ORAL LİKEN PLANUS'A GÜNCEL TEDAVİ YAKLAŞIMLARI
|
|
- Savas Reza
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 T.C. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı ORAL LİKEN PLANUS'A GÜNCEL TEDAVİ YAKLAŞIMLARI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Barış TURGUT Danışman Öğretim Üyesi : Doç. Dr. İlgen ERTAM İZMİR-2014
2 ÖNSÖZ Tezimin hazırlanması sırasında her türlü yardım ve bilgilerini benden esirgemeyen çok değerli hocam Sayın Doç. Dr. İlgen ERTAM 'a ve tüm hayatım boyunca beni destekleyen aileme çok teşekkür ederim.saygılarımla, İZMİR-2014 Stj. Diş Hekimi Barış TURGUT
3 İÇİNDEKİLER SAYFA Giriş ve Amaç...1 Genel Bilgiler Oral Liken Planus Epidemiyoloji Patogenez Etiyoloji Klinik Ekstra Oral Tutulum Tanı ve Ayırıcı Tanı Tedavi Maling Transformasyon...19 Özet...21 Kaynakça...22 Özgeçmiş...26
4 GİRİŞ ve AMAÇ Tanı ve tedavi açısından birçok dermatolog için zor bir alan olan oral mukoza hastalıklarından liken planus neden olduğu eğrelti otu görünümündeki beyaz plaklar nedeniyle diğer hastalıklarla karşılaştırıldıklarında tanı koymanın daha kolay olduğu bir hastalıktır. Hastalara verdiği şikayetlerin yanı sıra hastalığın taşıdığı malign potansiyel bu hastalıkların takip ve tedavisine belirgin bir önem kazandırmaktadır. Burada oral liken planusta ki güncel tedavi seçenekleri ve diş hekimliği yaklaşımı derlenmiştir.
5 GENEL BİLGİLER. Tanım olarak likenler, simbiyotik yosun ve mantarlardan oluşmuş primitif bitkilerdir, planus ise latince "düz" anlamına gelir. Liken planus (LP) terimi, kelime anlamı olarak düz-fungal bir patolojik lezyonu akla getirse de günümüzde immünolojik patogeneze sahip mukokutanöz bir hastalığı tanımlamaktadır. Liken planus hastalığı ilk kez 1869'da Erasmus Wilson tarafından tanımlanmıştır. LP, kutanöz ve mukozal yüzeyleri tutan epitelyal hücrelere karşı T hücrelerinin inatçı birikimi ile karakterize kronik immunolojik, inflamatuar bir hastalıktır. LP'nin klinik varyantları deri lezyonları, deri ekleri ve mukozal olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır. Deri lezyonları, tipik, yassı, lokalize, annüler, lineer, hipertrofik, nodüler, atrofik, büllöz, eroziv, aktinik, plantar ve lupus eritematozus ile birlikte görülen tip olarak bilinmektedir. Deri eklerinden tırnak ve saç tutulumu gözlenmekte olup bu grupta liken planopilaris ve foliküler LP yer almaktadır. Mukozal tutulum ise oral, genital ve anal bölge tutulumundan oluşur. LP hastalığının öyküsü değişkenlik gösterebilir. Hastaların 2/3'ünde hastalık 1 yıldan az sürelidir.erüptif LP'de lezyonlar 6-12 ayda iyileşir. %95'ten fazla hastada 2 yıl içinde iyileşme olur ve nüksler sık değildir. Hastaların çoğu spontan olarak 2. yılda iyileşir. Müköz membranları tutan LP çok daha kronik seyirlidir. Ek olarak liken planopilaris genellikle sikatrizan alopesiye neden olur ve tipik olarak kalıcıdır. LP nin görülme sıklığı kadınlarda daha fazladır. Erkeklerde 20'li yaşların erken dönemlerinden 60 yaşlarına kadar sabit bir oranda görülür. Kadınlarda ise artan yaşla birlikte yeni vaka oranı artmaktadır ve 60 yaş civarında en üst seviyeye ulaşmaktadır. LP'nin primer lezyonları, karakteristik, neredeyse patognomonik olan küçük, viyole renkli, üst yüzeyi düz, poligonal papüllerden oluşur.
6 Lezyonlarınbaşlangıçtaki görüntüleri eritemli iken; ilerlemiş olgularda viyoledir. Eski ve iyileşmekte olan lezyonlar sıklıkla hiperpigmentedir. Yüzey parlaktır, kuru ve az sayıda yapışık skuam bulunur. Yüzeyde gri veya beyaz, noktalar veya çizgiler (Wickham çizgileri) izlenir. Wickham çizgileri granüler tabakanın fokal kalınlaşmasını temsil eder ve ince beyaz dantel ağı şeklinde görülür. Lezyonlar toplu iğne başı büyüklüğünde papüller şeklinde başlar ve cm çaplı plaklara dönüşür. Daha büyük lezyonlar sık görülmez. Lezyonlar el bilekleri, gövde, uylukların iç yüzü, baldırlar, el sırtları ve peniste yerleşmeye eğilimlidirler. Yüz çok nadiren tutulur ve yüz tutulumu olduğunda genellikle göz kapakları ve/veya dudaklarla sınırlıdır. Avuç içi veya ayak tabanlarında küçük papüller veya plaklar görülebilir. LP'ye damgasını vuran iki bulgu yoğun kaşıntı ve Koebner fenomeninin varlığıdır. Kaşıntı deri lezyonlarının görünümünden önce başlar. Akut vakalarda kaşıntı çok şiddetli olabilir. Müköz membranlar, özellikle de oral mukoza sıklıkla etkilenir. OLP'li hastaların %20'sinde deri lezyonları da bulunabilir. 1.Oral Liken Planus 1895 te Wickham LP lezyonlarının üzerindeki beyaz çizgiyi tarif etmiş,oral lezyonların histolojik açıdan tanımlanması ise 1906'da Dubreuilh tarafından gerçekleştirilmiştir. Oral Liken Planus, en sık görülen noninfeksiyöz ağız mukozası hastalığıdır. OLP, oral mukozanın tüm beyaz lezyonlarının yaklaşık olarak % 9' unu oluşturmaktadır. Oral liken planus, kendiliğinden iyileşme şansı düşük olan; sistemik liken planusa göre çok daha kronik seyreden ve yaklaşık 25 yıl sürebilen lezyonlardan oluşmaktadır. Oral liken planusun spontan gerileme oranı düşüktür.
7 Literatürde bu oranı % 6,5 olarak bildirmiştir (5). Eskiden OLP hastalığı tamamen zararsız bir hastalık olarak kabul edilirdi fakat bu bakış açısı OLP lezyonlarından gelişen karsinom vakalarının rapor edilmesiyle değişmiştir. OLP nin premalign olma özelliği tartışmalı olsada skuamöz hücreli karsinom gelişme riski göz önünde bulundurulmalıdır Epidemiyoloji Dental kliniklere herhangi bir nedenle başvuran hastalarda OLP prevelansı %0,48-2,3 olarak bildirilmektedir (3).Yapılan çalışmaların çoğunda OLP nin kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2 kat fazla olduğu, en fazla yaş aralığında ve bukkal mukozada olduğu görülmüştür(11). 3 Bazı çalışmalara göre OLP' li erkeklerde OLP' li kadınlara göre hastalığın başlama yaşı on yıl daha erken olarak belirlenmiştir. Oral mukozal lezyonların sıklığını belirlemeye yönelik çalışmalarda kırsal kesim ve şehirde yaşama göre farklı sonuçlar bulunmuştur. Çalışmalarda şehirde yaşayanlarda kırsal kesimde yaşayanlardan daha fazla oranda OLP görüldüğü bulunmuştur(9) Patogenez Hastalığın patogenezinde etkili olduğu düşünülen mekanizmalar genel olarak antijene özgü olan ve olmayan mekanizmalar olarak ayrılabilir. Antijene özgü mekanizmalar bazal keratinositler tarafından antijen sunumu ve CD8+ sitotoksik T hücreleri tarafından antijen spesifik keratinositlerin öldürülmesini kapsar. Spesifik olmayan mekanizmalar ise OLP lezyonlarındaki mast hücre degranülasyonunu ve matriks metalloproteinaz aktivasyonunu içerir. Bu mekanizmalar yüzeyel lamina propriada T hücre birikimi, bazal membran yıkımı, intra epitelyal T hücre
8 migrasyonu ve keratinosit apoptozisine neden olur. Mevcut veriler OLP nin T hücre aracılı otoimmün bir hastalık olduğunu göstermektedir. Oto-sitotoksik CD8+ T hücreleri epitelial apopitozisi tetikler. Endojen ve ekzojen faktörlerin tetiklediği hücre aracılı immunnite tümör nekroz faktör alfa (TNF-α), IFN-γ) ve keratinosit/t hücre/antijen-üreten dentrtik hücre üretimiyle sonuçlanır. OLP lezyonel T hücreleri interlökin 4 ve 10 (IL4, IL10) ve de dönüştürücü büyüme faktörü beta (TGF-β) üretmezler. OLP patogenezinde CD8+ T hücrelerinin dominant rolü infiltre lenfositlerden CCR5 ve CCR3 kemokinlerinin ve bunların ilgili ligandları RANTES/CCL5 ve IP-10/CXCL10 ekspresyonunun artması ile açıklanmaktadır(8). 4
9 Şekil 1 : OLP'nin Patogenezinde Antijene Özgü Mekanizma Etiyoloji Literatür incelendiğinde, OLP'nin etiyolojisinde, psikolojik faktörlerin,tütün çiğneme sigara içme alışkanlığının, genetik faktörlerin,kandida enfeksiyonlarının, hematolojik anomalilerin, immünolojik faktörler ve nonsteroidal antienflamatuvar ilaçların, rol oynadığını gösteren birçok çalışma yapılmıştır. Bu faktörlerin çoğunun, primer faktör olmaktan ziyade, olaya eklenen ve alevlendiren sekonder faktörler olduğu bilinmektedir. Literatürde ayrıca, OLP'nin sıklıkla, diabetes mellitus, artrit, 5
10 romatizma, kronik stres sendromu, viral enfeksiyonlar, hipertansiyon, böbrek hastalıkları, özellikle de hepatit gibi kronik karaciğer hastalıkları, ülseratif kolit gibi hastalıklarla birarada bulunmasına dikkat çekilmiş, bu hastalıkların bulunduğu kişilerde,benzer mekanizmalarla OLP'ye de yatkınlık bulunabileceği savunulmuştur. Genetik Faktörler İlk olarak Lowe ve ark. nın yaptıkları bir çalışmada, bir grup İngiliz LP hastasında insan lökosit (HLA)-A3 antijeninde anlamlı bir artış tespit edilmesinin ardından LP hastalığı ile HLA antijenleri ve dolayısıyla genetik faktörler arasındaki ilişkiyi gösteren pek çok çalışma yapılmıştır. Fakat yapılan bu çalışmaların çoğu oral tutulum göstermeyen kutanöz LP hastalarını kapsamaktadır. Bununla birlikte OLP hastalarını da içine alan çalışmalarda bulunan sonuçlar ile kütanöz LP hastalarıyla yapılan çalışmaların sonuçları uyumludur(14). Porter ve ark. OLP hastalarını da kapsayan gruplarla yaptıkları çalışmada HLA-DR3, HLA-DR9. HLA-B27, HLA-B51gibi çeşitli doku antijenlerinde artış olduğunu bildirmişlerdir(16). Sistemik Hastalıklarla İlişkisi Hepatit C virüsüyle (HCV) enfekte olan hastalarda genelde morbiditeyi arttıran ekstrahepatik belirtiler gelişmektedir. HCV enfeksiyonu eroziv OLP hastalarında daha sık görülmektedir. OLP li hastaların serumunda HCV viral sekanslarının bulunması HCV ile OLP ilişkisini desteklemektedir. HCV nin genellikle OLP dokusunda replike olmasının mukozal hasarın patogenezine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Yeni verilerde HCV spesifik T hücreleri, kronik HCV ve OLP hastalarında oral mukozada gösterilmiştir. OLP hastalarında karaciğer hastalıklarının görülme sıklığını inceleyen çalışmalar, OLP ile primer biliyer siroz veya kronik aktif hepatit arasındaki kesin ilişkiyi kanıtlamada başarısızlığa uğramıştır. Yine de vaka-kontrollu retrospektif analizler, OLP de karaciğer hastalıklarının yüksek bir insidans gösterdiğini tespit etmiştir. OLP hastalarında diyabetes mellitus riskinde artış olmadığı, ancak OLP gelişen diyabetlilerde atrofik- 6
11 eroziv lezyon sıklığında artış ve dil üzerinde daha büyük lezyonlar geliştiği saptanmıştır. OLP nin Tip 1 diyabetes mellitus hastalarında görülme prevalansının tip 2 ye göre belirgin yüksek olması patogenezde otoimmunitenin önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir(11). OLP immüniteyi baskılayan hastalıklarla birlikte de görülmektedir. Ülseratif kolit, pernisiyöz anemi, Basedow-Graves hastalığı, alopesi areata, vitiligo ve dermatomiyozit OLP ile görülebilen otoimmün hastalıklardandır. Psikolojik faktörler Wilson, LP yi ilk tanımladığında etyolojik faktör olarak histeri, anksiyete ve depresyondan söz etmiştir. Daha sonra hem kütanöz hem de OLP de psikolojik faktörlerin önemli rol oynadığı öne sürülmüş, hastalığın daha çok yorgun, stresli, sinirli kadınlarda görüldüğü bildirilmiştir. Stresin, akut alevlenmelere neden olan en önemli etyolojik faktör olduğuna inanılmaktadır. Geçmiş yıllarda yapılan bazı çalışmalar, psikososyal travma hikayesi olan hastalarda OLP nin artmış sıklığına dikkat çekmektedir (19). OLP li hastalarda endişe, depresyon ve psişik bozukluklara yatkınlık tip OLP hastalarında, depresyon skorlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Lezyonlara bağlı gelişen anksiyete ve kortizol salgısının yüksekliği, stres ile OLP arasındaki ilişkiyi desteklemektedir. Bu sebeple gereğinde bu hastalara psikolojik destek verilmesi önerilmektedir(9). Tetikleyici Faktörler Dental işlemlere bağlı mekanik travma, sıcak, tütün ürünlerine bağlı irritasyon, keskin dişlerin keskin kenarlarının friksiyonu, yüzeyi düzgün olmayan ve iyi oturmayan protezler, dudak ve yanak çiğneme gibi alışkanlıklar lezyonları arttırıcı faktör olabilir. Travmaya maruz kalan bukkal mukoza, dilin lateral kısımları gibi 7
12 alanlarda eroziv lezyonların gelişmesi Koebner fenomeni ile açıklanabilir. Bu faktörler azaltıldığında veya ortadan kaldırıldığında lezyonlarda hafifleme veya kaybolma izlenebilir buda tersine koebner fenomeni ile açıklanabilir. Dental plak ve taşlar gingiva bölgesindeki OLP nin prognozunu kötüleştirebilir ve eritematöz ve eroziv gingival lezyon gelişimini artırabilir. Neumann ve ark. 611 hasta üzerinde yaptıkları çalışmada, sigara kullanan kişilerde retiküler ve atrofik formda OLP nin görülme sıklığının kullanmayan kişilere göre daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. 1.2.Klinik OLP lezyonları kolayca tanınabilir, belirgin bir klinik tutulum ve karakteristik bir dağılım gösterir. Mukozal lezyonlar sıklıkla çok sayıdadır ve bilateral, simetrik birdağılım gösterirler. Genellikle küçük, beyaz papüller seklinde baslayıp yavas yavasbüyüyüp birleserek retiküler, halka seklinde veya plak benzeri paternler olustururlar.lezyonların yaklasık % 70'i bukkal mukozada, % 9'u palatinal mukozada, % 9'u dilde,%12 si de dudak mukozası, alveoler mukoza, gingiva ve ağız tabanında gözlenmektedir. Oral liken planus lezyonlarını çesitli sınıflamalarla incelemek mümkündür. Oral liken planusun çesitli formları tanımlanmıstır ve bunlar asağıdaki gibi sınıflandırılmıstır. a) plak b) retiküler c) papüler d) büllöz e) atrofik 8
13 f) hipertrofik g) eroziv h) ülseratif OLP de birkaç klinik form aynı anda izlenebilmektedir. Retiküler tip, OLP' nin en yaygın tipidir. Birbirine bağlanan dairesel, eritematöz sınırlı, ağ seklinde beyazımsıçizgilere "Wickham s çizgileri", dantelimsi yapıya da "Honiton danteli" denmektedir.retiküler tip esas olarak bukkal mukozayı etkilemektedir(2). Retiküler OLP nin bir tipi olan plak benzeri form klinik olarak lökoplakiyebenzer fakat multifokal dağılım gösterir. Düz yüzeyli, yassı görünümden düzensiz,yüzeyi kalkık görünüme kadar değisik sekillerde olabilir.bu tip sıklıkla dil dorsumunda ve bukkal mukozada görülür. Plak benzeri form da dahil olmak üzere retiküler lezyonlar çoğunlukla asemptomatiktir(3). Eroziv OLP ışınsal, keratotik çizgilerle çevrili eritematöz ve ülsere alanlar seklinde görülür.yapısık dişetini etkilediğinde deskuamatif gingivitis tablosu oluşturur.lezyonlar zamanla yer değiştirebilir ve multifokal olma eğilimindedir. Erosiv lezyonlar retiküler lezyonların tersine hastada değisik derecelerde ağrı ve rahatsızlığa nedenolurlar. Nadiren bül olusumu da görülebilir. Eroziv lezyonlarda nadiren spontangerileme olur ve benzer klinik özellikler gösteren diğer otoimmun vezikülobüllözhastalıklarla karıstırılabilir. Hastalığın kesin teshisi için etkilenen dokunun histopatolojik incelemesi gerekmektedir(20,21) Ekstraoral Tutulum Hastalık genel olarak oral mukozayı etkilemekle beraber deri, vulvar ve vajinalmukoza, penis, saçlı deri ve tırnakları tutabilir. Karakteristik deri lezyonları 9
14 Wickham sçizgileri ve menekse renginde, kasıntılı papüllerdir. Papüller çizgisel, halka seklindeveya genis yayılımlı olarak değisik sekillerde olabilirler. Hemen hemen tüm deribölgeleri etkilenebilmekle beraber bileklerin fleksör yüzeyi en sık tutulan alanlardır.tırnaklar hastaların %10 unda etkilenir. Kütanöz LP bunlar haricinde kolaylıklatanınamayacak baska atipik formlarda da görülebilir. Deri lezyonları yavas gelisir ve %85 i 18 ay içinde geriler (1,19). Kadınlarda en sık görülen ekstraoral tutulum alanı genital mukozadır ve OLP likadınların %20 sinde görülür. Vulva, vagina ve diseti tutulumuyla seyreden LPhastalığı vulvovaginal-gingival sendrom olarak bilinir. Eritematöz veeroziv lezyonları olan hastalarda yanma, ağrı, vajinal akıntı sikayetleri rapor edilmistir. Genital LP nin malign değisimi ile ilgili yayınlar erken teshis ve tedavininönemini göstermektedir(15,17). Histopatolojik Tablo OLP nin klasik histopatolojik olusumları; keratinositlerin apoptozisi ile birliktebazal hücre tabakasında sıvılasma, epitel ve bağ dokusu arasında yoğun bant seklindelenfositik infiltrat, fokal hiperkeratinize epitel alanları, retepeglerin kısaldığı ve testeredisi görünümü aldığı atrofik epitel alanlarını içerir. Dejenere keratinositlerisimgeleyen eozinofilik kolloid cisimcikler (Civatte cisimcikleri) yüzey epitelinin altyarısında sıklıkla görülür. Epitelyal bazal membran değisiklikleri OLP de sıklıklagörülür ve yarılma, ayrılma, katlanmalara neden olur. Bazı vakalardabazal hücre dejenerasyonu ve ödemin bir sonucu olarak lamina propria ve epitel arasındaki kohezyon eksikliği subepitelyal bül formasyonuna yol açabilir. Bhücreleri ve plazma hücreleri OLP de nadirdir ve kompleman birikimi kesin bir bulgudeğildir. Bazı örneklerde bazal membran 10
15 sınırında çizgisel tipte fibrinojen ve fibrinbirikimi görülür. Kolloid cisimcikler fibrin, immunglobülin M (IgM), kompleman 3,kompleman 4 ve keratin içerebilir. Ağır fibrin birikimi olan alanlarda laminin ve fibronektin boyaması olmayabilir ve kolloid cisimcik formasyonu bu bölgelerde bazal membran yıkımını düsündürür (2,4,5). Şekil 2 : Hematoksilen eozin boyamada LP'nin histolojik görünümü Epitelin bazal tabakasında hidropik dejenerasyon ve bağ dokusunun yüzeyel bölümlerinde lenfosit infiltrasyonu görülmektedir. Perilezyonel mukoza örneğinin immunflorasan incelemesi diğer büllözhastalıkların ayrımında faydalı olmaktadır. Ancak immunflorasan inceleme tanı içinyeterli histopatolojik bulgular olmadığında ve 11
16 deskuamatif gingival OLP formlarındaönerilmektedir. Perilezyonel mukozadan alınan biyopsi örneğinin immunoflorasan incelemesinde ise bazal membran zonunda lineer dizilimde fibrin ve fibrinojen birikimi izlenir Tanı ve Ayırıcı Tanı Liken planusa benzer klinik görünüme sahip lezyonların ayırıcı tanıda değerlendirilmesi önemlidir. Liken planusun, lökoplaki,kandidiazis, pemfigus,skatrisyal pemfigoid, rekürrent aft, lupus eritematozus, hiperkeratozis gibi lezyonlarla ayırıcı tanısı mikroskobik değerlendirme ile yapılabilmektedir(12). Klasik deri lezyonları varsa ve OLP nin klinik özellikleri karakteristikse tanıyı koymak daha kolaydır ancak klinik tanıyı doğrulamak, displazi ve malignite olasılığını değerlendirmek için oral lezyondan biyopsi alınması ve histopatolojik inceleme yapılması gereklidir. Histopatolojik değerlendirmenin ayırıcı tanıda yeterli olmadığı bazı durumlar da olabilir. 1.3.Tedavi Birçok ilaç ve yöntem denenmiş olsa da henüz kesin bir tedavi bulunamamıştır ve çoğu sadece semptomatiktir. Hastalığın tedavisinde en önemli adım hastanın eğitimidir. Hastalığın seyri, klinik durumu ve tedavisi ile malign değişim açısından takibinin önemi konusunda hasta bilgilendirilmelidir (1). Bununla birlikte bu lezyonlardan gerekli durumlarda daha sık biyopsi alınması, klinik olarak takiplerin sık ve özenle yapılması, ayrıca bu hastalık ile ilgili çalışmaların birçok ayrı disiplin tarafından ortak yürütülmesi gerekmektedir(7). 12
17 Tedavinin amacı her zaman iki yönlü olmalıdır. 1. Semptomların hafiflemesi 2. Displastik değişimlerin gözlenmesi Genel olarak noneroziv liken planus asemptomatiktir. Şikayet yokluğunda tedaviye gerek yoktur. Bununla birlikte Eroziv LP hastalarında tedavide sıklıkla problemler ortaya çıkar (Çizelge 1). Tedavinin seçiminde bu hastalığın kronik yapısı, uzun süreli tedaviye ihtiyaç göstermesi, hastanın medikal hikâyesi (karaciğer hastalığı, diabet, hipertansiyon, psikolojik durum) ve maliyet göz önünde bulundurulmalıdır. 13
18 14
19 Kortikosteroidler Kortikosteroidlerin OLP nin semptom ve bulgularının kontrolü için en tercih edilen ve etkili ilaçlar oldukları gösterilmiştir. Sistemik, topikal ve intralezyonel olarak uygulanabilmektedirler. Topikal Tedavi Topikal ilaçlar sistemik kortikosteroidin kontrendike olduğu durumlarda kullanılır. Son yıllarda OLP nin tedavisinde görüşlerin çoğu yüksek potensli topikal kortikosteroidler ile başarılı tedavi sonuçlarının alındığı yönündedir. Steroidlerin bu formu sistemik tedaviye göre daha güvenli olabilmekle birlikte, uzun dönem kullanımlarda meydana gelebilecek adrenal supresyon ihtimali yüzünden hasta yakın takipte olmalıdır. Topikal kullanım her hastada ağrı ve ülserasyonlar için başarılı bir tedavi sağlayamayabilir. Kullanım şekli ve dozun standardize edilmesindeki zorluklar bu konuda tam bir sonuca ulaşılmasını güçleştirmektedir. Hastaların (özellikle yaşlılar) ilacı lezyon alanlarına uygulamada zorluk çekebilmeleri, ilacın nemli olan mukozaya zor uygulanması, kandida gelişebilmesi dezavantajlarıdır. Uzun süreli çalışmalar topikal steroidlerin sistemik yan etkilerinin olmadığını, ancak eroziv gingival lezyonlar için kullanılan okluzal splint tedavisinin steroidlerin absorbsiyonuna yol açabileceği bildirilmiştir. Topikal ilaç kullanımında iyileşme görülmemesi durumunda alternatif veya ek tedavi yöntemleri de uygulanmalıdır. İntralezyonel Tedavi İntralezyonel tedavi daha çok topikal tedaviye cevap vermeyen ülseratif lezyonlarda tercih edilir. Topikal kortikosteroid kullanımının 15
20 yetersiz olduğu durumlarda kombine olarak lezyon içi kortikosteroid enjeksiyonu da tek başına uygulanabileceği gibi sistemik veya topikal tedavi ile kombine olarak da uygulanabilir. Topikal ile kombine uygulamalarda başarılı sonuçlar bildirilmişse de enjeksiyonların tekrar etmesi durumunda dokuda atrofi ve sekonder kandidiazis gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilmektedirler. Ayrıca gingival lezyonlara enjeksiyon yapılması zor bir işlemdir. Enjeksiyon ağrısını azaltmak için enjeksiyona %5 lik lokal anestezik katılması uygun olabilir. Sistemik Tedavi Sistemik kortikosteroidler difüz eroziv ve geniş yayılımlı OLP vakalarında en etkili tedavi seçeneklerindendir. Özellikle topikal tedaviye cevap vermeyen durumlarda ve mukokutanöz tutulumlarda kullanımı endike olabilir. Topikal formları ile kombine şekilde kullanılabilir. Yüksek dozlarda steroid kullandırılan hastalar kısa dönemler için bile olsa yan etkiler yönüyle rutin olarak takip edilmelidir. Griseofulvin Tedavi mekanizması tam bilinmemekle birlikte stratum korneumun desquamasyonunu önlediği ve bu sayede erozyonları engellediği düşünülmektedir. Griseofulvin hamilelerde ve çocuk yapmayı düşünen erkeklerde 6 ay boyunca kontrendikedir. Siklosporin Bir non-miyelotoksik immünosupresif ajan olarak siklosporin monositlerden interlökin-1, T-hücrelerinden de interlökin-2 salgılanmasını azaltır veya inhibe eder 16
21 ve kutanöz LP da yararlıdır. Ancak ciddi yan etkilerinden dolayı OLP yi de içeren birçok cilt hastalığında topikal tedavide tercih edilmektedir. Tüm hastalarda belirli bir gelişme gözlenememesine rağmen atrofik ve/veya eroziv OLP hastalarında ikinci bir alternatif tedavi seçeneğidir. Ancak çok pahalı bir ilaç olması nedeniyle zorunlu durumlarda tercih edilmelidir. Retinoidler ve Vitamin A Analogları Sentetik retinoidler ile yapılan topikal veya sistemik tedavilerle ilgili çalışmalar dikkat çekici başarılar göstermiştir. OLp un beyaz lezyonlarını hızlı bir şekilde ortadan kaldırsa da 2-5 haftada relaps görülmektedir. Yan etkilere sık rastlanmaktadır. Asemptomatik retiküler lezyonlarda A vitamini uygulamaları başarılı sonuçlar vermiştir. Topikal steroidler ile kombine kullanımı tercih edilmektedir. Dapson Birçok enflamatuar ve enfektif dermatozun tedavisinde kullanılan bir ilaç olarak hem yetişkinlerde, hem de çocuklarda LP un büllöz formunun tedavisinde başarılıdır. Direnç gösteren vakalarda; özellikle büllöz veya ciddi erode lezyonların varlığında tercih edilmelidir. Fenitoin Oral liken planusta başarıyla kullanıldığı rapor edilmiştir. Azathioprin Bu ajan temelde bir steroid ayrıcı ajan olarak kullanılmaktadır. Özellikle kemik iliği üzerinde immünosupresif etkisi vardır ve uzun 17
22 vadeli kullanımlarında internal malignite riskini arttırdığı rapor edilmiştir. Ancak sonuçlar tek başına sistemik steroidlerin veya topikal ve sistemik steroid kombinasyonlarının kullanıldığı çalışmalardan daha iyi değildir. Levamisol Haftada 3 gün, günde 150 mg. Kullanılır. Beraberinde düşük dozda uzun süreli sistemik prednizolon verilir. Ancak görülen başarının sebebi sistemik steroid kullanımı olabilir. Diğer İmmünomodülatör Ajanlar Son dönemde OLP hakkında yapılan çalışmalar tümör nekroz faktörü alfanın (TNF-Alfa) işin içinde olabileceğini düşündürmektedir. Son zamanlarda birçok araştırma topikal takrolimusun veya solüsyon, krem veya merhem halindeki pimekrolimusun; topikal veya sistemik tedavilere dirençli OLP vakalarındaki başarılarından söz etmektedir. Bu immünosupresif ajanlar genelde dermatolojide atopik dermatitis tedavisinde kullanılmaktadırlar. T hücre aktivasyonu ve proliferasyonunu inhibe ettikleri düşünülse de tam olarak nasıl etki gösterdikleri bilinmemektedir. Bu topikal immünomodülatörlerin karsinojenik, mutojenik ve kısırlık yapıcı yan etkileri bulunmaktadır. OLP'nin Foto Kemoterapisi 8-methoksipsoralen li fotokemoterapi ve uzun dalga ültraviyole ışığı (PUVA) tedavisinin cilt lezyonlarında ve kutanöz LP vakalarında başarılı olduğu bildirilmiştir. Ancak 8-methoxypsoralen li PUVA tedavisinin baş ağrısı, göz semptomları, 18
23 parestezi gibi birçok yan etkisi bildirilmiştir. Cerrahi Tedavi Günümüze kadar lezyonun eksizyonu, kryocerrahisi ve lazer tedavisi denenmiştir. Lezyonun cerrahi olarak eksizyonunda lezyon minimal komplikasyonla eksize edildiği ve nüks görülmediği vakalar bildirilmişse de kesin çözüm getirmemiştir. Atrofik ve eroziv lezyonların cerrahi eksizyonları asla primer tedavi kabul edilmemelidir. Bu durumda nüks kaçınılmazdır. Ve hatta oral müköz membrana yapılan operatif travma bu bölgelerde yeni lezyonların oluşmasını indükleyebilir. Karbondioksit lazeri erozyonların tedavisinde kullanılmıştır. Hastada rahatsızlık yaratsa da yaralar kontraksiyon veya fibrozis olmaksızın iyileşmiştir. Kryocerrahi ve CO2 lazer uygun bir tedavi yöntemi olarak kabul edilebilirler ama alınan parçanın histopatolojik tetkikini imkânsızlaştırmaktadırlar Malign Transformasyon OLP li vakalarda % 0.2-% 10 arasında değişen oranda malign transformasyon bildirilmiştir. Bu transformasyon en fazla sıklıkta OLP nin atrofik ve eroziv tiplerinde görülmektedir. OLP öncelikle bir yetişkinlikte ortaya çıkan hastalıktır. Bununla birlikte hastalığı yaratan etkenler bireye ne kadar uzun süre etkirse; belirlenememiş transformasyon oranı" o kadar artmaktadır. Transformasyon oranının; riskin olup olmamasından daha önemli olduğu düşünülmektedir. OLP üzerine yapılan çalışmalarda teşhis merkezlerine yönlendirilen hastaların veya vaka raporlarının kullanılmasından dolayı malign transformasyon oranı gerçekçi bir şekilde ortaya konulamamaktadır. 19
24 OLP tarafından etkilenen oral mukoza sigara, alkol, Betel-quid ve kandida albikans içinde eksojen mutojenlere karşı daha hassas olabilmesine rağmen OLP hastalarında artmış oral kanser riskinin nedeni bilinmemektedir. Kronik enflamatuar cevap ve simultanöz epitelyal yara iyileşme cevabı OLP içinde kanser oluşturan gen mutasyonlarının olasılığını arttırabilir. Bu hipotez tümörigenezise karşı T hücre enflamasyonun kimyasal medyatörler ile ilgili son önemli bulguları ile desteklenmiştir. Bu çalışmalarda makrofaj migrasyon inhibitör faktörünün (MIF) nötralizasyonu tümör büyümesini inhibe ederken, MIF in tümör hücre proliferasyonunu stimüle ettiği gösterilmiştir. Özellikle T hücrelerinden salınan MIF ve makrofajlar P53 tümör supresör proteininin transkripsiyonel aktivitesini baskılar. Normal P53 fonksiyonu SCC dâhil birçok kanserin önlenmesinde merkezdir. MIF tarafından keratinosit P53 fonksiyonunun engellenmesi (growt-promoting gene) büyümeyi destekleyen genin mutasyonunu kontrolsüz hale getirebilir ve buda OLP de kanser gelişmesi için basamak olabilir. Histopatolojik tetkiklerde iyi huylu lezyonlar ve normal epitel negatif boyanmaktayken OLP spesimenlerinde Skuamöz Karsinoma ve Displaziye benzer boyanma izlenmektedir. Bu OLP deki hücre disregülasyonunu ve malign potansiyeli açıklamak için kullanılabilir. Boyanmayı sağlayan protein hiç belirlenememiştir. 20
25 ÖZET OLP görülme prevansı psoriazis ile benzer oranlar taşıyan, immun aracılı patogeneze sahip kronik inflamatuar bir hastalıktır. OLP ile ilgili yapılmış çok sayıda çalışma olmasına karşın halen OLP ve OLL ların klinik ve histopatolojik tanısı ve ayırıcı tanısı ile ilgili tariflenmiş tanı kriterleri yoktur. Oldukça sık görülen bu hastalıkla ilgili ulaşılabilen Türkçe literatürde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Klasik bilgilerle uyumlu olarak hastalığın dekatlarda ve kadınlarda daha sık görüldüğü; en sık bukkal mukozada ve simetrik olarak yerleştiği tespit edilmiştir. OLP un malign transformasyonu hakkındaki tartışmalar halen devam etmektedir. Eisenberg ve Krutchkoff gibi, likenoid displazinin OLP kliniği gösteren ancak OLP den farklı displastik lezyonlar olduğunu öne süren yazarlar olmasına karşın günümüzde bu görüş pek çok otör tarafından kabul görmemektedir. Sonuçta, OLP veya OLL olarak adlandırılsın oral mukozada yerleşen likenoid lezyonlardan malignite gelişebildiği bilinmektedir. Bu tez çalışmasında OLP'un tanımı,epidemiyolojisi,klinik özellikleri ve güncel tedavi yaklaşımları ele alınmıştır. 21
26 KAYNAKÇA 1. ALLEN CM., BECK FM., ROSSİE KM., KAUL TJ. (1986). Relation of stress and anxiety to oral lichen planus. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 61: SILVERMAN S JR., GORSKY M., LOZADA NUR F. (1991). A prospective study of findings and management in 214 patients with oral lichen planus. Oral Surg Oral Med Oral Pathol. 72: SHIMIZU T., ABE R., NAKAMURA H., OHKAWARA A., SUZUKI M., NISHIHIRA J. (1999). High expression of macrophage migration inhibitory factor in human melanoma cells and it s role in tumor cell growth and angiogenesis. Biochem Biophys Res Commun. 264: SUGERMAN PB., SAVAGE NW., WALSH LJ., ZHAOU ZZ., ZHOU XJ., KHAN A., SEYMOUR GJ., BİGBY M. (2002). The pathogenesis of oral lichen planus. Crit Rev Oral Biol Med. 13(4): LUNDQUIST G., FORSGREN H., GAJECKI M., EMTESTAM L. (1995). Photochemoteraphy of oral lichen planus. A controlled study. Oral Surg Oral Med Oral PatholOral Radiol Endod. 79: MAES M. (1995). Evidence for an immune response in major depression: a review of hypothesis. Progress in Neuropsychopharmacology and Biological Psychiatry. 19: GONZALES E., MONTAZ T., FREEDMAN S. (1984). Bilateral comparison of generalized lichen planus treated with psorales and ultravioler a. J Am Acad Dermatol. 10: GÜVEN O. (1988). Serum İmmunoglobulins in recurrent aphthous Stomatitis. The Journal of Nihon University School of Dentistry. 30: DUSEK J., FRICK W. (1982). Lichen planus: oral manifestations and suggested treatment. J Oral Maxillofac Surg. 40: FIELD EA., BROOKES V., TYLDESLEY WR. (1992). Recurrent aphthous ulceration in children: a review. Int J Pediatric Dent. 2: KALIAKATSOU F., HODGSON TA., LEWSEY JD., HEGARTY AM., MURPHY AG., PORTER SR. (2002). Management of recalcitrant ulcerative oral lichen planus with topical tacrolimus. J Am Acad Dermatol. 46(1):
27 12. JUNGELL P. (1991). Oral lichen planus. A review. Int J Oral Maxillofac Surg. 20: DeROSSI SS., CIARROCCA KN. (2005). Lichen planus, lichenoid drug reactions, and lichenoid mucositis. Dent Clin N Am. 49: DUSEK J., FRICK W. (1982). Lichen planus: oral manifestations and suggested treatment. J Oral Maxillofac Surg. 40: CONROTTO D, CARBONE M, CARROZZO M, ARDUINO P, BROCCOLETTI R, PENTENERO M, GANDOLFO S. (2006). Ciclosporin vs. clobetasol in the topical management of atrophic and erosive oral lichen planus: a double-blind, randomized controlled trial. Br J Dermatol.154(1): CAROZZO M., GANDOLFO S. (1999). The management of oral lichen planus. Oral Diseases. 5: TRAVIS LB. (1997). Solid cancers after bone marrow transplantation. N Engl J Med. 336: CHAUDHARY S. (2004). Psychosocial stressors in oral lichen planus. Aust Dent J. 49(4): BOUZA MD., SIMON MA., SEOANE JM. (2002). An evaluation of pharmacological treatment combined with stress inoculation training in the management of oral lichen planus. Psychology and Health. 17(6): BARNARD NA., SCULLY C., EVERSON JW. (1993). Oral cancer development in patients with oral lichen planus. J Oral Pathol Med. 22: DURAN S., TUĞCU F., CAMBAZOĞLU M. (1998). Diş Hekimliği öğrencilerinde rekürrent aftöz stomatitler üzerine bir araştırma. Türk Oral Maksillofas Cer Derg. 2:
28 ÖZGEÇMİŞ 1991 yılı 27 Şubat'ta Aydın ilinde doğdum.ilköğretim okulumu Aydın Yedieylül İlköğretim Okulu'nda okudum.daha Sonra Aydın Adnan Menderes Anadolu Lisesi'ni bitirerek, 2009 yılında İzmir Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni kazandım. 24
29 GENEL BİLGİLER Tanım olarak likenler, simbiyotik yosun ve mantarlardan oluşmuş primitif bitkilerdir, planus ise latince "düz" anlamına gelir. Liken planus (LP) terimi, kelime anlamı olarak düz-fungal bir patolojik lezyonu akla getirse de günümüzde immünolojik patogeneze sahip mukokutanöz bir hastalığı tanımlamaktadır. Liken planus hastalığı ilk kez 1869'da Erasmus Wilson tarafından tanımlanmıştır. LP, kutanöz ve mukozal yüzeyleri tutan epitelyal hücrelere karşı T hücrelerinin inatçı birikimi ile karakterize kronik immunolojik, inflamatuar bir hastalıktır. LP'nin klinik varyantları deri lezyonları, deri ekleri ve mukozal olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır. Deri lezyonları, tipik, yassı, lokalize, annüler, lineer, hipertrofik, nodüler, atrofik, büllöz, eroziv, aktinik, plantar ve lupus eritematozus ile birlikte görülen tip olarak bilinmektedir. Deri eklerinden tırnak ve saç tutulumu gözlenmekte olup bu grupta liken planopilaris ve foliküler LP yer almaktadır. Mukozal tutulum ise oral, genital ve anal bölge tutulumundan oluşur. LP hastalığının öyküsü değişkenlik gösterebilir. Hastaların 2/3'ünde hastalık 1 yıldan az sürelidir.erüptif LP'de lezyonlar 6-12 ayda iyileşir. %95'ten fazla hastada 2 yıl içinde iyileşme olur ve nüksler sık değildir. Hastaların çoğu spontan olarak 2. yılda iyileşir. Müköz membranları tutan LP çok daha kronik seyirlidir. Ek olarak liken planopilaris genellikle sikatrizan alopesiye neden olur ve tipik olarak kalıcıdır. LP nin görülme sıklığı kadınlarda daha fazladır. Erkeklerde 20'li yaşların erken dönemlerinden 60 yaşlarına kadar sabit bir oranda görülür. Kadınlarda ise artan yaşla birlikte yeni vaka oranı artmaktadır ve 60 yaş civarında en üst seviyeye ulaşmaktadır. LP'nin primer lezyonları, karakteristik, neredeyse patognomonik olan küçük, viyole renkli, üst yüzeyi düz, poligonal papüllerden oluşur. Lezyonlarınbaşlangıçtaki görüntüleri eritemli iken; ilerlemiş olgularda viyoledir. 2
30 Eski ve iyileşmekte olan lezyonlar sıklıkla hiperpigmentedir. Yüzey parlaktır, kuru ve az sayıda yapışık skuam bulunur. Yüzeyde gri veya beyaz, noktalar veya çizgiler (Wickham çizgileri) izlenir. Wickham çizgileri granüler tabakanın fokal kalınlaşmasını temsil eder ve ince beyaz dantel ağı şeklinde görülür. Lezyonlar toplu iğne başı büyüklüğünde papüller şeklinde başlar ve cm çaplı plaklara dönüşür. Daha büyük lezyonlar sık görülmez. Lezyonlar el bilekleri, gövde, uylukların iç yüzü, baldırlar, el sırtları ve peniste yerleşmeye eğilimlidirler. Yüz çok nadiren tutulur ve yüz tutulumu olduğunda genellikle göz kapakları ve/veya dudaklarla sınırlıdır. Avuç içi veya ayak tabanlarında küçük papüller veya plaklar görülebilir. LP'ye damgasını vuran iki bulgu yoğun kaşıntı ve Koebner fenomeninin varlığıdır. Kaşıntı deri lezyonlarının görünümünden önce başlar. Akut vakalarda kaşıntı çok şiddetli olabilir. Müköz membranlar, özellikle de oral mukoza sıklıkla etkilenir. OLP'li hastaların %20'sinde deri lezyonları da bulunabilir. 1.Oral Liken Planus 1895 te Wickham LP lezyonlarının üzerindeki beyaz çizgiyi tarif etmiş,oral lezyonların histolojik açıdan tanımlanması ise 1906'da Dubreuilh tarafından gerçekleştirilmiştir. Oral Liken Planus, en sık görülen noninfeksiyöz ağız mukozası hastalığıdır. OLP, oral mukozanın tüm beyaz lezyonlarının yaklaşık olarak % 9' unu oluşturmaktadır. Oral liken planus, kendiliğinden iyileşme şansı düşük olan; sistemik liken planusa göre çok daha kronik seyreden ve yaklaşık 25 yıl sürebilen lezyonlardan oluşmaktadır. Oral liken planusun spontan gerileme oranı düşüktür. Literatürde bu oranı % 6,5 olarak bildirmiştir (5). 3
31 Eskiden OLP hastalığı tamamen zararsız bir hastalık olarak kabul edilirdi fakat bu bakış açısı OLP lezyonlarından gelişen karsinom vakalarının rapor edilmesiyle değişmiştir. OLP nin premalign olma özelliği tartışmalı olsada skuamöz hücreli karsinom gelişme riski göz önünde bulundurulmalıdır Epidemiyoloji Dental kliniklere herhangi bir nedenle başvuran hastalarda OLP prevelansı %0,48-2,3 olarak bildirilmektedir (3).Yapılan çalışmaların çoğunda OLP nin kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2 kat fazla olduğu, en fazla yaş aralığında ve bukkal mukozada olduğu görülmüştür(11). Bazı çalışmalara göre OLP' li erkeklerde OLP' li kadınlara göre hastalığın başlama yaşı on yıl daha erken olarak belirlenmiştir. Oral mukozal lezyonların sıklığını belirlemeye yönelik çalışmalarda kırsal kesim ve şehirde yaşama göre farklı sonuçlar bulunmuştur. Çalışmalarda şehirde yaşayanlarda kırsal kesimde yaşayanlardan daha fazla oranda OLP görüldüğü bulunmuştur(9) Patogenez Hastalığın patogenezinde etkili olduğu düşünülen mekanizmalar genel olarak antijene özgü olan ve olmayan mekanizmalar olarak ayrılabilir. Antijene özgü mekanizmalar bazal keratinositler tarafından antijen sunumu ve CD8+ sitotoksik T hücreleri tarafından antijen spesifik keratinositlerin öldürülmesini kapsar. Spesifik olmayan mekanizmalar ise OLP lezyonlarındaki mast hücre degranülasyonunu ve matriks metalloproteinaz aktivasyonunu içerir. Bu mekanizmalar yüzeyel lamina propriada T hücre birikimi, bazal membran yıkımı, intra epitelyal T hücre migrasyonu ve keratinosit apoptozisine neden olur. Mevcut veriler OLP nin T hücre 4
32 aracılı otoimmün bir hastalık olduğunu göstermektedir. Oto-sitotoksik CD8+ T hücreleri epitelial apopitozisi tetikler. Endojen ve ekzojen faktörlerin tetiklediği hücre aracılı immunnite tümör nekroz faktör alfa (TNF-α), IFN-γ) ve keratinosit/t hücre/antijen-üreten dentrtik hücre üretimiyle sonuçlanır. OLP lezyonel T hücreleri interlökin 4 ve 10 (IL4, IL10) ve de dönüştürücü büyüme faktörü beta (TGF-β) üretmezler. OLP patogenezinde CD8+ T hücrelerinin dominant rolü infiltre lenfositlerden CCR5 ve CCR3 kemokinlerinin ve bunların ilgili ligandları RANTES/CCL5 ve IP-10/CXCL10 ekspresyonunun artması ile açıklanmaktadır(8). 5
33 Şekil 1 : OLP'nin Patogenezinde Antijene Özgü Mekanizma Etiyoloji Literatür incelendiğinde, OLP'nin etiyolojisinde, psikolojik faktörlerin,tütün çiğneme sigara içme alışkanlığının, genetik faktörlerin,kandida enfeksiyonlarının, hematolojik anomalilerin, immünolojik faktörler ve nonsteroidal antienflamatuvar ilaçların, rol oynadığını gösteren birçok çalışma yapılmıştır. Bu faktörlerin çoğunun, primer faktör olmaktan ziyade, olaya eklenen ve alevlendiren sekonder faktörler olduğu bilinmektedir. Literatürde ayrıca, OLP'nin sıklıkla, diabetes mellitus, artrit, romatizma, kronik stres sendromu, viral enfeksiyonlar, hipertansiyon, böbrek 6
34 hastalıkları, özellikle de hepatit gibi kronik karaciğer hastalıkları, ülseratif kolit gibi hastalıklarla birarada bulunmasına dikkat çekilmiş, bu hastalıkların bulunduğu kişilerde,benzer mekanizmalarla OLP'ye de yatkınlık bulunabileceği savunulmuştur. Genetik Faktörler İlk olarak Lowe ve ark. nın yaptıkları bir çalışmada, bir grup İngiliz LP hastasında insan lökosit (HLA)-A3 antijeninde anlamlı bir artış tespit edilmesinin ardından LP hastalığı ile HLA antijenleri ve dolayısıyla genetik faktörler arasındaki ilişkiyi gösteren pek çok çalışma yapılmıştır. Fakat yapılan bu çalışmaların çoğu oral tutulum göstermeyen kutanöz LP hastalarını kapsamaktadır. Bununla birlikte OLP hastalarını da içine alan çalışmalarda bulunan sonuçlar ile kütanöz LP hastalarıyla yapılan çalışmaların sonuçları uyumludur(14). Porter ve ark. OLP hastalarını da kapsayan gruplarla yaptıkları çalışmada HLA-DR3, HLA-DR9. HLA-B27, HLA-B51gibi çeşitli doku antijenlerinde artış olduğunu bildirmişlerdir(16). Sistemik Hastalıklarla İlişkisi Hepatit C virüsüyle (HCV) enfekte olan hastalarda genelde morbiditeyi arttıran ekstrahepatik belirtiler gelişmektedir. HCV enfeksiyonu eroziv OLP hastalarında daha sık görülmektedir. OLP li hastaların serumunda HCV viral sekanslarının bulunması HCV ile OLP ilişkisini desteklemektedir. HCV nin genellikle OLP dokusunda replike olmasının mukozal hasarın patogenezine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Yeni verilerde HCV spesifik T hücreleri, kronik HCV ve OLP hastalarında oral mukozada gösterilmiştir. OLP hastalarında karaciğer hastalıklarının görülme sıklığını inceleyen çalışmalar, OLP ile primer biliyer siroz veya kronik aktif hepatit arasındaki kesin ilişkiyi kanıtlamada başarısızlığa uğramıştır. Yine de vaka-kontrollu retrospektif analizler, OLP de karaciğer hastalıklarının yüksek bir insidans gösterdiğini tespit etmiştir. OLP hastalarında diyabetes mellitus riskinde artış olmadığı, ancak OLP gelişen diyabetlilerde atrofikeroziv lezyon sıklığında artış ve dil üzerinde daha büyük lezyonlar geliştiği saptanmıştır. OLP nin Tip 1 diyabetes mellitus hastalarında görülme prevalansının 7
35 tip 2 ye göre belirgin yüksek olması patogenezde otoimmunitenin önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir(11). OLP immüniteyi baskılayan hastalıklarla birlikte de görülmektedir. Ülseratif kolit, pernisiyöz anemi, Basedow-Graves hastalığı, alopesi areata, vitiligo ve dermatomiyozit OLP ile görülebilen otoimmün hastalıklardandır. Psikolojik faktörler Wilson, LP yi ilk tanımladığında etyolojik faktör olarak histeri, anksiyete ve depresyondan söz etmiştir. Daha sonra hem kütanöz hem de OLP de psikolojik faktörlerin önemli rol oynadığı öne sürülmüş, hastalığın daha çok yorgun, stresli, sinirli kadınlarda görüldüğü bildirilmiştir. Stresin, akut alevlenmelere neden olan en önemli etyolojik faktör olduğuna inanılmaktadır. Geçmiş yıllarda yapılan bazı çalışmalar, psikososyal travma hikayesi olan hastalarda OLP nin artmış sıklığına dikkat çekmektedir (19). OLP li hastalarda endişe, depresyon ve psişik bozukluklara yatkınlık tip OLP hastalarında, depresyon skorlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Lezyonlara bağlı gelişen anksiyete ve kortizol salgısının yüksekliği, stres ile OLP arasındaki ilişkiyi desteklemektedir. Bu sebeple gereğinde bu hastalara psikolojik destek verilmesi önerilmektedir(9). Tetikleyici Faktörler Dental işlemlere bağlı mekanik travma, sıcak, tütün ürünlerine bağlı irritasyon, keskin dişlerin keskin kenarlarının friksiyonu, yüzeyi düzgün olmayan ve iyi oturmayan protezler, dudak ve yanak çiğneme gibi alışkanlıklar lezyonları arttırıcı faktör olabilir. Travmaya maruz kalan bukkal mukoza, dilin lateral kısımları gibi alanlarda eroziv lezyonların gelişmesi Koebner fenomeni ile açıklanabilir. Bu faktörler azaltıldığında veya ortadan kaldırıldığında lezyonlarda hafifleme veya kaybolma izlenebilir buda tersine koebner fenomeni ile açıklanabilir. 8
36 Dental plak ve taşlar gingiva bölgesindeki OLP nin prognozunu kötüleştirebilir ve eritematöz ve eroziv gingival lezyon gelişimini artırabilir. Neumann ve ark. 611 hasta üzerinde yaptıkları çalışmada, sigara kullanan kişilerde retiküler ve atrofik formda OLP nin görülme sıklığının kullanmayan kişilere göre daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. 1.2.Klinik OLP lezyonları kolayca tanınabilir, belirgin bir klinik tutulum ve karakteristik bir dağılım gösterir. Mukozal lezyonlar sıklıkla çok sayıdadır ve bilateral, simetrik birdağılım gösterirler. Genellikle küçük, beyaz papüller seklinde baslayıp yavas yavasbüyüyüp birleserek retiküler, halka seklinde veya plak benzeri paternler olustururlar.lezyonların yaklasık % 70'i bukkal mukozada, % 9'u palatinal mukozada, % 9'u dilde,%12 si de dudak mukozası, alveoler mukoza, gingiva ve ağız tabanında gözlenmektedir. Oral liken planus lezyonlarını çesitli sınıflamalarla incelemek mümkündür. Oral liken planusun çesitli formları tanımlanmıstır ve bunlar asağıdaki gibi sınıflandırılmıstır. a) plak b) retiküler c) papüler d) büllöz e) atrofik f) hipertrofik g) eroziv h) ülseratif 9
37 OLP de birkaç klinik form aynı anda izlenebilmektedir. Retiküler tip, OLP' nin en yaygın tipidir. Birbirine bağlanan dairesel, eritematöz sınırlı, ağ seklinde beyazımsıçizgilere "Wickham s çizgileri", dantelimsi yapıya da "Honiton danteli" denmektedir.retiküler tip esas olarak bukkal mukozayı etkilemektedir(2). Retiküler OLP nin bir tipi olan plak benzeri form klinik olarak lökoplakiyebenzer fakat multifokal dağılım gösterir. Düz yüzeyli, yassı görünümden düzensiz,yüzeyi kalkık görünüme kadar değisik sekillerde olabilir.bu tip sıklıkla dil dorsumunda ve bukkal mukozada görülür. Plak benzeri form da dahil olmak üzere retiküler lezyonlar çoğunlukla asemptomatiktir(3). Eroziv OLP ışınsal, keratotik çizgilerle çevrili eritematöz ve ülsere alanlar seklinde görülür.yapısık dişetini etkilediğinde deskuamatif gingivitis tablosu oluşturur.lezyonlar zamanla yer değiştirebilir ve multifokal olma eğilimindedir. Erosiv lezyonlar retiküler lezyonların tersine hastada değisik derecelerde ağrı ve rahatsızlığa nedenolurlar. Nadiren bül olusumu da görülebilir. Eroziv lezyonlarda nadiren spontangerileme olur ve benzer klinik özellikler gösteren diğer otoimmun vezikülobüllözhastalıklarla karıstırılabilir. Hastalığın kesin teshisi için etkilenen dokunun histopatolojik incelemesi gerekmektedir(20,21) Ekstraoral Tutulum Hastalık genel olarak oral mukozayı etkilemekle beraber deri, vulvar ve vajinalmukoza, penis, saçlı deri ve tırnakları tutabilir. Karakteristik deri lezyonları Wickham sçizgileri ve menekse renginde, kasıntılı papüllerdir. Papüller çizgisel, halka seklindeveya genis yayılımlı olarak değisik sekillerde olabilirler. Hemen hemen tüm deribölgeleri etkilenebilmekle beraber bileklerin fleksör yüzeyi en sık tutulan alanlardır.tırnaklar hastaların %10 unda etkilenir. Kütanöz 10
38 LP bunlar haricinde kolaylıklatanınamayacak baska atipik formlarda da görülebilir. Deri lezyonları yavas gelisir ve %85 i 18 ay içinde geriler (1,19). Kadınlarda en sık görülen ekstraoral tutulum alanı genital mukozadır ve OLP likadınların %20 sinde görülür. Vulva, vagina ve diseti tutulumuyla seyreden LPhastalığı vulvovaginal-gingival sendrom olarak bilinir. Eritematöz veeroziv lezyonları olan hastalarda yanma, ağrı, vajinal akıntı sikayetleri rapor edilmistir. Genital LP nin malign değisimi ile ilgili yayınlar erken teshis ve tedavininönemini göstermektedir(15,17). Histopatolojik Tablo OLP nin klasik histopatolojik olusumları; keratinositlerin apoptozisi ile birliktebazal hücre tabakasında sıvılasma, epitel ve bağ dokusu arasında yoğun bant seklindelenfositik infiltrat, fokal hiperkeratinize epitel alanları, retepeglerin kısaldığı ve testeredisi görünümü aldığı atrofik epitel alanlarını içerir. Dejenere keratinositlerisimgeleyen eozinofilik kolloid cisimcikler (Civatte cisimcikleri) yüzey epitelinin altyarısında sıklıkla görülür. Epitelyal bazal membran değisiklikleri OLP de sıklıklagörülür ve yarılma, ayrılma, katlanmalara neden olur. Bazı vakalardabazal hücre dejenerasyonu ve ödemin bir sonucu olarak lamina propria ve epitel arasındaki kohezyon eksikliği subepitelyal bül formasyonuna yol açabilir. Bhücreleri ve plazma hücreleri OLP de nadirdir ve kompleman birikimi kesin bir bulgudeğildir. Bazı örneklerde bazal membran sınırında çizgisel tipte fibrinojen ve fibrinbirikimi görülür. Kolloid cisimcikler fibrin, immunglobülin M (IgM), kompleman 3,kompleman 4 ve keratin içerebilir. Ağır fibrin birikimi olan alanlarda laminin ve fibronektin boyaması olmayabilir ve kolloid cisimcik formasyonu bu bölgelerde bazal membran yıkımını düsündürür (2,4,5). 11
39 Şekil 2 : Hematoksilen eozin boyamada LP'nin histolojik görünümü Epitelin bazal tabakasında hidropik dejenerasyon ve bağ dokusunun yüzeyel bölümlerinde lenfosit infiltrasyonu görülmektedir. Perilezyonel mukoza örneğinin immunflorasan incelemesi diğer büllözhastalıkların ayrımında faydalı olmaktadır. Ancak immunflorasan inceleme tanı içinyeterli histopatolojik bulgular olmadığında ve deskuamatif gingival OLP formlarındaönerilmektedir. Perilezyonel mukozadan alınan biyopsi örneğinin immunoflorasan incelemesinde ise bazal membran zonunda lineer dizilimde fibrin ve fibrinojen birikimi izlenir. 12
40 1.2.2.Tanı ve Ayırıcı Tanı Liken planusa benzer klinik görünüme sahip lezyonların ayırıcı tanıda değerlendirilmesi önemlidir. Liken planusun, lökoplaki,kandidiazis, pemfigus,skatrisyal pemfigoid, rekürrent aft, lupus eritematozus, hiperkeratozis gibi lezyonlarla ayırıcı tanısı mikroskobik değerlendirme ile yapılabilmektedir(12). Klasik deri lezyonları varsa ve OLP nin klinik özellikleri karakteristikse tanıyı koymak daha kolaydır ancak klinik tanıyı doğrulamak, displazi ve malignite olasılığını değerlendirmek için oral lezyondan biyopsi alınması ve histopatolojik inceleme yapılması gereklidir. Histopatolojik değerlendirmenin ayırıcı tanıda yeterli olmadığı bazı durumlar da olabilir. 1.3.Tedavi Birçok ilaç ve yöntem denenmiş olsa da henüz kesin bir tedavi bulunamamıştır ve çoğu sadece semptomatiktir. Hastalığın tedavisinde en önemli adım hastanın eğitimidir. Hastalığın seyri, klinik durumu ve tedavisi ile malign değişim açısından takibinin önemi konusunda hasta bilgilendirilmelidir (1). Bununla birlikte bu lezyonlardan gerekli durumlarda daha sık biyopsi alınması, klinik olarak takiplerin sık ve özenle yapılması, ayrıca bu hastalık ile ilgili çalışmaların birçok ayrı disiplin tarafından ortak yürütülmesi gerekmektedir(7). Tedavinin amacı her zaman iki yönlü olmalıdır. 1. Semptomların hafiflemesi 2. Displastik değişimlerin gözlenmesi Genel olarak noneroziv liken planus asemptomatiktir. Şikayet yokluğunda tedaviye gerek yoktur. Bununla birlikte Eroziv LP hastalarında tedavide 13
41 sıklıkla problemler ortaya çıkar (Çizelge 1). Tedavinin seçiminde bu hastalığın kronik yapısı, uzun süreli tedaviye ihtiyaç göstermesi, hastanın medikal hikâyesi (karaciğer hastalığı, diabet, hipertansiyon, psikolojik durum) ve maliyet göz önünde bulundurulmalıdır. 14
42 Kortikosteroidler Kortikosteroidlerin OLP nin semptom ve bulgularının kontrolü için en tercih edilen ve etkili ilaçlar oldukları gösterilmiştir. Sistemik, topikal ve intralezyonel olarak uygulanabilmektedirler. Topikal Tedavi Topikal ilaçlar sistemik kortikosteroidin kontrendike olduğu durumlarda kullanılır. Son yıllarda OLP nin tedavisinde görüşlerin çoğu yüksek potensli topikal kortikosteroidler ile başarılı tedavi sonuçlarının alındığı yönündedir. Steroidlerin bu formu sistemik tedaviye göre daha güvenli olabilmekle birlikte, uzun dönem kullanımlarda meydana gelebilecek adrenal supresyon ihtimali yüzünden hasta yakın takipte olmalıdır. Topikal kullanım her hastada ağrı ve ülserasyonlar için başarılı bir tedavi sağlayamayabilir. Kullanım şekli ve dozun standardize edilmesindeki zorluklar bu konuda tam bir sonuca ulaşılmasını güçleştirmektedir. Hastaların (özellikle yaşlılar) ilacı lezyon alanlarına uygulamada zorluk çekebilmeleri, ilacın nemli olan mukozaya zor uygulanması, kandida gelişebilmesi dezavantajlarıdır. Uzun süreli çalışmalar topikal steroidlerin sistemik yan etkilerinin olmadığını, ancak eroziv gingival lezyonlar için kullanılan okluzal splint tedavisinin steroidlerin absorbsiyonuna yol açabileceği bildirilmiştir. Topikal ilaç kullanımında iyileşme görülmemesi durumunda alternatif veya ek tedavi yöntemleri de uygulanmalıdır. İntralezyonel Tedavi İntralezyonel tedavi daha çok topikal tedaviye cevap vermeyen ülseratif lezyonlarda tercih edilir. Topikal kortikosteroid kullanımının yetersiz olduğu durumlarda kombine olarak lezyon içi kortikosteroid 15
Prof. Dr. Cengizhan Erdem Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı
Prof. Dr. Cengizhan Erdem Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı LĐKEN PLANUSTA TEDAVĐ KUTANÖZ LİKEN PLANUSTA TEDAVİ Az sayıda kutanöz asemptomatik LP papülühasta ısrar etmedikçe tedaviyi
DetaylıVULVADA SIK GÖRÜLEN İNFLAMATUAR LEZYONLARIN AYIRICI TANI ÖZELLİKLERİ 21.ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ İZMİR
VULVADA SIK GÖRÜLEN İNFLAMATUAR LEZYONLARIN AYIRICI TANI ÖZELLİKLERİ 21.ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ İZMİR Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD VULVAR İNFLAMATUAR DERMATOZLAR Terminoloji
DetaylıMEMENİN PAGET HASTALIĞI. Doç. Dr. M. Ali Gülçelik Ankara Onkoloji Hastanesi
MEMENİN PAGET HASTALIĞI Doç. Dr. M. Ali Gülçelik Ankara Onkoloji Hastanesi Meme başındaki eritamatöz ve ekzamatöz değişiklikler ilk kez 1856 da Velpeau tarafından tariflenmiştir. 1874 de ilk kez Sir James
Detaylı%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı
%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı kaşıntılar (kc, bb, troid) Pemfigoid gestasyones Gebeliğin
DetaylıKocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
DetaylıOLGU SUNUMU: EKSTRAHEPATİK TUTULUMLU HEPATİT C
OLGU SUNUMU: EKSTRAHEPATİK TUTULUMLU HEPATİT C Dr. Hüseyin Tarakçı İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği Klimik Hepatit Akademisi 2018
DetaylıTİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı
TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı Tiroidit terimi tiroidde inflamasyon ile karakterize olan farklı hastalıkları kapsamaktadır
DetaylıOral Prekanserözlerde Tanı Bakımından Dişhekiminin Rolü
Oral Prekanserözlerde Tanı Bakımından Dişhekiminin Rolü Prof. Dr. Semih Özbayrak Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim Dalı Bşk. 1 Ağız-perioral ve orofarengeal
DetaylıEpidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm
BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM Epidermal bazal hücrelerden veya kıl folikülünün dış kök kılıfından köken alan malin deri tm Nadiren met. yapar fakat tedavisiz bırakıldığında invazif davranış göstermesi,lokal invazyon,
DetaylıAnkilozan Spondilit BR.HLİ.065
Gençlerde Bel Ağrısına Dikkat! Bel ağrısı tüm dünyada oldukça yaygın bir problem olup zaman içinde daha sık görülmektedir. Erişkin toplumun en az %10'unda çeşitli nedenlerle gelişen kronik bel ağrıları
DetaylıHIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi
Uzm. Dr. Sinem AKKAYA IŞIK Sultan Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi AIDS CMV; nadir ölümcül İlk vaka 1983 Etkili ART sıklık azalmakta, tedavi şansı
DetaylıOlgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi
Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde
DetaylıPeriodontoloji nedir?
Periodontoloji 1 2 Periodontoloji Periodontoloji nedir? Periodontoloji, dişleri ve implantları çevreleyen yumuşak ve sert dokuların iltihabi hastalıkları ve bunların tedavisi ile ilgilenen bir dişhekimliği
Detaylımm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3
24 P. I. AĞRAS ve Ark. GİRİŞ Ürtikeryal vaskülit histolojik olarak vaskülit bulgularını gösteren, klinikte persistan ürtikeryal döküntülerle karakterize olan bir klinikopatolojik durumdur (1). Klinikte
DetaylıYARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger
YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük
DetaylıTip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü
Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes
DetaylıDeri Layşmanyazisi. Prof. Dr. Mehmet HARMAN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı
Deri Layşmanyazisi Prof. Dr. Mehmet HARMAN Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Amaç Hastalığın tanısını koyabilmek Uygun tedaviyi yapabilmek Koruyucu yöntemleri sayabilmek İçerik
Detaylı6 Pratik Dermatoloji Notları
AİLE HEKİMLERİ İÇİN 6 Pratik Dermatoloji Notları En Sık Görülen Dermatolojik Hastalıklar İçindekiler Siğil Skuamöz Hücreli Karsinom Bazal Hücreli Karsinom Melanom Lipom Nörofibromatözis 2 Siğil 3 Siğil
DetaylıIII. BÖLÜM EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011
ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ III. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU EDİNSEL SAF ERİTROİD DİZİ APLAZİSİ TANI VE
DetaylıEOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA
EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA 1. vaka S.P ERKEK 1982 DOĞUMLU YUTMA GÜÇLÜĞÜ ŞİKAYETİ MEVCUT DIŞ MERKEZDE YAPILAN ÖGD SONUCU SQUAMOZ HÜCRELİ CA TANISI ALMIŞ TEKRARLANAN
DetaylıBöbrek kistleri olan hastaya yaklaşım
Böbrek kistleri olan hastaya yaklaşım Dr. Ayşegül Örs Zümrütdal Başkent Üniversitesi-Nefroloji Bilim Dalı 20/05/2011-ANTALYA Böbrek kistleri Genetik ya da genetik olmayan nedenlere bağlı olarak, Değişik
DetaylıKocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
DetaylıLafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik
LAFORA HASTALIĞI Progressif Myoklonik Epilepsiler (PME) nadir olarak görülen, sıklıkla otozomal resessif olarak geçiş gösteren heterojen bir hastalık grubudur. Klinik olarak değişik tipte nöbetler ve progressif
Detaylı3 Pratik Dermatoloji Notları
AİLE HEKİMLERİ İÇİN 3 Pratik Dermatoloji Notları Tablolarla Cilt Lezyonlarının Tanımlamaları İçindekiler Tanımlayıcı Dermotolojik Testler Lezyon Dizilişini Tanımlayan Terimler Sık Görülen 6 Cilt Hastalığında
DetaylıENDOJEN POSTERİOR ÜVEİTLERDE MEDİKAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ DR ŞENGÜL ÖZDEK
ENDOJEN POSTERİOR ÜVEİTLERDE MEDİKAL TEDAVİ YÖNTEMLERİ DR ŞENGÜL ÖZDEK Uveitler - Prognoz %22 sinde en az bir gözde kanuni körlükle sonuçlanmakta Morbidite İMMÜN MEKANİZMA Ön Üveit: MHC class I/CD8+ sitotoksik
Detaylıwww.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro CANDLE 2016 un türevi 1. CANDLE NEDİR 1.1 Nedir? Kronik Atipik Nötrofilik Dermatosiz, Lipodistrofi ve Yüksek ateş (CANDLE) sendromu nadir görülen genetik bir
DetaylıYaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011
Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını
Detaylıwww.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Behçet Hastaliği 2016 un türevi 2. TEŞHİS VE TEDAVİ 2.1 Nasıl teşhis edilir? Tanı çoğunlukla klinik olarak konulur. Bir çocuğun Behçet hastalığı için tanımlanmış
DetaylıAkciğer Karsinomlarının Histopatolojisi
Akciğer Karsinomlarının Histopatolojisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Akciğer karsinomlarının gelişiminde preinvaziv epitelyal lezyonlar; Akciğer karsinomlarının gelişiminde
DetaylıBÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.
BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. Aslı KANTAR Akut rejeksiyon (AR), greft disfonksiyonu gelişmesinde major
DetaylıADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği
ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal
DetaylıDr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ
Dr. Özlem Erdem Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 22. ULUSAL PATOLOJİ KONGRESİ OLGU 45 yaşında erkek hasta Yaklaşık 1,5 yıldan beri devam eden alt ekstremite ve gövde alt kısımlarında daha
DetaylıBCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ
BCC DE GÜNCEL Prof. Dr. Kamer GÜNDÜZ Celal Bayar Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı-MANİSA Bazal Hücreli Kanser (BCC) 1827 - Arthur Jacob En sık rastlanan deri kanseri (%70-80) Açık
DetaylıProf.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD
Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden
DetaylıKRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;
KRİYOGLOBÜLİN Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; Kriyoglobülin kanda bulunan anormal proteinlerdir ve 37 derecede kristalleşirler. Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilirler ancak vakaların %90ı Hepatit
Detaylı5 Pratik Dermatoloji Notları
AİLE HEKİMLERİ İÇİN 5 Pratik Dermatoloji Notları En Sık Görülen Dermatolojik Hastalıklar İçindekiler Vitiligo Eritema Multiforme Ürtiker Uyuz Tahta Kurusu / Pire Isırığı Kaposi Sarkomu 2 Vitiligo 3 Vitiligo
DetaylıGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ABD, Medikal Onkoloji BD Güldal Esendağlı
Sağlık Bakanlığından Muaf Hekimin Ünvanı - Adı Soyadı Aydın Aytekin Bildiriyi Sunacak Kişi Ünvanı - Adı Soyadı Rafiye Çiftçiler Bildiriyi Sunacak Kişi Kurumu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları
DetaylıREHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD
REHBERLER: TEDAVİYE NE ZAMAN BAŞLAMALI? Dr. Behice Kurtaran Ç.Ü.T.F. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD 1 2 3 4 ANTİRETROVİRAL TEDAVİ HIV eradiksayonu yeni tedavilerle HENÜZ mümkün değil
DetaylıIX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011
ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik
DetaylıYAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ. Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI
YAYGIN, KAŞINTILI, PAPÜLLÜ DÖKÜNTÜ Araş. Gör. Dr. Nahide Gökçe ÇAKIR KTÜ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI 28.04.2015 34 yaşında erkek hasta 2 gün önce ortaya çıkan kaşıntılı, eritematöz, kaşıntılı, papüler
DetaylıD Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bruselloz Brucella cinsi bakteriler tarafından primer olarak otçul
DetaylıOLP, en fazla bukkal mukozada genelde çift taraflı ve simetrik olarak bulunur. Lezyonlar sonrasında sırasıyla dil, dişeti, ağız tabanı, dudak ve palat
Araştırma/ Research EZİRGANLI, Article KARA, ORAL LİKEN PLANUS: RETROSPEKTİF BİR ÇALIŞMA ORAL LICHEN PLANUS: A RETROSPECTIVE STUDY Arş. Gör. Dt. Şeref EZİRGANLI* Yrd. Doç. Dr. Muhammed İsa KARA ** Prof.
DetaylıDeri Kanserleri Erken Tanı ve Korunma
4. Ankara Aile Hekimliği Kongresi 08-09 Ekim 2016, Ankara Deri Kanserleri Erken Tanı ve Korunma Prof. Dr. Gonca Elçin Hacettepe Üniveristesi Deri ve Zührevi Hastalıklar AD. Sunum Planı BCC ve SCC Melanom
DetaylıJuvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA)
www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA) 2016 un türevi 1. JUVENİL SPONDİLOARTRİT/ ENTEZİT İLE İLİŞKİLİ ARTRİT (SPA- EİA) NEDİR? 1.1 Nedir?
DetaylıGastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM
Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans
DetaylıYrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD KOMPLEMAN SİSTEMİ Kompleman sistem, (Compleman system) veya tamamlayıcı sistem, bir canlıdan patojenlerin temizlenmesine yardım eden biyokimyasal
DetaylıGebelik ve Trombositopeni
Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi
DetaylıERKEN LOKAL NÜKS GELİŞEN VULVA KANSERİ: OLGU SUNUMU
ERKEN LOKAL NÜKS GELİŞEN VULVA KANSERİ: OLGU SUNUMU Op.Dr.Hakan YETİMALAR Doç.Dr.İncim BEZİRCİOĞLU Dr. Gonca Gül GÜLBAŞ TANRISEVER İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştıma Hastanesi GİRİŞ
DetaylıLENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR!
LENFÖDEM ERKEN TANI VE ERKEN TEDAVİ GEREKTİREN BİR HASTALIKTIR! Lenfödem, lenf sıvısının dolaşımındaki yetersizlik yüzünden dokular arasında proteinden zengin sıvı birikimine bağlı olarak şişlik ve ilerleyen
DetaylıSolunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer
Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,
DetaylıTÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ
TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ Sİ DERNEĞİ ÜLS ERA Tİ FKOLİ T TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİSİ DERNEĞİ ÜLSERATİF KOLİT NEDİR? Ülseratif kolit, kalın bağırsağın içini örten tabakanın iltihabıdır. Rektal kanama,
DetaylıHĐPERPĐGMENTASYONLA SEYREDEN HASTALIKLAR
HĐPERPĐGMENTASYONLA SEYREDEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Seher Bostancı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Hiperpigmentasyon; güneş ışığına maruziyet, çeşitli ilaç veya kimyasal maddelerle
DetaylıMalignite ve Transplantasyon. Doç. Dr. Halil Yazıcı İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı
Malignite ve Transplantasyon Doç. Dr. Halil Yazıcı İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Sunum Planı -Pretransplant malignitesi olan alıcı -Pretransplant malignitesi olan donör -Posttransplant de
DetaylıVİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ
VİRUS HASTALIKLARINDA TANI YÖNTEMLERİ Doç. Dr. Koray Ergünay MD PhD Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Viroloji Ünitesi Viral Enfeksiyonlar... Klinik
DetaylıDAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL
DetaylıEpidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta
Epidermal Büyüme Faktörü Türkiye'de Uygulama Yapılan İlk Üç Hasta M. Bülent ERTUĞRUL, M. Özlem SAYLAK-ERSOY, Çetin TURAN, Barçın ÖZTÜRK, Serhan SAKARYA Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, İnfeksiyon
DetaylıKRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ
KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI (KOAH) TANIMI SINIFLAMASI RİSK FAKTÖRLERİ PATOFİZYOLOJİSİ EPİDEMİYOLOJİSİ ÖĞRENİM HEDEFLERİ KOAH tanımını söyleyebilmeli, KOAH risk faktörlerini sayabilmeli, KOAH patofizyolojisinin
DetaylıDahiliye Konsültasyonu için Altın Öneriler: En Sık Görülen On Olgu Örneği Asıl Deniz alt Güney başlık Duman stilini düzenlemek için tıklatın Marmara
Dahiliye Konsültasyonu için Altın Öneriler: En Sık Görülen On Olgu Örneği Asıl Deniz alt Güney başlık Duman stilini düzenlemek için tıklatın Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Olgu 1 28 yaşında erkek Ortopedi
DetaylıTONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI
TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI Akut tonsillofarenjit veya çocukluk çağında daha sık karşılaşılan klinik tablosu ile tonsillit, farinks ve tonsil dokusunun inflamasyonudur ve doktora başvuruların
Detaylıwww.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro PAPA Sendromu 2016 un türevi 1. PAPA NEDİR 1.1 Nedir? PAPA; Piyojenik Artrit, Piyoderma gangrenozum ve Akne kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.
DetaylıFİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI. Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara
FİBRİNOJEN DEPO HASTALIĞI Yrd.Doç.Dr. Güldal YILMAZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Ankara H. K., 5 yaşında, Kız çocuğu Şikayet: Karında şişlik Özgeçmiş: 8 aylıkken karında
DetaylıRadyolüsent Görüntü Veren Odontojenik Tümörler Dr.Zuhal Tuğsel
Radyolüsent GörüntG ntü Veren Odontojenik TümörlerT Dr.Zuhal Tuğsel Ameloblastoma Odontojenik epitelden kökenli yavaş büyüyen, iyi huylu bir tümördür. Herhangi bir yaşta görülür, literatürde sözü edilen
DetaylıTiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.
GİRİŞ: Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır. Foliküler adenomlar iyi sınırlı tek lezyon şeklinde olup, genellikle adenomu normal tiroid dokusundan ayıran kapsülleri vardır. Sıklıkla
DetaylıDİABETLİ HASTALARDA CİNSEL SAĞLIK
DİABETLİ HASTALARDA CİNSEL SAĞLIK Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği OP. DR. ÜNSAL ÖZKUVANCI Genel bilgiler Şeker hastalığı bir çok organı etkilediği gibi cinsel fonksiyonları da olumsuz
DetaylıTravmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık
Doç. Dr. Onur POLAT Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık personeli gibi hastalardan bulaşabilecek
DetaylıOSTEOARTRİT. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ
OSTEOARTRİT Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ Eklem kıkırdağından başlayıp, eklemlerde mekanik aşınmaya ve dejenerasyona yol açan kronik bir eklem hastalığıdır. LİTERATÜRDEKİ İSİMLERİ ARTROZ DEJENERATİF ARTRİT Yavaş
DetaylıAkut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu. Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa
Akut Hepatit C: Bir Olgu Sunumu Uz.Dr.Sevil Sapmaz Karabağ İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Manisa Olgu 24 yaşında erkek hasta 6. sınıf tıp öğrencisi Ortopedi polikliniğine başvurmuş Rutin
DetaylıPrediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta
Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV
DetaylıAKUT GRAFT VERSUS HOST HASTALIĞI. Hemş.Birsel Küçükersan
AKUT GRAFT VERSUS HOST HASTALIĞI Hemş.Birsel Küçükersan Graft vs Host Hastalığı (GVHH) Vericinin T lenfositlerinin alıcıyı yabancı olarak görmesi ve alıcının dokularına karşı reaksiyon göstermesi Allojenik
DetaylıNormal değerler laboratuarlar arası değişiklik gösterebilir. Kompleman seviyesini arttıran hastalıklar nelerdir?
KOMPLEMAN C3 ve C4 Complement components; C3; C4; Kompleman 9 proteinden oluşan immün sistemin önemli bir parçasıdır. C3 kompleman sisteminin 3. proteinidir. C3 ve C4 en sık bakılan kompleman proteinleridir.
DetaylıMeme Olgu Sunumu. Gürdeniz Serin. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı. 3 Kasım Antalya
Meme Olgu Sunumu 3 Kasım 2016 Antalya Gürdeniz Serin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Olgu 35 yaşında kadın Sağ meme de kitle Özgeçmişinde: SLE - Renal Tx Radyoloji Mamografi: Sağ
DetaylıNocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Nocardia Enfeksiyonları Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Nocardia Enfeksiyonları Nocardia insanlarda ve hayvanlarda lokalize veya dissemine enfeksiyonlardan sorumlu olabilen
DetaylıNaciye Sinem Gezer 1, Atalay Ekin 2
Naciye Sinem Gezer 1, Atalay Ekin 2 1 Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Radyoloji Ana Bilim Dalı, İzmir 2 Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, İzmir
DetaylıOTOİMMUN HASTALIKLAR. Prof.Dr.Zeynep SÜMER
OTOİMMUN HASTALIKLAR Prof.Dr.Zeynep SÜMER İmmun tolerans Organizmanın kendinden olan antijeni tanıyarak bunlara karşı reaksiyon vermemesi durumuna İMMUN TOLERANS denir Otoimmunitenin oluşum mekanizmaları
DetaylıA) Plazma hücrelerinin infiltrasyonu. B) Multinükleer histiyositik dev hücreleri. C) Lenfositlerden zengin inflamasyon. D) Fibrozis.
Genel olarak bakıldığında soru dağılımı beklenen dışında değildi. Her sınavda sorulan bazı başlıkların sorulmaması dahi olasılık dahilindeydi. Zorluk yönünden geçen sınavlardan pek farklı değildi. Yine
DetaylıOsteoartrit. Uzm. Fzt. Kağan Yücel Ufuk Üni. SHMYO Öğrt. Grv.
Osteoartrit Uzm. Fzt. Kağan Yücel Ufuk Üni. SHMYO Öğrt. Grv. OSTEOARTRİT Primer nonenflamatuar artiküler kartilajın bozulması ve reaktif yeni kemik oluşumu ile karakterize,eklem ağrısı,hareket kısıtlılığı
DetaylıPsikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar
Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindekipayı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 Akılcı İlaç Kullanımı;
DetaylıANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU
ANCA SAPTANMASI VE TANI KRİTERLERİ DR. NİLGÜN KAŞİFOĞLU 1 Anti-nötrofil sitoplazmik antikor (ANCA) ANCA ilişkili vaskülitler Nötrofil aktivasyonu, endotelial hücre hasarı ve vaskülit 2 1982 Davies, nekrotizan
DetaylıAKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015
AKUT SOLUNUM SIKINTISI SENDROMU YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SHMYO İLK VE ACİL YARDIM BÖLÜMÜ YRD DOÇ DR SEMRA ASLAY 2015 Nonkardiyojenik Akciğer Ödemi Şok Akciğeri Travmatik Yaş Akciğer Beyaz Akciğer Sendromu
DetaylıPrognostik Öngörü. Tedavi Stratejisi Belirleme. Klinik Çalışma Dizaynı
Prognostik Öngörü Tedavi Stratejisi Belirleme Klinik Çalışma Dizaynı Prognostik faktörlerin idantifikasyonu ve analizi Primer tumor; BRESLOW Tumor kalınlığı Mitoz oranı Ulserasyon CLARK seviyesi Anatomik
DetaylıTedaviyi İzleyen Değişiklikler ve Değerlendirme Zorlukları. Prof. Dr. Duygu Düşmez Apa Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD
Tedaviyi İzleyen Değişiklikler ve Değerlendirme Zorlukları Prof. Dr. Duygu Düşmez Apa Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji AD Sunum planı Giriş: Mikozis fungoides tanısındaki yöntem ve zorluklar
DetaylıPolipte Kanser. Dr.Cem Terzi. Dokuz Eylül Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Kolorektal Cerrahi Birimi
Polipte Kanser Dr.Cem Terzi Dokuz Eylül Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Kolorektal Cerrahi Birimi Polip ve polipoid karsinoma POLİP Epitelyal yüzeyden kaynaklanan çıkıntı HİSTOLOJİK POLİP TİPLERİ
DetaylıHepatit B ile Yaşamak
Hepatit B ile Yaşamak NEDİR? Hepatit B, karaciğerin iltihaplanmasına sebep olan, kan yolu ve cinsel ilişkiyle bulaşan bir virüs hastalığıdır. Zaman içerisinde karaciğer hasarlarına ve karaciğer kanseri
DetaylıPROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ
PROSTAT BÜYÜMESİ VE KANSERİ PROSTAT BÜYÜMESİ Prostat her erkekte doğumdan itibaren bulunan, idrar torbasının hemen altında yer alan bir organdır. Yaklaşık 20 gr ağırlığındadır ve idrar torbasındaki idrarı
DetaylıAkut Hepatit B ve Kronik Hepatit B Reaktivasyonu Ayrımı. Dr. Şafak Kaya SBÜ Gazi Yaşargil SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Akut Hepatit B ve Kronik Hepatit B Reaktivasyonu Ayrımı Dr. Şafak Kaya SBÜ Gazi Yaşargil SUAM Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji HBV Neden Önemli? Dünyada yaklaşık 400 milyon kişi HBV ile
DetaylıKaraciğer laboratuvar. bulguları. Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı. 5.Yarıyıl
Karaciğer ve safra yolu hastalıklar klarında laboratuvar bulguları Prof.Dr.Abdullah.Abdullah SONSUZ Gastroenteroloji Bilim Dalı 5.Yarıyıl 2006-2007 2007 eğitim e yılıy Karaciğer ve safra yolu hastalıklarında
DetaylıRENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ
RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden
DetaylıVücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.
HODGKIN LENFOMA HODGKIN LENFOMA NEDİR? Hodgkin lenfoma, lenf sisteminin kötü huylu bir hastalığıdır. Lenf sisteminde genç lenf hücreleri (Hodgkin ve Reed- Sternberg hücreleri) çoğalır ve vücuttaki lenf
DetaylıSİNOVİTLER. Dr. Güldal Esendağlı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 16 Ekim 2015
SİNOVİTLER Dr. Güldal Esendağlı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji AD 16 Ekim 2015 Sinovyal Dokunun Non-tümöral ve Tümör-benzeri Lezyonları Non-tümöral Lezyonlar Reaktif Tümör-benzeri Lezyonlar
DetaylıSUTURASYON UMKE.
SUTURASYON UMKE Katlarına uygun olarak kapatılmalı. * Acil serviste kapatılan yaralarda genellikle 3 tabaka vardır. Fasia, ciltaltı doku ve cilt. * Kat kat kapatma: Scalp, parmak, el,ayak, tırnak, burun
DetaylıErken Evre Akciğer Kanserinde
Erken Evre Akciğer Kanserinde Görüntüleme Dr. Figen Başaran aran Demirkazık Hacettepe Universitesi Radyoloji Anabilim Dalı Kasım 2005 Mayıs 2006 Müsinöz ve nonmüsinöz tipte bronkioloalveoler komponenti
DetaylıSAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ Sağlık hizmeti veren, Doktor Ebe Hemşire Diş hekimi Hemşirelik öğrencileri, risk altındadır Bu personelin enfeksiyon açısından izlemi personel sağlığı ve hastane
Detaylı99 VAKALIK SER DE ORAL L KEN PLANUSUN KL N KO-PATOLOJ K KORELASYONUN DE ERLEND R LMES
ARAŞTIRMALAR 99 VAKALIK SER DE ORAL L KEN PLANUSUN KL N KO-PATOLOJ K KORELASYONUN DE ERLEND R LMES EVALUATION OF CLINICO-PATHOLOGIC CORRELATIONS OF ORAL LICHEN PLANUS IN 99 CASES Benay TOKMAN 1 Burcu SENGÜVEN
DetaylıUzm. Dr. Nur Benzonana
Uzm. Dr. Nur Benzonana Orf Koyun ve keçi Dudak Burun delikleri Meme Ayak Proliferatif papüloveziküler lezyonlar Bazı ülkelerde endemik Zoonoz Orf Kelime kökeni tam olarak bilinmemekte Hrufa Eski norveççe
DetaylıGenital Siğiller Risk Faktörler: Belirtiler:
HPV ( Human Papilloma virus) 60 tan fazla virüse verilen ortak addır. Bu virüsler vücudun herhangi bir yerinde siğillere sebep olabilirler.ancak bazıları cinsel yola bulaşır ve condyloma acuminata veya
DetaylıENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Prof. Dr. Feridun ŞAKLAR ENDODONTİK TEDAVİDE BAŞARI VE BAŞARISIZLIĞIN DEĞERLENDİRİLMESİ BAŞARI ORANLARI Kök kanal tedavisindeki başarı oranlarının belirlenmesi için bu güne kadar çok sayıda çalışma yapılmıştır.
DetaylıChapter 10. Summary (Turkish)-Özet
Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme
DetaylıMikroskopik Kolit. Dr. Taylan KAV. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi. İç Hastalıkları ABD Gastroenteroloji Bilim Dalı. Ankara
Mikroskopik Kolit Dr. Taylan KAV Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD Gastroenteroloji Bilim Dalı Ankara Mikroskobik kolit (MK) kronik sulu ishalin sık görülen nedenlerinden biridir.
Detaylı28.02.2015. Sarkoidoz. MSS granülomatozları. Sarkoidoz. Sarkoidoz. Granülom / Granülomatoz reaksiyon
Granülom / Granülomatoz reaksiyon Non-enfektif granülomatozlar: Sinir sistemi tutulumu ve görüntüleme Küçük nodül Bağışıklık sisteminin, elimine edemediği yabancı patojenlere karşı geliştirdiği ve izole
DetaylıMultipl Endokrin Neoplaziler. Dr. Tuba T. Duman-2012
Multipl Endokrin Neoplaziler Dr. Tuba T. Duman-2012 Multipl Endokrin Neoplaziler Klinik gözlemlerle, endokrin bezleri içeren neoplastik sendromlar tanımlanmıştır. Paratiroid, hipofiz, adrenal,tiroid ve
Detaylı