Giri Kaynakları ve bazı ortak konu alanları bakımından benzerlik gösteren sosyoloji ve edebiyat, birinin bilim, dierinin sanat dalı olması

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Giri Kaynakları ve bazı ortak konu alanları bakımından benzerlik gösteren sosyoloji ve edebiyat, birinin bilim, dierinin sanat dalı olması"

Transkript

1 RASM ÖZDENÖREN N ÇOK SESL BR ÖLÜM ADLI HKÂYESNE EDEBYAT SOSYOLOJS AÇISINDAN BR YAKLAIM AN APPROACH FROM THE PONT OF LTERATURE SOCOLOGY TO RASM ÖZDENÖREN S STORY NAMED ÇOK SESL BR ÖLÜM Yılmaz IRMAK Özet Sosyal konuları içermesi bakımından edebi eserlerin sosyolojik bir deeri de vardır. ki ayrı disiplin olan edebiyat ve sosyoloji, bir devrin sosyokültürel özeliklerini ortaya koyarken birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Tarihi olaylar, gelenekler, inanılar, sosyal ilikiler ve yaam tarzları, bir ayna gibi edebi esere yansır. Rasim Özdenören in Çok Sesli Bir Ölüm hikâye kitabı; Çok Sesli Bir Ölüm, Sabah Aralıı, Kan ve Çatıma adlı dört hikâyeden oluur. Mara a özgü halk kültürünü özümseyen yazar, bu öykülerde; sosyolojik ve kültürel öeleri youn bir ekilde iler ve yöre insanının üzerinde derinlemesine sosyolojik ve psikolojik tahliller yapar. Anahtar Kelimeler: Çok Sesli Bir Ölüm, Mara, Edebiyat Sosyolojisi, Halk Kültürü. Abstract Literary Works have a sociological value in terms of involving social subjects. Altough Literature and Sociology are different discipline, they need eachother for introducing the socio-cultural aspects of an era. Historical events, customs, beliefs, relations among people, life styles reflect litrary work as a mirror. The Author s worldview and attitude to community, acts a part in forming the litrary work. Rasim Özdenören s story Çok sesli Bir Ölüm consists of four stories named Çok Sesli Bir Ölüm, Sabah Aralıı, Kan ve Çatıma. Author who internalizes Mara s typical folk culture, handles the cultural and sociological elements intensively and makes sociological and psychological analyzes about district people deeply. Keywords: Çok Sesli Bir Ölüm, Mara, Literature Sociology, Folk Culture. Giri Kaynakları ve bazı ortak konu alanları bakımından benzerlik gösteren sosyoloji ve edebiyat, birinin bilim, dierinin sanat dalı olması Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Halk Edebiyatı Bilim Dalı Doktora Örencisi.

2 yönünden birbirinden ayrılır. Bilim gerçeklie (nesnellik), sanat ise hayale (öznellik) dayanır. Sanatçı, yeni ve orijinal bir anlama ulamak için bir niyet (bakı açısı) dorultusunda malzemesini iler, tasnif eder ve sonuçta ortaya bir sanat eseri koyar. Sosyoloji gerçeklerden hareketle gerçek sonuçlara ulamaya çalıırken, edebiyat, gerçei deitirerek, dönütürerek, bir baka deyile, kurmaca bir ekilde ortaya koyar. Sosyoloji ile edebiyatın insana, topluma bakı açıları birbirinden farklıdır. Biri olanı yansıtır, dieri ise olanı betimler, kurgular. Francıs E. Merrıll e göre sosyoloji; grup halindeki insanların etkileimlerinin incelenmesi, edebiyat ise; bu etkileimin hayali betimlenmesidir (Merrıll, 2004: 43). Harrigton, sosyolojinin; toplum olaylarını açıklayan, sosyal kurumları ve sosyal süreçleri inceleyen bilimsel bir disiplin olduunu, edebiyatın da kurmaca bir sanat dalı olarak kendi ruhu içinde, toplumsal bir sınıfın duygusal eilimlerini ve düünce yapılarını ortaya çıkardıını söyler (Harrigton, 2004: 63). Bir dönemin sosyolojik özelliklerini ortaya çıkarabilmek için sosyolojinin sunduu bilimsel bilgilerden yararlanılabilecei gibi edebiyat ürünlerinden de yararlanılabilir. Yazarlar eserlerinde, içinde yaadıkları devirde gerçekleen tarihi ve sosyal olayları, gelenekleri, yaam tarzlarını kendi bakı açılarından yansıtırlar. Edebiyat olmadan sosyolojiyi, sosyoloji olmadan edebiyatı anlamanız mümkün deildir. Edebiyat, sosyal varlıın kendisini farklı biçimlerde dıavurumudur. Edebiyatın, insan ve insan ilikilerinin dille oluturulmu estetik bir görünümü olması onun insan ilikilerinin, toplum yasalarının bilimi olan sosyolojinin konuları arasına girmesini de kaçınılmaz kılmaktadır (an, 2004: 92). Edebiyat ürünleri; toplumların inancını, yaayı tarzlarını, duygu ve düüncelerini, sosyal ilikilerini, dini inançlarını, mitolojik deerlerini ve her türlü tabiat olayının edebiyata yansımalarını dile getirir (Aydın, 2004: 151). Edebiyat, insanolunun toplumsal kuvvetlere verdii cevabın belki de en etkili sosyolojik barometresidir (Swıngewood, 2004: 83). Çaların kendine has yönlerini kaydetmek, örf ve adetlerin en canlı ve tesirli ifadelerini saklamak bakımından edebiyat, özel bir deere sahiptir (an, 2004: 93). Edebiyat Sosyolojisi Edebiyat Sosyolojisi; 1900 lü yıllarda ortaya çıkan, edebiyatın toplumsal fonksiyonunu ve toplumsal koullardan nasıl etkilendiini aratırma konusu yapan; edebiyat sanatı ile toplum arasındaki karılıklı etkileimi, edebiyatın olduu kadar sosyolojinin de metotlarından yararlanarak ortaya koyan bir disiplin olarak tanımlanabilir (Cuma, 2009: 82). Bu durumda, sosyolojinin edebiyattan beslenmesi kadar, edebiyatın da sosyolojiden metot edinmesi en tabii haliyle karımıza çıkar. Sosyolojik

3 edebiyat incelemesine göre edebiyat kendi baına var olamaz. Edebiyat, toplum içinde domutur ve toplumun bir ifadesi olarak kabul edilir. Yazarı, eseri ve okuru toplumsal koullar belirler. Bu koullara eilmek ve sanatla ilgili sorunları açıklamak gereklidir. Eserin; yazar, yayıncı, okuyucu gibi dier unsurları biçimlendirdii gerçei, eserin merkezde bulunmasını gerektirmektedir (Cuma, 2009: 87). Edebi esere odaklı bir toplum aratırması, edebiyat sosyolojisinin çıkı noktasını oluturur. Edebiyat sosyolojisi, edebiyat ve sosyolojiden yardım almakta ve bir bakıma edebiyat sanatını ve sosyolojiyi aynı çerçeveye yerletirerek farklı, karma diyebileceimiz bir bilimsel disipline yönelmektedir. Böylece disiplinlerarası bir çalıma gerçekletirilmektedir. Edebiyat eserinin dokusundaki toplumsallıın öne çıkarılarak sosyolojik bir perspektifle yapılan incelemeler edebiyat eserindeki farklı anlamların su yüzüne çıkmasına katkıda bulunmaktadır. Edebiyat sosyolojisi böylelikle edebiyat eserini bir belge niteliinde kabul etmekte ve ulusların geliim çizgilerini kronolojik bir zaman akıına balı kalarak tespit etmeyi hedeflemektedir (Aydın, 2004: 152). Edebiyat sosyolojisi, edebiyat-toplum denklemini kurarak ie balamaktadır. Her iki alanın birbirine etkilerini, katkılarını karılıklı iliki düzleminde irdelemektedir. Sosyolog ve edebiyatçının birbirlerinden kopuk, uzak ve habersiz olmamaları gerektiini, aksine birbirlerine kulak vermeleri, birbirlerinin ürünlerinin mutlak anlamda toplum analizi balamında deerlendirilmesi gerektiini dillendirmektedirler. En temelde paylatıkları taslak aslında toplum sorunlarıdır. Dolayısıyla sosyolog ve edebiyatçı benzer ve yakın sorunlarla uramaktadır. Bu nedenle her iki alan birbirine yakınlatırılmalı, birbirine açılmalıdır. Edebiyat sosyolojisi, edebi eseri, sosyal gerçekliin bir unsuru olarak gördüünden dolayı edebiyat üzerine younlaır. Ürün olarak edebiyat eserinin toplumu yansıtması, toplumu ifade etmesi, toplumca algılanması ve bu dorultuda belli tavırları dourması ilk elden incelenen sorunlardır (Alver, 2006: 107). Bir dönemin sosyo-kültürel özelliklerini çözümlemede, romanlardan sonra bavurabileceimiz edebi tür hikâyelerdir. Hikâyeler romanlara göre daha kısa ve youn anlatımlardır. Rasim Özdenören in Çok Sesli Bir Ölüm * adlı hikâye kitabı; Çok Sesli Bir Ölüm, Sabah Aralıı, * Bu çalımada, hikâyelerden alınan bölümlerin sayfa numaraları metnin sonunda parantez içinde verilecektir.

4 Kan ve Çatıma adlı dört hikâyeden oluur. lk hikâye aynı zamanda kitaba adını vermitir. Bu çalımada; teknolojik gelimelere balı olarak 1950 li yıllardan sonra hızla artan köyden kente göçün meydana getirdii sosyolojik ve kültürel deiimin Mara insanı üzerindeki etkiler, edebiyat sosyolojisi penceresinden sadece "eser" üzerine odaklanarak, ortaya konmaya çalıılacaktır. Bu nedenle burada yazar, okuyucu ve yayınlayıcı gibi edebiyat sosyolojisinin dier unsurları dıarıda tutulmutur. Konuya sosyolojik ve halkbilimsel yönden iki ana balık etrafında ıık tutulacaktır. Sosyolojik unsurlar balıı altında; Köyden kente göç olgusu, aile hayatı ve çözülme, kültürel çatıma,, bölgesel sorunlar, ev, ekonomik hayat; halk kültürü balıı altında ise; giyim-kuam, yemek adetleri, halk hekimlii ve yöresel söyleyi tarzı konuları mercek altına alınacaktır. A. Sosyolojik Unsurlar 1. Köyden Kente Göç Olgusu Yirminci yüzyılda Avrupa da sanayi inkılâbı ile hızla bir modernleme balamıtır. Dünyanın kentlilemesi, dier bir ifadeyle kentli toplumun oluumu, dünyanın modernlemesinin bir sonucudur. Yirminci yüzyıl sosyolojisinde modernlemenin sosyolojik açıdan en belirgin özelliklerinden biri sanayileme, bir dieri de kentlemedir (Özyurt, 2007: 113). Osmanlı nın son dönemlerinde reform hareketleriyle uyum salamaya çalıtıı bu gelimeler, Cumhuriyet in ilanıyla birlikte yeniden yapılandırılan Türkiye de bir kalkınma ve sanayileme hamlesiyle hızlanmıtır. Türkiye de sanayileme ve modernleme; tarımda makineleme, kitlesel üretim ve tüketimin yaygınlaması, üretimin evden ayrılarak atölye ve fabrikalarda yapılması gibi faktörleri ortaya çıkarmı, bu durum da insanların kırsal alanlardan kentsel alanlara doru göç etmesine neden olmutur. Köyden kente göç özellikle 1950 li yıllardan sonra Türkiye için en önemli gerçeklerden birisi olmutur lerde kentsel nüfus oranı kırsal nüfus oranından daha fazladır. Nüfus çok youndan az youna doru hareket etmitir. Bu durumda kırsalda itici faktörler, kentlerde ise çekici faktörler ön plana çıkmıtır. Köylerini terk edenler için belki bir kurtulu bekli de yeni ve zorlu bir yaam mücadelesinin genel adı; köyden kente göçtür denilebilir. Köyden kente göç toplumsal bir dönüüm ve köy-kent çatımasının en gerçekçi ifadesidir. Çünkü bu göç hareketi, Türk toplumunun kimlik deiiminin ve geliiminin balangıç noktası sayılabilir (Güreçi, 2010: 54).

5 Çok Sesli Bir Ölüm hikâyesinin mekânı olması ve dönemin sosyolojik özelliklerini yansıtması bakımından Mara ın Cumhuriyetin ilanından 1950 ye kadarki nüfusuna baktıımızda, Mara ta kırsal nüfusta büyük bir fazlalık görülmektedir. Hatta Mara ın kır nüfusunun, Türkiye nin kır nüfusuna oranı %10 un üzerinde olduu gözlemlenmitir. Ancak 1950 den sonra kır nüfusunda nispi bir azalma, kent nüfusunda da bir artı görülmektedir. Topraa balı olan kırsal nüfusun; zamanla topraksız kalmalarıyla kente göçler balamıtır. Kentteki ekonomik gelimeler bu süreci daha da hızlandırmıtır (Göl, 2006: 18). Bunun yanında ehir, ekonomik gelimeye paralel olarak dou ve güneydou bölgelerimizden youn bir göçe tabi olmutur. Çevre il ve ilçelerden ehre gelen bu insanlar hızla yeni mahallelerin kurulmasına yol açmıtır. Kentsel geliim dolayısıyla yeni yerler imara açılarak insanların yerlemeleri salanmıtır (Koç, 2009: 318). 2. Aile Hayatı ve Çözülme Köyden kente göç, aile yapısını etkileyen en önemli faktörlerin baında gelir. Ülkede oluan ekonomik canlılık ve gerçekletirilen ekonomik altyapı hizmetleri, kırsal kesim ile kent arasındaki iletiimi kuvvetlendirmi ve böylelikle kentler cazibe merkezi haline gelirken, makineleme sonucu isizliin arttıı kırsal kesimden kentlere youn bir göç olayı yaanmıtır. Ama bu göç birçok sorunları da beraberinde getirmitir. Bunun sonucunda isizlik ve barınma problemi yanında sosyal problemler ba göstermitir. Böylece geleneksel deerlere balı kırsal kesim ailesi, kendi dorularına tamamen ters kent kültürü ile karı karıya gelmitir. Bir uyumsuzluk problemi yaayan aile çözülmeye balamıtır (Tosun, 1996: 62). Ancak asıl çözülme kentte, kentleme olayının hızla ve yanlı bir ekilde gerçeklemesiyle balar. Çözülmeye sebep olan en büyük etken, kültür deimesidir. Hem maddi, hem de manevi alanda görülen kültür deimesi, bütün unsurlarıyla deimeyi yaayan birey ve aile üzerinde bir takım tezatlara, zıtlamalara ve zihin çatımalarına yol açmıtır. Köylerde ve kentlerde sosyal ve ekonomik deiim meydana getiren göçün; kentlerin süratle devleen köylere, köylerin ise ıssız ve terk edilmi viranelere dönümesi eklinde iki türlü yansımasıyla karılaırız (Güreçi, 2010: 48). Geleneksel kültür deerleriyle kent hayatının dayatmı olduu modern kültür deerlerinin yan yana yaanmak istenmesi aile bireylerini bir kültür boluuna itmitir. Kentsel yaam, farklı insanlarla aynı mekânın paylaıldıı yaamdır. Belli bir yerde nüfusun younlaması büyük oranda bireysel farklılık gerektirir. Toplumda bireysel katılımcıların sayısı ne kadar artarsa, onlar arasındaki farklılıklar da o oranda artar.

6 Kırsal yaamda var olan akrabalık baı, komuluk ilikileri ve duygu birlii kentte kaybolur (Özyurt, 2007: 116). Çözülmenin arka planında çounlukla yabancılama, yeni düzene ayak uyduramama, geleneklerden kopu ve ekonomik sıkıntılar vardır (Tosun, 1996: 59). Sabah Aralıı adlı öyküde çocukları tarafından terk edilen, ilemedii bir suçtan dolayı katil zanlısı olarak aranan Halil in kendisini bu duruma getiren artlarla, düzenle hesaplaması, anlatılır. Halil, kendi topraklarında çocukları ile birlikte mutlu bir yaam sürdürmeyi dülerken, çocuklarının ikisi de köyden kente göç ederler. Halil bir türlü bu durumu içine sindiremez. O, içine dütüü halin sorumlusu olarak çocuklarını görür. Babası çocuklarını topraa balamak istedikçe onlar, topraktan nefret etmiler ve ailelerinden kopmulardır. Oullarımız gitmeseydi, bizi terk etmeselerdi belki bunların hiçbiri gelmezdi baımıza, dedi. Tanrı, insanları her yönden deneyip denetliyor. Ben onları topraa balamak istedikçe onlar hem bundan hem topraktan nefret eder olurlar. Sonunda ikisi de terk etti bizi. Bilirsen, bu da Tanrı nın baka bir deneyii insanı. Hırslı biri deildim ben. Ama Tanrının varlıına aldırmayan insanların yaadıı yerde eninde sonunda seni de hırs büyüyor, gittikçe daha çok edineyim diyorsun, gittikçe daha çok. Sonunda kendi etini, kendi kanını da yiyip tüketiyorsun. Bunu anlarsan eer, böyle oluyor. Kendi çocukların sana karı çıkıyor. Seni korumakla görevli olanlar sana kurun sıkıyor. (s.39-40) Kan adlı öyküde ise topraına balı fakir bir ailenin topraklarının üzerinden yol geçmesi ve çocuklarının onları terk etmesi üzerine yaadıı acılar, sarsıntılar ve deiimler anlatılır. Bu öyküde de çocukların ailesini terk etmesi; ailede bir infiale yol açmıtır. Çocukları tarafından terk edilen aileler, acılar çekmilerdir. Göçle birlikte ailesinden, topraklarından kopan genç nesil, ehrin yaantısına ayak uyduramadıından yabancılama, kültürel çözülme ve ekonomik sıkıntılarla karı karıya kalmıtır. Burada yabancılama, kültürel farklılık ve ekonomik sıkıntılar, ailede çözülmenin sebeplerini oluturur. Çünkü yaadıı ortama yabancı olan, iki kültür arasında gidip gelmeye balayan aile, ne kentli ne de köylü olmayı becerebilir. Çatıma adlı öyküde de, çözülmenin farklı boyutları karımıza çıkar. Öykü bir kent ortamında geçer. Kırsal kesimden kente göçen aile, yeni düzene ayak uyduramama, geleneklerden, kutsal olandan kopu gibi sorunlarla karı karıya gelir. Baba ve hala geleneklerine balı iken, evin kızı ermin onlardan farklı düünür. ermin, bir ticarethanede çalıan Sadık la tanıır onunla flört eder. Sevgilisini halasıyla ve ailesiyle tanıtırmak ister. Bu durum halasıyla kendisini karı karıya getirir. Bu öyküde hala ve baba

7 eskiyi ve geleneksel kültürü temsil eder. ermin ise yeni kuaı temsil eder. Yeni kuak, modern hayatın getirmi olduu aykırı bir yaam biçimini tercih eder. Geleneksel hayatın hüküm sürdüü ailelerde bir kızın yabancı bir erkekle sosyal ve kültürel anlamda ilikiye girmesi, bu kiiyle bir birliktelik kurması ancak aile bireylerinin izin vermesiyle mümkündür. Fakat çada yaamın getirmi olduu yenilikler, aile içinde çözülmeye, mevcut kuralları dılamaya, psikolojik ve sosyolojik yaamaya sebep olur. Bir tarafta ailenin dikte ettii geleneksel anlayı, dier taraftan modern hayatın sunduu hayat tarzı karısında yeni kuak, psikolojik ve sosyolojik çatıma yaar, bunalıma düer. Öyküde baba ve hala, modern hayat karısında ve bunun ermin üzerindeki olumsuz etkisi karısında aciz kalırlar. Hala bu durum karısında suçluluk duygusuna kapılır ve unları söyler: Bir kıza on sekiz yaına gelinceye dein ayıp ve utanma ve günah düüncesini vermediysen artık bunları vermeye çalımanın bir yararı yoktur, onu geriye döndürmek, yeni batan yaatmak olanaksızdır ama onun bu arsızlıına katlanmak da dayanılmaz bir aaılanıtır, küçültücü bir kabullenitir: Tanrı bizi baılamayacaktır, öretmediimiz için bizi, örenmedikleri ve bilmedikleri için onları da. ( s.92) Modernleme ve kent yaam tarzı çocukları olumsuz etkilemekte ve aileler bu durum karısında kendince çözümler üretmek için çabalamaktadırlar. Ancak bu durum kolay olmayacaktır. Çünkü genç kuaklar ailelerini anlamada hem zorluk çekerler hem de onlardan farklı düünürler. Bu da bir kopuu ve aile içi faciayı beraberinde getirir. Halaya göre bir çocua, küçük yalardan itibaren utanma ve günah düüncesi verilmelidir. O bunu, Tanrı ya karı bir sorumluluk olarak görmektedir. Eer bu manevi deerler, çocua zamanında verilmedii takdirde öretmedikleri için aileler, örenmedikleri için çocuklar Tanrı karısında affedilmeyecektir. Bu noktada çözülmenin sebeplerinden bir tanesi de dini deerlerden, manevi deerlerden uzaklamadır, diyebiliriz. Manevi kültürün deimesi, kır kökenli insanın, kentlere özgü tavır ve davranı biçimlerini, benimsemesiyle gerçeklemektedir. slam inancına göre yaam tarzını ve sosyal ilikilerini düzenleyen ailede, genç bir kız olan ermin in yabancı bir erkekle konuması, arkada olması aile bireyleri arasında tartımalara yol açar. Babaya ve halaya göre bu durum, günahtır. ermin e göre ise bu iliki, modern yaamın getirmi olduu doal bir ilikidir. Çünkü o günah kavramının ne olduunu örenmeden yetimitir. Bu durum karısında kendilerini sorgulamaya balayan aileler hem kendilerini suçlu görürler hem de bütün bu olanlardan düzen i de sorumlu tutarlar. Düzen, topluma yanlı deerleri dayatan anlayıtır. Halaya göre, ahlaki deerlerin

8 altüst olduu bir toplumda çirkef er veya geç herkese bulaacaktır. Bundan dolayı hala, yeeni ermin e unları söyler: Bir küfür, bir ilenç içinde yaıyoruz, dedi, çirkef içinde yüzüyoruz sanki yıllar var ki, bunu hissediyorum ama bize bulamaz diye umuyordum. Bu çirkefin içinde dodunuz siz, imdi durmadan öteye beriye sıçratıyorsunuz bunu. (s.107) 3. Kültürel Çatıma Her teknolojik yenilik, beraberinde kendi kültürünü ve hayat tarzını getirir. Teknoloji ve sosyal alandaki hızlı gelimeler, toplum hayatını büyük ölçüde etkileyerek birtakım deimeleri hızlandırmı, beraberinde ailelerde çöküntü, yalnızlık, kusak çatıması, yabancılama, sosyal ilikilerin zayıflaması ve geleneklere karı çıkma gibi bazı problemlerin domasına neden olmutur. Yeni yaam tarzına ayak uyduramayan birey mutsuz, kararsız, hastalıklı bir tip olarak ortaya çıkar. Geleneksel deerlerin hâkim olduu köyden kente göç eden aileler kent kültürüne, yeni yaam tarzına ayak uyduramaz. Köyde birincil ilikiler, yardımlama ve dayanıma varken, kent kültüründe resmi ilikiler ve çıkar ilikileri vardır. Köyde geçim kaynaı toprak ve hayvancılık iken, ehirde bunun yerini meslek grupları alır. Miras yoluyla toprakların parçalanması ve nüfusun artmasıyla beraber köylerde isizlik ortaya çıkmıtır. Bunun üzerine genç nüfus, hem ehirde i sahibi olmak hem de ehrin imkânlarından yararlanmak için ehre göç etmek durumunda kalmıtır. Köyden kente hızla artan göç sonucu; i, barınma, eitim, salık ve kültürel çatıma sorunları en büyük sorunlar haline gelmitir. Kente göç eden aile, bir yandan geleneksel deerlerini muhafaza etmeye çalıırken bir yandan da yeni bir yaam tarzıyla karı karıya kalır. Bu yeni yaam tarzı özellikle genç kuakları çok etkiler. Bu dönemi çok iyi gözlemleyen ve hikâyelerine yansıtan yazarın Çatıma adlı öyküsünde kuaklar arası çatıma ilenir. Bu öyküde, yeni yapılanma sürecinin, bireyi nasıl açmazlara ve trajik sonlara sürükledii ortaya konulur. Geleneksel deerlerine balı kalmaya çalıan bir ailenin kızı olan ermin annesini kaybetmitir. Bunun üzerine baba, çocuklarına bakması için halayı eve getirmitir. Böylece hala evde anne fonksiyonunu üstlenmitir. Evin kızı ermin, i yerinde tanıtıı Sadık la flört etmektedir. Aile bireyleri bu ilikileri etrafında kendi düüncelerini, inançlarını sorgulamaya balarlar. Bu iliki sonunda bir aile faciasına neden olacaktır. Öyküde çizilen tiplerin dördü de birbirinden farklı psikolojik ve sosyolojik gerçekleri temsil ederler. Hala, toplumsal deiimin yol açtıı çarpıklıkların farkında olan ve inançlarını yaamsal pratiine aktaran bilinçli biridir. Deiimin insanlar üzerindeki olumsuz etkisini gören hala, böylece içinde bulunduu aileyi bu çirkeften (deiim) korumaya çalımaktadır. ermin ise

9 mevcut anlayıın, deiimin, yeni nin belirledii, yönlendirdii biri olarak karımıza çıkar. Daha önce bir erkek tarafından terk edilen ermin, yeni tanıtıı Sadık la arkada olmasına ailesi karı çıkınca büsbütün yalnız kalacaı korkusu ile ailesine bakaldırıp ve bir yıın yanlılıklar yapar. Mevcut çarpık anlayıın biçimlendirdii ve onun dikte ettii hayatı yaayan ermin bir aile faciasına neden olduktan sonra; Bütün bunları ben mi yaptım? Yeryüzüne kötülüü ben mi indirdim? demesi (Tosun, 1996:54-55) son derece dikkat çekicidir. Rasim Özdenören kendisiyle yapılan bir mülakatta, Çatıma adlı öyküsü için unları söyler: Çatıma isimli öykü köy öykülerine hiç uygun dümeyen tam tersine tabiri mazur görürseniz felei amı insanların öyküsü vardır Çatıma da. Yeni bir yere yerlemiler. Fakat ne yeni yerlerini benimsemiler ne de kendi köklerinden kopabilmitir. Bu insanların öyküsü anlatılmaktadır (Haksal, 1999: 62). Sabah Aralıı ve Kan adlı öykülerde; kırsal kesimlerde toprakların miras yoluyla parçalanması sonucu veya topraktan elde edilen gelirin geçim için yetmemesi gibi nedenlerden dolayı ailelerini terk eden çocuklar kente yerleirler. Aileleri onların köyde kalıp tarım yapmalarını ister. Ancak onları ikna edemezler. Çünkü çocukları onlardan farklı düünmektedir. Ailelerini dinlemeyerek kentte göçen çocuklar, umdukları yaamları bulamazlar ya da kent yaamına ayak uyduramazlar. Bir taraftan anne ve babalarından aldıkları deerler, dier taraftan kent ortamının sunduu modern hayat tarzı karısında çatıma yaarlar. 4. Bölgesel Sorunlar Cumhuriyet in ilanıyla Türkiye de balayan modernleme ve sanayileme hamlesiyle ülkenin sorunlarıyla ba edilmeye çalıılır. Çünkü ülke Kurtulu Savaı ndan çıkmıtır. Bir yandan Batı normlarında yeniden düzenlenen devlet yapısı, bir yandan da modernlemenin bir gerei olan teknolojik gelimeler, ülkede büyük bir deiim meydana getirmitir li yıllardan itibaren köyden kente göçlerin artmasıyla ülkenin en önemli sorunları olan eitim, salık, beslenme, ulaım, toprak ve fakirlik gibi sorunlar hem kırsal kesimde hem de kentlerde Türkiye nin en önemli sorunları olarak karımıza çıkar. Rasim Özdenören incelediimiz bu eserinde bu döneme ayna tutar. O dönemde görülen eitim, salık, beslenme, ulaım, toprak, fakirlik ve kaçakçılık gibi sorunları hikâyesine yansıtır. Bu sorunlar Mara insanının o dönemde karılamı olduu en önemli sorunlardır.

10 Çok Sesli Bir Ölüm adlı öykü, kentten oldukça uzak üç yanı dalarla çevrili bir yerde geçer. Burada kıın her türlü olumsuzluklarını görmek mümkündür. Ayrıca yaz mevsimi çok sıcak geçtiinden yöre insanı su ve kuraklık problemleriyle karılaır. Burada açlık ve sefalet hüküm sürer. Çocukların eitilmesi için okul yoktur. En önemlisi de birisi hastalandıı zaman onu tedavi edecek doktor yoktur. Yöre insanı hastalandıında, köy hekimi ifalı otlarla bu insanları tedavi etmeye çalıır. Bir hastayı doktora götürmek için yedi-sekiz saat yürüyerek yol gitmek gerekir. Ulaım aracı olarak sadece atları bulmak mümkündür. Nitekim öyküde Kamber, hasta babasını kente doktora yetitirmeye çalıırken, yolda kaybeder. Öykünün mekânı olan ve o dönemde ehri ilçelere ve köylere balayan yolların son derece yetersiz olduu Mara ta, yol yapımına 1950 den sonra balanmıtır (Koç, 2009: 322) Özdenören, Sabah Aralıı adlı öyküde deiim, yabancılama, bakaldırı temalarını gündeme getirir. Öykünün kahramanı Halil, bütün baına gelenlerden düzen i sorumlu tutar. Ona göre geleneksel deerlerden kopu, kutsal olandan uzaklama bu tür olumsuzlukları azaltabilecekken, o yanlı çarkın çocuklarını elinden çekip alması, onu bu yanlı ileyen çarka mahkûm etmitir. Halil, bütün bunlara bakaldırır. Jandarmalara teslim olmak istemez. Teslim olup o yanlıları yeniden yaamak yerine bu bakaldırı ile hem yanlı düzeni hem de bu yanlı düzeni yaayan kendisini cezalandırmak ister (Tosun, 1996: 54). Köyden kente göç ile birlikte köyde kalanlar için yalnızlık ve sahipsizlik psikolojisini de yaratmı olabilir. Özellikle köyde kalan yalılar çocuklarının veya akrabalarının göç etmesi sonucu terk edilmilik hissine kapılmaktadır (Güreçi, 2010: 54). Halil bütün bu baına gelenlerden düzeni sorumlu tuttuu gibi, kendisini terk ederek yalnız bırakan çocuklarını da sorumlu tutar. Aileler çocuklarının yanlarında kalarak toprakla uramasını isterken, çocuklar kent yaamına özlem duyarlar. Çünkü onlar için kent daha iyi bir hayat imkânı sunar. Halil, giden çocuklarının yerine yeni çocuklar ister, onlara ümit balar. Benden sonra çocuklarım burada daha verimli bir yaamayı sürdürecek umuduyla uratım. Ama imdi anlıyorum ki, eksik bir ey bırakmıım. Ne? Bilmiyorum. Ama bıraktıım bu eksik ey olmasaydı oullarım beni, seni, bu topraı bırakıp kaçmayacaklardı. Onlara veremediim ey acaba nedir ki? Deien nedir ki? Bizim istediimiz eyleri mi istemiyor çocuklarımız? Benden sonra bu topraın sahipsiz kalacaını bir gün bile düünmemitim. Bakalarının elinde heder edilecei, yamalanacaı aklıma gelmemiti. Yeni oullar, geç de olsa yeni oullar Bizim

11 yarım bıraktıımız eyin ne olduunu onlar anlayacak belki, tükendiimiz yerde onlar balayacak. Bizi tüketenin ne olduunu onlar bilecek. (s.42) Bu dönemin en önemli sorunlarından biri olan toprak sorunudur. Halil, topraını elinden almak isteyenlere bakaldırır meydan okur: Ama yama yok, dedi, bu insanlara kolay kolay yenilmeyeceim. sterse herkes beni bırakmı olsun. Ben tırnaımla kazıdım o toprakları, Tanrıya güvenerek öyle bele kaptırmayacaım, yama yok, ne onu, ne de kendi canımı. (s.41) lemedii bir suçtan dolayı katil zanlısı olarak aranan Halil in peine jandarmalar düer. Halil karısıyla birlikte köydeki akrabalarının yanına saklanmak ister, fakat jandarmalar Halil i kıstırırlar. Halil karısının bütün ısrarına ramen teslim olmaz, ölümü seçer. Kan adlı öyküde, hazineye ait olan toprak üzerinde tarım yaparak geçimini salayan Zeynel, hükümetin buraları elinden alacaını örenince çok üzülür. Bu durum karısında olu ahin, babasını beraber ehre gitmek için ikna etmeye çalıır, fakat baarılı olmaz. Çünkü toprak, onun her eyidir, hatta kanı gibidir. O bu toprakları kimseye vermek istemez. Buralardan ayrılmam ben, dedi tok bir sesle, kimse söküp atamaz beni buradan. Ben tırnaklarımı geçirdim bu topraa. Ne senin baının dertte oluu, ne de ananın sızlanmaları. Yol geçecekmi buradan, toprak kuruymu. Benim yaptııma deer vermiyorsunuz siz, asıl i bunda. Olunun yüzüne dimdik baktı: Yarından balayarak on tane kuyu açacaım burada, dedi, hepiniz gidin isterseniz. Ananı da kandır, onu da götür. Tek baıma kalırım ben. (s.64) Sabah Aralıı öyküsünde Halil e göre kendisini böylesine kaçak ve güç durumda bırakan nedenlerin baında oullarının kendisini bırakıp gitmesi gelir. Bu öyküde de ekonomik hayat topraa dayanmaktadır. Fakat bu yeterli olmaz, bunun yanında Halil mermi kaçakçılıı ve ba bekçilii de yapar. Onun mermi kaçakçılıı yaptıını jandarmalar da bilir. Hatta iin içinde onlar da vardır. Fakat buna ramen Halil i yakalamak isterler. Jandarmalar, daha köy dıındayken, benim köyde olup olmadıımı sormaya balamılar. Kaçmama fırsat verirlerse balarına neler gelebileceini kendilerinin anlamasını söyleyerek köylüleri tehdit etmiler. Bu çavu, jandarmayla benim üstüme gelen, evde kaçak mermi bulundurduumu biliyordu. Zaten kimden almıtım ki? (s.37-38) Çatıma da ise keskin ve köklü bir kültür deiiminin yaandıı ülkede, bu deiimin kuaklar arası iletiimsizlii nasıl derinletirdii

12 anlatılır. Bu öyküde köyde yaayanların karılatıı problemlerin yerine, kentte yaayan ve kent hayatının getirmi olduu bunalım, kültürel çatıma ve yabancılama gibi sorunlar karımıza çıkar. 5. Ev Ev insanolunun varoluundan bu yana ihtiyaç duyduu bir barınma yeridir. Çok eski dönemlerde maaralara sıınan insanlar, daha sonra yerleik hayata geçerek kamılardan, aaçlardan, talardan evler yapmıtır. Bu evler corafi bölgelere göre farklı mimari özellikler kazanmıtır. Bir dönemin sanatsal özelliklerini evlerde görmek mümkündür. Bazı evler zamana meydan okuyarak yüzlerce yıl yaarken bazı evler de depremlerden ve iklimsel koullardan etkilenerek eskirler ve yıkılıp giderler. Evler, dönemin sosyo-ekonomik durumları hakkında da bizlere fikir verir. Çünkü insanlar ekonomik durumlarına göre evlerini ina ederler. Rasim Özdenören in hikâyelerinde evleri canlı bir organizmadır. Deiim evde somutlaır. Evler insanların barındıı bir yapıdan ziyade, aile hayatının, duyguların, heyecanların, sevgilerin, üzüntülerin yaandıı bir mekândır. Ev, bütün hikâyenin döndüü, çözüldüü bir saha, bir ana alandır. Her ey burada younlaır, çatıma, çözülme, infilak burada geliir, büyür. Öyküsünü birey ve aile üzerinde younlatıran bir yazar için, onların yaadıkları mekân da elbette önemli olacaktır, bunda aılacak bir yan yoktur. Ama Özdenören evi, öykülerinde, olayın geçtii bir mekân, olayı tamamlayan bir fon olmaktan öte, olayın içinde bizzat yer alan bir kahraman, tıpkı canlı bir organizma gibi de almı, ona böyle bir ilev yüklemitir. Olayın orijinallii de buradadır. O, doar, büyür, nefes alır, hastalanır ve ölür. Bir anlamda insanlarla aynı kaderi taır (Tosun, 1996: 79). Çok Sesli Bir Ölüm de ev geleneksel bir özellik taır. Ev, fakirliin ve sefaletin göstergesi olarak karımıza çıkar. Yöre halkı toprak evlerde oturur. Bu evlerin duvarları tatan örülmütür. Evin üstüne kalın mertekler ve aaçlar döendikten sonra üzeri kamı, çalı çırpı ve toprakla kapatılır. Tek göz odadan oluan bu evlerin duvarları çok kalındır. Evin ortasından çekilen iplerin üstüne bir çulun atılmasıyla ev deiik bölümlere ayrılır. Bu evlerin tek penceresi vardır, bundan dolayı da içerisi karanlıktır. Evin içi elektrik olmadıından gaz lambasıyla ya da çırayla aydınlatılır. Evin içi de çok sade döenmitir. Öyküde ehmuz un evi öyle tasvir edilmitir: Burası, karanlık, tek gözlü, uzun bir damdı. Kapı açık olmasına karın içerisi karanlıktı. Kapının hizasında, tavana yakın bir yerde, küçük, güney yönüne açık bir delik vardı, oradan, içeriye tozlu bir güne sızıyordu. Koskoca odaya, ondan baka bir pencere açmak akıl edilmemiti nedense. Kapının sol baından, karı duvara bir kendir gerilmiti. Kendirin üstüne, biri yana toplanmı bir çul atılmıtı. Bu çul,

13 kendir boyunca çekilince odayı ikiye ayırıyordu. çeriye girince, birdenbire herhangi bir ey görülmüyordu. Delikten sızan ıık, odayı aydınlatmak için, ilk anda, çok yetersiz kalıyordu. Duvarlar badanasızdı. Kerpiçlerin urasından burasından fırlamı saman parçaları, tuhaf, kıllı bir görünüm veriyordu odaya. Yere, kirli, üstü toz toprak içinde, boz bir keçe atılmıtı. Bir duvar dibinde, bir gaz lambası duruyordu, bu lamba geceleri bile, çok gerekli olmadıkça yakılmazdı. Yazın ay ııı, kıın ocakta kalan közlerin verebildii ııkla yetinmeye alımılardı. Zaten ııa da gerek yoktu ya. Yazın, dıarıda, damda yatarlardı. Duvar kenarlarına bir-iki minder serilmiti. Bir köede, üstü kıl bir kilimle örtülmü yorganlar, döekler duruyordu. Kapının yanına, birkaç toprak güveçle, birkaç tane çinko kap, çepelleriyle bırakılmıtı. Kendirin öbür yanındaki duvarlardan birine, saplı bir ekmek tahtası dayatılmıtı. Onun yanında da, geçen yıldan kalma bulgur, un telhisleri duruyordu. Zahireleri neredeyse bitecekti, telhisler, yarıdan çok aaıya dümütü. Odada bunlardan baka eya yoktu. Bir de ortalıa geliigüzel atılmı birkaç tane aralıksız, hasır iskemle. (s.11-12) Çatıma adlı öyküde ermin in sevgilisi Sadık ın adeta bir gecekondunun bir odasını andıran evi öyle tasvir edilir: Bir akam, yemek yemeden, mobilyası soluk, adi tahtadan yapılmı, sözümona mobilyalı diye kiralanmı, tek pencereli, o da binanın arkasında çöplük olarak kullanılan arsaya bakan, içindeki bütün eyasıyla eskimeye, aınmaya durmu, daınık, perian, souk yüzlü odasına döndüünde yataına uzandı ve düündü. (s.78) Yazar, evi hem dı görünüü ile hem de iç durumu ile öyküde bir yerlere oturtmaya çalıır. Öyle ki bu görüntü, anlattıı konu ve vermek istedii atmosfer ile tam denk düer, uyum içindedir. O, öykülerinde çounlukla bir bozulmuluu, bir yıkıntıyı ve çözülmeyi ele aldıı için, anlattıı, olayları yaandıı, öyküye giren evlerde dısal görünü olarak kırık dökük, eski yıkılmaya yüz tutmu evlerdir. Bu evler içindeki insanlarla birlikte bir eskimilii bir yıkıntıyı temsil ederler (Tosun, 1996: 79). 6. Ekonomik Hayat Çok Sesli Bir Ölüm de babasını iyiletirmek üzere doktora yetitirmeye çalıan Kamber in babasının yolda ölümü üzerine yaadıı sarsıntılar ve acılar anlatılır. Hikâye ehirden çok uzakta, tabiat artlarının elverisiz olduu bir mezrada geçer. Burası, M ilinin bir köyüne balı, ama hem köyden, hem kentten çok uzakta, yolsuz, üç yanı dalarla çevrili, önü, D ırmaıyla kapalı bir mezraydı. Kente balantısı olmadıından havaların kötü gitmesi, olumsuz etkilerini en çok bu çeit yerlerde gösterirdi. (s.7)

14 Böylesine tabiat artlarının olumsuz olduu bu mezrada ekonomik olanaklar son derece sınırlıdır. Zor koullarda yapılan tarım, havaların iyi gitmesine balıdır. Yaz mevsiminin çok sıcak geçmesinden dolayı ürünlerin ihtiyacı olan sular erken çekilir. Bu yüzden Kamber in babası ehmuz, tenekelerle bitkilerin köküne su taıyarak tarım yapmaya çalıır. Yetitirilen ürünlerin bir bölümü kılık zahre olarak ayrılır, geri kalanı ise kente götürülerek takas edilir. Havalar iyi gidip de iyi bir ürün alırlarsa, o yıl, belki birkaç katır yükü tahıl da çıkarırlardı kente. Giyecek, ya, tuz, gaz gibi eylerle takas ederlerdi. (s.8) Tahıl ürünleriyle yiyecek ve giyeceklerin takas edilmesi toplumsa hayatta paranın çok az kullanıldıını gösterir. Kentlerde görülen ekonomik ve ticari ilikiler bu köyde görülmez. Sadece ehmuz Jandarmalara kiraya verdii beygirlerden on lira kira bedeli alır. Mezradaki hayvanlar, sekiz-on ba sıırla bekçi köpeklerinden ibarettir. Hem tarım faaliyetleri yönünden hem de hayvancılık faaliyetleri yönünden son derece kısıtlı imkânlara sahip olan yöre insanının ekonomik olarak geçimi, tarıma ve gündelik amele olarak dier köylerde çapa yapmaya dayanır. Aslında bu yerlerde, yiyeceklerin takas edilmesinden dolayı paraya da fazla ihtiyaç duyulmaz. Kan adlı öyküde insanlar için topraklar onların her eyidir. Fakat genç nesiller topraa umut balamazlar, ailelerini bırakarak ehre kaçarlar. Çünkü onlar için ehir daha iyi bir hayat imkânı sunar. Bazen de bu çocuklar ehirde umduu hayat imkânını bulamayarak köylerine geri dönerler. Yazarın Çatıma adlı öyküsünde bir kent ortamında yaayan dar gelirli bir aile anlatılır. Dier öykülerinde mekân köy iken, bu öyküde kenttir. Kentte ekonomik hayatın yerini toprak deil, meslek grupları almıtır. Hikayenin kahramanlarından ermin, bir konfeksiyon maazasında terzi, Sadık ise bir ticarethanede çalımaktadır. Kent hayatının ana eksenini para belirler. nsani ilikilerin temelinde para vardır. Köy ortamında insanlar toprak için mücadele ederken burada para için mücadele ederler. Fakat paranın öneminin artması birçok sorunları da beraberinde getirir. Parayı insan kontrol ettiinde fayda salarken, para insanı kontrol ettiinde sorunlar ortaya çıkar. B. Halk Kültürü Halk Kültürü; halkın tarih boyunca oluan yaam tarzının, geleneklerinin, inançlarının, estetik zevklerinin, maddi ve manevi kültür unsurlarının tümünü içine alan bir deerler bütünü olarak tanımlanabilir. Bir

15 devrin sosyolojik özellikleri halk kültüründe aydınlanır. Halk kültürü; halkın her türlü yaayı ve sosyolojik ilikilerinin barındıı bir alandır. Bir yazar eserini olutururken mutlaka yaadıı, çocukluunun ve ilk gençlik yıllarının geçtii yerin kültüründen, etkiler taır. Çünkü belli bir çevrede büyüyen insan, o çevrenin gelenek ve kültürünü alır. Çocuklukta elde edilen bu etki doal olarak bir sanatçının eserine de yansır. Maralı olan ve çocukluk yılları Mara ta geçen Rasim Özdenören hikâyelerinde Mara ın gelenek, görenek ve kültürünü yansıtmıtır. Bir mülakatta kendisine sorulan Mara ın yazdıklarınıza etkisi nasıldır? sorusuna u cevabı verir: Büyük etkisi oldu diyebilirim. Biz insanı anlattıımıza göre, bu insanların içinde Mara insanı var. Bizim öykülerimizde öyle insanlar var ki bu insanlara sadece Mara ta rastlanır (Yorulmaz, 1999: 44). Baka bir mülakatta Maralı mısınız? eklindeki bir soruya da öyle cevap verir: Evet, Maralıyım. Mara ta dodum. lk çocukluk yıllarım Mara ta geçti. Çocuklukta alınan etkiler, izlenimler insanı hayatı boyunca etkiler, belki de yönlendirir. Baba tarafından Mara ta hiçbir akrabam yoktu. Babamdan baka ötekilerin hepsi de stanbul daydılar. stanbul da yaadılar, orada öldüler. Ben onlarla ancak liseyi bitirip üniversiteye baladıım sıralarda karılatım, tanıtım. unu demek istiyorum: Çocukluumun ilk yılları hep Mara ta ve ana tarafından Maralı olan akrabalar arasında geçti. Mara ın kendine özgü kültürü böylece bizim iliimize, kemiimize iledi. Bunların unutulması, üzerimizdeki etkilerin zail olması mümkün deil. Esasen bana göre bir insanın nereli olduu onun taıdıı kültürel etkilerle belirlenir. Üzerimizde stanbul etkisinin olmadıını söylemek istemiyorum. Ama bu bile bana Mara ın kendine özgü özelliklerini, belirginliklerini tanıtmaya yardımcı olmutu. Tekrar söyleyeyim: Kendimi Maralı olarak hissediyorum. nsanın bir yerden olması ona övünç verirse bununla da övünmek isterim (Tosun, 1996: 43). Mara ın kendine özgü kültürünü özümseyen yazar, bu öykülerde yörenin giyim-kuam, yemek adetleri, halk hekimlii ve yöresel söyleyi tarzı gibi halk kültürü unsurlarını yansıtmıtır. 1. Giyim-Kuam: Çok Sesli Bir Ölüm de Mara yöresine özgü; kara çaraf, yemeni, postal, entari, pırtı gibi giyim-kuam ekilleriyle karılaırız. Bu giyim tarzı bize dönemin sosyo-ekonomik artlarını anlamamıza yardımcı olur. O dönemin insanı hem fakirdir hem de geleneklerine son derece balıdır. Geleneksel giyim tarzı, bir yörenin kimliinin, kendine özgü deer yargılarının yansımasıdır denilebilir.

16 Kara Çaraf: Kadınların sokaa çıkarken giydikleri, bütün vücutlarını kaplayan, sadece gözlerin açık kaldıı geni, siyah renkli bir giysidir. Kadın kara çarafını geçirdi üstüne. (s:34) Yemeni Ayakkabı: Üstü deriden, altı lastikten yapılan, kökerler tarafından elle dikilen, sert, salam bir ayakkabı çeididir. Kıın ayakları sıcak, yazın ise serin tutar. Ayaklar için çok salıklıdır. Halil, elleri arkasında sabırsızca dolanıyordu odanın ortasında. Altı otomobil lastiinden yapılmı yemenileri izler bırakıyordu o yürürken ve çürük tahtalar gıcırdıyordu. (s.34) Postal: Uzun konçlu, önden veya yandan balı erkek ayakkabısıdır. Kamber, anasından postallarını istedi. Kadın, gidip getirdi postalları. Kamber, kurumu postalları güçlükle geçirdi ayaına, birkaç kez yerleri tepti postallarının ayaına iyice oturup oturmadıını sınamak için. (s.15) Entari: Kadınların giydii kollu, uzun ve geni tek parçalı elbisedir. Kadın biryandan böyle konuuyor, bir yandan da kırlardan topladıı çalı çırpıyı ocaın kenarına yııyordu. Üstünde yama vurula vurula aslı belirsiz hale gelmi bir entari vardı. (s.52) Pırtı: Eski elbise. Sekiz-on ev ötede, bir damın gölgesinde, pırtılara sarınmı bir kadın duruyordu. Genç mi yalı mı belli deildi. (s.18) 2. Yemek Adetleri: Yörenin yemek adetleri de hikâyeye yansımıtır. Tarhana, bulgur köftesi, bazlama, yufka ve harmanda baklavası gibi yiyecekler, Mara ın kendine özgü 1950 li yıllarda yaygın olan yiyecek türleridir. Bu yiyeceklerden özellikle tarhana, bir takım deiiklikler yapılarak yörenin turizm ve ihraç ürünü haline gelmitir. Bugün Mara dendiinde ilk akla gelen Sütçü mam öncülüünde Kurtulu Savaı nda göstermi olduu kahramanlıklar, yiyecek olarak da; dondurma, kırmızıbiber ve tarhana akla gelir. Bulgur Köftesi: Bulgurla hazırlanan yöresel bir yemektir. Kadın, salçayı bulgura katmı youruyordu. Az sonra köfte hazırlanmıtı. (s.71) Bazlama: Hamurun yufka eklinde açılıp saç üzerinde piirilmesiyle yapılır. Gözlemeye benzer.

17 Be altı yalarında iki çocuk da, topraa belenmi halde, ellerindeki bazlamalarını yiyerek, çömelmi, analarını seyrediyorlardı. (s.9) Tarhana: Büyük kazanlarda piirilen döme, (yarma) bazı baharatlar da kartılarak yourtla yorulur ve sonra ekimesi için bir gece beklemeye bırakılır. Ekiyen bu yarma kamı hasırların üzerine serilerek günete kurutulmaya bırakılır. u lambanın fitilini az yekindir kızım, dedi, ıramız da bıldırdan kalma ama olsun..tarhanamız da var daha..onu da u sahana ıslayıver, ibrik dıarıda kapının yanında. (s.66) Yufka Islamak: Hamurun açılmasıyla piirilen yufkaların yumuaması için suyla ıslanmasıdır. Birlikte girdiler odaya. Kadın, bir ey demeden ekmek sandıından birkaç yufka ekmek çıkardı. Testiden, ılımı suyu büyücek bir tasa boalttı. Sofra bezinin üstünde ekmekleri ıslattı. (s.34) Harmanda Baklavası: Bir tür yöresel baklavadır. Ölü helvası, yemiyoruz be, dedi, olumuz, gelinimiz gelmi.. onlar için.. batan haberim olsaydı geleceinizden..hiç haberimiz yoktu..böyle birden..yoksa harmanda baklavası yapardım.. (s.67) 3. Halk Hekimlii Yüzyıllardır bir tedavi yöntemi olarak kullanılan halk hekimlii ; kırsal kesimlerinde yaayan hastanesi ve doktoru olmayan insanların bavurduu bir tedavi yöntemidir. Ancak bu salık için yeterli deildir. Hastalanan yöre insanına çou zaman ilk müdahale ifalı otlarla ilaç yapan köy doktoru denilen kiiler tarafından yapılmakta, ancak hastalar, ehrin uzak olmasından dolayı hastaneye yetitirilemeden yolda hayatını kaybetmektedir. Çok Sesli Bir Ölüm adlı öyküde, Kamber in babası ehmuz, hastalanır. Tedavisi için doktora ihtiyaç vardır. Köy kente çok uzak olduundan dolayı o yörede köylerde Halk hekimlii yapan Bakaç Ali ye haber verilir. Bakaç Ali, sırtında heybesiyle köy köy gezen, geleneksel yöntemler kullanarak hastaları tedavi etmeye çalıan birisidir. Bakaç ın sırtında bir heybe vardı, nereye gitse bu heybesini de taırdı yanında. Heybede, ufak tefek bazı araç gereçlerle kendi hazırladıı bazı ilaçlar, otlar falan vardı. (s ) Bakaç Ali baygın yatan ehmuz u çeitli otlardan yaptıı ilaçlarla tedavi etmeye çalıır.

18 Dıarda bir ate yakın, dedi, ufak bir tas su kaynatın, u tarçını da suya atın kaynasın. Heybesinden çıkardıı bir pençe tarçını uzattı kadına. Sonra, gene heybesinden, teneke bir kutu içinde, çeitli otlardan yapılmı cıvık bir macun çıkardı. Bu macunu, sindirmeye çalıarak, ova ova, ehmuz un gösüne sürdü. Nefes darlıına birebirdir, gösü yumuatır, kalbi de ferahlatır, diye açıkladı, Allah ın izniyle birazdan kendine gelecek. (s.22) Bakaç Ali elinden gelen tedaviyi yaptıktan sonra ehmuz un durumunun aır olduunu görür ve ehre doktora yetitirilmesinin gerektiini söyler. Köyün erkekleri yalı olduundan babasını doktora götürme ii Kamber e düer. Kamber babasını ata bindirir, dümemesi için semere balar ve yedi-sekiz saatlik bir yolculua çıkar. Ancak babasını, doktora yetiemeden kaybeder. Kamber bunun üzerine ruhunda büyük bir acı duyar. Babasını doktora yetitirememenin ezikliini yaar. Babasını sa alıp, köye ölüsünü götürmek onda büyük sarsıntılara sebep olur. Bu öyküde iaret edilmesi gereken dier bir tedavi yöntemi de okuma yani duadır. Öyküde köyde kalan birkaç adamdan biri olan Arap Baba, hastalanan ehmuz u okuyarak tedavi etmeye çalıır: Bismillah, diyerek ehmuz un bileini aldı avuçlarının içine, ovmaya baladı. Arap Baba, gözlerini kısmı dua ediyordu. (s.13) 4. Yöresel Söyleyi Tarzı Çok Sesli Bir Ölüm hikâyesinde; ehmus, Kanber, Hatiç, Fatik, Bakaç Ali, Arap Baba, Arafacı Ali gibi yöresel isim ve lakaplarla karılaırız. Mara azına özgü; çul (s.11) hergele (s.19), ossaat (s.56), pekir (s.59), bıldır (s.66), zıkkımlanmak (s.71), topak (s.110), çepel (s.11), çömelmek (s.9) gibi kullanımlar da hikâyelerde kullanılan yöresel söyleyilerdir. Sonuç Roman ve hikâye gibi edebi türler, sosyolojik deerleri bir devirle sınırlar. Yani o devrin resmini çeker. Rasim Özdenören in Çok Sesli Bir Ölüm adlı hikâyesinde; Cumhuriyet in ilanından itibaren teknolojik gelimelere ve modernlemeye balı olarak 1950 li yıllarda balayan köyden kente göçün ve sosyo-kültürel deiimin Mara insanı üzerindeki etkileri çok çarpıcı bir ekilde karımıza çıkar. Köyden kente göç, aile hayatı ve çözülme, kültürel çatıma, bölgesel sorunlar, ev, ekonomik hayat konuları; edebiyat sosyolojinin imkânlarından yararlanarak tahlil edilmeye çalıılmıtır. Ayrıca dönemin bir resmini çekmek ve kültürünü yansıtmak bakımından; giyimkuam, yemek adetleri, halk hekimlii ve yöresel söyleyi tarzı gibi Mara ın

19 kendine özgü halk kültürü unsurlarını ortaya koymaya çalıtık. Türkiye nin bir gerçei olan batılılama, modernleme ve köyden kente göçün, aile hayatında meydana getirdii çözülme ve kültürel çatımanın insanlar arasındaki iletiimsizlii nasıl derinletirdii, hatta giderek nasıl kopma noktasına getirdii, sosyolojik ve kültürel boyutlarıyla bu çalımada belirlenmeye çalıılmıtır. KAYNAKÇA ALVER, Köksal (2006). Edebiyat Sosyolojisi ve Hayat Sosyoloji Dergisi, Sayı 15, s AYDIN, Erturul (2004). Edebiyat Sosyolojisi ve Karılatırmalı Edebiyat biliminin Görev ve Öncelikleri (Ed. Köksal Alver) Edebiyat Sosyolojisi, Ankara: Hece Yay., s (2009). Edebiyat-Sosyoloji likisinde Sosyolojik Kaynak ve Ölçütler, Turkish Studies- International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Vol. 4/1-I Winter, s GÜREÇ, Erturul (2010). Köyden Kente Göçün Köydeki ve Kentteki Yansımaları: Akpınar Köyü Üzerine Bir Deerlendirme Sosyal ve Beeri Bilimler Dergisi, S. 2, s GÖL, Ercan (2006). Cumhuriyet Döneminde ( ) Mara ın Sosyo Ekonomik Yapısı ve Geliimi, Yayımlanmamı Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmara: Sütçü mam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. HAKSAL, Ali Haydar (1999). Rasim Özdenören le Öyküsü ve Sanatı Üzerine Bir Konuma, Yedi klim, S , s.62. HARRGTON, Austin (2004). Sosyal Dünyanın Edebiyat Yoluyla Kavranması: Robert Musil in Niteliksiz Adam Romanı Üzerine Sosyolojik Düünceler, (Ed. Köksal Alver), Edebiyat Sosyolojisi ncelemeleri, Ankara: Hece Yay., s KOÇ, Kemalettin (2009). Tarih Boyunca Mara ehri nin Gelimesini Etkileyen Faktörler Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.21, s MERRLL, E. Francis (2004) Sosyolog Olarak Balzac: Bir Edebiyat Sosyolojisi ncelemesi, (Ed. Köksal Alver), Edebiyat Sosyolojisi ncelemeleri, s.43 56, Ankara: Hece Yay. ÖZDENÖREN, Rasim (1998). Çok Sesli Bir Ölüm, stanbul: z Yay. ÖZYURT, Cevat (2007). Yirminci Yüzyıl Sosyolojisinde Kentsel Yaam, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.18, s SALAM, Serdar (2006). Türkiye de ç Göç Olgusu ve Kentleme, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Aratırmaları Enstitüsü, S.5 s SWINGEWOOD, Alan (2004). Edebiyat Sosyolojisine Yaklaımlar, (Ed. Köksal Alver), Edebiyat Sosyolojisi, Ankara: Hece Yay., s AN, Mustafa Kemal (2004). Edebiyat Sosyolojisinin Tarihinden Basamaklar, (Ed. Köksal Alver), Edebiyat Sosyolojisi, Ankara: Hece Yay,. s TOSUN, Necip (1996). Türk Öykücülüünde Rasim Özdenören, stanbul: z Yay. YORULMAZ, Hüseyin (1999). Bir Yazarın ehri, Yedi klim, S , s.44.

derinlikli ilikilerin öne çıktıı görülür. Ortega Gassetroman özü gerei aırdan alan bir türdür (2012: 67) derken romanın olay anlatma aceleciliinden

derinlikli ilikilerin öne çıktıı görülür. Ortega Gassetroman özü gerei aırdan alan bir türdür (2012: 67) derken romanın olay anlatma aceleciliinden Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 8 Sayı: 37 Volume: 8 Issue: 37 Nisan 2015 April 2015 www.sosyalarastirmalar.comissn: 1307-9581 HER EY GEÇP GDER

Detaylı

Özlem KALE. stanbul Üniversitesi, YTE Anabilim Dalı Doktora Örencisi.

Özlem KALE. stanbul Üniversitesi, YTE Anabilim Dalı Doktora Örencisi. GURBET KULARI, ESKC VE OULLARI, VUKUAT VAR ROMANLARINDA GÖÇ OLGUSU PHENOMEN OF IMMIGRATION IN THE NOVELS WHICH ARE GURBET KULARI, ESKC VE OULLARI, VUKUAT VAR Özlem KALE Öz Bu çalımada Orhan Kemal in Gurbet

Detaylı

POPÜLER KÜLTÜR VE MÜZK ÜZERNE ABOUT POPULAR CULTURE AND MUSIC Deniz AYDAR

POPÜLER KÜLTÜR VE MÜZK ÜZERNE ABOUT POPULAR CULTURE AND MUSIC Deniz AYDAR Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 33 Volume: 7 Issue: 33 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 POPÜLER KÜLTÜR VE MÜZK ÜZERNE ABOUT

Detaylı

Anahtar Kavramlar: Aile, Göç, Çocuklar, Eitim Örenim Hakkı, Van. Abstract

Anahtar Kavramlar: Aile, Göç, Çocuklar, Eitim Örenim Hakkı, Van. Abstract Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 6 Sayı: 27 Volume: 6 Issue: 27 Yaz 2013 Summer 2013 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 GÖÇLE GELEN ALELERN

Detaylı

Giri 1. Ortado u Bölgesinin Tanımı Ve Özellikleri 1.1. Ortado u Neresidir?

Giri 1. Ortado u Bölgesinin Tanımı Ve Özellikleri 1.1. Ortado u Neresidir? Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 5 Sayı: 20 Volume: 5 Issue: 20 Kı 2012 Winter 2012 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 ORTADOU'NUN YENDEN

Detaylı

Amerikan ç Savaı ve Mısır: Pamuk Örneinde Mısır Modernlemesi ve Amerikan ç Savaı nın Sürece Olan Katkısı

Amerikan ç Savaı ve Mısır: Pamuk Örneinde Mısır Modernlemesi ve Amerikan ç Savaı nın Sürece Olan Katkısı Amerikan ç Savaı ve Mısır: Pamuk Örneinde Mısır Modernlemesi ve Amerikan ç Savaı nın Sürece Olan Katkısı American Civil War and Egypt: Modernization of Egypt in the case of Cotton and the Contribution

Detaylı

AVRUPA TOPLUMLARINDA ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK: Sosyolojik Bir Yaklaım* (Multiculturalism in European Societies: A Sociological Approach)

AVRUPA TOPLUMLARINDA ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK: Sosyolojik Bir Yaklaım* (Multiculturalism in European Societies: A Sociological Approach) AVRUPA TOPLUMLARINDA ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK: Sosyolojik Bir Yaklaım* (Multiculturalism in European Societies: A Sociological Approach) Doç. Dr. Kadir CANATAN** Özet Bu makale, Avrupa Sosyal Aratırması nın verileri

Detaylı

Çok Alanlı Sanat Eitiminde Ölçümleme ve Deerlendirme Yaklaımları: Bolu li Örnei

Çok Alanlı Sanat Eitiminde Ölçümleme ve Deerlendirme Yaklaımları: Bolu li Örnei Mamur, N. (2004). Çok Alanlı Sanat Eitiminde Ölçümleme ve Deerlendirme Yaklaımları: Bolu li Örnei, lköretim- Online, 3(2), 1-18, [Online]: http://ilkogretim-online.org.tr Çok Alanlı Sanat Eitiminde Ölçümleme

Detaylı

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi. The Journal of International Social Research. Cilt: 7 Sayı: 31 Volume: 7 Issue: 31

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi. The Journal of International Social Research. Cilt: 7 Sayı: 31 Volume: 7 Issue: 31 VAKA ARATIRMASI: ÖZEL ETM ALANINDA ÇALIAN ÖRETMENLERN SORUNLARI VE HTYAÇLARI A CASE STUDY: THE PROBLEMS AND NEEDS OF TEACHERS WORKING IN THE FIELD OF SPECIAL EDUCATION Yeim GÜLEÇ-ASLAN* Fidan ÖZBEY* Canan

Detaylı

Walter Benjamin in Kavramlarıyla Kültür Endüstrisi: Aura, Öykü Anlatıcısı ve Flâneur

Walter Benjamin in Kavramlarıyla Kültür Endüstrisi: Aura, Öykü Anlatıcısı ve Flâneur Walter Benjamin in Kavramlarıyla Kültür Endüstrisi: Aura, Öykü Anlatıcısı ve Flâneur Culture Industry with the Concepts of Walter Benjamin: Aura, Storyteller and Flâneur Bilgen Aydın SEVM Özet Yirminci

Detaylı

21. YÜZYILIN LK ÇEYRENDE TÜRKYE NÜFUSUNDA NE DET? WHAT HAS CHANGED IN THE POPULATION OF TURKEY IN THE FIRST QUARTER OF THE 21 st CENTURY?

21. YÜZYILIN LK ÇEYRENDE TÜRKYE NÜFUSUNDA NE DET? WHAT HAS CHANGED IN THE POPULATION OF TURKEY IN THE FIRST QUARTER OF THE 21 st CENTURY? Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 5 Sayı: 21 Volume: 5 Issue: 21 Bahar 2012 Spring 2012 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 21. YÜZYILIN

Detaylı

Orhan Kemal in Fabrika ve Toprak İşçilerini Konu Alan Bereketli Topraklar Üzerinde, Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği Romanlarında Yapı, Tema ve Anlatım

Orhan Kemal in Fabrika ve Toprak İşçilerini Konu Alan Bereketli Topraklar Üzerinde, Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği Romanlarında Yapı, Tema ve Anlatım Orhan Kemal in Fabrika ve Toprak İşçilerini Konu Alan Bereketli Topraklar Üzerinde, Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği Romanlarında Yapı, Tema ve Anlatım Emine Özerinç Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma

Detaylı

KAZI ADI KAZI YER KAZI BA KANI KAZI TAR H

KAZI ADI KAZI YER KAZI BA KANI KAZI TAR H Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 34 Volume: 7 Issue: 34 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 ERKEN CUMHURYET DÖNEM (1930-1940) ORTA

Detaylı

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile ilgili TBMM tartımaları

Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile ilgili TBMM tartımaları Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı ile ilgili TBMM tartımaları Bu PDF dokumanı http://www.bilgilenmehakki.org tarafından hazırlanmıtır. BRNC OTURUM Açılma Saati: 15.00 8 Ekim 2003 Çaramba BAKAN : Bakanvekili

Detaylı

KARAM TAKVM KARAIM CALENDER Ergin AYAN *

KARAM TAKVM KARAIM CALENDER Ergin AYAN * Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 4 Sayı: 19 Volume: 4 Issue: 19 Güz 2011 Fall 2011 www.sosyalarastirmalar.com KARAM TAKVM KARAIM CALENDER Ergin

Detaylı

Kaynak: Berksun, O. (2003), Anksiyete ve Anksiyete Bozuklukları (2nd ed.), stanbul: Turgut Yayıncılık.

Kaynak: Berksun, O. (2003), Anksiyete ve Anksiyete Bozuklukları (2nd ed.), stanbul: Turgut Yayıncılık. Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 8 Sayı: 37 Volume: 8 Issue: 37 Nisan 2015 April 2015 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 BALANTIDA KALMAK

Detaylı

Nilgün, Ne Kadar Yerli?

Nilgün, Ne Kadar Yerli? Tekst 1 Nilgün, Ne Kadar Yerli? brahim Mercano lu 1 Geçen yazımda politikada uyum konusundaki tartı maların genelde olumsuz bir çerçevede yürütüldü ünden söz etmi, yerel politikada uyumu sa lamak için

Detaylı

Neoliberal Küreselleme Kalkınma için Bir Fırsat mı, Engel mi?

Neoliberal Küreselleme Kalkınma için Bir Fırsat mı, Engel mi? ERC Working Paper in Economic 04/09 August 2004 Neoliberal Küreselleme Kalkınma için Bir Fırsat mı, Engel mi? Fikret enses ktisat Bölümü Orta Dou Teknik Üniversitesi Ankara 06531 Economic Research Center

Detaylı

Melike GÖKCAN TÜRKDOAN

Melike GÖKCAN TÜRKDOAN Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume: 3 Issue: 15 Klâsik Türk Edebiyatının Kaynakları Özel Sayısı -Prof. Dr. Turgut KARABEY Armaanı- KLÂSK TÜRK EDEBYATINDA

Detaylı

Yaşar Kemal in Dağın Öte Yüzü (Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Üçlemesinde Yapı, Tema ve Anlatım Özellikleri

Yaşar Kemal in Dağın Öte Yüzü (Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Üçlemesinde Yapı, Tema ve Anlatım Özellikleri Yaşar Kemal in Dağın Öte Yüzü (Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Üçlemesinde Yapı, Tema ve Anlatım Özellikleri Burak Yardım Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Araştırma Enstitüsü ne Türk Dili ve Edebiyatı

Detaylı

YIKILUPDUR BU CHÂN VE ALTI NAZRE YIKILUPDUR BU CHÂN AND SIX NAZIRE Hüseyin GÖNEL

YIKILUPDUR BU CHÂN VE ALTI NAZRE YIKILUPDUR BU CHÂN AND SIX NAZIRE Hüseyin GÖNEL Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 6 Sayı: 28 Volume: 6 Issue: 28 Güz 2013 Fall 2013 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 YIKILUPDUR BU CHÂN

Detaylı

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi

Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 33 Volume: 7 Issue: 33 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 TARIM TOPRAI AZ OLAN KIRSAL ALANLARDA

Detaylı

Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN

Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN Yüksek Lisans Tezi SÜRGÜN YOLUNDA BİR YENİLEŞME SERÜVENİ: MİHNET-KEŞAN DERYA TÜZİN TÜRK EDEBİYATI BÖLÜMÜ Bilkent Üniversitesi, Ankara Temmuz 2008 Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü

Detaylı

G R VE KURAMSAL ÇERÇEVE

G R VE KURAMSAL ÇERÇEVE Uluslararası Sosyal Aratırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 7 Sayı: 34 Volume: 7 Issue: 34 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307-9581 MECLS- MLL DEN ULUSAL KONGRE YE KIBRIS

Detaylı

Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi

Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi Türk Romanında Yönetici Profili ve Köprü Romanında Yer Alan Vali Örneklemesi Yrd. Doç. Dr. M. Fetih Yanardağ (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi) TÜRK ROMANINDA BÜROKRAT Türk romanlarında, özellikle

Detaylı

ÇALIAN ERGENLERN PSKOSOSYAL SORUNLARI VE KEND ÇÖZÜM ÖNERLER THE PSYCHOSOCIAL PROBLEMS OF WORKING ADOLESCENTS AND THEIR SOLUTION SUGGESTIONS

ÇALIAN ERGENLERN PSKOSOSYAL SORUNLARI VE KEND ÇÖZÜM ÖNERLER THE PSYCHOSOCIAL PROBLEMS OF WORKING ADOLESCENTS AND THEIR SOLUTION SUGGESTIONS Ege Tıp Dergisi 43(2) : 105-111, 2004 ÇALIAN ERGENLERN PSKOSOSYAL SORUNLARI VE KEND ÇÖZÜM ÖNERLER THE PSYCHOSOCIAL PROBLEMS OF WORKING ADOLESCENTS AND THEIR SOLUTION SUGGESTIONS Tezan BLDK Nagehan BÜKÜOLU

Detaylı

ANAYASA HUKUKU VE NSAN HAKLARI AÇISINDAN BLG EDNME HAKKI

ANAYASA HUKUKU VE NSAN HAKLARI AÇISINDAN BLG EDNME HAKKI ANAYASA HUKUKU VE NSAN HAKLARI AÇISINDAN BLG EDNME HAKKI Doç. Dr. Firuz D. Yaamı firuz@ttnet.net.tr firuz@sabanciuniv.edu ÖZET Bilgi özgürlüü ya da bilgi edinme hakkı hem çok eski ve bilinen anayasal kavramların

Detaylı

BİR ANKARA KÖYÜ (KAVAKÖZÜ) NÜN SOSYOLOJİK İNCELEMESİ

BİR ANKARA KÖYÜ (KAVAKÖZÜ) NÜN SOSYOLOJİK İNCELEMESİ BİR ANKARA KÖYÜ (KAVAKÖZÜ) NÜN SOSYOLOJİK İNCELEMESİ Yrd. Doç. Dr. D. Ali ARSLAN Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, arslandali@gop.edu.tr Özet Türk toplumunun Cumhuriyet in ilk yıllarından bugüne,

Detaylı

Kente Yerleşmiş Aşiret Üyelerinin Kentlileşme Eğilimleri Üzerine Bir Çalışma: Şanlıurfa Örneği

Kente Yerleşmiş Aşiret Üyelerinin Kentlileşme Eğilimleri Üzerine Bir Çalışma: Şanlıurfa Örneği Yönetim Bilimleri Dergisi Cilt: 13, Sayı: 25, ss. 201-232, 2015 Kente Yerleşmiş Aşiret Üyelerinin Kentlileşme Eğilimleri Üzerine Bir Çalışma: Şanlıurfa Örneği A. Vahap ULUÇ* & Mithat Arman KARASU** Özet

Detaylı

KENTLİ KADINLAR VE ÇALIŞMA YAŞAMI

KENTLİ KADINLAR VE ÇALIŞMA YAŞAMI Bu makale, Bilanço 98: 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler de yayımlanmıştır: 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler, (İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, 1998), 285-302. KENTLİ KADINLAR VE ÇALIŞMA YAŞAMI İpek İlkkaracan

Detaylı