doğrultusunda düşünülerek ele alınmıştır. Değişik modeller bu kavramlara daha farklı anlamlar yükleyebilirler şüphesiz.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "doğrultusunda düşünülerek ele alınmıştır. Değişik modeller bu kavramlara daha farklı anlamlar yükleyebilirler şüphesiz."

Transkript

1 YAPAY ZEKA İÇİN RUHBİLİM TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ TASLAK Nadir BENCAN ÖNSÖZ Psikolojide ve nörolojide, beyin üzerine deneysel bulgulara dayanılarak geliştirilen birçok teori vardır. Deneyler, zaman zaman birbiri ile çelişen bulgular ortaya çıkarmaktadırlar veya yeni bir bulgu birden çok teoriye kaynaklık edebilmektedir. Bu sorun beynin karmaşıklığından ve beyin üzerinde araştırma yapmanın bilinen zorluklarından kaynaklanmaktadır. Beyin üzerinde araştırma ve deneylere devam edelim. Ama artık elimizde bir imkan daha vardır. Elimizdeki bilgilere göre, az veya çok karmaşık bir zihinsel işleyiş modeli oluşturup, onu bir bilgisayarda simule edebiliriz. Bu bilgisayar simulasyonu, bilişsel sistemlerle ilgili mevcut teorileri test etme ve yenilerini oluşturma açısından bize geniş bir alan açabilir. Hatta beynin nörolojik ve fizyolojik araştırmaları için bile yol gösterici olabilir. Bugün, Yapay Zeka alanında, elinde bastonla dolaşan görme engelli bir insan gibi ilerlemeye çalışıyoruz. Bunun gerçek nedeni bana göre, yazılım tekniklerimizin veya bilgisayar teknolojisinin yetersizliği değildir. Gerçek neden, neye ulaşmak istediğimizi netleştiremeyişimizdir. Açıkça teslim etmeliyiz ki, ne zekanın ne olduğu hakkında, ne düşünme dediğimiz şey hakkında, ne de ilgili diğer kavramlar hakkında, üzerinde uzlaşılmış net bir kavrayışımız yoktur. Herhangi bir dildeki herhangi bir sözlükte bu kavramlar, birbirinin içine girmiş çok sayıda eş anlamlı sözcükle ifade edilmekte ve herkes yetiştiği kültüre ve aldığı eğitime göre bu sözcükleri birbirinin yerine istediği gibi kullanabilmektedir. Bu metin, bir sözlük taslağıdır. Genel amaçlı Yapay Zeka gerçekleştirilip, değişik tekniklerle çalışan çok sayıda Yapay Zeka sistemlerimiz oluncaya kadar da son şeklini alamayacaktır. Çok sayıda yapay Zeka nın ortak ve farklı davranışları yeterli zenginlikte ortaya çıktığında, Yapay Zeka nın psikolojisi üzerinde çalışmak ancak mümkün hale gelecektir. Bu psikolojinin gerçek sözlüğü de ancak o zaman yazılabilecektir. Sadece bir örnek olarak veriyorum, Orhan hançerlioğlu nun Felsefe Sözlüğü eserinde DÜŞÜNME maddesinin karşılığı olarak şu terimler yer almaktadır: DÜŞÜNME. (1. Os. Tefekkür, Teakul, Fikir, Müfekkire, Mana, İdrak, İlim, Zihin, Şuur, Akıl; İng. Thought, 2. Os. Teemmül, Şuuru teemmüli, İdraki dahili, Tefekkür, Mülahaza, Kuvvei Muhakeme, Akis, İn ikas, İng. Reflection, Consideration ) Usun, kendi kendisini bilgi konusu yaparak, ansal çalışmayı incelemesi Kavramların bu bulanıklığı, zihinsel işleyişin kavranmasını ve zihinsel işleyiş konusunda modeller geliştirilmesini zorlaştırmaktadır. Açıktır ki zihinsel işleyiş konusunda geliştirilecek bir model, öncelikle net zihinsel kavramlara dayanmak zorundadır. Sözlükte yer alan kavramlar, Klasik psikolojik veya güncel kullanımlarının genişliğinde ele alınmamıştır. Mümkün olduğu kadar netleştirilip eş anlamlı kavramlardan ayrıştırılarak, bilgisayar programlama mantığının gerekleri ön planda tutularak, ama en çok da bir zihinsel model

2 doğrultusunda düşünülerek ele alınmıştır. Değişik modeller bu kavramlara daha farklı anlamlar yükleyebilirler şüphesiz. Kavramların ve modelin detaylı açıklamaları, genellikle verilmemiştir. Her bir madde bir makale konusu olabilecek önemdedir. Bu konuda, ilgilenen okuyucuların en azından ansiklopedik düzeyde psikoloji bilgisine sahip olduğunu varsayıyorum. Bazı kavramlar ise, bilinen anlamlarının dışında özgün tezlere dayanmaktadır ve daha detaylı açıklanması gerekmiştir. Düşünme, Zeka, Hafıza, Muhakeme, Bilgi, Bilinç, Fikir, İç göz, Kanaat, Kavram, Duyu, Duygular bunlar arasındadır. Bu kavramlar önerdiğim modelin temellerini oluşturmaktadırlar. Düalizm maddesine, Yapay Zeka ile doğrudan bir ilgisi olmadığı halde yer vermek gereği duydum. Çünkü bu konu, Yapay Zeka nın mümkün olmadığı yolundaki görüşlerin temelini oluşturmaktadır. Sözlük içinde yaptığım alıntılarda öncelikle yerli çalışmaları tercih ettim. Bunlar arasında da, ilgili maddenin açıklanmasına katkısı açısından ya geniş referanslara sahip olanlarını, ya da alışılagelmişten değişik görüşlere yer verenlerini tercih ettim. Umarım okuyucular verilen kaynaklar sayesinde daha geniş araştırma imkanını bulabileceklerdir.

3 AKIL: (Reason). Düşünme eyleminin doğruluğunun ve yeterliliğinin ölçüsü olarak kullanılır. Çok akıllı, aklı kıt, akılsız gibi nitelemeler bunu gösterir. Hayvanların akılsız olduğu yolundaki değerlendirme, onlarda bir düşünme eyleminin olmadığı ön kabulünden kaynaklanır. Akılları pazara çıkarmışlar, herkes gene kendi aklını almış atasözü de, akıl konusundaki ölçünün ne kadar subjektif olduğunu anlatır. Bilgisayar dünyasında Akıl ın karşılığı, gerek donanım, gerekse yazılım açısından çeşitli bilgisayarları birbiri ile kıyaslamamız olabilir. Çift çekirdekli işlemci, 5 Gb. Ram, Windows Vista gibi saydığımız özellikler, hangi bilgisayarın diğerlerine göre daha akıllı olduğunu gösterebilir. ALGI: (Duyum, Perception). Algı, Duyu, Duyum, İdrak, Anlama, birbiri ile karıştırılan ve sıklıkla eş anlamlı olarak kullanılan kelimelerdir. Duyu, Duygu teriminden titizlikle ayrırmalıdır. Duyu; duyu organlarımız dediğimiz, dış dünyadan beynimize haber getiren organlarımız aracılığı ile aldığımız sinirsel iletidir. Duygu ise, iç veya dış bir etki karşısında beynimizde salgılanan bazı kimyasalların tüm vücudu etkilemesi ile oluşan ruhsal durumdur. Bu durumun kendisi de, duyu organlarımız tarafından algılanır ve beyne iletilir. Görme, işitme, ısıyı hissetme, basıncı hissetme, koklama, tatma, ağrıyı hissetme, denge veya dengesizliği hissetme, kalpte çarpıntı hissetme gibi bilgilenmeler Duyu ile ilgilidirler. Korku, sevinç, huzur, heyecan, endişe gibi ruhsal durumlar ise Duyguların konusudurlar. Bu ruhsal durumlar, gene duyu organları tarafından saptanıp beyne bildirilirler, bu sayede korkmuş veya heyecanlı olduğumuz hakkında bilgi sahibi oluruz. Algı; dış dünya, bedenimiz veya Bilinç ile ilgili bilgilerin duyu organları yolu ile bilince aktarılmasıdır. Bu kavram, İdrak kavramı ile de sıklıkla karıştırılır. Bir duyu organı bir etkiye maruz kaldığında(ışık, ses dalgası, vb.), beyindeki ilgili değerlendirme merkezine bu etkiyi ulaştırabiliyorsa, etki algılanmış olur. Herhangi bir aksaklıktan dolayı alınan etki merkeze aktarılamıyorsa, algılama yoktur. İdrak ise, alınan etkinin Hafızadaki bir Bilgi ile eşleşmesi, yani anlamlandırılmasıdır. Algı için sinirlerin başarılı iletimi yeterlidir, İdrak için ise bu iletinin tanınması gerekmektedir. (Bkz. İdrak, Bilgi) Bedenimizden gelen Algılar kavramı, hareketlerimiz ve denge duyumuzla ilgili olarak kas gerginliğini gösteren Algılar; açlık, susuzluk, iç organlardaki ağrılar gibi Algılar; çarpıntı hissi, baş dönmesi gibi Algıları ifade eder. Algı, Duyum, İdrak kavramları üzerinde, felsefe ve psikoloji bilimlerinde bir uzlaşma yoktur. Çeşitli ekoller ve çeşitli araştırmacılar, bu kelimelere kendi sistemlerine göre özel anlamlar yüklemektedirler. Bu belgede önerdiğim anlamlar da, kendi zihin modelime göre bana özel anlamlardır. Bilgisayar dünyasında, klavyeden, dosyadan, kameradan, mikrofondan, başka bir sensörden veya muhakeme ünitesinden, sorgulardan programın girişine ulaşan sinyallere Algı diyebiliriz. Programın input ünitesi(bir bölümü Bilinç karşılığı olmalı, bkz.bilinç) tarafından bu sinyallerin değerlendirilip, hafızadaki bir bilgi ile eşleşmesinin ve bağlantısının sağlanması ile de İdrak oluşur. İdrak işlemi sonucunda, alınan sinyaller yeni bir Bilgi haline gelir ve veritabanındaki Kronolojik Tabloya bu yeni hali ile kaydedilirler. Aynı Bilgi nin eski hali de tablodaki yerini korumaktadır, silinmemiştir. Ama yeni bir sorgulamada, en son bilgi öncelikli olarak değerlendirilir.

4 AMAÇ: (Purpose). Gerçekleştirmek için bir eylem ile birlikte düşünülen İstek. Düşünsel veya davranışsal bir eylem ile bağlantılandırılmayan isteklerimiz Amaç değillerdir, İstek olarak kalırlar.(bkz. İstek) Düşünsel ve bedensel bütün davranışlarımız, bir istekten kaynaklanır. 1- İstek bizi harekete zorlar(motivasyon). 2- İsteğin tatmini için Hafızadan uygun hareket modeli seçeriz. 3- Bu hareket modeline uygun bir yol haritası, bir Hayal oluştururuz. 4- Hayali adım adım gerçekleştirmek için harekete geçeriz. Her adımda yol haritasının dış dünyadaki gerçekliğe ve hedefimize(isteğimize) uygun gidip gitmediğini kontrol etmek için değerlendirmeler yaparız. Bu şemada hedef de, hedefe ulaşmak için oluşturduğumuz yol haritasının(hayalin) her adımı da, birer Amaçtır.(Bkz. Hayal) ANI: (Hatıra, Remembrance). Daha önce hafızada bulunanın, yeniden Bilince gelmesidir. Anımsama dan farkı, daha önce hafızada bulunduğunun açık seçik bilinmesidir. Algı, İdrak işlemi ile Bilgi haline gelir ve Hafıza ya kaydolur. Bu süreçlerden Algılama süreci Bilincin dışındadır, yani kişinin bu işlemden haberi yoktur. Ama İdrak, Bilgi ve kayıt süreçleri Bilinçte izlenir. Yeni bir algılama veya çağrışım ile Bilgi hafızadan yeniden Bilince çağrıldığında, bu Bilginin dışarıdan veya gaipten değil de, hafızadan geldiği konusunda kuşku yok ise, bu bilgiye Anı deriz. Bir veritabanından bir sorgu ile süzülen Bilgi, Anı dır. Bu kavramı daha çok, programın Hayal dediğimiz iç algılamalarında kullanmamız gerekir. Hayal esnasında üzerinde çalışılan bilgiler, dış dünya bilgileri değil, hafıza bilgileridir. Bu bilgiler ile sahte Anılar oluşturur, onlar üzerinde çalışır, sonra onları siler veya sahte Anı olarak hafızaya kaydederiz. ANIMSAMA: Yaşanmış olduğu çok zayıf veya bulanık olarak Bilince gelebilen Anılar. Bu zayışığın nedeni; çok eski ve/veya önemsiz olduğu için Anı nın doğal zayışaması, Bilinçaltı operasyonlar, veya bir psikopatoloji olabilir. Bazen benzer etkili Anılar arasında bir interferans, girişim de bu sonucu doğurabilir. İnsana özgü bir kavramdır. Programda ortaya çıkıyorsa, donanımdan veya yazılımdan kaynaklanan bir hataya işaret eder. ANLAM: (Mana, Meaning). Semantik(anlambilim)in konusu. Anlam, Algıların Zihindeki çağrışımları olarak tanımlanabilir. Semantik bilimin Anlam ile dil(lisan) temelinde ilgilenmesi, insan Zihninin çalışmasının içten konuşma şeklinde izleniyor olmasındandır. Oysa bütün canlılarda, çevreden gelen algıların değerlendirilip, hafızada taranarak anlamlandırıldığı bir tür sinir dili vardır. İdrakler bu sinir dili ile oluşur, Bilgiler bu sinir dili ile kaydolur, biz sonradan bunları Türkçe, İngilizce, vb. edinilmiş simgelere çevirip bu yolla konuşur veya düşünürüz. Bahsettiğimiz sinir dili, bilgisayarda 0 ve 1 lerden oluşmuş belli sayıda digit kalıplarına karşılık gelir. ANLAMA: (Fehim, Comprehension). Bir uyartının, sözün, mimiğin, davranışın, olayın, kısaca bir İdrakin bizde yarattığı düşünce. İdrak işlemi için ilgili Algı nın hafızadan çağrıştırdığı ilk Bilgi yeterlidir. Anlama için ise, bundan daha fazlası gereklidir, bir şeyin özünü ve bütünsel bilgisini kavrama çabasıdır. İlgili Algılar mümkün olan en fazla yönü ile İdrak edilmeye çalışılır, o andaki koşullara uygun yeni bağlantılara göre Bilgiler yeniden yorumlanır. Belki, İdrak konusu şeyin üzerine bir büyüteç tutmak diyebiliriz. Bilgisayarda İdrak; bir Algı nın, o andaki sorgu kriterleri kiti ile Kronolojik Tablodan süzdüğü bilgilerden en üst sıradaki bir tanesinin, basit olarak işlenme ve yeni bir Bilgi haline getirilme işlemini ifade eder. En basit bilgi elde etme işlemidir. Anlama ise, Algı nın bütün

5 tablolardan(duyular, duygular, refleksler, içgüdüler ) ve değişik sorgu kriterleri kitleri ile süzdüğü bilgilerin, o anda oluşan eşiğin üstünde kalan değerlere sahip olanlarının hepsinin birden Muhakeme ünitesine alınıp değerlendirilmesi ile oluşan yeni Bilgi yi ifade eder. Bir nesne veya Olayın ¼ saniyelik değil, belki 3-4 saniyelik video klibidir. AYIRIM: (). Genellemenin, aykırı Bilgiler geldikçe sınırlandırılması ve sonunda alt Genellemelere ulaşılmasıdır. BEYİN: (Brain). Beyin faaliyeti başlıca üç alanda incelenebilir: 1- Otonom Sinir Sistemi. Otonom sinir sistemimiz bilincimizin denetimi olmadan yaşamsal fonksiyonlarımızı düzenler. Nefes alırız, kalbimiz atar, midemiz sindirir. Ayrıca tükürük, insülin ve sindirim enzimleri salgılarız. Bizim bilinçli denetimimiz olmadan iskelet kaslarımız kasılma ve gevşeme gösterebilir. Genelde metabolizmanın düzenlenmesi bu yolla olur. 2- Zihinsel faaliyet. Bilinçli veya bilinçdışı olarak beyinde yapılan her türlü algılama, değerlendirme, kaydetme ve bilinçli tepki üretme faaliyetidir. Özellikle hafıza, Muhakeme, hayal konularında Yapay Zeka ile doğrudan ilgili olan faaliyetlerdir. 3- Beyin metafiziği de denilen, rüyalar, sezgi, yaratıcılık, İçgüdü ve Reflekslerimiz, Bilinç dışı öğrenme ve problem çözme gibi Bilinçte tam olarak izlenemeyen faaliyetler. İnsan beyninde ortalama 100 milyar kadar hücre bulunmaktadır. Bazı iddialara göre bunların milyarı nöron adı verilen sinir hücreleri, geri kalanlar ise nöronlara destek olduğu sanılan glia adı verilen hücrelerdir. Glia hücreleri, son yıllara kadar sinir hücrelerine destek görevi gören, beslenme ve temizlik gibi işlevler yürüten yardımcı hücreler olarak düşünülüyordu. Son yıllarda, glia hücrelerinin bilişsel süreçlerde yer aldıklarına dair bulgulara ulaşılmıştır. İnsan ve şempanze beyninin iki yarım küresi arasında bir eşitsizlik vardır(asimetri). Sol yarıküre biraz daha büyüktür. Yapılan araştırmalar, beynin sol yarımküresinin matematik, dil ile ilgili fikirlerin işlenmesi, yazma, fikirlerin sınıflandırılması, sözel, mantıksal, analitik ve lineer operasyonlar gibi işlevleri idare ettiğini ortaya koymaktadır. Aynı araştırmalara göre sağ yarımküre ise sözel olmayan işlevlere yönelmekte; hayal gücü, renk, müzik, ritim, şekil ve şemaların (grafik, harita ve çizgiler) işlenmesi, sezginin kullanılması, uzaysal farkında olma, belirsizliklerle ilgilenme, rastlantısal ve açık uçlu fikirlerin işlenmesi ve görsel-uzaysal işlemleri yönetmektedir. Aşağıda beyin konusunda kısa bir özete yer veriyorum(1): 1 Üçlü Beyin Teorisi: Paul MacLean tarafından 1978 de geliştirilmiştir. MacLean beynin üç bölgeden oluştuğunu ve bu üç bölgenin insanın evriminin farklı aşamalarında meydana geldiğini ileri sürmektedir. Bu üç bölge birbirinden anatomik ve kimyasal olarak ayrılmıştır ve birbirleri içerisinde hiyerarşik bir yapıya sahiptirler. MacLean bu üç bölgeyi ilkel beyin (reptilian brain), limbik sistem ve neokorteks olarak sıralamaktadır (Pinkerton, 1994; Foster-Deffenbaugh, 1996; Sönmez, 2004). Beyindeki elektrokimyasal değişiklikler bu üç katmanın etkileşmesini ve insan davranışlarının oluşumunu sağlamaktadır. Her üç katman da kendi içinde farklı işlevler yerine getirmektedir. Buna rağmen bu üç bölüm birbirinden bağımsız değil, her biri eş zamanlı olarak sürekli birbiriyle etkileşim halindedir. Bazen belli bir bölgenin baskın olarak iş görmesi ise olasıdır (Ülgen, 2002). İkel Beyin: Beynin en içteki parçası olan ilkel beyin büyük oranda beyin sapından oluşmaktadır. MacLean bu bölgenin insanlardaki ilkel davranışları kontrol ettiğine inanmaktadır (Foster- 1 Beyin ve Öğrenme, Esra Keleş, Salih ÇEPNİ

6 Deffenbaugh, 1996). Sindirim, dolaşım, solunum, eşleşme törenleri, belli bir bölgeye ait olma, toplumsal hâkimiyet kurma, alışkanlıklar, zorunluluklar, savaş ya da kaç cevabı bu nöronlarda işlenir. Vücudun bir bütün olarak hayatta kalma çabası bu bölge ile ilişkili bir olaydır (Ülgen & diğ., 2002; Pinkerton, 1994). Üst düzeyde zihinsel kapasite gerektirmeyen bu bölgeye ait davranışların bir diğer özelliği de otomatik olmaları ve değişime kuvvetli direnç göstermeleridir (Foster-Deffenbaugh, 1996). Limbik Sistem: Beyin sapını çevreleyen kısım olan limbik sistem, kişilik özellikleri, bellek, açlık ve susuzluk, kimyasal denge, kan basıncı, hormon salgılama, koklama hissi ve bağlanma ihtiyacının kaynağıdır (Foster-Deffenbaugh, 1996; Özden, 2003). İçsel ve dışsal yaşantılardan alınan uyaranları birleştirme yeteneğine de sahiptir. Limbik sistem ayrıca dış ortamda meydana gelen değişikliklere vücudun daha rahat uyum sağlamasına yardımcı olmaktadır (Ülgen & diğ., 2002). Limbik sistem sadece beyin sapını çevrelemekle kalmaz. Aynı zamanda beynin iç kısmında bulunan hipokampüs, corpus callosum, talamus, hipotalamus ve amigdala bölgelerini içerir. Amigdala ve hipotalamus limbik sistemin iki önemli parçasıdır (Özden, 2003). Jensen a göre amigdalada, 12 ya da 15 ayrı duygu ile ilgili merkez bulunmaktadır (Weiss, 2000). Amigdalanın olaylar ve duygular arasında bağlantı kurmada önemli bir rolü bulunmaktadır. Ayrıca beynin duygusal belleğinin kodlanmasından da sorumludur (Demirel, 2003). Hipotalamus, tüm vücut fonksiyonlarının dengeli bir biçimde yürütülmesini sağlayan kontrol erkezidir. Vücut sıcaklığı, karbonhidrat ve yağ metabolizması, vücut ağırlığı ve heyecan hipotalamusta kontrol edilmektedir. Talamus beynimize gelen çok sayıda uyarandan hangisine odaklanacağımızı belirler ve bunları korteksin ilgili alanına gönderir. Koku alma dışındaki tüm duyusal impulslar talamustan geçmektedir. Dışardan gelen uyaranların iyi, kötü, çirkin gibi sınışandırıldığı yerdir. Ancak bu duyular talamusta değil, kortekste anlamlandırılır (Demirsoy, 1997). Limbik sistem içerisindeki hipokampüs ise kendisi için önemli olduğunu belirlediği yaşantıları, hatıra olarak depolanmak üzere cerebral kortekse göndermektedir (Kolb & Whishaw, 1990; Foster-Deffenbaugh, 1996) Neokorteks (Düşünen beyin): Beynin altıda beşini oluşturan neokorteks, görme, işitme gibi duyusal yeteneklerin yanında konuşma, yazma, soyut düşünme, örüntü oluşturma, kavram yapılandırma gibi üstün zihinsel kapasite gerektiren işlevleri deyürütmektedir. Duyulardan gelen verilerin işlendiği ve 1 bütünleştirilerek bir anlam meydana getirildiği, ileriye dönük planlarımızı yaptığımız alandır (Pinkerton,1994; Ülgen & diğ., 2002). Neokorteks dört farklı alandan (lobdan) oluşmaktadır. Bunlar: ön lob (frontal), şakak lob (temporal), yan lob (parietal) ve arka lob (occipital) olarak sıralanmaktadır (Walsh, 1987; Kolb & Whishaw, 1990). Alnın arkasında bulunan ön lob bilinçli kararların alındığı, planlama ve karar vermenin gerçekleştirildiği, bir anlamda hayatta kalma mekanizmamızı işleten bir alandır. Limbik sistemden gelen uyaranları işleyen bu alan sosyal davranışlarımızı kontrol etmektedir. Adından anlaşılacağı üzere şakakların yanında bulunan şakak lob, aslında beynin işitme ile ilgilenen bölümüdür. Şakak lob ayrıca ses, koku ve görüntülerin kaydedildiği bir hafıza merkezidir. Her iki yarıkürenin arka kısmına doğru yer alan yan loblar, dokunma ve tad almanın işlendiği bölümdür. Bu lob sayesinde harfleri bir araya getirerek kelimeleri, kelimeleri bir araya getirerek de cümleleri oluşturabilmekteyiz. Yarıkürelerin arka bölümündeki arka loblar ise görme ile ilgilenen alandır. Beyne ulaşan görüntüler burada analiz edilerek; vücutta hareket etme, yer değiştirme ya da yönelme gibi tepkilerin verilmesine neden olur (Foster-Deffenbaugh, 1996; Uluorta & Atabek, 2003; Sylwester, 2004; Leeson & Willis, 2004).

7 Beyin ve sinir sistemi ile bilişsel davranışlarımız arasındaki ilişkiyi inceleyen nörobilim sayesinde, günümüzde MRI (Magnetic Resources Imaging), fmri (Functional MRI) ve PET (Position Emission Tomography) gibi yeni teknolojiler kullanılarak testler yürütülmekte, beyni çalışan bir kişinin beynindeki nöronların durumunu renkli olarak pozitron emisyonu tomografisi ve Nükleer Magnetik Rezonans Resimleyicisi (NMRI) gibi sistemlerle görüntülenebilmekte, böylece bellek, duygu, dikkat, örüntüleme gibi birçok değişken ve bunların öğrenmeye etkisi irdelenmektedir (Taşçıoğlu, 1994; Weiss, 2000; Thomas, 2001; Soylu, 2004). Aşağıdaki alıntı da, Beyin konusunda son bulgulardan birini göstermesi açısından ilginçtir. 1 olmayan parantez içindeki açıklamalar bana aittir. İtalik Toplam beyin kitlesinin %10 unu oluşturan serebellumda(beyincik) tüm merkezi sinir sistemi nöronlarının %50 si bulunmaktadır (1). Deneysel ve klinik çalışmalar sonucunda serebellumun motor davranışlar(hareket), koordinasyon, denge üzerindeki etkisi uzun yıllardır bilinmektedir. (1. Margolis RL. Cerebellum and psychiatry. Intl Rev Psychiatry 2001;13: ) Bununla birlikte serebellumun son yıllara kadar bilişsel ve duygusal işlevler gibi zihin işlevleri üzerindeki etkisi yeterince araştırılmamış ve ihmal edilmiştir. Yakın yıllarda serebellumda sorunlar gelişen olgularda (iskemi(kanlanma eksikliği), tümör gibi) bilişsel ve duygusal belirtilerin de yaygın olarak tanımlanması ile serebellumun yalnızca motor davranışlar üzerinde etkili olduğu savı değişmeye başlamıştır (3-4). Ayrıca hasta olgular dışında sağlıklı deneklerde de serebellumun bilişsel işlevlere katkısının olduğunu bildiren çalışmalar mevcuttur (5-6). İlk olarak Schmahmann ve Sherman (7-8) serebellumda nörolojik problemleri olan hastalarda bilişsel ve duygulanım belirtilerinin olduğu bir durumu Serebellar Bilişsel Duygulanımsal Sendrom adı ile tanımlamışlardır. Schmahmann ve Sherman ın tanımladığı bu sendrom planlama, organize etme, ketleme(engelleme) ve soyut düşünce gibi yönetici işlevlerde bozulma, görsel-uzaysal dezorganizasyon, bellek bozukluğu, kişilik değişiklikleri, sığ ya da künt duygulanım, uygunsuz ve kontrolsüz davranışlar, konuşma akıcılığının azalması, agrammatizm(gramerden yoksun konuşma bozukluğu) veya hafif anomi(kuralsızlık) gibi belirti ve bulguları içermektedir. Serebellum retiküler sistem(beyin sapından, Talamusa kadar uzanan bir bölgeyi kapsayan sinir ağı sistemi), limbik yapılar (singulat ve parahipocampal gyrus(beynimizde temel duygu merkezlerinin bulunduğu, duygu denetimi, hafıza, olayların organizasyonu, koku, tehlike duygusu gibi işlevleri olan bölüm.)), temporal lob(şakak lobları), parietal korteks(beyin kabuğunun tepedeki bölümü), prefrontal korteks(alın bölgesi arkasındaki beyin kabuğunun ön kısmı) ile bağlantılar yapmaktadır. Serebellumun retiküler sistemle olan bağlantıları yoluyla uyarılma ve dikkat üzerinde, limbik yapılarla olan ilişkisi yoluyla duygusal süreçler ve motivasyon üzerinde, temporal ve frontal lob ile olan ilişkisi nedeniyle konuşma üzerinde, parietal lob ile olan ilişkileri yoluyla görsel uzaysal yetiler ve prefrontal korteks ile olan ilişkisi nedeniyle yönetici işlevler üzerinde dolaylı ya da doğrudan etkisi bulunmaktadır (9-10) Zihinsel süreçlerle ilgili beyin bölgeleri konusunda çalışmalar henüz emekleme devresindedir. Bu nedenle, sahip olduğumuz bilgilerin yeni gelişmeler karşısında hızla eskidiğini, sağlam zannettiğimiz kimi yargılarımızın çöktüğünü görmek artık olağan görülmektedir. Glia hücrelerinin bilişsel hiçbir işe yaramadığı sanılıyordu. Bunlar, beyindeki hücrelerin yüzde doksanına yakınını oluştururlar. Ayrıca, 1 Serebellar Bilişsel Duygulanımsal Sendrom: Bir Olgu Sunumu Lütfullah Beşiroğlu, Mustafa Güleç, Songül Gündoğdu Kıran, Nermin Polat

8 açık beyin ameliyatlarında, beynin büyük bölümünün elektrik uyarılarına hiçbir cevap üretmediğinden hareketle, 1950 li yıllarda, beyindeki sinir hücrelerimizin de çok az bir kısmını kullandığımız sanıldı. Bu yüzden, beynimizin ancak yüzde beşini kullandığımız şeklinde bir şehir efsanesi doğdu. Bugün bu fikrin ne kadar saçma olduğunu, beynimizin tamamını kullandığımızı biliyoruz. Bugün hala, beyindeki sinir hücresi(nöron) sayısı çeşitli yayınlarda 10 milyar ile 100 milyar arasında ifade edilmektedir. Kimse insan beynindeki nçronları saymaya teşebbüs etmiş de değildir. Çeşitli yöntemlerle yapılan tahminler bu kadar farklı sonuçlar doğurmaktadır. Beyin konusunda bir başka şehir efsanesi de, beyindeki on milyardan fazla sinir hücresinin her birinin, diğerleri ile binlerce sinaps(bağlantı) yaptığı, bilginin bu bağlantılarda saklandığı ve bunların sayısının neredeyse trilyon kere trilyonlarla ifade edilebileceğidir. Bu nedenle beynin bilgisayarda simule edilmesi imkansızdır, bilgisayarlar asla beynin kapasitesine ve hızına erişemezler. Artık biliyoruz ki, zihinsel süreçler beyindeki hücre sayısından ve bağlantılarından bağımsızdırlar. Bir karıncanın gözünde, bir insanın gözünden çok daha az görme siniri bulunur. Ama karınca gözü, çevreyi değerlendirme açısından insan gözü kadar başarılıdır. Bir karıncanın baş bölgesindeki sinir düğümü(böceklerde beyin yoktur, vücut segmentlerine dağılmış sinir düğümleri vardır. Baş bölgesindeki düğüm, daha gelişmiştir ve bir beyin taslağı gibidir), insan beyninden çok daha az sinir hücresine sahiptir. Bir fil beyni de, insan beyninden çok daha fazla sinir hücresine sahiptir. İnsan beyni ortalama gram, fil beyni ise ortalama 5000 gramdır. Bu nedenle, insanın diğer türlerden daha zeki, daha akıllı, beyni daha gelişmiş olduğunu kanıtlama yöntemi olarak, vücut ağırlığına oranla beyin büyüklüğü ölçüsü geliştirilmiştir. Bu ölçüile ele alındığında, insan beyni bütün beyinler arasında en gelişmiş beyin olmaktadır. Bir diğer ölçü de, beyin korteksindeki kıvrımların azlığı-çokluğu konusudur. Memelilerde en çok kıvrıma sahip beyin insan beynidir denilmektedir. Ama ne memelilerin bütün türlerinin, ne de omurgalıların bütün türlerinin beyinleri kıvrım çokluğu açısından tasnif edilmiş değildir. Beyin kapasitesini ve işlem hızını bilgisayarlar ile kıyaslarsak, ne görürüz? Mesela gözümüz saniyede otuz görüntü algılayabilir. Ama bunu bir bilgi olarak algılamaz. Bilgi olması için, algının idrak edilmesi lazımdır. İşte o idrakin süresi ise ortalama 1/4 saniyedir. Eğer her idrak bir bilgi oluşturuyor ise ve saniyede dört idrak sağlayabiliyorsak, hafızamızdaki bilgi miktarını hesaplayabiliriz: Bir saatte 3600 saniye var. Dörtle çarparsak, saatte bilgi yapar. Yirmi dörtle çarparsak, Günde bilgi yapar. Üç yüz altmış beş ile çarparsak, yılda edindiğimiz bilgi miktarını buluruz; bilgi bölü yıl. Yirmi yılda da, bilgi yapar. Demek ki yirmi yılda, yemesek içmesek, her bir ¼ saniyemizi bir şeyleri İdrak ederek geçirsek, iki buçuk milyar bilgi biriktirebiliyoruz beynimizde. Peki, uyuduğumuz zamanları, aylaklık ettiğimiz zamanları, aşık olduğumuz için hiçbir şey düşünemediğimiz zamanları çıkarırsak, bu bilgi yarıya iner mi? Ya unuttuğumuz bilgiler? Aslında, kapasite açısından rahatlıkla şunu söyleyebiliriz: Yirmi yaşında eğitimli bir insanın sahip olduğu bilgi miktarı, kesinlikle bir milyar birimin altındadır. Bu bilgi birimleri, bilgisayar dili ile kaç bayt değerinde olurlarsa olsunlar, temsil ettikleri toplam bilgi, bugünün herhangi bir ev bilgisayarının kapasitesinin altında kalır. İşlem hızı bakımından kıyaslama ise, daha zavallı bir beyin gösterir bize. Algıları sağlayan en hızlı sinir hücresi, 1/20 saniye(50 milisaniye) hızda iletim yapar. Bilginin asıl sağlayıcısı idrak işlemi ise ¼ saniyede(250 milisaniye) gerçekleşir. Yani saniyede dört işlem gerçekleştirir beyin. Bugünün ev bilgisayarlarında işlemciler, saniyede birkaç milyar işlem yapabiliyor.

9 BİLGİ: (Knowledge). Öğrenme, araştırma ya da gözlem yolu ile edinilen gerçekler. 1 Bilgi, hafızamızda bulunan, kendi başına bir anlam taşıyan bir kayıttır. Bu kayıt dış dünyadan veya Bilinçten gelen Algılara dayanıyor olabilir. Ama sonuçta Muhakeme tarafından doğrulanmış veya yanlışlanmış, yeni değerler eklenmiş olmak zorundadır. Bilgi, subjektiftir. Dış dünyanın, aynadaki yansı gibi Bilinçte yansıması değildir. Dış dünyada nesneler ve olaylar vardır, ama Bilgi yoktur. Bu nesne ve olayların her Bilince ve Bilincin her durumuna göre değişen İdraki, ayrı ayrı Bilgiler oluşturabilir. Bilgi, gerek dış dünyayı, gerekse Bilincimizi temsil açısından o an için doğrulanmış ve tamdır, ama hiçbir zaman gerçekliği tam olarak temsil edemez, her zaman eksiktir. Eksik olmasının birinci nedeni, duyu organlarımızın Algı kapasitelerinin, gerçekliği tam olarak algılamaya yeterli olmamasıdır. Biz her ne kadar bazı aletlerle bu yeteneğimizi artırmaya çalışıyorsak da(mikroskop, teleskop, radyo dalgaları, vb.), gerçeklik dediğimiz şey makro kozmosta ve mikro kozmosta sonsuz boyutlara uzanmaktadır. Eksikliğin ikinci nedeni ise, Bilgi nin kendisinin oluşumunda, bir önceki bilginin bir parametre olarak süreci etkilemesidir. Her Bilgi, kendisinden daha az eksikli yeni bir Bilgiye gebedir, onu gerektirir. Bilgi, bir veritabanının Kronolojik Hafıza tablosunun işaretlenmiş bir grup satırdır. Bağlı tablolardaki(duyu, duygu, refleks tabloları) satırlar veya satır grupları, Bilgi değildirler, çünkü kendi başlarına bir anlamları yoktur, tek yönlüdürler. Eğer bir bağlı tablodaki bir kaydın kendi başına bir anlamı varsa, bu anlam zaten olduğu gibi Kronolojik Hafıza tablosuna da aktarılır ve Bilgi olarak işaretlenir. Bir bilgi, öncelikle duygusal değerler taşır. Kaydedildiği anda zihinsel konjonktürde bulunan istek, heyecan, korku, ümit, zevk değerleridir bunlar. Kayıt ortamındaki amaca göre taşıdığı önem değeri vardır. Bir önceki benzer kaydın ne kadar önce yapıldığına bağlı zamanda yakınlık değeri vardır. Ne kadar sık kayıt yapıldığı ile ilgili tekrar değeri vardır. Temel içgüdülere, dürtülere, tutumlarımıza ve yargılarımıza, reflekslerimize yakınlık değeri vardır. Bütün bu değerler, o bilgiye statik bir ortalama değer verirler. Yeni Algı da, şimdiki duruma ait aynı değerlerin dinamik bir ortalamasını taşır. Bilgi konusunda çağdaş yaklaşımlardan birisi Oluşturmacılıktır. Aşağıdaki alıntı bu konuda açıklayıcı bilgi verebilir. 2 Oluşturmacılık (constructivism) temel olarak bilişsel kuramlara dayanmaktadır. Bu görüş bilginin öğrenen kişinin var olan değer yargıları ve yaşantıları tarafından oluşturulduğunu ileri sürer. Bu yüzden bilgi kişiden bağımsız olarak değil de kişinin oluşturduğu ve yapılandırdığı şekilde ortaya çıkar (Kaptan ve Korkmaz, 2000). Kişi kendi dışında var olan gerçekleri algılama yerine, zihninde var olan hipotezleri test ederek gerçekler(in)e ulaşmaya çalışır. Oluşturmacılık açısından bilgi nesnel değil, görecelidir. Positivist paradigma gerçeğin nesnel olduğunu kabul etmiş ve gerçeğin kişinin dışında var olduğunu, keşfedildiğini ve ortaya çıkarıldığını ileri sürmüştür (Bağcı Kılıç, 2001). Positivist yaklaşımdan farklı olarak, oluşturtmacılıkta bilgi dış dünyanın kişideki bir kopyası veya bir kişiden diğerine geçen bir olgu değil, bizzat kişi tarafından oluşturulan bir yapı olup, kişiye özeldir (Yurdakul, 2005). 1 TDK Ruhbilim Terimleri Sözlüğü 2 Oluşturmacılığın Kuramsal Temelleri (The Theoretical Foundations of Constructionism) Yrd. Doç Dr. Ahmet ŞİRİN

10 Oluşturmacı anlayışta bilgi bilenden bağımsız bir şekilde doğada var değildir. Bilgi özneden bağımsız değildir. Özne bilgiyi kendi içindeki öteki öznelerle etkileşimi sırasında oluşturur, oluşturduğu bilgiden kendi de çevresi de etkilenir. Bilginin oluşturulması, zihinsel süreçlerin gerçekleşmesi ile başarılır; bilginin oluşturma şekli ve süreci (ve bilgi) bireysel ve içsel bir kavramdır. Bu kavramlar Piaget tarafından özümseme, uyma, dengeleme olarak adlandırılmıştır (Beydoğan, 2005). Çevre ile etkileşim sonucu bilginin oluşturulması sürecinin nasıl geliştiği özümseme, uyma, dengeleme kavramlarıyla açıklanmıştır (Özden, 2005). Çocuk veya birey karşılaştığı yeni durumu eski bilgi ve deneyimleri (şemaları) ile anlamayaçalışır buna özümseme denir. Eski bilgiler yetersiz gelirse zihninde yeni bir kavram (şema) oluşturarak yeni duruma uyum sağlar. Yeni duruma karşılık yeni bir kavram oluşturarak, bozulan denge tekrar kurulur. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım: Hayatında ilk defa kaplan gören bir çocuk, onu zihnindeki kedi kavramı ile karşılaştırarak, özümsemeye çalışacak, bir süre sonra onun kediden farklı olduğunu görerek bilişsel denge bozulacaktır. Ancak çocuk bir süre sonra kaplan kavramını oluşturarak yeni duruma uyum sağlayacak ve dengesizlikten kurtulacaktır. BİLİNÇ: (Şuur, Consciousness). Nasıl düşündüğünü düşünme(metacognition) ve kendini zihnini izleme (self-monitoring). Bilinç, ne olduğu ve nasıl çalıştığı konusunda yüzlerce fikir öne sürülen kavramlardan birisidir. Ruhbilimde bilinç terimi, öznenin kendini sezişi ya da kendinin farkına varışı anlamında kullanılır, algı ve bilgilerin anlıkta izlenmesi süreci olarak tanımlanır. Geniş anlamda bilinç, usun kullanılmasıdır. Ruhbilimsel açıdan insan, kendi varlığını ancak bilinciyle aşabilir. 1 Bilinç konusu, uzun yıllar diğer pek çok konu gibi psikolojide davranışçı ekolün etkisi altında kaldı ve araştırılamaz konular kategorisinde kaldı. Doksanlı yıllarda Bilişsel Psikoloji (Cognitive psychology) akımının etkisi ile, bilim adamları arasında bilincin bilimsel düzeyde açıklanabileceğine, nasıl ortaya çıktığının anlaşılabileceğine dair görüşler değer kazanmaya başladı. Bu tartışmalarla beraber araştırmalar ve geliştirilen teoriler de arttı. Bazı teorisyenler ulaşılan nörolojik ve bilişsel teorilerin bilincin açıklanması için yeterli olduğunu savunurken, bazıları hala bazı zihinsel fenomenlerin objektif olarak incelenemeyeceğini savunuyorlar. Bu konuda öne sürülen en önemli sav, bir sistemin kendi yapısını ve işleyişini anlamasının imkansız olduğu savıdır. Bu ikinci görüşün son zamanlarda en önde gelen temsilcisi David Chalmers a 2 göre bilinçle ilgili kolay problemler ve zor problem vardır. Kolay problemler ; Bilinç deneyimi olmaksızın nörolojik olayların doğasını araştırmaktır. Bugün Bilincin nörolojik yanı üzerinde epeyce yol aldığımızı söyleyebiliriz. Algılama, karar verme ve davranışa geçme süreçlerimiz, Kavram oluşturma ve bunları Hafızada saklama ve geri çağırma süreçlerimiz konusunda hem deneysel, hem de teorik malzeme açısından zengin sayılabilecek bir literatüre sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Diğer tarafta ise zor problem vardır: Bu, nörolojik süreçlerden bağımsız olarak Bilincin ne olduğunun saptanması problemidir. Nasıl fiziksel dünyadan bilinç doğar? Niçin bazı nörolojik olaylar bilinçli deneyimle sonuçlanırken, diğerleri sonuçlanmaz? 1 ( 2 Chalmers, D. J. (1996). The conscious mind: In search of a fundamental theory.

11 Bilinç neden gerekli? Zor problem, aslında bana göre Bilincin gerekliliği problemidir. Bilinç canlı organizma için bir zorunluluk mudur, yoksa bir evrimsel hatadan mı ibarettir? Bilinç, yaşam için ne açıdan gereklidir? Neden oturup da beynimizin içini seyretmemiz gerekmektedir? Canlı organizma için bir şekilde gerekliliği varsa bile, bilgisayar için bu neden elzem olsun? Yeterince karmaşık her sibernetik sistem, kendi dengesini korumak üzere, dışarıdan zeki olarak değerlendirilebilecek davranışlar üretebilir. Bilgisayar da, ekranı kapalı olduğu halde gene de böyle bir karmaşık denge programını çalıştırabilir ve onun üzerinde oto-tıklamalar yapabilir. Mesela kendi kendine oyun oynayabilir. Öyle ise, kendini izlemesi neden gerekmektedir? Neden ille de monitörün açık olması gerekmektedir? Muhakeme işlemlerinin fizik dünyaya uygun olup olmadığının denetlenmesinde, elimiz bir eşyaya uzanırken göz ne işe yarar? Hafıza bilgilerini birbirine çarpıp bölerken de buna benzer bir avantaj sağlar mı iç izleme? Bu soruların cevapları Hayal kavramındadır. Hayal, öncelikle dış dünyanın beyinde bir temsilini(represantasyon), sorunun açık seçik görülmesini, mümkünse beş duyu açısından da azami bilgilerin alınmasını, muhakemede bu sorunun çözümünün çabucak belirlenmesini ve çözüme ulaşmak için plan yapılmasını gerektirir. Yani Hafızadan geçmişin temsilini, Duyu organlarından şimdinin temsilini alıp, Hayal organında geleceğin temsilini oluşturmamız gerekir. Hayal organındaki gelecek temsilinin fizik dünyaya uygun olup olmadığının, peşpeşe gelen her şimdi anı için denetlenmesi gerekir. Bu işlerin sağlıklı yapılabilmesi için ise, beş dış duyu, ek iç duyular ve Bilincin mükemmel bir ortak çalışmasına ihtiyaç vardır. Teorik olarak, tüm algılarımız ve tepkilerimiz kapalı iken de yaşayabiliriz, ama sıkı bir desteğe ihtiyacımız olur. Pratikte böyle yaşamaya bitkisel hayat diyoruz. Duyu organlarımızdan birisi eksikse, gene yaşayabiliriz ama, bu çok fakir, eksik bir yaşam olur. Üstelik bu yaşamı sürdürmek hayli zorlaşır. Gözümüz yoksa, kulaklarımız yoksa, veya Bilincimiz yoksa. İleri derecede zihinsel engelli bireyler bize bu konuda bir fikir verebilirler. Canlı organizma, üç gruba ayrılabilecek davranışlar gösterir: 1- Türünün tüm bireyleri için yaşamın devamını sağlayan, genlerine işlenmiş davranışlar ve düşünceler, İçgüdüler ve Refleksler. Bunların Yapay Zekadaki karşılığı, bizim programa yükeyeceğimiz bazı başlangıç değerleridir. Bu değerlerin programın işleyişi sırasında değiştirilmesine izin vermeyeceğiz. 2- Bireyin az-çok tekrar eden sorunları çözmesi için, daha önceki tecrübelere dayanan, artık üzerinde düşünülmesi gerekmeyen kalıp davranışlar ve düşünceler. Bunların tamamı şartlı refleks karakterindedirler. Tekrarlayan girdiler için, en uygun çıktıya yönelik patika oluşturulması. Bunun Yapay zekadaki karşılığı, hafızada belirli bir tekrar değerini aşan kayıtlar için bir paketleme modülü olacaktır. 3- Bireyin her gün ortaya çıkabilen geçici sorunları çözebilmesi için, bilinçli davranış ve düşünceler. Geçici sorun tekrar tekrar ortaya çıkmaya başlarsa, bilinçli davranış ve düşünceler o sorun için kalıp haline getirilerek ikinci gruba alınırlar. Böylece beyinde o sorun otomatik tepkiye bağlanır ve bilinç yeni sorunların çözümü için boşaltılmış olur. Bu, zihinsel enerji tasarrufudur. Çünkü beyinde en fazla enerjiyi, bilinçli düşünme eylemi tüketir. Bunun Yapay Zekadaki karşılığı, işte asıl Yapay Zekayı Yapay Zeka yapan karmaşık modüller mimarisi olacaktır. Beynimizin hareket ile ilgili işlevlerini ayıralım. İç organların yönetimi ile ilgili işlevlerini de ayıralım. Hormonlar, diğer salgılar, uyku, içgüdüler, refleksler, duyu organlarının ilettiği uyartılar, hepsini

12 Geriye gene de bir şeyler kalır. Bu geri kalan bir şeyler, dış dünyadan ve içimizden gelen uyartıların değerlendirilmesi işlemleri, hafıza, hafızaya kaydetme ve geri çağırma, problem tanımlayıp o problemleri çözme, bütün bu işler olurken ortaya çıkan duygulanımları hissetme gibi işlevlerdir. Bu işlevlerin hepsine birden zihinsel işlevler deriz. Zihinsel işlevlerin hepsini bilmeyiz. Bunların çoğu biz farkında olmadan gerçekleşir. Ama bir kısmını da biliriz, izleriz, net bir şekilde adım adım takip edebiliriz. İşte Bilinç; beynin, kendi kendisinin ve işleyişinin bir bölümünün farkında olabilme yeteneğidir. Gerek dış, gerekse iç algılar ancak burada bizce bilinir olurlar. Bilinç, yalnızca bir problem çözme yeri değil, içimizi ve dışımızı izlediğimiz bir tür ekrandır. Bilinç, beynimizin bir bölümünün çalışmasını izleyen özel bir duyu organı olarak düşünülebilir. Kafamızın içinde oturan minik bir insan(homunculus) tasavvuru eskiden beri önerilmiştir. Bu minik insanın, bizim dışarıdan aldığımız bilgilere ek olarak, beynimizde olup bitenleri de görebildiği ve hatta onları yönetebildiği kurgulanmıştır. Bilinç, kısmen böyle düşünülebilir. Ama ben daha çok, beynimizin içinde, beynimizin bir kısım sinirlerinden uyartı alan, çalışması daha çok görme sistemimizin çalışmasını andıran bir alıcı organ olarak değerlendiriyorum. Beynin çalışmasını yönetme-yönlendirme iddiası bugünkü bilgilerimizle biraz temelsiz durmaktadır. İç Göz Aynı gözümüz gibi çalışan, beynimizin içinde bir yerlerde bulunan ve beynimizin bazı bölgelerine bakıp oralarda olup biteni görebilen bir üçüncü gözümüz olduğunu düşünelim. İşte biz bu İç Göz e Bilinç diyebiliriz. İç Göz ün görme alanı dışında kalan bütün zihinsel süreçlere de, Bilinç Dışı süreçler dememiz gerekir bu durumda. Diyelim ki; beynimizde, dış dünyayı sanal olarak yeniden üretme yeteneği olan bir yapı var. Bu yapıya, hayal üretim alanı diyelim. Hafızadan girdi alıyor, bu girdilerle ihtiyaca uygun tasvirler(resim, şema, çizim) üretiyor olsun. Sonra, bu tasvirlerin zaman içinde hareketinden oluşan sanal olaylar da üretebiliyor olsun. Beynin tasvir üretme yeteneğine musavvira, olay üretme yeteneğine muhayyile deniyordu eski teorilerde. Bu kavramlar birer yeteneği tanımlamanın yanında, bu yeteneklerin beyindeki lokasyonuna da işaret ediyorlardı. Mesela Muhayyile derken, beyinde bu işle ilgili olduğu varsayılan bir bölgeyi de tanıma dahil ediyordu ilgililer. Biz, bu her iki yeteneğe birden Muhakeme yeteneği, bu yeteneğin lokasyonu için de Muhakeme Alanı diyebiliriz geçici olarak. İşte şimdi Bilinç avucumuza sığar hale geliyor. Dış dünyadan ve hafızadan gelen verilerle, sanal bir olay yaratabilen, yani hayal oluşturabilen bir sinir hücreleri grubu Hafızadan ağaç ve elma tasvirlerini alıp yeniden gözümüzün önüne getiriyor, elmayı ağaçtan düşürmek için elma şeklini zaman içinde hareket ettiriyor ve elma düşüyor. Bir hızlı düşüyor, bir yavaş düşüyor, bazen yukarı düştüğü bile oluyor. Eğlenceli!.. En azından gözümüzü korkutmuyor, hatta merakımızı uyandırıyor! Bilincin varlık nedeni: Denge görevi İç Göz, yani Bilinç, Muhakeme Alanındaki işlemlere kendisi bir şey katmıyor, yalnızca bir duyu organıdır diyebilir miyiz? Hayır. Bilinç, orada ne olup bittiğini Hafızaya ve beynin diğer bölgelerine veri olarak gönderiyor, tıpkı dış duyu organlarımız gibi. Gözümüz veya kulağımız eksik olduğunda yaşamımız nasıl etkileniyorsa, Bilincimiz eksik olduğunda da ölmeyiz, ama bakıma

13 muhtaç bir yaşama mahkum oluruz. Bilinç, canlı organizmanın karşı karşıya kaldığı geçici problemlerin çözümü için vardır. Ama diğer duyu organlarımız da bu iş için vardır. Bu amaçla dış ve iç dünyayı gözleyecek, iç dünya ile çevre arasındaki faydacı dengeyi(self, ego, nefs) sürdürebilmek için uygun bir gelecek hayal edecek ve bu gelecek için plan yapacaktır beyin. Denge, son derece dinamik bir dengedir, çünkü iç ve dış ortam sürekli değişmektedir. İşte bilinç, bu denge için var olan organlarımızdan biridir. Bu dengeyi kurmak üzere bir içgüdü ile desteklenmiştir. Sözkonusu içgüdü, Bilincin, tıpkı yeni doğan bebeğin memeyi arama emme refleksi gibi, beyine gelen her türlü uyartıda ben ve başkası taraması yapmak üzere yapılanmış olmasıdır. Ego başlığı altında göreceğimiz gibi, mekanın sıfır noktasında, zamanın şimdi noktasında ve bütün duyuların belirli bir koordinasyonu ile gelen uyartıların optimal değerinde, ben bilincini oluşturur. Soyut metafizik kavramlardan söz etmiyoruz, böyle bir denge programlaması bilgisayarda gerçekleştirilebilir. 20 kadar ana duygusal durumumuz vardır. 1 Bu duygusal durumlar, belirli salgıların belirli bir anda beyindeki değerlerinin toplam etkilerinden oluşurlar. Hafızada yer alan önceki tecrübelerin ve dış dünyadan o anda alınan bilgilerin her birisinin de kendi duygusal değerleri bulunur. Aslında bu bilgiler, çağrıştırdıkları daha eski duygusal değerleri ortama taşırlar. Bunlara bilişsel ağırlık değerleri diyelim. Bilişsel ağırlık değerleri dediğimiz şeyler inançlarımız, tutumlarımız, yargılarımız, alışkanlıklarımız gibi şeylerdir. İşte tüm bu değerlerin o an için faydacı dengesini oluşturmaktır sözkonusu etiğimiz. Bu işlemlerin uygun bir mimaride kurgulanması, Yapay Zeka yı oluşturacaktır. Bilinç nelere yetenekli değildir? Bilinç, zihin kavramının tümünü kapsamaz. Bilinçaltı işlevler ve Sezgiler Bilinç alanına giremezler. Bilinç, hafızayı da göremez. Ancak hafızadan süzülüp İşlem Hafızasına (kısa süreli hafıza) gelen bilgileri görür(yukarıda Muhakeme Alanı olarak bahsettiğimiz yere Bilişsel psikologların çoğu İşlem Hafızası- Working Memory der). Bir çağrışım veya algı sonucu veri tabanından süzülüp geçici muhakeme tablolarından birine(işlem Hafızası) alınan hafıza parçasını(view, rapor) izleyebilir. Hafızaya kayıt yapan, sorgulama yapan, kayıtları silen organların hiçbirini göremez Bilinç. Burada bahsedilen organların beyinde bir karşılığı olup olmadığı henüz bilinmiyor. Ama Yapay Zekada bu organlara karşılık gelecek modüllerin bulunması gerektiği için böyle ifade edebiliriz. Duyu organlarındaki sinirlere gelen bir uyartı sağanağı, hafızaya girip yerleşene kadar bazı işlemlerden geçer. Bu sağanaktaki bazı uyartı öbekleri Dikkat Organını tetikler, Dikkat sayesinde o uyartı öbeğine odaklanılır, hafızada sorgulanıp tanınması sağlanır(anlamlandırma), çeşitli duygusal filtrelerden geçer ve sonunda Dikkatin o öbek üzerinde devam edip etmemesine, o öbeğin kalıcı hafızaya kaydedilip kaydedilmeyeceğine, ve otomatik tepkilerin harekete geçirilip geçirilmeyeceğine karar verilir. Bu sürecin büyük bölümü Bilinç dışı olarak gerçekleşir. Bilinç, ancak bu sürecin sonucundan haberdar olur(genellikle). İşte Bilinç öncesi bu süreçlerin gerçekleştirilmesi yeteneğine de Ön Muhakeme diyelim geçici olarak. Çünkü burası da neticede bir karar verme işlemi yapmaktadır. Muhakeme Alanındaki işlemler asıl olarak Hayal kurmadır. Oluşturulan bir Hayal, fizik dünyaya uygunluğu açısından denetlenirse, hayal olmaktan çıkar, Muhakeme olur. Yani Hayal ile Muhakemenin arasındaki fark, hafızadaki diğer bilgileri kullanarak, veya ihtiyaca göre yeni gözlem, 1 Nadir Bencan, Düşünen hayvan, 2010

14 deney yolu ile dış dünyaya uygunluk denetimidir. Bu durumda, insan beyninde sürecin hayal kısmının sağ yarıküreye, denetim kısmının sol yarıküreye bağlı süreçler olduğu bile düşünülebilir. Beynimize dışarıdan gelen bilgiler önce orta beyin yapılanmalarından geçer, sonra da ilgili korteks bölgesine giderler. Bu yol üzerinde bilinmeyen bir yerde Ön Muhakemeye tabi tutulurlar(muhtemelen Retiküler Sistemde). Ön Muhakemede gelen algıların Hafızadaki bilgilerle eşleştirilmesi yapılır, bu yolla anlamlandırılıp bir İdrak haline getirilmesinin gerekip gerekmediğine karar verilir. Gerektiği sonucuna varılırsa, Dikkat Organı devreye girer ve O algıya odaklanılır. Bu andan itibaren alınan algılar Bilince de çıkma vizesi alırlar. Yani Bilinç, alınan Algı ancak İdrak edildikten, anlamlandırıldıktan sonra süreci izlemeye başlar. Yani bu andan itibaren Korteksteki görüntü ve ses paternlerini, diğer duyularla ilgili representasyonları izleyebilir, oralara kendi çıktılarını gönderip tahrif de edebilir onları. Eğer duyu organlarının her birinin özel hafızaları varsa(veritabanında her duyu için ayrı bir tablo oluşturmak gibi), bu hafızaların her birinden ayrı ayrı veri alabilir. İç Göz, anlaşılıyor ki, Ön Muhakeme süreçlerini net olarak göremiyor. Hafızaya kayıt süreçlerini net göremiyor. Dikkati oluşturan ve yöneten süreçleri net göremiyor. Refleksler ve içgüdüsel davranış süreçlerini net olarak göremiyor. Daha önce oluşturulmuş davranış ve düşünme kalıplarının işleyişini(şartlı refleksleri) net göremiyor. Bu işlemleri siluetler halinde, belli belirsiz, belki de diğer beyin bölgelerindeki etkileri sayesinde dolaylı olarak görebiliyor, ama tam olarak tanımlayamadığı hayaletler şeklinde. Bazılarını da siluet halinde bile göremiyor, tamamen habersiz kalıyor. Nöroloji terimleri ile konuşursak, buralardan gelen bilgiler ancak eşik altı bir uyarılma hali oluşturuyor. Bilinç, ister sözel dil olsun, isterse vücut dili(davranış) olsun, bir dil, yani simgeler kullanmadan netleşemez. Algılarımız, anlamlandırılmadan önce isimsizdirler, bir organdaki sinir uçlarından gelen uyartı öbeklerinden ibarettirler. Henüz bir isim, bir simge kazanmamışlardır. Dış dünya ile iletişimi nasıl dil ve davranış ile sağlıyorsak, kendi kendimizle iletişimi de dil ve davranış ile sağlarız. Nitekim düşünme eylemi, ağırlıkla içimizden konuşma şeklinde gerçekleşir. Simge kullanımı ne kadar az ise, düşünme, yani kendi kendisi ile iletişim de o kadar yetersizdir. Kavram oluşturma ile ilgili bölümde, bu konudan bahsedilecektir. Doğuştan sağır ve dilsizler, düşünmede de el hareketleri imajlarını kullanırlar. Bilinç nelere yeteneklidir? Bilinç yalnızca Muhakeme alanını, yani musavvira dan gelen Tasvirleri ve muhayyile den gelen Hayalleri görebilir. Beş duyudan gelen bilgilerden, Muhakeme Alanına uğrayanları görebilir. Bir de hafızadan veri girişi vardır buraya. Hafızadaki işlemleri göremez, sadece hafızanın çıktılarını görebilir. Bilinç, duygulanımları, bunların ortaya çıkışlarını ve yok oluşlarını izler. Duyguların muhakeme ve kayıt süreçlerini kuvvetle etkilediklerini, ama onlardan çok az etkilendiklerini saptayabilecek kadar bu süreçlere yakından bakabilir. Bir benzetme yaparsak, İç Göz, Bilinç ekranını bir ara kaplayıp, sonra kaybolan çeşitli renkler olarak görür duyguları. Bir bakarız ekran kırmızıya boyanmış, bir bakarız pembeye. Bilinç, Muhakeme ve Hayal sürecinin her aşamasını gözlemleyebilir, yani yalnızca sonuçtan haberdar olmakla kalmaz. Ama bazı sorgu ve muhakemeler çok hızlı gerçekleşirler. Bu hız, Bilincin kendi algılama hızını aşarsa, bu durumda Bilinç bunların ancak sonuçlarını izleyebilir. Sezgi ve İlham dediğimiz türden Bilgilerin bir kısmı bu kapsamda olabilir. Ancak Sezgi ve İlham ın

15 tamamen bu kapsamda değerlendirilmesi pek mümkün değildir ve bu günkü bilgilerimizle, bunların bir kısmı ancak metafizik alanda değerlendirilebilmektedir. Bilinç konusunda en yeni nörolojik yaklaşımlardan biri de, Beynin ürettiği elektrik dalgaları ile Bilinç arasında kurulan ilişkidir. Pınar Tuna dan alınan aşağıdaki pasaj bu konuda bir fikir verebilir. 1 Öznel deneyimlerimiz ancak "bilinçli kararlar" aracılığı ile oluşur ve bilinçsiz zihinsel durumlar "zihni" oluşturamaz. Her sinir hücresi ateşlemesi EMA(Elektro Manyetik Alan) oluşturmasına karşın, her EMA oluşumu bilinç üzerinde etki etmez. Uyarılmış potansiyellerde, bilincin ortaya çıkması için +250 msan. gerek duyması, EMA'ın yeterli genliğe ulaşmasından sonra sinir hücresi ateşlemesini etkilemesinin bir dolaylı göstergesi olabilir. McFadden'e göre, EMA ve bilinçte esas olan, EMA varlığı değil, devinimsel sinir hücrelerine EMA'ın etki ederek bilgi aktarmasıdır. Devinimsel sinir hücrelerine ve aynı zamanda dış dünyaya olan bu aktarım oransal olarak düşüktür. Dolayısı ile bilincin devamlılığından ziyade kesikli (bilinçsiz dönemlerle ayrılmış) olması söz konusudur. Bunu sağlayan mekanizmalardan biri sinir hücrelerinin tümünün EMA a, belli bir eşik altında duyarlı olmamasıdır. Ancak, birlikten kuvvet doğması gibi, çok sayıda sinir hücresi eşdurumlu ateşleme yaparsa, EMA değişikliğe neden olup, devinimsel sinir hücrelerini uyarır ve davranışsal değişiklikler ya da niyetlenmeler ortaya çıkar. EMA bilinç teorisine göre, paralel bilinçsiz sistem üzerine kurulu, seri bir bilinç sistem vardır. Birçok bilinçsiz yapılan hareketin otomatik yapıldığı gösterilmiştir. Bilinç seri çalışır ve bir arada birçok bilinçli işlem yapılır. Her işlem birçok sinirsel yolda karşılıklı bir uyuma gerek duyacak şekilde (paralel) yapılarak, işlenen bilgi tüm EMA yayılır. Son olarak, Bilincin kendi kendisini kavrayamayacağı tezine değinelim. Bilinç kendini anlayabilir, kavrayabilir, çünkü benzetme yeteneğimiz, metafor yeteneğimiz vardır. Ağaçtan düşen bir elmadan kalkarak evrenin işleyişinin yasalarını anlayabildik. Basit aksiyomlardan kalkarak en karmaşık teoremlerin ispatlarına ulaşabildik. Karıncalara, solucanlara, hatta amiplere bakarak insan Bilincini de, insan ruhunu da anlayabiliriz, kavrayabiliriz. Kaldı ki artık elimizde, bilgisayar gibi bir araç var. Makrokozmos için teleskop neyse, mikrokozmos için mikroskop neyse, insan zihni için de bilgisayar aynı önemde artık. Bilgisayarlar sayesinde felsefeyi laboratuara sokmak, deneysel felsefe yapmak mümkün hale gelmek üzere. (Bkz:Dualizm) BİLME: (Vukuf, Knowing). Biliyor olma hali. Kanı(zannetme, pozitif emin olmama hali), şüphe(negatif emin olmama hali) ve inanma(duyusal Algılarla değil, duygusal Algılarla Bilgiye sahip olma hali) kavramlarının karşıtı olarak kullanılır. ÇAĞRIŞIM: (Association). Bir bilinç durumunun kendiliğinden başka bir ya da birçok bilinç durumlarını uyandırması Düşünceler arasındaki mantıksal bağdan ayırt edilmelidir, çağrışımda mantıksal bir bağ yoktur. Örneğin sokağı güneşli görmek bize havanın sıcak olduğunu düşündürür, bu mantıksaldır. Oysa sokağı güneşli görmek bize güneşli bir gündeki anımızı düşündürebilir, bu çağrışımsaldır.(o. Hançerlioğlu, Felsefe Sözlüğü). Çağrışımlarımız, eğer yeni İdrak ile tam eşleşme yoksa; 1- benzerliğe göre, 2- karşıtlığa göre, 3- zamanda yakınlığa göre, 4- mekanda yakınlığa göre, 5- bütünselliğe göre, 6- Duygusal Değerlere göre, 7- Bilişsel Değerlere göre, 9- Yönteme göre, ve 8- Mantıksal gerekliliğe göre gerçekleşebilirler. 1 Tuna P., Brain: An Electromagnetic System. NeuroQuantology, September 2007

16 Çağrışım, bir Algı nın hafızamızdan ilgili bir Bilgiyi çekip çıkarmasıdır. Bilinç bir anda bir tek Bilgi üzerinde işlem yapabildiği için, hafızada bir sorgulama yapılacak ve sorgu sonuçlarının en üstteki bir tanesi işleme alınacaktır. Süzülen bilgilerden hangisinin en üst sırada yer alacağını belirleyen, bilgilerin sahip olduğu değerlerdir(bkz.bilgi). Hafızada sorgulama, obje veya olay bazında yapılır. Ama aynı obje veya olay ile süzülenler arasında sıralamayı belirleyen, hafızadaki Bilgi nin değerleri ile yeni gelen Algı nın değerleridir. İşte bu değerlerin birbirine uygunluğu, hafızadan süzülen Bilgiler arasından hangisinin ilk sırada olacağını belirler. Yeni Algı nın değerleri son derece dinamiktir, o andaki zihinsel konjonktüre göre sürekli değişir. Çünkü her yeni çağrışım, o andaki zihinsel konjonktür için yeni bir parametredir ve eski ortamı değiştirir. Bu yüzden, aynı Algı bile bazen peş peşe yeni çağrışımları tetikler, çünkü her çağrışım Algı nın değerlerini değiştirmektedir. Çağrışım, Hafızadan bir grup ardışık satırı(bir satır bloğunu) süzüp geçici Muhakeme tablosuna alır. Bu tablodaki yüzlerce satır arasında, iç göz ün odağı, dikkati, ortada bulunan, diyelim ki 20 satırdadır. Muhakemeye alınan, yalnızca bu 20 satırdaki bilgilerdir. Ama tıpkı gözümüzün titreşimler yaparak odak dışındaki bölgelere de hızla kayıp-yeniden odağa dönmesi gibi(saccade), iç göz de hızlı sıçramalarla tablodaki diğer satırlara da bakışlar atıp durur. İşte bu bakış atmalar, tablodaki Olayın bütünü hakkında bir Kanaat oluşturur. Odaktaki Olay kesiti Muhakeme edilmektedir, ama bu Muhakemeye Olayın bütünü hakkında bir Kanaat de eşlik etmektedir. Kanaat, Bilinç dışında oluşur, burada Bilincin bir katkısı yoktur. Figür Bilinçte izlenen, Fon Bilinçdışında bulunandır. Muhakeme alanına yapılan Saccade ler, ayrı bir tampon bellekte tutulur ve fon u oluşturur. Odaktaki Olay kesiti Muhakemedeki Fikirin Figürü, eşlik eden Kanaat de Fonudur. Bilinç bu süratli sıçramaları takip edemez, ancak bazı Tasvir flaşları olarak algılar. ÇELİŞME: (Contradiction). Birbirlerini olumsuzlayan iki kavram, önerme veya yargının durumu. Çelişme durumundaki iki şeyden ikisi de aynı anda doğru veya aynı anda yanlış olamazlar. Bu kalem beyazdır ve bu kalem kırmızıdır önermeleri, aynı kalemi ifade ettikleri sürece çelişme halindedirler. Biçimsel Mantığın(Aristo mantığı) üç temel ilkesinden biri, çelişmezlik İlkesidir. Bir şey aynı zamanda hem kendisi, hem de kendisinden başka bir şey olamaz. ÇIKARSAMA: (Inference). Bir önermeden yeni bir önerme elde etmenin en basit olanı. Hafızada peşpeşe yer alan iki bilgiyi, özel bazı koşullarda tek Bilgi halinde birleştirmek gibi doğal bir yeteneğimiz vardır(bkz. Şartlı Refleks). Bu yeteneğimiz Çıkarsama ile ilgili değildir. Çıkarsama, Hafızadaki mevcut Bilgilerin değişik biçimde yeniden düzenlenerek yeni bir Bilgi elde etmeyi ifade eder. Burada en basit yöntem, iki adet Bilgi kullanarak yapılan çıkarsamadır: Sokrates ölümlüdür önermesindeki iki adet Bilgiyi yeniden düzenleyerek, ölümlü olan Sokrates tir önermesini elde ederiz. İkiden fazla Bilgi ile yapılan çıkarsamalara, akıl yürütme (Muhakeme, hüküm oluşturma) deriz. DİKKAT: (Attention). Seçici Dikkat ve Doğal Dikkat. Dikkat mekanizması, beynimizin içeriden ve dışarıdan gelen uyartılardan bir anda yalnızca bir tanesi ile ilgilenmesini sağlar. Hayatımızda Dikkat, büyük bir önem taşır. Dikkat yetimiz olmasaydı, her an duyu organlarımıza gelen milyonlarca uyarı altında ezilir kalırdık. Ben bu yazıyı yazarken, aynı

17 zamanda kalp kaslarımın tümünü, gövdemin oturduğum sandalyeye yaptığı basınçla ilgili kalça bölgemden gelen bilgileri ve yoldan geçen türlü çeşitli motorlu araçların açık pencereden giren seslerini de değerlendirerek çalışmam gerekirdi. Beyin, gelen uyarıların çok büyük bir bölümünü eler ve sadece bazı uyartıların geçmesine izin verir. Bu seçimin bir kısmı öğrenme ile gerçekleşir(negatif şartlı refleksler). Sinir sistemi her türde belirli bantlarda algılamaya ayarlanmıştır. Mesela insan kulağı, türümüze özgü olarak 200 ile hertz arasındaki frekansları, bunlar arasında da 4 ile 140 desibel arasındaki şiddette olanları duyar, diğer işitsel uyartıları algılayamaz. Biyolojik olarak bu frekans ve şiddette olan seslerin tümünü algılamaya ayarlanmış olan beynimiz, bebeklikten itibaren öğrendikleri ile, bazı seslerin kaydetmeye değer olmadığına, bazılarının ise çok önemli olduğuna karar vererek eleme sürecini başlatır. Elenenler de hala algılanmaya devam edilmekte, fakat dikkate alınmamaktadırlar. Bunların bir kısmı, belki gerek olurlar diye bir saniye kadar bekler ve kaybolurlar(kısa Süreli Hafıza). Bazı uyartıların özellikle değerlendirme dışı olmasına karar vermişsek, onlar bir saniye bile bekletilmeden yok edilirler. Eğer çalar saatimi kurarak sahura kalkıyorsam, ramazan davulunun sesine ilk birkaç gün uyanırım. Fakat sonra onu duymamaya başlarım. Çünkü gereksiz olduğu, beni ilgilendirmediği kanıtlanmıştır o birkaç gün içinde. Dikkat, esas olarak Bilincin dışında iş görür. Sinir uçlarına etki eden bir uyartının Algıya dönüşmesi, o uyartının, beynin bazı bölgelerine ulaşması ile gerçekleşir. Uyartı, hemen hemen eş zamanlı olarak Beyin sapına, Beyinciğe, Orta Beyin çekirdeklerine ve sinirin sonlandığı sensoriyel korteks alanlarına ulaşır. İşte bu anda, gelen uyartı hakkında ilk değerlendirmeler yapılır ve organizma için tepki oluşturmaya değer olup olmadığına karar verilir. Bu kararda öncelikle refleksler, ardından hafızadaki tecrübeler ele alınırlar. Hareketin varlığı veya yokluğu, varsa hareketin yönü, Algının şiddeti gibi değerler belirli refleksleri tetiklerler, otomatik cevap davranışı oluştururlar. Oluşan cevap kompleks bir yönelme-kaçınma davranışı olabileceği gibi, seçilen uyartının Bilinç alanına sevkedilmesinden ibaret de olabilir. Sonuçta beyin, çevreden gelen binlerce uyartı içinden birini seçer, ya refleksif tepki verir, ya da projektör altına alır, Hafızadan gerekli sorgulamayı yapar, anlamlandırmayı sağlar ve Kısa Süreli Hafızaya alarak Bilinç alanına sokar. Bu ana kadar Bilincin olan-bitenden haberi yoktur. Bilinç kendisine sunulan anlamlandırılmış veri ile uğraşırken, Dikkat mekanizması ağırlıkla o knu üzerindedir. Ama kısa aralarla(milisaniyeler) iç ve dış dünyayı taramaya devam etmektedir. Bernard J. Baars, Zihin modelleme açısından önemli makalesi The global brainweb: An update on global workspace theory de, bir listeden belirli isimleri dinlerken farklı bir uyarı ile dikkatleri dağıtılmaya çalışılan deneklerle yapılan çalışmayı anlatır. Baars a göre, Bilinç, duyulara dayalı bir seçici dikkat projektörü(tiyatro sahnesindeki spot ışığı) içerir. Bu projektör, beynin alın lobları ve otomatik kesme sistemleri olarak ikili kontrol altındadır. Otomatik kesme sistemleri; beyin sapı, ağrı sistemleri, Amigdala gibi duygusal merkezlerdir. Bu dikkat kesme sistemleri, denek verilen bir listedeki isimleri tekrarlarken, önemli yeni uyartıların bilinçte araya girmesine imkan sağlarlar. Emel Güneş, Dikkat Mekanizmaları isimli çalışmasında konu ile ilgili geniş bir özet sunar: Günümüzde, gerçekten de dikkat işlevi ile ilgili olarak birbirinden görece bağımsız üç önemli dikkat bileşeni olduğu kabul edilmektedir. Bunlar; dikkatin seçiciliği, dikkatin yüksek bilişsel işlevler tarafından denetimi, uyanıklık ve bununla ilişkili olarak yeni uyaranlar için tetikte olma (vijilans) durumunun korunmasıdır. Bu bileşenlerin toplamı, dikkatin bilişsel bir işlev olarak faaliyet göstermesini sağlamaktadır (3). Dikkat konusundaki araştırmalar, dikkat işlevinin merkezi sinir sisteminde özelleşmiş bir sistem

18 oluşturduğunu göstermektedir. Bu sistem, pasif olarak girdi veya çıktılardan etkilenen beynin data işleme sistemlerinden anatomik olarak ayrılmıştır. Duysal ve motor sistemler gibi çok farklı beyin bölgeleri ile bağlantılıdır, fakat kendisi bunlardan ayrı bir sistemdir (12). Dikkatin özgün işlemleri için beynin farklı bölümleri devreye girmektedir. Bu anatomik bölgelerin birbirinden bağımsız olmadığı, aralarındaki çok yoğun karşılıklı bağlantıların bir nöral ağlar sistemi oluşturduğu kabul edilmektedir (13). Bu sistemin bir merkezi olmadığı gibi, beynin tümünü de kapsamadığı düşünülmektedir (14). Posner ve arkadaşları tarafından önerilen model, Mesulam ın önermiş olduğu modeldeki beyin bölgelerini içermesine rağmen, bu bölgeler, dikkatin temel bileşenlerinden ağırlıklı olarak birini yerine getiren ayrı nöral ağlar şeklinde organize olmuştur. Buna göre bu model; posterior dikkat ağı, anterior dikkat ağı ve yeni uyaranlar için tetikte olma (vijilans) ağı olmak üzere üç ayrı işlevsel ağdan oluşmaktadır (Şekil 2). Posterior dikkat ağı daha çok seçici dikkatin oluşturulmasında rol alırken, anterior ağ ise yürütücü dikkatten sorumlu tutulmaktadır. Vijilans ağı da diffüz modülatör sistem aracılığı ile uyanıklığı ve dikkat etme durumunu devam ettirmeyi sağlar. Posterior ağ; pariyetal korteks, pulvinar ve superior kollikulusu içerir. Bu alanlar dikkati uzaysal konuma göre yöneltme görevinde işbirliği yapmaktadır. Bunlardan pariyetal korteksin dikkatin önceki hedefin bulunduğu yerden ilişkisinin kesilmesinden, superior kollikulusun dikkatin spot ışığının beklenen/istenen hedefe doğru taşınmasından, pulvinarın da istenen hedefte dikkatin odaklanmasından / tutulmasından sorumlu olduğu bildirilmektedir (12). Bu ağın işlevinin ortaya çıkarılması, görsel-uzaysal yönelmenin incelendiği çalışmalar sayesinde olmuştur. Görsel-uzaysal yönelme, genelde hedefin foveaya düşürülmesi olarak tanımlanmaktadır (17). Bir görüntünün görsel taranması sırasında uyaranların foveaya düşürülmesi, hızlı (50 ms içinde) sakkadik göz hareketleri aracılığı ile sağlanmaktadır. Buna uyarana açıkça yönelme (overt visual orienting) denir. Araştırıcı sakkadik göz hareketleri yapılmadan da davranışsal olarak önemli stimuluslara dikkat edilebilir. Bu, gözlerin odaklandığı yerden, dikkatin yerinin ayrılabilmesi anlamına gelmektedir. Örneğin gözler bir noktaya fikse durumda iken dikkatin görme alanında herhangi bir yere yöneltilmesi mümkündür. Böylece, gözlerin ve başın pozisyonunda değişiklik yapmaksızın, yerleşimine dikkat edilmesi istenen bir stimulusa öncelik tanınabilir (13). Görme alanında birden bire bir stimulus belirdiğinde, sakkadik göz hareketleri olmadan dikkatin istemli veya refleks olarak stimulusun bulunduğu yere doğru yönelmesi işlemine uyarana gizlice yönelme (covert visual orienting) denir (7). Posner, nörolojik olarak sağlıklı deneklerle bu paradigmayı kullanarak yaptığı çalışmalara dayanarak, bir uzaysal konumdan diğerine dikkatin yer değiştirmesinin üç işleve bağlı olduğunu teorize etti. Dikkatin öncelikle odaklandığı yerden ilişkisi kesilmeli; ikinci olarak, yeni uzaysal konuma doğru taşınmalı ve son olarak da dikkat yeni uzaysal konumunda tutulmalıdır. Anterior dikkat ağı, seçiciliğin amaca ve ihtiyaca uygunluğunu denetler. Bu denetimden sinir sisteminin yüksek bilişsel işlevi olarak tanımlanan yürütücü işlevlerin bir bileşeni olan yürütücü dikkat sorumlu tutulmaktadır. Yürütücü dikkat, seçenekler arasından istemli seçim yapmak, uyuşmazlıkları çözmek ve emosyonları düzenlemekle ilişkilidir (9). c) Uyanıklık ve yeni uyaranlar için tetikte olma ağı / Vijilans ağı Yeni uyaranlar için tetikte olma durumunun devam ettirilmesini ve dikkatin sürdürülmesine hizmet eden bu ağ, lokus seruleusun kortekse olan inputlarını içermektedir (16). Lokus seruleusun kortekse olan noradrenerjik inputları, uyanıklık durumunun sürdürülmesinde kritik role sahiptir. Buradan çıkan nöronlar beyindeki en

19 diffüz bağlantılardan bazılarını oluşturur. Bu sistemin tek bir nöronu den fazla sinaps yapabilir ve aksonun bir ucu serebral kortekste iken bir diğeri serebellar kortekste olabilir. Noradrenerjik sistem bu yapısı ile dikkat, uyanıklık, uyku-uyanıklık siklusu, öğrenme ve bellek, anksiyete ve ağrı, beyin metabolizması gibi sinir sisteminin bir çok işlevinin düzenlenmesinde işin içine karışmaktadır (31). Vijilans ağı, posterior sistem aracılığıyla yönelmenin verimini artırarak ve anterior sistemde devam eden aktiviyi baskılayarak hem posterior hem de anterior dikkat sistemlerini etkilemektedir (16). A.şebnem SOYSAL ve ark. Da Bilişel Psikoloji Kapsamında Yer Alan Dikkat Teorileri başlıklı çalışmalarında farklı görüşlere yer verirler: Nijokiktjen (1988) dikkati istemli ve istemsiz olmak üzere ikiye ayırmıştır. İstemsiz dikkat, kişinin herhangi özel bir amacı veya çabası olmadığı halde dış çevre ortamındaki bazı nesneler ve olayların birer uyaran niteliği alacak biçimde kişinin algı alanına kendiliğinden girmesi olarak tanımlanmaktadır. İstemsiz dikkatin oluşmasında dürtüler ve duygudurumu gibi süreçler rol oynamaktadır. Belirli bir anda bir tek şey üzerine dikkatini yoğunlaştırabilme istemli dikkatin temel özelliğidir. Bu durumda uyaranın tanınabilir ve anlaşılabilir olması gerekmektedir. İstemli dikkat, ilgi ve motivasyonla yakından ilişkilidir. Anlam ve algının buluştuğu noktada yer almaktadır. Dikkat gelişimi genelde istemli dikkatin gelişimini ifade etmektedir. Bu da içten gelen eğilimlere hakim olunması ve dıştan gelen ilgisiz uyaranların önlenmesi, dikkatin sağlanması ve sürdürülmesi için çaba gerektirmektedir. Bunun dışında literatürde dikkatin bölünmüş ve odaklanmış olmak üzere iki bileşene ayrılarak incelendiği görülmektedir (Pashler 1998). Geç Seçme Teorisi, Deutsch ve Deutsch (1963) tarafından ortaya atılmıştır. Araştırmacılar teorilerini, tüm bilginin aslında dikkat edilmeden dinlendiği üzerine yapılandırılmıştır. Tepki sisteminin kapasitesine göre algılama sistemi değişmektedir. İnsanlar birçok mesajı dinleyebilir ancak yalnızca bunlardan bir tanesini imgeleyebilirler. Demek ki kişinin hangi mesajın anlamlandırılacağına yönelik bazı temel öngörülere ihtiyacı vardır. Eğer bu kullanılacak olan ölçüt anlama dayalıysa denekler kulaklarına gelen mesajları takip edip ilgili mesajı imgeleyebilirler. Burada belki de üzerinde durulması gereken konu seçiciliğin ne zaman gerçekleştiğidir. Seçim tanımanın erken aşamasında mı -girdinin tasviriyle birlikte- yoksa sonraki aşamalarda mı -girdi tasvirleri depolanan nesne tasvirleriyle kıyaslandığında- yapılmaktadır. Bu konu önemlidir, çünkü bir şeyi onun ne anlama geldiğini bilmeden önce mi (erken seçme) yoksa bildikten sonra mı (geç seçme) göz ardı edebileceği ile ilgilidir (Pashler 1998, Anderson 1995). Dikkate alınmayan sessel bilgiler işlenmemektedir. Ancak, denekler kısa süreli olarak bilgiyi yakalayabilme yeteneğine sahiptirler. İşitsel bir bilginin işlenmesi ile görsel bir bilginin işlenmesi arasındaki en önemli ayırım görsel bilginin sadece belli bir bölümünün bellekte kalmasıdır. Görme alanının ancak belli bir kısmını değerlendirebiliriz. Baktığımız bölgede bazı bilgileri filtre edebilirken, özellikle çok küçük alanlara odaklandığımızda, gözlerimiz foveayı o bölgeye odaklar. Görsel dikkat konusunda yapılan araştırmalar bir resme ya da sahneye bakan deneğin gözlemini gerektirmektedir. Deneğin gözlerine bakarsak odaklanmadığını, aksine bir tarama faaliyeti içerisinde olduğunu görürüz. Bu tarama, okurken olduğu gibi düz ve sürekli bir hareket değildir; birbirini izleyen duraklamalarla gerçekleşir. Bu göz hareketlerini kaydeden pek çok teknik vardır. En basit yöntem bir kamera ile göz hareketlerini izlemektir. Böylece, alınan kayıttaki göz imgesi

20 üzerinde, bakılan şeyin gözün korneasına yansıması izlenebilir. Deneyi yapan kişi, bu imgeyi inceleyerek sahnenin gözün durakladığı noktasını tespit edebilir. Az önce bir resme bakarken ortaya çıkan göz hareketlerinden söz ediyorduk. Gözün resim üzerinde durakladığı noktalar rastlantısal değildir. Bu noktalar, genellikle resim hakkında en fazla bilgiyi veren önemli özelliklerin yerleşmiş olduğu yerlerdir. Bir yüz fotoğrafı taranırken gözlere, buruna ve ağza denk düşen bölgelerde pek çok duraklamalar gerçekleştiği görülmüştür (Atkinson ve Atkinson 1996). Bilişsel süreçler, otomatikleşme açısından ikiye ayrılır. Bunlar; dikkat gerektirmeyen otomatik süreçler ve dikkat gerektiren kontrollü süreçlerdir. Otomatik süreçler kişinin dikkat harcamadan gerçekleştirdiği süreçlerdir. Örneğin araba kullanmak ve dil yetileri otomatiktir. Kontrollü süreçler ise bilinçli bir kontrol gerektirir. Örneğin her farklı bölgedeki konuya dikkat etme gibi. Dinlenen bir konuda konuşmanın seçici hale getirilmesi kontrollü sürece örnektir. Çok yüksek bilişsel süreçleri içine alan zihinsel aritmetik performansı da kontrollü sürece örnektir (Pashler 1998, Anderson 1995). İstemli ve İstemsiz Dikkatin beyindeki lokazizasyonu için de bazı bulgular vardır: Ön dikkat sistemi ya da ventral dikkat sistemi, insan beyninde bulunan iki algısal sistemden biridir. Diğer algısal sistem arka ya da dorsal dikkat sistemidir. Ana işlevi dikkati belirgin uyaranlara doğru yönlendirmektir. Ön dikkat sisteminin çoğunlukla istemsiz eylemlerle bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Nöral ağ sağ beyin yarımküresinin yanındadır ve sağ temporal-parietal bağlantı ile sağ ventral frontal korteksi de içerir. Özellikle beklenmeyen konumlarda ortaya çıkan belirgin hedeflerin farkedilmesiyle bu sistemde aktivitenin arttığı görünür. Ayrıca algısal uyaranlarda ani değişiklikler olduğunda, ya da görev bloklarının başlangıcı ve bitişinde, ve bir denemenin bitirilmesinde de ön dikkat sisteminde aktivite artışı gözlemlenmiştir. Arka dikkat sistemi ya da dorsal dikkat sistemi, istemli yönlendirme ile ilgilidir ve dikkatin nereye, ne zaman ya da ne üzerine yoğunlaşması gerektiğine dair ipuçları verildiğinde aktivite artışı gözlemlenir. Arka dikkat sistemi iki yandadır ve intraparietal sulcus ile her iki beyin yarıküresinde presantral ve superior sulcus bağlantısını içerir. 1 DUYGULAR: (Emotions). (Duygusal Değerler-Bilişsel Değerler) Bir canlının çevre ile ilişkisinde, cansızlardan farklı olarak, aktif, seçici ve özgün olmasını sağlayan şey, onun duygularıdır. Bir bütün olarak sinir, kas sistemi ve içsalgı bezleri, ayrıca duyu organları, duyguların emrinde ve onlar için çalışırlar. Tıpkı, düşünme faaliyeti gibi. Düşünme de, duygulann emrindedir ve duygular için çalışır. Bu, en gelişmiş düşünme yeteneğine sahip olduğu öne sürülen insan türü için bile böyledir. İnsanda düşünme, duyguları ancak etkileyebilir. Ama ne kadar kuvvetli etkilerse etkilesin, sonunda belirleyici olan duygulardır. Yani özetle, canlıyı canlı yapan şey, beynin esas faaliyeti, duygular aracılığı ile çevre ile ilişki kurmaktır. İnsan, ıssız bir adada tek başına kalsa, ilk günler dışında, dayanılmaz bir yalnızlık duyar. Bu yalnızlık duygusundan kurtulabilmek için, bir hayvan grubuna katılmayı düşünebilir. Onlarla birlikte dolaşmak, gezip oynamak isteyebilir. Ama bu, o gruptaki hayvanlarla bir duygusal alışveriş sağlayabilirse mümkündür. Gözgöze gelebilecek, onları sevip okşayabilecek, onlar da kendisini yalayabileceklerse mesela. Yoksa, bu kuru birliktelik, yalnızlık duygusunu gideremeyecektir. Einstein'in E=m.c2 formülü, bazı duygulara eşlik etmiyorsa, bazı duyguların tatminine yaramıyorsa, ne kadar anlamlı olurdu? Bu formülün canlılığından, çevreye uyumundan, çevreyi etkilemesinden ve 1

Define Sandığı Beynimiz! - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Define Sandığı Beynimiz! - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Beynimizle ilgili günümüzde birçok gelişmiş bilimsel bilgiler mevcuttur ancak hala beyinle ilgili sırlar tamamen bilinmemekte ve araştırmalara konu olmaya devam etmektedir. İlk yapılan araştırmalarda,

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT Davranış Bilimleri I. Fizyobiyolojik Sistem A Biyolojik Yaklaşım II. Psikolojik Sistem B. Davranışçı Yaklaşım C. Gestalt

Detaylı

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S.240-247 Kaynak II; Eğitimde Program Geliştirme Yazar;Ö.DEMİREL Hazırlayan; Abdurrahman İNAN 2005-2006 Ders Sor.; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ, 1-Önce Soruları Tıklayın Yanıtlamaya

Detaylı

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB

BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB BEYİN ANATOMİSİ TEMPORAL VE FRONTAL LOB TEMPORAL LOB Üst temporal gyrus Orta temporal gyrus Alt temporal gyrus Temporal loblar; duyusal girdilerin organize edilmesinde, işitsel algılamada, dil ve konuşma

Detaylı

İnsan beyni, birbiri ile karmaşık ilişkiler içinde bulunan nöron hücreleri kitlesidir. Tüm aktivitelerimizi kontrol eder, yaradılışın en görkemli ve

İnsan beyni, birbiri ile karmaşık ilişkiler içinde bulunan nöron hücreleri kitlesidir. Tüm aktivitelerimizi kontrol eder, yaradılışın en görkemli ve YAPAY SİNİRAĞLARI İnsan beyni, birbiri ile karmaşık ilişkiler içinde bulunan nöron hücreleri kitlesidir. Tüm aktivitelerimizi kontrol eder, yaradılışın en görkemli ve gizemli harikalarından biridir. İnsan

Detaylı

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI ALGI BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Hesap Yapan Beyin Uyaranların kodlanması, bilgilerin saklanması, materyallerin dönüştürülmesi, düşünülmesi ve son olarak bilgiye tepki verilmesini içeren peş peşe

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2

SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2 SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ 2 Bilgiyi işlemede büyük rol oynar HİPOKAMPUS Hafıza, öğrenme, bilişsel haritalama ve dikkat ile yakından ilişkilendirilmiştir Bu bölgeye zarar gelmesi öğrenme ve hatırlamada

Detaylı

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35) Psikolojiye Giriş Web adresi Bu Senin Beynin! Ders 2 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Diğer şeyler Bağlantıya geçme Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Nasıl iyi yapılır Kitap inceleme (%20) Deneye

Detaylı

Beynin Temelleri BEYNİN TEMELLERİ 1: BEYNİN İÇİNDE NE VAR?

Beynin Temelleri BEYNİN TEMELLERİ 1: BEYNİN İÇİNDE NE VAR? Beynin Temelleri Kitabın geri kalanının bir anlam ifade etmesi için beyinle ve beynin nasıl işlediğiyle ilgili bazı temel bilgilere ihtiyacınız var. Böylece, ileriki sayfalarda nöron gibi bir sözcük kullandığımda

Detaylı

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Vücudumuzda, bir dakika içerisinde, sayamayacağımız kadar çok olay gerçekleşir. Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir.

Detaylı

Dr. Halise Kader ZENGİN

Dr. Halise Kader ZENGİN Bilişsel ve duygusal zekanın farklı işlevlerinin olduğu ve birbirlerinden ayrı çalışmadıkları son yıllarda yapılan psiko-fizyoloji ve beyin MR çalışmalarıyla açıklık kazandı. Bilişsel ve duygusal zekası

Detaylı

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü)

Arka Beyin Medulla Omuriliğin beyne bağlandığı bölge kalp atışı, nefes, kan basıncı Serebellum (beyincik) Kan faaliyetleri, denge Pons (köprü) SİNİR SİSTEMİ BEYİN Belirli alanlar belirli davranış ve özelliklerden sorumlu. 3 kısım Arka beyin (oksipital lob) Orta beyin (parietal ve temporal lob) Ön beyin (frontal lob) Arka Beyin Medulla Omuriliğin

Detaylı

Birey ve Çevre (1-Genel)

Birey ve Çevre (1-Genel) Birey ve Çevre (1-Genel) Prof. Dr. Turgut Göksu PA GBF Öğretim Üyesi tgoksu@hotmail.com Turgut Göksu 1 DAVRANIŞ NEDİR? İnsanların (ve hayvanların) gözlenebilen veya herhangi bir yolla ölçülebilen hareketlerine

Detaylı

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri ÜNİTE:4 Bilişsel Psikoloji 1 ÜNİTE:5 Çocuklukta Sosyal Gelişim ÜNİTE:6 Sosyal

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 8 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 8 Sinir Sisteminin Organizasyonu Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi Beyin Omurilik Periferik Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi (MSS) Oluşturan Hücreler Ara nöronlar ve motor

Detaylı

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI BİLİŞSEL NÖROBİLİM BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI Beyni Keşfetme Dünya üzerinde keşifler genelde coğrafi keşiflerle başlamıştır. Ortalama 1120 gr ağırlığındaki jelatinimsi yapısıyla beyni keşfetme

Detaylı

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR..

Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. Medeniyet Okulları REHBERLİK SERVİSİ SUNAR.. ÖĞRENCİLERDE PERFORMANS, MOTİVASYON VE BAŞARI GELİŞTİRME TEKNİKLERİ Skeçler, Testler, Video çekimleri Başarıya Ulaşmak İçin HEDEF BELİRLEMEK PLAN OLUŞTURMAK

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ. Duyusal olarak elde edilen bilgiler beyne (yada tam tersi) nasıl gider?

SİNİR SİSTEMİ. Duyusal olarak elde edilen bilgiler beyne (yada tam tersi) nasıl gider? SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Descartes- İnsan vücudu bilimsel olarak (doğal yasalarla) açıklanabilecek bir hayvan makinesidir Bu makineyi araştıran, beyin ve davranış arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim

Detaylı

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR Duyu Algılama, Tepki Verme ve Beyin Algılama beyinsel analiz tepki Sıcaklık, ışık, ses, koku duyu reseptörleri: elektriksel uyarılara dönüşür Uyarı beyin korteksindeki talamus

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu DAVRANIŞ (Behavior): Organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen tüm etkinlikleridir. Duygular, tutumlar, zihinsel süreçler

Detaylı

Öğrenmenin Nörolojik Temelleri

Öğrenmenin Nörolojik Temelleri Öğrenmenin Nörolojik Temelleri Nörobilim alanında beynin işleyişine dair öne sürülen bulgular, öğrenmenin nasıl meydana geldiğini açıklamaya yönelik daha önce ileri sürülen yaklaşımlara yeni açılımlar

Detaylı

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I GÜDÜLENME Dersin konuları Güdülenme ile ilişkili kavramlar Güdülenme kuramları Biyolojik kuramlar İçgüdü Dürtü-azaltma Uyarılma Psikososyal Kuramlar Özendirici Bilişsel Biyopsikososyal kuram Maslow un

Detaylı

Gelişim Psikolojisi Ders Notları

Gelişim Psikolojisi Ders Notları Gelişim Psikolojisi Ders Notları Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL www.gunescocuk.com Tanımlar Büyüme: Organizmada meydana gelen sayısal (hacimsel) değişiklikler Olgunlaşma: Potansiyel olarak var olan işlevin

Detaylı

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir. Yapılandırmacılık, pozitivist geleneği reddetmekte; bilgi ve öğrenmeyi Kant ve Wittgeinstein'nın savunduğu tezlerde olduğu gibi özneler arası kabul etmektedir. Bu bakış açısından yapılandırıcı öğrenme,

Detaylı

DİL ÜRETİMİ ve BEYİN

DİL ÜRETİMİ ve BEYİN DİL ÜRETİMİ ve BEYİN Prof. Dr. İclâl Ergenç Ankara Üniversitesi DTCF Dilbilim Bölümü Beyin Lobları ve Dil Sistemi 1. Alın Lobu (Frontal Lobe) Üstbilişsel Yorumlama-Algılama Süreci Konuşmanın motor kontrolü

Detaylı

Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar.

Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar. SİNİR SİSTEMİ VE BEYİN ANATOMİSİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi organizmayı çevresinden haberdar eder ve uygun tepkileri vermesini sağlar. Çevresel ve Merkezi olmak üzere, sinir sistemi ikiye ayrılr, ÇEVRESEL

Detaylı

Havacılıkta Ġnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Havacılıkta Ġnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA Havacılıkta Ġnsan Faktörleri Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA BÖLÜM 1 Biyolojik Varlık Olarak İnsan Birinci Bölüm: Fiziksel Faktörler ve Algı Geçen Hafta GEÇEN HAFTA İnsan, Fiziksel Faktörler ve İnsan Performansı

Detaylı

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler. 0212 542 80 29 Uz. Psk. SEMRA EVRİM 0533 552 94 82 DUYGUSAL ZEKA Son yıllarda yapılan pek çok çalışma zeka tanımının genişletilmesi ve klasik olarak kabul edilen IQ yani entelektüel zekanın yanı sıra EQ

Detaylı

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR

Uzaktan Eğitim. Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Uzaktan Eğitim Doç.Dr. Ali Haydar ŞAR Kurucuları: Max wertheimer, Wolfgang,Köhler, Kurt Koffka ve Kurt Lewin Gestalt kuramına göre bütün,parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalarına

Detaylı

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitim sürecinin daima iki boyutu olmuştur. Bunlardan birincisi yukarıda değindiğimiz toplumsal ya da sosyal boyut, diğeri ise bireysel boyuttur. Eğitim ne kadar sosyal amaçlarla

Detaylı

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl

Sosyal Bilimler Enstitüsü. Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl Sosyal Bilimler Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor (Ph.D) 1. Yarı Yıl BES601 Spor Bilimlerinde Araştırma Yöntemleri K:(3,0)3 ECTS:10 Spor alanında bilimsel araştırmaların dayanması gereken temelleri, araştırmaların

Detaylı

Yarıyılı. Tasarımda İnsan Faktörü SEC154 2 2 0 2

Yarıyılı. Tasarımda İnsan Faktörü SEC154 2 2 0 2 Dersin Adı Kodu Yarıyılı Ders (Saat/Hafta) (Saat/Hafta) AKTS Tasarımda İnsan Faktörü SEC154 2 2 0 2 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Seviyesi Lisans Dersin Koordinatörü

Detaylı

YÖNETİCİ DURUMUNDA OLANLARIN

YÖNETİCİ DURUMUNDA OLANLARIN EĞİTİM PSİKOLOJİSİ GİRİŞ En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün işyerleri belirli bir örgütlenme ile meydana gelip çalışmaktadır. bu örgütlenmenin temel unsuru olan insan o işyerinde yönetici, iş gören,

Detaylı

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER Denetleyici ve Düzenleyici Sistemler Vücudumuzda aynı anda birçok karmaşık olayın birbirleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleşmesi denetleyici ve düzenleyici sistemler tarafından sağlanır. Denetleyici ve

Detaylı

Economic Policy. Opening Lecture

Economic Policy. Opening Lecture Economic Policy Opening Lecture Neden buradasın? economic policy iktisat üniversite Neden buradasın? iktisat öğrenmek (varsayalım!) geleceğin için üniversite diploma bilgi Neden buradasın? bilgi bilmek

Detaylı

Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram;

Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram; KAVRAM OLUŞTURMA: Kavram ortak özelliklere sahip birbirine benzeyen nesneleri ya da olayları bir araya getirerek bir ad altına toplamaktır.kavram; ağaç,kedi,güzellik,gibi bir nesne ya da bir sembol olabilir.

Detaylı

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ. Nihan Demirkasımoğlu

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ. Nihan Demirkasımoğlu TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ Nihan Demirkasımoğlu 1 İçerik Sistem Kuramları Eğitime Sistem Yaklaşımı Eğitim sisteminin Alt Sistemleri Bu konu, Başaran ve Çınkır ın (2012) Türk Eğitim Sistemi ve

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM

YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM YAŞLILIKTA PSİKO-SOSYAL YAŞAM Yaşlıların Psiko-Sosyal Özellikleri İnsanın yaşlılığında nasıl olacağı ya da nasıl yaşlanacağı; yaşadığı coğrafyaya, kalıtsal özelliklere, Psiko-sosyal ve Sosyo-ekonomik şartlara,

Detaylı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı YÖNETİM Sistem Yaklaşımı Prof.Dr.A.Barış BARAZ 1 Modern Yönetim Yaklaşımı Yönetim biliminin geçirdiği aşamalar: v İlk dönem (bilimsel yönetim öncesi dönem). v Klasik Yönetim dönemi (bilimsel yönetim, yönetim

Detaylı

Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar

Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar Olaya Ġlişkin Potansiyel Kayıt Yöntemleri Kognitif Paradigmalar Prof. Dr. Sacit Karamürsel İstanbul Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı sacit@istanbul.edu.tr Elektroansefalogram (EEG), merkezi sinir

Detaylı

Fizyoloji ve Davranış

Fizyoloji ve Davranış Fizyoloji ve Davranış sorular sorular - sorular Farketmeden sıcak sobaya dokunduğunuzda hemen elinizi çekersiniz. Bu kısa sürede vücudunuzda neler olur? Kafein, esrar, alkol v.b.nin vücudunuzda ne tür

Detaylı

Öğrenme İle İlgili Kavramlar ABDÜLKADİR UÇAR

Öğrenme İle İlgili Kavramlar ABDÜLKADİR UÇAR Öğrenme İle İlgili Kavramlar ABDÜLKADİR UÇAR 154-165 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan; Abdülkadir UÇAR 2005-2006 Slaytları Yeniden Düzenleyen; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ Ders Sor.;

Detaylı

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar 225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar Bilgi Nedir? Bilme edimi, bilinen şey, bilme edimi sonunda ulaşılan şey (Akarsu, 1988). Yeterince doğrulanmış olgusal bir önermenin dile getirdiği

Detaylı

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN

BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM. Jean Piaget ve Jerome Bruner. Dr. Halise Kader ZENGĠN BĠLĠŞSEL GELĠŞĠM Jean Piaget ve Jerome Bruner Biliş ne demektir? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar? Bireydeki akıl yürütme, düşünme, bellek ve dildeki

Detaylı

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin

fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Döllenmiş yumurta fetüs bebek ölüm çocuk İleri yaş yeniyetme yetişkin Yaşam boyu devam eden biyolojik, bilişsel, sosyal gelişim ve kişilik gelişiminin bilimsel incelemesi Gelişim psikolojisinin başlıca

Detaylı

Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi

Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi Öğretim içeriğinin seçimi ve düzenlenmesi Öğretim hedefleri belirlendikten sonra öğrencileri bu hedeflere ulaştıracak içeriğin saptanması gerekmektedir. Eğitim programlarının geliştirilmesinde ikinci aşama

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi İLETİŞİMLETİŞİİŞİM İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi amaçlarla iletişim kurmaya devam

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların

Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların TEMEL PSİKOLOJİ DERSİ KONU ÖZETLERİ 1. Bölüm: Psikolojiye Giriş Psikoloji davranışın ve zihinsel süreçlerin bilimsel çalışmasıdır. Sadece insanların ne yaptıklarını değil, aynı zamanda onların düşüncelerini,

Detaylı

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma Hipnoz ile ilgili olarak hemen hemen herkesin bir fikri vardır. Ve bu fikir genellikle filmlerden öğrenilen birisine adam öldürtmek, hırsızlık yaptırmak gibi genelde olumsuz örneklerden oluşmaktadır. Peki,

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ 3(İNSANDA SİNİR SİSTEMİ) SELİN HOCAYLA BİYOLOJİ DERSLERİ

SİNİR SİSTEMİ 3(İNSANDA SİNİR SİSTEMİ) SELİN HOCAYLA BİYOLOJİ DERSLERİ SİNİR SİSTEMİ 3(İNSANDA SİNİR SİSTEMİ) SELİN HOCAYLA BİYOLOJİ DERSLERİ İNSANDA SİNİR SİSTEMİ İnsanda sinir sistemi merkezi sinir sitemi (MSS) ve çevresel sinir sistemi (ÇSS) olmak üzere ikiye ayrılır.

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER. Dr. Sinan CANAN

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER. Dr. Sinan CANAN Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER Dr. Sinan CANAN scanan@baskent.edu.tr Bu Bölümde: Sinirsel refleksler: Tipleri ve yolları Otonom refleks yolları ve işlevleri İskelet

Detaylı

BEDENDE YAŞAYAN TRAVMA SOMATİZASYON. Prof Dr Süheyla Ünal İnönü üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

BEDENDE YAŞAYAN TRAVMA SOMATİZASYON. Prof Dr Süheyla Ünal İnönü üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD BEDENDE YAŞAYAN TRAVMA SOMATİZASYON Prof Dr Süheyla Ünal İnönü üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Bilgi işleme süreci Tehdit ya da tehlike içermeyen durumlarda gelen uyaran bilinçli bilgi işleme

Detaylı

Albert Long Hall, Boğazi 4-55 Nisan 2008

Albert Long Hall, Boğazi 4-55 Nisan 2008 Ayna Nöronlarının İnsan Gelişimi ve İletişimindeki Önemi Cem Keskin Boğ Bilgisayar Mühendisliği Ayna Nöronlarının Keşfi Rizolatti ve ekibi tarafından 1996 senesinde makak maymunları üzerinde yapılan bir

Detaylı

Sosyal Beyin, Zihin Kuramı ve Evrim

Sosyal Beyin, Zihin Kuramı ve Evrim İçerik Sosyal Beyin, Zihin Kuramı ve Evrim Dr. Muzaffer Kaşar Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Deneysel ve Evrimsel Psikiyatri Grubu Evrim sürecinde insan beyni Ayna nöronlar, dil ve

Detaylı

VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI

VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI İÇİNDEKİLER KISIM I VYGOTSKY SİSTEMİ: KÜLTÜREL-TARİHSEL GELİŞİM KURAMI BÖLÜM 1 Vygotsky nin Yaklaşımına Giriş Zihnin Araçları... 4 Zihnin Araçları Niçin Önemlidir... 5 Vygostky Yaklaşımının Tarihçesi...

Detaylı

Araç Sürüş Kabiliyetinizin Psikolojik Temelleri Nelerdir ve Nasıl Ölçülür? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Araç Sürüş Kabiliyetinizin Psikolojik Temelleri Nelerdir ve Nasıl Ölçülür? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim SERHAT SÜER serhatikuat@gmail.com ** İnsan zihni oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu karmaşık yapıya rağmen oldukça hızlı çalışmaktadır. Çevremizdeki binlerce uyaran içerisinde dikkatimizi çeken şeyler

Detaylı

Sellinj. FF Seminerleri Ocak, 2013

Sellinj. FF Seminerleri Ocak, 2013 Sellinj FF Seminerleri Ocak, 2013 Nedir bu ayna nöron? Rizzolatti ve Makak maymunları Beyindeki yeri ve nasıl araştırıldığı Peki bize ne bundan? Taklit Niyet Empati Dil Otizm Sinir hücresi her nöron bir

Detaylı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SAMSUN MESLEK YÜKSEKOKULU Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Çocuk Gelişimi Programı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SAMSUN MESLEK YÜKSEKOKULU Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Çocuk Gelişimi Programı ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SAMSUN MESLEK YÜKSEKOKULU Çocuk Bakımı ve Gençlik Hizmetleri Bölümü Çocuk Gelişimi Programı 1. Yarıyıl Ders İçerikleri Dersin Adı D.S KR. AKTS Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tar-1.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN. I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1

İÇİNDEKİLER. GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN. I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ GELİŞİM PSİKOLOJİSİNE DAİR Prof. Dr. İrfan ERDOĞAN I. Gelişim Psikolojisine Kuramsal Bakış...1 BÖLÜM 1 GELİŞİM PSİKOLOJİSİNDE KURAMLAR VE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Çare SERTELİN MERCAN I.

Detaylı

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR.

GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. GELİŞİM İLKELERİ GELİŞİM, KALITIM ÇEVRE ETKİLEŞİMİNİN BİR ÜRÜNÜDÜR. Kalıtım bireyin anne babasından getirdiği gizil güçleri anlatır. Bu gizil güçlerin üst düzeyi kalıtsal olarak belirlenir. Bu düzeye ulaşma

Detaylı

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ?

ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ? ÇOCUĞUNUZUN İŞİTMESİ NORMAL Mİ? Cerrahi Servisler İnsanlar duyuları aracılığı ile dış dünyayı algılar, ruhsal, zihinsel, sosyal gelişimini sağlar. Duyulardan birinin eksikliği, algılamanın bütünlüğünü

Detaylı

Eğitim Bilimlerine Giriş

Eğitim Bilimlerine Giriş Eğitim Bilimlerine Giriş Yrd. Doç. Dr. Tuncay Sevindik E-posta: tuncaysevindik@hotmail.com Web: www.tuncaysevindik.com 1/44 Ders İçeriği Bu dersin amacı; eğitimle ilgili temel kavramlar, eğitimin psikolojik,

Detaylı

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI REYHAN SAĞLAM ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ BILIŞ NE DEMEKTIR? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar?

Detaylı

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS

GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS GİRNE AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLİĞİ AKTS Dersin Adı Psikolojiye Giriş Dersin Kodu OKÖ105 Dersin Türü Zorunlu Dersin Seviyesi Lisans Dersin AKTS kredisi 4 Haftalık Ders

Detaylı

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Canlılar hayatta kalmak için güdülenmişlerdir İnsan hayatta kalabilmek

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

Öğrenme Stili Nedir?

Öğrenme Stili Nedir? Öğrenme Stili Nedir? «Öğrenme stili parmak izi kadar kişiye özgüdür» Öğrenme stili kişisel öğrenme yolumuzdur. Öğrenme bireylerde farklı yollarla sağlanabilir. Öğrenme stilini bilen, kendi zayıf ve güçlü

Detaylı

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin?

Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Örnek öğrenmeler söyleyin? Niçin? Öğrenmede değişen ne???? İnsanlar ve hayvanların öğrenmelerindeki farklar? Öğrenme??? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana

Detaylı

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Duygu ile ilgili alanyazında araştırmacıların, biyolojik temelli olan, diğer hayvanlarla paylaşılan, tüm kültürlerde görülen ve evrensel

Detaylı

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR? Bilişsel Öğrenme 2 Öğrenme kuramları, araştırmacılar tarafından öğrenme olgusunu açıklamak üzere ortaya konulmuş açıklamalardır. Bir öğrenme kuramı, organizmanın davranışlarında meydana gelen ve hastalık,

Detaylı

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI BİLİŞSEL PSİKOLOJİ VE BİLGİ İŞLEME MODELİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI BİLİŞSEL PSİKOLOJİ Neisser (1967) yılında bilişsel psikolojiyi; «Biliş terimi, duyusal girdilerin dönüştürüldüğü, azaltıldığı,

Detaylı

Bulanık Kümeler ve Sistemler. Prof. Dr. Nihal ERGİNEL

Bulanık Kümeler ve Sistemler. Prof. Dr. Nihal ERGİNEL Bulanık Kümeler ve Sistemler Prof. Dr. Nihal ERGİNEL İçerik 1. Giriş, Temel Tanımlar ve Terminoloji 2. Klasik Kümeler-Bulanık Kümeler 3. Olasılık Teorisi-Olabilirlik Teorisi 4. Bulanık Sayılar-Üyelik Fonksiyonları

Detaylı

Hatırlama ve Unutma. Doç.Dr.Hacer HARLAK-PSİ154-PSİ162

Hatırlama ve Unutma. Doç.Dr.Hacer HARLAK-PSİ154-PSİ162 Hatırlama ve Unutma Üç aşamalı bellek modeli Enformasyonu belleğe kodlama (kaydetme) Enformasyonu bellekten geri getirme konularından sözdeceğiz. Duyu Belleği Kısa süreli bellek Uzun süreli bellek Bellek

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşımlar Bireyin algılama, hatırlama ve düşünme gibi bilişsel süreçlerine ağırlık veren bir bakış açısı. Bilişsel öğrenme: Doğrudan gözlenemeyen zihinsel

Detaylı

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ TANIM, SINIFLANDIRMA VE YAYGINLIK Zihinsel yetersizlik için kullanılan terimler Tutumlarda ve uygulamalardaki değişiklikler, kullanılan terimleri de değiştirme çabalarına neden

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a

BİLGİ EDİNME İHTİYACI İnsan; öğrenme içgüdüsünü gidermek, yaşamını sürdürebilmek, sayısız ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve geleceğini güvence altına a BİLİMSEL YÖNTEM Prof. Dr. Şahin Gülaboğlu Mühendislik Fakültesi -------------------------------------------------------------------- BİLİM, ETİK ve EĞİTİM DERSİ KONUŞMASI 19 Ekim 2007, Cuma, Saat-15.00

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 9 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 9 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 9 Serebrum Bazal Çekirdekler Orta Beyin (Mezensefalon) Beyin sapının üzerinde, beyincik ve ara beyin arasında kalan bölüm Farklı duyu bilgilerini alarak bütünleştirir ve kortekse

Detaylı

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir. Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Formal eğitim: Eğitimin kasıtlı olarak okullarda yapılanına denir. İnformal eğitim: Gelişi güzel bir biçimde bireyin içinde yaşadığı çevre

Detaylı

Dr. Halise Kader ZENGİN

Dr. Halise Kader ZENGİN Bilişsel öğrenme kuramları, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri inceleyen kuramlardır. Kuramcılar, gözlenilebilen davranışlara ek olarak öğrenenin kafasının içinde olup bitenlerle, yani

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III Ünite:I Eğitim Psikolojisinde Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri 13 Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi 15 Eğitim Psikolojisi ve Bilim 17 Eğitim Psikolojisi ve Bilimsel Araştırma

Detaylı

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ

21.10.2009. KIŞILIK KURAMLARı. Kişilik Nedir? Kime göre?... GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ KIŞILIK KURAMLARı GİRİŞ Doç. Dr. Halil EKŞİ Kişilik Nedir? Psikolojide kişilik, kapsamı en geniş kavramlardan biridir. Kişilik kelimesinin bütün teorisyenlerin üzerinde anlaştığı bir tanımlaması yoktur.

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...III ÜNİTE: 1. PSİKOLOJİ VE GELİŞİM PSİKOLOJİSİ15 Bilimin Anlamı ve Özellikleri...17 Psikoloji...18 Gelişim Psikolojisi...25 Öğrenme Psikolojisi...26 Psikolojide Araştırma Yöntemleri...26

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

OKUL ÖNCESİNDE OYUN VE HAREKET ETKİNLİĞİ

OKUL ÖNCESİNDE OYUN VE HAREKET ETKİNLİĞİ OKUL ÖNCESİNDE OYUN VE HAREKET ETKİNLİĞİ Oyun bir çocuğun en önemli işidir. Çocuklar oyun ortamında kendilerini serbestçe ifade edip, yaşantılarını yansıtırlar ve dış dünyaya farketmeden hazırlık yaparlar.

Detaylı

MOTOR ÖĞRENMENİN FİZYOLOJİK BOYUTLARI

MOTOR ÖĞRENMENİN FİZYOLOJİK BOYUTLARI MOTOR ÖĞRENMENİN FİZYOLOJİK BOYUTLARI - Canlıların performans bütünlüğü motorik kavramı altında incelenir. -Bilindiği gibi biyolojik ve mekanik faktörlerin etkisiyle iç süreçlerle gelişen eylemler motorik

Detaylı

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ MEKANİK DUYULAR İnsanlarda dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi bir çok duyu bulunmaktadır. Bu duyulara mekanik duyular denir. Mekanik duyuların alınmasını sağlayan farklı

Detaylı

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre

Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre Öğrenme nedir? Büyüme ve yaşa atfedilmeyecek yaşantılar sonucunda davranış ve tutumlarda meydana gelen nispeten kalıcı etkisi uzun süre değişimlerdir. Öğrenmede değişen ne???? İnsan ve hayvan arasında

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ GELİŞİM PSİKOLOJİSİ Yaşa bağlı organizmadaki değişimleri inceler Çocuk psikolojisi Ergen Psikolojisi Yetişkin Psikolojisi Deneysel Psikoloji Temel psikolojik süreçler

Detaylı

PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER

PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER Problem, bir bulmacadan, uygun bir faaliyet kararını gerektiren bir soruna kadar çok geniş bir spektruma sahip olan kavramdır. En geniş anlamıyla hali hazırda var olan

Detaylı

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ Demografik ve Sosyal Özellikler Cinsiyet: Erkeklerde kızlara göre daha sıklıkla görülmektedir. Etnik özellikler: Bazı etnik gruplara ait çocukların zihinsel yetersizlik

Detaylı