Deyimler Sözlüğü A. B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Deyimler Sözlüğü A. B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y"

Transkript

1 Deyimler Sözlüğü A. B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Mirigil 1

2 A Harfi ile Başlayan Deyimler Aba altından sopa / değnek göstermek: Üstü kapalı, imâlı sözlerle korkutmak, tehdit etmek. Odanızı toplamazsanız olacaklara karışmam diyerek aba altından değnek gösteriyordu. Aba vakti yaba, yaba vakti aba: Kişinin ihtiyaçlarını mevsiminden, sezonundan, vaktinden önce ucu olduğu zamanda karşılaması. Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: Olay ve konu hakkında yeterliliği, yetkisi olmayan kişiler için Sen neden karışıyorsun? anlamında kullanılır. Abayı yakmak: Bir kimseye gönlünü kaptırmak. Bizim oğlan komşu kızına abayı yakmış. Abbas yolcu: 1) Yolculuğa çıkmaya kararlı. 2) ölmek üzere olan kimse için şaka yollu söylenir. Abdestinden şüphesi olmamak: Kötü bir iş yapmadığına emin olmak. Abes kaçmak (söz) : Söylenilen sözün ortama, konuya uygun olmaması. İş toplantısında akşamki maçtan bahsetmesi abes kaçtı. Abesle iştigal etmek: Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek. Abuk sabuk konuşmak: Düşünmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, saçma sapan söz söylemek. Yeter artık, abuk sabuk konuşmalarına daha fazla dayanamayacağım. Abur cubur: Yararlı olup olmadığı düşünülmeksizin rast gele yenen, yemek yerini tutmayan yiyecekler. Çocukların karnını ne diye abur cuburla dolduruyorsun? Aceleye getirmek (dara getirmek): 1) Bir işi gerektiği gibi yapmayıp, zaman darlığından yararlanarak birini aldatmak. Tezgâhtar aceleye getirerek gömleğin defolusunu vermiş. 2) 2

3 Zaman darlığı sebebiyle gereken özeni göstermemek. Yazın hiç de güzel değil, aceleye getirmişsin. Acemi çaylak: Toy, tecrübesiz, beceriksiz. Acemi çaylağa bak hele! Sen mi tamir edeceksin o saati? Acı çekmek /duymak : 1) Bedensel ağrı, sızı duymak. Kazadan sonra çok acı çekti. 2) Üzülmek, üzüntü içinde kalmak. Eşini kaybedeli on yıl oldu ama o hâlâ acı çekiyor. Acısı içine / yüreğine işlemek: Bir şeyin verdiği acı, üzüntü benliğinde derin iz bırakmak. Elindeki tek evi de yanıp kül olunca acısı yüreğine işledi. Acısını çekmek: Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntüyü yaşamak. Kestiğim o ağacın hâlâ acısını çekiyorum. Acısını çıkarmak: 1) Acılığını yok etmek. Yağda kavurarak acısını aldı. 2) Önceden uğradığı maddî ve manevî zararı sonradan gidermek. 3) Öç almak. Bir gün bana yaptıklarının acısını senden çıkaracağım. Acı soğuk: Keskin, hoşa gitmeyen, çok üşütücü soğuk. Acı soğuk insanın iliklerine işliyordu. Acı söz: İnsanın gönlünü inciten, onuruna dokunan ağır söz. Bu acı sözlerine kim katlanır sanıyorsun? Aç acına: Aç olarak, hiçbir şey yemeden. Bu iş aç acına yapılmaz. Açığa çıkarılmak / alınmak: İşinden çıkarılmak, görevine son verilmek. İşe üç gün geç geldi diye açığa alındı. Açığa vurmak: Gizli, saklı bir şeyi herkese duyurmak, ortaya çıkarmak. Yıllardır içinde sakladığı sırrı mahkemede açığa vurdu. 3

4 Açığı çıkmak: Saklamakla görevli bulunduğu para, eşya veya başka bir şeyin sayım sonucu eksik olduğu anlaşılmak. Kasiyerin salı günü akşamı lira açığı çıktı. Açığını bulmak: Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak. Hemen her yazısında bir açığını bulmak mümkün. Açık alınla: Başarı, şeref, övünç ve dürüstlükle. Hemen her işten açık alınla çıkar onlar. Açık bono vermek: Bir kimseye sınırsız, istediği gibi davranma yetkisi tanımak. Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen kimse. Bu toplumun açık fikirli insanlara duyduğu ihtiyaç, bugün daha fazladır. Açık kalpli /yürekli: Samimî, içi temiz, içi dışı bir olan kimse. Komşumuz kadar açık kalpli bir adam görmedim. Açık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak. Bu kadar kesin konuşmayalım, açık kapı bırakalım da iyi düşünebilme fırsatları olsun. Açık konuşmak: Gerçeği sakınmadan, çekinmeden söylemek. Daima açık konuşan insanları severim. Açık saçık: Göreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, elbise). Açık saçık fıkralar anlatmaya utanmıyor musunuz? Açık seçik: Çok açık, çok belirgin, ayrıntılarına kadar görülebilen. Daha açık seçik konuş da anlayalım ne demek istediğini. Açıkta kalmak (olmak): 1. İş ve görev bulamamak. 2. Yersiz yurtsuz kalmak. 3. kimilerinin elde ettikleri bir yarardan mahrum olmak. Çoluk çocuk açıkta kaldılar fabrika kapanınca. 4

5 Açıktan kazanmak: Ortaya hiçbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak. Günümüz insanı açıktan kazanmayı bir kural hâline getirdi. Açık vermek: 1) Geliri, giderini karşılamamak. Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba açık vereceğiz. 2) Ortaya çıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek. Dikkat et de düşmanlarına açık verme. Açlıktan nefesi kokmak: 1) Çok fazla yoksulluk içinde bulunmak. Dün açlıktan nefesim kokuyordu ama bugün çok şükür karnım tok. 2) Uzun zaman bir şey yemediği anlaşılmak. Açmaza düşmek: İçinden çıkılması oldukça güç bir durumda kalmak. Beni bu açmazdan ancak çocuklarım kurtarır. Aç susuz kalmak: Çok yoksul bir duruma düşmek, fakirlikten yaşayamaz hâle gelmek. Afrika kıtasının pek çok insanı aç susuz kalmış durumda. Adama dönmek: Hoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek. Kapılar, pencereler boyanınca ev adama döndü. Adamdan saymak: Değeri olmadığı hâlde bir kimseye kıymet vermek, saygı duymak. Seni adamdan saydım diye mi naz yapıyorsun? Adam etmek: 1) Eğitmek, yetiştirmek, belli bir seviyeye getirmek. Sen uğraş, didin, adam et, o da sırt çevirsin sana. 2) Tamir edip kullanılır hâle getirmek, bir yeri düzene sokmak. Bu arabayı eninde sonunda adam edeceğim. Adam evladı: İyi bir ailenin iyi yetiştirilmiş; özü, sözü doğru çocuğu. Bu iyiliği ancak bir adam evladı yapabilirdi. Adam olmak: 1) Yetişip büyümek, gelişmek, iş güç sahibi olmak. Umarım o da bir gün adam olur. 2) Onarılıp işe yarar hâle gelmek. 5

6 Adam / insan sarrafı: Tecrübesi sayesinde insanların iyisini kötüsünü çabuk anlayacak duruma gelmiş kimse. Sen üzülme, baban insan sarrafıdır, onun ne mal olduğunu kolayca anlar. Adam sen de (adam!): Bir işin önemli olmadığını, aldırılmaması gerektiğini anlatmak için söylenir. Adam sen de, o katılmazsa katılmasın, biz birlikte oynarız. Adam sırasına geçmek / girmek: Toplumda kendisine daha önce değer verilmezken, artık kendisine önem ve değer verilir olmak. Biliyorum, seni de adam sırasına geçiren paran oldu. A`dan Z`ye kadar: Bütünüyle, baştan aşağı. Bu sınıfın düzeni a`dan z`ye kadar bozuk. Adı batmak: Adı anılmaz olmak, unutulmak, sözü edilmez olmak. Hatırlatmayın, adı batsın o adamın! Adı çıkmak: Kötü bir şöhret kazanmak. Bir kere adı çıkmış, ne yapsa fayda etmiyor, kimse dinlemiyor onu. Adı kalmak: Bir kimse veya şey ortadan kalktıktan, öldükten sonra adı dillerde dolaşır olmak. Birkaç yıl sonra İstanbul da doğal güzelliklerin sadece adı kalacak. Adı karışmak: İyi karşılanmayan bir olayla ilgisinin bulunduğu, o olaya karıştığı söylenmek. Soygun işine Ali nin de adının karıştığı söyleniyor. Doğru mu? Adım atmamak: Kesinlikle gitmemek, uğramamak, aramamak. Bir daha o eve adım atmamaya yeminliyim. Adını ağzına almamak: Dargınlık, kırgınlık, kızgınlık vb. sebeplerle bir kimseden söz etmemek Adını anmamak: Bir şeyden, bir kimseden hiç söz etmemek; unutmuş görünmek. Evi terk eden oğlunun adını anmamakta sonuna kadar kararlı. 6

7 Adını koymak: 1) İsim vermek. Yeni doğan çocuğun adını Ali koydular. 2) Bir şeyin karşılığını veya fiyatını kararlaştırmak. Önce adını koyalım da ona göre hareket edelim. Adını vermek: 1) Birinin adını bildirmek. 2) Biri tarafından salık verildiğini gönderildiği kimseye söylemek. Benim adımı ver ki işlerin çabuk görülsün. Afiyette olmak: Sağlığı, sıhhati yerinde olmak, rahat yaşıyor olmak. Hatırladığı kim varsa teker teker arayıp afiyette olup olmadıklarını sordu. Aforoz etmek: 1) Kilise birliğinden çıkarmak. 2) Birini yakını olmaktan çıkarmak, ilgiyi kesip uzaklaştırmak, ilişkileri tamamen koparmak. Bütün köylü onu aforoz etmekte kararlı. Ağır aksak: Pek yavaş olarak, düzgün olmayarak. Her zaman işleri ağır aksak yapıyorsunuz. Ağır basmak: 1) Ağırlığı fazla gelmek. 2) Bir işte etkili olmak, gücü üstün gelmek, istediğini yaptırmak. Politik gücü ağır basınca ihaleyi kazandı. Ağır başlı: Ciddî, olgun, hareketlerinde ölçülü, işlerini düşüne taşına yapan kimse. Ağır başlı olmak insana üstün meziyetler kazandırır. Ağırdan almak: Bir işi yapmakta acele etmemek, yavaş davranmak, isteksiz görünmek. Hiç sebep yokken işi ağırdan almanı bir türlü anlamıyorum. Ağır elli: 1) Oldukça yavaş iş yapan, çabuk yapmayan. 2) Vurduğu zaman çok acıtıp can yakan. Adamın eli amma da ağırmış, ense köküm hâlâ ağrıyor. Ağır gelmek: 1) Ağrına gitmek, onuruna dokunmak. Hak etmediğim şu sözler öylesine ağır geldi ki bana. 2) yapılması güç gelmek. Bu yaştan sonra inşaat işlerinde çalışmak artık ağır geliyor benim gibi ihtiyara. Ağız aramak /yoklamak: Öğrenilmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak. Ağzını ara bakalım o konuda bir şey biliyor mu? 7

8 Ağız / söz birliği etmek: Daha önce bir konuda anlaşarak aynı şeyi yapmak ya da söylemek. Ağız birliği etmeli, hep birlikte savunmalıyız kendimizi. Ağızdan laf (söz) çekmek / çalmak: Bir kişinin bildiği şeyleri ustalıklı konuşmalarda ona sezdirmeden öğrenmek. Boşuna uğraşma, ağzından laf çekemezsin onun. Ağızda sakız gibi çiğnemek: Bir düşünceyi, bir sözü tekrar edip durmak. Dolap da dolap! Artık ağzında sakız gibi çiğneyip durma şu sözü! Ağız değiştirmek: Daha önce söylediğinin tersini söylemeye başlamak. Babasını görünce korkusundan ağız değiştirdi. Ağız, dil vermemek: 1) Söz söyleyemeyecek kadar hasta olmak. 2) Herhangi bir sebeple hiç konuşmamak, susmak. Kurşuna dizilmeyi göze aldılar ama ağız, dil vermediler. Ağız eğmek: Yalvarmak, hiç de lâyık olmayan birine yüz suyu dökmek. Ölürüm de ağız eğmem o adama! Ağız kalabalığı: Birbirini tutmayan, gereksiz, konu dışı sözler. Asıl meseleyi ağız kalabalığı ile ört bas edip kaçamazsın! Ağız kalabalığına getirmek: Birini gereksiz sözler söyleyip çok konuşmak yolu ile şaşırtmak, dikkatini dağıtıp aldatmak. Ağız kalabalığına getirip yok pahasına aldı malları. Ağız yapmak: Birini aldatma, yanıltma, oyalama amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak. Ne ağız yapıp duruyorsun, gerçeği söylesene! Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan, anlamsız bir hayranlıkla seyredip şaşıran. Haydi yürü, ağzı açık ayran delisi gibi ne bakıp duruyorsun vitrine. 8

9 Ağzı (bir karış) açık kalmak: Çok şaşırmak, şaşakalmak. Onca seneden sonra sevdiği arkadaşını birden karşısından görünce ağzı açık kaldı. Ağzı kalabalık: Çok ve manasız, saçma sapan, tutarsız sözler söyleyen. Ağzı kalabalık insanlara tahammül etmek çok güç bir iş. Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak. Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı. Ağzı laf yapmak: Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak. Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı. Ağzına (veya ağzının içine) bakmak: 1) Ne diyeceğini beklemek. 2) Onun sözüne göre hareket etmek. Ağzına baktırmak: Etkili, güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek, dinleyenleri kendisine hayran etmek. O, ağzına baktırmasını bilen ender hatiplerdendi. Ağzına bir parmak bal çalmak: Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak, kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak. Öyle bir insan ki ağzına bir parmak bal çal, sonra her istediğini yaptır. Ağzına girmek: Dinlenirken konuşana doğru oldukça fazla yaklaşmak. Çocuklar, masal anlatan dedenin, neredeyse ağzına gireceklerdi. Ağzına lâyık: Bir yiyeceğin tadı anlatılırken kullanılır, çok lezzetli yiyecek anlamında. Haydi durma, uzan, tam ağzına lâyık bir tatlı! Ağzında bakla ıslanmamak: Sır saklamayı becerememek, sırrı hemen açığa vurmak. Ağzında bakla ıslanmayan bu adama nasıl oluyor da açılıyorsun? 9

10 Ağzında gevelemek: Açık olarak söylememek, belirli konuşmamak. Lütfen lafı ağzında geveleme de ne söyleyeceksen söyle, çok işim var. Ağzından bal akmak / damlamak: Çok tatlı konuşmak Onun gibi konuşan birini görmedim, ağzından bal damlıyor sanki. Ağzından çıkanı kulağı işitmemek: Sözlerini tartmadan, düşünmeden, öfke içinde, nere varacağını hesaplamadan konuşmak. İyice çıldırmış olmalısın. Çünkü ağzından çıkanı kulağın duymuyor. Ağzından düşürmemek: Bir kimseden veya bir şeyden her zaman söz etmek. Ölünceye kadar torunu Esma nın adını ağzından düşürmedi. Ağzından girip burnundan çıkmak: Çeşitli yollara başvurarak birini bir şeye razı etmek; veya kandırmak. Ağzından girip burnundan çıktı ve ondan para koparmayı başardı. Ağzından kaçırmak: Söylemek istemediği bir şeyi, boş bulunup söyleyivermek. Dikkatli ol, lafı ağzından kaçırıp da gideceğimiz yeri söyleme. Ağzından laf almak / çekmek: Bir kimseyi değişik yollarla ve ustalıkla konuşturup birtakım gizli şeyleri öğrenmek. Boşuna uğraşma, ağzımdan laf alamazsın. Ağzından yel alsın: Olumsuz, kötü şeylerden bahsedenlere karşı ağzını hayra aç anlamında söylenir. Bugün kötü şeyler mi bekliyorsun? Ağzından yel alsın, o ne biçim beklenti? Ağzını açıp gözünü yummak: Kızgınlık ile sonunu düşünmeden ağzına gelen kötü sözleri söylemek, karşısındakine hakaret etmek. Eve geç gelen kızına ağzını açıp gözünü yumdu. Ağzını aramak: Karşısındakini kurnazca konuşturarak ağzından söz almak, istediğini öğrenmek. Şunun ağzını ara da bahçeyi satıp satmayacağını öğren. 10

11 Ağzını bıçak açmamak: Kırgınlıktan, üzüntüden ya da herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyecek durumda olmamak. Boşuna uğraşma, evin yanışına öyle üzülmüş ki ağzını bıçak açmıyor. Ağzını havaya / poyraza açmak: Umduğunu elde edememek, fırsatı kaçırdıktan sonra boş yere beklemek. Evi o zaman alacaktın, artık geçti, bundan sonra ağzını havaya aç. Ağzını kapamak: 1) Susmak. 2) Çıkarının elden gideceğini düşünerek birinin konuşmasını önlemek. Ağzını kapatamazsak konuşup bizi elâleme rezil edecek. Ağzının içine bakmak: Konuşan bir kimseyi seve seve ve dikkatlice dinlemek. Konuşması onları öyle sarmıştı ki ağzının içine bakıyorlardı. Ağzının kokusunu çekmek: Bir kimsenin dayanılmaz, çekilmez tutum ve davranışlarına katlanmak. Yeter artık, daha fazla senin ağız kokunu çekemem. Ağzını öpeyim / seveyim: Sevindirici bir söz söyleyene ne güzel, hoş söyledin anlamında kullanılır. Ağzının payını vermek: Sert söz ve davranışlarla karşılık vererek bir kimseyi yaptığına pişman etmek. Demek öyle, ben de senin ağzının payını vermezsem bana da Hasan demesinler! Ağzının suyu akmak: Çok beğenip isteyecek duruma gelmek, imrenmek. Vitrindeki kızarmış tavuğu görünce ağzımın suyu aktı. Ağzının tadı kaçmak: Rahatı kaçmak, huzurunu kaybetmek, bir kimsenin kurulu dirliği, düzenliği bozulmak. Şu vızır vızır işleyen yol buradan geçince ağzımızın tadı kaçtı. Ağzının tadını bilmek: 1) Güzel yemeklerden anlamak. 2) Bir şeyin güzelini, iyisini bilmek, anlamak. Şunlardaki güzelliğe bak, ağzının tadını da biliyorsun hani. 11

12 Ağzı sulanmak: İmrenmek. Karpuzları ağzını şapırdatarak yemeye başlayınca benim de ağzım sulandı. Ağzı süt kokmak: Çok genç, toy ve tecrübesiz olmak. Şu ağzı süt kokan mı yarışacak benimle. Ağzı var dili yok: 1) Oldukça sessiz, sakin, kendi hâlinde. 2) Konuşmayıp susan, derdini anlatmayan. Telâşlanma sakın, ağzı var dili yok o çocuğun, seni hiç üzmez. Ağzıyla kuş tutsa : Ne kadar çaba gösterse, ne yapsa da anlamında kullanılır. Ağzıyla kuş da tutsa, artık bu eve adım atamaz. Ah almak: Birinin bedduasını üstüne çekmek. Zalimliğine devam edersen daha çok kişinin ahını alacaksın. Ahı çıkmak: Eziyete uğrayan bir kimsenin yaptığı bedduanın etkisini göstermesi. Ahı tutmak: Zulüm görenin bedduasının yerini bulup gerçekleşmesi. Ahım bir tutarsa dünyanın kaç bucak olduğunu görecek o. Ahı yerde kalmamak: Ettiği beddua er geç etkisini göstermek. Şunu iyi bil ki ey zalim, ahım yerde kalmayacak; yüz üstü sürüneceksin. Ahkâm çıkarmak: Kendi düşüncelerine dayanarak birtakım yargılara varmak. Devletler ancak kuvvetli ordu ile ayakta dururlar diye ahkâm çıkardı. Ahmak ıslatan: İnce ince yağan yağmur, çisenti. Böyle yürümeye devam edersek bu ahmak ıslatan iliklerimize işleyecek. Ahret kardeşi: Dünya ve ahiret işlerinde birbirlerinden ayrılmayan kimseler; kan bağı olmaksızın manevî olarak kurulan kardeşlik. 12

13 Ahrette on parmağı yakasında olmak: Haksızlığa uğrayışını bu dünyada önleyip hakkını alamayanın, öte dünyada (ahirette) kendisine sorumlu olan kimseden davacı olması. Hakkımı vermedin ama ahirette on parmağım yakanda olacaktır. Akan sular durmak: Artık itiraz edilebilecek, karşı durulacak bir nokta kalmamak. Siz Mehmet Ağa`ya gidin, o devreye girdi mi akan sular durur, kolay anlaşırsınız. Akıl defteri: Hatırlanıp yapılması gereken şeylerin yazıldığı küçük defter, muhtıra defteri, ajanda. Akıl etmek: Herhangi bir önlem ve çareyi zamanında düşünmek, vaktinde hatırlamak. Sular kesilecekti ama kovaları doldurmayı akıl edemedim. Akıl kârı olmamak: Akıllı, dengeli ve ölçülü bir kişinin yapacağı iş olmamak. Akıl kârımı şimdi senin yaptığın bu iş? Akıl kutusu / kumkuması: Çok zeki, akıllı kimse; bilgiç. Akıl kutusu mübarek, her meseleyi çözüyor. Akıllara durgunluk vermek: Çok şaşılacak bir şey olmak. Bir görmeliydin o olayı, akıllara durgunluk verecek bir olaydı. Akıllı uslu: Dengeli, yaramazlık etmeyen, ölçüsüz ve taşkın davranışlarda bulunmayan. Senin çocuk pek akıllı uslu görünüyor. Akıl öğretmek / vermek: Herhangi bir konuda yol gösterip tavsiyede bulunmak, bilgi vermek. Sana akıl verecek bir adam da mı bulamadın? Akıl sır ermemek: Bir işin gizli yönlerini, niteliğini, asıl sebebini anlayamamak. Senin bu işi nasıl berbat ettiğine hâlâ akıl sır erdiremedim. 13

14 Akıntıya kürek çekmek: Olmayacak, gerçekleşmeyecek bir iş uğrunda boşuna çaba sarf etmek. Desene boşuna kürek çekmişiz, olmayacak bu iş. Akla karayı seçmek: Bir işi başarmak uğrunda çok yorulmak, sonuca kadar çok zahmet çekmek. Seni buluncaya kadar akla karayı seçtim. Aklı almamak: 1) Akla uygun gelmemek, inanılacak gibi olmamak. 2) Anlamamak. Nasıl bu kadar rahat olabiliyor, aklım almıyor. Aklı başına gelmek: 1) Zarar gördüğü işlerden uslanıp akıllıca davranmak. 2) Baygınlıktan ayılmak, kendine gelmek. Çabuk koşun, nihayet kendine geliyor! Aklı başından gitmek: 1) Çok korkudan veya çok sevinçten ne yapacağını şaşırmak. 2) Kafası çok yorulmuş olduğundan iyi düşünememek. Annemi öyle evin ortasında baygın görünce aklım başımdan gitti. Aklı başında olmamak: 1) İyi düşünebilir durumda olmamak. 2) Bayılmak, kendisinden geçmek. Artık aklı başında olmamak onun işine geliyor sanki, böylece sorumluluktan kurtulacak, rahat edecek. Aklı çıkmak: Titizlikle üzerinde durmak, çok korku geçirmek, çok korkmak. Elbisem yırtılacak diye aklı çıkıyor. Aklı durmak: Şaşırmak, düşünemez bir hâle gelmek. Resmi öyle güzel yapmış ki görsen aklın durur. Aklı karışmak: Ne yapacağını bilememek, bocalamak, şaşırmak. Dur hele, bir düşüneyim, söylediklerin aklımı karıştırdı. Aklı kesmek: Bir şeyin olabileceğine, bir şeyi yapabileceğine inanmak. Seninle bu işi başarabileceğime pek de aklım kesmiyor. 14

15 Aklına düşmek: 1) Hatırlamak. 2) Kafasında bir düşünce doğmak. Aklına düşen her şeyi yapmak zorunda mısın? Aklına esmek: Daha önce düşünmemiş olduğu şeyi birden yapmaya karar vermek. Birden aklına esti, kalkıp sahile indi. Aklına gelen başına gelmek: Olmasından korktuğu şeyin zarar verici etkisine uğramak. Aklıma gelen başıma geldi, evi su bastı. Aklına gelmek: 1) Hatırlamak. 2) Bir şeyi yapmayı düşünmek, tasarlamak. Aklıma geldi, kalkıp babama gittim. Aklına koymak: 1) Bir şeyi yapmaya kesin olarak karar vermek. Bu sene takıntısız sınıfımı geçmeyi aklıma koydum. 2) Bir fikri başkasına aşılamak. Aklına /aklını takmak: Bir şeyi devamlı olarak düşünmek, bir fikre sürekli olarak zihninde yer vermek ve zihni onunla meşgul etmek. Onu niçin kırdım, aklıma takıldı düşünüp duruyorum. Aklına yer etmek: Uygun bulduğu bir düşünce kafasına yerleşmek. Onun sana söyledikleri aklına yer eder umarım. Aklından zoru olmak: Tutarsız, dengesiz, ölçüsüz, delice davranışlarda bulunmak. Bırak o bıçağı, aklından zorun mu var senin? Aklını almak: Çekiciliği, güzelliği ile büyülemek, etkisi altına almak. Kızın bir bakışı, aklını başından almaya yetti. Aklını başına almak / toplamak / devşirmek: Mantıksız, ölçüsüz davranışlarda bulunmaktan kendini kurtararak akıllıca bir yola girmek. Aklını başına devşir, yoksa bu içki seni öldürecek. 15

16 Aklını başından almak: Çok şaşırtmak, düşünemeyecek duruma getirmek. Gördüğü ev aklını başından aldı. Aklını (bir şeyle) bozmak: 1) Sapıtmak, delirmek. 2) Yalnızca ilgilendiği, üzerine düştüğü şeyle uğraşıp durmak, başka hiçbir mesele düşünmemek. Bizim çocuk sinema ile aklını bozdu. Aklını çalmak (çelmek): 1) Kararından, niyetinden vazgeçirip başka bir yola sokmak. 2) Baştan çıkarmak, ayartmak. Aklını çelip onu evlenmeye razı et. Aklını peynir ekmekle yemek: Akılsızca, şaşkınca, delice işler yapmak. Misafirliğe böyle gidilir mi? Sen aklını peynir ekmekle mi yedin? Akşamdan kavur, sabaha savur: Kazandığını günü gününe harcayan, har vurup harman savuran, savruk kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır. Akşamı iple çekmek: Gecenin olmasını sabırsızlıkla beklemek. Ne güzel bir ziyaret olacak. Akşamı iple çekiyorum. Alacağına şahin, vereceğine karga: Alırken bütün gücünü kullanan ve kolaylık gösteren, kimsede parasını bırakmayan; verirken ise bin bir güçlük çıkaran, vereceğini geciktirmek için elinden geleni yapan kimse için kullanılır. Ne adamsın be! Alacağına şahin, vereceğine karga! Yazıklar olsun! Alacağı olsun: Günün birinde ondan öcümü alırım anlamında göz korkutmak için söylenir. Al aşağı etmek: Birini bulunduğu yerden, mevkiden indirmek. Ya, gördün mü, demek ki el oğlu adamı al aşağı ediyormuş bir çırpıda! Al birini vur birine /ötekine: Hepsi aynı, bir ayarda, hiçbiri işe yaramaz. Onlardan söz etme bana. Al birini vur ötekine. 16

17 Alçak gönüllü olmak: Gurur ve kibre kapılmayıp kendini olduğundan daha aşağı düzeyde sayma, başkalarından yüksek görmeme durumu. İnsanı insan yapan vasıflardan biri de alçak gönüllü olmaktır. Al gülüm ver gülüm: 1) Karşılıklı sevgi gösterisi. 2) Çokluk uygun olmayan işlerde birbirinin çıkarını kollamak. Alı al, moru mor: Telâş veya yorgunluktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş (olarak). Uçağı kalkmak üzere olan babama alı al, moru mor bir şekilde yetişebildim. Alıcı gözüyle bakmak: Çok dikkatli bakmak, inceden inceye gözden geçirmek. Mobilyaya ilk defa alıcı gözüyle baktı. Alın teri dökmek: Zahmetli iş görüp çok emek vermek. Alın teri dökmeyenler, emeğin ne olduğunu bilemezler. Ali Cengiz oyunu: Kurnazca, haince aklı durduracak iş yapmak anlamında kullanılır. Bana bir Ali Cengiz oyunu oynadılar ki sormayın gitsin. Ali kıran baş kesen: Çok zorba, kaba kuvvetle hâkimiyet kuran. Mehmet, sınıfın Ali kıran baş kesini olmuştu. Ali nin külâhını Veli ye, Veli nin külâhını Ali`ye giydirmek: Kendi sermayesi olmadığı hâlde, birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek. Allah adamı: Hile, kötü bilmeyen; hak yol üzerinde olan, Allah`a ibadette kus dini bütün kimse. Allah adamı olmalısın dünya da, hem de ahrette iyilik görebilesin. Allah a emanet: Herhangi bir şeyi Allah ın korumasına ve esirgemesine bırakmak. Seni Allah`a emanet ederek gidiyorum oğlum. 17

18 Allah Allah!: Daha çok şaşkınlık ve hayret hâllerini anlatır. Allah Allah! Nasıl oldu bu iş, aklım almıyor? Allah aratmasın: Yakınılacak bir durumda, bir şeyin hiç bulunmaması hâlindeki sıkıntı anında Allah daha kötüsünü göstermesin anlamında kullanılır. Allah aşkına: Yemin vermek veya yalvarmak için Allah ını seversen anlamında şaşma, usanç bildirir. Allah aşkına şu işi bir daha yapma! Allah bilir: 1) Belli değil, Cenab-ı Hak`tan başka kimse bilmez. Allah bilir bu sırrın iç yüzünü. 2. Bana öyle geliyor ki. Allah bilir esrar da alıyordur bu çocuk. Allah ın belâsı: Varlığı üzüntü veren, varlığından huzursuz olunan şey. Allah ın belâsı adam yine çıktı ortaya. Allah versin: 1) Dilenciyi savmak için bekleme, sadaka vermeyeceğim anlamında söylenir. 2) İyi şey elde edenlere memnunluk bildirmek için, kimi zaman da takılma ve şaka için söylenir. Allah versin, işlerin gayet iyi görünüyor. Allah yarattı dememek: Kıyasıya dövmek, çok hırpalamak. Adamlar hırsıza bir giriştiler ki Allah yarattı demediler. Allak bullak etmek: Kurulu düzeni bozmak, karmakarışık bir duruma getirmek. Çocuklar evi allak bullak edip gitmişler. Allayıp pullamak: Kötü görünüşü kapatmak için bir şeyi süslemek, donatmak. Hurda arabaları allayıp pullayıp pazara çıkarmışlar. Allem etmek, kallem etmek: İstediğini elde etmek için her türlü kurnazlığa başvurmak. Namussuzlar allem edip kallem edip yaşlı adamın evini elinden aldılar. 18

19 Alnı açık yüzü ak (olmak): Herhangi bir ayıbı, çekinecek bir durumu olmamak, iffetli ve şerefli olmak. İşte alnı açık yüzü ak meydandayım; çıksınlar karşıma. Alnını karışlamak: 1) Bir işin çok güç olduğunu, yapılamayacak kadar zor olduğunu anlatır. 2) Küçümseyerek meydan okumak, tehdit etmek. Beni polise bildirenin alnını karışlarım. Alnının akıyla: Küçümsenecek, ayıplanacak bir duruma düşmeden; tertemiz, şerefiyle, başarılı olarak. Bu işten alnımın akıyla çıkacağım inşallah. Alnının damarı çatlamak: Başarmak için çok sıkıntı çekmek, çok çaba sarf edip emek vermek. O yolu açıncaya kadar benim alnımın damarı çatladı, sen ne halt etmeye bozuyorsun? Alnının kara yazısı: Kötü talih, baht. Ne yapayım, alnımın kara yazısı böyle imiş. Al takke ver külâh: 1) Bir mesele üzerinde uzun çekişmelerden sonra. 2) Senli benli, samimî dostluğu sürdürerek. Al takke ver külâh yıllarca yaptık bu işi. Altı alay, üstü kalay: İçi dışı bir olmayan; dışı süslü, içi berbat. Altı alay üstü kalay bir dolaba benziyor bu. Altı kaval, üstü şeşhane /Şişhane: Daha çok giyim için altı, üstüne; bir parçası öbür parçasına uymaz. anlamında kullanılır. Çabuk çıkar şu üzerindeki altı kaval üstü şeşhane elbiseyi, yoksa rezil olacaksın el âleme. Altın babası: Çok zengin, parası çok olan kimse. Adam altın babası, her istediğini kolayca yaptırıyor. Altın bilezik: Para getiren, hayat boyunca geçimi sağlamaya yarayan sanat ve meslek. Şimdiden bir altın bilezik sahibi ol ki yarın rahat edesin. 19

20 Altında kalmamak: 1) Bir şeyi karşılıksız bırakmamak. Onun bana yaptığı iyiliğin altında kalır mıyım? 2) Bir şeyin üstesinden gelmek. Bana verdiği işin altında kalmayacağım. Altından Çapanoğlu çıkmak: Girişilen bir işte başa dert olacak bir durumla, umulmayan bir tehlike ile karşılaşmak. Bana öyle geliyor ki bu işin altından Çapanoğlu çıkacak. Altından girip üstünden çıkmak: Bir serveti, bir parayı, bir kaynağı gereksiz yere, düşüncesizce, sorumsuzca harcayıp kısa zamanda bitirmek. Bir ayda o kadar paranın altından girip üstünden çıktı. Altından kalkmak: Bir zorluğu yenip işi başarmak. Telâşlanma, işin altından kalkacaktır o. Altını çizmek: Bir şeyin (daha çok sözün) önemini belirtmek, üzerine dikkati çekmek, vurgulamak. Altını çize çize söylüyorum. Eninde sonunda sen de geleceksin. Altını üstüne getirmek: 1. Bir şeyi bulmak için aramadık yer bırakmamak. Evin altını üstüne getirdik ama tabancayı bulamadık. 2. Söz ve davranışlarıyla çevreyi birbirine düşürmek, karmakarışık etmek. Adam iki çift laf etti. Topluluğun altını üstüne getirdi. Altmış altıya bağlamak: O an ki durumu temelli olmayan bir çözümle kurtarmak veya bir işi kesin neticeye vardırmış gibi görünmek. İnsanları altmış altıya bağlamakta üstüne yoktur onun. Altta kalanın canı çıksın: Herkes başının çaresine baksın, güçsüzleri düşünme, gücü yetmeyene ne olursa olsun anlamında kullanılır. Alttan / aşağıdan almak: Sert konuşan birine karşı yumuşak, olumlu, onu haklı görüyormuş gibi tavır almak. Amacına ulaşmak istiyorsan onunla konuşurken alttan al, pes perdeden konuş. Alttan güreşmek: Biraz geriden, pasif hareket edip gizli gizli yenme yollarını kollamak. Vay hınzır vay!.. Alttan güreşip aklın sıra başarı kazanacaksın ha! 20

21 Alt yanı çıkmaz sokak: Sonuç alınmayacak iş, umutsuz durum. Çobanlık mı, dağ tepe dolaş dur, alt yanı çıkmaz sokak vesselâm. Amana gelmek: Teslim olmak, önce direnirken zor karşısında boyun eğmek. Nihayet düşman amana geldi. Aman dedirtmek (amana getirmek): Karşı koyan birini boyun eğmek zorunda bırakmak, teslim olmaya zorlamak. Düşmana aman dedirtmek boynumuzun borcu oldu artık. Aman dilemek: Önce direnirken zor karşısında boyun eğip canının bağışlanmasını istemek, galip gelenin merhametine sığınmak. Aman dileyene kılıç kalkmaz. Aman vermemek: 1) Göz açtırmamak, rahat bırakmamak. 2) Düşmanı acımayıp öldürmek, merhamet etmemek. Böyle kahpe insanlara sakın aman vermeyin! Ana baba günü: 1) Mahşer günü. 2) Sıkıntılı kalabalık; telâşlı, tehlikeli, kimsenin kimseyi tanımadığı kalabalık. Yangın yeri ana baba gününe dönmüştü. Ana kuzusu: 1) Pek küçük kucak çocuğu. 2) Sıkıntıya, güç işlere alışkın olmayan, nazlı çocuk veya genç. Şu torbayı kaldırışına bak hele, tam bir ana kuzusu. Anan yahşi, baban yahşi: Bir kimseyi işini yaptırabilmek için pohpohlamak, gereğinden fazla överek istediğini elde etmeye çalışmak. Anası ağlamak: Çok eziyet çekmek, sıkıntıya katlanmak, bitkin duruma düşmek. Onu buraya getirinceye kadar anam ağladı. Anasından doğduğuna pişman: 1) Üşengeç, çok tembel. 2) Canından bezmiş. O işi yaptı ama anasından doğduğuna bin pişman. Anasından doğduğuna pişman etmek: Çok eziyet ederek canından bezdirmek, bir kimseyi çok üzmek. Karşıma bir çıksın, onu anasından doğduğuna pişman edeceğim. 21

22 Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek: Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek, eziyete katlanmak. Şu arabanın taksitlerini ödeyinceye kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Anasını ağlatmak: Bir kimseye çok eziyet edip sıkıntı çektirmek. Adamın üzerine öyle gittiler ki iki günde anasını ağlattılar. Anasının gözü: Hileci, kurnaz, çok açık göz, çıkarcı, hin oğlu hin. Adam anasının gözü, iki dakikada bitiriverdi işi. Anasının nikâhını istemek: Bir şeye değerinden çok para istemek, olmayacak bir istekte bulunmak. Senin istekli olduğunu duydu adam, şimdi gidersen anasının nikâhını isteyecek o eve. Anasını sat! (satayım): Önem verme, aldırma, umursama, bunun için kederlenme, üzülme. Sat anasını o işin, yenisine bak! Anca beraber, kanca beraber: Birbirimizden ayrılmayacağız, işler iyi de gitse, kötü de gitse hep birlikte yapacağız, beraberliği bozmayacağız. Bu toprağı yalnız ben mi atacağım, hayır arkadaşlar; haydi anca beraber, kanca beraber. Anladımsa Arap olayım: Hiçbir şey anlamadım anlamında kullanılır. Senin anlattıklarını anladımsa Arap olayım. Ara /aralarını bozmak: İki kişi arasındaki iyi ilişkiyi, dostluğu, arkadaşlığı yıkmak. Kim ki ara bozar, o toplumun yüz karasıdır. Ara bulmak: Birbirleriyle anlaşamayan, bir araya gelemeyen kişileri uzlaştırmak, barıştırmak. İki öğrencinin arasını bulmak, tam bir haftamı aldı. Araları açılmak / bozulmak: İyi ilişkileri, dostlukları, arkadaşlık bağları kopmak; birbirlerine dargın hâle gelmek. Şu iki çiftin araları nasıl açıldı hâlâ anlayamadım. 22

23 Aralarından kara kedi geçmek (veya aralarına kara kedi girmek): İyi anlaşan iki kişinin veya dostun ilişkileri bozulmak, aralarına soğukluk girmek, birbirlerine gücenmek. Niçin konuşmuyorsunuz? Aranızdan kara kedi mi geçti? Aralarından su sızmamak: Çok iyi, çok yakın dostluk veya arkadaşlık kurmak, ahbap olmak. Şunlara bak, aralarından su sızmıyor. Arap saçına dönmek: İşlerin çok karışıp içinden çıkılmaz bir durum alması. Bırak artık sorumsuzluğu, işleri bu tavrınla Arap saçına döndürdün. Araya girmek: 1) İki kişinin arasındaki bir işe karışmak. 2) Araları bozuk olan iki kişiyi uzlaştırmaya çalışmak. 3) Yapılmakta olan bir işin yapılmasını geciktirmek. Araya başka işler girince seninkini yapamadım, kusura bakma. Araya koymak: Bir işte sözü geçen bir kimsenin aracılığına başvurmak. Genel müdürü araya koyup senin işe alınmanı sağlayacaklardır. Arayı yapmak: 1. Arası bozuk olan kimse ile barışmak. 2. Arası açık olan iki kişiyi uzlaştırıp, barıştırmak. Hasan aramızı yapmasaydı biz hâlâ diken üstünde oturuyor olacaktık. Ar damarı çatlamak: Utanç duyulacak şeyleri sıkılmadan yapmak, utanmayı bırakmak, yüzsüz olmak. Ar damarı çatlamış bu adamdan ne umuyorsun anlamadım bir türlü. Arı kovanı gibi işlemek: Girip çıkanı, gelip gideni çok olmak. Şu seçim dolayısıyla doktorun evi arı kovanı gibi işliyor. Ârif olan anlasın /anlar: Üstü örtülü olarak söylenen bir sözün, anlayışı kuvvetli kimselerce anlaşılabileceğini belirtmek için kullanılır. Arka arkaya vermek: Birbirini korumak, kollamak, için birleşmek; dayanışmak, yardımcı olmak. Arka arkaya verirsek karşımızda hiçbir güç duramaz. 23

24 Arka / sırt çevirmek: Birine eskiden duyduğu ilgiyi göstermemek, yabancı gibi davranmak. İşlerim bozulunca bana sırt çevirdi. Arka çıkmak: Birilerine karşı, birini korumak; savunmak, kayırmak. Babası arka çıkmasaydı onu bir güzel dövecekti. Arkadan söylemek: Bir kimsenin bulunmadığı yerde onun hakkında ileri geri konuşmak, dedikodusunu yapmak, çekiştirmek. Adamın arkasından söylemeye utanmıyor musun? Arkadan vurmak: Kendisine inanan, güvenen bir kimseye gizlice kötülük etmek. Onun beni arkamdan vuracağı hiç aklıma gelmezdi. Arka kapıdan çıkmak: Özellikle bir eğitim kurumundan, bir iş yerinden hiçbir varlık gösteremeden, bir şey öğrenemeden ayrılmak. Övünüp durma, bilgine bakılırsa sen o okulun arka kapısından çıkmışsın. Arkası kesilmek: Tükenmek, bitmek, süregelen bir şeyin son bulması. Kiranın da arkası kesilirse ne yaparız biz? Arkasına düşmek: 1. Birini gözden ayırmayarak arkasından gitmek. 2. Bir işi sona erdirmek için çok sıkı çalışmak. Arkasına düşmezsen nasıl elde edeceksin o evi? Arkasında dolaşmak / gezmek: Bir işi sonuca bağlamak için ilgili yerlere giderek görüşme fırsatı aramak, onların yardımını sağlamak. Arkasını getirememek: Başladığı işi sürdürüp sona erdirememek, sonuçlandıramamak. Ne tembel adamsın, şu işin arkasını getiremedin hâlâ! Arkasını sıvamak: İltifat etmek, okşamak, övmek, birisini bu yolları kullanarak bir işe sevk etmek. Arkasını sıvayarak yaptırıyorum her işi bu çocuğa. 24

25 Arkasını (birine) vermek: Bir kimsenin himayesinden güç almak. Arkasını kaymakama vermiş pervasızca konuşuyor, yolu burdan geçireceğim diyor. Arkası / sırtı pek: 1) Soğuktan muhafaza edecek biçimde giyinmiş, iyi giyinmiş olan. 2) Güçlü bir kimseye ya da yere güvenen. Ona göre hava hoş, çünkü karnı tok, sırtı pek nasıl olsa! Arkası /sırtı yere gelmemek: 1) Sarsılmamak, sağlam ve sağlıklı durumunu sürdürmek. 2) Hiç yenilgi yüzü görmemek. Arkası yere gelmemiş bir adam olarak kalmalı o. Armudun sapı var, üzümün çöpü var demek: Hiçbir şeyi beğenmemek, her şeyin bir kusurunu bulmak. Armut piş, ağzıma düş: Bir işin hiç emek harcamadan olmasını, kendiliğinden hazır olup ayağına gelmesini bekleyenlerin durumunu anlatmak için kullanılır. Arpa boyu kadar gitmek: Çok az ilerlemek. Onca çabaya rağmen arpa boyu kadar gidebildim ancak. Arpacı kumrusu gibi düşünmek: Derin derin ne yapacağını bilemeden, çaresizlik içinde düşünüp durmak. Öyle arpacı kumrusu gibi ne düşünüp duruyorsun? Arpalık yapmak: Bir yeri sürekli çıkar kaynağı olarak kullanmak, sömürmek. Batılılar ülkemizi arpalık yaptılar âdeta. Asıp kesmek: 1) İşkence etmek, zalimce tavırlarda bulunmak. 2) Tehdit etmek, zalimce davranışlarda bulunacakmış gibi konuşmak. Dün haktan ve adaletten söz edenler, bugün iktidar olunca asıp kesmeye başladılar. Askıda kalmak: Bir engel çıkması dolayısıyla bir işin sonuca varamaması, yapılamayıp öylece kalması. Senin gelmemen yüzünden bütün işler askıda kaldı. 25

26 Askıya almak: 1) Geciktirmek, belirsiz olarak ertelemek, bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak. 2) Altı boşalmış yapıyı dikmelerle tutturarak yıkılmaktan kurtarmak. Söyle ona, o adamların tayin işlerini askıya alsın. Askıya çıkarmak: Evlenecek kimselerin nikâhtan önceki durumlarını gösterir belgelerin, belirli bir süre için ilgili dairede görünür bir yere asılması, ilân edilmesi. Aslı faslı / astarı olmamak: Yalan, asılsız olmak, gerçek payı bulunmamak. Aslı astarı olmayan işlerin içine sürükleme bizi. Astarı yüzünden pahalı olmak: Bir işin ayrıntısına ödenen paranın aslına ödenen paradan fazla olması, gerçek değerinden fazlaya mal olması. Elbiseyi diktin ama astarı yüzünden pahalı oldu. Astığı astık, kestiği kestik: Davranışlarından dolayı kimseye hesap vermeyen, istediği gibi davranan, çok sert kimseler için kullanılır. Aşağıdan almak: Sert konuşan kimselere karşı yumuşak bir dil kullanmak. Biraz aşağıdan alırsan onun sana zarar vermesini kolayca önlersin. Aşağı kurtarmaz: 1) Bundan ucuza verilmez. 2) Daha aşağı bir durumu kendine lâyık görmez. Israr etme, bu araba daha aşağı kurtarmaz. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık: Sakıncalı oluşları eşit olan iki karşıt davranıştan birine karar verememe zorunluluğunu anlatmak için kullanılır. Aşık atmak: Birisiyle yarışmak, özellikle kendisinden üstün birisiyle yarış etmek. Sen benimle aşık atacak biri değilsin. 26

27 Ata et, ite ot vermek / yedirmek: Uygunsuz iş yapmak; birbirini tamamlayan, birbirine uyan unsurları ters kullanmak; kişilere işlerine yaramayan şeyi, ilgili olmadıkları görevi vermek. Ata et, ite ot verilen bir ülkede dirlik düzenlik mi olurmuş? Ateş almak: 1) Yanmak, tutuşmak. 2) Ateşli silâhın patlaması. 3) Telâşlanmak, öfkelenmek, heyecanlanmak, coşmak. Silâh birden ateş aldı. Ateş bacayı sarmak: Bir iş ya da olay önüne geçilemez, tehlikeli bir durum almak. Ateş bacayı sarmadan çabuk gidelim buradan! Ateş basmak: Aşırı ölçüde sıkılmak, heyecanlanmak, utanmak sonucu vücutta sıcaklığın artması, yüzün kızarması. O paha biçilmez vazoyu kırınca bedenini birden bire ateş bastı. Ateşe atmak: Birini çok tehlikeli bir işe bile bile sokmak. Hiç aldırmadan, biricik kızını o adamla evlendirip ateşe atamazsın değil mi? Ateşe tutmak: 1) Ateşli silâhla mermi atmak. 2) Bir şeyi ateşin üzerinde tutarak ısıtmak. Zalim askerler zavallı köylüleri yaylım ateşine tuttular. Ateşe vermek: 1) Bir yeri bilerek yakıp yok etmek. 2) Aşırı ölçüde telâşlandırmak. 3) Bir toplumu, bir ülkeyi kargaşalık içine sürükleyerek yıkıma uğratmak. Dış güçler yerli işbirlikçilerle anlaşarak ülkeyi ateşe verdiler. Ateşine /nârına yanmak: Birinin yüzünden büyük haksızlığa uğramak, zarar görmek. Eğer bu malı satamazsam senin ateşine yanmış olacağım. Ateş kesilmek: 1) Çok kızgın, öfkeli davranışlar göstermek. 2) Çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak. 3) Ateşli silâhlarla yapılan atışa son vermek. Taraflar ateş kesilmesine razı olmadılar. Ateşle oynamak: Çok tehlikeli, zarar verecek bir işin üstüne üstüne gitmek ya da böyle bir işe girişmek. Bırak o silâhı elinden! Ateşle oynadığının farkında mısın sen? 27

28 Ateş pahası: Çok pahalı. Yeni daireler ateş pahası, nasıl alacağız? Ateş püskürmek: Çok öfkeli olmak, ağır sözler söylemek. Öğretmen kapıyı kıran öğrencilere ateş püskürdü. Ateşten gömlek: İçinde bulunulan acı, sıkıntılı, dayanılmaz durumu anlatmak için söylenir. İflas etmem, ateşten gömlek giymem demektir. Atı alan Üsküdar`ı geçti: Fırsat kaçtı, artık yapılacak şey kalmadı anlamında kullanılır. Sen daha dur, atı alan Üsküdar`ı çoktan geçti. Atı eşkin, kılıcı keskin: Her bakımdan güçlü, dilediğini yapabilir. Zalimlere karşı durmak mı istiyorsun? Atın eşkin, kılıcın keskin olmalı! Atın yüğrükse bin de kaç: İmkânın varsa kendini kurtarmaya bak. Atıp tutmak: 1) Kendi gücünü aşacağı işler yapacağını söylemek, abartılı konuşmak. 2) Birisinin arkasından ileri geri konuşmak, kötü sözler etmek. Yüzüne karşı söyle, arkasından atıp tutma adamın. At oynatmak: 1) Ata hüner göstermek. 2) Bildiği ve istediği gibi davranmak. 3) Belli bir alanda üstünlük kurmak. Meydan adamlara kaldı, istedikleri gibi at oynatıyorlar. Atsan atılmaz, satsan satılmaz: İşe yaramadığı, sıkıntı verdiği hâlde vazgeçilemeyen şeyler ve kimseler için kullanılır. Ne yapayım, kardeş işte! Atsan atılmaz, satsan satılmaz! Attan inip eşeğe binmek: Bulunduğu dereceden, mevkiden, önemli görevden daha aşağı bir yere inmek veya alınmak. Aklını başına toplamazsan adamı işte böyle attan indirip eşeğe bindirirler. Avaz avaz (avazı çıktığı kadar) bağırmak: Olanca gücüyle bağırmak; sesi yettiği kadar, var gücüyle bağırmak. Tamam duyuyorum, öyle avaz avaz bağırma! 28

29 Avucunun içine almak: Birini her dediğini yapar duruma getirmek, baskı ve etkisi altına almak. Kaymakam bütün kasabalıyı avucunun içine aldı. Avucunu yalamak: Umduğunu ele geçirememek, beklediğini elde edememek. Avucunu yalamak istemiyorsan harekete geç, sen de çalış. Avuç açmak: Yardım istemek, dilenmek, para istemek ya da ister duruma düşmek. Yarın avuç açmamak için bugünden çalışmalısın. Ayağa düşmek: 1) Bir şeyin değerini kaybetmesi. 2) Yalvarır duruma gelmek. 3) İşe ilgisiz ve yetkisiz kimseler karışır olmak. Sevinmeyin boşuna, bu işi ayağa düşürmeyeceğim hiçbir zaman. Ayağa kalkmak: 1) İyileşmek. 2) Saygı göstermek için oturma durumundan ayak üzeri duruma geçmek. 3) Telâşlanmak, heyecanlanmak. 4) Dikilmek, ayakları üzerinde durmak. Dedem nihayet ayağa kalktı. Ayağı (ayakları birbirine) dolaşmak: Yürürken herhangi bir sebepten ötürü ayakları birbirine takılmak, sendelemek. Korkusundan zavallının ayakları birbirine dolaştı. Ayağı düşmek: Bir yere uğramak, o yer yolu üzerinde bulunmak, yolu düşmek. Bu rezillikten sonra onun ayağının buralara düşeceğini sanmam artık. Ayağı düze basmak: İşleri iyi gitmek, zorlukları yenerek rahata kavuşmak. Şu borcu da ödedik mi ayağımız düze basacak inşallah. Ayağı ile gelmek: 1) Kendi isteği ile gelmek. 2) Çok fazla emek sarf edilmeden elde edilmek. Adam ayağı ile geldi dayak yemeye. Ayağına bağ olmak: Bir işini yapmasına, bulunduğu yerden ayrılmasına engel olmak. Bu çocuk ayağıma bağ oldu, onu bırakıp da bir yere gidemiyorum. 29

30 Ayağına dolaşmak / dolanmak: 1) Birisinin yaptığı işe engel olmak. 2) Başkasına yaptığı kötülük kendi başına gelmek. Şu köpeği birisi çıkarsın atölyeden, insanın ayaklarına dolanıyor. Ayağına gitmek: Büyüklük taslamadan alçak gönüllülük edip birinin yanına varmak. O baban senin, ayağına gitmelisin. Ayağına kapanmak: Kendini küçük düşürerek yalvarıp yakarmak. İnsan ne birisinin ayağına kapanmalı, ne de birisini ayağına kapandırmalı. Ayağına / ayaklarına kara su inmek: Bir yerde ayakta beklemekten veya uzun süre dolaşmaktan çok yorulmak. Seni aramaktan ayaklarıma kara sular indi. Ayağını çekmek: Daha önce gittiği yere artık uğramaz olmak, ilişkiyi ve ilgiyi kesmek. İyice ayağını çektin, uğramaz oldun bize. Ayağını denk almak: Birilerinin kendisine karşı yapacakları muhtemel kötülüklere karşı uyanık davranmak, tedbirli olmak. Eğer ayağını denk almazsan o adamlar başına bir iş açacaklar senin. Ayağını kaydırmak: Bir yolunu bularak birini bulunduğu işten, mevkiden uzaklaştırmak. Adamcağızın hiç suçu yokken ayağını kaydırdılar, şimdi aç susuz dolaşıyor. Ayağını kesmek: 1) Bir yere gitmez, uğramaz olmak. 2) Birini bir yere artık uğramaz duruma getirmek. Öyle korkutun ki o adamın ayağı kesilsin bu meyhaneden? Ayağının altına almak: 1) Acımasızca, tekmelerle kıyasıya dövmek. 2) Bir şeyi küçük görerek ondan faydalanma yoluna gitmemek, o şeyi tepmek. Önüne serilen bütün nimetleri ayağının altına aldı hiç tınmadan. Ayağının tozuyla: Henüz dinlenmeden, yoldan gelir gelmez. Adamı ayağının tozuyla kodese tıktılar. 30

31 Ayağını sürümek: 1) Verilen bir görevi ağırdan yapmak. 2) Bir yerden ayrılmak üzere bulunmak. 3) Ölmek üzere olmak. 4) Halk inanışına göre birinin gelmesi, ardından başkalarının da gelmesine yol açmak. Ayağını mı sürüdün ne, senden sonra gelen misafirlerin sayısını Allah bilir ancak! Ayağını yorganına göre uzatmak: Gelirini giderine uydurmak, harcamalarda geliri aşmamak. Ayağını yorganına göre uzatmazsan ileride aç kalırsın. Ayağı / ayakları suya ermek / değmek: Neden sonra aklı başına gelmek, bir şeyin aslını anlamak, beklenen biçimde olmadığını kavramak. Toy olduğu için doğruyu göremiyor, onun da ayağı suya erecek bir gün. Ayak altında kalmak: 1. Hor görülüp aşağılanmak, değer verilmemek. 2. İnsanların sık gelip geçtiği yerde, kalabalık içinde kalmak. Seyyar satıcıların pek çoğu ayak altında kalınacak bir yeri seçerler. Ayak atmamak: Bir yere hiç gitmemek. O kente ayak atmadım henüz. Ayak diremek: Bir şeyde ısrar etmek, karşı koymak, kendi kararından vazgeçmemek. Ayak diremeseydi çoktan evini yıkmış olacaklardı. Ayaklar altına almak: Önem verilmesi gereken şeyleri hiçe saymak, çiğnemek. Babasının onun için verdiği emekleri ayaklar altına alarak o serseriliği seçti. Ayakları geri geri gitmek: Bir yere istemeye istemeye, gönülsüz gitmek. Hoşlanmadığım bu insanların yanına yaklaştıkça ayaklarım geri geri gitmeye başladı. Ayaklı kütüphane: Çok şey okumuş, her sorulana cevap veren, çok şey bilen, okudukları aklında kalmış kimse. Adam ayaklı kütüphaneydi sanki! Ayakta kalmak: 1) Bir zorluk karşısında yıkılmamak, çökmemek. 2) Oturacak yer bulamamak. Gemi öyle kalabalıktı ki hepimiz ayakta kaldık. 31

32 Ayak takımı: İşe yaramaz, bilgisiz, görgüsüz, kaba, serseri, değersiz kimselerin bütünü. Mahallemizde ayak takımı gittikçe çoğalıyor. Ayak uydurmak: 1) Adımlarını başkasınınkine uydurmak. 2) Kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek. Bu bozuk topluma ayak uydurmak zorunda değiliz. Ayak üstü / üzeri: 1) Kısa süre içinde, acele olarak. 2) Ayakta durarak, ayakta dikilerek. Gel de şu büfede ayak üstü atıştıralım biraz. Ayasofya da dilenip Sultanahmet te sadaka / zekât vermek: Kendisi başkasının yardımı ile geçinirken, gösteriş için elindekini başkalarına yardım amacıyla dağıtmak. Ayıkla pirincin taşını: Bir işin oldukça karışık, dolaşık, içinden çıkılması güç olduğunu anlatmak için kullanılır. Durup dururken adama olmadık sözler söylemiş, şimdi ayıkla pirincin taşını! Ayılıp bayılmak: 1) Sinir krizi geçirmek, bunalıma düşmek. 2) Birini kendinden geçercesine sevmek, beğenmek. Her kan görüşünde ayılıp bayılıyor. Ayranı kabarmak: Öfkelenmek, kızıp bağırmak; coşmak. O konuştukça adamın elleri titriyor, ayranı kabardıkça kabarıyordu. Ayvaz kasap hep bir hesap: Ha öyle ha böyle, ikisi de bir; hangi yolu seçersek seçelim aynı sonuca varır anlamında kullanılır. Ayyuka çıkmak: 1) Pek yükselmek (ses için). 2) Herkesçe duyulmak, yayılmak (dedikodu için). Öyle kızgındı ki sesi ayyuka çıkıyordu. Aza çoğa bakmamak: Eline geçenle yetinmek, tok gözlü olmak. Azizlik etmek: Şaka ile takılmak, muziplik etmek, şaka ile aldatmak. Osman azizlik etmeye bayılır. 32

33 B Harfi ile Başlayan Deyimler Baba adam : Yaşlı, hoşgörülü, yardımsever adam. Babaları tutmak (üstünde olmak): Sinir ve öfkeden bağırıp çağırmak, çok öfkelenmek. Babasının hayrına : Hiçbir çıkar elde etmeden, sadece İyilik olsun diye anlamında. Bacak kadar: Ufak tefek; kısa boylu (kimse) Badire(yi) atlatmak : Tehlikeli durumu geçiştirmek. Bağ bozmak : Mevsim sonunda bağdaki üzümleri toplamak. Bağdaş kurmak: Sol ayağını sağ bacağın, sağ ayağını da sol baca ğın altına alıp oturmak. Bağlandığı yerde otlamak : Yerinde saymak, hiçbir ilerleme göstermemek. Bağrına basmak (birini): Sevgi gösterip onu koruyuculuğuna almak. Bağrı yanık : Çok dertli, acılı (kimse). Bahar başına vurmak (birinin) : 1. Havalar iyice ısınmadan İnce giyinmek. 2. Coşkun, taşkın, aşırı davranışlarda bulunmak. Bahis açmak (bir şeyden, kimseden) : Onun hakkında konuşmaya başlamak, ondan söz etmek. Bahse girmek (biriyle): Onunla herrjangi bir konuda kendi görüşünün doğru olduğuna ilişkin iddiaya girmek. Bahse tutuşmak (biriyle): Karşılıklı bahse girmek; iddialaşmak. 33

34 Bahtı açık: İşleri yolunda giden; talihi açık, şansı açık, kısmeti açık. Bahtı bağlı olmak: 1. İşleri İstediği gibi yürümemek. 2. Evlenecek çağa gelmiş kıza kısmet çıkmamak; kısmeti bağlı olmak. Bahtı kara : Talihi kötü olan. Bahtına küsmek : İşlerin ters gitmesi yüzünden karamsar olmak; şan sına küsmek, talihine küsmek. Bakış açısı: Bir olayı, durumu belirli bir açıdan, yönden inceleme; görüş açısı. Bakkal çakkal: Bakkal, kasap, manav gibi esnaf için küçümseme yollu kullanılır. Bakkal defteri: Düzensiz, karalanmış, yıpranmış defter. Baklayı ağzından çıkarmak: Gizli tuttuğu şeyleri açıklamak, söyleyemediği şeyleri sabrı tükenince söylemek. Baldın çıplak: 1. İşsiz güçsüz (kimse). 2. Serseri. Bal gibi: Pekâlâ, adamakıllı, çok iyi, gereği gibi. Balık eti, balık etinde : Şişman değil, ama dolgunca. Balık istifi: Çok sıkışık, üst üste, kalabalık olarak. Balık kavağa (kurbağa ağaca) çıkınca : Olmayacak şeyler olursa anlamında kullanılır. Balon uçurmak : Asılsızca haber yaymak. 34

35 Batta olmak (birine): Birisinden ısrarla, bıkkınlık verdirecek ölçüde bir şeyler istemek; ona asılmak. Baltayı taşa vurmak : Farkında olmadan karşısındakini rahatsız ede cek, kızdıracak söz söylemek. Bam teline basmak (dokunmak) (birinin) : Bir kimseyi duyarlı oldu ğu bir konuda kızdıracak söz söylemek, davranışta bulunmak. Bana (sana, ona) göre hava hoş : Öyle ya da böyle olması benim (senin, onun) için fark etmez. anlamında. Bana mısın dememek : Zorlu bir işe, etkene vb ye dayanmak, bunlar dan hiç etkilenmemek. Bardağı taşıran son damla : Sonunda insanın sabrını tüketen, olum suz tepki yaçatan söz, davranış vb. Bardaktan boşanırcasına : (Yağmur için) Çok miktarda, şiddetli. Barut fıçısı gibi: 1. Her an bir çatışmanın çıkabileceği olasılığı bulu nan (yer). 2. Çok kızgın, öfkeli, sert (kimse). Barut kokusu gelmek (burnuna) : Savaş ya da tehlikeli bir şey olacağını sezmek. Basamak yapmak (bir şeyi, birini) : Bir kimseden ya da durumdan, daha yüksek bir yere gelebilmek için yararlanmak. Basıp geçmek: 1. Önündekini geçmek. 2. Ona uğramamak. 3. Ona Önem vermemek. Basıp gitmek : Bir yerden çabucak ayrılmak, uzaklaşmak. Basireti bağlanmak : Olabilecekleri sezdiği halde uygun biçimde davranamamak. 35

36 Baskına uğramak : 1. Düşmanın anı ve beklenmedik saldırısına uğra mak. 2. Suçüstü yakalanmak. 3. Bir doğa afetinden büyük ölçüde etkilenmek. Baskın çıkmak (birinden, bir şeyden): Ondan üstün olmak, onu geri de bırakmak. Baskın yapmak : 1. Bir kimseyi suçüstü yakalamak İçin bulunduğu yere ansızın girmek. 2. Düşmana beklemediği bir anda saldırı düzenlemek. 3. Haber vermeden konuk gitmek, ziyarete gitmek. Bastığı yerde ot bitmemek: Gittiği yere uğursuzluk götürmek; çok şanssız olmak. Bastığı yeri bilmemek: Sevinç, heyecan, vb. etkisiyle davranışlarını denetleyememek, şaşırmak, ne yaptığını bilememek. Baston yutmuş gibi (yürümek): Sallanmadan, dimdik (yürümek). Başa baş : Eşit, denk, aynı. Başa çıkarmak (bir işi) (birini) : 1. Bir işi sona erdirmek. 2. Onu çok şımartmak. Başa çıkmak (biriyle); Ona gücünü kanıtlamak, istediğini yaptırabilmek. Başa geçmek: 1. Yönetici mevkiine geçmek, yönetimde en üst yeri almak. -2. önem bakımından ilk sıraya geçmek. Başa (bir şey) gelmek : Kötü bir durumla karşılaşmak. Başa güreşmek: 1. Yağlı güreşte; güreşçiler, başpehlivanlık sanını kazanmak için yarışmak. 2. En üstün dereceyi almak için mücadele etmek. Baş ağrıtmak : Çok konuşarak dinleyenlere bıkkınlık vermek. 36

Etekleri tutuşmak. Kafası kızmak. Telaşlanmak. Öfkelenmek. Dikkatle dinlemek. Kulak kesilmek. Gözden düşmek. Değerini kaybetmek.

Etekleri tutuşmak. Kafası kızmak. Telaşlanmak. Öfkelenmek. Dikkatle dinlemek. Kulak kesilmek. Gözden düşmek. Değerini kaybetmek. Kafası kızmak Öfkelenmek Etekleri tutuşmak Telaşlanmak Kulak kesilmek Dikkatle dinlemek Gözden düşmek Değerini kaybetmek Büyüsüne kapılmak Çekiciliğinden kurtulamamak Arkası kesilmemek Günlerce sürmek

Detaylı

Faydalı Olması Dileklerimizle...

Faydalı Olması Dileklerimizle... 23 Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Deyimler Duygu,düşünce ve durumları

Detaylı

Deyimler Sözlüğü. Deyimlerin en önemli özelliklerinden biri en az iki sözcükten oluşmalarıdır.

Deyimler Sözlüğü. Deyimlerin en önemli özelliklerinden biri en az iki sözcükten oluşmalarıdır. Deyimler Sözlüğü Deyim; birden fazla sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan söz öbekleri,en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı

Detaylı

El ve ayak ile ilgili deyimler. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemek. Elden salmak. El ayak olmak. Eli ayağı kesilmek.

El ve ayak ile ilgili deyimler. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemek. Elden salmak. El ayak olmak. Eli ayağı kesilmek. El ve ayak ile ilgili deyimler Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemek Elden salmak El ayak olmak Eli ayağı kesilmek El ele vermek Ayaklarına kara sular inmek Elden ayağa düşmek El üstünde tutmak {loadposition

Detaylı

DEYİM KARTLARI 2 Hazırlayan Mehmet Solmaz Resimleyen Filiz İrem Özbaş Dizgi Mizanpaj Kadriye Yurt 1. Baskı Ağustos 2017 ISBN: 978-605-65959-6-7 2017 yazmabecerileri.com tüm hakları saklıdır. Baskı Yeri

Detaylı

Aşağıda verilen atasözleri ve deyimleri inceleyelim. Baklayı ağzından çıkarmak. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur

Aşağıda verilen atasözleri ve deyimleri inceleyelim. Baklayı ağzından çıkarmak. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur Aşağıda verilen atasözleri ve deyimleri inceleyelim. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur Bakımı zamanında yapılan aletler verimli olarak çalışabilirler. Kişinin sağlığı bile bunun örneğidir. Kendine bakmayan

Detaylı

VERBS FUNCTION WORDS ADJECTIVES ADVERBS. ahmet okal Page 1 10/7/08

VERBS FUNCTION WORDS ADJECTIVES ADVERBS. ahmet okal Page 1 10/7/08 VERBS FUNCTION WORDS ADVERBS ADJECTIVES NOUNS 1 açmak 1 ama 1 artık 1 alt 1 ad 2 alınmak 2 ancak 2 ayrıca 2 aynı 2 adam 3 almak 3 ben 3 belki 3 az 3 aile 4 anlamak 4 bir 4 bile 4 baş(esas) 4 akıl 5 anlatmak

Detaylı

DEYİM KARTLARI 1 Hazırlayan Mehmet Solmaz Resimleyen Filiz İrem Özbaş Dizgi Mizanpaj Kadriye Yurt 1. Baskı Ağustos 2017 ISBN: 978-605-65959-5-0 2017 yazmabecerileri.com tüm hakları saklıdır. Baskı Yeri

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri :١ mı, mi? baba ( ) uzaklaştım uzaklaştırmak uzaklaştırmak evin kapıları babam yetişiyorum eğitim görüyorum ecdadım, atam saygı otur! seviyorum seni seviyorum

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ANLATIM BOZUKLUKLARI

ANLATIM BOZUKLUKLARI ANLATIM BOZUKLUKLARI 1. Dün beklenmedik bir sürprizle karşılaştık. Gereksiz Sözcük Kullanımı 2. Yoğun sis sayesinde kaza yapmışlar. Sözcüğü Yanlış Anlamda Kullanma 3. Trafik kazasında yaralananlara başınız

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce ÖDEV- 3 ADI SOYADI:.. HAYAT BİLGİSİ Tırnaklar, el ve ayak parmaklarının ucunda bulunur. Tırnaklar sürekli uzar. Uzayan tırnakların arasına kir ve mikroplar girer. Bu yüzden belli aralıklarla tırnaklar

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan

Detaylı

OKULUMUZDA NASIL DAVRANMALIYIZ?

OKULUMUZDA NASIL DAVRANMALIYIZ? KURALLAR OKULUMUZDA NASIL DAVRANMALIYIZ? OKULUMUZDA UYMAMIZ GEREKEN KURALLAR NELERDİR? GENEL KURALLAR TÖREN KURALLARI SERVİS KURALLARI SINIF KURALLARI YEMEKHANE KURALLARI GENEL KURALLAR GENEL KURALLAR

Detaylı

Atasözleri Sözlüğü T. Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur. Bk. Ağaca çıkan keçinin, dala bakan... Atasözleri Sözlüğü T

Atasözleri Sözlüğü T. Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur. Bk. Ağaca çıkan keçinin, dala bakan... Atasözleri Sözlüğü T Atasözleri Sözlüğü T Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır. Doğru olmayan yollara başvurarak çıkar sağlayan, gizli kapaklı işler çeviren kişi, bu kirli ve karanlık işleri çevirmesine imkân sağlayan şartlar

Detaylı

3. Sınıf Noktalama İşaretleri

3. Sınıf Noktalama İşaretleri Gel ne olursan ol. Mevlana nın asıl adı Muhammed Celâleddin dir. Yine gel. Mevlana, bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinin Belh şehrinde bin iki yüz yedi tarihinde doğmuştur.

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır? 5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) Öğle üstü bir cip gelip obanın çadırları önünde durdu. Çocuklar hemen çevresinde toplaştılar. Cipten önce veteriner, sonrada kaymakam indi. Obanın yaşlıları hemen

Detaylı

Söz Grupları SÖZ VARLIĞINI ZENGİNLEŞTİRME - 2 Deyimler ve Atasözleri GENEL AÇIKLAMA

Söz Grupları SÖZ VARLIĞINI ZENGİNLEŞTİRME - 2 Deyimler ve Atasözleri GENEL AÇIKLAMA Türkçe 02 Ünite Konular Söz Grupları SÖZ VARLIĞINI ZENGİNLEŞTİRME - 2 Deyimler ve Atasözleri Adım Soyadım :... ım :... Numaram :... Doğru :... Yanlış:... Boş:... GENEL AÇIKLAMA 1. Bu kitapçıkta, Türkçe

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir? 1) İnsanlar, dağlar gibi yerlerinden kımıldamayan cansızlar değildir. Arkadaşlar, tanışlar birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsun ve buluşmaları ne kadar güç olursa olsun, günün birinde bir araya

Detaylı

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz? DEĞERLER EĞİTİMİ SELAMLAŞMA Selam ne demektir? Selâm, kelime olarak; huzur, barış, sağlık ve iyi dileklerini sunma anlamlarına gelir. Selamlaşmak; insanların karşılıklı olarak birbirlerine sağlık, huzur,

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim 2009 05:05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim 2009 05:08 Söz Dinlemeyen Çocuklara Nasıl Yardımcı Olunmalıdır? Çocuklarda zaman zaman anne-babalarının sözünü dinlememe kendi bildiklerini okuma davranışları görülebiliyor. Bu söz dinlememe durumu ile anne-babalar

Detaylı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi 6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi Kahramanmaraş ın Ekinözü İlçesine bağlı Alişar Köyünde 54 Yaşındaki Mehmet Göyün 6 Çocuğu ile birlikte tek göz kerpiç odanın içinde verdiği yaşam Mücadelesi yürekleri

Detaylı

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam

Detaylı

İşte bu, kişileri birbirlerinden ayıran özelliklerin tümüne, kişinin Girişimcilik Profili diyoruz.

İşte bu, kişileri birbirlerinden ayıran özelliklerin tümüne, kişinin Girişimcilik Profili diyoruz. KİŞİNİN GİRİŞİMCİLİK PROFİLİ Her insanın vücut yapısı nasıl ki her spora uygun değilse, her insanın çeşitli özellikleri de onun her türlü girişim i yapmasına uygun değildir. Bir başka deyişle, kişinin

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya

Detaylı

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür. GÜZEL SÖZLER (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür. Yiğit ise sadece bir kere.. 1 / 23 * Âlimin benzer misali,

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit 1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit 2. Onun...... sana ders olsun. Cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir? A) başına gelen B) baş

Detaylı

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP: SORU : Yediemin deposu açmak için karar aldım. Lakin bu işin içinde olan birilerinden bu hususta fikir almak isterim. Bana bu konuda vereceğiniz değerli bilgiler için şimdiden teşekkür ederim. Öncelikle

Detaylı

Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır.

Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır. Zarf Tümleci / Edat Tümleci Tanımı Yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, tarz, vasıta, şart, sebep, birliktelik yönlerinden tamamlayan kelimeler ve kelime gruplarıdır. *Edat tümleci (edatlı tümleç)

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. 1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. Cümlesinde altı çizili kelimenin zıt anlamlısı hangi cümlede vardır? 1. A. Bugün çok çalıştım. 2. B. Akşamları az yemek yemeliyiz. 3.

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bir gün insan virgülü kaybetti. O zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince düşünceleri de basitleşti. Bir başka gün ise ünlem işaretini kaybetti. Alçak

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır? TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.

Detaylı

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar Dualar Beddualar Çocuklara gösterilen sevgi, dua ile birlikte beden diliyle de gösterilmesi onların okul başarısını artıracaktır. Çocuklar okula giderken sarılarak ve dua ile yollanmalıdır. Bu, çocukların

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Veli Mektupları MyLittle Island 1

Veli Mektupları MyLittle Island 1 Veli Mektupları MyLittle Island Unit My Little Island ın ilk ünitesine hoş geldiniz. Bu ünite çocuğunuzu programla tanıştırır. Bu Hoş geldin ünitesinde çocuklar ada macerasıyla ve kitabın ana karakterleri

Detaylı

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR...

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR... Gereksiz yere kaygılanmayın! Kendinizi rahat hissederseniz sınavda panik yaşamazsınız. Sınav için daima olumlu düşünün. Sınavı ölüm kalım savaşına dönüştürmeyin. Sınav sadece

Detaylı

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:... ilkok Adı-Soyadı:... kural tanımayan cafer Cafer evden çıkmayı pek sevmeyen, gürültücü ve hareketli bir çocuktu. Annesini ve babasını sürekli üzüyordu. Kardeşi Elif ile durmadan kavga ediyorlardı. Elif'in

Detaylı

Hayata dair küçük notlar

Hayata dair küçük notlar Hayata dair küçük notlar İlk önce sen merhaba- de. Olanaklarının altında yaşa. Sık sık -teşekkür ederim- de. Bir müzik aleti çalmayı öğren. Herhangi bir konuda öğretmenlik yap, herhangi bir konuda öğrenci

Detaylı

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin? - Mutasarrıf demiş adam kabara kabara. - Sonra ne olacaksın? diye

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek 1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek İngilizce öğrenilememesinin ilk ve en büyük sebeplerinden birisi, İngilizce öğrenmeyi ders çalışmak olarak görmek. Çoğu zaman İngilizce iş hayatında başarılı

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

SABIR SABIR Sabır; Hikâye;

SABIR  SABIR Sabır; Hikâye; SABIR SABIR Sevgili Anne ve Babalar, Aralık ayı içerisinde okulumuzda SABIR değeri işlenecektir. Sabır; acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ ZEKAT SADAKA: AYET-İ KERİMELER «Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.» (Bakara,

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır?

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır? 1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır? 1. A. Ağacın kurdu içinde olur. 2. B. Denize düşen yılana sarılır. 3. C. Yalnız taş duvar olmaz. 4. D. Adam, arkadaşından belli olur. 2) Öyle durumlar

Detaylı

SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ VELİLERE ÖNERİLER

SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ VELİLERE ÖNERİLER SINAVLARDA YAŞANAN KAYGISININ AZALTILMASINA YÖNELİK VELİLERE ÖNERİLER Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler

Detaylı

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ;

Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Can kardeş Rehberlik ve Psikolojik Danışma Birimi Nisan Ayı Rehberlik Bülteni Can Velimiz ; Anne babalar için çocuklarının ilk kelimelerini duymak heyecan verici bir deneyimdir. Duyduğu yeni kelimeleri

Detaylı

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? 1. SINIF OKULA YARDIMCI VE SINAVLARA HAZIRLIK A TEMASI: OKUL HEYECANIM TEST-1 1. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir? A) Okula gitmemiz

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14 Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk

Detaylı

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. .com Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. ilkok 2/... Sınıfı Türkçe Dersi Değerlendirme Sınavı Adı-Soyadı:... Yaşayabilmek için oksijene ihtiyaç vardır. Oksijen sayesinde karadaki

Detaylı

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU

xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU xxxxxxx ÖĞRENME RİSK FAKTÖRLERİ RAPORU Test, Yrd. Doç. Dr. Oktay Aydın tarafından geliştirilmiştir. Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve kullanılamaz. OKUL EV VE AİLE KİŞİSEL ÖĞRENME

Detaylı

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. ANKET SONUÇLARI Anket -1 Lise Öğrencileri anketi. Bu anket, çoğunluğu Ankara Kemal Yurtbilir İşitme Engelliler Meslek Lisesi öğrencisi olmak üzere toplam 130 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya

Detaylı

TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI

TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI Adı - Soyadı Sınıf ve No..... TÜRKÇE DERSİ 1. DÖNEM 3. YAZILISI ÇOCUK DEMEK YARIN DEMEK Atatürk otomobille şehre gidiyordu. Küçük bir çocuk yol ortasında oyun oynuyordu. Otomobilin şoförü hem korna çalıyor

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen trenler, kaçırılan bağlantı noktaları, ne zaman yeneceği

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama...24 2. Haftanýn Testi...25 ÝÇÝNDEKÝLER A. BÝRÝNCÝ TEMA: BÝREY VE TOPLUM Küçük Cemil...11 Bilgi Hazinemiz (Hikâye Yazmaya Ýlk Adým)...14 Güzel Dilimiz (Çaðrýþtýran Kelimeler - Karþýlaþtýrma - Þekil, Sembol ve Ýþaretler - Eþ Anlamlý

Detaylı

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU 2014-2015 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK 5.sınıf öğrencileriyle Karşılıksız İyilik Yapmak ne demektir? sorusu üzerine sınıfta beyin

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı