OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK VE PANİK BOZUKLUĞU HASTALARINDAKİ CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK VE PANİK BOZUKLUĞU HASTALARINDAKİ CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı Bakırköy Ord. Prof.Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim: Doç. Dr. Medaim Yanık Şef : Doç.Dr.Medaim Yanık OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK VE PANİK BOZUKLUĞU HASTALARINDAKİ CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI UZMANLIK TEZİ Dr. Umut Mert Aksoy İSTANBUL, 2006

2 Eğitimim süresince bilgi ve desteğinden yararlandığım Sayın Başhekimim ve Şef im Doç. Dr. Medaim YANIK a, klinik deneyimini ve görüşlerini her zaman içtenlikle paylaşan, psikiyatriyi sevmemde ve gelişimimde önemli katkısı bulunan Sayın Şef Muavini Doç. Dr Fulya MANER e, psikiyatri formasyonumun şekillenmesindeki kişisel destek ve ilgisi için Sayın Şef muavini DoçDr. Peykan GÖKALP e, cinsel işlev bozuklukları ve cinsellik alanı ile ilgilenmemde öncülük eden destek ve yardım aldığım hastanemizin değerli emekli şef muavinlerinden Dr.Nesrin YETKİN e, nörolojiyle başlayan ama psikiyatriyle devam eden bu serüvende hep yanımda olan Sayın Şef. Doç. Dr. Baki ARPACI ya, yanındaki rotasyon eğitimim sırasında ve tezin değerlendirilmesinde, olgunlaşmasında yakınlığını ve bilgisini esirgemeyen Sayın Şef Dr.Nihat ALPAY a, rotasyon eğitimimi yanlarında tamamladığım klinik Şef lerim Sayın.Dr. Niyazi UYGUR a, Sayın Doç. Dr. Duran ÇAKMAK a, Doç.Dr.Timuçin ORAL a psikiyatri deneyimimin şekillenmesindeki katkılarından dolayı Sayın Doç.Dr.Levent KAYAALP e, tezimin değerlendirilmesindeki katkılarından dolayı Sayın Şef.Dr.Latif ALPKAN a, rotasyon eğitimlerim sırasında bilimsel ve kişisel destekleri için Sayın Şef Muavini Nesrin Buket TOMRUK a, Uz.Dr.Aytül Gürsu HARİRİ ye, eğitimimde emeği geçen tüm hastane çalışanlarına, düşünceleri ve bilgisi dostluğuyla hem psikiyatri yolculuğumda hem de tezin yazım aşamasındaki sürekli desteği için Uz.Dr.Ejder Akgün YILDIRIM a, eğitimimi ve varoluşumu, herşeyimi borçlu olduğum sevgili anne ve babama, canım kardeşim Eylem e ve sevgisiyle, desteğiyle her zaman yanımda olan sevgili eşim Uz.Psik. Şennur Günay AKSOY a teşekkürlerimi ve şükran duygularımı sunarım. DR.UMUT MERT AKSOY 1

3 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR... 1 İÇİNDEKİLER... 2 I.GİRİŞ... 4 II.GENEL BİLGİLER ANKSİYETE VE CİNSEL İŞLEVLER... 5 OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK. Tanım... 6 Genel Bilgiler Kuramlar Açısından Obsesif Kompulsif Bozukluk Psikanalitik Açıdan Obsesif Kompulsif Bozukluk Bilişsel Davranışçı Kuram OKB ve Cinsel İşlev Bozuklukları PANİK BOZUKLUĞU Tanım Genel Bilgiler Kuramlar Açısından Panik Bozukluğu Psikanalitik Açıdan Panik Bozukluğu Ayrılık Anksiyetesi Ve Panik Bozukluğu Bilişsel Davranışçı Kuram Solunumsal Etkenler Ve Karbondioksit Duyarlılığı Panik Bozukluğu Ve Cinsel İşlev Bozuklukları Panik Bozukluğu nda Cinsel İşlev Bozukluklarına Bütüncül Yaklaşım 25 CİNSEL İŞLEV BOZUKUKLUKLARI.. Tanım Cinsel Anatomi ye Kısa Bir Bakış Erkek Cinsel Anatomisi Kadın Cinsel Anatomisi Cinsel Organların İnnervasyonu Cinsel Yanıt Döngüsü Ve Erkek Ve Kadında Cinsel Fizyoloji 29 2

4 Cinsel İşlev Bozukluklarının Sınıflandırması Ve Yaygınlığı Cinsel İstek Bozukluklar Azalmış (Hipoaktif) Cinsel İstek Bozukluğu Cinsel Tiksinti Bozukluğu Cinsel Uyarılma Bozuklukları Sertleşme Güçlüğü Kadında Cinsel Uyarılma Bozuklukları Orgazm Bozuklukları Kadında Orgazm Bozukluğu Erkekte Orgazm Bozukluğu Erken Boşalma Cinsel Ağrı Bozuklukları Disparoni Vajinismus III.AMAÇ IV.GEREÇ VE YÖNTEM Olguların Seçimi Dışlama Ölçütleri Değerlendirme Ölçekleri. 44 Değerlendirme ve İstatistiksel Analiz V. BULGULAR VI. TARTIŞMA VE SONUÇ VII. ÖZET.. 63 VIII. SUMMARY.. 65 VIII.KAYNAKLAR IX. EKLER

5 GİRİŞ Cinsel İşlev Bozuklukları her yönü ile klinik psikiyatri alanında giderek artan bir önem kazanmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmaların sınırlılığı bu alanın hem bireysel hem de toplumsal alanda tabu niteliğinde bir yapısının oluşundan ve cinsel işlevlerin sorgulanmasındaki güçlüklerden kaynaklanabilmektedir. Psikiyatride kullanılan DSM (Ruhsal Hastalıkların tanımsal ve istatistiksel başvuru kitabı) ve ICD (Dünya Sağlık Örgütü Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırması) gibi tanı kategorilerinde ruhsal hastalıklar belirti kümelerine göre tanımlanmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalar ruhsal bozuklukların çeşitlilik gösteren klinik görünümlerine dikkat çekmektedir (Vullink 2006, Van Minen 2000). Klinik ve deneysel araştırmalar, davranışçı ve psikanalitik ekoller gibi farklı bakış açıları cinsel işlev bozuklukları ve anksiyete arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir (Figueira 2001,Cooper 1969, Fenichel 1945). Psikanalitik ekol yakın geçmişte cinsel işlev bozuklukları ve anksiyete bozukluklarını birbiriyle paralel fenomenler olarak değerlendirmiş, cinsel dürtüler ve bu dürtülere yönelen savunma düzeneklerinin anksiyete bozukluklarının oluşumundan ve sürmesinden sorumlu tutmuştur.(freud 1905, Fenichel 1945). Anksiyete bozukluklarının bu cinsel etyolojisine yönelik varsayımlara karşın Barlow(2000) cinsel dürtülerin düzenlenmesi ile anksiyete bozukluklarının oluşumu arasında deneysel bir bağlantı olmadığını bildirmiştir. Anksiyete Bozukluklarında cinsel işlev bozukluklarının görülme oranı görece az çalışılmış bir alanı oluşturmaktadır (Montgomery 2002). Cinsel sorunlar ve cinsel işlev bozukluklarının varlığının araştırılması hastaların cinsellik gibi gizli ve tabu olarak kabul edilen ve çoğunlukla yakınmalarını rahatlıkla dile getiremedikleri bir alandaki sorunların ön görülebilmesine ve gerektiğinde hastalığın farmakoterapisi ve psikoterapisi sırasında yapılacak olan değişikliklere ışık tutabilecektir. Anksiyete düzeyleri ve depresif belirtileri ile cinsel işlev bozukluklarının ve cinsel doyumlarının karşılaştırılmasını olanaklı kılacaktır. 1

6 GENEL BİLGİLER ANKSİYETE VE CİNSEL İŞLEVLER: Masters ve Johnson un (1966) ve Kaplan ın (1974) cinsellik üzerine yapmış oldukları çalışmalar psikiyatri pratiğinin gündemine cinsellik ve cinsel işleve ait sorunların ele alınmasını sağlamıştır. Bu öncü çalışmalardan yola çıkarak anksiyetenin cinsel işlevler üzerinde olumsuz bir etkisi olabileceği ileri sürülmüş, durumsal kaygı oluşturan uyarılar eşliğinde cinsel işlevler incelenmiştir. Bazı araştırmacılar sağlıklı gönüllülerde kaygı oluşturan uyarıların cinselliği ve cinsel işlevleri ketledikleri öne sürmüş (Beggs 1987), bazı araştırmacılar ise anksiyetenin cinsel uyarımı arttırabileceği ya da değiştirmeyeceğini öne sürmüştür (Laan 1995, Palace 1990). Anksiyetenin cinsel uyarılmayı arttırıcı etkisi ise otonomik uyarıların bilişsel değerlendirilmesi ile yakından ilişkili olabilmektedir. Anksiyete oluşturan durumlarda ortaya çıkan fizyolojik yanıtlar cinsel uyaranların eşliğinde cinsel uyarılmaya neden olabilmektedir (Palace 1990). Cinsel işlev bozukluğu bulunan ve bulunmayan kişilerde uyarılmada artış olabilmesine karşın, cinsel işlev bozukluğu bulunan kişilerde bu uyarılmanın daha az olması aynı çalışmada bu kişlerin cinsellikle ilişkili bilişlerine ve olumsuz beklentilerinin varlığına bağlanmıştır. Bu durum Barlow (2000) un öne sürmüş olduğu cinsel uyarılma modeli ile uyumludur. Bu modelde cinsel uyarılma bilişsel olarak olumlu kontrol duyumuna neden olur ve erotik uyarıya olan dikkati arttır ve fizyolojik olarak uyarılamaya neden olur. Cinsel işlev bozukluğu bulunan kişilerde ise yetersizliğin oluşturduğu olumsuz biliş kişinin cinsel performansına ve erotik olmayan uyaranlara odaklanmasına yol açarak cinsel işlevi olumsuz etkiler. Bu tartışmalardan yola çıkarak cinsel işlevler ve anksiyete arasındaki ilişkinin karmaşık bir nitelik taşıdığı öne sürülebilir. 2

7 Bu çalışmalar cinsel işlev bozukluğu bulunan bireyler ve ya anksiyete yaratan uyaranlar eşliğinde sağlıklı gönüllüler ile yapılmıştır. Yapısal olarak yüksek anksiyetenin var olduğu anksiyete bozuklukları gibi özgün durumlarda cinsel işlevlerin durumu ve anksiyete ile ilişkisi yeterli incelenmemiş bir alanı oluşturur. Bu alanda yapılmış olan tek bir çalışmada anksiyete ve cinsel sorunlar arasında yüksek düzeyde bir komorbiditenin varlığı ortaya konmuştur; panik bozukluğu ve OKB si bulunan kadınların cinsel isteklerinin azaldığı, daha az cinsel ilişkiye girdikleri saptanmış, özellikle istek evresi ile ilişkili sorunlar anksiyete ile doğrudan ilişkili bulunmuştur, anksiyetenin cinsel uyarılmayı değiştirmediği ya da az bir oranda olumsuz olarak etkilediği ortaya konmuştur.(van Minnen 2000). OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK: Tanım Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) un temel belirtilerini obsesyonlar ve kompülsiyonlar oluşturmaktadır. Obsesyonlar, kişide anksiyeteye neden olan yineleyici ve ısrarcı düşünce, dürtü ve imgeleri tanımlarlar. Obsesyonların özelliği inatçı ve intruzif olmaları, kişiyi rahatsız edici niteliğidir. Obsesyonlar rahatsız edici ve kişide anksiyete yaratıcı olup, sıklıkla kişi tarafından kendi zihnin bir ürünü olarak değerlendirilir ve bu düşünce, dürtü ve imgelerin içeriği bir dış faktöre atfedilmemektedir. Intruzif düşünceler genel poulasyonda sık rastlanan bir durumdur (Rachman 1978). Günümüz psikolojik modellerine göre bir intruzif düşüncenin obsesyondan ayrıldığı nokta, kişinin bu düşüncenin varlığı ve içeriğine bağladığı anlamdır. OKB hastaları intruzif düşünce ve uğraşıların tehlikeli ve ahlakdışı nitelikte oldukları, kendi ve diğerlerine yönelik bu tehlikeli içeriğin oluşturabileceği zararları engelleyebileceklerine dair bir inanç geliştirirler (Salkovskis 2003). Erişkin hastalar tarafından en sık tanımlanan obsesyonlar görülme sıklıklarına göre şu şekilde sıralanmaktadır: kirlenme (%37.8), kuşku (%23.6), simetri (%10), bedensel ve fiziksel belirtilerle ilgili aşırı uğraşı ile ilgili obsesyonlar (%7.2); dini ve mistik uğraşılar (% 5.9) ve cinsel içerikli rahatsız 3

8 edici düşünceler (eşcinsellik,pedofili gibi) (%5.5) (Foa 1995, Tükel 1997, Işık 2006). Kompülsiyonlar ise obsesyonlara yanıt olarak veya belirli kurallar çerçevesinde kişinin gerçekleştirmek zorunda olduğunu hissettiği, davranışsal ya da zihinsel eylemler olarak tanımlanabilir. Kompulsiyonlar açık bir şekilde bir eylem olarak gerçekleştirilebileceği gibi-örn. kontrol ya da temizlenme eylemleri, örtük bir biçimde zihinsel uğraşıları da kapsayabilmektedir (örn. dua okumak, belirli sözcükleri tekrarlamak gibi). Bu örtülü (covert) obsesyonların ortaya konması ve kişinin direnç göstermesi bakımından daha zorludurlar. Kompulsiyonlar, kişide bir doyum ve haz oluşturmayışı yalnız anksiyeteyi nötralize edici nitelikleri ile impulsif davranışlardan ayrılırlar. En sık rastlanan kompulsiyonlar ise sıklık sırasına göre: kontrol (%28.8), temizlenme (%26.5), tekrarlayıcı davranışlar (%11.1), örtülü (covert) kompulsiyonlar (%10.9), düzeltme-düzenleme (%5.9) olarak sıralanabilir (Foa 1995). Klasik olarak benliğe yabancı (ego distonik) olarak tanımlanan OKB belirtileri, zarardan kaçınma, riski azaltma, içgörü, direnme (belirtileri baskılamak için direnme), haz yokluğu ile birliktedir (Mc Elroy 1994). OKB ye bağlı yakınmalar tıbbi literatürde 300 yıl öncesine dayanmaktadır (Okasha 2000). OKB yeni bir fenomen olmayıp paramedikal literatürde de bahis konusu edilmiştir. Ünlü İngiliz şair ve yazarı Shakespear in Macbeth adlı eserindeki Macbeth karakteri bu duruma bir örnek teşkil etmektedir. Charles Darwin ve John Bunyan gibi ünlü kişilerde de bu hastalığın olduğundan söz edilmektedir (Salkovskis 2003). Erken dönem tanımlamalar Anglo-sakson literatüründe obsesyonların dini içeriklerine, Alman literatürü düşüncelerin akıldışı içerikleriyle bağlantılı olarak psikotik olarak da değerlendirilebilecek niteliğine gönderme yaparken, Fransız literatürü ise kuşku ve kendilik değerinin kaybı üzerinde durmuştur. Zamanla birlikte obsesyonların kişilerin dönemsel olarak sahip oldukları kültür ve bilgiden etkilendiği anlaşılmıştır lı yıllara kadar obsesyonel bozuklukların prognozu olumsuz olarak kabul edilmekteydi ve uzun dönem 4

9 hastane yatışları, destekleyici tedavi ve hatta psikoşirurjik girişimlerin gerekliliğinden söz edilmiştir. Geleneksel tanımlamaya aykırı olarak, OKB hastalarının önemli bir kısmının obsesyonlarını anlamsız ve saçma olarak değerlendirmediği, belli bir oranındaki hastaların ise bunlara inandıkları ileri sürülmüştür. OKB hastalarının bir grubunda bu durum aşırı değerlendirilmiş fikir olarak ya da daha nadiren hezeyan olarak tanımlanabilir (Insel 1986,Veale 2002). Psikiyatri klinik uygulamalarındaki tanı kategorileri olan DSM-IV ve ICD- 10 da OKB tanısı konabilmesi için obsesyonların ve kompulsiyonların varlığı gerekli görülmüştür. Kişi bu obsesif nitelikteki düşünce, dürtü ve imgelerin kendi zihinlerinin bir ürünü olduğunu kabul etmeli, dışsal bir faktör ya da kişiye atfetmemelidir. Bununla birlikte obsesyonlara yönelik içgörünün değişken olduğu bildirilmektedir (Lochner 2003). DSM-IV ile birlikte hastalık epizodu sırasında kişinin obsesyonlarının ve/veya kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olarak değerlendirmediği durumda içgörüsü az olan alt tip sınıflandırmaya girmiştir. Obsesif-Kompulsif Bozukluk DSM-III (APA 1980) ve DSM-III-R de obsesif kompulsif nevroz terimleri ile adlandırılırken DSM-IV ve DSM-IV-TR de Obsesif Kompulsif Bozukluk terimi kullanıma girmiştir. DSM IV TR ye göre Obsesif- Kompulsif Bozukluk şu şekilde tanımlanmıştır: A-Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır; Obsesyonlar aşağıdakiler ile tanımlanır: 1) Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineyeici ve sürekli düşünceler,dürtüler ya da düşlemler, 2) Düşünceler, dürtüler ya da düşlemler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir, 5

10 3) Kişi bu düşünceleri, dürtü ya da düşlemlerine önem vermemeye ya da bunları baskılamaya çalışar yada başka bir düşünce ya da eylmele bunları etkisileştirmeye çalışır, 4) Kişi obsesyon düşünceleri, dürtü ya da düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür. (Düşünce sokulmasında olduğu gibi değildir.) Kompulsiyonlar aşağıdakiler ile tanımlanır; 1) Kişinin obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallara göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (el yıkama,düzene koyma,kontrol etme gibi) ya da zihinsel eylemler (dua etme, sayı sayma, birtakım sözcükleri yineleme) 2) Davranışsal ya da zihinsel eylemler sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir.ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleşmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir, ya da açıkça çok aşırı bir düzeydedir. B. Bu Bozukluğun gidişi sırasında bir zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder. C. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur ya da zamanın boşa harcanmasına yol açar (günde 1 saatten daha uzun zaman alırlar) ya da kişinin olağan günlük işlerini mesleki (ya da eğitimle) ilgili işlevselliğini ya da olağan toplumsal etkinlik ve ya ilişkilerini önemli ölçüde bozar. D. Başka bir eksen I bozukluğu varsa obsesyon ya da kompulsiyonların içeriği bununla sınırlı değildir, E. Bu bozukluk bir maddenin kötüye kullanım ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. İç görüsü az olan: O sıradaki epizodda çoğu zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmiyorsa 6

11 OKB, Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu (OKKB) ile bazı yüzeysel benzerlikler gösterse de, yapılan çalışmalarda özgül bir premorbid kişilik bozukluğu ve OKKB ile OKB arasında bir ilişki gösterilememiştir.(black 1997, Denys 2004 ) Genel Bilgiler: OKB nin 80 li yıllardan önce nadir olarak görüldüğü ve tedaviye dirençli olduğu öne sürülmüştür. Modern araştırma ve çalışmalar görülme sıklığının daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Yaşam boyu görülme sıklığı oranları ülkelere göre farklılık göstermektedir. En düşük görülme sıklığının % oranı ile Tayvan da ve %0.6 ile Hindistan da olduğu saptanmıştır. Kuzey ve Orta Avrupa da yapılan çalışmalar yaşam boyu görülme sıklığının %2.6 ve %3.2 arasında değiştiğini ortaya koymuştur (Degonda 1993). ABD de yapılan ECA çalışması ise bu oranı %1.65 olarak saptamıştır (Sadock 2000). Elde edilen bulgular OKB nin fobiler, madde kullanımı ve major depresif bozukluktan sonra dördüncü sırada en sık rastlanan psikiyatrik bozukluk olduğunu ortaya koymuştur (Rasmussen 1990). Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması nda obsesif kompulsif bozukluğun 1 yıl içerisindeki yaygınlığını %0.5 olarak saptamıştır (Kılıç 1998 ). Doğan ve arkadaşlarının Sivas İl Merkezi nde yaptıkları bir çalışmada obsesif kompulsif bozukluğun bir aylık yaygınlığı %2.6, yaşam boyu yaygınlığı ise % 3.7 olarak bulunmuştur (Doğan 1995,Özmen 2002). OKB nin şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kişiler bu rahatsızlıklarını saklama eğilimindedirler. OKB sosyal ilişkilerde önemli olumsuz etkiler oluşturur ve sıklıkla aile ve evlilik uyumsuzluklarına, doyumsuzluklara, ayrılık ve boşanmalara neden olabilmektedir (Koran 2000). Birçok çalışmada OKB hastalarının genel popülasyona göre daha düşük evlilik oranları olduğu bildirilmiştir.(koran 2000, Leon 1995). OKB nin sosyal maliyeti kişinin toplum içerisinde tam olarak işlevsellik gösteremeyişi olarak tanımlanabilir yılında tüm dünyada bu maliyet 5 trilyon dolar olarak hesaplanmıştır. Sosyal maliyet hastalığın tüm maliyetinin %70.4 oranında en önemli kısmını oluşturmaktadır. 7

12 Kuramlar Açısından Obsesif Kompulsif Bozukluk Psikanalitik Kuram Açısından Obsesif-Kompulsif Bozukluk: Psikanalitik okul diğer nevrotik rahatsızlıklarını açıklamada kullandığı modeli obsesif kompülsif bozukluk için de geçerli kılmıştır. Bu teori OKB de merkezi rolü ego üzerine kurgulamış, egonun temel olarak gerileme (regresyon) yoluyla kişinin saplandığı nesne ya da doyum biçimine geri döndüğü ifade etmiştir. Bu hastalarda ödipal döneme ait dürtü ve isteklerin yarattığı ciddi çatışma durumlarında, bu istekler kısmen veya tamamen terk edilir ve bir önceki psikoseksüel gelişim basamağı olan anal dönemin istek ve ihtiyaçlarına geri dönülmektedir. Ego kontrolü diğer nevrotik bozukluklar da olduğu gibi görece yetersiz hale gelmiştir. Ego işlevlerini kendi yargısı ile çelişen daha güçlü bir oluşumun - süperegonun - denetiminde yürütmeye çalışır, belli edimleri yapmak, düşünmek veya bırakmak zorundadır, aksi takdirde kendini büyük bir tehdit ile karşı karşıya bulur. Bu tehdit kuramın anksiyeteyi açıklamak için kullandığı bir temel açıklamayı oluşturmaktadır (Fenichel O. 1945). Obsesyonel düşünceler dürtü türevleridir ve kimi zaman dürtü niteliklerini korumuşlar, ancak kimi zamanda bu niteliklerini yitirmiş ve yalnızca düşünülmesi zorunlu düşünceler haline gelmişlerdir. Bu yapı değiştirmiş dürtü türevleri temel dürtüye ait enerjinin açığa çıkması için yeterli olmamakta kişi bu durumun yarattığı kaygıyı nötralize etmek için düşüncenin tersi eylemi gerçekleştirmeye zorlanmaktadır. Psikanalitik teori saldırgan ve cinsel dürtülerle başa çıkmada kullanılan üç temel savunma düzeneğini işlerliğe sokmaktadır: yalıtma (izolasyon), yapboz (undoing) ve karşıt tepki oluşturma (reaksiyon formasyon). Yalıtma yoluyla dürtünün duygusal bileşiminden ayrılması ve salt düşünce içeriği ile bilinç düzeyinde tutulması söz konusudur. Yap-boz yoluyla kompülsif nitelik taşıyan eylemin bir ikincisi yoluyla iptal edilmesi ve bu tür eylemler yoluyla kişinin egoyu tehdit eden, korkutucu obsesif düşüncelerden kurtulması ve böylece bu dürtünün gerçekleşmesi ile süperego tarafından cezalandırılacak olan egonun bu dürtüleri yok sayabilmesi söz konusu olur (Gabbard 2000). 8

13 Kullanılan diğer önemli bir savunma düzeneği de karşıt tepki oluşturmaktır. Dürtülerin tehdidi altında ego sanki bunlar süregenmişçesine her an tehlikeye karşı hazırlıklı olunan bir tutum geliştirir. Bu tutum genellikle dürtüsel içeriğin tam tersi yönünde oluşabilir. Bu şekilde ortadan kalkan tutumun zarar veren ya da moral açıdan kabul edilmeyen içeriği bilinçdışında tutulmaktayken, bilinç alanında bu dürtüsel içeriğin tersi yer alır. Kirlilik dürtülerine karşın bilinçdışı alanda bu dürtüler varlıklarını sürdürürken bilinç düzeyinde kişinin aşırı temiz olmaya yönelmesi, kirlenme obsesyonları ile sonucunda gelişen temizlenmeye yönelik kompulsif eylemler gelişebilmektedir (Tükel 2004). Psikanalitik bakış açısı, tüm obsesyonlar ve eşlik eden kompulsiyonların kişide anlamlı bir karşılığının bulunduğunu öne sürmektedir. Bu bağlamda obsesyonlar ve kompulsiyonlar psikoseksüel gelişimin anal fazında tuvalet eğitimi ve ebeveyn ile çocuk arasında yaşanan çatışma zemininde bir açıklama bulabilmektedir. Bilişsel Davranışcı Model: Mowrer ın fobik korkunun oluşumu açıklayan iki evre kuramı obsesif kompulsif bozukluğu açıklamak için kullanılmıştır (Barlow 2000). Bu kuram uyarınca nötral nesne ya da uyaranlar ilk evrede anksiyete ile birlikte eşleştirilir ve koşullu bir uyaran oluşur. İkinci evrede ise bu koşulu sağlayan uyarı ya da nesne kişide anksiyete oluşturur ve obsesyonel düşünce şeklindeki bu anksiyete uyandıran düşünce, anksiyete yanıtlarını ortadan kaldırmak için zorlantılı davranışlar meydana getirir. Bu kuram uyarınca obsesyonlar öğrenilmiş edimler, kompulsiyonlar ise anksiyeteyi nötralize etmek için öğrenilmiş ve pekiştirilmiş davranış bütünüdür (Salkovskis 2003). Bu model obsesyonları koşullanmış uyarı olarak kabul eder. Anksiyete ile koşullanan uyaranlar alıştırma ya (habituasyon) karşı direnç oluştururlar. Kompulsif davranışlar sonrasında anksiyetede azalma gözlendiği için bu davranış örüntüsü pekişir ve uzun bir dönem içerisinde obsesyonları oluşturan uyarıların var olduğu durum ya da koşullardan kaçınmalar yolu ile agorofobide olduğu gibi anksiyeteden kaçınma gözlenir. Bu model uyarınca 9

14 kompulsiyonların anksiyetesi azaltması obsesyonların sürmesine neden olur ve obsesyonel düşüncelere maruz kalmayı (exposure) engelleyerek alıştırmayı (habituasyon) engeller ve bu takıntılı-zorlantılı davranış örüntüsünün sürmesine yol açar. Obsesyonel düşünceler bir yeniden değerlendirmeyi (reappraisal) olanaksızlaştırarak korkuların gerçek dışılığının farkındalığını engeller. OKB de davranışsal modelin ortaya koyduğu bu hipotez araştırma bulguları tarafından tam olarak doğrulanamamıştır. Kontrol kompulsiyonu olan hastaların psikoterapist varlığında anksiyetelerinin azaldığı gözlenmiş, ancak kontaminasyon obsesyonu ve yıkama kompulsiyonu olan hastalarda bu durum gözlenmemiştir (Roper 1973,1975). Bilişsel model ise istenmeden gelen ve anksiyeteye neden olan obsesyonel düşünceleri normal bir fenomen olarak değerlendirmiştir (Rachman 1978). Bu düşünceler aslında emosyonel bir eşleneğe sahip değildirler ve bilişsel bir değerlendirme sonrasında emosyonel olarak eşleştirilirler. Bireysel deneyimler olumlu, olumsuz ya da nötral bir emosyon ile eşleşebilirler. Bu istemsiz ve yineleyici düşünceler yaratıcılık ve problem çözebilen adaptif ve işlevseldirler, ancak istemli davranışlar yolu ile bu davranışlar pekişir ve sürer (Salkovskis1985 ). Obsesif-Kompulsif Bozukluk ve Cinsel İşlev Bozuklukları: Obssesif-Kompulsif Bozukluk hastalarında cinsellik ve cinsel işlev bozukluğu yeterince araştırma yapılmamış bir alandır. Hastalığın fenomenolojisine yönelik çalışmalar OKB de özellikle kişiyi rahatsız eden düşünce ve imgelerde cinsel temaların %5-13 düzeyinde görece az rastlanır olduğunu göstermiştir (Freund 1989). Rasmussen ve Tsuang (1986) yaptıkları çalışmada hasta örneklem grubunun %32 sinde cinsel obsesyonlar bulunduğunu ve bu cinsel obsesyonların bireylerin ahlaki değerleri ile çatışan bir nitelik taşıdığını ortaya koymuştur. Bireydeki cinsel çatışmaların OKB nin gelişiminde etyolojik bir faktör olabileceği literatürde öne sürülmektedir (Staebler 1993). Bu durumda obsesyonlar ve kompulsiyonlar düşmanlık, şiddet ve cinsellik içeren dürtülerin bastırılması ve takibinde gelişen savunma düzenekleri zemininde 10

15 değerlendirilebilir ve hastaların yaşamında cinsel ilişkiler ve evlilik alanında gözlemlenebilir. Bireyin kontrole yönelik tutumu, başarısızlık korkusu ile cinsellikten kaçınmayla sonuçlanabilir. Obsesif kompulsif semptomatolojinin de bireylerin evlilik ve cinsel yaşamlarında sorun oluşturabileceği ve bu belirtilerin cinsel yakınlık kurulmasına engel teşkil edebileceği ifade edilmiştir (Hoover 1984). Literatürdeki çalışmalar cinsel çatışmalarla OKB arasındaki ilişki konusunda çelişkili görüşler sunmaktadır. Çalışmalar hafif düzeyden orta düzeye değişen cinsel sorunlar tanımlamaktadır. Deskriptif bir çalışmada 44 OKB hastasının yalnız %32 sinde cinsel ve düşmanca obsesyonlar saptanmış (Rasmussen 1986), 44 hastayla yapılan başka bir çalışmada ise hastaların %36 sında cinsel obsesyonlar ve %20 sinde ise hastalık öncesi dönemde cinsel sorunlar saptanmıştır (Freund 1989).Aynı çalışmada araştırmacılar %73 oranında cinsel doyumsuzluk saptamışlardır OKB de evlilik oranlarının daha düşük oluşunun ve bu kişilerin sürekli ilişki kurmada yaşadıkları güçlükler, cinsel deneyimlerinin kısıtlı oluşunun, hastalık sürecinde gözlenen cinsel doyumsuzlukla ilişkili olabileceği ifade edilmiştir (Steketee 1997). Hastalarda gözlenen bulaşma korkuları ve cinsel salgılardan kaçınmanın cinsel doyumsuzlukla ilişkili olabileceği öne sürülmüştür. Staebler in (1993) Obsesif-Kompulsif Bozukluk hastalarının bu hastaların cinsel anamnezlerindeki belirli parametrelerin, panik bozukluğu ve major depresyon hasta grupları ile karşılaştırıldığı çalışmasında hastaların %60 ında cinsel doyumsuzluk bulunduğunu, ancak OKB hastalarının cinsel doyum, ilk cinsel ilişki yaşı, evlilik ilişkisinin doyumlu oluşu zemininde panik bozukluğu ve major depresyon hastalarından önemli bir fark göstermediklerini ortaya koymuştur. Monteiro, OKB hastaları ile yaptığı bir çalışmada kadın hastaların yaklaşık %9 oranında anorgazmi bulunduğu, %22 sinin cinsel istek fazı ile ilişkili sorunlar yaşadığını, erkek hastalarda ise %25 oranında istek azlığı, %12 oranında ise erken boşalma olduğunu, %6 sında ise sertleşme bozukluğu bulunduğunu ortaya koymuştur ve bu hastaların %39 unda cinsel doyumsuzluk 11

16 saptamıştır.(monteiro 1987).Orgazm fazına ilişkin bozukluk Freund(1989) tarafından yapılan çalışmada %12 oranında bildirilmiştir. Ülkemizde de Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilimdalı nda yapılan bir çalışma da OKB olan kadın hastaların cinsel doyum ve işlev düzeyleri genelleşmiş anksiyete bozukluğu tanısı almış kadınlarla karşılaştırılmış ve OKB hastalarının cinsel olarak daha az uyarıldıkları, kaçınma düzeylerinin daha yüksek olduğu ve bu hastalarda anorgazminin daha sık gözlendiği sonucuna varılmıştır (Aksaray 2000). Aynı çalışmada bulaşma obsesyonları olan hastalarda en yaygın bozulmanın görüldüğü ifade edilmiştir. Anksiyete nin cinsel işlevlere olan etkisini obsesif kompulsif bozukluğu ve panik bozukluğu bulunan kadınlarda inceleyen kontrollü bir çalışmada ise OKB hastarının genel değerlendirmede cinsel işlevlerinin kontrol grubu ve panik bozukluğu bulunan kadınlara göre daha fazla ertkilendiği, cinsel doyumsuzluk düzeylerinin daha fazla olduğu bildirilmiş, panik bozukluğu grubuna benzer biçimde bu hastaların cinsel istekte azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalma olduğu saptanmıştır (Van Minnen 2000). Obsesif Kompulsif bozukluğu bulunan kadın hastaların cinsel doyumlarını araştıran bir başka kontrollü çalışmada bu hastaların %62 sinde cinsel istek azlığı, %29 unda cinsel uyarılmada azalma saptanmış, bu hastaların %33 ünde orgazm evresi ile ilişkili sorunlar yaşadıkları bildirilmiş, %25 inin fizyolojik uyarılma işle ilgili sorunları olduğu, %10 unda ise cinsel ilişkide haz yoksunluğu tespit edilmiş, aynı çalışmada OKB hastalarının cinsel birlikteliklerden kaçınmakla birlikte cinsel ilişki sıklığında bir değişiklik göstermedikleri belirtilmiştir (Vulink 2006 ). PANİK BOZUKLUĞU Tanım Panik Bozukluğu belirtileri uzun zamandan beri bilinmesine karşın, 1980 yılından sonra klinik sınıflamalara girmiştir, ayrı bir klinik durum olarak tanımlanmıştır yılında ilk kez askerlerde sık rastlanan ve yoğun bir göğüs ağrısının eşlik ettiği şiddetli çarpıntı, terleme, titreme ve boğulma duygusunun 12

17 eşlik ettiği ancak belirsiz kardiyak belirtilerle giden işlevsel bir sendrom olarak İrritabl kalp adıyla tanılanmıştır. II. Dünya savaşını izleyen yıllarda fiziksel etkinlikte ortaya çıkışını vurgulamak amacıyla, Efor Sendromu terimi öne sürülmüş ve fiziksel yorgunluk ve işlevsel kardiyak belirtilerin anahtar özellikleri olarak Nörosirkulatuar Asteni olarak tanımlanmıştır. Resmi sınıflamalarda ilk kez 1980 yılında DSM-III(1980) ün yayınlanması ile yerini almıştır. Tanısal açıdan çeşitli değişiklikler geçirmiştir ve DSM III-R (1987) de ilk kez agorafobi olmaksızın panik bozukluk tanısı ayrı bir tanı olarak kabul edilmiştir yılında yayımlanan DSM IV -TR ye göre panik bozukluğu : A.Aşağıdakilerden hem (1), hem de (2) vardır: 1) Yineleyen beklenmedik panik atakları vardır; Panik atak ise şu şekilde tanımlanır:aşağıdaki belirtilerin dört ya da daha fazlasının birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık döneminin bulunması; 1) Çarpıntı; Kalp atımlarının duyumsanma olması,yada kalp atışının hızlanması, 2) Terleme, 3) Titreme, 4) Nefes darlığı ya da boğuluyor olma duygusu, 5) Soluğun kesilmesi, 6) Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi, 7) Bulantı ya da karın ağrısı, 8) Baş dönmesi sersemlik, düşecekmiş gibi olma ya da bayılacakmış gibi olma, 9) Derealizayon (Gerçekdışılık duyguları) ya da Depersonalizasyon (Benliğinden ayrılmış olma), 10) Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu, 11) Ölüm korkusu, 13

18 12) Paresteziler, 13) Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları. 2) Bu ataklardan en az birini, 1 ay süreyle ( ya da daha uzun bir süre) aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası izler) a) başka atakların da olacağına ilişkin sürekli kaygı, b) atağın yol açabileceği ya da sonuçlarıyla (örn. Kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, çıldırma ) ilgili üzüntü duyma c) ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme B. Agorafobi nin bulunması,eğer agorafobi bulunmuyorsa bu durum Agorafobi olmadan panik bozukluğu olarak kodlanmalıdır. Agorafobi ise beklenmedik durumda ortaya çıkabilecek ya da durumsal yatkınlık gösterilen panik benzeri belirtilerin ya da panik atağın ortaya çıkması durumunda kaçmanın zor olabileceği (sıkıntı yaratabileceği) yerlerden ve durumlardan anksiyete duyma olarak tanımlanmıştır. C. Panik atakları bir maddenin (örn. Kötüye kullanılabilen bir ilaç tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumunh (örn hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. D.Panik atakları, sosyal fobi( örn korkulan toplumsal durumlarla karşılaşma üzerine ortaya çıkan, özgül fobi ( örn.özgül fobik bir durum ile karşılaşma), obsesif kompulsif bozukluğu (örn. bulaşma üzerine obseyonu olan birinin kir ve pislikle karşılaşması), travma sonrası stres bozukluğu (örn. Ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlara tepki olarak) ya da ayrılma anksiyetesi bozukluğu 8örn.evden ya da yakın akrabalardan uzak kalmaya tepki olarak) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz yılında yayınlanan Dünya sağlık örgütü ICD-10 Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırması ise panik bozukluğu Başka Bunaltı 14

19 Bozuklukları kategorisinde değerlendirmiştir. Aynı sınıflama agorafobi yi ise fobik bozukluklar tanı kategorisinde ayrıca sınıflamıştır. Genel Bilgiler: Panik bozukluğu görece sık bir rastlanan bir bozukluktur. Avrupa ve Kuzey Amerika da farklı yerlere yapılan çalışmalarda panik bozukluğu nun yaygınlığı %1.5-2 arasında saptanmıştır. Panik bozukluğu ölçütlerini karşılamayan panik atakları, sınırlı belirtileri olan panik atakları ve panik atağı olmaksızın agorafobi ele alındığında bu oranlar yükselmekte ve yaşam boyu yaygınlık %3-5 oranına yükselmektedir. A.B.D yapılan Alan Tarama Çalışmasında (ECA-Epidemiologic Catchment area) çalışmasında bir aylık yaygınlık %0.8, yaşam boyu yaygınlık ise % 1.6 bulunmuştur (Horwarth 2000). Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasında ise panik bozukluğun son 12 aydaki yaygınlığı %0.4 olarak saptanmıştır (Kılıç 1998 ). Agorafobinin yaygınlığı tarışmalıdır ancak % oranında yaşam boyu yaygınlık oranları bildirilmiştir ve klinik örneklemde panik bozukluğu olmaksızın agorafobi ye rastlanmadığı ifade edilmiştir. Panik bozukluğu kadınlarda erkeklerden 2-3 kat daha yaygındır. ABD de yapılmış olan Alan Tarama Çalışması (ECA) nda kadınlarda yaygınlık oranı %0.7, erkeklerde ise yaygınlık oranı %0.3 olarak saptanmıştır. Türkiye Ruh Sağlığı Profili araştırmasında ise kadınlarda son 12 ayda yaygınlık %0.5, erkelerde ise % 0.3 olarak belirlenmiştir. Panik bozukluğu açısından anlamlı sosyoekonomik ve etnik risk faktörleri belirlenmemiştir ve tüm sosyodemografik grupları etkilemektedir. Birçok çalışmada boşanma, ayrılık ve kaybın panik bozukluğu ile ilişkisi kurulabilmiştir. Ortalama başlangıç yaşı 25 olarak saptanmış olup, bu bozukluğun başlangıç yaşı 15-34, yaşları arasında daha sık olmak üzere bi-modal bir dağılım göstermektedir. 15

20 Kuramlar Açısından Panik Bozukluğu: Psikanalitik Açıdan Panik Bozukluğu: Panik bozukluğu hastalarının önemli bir kısmında psikanalitik faktörlerin önemine vurgu yapılmış ve bu hastalığın tedavisinde terapötik girişimlerin önemine işaret edilmiştir ( Gabbard 2000). Panik bozukluğu hastaları bu kaygı dönemlerini tetikleyen faktörleri tanımlayamamışlar ve bilinmeyen bir şekilde aniden oluştuğunu belirtmişlerdir. Hastalarda ve bu alanda çalışan klinisyenler de bu durumun ağırlaştırıcı bir stresör içermediğine işaret etmişlerdir. Psikanalitik yönelimli araştırmacılar toplumun veya ailenin tümüyle hastanın çevresinin hastadan beklentilerinde bir değişiklik olduğunu, hastanın yüklendiği sorumluluklarda bir artış olabileceği ya da hastanın ruhsal yapılanmasında önem taşıyan bir figürün kaybına işaret etmektedir (Shear 1996). Bu beklenti değişikliğinin kişiye daha fazla sorumluluk yüklediği ve kişinin bu durumla baş edemediği ifade edilmiştir. Kişinin yaşamında önemli fiziksel veya duygusal önemi bulunan bir figürün kaybı da bu durundan sorumlu tutulmaktadır. Kayıp nesnesine ilişkin bu durum çocukluk çağında yaşanan kayıp deneyimleri ile yakından bağlantılıdır ve bu açıdan Bağlanma Teorisi nin ortaya koyduğu bağlanma biçiminin etkileri çerçevesinde değerlendirilebilir. Araştırmacılar cinsel çatışmalarla panik bozukluğu arasında doğrudan bir ilişki saptamadıklarını belirtmişlerdir (Gabbard 2000). Panik bozukluğu nun erken ebeveyn ayrılığı ile ilişkisi ortaya konmuş ve ebeveyn ayrılığı ya da ölümünün panik bozukluğu gelişiminde önemine işaret edilmiştir. Psikoanalitik kuram anksiyetenin bir uyarıcı rolü üstlendiğini ancak bireyin bu uyarımla baş edebilecek savunma geliştiremeyerek bu anksiyetenin düzeyini daha da çok arttırdığını öne sürmektedir (Fenichel 1945). Psikoanaltik kurama göre ego bir bütün olarak algı, savunma, biliş anksiyete ve duygudurumun düzenlenmesinde temel bir rol üstlenir. Sinyal anksiyete intrapsişik mekanizma içerisinde yer alır ve egonun uyarılması için az miktarda anksiyete oluşturur, psikolojik açıdan anlam taşıyan tehlikelere karşı savunmayı harekete geçirir. Bu durum travmatik anksiyetenin oluşmasına engel olur. Freud, egonun iç veya dış kaynaklardan baş edemediği miktarda yüksek anksiyetenin ortaya çıktığını ifade etmiştir.(freud 1926). Bu travmatik anksiyete 16

21 günümüzde panik epizodu ile karşılık bulmaktadır. Klinik gözlemler ayrılık ve bağımsızlık çevresinde oluşan fantazilerin panik hastalarında çatışmanın temel alanlarını oluşturduğunu göstermiştir. Birçok etyolojik çalışma doğrudan olmasa da bu kanıyı destekleyen veriler sunmaktadır.( Weissman 1984, Rosenbaum 1988). Panik bozukluğu hastaları öfke içerikli duygu ve düşüncelerini kontrol etmede ve düzenlemede sorun yaşarlar panik atakların bu çatışmalı zeminde meydana gelmelerinin ötesinde kendiliklerine dair yoğun bir anksiyeteyi de beraberinde getirir. Hastaların ölüm ya da delirme korkuları bu duruma işaret etmektedir. Psikanalitik yönelimli kimi yazarlar panik atakların kendiliği cezalandırıcı niteliğini vurgulamışlar ve kişinin bilinçdışı bir şekilde öfkesininin ifade bulduğunu öne sürmüşlerdir (Gabbard 2000). Panik ataklar, kişinin sinyal anksiyetesinin yanlış çalışması veya savunma işlevleri yeterince çalışmadığından meydana gelebilir. Psikanalitik bakış açısı, panik belirtilerinin özel ve yoğun bilinçdışı çatışmalardan köken aldığını ve anlamlı bir şekilde psikolojik bir amaca hizmet ettiğini, bu nedenlerin anlaşılması ve bilinç düzeyine çıkarılması ile bu çatışmanın çözülebileceğini öne sürmektedir. Yaşamın erken yıllarında yetersizlik duyguları ve güvenliğin sağlanması için bakıcıya olan bağlılık duyguları arasındaki yoğun çatışma bireyleri panik bozukluğu gelişimine yatkın kılabilmektedir. Bu korkulu bağlanma, doğuştan gelen yabancı olana korku duyma eğilimi ile ya da erken yıllarda gerçekte yaşanan travmatik olan kayıp yada terk edilme tehditlerinin gelişimsel etkileri zeminde açıklama bulabilir (Shear 1993) Ayrılık Anksiyetesi ve Panik Bozukluğu ile İlişkisi: Panik bozukluğu hastalarında panik atakların başlangıcından aylar öncesini kapsayan zamanda yüksek oranda stresli yaşam olaylarının varlığı ve özellikle kayıp nesnesinin varlığının önemi vurgulanmıştır (Faravelli 1989). Diğer bir çalışmada ise panik bozukluğu hastalarının stresli yaşam olaylarına maruz kalmalarının yanısıra yaşam olaylarına karşı kontrol grubundaki kişilere oranla yüksek oranda anksiyete ile yanıt verdiklerini ortaya konmuştur (Roy- Byrne 1986). Panik hastalarının nörofizyolojik olarak duyarlı olmaları onların 17

22 özgül bazı çevre faktörleri ile etkileşime girmeleri panik atakların ortaya çıkmasında temel olarak öne sürülmüştür. Bağlanma Teorisi psikodinamik açıdan panik bozukluğu nun anlaşılması için önemli bir perspektif sunabilir (Gabbard 2000). Anksiyete bozukluğu olan kadın hastalarda yapılmış olan bir çalışma bu kadınlarda patolojik bağlanma örüntüsünü ortaya koymuştur (Manassis 1994). Panik bozukluğu hastaları bağlanma ve ayrılma arasındaki doğal duygu dalgalanmalarını ayarlamakrta güçlük çekmektedir ve ve hem ayrılığa hem de korunma ve güvenliğe aynı şekilde yüksek duyarlılık göstermektedirler. Panik hastalarında görülen yüksek düzeydeki sinyal anksiyete egonun savunma işlevlerinin yetersiz kaldığına işaret edebilmektedir. Bağlanma sorunu yaşayan bu hasta gruplarında diğer bir etyolojik faktör çocukluk çağında yaşanmış olan fiziksel yada cinsel istismar olabilmektedir. Bu konuda yapılan bir araştırma anksiyete bozukluğu olan hastalarda çocukluk çağında travmatik deneyimlerim 3 kat daha fazla olduğunu ortaya koymuştur (Stein 1996). Bu durum aynı çalışmada panik hastaları göz önüne alındığında diğer anksiyete bozukluğu hastalarına göre 2 kat daha yüksek bulunmuştur. Çocukluk çağında yaşanan cinsel istismar çocuğun güvenlik ve korunma duygularını zedelemesi ve istismar eden ebeveynin olumsuz bir figür olarak içselleştirilmesi ile egonun savunma işlevlerinin ileri ve olumlu düzeyde çalışmasını ketleyebileceği ifade edilmiştir. Panik hastaları nörotik düzeyde olan karşıt-tepki oluşturma, yap-boz, bedenselleştirme ve dışsallaştırma savunma işlevleri ile yüksek kaygıya yanıt verirler (Busch 1995). Tüm bu veriler göz önüne alındığında panik bozukluğu çoklu etyolojik faktörler zemininde değerlendirilmelidir. Uzamış ayrılık anksiyetesi fobik anksiyete sendromunun temel bir belirtisi olup, bu bireylerin nörobiyolojik yatkınlıkları ile yakından ilişkilidir. Ayrılık anksiyetesi ile ilgili bu ilişkinin panik hastaları ve cinsel işlev bozukluklarının birlikte görüldüğü durumlarda çocukluk çağından itibaren süreğen bir durum olduğu gözlenebilir. Klinik gözlemler bu hastaların yalnız cinselliğe yönelik kaçınmalarının olmadığını göstermektedir. Bu hastalar reddedilmeye ve 18

23 eleştiriye tahammülsüzlük sergileyebilirler ve bu durum onların erişkin yaşamlarında cinsellik dışı ilişkilerini de tehdit edebilmektedir. Ayrılık anksiyetesi panik bozukluğu olmaksızın da gözlenebilir. Nörotik hastalar, bağımlı, narsisistik ve sınır kişilik bozuklukları hasta gruplarında bağlanma ve ayrılık ile ilişkili sorunlar gözlenebilmektedir. Bağlanma sorunlarının ön planda olduğu bu bireylerde düzenli ve sürekli bir ilişkinin kurulması zorlaşmaktadır ve bu durum yakınlığı gerektiren cinselliğe olumsuz yansımaktadır. Cinsellik bir tür yeniden bağlanmadır ve güvensiz bağlanma modelini ilişkilerinde kullanan bireylerin cinsellikle ilişkili sorunlar yaşaması bu patolojik bağlanma modelinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Simbiyotik bağlanmaları olan bu bireylerde sürekli cinsel partnerleri tarafından onaylanma ihtiyacı, yüksek düzeyde cinsel performans kaygıları, reddedilmelerine dair olumsuz bilişlerini güçlendirebilmektedir. Panik bozukluğu bulunan bireylerin bağlanma modeli de cinsel işlevlerini doğrudan etkileyebilmektedir. Immatür, sadistik ve ambivalan partner varlığı cinsel işlevi olumsuz etkileyebilrken, İyi ebeveyn yerine konulabilen, benlikle uyumlu ve ödüllendiren partner varlığı uzun süreli ve doyumlu bir cinsellik için önem taşımaktadır. Ayrılık anksiyetesi, ilişkilerde aşırı duyarlılık ve eleştiriye tahammülsüzlük panik hastalarının cinselliğini ve cinsel yaşamlarını olumsuz etkileyen faktörlerdir; ancak bağlanma modelinin cinsellikle ve cinsel işleve olan yansıması bu tezin konusunu aşmakta ve bu konuda yapılacak yeni çalışmalara gereksinim göstermektedir. Bilişsel Davranışçı Kuram: Bilişsel Davranışçı Kuram a göre panik bozukluğu, kişinin bir dizi bedensel duyumu yanlış ve katastrofik yorumlama eğilimi ile gelişmektedir. Bu yanlış yorumlanan bedensel duyumlar kişinin normal anksiyete çerçevesinde verdiği yanıtlar olabileceği gibi diğer bazı mental kökenli duyumlar olabilmektedir (Butler 2003). Bir panik atağı yaşayan kişi atak sırasında oluşan belirtileri bedensel ya da ruhsal açıdan tehlikeli, zararlı ve hatta ölümcül olabileceği inancına kapılabilir. Bu çerçevede panik hastaları korkudan korkmakta ve dikkatlerini bu duyumlara odaklamaktadırlar. Bu kişiler bu 19

24 anksiyeteyi tetikleyebilecek bedensel ya da mental duyumların arayışı içerisindedirler. Bu yanlış inançlar (Beck 1995 ) daha fazla bedensel belirti ve duyuma neden olurlar ve bu bir kısır döngü oluşturarak otonomik uyaranların artışına ve yeni panik atakların oluşmasına yol açabilir. Bu koşullanmış uyaranlara yanıt olarak kabul edilebilen panik atakların oluşumu söz konusu olur. Korkulan bu anksiyete dolayısı ile kişide panik atağın oluşması halinde yardım alamayacağı ya da kolayca kaçamayacağı gibi tehdit edici ortamlardan kaçınma davranışı gözlemlenebilir. Agorofobi olarak adlandırılan bu fobik durumların oluşumunda olumsuz koşullanmalar ve olumsuz bilişsel şemaların varlığı önem taşımaktadır. Solunumsal Etkenler Ve Karbondioksit Duyarlılığı: Yapılan çalışmalar panik atakların bazı maddelerle tetiklenebileceğini göstermişlerdir (Kaplan 2001). Bu maddeler içerisinde sodyum laktat ve karbondioksitin özel bir önemi vardır. Laktat infüzyonu ya da CO2 solunumu ile kişide hiperkarbi meydana gelir ve bu durum solunumu uyararak hiperventilasyona sebep olmaktadır. Beyinde CO2 artışı sonrasında medullanın ön tarafında yerleşmiş olan kemoreseptörler uyarılır. Aynı mekanizma beyin sapında yerleşmiş olan zengin nöradrenerjik projeksiyonları bulunan lokus sereleus un uyarılmasında önem taşımaktadır. Bu durum yaklaşmakta olan bir asfiksinin habercisi olup, nöradrenerjik uyarılmanın artışı ile bir uyanma (arousal) durumu meydan getirilmektedir. Bu durum hiperventilasyon ile parsiyel karbondioksit basıncını azaltmayı amaçlayan bir telafi çabasına işaret etmektedir. Bu telafi çabası serebral vazokonstriksiyon ve respiratuar alkaloza neden olarak baş dönmesi, sersemlik, parestezi gibi bazı bedensel duyumların oluşumuna sebep olmaktadır. Laktat indüksiyonu panik bozukluğa özgü bir nitelik taşımaktadır ve verilen yanlış boğulma alarmı bir panik atağın tetiklenmesine yol açmaktadır.karbondioksit ve laktat indüksiyonu dışında, sodyum bikarbonat, isopreterenol, doxapram gibi ajanların da benzer şekillerde panik atakları tetikleyebileceği öne sürülmektedir.laktat indüksiyonu ile panik atak oluşan 20

25 bireylerin başarılı bir bilişsel davranışçı terapi ile bu indüksiyonun ortadan kalktığı gösterilmiştir. Cinsellik sırasında yaşanan fizyolojik değişiklikler; kalp atışında artma, solunum hızlanması duyarlıu bireylerde bu indüksiyonu oluşturabilir. Panik Bozukluğu Ve Cinsel İşlev Bozuklukları: Psikiyatrik hastalıkların cinsel işlevleri etkilediğine yönelik genel kanının aksine, anksiyete bozukluğu olan bireylerin cinsel işlevi konusunda yeterli sayıda çalışma bulunmamaktadır. Anksiyete Bozukluğu bulunan hastalar ile yapılan bazı çalışmalarda anksiyete bozukluğu ve cinsel işlev bozukluğu komorbiditesi gösterilememiştir (Schreiner- Engel 1986). Panik bozukluğu ve cinsel işlev bozuklukluklarının komorbiditesine yönelik yapılmış kontrollü çalışma bulunmamasına karşın, klinik gözlemler panik bozukluk bulunan her hastanın cinsel işlev bozukluğu geliştirmediğini göstermektedir. Panik bozukluğu bulunan hastaların cinsel işlev bozukluklarının daha ciddi ve karmaşık seyretmesi beklenebilmektedir (Kaplan 1987). Panik bozukluğu hastalarında cinsel işlev bozukluklarının kişinin partneri ile olan ilişkisiyle doğrudan bağlantılı olduğu, bu kişilerin panik nöbetlerinin başlayışı ve ya tetiklenişinde bu etkenlerin rolü üzerinde durulmuştur. Steketee ve Shapiro (1995) kişinin partneri ile ilişkisinin niteliğinin panik bozukluğu gidişatına bir etkisinin bulunmadığını öne sürmüşleridir. Agorafobik hastalar ile sosyal fobi hastalarının karşılaştırıldığı bir çalışmada agorafobisi bulunan hastaların daha fazla cinsel problem sundukaları bildirilmiştir (Solyom 1986). Kontrolsüz klinik gözlemler panik bozukluğun cinsel kaçınmalarla yüksek oranda birlikteliğini sergilemektedir. Kaplan (1987) yaptığı çalışmada DSM-III e göre panik bozukluğu kriterlerini karşılayan hastalarda fobik kaçınmaların %25 oranında görüldüğünü ancak atipik ve subsendromal durumlar göz önüne alındığında bu oranın % 63 e kadar yükseldiğini ortaya koymuştur. Sosyal fobi ve panik bozukluğu hastalarının karşılaştırıldığı diğer bir çalışmada ise panik bozukluğu bulunan kadınlarda %50, erkeklerde ise %35,7 oranında cinsel 21

26 kaçınma bozukluğu bulunduğu saptanmış, bu bireylerin uyarılma ve orgazm evrelerine ilişkin bulgular sosyal fobi ve kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (Figuera 2001). Sbrocco (1997) ise sertleşme bozukluğu ile başvurann 35 erkek hastanın 3 ünde panik bozukluğu tanılamıştır. Anksiyete bozukluğu bulunan kadın hastaların cinsel işlevlerini ve işlevlerin kalitesini inceleyen bir çalışmada ise panik bozukluğu bulunan kadın hastalarda kontol grubuna göre cinsel istek azlığı ve cinsel ilişki sıklığında azalma saptanmış, anksiyete bozukluğu bulunan hastaların özellikle cinsel döngünün ilk fazı olan istek azlığı ile ilişkili sorunlar yaşadıkları ortaya konmuştur (Van Minnen 2000). Panik Hastalarının Cinsel İşlev Bozukluklarına Bütüncül Yaklaşım: Psikanalitik yönelimli terapötik yaklaşıma eklenen davranışçı ödevler cinsel terapi için esası oluşturmaktadır (Kaplan1974). Antipanik etkinlikteki yeni ilaçlar bu tedavi yaklaşımının üçüncü boyutunu oluşturmaktadır. Bilişsel davranışçı, psikanalitik ve farmakolojik yöntemler bu tedavi yaklaşımında esas rolü oynarlar. Her bir tedavi yaklaşımının sınırlamaları bulunmaktadır ancak her yaklaşımın yetersiz kaldığı alanlarda diğer yaklaşıma başvurulabilmektedir. Panik hastalarında gözlenen cinsel işlev bozukluklarının bu hastalara özgü olduğu düşünülen fobik kaçınmaların ve cinsel kaçınmaların tedavisinde cinsel yanıt döngüsünün genital fazının inhibe edilmesi önem taşımaktadır. Cinsel terapinin davranışçı bakış açısıyla hastanın irrasyonel korkularından bağımsızlaştırılması, kaçınmalarını sistematik yüzleştirme (exposure) ve duyarsızlaştırma ile etksisiz hale getirme rol oynamaktadır. Cinsel kaçınmaların bulunduğu tüm bireylerde panik bozukluğun bulunması kural olmamakla birlikte klinik gözlemler özellikle cinsel kaçınmalar ve cinselliğe dair korkuların bulunduğu hasta grubunda komorbid psikiyatrik hastalıkların yüksekliğine işaret etmektedir (Kaplan 1987, Kaplan 1974). Bu 22

27 bireylerde nörotik çatışmalar, cinselliğe dair suçluluk duyguları ve evlilik sorunlarının yüksek oranda gözlendiği saptanmıştır (Eriştiren 1999) Cinsel kaçınmalarla birlikte cinsel işlev bozukluklarının anksiyete bozuklukları ile komorbid olduğu durumlarda farklı bakış açılarının bir bileşimin kullanılmasının etkinliğine işaret edilmiştir. Yalnızca psikodinamik yönelimli olarak kişinin cinsel işlev bozukluğuna içgörü kazanmasının cinsel kaçınmalarını azaltmadığı bu yönelimin diğer terapi yöntemleri ile desteklenmesinin önemi vurgulanmıştır (Kaplan,1974). CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI Tanım: Cinsel İşlev Bozuklukları cinsel yanıt döngüsünün aşamalarında kişisel haz ve zevki engelleyecek bir şekilde ya da kişinin isteğindeki azalma nedeniyle objektif performansında düşüş olarak tanımlanır. DSM IV sınıflaması Cinsel İşlev Bozukluklarını Eksen-I de sınıflamıştır. Diğer bir deyişle, cinsel istekte veya yanıt siklusunu belirleyen fizyolojik değişikliklerde engellenme bu bozukluklarda temel belirtidir (Sadock 2005 ). Cinsel yaşamla ilgili kapsamlı ilk araştırmayı yapan ve bunu topluma sunan Kinsey ve arkadaşları, yılları arasında cinsel davranış biçimleri ile ilgili istatistiklerden oluşan derlemeleri yayınlamışlar ve büyük yankı uyandırmışlardır. Bu çalışma daha çok epidemiyolojik değer taşımakla birlikte insanda cinsel uyaranlara verilen tepkinin anatomisi ve fizyolojisi ile ilgili kapsamlı bilgi sunmamaktadır (Yetkin 1999). Masters ve Johnson ın 1954 yılında başlattıkları ve 10 yıl süren kapsamlı çalışmalarının sonuçları ilk kez 1966 yılında İnsanda Cinsel Davranış adlı kitapta yayınlanmıştır ve bu çalışma bugün kabul edilen cinsel fizyolojinin temellerini içermektedir (Masters 1966). Cinsel İşlev Bozukluklarının tanımlanması cinsel fizyolojinin ve cinsel yanıt döngüsünün tanımlanması ve bu döngüde hangi basamakta bozulmanın olduğunun saptanması üzerine kurulmaktadır. 23

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5.

Obsesif Kompulsif Bozukluk. Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Obsesif Kompulsif Bozukluk Prof. Dr. Raşit Tükel İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 5. Sınıf Dersi Sunum Akışı Tanım Epidemiyoloji Klinik özellikler Tanı ölçütleri Nörobiyoloji

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR. Dr. Özay Özdemir

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR. Dr. Özay Özdemir ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR Dr. Özay Özdemir Anksiyete ve cinsellik arasındaki ilişki net değildir Bir süreklilik içinde zıt iki kutup olarak anksiyete kaçma, cinsel uyarılma ise yaklaşma

Detaylı

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin Psikopatolojisi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR Yetişkin psikopatolojisi içerik: Sınıflandırma sistemleri Duygudurum bozuklukları Anksiyete bozuklukları

Detaylı

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi Dr. Sinem Sevil DEĞİRMENCİ Prof.Dr.Gökay AKSARAY Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD Giriş

Detaylı

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD

Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD Prof.Dr. Hatice ÖZYILDIZ GÜZ Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikiyatri ABD İÇERİK ALT TİPLENDİRMEDEKİ SORUNLAR KLİNİĞE YANSIMASI ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN ETKİSİ Tanısal bakı Sosyal fobi DSM-I de "Fobik

Detaylı

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi

ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU. Temel Yakınmalar. . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi . Üniversitesi Çocuk Koruma Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Koruma Birimi ÇOCUK İHMAL VE İSTİSMARI RUHSAL DEĞERLENDİRME FORMU Çocuğun Adı- Soyadı: Cinsiyeti: TC Kimlik No: Görüşmecinin Adı- Soyadı:

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5 Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Açıklama (2011-2013) Danışman: Pfizer Konuşmacı: Pfizer

Detaylı

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem. Onkoloji Okulu İstanbul /2014 SAĞLIK NEDİR? Sağlık insan vücudunda; Fiziksel, Ruhsal, Sosyal

Detaylı

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5

CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARINDA DSM 5 NE GETİRDİ, NE GÖTÜRDÜ, NE EKSİK? Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi CİNSEL BOZUKLUKLAR / DSM V Disiplinler arası standardizasyon Kanıta dayalı

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi Hangi Böbrek Hastalarına Ruhsal Destek Verilebilir? Çocukluktan yaşlılığa

Detaylı

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) Dr. Çağlayan Üçpınar Nisan 2005 Travma Nedir? Günlük rutin işleyişi bozan, Aniden beklenmedik bir şekilde gelişen, Dehşet, kaygı ve panik yaratan, Kişinin anlamlandırma

Detaylı

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Doç. Dr. Fatih Öncü. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Fatih Öncü Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikolojik taciz Bedensel Ruhsal Bedensel ve ruhsal Çalışma hayatında mobbing veya psikolojik

Detaylı

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi Dr. Gülcan Güleç, DR. Hikmet Hassa, Dr. Elif Güneş Yalçın, Dr.Çınar Yenilmez, Dr. Didem

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ

Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Anadolu Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Merkezi SOSYAL FOBĐ Sosyal fobi, bireyin sosyal ortamlarda herhangi bir eylem yaparken utanç duyacağı duruma düşeceğini düşünerek nedensiz kızarma,

Detaylı

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi Dr. SiğnemÖZTEKİN, Psikolog Duygu KUZU, Dr. Güneş CAN, Prof. Dr. AyşenESEN DANACI Giriş: Ayrılma anksiyetesi bozukluğu,

Detaylı

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME (Eye Movement Desensitization and Reprossesing) Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Panik Atak ve Sınav Kaygısı ndan Kısa Sürede Kurtulmanın

Detaylı

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları) Şermin Yalın Sapmaz Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Detaylı

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Huriye Tak Uzman Klinik Psikolog Türk Kızılayı Bağcılar Toplum Merkezi Sağlık ve Psikososyal Destek Programı Asistanı İÇERİK

Detaylı

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ

KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ KRONİK SOLUNUM HASTALIKLARINDA PSİKOSOYAL DEĞERLENDİRME VE TEDAVİ Prof Dr Behcet Coşar Gazi Üni. Tıp Fak. Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatri Ünitesi İNSAN Biyo Psiko Sosyal 11/6/2009 2 KOAH

Detaylı

Panik Bozukluk/Panik Atak nedir? Evli erkeler daha az panik atak yaşar. Eğitim düzeyi yüksek erkeklerde daha fazla görülüyor

Panik Bozukluk/Panik Atak nedir? Evli erkeler daha az panik atak yaşar. Eğitim düzeyi yüksek erkeklerde daha fazla görülüyor Panik Bozukluk/Panik Atak nedir? Evli erkeler daha az panik atak yaşar Eğitim düzeyi yüksek erkeklerde daha fazla görülüyor Panik Atak yaşayan erkekler erken boşalıyor Başaramama korkusu ve stres panik

Detaylı

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

İş Yerinde Ruh Sağlığı

İş Yerinde Ruh Sağlığı İş Yerinde Ruh Sağlığı Yeni bir Yaklaşım Freud a göre, bir insan sevebiliyor ve çalışabiliyorsa ruh sağlığı yerindedir. Dünya Sağlık Örgütü nün tanımına göre de ruh sağlığı, yalnızca ruhsal bir rahatsızlık

Detaylı

OKB HASTALARINDA EMDR UYGULAMALARI. Doç Dr Önder Kavakcı 2017, Antalya

OKB HASTALARINDA EMDR UYGULAMALARI. Doç Dr Önder Kavakcı 2017, Antalya OKB HASTALARINDA EMDR UYGULAMALARI Doç Dr Önder Kavakcı 2017, Antalya OKB Yaşam boyu yaygınlığı %2-3 Yaşam boyu önemli sıkıntıya ve hatta yeti yitimi Yaklaşık 112 milyon insanın OKB den mustarip olduğu

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA TEMEL İNANÇLAR VE KAYGI İLE İLİŞKİSİ: ÖNÇALIŞMA GİRİŞ: Yaygın anksiyete bozukluğu, birtakım olay ya da etkinliklerle ilgili olarak, bireyin denetlemekte zorlandığı,

Detaylı

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ ------------------------------------------------------------------------------------------------- 1 KLİNİK PSİKOLOJİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ ------------------------------------------

Detaylı

KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM

KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK:ETİYOLOJİ VE DIŞAVURUM Doç.Dr.Nuray Türksoy Karalı Bakırköy Ruh ve Sinir Hast.H. II.Nevroz Birimi 13.Anadolu Psikiyatri Günleri 19-22 Mayıs 2004 OKB---------------RİTÜEL

Detaylı

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi

Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Asistanlıkta Psikoterapi Eğitimi Neden Önemlidir? Doğan Şahin İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi Başta ABD olmak üzere birçok ülkede tıp ve uzmanlık eğitiminde (psikiyatri dışı)temel

Detaylı

10 SORUDA SAĞLIK ANKSİYETESİ. Prof. Dr. Tunç ALKIN DEÜTF

10 SORUDA SAĞLIK ANKSİYETESİ. Prof. Dr. Tunç ALKIN DEÜTF 10 SORUDA SAĞLIK ANKSİYETESİ Prof. Dr. Tunç ALKIN DEÜTF SORU 1 Sağlık anksiyetesi mi yoksa hastalık anksiyetesi mi denmeli? KAFA KARIŞTIRAN VE DAMGALAYAN BİR TERMİNOLOJİ Hipokondiyazis Hastalık fobisi

Detaylı

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ

PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ PSİKOZ İÇİN RİSK GRUBUNDA OLAN HASTALARDA OBSESİF KOMPULSİF VE DEPRESİF BELİRTİLERİN KLİNİK DEĞİŞKENLER VE BİLİŞSEL İŞLEVLERLE İLİŞKİSİ Ahmet Zihni SOYATA Selin AKIŞIK Damla İNHANLI Alp ÜÇOK İ.T.F. Psikiyatri

Detaylı

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları Doç. Dr. Özen Önen Sertöz Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Ankara,

Detaylı

PANİK BOZUKLUĞUNDA ALT TİPLER KLİNİK YANSIMALARI. Dr. Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD.

PANİK BOZUKLUĞUNDA ALT TİPLER KLİNİK YANSIMALARI. Dr. Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD. PANİK BOZUKLUĞUNDA ALT TİPLER KLİNİK YANSIMALARI Dr. Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD. Panik Bozukluğu Panik atağı Beklenti anksiyetesi Agorafobi Çarpıntı Terleme Titreme Nefes darlığı Soluğun kesilmesi

Detaylı

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar

DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar DSM V madde kullanım bozuklukları için neler getiriyor? Prof. Dr. Yıldız Akvardar Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD 7 Ekim 2010 MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI DSM IV Madde bağımlılığı Madde

Detaylı

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir??

Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem. Sıklığı?? Klinik seyir?? Doğum sonrası anksiyete bozukluğu için riskli dönem Sıklığı?? Klinik seyir?? Çocuğun ilk travmatik yaşam olayı emzirme bağlanma olumsuz sağlık koşulları yetersiz bakım Doğum Değişim İyi anne olabilecek

Detaylı

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen

Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Melikgazi Rehberlik ve Araştırma Merkezi Filiz DOĞAN Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen Kaygı, strese verilen normal bir tepkidir. Korku ve kaygılarla ortaya çıkan sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk küçük

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR BU DERSTE ŞUNLARı KONUŞACAĞıZ: Anormal davranışı normalden nasıl ayırırız? Ruh sağlığı uzmanları tarafından kullanılan belli başlı anormal davranış modelleri nelerdir? Anormal davranışı

Detaylı

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ

ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ ÇOCUKLARDA VE ERGENLERDE İNTİHAR GİRİŞİMİ Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji www.gunescocuk.com Çocuk ve ergen psikiyatrisinde

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

AÇIKLAMA Araştırmacı: Yok. Konuşmacı: Yok. Danışman: Yok

AÇIKLAMA Araştırmacı: Yok. Konuşmacı: Yok. Danışman: Yok AÇIKLAMA 2015-2017 Araştırmacı: Yok Konuşmacı: Yok Danışman: Yok " Her konuşmacımız, konuşmasının en başında son 3 sene içinde ilaç endüstrisi ile gerçekleştirdiği konuşmacı, araştırmacı, danışman, kitap

Detaylı

ANKSİYETE NOTLARI. Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin

ANKSİYETE NOTLARI. Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin ANKSİYETE NOTLARI Anksiyete, tehlikede olma karşısında bedenin verdiği tepkidir. Kan damarlarımıza adrenalin pompalanır. Bunun amacı, kaçmamızı ya da savaşmamızı sağlamaktır. Bu, tehlike gerçekten varken

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç

ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE. Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç ERGENDE AİLE KRİZLERİNE MÜDAHALE Prof. Dr. Emine Zinnur Kılıç Aile Krizleri 1. Normal gelişimsel krizler (Yaşam döngüsü aşamaları) 2. Aileye özgü krizler (Ailede hastalıklar, ölümler, boşanmalar, göç,

Detaylı

70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD

70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları. Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD 1943 2013 70. Yılında Otizm Spektrum Bozuklukları Dr. Sabri Hergüner Meram Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi AD Açıklama 2012-2013 Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: 2012 Janssen Cilag

Detaylı

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir. SOSYAL FOBİ Sosyal ortamlarda başkaları tarafından inceleme altında tutulduğu korkusu performans gösterilmesi gereken durumlarda eleştirilme yada küçük düşme korkusunun yaşanmasıdır. Ve kişi bu korkunun

Detaylı

Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi

Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi Mizofoni: Psikiyatride yeni bir bozukluk? Yaygınlığı, sosyodemografik özellikler ve ruhsal belirtilerle ilişkisi Uzm. Dr. Gökhan Öz Prof. Dr. Cengiz Kılıç Giriş Mizofoni: Çeşitli hafif seslerden belirgin

Detaylı

Anksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları

Anksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları Anksiyete Bozukluklarına eşlik eden alkol madde kullanım bozukluğu tedavi yaklaşımları Figen Karadağ Maltepe Üniversitesi tıp Fakültesi Psikiyatri AD 43000 yetişkin MKB olanları %17.7 sinde herhangi bir

Detaylı

On Soruda Bir Konu Destekleyici PsikoterapininUygulama Alanları. Umut Mert Aksoy Almıla Erol Demet Güleç Öyekçin Halis Ulaş

On Soruda Bir Konu Destekleyici PsikoterapininUygulama Alanları. Umut Mert Aksoy Almıla Erol Demet Güleç Öyekçin Halis Ulaş On Soruda Bir Konu Destekleyici PsikoterapininUygulama Alanları Umut Mert Aksoy Almıla Erol Demet Güleç Öyekçin Halis Ulaş Destekleyici Psikoterapinin (DP) Uygulama Alanları 1.Psikotik Bozukluklar ve DP

Detaylı

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış

Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Bilişsel Kaynaşma ve Yaşantısal Kaçınmayla Aleksitimi İlişkisi: Kabullenme ve Kararlılık Penceresinden Bakış Sedat Batmaz 1, Emrah Songur 1, Mesut Yıldız 2, Zekiye Çelikbaş 1, Nurgül Yeşilyaprak 1, Hanife

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

Psikanaliz Sigmund Freud

Psikanaliz Sigmund Freud Psikanaliz Sigmund Freud Sigmund Freud (1856 1939) 6 Mayıs 1856, Moravya (Çek Cumhuriyeti) 1881, Viyana Tıp Fakültesi mezunu Maartha Bernays ile evlilik, üç çocuk sahibi bir baba Ernst Brücke ile fizyoloji

Detaylı

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Dahili Servisler Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHP) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), her 10 çocuktan birinde görülmesi, ruhsal, sosyal

Detaylı

CİNSEL TERAPİ EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI

CİNSEL TERAPİ EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI CİNSEL TERAPİ EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI Bu programın amacı cinsellik, cinsel gelişim, cinsel bozukluklar, cinsel kimlik durumları, cinsel yönelim, parafililer, cinsel istismar ve cinsel işlev bozuklukları

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikoloji RPD 101 Not III Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Kişilik Gelişimi Kişilik Nedir? *Kişilik, bireyin iç ve dış çevresiyle kurduğu, diğer bireylerden ayırt edici,

Detaylı

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi

Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Çift uyumu-psikolojik belirtiler ilişkisi Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Ezgi Özserezli O Evlilik ilişkisi, kişilerin psikolojik sağlığını temelden etkilemektedir.

Detaylı

Panik Bozukluk Bilişsel Davranışçı Modeli ve Psikoeğitim. Doç.Dr. Mehmet AK NE Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Konya

Panik Bozukluk Bilişsel Davranışçı Modeli ve Psikoeğitim. Doç.Dr. Mehmet AK NE Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Konya Panik Bozukluk Bilişsel Davranışçı Modeli ve Psikoeğitim Doç.Dr. Mehmet AK NE Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Konya Panik nöbet belirtileri Palpitasyon Terleme Titreme Nefes darlığı boğulma Göğüs ağrısı

Detaylı

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi. Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Doğum Mevsimi İlişkisi Dr. Özlem HEKİM BOZKURT Dr. Koray KARA Dr. Genco Usta Giriş DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), çocukluk çağının en sık görülen

Detaylı

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ

1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM ÇOCUK PSİKOLOJİSİNE GİRİŞ ÇOCUK PSİKOLOJİSİNDE GELİŞİM MODELLERİ... 3 ÖĞRENME TEORİSİ MODELİ... 4 BİLİŞSEL GELİŞİM MODELİ... 5 İNSAN GELİŞİMİNİ VE PSİKOLOJİSİNİ AÇIKLAYAN TEMEL KURAMLAR...

Detaylı

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ A.D. Madde deyince ne anlıyoruz? Alkol Amfetamin gibi uyarıcılar Kafein Esrar ve sentetik kannabinoidler

Detaylı

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM

POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM POSTPARTUM BAŞLANGIÇLI DEPRESYONDA GİDİŞ VE SONLANIM DR FARUK UĞUZ KONYA N.E.Ü MERAM TIP FAKÜLTESI PSIKIYATRI A.D. ÖĞR. ÜYESI Açıklama Son iki yıl içinde ilaç endüstrisi vd sivil toplum kuruluşları ile

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz.

Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Rüyalar genellikle en saçma göründüklerinde en derindedir. Sigmund Freud Anksiyete ve gerginlik veya endişe. Eminim bunu son zamanlarda hepimiz yaşıyoruz. Anksiyete: kendinize kötü bir şey olacağını ve

Detaylı

Otizm Spektrum Bozukluğu. Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler

Otizm Spektrum Bozukluğu. Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler Otizm Spektrum Bozukluğu Tarihçe, Yaygınlık ve Nedenler Otizm Spektrum Bozukluğu OSB nöro-gelişimsel bir bozukluk ve bir özel eğitim kategorisidir. Otistik olarak da nitelendirilirler. OSB na sahip çocukların

Detaylı

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ

NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ NİKOTİN BAĞIMLILIĞI VE DİĞER BAĞIMLILIKLARLA İLİŞKİSİ Doç. Dr. Okan Çalıyurt Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD, Edirne Temel Kavramlar Madde kötüye kullanımı Madde bağımlılığı Yoksunluk Tolerans

Detaylı

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME FORMU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI KLİNİĞİ YATAN HASTA DEĞERLENDİRME

Detaylı

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii

BÖLÜM I GELİŞİM İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE 2. ÜNİTE. ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... v YAZARLAR HAKKINDA... vii BÖLÜM I GELİŞİM 1. ÜNİTE GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR, GELİŞİMİN TEMEL İLKELERİ VE GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER... 1 GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...

Detaylı

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ Erhan Çalışıcı, Birgül Varan, Mahmut Gökdemir, Nimet Cındık, Özge Orbay Başkent Üniversitesi Çocuk Sağ.Has.ABD Göğüs ağrısı, çocukluk ve adölesan

Detaylı

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır

Ruhsal Travma Değerlendirme Formu. APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır Ruhsal Travma Değerlendirme Formu APHB protokolü çerçevesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından hazırlanmıştır A. SOSYODEMOGRAFİK BİLGİLER 1. Adı Soyadı:... 2. Protokol No:... 3. Başvuru Tarihi:...

Detaylı

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Histeri. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Histeri, Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu, altta yatan organik bir neden bulunmaksızın ortaya çıkan, bayılma, felç olma ve duyu kaybı gibi nörolojik belirtilerdir. Hastalar

Detaylı

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri Prof. Dr. Yıldız Akvardar Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Neden besleniyoruz? Ruhsal gelişimde Oral Dönem (0-1 yaş) Bebeğin doyurulması,

Detaylı

PSİKİYATRİDE KÜLTÜREL FORMÜLASYON. Prof. Dr. Can Cimilli DEÜTF Psikiyatri AD

PSİKİYATRİDE KÜLTÜREL FORMÜLASYON. Prof. Dr. Can Cimilli DEÜTF Psikiyatri AD PSİKİYATRİDE KÜLTÜREL FORMÜLASYON Prof. Dr. Can Cimilli DEÜTF Psikiyatri AD AÇIKLAMA 2009-2012 Araştırmacı: - Konuşmacı: Lundbeck İlaçları AŞ (2009, 2010) Danışman: - Olgu 1 - Bize ayrımcılık yapılıyor

Detaylı

KANSER VE CİNSEL YAŞAM

KANSER VE CİNSEL YAŞAM KANSER VE CİNSEL YAŞAM Doç. Dr. Ülgen Okyayuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri A.D. Klinik Psikoloji Öğretim Üyesi Son zamanlarda kanserin tedavisinde ilgi sadece tanı ve agresif tedaviyle

Detaylı

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri

AFET PSİKOLOJİSİ. GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri AFET PSİKOLOJİSİ GEA Acil Durum Yönetimi Eğitimleri Afet Sonrası Risk Altındaki Gruplar Doğrudan Etkilenenler Tanık olanlar İzleyiciler AFET SONRASI DUYGUSAL AŞAMALAR İLK VURMA AŞAMASI ACİL DURUM AŞAMASI

Detaylı

Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD.

Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD. Obezitede Anksiyete Bozuklukları ve Depresyon Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD. Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Sanofi Danışman: Teva, BMS Konuşmacı: Lundbeck Obezite giderek artan bir toplum sağlığı

Detaylı

Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi (TLDP) Eğitimi Modül-I Ağustos 2016 İbrahim Sarı MD, MSc

Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi (TLDP) Eğitimi Modül-I Ağustos 2016 İbrahim Sarı MD, MSc Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi (TLDP) Eğitimi Modül-I 20-21 Ağustos 2016 İbrahim Sarı MD, MSc PSİKOTERAPİ-DER Telefon: 0(532) 160 23 78, 0(541) 963 89 87 Email: psikoterapider@gmail.com www.psikoterapiegitimleridernegi.org

Detaylı

OKB için Metakognitif Terapi Doç. Dr. Erhan ERTEKİN İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

OKB için Metakognitif Terapi Doç. Dr. Erhan ERTEKİN İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD OKB için Metakognitif Terapi Doç. Dr. Erhan ERTEKİN İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD OKB ve iki farklı mod OKB de meta-düzeyde çalışmak daha fazla çaba gerektirir: Hasta sorunun kontamine olması

Detaylı

Bir İlişkide Çözülmenin Evreleri

Bir İlişkide Çözülmenin Evreleri Bir İlişkide Çözülmenin Evreleri Bir ilişkinin nasıl dağıldığı sorusu, neden dağıldığı sorusuyla ilişkili fakat, onunla aynı şey değildir. Duck (1984) ilişki dağılması, evresinden ve onları izleyen yeniden

Detaylı

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem V Psikiyatri Staj Eğitim Programı Eğitim Başkoordinatörü: Dönem Koordinatörü: Koordinatör Yardımcısı: Doç. Dr. Erkan Melih ŞAHİN Yrd. Doç. Dr. Baran GENCER Yrd. Doç. Dr. Oğuz GÜÇLÜ Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 Bilimin Anlamı ve Özellikleri...17 Psikoloji...18 Gelişim Psikolojisi...25 Öğrenme Psikolojisi...26 Psikolojide Araştırma Yöntemleri...26

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ Psikolojik bozukluklar nasıl iyileştirilir? Tedavi için uygun kişi kimdir? En mantıklı tedavi yaklaşımı hangisidir? Bir terapi biçimi diğerlerinden daha iyi midir? Herhangi

Detaylı

Erken boşalmamak için en iyi yardımcı kaynak için burayı tıklayın

Erken boşalmamak için en iyi yardımcı kaynak için burayı tıklayın Prematür Ejakülasyon (Erken Boşalma) Erkekler arasında Erken gelmek, Erken orgazm veya Hızlı boşalmak olarak da ifade edilen erken boşalma, cinsel ilişki sırasında erkeğin vajinaya girmeden, giriş sırasında

Detaylı

UZ. DR. GÖNÜL ERDAL DAĞISTANLI

UZ. DR. GÖNÜL ERDAL DAĞISTANLI GÜRÜLTÜ = HOŞA GİTMEYEN SES GÜRÜLTÜNÜN SÜRESİ ŞİDDETİ ZAMANI TÜRÜ GÜRÜLTÜ FİZYOLOJİK TEPKİLER RUHSAL TEPKİLER FİZYOLOJİK TEPKİLER ANĠ GÜRÜLTÜDE KAS GERĠLMELERĠ BAġ DÖNMESĠ YORGUNLUK ĠġĠTME KAYIPLARI METOBALĠZMA

Detaylı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Tanrı Tasavvuru Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Peker e göre: Kişinin bebekliğinden itibaren, zeka gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre, Tanrı yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi

Detaylı

PSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

PSİKOFARMAKOLOJİ 7. Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar. PSİKOFARMAKOLOJİ 7 Anksiyete Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar www.gunescocuk.com ANKSİYETE Somatik belirtilerin de eşlik ettiği, nedensiz bir tedirginlik

Detaylı

tedavisinde psikofarmakolji dışı tedavilerin yeri

tedavisinde psikofarmakolji dışı tedavilerin yeri tedavisinde psikofarmakolji dışı tedavilerin yeri Dr. Kadir ÖZDEL SBÜ ANKARA DIŞKAPI YILDIRIM BEYAZIT EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ PSİKİYATRİ KLİNİĞİ Obsesif kompülsif bozukluk Obsesyonlar (kopuk ve yüksüz

Detaylı

Çocuk Psikiyatrisi Uygulamalarında İstismar Olgularının Tanınması. Prof. Dr. Elvan İŞERİ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri A.D.

Çocuk Psikiyatrisi Uygulamalarında İstismar Olgularının Tanınması. Prof. Dr. Elvan İŞERİ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri A.D. Çocuk Psikiyatrisi Uygulamalarında İstismar Olgularının Tanınması Prof. Dr. Elvan İŞERİ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri A.D. Çocuk Psikiyatrisi Uygulamalarında İstismar Olgularının Tanınması

Detaylı

RUH SAĞLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN MESLEKLER

RUH SAĞLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN MESLEKLER RUH SAĞLIĞI ALANINDA ÇALIŞAN MESLEKLER Sağlık Dünya Sağlık Örgütü tanımlaması Biyolojik, ruhsal ve sosyal iyilik hali. Tıp Özgül bir kurama ve bu kuramdan biçimlenen yöntemle belirlenen uygulamalarla biyolojik,

Detaylı

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI Bilgisayar ve internet kullanımı teknoloji çağı olarak adlandırabileceğimiz bu dönemde, artık hayatın önemli gereçleri haline gelmiştir. Bilgiye kolay, hızlı, ucuz ve güvenli

Detaylı

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım

Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Psiko-Onkoloji Onkoloji Hastalarına Psikolojik Yaklaşım Dr. Mecit ÇALIŞKAN HNH Psikiyatri İdari ve Eğitim Sorumlusu Kanser hastaları tanı, tedavi ve hastalığın ileri evrelerde çeşitli ve değişik, ruhsal

Detaylı

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride

Detaylı

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON

UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON UZMAN KLİNİK PSİKOLOG KAHRAMAN GÜLER DEPRESYON Depresyon en az iki hafta süren, çoğunlukla daha uzun süreyle devam eden, işlevselliği çok ciddi bir oranda bozan, tedavi edilebilir tıbbi problemlerden bir

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ DAVRANIŞIN TANIMI Davranış Kavramı, öncelikle insan veya hayvanın tek tek veya toplu olarak gösterdiği faaliyetler olarak tanımlanabilir. En genel anlamda davranış, insanların

Detaylı

AFYONKARAHİSAR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ VELİ GRUP REHBERLİĞİ PROGRAMI.. KASIM 2012

AFYONKARAHİSAR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ VELİ GRUP REHBERLİĞİ PROGRAMI.. KASIM 2012 AFYONKARAHİSAR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ VELİ GRUP REHBERLİĞİ PROGRAMI.. KASIM 2012 1 2 İnsanların özellikle de çocukların, doğa şartlarına olduğu kadar toplum şartlarına ve kurallarına da uyum sağlaması

Detaylı

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri 1 Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınmaların ve sorunların bir listesi vardır. Lütfen her birini dikkatle okuyunuz. Sonra bu durumun bu gün de dâhil olmak üzere son üç ay içerisinde sizi ne ölçüde

Detaylı

Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi

Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi Koç Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu 2015-2016 Güz Dönemi Dersin Adı ve Kodu: Psik 302 Psikopatoloji Dersin ön koşulları: Yok Ders yeri(sınıf): 312 nolu sınıf Ders Günü ve Saati: Salı: 08:30-11:20 Kredisi:

Detaylı

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül

Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON. Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergenlerde Ruhsal Psikopatolojiler DERS 1: MENTAL RETARDASYON Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Hasan Kalyoncu Üniversitesi 2016 www.gunescocuk.com NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

Detaylı

Temeller, Bölüm I: Freud. Psikolojiye Giriş. Değerlendirme. Temeller, Bölüm I: Freud Ders 3. Arasınav (%30) Final (%35)

Temeller, Bölüm I: Freud. Psikolojiye Giriş. Değerlendirme.   Temeller, Bölüm I: Freud Ders 3. Arasınav (%30) Final (%35) Psikolojiye Giriş Temeller, Bölüm I: Freud Temeller, Bölüm I: Freud Ders 3 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Final (%35) https://classesv2.yale.edu/ Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20) Deneye

Detaylı

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU. Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU Prof. Dr. Berna Özsungur Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD 58. Türkiye Milli Pediatri Kongresi 25 Ekim 2014 TANIM Otizm Spektrum

Detaylı