Mehmet Bilâl. Türk Hafif Yazıları

Transkript

1

2 Türk Hafif Yazıları Mehmet Bilâl Türk Hafif Yazıları Editör: Feryal Tilmaç Sürüm: Mart 2007 Kapak Tasarım: Nazlı Ongan 2007 altkitap Yapıtın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

3 Mehmet Bilâl MEHMET BİLÂL 15 Mayıs 1962 de İstanbul da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Stuttgart Üniversitesi nde Politika dersleri aldı. Muhabirlik ve sayfa sekreterliği yaptı. Reklam yazarı ve senarist olarak çalışmaya devam ediyor. Türk pop müziği üzerine yazıyor. Kitapları: Üçüncü Tekil Şahıs (roman, Everest Yayınları), Adresinde Bulunamadı (roman, Everest Yayınları).

4 Türk Hafif Yazıları Türk hafif müziği üzerine yazdığım ve büyük bir kısmı sevgili arkadaşım Hakan Eren in kurucusu olduğu sitesinde, birkaçı da Amerika da çıkan Mezun Life dergisinde yayınlanan yazılardan oluşuyor. Türk Hafif Yazıları sadece ve sadece bir eskici, dinleyici, hayran gözüyle yazılmış masum yazılardır ve bugünkü Türk popu ya da Türkçe pop üzerine değil, ağırlıklı olarak geçmişe, hafif müzik olarak adlandırılan döneme, isimlere ve şarkılara bir bakıştır. Neredeyse bir şaka gibi başlayıp yedi yıldır süren bu zevk ve merak yazıları, bana yazarken verdikleri keyfi umarım size de okurken verir. Mehmet Bilâl 1

5 Şarkılarla Dolup Taşan Bir Yazar: Mehmet Bilâl Naim Dilmener Edebiyat dünyası Mehmet Bilâl i çok iyi tanıyor. Üçüncü Tekil Şahıs ve Adresinde Bulunamadı adlı kitapları, hem radikal tavrı ve üslubu, hem de anlattığı konuların farklılığı ile her türden insanı çarptı. Televizyon dünyası da çok iyi tanıyor Bilâl i; kendisi Aliye, Rüya Gibi ve Binbir Gece dizilerinin senaristlerindendir. Hemen hemen herkes, Bu kanallarla, bu dizilerle nereye varacak sonumuz? diye kaygılanmaktayken başladı senaryo yazmaya ve hepimiz gördük ki, önemli olan niyet tir; insan isterse en daralmış, en sıkışıp kalmış alanda bile işin insani yanını öne alabilir, yukarıya taşıyabilir. Böyle yazarlardandır Mehmet Bilâl, insanı insan yapan her türden duyguyu layıkıyla kaleme alır; tarif eder, betimler, gösterir. Üstelik şarkılar eşliğinde yapar bunu. Yazarın can damarlarından biridir müzik. Çalan (ya da yazarın çalmasını arzu ettiği) şarkı, o sırada olup biten her neyse ona eklenir, onu daha anlaşılır kılar. Anlatılana hem güç hem de berraklık katar Bilâl in çaldığı şarkılar. Yazılanlar-konuşulanlar duyduğumuz şarkının da etkisiyle yüreğimize dokunur. Bu şarkılar anlatılanlara uysa da uymasa da, kendi maceramızı çağırır, filmin yeniden dönmesine sebep olur. İçinden şarkılar geçirip duran biridir Mehmet Bilâl. Böyle birinin müzik üzerine yazı yazıyor olması da, bu nedenle çok anlaşılır, çok olağan. Aynı zamanda biz okurlar ya da müzik tutkunları için de büyük bir şans. Şarkılara tutunmanın, şarkılara bağlanarak yaşamı sürdürmenin nasıl bir şey olduğunu bilenler, Bilâl in müzik üzerine yazdığı yazılardaki her takıntı yı, her imge yi eminim ki sevinç çığlıkları atarak, Ah evet! Tıpkı benim gibi, aynen benim gibi, benim yaptığım gibi! diye düşünecek, bir ikiz kardeş e rastlamış gibi huzur, keyif duyacaklar. Şarkılar bütün bunları yapmaya muktedir mi gerçekten? Evet öyleler. Aliye de Ben Varım (Ayten Alpman) laf olsun diye dönmedi; o şarkı binlerce sözün anlatamadığını anlattı bize; ya da anlatılanları katladı-güçlendirdi. Duygu dediğimiz şey bazen suya yazılmış bir yazı, bazen de yüreği boydan boya biçmiş bir kılıçtır. Mehmet Bilâl, (aradaki diğer renk ve dereceleri de atlamadan) duygu yu boydan boya kavrıyor, her iki uç arasında ustalıklı bir biçimde gidiyor-geliyor. Bunu yaparken de, fazla değil yalnızca birkaç silahı var: Tanrı vergisi yeteneği, usta dili ve müzik tutkusu. Şarkılarla dolup taşan bir yazar Mehmet Bilâl; müzik üzerine yazdıklarını okurken bunu net bir biçimde zaten göreceksiniz. Bir de şunu göreceksiniz: O şarkılar kağıttan-ekrandan size de ulaşacak, sizi de sarıp sarmalayacak. Direnmeyin; bırakın kendinizi! Yeniden bir yerlere tutunmak istediğinizde, bunu şarkılarla yapabileceğinizi bilin. Şarkılar kimseyi yarı yolda bırakmamıştır. 2

6 İçindekiler Portre Koştum Baktım Birden Sen Yalnız Değilsin, Biliyorum Nerdesin O da Bir Star! Hepimizin Arkadaş ı! Eli Kulağında, Geliyor! Seni Seviyorum Ne Mutlu Esmeray a Bir Olamama Hikâyesi Hüüüp diye Dünya Starı Olunur mu? Kulis Ben Böyleyim! Git, Git, Gitmek! Siz Hâlâ Annenizin Şarkıcılarını Mı Dinliyorsunuz? Tek Şarkılık Şarkıcılar Bir Okunamama Hikâyesi Albüm Seyyalnâme: Yüzyılda Bir Görünen Yıldız Şair in Şarkı Sözleri Oh Oldu! Keşke Biraz Cool Olsaydı! Konser Ateş misin be Kadın! Şahane Bir Gece Çaldım Hayattan Tek Başına Ama Yalnız Değil! Ajda nın Kedi Adımları ya da Bir Catwalk Gecesi Şarkılar Sevgiyle, El Ele Ekstra Aile Gazinomuz İftiharla Takdim Eder Türk Sinemasında Müzikal Var mıdır? Eski Türk Filmlerine Nur Yağarken Şimdi Reklamlar! Ajdalar, Nükhetler, Sezenler, Nilüferler veya Türk Popunun Kare Ası 3

7 Portre 4

8 Koştum Baktım Birden Yetmişli yıllar, ben ortaokuldayım. Cuma günlerini iple çekiyorum. Ses dergisi, Gırgır ve Cumhuriyet okuyabilmek için. Ses dergisine bayılıyorum, Ajda ile ilgili haberleri yutarcasına okuyorum, resimlerini kesip albüm hazırlıyorum. Bir de tabii yeni çıkan 45 liğini edinmek için plakçıya koşuyorum. O zamanlar kasete "doldurma" modası var. Giderdiniz plakçıya, kasete doldurtmak suretiyle bir long play in tamamını kaydettirir veya 45 liklerle kendi best of larınızı, repertuarlarınızı oluştururdunuz. Ben Ajda nın yeni albümünün çıkacağını duyduğum anda plakçının kapısını aşındırır, muhakkak hayal kırıklığına uğramış olarak geri dönerdim. Henüz çıkmamış olurdu çünkü. Bu o kadar sık tekrarlanırdı ki kasetçi beni görür görmez bıkmış halde "Hayır daha gelmedi," derdi daha sormadan. Nihayet o mutlu gün geldiğinde, Ajda nın albümünden bir tane dinlemek için, bir tane de saklamak için doldurturdum kasete. Sonra hazır kasetler, ardından da CD ler çıktı. Zaman geçti, dönemler, formatlar değişti ama ben yine her Ajda albümünü bekledim, zamanı gelince de edindim. Bu arada kasetten her zaman nefret ettim. Şimdi evimde Ajda nın CD leri ve plakları var ama hiç kaseti yok. Zaten kasetçalarım da yok. Nihayet Ajda nın yeni albümü de çıktı. Yine koştum baktım birden şeklinde CD sini almaya gittim. "CD yok, kaseti çıktı" dediler. Bozuldum tabii. Günlerdir her iş dönüşü dükkânlara sorup duruyorum. Cevap: CD si daha çıkmadı! Devam sorusu: Peki ne zaman gelecek? Bu arada kendimle kapışıyorum için için Benim hâlâ Ajda ya koşmalarımın, heyecanlarımın, sabırsızlıklarımın anlamı ne? Ne değişti peki onca yıla rağmen? Küçücük bir çocukken de bekliyordum, 2000 yılında da bekliyorum. Utanıyorum yani! Hiçbir şeye benzemeyen zevkli bir utanç bu! Biraz kendimi rahatlatmak için başkalarının da Ajda serüvenlerini merak ediyorum, dinlemek istiyorum. 5

9 Sen Yalnız Değilsin, Biliyorum Nerdesin Hem solcu hem sağcı, hem Bektaşi hem Alevi, hem Sünni hem Türk, hem Azeri, hem Ermeni İşte örnek karşınızda duruyor. Ben, Türkiye yim, diyordu. Müziğin Türkiye si sustu! Cem Karaca sustu! Tiyatrocu anne Toto Karaca (İrma Felekyan) ile baba Mehmet İbrahim Karaca nın oğlu olarak 5 Nisan 1945 yılında başlayan sıradışı bir hayat hikâyesi Genç yaşta mahallede avaz avaz söylediği şarkılarla başlayan inişli çıkışlı bir müzik serüveni 1963 yılında Dinamitler, bir yıl sonra da Jaguarlar grubunda seslendirdiği Elvis Presley şarkıları Sonrası askerlik. Askerlikte uzaktan duyduğu bağlama sesinin onda yarattığı efkâr, hüzün Ardından da Anadolu pop-rock akımına hayat veren müzikal bir yolculuk Cem Karaca daha çok genç yaşta Anadolu nun binlerce yıllık müzik hazinesinden örnekleri kente taşıdı, müzikal deneylere girişerek Doğu-Batı sentezini gerçekleştirmeye çalıştı yılında Altın Mikrofon Yarışması nda, Erzurumlu Emrah ın, sözlerini Apaşlar la yazdıkları, Emrah bestesiyle ikinci oldu. Türk popunun en iyi şarkılarından biri olan, birlikte yaptıkları Resimdeki Gözyaşları na rağmen kısa sürede farklı müzik ve dünya görüşleri nedeniyle ayrıldığı Apaşlar dan sonra türkü formunda besteler çalacak Kardaşlar ı kurdu. Dadaloğlu ile büyük bir patlama gerçekleştiren Cem Karaca, grubun tıkandığına inanıp müzikal yolculuğuna Moğollar ile devam etti. Bu grupla da en büyük çalışması Namus Belası oldu yılında Cem Karaca yine yeni bir grup kurmuştu: Dervişan Ülkenin politik gruplara bölündüğü, sol-sağ ayrımının çok sert bir biçimde yaşandığı yıllardı. Cem Karaca sol kesimde yer alan sanatçıların başında geliyordu te yaptığı Tamirci Çırağı bu dönemin, bu dünyanın müzikal manifestosu gibiydi. Grupla yaptığı Yoksulluk Kader Olamaz (1977) yerli rock tarihinin de en çarpıcı albümleri arasında yer aldı. Son büyük çalışmaları ise 1 Mayıs / Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini 45 liğiydi. Bu aynı zamanda politik müziğin bir zirvesiydi. Cem Karaca, Dervişan dan sonra çalışmalarını Edirdahan grubuyla sürdürdü. 12 Eylül 1980 de asker yönetime el koyduğunda o Almanya daydı. Türkiye ye dönmeyi ve ülke yönetimiyle ilgili sözleri nedeniyle yargılanmayı reddetti. Kendisine 15 Temmuz 1981 e kadar süre tanınmıştı, o tarihe kadar ülkeye dönmediği için vatandaşlıktan çıkarıldı. Cem Karaca Almanya yıllarında da boş durmadı ve Hasret (1980), Bekle Beni (1982), Die Kanaken (1984) albümlerini çıkardı de dönemin başbakanı Turgut Özal ın himayesiyle yurda döndü. Hakkında açılan davalardan beraat etti. Ülkeye dönmek için seçtiği yol ve belirsiz sözleri nedeniyle eski sevenlerini küstürdü, kızdırdı, çeşitli tepkiler aldı. Bir yandan onun müziğiyle büyümüş, politik bilinç kazanmış kitle tarafından dışlanırken, bir yandan da kulaklarını yeni müziğe, gözlerini yeni dünyaya dikmiş kitle tarafından ilgisiz karşılandı. Eski tüfekler için bir dönek, yeni kuşaklar için ise bir nostalji ydi Cem Karaca Bu dönemde üst üste, durmaksızın, neredeyse rekor sayıda albüm çıkardı Merhaba Gençler ve Her Zaman Genç Kalanlar (1987), Töre (1988), Resimdeki Gözyaşları (1988), Yiyin Efendiler / Yağma Sofrası (1990), İhtarname (1990), Bu 6

10 Son Olsun (1991), 25. Yıl Özgürlük Resitali (1992), Nerde Kalmıştık? (1992), Cemaz-Ül-Evvel (1994), Bindik Bir Alamete Gedeyoz Kıyamete (1999) ve Volume 1 ni 1996 da yayınladığı, 2002 ye kadar süren best of ları Ölümüne dek gerek albümleriyle, gerekse konser ve televizyon programlarıyla aktif müzik yapmasına rağmen, Cem Karaca artık ilgi görmüyordu. Raptiye Rap Rap (1992) ile oluşur gibi olan popülerlik, sadece nakarata duyulan bir sempati ile sınırlı kaldı. Ağır Roman filminde etkili bir biçimde kullanılan ve klibi de çekilen Resimdeki Gözyaşları ise şarkıyı popüler kılmakla birlikte sanatçıyı yeniden gündeme getirmeye yetmedi. 8 Şubat 2004 te kalbi ve soluğu daha fazla çalışmasına, üretmesine, yorulmasına izin vermedi. 59 yaşında sustu sesi. Cem Karaca müzikte özgürlüğün, asiliğin, belli bir tavrın, duruşun, arayışın, dinamizmin ve çağdaşlığın simgelerinden biriydi. Güçlü, coşkulu, provoke edici, güven verici, etkili, benzersiz bir sesin ve yorumun sahibiydi. Cem Karaca benim ilk starlarımdan biriydi. 70 li yıllarımın, ilkgençliğimin, dünyaya belli bir bilinçle bakışımın simgelerinden, inşaatımı oluşturan tuğlalardan biriydi... Her plağını koşarak aldığım, şarkılarının birini dinlemek, ikincisini yarınlara saklamak için kaydettirdiğim yıldızlarımdandı. Her haberini okuduğum, her röportajını soluduğum bir kahramandı. Pırıltılı gazinolarda bile repertuvarını değiştirmeyen, sözünü esirgemeyen, sahne hâkimiyetiyle her bir seyirciyi tek tek etkisi altına alabilen karizmatik bir ağabeydi. Sadece onun değil, Türk hafif müziğinin de klasiklerinden Resimdeki Gözyaşları, Namus Belası, Tamirci Çırağı, Parka bir daha gelir mi? Gelse de kimse Cem Karaca gibi söyleyebilir mi? Bir İzmir Fuarı dönemini hatırlarım. Bilenler bilir, fuar kadroları inanılmaz kalabalık sanatçılardan oluşurdu. Cici assolistler, mağrur assolist altı yıldızlar en güzel saatlerde sahne alırken, seyircinin karşısına sabaha karşı, en son çıkan, buna cesaret edebilen tek isim Cem Karaca ydı. Çünkü bir tek onu o kadar geç saatlere kadar bekliyordu izleyici. Firesiz! Herkesin laylaylom şarkılar söylediği yıllarda, üstelik fuarda, üstelik sabaha karşı o Parkasıyla vurulmuş, yatariken buldular diyor ve inletiyordu salonu. Herkes mi solcuydu, yoksa herkes Cem Karaca yı mı seviyordu? Bir insanın karakteri onu sevme biçimimizi de belirliyor. Cem Karaca olası ki gözyaşlarıyla uğurlanmak istemezdi. Hiçbir zaman cici, sevgili ve de sevimli sanatçıyı oynamadığı için öyle anılmak da istemezdi. Zamanla değişse de, biz katılmasak da, görüşlerini her zaman asi, dobra ve keskin bir dille ifade etti. Bu nedenle de onu, onun karakterine göre uğurlamak isterim. Duygu sellerine kapılmadan, kendinden geçmeden, onu anlamaya çalışarak, soğukkanlı Babamı da özlüyorum, anamı da özlüyorum..onlar öyle bir diyarda ki, ben o diyara henüz varamam. Ya da varmam için gerekli emir gelmedi. Gelecek, geldiği zaman da mutlu olacağım, çünkü onları göreceğim Orada eminim ki Hıristiyanlar bu tarafa, Müslümanlar bu tarafa, Ortodokslar şu tarafa diye bir ayrım olmayacak. Allah ın indinde hepimiz kuluz. Buna inanıyorum, diyordu. Nereye gideceğini biliyor, yalnız kalmayacağına inanıyordu Cem Karaca. İnanıyordu... Ölümsüz rock ozanı Cem Karaca ya Allah tan rahmet diliyorum. 7

11 O da Bir Star! Müzikte starlık sadece solistlere özgü bir şey midir? Hiç sanmıyorum. Bunun en güzel örneği Fikret Şeneş. (Bazen de Fikret Şenes. 45 lik ya da LP, kaset ya da CD, her albümde başka yazılıyor ismi.) Hem öyle uzun, öyle görkemli bir starlık ki bu, sadece Ajda şarkıları bile yeterdi. Ama Ajda şarkılarıyla bile- sınırlı değil. 40 yıldır bambaşka isimlerle de taçlanmış, belli ki yeni kuşak solistlerle de (Yeşim Salkım / Yeniden Başlasın, Deniz Seki / Dile Kolay, Teoman / Uykusuz Her Gece ) geleceğe uzanacak bir starlık. Fikret Şeneş, Türkçe Pop Müziğin ilk kadın söz yazarı. Söz yazarlığına İngilizce şarkılar yazarak başlar. O İngilizce sözler, şimdi taş plaklarda ve Erol Büyükburç un plaklarında kalmıştır. Türkçe yazamam ki demesine rağmen, Tanju Okan ın ısrarlarına dayanamayıp dener! Stranger in the Night ı İki Yabancı olarak yazar ve Türkçe söz yazarlığına parlak bir giriş yapar. Sonrası malum, muhteşem sözler, harika şarkılar, büyük isimler peş peşe gelir Esin Afşar a Ben Olayım, Mualla Akın a Oldu mu Şimdi, Semiha Yankı ya Kara Sevda, Neşe Alkan a Lades Ayla Algan a 10, Ayla Dikmen e 9, Gönül Yazar a 11, Nilüfer e 8, Işıl Yücesoy a 9 şarkı Fikret Şeneş, Ayten Alpman a da 9 şarkı yazmış. Efsanevi şarkı Memleketim, Unutsana, Neden Sanki Dünya, O Sabah, Son Bir Defa, Ve Tanrı Aşkı Yarattı, Ben Varım Fikret Şeneş, diğer Pekkan ı, Semiramis i de boş bırakmamış, ona da tam 14 şarkı yazmıştır. Doğum Günün Kutlu Olsun, Bana Yalan Söylediler, Nerdeysen, Unuttu Unuttu, İki Kere Ağlamışım, Neydi Neydi Ne en ünlüleri Yazdığı sözlerle, şarkıları orijinallerinden çok daha heyecan verici, çok daha duygulu, çok daha anlamlı hale getirmeyi bilmiş, bambaşka biri, özel bir kalem. Bir örnek vereyim: Kimler Geldi Kimler Geçti! Sizce bu şarkının orijinali, kendi ülkesinde bu kadar sevilmiş midir? Veya Kimler Geldi Kimler Geçti, bu ülkede gün gelir eskir mi? Söyler misiniz lütfen, hangi şarkı sözü severek ayrılığı, uzak sevgililiği şu sözler kadar güzel anlatabilir? Her sabah uyandığında beni farzet yanında / Böylece kolaylaşır her şey birden / Bakarsın gelirim aniden Ajda nın Hoşgör Sen 45 liğinin arkasında yer alan şarkı Sana Ne Kime Ne. Sözler Ülkü Aker in. Bu 45 lik Ajda nın iki yüzünü gösteren bir simge bence. Bir yanı dünyaya, aşka, dostluğa bakışıyla olgunken diğer yanı hoppa! Tabii oturaklı kısım Fikret Şeneş e ait. Ajda Pekkan ın sadece Ajda olmaya karar verdiği dönemin albümünde, yani Ajda da 12 parça var, 11 i Fikret Şeneş in sözleri. Sana Neler Edeceğim, İnanmam, Tanrı Misafiri, Haram Olsun, Palavra Palavra, Nasılsın İyi misin, Seninleyim, Al Beni, Kimler Geldi Kimler Geçti, İçme Sakın, Aşk Budur. Ajda ile Fikret Şeneş in birlikteliğinin dünyada bir örneği daha var mı, bilmiyorum. En azından nicelik olarak. Ajda nın Super Star albümündeki Şeneş e ait şarkılar şöyle: 8

12 Anlamadım Gitti, Baksana Talihe, Veda Etmem, Kendi Kendimle Ben, Yeni Bir Gün Doğdu Bize, Daha Neler. Super Star 2 de Fikret Şeneş ten başka bir isim yoktur. Bambaşka Biri, Sen Olurdun Yine, Dile Kolay, Ya Sonra, Olsun Varsın, Haykıracak Nefesim, Bir Köşede Yalnız, Hepsi Boş, Durmaz ki Dünya, Yeniden Başlasın. Super Star 83 de tıpkı Super Star 2 gibidir. Başka bir isim yoktur ve sanki Fikret Şeneş bu albümlerle kendi starlığını da ilan eder gibidir. Uykusuz Her Gece, Sihirli Aşk, Düşünme Hiç, Güneş Yorgun, Bir Günah Gibi, Son Yolcu, Sana Doğru, Sen ve Ben, Kader Rüzgârı, Beyaz Ev. Fikret Şeneş, şarkı sözlerini yazıp kenara çekilmez hiç. Şarkının nasıl söylenmesi gerektiği onu çok ilgilendirir. Stüdyolarda bizzat durur, çalışmaların içinde yer alır ve istediği sonucu aldıktan sonra onay verir. Hoşgör Sen i yazacak kadar olgun, hatayı affetmeyecek kadar sert bir kadındır. Hoşgör Sen diye yazan sen değil miydin abla? Hoşgörüver işte! dendiğinde, Hoşgör Sen, dedim. Hoşgör Ben demedim ki! diyecek kadar da muziptir. Bilgedir, ustadır, öğretmendir. Bir o kadar da serttir, prensiplidir, katıdır. Şarkısını herhangi birine değil, seçtiği, yakıştırdığı kişiye yazar. Ajda için yazmışsa, onu sadece Ajda okuyabilir. Örnekse, Kimler Geldi Kimler Geçti. Ayten Alpman ın tüm ısrarlarına rağmen şarkıyı Ajda ya verir. Bu kadar da değil. Memleketim i de Ajda okumak ister, Fikret Şeneş de Ayten okuyacak, sana uymaz bu şarkı der. Ajda Pekkan küser, birkaç ay konuşmaz! Ama ne gam, Fikret Şeneş Memleketim i Ayten Alpman a, Kimler Geldi Kimler Geçti yi Ajda ya yazmıştır, hayatta başkasına vermez! Bu konuda vereceğim son bir örnek gerçekten çok eğlenceli. Ayla Algan ın ortalığı hop hop oynattığı Hamsi Balığı Gibi şarkısını Ajda ister. Bunu ben söyleyeyim der. Fikret Şeneş in cevabı şöyledir: O Ayla ya göre bir şarkı. Senin neyine hamsi mamsi! Son söz. Fikret Hanım, size çok teşekkür ederim. Hayatınızı kelimelerle ördüğünüz için, en doğru kelimeleri bulmak için sabahlara kadar kıvrandığınız için; ırmaklar gibi, çağlayanlar gibi akıp giden dizeleriniz için Aşklarıma, ayrılıklarıma, yalnızlıklarıma, kırgınlıklarıma eşlik eden; benimle yaşayan o büyülü sözleriniz için. 9

13 Hepimizin Arkadaş ı! Bir kıvılcım düştü önce, büyüdü yavaş yavaş Yıl 1974, Melike Demirağ, Yılmaz Güney in çevirmekte olduğu Arkadaş filmindeki başrollerden biri için öneri alır. Sürpriz bir öneridir bu; ama üç yıl önce yönetmen, yapımcı babasının Turgut Demirağ- bir filminde de rol almıştır, dolayısıyla yine oynayabilir. Sessizce, usul usul oynar rolünü ve bir anda herkesin sevgisini kazanır. Sonra şarkısı gelir peşinden; o günlerde, o yıllarda kimsenin dilinden düşmeyen... Bu kez sesiyle Arkadaş tır Melike; Şanar Yurdatapan ın sözleri ve Atilla Özdemiroğlu nun bestesiyle Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş Ortak olmak her sevince, her derde, kedere Ve yürümek ömür boyu beraberce el ele Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş Evet arkadaş, kim olduğumu, ne olduğumu Nereden gelip nereye gittiğimi sen öğrettin bana Elimden tutup karanlıktan aydınlığa sen çıkardın Bana yürümeyi öğrettin yeniden El ele ve daima ileriye Bir gün, bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız Ve aynı yolda yürüdükçe Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir Ayrılsak bile kopamayız Arkadaş, sadece güzel bir şarkı değil, bir değer aynı zamanda. Hani Tüm zamanların en iyileri gibi sıfatlarla ölçülemeyecek, Türk Popu nda klasikler var mıdır? Varsa hangileridir? benzeri anketlerin çok üstünde, çok özel bir yerlerde, yapayalnız duruyor. Yeni dünyada ve yeni dünyanın yükselen değerleri arasında yeri olmayan; yeni kuşakların, tamamen habersiz kaldığı bir dönemin değerlerini temsil eden, masum, romantik bir inanç, sonsuzluğa uzanan, sessiz bir çığlık. Günlük hayatın, eski usul dostlukları yaşamış kuşakları bile önüne katıp sürüklediği günümüzde, bu duyguya, bu şarkıya her zamankinden daha çok ihtiyacımız yok mu? Her geçen gün kalplerimizin daha da yalnızlaştığı, kapımızı her gün daha çok insana kapattığımız, kendimize daha çok döndüğümüz bu hayatta, sizce de Arkadaş şarkısını daha sık çalmamız gerekmiyor mu? Arkadaş, şimdi 2 ayrı projede yer alıyor: Birincisi, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tan Kaç Yıl Geçti Aradan, diğeri Banu, Esmeray, İskender Doğan, Güzin ile Baha gibi eski arkadaşların yer aldığı Eski Dostlar albümü. 10

14 Melike ile hiç tanışmadık, ama biliyorum ki, o benim Arkadaş ım. Arkadaş lığımız, Arkadaş şarkısını izleyen yıllarda, Şanar Yurdatapan ın kurduğu Şat Yapım ve bir fan kulüp, kulübün düzenli iletişim aracı olan bir direct mailing i ile sürdü. Bana gönderdiği Ninni albümünün kapağını ve imzasını hatırlıyorum: Bilâl arkadaşa merhaba! Bir de anı: Melike 12 Eylül 1980 den sonra Milli Güvenlik Konseyi nin yaptığı yurda dönme çağrısına uymaz, Almanya da kalır. Yıl 1990, dil eğitimi için Almanya dayım. O günlerde Aktüel dergisinde çalışan muhabir arkadaşım Erel de, Almanya ya yaptığı rutin ziyaretlerinden birindedir. Ailesini ziyarete gelmiştir ve bu gelişinde Melike ile de bir röportaj yapacaktır. Nasıl istiyorum, Erel le birlikte Melike ye gitmeyi, ona sarılmayı, onu nasıl özlediğimi söylemeyi! Ama mümkün değil. Erel, tek başına ve fotoğraf olmadan bir röportaja izin alabilmiştir ancak. Birkaç arkadaş, arabaya doluşup Köln ziyareti düzenliyoruz, bu arada Erel i Melike nin Köln ün hayli dışında ve dışardan fazlasıyla mütevazı görünen evinin önünde indiriyoruz. Melike kapıda karşılıyor Erel i. Arabanın içinde ona heyecanla bakan bizleri ise eliyle ve zarif gülümsemesiyle selamlıyor. Öyle uzaktan. Olsun, o benim Arkadaş ım. Şimdi kalkıp Arkadaş şarkısını dinleyeceğim yeniden ve yeniden. Gecenin bu saatinde, 02 de, hiç çekinmeden bir arkadaşımı telefonla arayıp, ona bu yazıyı okuyacağım. Yıllar önce düşen o kıvılcım hiç sönmesin, hep yaksın diye. 11

15 Eli Kulağında, Geliyor! Siyah beyaz, silik soluk bir TRT gününde çıktı karşımıza. Yıl 1975 Uzun, siyah saçları, Kızılderili güzelliği, leopar kostümü ve panter çevikliğindeki dansıyla hepimizi ekrana kilitledi. Başını epeyce derde sokan kalbine rest çekiyordu. Seyyal Taner di, asiydi, çılgındı, farklıydı. Peki daha önceleri neredeydi bu kadın, kendini niye bu kadar saklamıştı? Bir daha ne zaman çıkacaktı ekrana? Belli ki kendine çok emek vermiş, çalışmış, acele etmemiş, kendini biriktirmiş ve inandığı zamanda çıkmıştı karşımıza. Peşpeşe çıkardığı 45 likleri dillerde dolaşıyor, dansları yeri göğü inletiyor, bu arada diğerlerini de titretiyordu. Sanırım 1981 yılıydı. İzmir Fuarı nda görkemli, beyaz kostümü içinde bir melekti adeta. Şarkıları birbiri ardınca hızlanıyor, kostümü şarkılara paralel olarak kat kat açılıyor, en sonunda file çorapları ve mayosuyla kalıyordu. Mucize gibiydi Seyyal; gözlerime kulaklarıma inanamıyordum. Bizim de şarkı söylerken dans edebilen, dans ederken şarkı söyleyebilen bir sanatçımız vardı! Müziğinden hiç taviz vermedi Seyyal Taner. En ünlü popçularımızın bile arabesk furyasına kapıldığı dönemde o bu modaya hiç gönül indirmedi. Rock ta ısrarlıydı, evet türkü söyledi ama zaten Anadolu yu da Anadolu rock unu da hep sevdi. Doğru bildiğini doğru zamanda yaptı. Paraya hiç önem vermedi. Kazandığını bir anne gibi, bir abla gibi paylaştı etrafıyla. Mücevher takmadı, kürk giymedi ama sözkonusu sahne olunca hep en iyisinin, en pahalısının peşinde koştu. Vasatlığa tahammülü yoktu. Çünkü kendini star hissettiği tek yer sahneydi. Ajda nın Ajda olduğu zamanda, gazinocuların bir alternatif çıkarma cesareti Seyyal Taner sayesinde mümkün oldu. Ama o rekabeti sevmedi, sadece kendi işine baktı da Alladı Pulladı yı çıkardı, 1993 te Geliyorum dedi. Ama sonra yine saklandı, eski bir şarkısına dönüştü sanki: Bir hayaldi, geldi geçti sorma neydi o? Dedim ya, kimseyle yarışı yoktu onun. Best of furyasında bile, sırf diğerleriyle yarışıyor görünmemek için geri durdu. Nihayet yine geliyor, eli kulağında. En iyi leriyle geliyor. Ona koskoca bir hoşgeldin demek boynumun borcu! 12

16 Seni Seviyorum Zerrin in Türk Pop unda ve Gönül lerde çok önemli bir yeri var. Çok az insana nasip olan olağanüstü sesinin yanında bir büyük şansı da onu çok seviyor olmamız. Yıllarca bize gönlünü açan sanatçı, bu kez arşivini de paylaştı sevenleriyle. Evlerden, otomobillerden, kasetçilerden hep onun kabına sığmayan, hırçın, insanın içine işleyen sesi yükseliyor. (Bir dipnot: Keşke değeri bilinmemiş, harika lezzetteki Bitti şarkısını da albümüne koymuş olsaydı.) Hippi kılığında, gencecik bir kızken başladığı müzik serüveninde büyük gelgitler yaşadı Zerrin. Blues ve rock a niyetlendi, arabeske tutundu. Hep istediği müziği yapamamaktan şikayet etti ama ne söylediyse sevdik, her şarkısını dinledik. Belki de o söyleyince arabesk dinlemekten utanmıyorduk o günlerde, kim bilir. Şu kesin ki onu seviyorduk, sesini seviyorduk. Bu yaz Rumeli Hisarı nda verdiği konser bunun en canlı kanıtı. Yaptığı kötü espriler, anlattığı fıkralar, sohbetinin savrukluğu Hiçbiri konserin tadını kaçırmaya yetmedi. Çünkü özel hayatında sıkça görülen, duyulan fırtınalardan sonra, aramıza tekrar döndüğü için sevinçliydik, onu samimiyetle bağrımıza basmıştık yine. Bu kadar anti star tavrına karşın, şarkı söylediği anda devleşiyordu. Hepimiz sanki aynı duyguda birleşiyorduk. O yaşamak için değil, şarkı söylemek için dünyaya gelmiş gibiydi. Seni seviyorum diyor ya şarkısında, keşke biraz da kendini sevebilse! 13

17 Ne mutlu Esmeray a Esmeray da az insana ve çok az sanatçıya nasip olan bir sıcaklık vardı. Hani o kendini bir yakınınız, ailenizden biri gibi hissettiren tılsım... Yumuşacık beden dili, hep bir şenlikte şiir okuyacak sevinçli öğrenci hali, ışıltılı gülüşü, dolu dolu kahkahası, tok kadife sesi... Bir de unutulmaz şarkıları tabii... Daha geçenlerde bir yazıya başlamıştım, yine birzamanlar.net için. Başlığı Tek Şarkılık Şarkıcılar dı. Türk Popu na bugünden geriye baktığımızda, sayısı hiç de azımsanmayacak şarkıcılar var ki onca şarkılarına, 45 lik, LP ve CD lerine rağmen hep bir tek şarkı ile anılır veya o şarkı anıldığında (adı unutulmuş da olsa, normalde öyle kolay kolay aklımıza gelmeyen bir isim de olsa) sanatçıyı bir anda aklımıza getiriverir. O yazı daha bitmedi, ama orada şöyle bir şey yazmışım, sizinle paylaşmak isterim: Tabii bir tek değil de iki şarkılık şarkıcılarımız da var. Esmeray bunun en parlak, en mükemmel örneği. O unutulmaz Unutama Beni ve Gel Tezkere Gel Esmeray ı en son AKM de Sevda Karaca için düzenlenen gecede izlemiştim. Çok sayıda sanatçı katılmıştı geceye. Kimi eski dostlar dı, kimi yepyeni isimler, kimi medyayı ayağa kaldıran starlar... Hepsi Sevda Karaca ya destek olmaya, tedavisi için katkıda bulunmaya gelmişlerdi. Hemen hepsi de kendi çapında ilgi görmüş, alkış almıştı. Ama inanır mısınız en büyük coşkuyu, alkışı, tezahüratı Esmeray toplamıştı. Çünkü sıcaktı, çünkü sevgiliydi Esmeray, çünkü onu özlemiştik. Evet, Esmeray ı kaybettik ve belli ki daha da çok özleyeceğiz. Ama yine de ne mutlu ona demekten alamıyorum kendimi. Türkiye de ve Türkçe konuşulan her yerde askerlik var oldukça Gel Tezkere Gel söylenecek; insan âşık olduğu sürece, ayrılığın acısını duyduğu anlarda Unutama Beni diyecek. Böylece Esmeray unutulmayacak, dillerden düşmeyecek. 14

18 Bir Olamama Hikâyesi Sezen Aksu olmasaydı Nazan Öncel rahatlıkla Türkçe Pop un iyi bir ismi olabilirdi ama olmadı. Veya Sezen Aksu olmasaydı Nazan Öncel örneksiz, modelsiz kalırdı ve yine olmazdı. Kim bilir? Gelin bu kez de Nazan Öncel in macerasını ele alalım, onun öyküsünü okuyalım. Nazan Öncel in pek az insanın bildiği ilk 45 liği Sana Kul Köle Olmuşum, Kader Bu Çekeceksin, yıl Hani Sezen Haydi artık çek git yoluna bıkmışım senden... der ya, Nazan da neredeyse Çıkma artık karşıma, sıkıldım senden... gibi tuhaf bir benzerlikte söyler şarkısını. Erdener Koyutürk e ait bu söz ve besteleri, Nazan tıpkı Sezen gibi söyler. Üstelik Sezen in biraz Ajda sesi, biraz Nükhet yorumu derken henüz tam kendini bulamadığı dönemdir bu... Nazan bu şarkısıyla, Zerrin Özer ve Arzu Ece nin de ilk çıkışlarını yaptığı TRT nin Genç Sesler programına çıkar. Nazan bir ses olarak olsa olsa yenidir, ama genç değildir, gecikmiştir sadece. Üstelik makyajıyla, giysisiyle, hal ve tavrıyla bir Sezen kopyasıdır. Programa çıkar, şarkısını söyler ama bir şey olmaz. Nazan Erdener Koyutürk le işbirliğini sürdürür. Yabancı 45 liklerin enstrümantal olan B yüzüne, hiç orkestrasyona gerek kalmadan şarkı okuma modasından bu ikili de yararlanır ve bir 45 lik çıkarırlar ama hiç ses getirmez bu çalışma da. Erdener Koyutürk bu ve benzeri çalışmalarını sonradan kendi adına bir kaset olarak çıkarır. İçinde Nazan la yaptığı iki düet ve Nazan ın söylediği Olmayacak şarkısı yer alır. Aslında kendi başına gayet iyi olan ve Nazan ın da iyi söylediği bu parça kasetin kendisi gibi ses getirmez. Nazan geleceği görmüş gibidir, tıpkı şarkısındaki gibi bir türlü olmayacak tır! 80 ler arabeskin altın yıllarıdır. Ajda nın, Nilüfer in bile arabeske göz kırptığı bu trendden Nazan da yararlanmak ister, Yağmur Duası adlı arabesk bir albüm yayınlar. Bir Selahattin Cesur bestesi olan Yağmur Duası, Selahattin Cesur dâhil birçok sanatçı tarafından söylenir, söyleyen herkese prim yaptırır ama bir tek Nazan a yaramaz. Damarımda Kanımsın da öyle. Bu albümle Sezen den vaz geçmişe benzeyen Nazan, tam bir çorba albüm ortaya koymuştur. İçinde arabesk de vardır, sanat müziği de, pop da, türkü de... Hakkını yemeyelim, Of Aman Nalan ın yakın zamanlarda yaptığı Zalimin Zulmü ün (alt yapı, sound) neredeyse aynısını Nazan daha o yıllarda yapmıştır. Ama yine olmaz! Bu albümden sonra uzun süre dinlenir Nazan. Veya kaybolur, köşesine çekilir, çok çalışır... Bir yandan düzenlemesi gereken özel hayatı, bir yandan yeni atıldığı iş hayatı, bir yandan da müzikal kariyeri... Yine bir arayış içindedir. Besteleriyle kıyametler koparan, Nilüfer i yeniden şahlandıran Kayahan a başvurur Nazan, eşiyle birlikte. Çok yüklü bir para ödeyerek anlaşırlar, öyle ki rivayete göre eşi Kayahan dan dönüşte Nazan a, Ya büyük bir şarkı kazandık ya da bir araba kaybettik, der. Kaybederler, çünkü Nazan ın albümü çıkmakta gecikince Kayahan şarkıyı Sezen e verir ve Sezen Sezen 88 de söyler bu şarkıyı: Bir Kuş Uçur. Çoklarımızın Nazan ın ilk albümü sandığı ve içinde Gitme Kal Bu Şehirde ve Aynı Nakarat ın da olduğu albüm, 91 yılında yayınlanır. Türk Popu patlamış, Sezen, Aşkın Nur Yengi ye Yürü ya kulum, demiş, Aşkın da kendinden sonrakilere yol açacak, örnek olacak şekilde almış başını gitmiştir ama bir yandan da rap modası vardır dünyada, Nazan bu kez bu modaya uyacaktır. Geli-geliyur, gidi-gidiyur, yapı-yapıyur, edi-ediyur gibi tuhaf sözleri ve telaffuzu, gag-gag-gubalak şeklinde acayip 15

19 nakaratıyla bu çıkış şarkısı tahammül ötesidir ve yine ilk günlerde bir yankı uyandırmaz. Bu albümdeki tüm şarkılar Nazan a aittir. Belli ki malzemesi vardır, söyleyecek sözü, sunacağı melodileri... Ama albüm TRT denetiminden geçmez. Dönemin en prestijli ve promosyonu en güçlü müzik programı Yarım Elma da bir kez yayınlanmak üzere özel izin alınır ve programın formatı gereği albümün tamamı yayınlanır. Sonuçta albümün satışı, bugün rekor sayılan bir rakama, 300 bine ulaşır. Üstüne bir de Nazan ın, yayın hayatına yeni başlayan Star televizyonunda bir programa çıkması ve Gitme Kal Bu Şehirde nin yaz ayları boyunca patlamasıyla satış 500 bine fırlar. İlk kez olmuştur, belki de son kez! Bu moralle bir sonraki albümünü 93 sonunda çıkarır Nazan. Aşk Beklemez in de (Börekler Açayım Sana) bulunduğu çalışmasıdır. Albümde yer alan Ben Böyle Aşk Görmedim, bir Özkan bestesi olan ve Sezen in söylediği Sude nin hemen hemen aynısıdır, Nazan aynı besteye söz yazmış gibidir. Bu albüm sıradan dinleyici nazarında Nazan ın besteci ve söz yazarı olarak kabul görmesine yol açmışsa da, tilki dinleyici, cin müziksever ve de bu işin ustaları katında ona prestij getirmez. Çünkü dikkatli bir kulak, Nazan ın iki albümündeki şarkıları, beste ve sözleri biraz kazıyınca altında Sezen ve Kayahan şarkılarını bulur. Kaldı ki, Nazan ın damgasından bir türlü kurtulamadığı Sezen sesi ve yorumu da cabası... Albüm de şarkılar da Yılmaz Morgül dışında kimsenin ilgisini çekmez. Morgül Avare Yıllar ı okur ama şarkı ona da bir şey kazandırmaz. Sonuçta ne kabul görür ne de satış yapar Aşk Beklemez. Yine olmamıştır! 95 te Göç albümünü çıkarır Nazan. İlk kez Sezen gölgesinin yer almadığı, içten, samimi, kendine ait bir albümdür bu. Benim gibi, daha ilk günden Nazan a hiç ama hiç ısınamamış kişilerin, görmezden gelen izleyicinin, duymazdan gelen dinleyicinin dikkatini çeken, onayını alan, içinde Gidelim Buralardan ın patladığı albüm... Sen Beni Öldürüyorsun, İşiniz Gücünüz Yok mu Yani, Ağlama Gönlüm, Aşk Olmalı albümün diğer öne çıkan parçalarıdır. Göç Nazan ın en iyi albümü olmakla kalmaz, Türk Popu nun da hatırı sayılır çalışmalarından biri kabul edilir. Göç ü kendi kurduğu Naz Müzik adına yapmıştır, yanında Mete Özgencil ve süpervizör olarak Mert Özmen vardır. Bu kez olmuştur! Onay vardır, ama ne yazık ki satış yoktur. 96 da çıkardığı Sokak Kızı albümünde N apcaz Şimdi yle rock u dener Nazan. Türk Popu nda rock fırtınası esmektedir, bu kez de rock çuluğunu konuşturmak ister. İzmir ağzıyla, elinde gitarı, dağınık saçları, kısa boyu, alternatif giysilerinden fırlayan kilolarıyla gecikmiş bir rock çudur Nazan. Taptaze bir Özlem Tekin in olduğu piyasada onun teyzesi gibi durmaktadır. Bu albümden bir şarkısına yaptığı klip de, Türkiye de yapılmış en iyi ilk kliplerden biri olmasının yanısıra tüm zamanların en iyilerinden de biri olan, Umur Turagay ın Şebnem Ferah ın Vazgeçtim Dünyadan şarkısı için çektiği klibin bir kopyasıdır. Klipte oynattığı VJ Bülent de bu çalışmaya pozitif bir değer katmaz doğal olarak... Yani yine olmaz! Üstelik bu kez Sezen e rağmen olmaz! Yıllardır süren tek taraflı tuhaf rekabet bu albümle şaşırtıcı bir işbirliğine dönüşür ve albümdeki Erkekler de Yanar ve Bırak Seveyim Rahat Edeyim şarkılarında Sezen bizzat Nazan a vokal yapar. Demek ki, olmayınca olmuyor! Nazan ın şimdilik son albümü Demir Leblebi yılında çıkardığı bu albümü, sanatçının yurtdışı takibini de içeren, hiphop etkileri taşıyan ama sonuçta her telden çalan bir albüm. Kendine ait eski pop parçalarına da gönderme var, türkü de var. Hatta Sokarım Politikana da! Sansasyondan medet umar gibidir. Yoksa böyle bir parça niye yazılsın? Bu tema başka türlü anlatılamaz mı? Ama Nazan zaten sansasyon denemeye, skandal yaratmaya hep eğilimli olmuştur. Eniştesiyle yaşadığı aşkı (ki bu kısmı bizi ilgilendirmez), daha makul bir mekânda taçlandırmak yerine, Cem Özer in programında evlenerek sonuçlandırır. Yıllarca 1963 doğumlu olduğunu söylemiş, birdenbire ortaya çıkan rockçuluğuna zemin hazırlamak için lise yıllarında kurduğu Çılgınlar adlı bir rock grubundan söz 16

20 etmiştir... Oysa Nazan 1963 doğumlu olmadığı gibi, ona ait lise yılları da yoktur doğumludur, orta okul terktir; yıllar sonra orta ve liseyi bitirme sınavlarına dışardan girer. Bunları da kendisinden öğreniriz. Onun artık kendisiyle barıştığı, huzura erdiğini söylediği dönemlere rastlar bu itiraflar... Ancak itirafta da ölçüyü kaçırır; Star gazetesine verdiği röportajlarda babasının kendisine yaptığı cinsel tacizleri açıklamaktan çekinmez. Çelişkiler, arayışlar, yanlış hedefler, öfkeler ve hırslarla dolu bir hayat... İhtirasını karşılamaya yetmeyecek bir kapasite, ağırlıklı olarak öykünmeye dayalı bir yetenek, sınırlı bir ses, savrulup duran bir müzikal kişilik... Hep haksızlığa uğramış, engellere takılmış bir sanatçı portresi... Söyler misiniz, bir sanatçı diğerini ne kadar engelleyebilir? Hadi bir yıl Açık Hava da, bir başka yıl Rumeli Hisarı nda veya başka bir yerde konserine engel oldular Nazan ın; piyasaya çıkan bir albümün halk tarafından beğenilmesine de engel olunabilinir mi? 1978 den beri öyle ya da böyle var olan bir sanatçının hiçbir konserinin, hiçbir ekstrasının olmaması ilginç değil mi? Bu engellerle açıklanabilir mi? Nazan ın bilinen tek konseri Sokak Kızı döneminde, İzmir de bir rock barda verdiği, pardon veremediği bir konser. Gazetelerde şöyle çıkmıştı konserin haberi: Hemşerileri Nazan a sahip çıkmadı! Seyirci konsere ilgi göstermez, Nazan da 3-4 şarkı söyledikten sonra sahneyi terk eder. Nazan ın Sezen e attığı tek gol, günümüzün starı Tarkan a şarkı verebilmesi, onun albüm başarısında pay sahibi olması, bu başarıda adının geçmesidir. Nazan, Tarkan ın Şıkıdım ından sonra her fırsatta sanatçıya şarkılarla gider ve geri döner. Nihayet Sezen ve Tarkan ın telif hakları ve bilemediğimiz nedenlerle birlikte çalışmayı kesmeleri sonucu Nazan a gün doğar. Neredeyse Şıkıdım ve Şımarık arası bir parça olan Hüp ü Tarkan a verir ve müzikal kariyerinde hep sorun yaşadığı Sezen e karşı ilk kez skor yapar. Bir sanatçının tüm kariyerini bir başka sanatçının onu engellemesine endekslemesi her şeyden önce kendisine haksızlık. Nazan Öncel sanırım en büyük kötülüğü kendine yapmıştır. Şimdi sanatçı yeni albümünü hazırlamakta... Bunca deneyimden sonra ve Hüp ün de moraliyle parlak bir dönüş yapmaya hazırlandığını düşünmek yersiz olmaz. Kim bilir bu kez olur! Bu kez belki de hem beğenilir hem kabul görür hem de iyi satış yapar. Kim bilir! Üstelik Tarkan la yapacağı düet de bu sonucu almasına yardımcı olur... Nazan Öncel e dingin bir özel hayat, başarılı bir iş hayatı ve istikrarlı bir müzikal kariyer dilerim. 17