin, Kıbrıs Uyuşmazlığı ve Milletlerarası Hukuk, İstanbul Ü. Yayını, İstanbul, TONGUL, Neriman, Kıbrıs Türk Toplumunun Siyasal, Sosyal ve Ekonomik Gelişimi ( ), Doktora Tezi (Hacettepe Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, TUĞ, Aydın Zeki, Bütün Yönleriyle Kıbrıs Sorunu ve Denktaş, Doktora Tezi (Hacettepe Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü), Ankara, TUNCER, Hüner, Kıbrıs Sarmalı, Ankara, Türk Dış Politikasının Analizi, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, TÜRKEŞ, Alparslan, Dış Politikamız ve Kıbrıs, Kutluğ Yayınları, İstanbul, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II, Yazarlar: D. Yalçın vd., Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, WILKINSON, M. James, Amerika, Türkiye ve Yunanistan Üç Kişi Kalabalıktır, Türkiye nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası, Düzenleyen: Morton Abromovitz, Çev.: N. Uslu, Ankara, 2001.

364 354 E- İNTERNET ADRESLERİ (Kuruluş Antlaşması, Erişim tarihi: ) (EK-9) (Garanti ve İttifak Antlaşması, Erişim tarihi: ) (EK-10) (BM Kıbrıs Haritası, Erişim tarihi: ) (EK-11)

365 KIBRIS SORUNU KRONOLOJİSİ ( ) Nisan : Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) kurulur Nisan : Lefkoşe de Kıbrıs Türk Azınlığı Kurumu ( KATAK) kurulur Nisan : Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi Kurulur Nisan Kasım : Kuzey Atlantik Andlaşması (NATO) Wasinghton da 12 Batı ülkesi tarafından imzalanır. : Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi ENOSİS konusunda plebisit yapma kararı alınır Ekim : Türkiye ve Yunanistan ın NATO üyeliği için yaptıkları başvuru reddedilir. 20 Ekim : III. Makarios Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi ne Başpiskopos seçilir Şubat : Yunan Dışişleri Bakanı Sofokles Venizelos, Kıbrıs ın Yunanistan a ilhak edilmesini ister. 20 Eyl ül : Türkiye ve Yunanistan ın NATO ya alınmasına Ottowa da karar verilir. (18 Şubat 1952 de resmen üye olunur) Mart : Yunan Başbakanı Mareşal Papagos, Yunan Hükümeti nin 577 Bkz., M. Hasgüler, a.g.e., s

366 356 Kıbrıs sorununu BM ye götürmeye karar verdiğini a çıklar. 24 Eylül : BM Genel Kurulu nda, Kıbrıs sorununun gündeme alınmasına karar verilir Hazi ran : İngiltere, Kıbrıs konusunu görüşmek üzere Türkiye ve Yunanistan ı bir konferansa davet eder. 29 Ağustos- 7 Eylül : Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla İngiltere, Yunanistan ve Türkiye nin katılımıyla Birinci Londra Konferansı yapılır. 23 Eylül : BM Kıbrıs ı görüşmeyi kabul etmez Ocak : Kıbrıs Valisi Harding, Makarios ile özerklik görüşmelerine başlar. 9 Mart : Makarios Hint Okyanusu ndaki Seyschell Adaları na sürgüne gönderilir. 7 Temmu z : İngiltere Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd İngiltere nin Kıbrıs a self-determinesyon tanımaktan vazgeçtiğini ilan eder. 12 Temmu z : Lord Radcliffe Kıbrıs için özerklik anayasası hazırlamakla görevlendirilir. 19 Aralı k : Sömürgeler Bakanı Lennox Boyd, Avam Kamarası nda Radcliffe in tekliflerini açıklar ve nihai çözüm yolu olarak taksimi de dile getirir. 20 Aralık : Yunan Hükümeti Radcliffe tekliflerini reddeder. Başbakan Adana Menderes ise Türkiye nin Kıbrıs ın taksimine taraf olduğunu ilan eder Ocak : Nihat Erim ile A. Suat Bilge den kurulu Türk Anayasa Heyeti, araştırmalarda bulunmak üzere Kıbrıs a gider. Lefkoşe de bir Türk polisi Rum göstericiler tarafından

367 357 öldürülür ve bunun sonucunda karışıklıklar çıkar Mart : İngiltere Sömürgeler Bakanı Lennox Boyd, İngiltere nin NATO nun aracılığını kabul ettiğini ilan eder, ancak Yunanistan bunu reddeder. 28 Ma rt : Sürgündeki Makarios, Kıbrıs a dönmek şartıyla serbest bırakılır. 20 Eylül : BM Genel Kurulu Kıbrıs sorununu gündemine alır. 27 Ekim : Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığı na getirilir Nisan : Kıbrıs ta EOKA topyekûn savaş ilan eder. 12 Hazi ran : Lefkoşe ve Magosa da Türkler ve Rumlar arasında çarpışmalar olur. 14 Temmu z : Kıbrıs ta TMT bir bildiri yayımlayarak, tüm Rumlara karşı savaş ilan eder Şubat : Zürih te Menderes Karamanlis görüşmeleri başlar. 11 Şuba t 19 Şubat : Varılan anlaşmalar başbakanlar tarafından parafe edilir. : Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti ni yaratan andlaşmalar Londra da(ikincilondra Konferansı), Türkiye, İngiltere, Yunanistan başbakanları ile Makarios ve Fazıl Küçük tarafından imzalanır Ağustos : Temmuzdaki seçimlerden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kurulur. Emekli Albay Emin Dırvana, Türkiye Cumhuriyeti adına, Kıbrıs büyükelçiliği görevine ilk başlayan kişi olur. 21 Eyl ül : Kıbrıs Cumhuriyeti BM ye üye olur Mayı s : Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Konseyi ne üye olur.

368 Mart : Kıbrıs ta Bayraktar ve Ömerge camileri bombalanır Kasım : Cumhurbaşkanı Makarios, Türkiye ye resmi ziyarette bulunur Kasım : Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ndaki 13 maddelik değişiklik önerilerini Fazıl Küçük e sunar. 16 Aralık : Türkiye, Makarios un 13 maddelik değişiklik önerisini reddeder. 21 Aralı k : Kıbrıs Rum ve Türk toplumları arasında başlayan çatışmalar sonucunda Kıbrıs Türk temsilcileri, Kıbrıs Cumhuriyeti nin meclis, hükümet ve diğer yetkili kurullarından çekilir. 25 Aralı k : Türk uçakları Ada üzerinde ihtar uçuşları yapar. 30 Aralık : Yunanistan da Kral Paul, Meclisi fesheder ve yeni kabinenin başkanlığına Paraskevopoulos u atar Ocak : Üçüncü Londra Konferansı yapıldı ve Denktaş ın Kıbrıs a dönmesi yasaklanır. Şubat : Grivas tekrar Kıbrıs a döner. 4 Mart : BM Güvenlik Konseyi 186 (1964) sayılı kararıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti ni meşru yönetim olarak tanır ve Ada da barışı sağlamak için BM Barış Gücü nü oybirliği ile kabul eder. 5 Hazira n : Amerikan Başkanı Johnson un mektubu İnönü ye iletilir. 14 Temmuz : ABD eski dışişleri bakanlarından Dean Acheson, Başkan Johnson un özel temsilcisi sıfatıyla Türkiye ye Karpaz da üs verilerek Ada nın Yunanistan la birleşmesi planını ortaya atar. (Acheson Planı). 16 Eyl ül : Ekvator Devlet Başkanı Galo Plaza, Kıbrıs sorununda arabuluculuk görevine başlar.

369 Aralık : BM, Makarios un sunduğu öneriyi kabul eder Şubat : Türkiye Yunanistan ilişkileri bozulur ve Atina büyükelçisi geri çağrılır Ma rt : BM Barış Gücü (UNFICYP) Kıbrıs ta göreve resmen başlar. 21 Nisa n : Yunanistan da Albay Papadopulos un önderliğinde bir askeri darbe yapılır Eylül : Başbakan Demirel ile Yunan Başbakanı Kollias arasında Keşan ve Dedeağaç ta yapılan görüşmelerde genel olarak Kıbrıs sorunu ele alınır, ne var ki, bir sonuç elde edilemez. 31 Eki m : Denktaş Ada ya gizlice girmek isterken yakalanır. 28 Aralık : Kıbrıs ta Geçici Türk Yönetimi ilan edilir Oc ak : Türk Hükümeti, Yunalı Albaylar Cuntası nın hükümetini tanıyan ilk ülke olur. 25 Şubat : Fazıl Küçük, başka adaya izin verilmediğinden Kıbrıs 13 Nisan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevine atanır. : Denktaş, Ankara daki dört yıllık sürgün yıllarından sonra Kıbrıs a geri dönüş yapar. 2 Haziran : Kıbrıs Türk toplumu adına Denktaş ve Rum toplumu adına Klerides, ilk kez Lübnan ın başkenti Beyrut ta toplumlararası görüşmelere başlarlar Aralık : Haziran da Klerides, Ağustos ta da Denktaş toplumlararası görüşmeler çerçevesinde birbirlerine öneriler sunarlar. : Avrupa Konseyi nden atılmasına ramak kala Yunanistan

370 360 kendiliğinden konseyden ayrılmak zorunda kalır Aralık : Kıbrıs ta Cumhuriyetçi Türk Partisi kurulur Nisan : Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi Meclisi yaptığı toplantıda adını Kıbrıs Türk Yönetimi olarak değiştirir. 24 Kasım : BM Genel Sekreteri U Thant ın 18 Ekim de taraflara sunmuş olduğu belge çerçevesinde Türkiye, toplumlararası görüşmelerin önerisine olumlu yanıt verir Haziran : BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim gözetiminde Kıbrıs ta tarafların (Klerides, Aldıkaçtı, Dekleris ve Denktaş) katılımıyla görüşmeler başlar Şubat : Kıbrıs Türk seçim memuru Ahmet Sami Topcan, Denktaş ı Cumhurbaşkanı Yardımcısı ilan eder. 29 Temmuz : Krallığın kaldırılıp Cumhuriyetin ilan edildiği Yunanistan da, sıkıyönetim düzeyinde yapılan halkoylamasında tek aday Albay Georgios Papadopulos devlet başkanı seçilir. 1 Kasım : Türkiye, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı na Ege de 27 bölgede petrol arama izni verir. 25 Kası m : General Phaidon Gizikis, bir darbe ile Yunanistan da iktidar olur Oc ak : EOKA lideri Grivas ölür. 2 Haziran : Yunanistan, Ege karasularını 6 milden 10 mile çıkardığını açıklar. Türkiye bunun kabul edilemeyeceğini içeren bir nota verir. 15 Temmuz : Albaylar Cuntası desteğini alan EOKA cı Nikos Sampson,

371 361 Makarios a karşı darbe yapar. 20 Temmu z : Türkiye Kıbrıs ta I. Barış Harekatını başlatır. 22 Temmuz : Ateşkes sağlanır. 23 Temmuz : Atina da Cunta yönetimi sona erer Temmuz : Birinci Cenevre görüşmeleri yapılır ve Cenevre Protokolü imzalanır. 4 Ağustos : Türkiye Ege de uçuşları kısıtlayan 714 sayılı notamı yayımlar. 7 Ağustos : Yunanistan notama notamla karşılık verir. 13 Ağustos : Yunanistan notayı geri alır Ağ ustos : İkinci Cenevre Görüşmeleri başlar, ancak sonuç alınamaz. 14 Ağustos : Genişletilmiş II. Barış Harekatı başlar. Yunanistan, protesto amacıyla NATO dan çekilir. 16 Ağustos : BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs için aldığı 360 Sayılı Kararla; Kıbrıs işgaline son verilip, yabancı kuvvetlerin Ada dan çekilmesini ister. 1 Kasım : BM Genel Kurulu, yabancı askerlerin Kıbrıs tan çekilmesini ve Ada daki tüm mültecilerin evlerini dönmelerini öngören 3212 Sayılı Kararı oybirliği ile kabul eder. 7 Aralık : Başpiskopos Makarios Lefkoşe ye döner ve Cumhurbaşkanlığı görevini yeniden üstlenir Şubat : ABD Kongresi, Türkiye nin, (NATO) Amerikan silahlarını kullanarak Kıbrıs a müdahale etmesini ve askerini geri çekmemesini gerekçe sayarak silah ambargosu koyma kararı alır. 13 Şubat : Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruluşu ilan edilir ve Denktaş devlet Başkanlığına getirilir. 28 Nisan- 3 Mayıs : BM Genel Sekreteri K. Waldheim gözetiminde Viyana da birinci tur görüşmeler yapılır M ayıs : Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları Roma da Kıbrıs sorunu ve

372 362 Ege kıta sahanlığı sorunlarını görüşürler. 31 Mayıs : Başbakan Süleyman Demirel ile Konstantin Karamanlis Brüksel de bir araya gelerek, aralarındaki uyuşmazlığı Barışçı bir şekilde ve görüşmeler yoluyla çözmeyi kararlaştırırlar. 5-7 Haziran : Viyana da ikinci tur görüşmeler yapılır. 20 Temm uz : İzmir de Ege Ordu Komutanlığı kurulur. 25 Temm uz : ABD nin Türkiye ye silah ambargosunun sürmesi üzerine Türk Hükümeti, ortak savunma tesislerine ilişkin 1969 Türk Amerikan Anlaşması na son verir. İncirlik Üssü dışındaki üs ve tesislerin çalışmaları durdurulur. 31 Temmuz- 2 Ağustos : Viyana da üçüncü tur görüşmeler yapılır ve Nüfus Mübadelesi Anlaşması imzalanır Eylül : New York ta dördüncü tur görüşmeler yapılır Şubat : Viyana daki beşinci tur görüşmelerde Denktaş ve Klerides, Brüksel Anlaşması nın tespit ettiği ilkelere uymayı kabul ederler Şubat 31 Mart- : Denktaş Makarios Doruk Anlaşması imzalar. 7 Nisan : Viyana da altıncı tur görüşmeler yapılır. 3 Ağustos : Makarios ölür, yerine vekaleten Spiros Kipriyanu geçer. Ağustos Eylül : Kıbrıs pazarlığında Maraş konusu ön plan çıkarılır Mart : Ecevit ve Karamanlis Montrö de bir araya gelirler. 1 Ağustos : ABD Kongresi, Türkiye ye uyguladığı silah ambargosunu kaldırır. K asım : BM, Kıbrıs konusunu ele alır.

373 Mayıs : Denktaş Kipriyanu Doruk Anlaşması imzalanır Haziran : Toplumlararası görüşmelere Lefkoşe de devam edilir Eylül : Türkiye de ordu yönetime el koyar. 20 Ekim : Türkiye, Rogers Planını kabul eder, böylece Yunanistan NATO nun askeri kanadına geri döner Ocak : Yunanistan, 10. üye ülke olarak AET ye katılır. 18 Ocak : Andreas Papandreu önderliğindeki PASOK, Yunanistan da seçimleri kazanır ve ülkede ilk sosyalist hükümet kurulur. Ağustos Eylül : Toplumlararası görüşmeler esnasında Rum ve Türk tarafları karşılıklı öneriler verirler Aralık : BM Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi kabul edilir Mayıs : Rum başvurusu üzerine BM, Kıbrıs konusunda görüşmeleri engelleyecek tarzda kararlar alır ve Türk tarafının tepkisini çeker. Haziran : Kıbrıs Türk Yönetimi bağımsızlık konusunda Referandum Yasa Tasarısı hazırlar. 15 Kasım : KKTC ilan edilir. Yalnız Türkiye tarafından tanınır. Kasım : BM Güvenlik Konseyi, bağımsızlık halinin geri alınması için yeni bir karar alır Ağustos : İki yıl aradan sonra Viyana da dolaylı Kıbrıs görüşmeleri yeniden başlar

374 EK 1 364

375 EK 2 365

376 EK 3 366

377 EK 4 367

378 EK 5 368

379 EK 6 369

380 EK 7 370

381 EK 8 371

382 372 EK KIBRIS CUMHURİYETİ NİN KURULUŞUNA İLİŞKİN ANTLAŞMA KIBRIS SORUNUNUN ÜZERİNDE ANLAŞMAYA VARILAN NİHAİ ÇÖZÜMÜNÜN TEMELİNİ AÇIKLAYAN MUHTIRA (Memorandum) Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda Başbakanı, Yunanistan Krallığı Başbakanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Kıbrıs Rum ve Türk toplumlarının temsilcilerinin, bu muhtıraya eklenen belgeleri Kıbrıs sorununun nihai hal şekli için üzerinde anlaşmaya varılmış bir temel olarak kabul ettiklerini bildiren beyanlarını dikkate alarak, hükümetleri adına, bu muhtıraya eklenen ve aşağıda sıralanan belgeleri, Kıbrıs sorununun nihai çözümü i? in uzlaşılmış bir temel olarak bu belge ile kabul ederler. HAROLD MACMİLLAN C. KARAMANUS A. MENDERES Londra, 19 Şubat Şubat 1959 da Zürih te Türkiye ve Yunanistan Başbakanları tarafından imzalanan belgeler: (Erişim tarihi: )

383 373 KIBRIS CUMHURİYETİ NİN TEMEL YAPISI 1. Kıbrıs devleti, Cumhurbaşkanlığı rejimine dayanan bir Cumhuriyet olacaktır. Cumhurbaşkanı Rum ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türk olacak ve genel oy verme yöntemiyle, adadaki Rum ve Türk toplumları tarafından ayrı ayrı seçileceklerdir. 2. Kıbrıs Cumhuriyeti nin resmi dilleri Rumca ve Türkçe olacaktır. Yasama ve idari belgeler ve dokümanlar iki resmi dilde yazılacak ve yayınlanarak ilan edilecektir. 3. Kıbrıs Cumhuriyetinin, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte seçilecek tarafsız bir desen ve renkte, kendine özgü bayrağı olacak, Yetkililer ve Toplumlar, bayramlarda Kıbrıs bayrağı yanında Rum ve Türk bayraklarını da aynı zamanda çekme hakkına sahiptir. Rum ve Türk Toplumları Yunan ve Türk milli bayramlarını kutlama hakkına sahip olacaktır. 4. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı 5 yıllık bir süre için seçilecekler. Bu mevkilerin, gaybubet, engel ve boşalması durumlarında, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının yerini, Temsilciler Meclisinin aynı topluma mensup Başkanı ve Başkan Yardımcısı alacaktır. Her iki mevkiden biri boşaldığında o mevkiin seçimi 45 günü geçmeyen bir süre içinde yapılacaktır. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı, anayasaya sadık kalacağına, saygı göstereceğine dair Temsilciler Meclisinde yemin edecek ve bu Meclis tarafından görevlerine başlatılacaklardır. Bu maksat için, Temsilciler Meclisi, kuruluşundan itibaren 24 saat içinde toplanacaktır. 5. Yürütme erki, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı nda toplanacaktır. Bu maksatla, 7 Rum ve 3 Türkten oluşan bir Bakanlar Konseyi (Kurulu) oluşturulacaktır. İmzalayacakları ortak bir belge ile Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı kendi toplumlarına mensup bakanlar atayacaklardır. Bakanlar, Temsilciler Meclisi dışından da seçilebilecektir.

384 374 Bakanlar Kurulunun kararlan, mutlak bir çoğunlukla alınacaktır. Bu şekilde alınan kararlar, derhal Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından resmi gazetede yayınlanmak suretiyle ilan edilecektir. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Temsilciler Meclisinin yasa ve kararlarına karşı saptanan aynı koşullar altında nihai veto hakkına ve Bakanlar Kurulu nun kararlarını geri gönderme hakkına sahip olacaklardır. 6. Yasama erki, genel seçim hakkına uygun olarak, 5 yıl için % 70 Rum ve % 30 Türk oranında Türk ve Rum Toplulukları tarafından ayrı ayrı seçilecek olan Temsilciler Meclisine verilecektir. Bu oran, istatistik değerlendirmeden ayrı olarak saptanmıştır. (Not: Meclisteki temsilcilerin sayısı, toplumlar arasında varılacak karşılıklı anlaşmaya göre saptanacaktır.) Temsilciler Meclisi, Cemaat Meclislerine açıkça ayrılmış olanlar dışında, bütün hususlarda yetkisini uygulayacaktır. Yetki uzlaşmazlığı karşısında, böyle bir uzlaşmazlık, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte atanan bir Rum, bir Türk ve bir tarafsızdan oluşacak Yüksek Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanacaktır. Tarafsız hakim, mahkemenin başkanı olacaktır. 7. Temsilciler Meclisinin yasa ve kararları, hazır olan üyelerin basit çoğunluğu ile kabul edilecektir. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı. aşağıdaki maddeye göre tekrar gözden geçirilmek üzere bunları Meclise iade etmediği taktirde, 15 gün içinde yayımlanarak ilan olunacaktır. Anayasa, temel maddeleri hariç, Temsilciler Meclisinin Rum ve Türk Üyelerinin ayrı ayrı üçte iki çoğunluğu ile değiştirilebilir. Seçim Yasasındaki herhangi bir değişiklik ve belediyelerde ilgili herhangi bir yasanın kabulü ile herhangi bir vergi, veya gümrük resmi (vergisi) koyan yasalar. Temsilciler Meclisinin Türk ve Rum üyelerinin basit çoğunluk oyuna gereksinim gösterir. Türk ve Rum üyelerin oyları ayrı ayrı sayılıp dikkate alınacaktır.

385 375 Bütçenin kabulünde, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kendi yargılarına göre, herhangi bir ayrımcılık varsa, onu Temsilciler Meclisine geri göndermek hususundaki haklarını kullanabilirler, Eğer Meclis, kararlarını değiştirmez ve aynen korursa, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının Yüksek Anayasa Mahkemesine başvurmaya hakkı olacaktır. 8. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının, Türkiye ve Yunanistan ın birlikte katıldığı ittifaklara ve uluslararası kurumlara Kıbrıs Cumhuriyetinin de katılması dışında. EK-1 de belirtilen savunma, güvenlik konuları ve dış işleriyle ilgili herhangi bir yasa veya karara karşı, ayrı ayrı veya birlikte kullanılmak üzere nihai veto hakları olacaktır. 9. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının, 15 günü aşmayan bu süre içinde geri gönderilmesi olanağı bulunan bütün yasa ve kararları ayrı ayrı veya birlikte tekrar gözden geçirmek üzere Temsilciler Meclisine geri gönderme hakları vardır. Temsilciler Meclisi, bu suretle geri gönderilen konu hakkında, 15 günlük süre içinde kararını verecektir. Temsilciler Meclisi, kararında ısrar ederse, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı söz konusu yasa veya kararı, yasa ve kararların ilan edilmesi için saptanmış süreler içinde yayınlayarak ilan edecektir. Cumhurbaşkanı veya Cumhurbaşkanı Yardımcısının, toplumların birisi aleyhinde ayırımcı nitelikte gördüğü yasa ve kararlar, Yüksek Anayasa Mahkemesine sunulacaktır. Mahkeme, bu yasa ve kararları bozabilir, onaylayabilir veya tamamen veya kısmen yeniden incelenmeleri için Temsilciler Meclisine geri gönderebilir. Bu yasa ve kararlar, Yüksek Anayasa Mahkemesi, veya iade halinde Temsilciler Meclisi tarafından bir karar verilinceye kadar uygulanmayacaklardır. 10. Her toplum, kendisi tarafından saptanacak sayıda temsilciden oluşan bir Cemaat Meclisine sahip olacaktır. Cemaat Meclisleri, toplum gereksinimlerini ve denetimi kendilerine ait bulunan kurum ve cemiyetlerin gereksinimlerini karşılamak için, kendi toplum bireylerini vergilendirme hakkına sahip olacaktır.

386 376 Cemaat Meclisleri dini, eğitim, kültürel ve öğretim ile kişi haklarına yönelik bütün hususlarda yetkili olacaklardır. Cemaat Meclisleri, kendi toplumunun refahını arttırmak amacıyla kurulan tesisler, hayır ve spor işleri ve cemiyetleri, üretim ve tüketim kooperatifleri veya kredi kuruluşları gibi münhasıran topluma özgü yararlar sağlayıcı kurumlara ilişkin işler hakkında da yetkili olacaklardır. (Tabii ki. işbu fıkranın içerdiği hükümler, halk arzu ettiği taktirde, karma ve ortak kuruluşların kurulmasına engel olacak şekilde yorumlanmayacaktır.) Cumhuriyet Yasaları ile yönetilecek kooperatifler veya kredi kurumları, denetim yönünden Cemaat Meclislerinin yetkilerine bağlı olacaklardır. Cemaat Meclisleri, sadece bir cemaat tarafından oluşturulan belediyelerin meseleleri üzerinde de yetkili olacaklardır. Cumhuriyet yasalarına bağlı olacak olan bu belediyeler, işlevleri yönünden Cemaat Meclisleri tarafından denetleneceklerdir. Merkezi Yönetim, geçerli mevzuat gereği yukarıdaki iki fıkrada söz konusu edilen, kurum, tesis ve belediyeleri denetlemek istediği taktirde, bu denetim, söz konusu kurum, tesis veya belediyenin bağlı olduğu topluma mensup memurlar tarafından yapılacaktır. 11. Kamu hizmetleri. % 70 Rumlardan ve % 30 Türklerden oluşacaktır. Tabii ki, bu dağılım, yönetimin bütün kademelerinin derecelerinde, ancak mümkün olduğu oranda uygulanacaktır. İki toplumdan birinin yüzde yüze yakın bir çoğunluğunun bulunduğu bölge ve mahallerde, merkezi yönetime karşı sorumlu yöresel yönetim organları, münhasıran bu topluma mensup memurlardan oluşacaktır. 12. Cumhuriyet Başsavcısının, Genel Müfettişin, Baş Muhasibin ve Emisyon Bankası Genel Müdürünün Yardımcıları, üstlerinin (şeflerinin) mensup olduğu toplumdan olmayacaklardır. Bu mevkilere atamalar, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte yapılacaktır. 13. Silahlı kuvvetlerin, jandarma ve polis kuvvetlerinin Komutan ve yardımcıları, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte atanacaklar. Bu komutanlardan birisi Türk olacaktır. Komutan ve yardımcıları aynı topluma mensup olmayacaklardır.

387 Zorunlu askerlik hizmeti, ancak Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının bu konuda anlaşmaya varması sonucu gerçekleşebilir. Kıbrıs ın % 60 ı Rum. % 40 ı Türk ten oluşan iki bin kişilik bir ordusu olacaktır. Emniyet (jandarma ve polis) kuvvetlerinin, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının ortak kararı ile eksiltilip arttırılabilecek iki bin kişilik bir birliği olacaktır. Emniyet kuvvetleri % 70 Rum ve 0/o 30 Türklerden oluşacaktır. Türklerin emniyet kuvvetleri içindeki oranı en fazla % 40 a yükselecek, Rumlar için ise en az % 60 a inecektir. 15. Cumhuriyet ülkesinin yalnız bu toplum bireylerinin yüzde yüzüne yaklaşan bir oranda oturduğu bölgelerde bulanan kuvvetler, bu topluma mensup olacaktır. 16. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte atanacak iki Rum ve bir Türk ve bir tarafsızdan oluşan bir Yüksek Mahkeme kurulacaktır.tarafsız Yargıç, Mahkemeye başkanlık edecek ve iki oya sahip olacaktır. Bu mahkeme, yargının en yüksek organını oluşturacaktır. (hakimlerin tayini, terfileri v.s görevini de görecektir.) 17. Davalı ve davacısı aynı topluma mensup hukuk davaları, bu topluma mensup hakimlerden oluşan bir mahkeme tarafından görülecektir. Davalı veya davacı ayrı toplumlara mensup iseler, mahkeme karma olacak ve oluşumu Yüksek Mahkeme tarafından saptanacaktır. Onuncu maddeye göre, Cemaat Meclisi yetkilerine bağlı olan kişilerin statüsü ve dini işlere ait hukuk davalarını gören mahkemeler, münhasıran ilgili Topluma mensup hakimlerden oluşacaktır. Bu mahkemelerin oluşumu ve yetkileri Cemaat Meclisi tarafından kabul edilmiş yasaya göre atanacak ve bunlar Cemaat Meclisinin kabul ettiği mevzuatı uygulayacaklardır. Ceza davalarında, mahkeme, sanığın toplumuna mensup hakimlerden oluşacaktır. Mağdur başka bir topluma mensup ise, Mahkeme karma olacak ve oluşumu Yüksek Mahkeme tarafından saptanacaktır.

388 Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kendi toplumlarına mensup ölüm cezası mahkumlarına ayrı ayrı özel af bahşetmek yetkisine sahiptirler. Suçlu ve mağdurun ayrı ayrı toplumlara mensup olduğu hallerde, özel af hakkı, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından birlikte kullanılacaktır. Anlaşmazlık halinde, af lehindeki oya uyulacaktır. Af halinde, ölüm cezası yaşam boyu hapis cezasına çevrilecektir. 19. Tarımsal reformlarda, topraklar, ancak arazisi kamulaştırılmış kimsenin ait olduğu toplum bireylerine dağıtılacaktır. Devlet ve belediyeler tarafından yapılacak kamulaştırmalar, ancak tarım ve adil bir tazminat karşılığında yapılabilir. Uzlaşmazlık halinde tazminat, mahkemeler tarafından saptanacaktır. Mahkemeye müracaat, uygulamayı durdurmayacaktır. Kamulaştırılmış taşınmaz mal, ancak kamulaştırmanın amacına uygun bir şekilde kullanılabilir. Aksi halde, bu taşınmaz mal sahiplerine geri verilecektir. 20. Kıbrıs ın en büyük beş kentinde, bu kentlerde oturan Türkler tarafından belediyeler kurulacaktır. Bununla beraber: a) Bu kentlerin her birinde, birlikte yapılacak işlerin yerine getirilebilmesi için koordinasyon komitesi kurulacak ve bu komite, işbirliğini gerektiren konular ile uğraşacaktır. Bu komiteler, her kasabadaki Rum belediyesi tarafından seçilen iki, Türk belediyesi tarafından seçilen iki üye ile, iki belediye tarafından seçilecek bir başkandan oluşacaktır. b) Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı, dört yıl sonunda, en büyük beş kentte ayrılmış bulunan belediyelerin, bu şekilde devam edip etmeyeceği hususunu gözden geçireceklerdir. Diğer bölgelere gelince, buralardaki belediyelerin, mümkün olduğu kadar, iki toplumun nüfus oranlarında temsil edilmesi esasına göre oluşması için anayasada özel düzenlemeler yapılacaktır.

389 Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye arasında yeni Kıbrıs Devletinin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve anayasasını garanti edecek bir antlaşma yapacaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye arasında bir de askeri ittifak antlaşması yapılacaktır. Bu iki antlaşma, anayasa hükmünde olacaktır. (Bu sonuncu fıkra anayasaya, temel maddelerden biri olarak geçirilecektir.) 22. Kıbrıs ın herhangi bir devlet ile tamamen veya kısmen birleşmesinin veya ayrılıkçı bir bağımsızlığın (Kıbrıs ın iki ayrı devlet olarak taksiminin) önlenmesi kabul edilecektir. 23. Kıbrıs Cumhuriyeti; İngiltere, Yunanistan ve Türkiye ye, niteliği ne olursa olsun, her türlü anlaşmalar için, en ziyada müsaadeye mazhar ülke koşulu tanıyacaktır. Bu hüküm, İngiltere ye tanınacak askeri üs ve kolaylıklarla ilgili olarak Kıbrıs Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık arasında imzalanan anlaşmalar uygulanmayacaktır. 24. Yunan ve Türk Hükümetleri, kendi toplumlarına ait eğitim, kültür ve spor kurumlarına ve hayır işlerine mali yardımda bulunma hakkına sahip olacaklardır. Toplumlardan biri, bu kurumların faaliyeti için gerekli sayıda öğretmen, profesör veya din adamı bulunmadığı inancında ise Yunan ve Türk Hükümetleri, kendi toplumlarının bu gereksinimlerini tamamen karşılayabileceklerdir. 25. Müteakip Bakanlıklardan biri, yani Dışişleri, Savunma veya Maliye Bakanlıklarından biri bir Türk e verilecektir. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı anlaştıkları taktirde bu sistemin yerine dönüşümlü bir sistemi uygulayabilirler. 26. Antlaşmaların imzalanması sonucu kurulacak olan yeni devlet, mümkün olan süratle ve bu antlaşmaların imzasından sonra üç ayı aşmayan bir süre içinde kurulacaktır. 27. Yukarıda belirtilen bütün noktalar Kıbrıs Anayasasının temel maddeleri sayılacaktır.

390 380 Ek: 1 A-Temel esasların 8. maddesi gereğince vetoya tabi Savunma meseleleri şunlardır: a) Silahlı kuvvet oluşumu ve sayısı ile bunlara ait tahsisat b) Kadro atamaları ve terfiler c) Savaş malzemesi ve her türlü patlayıcı maddelerin ithali d) Müttefik memleketlere üs veya diğer kolaylıklar sağlanması Vetoya tabii güvenlik meseleleri şunlardır: a) Kadro atama ve terfileri b) Kuvvetlerin dağılımı ve konuşlandığı bölgeler c) İstisna önlemler ve sıkıyönetim d) Polis yasaları (Bütün istisnai önlem ve kararlann vetoya tabi olacağı, fakat polis ve jandarmamn normal faaliyeti ile ilgili olanların vetoya tabi olmayacağı belirtilmiştir.)

391 381 EK GARANTİ ANTLAŞMASI (1960) Bir taraftan Kıbrıs Cumhuriyeti, diğer taraftan Yunanistan, İngiltere ve Türkiye; 1. Anayasanın esas maddeleri ile kurulan ve düzenlenen Kıbrıs Cumhuriyetinin bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve güvenliğinin tanınması ve devamının kendi ortak yararları gereği olduğunu dikkate alarak, 2. Sözü edilen anayasa ve oluşturulan duruma saygı gösterilmesini güvence altına alacak işbirliğini arzulayarak, aşağıdaki hususlar üzerinde anlaşmaya varmışlardır: MADDE 1. Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygıyı güven altına almayı üstlenir. (taahhüt eder) Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. (sorumluluğunu yüklenir) Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya (direkt olarak) veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar. MADDE 2. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti nin l nci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanırlar ve garanti ederler. Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini. gerekse Ada nın taksimini doğrudan doğruya, veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler (Erişim tarihi: )

392 382 MADDE 3. Bu Antlaşma hükümlerinin herhangi birinin ihlâli (çiğnenmesi) halinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere bu hükümlere saygıyı sağlamak için gerekli girişimlerin yapılması ve önlemlerin alınması maksadıyla aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenirler. Üç garantör devletten biri, birlikte veya birbirlerine danışarak (işbirliği halinde) hareket etmek olanağı bulunmadığı takdirde, bu antlaşmanın oluşturduğu durumu (state of affairs) münhasıran yeniden oluşturmak gayesi ile hareket etmek hakkını korumaktadırlar. MADDE 4. Bu antlaşma imza edildiği gün yürürlüğe girecektir. Yüksek Akit Taraflar, Birleşmiş Milletler Şartının (charter) 102 nci maddesi hükümlerine uygun olarak bu antlaşmayı Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine en kısa sürede kaydettirmeyi üstlenirler. KIBRIS CUMHURİYETİ, YUNANİSTAN VE TÜRKİYE ARASINDA İMZALANAN İTTİFAK ANTLAŞMASI 1. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Türkiye, ortak savunmaları için işbirliği yapacaklar ve bu antlaşma ile söz konusu savunmanın ortaya çıkardığı meseleler hakkında kendi aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenirler. 2. Yüksek Akit Taraflar, Kıbrıs Cumhuriyeti nin bağımsızlık ve ülke bütünlüğüne karşı doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yöneltilen herhangi saldırı veya tecavüzlere karşı koymayı üstlenirler. 3. Bu ittifakın ruhuna uygun olarak ve yukarıda sözü edilen gayenin gerçekleşmesi maksadıyla. Kıbrıs Cumhuriyeti ülkesinde bir Üçlü Karargah kurulacaktır. 4. Yukarıdaki maddede sözü edilen Karargaha, Yunanistan 950 kişilik bir subay astsubay ve er birliği ve Türkiye 650 kişilik bir subay, astsubay ve er birliği ile katılacaklardır. Kıbrıs Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı,

393 383 Yunan ve Türk birliklerinin artırılma veya azaltılmasını Yunan ve Türk Hükümetlerinden birlikte isteyebileceklerdir. 5. Yukarıda sözü edilen Yunan ve Türk subayları, Kıbrıs Cumhuriyeti ordusunun talim ve terbiyesini temin edeceklerdir. 6. Üçlü Karargahın komutanlığı, Yunanistan ve Türkiye Hükümetlerinin veya Kıbrıs Cumhuriyeti nin Cumhurbaşkanı veya Cumhurbaşkanı Yardımcısının atayacağı Kıbrıslı, Yunan ve Türk bir General tarafından bir yıl müddetle ve sıra ile üstlenilecektir.

394 384 EK (Erişim tarihi: )

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1

Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1 Kıbrıs Antlaşmaları, Planları ve önemli BM, AB kararları-1 Ata Atun İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ Rauf R. DENKTAŞ.. Ata ATUN... vii x 1) 1 Ağustos 1571 - Lala Mustafa Paşa ile Marc Antonio Bragadin arasında yapılan

Detaylı

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN

DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS. Rukiye MADEN DR. FAZIL KÜÇÜK VE KIBRIS Rukiye MADEN Tarihçi Kitabevi Yayınları: 54 Tarihçi Kitabevi Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Necip Azakoğlu Editör: Necip Azakoğlu Sayfa ve Kapak Tasarım: Tarkan Togo Birinci

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması Anlaşmanın Nedenleri Anlaşmanın Nedenleri Görüşme için İzmir de yapılmak istenmiş fakat uluslararası antlaşmalar gereğince tarafsız bir ülkede yapılma kararı alınmıştır. Lozan görüşme

Detaylı

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN i 1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ Ömer Faruk GÖRÇÜN ii Yayın No : 2005 Politika Dizisi: 1 1. Bası Ağustos 2008 - İSTANBUL ISBN 978-975 - 295-901 - 9 Copyright Bu kitabın bu basısı

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( ) TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ (1923-2010) Teorik, Tarihsel ve Hukuksal Bir Analiz Dr. BÜLENT ŞENER ANKARA - 2013 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii TABLOLAR, ŞEKİLLER vs. LİSTESİ... xiv KISALTMALAR...xvii

Detaylı

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ Kıbrıs Türk Filateli Derneği tarafından kurulan komisyon başarılı bir çalışma ile Kıbrıs Türk Posta Tarihi konusunda iki ciltlik son derece kapsamlı bir eser ortaya çıkardılar. Bu anlamlı çalışmayı Kıbrıs

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı nı sona erdiren antlaşmadır. Bu antlaşma ile Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Şekil 1. Kasım 1922 de Lozan Konferansı

Detaylı

21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi

21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi 21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi Doğu Akdeniz de Son Gelişmeler ve Kıbrıs, İKÇÜ de Ele Alındı İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çelebi Avrupa Birliği Merkezi nin

Detaylı

Kıbrıs Sorunu ve Aralık 1963 (Kanlı Noel) Saldırıları

Kıbrıs Sorunu ve Aralık 1963 (Kanlı Noel) Saldırıları Kıbrıs Sorunu ve 21-25 Aralık 1963 (Kanlı Noel) Saldırıları Yrd. Doç. Dr. Mehmet BALYEMEZ Kıbrıs İlim Üniversitesi Kıbrıs Araştırmaları Merkez Md. / KHO Harp Tarihi Öğretim Üyesi 24.12.2018 3 * Tarihsel

Detaylı

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı. TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ HAFTA 2 Roma Antlaşması Avrupa Ekonomik Topluluğu AET nin kurulması I. AŞAMA AET de Gümrük Birliğine ulaşma İngiltere, Danimarka, İrlanda nın AET ye İspanya ve Portekiz in AET ye

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2015-2016 ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 15.02.2016 Türk Hukukunun Bilgi Kaynakları - Mevzuat, Yargı

Detaylı

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 STRATEJİK VİZYON BELGESİ ( TASLAK ) TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 Yeni Dönem Türkiye - Arjantin İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler ( 2014 Buenos Aires - İstanbul ) Türkiye; 75 milyonluk

Detaylı

KKTC YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ OMBUDSMAN

KKTC YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ OMBUDSMAN KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ (OMBUDSMAN) KKTC YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ OMBUDSMAN 1. İlk Ombudsman Nail Atalay 2. Anayasa nın 114. Maddesi 3. Ombudsman Yasası 4. Ombudsman ın atanması

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ YRD.DOÇ.DR. BİLAL ŞİNİK

KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ YRD.DOÇ.DR. BİLAL ŞİNİK İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ KAMU YÖNETİMİ YRD.DOÇ.DR. BİLAL ŞİNİK BAKANLAR KURULU Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan kurulur. Cumhurbaşkanı bakanlar kurulunun

Detaylı

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10 Gül, ABD ile hizmet sözleşmesi yapmıştır İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün Ankara da bir basın toplantısı düzenledi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ü ABD ile yaptığı gizli anlaşmayı

Detaylı

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ

MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ MEHMET UTKU ÖZTÜRK 1961 KURUCU MECLİSİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER... IX KISALTMALAR... XIX GİRİŞ...1 1. DEMOKR AT PARTI İKTIDARININ SONUNA DOĞRU...9 1.1. DP nin Muhalefete Karşı Tutumu...9 1.1.1.

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME

151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME 151 NOLU SÖZLEŞME KAMU HİZMETİNDE ÖRGÜTLENME HAKKININ KORUNMASI VE İSTİHDAM KOŞULLARININ BELİRLENMESİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME ILO Kabul Tarihi: 7 Haziran 1978 Kanun Tarih ve Sayısı: 25 Kasım 1992

Detaylı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. 28 Nisan 2014 Basın Toplantısı Metni ; (Konuşmaya esas metin) Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu.. -- Silahlı Kuvvetlerimizde 3-4 yıldan bu yana Hava Kuvvetleri

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

www.salthukuk.com facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik - 1 2-10

www.salthukuk.com facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik - 1 2-10 www.salthukuk.com facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Konu sayfa Pratik - 1 2-10 1 www.salthukuk.com facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk

Detaylı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu v TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ÖNSÖZ Yirmi birinci yüzyılı bilgi teknolojisi çağı olarak adlandırmak ne kadar yerindeyse insan hakları çağı olarak adlandırmak da o kadar doğru olacaktır. İnsan

Detaylı

Türkiye'de "Decentralization" Süreci

Türkiye'de Decentralization Süreci Türkiye'de "Decentralization" Süreci 30 Nisan 2013 Bahçeşehir Üniversitesi İlker Girit Ahmet Ketancı Türkiye'de "Decentralization" Süreci Decentralization Prensipleri Türkiye deki Tarihi Süreç Türkiye

Detaylı

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer)

(Resmî Gazete ile yayımı: 11.12.1992 Sayı : 21432 Mükerrer) 25 Kamu Hizmetinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (Resmî Gazete ile yayımı:

Detaylı

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi Araştırma üç farklı konuya odaklanmaktadır. Anketin ilk bölümü (S 1-13), Türkiye nin dünyadaki konumu ve özellikle ülkenin

Detaylı

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG

KIBRIS AKADEMİK DİYALOG KIBRIS AKADEMİK DİYALOG DEKLARASYON BİRLEŞİK FEDERAL KIBRIS A GİDEN YOLDA NELER YAPILMALIDIR? 27 Haziran 2011 Lefkoşa Kıbrıs Akademik Diyalog (KAD), 25 Haziran 2011 tarihinde Rodon Hotel-Agros ta Kıbrıs

Detaylı

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir!

Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir! Doğu Akdeniz de, Türk Kıta Sahanlığı Ve Münhasır Ekonomik Bölgesi Derhal İlan Edilmelidir! Yazan Ümit Yalım Türkiye, Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) gibi deniz yetki alanlarını belirleme

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER KAMU YÖNETİMİ 5.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER 1 TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN YAPISI (MERKEZ ÖRGÜTÜ) DEVLETİN TEMEL ORGANLARI KAMU YÖNETİMİNİN YAPISI MERKEZ (BAŞKENT) ÖRGÜTÜ Cumhurbaşkanı Bakanlar kurulu Başbakan

Detaylı

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum: T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU Ekonomik Durum: 1. Avrupa daki gelişmelerin hiçbiri yaşanmamıştır. Avrupa da Rönesans ve Reform

Detaylı

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? 1)Birinci İnönü Savaşının kazanılmasından sonra halkın TBMM ye ve düzenli orduya güveni artmıştır. Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? A)TBMM seçimlerinin yenilenmesine

Detaylı

DİASPORA - 13 Mayıs

DİASPORA - 13 Mayıs DİASPORA - 13 Mayıs 2015 - Sayın Başkonsoloslar, Daimi Temsilciliklerimizin değerli mensupları, ABD de yerleşik Diasporalarımızın kıymetli temsilcileri, Bugün burada ilk kez ABD de yaşayan diaspora temsilcilerimizle

Detaylı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı Aralık 05, 2014-3:06:00 Başbakan Davutoğlu, bedelli askerlik konusunun Yüksek Askeri Şura'da (YAŞ) görüşüldüğünü ve olumlu kanaatlerin ifade edildiğini söyledi. Başbakan

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI Karar No :300 KARAR 300 : Gündem maddelerinin görüşülmesi tamamlanmış olduğundan Ağustos ayı meclis toplantısının birinci birleşiminin kapatılmasına, bir sonraki meclis birleşiminin 5 Ağustos 2016 Cuma

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2014 2015 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 15.09.2014 TANIŞMA DERSİ TANIŞMA DERSİ 17.09.2014 22.09.2014

Detaylı

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1 1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN I. KENDİ KADERİNİ TAYİNİN ANLAMI...5 A. Terim Sorunu...8

Detaylı

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI II. Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde devlet yöneticileri, parçalanmayı önlemek için ortak haklara sahip Osmanlı toplumu oluşturmak için Osmanlıcılık fikrini

Detaylı

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti Türkiye Cumhuriyeti nin 9. Cumhurbaşkanı, 40 yılı aşkın siyasi hayatında kendi deyimiyle altı kez gittiği başbakanlığa yedi kez gelen parti lideri, Devlet Su İşleri nin

Detaylı

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013 Başkent Pekin Yönetim Şekli Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 Nüfus 1,35 milyar GSYH 8,2 trilyon $ Kişi Başına Milli Gelir 9.300 $ Resmi

Detaylı

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem ÖZETLE Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem MiLLETiN ONAYIYLA Mevcut Anayasa da Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin başıdır. Sistemin işleyişi, devletin bekası ve vatanın bütünlüğü, Türkiye

Detaylı

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ Yay n No : 3075 Hukuk Dizisi : 1512 1. Baskı Şubat 2014 İSTANBUL ISBN 978-605 - 333-102 - 5 Copyright Bu kitab n bu

Detaylı

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması

6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 6 Mayıs 1922 - Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması 26 Ağustos 1922 - Büyük Taarruzun başlaması 30 Ağustos 1922 - Başkumandan meydan muharebesi 2 Eylül 1922 - Yunan orduları başkomutanı

Detaylı

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 T.C. BAŞBAKANLIK AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ Siyasi İşler Başkanlığı 20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 - Reform İzleme Grubu nun (RİG) 20. Toplantısı, Devlet Bakanı ve Başmüzakerecimiz

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI

TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI TÜRKİYE GÜNDEM ARAŞTIRMASI - İsrail Saldırısı - ARAŞTIRMA GRUBU Prof. Dr. Özer SENCAR Dr. Sıtkı YILDIZ HAZİRAN 2010 MetroPOLL Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi A.Ş. Cinnah Caddesi No: 67/18 06680

Detaylı

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 ( TASLAK STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1 Yeni Dönem Türkiye - Fransa İlişkileri; Fırsatlar ve Riskler ( 2016 ) Türkiye; 75 milyonluk nüfusu, gelişerek büyüyen ekonomisi

Detaylı

KIBRIS MESELESİ. Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi.

KIBRIS MESELESİ. Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. KIBRIS MESELESİ Doç. Dr. Ramazan TOSUN * a. 1877-1963 Döneminde Kõbrõs Meselesi Kõbrõs, Akdeniz'deki önemli adalardan biridir. Coğrafî bakõmdan A- nadolu'nun bir parçasõ olan Kõbrõs adasõ tarihte hiçbir

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu...

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ...XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu... V İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ......XI GİRİŞ... 1 İkinci Meclisler... 1 Osmanlı Âyan Meclisi... 2 1921 ve 1924 Anayasaları... 3 Cumhuriyet Senatosu... 4 I. BÖLÜM OSMANLI DÖNEMİNDE İKİNCİ MECLİS Meclis-i Umumî...

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI AVRUPA BİRLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI Hazırlayan: Ömer Faruk Altıntaş Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Daire Başkanı ANKARA 5 Nisan 2007 Birincil Kurucu Antlaşmalar Yazılı kaynaklar

Detaylı

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities)

7. Yayınlar 7.1 Uluslar arası hakemli dergilerde yayınlanan makaleler (SCI & SSCI & Arts and Humanities) ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Veli Yılmaz 2. Doğum Tarihi : 25.11.1948 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğretim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Subay Kara Harp Okulu 1969 Y. Lisans Kurmaylık Kara Harp

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf...

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak... 5 2. Üçlü İtilaf... 7 a. Fransız-Rus İttifakı (04 Ocak 1894)... 7 b. İngiliz-Fransız

Detaylı

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır: İLTİCA HAKKI NEDİR? 27 Ekim 1946 tarihli Fransız Ana yasasının önsözü uyarınca özgürlük uğruna yaptığı hareket sebebiyle zulme uğrayan her kişi Cumhuriyet in sınırlarında iltica hakkına başvurabilir. 13

Detaylı

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU XI İÇİNDEKİLER SUNUŞ... V İÇİNDEKİLER... XI I. BÖLÜM CHP NİN SON GENEL YÖNETİM KURULU A. SON GENEL YÖNETİM KURULU NUN SEÇİLMESİ... 3 Cumhuriyet Senatosu Üçte Bir Yenileme ve Milletvekili Ara Seçimleri...

Detaylı

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations İki tip uluslar arası örgütten bahsedilebilir. Bunlar; Hükümetler Arası Örgütler Hükümet Dışı Örgütler Genel Olarak Uluslar arası örgütlerin sayıca

Detaylı

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI 3.Ders Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER HUKUKUN KAYNAKLARI Yargı organları kararlarını, hukuka dayanan, hukuktan kaynaklanan, hukukun gerektirdiği kararlar olarak sunarlar. Bu açıdan yargı

Detaylı

KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK FAALİYET RAPORLARI HAKKINDA YÖNETMELİK. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK FAALİYET RAPORLARI HAKKINDA YÖNETMELİK. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK FAALİYET RAPORLARI HAKKINDA YÖNETMELİK BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 (1) Bu Yönetmelik; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri,

Detaylı

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını denetleyen en yüksek organ ise devlettir. Hukuk alanında birlik

Detaylı

KKTC YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ OMBUDSMAN. 5. Ombudsman ın görev ve yetkileri ile yetki devri. 6. Ombudsman ın yetkisi dışında olan konular

KKTC YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ OMBUDSMAN. 5. Ombudsman ın görev ve yetkileri ile yetki devri. 6. Ombudsman ın yetkisi dışında olan konular KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ YÜKSEK YÖNETİM DENETÇİSİ (OMBUDSMAN) Adres: 143, Bedrettin Demirel Caddesi, Kat: 4 Lefkoşa Telefon: 22 75 814-22 75 954 Fax: 22 88 907 1. Anayasa nın 114. Maddesi 2. Ombudsman

Detaylı

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1. HAFTA: OSMANLI ANAYASAL GELİŞMELERİ [Türk Anayasa Hukukukun Bilgi Kaynaklarının Tanıtımı:

Detaylı

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı. K.MARAŞ'TA SON ANKET Anket Sonuçları MHP yi İşaret Etti Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Detaylı

MİLLİ GÜVENLİK KURULU VE MİLLİ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ KANUNU

MİLLİ GÜVENLİK KURULU VE MİLLİ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ KANUNU 6219 MİLLİ GÜVENLİK KURULU VE MİLLİ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ KANUNU Kanun Numarası : 2945 Kabul Tarihi : 9/11/1983 Yayımlandığı R. Gazete : Tarih : 11/11/1983 Sayı : 18218 Yayımlandığı Düstur

Detaylı

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEOG ÇIKMIŞ SORULAR - 3. ÜNİTE Batı cephesinde Kuvâ-yı Millîye birliklerinin faaliyetlerini ve düzenli ordunun kurulmasını değerlendirir.türk milletinin Kurtuluş Savaşı

Detaylı

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı Aytunç Altındal * İstanbul da mukim Fener Rum Kilisesi, gerçekte, Lozan Antlaşması nın Sözlü mutabakat çerçevesi bölümünde yer alan Özel İzin nedeniyle sadece

Detaylı

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ Yazar : Erdem Denk Yayınevi : Siyasal Kitabevi Baskı : 1. Baskı Kategori : Uluslararası İlişkiler Kapak Tasarımı : Gamze Uçak Kapak

Detaylı

} Prof. Dr. Hakkı Keskin

} Prof. Dr. Hakkı Keskin EU- Erweiterungsbeauftragter der Fraktion DIE LINKE. Mitglied des Ausschusses für die Angelegenheiten der EU } Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Sol Parti Meclis Grubu Avrupa Birliği Genişleme

Detaylı

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir. İçişleri Bakanı Sayın İdris Naim ŞAHİN nin Entegre Sınır Yönetimi Eylem Planı Aşama 1 Eşleştirme projesi kapanış konuşması: Değerli Meslektaşım Sayın Macaristan İçişleri Bakanı, Sayın Büyükelçiler, Macaristan

Detaylı

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK TürkİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu 1976 Yılında kurulmuş ülke genelinde 50.500 üyesi

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL İSTANBUL 2015 YAYINLARI Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL Kapak ve Dizgi: Sertaç DURMAZ ISBN: 978-605-9963-09-1 Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)

Detaylı

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR ANAYASANıN TEMEL ILKELERI 2 1. madde Türkiye devleti bir cumhuriyettir. 2. Madde Cumhuriyetin nitelikleri Cumhuriyetçilik Başlangıç ilkeleri Atatürk

Detaylı

BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması

BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması Dr. Selman ÖĞÜT Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi 21. Yüzyılda Uluslararası Hukuk Çerçevesinde BM Güvenlik Konseyi nin Yeniden Yapılandırılması İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU DERSİMİZİN TEMEL KONUSU 1 1. TÜRK HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARINI TANIMAK 2. TÜRKIYE DE NELER YAPABİLİRİZ SORUSUNUN CEVABINI BULABİLMEK DERSİN KAYNAKLARI 2 SİZE GÖNDERİLEN MATERYAL: 1. 1982 Anayasası: https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa_2011.pdf

Detaylı

İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A.

İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A. İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A. Hava Hukukunun Tanımlanması 31 B. Hava Hukukunun Özerkliği ve

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ i YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ ÖZKER YAŞIN NIN 1969-1972 YILLARI ARASINDAKİ SAVAŞ GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZILARI BEYTULLAH TOPALOĞLU 20082978 LEFKOŞA,

Detaylı

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir?

13. Aşağıdakilerden hangisi yeni Türk alfabesinin kabul edilme nedenlerinden biri değildir? 1. Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin diğer devletlerle ekonomik ilişkilerinde kolaylık ve uyum sağlamak için yapılan çalışmalardan A) Türk Tarih Kurumu'nun kurulması B) Tekke ve zaviyelerin

Detaylı

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiyenin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ V GİRİŞ 1 A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5 BİRİNCİ BÖLÜM: AVRUPA SİYASAL TARİHİ 1 2 I.

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX BIRINCI BÖLÜM ANAYASA HUKUKUNUN KISA KONULARI 1. 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası nın Hazırlanış ve Kabul Ediliş Süreçlerindeki Farklılıklar...1 2. Üniter, Federal ve Bölgeli

Detaylı

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT

HUKUK. Soru Bankası İÇTİHAT HUKUK Soru Bankası ÇTHT G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU G SS - TÜK. TH VT TM T.- 1 SOU 1.. Federal devletin tüzel kişiliği yoktur.. Federe devletlerin ayrılma hakkı yoktur.. Federe devletlerin uluslararası

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ Metin ÖZ Samsun, 2017 S E Ç İ M S İ S T E M L E R İ N İ N S E Ç M E N İ R A

Detaylı

AKADEMİK ÇALIŞMALAR, ESERLER ve İDARİ GÖREVLER

AKADEMİK ÇALIŞMALAR, ESERLER ve İDARİ GÖREVLER Doç.Dr. Faruk Kerem Giray AKADEMİK ÇALIŞMALAR, ESERLER ve İDARİ GÖREVLER Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Hukuk İstanbul Üniversitesi 1998 Y. Lisans Avrupa Birliği Hukuku Marmara

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Fatma ÇOBAN Doğum Tarihi: 1983 Öğrenim Durumu: Doktora Yabancı Dil : İngilizce Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Uluslararası İlişkiler

Detaylı

III-13 KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK PERFORMANS PROGRAMLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

III-13 KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK PERFORMANS PROGRAMLARI HAKKINDA YÖNETMELİK III-13 KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK PERFORMANS PROGRAMLARI HAKKINDA YÖNETMELİK KAMU İDARELERİNCE HAZIRLANACAK PERFORMANS PROGRAMLARI HAKKINDA YÖNETMELİK R.G. Tarihi : 05/07/2008 R.G. Sayısı : 26927 BİRİNCİ

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ GELİŞİMİ, KURUMLARI ve İŞLEYİŞİ

AVRUPA BİRLİĞİ GELİŞİMİ, KURUMLARI ve İŞLEYİŞİ AVRUPA BİRLİĞİ GELİŞİMİ, KURUMLARI ve İŞLEYİŞİ İLKER GİRİT 04.11.2015 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ ANABİLİM DALI İÇERİK Birliğin Kuruluşu Birliğin Gelişimi Antlaşmalar

Detaylı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı. MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi.

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1 BÖLÜM 1: SEÇİLMİŞ KAVRAMLAR BÖLÜM 2: BÜYÜK DÖNÜŞÜM VE OSMANLILAR BÜYÜK DÖNÜŞÜMÜN İZLERİ...11 DEVRİMLER ÇAĞI VE OSMANLILAR...14 a) Sanayi Devrimi... 14 b) Fransız Devrimi... 17 c)

Detaylı

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966

2-) Türkiye de tek dereceli seçim ilk kez hangi seçimlerde uygulanmıştır? A) 1942 B) 1946 C) 1950 D) 1962 E) 1966 1-) 1921 Anayasası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Milli egemenlik ilkesi benimsenmiştir B) İl ve nahiyelerde yerinden yönetim ilkesi kabul edilmiştir. C) Yasama ve yürütme kuvvetleri

Detaylı

Kuzey Kıbrıs ta. Bir Çay Molası. Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Buluşması. 19-24 Kasım 2012. Lefkoşa - Güzelyurt - Girne - İskele - Gazimağusa

Kuzey Kıbrıs ta. Bir Çay Molası. Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Buluşması. 19-24 Kasım 2012. Lefkoşa - Güzelyurt - Girne - İskele - Gazimağusa Kuzey Kıbrıs ta Bir Çay Molası Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Buluşması 19-24 Kasım 2012 Lefkoşa - Güzelyurt - Girne - İskele - Gazimağusa FAALİYET RAPORU K.K.T.C. NİN 29. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE KUZEY KIBRIS

Detaylı

Hukuki Boyutu. Savaş Suçu

Hukuki Boyutu. Savaş Suçu Irak saldırısının Hukuki Boyutu ve Savaş Suçu Av. Muharrem Balcı 27 Şubat 2003 Her hakkı Tüketiciler Birliği ne aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. 1 Giriş Aylardır üzerinde sürekli konuşulan ve

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASİNDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASİNDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN - 820 - * TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE HIRVATİSTAN CUMHURİYETİ ARASİNDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN (Resmi Gazete ile yayımı: 14.6.1997 Sayı: 23019) Kanun

Detaylı

Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler

Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler Kıbrıs Müzakereleri ve Kıbrıs ta Son Gelişmeler Ata Atun KIBRIS MÜZAKERELERİNİN GEÇMİŞİ İLK MÜZAKERE 1968 DE 51. Uluslararası Nasrettin Hoca Şenliği Akşehir, Konya 17 Temmuz 2010 İlk toplumlararası görüşmeler,

Detaylı