Sahibi Publisher. Ankara Üniversitesi. Yayın Danışma Kurulu Advisory Board Nilgün Abisel Korkmaz Alemdar Aysel Aziz Seçil Büker Stuart Evren

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sahibi Publisher. Ankara Üniversitesi. Yayın Danışma Kurulu Advisory Board Nilgün Abisel Korkmaz Alemdar Aysel Aziz Seçil Büker Stuart Evren"

Transkript

1 2007 * 5(2)

2 2007 5(2) Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi ile tiş im : araştırmaları Dergisi Çenter tor Communication Research Ankara University communication: research Journal ile tiş im : araştırmaları Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi tarafından çıkarılan hakemli bir dergidir. Derginin amacı iletişim alanının disiplinlerarası yapısı içinde düşünce üreten araştırmacılar için uluslararası bir forum oluşturmak; teorik analiz ve tartışmalar kadar ampirik araştırmaları yayınlayarak iletişim alanında bilgi/veri üretiminin sağlanmasına katkıda bulunmak; kitap ve araştırma raporları ile ulusal ve uluslararası konferans ve kongrelerin değerlendirilmesini yapmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek için derginin kendini konumladığı sınır bilimsellik, akla uygun olmak ve eleştirelliktir. iletişim : araştırmaları yılda iki kez, Nisan ve Kasım aylarında yayınlanır. Dergi Türkçe, İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinde yazılmış yazılara yer verir. Hakemli bir derginin gereği olarak gönderilen yazılar, yazarın kimliğini bilmeyen uzman hakemler tarafından değerlendirmeye alınır. communication : research is a refereed academic journal published by the Çenter for Communication Research Ankara University. The journal seeks to establish an International forum for communication researchers «itilin the interdisciplinary field of communication studies; to contribute to the production of knovvledge and data by publishing theoretical analyses as well as empirical research; and to assess national and International meetings in addition to publishing book and research report reviews. İn order to attain these goals, the journal identifies its extent as the limits marked by scientificity. accountability, and critical thinking. communication : research is published tvvice a year in April and October. Journal's ianguages of publication are Turkish, English, French and German. Submissions are sent out to anonymous referees for blind revievv. Sahibi Publisher Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İLAUM) adına Doç. Dr. Nuran Yıldız, Müdür Yayın Danışma Kurulu Advisory Board Nilgün Abisel Korkmaz Alemdar Aysel Aziz Seçil Büker Stuart Evren Raşit Kaya Metin Kazancı Levent Kılıç Mehmet Küçükkurt Alois Moosmüller Vincent Mosco Filiz B. Peltekoğlu Dan Schiller Oya Tokgöz Ahmet Tolungüç Nuri Tortop Aydın Uğur Dilruba Çatalbaş Ürper Konca Yumlu Editörler Kurulu Editorial Board Editör Editör Editör Yardımcıları Assistants Editör Tasarım Design iletişim Adresi Contact Address Tel Phone Faks Fax ISSN Yakın Doğu Üniversitesi Gazi Üniversitesi Arel Üniversitesi Gazi Üniversitesi The City University of New York (Hunter Collage) Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ankara Üniversitesi Anadolu Üniversitesi Gazi Üniversitesi Münih Ludvvig Maximilian Üniversitesi (Almanya) Oueen's University (Ottavva, Kanada) Marmara Üniversitesi Illinois Üniversitesi, ABD Ankara Üniversitesi Başkent Üniversitesi Başkent Üniversitesi Bilgi Üniversitesi Galatasaray Üniversitesi Ege Üniversitesi Nuran Yıldız B. Pınar Özdemir Melike Aktaş Yamanoğlu Mehmet Sobacı Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Çenter for Communication Research Ankara University Cebeci, 06590, Ankara Turkey ( ) ( ) ilefdrg@media.ankara.edu.tr ilefdergi.ilef.net iletişim : araştırmaları dergisi Ankara Üniversitesi iletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi tarafından yayınlanmaktadır iletişim : araştırmaları. Tüm haklan saklıdır. communication: research journal is published by Çenter for Communication Research Ankara University communication : research. Ali rights reserved. Baskı: Ankara Üniversitesi Basımevi incitaşı Sokak No: 10 Beşevler Ankara Tel: (0.312) Basım tarihi: 21 Ekim 2011

3 İçindekiler Nuran Yıldız 5 Editörden Makaleler Abdülrezak Altun Mine Gencel Bek Emel Esen Altun Eda Çağlayan Serhat Kaymas 9 A ile İçi Ş id d e t H a b erle rin in Ü retim Sü reci ve M e d y a P ro fesy o n elleri 63 M ed ia, P o litics and S la n ted N e w s C o v erage D u rin g T h e E le ctio n P eriod s: C ase S tu d y o f N ew s O n A K P 9 7 İnternet ve U lusal K am u Politikaları: İnternet Yönetim inde Türkiye için A lternatif Ö neriler Etkinlik Değerlendirmesi Paula Cordeiro 135 The R@ dio C onference, II edition: M arch, (2011) Değerlendirme Raporu Burcu Sümer Gülseren Adaklı Sayılı R adyo ve Televizyonların K uruluş ve Yay m H izm etleri H akkındaki K anun'a İlişkin D eğerlendirm e Raporu 159 Bu Sayıdaki Yazarlar ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2 )

4

5 5 Editörden Nuran Yıldız Kısa aralıklarla çıkarmaya özel çaba sarfettiğimiz İletişim : araştırmaları dergisinin onuncu sayısıyla sizlerle birlikteyiz. Alanında saygın, hakemli dergimizin kısa aralıklarla çıkabilmesi için Editörler Kurulu'nun çalışmalarının yam sıra, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi yönetiminin, İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi'nin desteklerinin, yazılarım gönderen değerli yazarların ve büyük özveriyle ricalarımızı yerine getirerek hakemlik yapmayı kabul eden çok değerli öğretim üyelerimizin emeklerinin katkısı çok büyük. Emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyoruz. iletişim : araştırmaları'mn yeni sayılarını da kısa aralıklarla okurla buluşturmayı amaçlıyoruz. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde, katkılarınızla beş özel sayı çıkarmayı planlamaktayız. Bu sayıların genel konu başlıkları şöyle; Gazetecilik, Radyo ve televizyon, Halkla ilişkiler ve tamtım, Sinema, Doktora öğrencilerinin çalışmalan. İlgili alanlardaki çalışmalannızı göndermenizden ya da bu alanlarda çalışanları yazılarım bize göndermek için yönlendirmenizden mutlu olacağız. ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2): 5-8

6 6 iletişim : araştırmaları Bu sayımızda alana katkıları olacağma inandığımız üç değerli makaleye, bir etkinlik değerlendirmesine ve bir de yasa değerlendirmesine yer verdik. İlk makalemiz üç yazarlı. Doç. Dr. Abdülrezak Altun, Prof. Dr. Mine Gencel Bek ve Emel Esen Altun'a ait olan çalışmanın başlığı "Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri". Yazarlar son derece önemli bir konunun ele alındığı bu çalışmayı, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet haberlerini üreten mekanizmanın üretim pratiğini anlamaya dönük bir girişim olarak tanımlıyorlar. Çalışma, tirajı 300 binin üzerindeki dört gazete olan, Hürriyet, Posta, Sabah ve Zaman gazetelerinin, özellikle aile içi şiddet haberlerini yazan muhabirleri ve bu haberlere sayfalarda yer veren editörleriyle 2008 yılında yapılan derinlemesine görüşmeler aracılığıyla, aile içi şiddet haberlerinin üretim dinamikleri üzerinde duruyor. Alandaki önemli bir eksiği dolduracağına inandığımız çalışma "şiddet" ve "medya profesyonelleri" arasındaki ilişkiye odaklanması açısından ihmal edilmiş bir araştırma alanından veriler sunuyor. Çalışmalardan İkincisi Eda Çağlayan'ın "Media, Politics and Slanted News Coverage During The Election Periods: Case Study of News On AKP" başlıklı çalışması. Makale, 2002 ve 2007 Genel Seçimlerinden önce medyanın AKP'ye (Adalet ve Kalkınma Partisi) yönelik tavrını çözümlemeyi amaçlıyor. Yazar çalışma kapsamında, üç ulusal gazeteyi incelemiş: Hürriyet, Sabah ve Yeni Şafak. Bu üç gazetede yayınlanan AKP haberleri üzerinden yapılan çalışma, AKP'nin birinci parti olarak çıktığı 2002 Genel Seçimleri ve iktidarda olduğu 2007 Genel Seçimleri'nden önce ulusal gazetelerin AKP'yi destekleyici bir tutum içinde olup olmadıkları sorusuna cevap arıyor. Yazar, söz konusu gazetelerde seçim dönemlerinde yayınlanan AKP haberlerini niteliksel içerik analizi yöntemiyle inceliyor. Gazetelerin haber içeriklerinin yanlılığı; haber metinlerindeki baskın tonun eleştirel okumayla belirlenmesi, haberlere gazetelerde ne kadar yer ayrıldığının hesaplanması ve gazetelerin diğer partilere ilişkin tutumu da dikkate alınarak ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Üçüncü makalemiz ise Dr. Serhat Kaymas'ın. "Internet ve Ulusal Kamu Politikaları: İnternet Yönetiminde Türkiye İçin Alternatif Öneriler" başlıklı çalışmada yazar, Türkiye'de internet politikaları bağlamında alternatif model önerisini tartışmayı amaçlıyor. Küresel düzeyde, internet

7 Yıldız Editör'den 7 politikaları alanının "yanlış" tanımlanmış olduğu savından hareket eden Kaymas, çalışmanın genel yaklaşımı içerisinde internetin yalmzca içeriğin üretim, dağıtım ve tüketimde yeni yollar sunan teknolojik bir olgu olmadığının, aynı zamanda medya ekonomisi ve düzenleyici yapılarla yakın ilişki içerisinde olduğunun üzerinde duruyor. Bu bağlamda internet yönetiminin teknoloji, pazar ve düzenleme ekseninde yarattığı sorun alanlarına ve düzenleyici otoritelere odaklandığını belirterek, hiçbirisi de iyi kurulmamış üç önemli yaklaşımın egemen olduğunun altım çiziyor. Çalışmasında her üç yaklaşımı da analiz eden yazar, söz konusu yaklaşımları gelişmekte olan ülkeler bağlamında değerlendirilmekte ve Türkiye için alternatif bir internet politikası modeli önermekte. Etkinlik değerlendirmemizi Instituto Superior de Ciencias Sociais e Politicas'dan Paula Cordeiro yazdı Mart 2011 tarihleri arasında Lizbon'da, Institute of Political and Social Sciences tarafından gerçekleştirilen "The R@dio Conference" hakkmdaki izlenimlerini bizlerle paylaşan Corderio, etkinliğin amacım "Radyo endüstrisi ve radyo üzerine akademik araştırmaları birlikte değerlendirmek, böylece tartışmanın merkezinde radyonun olduğu her iki alandan (akademi ve uygulama) temsilciler için bir bağlantı sağlamak". Corderio, etkinliğin hareket noktasımn, bir tekniğe ve insana ilişkin gelişmeler olarak multimedya yakınlaşmalarım, müzik endüstrisi ve dijital radyo stratejileri arasmda bir bağı ifade eden yeni bir yayın kavramı olarak "R@dio" kavramım ortaya koymak olduğunu belirtiyor. Yazar, etkinliğin yalmzca (araç olarak) radyoyla sınırlı olmadığını, etkileşimli medya ve müzikle birlikte, radyonun yeni kimliğim ve geleceğini tasarlama girişimi olduğunu ifade ediyor. Son dönemde ihmal edilmiş gibi görünen radyo çalışmaları için yeni bir ufuk açan, akademiden radyoculara ve ilişkili profesyonellere kadar, radyonun geleceği için bir tartışma ortamı sunan etkinlik değerlendirmelerinin dikkatinizi çekeceğini düşünüyoruz. "6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkmdaki Kanun" değerlendirmesini ise Yrd. Doç. Dr. Burcu Sümer ve Yrd. Doç. Dr. Gülseren Adaklı yazdı. Çalışma, 15/02/2011 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve 03/03/2011 tarih ve sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yasa üzerine eleştirel bir değerlendirme. Yazarlar değerlendirmelerine, yasaya ilişkin genel bir eleştiri ile baş

8 8 iletişim : araştırmaları layıp, tek tek maddelere ilişkin daha ayrıntılı bir sorgulamayla devam ediyorlar. Değerlendirme "Yayıncılık gibi çok önemli bir düzenleme alanında yapılması planlanan değişikliklerin, kamu hizmeti anlayışına uygun, demokratik tarüşmayı geliştirecek ve hem tekelleşmeye hem de ayrımcılığa karşı önlemleri barındıracak bir içeriğe sahip olması gereği"nden hareket ediyor ve önemli saptamalar ortaya koyuyor. Yazarlar 6112 Sayılı yasayla ilgili temel gözlem ve eleştirilerinin Yasamn AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi'nin özüne aykırı hükümler içermesi bir yana, Türkiye'de medya sahipliği, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) yapısı ve idari yaptırımlar gibi kronikleşen sorunlara çözüm getirecek düzenlemelere yer verilmeyişi olduğunu belirtiyorlar. Genel bir eleştirel çerçeveyle başlayıp maddeler üzerinden yapılan değerlendirmenin hukuk ve iletişim alanına önemli katkılar sağlayacağım düşünüyoruz. Ülkemizde, iletişim alanımn hukuki düzenlemelerinin yüzeysel bir bakış açısıyla gerçekleştiği düşünülürse, bu çalışmanın eleştiriden öteye geçerek çözüm önerileri de sunuyor olması son derece önemlidir. iletişim : araştırmaları'nın bir sonraki sayısmda buluşmak dileğiyle, onuncu sayımıza emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ederiz.

9 9 Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri Abdülrezak Altun Mine Gencel Bek Emel Esen Altun Özet Bu çalışma, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet haberlerini üreten mekanizmanın üretim pratiğini anlamaya dönük bir girişimdir. Tirajı 300 binin üzerindeki dört gazete olan, Hürriyet, Posta, Sabah ve Zaman gazetelerinin, özellikle aile içi şiddet haberlerini yazan muhabirleri ve bu haberlere sayfalarda yer veren editörleriyle 2008 yılında yapılan derinlemesine görüşmeler aracılığıyla, aile içi şiddet haberlerinin üretim dinamikleri açıklanmaya çalışılmaktadır. Görüşmeler, yukarıda sözü edilen 4 gazetenin 1Eylül Ağustos 2007 tarihleri arasında yayınlanan birer yıllık nüshalarında yayınlanan aile içi şiddet haberlerine ilişkin gerçekleştirilen içerik çözümlemesi sonucu belirlenen sorun odaklarını içeren bir soru dizgesi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Söz konusu 4 gazete için, 4 farklı ilde haber üreten 10 muhabir ve yine bu 4 gazetenin İstanbul'daki merkezlerinde çalışan 10 editör ile yapılan görüşmelerde aile şiddet olayları ve bu olayların haberleştirilmesi sırasında uyguladıkları yöntemlere ilişkin görüşleri saptanmış ve tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Haber üretimi, aile içi şiddet, medya profesyonelleri Production Process of the Neıvs on the Domestic Violence and the Media Professionals Abstract This study is an attempt to understand the production practices of the news on domestic violence in Turkey. The news production process was examined through the in-depth interviews conducted with the journalists and editors who report domestic violence from Hürriyet, Posta, Sabah and Zaman newspapers. The questions were formulated mostly by relying on the findings of prior study of content analysis of the news. Through the intervievvs conducted wih the 10 journalists from the four cities and 10 editors from İstanbul, the ways of reporting domestic viloence were examined and discussed. Key Words: News production, domestic violence, media professionals ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2): 9-61

10 10 iletişim : araştırmaları Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri Bu çalışmanın amacı, aile içi şiddet haberlerinin üretim sürecini, ağırlıkla konuyla ilgili çalışan gazeteci ve editörlerle yapılan derinlemesine görüşmeler aracılığıyla araştırmaktır. Medya ve kadın üzerine yapılan çalışmalardan çoğu medyada kadının temsili üzerine odaklanır. Medyada ağırlıkla yok sayma, önemsizleştirme, olumsuzlama, kurbanlaştırma ya da suçlama şeklinde (Cuklanz, 2006: 336) görülen kadına dair hakim temsil biçimleri kadına yönelik şiddet konusunda da karşımıza çıkar1. Bu çalışmalarda şiddet çoğunlukla suç, dedektif öykülerine dayanan kurmacalar ve TV filmlerinde araştırılmış, dünyada şiddet ve erilliğe dair var olan tanımlamalarla bu metinlerdekiler arasında bağlantılar gözlenmiştir (Cuklanz, 2006: 339). Yapılan çalışmaların çoğunun, medyada hakim temsil olan yabancılar tarafından işlenen cinsel şiddete dair olduğu uluslararası literatürde2 aile içi şiddete ilişkin araştırmanın çok fazla olmadığı söylenebilir (Silveirinha, 2007: 71; Mc Canus ve Dorfman, 2005: 46). 1 Bu çalışmada ağırlıkla şiddet boyutuyla ele alınacak cinsiyetçiliğin medyadaki diğer tezahürleri konusunda ayrıntılı bilgi içeren ve genel olarak medya, popüler kültür ve kadın konusundaki belli başlı araştırmaları ve tartışmaları sunan Türkçe kaynaklar için bakınız İrvan ve Binark, 1995 (der. ve çev.); Timisi, 1996; Binark ve Gencel Bek, 2007: Türkiye'de ise 1990'larda feminizm ile eleştirel iletişim araştırmalarından yararlanan, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu akademisyenlerin araştırmalarıyla gündeme gelen şiddet ve kadın konusu, farklı medyada ve farklı boyutlarıyla ele alınmışta Türkiye'de yayınlanan şiddet, medya ve kadın konulu kitaplar ise şöyle sıralanabilir: Aziz vd., 1994; Büker ve Eziler Kıran, 1999; Çelik, 2000(der.). Türkiye'de gazetelerde kadına yönelik şiddetle ilgili yayınlanmış bir makale için ise bakınız Alat, 2006.

11 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Pek çok çalışma, kurmacalarda tecavüzcülerin anormal, sosyopat, sapık, şeytan şekillerinde temsil edildiğini ortaya koymaktadır (Cuk- lanz, 2006: ). Kurmacalarm yam sıra, filmler ve video küplerde de analiz edilen cinsel şiddetin3 temsilinin analizi ise en çok haberlerdeki temsil üzerinden ele almaktadır. Tecavüzcülerin çoğunun yabancı değil, kadınların yakınındakiler, tanıdıkları olmasına rağmen, medyada özellikle cinsel içerikli suçlarda aile içinde gerçekleşenlerden daha çok, yabancıdan gelen beklenmedik seri saldırılar temsil edilir. Bunlar her gün cereyan eden ve 'sıkıcı' bulunan şiddet olaylarından daha fazla haber değerine sahip görülür (Kitzinger, 2004: 28). Böylece bu tür suçlar arada bir gerçekleşen, normal olmayan, patolojik suçlar olarak ele almarak toplumsal reformu gerektirecek bir toplumsal sorun olmak yerine bir hukuk ve düzen meselesine indirgenir. Her tecavüz olayı, ataerkil iktidar ilişkilerinin bir soncu olarak görülmek yerine sanki ilk kez oluyormuş gibi izole ve tesadüfi bir olay gibi haberleştirilir (Byerly ve Ross, 2006: 42-43). Konuyla ilgili pek çok çalışmanın ortak ana vurgusu (Carter, 1998; Morgan, 2006; Meyers, 1997; Carll, 2003; Berns, 2004) medyanın şiddete uğrayan kadınları, erkek egemen bir bakış açısıyla suçlayarak şidde- 3 Filmlerde, video küplerde, TV filmlerinde toplumsal cinsiyet ve şiddet ilişkisine dair araştırmaların bir özeti için bakınız Cuklanz, 2006(özellikle ); reklam içeriklerinde toplumsal cinsiyet ve şiddeti tartışan bir çaüşma için bakınız Carter ve VVeaver, 2003.

12 12 iletişim : araştırmaları ti haklılaştırdığıdır. O zaman bu tür haberlerin (içeriğin) kimler tarafından ve nasıl bir anlayışla üretildiği sorusu karşımıza çıkar. Liesbet van Zoonen (1994: 53) farklı ülkelerde ve farklı sektörlerde medya üretimi ve toplumsal cinsiyetle ilgili araştırmaların şu noktalarda ortaklaşarak genelleştirmeler sunduğunu belirtir: Basın ve yayıncılık alanı erkeklerin hakim olduğu medya endüstrileridir; hiyerarşik olarak basamaklar yükseldikçe kadın çalışan görme olasılığı daha azdır; kadınlar deneyim ve eğitimlerindeki farklılıklara bakılmaksızın iletişimde daha çok ev içi sorumluluklarının bir uzantısı gibi görülebilecek alanlarda çalışırlar; kadın çalışanlar aym iş için daha az ücretlendirilirler; çoğu kadın, işyerinde erkek meslektaşlarının cinsiyetçi davranışına maruz kalır; işyerlerindeki mekanizmaların eksikliği ve var olan toplumsal değerler nedeniyle anne olanlar için medyada çalışmak ise hep zorlaştırılır. Bu eşitsizliklerin nedenleri ise dolaylı olarak sürdürülen, meslekteki ayrımcı pratikler ve karar vericilerin ayrımcı tutumlarıdır. Medya ve aile içi şiddet konulu araştırmalar, ağırlıkla metin analizine dayansalar da, araştırmacıların medya içeriğinde, haberlerin inşa edilme biçimlerinde gördükleri sorun odakları; aile içi şiddetin görünür olup olmadığı, ya da başka bir ifadeyle, haber değeri taşıyıp taşımadığı; temsil edilen olaylarda ise hangi kaynakların sözünün kamusallaşıp hangilerinin sessiz kaldığı gibi tartışmalar da ister istemez konuyu haber sosyolojisiyle ve haberin üretim dinamikleriyle ilişkilendirilmektedir. Sonuçta "haberler erkeklerin haber olduğunu söyledikleri"dir (Kay Mills'den aktaran McCanus ve Dorfman, 2005: 46). Byerly de (2004: 114) "haber odasının eril hegemonyası" derken bunu kasteder: Beyaz, erkek, heteroseksüel ve feminizm düşmanı habercilik değerlerinin tanımladığı haberler de bu yöndedir. Allan (1998: ), feminist araştırmacıların gazetecilerin 'hakikat' söylemini ve nesnellik iddialarını üç farklı açıdan sorguladığım söyler: Bunlardan birincisinde, bir gazetecilik ideali olarak nesnellik aslında eril normlar, değerler ve inançlar olduğu ve 'gerçekte olanı' bozduğu için sorunludur ve yapılması gereken toplumsal cinsiyet açı-

13 Aitun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e smdan nötr haberciliktir; somut olguları tarafsızca toplamaktır. Gerçek dünyadaki hakikat ancak bu olgularla ortaya çıkarılacaktır. İkinci görüşü savunan feministlere göre ise, ancak kadınlar bir toplumsal grup olarak kadınlar hakkında konuşabilir. Kişisel deneyim ve denge önemli kavramlardır. Denge ise ancak haber kuruluşlarının eşit sayıda kadm ve erkek çalıştırmasından ve haber pratiklerinde değişiklikler yapılmasından (haber kaynağı olarak kadınların da temsili bir oranda seçilmesini güvence altına almak vb. yollarla) geçer. Üçüncü görüşe göre ise olgusal olan ve ideolojik olan, toplumsal cinsiyete bağlı olan üretim koşullarından ayrılamaz. Hakikat, verili koşullarda, gerçekliği tanımlama iktidarına sahip olan tarafmdan belirlenir. Bakhtin'i temel alarak ataerkil bilgi, akıl ve rasyonellik kavramlarındaki gerilim noktalarını belirlemeyi amaçlayan Allan (1998) gazetecilerin hakikat tanımlarının eleştirisine girişir. Bakhtin'den hareketle haberin dilinin hiçbir zaman nötr olamayacağını söyleyen Allan'a göre olgular değerlerden ayrılamaz. Haber söyleminin toplumsal cinsiyete duyarlı analizi, nasıl ötekine bağlı olduğunu göstererek, sessizleştirmeye çalıştığı ötekilerin sesinde somutlaşmış alternatif hakikat tanımlarıyla sürekli bir irtibat içerisinde olarak 'hakikati' yapı çözümüne uğratmayı başarabilir. Böylece çok öznel, duygusal ya da yanlı bulunarak rutin bir şekilde yok edilen, direnen sesler için nesnellik alanının ötesinde alanlar yaratan, onları içeren bir eleştirel çalışma gerçekleşebilir. Böyle bir müdahalenin etik boyutu ise maço haber odası kültürüyle mücadele edecek kadm gazeteci sayısını arttırmak kadar önemlidir. Çiler Dursun da (2008: 58-59), benzer bir biçimde "yeni bir gazetecilik, habercilik etiği olanaklı mıdır?" diye sorarak gazetecinin "gerçeği yansıtan meslek erbabı konumundan" vazgeçerek, "inşam ve insanm varoluşsal değerini merkeze alan, çok taraflı ancak hükmedenin değil daima hükmedilenin yanında olan yeni bir konum" benimsemesini önerir. Rakow ve Kranich de (20024, 519) kadınların haberlerdeki temsilinde bir iyileşme olabilmeleri için bir anlatı türü olarak haberde köklü değişikliklerin yapılması gereğine işaret etmişlerdir. 4 Yazarların orijinal makalesi 1991 yılında yayınlanmıştır.

14 14 iletişim : araştırmaları Çalışma hakkında Bütün bunların ışığında, bu çalışma, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet haberlerini üreten mekanizmanın üretim pratiğini anlamaya dönük bir girişim olarak alınmalıdır. Bu çalışmada, Türkiye'de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) teknik, Avrupa Birliği'nin de mali katkılarıyla Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi kapsammda gerçekleştirilen "Medya ve Aile İçi Şiddet" araştırması5 kapsammda, 2008 yılında, dönemin tirajı 300 binin üzerindeki 4 gazetesi olan Hürriyet, Posta, Sabah ve Zaman gazetelerinin özellikle aile içi şiddet haberlerini yazan muhabirler ile bu haberlere sayfalarda yer veren editörlerle yapılan derinlemesine görüşmeler aracılığıyla, aile içi şiddet haberlerinin üretim dinamikleri açıklanmaya çalışılmaktadır. Çalışmanın temel yönlendirici unsuru, yukarıda sözü edilen 4 gazetenin 1 Eylül Ağustos 2007 tarihleri arasında yayınlanan birer yıllık nüshalarında yayınlanan aile içi şiddet haberlerine ilişkin içerik çözümlemesi bulguları olmuştur6. İçerik çözümlemesi sırasında bu 4 gazetede kadına yönelik aile içi şiddetle ilgili olarak yayınlanan 1400 haber/yazı incelenmiş, ortaya çıkan sorun odakları çerçevesinde haber üretim sürecine ilişkin bir soru dizgesi oluşturulmuştur. Çalışma kapsammda sözkonusu 4 gazete için haber üreten 10 muhabir ile ve yine bu 4 gazetenin İstanbul'daki merkezlerinde çalışan 10 editör ile kadına yönelik aile içi şiddet ve haber üretim pratikleri üzerine derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Muhabirlerin İş Algıları, Pratikleri ve Aile içi Şiddet Haberleri Sonuçlarına bu çalışmada yer verilmeyen içerik çözümlemesi sırasında haberleri yazan muhabirlerin kimlikleri de kayıt altına alınmış yılında başka yazarların katkılarım da içererek bir kitap formatmda yayınlanmak üzere KSGM'ye teslim edilen bu çalışma, kurumun Yaym Komisyonu'nun yaym öncesi denetiminden geçememiştir. 6 Başka bir yazının konusunu oluşturacak içerik analizinde kodlamayı Şerife Çam, Aylin Aydoğan ve Emel Esen Altun gerçekleştirmiştir. Bu çalışmanın özeti için bakınız Armutçu, 2008(Yayma Hazulayan).

15 Altun - Gencel Bek Esen Altur Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve tır. Bu çerçevede, söz konusu süre içinde incelenen gazetelerde yayınlanan 1400 aile içi şiddet haberlerinin % 44,7'sinde muhabir ismi verilmediği belirlenmiştir. Muhabir ismi verilen haberlerin % 87.5'inin ise erkek muhabirlerce yazıldığı tespit edilmiştir. Bu aşamada belirlenen isimlerden yararlanarak, görüşme listesi oluşturulmuştur. Bu gazetecilerin, Türkiye'nin farklı yörelerinde ve farklı gazetelerde çalıştıkları göz önüne alındığında, bu listede yer alan gazetecilerin tümüyle sistematik bir görüşme yapma şansı olmadığı açıktır. Farklı gazetelerden ve üretim sürecinde farklı sorumluluklar üstlenen kadın ve erkek gazetecilerin görüşlerini çalışmaya aktarabilmek için Adana, İzmir, Ankara ve İstanbul'da çalışan 10 muhabir ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Derinlemesine görüşmeler sırasmda kullanılan yapılandırılmış soru formunda, görüşme yapılan gazetecileri tanımlayacak soruların ardından, gazetecilerin aile içi şiddet olaylarım haberleştirirken yaşadıkları üretim pratiğini kavramaya dönük sorulara yer verilmiştir. Çalışmada gazetecilerin isimlerine özellikle yer verilmemiştir. Bu muhabirlerin kolektif kimliklerim kavramaya olanak verecek bilgiler ise aşağıdaki tabloda sunulmuştur. Tablo 1: Çalışma kapsamında görüşlerine başvurulan muhabirlere ilişkin bilgiler K o d u Ç a lış tığ ı S ta t ü s ü C in s iy e t i Ç a lış t ığ ı Y a ş ı E ğ it im i Ç a lış m a A ğ ır lık lı k u r u m k e n t s ü r e s i d e n e y i m i M I S a b a h M u h a b ir E r k e k A d a n a 3 6 L is e 15 P o lis a d liy e M 2 D H A M u h a b ir E r k e k A d a n a 3 5 A ç ık ö ğ r e t im F. 12 P o lis a d liy e M 3 D H A M u h a b ir E r k e k İz m ir 4 2 L is e 21 P o lis a d liy e M 4 D H A M u h a b ir E r k e k İz m ir 3 2 E g e ile t iş im 17 P o lis a d liy e M 5 S a b a h M u h a b ir E r k e k İ z m ir 4 0 L is e 13 P o lis a d liy e M 6 S a b a h M u h a b ir E r k e k İz m ir 4 0 E g e ile t iş im 16 P o lis a d liy e M 7 Z a m a n M u h a b ir K a d ın A n k a r a 2 4 A n k a r a ile t iş im 2 K a d ın - a ile M 8 S a b a h M u h a b ir K a d ın A n k a r a 3 9 A n k a r a ile t iş im 18 S iy a s e t M 9 H ü r r iy e t M u h a b ir K a d ın A n k a r a 3 7 G a z i ile t iş im 15 S iy a s e t M 1 0 Z a m a n M u h a b ir K a d ın İs t a n b u l 2 8 S e lç u k ile t iş im 3 P o lis a d liy e

16 16 iletişim : araştırmaları Bu çalışma kapsamında görüşlerine başvurulan muhabirlerin l'i hariç hepsi, gazetelerin merkezlerinin bulunduğu yerin (İstanbul'un) dışmda, İzmir, Adana ve Ankara'da, önemli bir kısmı da, Hürriyet ve Posta gazetelerine ortak hizmet sağlayan Doğan Haber Ajansı'nda çalışmaktadır. Aile içi şiddet olaylarıyla ilgilenen muhabirlerin üretim sürecine ilişkin dile getirdikleri şikayetlerin başında, yazdıkları haberlerin yaym öncesinde, yazı işlerinde değişikliğe uğratılması (haberin bir bölümünün yayınlanmaması, 'kırpılması' ya da 'süslenerek' uzatılması, vurgununun 'çarpıcı' olacağı düşünülerek değiştirilmesi, başlığın değiştirilmesi), bunun haber kaynaklarıyla ilişkilerinde bozulmaya yol açması gelmektedir (Mİ, M2, M3, M4, M7)7. Ancak özellikle başlıklardaki değişimi haberin 'çarpıcı hale gelmesi' için doğal görenler, bunu içeriğin değişmesi olarak değerlendirmeyenler de vardır (M10). Görüşlerine başvurulan gazetecilerin bazıları tek bir yaym organına bağlı olmayıp, hizmet verdikleri yaym grubu içindeki haber ajanslarında hizmet verdiklerinden, haberlerinin gruplarına bağlı ve farklı yaym politikası belirlemiş gazetelerde farklı biçimlerde çıkabileceğini de kabul etmektedirler. M2: "Örneğin ben haber yazarken, oturuyorum bilgisayarm başına, 'Bu haber Radikal'e girer' diyerek hazırlayıp orada kadının daha çok dramatize edilmesini, olan mağdurun daha mağdur gibi gösterilmesini sağlayabiliyorum. Veya, 'bu haber Hürriyet'e girer' diyerek klasik bir tarzda yazıyorum. Posta magazin türü haberleri daha çok seviyor. Kısa sansasyonel şeyler. Posta'ya yazarken bu Posta'ya girebilir diyerek o boyutunu vurguluyorum. Örneğin 'Senin Allah belanı versin diyerek vurdu' deyip, bir cümlenin vurgusunu veriyorum. Yayınlanacak gazetenin politikasma göre yazıyorum. Yaym politikalarına göre, haberi alan gazetenin bakışma göre, belki de o sayfayı hazırlayan sayfa sekreterinin o anki psikolojisine göre değişiyor". 7 Bu konu daha önce yapılan başka bir araştırmada da gazeteciler tarafından gündeme getirildi, bakınız Gencel Bek, 2004b.

17 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Aile içi şiddetin türleri ve haber kaynakları Şiddetin farklı türleri söz konusu olmakla birlikte, içerik çözümlemesi, gazete haberlerinde ağırlıkla fiziksel şiddetin yansıdığını ortaya koymuştur. Muhabirler de aile içi şiddeti öncelikle fiziksel şiddet ile bütünleştirmektedir. Diğer şiddet türlerinden psikolojik şiddet, daha çok, 'baskı', 'hor görme' gibi kavramlar anılarak dile getirilmekte, ekonomik ve cinsel şiddet ise tanımlarda hiç yer almamaktadır. Örneğin M2, açıklamasını "Annenin çocuğuna, bir babanın çocuklarına veya eşine yaphğı fiziksel ve psikolojik baskıyı, şiddeti aile içi şiddet diye değerlendirebiliriz" biçiminde yapmaktadır. Fiziksel şiddet biçimleri arasmda da 'öldürme', haberlerde en ön plana çıkandır. Gazeteciler bu seçimlerini 'haber değeri' kavramı ile açıklamaktadırlar. M8'in, "Sonuç belirleyici bir şey haberde. Ölümle bitmişse daha değerlidir o haber. Gazetecilik mantığı bu" açıklaması, gazeteciler arasında kabul gören bir açıklamadır. "Türkiye'de dayağın maalesef sıradan bir olay gibi görülmesi (M7)", gazetecilerin aile içi şiddet olayları arasından hangisini haber yapmak üzere izlemesi gerektiğini de belirleyen temel ölçüte dönüşmektedir. Ancak M7'nin "Bu yüzden son nokta nedir? Ölümdür. Ben birçok yerde duyuyorum... Bu biraz acımasız olacak ama son noktaya gelene kadar durumu kimse görmüyor, ciddiye almıyor. Çünkü çok var" sözleri bir yandan da gazetecileri de içine alan kadına yönelik şiddete karşı toplumsal duyarsızlığa vurgu yapmaktadır. M2: "Bizim şiddetin admı koymamız lazım. Fiziksel olunca aile içi şiddet oluyor. Dayak atınca, bıçaklanınca, bir yerler morarınca, bunu fiziksel şiddet olarak adlandırabiliyoruz da psikolojik şiddet olunca niçin adlandıramıyoruz?... Çünkü şiddetmetre gibi şiddet ölçen bir aletimiz yok. Bu nedenle genellikle fiziksel baskı ağırlıklı durumları şiddet diye adlandırıyoruz." M7: "Açıkçası insanlar psikolojik şiddet gördüklerinin farkında değiller... Kişinin kendisi şiddet altında kaldığım söylemiyorsa bunu ben nasıl haber yapayım... İnsanlar psikolojik baskıyı kafası kırılana kadar normal görüyor. Bize bir yerde pişmiş olarak geliyor haber."

18 18 iletişim : araştırmaları Gazetecilerin haber kaynaklarının güvenlik güçleri, mahkemeler, avukatlar olması, işledikleri şiddet türünde önemli bir role sahiptir: M5: "Psikolojik şiddet niçin haber olmuyor, tam olarak bilemiyorum. Ama fiziksel şiddet polise yansıdığı için bizim haberimiz oluyor. Ama kimsenin polise ya da savcılığa eşim bana bağırıyor diye şikayetçi olduğunu görmedim." Ayrıca hastaneler ve burada görevli personel, haber kaynaklarını oluşturmaktadır. Muhabirler büyük bir oranda da, mağdurların kendilerinin ya da yakınlarının olayları haber verdiklerini belirtmektedir. Bu durum, özellikle aile içi şiddet gören mağdurların, gazetelere haber olmak yoluyla kamusal destek arayışlarının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Böylece M2'nin de belirttiği gibi, çoğunluğu 'sıcak gelişmelere' dayalı aile içi şiddet olaylarında gazetelerin merkez ofislerinin de kendilerine 'çek, yaz, gönder' politikasıyla yaklaşmakta ve bu da STK'larla iletişimlerini engellemektedir. Öte yandan, pek çok gazeteci, haberlerinde konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüşlerine yer verilmemesini, bu kuruluşların çalışmalarının eksikliğine bağlamaktadır. Çoğunluğu bu alanda çalışan STK'ların faaliyetlerini yetersiz bulduklarım belirtmekte, bu nedenle de bu kuruluşların haberlerin içinde yer alamadıklarını belirtmektedirler. M3, gerektiğinde kadın alanında çalışan STK'ların görüşlerine başvurduğunu, ancak bunların da gazete editörleri tarafından 'törpülendiğini' ifade etmektedir. STK'larla ilişkilerinin güçlü olduğunu düşünen bir muhabir ise (M9) aslında mağdurun 'sahiplenilmesi' için yardım istemek üzere STK'ya başvurmaktadır: "Aslında başvuruluyor. Ulaşma sorunumuz da olmuyor. Biz bir durum yaşandığında mağdur kadın sahiplenilebilir mi diye sorguluyoruz bu kuruluşları. Hem yardımcı olmak, hem de iki tarafın da sesini duyurmak üzere yaparız bunu". M10 ise görüşlerini şöyle dile getirmektedir: "Kadın derneklerinin 'feminist' görülmesinden kaynaklanıyor olabilir. Feministlik Türkiye'de yıllardır sadece Duygu Asena'ya etiket oldu. Oysa dünyada, kadınların fabrikada çalışıp erkeklerden daha az para almasıyla

19 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve ortaya çıkmış bir şey; ancak bizde her gün cinsellikle bağdaşürılan bir kavram. Çoğu kadın da bu demekler altmda yürütüyor davasmı. Türkiye'deki algılanış şeklinin farklı olması bir somn olabilir". Gazetecilerin, kadınlara yönelik politika üreten resmi kumrulardan birisi olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile özellikle şiddete uğramış kadmlara yardım mekanizmalarını işleten Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile ilişkileri de zayıftır. Polis adliye muhabirlerinin görüşme sırasında verdikleri yanıtlardan, bu kurumlar arasında ağırlıkla SHÇEK'i tanıdıkları, onu da ağırlıkla kimsesiz çocuklara sağladığı hizmetler nedeniyle bildikleri anlaşılmaktadır. Bu kuruluşun çeşitli illerde hizmet veren taşra teşkilatının varlığının bu bilinirlikte rol oynadığı düşünülebilir. Gazeteciler, şiddete uğrayan kadınlar söz konusu olduğunda, kendilerinin SHÇEK'le ilişki kurmaları yerine, bu kurum görevlilerinin gazetelerde çıkan haberlerde söz konusu şiddet mağduru kadmlara ulaşmak için kendilerini aradıklarmı belirtmektedirler (Mİ). Yani burada da çoğunlukla tek yönlü bir ilişki söz konusudur. Neredeyse her gün aile içi şiddet olaylarına tamk olup, bunları haberleştiren gazetecilerin şiddeti önleme mekanizmaları ile ilgili bilgiler de zayıftır, sadece bir gazeteci konuşması sırasmda (M2) sığmma evlerine değinmektedir. Gazetelerde yayınlanan haberlerin içerik çözümlemesinde haberlerin aile içi şiddet mağdurlarının izleyecekleri yollar hakkında bilgilendirici yönünün zayıf olduğu sonucuna ulaşılmıştı. Bu veriden hareketle, araştırma kapsamında görüşlerine başvurulan gazetecilere, aile içi şiddeti önlemeye dönük yasal düzenlemeler ve tedbirlerle ilgili konularda neler düşündükleri sorulmuştur. Görüşülen gazetecilerin kadmlara yönelik şiddeti önlemeye dönük yasal düzenlemeler ve şiddet gören kadmlara sağlanan hizmetler konusunda yeterince bilgisi olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. M l'in "Türkiye'deki son yasal düzenlemeler konusunda ne düşünüyorsunuz?" sorusuna yanıtı "Bunu es geçsek" şeklinde olmuştur. Sadece Ankara'da görev yapan, ağırlıkla siyasi haberleri izleyen 2 kadm gazeteci (M8 ve M9) bu

20 20 iletişim : araştırmaları konudaki soruya Türk Ceza Kanunu'na atıfta bulunarak yanıt vermekte, bir gazeteci ise (M6), Basm Kanunu'na atıfta bulunmaktadır. Görüşülen gazetecilerden sadece biri (M10) bu konudaki esas düzenlemelerden biri olan ve aile içinde şiddet gören kadını korumaya yönelik önemli hükümler içeren 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un içeriğindeki 'şiddet uygulayan kocanın, hakim kararıyla evden uzaklaştırılması' hükmüne atıfta bulunmaktadır. Bu muhabir de kadındır. Cinsel şiddetin sunumu Aile içi şiddet haberlerinde belirlenen önemli bir sorun da, tecavüz gibi cinsel şiddetin sunumunda pornografik çağrışımlar yapacak biçimde ayrıntılara yer verilmesidir. Muhabirlerin bu tür ayrıntılara haberlerde niçin yer verildiğine ilişkin soruya verdikleri yanıtlar şöyledir: M4: "Olayı özüne bağlı kalarak anlatmamız lazım, Bir cinsel taciz girişimi olduğu için bu şekilde anlatılması gerekiyor." M5: "Bu gerçek neyse onu aynı şekilde aktarmak için yapılıyor." M6: "Toplum olarak sekse aç insanlarız. İşitsel ve görsel anlamda. Bizim gazetelerin internet yayınlarına bakıp, şunu diyebilirim; bir mankenin erotik fotoğrafları varsa, haber çok tıklanıyor. Gayri ihtiyari siz de bu talebi kullamyorsunuz. Bir yerde haberin okunması ve gazetenin satılması için kullanılıyor. Arka sayfa güzeli diye bir şey var, ne alaka diyeceksiniz, ama okutturuyor haberi." Zaman gazetesinden bir kadın muhabir ise asla bu tarz haber yazmadığım belirterek şöyle dedi: M7: "Zaten bu tarz haberleri yazanların çoğu da erkek muhabirlerdir". Yine Zaman gazetesinden bir başka kadın muhabir benzer bir biçimde konuya eleştirel yaklaşarak şöyle dedi:

21 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve M10: "Tecavüz esnasında bu kadının neler yaşadığını, bu haber yapıldıktan sonra neler yaşayacağını düşünmeden bunu gazeteye sokan erkek masum olamaz. Kendi yakınlarından birinin başına geldiğinde ne olacağını düşünerek, empati kurarak yapılmalı haberler." Aile içi şiddetin haber değeri ve aile içi şiddet haberlerinin seçimi Aile içi şiddet olaylarıyla, yukarıda haber kaynaklarıyla ilgili başlıkta tartışıldığı gibi ağırlıkla polis adliye muhabirleri ilgilenmektedir. Zaten, içerik çözümlemesi sırasmda AİŞ konusunda yaptıkları haberlerin sayısıyla öne çıkan ve çalışmanın bu bölümünde görüşlerine başvurulan 10 muhabirden 7'si polis-adliye muhabiridir. Haberin 'olağandışı ve çarpıcı' olaylara ilişkin olduğu göz önüne alındığında 'adli vakalar' başından beri haber değeri yüksek olaylar olarak görülmektedir. Bu nedenle, gazetecilikte bir uzmanlaşma alanı olarak 'polis-adliye' muhabirliği temel alanlardan biridir. Bu bağlamda, polis adliye muhabirleri, işlerini ağırlıkla 'zor ve stresli bir iş' olarak tanımlamaktadırlar. Yapükları iş nedeniyle sürekli mutsuz ve sorunlu insanların dramına tamk olmaktan şikayetçi olan gazeteciler, bunun kendi psikolojilerini de etkilediğinden şikayet etmektedirler. Mİ bu durumu şöyle ifade etmektedir: "Gördüğümüz olaylardan etkileniyoruz. Özellikle çocuklar üzerinde olunca daha çok etkileniyoruz. Gözlerimizin önüne kendi çocuğumuz geliyor". Her gün 'adli vaka' tanımına giren pek çok olay meydana gelmektedir. Aile içi şiddet olayları bağlamında da, olaylarm türü ve içerdiği şiddet türü ve düzeyi açısından polisin - jandarmanın ilgilenmek durumunda kaldığı, böylelikle de 'adli vaka' sınıflamasına giren pek çok olaydan hangileri, nasıl ve niçin haber yapılmak üzere seçilmektedir? Bu sorunun yanıtına geçmeden önce, polis adliye muhabirlerinin mesleki pratiklerinin, haber kaynağı olarak işbirliği yaptıkları güvenlik güçleriyle oldukça fazla bütünleştiği değerlendirmesini yapmak gerekir. Bu alanda çalışan gazetecilerin işbirliği halinde bulundukları 'güvenlik güçleri'nin davranış kalıplarını benimseyip, asıl meslekleri

22 22 iletişim : araştırmaları nin önceliklerini göz ardı ettikleri sıklıkla dile getirilen bir eleştiridir. Gazetecilerin tümü, sorumluluk bölgelerinde meydana gelen olayları anında öğrenebilmek için polisin haberleştiği telsiz frekansını dinlemektedir. Böylesi bir çalışma ortamında hangi olayın haber yapılacağı da kaçınılmaz olarak polislerin olaya atfettiği 'değer/önem' ile ilişkili hale gelmektedir. M2, "Zaten anonsun gelişine göre, kişinin ağzından çıkan cümlenin seyrine göre bizim konuya bakış açımız şekillenmeye başlıyor" demektedir. Gazetecilerin bu çalışma yöntemi, gazetelere yansıyan aile içi şiddet haberlerinin ağırlıkla fiziksel şiddet olaylarıyla ilgili olmasını da açıklamaktadır. M4, "Psikolojik şiddet veya baskı gibi durumlar çok adli vakalar olmadığı için pek haberleşmez, çünkü genellikle aile özelinde kalan şeylerdir" sözleriyle aslında gazetecilerin sadece polisin uğraşacağı kadar 'ağır aile içi şiddet' olaylarıyla ilgilendiğini, 'aile özeli' ile ilgilenmediğini belirtmektedir. M6, ise "Fiziksel şiddet haberleri daha çok çıkar tabii ki" dedikten sonra eklemektedir, "Fakat buradaki şiddetin de dozunun yüksek olması lazım". Bu açıklamalar, gazetelerde kadına yönelik aile içi şiddet haberlerinin niçin ağırlıkla fiziksel şiddetle ve onun içinde de öldürme ve yaralamayla ilişkili olduğunu göstermektedir. Gündem ve birinci sayfada aile içi şiddetin yeri Gündemde seçim gibi 'daha önemli' olaylar olduğunda, bu tür haberlerin gazetelerde daha az yer bulabileceğini kabul etmektedirler. M7, "Bu doğal, çünkü bu tür dönemlerde seçim haberleri insanların daha çok ilgisini çekiyor". M8 ve M9 ise gazetelerin sınırlı sayıda sayfaya sahip olduğunu ve gündemin farklılaştığı dönemlerde aile içi şiddet haberlerinde azalma olabileceğini kabul etmektedir. MlO'un açıklaması şöyledir: "Bu doğaldır. Çünkü aile içi şiddet olayları belli periyodda gerçekleşen haberlerdir. Gündemde türban olayı ya da Kuzey Irak Harekatı varsa, gündemi bunlar meşgul eder. Kadına şiddet böyle dönemlerde geri planda kalır, çünkü süregelen, her gün yaşanan bir olaydır". MlO'un açıklaması, aslında, haberin tanımı içinde yer alan 'yenilik' kavramı ile ilişkilendirildiğinde doğru, ancak bir o kadar da mesleki deformasyonun izlerim taşıyan bir açıklamadır. Bu

23 Altun - Gencel Bek Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve açıklama, aile içi şiddet olgusunun gazetecilerin gözünden, 'olağan, sıradan, doğal' kabul edildiğinin de kamü olarak değerlendirilebilir. İçerik çözümlemesinden elde edilen bulgular aile içi şiddet haberlerinin ağırlıkla 3. sayfada yer aldığını göstermektedir. Bir aile içi şiddet haberinin 1. ya da 3. sayfada verilmesini sağlayan gerekçe nedir? Gazeteciler bir aile içi şiddet haberinin 1. sayfada yer bulabilmesi için gereken kriterleri şöyle ifade etmektedir: Mİ: "Haberin ilk sayfada yer alması için hikayenin çok ilginç olması gerekir. Çocuğuna ya da eşine değişik bir şekilde şiddet uygulamışsa... hikayeye bağlı daha çok dediğim gibi." M2: "O sanırım, fotoğraf güzelliğine göre değişiyor. İlk sayfadan girebilecek kalitede bir fotoğraf... Yani gözü morarmış, dişler, ağızdan kan akan bir fotoğraf olursa girebilir. Ama mesela Pazar günü haberini yaptığım bir kadın, uyuşturucu parası vermediği kocası tarafından sırtından bıçaklanmış, hastaneye gitmiş, ayakta tedavi görmüş, bandajlanmış ve bırakılmış. Fotoğraflara bakıyorsunuz sargı yok, bandaj yok, kan yok... Kan olmadığı için Doğan Grubu'nun hiçbir yayınında yer almadı. Bir gün sonra Sabah gazetesi -beraber gitmiştik habere arkadaşla- haberi yayınladı. Daha çok ajitasyon yapılmış, 'çocuklar bakıma muhtaçtı, ayakları çıplaktı' tarzı bir haber yapılınca Milli Eğitim Bakanı'nın talimatıyla aileye sahip çıkıldı. Kadının dayak yemesi veya kocasının onu bıçaklamış olması belki de haberin girmesine yeterli olmadı. Ama çocuklar okula gidemiyor, ayakları çıplak diye bir haber yapınca yayınlandı." M5: "Adam karısının kafasım kesseydi manşet olurdu, ama hep kavga haberleri olduğu için üçüncü sayfada çıkması normal." M6: "Amiyane bir tabirle, herkes gol atıyordur kaleye, ancak birinin attığı gol çok mükemmeldir. O değerini artırır. Birinci sayfaya taşınacak bir haberdir. Şiddet konusunda da insanların 'Aaa, yuh...' diyebilecek doza gelmesi lazım. Biz oraya adam eşini dövdü diyoruz. Okuyucu, 'E, ben de atmıştım ne var ki?' diyor." M8: "O haber sıralamasmda birinci sayfaya uygunluğu, o haberin büyüklüğünü belirleyen kadının gördüğü şiddet..."

24 24 iletişim : araştırmaları M10: "...Kadına yönelik şiddet süregelen, her gün yaşanan bir olaydır. Kanıksama normal görme. Olay ancak çok önemli olduğunda birinci sayfaya yerleşir. Mesela çok abes bir durum yaşanır. Kocası karısını herkesin gözü önünde bıçaklar, darp olabilir. Farklılık, acayiplik." M3: "(Olaya karışan kişi) Popüler olduğu zaman birinci sayfadan verilebiliyor. Sanatçı ya da tanınmış bir kişi olduğu zaman çoğunlukla." Saldırgan ve mağdurun görüşlerine başvurma Aile içi şiddet haberlerinde genellikle saldırganların ifadelerine yer veriliyor oluşu, haberlerde ağırlıkla onların bakış açısının egemen olmasına neden olmaktadır. Muhabirler, söz konusu haberlerde, mağdurlardan daha çok saldırganların görüşlerine yer veriliyor oluşunu, "daha çok saldırıya uğrayan (mağdur) kadının konuşmak istememesinden kaynaklandığını" belirtmektedir. Mİ, M2, M3, M4, M5, M6, M8 mağdur kadınların olayın sonrasını da düşünerek, "şiddetin artarak sürebileceği korkusuyla" susmayı tercih edebildiklerini söylemektedir. M2 ise bazı kadınların gördükleri şiddetin ağırlığı nedeniyle "konuşacak mecali" olmadığının da altını çizmektedir. M2 ve M9 bu konuda başka bir olguya daha dikkat çekmekte ve haberlerin saldırganların görüşleri üzerine yapılandırılmasının nedenini, gazetecilerin haberlerini hazırlarken ağırlıkla, polis ve adliye tutanaklarından yararlanmalarma bağlamaktadırlar: "Şiddet uygulayan biri emniyette sorgulanıyor, savcılığa gönderiliyor. Hakim karşısında sorgulanıyor. Ve biz bu kişi ile bire bir konuşmasak bile, emniyetteki ifadeden yararlanıyoruz, mahkemedeki tutanakları kullanıyoruz. Dolayısıyla haberi yazarken de şiddeti uygulayamn ağzından yazıyoruz (M2)". 'Aldatan kadın'a uygulanan şiddeti haberleştirmek Aile içinde kadına yönelik şiddet pek çok biçimde gerekçelendin 1- mekte ve bu yolla da haklılaştırılmaktadır. Bu gerekçelerden biri de kadının eşini 'aldatması'dır. 'Aldatma' ile gerekçelendirilen şiddet olaylarının haberleştirilmesi sırasında, bu gerekçe, kadının şiddet gör-

25 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e meşini haklılaştırıcı bir unsur olarak metinde yer bulmaktadır. Zaman gazetesinden bir muhabir, 'toplumumuzun ahlak yapısı nedeniyle' bunu haberlerde belirtmediklerini söylemiştir (M7). M3 ise haberde 'aldatan' kadın vurgusunun yer almamasını"kadının kişilik haklarının korunması" açısından değil, "diğer kadınları teşvik etmemesi için" gerekli görmektedir. M5 ise, "Türk toplumu bu tür şeyleri kabullenmediği için" aldatan kadının uğradığı şiddeti haklılaştırabileceğini düşünmektedir. Serpil Sancar'm şu görüşü bunları yorumlamaya yardımcı olabilecek niteliktedir: Sancar'a (2004) göre, Türk modernleşmesindeki kadın tahayyülü alt smıf gelenekselliğine karşı eğitimli olarak tanımlansa da aynı zamanda 'mazbut, fedakar ve aileye sadakat' özelliklerini içermektedir. Gazetecilerden bir kısmı, aldatma olgusunun kadının özel yaşamı ile sınırlı görülemeyeceğini, onun şiddet görmesinin gerekçesini oluşturduğu için, nedensellik ilişkisi açısından bu bilginin haberde yer alması gerektiğini belirtmektedir (Mİ, M4). M2, haberinde doğrudan bir aldatma vurgusuna değil, sadece 'şüphesine' yer verebileceğini kaydedip, "çünkü ben o kadının eşini aldattığına tanık olmadım" dedikten sonra, "Ama okuyucu, bu adam bu kadını niçin dövmüş diyecek. Bunu belirtmek zorundayız. Habercilikte, 5N1K kuralını uygularken bu ilgiyi kurmak zorundayım" açıklamasını yapmaktadır. Kadın gazeteciler bu konuda erkek meslektaşlarmdan bir ölçüde farklılaşmaktadır. Cevaplarında mesleki davranışları ile böylesi bir soruya yanıt vermek zorunda kalan bir kadın gazeteci olmanın yarattığı karmaşa görülmektedir. Tümü, aldatmanın bir kadının şiddet görmesi için haklılaştırıcı bir gerekçe olamayacağı hakkında hemfikir olmakla birlikte, cevapları bunun haberde belirtilmesi hususunda benzer netliğe sahip değildir. Örneğin M9'un, "Aldatmışsa hak ediyordur tarzı bir hak etme yargısı kesinlikle kullanılamaz. Daha çok karşı tarafın bunu ne kadar hazmettiğine bağlıdır. Gerçekten böyle bir durum varsa, erkek aidattaysa ve kadın onu dövdüyse mesela... Yani çıkamadım bu işin içinden... Ortada somut bir durum varsa bu yazılır; fakat bunu hak ettiği gibi bir sonuç çıkarılmaması lazım" cevabında bu karmaşanın izlerini görmek mümkündür.

26 26 iletişim : araştırmaları Zaman gazetesinden bir kadın muhabir ise (M10) farklı bir eleştiride bulunmaktadır: "Bazı gazeteler eğer aldatan kadın başörtülüyse bunu ilk sayfadan verebiliyor. Kadın başörtülü olmasa, ilk sayfadan girmeyecek haber. Duruma göre değişebiliyor". Muhabirlere göre aile içi şiddetin tanımı ve kökeni Görüşülen muhabirlerin önemli bir kısmı, aile içi şiddeti, M4'ün sözlerinde olduğu gibi, "Sadece erkek görülmemelidir aile içi şiddetin temelinde. Birçok farklı yolu vardır: Annenin çocuğa uyguladığı şiddet, çocuğun anneye uyguladığı şiddet..." biçiminde tanımlamakta, sorunu kadına yönelik aile içi şiddetle ilişkilendirmemektedir. Aile içi şiddet tanımı ile kadınların aile içinde uğradıkları şiddet arasında doğrudan bağ kuranların ise sadece kadın muhabirler oldukları görülmektedir. Ancak yine de, bunlar bile binada ağırlıkla çocuğa yönelik şiddeti anlatmaktadır: M7 (kadın): "Aile içi şiddet, ailede en az güçlü olanların - özellikle annelerin ve çocukların -kendilerinden yaşça ve daha güçlü kişilerden gördüğü baskı, fiziksel şiddet ve dayaktır." M8 (kadın): "Ben bunu aileden gelen tutum ve toplumsal kültürden geldiğine inanıyorum. Sonuçta kadım aşağılayan, kadım ikinci sınıf sayan bir kültürden geliyorsanız; babamz annenizi rahatlıkla aşağılıyorsa, ittirip kaktırıyorsa ve ona her şekliyle ikinci sınıf olduğunu hissettiriyor, dövüyorsa doğal olarak siz de hak sayarak yapıyorsunuz bu tür hareketleri." M10 (kadın): "Birçok araştırmanın da gösterdiği gibi şiddet öğrenilebilen bir davranış. Eşinden dayak yiyen bayanların çocuklarına daha çok şiddet gösterdiği ya da ailesinde çocukken şiddet gören kadınların evlenip eşlerinden dayak yediklerinde bu durumu kanıksadıklarından normal geliyor." Aile içi şiddetin nedenleri eğitimsizlik, çiftlerin uyumsuzluğu, psikolojik bozukluklar, ekonomik nedenler (maddi yetersizlikler), erkek çocukların yetiştirilme biçimi olarak sıralanmaktadır.

27 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Haberlerde "aile içi şiddet" ifadesinin kullanımı "Aile içi şiddet" tanımı gazete haberlerinde yer bulmayan tanımlardan biridir. Olgunun toplumsal düzlemde isimlendirilmesi/tanımlanmasının eksikliği ile ilişkilendirilebilecek bu yokluğun gazeteciler cephesinden gerekçesi nedir? Bu sorunun yanıtına geçmeden önce, gazetecilerin aile içi şiddet sorununu toplumsal sistemle ilişkilendir- mek yerine her birini birbirinden bağımsız adli vakalar olarak gördüklerini belirtmekte yarar vardır. Çoğunun yanıtından, böyle bir eksikliğin ne tür bir sorun oluşturabileceğini dahi kavramadıkları anlaşılmaktadır. Bazı gazeteciler bu tanımın kullanılmamasını gazetecilik pratikleri ile ilişkilendirmekte (M6, M7, M8, M9) ve bunda bir "kasıt aramamak gerektiğini" düşünmektedir (M7). Tercih ağırlıkla, haberi okuyan halkın bildiği/kullandığı kavramsal çerçeve ile ilişkilendiril- mektedir. Yani gazeteciler, okuyucuların "aile içi şiddet" tanımını anlamayacaklarından endişe ettikleri için bu kavramı kullanmadıklarını belirtmektedir. Örneğin M6: "Siz konuya akademik olarak bakıyorsunuz ve oradan bakınca haklı olabilirsiniz. Ama biz kamuoyuna yönelik bir gazete çıkarıyoruz. Eğitimli eğitimsiz, pek çok kişiye hitap ediyor. Biz haberi natürel bir hale getirmeliyiz. Biz oraya, "Kadına yönelik şiddeti bitirin, aile içi şiddet önlensin!" yazdığımızda, adam "ne diyorsunuz kardeşim" diyor. Ancak biz "karını dövme, çocuklarını dövme!" dediğimizde anlıyor. Onun kafasında bu tür akademik terimler yok ki. Önce bunu anlatmalıyız. Aklına yerleştirmeliyiz. Biz de isteriz, sadece haber yazalım, insanların hepsi de okusun. Ama toplumumuz o seviyede değil. Bu ülkede hala resmi görmeden, habere inanmayan insanlar var. Biz hala insanlara bu tarz şiddet olaylarının olduğunu, hatta çok yaşandığını anlatmaya çalışıyoruz". Haberin dili ve kullanılan sıfatlar Haber yazılırken, aslında olayın taraflarınca hiçbir zaman kullanılmayan pek çok tanımlamanın metinlerin içine sızdığı görülmektedir. Özellikle mağdur kadının dış görünüşüne (özellikle güzelliğine) sıklıkla vurgu yapıldığı, saldırganla ilgili ise, onun davranışını bir ölçüde gerekçelendirecek tanımların haber yazım sürecinde haberlere

28 28 iletişim : araştırmaları eklendiği görülmektedir. Bu tanımlar haberlere niçin eklenmektedir? Açıklamalarından, gazetecilerin öncelikle haberin 'böyle yazılması gerektiğine' inandıkları anlaşılmaktadır. M5'in "haberi yazarken yazı şekline öyle geldiği için" açıklaması, kadına yönelik aile içi şiddet haberlerinin kaleme alınma biçimiyle ilgili 'alışkanlıklara' vurgu yapmaktadır. Ama dile getirilen gerekçelerin içinde bu tabirlerin haberin anlaşılmasını ve okunmasını kolaylaştırdığı yönündeki görüşler de ağırlıklıdır: Mİ: "Bunları genellikle biz ekliyoruz. Bazı gazeteler güzel kadın dediğimizde haberi kullanıyor. Uyguladığı şiddete göre de -laf aramızda- 'cani koca' sıfatını biz ekliyoruz yine. Bu sıfatları koymamızın nedeni hem pratik hem de haberi okuttuğunu düşündüğümüz içindir." M2: "Haberi bu sıfatlarla yazmazsak girmiyor. Gazetelerin yayın politikasını göz önüne alarak çalışan arkadaşlara bağlı. 'Kadın güzelmiş ya. Tamam, güzel kadın diyelim', 'minik çocuk diyelim'. Ben farklı bir kurumda çalışsam daha farklı bir üslup kullanabilirim." M3: "Bunlar okuyucuyu cezbetmek için kullanılan tabirler. Bunlar olunca ilk sayfa haberleri daha çok okunuyor." M4: "Haberi bir yerde süslememiz lazım." M6: "Haberin seslenişini ve tansiyonunu yükseltmek içindir. Karısını kırk yerinden bıçaklayan kocaya, 'cani koca' denebilir, başka bir sıfat bulunmaz herhalde. Biz demesek bile kamuoyu diyecektir. Toplumun büyük kesiminin dile getirdiği şeyleri basın olarak bizim dile getirmeme lüksümüz yok." M7: "Bunlar metinlere renk katmak için ekleniyor. Habere albeni katmak için ya da haberdeki kişilerin özelliklerini ön plana çıkarmak için, mağdurun mağduriyetini ön plana çıkarmak için. Çünkü biliyorsunuz, Türk toplumu sıfatları seviyor." M8: "Bizim bir haber dilimiz vardır. Kullandığımız sıfatlar var. Habere hareket katmak amaçlı. Olayın görsel malzemesi olmadığı için

29 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve (olay am görüntülerini kastediyor) bizim, adamın ne kadar cani, kadının da ne kadar çok dayak yediğini veya ne kadar güzel olduğunu, gösterme şansımız yok. Haberi yaparken bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu göstermek için sıfatlara ihtiyacımız var." "Ben bireysel olarak çok fazla sıfat konmasından yana değilim" diyen bir muhabir (M9) ise ilginç bir biçimde şöyle devam ediyor: "Eğer bir kadm güzelse, 'güzel kadm, vahşi kocası tarafından taciz edildi' şeklinde bir haber yazmak bana göre uygun değil... Kadının güzel olması, haberin birinci sayfadan girmesi için bir artı olabilir." 'Aile içi şiddet en çok doğudadır' algısı İçerik çözümlemesi, kadma yönelik şiddet haberlerinin ağırlıkla büyük kentlerden geldiğini göstermektedir. Muhabirler de bunun nedenini medya kuruluşlarının büyükşehirlerdeki örgütlenmesiyle açıklamaktadırlar: "Taşra, ajans muhabirlerine emanet gibi gözüküyor. Haber olsa bile bire bir ilgilenen bir muhabir olmadığı için diğer şehirlerde olan olaylar çok yansımıyor (M8)". Ayrıca gazeteciler 'doğudaki'8 ilişkilerin daha kapalı olması nedeniyle, bunun dışarıya çok yansımadığım düşünmektedirler: "Doğuda da dayak çoktur, ama o mahremiyetten dolayı aile içinde kalmaya mahkumdur" (G7). Bir diğer görüş de, yine doğudaki kadınların şiddeti "normal bir şey" olarak kabullendikleri, bu yüzden de şikayete, dolayısıyla da habere konu olmadığı yönündedir: "Doğu'daki bir kadma soruyorsun; 'Şiddet görüyor musun?' diyorsun. 'Hayır' diyor. Konuştukça anlıyorsun ki, adam resmen dövüyor karısını. Kadm bunu şiddet olarak anlamıyor. Daha konuştukça anlıyorsunuz ki, babası da annesine şiddet uygulamış, annesi kendisine şiddet uygulamış. Bu normal bir şey onun için. Bunu bir sorun olarak görmüyor" (M10). İçerik çözümlemesi sırasında dikkat çeken bir durum da, kadma yönelik şiddet haberlerinin metropollerden gelmesinin yanı sıra, bun- 8 Örnek için bakınız 'Töre cinayetleri bir Kürt geleneği', Hürriyet, 24 Ekim 2006: 17.

30 30 iletişim : araştırmaları lar içinde de Adana'dan gelen haberlerin oldukça fazla olmasıydı. Adana'da görev yapan gazeteciler bunun nedenlerini şöyle açıklamaktadırlar: Mİ: "Doğu'dan aldığı göçten kaynaklanıyor. Çoğunun kültür seviyesi çok alt kesimden. En büyük neden işsizlik." M2: "Birçok nedeni vardır; birincisi çok fazla göç almış olması. Güneydoğu kökenli insanların gelmiş olması. İkincisi, Adana'daki polis muhabirlerinin çok iyi çalışıyor olması." Muhabirlerdeki ethnocentrism ve cinsel ayrımcılık söyleminin yanı sıra görülen sınıfsal ayrımcılık daha önce şiddetin temsiline ilişkin gazete haberleri üzerine yapılan bir çalışmada da ortaya çıkmış ve şiddet aslında her sınıfsal tabakadan gelebildiği için, bu temsil eleştiriye uğramıştı (Aziz vd., 1994). Haberlerin aile içi şiddetin kökenleri ve mücadele konusunda bilgilendirmesi Gazetelerdeki haberlerin aile içi şiddetin toplumsal kökenlerini işleyen, ataerkil toplum düzenini ve kadımn ikincil konumunu sorgulayan, aile içi şiddeti bu perspektiften tartışan haberler olmadığını yukarıdaki metin analizi ortaya koymuştu. Bu durumu muhabirler ağırlıkla yine gazetecilik pratikleriyle ilişkilendirerek açıklamaktadır. Bazı muhabirler (M2, M4, M6) bu durumu, bu konuda üniversitelerde ve STK'larda yapılan çalışmaların yetersizliğine bağlamakta, dolayısıyla içeriğinden yararlanarak haber yapacakları metinlerin eksikliğine vurgu yapmaktadır. Üniversitelerdeki kadın çalışmaları bölümleri, merkezleri, kadın dernekleri düşünüldüğünde bunlar, geçerliliği tartışılacak iddialar olarak durmaktadır. M2 ayrıca, çalıştığı gazetenin 'kısa ve öz' haberler istediğini belirtmekte ve eklemektedir:"sizin bahsettiğiniz kökeniyle ilgili sorgulayıcı çalışmaları Cumhuriyet, Radikal, Zaman gibi fikir gazeteleri olarak adlandırabileceğimiz türdeki gazeteler yapar".

31 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Aile içi şiddet haberlerinde şiddete uğrayanların hak arama yöntemlerine ilişkin bilgiler yer almamaktadır. Oysa, okuyucular arasında mağdur kadınlar da olabileceğinden bu bilgi çok önemli olabilir. Muhabirler ağırlıkla bu tür bilgilerin yaptıkları haberin türü nedeniyle içerikte yer almadığını belirtmektedir. Mİ, "genelde sıcak haber yaptıkları" için bu tür bilgilere haberlerde yer vermediklerini söylemektedir. M8 de bunun "haberin bütünlüğü ile ilgili bir şey" olduğunu belirtmekte ve açıklamasını şöyle sürdürmektedir: "Yani siz olayı anlattığınız bir haber sonrası bu tarz bilgilendirmeleri yapamıyorsunuz. O biraz haberle ilgili bir gelişme, zaman zaman yapabiliyorsunuz ancak". M6 ise, "Bizim yazmamızla, bunlar öğrenilmiş mi olacak? Bana göre, hayır" demekte ve eklemektedir: "Her yerde hizmet verdiğiniz zaman anlamlı olur, işe yarar. İzmir Barosu'nun bu konuyla ilgilenen bir sistemi var; Arıyorsunuz, avukatınız geliyor, direkt sizi alıyor, sığınma hakkınızı veriyor, sosyal güvencenizi sağlıyor, hukuksal açıdan her yönden yardımcı oluyor. Her şeyi yapıyorlar". M6 bu hizmetin duyurulmasıyla ilgili bir haber yapmak üzere girişimde bulunduğunu, ancak "sadece 100 kişi bu hizmetten yararlanmak için başvurduğundan" sayıyı haber değeri açısından yetersiz görüp, "bunu ben bile haber yapmadım" demektedir. Oysa, bize göre, neden bu kadar az kişinin başvurduğunu sorgulayan ve araştıran bir haber yapılabilirdi. Anlaşılan çok satma, tiraj, rating sözlerinde de görüldüğü gibi her şey sayıya indirgenmiş durumda. Bu bir haberin konusunda bile söz konusu. M7 ise bu konuda muhabirler duyarlı olsa da, gazete merkezlerinin "Çok adres ve numara verilmesin!" talebini dile getirdiğini belirtmektedir. Daha sorumlu bir basın için öneriler Daha sorumlu bir basın aile içi şiddeti nasıl haberleştirmeli? Görüşülen gazetecilerin neredeyse hepsi aile içi şiddetin TV'de temsi- 9 M6, kamuoyunda Alo Şiddet Hattı olarak bilinen "183"ü kastetmektedir. Bu hizmet baro tarafından değil, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından verilmektedir.

32 32 iletişim : araştırmaları line dair eleştirel tutum takınsalar da (Mİ, M2, M3, M5, M6, M8, M9, M10) basının rolünü çok fazla sorgulamadı ve bu nedenle de konuyla ilgili pek fazla öneri getirmedi. Bazı muhabirlerin (Mİ, M5) bu konudaki önerileri oldukça 'radikal'di: Örnek oluşturabileceğinden bu haberlere gazetelerde hiç yer vermemek. M6'mn açıklaması ise, sorunun odağını başka bir noktaya, topluma doğru kaydırmaktadır: "Kimse kimseyi şu kanalı aç, şu gazeteyi oku diye zorlamıyor. İnsanların öncelikle özgür iradelerini belirlemeleri gerekiyor... Biz seçiyoruz, herkes de seçsin izleyeceği kanalı, saatini, izleyeceği haberi de belirlesin. Şunu da bilin, insanlar ne izliyorlarsa, onun cezasını çekerler. Karı koca oturup, Kurtlar Vadisini izleyemezsiniz... Ne ekerseniz onu biçersiniz. Daha iyi yapmak için çaba harcamayıp, söylenmemelisiniz. Medyayı siz sınırlandırmaksınız". Zaman gazetesinden bir kadın muhabir (M10) ise, bu konuda ilerleme sağlanabilmesi için öncelikle medyada bu haberlerle ilgilenenlerin zihniyetlerinde bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu şu örnekle açıklamaktadır: "Öncelikle, olaylara tek taraflı bakmamak, daha düzgün bir dil kullanmak ve verilen haberlerin çözüme yönelik olmasını sağlamak. Üç ay önce, iki profesörün yaptığı araştırma yayınlandı. Birçok gazete ve hatta ben de 'Türkiye'deki kadınların yarısı şiddet görüyor!' şeklinde verdik. Sadece bir gazete benim düşünemediğim, ama daha doğru olduğunu düşündüğüm bir başlıkla verdi: 'Türkiye'deki erkeklerin yarısı kadma şiddet uyguluyor!'. Bu başlık kadını mağdur göstermekten çok erkeği sorunlu gösteren başarılı bir başlık. Bu tür değişik bakış açıları kazandırılmalı bence. Şiddetin sadece kadma yönelik değil, toplumun bir problemi olduğu, nedenleri ve normal kabul edilmemesi gerektiği yönünde haberler yapılmalı". Yukarıdaki gibi bir başka anlamlı öneri (M4), aile içi şiddet haberlerinde şiddeti uygulayana verilen cezalarla, mağdura sağlanan desteklerin daha görünür olması gerektiğini savunurken, M7 bir

33 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e iyileşme sağlanabilmesi için "öncelikle yayın kumlunun, editörlerin duruma gerçek bir sorun olarak bakmaları" gerektiğinin altmı çizmektedir: "Bu bir sorun olarak algılanmazsa yapılan haberlerin, her zaman yapılanlardan bir farkı olmayacak... Daha fazla yer verilip daha fazla ön plana çıkması lazım, bu tarz haberlerin. Medyanm elinden uçanla kaçan kurtulur... Medya bir şeyin üzerine giderse insanlar da buna tepki veriyor. Olumlu anlamda tepkiler geliyor". Editörlerin İş Algıları, Pratikleri ve Aile İçi Şiddet Haberleri Gazetede hangi haberin, nasıl yer alacağını belirleyen editörlerin aile içi şiddet haberlerini nasıl biçimlendirdiği sürecini anlayabilmek için, araştırma kapsamında haberleri incelenen Hürriyet, Posta, Sabah ve Zaman gazetelerinin İstanbul'daki merkezlerinde çalışan 10 editörle görüşülmüştür. Çalışmada muhabirlerin olduğu gibi editörlerin isimlerine de yer verilmemiştir. Çalışma kapsamında görüşlerine başvurulan editörlerin kollektif kimlikleri hakkındaki bilgiler aşağıdaki tabloda sunulmuştur. Tablo 2: Çalışma kapsamında görüşlerine başvurulan editörlere ilişkin bilgiler K o d u Ç a lış tığ ı S ta t ü s ü C in s iy e ti Ç a lış tığ ı Y a ş ı E ğ itim i Ç a lış m a A ğ ır lık lı k u r u m k e n t s ü r e s i d e n e y im i El H ü r r iy e t Ş e f K a d ın İs t a n b u l 4 0 İ.Ü. B Y Y O 18 E d itö r E 2 H ü r r iy e t Y a z ı K a d ın İs t a n b u l 4 5 M.Ü. B Y Y O 2 5 E d it ö r iş le r i E 3 P o s ta E d it ö r K a d ın İs t a n b u l 3 5 M.Ü. ile t iş im 11 E d it ö r E 4 S a b a h E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 4 2 İ.Ü. B Y Y O 2 3 E d it ö r E 5 Z a m a n E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 3 5 İ.Ü. ile t iş im 15 E d it ö r E 6 P o s ta E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 3 7 A n a d o lu ik t is a t 12 E d it ö r E 7 H ü r r iy e t E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 5 2 M.Ü. G H İY O 3 0 E d it ö r E 8 S a b a h E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 4 2 İ.Ü.S B F 2 0 E d it ö r E 9 P o s ta E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 51 İ.Ü. E d e b iy a t F. 2 6 E d it ö r E 10 H ü r r iy e t E d it ö r E r k e k İs t a n b u l 5 3 G a z i E ğ. E n s t. 2 3 E d it ö r

34 34 iletişim : araştırmaları Editörlerin haberlere müdahalesi: 'Soslama' Muhabirler genelde, haberlerin içeriğine ve yazım biçimine editörler tarafından müdahale edildiğini belirten yargılar dile getirmektedir. "Mutfakta (yazı işlerinde) müdahaleler oluyor mu? Oluyorsa ne tür müdahaleler yapılıyor?" sorusuna ise editörlerin kendilerinin cevaplarında ise çelişkili beyanlar söz konusudur. Aynı gazeteden bile hiç müdahale olmadığını söyleyen, 'haberler hiç değişmez' diyen de, müdahaleler olduğunu söyleyenler de vardır. Hürriyet ve Sabah editörlerinin (El ve E4) olmadığım söyledikleri 'soslama'nın, görece daha tabloid özellikler barındıran Posta gazetesinde yapıldığı editör tarafından tanımlanırken AIŞ olaylarının siyasi bir haber olmadığı ima edilerek sansasyonelleştirildiği belirtilmektedir. E3: "Bizim meslekte muhabir ile yazı işleri arasında 'gıcıklık' diye tabir ettiğimiz bir şey vardır. İster istemez birileri keser haberini, fazla gelir, eksik gelir yapmak zorundadır. Aslında muhabir arkadaşların söyledikleri şey biraz içi boş bir şey, bu soslama denilen şey çok da aslında gerçeği yansıtmıyor. Ama şunu yapıyoruz... soslama denilen şey okuyucunun ilk bakışta dikkatini çekecek olan ve akima kazınacak olan şeyse evet bunu yapıyoruz. Ama bunun haberi tahrif etmekle alakası yok. Mesela bir adam karısını on yerinden bıçaklamışsa bunun daha nesine sos koyabilirim ama şunu yapıyoruz; ' Barışmadı on yerinden bıçaklandı' diye veriyoruz. ' Bir aile içi şiddet olayı daha' demiyoruz. Soslamadan bunu kastediyorlarsa evet yapıyoruz. Bizim işimiz bu zaten, bir haberi okuyucuya en çarpıcı haliyle verip o haberin okuyucunun hafızasında, kafasında yer etmesini sağlamak. Onun dışında bu tür haberlerde tahrif olmaz, siyasi haberlerde olabilir onu zaten herkes yapıyor, bu tür haberlerde gerek yok zaten." Soslama yapmadığını söyleyen editörler ise muhabirlerin işi yorum yapmamak olduğu için onlarm yorumlarını ayıkladıklar mı (E4 ve E6) belirterek yaptıkları işi 'genel kabul görecek metinler ortaya koymak' (E4), 'bütün Türkiye'nin anlayacağı bir şekle getirmek' (E5) olarak tarif etmişlerdir.

35 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve E6'nm, haber metinlerinin analizlerinin ortaya koyduğu gibi, haberin 'saldırgan'm yanında olması bulgusunu teyid eden, şiddete uğrayan yerine suçluyu anlamak ve yargılamamak konusundaki duyarlılığı ise dikkat çekicidir: "...suçlu olan, bunun karşılığını görecek olan, bir şekilde yargı önüne çıkacak olan kişiyi, bir kez daha mahkum etmeli miyiz? Bu da basının düşünmeyi gereken konulardan bir tanesi. Bence yapmamalı. Her şeyi kendi koşulları içinde düşünmek lazım. Diyelim ki bu bir cinayet, cinayet onaylanan bir şey değil, ama gelişimine baktığınızda o dürtüyü, eylemi ortaya çıkaran nedenler olabiliyor. Şimdi o yönleri göz ardı ettiğimizde, çok da sunduğunuz gibi bir şey çıkmıyor ortaya, Tabii ki o suçu hafifletmiyor, ama cezasmı hafifletiyor." Mahkemedeki ifadelerin haberlerde kullanılması yoluyla hakim yargıların pekişmesi ve sansasyonelleşmeye yol açan bir editoryal müdahale örneğini E10 şöyle ifade etmektedir: E10: "Geçenlerde mahkeme şöyle bir karar aldı: 'Rus kadınların Türkiye'ye geliş amaçları bellidir' dedi. Muhabirden gelen haber, 'Belirli sayıda Rus kadm smırdışı edilecek' şeklindeydi. Mahkeme kararı haberin içerisinde küçük bir ayrıntı olarak duruyordu. Ben bunu başlık yaptım... Muhabir bunu hiç düşünmemişti. Haber bu şekle gelince büyüdü. Mesela bu olay editörün müdahalesidir... Aksi yönde de müdahaleler olabilir. Bir başkası hakikaten sansasyonel olabilecek bir haber öne çıkarabilir. Bizim üçüncü sayfa haberlerimiz böyledir. Çoğu zaman sansasyon amacı güder. Muhabirlerin verdikleri haberin tekrar yazılması bazen kaçınılmaz oluyor." Şiddetin türleri ve haber değeri kavramı Daha çok fiziksel şiddetin haberleştirilmesiyle ilgili olarak, editörler de muhabirler gibi, bu şiddet türünün görünür olmasının habere dönüştürülmesinde önemli olduğunu düşünmektedirler. E3, şiddetin haberleştirilmesi için 'polise' intikal etmesi gerektiğim vurgulayıp; "Adliye ve polise giden olaylar genellikle fiziksel sonuçları olan olay

36 36 iletişim : araştırmaları lar. Gözündeki morluk, vücudundaki bıçak yarası... Kadının bize manevi baskı gördüğünden de bahsetmesi lazım. Geldiği zaman bu tarz haberleri es geçmeyiz. Gelmezse diğer olaylarla devam ederiz. Bu malzeme ile ilgili bir olay, mutlaka birinin anlatması gerekiyor" açıklamasını yapmaktadır. E10: "Zaten haber olabilmesi için belli bir noktaya gelinmesi gerekiyor. Siz, 'erkek arkadaşım bana psikolojik şiddet uyguluyor' diye şikayette bulunan birini duydunuz mu? Haber olması için bir şey olması gerekiyor." Psikolojik tahribata saptanmasının zor ve uzun bir süreç olduğunu vurgulayan E4, fiziksel şiddetin gazetecilik açısından anlamını şöyle ifade etmektedir: "Ölüm çarpıcı bir şeydir. Doğurduğu sonuçlar da öyle... Ölüm bakılan bir şeydir, bunu herkes bilir, biz de önemseriz". E7: "Ölüm daha önemli bir sonuçtur. Üst kattaki komşunun çığlıkları aşağıya kadar inmiş. Bu ihbar edilse bile bunu nasıl haber yaparız. Ortada fol yok, yumurta yok. Bu özel hayata girer. Olayın üzerine gitmenin bazen avantajları bazen dezavantajları oluyor. Sonu daha vahim olan olay ister istemez haber oluyor." E8: "Yaralama alelade bir şey, olağan ve sıradan, ölüm ise daha sıra dışı ve sarsıcı." Görüşülen editörlerin, kadma yönelik aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili yapılan yasal düzenlemeler konusunda ayrıntılı bilgiye sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu konuda E6'mn açıklaması, bütün görüşmeleri özetler nitelikledir: "Çok detaylı bilmiyorum düzenlemeleri açıkçası... Genel olarak bu konuda dönemsel olarak bir on-onbeş yıl içinde bazı olumlu adımlar atıldığım düşünüyorum. Yani, iktidarları, hükümetleri bağlamadan, genel bir trend olarak böyle olduğunu düşünüyorum... Bu hassasiyet bizim haberleri ele alış tarzımızı da etkiliyor. Haberleri 10 yıl önce verdiğimiz gibi veremiyoruz. O kadar özensiz davranmıyoruz en azından... Rumuzlamak, insanların isimlerini açık hale getirmemek gibi şeyler konusunda daha dikkatliyiz".

37 Altun Gencel Bek Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Özellikle şiddet olaylarına müdahalede önemli rol oynayan polisin aile içi şiddet olgusuna yaklaşımı ile ilgili olarak eleştirilen yönelten editörler (örneğin El), yasal düzenlemeleri önemsemekle birlikte, bunların hayata geçebilmesi için toplumda bir zihniyet dönüşümünün gerekli olduğu konusunda neredeyse hemfikirdirler. Ancak kendilerinin de bu zihniyet dönüşümünün bir parçası olduğunun pek fazla farkında değilmiş gibi gözükmektedir. Cinsel şiddetin sunumu Sadece aile içi şiddet haberlerinde değil, cinsel suçlara ilişkin bütün haberlerde ortaya çıkan bir önemli sorun da, haberlerin yazılırken, pornografik çağrışımlar yaratacak bir dil kullanılması ve özellikle saldırganların ifadelerine dayamlarak olayların ayrıntılarını ortaya koymak adına haber metninin pornografik bir anlatıya dönüştürülmesidir. Editörler (E3, E4, E5 ve E6) bunun doğru bir şey olmadığı için asla kendi gazetelerinde yer almadığını savunurken, "daha fazla okunacağı düşünüldüğünden bunu kullanırlar" diyen editör de yine benzer bir biçimde (El) 'onlar' söylemiyle kendisinin yapmayacağını ima etmiş oldu. Aile içi şiddetin haber değeri ve AİŞ haberlerinin seçimi Bir gazetenin yazı işlerine gelen bütün haberler gazetede yer bulmaz. Hangi habere gazete sayfalarında yer verileceği ile ilgili olarak 'bir seçme süreci' söz konusudur. E2 bu seçimin gerekçesini "Gazetemizin sayfaları o kadar değerli ve az ki" diye ifade ettikten sonra, "Editör seçer ve uygun olanı gazeteye koyar" diye vurgulamaktadır. E2 bu seçimdeki kriterleri şöyle açıklamaktadır: "Bunu anlatmak çok zor. Bazen öyle haberler geliyor ki, mesela töre cinayetleri kadına karşı uygulandığında çok önem veririz. Kampanyasını da yürüttüğümüz için özellikle kadın bizim için çok önemlidir". E3 ise, ancak "haber avına çıktıkları yerlere yansıyan olayları bilebildiklerini" vurguladıktan sonra olaylardan ancak, adliye ya da poli

38 38 iletişim : araştırmaları se yansıdığı andan itibaren haberdar olabildiklerini belirtmektedir. Yani haber 'avladıkları' yerler adliye ya da polis karakollarıdır:" Onun dışında iki insan arasında yaşanmışsa ve polise, adliyeye intikal etmediyse, tabii ki bizim de haberimiz olmuyor. Şiddet aslında çok rutin, ancak hiçbir zaman alışmamamız gereken bir şey... (bu haberler) her gün geliyor. Ben bunlara hiçbir zaman alışmıyorum ve bunlar benim için haber niteliği taşıyor ve her defasında koyuyorum". Genel olarak görüşülen editörler için AİŞ olayı seçilecek bir haber. Ancak, aşağıdaki sözlerde de görüleceği gibi, AİŞ'in 'sonuçları', 'ilgi çekici olması', 'ölümle, trajik bir olayla sonlanması', 'kamuoyunca tanınan kişiler olması' bu olaylara 'haber değeri' katıyor. E4 hangi haberlerin gazetede yer bulacağının 'toplantıda' konuşulduğunu belirttikten sonra, "aile içi şiddetin de sonuçları çok çarpıcı olduğundan biz yer veririz bu tür haberlere. Bunların nasıl haber olduğuysa toplu halde belirlenen bir şeydir" demekte, ancak eklemektedir; "Sonuçları itibarıyla ilgilendirir bizi haber, namus cinayeti olur, çocuk cinayeti olur". E6: "Haberlerin seçimi biraz bizim için problemli bir konu... Sonuçta şiddet unsuru hem insanların yüz yüze kaldığı, yaşadığı bir şey, hem de duymakta ve konuşmakta ilgi duyduğu bir şey. O açıdan basında şiddetin yer aldığı şeylerin daha ilgi çekeceği düşünülür ve bu tür haberlere yer verilir. Burada uyguladığımız denetim mekanizmaları yok mu? Var ama dikkatsiz ve özensiz olduğumuz yerler de var. Özellikle sansasyon niteliği açısından. Sonuçta canavarca bir fiil, daha sansasyonel görüldüğünde atlamadığımız, üzerine gittiğimiz bir haber oluyor. Burada kritik olan şey sansasyonel bir bakış açısıdır şiddet konularmı ele alışımızda... Şiddeti uygulayana karşı duyulan bir öfkeyle beraber, bunu deşifre etme, bu eylemi deşifre etme duygusuyla yer veriyoruz." E8: "Kamuoyunca tanınmış kişilerin aile içi şiddet olayları ve etik bir problem olacağı düşünülmüyorsa, cinayet ve ölümle, trajik bir olayla sonlanmışsa haber olur."

39 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Aile içi şiddet konusunda kampanya yürüten Hürriyet gazetesi editörü de sonuçta AİŞ haberleri diye ayrı bir şey olmadığını, 'biri öldürülmüşse ya da yaralanmışsa ' haber yapıldığını belirtmektedir. E10: "Aile içi şiddet haberleri diye bir ayrım yok sıralamada. Muhabirler biri öldürülmüş ya da yaralanmışsa haber yapıyorlar. (Ama ) Biz mesela (Hürriyet'i kastediyor) aile içi şiddet haberlerimize logomuzu koyuyoruz. Bu bir ayrımdır." Pek fazla AİŞ haberine yer vermeyen Zaman gazetesi editörü ise ne olduğu çok tartışmalı 'geneli ilgilendiren'10 haberler verdiklerini vurgulayarak AİŞ haberinin pekala caydırıcı olmadan da verilebileceğini görmezden gelmektedir. E5: "Biz bu konuda biraz daha ketum davranıyoruz. Geneli ilgilendiren haberlerin gazeteye girmesine önem veriyoruz. Yerel kalan ve çok vahşi haberleri ise, yayınlamamaya çalışıyoruz. Bu tür haberlerin yönlendirici bir yanı var çünkü. İnsanları, 'bu tarz da varmış, testereyle de öldürülebiliyormuş' şeklinde teşvik etmeyecek haberler yapmaya çalışıyoruz. Daha çok caydırıcı ve sosyal yanlarını vermeye çalışıyoruz." Gündem ve birinci sayfada aile içi şiddet haberleri Editörler gündeme bağlı olarak aile içi şiddet haberlerindeki azalmayı ve bu haberlerin birinci sayfada yer bulma kriterlerini de ağırlıkla, gazetecilik mesleğinin kuralları içinden açıklamaktadırlar. E l'e göre, zaten 'gündem' olmadığından, 3. sayfa haberi olduğundan durum değişmez. El: "Gündeme oturmuş bir haber varsa, diğer haberlerin oranı azalır. Bu noktada aile içi şiddet haberlerinin bir avantajı vardır. Üçüncü sayfa haberleri gündeme göre değişmez." 10 Burada, bu 'geneli ilgilendiren' haber sözünün aslında genel çıkarın, toplumun ortak çıkarının ataerkil çıkarlar olduğunu, genel diye tek bir şey olamayacağını ve kadınların çıkarlarının da çoğunlukla bu 'genel' olanla, 'ortak' olanla çatıştığını (Aziz vd., 1994: 12-13) söylemek gerekir.

40 40 iletişim : araştırmaları Ancak biri E l'le aynı gazeteden iki kadın gazeteciye göre ise gündem 'yoğun'sa, 'önemli' olaylar varsa 'rutin' olanlar, çok 'basit' olanlar ilan ve haber oranının ayarlanmaya çalışıldığı 'altın değeri'ndeki sayfalara giremeyebilir. Burada bu kişilerin 'kadın' olduklarını özellikle vurgulamamızın sebebi, kadınların aile içi şiddet konusunda yer yer daha eleştirel konumlanabilmelerine rağmen, konu mesleki değerler olduğunda erkek meslektaşlarından farklılaşmaması nedeniyledir. E2: "Maalesef gündem yoğun olduğunda olabiliyor. Hürriyet'm sayfaları altın değerinde, ilan ve haber oranını ayarlamaya çalışıyoruz... Bu nedenle çok basit olanlar giremeyebiliyor... İlk sayfada yer aldığında haber değerine bakılır. Birinci sayfadan ölüm haberlerinin girmesi doğru bir şey." E3: "Gündemde önemli olaylar varken bu haberlerin azalması doğaldır, çünkü yurt çapındaki muhabirler o olaya yönelir. Adliyedeki, karakoldaki işler kaçar. Dolayısıyla yazı işlerine böyle haberler gelmez... Aile içi şiddetle ilgili çok haber geliyor. Aile içi şiddet rutin bir şey olduğu için birinci sayfaya konulmuyor. Şu an mesela on beş haber geldi. İkisi aile içi şiddetle ilgili. Haber olması için de genellikle sıra dışı ve etkili olması lazım." E4: "Gündem belirleyicidir, haberlerin azalması bilinçli yapılan bir şey değildir." E5: "Gündemde başka önemli olaylar varken, aile içi şiddet haberlerin azalması son derece normaldir. Zaten aile içi şiddet hiçbir zaman gazetelerin birinci maddesi olmamıştır... Birinci sayfada yer bulmaması, belki ekonominin kötüye gitmesi veya üniversitelerin içinde bulunduğu durum kadar önemli sayılmadığmdandır." Aşağıdaki editöre göre ise 'inşam irite edebilecek' olaylar olduğundan bu haberler pek birinci sayfada yer almaz. E8: "Bu doğaldır, çünkü gazetenin sayfa sayısı sınırlı... Bir olayın payı büyüdüğünde, diğerinin payı küçülüyor... Birinci sayfada yer almamasıyla ilgili olarak, insanı irite edebileceğinden yer almıyor genelde. Şok edici bir trajedi okuyucunun başını çevirmesine neden olan bir unsur olabiliyor diye düşünülüyor."

41 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Daha önce birinci sayfada 'ölüm' olursa aile içi şiddetin yayınlanabileceğini söyleyen editörün söyledikleri ise editörlerin birinci sayfaya ilişkin algılarını daha çok yansıtıyor gözükmektedir: E2: " İlk sayfalarda yer alabilir, ama haber değerine bakılır... Türkiye o kadar yoğun bir dönemden geçiyor k i...haber haberi kovar diye bir söz vardır. Birinci sayfa bizim için çok önemlidir. Gündemde daha önemli bir olay varsa, birinci sayfada yer bulmaz." Saldırgan ve mağdurun görüşlerinin habere yansıması Haberlerde ağırlıkla saldırganın ağzmdan görüş ve bilgilere yer verilmesini, buna karşılık mağdurların görüşlerine bu haberlerde yer verilmemesini editörler, aile içi şiddet mağdurlarının, bu olayların sonunda genellikle konuşamayacak denli ağır sağlık sorunlarıyla karşı karşıya olmasına bağlıyorlar. Örneğin, E3, "Mağdur konuşamaz durumda oluyor, hastanelik oluyor. Örneğin sedyede on yerinden bıçaklanmış yatan bir kadının görüşünü almak pek mümkün değil..." açıklamasını getirirken, E5 de aynı noktaya dikkat çekip, "Mağdur ya hastanede oluyor ya da ölmüş oluyor" gerekçesini dile getirmektedir. Editörler, haberlerde ağırlıkla saldırganların görüşlerinin yer almaşım da, bu haberlerin ağırlıkla poliste ya da mahkemede alman ifadelere dayandırılmasına bağlıyorlar: "Haberler çoğunlukla polis yardımıyla yapılıyor. İfadelerden yola çıkılıyor. Olayın çıkış noktası mahkeme olduğundan oraya daha çok mahkum ve zanlılar geliyor" (E4). Ancak bu açıklama hiç inandırıcı değildir. Zira, AİŞ'e ilişkin çalışan kadın kuruluşları ve uzmanlarm da görüşü alınabilir. 'Aldatan kadın'a uygulanan şiddeti haberleştirmek Aile içi şiddet haberlerinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri de, haberin kadımn uğradığı şiddeti haklılaştıracak biçimde kurulmasıdır. Bu tür haberlerde temel dayanak noktasını ise, ataerkil toplumun kadına biçtiği roller ve değer yargılan oluşturmaktadır. Bu değer yargıları açısından bakıldığında 'evli kadının eşini aldatması' onun şiddet

42 42 iletişim : araştırmaları görmesini haklılaştıracak en önemli gerekçelerden biri olarak sunulmaktadır. Bu çerçevede editörlerin, "Şiddete uğrayan kadın eşini aldatmışsa, en azından aldattığı yönünde bir şüphe varsa, haber metninde bu kadınla ilgili nasıl bir tutum sergilersiniz?" sorusuna verdikleri cevaplar farklı eksendedir: Bir grup editör bunun asla haberin unsuru olarak yer alıp şiddet olayıyla ilişkilendirilmemesi gerektiğini savunurken (E9 ve E10) diğerleri yine piyasa söylemine başvurmaktadır: E3: "Vahşi bir tutum sergiliyoruz, bunu saklamaya gerek yok. Bu da hepimizin tiraj kaygısı olmasından... Zaten suçluysa mahkeme gerekli cezayı verir gibi nötr bir duruş sergileyebiliriz. Ama biliyorsunuz, muhafazakar bir toplum içinde yaşıyoruz. Biraz da o gözden bakmış oluyoruz." E6: "Burada ahlak değerleri ortaya çıkar." Editörlere göre aile içi şiddetin tanımı ve kökeni Editörlerin aile içi şiddet tanımları genel olarak "aile içindeki bireylerin birbirine karşı uyguladıkları şiddet" biçimindedir. Aile içi şiddet ile 'kadına yönelik şiddet' ilişkisini ise tanımında sadece bir editör kurmaktadır. E4, "Aile içi şiddet, aslına bakarsanız, erkeğin kadına uyguladığı şiddettir bizim ülkemizde" tanımını yaparken, diğer editörlerin bütün bireyleri aynı kabul eden, hatta, "aile içi şiddetin doğrudan kadına yönelik şiddet olarak algılanmaması gerektiğini" vurgulayan (E6, E9) yaklaşımlarının da altı çizilmelidir. Editörlerin Türkiye'de her üç kadından birisinin fiziksel şiddete uğradığını (Altı- nay ve Arat, 2008) görmezden gelen bu açıklamaları, toplumsal cinsiyet duyarlılıkları olmadığını da göstermektedir. Editörler çoğunlukla aile içi şiddetin temelinde, eğitimsizliğin ve en önemlisi ekonomik sorunların olduğunu düşünmektedir. Bu bir anlamda, kadma yönelik aile içi şiddetin 'işsiz koca cinneti' gibi haber- leştirilmesinin de düşünsel temellerini açıklamaktadır. Bazı editörler, şiddeti bireysel sorunlarla ilişkilendirmekte, 'karakter-mizaç bozuklukları' (E8) ve 'sevgisizlik (E7) gibi kavramları anmaktadırlar.

43 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Aile içi şiddetin kökeninde eğitimsizlik olduğunu düşünenler içinde E3 burada asıl sorumluyu ise anne olarak görür: "Kökeninde eğitimin... annelerin eğitimi olduğunu düşünüyorum... Anneyle çocuk arasındaki duygusal bağın aslmda erkekleri bu kötü alışkanlıktan kurtaracağına inanıyorum. Çünkü anne yaşadığı bu şiddet ve özgürlüğün kısıtlanması karşısında ne kadar dirençli olursa, çocuğuna da bunu verebilir... Anneler ne kadar dirençli olursa, kendi özgürlüklerinin de ne kadar farkında olursa, çocuğu için o kadar faydalı olabileceğini düşünüyorum". Sadece E4 ve E6 da aile içi şiddetin kökeninde ataerkil yapı bulunduğunu belirtmektedir. Ancak, burada ataerkil iktidar, iktidar türlerinden biri olarak doğal görülerek kavranmaktadır. En eleştirel gözüken bu görüşte bile aile içi şiddetin önlenmesi, yok olması imkansız sayılmaktadır: "Şiddet sonuçta sistemik bir problem. Doğada var olan bir şey. Güçlünün güçsüzü ezmesi... Bu devletler üzerinde yaşanan, toplumda sınıflar üzerinde yaşanan, ailede erkeğin kadım, aynı zamanda da kadınm çocuğu ezmesi şeklinde yaşanan bir sorundur... Dayağı yiyen kadın çocuğu dövüyor. Dolayısıyla da bu, sistemin bir parçası olduğu için sadece kadına yönelik şiddet değil, güçlünün güçsüzü ezmesidir... Kökeninde bence mülkiyet, sahip olma, iktidar olma var... Üretim ilişkilerinde üretim araçlarına sahip olan iktidara da sahip oldu. İktidara sahip olan da gücünü kullandı. Dolayısıyla iktidara sahip olan erkek oldu ve bu şiddeti uygulayan da tabii ki erkek oldu" (E6). Bunu insan doğasıyla açıklayan bir başka görüş ise şöyledir: E10: "Kökenini bir tek şeye bağlamak mümkün değil. Benim felsefi anlayışıma göre, insan kötüdür yaratılışı bakımından. Hukuk denilen şey insanları zaman içinde iyileştirir. Şiddet duygusu insanın içinde her zaman vardır ve dışarı çıkmak için fırsat arar. Eğitim bunu engelleyen bir faktördür." E5 ise, aile içi şiddetin kökeninde, geleneksel aile yapısının bozulması yattığmı düşünmektedir. Zaman gazetesinden bu editöre göre aile içi şiddet gibi baskı ve zoru sona erdirmeyi amaçlayan kadın hakları

44 44 iletişim : araştırmaları nın kendisi aile içi şiddete yol açmaktadır: "Geleneksel anlayışın televizyonun eve girmesiyle yok olması. Özellikle bireysel arayışlar, kadın hakları... Sonuç olarak geleneksel olarak güç kaybetmek istemeyenlerle, arayış içinde olanların çatışmasına dönüşüyor". Haberlerde 'Aile içi şiddet' ifadesinin kullanılması Aile içi şiddet olaylarına ilişkin haberlerde aile içi şiddet kavramının kullanılmasının sorunun doğru toplumsal zemine oturtulması açısından önemli olduğu düşünülmektedir. İçerik çözümlemesi sırasında bu kavramın gazetede çok da yer bulmadığı belirlenmiştir. Editörlerin bu konudaki değerlendirmeleri şöyledir: E9: "Yer kısıtlılığından olabilir. Ancak, evet bu büyük bir eksiklik." Editörler çoğunlukla 'aile içi şiddet', hatta 'şiddet' denilmesini, 'bilimsel' buldukları için ve 'ortalama Türk insanı' anlayamayacağından gerekli görmemektedir. Editörlere göre önemli olan 'sonunda ne olduğudur': El: "Aile içi şiddet denince, olayın biraz daha bilimsel boyutuna inilmiş oluyor. Siz zaten kaba, sert bir olayı anlatıyorsunuz. Dayaktan, belki de ölümden bahsediyorsunuz. İlla şiddet demeye gerek yoktur. En vurucu tarafıyla anlatıyorsunuz." E6: "Biz haber veriyoruz, makale değil. Somut şeyleri kullanmamız lazım. Aile içi şiddet olmuş da ne olmuş, dayak mı ölüm mü?... Somut birebir ne yaşanmışsa, bunu belirtmeliyiz. Aile içi şiddet sözcüğünü kullanabileceğimiz çok yer çıkmıyor." E8: "Aile içi şiddet soyut bir kavram... Kabul etmek gerekir ki, Sabah popüler bir kitle gazetesi. İster istemez bu gazete haberleri halkın anlayacağı dille anlatmaya çalışıyor. Olayları gerçekleştiği biçimde anlatmaya çalışıyoruz. Gazete bunun bir aile içi şiddet olduğunu söylediği anda, bunu kavramsallaştırmış oluyor ve ortalama bir Türk insanının bunu anlayamayacağını düşünüyorum."

45 Altun - Gencel Bek - Esen Altım Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve E2: "Bazı şeylerde illa şiddet uygulandı diye yazılmasına gerek yoktur... Şiddet uygulandıysa uygulanmıştır ve bu şekilde yazılmalıdır." E4: "Aile içi şiddet sonuçta genel bir kavramdır. Özel olarak bir haberin içinde yer almaması, bana doğal geliyor. Bu konuyla ilgili genel bir haber yapılsa kullanılmalı tabii ki, ama spesifik bir haberde kullanımı pek doğru değil." Bir başka editör ise 'kadına yönelik şiddet' diye yazmanın kendisinin ayrımcı olacağını düşünmektedir. E5: "Belki slogan olarak kullanıldığındandır. Haber dilinde slogan olarak yer almamasından dolayıdır. Ayrıca çok genel bir başlık. Haberin detayını verme noktasmda bakınca bu başlık çok genel gelir. Ayrıca kadına yönelik şiddette bir ayrımcılık vardır. Erkeğe yönelik, çocuğa yönelik, önemli olan şiddetin her türlüsünü vermek. Kimden geldiği önemli değil." Aşağıdaki editörün sözleri ise bazı konularda belki yöneticiler ikna edilirse ve bir farkmdalık yaratılırsa bir dönüşümün gerçekleşebileceği konusunda bir umut vermiştir: E3: "Bu ifadenin kullanılması benimle ilgili bir şeydir. Bundan sonra dikkat edip arkadaşları uyarırsam kullanılabilir. Etkili olduğu düşünülüyorsa ve önemliyse -ki bu noktada ben de aydmlanabilirim- kullanabilirim. Bunun bilimsel bir dayanağı varsa ben de kullanabilirim11." 1 11 E3 Posta gazetesinde editördür. Bu görüşme, kendisiyle 2008 yılı Mart aymda yapılmıştır. 2 Temmuz 2008 tarihli Posta nm 3. sayfasında, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde meydana gelen aile içi şiddet olaylarına ilişkin "Kocalar dehşet saçtı" başlıklı haberin spotu "Aile içi şiddet bitmiyor" cümlesiyle başlamaktadır. Elbette temsildeki sorunlar sadece 'aile içi şiddet' ifadesinin kullanılmasıyla çözülmeyecek kadar çetrefillidir. Ancak yukandaki vurguyu, araştırmanın bir olumlu etkisi olarak görüp not etmek istedik.

46 46 iletişim : araştırmaları Haberin dili ve kullanılan sıfatlar Aile içi şiddet haberlerinde, çoğunlukla haberin yazılması sırasında mağdur ve saldırganlara ilişkin sıfatların eklenmesi ile ilgili olarak editörlerin görüşleri şöyledir: E3: "O sıfatı hak ediyordur." E5: " Bu sıfatlar haberi satar." E9: "Okutma kaygısıyla yapıyoruz bunu." Haberlerde, özellikle de başlıklarda şiddete uğrayan kadına yönelik olarak 'talihsiz kadın' tanımı oldukça sık kullanılmaktadır. Bu tammdan yola çıkarak, "şiddet görmek bir şans işi midir?" sorusu yöneltilmiştir. Bu soruya editörler ya mesleki şablonun peşine takıldıklarını belirterek kullanımdan rahatsızlık duyduklarını vurgulayarak (E5, E8 ve E10) ya da aşağıdaki gibi savunarak şu cevapları vermiştir: E5: "Şiddet gören talihsiz olur. Klişeleşmiş bir cümledir. Bundan vazgeçemiyoruz." E8: "Bunlar şablonlar, uzun zamandır kullanılıyor. Bana da çok mantıklı gelmiyor." E10: "Böyle kalıplar var Türk basınında ve bunlar çok yaygm. 'Acılı baba', 'mutluluk had safhadaydı...' gibi saçma sapan kalıplar var eski gazetecilik manüğındankalma..." E l: "Talihsizliktir tabi. Birçok kadın için böyledir. Kendi istemediğiniz biriyle evlenip, istemediğiniz bir hayatı yaşıyorsunuz." E4: "Şiddet görmek talihsizlik sayılabilir." Büyükşehirler ve diğerleri ya da 'Batı' ile 'Doğu' Editörlere haberlerin daha çok büyükşehirlere dair olmasını nasıl açıkladıklarını sorduğumuzda farklı yanıtlar vermektedirler. Bir editöre göre bu gazete örgütlenmesiyle ilgili olup olumsuz bir durumdur:

47 Altun - Gencel Bek Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e E9: "Bu şehirlerde haber ağlarının kuvvetli olmasından kaynaklanan ve aynı zamanda etik olmayan bir durumdur." Aynen muhabirlerde olduğu gibi, burada da karşımıza 'kabullenmişlik' ve 'doğu'nun farklılığı' ('orada ayrı bir düzen var') söylemleri çıkmaktadır. E2: "Oluyordur da bize gelmiyordur... Anadolu'daki kabullenmişliğin konuyla çok alakası var. Hiç bize veya muhabirimize yansımıyor. Muhabire yansımayınca bize de gelmez." E3: "Adana bu konuda sabıkalı bir yer, mesleki tecrübeme dayanarak söylüyorum bunu. Bugün de mesela gelen haberlerden biri Adana'dan. Büyükşehirlerden haber gelmesinin nedeni, oradaki muhabir ağıyla ilgilidir. Mesela İzmir'de 15 tane ajans muhabiri çalışır. Mersinde iki tane çalışır. Mersin'de iki insan hangi habere koşacak? Güneydoğu'dan ve Doğu'dan genelde töre cinayetleri haberleri gelmekte. Orada da ayrı bir düzen var." Gazetelerin Türkiye'nin genelini yansıtmayıp daha çok İstanbul'dan haberler vermesi ise bir editörce piyasa söylemi içerisinde doğal görülmektedir: E6: "Ben Adana'nm daha fazla olduğunu düşünüyorum. Mesela Samsun, taciz - tecavüz olarak gündeme gelir. Burada yöresel bir şey olduğunu söylemiyorum, ancak bunlar bizim kişisel tespitlerimiz. Biraz damar yakalamak yanlarıyla da ilgisi var... Ama şunu da unutmamak lazım ki gazetelerin yarısından fazlası bu metropollerde satılıyor. Okuyucu da burada. Gazetemizin yarısı herhalde İstanbul'da satılıyordun O zaman gazetenin yarısmı İstanbul'dan gelen haberler hak ediyor." Haberlerin aile içi şiddetin kökenleri ve mücadele konusunda bilgilendirmesi Haberlerde aile içi şiddetin toplumsal kökenlerini, ataerkil toplum düzenini ve kadımn ikincil konumunu sorgulayan bir yaklaşımın olmadığı açıktır. Bu eksiklik ağırlıkla, aile içi şiddet haberlerinin 'olay-

48 48 iletişim : araştırmaları lar' üzerine yapılandırılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Gazeteciler varolan hakim üretim pratiklerinin de etkisiyle, haberleri sadece olaylar üzerine yapılandırmaktadır. E2: "Onu bu şekilde gazeteye koyamazsınız. Bu dediğiniz şeyler eklerde veya dergilerde olur. Bununla gazetede karşılaşmazsınız." E3: "Yine sokak ve tirajla ilgili bir şey. Örneğin ben şunu (bir haber gösteriyor) hazırlamak için gece bir buçuğa kadar burada kaldım. Arkadaş açtı, baktı, hım hım dedi ve attı. O kadar. İşin kökenine inen haberler hazırlayamıyoruz. O yüzden 600 küsur bin satıyor bu gazete. İnsanların istediği kökenine inmek değil. Tak tak okuyup bırakmak. Biz zaten 35 dakikada okunması gereken bir gazete hazırlıyoruz." E6: "Somut değil, bunlar istatistik. Bunları kullanıyoruz ama on-on beş rakamı alt alta koyduğumuzda haber en kabadayısının bile okumaktan sıkılacağı bir şey haline geliyor ve okuyucuya bir şey ifade etmiyor. Tabii ki bunları vermek de bir haber. Vermeyelim demiyorum ama, cazip olup olması açısından bir tercih yaptığımızda daha heyecanlı, hareketli şeyleri tercih ediyoruz genelde." İçerik çözümlemesinde haberlerin, şiddete uğrayan kadınların hak arama yöntemleri ile ilgili bilgilendirici yönünün eksikliği ortaya çıkmıştır. Editörlere, bu eksikliğin nereden kaynaklandığı sorulduğunda aynen aile içi şiddet kavramının kullanılmasına itiraz etmesi gibi E2 bunun ancak eklerde veya dergilerde olup gazetelerde yer alamayacağını, E7 olması gerektiğini ama fiziksel olarak bunun mümkün olamayacağını, E3 ise olması gerektiğini, bunun bir eksiklikleri olduğunu, savundu. En keskin itiraz gazetelerin bir ders kitabı olmadığını, aksi takdirde gazetelerin satmayacağını söyleyen E8'den geldi: E8: "Şiddete uğrayan kadının ne yapması gerektiğini anlatan haberler de yazıldı. Şiddet gören kadının polise gitmesi, kendisinin avukat hakkı oluşu... Yine de işe yaramadı. Gazeteler ders kitabı değil. Böyle bakılmaması lazım. Her gün kadın hakları, erkekler bunu yapın, kadınlar bunu yapm diyemezsiniz. Gazete satmaz."

49 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Daha sorumlu basın için öneriler TV'de konunun temsiline dair eleştirel bir konum alan editörler sorumlu bir basımn aile içi şiddeti nasıl haberleştirmesi gerektiğine ilişkin önerilerini sıralarken, aslmda, mevcut habercilik anlayışındaki kısıtlılıkları ve eksiklikleri de ifade etmektedirler. Bir yandan bu sorumluluğu diğer 'daha ciddi' gazetelere yüklediler ya da 'toplum değişmedikçe değişmez' şeklinde kötümser bir yaklaşım sergilediler ve eleştirir gibi gözüktükleri pazar mekanizmalarını yücelterek 'çıkış yok' dediler. E3: "Bu tür haberlerde toplum bilinçlendikçe gazeteler de düzelecektir. Paraleldir yani. Keşke şunu yapabilsek: Haberleri verirken uzman görüşü alsak, mağduru da konuşturabilsek... Ne yaşandıysa onu versek...bu da bizi alan insanların tercihleriyle ilgili bir şey. Bu para ve ürün meselesi aslmda. Onlar kalitelileştikçe biz de kalitelileşe- ceğiz. Sokaktaki insan çok önemli. Biz onlardan ayrı hareket edemiyoruz, çünkü gazete ticari bir şey. Onların dikkat ettikleri şey değiştikçe bizim de yönümüz değişiyor. Ancak şu sıralar gazeteler sene sonunda hangi haberi verdikleri değil, yayınladıkları reklama göre değerleniyorlar. Gazetelerde reklam sayfalarına haber kiralanıyor. Ben bu yüzden çok üzülüyorum. Ama yapabilecek bir şey yok... pek bir umudum yok." E8: "Burada bir takım ilkelerin olması lazım, haklısınız. Öncelikle erkek egemen bakış açısı kaldırılmalı ve kadınları aşağılayan, seks ve şehvet unsuru olarak gören bakışın yok edilmesi gerekiyor. Diğer yandan toplumsal boyut ve kavramsallaştırma işinin Sabah'm, Posta'nın ve Hürriyet in işi olduğunu sanmıyorum. Daha ciddi gazetelerin, Radikal ve Cumhuriyet gibi gazetelerin işi. Sabah'm da olmasını isterdim; ancak değil. Bir takım etik değerlerin kazandırılması gerekir. Özellikle tecavüz konusunda..." Yine de, aşağıdaki gibi somut öneriler getirenler de olmuştur: E6: "Bu konuda kuruluşlar yeterince şey yapamıyorlar. Sivil toplum kuruluşlarının doğru bir şey yaptıklarını pek düşünmüyorum. Bir

50 50 iletişim : araştırmaları şeyleri hep eksik bırakabiliyorlar. Bu konuda baskı yapmalılar. Buna ihtiyacımız var. Kendimizi özgür hissetmemeliyiz. Hatalarımızı birbirimize göstermeliyiz." E10: "Birincisi bu haberlerde dikkat edilmesi gereken en önemli şey, mağdur edilen kişinin daha fazla mağdur edilmemesidir. Kişisel bilgileri kesinlikle deşifre edilmemelidir. İkincisi saldırıyı yapan kişinin davranışını meşrulaştıracak hiçbir kelime ve ifadenin kullanılmaması gerekir. Üçüncüsü, mağduru korumaya yönelik haber yapılmalıdır." Sonuç yerine: Ataerkillik, piyasa fetişizmi ve mesleki değerler arasında profesyonellik Derinlemesine görüşmelerin analizi, bu çalışmadan yararlanacak olanlara seçerek okuma kolaylılığı sağlaması için, muhabirler ve editörler açısından ayrı ayrı ele alındıysa da, sonuç olarak görülen şudur ki, haber değeri ve haber üretim süreci açısından aile içi şiddete bakışta bu iki grup arasında pek farklılık yoktur. Görülen fark sadece şu noktadadır: Bazı muhabirlerin haberlerinin editoryal süreçte çok fazla değişikliğe uğramasıyla haber kaynaklarıyla ilişkilerde bozulma yaşadıklarına, onların 'yüzüne bakamayacak' hale geldiklerine ilişkin şikayetlerine karşın, editörler bu süreci doğal gördüklerini belirtmektedir. Bazı editörler haberde 'ilgi çekeceği' düşünülen noktaları öne çıkararak haberi 'çarpıcı' hale getirdiklerini 'soslama' sözüyle açıklamaktadır. Yapılan derinlemesine görüşmelerde farklılık muhabir ve editörler arasında olmaktan ziyade, kadın ve erkek gazeteciler arasında görülmektedir. Sadece kadın gazeteciler, erkek gazetecilerden farklı olarak aile içi şiddeti kadma yönelik olarak kavramlaştırmaktadır. Sadece 2 kadın gazeteci aile içi şiddetle ilgili yasal düzenlemelerden haberdardır. Zaman gazetesinden bir kadın muhabir, piyasa ve toplumun değerleri ile bu aktarımı kaçınılmaz gören erkek meslektaşlarından farklı olarak tecavüz olaylarının aktarım biçimine karşı eleştirel bir tutum takınmıştır; konuyla ilgili olarak daha sorumluluk sahibi bir basın için çeşitli önerilerde bulunmuştur. Öte yandan genel olarak haber üretim sürecine bakışta kadın gazeteciler erkek meslektaşlarından farklılaş-

51 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e mamaktadır. Bunun nedenini şöyle açıklamak mümkündür: Medyada çalışan kadın sayısının 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar çok düşük olması nedeniyle kadınlar zaten o zamana kadar erkekler tarafından belirlenen işleyiş mekanizmaları, çalışma ve uygulama pratikleri içerisinde çalışmaya başlamış, bunların oluşturulması sürecinde müdahil olamamıştır (Aziz vd., 1994: 13). Byerly (2004: 114) de haber odasının 'eril hegemonyası' derken tam da bunu kasteder: Beyaz, erkek, hetero- seksüel ve feminizm düşmam haber odası değerlerinin tanımladığı haberler de bu yöndedir. Bu hegemonya otoriter bir denetimle sağlanmaz, onun yerine hangi olaylarm nasıl bir perspektiften alınacağına, hangi olguların ve kaynakların içerilip hangilerinin içerilmeyeceğine, başlıkların nasıl yazılıp sayfa düzeninin nasıl oluşturulacağına ilişkin kurumsal pratikler devreye girmektedir. Yönetim kademeleri başta olmak üzere medya sektöründe ve konuyla ilgili meslek örgütlerindeki kadın sayısının da sınırlı olduğu12, meslek girişimlerinde kadm komisyonları, kurulları, toplulukları gibi oluşumlara rastlanmadığı (Köker, 2000: 332), hatta bazı kuruluşlarda toplumsal cinsiyet duyarlılığı bir yana tamamen cinsiyetçi tutumlar sergilenen13 Türkiye'de bu durum daha da katmerlenmiş durumdadır. 12 Türkiye'de gazetecilerin % 30'u kadındır. Sarı basın kartı sahiplerinin % 15.9'u, TGC'nin 3080 üyesinin 509'u kadındır (Altun, 1995:139; Mater ve Çalışlar, 2007:169). Hülya Tufan Tannöver ve Ayşe Eyüboğlu'nun yürüttüğü çalışma sonucunda MGV ve ÇASOD'da görece daha yüksek sayı da olsa, meslek örgütlerinde kadınların oram erkeklerden çok daha az olduğu ortaya konmuştur, bakınız T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ece Temelkuran'm evlilik dışı çocuk edinmeyi savunduğu yazısından dolayı Basın Konseyi'nden 'genel ahlak anlayışım, din duygularım, aile kuruntunun temel dayanaklarım sarsıcı ya da incitici yayın' yaptığı gerekçesiyle uyarı alması, örneklerden birisidir, bakınız Uçan Haber, no: 24, Aralık, 2006: 14.

52 52 iletişim : araştırmaları Ancak, Türkiye'de bu konuda son yıllarda alternatif gazetecilik kuram ve pratiklerinin14 geliştirildiğinin ve bunlarm ana akımı etkileme potansiyellerinin15 de altı çizilmelidir. Aile içi şiddet, görüşülen medya profesyonellerince daha çok fiziksel ve psikolojik olarak kavramlaştırılmıştır. Aile içi şiddetten söz ederken cinsel ve ekonomik şiddete değinilmemektedir. Bu durum sadece tek tek görüşülen kişilerin bireysel tutumlarıyla ilişkili bir şey olmaktan ziyade, aile içi şiddet haberlerinin üretim sürecinin bir uzantısıdır. Zira, aile içi şiddet vakalarında haber kaynakları sıklıkla polis, adliyedir. Bu olaylarm haber olması 'polis telsizinden gelmesine bağlıdır'. Ekonomik şiddet de pek polis-adliye vakası olmamaktadır. Bir gazetecinin belirttiği gibi bu durum 'aile özeli' ile ilişkili bir konu ola- 14 Pazartesi, Amargi gibi dergilerin yanı sıra Bağımsız İletişim Ağı'nın web sitesi ve yayınları örnek verilebilir. Örneğin bakınız Alankuş, 2007(der.). Ayrıca BİA'nın web sitesinden erişilebilecek ( IPS: Gazeteciler İçin Cins Bakışı Sözlüğü önemli bir kaynaktır. Türkçe'de IPS (Inter Pres Service) tarafından çevrilen Gazeteciler için Cins Bakışı Sözlüğü (2000) Dördüncü Dünya Kadm Konferansı Eylem Platformu ile IPS'in 1995'de Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler'de düzenlediği Avrupa Birliği'nce desteklenen seminerlerde IPS habercilerince saptanan anahtar kalkınma terimleri ve benzer sözlükler ve özel sözlüklerin taranmasıyla ortaya çıkarılmış 115 terimin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Ayrımcılık, eşcinsellik vs. gibi sözcükler tanımlanarak 'bağlam örnekleri' sunuluyor. Sözlüğün ikinci bölümünde yanlı terimlerle onların yerlerine kullanılmaları tercih edilen yansız terimlerin listesi veriliyor. Haber Yazımında Sorulması Gerekli Sorular bölümünde haberlerin nasıl toplumsal cinsiyet perspektifi ile yazılabileceğini gösteren uyarılar yer alıyor. Ayrıca her yıl Ankara'da kadm filmleri festivali düzenleyen Uçan Süpürge'nin websitesi ( Uçan Haber dergisi, TRT işbirliği ile Kadm 2004 radyo programlarım yapması, yerel kadm muhabirlere dönük eğitim programları ve bu programların sonucunda ürettikleri yayınlan da bunlara eklenebilir. Örneğin bakınız Binark, '..medya eliyle yapılan hak ihlallerine ve kadınlara karşı işlenen şiddet suçlarının teşvik edilmesine "dur" demek, bu ayrımcılığı sonlandırmak' amacıyla 2006 yılında kurulan 'Kadınların Medya İzleme Grubu' MEDİZ'in 3-4 Mayıs 2008 tarihinde İstanbul'da düzenlediği Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin başlıklı uluslararası konferansa aralarında genel yaym yönetmenleri ve okur temsilcilerinin de bulunduğu ana akım medyadan erkek medya profesyonellerinin katılımı, bu konferansın ana akım medyada duyurulması önemlidir. Bakınız

53 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e rak görülmektedir. 'Ölümle bitmişse daha değerlidir o haber' diyen muhabirlerin aktarımına göre 'kimse -gazetecilerin ana haber kaynakları olan- polise, savcıya 'eşim bana bağırıyor' demeyince' ölümle sonuçlanmayan olaylar haberleştirilmemektedir. Yani, burada olayı kendi araştıran, bulan, sorgulayan, seçen ve çeşitli kaynaklarla zengin bir biçimde sunan ve toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla uygulanan bir gazetecilik yerine, deyim yerindeyse tam bir 'polis-adliye haberciliği', polis ve adliyeye bağlı olarak gelişen tepkisel bir gazetecilik söz konusudur. Görüşülen muhabirler ve editörler, -anılan 2 kadm muhabir dışında- Türkiye'de aile içi şiddetle ilgili yasal mevzuat ve gelişmeler gündeme geldiğinde ya eksik ve yanlış bilgiler iletmiştir, ya da bir muhabirin 'bunu es geçsek' sözleriyle gösterdiği gibi hiç konuşmamayı yeğlemiştir. Medya profesyonellerinin konuyla ilgili KSGM, SHÇEK gibi kurumlarla, sığınma evleriyle ve ilgili STKTarla ilişkileri de zayıftır. Neden haber kaynağı olarak STKTardan yararlanmadığını bir gazeteci 'kadın dernekleri feminist olarak görüldüğü ve cinsellikle bağdaştırılarak yanlış algılandığı için medyanın STKTarla ilişkisi zayıf' diye açıklamaktadır. Haber değeri kavramı ise, sadece ekonomik şiddet, psikolojik şiddet gibi şiddet türlerinin görünmez olmasına neden olmamakta, aynı zamanda 'olumsuz' haberlerin öne çıkmasına bir gerekçe oluşturmaktadır. Ayrıca fiziksel şiddetin bile 'ağır olması', 'sansasyonel', 'trajik', 'ilgi çekici' olması gerekmektedir. Ancak bu özellikleri barındıran aile içi şiddet olayları haber değerine sahip olma şansına erişerek kamusal olarak görünür olabilmektedir. Çünkü, editörlere göre yaralama 'alelade bir şey, olağan ve sıradan' iken ölüm 'daha sıra dışı ve sarsıcı'dır: 'Ölümün haber değeri vardır', 'ölüm daha önemli bir sonuçtur', 'sonu daha vahim olan' ister istemez haber olmaktadır. Gündem 'yoğun'sa, gündemde 'daha önemli olaylar' varsa, 'haber haberi kovduğu' için, bir editörün belirttiği gibi 'altın değerindeki sayfalar'a bu olaylar girmemektedir. Aile içi şiddet olaylarının 'gündem dışı kalması doğaldır, normaldir' diyen editör, 'bu olaylar gündemde 1. madde olmazlar, çünkü süregelen, her gün yaşanandır' der

54 54 iletişim : araştırmaları ken de aslında haber değerini oluşturan ilkelerden olayın yeni16 ve sıradışı olmasına vurgu yapmaktadır. Kadına yönelik aile içi şiddet haberlerinin birinci sayfada pek fazla yer bulmaması ile ilgili olarak Görüşülen medya profesyonelleri, 'birinci sayfa bizim için önemli...daha önemli olay varsa yer bulmaz', birinci sayfada 'daha başka büyük haberler olmalı' diyerek bu olayların birinci sayfada yer almasının koşullarını 'ilginç olmalı', 'sıradışı olmalı', 'fotoğraf güzelliği önemli' şeklinde açıklamaktadır. Buradaki anılan 'güzellik', aslında güzellik sözcüğüyle tam bir tezat oluşturacak biçimde, bir muhabirin aktarımıyla şu koşullara bağlıdır; 'gözü morarmış, ağzından kan akan bir fotoğraf olursa'. Aksi takdirde, aile içi şiddet haberlerinin birinci sayfaya girmesi mümkün görülmemektedir. Üstelik burada şiddetin düzeyinin, akan kanın büyüklüğünün de 'haber değeri' açısından büyük önemi vardır. Zira 'adam karışım dövme yerine kafasını keserse haber...eşini dövdü dersek yoksa okuyucu 'eee, ben de atmıştım, ne var' der'. Dolayısıyla 'sıradan' insanlar ancak çok büyük şiddet olayları olduğunda, 'öldüklerinde' haber olmaktadırlar. Diğer görece 'hafif' şiddet olayları ise, görüşmelerde de belirtildiği gibi, kişiler 'popüler' olduğunda birinci sayfada yer alabilmektedirler. Gazetelerde var olan çeşitli konuların farklı sayfalarda verilme anlayışı ve aile içi şiddet olaylarının bir polis-adliye vakası olarak üçüncü sayfa haberi olarak görülmesi şeklindeki gazetecilik pratiği de bu olayların birinci sayfada yer almayışının nedenlerindendir. Editörler ilk sayfa 'okumayı teşvik edici ve cazip olmalı' diyerek bu haberlerin ilk sayfadan girmesinin 'şok edici, irrite edici' olabileceğini savunmaktadır. İlk sayfadan pek çok olumsuz haberin yayınlandığı, savaş ve terör kurbanlarının ceset fotoğraflarının bile bazı gazetelerde yer bulduğu bir ortamda bu görüşlerin samimiyetini anlamak ise zordur. Metin analizinde sorguladığımız haberlerde 'saldırgan'm savunmalarının ve savunma tutanaklarındaki ifadelerinin neredeyse bir 16 Yeni olanın aslında eski bilginin taşınması olduğunu haberlerin inşa edilmesi ve profesyonellik ideolojisi ilişkisi bağlamında tartışan bir yazı için bakınız Arslan Yeğen, Haberin gerçekliği inşa etmesine ilişkin kuramsal bir tartışma için bakınız Dursun, 2004.

55 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e gerekçe gibi yer almasının nedenlerinden birisinin, yine, haber kaynağı olarak polis ve adliyeyi temel almayla ilişkili olduğu görüşmelerde ortaya çıkmıştır. Görüşülen medya profesyonelleri emniyetteki ifadeleri ve mahkemelerdeki tutanakları kullandıklarından haberin 'saldırganın ifadesine göre temellendirildiği'ni kabul etmektedirler. Bir editörün de dile getirdiği gibi: 'Haberi yazarken de şiddeti uygulayanın algısından yazıyoruz'. Dolayısıyla haber kaynağındaki sınırlılıklar, kaynağın kimler olduğu gerçekten de haberin hem seçme ve hem de inşasında çok büyük öneme sahip olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.. Haber kaynaklarının kimler olmadığı da aynı şekilde önemlidir. Ama sorun sadece haber üretim süreci ile de açıklanacak gibi değildir. Haber kaynaklarının kim olduğu ve kim olmadığı sadece haber üretim süreci ile değil, aynı zamanda yazılı olmasa da benimsenen, fark edilmeyerek içselleştirilen ataerkil değerlerle ilişkilidir. Kadınlardan farklı olarak, erkek muhabirler ve editörler aile içi şiddeti kadına yönelik olarak kavramlaştırmaktan kaçınmıştır. Ataer- killiğe ise değinmemişlerdir. Dolayısıyla aile içi şiddetin nedenini ataerkil sistemle ilişkilendirmemişlerdir. Onun yerine eğitim, psikolojik sorunlar, ekonomik güçlükler gibi değişkenlerle açıklamayı tercih etmişlerdir. Dolayısıyla, medya profesyonellerinin konuyla ilgili bir farkındalıkları, toplumsal cinsiyet perspektifleri olmadığını söylemek de mümkündür. Aile içi şiddet kavramlaştırımının haberlerde yer almamasını17 doğal gören medya profesyonelleri bunu kendi benimsediği değerlerle ya da medyanın genel olarak erkek-egemen bir yapıda olmasıyla açık- lamamaktadır. Onlara göre aile içi şiddet kavramlaştırması 'bilimsel' olduğu için 'Türk inşam anlamaz'. Editörlere göre, 'bu tanımın kullanımı ancak dergide olur, gazete haberinde olmaz'. Nedeni de 'sokak ve tirajla ilgili'. Haberler 'cazip, heyecanlı olmalı, okunmalı'. 'Gazeteler ders kitabı değil... her gün kadın hakkı, erkekler bunu yapın, kadınlar 17 Nancy Bems (2004: ) benzer bir biçimde aile içi şiddetle, toplumsal cinsiyetle ilişki kurulmadığını belirttiği Perıthouse ve Playboy dergilerindeki yazıların ev içinde yaşanan şiddeti 'insani' bir şey olarak kavradıklanm söyleyerek bu perspektifi antifeminist olarak adlandırır.

56 56 iletişim : araştırmaları bunu yapın diyemezsiniz. Gazete satmaz'. Dolayısıyla gazeteciler kendileri toplumdan daha 'ileride' olsalar da, haberlerde 'Türk insanı', 'Türk toplumu' anlamayacağı için ve de bundan hareketle tamamen piyasacı bir söylemle okur kaybedeceklerine inandıkları için bunu yansıtmadıklarını ifade etmektedirler. Piyasacı söylem görüşmeler boyunca doğal bir şekilde sorgulanmadan ve rahatça ifade edilmektedir18. Bir gazetecinin 'Türk toplumu bu tür şeyleri kabullenmediği için aldatan kadının uğradığı şiddeti haklılaştırabileceğini' düşünmekte bir sakınca görmemesi, daha doğrusu görüşme boyunca kendilerine dair kurdukları kimlikle bunun oluşturduğu çelişkiyi fark etmemesi, bunu sorunsallaştırmaması ise gerçekten çok ilginçtir. Sadece bir editör, sanki bu durumu eleştirir tavır içindedir; evli kadın 'aldatınca' 'ahlaki değil' diye 'vahşi bir tutum' sergilediğim, 'bunu saklamaya gerek yok' diyerek, bu durumu da 'tiraj kaygısı' ile açıklamakta ve eklemektedir: 'Muhafazakar bir toplumda yaşıyoruz, biraz da o gözle bakarız'. Haberlerde sıfatların kullanımı da 'okutma' kaygısı ile açıklanmaktadır: 'Sıfatlar haberi satar', 'hareket katar'. Şiddet gören 'talihsizdir, evet, ne var bunda?'. Aslında 'Türk toplumu sıfatları seviyor'. Muhabir ve editörlerin anlatımlarındaki, 'izleyici ne istiyorsa onu veririz' şeklindeki sözler piyasacı mantıkla, 'Türk toplumu' şeklindeki tekleştirici tanımlar da, muhafazakar idealleştirmeler ve hakim değerler ile tam bir uyum içindedir. Bu durumda da bir gazetecinin tanımladığı 'gerçek neyse onu aktarmak' şeklindeki liberal ilke 'kimin gerçe 18 Türkiye'de son yıllarda çok dillendirilen 'aman borsalar zarar görür, ekonomi etkilenir, tartışma olmasın' diyen söylemin burada konumuzla ilgili versiyonu olabilecek 'aman rating'e bir şey olmasın' söyleminin kendisinin, dolayısıyla böyle düşünerek eleştirelliğin, yaracılığın dizginlenmesinin, 'oto-sansür' yapmanın rating kadar etkisi olduğu da öne sürülebilir. Böylesi bir anlayışla piyasanın gereklerini içselleştiren bir görüşe örnek olarak yapımcı Fatih Aksoy'un Aile İçi Şiddete Son Konferansı'nda söyledikleri de verilebilir. Konuyla ilgili 'ne yazık ki' Türkiye'de düzenlemeler olmadığı için 'gece saat ikide çocuğu uyandırıp çekim yaptığımı bilirim' (Armutçu, 2008: 70) diyen Aksoy kadınların temsiline ilişkin 'Hiç evlenmemişse yatıramıyoruz. Yatırınca ne oluyor?...kaldırıldı...bazı meseleleri biz yapamıyoruz. Bunu yapmamamızın sebebi şu, böyle bir talep yok...bu televizyon orta sınıf talebidir. Orta sınıf ne talep ederse onu yaparız' demekte (Armutçu, 2008: 65) ve dizilerdeki tecavüz sahnelerini de 'talep' ile açıklamaktadır (70).

57 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e ği?' sorusunu akla getirmektedir. Piyasacı mantık ve 'toplum' sarkacıyla cinsel şiddetle ilgili ayrıntıların verilmesinde bile bu nedenle bir beis görülmemekte, 'çok okunmak, satmak' için 'toplumun seks ihtiyacı/ talebini kullanmak' rahatlıkla ifade edilebilmektedir. Büyük kentlerde olan şiddet olaylarına ilişkin haberler gazetelerde daha çok yer bulmaktadır. Görüşmeler bunun bir nedeninin gazetelerin ülke çapında örgütsel olarak yapılanmasıyla, yerel düzlemde çok fazla muhabirleri olmamasıyla ilişkili olduğunu teyit etmektedir. Ama bu yargı bile iki tartışmaya yol açmaktadır: Birincisi 'okuyucu burada', 'yarısı İstanbul'da satılıyorsa gazetenin yarısı İstanbul'dan gelen haberleri hak ediyor' sözleriyle bu durumu yine çok satma ile ilişkilen- direrek doğal görmek, İkincisi ise yereli Güneydoğu diye kavrayarak aile içi şiddeti sanki sadece, 'güneydoğu kökenli insanların' yani Kürt- lerin sorunuymuş, ya da onların 'yarattığı göç ve işsizlik' sorunlarından kaynaklıymış gibi kavramak19. Bu iki nokta muhabir ve editörlerin sadece kadına yönelik şiddet konusunda değil, ilişkili başka sosyal 19 Deneyimli kadın TV muhabiri ve sunucusu Çiğdem Anad da benzer bir söylemi Hürriyet'in Aile İçi Şiddete Son Konferansı'nda dile getirerek şiddeti daha çok töre cinayetleri üzerinden tartışmış ve geleneksel yapıdan kaynaklanan şiddetin sona erdirilmesi konusunda basının fazla yapacağı bir şey olmadığını savunmuştur (Armutçu, 2008: 30). Yakın zamanda Türkiye çapında kadınlarla yapılan anket ve derinlemesine görüşmeye dayanan bir çalışmaya göre ise Türkiye'deki kadınlar (on kadından dokuzu) şiddeti hiçbir biçimde haklı görmemekte, doğal saymamaktadır. Bu görüş, 'doğu' ile 'batı' arasında, sıklıkla sanıldığı ve medya çalışanlarının da dile getirdiği gibi, gibi çok farklı çıkmamıştır. Haklı görülebilecek dayak yoktur' diyenlerin oranı doğuda % 66 iken Orta /Batı ömekleminde bu oran % 82'dir. Hayatı boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet görmüş kadınların oranı 'doğu' ile diğer illerde çok farklılaşmamaktadır. Türkiye ömekleminde bu oran % 35 iken doğuda % 40'dır. Doğu'da fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade edenler % 39 iken Orta/Batı'da bu oran % 33'dür. Cinsel şiddet oranları aymdır (% 14). Ancak farklılıklar doğudaki kadınların devlet kurumlarına bakışından (bu olayları polis ve jandarmaya bildirme oranı Orta/Batı'da % 15 iken doğuda % 4'ü eğitim (okuryazar olmayan kadınlar orta/batıda % 16 iken, doğuda bu oran yüksektir-%42) ve gelirlerinden kaynaklanan farklılıklardır (Altınay ve Arat, 2007: 78-79, ). 'Töre' cinayetlerinin uluslararası ölçekteki hakim kavranışına karşı çıkarak, bunların belli bir dini inanç sistemiyle, İslam'la, ilişkili olmayıp kadına yönelik şiddetin ataerkil örüntüleri içerisinde kavranması gerektiğini tartışan bir makale için bakınız Sev'er ve Yurdakul, 2001.

58 58 iletişim : araştırmaları sorun alanlarında da muhafazakar çerçeveler kullandıklarını göstermektedir. Muhabir ve editörler, daha sorumlu bir basın için öneri getirmekten çok, -bu haberlerin veriliş biçimine zaten eleştirel bakmadıkları, bir özdüşünümsel sorgulamaya girmedikleri için- sadece TV'yi kendi dışlarında görerek eleştirmektedir. Bu konudaki sorumluluğu ise, STK'lar gibi başka kanallara kaydırmaktadır. Burada da yine görüşler piyasa değerleri içselleştirilerek yapılandırılmıştır: 'Sokaktaki insan değiştikçe...çünkü gazete ticari bir şey, reklama göre gazeteler değerleniyorlar',' 'toplum bilinçlenince gazeteler de düzelecek', 'bizim gibi gazetelerin işi değil bu'. Görüşülen bir kişiye göre bu konuda sınırlamama olmamalı, zira 'herkes izleyeceğini seçer, cezasını da çeker'. Bu konuda düşünerek ciddi öneri getiren editörlerden birisi ise, 'konuyu gerçek bir sorun olarak görmek, normal kabul etmemek ve düzgün bir dil kullanmak gibi kanımızca daha yerinde öneriler sıralamıştır. Yine uzman görüşünün alınması, mağdur görüşünün alınması, daha az sansasyonel olması gibi, çoğu bir kadın muhabirden, makul öneriler de gelmiştir. Bu görece eleştirel önerilerin ne kadar içselleşti- rildiği, ne kadarının görüşme ortamının kendisinden, sorulan sorulardan, görüşmecinin pozisyonu ile ilişki kurma çabasından kaynaklandığını bilmek ise zordur. Bir editörün, örnek oluşturmamak için, aile içi şiddet haberlerine hiç yer verilmemesi şeklindeki önerisi ise, temsildeki sorunları aşmanın yolunu hiç temsil etmeme olarak gören, konuyu böylece yok sayarak, görmezden gelerek 'çözen' bir öneri olarak değerlendirilmiştir. Meyers (1997:124), haberlerde ataerkil mitlerin ve kalıp yargıların varlığını fark etmenin kadına karşı şiddetin temsilini değiştirmede ilk adım olduğunu, bundan sonraki aşamanın ise gazetecilerin bunu reddetmesi ve mitolojiyi sürdürmemesi olduğunu savunmaktadır. Bu çalışma, umarız haberi üretenlerin kadına yönelik aile içi şiddet konusunu nasıl kavradıkları, anlamlandırdıkları ve aktardıklarını anlamak açısından yararlı sağlar.

59 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e Kaynakça A lat, Z eynep (2006). "N ew s C overage of Violence A gainst VVomen." Feminist Media Studies 6 (3): A llan, Stuart (1998). "(En)G endering the Truth Politics of N ew s D iscourse." Neıvs, Gender and Power. (der.) C ynthia Carter. London: Routledge Altınay, Ayşe G ül ve Yeşim A rat (2007). Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet. İstanbul (yayınlanm am ış çalışm a TÜ BİTA K tarafından desteklenm iştir). A ltun, A bdülrezak (1995). Türkiye'de Gazetecilik ve Gazeteciler. A nkara: ÇGD Yayınları. A rm utçu, Em el (yaym a hazırlayan) (2008). A ile İçi Şiddete Son K onferans 2007, Medya ve Aile içi Şiddet. H ürriyet: İstanbul. A rslan Yeğen, U m ut Tüm ay (2004). "H aberd e Yeni O lan N ed ir?" Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi, (der.) Çiler Dursun. A nkara: Elips Aziz, Aysel, vd. (1994). M edya, Şiddet ve Kadın, 1993 Yılında Türk Basınında Kadınlara Yönelik Şiddetin Yer Alış Biçimi. T.C. Başbakanlık K adının Statüsü ve G enel M üdürlüğü: A nkara. Berns, N ancy (2004). Framing the Victim, Domestic Violence Media and Social Problem. N ew York: A dline de Gruyter. Binark, M utlu (2004). "A ltern atif M edya ve K ad ın İçin H aber." Patikalardan Yollara, İletişim Eğitimi Ders Notları. A nkara: U çan Süpürge Binark, M utlu ve M ine G encel B ek (2007). Eleştirel Medya Okuryazarlığı, Kuramsal Tartışmalar ve Uygulamalar. İstanbul: Kalkedon. Bora, A ksu ve İlknur Ü stün (2005). "S ıca k A ile O rtam ı." Demokratikleşme Sürecinde Kadın ve Erkekler. İstanbul: TESEV. Büker, Seçil ve Ayşe Eziler K ıran (1999). Reklamlarda Kadına Yönelik Şiddet. A lan: İstanbul. Byerly, Carolyn M. ve K aren R oss (2006). VVomen & Media: A Critical Introduction. M alden: Blackw ell. Byerly, Carolyn M. (2004). "Fem inist Interventions in N ew sroom s." VVomen and Media, International Perspectives. (der.) K aren Ross ve Carolyn Byerly. M adlen: Blackw ell:

60 60 iletişim : araştırmaları Carll, E lizabeth K. (2003). "N ew s Portrayal o f Violence and W omen: Im plications for Public Policy." American Behavioral Scientist 46(12): Carter, C ynthia (1998). "W h en the "E xtraord in ary" Becom es "O rd in ary ", Everyday N ew s of Sexual V iolence." News, Gençler and Poıver. (der.) C ynthia Carter. London: Routledge. C uklanz, Lisa M. (2006). "G endered V iolence and M ass M edia Representation." The Sage Handbook ofgender and Communication. (der.) Bonnie J. D ow ve Ju lia T. W ood. London: Sage: C ynthia C arter ve C. Kay VVeaver (2003). Violence and the Media. Ö pen U niversity Press: Buckingham. Çelik, N ur Betül (der.) (2000). Televizyon, Kadın ve Şiddet. A nkara: KİV Yayınları. D ursun, Ç iler (2004) "H aberd e G erçekliğin İnşa Edilm esi N e D em ektir?" Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi, (der.) Çiler Dursun. A nkara: Elips: D ursun, Ç iler (2008). Kadına Yönelik Aile içi Şiddet ve Haber Medyası: Alternatif Bir Habercilik. Ankara: T.C. Başbakanlık KSGM. G encel Bek, M ine (2004). "Turkish Journalists' View s O n Their Profession A nd The M echanism s O f N ew s Production In The C hanging M edia Environm ent." Boğaziçi Journal 18(1-2): İrvan, Süleym an ve M utlu Binark (der. ve çev.) (1995). Kadın ve Popüler Kültür. A nkara: Ark. Kitzinger, Jenny (2004). "M ed ia C overage of Sexual Violence A gainst VVomen and C hildren." Women and Media, International Perspectives. (der.) K aren Ross ve Carolyn Byerly. M adlen: Blackw ell: Köker, Eser (2000). "M ed ya Ç alışanlarının C insel Şiddeti Yorum lam a B içim leri." Televizyon, Kadın ve Şiddet, (der.) N ur Betül Çelik. Ankara: KİV Yayınları M ater, N adire ve İpek Ç alışlar (2007). "M ed yad aki D urum u Tersine Ç evirm ek." Kadın Odaklı Habercilik, (der.) Sevda A lankuş. İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları

61 Altun - Gencel Bek - Esen Altun Aile içi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci v e M cc anus, John ve Lori D orfm an (2005). "Fu nctional truth or sexist distortion? A ssessing a fem inist critique of intim ate violence reporting." Journalism 6(1): M eyers, M arian (1997). News Coverage of Violence Against Women, Engendering Blatne. London: Sage. M eyers, M arian (2004). "A frican A m erican w om en and violence: Gender, race, and class in the new s." Critical Studies in Mass Communication 21(2): M organ, Karen (2006). "C heating vvives and vice giriş: The construction of a culture o f resignation." Women's Studies International Forum 29(5): Rakow, L. F. ve K. K ranich (2002). "Televizyon Flaberlerinde G österge O larak K ad ın." Medya, Kültür, Siyaset. (der.)(2. bs.) Süleym an İrvan. Ankara: Alp Sancar, Serpil (2004). "O toriter Türk M odernleşm esinin C insiyet R ejim i." D o ğ u -B atı 29(7): Sev'er, Aysan ve G ökçeçiçek Yurdakul (2001). "C u ltu re of Honour, Culture of Change, A Fem inist A nalysis of H on or K illlings in Rural Turkey." Violence Against Women 7(9): Sevda A lankuş (der.) (2007). Kadın Odaklı Habercilik. İstanbul: Bağım sız İletişim A ğı Yayınları. Silveirinha, M aria Joao (2007). "D isp lacing the "P o litica l"." Feminist Media Studies 7(1): T.C. Başbakanlık K adının Statüsü G enel M üdürlüğü (2000). Popüler Kültür Ürünlerinde Kadın İstihdamını Etkileyebilecek Öğeler. Ankara. Tim isi, N ilüfer (1996). Medyada Cinsiyetçilik. T.C. Başbakanlık K adım n Statüsü ve G enel M üdürlüğü: Ankara. van Zoonen, Liesbet (1994). Feminist Media Studies. London: Sage.

62

63 63 Media, Politics and Slanted News Coverage During The Election Periods: Case Study ofneıvs On AKP Eda Çağlayan Abstract This study aims to study the attitude of media tovvards AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi Justice and Development Party) during the 2002 and 2007 general legislative elections in Turkey. Three national nevvspapers were selected in the scope of analysis: Hürriyet, Sabah and Yeni Şafak in tvvo months period before 2002 General Elections and 2007 General Elections (September, 1- October, , June, 1 -July, ). Media are assumed to have a defining role on the formation of opinions due to the fact that the events of the external world to our immedlate experiences is continuously interpreted and disseminated through them. Under these considerations, it is frequently daimed that vvorld of politics is one of the most effected realms. So, during the election periods campaigns are designed and carried out to direct opinions by means of media. Main question of the study is vvhether national daily nevvspapers were favorable to AKP, both before 2002 general elections when it vvas elected as first political party and before 2007 general elections when it was the ruling party. AKP news coverage of the selected nevvspapers in the defined periods were examined through qualitative content analysis. Selected nevvspapers' news slant are revealed by way of reading AKP news critically to determine their dominant tone, gauging how much space they occupied in the nevvspapers and considering attitudes of the nevvspapers tovvards other political parties. Keyvvords: Media, Liberal Media Theory, News Slant, ûualitative Content Analysis Medya, Siyaset ve Seçim Dönemlerinde Yanlı Haber İçeriği: AKP Haberleri Örnek Olay İnceleme Özet Bu çalışmanın temel amacı 2002 ve 2007 Genel Seçimlerinden önce medyanın AKP'ye (Adalet ve Kalkınma Partisi) yönelik tavrını çözümlemektir. Çalışma kapsamında üç ulusal gazete incelenmiştir: Hürriyet, Sabah ve Yeni Şafak. 1 Eylül- 31 Ekim 2002 ve 1 Haziran- 21 Temmuz 2007 seçim öncesi dönemlerinde, bu üç gazetede yayınlanan AKP haberleri üzerinde çalışılmıştır. Dış dünyaya ilişkin fikirlerimiz, medya tarafından, olayların sürekli olarak yorumlanarak sunulması ile şekillendiğinden, medyanın kanı oluşturma sürecinde belirleyici rol oynadığı düşünülmektedir. Bu durum göz önüne alınarak, sıklıkla siyaset alanının en çok etkilenen alan olduğu iddia edilmektedir. Öyle ki, seçim kampanyaları fikir ve kanıları medya yardımıyla yönlendirmek amacıyla planlanmaktadır. Çalışma, AKP'nin birinci parti olarak çıktığı 2002 Genel Seçimleri ve iktidarda olduğu 2007 Genel Seçimleri'nden önce ulusal gazetelerin AKP'yi destekleyici bir tutum içinde olup olmadıkları sorusuna cevap aramaktadır. Seçilen gazetelerde seçim dönemlerinde yayınlanan AKP haberleri niteliksel içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Gazetelerin haber içeriklerinin yanlılığı; haber metinlerindeki baskın tonun eleştirel okumayla belirlenmesi, haberlere gazetelerde ne kadar yer ayırıldığının hesaplanması ve gazetelerin diğer partilere ilişkin tutumu da dikkate alınarak ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Medya, Liberal Medya Teorisi, Haberde Yanlılık/Eğilim, Niteliksel içerik Analizi iletişim : araştırm aları (2): 63-95

64 64 iletişim : araştırmaları Media, Politics and Slanted News Coverage During The Election Periods: Case Study ofneıvs On AKP This study aims to study the attitude of the media towards the AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi-Justice and Development Party) during the 2002 and 2007 general legislative elections in Turkey. Main question this study seeks to ansvver is vvhether national daily newspapers vvere favorable to AKP both before 2002 general elections when it was elected as first political party and before 2007 general elections when it was the ruling party. Three national nevvspapers were selected in the scope of analysis considering their specific characteristics: Hürriyet, Sabah and Yeni Şafak in two months period before 2002 General Elections, 2007 General Elections (September, 1-October, , June, 1-July, ). As universally accepted, media have effects on the opinions and attitudes of those who are exposed to it. Again, there is an agreement that by the development of modern means of Communications, one of the most effected institutions is the world of politics. Indeed, the events of the external world to our immediate experiences is continuously interpreted/defined and disseminated through media. Therefore, media are assumed to have a defining role on the formation of opinions even during the normal course of the societal life. Moreover, during the election periods specific campaigns are designed and carried out in order to mould and direct opinions through the operations of the means of mass Communications. This is why there is almost an agreement that today it is very difficult, if not completely impossible, to be successful in the elections without a fair media support.

65 Çağlayan... Case Study of News On AKP 65 This being the case, after the victory of the AKP in the 2002 legisla- tive elections it is claimed that this nevvly founded political party had not enjoyed the backing of the media. Even, some observers pushed the claim to assert that AKP had won the elections despite the hostile attitude of the principal media. This claim is also used to support the idea that the effects of mass media on the political life are not as significant as it is defended in the critical scholarly vvork. This study, inspired by such debates and discussions, chose the subject matter of the study as the media's attitude to AKP during the electoral campaigns and attempted to critically analyze the content of three daily nevvspapers' coverage of the electoral campaigns during the chosen time periods1. Political news published in front pages or inside pages have been examined to reveal their slant to AKP using qualitative content analysis techniques. Before introducing the findings of this content analysis, a brief theoretical framevvork is tried to be drawn to shed some light to the role of media in politics in the countries with a broadly liberal democratic basis. 1 One of the majör studies on national nevvspapers' news coverage prior to 2002 Elections is 2002 Seçim Kampanyalarında Ulusal Basın (Köker and Kejanlıoğlu, 2004). This study analyses two national nevvspapers, Hürriyet and Sabah, focusing on national press' construction itself as povver centre. Main premise of this study is that national press presents politics as a spectacle and a technical matter tor particular economic interests. This causes questioning of liberal-pluralist democratic theory and its comp- rehension of the media (Köker and Kejanlıoğlu, 2004: 39).

66 66 iletişim : araştırmaları Media and Politics The Role of Media in Democratic Societies As a matter of fact, the relationship between politics and mass media must be understood in terms of the institutions vvhich manage the flow of power: The systems of regulation and patterns of control that organize media. Regulation systems that control media are produced inherently by the present political and economic order. Correspondingly the role of media in society has been changing according to changes in types of production, forms of regime and hence in society. In the same vein, the demands of 'free flow of information' and 'free press' have arisen from economic, social and political changes. The increase of Capital and evolution of Capital accumulation patterns related production processes brought about arise of two new classes: Bourgeoisie and labour classes. Thus, bourgeoisie Consolidated due to industrial revolution and led to collapse of monarchies and new political formation. This meant a new political system in vvhich powers of execution and legislation were separated, jurisdiction became independent and natural rights and liberties were guaranteed under the juridical system, legislation could check execution, people from vvider range of social origins could be represented. "As this new system foresees the participation of ali the people coming from different stratum of the society to the political competition, and as the legal foundations of such participation is assured, one of its essential features is esteemed to be 'pluralism' " (Kaya, 2009a: 39). Kaya discems, among others, "free flow of information" and "free entrepreneurship" as the basic principles of a true "liberal" system of mass Communications. But, again according to him these two principles are naturally exclusive and create a theoretical conflict and tension in practice since free flow rises against any move tovvards monopolization vvhereas entrepreneurial capitalism lays grounds tor monopolistic tendencies (Kaya, 2009a: 71-80). Operation of mass media systems in accordance with free market principles or liberalization of markets, as Curran points out rightly, gave rise not to independent vvatchdogs serving the "public interest" but to corporations and conglomerates vvhich adjust

67 Çağlayan... Case Study of News On AKP 67 their critical scrutiny to süit their private commercial and political interest (Curran, 2002: 221). Media organizations have grown into conglomerates that are among the largest corporations in the world. This is not that media are compromised by their links to big business; the media are themselves big business (McChesney 1997 cited in Curran, 2002: 222). In effect, media structures and the actual function fulfilled by the media outlets display outcomes fairly contradictory with those stipulated in the 'theory'. Liberal theory assumes that the principal democratic role of the media is to act as a check on the State. The media should watch the full range of State activity, and fearlessly expose abuses of official authority. This watchdog role is said to be the most important function of the media in comparison to other functions. In order to achieve watchdog role, media must be independent from government. In other words, it is important to establish a critical distance betvveen media and government through private media ownership. However media organizations have become more profit oriented and since the sphere of government has been enlarged greatly, political decisions more often affect their profit ability. Consequently, on one hand governments need the media more than ever, because they now have to maintain electoral support to stay in office (Curran, 2002: 220). On the other hand, media organizations are today profit seeking business enterprises and tumed into huge corporate conglomerates in time. Media conglomerates reduced 'public' to mere 'mass of consumers' hovvever, explaining media solely in terms of market theory is inadequate. Such an approach disregards many other influences vvhich can shape media, including the political commitments and private interests of media shareholders, and the influence exerted through news management and the ideological power of leading groups in society. As Curran points out rightly, it fail to take into account the wider relations of power in which media are situated (Curran, 2002:222). Under these considerations, it could be inferred that media could not accomplish "the forth estate" role which liberal theory charge.

68 68 iletişim : araştırmaları Media Politics Linkage In these societies with a broadly liberal-democratic basis the political function of the media is proclaimed as "the voice of the public and of interest groups, and as the source of (public) information on which choices and decisions could be made by a mass electorate and by politicians" (McQuail, 1983: 210). In effect, a country's political agenda, its stock of sociopolitical knovvledge, its style of political debate, ali are largely shaped by the news media but as stated by Hallin "there is no reason to suppose that they will be 'optimized' by profit-seeking programmes and advertisers" (2000: 234). Media professionals would daim that they adopt and exercise the neutral and objective model of journalism which performs a "watchdog" function, it is hard to daim that journalism anywhere in the world is completely neutral and stands apart from particular interest. As a matter of fact, development of commercialization decreased the degree of political parallelism in media institution in many countries, but it increased the instrumentalization of the media by the business interests. Consequently, news organizations began relaying interpretive framevvorks consonant with the interests of the owners. Especially, in the countries where there are weak consensus on journalistic standards with very limited development of professional self-regulation and where there is no formal legal basis to protect the journalistic autonomy, the level of instrumentalization of the media increases. Although, liberal approach to journalistic practice requires that the news columns of a newspaper not be administrated according to political allegiances, it is stili possible to discover the political tone of a newspaper in the news columns. Although the wave of liberalization and deregulation of the 1980s have diminished the role of the State in most parts of the world as an owner, funder, and regülatör of the media, but the role of state in the Capital accumulation process did not decrease. Therefore, the business dealings of the owner rendered the media contents more öpen to pressures coming from the external world. It simply meant the increased instrumentalization of the media by the political actors.

69 Çağlayan... Case Stııdy of Nevvs On AKP 69 Advocacy joumalism genre operates discounting 'neutral' and 'objective' model of joumalism even in theory. Since 'advocacy journalism' that believe serving for more 'sacred ideals' is less concerned with the traditional ideals of 'objectivity', political slant of the advocate media outlets are easy to semtinize. The case of the mainstream media is somevvhat different since it is generally more oriented toward informational and narrative styles of writing and often contains commentaries of different columnists with different viewpoints. Representation of AKP in the Media During the Period Before and Elections The Scope of Analysis and Research Method This research has been conducted to ansvver the question whether national daily newspapers were favorable to AKP both before 2002 general elections when it was eleeted as first political party and before 2007 general elections when it was the ruling political party. Ansvver- ing such a question entails a research examining "slant" of the news about AKP and its leader on seleeted national daily newspapers. A nevvs outlet is defined as being slanted if it gives more favorable cover- age to one side of politics than the other. Three national nevvspapers vvere seleeted in the scope of analysis considering they vvould exhibit specific characteristics: Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak are analyzed in two months period before 2002 General Elections, 2007 General Elections (September-October 2002, June - July 2007). Hürriyet and Sabah are two examples of the most vvidely circulated nevvspapers. They could be marked as representatives of mainstream media. Hürriyet is the daily nevvspaper of Doğan Media Group and one of the most vvidely circulated nevvspaper in Turkey. In both General Elections period, Hürriyet was ovvned by Doğan Media Group. On the contrary, Sabah had changed ovvner and had been sold to Çalık Group, vvhich effected the general tendeney of the nevvspaper. VVhile in 2002 both of them could be defined as holding nevvspapers. In 2007 Sabah vvas a nevvspaper under control of government body; TMSF due to its ovvner financial deficiencies. Since publication policy of the nevvspapers is determined in dependence on nevvspapers ovvners, it is assumed that editorial

70 70 iletişim : araştırmaları slant and polides adopted also change in accordance with every change in who control the newspaper. Based on this assumption, it is also expected that in 2007 Sabah offered different news coverage than one in 2002, before seizing of TMSF. Yeni Şafak could not be marked as an example of mainstream media in terms of both its circulation and its ideological stance. So it could be marked as an example of advocacy journalism. Further, it could be rather marked as a pro-islamist and conservative newspaper. The main differences between the selected nevvspapers could help us making comparisons, bringing efficient results about media's attitude to AKP. It is generally claimed that in the 2002 elections, AKP has managed to win a decisive victory despite the hostile attitude of the mainstream press to the party. Again, there is almost general agreement that during the electoral campaign period of 2007 general elections, AKP succeeded to win the mainstream press över to its side. This study is designed to empirically test these claims vvhich are taken for granted in almost ali recent analysis of the Turkish politics. Main topics for political news that are categorized for analysis, include daily political issues, election polis, policy proposals suggested by opposition parties, government polides, speeches of political leaders, meeting news, election manifestos, candidate lists, discussions from parliament, conversations with political leaders, conversations with people on their voting behavior and ete. There appears to be evidence of nevvspapers reproducing perceived reality in different vvays. Presentation of the same issues differ in slant by expressing in different tones, locating on first or inner pages, presenting vvith questioning headlines or absolute headlines, giving vvith photographs or by covering a huge space. Regarding these different vvays of representations the political nevvs, especially on AKP have been analyzed by content analysis techniques. Content analysis is a quantitative data examination method offering distribution of nevvs in nevvspapers vvith different characteristics. Traditional content analysis techniques generally focus on counting vvords, not

71 Çağlayan... Case Study of News On AKP 71 meanings. This could cause to isolate object of inquiry from its context. Thus, an analysis resting upon such a technique could be inadequate to comprehend object of inquiry with ali aspects. This research avoid- ed the risk of content analysis to reach shallow results, focusing on qualitative evaluation also by reading critically news stories. Numeri- cal data collected with qualitative concerns provide relatively reliable inferences bringing answers to the main questions of this study. AKP political news were marked as in positive, negative and neu- tral tones through content analysis and reading critically. The news heads and news texts were marked as "negative" it they express fear, unease, problem definition of AKP and its leader. They were marked as "positive" it they use affirmative expressions like pride. Political news were marked as "neutral" it they do not include any value judg- ments. There are questions guiding qualitative content analysis through the political news: How political leaders and political parties are defined? Which words have been chosen by reporters? Do these words reflect prejudices, slandering or pride? And thus how political parties or leaders have been presented? How issues have been presented? Which sides of political issues have been emphasized? YVhich sides of political issues have been neglected? VVhich issues have been presented as important or useless? Have the nevvspapers presented same issues in different ways? If they have, what are the main differences between their pres- entations? VVhat are their tones in news texts? Other than the tones defined above, the location of the news on newspaper provides us salient inferences. The order and level of importance of the news is determined by its location in which page, in

72 72 iletişim : araştırmaları which part of the page, what amount of space is dedicated to it and whether it has a headline or a banner headline. The data of this study will be used together with the tones of the news from the chosen newspapers to define their news slant. Drawing from Entman's definition, slant characterizes individual news reports and editorials in which the framing favors one side över the other in a current or potential dispute (2007: 3). That is why the study focuses on defining tones of the news about specific entity General Election Analysis Historical Background of 2002 Election Period The most prominent debates in the period before 2002 General Election were legal position of Recep Tayyip Erdoğan, pro-islamist, anti-secularist image of AKP and closure case of AKP opened by Chief Public Prosecutor Sabih Kanadoğlu. Legal position of Recep Tayyip Erdoğan had been at stake even after AKP won the election. Recep Tayyip Erdoğan had been banned from political life due to the fact that he had been judged and sentenced to ten months on the grounds that he agitated public for hostility by way of discrimination in religious faith and race according to article 312/2 of Turkish Penal Code. Findings Distribution ofn eıvs in Positive, N egative and Neutral Tones Positive News Negative News Neutral News Total News (AKP) (AKP) (AKP) (AKP) Hürriyet 31 (%26.7) 38 (%32.8) 47 (%40.5) 116 Sabah 57 (%55.9) 11 (%10.8) 34 (%33.3) 102 Yeni Şafak 115 (%88.5) 0 (%0) 15 (%11.5) 130 Total Table Election, September- October 2002, AKP news tones of newspapers

73 Çağlayan... Case Study of News On AKP 73 T o t a l N e w s A b o u t A K P T o t a l P o lit ic a l N e w s R a tio H ü r r iy e t % S a b a h % Y e n i Ş a fa k % Table Election, September-October 2002, Comparison of total political news and AKP news Main Issues in AKP Neıvs Hürriyet Positive Negative Objective (Total) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e C lo s u r e C a s e O f A K P, L e g a l P o s itio n O f T a y y ip E r d o ğ a n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls EU M e m b e r s h ip P r o c e s s Table Election, September-October 2002, Hürriyet, The distribution of main issues in AKP news Sabah Positive Negative Objective (Total) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e C lo s u r e C a s e O f A K P, L e g a l P o s itio n O f T a y y ip E r d o ğ a n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls EU M e m b e r s h ip P r o c e s s Table Election, September-October 2002, Sabah, The distribution of main issues in AKP news

74 74 iletişim : araştırmaları Yeni Şafak P o s itiv e N e g a tiv e O b je c tiv e ( T o t a l ) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e C lo s u r e C a s e O f A K P, L e g a l P o s it io n O f T a y y ip E r d o ğ a n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls E U M e m b e r s h ip P r o c e s s Table Election, September-October 2002 Yeni Şafak, The distribution of main issues in AKP news The Space A llocated to AKP on Froııt Pages A llo c a t e d S p a c e A llo c a t e d S p a c e N e w s a b o u t N e w s a b o u t A K P F r o n t P a g e ( % ) F r o n t P a g e ( c m 2) A K P H e a d lin e s B a n n e r H e a d lin e s H ü r r iy e t 8.4 % S a b a h 4.8 % Y e n i Ş a fa k % Table Election, The space allocated to AKP on front pages Evaluation Evaluation o f AKP coverage, 2002 General Election Attitudes of Nevvspaper on Presentation of AKP News NELTTRAL NEGATİVE posmve Hürriyet Sabah Yeni Şafak Figüre Election, AKP news tones of newspapers

75 Çağlayan... Case Study of News On AKP 75 H ürriyet Figüre Election, Percentage of AKP and other political news in Hürriyet As seen in Figüre 2, in Hürriyet, the number of the news about AKP is approximately one third of ali political nevvs, which is 116 out of 330. This shows us that Hürriyet highlighted AKP as the prominent political party. Hürriyet treated AKP as the most important item of agenda. Having examined news texts, news heads, headlines, banner headlines together, 31 news in positive tone, 38 news in negative, and 47 nevvs in neutral tone are determined as seen in Table 1 and Figüre 1. The closeness of numbers of nevvs in each tone could be explained vvith Hürriyet giving different points of view and trying to be at equal dis- tance. In other vvords, Hürriyet does not put forvvard any extreme dominant slant. This reminds us Entman's vievvs on mainstream media "Mainstream nevvs organizations contend that they treat competing frames equivalently, ensuring that their reports do not slant" (Entman, 2007:165). Plaving examined nevvs, nevvs headlines, banner headlines on Sabah nevvspaper for the same period, it could be seen that there are more political nevvs than on Hürriyet. There are 416 political nevvs, both on front and inside pages of Sabah. 102 out of 416 nevvs are about AKP as can be seen in Figüre 3. Sabah deemed AKP as an important subject to be highlighted. Dravving from these numerical findings, it could be argued that Sabah had positive attitude tovvard AKP before 2002 general elections.

76 76 iletişim : araştırmaları Sabah Other Political News % 75 AKP News % 25 Figüre Election, Percentage of AKP and other political news in Sabah Yeni Şafak Other Political News % 77 Figüre Elections, Percentage of AKP and other political news in Yeni Şafak Yeni Şafak newspaper published 562 political news in mentioned period. 130 of them are related to AKP as in Figüre are in positive tone, a few of them, 15 are in neutral tone, none of them are in negative tone. Ali the statistical data and graphs clearly display that Yeni Şafak is quite supportive to AKP and very positive in AKP news slant. Examining these three nevvspapers (Sabah, Hürriyet, Yeni Şafak) in the period previous 2002 general elections showed that Hürriyet is the only newspaper with dominant number of neutral toned news about AKP. Ali of three newspapers highlighted AKP as an important subject of political agenda. As Table 2 shows, Yeni Şafak has the highest number of political news. This finding shows that Yeni Şafak covered political agenda in great scale. However, when analyzed, it is seen that ali these news consist of positive AKP news and negative other political party news. A striking point is that, Yeni Şafak forms its discourse of the political

77 Çağlayan... Case Study of News On AKP 77 news on other parties, in accordance with Recep Tayyip Erdoğan's point of view, judgments, evaluations, expressions embedded in his speeches. Yeni Şafak also covers quite an amount of news mentioning what type of positive developments will be under probable AKP rule, with headlines and banner headlines. More than being positive, ali these show that Yeni Şafak is acting like a representative of AKP. HEADLINE B A N N E R H E A D LIN E Figüre Election, Headline - Banner Headline distribution through newspapers Figüre Election, Allocated space percentages on front page In 2002 September-October, average of square centimeters of front page of Hürriyet and 88.6 square centimeters of front page of Sabah covered AKP news which give 8.4% and 4.8 % of the front pages by area.

78 78 iletişim : araştırmaları The reason why although Sabah provides mostly positive coverage to AKP, AKP has not been dominant on front pages of Sabah compared to other newspapers is that Sabah's ANAP coverage is much more positive than AKP coverage. Sabah predominantly gives more space, headlines and banner headlines to ANAP than AKP on the front pages. In 2002 September-October, average square centimeters of political news about AKP has been allocated on Yeni Şafak front page which results 17.6% of the front page by area General Election Analysis H istorical Background o f 2007 Election P eriod The debates on Presidency Elections, proposal of amendment in provisions of Ccnstitution related to Presidency Elections, increasing terrorist attacks marked the period before 2007 General Elections. These issues were prominent in the election campaigns and speeches of political leaders. Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan has mostly been charged by failing against terror. Findings Distribution ofneıvs in Positive, Negative and Neutral Tones AKP Positive News Negative News Neutral News Total News H ü r r iy e t 5 6 ( % ) 8 ( % 9.3 ) 2 2 ( % ) 8 6 S a b a h 7 7 ( % ) 0 ( % 0 ) 19 ( % ) 9 6 Y e n i Ş a f a k ( % ) 0 ( % 0 ) 3 ( % 2.7 ) 111 T o t a l Tab le Election, June-July, AKP news tones of nevvspapers Total News About AKP Total Political News Ratio H ü r r iy e t % S a b a h % Y e n i Ş a f a k % Table Election, June-July, Comparison of total political news and AKP news

79 Çağlayan... Case Study of News On AKP 79 Main Issııes in AKP Neıus Hürriyet Positive Negative Objective (Total) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e P r e s i d e n t i a l E le c tio n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls Table Election, June - July 2007, Hürriyet, The distribution of main issues about AKP Sabah Positive Negative Objective (Total) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e 2-2 P r e s i d e n t i a l E le c tio n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls Table Election, June - July 2007, Sabah, The distribution of main issues about AKP Yeni Şafak Positive Negative Objective (Total) Is la m ic Im a g e O f A K P, T u r b a n Is s u e 0-0 P r e s i d e n t i a l E le c t io n E le c t io n C a m p a ig n, S p e e c h e s P o lic y P r o p o s a ls Table Election, June - July 2007, Yeni Şafak, The distribution of main issues about AKP The Place A llocated to AKP on Front Pages A llo c a t e d S p a c e A llo c a t e d S p a c e N e w s a b o u t A K P N e w s a b o u t A K P F r o n t P a g e ( % ) F r o n t P a g e ( c m 2) H e a d lin e s B a n n e r H e a d lin e s H ü r r iy e t 2.7 % S a b a h 8.1 % Y e n i Ş a fa k 9.4 % Table Election, June - July 2007, the space allocated to AKP on front page

80 80 iletişim : araştırmaları Evaluation Evalııation ofa K P Coverage, 2007 General Election Attitudes of Nevvspaper on Presentation of AKP News Hürriyet Sabah Yeni Şafak Figüre Election, AKP news tones of nevvspapers Political News in Hürriyet Figüre Elections, Percentage of AKP and other political news in Hürriyet Political News in Sabah Figüre Election, Percentage of AKP and other political news in Sabah

81 Çağlayan... Case Study of News On AKP 81 Political News in Yeni Şafak Figüre Election, Percerıtage of AKP and other political news in Yeni Şafak Generally evaluating the above graphs and the collected data for the period before 2007 General Elections, the most significant finding is, no negative toned news are presented by Sabah or Yeni Şafak about AKP in this specific period. These two newspapers very dominantly press positive toned news about AKP. Hürriyet is also very positive to AKP and negative toned news of this nevvspaper in this specific period is less then %10. Hürriyet and Sabah covered 40% of their political news about AKP, which is quite normal for AKP being the ruling party. Yeni Şafak is mostly neglecting the other parties and mostly pressing about AKP. Allocated Area, Daily Average, Front Page 10.00% 8. 00% 6. 00% 4.00% 2. 00% 0. 00% Figüre E lectio n, A llo c a te d space p e rce n ta g e s on fr o n t page

82 82 iletişim : araştırmaları H E A D L IN E S B A N N E R H E A D L IN E S Hürriyet Sabah Yeni Şafak Figüre Election, Headline - Banner Headline distribution through newspapers Comparison of and General Elections Analysis The comparison between three newspapers' AKP coverage and AKP news slant in each period -the period before 2002 General Elections and before 2007 General Elections- in terms of the issues newspa- pers paid attention most and their tones, provides us some salient results. Such a comparison made betvveen two period's coverage could make us analyze newspapers news slants considering probable effects of the period, changes in media ownership, government interferences. There are questions which would be asked to obtain meaningful results from such a comparison. These are; did issues, the newspapers concentrated on differ from 2002 to 2007? How did newspapers' atti- tudes to AKP and the issues related to AKP changed? Have Newspa- pers' AKP news slant changed dramatically from 2002 to 2007? If it does, what are the reasons for the changes in AKP news slants of the newspapers? How could we link historical conditions of the period to the changes in newspapers' AKP news slant? The comparison betvveen the numerical data from the newspapers in the period before 2002 General Elections and 2007 General Elections display some important changes in attitudes of the two nevvspapers.

83 Çağlayan... Case Study of News On AKP 83 Figüre 13. Change in Total Political News from 2002 to 2007 Elections Bringing together the numerical data of each General Elections period; as shown in Figüre 13 it is significant that there is a dramatic decrease in the number of total political news on each newspaper from 2002 to Elections

84 84 iletişim : araştırmaları Figüre 13 underlines the decrease of nevvspapers' attention to political issues, but bringing the data of Figüre 13 and Figüre 14 together, as AKP News change %15 from 2002 to 2007 in total and the political news are down by %50, this clearly shows that actually it is more than the lessened political interest, but the increasing dominance of AKP news on the political news, and the ignorance to the other parties. Figüre 15. Change in the number of negative toned AKP news from 2002 to 2007 Elections Figüre 16. Change in the number of positive toned AKP news from 2002 to 2007 Elections

85 Çağlayan... Case Study of Nevvs On AKP 85 As seen from Figüre 15 and Figüre 16 there is a dramatic decrease in the number of negative news of Hürriyet about AKP and significant increase in the number of the positive news of Hürriyet about AKP. In other words there is an increase in the percentage ratio of the news in positive tone on AKP and a decrease in the percentage ratio of the news in negative tone on AKP in comparison to the period before 2002 General Elections. Hürriyet covered relatively balanced distribution of ali tones över AKP political news in the period before 2002 General Elections. But in 2007 Hürriyet's coverage of AKP political news were constituted predominantly by positive toned AKP nevvs. The issue of "Islamic image of AKP and turban issue" appears in both periods, but it could be seen that Islamic image of AKP and turban issue received much more attention in 2002 than in Hürriyet, which made dominantly negative toned news in on this issue in 2002, made no news in negative tone. This is a very significant result in the change of Hürriyet s attitude. It could be argued that Hürriyet was convinced in favor of AKP on Islamic image and turban issue. Generally, for Hürriyet, the neutral and equal distance to ali parties image in 2002 seems to change in favor of AKP in Sabah had drastically changed in There is quite an increase in the percentage ratio of positive nevvs in from 2002 to The number of negative toned AKP news on Sabah was 11 in 2002 General Elections, in the period before 2007 General Elections there were no negative toned nevvs on AKP. VVhen the other statistical figures are examined together, Sabah s AKP nevvs slant became much more positive comparing 2002 coverage vvith 2007 coverage. Flaving no negative toned nevvs in 2007 period is pretty significant. The comparison gives the result that Sabah had göne through quite a change from 2002 to 2007 periods. Situation can be summarized as changing from being mildly supportive to unconditionally supportive. Examining nevvs texts, amount of the spaces allocated to AKP nevvs front pages; headlines and banner headlines it is seen that in 2002, Yeni Şafak1s AKP nevvs slant is dominantly positive and Yeni Şafak treats AKP is the solely political party to vvin General Elections.

86 86 iletişim : araştırmaları According to Yeni Şafak, AKP and Recep Tayyip Erdoğan were guarantees of democracy and AKP policies were the most beneficial policies for the country. In 2007 Yeni Şafak's AKP coverage is stili very positive. The main difference in Yeni ŞafakJs 2007 political news coverage from 2002 political coverage is the number of total political news. It decreased from 562 to 189/which is quite significant. This drop indirectly brings another difference when comparing two periods; as number of AKP news nearly stayed same in two periods with the drastical drop of political news, it shovvs that other political parties are totally neglected and Yeni Şafak's political news coverage became totally devoted to AKP both in number and in tone. Generally speaking, nevvspapers ignored other political issues which are not related to AKP and the other political parties' activities, at the same time, they paid more attention to the issues related to AKP in favor of it. The salient difference betvveen the coverage of the period before 2002 General Elections and the coverage of the period before 2007 General Elections is that each of three nevvspapers paid much less attention to the ruling parties of pre-period 2002 compared to AKP, the ruling party before entering the 2007 General Elections. Generally speaking in both election periods, in three selected nevvspapers, ali political nevvs coverage tend to focus on individuals, political leaders, candidates, especially -the coverage on Kemal Derviş as a representative example- and their conflicts vvith each other, life styles, strong or vveak sides to their private life instead of policy proposals and ideological stance of the political parties. This could be explained by the dominance of 'entertainment' element to 'information' element in nevvs coverage. In proceeding analysis this is product of 'tabloidization' process stimulated by high degree of ovvnership, concentration and neo-liberal policies. Nevvspapers generally use public opinion polis nevvs and feuilletons to support their nevvs slant.

87 Çağlayan... Case Study of News On AKP 87 As a summary, analyzing 2002 and 2007 statistical data and examining ali the graphs shows remarkable and increasing support to AKP. While Yeni Şafak consistently carry supporting AKP unconditionally Sabah had a significant change after TMSF seize and Hürriyet increased support and changed its slant from being mostly neutral to positive. Assessment Bringing together ali data collected on total political news coverage of selected nevvspapers in the periods before 2002 General elections, these conclusions were reached: The ratio of AKP news to total political news is relatively very high in ali three nevvspapers. Hürriyet tried to be neutral in news on AKP, except the turban and Islamic image issue, which was mostly negative toned. This issue was mostly covered by Hürriyet among three nevvspapers. Except turban issue, Hürriyet sought to be neutral in the nevvs about legal position of Recep Tayyip Erdoğan, closure case and election campaign. Sabah's AKP nevvs slant is rather positive on nevvs coverages. There is no specific issue that Sabah covered dominantly negative or neutral about AKP. It is evident that Yeni Şafak predominantly gave favorable coverage to AKP. Examining the selected nevvspapers's nevvs coverage on other parties in the period before 2002 General Elections. Although Hürriyet meant to cover most of the political parties, it did not allocate equal space to ali political party nevvs. Hürriyet predominantly allocated most of the space to the political parties vvhich are strong candidates to rule. AKP and CHP vvere ranked as the first and the second parties in public opinion polis. Sabah mostly covered the political parties vvhich vvere likely to rule after the election and the parties already vvere incumbent. So, there vvere political nevvs about ANAP, DYP, YTP, MHP and DSP in addition to AKP. Examining the nevvs, headlines and banner headlines on the front page and the nevvs inside pages, it could be seen that Sabah vvas supportive to ANAP, ANAP's policies and incumbent deputy prime minister and chairman of the party, Mesut Yılmaz's practices about European Union membership process at

88 88 iletişim : araştırmaları most. Other than ANAP issues, Sabah generally reported government's practices in negative manner in that period. Sabah adjusted its dis- course and slant on the other parties including AKP in respect to the quarrels between Mesut Yılmaz and them. Yeni Şafak also adjusts its discourse and slant considering the relation between other parties and AKP. There are many political news about ali political parties joining general elections although the places allocated to them are much smaller than AKP news in total. Yeni Şafak's coverage of the other parties is generally in neutral tone except CHP, which is seen as the big- gest rival of AKP. It appears that Hürriyet columnists' AKP slant was mostly negative. There were columnists whose almost every article vvere in negative tone. In Sabah, AKP news slant is more positive compared to AKP editorial slant. Percentage rate of articles in negative tone is much more than the news in negative tone. Yeni Şafak's both editorial slant and news slant are in positive tone. It is prominent that Yeni Şafak columnists did not write directly about AKP or its leader anymore. They rather wrote about abstract and religious issues relating it to everyday life. The false belief of AKP winning the General Elections in 2002 in spite of media has to be corrected. The statements of some mainstream media columnists declaring that they would not vote for AKP, defi- nitely does not hide the fact of mainstream media supporting AKP in an indirect, but more effective way. In the period before elections, the three party coalition government was under strong criticism by the media about economic crisis, poverty and corruption. Instead of push- ing CHP forvvard as a strong alternative, media also vvere strongly criticizing them for their unconstructive policies, intemal conflicts and problems. So, ali these facts together shovv nothing but highlighting AKP indirectly as only alternative (Kaya, 2009b). AKP had been ruling party for five years before 2007 General Election. Devotion of large amount of space to ruling party news by the nevvspapers is anticipated. The issues at stake in the tvvo months

89 Çağlayan... Case Study of Nevvs On AKP 89 period before 2007 General Election were; Presidential Election, Islam- ic Image of AKP and terrorist attacks. It should be stated that Islamic image of AKP was on particular media's agenda, but not on selected nevvspapers' mostly. In other words, the selected newspapers, espe- cially Hürriyet did not consider turban issue and Islamic image of AKP as an important issue anymore as they did in 2002 Election period. Instead, the other parties' moderate attitude to turban occupied politi- cal news coverage. Bringing together ali data collected on total politi- cal news coverage of selected nevvspapers in the periods before 2007 General Election, these conclusions were reached: While the number of total political news were very low compared to 2002 period, the share of the AKP nevvs seriously increased considering ratio. Ali selected national nevvspapers gave quite favorable coverage to AKP. Hürriyet, vvhich had been more critical than the others before 2002 General Election, offered much more favorable coverage to AKP. Hürriyet's support to AKP was prominent especially in the nevvs related to election campaign and speeches. Sabah supported AKP giving domi- nantly positive nevvs coverage. Sabah's AKP nevvs coverage vvas much more favorable from it had been before in 2002 General Election as there is no political nevvs about AKP in negative tone. Yeni Şafak s political nevvs coverage almost vvas devoted to AKP, completely in positive tone. Examining editorials and columnists' articles before 2007 General Elections, it is seen that although Hürriyet's AKP slant vvas positive in the period, except editör in chief's articles, the other articles' dominant tone vvas negative. Ertuğrul Özkök's ali articles are in positive tone and 5 of the 8 positive toned articles vvere vvritten by editör in chief, Ertuğrul Özkök, vvhich is quite significant and understandable knovv- ing ali other data shovving Hürriyet s general AKP slant as positive. After seizure of TMSF, in April 2007, parallel vvith changes in important positions like editör in chief, nevvs coverage, editorial slant and slant of columnists' articles vvere also dramatically changed. These changes vvere in such a vvay that some columnists vvho had vvritten about AKP in negative tone in 2002, vvrote in positive tone in The only articles in negative tone vvere vvritten by Yılmaz Özdil vvho

90 90 iletişim : araştırmaları resigned from Sabah in the follovving period. It appears that Sabah's AKP news slant and editorial slant were positive in the specified period. Yeni Şafak columnists wrote ali their articles in an affirmative tone. As a result, for the period before 2007 General Election, generally speaking, AKP news dominated ali the newspapers and this domination was mostly affirmative. Hürriyet changed their attitude of being mostly neutral in 2002 period to being positive in 2007 in AKP nevvs coverage. Sabah was already mildly positive in 2002 period and it has become very dominantly positive after seizure of TMSF. Yeni Şafak car- ried on being devoted to AKP and Recep Tayyip Erdoğan in 2007 General Election period. Conclusion Today nobody would challenge the view that the world of politics and media are closely intermingled. Indeed, as stated early in this study, the events of the external world to our immediate experiences are continuously interpreted/defined and disseminated trough reality definitions of the means of mass communication. Consequently, media acquires a defining role on the formation of opinions in every aspect of the societal life. On one hand political actors are striving hard to gain the media on their side, on the other hand media ovvners try to instru- mentalize their media outlets to influence the majör political decisions. Increasing tabloidization and development of an advocacy journalism also intensify the interrelations betvveen the media and the political formations. The firm and interdependent relationship betvveen political formations become more of an issue in election periods, for they are indispensable part of opinion formation, hence political behavior formation. This study is inspired by the widespread daim that as a newly established political party, AKP had won the elections despite the unfavourable attitude of the press. It was argued that AKP did not enjoy an adequate media backing before the elections. This argument was advanced to promote the idea that the effects of the media were not as powerful as it was generally accepted in the critical approaches to the study of media in scholarly research.

91 Çağlayan... Case Study of Nevre On AKP 91 This study of the news coverage of selected newspapers aimed at revealing Turkish press' slant to AKP both before 2002 general elec- tions when AKP was elected as first political party and before 2007 general elections when AKP was the ruling political party. News out- put can only be defined as being slanted if it gives more favorable coverage to one side of politics than the other. In representative democracies, media have some certain functions; to inform citizens about political agenda, to be a channel for rulers or several interest groups to convey their messages to citizens and also to be means for citizens to utter their discomforts. In ideal terms, media is generally conceptualized as an arena for ali opinions in democratic society. Based on these assumptions, most of the researches conducted on elec- tion campaign coverage, examine coverage of news outlets employing 'balance' as the baseline of the study. Researches presuppose that media should cover ali opinions in a democratic society, in an objective way and independently from State or any other interest group's inter- ference. What is expected from media is to cover ali opinions not favoring one of them. Many researches on election campaign coverage of news outlet have drawn attention to agenda-setting function of the media. That is; media could highlight some issues while undervaluing others or highlight certain aspects of issues while undervaluing other ones. McCombs who has done groundwork on agenda-setting function of media, made a distinction between first and second level of agenda-setting. While first level agenda-setting is related to 'object salience', the second level agenda-setting is related to 'attribute salience' (McCombs and Reynolds, 2009:1-17). In second level agenda-setting function, news report- ers highlight some aspects of specific object. issues or some aspects of news are presented framing by news reporters. Framing news means to select some aspects of perceived reality and make them more salient in such a way as to put forward a particular problem definition or moral evaluation for the item described. In the light of these consid- erations political news coverage of selected national newspapers were examined in terms of their positive, negative or neutral tones and the issues they underlined. This examination had been done considering

92 92 iletişim : araştırmaları historical conditions of the periods, issues peculiar to the periods at stake and general ownership structures of the newspapers which probably had impact on news coverage. The space and the location allocated to news and the way they are represented as headlines or banner headlines on the front page had been quite informative tor ansvvering the question of this research. This study also paid attention to editorial slant and attitudes offered in columnist articles also in order to draw clearer picture of newspapers' AKP news slant. Examining political news coverage of selected newspapers some conclusions are reached. These conclusions are given from general to specific. Present research also provides some insights as to the general features of election campaign coverage of Turkish media. The most prominent thing is that media content, political news coverage in the restrains of the research, focused on political leaders' personal qualities such as their weak or strong aspects and quarrels instead of political parties' policy proposals and ideological stances, parallel to 'tabloidization' of media, in accordance with commercialization processes. In other vvords, it is evident that there is relatively 'dumbing down' of political arguments at several ranges in selected nevvspapers. It was seen that Hürriyet and Yeni Şafak were more serious in tone of political news compared to Sabah. Three of the newspapers tend to give election campaign coverage like 'horse race' instead of arguments of political parties in comprehensive way. They try to be 'sensational' by news headline selection. As a result of this attitude, news heads could be irrelevant to news story. It could be argued that different newspapers could cover same issues and same objects in quite different tones. To say, same object could be reproduced and more correct reconstructed in quite different manners dependent to media organization slant and stances. So to talk about news slant means also talk about media organization as economic sector that owner of the media organization could have impact on news coverage. Bringing together the data collected via qualitative content analysis on the selected newspapers' coverage, editorials and columnists' articles in the two months period before 2002 General Elections, some

93 Çağlayan... Case Study of News On AKP 93 conclusions can be dravvn: Hürriyet was mostly trying to be neutral except turban, but highlighting AKP by unbalanced covering many AKP news. Islamic image issue and individual articles of the columnists were mostly negative in Hürriyet. Sabah was mildly positive to AKP in news coverage except for the issues in which AKP was against ANAP and Mesut Yılmaz. Yeni Şafak was totally positive and supportive to AKP and Recep Tayyip Erdoğan. So, AKP did not win the General Elections in 2002 in spite of media. Media supported AKP in an indirect but more effective way. Before 2007 General Elections AKP had been ruling party for five years. It was normal for nevvspapers to devote large spaces to AKP. Hovvever, the selected newspapers' interests in political issues were almost limited to AKP and its activities in that specific period. Bringing together the data collected via qualitative content analysis on the selected newspapers' coverage, editorials and columnists' articles in the two months period before 2007 General Elections, some conclusions can be drawn: While the number of total political news were very low compared to 2002 period, the share of the AKP news seriously increased considering ratio. Ali selected national newspapers gave quite favorable coverage to AKP. Hürriyet, which had been more critical than the others before 2002 General Election, offered much more favorable coverage to AKP. Hürriyet s support to AKP was prominent especially in the news related to election campaign and speeches. Sabah supported AKP giving dominantly positive news coverage. Sabah's AKP news coverage was much more favorable from it had been before 2002 General Election as there is no political news about AKP in negative tone. Yeni Şafak s political news coverage almost was devoted to AKP, completely in positive tone. As a result, for the period before 2007 General Election, generally speaking, AKP news dominated ali the newspapers and this domination was mostly affirmative. Hürriyet changed their attitude of being mostly neutral in 2002 period to being positive in 2007 in AKP news coverage. Sabah was already mildly positive in 2002 period and it has become very dominantly positive after seizure of TMSF. Yeni Şafak car-

94 94 iletişim : araştırmaları ried on its consistent line of being devoted to AKP and Recep Tayyip Erdoğan in 2007 General Election period. Evaluating ali findings together briefly such conclusions can be dravvn: Firstly, in the 2002 elections, AKP actually did not have a very strong media backing but there was not a general hostile attitude towards the new party. But from the output of the media outlets it can be easily argued that AKP had enjoyed a very strong indirect support since the traditional political parties of the centre-right and centre-left; that is its ali majör contenders were held responsible and severely criticized for the prevailing many faced deep crisis in the country. As for the 2007 elections, there was a completely different outlook. This time, AKP, as the majority party in power was directly controlling, in addition to state run broadcasting channels, a leading private channel (ATV) and some daily papers comprising mass circulation Sabah seized by the state to recoup losses at a failed bank. Moreover, the remaining mainstream media outlets were exhibiting a political slant clearly in favour of the majority party. This media support had an irrefutable share in the landslide 2007 election victory of the AKP. This evidence obtained from the both cases enables us to conclude that the ideological impact and the political effects of the media as an institution is 'there to stay'. References Curran, Jam es (2002). Media and Poıver. London: Routledge. Ç ağlayan, Eda (2010). Media, Politics and Slanted Neıvs Coverage During the Election Periods- Case Study Of Neıvs On AKP (M aster's Thesis). Available from M ETU Library. Entm an, R obert (2007). "Fram in g Bias: M edia in the D istribution of Pow er." ]ournal of Communication 57: H allin, D aniel (2000). "C om m ercialism and Professionalism in the A m erican N ew s M ed ia." Mass Media and Society. (eds.) Jam es C urran and M ichael G urevitch. London: Edw ard Arnold. Kaya, A.Raşıt (2009a). İktidar Yumağı. A nkara: İm ge Yayınevi.

95 Çağlayan... Case Study of News On AKP 95 K aya, A. R aşit (2009b)."N eoliberalizm in T ü rkiye'ye Siyasal Etkileri Ü zerine D eğerlendirm eler ve Tartışm a Ö ğeleri." Küreselleşme, Kriz ve Türkiye'de Neo Liberal Dönüşüm, (eds.) N ergis M ütevellioğlu and Sinan Sönm ez. İstanbul: İstanbul Bilgi Ü niversitesi Yayınları. Köker, Eser and Beybin K ejanlıoğlu (2004). "2002 Seçim K am p anyalarında Ulusal Basın." İletişim Araştırmaları 2(1): M cc om bs, M axw ell and A m y Reynolds (2009). "H ow The N ew s Shapes O ur Civic A genda." Media Effects: Advances in Theory and Research, (eds.) Jertnings Bryant and M ary Beth Oliver. N ew York: Routledge. M cq uail, Dermiş (1983). Mass Communication Theoıy: An Introduction. London: Sage Publications.

96

97 97 İnternet ve Ulusal Kamu Politikaları: Internet Yönetiminde Serhat Kaymas Özet Bu çalışma; Türkiye'de internet politikaları bağlamında a ltern atif model önerisini tartışm ayı amaçlamıştır. Bununla birlikte; küresel düzeyde bakıldığında, internet politikaları alanının "yanlış" tanım lanmış olduğu gözlenir. Çalışmanın genel yaklaşımı içerisinde internetin yalnızca içeriğin üretim, dağıtım ve tüketim de yeni yollar sunan teknolojik bir olgu olmadığı aynı zamanda medya ekonomisi ve düzenleyici yapılarla yakın ilişki içerisinde olduğu savunulmaktadır. Bu bağlamda internet yönetim inin teknoloji, pazar ve düzenleme ekseninde yarattığı sorun alanlarına ve düzenleyici otoritelere odaklanmaktadır. Bu açıdan; internet yönetim i alanında, üstelik hiçbirisi de iyi kurulmamış üç önemli yaklaşımın egemen olduğu belirtilm elidir. Bu yaklaşımların ilki, kamu politikaları alanında egemendir ve internet için en iyi yönetim in pazar kararlarıyla alınabileceğini öne sürer. İkinci yaklaşım, internete dair akademik tartışm alar boyunca öne çıkmaktadır ve internet yönetim inin, kendi-kendisini yönetim ve ağ yönetim i üzerinden gerçekleştirilebileceğini belirtir. Üçüncü yaklaşım ise intern et yönetim inin geleneksel yayıncılık özellikle "telekom ünikasyon" ve "yayıncılık" alanlarından farklı olduğunu belirler. Bu çalışma içerisinde söz konusu yaklaşımlar, gelişmekte olan ülkeler bağlamında, değerlendirilmekte ve Türkiye için alternatif bir internet politikası modeli önerilmektedir. Anahtar Sözcükler; İnternet. Küresel İnternet Yönetimi. Gelişmekte Olan Ülkeler, Medya Politikaları, Kamu Politikaları. National Public Policies and Internet: Some Alternative Proposals for Turkey in the Domain of Internet Management by Public Policies Abstract This study has aimed öpen a discussion on the alternative intern et policies model in Turkey. Nevertheless. an alternative reading on the global internet regulation and approaches of the internet management to read a policy trends is stili ill-defined domain. The basic approaches o f this study is that the regulation and the management of internet is not only technological fact vvhich serves new ways o f producing, distributing and consuming of content but also closely linked to media economics and regulatory structures. İn this respect this study focuses on the "problem atic" fields vvhich caused by the management of the internet in the levels of technology, m arket and the regulation. of course regulatory bodies. İn this regards. to say that. three myths of internet governance prevail hovvever none is well founded. The firs t approach or the m yth dom inant in the public policy domain. that internet governance is best when the market decides. Second approach. or other myth. is dominant in scholarly discussion of the internet, that netvvork governance and self-regulation is both pervasive and effective. And the finally th ird approach. or the th ird myth, that internet governance is quite distin ct from governance of legacy media. notably broadcasting and telecom m unication, therefore vvhich has led internet scholarship to focus on the internet domain name system or intern et assigned names and numbers. İn this study has evaluated those approaches in terms of developing countries internet policies. At the final section of this article, has proposed a new internet management model. which is laid multiregulation model, for Turkey. Key Words: Internet, Global Internet Management. Developing Countries. Media Policies. Public Policies. iletişim : araştırm aları (2):

98 98 iletişim : araştırmaları İnternet ve Ulusal Kamu Politikaları: İnternet Yönetiminde Türkiye için Alternatif Öneriler Gelişmekte olan ülkelerde; internet yönetimi ve kamu politikaları arasındaki ilişki; bir yandan, 1980'li yıllardan itibaren küresel kapitalist sermaye birikim koşullarındaki değişimin yansıması olarak ulusal kamu politikalarındaki 'dönüşümün', öte yandan teknolojinin ulusal bir politika gündemi içerisinde nasıl yönetilebileceğine dair bir dizi tartışmanın eşliğinde çelişkili bir sürekliliği oluşturur. Kapitalizmin yeniden yapılandığı 1980'lerden itibaren üstü örtülü bir devletsizleştirmenin izleri yeni medya ve bileşenleri söz konusu olduğunda daha da belirginleşmektedir. Gerçekten de Venturelli'nin (1998: 4) işaret ettiği gibi, ulus devletler, giderek politika üreten yerine politika transfer eden bir konuma doğru sürüklenmektedir. Bu çalışma içerisinde; küresel medya politikaları eliyle 'yersiz-yurtsuzlaştırılan' ulusal politikalar Türkiye özelinde değerlendirilmekte ve Türkiye'de ancak 1990'h yılların ardından politika gündeminde yer edinebilen 'enformasyon toplumu' siyasası, küresel medya politikaları bağlamında değerlendirilmektedir. Çalışma; küreselleşme sürecinin eşlik ettiği ve ulus devlet politikalarının giderek yok sayıldığı medya politikalarında yeniden yapılanma içerisinden bakarak, teknoloji yönetiminin ulusal bir bağlam içerisinde nasıl geliştirilebileceğini tartışmayı amaçlamıştır. Çalışma boyunca; 'iletişim teknolojilerine dair ulusal bir politika oluşturulabilir mi?', 'Kamu yararı ile tanımlanan ulusal bir teknoloji politikası eşliğinde, enformasyon toplumu kazanımlarmı geliştirebilmek olası değil midir?' sorularına anlamlı yamtlar aranmaktadır. Çalışma içerisinde söz konusu soruların yanı sıra demokratik bir iletişim düzeninin gerçekleştirilebilmesi ile bütünleşen bir diğer soru; 'Türkiye için çoğulcu ve çok sesli bir iletişim düzeninin gerçekleştirilebilmesi adına

99 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: ulusal politikalar eliyle alternatif bir internet politikası nasıl gerçekleştirilebilir?' olarak belirlenmiştir. Bu soru; Türkiye için, ulusal politikalar eliyle internet ve bileşen 'yeni' medya alanına dair, en azmdan kuramsal düzeyde, bir politika modeli arayışına yol açmıştır. Türkiye'nin, 1980'li yılların ardından izlediği yeniden yapılanma süreci1, enformasyon toplumu kazanımlarından yararlanabilmesi için teknolojinin ulusal politikalar eliyle nasıl geliştirilebileceğine dair önemli bir soru ile yüzleşmesine yol açmaktadır. Ancak, kapitalizmin küresel olarak yeniden yapılanması ve bu bağlamda ulus devletlere üstü örtülü bir 'cenaze töreni' düzenlenmesi teknolojinin nasıl yönetilebileceğine dair anlamlı sorunları da gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği politikalarının, Amerika Birleşik Devletleri'nin 'serbest pazar' yanlısı politikalarına eklemlendiği gözlenmektedir. Ancak, Avrupa Birliği'nin yine de Avrupalılaştırılmış bir liberalleştirme programım izlediği belirtilmelidir. Bununla birlikte, her ne kadar Avrupalılaştırılmış olsa da yine de ulusal kamu politikalarının 'nerede' olduğuna dair bir dizi anlamlı soruyu tam da küresel kapitalizme koşut olarak yeniden yapılanan ulus devletlerin 'yerine' dair süre giden tartışmaların merkezine yerleştirir. 1 Örneğin bir yandan sermaye birikim modellerindeki değişim ile küresel kapitalizmden etkilenmesi öte yandan Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde izlediği yapısal uyum programı ile birlikte politikalarım yeniden tammlaması önemli etkenler olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte Çelebi'nin (2002: 77) belirlediği gibi, Avrupa Birliği'nin de kapitalizmin yeniden yapılanmasına koşut olarak etkilendiği ve politikalarım yeniden yapılandırdığı gözlenmektedir.

100 100 iletişim : araştırmaları Küresel kapitalizmin yeniden yapılanmasının ötesinde teknolojinin ulusal kamu politikaları eliyle yönetilebileceğine dair bir diğer önemli sorun dizgesi tam da teknolojinin oluşturduğu olanaklar içerisinde öne çıkmaktadır. O kadar ki, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin, 'yeni' olarak tanımlanabilen bir medya biçimini2 oluşturmasıyla birlikte, geleneksel ve yeni medya sektörleri arasındaki sınırların giderek iç-içe geçmesi, yakınsama süreci, geçmişte birbirinden ayrı alanlara yönelen medya politikalarımn da giderek birbiriyle yakınsamasını gerekli kılmaktadır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği medya politikaları özelinde gözlendiği gibi, 'telekomünikasyon' ve 'medya' politikalarmm ortak bir düzenlemeler içerisinde birlikte ele alınması3 tam da böylesi bir sürece işaret etmektedir. Bütün bu süreçler medya politikalarmm giderek hem bir 'paradigma' hem de bir 'değer' değişimi dizgesi içerisinde ele alınmasına yol açmaktadır. Medya politikalarındaki değişimin ikinci uğrağı, medya politikalarındaki değer değişimi bağlamında ele alınmalıdır. Kamu çıkarı, sosyal sorumluluk ve kamu yararı gibi, iletişim politikalarına eşlik eden bir dizi 'eski' değerin yeniden tanımlanması, medya politikalarındaki değişime dair örnekler olarak öne çıkmaktadır. İletişim politikalarındaki 'değerler dizisi' değişimini, 'kamu çıkarı' terimi özelinde yeniden tanımlama çabası, kamu politikaları ve internet arasındaki ilişkinin yeniden düşünülmesine dair anlamlı bir zemin oluşturmaktadır. O kadar ki, iletişim ve enformasyon teknolojilerine dair siyasa gündemi; kamu politikaları alanına egemen olan sosyal sorumluluk, kamu çıkarı, kamu yararı kavramları ile söz konusu kavramları politika gündeminden dışlayan küresel kapitalizmin ürettiği yeni politika değerleri 2 İnternet ve internet temelli bir dizi kitle iletişim aracının, iletişim sektörüne girmesi ile birlikte kitle iletişim araçlarının 'geleneksel' ve 'yeni' olmak üzere iki ana kategori altında toplandığı belirtilmelidir. Yeni medya, geleneksel medya ve iletişim hizmetlerinin hem anlamı ve hem de doğası üzerinde anlamlı bir dizi değişim oluşturmuştur. Rogers'a göre (aktaran Geray, 2002:18) yeni medyanın, etkileşim, kitlesizleştirme ve eşzamansız olabilme yönünde üç temel özelliği bulunmaktadır. 3 Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nin henüz 1996 yılındaki Telekomünikasyon Yasası geçmişte birbirinden ayrı alanları oluşturan alt yapı hizmetleri ile içerik üretiminin aynı şirket tarafmdan yapılmasına olanak tamması anlamlı bir örnek olarak öne çıkmaktadır.

101 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: arasındaki gerilimin merkezinde yer almaktadır. Böylesi bir durum, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği politikaları boyunca daha da bir açığa çıkmaktadır. Örneğin hem özellikle çocuk ve gençlerin internetin zararlı etkilerinden korunması ve kamu için yararlı bir iletişim modeli hedeflenirken hem de küresel bir internet yönetiminin tamamlayıcıları olan 'internet alan adları' gibi merkezi bir yönetim unsuru küresel ve devletler üstü bir siyasal biçim edinebilmektedir. Böylesi bir bağlam içerisinden bakıldığında ulus devletlerin giderek içsel dinamikleriyle uyumlu ve iç ihtiyaçlarının belirlediği politikaları üretmek yerine, çoğu kez, dış dinamikler ve ulus ötesi sermaye hareketliliğinin belirlediği politikaları 'uyarlayan' bir tutum izlediği gözlenir. Bütün bu yönleri ile 1980'li yıllardan itibaren gelişmekte olan ülkelerin politika üretme iktidarım bir bakıma kaybettiği ve dış dinamiklerce belirlenen bir dizi politikayı uygulamak zorunda kaldıkları belirtilmelidir. Gelişmekte olan ülkelerin, özellikle iletişim teknolojileri alanında politika transferini izlemesi ise, iletişim teknolojileri ve yeni medya alanmda zaten ithalatçı olan ülkeleri bu kez de politika ithalatına doğru yönlendirmekte ve gelişmekte olan ülkelerle aralarındaki farklılıklar giderek açılmaktadır. Victor Picard'ın (2007:118) belirlediği gibi küresel iletişim politikalarına dair son dönem tartışmalar, teknik sorunlara dair tarihsizleştirici bir anlatı sunmaktadır. Picard'ın (2007: 118), öne sürdüğü gibi iletişim teknolojileri politikalarını tarihsel bir hafıza içerisinden okuyabilmek ve hem de alanda süre giden gelişmeleri ekonomi politik bir bağlam içinde konumlandırabilmek için küresel medya yönetimine dair bir tarihçe içerinden bakmak anlamlı bir çaba olarak öne çıkmaktadır. İletişim Politikaları ve Küreselleşme: Ulusal Medya Düzenlemelerinden, Küresel Medya Yönetimine Doğru İletişim teknolojileri politikalarının, eleştirel bir bakış açısından değerlendirilmesi, ulusal medya politikaları ve ulus devletin politika üretme iktidarının, 1980'li yıllardan itibaren üstelik doğal karşılanan ölçüde kırıldığına dair anlamlı veriler sunmaktadır. Manuel Puppis'in (2008:406) belirlediği gibi, özellikle Avrupa ülkelerinde, 2. Dünya

102 102 iletişim : araştırmaları Savaşı sonrasında, medya politikaları siyasal ve toplumsal bir dizi ihtiyacm eşlik ettiği bir yapılanma dönemi içerisinde ulus devletlerin politika araçları ile düzenlenmekte ve bu bağlamda medya politikalarıyla, ulus devletlerin iç dinamikleri arasındaki uzlaşınm yansıması olarak medya politikaları gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, geçen on yıldan daha fazla bir zaman içerisinde, medya düzenlemeleri ve ulus devlet arasında var olan uzlaşı kırılmış, medya politikaları daha çok ekonomi politik bir değişim eşliğinde, üstelik bir dizi anlamlı değişim geçirerek düzenlenmeye başlanmıştır. Böylesi bir yeniden yapılanma süreci birbiri ile birlikte değerlendirilmesi gereken iki önemli gelişmenin etkisi altındadır. İlk gelişme, Amerika Birleşik Devletleri'nin söz konusu dönemde elinde bulundurduğu sermayeyi giderek gelişmekte olan ülkelere karşı bir hegemonya aracı olarak konumlandırmasıdır. İkinci gelişme ise Avrupa'nın giderek, Amerika Birleşik Devletleri'nin vesayeti altına girmesidir. Böylesi bir yapılanma, Puppis (2008: 406) tarafından, medya düzenlemelerinden küresel medya yönetimine doğru gözlenebilir bir değişim olarak okunmaktadır. Buna göre, iletişim teknolojileri politikaları alanında bir yandan, küresel güç merkezleri tarafından belirlenen politikaların uygulanması ve ulus devletlerin politika belirleme sürecinde giderek daha da bir sınırlandırılması ancak öte yandan, politika transferi, kendi - kendini yönetim ve kuralsızlaştırma gibi bir dizi yeni politika aracının uygulamaya konulması değişimin önemli göstergeleri olarak değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, küresel medya yönetimine dair ilk tartışmaların, en azından hükümetler arası yönetim örgütleri için bakıldığında, henüz 19. yüzyılın başından itibaren var olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda küreselleşme süreci ve bileşeni olarak medya yönetimi arasında üç önemli dönem ayırt edilebilir (Pike ve Winseck, 2004: 643; Puppis, 2008: 407). Pike ve VVinseck (2004: 643), küresel medya yönetiminin ancak 1990'lı yıllar boyunca geliştiğini ve tamamen yeni bir olgu olarak öne çıktığını ileri süren akademisyenlere karşı böylesi bir olgunun, sanıldığının aksine, çok daha eski bir döneme işaret ettiğini belirlemiştir. Pike ve VVinseck'in belirlediği gibi, küreselleşme sürecine eşlik eden küresel bir medya yönetimine dair ilk dönem, 19. yüzyılın ortası ile 1920'li

103 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: yılların başına değin tarihlendirilebilmektedir. Puppis'in (2008: 407) gerçekleştirdiği çalışmada da küresel medya yönetimine dair ilk dönemin, 19. yüzyılda başladığı ve 2. Dünya Savaşı'na değin süre gittiği belirlenmiştir. Puppis'in belirlediği gibi küresel medya yönetimine dair, 19. yüzyıldan - 2. Dünya Savaşı'na, 2. Dünya Savaşı ile 1990'lı yıllar ile 1990'lı yıllar ve sonrasına değin uzanan, üç önemli dönem ayırt edilebilmektedir. Bununla birlikte, her ne kadar medya politikalarının ilk iki dönemi içerisinde de küresel medya yönetimine dair örnekler gözlenmiştir4. Ancak, küresel medya politikalarının son dönemi hem anlamı hem de doğası itibariyle anlamlı farklılıklar içermektedir. 1980'lerden itibaren iletişim politikaları bağlamına 'üstü örtük' bir devletsizleştirmenin yerleşmesi söz konusu farklılıkları daha da bir görünür kılmaktadır. Puppis'in (2008: 406) belirlediği gibi, politikaların son on yıllık dönemi içerisinde bir yandan, ulusal medya politikalarından küresel medya yönetimine doğru bir değişim/iktidar değişimi', yaşandığı gözlenmekte ancak hemen öte yandan öte yandan yeni politika araçlarının geliştiği görülmektedir. Bu nedenle küresel medya politikalarının üçüncü döneminde, liberalleştirme programı üzerinden ulus devlet ve ulusal kamu politikalarının bir bakıma bağlamından kopartıldığı ve hatta söz konusu politika pratiğinin, Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu gibi bir dizi küresel güç merkezi tarafından 'yersiz-yurtsuzlaştırıldığı' belirtilmedir. Tshuma'nm (2000: 126) belirlediği gibi; 1980'li yılların sonu ve 1990'lı yılların başından itibaren ulusal sınırlar ötesinde ekonomik liberalleştirme programı ve uyum söylemi üzerinden küresel olarak 'derin bütünleşme'5 gerçekleşmiştir. 4 Küresel gazete dağıtımı anlaşmasını düzenleyen Carlsbard Sözleşmesi ve uluslararası telgraf sözleşmesini oluşturan Berlin Wireless Telgraph Convention sözleşmeleri söz konusu döneme ilişkin örnekler olarak verilebilir. 5 Tshuma'nm belirlediği söz konusu bütünleşme gerçekte 1990'lı yılların başına değin ulusal politika alam olarak düşünülen sağlık ve güvenlik standartları, rekabet kuralları, finansal düzenlemeler, sektör destekleri, vergi kuralları ve medya politikaları alanlannı kapsamaktadır.

104 104 iletişim : araştırmaları Küresel Medya Politikalarında Üçüncü Dönem: Neo Liberal Politikalar Döneminde B ağım sızlaştırılan Ulusal Kamu Politikaları Tshuma (2000: 126) söz konusu derin-bütünleşmenin tam da 1990'lı yılların başından itibaren, kapitalist sermaye birikimindeki değişime koşut olarak bir dizi alanda yaşanan değişimin giderek küresel medya tasarımına doğru genişlediğini söyler. Genişleme süreci, kültürel emperyalizmin bu kez de iletişim ağları üzerinden üretilmesidir. Küresel medya politikalarının üçüncü dönemi içerisinde, politika üretme iktidarı ve politika araçlarının Dünya Ticaret Örgütü, Avrupa Birliği, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği, Uluslararası Para Fonu gibi ulus ötesi bir dizi gücün elinde yoğunlaşması sürecin ilk adımını oluşturmaktadır. Medya politikalarının söz konusu dönemi içerisinde, politika pratiklerinin iki ana biçim aldığı belirtilmelidir. îlk biçimi, Humphreys'in (2002: 53) açıkladığı gibi 'politika transferi' oluşturur. Politika transferi terimi, genel bir tanımlamayla, eski veya yeni herhangi bir siyasal sistem içerisindeki düşünceler, kurumlar, kurumsal düzenlemeler ve konu hakkmdaki bilgi birikiminin diğer bir siyasal sistem tarafından kullanılmasıdır. Humphreys, Avrupa Birliği üye ülkelerinin özellikle 1990'lı yıllardan itibaren 'kitlesel transfer platformu' olarak Avrupa Birliği'nden etkilendiğini belirtir. Bu şekilde, üye ülke telekomünikasyon ve yeni medya sektöründe medya politikalarının uyumlaştırılması sağlanır. Gerçekte böylesi bir politika üretme pratiği, her ne kadar, üye devletlerden birliğe doğru bir güç aktarımını görünür kılsa da 'Avrupalılaştırmanın' önemli bir boyutu olarak öne çıkmaktadır (Harcourt, 2003: 179). Birlik ülkelerinin, politika üretme sürecindeki küresel iktidarı yerel bağlamda yeniden üreten eğiliminin bir yandan rıza ancak hemen öte yandan zora dayalı, "ikili bir karaktere" sahip olduğu, en azından politika üretme yaklaşımı olarak değerlendirildiğinde, öne çıkmaktadır. Üye ülkelerden, Birliğe doğru genişleyen iktidar aktarımı Harcourt'un (2003:203) belirlediği gibi, Avrupa Birliği'nin bir yönetim mekanizması olarak ortak politikaların "yatay" ve "dikey" eksenler boyunca ilerlemektedir. Dikey eksen veya dikey Avrupalılaştırma, Avrupa Birliği resmi kararları çerçevesinde üye ülkelerin yasal değişiklik gerçekleştirmelerine

105 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: dayanmaktadır. Dikey eksen boyunca gerçekleştirilen politikalar gerçekte bir dizi yaptırım gücüne sahip kararlar dizgesi olarak öne çıkmaktadır. Yatay Avrupalılaştırma pratiği ise, Avrupa Komisyonu'nun üye ülkeler için birlik politika araçlarına dayanan tavsiye kararları alması üzerinden gerçekleşir. Böylesi bir politika üretme biçiminin ikinci biçimi ise üye veya üyelik adayı ülkelerin, Avrupa Birliği hukuk normlarına göre belirlenmiş olan yasaları iç hukuklarıyla uyumlaştır- ma veya sözü edilen kararların, üye ülkelerin yasal mevzuatlarına eklemlenmesi yöntemi üzerinden gerçekleşmektedir. Avrupa Birliği, 2000 yılından itibaren medya politikalarında süreklilik edinmiştir (McQuail ve Cuilenburg, 2003: 199). Birlik politikalarındaki ortak eğilimler şu şekilde değerlendirilebilir: a. Elektronik medya sektörü düzenlemelerinde, rekabet kuralları ana politika aracı olarak kullanılmaktadır; b. Sektör alt alanları için, alt yapı sorunları her ne kadar diğer politika gündemleriyle birlikte ele alınabilirse de, ayrı ve ilgili sektöre yönelik düzenlemeler gerçekleştirilmelidir; c. Yaptırımlar en az düzeyde tutulmalıdır; d. Evrensel servis6 hizmetleri genişletilmelidir; e. Üye devletler genelinde medya düzenlemeleri uyumlaştırılmalıdır; f. Medya sektöründe, bağımsız ve tarafsız düzenleyici otoriteler kurulmalıdır. Avrupa Birliği medya politikalarının söz konusu politikalar üzerinden ortak bir Avrupa uzamım oluşturmayı amaçladığı görülür. Örneğin, 1994 yılında Komisyon Başkam Bangemann'm7 ismi ile anılan eylem planmda Avrupa Birliği öncelikle bilgi toplumu için gerekli olan teknik yasal ve düzenleyici standartlar ile genel çerçevenin oluşturulabilmesi için gerekli önlemleri sıralamıştır. Bununla birlikte 6 Açık erişimin sağlandığı ve kamu hizmeti niteliğindeki servisler kast edilmektedir. 7 Bilgi Toplumu Yaşamanın ve Birlikte Çalışmanın Yeni Yolları isimli rapor, Amerika Birleşik Devletleri'nde Al Göre ve Bili Clinton projesi olarak bilinen Ulusal Enformasyon Alt Yapısı ve Enformasyon Otobaru'mn oluşturulması yönündeki enformasyon toplumu projesinin Avrupa'da ki yansıması olarak da değerlendirilmektedir.

106 106 iletişim : araştırmaları Cooke'un (2007: 366) belirlediği gibi söz konusu eylem planı, giderek internet ve bileşen sektörlerine doğru genişleyen alanlarda politika aracı olarak pazar, ekonomik gelişme ve telekomünikasyon sektöründe özelleştirme ve liberalleştirme programının uygulanması gibi küresel medya politikalarının 1990'lı yıllar boyunca gelişen eğiliminin Avrupa Birliği'ndeki yansımasını sunmaktadır. Bangemann Raporu'nu, Avrupa'nın Bilgi Toplumuna Giden Yolu: Faaliyet Planı8 başta olmak üzere bir dizi rapor ve çalışma izlemiştir. Avrupa Birliği, 1990'lı yıllardan itibaren eeurope+ projesi ile Avrupa Bilgi Toplumu planını uygulamaya koymuştur. Örneğin 1996 yılında yayınlanan; Bilgi Toplumunda Yaşamak ve Çalışmak: Önce İnsanlar isimli yeşil kitap bütün bir Avrupa Birliği enformasyon toplumu için eylem planı stratejisini belirlemiştir. Buna göre girişimin somut amaçları; a. Her yurttaşın evi, okulu, işyeri ve kamu kuruluşunu internete bağlamak ile ağ üzerinden çalışabilmesini gerçekleştirmek; b. Bilişim okur-yazarı ve girişimcisi olan bir Avrupa mirası oluşturmak ile son olarak c. Enformasyon toplumunun tüm toplumsal kesimleri kapsayabilmesini sağlamaktır. Avrupa Birliği enformasyon toplumu yol haritası giderek, enformasyon sektörü alanında "tek pazarın" oluşturulmasına doğru genişlemektedir ( Bununla birlikte, liberalleştirme ve özelleştirme programının ötesine geçerek Avrupa Birliği için ortak bir düzenleyici otoritenin geliştirilmesine doğru bir süreç izlendiği belirtilmelidir9. 8 European Commission, Europe s tnay to Information Society-Action Plan 9 Avrupa Birliği'nin 1990'lı yıllardan itibaren kültürel bir Avrupa uzamı ile kolektif bir Avrupalılık kimliğini oluşturma yönündeki politikaların genel bir sistem politikasının ötesine geçmesi ve ortak bir Avrupa pazarının oluşturulabilmesine dönüşerek yeniden biçimlendirilmesi, 2000'li yılların başından itibaren yeni bir politika tasarımına doğru genişlemektedir. Örneğin, Avrupa Digital Tek PazarTnda İçerik Üretimi isimli politika belgesinde, her ne kadar liberalleştirme programının yansıması gözlense de, genel bir sistem yaklaşımından daha da bir ileri giderek içerik üretimine ve Avrupa genelinde söz konusu politikaların düzenleyici otoritelerinin oluşturulmasına doğru genişleyen bir politika eğilimi izlenmektedir. Örneğin, söz konusu politika belgesinde görsel-işitsel yayıncılık için Avrupa Birliği ülkeleri genelinde ülkeler arasında uyumun gözetilerek tek bir yasal çerçevenin oluşturulması, ülkeler arasında yayın lisanslarının uyumlaştırılması ve ortak bir Avrupa lisans politikasının uygulanmasına doğru bir dizi politika uygulanmasına dair tavsiye kararları alınmıştır.

107 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Küresel medya politikalarının son dönemi içerisinden bakarak; Amerika Birleşik Devletleri'nin daha çok bir iç politika kararı olarak gerçekleştirdiği enformasyon ve yeni medya politikalarının, Avrupa Birliği ile temel farklılıklarını çözümleyebilmek mümkündür. Schneier'ın (1997: 340), Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki politikalar arasında her ne kadar aym amaçlara yönelse ve benzeri stratejileri izliyor gibi görünse de, hükümetlerin sorunları ele alış biçiminden kaynaklanan, önemli farklılıkların bulunduğu yönündeki saptaması, AB ve 'ortak enformasyon uzamı' tartışmasına doğru ilerletilmelidir. Avrupa Birliği'nin enformasyon ve yeni medya sektöründeki koordinasyonu Halpin ve Simpson (2002: 286) tarafından 'negatif koordinasyon' olarak değerlendirilir. Negatif koordinasyon, 19. yüzyılda devletin farklı çıkar grupları arasındaki uzlaşımı sağlayıcı müdahalelerinin doğal karşılandığı pozitif koordinasyonun aksine, küreselleşme süreci ile birlikte devlet eliyle, düzenleyici otoriteler ve özerk 'kendi kendisini düzenleyici' mekanizmalar oluşturmasıdır. Küreselleşme süreci ile temsil edilen ve herhangi bir hükümet müdahalesinin gerçekleşemeyeceği internet yönetimi bağlamında Avrupa Birliği'nin negatif bir koordinasyon yönetimini belirlemesi bu bağlamda 'anlaşılabilir' bir yapı sunmaktadır. Avrupa Birliği'nin negatif koordinasyon sürecini izlemesi, Amerika Birleşik Devletleri'nin hegemonyasını bir bakıma yeniden dönüştürme amacım izlemektedir. Ancak bir bütün olarak bakıldığında söz konusu düzenleyici otoritelerin çalışma pratikleri ile söz konusu örgütlerin siyasal iktidarlara, sermaye gruplarına karşı bağımsızlığını nasıl koruyabileceği açık değildir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği'nin giderek ulus ötesi / ulus aşırı düzenleyici otoritelerin tarafı haline gelmesi ile ulusal düzenleyici otoriteler oluşturmasının yanında ulus aşırı düzenleyici ağın da tarafı olması, eş anlı gelişmiştir10. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise, enformasyon toplumu ve bileşen alanlara dair politikaları, 'yeni dünya iletişim ve enformasyon 10 Bu bağlamda, Avrupa Birliği'nin 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kaliforniya Ticaret Yasalarına göre kurulmuş olan ICANN (Internet Cooperation for Assigned Names and Numbers-İnternet Tahsisli Adlar ve Numaralar Şirketi) üyeliği örnek olarak verilebilir.

108 108 iletişim : araştırmaları düzeni' içerisinde biçimlendirilmiştir. 1990'lı yıllardan itibaren enformasyon toplumu söylemi üzerinden yeni iletişim teknolojileri alanının küreselleşme eşliğinde yeniden yapılandırılması ve yeni iletişim düzeninin ihtiyaç duyduğu politika araçlarımn geliştirilmesi yine Amerika Birleşik Devletleri tarafından gerçekleştirilmiştir (Picard, 2007: 122). Amerika Birleşik Devletleri'nin tasarımındaki 'yeni iletişim düzeni' ve küresel medya politikaları çoğu kez ulusal medya politikalarına yönelen doğrudan bir tehdit olarak konumlanmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü'nün tasarımındaki yeni iletişim düzeni, ulus aşırı bir dizi anlaşmanın eşliğinde piyasaların liberalleştirilmesinin önüne geçen uygulamalara tanıklık etmiştir. Gerçekten de; EBU (aktaran Puppis, 2008: 415) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada belirtildiği gibi, "liberalleştirme programının gereksinimleri, politika üreticilerinin yalnızca gelecekteki seçimlerini aşındırmakla kalmıyor, bununla birlikte Avrupa görsel-işitsel modelinin bugün dayandığı ilkeleri tehdit ediyor". Liberalleştirme programının içerisinden bakarak, ulus aşırı bir dizi anlaşmanm ulus devletin politika üretme iktidarım elinden kaybettiği bir dizi uygulamanın da temellerini attığı görülür. O kadar ki Splichal'in (2009: 396) belirlediği gibi, küreselleşme süreci ile birlikte "hükümetsiz bir küresel yönetim" biçiminin geliştiği daha da bir görülür hale gelmektedir. Örneğin, GATS anlaşmalarının dördüncü protokolü ile birlikte 1998 yılından itibaren dünya telekomünikasyon ticaretinin %90'ı yalmzca bir tek anlaşma doğrultusunda gerçekleşmektedir (Puppis, 2008: 411; Jin, 2005: 294). Bununla birlikte, küresel anlaşmaların giderek GATT ve GATS belgelerinde olduğu gibi daha çok bir siyasal sistemin yeniden yapılandırılmasının ötesine geçerek, The Agreement on Trade Related Aspects o f Intellectual Propherty Rights Sözleşmesi'nde de gözlendiği gibi, giderek içerik ve fikri haklar düzenlemesine doğru genişlemektedir. Bununla birlikte, Aister'in (2005: ) belirlediği gibi; "küresel ağ, küresel yönetime" yol açmaktadır. Medya politikalarının küresel düzeyde, tek tipleştirme olarak isimlendirilemese de en azından, 'uyumlaştırılması' ve öte yandan küresel ağ yönetiminin uluslararası otoritelerinin kurulması küresel

109 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: yönetim ağımn ortaklaşa yürüyüşünün adımlarını oluşturmuştur. Amerika Birleşik Devletleri'nin ulus aşırı sözleşmeleri ve Avrupa Birliği'nin devletlerin politika iktidarını sınırlandıran uygulamalarmm yanı sıra bir dizi küresel örgüt de giderek ulus devletlerin yerine geçen düzenleyici otorite konumunu üstlenmektedir. Bu bağlamda; Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu tasarımındaki yeni bir ağ yönetimi gelişmekte, küresel bir dizi güç ekseninde giderek ulus devlet üstü bir yönetim yapısı oluşmaktadır. İnternet Tahsisli Alan İsimleri ve Sayıları Şirketi (ICANN), Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), Dünya Fikri Haklar Örgütü (WIPO), Uluslararası Ticaret Hukuku Üzerine Birleşmiş Milletler Komisyonu (UNCITRAL), telekomünikasyon hizmet standartlarım küresel olarak uyumlaştırmayı amaçlayan Bilgisayar-Telekomünikasyon Bütünleşmesi Örgütü (CTI) ve İnternet İzleme Örgütü (IWF) küresel yönetim ağımn önemli örneklerini oluşturmaktadır. Öte yandan Collins'in (2006: 338) belirlediği gibi; internetin kapsayıcı, hiyerarşik ve bir dizi yönetimsel araca sahip bir yapısının olmaması gerçekte internet için bir yönetim yapısının olmadığı anlamına gelmemektedir. Collins'e göre, açık bir yönetim yapısının olmamasından kaynaklanan "boşluk", internetin kendi-kendisini yönetme mekanizması ile doldurulmaktadır. Küresel iletişim politikalarındaki son dönem ve paradigma değişimi aşağıdaki Şema 1 içerisinde yer almaktadır. Bununla birlikte, son dönem içerisinde ulus devletin politika iktidarına dair alanların, ekonomik-sosyal ve kültürel ve siyasal olmak üzere üç ana katmana ayrıştırıldığını belirtmek gerekmektedir. Ancak böylesi bir ayrımlaştırma her ne kadar merkezi iktidarın gücünü alanlar arasında paylaştırmayı içerse de, söz konusu alanların merkezi iktidara karşısında göreli olduğu belirtilmelidir. Böylesi bir düzenleme, katı iktidar biçiminden esnek iktidar biçimine doğru bir değişime yol açmaktadır. Bu şekilde her alan için ayrı amaçlar tanımlanmıştır. Küresel medya politikalarının söz konusu üçüncü dönemi içerisinde, her ne kadar alt alanlar ve alt amaçlar olsa da, içeriğinin niteliksel olarak nasıl biçimlendirilebileceği belirlenemeyen 'özgürlük', 'kalite', 'rekabet', 'tüketim', 'çeşitlilik' gibi bir dizi serbest pazar modeli söylemi ile uyumlu amaçlarm belirlendiği gözlenmektedir. Bununla birlikte, yeni

110 110 iletişim : araştırmaları bir politika döneminin ve değişen değer dizgesinin daha da bir görünür kılındığı belirtilmelidir. Ş em a 1. Küresel Medya Düzenlemelerindeki Yeni Dönem (M cquail ve C uilenburg, 2003: 202). Politikaların Son Amacı/Kamu Çıkarı Siyasal refahın sağlanması Sosyal refahın sağlanması Ekonomik refahın sağlanması Alanlar ve Değerler/Kriterler Siyasal Alanda Sosyal ve Kültürel Alanda Ekonomik Alanda Özgürlük Erişim Çeşitlilik Enformasyon Kontrol Sorumluluk Seçim Kimlik Etkileşim Kalite Uyum Rekabet Gelişme İstihdam Tüketim Yenilik ve Yeniliklerin Yayımı Yeni İletişim Politikaları ve Paradigma Değişimi Böylesi bir değişim Searves'e göre (2002: 435) "şirket-odaklı" politikalar döneminden "müşteri-odaklı" politikalara geçiş olarak değerlendirilir. Politika üretme sürecindeki söz konusu değişim aşağıdaki gibi şema haline getirilebilir. Şem a 2. Küresel Medya Politikaları Son Döneminde, Avrupa Birliği Politikalarındaki Değişim (Searves, 2002:4 3 5 ). Ş irk e t Odaklı P o litik a la r H areketli pazar, belirsiz gelirler Rekabet Kısa-Dönemli H edefler Teknoloji tem elli, teknolojinin ile rle ttiğ i politikalar Araç, m esajdır. K ullanıcı Odaklı P o litik a la r Pazar üzerinde şirketlerin kontrolü ve bu yönüyle şirke tle r için garantili gelir P olitikalarda yeni dönem Uzun dönem li am açlar Teknoloji yerine kullanıcı odaklı çözüm ler içeriğe yönelik kitle iletişim aracı

111 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Politikaların odağının değişmesine rağmen, küresel medya politikalarının söz konusu son dönemi içerisinde, ulus devlet içerisinde bir düzenleyici otoriteye yer veril(e)memesi iki ana eksen üzerinden ele alınabilir. Öncelikle, internetin, medya politikaları bağlamındaki yapısal nitelikleri ulus devlet içerisinde bir yönetim mekanizması oluşturulabilmesine engel olmaktadır11. Öte yandan internetin, başlangıç yıllarından itibaren bir bütün olarak nasıl yönetilebileceğinin belirginleştirilmemesi, internete dair bir yönetim biçiminin ve yönetim araçlarının geliştirilememesine de yol açmıştır. Örneğin Kleinwatcher'm (2000: 455) belirlediği gibi, internetin 1960'lı yıllardaki geliştirme döneminde devletlerarası bir anlaşmaya konu edilmediği gibi, 1980'li yıllarda sınır ötesi veri aktarımının düzenlenmesine dair bir dizi girişim olmasına rağmen, yeni medyaya dair bir öngörü henüz yapılmamıştır. Böylesi bir durum; internet politikalarımı! giderek yalmzca bir 'kendi-kendisini yönetim' eksenine yönlendirilmesinde etkili olmuştur. Gerçekten de, Christou ve Simpson'm (2007: 154) belirlediği gibi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki internet politikaları daha çok "hukuksal bir kendi-kendisini yönetim" ekseninde anlamlandırılabilirken, Avrupa Birliği'nde internet politikalarım hükümet müdahaleleri ile koordine edilen bir kendi-kendisini yönetim olarak değerlendirmek gerekir. Her iki model arasındaki temel farklılık, hükümet müdahalelerinin biçimi ve niteliğinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinin serbest piyasa modeline duyduğu 'inanç', Avrupa Birliği'ndeki yansımasmı ABD ve Japonya öncelikli olmak üzere iletişim teknolojileri alanında var olabilme adma izlediği, gerçekte sürüklendiği, bir piyasa modelinde bulmuştur (Halpin ve Simpson, 2002: 289). Ancak öte yandan söz konusu alanda yalmzca kamu hizmeti anlayışının korunması değil bununla birlikte kamu hizmeti anlayışının geliştirilmesi gerektiğine dair bir dizi politika geliştirmiştir (Christou ve Simpson, 2007: 154) Her ne kadar, internetin daha çok kendi-kendisini yönetim modeline uygun olduğu bilinse de bir dizi ülke deneyiminde gözlendiği gibi, ulusal düzenleyici otoritelerin de oluşturulduğu belirtilmelidir. Örneğin İngiltere'de OFCOM, Finlandiya'da FICO- RA, İtalya'da AGCOM yakınsayan iletişim ortamında ulusal düzenleyici otorite örneklerini oluşturmaktadır. Bu konuya ayrıntılı olarak girilecektir.

112 112 iletişim : araştırmaları Teknolojinin Oluşturduğu Sorunlar, Teknolojiye İndirgenerek Yönetilebilir mi?: Küresel İnternet Yönetimi ve Kamu Politikaları İnternetin; bütün bir 1960'lı yıllar boyunca, Amerika Birleşik Devletleri'nin savunma, eğitim ve akademik amaçlarla bilgisayarlar arasında bir ağ oluşturulmasına dair çalışmalarm sonucunda ortaya çıktığı, iletişim teknolojileri yazınında kapsamlı olarak belirlenmiştir (Christou ve Simpson, 2007:148). Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı'nm İleri Araştırma Projeleri Ajansı (Department of Defence's Advanced Research Projects Agency - D ARPA) tarafından oluşturulan ARPANET (İleri Araştırma Projeleri Ajansı Bilgisayar Ağı) tarafından başlatılan internet araştırmaları projesi, sonraki yıllarında bir yandan iletişim ağlarım oluşturarak diğer yandan packet-sıvitching (anahtarlama) teknolojilerini geliştirerek çalışmalarına devam etmiştir. 1970'li yıllar boyunca DARPA, ağların ağı (ıvorld ıvide web) ve ağların karşılıklı iletişimini sağlayan protokollerin (İnternet Protokolleri - IP) geliştirilmesini desteklemiştir. lnternetting Project olarak isimlendirilen ve araştırmalar sonucunda oluşturulan ağlar sistemi ise, internet olarak isimlendirilmiştir. Program boyunca geliştirilen, bilgisayarların bir ağ oluşturmasıyla ilerleyen, protokoller Transmission Control Protocol - TCP ve Internet Protocol - IP olarak isimlendirilmiştir. Araştırmalar sonucunda ilk iki protokolün geliştirilmesinin ardından 'TCP - IP Protokol İkilisi' geliştirilmiştir (Alkan ve Canbay, 2009: 2). İnternet Protokol Kurallarının (TCP/IP) oluşturulması, sunucu - bilgisayar hizmetleri ile ilgili kullanım protokollerinin geliştirilmesi, internete dair merkezi kaynakların küresel teknolojik yönetimine dair standartların geliştirilmesi, alan isimlerine dair standartların belirlenmesi, aslında en azından temel bir düzeyde, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin eşlik ettiği politika sürecine dair anlamlı örnekler olarak öne çıkmaktadır. Üstelik sözü edilen gelişmelerin eş zamanlı olarak internetin küresel olarak yönlendirilmesine dair göstergeler olduğu açıkken Kleinvvachter'in (2004: 233) belirlediği gibi, "küresel internet yönetimine" dair politikalar ise, halen tanımlanamayan, belirsiz ve hatta giderek çatışmacı bir süreci

113 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: oluşturmaktadır. Enformasyon toplumu politikalarındaki farklılıkların eşlik ettiği böylesi bir süreç, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nce üretilen politikaların bir dizi ulus devlet tarafından eleştirel bir tavırla karşılandığı belirtilmelidir. Çin Halk Cumhuriyeti, Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Hindistan gibi bir dizi G - 20 ülkesi, internet yönetimini daha geniş bir alanda değerlendirmekte ve küresel internet yönetiminin yalnızca alan isimleri ve sunucu - bilgisayar servisleriyle sınırlandırılmış olmasma karşı çıkmaktadır. Bu ülkeler, internet yönetimini geniş bir bağlam içerisinde değerlendirmekte ve internetle ilişkili, yasadışı mail kullanımı, yasa dışı içerik ve ağırlıklı olarak şirketler tarafmdan gönderilen istek dışı mail uygulamaları gibi sorunların da internet yönetimi alanı içerisinde ele alınmasını önermektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği'nin serbest pazar uygulamaları karşısında ayrı bir tutum geliştiren ülkeler küresel internet yönetiminin, her ne kadar yapısı gücün eşitlikçi paylaşılmasına olanak tanımasa da, Birleşmiş Milletler gibi bir şemsiye altında toplanmasını talep etmektedir (Kleinıvatchter, 2004:233). Bununla birlikte, internetin karakteristik niteliklerinin ulusal bir medya politikası yönergesini nasıl biçimlendirdiği tartışılmalıdır. O kadar ki, diğer kitle iletişim araçlarından ayrı olarak liberalleşme, mer- kezsizleşme, küreselleşme ve kendi kendisine yönetebilme gibi unsurların temel niteliklerini oluşturduğu internet dikkate alındığında, politika yapıcılarının internete dair politikalar boyunca tüm bu unsurları nasıl kullanabileceği önemli sorunları oluşturduğu açıktır (Halpin ve Simpson, 2002: 287). İnternetin önemli bir bileşeni olarak enformasyon politikalarına dair ikinci politika gündemi ise, serbest pazar politikalarının dışında yeni bir politika gündemi oluşturmakta ve daha çok Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültürel Organizasyonu şemsiyesi altında gelişen bir küresel internet yönetimi gündemi izlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin tasarımını gerçekleştirdiği WSIS zirvelerinin anti tezi olarak UNESCO'nun, 2001 yılında yayınladığı Universal Declaration on Cultural Diversity isimli politika belgesinde, kültürel çeşitliliğin insanlığın ortak mirası olduğunu vurgulamış ve Puppis'in (2008: 416) belirlediği gibi "şaşırtıcı bir hızla" aynı konu üzerinde bağlayıcı bir dizi

114 114 iletişim : araştırmaları sözleşmenin odağını oluşturmuştur. Bununla birlikte söz konusu deklarasyon; giderek politika belgelerini de etkisi altına almış, her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri'nin vetosu ile karşılaşsa da, Conven- tion on the Protection and Promotion of the Diversity ofcultural Expression isimli politika belgesinin hazırlanmasına yol açmıştır. Sözleşme'nin Mart 2007'de yürürlüğe girmesinin ardından, halen, 30 ülke sözleşmenin taraflarını oluşturmaktadır. Sözleşme, en az iki nedenden ötürü, küresel medya düzenlemelerinin son dönemi içerisinde önem taşımaktadır. İlk neden; Sözleşmenin 2. maddesi 5. fıkrasında tanımlandığı gibi, gelişmenin yalnızca ekonomik boyutları ile değil onun kadar önemli olarak kültürel boyutlarıyla da gerçekleştirilebileceğinin vur- gulanmasıdır. Sözleşmenin, daha da bir önem taşımasını sağlayan ikinci nedeni ise, Sözleşmenin 2. maddesi 2. fıkrasında, 5. maddenin 1. fıkrasında ve 6. maddenin 2. fıkrasının b, d ve h bentlerinde tanımlanmıştır (Puppis, 2008: 417). Buna göre; sözleşmenin taraf ülkeleri arasında kültürel çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi (2. madde, 2. fıkrasında ve 5. maddenin 1. fıkrasında) hükme bağlanmıştır. Ancak böylesi düzenlemeler neo-liberalizmin ruhuna aykırı değil aksine neo- liberal politikalar ile paralellik oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, üye devletlere kültürel ürün ve hizmetlerin üretimi ve dağıtımı için özerk haklar tanımıştır. Öte yandan kültürel çeşitliliğin gerçekleştirilebilmesi için kamu hizmeti yayıncılığının gelişebilmesi için yayıncı kuruluşlara finansal desteğin sağlanması (6(2) b bendi ile) öngörülmüştür. Bunun gibi, kamu hizmeti yayıncılığının kültürel çeşitliliğin sağlanabilmesi için bir dizi yaptırıma tabii tutulması, program desteklerinin sağlanması (6(2). d bendi ile), kamu hizmeti yayıncılığı aracılığı ile medyada çeşitliliğin gerçekleştirilmesi ve kültürel çeşitliliğin genişletilebilmesi amaçlanmıştır (6(2) h bendi ile). Amerika Birleşik Devletleri politika araçlarıyla ilerletilen liberalleştirme programının karşı tezi olan Sözleşme'nin, Amerika Birleşik Devletleri tarafından veto edilmesi ve Amerika karşıtı olarak değerlendirilmesi bu bağlamda anlaşılabilir. Bununla birlikte, Convention on the Protection and Promotion o f the Diversity ofcultural Expression henüz GATS Anlaşmalarını bir bütün olarak değiştirebilme gücüne sahip değildir ve ulusal devletlerin daha önce tarafı olduğu ulus aşırı sözleşmeler karşısında bir dizi hukuki soruna da yol açabilecektir.

115 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Küresel medya politikalarının son döneminde, internet ve bileşen alanların dikkate alınmasıyla, iki eksenin oluştuğu gözlenir. İlk ekseni, Amerika Birleşik Devletleri ve küresel politika araçları eliyle alanda süre giden liberalleştirme programı, kamu hizmetinin giderek yok var- sayılması ve kapitalizmin sermaye birikim koşullarındaki değişimin yansıması olarak yeni bir tasarımın bu kez iletişim özgürlüğü üzerinden gerçekleştirilmesi oluşturmaktadır. Ancak gelişmekte olan ülkelerdeki erişim eşitsizlikleri, ileri teknolojinin kullanılması nedeniyle giderek dışa bağımlılık, kültürel haklara yönelen tehditler, internetin özellikle çocuk ve gençler üzerindeki etkisi, çoğulcu ve çok sesli bir medya yapısı, yakınsama sürecinin yönetilememesi12 gibi bir dizi unsur; giderek liberalleştirme programlarının 'üstesinden gel(e)mediği' açımlamalar olarak dikkat çekmektedir. Küresel medya yönetimi çağında gelişmekte olan ülkelerin giderek bir dizi küresel anlaşma eşliğinde politika üretme yeteneklerini ve teknolojinin üretilmesinden dışlandıkları için politika üretme araçlarını da kaybettiği veya daha da bir açık ifade edildiğinde gelişmekte olan ülkelerin politika üretme araçlarının 'ellerinden alındığı' gözlenmektedir. Küresel medya politikalarındaki söz konusu dönemin, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklılıkları daha da bir derinleştireceğini belirleyen Shafiul ve Bhuiyan'a göre (2008: 106); gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki egemenliği bu kez de enformasyon toplumu söylemi üzerinden yeniden üretilmektedir. Bununla birlikte, 16. yüzyıldaki emperyalizm projesinden farklı olarak, 21. yüzyılda kültürlerin giderek tek tipleştirildiği bir hegemonya projesi söz konusudur. Kapitalizmin yeniden yapılanmasına koşut olarak gelişen yeni iletişim ve enformasyon düzeni için, enformasyon toplumu söylemi üzerinden yeni bir 12 Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'ne (ITU) göre yakınsama; geçmişte ayrı teknoloji, piyasa ya da politikalar üzerinden tanımlanmış endüstri yapılarım bir araya getiren (bütünleştiren) teknolojik, hukuki, piyasalara ilişkin veya düzenleyici kapasitedir. ITU söz konusu nedenlerden ötürü geleneksel olarak bir ulus devlet özelinde kontrol edilebilen birçok hizmet ve bilgi kaynağının giderek dünya genelinde sunulabilmesini mümkün kılması dolayısı ile böylesi bir sürecin önemli bir uluslararası bileşenleri de içerisinde barındırdığım belirler (ITU, 1999: 2). Böylelikle aslında geçmişte ülkelerin kamu politikaları eliyle gerçekleştirdiği düzenlemelerin giderek ulus ötesi bir dizi güç merkezi tarafından gerçekleştirilmesi meşrulaştırılmıştır.

116 116 iletişim : araştırmaları uğrak edinmesi anlamlıdır13. Avrupa Birliği medya politikalarını değerlendiren Fuchs'a (2010: 34) göre; yeni iletişim ve enformasyon teknolojileri, küreselleşme ve kapitalist sermaye birikim koşullarındaki değişim eşliğinde "yeni" sıfatı ile tanımlanabilen emperyalizm biçiminin özel bir uğrağını oluşturmaktadır. Avrupa Birliği genelinde internet ve bileşen alanları üzerinde gerçekleştirilen çalışmaya göre; yeni iletişim teknolojileri alam giderek mülkiyet yoğunlaşması, finans sermayesi ile enformasyon sermayesi arasında bütünleşme ve ulus ötesi enformasyon sermaye gruplarının oluşması, özellikle gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelerin enformasyon sektörlerine doğru sermayenin tek yönlü akışı ile değerlendirilebilecek veriler sunmaktadır14. Kapitalist sermaye birikim koşullarındaki değişimin eşlik ettiği yeniden yapılanma süreci, giderek enformasyon ve iletişim teknolojileri alanına doğru genişlemektedir. Hatta 'enformasyon toplumu söylemi' giderek gelişmekte olan ülkeler için gelişmiş ülkelerin hegemonya söylemi olarak konumlanmakta ve ülkeler arasındaki kaynak eşitsizliği bu kez enformasyon toplumu söylemi üzerinden derinleşmektedir. 13 Böylesi bir sürecin yalnızca ekonomi politikalarla değil, bununla birlikte hatta daha da önemli olarak kültürel açımlama içerisinden ele alınması gerekmektedir. Gerçekten de, kapitalist sermaye birikiminin 1980'li yıllardan itibaren gelişen yeni dönemi, ortak ekonomi politikalara olduğu kadar 'türdeş' kültürlere de ihtiyaç duymaktadır. Jose Manuel Moreno Dominguez ve David Montero'nun (2009:84), böylesi bir kültürel türdeşleştirme eğilimini Avrupa Birliği görsel-işitsel medya politikalarında okumaktadır. Avrupa Birliği için, her ne kadar ortak bir Avrupa kültürel uzamım oluşturmak öncelikli hedef ise de diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri'nin "kültürel pazarda" ele geçirdiği gücün karşısında da bir alternatif biçiminde, küresel bir görsel- işitsel medya sektörünün geliştirilmesini de amaçlamaktadır. Dominguez ve Montero'nun (2009:87) belirlediği gibi, Avrupa Birliği'nin henüz 1995 yılında, Latin Amerika ülkeleriyle birlikte imzaladığı Acuerdos de Asociacion Economica y Libre Comercio (Ekonomik Ortaklık ve Serbest Ticaret Anlaşması), Avrupa Birliği'nin kültürel uzamda yalnızca bir Avrupalılaştırma projesi içerisinde olmadığına dair önemli bir kam tür. 14 Fuchs (2010:40) enformasyon sektörünün küresel ticaretteki önemini vurgularken dünyada küresel ticaretin önemli şirketlerim değerlendirmiş ve buna göre finans şirketlerinin dünya ticaretinin %75.96'sı gibi bir oranda denetim gücüne, akaryakıt şirketlerinin küresel olarak %5.82'si kontrol gücüne ve enformasyon şirketlerinin küresel olarak değerlendirildiğinde ticaretin %4.63'ü oranında bir kontrol gücüne sahip olduğunu ve enformasyon şirketlerinin küresel ticaretteki denetleme gücü ile üçüncü olduğunu saptamıştır.

117 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Küresel medya politikalarındaki son dönemin ikinci eksenini ise, kültürel çeşitliliği ve kamu hizmeti politikalarını referans alarak, internet ile bileşen sektörlere uygulamayı amaçlayan UNESCO tasarımındaki medya politikaları, her ne kadar henüz olgunlaşma aşamasında ise de, oluşturmaktadır. Türkiye ve İletişim Teknolojileri Politikaları: Küreselleşmenin Ulus Devlet Politikalarına Yansıması Olarak Teknoloji Yönetimi Türkiye'nin yeni iletişim teknolojileri ve internete dair politikaları içerisinden bakarak, özellikle 1980'li yılların ardından, e-avrupa projesine endeksli olarak, enformasyon toplumu kazanmalarından yararlanabilmeyi amaçlayan bir ulus devlet modeli gözlenmektedir. Geleneksel medya olarak isimlendirilen görsel-işitsel yayıncılığın 1990'lı yılların hemen başından itibaren, Anayasa'nın ihlal edilmesi ile fiili {de facto) olarak başlamasına rağmen, yayıncılığa dair yasal düzenlemenin hem siyasi irade eksikliği ve hem de ulus aşırı sermayenin hegemonyası sonucu, geçen üç yıla ulaşan gecikmeden sonra gerçekleştirilir (Kejanlıoğlu, 2004: 346). 24 Nisan 1994 tarihinde yürürlüğe giren 3984 Sayılı Yasa, yürürlüğe girmesinin üzerinden geçen sekiz yıl içerisinde yeniden bir düzenleme ile karşı karşıya kalır. Ülke tarihinde yaşanan iki ekonomi-politik krizin ardından başlayan yeni dönem sonrasında 21 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4756 Sayılı Yasa ile geleneksel yayıncılık biçimlerinde bir dizi 'anlamlı' değişimi getirilmişse de dönemin Cumhurbaşkanı ve muhalefet partileri milletvekillerinin Anayasa Mahkemesi'ne açtığı dava sonucunda iptal edilir. Türkiye geleneksel yayıncılık alanındaki yasal düzenlemesini ancak 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 Sayılı Yasa ile gerçekleştirir15. Bütün bu oluşumlara rağmen geleneksel medya sektörünü düzenleme çabası içerisindeki Türkiye'nin yeni iletişim teknolojileri alamnda herhangi bir politika 15 Söz konusu düzenleme ile Türkiye'de iletişim politikalarının giderek Avrupa Birliği ekseni çerçevesinde yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir dizi önemli bulgu saptanmışta Örneğin Kanun'un "tanımlar" kısmında Avrupa Eserlerini tammlaması ve 15. Maddesinde (a bendi ile) yayın sürelerinin yüzde 50'sinin Avrupa eserlerine ayrılmasının yanı sıra (b bendi ile) toplam program bütçesinin yüzde onunun Avrupa eserleri için ayrılması böylesi bir durumu öne çıkartmaktadır (

118 118 iletişim : araştırmaları üretebilme kararlılığında dahi olmaması dikkat çekmektedir. Türkiye'nin egemen siyasası içerisinde yeni iletişim teknolojileri ve enformasyon alanının da nasıl düzenlenebileceği hem açık değildir ve hem de küresel medya yönetimini içeren 1990'lı yılların ardından çoğu kez ulus devletin elinden alman politika araçları gündemiyle birlikte düşünülebilen bir sonucu oluşturmaktadır16. Bu bağlamda; Türkiye'nin yeni iletişim teknolojileri ve enformasyon politikaları alanında içsel dinamikleri ve iç ihtiyaçlarından daha çok dış dinamikler tarafından belirlenen küresel politika tasarımı eşliğinde belirlenen bir yol haritasına sahip olduğu belirtilmelidir. Gerçekten de, Türkiye'nin bir yandan Amerika Birleşik Devletleri öte yandan Avrupa Birliği küresel medya politika mimarisini izlediği bir dizi örnek izlendiğinde daha da bir açığa çıkmaktadır. Örneğin Törenli'nin (2005: 22) belirlediği gibi, Türkiye 1980'li yıllardan itibaren yeni iletişim teknolojileri alanında "ulusal yenilik" oluşturma kapasitesinden de, ulusal enformasyon alt yapısını kurma ve yönetme kapasitesinden de belirgin bir biçimde uzaklaş(tırıl)mıştır. Bu bağlamda, Türkiye'nin bilim ve teknolojide atılım projesini gerçekleştirmesinin önemli bir adımı olarak hazırlanan TUENA'nın (Türkiye Ulusal Enformasyon Alt Yapısı Ana Projesi) ülke gündeminden düşürülmesi, ülkenin giderek teknolojide dışa bağımlı kılınmasına yol açmıştır. Ulusal enformasyon alt yapısı planının reddedilmesiyle birlikte; Türkiye, Dünya Bankası'mn henüz 1993 tarihinde hükümet ile birlikte hazırladığı Türkiye Erıformatik Sistemler ve Ekonomik Modernleşme Raporu'nu (Törenli, 2005: 23) izlemeye başladı. Ancak söz konusu raporun Türkiye'ye biçtiği rol, teknolojinin üreticisi olmak değil sadece enformasyon ve iletişim teknolojilerinin kullanıcısı, açıkça söylendiğinde ithalatçısı, olmaktı. Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi'nin özelleştirilmesi ise, hem söz konusu 'geri bıraktırılmışlık' sürecine eklenen anlam, hem de yapılan özelleştirmenin ilk kez devlet tekelinden özel bir kartel oluşumuna doğru izlediği süreç açısından oldukça anlamlıdır. Bütün bunların yanı sıra, Türkiye bütçe açıklarını özelleştirmelerle kapatmayı 16 Bu çalışmanın yazarı tarafından gerçekleştirilen yakın dönemli iki çalışma boyunca Türkiye'de 1980 sonrası yeni iletişim teknolojileri politikaları (2010a) ve gelişmekte olan ülkelere bir örnek olarak Türkiye'de yeni liberalizmin hegemonyacı söylemi olarak enformasyon toplumu politikaları ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir (2010b).

119 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: amaçlayan ekonomi politikasını sürdürürken (Törenli, 2005: 23), gerçekleştirilen özelleştirmelerin, kamu politikalarını giderek etkisizleştirdiği gözlenmektedir. O kadar ki, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi'nin, özelleştirme öncesinde dünyada on üçüncü, Avrupa Birliği genelinde ise beşinci büyük telekomünikasyon operatörü olduğu düşünüldüğünde gerçekleştirilen özelleştirmenin, Türkiye için ulusal enformasyon alt yapısını kaybettirdiği düşünülebilir. Hatta söz konusu özelleştirme; sonraki dönemleri boyunca resmi siyasa belgelerinde de eleştirilmiştir. O kadar ki, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı eliyle Devlet Planlama Teşkilatı'na hazırlattırılan ve yıllarını kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı17 isimli siyasa belgesi "stratejinin gerekliliği ve temel hedefleri" bölümünde, Türkiye'de telekomünikasyon sektörü aşağıdaki gibi değerlendirilmektedir. İletişim altyapı ve hizmetlerinin gelişürilebilmesi ve yaygm kullanımının sağlanması için, telekomünikasyon sektöründe hizmet ve altyapılarda etkin rekabet ortamı tesis edilecek, bu yolla hızlı, güvenli, sürekli ve kaliteli iletişim hizmetlerinin uygun maliyetlerle sunulmasının yanı sıra yeni teknolojilere dayalı telekomünikasyon altyapılarının kurulması için uygun ortam yaratılacaktır ( Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı, her ne kadar Türkiye'nin 'topyekûn' bilgi toplumu hedefini oluştursa da, yukarıda yer alan cümle bir bakıma, iletişim altyapı ve hizmetlerinde yaygın bir kullanımın olmadığı üstelik telekomünikasyon sektörünün rekabet kurallarının egemen olduğu yapısal bir nitelikten uzak olduğu biçiminde anlaşılmaktadır. Türkiye'de ulusal medya politikalarını önemli ölçüde etkileyen küreselleşme eşliğinde ulusal politikaların yeniden biçimlendirilmesi, Freeman ve Soete'nin (2003: 361) belirlediği gibi tam da teknoloji ve sanayi politikalarının öneminin anlaşıldığı dönemde, ulusal politikaların sınırlarının vurgulanması ve ulusal sistemlerin geçerliliğinin de giderek sorgulanmaya başlanması eş zamanlı gelişmiştir. 17 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı, tarihinde, Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Babacan Taşdemir (2010:305), Türkiye'nin enformasyon toplumu alanındaki siyasa belgesinin Amerika Birleşik Devletleri'nde faaliyet gösteren Peppers&Rogers isimli bir strateji firmasına hazırlatıldığını belirtmiştir.

120 120 iletişim : araştırmaları Türkiye özelinden bakıldığında, böylesi bir eşzamanlılığın, neo-liberalizmin gelişmekte olan bir ülkeye yansıması bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerçekten de, Türkiye'de yılları arasında uygulamaya konulan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı tam da ulusal politikalarının sınırlarının sorgulanmaya başlandığı uğraklar arasında, en azından iki nedenden ötürü, özel bir yere sahiptir. İlk neden, sözü edilen siyasa belgesinin ardından Türkiye bağlamında yeni kamu yönetimi anlayışının giderek genişlediğini gözlemek mümkün ola gelmiştir. İkinci neden ise, söz konusu siyasa çerçevesinde ulusal politikaların sınırlarının giderek daha da bir vurgulanmasının yanı sıra ulusal sistemlerin geçerliliğinin de tartışılmaya başlanmasıdır. Kamu hizmeti felsefesindeki değişimi çözümleyen Inauen vd. (2010: 631) yeni kamu hizmeti paradigmasının geçen yirmi yıldan bu yana önemli ölçüde kurumsallaştığını ve siyasa belgelerine yansıdığım belirlemiştir. Yeni kamu hizmeti paradigmasının ayırt edici niteliğini, daha önceki dönemlerde uygulanan kamu refahını geliştirme yönünde ekonomi ve işlevselliğe dayanan kültürel modelden giderek sektörel düzenlemelere doğru genişlemesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda, kamu hizmeti felsefesindeki değişim, aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Tablo 1: Kamu Hizmeti Felsefesindeki Değişim (inaunen vd., 2010:6 3 3 ) Değişim Unsurları ilk Reform Dönemi: Yeni Kamu Yönetimi (YKY) Yeni Kamu Yönetimi Ötesinde: Yeni Kamu Hizmeti Yeni Kamu Yönetiminde ikinci Dönem: Bütünleşmiş Yönetim Ana Teori Kurum Teorisi Demokratik Teori Kurum Teorisi ve Weberyanizm Bilgilendirilmiş Genişleme: Bütünleşik Yönetim Psikolojik ve Ekonomik Sorumluluk Tüketicilere Yurttaşlara Yurttaş ve Tüketicilere Topluma Hükümetin Rolü Kurum Motivasyonu Yönetim Unsuru izleme ve Düzenleme Servis ve Hizmet Düzenleme Hizmet Dışsal içsel Dışsal ve içsel içsel Kontrol Maddi Yükümlülük Dışsal Yönergeler Uzlaşının Tesisi Çıkarların Temsili Maddi Yükümlülük içermeyen kontrol ve yönergeler Özerklik ve Destekleyici Dışsal Yönergeler

121 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Türkiye'de, yılları arasında uygulamaya konulan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Plam bütünleşmiş kamu yönetimi felsefesinin gelişmekte olan ülkeler için uygulamaya yansıyan siyasa belgesini oluşturmaktadır. Örneğin, eylem planı içerisinde 'yurttaş' ve 'tüketici' terimlerinin çoğu kez birbirinin yerine ikame edilmesine dair bir dizi örneğin gözlemlenmesi olasıdır. Devlet Planlama Teşkilatı'nın bilgi toplumu yaklaşımı kopyalanan aşağıdaki şema bilgi toplumu dönüşümünden beklentileri açığa çıkartmaktadır. Ş e m a 3. Bilgi Toplumu Stratejisinden Beklentiler (h ttp ://w w w.m e v z u a t.d p t.g o v.tr). Bilgi ve iletişim Teknolojilerinin İş Dünyasına Nüfuzu Rekabetçi Bilgi Teknolojileri Sektörü Rekabetçi, Yağın ve Ucuz İletişim Altyapı ve Hizmetleri Ar-Ge ve Yenilikçilik Şema içerisinden bakarak; kamu yönetiminde modernizasyon, bilgi ve iletişim teknolojilerinin iş dünyasındaki yansıması ve vatandaş odaklı hizmet alanları olmak üzere üç önemli dönüşüm alanının hedeflendiği gözlenmektedir. Bununla birlikte sözü edilen dönüşüm süreçlerinde, tam da kapitalist sermaye birikim modelinin yeniden yapılanması eşliğinde, kamu hizmetlerinin ancak "rekabetçi ve ucuz iletişim alt yapı ve hizmetleri" ile "rekabetçi bilgi teknolojileri sektörü" olmak üzere iki alan üzerinden gerçekleştirilmesi ön görülmüştür. Ancak her iki alanında giderek kamu hizmeti yaklaşımından uzaklaşan ve alanı içeriden özelleştirerek serbest piyasa yapısı ile bütünleştiren bir stratejinin hedeflendiği belirtilmelidir. Bilgi toplumu siyasası içerisinde böylesi bir stratejinin daha da bir yer edindiği alan "sosyal dönüşüm" olarak değerlendirilen bölümün

122 122 iletişim : araştırmaları de ortaya çıkmaktadır. Bölüm içerisinde, Türkiye'de aile yapısını temsil ettiği düşünülen "Sencer Ailesi" nin 2007 yılında bir devlet kampanyası ile bilgisayar edindikten sonra kamu hizmetlerini, ücreti karşılığında, daha aktif olarak kullanması modellenirken öte yandan Aile'nin büyük kızının internet üzerinden ticaret modeli ile "girişimci hale gelmesi" senaryosuna yer verilmiştir. Stratejide yer alan sosyal dönüşüm senaryosuna dair değerlendirme saklı kalmak kaydıyla, Türkiye'de bilgi toplumu tartışmalarının demokratikleşme ve kamu hizmeti yaklaşımı ile değil aksine giderek kapitalist sermaye birikim koşulları eşliğinde nitelik değiştiren kamu hizmeti anlayışı bağlamında ele alındığı gözlenmektedir. Küreselleşme Döneminde Ulusal Politikalar ve Teknoloji Yönetimi: Türkiye için A lternatif Model Önerisi Enformasyon toplumu yolunda siyasa belgelerine yansıyan, ancak o da Tuena Raporu ile sınırlı, bir çalışma gerçekleştiren Türkiye'nin; ulusal kamu politikaları üzerinden internet yönetimine dair bir politika geliştirememesi bir dizi soruna yol açmaktadır. Kapatılan internet siteleri, küresel bilgi tabanlı şirketlerin ulusal pazardan gelir elde etmesine rağmen kazançlarına dair gelir vergisini, üstelik adresleri belirli olmadığı ya da daha açık söylendiğinde Türkiye'nin böylesi bir talepte bile bulunamaması nedeniyle, ödememesi Türkiye'nin internet yönetimine dair önemli sorunlara yol açmaktadır. Öte yandan, Türkiye'nin bilgi toplumu yolunda bir yol haritasına sahip olmaması ötesinde bu durumun internet yönetimi alanında karşılığını dahi bulmadığı gözlenmektedir. Örneğin, internet yönetimi alamnda ulusal bir düzenleyici örgütün yokluğu, iletişim teknolojilerindeki süre giden yakınsamaya rağmen, ulusal düzenleyici örgütler arasında herhangi bir yakınsamanın öngörülmemesi de bilgi toplumu çağında Türkiye'nin 'fırsatlar' kadar 'tehditlerde de karşılaşmasına yol açmaktadır. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği bilgi toplumu siyasasında 1990'lı yılların hemen başından itibaren yer edinen

123 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: bir dizi politika gündemine, en azmdan tartışma gündeminde dahi, yer verememektedir. Bu nedenle internetin zararlı etkilerinden öncelikli olarak korunması gereken kesimler ihmal edilmektedir. Avrupa Birliği politikaları ise bu bağlamda oldukça anlamlıdır. Avrupa Birliği özellikle internetin zararlı etkilerinden özellikle çocuk ve gençlerin korunması için 2000'li yıllardan itibaren yeni bir eylem planını, The Action Plan on Promoting Safe Use ofthe İnternet, yürürlüğe koymuştur. Ancak bu çalışma içerisinde internet yönetimine dair ulusal bir model arayışının tartışılması amaçlandığı için söz konusu siyasa belgelerinin ayrıntılı tartışması bu çalışmanın sınırlarının dışında kalmaktadır. Bununla birlikte Lessing'in (aktaran Cooke, 2007: 365) belirlediği gibi; "kendi-kendisini yönetim" modeline bırakılan internetin, tasarımı, hukuku, piyasa yapısı ve sosyal kurallar alanı olmak üzere politika gündemine taşınabilen dört unsuru bulunmaktadır. Lessing, internete dair politika bağlamı doğrudan ve dolaylı model olmak üzere iki ana bölüme ayırmaktadır. Aşağıdaki şemada internete dair doğrudan politika modeli yer almaktadır. Ş em a 4: internetin Doğrudan Düzenleme Modeli (aktaran Cooke, : 365) Bu model içerisinde, politika alanlarının internet yönetiminde doğrudan bir etkisinin olduğu var sayılmaktadır. Küreselleşme döne-

124 124 iletişim : araştırmaları minde ise, internet üzerinde böylesi bir doğrudan yönetim modelinin olabilmesi oldukça güçtür. Çünkü böylesi bir düzenleme giderek sınırlama ve sansüre yol açmaktadır. Her ne kadar internet üzerinde böylesi bir düzenlemenin, özellikle, küreselleşme süreci ile birlikte olamayacağı belirtilse de Çin Halk Cumhuriyetleri'nin internet yönetim biçimi, her ne kadar demokratik olmayan toplum olarak değerlendirilse de, doğrudan düzenleme felsefesine dayanmaktadır. İnternet düzenlemeleri alanındaki ikinci model ise, daha çok Avrupa Birliği tarafından uygulanmaktadır ve dolaylı internet yönetimi olarak isimlendirilir. [ Şem a 5. internetin Dolaylı Olarak Düzenlenmesi (Cooke, :3 6 6 ) İnternetin doğrudan kontrolünün tam aksine, dolaylı olarak internet düzenlemeleri bir dizi unsurun eş zamanlı olarak gündeme alınmasına işaret etmektedir. Lessing, doğrudan gerçekleştirilen internet düzenlemelerinde şeffaflık ve siyasal sorumluluğun oldukça önemli olduğunu belirtmektedir. Aksi halde böylesi bir kontrol kimi zaman hükümetlerin ulaşım ve petrol fiyatları konusunda gerçekleştirebileceği düzenlemeler henüz belirgin değilken, özel araçlarm kullanılmasının yasaklanmasına benzetilmektedir. İnternet kontrolü için sansür bir politika aracı olarak, her ne kadar aksi örnekler bulunsa da, kullanılamamaktadır. İletişim teknolojilerindeki gelişmelerin ürünü olarak internet, gerçekleştirilebilecek sansür girişimlerini diğer kitle iletişim

125 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: araçlarından farklı olarak yine iletişim teknolojileri üzerinden etkisiz kılmaktadır. Medya politikalarının son dönemi içerisinde, çoğulculuk ve çok sesliliğin korunmasına ilişkin eğilimin yine Avrupa Birliği Parlamentosu, Avrupa Konseyi ve Avrupa Komisyonu içerisinde de medyada çoğulculuk, çok seslilik, düşünce özgürlüğü, hoşgörü ve açıklık bir dizi siyasa belgesinin ortak konusunu oluşturmaktadır. Avrupa Birliği, medyada çoğulcu ve çok sesli yapıyı her ne kadar mülkiyet çeşitliliği (dışsal) ve medya içerikleri (içsel) olmak üzere iki temel bağlam üzerinden ele almsa da (Czepek ve Klinger, 2010: 837), bir taraftan da erişim hürriyeti olarak ele alınmalıdır. Küresel medya politikalarının son dönemi, medyada çoğulcu ve çok sesli yapının engellenebilmesine dair örneklere tanıklık etmiştir. Örneğin van Cuilenburg (1999: ); erişimin "içerik ve iletişim hizmetleri", "dağıtım hizmetleri" ve "iletişim alt yapısı" olmak üzere üç önemli boyutunun olduğunu belirler ve erişime dair temel siyasa sorunsalının söz konusu üç düzey içerisinde de yanıtlanması gerektiğini belirtir. İnternet gibi bir kitle iletişim aracı söz konusu olduğunda, erişimin özellikle dağıtım hizmetleri ile iletişim ve içerik hizmetleri üzerinde tartışmalı bir nitelik edinebileceği belirtilmelidir. İngiltere'de 29 Aralık 2003 tarihinde yayıncılık ve telekomünikasyon alanlarmı ortak bir çatı altında birleştirerek, yakınsama sürecinin siyasa alanındaki örneğini oluşturan Ofcom (Office of Communicatiorı) deneyimi önemli bir uğrağı oluşturur. Collins'in (2006: 337) belirlediği gibi; Ofcom "yöndeşen" iletişim ortamını gündeme getiren düzenleyici otoritedir. Bu açıdan da, diğer ülkeler için de örnek bir modeli oluşturmaktadır. Örneğin, İtalya AGCOM, Güney Afrika ICASA ve Finlandiya FICORA isimli otoriteleri ile Ofcom benzeri yapılanmaya doğru ilerleyen bir politika eğilimine sahip olmuştur. Collins (2006: 342), internet yönetiminin hiyerarşik bir dizi yasal düzenleme ile piyasa koşulları arasında dengeleyici bir işlev üstlendiğini belirler. Livingstone vd. ise (2007: 84-85), Ofcom'un ideolojik bir söylemsel tercih geliştirdiğini ancak yurttaş ve tüketici arasında ideolojik konumun belirlenememesi nedeniyle Ofcom'un ikilemi olduğunu belirtir. Yeni iletişim teknolojilerinin yakınsama alanındaki düzenleyici otoritesi olan Ofcom'un stratejik birimleri ve görevleri aşağıdaki tabloda yer almaktadır:

126 126 iletişim : araştırmaları Tablo 2. Ofcom'un ekonomik düzenleyici iktidarının strateji birim analizi (Collins, : 343). S ektö r Bazlı Perakende satış kontrolü veya geri dönüş oranları düzenlemesi Toptan satış fiyat kontrolü ve hizmet düzeyinde anlaşmalar Toptan satış fiyat kontrolü (artı masraflar) ve hizmet düzeyinde anlaşmalar Bağlantıların kurulabilmesi için gereklilikler Sektör ile işbirliği halinde düzenlemeler Sektör içerisindeki uyuşmazlıkların alternatif çözümleri Sektör tarafından kendi-kendisini yönetim R ekabet D üzenlem eleri 1998 yılındaki Rekabet Kanunu çerçevesinde soruşturma Rekabet Komisyonu'na hakemlik Rekabetin yükselmesi (keskinleştirilmesinin) azaltılması Tablo 2'nin değerlendirilmesiyle görüleceği üzere, Ofcom yalnızca bir düzenleyici otorite olarak içerik kontrolünü değil eş zamanlı olarak piyasa için sektör düzenlemelerini de önceleyen otorite olarak pazar düzenlemelerini gerçekleştirmekte ve bu açıdan da piyasa gücünün kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Türkiye'nin de özellikle 1980'li yıllardan itibaren dışa açık bir büyüme modeli izlemesi ve küreselleşme süreci ile birlikte düşünüldüğünde alternatif bir yönetim modeli üzerinden internet yönetimini gerçekleştirebileceği düşünülebilir. Bu bağlamda da, Türkiye'nin birbirinden farklı alanlarda oluşturulmuş olan düzenleyici otoriteleri arasındaki bir koordinasyonun yanı sıra internet özelinde oluşturulan sivil toplum kuruluşları ile özerk kamusal düzenleyici otoriteler arasındaki işbirliği bu bağlamda önem taşımaktadır. Türkiye için alternatif bir model aşağıdaki şemada yer almaktadır.

127 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Ş em a 6. Türkiye'de internet Yönetimi için Alternatif Bir Model Türkiye için internet yönetimi alanında önerilen alternatif model içerisinde, internet yönetimine dair üç boyut dikkate alınmaktadır. Yasal düzenlemeler, piyasa koşulları ve internet kullanıcıları (veya hak sahipleri) olmak üzere düşünülen dinamiklerin oluşturduğu yapı 'Türkiye İnternet Konseyi' olarak isimlendirilebilir. Konsey içerisinde, Türkiye'de yasal düzenlemeler alanında, birbirinden farklı sektörler için oluşturulan, düzenleyici otoritelerin yanı sıra sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Konsey Alt Birliği, düzenleyici otoriteler ile ortak bir demokratik platformun unsuru olarak yer almalıdır. Küresel medya politikalarımn son dönemi içerisinde öne çıkan yalnızca teknolojideki değil bununla birlikte siyasal, sosyo-kültürel ve ekonomi alanlarındaki yakınsama süreci Türkiye'de de kamu kurumlan ve sivil toplum örgütleri arasındaki koordinasyon üzerinden gerçekleştirilen düzenlemeler bütünlüğü içerisinde karşılanabilir. Konsey'in ikinci boyutunu ise sektör temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin katılımcıları oluşturmalıdır. Bu şekilde, demokratik bir platform olarak Konsey'in örgütlenmesi gerçekleşir. Bu bağlamda da,

128 128 iletişim : araştırmaları Türkiye'de internet kullanımına dair temel sorunlar, alt yapı-internet içerikleri üzerinde kontrol-türkiye'nin söz konusu alanda Avrupa Birliği ile bütünleşmesi gibi temel sorunların çözümü, ortak bir demokratik platform üzerinde tartışılarak, siyasal açıklık ve demokrasi alanında örnek bir internet yönetim modeli oluşturulabilir. Türkiye'de internet yönetimi eş zamanlı olarak internet bileşenleri arasında, iletişimsel açıklığa da ihtiyaç duymaktadır ve model diyagramı üzerinde gösterilen oklar ise, internet ve bileşenleri arasındaki sürdürülebilir, geliştirilebilir iletişim akışını ifade etmektedir. İnternet yönetimi, hiyerarşik bir iletişim modeli yerine açık ve yatay bir iletişim modeline ihtiyaç duymaktadır. Sonuç: Türkiye'de İnternet Yönetimi Üzerine Düşünceler Enformasyon toplumunun sağladığı kazammlardan yararlanabilmek, siyasal açıklık ve demokrasinin geliştirilebilmesi, bilgi teknolojileri ve iletişim alt yapısının güçlendirilebilmesi, hizmetlerin toplumun tüm kesimleri arasında eşitlikçi paylaşımı, medyada çoğulcu oluşturulmasıyla demokratik bir iletişim düzeni ve iletişim özgürlüğünün gerçekleştirilebilmesi öncelikli olarak ulusal kamu politikaları eliyle gerçekleştirilen internet yönetim modelinin kurulmasıyla mümkündür. Türkiye'nin, yeni iletişim teknolojileriyle bileşen sektörleri yönetebilene ve bu alanda yenilik oluşturma kapasitesinden yararlanması ve yeni bir internet yönetim modelini harekete geçirmesi, üstelik daha fazla geç kalmadan, gerekmektedir. Önerilen model içerisinde, siyasal açıklık ve demokrasi ile birlikte değerlendirilmesi gereken boyutları da ikincil kılınmamalıdır. Geçmişte birbirinden farklı alanları düzenlemek üzere oluşturulan Türkiye'nin özerk ve tarafsız düzenleyici otoritelerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ve sektör katilımcılarınm oluşturduğu bir platform işlevi görerek, Türkiye'nin bilgi toplumu kazanımlarından yararlanabilmesini sağlayacaktır. Ulusal politikalar eliyle internet yönetimi ilişkisinin tartışılmasını ve bu bağlamda da alternatif bir model önerisi geliştirilmesini amaçlayan bu çalışma içerisinde tartışıldığı gibi, iletişim teknolojileri ve yeni

129 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: medya alanında küresel güç merkezlerinde gerçekleştirilen internet mimarisi, gerçekte, alanda süre giden liberalleştirme programı ekseninde aslında güç eşitsizliğini yeniden üretmektedir. Kontrolsüz özgürlük, iletişim özgürlüğünün değil güç eşitsizliğinin temellerini atarak, gelişmekte olan ülkeleri iletişim kaynaklarının giderek yok edildiği ve 'enformasyon oto yollarında' terk edilmiş istasyonlara dönüşmesinin temellerini atmaktadır. Türkiye'nin ulusal kamu politikaları eliyle gerçekleştirilen internet yönetim modeline sahip olması, enformasyon 'oto yollarında' rekabetçi bir ülke modeli oluşturarak, bilgi toplumu kazanmalarından yararlanan bir ülke haline getirilmesinde oldukça anlamlı bir işlev üstlenecektir. Buna rağmen, Türkiye'nin yeni medya ve iletişim teknolojileri alanında demokratik bir iletişim olanağını besleyen politikalarını üretmek bir yana giderek tarihin ancak karanlık sayfalarında kalması gereken sansür uygulamalarını bu kez yeni medya alanında yeniden canlandırmaya çalışması dikkat çekmektedir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu'nca "güvenli internet kullanımı" adı altında internet kullanıcılarının yine aynı kurum tarafından uygun görülen 4 filtrenin dışına çıkamamasma ilişkin uygulamasının 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olması, Türkiye'de internetin devlet denetimine alınmasına yol açacaktır. Üstelik interneti devlet denetimine alma girişiminin olanaksız olduğu yine internetin olanakları ile harekete geçen Anonymous Hacker Grubu'nun Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı'nm internet sitesine saldırıları üzerine ortaya çıkmıştır. Her ne kadar yurtdışı kökenli hacker grubunun saldırıları, Türkiye'den "Ayyıldız TİM" isimli hacker grubu tarafından karşı saldırı ile geri çekilse de, Türkiye'de internetin demokratik bir iletişim düzeni adına kullanılması ve demokratikleştirici etkilerinin düşünülmesi, enformasyon toplumu kazanmalarının toplumun geneline yaygınlaştırılması ve Türkiye'nin bir bütün olarak bilgi toplumuna dönüştürülmesi ise bütün bu tartışmalar, siber savaşlar arasında yine ikincil kalmıştır. İnternetin demokratik bir iletişim düzeninin beslenmesi doğrultusunda kullanılması ise yine demokratik tartışma kanallarının harekete geçirilmesi ve belki de önce demokrasinin yeniden düşünülmesi ile başlayacaktır.

130 130 iletişim : araştırmaları K a y n a k ç a Aister, Stephene (2005). "E thical R egulation o f the Internet: The Chalenges of G lobal G ov em an ce." International Revieıv of Administrative Sciences 7(1): A lkan, M ustafa ve Cafer Canbay (2009). "İn tern et A lan A dları Yönetim i, M evcut Sorunlar ve Çözüm Ö n erileri." Erişim tarihi: Barrett, O liver Boyd (2006). "C ybersp ace, G lobalization and E m pire." Global Media and Communication 2(1): Canpolat, A bdurrahm an (2002). "3984'd en 4756'ya: Radyo ve Televizyonların K uruluş ve Yayınları H akkında K anun'da D eğişiklik Yapıldı." RTÜK İletişim 5 (9): Christou, G eore ve Seam us Sim pson (2007). "G aining a Stake in Global Internet G overnance: The EU, ICA N N and Strategic N orm M anipulation." European Journal of Communication 22 (2): C ollins, Richard (2006). "In tern et G overnance in the U K." Media Cultures &Society 28(3): Cooke, Louis (2007). "C ontroling the N et: European A pproaches to Content and A ccess Regulation." Journal of Information Science 33(3): C uilenburg, Jan van (1999). "O n C om petition, A ccess and D iversity in M edia, O ld and N ew : Som e Rem arks for C om m unications Policy in the Inform ation A ge." New Media Society 1(2): C uilenburg, Jan van ve D ennis M cq uail (203). "M ed ia Policy Paradigm Shifts: Tow ards a N ew C om m unications Policy Parad igm." European Journal of Communication 18(2): Czepek, A ndrea ve U lric K linger (2010). "M ed ia Pluralism Betw een M arket M echanism and Control: T he G erm an D iv id e". Erişim tarihi: Çelebi, Aykut (2002). Avrupa: Halkların Siyasal Birliği. İstanbul: M etis Yayınları. D om inguez, Jose M anuel M oreno ve D avid M ontero (2009). "E u rop e as a Partner: N ew Spaces for A udiovisual C ooperation Betw een Latin A m erica and the E U." Global Media and Communication 5(1):

131 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: European Parliam ent (2008). "E u ropean Parliam ent R esolution of 25 Septem ber2008 on C oncentration and Pluralism in the m edia in the European U nion 2007/ 2253/IN I", Erişim tarihi: Freem an, Christopher ve Luc Soete (2003). Yenilik İktisadı. Çev., Ergin Türkcan. Ankara: Tübitak Yayınlan. Fuchs, C hristian (2010). "N ew Im perialism : Inform ation and M edia Im perialism?." Global Media and Communication 6(1): Geray, H aluk (2002). İletişim ve Teknoloji: Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya Politikaları. A nkara: Ü topya Yayınevi. H alpin, Edw ard ve Seam us Sim pson (2002). "Betvveen Self-Regulationand Intervention in the Netvvorked Econom y: The European U nion and Internet Policy." Journal of International Science 28(4): Harcourt, J. A lison (2003). "Europenazation as Convergence: The Regulation o f M edia M arkets in the European U n ion." The Politics of Europeııization. (der.) K evin Featherstone ve C laudio M. Radaelli. Oxford: O xford U niversity Press D PT (206). "B ilgi Toplum u Stratejisi Eylem P lanı". Ankara: D evlet Planlam a Teşkilatı Y ayınlan, dosyalar/bilgi%20_toplumu_eylem_plani_iliskisi.pdf. Erişim tarihi: EBU (2010). "E B U Com m ents on the European C om m ission's Public C ounsultation on its R eflection D ocum ent on Creative Content in a European D igital Single M ark et." policy2010limageslebu_en.pdf. Erişim tarihi: D PT (2006). "B ilg i Toplum u Stratejisi." Strateji_Belgesi.pdf. Erişim tarihi: http: / / w w w.rtuk.org.tr. "6112 Sayılı R adyo ve Televizyonların K uruluş ve Yayın H izm etleri H akkında K anu n ". Erişim Tarihi: H um phreys, Peter (2002). "Europanization, G lobalization and Policy Transfer in the European Union: The C ase of Telecom m unications." Convergence: The International Journal of Research into New Media Technologies. 8(3):

132 132 iletişim : araştırmaları Inaunen, Em il, vd. (2010). "M onastic G overnance: Forgotten Prospects for Public Institutions." The American Revieıv of Public Administration 40(6): IT U (1999). Trends in Telecommunication Reform: Convergence and Regulation. Genova: ITU. Jin, Yong D al (2005). "T h e Telecom Crisis and B eyond." Gazette: The International Journal for Communication Studies 67(3): Kaym as, Serhat (2010a). "İletişim Teknolojileri Politikaları ve Türkiye: K üresel M edya Y önetim i Ç ağında Ulus D ev let." anadolu.edu.tr/dosyalar/23.pdf. Erişim tarihi: K aym as, Serhat (2010b). "Y eni Liberalizm in H egem onya U ğrağı O larak Enform asyon Toplum u Söylem i ve G elişm ekte O lan Ü lkeler: Türkiye ve Bilgi Toplum u Siyasası." Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi-NEU Journal of Social Sciences 3(2): K ejanlıoğlu, Beybin (2004). Türkiye'de Medyanın Dönüşümü. A nkara: İm ge Yayınları. Kleinvvachter, VVolfgang (2004). "B eyond ICA N N vs ITU: H ow W sis Tries to Enter the N ew Territory of Internet G overnance." Gazzette: The International Journal For Communication Studies 66(3-4): Kleinw atcher, VVolfgang (2000). "Ican n as the "U nited N ations" of the Global Inform ation Society?: The Long Road Tow ards Self R egulation of the Internet." International Communication Gazette 62(6): Livingstone, Sonia, vd. (2007). "C itizens, Consum ers and the citizen- consum er: A rticulating the C itizen Interest in M edia and C om m unications R egulation." Discourse and Communication 1(1): M ichalis, M aria (1999). "E u rop ean Broadcasting and Telecom s: Tovvards a C onvergent R egulatory R egim e?" European Journal of Communications 14(2): Picard, Victor (2007). "N eoliberal V isions and Revisions in Global C om m unications Policy From NVVICO to W SIS." Journal of Communicatio Inquiry 31(2):

133 Kaymas internet ve Ulusal Kamu Politikaları: Pike, Robert ve D w ayne VVinseck (2004). "T h e Politics of G lobal M edia Reform, " Media, Culture and Society 26(5): Puppis, M anuel (2008). "N ational M edia R egulation in the Era of Free Trade: The Role of Global M edia G overnance." European Journal of Communication 23(4): Schneider, Volker (1997). "D ifferent Roads to the Inform ation Society? C om paring U.S and European A pproaches from a Public Policy Persp ective." The Social Shaping of Information Superhighıvays. (der.) H erbert Kubicek, Robin VVilliams ve VVilliam H. D utton. Frankfurt: Cam pus Verlag Press Searves, Jan (2002). "T h e European Inform ation Society: M uch A do A bout N othing." International Communication Gazette 64(5): Shaiful, A.J.M A lam Bhuiyan (2008). "P erip h eral View: C onceptualizing the Inform ation Society as a Postcolonial Subject." The International Communication Gazette 70(2): Sim pson, Seam us (2005). "Telekom ünikasyonda Pazarın Serbestleşm esi ve Avrupa Birliği D üzenlem e Ç erçevesinin D oğuşu: Yapısal D eğişim ile U lusal ve Avrupa D üzeyleri A rasındaki E tkileşim." Avrupa Birliği ve Türkiye'de İletişim Politikaları: Pazarın Düzenlenmesi, Erişim ve Çeşitlilik. (der.) M ine G encel B ek ve D eirdre Kevin. Ankara: A nkara Ü niversitesi Basım evi Splichal, Slavko (2009). "Nevv M edia, O ld Theories: Does the (N ational) Public M elt into the Air of G lobal G overnance." European Journal of Communication 24(4): Sullivan, Lavvrence ve Hertz, Ellen (2009). "T h e AT& T A ntitrust Consent D ecree: Should C ongress C hange the R ules." eduljournals/btljlarticleslvol.5/sullivanlhtml. Erişim tarihi: Taşdemir, Babacan (2010). "B ilgi Toplum u Söylem i: Türkiye Bilgi Toplum u Stratejisinin D eğerlendirilm esi." Karaelmas 2009: Medya ve Kültür, (der.) N urçay Türkoğlu ve Sevilen Toprak A layoğlu. İstanbul: U rban Yayınevi Törenli, N urcan (2005). "T ü rkiye'd e Telefon H aberleşm esi A lanında Yaşanan D önüşüm : N eo Liberal Politikalar Eşliğinde U lus D evletin Elinden A lınan Politika A raçları." Kültür ve İletişim 8(1):

134 134 iletişim : araştırmaları Tshum a, Law rence (2000). "H ierarchies and G overm ent Versus Netvvorks and G overnance: C om peting Regulatory Paradigm s in Global Econom ic Regulation." Social Legal Studies 9(1): Venturelli, Shalini {1998).Liberalizing the European Media: Politics, Regulation and the Public Sphere. O xford: C larendon Press.

135 135 The Corıference, II edition: March, (2011) Paula Cordeiro The Conference is an event produced by the Institute of Political and Sodal Sciences, in Lisbon, bringing together radio indus- try and radio research in the academy, providing a nexus for repre- sentatives from both areas, where radio is at the centre of discussion, exhibition, experience, debate and trend definition. It comes from a new broadcasting concept - R@dio - that links the digital strategies of radio, music industry and multimedia conver- gence as a technical and human challenge. Not limited to radio, the R@ dio Conference is about radio, interactive media and music, which bind them to establish new connections and pathvvays, to trace radio's identity and future. The debates present new concepts, ideas and successful case stud- ies. The program, under the idea of new forms of radio and audio consumption, - "from the listener to the e-listener: multimedia radio" - combined workshops, cali for papers, roundtables, demonstrations and conferences, focusing on the relevance of the listener and the ways that, today, radio and audio broadcasting is in relation to audiences. The cali for papers sessions gathered radio researchers approach- ing different topics, from the sense of community in music and radio, as well as community radio and radio alternatives, as for the business models, frequencies and regulation; but also Online music communiile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2):

136 136 iletişim : araştırmaları ties, innovative Online experiences with music and artists, social media and community radio, with an close relation to online radio social netvvorking platforms, microblogging, platforms and audio/music communities. There was also a marketing approach, covering the branding in music and in radio, mostly by analyzing live music and branding opportunities for the brand recall of those who attend sum- mer music festivals in Portugal. Music was also observed in relation to social networks, as for the social gathering through music in relation to advertising and monetizing content. These papers explored the evolu- tion of advertising in radio, analyzing new compelling formats, brand- ed content and user-generated content; focusing on the ideas that product placement and branded content are a global trend in media content. Radio research is going rapidly and we had interesting papers about convergence and online broadcasting, relating public and pri- vate broadcasters, presenting general benchmarking case studies about the relation of broadcasters with social networks, such as Tvvitter, approaching also the digital challenges that traditional radio broadcasting is facing, with the changes occurring in radio discourse and the implications of digitalization for professional routines. Many research- ers developed the relation of radio stations with the web and their connection to the listener, interactivity and participative radio models, enhancing the importance of listener feedback, as well as the way web radio can relate to mainstream sub-cultures and the structures of eve- ryday life, or the role of music as driver of cross-media practices. Marketing insights related with music formats in radio, branding and online strategies, but most particularly, with online music Services, like Spotify were also discussed. The community sense was delivered through papers approaching radio regulation and deregulation and the way community radios are facing the digital broadcasting and on- demand paradigm. VVorkshops, with more practical insights, covered also a wide range of themes, from the documentary in radio to the electronic music production, to explain the ways in which documentary can be an appealing radio content. On the other hand, other presentations focused more on the digital tools and features that are today available

137 Cordeiro The Conference, II 137 for the music production, influencing also the way music is conceived and, in final, the creativity of artists, in straight relation the presenta- tion about the path tor success of music and artists, presented by a well-known Portuguese music marketeer, that explained the liaisons in the music industry and new ways, using Online tools, Services and social networks to drive artists and musicians into developing their own successful marketing strategy, independently from corporations. The vvorkshop about talent management in radio was conceived to understand the proper strategies to relate different kinds of talented people in radio, in order to produce innovative and intelligent pro- gramming. Not only radio broadcasters have to find the best radio hosts in relation to the radio station's target, but these also have to be able to develop a bond with the audience to bring closer the listeners and make them feel they take part in the radio communication and that they are, somehow, contributing to the radio station, as their own radio station. Troubles in relation to creativity and human resources management vvere also approached, in connection to the networked radio and interaction dynamics workshop, that approached some of the best examples of social networking interaction within Portuguese radio sta- tions and, particularly, the way these highly successful networked hosts relate their show, the radio station and the audience, producing relevant content for ali of them. Creativity was önce again on top of the conference issues, approaching the way radio stations are stili achiev- ing successful sales management in a period of economic crisis. Sales managers from the most important Portuguese radio stations (in relation, of course, to advertising investment) explained that traditional advertising is stili working, but they ali started to develop integrated marketing campaigns, relating the radio station brand to other brands, formerly known as... Advertisers. The 2nd day of the R@dio Conference as divided in two different approaches: radio in relation to society and Creative industries; digital challenges for radio broadcasting. With a more academic and theoreti- cal approach, David Hendy, Peter Lewis and Jacob Bjur presented each, a conference about these relations, exploring, in the first case, the way radio as contributed to the the social consciousness shaping ali över

138 138 iletişim : araştırmaları history. Lewis approached the concept of R@dio as defined by Cordeiro (Bournemouth, 2010; Lisbon, 2010) and the way it may represent the multimedia and interactive context of contemporary radio. Bjur also approached radio in relation to technology, exploring the visuality of radio, or, more precisely, the lack of visuality of radio in Internet, explaining that, to be recognized and found, radio as not only to be heard, but also to make itself visual in Internet search engines, for instance. ECREA took part in the conference program, with a roundtable to discuss if önüne music can be thought as online radio. Gathering researchers and pratitioners, the general idea is that, although radio is in eveolution and there can not be closed concepts on this subject, in fact, radio is in relation to people: Not only those who listen to, but most particularly, to those who produce radio content and estabüsh a relation with the listener that is inexistent in online music playlists of Services like Spotify, Last Fm or the Portuguese MyWay that was represented. In a very close connection to radio industry, other sessions explored the importance of accurate ratings to improve radio management, that is, only when radio managers have very precise definitions of who are their listeners, which platforms they use, for how long they listen to radio, the purposes of radio listening and the duplication, that is, related audio listening, only then, there is a chance of a radio station became successful and reach high levels of profitability. Some speakers presented new rating systems and others approached innovative systems for audience measurement in online platforms, as well as online music Services, competing with traditional radio broadcasters webpages. In this line of though, broadcasting companies managers and programming managers explored the Portuguese strategies to online and the website content for their most successful radio station. A very interesting approach, in relation to electronics was the presentation of the radio of the future, the device that most probably will replace the current radio devices, by Nuno Borges de Carvalho, from the Aveiro University.

139 Cordeiro The Conference, II 139 The Conference, gathered different approaches - from aca- demia to radio parctitioners and professionals from related industries - came to be a discussion forum for the radio industry future, approaching also Internet and the music industry. By exploring most successful case studies, we can now draw new trends in radio pro- gramming, radio management and radio advertising, both in tradi- tional and digital platforms. It has been clear that the future of radio is in close relation to Internet and social networks, as for radio content and in relation with brands, by promoting new approaches to advertising formats that explore the audience engagement through their lifestyle, defining new strategies in business models, multimedia and interactive tools, programming and formats, branding, audience bonding and digital platforms. Some R@dio features on the 2 4 * of March TSF, news radio broadcasted live Joâo Paulo Meneses show Some R@dio features on the 25* of March Radia, European art radio network, delivered an aural perfor- mance Universidade de Aveiro presented a prototype of the radio of the future Flumoüon, presented an innovating streaming software The R@dio Exibits ProDJ: electronic music production setup ESS (European Subscription Service): the best magazines in the world Radia: six years of radio art TMN corner The Radio Wall: interactive radio game

140 140 iletişim : araştırmaları

141 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun'a İlişkin Değerlendirme Raporu Burcu Sümer Gülseren Adaklı Bu çalışma, 15/02/2011 tarihinde TBMM'de kabul edilen ve 03/03/2011 tarih ve sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun üzerine hazırlanmış eleştirel bir değerlendirmedir1. Değerlendirme, kanuna ilişkin genel bir eleştiri ile başlamakta, tek tek maddelere ilişkin daha detaylı bir sorgulamayla devam etmektedir. Yayıncılık gibi çok önemli bir düzenleme alanında yapılması planlanan değişikliklerin, kamu hizmeti anlayışına uygun, demokratik tartışmayı geliştirecek ve hem tekelleşmeye hem de ayrımcılığa karşı önlemleri barındıracak bir içeriğe sahip olması gerekmektedir. Eleştiri ve önerilerimiz, bu ilkeler göz önünde bulundurularak, yayıncılıkta kamu hizmeti geleneğini sahiplenen, toplumsal özgürlük ve eşitlik ideallerinin yayıncılık alamnda yeniden üretimini gözeten bir anlayışın ürünüdür. Genel Değerlendirme 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun (bundan sonra "6112 Sayılı Kanun"), Türkiye'de yayıncılık alanını düzenleyen 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların 1 Bu çalışma, 2 Haziran 2010 tarihinde yayımlanan "İlef Öğretim Üyelerinin RTÜK Yasa Taslağı Görüşü''nün ( yasa çıktıktan sonra gözden geçirilmesiyle oluşturulmuştur. Taslağa ilişkin eleştirileri ve önerilerimiz ne yazık ki TBMM Komisyonunda bir katkı olarak değerlendirilmemiş ve taslak büyük ölçüde eleştirdiğimiz haliyle yasalaşmıştır. Buna rağmen yasa üzerindeki görüşümüzü, yasanın uygulanması sırasmda yaşanabilecek sorunlar hakkında genel bir bilgi sağlayacağı beklentisiyle kamunun ilgisine sunuyoruz. (BS & GA) ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2):

142 142 iletişim : araştırmaları Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'u Avrupa Birliği ile müzakere süreci bağlamında Birliğin 2007 tarihli Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi (2007/65/EC) ile uyumlu hale getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bu anlamda, 6112 Sayılı Kanun'da sadece karasal yayıncılık değil, isteğe bağlı yayın hizmetleri de düzenleme kapsamına alınmıştır. Bu kapsam değişikliği doğrultusunda, kanunda yeni kavram ve tanımların yer aldığı görülmektedir. Avrupa Birliği Görsel İşitsel Hizmetler Direktifi ilk kez 1989'da onaylanan ve 1997'de güncellenen Sınırsız Televizyon Direktifi'nin yerini alan önemli düzenlemedir. Yeni direktifte bir önceki direktifin temel düzenlemeleri korunmakla beraber, görsel iştisel hizmetlerin Avrupa çapında düzenlenmesiyle ilgili olarak önemli değişiklikler getirilmektedir. Bu değişikliklerin en önemlisi artık sadece televizyon hizmetlerinin değil, hangi teknolojik platformdan dağıtılırsa dağıtılsın görsel işitsel tüm içeriklerin düzenleme kapsamına alınmasıdır. Yeni direktifte görsel işitsel hizmetler arasında "doğrusal" olan ve olmayan ayrımı yapılarak, "aşamalı regülasyon" ilkesi benimsenmiştir. Buna göre, geleneksel televizyon yayıncılığı doğrusal bir hizmet olarak tanımlanmış ve burada televizyon içeriklerinin daha katı bir düzenlemeye tabi tutulması öngörülürken, izleyicinin kontrolünün daha çok olduğu yeni teknolojiler (örneğin internet üzerinden gerçekleştirilen yayınlar, mobil TV) üzerinden dağıtılan içerikler doğrusal olmayan hizmetler olarak tanınılarak daha esnek bir düzenleme rejimine tabi tutulmuştur. Bu ikinci kategorideki içerikler "isteğe bağlı yayın hizmetleri" (video-on-demand Services) olarak adlandırılmıştır. Direktifte bu iki düzenleme derecesi arasındaki ayrım temelde "editoryal sorumluluk" ve "izleyici kontrolü" ölçütleri dikkate almarak belirlenmiştir. Diğer bir deyişle, bir medya içeriğinin seçiminde ve dağıtımında kontrol medya hizmet sağlayıcısından izleyiciye /kullanıcıya doğru kaydıkça söz konusu içeriğin daha az sayıda ve esnek kurallara göre düzenlenmesi öngörülmektedir Sayılı Kanun ile ilgili en temel gözlem ve eleştirimiz, Kanun'un AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi'nin özüne aykırı hükümler içermesi bir yana Türkiye'de medya sahipliği, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) yapısı ve idari yaptırımlar gibi kronikleşen sorunlara çözüm getirecek düzenlemelere yer verilmeyişidir. Söz konusu alan

143 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a ilişkin Değerlendirme Raporu 143 larda saydam ve çoğulculuğu gözeten düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerekmektedir. Yayıncılığa ilişkin kanuni düzenlemelerde belirli konuların genel ilkelerle tanımlanması doğaldır. Çok fazla ayrınülandırılan bir yayıncılık yasası, bir yasaklar ve şablonlar manzumesine dönüşme tehlikesi barındırır. Örneğin kamu otoritesi, yayıncı kuruluşların yaratıcı personelini zapturapt altına alacak içerik düzenlemelerinden kaçınmalıdır. Aynı otorite, yasamn uygulayıcısı ve denetleyicisi olarak çalışacak personelinin "kamu", yani farklı dil, din, cins, inanış, vb. özelliklere sahip, son derece çeşitlilik arz eden bir topluluk adına hareket ettiğinin bilincinde olmalıdır. Öte yandan, aym etik ilkenin bir uzantısı olarak kamu otoritesi, kamunun, belirli bir şirketler grubunun ya da kartel benzeri oluşumların yayıncılık alamnda hâkim konum elde etmesini önleyecek tedbirleri almalı, özellikle kuruluş ve hisse oranları gibi konularda tekelsi yapılara izin verecek nitelikteki muğlâklıkları gidermelidir. Ancak, 6112 Sayılı Kanun'da belirtilen bu alanlarda etkin hiçbir önlemin alınmadığı göze çarpmaktadır Sayılı Kanun'un temel sorunlarından biri de, radyo televizyon yayıncılığının kamu hizmeti işlevine hiçbir özel vurgu yapmazken yayıncılığın ticari boyutunu ayrıntılı bir biçimde ele almasıdır. Oysa mevcut yayıncılık ortamı, kamu hizmeti yayıncılığı anlayışının ve önceliklerinin gözetilmesini gerektiren ve bu konuda yasal teminata ihtiyaç duyan bir ortamdır. Daha da ötesi, bu kanun, sadece ticari yayıncılık alanını düzenleyen bir yasa olarak kurgulanmamış, kar amacı gütmeyen üniversiteleri ve TRT gibi geleneksel bir kamu hizmeti yayıncısını da kapsamına almıştır. Ancak bu Kanun gerek resmi olarak kamu hizmeti yayıncılığı işleviyle tanımlanan TRT özelinde, gerekse özel yayıncıların da gözetmeleri gereken kamu hizmeti nosyonuna ilişkin kayda değer hiçbir vurgu yapmamaktadır. Mayıs 2005 tarihinde Anayasanın 133. maddesinde yapılan değişiklikle RTÜK, anayasal bir kurum haline getirilmiş ve kurulun, "radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla" kurulduğu ifade edilmiştir Sayılı Kanun RTÜK'ün görev ve yetki alanını genişleterek, 1 inci maddede belirtilen şekliyle radyo ve televizyonun yam

144 144 iletişim : araştırmaları sıra "isteğe bağlı yayın hizmetlerini de düzenleme kapsamına aldığı için Anayasa'mn ilgili maddesinde bir değişiklik yapılması yerinde olacaktır. Yeni yasa ile birlikte bundan böyle artık sadece radyo ve televizyon içeriklerinin değil, internet üzerinden dağıtılan görsel-işitsel içeriklerin de düzenlenme kapsamın alınması daha geniş kapsamlı bir "görsel işitsel medya hizmetleri" düzenlenmesi tanımım getirmektedir. Kanundaki bu tamm ve kapsam değişikliği ile Anayasa uyumlu hale getirilmediği takdirde kanunun kapsamı ile Anayasa'nm RTÜK için belirlediği görev ve yetki alanı birbiriyle uyuşmayacaktır. Diğer tüm yasalar gibi 6112 Sayılı Kanun da meclise gelmeden önce çeşitli meclis komisyonlarında görüşülmüştür. Yeni düzenlemenin kapsamı ile Anayasa'nın ilgili maddesi arasındaki çelişkin muhalefet milletvekilleri ve komisyon görüşmelerine çağrılan uzmanlar tarafından dile getirilmiş, ancak, düzenlemenin başlığı ısrarla değiştirilmemiş ve taslak bu şekilde yasalaşmıştır. Kanun'un hazırlanmasındaki temel amaçlardan birinin Avrupa Görsel İşitsel Hizmetler Direktifi ile uyum olduğu göz önünde bulundurulduğunda, düzenlemenin başlığı ayrı bir sorun yaratmaktadır. Direktif hiçbir şekilde radyo yayınlarına ilişkin bir düzenleme içermezken, 6112 Sayılı Kanun kapsamında radyo yayınları da düzenlenmektedir. Dünyanın pek çok bölgesinde güçlü bir tercih olarak benimsenen dijital yayıncılık sistemine geçiş, 6112 Sayılı Kanun'da adeta bir ihale sorununa indirgenmiştir. Oysa sayısal yayıncılığa geçiş, sadece frekans ihalesinin çözümlenmesi meselesi değildir. Yayıncılık alanının altyapısını, kapsamım ve aktörlerini köklü biçimde dönüştüren ve izleyiciye de bu dönüşüm çerçevesinde yeni imkânlar, roller ve etkileşim olanakları sunan sayısal yayıncılık daha etraflı bir biçimde ele alınmayı ve düzenlenmeyi hak eden bir meseledir. Kanunda izleyicinin ancak abonelik gibi yollarla erişim imkânımn olduğu yaym hizmetlerini ifade eden "isteğe bağlı yayıncılık" konusunun nasıl düzenleneceği de net değildir Sayılı Kanun'un RTÜK'ü bir denetim ya da sansür kurumu olarak konumlayan bir anlayışı sürdürüyor olması da diğer önemli sorunlardan biridir. Kurumun "düzenleyici" kimliğinin bu tasarıda da göz ardı edildiği görülmektedir. Oysa yeni bir yasal düzenleme ihtiyacı çerçevesinde bugüne değin çeşitli mecralarda sıklıkla dile getirilmiş olan bir konu da, RTÜK'ün yayıncılık alanının aktörlerini özdenetime ve/ya

145 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a İlişkin Değerlendirme Raporu 145 ortak-denetime özendiren, yasaklayıcı değil teşvik edici olan bir "düzenleyici" kurum olması gerektiğidir. Ancak, 6112 Sayılı Kanun'da RTÜK'ün oluşumu ve yetkileri ile ilgili olarak 1994 yılından bu yana süre gelen sorunlar giderilmediği gibi, yeni ek bazı düzenlemelerle (örneğin RTÜK Başkanı'nın yetkilerinin arttırılması, yeni uzman tanımlarının getirilmesi, Kurul üyelerine ve Kurum personeline RTÜK'le ilgileri kesildiğinde bile bilgilerini gizleme zorunluluğu getirilmesi) RTÜK saydam ve hesap verebilir olmaktan daha da uzak bir konuma getirilmiştir. Maddelere Göre Değerlendirme Madde 5- Yayın dili Yayın diline ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirlenmesi konusu bir sorun teşkil etmektedir. Yaşanan deneyimler, bu tür yönetmeliklerin yasada yer almayan kısıtlayıcı düzenlemelere kapı açtığını göstermektedir. Bu madde kanunda yer almayan kısıtlamaların yönetmelikte yer alamayacağım garanti altına alacak hiçbir ifade içermemektedir. Madde 6- Medya hizmet sağlayıcının bağımsızlığı ve sorumluluğu Bu madde, Avrupa Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi ile uyum kapsamında düşünüldüğünde, kanunun en sorunlu maddelerinden biridir. Direktif, hangi içeriğin ne tür bir düzenlemeye tabi tutulacağının belirlenmesinde, içeriğin bir medya hizmet sağlayıcısının "editor- yal sorumluluğu" altında dağıtılması koşulundan bahsetmektedir. Burada editoryal sorumlulukla kastedilen görsel işitsel içeriklerin seçiminde ve dağıtıma yönelik paketlenmesinde medya hizmet sağlayıcısının etkin kontrol sahibi olmasıdır. Dolayısıyla bu kavram hem medya hizmet sağlayıcısının nasıl tanımlanacağına ilişkin bir ölçüt getirmekte hem de hangi içeriğin esnek hangisinin daha katı düzenleneceğine ilişkin bir zemin öngörmektedir. Direktife göre kontrol medya hizmet sağlayıcısından kullanıcıya/izleyiciye geçtiği ölçüde içeriğin daha esnek düzenlenmesi söz konusudur. Dolayısıyla hangi programın ne zaman yayınlanacağının editoryal kararlara bağlı olduğu ve izleyicinin kontrolünün olmadığı geleneksel televizyon yayınlarının daha katı düzenlenmesi öngörülürken, ödemeli kanalların ya da internet üzerinden içerik dağıtan platformların daha esnek düzenlenmesi öngörülmektedir.

146 146 iletişim : araştırmaları 6112 Sayılı Kanun'un ilk taslağının ilgili maddesinde "editoryal bağımsızlık" ifadesi yer alırken, kanunun ilgili maddesinde bu ifadenin kullanılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, söz konusu madde AB direktifinin medya hizmet sağlayıcılarının bağımsızlığına ve editoryal sorumluluklarına ilişkin kurduğu çerçeve ile çelişen bir düzenleme içermektedir. Madde 7- Olağanüstü dönemlerde yayınlar Maddenin 1 inci fıkrasında "millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği Bakan geçici yayın yasağı getirebilir" ifadesi yer almaktadır. Bu cümledeki "kuvvetle muhtemel" ifadesi, oldukça muğlâktır. Kamuoyunda da çokça tartışılan bu madde ile yürütmeye çok geniş bir yetki taranmaktadır. Madde 8- Yayın hizmeti ilkeleri Bu maddenin 1 inci fıkrasında yer alan pek çok hüküm (özellikle a, d, f ve n bentleri), demokrasinin en önemli ilkelerinden olan eleştiri hakkını ve siyasi tartışmayı neredeyse imkânsız hale getirmekte ve özellikle geçmiş deneyimler göz önünde bulundurulduğunda, içinde ırkçı, şoven, faşizan ve cinsiyetçi yaklaşımları barındıran keyfi uygulamalara davetiye çıkarmaktadır. Örneğin, Kanun'un bu maddesinin (f) bendinde yer alan, "[yayınlar] Toplumun milli, manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine uygun olmalıdır..." ilkesi daha önce yürürlükte olan 3984 Sayılı Kanun'da da yer almış ve RTÜK'ün çeşitli yayınlara yaptırım uygulamak için yaslandığı muğlâk bir ilke olmasından dolayı başından beri yoğun eleştirilerin hedefi olmuştur. Benzer biçimde, "[Yayın hizmetleri] Müstehcen olamaz" şeklindeki (n) bendi de, uygulamada sorunlar yaratacaktır. Kanun'un bu maddesinde "toplumun milli, manevi değerleri"nin neler olduğuna ya da nelerin "müstehcen" sayılacağına dair hiçbir operasyonel tarama yer verilmemiştir. Bu değerlendirmenin başında da altını çizdiğimiz gibi, içeriğe dair bu türden detaylandırma- lar, kavramlar demokratik normlar çerçevesinde açımlanmadığı ölçüde farklı düzeylerde sansüre ve yasakçılığa kapı açacaktır. Yine bu fıkrada yer alan ve özellikle haber içeriklerini düzenleyen (ı) ve (i) bentleri Türkiye'de habercilik açısından son derece olumsuzdur.

147 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanıın'a ilişkin Değerlendirme Raporu 147 Türkiye'de haberciliğin yapım ve sunum biçimlerinde sorunlar olduğu ortadadır, ancak spesifik bir şekilde haber formatını düzenleyen ilkelerin yasada yer alması doğru değildir. Yasa uygulayıcısının bu ilkeleri geniş biçimde yorumlama ve bu nedenle halkın haber alma özgürlüğüne engel olma tehlikesi bulunmaktadır. Uygulamada, bu tür sınırlandırıcı yorumlara meydan verilmemeli, temelde haber alma hakkı ve gazeteciliğin evrensel etik ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. Fıkranın (s) bendinde yer alan "Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez" ifadesi kadınları korumaya yönelik önemli bir düzenleme olmasına karşın, farklı cinsel yönelimlere yönelik ayrımcılığı engellemek konusunda yetersizdir. Üst Kurul, ülkemizde giderek tırmanan nefret suçlarının en önemli mağdurları arasında yer alan LBGT (Lez- biyen, Gey, Biseksiel, Trans) bireyleri de gözeten bir toplumsal cinsiyet duyarlılığının yaratılmasına öncülük etmelidir. Madde 9 - Yayın Hizmetlerinde Ticari İletişim Genel Esaslar Bu maddenin (d) bendindeki "Kadınların istismarına yönelik olmamak" ilkesindeki "istismar" ifadesine açıklık getirilmelidir. Özellikle kadının istismarı, günümüz yayıncılığında hem çok yoğun, hem de çok çeşitlidir. Örneğin deterjan reklamlarında kadın, otomobil reklamlarında ise erkek stereotipleştirmeleri, reklam endüstrisinin yerleşik uygulamalarından biridir. Dolayısıyla eğer şekli bir ilke olarak kalması istenmiyorsa, bu konuda kanun maddesi ile yetinmek yerine bilimsel çalışmalara ve gerçek uzmanların katılımına dayanan demokratik tartışmalarla yayıncılığa perspektif kazandırma ve bunları kamuoyuyla paylaşma yoluna gitmek daha doğru olacaktır. Madde 10 - Televizyon ve radyo yayın hizmetlerinde reklam ve tele-alışveriş Maddenin 2 inci fıkrasında "Tele-alışveriş yayınları hariç her türlü reklâm yayınlarının oram, bir saat başından bir sonraki saat başına kadar, bir saatlik yayın içerisinde yüzde yirmiyi aşamaz" denmektedir. Bu oran AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi'nde kayıt altına alınmasına karşın, direktifte yer alan "yeni reklâm tekniklerinin gelişimi ve pazarlama yenilikleri, geleneksel yayın hizmetlerinde yer alan görsel-

148 148 iletişim : araştırmaları işitsel ticari iletişim için, geleneksel yayın hizmetlerinin isteğe bağlı hizmet sağlayıcılarının yenilikleriyle eşit şartlarda potansiyel olarak daha iyi rekabet edebilmelerini sağlayarak, etkili yeni fırsatlar doğurmuştur" şeklindeki belirleme, Türkiye toplumu için geçerli sayılamaz. Nüfusun büyük kısmı söz konusu yeniliklerden uzak yaşamaktadır. Dolayısıyla, reklama en çok maruz kalacak olanlar, sosyo-ekonomik düzeyi düşük geniş halk kesimleridir. Sosyo-ekonomik düzey farkı, toplumsal hayaün pek çok bölmesinde olduğu gibi yayınlara erişim konusunda da karşılığını bulmaktadır. Ayrıca, RTÜK, başından beri yayıncıların reklam sürelerine ilişkin düzenlemelere uyup uymadıklarını gerektiği ölçüde denet- lememiştir. Bu nedenle, yüzde yirmilik reklam oram gerçekçi değildir. Maddenin 8 inci fıkrasında "Çocuk programları, planlanan yayın süresinin otuz dakikadan fazla olması halinde, her otuz dakikalık yayın süresi için bir kez olmak üzere reklam ve tele-alışverişle kesilebilir" denmektedir. Çocuk programlarına reklam alınması bu kanunda çocukların korunmasına ilişkin ilkelerle açıkça çelişmektedir. Madde 11 - Belirli ürünlerin ticari iletişimi Maddenin alkol ürünlerinin ticari iletişimini yasaklayan 1 inci fıkrası AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi'nde yer alan düzenleme ile çelişmektedir. Direktif, aşırı alkol kullanımının olduğu yayınlarda sadece korunaklı zamanda yayın (matershed) uygulamasının gözetilmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Alkol ürünlerinin ticari iletişimi ile ilgili olarak ise direktif yine sadece yayın saatine yönelik bir uyarı yapmakta ve alkol tüketiminde makul olmaya teşvik edici standart bir ifadenin reklam kuşağında yer alamasını talep etmektedir. Bu ürünlerin ticari iletişimin bütünüyle yasaklanması söz konusu değildir. Maddenin 3 üncü fıkrasında yer alan ve "reçeteye tabi olmayan ilaçların ve tedavilerin" ticari iletişimine olanak tanıyan düzenleme son derece olumsuzdur. Söz konusu bu tür ilaçlar ve tedaviler bugün büyük bir sektör konumundadır ve isitismara en açık alanlardan biridir. Her gün bu tür ilaçlar ya da tedaviler yüzünden sağlığı bozulan ve hatta hayatını kaybeden insanların sayısının arttığı bir gerçekken, Kanun ile bu tür reklamlara izin verilmesi son derece tehlikeli sosyal sonuçlara kapı açmaktadır.

149 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a ilişkin Değerlendirme Raporu 149 Madde 15 - Avrupa eserleri ve bağımsız yapımlar AB Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Direktifi kapsamındaki bu düzenleme son derece önemlidir. Kanunun geçici 7 inci maddesinde Avrupa eserleri ve bağımsız yapımlarla ilgili hükümlerin, Türkiye'nin AB'ye tam üye olduğu tarihten itibaren uygulanacağı ifade edilmiştir. Madde ile ilgili uygulama tarihinin bu denli ileriye atılması sakıncalıdır. Aşamalı da olsa, Türkiye'de medya hizmet sağlayıcıları, direktif kapsamında çok önemsenen bağımsız yapımlara yer vermek konusunda çaba göstermeli, RTÜK bu uygulamaları teşvik etmelidir. Madde 17- Kamunun önemli olaylara erişimi Maddenin 1 inci fıkrasında "Üst Kurul, toplum için büyük önem arz eden münhasır özellikli ulusal ve uluslararası olayları; ülke geneline şifresiz yayın yapan televizyon kanallarından canlı veya banttan yayınlanmasını temin amacıyla, konuyla ilgili diğer kurumların görüşlerini de almak suretiyle tespit eder" ifadesi yer almaktadır. RTÜK, kamunun taleplerini belirlemek üzere üniversitelerden, iletişim fakültelerinden, sendikalardan, meslek örgütlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından görüş istemeli ve bunları kamuya açıklamaldır. Madde 19- Kuruluş ve hisse oranlan 6112 Sayılı Kanun'daki bu madde ile Türkiye'de medya sahipliği yapısına yeni bir düzenleme getirilmektedir. Ancak bu yeni düzenlemenin uygulanabilirliği şüphelidir. Yayıncılığın bir düzenleme konusu haline geldiği 1920'li yıllardan bu yana medya sahipliği, genel olarak bütün dünyada en hassas düzenleme konularından biri olagelmiştir. Zira sahiplik yapısı ile radyo televizyon çıktıları arasında çoğu kez doğrudan ilişkiler ve belirlenimler söz konusu olmaktadır. Yayıncı şirketlerin kâr güdüsü ile kamu çıkarı arasındaki dengeyi kurabilmek için kamu otoriteleri tarafından gösterilen çabalar, yayıncılıkta mülkiyet ilişkilerini en önemli kamu politikası alanı haline getirmiştir. Türkiye'de de özel yayıncılığın fiili olarak başladığı 1990'h yılların başından itibaren sahiplikle ilgili düzenlemeler ne sahipleri, ne de halkın önemli bir kesimini memnun edecek bir düzeye erişmiştir. Gerek yasadaki boşluklar ya da belirsizlikler, gerekse kimi keyfi uygulamalar, kamu çıkarının korunması ve geliştirilmesine yönelik bir

150 150 iletişim : araştırmaları tehdit halini almıştır. Bu ilkeleri gözetmesi beklenen Radyo Televizyon Üst Kurulu zamanla, yayın şirketlerinin kuruluş ve hisse oranlarından ziyade, içerik düzeyindeki (çoğunlukla "ahlaki") meselelere odaklanan, yasaklayıcı bir organ halini almıştır. Oysa RTÜK'ün en önemli görevlerinden biri; sahipliğin, kamu çıkarına hizmet edecek biçimde sınırlandırılması ve denetlenmesidir. Bu düzenleme; özgür, demokratik, çeşitlilik içeren bir yayıncılık ortamını otomatik olarak sağlamayacakür kuşkusuz ama bu konunun ayrıntılı biçimde düzenlenmesi ve denetlenmesi en önemli başlangıç noktasıdır. Maddenin (b) bendinde "Siyasî partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahallî idareler ve bunlar tarafından kurulan veya bunların doğrudan veya dolaylı ortak oldukları şirketler ile sermaye piyasası kurumlan ve bu aracı kuramlara doğrudan veya dolaylı ortak olan gerçek ve tüzel kişilere yayın lisansı verilemez" ifadesi yer almaktadır. Oysa sendikalara ve kâra dayalı olmayan demokratik kitle örgütlerine yayın hakkı tanınmalıdır. Bu, çoğulcu ve demokratik bir medya ortamının sağlanmasının en önemli gereklerinden biridir Sayılı eski yasanın izin verdiği, bünyesinde iletişim fakültesi bulunan üniversitelerin radyo ve televizyon yayını yapabilmeleri olanağı, yeni yasa ile sona erdirilmektedir. Her ne kadar, kamu kuramlarının ikaz, uyarı ve eğitim amaçlı yayın yapmalarımn önü açık bırakılmış olsa da, bu imkânın ancak TRT ile yapılacak protokol çerçevesinde ve TRT'nin frekans kapasitesi üzerinden kullanılabileceğinin belirtilmiş olması nedeniyle, yeni bir karışıklık doğmakta, TRT tarafından bu imkâmn hangi kriterler çerçevesinde ve nasıl kullandıracağı konusunda yasa sessiz kalmaktadır. İletişim fakülteleri öğrencilerini mesleki olarak geleceğe hazırlayan bu imkâmn önemi açıktır. Bundan da öte, özellikle üniversite radyoları yayıncılık alanının çeşitliliği ve çoğulculuğunun sağlanması bakımından bölgesel ölçekte önemli bir işleve sahip olmuştur. Üniversiteler tarafından gerçekleştirilebilecek televizyon yayınlarını, mevcut üniversite radyolarının işlevi doğrultusunda teşvik ederek desteklemesi gereken yasal düzenlemelerin tam tersi bir yönelimi açığa vurması son derece umut kırıcı olmuştur. (d) bendinde yer alan "Bir gerçek veya tüzel kişi doğrudan veya dolaylı olarak en fazla dört ulusal karasal yayın lisansına sahip medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ortak olabilir" şeklindeki ibare, geçmiş dönemin

151 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a İlişkin Değerlendirme Raporu 151 "illegal" sahiplik yapısını legal hale getirirken, esasen medyada tekelleşmeyi meşrulaştırmaktadır. Herşeye rağmen RTÜK'ün yeni "legal" yapıyı, toplumun en geniş kesimlerinin iletişim haklarım koruyacak biçimde denetlemesi, sıklıkla değişen sahiplik yapısı konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi, demokratik iletişim imkânlarım genişletmeye hizmet edebilir. Yine (d) bendinde yer alan "birden çok medya hizmet sağlayıcıya ortaklıkta bir gerçek veya tüzel kişinin doğrudan veya dolaylı hisse sahibi olduğu medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yıllık toplam ticari iletişim geliri sektörün toplam ticari iletişim gelirinin yüzde yirmibeşini geçemez" ilkesinin Türkiye'de medya sahipliğini düzenlemek için uygun bir yöntem olup olmadığı tartışmalıdır. "Sektörün toplam ticari iletişim geliri"nin nasıl hesaplanacağı yasada belirtilmemişse de, 41 inci maddeye göre medya hizmet sağlayıcı kuruluşları Üst Kurula aylık brüt ticari iletişim gelirlerinin toplamım beyan edeceklerdir. Üst KuruTun, sadece bu beyanlara dayanarak medya alanında tekelleşmeyi önleyebileceğini düşünmek çok akılcı görünmemektedir. (f) bendinde, yayıncılık alanındaki yabancı sermaye payı şöyle düzenlenmektedir: "Bir medya hizmet sağlayıcı kuruluşta toplam yabancı sermaye payı ödenmiş sermayenin yüzde ellisini geçemez. Yabancı bir gerçek veya tüzel kişi en fazla iki medya hizmet sağlayıcı kuruluşa doğrudan ortak olabilir." Burada da, sahip ile sahiplik arasındaki ilişkinin niteliği göz ardı edilmektedir. Mesele, yabancı sermaye payının oramndan ziyade, yerli ya da yabancı olsun, büyük sermaye gruplarının yayıncılık alanında hâkim durum elde etmesi ve bu durumu kötüye kullanmaları; dolayısıyla izlerkitlenin, salt kâra dayalı olarak şekillendirilen, birbirinin değişkesi olacak kanallar arasında seçeneksizliğe mahkûm olmasıdır. (g) bendinde de aym yaklaşım sürdürülmektedir: "Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamazlar" denmektedir. Sahiplik, hukuki sahip olarak gösterilen kişilerin bir ülkenin vatandaşı olup olmamasından daha önce, temelde tekelleşme ile ilişkili bir sorundur. Dolayısıyla, sahiplikle ilgili konularda kamuoyunun bilgilendirilmesini zorunlu hale getirecek düzenlemeler yapılmalıdır. İzleyici

152 152 iletişim : araştırmaları ler ya da toplum; diyelim, medya sahibinin yerli mi yabancı mı olduğu bilgisinden daha önce, izlediği kanalın sahibinin gerçekte kim olduğu, bu sahibin/ sahiplerin /yöneticilerin yayıncılık dışında hangi sektörlerde yatırımlarının bulunduğu, kamu ihalelerinden pay alıp almadığı, borsa- daki faaliyetleri, bu kanalda kaç kişinin hangi koşullarda çalıştığı, yıllık gelirlerinin ne olduğu, ve benzeri sorulara bir yamt bulabilmelidir. Madde 22- İzleyici temsilciliği 6112 Sayılı Kanun'da izleyici temsilciliği kurumuna yasal bir zemin sağlanması önemli ve yerindedir. Ancak, bu kurumsallaşma adımının ileriye taşınması gerekir. Örneğin, öneri ya da şikâyet bildirimlerinde kullanılmak üzere, doğru yapılandırılmış formlar üretilmeli, izleyiciyi yasa ve dünya uygulamaları konusunda bilinçlendirecek, düşünmeye ve irdelemeye sevk edecek bir mekanizma oluşturulmalıdır. Bununla bağlantılı olarak, diyelim, izleyicilerden gelen "bu programda çok fazla cinsellik var" ya da "bu programda Türklüğe hakaret ediliyor" türünden yalınkat bildirimler, medya hizmet sağlayıcılarına yaptırım uygulamak için gerek ve yeter şart olarak kabul edilmemelidir. Sözünü ettiğimiz mekanizmanın göstermelik olmayan, sürdürülebilir bir işleyişe sahip olması da önemlidir. İzlerkitle beklentileri konusunda bugüne kadar piyasa mantığım esas almayan çok az araştırma yapılmıştır. Genel olarak izlerkitle araştırmaları, piyasayı paylaşmaya çalışan büyük medya gruplarının reyting ölçümlerinden ibarettir. Yayıncılık ortamının izleyici ve kamu hizmeti merkezli olarak geliştirilmesi konusunda gerçekten bağımsız araştırmacıların niteliksel analizlerine ihtiyaç vardır. Madde 28- Multipleks işletmecileri 3984 sayılı yasanın kabul edildiği tarihten bu yana Türkiye'de frekans tahsislerinin gerçekleştirilememiş olması çok büyük bir sorundur ve bugün Türkiye'de yayıncılık sektörünün yapılanması ve düzenlenmesinde yaşanan sıkıntıların temel nedenlerinin başında gelmektedir. Bu Kanun'da sayısal yayıncığa geçiş sürecinin karasal frekans tahsisleri ile ilgili tıkanıklığı aşmak için bir düzenleme rejimi olarak değerlendirildiği görülmektedir. Bu iki alan birbiriyle ilişkili olmakla birlikte, ayrı ayrı da değerlendirilmeleri gerekir Sayılı Kanun'dan anlaşıldığı biçimiyle, sayısal yayıncılığa geçişin sadece bir frekans sıralama ihalesi konusu olarak görülmesi, sayısal yayıncılığın potansiyelinin anlaşılamadığına işaret

153 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a ilişkin Değerlendirme Raporu 153 etmektedir. Sayısal yayıncılığa geçiş, siyah-beyaz televizyondan renkli televizyona geçiş gibi teknik bir mesele değildir. Burada bütün bir alanın dönüşümü söz konusudur. Bu dönüşümün boyutları kamu hizmeti ilkeleri göz önünde bulundurularak ele alınmalı, tartışılmalıdır. Kanun'da özel medya hizmet sağlayıcı kuruluşların yayınlarım, "tek bir verici tesis ve işletim şirketince kurulan ve işletilen radyo ve televizyon verici tesislerinden" yapmak zorunda oldukları ifade edilmektedir (Md. 26/8). Söz konusu verici tesis ve işletim şirketinin yapısının ne olması gerektiği, içinde yaymcı kuruluşların ve Türk Mimar Mühendisler Odaları Birliği gibi meslek örgütlerinin de yer aldığı demokratik bir ortamda tartışılmalıdır. Söz konusu tesis ve işletim şirketi Nisan 2007 tarihinde TRT ile 19 yayıncı kuruluş arasında imzalanan protokol ile kurulan ANTEN A.Ş. aracılığıyla yapılandırılmaya çalışılmış ancak taraflar anlaşamadığı için bu yapı çözülmüştür. Gazete haberleri arasında yitip giden bu önemli sürecin bu şekilde sonlanması bu kanunla birlikte getirilmesi düşünülen yapının işlemesinin ne ölçüde mümkün olduğu konusunda bir şüphe doğurmaktadır. Dolayısıyla, RTÜK farklı kesimlerin bu konudaki görüşlerini değerlendirmek amacıyla bir konsültasyon süreci başlatmalı ve ilgili düzenlmeyi ancak bu sürecin sonunda yasa koyucuların önüne getirmelidir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu'na tahsis edilecek frekanslardan en az birinin, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, kadın örgütleri vb. gibi gruplara zaman paylaşımlı bir kanal olarak tahis edilmesi yerinde olacaktır. Çoğulcu ve çeşitliliğe dayanan, demokratik bir iletişim ortamının tesisinde, dev yatırımları gereksinen radyo-televizyon yayıncılığım kurup işletmek konusunda son derece dezavantajlı olan toplumsal gruplar böylece, göreli de olsa yayın yoluyla demokratik tartışmaya katılım ve temsil olanağına kavuşabilecektir. Madde 32- îdari yaptırımlar RTÜK'ün idari yaptırımlarının kapsamımn genişliği başından beri eleştiri konusu olmuştur Sayılı Kanun'da da durumun değişmediği görülmektedir. İdari yaptırımlarla ilgili maddenin birinci fıkrasında "Bu

154 154 iletişim : araştırmaları Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (g), (n), (s) ve (ş) bentlerindeki yaym hizmeti ilkelerine aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar İdarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasmdan az olamaz. Ayrıca, İdarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre İdarî para cezası ile birlikte İdarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece İdarî para cezasma veya tedbire de karar verilebilir" denmektedir. Söz konusu yayın ilkeleri bu çalışmada da eleştirilen muğlâk ilkelerdir. RTÜK tarafmdan hiç uyarı yapılmadan, bu ilkelere aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcılarının bu denli ağır yaptırımlara maruz kalacak olması çok sert bir uygulamadır. Diğer yandan, cezaya yol açan fiilde sorumlulukları belirlendiği takdirde programın yapımcısının ve varsa sunucusunun da programın durdurulması süresince hiçbir ad altında başka bir program yapamayacağı ya da sunamayacağı yaptırımının da hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Yayını durdurulan programların yerine, maddenin 4 üncü fıkrasında belirtildiği şekilde, RTÜK'ün belirleyeceği "eğitim, kültür, trafik, kadın ve çocuk hakları, gençlerin fiziksel ve ahlaki gelişimi, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla mücadele, Türk dilinin güzel kullanımı, çevre eğitimi, özürlü sorunları, sağlık ve benzeri kamuya yararlı konularda programların yayınlanması" zorunluluğu, kamu yararı gözeten programların -eski yasa döneminde olduğu gibi şimdi de- hem medya hizmet sağlayıcıları hem de izleyiciler tarafmdan bir "ceza" gibi algılanmasına neden olacaktır. Oysa bu tür ve benzeri içerikler kamu hizmeti yayıncılığı açısından son derece önemlidir. Madde 35- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 6112 Sayılı Kanun'da RTÜK "İdarî ve malî özerkliğe sahip, tarafsız bir kamu tüzel kişiliği" (Md. 34/1) olarak tanımlanmakta, ancak "bağımsız" bir kurum olduğu doğrudan ifade edilmemektedir. RTÜK için sade

155 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a ilişkin Değerlendirme Raporu 155 ce "kendisine verilen görev ve yetkileri kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır" (Md. 34/2) denmektedir, ancak bu onu kurumsal düzeyde bağımsız olarak tanımlamakla aynı şey değildir. RTÜK'ün kurumsal düzeyde bağımsız olması için Üst Kurul'un yapısına yönelik eleştirilerin dikkate alınması gerekmektedir. Oysa, Üst Kurul'un oluşumuyla ilgili olarak var olan durumun 35 inci madde ile ısrarla korunduğu görülmektedir. Maddenin 2 inci fıkrasında yer alan "Seçim için, siyasî parti gruplarının üye sayısı oramnda belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday gösterilir ve Üst Kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Ancak, siyasî parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz ve karar alınamaz" hükmü, RTÜK üyeliğini parlamento aritmetiğine bağlamayı sürdürmektedir. Maddenin 1 inci fıkrasında belirtildiği haliyle, RTÜK üyelerinin ilgili alanlarda öğrenim görmüş ve deneyim kazanmış kişilerden seçilmesi şartı (I) bile aranmamıştır. 17 yıllık deneyim, gerçekten yayıncılıkla ilgili demokratik idealleri içselleştirmemiş kişilerin seçiminin partizan ve iletişim özgürlüğü idealini gözetmeyen uygulamalara yol açtığını göstermiştir. Bu durumun tartışmaya açılması ve kurul üyelerinin seçimi için demokratik usullerin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. İlke olarak, üst kurul üyeliği için adayların belirlenmesinde mecliste grubu bulunan partilerin göstereceği adaylar seçilecek olsa dahi, iletişim fakültelerinin, çeşitli meslek gruplarının ve demokratik kitle örgütlerinin aday gösterme sürecine katılımları sağlanmalıdır. Madde 36- Üst Kurul Başkanı ve Başkan Vekili Maddenin 3 üncü fıkrasının (ğ) bendinde Üst Kurul Başkam'mn görev ve yetkileri arasında "Üst Kurul tarafından atanması öngörülenler dışındaki Üst Kurul personelini atamak" da yer almaktadır. Üst Kurul Başkam'na verilen bu yetki hesap verebilirlik ve saydamlık açısından sorunlu olup son derece geniş bir yetkidir. Madde 38- Yasaklar ve denetim Maddenin 4 üncü fıkrasında "Üst Kurul üyeleri ve Kurum personeli, Kurumla ilgili gizlilik taşıyan bilgileri ve medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara ve yayın hizmeti yapan gerçek ve tüzel kişilere ait her türlü sır

156 156 iletişim : araştırmaları lan, görevlerinden ayrılmış olsalar bile açıklayamaz, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamaz" ifadesi yer almaktadır. Bu hüküm, saydam, hesap verebilir ve işleyişi itibariyle demokratik olması gereken düzenleyici bir kuruluş için kabul edilemez. Bir önceki düzenlemede yer almamış böylesi bir hükmün şimdi hangi nedenle bu kanuna dâhil edildiği anlaşılmamaktadır. Madde 40- Üst Kurulun çalışma esasları, toplantı ve karar yeter sayısı Bu maddenin 5 inci fıkrasında, "Üst Kurul toplantılarındaki müzakereler gizlidir ve açıklık kararı alınmadıkça müzakereler açıklanamaz" denmektedir. RTÜK bir ulusal güvenlik kuruluşu değildir. Üst Kurul'un karar alma süreçlerine ilişkin bilgiyi kamu ile paylaşması şeffaflığın ve hesap verebilirliğin bir gereğidir. Madde 41- Malî kaynaklar ve bütçe Üst Kurulun gelirleri arasında gösterilen ve maddenin (d) bendinde ifade edilen "Medya hizmet sağlayıcıların program destekleme gelirleri hariç aylık brüt ticari iletişim gelirlerinden ayrılacak yüzde üç paylar" RTÜK'ün bağımsızlığı ve özerkliği açısından son derece problemlidir. RTÜK'ün gelirlerinin büyük bir kısmım idari yaptırım uyguladığı program içeriklerine alınan reklamların oluşturması doğru değildir. Tam da bu nedenle, RTÜK'ün reklam sürelerinin denetlenmesinde yayıncılar karşısmda zayıf kaldığına ilişkin yıllardır süregelen eleştirilerin bu noktada değerlendirilmesi gerekmektedir. RTÜK'ün bütçesi ve harcamaları düzenli olarak her yıl kamuya açık- lanmalıdır. Ayrıca, RTÜK'ün Devlet İhale Kanunu'na tâbi olmaması ve satım ile kiralama işlerine ilişkin işlemlerin yönetmelikle düzenlenmesi doğru değildir. Kurulun bütün harcamalarının hesapverebilirlik gereği saydam olması, kamuya açıklanması gerekir. Bunun için de RTÜK düzenli olarak tüm faaliyetlerini ve harcamalarım içeren yıllık raporlar hazırlamalı ve bunları kamu ile paylaşmalıdır. Madde 43- Üst Kurulun teşkilâtı, personeli ve kadroları 6112 Sayılı Kanun'da RTÜK meslek personeli kadrolarımn atanmasında iletişim fakültesi mezunlarına öncelik taranmasına yönelik hiçbir düzenlemenin yer almadığı görülmektedir. Söz konusu personel

157 Sümer ve Adaklı 6112 Sayılı... Kanun'a ilişkin Değerlendirme Raporu 157 içinde özellikle yayın içeriklerinin mevzuata uygunluğunu denetleyen İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığına bağlı kadroların geçmiş dönemde ifade özgürlüğünü dar anlamda ele alarak sınırlandıran kararlara imza atmış olmaları, bu alanda hem sosyal bilimler, hem de iletişim formasyonu açısından özenle seçilecek ve eğitilecek kadrolara ne denli ihtiyaç duyulduğunu açıkça göstermiştir. Yayın içeriklerinin denetiminde yasaklayıcı ve izleyiciye güven duymayan bir yaklaşımdan öte, özgürlükler alamnın genişletilmesine hizmet edecek bir anlayış ve bilgi donanımına sahip kadroların istihdam edilmesi, uzman adaylarının eğitiminde, iletişim alanında uzmanlaşmış akademisyen ve pratisyenlerden yararlanılması, uzmanlık tez jürilerinde iletişim alamndan en az bir üyenin bulundurulması, geçmiş dönem uygulamalarından uzaklaşmak ve içeriğe yönelik değerlendirme kriterlerinin sosyal sorumlulukçu hem de özgürlükçü bir yaklaşımla uygulanması için iyi bir başlangıç olarak düşünülmelidir. Madde 45- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun yükümlülüğü Medya sektöründe kamu hizmeti yayması ile özel yayıncıların yayın ilkeleri ve ticari iletişim konularında ortak düzenlemelere tabi tutulması yerinde bir uygulamadır. Ancak, kamu hizmeti yayıncısı olarak TRT'nin Türkiye'deki özgül konumu göz önünde bulundurulduğunda ve hali hazırda TRT'yi düzenleyen kapsamlı bir yasa varken, TRT'nin 6112 Sayılı Kanun'da öngörülen düzenleme kapsamına dâhil edilmesi karışıklığa neden olma tehlikesini barındırmaktadır. Bu olası karışıklık Kanun'un TRT ile ilgili maddesinde de kendini belli etmektedir. İlgili maddenin 2 inci paragrafında "Söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, ihlâlin niteliği açıkça belirtilerek Üst Kurulca uyarılır ve yükümlülüğün gereğinin yerine getirilmesi ilgili Bakanlığa bildirilir" ifadesi yer almaktadır. Bu durum, kanunun 32 inci maddesinde yer alan ve RTÜK'ün medya hizmet sağlayıcı kuruluşlar ile isteğe bağlı yayın hizmeti sunan kuruluşlara uygulayabileceği idari yaptırımların kapsamı göz önünde bulundurulduğunda çifte standarda sahip bir değerlendirme ortamı yaratmaktadır. Diğer kuruluşlara uyarıda bile bulunmadan programların bir ila beş kez arasında durdurulabileceği ya da program katalogundan çıkartılabileceği belirtilirken, TRT'nin sadece RTÜK tarafından uyarılması ve gereğinin

158 158 iletişim : araştırmaları yapılması için Bakanlığa bildirimde bulunulması son derece yanlış bir uygulamadır. Eğer, TRT'ye yaptırım uygulayacak olan düzenleyici kurul değil de hükümet olacaksa, TRT'nin bu düzenleme kapsamına alınmasının bir anlamı yoktur. Burada önemli olan TRT'nin bu Kanun'daki yayın ve ticari iletişim ilkelerine uymasıysa, bu gereklilik TRT'yi düzenleyen 2954 Sayılı Kanun'da yapılacak bir değişiklikle zaten sağlanabilirdi Sayılı Kanun'a göre, TRT'nin de diğer medya kuruluşları gibi RTÜK'e brüt reklam gelirlerinden pay vermesi ve kanal ile frekans yıllık kullamm bedeli ödemesi gerekecektir. Kamu hizmeti yayıncısı olarak ticari kar güdüsüyle hizmet sunmayan ve yine konumu itibariyle belirli yayın hizmetlerini kamuya ulaştırmakla zaten yükümlü olan TRT'nin bu tür zorunluluklardan muaf tutulması gerekir. Yine TRT ile ilgili olarak, Kanun'un Geçici 8 inci maddesinin 1 inci paragrafında Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu personeli, Başbakanlık Merkez Teşkilatında çalışan personelin aylık ücretleri dışında yararlandığı fazla çalışma ücreti ve benzeri diğer mali haklardan Genel Müdürün teklifi ve Üst Kurulun onayı ile aynen yararlanır. Ayrıca, Kurumda çalıştırılan personelin kadro iptal ve ihdasları, sayısı, ücretleri, kadrolara uygulanacak ek göstergeler, personele sağlanacak sosyal yardımlar, Kurum Genel Müdürünün teklifi üzerine Üst Kurul tarafından belirlenir" hükmü yer almakatdır. Özerk bir kurum olarak TRT'nin bu maddede belirtilen konulara ilişkin kararları kendisinin alması gerekir. Sonuç Türkiye'de radyo ve televizyon yayıncılığını düzenleyen 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a ilişkin Taslak, 5 Nisan 2010 tarihinde kamuoyuna duyurulmuş, ancak bu denli önemli bir düzenleme, toplumda yeterince tartışılmaksızın, yapılan eleştiriler gözetilmeksizin, yasa yapma yeter sayısını elinde bulunduran siyasi iktidar tarafından 15 Şubat 2011 tarihinde yasalaştırılmıştır. Yasa, genel anlamda, yayıncılık alanının demokratikleştirilmesi, tekelleşmenin önlenmesi, özgürlükçü, çeşitlilik ve çoğulculuk içeren, ayrımcı temsilleri ayıklayabilen bir yayıncılık anlayışının gelişmesi gibi temel meselelerde pek de fazla umut vermiyor ne yazık ki. Ancak elbette yasalar tek başlarına politika ve kültür üretmezler, onları üretecek olan, somut insani çabalar ve mücadelelerdir.

159 159 Bu Sayıdaki Yazarlar Gülseren Adaklı 1966 yılında İskenderu n'd a doğdu. İlk ve orta öğrenim ini burad a tam am ladıktan sonra girdiği G azi Ü niversitesi Basın Yayın Y üksek O kulu'ndan 1988'de m ezun oldu. TRT, H ürriyet Production, TH A, ATV gibi kurum ve kuruluşlarının program -haber kad rolarında çalıştı yılında, A nkara Ü n iversitesi İletişim Fakültesi'nde A raştırm a G örevlisi olarak çalışm aya başladı. "T ü rkiye'd e Reality Şov lar" başlıklı Y üksek Lisans Tezini 1998, "T ü rk M edya Sektöründe M ülkiyet ve K ontrol İlişkileri ( )" başlıklı doktora tezini 2003 yılında verdi yılından itibaren A nkara Ü niversitesi İletişim Fakültesi'nde Yrd. Doç. olarak m edya politikaları, iletişim tarihi, m edyam n ve kültürün ekonom i politiği gibi konularda dersler verm ektedir. Abdülrezak Altun A nkara Ü n iversitesi Basın Y ayın Y üksek O kulu R adyo Televizyon Bölüm ü 'nü bitirdi yılında A nadolu Ajansı Genel M üdürlüğü'nde m uhab ir olarak çalışm aya başladı yılında A nkara Ü niversitesi Basın Yayın Y üksek O kulu G azetecilik B ölüm ü 'nde araştırm a görevlisi oldu. Lisansüstü eğitim ini A nkara Ü niversitesi Sosyal Bilim ler Enstitüsü'nde tam am ladı yılında doktor unvanını aldı yılında yardım cı doçent, 2009 yılında ise doçent ünvanını aldı yılından beri çalışm alarını M uğla Ü n iv ersitesin d e sürdürüyor. ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (1):

160 160 iletişim : araştırmaları Paula Cordeiro Paula Cordeiro holds a PhD in C om m unication, w ith a specialization in A udiovisual and Interactive M edia. Teaches U ndergraduate and G raduate program s such as C om m unication and D igital M edia, R adio Production or C om m unication Theories at ISCSP. H as b een researching the field of D igital M ed ia and Radio since H er research interests include technology convergence; social netw orks and radio; program m ing form ats and cultural diversity ; socio-cu ltu ral b eh av io u rs and online rad io d iscou rse; also the re-conceptualisation o f radio in digital platform s. H as participated in different research projects and as speaker in national and European congress, m eetings and sem inars. H as recently published a book about radio and cultural industries and is w orking on her new book, about radio and the Internet. Eda Çağlayan A nkara Ü niversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinem a B ölüm ü 'nde lisans eğitim ini aldı. O.D.T.Ü M edya ve K ültürel Çalışm alar A nabilim D ah'nda, "M ed ia, Politics and Slanted N ew s C overage D uring the Election Periods- Case Study o f N ew s O n A K P " başlıklı tez çalışm asıyla yüksek lisans eğitim ini tam am ladı. H alen A nkara Ü niversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinem a B ölüm ü 'nde doktorasım sürdürm ektedir. Emel Esen Altun A nkara Ü niversitesi İletişim Fakültesi H alkla İlişkiler B ölüm ü 'nden 1992 yılında m ezun oldu. Çeşitli sektörel yayınlarda koordinatör ve çeşitli uluslararası projelerde araştırm acı / yönetici olarak görev aldı. A nkara Ü niversitesi Eğitim Bilim leri E nstitüsü Yetişkin Eğitim i A nabilim D alm da ve A nkara Ü niversitesi Sosyal Bilim ler Enstitüsü R adyo Televizyon A nabilim D alm da yüksek lisans öğrenim ini sürdürm ektedir.

161 Bu Sayıdaki Yazarlar 161 Mine Gencel Bek A nkara Ü niversitesi iletişim Fakültesi G azetecilik Bölüm ü öğretim üyesi ve A nkara Ü niversitesi K A SA U M (K adm Sorunlan A raşürm a ve U ygulam a M erkezi) m üdür yardım cısı. C insel A yrım cılığa K arşı Ö ğrenci G irişim i adlı öğrenci topluluğunun danışm anı. En son M utlu Binark ile yazdıkları Eleştirel Medya Okuryazarlığı; Kuramsal Tartışmalar ve Uygulamalar kitabında (K alkedon yayınları, 2007) da odaklandığı toplum sal cinsiyet ve m edya ilişkisi konusunda çeşitli yazılan bulunan G encel Bek, aynı zam anda m edyada duyarlılığın geliştirilm esi için akadem i dışında da U çan Süpürge, BİA, Ka-Der, K aos-g L gibi alternatif ağlara, T G C gibi m eslek örgütlerine, BYEG M, KSG M gibi resm i kurum lara m uhabirlere yönelik eğitim çalışm alarıyla, sunuşlarla ya da yazılarla katkıda bulunm aya çalışm aktadır. Serhat Kaymas Serhat K aym as, 2005'd e m edyanın eleştirel ekonom i politiği üzerine doktorasını tam am ladı.h alen profesyonel anlam da m edyada çalışm aktadır. Burcu Sümer Burcu Süm er, 1975 yılında İzm ir'd e doğdu. AÜ, İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinem a bölüm ünden 1997 yılında m ezun oldu yılında A Ü R ad yo T elevizyon ve Sinem a ile O rtad oğu Teknik Ü n iv ersitesi K adm Ç alışm aları yüksek lisans program larım tam am ladı. D oktora derecesini 2007 yılın d a "T h e Im p act of E uropeanisation on P olicy-m aking in Turkey: Controversies, U ncertainties and M isfits in Broadcasting Policy, " başlıklı çalışm asıyla VVestminster Ü niversitesi, M edya Sanatlar ve Tasarım O kulu, İletişim ve M edya A raştırm aları E nstitüsü'nden aldı. H alen A nkara Ü niversitesi, İletişim Fakültesi'nde yayıncılık, m edya çalışm aları, Avrupa B irliği'nde m edya politikaları, küreselleşm e ve m edya endüstrileri konularında lisans ve lisansüstü düzeyde dersler verm eyi sürdürm ektedir.

162

163 163 Yazı Teslim Kuralları 1. Dergiye gönderilecek yazılar MS Word programında yazılmış olmalıdır. 2. Times New Roman karakteriyle 12 punto olarak, iki aralık yazılan ve A4 sayfamn tek yüzüne basılan yazılar 2 adet kopya olarak ve bir adet disket kaydıyla birlikte teslim tarihine kadar yayın kuruluna ulaştırılmalıdır. 3. Yazılar kelimelik bir İngilizce ve Türkçe özetle birlikte gönderilmelidir. Yazıların ve özetlerin üzerinde yalmzca yazının başlığı bulunmalıdır. Ayrı bir kapak sayfasında yazarın ismi, açık adresleri, telefon ve faks numaraları ile varsa elektronik-posta adresleri yer almalıdır. 4. Yazıda başlık ve alt başlıklar açık, anlaşılır ve kısa olmalıdır. Yazıda paragraflar girintili olmalıdır. 5. Yazıların başka bir yerde yayınlanmamış olması ya da yaym için değerlendirme aşamasında bulunmaması gerekir. 6. Dergiye ulaşan yazılar en kısa sürede hakemlere gönderilecektir. Hakeme gönderilen yazı yazarın kim lik bilgilerini içem eyecektir. Hakem değerlendirmesi sonucunda yazılar yayınlanabilecektir. Hakem değerlendirmesi sonucu yazarlardan yazılarım geliştirmeleri ya da gözden geçirmeleri istenebilir. Yaym konusundaki son karar Yaym Kurulu'na aittir. Yaym K urulu'nun yazı hakkmdaki değerlendirmesi, hakem raporu ile birlikte yazarlara gönderilir. Y azıların Gönderileceği Adres Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi İLAUM (İletişim Araştırmaları Dergisi) Cebeci Ankara ilefdrg@media.ankara.edu.tr Tel: ( ) '2 5 4 / 249 / 283 ile tiş im : a ra ş tırm a la rı (2 ):

164 164 iletişim : araştırmaları Kaynakçaların Düzenlenmesi Metin içinde kaynak gösterme 1. M etin içindeki tüm referanslar metin içinde uygun yerlerde ve parantez içinde belirtilir. Aym kaynaklara metinde tekrar gönderme yapılırsa yine aynı yöntem uygulamr. Örnek: (Morley, 1997:1-5). 2. "v s.", "v b.", "a.g.e", "bkz." gibi kısaltm alar metin içerisinde ve dipnotlarda kullanılmaz. 3. Alıntılanan yazarın adı metinde geçiyorsa ve yazarın kaynakçada sadece bir eseri varsa parantez içinde yazarının adım ve eser yılını tekrar etmeye gerek yoktur. Yalnızca sayfa numarası yeterlidir. Örnek: Randall, kendi hikayelerimizi anlatarak... (12-19). Ancak metinde adı geçen yazarın kaynakçada birden fazla eserine atıfta bulunuluyorsa yıl ve sayfa numarası yer almalıdır. Örnek: (1980: 29). 4. Alıntılanan kaynak iki yazarlı ise, her iki yazarın da soyadları kullanılmalıdır. Örnek: (Morin ve Kem, 2001). 5. Yazarlar ikiden fazlaysa ilk yazarın soyadından sonra "vd." ibaresi kullanılmalıdır. Örnek: (Bennet vd., 1986). 6. Gönderme yapılan kaynaklar birden fazlaysa, göndermeler noktalı virgülle ayrılmalıdır. Örnek: (Morin, 1998: 12; VVilliams, 1987: 25). 7. Notlar ve referanslar ayrılmalıdır. Notlar metin içinde numalarandırılmalı ve metnin sonunda numara sırasına göre ve referanslardan önce yerleştirilmelidir. 8. Kaynakçada yalnızca yazıda gönderme yapılan kaynaklara yer verilmeli ve yazar soyadma göre alfabetik sıra izlemelidir. 9. Bir yazarın birden çok çalışması aym kaynakçada yer alacaksa yayın tarihine göre yemden eskiye göre sıralanmalı, aym yüda yapılan çalışmalar için "a,b,c..." ibareleri kullanılmalıdır. 10. M etin içindeki alıntılar için çift tırnak, alıntının içindeki alıntılar için tek tırnak işareti kullanılmalıdır. 40 kelime ya da 5 satırdan uzun alıntılar, tırnak kullanılmadan, bir küçük punto ile ("10") girintili paragrafla verilmelidir.

165 Yazı Teslim Kuralları 165 Kitap Mutlu, Erol (1995). İletişim Sözlüğü. Ankara: Ark Yayınları. Çeviri Kitap Fiske, John (1996). İletişim Çalışmalarına Giriş. Çev., Süleyman İrvan. Ankara: Ark Yayınları. D erlem e Kitap Holmes, David (der.) (1997). Virtual Politics. London: Sage. D erlem e K itapta Makale Hutchby, lan (1991). "The Organization of Talk on Talk Radio." Broadcast Talk. (der.) Paddy Schannel. London: Sage Dergide Makale Çaplı, Bülent (2001). "M edia Policies in Turkey Since 1990." Kültür ve İletişim 4(2): Bildiri Kejanhoğlu, D. Beybin (2000). "K itle İletişim Tarihyazımlan Üzerine." I. Ulusal İletişim Sempozyumu 3-5 Mayıs Ankara. İn te rn e tte Yazı Kellner, Douglas (2003). "Critical Theory and the Crisis of Social Theory." ivww.uta.edu/huma/illuminatwns/kell5.htm. Erişim tarihi:

166

167

168

Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri

Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri 9 Aile İçi Şiddet Haberlerinin Üretim Süreci ve Medya Profesyonelleri Abdülrezak Altun Mine Gencel Bek Emel Esen Altun Özet Bu çalışma, Türkiye de kadına yönelik aile içi şiddet haberlerini üreten mekanizmanın

Detaylı

Kadına Yönelik Şiddet

Kadına Yönelik Şiddet Kadına Yönelik Şiddet Hitay Yatırım Holding firmalarından Türkiye nin en büyük online araştırma şirketi DORinsight 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Çalışan-Eğitimli Kadına Yönelik Şiddet konulu bir

Detaylı

İyi ki vardın Melike, bizim için hep var olacaksın. Sanırım İletişim Fakültesi ndeki bütün dostların bunu söylememi isterdi.

İyi ki vardın Melike, bizim için hep var olacaksın. Sanırım İletişim Fakültesi ndeki bütün dostların bunu söylememi isterdi. Melike için Doç. Dr. İnci Çınarlı ve Doç. Dr. Halime Yücel'in editörlüğünde bir araya getirilen sağlık iletişimi temalı yazılardan oluşan İleti-ş-im Dergisi nin bu özel sayısı, 16 Haziran 2011 de zamansız

Detaylı

Kadınlar kimsenin namusu değildir

Kadınlar kimsenin namusu değildir Kadınlar kimsenin namusu değildir Son dönemlerde medyada namus cinayetlerine sıkça rastlanmaya başlandı. Kadınlarımız vahşice öldürüldü. Bu tür insan hakları ihlallerinin yapıldığı olaylar karşısında sessiz

Detaylı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Sorunlar ve Çözüm önerileri

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Sorunlar ve Çözüm önerileri Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Sorunlar ve Çözüm önerileri Bu rapor 17 Şubat 2016 tarihinde çoğu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu nda (RTÜK) görev yapmış olan veya medya ve iletişim alanında uzmanlığı

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar Dt. Evin Toker dtevintoker@gmail.com Şiddet Nedir? Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddeti; fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir

Detaylı

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163 Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 18 U : : 11 : 20 T+U : 16 YABANCI DİL HAZIRLIK T U 1 HAZ001 HAZIRLIK SINIFI 0 0 0 0 1. YARIYIL T U L 1 2220201E YABANCI DİL I 0 0 1111 2 2220201T TÜRK DİLİ I 2 0 0 2 2

Detaylı

Proje Adı: Türkiye Akademisinde Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Yansımaları. Araştırma Şirketi Araştırma Veren Veri Toplama Firması

Proje Adı: Türkiye Akademisinde Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Yansımaları. Araştırma Şirketi Araştırma Veren Veri Toplama Firması Proje Adı: Türkiye Akademisinde Toplumsal Cinsiyet Algısı ve Yansımaları Araştırma Şirketi Araştırma Veren Veri Toplama Firması Araştırmanın Künyesi Kullanılan yöntem(ler) Kalitatif Kantitatif Diğer (açıklayınız)

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu Prof. Dr. Nurçay Türkoğlu Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi MEDYA OKURYAZARLIĞINI EĞİTİMDE UYGULAMAK Terakki Vakfı Okulları 19.12.2015 MEDYALANMIŞ DÜNYA MEDYA ÇALIŞANLARI YURTTAŞ: kişi/ meslek/

Detaylı

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği Özet: F. Çağdaş İslim* Cansu İslim * İnternet yaşadığımız çağın şüphesiz en temel gerçeklerinden

Detaylı

Yaşama toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla yaklaşanların, medyanın eril dilinden rahatsız olmaması mümkün değil dedik.

Yaşama toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla yaklaşanların, medyanın eril dilinden rahatsız olmaması mümkün değil dedik. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nde dünyanın her yerinde ikinci hatta üçüncü sınıf insan olmaya karşı sesini yükselten kadınların sesine bir ses de medyadan geldi. Amed de kurulan Jin Haber Ajansı, 8

Detaylı

GAZETECİLİK ALANI. Bu faaliyet sonucunda gazetecilik alanındaki meslekleri tanıyabileceksiniz.

GAZETECİLİK ALANI. Bu faaliyet sonucunda gazetecilik alanındaki meslekleri tanıyabileceksiniz. GAZETECİLİK ALANI AMAÇ Bu faaliyet sonucunda gazetecilik alanındaki meslekleri tanıyabileceksiniz. A. ALANIN MEVCUT DURUMU VE GELECEĞİ Gazetecilik alanı, kamuya ve özel sektöre ait kurum ve kuruluşların

Detaylı

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri İLTB 601 İletişim Çalışmalarında Anahtar Kavramlar Derste iletişim çalışmalarına

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDET RAPORU

KADINA YÖNELİK ŞİDDET RAPORU İHD İstanbul Şubesi dokümantasyon birimi tarafından, İHD Şubelerine yapılan başvuru, kadın örgütlerinin hazırladıkları araştırma ve inceleme çalışmaları, basın ve yayında çıkan haber, makalelerden yararlanarak

Detaylı

- Dünya'da aile içi şiddet: - Yanlış İnanış: "Aile içi şiddet sanıldığı kadar yaygın değildir."

- Dünya'da aile içi şiddet: - Yanlış İnanış: Aile içi şiddet sanıldığı kadar yaygın değildir. - Yanlış İnanış: "Aile içi şiddet sanıldığı kadar yaygın değildir." - Gerçek: Dünya üzerinde her ırk ve ülkeden dört aileden birinde aile içi şiddet görülür. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunun yaptırdığı

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. İletişim 2007- Bilimleri/Radyo Marmara Üniversitesi 2010

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. İletişim 2007- Bilimleri/Radyo Marmara Üniversitesi 2010 Adı Soyadı: AYBİKE SERTTAŞ Unvanı: Ph.D Öğrenim Durumu: Doktora ÖZGEÇMİŞ Derece Alan Üniversite Yıl Doktora İletişim 2007- Bilimleri/Radyo Marmara Üniversitesi 2010 Televizyon Yüksek Lisans İletişim Bilimleri/Radyo

Detaylı

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI Portal Adres 2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI : www.salom.com.tr İçeriği : Gündem Tarih : 31.10.2018 : http://www.salom.com.tr//haber-108505-2_israil_ve_yahudilik_konferansi_bandirmada_gerceklesti.html

Detaylı

Seyhan Aksoy, Televizyon Reklamlarında Ailenin Sunumu, Akdeniz Üniversitesi S.B.E., Halkla İlişkiler ve Tanıtım A.B.D., Antalya, 2008.

Seyhan Aksoy, Televizyon Reklamlarında Ailenin Sunumu, Akdeniz Üniversitesi S.B.E., Halkla İlişkiler ve Tanıtım A.B.D., Antalya, 2008. 1 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Gülseren ŞENDUR ATABEK 2. Doğum Tarihi: 05.05.1967 3. Unvanı: Doçent 4. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Televizyon-Sinema-Fotoğraf Bölümü Dokuz Eylül Üniversitesi

Detaylı

Toplumsal Cinsiyet ve Medya

Toplumsal Cinsiyet ve Medya Kitap Eleştirisi Toplumsal Cinsiyet ve Medya Prof. Dr. Konca YUMLU ege üniversitesi iletişim fakültesi iletişim bilimleri anabilim dalı başkanı kadın sorunları araştırma ve uygulama merkezi (ekam) müdürü

Detaylı

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR Bilgi Notu-2: Cinsel Suç Mağduru Çocuklar Yazan: Didem Şalgam, MSc Katkılar: Prof. Dr. Münevver Bertan, Gülgün Müftü, MA, Adem ArkadaşThibert, MSc MA İçindekiler Grafik Listesi...

Detaylı

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİİLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( )

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİİLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( ) 08.300.001 08.300.002 08.300.003 08.300.004 08.300.005 Gazetecilik ve İdeolojinin İnşası: Ulusal Basın ve Kuzey Irak Operasyonu' nun Temsili 'Mitoloji-Kültür-İletişim-Simge'' Bağlamında İtibar ve Güç Simgesi

Detaylı

BALIKESİR TABİP ODASI EYLÜL 2016 ETKİNLİK RAPORU

BALIKESİR TABİP ODASI EYLÜL 2016 ETKİNLİK RAPORU BALIKESİR TABİP ODASI EYLÜL 2016 ETKİNLİK RAPORU Balıkesir Hekim dergisi 21.Sayısı yayınlanarak üyelerimize dağıtılmıştır. Odamızın da destek verdiği Süslü Kadınlar Bisiklet turu yapılmıştır. Bato

Detaylı

«MOBBİNG»E UĞRAYANI KORUMAYA YÖNELİK YAPILABİLECEKLER

«MOBBİNG»E UĞRAYANI KORUMAYA YÖNELİK YAPILABİLECEKLER «MOBBİNG»E UĞRAYANI KORUMAYA YÖNELİK YAPILABİLECEKLER Mobbinge maruz kalan kişinin durumunu örneklemeye çalışırsak gözle gözükmeyen hapishane duvarları içinde korkunç acılar içinde yaşamak zorunda kalan

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

DERNEK YÖNETİMİ. Prof. Dr. Ümran SEVİL İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği Başkanı. Yrd. Doç. Dr. Ayça GÜRKAN Dernek Genel Sekreteri

DERNEK YÖNETİMİ. Prof. Dr. Ümran SEVİL İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği Başkanı. Yrd. Doç. Dr. Ayça GÜRKAN Dernek Genel Sekreteri DERNEK YÖNETİMİ Prof. Dr. Ümran SEVİL İstanbul Bilim ve Akademisyenler Derneği Başkanı Doç. Dr. Pelin AVŞAR KARABAŞ Dernek Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ayça GÜRKAN Dernek Genel Sekreteri 2 KONGRE YÖNETİMİ

Detaylı

SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK. #dogrusozluk

SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK. #dogrusozluk SOSYAL DUVARLARI YIKALIM DOĞRU SÖZLÜK Merhaba, Neredeyse her gün gazete ve TV lerde karşılaştığımız manşetler, haberler, diziler ve sinema filmleri bizi bu kitapçığı hazırlamaya yönlendirdi. Türkiye de

Detaylı

Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ. Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü

Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ. Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü Yeme Davranışlarının SAĞLIK ETKİLERİ Ziyneti Kocabıyık Türkiye Gazetesi Sağlık Editörü Bu yılın konusu yeme davranışının etkileri Bu yılın cevap aranan soruları ise: Toplum sağlığının iyileştirilmesinde

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

4. Yayınlar 5.1 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan sunumlar

4. Yayınlar 5.1 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan sunumlar 1. Adı Soyadı: İzlem Ali Kanlı 2. Ünvanı: Dr.. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İletişim Ankara Üniversitesi 02 Yüksek Lisans Kültürel Politikalar University of East Anglia 05 Doktora

Detaylı

2. Haber Listesi. 17:26 son güncelleme Bianet Bültene Abone Ol facebook twitter rss youtube BĐANET. Haber Listesi. 5. Özel Dosyalar BĐAMAG

2. Haber Listesi. 17:26 son güncelleme Bianet Bültene Abone Ol facebook twitter rss youtube BĐANET. Haber Listesi. 5. Özel Dosyalar BĐAMAG 1 / 5 07.04.2015 17:29 17:26 son güncelleme Bianet Bültene Abone Ol facebook twitter rss youtube BĐANET 4. Galeriler 5. Özel Dosyalar BĐAMAG 2. Yazılar 4. Galeriler 5. Bia Kitaplığı ENGLISH 1. Homepage

Detaylı

İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü

İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: NEJLA POLAT 2. Ünvanı: Yrd.Doç.Dr. 3. Doğum Tarihi: 01.03.1954 İletişim Bilgileri: Tel. 0216 4002222 / 2976 E-mail : nejla.polat@uskudar.edu.tr 4. Öğrenim Durumu: Derece Lisans

Detaylı

Yazı Teslim Kuralları ve Yayın Süreci

Yazı Teslim Kuralları ve Yayın Süreci Yazı Teslim Kuralları/Kaynak Gösterme Formatı > 161 Yazı Teslim Kuralları ve Yayın Süreci 1 Yayımlanmak üzere gönderilen yazılar öncelikle Editör tarafından amaç, konu, içerik ve yazım kuralları açısından

Detaylı

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI 21 A. Sapma (Deviance) 21 B. Suç (Crime) 23 C.

Detaylı

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ İsyanım Suskunluğumda Şiddetin Başucumda... 2014-2015 ŞİDDET VERİLERİ "Erkek şiddeti çetelesi"nden ne murat ettiğimize gelince: umarız çetelemiz kadın katline, fiziksel, psikolojik, cinsel şiddete karşı

Detaylı

City Security Group STADYUM GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI

City Security Group STADYUM GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI City Security Group STADYUM GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI Ağustos 2013 Araştırma Künyesi PROJE ADI ARAŞTIRMA EVRENİ AMAÇ SAHA ÇALIŞMASI ÖRNEKLEM SAYISI CSG STADYUM GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI İstanbul da Yaşayan 18

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI! Türkiye nin önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul Aydın Üniversitesi

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı

Detaylı

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda!

Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! SUNUMUMUZA HOŞGELDİNİZ Bu resmi ne yönden yada nasıl gördüğünüz,nasıl yorumladığınız çok önemli! Çünkü medya artık hayatımızın her alanında ve her an yanı başımızda! Haber ve bilgi verme amacı başta olmak

Detaylı

Kadına Yönelik Şiddet mi? Aile İçi Şiddet mi? Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet

Kadına Yönelik Şiddet mi? Aile İçi Şiddet mi? Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Kadına Yönelik Şiddet mi? Aile İçi Şiddet mi? Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet TEMEL Kadına yönelik şiddetin tanımlanması: Fiziksel şiddet? Duygusal şiddet? Ekonomik şiddet? Cinsel şiddet? İhtiyaç- Hizmet

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İletişim T.C. Galatasaray Üniversitesi 2004. Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim Sanatları Bölümü

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İletişim T.C. Galatasaray Üniversitesi 2004. Sanat ve Tasarım Fakültesi, İletişim Sanatları Bölümü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: İrem Kahyaoğlu 2. Doğum Tarihi: 23/05/1986 3. Ünvanı: Öğr. Gör. 4. Öğrenim Durumu: e-posta: iremkahyaoglu@plato.edu.tr Tel: 533 669 37 95 Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İletişim

Detaylı

OĞUZHAN TAŞ Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları

OĞUZHAN TAŞ Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları OĞUZHAN TAŞ Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları OĞUZHAN TAŞ 1979 Ankara doğumlu. 2004 yılından bu yana Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde öğretim elemanı. Başlıca

Detaylı

SAĞLIKTA İLETİŞİM DR. İLKER TELLİ SAĞLIK-DER GENEL MERKEZ

SAĞLIKTA İLETİŞİM DR. İLKER TELLİ SAĞLIK-DER GENEL MERKEZ SAĞLIKTA İLETİŞİM DR. İLKER TELLİ SAĞLIK-DER GENEL MERKEZ İLETİŞİM NEDİR? Genel anlamda insanlar arasında düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır. İletişim iki birim arasında birbirleriyle

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI Uluslararası Arka Plan Uluslararası Arka Plan Birleşmiş Milletler - CEDAW Avrupa Konseyi - Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Detaylı

Üniversiteler Tercih ve Algı Araştırması Basın Bülteni Özet Değerlendirmeler

Üniversiteler Tercih ve Algı Araştırması Basın Bülteni Özet Değerlendirmeler . Temmuz 2010 Üniversiteler Tercih ve Algı Araştırması Basın Bülteni Özet Değerlendirmeler Bu özet Işık Üniversitesi için hazırlanmıştır İrtibat: Nuran Aksu, GfK Research Consultant Tel: +90 212-368 07

Detaylı

Business Network Center Turkey.

Business Network Center Turkey. 09:00-11:00 4857 Sayılı İş Kanunu'na Bakış Erdem ÖZDEMİR - Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4857 Sayılı İş Kanunu Yargıtay Bakış Açısından Değerlendirilmesi İşçinin Korunması Alt İşveren Geçici İş

Detaylı

Öğrenim Durumu. LİSANS Üniversite. YÜKSEK LİSANS Üniversite. DOKTORA Üniversite Enstitü Öğrenim Alanı Tez Başlığı KİŞİSEL BİLGİLER

Öğrenim Durumu. LİSANS Üniversite. YÜKSEK LİSANS Üniversite. DOKTORA Üniversite Enstitü Öğrenim Alanı Tez Başlığı KİŞİSEL BİLGİLER KİŞİSEL BİLGİLER Adı Soyadı : Yavuz ÇOBANOĞLU Doğum Yeri/Doğum Tarihi : İZMİR 25.10.1970 Uyruğu: : T.C. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. Cep Telefonu : E-Posta : yavuzcobanoglu@tunceli.edu.tr Yabancı Dili / Seviyesi

Detaylı

MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)

MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI MEGEP (MESLEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ) GAZETECİLİK ALANI ANKARA 2007 ÖĞRENME FAALİYETİ -14 AMAÇ GAZETECİLİK Bu faaliyet sonucunda gazetecilik alanındaki

Detaylı

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst. İBRAHİM ARAP e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620 KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : T.C Doğum Tarihi : 01.02.1972 Doğum Yeri : Mersin Medeni Durumu : Evli ÖĞRENİM 2004-2009 : Dokuz

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİNEMADA SEÇME KONULAR RTC Sinemada dağıtım sistemi, sansür, ulusal sinema tezi

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİNEMADA SEÇME KONULAR RTC Sinemada dağıtım sistemi, sansür, ulusal sinema tezi DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS SİNEMADA SEÇME KONULAR RTC 580 2 3 + 0 3 6 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü İngilizce Master Seçmeli Dersin Koordinatörü

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ BODRUM KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ 25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN BÜLTENİ: Mirabel kız kardeşler,

Detaylı

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR Öncelik 23.1 Yargının verimliliği, etkinliği ve işlevselliğinin arttırılması 1 Mevzuat Uyum Takvimi Tablo 23.1.1 No Yürürlükteki AB mevzuatı Taslak Türk mevzuatı Kapsam Sorumlu

Detaylı

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Önlenmesİ ve Bunlarla Mücadeleye İlİşkİn Avrupa Konseyİ Sözleşmesİ İstanbul Sözleşmesi Korkudan uzak Şİddetten uzak BU SÖZLEŞMENİN AMACI Avrupa Konseyi nin, kadınlara

Detaylı

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ 445 TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ Aydeniz ALİSBAH TUSKAN* 1 İnsanların bir biçimde sınıflanarak genel kategoriler oturtulması sonucunda ortaya çıkan kalıplar ya da bir

Detaylı

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE 2 KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 11 Mayıs 2011 tarihinde Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa

Detaylı

Araştırma Notu 16/202

Araştırma Notu 16/202 Araştırma Notu 16/202 20 Aralık 2016 ÇOCUKLARA KİM BAKIYOR? KADIN İŞGÜCÜNE KATILIMI VE TOPLUMSAL CİNSİYET Hande Paker ve Gökçe Uysal Yönetici Özeti Bu araştırma notunda çocuk bakımıyla ilgili çeşitli görevlerin

Detaylı

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG Mart - 2014 YASAL DÜZENLEMELER KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE VE İLGİLİ ULUSAL VE ULUSLAR ARASI

Detaylı

Toplumsal cinsiyet ve şiddet

Toplumsal cinsiyet ve şiddet Toplumsal cinsiyet ve şiddet Cinsel içerikli kitap ve dergilerin cinsel saldırganlığı artırmadaki rolü nedir? Cinsel şiddetin gösterimi gerçekte cinsel saldırganlığı artırır mı? Şiddet içerikli ve şiddet

Detaylı

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Medya Ekonomisi Kavram ve Gelişimi Ünite 1 Medya ve İletişim Önlisans Programı MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ Yrd. Doç. Dr. Nurhayat YOLOĞLU 1 Ünite 1 MEDYA EKONOMİSİ KAVRAM VE GELİŞİMİ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ İletişim Fakültesi Birinci Dönem İletişim 1. Sınıf

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ İletişim Fakültesi Birinci Dönem İletişim 1. Sınıf GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ İletişim 1. Sınıf GÜN/JOUR 09:00 09:50 COM 171 Ekonomi Doç. Dr. Saadet İyidoğan COM 191 İletişim Mesleklerine Giriş 10:00 10:50 COM 133 Siyaset Bilimi Doç. Dr. Özlem Danacı Yüce

Detaylı

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİİLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( )

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİİLETİŞİM FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( ) 08.300.001 08.300.002 08.300.003 08.300.004 08.300.005 Gazetecilik ve İdeolojinin İnşası: Ulusal Basın ve Kuzey Irak Operasyonu' nun Temsili 'Mitoloji-Kültür-İletişim-Simge'' Bağlamında İtibar ve Güç Simgesi

Detaylı

Medya ve Toplumsal Cinsiyet

Medya ve Toplumsal Cinsiyet Medya ve Toplumsal Cinsiyet Medya: Haberleşmenin büyük insan gruplarına aktarımını sağlayan araçlar Televizyon Sinema Radyo Kitaplar Gazeteler, dergiler ve çizgi romanlar Bilgisayar ve internet Televizyon

Detaylı

11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler 11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Akademik Düşünce Konferansları

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

YAŞLI İHMAL VE İSTİSMARI. Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı

YAŞLI İHMAL VE İSTİSMARI. Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı YAŞLI İHMAL VE İSTİSMARI Prof. Dr. Aliye Mandıracıoğlu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Şimdi 10 kişiden 1 2050 de 5 kişiden 1 2150 de 3 kişiden 1 gelişmekte olan ülkelerde nüfus yaşlanması

Detaylı

Siyasal İletişim Kampanyası (PR 432) Ders Detayları

Siyasal İletişim Kampanyası (PR 432) Ders Detayları Siyasal İletişim Kampanyası (PR 432) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Saati Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Siyasal İletişim Kampanyası PR 432 Bahar 0 3 0 3 5 Ön Koşul Ders(ler)i

Detaylı

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015 Türkiye Cezasızlık Araştırması Mart 2015 İçerik Araştırma Planı Amaç Yöntem Görüşmecilerin Dağılımı Araştırma Sonuçları Basın ve ifade özgürlüğünü koruyan yasalar Türkiye medyasında sansür / oto-sansür

Detaylı

Zorbalık Türleri Nelerdir?

Zorbalık Türleri Nelerdir? Zorbalık Türleri Nelerdir? Fiziksel İlişkisel Sözel Siber Siber Zorbalık elektronik iletişim araçları yoluyla tehdit etmek ve kötü sözler içeren mesajlar göndermek internet ortamında dedikodu yapmak ya

Detaylı

Medya ve Acil Tıp. Uzm.Dr.Sevilay Ünver Okmeydanı EAH

Medya ve Acil Tıp. Uzm.Dr.Sevilay Ünver Okmeydanı EAH Medya ve Acil Tıp Uzm.Dr.Sevilay Ünver Okmeydanı EAH ACĠL SAĞLIK HĠZMETLERĠ Acil sağlık hizmetleri ülkemiz sağlık sisteminin en önemli ve ağır yükünü karşılayan birimidir. Ülkemizdeki yaklaşık her 6 hastadan

Detaylı

Tarihli, 14 Nolu Senato Karar Eki T.C. BİRUNİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK VE EĞİTİM BİLİMLERİ DERGİSİ YÖNERGESİ

Tarihli, 14 Nolu Senato Karar Eki T.C. BİRUNİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK VE EĞİTİM BİLİMLERİ DERGİSİ YÖNERGESİ 18.04.2017 Tarihli, 14 Nolu Senato Karar Eki T.C. BİRUNİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK VE EĞİTİM BİLİMLERİ DERGİSİ YÖNERGESİ Amaç ve Kapsam BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Madde 1- (1) Bu Yönergenin

Detaylı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU NA GÖRE İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİ KAVRAMLARININ ANALİZİ

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU NA GÖRE İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİ KAVRAMLARININ ANALİZİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU NA GÖRE İŞVEREN VE İŞVEREN VEKİLİ KAVRAMLARININ ANALİZİ Bünyamin ESEN* 33 I- GİRİŞ 30.06.2012 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanarak aşamalı olarak yürürlüğe girmeye başlayan

Detaylı

SİNOP SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ RESEARCH ON ETHICAL PROBLEMS ON EDUCATION IN TURKEY TÜRKİYE DE EĞİTİM SEKTÖRÜNDEKİ ETİK PROBLEMLER ARAŞTIRMASI

SİNOP SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ RESEARCH ON ETHICAL PROBLEMS ON EDUCATION IN TURKEY TÜRKİYE DE EĞİTİM SEKTÖRÜNDEKİ ETİK PROBLEMLER ARAŞTIRMASI SİNOP SPASTİK ÇOCUKLAR DERNEĞİ RESEARCH ON ETHICAL PROBLEMS ON EDUCATION IN TURKEY TÜRKİYE DE EĞİTİM SEKTÖRÜNDEKİ ETİK PROBLEMLER ARAŞTIRMASI AVRASYA KAMUOYU ARAŞTIRMALARI MERKEZİ 20/30 NİSAN 2016 This

Detaylı

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ Sunum İçeriği Sosyal Medya ve Çocuk İlişkisi Sosyal Medyada Çocuklara Yönelik Riskler Bakanlığımızca Yürütülen Önleyici Çalışmalar

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi: 07/12/ Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu:

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi: 07/12/ Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Hale Yaylalı 2. Doğum Tarihi: 07/12/1970 3. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Radyo-Televizyon Bölümü İstanbul Üniversitesi 1992 Y. Lisans

Detaylı

ONBİRİNCİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DEKANLARI TOPLANTISI 03 04 EKİM 2003 SAFRANBOLU

ONBİRİNCİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DEKANLARI TOPLANTISI 03 04 EKİM 2003 SAFRANBOLU ONBİRİNCİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DEKANLARI TOPLANTISI 03 04 EKİM 2003 SAFRANBOLU En Sıradan İş Bile, Büyük Başarılar Getirme Potansiyeline Sahiptir. H.Jackson Brown ONBİRİNCİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DEKANLARI TOPLANTISI

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. İleri Araştırma Yöntemleri MES

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. İleri Araştırma Yöntemleri MES DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS İleri Araştırma Yöntemleri MES 661 1 3 + 0 3 10 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü İngilizce Doktora Zorunlu Dersin Koordinatörü

Detaylı

City Security Group OKUL GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI

City Security Group OKUL GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI City Security Group OKUL GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI Ağustos 2013 Araştırma Künyesi PROJE ADI ARAŞTIRMA EVRENİ AMAÇ CSG OKUL GÜVENLİĞİ ARAŞTIRMASI İstanbul da Yaşayan 18 Yaş Üzeri Bireyler. Katılımcıların 68

Detaylı

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik İstanbul Üniversitesi 1987

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik İstanbul Üniversitesi 1987 1. Adı Soyadı: NEJLA POLAT 2. Ünvanı: Yrd.Doç.Dr. 3. Doğum Tarihi: 01.03.1954 ÖZGEÇMİŞ İletişim Bilgileri: Tel.: 0212 4445001/1547 4. Öğrenim Durumu: E mail: nejla.polat@yeniyuzyil.edu.tr Derece Bölüm/Program

Detaylı

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r LOGO Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r EĞİTMEN İSMAİL YETİMOĞLU Özel Dedektifler Derneği Başkanı Uluslararası Özel Dedektifler

Detaylı

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik Nitel Araştırmada Geçerlik ve Bilimsel araştırmanın en önemli ölçütlerinden biri olarak kabul edilen geçerlik ve güvenirlik araştırmalarda en yaygın olarak kullanılan iki en önemli ölçüttür. Araştırmalarda

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

Şiddet. Tanımı. İstanbul Sözleşmesi

Şiddet. Tanımı. İstanbul Sözleşmesi Şiddet Tanımı Kadınlara yönelik şiddet; bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır ve ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel,

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

Hasan Asan, (2014). Olimpiyat Oyunları Afişlerinin Göstergebilimsel Çözümlemesi: 1896-2016 Yılları Arasındaki Afişler, İstanbul Arel Üniversitesi

Hasan Asan, (2014). Olimpiyat Oyunları Afişlerinin Göstergebilimsel Çözümlemesi: 1896-2016 Yılları Arasındaki Afişler, İstanbul Arel Üniversitesi 1. Adı Soyadı : Safiye Kırlar Barokas 2. Doğum Tarihi : 21.04.1950 3. Unvanı : Doçent 4. Öğrenim Durumu : Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İktisat Anadolu Üniversitesi 1989 Y.Lisans İletişim Radyo

Detaylı

frekans araştırma www.frekans.com.tr

frekans araştırma www.frekans.com.tr frekans araştırma www.frekans.com.tr FARKLI KİMLİKLERE VE YAHUDİLİĞE BAKIŞ ARAŞTIRMASI 2009 Çalışmanın Amacı Çalışma Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma

Detaylı

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ İletişim Fakültesi Birinci Dönem İletişim 1. Sınıf

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ İletişim Fakültesi Birinci Dönem İletişim 1. Sınıf İletişim 1. Sınıf PZT/LUND SAL/MARD ÇARŞ./MERC. PERŞ./JEUD CUMA/VENDRED 09:00 09:50 COM 135 Temel Tasarım 10:00 10:50 COM 135 Temel Tasarım COM 133 Siyaset Bilimi COM 171 Makro Ekonomi Doç.Dr. Saadet İyidoğan

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Doktora Halkla İlişkiler ve Ege Üniversitesi 2007 Y. Lisans Halkla

Detaylı

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Konusunda Sağlanan Gelişmelerde Hukukun Rolü Deniz ÇELİK *

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Konusunda Sağlanan Gelişmelerde Hukukun Rolü Deniz ÇELİK * Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Konusunda Sağlanan Gelişmelerde Hukukun Rolü Deniz ÇELİK * Şiddet toplumun her kesiminde karşımıza çıkan bir sorun olduğu gibi kadın ve erkek eşitsizliğine

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER VE ORGANİZASYON HİZMETLERİ

HALKLA İLİŞKİLER VE ORGANİZASYON HİZMETLERİ HALKLA İLİŞKİLER VE ORGANİZASYON HİZMETLERİ A. ALANIN MEVCUT DURUMU VE GELECEĞİ Halkla İlişkiler ve Organizasyon Hizmetleri alanı, küreselleşen dünya içinde kurum ve kuruluşlar için bir ihtiyaç olarak

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Okul Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Okul Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Yelda ÖZKOÇAK 2. Doğum Tarihi : 12.03.1984 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Okul Yıl Lise İletişim Meslek Tuncay Azaphan Anadolu İletişim 2002 Ön

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Aybike SERTTAŞ 2. Doğum Tarihi : 1 Temmuz 1980 3. Unvanı : Yrd.Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5. Çalıştığı Kurum : Arel Üniversitesi Derece Alan Üniversite Yıl Doktora İletişim

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

RADEP ÇALIŞAN DESTEK PROGRAMI (RASYONEL DESTEK PROGRAMI)

RADEP ÇALIŞAN DESTEK PROGRAMI (RASYONEL DESTEK PROGRAMI) ALBERT ELLİS ENSTİTÜSÜ TÜRKİYE MERKEZİ RASYONEL PSİKOLOJİ RADEP ÇALIŞAN DESTEK PROGRAMI (RASYONEL DESTEK PROGRAMI) RATİONAL EMPLOYEE ASİSTANT PROGRAM RADEP-E Kimiz Biz? Albert Ellis Enstitüsü Türkiye Merkezi

Detaylı

2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Polis Akademisi Başkanı

2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Polis Akademisi Başkanı PROGRAM 2 MART 2017 SUNUŞ VE SİNEVİZYON GÖSTERİMİ: (17:00-17:15) AÇILIŞ KONUŞMALARI: (17:15-18:30) Yılmaz ÇOLAK Başkanı Selami ALTINOK Emniyet Genel Müdürü Fatma Betül SAYAN KAYA (Teşrifleri halinde) Aile

Detaylı

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÖRNEK GÖRSEL Proje İçin Son Kontroller Yapıldı Destekliyor projesi Aralık ayında son bulurken projenin asıl önemli kısmı olan sürdürülebilirlik aşaması için çalışmalar başladı. Proje kapsamında destek

Detaylı

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin!

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin! Irk veya Etnik Köken Ayrımcılığı Haklarınızı Bilin! IRK VEYA ETNiK KÖKEN AYRIMCILIĞI NEDiR? Irk veya etnik köken ayrımcılığı, bir kişiye ırkı, rengi, etnik kökeni, göçmen statüsü veya milliyeti nedeniyle

Detaylı

HÜRRİYET GAZETESİ OKUR PROFİLİ 01.09.2011 31.08.2012

HÜRRİYET GAZETESİ OKUR PROFİLİ 01.09.2011 31.08.2012 HÜRRİYET GAZETESİ OKUR PROFİLİ 01.09.2011 31.08.2012 1.8 MİLYON KİŞİ her gün Hürriyet okur... AB sosyo-ekonomik statü grubunda 650 bin kişi ile en yüksek erişim (SES 2012) Yüksek eğitimli okurlarda en

Detaylı

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! REC Türkiye tarafından, Almanya Büyükelçiliği desteğiyle düzenlenen geniş katılımlı konferansta; BM İklim Değişikliği Marakeş COP22 - Taraflar

Detaylı