İRRİTABL BARSAK SENDROMU ALT GRUPLARI İLE OTONOM DİSFONKSİYON ARASINDAKİ İLİŞKİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İRRİTABL BARSAK SENDROMU ALT GRUPLARI İLE OTONOM DİSFONKSİYON ARASINDAKİ İLİŞKİ"

Transkript

1 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI GASTROENTEROLOJİ BİLİM DALI İRRİTABL BARSAK SENDROMU ALT GRUPLARI İLE OTONOM DİSFONKSİYON ARASINDAKİ İLİŞKİ YANDAL UZMANLIK TEZİ Dr. A. Emre YILDIRIM Ankara,

2 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI GASTROENTEROLOJİ BİLİM DALI İRRİTABL BARSAK SENDROMU ALT GRUPLARI İLE OTONOM DİSFONKSİYON ARASINDAKİ İLİŞKİ YANDAL UZMANLIK TEZİ Dr. A. Emre YILDIRIM TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Murat KORKMAZ Ankara, 2011 Bu çalışma (Proje no: KA 11/174) Başkent Üniversitesi Araştırma Fonunca desteklenmiştir. 2

3 TEŞEKKÜR Başkent Üniversitesinin kurucu rektörü Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal a bana ve tüm Başkent Üniversitesi çalışanlarına sağladığı imkânlardan dolayı teşekkür ederim. İhtisas eğitimim boyunca gösterdikleri yakın ilgi nedeni ile başta Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Uğur Yılmaz olmak üzere Gastroenteroloji Bilim Dalının öğretim üyeleri Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Doç. Dr. Haldun Selçuk ve tez hocam Doç. Dr. Murat Korkmaz a, tezin her aşamasında yardımlarını aldığım değerli arkadaşlarım Dr. Serkan Öcal, Dr. Reskan Altun ve Dr. Enver Akbaş a, çalışmanın hayata geçirilmesinde önemli paya sahip İç Hastalıkları Anabilim Dalı araştırma görevlisi Dr. Sevinç Can a endoskopi ünitesi hemşireleri Yeşim Bilici, Tülay Erbaş, Esen Hekim, Serap Polat, endoskopi teknisyeni Huriye Doğan ve ünitede çalışan tüm personele teşekkür ederim. i

4 ÖZET İrritabl barsak sendromu (İBS) toplumda sık rastlanılan, daha çok kadınları etkileyen ve gastroenteroloji ünitelerine ayaktan başvuran hastaların yaklaşık % 40 nı oluşturan bir fonksiyonel bağırsak bozukluğudur. İBS patofizyolojisinin kavramsallaştırılmasında beyin barsak etkilişim bozukluğu üzerinde büyük ilerlemeler olmasına rağmen hastalığın oluşmasında ve semptomların devamında otonom disfonksiyonun rolü üzerinde net fikir birliği yoktur. Gastroenteroloji polikliniğimize dispeptik şikayetler ile başvuran, Roma III kriterlerine göre İBS tanısı konan yaşları arasında toplam 50 hasta ve 49 sağlıklı birey kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Hastaların İBS alt tipleri, demografik özellikleri kaydedildikten sonra hastalara hastane anksiyete ve depresyon (HAD) ölçeği uygulandı. Daha sonra aynı araştırmacı tarafından üç parasempatik ve iki sempatik testten oluşan otonom nöropati testleri yapılarak disotonomi varlığı ve şiddeti saptandı. İBS grubunun %74 ü kadın (n=37), %26 sı erkek (n=13) ve ortalama yaşı 41,1 ± 11,2 yıl iken kontrol grubunun ise %57,1 ü kadın (n=28), %42,9 sı erkek (n=21) ve ortalama yaşı 38,2 ± 8,8 yıl idi. İBS hastalarında, üç parasempatik ve bir sempatik otonom nöropati testi kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı fark saptanırken, bir diğer sempatik otonom nöropati testinde ise anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla; p<0,001, p=0,001, p=0,016, p<0,001, p=0,375). İBS-K hastalarında kontrol grubuna göre parasempatik testlerde azalma anlamlı olarak farklı bulunurken bunun tersine İBS-D hastalarında ise kontrol grubuna göre sempatik testler azalma anlamlı olarak farklı idi (p<0,001). İBS-K alt grubunda otonom disfonksiyonu ciddiyeti İBS-D alt grubundan daha fazla idi. Disotonominin hastalık süresi ve cinsiyet ile ilişkisi bulunmadı (p>0,05). HAD ölçeğine skoru göre İBS ile depresyon arasında ilişki gösterilirken anksiyete arasında ilişki saptanmadı (p=0,002, p=0,073). İBS-K da depresyon ön planda iken İBS-D de anksiyete daha baskın izlendi (p<0,001). Otonom disfonksiyon; İBS nin patofizyolojisinde yer alabileceği gibi otonomik kardiyovasküler cevapların bozulması sonucu miyokard enfaktüsü gibi kardiyovasküler olaylar sonucunda morbidite ve mortaliteyi de etkileyebileceği kanısındayız. Bu sonuçlar ışığında İBS hastalarının tedavisinde verilecek santral etkili ilaçların subgruplardaki farklı otonom cevap bulguları nedeni ile iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hastaları potansiyel kardiyovasküler hastalık açısından ayrıntılı değerlendirme ve primer önlem alınması konusunda daha dikkatli davranmak gerektiğini düşünüyoruz. Anahtar kelimeler: İBS, otonom nöropati, disotonomi ii

5 İNGİLİZCE ÖZET (ABSTRACT) Irritable bowel syndrome (IBS) is a functional gastrointestinal disorder that predominantly affects women and accounts for up to 40% of the gastroenterology unit outpatient visits. Despite major advances in the conceptualisation of IBS pathophysiology as a disorder of altered brain-gut interactions, there is currently no general agreement on the relative roles of autonomic nervous system (ANS) dysfunction in the generation or maintenance of IBS symptoms. Aged between years, 50 patients and 49 healthy subjects who applied to our gastroenterology clinic with dispeptic complaints and diagnosed as IBS according to Rome III criteria were enrolled the study. After carefully recording patients demographic features and subtypes of IBS, hospital anxiety and depression (HAD) scale was applied to patients. Afterwards autonomic neuropathy tests, consisting of three parasympathetic and two sympathetic tests, were conducted on the patients by the same researcher to detect the presence and measure the severity of dysautonomia. In the IBS group, 74% (n=37) and, 26% (n=13) patients were female and male respectively with the mean age 41,1 ± 11,2 years, while in the control group 57,1% (n=28) of patients were female, 42,9% (n=21) were male and mean age was 38,2 ± 8,8 years. Three parasympathetic and one sympathetic autonomic neuropathy tests were found to be statistically significant in the IBS group (respectively; p<0,001, p=0,001, p=0,016, p<0,001). In the IBS-C subgroup, decrease in parasympathtetic tests was found to be statistically significant compared to control group, while in the IBS-D subgroup decrease in sympathetic tests was found to be statistically significant (p<0,001). The severity of autonomic dysfunction test results was greater in IBS-C subgroup than the IBS-D subgroup. No relations were proven between dysautonomia and duration of disease and gender (p>0,05). According to the HAD scale score while there was a relation between IBS and depression, no relations were found between IBS and anxiety (p=0,002, p=0,073; respectively). In IBS-C depression was the leading psychological disorder, while in the IBS-D it was anxiety (p<0,001). We believe that while autonomic dysfunction may play a role in the pathophysiology of IBS, it may also affect morbidity and mortality by interfering with autonomic cardiovascular responses that may lead to cardiovascular events such as myocardial infarction. In the lights of these results, central acting agents prescibed in the treatment of IBS, patients must be chosen carefully because of different autonomic response findings in different subgroups. We also believe that these patients must be assessed thoroughly for cardiovascular disease and proper precautions should be taken. Keywords: IBS, autonomic neuropathy, dysautonomia iii

6 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR... i ÖZET... ii İNGİLİZCE ÖZET (ABSTRACT)... iii İÇİNDEKİLER... iv KISALTMALAR ve SİMGELER DİZİNİ... v TABLOLAR ve GRAFİKLER DİZİNİ... vi 1. GİRİŞ GENEL BİLGİLER İrritabl Barsak Sendromu Epidemiyoloji Etyopatogenez Klinik Özellikler ve Tanı Tedavi Otonom Sinir Sistemi Otonom Disfonksiyon Otonom Sinir Siteminin Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi HASTALAR ve YÖNTEM BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR ve ÖNERİLER KAYNAKLAR iv

7 KISALTMALAR ve SİMGELER DİZİNİ İBS OSS SSS ESS GİS CRF HHA İBS-D SİBO TNF α IL IgG İBS-K İBS-M TCA SSRI Kg Kg/m 2 sn dk mmhg HAD VKİ İrritabl barsak sendromu Otonom sinir sistemi Santral sinir sistemi Enterik sinir sistemi Gastrointestinal sistem Corticotropin releasing faktör Hipotalamus-hipofiz-adrenal Diyare predominant irritabl barsak sendromu İnce barsak aşırı bakteri çoğalması Tümör nekrozis faktör alfa İnterlökin İmmunglobulin G Konstipasyon predominant irritabl barsak sendromu Mikst tip irritabl barsak sendromu Trisiklik antidepresan Selektif seratonin reuptake inhibitörü Kilogram Kilogram/metrekare Saniye Dakika Milimetre civa Hastane Anksiyete ve Depresyon ölçeği Vücut kitle indeksi v

8 TABLOLAR ve GRAFİKLER DİZİNİ Tablo 2.1. Organik hastalık düşündüren alarm semptomları Tablo 2.2. Manning kriterleri Tablo 2.3. Roma III kriterleri Tablo 2.4. Otonomik fonksiyon ve şiddetinin sınıflandırılması Tablo 4.1. Hasta ve Kontrol Grubunun Demografik Verileri Tablo 4.2. Hasta ve Kontrol Grubunun Otonom Nöropati Test Sonuçları Tablo 4.3. Hasta ve Kontrol Grubunun HAD skorları Tablo 4.4. İBS alt grupları ile kontrol grubunun otonom nöropati testleri ve HAD skoru sonuçları Tablo 4.5. İBS ve kontrol grubunda otonom nöropati testlerinin yorum sonuçları Tablo 4.6. İBS ve kontrol grubunda disotonomi tipleri Tablo 4.7. İBS alt gruplarında otonom nöropati testlerinin yorum sonuçları Tablo 4.8. İBS alt grublarında disotonomi tipleri Tablo 4.9. Cinsiyet ile otonom nöropati testleri ve HAD skorları arasındaki ilişki Tablo İBS ve kontrol grubu arasnda otonom nöropati testlerlerin sonuçlarına HAD anksiyete ve depresyon skorlarının etkisi Tablo İBS hastalarında hastalık süresi ile otonom nöropati testleri arasındaki korelasyon analizi Grafik Ayakta Durmaya Cevap Grafik Derin Solumaya Cevap Grafik İsometrik Egzersiz Cevabı Grafik Valsalva Cevap Grafik Soğuk Uygulamaya Cevap Grafik HAD Depresyon Skoru Grafik HAD Anksiyete Skoru vi

9 1. GİRİŞ İrritabl barsak sendromu (İBS); fonksiyonel barsak hastalıkları sınıfında değerlendirilen, toplumda oldukça sık rastlanılan, daha çok kadınları etkileyen, hayatı tehdit etmeyen fakat azalmış yaşam kalitesi ve yüksek sağlık giderlerine neden olan, iş gücü kayıplarına yol açan, diğer fonksiyonel hastalıklarla birlikte seyredebilen önemli bir fonksiyonel bağırsak bozukluğudur (1). Günlük pratikte gastroenterologların en sık gördüğü olgular olup, 1.basamak hizmeti sunan hekimler arasında en yaygın olan 4.tanıdır. Hastalığın tanısı için objektif bir yöntem yoktur. Bu nedenle tanı konana kadar hastalara defalarca çeşitli tetkikler yapılır. Bu yüzden hastalığın maliyeti; hem iş gücü kaybına yol açması, hem de muayene, tetkik ve ilaç masrafları yüzünden oldukça kabarıktır. Amerika Birleşik devletlerinde yapılan maliyet analizlerinde yılda yaklaşık 1.35 milyar dolar sağlık harcamasına neden olduğu gösterilmiştir (2). Batı ülkelerindeki prevalansı yaklaşık %10 civarında iken (3,4), Asya ülkelerinde Avrupa ya göre daha düşük olup %0,8 ile %14 arasında değişen rakamlar bildirilmektedir (5). Ülkemizde İzmir, Sivas, Elazığ ve Diyarbakır da yapılan çalışmalarda İBS prevalansının %6,2 ile 19,1 arasında değiştiği bildirilmiştir (6-9). Prevalansta bu kadar farklılık bulunması, ırk, sosyoekonomik durum, İBS nin tanımlanmasına ve kullanılan yöntemlere bağlanabilir. İBS nin patofizyolojik mekanizması, 1950 lerden bu yana araştırmaların sürmesine rağmen henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Eski araştırmalar gastrointestinal motilite ve visseral hipersensitivite üzerinde odaklanırken, günümüzdeki yayınlarda inflamasyonun rolü, fekal flora değişiklikleri, bakteriyel aşırı çoğalma, gıda alerjisi, psikososyal disfonksiyon, genetik faktörler ve santral sinir sistemi-barsak etkileşiminin bozulması gibi çok çeşitli faktörlerin rollerini gösteren yeni bulgular ağırlık kazanmıştır. Otonom sinir siteminin (OSS) visseral hipersensitiviteyi modüle ettiği ve santral sinir siteminin (SSS) gastrointestinal sistem motilitesini ve sekretuar aktivitesini otonomik yolaklarla enterik sinir sistemi (ESS) üzerinden etkilediği bildirilmiştir (10). Ayrıca fonksiyonel gastrointestinal hastalıklarda görülen semptomların altında OSS anormalliklerinin bulunduğunu bildiren çalışmalarda yayınlanmıştır (11). Birçok çalışmada İBS ile sempatik ve parasempatik sistem disfonksiyonu arasındaki ilişki araştırıldığında çelişkili sonuçlara ulaşılmıştır (12). Tüm bu gelişmelere rağmen henüz net olarak ortaya 1

10 konabilmiş açıklayıcı bir fizyopatolojik temel mekanizma mevcut değildir. Ülkemizde bu konu üzerinde yapılmış ve yayınlanmış hiç bir araştırmaya ulaşılamamıştır. İBS klinik pratikte sık görülmesine rağmen kesin fizyopatolojisi hakkında halen güçlü kanıtlar yoktur. Kronik ve fonksiyonel olan bu hastalık hastalar açısından kaliteli yaşamı ciddi olarak kısıtlamakta ve iş gücü kaybına neden olmaktadır. İBS nin patofizyolojisi tam olarak aydınlatılmamış olduğu için nedene yönelik tedavi yapılması da mümkün değildir. Bu çalışmadaki amacımız İBS alt grupları, cinsiyet, yaş, anksiyete ve depresyon durumları ile otonom disfonksiyon arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. 2

11 2. GENEL BİLGİLER 2.1. İrritabl Barsak Sendromu İBS abdominal ağrı veya rahatsızlık hissi, şişkinlik ile birlikte defekasyon veya barsak alışkanlığında değişikliğin olduğu, organik hastalığı işaret eden muayene ve laboratuvar anomalilerinin olmadığı kronik fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığı olarak tanımlanır (13). İBS nin tarihi gelişiminde ilk farkındalık 1849 yılında Cumming aynı şahısta barsakların bazen konstipe bazen yumuşak olduğunu ve bu iki zıt durumun aynı kişide nasıl olduğunu anlayamadığını söylemesi ile başlamıştır (14). Osler 1892 yılında psikopatolojik hastalıkları olanlarda yüksek insidansta abdominal kolik ve mukuslu dışkılamanın birlikte seyrettiğini gözlemlemiş ve bu klinik durumu müküs koliti olarak tanımlamıştır. Günümüze kadar geçen süreç içerisinde sendroma kolonik spazm, nörojenik müküs koliti, irritabl kolon, unstable kolon, sinirli (nervous) kolon, spastik kolon, spastik kolit gibi tanımlamalar atfedilmiştir. İBS fonksiyonel barsak hastalıkları sınıfında değerlendirilen, batılı kaynaklara göre genel popülasyonda %10-20 gibi yüksek prevalansa sahip, daha çok kadınları etkileyen, diğer fonksiyonel hastalıklarla birlikte seyredebilen, azalmış yaşam kalitesi ve yüksek sağlık giderlerine neden olan bir sendromdur (1). Amerika Birleşik devletlerinde yapılan direk ve indirek maliyet analizlerinde sırası ile yılda yaklaşık 1.35 milyar dolar ve 200 milyon dolar sağlık harcamasına neden olduğu gösterilmiştir (2). Soğuk algınlığından sonra 2. sırada en sık iş kaybına neden olan hastalık grubudur (15). Gastroenteroloji klinik pratiğinde en sık tanı konan ve birinci basamak hekimlerinin karşılaştığı ilk 10 hastalıktan biridir. İBS tanısı açık tanısal belirteçler olmadığı için tanısal bir grup semptomların varlığında olası nesnel yapısal hastalıkların olmadığının gösterilmesine dayanır (1). Daha doğru ve kolay tanı konabilmesi için tanı kriterleri 1989 dan bu güne üç kere düzenlenmiştir. İBS sık görülmesi, yaşam kalitesi üzerine negatif etki etmesi, sağlık kuruluşlarına daha sık başvuruya neden olması, iş kaybına ve yüksek maliyet giderleri nedeni ile ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. 3

12 Epidemiyoloji Batı ülkelerindeki prevalansı tanı için kullanılan kriterlere de bağlı olarak %3 ile %25 arasında değişmekle beraber çalışmaların çoğunda %10 civarındadır (3,4). Asya ülkelerindeki prevalans genellikle Avrupa ya göre daha düşük olup %0,8 ile %14 arasında değişen rakamlar bildirilmektedir (5). Ülkemizde İzmir, Sivas, Elazığ ve Diyarbakır da yapılan çalışmalarda İBS prevalansının %6,2 ile %19,1 arasında değiştiği bildirilmiştir (6-9). Özden ve ark. tarafından 32 ili kapsayan çok merkezli birinci basamak sağlık kuruluşlarında yürütülen İBS prevalans çalışmasında, GİS ve GİS dışı yakınmalar nedeni ile başvuran hastalar arasından rastgele seçilen 2203 hasta ile hekimin yaptığı yüz yüze görüşme sonucunda İBS prevalansı %33,5 olarak bulunmuştur (16). Prevalansta bu kadar farklılık bulunması, ırk, sosyoekonomik durum, İBS nin tanımlanmasına ve kullanılan yöntemlere bağlanabilir. İBS tüm yaş gruplarında görülebilse de, prevalansı yaş arasında yaklaşık %14 iken 45 yaş üzerinde %9 a düşmektedir (17). Son zamanlarda yapılan yayınlarda, yaşın ilerlemesi ile İBS prevelansının artığı ve özellikle divertikülosiz gibi organik hastalıkların bu yaş grubunda sık görülmesinden dolayı İBS nin maskelenerek tanı atlandığı veya geç konulduğu üzerinde durulmuştur (18). Populasyona dayalı çalışmalar cinsiyete spesifik prevalans oranları bildirmektedir. Bazı çalışmalarda kadın- erkek prevalansı eşit bildirilirken, bunun aksine olan çalışmalarda 2:1 veya 4:1 kadınlarda sıklık ileri sürülmektedir (19). İBS li kadın ve erkeklerin karşılaştırıldığı çalışmalarda, tüm İBS semptom ciddiyeti, bunların hayat kalitesi ve günlük yaşam üzerine etkileri kadınlarda erkeklere göre daha anlamlı yüksek bulunmuş. Sağlıklı kadınların erkeklere göre rektal sensitivitesinin daha yüksek, kolonik transitin yavaş, gaita miktarının daha düşük olması ve muhtemel hormonların barsak hareketi ve ağrı duyusu üzerine etkilerinden dolayı semptomların kadınlarda daha belirgin olmasını açıklayabilir (20). Prognostik veriler, bir kez klinik tanı aldıktan yıllar sonra bile olguların semptomatik kaldığını göstermektedir. Semptom epizodlarının 12 haftalık sürede ortalama 12,4 kez tekrarladığı ve bir episodun ortalama 5 gün sürdüğü bildirilmektedir. İBS semptomlarının şiddeti yıllar içinde giderek azalır ve seyrekleşir, ancak sıklıkla tekrarlar. Yaşam kalitesini tip 2 diabetes mellitus ve hipertansiyon gibi organik hastalıklardan daha fazla bozduğu gösterilmiştir (21). 4

13 Etyopatogenez İBS nin patofizyolojik mekanizması, 1950 lerden bu yana araştırmaların sürmesine rağmen henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Eski araştırmalar gastrointestinal motilite ve visseral hipersensitivite üzerine odaklanırken, günümüzdeki yayınlarda inflamasyonun rolü, fekal flora değişiklikleri bakteriyel aşırı çoğalma, gıda alerjisi, psikososyal disfonksiyon, genetik faktörler ve SSS-barsak etkileşiminin bozulması gibi çok çeşitli faktörlerin rollerini gösteren yeni bulgular ağırlık kazanmıştır. Tüm bu gelişmelere rağmen henüz net olarak ortaya konabilmiş açıklayıcı bir fizyopatolojik temel bir mekanizma mevcut değildir. Muhtemelen multifaktöryel nedenler söz konusu olduğu düşünülmektedir. Gastrointestinal Motilite: Semptomları nedeni ile İBS de GİS motilitesi bozuklukları üzerine çalışmalar araştırmaların merkezini oluşturmuştur. Bazı hastalarda GİS motor anormallikleri tespit edilmesine rağmen, tanıda İBS için kullanılabilecek tutarlı, tekrarlanabilir herhangi bir baskın motor aktivite paterni bir belirteç olarak ortaya konulamamıştır. Corsetti ve arkadaşlarının İBS li hastalarda yaptığı hacim kontrollü rektal distansiyon çalışmalarında, distansiyon ile rektumda motor aktivitenin yanı sıra hassasiyetin arttığı böylece motor ve sensoriyel anormalliğin kombine olduğu gösterilmiş ve büyük ilgi toplamıştır (22). Son çalışmalarda rektal hiperreaktivite ve değişmiş GİS aktivite refleksi üzerine yoğunlaşılmıştır. Konstipasyon ağrlıklı İBS de luminal kontraksiyonların frekansının arttığı, düzenliliğinin bozulduğu ve barsak transit zamanının uzadığı gösterilirken, diyare ağırlıklı İBS de kolesistokinin ve yemek sonrası GİS motor cevabının abartılı olduğu ve barsak transit zamanının kısaldığı ispatlanmıştır (23). Her ne kadar GİS motor fonksiyon değişiklikleri ile semptomlar arasında bağlantı kurulamamışsa da şikayetlerinin altında motor fonksiyon bozukluğu yatan bazı hastalarda barsak motilite stimulasyonu sağlayan farmakolojik ajanların gaz retansiyonunu azalttığı ve semptomları iyileştirdiği bildirilmiştir (24). Ancak GİS de nöromüsküler fonksiyonları değerlendirecek daha büyük çalışmalara ihtiyaç devam etmektedir. Visseral Hipersensitivite: Visseral hipersensitivite, İBS ve diğer fonksiyonel GİS rahatsızlıkları olan hastalarda en sık bulunan patofizyolojik değişikliklerinden biridir ve rektal hipersensitivite İBS için ayırıcı bir özellik olarak öne sürülmüştür (25,26). Visseral duyular mekano ve kemo reseptörler yolu ile algılanmakta, sinirler yolu ile merkezi sinir sistemine iletilmektedir. Barsak duvarındaki çeşitli reseptörlerin uyarılması sonucunda GİS deki duyular algılanır. Bu reseptörler afferent nöral yolaklar aracılığı ile sinyalleri spinal kolonun dorsal boynuzuna ve sonuçta beyine iletir. Bu yolaklar üzerinde duyarlılığı artıran, eşiği düşüren durumlar visseral hipersensitiviteye yol açabilirler. 5

14 Balon distansiyon çalışmalarında, İBS li birçok hastanın kontrol grubuna göre daha düşük balon hacimlerinde rahatsızlık ve ağrı hissetmeleri reseptör hipersensitivitesine bağlanmıştır (27). Aynı olguların somatik ağrıya karşı normal veya artmış eşik değerlerinin olması hassasiyetin sadece visseral afferentlere özgü olduğu şeklinde yorumlanabilir (28). İBS li birçok hasta gıda alımı, stres, menstural siklus ve psikolojik faktörlerin semptomların ciddiyetini etkilediğinin farkına varır. Bu faktörlerin visseral hipersensitivite ile ilişkisi birçok araştırmanın konusu olmuştur. Doudenal lipid uygulaması sonrası İBS hastalarında kontrol grubuna göre rektal balon distansiyonu ile kolonik duyarlılıkta artış olduğu gösterilmiştir (29). Bir diğer çalışmada; İBS li hasta grubunda lipid içerikli gıda alımı sonrası rektal sensitivitenin karbonhidrattan zengin gıdaya göre daha fazla etkili olduğu gösterilerek gıdanın içeriğinin önemi de saptanmıştır (30). Gıdalara bağlı olarak kolorektal sensitivitenin artmasının mekanizması tam olarak bilinmese de santral ve periferik faktörlerin barsak alışkanlıkları, cinsiyet ve psikolojik faktörlerden bağımsız olarak rol oynadığı düşünülmektedir (29). İBS hastalarında genellikle semptomları ile stres özellikle posttravmatik stres bozuklukları arasında bir ilişki tariflenir. Birçok çalışmada stres sırasında ve sonrasındaki İBS hastalarında kontrol grubundaki hastalara göre bozulmuş visseral algı cevaplarının olduğu gösterilmiştir (31). Psikolojik faktörler ve yaşam kalitesi İBS li hastalarda semptom ciddiyeti ile ilişkili bulunmuştur (32). Son zamanlarda düşünme düzenlenmesi üzerine yapılan hipnoz tedavilerinin rektal sensitiviteyi farklı yollardan etkilediği ve barsaklara yönelik hipnoterapinin de kolorektal sensitiviteyi olumlu yönde etkilediği gösterilmiştir (33). Bunlara ek olarak, fiziksel ve seksüel taciz sonrası psikolojik değişikliklerin meydana geldiği ve bunların İBS li hastalarda rektal sensitivite ile ilişkili olmadığını gösteren yayınlarda vardır (34). Bu nedenle her ne kadar visseral duyarlılıkda psikolojik faktörlerin bir düzenleyici etkisi makul görünse de, İBS hastalarında psikolojik faktörlerin visseral hipersensitivite üzerindeki etkilerinin biraz belirsiz kaldığını söylemek doğru olacaktır. İBS nin kadınlarda daha sık görülmesi ve menstural siklus boyunca semptomların alevlenmesi hormonal faktörlerin visseral hipersensitivite ile ilişkili olabileceği hipotezini ortaya çıkardı. İBS semptomlarının menstrasyonda alevlendiği, rektal sensitivitenin menstural siklus boyunca değişim gösterdiği ve bunun İBS hastalarında olurken sağlıklı kadınlarda olmadığı gösterilmiştir. Bu duruma da seks hormonlarına İBS hastalarının daha farklı yanıt vermesinden kaynaklanabileceği öne sürülmüştür (35). Bu veriler ışığında İBS hastalarında hormonal etkinin visseral hipersensitivite üzerine tesiri olası görülmektedir. 6

15 Psikolojik Faktörler: İBS semptomlarına sahip hastaların kontrol grubuna göre hayat boyu ve günlük streslerinin daha yüksek olduğu, daha çok anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları ve somatizasyon bozukluklarına sahip oldukları gösterilmiştir (36). Ayrıca başka bir prospektif araştırma sonuçlarına göre; anksiyete, uyku problemleri ve somatizasyon gibi psikolojik faktörlerin İBS gelişimi açısından bağımsız risk faktörü olarak kabul edildiği bildirilmiştir (37). İBS hastalarında görülen stres ve psiko-nörotizim tablosu, paraventriküler nükleusdan salınan ve stres cevabının majör mediyatörü olarak kabul edilen Kortikotropin releasing faktör (CRF) ile ilişkilendirmeye çalışılmıştır. Veriler göstermiştir ki, beyinde CRF ve CR-reseptör sinyal sisteminin aşırı aktivasyonu depresyon ve anksiyete ilişkilidir (38). İntravenöz CRF uygulaması İBS hastalarında kontrol grubuna göre daha anlamlı abdominal ağrı ve motilite artışına neden olduğu gösterilmiştir (39). Ayrıca CRF reseptör antogonisti uygulanması ile bu cevabın hipotalamo-hipofiz-adrenal eksen (HHA) üzerine etki etmeden ortadan kalktığı gösterilmiştir (40). Beyin - barsak ekseni regülasyon bozukluğu: Beyin ile barsaklar arasında duyusal ve motor fonksiyonu düzenleyen bir eksen vardır. Beyinden barsağa gelen sinyaller, organizmanın uyku, uyanıklık, stress gibi durumuna göre sindirim fonksiyonlarını düzenler. Tersine barsaktan beyine gelen sinyallerde refleks regülasyonda primer olarak rol oynamaktadır. Motilitenin regülasyonunda SSS nin Enterik sinir sistemi (ESS) üzerine düzenleyici etkisi vardır. Bu etkisini OSS nin sempatik ve parasempatik yolakları üzerinden gerçekleştirir. ESS içerdiği çok sayıda nörotransmitterler ile bağımsız semiotonom çalışarak, barsak motilitesini ve sekretuar süreçleri kontrol eder. Hem SSS hem de ESS entegre dolaşıma sahiptir. SSS ile ESS arasındaki regülasyon bozukluğu sonucu visseral hipersensitivite ve anormal kolonik motilitenin ortaya çıktığı düşünülmektedir (41). Periferal sitimuluslara beynin cevabı İBS nin patofizyolojisi aydınlatmaya yönelik birçok araştırmanın konusu olmuştur. Çelişkili sonuçlara rağmen, fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme ve pozitron emisyon tomografisi gibi farklı teknikler kullanarak yapılan çeşitli çalışmalarda, İBS hastaları ve sağlıklı kontroller arasında, anterior singulat korteks, talamus, insula ve prefrontal korteks gibi farklı ağrı işleme bölgelerinde aktivasyon farklılıkları belirtilmiştir (42). Mevcut çalışmalar birlikte ele alındığında; İBS hastalarında visseral distansiyon süresince duyusal alanlarda aktivitenin arttığı, kortikal ve subkortikal alanları harekete geçiren ve otonomik cevapları etkilendiği, ayrıca endojen ağrı düzenlenmesinde rol alan alanlarda anormal cevapların olduğu gösterilmiştir (43,44). 7

16 Cinsiyete ve İBS alt gruplarına göre beynin farklı bölgelerinin farklı aktivasyon çeşitlerini gösterdiği ve ilginç olarak İBS tedavisine cevaben bazı beyin bölgelerinde değişiklerin düzeldiği bildirilmiştir (45,46). Otonomik sinir sistemi ve (HPA) aks da ilgi çeken konuların başında gelmektedir. SSS ile barsaklar arasındaki ilişki, ESS modülasyonunun yanı sıra HHA eksen OSS nin sempatik ve parasempatik yolakları aracılığı ile sağlanır. Bazı çalışmalarda İBS hastalarında otonomik disfonksiyon saptanmıştır. Bu çalışmalardaki sonuçlar tutarsız olsa da sağlıklı insanlara göre sık olarak sempatik aktivitenin arttığı, parasempatik aktivitenin azaldığı, anksiyete ve depresyonun otonomik disfonksiyona neden olduğu ve cinsiyet arasında fark ortak bulgular olarak bildirilmiştir (47-50). HHA eksen ile ilgili yapılmış çalışmalar incelendiğinde, proinflamatuar sitokin salınımında olduğu gibi birçok stres durumunda HHA eksende artmış, normal ve zayıflamış reaktivasyon olduğu gibi farklı sonuçlar saptanmış (51). Bu farklı sonuçların nedeni farklı popülasyonlar ve çalışma tertibinde farklılıklardan kaynaklanabileceği düşünülmüştür. Ancak kortikotiropin salgılayıcı hormon verilmesinin kolonik sensoriomotor fonksiyon ve GİS üzerindeki stresin etkilerini önemli ölçüde düzeltmesi gelecekte farmakolojik tedavide potansiyel hedef noktalardan olabileceği fikrini düşündürmektedir (40). Nöropeptitler ve Hormonlar: Günümüzde birçok farklı sinyal molekülünün, İBS hastalarında değişiklik göstererek visseral hipersensitivite, anormal GIS motilitesine neden olduğu ve patofizyolojide rol oynadığı saptanmıştır. Seratonin dikkatler üzerine en çok yoğunlaşmış nörotransmitter iken nöropeptit Y ve peptid YY, vazoaktif intestinal peptit, motilin, kolesistokinin ve stres hormonlarınında da değişiklikler gösterilmiştir (12,51). İnflamatuvar Değişiklikler: İmmunhistolojik araştırmalarda, özellikle diyare ağırlıklı İBS (İBS-D) ve post-enfeksiyoz İBS li hastalarda, özel immun hücreler ve belirteçlerde artış ile karakterize mukozal immun sistem aktivasyonu olduğu gösterilmiştir. İBS hastalarının kolon ve ince barsaklarından yapılan tam kat biyopsilerde lenfosit sayısının artmış olduğu bildirilmiştir. Bir çalışmada ciddi semptomları olan on hastanın tam kat jejunal biyopsilerinde dokuz tanesinin myenterik pleksusunda lenfosit infilitrasyonunda artış ve altı tanesinin nöron dejenerasyonu saptanmış (52,53). Bu hücreler ESS ni uyararak ince barsaklarda anormal motor ve visseral cevaplara neden olma potansiyeline sahip nitrik oksid, proteaz ve histamin gibi mediyatörler salınımına neden olurlar. İBS-D hastalarının gaita incelemelerinde yüksek seviyede serin proteaz aktivitesi saptandığı bildirilmiş. Bu hastaların fekal ekstreleri farelere intra kolonik 8

17 enjekte edildiği zaman kolonik hücresel geçirgenliğin artığı, visseral ağrının ortaya çıktığı ve bu etkilerin serin proteaz inhibitörü ile önlendiği görülmüş (54). Mast hücreleri immun sistemin efektör hücreleri olmakla birlikte İBS hastalarının terminal ileum, jejenum ve kolonunda artmış olarak bulunduğu gösterilmiştir. Ayrıca İBS hastalarında karın ağrısı ile kolonik sinirlerde aktive mast hücresi bulunması arasında korelasyon saptanmıştır (55). İBS hastalarının immun cevap aracısı olan plazma proinflamatuar sitokin seviyelerinin arttığı ve buna ek olarak sağlıklı insanlara göre periferik kan mononükleer hücrelerinin daha fazla miktarda tümör nekrosiz faktör ürettiği gösterilmiştir (52). Bazı hastalarda İBS semptomlarının başlamasından önce akut diyareli bir enfeksiyon öyküsü, infeksiyöz enteriti takiben immun değişikliklerin İBS gelişiminde rolü olabileceği kuşkusunu ortaya çıkarmıştır. Enterik enfeksiyon sonrası post-infeksiyöz İBS insidansı değişik araştırmalarda %3 ile %35 arasında olduğu bildirilmiştir (56). On sekiz çalışmanın olduğu büyük bir derleme sonucunda enfeksiyon sonrası İBS insidansı %10, ortaya çıkma ihtimalinde sekiz kat artış olduğu göstermiştir. Genç yaş, uzamış ateş, uzamış enfeksiyon süresi, anksiyete ve depresyon post-enfeksiyoz İBS için risk faktörü olarak kabul edilmiştir. Post-enfeksiyon İBS nin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber enterik enfeksiyon sonrası idyopatik olarak geliştiği düşünülen safra asidi malabsorbsiyonu, enteroendokrin hücrelerde ve lenfositlerde artış ve antibiyotik kullanımı teoriler olarak öne sürülmüştür (57). Fekal mikrofloranın kompleks ekolojisi nedeni ile bu kompozisyondaki değişikliklerin İBS ile ilişkili olabileceğine dair bir çok spekülasyon üretilmeye açıktır. Yeni çalışmaların verilerinde, sağlıklı kişiler ile karşılaştırıldığında İBS hastalarının fekal mikrofloranın belirgin farklılık gösterdiği bildirilmiştir. Gaitada Real-time PCR yöntemi ile bakteriyel DNA analizinde hastaların barsak florasında sağlıklılara göre Clostridium coccoides ve B. Catenulatum yönünde farklılıkların olduğu gösterilmiştir (58). İnce barsaklarda aşırı bakteri çoğalması (SİBO); üst GİS de bakteri tipi ve/veya sayısında artış olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde İBS patofizyolojisi ile SİBO arasındaki ilişki, popülaritesi yüksek araştırma konuları içerisinde yer almaktadır. Ancak sonuçlar çelişkilidir. Hidrojen nefes testi, laktuloz nefes testi ve jejunal aspirat kültür yöntemi ile SİBO-İBS arasında ilişkinin saptandığı, antibiyotik tedavisinin faydalı olduğunun gösterildiği ve ilişkinin hiç saptanmadığı birçok klinik araştırma bulunmaktadır. Takip eden diğer çalışmalar, ince barsak florasındaki değişikliğinin İBS gelişiminde önemli olduğu hipotezini desteklemektedir. Bunların sonucunda; barsak florasındaki 9

18 değişiklik sonucunda meydana gelen artmış intestinal immunolojik reaksiyonun İBS gelişiminde önemli rol üstlendiği söylenebilir. Şu da göz önünde tutulmalıdır ki, bakteriler kalıcı veya geçici barsak disfonksiyonuna neden olan birçok irritan maddeden sadece birisidir (12,59). Barsakların mukozal yüzeyindeki sadece küçük partiküllerin geçişine izin veren yarı geçirgen özellikte olan epitelyal hücreleri sıkı bağlar ile birbirlerine bağlanmışlardır. İki ayrı çalışma grubunda İBS hastalarında artmış intestinal epitelyal geçirgenlik gösterilmiştir. Çalışmaların birinde post-infeksiyöz İBS grubunda kontrol grubuna göre artmış geçirgenlik gösterilirken diğerinde İBS-D grubunda kontrol grubu ve postinfeksiyöz İBS grubuna göre artmış geçirgenlik gösterilmiştir (60). Bu sonuçlar ışığında, İBS de aktive olmuş intestinal immun sistemin intestinal epitelyal geçirgenlik artışına neden olduğu düşünülebilir. Yeni birkaç çalışmada İBS hastalarında inflamatuvar reaksiyonlara genetik yatkınlığın olabileceğini düşündüren veriler öne sürülmüştür. İBS hastalarında kontrol grubuna göre daha yüksek proinflamatuvar sitokin TNF-α genotipi ve düşük antiinflamatuvar sitokin IL-10 genotipi yapımı gösterilmiştir (61). Buna ek olarak, gastrointestinal enfeksiyon sonrası İBS gelişen hastaların rektal biyopsilerinde proinflamatuvar sitokin IL-1β mrna nın artmış ekspresyonu bildirilmiştir (62). Bu yayınların sonucunda, İBS de reseptör etkileşimini ile ilişkili gen kodlanmasındaki mutasyonların immun sistem aktivasyonuna neden olması olası genetik yatkınlık şüphesini düşündürmektedir. Gıdaların İBS patofizyolojisindeki rolü net olarak bilinmemektedir. Ancak bazı hastaların spesifik diyetlere semptomatik olarak iyi yanıt vermesi sonucunda, İBS de barsaklarda gıdaya bağlı aşırı duyarlılığın immun aktivasyonuna neden olabileceği öne sürülmüştür. Yeni çalışmalarda IgG ve/veya IgG4 aracılı aşırı duyarlılık reaksiyonlarının İBS patofizyolojisinde önemli olduğu bildirilmiştir (63). Birçok faktörün gıda hassasiyetine katkıda bulunduğu düşünülmüş ve araştırmalar gıda spesifik antikorları, karbonhidrat malabsorsiyonu ve gluten duyarlılığı üzerine odaklanmıştır. Almanya da yapılan bir araştırmada, İBS hastalarının bir grubunda latent çölyak hastalığı olduğu ve glutensiz diyetten fayda gördüğü gösterilmiştir (64). Genetik: Ailesel ve seçilmiş gen polimorfizmi üzerine yapılan çalışmalarda İBS li bazı hastalarda genetik duyarlılığın olabileceği öne sürülmüştür. İkiz çalışmalarının verileri çelişkili bulunmuştur. Bazı çalışmalarda monozigot ikizler dizigot ikizler ile karşılaştırıldığında yüksek uyumluluk oranları gösterilirken (sırası ile %2-22 vs %1-9), 10

19 5032 hastalık bir diğer çalışmada anlamlı uyumluluk oranları saptanmamıştır (sırası ile %17 vs %16). Spesifik gen ve İBS arasındaki ilişki araştırılmaktadır. Bazı genotipik çalışmaların sonuçlarında intestinal peristaltizmi etkileyen seratonin geri alınımının bozulmasına neden olan seratonin transporter gen polimorfizmi ile İBS arasında ilişki gösterilmiştir. Fakat diğer çalışmalarda seratonin transporter gen polimorfizmi ile İBS arasında ilişki gösterilememiştir (65) Klinik Özellikler ve Tanı Kronik veya rekürren karın ağrısı İBS nin temel klinik özelliğidir. Ağrı karnın genellikle alt kısımlarında ve daha çok solda hissedilse de farklı şekillerde de ortaya çıkabilir. Hastaların bazıları ağrı terimi yerine rahatsızlık hissi veren ağrıya yakın başka kelimelerle farklı ifadeler kullanabilir. İBS'ye bağlı karın ağrısının en temel özelliği defekasyon alışkanlığında değişiklikle birlikte ortaya çıkmasıdır. Ağrı başlamadan önce veya sonra ishal, kabızlık, tuvalete gitme ihtiyacı gibi durumlar görülür. Psikolojik stres ve yemek genellikle ağrıyı artırırken, defekasyon genellikle ağrıyı azaltır (66). Ağrıya eşlik eden anoreksi, malnütrisyon ve kilo kaybı ile progresif olarak şiddeti artan, uykudan uyandıran ağrı İBS'de beklenen durumlar olmayıp ileri tetkikleri gerektirir (66). Ciddi organik bir hastalık düşündüren alarm semptomları varlığında ileri tetkikler yapılmalıdır (Tablo 2.1). Tablo 2.1. Organik hastalık düşündüren alarm semptomları Semptomların başlangıcı > 50 yaş Progresif, çok şiddetli ve sürekli semptomlar Uykudan uyandıran gece semptomları (diyare, karın ağrısı) Persistan diyare Rektal kanama veya anemi Açıklanamayan kilo kaybı Tekrarlayan kusma Ailede kolon kanseri öyküsü Ateş Anormal muayene bulguları (karında hafif hassasiyet hariç) 11

20 Defekasyon düzensizlikleri de ağrıyla birlikte İBS'nin temel özelliğidir. Hastaların bir kısmında hastalığın aktif olduğu dönemlerde karın ağrısıyla birlikte ishal (İBS-D), bir kısmında kabızlık (konstipasyon ağırlıklı İBS) olur. Bir kısmındaysa zaman zaman ishal, zaman zaman kabızlık olur (alternan-miks tip). İBS-D en sık görülen türdür. İkinci sıklıkta miks tip İBS (İBS-M) ve daha sonra da konstipasyon ağırlıklı İBS (İBS-K) gelmektedir (67). Diyare genellikle ufak miktarlarda cıvık, şekilsiz, çoğunlukla mukus içerebilen şekildedir. Sabahları veya yemek sonrasında karın alt kadranlarında kramplar veya tenezm şeklinde olabilir. Miktarı fazla, kan içeren, geceleri olan ve yağlı olan ishaller İBS de beklenmez ve ileri incelemeleri gerektirir. Kabızlık günler ve/veya aylarca sürebilir. Zaman zaman ishale de dönebilir. Gayta sert, partiküller halinde olur. Rektumun aslında boş olduğunda bile tam boşalmadığı hissi olabilir ve gereksiz laksatif ve lavman kullanımına neden olabilir (66). Tanımı gereği organik bir nedenden kaynaklanmayan, İBS'nin de içinde yer aldığı, fonksiyonel barsak hastalıklarının tanısı temelde semptomatolojiye dayanır. Gastrointestinal sistemin semptom çeşitliliği, hastalıklarının çeşitliliğine göre oldukça sınırlıdır. Organik ve fonksiyonel pek çok hastalık aynı şekilde karın ağrısı, ishal ve kabızlık gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Özgüllüğü düşük olan bu belirtilerle tanısal sorunların yaşanması da beklenen bir durumdur. Ancak semptomların tek tek tanısal değeri düşük olsa da semptom kompleksleri, tanı paternleri olarak kullanıldığında tanısal etkinlikleri belirgin olarak artmaktadır. İBS'de semptomlar bu şekilde belirli paternler göstermektedir. Bunlardan yararlanılarak tanı kriterleri geliştirilmiştir. Tanısal standardizasyonu sağlamak amacıyla ilk olarak Manning tarafından 1978 yılında tanı kriterleri yayınlanmıştır (Tablo 2.2). Manning kriterlerinde İBS de birlikte olan semptom kompleksleri ortaya konmaya çalışılmıştır. Tanımlanan semptomların en az ikisi kullanıldığında duyarlığı %84-94, özgüllüğü %55 civarındadır. Kullanılan semptom sayısı artırıldığında özgüllüğü artarken duyarlığı düşmektedir. 12

21 Tablo 2.2. Manning kriterleri Aşağıdakilerden 3 varlığı Defekasyonla hafifleyen karın ağrısı Sulu/gevşek gayta ile ilişkili karın ağrısı Barsak hareketlerinin sıklığında artma ile ilişkili abdominal ağrı Abdominal distansiyon Rektumdan mukus çıkışı Defekasyondan sonra tam boşalamama hissi İBS tanısal yaklaşımında önemli ilerlemeler sağlayan Manning kriterleri daha sonra Roma kriterleri ile geliştirilmiştir. Son olarak 2006 da Los Angeles ta yapılan bir toplantıda Roma III kriterleri geliştirilmiştir (Tablo 2.3). Roma II den farklı olarak; bir semptomun kritere uygun olması için belirli bir eşik sıklığı zorunlu kılınmıştır (örneğin; son 3 ayda, ayda en az 3 gün gibi) ve semptomların ilk başladığı zamanla, şimdiki zaman arası süre 1 yıldan 6 aya indirilmiş ve İBS alt tipleri tekrar gözden geçirilmiştir. Buna göre İBS alt tipleri; İBS-D, İBS-K, İBS-M ve tiplendirilememiş İBS olarak değiştirilmiştir. Tablo 2.3. Roma III kriterleri 6 ayda başlayan, en az 3 ay suren ve her ayda da en az 3 gün devam eden, aşağıdakilerden en az 2 siyle ilişkili tekrarlayıcı abdominal rahatsızlık veya ağrı; Defekasyonla rahatlama Dışkılama sıklığı ile ilişkili Dışkının şeklindeki değişiklikle ilişkili İBS de iki farklı tanısal yaklaşım mümkündür. Daha çok tercih edilen yöntem organik nedenlerin araştırılması ve bir organik neden saptanamadığında İBS tanısı konması seklindedir. Bu yöntem oldukça masraflıdır. İkinci ve aynı zamanda maliyet etkin daha doğru yaklaşım ise pozitif tanısal yaklaşımdır. Pozitif tanısal yaklaşımda tipik klinik özellikler gösteren, tipik semptom kompleksi olan hastalarda, alarm semptomlar yoksa sınırlı ancak akılcı bir şekilde seçilmiş bazı testler yapılır. Pozitif tanısal yaklaşım hem ciddi miktarlarda tasarruf sağlamakta hem de gereksiz tetkikler sırasında hastaların endişelerinin artmasına neden olmamaktadır. Tanısal kriterlerde yer alan semptom kompleksleri pozitif tanısal yaklaşımda kılavuz görevi yapmaktadır. 13

22 Klinik değerlendirme sırasında anemi, kilo kaybı, fazla hacimli ishal, gece ishali, rektal kanama gibi alarm semptomlan varsa doğrudan ileri tetkiklere geçilmesi gereklidir. Semptomların nedeni olabilecek diyetten kaynaklanan nedenler (laktoz, sorbitol vb) ve ilaç gibi faktörler sorgulanmalıdır. Roma III kriterlerindeki İBS semptom kompleksi olan ve alarm semptomları olmayan hastalarda tam kan sayımı ve CRP bakılması, parazitik enfeksiyon açısından risk faktörleri yüksekse 3 kez gayta incelemesi ve çölyak açısından doku transglutaminaz antikoru bakılması gereklidir. Yalnızca 50 yaşın üzerindeki hastalar için kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Israrlı ve şiddetli diyarelerde mikroskopik kolit açısından kolonik mukozal biyopsi gerekli olacaktır (66). Bu tetkiklerin normal olduğu hastalarda deneme tedavisine başlanmalıdır. Hastaların 3-6 hafta sonra kontrole çağrılması ve tekrar değerlendirilmesi daha akılcı bir yaklaşım olacaktır. Semptomların aynen sebat etmesi tanının yanlış olduğu anlamına gelmez ancak semptomlarda değişikler olması progresyon göstermesi ileri tetkik gerektirir. İleri tetkiklerde ağırlıklı olan semptoma göre planlama yapılır. Diyare ağırlıklı olanlarda kronik diyare, konstipasyon ağırlıklı olanlarda kronik konstipasyon etyolojisini araştırmaya yönelik ileri tetkik yapılması daha uygun olacaktır (66) Tedavi Tedavi stratejisi; semptomların tipi ve şiddeti, besin alımı ve/veya defekasyonla korelasyonuna, fonksiyonel bozukluğun derecesine ve psikososyal faktörlerin var olup olmamasına göre değişmektedir. Genel olarak hafif semptomlar primer olarak visseral hipersensitivite ile ilişkili olup semptomatik olarak barsağı etkileyen farmakolojik ajanlarla tedavi edilir. Daha şiddetli semptomları olan olgularda psikososyal faktörlerin rolü olup sıklıkla psikolojik davranış tedavisi ve antidepresan tedavi gereklidir. Hastanın Eğitimi ve güveninin kazanılması: Hastaların önemli bir kısmının doktora gelişinin asıl nedeni ciddi bir hastalık endişesidir. İBS nin patofizyolojisi tam olarak aydınlatılmamış olduğu için nedene yönelik tedavi yapılması da mümkün değildir. İBS tedavisinde temel hedef semptomların giderilmesi, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve endişelerin giderilmesi olacaktır. Tedavide ön önemli hususlardan biri de gerçekçi hedeflerin konmasıdır. Tam şifa sağlayacak bir tedavi yoktur, ama yaşam kalitesinin yükseltilmesi mümkündür. Tedavide iyi hasta hekim ilişkisi son derece önemlidir. Hastalara İBS nin yaşam süresini kısaltmayan ancak kronik bir rahatsızlık olduğu anlatılmalıdır. Hastanın tedavi kararlarına katılımı sağlanmalıdır. İBS nin kendi başına 14

23 ayrı bir hastalık olduğu, semptomların gerçekten var olduğu fakat neden olan durumun organik değil fonksiyonel yada tam aydınlatılamadığını ama hayatı tehdit edici önemde bir durumun da bulunmadığı bilgisi verilmelidir. Karmaşık mesajlar verilmemeli, gereksiz yere ileri tetkikler istenmemeli veya istenmiş testler tekrarlanmamalıdır (68,69). Diyet: Bundan sonra yapılması gereken diyet düzenlemeleridir. Hastanın semptomlarını ortaya çıkaran besinler araştırılmalı ve saptandığında bunlardan kaçınması sağlanmalıdır. Laktoz intoleransının yaygın olması nedeniyle hastalarda laktoz kısıtlaması denenmelidir. Tatlandırıcı olarak içecek ve tatlılarda kullanılan fruktoz ve sorbitol intoleransı da benzer rahatsızlıklara neden olabilir. Bunların kesilmesi ve semptomlara etkisinin araştırılması gereklidir. Hastaların birçoğunda gaz yakınması vardır. Bu hastaların diyetlerinden gaz yaptığı bilinen (fasulye, soğan, havuç, kereviz, üzüm, kayısı, erik, muz, lahana v.b.) besinlerin çıkarılması denenebilir (70). Bunların tespiti için bir süre günlük tutturularak semptomların ortaya çıkmasına yol açan nedenler belirlenebilir. Bütün hastalara fiber eklenmesi denenmelidir. Doz düşükten başlanıp yavaş yavaş artırılmalıdır. Kronik konstipasyonda kullanılandan daha düşük dozların verilmesi şişkinliği önleme açısından yararlı olacaktır. Hafif şiddette semptomları olan hastalarda spesifik ilaç tedavisinden ziyade hastanın bilgilendirilmesi, eğitilmesi, diyet düzenlemeleri ile beraber iyi hekim-hasta ilişkisinin kurulması hedeflenmelidir. Medikal Tedavi: İBS de ilaç tedavisi diğer tedbirlere yardımcı bir yöntem olarak düşünülmelidir. İlaç tedavisinin baskın semptoma yönelik seçilmesi uygun bir yaklaşım olacaktır. İBS-K lı bir hasta ile İBS-D li bir hastaya yaklaşım farklı olacaktır. Semptomların ilaçsız idaresinin mümkün olduğu dönemlerde ilaçlar kesilmelidir. Antidepresanların dışındaki ilaç tedavilerinin kesintisiz uygulanmasından kaçınılmaya çalışılmalıdır (69). İBS nin temel semptomu olan ağrının giderilmesinde etkili olan ve en çok kullanılan ilaçlar antispasmodiklerdir. Bu ilaçların bir kısmı doğrudan düz kas üzerine etki ederek gevşeme sağlarken (mebeverine ve pinaverine gibi) bazıları da antikolinerjik veya antimuskarinik etkileri yoluyla (dicyclomine, hyoscyamine vb) etkili olurlar (69). Gastrointestinal düz kas inhibisyonu sonucunda postprandial karın ağrısı, gaz, şişkinlik ve tenezmin giderilmesinde yararlı olabilirler (70). İBS tedavisinden antispazmodiklerin etkisi ile ilgili çok sayıda çalışma olmasına karşın bunların çoğu bilimsel kanıt oluşturabilecek kalitede değildir. Otilonium, cimetropium, hyoscine ve pinaveriumla yapılmış çalışmalarda ise bunların semptomların giderilmesinde plaseboya göre daha 15

24 etkili oldukları gösterilmiştir ve kısa süreli kullanımlar için uygun oldukları kabul edilmektedir (71). Trisiklik antidepresanların (TCA) ve serotonin reuptake inhibitörlerinin (SSRİ) global İBS semptomlarının giderilmesinde ve karın ağrısının azaltılmasında plaseboya göre daha etkili oldukları gösterilmiştir (71). TCA ve SSRI grubu ilaçların endojen endorfin salınımın artırma, sinirlerde inen inhibitör ağrı yollarında norepinefrin geri emilimini bloke ederek ağrı inhibisyonunu güçlendirme, ağrı modülatörü olan serotonin blokajı yoluyla etkili oldukları ileri sürülmektedir (71). TCA antidepresanlar (amitriptiline, imipramine, nortriptiline, desipramine vb) ağrı giderici özelliklerini antidepresan özelliklerine göre çok daha düşük dozlarda gösterirler. Etkilerinin başlaması 3-4 haftayı bulabilir. Düşük dozdan başlanarak takiplere göre dozları artırılabilir. Akşam saatlerinde kullanılmaları uygundur. Bu ilaçlar antikolinerjik etkileri nedeniyle diyare ağırlıklı İBS de yararlı, konstipasyon ağırlıklı İBS de ise konstipasyonu artırıcı etki gösterebilirler (70). Depresyon belirgin ise SSRI leri (paroxetine, fluoxetine) kullanılabilir. Kabızlık olanlarda SSRI tercih edilmesi daha uygun olacaktır. 5-Hidroksitriptamin 3 reseptör antagonistleri (alosetron, cilansetron, ondansetron ve granisetron) viseral afferent aktiviteyi modüle ederek karın ağrısının giderilmesine yardımcı olurlar (70). Bunlardan alosetron özellikle İBS-D tedavisi için geliştirilmiştir ancak iskemik kolit ve şiddetli konstipasyon gibi yan etkileri nedeniyle ABD de yalnızca kontrollü kullanımına izin verilmektedir. 5-Hidroksitriptamin 4 reseptör agonisti (tegaserod) kolon motilitesini uyarıcı ve ağrıyı azaltıcı etkileri nedeniyle İBS-K için geliştirilmiş ancak o da bazı kardiyovasküler yan etkileri nedeniyle rutin kullanımdan kaldırılmış ve aynı şekilde seçilmiş bazı olgularda kontrollü kullanımına izin verilmektedir. Bunların dışında İBS-D olgularında gerektiğinde kullanılmak üzere loperamide verilebilir. İBS-K de ülkemizde olmayan lubiprostoneun etkili olduğu yönünde çalışmalar mevcuttur. Lokal etkili bir klor kanal aktivatörü olup klordan zengin sekresyona yol açar. Kronik konstipasyon ve konstipasyon ağırlıklı İBS de kullanımı için FDA onayı mevcuttur. Son olarak İBS de daha önce gösterilmiş olan barsak florası değişikliklerini hedef alan Pimentel ve ark. nın rifaximin tedavisi ile yaptıkları yeni çalışmanın sonuçlan ümit vericidir. Bu çalışmada kullanılan rifaximin emilmeyen ve sistemik etkisi olmayan bir antibiyotiktir. Konstipasyonu olmayan İBS lilerde uygulanmıştır. Bu antibiyotikle 2 haftalık tedavi sonrası karın ağnsı, şişkinlik, diyare gibi İBS semptomlarında anlamlı 16

25 düzelme sağlanmıştır. Ayrıca tedavinin etkileri tedavi sonrası 4 haftada da devam etmiştir (72). Tedaviye dirençli olgularda ciddi psikolojik problemler ve istismar gibi problemler akla gelmelidir ve gerektiğinde psikiatri bölümünün desteği alınmalı, tedavi birlikte yürütülmelidir Otonom Sinir Sistemi OSS; kalp kası, düz kaslar ve salgı bezleri dahil neredeyse vücutta her organı innerve eden, aferent ve eferent kısımları olan bir sistemdir. Bilinç dışı çalışan OSS nin eferent kısmı, etkileri çoğu kez birbirine zıt olan ve birbirlerini tamamlayacak şekilde bir denge içinde çalışarak organizmanın iç ve dış ortamdaki değişikliklere adapte olmasını sağlayan viseral fonksiyonları yerine getiren sempatik ve parasempatik sinir sisteminden oluşur (73). OSS nin SSS den en önemli farkı, SSS nin başlattığı hareketlerin genellikle istemli olması, buna karşılık OSS nin istem dışı çalışmasıdır. Diğer bir fark da iki sistemin anatomik lokalizasyon ve hedef organa ulaşma şeklinin birbirinden farklı olmasıdır. Somatik motor nöronlar merkezi sinir sistemi içerisinde medulla spinalisin ön boynuzlarında veya kranyal sinirlerin motor çekirdeklerinde bulunur ve bu nöronlara ait aksonlar doğrudan ilgili kasları innerve ederken; OSS de beyin sapında ve medulla spinalisin T1-L3 (L2) segmentleri ile S2-S4 segmentlerinde presinaptik nöronlar yer alır. Presinaptik nöronların aksonları hedef organa ulaşmadan önce santral sinir sisteminin dışında bulunan prevertebral ganglionlar, paravertebral ganglionlar, organ duvarındaki terminal ganglionlar ve kranyal ganglionlar gibi otonomik ganglionlardaki postsinaptik nöronlar ile sinaps yapar ve postsinaptik nöronların aksonları hedef organı innerve eder (73). Parasempatik sistemde; hem presinaptik nöron ile postsinaptik nöron arasındaki sinapsda hem de postsinaptik nöronla hedef organ arasındaki sinapsda açığa çıkan nörotransmitter madde asetilkolindir. Sempatik sinir sisteminde de presinaptik nöron ile postsinaptik nöron arasındaki sinapsta açığa çıkan nörotransmitter madde asetilkolindir; ancak postsinaptik nöron ile hedef organ arasında açığa çıkan nörotransmitter madde noradrenalindir. Ter bezlerinde istisna olarak sempatik sistem tarafından innerve olmasına karşın postsinaptik nöron ile hedef organ arasında açığa çıkan nörotransmitter madde asetilkolindir (73). 17

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI Prof. Dr. Aydan Kansu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı 7 y, ~ 1 yıldır karın ağrısı Göbek çevresinde Haftada

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

Kabızlık (Konstipasyon) Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK

Kabızlık (Konstipasyon) Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK Kabızlık (Konstipasyon) Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK Tanım: Rome-II Tanı Kriterleri Son 6 ay içerisinde en az 3 ay (aralıklı veya sürekli) aşağıdaki semptomlardan 2 veya daha fazlasının olmasıdır. **Haftada 2

Detaylı

Probiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı

Probiyotik suşları. Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Probiyotik suşları Prof Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı İnsan ve bakteri ilişkisi İnsan vücudundaki bakterilerin yüzey alanı = 400 m 2 (Tenis kortu kadar) İnsandaki gen

Detaylı

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD

Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Prof.Dr.Kemal NAS Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD Kronik enflamatuar hastalıklar, konak doku ve immun hücreleri arasındaki karmaşık etkileşimlerinden

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 10 Ağustos 2018 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 10 Ağustos 2018 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 10 Ağustos 2018 Cuma İnt. Dr. Muhammed Türk Olgu 4 yaş, 10 aylık kız hasta Yaklaşık bir yıldır

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

7. Yarıyıl Farmasötik Kimya Prof. Dr. İlkay YILDIZ

7. Yarıyıl Farmasötik Kimya Prof. Dr. İlkay YILDIZ 7. Yarıyıl Farmasötik Kimya Prof. Dr. İlkay YILDIZ 2017-2018 Güz Dönemi PERİFER SİNİR SİSTEMİNE ETKİLİ İLAÇLAR Periferdeki organlara yönelik sinirsel iletişimin sağlandığı sisteme, PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ,

Detaylı

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER Varlık Erol, Cengiz Aydın, Levent Uğurlu, Emre Turgut, Hülya Yalçın*, Fatma Demet İnce* T.C.S.B. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

Detaylı

Psikofarmakolojiye giriş

Psikofarmakolojiye giriş Psikofarmakolojiye giriş Genel bilgiler Beyin 100 milyar nöron (sinir hücresi) içerir. Beyin hücresinin i diğer beyin hücreleri ile 1,000 ile 50,000 bağlantısı. Beynin sağ tarafı solu, sol tarafı sağı

Detaylı

Mikroskopik Kolit. Dr. Taylan KAV. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi. İç Hastalıkları ABD Gastroenteroloji Bilim Dalı. Ankara

Mikroskopik Kolit. Dr. Taylan KAV. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi. İç Hastalıkları ABD Gastroenteroloji Bilim Dalı. Ankara Mikroskopik Kolit Dr. Taylan KAV Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD Gastroenteroloji Bilim Dalı Ankara Mikroskobik kolit (MK) kronik sulu ishalin sık görülen nedenlerinden biridir.

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ. Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ÜZERİNE ETKİLERİ Doç.Dr.Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Açıklama 2008 2010 Araştırmacı: Lilly Konuşmacı: Lundbeck Sunum

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi

Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Yatan ve Poliklinik Takipli Kanserli Hastalarda İlaç Etkileşimlerinin Sıklığı ve Ciddiyetinin Değerlendirilmesi Dr. Ali Ayberk Beşen Başkent Üniversitesi Tıbbi Onkoloji BD Giriş Sitotoksik tedaviler herhangi

Detaylı

TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ

TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ DERNEĞİ TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİ Sİ DERNEĞİ ÜLS ERA Tİ FKOLİ T TÜRK KOLON ve REKTUM CERRAHİSİ DERNEĞİ ÜLSERATİF KOLİT NEDİR? Ülseratif kolit, kalın bağırsağın içini örten tabakanın iltihabıdır. Rektal kanama,

Detaylı

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Otonom Sinir Sistemi. emin ulaş erdem

FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi. Otonom Sinir Sistemi. emin ulaş erdem FTR 231 Fonksiyonel Nöroanatomi Otonom Sinir Sistemi emin ulaş erdem Sinir Sistemi Merkezi Sinir Sistemi -Beyin -Omurilik Periferik Sinir Sistemi Somatik somatik duyu, özel duyular iskelet kaslarının istemli

Detaylı

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 9 a

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 9 a Fizyoloji PSİ 123 Hafta 9 Serebrum Bazal Çekirdekler Orta Beyin (Mezensefalon) Beyin sapının üzerinde, beyincik ve ara beyin arasında kalan bölüm Farklı duyu bilgilerini alarak bütünleştirir ve kortekse

Detaylı

İntestinal Mikrobiyota Nedir? Ne yapar? Dr. Taylan Kav Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji BD

İntestinal Mikrobiyota Nedir? Ne yapar? Dr. Taylan Kav Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji BD İntestinal Mikrobiyota Nedir? Ne yapar? Dr. Taylan Kav Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji BD En iyi mikrop ölü mikrop (mu)? Vücudumuzdaki Mikroplar Bakteriler Mantarlar Virüsler Bakterilerle

Detaylı

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) Otonom sinir sitemi iki alt kısma ayrılır: 1. Sempatik sinir sistemi 2. Parasempatik sinir sistemi Sempatik ve parasempatik sistemin terminal nöronları gangliyonlarda

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF. EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU Hasta Kitapçığı PROF.DR ARZU YAĞIZ ON POLİOMYELİT (ÇOCUK FELCİ) NEDİR? Poliomyelit, çocukluk çağında görülen

Detaylı

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri Hastalıkların tedavisinde kat edilen yol, bulaşıcı hastalıklarla başarılı mücadele, yaşam koşullarında düzelme gibi

Detaylı

Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü

Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü adı verilir. Birden çok divertikülün yer aldığı durumlara

Detaylı

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindekipayı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 Akılcı İlaç Kullanımı;

Detaylı

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI Organizmalarda daha öncede belirtildiği gibi hücresel ve humoral bağışıklık bağışıklık reaksiyonları vardır. Bunlara ilave olarak immünoljik tolerans adı verilen

Detaylı

İrritable Barsak Sendromu

İrritable Barsak Sendromu İrritable Barsak Sendromu Dr. Ömer Şentürk İrritable barsak sendromu (İBS) yaygın görülen, kalın barsakları etkileyen bir hastalıktır. Karın ağrısı, kramp, şişkinlik, gaz, diyare veya kabızlık hastalığın

Detaylı

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi

Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Majör Depresyon Hastalarında Klinik Değişkenlerin Oküler Koherans Tomografi ile İlişkisi Mesut YILDIZ, Sait ALİM, Sedat BATMAZ, Selim DEMİR, Emrah SONGUR Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı

Detaylı

PRİMER NOKTURNAL ENUREZİS TEDAVİSİ

PRİMER NOKTURNAL ENUREZİS TEDAVİSİ PRİMER NOKTURNAL ENUREZİS TEDAVİSİ Doç. Dr. Selçuk Yücel Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı Plan 1. Ne Zaman Tedavi? 2. Konzervatif Tedavi 3. Birincil Basamak

Detaylı

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ

GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ GÖĞÜS AĞRISI ŞİKAYETİ İLE BAŞVURAN ÇOCUKLARIN KLİNİK İZLEMİ Erhan Çalışıcı, Birgül Varan, Mahmut Gökdemir, Nimet Cındık, Özge Orbay Başkent Üniversitesi Çocuk Sağ.Has.ABD Göğüs ağrısı, çocukluk ve adölesan

Detaylı

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri

Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Gündüz Aşırı Uykululuğun Psikiyatrik Nedenleri ve Tedavileri Dr. Hasan KARADAĞ Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Gündüz aşırı uykululukta genel popülasyonun % 4-6

Detaylı

Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan

Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan Dr.Özlem Parlak, Dr.İbrahim Öztura, Dr.Barış Baklan Tanı; Dört tanı kriteri Destekleyici tanı kriterleri Eşlik eden özellikler Bu skala; 10 sorudan oluşmaktadır en fazla 40 puan verilmektedir skor sendromun

Detaylı

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ

İnsomni. Dr. Selda KORKMAZ İnsomni Dr. Selda KORKMAZ Uykuya başlama zorluğu Uykuyu sürdürme zorluğu Çok erken uyanma Kronik şekilde dinlendirici olmayan uyku yakınması Kötü kalitede uyku yakınması Genel populasyonda en sık görülen

Detaylı

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102 BR.HLİ.102 Serebral Felç (İnme) ve Spastisitede Botoks Spastisite Nedir? Spastisite belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olmasıyla ortaya çıkan

Detaylı

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR?

DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? DİSFONKSİYONEL İŞEME (İŞEME FONKSİYON BOZUKLUĞU) NEDİR? Tuvalet eğitimi döneminde, nörolojik olarak normal bazı çocuklarda yanlış edinilmiş işeme alışkanlıkları neticesinde ortaya çıkan işeme fazındaki

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011

IX. BÖLÜM KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 ULUSAL TEDAVİ KILAVUZU 2011 KRONİK HASTALIK ANEMİSİ IX. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KRONİK HASTALIK ANEMİSİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU GİRİŞ VE TANIM Kronik

Detaylı

Vaka II. Vaka I. Vaka III. Vaka IV

Vaka II. Vaka I. Vaka III. Vaka IV Göğüs Ağrısına Yaklașım A.Ü. Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D Dr. Murat BERBEROĞLU 03.07.2012 Sunu Planı Vakalar Giriș ve Epidemiyoloji Patofizyoloji Tanısal Yaklașım -öykü - risk faktörleri -fizik muayene -test

Detaylı

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bruselloz Brucella cinsi bakteriler tarafından primer olarak otçul

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER. Dr. Sinan CANAN

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER. Dr. Sinan CANAN Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı REFLEKSLER Dr. Sinan CANAN scanan@baskent.edu.tr Bu Bölümde: Sinirsel refleksler: Tipleri ve yolları Otonom refleks yolları ve işlevleri İskelet

Detaylı

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

Açıklama 2008-2010. Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK Açıklama 20082010 Araştırmacı: YOK Danışman: YOK Konuşmacı: YOK TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU VE UYKU Hypnos (Uyku Tanrısı) Nyks (Gece Tanrısı) Hypnos (uyku tanrısı) ve Thanatos (ölüm tanrısı) Morpheus

Detaylı

DÜZEN LABORATUVARLAR GRUBU GASTROENTEROLOJİ ÇALIŞTAYI 14 EKİM 2017/ ANKARA

DÜZEN LABORATUVARLAR GRUBU GASTROENTEROLOJİ ÇALIŞTAYI 14 EKİM 2017/ ANKARA DÜZEN LABORATUVARLAR GRUBU GASTROENTEROLOJİ ÇALIŞTAYI KAPSAMLI PROGRAM 09.00-09.10 Dr. Yahya Laleli Açılış konuşması AMAÇ KAPSAM ÇALIŞTAYDAN ALINMASI BEKLENENLER Katılımcılara, gastrointestinal (GE) sistem

Detaylı

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri 1 Öğrenim Hedefleri Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının, yaşam dönemlerine göre kadın sağlığına olan etkilerini açıklar, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ile kadına

Detaylı

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar

Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı. Doç.Dr.Vesile Altınyazar Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı Doç.Dr.Vesile Altınyazar Tüm dünyada ilaç harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı ortalama %24,9 Ülkemizde bu oran 2000 yılı için %33,5 DSÖ tahminlerine

Detaylı

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen

Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen Baş ağrısı, başta ve bâzen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrılara verilen ortak isimdir. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

* Madde bilgisi elektromanyetik sinyaller aracılığı ile hücre çekirdeğindeki DNA sarmalına taşınır ve hafızalanır.

* Madde bilgisi elektromanyetik sinyaller aracılığı ile hücre çekirdeğindeki DNA sarmalına taşınır ve hafızalanır. Sayın meslektaşlarım, Kişisel çalışmalarım sonucu elde ettiğim bazı bilgileri, yararlı olacağını düşünerek sizlerle paylaşmak istiyorum. Çalışmalarımı iki ana başlık halinde sunacağım. MADDE BAĞIMLILIĞI

Detaylı

Erişkinde Mikrobiyota. Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı

Erişkinde Mikrobiyota. Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Erişkinde Mikrobiyota Dr Tarkan Karakan Gazi Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı İnsan ve bakteri ilişkisi İnsan vücudundaki bakterilerin yüzey alanı = 400 m 2 (Tenis kortu kadar) İnsandaki gen sayısı:

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

FTR 303 Ortopedik Rehabilitasyon

FTR 303 Ortopedik Rehabilitasyon FTR 303 Ortopedik Rehabilitasyon Kompleks Bölgesel Ağrı Sendromu Complex Regional Pain Syndromme yrd. doç. dr. emin ulaş erdem GİRİŞ Genellikle travmalardan sonra ortaya çıkar Belirgin bir sinir hasarı

Detaylı

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

PARKİNSON HASTALIĞI. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak PARKİNSON HASTALIĞI Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND

Detaylı

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI

BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI BÖBREK YETMEZLİĞİ TANI VE TEDAVİ SEÇENEKLERİ DR MÜMTAZ YILMAZ EÜTF İÇ HASTALIKLARI NEFROLOJİ BİLİM DALI Kronik böbrek hastalığı-tanım Glomerül filtrasyon hızında (GFH=GFR) azalma olsun veya olmasın, böbrekte

Detaylı

Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği

Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği 2010-2011 Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği Mehmet Ceyhan, Eda Karadağ Öncel, Selim Badur, Meral Akçay Ciblak, Emre Alhan, Ümit Sızmaz Çelik, Zafer Kurugöl,

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD Çalışmalarda birinci basamak sağlık kurumlarına başvuran hastalardaki psikiyatrik hastalık sıklığı, gerek değerlendirme ölçekleri kullanılarak

Detaylı

Klinikte Analjeziklerin Kullanımı. Dr.Emine Nur TOZAN

Klinikte Analjeziklerin Kullanımı. Dr.Emine Nur TOZAN Klinikte Analjeziklerin Kullanımı Dr.Emine Nur TOZAN Analjezikler Hastaya uygulanacak ilk ağrı kontrol yöntemi analjeziklerin verilmesidir. İdeal bir analjezik Oral yoldan kullanıldığında etkili olabilmeli

Detaylı

İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ

İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ İŞTAH HORMONU GHRELİNİN BÖBREK TRANSPLANTASYONU SONRASI VÜCUT KİTLE İNDEKSİ VE OKSİDATİF STRES ÜZERİNE ETKİLERİ Yaşar Çalışkan 1, Abdullah Özkök 1, Gonca Karahan 2, Çiğdem Kekik 2, Halil Yazıcı 1, Aydın

Detaylı

İntern Dr. Özkan ERARSLAN ADRENAL YETERSİZLİK. ADDİSON HASTALIĞI, BÖBREKÜSTÜ BEZ YETERSİZLİĞİ, SÜRRENAL YETMEZLİK Ekim 2013

İntern Dr. Özkan ERARSLAN ADRENAL YETERSİZLİK. ADDİSON HASTALIĞI, BÖBREKÜSTÜ BEZ YETERSİZLİĞİ, SÜRRENAL YETMEZLİK Ekim 2013 İntern Dr. Özkan ERARSLAN ADRENAL YETERSİZLİK ADDİSON HASTALIĞI, BÖBREKÜSTÜ BEZ YETERSİZLİĞİ, SÜRRENAL YETMEZLİK Ekim 2013 İlk kez 1855 te Thomas Addison tarafından tanımlanmıştır Sıklığı milyonda 60-120

Detaylı

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü

İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi,

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( ) HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK (2.0.20) Gülay Turgay, Emre Tutal 2, Siren Sezer Başkent Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Diyaliz Programı

Detaylı

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI İNCELER.

FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI İNCELER. EGZERSİZ FİZYOLOJİSİ Prof. Dr. Fadıl ÖZYENER FİZYOLOJİ BİLİM DALI NIN BİR ALT DİSİPLİNİDİR. FİZİKSEL ETKİNLİĞİN OLUŞTURDUĞU KISA VE UZUN (ANTRENMAN) DÖNEMDEKİ STRES SONUCU VÜCUTTA ORTAYA ÇIKAN YANITLARI

Detaylı

Nöropatik Ağrı Tedavi Algoritması

Nöropatik Ağrı Tedavi Algoritması 6. ULUDAĞ NÖROLOJİ GÜNLERİ Mart 2011 - BURSA Nöropatik Ağrı Tedavi Algoritması Dr. Aslı Tuncer Kurne Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Nöropatik Ağrı -Tanım Somatosensorial sistemi

Detaylı

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması

hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması hs-troponin T ve hs-troponin I Değerlerinin Farklı egfr Düzeylerinde Karşılaştırılması Tuncay Güçlü S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Bölümü 16-18 Ekim 2014, Malatya GİRİŞ Kronik

Detaylı

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi Giriş: Kronik Böbrek Hastalığı (KBH); popülasyonun

Detaylı

Diyaliz Hastalarında Dispepsi, GIS Problemler. Dr. Başol Canbakan

Diyaliz Hastalarında Dispepsi, GIS Problemler. Dr. Başol Canbakan Diyaliz Hastalarında Dispepsi, GIS Problemler Dr. Başol Canbakan Giriş ve Tanımlar Dispeptik semptomların değerlendirilmesi Dispepsinin yaşam kalitesi ve beslenme üzerine etkisi Helicobacter pylori ve

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI Bariatrik ameliyatlar sadece kilo kaybı sağlayarak fiziksel değişim sağlamazlar, asıl önemli olan kilo kaybı sonrası vücudumuz için bu 7 önemli

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

OVER KANSERİ. Yumurtalık kanseri; Over tümörü; Over kanseri neden olur?

OVER KANSERİ. Yumurtalık kanseri; Over tümörü; Over kanseri neden olur? OVER KANSERİ Yumurtalık kanseri; Over tümörü; Over hücrelerinden kaynaklanan kanserdir. Kadınlarda yumurtalıklara over denir. Over ler döllenme için gerekli yumurtaların hazırlandığı ve kadın hormonlarının

Detaylı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı

¹GÜTF İç Hastalıkları ABD, ²GÜTF Endokrinoloji Bilim Dalı, ³HÜTF Geriatri Bilim Dalı ⁴GÜTF Biyokimya Bilim Dalı Dr. Derda GÖKÇE¹, Prof. Dr. İlhan YETKİN², Prof. Dr. Mustafa CANKURTARAN³, Doç. Dr. Özlem GÜLBAHAR⁴, Uzm. Dr. Rana Tuna DOĞRUL³, Uzm. Dr. Cemal KIZILARSLANOĞLU³, Uzm. Dr. Muhittin YALÇIN² ¹GÜTF İç Hastalıkları

Detaylı

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu Sağlık Hizmetlerinin Özellikleri Ergenin yaşına, gelişim düzeyine uygun Bireysel, kültürel ve sosyoekonomik farklılıklara

Detaylı

Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler

Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler Yenidoğan Sepsisi Tanı ve Tedavisinde Son Gelişmeler Dr Uğur DİLMEN Dr Ş Suna OĞUZ Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı EAH Yenidoğan Kliniği, Ankara E-mail ugurdilmen@gmail.com 1 Yenidoğan sepsisinde yüksek

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes Mellitus Akut Komplikasyonları Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes mellitus akut komplikasyonlar Hipoglisemi Hiperglisemi ilişkili ketonemi

Detaylı

KULLANMA TALİMATI. MULTANZİM Draje Ağızdan alınır.

KULLANMA TALİMATI. MULTANZİM Draje Ağızdan alınır. MULTANZİM Draje Ağızdan alınır. KULLANMA TALİMATI Etkin madde: 300 mg pankreatin (en az 8000 FIP ünitesi lipaz; en az 9000 FIP ünitesi amilaz; en az 500 FIP ünitesi proteaz) ve 50 mg safra disperti (%

Detaylı

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065 Gençlerde Bel Ağrısına Dikkat! Bel ağrısı tüm dünyada oldukça yaygın bir problem olup zaman içinde daha sık görülmektedir. Erişkin toplumun en az %10'unda çeşitli nedenlerle gelişen kronik bel ağrıları

Detaylı

Çocuklarda Mesane Disfonksiyonunda Tanısal Yaklaşım ve Tedavi

Çocuklarda Mesane Disfonksiyonunda Tanısal Yaklaşım ve Tedavi Çocuklarda Mesane Disfonksiyonunda Tanısal Yaklaşım ve Tedavi Dr. NURDAN YILDIZ Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi T.N.A-12 y kız hasta Doğum tarihi: 03.01.2006 Başvuru tarihi: Haziran

Detaylı

Amerikan Gastroenteroloji Cemiyeti (AGA) Mikroskopik Kolit Medikal Yönetim Kılavuzu

Amerikan Gastroenteroloji Cemiyeti (AGA) Mikroskopik Kolit Medikal Yönetim Kılavuzu Amerikan Gastroenteroloji Cemiyeti (AGA) Mikroskopik Kolit Medikal Yönetim Kılavuzu Geoffrey C. Nguyen,1 Walter E. Smalley,2 SanthiSwaroop Vege,3 Alonso Carrasco-Labra,4,5 andtheclinicalguidelinescommittee

Detaylı

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr.

4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR, Doç. Dr. Selman ÜNVERDİ, Yrd. Doç. Dr. 4.SINIF İÇ HASTALIKLARI STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Mehmet BAŞTEMİR,, GRUP 1 Stajyer Öğrenciler için Haftalık Çalışma Programı* 1. Hafta (16-20 Ekim 2017) Saat 16 Ekim 2017 Pazartesi 17 Ekim

Detaylı

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji ve Kemik İliği Transplantasyon Hastalarında Rektal Kolonizasyon ve Bakteriyemi İlişkisinin Araştırılması Asiye Karakullukçu 1, Mehtap Biçer 2, Gökhan Aygün 1 Şeniz Öngören 3, Cem Ar 3, Elvin

Detaylı

Santral (merkezi) sinir sistemi

Santral (merkezi) sinir sistemi Santral (merkezi) sinir sistemi 1 2 Beyin birçok dokunun kontrollerini üstlenmiştir. Çalışması hakkında hala yeterli veri edinemediğimiz beyin, hafıza ve karar verme organı olarak kabul edilir. Sadece

Detaylı

KEMOTERAPİ İLE İLİŞKİLİ KOGNİTİF BOZUKLUKLARDA

KEMOTERAPİ İLE İLİŞKİLİ KOGNİTİF BOZUKLUKLARDA TFD Nörolojik Fizyoterapi Grubu Bülteni Cilt/Vol:3 Sayı/Issue:10 Ekim/October 2017 www.norofzt.org KEMOTERAPİ İLE İLİŞKİLİ KOGNİTİF BOZUKLUKLARDA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI Kemoterapi ile ilişkili kognitif bozukluklar

Detaylı

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Olgu Sunumu Dr. Işıl Deniz Alıravcı Ordu Üniversitesi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi 03.05.2016 OLGU 38 yaşında evli kadın hasta İki haftadır olan bulantı, kusma, kaşıntı, halsizlik, ciltte ve gözlerde

Detaylı

AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ

AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ AĞRI İLE NASIL BAŞA ÇIKARIZ Öğr. Gör. Müjgan ONARICI Çankırı Karatekin Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Çankırı 2013 Ağrı / Organizmayı koruyan bir duyu Duyu doku hasarının olduğu bölgede yanıt Ağrı Tarih

Detaylı

Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu

Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu Şizofrenide QT ve P Dispersiyonu Sema Baykara*, Mücahit Yılmaz**, Murat Baykara*** *Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi AMATEM Kliniği **Elazığ Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği

Detaylı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes Mellitus Komplikasyonları Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı Diyabetes mellitus komplikasyonlar Mikrovasküler Makrovasküler Diyabetik retinopati Diyabetik

Detaylı

Multipl organ yetmezliği ve refrakter hipotansiyon

Multipl organ yetmezliği ve refrakter hipotansiyon SEPSİS S VE TANI KRİTERLER TERLERİ Orhan ÇINAR Yrd.Doç.Dr..Dr. GATA Acil Tıp T p Anabilim Dalı XI. Acil Tıp Güz Sempozyumu Samsun 2010 Epidemiyoloji ABD de yılda 750.000 hasta Her gün 500 ölüm %20-50 mortalite

Detaylı

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX! Özel Formülasyon DAHA İYİ Yumurta Verimi Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

Detaylı

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER

T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMLARI DERS İÇERİKLERİ I. YARIYIL ZORUNLU DERSLER PSH 501 - Ruh Sağlığı ve Psikiyatri Hemşireliği Temelleri

Detaylı

Özgün Problem Çözme Becerileri

Özgün Problem Çözme Becerileri Özgün Problem Çözme Becerileri Research Agenda for General Practice / Family Medicine and Primary Health Care in Europe; Specific Problem Solving Skills ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ

Detaylı

Akut Karın Ağrısı. Emin Ünüvar. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. eminu@istanbul.edu.tr

Akut Karın Ağrısı. Emin Ünüvar. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. eminu@istanbul.edu.tr Akut Karın Ağrısı Emin Ünüvar İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı eminu@istanbul.edu.tr 28.07. Acil ve Yoğun Bakım Kongresi 1 AKUT Karın ağrısı Çocuklarda karın ağrısı

Detaylı

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun, büyümesi yenilenmesi çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarda alınmasıdır. Ş. İKİBUDAK BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ SAĞLIKLI BİR Y AŞAMIN

Detaylı

ATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı

Detaylı

DİYABETTEN KORUNMADA CİNSİYET İLİŞKİLİ FARKLILIKLAR. Dr. İlhan TARKUN Kocaeli Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı

DİYABETTEN KORUNMADA CİNSİYET İLİŞKİLİ FARKLILIKLAR. Dr. İlhan TARKUN Kocaeli Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı DİYABETTEN KORUNMADA CİNSİYET İLİŞKİLİ FARKLILIKLAR Dr. İlhan TARKUN Kocaeli Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Cinsiyet İlişkili Farklılıklar ERKEK BEYNİ KADIN BEYNİ Cinsiyet İlişkili

Detaylı

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet Chapter 10 Summary (Turkish)-Özet Özet Vücuda alınan enerjinin harcanandan fazla olması durumunda ortaya çıkan obezite, günümüzde tüm dünyada araştırılan sağlık sorunlarından birisidir. Obezitenin görülme

Detaylı

DİYABET HEMŞİRELİĞİ DERNEĞİ DİYABET EĞİTİMCİSİNİN EĞİTİMİ KURSU PROGRAMI

DİYABET HEMŞİRELİĞİ DERNEĞİ DİYABET EĞİTİMCİSİNİN EĞİTİMİ KURSU PROGRAMI DİYABET HEMŞİRELİĞİ DERNEĞİ DİYABET EĞİTİMCİSİNİN EĞİTİMİ KURSU PROGRAMI Hazırlayan : Julie A. KUENZİ, RN,MSN,CDE,CPT Medical College of Wisconsin Çeviren: Doç.Dr. Nermin OLGUN Marmara Üniversitesi Hemşirelik

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri

Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri Kardiyovasküler Hastalıklarda Çekirdekli Kırmızı Kan Hücrelerinin Tanısal Değeri Doç. Dr. Meral Yüksel Marmara Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Programı meralyuksel@gmail.com

Detaylı