HAFTAYA BAKIŞ 07 MAYIS 2014 ERDOĞAN TOPRAK CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI. TÜRKİYE ve DÜNYA GÜNDEMİ

Transkript

1 HAFTAYA BAKIŞ 07 MAYIS 2014 TÜRKİYE ve DÜNYA GÜNDEMİ

2 HAFTAYA BAKIŞ 07 MAYIS 2014 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ ANA BAŞLIKLAR AKP NİN KÖŞK PLANI NIN NE OLDUĞU, YOLSUZLUK SORUŞTURMALARI İLE İLGİLİ TBMM GÖRÜŞMELERİ SIRASINDA AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ TARAFINDAN İTİRAF EDİLDİ. NURETTİN CANİKLİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DEVREYE GİRECEĞİNİ, CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİNİN BAŞBAKANDAN FAZLA OLDUĞUNU VE BUNLARI KULLANACAĞINI, ANAYASA UYARINCA CUMHURBAŞKANININ YÜRÜTMENİN BAŞI OLDUĞUNU SÖYLEDİ. MİT YASASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLE MİT MÜSTEŞARI BAŞBAKANLIĞA BAĞLI OLDUĞU HALDE, HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMASINA ONAY VERME YETKİSİ CUMHURBAŞKANINA VERİLDİ. YANİ BİR ANLAMDA PLANLANAN BU SİSTEMİN ALTYAPISININ HAZIRLANMASI KONUSUNDA YASAL ZEMİN YARATMAK İÇİN İLK ADIM ATILMIŞ OLDU. BİR HAFTA ÖNCESİNE KADAR KENDİ TÜZÜĞÜNDE 3 DÖNEM SINIRLAMASINI KALDIRMAYI, DAR VEYA DARALTILMIŞ BÖLGE SEÇİM SİSTEMİNE GEÇMEYİ TARTIŞMA GÜNDEMİNE GETİREN AKP YÖNETİMİ VE BAŞBAKAN BİRDEN BİRE BU DÜŞÜNCELERİNDEN ÇARK ETTİLER. HER İKİ YAKLAŞIMI DA RAFA KALDIRDILAR. ERDOĞAN I KÖŞKE ÇIKARTMA VE GİZLİ BAŞKANLIK SİSTEMİ NE GEÇME STRATEJİSİ GÜNDEMDE! HÜKÜMET BU PLANLARINI HAYATA GEÇİRMEK VE KAMUOYUNU BU YÖNDE OLUŞTURMAK İÇİN MEDYAYI ALABİLDİĞİNE KULLANMAKTADIR. DIŞİŞLERİ BAKANININ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ RAPORUNU ALGI OPERASYONU OLARAK NİTELEMESİNE ABD NİN VERDİĞİ SERT YANIT, HÜKÜMETİN İTİBAR EROZYONUNUN VARDIĞI SON NOKTAYI GÖSTERMEKTEDİR. 07 MAYIS

3 BAŞBAKAN FACEBOOK TAN, TWİTTER DAN, YOUTUBE DAN, KISACA SOSYAL MEDYADAN RAHATSIZLIK DUYUYOR AMA AKP TARAFINDAN OLUŞTURULAN AKP TROLLERİ YALAN HABER YAYMA, OLAYLARI ÇARPITMA, KAMUOYUNU YALAN-YANLIŞ YÖNLENDİRME KONUSUNDA SOSYAL MEDYAYI EN YAYGIN BİÇİMDE KULLANIYORLAR. AKP TROLLERİ, HİTLER İN PROPAGANDA BAKANI GOEBBELS İN BİLE AKLINA GELMEYEN ALGI OPERASYONLARINI, BEYİN YIKAMAYI, YALAN HABERLERLE KORKU-PANİK YAYMAYI GERÇEKLEŞTİRİYOR. GÜNEY KOMŞUMUZ IRAK TA 30 NİSAN DA PARLAMENTO SEÇİMLERİ YAPILDI. YÜZLERCE KİŞİNİN BOMBALI SALDIRILARDA YAŞAMINI YİTİRDİĞİ SEÇİM KAMPANYALARI ARDINDAN OY VERME İŞLEMİ TAMAMLANDI VE ŞİMDİ SONUÇLARIN İLANI BEKLENİYOR. BÜYÜK OLASILIKLA ORTAYA YİNE BİR KOALİSYON ÇIKACAK. VAHİM OLAN IRAK TA ETNİK VE MEZHEP TEMELİNDEKİ AYRIŞMA VE DÜŞMANLIĞIN İYİCE KESKİNLEŞMİŞ OLMASI VE BUNUN ÜLKE SİYASETİNE DE YÖN VERECEK DÜZEYDE RİSKLİ VE TEHLİKELİ BİR BOYUTA ULAŞMIŞ OLMASI. SUUD AİLESİNİN ÖNDE GELEN ÜYESİ VE CIA-SUUDİ İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ ARASINDAKİ KÖPRÜYÜ OLUŞTURAN CİHATÇILARIN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ, PRENS BENDER BİN SULTAN IN GÖREVDEN ALINMASI, SUUDİ ARABİSTAN IN SURİYE POLİTİKASINDA BÜYÜK DEĞİŞİM VE CİHATÇILARA VERİLEN DESTEK KONUSUNDA GERİ ÇEKİLME ŞEKLİNDE DEĞERLENDİRİLMELİDİR! UKRAYNA DA KRİZ VE İÇ SAVAŞ İHTİMALİ EN ÜST DÜZEYE ULAŞTI. UKRAYNA ORDUSU NUN ÜLKENİN DOĞUSUNDAKİ KENTLERDE SOKAKLARI VE KAMU BİNALARINI İŞGAL EDEN RUSYA YANLILARINA KARŞI BAŞLATTIĞI OPERASYONLARDA ÇOK SAYIDA KİŞİ ÖLDÜ. ABD VE RUSYA KARŞILIKLI SUÇLAMALARINA DEVAM EDİYOR. 07 MAYIS

4 KIBRIS TA MÜZAKERELER BM GÖZETİMİNDE YENİDEN BAŞLADI. DÜNDEN İTİBAREN BAŞLAYAN MÜZAKERELERDE YAPICI OLUNMASI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NİN VE KIBRIS TÜRK HALKININ DÜNYAYA ULAŞACAĞI YOLUN AÇILMASI BAKIMINDAN HAYATİ ÖNEMDE. KKTC DE RUMLARDAN KALAN BİRÇOK ARAZİYE İNŞAAT YAPILMIŞ DURUMDA. BU NEDENLE MÜLKİYET MESELESİ SON DERECE KARMAŞIK ZEMİNE OTURMUŞ DURUMDA. RUMLARIN İSTEDİĞİ MAL İADESİ GERÇEKÇİ BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR. MISIR DA BU AY YAPILACAK SEÇİMLERDE DARBEYLE MURSİ Yİ DEVİREN GENERAL ABDULFETTAH EL SİSİ EN GÜÇLÜ ADAY OLARAK GÖRÜNÜYOR. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI VE MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI NDAN İSTİFA EDEREK ADAY OLAN SİSİ, SEÇİLMESİ DURUMUNDA ÜLKEYİ ŞERİATÇILARDAN VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER DEN TEMİZLEYECEĞİNİ VAAT EDİYOR. MISIR DA DARBE SONRASINDA ÜLKEDEKİ İHALELERİN ÇOĞUNU MISIR ORDUSU NA BAĞLI ŞİRKETLERİN ALDIĞI, KISACA HALK YOKSULLAŞIRKEN ORDUNUN ZENGİNLEŞTİĞİ DİLE GETİRİLİYOR. SURİYE DE ESAD A BAĞLI GÜÇLER İSYANCILARIN EN GÜÇLÜ OLDUĞU HUMUS U GERİ ALARAK BÜYÜK BİR ASKERİ BAŞARI VE MORAL DESTEK ELDE ETTİ. DİĞER YANDAN 3 HAZİRAN DA YAPILACAĞI AÇIKLANAN DEVLET BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE İSE ESAD 2 RAKİPLE DAHA YARIŞACAK. SURİYE DEKİ SEÇİMLER ÖNCESİNDE ESAD A BAĞLI ORDUNUN BÜYÜK BİR KARŞI SALDIRIYLA, ETKİNLİK ALANINI GENİŞLETMESİ BEKLENİYOR. 07 MAYIS

5 TMSF ELİYLE YENİ BİR SERVET AKTARIMI VE ZENGİNLEŞTİRME OPERASYONU GEÇEN HAFTA BMC NİN SATIŞIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ. İLAN EDİLEN MUHAMMEN BEDELİNİN DE 200 MİLYON LİRAYI AŞAN TUTARDA ALTINDA BİR FİYATLA BAŞBAKANA YAKINLIĞI İLE BİLİNEN ETHEM SANCAK A SATILDI! SATIŞI GERÇEKLEŞTİRİLEN BMC NİN SADECE BORNOVA DAKİ ARAZİSİNİN GETİRECEĞİ RANT, SATIŞ FİYATININ 2-3 KATINA ULAŞIYOR. BU SATIŞIN KESİNLİKLE İPTALİ VE TAM REKABETÇİ KOŞULLARDA İHALENİN YENİLENMESİ GEREKİR. OTOMOTİV SEKTÖRÜ HIZLA KRİZE DOĞRU GİDİYOR. NİSAN SONU İTİBARIYLA OTOMOBİL SATIŞLARI, GEÇEN YILIN DÖRT AYLIK DÖNEMİNE GÖRE YÜZDE 25,5 DÜŞTÜ. BÖYLESİNE KESKİN BİR DÜŞÜŞÜ HİÇBİR SEKTÖR KALDIRAMAZ. BAZI ÜRETİCİLER, ŞİMDİDEN, ÜRETİME ARA VERMEYİ GÜNDEMLERİNE ALMIŞ DURUMDALAR. MERKEZ BANKASI BAŞKANI NIN GEÇEN HAFTA ENFLASYONUN MAYIS AYINDA ZİRVE YAPACAĞINI SÖYLEMESİNİN KAMUOYUNU YÜKSEK ORANLI ENFLASYON ARTIŞLARINA HAZIRLAMA AMAÇLI OLDUĞUNU GEÇEN HAFTA ÖNE SÜRMÜŞTÜM. BU HAFTA TÜİK İN AÇIKLADIĞI NİSAN AYI ENFLASYON VERİLERİ BU TEZİMİ DOĞRULADI. IMF VE DÜNYA BANKASI NIN TÜRKİYE EKONOMİSİYLE İLGİLİ BEKLENTİ VE ÖNGÖRÜLERİNİ GEÇEN HAFTA PAYLAŞMIŞTIM. HER İKİ KURULUŞ DA NEGATİF BİR BEKLENTİYİ DİLLENDİRİYORLARDI. ŞİMDİ KURUMLAR ARASINA, OECD DE KATILDI VE BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ AŞAĞI ÇEKTİĞİNİ, RİSKLERİN ARTTIĞINI AÇIKLADI. 07 MAYIS

6 HÜKÜMET 2012 BAŞINDA YÜRÜRLÜĞE KOYDUĞU ZORUNLU GENEL SAĞLIK SİGORTASI İLE YURTTAŞLARI MİLYARLARCA LİRA BORÇLANDIRDI. ŞİMDİ DE SGK VATANDAŞLARDAN BU BORÇLARI TAHSİL ETMEK İÇİN MİLYONLARCA KİŞİYE HUKUKİ İŞLEM BAŞLATMA HAZIRLIĞINDA! DURDUK YERDE PRİM TAHAKKUK ETTİRİLEN VE BORÇLANDIRILAN, BORCUNU ÖDEMEDİĞİ İÇİNDE FAİZ YÜRÜTÜLENLER AKP NİN BU UYGULAMASI KARŞISINDA ÇARESİZ. VATANDAŞA BORÇ ÇIKARTAN HÜKÜMET, KENDİSİNE YAKIN İŞADAMLARI VE ŞİRKETLERİN İSE YÜZ MİLYONLARCA LİRALIK VERGİ BORCUNU TEK KALEMDE SİLİYOR. VATANDAŞINA BU KADAR EKONOMİK YÜK BİNDİREN HÜKÜMET VE BAŞBAKAN MEYDANLARDA İSE SAĞLIKTA YAPTIKLARI DEVRİMLERDEN, KUYRUKLARI KALDIRDIKLARINDAN DEM VURUYORLAR. YAKINDA ZORUNLU GSS PRİM BORÇLARI MİLYONLARCA KİŞİNİN HAYATINI KARARTAN BÜYÜK VE ÇÖZÜMSÜZ BİR SOSYAL YARAYA DÖNÜŞECEK! 07 MAYIS

7 HAFTAYA BAKIŞ 07 MAYIS 2014 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ DETAYLAR AKP NİN KÖŞK PLANI NIN NE OLDUĞU, YOLSUZLUK SORUŞTURMALARI İLE İLGİLİ TBMM GÖRÜŞMELERİ SIRASINDA AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ TARAFINDAN İTİRAF EDİLDİ. NURETTİN CANİKLİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DEVREYE GİRECEĞİNİ, CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİNİN BAŞBAKANDAN FAZLA OLDUĞUNU VE BUNLARI KULLANACAĞINI, ANAYASA UYARINCA CUMHURBAŞKANININ YÜRÜTMENİN BAŞI OLDUĞUNU SÖYLEDİ. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Başbakan ve Cumhurbaşkanının adaylığına kilitlemeye ve toplumu Seçeneksiz Olduğuna inandırma propagandası yürütmeye çalışan AKP nin bir yandan da Erdoğan ın Köşk e çıkması halinde nasıl bir yönetim modeli uygulayacağını planladığı ortaya çıktı. Pazartesi günü TBMM Genel Kurulu nda yapılan Yolsuzluk ve Rüşvet görüşmeleri sırasında, bizzat AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli bu planı açıkça itiraf etti. Canikli nin ifadeleri, Başbakanın gönlünde yatan Başkanlık sistemini Çankaya ya çıktığı takdirde yasa, anayasa dinlemeksizin hayata geçirmeyi planladığını göstermektedir. TBMM Tutanaklarına göre Nurettin Canikli diyor ki; Son değişiklikle, Cumhurbaşkanı, doğrudan gücün kaynağı olan halktan alacağı yetkiyle, 1982 Anayasası nda verilen yetkileri de sonuna kadar kullanacaktır, kim olursa olsun. Dolayısıyla, fiili olarak icraatın başı, bundan sonra Başbakanlar olmayacak, Cumhurbaşkanları olacak. Genel Başkanların yarışma arenası bundan sonra Başbakanlık değil Cumhurbaşkanlığıdır. Hodri meydan, herkesi bekleriz. 07 MAYIS

8 MİT Yasası nda yapılan değişiklikle MİT Müsteşarı Başbakanlığa bağlı olduğu halde, hakkında soruşturma açılmasına onay verme yetkisi Cumhurbaşkanına verildi. Yani bir anlamda planlanan bu sistemin altyapısının hazırlanması konusunda yasal zemin yaratmak için ilk adım atılmış oldu. Bundan sonra, AKP tarafından pek çok yasada, uygulamada, son sözü söyleme yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesi yönünde değişiklik teklifleri peş peşe gelirse sürpriz sayılmamalı. Yetki aktarımı yöntemiyle, Cumhurbaşkanının icrai yetkileri artırılarak, Canikli nin söylediği icraatın Başı Cumhurbaşkanı, ya da Gizli Başkanlık Sistemini hayata geçirme adımları atılmaya hazırlanılmaktadır. Bu konuda, şimdiden dikkatli olmak, atılacak adımların peşini bırakmamak durumundayız. BUGÜNE KADAR KENDİ TÜZÜĞÜNDE 3 DÖNEM SINIRLAMASINI KALDIRMAYI, DAR VEYA DARALTILMIŞ BÖLGE SEÇİM SİSTEMİNE GEÇMEYİ TARTIŞMA GÜNDEMİNE GETİREN AKP YÖNETİMİ VE BAŞBAKAN BU DÜŞÜNCELERİNDEN ÇARK ETTİLER. HER İKİ YAKLAŞIMI DA RAFA KALDIRDILAR. ERDOĞAN I KÖŞKE ÇIKARTMA VE GİZLİ BAŞKANLIK SİSTEMİ NE GEÇME STRATEJİSİ GÜNDEMDE! Bir başka partinin tüzüğü her ne kadar bizi ilgilendirmese de iktidar partisinin tüzüğünde yer alan 3 dönem milletvekilliği sınırlaması, ülke siyasetinin gündemine sıkça gelmektedir. Başbakan da dahil 70 ten fazla AKP Milletvekili şu anda bu sınırlama nedeniyle 2015 seçimlerinde milletvekili adayı olamayacaktır. Sıkça bu kuralın değiştirilmesi tartışmaları AKP içinde yaşanmakta, kamuoyu gündemini de işgal etmektedir. 07 MAYIS

9 Başbakan kısa süre önce seçim sisteminde de değişiklik düşündüklerini, barajı sıfırlayarak dar bölge ya da daraltılmış bölge seçeneklerinden birisini içeren yasa değişikliğini TBMM gündemine getireceklerini açıklamıştı. Ancak bu iki konuda da AKP yönetimi geçen hafta keskin bir U dönüşü gerçekleştirerek her iki değişikliği de rafa kaldırdığını açıkladı. 3 dönem sınırlamasının devam etmesi, 2015 seçimlerine de mevcut seçim sistemi ile gidilmesi benimsendi. Neden böyle bir sonuç ortaya çıktı? Kanımca her ikisinin de altında Başbakanı Çankaya ya çıkartma, buna ilave olarak da yukarıda aktardığım gibi yetki aktarımı yoluyla icrai güç desteği verilerek Gizli Başkanlık sistemini hayata geçirme planı yatmaktadır. 3 dönem kuralı ile AKP nin kuruluşundan bu yana parti kurucuları arasında yer alan, parti yönetiminde görev üstlenen, 12 yıldan bu yana hemen her kabinede bakanlık verilen isimlerin tamamına yakını 2015 te milletvekili adayı olamayacak dolayısıyla TBMM dışında kalacak. Böylece, ola ki Erdoğan Çankaya ya çıkarsa, AKP içinde, parti yönetiminde, hükümette, Erdoğan a sorun çıkartabilecek, parti içinde etkin, ya da parti tabanında, örgütünde, güç sahibi olması muhtemel bütün isimler devre dışı bırakılmış olacak. Aşağıda emanetçiliği kabul etmiş, yönetilen başbakan-bakan olmayı kabullenecek, Erdoğan ın istediği yasa düzenlemelerini TBMM den geçirecek bir yapı oluşturulacak. Diğer yandan Çankaya ya çıkmayı, anlaşılan kesin gibi değerlendiren Erdoğan, 2015 seçimlerinde de AKP nin milletvekili adaylarını sıfırdan belirleyerek kendisinin kontrolünde ve güdümünde bir AKP dizayn etmeyi yaşama geçirecek. 07 MAYIS

10 Seçim sisteminde değişikliğe gitme düşüncesinden vazgeçme kararının da ardında planlanan bu siyasi stratejiyi riske atma endişesi yatıyor. Çünkü AKP yönetimince gerek kendi içlerinde gerekse farklı kamuoyu araştırma şirketlerince yapılan-yaptırılan oy projeksiyonları, seçim simülasyonlarından kritik ve olası riskler taşıyan bazı sonuçlar çıktığı medyaya da sızmış durumda. Dar bölgede başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere, Akdeniz, Ege, Trakya gibi bölgelerde AKP beklediği sayıda milletvekili çıkartamıyor. Bugünkü milletvekili sayılarının altına iniyor. Bu da 2015 te iktidarını sürdürme olanağını büyük ölçüde negatif etkiliyor. O güne kadar geçecek süreçte gündeme gelebilecek siyasi, ekonomik, dış politikaya yönelik muhtemel bazı gelişmelerde göz önünde tutulduğunda bu risk daha da büyüyor. AKP bu yüzden seçim sistemini değiştirme düşüncesinden geri attı. Ayrıca 2015 seçimlerinde uygulanabilmesi için, 7 Haziran a kadar mutlaka yasalaştırılması gereken seçim sistemi değişikliği, şayet Anayasa Mahkemesi tarafından tümüyle ya da kısmen iptal edilirse bu kez, mevcut düzenlemede yürürlükten kalktığı için, tam anlamıyla bir yasal boşluk ve hukuki kaos ortaya çıkacak! Anayasa Mahkemesi ni artık düşman olarak görmeye başlayan Başbakan ve AKP yönetimi, seçim sistemi değişikliğiyle ilgili düzenlemenin Anayasa Mahkemesi nce büyük olasılıkla iptal edilebileceği endişesini taşıdığı için de bu değişiklik düşüncesinde geri adım atma yoluna gitti. Bütün bu sıraladığım süreçlerin, plan ve stratejilerin, atılan ve atılacak olan adımların arkasında şu ana kadar aktardığım Gizli-Gölge Başkanlık Sistemine geçiş ve Türkiye nin Tek adam yönetimine sokulması hedefi yatmaktadır. 07 MAYIS

11 Cumhurbaşkanlığını, EMANETÇİ-SİLİK BAŞBAKAN modeliyle hükümeti, kıdemlilerin tasfiyesi ile partiyi ve giderek ülkeyi tek başına yönetme hevesi içinde olan Başbakanın hayalini kurduğu sistem budur. Planlaması yapılmaktadır. Hayata geçirilme yolları aranmaktadır. HÜKÜMET BU PLANLARINI HAYATA GEÇİRMEK VE KAMUOYUNU BU YÖNDE OLUŞTURMAK İÇİN MEDYAYI ALABİLDİĞİNE KULLANMAKTADIR. DIŞİŞLERİ BAKANININ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ RAPORUNU ALGI OPERASYONU OLARAK NİTELEMESİNE ABD NİN VERDİĞİ SERT YANIT, HÜKÜMETİN İTİBAR EROZYONUNUN VARDIĞI SON NOKTAYI GÖSTERMEKTEDİR. Her yıl ülkelerin basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House, geçen hafta 1 Mayıs ta yayınladığı 2014 raporunda, Türkiye yi son 15 yıldır ilk kez kısmen özgür ülkeler den medyası özgür olmayan ülkeler kategorisine düşürdü. Gezi Olayları sonrası yaşanan işten atılmalar, sansür ve otosansür uygulamaları, şeffaf olmayan medya sahipliği nedeniyle, puanlamaya tabi kriterler açısından özgürlük karnesi 6 puan daha kötüleşen Türkiye, bir yıl önceye göre, 20 sıra birden gerileyip dünya genelinde 134 üncülüğe indi. Tam üyelik müzakereleri yürüttüğümüz AB nin 28 üyesi yanında, 42 ülkenin yer aldığı Avrupa da da aynı zamanda basını özgür olmayan tek ülke durumuna geldik. Türkiye ile birlikte bu yılki raporda kısmen özgür ülkelerden özgür olmayan ülkeler kategorosine indirilen diğer ülkeler, Libya, Ukrayna ve Zambiya! 1 Ocak-31 Aralık 2013 arası yaşanan gelişmelerin irdelendiği raporda, Türkiye de artarak devam eden basın özgürlüğü sorunlarına dikkat çekiliyor ve şu değerlendirme yapılıyor: 07 MAYIS

12 Basın ve ifade özgürlüğü konusundaki Anayasal garantiler, ceza yasasındaki bazı kısıtlayıcı maddelerle, Terörle Mücadele Yasası tarafından aşındırıldı ve uygulamaya sadece kısmen yansıdı. Gazetecileri Koruma Komitesi nin (CPJ) verilerine göre, Türkiye, 1 Aralık itibarıyla, cezaevindeki 40 gazeteciyle, hapisteki gazeteci sayısı açısından ilk sıraya yükseldi. Çin, İran, Kuzey Kore gibi ülkeleri de hapisteki gazeteci kriteri açısından geride bıraktı. Gezi Parkı protestolarını haber haline getirmeye çalışan gazeteciler işlerini kaybederken, pek çok gazeteci de, Aralık ta ortaya çıkan Başbakan Erdoğan ve yakınlarının dahil olduğu yolsuzluk skandalları gibi hassas konuları yazdıkları için kovuldu. İşten atılmalar, hükümet ve birçok medya patronu arasındaki yakın ilişkiyi ve bunun gazeteciler üzerinde oluşturduğu resmi ya da gayriresmi baskıyı öne çıkardı boyunca, Türkiye, Ukrayna ve Venezuela dahil birçok ülkenin önemli medya kurumlarında gazeteciler, YENİ SAHİPLER tarafından tehdit gördü. Bazı medya satışları, el değiştirmelerde, MEDYA SAHİPLİĞİ işlemleri de şeffaflıktan uzaktı. Özellikle hükümet ve iktidar partisine yakın yeni sahipler, editoryal satırları değiştirdiler ya da sözünü esirgemeyen çalışanları işten çıkardılar. Türkiye de üst düzey işten çıkarmalar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan a sempati duyan Demirören Grubu tarafından yakın dönemde satın alınan Milliyet gazetesinde ve 2011 de Erdoğan ın damadının yönettiği şirkete satılan Sabah ta gerçekleşti. Dünyada en çok tutuklu gazetecinin Türkiye de olduğu hatırlatılan raporda, Medya yöneticileri, hükümeti eleştiren gazetecilerin susturulmaması halinde çeşitli yaptırımlarla tehdit ediliyorlar ifadesine yer verildi. Avrupa nın ötesinde Kırgızistan ve Gürcistan gibi ülkelerde dahi basın özgürlüğü konusunda bazı iyileşmeler yaşanırken, Türkiye bir sene önceye göre kötü puanlarını 6 sayı birden artırarak, en belirgin düşüşün yaşandığı ülkelerin başında geldi. 07 MAYIS

13 Medyası Türkiye den daha özgür bazı ülkeler; Bangladeş, Endonezya, Moğolistan, Uganda, Kenya, Tanzanya, Lübnan, Tunus, Cezayir, Kuveyt, Makedonya, Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Gürcistan, Moldova. Sonuç olarak, Türkiye 100 üzerinden 62 kötü puan alarak, 2013 te basın özgürlüğü konusunda Ermenistan, Ekvator, Libya ve Güney Sudan ile aynı sırayı paylaştı. 197 ülkelik listede sonuncu, 97 kötü puanla Kuzey Kore. Böylece Türkiye, özellikle son üç yıldır basın özgürlüğü konusunda hızla gerilemeye bu sene de devam etmiş oldu de 55 puanla dünya genelinde 117 inci sırada çıkan ve kısmen özgür sayılan Türkiye, 2013 te 56 kötü puanla 120 inciliğe gerilemiş ama ucu ucuna kısmen özgür ülkeler kategorisinde kalmayı başarmıştı raporunda ise 56 kötü puandan 62 ye çıkarak, basını özgür olmayan ülkeler için belirlenen 61 barajını aştı. Freedom House un endeksinde, tarihinde ilk kez özgür olmayan ülke kategorisine düşüp bir önceki yıla göre 20 sıra birden indi. Bu tablo bizim yıllardır bildiğimiz ve hep yinelediğimiz bir gerçeğin, uluslararası saygın ve bağımsız bir kuruluş tarafından da doğrulanması ve dünyaya ilan edilmesi anlamına geliyor. Hükümet yine raporu dış mihraklarla, AKP ye darbe planlarıyla, algı operasyonlarıyla izah etmeye, kamuoyu yaratmaya, dayanak bulmaya çalışıyor. Dışişleri Bakanı nın Bu bir algı operasyonu, Freedom House ın raporunu tanımıyoruz diyerek ABD yönetimini üstü örtülü şekilde işaret etmesine, ABD Dışişleri Bakanlığından verilen yanıt, hükümetin dış dünyada kendi kendini ne kadar itibarsız hallere düşürdüğünün de vardığı son zirve noktası. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Marie Harf, gazetecilerin Davutoğlu nun sözleriyle ilgili olarak yönelttiği; Washington da Türkiye ye yönelik bir algı operasyonu var mı sorusuna; 07 MAYIS

14 Kesinlikle hayır. Kesinlikle hayır, nokta! Freedom House ın basın özgürlüğü raporu, basın özgürlüğünün son on yılda dibe vurduğunu gösteriyor. Bu salonda, basın özgürlüğüne gelen kısıtlamalar konusunda çok konuştuk. Rusya da olsun, Venezüella da olsun, ya da Twitter ve Youtube ile ilgili yasaklar ve kısıtlamalar konusunda Türkiye de olsun. Bu konunun önemli olduğuna inanıyoruz, bu da çok açık. Raporda yer alan tespit, öneri ve analizlerle önemli ölçüde aynı fikirdeyiz. Türkiye de basın özgürlüğü konusundaki kaygılarımızı Türk yetkililere de ilettik. Sosyal medya sitelerinin açılması konusunda bunu uyarıları yapmayı, kaygılarımızı iletmeyi de sürdüreceğiz yanıtını veriyor. Başka ne diyecekler? Diplomatik dille bir ülkenin dışişleri sözcüsünün söyleyebileceği en ağır ifadeler bunlardır. Dışişleri Bakanı, bunları ne kadar algıladı, anladı asıl sorgulanması gereken kanımca budur. Artık bırakın bizlerin, muhalefet partilerinin eleştirilerini, açıklamalarını yayınlamayı, Cumhurbaşkanının sözlerine bile Başbakanı kızdırmayalım endişesiyle sansür uyguladıklarını itiraf eden bir Hükümet medyası var ortada. Sansür baskısının vardığı olağanüstü boyutlar karşısında istifa eden Star Gazetesi Yazı işleri Müdürü Doğan Ertuğrul un yaptığı açıklamalar, AKP yanlısı medyanın bile artık bu baskılardan bunaldığını ortaya koydu! 07 MAYIS

15 BAŞBAKAN FACEBOOK TAN, TWİTTER DAN, YOUTUBE DAN, KISACA SOSYAL MEDYADAN RAHATSIZLIK DUYUYOR AMA AKP TARAFINDAN OLUŞTURULAN AKP TROLLERİ YALAN HABER YAYMA, OLAYLARI ÇARPITMA, KAMUOYUNU YALAN-YANLIŞ YÖNLENDİRME KONUSUNDA SOSYAL MEDYAYI EN YAYGIN BİÇİMDE KULLANIYORLAR. AKP Trolleri, Hitler in Propaganda Bakanı Goebbels in bile aklına gelmeyen algı operasyonlarını, beyin yıkamayı, yalan haberlerle korku-panik yaymayı gerçekleştiriyor! Başbakan Gezi olayları sırasında baş belası olarak nitelendirdiği twitter ve diğer sosyal medya mecralarını gerçekte en yaygın ve yoğun olarak kullanıyor. Kendisi olmasa da AKP Genel Merkezi nin yerel seçimler öncesinde oluşturduğu ve 6 bin kişinin görevlendirildiği twitter yapılanmasında, bu sayı şimdi bine çıkartıldı. Nazi döneminin propaganda bakanlığının ve başındaki Goebbels in yöntemlerini aratacak, yol ve yöntemlerle, sosyal medya saldırısı, taciz ve korkutma politikası uyguluyorlar. AKP nin bu twitter trollerinden herkes yakınıyor! Çünkü yalan haber ve fotoğraflarla kamuoyu oluşturuyorlar. Tanınmış siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, bilim adamları adına sahte hesaplar oluşturup, yönlendirme yapıyorlar. Beğenmedikleri hesap sahiplerine twitt atıp, saldırı düzenleyip, tehdit ediyorlar, yıldırma politikası uyguluyorlar. 1 Mayıs olaylarında AKP trolleri ve medyası İstanbul da Taksim e çıkmak isteyen DİSK ve diğer STK üyeleri ile çatışmaya giren gruplara ait olduğunu iddia ettiği iki fotoğraf yayınladı ve bu fotoğrafları milyonlarca kişi paylaştı. Bu fotoğraflardan birinde yüzleri maskeli kişiler Molotof kokteyli hazırlıyorlar. Şişeleri dizmişler, atmaya hazırlanıyorlar. Diğer fotoğrafta ise yine yüzünde kırmızı maske olan bir kişi, elinde demir sopa ile yere düşen polise acımasızca vuruyor. 07 MAYIS

16 Bu fotoğraflar yayınlanıp, yaygınlaştırıldıktan sonra Molotof kokteylli fotoğrafın Ukrayna nın doğusundaki kentlerde yaşanan çatışmalara ait olduğu, polisin dövüldüğü diğer fotoğrafın ise Yunanistan daki ekonomik kriz sırasında, hükümetin aldığı kemer sıkma önlemlerini protesto edenlerle, Yunan polisi arasında 5 yıl önce yaşanan çatışmalara ait olduğu ortaya çıktı. Yine 1 Mayıs ile ilgili olarak İşte o Vandallar diye iki şahsın yüzleri buzlanmış fotoğraflarını internette yaydılar. Daha sonra ortaya çıktı ki bu kişilerden birisi çatışmaların yaşandığı bölgede bulunan bir market zincirinde çalışan tezgahtar, diğeri de çatışmaların olduğu bölgedeki bir apartmanın, kapıcısı. Yani iki insanı, hiç ilgisi olmayan kişileri Taksim i yakıp, yıkan Vandallar olarak lanse ettiler! Kısaca, AKP bir yandan sosyal medyayı yasaklama adımları atıyor. Bir yandan da kendi oluşturduğu trollerle sosyal medyayı alabildiğine, sorumsuz ve tehlikeli şekilde kendi amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturmak için kullanıyor. Hükümet sosyal medyada, ifade özgürlüklerine, twitter, youtube a getirdiği yasakları VERGİ VERMİYORLAR, TÜRKİYE DE OFİS AÇSIN VERGİ VERSİNLER diye savunuyor. Oysa ortaya çıkan vergi affı listeleri, uzlaşma kararları, hükümete yakın medya kuruluşlarının, müteahhitlerin, patronların yüzmilyonlarca liralık vergi borcunun tek kalemde silindiğini kanıtladı. Yani Vergi versinler diye yasakladık! bahanesinin komikliğini hepimiz biliyoruz ve Maliye Bakanlığı nın açıkladığı veriler de bu bahanenin gerçek dışı olduğunu gözler önüne seriyor. 07 MAYIS

17 GÜNEY KOMŞUMUZ IRAK TA 30 NİSAN DA PARLAMENTO SEÇİMLERİ YAPILDI. YÜZLERCE KİŞİNİN BOMBALI SALDIRILARDA YAŞAMINI YİTİRDİĞİ SEÇİM KAMPANYALARI ARDINDAN OY VERME İŞLEMİ TAMAMLANDI VE ŞİMDİ SONUÇLARIN İLANI BEKLENİYOR. BÜYÜK OLASILIKLA ORTAYA YİNE BİR KOALİSYON ÇIKACAK. Vahim olan Irak ta etnik ve mezhep temelindeki ayrışma ve düşmanlığın iyice keskinleşmiş olması ve bunun ülke siyasetine de yön verecek düzeyde riskli ve tehlikeli bir boyuta ulaşmış olması! Güney Komşumuz Irak ta 30 Nisan da yapılan Genel Seçimler ülkedeki kaos ve kargaşanın zirveye ulaştığı bir ortamda gerçekleşti. Temennim, seçimlerin sonuçlarının Irak ın istikrarına, ülkenin iç huzur ve barışa kavuşmasına katkı sağlaması. Ancak yakın dönemde böyle bir olasılık çok zayıf görünüyor! Ülkede etnik ve mezhep temelindeki kışkırtmalar sonrası, toplumsal ayrışma, düşmanlıklar öyle bir düzeye ulaşmış durumdaki, bir mezhep savaşı ya da Kuzey Irak ile Maliki Yönetimi arasında bir etnik savaş riski giderek büyüyor. Özellikle seçimler öncesinde ve sırasında, Irak ta mezhep savaşı en üst noktasına ulaştı. Ülke, bölgesel güçler arasındaki iktidar mücadelesinde bir nevi hedef tahtasına dönüşmüş durumda. Şiilerin güçlü dini lideri, Mukteda Sadr ın siyasi, kültürel ve toplumsal alanda yurtiçinde ve yurtdışında faaliyet gösteren tüm ofislerinin kapatılması kararını açıklaması, kendisinin ve hareketinin siyasi hayattan çekileceğini açıklaması, Irak siyasi hayatında yeni gelişmelerin, dinamiklerin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Başbakan Nuri Maliki için diktatör diyen Sadr, Irak Başbakanı nı ülkedeki tüm gücü elinde toplamak, yolsuzluğa bulaşmak ve halka zulmetmekle suçluyor. 07 MAYIS

18 Seçimlerin ilk sonuçları, Maliki nin kazandığını ve diğer partilerle oluşturulacak bir Şii Koalisyon Hükümeti nin ülkeyi yönetmeye devam edeceğini gösteriyor. Ancak Maliki yi doğrudan İran ın desteklediği düşünülecek olursa da, gerçekte Irak seçimlerinin galibi İran dır ve İran ın Irak taki nüfuzu ve etkinliği giderek artacaktır. ABD nin bundan memnun olması beklenemez. Yeraltındaki Şii Hizbullah Tugayları, Şii mahallelerini korumayı hedeflemiş durumda. El Kaide nin ve bağlı Irak kolu, Irak-Şam İslam Devleti nin (IŞİD) Şii yerleşim bölgelerine düzenledikleri katliam saldırıları her geçen gün artıyor. Sadr ın çekildiğini ve siyasi faaliyetleri bıraktığını açıklamasıyla ülkede siyaset ve güvenlik sahnesinde Şii grup, Asaib Ehl El Hak Partisi ön plana çıktı. Siyasi parti olarak ortaya çıkan El Hak ın yanında, Şii Hizbullah Tugayları varlığı ve gücünün sınırları bilinmeyen, korku salan bir Hayalet örgüt olarak görülüyor. Hizbullah Tugayları nın arkasında İran ın olduğu belirtiliyor. Devrim Muhafızları Ordusu nun da Hizbullah Tugayları na silah, eğitim, malzeme desteği verdiği ifade ediliyor. Suriye deki Şii Esad yönetimine karşı, batılı ülkeler ve Radikal İslamcı Sünni terör örgütleri El kaide, El Nusra, IŞİD tarafından başlatılan iç savaş, doğal olarak Şii ağırlıklı Irak ta da, Lübnan da da etkisini gösteriyor ve bölgesel bir savaşın yayılması ihtimalini de kanımca büyütüyor. Şii ler, Irak taki Sünni terörünü açık bir şekilde Suudi Arabistan ın (Türkiye ve ABD ile birlikte) desteklediğini, bölgedeki diğer Sünni örgütlere de maddi finansman desteği sağladıklarını savunuyorlar. Saddam döneminde, Irak ta, yönetimde, ekonomide, orduda çok etkin olan Sünni Araplar ise Şii Başbakan Nuri El Maliki yi İran ın adamı, kuklası olmakla, siyasi ağırlığını İran ın çıkarları lehinde kullanmakla itham ediyorlar. 07 MAYIS

19 Bu kamplaşma, mezhep temelindeki bu ayrışma ülkeyi hızla kan gölüne çeviriyor, istikrarın yolunu kapatıyor. Ancak Suud ailesinin önde gelen üyesi ve CIA-Suudi İstihbarat Örgütü arasındaki köprüyü oluşturan Suudi İstihbarat şefi, cihatçıların en büyük destekçisi, PRENS BENDER BİN SULTAN IN GÖREVDEN ALINMASI, Suudi Arabistan ın Suriye politikasında büyük değişim ve Cihatçılara verilen destek konusunda geri çekilme şeklinde değerlendirildi. Irak yönetimi ile İran arasında yapılan ve Arap medyasına da sızan milyarlarca dolarlık silah anlaşması ülkedeki Sünnileri daha da tedirgin etmiş durumda. Bu silahların Irak ta Sünnilere karşı kullanılacağı iddiaları gündeme getiriliyor. Maliki nin ABD ile yaptığı yaklaşık 3 milyar dolarlık yeni silah ve askeri malzeme alımı anlaşması da yine Irak ordusunun bu silahlarla Sünnilere karşı operasyonları genişleteceği kaygılarını yeşertiyor. Irak siyaset sahnesinde giderek güç kazanan Şii Asaib Ehl El Hak Partisi nin lideri Şeyh Kays Kazali, batılı medya kuruluşlarına geçtiğimiz günlerde verdiği geniş bir mülakatta şu kritik ifadeleri kullandı: Beğensek de beğenmesek de, iki eksen arasındaki bir savaşın parçasıyız. Bir yanda Irak, İran, Suriye! Diğer yanda, ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan! Hükümetin, Maliki tarafından, Irak taki Sünni terörü organize etmekle itham edilen ve ülkeden kaçmak zorunda kalan, Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi yi sahiplenmesi, Irak Hükümetinin iade talebine yanıt vermemesi, Türkiye nin Irak yönetimi ve çoğunluğu Şii Irak halkı üzerindeki etkisini, güvenilirliğini en alt düzeye indirmiş durumda. 07 MAYIS

20 Irak taki Hizbullah ile kıyaslandığında yeni ortaya çıkan bir Şii Siyasi hareketi olan Asaib Ehl El Hak 2010 yılında Maliki hükümeti ile yaptığı anlaşma ardından legal siyasi hareket konumuna geldi ve ülke siyasetinde etkinliğini hızla arttırdı. Rehin aldıkları İngiliz vatandaşı Peter Moor u serbest bırakmak için hükümetle yaptıkları anlaşma sonrasında da Irak siyasetinde ve Irak ordusunda etkinliğini artırdı. Asaib Ehl El Hak, Maliki ile yaptığı bu rehine bırakma anlaşması karşılığında, binlerce üyesinin Irak ordusuna alınmasını sağladı. Orduya katılan El Hak üyeleri, doğrudan Başbakan Maliki ye bağlı Altın Tugaylar adıyla örgütlenen ayrı ve ayrıcalıklı bir birim oldular. Altın Tugaylar, şu anda Irak ın en güçlü askeri yapısı olarak da öne çıkıyor. Hem siyasette hem de orduda etkinliğini arttıran El Hak, Maliki nin de en büyük siyasi ve askeri müttefiki olarak yakın dönemde Irak siyasetinde dikkate alınması gereken bir unsur, bir güç olacak. Hizbullah Tugayları gibi Altın Tugaylar da İran ın her türlü, askeri, finansal, silah desteğine sahip. Maliki nin İran ve ABD ile ardından da çek Cumhuriyeti ve Rusya ile yaptığı dev silah anlaşmalarının daha da güçlendirdiği belirtilen Altın Tugaylar ve siyasi kolu El Hak Partisi, seçimler sonrası Irak Parlamentosu nda da güçlü bir grup oluşturdu. Liderleri Şeyh Kays Kazali nin açıklamalarına bakılırsa da Maliki ye paralel olarak Türkiye nin ve Başbakan Erdoğan ın Irak ın dostu olmadığını düşünüyorlar. 07 MAYIS

21 UKRAYNA DA KRİZ VE İÇ SAVAŞ İHTİMALİ EN ÜST DÜZEYE ULAŞTI. UKRAYNA ORDUSU NUN ÜLKENİN DOĞUSUNDAKİ KENTLERDE SOKAKLARI VE KAMU BİNALARINI İŞGAL EDEN RUSYA YANLILARINA KARŞI BAŞLATTIĞI OPERASYONLARDA ÇOK SAYIDA KİŞİ ÖLDÜ. ABD VE RUSYA KARŞILIKLI SUÇLAMALARINA DEVAM EDİYOR. Almanya yeniden Cenevre de bir araya gelinmesi için taraflara çağrıda bulundu. Ukrayna da Ocak ayında başkent Kiev de başlayan ve Viktor Yanukoviç in devlet başkanlığından indirilmesiyle sonuçlanan olaylar, ülkenin doğusundaki kentlerde Rusya yanlılarının ayaklanmasıyla bir iç savaş görüntüsüne dönüştü. Rusya nın referandumla Kırım ı ilhak etmesi sonrasında doğudaki Harkov, Odessa, Sloviansk gibi büyük kentlerde Rusya yanlısı silahlı gruplar ayaklanarak, Rusya ya katılmak için referandum yapılması talebiyle, kamu binalarını, karakolları işgal etmişlerdi. ABD ve batılı ülkeler Ukrayna nın doğusunu Rusya nın karıştırdığını öne sürerken, Rusya ise batılı ülkeleri Ukrayna da daha önce yaptıkları gibi bir renkli devrim tezgâhlamaya çalışmakla çalışıyor. Hatırlayacağınız gibi George Soros un Açık Toplum Enstitüsü nün desteklediği sokak hareketleriyle, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde Turuncu Devrim eylemleri başlatılmış yönetimler devrilmişti. Geçen ay Cenevre de yapılan müzakerelerde, taraflar silahlı grupların silahsızlandırılması konusunda anlaşmışlardı ve Rusya da Rusya yanlısı gruplara silahlarını bırakma çağrısı yapmıştı. Ancak gruplar bu çağrıları reddederken, Kiev Yönetimi Doğu ya askeri birlikler sevk etti ve operasyonların başlatılması talimatını verdi. Bir haftadan bu yana şiddetlenen çatışmalarda şu ana kadar 50 dolayında asker, polis ve sivil yaşamını yitirdi. 07 MAYIS

22 Rusya, Kiev yönetimine askeri operasyonlara son verme çağrısı yaparken, ABD ve AB ise Rusya yı ambargo ve yaptırımlarla köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Rusya yı G8 üyeliğinden çıkartarak, G7 olarak toplanan gelişmiş ülkeler, Rusya ya yaptırımları genişletme kararı almıştı. Rusya bu yaptırımlara şimdilik karşılık vermeyeceğini açıkladı ancak gerilim de iyice tırmanıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı, Ukrayna daki yurttaşlarına ülkeden çıkma çağrısı yaptı. Giderek sorun kilitlenmeye doğru gidiyor. Almanya yeniden bir Cenevre toplantısı yapılması için tüm taraflara bulundu ama henüz somut bir sonuç ortada yok. 25 Mayıs taki devlet başkanlığı seçimlerine kadar da ülkede asayişin sağlanması ihtimali zayıf görünüyor. Doğudaki kentlerde Ukrayna ordusunun operasyonlarına karşı Rusya yanlıları önlem almaya çalışırken, Sloviansk ve Odessa da halk evlerini sokaklara barikatlar kurarak korumaya hazırlanıyor. Ukrayna da savaş olasılığının artması Avrupa ülkelerinde de savaş endişesini, çatışmaların doğu Avrupa ya sıçraması kaygısını ciddi biçimde gündeme getirmiş durumda. Ayrıca savaşın sıçraması kaygıları, ekonomilerin krize girmesi endişesiyle birlikte büyüyor. Avrupa da İkinci Dünya Savaşı ndan sonra üzerinde en çok hassasiyet gösterilen sınırların değişmemesi, artık savaşla sınırların değişmeyeceği tezlerini de tartışmalı hale getirdi. AB liderleri kendileri inisiyatif geliştiremedikleri için ABD nin peşine takılmak, onun belirlediği stratejiyi uygulamak durumunda kaldılar. Rusya ile olan enerji başta olmak üzere ekonomik bağımlılık nedeniyle de ikilemde kaldılar. AB liderleri olayları yönlendiremedikleri gibi, gelişmeler onları yörüngesine aldı ve yönlendiriyor. 07 MAYIS

23 Yaptırım olarak gündeme getirilen Rus varlıklarını dondurma, Rusya vatandaşlarına vize tartışmaları beklenen sonuçları yaratmakta uzak kaldı. Kiev de işbaşına gelen ve ABD ile AB nin de desteklediği yönetimin, ülkeyi yönetemediği, acze düştüğü, silaha başvurmak zorunda kaldığını gören batılı liderler, şimdi savaşın kendi sınırlarına taşması paniğindeler. ABD ve AB nin sürekli olarak yinelediği ciddi sonuçları olur uyarıları da Rusya ve Putin üzerinde pek etkili olmadı. Hatta yapılan kamuoyu yoklamaları, Rusya da Putin e halk desteğinin yüzde 80 ler düzeyine ulaştığını gösteriyor. Avrupa'nın olayları etkilemek için sadece bir kartı vardı. O da geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar. Ancak Alman Odalar Birliği, sanayici ve işadamları bunun felaket olacağı görüşüyle, Başbakan Merkel üzerinde baskı yaptılar ve başarılı da oldular 'den fazla Alman şirketi Rusya'da iş yapıyor. Milyarlarca dolarlık, euroluk kazanlar söz konusu. İşadamları bu nedenle Rusya ya karşı daha sert ekonomik yaptırımlara sert biçimde ve doğrudan karşı çıkıyorlar. Euro bölgesinde, krizden yeni çıkmaya hazırlanan İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi ülkeler, AB nin alması muhtemel bir ekonomik yaptırım kararına, yaptırımların genişletilmesine hem hazır hem de istekli değiller. Giderek artan savaş riski de bu çekimserliği daha da büyütüyor. AB nin politikaları açısından kilit ülke Almanya! Almanya nın bütün bu riskleri değerlendirerek hareket etmesini beklemek doğru olur. Son olarak Almanya nın yeniden bir Cenevre toplantısı gerçekleştirilmesindeki ısrarını da bu çerçevede değerlendiriyorum. Çünkü gelinen noktada, somut olarak görünen gerçek, Avrupa nın sınırlarında yeni ve yaygın bir savaş olasılığı ile ciddi bir ekonomik çöküşün yaşanması riskinin büyümesidir. 07 MAYIS

24 KIBRIS TA MÜZAKERELER BM GÖZETİMİNDE YENİDEN BAŞLADI. DÜNDEN İTİBAREN BAŞLAYAN MÜZAKERELERDE YAPICI OLUNMASI KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NİN VE KIBRIS TÜRK HALKININ DÜNYAYA ULAŞACAĞI YOLUN AÇILMASI BAKIMINDAN HAYATİ ÖNEMDE. Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerinde dün yeniden başlayan görüşmelerle kritik önemde bir aşamaya gelindi. İki taraf, mülkiyet başlığını müzakere etmeye başladılar. Ancak daha önce de AİHM ne açılan davalar, tazminat taleplerinin gündeme gelmesiyle, taraflar arasındaki keskin görüş ayrılıkları, müzakerelerin çıkmaza girebileceği iddialarına yol açıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Jeffrey Feltman ı müzakereler nedeniyle temsilci olarak adaya gönderdi. BM Genel Sekreteri nin temsilcisi Feltman da iki tarafın mülkiyet konusundaki tezlerinin birbirinden çok uzak ve farklı unsurlar içermesi nedeniyle görüşmelerin kesilmesinden endişe ettiğini söylüyor. Feltman, tarafları az da olsa birbirine yaklaştırmak ve sürecin çıkmaza girmesini önlemek amacıyla Kıbrıs a geldiğini belirtiyor. Mülkiyet konusundaki pazarlıklar, yapılan açıklamalara bakılırsa, öncelikli kriterlerin belirlenmesinin ardından başlayacak. Kriterlerin tazminat, takas ve iade şeklinde olacağı, Rum tarafının tazminat ve takastan ziyade malların iadesini istediği dile getiriliyor. Aradan geçen bu kadar yıldan sonra 1974 teki malların iadesini talep etmek, kanımca daha baştan bu süreci çözümsüzlüğe terk etmek gayretidir. 07 MAYIS

25 Rumlar 1974 ten sonra Türk tarafında kalan taşınmaz malları geri istiyor ancak KKTC, aradan 40 yıl geçtiğini ve Rumlardan devreden taşınmazlarda oturan Kıbrıslı Türklerin yerinden edilemeyeceğini savunuyor ve bu da doğru ve gerçekçi bir tavırdır. KKTC de Rumlardan kalan birçok araziye inşaat yapılmış durumda. Bu nedenle mülkiyet meselesi son derece karmaşık zemine oturmuş durumda. Rumların istediği mal iadesi gerçekçi bir yaklaşım değildir. Rumlar mülkiyet başlığının toprak başlığıyla da ilişkili olduğunu savunurken Türk tarafı ortaya yeni bir haritanın çıkacağı toprak konusundaki al-ver sürecinin müzakerelerin son aşamasına bırakılmasını istiyor. Masaya oturan Rum ve Türk tarafları arasındaki görüş karşıtlıkları, sadece mülkiyetle sınırlı değil, toprak ve güvenlik konularında da arada uçurumlar var. BM Genel Sekreteri ve adaya gönderdiği özel temsilci, bu durumun müzakerelerin bir sonraki aşaması için ciddi tehlike oluşturduğu kaygısını taşıyorlar! Mülkiyet başlığının açılmasıyla, Mayıs-Temmuz arası 3 aylık müzakere dönemi çok kritik geçecek. Nedenine gelince, geride kalan 3 ayda iki taraf arasında hemen hiçbir konuda yakınlaşma sağlanabilmiş değil. Bu da gelecek üç ayı oldukça kritik bir hale getiriyor. Bu dönemde karşılıklı taleplerde, tezlerde bir yakınlaşma, karşılıklı ödünler sağlanamazsa tüm anlaşma süreci riske girebilir. 07 MAYIS

26 MISIR DA BU AY YAPILACAK SEÇİMLERDE DARBEYLE MURSİ Yİ DEVİREN GENERAL ABDULFETTAH EL SİSİ EN GÜÇLÜ ADAY OLARAK GÖRÜNÜYOR. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI VE MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI NDAN İSTİFA EDEREK ADAY OLAN SİSİ, SEÇİLMESİ DURUMUNDA ÜLKEYİ ŞERİATÇILARDAN VE MÜSLÜMAN KARDEŞLER DEN TEMİZLEYECEĞİNİ VAAT EDİYOR. Bu arada darbe sonrasında ülkedeki ihalelerin çoğunu Mısır Ordusu na bağlı şirketlerin aldığı, kısaca halk yoksullaşırken Ordunun zenginleştiği dile getiriliyor. Mısır'da Mayıs ta devlet başkanlığı seçimleri yapılacak. Darbeden sonra devlet başkanlığına adaylık sinyalleri veren General Sisi şu anda en güçlü başkan adayı olarak görünüyor. Seçilmesi durumunda iki dönem üst üste bu görevi yürüteceğine kesin gözüyle bakılan Sisi ile bozulan Türkiye-Mısır ilişkilerinin kısa sürede düzelemeyeceğini de bugünden öngörebiliriz. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken, en güçlü aday olarak gösterilen eski Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi seçim kampanyasında oldukça sert siyasi mesajlar vermeye başladı. Sisi, Mısır halkına "Seçimi kazanırsam Müslüman Kardeşler artık var olmayacak" mesajını verdi. Hatırlarsanız darbeden sonra atanan geçici yönetim Müslüman Kardeşler i yasaklamış ve terör örgütü olarak ilan etmişti. Müslüman Kardeşler i yine terör örgütü olarak ilan edilen Hamas ile işbirliği yapmakla suçlayan Sisi yönetimi Muhammed Mursi yi de vatana ihanet, terör örgütü liderliği, casusluk, rüşvet ve yolsuzluk gibi suçlamalarla itham ediyor. Müslüman Kardeşler yasaklandıktan sonra bildiğini gibi ülke çapında başlatılan operasyonlarla örgütün pek çok üyesi ve üst düzey yöneticileri tutuklandı. 07 MAYIS

27 Mahkemeler arka arkaya kitlesel idam kararları verdi ve bu da uluslararası alanda tepki çekti. Sisi yönetiminin yüzlerce kişiyi idam edeceğini sanmıyorum. Ancak devlet başkanı olduğu takdirde Müslüman Kardeşler e yönelik tavrın daha da sertleşeceğini açıklamalardan anlıyoruz. Temmuz 2013'te seçimle başa gelen ilk Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yi görevden alan ve askeri idarenin de başına geçen Sisi, Müslüman Kardeşler hareketini iktidardan uzaklaştırırken herhangi bir siyasi emeli olmadığını savunuyor ve "Ülkenin içinde ve dışında artan tehditler nedeniyle" Cumhurbaşkanlığı'na aday olmaya karar verdiğini söylüyor. Sisi, "Bu ülkenin insanlarını ve geleceğini korumak için kim bir adım öne çıkabilecek durumdaysa o kişi gerekeni yapmalıydı" diyor Mayıs tarihlerinde düzenlenecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde SİSİ en güçlü aday. SİSİ nin seçimi kazanması durumunda, 1950'lerde Kral Faruk u darbeyle devirerek yönetime el koyan General Cemal Abdül Nasır dan bu yana süregelen asker kökenli Cumhurbaşkanı geleneği değişmemiş olacak. Mısır da tıpkı Türkiye gibi askeri yönetimin iş başına gelmesinden sonra medya ve muhalefet üzerinde baskıların arttığı gerekçesiyle Freedom House tarafından kısmen özgür ülkeler kategorisinde özgür olmayan ülkeler kategorisine düşürüldü. İnsan hakları örgütleri, askeri idarenin ülkede insan hakları ihlallerini en üst düzeye taşıdığını raporlarına yansıtıyorlar! Mursi'nin iktidardan uzaklaştırılmasından bu yana Mısır'da yaşanan çatışmalarda binin üzerinde kişi hayatını kaybetti. Ancak bir başka boyutu da sizlerle paylaşmak isterim. Mısır da ordu aynı zamanda en büyük ekonomik güç! 07 MAYIS

28 Mısır ın savunma bütçesi gizli. Yani bütçeden orduya ayrılan pay açıklanmıyor. Ne kadar para aktarıldığını kimse bilmiyor. Mısır Genelkurmay Başkanı aynı zamanda hükümetlerde Savunma Bakanı olarak görev alıyor ve gizli savunma bütçesinin harcanması, kontrolü tümüyle onun inisiyatifinde! Yıllardan bu yana bu böyle. Mısır ordusundaki generallerin yönetim kurulu başkanlıklarını yürüttüğü çok sayıda ordu şirketi, ekonominin hemen her alanında faaliyet gösteriyor. Turizmden, tatil köylerine, gıda üretiminden makarnaya, mobilyaya, televizyon ve elektronikten, gemi inşasına, petrol arama, üretim ve rafinerilerine, inşaat ve altyapı şirketlerine kadar Mısır Ordusuna bağlı şirketler her alanda faal. Ülkedeki özel hastanelerin büyük bölümü de Mısır Ordu şirketleri tarafından işletiliyor. Tarımsal arazilerin ve Nil nehri kıyısındaki verimli tarım topraklarının büyük bölümü de ordunun. Generaller neredeyse ülkenin en zenginleri arasında. Ordu şirketleri aynı zamanda her türlü vergiden muaf! Mursi nin darbeyle devrilmesinden sonra devlet başkanlığına atanan Anayasa Mahkemesi Başkanı Adli Mansu çıkarttığı bir kararname ile de ülkedeki altyapı, inşaat vb. işler için ihale açılması zorunluluğunu kaldırdı. İdareye ihaleleri doğrudan dilediği şirketlere verme olanağını getirdi. O nedenle Mısır Ordusu na bağlı şirketlerin Sisi döneminde ülkedeki en büyük dev ihaleleri arka arkaya aldıkları kaydediliyor. Ordu şirketlerinin rekabet gücü, düzeyde. vergiden muaf oldukları için en üst Devlet teşviklerinden kolayca yararlanabiliyor ve erler aynı zamanda ordu şirketlerinde ucuz işgücü olarak çalıştırılıyor. 07 MAYIS

29 Mısır Ordu İnşaat Şirketi son olarak bir ay önce Birleşik Arap Emirlikleri nin (BAE) Arabtec şirketiyle ortaklaşa ülkenin en büyük altyapı ve ulaşım projelerini 40 milyar dolara almış durumda. Enerji projelerinde de Körfez Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile Ordu şirketleri konsorsiyum kurarak projeleri üstlenmiş durumdalar. Rusya ile yapılan 4 milyar dolarlık son silah alımı, savunma endüstrisi kurulması, İskenderiye de teknokent kurulması vb. anlaşmaların da finansmanını Suudi Arabistan hibe etmişti. Yabancı şirketler ve Mısırlı büyük özel sektör şirketleri de hem kazançlarının garantisi, hem de siyasi istikrarla kâr artışı için Ordu şirketleriyle işbirliği yapmayı tercih ediyorlar. Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt, Dubai gibi zengin Körfez Ülkeleri, aynı zamanda Müslüman Kardeşler i yasakladığı için de Mısır Ordusu na hem ekonomik işbirliği hem de hibe düzeyinde ciddi tutarlarda finansman katkısı sağlıyorlar. Mısır ın önde gelen internet haber portalı Mada Masr'da (madamasr.com) yer alan verilere ve ülkenin önde gelen ekonomist-yorumcularından Şerif Zaazaa nın ekonomik analizlerine göre; Yatırımcılar, askerlerle iş yapmaktan memnun. Yatırımcılar ve işadamları, ülkeye ordunun hakim olduğunu bildiğinden generallerle ortak iş yapmayı tercih ediyorlar. Mısır ekonomisi aslında çok ciddi darboğazda. Ülkede işsizlik ve enflasyon en yüksek düzeyde. Yoksulluk tüm ülkede yaygın. O nedenle en zengin kurum ordu ve en kârlı şirketler, en çok istihdam sağlayan kuruluşlar ordu şirketleri. Bu yapı yoksul ve işsiz halkın orduya düz asker olarak bile girmeyi büyük şans olarak değerlendirmesine, orduda olmayı hayatının kurtulması olarak görmesine neden oluyor ve ordunun güzünü, etkinliğini pekiştiriyor. 07 MAYIS

30 Muhammed Mursi nin, ihaleleri Müslüman Kardeşler i destekleyen kişilere vermesi, turistik tesislere, valiliklere Müslüman Kardeşler yanlılarını ve bazı radikal İslamcıları getirmesi, ordu şirketlerinin para kaynaklarının yön değiştirmeye başlaması, kaynakların Mursi ye yakın kişi ve şirketlere akıtılmaya başlanması da, kanımca darbenin görünmeyen unsurlarından birisi. Mısır da Arap Baharı ile devrilen eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek de, Genelkurmay Başkanlığından, Enver Sedat suikastı sonrası devlet başkanlığına gelmişti. Mübarek in ayaklanma ile devrilmesinden sonra kendisi, oğulları ve ailesinin yurt dışındaki bankalarda bulunan 20 milyar dolara varan servetlerine, Mursi yönetimince el konulduğu hatırlandığında, Mısırlı Generallerin zenginlikleri daha iyi anlaşılabilir düşüncesindeyim. SURİYE DE ESAD A BAĞLI GÜÇLER İSYANCILARIN EN GÜÇLÜ OLDUĞU HUMUS U GERİ ALARAK BÜYÜK BİR ASKERİ BAŞARI VE MORAL DESTEK ELDE ETTİ. DİĞER YANDAN 3 HAZİRAN DA YAPILACAĞI AÇIKLANAN DEVLET BAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE İSE ESAD 2 RAKİPLE DAHA YARIŞACAK. SURİYE DEKİ SEÇİMLER ÖNCESİNDE ESAD A BAĞLI ORDUNUN BÜYÜK BİR KARŞI SALDIRIYLA, ETKİNLİK ALANINI GENİŞLETMESİ BEKLENİYOR. Mısır da olduğu gibi güney komşumuz Suriye de de 3 Haziran da devlet başkanlığı seçimlerinin yapılacağı açıklanmıştı. İç savaştaki ülkede tıpkı Ukrayna gibi seçimin ve sandıkların güvenliği konusunda ciddi kaygılar söz konusu. Milyonlarca Suriyeli seçmen aynı zamanda ülkeden kaçış, Ürdün, Lübnan, Türkiye gibi ülkelerde sığınmacı durumunda. Oylarını kullanamayacak bu kişilerin varlığına karşın seçim sonuçlarının ne kadar sağlıklı olacağı tartışmalı. 07 MAYIS

31 Rusya ve İran seçimlerin yapılmasını ve ülkenin siyasi istikrar için buna ihtiyacı olduğunu savunuyor. ABD ise açıklanan 3 Haziran da seçim kararını siyasi parodi olarak nitelendiriyor. Suriye Anayasa Mahkemesi, 3 Haziran'da yapılması beklenen Devlet Başkanlığı seçimi için Beşar Esad'ın da aralarında bulunduğu 3 kişinin adaylık başvurusunun kabul edildiğini duyurdu Suriye Yüksek Anayasa Mahkemesi sözcüsü Macid Hadra Devlet Başkanlığı seçimi için adaylık başvurusunda bulunan 23 kişiden 3'ünün başvurusunun kabul edildiğini açıkladı. Adaylığı kabul edilenler, Devlet Başkanı Beşşar Esad, Halep milletvekili Mahir Abdülhafız Haccar, eski bakan ve meclis üyesi Hasan Abdullah en- Nuri. Hadra diğer taleplerin kanuni ve anayasal koşullara uygun olmadıkları gerekçesiyle reddedildiğini belirtti. Suriye de 3 Haziran da yapılacak Devlet Başkanlığı seçimlerinde Beşşar Esad yeniden adaylığını koyarken, bir yandan da Suriye ordusu, büyük harekat başlatarak isyancıları ülkenin büyük bölümünden tasfiye etmeye hazırlanıyor. Son olarak Esad a bağlı Suriye ordusunun kendisine karşı savaşan isyancılarla Humus kentinden çekilmeleri konusunda uzlaşma sağladığı açıklandı. Aylardır kanlı ve sert çatışmalara sahne olan Suriye'nin batısındaki Humus kentiyle ilgili uzlaşma açıklaması, Suriye muhalefetine yakın, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi tarafından yapıldı. Uzlaşma uyarınca Suriye ordusu ateş kesecek ve bu süreçte sayede isyancılar kentin bütününden çekilecek. 07 MAYIS

32 Suriye'de üç yıldır süren çatışmalarda Humus, uzun süre isyancıların kalesi konumundaydı. İsyancıların en önemli kalelerinden birinin daha Esad a bağlı güçlerin kontrolüne geçmesi, Suriye yönetimi açısından büyük bir stratejik-askeri ve moral destek. Bir anlamda da Esad ın askeri, siyasi ve moral üstünlüğü ele geçirmesi demek. Önümüzdeki günlerde ordunun geniş çaplı kara ve hava operasyonlarıyla isyancıları Türkiye sınırlarına doğru iyice sıkıştıracağı belirtiliyor. Böyle bir durumda yeni bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalabiliriz. Ya da silahlı gruplar sınırın Türkiye tarafına geçmeye kalkabilir, sınır kentlerinde can güvenliği sorunu büyüyebilir. Anlaşılan hükümette bu gelişmelerin farkında ki, sınıra beton duvarlar örmeye başlandı. Esad ın yeniden seçilmesi, yönetimde kalmaya devam etmesi durumunda ise hükümetin Suriye politikası kalıcı bir darbe daha yemiş olacak düşüncesindeyim. TMSF ELİYLE YENİ BİR SERVET AKTARIMI VE ZENGİNLEŞTİRME OPERASYONU GEÇEN HAFTA BMC NİN SATIŞIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ. İLAN EDİLEN MUHAMMEN BEDELİNİN DE 200 MİLYON LİRAYI AŞAN TUTARDA ALTINDA BİR FİYATLA BAŞBAKANA YAKINLIĞI İLE BİLİNEN ETHEM SANCAK A SATILDI! Satışı gerçekleştirilen BMC nin sadece Bornova daki arazisinin getireceği rant, satış fiyatının 2-3 katına ulaşıyor. Bu satışın kesinlikle iptali ve tam rekabetçi koşullarda ihalenin yenilenmesi gerekir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından Çukurova Grubu nun İnterbank tan kaynaklanan borçlarının ödenmediği gerekçesiyle, geçen yıl el konulan çeşitli medya şirketleri, Digitürk, Show TV ve BMC gibi kuruluşlar art arda satılıyor. 07 MAYIS

33 TMSF el koyduğu Akşam, Güneş Gazeteleri ile SkyTürk 360 ve Show TV nin satışını geçen sene gerçekleştirmişti. Önce havuz medyasına para aktaran işadamlarının talip olduğu Akşam-Güneş satışında, bu işadamları vazgeçince, devreye Başbakana yakın bir başka işadamı girdi: Ethem Sancak. Show TV, Habertürk Medyanın sahibi Ciner Grubu na satılırken, Akşam- Güneş ve SkyTürk 360 TV kanalı Başbakan Erdoğan a yakın işadamlarından Ethem Sancak a ihalesiz olarak 60 Milyon liraya satıldı. Bu satış gerçekleştiğinde, medyada yer alan bazı haberlerde daha 5 ay öncesinden British Motor Company nin (BMC) lisansıyla üretim yapan tesislerin de Sancak a bonus olarak verileceği iddiaları dile getirilmişti. İnternete sızan ses kayıtlarında, Ethem Sancak, TMSF den aldığı Medya Grubu zarar ettiği için, kendisinin bu yayın kuruluşlarına sermaye koymak zorunda kaldığını, zararının telafi edilmesi gerektiğini savunuyordu. Bu ses kayıtları ortaya çıktığında Ethem Sancak bunu yalanlamadı, Dost ortamında yapılmış bir sohbet olduğunu söylemekle yetindi. Star ve Akşam ı ihalesiz alan Ethem Sancak, TMSF nin BMC satışı için 30 Nisan da düzenlediği ve 985 milyon TL muhammen bedelli ihalede, tek katılımcı olarak yer aldı. Yapılan pazarlıklar sonrasında, BMC yi muhammen bedelinin 234 milyon TL altına, 751 milyon liraya aldı. Muhammen bedelin oldukça altındaki bu satış fiyatına karşılık, şirketin sadece Bornova daki 220 dönüm arsasının değeri İzmir Emlakçılar Odası nın değer tespitlerine göre, en az 1,5-2 milyar TL arasında. Arsanın imara açılması durumunda ise, değerin daha da katlanması söz konusu! Halen Sancak ın yeğeni Mesut Sancak ın sahibi olduğu Folkart Yapı-İnşaat Şirketinin Bornova da konut inşaatları bulunuyor. Folkart ın AVM ve çok katlı konut projeleri ile TOKİ ile gelir ortaklığına dayalı lüks konut projeleri de bulunuyor. 07 MAYIS