YARIN ÇOK GEÇ OLACAK FIDEL CASTRO. Çeviren : Yasar Öztürk Nisan 2002

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YARIN ÇOK GEÇ OLACAK FIDEL CASTRO. Çeviren : Yasar Öztürk Nisan 2002"

Transkript

1 YARIN ÇOK GEÇ OLACAK FIDEL CASTRO Çeviren : Yasar Öztürk Nisan SUNU 1992 Haziraninda Rio de Janeiro'da dünya zirvesinde dünya liderlerinin bir araya gelmesi küresel sorunlar konusunda kendi görüslerini sunmak için onlara bir firsatti. 107 hükümet baskani ya da temsilcisi sirayla konustu. Dünya medyasinin çogunlugu Küba ve ABD liderlerinin karsilikli kisisel görüslerini kullanarak zirveyi kaplayan siyasal ve felsefi açmazi yakaladi. NewYork'un Newsday Gazetesi "Besbelli konusan devlet baskanlarina en atesli tepki sanayilesmis dünya tarafindan 'kendini düsünmezlik' e bir son verilmesini isteyen Küba Devlet Baskani Fidel Castro içindi. Tersine Baskan George Bush'a tepki. Dünyanin geri kalani tarafindan karsi koyulan durumlarin alinmasindan dolayi özür dilemeyi ret etmesi gibi sadece sert bir övgü ile soguktu" Bush ona "Rio'ya özür dilemek için gelmedim" derken Castro tüketici topluluklarina sanayilesmenin, tüketici toplumlarin kendini düsünmezlik, egemenlik entrikalari, sorumsuzluk ve yalanciligina " son verilmesini istedi. Küba lideri Fidel Castro'nun konusmasi - genis biçimde dünya çapinda kaydedildi G bu kitapla gözler önüne seriliyor. Onu dünya zirvesinin tüm delegelere dagitilan bir belgenin tam metni izliyor. Castro tarafindan hazirlanan "Çevrenin dehset verici yok edilisinin insanogluna korkutucu poz takinikligi insanoglundan -Üçüncü dünyasorumlu tutulmayacagini belirten zirveye yaptigi konusmasinda ileri sürdügü savi genisleten belgedir. Onun yüreklere isleyen güçlere çagrisi "Uzun bir zaman önce yapmis olmamiz gerekenleri yapmak için yarin çok geç olabilir" bildirgesi ile bitiyor. Çevre korumaya karsi kalkinma : ikisi bagdasabilir mi? Çevrenin yok olmasi için sorumluluk nereye uzaniyor? Üçüncü Dünya ve onun büyüyen nüfusu krizler için sorumlu tutulacak mi?

2 Bu belge gezegenimizin kaynaklarini, belki de gezegenimizin kendisini nasil koruyacagimiz ve kurtaracagimiz konusunda uluslar arasi tartismalara yararli bir katkidir. Krizin hem nedenleri hem de çözümleri konusunda tartismaya 'çekinmeden' "Üçüncü Dünya Bakisi"ni yansitiyor. Bu kitap Editora Politica of Havana'nin yardimi ile basildi. Kapak fotografi ve bu bölümdeki fotograflarin bir kaçi Küba'nin en önemli fotografçisi Osvaldo Salas tarafindan eklendi. Bölüm I INSAN SOYU *TEHLIKE ALTINDAKI BIR TÜR En önemli biyolojik tür -insan soyu- dogal yasam alanlarinin hizli ve ilerleyen yok olusu yüzünden yok olma riski ile / karsi karsiya / Biz bu sorunun neredeyse önlemek için çok geç olacagi anda farkina variyoruz. Tüketim toplumlarinin bu dehset verici çevresel yok olustan bas sorumlu oldugunu söylemek gerekiyor. Bir önceki sömürge anakentlerde dogdu. Sirasi ile geri kalmisliga ve insanligin büyük çogunlugunun felaketi olan güce dönüsen imparatorluk politikalarinin ürünleridir. Dünya nüfusunun sadece % 20 si ile tüm metalarin üçte ikisini, dünya çapinda üretilen enerjinin dörtte üçünü tüketiyorlar. Denizleri irmaklari zehirlediler. Havayi kirlettiler. Ozon tabakasini incelttiler ve deldiler. Atmosferi tika basa bizlerin simdiden sikintilarini çekmeye basladigimiz felaket etkileri ile iklim kosullarini degistiren gazlarla doldurdular. Ormanlar yok oluyor. Çöller yayiliyor. Milyonlarca ton bereketli toprak her yil denizlere akiyor. Çok sayida türün soyu tükeniyor. Nüfus baskilari ve güç ayakta kalmak için çok tehlikeli hatta doga pahasina girisimlere sevk ediyor. Dünün sömürgeleri bugünün adil olmayan ekonomik düzen tarafindan sömürülen ve yagmalanan bugünün uluslari tüm bunlarin suçlusu ve kabahatlisi olamaz. Çözüm buna en çok gereksinimi olanlarin gelismesinin önüne geçmek olamaz. Çünkü bugün geri kalmislik ve güce katkida bulunan her sey gün gibi ortada ve çevreye büyük tecavüz demektir. Bunun sonucu olarak Üçüncü Dünya' da her yil her iki Dünya savasindakinden daha fazla on milyonlarca erkek, kadin, ve çocuk ölüyor. Esitsiz ticaret, korumacilik ve dis borç, ekonomik dengeye acimasizca saldiriyor ve çevre yikimina ön ayak oluyor. Eger biz insanligi bu intihardan korumak istiyorsak bolluk )servet= ve elde edilebilir (ise yarar) teknolojiler gezegenin her tarafina daha iyi

3 dagitilmalidir. Birkaç ülkede daha az lüks ve daha az atik, dünyanin pek çogunda daha az güç ve açlik demektir. Çevreyi yok eden yasam biçimleri ve tüketici geleneklerin Üçüncü Dünya 'ya aktarilmasi durdurulmali. Gerçekçi insan yasami olusturulmali daha dürüst uluslar arasi ekonomik düzen seçilmeli. Bilim kirletmeyen sürdürülebilir kalkinmayi basarmak için kullanilmali. Dis borçlarin yerine ekolojik borçlar ödenmeli Insanligin degil açligin kökü kurutulmali. Simdi varsayilan komünizm tehlikesi ortadan kayboldu ve soguk savaslara girmek için ya da silahlanma yarisi ve askeri harcamalari sürdürmek için daha fazla bahane yok. Üçüncü Dünya 'nin kalkinmasi yükseltilerek ; gezegenimizi tehdit eden ekolojik yikimla savasmak için bu kaynaklarin gidisi neden önlenmiyor? Bencillik yeter. Egemenlik entrikalari yeter. Hirsizlik, sorumsuzluk, aldatmaca yeter. Yarin uzun zaman önce yapmamiz gerekeni yapmak için geç olabilir. BÖLÜM II ÇEVRESEL KRIZ VE ÜÇÜNCÜ DÜNYA Bu toplanti ve insanligi korumak için etkili önlemler konusunda karar vermek için acil olarak yapilmasi gerekenlerin ve geri kalanlarin saglanmasinin anlami ve önemi, Çevre ve Kalkinma konusundaki bu konferansa katilmak için verilen yanitta, buraya Rio de Janerio'ya gelen hiç birimiz için bosa gitmedi, Hizlanan ve artan çevrenin bozulmasi belki en ciddi uzun süreli tehlike ile tüm insan türü ve özellikle hala Üçüncü Dünya olarak adlandirilan /kesim/ karsi karsiya. Nükleer yikimin riski her zaman ve simdi üst üste bu insanligin tümünün yüz yüze oldugu en berbat tehlike. Azgelismis ülkeler için, Üçüncü Dünyadaki insanlarin yüzmilyonlarcasinin yasam kosullarini kötülestiren etkenlerden biridir. Insanligin sahip oldugu tarihte hiç bir zaman böylesine tüm gezegen yasamina karsi yayginlasmis ve yikici tecavüz olmadi. Azgelismis dünyada güç ve azgelismislik bugün dogal çevre üzerine yüklenen, çogalan basiklarin ana etkenleridir. Finansal ve teknik kaynaklarin eksikligi, yetersiz tarimsal yöntemler, tarimsal ve otlak alanlarin haddinden fazla sömürülmesi, tümü çevre üzerinde tehlikeli etkilerini biriktiriyor. Ayrica en büyük olabilecek kâr payini elde etmek için didinen dogal kaynaklar üzerindeki kapitalist sömürü ve sanayilesme kapasiteleri atmosferde bozulma ve kirlenmenin yeni biçimlerini ekliyor ve bozulmanin agir payini katliyor. Gelismis dünyada gerçekdisi tüketiciligi özendiren ve yenilenemeyen kaynaklari

4 bozan atiklari artiran yasam biçiminin yükselen aci ve tansiyona, yerel ve küresel fiziksel çevre esi görülmemis ve simdiye kadar düsünülmemis düzeyde tahammül ediyor. Tarihte ilk kez insanligin elinden gezegende evrimi yöneten dogal yasalara aykiri hareket etmek ve canli yasam düzeneginin dengesini degistirmek geliyor. Bir öldürücü nükleer saldiri ile yasam yok edilebilir. Genetik mühendisligi yüzünden, dogal olarak saglamlastirmak için binlerce yila gereksinim duyan türlerin mutasyonunun çabuklasmasi edimsel biçimde etkileniyor. Insanligin ilk kez yasamin akisini degistirmeye gücü yetiyor. Zaten yapilanlar dogrudan dogruya çevreyi etkiliyor. Insanligin dogal çevreye yönelik akil disi tecavüzünün artan daha fazla apaçik etkileri - ki varsil topluluklar onlarin aci, endiselerinden son zamanlara degin bir hayli uzaklarindaydilar- bugün uzak bir tehdit degil, tersini tüm uluslar için ortak bir gerçek. Bizi Rio de Janerio'da bir araya toplayan neden bu. Çevresel bozulmanin ciddi etkilerinin farkinda olmak -her ne kadar yoksul ve gezegenin en savunmasiz parçasi tarafindan en dogrudan dogruya, hemen ve yakip yikici biçimde his ediliyor olmasina karsin- Üçüncü Dünyanin cografi ve toplumsal durumunun ötesine insanligin tümünü etkileyecek bir tehdit olmak için yayilmaya basladi. Eger insanlik zamaninda gereken adimlari atmazsa bu gezegendeki tüm yasamin yok olmasinin belirsiz esigi ile yüz yüze gelinebilecegi büyüyen kanidir. Bir küçük Üçüncü Dünya ülkesi olan Küba olaganüstü zit kosullar ortasinda kalkinmak için savasa girdi. Buna karsin genelde dünyaya ve özelde az gelismis ülkelere çevre koruma ve kurtarmadaki deneyimini mütevazi biçimde sunabilir. Bu toplantilarin tartismalari sirasinda üzerinde düsünülüp tartisilabilecek kosullarla dogrudan iliskili, degisik alanlarda bizim insanlarimiz tarafindan elde edilen sonuçlar da sunulabilir. Küba gelecegimizin somut bir garantisi olan bu ilkelerden yana yapacagimiz tüm çabalar ve birlikte ortaya koyacagimiz amaçlarin basarilmasi için olanca gücü ile katkida bulunma kararli niyeti ile Rio'daki toplantiya geldi. EKOLOJIK TARTISMANIN YAPISI VE ÖNEMI Son on iki yildan fazladir çevre konusu "Çevreden" teorik tartismalarin merkezine ve dünyanin pek çok yerinde karar verici yöntemler tasindi. Günümüzde emekçilestirilen ekolojik konulardaki genis yazin çevre konusundaki tartismanin uluslararasilastirilmasi ve ekolojik hareketler son bir kaç yilin evriminin sonucuna dayandiriliyor. Dünyada bu olay, bilinç artisinda kararli etkiye

5 sahip çogalan militanca yapilanan kimi hükümet disi çevre örgütlerinin ve onlarin artan yayiminin etkileri ve su yüzüne çikmasidir. Bu büyüyen farkinda olmanin kökenindeki gerçek son yirmi yildan fazladir asikar olan insanligi en çok endise küresel çevre sorunlarinin bazilarinin gerçek ya da gizli etkileridir. Bunlari Ozon tabakasinin bozulmasi sözde, sera etkisinden kaynaklanan küresel isinma, asit yagmurlari, daha gelismis ülkelerin atik dolu tüketiminden kaynaklanan çevresel bozulmanin diger biçimleri, biyolojik çesitliligin yitimi, kentsel devlesmenin yarattigi kirlenme, tehlikeli atiklarin sinirlari boyunca trafik, kirlenme, yeralti ve yerüstü su kaynaklarinin, denizlerin ve kiyisal alanlarin kirlenmesi, ormansizlasma ve tarimsal alanlarin yoksullasmasi kapsiyor. Tüm bu çok ciddi problemlerin üstünde yardim edemez ama çagdas ekolojik tartismalarin ön hattinda olmasi gereken gücün tehlikeli kosullarinda var olan nüfusun uçsuz bucaksiz çogunlugun Üçüncü dünya özellikle genis bir dilimde farkinda olma bas tehlikedeki biyolojik tür insanligin ta kendisidir. Yazili tarihteki en sicak yil 1990'di ve insanligin bildigi yedi en sicak yilin 6'sinin içinde yer aldigi geçen on yilin son yüz yilin en sicak yillari oldugunu herkes biliyor. Sera etkisi olarak adlandirilan bu küresel isinma olayi önemli ekolojik, ekonomik ve toplumsal öneme sahip kimi hesaplara göre sera etkisine neden olan gazlarin simdi ki emisyonunda sinir olmazsa atmosferdeki karbondiyoksit miktari simdiki ile 2025/2050 arasinda bir zamanda iki kati olacak. 1,5 ve 4,5 derece arasinda ortalama küresel isi artisina neden olacak bu olayin dogrudan dogruya etkin 2050 sonlarinda 30/50 cm arasinda 2100 yili sonunda bazilari yüksek nüfus yogunlugu olan kitasal kiyi alanlarinin büyük çogunlugunun sular altinda kalmasina yol açacak. Yaklasik 1 metrelik bir deniz seviyisinde artisi olacak ve bir çok ada devlet etkilenecek öteki tahminler daha sürede ve daha fazla tehlikeyi bildiriyor. Iklimsel degisim aralarinda kasirga, tropikal kasirgalar ve tayfunlar gibi olaylarin bulundugu olasiklari artiran, deniz ekosistemi, yagmur düsüsünde degismelere neden olabilir. Benzer biçimde iliman alanlar bugday olaylarinda oldugu gibi bölgenin tahillari da birer birer sitma, sari humma, dengue gibi tropikal hastaliklarin daha fazla hücumuna açik hale gelebilir.

6 arasinda strasfordeki ortalama küresel ozon düzeyi yüzde % 5 oraninda düstügü hesaplandi. 1980'lerin ortasinda Antarktika'nin üstünde ozon tabakasinda bir delik bulundu çok yakin zamanda kesin bilimsel raporlar, kosullarin kuzey kutbu çevresi üzerinde bir baska olusumun var oldugunu açikliyor. Ozon tabakasinin bu tükenisi gezegenin canli varliklarina, hayvanlara ve bazi tahillara apaçik zararli olacagi kadar deri kanseri ve göz hastaliklari gibi hastaliklarin daha büyük olasiliginin koskoca risklerini de beraberinde getirmesi yüzünden zararli ultravole isinlardan zarar görmeyi artiriyor. ilerleyen uluslararasi görüsmeler ve ozon tabakasina zararli CFC ve diger gazlarin üretimi ve kullanimini azaltan ve en sonunda ortadan kaldiran somut anlasmalarin imzalanmasi ile ilgi hizi sadece gelismis ülkelerin ozon tabakasinin tükenisi konusunda kaygisini göstermiyor. Önerilen teknoloji aktarimi uluslararasi düzeyde bu teknolojinin aktarilmasinin kontrolü ile ön ayak olmak için bu ülkelerin ekonomik dogusu açisindan olan ilgiyi de gösteriyor. Ne nedenden olursa olsun ozon tabakasindan daha fazla acil ve üzücü olarak diger çevresel durumlara karsi koymak için somut ve etkili önlemler almasina izin verecek bu konferansin içinde benzer görüse yer vermek arzu ediliyor ve 1985 arasinda asit yagmurlarinin ana nedenlerinden biri olan sülfürdioxit emisyonu yilda 7 milyondan 155 milyon tona vardi. Pek çok durumda asit yagmuru kirlenmenin kaynaklandigi bölgeden çok uzak öteki bölgelere rüzgarla tasiniyor, suyun kimyasal yapisini degistirerek on binlerce nehir ve gölde yasami olanaksiz hale getiriyor ve Avrupa'da, Kuzey Amerika'da Güney Amerika'da, Çin, Afrika'da her seyden çok ormanlarda ve tahillarda ciddi etkilere yol açiyor. Sadece atmosferi degil, ayni zamanda gezegenin toprak ve suyunun da bozulmasina etki eden baska genis alanli sorunlarda var. Bu sorunlarin bazilari pek de yeni degil ama her seyden öte geri kalmis ülkelerde kaynak ve insan kaybi açisindan yüksek bedeli oldu. Güç ekoloji yararlanabilir alanlarda yasayan dünya yoksullarinin çogunun verdigi çevresel korumanin gelisimine yönelik ana tehditlerden biri olarak tanimlanabilir. Simdi geri kalmis ülkelerde içme suyunun kalitesi ve dagitiminda dev bir sorun var. Toprak erozyonunun bir sonucu olarak tarimsal alanlarin 20 milyon hektardan daha fazlasi her yil dünya çapinda yitiriliyor. Su an çöller her yil 6 milyon hektarlik bir oranda

7 genisliyor. 3.5 milyar hektar üretim alanina -dis yüzeyi kabaca Amerika kitasina esit- üçte bir oraninda simdi ormansizliktan etkileniyor. BM'ye göre 850 Milyon insanin varliginin olanaklarina bir tehdit getiriyor. Son FAO çizelgeleri tropikal bölgelerde ormansizlasma 1980'de yilda 11.3 milyon hektardan 1990'da 17 Milyon hektara yükseldigini gösteriyor. Bu gidisle birlesen biyolojik çesitliligin yitimi çok derin kaygilarin nedeni, bu alanlarda yasayan kaynaklara tehlike oldugu kadar okyanuslarin, denizlerin ve kiyisal bölgelerin kirlenmesi bas ciddi çevresel sorunlari olusturuyor. Özellikle yeter derecede bu atiklara kimyasal islem yapabilmenin çaresine sahip olmayan gelismis ülkeler alici oldugu zaman tehlikeli atiklarin sinir kavsaklarinda tasinmasi sorunu özel bir ilgiyi -dikkati hak ediyor. Deneyimler çözümü sadece öylesine pahali bu atiklarin tasinmasi yapmanin olamayacagini benzeri maddelerdeki kendi üretimlerini azaltmasi için söz konusu olan ülkeler için daha uygun olacagini gösteriyor. Eger çevresel bozulma tarihsel bir perspektiften analiz edilirse en çok sanayilesmis ülkeler tarafindan izlenen kalkinma modellerinin küresel eko sisteme en büyük zararlari yaptiginin farkina varilabilir.üçüncü Dünyaya gelince dünya nüfusunun çogunlugunun yasadigi yoksul kosullar çevre üzerinde ciddi etkilere sahip bir yanda çevresel bozumla, bir yanda güç ve az gelismislik arasinda yabancilastiran bir kisir döngü yaratiyor. Simdi sürdürülebilir kalkinma fikri genis ölçüde yayilmaya basladi. Ne yukarida anilan Kuzeyin kalkinma modeli ne de Güneyin gelismemisligi çevresel sürdürülebilir sistemler olarak tanimlanabilir. Bir birleri ile ekonomik iliskileri olsa bile bu iki yönü ayni isikta sinamak bir yanlislik olur. bu çevresel bozulma için esit sorumluluk vermek anlamsizligina yol açabilir. Gelismemis dünyanin en geri kalmis ülkelerinin her hangi birinin günlük endisesi ölümüne yol açan açliktan çocuklarini koruyacak gittikçe az bulunur çareleri bulmak oldu; Gelismis bir ülkenin yurttasi; bir dereceye kadar yüksek maas aldi, tüketici aliskanliklar kazandi ve kaynaklari bos yere harcayan bir yasam biçimine alisti. Kendi acil temel gereksinimleri pek çogu henüz en küçük oranda karsilanmadigi bir süreçte gelecek kusaklarin gereksinimini tatmin edilmesi karsilamasi gelismemis dünyanin nüfusunu ileri derecede yoksullasan bölgeleri için güçtür. Bu yüzden Üçüncü Dünyanin acil

8 çevresel kaygilari esas itibari ile gelismis dünyaninkilerden farklidir. Ortak kayginin yasamin niteligi kalitelisi oldugu gelismis ülkelerde en çok ozon tabakasinin bozulmasi ve küresel isinma gibi durumun uzun ya da orta süredeki etkileri ile ilgili büyüyen kaygilar var. Her 1000 dogumdan 115'nin oldugu bir düzeye var bebek ölümü oldugu, her yil 5 yasinda varmadan 14 milyon çocugun öldügü, yarim milyar insanin temel saglik hizmetlerinin çogunun yanina yaklasmadigi, yasam beklentisini 63'den daha yoksul ülkelerde 52'den az oldugu 300 milyon çocugun okul okuma hakkindan yoksun oldugu yarim milyar yetiskinin okuma yazma bilmedigi 1990'da açliktan 500 milyondan fazla insanin zarar gördügü, 5 yasin altinda 180 milyon çocugun yetersiz beslenmeden zarar gördügü Üçüncü Dünyada bununla birlikte farkli bir dizi çevresel öncelikli olmasi zorunludur. Üçüncü Dünyada tehlikede olan yasamin kalitesi degil yasamin ve yasam hakkinin ta kendisidir. Bu ülkelerin ona çevresel kaygilari su elde edebilme, yakacak odun eksikligi, tarimsal alanlarin tükenisi. Eko sistem, biyolojik çesitlilik, çevrenin yoksullasmasi ve ozon tabakasinin bozulmasi gibi dönemlerin gelismemis dünyada egitimden yoksun okuma yazma bilmeyen kalabaliklar için pratik anlami nedir? Büyük bir aci ve umutsuz çaba içinde ayakta kalmak için harcadiklari yasamlarinin üst üste her yil, her hafta, her gün, her gün, her saatlerinde bu sorunlara yüz milyonlarca insan nasil dikkat edebilir? Besbelli ki Eger biz günümüz dünyasina etkide bulunan çevre sorunlarinin ortadan kaldirilmasini amaçlamayi samimice istiyorsak insanlik iki baslangiç adimi atmak zorunda. Birincisi, sanayilesmis dünyanin savurgan tüketici kültürü ve geri kalmis ülkelerin yüksek gelirli kesiminin yer degistirmesi gerekir. Bu kültür günümüz kaynak düzeylerini kurban etmeksizin kaynaklari daha gerçekçi kullanimini baslatacak ve o kültürün sonucu olarak bugün her yerde var olacak çevre üzerindeki saldiriyi önemli ölçüde azaltacak bir yasam biçimine yerini birakacak. Diger adim sonuç olarak üçüncü dünyanin sosyo ekonomik kosullari ve nüfusunun yoksullasan halk yiginlarinin yasama kosullarinda radikal bir degisimi uzlastirmaktir. Bu Gelismemis ülkelerin çogunlugundaki aç, hasta, mali mülkü elinden alinmis cahil insanlarin var olmasina katkida bulunan bugünkü uluslararasi ekonomik iliskilerin sosyal ve ekonomik yapilarin biçim degistirmesi sayesinde gerçeklesebilir. Bu 21. Yüzyilin kapimizin önündeki dünyanin ana küresel ekolojik sorunlarina tam anlamiyla bir çözüm için isteyebilecegimiz tek

9 yoldur. Ama bu tüm ülkelerde ve her ülke içinde, her kesimde çevresel sorunlarin nedenlerine iliskin yayginlasmis dünya bilincini gerektiriyor. Etkin biçimde bu sorunlara gögüs germek için gereksenen politik niyeti ve zorunlu isbirligini meydana getirebilir. Bu arada tüm çabalar harcanan zaman ve zahmete degerdir ve tesvik edilmeli ve desteklenmelidir. Ama bu sonunda çocuklarimizin gereksedigi ve bizden bekledigi çözüm olmayacak. Eger zamaninda harekete geçmezsek, sonunda içinde yasanilmaz bir gezegeni miras olarak birakacagiz. GELISMEMISLIGIN KISIR DÖNGÜSÜ VE ÇEVRESEL BOZULMA Üçüncü dünya ülkelerinde daha fazla ciddi etkileri oldugu kadar çevresel bozulmanin evrensel durumu kendi yapilarina ve kökenlerine sahiptir. Bu ülkelerde sürdürülebilir kalkinmanin aranmasi kalkinmanin ta kendisinin aranmasidir, ki Kalkinma ile sadece büyüme olarak anlasilmaz ancak ayni zamanda artan nüfusun, yasam kalitesini yükseltemek amaci ile ve yeni etiksel degerlerin asama asama olusumunu tamamlayarak ekonomik ve sosyal yapilarin dönüsümü olarak anlasilir. Güneyde alikonulan bu kalkinma girisimi kesinlikle rastlantisal olaylarin ya da durumun bir sonucu olarak degil ama üretimi gerçeklestirmenin yollari ve dogustan var olan toplumsal iliskilerin kesin biçiminden dolayidir. Geri kalmislik ve yoksullugun bu durumu, bu kalkinma modelinin en sürdürülebilir olmayan yönüdür. Uluslararasi ekonomik düzenin kötülesmesi yüzünden 1980'lerde baslayan ekonomik ve sosyal kriz alabildigince dogrudan dogruya ve önceden sezilebilen, insan çevresini tehdit eden bu etkenleri hizlandirdi. Üçüncü dünyanin ekonomileri bugün hala dogal kaynaklarin asiri biçimde kullanilmasinin yüksek bir seviyesine dayaniyor. Geçen bes yil süresince -petrol dahil- temel ürün ihraci bu ülkelerin toplam ihracinin %45'I oraninda ve en fazla Afrika'da asagi yukari % 90'dir Geçen 10 yil boyunca bu ekonomiler bastan sona hem ticari hem de finansal olarak dramatik bir dekapitalisyona boyun egdi. Sonuç olarak denetlenemeyen nüfussal büyümenin genel kosullari içinde devam eden ekonomik büyümelerini kesmek için kendi sanslarini gördüler. Bu yüzden gelismis ülkelerin kaba içsel üretimi için yillik ortalama byüme istatistikleri son 30x yilin üzerinde küçüldü yillari arasinda yüzde 6.1'den arasinda açikça yüzde 2.8'e gitti.benzeri trendler kisi basina gelirde de görülebilir döneminde %3.3'den döneminde %0.1'e gitti.

10 Çevresel bozulmayi siddetlendiren krizin diger olayi kuskusuz Kuzel ve Güney ekonomileri arasinda ve hatta Güney'in içinde esit olmayan gelir dagilimidir. 1960'larda en yüksek geliri ile dünya nüfusunun %20'si en yoksul en yoksul %20'den 30 kat daha yüksek gelire sahipti. 1990'larin sonunda bu düzey 60 kat daha yükseldi. Az gelismis ülkelerde nüfusun en zengin kesimi simdi nüfusun %10-15'ini olusturuyor olmasina karsin ekonomik ve dogal kaynaklarin en çogunu ellerinin altinda tutuyorlar. Latin Amerika'da nüfusun %10'u ekilebilir alanlarin %95'ini elinin altinda tutuyor. Genel olarak temel ürünleri ihraç etmesi sinirli olan üçüncü dünyanin yüz yüze oldugu bas sorun gelismis ülkelerin pazarlarina katiliminin sürekli olarak azalmasindan çikmaktadir. Bu ürünlerin alim gücü ve fiyatlarinda ani düsüsler de oldugu kadar daha girgin (Saldirgan) korumaci politikalar yüzünden öteki kesimler arasinda da oluyor arasinda gelismemis ülkeler tarafindan -buna petrol da dahil - ihraç edilen 33 temel ürünün ortalama fiyat göstergelerinde %50'lik düsüs yasandi. Gelecekteki sonucu önceden kestirmek güç olmasina karsin Dünya Bankasi düsüs hizinin 1995'e kadar tirmanacagini ön gördü. Somut kosullarda bu ürünlerin simdiki fiyatlari bazi analizcilerce yüzyilin dönüsündeki bu etkilerle kiyaslarken bazilari da 19 yüzyilin ortalarindakilere benzetiyor. 24 sanayilesmis ülkenin bir örneginin disinda, 20'si simdi 10 yil önce olduklarindan daha fazla korumaciliga karar verdiler. Bu korumacilik gelismemis ülkelerin üstünde agir bir ölü çani çaliyor. Kaba ulusal üretimin 75 milyar dolar degeri ihracattaki kayiplar yüzünden yillik olarak yitiriliyor. 1980'lerde dis borç krizi olarak adlandirilan dönem boyunca, 10 yildan beri en zorunlu yatirimlarin bir bölümünü hiç olmazsa finanse etmeye güvenen bu grup ülkelerin finansal kaynaklarinin akisinda çok siddetli bir küçülme oldu. Özellikle OECD ülkelerinden kalkinma için resmi yardim biçiminde bu ülkelerin %0.7 olarak niyetlenen kaba ulusal üretimleri genellikle yarisindan daha az oldu. Az gelismis ülkeler 1990'da kalkinma için 44 milyar dolar yardim aldi. 1.3 trilyon dolardan daha fazla hesaplanan Dis borç yardimi olmasina karsin son dört yildan fazladir 165 milyar dolarin üstündedir. Bu yüzden gelismemis ülkelerin bugün yüz yüze kaldigi dis borç yardimi, aldiklari resmi dis yardimin miktarinin üç katina denk, en son neticede mantiga aykiri biçimde geçen on yildan fazladir. Yillik olarak milyar dolar arasinda dalgalanan rakamlar ile net sermaye ihracatçisi oldu bu ülkeler.

11 1990'da UNDP Üçüncü Dünyada yoksulluk sinirinin altinda 1.2 milyar insanin yasadigini hesapladi. Güneyde ekonomik ve sosyal durum kötülesmesi ölçüsü, yüzyillarca geri kalmislik tersine dönme olasiliklarini gittikçe daha az sunan, tekrar eden ekonomik krizler yoksulluktaki bu artisin öteki sonuçlari sinirlarinda sürdürecek. Buna Üçüncü Dünyanin kontrol edilemeyen nüfussal artis ve asiri kentlesme yapgisi eklenmeli arasinda nüfus artisi sanayilesmis ülkelerde ortalama yillik %8 oraninda yükselirken gelismemis ülkelerde ayni zaman diliminde %2.3'lük bir oran kaydedildi. 1990'dan 2000 yilina kadar bu oran gelismis ülkelerde daha yüksek olmayi %2 oranlarinda, gelismis ülkelerde, 0.5 oraninda kiyasla sürdürecek. Bu gelecek on yil içinde dünya nüfus artisinin %90'ni gelismemis dünyada yer alacagi tahmin edilmesine yol açiyor. Ayni zamanda kentlesme, araliksiz kirsal alanlarda büyük göçün bir sonucu olarak gelismis ülkelerde daha fazla hizlanacak arasinda üçüncü dünyanin kentsel nüfusu gelismis ülkelerde %1.4 göstergesine kiyasla ortalama yillik %4 oraninda artti. UNDP tahminlerine göre döneminde gelismemis dünya için oran degismeyecek. Bunun yani sira gelismis ülkelerde yillik %8'e düsecek. Bu su demek: 2000 yili sonunda 10 milyondan daha büyük nüfuslu 24 kentin 18'i gelismemis ülkede olacak. 15 Milyondan fazla nüfuslu 6 kentin 4'ü gene ayni bölgede olacak. Unutulmamalidir ki gelismemislik kosullarinda kentlesme özel bir ortak noktalarda dogustan alt yapi tesislerinin eksikligi sonuçta çevresel bozulma ve kirlenmenin önemli kaynagi yaratarak düzensiz kentlesme toplasmalara çogunlukla yoksul mahalleler biçimine neden olur. Verilmis bu kosullar dünya sakinlerinin tümüne yeterli düzeyde beslenmenin saglanmasinin meydan okumasi çok acildir. Bu üstlenilmeli ve küresel çevreye daha büyük zararlara neden olunmadan yapilmali. Su ana kadar olanaksiz olani yapmak için büyük uluslar arasi politik niyet gerekecek. Su anda dünya sakinlerinin %60'i düsük kazançli ve yetersiz kaynaklari olan ülkelerde yasiyor. Üçüncü dünyanin yoksullugu, çevrenin bozulmasiyla siki sikiya baglantilidir. Her seyden önce dogal kaynaklarin sömürülmesini temel alan ekonomiye dayalilik bu kaynaklari dogru dürüst isletmek için gereken hem finansal ve hem de teknolojik kosullarin eksikligi bu uluslari tam anlamiyla bu kaynaklari asiri islemekle, ayakta kalabilmek için baska seçeneksizlikle yüz yüzeler. Bu kötü yönetim giderek kötülesen çevre kosullarina karsi gögüs gerebilmek için

12 gereken finansal ve teknolojik kaynaklarin daha büyük eksikligi yüzünden daha da büyük yoksulluklara yol açar. Bu, iki olay arasinda çarpip duran kisir bir döngü ile sonuçlanir. FAO'nun deyisi ile tam anlamiyla yasamin kaynagi olan kaynaklar yok ediliyor, cahilligin disinda basitçe bir gün daha fazla yasamak için. Az gelismis dünyada özellikle 1980'lerde az gelismislik, geri kalmislik, dogal yikim, silahli çatisma sorunlari da çevrenin bozulmasini daha da fazla körükledi. Bazi ülkelerden baska ülkelere ya da ayni ülkelerde bir bölgeden baska bölgeye insanlarin toplu göçleri bunu siddetlendiriyor ve belli alanlarda dogal kaynaklarin asiri tüketimini çikariyor. Bu gibi durumlarda çevreyi korumak için genelde alinacak önlemde olmadigi için saha genisler. Bu durumun en ciddi ekolojik sonuçlari önü alinmamis kentsel yigilmanin büyümesi kadar topragin fakirlesmesi, çöllesme, sel, kuraklik, temiz su kaynaklarinin tüketilmesi toprak yitimi, ormansilasma ve biyolojik çesitliligin yitimidir. Somut durum insan çevresi konusundaki 1972 'deki gözlemlenenden fersah fersah daha kötüdür. Bugün 1.3 milyar insan ya da Üçüncü Dünyanin sakinlerinin %30'u güvenilir içme suyundan yararlanamiyor. 2.2 milyardan fazla insan saglik hizmetlerinden yoksun. Durum kirsal alanlarda daha da kötü. 1990'da bu ülkelerin kirsal nüfusunun %63 -kentsel nüfusun %82'ine kiyasla- güvenli içme suyunu kullanabiliyor. Kirsal sakinlerin %49'u -Kentsel karsiliginin %72'ne kiyasla- saglik kuruluslarindan yararlanabiliyor. Azgelismis dünya nüfus artisi ve toprak bozulmasi yüzünden bir hektar ekilebilir arazisinin küçük bir parçasi üzerinde varsayima dayali beslenmenin insafsizca büyüyen sayidaki insanlara bir yuvadir. Üçüncü dünya çiftçilerinin verimliligi ve tahil ürünlerini artirmasina yardimci olacak ve önceden tarim altinda olan alanlarda yeterli üretimi gerçeklestirmek sürdürmek için gereken finans ve teknik kaynaklar içinde yok, ve ulasim yok. Çevresel bozulmanin en kötü biçimlerinin bazilarinin dogrudan dogruya nedeni olan kendilerinin geri kalmis tarimsal uygulamalarina, yeni alanlara bagli olan bu bireylere kisa dönemli çözümler ise yarar oldugu gün gibi ortada. Üçüncü dünyanin bazi bölgelerinde kötülesen etken büyük toprak holdinglerinin büyümesi ile en verimli topraklardan bireysel çiftçilerin yerini almasi ya da bunun tersine arazilerin parçalanmasi, hatta daha da küçük ve yasanmaz küçük parsellere yinelenen bölünmesi olayidir. Bu nedenle öteki kisir döngü olasi

13 kurtulusa sahip olmadigi görülen az gelismis dünyanin yoksullasan çiftçilerinin etrafini kusatiyor. Bu yüzden çevrenin yararina -onun korunmasi ve gelistirilmesi- eyleme geçme zorunlulugu olarak 21. Yüzyilin arifesinde üçüncü dünyanin yikimini sürdüren, insani çileden çikaran yoksullugun nedenlerine karsi harekete geçmek anlamina gelir. Bu hiç kuskusuz hem ulusal hem uluslar arasi düzeyde ; az gelismis dünyanin dis borç sorununa ve var olan parasal ve finansal kaynaklarin kalkinmaya dogru yeniden yönlendirilmesi sorununa tas tamam ve sürekli bir çözüm ile baslayacak bir dizi sosyo-ekonomik degisimi gerektirir. Bu bakimdan gün gibi ortada ki ; soguk savasin ve kurumunun sonu demek olan Dogu Avrupa'da sosyalizmin çöküsü ve Sovyetler Birliginin ortadan kalkmasi (farkli) politik ve askeri görüslerden, tek kutuplu dünyanin olusumu silahlanmaya harcanan para miktarini düsürmeye baslamasina karsin, hala asiri derecede yüksek ve yillik 800 milyar dolari asiyor. Az gelismis ülkeler bu miktara 120 milyar dolar katkida bulunuyorlar. Doganin ve insanligin yok edilmesinde kaynaklarin anlamsizca bosa harcanmasina son vermek ve bunun yerine insan ve öteki yasamin gelistirilmesine yeniden yönlendirmek çok önemlidir. Güneyin geri kalmis dünyasi -geri ve yoksul- iler kuzeyin sanayilesmis dünyasi arasindaki çevresel birbirine bagliligi; sadece tek bir gezegenin var oldugunun (anlasilmasindan) beri giderek gün gibi ortaya çikiyor. Geri kalmis ülkeler ayni zamanda kendileri için dünyanin ekolojik korunumu için savasim vermekte her seye karsin savasin stratejisi, çevresel sorunlari ekonomik ve toplumsal gelismenin sorunlarindan ayirmayi öngöremez. Tersine biz ekolojik gelecegin bir sesini garanti etmek istiyoruz. Çevrenin gelisi güzel sömürülmesi insanligin dörtte üçünün kalkinma için hakkina kayitsiz kalinarak sürdürüldügünü su ana kadar vurgulanmadigini görmemiz gerekiyor. Böylesi kayitsizligin yerini sorumlulugun degisik derecelerinin bir tanimasi olmali ve böylesi bir amaca varmak için gereken teknoloji ve kaynaklara erismesi için gelismemis ülkelere verilmesi gereken adil ve ayricalikli iyilestirmenin kurulmasi gereklidir. GELISMIS ÜLKELERIN EKOLOJIK BORÇLARI Gelismemis ülkeler çevre ve kalkinma sorunlarinin çözümü için arastirmalarda tam bir odak için gereksinim konusunda israr etti. Sürdürülebilir kalkinma programlarini üstlenmek için gereken finansal kaynaklar ve teknolojiye erismek için bu ülkelere olanak vermek için bir yel gibi uluslar arasi ekonomik iliskilerin yeniden yapilanmasini

14 savundular Bu açidan çevre ve kalkinma konusan her hangi bir görüsme için baslama noktasi için sanayilesmis ülkelerin ekoloji borçlarinin kabul edilmesi gerekli olmalidir. Bugün iyi niyetli hiç kimse, küresel çevrenin bozulmasinin ana etkeninin en gelismis toplumlarin yarattigi ekonomik davranis modeli oldugunu ve onlar tarafindan dünyanin geri kalan kesimlerine - kamuoyunu olusturmak için kendi isleyislerini etkileyecek ve kendi güçlerini kullanacak - yayildigini yadsiyamaz. OECD'nin üye devletleri dünya nüfusunun sadece %16'sini ve dünyanin toplam yüzey alaninin %24'ünü temsil ediyor. Ekonomileri dünya brüt ulusal üretiminin %72'sini temsil ediyor ve kimyasal ürünlerin %73 ihracati, ve ayni oranda kereste ürünlerinin ithali de dahil dünya ticaretinin yaklasik %76'sini yönetiyorlar. OECD üyesi ülkeleri ayni zamanda dünya karbondiyoksit emisyonunun %45'den, %40sülfürdiyoksit emisyonu ve %40 Nitrojenoksit emisyonundan sorumludur. Dünyadaki endüstürü yel atiklarin %60'ni üretiyorlar ve tehlikeli atiklarin 590'nindan sorumlular. 1984'de ABD, AB ve Japonya Dünya kloroforokarbon üretiminin %86'sindan sorumlu iken üçüncü dünya ülkelerinin sadece %4.4'lük bir etkisi oldu. OECD ülkeleri %50 fosil yakitlar ve dünyadaki petrol tüketiminin %56'si dahil toplam enerji üretiminin %52'sini ticari olarak kullaniyorlar. Sera etkisine neden olan gaz emisyonunun en çogundan sorumlu 10 ülkenin besi oldukça yüksek sanayilesmis ülke. Eger eski Sovyetler Birligi dahil edilirse bu grup toplam emisyonun %40'dan fazlasindan sorumlu olur. En yüksek emisyona sahip ABD Dünya toplaminin %17.6'dan sorumlu. Gelismis ülkelerin sera etkisine katkilari üçüncü dünyaninkinden 4 kat daha yüksek. Tarihsel olarak Gelismis ülkeler az gelismis ülkelerdeki ormansizlasmanin ele baslaridir. Sömürülerinde Sömürge rejimleri altinda, ekonomik yayilma ve yeni sömürgeciligin üçüncü dünyanin dogal kaynaklarini sömürüsü altinda dünyanin engin ormanlarini gelisi güzel kesimi vardir. Bu kerestelerden yararlanmak, bu ormanlari yiyecek üretimi için tarimsal alanlara ve sanayilesmis ülkelere ihraç edebilecek ham maddelerin üretildigi alanlara dönüstürmek için uygulandi. Daha genis bir açidan analiz edilirse kaçinilmaz sonuç Üçüncü Dünyada biriken çevresel bozulmanin en büyük sorumlusu bir bütün olarak Afrika, Asya ve Latin Amerika'da ülkelerin ekonomilerinin, biçimlerinin bozulmasi ve geri kalmisligi için tarihi süreç boyunca sömürgeci ve yeni sömürgeci sömürü araciligi ile suçlanan özellikle

15 bu ülkeler -gelismis kapitalist dünyadir. - üçüncü dünyadaki en yaygin ve en siddetli çevresel sorunlarin en büyük nedenleriydi ve olmayi sürdürecekler. Zararli böcek ve bitki öldürücü ilaç, suni gübre ve diger tehlikeli zararli, zehirleyici, kimyasal ürünlerin en önemli üreticileri yasaklamalardan sonra bile üretimi gelismis ülke olmak için sürdürüyorlar. Sanayilesmis ülkeler tek basina savaslarin ve onun hazirlanmasinda dogrudan ya da dolayli ortak olmamasina karsin gezegenin pek çok bölgesinde eko sistemin degisimlerinden ve sonuçlanan çevresel bozulmalarindan bu tür etkinliklerde (Savaslarda) harcanan dünyadaki kaynaklarin oldukça büyük yiginin tüketiminde genis çapli sorumlular. Sadece Vietnam savasi süresince Fiziksel çevreye ve insan sagligina felaketle sonuçlanan metreküpten portakal esansi olarak adlandirilan Defolient bu ülkeye salindi. Nükleer patlamalar ve kazalardan kaynaklanan Radyoaktif kirlenme her seyden önce sanayilesmis ülkeler ile iliskili. Kabaca en gelismis ülkelerin endüstriyel kirlenmelerinin %20'si askeri üretimle baglantili fabrikalardan geliyor. Askeri aktiviteler için gereken minerallerin pek çogunun koskocaman bölümünün elde edilmesi ve aranmasi diger maden etkinliklerinden çok daha fazla çevresel etkilere sahip. Gelismis kapitalist toplumlar ekolojik endiseler kar ilkesi, tüketim için asiri istek ve bu toplumlarin esas hareket ettirici güçleri olan bireysel refah ana hedefi ile biri birine zit oldugu açiktir. Tasimada örnekler çevrenin korunmasinda teknik basarilar, tasima araçlarinin kontrol edilemeyen büyümesi, özellikle otomobiller tarafindan geçersiz kilindi. Tüm uzun yol araçlarinin %78'i sanayilesmis ülkelerde bulunuyor. Pek çok gelismis ülkede çevresel kontrol politikalarinin yetersizliginin biri de bazi düzenlemelerin geriye dönük uygulama ve alanlarinin olmamasidir. Bu ülkelerde hala kesin yasa kabul edilmeden önce var oldugu için yasaklanamayan ve ticari olarak kullanilan potansiyel tehlikeli etkileri ile kimyasal birlesik hala var. Öte yandan diger kimyasal birlesikler bu ülkeler içinde yasaklandi ama onlarin dünyanin öteki bölgelerine ithaline olanak veriliyor. Çevresel koruma ölçüsü bir bakima az gelismis ekonomiler üzerine ciddi bir etkiye sahip bazi sanayilesmis ülkelerin ekonomik dis politikalari ile birlesiyor. Örnegin 1980'lerin ortasina kadar çevre için sorumluluk iddiasini paylasmak için her iki ülkenin gereksinimi ile gelismekte olan ülkelere kosullu ekonomik yardimda büyüyen egilim vardi. Böylesi yardim üçüncü dünyanin ekonomik az

16 gelismisligi ve çevresel bozulmasi için gelismis ülkelerin tarihsel sorumluluklarinin tanimasi temelinde bagislanmali ve asla basarilmayacak amaçlarla baglantili bir sey olarak görülmemeli. Tarihsel olarak gelismis ülkeler üçüncü dünyaya kirlenmenin ithalini desteklediler 1960'dan beri bu yöntemlerden yararlanildi Bu endüstriyel atiklarin ve öteki tehlikeli bilesiklerin ithali ile dogrudan ; azgelismis ülkelerde ekonomik yapi ve tüketim için müsrif maddeleri zorla kabul ettirmek ve kirletici teknolojiler tasimak biçiminde dolayli olarak olustu. Üçüncü dünya yapilarina tehlikeli atiklari gönderme Kuzeyden Güneye kirlenmeyi ihraç etmenin bir dogrudan dogruya yöntemidir. Az gelismis ekonomilerin güvenilmez durumlari tehlikeli atiklari kabul etmeleri karsiliginda finanse etmek ya da öteki kit kaynaklari sunmak için bahane olarak kullaniliyor. Pek çok durumda alinan ülkede kendilerine özgü kullaniminin hiçbir garantisi yoktur. Öteki durumlarda temelde endüstriyel kirlenmesi emisyon tarafindan üretilen asit yagmuru rüzgarlari kaynaklandigi yerden çok uzak epeyce az gelismis ülkeyi etkileyen alanlara tasiniyor. Her seyden önce 1960'lardan beri uluslar arasi sirketler az gelismis ülkelere kirletici teknolojilerin tasinmasi islerinden büyük derecede sorumlular. Yatirim kaynaklari ve teknolojileri almak için ve son karar içinde ona zorla kabul ettirilir ya da güney tarafindan kalkinma modellerinin çogu için çevresel düzenleme çogu kez bu ülkelerde gevsektir. Bu nedenle böylesi kirletici teknolojilerin ihraci yegleniyor. Azgelismis ülkelerde uluslar arasi sirketler madencilik, petrol arama, tarimsal ticaret, kimyasal üretim yapimi, agir metallerin arindirilmasi ve otomobil yapimciligi gibi çevresel duyarliligi çok olan sektörlerde etkinler. Özünde kuzeyin ekolojik bozulmasi genis ölçüde Güneye kapitalist gelismenin uzun bir isleyisinin parçasi olarak ithal ediliyor ve bu ülkelerin sosyo-ekonomik savunmasizligini artiran ekonomik bagimlilik ve yoksullugun yüksek dereceleri ile, çevrenin yoksullasmasinin zararli etkilerinin oldugu zayif azgelismis ekonomileri ile tastamam birlesiyor. Simdi gelismis ve zengin dünyayi, az gelismis ve yoksul insan kitlelerine isbirligi, finanssal ve teknik yardim ve çevresel temiz teknolojilerin tasinmasi ile ekolojik borçlarini ödetme zamanidir. Böyle yapmak tarihsel adaletin bir yasasi ve en sonunda iyi niyetin bir gösterisi ve kendi gelecek iyiligimiz ve kalkinmamiza katkidir. KÜRESEL ISINMA ; AZ GELISMISLIK VE ENERJI KRIZI

17 Bazi göstergelere göre sera etkisine neden olan gazlarin %49'u enerji sektöründen kaynaklaniyor. %24'ü Endüstri, %13'ü tarimdan Bugün insanoglu her gün 161 milyar varil petrol tüketiyor. 150 yil önce dünya tüketimini 8 milyondu yili sonunda enerji için talep %50-%60 arasinda artacak. Hepimizin bildigi gibi enerji tüketiminde petrol ve dogal gaz, fosil yakitlarin agirligi bu sektörü sera etkisinin yarisi için sorumlu yapiyor. Dünya ticari enerji agirliginin %90'nindan fazlasini bütünüyle fosil yakitlar temsil ediyor. -Fosil yakitlarin kullanimindan %70'i olusan - karbondiyoksite sera etkisi için bas sorumlu gaz olarak sayiliyor. Enerji sektörü tek basina her yil 21 milyar ton bu gazi saliyor. Sonuç olarak iklim degisiminin denetimi için ölçüler çogunlukla bugünkü enerji üretimi ve tüketiminin kaliplarini degistirmeye yönlendirmektedir. Uluslar arasi düzeyde küresel isinmadan sorumlu baslica ülkeler kendi kalkinmalarini büyük ölçüde fosil yakitlarin yogun dayandirmis sanayilesmis ülkelerdir. Tutucu göstergeler sadece dünya nüfusunun %15'lik bölümü ile ileri sanayilesmis ülkeler dünya fosil yakit tüketiminin %50'sini soguruyor. Ve sera etkisine neden olan gazlarin dünya emisyonunun yarisindan daha fazlasini yayiyor. Dünya nüfusunun üçte birinin yasadigi az gelismis ülkelere gelince onlar dünya fosil yakit tüketiminin %18'inden daha azini soguruyorlar. Ileri sanayilesmis ülkeler ile az gelismis ülkelerdeki fosil yakit tüketimleri arasindaki kisi basina oran 1'e 8'dir. Yetkin kaynaklara göre azgelismis ülkelerin küresel isinma yapan karbondioksit emisyonuna ana katkilari ormansizlasma ile ilintili. Pek çok üçüncü dünya ülkesinde yakit odunu olarak geleneksel biyomas yakitlarin gerçek disi ve ehliyetsiz kullanimi ile bir dereceye kadar bu is tesvik ediliyor., tahrik ediliyor. Bugün azgelismis ülkelerin nüfusunun asagi yukari %70'i odunu yakit için kullaniyor yili sonunda 2.4 milyara yakin insan büyük odun kitligi olan bu alanda yasayacak. Küresel isinma için kimin sorumlu olduguna karar vermeye gelindiginde tropikal ormansizlasmanin etkileri ve az gelismis ülkelerdeki baslica mahsullerden kaynaklanan metan emisyonlari ile gelismis ülkelerde öteki kaynaklardan gelen kirletici gazlarin emisyonunu kiyaslamak imkansidir. Bunlar iki çok farkli olay olduklarindan beri gereksenen bunlar arasinda farklilasan bir tutumdur. Üçüncü dünyadan emisyonun çogunlugu bu ülkelerin kendilerini içinde bulduklari azgelismislik ve yoksulluk durumu

18 tarafindan kosullandiriliyor iken sanayilesmis kuzeyden emisyon büyük ölçüde gereginden fazla ve müsrif enerji tüketiminin bir sonucudur. Üçüncü dünyada enerji koruma programlari diger seyler arasinda bu ülkeleri agir finansal ve teknolojik kisitlamalarla yüz yüze birakiyor. 1989'da ülkelerin bu grubunda kaba iç üretime göre birim basina petrol tüketiminin orani gelismis ülkelerden yaklasik %65 oraninda daha büyüktür. Bu ülkelerin yüz yüze oldugu enerji krizi ticari enerji tüketiminin kisi basina daha düsük düzeyi modern ve çesitli sebekelerden yoksun, ekonominin bu sektöründe koskoca dis borçla birdir. Ayni zamanda yüksek enerji yetersizligi, temiz ve yenilenebilir kaynaklarin sinirli gelisimi, nükleer enerji gibi yeni teknolojilerin özümsenmesinin güçlügü bu gerçekle yüz yüze olarak üçüncü dünya nüfusunun büyük çogunlugunun yasamini sürdürmek için çevreye zarar vermekten baska seçenegi yok. Örnegin bir Afrikali aile yiyecek hazirlarken Avrupali ailenin yaptigindan 5 kati daha fazla enerji kullanilir. Bazi yazarlar azgelismis ülkelerin 1970'lerde Bati Avrupa ülkelerince sahip olunana benzer bir yasam standartina kisi basina enerji tüketiminde önemli bir artisa gereksinim duymaksizin varabileceklerini anlatti. Bu senaryo daha yetkin enerji teknolojilerinin kullanimi ve bu nedenleri enerji tüketiminin var olan yapisinin çogunlukla odun, sebze meyve, hayvansal atiklar gibi geleneksel biomas yakitlarin akildisi kullaniminin temel degisimi için büyük tutarda paranin yatirimini var sayiyor. Tüm bunlardan dolayi enerji krizleri, teknolojik azgelismislik ve çevresel bozulma arasinda bulunan kisir döngüyü kirmak için üçüncü dünyanin finansal ve teknolojik gereksinimlerini degerlendirmeye geldiginde enerji sektörü öncelikli bir alan olmasi gerekir. Iklimsel degisim konusunda uluslar arasi görüsmelerin çatisi içinde azgelismis ülkeler bu ülkelerin sera etkisi gazlari emisyonlarini düsürmelerine ve ayni zamanda sürekli ekonomik kalkinma için temel kurmalarina olanak verecek finansal ve çevresel uygun teknoloji kaynaklari için bir dünya çapinda sistemin yaratilmasini genel olarak savundular. Bu kosullarda azgelismis ve gelismis ülkeler arasinda öylesine esit olmayan dengedeki sera etkisi gazlari düzeyleri görüsmelerin baslama noktasi olmalidir. Onlar sanayilesmis ülkelerin emisyonlarinin neden oldugu çevresel bozulmanin biriken etkilerinin ayrimina varan bir tarihsel bakis açisindan analiz edilmelidir. Ayni yolla gezegendeki herkesin atmosferik kaynaklar için ayni hakka sahip

19 oldugu ilkesine uymali ve bu yüzden gönderme düzeyleri kisi basina dagitim temelinde olusturulmalidir. Sera etkisi gaz emisyonlarini sinirlamak için baslayan pek çok girisim arasinda (Karbon içerikli olan) degisik enerji kaynaklarinin tüketimine vergiler ve Pazar yasalari geregince uluslar arasi düzeyde ticarilestirebilecek gazlarin salinimina izin verme gibi iki öneri pek çok tartisma yaratti. Bazi çalismalar karbon emisyonu üzerine vergiler eklemek, gelismis ülkelerde iç enerji fiyatini arttiracagini bu ekonomilerin büyüme hizinin yavaslamasina neden olacagini kasitliyor. Izlenecek olan az gelismis ülkelerin ana dis pazarlarinda bir küçülme, yükselen enflasyon ile bu ülkeler üzerinde ek finansal baskilar yaratan dünya kredi akisinda bir küçülme ve uluslar arasi faiz oranlarinda bir yükselme olabilir. Bazi kaba degerlendirmeler OECD ülkeleri tarafindan ekonomik etkinlikte yillik oranin düstügünü gösteriyor. Bu sanayilesmis kuzey üzerinde azgelismis ekonomilerin bagimliliginin ve buyruklugunun yüksek düzeyini gösteriyor. OPEC sekreterligi tarafindan gerçeklestirilen bir çalismaya göre azgelismis ülkelerin kaba iç üretimi OECD tarafindan uygulanan bir karbon vergisi sonucu olarak yillarinda 600 milyon ve 3.7 milyar dolar arasinda biriken kayiplari olacagini gösteriyor. Bu kayiplarin dikkate deger bölümü kambiyo kazançlarinda dikkate deger düsüsler görülecek olan enerji dis satimi yapan ülkeler tarafindan his edilecek. OPEC'in parçasi olmayan azgelismis ülkelerde döneminde kaba iç üretimin ortalama artis hizi %0.1ve %0.8 oraninda düsecek Genis çogunlugu net enerji alicisi bu ülkeler buna karsin OECD karbon vergisinin uygulamasinin bir sonucu olarak olusacak dünya petrol ücretlerinin düsüsü ile belli oranda ferahlik his edecek. OECD'de bu politikalarin yaygin uygulanisi ile, azgelismis ülkeler bu uygulamanin sonucu olarak aci çekecegi kayiplarda tazminat ödeme sorumlulugunu alacak. BM tarafindan desteklenen bazi çalismalar, bu vergilendirme politikasinin büyütecegi fonlarin bir parçasi üçüncü dünyayi sürdürülebilir kalkinmayi finanse için yönlendirebilecegini savliyor. Baska türlü az gelismis ülkeler çevresel zarari azaltmak için gelismis dünyanin kesinlikle uygulamaya sokmasi gereken tazminat bedelinin önemli bir kesimini alacaklardan birileri olmalidir. Bir de OECD ülkeleri içinde yogun biçimde karbon salan bu etkinliklerin, vergilerin daha düsük olacagi ya da olmayacagi dünyanin öteki alanlarina tasinmasi ya da yerlestirilmesi, üretim tehlikesi var. Bu kirletici teknolojilerin üçüncü dünyaya tasinmasi

20 egilimini güçlendirecek ve sonuçta küresel karbondioksit emisyonun üzerinde vergi politikalarinin etkisini en azindan kismen bozacak. Bu nedenle ulus üstü sirketlerin kökenleri olan ülkelerin ötesinde etkinliklerini kapsayan düzenleme ile böylesi sirketlerin sürdürülebilir kalkinmaya bir yüklenme yapsin diye vergilendirme politikalari eslik etmeli. Emisyon izinlerinin endisesi kadar kurucularinin sagduyu içinde karbondioksit emisyonunu denetlemek için en etkili yolu belirlemek ve ayni zamanda az gelismislik ve çevresel zarar sorunlari ile yüz yüze olan azgelismis ülkelerce gereksenen finansal kaynaklarin saglamak için bir Pazar isleyisi olusturur. Bu mekanizmayi destekleyenler buna isaret ediyor. Her ülke için verilen kisi basina kota temeline dayali emisyon izini ile az gelismis ülkelerin pek çoguna kendi kisa dönemli emisyon düzeyinden daha fazlasi için izin verilmelidir ve onlar bu yüzden kendi kotalarini asan sanayilesmis ülkelere satabilirler. Bu yolla azgelismis ülkeler daha düsük emisyon düzeyine uyum saglamayi amaçlayan teknolojik program ve politikalara yatirabilecekleri gerçek büyük finansal kaynaklar alacaklar. Sira ile gelismis ülkeler kendi enerji verimliliklerini artirma ve daha verimli enerji teknolojilerini üçüncü dünya uluslarina tasima için tesvik edilebilir. Bununla birlikte bu önerinin apaçik iyi niyetinin arkasinda azgelismis ülkeler için koskoca bir tehlike uzanir. Gelismis ülkelerin daha büyük karar verici güçleri Sert finansal sinirlamalarla azgelismis ülkeler için verilen genis sayida emisyon izinlerini ucuz fiyatlarda elden çikarilabilir hale getirebilirler. Böylesi satislarda yapilacak gelirin önemli bir bölümü, dis borç ya da öteki finansal açiklari çevresel güvenli teknolojilerin gelisimi üzerinde önemli yaptirimlar olmaksizin ödeyerek üstlenilebilir. Üçüncü dünya için kesinlikle ciddi etkilere sahip emisyon izinleri için borç degisimi insanlar tarafindan tesvik edilmeden önce belki de uzun olamayacaktir. Çevresel sorunlari çözmede Pazar isleyisine merkezi bir rol vermek için gezegeni sik sik süpüren yeni liberal dalganin ortasinda üzüntü vermesine karsilik girisimleri yapilacagi rastlanti degildir. BU planin kosullari altinda ticari emisyon izinleri -ya da daha dogrusu kirletme izinleri- azgelismis ülkelerin sosyo ekonomik etkinligi genelde ekonomi özelde enerji verimliligini gelistirmek için gereksenen yapisal ayarlamalari gerçeklestirmeksizin izinlerini satabilecek kadar ciddi biçimde sinirlanabilir. Yeni dünya düzeninden

T.C. TEKİRDAĞ VALİLİĞİ STRATEJİK VİZYON GELİŞTİRME KONFERANSLARI

T.C. TEKİRDAĞ VALİLİĞİ STRATEJİK VİZYON GELİŞTİRME KONFERANSLARI STRATEJİK RAPOR NO: 1, AĞUSTOS 2008 T.C. TEKİRDAĞ VALİLİĞİ STRATEJİK VİZYON GELİŞTİRME KONFERANSLARI STRATEJİK RAPOR - 1 KÜRESELLEŞME VE KÜRESELLEŞMENİN TÜRKİYE'YE ETKİLERİ ED TÖR Caner SANCAKTAR Ç NDEK

Detaylı

İKLİMİ DEĞİL SİSTEMİ DEĞİŞTİR

İKLİMİ DEĞİL SİSTEMİ DEĞİŞTİR İKLİMİ DEĞİL SİSTEMİ DEĞİŞTİR KÜRESEL EYLEM GRUBU www.kureseleylem.org İçeriğe Katkıda Bulunanlar: Ömer Madra, Gökşen Şahin, Nuran Yüce, Ümit Şahin, Şenol Karakaş kureseleylemgrubu@gmail.com www.kureseleylem.org

Detaylı

Gelecek 100 Yıl-21. Yüzyıl İçin Öngörüler (Kitap Özeti)

Gelecek 100 Yıl-21. Yüzyıl İçin Öngörüler (Kitap Özeti) George FRIEDMAN Baykent Bilgisayar & Danışmanlık Gelecek 100 Yıl-21. Yüzyıl İçin Öngörüler (Kitap Özeti) Yayınlayan: Pegasus Yayınları: 179 Düzenleyen: Dr.Tuğrul BAYKENT w.ekitapozeti.com YAZARIN NOTU:

Detaylı

Türkiye de Sürdürülebilir Kalkınmanın Mevcut Durumu

Türkiye de Sürdürülebilir Kalkınmanın Mevcut Durumu Türkiye nin 2012 BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansına (Rio+20) Hazırlıklarının Desteklenmesi Rio dan Rio ya: Türkiye de Sürdürülebilir Kalkınmanın Mevcut Durumu -2012- Rio dan Rio ya: Türkiye de Sürdürülebilir

Detaylı

Türkiye de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif

Türkiye de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği-Türkiye Birlemiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Doğa Koruma Merkezi Yaşama Dair Vakıf Yazarlar: Çağrı B. Muluk Bahtiyar Kurt Ayşe Turak Arda Türker Mehmet

Detaylı

Yenilenebilir Enerji Kanunu

Yenilenebilir Enerji Kanunu I II Antalya nın Karbon Ayakizi Envanteri ve Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı konulu Antalya Büyükşehir Belediyesine ait proje, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilen TR61/13/DFD referans

Detaylı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAPILAN ÇALIŞMALAR

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAPILAN ÇALIŞMALAR İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE YAPILAN ÇALIŞMALAR T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI EKİM 2008 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 4 1. GİRİŞ... 6 2. KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ... 7 3. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ETKİLERİ... 9 3.1.

Detaylı

Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi: 40 TOPRAK KİRLİLİĞİ. Prof. Dr. Çağatay Güler Zakir Çobanoğlu

Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi: 40 TOPRAK KİRLİLİĞİ. Prof. Dr. Çağatay Güler Zakir Çobanoğlu Çevre Sağlığı Temel Kaynak Dizisi: 40 TOPRAK KİRLİLİĞİ Prof. Dr. Çağatay Güler Zakir Çobanoğlu Ankara 1997 Toprak yeryüzünün yaşam dolu yumuşak derisidir Helmut Stremme 1.Basım: 3500 Adet-1997 ISBN 975-8088-42-4

Detaylı

VİZYON 2023 Ulaştırma ve Turizm Paneli VİZYON 2023 TEKNOLOJİ ÖNGÖRÜSÜ PROJESİ RAPOR. ULAŞTIRMA ve TURİZM PANELİ. Temmuz.

VİZYON 2023 Ulaştırma ve Turizm Paneli VİZYON 2023 TEKNOLOJİ ÖNGÖRÜSÜ PROJESİ RAPOR. ULAŞTIRMA ve TURİZM PANELİ. Temmuz. VİZYON 2023 TEKNOLOJİ ÖNGÖRÜSÜ PROJESİ RAPOR ULAŞTIRMA ve TURİZM PANELİ Temmuz. 2003 Ankara İÇİNDEKİLER: ÖNSÖZ PANEL ÜYELERİ PANELİN YAPISI, ÇALIŞMA PROGRAMI ve YÖNETİCİ ÖZETİ 1 ULAŞTIRMA: 1. GİRİŞ 5 1.1.

Detaylı

YAYIN NO DPT: 2741 TÜRKİYE DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL EYLEM PLANI

YAYIN NO DPT: 2741 TÜRKİYE DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL EYLEM PLANI YAYIN NO DPT: 2741 TÜRKİYE DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL EYLEM PLANI SOSYAL SEKTÖRLER VE KOORDİNASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 2007 ISBN 978 975 19-4115 - 5 (basılı nüsha) Bu Çalışma Devlet Planlama Teşkilatının

Detaylı

SERA GAZI SALIMLARININ AZALTILMASI İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TEKNOLOJİK VE DAVRANIŞSAL SEÇENEKLER (*)

SERA GAZI SALIMLARININ AZALTILMASI İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TEKNOLOJİK VE DAVRANIŞSAL SEÇENEKLER (*) (*) Türkeş, M. 2003. Sera gazı salımlarının azaltılması için sürdürülebilir teknolojik ve davranışsal seçenekler SERA GAZI SALIMLARININ AZALTILMASI İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TEKNOLOJİK VE DAVRANIŞSAL SEÇENEKLER

Detaylı

OLAĞANDIŞI DURUMLARDA SAĞLIK HİZMETLERİ

OLAĞANDIŞI DURUMLARDA SAĞLIK HİZMETLERİ OLAĞANDIŞI DURUMLARDA SAĞLIK HİZMETLERİ SAĞLIK ÇALIŞANININ EL KİTABI Editör Prof.Dr.Ali Osman Karababa Yazarlar Dr.Hilal Batı Öğr.Gör.Murat Civaner Yrd.Doç.Dr.Meltem Çiçeklioğlu Yrd.Doç.Dr.H.İbrahim Durak

Detaylı

DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ DİSK

DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ DİSK DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ DİSK BİRLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI 1 BİRLEŞİK METAL-İŞ YAYINLARI Tünel Yolu Cad. No.281110 Bostancı-İSTANBUL Tel: (0216) 380 8590 Faks: (0216) 373 6502 Teknik Hazırlık: Birleşik

Detaylı

2015 Türk bankacılık. sektörü için zorlu bir yıl olacak

2015 Türk bankacılık. sektörü için zorlu bir yıl olacak Leasing sektörü 5 senede 2 kat büyüyecek 2015 Türk bankacılık sektörü için zorlu bir yıl olacak ISSN: 1309-0054 Sağlık ve yaşam bilimlerinde dönüşüm şart Sayfa 4 Sayfa 5 Sayfa 8 The Nisan - Mayıs 2015

Detaylı

YÖNETİM VE ORGANİZASYON. Ders Notları METİN ARSLAN

YÖNETİM VE ORGANİZASYON. Ders Notları METİN ARSLAN YÖNETİM VE ORGANİZASYON Ders Notları METİN ARSLAN HARRAN ÜNİVERSİTESİ BİRECİK MESLEK YÜKSEKOKULU 2014 Yönetim Ve Organizasyon Önsöz Metin Arslan ÖNSÖZ İnsanlar diğer varlıklardan farklı olarak toplu olarak

Detaylı

Türkiye de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporu

Türkiye de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporu Türkiye de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Değerlendirme Raporu Değerli Okur, Türkiye de Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kavramının durumunu incelemeyi ve KSS konusunda Türkiye için bir dayanak noktası tanımlamayı

Detaylı

Avrupa Birliği ne Yönelik Düzenlemeler Çerçevesinde Türk Tarım Politikaları ve Sektörün Geleceği Üzerine Etkisi

Avrupa Birliği ne Yönelik Düzenlemeler Çerçevesinde Türk Tarım Politikaları ve Sektörün Geleceği Üzerine Etkisi YÖNETİM VE EKONOMİ Yıl:2006 Cilt:13 Sayı:2 Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. MANİSA Avrupa Birliği ne Yönelik Düzenlemeler Çerçevesinde Türk Tarım Politikaları ve Sektörün Geleceği Üzerine Etkisi Neslihan

Detaylı

A dan Z ye İklim Değişikliği Başucu Rehberi

A dan Z ye İklim Değişikliği Başucu Rehberi A dan Z ye İklim Değişikliği Başucu Rehberi Çok geç olmadan harekete geçmek isteyenler için Hazırlayanlar Yunus Arıkan Gülçin Özsoy REC Türkiye Hakkında REC Türkiye, siyasî görüşlerden ve çıkar gruplarından

Detaylı

DOSYA. YUNANİSTAN DA KRİZ ve SENDİKALAR

DOSYA. YUNANİSTAN DA KRİZ ve SENDİKALAR DOSYA YUNANİSTAN DA KRİZ ve SENDİKALAR Hazırlayan : Dış İlişkiler Servisi 1 Merhaba Köhnemiş neoliberal ideoloji ve politikaların yarattığı küresel ekonomik kriz ABD den Avrupa ya sıçradı. Avrupa da bu

Detaylı

ARSADA ÖZEL MÜLKİYETİN KAMU VE TOPLUM YARARINA DÜZENLENMEMESİNİN YARATTIĞI SORUNLAR

ARSADA ÖZEL MÜLKİYETİN KAMU VE TOPLUM YARARINA DÜZENLENMEMESİNİN YARATTIĞI SORUNLAR ARSADA ÖZEL MÜLKİYETİN KAMU VE TOPLUM YARARINA DÜZENLENMEMESİNİN YARATTIĞI SORUNLAR Haldun Ö Z E N «Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amaciyle, kanunla sınırlanabilir.

Detaylı

ERGOBizK fl 2010-Say. ERGO SV ÇRE N N ücretsiz yay n d r Üç ayda bir yay nlan r

ERGOBizK fl 2010-Say. ERGO SV ÇRE N N ücretsiz yay n d r Üç ayda bir yay nlan r 01 ERGOBizK fl 2010-Say ERGO SV ÇRE N N ücretsiz yay n d r Üç ayda bir yay nlan r Ak n Kozano lu: "Ana hedefimiz, sahip oldu umuz küresel güç ve tecrübeyle Türkiye sigorta ve emeklilik pazar nda daima

Detaylı

Enerji sektöründe riske dayalı karar verme artıyor! House da buluştu

Enerji sektöründe riske dayalı karar verme artıyor! House da buluştu ISSN: 1309-0054 Sayfa 8 Farklı bir bakış açısına mı ihtiyacınız var? Enerji sektöründe riske dayalı karar verme artıyor! Sayfa 10 The Kasım 2014 - Ocak 2015 Deloitte Times www.deloitte.com.tr Vergisel

Detaylı

Times, 16 Kasım 1858. İngiltere nin İstanbul Büyükelçisi Lord Stratford de Redcliffe in Alsancak istasyonunun temel atma töreninde yaptığı konuşmadan.

Times, 16 Kasım 1858. İngiltere nin İstanbul Büyükelçisi Lord Stratford de Redcliffe in Alsancak istasyonunun temel atma töreninde yaptığı konuşmadan. Emperyalizmin Türkiye ye Girişi 55 Bu demiryolunun, sanayi ürünlerimizin Türkiye ye girişini kolaylaştıracak faydalı bir sermaye yatırımı olacağını umuyoruz. Hepinizin bildiği gibi Türkiye nin yeniden

Detaylı

KYOTO PROTOKOLÜ ESNEKLİK MEKANİZMALARI VE DİĞER ULUSLARARASI EMİSYON TİCARETİ SİSTEMLERİ ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU RAPORU

KYOTO PROTOKOLÜ ESNEKLİK MEKANİZMALARI VE DİĞER ULUSLARARASI EMİSYON TİCARETİ SİSTEMLERİ ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU RAPORU T.C. ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KYOTO PROTOKOLÜ ESNEKLİK MEKANİZMALARI VE DİĞER ULUSLARARASI EMİSYON TİCARETİ SİSTEMLERİ ÖZEL İHTİSAS KOMİSYONU RAPORU Aralık, 2008 1 Kyoto

Detaylı

Tü ke ti ci Ya zı la rı (III)

Tü ke ti ci Ya zı la rı (III) Editörler Prof. Dr. Müberra Babaoðul Prof. Dr. Arzu Þener Uzm. Esna Betül Buðday Tüketici Yazýlarý (III) Tüketici Yazýlarý (III) ISBN: 978-605-88778-2-5 Editörler Prof. Dr. Müberra Babaoðul Prof. Dr. Arzu

Detaylı