Başbuğ un İzindeyiz. Bir yük değildir bize emanetin bu vatan Aldığımız her nefes sana fedadır Atam TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE, TÖRE, TARİH VE EDEBİYAT DERGİSİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Başbuğ un İzindeyiz. Bir yük değildir bize emanetin bu vatan Aldığımız her nefes sana fedadır Atam TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE, TÖRE, TARİH VE EDEBİYAT DERGİSİ"

Transkript

1 KASIM SAYI 3 Başbuğ un İzindeyiz Yürüyoruz yolunda bu nesil senle dolu Sana borçlu bu vatan aldığı her soluğu Emanetine bekçi ışığının izinde Cihan alkışlar seni yüce Türk'ün başbuğu Bir yük değildir bize emanetin bu vatan Aldığımız her nefes sana fedadır Atam

2 KASIM SAYI 3 Türk Sazı Türkçü Düşünce, Töre, Tarih Ve Edebiyat Dergisi Yıl:1 Sayı:3 Aylık Türkçü Dergi İletişim: turkalevi@gmail.com Web: Başbuğ un izindeyiz Varlığını Türk ün varlığına armağan eden Başbuğumuzun Tanrı Dağı na göçüşünün üzerinden 74 yıl geçmiş. İçindekiler 3 Apo yu Akp ye Genel Başkan Yapın 4 Turan Yazgan Uçmağa vardı 5 11 Ahıska ve Ahıska Türkleri Başbuğumuz Atatürk tür Altay Kamizmi'nin Anandolu Türk Halk İnançlarındaki İzleri Batılıların Gözüyle Türkler 18 Bırakın Gebersinler Unutulan Soykırım: Batı Anadolu'da Yunan Mezalimi 27 Milli Şuur Uyanıklığı Onun adını kullanarak kendilerine siyasi taraftar toplayanlar, devrimleri apaçık ortadayken yeni fikirler üretenler O na düşmanlarından daha fazla zarar verdi. Düşmanlarının Başbuğ u sevmemek için mantıklı nedenleri yoktu. Türklüğü yok olmaktan kurtarıp milli bir devlet kuran bir lideri sevmemek için insanın ya gayrı Türk, ya Türklük düşmanı, ya saltanat hilafet yanlısı ya mandacı, ya emperyalizmin uşağı olması gerekiyordu. Onlar saflarını seçtiler. Biz namusumuzu, şerefimizi kurtardığı için sevdik onu. Masaya konan Sevr i parçalayıp attığı ve bu toprakları emperyalizmin postallarından temizlediği için sevdik onu. Taş üstünde taş kalmamış bir harabeden on yıl içinde demir ağlarla örülmüş, her yanında fabrikalar açılmış, yüzlerce yıldır gülmeyen yüzlerin güldüğü bir vatan yarattığı için sevdik onu. Osmanlı da yüzlerce yıl boyunca aptal,cahil kaba, akılsız Türk denilerek aşağılanan hor görülen ve devlet yönetimi dahil her yerden dışlanan sadece vergi mükellefi ve asker olarak kullanılan Türk e devletin adını verdiği ve devleti ona teslim ettiği için sevdik onu. Bugün kan gölüne dönen Ortadoğu ülkeleri gibi medeniyetten uzak, dilini kültürünü unutmuş büyük devletlerin boyunduruğuna girmiş sömürge ülkeleri gibi bir devlet bırakmadığı için sevdik onu. Hür bir bayrak altında özgürce yaşama fırsatı verdiği için seviyoruz onu. Onu sevecek binlerce nedenimiz var. Başbuğumuzun izindeyiz Birinci vazifemiz: Türk istiklalini Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir Türk üz Türkçüyüz Atatürkçüyüz

3 AKP'ye Genel Başkan olsun! Kenya dan getirildiğinde gözleri bağlı ve süklüm püklümdü. Anasının Türk olduğundan söz ediyor, izin ve imkân verilirse devlete hizmet edeceğini söylüyordu. Önce yargılandı, ardından kellesini urgandan kurtardı. Şimdilerde İmralı da yatıyor. Başbakan çıkıp Kim ki onunla ya da örgütüyle görüşüyor diyorsa şerefsizdir dedi. Bu arada, İmralı yla hükümet görüşmedi. Devlet görüşüyor açıklamasını yaptı. Oslo görüşmeleri medyaya düştü, saklanacak bir şey de kalmadı. Başbakan bu defa Biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor dedi. Bu arada Başbakan Erdoğan, bu arada bir sarkaç misali terörle müzakere ile mücadele arasında gidip geliyordu. Önce Kürt sorunu vardır ve bu benim sorunumdur anlamına gelen sözler etti. Kürt Açılımı başlattı. Bir süre sonra da Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır diye yeni bir jargonla ortaya çıktı. Bu arada İmralı daki Öcalan için kendi durumu en büyük sorundu. Kürt sorunu ikinci derecede önemdeydi. Öcalan ile AKP nin görevlileri arasındaki her görüşme sırasında Öcalan, Devlet beni muhatap alsın, şartlarımı iyileştirsin, ev hapsine çıkarsın, özgür bıraksın ve nihayet önderliğimi kabul etsin(!) anlamına gelen sözler ediyordu. Terör örgütünün katliam planlayıcısı Öcalan için, Kürt Sorunu eşittir Öcalan ın İmralı dan kurtulması sorunuydu. Bunun için kendisini sorunun merkezine yerleştirmişti. AKP nin uygulamaya koyduğu açılım politikaları sırasında Benimle görüşmeyi uygun bulmuyorsanız, Kürt akil adamlarla ya da DTP ile görüşün mesajlarını vermişti. O zamanlar çıraklık dönemini yaşayan AKP, Öcalan ı ciddiye alıp DTP yle ve Kürt akil adamları yla görüştüklerinde onlar da sorunun muhatabı olarak İmralı yı gösterdiler. Habur a dağdan inerek gelenler de Öcalan söyledi, geldik dediler. AKP hükümeti sonuçta İmralı, Kandil, Oslo demeden her üçüyle de ilişkileri sürdürdü. Her türlü tavize açık olduğunu gösterdi. Bu görüşmelerde terör örgütü ve Öcalan devlete muhatap kılındı. Ancak ortada bir sorun vardı. Devlet, görüşmeler sırasında PKK ya karşı her türlü operasyonu durdurmuştu. PKK ise var gücüyle silahlı saldırılarına devam ediyordu. Öcalan ise Kandil tarafından satıldığını söyleyerek durumu kurtarmaya çalışıyordu. Medyadaki terör örgütünün yandaş ve sözcüleri ise; PKK dan kopmuş olan TAK adlı söz dinlemez bir örgütü ve derin PKK yı, terörist saldırılardan sorumlu tutmuştu. Kandil e çıkıp-inen gazeteciler, İmralı ya girip-çıkan görevliler, Oslo da bir araya gelen MİT memurları ve terör mensuplarının görüşmelerine rağmen terörist saldırılar ara vermeden sürdü. PKK nın katliamları sürünce, sonunda hükümet görüşmeleri kesti. İmralı daki Öcalan ın dışarıyla ilişkisini kopardı. KCK lıların ölüm orucu grevine kadar da bu durum böyle devam etti. BDP ve PKK ise KCK lı mahkûmların hayatlarını, Öcalan ın İmralı dan kurtarılması için araç olarak kullandı. KCK davasından tutuklananlar, aldıkları talimat ya da gördükleri baskı nedeniyle Öcalan a uygulandığını iddia ettikleri tecridin kaldırılması için ölüm orucuna yattılar. Sözüm ona ölüm orucunun 69 uncu gününde tutuklular, AKP hükümetin talepleri dolaylı bir biçimde kabul ettiğini açıkladıktan sonra eylemlerine son verdiler. Hükümet ana dilde savunma hakkı yla ilgili düzenlemeyi TBMM ye sundu. Diğer talepler konusunda kamuoyunun algısının değişmesi gerektiği ve sorunun bir zamanlama konusu olduğunu ortaya koydu. Ardından şanlı Barzani medyası kamuoyunun algısını yönetmek üzere harekete geçti. Devletin Kürt gerçeğini tanıdığını, sıranın PKK yı tanımaya geldiğini söyleyenler oldu. Hızını alamayıp Öcalan ın ev hapsine alınmasını ya da serbest bırakılması gerektiğini savunanlar oldu. Mümtaz er, Öcalan a valilik teklif etmişti, Birand genel başkanlık ve milletvekilliği teklifinde bulundu. Bir öneri de bizden: Öcalan AKP ye Genel Başkan olsun. Özcan Yeniçeri Apo yu Paşa Yapın Sonunda terörü çözme işi Apo'ya kaldı... Büyük devlet başka... * Adalet Bakanı "Teröre karşı çözüm sürecinde PKK liderinin olabileceğini" söyledikten bir gün sonra, Başbakan televizyonda "İmralı ile görüşülebileceğini" açıkladı size... "İmralı" Apo'nun coğrafi adı... Onu getiren komutanı cezaevine kapattılar yıl... Terörü çözmek için Apo'ya gidiyorlar... İyi mi?.. * ANAYASA KOMİSYONU APO'NUN FİKRİ Apo'nun anayasa yapımı sürecinde yer aldığı da anlaşıldı, partiler arası anayasa komisyonu kurulması onun fikriymiş... Memleketin aydınları, gazetecileri, bilim insanları, ordunun yarısı "anayasal düzeni yıkmaktan içeride... Yeni anayasal düzen Apo'nun katkıları ile kuruluyor... Eeee çüş?..? Ben size söyleyeyim: Çaresiz kaldılar...? En son bizim Enis Berberoğlu'na düşmüştü iş... Bir masa, masa örtüsü, bir vazo çiçek alıp gitti Şemdinli'ye, teröre karşı... Teröristler, masa, masa örtüsü, vazo ile gelen birisini görünce, mağaralarda uzun süre birbirlerine bakarak sessiz oturdular... ENİS BERBEROĞLU DİYALOĞU Sonra mağara deliğinden sordular muhtemelen: "Ula sen kimsen?.." "Enis..." "Dizi filmci?.." "Hayır, Enis Berberoğlu..." "Heeee..." "Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni..." "Nedisen?.." "Öyle dedikleri gibi terör merör yok burada yani..." Biliyorsunuz, ertesi gün sekiz şehit... Bu da çare olmayınca işte... Çözüm Apo'ya düştü... Başbakan'a ve bakanına bakılırsa, onun terörün çözümünde Genelkurmay Başkanı'ndan, bakanlardan, muhalefet liderlerinden, daha az etkili olduğunu kim söyleyebilir?.. APO PAŞA Türkiye içine düştüğü büyük tuzaktan kurtulamıyor açıkçası... AKP; muhaliflerini yok etmek, önündeki tüm engelleri kaldırmak, iktidarını sürdürebilmek uğruna teslim olduğu ABD'nin nihai oyununa düştü... Çıkamıyor... Çaresiz...? Ve mecbur... Apo'yu çıkarıp paşa yapsalar... Abdullah Paşa... Sayfa 3

4 Turan Yazgan Uçmağa Vardı Asya nın derinliklerinden Balkanlara Atayurt tan Anayurt a Türk Dünyası Hocaların Hocası Prof. Dr. Turan Yazgan ı son yolculuğuna uğurladı Ömrünü Türk davasına adayan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı nın Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan için önce İstanbul Üniversitesi ile hizmet verdiği Vakıf ta tören yapıldı. Ardından naaşı Fatih Camii ne getirildi. Kılınan namazdan sonra Hocaların Hocası eşi Gülen, çocukları Korhan, Karahan ve Közhan ile sevenlerinin elleri üzerinde uçmağa vardı... Türk Dünyası nı buluşturdu TBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli başta olmak üzere siyaset, iş ve sanat dünyasından çok sayıda ismin hazır bulunduğu cenaze törenine Türk Dünyası ndan büyük katılım oldu. Yapılan konuşmalarda Yazgan ın Türk Dünyası için yaptığı hizmetlerden övgüyle söz edildi. Hocaların Hocası nı ebediyete uğurladık... Vefatıyla Türk dünyasını yasa boğan Turan Yazgan, binlerce kişinin katıldığı cenaze töreniyle toprağa verildi... Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı nın kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan, dün son yolculuğuna uğurlandı. Tabutu üzerine Türk Bayrağı, Gökbayrak olarak tanımlanan Uygur Türklerinin bayrağı ve Kırım Bayrağı ile kırmızı karanfiller konulan Hocaların Hocası Yazgan için ilk tören uzun yıllar görev yaptığı İstanbul Üniversitesi nde düzenlendi. Yazgan ın eşi Gülen, çocukları Korhan, Karahan ve Közhan Yazgan ile sevenleri ve akademisyenlerin katıldığı törende konuşan Rektör Prof. Dr. Yunus Söylet, sadece Türk dünyasının değil, İstanbul Üniversitesi nin de ismi ve ülküsüyle hep aynı yönde giden bir büyüğünü kaybettiğini söyledi. Turan Yazgan ın hizmetlerinin devamının herkesin üzerine vazife olması gerektiğini ifade eden Söylet, Allah ondan razı olsun. Mekanı cennet olsun dedi. Birçoklarının hayal bile edemediğini gerçekleştirdi Edebi hayat için bu dünyada bir şeyler yapılması gerektiğine yürekten inandıklarını anlatan Söylet, Turan Yazgan ın, ömrüne birçok eser sığdırdığını, bir çok kişinin hayal bile edemediklerini gerçekleştirerek dünyadan ayrıldığını dile getirdi. Söylet, Yazgan ın arkasında Türk dünyasına hizmet edecek bilim insanları bıraktığını ifade etti. Kazakistan Çimkent Miras Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bolat Mirzaliyev, Turan Yazgan ın durmadan, yorulmadan hep çalışır bir şekilde hayatını sürdürdüğünü belirterek Yazgan, Türk dünyasını birleştirdi. Hocamız edebi evine gitti. Orada iyi olsun dedi. Mirzaliyev, Yüzlerce çocuğu bizim çadırlarımızdan alıp Türkiye deki modern eğitim imkanlarını sağladı ifadelerini kullandı. Bir eli Asya da bir eli Balkanlardaydı Azerbaycan Milletvekili şair Sabır Rüstemhanlı, Turan Yazgan ın, Türk dünyası sevdalısı bir akademisyen olduğunu belirterek, Son yıllarında çok çileler çekti. Türk dünyası bıraktığı vakfa yardım etmeli. O, bir çınar ağacıydı. O bu millet için fikir üreten bir insandı değerlendirmesinde bulundu. Rüstemhanlı, Yazgan ı bir elinin Asya nın derinliklerinde diğer elinin Balkanlarda olduğunu yüreğinin de Türklük için yandığını söyledi. Rüstemhanlı, Biz Türkler, birbirimize zulmedip, ardından ağlayan milletiz. Atatürk, Türkeş, Turan Yazgan aynı çizgide insanlardı daedi. Dostları Yazgan la anılarını anlattı Kırım Meclis Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu da Türk dünyasının büyük bir insanını kaybettiğini belirterek, dostluklarının Yazgan ın 1980 de kurduğu vakıfla başladığını, Turan Yazgan ın, kişinin yapacağı çalışmaları tek başına yaptığını, Türk dünyası çocuklarını okuttuğunu anlattı. Prof. Dr. Turan Yazgan ın naaşı, buradaki törenin ardından cenaze aracına konularak, Fatih teki Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı na getirildi. Bu sırada cenaze aracının arkasından Türk cumhuriyetlerine ait bayraklar taşındı. Vakıfta düzenlenen törende ise Kur an-ı Kerim okunmasının ardından dostları, Prof. Dr. Turan Yazgan ile ilgili anılarını anlattı. Vakıftaki törenin ardından Prof. Dr. Turan Yazgan ın cenazesi, ikindi vakti kılınacak cenaze namazı için Fatih Camisi ne götürüldü. Buradaki Cenaze törenine Türk dünsyısından çok sayıda konuk, siyasiler, sanatçılar ve bilim adamları ile vatandaşlar katıldı. Turan Yazgan ın naaşı törenin ardından Kozlu Mezarlığı na götürülerek toprağa verildi. Türk dünyası için çalıştı 74 yıllık hayatında kendisini tanıyanların üzerinde büyük tesirler bırakan bilge bir adam ve son nefesine kadar Türk Milleti ve Türk Dünyası nın sorunlarını çözmek için olağanüstü çalışma sergileyen son alperen Turan Yazgan, unutulmayacak eserlere imza atmıştı. Yazgan, özellikle Ata yurdumuzda yaşayan soydaşlarımızın Anadolu Türklüğü ile kaynaşması, duygu ve düşünce birliğinde buluşması için büyük çaba harcamıştı. Prof. Dr. Turan Yazgan tarafından 1980 yılında kurulan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı bünyesinde, Azerbaycan, Kazakistan da birer fakülte ile lise, Kırgızistan da ise 2 fakülte ve bir lisede eğitim öğretim yapılıyor. Vakfın, Rusya Federasyonu nun özerk Türk bölgelerinde de Türkçe öğreten görevlileri bulunuyor. Balkan ülkeleri ile Yakutistan, Tataristan, Çuvaşistan daki Türk Kültür Merkezleri ve okullar ise maddi zorluklardan dolayı kapandı. Hayatı örnek olmalı... Kırgızistan Celalabad İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kantörü Şaripoviç Toktamamatov, Turan Yazgan ın, Türk dünyasında olduğu gibi Kırgızistan da çok önemli çalışmalar yaptığını anlatarak, Kırgızistan dan Türk öğrencileri Türkiye ye getirerek okumalarına yardımcı olduğunu anlattı. Toktamamatov, yakınlarına başsağlığı dileyerek, Turan Yazgan hocamızın hakka yürümesiyle onun açtığı bu kapı kapanmayacaktır. Onun yetiştirdiği öğrenci ve hocalarla bu yolda çalışmalarımıza devam edeceğiz diye konuştu. Azerbaycan Devlet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Abidoğlu, çok üzüntülü olduğunu belirterek, Hayatta insanlar iki şekilde yaşar. Birincileri kendileri için ikincileri ise milletleri için yaşıyor, mektepler açıyor. Bu insanlar, diğerlerinin gönüllerine adeta heykel dikiyor. Turan hocamızda bunlardan biriydi ifadesini kullandı. Prof. Dr. Turan Yazgan ın, Türk dünyası gençlerine çok önem verdiğini ifade eden Abidoğlu, Yazgan ın hayatının tüm gençlere örnek olması gerektiğini söyledi. Yazgan ın kabristanına Türk dünyasının büyük düşünce adamlarından İsmail Gaspıralı nın mezarından ve Kırgızistan dan toprak getirildi. Sayfa 4

5 Ahıska ve Ahıska Türkleri Yunus Zeyrek Gazi Üniversitesi Rektörlüğü Türk Dili Bölümü A. Ahıska nın Coğrafi Konumu Ahıska Şehri, Türkiye nin kuzeydoğusunda, Ardahan ilimizle sınır teşkil eden, Gürcistan toprakları içinde yer alan, çok eski bir Türklük yurdunun merkezidir. Abastuban, Adigön, Aspinza, Ahılkelek, Azgur ve Hırtız gibi kasabaları ve bu kasabalara bağlı 200 kadar köyü vardır. Ahıska, Türkiye sınırına 15 km. mesafede bulunmaktadır. Posof Çayı nın iki yakasında yer alan şehir, karayolu ile Tiflis, Batum ve Türkiye ye bağlıdır. Ayrıca batıda Türk sınırının çok yakınına kadar uzanan bir demiryolu, Ahıska yı doğudan Tiflis e bağlar. Ahıska topraklarının en önemli akarsuyu, Kür ırmağıdır. Batıdan gelip Ahıska ya ulaşmadan birleşen Posof ve Adigön çayları, şehrin doğusunda Kür ırmağına karışır ve Hazar Denizi ne doğru akarlar. Yer yer düzlükler görülmekle beraber dalgalı bir yapıya sahip olan Ahıska toprakları, sulak ve tarıma elverişlidir. Posof ta olduğu gibi buralarda da yaylacılık geleneği vardır. Ormanlık tepelerin aralarındaki yüksek ve bol otlu vadilerde hayvancılık yapılır. Çam ormanlarıyla kaplı dağlar arasındaki dar vadide kurulmuş olan kaplıcalı Abastuban, görülmeye değer tabiî güzelliklere sahiptir. Ahıska yakınındaki linyit yatakları da işletilmektedir. Bugün sakinleri orada yaşamayan Ahıska ve çevresinde nüfus da seyrek, hatta ıssız hâldedir sürgünüyle boşaltılan köylere, zorla veya zaruretle gelenler dışında nüfus hareketlenmesi olmamıştır. Bölgeye iskân edilmek istenen Gürcüler gelmediği gibi, kasabalara da sadece Ermeniler yerleşmiştir. Buralarda resmî kişilerden başka Gürcü varlığından söz edilemez de olan şehir nüfusu, 1887 de e düşmüştür. Günümüzdeki nüfusu dir. B. Ahıska nın Kısa Tarihi 1. Eski Çağlar: Ahıska ve çevresi, çok eski devirlerden beri, insanların topluluk hâlinde yaşadığı bir bölgedir. Milâttan önceki çağlarda Hurriler, onları takiben Urartular, Kimmerler ve Sakalar buralara hakim olmuşlardır. Yukarı Kür ve Çoruh boylarıyla Ahıska bölgesinin Türklük tarihi, çok eski asırlara dayanmaktadır. Son Kıpçakların, Gürcü kralının davetiyle gelip yerleşmesinden yüzyıllarca evvel buralarda Kıpçak ve Bun-Türklerin yaşadığına dair ciddî haberler vardır. Doğu seferine çıkan Makedonların ünlü kralı iskender, MÖ. IV. yüzyıl sonlarında Kafkasya ya geldiğinde, ona karşı çıkan kuvvetli bir Türk varlığının olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar, Kıpçak ve Bun-Türk adıyla anılmaktadır.1 Kun akınları sırasında batıya doğru sürülen Alan unsurları, bu bölgeye gelmişlerdir. Romalıların Güney Kafkasya ya hakim olmasıyla, Alanlar da geldikleri ülkeye, Kuzey Kafkasya ya dönmüşlerdir.2 Bölge, VI. yüzyılda iranlılar, Hazarlar ve Bizanslılar arasında el değiştirdi. Hazarlar, Kafkasya coğrafyasında çok büyük rol oynamışlardır. XX. yüzyıl başlarına kadar varlığından haberdar olduğumuz anadili Türkçe olan, aralarından âşıklar yetişen ve halk tarafından çufut denilen Musevî unsurunun, Hazar hatırası Karaimler olduğu söylenebilir. Bugün Rus ve Gürcü kaynaklarında Mesketya adıyla anılan Ahıska bölgesinin eski sakinleri kimlerdi? Bu soruya çok net cevap bulmak zor olsa da, milâttan önce iskender in seferinde buralarda Türk unsurlarının yaşadığına dair kuvvetli haberler vardır. Mesketya adının da, buralarda yaşamış eski bir kavim olan Meshlerden kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu kavmin menşeini kesin olarak belirlemek zordur. Bununla birlikte şu görüşler ileri sürülebilir: Meshler, Nuh Nebi oğlu Yafes in oğlu ve Oğuz un pederi Mesek ten gelen Masagetlere dayanır.3 Meskler, Kartvel (Gürcistan) güneyinde yaşamış Gogarlı (iskit) ve Turanî yerli Hıristiyan halktır.4 Meshlerin Gürcü olduğunu iddia edenlerin de kesin kaynağı yoktur. Ahıska nın Rustav köyünde dünyaya gelmiş olan ünlü şair şota Rustaveli, Üstadım Genceli Nizamî dir demiş ve eserinde tamamen İslâmî motifler kullanmıştır. Şair Rustaveli nin ad ve soyadının Gürcü isim kalıplarında görülen -vili, -dze gibi ekleri almaması da dikkat çekici bir husustur. Dilinden başka Gürcü kültürüyle ortak noktaları bulunmamaktadır.5 Bu kavim, muhtemelen Hitit, Asur ve Sümerler gibi kayıp bir topluluktur. Ahıska bölgesinden sürgün edilen Türk unsuru, Mesh değildir. Bu topluluğun, Kıpçak hâtırası olduğu artık kesinleşmiştir.6 Eski çağlarda Kıpçak Türkleriyle birlikte bu bölgede yaşadığı anlaşılan Meshler, Kıpçakların yahut Kartvellerin arasında erimiş olmalıdır. Zira Kartvel/Gürcüler, küçük bir millet olmasına rağmen, dünyada emsali az görülecek derecede ırkçı bir yapıya sahiptirler. Ele geçirdikleri yerde ilk başvurdukları yol, yerli halkın isimlerini değiştirmektir. Bunun en son örneği, 1919 yılında işgal ettikleri Posof ta görülmüştür.7 Makedonyalı, İskender in, Kafkasya ya geldiği sıralarda buralarda Kıpçak ve Bun-Türk unsurları yaşamaktaydı. Bu bilgi, Batılı kaynaklarla birlikte Gürcü kaynaklarında da geçmektedir.8 Fransız bilgini Brosset, Bun-Türklerin Turanlı olduğunu bildirmektedir.9 Gürcü dil bilgini Marr ise, Bun-Türkün otokton/yerli Türk anlamına geldiğini yazmaktadır.10 Bu bilgiler, Çoruh ve Kür boylarında, dolayısıyla Kafkasya da, Türklük tarihinin, ne kadar eskilere gittiği konusunda kesin bir fikir vermektedir. 2. Kıpçaklar ve Atabek Hükûmeti: Kıpçaklar, 1068 de Rus knezlerinin müttefik kuvvetlerini yenerek Güney Rusya sahasına yerleştiler lerde Balkaş gölünden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara Kıpçak Eli/Komania deniliyordu. Kıpçakların bir kısmı Kırım da yerleşirken diğer bir kısmı da daha güneye, Kafkaslar a doğru indiler. Kıpçak Eli nde daha sonraları Altunordu Devleti kurulmuştur. Gürcü Kralı II. David, Selçuklulara ve İranlılara karşı savaşacak ordusu olmadığından, Kıpçak Türklerini ülkesine davet etti ( ). Azak Denizi doğusu ve Kafkaslar kuzeyinden gelen Kıpçak ailesi, Çoruh-Kür ırmakları boylarına yerleştiler ve güçlü bir ordu kurdular.11 Gürcistan, bu ordu sayesinde canlandı hatta Tiflis i Selçuklulardan geri alarak topraklarını Erzurum yakınlarına kadar genişletti. Zamanla Gürcistan da Kıpçak/Kuman unsuru arttı. Bu topraklara yerleşen ve Gürcülerle din birliği bulunan Kıpçak Türkleri, devletin ordu, siyaset ve maliyesinde çok etkili konuma geldiler. Zamanla güçlenen Kıpçak Atabekleri, 1267 yılında Tiflis e baş kaldırarak bağımsızlık mücadelesi verdiler. Onların bu faaliyeti ilhanlı Hükümdarı Abaka Han tarafından da desteklendi. Bugün Posof ta kalıntıları bulunan Cak/Caksu kalesi onların hatırasıdır. Atabek ailesinin siyasî faaliyetlerinden Gürcü kaynakları bahsetmektedir: Gürcistan a gelen Moğollara karşı savaşmak üzere 1266 tarihinde Tiflis e giden Kıpçak Beyi Caklı Sargis, Gürcü Kralı David tarafından tutuklandı. İlhanlı Kağanı Abaka Han, David den Sargis Bey i serbest bırakıp kendi yanına göndermesini istedi. Sargis Bey, Abaka Han a, artık Gürcü yönetiminde yaşayamayacaklarını ve bağımsız olmak istediklerini bildirdi. Böylece Abaka Han ın desteğini alan Atabek ailesi, Gürcistan dan ayrı bir hükûmet oldu.12 Ahıska Atabekleri hükûmet olduktan sonra Osmanlı Devleti ile iyi münasebetler kurmuşlardır. 1500/1516 yıllarında Artvin, Ardahan, Ahıska Beyi olan Kıpçak Atabeki Mirza Çabuk, 1508 de Trabzon Sancak Beyi Şehzade Yavuz Selim e kendi askeriyle öncülük etmiş; Batı Gürcistan ın Osmanlı ya itaatini sağlamıştır te Çaldıran Seferi nde de Osmanlı ordusuna sefer sırasında, sürülerle etlik koyun, yüzlerce yük yağ, bal ve un vererek yardımcı olmuştur. Onun bu siyaseti, Gürcü kaynakları tarafından eleştirilmektedir. Sayfa 5

6 Atabek hükûmeti, 310 yıl yaşamış, Anadolu nun en uzun ömürlü Türk Beyliği dir. Osmanlı fethinden sonra 1595 yılında yapılan sayım sonucu hazırlanan Ahıska Tahrir Defteri ndeki vergi mükellefi köylü isimlerinden bölge halkının Türklüğü açıkça anlaşılmaktadır: Arslan, Ayvaz, Bayındır, Bekâr, Çabuk, Devletyar, Elaldı, Elalmaz, Emirhan, Gökçe, Kanturalı, Korkut, Murat, Nuraziz, Pirali, Şahmurat, Temür, Ülkmez, Yaralı, Yusuf 13 MÖ. VIII. ve VI. yüzyıllarda Kafkaslar ın kuzeyinden güneye geçip Yukarı Kür ve Çoruh boylarına yerleşerek 300 yılında Hıristiyan olan Kıpçaklara İlk Kıpçaklar; bu bölgeye XII. yüzyılda gelenlere de Son Kıpçaklar denilmektedir.14 Bu bilgiler, Ahıska ve çevresinin, ne kadar eski bir Türklük tarihine sahip olduğunu göstermesi bakımından fevkalâde önemlidir. XVI. yüzyılın başlarında Ahıska Atabekleri hükûmetinin sınırları Azgur dan Kars, Artvin, Tortum, İspir ve Erzurum a kadar uzanıyordu. Bugünkü halk kültüründen de anlaşılıyor ki, Ahıska Türkleri ile Posof, Ardahan, Artvin, Ardanuç, Şavşat, Yusufeli, Tortum, Narman ve Oltu halkı aynı köktendir.15 Bu bölgede Ortodoks-Hıristiyan Kıpçak Atabeklerinden kalan dinî yapılara Gürcüler sahip çıkmakta, bölgeyi de eski toprakları olarak tanıtmaktadırlar Osmanlı Fethi: Osmanlı padişahı III. Murad çağında, Dağıstan, Gürcistan ve şirvan ın fethine karar verildi. 1 Ocak 1578 de Şeyhülislâmın fetvasını alan Serdar Lala Mustafa Paşa, Safevîler üzerine sefere çıktı. 5 Ağustos 1578 de Ardahan kalesi güneyindeki ovada konan Serdar Lala Mustafa Paşa, buradan yolu üzerindeki beylere ve hakimlere birer mektup göndererek Osmanlı ordusuna bağlılık bildirmelerini istedi. Bununla ilgili olarak eski bir kaynakta şu ifadeler vardır: Altunkala nâm hisâra bir Hatun (Kıpçak Atabekleri Melikesi Dedis İmedi) zabt u tasarruf ederdi. Yarar yiğit oğulları varidi. Ol vilâyetlerin Küffârlarını, anlar zapt ederlerdi. Küffâr-ı hâkisârın Beylerine Serdâr Mustafa Paşa, Kal a-i Ardahan dan kalkmazdan mukaddem bir âdem gönderüp, dimişler idi ki, Sen ki Altunkala sâhibi olan Manuçahr sın. Sana ma lûm ola ki: Ben ki Rûm Pâdişâhı nın bir ednâ Vezîriyim. Üşde yüz elli bin İslâm askeriyle üzerüne geldim. Eger gelüp, Dîn-i İslâm Pâdişâhı nın çerisine istikbâl edüp, mütâba at ve mürâca at edersen, biz dahi, senin hâline münâsib ve şânına mülâyim ri âyet edelim. Eger inâd ve muhâlefet edüp, serkeşlik edersen, üş üzerine varurum. Ve Ellerüni, Vilâyetlerüni yıkup, yakup, harâb ederim. Ve Asker-i İslâm, üzerüne varup, bir mıkdâr emek ve zahmet harc edüp, nâ-çâr olduğın vakit, havfa gelüp mütâba at edersen, kat â özrün ve bahânen makbûlüm degildir. Hemân seni sene gerek ise, ta cîl gelüp, Dîn-i İslâm a tâbi olasın. Ve Elüni ve Vilâyetlerüni bize teslîm edesin. eyü (haber) gönderildi. 17 Ordu Ardahan dan hareket ederken, Ardahan Sancak Beyi Abdurrahman ile Bayburt Alaybeyi Bekir Beyler, kendi askerleriyle Ulgar dağını aşıp Posof merkezi Mere ve Ahıska yolundaki Vale kalelerini teslim aldılar. Ertesi günü (9 Ağustos 1578) Ahıska, Tümük, Hırtız, Çıldır ve Ahılkelek kaleleri de fethedildi. Ordu, Tiflis istikametinde yürürken, Safevî Tokmak Han, büyük bir kuvvetle birlikte gelip, Çıldır Gölü kuzeybatısında Osmanlı ordusunu pusuda bekledi. iki ordu arasında yapılan savaşta, Safevî ordusu büyük kayıplar vererek geri çekildi. Tarihe Çıldır Meydan Muharebesi adıyla geçen bu savaş, Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı.18 Zaferin ertesi günü (10 Ağustos 1578), beş altı bin askeriyle Atabek Manuçahr Bey, Serdar ın otağına törenle gelerek itaatini arz ve Altunkala nın anahtarlarını teslim etti. Müslümanlığı kabul ederek II. Atabekli Mustafa Paşa adını aldı. Önce Sancakbeyi sonra da Çıldır/Ahıska Beylerbeyi oldu. Çevredeki 32 kale de Osmanlı ülkesine katıldı. Manuçahr ın Yusuf Paşa adını alan kardeşi Greguvar/Gorgor a da Oltu Sancakbeyliği verildi.19 Hammer, bu tarihî olayı anlatırken, Manuçahr, itaatnâme göndererek hükûmetinin kabul edilmesini diledi. Bununla ilgili taahhütnâme istedi. Lala Mustafa Paşa, onun isteklerinin bir kısmını kabul etti. Kendisine Azgur u, kardeşi Greguvar a Oltu sancağını ve annesiyle diğer kardeşine de timar ve köyler verdi. demektedir.20 Böylece Altunkala Atabekliği topraklarının fethi tamamlanarak tahririne başlandı güzünde merkezi Ahıska şehri olan ve adını Lala Paşa nın zafer yerinden alan çıldır Eyaleti kuruldu. Kür ırmağı başlarında ve Çoruh boyundaki eski Atabek Yurdu bölgeleri de buraya bağlandı.21 Zaman zaman Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevî nüfuzu altında kalan Ahıska Atabeklerinin toprakları, Lala Mustafa Paşa ve Özdemiroğlu Osman Paşa nın Kafkasya Seferi sırasında, Safevîlerden alınarak Osmanlı ülkesine katıldı (1578). Ahıska şehri, yeni kurulan Çıldır Eyaleti nin başkenti oldu. Bütün Türk boyları gibi bu bölgenin Türk ahalisi de, Osmanlı fethini müteakip gönüllü Müslüman oldu. Bu tarihî gerçeği kabul etmeyen bazı Gürcü kalemleri, her fırsatta zorla islâmlaştırma dan bahsederler. Bunlardan birisinin kullandığı ifadeler şöyledir: 17. yüzyılda Muhammed in dininin zorla kabul ettirilmesinin yanı sıra, bölgeye yoğun bir şekilde Türkler ve diğer milletler zorla ya da isteyerek yerleştirilmiştir. 19. yüzyılda Rus imparatorluğu nun sınırlarına ve ilgi alanına giren bu topraklara, Türkler tarafından Erzurum dan acımasızca göç ettirilen Ermeniler, Cavakheti yaylasına yerleştirildiler. 22 İslâm dininin zorla kabul ettirilmesi iddiası, tarihî gerçeklere uymamaktadır Rus işgali: Ruslar, devlet hâline geldikten sonra, bilhassa Altınordu Devleti nin yıkılmasıyla daima genişleyen bir siyaset takip etmişlerdir. Bu genişleme siyasetinin ana hedeflerinden biri de Kafkasya idi. Genişleme düşüncesi içinde Kafkasya nın önemini kavrayan Ruslar, yüzyıllar boyunca bu bölgeden elini çekmemiş, mağlûbiyetlerden yılmayarak sayısız savaşları göze almışlardır. X. asırdan itibaren Kafkasya yı ele geçirme mücadelesine devam eden Ruslar, Kafkasya ve Karadeniz kuzeyindeki Türk devletlerinin zeval zamanlarını değerlendirmişler, hatta birtakım iç karışıklıklar çıkararak, buna zemin hazırlamışlardır. Kafkasya daki insan topluluklarının çeşitlilik arz etmesi, Rusların işini kolaylaştırmıştır. Bu bölgede kırk çeşit dil konuşulduğu söylenir. Bu durum, bölgede siyasî birlik kurmanın ne kadar zor olduğunu gösterir. Ruslar için Kafkasya, Orta Asya ve Uzak Doğu daki sömürgelerden daha önemliydi. Onlara göre dağların zirvesinde bayraklarının dalgalanması, üstünlük sembolü ve büyük devlet olmanın belirtisiydi. Gerçekte bu, bir Türkiye kompleksinden başka bir şey değildi. Bu kompleksledir ki, Ruslar, üçüncü Roma hayaliyle yüzyıllarca Türk kanının dökülmesine sebep olmuşlardır. Ruslardaki bu aşağılık duygusu, Çarlık devrinden Sovyet devrine de sirayet etmiştir.24 Sovyet ideolojisinde Azınlıklar, dünyanın en büyük ülkesinde köle olarak yaşamaktan gurur duymalıdırlar! şeklinde ifade edilen anlayış bunun ürünü olsa gerek lü yılların başlarında Avaristan, Bakû, Kuba, Derbend, Karabağ Hanlıkları Rusların eline geçti. Sıcak denizlere inmek, Rusların tarihî ülküsüdür. Bunun için de hedef Osmanlı toprakları idi. Osmanlı ülkesine giden yol, Ahıska dan geçiyordu. Bu bakımdan Ahıska, çok önemli bir stratejik noktada bulunuyordu. 887 Ahıska nın düşüşünden sonra Rusların, istanbul a doğru, çok kısa zamanda 500 kilometrelik yol kat etmeleri de Ahıska nın kilit nokta olduğunu ortaya koyuyor. Rus kuvvetlerinin 1807, 1810 ve 1811 de Kafkasya daki vahşiyane faaliyeti bilinmektedir. Onların bu faaliyeti sırasındaki Ahıska kuşatmaları sonuç vermemiş, kuşatmadan vazgeçerek geri çekilmek zorunda kalmışlardır. II. Mahmut devrinde 1826 da Yeniçeri Ocağı nın kaldırılmasıyla talimli asker yokluğu başlamış; Navarin Olayı ile de Osmanlı donanması tamamen yok edilmişti. Osmanlı Devleti nin askerî gücü çok zayıftı; hatta yoktu denebilir. Bu fırsatı kaçırmayan Ruslar, tekrar Ahıska üzerine yürüdüler de Paskeviç, Kafkasya Rus orduları başkumandanlığına tayin edildi. Paskeviç, Eğer elinden gelirse ayağının altında ot bitmesine izin vermeyecek kadar zâlim birisiydi Sayfa 6

7 Ahıska, ekseriyeti Müslüman Türk olan nüfuslu, zengin ve tabiî güzellikleriyle meşhur bir şehirdi. Üç kat suru, kudretli bir iç kalesiyle birlikte her evi âdeta bir kale gibiydi. Doğu Türkiye nin Erzurum ve Trabzon dan sonra en önemli şehriydi.27 Kendi mahallî liderleri tarafından yönetilen Ahıskalılar, çok savaşçı ve korkusuz, enerjik insanlar olarak ün salmışlardır. 17 Ağustos ta Rus ordusu Ahıska şehri önlerine geldi. şehirden beş altı kilometre uzaktaki garnizon, Ruslarla iki gün süren kanlı çarpışmalar yaptı. Burada üstün gelen Rus kuvvetleri, Ahıska yı kuşatmaya başladılar. Rusların gelmesini dört gözle bekleyen Yahudi ve Ermeni azınlığı saymazsak geriye kalan Müslüman halk, cesur ve savaşçı insanlardan oluşuyordu. Bunlar, kadınları da dâhil olmak üzere, hayatlarını, evlerini ve mallarını sonuna kadar savunmaya kararlıydılar. Bu insanlar, Ruslara gülerek kendilerine olan güvenlerini şu şekilde açığa vuruyorlardı: Siz gökyüzündeki ay ı Ahıska nın camisindeki hilâlden çok daha kolaylıkla sökebilirsiniz! Ruslar, 28 Ağustos ta sabaha karşı ânî bir hücuma geçtiler. Şehir toplarla dövüldü. Çevredeki binalar ateşe verildi. Her tarafa yangın paçavraları atarak şehrin evlerini yakmaya başladılar. Genç ihtiyar şehir halkı büyük bir cesaretle savaştılar. Kadınlar canlı olarak Rusların eline geçmektense yanan binalara dalarak canlı canlı yanmayı tercih ediyorlardı. Bir câmide toplanan yüzlerce insan diri diri yakıldı. Rus askerleri bu kahramanca mücadeleyi sindiremiyor, ele geçirdikleri insanı çocuk dahi olsa acımasızca öldürüyorlardı. 28 Bu çetin muharebeler sonucunda Ahıska şehri, 28 Ağustos 1828 sabahı Rusların eline düştü. Paskieviç in adı, halk arasında lanetle anıldı. Şehir yağmalandı. Kütüphaneleri Tiflis ve Petersburg a taşındı. Bu kanlı savaşta Gürcüler de aktif olarak Rusların safında yer almaktaydı. Hatta Doğubayazıt Rusların eline geçince, şehrin kütüphanesini yağmalayan Gürcü asıllı Rus kumandanı Çavçavadze idi.29 Ahıska dan sonra Ardahan ve Azgur da alındı. Eylül ayında Ahıska/Çıldır Eyaleti toprakları Rusların eline geçmiş oluyordu yılı kışında Acaralılar, büyük bir kuvvetle Ahıska üzerine yürüyerek şehri kuşattılar. Diğer bir Acara kuvveti de Karadeniz sahili taraflarında Ruslara karşı harekâta girişti ve bozguna uğrattı. Tekrar güç toplayarak birkaç koldan saldırıya geçen Ruslar, Acara da Hula civarında birkaç köyü ateşe vererek geri çekildiler. Ahıska ya giden yolu bekleyen Acaralılar, Rus kuvvetlerini çevirdiler. Ruslar, burada büyük kayıplar vererek kaçtılar. Ne yazık ki Acaralılar düşmanı takip işini gevşetip, elde edilen ganimeti paylaşma derdine düşünce, fırsatı iyi değerlendiren Ruslar, Koblıyan yolu ile Ahıska ya ulaştılar. Böylece Acaralıların Ahıska yı kurtarma girişimi sonuçsuz kaldı yılında Rus esaretine düşünceye kadar tam 250 sene boyunca, Osmanlı nın Çıldır Eyaleti merkezi olan Ahıska şehrine, birer sancak olarak şu yerler bağlı idi: Bedre, Azgur, Ahılkelek, Hırtız, Cecerek, Ahıska, Altunkale (Koblıyan), Acara (Bu sekiz sancak 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması yla Ruslara bırakılmıştır, bugün Gürcistan dadır); Maçahel (Bugün bir kısmı Acara da), Livana (Artvin), Yusufeli, Ardanuç, imerhev, Şavşat (Bu sancaklar bugün Artvin ilimizdedir), Oltu, Narman, Kamhıs (Bunlar şimdi Erzurum da); Posof, Ardahan, Çıldır, Göle (Bunlar da şimdi Ardahan ilimizdedir). Çıldır Eyaleti nin merkezi Ahıska halkının bir kısmı Anadolu ya göç etmiş, göç etmeyenler de 1944 sürgününe kadar bu bölgede yaşamışlardır Osmanlı-Rus savaşlarında, Osmanlı tebaası olan Ermeniler, Rus kuvvetlerinin yanında, eski komşularına karşı savaşmışlardır. Ruslar, tarih boyunca bu kandırılmaya müsait halkı, kendi emelleri uğrunda kullanmıştır. Şu ifadeler, Batılı bir tarihçiye aittir: Tamamen politik sebepler yüzünden Paskieviç, Türkiye de yaşayan Ermenilerin umut ve hırslarını en üst dereceye kadar cesaretlendirerek teşvik etti. Sonunda öyle bir durum ortaya çıktı ki, daha önceleri Türk komşuları ve yöneticileriyle uyum içinde bulunan bu insanlar, onlara karşı cephe aldılar. Türklere karşı yaptıklarından sonra onlardan korkan Ermeniler, kitleler hâlinde Ruslarla birlikte gitmek istiyorlardı Edirne Antlaşması gereğince Rus ordusu geri çekilirken, kadar Ermeni de onu izliyordu Eylül 1829 tarihinde Ruslarla imzalanan Edirne Antlaşması gereğince -savaş tazminatı yerine- Ahıska ve Ahılkelek Ruslara verilmiş; Kars ve Ardahan dan itibaren diğer topraklar Osmanlılara bırakılmıştı. Böylece Ahıska nın karanlık devri de başlamış oluyordu. 5. Esaret Yılları: Kudüs teki kutsal yerler meselesini bahane eden Rusların, 3 Temmuz 1853 tarihinde, Osmanlı topraklarına saldırmasıyla yeni bir Osmanlı- Rus savaşı başladı. Tarihe Kırım Harbi adıyla geçen bu savaş sırasında Osmanlı Devleti, Rumeli, Anadolu ve Batum cephelerinde Ruslarla savaştı.32 Batum cephesinde, yerli ahalinin de desteğiyle Ruslara karşı açık bir üstünlük sağlandı. Ardahan Kumandanı Ali Rıza Paşa, Posof ta yerleşmiş olan Ahıskalı muhacir öncülerin de desteğini alarak Ahıska üzerine yürüdü. 5 Kasım 1853 tarihinde Türk kuvvetleri, Rusları püskürttü. Türk askeri, Vale de ahali tarafından sevinçle karşılandı. Ne yazık ki, bu cephedeki savaş, başlangıçtaki gibi devam etmedi. 19 Kasım da, Azgur Boğazı nı tutmaya çalışan kuvvetlerimiz bozuldu. Ahıska ya doğru ilerleyen Rus kuvvetleri, 26 Kasım da Suhlis köyü yakınında Ardahan tümenini de bozdu. Ahıska Bozgunu diye anılan bu mağlûbiyetten sonra askerlerimiz dağınık hâlde Ardahan a çekildi. Sonu hüsranla biten ve kısa süren bu Ahıska sevincinden sonra Ruslar, Türklerin gelişine sevinip yardımda bulundunuz! diye katliâmlar yaptı, ahalinin mallarını yağmaladılar. Ruslar, aynı sebeple, böyle bir vahşeti 1915 yılında Ardahan da da gerçekleştireceklerdi Osmanlı-Rus Savaşı ndan sonra imzalanan Ayastefanos/Yeşilköy Antlaşması yla Kars, Ardahan ve Batum, savaş tazminatı yerine Ruslara bırakılınca, Ahıska da, bizden uzaklarda kalmış oldu. Ahıska ve çevresinin Çarlık Rusyası işgalinde geçen doksan yıllık hayatı, zulümlerle doludur. Halkın bir kısmı Türkiye ye göç etmiş, Ağrı, Muş, Çorum, Hatay ve Bursa yörelerinde yerleşmiştir. Onların yerlerine ise Rus, Gürcü, Ermeni ve Yahudiler iskân edilmiştir. Orada kalanlar, Rus mezâlimi altında yaşamaya devam etmişler, her yönden geri bırakılmış hatta askere bile alınmamışlardır. Rus işgal yıllarında halkın eğitim ihtiyaçlarına önem verilmiyordu. Köy mollalarının, sadece yüzünden Kur an okumayı öğretmesine müsaade ediliyordu. Asgari dinî bilgiler seviyesinde eğitim yapılıyordu. Böylece, kitap, gazete gibi iletişim araçlarından habersiz kalan halk, dünyada olup bitenleri, Sibirya ya sürgüne gidip gelenlerden öğreniyordu. Çar hükûmeti, Müslüman halkı askere almıyor, onun yerine 40 manat para alıyordu. Silâh kullanmasını ve askerlik mesleğini bilmeyen insanlar, sonraki yıllarda vuku bulan savaşlarda, bunun acısını çok çekmiştir. Çar idaresi, halktan az vergi alır, askere götürmez ve iyi davranır görünürdü. Diğer yandan dinî ve etnik farklılıkları daima canlı tutarak, çağdaş gelişmelerden uzak tuttuğu bölge halkını birbirine düşman etmiştir. Günümüze kadar sürüp giden Türk-Ermeni, Gürcü ve diğer kavimlerin devamlı sürtüşmeleri, Rusların iki yüz yıldan beri yürüttükleri faaliyetin neticesidir. Ruslar, 1915 yılında, Türk ordusuna yardım ettikleri gerekçesiyle, Ardahan ve çevresindeki halkı büyük bir katliâma tâbi tuttular. Ahıskalı ünlü gazeteci Ömer Faik in çabasıyla harekete geçen Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi, bölgeye bir hey et gönderdi. Bu hey ete Dr. Hüsrev Sultanoğlu başkanlık ediyordu. O, Ardahan dan Bakû ye gönderdiği yazıda: Müslüman memleketinde insan oğlu görünmüyor. Yalnız birkaç köyden beş altı yüz kadın ve çocuk yığıldı. Bunların içinde altı adam vardı ki, onlar da elden ayaktan düşmüş ihtiyarlardı. 34 Bölgede yıllarında cereyan eden Ermeni Taşnaksutyon hareketini anlatan kitabın yazarı A. Lalayan, Taşnak kuvvetleri tarafından ele geçirilen Türk köyleri, bütün canlı insanlardan temizleniyor ve harabeye çevriliyordu. demektedir. Ardahan ve Kars civarında yaşanan olayların gayriinsanî bir karakter taşıdığı ve bu hareketin bir Haçlı yürüyüşüne çevrildiği ifade edilmektedir Kasım 1917 tarihinde, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ın iştirakiyle Tiflis te Maverayi Kafkas/Seym Hükûmeti kuruldu. Bu hükûmetin bakanlarının çoğu, Gürcü ve Ermenilerden meydana geliyordu. Birinci Dünya Savaşı, Ahıska Türklerinin ana vatana kavuşma umutlarını güçlendirmiştir. Bu ümitler halk şairlerini de coşturmuş, bu savaşın kurtuluş olması dileğiyle destanlar yazmışlardır. Sayfa 7

8 Sonu hüsranla biten ve kısa süren bu Ahıska sevincinden sonra Ruslar, Türklerin gelişine sevinip yardımda bulundunuz! diye katliâmlar yaptı, ahalinin mallarını yağmaladılar. Ruslar, aynı sebeple, böyle bir vahşeti 1915 yılında Ardahan da da gerçekleştireceklerdi Osmanlı-Rus Savaşı ndan sonra imzalanan Ayastefanos/Yeşilköy Antlaşması yla Kars, Ardahan ve Batum, savaş tazminatı yerine Ruslara bırakılınca, Ahıska da, bizden uzaklarda kalmış oldu. Ahıska ve çevresinin Çarlık Rusyası işgalinde geçen doksan yıllık hayatı, zulümlerle doludur. Halkın bir kısmı Türkiye ye göç etmiş, Ağrı, Muş, Çorum, Hatay ve Bursa yörelerinde yerleşmiştir. Onların yerlerine ise Rus, Gürcü, Ermeni ve Yahudiler iskân edilmiştir. Orada kalanlar, Rus mezâlimi altında yaşamaya devam etmişler, her yönden geri bırakılmış hatta askere bile alınmamışlardır. Rus işgal yıllarında halkın eğitim ihtiyaçlarına önem verilmiyordu. Köy mollalarının, sadece yüzünden Kur an okumayı öğretmesine müsaade ediliyordu. Asgari dinî bilgiler seviyesinde eğitim yapılıyordu. Böylece, kitap, gazete gibi iletişim araçlarından habersiz kalan halk, dünyada olup bitenleri, Sibirya ya sürgüne gidip gelenlerden öğreniyordu. Çar hükûmeti, Müslüman halkı askere almıyor, onun yerine 40 manat para alıyordu. Silâh kullanmasını ve askerlik mesleğini bilmeyen insanlar, sonraki yıllarda vuku bulan savaşlarda, bunun acısını çok çekmiştir. Çar idaresi, halktan az vergi alır, askere götürmez ve iyi davranır görünürdü. Diğer yandan dinî ve etnik farklılıkları daima canlı tutarak, çağdaş gelişmelerden uzak tuttuğu bölge halkını birbirine düşman etmiştir. Günümüze kadar sürüp giden Türk-Ermeni, Gürcü ve diğer kavimlerin devamlı sürtüşmeleri, Rusların iki yüz yıldan beri yürüttükleri faaliyetin neticesidir. Ruslar, 1915 yılında, Türk ordusuna yardım ettikleri gerekçesiyle, Ardahan ve çevresindeki halkı büyük bir katliâma tâbi tuttular. Ahıskalı ünlü gazeteci Ömer Faik in çabasıyla harekete geçen Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi, bölgeye bir hey et gönderdi. Bu hey ete Dr. Hüsrev Sultanoğlu başkanlık ediyordu. O, Ardahan dan Bakû ye gönderdiği yazıda: Müslüman memleketinde insan oğlu görünmüyor. Yalnız birkaç köyden beş altı yüz kadın ve çocuk yığıldı. Bunların içinde altı adam vardı ki, onlar da elden ayaktan düşmüş ihtiyarlardı. 34 Bölgede yıllarında cereyan eden Ermeni Taşnaksutyon hareketini anlatan kitabın yazarı A. Lalayan, Taşnak kuvvetleri tarafından ele geçirilen Türk köyleri, bütün canlı insanlardan temizleniyor ve harabeye çevriliyordu. demektedir. Ardahan ve Kars civarında yaşanan olayların gayriinsanî bir karakter taşıdığı ve bu hareketin bir Haçlı yürüyüşüne çevrildiği ifade edilmektedir Kasım 1917 tarihinde, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ın iştirakiyle Tiflis te Maverayi Kafkas/Seym Hükûmeti kuruldu. Bu hükûmetin bakanlarının çoğu, Gürcü ve Ermenilerden meydana geliyordu. Birinci Dünya Savaşı, Ahıska Türklerinin ana vatana kavuşma umutlarını güçlendirmiştir. Bu ümitler halk şairlerini de coşturmuş, bu savaşın kurtuluş olması dileğiyle destanlar yazmışlardır. Rusya daki 1917 Komünist ihtilâlinin getirdiği oto determinasyon hakkından yararlanan Ahıska Türkleri, 1918 Nisanı nda Türkiye ye katılma kararı aldılar ve bu kararı resmî bir müracaatla Osmanlı Devleti ne ilettiler. Bu müracaat, 4 Haziran 1918 de yapılan Batum Antlaşması nda Gürcistan Cumhuriyeti tarafından kabul edildi. Böylece Türkiye, daha önce kaybedilen topraklarına kavuşarak 1828 deki sınırına ulaştı. Halit Paşa kumandasındaki Türk askeri Ahıska ya girdi. Halk teşkilâtlandı ve Ömer Faik Bey başkanlığında geçici idare teşkil edildi. 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi yle ordumuz 1914 sınırına çekilince bölge, Ermeni ve Gürcülerin işgaline uğradı. Ahıska ve Posof köylerinde katliamlar yapıldı. Ahıska ve çevresi, Kars ta kurulan Millî Şura Hükûmeti ne katıldı. Bölge halkı, bir yandan da, mahallî önder -Kıpçak Atabekleri neslinden- Osman Server Atabek in önderliğinde, işgalci Gürcü kuvvetleriyle mücadeleye başladı. General Kvinitatze komutasındaki nizamî Gürcü ordusu, Azgur Boğazı doğusuna (asıl Gürcistan a) sürüldü. Kars tan hareketle Batum üzerinden İstanbul a gitmekte olan Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir, 6 Kasım 1918 de Ahıska ya geldi. Hatıralarında, Gürcülerin düşmanlığından endişe eden halkın yeis ve teessür içinde olduğunu anlatarak onları tesellî ettiğinden bahseder. Karabekir, Ahıska yı ve Ahıskalıları şöyle anlatır: Eşraftan bir Türkün hanesinde kaldık. Bütün bu havali eşrafı tahsil görmüş, evleri, kendileri medenî bir hâlde. 36 Kars taki şura hükûmetinin İngilizler tarafından yıkılmasıyla Ermeniler ve Gürcüler de işgale giriştiler. Ne yazık ki 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması, Batum la birlikte Ahıska yı da yeniden ana yurttan ayırdı. Bugün, Gürcistan siyasî yapısı içinde muhtar bir cumhuriyet olarak yer alan Acara nın tarihi, Ruslara ve Gürcülere karşı verilen şanlı mücadelelerle doludur. Hiçbir zaman askerî güçle buraları ele geçiremeyen Ruslar, 1878 yılında yapılan Berlin Antlaşması yla Osmanlı Devleti nden savaş tazminatı yerine, buraları koparmıştır de tekrar ana vatana kavuşan, Misak-ı Millî sınırları içinde alan ve ilk TBMM ye beş mebus gönderen Batum-Acara, 1921 tarihinde yapılan Moskova Antlaşması yla tekrar sınırlarımızın dışında kalmıştır. Buradaki asimilasyonun tarihi hayli eskiye gider. Batum-Acara bölgesine en azından muhtariyet verilirken, Ahıska ve çevresine böyle bir imtiyaz dahi verilmeyerek Sovyet Gürcistanı na terk edilmiştir.37 Devam eden mücadelede Bolşevik kuvvetler galip geldi ve 25 Şubat 1921 de Gürcistan da Sovyetler Birliği ne katıldı. 6. Zor Yıllar ve Sürgün: Çarlık Rusyası dönemindeki baskı ve zulümler Sovyet Gürcistanı döneminde de devam etti. Onlar hem Rus, hem de Gürcü mezâlimi ile karşı karşıya kaldılar. Türk ve Müslüman olarak yaşamanın bedeli ağırlaşmaya başladı. Bu baskı, Stalin zamanında en yüksek noktaya çıktı. Ahıska Türklerinin önde gelen aydınları, çeşitli düzme suçlarla tutuklanıp ya öldürüldüler, ya da sürüldüler. Masum insanlar için düzme suçlar icat ediliyordu: Türkçülük, Kemalistlik ve Türkiye taraftarlığı hatta Troçkistlik! Bu yıllar aynı zamanda Gürcü şovenizminin azgınlaştığı bir zamandı. Birçok Türkün soyadı değiştirildi: Paşaoğlu, Paşaladze; Alioğlu, Alidze; Dadaşoğlu, Dadaşidze; Zeyneloğlu, Zenişvili 1938 Sovyet Anayasası nın kabulünden sonra Ahıskalıların bir kısmını Azerbaycan milleti (!) diye yazdılar. Aynı yıl Ahıska ve çevresine sınır koruması adı altında on binlerce asker yerleştirildi. Bu, yakında çıkabilecek Türk-Sovyet savaşının hazırlıklarıymış! II. Dünya Savaşı yıllarına kadar askere alınmayan Ahıska Türkleri, savaş başlayınca askere alınmaya başlandı civarında insan, Almanlarla savaşmak üzere silâh altına alınarak cepheye gönderildi. Geride kalan kadınlar ve yaşlılar da, Ahıska-Borcom demiryolu inşaatında çalıştırıldılar. Bu hat 1944 Ekimi nde tamamlandı. Ahıskalılar, kendilerini vatana hasret bırakacak trenlerin yolunu, kendi elleriyle yapmışlardı! 15 Kasım 1944 tarihi, yalnız Türk tarihinin değil, insanlık tarihinin de kara sayfasıdır. Zira bu tarih, bir kış gecesi 200 den fazla köy ve kasabada yaşayan binlerce insan, birkaç saat içinde ocağından sökülerek yük ve hayvan vagonlarında, Sibirya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan a sürülmüşlerdir. Sürgün edilenlerin birçoğu yollarda öldü. Sağ kalanlar da, ata vatanından ebedî ayrılığa mahkûm edildiler. Yıllarca dünya kamuoyundan gizlenen sürgünün belgeleri bugün artık sır değil. 31 Temmuz 1944 tarihli Devlet Savunma Komitesi nin gizli kaydıyla kaleme alınan kararının altında Gürcü diktatörü Stalin in imzası bulunmaktadır. Bu karar: Ahıska, Adigen, Aspinza, Ahılkelek ve Bogdanovka rayonlarıyla Acaristan Ézerk SSC den Türk, Kürt, Hemşin olmak üzere toplam kişiden meydana gelen hanelik nüfustan, i Kazakistan SSC ye, i Özbekistan SSC ye ve i de Kırgızistan a tahliye edilsin. emriyle başlıyordu. Tahliyenin, SSCB Halk iç işleri Komiseri Beriya tarafından 1944 yılı Kasım ayında gerçekleştirmesi isteniyordu. Ahıska Türklerinin malı mülkü de buralara getirilerek iskân edilecek Gürcü ve Ermenilere peşkeş çekiliyordu. Bu hususta şu emirler veriliyordu: Bölgeye iskân edilen çiftçilere sınır bölgesi için uygun görülmüş miktarlarda arsalar dağıtmak; buradan tahliye edilmiş nüfustan kalan kamu ve hususî bahçe ve bağları yedi yıl vadeli kredi şeklinde yeni gelenlere devretmek; bu bölgeye iskân edilen nüfusu 1945 yılında her türlü vergilerden muaf tutmak; iskân edilenlere Gürcistan Hükûmeti imkân ve fonları çerçevesinde ev hayvanları vermek; Boşaltılan bölgeye yeni iskân edilecekleri parasız nakletmek. Taşınma masrafları Gürcistan Hükûmeti ne özel olarak ayrılmış paralarla karşılanacaktır Sayfa 8

9 Bu karar gereğince, 14 Kasım ı 15 ine bağlayan gece, Türk köyleri askerler tarafından kuşatıldı. Kapılar dövüldü. Birkaç saat içinde, küfür, tüfek ve dipçiklerle köy meydanlarına toplanan halk, kamyonlarla demiryolu boylarına getirilerek hayvan vagonlarına dolduruldu. İnsanlar, haftalar sürecek bir ölüm yolculuğuna çıkarıldılar. Gittikleri yerlerde yıllar sürecek zorbalıklara ve acılara maruz kaldılar. Sürgünü gerçekleştiren L. Beriya, 28 Kasım 1944 tarihli yazıyla, icraatını Stalin e rapor ediyordu: Türklerin, Kürtlerin ve Hemşenlilerin Gürcistan SSC sınır bölgesinden tahliye işlemleri tamamlanmıştır. Türkiye nin sınıra yakın kısmındaki nüfusla akrabalık bağları bulunan söz konusu halkın önemli bir çoğunluğu kaçakçılık yapmakta olup muhaceret eğilimi gösteriyor ve Türkiye istihbarat makamları için casus angaje etme ve çete grupları oluşturma kaynağı teşkil ediyordu. Tahliye işlemlerine hazırlık tedbirleri bu yılın 20 Eylül gününden 15 Kasım gününe kadar alınmıştır. Nitekim tahliyeye tâbi tutulan kişilerin sınırı geçmesini önlemek için Türkiye ile devlet sınırımızın korunma ve gözetimi azami şekilde takviye edilerek kuvvetlendirilmiştir. Adigen, Aspinza, Ahıska, Ahılkelek ve Bogdanovka rayonlarında tahliye işlemleri Kasım; Acaristan Ézerk Cumhuriyeti nde ise Kasım günlerinde gerçekleştirilmiştir. Toplam kişi tahliye edilmiştir. Tahliye edilenleri taşıyan katarlar hareket hâlinde olup Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan daki yeni iskân yerlerine doğru yol almaktadırlar. Tahliye işlemleri düzenli ve olaysız bir şekilde tamamlanmıştır. Adı geçen sınır rayonlarına Gürcistan ın toprak sıkıntısı çekilen bölgelerinden köylü hanesi iskân edilecektir sürgününün tahminî rakamları şöyledir: Ahıska: 64 köy, ; Adigön: 72 köy, ; Aspinza: 59 köy, ; Ahılkelek: 11 köy, 5.000; Bogdanovka: 2 köy, olmak üzere 208 köyle birlikte toplam kişi sürgüne gönderilmiştir.40 Beriya nın sürgün raporunda tahliye edilen nüfus için verilen rakamı doğru değildir. Ciddî kaynaklar, 1926 tarihli resmî rakamı olarak vermektedir.41 Sürgüne gönderilen insan sayısı, bu rakamın üzerinde olmalıdır. Sürgün sırasında cephede bulunan kişiyi de bu rakama eklemek gerekir. Böylece sürgün insan sayısı, bir Alman dergisinin verdiği gibi kişi olmalıdır.42 Ahıska Türklerinin sürgünü yıllarca gizli tutuldu. Batılı gözlemciler, ilk bilgi kaynağının MWD kaçağı Binbaşı Burlizky olduğunu; onun Balkarlar hariç bütün sürgünlerde aktif görev aldığını yazıyorlar. Yirmi beş yıla yakın bir zaman boyunca saklanan bu sürgün, haritacıları da yanıltmış olmalı ki, savaş sonrası haritalarında bile buralar, hâlâ Türklerle meskûn bölgeler olarak gösteriliyordu!43 Stalin bu sürgünü, Kars ve Ardahan ı Gürcistan a ilhak etmek için bir hazırlık mahiyetinde gerçekleştirmiştir. Batılı gözlemciler de bu kanaattedir: Onların sürgün sebebi, Sovyetlerin, Türkiye üzerine yapmayı düşündüğü bir saldırıda, stratejik önemi olan bu bölgeyi Türk unsurundan temizleme maksadıydı. 44 Nitekim Sovyet yönetimi, sürgünden hemen sonra bu talebini açığa vurmuş, iki Gürcü profesörüne sözde ilmî yazılar yayımlatmıştır. Stalin in de bir Gürcü olduğu hesaba katılırsa sürgünün esas sebebinin bu olduğu söylenebilir. Burada dikkati çeken bir diğer nokta da, bu bölgeden Türk, Kürt ve Hemşinli adı verilen bütün ahalinin sürülmesidir. Bu unsurlar, Türkiye taraftarı olduğundan, Stalin bunlara güvenmiyordu. Onları tehlike olarak görüyor, bu bölgeyi kendine göre güvenli hâle getirmek istiyordu. Stalin, Ahıska Türklerini Orta Asya ya sürerken onların Orta Asya Müslüman Türk boyları arasında eriyip gideceklerini, böylece tarihî kahramanlıkları, Rus askerî arşivlerini dolduran halkın tarihe karışıp gideceğini hesaplamıştı. Hâlbuki onlar dil, din, kültür ve geleneklerini bırakmadı, nerede yaşarsa yaşasın asimile olmadılar.45 Ahıska Türklerinin sürgününde, Ermeni faktörünü de unutmamalıyız. Zira, Türk-Rus savaşlarında Türk e ihanet ettikten sonra, artık bu topraklarda kalamayacaklarını düşünen Ermeniler, Rus ordularının arkasına takılarak Anadolu yu terk etmiş, Ruslar tarafından bu bölgelere iskân edilmişlerdi.46 Günümüzde de bu bölgede önemli bir varlığa sahip olan Ermeni unsuru, önce özerklik, sonra da Ermenistan a ilhak düşüncesiyle faaliyet yapmaktadır. Ahıska Türklüğü, çok büyük acılar yaşadı. Sürgün yerlerinde, NKVD nin sıkı kontrol rejimi altında yaşamaya başladılar. Bu ağır şartlarda, açlıktan ve soğuktan, kişi öldü.47 Cephelerden çok uzaklarda olan Ahıska, ikinci Dünya Savaşı nın sonuna doğru, bu savaştan en kötü hisseyi aldı. Rus-Alman savaşına yaklaşık asker gönderen Ahıska da ziraî işlerde çalışacak erkek kalmamıştı.48 Sovyetler Birliği uğruna savaşan Ahıska Türklerinin kadarı savaşta öldü.49 Savaştan dönen gaziler ve madalyalı kahramanlar, köylerine döndüklerinde ailelerini bulamadılar. Boş evlerde, kimsesiz sokaklarda akrabalarını aradılar! Onların sürgüne gönderildiklerini öğrenince, Orta Asya yollarına düştüler. Bu çile de yıllarca sürdü. Birçoğu aradıkları yakınlarına hiç kavuşamadılar. Bu trajik olayın kahramanlarından biri Hatem Kurbanoğlu dur. Onun yaşadığı uzun macerayı özetleyelim: 1916 da Aspinza nın Van köyünde doğdu. Pedagoji Enstitüsü nü bitirip öğretmen oldu. Nişanlandı. Düğüne bir hafta kala 1939 un karakışında askere çağrıldı. Savaşın en çetin safhalarına katıldı, yaralandı. Birçok madalya aldı. Savaş bittikten bir yıl sonra 1946 da terhis edildi. Son iki yıl boyunca evinden haber alamamıştı. Sürgünden haberi yoktu. Tiflis e geldiğinde, Bölgede karışıklık var! denilerek Ahıska ya bırakılmadı. Sürgün haberini aldı. Orta Asya da aylarca ailesini aradı. Nihayet buldu ve bollukta nasip olmayan düğün, sürgünde, darlıkta yapıldı. Yeniden Rus dili tahsili yaptı. Öğretmen oldu. Çocuklarının, Baba madem bu madalyaları kazanacak başarılar gösterdin, niçin sizi sürdüler? sorularına cevap veremedi de emekliye ayrıldı. Kazakistan da Çimkent te yaşayan Kurbanoğlu ailesi, ölmeden önce vatana dönmek istiyor yılına kadar hiçbir Ahıskalı oturduğu köyü terk edemez, akrabasını görmek için komşu köye bile gidemezdi! KP nin XX. Kongresi nden sonra Stalin in sürgün ettiği Karaçay, Balkar, Çeçen, inguş ve Kalmuk gibi Kafkasya halkları, ana yurtlarına dönme izni aldılar. Kırım Türkleri ile Ahıska Türklerine dönüş izni çıkmadığı gibi eski vatanlarını ziyaret etmeleri de yasaklandı. 31 Ekim 1956 da Yüksek Sovyet, gizli polis teşkilâtının kontrolünde devam eden sıkı rejim şartlarını kaldırdı. Fakat yurda dönüş izni vermedi. Ellerinden alınan malları da iade edilmedi. Ahıska Türklerinin temsilcileri, 1957 de Moskova ya gelerek vatana dönmek için ilk müracaatlarını yaptılar. Kendilerine, Siz Azerîsiniz! O hâlde Azerbaycan a dönebilirsiniz diye cevap verildi de, bazı aileler bunu kabul ederek, kendi vatanlarına yakın gördükleri Azerbaycan a geldiler. Buradan Ahıska ya geçmek kolay olur diye düşünüyorlardı Şubatı nda Taşkent te yapılan Halk Kongresi ne diğer sürgün bölgelerinden de gelen 600 civarında delege katıldı. Burada Millî Hakların Müdafaası için Türk Birliği kuruldu. Başkanlığına da Enver Odabaşev seçildi Nisanı nda Taşkent yakınlarındaki Yengiyol da yapılan gösteri yüzünden yüzlerce kişi tutuklandı. Ahıska Türklerinin sürgünü konusunda -açıkça olmasa da- yapılan ilk açıklama, SSCB Yüksek Prezidyumu nun 30 Mayıs 1968 tarihli kararnamesidir. Böylece Stalin in cinayetlerinden biri daha su yüzüne çıkmış oluyordu. Bu garip belgede, devletin kusurundan bahsedilmemekte, Sovyetlerin böyle bir meselesi yokmuş gibi bir üslûp kullanılmaktadır! 1968 Kasımı nda Sovyet KP Merkez Komitesi Sözcüsü B. P. Lakovlev, kendisine gelen Türk temsilci heyetine, vatanları olan Ahıska yöresine dönüşlerine müsaade edileceğini vaad etti. Bu vaade sevinerek Ahıska ya hareket eden yüzlerce Türk ailesi, mahallî yöneticilerin engellemeleriyle karşılaştılar. Çalışma belgeleri verilmedi, askerlik problemi çıkarıldı ve taşınmak için vasıta verilmedi. Azerbaycan dan gelenler de Gürcistan hududunda durduruldular. Eşyalarını bırakarak girenler de Gürcü idareciler tarafından sınır dışı edildiler. Ahıska Türkleri vatana dönüş hareketinin lideri Enver Odabaşev, arkadaşları Muhlis Niyazov, islâm Kerimov, T. ilyasov la birlikte Türkiye nin Moskova Büyükelçiliği ne müracaat ettiler. Sayfa 9

10 2 Mayıs 1970 te Biz Türküz! diye başlayan bir beyannameyi açıkladılar. Bu beyannamede şu görüşlere yer veriliyordu: SSCB yetkili adli makamları ve Bakanlar Kurulu bir tahkikat yapmalı ve biz Türkleri sürgüne gönderenleri cezalandırmalıdır. Yüksek Sovyet Prezidyumu, Türklerin kendi yurtlarına iskân ve milletlerin mevcut determinant haklarını vererek, başkenti Ahıska olmak üzere bir Türk Muhtar Cumhuriyeti veya Özerk Vilâyeti kurulmasını kabul etmelidir. Sürgünden dolayı uğranılan zarar ziyan tazmin edilmelidir. Eğer bu talepler yerine getirilmeyecekse Türkiye ye göç etmemize müsaade edilmelidir.53 Bu tebliğin yayımlanması çok önemlidir. Zira o güne kadar Batı âlemine ulaşan en aydınlatıcı belge budur. Ayrıca millî kimliklerini en açık şekilde dile getirmeleri de mühimdir. Şu var ki, Sovyet makamları bu tebliğe cevap vermemiştir. Yine 1970 yılı içinde vatana dönme teşebbüsleri, Gürcistan yetkililerince şiddetle engellenmiştir. O zamanın içişleri Bakanı olan Eduard şevardnadze yönetimi, Ahıska ya dönmek üzere Tiflis e gelen binlerce Ahıska Türkünü cop, basınçlı su vs. ile geri çevirmiştir yılında hareketin yeni önderi Reşit Seyfatov, Sovyet KP Sekreteri Brejnev, BM Genel Sekreteri Wald heim ve Türkiye Başbakanı Ferit Melen e müracaat etti. Bu müracaatlardan da yazık ki, sonuç alınamadı. 7. Fergana Olayları ve Yeni Bir Sürgün: 1989 Nisanı nda Özbekistan ın Kuvazay kasabasında başlayan bir pazar kavgası, günden güne büyüyerek Ahıska Türklerinin yeni bir felâketine sebep oldu. Özbeklerle Ahıska Türkleri arasında cereyan eden kardeş kavgasında maalesef kan döküldü. Yüzlerce ölü ve yaralıdan sonra Ahıska Türkleri, yeniden vatana dönme yahut yeni vatan arama yoluna koyuldular. Ahıska Türkleri, ana yurtları olan eski Türk topraklarını, kurbanlar vererek terk etmek zorunda kaldılar. Kendi dil, din, soy ve kan kardeşlerinden ayrılıp Rus askerlerinin himayesine sığındılar. Savaş uçaklarıyla Rusya nın iç kesimlerine, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan a taşındılar. 45 yıl öncesinin dehşetini yeniden yaşadılar. Üçüncü, hatta dördüncü defa vatan değiştirmek, yurt edinmek, yuva kurmak zorunda kaldılar.54 Fergana olayları dünya basınında geniş yankılar yapmışştır. Alman Der Spiegel dergisinde Her yer yanıyor! başlığı kullanılmıştır.55 Ferganskaya Pravda gazetesi 23 Mayıs ta çıkan olaylara Bir grup sokak serserisi nin sebep olduğunu yazıyordu. 56 Moskova da çıkan Glasnost dergisi, olaylara geniş yer ayırmış ve 24 Mayıs ta Özbek gençlerin Ahıska Türklerinin oturduğu mahallelere saldırarak 24 saat içinde Özbekistan ı terk etmeleri, aksi hâlde sonuçlara katlanmak zorunda kalacakları tehdidinde bulunduklarını yazmış. Bu vahşete sebep olarak da, Ahıskalıların kendilerinden daha iyi şartlarda yaşamalarını göstermişler Sovyet Albayı Studenikin diyor ki, Hükûmet, mahallî makamlar insanları kurtarmak için hiçbir şey yapmamıştır. Bu hadiselerin çıkacağı önceden belliydi. Çatışmaların çarşıda çilek yüzünden meydana geldiğini söylemek saçmadır ve bir devlet adamının bunu dile getirmesi rezalettir.57 Fergana da meydana gelen olaylarda yüzlerce, binlerce ev, hatta köyler yakılıp yıkıldı. iş yerleri ve otomobiller zarar gördü. En korkuncu, canlar telef oldu, masum çocuklar vahşice öldürüldü hatta ırza tecavüz edildi Bugün: Bugün yarım milyon civarındaki Ahıska Türkü, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Ukrayna, Sibirya ve Kuzey Kafkas ülkelerinde darmadağınık bir hâlde hayat mücadelesi vermektedirler lardan itibaren Sovyetler Birliği çözüldü. Bugün, bağımsız bir devlet olan Gürcistan, sudan sebeplerle Ahıska Türklerinin vatana dönüşüne müsaade etmemektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından çıkarılan Ahıska Türklerinin Kabul ve iskânına Dair Kanun gereğince bir grup insan getirilerek Iğdır a yerleştirilmiştir. Bu küçük teveccüh, ıstırap çeken Ahıska Türklüğünün tarihî yarasını sarmağa yetmeyecektir. Kendi imkânlarıyla Türkiye ye gelip, şurada burada perişan vaziyette hayat mücadelesi veren birçok göçmen aile vardır. Bunların, ikamet, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik problemleri günden güne artmaktadır. Vatandaşlık işlemleri çok yavaş yürümektedir. Türk ve dünya kamuoyu, bu toplumu artık görmelidir. Ahıska kapılarının açılması için gereken diplomatik çabalar ısrarla sürdürülmelidir. Öncelikle Türk devlet adamları, Ahıska bölgesinin tarihî ve jeopolitik durumunu öğrenmelidirler. Sonra da, Ahıska Türklerini ziyaret için dahi ülkeye bırakmayan Gürcistan la ciddî görüşmeler yapılmalıdırlar. Devlet erkânımızın bu mesele hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması meselenin çözümünü geciktiriyor. Ukrayna hükümeti, Kırım Türklerinin dönüşüne engel olmamaktadır. Gürcistan hükümeti de aynı insanî davranışı gösterebilmelidir. 9. Ahıska Meselesi ve Gürcistan: Ahıska Türkleri, Gürcü asıllı Sovyet diktatörü Stalin tarafından sürülmüştür. Sürgünün sebepleri üzerinde dururken Stalin in Gürcülüğünün de hesaba katılması gerekir. Zira Gürcistan, bugün olduğu gibi, eskiden de Türkiye nin kuzeydoğu topraklarında hak iddia etmekteydi. Stalin i böyle bir karara yönelten amillerden biri de bu olmalıdır. Nitekim sürgünden hemen sonra Gürcü profesörleri bir beyanname yayımlayarak Kars, Ardahan, Artvin, Rize, Tortum ve Bayburt u istemişlerdir.59 Stalin den sonra gelen Sovyet yöneticileri, Stalin mağduru halkları vatanına iade ederken, Gürcistan, Ahıska sürgünlerini kabul etmemekte ısrar etmiştir. O zamanlar komünist idareciler nasıl hareket ediyorlardıysa, bugünkü Gürcistan yönetimi ve aydınları da aynı, hatta daha seviyesiz iddia ve gerekçelerle bu mazlum insanlara vatan kapılarını kapalı tutmaktadır. Avrupa Konseyi tarafından Gürcistan a, Ahıska Türkleri konusunun halledilmesi için belirli bir süre tanınmıştır. Gürcistan ise, onların Türk olmadığı, Mesh halkından olduğu, bu Meshlerin de aslında Gürcü etnik gruplarından biri olduğu iddiasıyla, Ahıska Türklerini vatana kabul etmek için Gürcü adı almalarını şart koşmaktadır. Bilim ve akıl dışı iddialarla ülke yönetimine yön veren N. Lomouri, M. Beridze, ş. Lomsadze, N. şengelia, G. Mamulia, E. Batiaşvili gibi şovenist aydınlar, bu düzme tezleri bıkıp usanmadan her vesileyle tekrar etmektedirler.60 Gürcüler bu faaliyetine birkaç cahili de âlet etmişlerdir. Tiflis Hısna Derneği altında toplanan birkaç meczup, Gürcülerin ortaya attığı bilim dışı tezleri Ahıska halkına ve dünya kamuoyuna kabul ettirme çabası içindedir. Hısnacılar, Vatan hasretine son yaygarasıyla, derneğe aidat adı altında paralar toplayarak zavallı halkı soydular.61 Ahıska ya dönebilmek için bu derneğe üye olmanın şart olduğu yalanını uydurdular. Bu derneğin elebaşılarından Gözelaşvili soyadını alan Valeli Halil Ömeroğlu ile Barataşvili adını kullanan Udeli Klara, düzme tezlerde Gürcülerle birlikte çalışmaktadırlar. Bu durum, asil ve mazlum Ahıska Türklerini kandırmaya yetmemekte, onları sadece üzmektedir. Gürcü tezinin özeti şudur: XII. yüzyılda Gürcistan a gelen yüz binlerce Kıpçak Türkü, Hıristiyanlaşmış, Gürcüleşmiş ve Kartvel/Gürcü toplumu içinde eriyip gitmiştir. Bölgede Türk varlığından söz edilemez. Türk denilen insanlar, Osmanlı fethiyle asimile edilmiş Gürcü unsurlarıdır. Dolayısıyla Ahıska Türkleri de Gürcü kökenlidir. Bunlar sürgünden önce Gürcüce konuşuyorlardı, sürgünde ana dillerini unuttular! Onlar, Gürcistan a Türk olarak giremezler! Gürcü kimliğini kabul etmelidirler! Yazımızın tarih kısmında yer verdiğimiz bilgiler ışığında bu iddiaların ciddîye alınır tarafının olmadığı açıkça görülür. Büyük kitleler hâlinde bölgede yaşayan Türk unsurunun, bugün bile ülkede azınlık durumunda olan Gürcülerin içinde eridiğini iddia etmek, tarih kaynaklarını görmemek anlamına gelir. Şu var ki yukarıda isimlerini verdiğimiz Gürcü yazarları, hiçbir belge, bilgi ve kaynağa itibar etmeden, meseleye sadece Gürcücülük açısından bakmaktadırlar. Gürcü aydınlarının ve devlet adamlarının gözden ırak tutmamaları gereken hususlar şunlardır: Ahıska Türkleri, sürgünden önce de Türkçe konuşuyordu, bugün de Gürcü Türkologu S. Cikia da onların dili için, Anadolu Türkçesinin Ahıska ağzı ifadesini kullanmıştır. Osmanlı nın bu bölgede asimile faaliyeti olsaydı, bugünkü Gürcü unsuru da asimile olmalıydı! Artık bu anlamsız tartışmayı bir kenara bırakmalıyız. Yüz binlerce insan kendini nasıl tarif ediyorsa, öyle anlamalı ve saygı gösterilmelidir. Sayfa 10

11 Diğer taraftan sosyal, siyasî ve ekonomik meseleleri bulunan Gürcistan, bunlara yenilerini eklememelidir. Ahıska Türkleri, Gürcistan dan bir şey istemiyor; şimdi boş ve harap durumdaki ata ocağına dönmek için izin istiyorlar. Ahıska ve Ahılkelek te kümelenen Ermeni unsuru, dün olduğu gibi, bugün de Gürcistan ın baş belâsıdır. Ermeniler Gürcü parası kullanmamakta, Ermenistan la ilişkilerini geliştirmektedirler. Bu topluluk, başkaları tarafından kolayca provoke edilebilmektedir. Bugün Ermenilerin Cavak Hareketi, bölgeyi Ermenistan a bağlama çabası içindedir. Bölgedeki Rus-Ermeni ittifakının Gürcistan a faydası değil, zararı olacaktır. Türkiye-Gürcistan dostluğu, Ahıska Türklerinin dönüşüyle daha da pekişeceğine kimsenin şüphesi olmamalıdır. C. Bilim ve Kültür Ahıska, Osmanlı zamanında bir eyalet merkezi olduğu gibi aynı zamanda bilim ve kültür merkeziydi. Ahıska medreseleri şöhretliydi. Buralardan birçok din âlimi ve hoca yetişmişti. Bunlardan bilinen birkaçı şunlardır: Abdullah Efendi, M. Arif Efendi, M. Fahri Efendi, M. Fazlı Efendi, Ali Tevfik Efendi, Ali Rıza Efendi, Beyzade Mustafa Efendi, Ali Haydar Efendi, İsmail Nebil Efendi, Mehmed Nuri Efendi, M. Şakir Efendi 62 Ahıska bölgesinden kültür alanında yetişen önemli şahsiyetlerden ilk akla gelen Ömer Faik Numanzade dir. Ömer Faik, istanbul da tahsil görmüş, Azerbaycan da öğretmenlik yapmıştır. O, ünlü Molla Nasreddin dergisinin iki önemli isminden birisiydi. Ömer Faik, Stalin zamanında, 1937 de vahşî bir şekilde öldürülmüştür. Bibinoğlu Ahmet Cevdet Bey, Rus kırgın ve zulümlerinde Kafkasya, Ahıska ve Ardahan havalisi Müslümanlarının yaralarını sarmaya çalışan Bakû islâm Cemiyeti Hayriyesi nin üyesi olarak hayırlı faaliyetlerde bulunmuş; Millî Azerbaycan Cumhuriyeti nde de ( ) bakan olarak görev yapmıştır. Azerbaycanda ilk üniversitenin açılmasında önemli rol oynamıştır. Stalin devrinde, 1935 yılında, önce sürgüne gönderilmiş sonra da idam edilmiştir. Kıpçak Atabekleri sülâlesinden olan Osman Server Atabek ( ), Petersburg, Freiburg ve Breslav Üniversitelerinde okumuş, maden, ziraat, kadastro mühendisi ve hukukçuydu. Türk-Gürcü muharebelerinin unutulmaz kahramanı olup istiklíl Madalyası sahibiydi. I. TBMM de Ardahan milletvekiliydi. 898 Bunlardan başka Azerbaycan millî eğitiminde rol oynayan Ahıskalı Efendizade ailesinden yetişen birçok doktor, pedagog ve gazeteci vardır. Ahıska Türkleri, Türk kültürünü canlı olarak yaşatmaktadır. Onların, ev, mutfak, giyim, aile, düğün, bayram, yas, sünnet gibi maddî ve manevî kültür varlıkları, Ardahan, Artvin, Ardanuç, Şavşat, Oltu ve Tortum bölgeleriyle aynı özellikleri taşımaktadır. Kuzeydoğu Anadolu daki âşıklık sanat ve geleneği, aynı derecede Ahıska da da gelişmiştir. Bunlardan eserleri günümüze kadar gelen âşıklar şunlardır: Ahılkelekli Hasta Hasan, Koblıyanlı Çerkezoğlu, Ahıskalı Çirkinî, Ahıskalı Gülalî Hoca, Ahılkelekli Taşdemir, Ahıskalı Emrah, Ahıskalı Korhan, Ahıskalı Pî Medhî, Hırtızlı Sevdayî, Nihanî, Ahıskalı Şehrî, Azgurlu İsmail ve Koblıyanlı Sefilî. Bu âşıklardan Sefilî ( ), güçlü bir halk şairidir. Stalin döneminde bilinmeyen bir yere götürülerek öldürülmüştür. Sefilî, Köroğlu Destanları ustası olup bildiği boylar 1929 da Bakû de derlenmiştir.63 1 M. Brosset, Histoire de la Géorgie-1 Partie, S. -Pétersbourg 1849, s (Tafsilât için bkz.: Yunus Zeyrek, Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara 2001, s. 9-12). 2 ismail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1958, s A. Zeki Velidî Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, s M. Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve çoruk Boylarında Kıpçaklar, s Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan şairi Nizamî, s Togan, Giriş; Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri; Kırzıoğlu, Kıpçaklar. 7 Yunus Zeyrek, Posof un Çizgileri (Baskıya hazır kitap). 8 Brosset, M., Histoire de la Georgie, s Brosset, a.g.e., s Marr N. et Briere, M., La Langue Georgienne, s N. Berdzenişvili-S. Canaşia, Gürcistan Tarihi (Çev. H. Hayrioğlu), s. 142 vd. 12 N. Berdzenişvili-S. Canaşia, a.g.e., s. 180;. Kırzıoğlu, Kıpçaklar, s. 148 vd. 13 S. Cikia, Defter-i Mufassal-i VilÍyet-i Gürcistan. 14 M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kıpçaklar, s. X. 15 Kurat, Prof. Dr. Akdes Nimet, Türk Kavimleri ve Devletleri, s Yunus Zeyrek, Artvin Üzerine Yayınlar ve Bir Cevap, Ahıska dergisi, S Y. Zeyrek, Tarih-i Osman Paşa. 18 Y. Zeyrek, Tarih-i Osman Paşa. 19 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. 3, s. 59;. İsmail Hami Danişmend, izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 3, s. 23, Joseph-Purgstall Hammer, Geschichte Des Osmanischen Reiches, B. 4, s Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, s Otar Miminoşvili, Gürcistan da Etnografik Yolculuk, Çev. H. Özkan, s Tafsilât ve cevaplar için bkz. Yunus Zeyrek, Acaristan ve Acarlar. 24 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, s. 4, Robert Conquest, Stalins Völker Mord (The Nation Killers), s John F. Baddeley, Rusların Kafkasya yı istilísı ve şeyh şamil, (Çev. S. Özden), s W. E. D Allen, Kafkas HarekÍtı Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, s. 24;. Kırzıoğlu, Kars Tarihi, İstanbul, 1953, s Baddeley, a.g.e., s Baddeley, a.g.e., s Baddeley, a.g.e., s Baddeley, a.g.e., s Kırzıoğlu, 1855 Kars Zaferi, s Kırzıoğlu, 1855 Kars Zaferi, s Şamil Gurbanov, Émer Faik Ne manzade, s Gurbanov, a.g.e., s Kâzım Karabekir, İstiklÍl Harbimiz, s Tafsilat için bkz. Yunus Zeyrek, Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara Yunus Zeyrek, a.g.e., s Zeyrek, a.g.e., s Asif Hacılı, Geribem Bu Vetende-Ahıska Türklerinin Etnik Medeniyeti, s Ann Sheehy, The Crimean Tatars, Volga Germans and Meskhetians, Minority Rights Group, Report No. 6, Der Spiegel, Nr. 24, R. Conquest, a.g.e., s. 51, Elizabeth Fuller, Georgian Moslems Deported by Stalins Permitted to Return, RL Program Sup. 45 East European Newsletter, Vol 3, No. 12, 14 June Baddeley, a.g.e., s. 222; Allen, a.g.e., s Sheehy, a.g.m., Annette Bohr, Violence Erupts Between Uzbeks and Meskhetians, RL PRD; The Economist, June Şamil Gurbanov, Mesheti Türkleri, Diderginler, s. 198 (Trud gazetesi, 8 Eylül 1988 den). 49 Gurbanov, aynı yazı (İzvestiya, 9 Mayıs 1989 dan). 50 A. Piriyev-S. Piriyeva, Ata Yurdum Ahıska, s Sheehy, a.g.m Fuller, a.g.m. 53 Sheehy, a.g.m. 54 V. Muhtaroğlu, Türk Yurdu, Aralık Der Spiegel, Nr. 24, 12 Haziran A. Bohr, Ézbeklerle Mesketlerin çatışması, RL PRD. 57 Gurbanov, a.g.m. (Sovetskaya Rossiya dan). 58 Mob Power, The Economist, June Tafsilat için bkz. Y. Zeyrek, a.g.e., s Y. Zeyrek, Gürcistan İnsanlığın Neresinde, Ahıska dergisi, S Tahircan Kukulov, Ahıska Türklerinin Tarihine Bir Nazar, s Ahmet Niyazov, Ahıskalı Din Âlimleri, Ahıska dergisi, S Elimizdeki el yazması defterlerde birçok âşıkla bunların şiirleri bulunmaktadır. Ahıska Âşıkları konulu çalışmamız devam etmektedir. A. Piriyev-S. Piriyeva, Ata Yurdum Ahıska, Bakı Ahmet Niyazov, Ahıskalı Din Âlimleri, Ahıska dergisi, S. 3. Ahmet Zeki Velidî Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, istanbul Akdes Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara Akdes Nimat Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara Ann Sheehy, The Crimean Tatars, Volga Germans and Meskhetians, Minority Rights Group, Report No. 6, Annette Bohr, Ézbeklerle Mesketlerin çatışması, RL PRD, München 6 Haziran Annette Bohr, Violence Erupts Between Uzbeks and Meskhetians, RL PRD. Asif Hacılı, Geribem Bu Vetende-Ahıska Türklerinin Etnik Medeniyeti, Bakı Der Spiegel, Nr. 24, East European Newsletter, Vol 3, No. 12, 14 June Elizabeth Fuller, Georgian Moslems Deported by Stalins Permitted to Return, RL Program Sup. Munich Jan İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. 3, Ankara İsmail Hami Danişmend, izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. 3, İstanbul John F. Baddeley, Rusların Kafkasya yı İstilası ve Şeyh Şamil, (Çev. S. Ézden), İstanbul Joseph-Purgstall Hammer, Geschichte Des Osmanischen Reiches, B. 4, Graz Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, İstanbul M. Brosset, Histoire de la Géorgie-1 Partie, S. -Pétersbourg M. Fahrettin Kırzıoğlu, 1855 Kars Zaferi, İstanbul M. Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, İstanbul, M. Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, Ankara M. Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı Kür ve çoruk Boylarında Kıpçaklar, Ankara Marr N. et Briere, M., La Langue Georgienne, Paris Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Şairi Nizamî, Ankara Mob power, The Economist, June N. Berdzenişvili-S. Canaşia, Gürcistan Tarihi (Çev. H. Hayrioğlu), istanbul Otar Miminoşvili, Gürcistan da Etnografik Yolculuk, (Çev. H. Özkan), istanbul Robert Conquest, Stalins Völker Mord (The Nation Killers), Wien S. Cikia, Defter-i Mufassal-i VilÍyet-i Gürcistan, Tiflis Şamil Gurbanov, Mesheti Türkleri, Diderginler, Bakı Şamil Gurbanov, Émer Faik Ne manzade, Bakı Tahircan Kukulov, Ahıska Türklerinin Tarihine Bir Nazar, Bakı The Economist, June Vilâyet Muhtaroğlu, Türk Yurdu, Aralık W. E. D Allen, Kafkas Harekâtı Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Ankara Yunus Zeyrek (Yusuf Uramalı), Gürcistan insanlığın Neresinde?, Ahıska dergisi, S. 3,,İstanbul Yunus Zeyrek, Artvin Üzerine Yayınlar ve Bir Cevap, Ahıska dergisi, S. 3, istanbul Yunus Zeyrek, Acaristan ve Acarlar, Ankara Yunus Zeyrek, Ahıska Bölgesi ve Ahıska Türkleri, Ankara Yunus Zeyrek, Posof un Çizgileri (Baskıya hazır kitap). Yunus Zeyrek, Tarih-i Osman Paşa, Ankara Sayfa 11

12 Başbuğ olmak için belirli sıfatlara sahip olmak gereklidir. Ordulara komutanlık ederek zaferler kazanmak, yoktan bir devlet kurmak, devlet yönetmek gibi. Bu sıfatları taşıyan günümüzde tek bir kişi vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türkçüler Mustafa Kemal Atatürk'ü anarken BAŞBUĞ derler, onu tartışmasız tek lider ve yol gösterici olarak tanırlar. Kimileri bu unvanın Atatürk zamanında kullanılmadığını ve sonradan uydurulduğunu söylerler. Oysa tarih apaçık ortadadır ve herkes araştırdığı vakit başbuğ sıfatının kim için kullanıldığını rahatlıkla öğrenebilecektir. Atatürk; yoktan bir devlet var etmiş, ordular yönetmiş zaferler kazanmış ve varlığı unutturulmaya çalışılan bir milletin adını taşıyan milli bir devlet kurmuştur. Kurduğu devleti, muasır medeniyetler seviyesi dediği yere çıkarmış ve dünyanın gıptayla baktığı bir düzeye taşımıştır. O'nun ebedi hayata göçüşünden sonra izcileri olduğunu söyleyenler, onun adını kullanarak fikirleriyle zıt bir ideolojinin savunuculuğunu yapmışlardır. Saltanat hilafet sevdalıları bile Atatürk ün üzerinden kendilerine taraftar toplamaya çalışmışlardır. Oysa Atatürk; Benim hayat yolum şu düstur olacaktır: Türklük ve Türkler en yüksekte (1) idealiyle yanıp tuştan birisidir. Atatürk'ün Türklüğe -Türkçülüğe dair düşünceleri, Altı Ok'u bir kenara bırakılmış ve yapay bir Atatürkçülük yaratılmıştır. İnsanlara gerçek Atatürkçülük unutturulmaya çalışılmıştır. İşte başbuğ unvanı da bunlardan birisidir. Atatürk hayattayken ona başbuğ diye hitap edildiğine dair birkaç kaynak sunmak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'- nün Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'a Atatürk'ün ölümü dolayısıyla gönderdiği taziye mesajı: (17 Kasım 1938) Mareşal Fevzi Çakmak Genelkurmayın sayın başkanı Atatürk'ün ebedi hayata intikalini, O'nun hazarda ve seferde yakın arkadaşı olan size ve O'nun zaferlere sevk ettiği ve gözü gibi sevdiği şanlı ordusuna taziyet ederim. Sevgili Başbuğ Atatürk'ün hatırası karşısında, acımız teselli bulmaz derecede derin ve duygularımız samimi şükran ve tazimle meşrudur. (2) 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın Atatürk'e telgrafı: Başbuğumuz Atatürk tür "30 Ağustos Zaferini, Cumhurluğun çelik ordusuna örnek olarak yaratan ulu Başbuğ'a, ordu adına kutlar ve candan saygılarımı sunarım Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak (3) Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Celal Bayar'ın 12 Aralık 1937 tarihli konuşması: "memleketimizde bu suretle sulhun nigehbanı olan organize büyük bir kuvvet mevcuttur. Bu kuvvet, Türk Milletinin büyük mazeyasını Türk milletinin tarihteki bütün kahramanlık ve şehametini nefsinde toplamıştır. Biz onun ismine sadece ordu diyoruz ve onunla iftihar ediyoruz. Her gün geçtikçe teçhizat itibarıyla kudret itibarıyla mütemadiyken yükselen ve büyüyen ordumuz eşsiz Başbuğu'nun kumandası altında elbette Türk vatanına müteveccih olacak her tehlikeyi bertaraf etmek kudret ve istidatındadır. (4) Birinci Türk Dil Kurultayı (1932) Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip Bey'in konuşması: Türkiye Cumhuriyeti'nin şanlı Reis'i, Tür irfan âleminin dahi Başbuğ'u Gazi Mustafa Kemal Hazretlerini Türk Dil kurultayı nın mümtaz ve muhterem azalarını derin saygılarla selamlarım (5) Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Saffet Arıkan'ın 1936 yılında DTCF açılış töreninde konuşması: TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE, TÖRE, TARİH VE EDEBİYAT DERGİSİ "Dünyada yüksek kültürün ilk beşiği Türk ana yurtlarıdır ve o kültürü kuran ve bütün dünyaya yayanlar da Türklerdir. İşte sizden istenen budur ve bunu isteyen de hepimizin babası Atatürk'tür. O yüksek kurtarıcının, dahi Başbuğ'un önünde bu derin saygı ile eğilerek hep birlikte and içelim: Durmadan çalışacağız, buyruğunu yerine getireceğiz. (6) 1935 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla Ankara'daki Tüm komutanı (Tümgeneral) Kemal Kökçe'nin Tören konuşmasından bir bölüm:...türk'ün Başbuğu Sakarya'dan sonra bir yıldan beri siperlerine sığınmaya zorlanmış olan, düşmana sürsal için ordularını anıkladı. 26 Ağustos 1922'de düşmanı siperlerinde birden öyle bastırdı ki, dört gün dört gece kendisini kurtarmak için düşmanın harcadığı emekler hep boşa gitti. Türk Başbuğu'nun yüksek güdümü ile düşman ordusu, 30 Ağustos 192'de Dumlupınar'da dört yönden sarıldı, başkomutanlarıyla beraber tutsandı ve yok edildi. Bu mutlu sonuç Türk ulusunu, tüm erginliğe erdirdi. Bu utku ile Türk'ün Oğuz Kurtarıcısı, çok sevdiği ulusunu karanlık bir zindandan, yeni bir ilkyaz ertesine kavuşturdu. İşte bu utku gününün 13. yıldönümünü, bugün burada toplanarak kutluyoruz. EY büyük Atatürk utku sana ve senin yüce ulusuna yaraşır. Çünkü sen yalnız utkunun durmadan ilerlemenin ve yalnız yurt ve ulusseverliğin sembolüsün. Sen yaşa ey büyük Başbuğ! Yurdunla ulusunla bitmek tükenmek bilmeyen utkularınla yaşa. Arkadaşlar; Türk Ulusu nasıl erkinlik savaşında yüce Başbuğu'nun gösterdiği yoldan giderek utkuya erdiyse savaştan sonra Türk ulusu nasıl gözbebeği önderinin buyurduğu yönü tutarak amacına vardıysa, bundan sonra da gene ve hiç düşünmeden yaratıcı Atatürk'ünün açtığı, aydınlattığı ve buyurduğu yoldan içten bir inanç ve özveriyle yürüyecek yükselecek ve yükselecektir...(7) 1936 yılı 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı nda Atatürk İlk erkek Okulu 5-A sınıfından Fasih Arda'nın konuşması: Türk Çocukları Biz yarının büyükleri devrimde yurda Atatürk- 'e bağlılığımızı her zaman haykırıyoruz. Atatürk'ün kanat gerdiği bu ülke bu günlerden sonra bizlerin omuzları üzerinde daha çok yükselecektir. Atatürk gibi başlı başına bir varlık, başlı başına bir değer olan ulu Başbuğ- 'umuz var. Zaten Türk olmak büyük bir mutluluktur. Atatürk'ün çocuğu olmak da mutlulukların en büyüğüdür. Türk çocuğu ve Atatürk'ün çocuğu, büyüklerimize söylüyorum. (8) Ulus gazetesi Başyazarı Falih Rıfkı Atay'ın 26 Ağustos yazısından: Üst üste birçok kaleler alınmıştır, birçok sancaklar düşürülmüştür. Dava kavgası henüz bitmiş değildir. Henüz Atatürk Başbuğ'dur, halk onun ordusudur, henüz hepimiz silah altındayız. Elektrik girmeyen tek köy, teknik görmeyen tek tarla, geri olan tek Türk kaldıkça; Devrimin ne zaman biteceğini sormayınız. Biz arsı ulusal önemi kadar büyük olan, basıl başarılacağını yalnız hesabımıza bizim değil, bel bağladıkları sakat ve yanlış fikirler hesabına, bütün batı medeniyeti adamlarının heyecanla bekledikleri bir dava içindeyiz. 26 Ağustos Başbuğ'unun emrinde 26 Ağustos çocuklarının inanç ve şevkiyle çalışalım. (9) Sayfa 12

13 1935 yılı 30 Ağustos zafer Bayramı törenlerinde en genç subay Nuri Cuylan'ın tören konuşmasından: 1 Eylül 1922: 1338 sabahı Türk ordusu'nun Başbuğ'u ordularına (Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz'dir) buyruğunu verdi. Bu buyrukta sadece Akdeniz değil, Türk medeniyetinin yaşamış olduğu yerlere varın anlamı vardır. Erginliğe susamış olan ordu; başbuğ'unun bu buyruğunu 9 günde yerine getirdi ve yine onun buyruğuyla durdu. 30 Ağustos kin ve intikamın taştığı gündür. Yaşasın Türk Ordusu, onun Başbuğu ve ordusu, yaşasın Cumhuriyet (10) TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE, TÖRE, TARİH VE EDEBİYAT DERGİSİ Elcibey.Tk Yukarıdaki belgelerden de görüldüğü üzere Atatürk için yaşadığı önemde millet ve devlet erkânı Başbuğ sıfatını kullanıyordu. Onun askerlik sanatındaki üstün zekası, elindeki bir avuç orduyla deyim yerindeyse yedi düvele karşı savaşıp zaferler kazandırması ve bu zaferler neticesinde düşmanı Türk topraklarından atması ve devamında bir devlet kurarak ülkesini tüm dünyaya kanıtlaması onun başbuğluk sıfatını sonuna kadar hak ettiğinin göstergesidir. Yine Ulus Gazetesi 30 Ağustos 1937 yılı manşetini "zaferi büyük Başbuğ'un nutkunda okuyalım" (11) diye atıyordu. Yunus Nadi yılında Cumhuriyet Gazetesindeki başmakalesinde; "dün mecliste Başbuğ'un uzun nutkunu, safha safha inkişaf eder gördükçe, milli Türk bünyesinin Atatürk şefliğine bağlı, kuvvetli teşekkülü gözlerimiz önünde levha levha canlandı..."(12) diye başlıyordu. Milli Türk Talebe Birliği Dil İnkılâbı toplantısı için Atatürk'e şu telgrafı çekiyordu: Türk inkılâbının büyük Başbuğ u Gazi Mustafa Kemal Hazretlerine Bugün Darülfünun Konferans Salonunda toplanan yüksek tahsil gençliği, Başbuğluğunu yaptığınız büyük dil sahasında canla başla çalışmaya karar verdi. Size bu telyazı ile gençliğin sevgi ve saygılarını sunarız, Büyük Başbuğ(13) Atatürk'ün ölümü üzerine CHP Fatih Halkevi yayınladığı bildirinin başlığını " Ulu Başbuğumuzu kaybettik" (14) diye atıyor ve defalarca kez Başbuğ terimini kullanıyordu. 1 - Sabiha Gökçen, Atatürk ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, s Ulus Gazetesi, 18 Kasım 1938, s,1 3- Ulus Gazetesi 31 Ağustos 1935, s,5 4- Ulus Gazetesi 11 Aralık 1937,s,5 5- Cumhuriyet Gazetesi 27 Eylül 1932, s.6 6- Ulus Gazetesi 10 Ocak 1936, s Cumhuriyet Gazetesi 10 Ocak 1936s, Ulus Gazetesi 31 Ağustos 1935, s.5 8- Ulus Gazetesi 24 Nisan 1936, s.5 9- Falih Rıfkı Atay, 26 Ağustos 1935, Ulus Gazetesi s Ulus Gazetesi, 30 Ağustos 1935, s ulus gazetesi, 30 Ağustos 1937., s Cumhuriyet Gazetesi, 3 Kasım 1937 s Hâkimiyet-i Milliye. 28 Mart 1933, s CHP Fatih Halkevi, Onun İçin Yazılanlar Söylenenler. s Türkiyənin inkişaf edərək qabağa yürüməsi, yüksəlməsi, Avropayla çulğaşması, Avropa və Asiyada önəmli yer tutması bu dövlətin özülünü Atatürkün düzgün qoymasındadır. Müqayisə aparaq. Osmanlı dövləti də imperiyaydı, rus imperiyası da. Hər ikisi çökdü, dağıldı. Hər ikisinin yerində cümhuriyyət yarandı. Birinin yaradıcısı Atatürk oldu, obirininkisə Lenin (sonra Stalin). Hər ikisi yeni dövlət qurdu. Baxın, Atatürkün qurduğu dövlət bu gün də inkişaf edir, demokratiyaya doğru yürüyür, Avropa və Asiyanı bir-birinə çulğaşdırmağa çalışır və bu dövlətin hələ yüz illərcə yaşayacağı şübhə doğurmur. Amma Rusiyada qurulan dövlətin özülü düzgün qoyulmadığına görə, yenə də imperiya xisləti daşıdığına görə, yenə başqa xalqları zülm altında saxladığına, onlara azadlıq vermək istəmədiyinə görə, dünyanı hədələdiyinə görə 70 ildən sonra tam dağıldı. Atatürkün dahiliyisə oradadır ki, onun qurduğu cümhuriyyətdə hakimiyyət qeydsiz-şərtsiz millətindir və onun üstündə qurulubdur, Böyük Millət Məclisi də həmişə bu məsələləri yerinə yetirir. Avropanın müasir orduları üzərində ilk böyük və ruhverici qələbə məhz Türkiyədə qazanılmış, onu da Atatürk əldə etmişdi..biz düşmüşdük amansız bir qasırğanın içinə, vuruşurduq, yeganə müdafiəçimiz, dostumuzsa Türkiyəydi. Sayfa 13

14 Altay Kamizmi'nin Anandolu Türk Halk İnançlarındaki İzleri Dr. Yaşar Kalafat Altay Kamizmi'nin Anadolu Türk Halk İnançlarındaki İzleri Dr. Yaşar Kalafat Bu yazıdaki Altay Türkleri ile ligili bilgileri Özbekistan da kadastro mühendisliği tahsili yapmış olan Altay Türklerinden bayan Kom Nadya Yuguseva, 3. Yeni gün Kültür Şöleni nde vermiştir. Türkiye deki benzeri inançlarla karsılaştırılmalarını Yasar Kalafat yapmıştır. Alınan bilgiler göstermiştir ki, Anadolu da Gök Tanrı/ Kamizm in izleri sadece heteredoks kabul edilen inanç kesimlerinde değil, Sünni inançlı kesimlerde de görülmektedir. Şamanizm tabiri, Ruslar tarafından Kamizmin inançlılara verilen bir isim olup Rusçadır. Çift örüklü saçı olan Nadya Yuguseva, Altay da tek saç örüğü bekar kızlara aittir demektedir. Altay Türklerinin 1/12 si Hıristiyanlaştırılmıştır. Maalesef, bunlar Ruslaşmış Altay Türkleridir. Anadillerini dahi bilmezler. Kendilerini Ruslara borçlu hissederler. Altaylarda ciddi Hıristiyanlaştırma faaliyetleri XVII. Yüzyılda başlamış, bu çağın yılları arasında kesifleşmiştir. Rus Hıristiyan misyoner örgütleri Türk halkı Hıristiyanlaştırmak için belirli zaman dilimleri için planlar yapar, hedefler belirlerlerdi tarihinde Kuznetsk bölgesinden Papaz Sineon Selkovnikov un raporundan altın Göl bölgesinden 82 Teleüd ün Hıristiyanlaştırıldığını öğreniyoruz. Yasları 1 ila 74 arasında olan bu insanlara Rus isimleri verilmiştir. Yaygın olan Rus kadın isimleri Marfa ve Anna; erkek isimleri ise, Petr ve Đvan dı. Bölgenin Teleüt Türkleri de Ruslar tarafından Hıristiyanlaştırmaya tabi tutulmuşlardı tarihli Sime on Metodiyev in detaylı raporundan anlaşıldığına göre, 47 Teleüt Hıristiyanlaştırıldı ve Vaftiz babası, bu Türkleri Bikatunsk kalesine Hıristiyan Rus kazakları olarak kayıt ettirdi. Rus Hıristiyanlastırma merkezlerinin dönem planlarına göre Rus papazlar, Altay Türklerinin dilini ve dinini değistirebilmek için askeri baskı ve yağma metodu uyguluyorlar, sürekli baskı yapıyorlardı lü yıllara kadar Sibirya nın halklarının haklarına dair hiçbir yasanın olmayısı sebebi ile Papazların sınırsız tutumları kontrol edilemiyordu lü yıllarda Altay Türkleri Altayların tarıma elverisli ovalarında da yasıyorlardı. Kilisenin sürekli baskısı Altaylıların tamamen dağlara çekilmesine, inançlarını serbest yasayabilmeleri için bu topraklardan kilise lehine göç etmelerine yol açtı. Yeni göç bölgelerinden Ruslar ve Çinliler vergi alıyorlardı. Böylece Altay Türkleri Rus koruması altına girmis oldular. Simdiki Maga ve Koç Ağaç bölgeleri diğer Altay Türk bölgelerine göre 100 kat daha Çin ve Rusya dan her iki tarafa da vergi vermek zorunda bırakılmıslardır. Altaylar bir tarafta Kazaklar ve diğer tarafta Moğollarca sürekli yıpratılıyorlardı. Nihayet Rusya yönetimine girmislerdi. Bu arada Altay Türklüğünün Uluğ Türkistan ve Anadolu ya göç etmeye baslaması, bölgedeki Türk nüfusun azalmasına yol açmıstır. Altay Türklüğünü Rus ve Çinler karsısında zayıf düsüren bir amil de, boy taassubunun yol açtığı iç çeliskiler olmustur. Bütün bunlara rağmen 18. yüzyılın ikinci yarısında Hıristiyanlastırılmıs Altay Türkü sayısı 500 civarında idi. Altay da ilk gayri resmi nüfus sayımı 1754 yılında Aleksey Butrimov ve Đvan Maksyukov tarafından yapılmıstır. Bu sayımda sadece Teleüd Türklerinden 339 aile reisi, Kausk Karakol ve Teleüt Volost ın da ve 541 hane ile 1400 aile reisi erkek, Kondem bölgesinde olmak üzere 2280 ev ve çadır veya Türk tespit edilmistir. Üçüncü nüfus sayımı olarak 1763 yılında yapılan sayımda, 2375 kisi kasaba merkezlerinde, 4275 kisi de Altay ın eteklerinde Bozkır da tespit edilmistir yılında nüfus sayımında toplam nüfus kisi olarak belirlenmistir. Altay ın nüfusu devamlı olarak artmıstır. Bu artısa Altay a dısardan devamlı göç gelmesi yol açmıstır yılında kisiye çıkan nüfus bölgeye dısardan gelen göçle artıs göstermistir yılında olan nüfusun %76.2 yerli Altay halkı idi. Sibirya nın güneybatısında bulunan Altay Cumhuriyeti nin yüzölçümü km² dir. Altay Cumhuriyeti batıda Kazakistan, Güneybatısında Çin, güneyinde Moğolistan, doğuda Tuva Cumhuriyeti, Kuzeydoğu da Hakas Cumhuriyeti vardır. Tabiatı kutsallaştırdıkları kabul edilen Altay ların inanç biçimleri Kam lıktır. Kamlıkta hayatını sürdüren Türkler dünyada fazla değildir. Altay Türklerinin yıl önce yasadıkları bölge Ötüken olarak bilinir. Burası Göktürk Kağanı Kutlu Bilge Kağanın, Orhun ırmağı kenarına yazıp diktirdiği Bengi taslarının yurdudur. Bize göre o taslarda Türk eski öz yurduna dön yazılmaktadır. Biz Altay Türkleri, Rus ve Hıristiyan olmadığımızın bilinmesini istiyoruz. Biz Musevi de değiliz. Biz Altay dağlarında yasayan ve unutturulmak istenilen, çağdaş bir dine mensup Türk soylu bir halkız. Batlıların Şamanizm dediği Kam Dini inancına mensubuz. Kamlık ata ruhları esaslı bir dindir. Bu özel inanca göre Atalarımızın ruhu bize güzel bir güç verir. Konumuz olan Nevruz a dönelim sizin Nevruz bayramını biz, Yılgayak (Yalbası) olarak kutlarız. Bu bayram bizde üç bin yıldır kutlanmaktadır. Kutlama sebebimiz Tanrı ve Atalarımızın ruhları, karı buzu eritir. Böylece yeşil ortaya çıkmış olur. Yeşil demek hayat demektir, canlılık demektir. Toprak canlanınca bütün hayvanlar yeşil ota kavuşurlar, insan ve topraktan çıkan bereketi alırlar. Tanrı insana toprakla uğraş ondan çıkanı yanına al, istifade et dedi. Ata ruhları da bize Haydi öz yurduna sahip çık toprağa hayvana bitkilere sahip ol dedi. Kam, bir ruhla onun yardımını almak üzere pazarlık yaparken, tanıdık birisinin sesini çıkararak konusmasının sürdürür. insanın arkasında cinler, o insanın tanıdığı bir sesle o insanı çağırabilirler, böyle hallerde çağrılan kimse arkasına dönmeden sesin sahibinin isminden bahisle...beni neden çağırdın demelidir. Birisi ölünce Tusga (tusa) gitti denir. Tuz, Çin sınırında yapımı tuzculara ölüm getiren bir yerdedir. Anadolu da da bu inanç yasamaktadır. Böyle hallerde seslenilen sahıs kesinlikle arkasına dönmez, hatta cevapta vermez. Dönmek ve cevap vermek doğru değildir denilir. Cevap vermek gerekir ise isim var değirmene tuza gidiyorum denir inancı vardır. (Y.K) Kamizmde yel, rüzgar ve benzerleri de ruhdurlar. Karanlık olup günes battıktan sonra insanlar için, baslar muhakkak örtülmelidir. Bu ruhlar çarpacakları zaman ilkin kafayı çarparlar. Kadın, erkek muhakkak basları, saçları örtülerek yel rüzgar iyesinin zararından korunulur. Anadolu da Basıbozuk tabiri yoldan çıkmıs veya çıkmaya müsait olanlar için kullanılır. Sivil halk askere nazaran bası bozuktur. Köyden sehire gidip töreyi bozacak kimseye basıbozuk mu oldun denir. Namaz kılarken camiye giderken bas bağlanır. Keza Mevlüt dinlenirken bas bağlanır. Bas bağlamak, çocuklukla baslar. Basının bağlama biçimi, bayanların nisanlı veya evli olduğunu gösterir. Basını bağlamak evlendirmek anlamındadır. Adeta bağlanılan bas ile korunmus olur. Kamizmde, hersey gibi suyun iyeside vardır. Suyun iyesi gündüz dinlenir, gece çalısır. Bunu için aksamdan sonra akan sudan su alınmamalıdır. Su iyesi rahatsız olur. Aksam karanlıktan sonra su alınması zarureti var ise kap suya, suyun akıs istikametine doğru daldırılmalıdır. Ters istikamette daldırmak doğru olmaz. Anadolu da aksamdan sonra su kapları muhakkak kapalı tutulur. Aksamdan sonra suya bir kap daldırılacak ise, muhakkak besmele çekilir. Ayrıca, akarsu pislik tutmaz inancı vardır. suya tükürülmez, suya çis yapılmaz, günahtır, insan bir seye uğrayabilir inancı vardır. Kamizmde Süneysi Geldi inancı vardır. Bu ölmüs bir kimsenin bir yıl kadar bir süre zarfında ruhunun yakınlarının yanına gelip gitmesi inancıdır. Ruh bu hallerde geldiği evinden mal, davar, yemek gibi seyler isteyebilir. Ruhun bu gelip gidisinden rahatsız olunuyor ise, Büyük Samanlara dua ettirilir. Anadolu da ölünün 3 ünde, 7 sinde, 40 ında, sene-i devriyesinde okutan Kuran-ı Kerim, Cuma da arife günleri helva kavrulması, lokma ve pisi kızartılıp koku çıkarılmasındaki amaç, geçmis ruhların mutlu döndüklerine veya mutsuz olabildiklerine inanılır. Birçok evde büyükler çocuklara, geldi, kapının önünde, cama vurmak üzre, ocağın basında derler. Hatta sedirde omun için bir yer bile ayrılır. Kamizmde, ailesinden biri ölen kadın veya erkek muhakkak basını örtmek zorundadır. Saçın yere düsmemesi için özel özen gösterilir. Zira ölen sahsın ruhu o saçı açabilir. Kadın ve erkek hiçbir yerde kesilmis veya dökülen saçı bırakmaz. Ölü evinden evin sahibi basını açık bırakır, saçının yere düsmesini önleyemez ve ölünün ruhunun o saçı olmasına ilgisiz kalır ise, kısa süre zarfında o sahsın da öleceğine inanılır. Türkiye de doğmus bir kimse Altay da ölecek olsa 40 gün içinde dünyayı dolasıp, o saçı bulmak zorundadır. Anadolu da kadın saçının dökülüp saçılması kesinlikle istenilmez. Saçlar taraktan alınır bir kağıda sarılır, duvar deliği veya dösemesinin arasına atılır. Çöpe atılmıs saçın meleklerin ayağına dolasacağına, öbür dünyada saç sahibinin bunun hesabını vereceğine inanılır. Sayfa 14

15 En büyük büyülerde saç teli kullanılır. Saç örüyünü kesmek, saç sahibine büyük hakarettir. Saçını uğruna süpürge etmek, en büyük fedakarlıktır. Eskiden çocukken berbere gidince, saçımızın berberde bırakılması istenilmezdi. ilk saçın (karın saçı) altınla tartılıp, fakire ağırlığınca sadaka verirlerdi. Đlk saçı ömür boyu saklayan aileler vardır. Kamizmde angır diye bilinen kus kutsaldır. Öterken ağlar gibi ses çıkarır, avlanılmaz ve eti yenmez. Öldürülmesi halinde bir felaketin olacağına inanılır. Köpeğin Kurt (börü) gibi uluması ve baykusun ötmesinin ölüm getireceğine inanılır. Köpeğin uluması gözüne kötü ruhların görünmesi sebebiyledir. Bütün köpeklerde kötü ruhları görme hassası yoktur. Sadece alnında Görmekçi denen iki beneği olan köpekler bu kara iyeyi görür ve görünce ağlarlar. Anadolu da baykusun görünmesi ve köpeğin kurt gibi uluması ölüm haberi olarak bilinir. Onlar uzaklastırmak istenir. Yemeleri için bir seyler verilir. Kars da Angut denilen ördek türünden bir hayvan vardır. Avlanılması inanç itibariyle yasaklanmıstır. Eti yenmez. Biz köpekle ilgili olarak Nogay Türkleri, Moğollar, Karluklardaki, inançları derlemistik. Eski Mısır ve Zerdüsizm inancında da köpeğin özel yeri vardır. Kamizmde, ardıç kutsal ağaçtır. Kam da ardıç dalı götüren sahsa, Kam geçmis ve gelecek hayatını söyler, onun falına bakar. Anadolu da Ardıç kutsal ağaçlardandır. Hayvanların boynuna ardıç tan nazarlık yapılır. Bir çok ziyaret Ardıç ağacı ile anılır. Kamizm de kutsal sayı yoktur. Kutsal gün ayın doğusundan 8. gününden sonra baslar. Hava durumu yıldızlara bakılarak anlasılır. Ülker yıldızının kuyruğu uzun olur ise havaların soğuk olacağına inanılır, tedbirler alınır. Bu yıldız yazın gözükmez. Yıldız kayınca köyden birinin öleceği inancı vardır. bu esnada yıldızın kaydığını görenler, Kayan yıldız benim yıldızım değil baskasının yıldızı derler. Nevruz / Yenigün den sonra görünmeyen ülke mevsimlik yemeklerin yapılması için bir dönüm noktasıdır. Yeni doğan ince kısmı sola bakar ise, havaların iyi gideceğine inanılır. Dolunayda evlenilir. Đs baslatılması, büyük hastalıkların tedavisi ayın 8 inden sonraya bırakılır. Ay hilal iken evlenilmez, önemli isler yapılmaz. Kukurt, Yıldırım, Tanrının kükremesi olarak kabul edilir. Gök gürlemeden ısık saçarsa Gök as pisiriyor deriz. Bu durumda tarla mahsullerinin bereketli olacağına inanılır. Gök gürleyince insanlar baslarını bağlarlar. Huday da bas bolsun (Huda: büyük olsun: Tanrı uludur) denilir. Ates yakılır. Atese ardıç ağacı atılır. Ayrıca 1-2 damla süt saçı edilir. Gök kusağına solonı denilir. Solonı görününce yağmurun yağacağına inanılır. Kamizmde kutsal sayı olmamakla beraber, gibi çift sayılar itibar görürler. Çift olsun denir. Tek sayı istenilmez. Eser bolsun (esli olsun) denilir. Anadolu da gibi sayıların kutsiyeti üzerinde durulur ve bunlar eski Türk inanç sistemi ile ilgilidir. Bazı kesimlerde 7 ve bazı kesimlerde 9 itibarlıdır. Teklik Allah a mahsustur, çift olsun inancı vardır, ancak yaygın değildir. bu durumu ile tespit irdelenmeye muhtaçtır. Saha bölgesi Aiy Tengri inanç sistemi 3-9 lu olarak izah edilir. Ayın görünüsü ile ilgili inançlar iklim bilgisi itibariyle Anadolu da yaygındır. Dolunay hilal ay, Aylık kesmek inançlarını ayın durumuna göre Yıldızım yerinde deme ihtiyacı duyar. Halk arasında bunu demeyenin öleceğine inanılır. Gök gürleyince demir ısırılıp tas duvara dayanılır. Böylece dislerin sağlam olacağına inanılır. Yıldırım göğün kamçısı olarak bilinir. Gök gürler ve yağmur yağmaz ise, toprağın korkutulup mahsülün artacağına inanılır. Gök gürleyip yıldırım çalınca, Allahü Ekber Allah büyüktür denir. Gök kusağı ile ilgili inançlarda, onun altından geçenin cennete gideceğine inanılır ve ilk gören yesili benim der. Kamizm de kırmızı, yesil ve beyaz renkler inanç bakımından itibarlıdırlar. Siyah renk toprak altı ruhlarına aittir. Bunlar sadece Samanlar /Kamlar görüsebilir. Hıristiyan vaftiz babaları kamlar arasında her yıl belirli bir miktar Kam ı Hıristiyan yapmak için planlar yaparlar. Büyük kamlar yıldızlara bakarak o yılın ve gelecek yılların nasıl geçeceğine anlarlar, büyük bir Saman olan Nadya Yuguseva nın dayısı Türk yıldızına bakarak Ulug Türkistan Türk Halkları arasında ciddi ihtilafların çıkacağına ve bunu büyük ölçüde geçmiste kaldığını anlar. Kırmızı, ates iyesi nin rengidir. Altay kadınının 5 bin yıllık genlerindeki gücü anlatır. Altay ın %30 u Altay Türkü ve bu miktarın %28 i Kamizm inançlıdır. Kamizmde, yazılı inanç bilgisi yoktur. İnanç dünyası sözlü geleneklerle sürdürülür. Eskiden dini merasimler büyük dağ tepelerinde ates yakılır, buralarda kutsal ağaçlara süt, et atılır. Halka süt, seker, tuzlu, sütlü kaymaklı çay, ikram edilir. Süt ve et atesin ruhuna da saçı edilir. Güres ve at yarısları yapılır. Altay- ın en güzel kızları toplanıp sarkı söylerler. Müsabakalar koyun ve at derileri üzerinde yapılır. Đkramlarda kürek kemiği, eti ile birlikte en ağırbaslı konuğa verilir. Bu kemiğe bakılarak yılın nasıl geçeceğinin falı ve yorumu yapılır. Ayrıca tas falına bakılır. Uzmanlar özel kamçıları ile çocuklara tedavi seansları yaparlar. Kamizmde suyun ruhu beyaz, toprağın ruhu yesil, günesin ruhu sarı, od/ ates in ruhu kırmızıdır. Saçılar önem sıralarına göre, süt, kurut (peynir), talgon (arpadan yapılır), rakı (ayrandan yapılır). Atese süt damıstım, atese süt damıttım demektir. Atese olduğu gibi, toprağa, ağaca da saçı yapılır. Ayrıca beyaz, yesil, mavi, sarı renklerden 60 cm uzunluğu ve 2 cm genisliğinde adak bezleri asılır. Ağaca adak bezi saçı yapmak, Anadolu da da vardır. Türbelerde de yapılır. Belirli sulara para türünden saçı yapılır. Keza kutsal kayalara da saçı yapılır. Atese yapılan saçı bazen seker, tuz ve et olabildiği gibi, yağ da atıldığı olur. Kamizmde insan toprağa verildikten sonra mezarına gidilmez. Zira ölenin ruhu bu beni çok seviyor, bunu da yanıma alayım der inancı vardır. Ruhlar için kesilecek kurbanın türünü ruh tayin eder. Anadolu da ölen birisinden bahsederken beni çok severdi denilmez. Toprağını sevsin denir. Aksi halde ölünün sevdiği kimseyi yanına alacağına inanılır. Kamizmde, yeni dünyaya gelmis bebeğin göbek bağı kurutulur. Bu parça maske gibi bir beze dikilir. Đçine kuru taneli besinler konulur. Bu özel muska evin temiz yerine konulur. Kam buna bakarak sahibinin geleceğini tahmin edebilir. Bir nevi faldır. Anadolu da çocuğun geleceğinin tayin edeceği inancından hareketle, bebeğin esi, cami, okul, çarsı gibi yerlerin duvar diplerine gömülür. Kamizmde tırnağın inanç bakımından önemi vardır. Tırnak gelisi güzel atılmaz, toprağa gömülmez. Büyükbas hayvanların mide yapısı tırnağa sindirmeye müsait değildir. Tırnaktan sakınmak için sen beni cinlere söyleme, ben de seni ineğe söylemeyeceğim denir. Anadolu da tırnakla ilgili inançlar vardır. Büyü malzemesine tırnak konur. Tırnaktan hareketle nazarlık yapılır. Büyüler tırnağın üzerine yazılır. Tırnak her yere atılmaz. Gece tırnak kesilmez. Kamizmde, dul kadına özel önem verilir, himaye edilir. Allah bunu kesdi, sen kesme denir. Kındık Enesi (ebe) anneden daha fazla önemsenir. Kındık Ene, çocuğun annesinden önce gördüğü için itibarlıdır. Bebek ebesine benzer inancı vardır. Sütü olmayan annenin bebeği ebesinin sütü ile beslenir. Anadolu da ebe, bazen anne kadar, bazan de anneden de önemlidir. Esasen ebe ana, halkın her kesimi tarafından itibar görür. O bir canlının hayata gelmesinde rol almıştır. Ebeler, doğum saptırdıkları insan sayısı nispetinde kutsanırlar. Birçok ebe mezarı türbe olmustur. Bunlar Türk halk sufizminde bibiler olarak bilinir. Kamizmde esik Çocko da oturulmaz. Oturan öksüz kalır inancı vardır. Esikte ayakta da durulmaz. esik ömrü ölçer denir. Ayrıca esiğe asılınmaz, asılmak hayır getirmez. Anadolu da esiğe basılmaz, esikte oturulmaz, oturanın kısmeti kesilir inancı vardır. Türk dünyasının birçok yerinde evin esiğinde görüşülmez, vedalaşılmaz, içeri girmeli veya dışarıya çıkmalı inancı vardır. Kamizmde insanın adı ne kadar güzel ise, o sahsın hayatta o derece mutlu olacağına inanılır. Đlk iki çocuğu yasamayan aile, üçüncü çocuğuna çirkin bir isim koyar ise, çocuğun yasayacağına inanılır. Kamizme göre, Tanrı yer üstünde ruhları, yeryüzünde bitkileri hayvanları ve insanları, yer altında ise cinleri yarattı. Tanrı ve cinlerle iliskiyi sadece Kam kurabilir, Kam gerçek tabirdir. Saman açıklandığı üzere Hıristiyan terminolojisi olup, Ruslar tarafından çıkarılmıştır. Saman ile Kam es anlamda kullanılmıştır. Atabö,Kamizmde yer altı inanç sistematiğinin en büyük gücüdür. Yeryüzünün hakimi Huday dır. Her ikisinin güçleri esittir. Şamanizm / Kamizm din değil, inançtır. Ruhun göçüsü ile Saman/Kam olunur. Kam telepati ile cinlerle, toprakla, ağaçlarla ilişkiye geçip konuşabilir; yer altının kötü/ kara ruhları ile görüşebilir. Gelecek hangi bölgeden kaç Kam ın çıkacağını ünlü Kamlar gününden evvel bilir, açıklama yaparlar. Onun bir isareti vardır. Aynı dönemde iki kam çıkabilir. Kam erkek ve bayan olabilir. Bayan Kamlar daha etkilidir. Gök Tengri, Ai Tengri, Kamizm, Baksicilik gibi isimlerle bilinen ve yörelere göre tezahür biçimleri bazı farklılıklar gösteren eski Türk inanç sistemi ile ilgili çalısmalarımız sürdükçe, konunun mahiyeti de açıklık kazanmaya yüz tuttu. Bayan Kam Nadya YUGUSEVA nın verdiği bilgilerle, bu konuda yaptığımız çalışmalar yeni bir halka kazanmış oldu. Türkiye de eski Türk İnançlarının daha ziyade Alevi ve Bektaşi inançlı kesimlerde sürdürdüğü kanaati hakimdir. Anadolu dan yaptığımız karsılaştırmalar göstermiştir ki, eski inançlarımız bütün kesimlerimizde canlılığını korumaktadır. Sayfa 15

16 Batılıların Gözüyle Türkler Yrd. Doç. Dr. Hamiyet Sezer / Ankara üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Batılılar ile Türklerin temasları yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Bu temaslar ticari, siyasi ve toplumsal amaçlar içermektedir.1 Tarih boyunca Batılılar doğuya devamlı merak duymuşlardır. İlgilerinin temelinde başlangıçta doğu karşısında geri olmalarının verdiği korku varken daha sonraları gelişmeye başlamalarıyla korkunun yerini araştırma, çıkar elde etme gibi nedenler almıştır. Avrupalılar, doğuya özellikle Osmanlı imparatorluğu'na meraklarını gidermek için çok sayıda seyahate çıkmışlardır. Gezilerinin sonucunda da gördüklerini, öğrendiklerini yazmışlar ve bunların yayınlanmasıyla önemli kaynaklar bırakmışlardır. Seyahatname dediğimiz bu eserler tarih açısından değerli bilgileri içermektedir. Gezginlerin eserleri dışında yabancı görevliler de (elçiler, konsoloslar, uzmanlar vs.) zaman zaman hatıralarını yayınlamışlardır. Yazmış oldukları raporlar, mektuplar da görevli bulundukları ülkeler hakkında bilgileri içermektedir.2 Sözünü ettiğimiz bu kaynaklarda özellikle seyahatnamelerde, bir yabancının gözüyle, o ülkenin insanı, toplum yaşantısı, idaresi hakkında detaylı bilgi yer almaktadır. Osmanlı Devleti döneminde, Osmanlı topraklarından geçmiş veya uzun süre bu topraklarda dolaşmış, yaşamış kişilerin seyahatnameleri incelendiğinde değişik izlenimlere rastlanmaktadır. Onların gözlemleri ve bakış açıları zamanla değişiklik göstermektedir. Bu gözlemler genel hatlarıyla şu şekilde ifade edilebilir: Osmanlı Devleti XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa'da hızla ilerlerken Avrupa kamuoyunda müthiş Türk imajı oluşmuş ve korku ortaya çıkmıştı.3 Bununla birlikte Türklere karşı, onların nereden geldiği, kökeni konusunda ki merak, çeşitli araştırmaların da yapılmasına neden oldu. XVI. yüzyılda Avrupa'da Türklere karşı tek yönde birleşmiş ve yoğunlaşmış bir tepki yoktu. Değişik devir ve yerlerde değişen siyasi nedenlere göre Türklere tehlikeli bir kuvvet, bela olarak bakılmıştı. Ancak Avrupa'daki ciddi ve zeki gözlemciler genellemeleri bırakarak Türklerin başarılı oluşlarının temelindeki sebepleri öğrenmek için derin araştırmalara giriştiler.4 Zamanla Avrupa ile Osmanlı Devleti arasında ticari-siyasi ilişkilerin gelişmesiyle Avrupalılar Osmanlı topraklarına seyahatler yapmaya ve tanımaya başladılar. XVII. yüzyıl başlarında Avrupa'da Türklerin barbar oldukları, ülkede zulüm ve vahşetin hüküm sürdüğü düşüncesi hakimdi. Bu düşüncenin oluşmasında Türklerle ilgili yazılan kitapların etkisi olmuştur. Örneğin, Sir Thomas Sherley'in Discours of the Turkes (1617)5 adlı eserinde Türkler aşırı derecede olumsuz anlatılmaktadır. Sherley üç yılını İstanbul da bir hapishanede geçirmiştir. Yazdıklarında Türklerin aşırı gururlu, medeniyetsiz, sarhoş, kaddar, karacahil oldukları anlatılmaktadır.6 Günleri hapishanede geçen birinin bu tür yargılara varması normaldir. Çünkü, kötü olaylarla ve deneyimlerle orada karşılaşmak doğaldır. Yaşananlar da olumsuz düşünceleri doğurmuş olmalıdır. Osmanlı imparatorluğu'nun genişlemesi durup Türkler Avrupa için daha az tehlikeli olmaya başladıklarında, Türk görüntüsünün bir kısmı da değişti, barbar ve zalim nitelemelerinin yerini miskin ve alçak aldı.7 XVIII. yüzyıl Fransız seyyahlarının yazıları Türkler hakkındaki batıl fikirlerin değişmesinde önemli rol oynamıştır. Türkler ile daha fazla kaynaşan Fransızlar Türklerin merhamet ve iyi yürekliliğinden etkilenmişlerdir. Türkler ile daha yakından tanışmaları sebebiyle kişilerin iyi taraflarını görmüşler ve çoğu Türklerin grup olarak Avrupa'da çok iftiraya uğradığını itiraf etmişlerdir. XVII. yüzyıl sonunda artık Türklerin korkulan bir millet olmadıkları fikri yerleşmiş ve XVIII. yüzyıl başlarında kalıplaşmış Rönesans fikirleri kaybolmuş ve Türk sosyal müesseseleri ön planda bir düşünce konusu haline gelmiştir.8 XIX. yüzyılda artık Osmanlı Devleti'nin karşısında güçlü bir Avrupa ve onun vatandaşı vardır. Anlaşılacağı üzere, Avrupalıların Türkler hakkındaki düşünceleri yüzyıllar içerisindeki gelişmelere paralel olarak değişim göstermiştir. Başlangıçta korkulan, barbar olarak görülen millet daha sonra o kadar korkulmasının gereğinin olmadığı anlaşılan bir millet halini almıştır. Osmanlı Devleti topraklarına XIV. yüzyıldan itibaren gelmiş birçok gezginin yazmış olduğu seyahatnamelerde yukarıdaki genel değerlendirmelerin doğrultusunda bazen olumlu, bazen olumsuz görüşlere rastlanmaktadır. Görüşlerin olumlu veya olumsuz olmasının nedenlerinden bazıları bu kişilerin ön yargılı olarak gelmeleri, kısa süre kalıp yeterli değerlendirmelerde bulunamamaları, dili anlamamaları veya tersi yani uzun süre kalmaları, insanları tanımalarıdır. Gelen kişiler ancak ülkenin insanlarını tanıdıktan sonra ön yargılarından kurtulabilmekteydi.9 Sir Charles Fellows ( ) İzmir de bulunduğu yılları anlatırken düşüncelerini şu şekilde ifade etmektedir: "Geldiğim ilk günlerde sevimsiz olarak nitelediğim ve kendilerine karşı önyargılarım olan Türkler hakkındaki düşüncelerim o kadar değişti ki! şimdi onların gelenekleri, alışkanlıkları ve giysileriyle sadece barışmadım, aynı zamanda dost da oldum. Türkler arasında önceden hiç tahmin edemeyeceğim gerçek sevgi, adalet ve dostluk gibi saygı ve sevgi duyulabilecek özelliklere rastladım."10. Fellows, daha sonra Türklerin kendi aralarında saygılı ve sevgi dolu olmadıklarını hayvanlara da sevecenlikle yaklaştıklarını, hepsinin birer kamil insan olduğunu, aptalca konuşan bir kişiye rastlamadığını aktarmaktadır.11 Yukarıdaki satırlardan, seyyahların ön yargılarından ve bilgisizliklerinden kurtuldukları, insanları tanıdıkları zaman görüşlerinin değiştiği ve bunun yazılarına yansıdığı anlaşılmaktadır. Gelen yabancıların Türkçeyi bilmemeleri aynı zamanda Türklerin de yabancı dil bilmemeleri karşılıklı temaslarda yanlışlıklara, yanlış anlaşılmalara sebep olmaktaydı. Bu yüzden Türkçe bilenlerin düşünceleri bilmeyenlerinkinden daha iyi olmuştur. Bilenler Türkçeleri sayesinde daha iyi incelemeler yapabilmişlerdir.12 Böylece başlangıçta, barbar, kaba olan Türkler, ahlaki değerleri övülen kişiler olarak değerlendirilebilmiştir.13 Batı seyahatnameleri iki kısımda değerlendirilebilir. Aydınlanma öncesi ve Aydınlanma döneminden sonraki seyahatnameler. Aydınlanma öncesi yazılanlar ( yy.) bütün önyargılarına rağmen ülkeye merak ederek bakmakta ve anlamaya çalışmaktadırlar. Seyahat, ya kendisini tatmin için, zevk için ya da bilgisini ve görgüsünü arttırmak için yapılıyordu. Aydınlanma döneminden sonra yazılanlar ise biraz daha farklıdır. Kişi artık değişen Avrupa'nın adamı olduğunun farkındadır ve diğer yerleri gelişmeyen bir dünya olarak görmektedir. Bu önemli bir husustur ve artık seyyahlar bir antropolog karakterine bürünmektedir.14 Seyyahlar geldiklerinde daha çok tarihi kalıntıları büyük bir merakla gezmişlerdir. Yazdıklarından, gelmeden önce bu yerler hakkında, daha önceki gezginlerin anılarını okuyarak bilgi edindikleri ve kendi gördükleri zamanki durumuyla karşılaştırmakta oldukları anlaşılmaktadır. Bazen bu kalıntılarla ilgili olarak, daha önce gelmiş gezginlerin buldukları tarihi eserlerden parçaları ülkelerine götürdüklerini not düşmekte sakınca görmemişlerdir. Ayrıca, bölgede yaşayan insanları gelenek göreneklerini, dini inanışlarını yaşayış biçimlerini incelemişlerdir. Osmanlı Devleti'ne gelen gezginler çeşitli amaçlarla gelmişlerdir. Birçoğu gezip görmek için -örneğin İstanbul un tarihi yerlerini, kütüphanelerini gezmek, görmek- veya bilimsel inceleme yapmak amacıyla botanikçiler çeşitli bitkiler hakkında bilgi toplamak üzere- seyahat etmişlerdir. Osmanlı arşivlerinde bu amaçlara yönelik yol emri almak isteğiyle çok sayıda başvurunun olduğunu bilmekteyiz.15 Osmanlı topraklarına çeşitli ülkelerden seyyahlar, görevliler, din adamları gelmiştir. Bunların içerisinde İngiliz,16 İspanyol,17 Alman,18 İtalyan,19 Amerikalılar bulunmaktadır..örneğin bunlardan Amerika misyonerlerinin raporlarında ilginç bilgiler yer almaktadır.20 Bilindiği gibi Amerika 1830'lardan sonra Osmanlı Devleti'ne misyonerler göndermiş ve gelenler özellikle Doğu'daki Hıristiyanlar arasında görev yapmıştır. Yazdıkları raporlarında: Türklerin çoğunun cahil olduğu ama öğrenmeye oldukça istekli oldukları anlatılmaktadır. Ayrıca sanılanın aksine kendi inançlarının dışındaki inançlara saygılı oldukları bildirilmektedir. Böylece Türkler arasında da Hıristiyanlığı yayabilecekleri düşüncesinin olduğu anlaşılmaktadır. Raporlarda; Türklerle doğrudan ilişki kuranların onları daha iyi ve kolay anlayarak tarafsız ve iyi iliģkiler kurdukları, ancak dolaylı yollardan Türkler hakkında bilgi edinebilen ve özellikle Ermenilerle daha çok ilgilenen misyonerlerin Türkler hakkındaki görüşlerinin genellikle olumsuz olduğu görülmektedir.21 Gezginler eserlerinde daha önce de belirttiğimiz gibi Türkler ve yaşadıkları ortamlar, gelenek görenekleri, kişilikleri ile ilgili görüşlerini yazmışlardır. Türklerle ilgili çok söz edilen özelliklerden biri konukseverliktir. Sir Charles Fellows izmir seyahatini anlattığı notlarında bu konuda şunları söylemektedir: "Türkler arasında yaşayan birisinin gözüne çarpan temel özellik, onların konukseverlikleridir. Sayfa 16

17 Bunu bulunduğum her yerde, bir paşadan dağ başındaki çadırında yaşşayan yörüğe kadar herkeste gördüm, hem de hiçbir karşılık beklemeden. Hangi dinden hangi milletten olursa olsun, ister fakir ister zengin olsun ayrım gözetmeksizin, herkesin tek düşüncesi vardı yabancının karnını doyurma"22. Bu konuda J. H. A.Ubicini'de de aynı izlenimlere rastlamaktayız: "Türkiye kadar misafirperver bir ülkeye rastlamadım. Her yanında Müslüman nezaketiyle halk, yabancıya kucak açar, Türk aleyhtarı yazarlar bile bu meziyetlerini teslim etmektedirler. En fakir köyde bile misafirlik denen bir ev bulunmaktadır. Oraya varan yolcu kendisine bir tabak pilav ve kuzu kızartması verileceğinden emin olabilir."23 Kadınlar hakkında da gözlemler vardır. Seyahatnamelere, Türk kadınlarının köylerde ve şehirlerde farklı göründükleri yansımıştır. Köylerde daha az örtünmelerine rağmen, şehirlerdekiler daha kapalıdırlar. Ancak üzerlerine aldıkları örtünün altında oldukça Ģık kıyafetler giymektedirler yılında Ankara'ya bir ziyarette bulunan Andreas David Mordtmann; Ankaralı kadınların iş hayatına katıldığını ve bunun iyi bir yön olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, Kütahya'da ve Ankara'da kaldığı ailelerin kadınlarının ve kızlarının zengin olmalarına rağmen çalıştıklarını da eklemektedir.25 ön yargılarından kurtulan Batılı seyyahlar insanları yakından tanıdıklarında onları daha iyi tanımlamaya başlamaktadırlar. Tabii doğruları görebilmeleri onların yaşadıklarıyla bağlantılıdır. Kadınlarla ilgili gözlemlerde toplum yaşantısını bilmediklerinden, kadınların görüntüsüyle yorum yapmaya kalkanlar yanılmışlar, yanlış bilgiler vermişlerdir. Yaşantıyı yakından görenler ise gerçekleri yansıtabilmişlerdir. Böylece köle ve zulüm yaşantısını yazanların karşısında yanıldıklarını söyleyen bu tür yazarların da olduğu anlaşılmaktadır.26 örneğin Lady Montaqu gibi, o anılarında kadınların yaşantısına tanık olduğu için gerçekleri aktarabilmiştir. Yukarıdaki örnekler de aynı düşünceleri doğrulamaktadır. Türk dili hakkındaki düşünceler de gezginlerin eserlerine yansımıştır. Avrupa'dan Doğu'ya seyahate çıkanların birçoğu önceden gidecekleri ülkelerin dillerini de öğrenmeye çalışmıştır. Bunun için birçoğunun özellikle Arapça, Farsça gibi dilleri öğrendiklerini bilmekteyiz. Türk dili (Osmanlıca) ile ilgili olarak gezginler ya da Osmanlı Devleti topraklarında bir süre kalmış olanlar tarafından, öğrenmenin zor bir dil olduğu ifade edilmektedir. Örneğin M. Stephan Schulz, Türkçe öğrenmenin zorluğundan şöyle söz etmektedir: "Türkler divani yazıyı çok seviyorlardı. Bu yazı biçiminde harfler gereksiz yere uzatılıyor ve insan bir harfi diğeriyle kolayca karıştırabiliyordu ve bambaşka bir anlam ortaya çıkabiliyordu." devamla bir kelimenin çeşitli şekillerde okunabileceği ve bu nedenle farklı anlamlara gelebileceği, bunu bilmenin çok zor olduğu anlatılmaktadır.27 Bu konuyla ilgili olarak François de Tott da Osmanlı Devleti'nde geçirdiği günleri yazdığı hatıralarında düşüncelerini dile getirmektedir. Tott "Osmanlıca öğretmenim ilk önce usul üzere bana yazmayı öğretmeye başladı. Resme olan yatkınlığım başlangıçta önemli ilerlemeler kaydetmeme yardımcı oldu; nihayet okumaya başladım ve zorluklar ortaya çıktı. Sesli harflerin yazılmaması sıkıntılarım ve göğüslemek zorunda kaldığım zor işin mahiyeti hakkında bir fikir verir, işin daha zor tarafı Türklerin kendi lisanlarının fakirliğinden Arapça ve Farsçadan dilbilgisi kuralları almaları, bunlardan beş ayrı alfabe yaratmaları ve yazarların arzularına göre harf çeşitleri kullanmalarıdır. Bir ömür boyunca ancak iyi okumasını öğrendikten sonra kişi kendisine faydalı eserleri ne zaman araştırıp okuyacaktır? Özellikle bu uygunsuzluk yüzünden Türkler cehaletin pençesine düşmüşler ve soyut bilimlerde gerilemişlerdir."28 Osmanlıca ile ilgili olarak bu iki örnek ilginçtir. Dilin zor öğrenildiği ve öğrenmenin uzun zaman aldığını ifade eden Schulz ve Tott, aynı zamanda bu özelliklerinden dolayı Türklerin cahil kalmalarına sebep olduğunu da dile getirmektedir. Türk aile yapısı da bu eserlere geçmiş konulardan biridir. Seyahatnamelerde Türk ailesinin fertlerinin birbirine sağlam bağlarla kenetlendiği, yaşlılar ve çocuklar arasındaki büyük şefkat ve bağlılık olduğu ifade edilmektedir. Böylece birkaç nesil bir arada yaşayabilmektedir. Köylerdeki aileler yoksulluk içinde, yıkık dökük evlerde yaşasalar da bu birlikteliklerini devam ettirip durumlarından memnun görünmeleri gezginlerin dikkatini çekmiştir.29 Şehirlerin genel görüntüleri: Osmanlı Devleti'ndeki şehirlerin yapıları, sokakları, alt yapısı, insanları hakkında seyyahlar çeşitli gözlemlerini aktarmışlardır. Bunlardan çoğunda şehirlerin genel görüntüsünün, yapılanmasının olumlu değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Ancak, doğal güzelliklerinden övgüyle söz etmektedirler. Örneğin izmir ile ilgili, İzmir deki kadınlar oldukça şık giyinmekte ve şehirde canlı bir eğlence kültüründen söz edilmektedir.30 Rudolf von Lindau Konya'daki gözlemlerinde; şehirde gördüğü sokakların şimdiye kadar gördüğü en kötü sokaklar olduğunu yazmaktadır.31 Yine Dr. Lamec Saad da Diyarbakır hakkında fikirlerini şu şekilde ifade etmektedir: TÜRKÇÜ DÜŞÜNCE, TÖRE, TARİH VE EDEBİYAT DERGİSİ "Uzaktan bakıldığında Diyarbakır'ın çok güzel bir görünüşü vardır. Fakat yakından dikkatle bakıldığında bütün evler kara taştan ve çamurdan yapıldığı için bakımsız bir mezarlık gibi görünmektedir. Fakat kapılarından birinden içeriye girildiğinde resim birden bire değişmektedir. Evler neredeyse iç içe ve karanlık sokaklar dar ve eğri büğrü" diyerek devamında kanalizasyon sisteminin çok kötü olduğu, temizliğe dikkat edilmediği de verilen bilgiler arasındadır.32 şehirleri anlatan gezginler daha çok tarihi yerleri incelemişler, şehirlerin geçmişleri ve bu kalıntılar hakkında bilgi vermişlerdir. Ancak, bu bilgilerin birçoğunda rastlanacağı gibi Türklerin tarihi kalıntıları yok ettiği ifadesini eklemeyi de unutmamışlardır. Türklerin kişiliklerine gelince; bu konu ile ilgili olarak gezginler, onların dürüstlükleri, ağırbaşlılıkları, alçak gönüllülükleri, dine bağlılıkları, misafirperverlikleri hakkında hemfikirdirler.33 J. J Fallmerayer ( ) Seyahat Manzaraları adlı eserinde "Türkiye'de hırsız ve katillerin çoğunu acaba neden Hıristiyanlar, bilhassa Rumlar teşkil ediyor? Türkler fakirliğin en zirvesinde bile başkalarının malına canına acaba neden hürmet gösteriyor? Osmanlıların Avrupalılara itimat duymalarını sağlamak, Hıristiyan reayalarına haklı olarak hor bakmalarını Hıristiyan dinine aktarmamak, ulemalarını boğarak bertaraf etmek ve gayri müslimlere olan nefretlerini tatbikattan çıkarıp din kitaplarıyla sınırlı kılmak kabil olabilseydi bu insanları iktidarda bırakmak insaniyetin yararına olurdu" demektedir.34 Bu ifadelerde Türklerin fakirliklerine rağmen hırsızlık ve katil olmak gibi eylemlere girişmedikleri, dürüst oldukları ve iktidarda kalmalarının insanlığın yararına olacağı dile getirilmektedir. Türklerin eşkıyalık yapmadıkları, ahlaklı insanlar oldukları, sevgiye değer verdikleri görüşü Jacob Spon'un yazdıklarından da anlaşılmaktadır.35 Edirne'de uzun süre kalmış ve tamir işiyle uğraşmış Dübel de bir Türk'ün arabasını tamir ettiğini ancak parasını alamadığını daha sonra zorla alabildiğini, ancak bu olayın Türkler arasında çok ender bir örnek olduğunu, Türklerin genelde her türlü ilişkide dürüst insanlar olduklarını belirtmiştir. 36 Batılıların Türkler hakkındaki görüşleri konusu çok geniş araştırmayı gerektiren ve bugüne kadar birçok araştırma yapılmış-yapılacak bir konudur. Sonuç olarak; Batılıların Türklerle ilgili görüşleri ilk temastan itibaren zaman içindeki gelişmelerle değişime uğramıştır. Başlangıçta Osmanlı güçlü, Batılı zayıftır ve Türklerden korkulmaktadır. Merakla ve korkuyla başlayan ilgi giderek araştırmaya dönüşmüş ve Osmanlı Devleti'ni anlamaya yönelik bir hal almıştır. Yapılan gözlem ve incelemeler de kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz düşüncelere varılmış ve bunlar Batılı toplumlara aktarılmıştır. Bu olumlu ve olumsuz görüşlerin oluşmasında seyahat eden kişiler kalış süreleri, toplumdaki kişilerle yakın temas kurup kurmamaları etkili olmaktadır. Daha uzun süre kalma imkanını bulanlar, insanları ve toplumu değerlendirirken daha isabetli kararlara varabilmişlerdir. 1 W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, çev. Enver Ziya Karal, Ankara, 1975, Şerafettin Turan, Türkiye-italya ilişkileri, Selçuklulardan Bizans'ın Sona Erişine, Metis, istanbul, 1990., Orhan Burian, "Türk-ingiliz Münasebetinin ilk Yılları", A... DTCF Dergisi, C. IX/1-2, Mart-Haziran 1951, s Lady Montaqu, The Complete Letters of Lady Mary Worthley Montaqu I, , yay. R. Halsband, Clarendon Press, Oxford, Türkiye Mektupları , çev. Aysel Kurutluoğlu, Tercüman 1001 Temel Eser. François de Tott, Türkler ve Tatarlar Arasında, On Sekizinci Yüzyılda Osmanlı Türkleri, istanbul, Milliyet Yayınları, Helmuth von Moltke, Briefe öber Zustande und Begebenheiten in der Türkei, Berlin, 1876; Türkiye'deki Durum ve Olaylar.zerine Mektuplar , Ankara, Yaşar.nen, "On Altıncı Yüzyıl Alman Seyahatnamelerinde Türkiye", Batı Dil ve Edebiyatları Araştırmaları Dergisi, C. 1/4, A... yay. Ankara, 1969, s Ahmet.. Evin, " Arası Batılıların Türkiye Görüşlerinde Olan Değişim" Türkiye iktisat Tarihi Semineri-Metin-Tartışmalar, 8-18 Haziran 1973, Hacettepe üniversitesi, Ankara, 1975, s Thomas Sherley, Discours of the Turkes, London, Ahmet.. Evin, a.g.m., s Ahmet.. Evin, a.g.m. s A.g.m. s Zeki Arıkan, "Avrupa'da Türk imgesi", Osmanlı 9, Ankara 1999, s ilhan Pınar, Gezginlerin Gözüyle izmir, XIX. Yüzyıl I, izmir 1994, s A.g.e., s Harold Bowen, Türkiye Hakkında ingiliz Tetkikleri, London, 1948, s Zeki Arıkan, a.g.m. s ilber Ortaylı, "Türkler Hakkında Yazılmış Seyahatnameler," I. Uluslararası Seyahatnamelerde Türk ve Batı imajı Sempozyumu, Belgeler, 28. X. 1-XI-1985, Eskişehir, 1987, s Yaşar.nen, a.g.m., s BOA. A. DVN. DVE, Dosya-20, Sıra-21'de kayıtlı belgede; Topkapı Sarayı, Ayasofya ve sair camileri görmek isteyen Prusyalı kont Iskorcavski ve Mösyö Dakiyoski'ye yol emri verilmesi için bir başvurudan söz edilmektedir. Yine Dosya 20, Sıra 22'de aynı konuda izin verilmesini isteyen Prusya sefirinin dilekçesi yer almaktadır. Yol emri ile ilgili bir araştırma üzerinde çalışmalarımız devam etmektedir. 16 Orhan Burian, Türkiye Hakkında Dört ingiliz Seyahatnamesi", Belleten, C. XV/58, Nisan 1951, s Ertuğrul Önalp, "ispanyol Seyyahlarına Göre Türk imajı", I. Uluslararası Seyahatnamelerde Türk ve Batı İmajı Sempozyumu, s ilber Ortaylı, "Bazı 16. Yüzyıl Alman Seyahatnamelerindeki Türkiye şehir ve Köylerine Ait Bilgiler.zerine" A... Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt XXVII/4, Aralık 1972, s , "16. Yüzyıl Seyahatnamelerinde Türkiye" Tarih ve Toplum C. 1/2, Şubat 1984, s Süheyla öncel, " XVIII. Yüzyıl sonlarında Türkiye'de Bir italyan Seyyahı: Giambattista Casti", Batı Dil ve Edebiyatları Araştırmaları Dergisi, C. I/4, A... yay. Ankara, 1969, s Amerikalılardan önce de din adamları gelmiştir. Örneğin Thomas Smith bir İngiliz rahibidir yılları arasında yaptığı Doğu yolculuğunu Remarks upon the Manners, Religion and Government of the Turks, London, 1678 ve A Survey of the Seven Churches of Asia adlı eserlerini yazmıştır. Bu iki eser 1678'de bir kitapta toplanmıştır. James Dallaway da 1794'te ingiltere'nin istanbul elçiliği hekim ve papazlığına atanmıştır. istanbul'daki üç yıllık yaşantısını Costantinople Ancient and Modern with excursions to the shores and islands of Archipelago and to the Troad, London 1797 adlı kitabında yayınlamıştır. 21 Seçil Akgün, "Amerikalı Misyonerlerin Raporlarında Türk imajı", I. Uluslararası., s ilhan Pınar, Gezginlerin Gözüyle izmir, XIX. yüzyıl I, s J. H. A. Ubicini, 1855'de Türkiye II, İstanbul, Tercüman 1001 Temel Eser, 1977, s ilhan Pınar, 19. Yüzyıl Anadolu şehirleri, izmir, 1998, s ilhan Pınar a.g.e., s , aynı konuda İlber Ortaylı, "Bazı 16. yüzyıl Alman Seyahatnamelerinde..., s Bu konuda bkz. Engin Uzmen, "On Dokuzuncu Yüzyıl Sonlarında Bir ingiliz Kadının Gözüyle istanbul", Batı Dil ve Edebiyatları Araştırmaları Dergisi, C. 1/4, s vd. de kadınlarla ilgili görüşlere ayrı bir örnek bulunabilir. 27 ilhan Pınar, Gezginlerin Gözüyle izmir, XVIII. Yüzyıl, izmir, 1996, s François de Tott, a.g.e., s Edward Raczynski, 1814'de İstanbul ve anakkale'ye Seyahat, çev. Kemal Turan, İstanbul, Tercüman 1001 Temel Eser, 1980, s , ilhan Pınar, 19. yüzyıl Anadolu Şehirleri, s. 189., J. H. A. a.g.e, s ilhan Pınar, 19. Yüzyıl Anadolu şehirleri, s ilhan Pınar, a.g.e., s ilhan Pınar, a.g.e., s Edward Raczynski, a.g.e., s , J. H. A., a.g.e., s , İlhan Pınar a.g.e., s ve diğerleri. 34 Johann Strauss, Das Bild von Griechen und Türken Bei Deutschen Reisenden, I. Uluslararası..., s , Alman Seyyahlarda Türk ve Rum/Yunan Tasvirleri, I. Uluslararası., s Ayrıca, dürüstlük, kanaatkarlıkla ilgili bkz. Engin Uzmen, " On Dokuzuncu Yüzyılın Sonlarında Türkiye'ye Bir Yabancı Gözüyle Bakış", Batı Dil ve Edebiyatları Araştırmaları dergisi, C. 1/4, s ilhan Pınar, Gezginlerin Gözüyle İzmir, VII. Yüzyıl, İzmir, 1995, s ilhan Pınar, 19. yüzyıl Anadolu şehirleri, s Sayfa 17

18 Bırakın Gebersinler Ve ben bu yazıyı yazarken gördüğüm son haber; Edirne de cezaevindeki 4 hükümlü ve tutuklunun, eylül ayında başlattıkları süresiz açlık grevine son verdiği bildirildi. İşte bunlar böyle karaktersiz canlılar. Hem süresiz diyor, hem de açlık grevini bitiriyor. O halde biz gelene kadar bekleyin. Bu millet; yıllardır asalak gibi beslendiğiniz, sırtlarından yediğiniz o son lokmayı kursağınızdan geçmeden gırtlağınızı sıkmazsa yazıklar olsun. Tayip Erdoğan ın bilindik hareketlerinden birisi yine geldi. Belki yeni bir kanunu gizlice geçirecekler, belki de bütçe görüşmelerinin televizyonlarda fazla yer bulmaması için yön değiştiriyorlar. Neymiş efenim? Pkklılarla kucaklaşan vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılacakmış, yargılanacaklarmış. Pkklılar açlık grevi yapıyorlarmış. Keşke diyor insan, geberene kadar bırakmasalar o grevlerini. Hatta gazetelerde, televizyonlarda, meclis kürsüsünde onların savunuculuğuna soyunanlar da bir an önce onlarla aynı duyguları paylaştıklarını göstermek amacıyla açlık grevine başlasalar. Bu grevlerinden taviz vermeyip geberene kadar devam ettirseler diye düşünüyor insan. Madem ki grevi İmralı Tatil Köyü nde daimi ikametgahı bulunan başları için yapıyorlar. Apo da eşşek değil ya bu eyleme destek vermeli ve o da greve katılmalıdır. Kendilerine her zaman arka çıkmış, onların yapamadığı, cesaret bile edemediği çoğu şeyi yapmış olan AKP, istediklerini bir şekilde cilalayıp verecektir. Fakat bir eylem yapan ve davasında samimi olduğunu gösteren insan -sa eğer- davasından vazgeçmez ve ölene kadar bu eylemini devam ettirir.arama motorundan soruyorum açlık grevi diye, çıkan sonuçların hepsi Pkklıları destekler nitelikte. Biriniz de milletin sesine tercüman olun mübarekler Örneğin haberde; Açlık grevi nden mektup BDP lileri ağlattı başlığıyla bir haber var. İnsan hayretler içinde kalıyor, onların bir vicdanları var mıydı? diye. Kendileriyle aynı kanı taşıyan teröristler için ağlayan fakat üzerinde binlerce yıllık bir şeref timsali üniformasıyla şehit olan asker için, hazır şablon cevaplar veren, kem küm eden bu tayfanın gözünden yaş akacağına inanmıyoruz. Kaldırın ve yargılayın. Sonuna kadar destekleyelim. Madem siz atamıyorsunuz suratlarına şamarı, bırakın hakimler savcılar atsın o tokadı. Habur dan içeri sokarak yere düşürdüğünüz başları kaldırın ve hesap sorun ekmek yediği tabağı kirletenleri. Arkalarına kimleri aldıkları ve hangi cüretle konuşuyorlar diye soruyoruz. Geçmişi, töresi, devleti olmayanlar, binlerce yıllık bir devlete kafa tutuyor tehdit ediyorlar. Sıkıyorsa kaldırın, yirmi yıl öncesi değil, dağa çıkarız, Kürtleri sokaklara dökeriz diyerek gözdağı veriyor tahrik ediyorlar. Devletin otoritesini üzerlerinde hissetmedikleri için, bnöyle bir otoritenin artık olmadığına ve kendilerini durduracak bir erkin bulunmadığına inandıkları için şuursuzca konuşuyorlar ve kimse karşılık vermiyor. İster korktukları için deyin, ister ellerini çamura bulamak istemedikleri için deyin her ikisi de Pklılara cesaret veriyor ve biz sustukça seslerini daha da yükseltiyorlar. VATAN TOPRAĞI KUTSALDIR KADERİNE TERK EDİLEMEZ Bir başkası; Eşleriniz aileleriniz, sizi sevenler var. Bütün bir Türkiye sizin bu grevleri bir an önce sonlandırmanızı istiyor diye başlıyor. Hayır biz böyle bir şey istemiyoruz. Erdal Bakkal ın da dediği gibi bize böyle bir bilgi gelmedi. İdamı kaldırıp vatan hainleri karşısında eli kolu bağlanan ve son yıllarda katledilen hukukun yapamadığını kendi kendilerine yapıp, kendilerini imha etmelerini istiyoruz. Yeni gelenlerden bir haber; PKK nın üst kuruluşu olan KCK nın Kandil Dağı ndaki elebaşları, PKK/KCKlıların cezaevlerinde sürdürdüğü açlık grevlerinin makul taleplerin karşılık bulması halinde sonlandırılabileceğini açıkladı. Makul talepler ne ola ki? Yeni Oslo lar mı istiyorsunuz, yoksa kısa yoldan Kürdistan mı? Kaç ülke, kaç devlet yönetiyor bu örgütü çözebilmiş değilim daha. Üst kuruluşu da varmış. Genelev işçisi gibi herkesle samimiyetleri var anlaşılan. Emir gelmiş belli ki, sinyal veriyor. Grev bitiyor sofraları hazırlayın diye. Sayfa 18

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BÖLÜMÜ. AHISKA TÜRKLERİ VE AHISKA TÜRKLERİ NİN BASINDA YER ALIŞI Lisans Tezi

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BÖLÜMÜ. AHISKA TÜRKLERİ VE AHISKA TÜRKLERİ NİN BASINDA YER ALIŞI Lisans Tezi Yazar: Rasim SHAKİROV T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BÖLÜMÜ AHISKA TÜRKLERİ VE AHISKA TÜRKLERİ NİN BASINDA YER ALIŞI Lisans Tezi RASİM ŞAKİROV Tez Danışmanı: Yard.

Detaylı

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK T.C. BAŞBAKANLIK DEVLET ARŞİVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 88 OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK A N K A R A 2 0 0 7 1 P r o j e Y ö n e t i c

Detaylı

TARİH BOYUNCA ANADOLU

TARİH BOYUNCA ANADOLU TARİH BOYUNCA ANADOLU Anadolu, Asya yı Avrupa ya bağlayan bir köprü konumundadır. Üç tarafı denizlerle çevrili verimli topraklara sahiptir. Dört mevsimi yaşayan iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle

Detaylı

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEOG ÇIKMIŞ SORULAR - 3. ÜNİTE Batı cephesinde Kuvâ-yı Millîye birliklerinin faaliyetlerini ve düzenli ordunun kurulmasını değerlendirir.türk milletinin Kurtuluş Savaşı

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders Dr. İsmail BAYTAK Orta Asya Tarihine Giriş Türk Adının Anlamı: Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı Türk adından ilk olarak Çin Yıllıklarında bahsedilmektedir. Çin kaynaklarında

Detaylı

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

ETKİNLİKLER/KONFERSANS ETKİNLİKLER/KONFERSANS Anadolu'nun Vatanlaşmasında Selçukluların Rolü Züriye Oruç 1 Prof. Dr. Salim Koca'nın konuk olduğu Anadolu'nun Vatanlaşmasında Selçukluların Rolü konulu Şehir Konferansı gerçekleştirildi.

Detaylı

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU Osmanlı Devleti nin 19. yüzyılda uyguladığı denge siyaseti bekleneni vermemiş; üç kıtada sürekli toprak kaybetmiş ve yeni yeni önem kazanan petrol Osmanlı

Detaylı

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları Cumhuriyetin kuruluşu Anadolu insanının iman, namus, bağımsızlık, özgürlük, vatan ve millete sevgi ile bağlılığının inancı ve iradesi ile kendisine önderlik yapan Mustafa

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN EĞİTİM GEÇMİŞİ 1. Hukuk Lisansı (2000) Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. Kamu Hukuku Yüksek Lisansı (2006) Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sosyal

Detaylı

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN Cömert, cefakâr, cana yakın bir insandır Musa Doğan (1923-1992). Dostlarını seven; vefa ve yardımını kimseden esirgemeyen örnek bir insandır o. Siyasete il genel meclisi

Detaylı

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI HAFTALAR KONULAR 1. Hafta TÜRK DEVRİMİNE KAVRAMSAL YAKLAŞIM A-) Devlet (Toprak, İnsan Egemenlik) B-) Monarşi C-) Oligarşi D-) Cumhuriyet E-) Demokrasi F-) İhtilal G-) Devrim H-) Islahat 2. Hafta DEĞİŞEN

Detaylı

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ KANAYAN YARA KARABAĞ Astana Yayınları KANAYAN YARA KARABAĞ Derleyen: Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz,

Detaylı

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı öldürdü 7 Şubat 1988 doğumlu Mübariz İbrahimov, 2005 yılında Azerbaycan İçişleri Bakanlığı na bağlı Özel Kuvvetler Bölüğünde, askerlik hizmetini yaparak

Detaylı

İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü?

İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü? İsrailli casus Eli Cohen'in saati, Suriye'de idam edilmesinden yarım asır sonra ülkesine nasıl geri döndü? İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 1965'te Suriye'de idam edilen ünlü casus Eli Cohen'in kol

Detaylı

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI 5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ Prof. Dr. Atilla SANDIKLI Karadeniz bölgesi; doğuda Kafkasya, güneyde Anadolu, batıda Balkanlar, kuzeyde Ukrayna ve Rusya bozkırları ile çevrili geniş bir havzadır.

Detaylı

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ 1 SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ Gürbüz MIZRAK Süleyman Şah Türbesi ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisindeydi. Burası Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak

Detaylı

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM Türk Dünyası, Türk milletine mensup bireylerin yaşamlarını sürdürdüğü ve kültürlerini yaşattığı coğrafi mekânın tümünü ifade eder. Bu coğrafi mekân içerisinde Türkiye, Malkar Özerk,

Detaylı

Beykozlu Şehidimiz Er Erhan TERLETME ye Son Görev - Özgün Haber

Beykozlu Şehidimiz Er Erhan TERLETME ye Son Görev - Özgün Haber 1 / 6 Hatay İskenderun'da haince planlanan pusuda hayatını kaybeden Beykozlu şehidimiz Deniz Topçu Er Erhan TERLETME'ye son görev için bütün İstanbul bir araya geldi. Beykozlu şehidimiz sabah saatlerinde

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Ocak 05, 2017-4:11:00 Başbakan Binali Yıldırım, Keçiören Belediyesi önünde düzenlenen metro açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu

Detaylı

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi TARİH Tarihi kaynaklar bize, Adapazarı yerleşim bölgesinde önceleri Bitinya'lıların, ardından Bizanslıların yaşadıklarını bildirmektedir. Öte yandan, ilim adamlarının yaptıkları araştırmalara göre; Sakarya

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ün 1928 yılında Ankara

Detaylı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI HÜRRİYET İLKOKULU 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 1 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI Sayın Müdürüm, Saygı Değer Öğretmenlerim,Kıymetli

Detaylı

SAYFA BELGELER NUMARASI

SAYFA BELGELER NUMARASI İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... SAYFA BELGELER NUMARASI 1. 27 Ekim 1922 tarihinde İsmet Paşa nın Dışişleri Bakanlığına ve Fevzi Paşa nın Batı Cephesi Komutanlığına atanması... 1 2. İstanbul daki mevcut

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI:

ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: ISBN NUMARASI: Bu formun ç kt s n al p ço altarak ö rencilerinizin ücretsiz Morpa Kampüs yarıyıl tatili üyeli inden yararlanmalar n sa layabilirsiniz.! ISBN NUMARASI: 65482464 ISBN NUMARASI: 65482464! ISBN NUMARASI:

Detaylı

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com

MİLLİ MÜCADELE TRENİ www.egitimhane.com MİLLİ MÜCADELE TRENİ TRABLUSGARP SAVAŞI Tarih: 1911 Savaşan Devletler: Osmanlı Devleti İtalya Mustafa Kemal in katıldığı ilk savaş Trablusgarp Savaşı dır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal in ilk askeri

Detaylı

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Yakın Doğu Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi ne aittir. Bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan

Detaylı

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

Şerafettin TUĞ Kaymakamı T.C. GAZİEMİR KAYMAKAMLIĞI İLÇE YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ SAYI :BO54VLK4354802.880,01/ 1462 08.09.2010 KONU :19 Eylül 2010 Gaziler günü... GAZİEMİR Gaziemir İlçesi 19 Eylül 2010 Gaziler Günü Anma Tören Programı

Detaylı

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler On5yirmi5.com Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler nelerdir? Yayın Tarihi : 12 Kasım 2012 Pazartesi (oluşturma : 12/22/2018) Cemiyetler-Zararlı ve Yararlı

Detaylı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz ANMA PROGRAMI 1. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı 4 2. Çeşitli Yönleriyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk 10 (Yrd. Doç. Dr. Levent KALYON) 1. Resimlerle Atatürk 15 2. Kendi sesiyle Atatürk 18 2 Beni görmek

Detaylı

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER

KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER KURTULUŞ SAVAŞI CEPHELER DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ KURTULUŞ SAVAŞI DOĞU VE GÜNEY CEPHESİ DOĞU CEPHESİ Ermeniler XIX. Yy`a kadar Osmanlı topraklarında huzur içinde yaşadılar, devletin çeşitli kademelerinde

Detaylı

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 19.yy.sonlarına doğru Osmanlı parçalanma sürecine girmişti. Bu dönemde

Detaylı

Başbakan Yıldırım, İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Gemlik-Bursa Kesimi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Gemlik-Bursa Kesimi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu Gemlik-Bursa Kesimi Açılış Töreni nde konuştu Mart 12, 2017-7:32:00 Başbakan Binali Yıldırım, İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu'nun Gemlik-Bursa kesimi açılış

Detaylı

KÖKSAV E-Bülten. Hassas Konular KÖK SOSYAL VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI. 2 Aralık 2007 Rusya Federasyonu DUMA seçimleri ve Kafkasya

KÖKSAV E-Bülten. Hassas Konular KÖK SOSYAL VE STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI. 2 Aralık 2007 Rusya Federasyonu DUMA seçimleri ve Kafkasya Hassas Konular 2 Aralık 2007 Rusya Federasyonu DUMA seçimleri ve Kafkasya Ufuk Tavkul 29 Ocak 2008 Rusya Federasyonu Parlamentosu nun alt kanadı Duma seçimleri 2 Aralık 2007 tarihinde gerçekleştirildi.

Detaylı

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS Tezli yüksek lisans programında eğitim dili Türkçedir. Programın öngörülen süresi 4

Detaylı

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH SORU 1: MÖ 2450 yılında başlayan ve 50 yıl süren bir savaş kaç yılında sona ermiştir? İşlemi nasıl yaptığınızı gösteriniz ve gerekçesini belirtiniz. (2 PUAN) SORU 2: Uygurlar

Detaylı

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 II. Meşrutiyete Ortam Hazırlayan Gelişmeler İç Etken Dış Etken İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri 1908 Reval Görüşmesi İTTİHAT ve TERAKKÎ CEMİYETİ 1908 İhtilâli ni düzenleyen

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz

Detaylı

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı. MUSUL SORUNU VE ANKARA ANTLAŞMASI Musul, Mondros Ateşkes Anlaşması imzalanmadan önce Osmanlı Devleti'nin elinde idi. Ancak ateşkesin imzalanmasından dört gün sonra Musul İngilizler tarafından işgal edildi.

Detaylı

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük DİRİLİŞİN DESTANI: SAKARYA 1 Kütahya- Eskişehir Savaşı nda ordumuz Sakarya Nehri nin doğusuna çekilmişti. 2 TEKÂLİF-İ MİLLİYE NİN SAKARYA SAVAŞI NA ETKİSİ Tekâlif-i Milliye kararları daha uygulamaya yeni başlandığı için Sakarya

Detaylı

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ BAKİ SARISAKAL SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ 1880 yılının başında Samsun da açıldı. Üçüncü Ordu nun sorumluluğu altındaydı. Okulun öğretmenleri subay ve sivillerdi. Bu okula öğrenciler

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ-I Dersin Adı Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi-I Dersin Kodu 630909 Dersin Türü Dersin Seviyesi Dersin AKTS Kredisi Haftalık Ders Saati Zorunlu Önlisans 2 AKTS 2 (Kuramsal)

Detaylı

İstanbul 13. Müebbet çıktı

İstanbul 13. Müebbet çıktı 19 MART 2013 www.reisgida.com.tr Müebbet çıktı ERGENEKON davasında Savcı Pekgüzel, mütalaasını mahkemeye sundu. İlker Başbuğ dahil 64 sanık için ağırlaştırılmış müebbet istendi. İstanbul 13. Ağır Ceza

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri 19. yy da Osmanlı ve Bizans hakkındaki araştırmalar ilerledikçe benzerlikler dikkat çekmeye başladı. Gibbons a göre Osm. Hukuk sahasında

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 017-018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı 1. 1. XIV. yüzyıl başlarında

Detaylı

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası Temmuz 15, 2015-4:50:00 Başbakan Ahmet Davutoğlu, salonda bulunanlara, "Bayrama ulaşmadan önce bir bayramı daha sizlerle yapabilmek için bu atama merasimi gerçekleştirme

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

Gürcistan Dostluk Derneği. Faaliyet Raporu. Yayınlar Sosyal-Kültürel Etkinlikler İnsani Yardımlar Eğitim Faaliyetleri

Gürcistan Dostluk Derneği. Faaliyet Raporu. Yayınlar Sosyal-Kültürel Etkinlikler İnsani Yardımlar Eğitim Faaliyetleri Gürcistan Dostluk Derneği Faaliyet Raporu Yayınlar Sosyal-Kültürel Etkinlikler İnsani Yardımlar Eğitim Faaliyetleri Yazılı ve Görsel Yayınlar Gürcistan daki Müslüman toplumun ihtiyaçları doğrultusunda

Detaylı

03 Ocak 2018 Çarşamba 09:24 Bu haber 3530 kez okundu.

03 Ocak 2018 Çarşamba 09:24 Bu haber 3530 kez okundu. KARSLIOĞLU NUN ACI GÜNÜ Düzce Ticaret Borsası Başkanı Nurettin Karslıoğlu nun babası 90 yaşındaki Selahattin Karslıoğlu vefat etti. Baba Karslıoğlu, gözyaşları içinde son yolculuğuna uğurlandı. 03 Ocak

Detaylı

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Leyla Tavflano lu Çok sıklıkla Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan a gittiğim için olsa gerek beni bu oturuma konuşmacı koydular. Oraların koşullarını

Detaylı

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) Lozan Antlaşması, Türk Kurtuluş Savaşı nı sona erdiren antlaşmadır. Bu antlaşma ile Misak-ı Milli büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Şekil 1. Kasım 1922 de Lozan Konferansı

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti

1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti 1. Aile tarihimizi araştırırken aşağıdaki eşyalardan hangisi bize yararlı olabilir? A) Çeyiz sandığı B) Oyuncak kamyon C) Bilgisayar D) Tansiyon aleti 2. Aile geçmişini öğrenen bir kimsede aşağıdaki duygulardan

Detaylı

Roma mimarisinin kendine

Roma mimarisinin kendine Roma Bahçe Sanatı Daha sonraları Roma İmparatorluğunun en fazla geliştiği yıllarda, Romalı generallerin harpler sonucu dünyanın dört köşesine Roma mimarisinin taşınmasına sebep olmuştur. Roma mimarisinin

Detaylı

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF Orta Asya Tarihi adlı eser Anadolu Üniversitesinin ders kitabıdır ve Ahmet Taşağıl gibi birçok değerli isim tarafından kaleme alınmıştır. PDF formatını bu adresten indirebilirsiniz.

Detaylı

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA) Osmanlı devletinde ülke sorunlarının görüşülüp karara bağlandığı bugünkü bakanlar kuruluna benzeyen kurumu: divan-ı hümayun Bugünkü şehir olarak

Detaylı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER SOSYAL BİLGİLER KONU:ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ (Büyük)Asya Hun Devleti (Köktürk) Göktürk Devleti 2.Göktürk (Kutluk) Devleti Uygur Devleti Hunlar önceleri

Detaylı

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum Kunduz'da yaşanan savaş ABD için iki seçeneği ortaya çıkardı; ya işgal güçlerini artıracak yada Taliban'ın ilerleyişine göz yummak zorunda

Detaylı

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni KTSO BAŞKANLARINDAN KARAMAN OSB DE ÇIKAN BÜYÜK YANGIN A GEÇMİŞ OLSUN MESAJI Odası Meclis Başkanı M. Gökhan Alkan ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Odası Meclis Başkanı Toktay, Organize Sanayi Bölgesinde

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? 1)Birinci İnönü Savaşının kazanılmasından sonra halkın TBMM ye ve düzenli orduya güveni artmıştır. Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir? A)TBMM seçimlerinin yenilenmesine

Detaylı

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası 1 / 6 2017/12/26 13:47 Aboneler İletişim 26 Aralık 2017 Salı Apple Android İSTANBUL 12 C / 8 C EURO 4,52 USD3,8 ALTIN156,41 % -0,03 % -0,11 % 0,28 YAZARLAR GÜNDEM SİYASET TÜRKİYE DÜNYA EKONOMİ KÜLTÜR-SANAT

Detaylı

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda

Detaylı

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ (SSCB), ORTA ASYA'DAKİ TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI.

SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ (SSCB), ORTA ASYA'DAKİ TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI. SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ (SSCB), ORTA ASYA'DAKİ TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI 1. Çarlık Rusyası'nın Yıkılışı ve Bolşevik İhtilali 1917 Martında I. Dünya Savaşı'nın olumsuz etkileri çarlık yönetimi

Detaylı

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Yunan İstihbaratına çalışan ve kendisini Pontusçu olarak niteleyen Theodoros Pavlidis in Samsun bağlantıları akıllarda şüphe uyandırırken Samsun da Pontusçu faaliyetleri

Detaylı

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum: T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU Ekonomik Durum: 1. Avrupa daki gelişmelerin hiçbiri yaşanmamıştır. Avrupa da Rönesans ve Reform

Detaylı

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TEOG ÇIKMIŞ SORULAR - 1. ÜNİTE Atatürk ün askerlik hayatı ile ilgili olay ve olguları kavrar. Örnek olaylardan yola çıkarak Atatürk ün çeşitli cephelerdeki başarılarıyla

Detaylı

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: DOĞUBAYAZIT M. M. FAHRETTİN PAŞA ANADOLU İMAM-HATİP LİSESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIFLAR SEÇMELİ TARİH DERSİ 1. DÖNEM 2. ORTAK SINAV SORULARI A GRUBU ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI: SORULAR

Detaylı

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi DURAKLAMA DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU XVII.YÜZYILDA OSMANLI- AVUSTRYA VE OSMANLI- İRAN İLİŞKİLERİ a-avusturya ile İlişkiler

Detaylı

ŞANLIURFA YI GEZELİM

ŞANLIURFA YI GEZELİM ŞANLIURFA YI GEZELİM 3. Gün: URFA NIN KALBİNDEN GÜNEŞİN BATIŞINA GEZİ TÜRKİYE NİN GURURU ATATÜRK BARAJI Türkiye de ki elektrik üretimini artırmak ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ndeki 9 ili kapsayan tarım

Detaylı

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL

9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL 9 EYLÜL 1922 BAKİ SARISAKAL 9 EYLÜL 1922 Güzel İzmir imizin kurtuluşu, bugün doksan birinci yılına basıyor. Bu mutlu günü anarken, harp tarihinde eşi görûlmiyen Başkomutanlık Meydan Muharebesindeki geniş

Detaylı

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ Bursa Milletvekili Aday Adayı Türk Milleti karar arifesindedir. Ya İkinci Endülüs, ya da yeniden

Detaylı

Amiral Turgut Reis 449 nci ölüm yıl dönümünde anıldı

Amiral Turgut Reis 449 nci ölüm yıl dönümünde anıldı Amiral Turgut Reis 449 nci ölüm yıl dönümünde anıldı Ünlü Türk denizcisi Turgut Reis, 449. ölüm yıl dönümünde Bodrum Belediyesi tarafından düzenlenen etkinliklerle anıldı. Atatürk Meydanı nda düzenlenen

Detaylı

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan

Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan Çepeçevre Karadeniz Devam Eden Sorunlar, Muhtemel Ortakl klar - Güney Kafkasya ve Gürcistan aç s ndan Hasan Kanbolat 8 Ağustos ta Güney Osetya Savaşı başladığından beri Güney Kafkasya da politika üreten,

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

Çanakkale Savaşı'ndaki Osmanlı Yahudileri

Çanakkale Savaşı'ndaki Osmanlı Yahudileri Çanakkale Savaşı'ndaki Osmanlı Yahudileri Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Yahudileri sergisi Caddebostan Kültür Merkezi'nde (CKM) açıldı. 500. Yıl Vakfı, Kadıköy Belediyesi ve Haydarpaşa-Kadıköy

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14 Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Ders Notu OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ (1300-1453) 1. OSMANLI'DA DEVLET ANLAYIŞI Türkiye Selçuklu Devleti

Detaylı

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10 Gül, ABD ile hizmet sözleşmesi yapmıştır İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün Ankara da bir basın toplantısı düzenledi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ü ABD ile yaptığı gizli anlaşmayı

Detaylı

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. 1 ALTERNATİF AKIM Excellence and innovation built into every design. EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ. ALTERNATİF AKIM 2 1914-1918 Dünya Savaşı Bu savaş dünyada bazı şeylerin değişmesine sebep

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti: Türk Ocakları Genel Merkezi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Efendi BARUTCU, Türk Ocakları nın 100 üncü kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Sönmeyen Ocak Türk Ocakları ve Türkiye nin Geleceği konulu

Detaylı

AHISKA TÜRKLERİ (Sözlü Kültür Bağlamında)

AHISKA TÜRKLERİ (Sözlü Kültür Bağlamında) T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI AHISKA TÜRKLERİ (Sözlü Kültür Bağlamında) Yüksek Lisans Tezi Fatima Devrisheva Ankara-2006 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YĠTĠRDĠKLERĠMĠZ ve ANMALAR

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YĠTĠRDĠKLERĠMĠZ ve ANMALAR YĠTĠRDĠKLERĠMĠZ ve ANMALAR PROF. DR. H. NUSRET YÜKSELER HOCAMIZ SONSUZLUĞA UĞURLANDI İTÜ Elektrik Fakültesi'nden 1955'de mezun olan ve çalışmalarını, Kasım 1998'de emekli oluncaya kadar, EMO çalışmalarına

Detaylı

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor?

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor? HABER MERKEZİ- Mersin in Tarsus ilçesinde yaklaşık 1 yıldır devam eden kazı ile ilgili gizem her geçen gün

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ

T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK TESTİ DİKKAT! BU BÖLÜMDE YANITLAYACAĞINIZ TOPLAM SORU SAYISI 0 DİR. ÖNERİLEN YANITLAMA SÜRESİ 40 DAKİKADIR. ) I Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu. ) Mondros Ateşkesi

Detaylı

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI AĞUSTOS 2017 Bülten 4 AĞUSTOS 2017 BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI Burdur 1 inci, 2 inci Organize Sanayi Bölgesi ve Isparta Süleyman Demirel Organize Sanayi

Detaylı

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir.

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir. YAZIM KURALLARI BÜYÜK HARFLERİN YAZIMI *Bitmiş cümleler büyük harfle başlar. İnanmak, başarmanın yarısıdır. * Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın

Detaylı

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ Cumartesi, 04 Kasım :31 Video izle: http://www.dailymotion.com/video/x67kzj3 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Türkiye Cumhuriyeti olarak üzerimize düşen bir şey varsa bu noktada burası için, Yunanistan için elimizi taşın

Detaylı

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti Emekli Albay Ümit Yalım, Bu iktidar önce Ege de, Yunanistan a geçen 17 adanın hesabını versin dedi. Cumhurbaşkanı

Detaylı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi Erdoğan, "OHAL uygulaması kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir" dedi. 21.07.2016 / 09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından

Detaylı