İSLAMOFOBİ KOLEKTİF BİR KORKUNUN ANATOMİSİ SEMPOZYUM TEBLİĞLERİ 30 NİSAN 1 MAYIS 2010 SİVAS, TSO KONFERANS SALONU

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "İSLAMOFOBİ KOLEKTİF BİR KORKUNUN ANATOMİSİ SEMPOZYUM TEBLİĞLERİ 30 NİSAN 1 MAYIS 2010 SİVAS, TSO KONFERANS SALONU"

Transkript

1

2 Sempozyum Koordinatörü Sekreterya : Yrd. Doç.Dr. Osman ALACAHAN Yrd. Doç Dr. Betül DUMAN : Abdusselam BULUT Osman KAVAKLIOĞLU Abdullah ALTUNKES Şaban TUTÇU Mustafa YALÇINKAYA ISBN Baskı: Temmuz 2012 Grafik Tasarım: TAVOOS Baskı: Ankamat Matbaacılık İvedik / Ankara İSLAMOFOBİ KOLEKTİF BİR KORKUNUN ANATOMİSİ SİVAS KEMAL İBN-İ HÜMAM VAKFI Osmanpaşa Cad. Kavukçu İşhanı Kat: 3 No: 308 Merkez Sivas Tel: Faks: SEMPOZYUM TEBLİĞLERİ 30 NİSAN 1 MAYIS 2010 SİVAS, TSO KONFERANS SALONU

3 içindekiler 6 AÇILIŞ KONUŞMALARI TEMEL KARAMOLLAOĞLU 13 İslama Fobya İle Mücadele PROF. DR. OYA AKGÖNENÇ 21 Batı da Hz. Muhammed (S) Üzerinden İslamofobi nin Yansımaları İslamofobi nin Felsefî Kökenleri PROF. DR. BAYRAM ALİ ÇETİNKAYA 63 Balkanlarda İslamofobi YRD.DOÇ.DR. RAHMAN ADEMİ 77 Avrupa Medyasının ve Kamuoyunun İslam Algısı ORHAN GÖKÇE 95 İslamofobiyi Besleyen Unsurlardan Biri Olarak İslam Şeriatı Algısı PROF. DR. ABDULLAH KAHRAMAN 109 İslâmofobi Bağlamında Bir Özeleştiri MUSTAFA ÇAĞRICI 115 İslamofobi vesilesiyle Türkiye nin fobilerine bakmak FERHAT KENTEL 131 İslami Terörizm Nitelemesine İtiraz PROF. DR. ZAKİR AVŞAR 145 Bir Kimlik Politikası Olarak İslamofobi PROF. DR. MEHMET EVKURAN 161 İslamofobi Politikası YAQUP ZAKİ 177 Avrupanın Din Korkusu: Avrupa Kamuoyunun Gündemine Dinin Geri Dönüşü ve Bunun Türkiye nin AB Üyelik Sürecine Olası Etkileri GÜLİSE GÖKÇE 195 Batı nın Ateist Literatüründe İslam Düşmanlığı AYTUNÇ ALTINDAL 203 İslamofobinin Tarihsel Temellerine Bir Bakış: Oryantalizm ya da Batı ve Öteki MEHMET YÜKSEL 217 İslam Karşıtlığında (İslamofobi) Cihad Algısının Rolü PROF. DR. HÜSEYİN YILMAZ 231 Hollanda da Müslüman Karşıtlığının Kaynakları Üzerine YRD.DOÇ.DR.BETÜL DUMAN - YRD.DOÇ.DR.OSMAN ALACAHAN 251 Amerikan Medyasının İslam Algısı VAHAP GÖKSU VE RUKİYE SAYGILI

4 Açılış Konuşması 7 Bilim Kurulu* Prof. Dr. Adnan ASLAN 29 Mayıs Ü. Ulus. İslam ve Din Bi. F. Prof. Dr. Adem Esen İstanbul Sebahattin Zaim Ü. Rektörü Prof. Dr. Ali Erkul C.Ü. Sosyoloji Bölüm Bşk. Prof. Dr. Celaleddin Vatandaş Gümüşhane Ü. İletişim F. Dekanı Prof. Dr. Çağrı Erhan Ankara Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Prof. Dr. Durmuş Boztuğ Tunceli Ü. Rektörü Prof. Dr. Erol GÖKA Selçuk Ü. Meram Tıp F. Yrd. Doç. Dr. Fazıl Yozgat Cumhuriyet Ü. İİBF Kamu Yön. Prof Dr. Halis Çetin Cumhuriyet Ü. İİBF Kamu Yön. Yrd. Doç. Dr. İbrahim SUBAŞI Marmara Ü. Hukuk Fakültesi Prof. Dr. İsmail COŞKUN İ.Ü. Edebiyat F. Sosyoloji Bölümü Prof Dr. Metin Bozkuş C.Ü. İlahiyat F. Dekanı Prof. Dr. Mustafa Aydın Selçuk Ü. Sosyoloji Bölümü Prof. Dr. N. Talat Arslan Cumhuriyet Ü. İİBF Kamu Yön. Prof. Dr. Raşit Küçük Marmara Ü. İlahiyat F. Dekanı Prof.Dr. Recep Toparlı C.Ü. Rektör Yard. Prof. Dr. Tanel Demirel Çankaya Ü. Siyaset Bilimi Prof. Dr.Yaşar Düzenli İstanbul Ü. İlahiyat F. * İsimler Alfabetik sıraya göre listelenmiştir. Açılış Konuşması TEMEL KARAMOLLAOĞLU KEMAL İBN-İ HÜMAM VAKFI MÜTEVELLİ HEYET BAŞKANI Muhterem Misafirlerimiz, Kıymetli katılımcılar Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum; bu çalışmalarımızın ve sempozyumun hayırlara vesile olmasını Cenabı Allahtan niyaz ediyorum. Bugün burada dünya gündeminde önemli bir yer işgal eden, dünya barışını adeta tehdit eden bir konu üzerinde görüşmek, fikir teatisinde bulunmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu toplantıya katılan kıymetli fikir adamlarımız, bilim adamlarımız ve düşünürlerimiz bu konuda fikirlerini dile getirecekler ve neticede, bu menfi gidişatı durdurmak için nelerin yapılması icap ettiği konusunda da bir takım fikirler oluşacaktır. Böylece genel olarak birtakım politikaların oluşmasına da öncülük edilmiş olacağını ümit ediyorum. Konumuz İslamafobi, daha doğrusu Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Olarak Islamafobi. Aslında kelime olarak Fobi korku manasına geliyor, fakat bu korku Islamafobi terkibi ile korku yerine İslam Düşmanlığı nı ifade etmek için kullanılıyor.

5 8 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Açılış Konuşması 9 İzin verirseniz, bu konulara girmeden önce, buraya gelen misafirlerimize vakfımızla ilgili birtakım bilgileri arz etmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Vakfımız 1990 yılında kuruldu, yani bendenizin Sivas Belediye başkanlığını üstlenmesinden bir sene sonra. Genel olarak Kemal İbn-i Hümam ismi dikkat çekiyor. Bu ismin nereden çıktığına gelince; ben şahsen Kemal İbn-i Humam ismini 1990 na kadar hiç duymamıştım. O tarihlerde Kuveyt teki bir toplantıda beni Sivas Belediye Başkanı olarak tanıttıklarında, Ebu Gudde olarak bilinin meşhur bir âlim, Yani Kemaleddin İbn-i Humam Es-Sivasi nin memleketindensiniz dedi. Kemaleddin İbn-i Hümam ın kim olduğunu ve nereli olduğunu o zaman öğrendim. Takriben 500 sene önce yaşamış, eserleriyle İslam âleminde önemli bir yer işgal eden, fikirlerinden bugün dahi istifade edilen bir ilim adamı. Utanmıştım! Bu önemli zatın bütün Sivaslılar tarafindan tanınması ve benim gibi utanç yaşamamaları için kuracağımız yeni vakfa bu zatın ismini vermenin uygun olacağını düşündüm. Yaşadığım bu hadiseyi de dikkate alarak, Sivaslı ilim adamlarının, sanatkârların ve devlet adamlarının halkımıza tanıtılmasını vakıf çalışmalarında ilk hedef olarak ele aldık. Bu sebeple de ilk sempozyumumuz, Kemal İbn-i Humam in Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri üzerinde organize edilmişti. İçinde bulunduğumuz dönemde de, tarihte iz bırakacak ilim adamları ve sanatkârlar yetiştirmek için gençlere ve öğrencilere yönelik çalışmalara öncelik verdik. Bu maksatla son yıllarda 500 e yakın öğrenciye burs veriyoruz. Her sene bu rakam değişebiliyor, ama bu hizmeti önemsiyoruz ve sürdürmekte kararlıyız. Buna ilaveten Sivas ta 250 kişilik bir erkek öğrenci yurdumuz var. Bu sene 50 kişilik bir kız öğrenci yurdunu da hizmete açmış bulunuyoruz. Ayrıca orta öğrenime yönelik bir dershanemiz ve mahallelerde geçlere yönelik kültür sitelerimiz var. Bu çalışmalara ilaveten, muhtaç insanlara ve ailelere yönelik bir takım projelere de imza attık. Bu kapsamda, Orta Anadolu daki ilk huzur evlerinden birisi olan ve Sivas Belediyesi tarafından inşa edilen İhramcızade Huzur Evi nin tefrişini Vakıf olarak biz üslendik ve yaptık. Vakfımız geniş kaynaklara sahip olan bir vakıf değil. Bu yönden, bizim fiilen yapmaya çalıştığımız, imkânı olan insanlarla irtibat kurarak, muhtaçların ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik bir mekanizma oluşturmaktan ibarettir. Geçmişte gençlerin evlenmeleri ve sünnet düğünleri de bizim gündemimizdeydi; son zamanlarda bu hizmetleri yapanların adedi arttığı için biz bu konulardan elimizi çektik. Bunların yerine ağırlığı gençlere, yurtlara, eğitime ve mutad hale getirdiğimiz sempozyumlara verdik. Bu güne kadar birçok bir sempozyum organize ettik ve sunulan tebliğleri kitap halinde yayınladık. Bunlar arasında Şemsi Sivasi nin Hayatı ve Eserleri, daha sonra İlim ve Kültür Tarihinde Sivasiler i konu alan ayrı bir sempozyum, 21.yüzyıla girerken Dünya ve Türkiye gündeminde İslam. Eğitimde Verimlilik ve gençlere okuma alışkanlığını kazandırmanın yollarını araştırmak için Kültürümüzde Kitap konulu sempozyumları zikretmemiz mümkün. Son iki kitabımızı katılımcılarımıza hediye olarak takdim edeceğiz. Arzu edenlere diğer sempozyumların kitaplarını da takdim edebiliriz. Sempozyum konusuna dönersek; dünyanın hızla ilerlediği ve teknolojinin hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiği, endüstrinin ve sanayileşmenin insan hayatını rahatlattığı bir dönemde, dünyada barış ve huzur ortamının biran öce oluşmasını beklerken, son zamanlarda karşılaştığımız ekonomik problemlere ilave olarak başka bir problemle de karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Bugün Batıda, yabancıların, yani göçmenlerin, kendi kültürel ve sosyal hayatlarını tehdit ettiğini düşünen bir anlayış ortaya çıktı: Xenofobi yani (yabancı düşmanlığı). Maalesef İslamafobi bu anlayışın başını çekiyor. Çünkü Müslümanlar Amerika da ve Avrupa da, sosyal ve ekonomik hayatta, hatta siyasette, etkili olmaya başladılar. Yaşadıkları ülkelere göçmen olarak giden bu insanlar, bugün içinde yaşadıkları toplumlarda ciddi mesafeler kat ettiler, yatırımlar yaptılar, iş sahibi oldular. Bu göçmenlerin orada büyüyen çocukları, bulundukları toplumların içinde kültürel hayattan siyasete kadar her sahada rol almaya ve etkili olmaya başladılar. Bu gelişmeler, insanları memnun edeceğine, bazı kesimleri maalesef rahatsız etti ve endişelendirdi. Biz böyle bir sempozyumu organize etmeye, Norveç te meydana gelen ve 77 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan hadise üzerine karar verdik. Düşünün ki, bu asırda bir genç böyle bir katliamı bilerek yaptığını, bunu kendi ülkesinde yaşayan insanların maruz kaldıkları tehdidi anlamaları için yaptığını, aslında bu katliamı yapmakla önemli bir vazifeyi yerine getirdiğini ve bu sebeple suçsuz olduğunu fütursuzca ifade edebiliyor. Katliam kadar dehşet verici ifadeler. İste bu dehşet hissi bizleri böyle bir sempozyumu düzenlemeye sevk etti. Böylece bilim adamlarımızın, fikir adamlarımızın ve araştırmacılarımızın bu konudaki düşüncelerini gündeme getirmelerini, İslamofobi nin toplum psikolojisi ve sosyolojik yönden ele alınmasının gerekliliğini vur-

6 10 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Açılış Konuşması 11 gulamak istedik. İslamofobi neden ve nasıl böyle bir boyut kazandı, sosyolojik yönden nasıl algılanmalı, neden insanlar böyle bir psikolojiye sürükleniyor, Batı ülkelerinde refah seviyesi bu kadar yükselmişken böyle bir vahşete neden teşebbüs edilebiliyor. İncelenmesi gereken diğer bir husus da, tarihi süreç içerisinde İslamofobi nasıl bir değişim geçirdi. Çünkü bazı kaynaklara göre İslamofobi kelime olarak son 30 yıl içinde gündeme gelen ve üzerinde konuşulan bir konu olmakla beraber, ifade ettiği mana itibari ile asırlar önce gündeme getirilmiş ve yaşanmış bir olgudur. Acaba bu olgunun arkasında siyasi bazı hesaplar var mı? Yani, İslamofobi birtakım hedeflere ulaşabilmek için birileri tarafından kullanılıyor mu? Bunların araştırılması, üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gerektiği kanaatindeyim. Tarihe kısa bir göz attığımızda, yıl önce, Peygamber Efendimizin dünyayı teşrifleri ve akabinde Kudüs ün fethi ile Hıristiyan âleminde İslama ve Müslümanlara karşı bir reaksiyon doğduğunu biliyoruz. Bu reaksiyonun Haçlı Seferleri ile doruğa çıktığını ve bu husumetin doğurduğu savaşların asırlar boyu devam ettiğini de biliyoruz. Haçlı seferlerinin Kilise tarafından düzenlendiğini ve İslama karşı organize bir savaş olarak yürütülmüş olduğunu da biliyoruz. Yine biliyoruz ki, kitleler İslamın ne olduğunu bilmeden, sadece kilisenin ve bazı krallıkların kışkırtması ve ganimet vaatleri ile bu savaşlara katılmışlardı. O dönemde, Peygamber efendimiz ve İslam hakkında birçok yalan ve iftiralar düzenlenerek kitleler kışkırtılmıştı. Daha sonra saldırılar farklı şekiller almıştı. Hâlbuki İslam, Batıda karanlık bir dönem olan Ortaçağ ın kapanmasında ve Rönesans ın (aydınlanma döneminin) başlamasında, Batılı fikir ve bilim adamlarının yetişmesinde çok büyük katkılar sağlamış olan bir inanç sistemidir. Son zamanlarda yapılan birtakım araştırmalar ve yapılan yayınlar bunu belgeleriyle ortaya koymuş bulunuyor. Özellikle, 1200 yıllık dönemdeki bu gelişmeleri gündeme getiren, şahsen çok yakından tanıdığım, bir bilim adamı olan Prof. Dr. Salim al-hassani var. Kendisi Makine profesörü ve Manchester Üniversitesinde bölüm başkanlığı yapmış bir bilim adamı. Kendisi bu konuda 1001 Inventions (1001 Buluş) isimli bir kitap yazdı ve geçen sene İstanbul da bir de sergi açtı. Ebette Prof Fuat Sezgin zaten bu konunun en önde gelen uzmanı olarak biliniyor ve bu konuda birçok kitabı var. Maalesef İslam Âlimlerinden etkilenen birçok insan, özellikle bilim adamları, kaynaklarını çoğu zaman gizlemişlerdir. Memnuniyetle görüyoruz ki, son zamanlarda, bazı bitaraf bilim adamları bu ilimlerin, bu keşiflerin o dönemde Müslümanlar tarafından başlatıldığını itiraf ediyorlar. İncelenmesi gereken bir husus da, kendisinden olmayanları, yani Ötekileri topyekûn yok etme haleti-ruhiyesi veya politikasıdır. Bir bahane her zaman bulunuyor, bunlar medeni değiller, vahşiler, bizi tehdit ediyorlar, vs gibi. Amerika nın keşfinden sonra Kızılderililere karşı, Avustralya nın keşfinden sonra Aborijinlilere karşı yürütülen katliamlar, kelimenin tam manası ile hem birer soykırımdır hem de hasta bir ruh halinin işaretidir. Fakat içinde yaşadığımız dünyada, özellikle 11 Eylül 2001 hadiselerinden sonra, dünyanın en güçlü devleti olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanının ağzından bu asrın haçlı seferlerinin başlatılmış olduğunu duymak ister istemez insanda şok etkisi yapıyor ve endişe meydana getiriyor. Ve bu sene başında, Libya ya NATO saldırısı öncesinde, Fransız İçişleri Bakanının ağzından, bu saldırının Haçlı Seferlerinin devamı olacağını dünya ya ilan etmesi, aslında bu sapık haleti ruhiyenin ayrı bir işaretidir ve katliama teşebbüsten farklı yorumlanmamalıdır. Bunu siyasiler söylüyor; siyaset icraata yön verdiği için biz bu sözü önemsemek ve dikkate almak mecburiyetindeyiz. Sadece Norveç te yapılan katliam değil, Almanya daki dönerci katliamı olarak isimlendirilen hadiseler de araştırıldığında, arka planda Alman gizli istihbarat sevisinin elemanlarının bulunduğu bir şebeke ortaya çıkıyor. Sayın Başbakan da bu hususu açıkça dile getirmişti. Bu hadiselerin ne manaya geldiğini anlamak bizim için büyük önem arz ediyor. İçinde yaşadığımız asırda huzur ve barış istiyorsak, bu vahşetin altında yatan sebepleri ve düşünceleri iyi incelememiz, tedbirler almamız, yok eğer bu bir hastalıksa, tedavi edebilmek için birtakım önerilerde bulunmamız gerekmektedir. Yok, bu siyasi bir proje ise, bu sefer ona göre tedbir almamız icap eder diye düşünüyorum. Bundan dolayı bu sempozyuma katılarak fikirlerini bizlerle paylaşacak olan tebliğcileri gönülden kutluyorum, kendilerine teşekkür ediyorum. Yarın devam edecek olan ve konuların derinlemesine inceleneceği oturumlara iştirak edecek bütün katılımcıları da şimdiden gönülden selamlıyorum. Bu çalışmaların hayra vesile olmasını Cenabı Haktan tekrar niyaz ediyor, hepinize hoş geldiniz diyor, saygılarımı sunuyorum.

7 12 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu İslamafobia nın Zihni Arkaplanı 13 İslamafobia nın Zihni Arkaplanı Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam ALİ BULAÇ Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tebliğde bugün olumsuz etkilerini Avrupa nın genelinde gözlemlemekte olduğumuz İslam korkusu nun zihni arka planını ortaya çıkarmaya çalışacağım. Hatırlanacağı üzere Papa 12 Eylül 2006 da Almanya Regensburg ta önemli bir konuşma yapmıştı. Konuşma, 11 Eylül olaylarının 5. yıl dönümünün hemen ertesinde yapılıyor ve yine İslamiyet bir şiddet dini olarak tanımlanıyordu. Bazı çevreler, bu konuşmayı fırsat bilip, İslamiyet in kendisinin değilse bile, modern yorumu olan Yeni Selefeliğin ve bu arada 20. yüzyılda Müslüman düşüncesini etkilemiş bulunan Seyyid Kutup ve Mevdudi gibi müelliflerin şiddet ve terör üzerinde besleyici etkiler yaptığını öne sürdüler. Önce bir durum tespiti yapalım: Israrla bazı merkezler aksini iddia etse de, Seyyid Kutup-Mevdudi ve radikalizm arasında zorunlu bir bağ kurulamaz. Bu fikri pompalayan merkezlerin kastı başka. Onlar bilinçli, sistemli ve ısrarlı bir biçimde Selefilik ile terör arasında illiyet bağı kurmaya çalışıyorlar. Ancak eğer bu önerme doğru olsaydı, Ahmet ibn Hanbel ve Ebu Hanife den İslamcı şair Mehmet

8 14 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 15 Akif e kadar sayısız bilgin ve mütefekkiri terörist saymak lazım gelirdi. İşgal edilen toprakların savunulması, sömürgeciliğe karşı mücadele eğer terör sayılıyorsa, Afrika dan Kafkaslara kadar bu meşru mücadelelere katılan bütün Sufi tarikat ve hareketler de aynı sınıfa girer. Elbette bu, kendi başına örgütler kurup şiddet hareketlerine başvuranların kendilerini Selefiler şeklinde tanımlamadıkları anlamına gelmez. Ama bunlar yanında Selefilikle terör arasında hiçbir ilişki kurulamayacağını savunanlar da var. Tıpkı kendilerini Müslüman diye takdim edenlerin gözlerini kırpmadan şiddete başvurmaları gibi. Kaldı ki yakından ve dikkatlice bakıldığında yekpare/homojen bir Selefelikten de söz etmek hayli güç. Mesela Mısır Selefileri ile Suud kaynaklı Selefilik arasında önemli farklar var. Demek oluyor ki, mensubiyet temel belirleyici değildir. Terörün ortaya çıkışında başka faktörler belirleyici olmaktadır, asıl bunlar üzerinde durmak lazım. Birilerinin Müslüman kimliğiyle şiddete başvurması İslamiyet in bir şiddet ve terör dini olduğu anlamına gelmez. Daha dikkatli olması beklenen Papa, her nedense bunun pek farkında değilmiş gibi tamamen aktüel ve politik bir genellemeye eşlik ederek İslamiyet i şiddetle bir arada tutmuş, Hz. Peygamber in kılıç tan başka insanlığa bir şey getirmediğini söylemişti. İslam ve şiddet/terör söylemindeki şifreyi çözmek lazım. Sorun, İslamiyet in şiddeti öngördüğü veya Müslümanların terörü tek ifade biçimi olarak seçtikleri sorunu değildir, sorun Müslümanlara şiddet ve terörün empoze edilmesi, başka ifade biçimlerine başvurmalarının önüne geçilmesidir. İslam şiddeti öngörüyor veya Müslümanlar terör yapıyor dendiğinde, aslında zımnen Ey Müslümanlar terör yapın denmek isteniyor. Tıpkı Huntington ın Medeniyetler savaşı çıkacak demesinin aslında Medeniyetler savaşı çıksın demek istemesi gibi. Bu durumda sorumlu mevkideki insanların, kanaat önderleri ve İslam bilginlerinin ısrarla İslam ile terör arasında hiçbir ilişki yoktur demelerinden ve diyalogu öne çıkarmalarından daha makul ne olabilir? Diyalog, çatışma zeminini engeller. İlişkiler tümüyle koparılırsa, savaş notaları verilmiş olur, bu da İslam terörü söylemi üzerinden askeri ve politik operasyonlar yürüten küresel güçlerin işine gelir. İslam dünyasına karşı büyük bir komplonun önüne geçmenin en doğru yolu, diyalog kapılarının açık tutulması dır. Papa nın yaptığı konuşmaya ilk tepki Türkiye den dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ndan geldi. Devletin en üst düzeydeki Din bürokratı/memuru sıfatıyla Bardakoğlu, açık bir dille Papa nın Müslümanlardan özür dilemesi gerektiğini söylelişti. Bazıları, rejimi laik olan bir ülkenin bu düzeyde hemen tepki göstermesi ni yadırgadılar. Ancak olaylar zincirinin birbirini izleyen halkalarını yakından takip edenler, söz konusu tepkinin deyim yerindeyse bir ön alma, inisiyatif kazanma teşebbüsü olduğunu ve bunda da Türkiye nin başarı kazandığını tespit etmekte gecikmediler. Çünkü Diyanet İşleri Başkanı nın hemen arkasından hatta biraz da ondan cesaret almış olarakdiğer İslam ülkeleri, özellikle Arap ülkeleri tepkilerini bir bir dilemeye getirdiler. Söz konusu tepkilerde öne çıkan husus tıpkı Bardakoğlu nun talebine uygun olarak Papa nın özür dilemesi noktasında toplandı. Bu arada ilgi çekici bir başka nokta da gözden kaçmadı: 10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, hiç yeri ve zamanı değilken, bir vesile ile yaptığı konuşmada Tarikat ve cemaatlere bağlı okul ve dershanelerde dogma ve boş inançlar öğretildiği nden dem vurdu. Burada iki husus önemliydi: 1) Dogma nın ne olduğu, hangi dinin inanç sistemine ait olduğu konusu. Akademik çevreler pek kabul etmeye yanaşmasa da, dogma Hıristiyanlığa aittir, yanılmaz olduğuna inanılan Kilise nin başı olan ve hem din hem Tanrı adına konuşma yetkisi bulunan papa tarafından vaz edilir. Dogma reddedilemez, eleştirilemez, aksi dogma ile yürürlükten kaldırılamaz; akılcı bir açıklaması yapılması mecburiyeti de yoktur. Nass ise İslamiyet e aittir, Kur an dan bir ayet veya bir hadise tekabül eder. İslamiyet te hiç kimse Allah ve din adına konuşma yetkisine sahip değildir, kendi şahsi görüşlerini dile getirir ancak. Ayet ve hadisler, nass olmaları hasebiyle tefsire, tevile, içtihada açıktırlar; birden fazla yorumları mümkündür ve akli izahları yapılabilir, hatta mesela Mutezile kelamcılarına göre aklı tatmin edici mahiyette olmadıkça açıklamalar makbul değildir. Dogma ile nass arasındaki bu yalın fark bile Papa nın konuşmasında ima ettiği bütün iddiaların ne kadar sağlam temelden yoksun olduğunu, asıl Hıristiyanlığa ayna tutması gerektiğini göstermeye yetiyor. 2) Büyük tepkilere yol açan Papa nın konuşması ile Cumhurbaşkanı Sezer in konuşması eş zamanlı oldu. Sezer, dini hassasiyetleri ile öne çıkan sözde tarikat ve cemaat okullarında dini düşüncelerin telkin edildiği, bu din elbette İslamiyet tir ve telkin edilen İslamiyet adına dogma ve boş inançların öğretildiği ni ima etmekteydi. Sanki uzak mesafeden Papa nın

9 16 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 17 İslamiyet e yönelttiği eleştiriler, Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından teyid ediliyor gibiydi. Papa nın konuşmasının yapıldığı sıralarda Avrupa da ortalıkta dolaşan bir kehaneti de hatırlamak lazım. İslam dininde kehanet yoktur, bütün kehanetler -hangi niyet ve amaçla yapılmış olurlarsa olsunlar- dinen haramdır; fal, astroloji, medyumluk, ruh çağırma, büyü, burçlar üzerinden gelecek okuma vs. Hıristiyanlıkta kehanetler merkezî yer tutar. Mesela Yuhanna İncili nin Vahyler Kitabı kehanetlerle doludur ve Armagedon savaşının patlak vermesiyle 144 bin kişinin göğe yükselip Tanrı nın sağında oturacakları ve aşağıda vuku bulacak savaşta atın gemini örtecek kadar kanın akacağı yolundaki kehanet buna dayanır. Neoconların dış politikasının bir bölümünün temel parametrelerini Vahy Kitabı nda (Bap: 1-22) bulabilirsiniz. Bazı kehanetler Eski ve Yeni Ahid e dayandırılır. 21. yüzyılın ilk yıllarından başlamak üzere İspanya nın güneyinden Rusya nın kuzeyindeki steplere kadar fısıltı halinde kulaktan kulağa yayılan bir kehanete göre, Katolik Kilisesi büyük hadiselerin arifesinde yaşıyor. Aziz Manikhin in ve bu çerçevedeki kehanetlere bakılırsa, Papa 16. Benedict sondan ikinci papa dır. Bundan sonra sadece bir papa gelecek ve Kilise çöküp bayrağı Müslümanlara kaptıracak! Üstelik bu kehanete göre şimdiki papa da görevinde çok kalmayacak. Birçok Hıristiyan, Kilise üzerine odaklanmış bulunan bu kehanetin gerçekleşmesinden korkuyor. Pekiyi, acaba Papa nın Almanya daki konuşmasının bu kehanetle ilgisi var mıydı? İlgisi düşünülebilirdi elbette; çünkü İslam bir tehdit olarak işaret edilmişti. Hakikatte Müslümanların tehdit oluşturdukları bir safsatadır. Fakat hakikat değeri olmayan kehanetin araçsal ve politik bir değeri nin olmadığını kimse iddia edemez. Herhalde Papa yı böyle konuşmaya sevk eden bazı saikler olmalıydı. Papa, öteden beri Avrupa nın Tanrı ya olan inancını kaybettiğini vurguluyor, Avrupa nın Hıristiyan kimliğinin pekişip öne çıkmasını arzu ediyor. Papa ve birçok Hıristiyan a göre, haklı olarak dine, Tanrı ya ve ahlaki değerlere aldırışsız davranan Avrupa nın varlığını devam ettirmesi mümkün değildir, en azından biyolojik olarak nesillerini devam ettiremez. Gün geçtikçe kiliselerden istifalar artıyor. Kardinal Joseph Ratzinger iken Cicero Dergisi nin Haziran 2004 sayısında yayınlanan konuşmasında Papa ki Ratzinger 19 Nisan 2005 te papalığa seçildi ve 16. Benedikt adını aldı- Avrupa nın hasta olduğunu, dindarlığıyla birlikte kendine olan saygısını da kaybettiğini söylüyordu. Tarihte zorla Hıristiyanlaştırılan kuzeyli kavimler, kadim pagan kültürlerini yeni/modern seküler formlara sokarak adeta Hıristiyanlıktan intikam alıyorlar. Papa, Avrupa nın önünde tek bir seçenek görüyor: Yeniden Hıristiyanlığa dönmek. Bu doğal bir çağrı, ama İslamiyet i ve Müslümanları ötekileştirmeye kalkışarak yapmaya çalışması, düşündürücü bir konu. (Today s Zaman, 3 Ocak 2012.) Papa ve Katolik Kilisesi, eğer Avrupa ya Hıristiyan kimliğini hatırlatacaksa, Amerikalı Neonconlar gibi bunu ötekileştirebilecekleri bir öteki bularak yapmamalılar. Şeytanlaştırılacak öteki ye karşı alınacak tutum Avrupa ya Hıristiyanlık zemininde bir iç bütünlük sağlayabilir, ama küresel barışı da tehdit eder. Görünen o ki Kilise yanlış adım atarsa ötekileştirilme ye müsait iki figür var: Biri Avrupa daki laikler (ateistler, eşcinseller, liberaller, sosyalistler vd.), diğeri Müslümanlar. Kilise nin laikleri ötekileştirmeye kalkışması hayli riskli, hatta şimdilik imkansız bir teşebbüs gibi. Ama Müslümanları hedef tahtasına koymak mümkün. Zaten küresel dolaşımda bir İslam tehdidi var, bunu Amerika da Neoconlar askerî, ekonomik, dinî ve politik operasyonlarının meşruiyet gerekçesi olarak yeterince kullandılar. Yeni papanın böyle bir teşebbüste bulunabileceğini sanmıyoruz. 16. Benedikt in seleflerinden farklı bir papa olduğu muhakkak. Sadece fikirlerinde veya teolojiyi yorumlama biçiminde değil, üslubunda ve tarzında da diğerlerinden farklı. Çok iyi eğitim aldığı açık; Alman oluşunun kararlığını belki de cesaretini demek lazım- üzerinde taşıyor; Kilise için çizdiği hedefleri gerçekleştirme konusunda berrak fikirlere sahip. Belli ki yapacağı şeyler üzerinde uzun uzadıya düşünmüş. Batı da ve genel olarak dünyada gelişen konjonktürün kendi lehine işlemekte olduğu kanaatini taşıyor; öyle olmasa da şartları kendi lehine çevirmek için elinden geleni yapabilecek kadar kararlı. İki önemli hedefinin olduğunu söylemek mümkün, bu iki hedef görev sırasında asli misyonunu teşkil etmektedir: 1) Yukarıda belirtildiği üzere Avrupa yı tekrar Hıristiyan özüyle buluşturmak, yeni Avrupa nın eğer yaşama kabiliyeti olursa AB nin- iç bütünlüğünü Hıristiyanlık temelinde gerçekleştirmek. Papa konuşmalarında şu hususların altını çizmektedir: a) Avrupa Tanrı inancıyla bağını koparmış bulunmaktadır; yüksek düzeyde ekonomik, teknolojik ve maddi güce sahipse de bir uygarlığın Tanrı ya aldırışsız olarak yaşaması mümkün değildir,

10 18 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 19 b) Avrupa ahlaki açıdan özellikle sınır tanımaz cinsel özgürlük kullanımıyla- çözülme aşamasına gelmiş, aile derin bir sarsıntı geçirmiştir; kontrolsüz cinsellik ve aile zafiyetinin toplumsal hayatı mümkün olmaktan çıkardığının önemli göstergesi, Avrupa nın kendi nüfusunu üretemez hale gelmiş olmasıdır. c) Genel olarak dünya derin bir nihilizme doğru sürükleniyor; Batı, dünyaya nihilizmden başka bir şey sunamamaktadır. Söz konusu kaygıları bugün Avrupa nın önemli düşünürlerinden olan Jürgen Habermas ın da paylaşıyor. Habermas, Batı sekülerliğinin çökmüş bir proje olduğunu düşünüyor. Sekülarizmin felsefi temeli 19. yüzyıl pozitivizmiydi, pozitivizm çöktü ve artık değer üretemiyor. Batı yerine neyi ikame edecek? Temel soru budur! 2) Papa nın ikinci hedefi, bütün dünyada, özellikle ezilen milyarlarca yoksul, dışlanmış ve mağdur insanın artık Hıristiyanlığa umut bağlamadığını düşünmektedir. Kitleler nezdinde Hıristiyanlık büyük itibar kaybına uğruyor. Milyarlarca dolarların dolaşımda olduğu misyonerlik faaliyetine rağmen dikkate değer bir gelişme kaydedilmiyor. Papa nın gözlemlerine göre, dünya nüfusunun yüzde 80 ninde Hıristiyanlık güç ve itibar kaybediyor; İslamiyet gibi Hıristiyanlık baskı altında değil, her türlü mali ve diplomatik desteğe sahip, buna rağmen yayılma gösteremiyor. Bir başka husus, Avrupa içinde de Amerika nın izlediği politikalara karşı yeşeren, ancak henüz sesini yükseltmeyen bir muhalefet var. Bu muhalefet hem Amerika nın ve İsrail in yaptıklarını onaylamıyor hem de belli belirsiz Müslümanlara sempati duymaya başlıyor. Sadece Avrupa da değil, Afrika dan Latin Amerika ya kadar her yerde İslam bir ilgi ve cazibe merkezi haline geliyor. Papa, belki giderek artan bu küresel sempatiyi not ediyor. Artık o çok klasik, bildik ve tabii artık kimseye inandırıcı gelmeyen sevimsizleştirme, bir ötekileştirme ameliyesi olarak İslamiyet in şiddetle ve terörle özdeşleştirilmesi, bir öcü gibi gösterilmesi eskisi gibi iş görmüyor. Bu açıdan, gençliğinde Nazi gençlik örgütleriyle ilişkisi olduğu öne sürülen Papa nın konuşmasının Bush un İslamofaşistler, çağımızda Naziler gibi tehdit oluşturuyorlar demesinin hemen arkasından yapılmış olması tesadüfi değildir. Mevcut durum Vatikan için de söz konusu. Katolikler bile artık Katolik Kilisesini eskisi kadar umursamıyorlar, büyük bir bölümü nominal Hıristiyan durumda, bu dinin gündelik hayat üzerinde belirgin bir etkisi kalmamış; kiliseler müdavim bulmakta zorluk çekiyor, kiliseler birçok yerde boş kaldıklarından satışa çıkarılıyorlar. Belki de artık Katolik Kilisesi iddia edildiği gibi 1 milyar değil, 700 veya 800 milyon müntesibi olan bir kilise durumuna düşmüş bulunuyor. Buna mukabil Müslümanlık yayılmakta, küreselleşmenin dayatmaları karşısında savunmasız kalan milyonlarca insan İslam a umut bağlamaktadır. Pek de uzak olmayan bir gelecekte Latin Amerika halklarının umut bağladığı sosyalizm ve özgürlükçü teolojinin İslam ın itiraz edip vaat ettikleriyle buluşması mümkündür. Bugünden bunun dip dalga hükmündeki belirtilerini hissetmek mümkün. Papa, güçlü bir hamle yaparak bu gidişi durdurmak istiyor da olabilir. Dolayısıyla konuşmasında kullandığı temel argümanların araçsallaştırılmış politik enstrümanlar olduğunu söylemek mümkün. Ancak Papa nın konuşmasının bir başka boyutu daha vardır, bunun da üzerinde durmak gerekir. İslam, aydınlanma ve akıl Teokrasi ve mutlakiyetçi yönetimler modern demokrasilerin temeli olmuştur. Bir şeye ihtiyaç hissediliyorsa istenir. Teokrasinin yerine ikame edilen laikliğin ve mutlakiyetçi yönetimlerin yerini alan demokrasilerin gerisinde hem bir dünya görüşü hem de siyaseti mümkün kılan bir zihniyet devrimi yatmaktadır, Avrupa bu devrimi Aydınlanma ya borçludur. Aydınlanmanın ortaya çıkışını sağlayan iklim Kilise nin iktidar alanını sadece sosyo-politik alana yayması değil, bunu zihinler ve ruhlar üzerinde de kurmaya yeltenmesidir. Peter Berger, haklı olarak Ortaçağ da Kilise hakimiyetinin politik iktidarla sınırlı olduğunu söyler, halk eski pagan inançları ve gelenekleriyle iç içe yaşamaya devam etti. Kilise Ortaçağ da dini halkın gündelik hayatında içselleştirilecek seviyelerde yer alması için çok gayret göstermedi, daha çok iktidar ve toprak üzerinde hakimiyet kurmaya önem verdi. Berger daha ilginç bir şey de söyler: Avrupa, bugün tarihinde hiç olmadığı kadar dindardır, bunu da modernliğin avantaj ve imkanlarına borçludur. Bu bize şunu ilham etmektedir: Bugünün çatışması din ile modernlik arasında değil, din ile sekülerlik arasındadır. Benim de yıllar öncesinden işaret ettiğim dinle uzlaşmaz olan modernlik ten kastım, sekülerliğin mutlak egemenliği altına giren; başta ekonomi ve teknolojiyi peşinden sürükleyip mümkün olmayan bir dünya cenneti vaadiyle yeryüzünü ce-

11 20 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 21 henneme çevirmekte olan modernliktir. (Bkz. A. Bulaç, Din ve Modernizm, Yeni Akademi yayınları, İstanbul, 2006.) Modernliğin yaşama kabiliyeti, seküler olanla arasına mesafe koymasına, dinin daha çok kendini ifade edip hayatı şekillendirme kabiliyetini göstermesine bağlıdır. Kuzeyli kavimlerin süren pagan inançlarının seküler form altında sürmesi, Fransız devrimiyle Kilise ye karşı mücadele edenlerin husumetlerinin, dinin ve Tanrı inancının kendisine yönelip bugüne kadar öyle gelmesi, modern dünyayı büyük bir tehlikenin eşiğine getirmiştir. Bölgesel savaşlar, dizginlenemez silahlanma, çığırından çıkmış ve artık uyuşturucu fonksiyonunu gören tüketim (alış veriş tutkusu), eğlence sektörü, medya, cinsellik ve elektroniğe bağımlı hale gelen müzik ve kitlesel narkoz fonksiyonunu gören futbol, magazin dünyası ile giderek derinleşmekte olan eşitsizlikler hiç de bir cennet içinde olmadığımızın göstergeleridir. Dünya her 10 insandan 1 si için refah, 9 u için giderek cehenneme dönüşmektedir. Burjuvazinin ortaya çıkışı iktidar mücadelesinin entelektüel alana sıçramasına da sebep oldu. Burjuvazi için, sahip olduğu iktisadi gelir üstünlüğünün politik ve hukuki imtiyazlara mesnet teşkil etmesinin tek yolu, Aristokrasi ile ittifak halindeki Kilise nin ideolojik/dini hakimiyetine son vermekti. Böyle yaptı ve 1789 da mücadeleyi kazandı. Söz konusu tarihsel mücadelenin entelektüel boyutu bugün de devam ediyor. Ve söz konusu entelektüel boyutu tamamlayan politik unsurlar var. Papa nın konuşması Müslümanları rencide etti, ama Avrupa entelektüel hayatı üzerinde söz sahibi bazı kesimleri de rahatsız etti. Çünkü eğer Kilise, Avrupa ya Hıristiyan kimliğini hatırlatmak üzere İslamiyet i ve Müslümanları ötekileştiriyorsa, bunun iki önemi anlamı var: 1) Kilise, Avrupa nın ABD nin yanında yer almasını istemektedir. Kilise ile ABD arasındaki ilişkiler sır değildir. Bundan önceki Papa (16 Jean Paul), Soğuk Savaş döneminin atmosferine uygun olarak Komünizmin ve Sovyet Bloku nun çökmesinde önemli rol oynamıştı. Brezilye Topraksızlar Hareketi (MST) nin ve Özgürlük Teolojinin önemli isimlerinden Katolik Leonardo Boff a göre, Bush un yeniden seçilmesinde Katolik Kilisesi önemli rol oynadı. Bunun, İslamiyet in tehdit olarak yeni bir tanımsal çerçeveye oturtulmasıyla, yani ABD nin küresel politikalarıyla ilgisi var. Boff şöyle diyor: Biz özgür ve yoksul Hıristiyanlar olarak İslam a düşmanlığımız yok. Yoksul Müslümanlar bizim kardeşlerimizdir. Şimdi petrolleri için kardeşlerimizin toprakları işgal ediliyor (Yarın Dergisi, Nisan-2006.) 2) Papa, Hıristiyanlığın teolojik temel varsayımlarını Yunan felsefesiyle mezcetmesinden sonra akılcı bir çerçeveye oturtulduğunu söylerken, dolaylı yoldan Batı nın laik kesimlerinin artık sahnedeki yerlerinin gözden geçirilmesini ima ediyor. Papa ya göre bu büyük kapışmada politik/dini alanda olduğu kadar felsefi ve entelektüel alanda da sözcülüğü Kilise üstlenecektir. İslamiyet i akılla irtibatlandırmayan Papa nın neden Aydınlanma nın Avrupa da ve Kilise dogmalarına karşı ortaya çıktığı sorusunun cevabını vermelidir. Aydınlanma İslam a karşı değil, Müslümanların yardımı ve inkar edilmez katkısıyla Hıristiyan dogmalarına karşı zafer kazandı. Ben Aydınlanma da Müslümanların oynadığı rolün abartılmasından yana değilim. Katkılar ne olursa olsun, sonuçta bu başarıyı sağlayan Avrupa dır. Ama Abbasilere gelinceye kadar, neden Thales ten Aristo ya kadar Yunan filozoflarının felsefe kitaplarının bilimsel ve entelektüel büyük bir uyanışa ilham kaynağı olmadıkları sorusunun cevabı da önemlidir. Bu kitaplar gizli değildi, iyi bir Hıristiyan olan Jüstinyen ( ) çoktanrıcılığı ve paganizmi yayıyorlar diye Atina okulunu kapatmış, Eflatun ve Aristo nun kitaplarını yasaklamıştı. Atina dan sonra Yunan felsefesi Suriye, Irak, Antakya, Harran, Edessa (Urfa) Nisibis (Nusaybin) ve Re sul-ayn (Ceylanpınar) da okutuluyordu. Özellikle Bizans ın baskı ve işkencelerinden kaçanlara İran kapılarını açtı; l Husrev Cundişapur Okulunda felsefe ve ilimlerin okutulmasını sağladı (M. 555). Nasturiler, Süryaniler, Melkiler bu metinleri biliyor, ilahiyat tartışmalarında kullanıyorlardı. Müslümanlar bugün adına Yakındoğu dediğimiz bölgenin fütuhatını Amr ibn As ın M. 641 de İskenderiye ye girmesiyle tamamlamış oldular. İskenderiye, 7. yüzyılda Yunan felsefesinin okutulduğu önemli merkezlerden biriydi. Sonraları Hind den İran a, Babil den Mısır ve Yunan a kadar bütün kadim felsefe, kültür ve ilim mirasının merkezi olacak Bağdat Abbasi halifesi El Mansur tarafından 762 de kuruldu; Beytü l-hikme de 830 da faaliyete geçti. Yunan felsefesi ve ilimlerinin tercüme işine Me mun ( ), Mu tasım ( ), Vasık ( ) büyük önem verdiler. Bu basit bilgileri şunun için veriyorum: Müslümanlar kitapları Atina okulunun varisleri olan yerlerden topladılar, Bizanslılardan savaş tazminatı olarak Bağdat a getirttiler ve tercüme ettiler; sadece tercüme etmekle kalmadılar, yeniden yorumladılar. Bu kitaplar gizli değildi, yeraltından

12 22 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 23 bulunup çıkarılmadılar. Söz konusu merkezlerde okutuluyordu. Burada dikkat çekici nokta şudur: Tarihte iki büyük evrensel medeniyete rastlıyoruz: İslam ve Batı. Thales ten (ki MÖ. 546 da 64 yaşında idi) Aristo ya (MÖ ) kadar nice uzun bir zaman geçti, Yunanistan da büyük bir maddi medeniyet kurulmadı. Roma nın büyük bir medeniyet olduğu söylenemez; hukuk ve idare üzerine oturan bir imparatorluktu. Büyük bir medeniyeti 7 ve 8. yüzyıllardan itibaren ilk defa Müslümanlar kurdu. Bu, Yunan felsefesi ve ilimlerinin ve diğer havzalardan devralınan mirasın- Müslümanları beklediği anlamına gelir. 8. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar da Yunan felsefesi ve ilimleri Müslümanların yorumladığı, kullanışlı hale getirip geliştirdiği şekilde okutuldu, 17. yüzyıla kadar üniversitelerde İbn Sina nın ve diğer Müslüman bilginler okutuluyordu; yeni disiplinlerin gelişmesi ve bu disiplinlerin sayısız kurumun bilimsel arka planı oldu ki, Avrupa bu mirası Endülüs üzerinden bu işlenmiş, geliştirilmiş ve bir medeniyetin maddi formlarına temel teşkil edecek biçimleriyle aldı; kendisi de yeni bir işleme tabi tuttu, geliştirdi ve bugünkü maddi uygarlığı ortaya çıkardı. (Daha geniş bilgi için bkz. Ali Bulaç, İslam Düşüncesinde Din-Felsefe, Vahy-Akıl İlişkisi, 5. Bsk. İstanbul-2006.) Eğer Müslümanlar, Yunan felsefesini yeni bir kavramsal çerçeveye oturtmasalardı, geliştirip yeni sentezlerde kullanmasalardı söz konusu kitaplar belki bugün de yıllık derin uykularında uyuyor olacaklardı. Başka bir ifadeyle Müslümanların Yunan felsefesi ve tabiat bilimlerini yeni bir okumaya tabi tutmaları Aydınlanmanın doğuşunu hazırlayan belirleyici faktördür. Papa sözkonusu konuşmasında, İncil in Yunan felsefesindeki rasyonalizmle buluşmasından sonra Batı Hıristiyanlığı nın doğduğunu, bu yüzden Avrupa nın manevi mirasının Yunan ve Hıristiyanlığa dayandığını söylemektedir ki, bu kritiğe muhtaç bir görüştür. Çünkü Aydınlanma, İslam dan aldığı destek ve yardımla Hıristiyanlığa karşı tarih sahnesindeki yerini aldı. Bazı yazarlar, dinlerin metinlerinden ve tarihte yaşananlardan hareketle İslam ve Hıristiyanlık hakkında herhangi bir hükme varılmayacağını söylüyorlar. Onlara göre, herkes metinlerden ve tarihten hareketle işine gelen seçmelerde bulunabilir. Bu, hem bu konuda yeterince donanıma sahip olmayanlar için uygun bir kaçış yoludur hem de modern bir hurafe olan göreciliği mutlaklaştırmadır. Tam aksine, hem metinler hem tarihsel tecrübe bize çok şeyler söylemektedir. Ben, zaman zaman kendimi 610 yılında ilk defa Kureyşli hemşehrilerini toplayan Hz. Peygamber (s.a.) in ilk muhatapları arasında düşünür ve şöyle sorarım: Eğer ben de o ilk tebliğe muhatap olan insanlar içinde olsaydım, napardım? Eminim ki ilk anda hepimiz Tabii ki iman ederdim dersiniz. Fakat bu o kadar kolay değildir. Düşünün yüzyıllarca bir inanca alışmış insanları bir anda Muhammed isminde biri topluyor ve Eğer size bu dağın arkasında bir düşman ordusu olduğunu söylesem, bana inanır mısınız? diye soruyor. Hepsi İnanırız diyorlar. O zaman şuna da inanın: -Allah birdir, O ndan başka ilah yoktur, sizin tapmakta olduğunuz ilahlarınız hiçbir şeydir. Bana Vahy meleği geldi, ben Allah ın elçisiyim! Burada dikkat edilecek husus şudur: Allah ın Elçisi olduğunu iddia eden zat, herhangi bir mucize (olağanüstü bir hadise) göstermiyor. Bütün zihin ve ruh dünyaları altüst olan insanlar Vahy meleğini görmüyor. Evet, Mekke nin bilinen bu insanı doğru ve güvenilir bir zattır. Ama söylediklerinin doğruluğunun değeri nedir? Sadece söz söylüyor. Şimdi soralım: Bu durum karşısında Mekkeliler, neye müracaat edip Vahy aldığını iddia eden zatın söylediklerinin doğru ve hakikat olduğunu teslim edeceklerdi? Siz kendinizi o ilk muhatapların yerine koyun ve bu soruyu kendinize tevcih edin. Hemen kabul edip inançlarınızı, dünya görüşünüzü ve elbette arkasından yaşama tarzınızı değiştirecek miydiniz? Bu o kadar kolay mı? Neye müracaat etmeleri gerekirdi ki, Hz. Peygamber in doğruyu söyleyip söylemediği hakkında işe yarar bir fikre sahip olsunlar? Hiç şüphesiz, akıllarına ve vicdanlarına müracaat etmekten başka ellerinde bir referans çerçevesi yoktu. Peygamberin söyledikleri üzerinde düşünecekler, mukayeseler yapacaklar, tartışacaklar, kritik edecekler ve bir kanaate varacaklardı. Onlara bu konuda yol gösterecek olacak sadece iki meleke vardı: Akıl ve vicdan!. Ancak akılları ve vicdanları Elçi nin doğruyu söyleyip söylemediğine hükmedecekti. Nitekim, akıl ve vicdanlarına müracaat etme başarısını gösterenler iman etti, başaramayanlar diretti. Bu, bizi İslamiyet in sadece akıl sahipleri ni muhatap aldığını, mesajını selim aklın kabulüne sunduğunu ve hüküm ihtiva eden nasslarının kabul görmesi için insanı sürgit akletmeye, düşünmeye, muhakeme kurmaya davet ettiğini ve dolayısıyla Papa nın iddia ettiğinin aksine aklın tabiatı ile Allah inancı arasında önemli bir bağ olduğunu göstermektedir. Bunu yaparken, sıklıkla atalardan ve geçmişten gelen şeylere teslimiyet dere-

13 24 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 25 cesinde bağlı ve bağımlı kalınmaması nı da vurgulamaktadır ki, bunun sebebi olabilir ki geçmişteki insanlar yeterince düşünmemişler, akıllarını kullanmamışlardır. Akıl kelimesinin bir anlamı da deve yuları dır ki, bir şeyi bir şeye bağlayan araçtır; bu anlam çerçevesinde epistemolojik olarak akıl insanı Allah a bağlayan bir melekedir. İslam ın tarihte başardığı en büyük çaba, insana aklını iade etmesi oldu. İnsan Vahyin yol göstericiliğinde aklını kullandı, bilgi üretti; deney yaptı; akli formu Mükaşefe süreci veya Kalb Gözü nün hazırlayıcı etkinliği konumuna çıkardı ve hatta Meşşai ve Sufi bilginler Vahy getiren Cebrail aleyhisselamın Aklu l-fa al olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti. En yüksek bilgi kişinin kendini bilmesidir. Dini şiddetin akli temeli Meseleyi soğukkanlı ele aldığımız çerçevede Papa nın söyledikleriyle ilgili son bir noktaya gelmiş bulunuyoruz: Papa, İslam da Tanrı nın doğası ile aklın doğası arasında bir bağ olmadığını iddia ederek, Bizans İmparatoru üzerinden Hz. Muhammed (s.a.) ve dolayısıyla Müslümanların akıl dışı şiddete, yani İslamiyet i kılıçla benimsetme yoluna başvurduklarını ima etmektedir. Papa ya göre Müslümanların Tanrısı öylesine soyuttur ki, akılla kavranması mümkün değildir; öyle olunca İslamiyet irrasyonal/akıl-dışı bir inanç kategorisine girer, bundan hareketle de Müslümanlar kolayca akli temeli olmayan şiddete başvurabiliyorlar. Belli ki, Papa, İslam imanının esasını teşkil eden tenzihin mahiyeti hakkında doğru bir fikre sahip değildir. Hıristiyanlığın tanrıyı İsa ya indirgemesi aslında Tanrı fikrini aklileştirmiyor, tam aksine bütün varlıklardan münezzeh olan Tanrı nın nasıl olur da insan biçimine sokulduğu, hulul ile bedenlendiği sorusunu gündeme getiriyor ki, asıl aklın doğası ile Tanrı arasında bu çerçevede bir irtibat kurulmadığı ortaya çıkıyor. Hıristiyanlığın teolojik tarihi ve farklı teolojik doktrinler arasındaki çatışmalar bunun kanıtıdır. Fakat bu iddianın bir hakikat değeri taşıyıp taşımadığını anlamak için tarihsel tecrübenin önümüze koyruğu somut verilere de bakmak gerekir. Şu soruları sorabiliriz: -Eğer iddia edildiği gibi İslamiyet, öğretisi itibariyle akıl dışı şiddete başvuruyor ve kendini kılıçla yayıyorsa, Viyana dan Çin Seddine, Mağripten Yemen e kadar, Müslümanların kılıçlarını başarıyla oynattıkları yerlerde ve zamanlarda ki başkalarının kılıçlarının işe yaramadığı dönemlerdi bunlar- Hıristiyanlar, Yahudiler, Sabiiler, Şemsiler, Mecusier, Yezidiler, Budistler, Animistler ve diğer inanç sahipleri nasıl oluyor da bugüne kadar gelebilmiş; fiziki varlıkları yanında inançlarını, ibadethanelerini, gelenek-görenek ve kültürel varlıklarını bugüne taşıyabilmişlerdir? -Ve yine bununla bağlantılı olarak, Batı Hıristiyanlığının girdiği her yerde neden Müslümanlar ve Yahudiler başta olmak üzere hiçbir farklı din grubu varlığını koruyabilmiş değildir? Müslümanların idaresinde Hıristiyanların ve diğer din mensuplarının varlıklarını koruyarak bugüne geldikleri konusu bir iddia değil, somut bir gerçekliktir. İslamiyet i ve Müslümanları rencide eden Papa nın söylediklerinin Hıristiyan öğretilerine aykırı olduğunu söyleyen Mısır Kıpti Ortodox Kilisesi Papazı Shenouda 73 milyonluk Mısır nüfusunun yaklaşık yüzde 10 unu teşkil ettiklerini ve hiç de baskı altında olmadan Doğu Ortodox Kilisesi nin geleneklerini takip ettikleri ni söylemektedir ki, bu aynı zamanda bugünkü İslam dünyasının realitesi açısından önemlidir. Konuyla ilgili son olarak Papa dan özür bekleyenlerin teolojiyle ilgili unuttukları önemli bir nokta var: Papa özür dileyemez ; çünkü inanca göre yanılmaz, yanıltılmaz, hatasız (layuhti) bir varlık tır. Özür dilese temel vasfını kaybetmiş olur. Bu dahi, Katolik Hıristiyanlığı nın aklın doğası yla irtibatı hakkında bize bir fikir vermeye yeter. Papa aslında beşerdir, şaşar; insandır, yanılır, unutur, fikir değiştirir, inkişaf eder, bazı görüşlerinden vazgeçer. Kardinal Rotzinger, Papa 16. Benedikt olunca bizim gibi insan olmaktan çıkmış değildir. Tarihte Kilise babaları bu yanılmazlıkları dolayısıyla dünyanın yuvarlak olduğu anlaşıldıktan sonra da ısrarla ve inatla düz olduğu nu söylediler ve buna karşı çıkanları ateşe attılar. Bu şiddetin akli temeli neydi acaba? Müslümanlar tarihte gayrı Müslimlere İslam hukukunun tanıdığı geniş çerçevede yaşama hak ve özgürlüğünü tanımakla beraber, bugün özellikle Türkiye de gayrı Müslimlerin bazı sorunları olduğu muhakkaktır. Papa için bunun araçsal bir değeri vardır yılında Fener Patriği Bartholomeos, Papa yı Türkiye ye davet ettiğinde, onun politik ağırlığından yararlanarak sorunlarına çözüm bulunabileceği ümidini taşıyordu. Kilise nin ekümenik vasfı kabul edilmediğinden bir ara formül olarak davet Cumhurbaşkanı Sezer tarafından yapıldı. Pekiyi, Papa bu ziyaretten ne umuyor veya başka bir deyişle genel stratejisi içinde bunu nereye yerleştiriyordu?

14 26 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam Eylül 2006 nüshasında İnternational Herald Tribüne gazetesi, Türkiye yi ziyaret edecek olan Papa nın amacının Müslümanlar ile diyalog değil Ortodokslarla tekrar birleşme çabası olduğunu yazdı. Papa nın Eylül ayında yaptığı konuşma sırasında Bizans Kralı ndan alıntı yapması üstü kapalı bir mesajdı. Hiç kimse nezaket gereği bile olsa, evini ziyaret edeceği kimseyi birkaç gün öncesinden rencide edici konuşma yapmaz. Pazartesi günü değindiğim üzere Papa, Avrupa yı Hıristiyan kimliği etrafında birleştirmek, Batı ya dini bir iç bütünlük kazandırmak istiyor. Hıristiyanlığın, kilisenin ve genel olarak Avrupa nın içine girdiği derin zaaf tehlikeli sinyaller vermeye başladı. Papa nın değerlendirmesine göre, diğer kiliseleri himayesi altına almak, sorunlarının çözümünde koruyucu rol oynamak bu alanda atılabilecek uygun bir adım olacaktır. Bu ziyaretten olumlu sonuç alınacak olursa, Süryaniler, Ermeniler, Nasturiler için de benzer bir strateji izlenebilir. Pekiyi, Papa yı diğer kiliseler ve mezhepler gözünde hami rolüne sokmayı gerektiren bir durum var mı? Ortodoks Kilisesi ve diğer dini azınlıkların kendilerine göre sorunları vardır. Bütün dünya ve en başta 250 milyon Ortodoks, Fener Patriğini ekümenik kabul ediyor. Daha önemlisi Katolik Kilisesi de Patriğin bu sıfatını teyid etmiş bulunmaktadır ki, 1054 bölünmesinin ve 1204 te düzenlenen kanlı seferin sebebi buydu. Türkiye, kendi Osmanlı geleneğinin dışına çıkarak bütün dünyayı karşısına almakta, yersiz vehimler yüzünden Ortodokslar ın dinlerine müdahale etmektedir. Kilise yi rahatsız eden ikinci önemli sorun Heybeliada Ruhban Okulu nun açılmasına izin verilmemesidir. Adalet ve hakkaniyete göre konuşmak icap ederse, bu konuda Kilise yerden göğe kadar haklıdır. Ne dinimiz ne Osmanlı tecrübemiz, gayrı Müslimlere bu muameleyi reva görmektedir. Patrik ve Ortadoks Kilisesi, yaşadığı devletin Sezar ına bağlıdır, ama bu, Sezar ın kilisenin teolojik doktrinine ve eğitim müfredatına karışabileceği anlamına gelmez; Roma imparatorları ve Osmanlı sultanları bile buna teşebbüs etmemişlerdir. Bunun gibi cemaat vakıflarına uygulanan muamele de çeşitli sıkıntılara yol açıyor, bu sorunun da hakkaniyet esaslarına göre çözülmesi gerekir. Fener Patriği, Papa dan yardım ve destek umarak onu davet etmiştir. Bu, Türkiye nin kendi gayrı müslim yurttaşlarını dışarıya muhtaç bırakması sonucunu doğruna dramatik bir durumdur. Eğer gayrı Müslimler mağduriyetleri giderilmiş yurttaşlar olarak sistem içinde yerlerini alabilselerdi, Fener Patrik i biraz da Ortodoks ezikliğe sebep olan bu daveti yapmazdı. Çünkü Vatikan kadar Ortodoks Kilisesi de, hem Hıristiyanlığın formüle edilmiş teolojisi ve doktrini, hem de Hıristiyanlar üzerinde söz sahibi olma konularında iddia sahibidir. Papa, Protestanlarla kalıcı ve uzun vadeli bir birleşme ve bütünleşme olmayacağını biliyor; bu sadece doktrin açısından değil, siyasi ve diplomatik güç bakımından da öyledir. Protestanlar, özellikle Amerika daki Evanjelikler altın çağları nı yaşıyorlar. Ama Ortodokslar aynı imkan ve avantajlara sahip değiller, özellikle dini ve manevi merkezleri İstanbul da adeta köşeye kıstırılmış durumdadırlar. Bu, onların istismar edilmelerine sebep olmaktadır. Kürt ve Alevi meselelerinde olduğu gibi bu meselede de Türkiye, sorunlarının çözülmesine imkan ve fırsat tanımadığı yurttaşlarını dışarıdan medet umar hale getiriyor, bu da iç sorunların Türkiye aleyhine kullanılmasına zemin hazırlıyor. Sorunlarımızı başkalarının istismarına fırsat vermeden sahih İslami referanslarımıza ve tarihi tecrübemize başvurarak çözebiliriz. Breivik in iyi si ile kötü sü Belli politik merkezlerden sürekli bir biçimde pompalanan İslam korkusu nun hangi vahim ve yıkıcı boyutlara ulaşabileceğinin en korkunç göstergesi Norveçli Anders Behring Breivik in Temmuz kişiyi öldürdüğü terör eylemi oldu. Bu kitlesel kıyımda ilgimi çeken önemli noktalardan biri, bu eylemi yapmaya karar verirken başvurduğu meşruiyet çerçevesi oldu. Hepimiz, yapıp ettiklerimiz dolayısıyla hem kendi içimizde mantıksal bir tutarlılık arar, hem fiillerimizin meşru olmasına dikkat ederiz. İç dünyasında meşruiyet krizi yaşayan bir insan herhangi bir eylemde bulunamaz, önce insanın kendini yaptığı şey konusunda inandırması lazım. Yani Ben bu fiili iyi olduğu için yapıyorum der, demek zorundadır. Kültürel algılara göre iyi farklı muhtevalara sahip olabilir. Mesela salt fayda iyi kabul edilebilir. İslam bakış açısından iyi nin muhtevasını hasene/ihsan/hüsn, salih amel, hayır, ma ruf, birr gibi kavramlar oluşturur. Fayda kategorilerden biridir, faydadan önce hayır, barış, güzellik, iyilik gibi maddi ve maddi olmayan fiiller gelir. Breivik, yaptığı fiilin gaddarca olduğunu teslim ediyor. Ancak iki saat içinde 76 kişinin hayatını söndüren bu eylemin gerekli/zaruri oldu-

15 28 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Avrupa nın Hıristiyan kimliği ve İslam 29 ğunu da söylüyor. Fiil Breivik in vicdanında olumlu-olumsuz (pozitifnegatif) iki kaçınılmaz unsurun yarattığı çatışmaya işaret etmektedir. Olumlu-olumlu, olumsuz-olumsuz ve olumlu-olumsuz olmak üzere üç çatışma olayından üçüncüsü Breivik in yaşadığı ikilemdir. Olumsuz unsur, masum insanların öldürülmesidir, Breivik bunun objektif şartlar müvacehesinde gaddarca olduğunu kabul ediyor. Ama ortada ulvi bir dava var, o da Avrupa kamuoyunun uyandırılması veya Norveç toplumunun değiştirilmesi-. Bu da zorunludur, yani olumlu dur. Avrupa derin bir gaflet uykusu içinde mışıl mışıl uyumaktadır, gelmekte olan büyük bir tehlikeyi görmemektedir. İslam, Avrupa yı işgal ediyor, Avrupa nın asli beyaz-hristiyan kimliği yok oluyor. Avrupa yı tehdit eden nüfusları ve kamusal görünürlülükleri artmakta olan Müslümanlardır. Marxistler (aslında solcular/sosyalistler) çokkültürlülüğü, göçmenleri savunup yabancılara karşı toleransı ve bazı hakları savunarak bu tehlikeli sürece hizmet ediyorlar. Ne yapsan boşuna, Avrupa kamuoyu uyanamıyor, aymazlık içinde uçuruma doğru gidiyor. Avrupa yı uyandırmak lazım ve bu sözle, retorikle, yazılı, görsel dil ve söylemle olmayacağına göre, geriye şok etkisi yaratma seçeneği kalıyor. Breivik, öldürmeyi düşündüğü kişileri nefret ettiği Müslümanlardan seçebilirdi, ama bu onun 2083 yılına kadar başlatmayı planladığı tarihi sürecin amacına hizmet etmezdi. İlk adım ters, çapraz, şaşırtıcı olmalı ki şok etkisi yapsın. Bu da olsa olsa kendi yurttaş veya hemşehrilerinden kişileri açık, acımasızca ve gaddarca öldürmekle olabilirdi ancak. Breivik, önceden soğuk kanlı biçimde planını kuruyor, bilgilendiriyor, notlarını yayınlıyor ve özellikle adada son derece sakin bir biçimde tam 90 dakika boyunca gencecik çocukları katlediyor. Breivik in takvimine göre Avrupa içinde başlayacak kanlı mücadele 2070 yılına kadar sürecek. Bu tarihte kendi taraftarları savaşı kazanacak ve arkasından Yeni Haçlı Savaşı nı başlatıp İslam dünyasına karşı zafer kazanacaklardır ki, bu 2083 e işaret etmektedir. Yakın vadede Breivik in programında 45 bin kişi öldürülecek, 1 milyon kişi yaralanacaktır. Belli ki Breivik i böylesine çılgın bir fikre sürükleyen amil, onun güdülerini şekillendiren İslamofobia dır. (Daha geniş bilgi için bkz. Ali Bulaç, İslam dan Korkmalı mıyız? fanatizim, fundamentalizm, İslamofobia-, İstanbul-2009.) İslam kelamı açısından Breivik in fiili tartışmasız kötülüktür. Ancak varlık aleminde mutlak kötülük yoktur, kötülük insanın iyi olanı yanlış kullanımı nın ürünüdür. Breivikin iyi si Avrupa nın düşmanı olan İslam a karşı korunup dünya üzerinde hakimiyet kurmasıdır; ama gaflet içinde olduğundan zihinsel ve ruhsal olarak uyandırılması için şoka uğratılması lazım. Evet bu acı vericidir, gaddarcadır (kötü), ama gereklidir (nihai sonuçları itibariyle iyi). İyi gerekçenin yanlış kullanımıyla ortaya çıkan kötülük tarihte her zaman olmuş, ama çağımızda terör, askeri işgal, sömürü, totalitarizm, haksızlıklar ve zulümler hep bu çerçevede vuku bulmaktadırlar. Bush ve Amerikan yönetimi de, Irak a özgürlük ve demokrasi getirme iyiliği adına bu ülkeyi işgal edip 1 milyonun üstünde insanı katletmediler mi? Sana iyilikten her ne gelirse Allah tandır, kötülükten sana ne gelirse o da sendendendir.. (4/Nisa, 79)

16 30 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu İslama Fobya İle Mücadele 31 İslama Fobya İle Mücadele PROF. DR. OYA AKGÖNENÇ İslamafobya (IF) İslam korkusu olarak bilinen akım, bugün artık Küresel bir kavramdır. islamafobya, iç ve dış politikalarda kullanılan bir düşmanlık metodu, uluslar arası arenada yeni bir akım haline gelmiş bulunmaktadır. İslamafobya İslamı, tam ve doğru olarak anlamadan veya yanlış bilgilere dayanarak yaratılan bir ruh halinin sonucudur. Bu korku, hem bir dine, hem de o dinin mensuplarına karşıdır. Esasında bu tutum İslam ın doğuşu ile birlikte onun gücüne karşı başlamış olan bir gelişmedir. Son yıllarda bu kavramın tekrarı, ön plana geçmesi, özellikle Batılı politikacıların çalışmaları ile gerçekleşmiştir. 11 eylül 2001 den sonra, hem ABD de ve hem de batı dünyasında çok daha yaygın ve belirgin hale gelmiştir. İslam Fobisi ve ona karşı oluşturulan politikalar, dünya politikalarının merkezine oturmuştur. İslam Fobisinin, ilk büyük askeri ve siyasi ifadesi, yılları arasında düzenlenen birinci haçlı seferiyle olmuş ve Avrupalılar, OrtaDoğuya, kutsal toprakları kurtarmak bahane ve amacı ile gelip, oradaki zenginlikleri ele geçirmeye başlamışlardır.

17 32 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu İslama Fobya İle Mücadele 33 Allah sevgi istiyor sloganı ile başlatılan bu din savaşları 9 büyük sefer şeklinde 1272 yılına kadar devam etmiştir. Ortadoğu da büyük yıkımlara sebep olmuştur. Daha sonra birkaç tane daha küçük çaplı, artçı seferler yapılmıştır. Bu seferlerde başı çeken ülkeler Fransa, İngiltere ve Almanya olmuş, diğerleri de onlara katılmıştır. Günümüzde de islamafobya da başı çeken yine aynı kökenlere ait insanlardır. Bu saldırgan gruplara karşı, onları durduran ve geri püskürten güçler de her zaman olmuştur. Mesela: 1071 den itibaren Anadoluda Selçuk Türkleri ve 1299 lardan itibaren de Batı anadoluda imparatorluk kurup, genişlemeye başlayan Osmanlı Türkleri, 1453 de İstanbulu fethederek Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrikayı içine alan sınırları Viyanaya kadar dayanan bir cihan imparatorluğu kurmayı başarmışlardır. Diğer taraftan Arap Müslüman güçler 8. yüzyıldan itibaren İspanya yı alarak, orada Endülüs medeniyetini kurmuşlar ve 15. yüzyıla kadar oralara hakim olmuşlar. Müslümanlar, Sicilya ve güney İtalya üstünden Avrupaya geçerek uzun yıllar bu toprakları da etkiler ve kontrolleri altında tutmuşlar. Aynı yıllarda Asya da Hint yarım adasında da Türk-Muğul imparatorluğu kurulmuş ve böylece İslam imparatorlukları Endonezya ve Malezya ya kadar yayılmıştır. Diğer taraftan Afrikada da Mali, Sudan, Nijerya ve Nijer gibi birçok ülkelerde İslam sultanlıkları kurulmuştur. İslam, sadece askeri ve idari yönden değil, her türlü ilim, bilim, tıp, mimar,, astronomi, mühendislik, felsefe, edebiyat ve tasavvuf konularında da çok büyük eserler bırakmış, medeniyetin gelişmesinde büyük katkıda bulunmuştur. Yeni çağlara gelindiğinde, Avrupada bir Doğu-Batı sentezinin başladığı görülmüş ve Avrupa Rönesans ve Reform dönemlerini yaşamıştır. Avrupada bu dönemleri keşifleri ve icatları takip etmiş ve Avrupa tekrar harekete geçerek genişlemeye ve zenginleşmeye başlamıştır. Aynı dönemde yani yeni çağlar içinde, İslam aleminde iç çatışmalar başlamış, Müslüman ülkeler kendi aralarında savaşarak zayıflamışlardır. İsraf edilen askeri ve ekonomik güç sebebiyle İslam dünyasında entelektüel dinamizmin yavaşlamış ve statüko güç merkezine hakim olmaya başlamıştır. İslami öğreti ve kaidelerin doğru anlamı ile uygulanması durmuştur. En mühimi de, diğer medeniyetlerin etkileri, İslam medeniyeti üzerinde hissedilmeye başlamıştır. Müslüman ülkelerde idari, ekonomik ve askeri güçün zayıflaması ile yenilgiler başlamış, sonuçta birçok Müslüman ülke Avrupa devletlerinin sömürgesi haline gelmiştir. Bu yeni döneminde, Avrupanın tutumu sosyal Darvinizm diye tarif edilebilen, beyaz adamın üstünlüğü teorisi ile özetlenebilir. Avrupalılar, kendi gibi olmayan her şeye karşı bir korku sergilemişler ve reddetmişlerdir. Bu kendi gibi olmayandan nefret etmek olgusu zaman zaman din ve ırk düşmanlığına dönüşmüştür. Ne yazık ki 20 yüzyılın sonunda bu saldırganlık ve red ediş tutumu Müslümanlara ve İslam dinine yöneltilerek, dünyada yeni bir korku akımı yani İslamafobya başlatılmıştır. Günümüzdeki İslamafobyanın gelişmesi ve tezahürü: Küresel hale gelen İslamafobyanın gnümüzdeki sebepleri şöyle özetlenebilir: 1. Dünya genelinde hakim hale gelen Seküler düşünce ve Laiklik anlayışı, adeta dinle bir hesaplaşma ve dini geri plana itme durumuna girmiştir. 2. Küresel bazda değişen politik dengeler, ideolojilere ve islama karşı bakış açılarını değiştirmiştir. 3. Ekonomik ve Mali güç merkezlerinin Batı dan (Avrupa ve Amerika dan) başka yerlere ve özellikle de Doğu ya kaymasının getirdiği sarsıntı etkili olmuştur. 4. Enerji ve zenginlik kaynaklarının tekrar İslam topraklarında toplanmış olması büyük bir hırs ve kıskançlık yaratmıştır. İslamafobya küreselleşirken, aynı zamanda çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Tek tip veya tek çeşit değildir. Tek gruba ait değildir. Bugün, seküler veya Hindu, Hindistan da; Budist, Taynland da; Kominist Çin de Ortadoks Srıbistanda, Katolik Hırvatistanda, Yahudi İsrailde, İslamafobya görülmektedir. Sebepleri farklı tezahir etse bile, hepsinin ortak paydası, İslam korkusu ve İslam düşmanlığıdır. İslamafobya sadece dini olmayıp, diğer faktörleri de içermektedir. Mesela, a) Refah durumu: Hindistanda, daha fakir olan Müslüman Hindistanlılar, ekonomik olarak rahatça, onlara karşı tepkiler ve islamafobya artmaya başlamıştır. Bu refaha endeksli ötekileşme ile birleşen İslamafobyadır.

18 34 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu İslama Fobya İle Mücadele 35 b) Etnik ve sosyal avantajların el değiştirmesi veya mevcut zenginliklerin kıskanılması ile harekete geçen islamafobya. Bunun için etnik milliyetçilik unsuru da katılarak daha saldırgan ve güçlü bir tez yaratılmaktadır. Bosna-Hersekte Sırp-Boşnak, Hırvat-Boşnak, mücadelesi; Kosovada, Makedon-Arnavut çatışmaları; Filistinde Yahudi yerleşimcilerle, Filistin halkının mücadelesi hep bu kategori içinde kendini gösteren olaylardır. Müslümanlar karşısında etnik milliyetçilikle güçlendirilmiş islamafobya bulunmaktadır. c) En önemlisi de islamafobyanın kademeli ve değişik seviyelerde olmasıdır. Mesela Kişisel, toplumsal, kurumlar bazında, idari birimler veya siyasi otorite bazında olabilir. Bunlar tek tek olduğu kadar, birkaçı veya hepsi beraber de tezahür edebilir. Günümüzde islamafobyanın sebepleri: 1. Batı genelde karşısında güçlü bir ideolojik düşman aramaktadır. Batının bütünlüğü için şarttır. Batı (Avrupa ve Amerika) ikinci dünya savaşında ideolojik Faşizm ile savaşmıştır. Daha sonra 1990 a kadar da ideolojik Komünizm ile mücadele etmiştir. Şimdi ise bir düşmana, bir ötekine ihtiyaç vardır ve batı İslam ı öteki olarak seçmiştir. 2. Müslüman dünyasına bakıldığında oralarda üç büyük zenginlik göze çarpmaktadır: Birincisi, insan ve genç nüfus zenginliği. Gittikçe yaşlanan ve daha az doğurgan hale gelen batı için son derece önemli bir kaynak. İkincisi, yer altı kaynakları; petrol, doğalgaz, uranium, kıymetli taşlar ve diğer zenginlikler ve su kaynakları büyük bir çoğunlukla Müslüman ülkelerin elindedir. Bu durum, adeta her türlü saldırgan politikaya davetiye çıkaracak kadar cazip ve kışkırtıcı bir durum. Üçüncüsü de, hala manevi değerlerin muhafaza edilebildiği ve uygulandığı bir medeniyete sahip olunulması. Adeta, Batının kaybettiği birçok medeniyet ki, alınıp götürülemeyeceğine göre daha çok onu da yok etme, isteği şeklini almaktadır. Bu üç zenginlik islamafonyanın özü mayası en kışkırtıcı faktörleridir. 3. Yeni koloni ve sömürge edinme istek ve çabaları: Batı, Müslüman ülkelerdeki bu zenginlikleri ele geçirmek ve onlardan en azami şekilde yararlanmak istemektedir. Günümüzün siyasi şartları içinde eskiden olduğu gibi kolayca yapabilme imkanına sahip değildir. Mutlaka, geçerli bir sebep ile çıkarılacak çatışmaya ihtiyacı vardır.dolayısı ile dünyada gelişmekte olan İslam korkusu ileri sürerek ve bu kalkan ardına saklanarak, hem çatışma ortamı yaratmaya çalışmakta ve hem de kendi halklarını psikolojik olarak eğitmekte ve hazırlamaktadır. Kısacası, batı 3. kolonileşme hareketine başlamaya çalışmaktadır. Birincisi 18 ve 19 yüzyıllarda; ikincisi 20. yüzyılda Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı topraklarının paylaşılması ile gerçekleştirilen ve üçüncüsü de günümüzde, özellikle komünizmin çöküşünden sonra başlayan dönemdir. İşte islamafobyanın bu döneme rast gelmesi de kattiyyen bir tesadüf değildir.buna batının tabiri ile new surge veya yeni saldırı programı da denebilir. Bu üç istikametten ve üç büyük iti ile hareket eden batı aynı zamanda yeni metodlar da kullanmaktadır. Bunlardan en popüler altı tanesi şunlardır: 1. Eski usul sömürge idareleri sona ermiştir ama geride bırakılan ve batı kültür ve kafası ile yetişmiş yerli elitler ve idareciler batı çıkarlarını kollayarak ve onların istediği yönde ülkeleri yöneterek görevlerini yerine getirmektedirler. 2. Modern işbirlikçiler, ülkelerin çeşitli alanlarında yer almaktadır: özellikle Medya, İş Dünyası, akademisyen ve siyasetçiler arasından çıkmaktadır. Batıdan çok Batıcı olan veya Batı yanlısı olmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen modern red çiler bu boşluğu doldurmaktadır. Bunlar ya eğitimle ya ekonomik çıkar yolu ile veya başka siyasi ve ikbal vaadleri işbirliğine razı olmuş kişilerdir. 3. Batı ile uyum içinde çalışan ama kendi halkına karşı tamamen diktatörce davranan devlet reislerinin iş başına geçirilmesi ile başarılmaktadır. Eski İran Şah ı buna en güzel örnektir. 4. Üsteki şekillerde ele geçiremedikleri yerleri de modern terminolojiye uyan, ve BM ylerde karar çıkartmaya yarayan sebepler ihdas ederek askeri ve ekonomik olarak resmen işgal altına alma metodu uygulanmıştır Afganistan ve 2003 Irak gibi. 5. Uluslar arası kuruluşların yardım ve katkıları ile huhkuki sebepler bulunarak, çoğunluk oyu sağlayarak, insanlık için bir şeyler yapılıyormuş havası verilerek istenilen sonuçların elde edilmesine çalışılmaktadır. Nato un Afganistanda kullanımından, Irak ta Saddamın devrilmesine kadar birçok şey bu yeni metodlarla başarılmış bulunmaktadır. 6. Masum ve son derece hukuki statülere sahip, Sivil Toplum Kuruluşları(STK)lar yüzyılın çoğulcu ve halkçı demokrasileri içinde en rahat bir şekilde hareket sağlayan kuruluş ve birimler.

19 36 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu İslama Fobya İle Mücadele 37 Müslüman ülkelere sızma ve etkileme çabaları da en çok şu alanlarlda gerçekleştirilmektedir. Eğitim alanı; Ekonomik alan; Siyasi ve uluslar arası kararlar ve hukuk yolları; İdari yollar ve Son olarak da askeri yollar. Kısacası, mücadele Sert Güç: yani askeri güç ten Yumuşak Güç e yani diğer kanalara (from Hard Power: military to Soft Power: others) kaymış bulunmaktadır. Düşmanlığı bile, Batı daha ucuza çıkartma yollarını bulmuştur. İSLAMAFOBYA ile Mücadele Nasıl Yapılabilir: 1. Tıp ta olduğu gibi zehir, pan-zehir ile tedavi edilebilir. Batının kullandığı metodlar kullanılarak onların gücü kendilerine çevrilebilir. Bilgili olmak, iyi hazırlanmak gerekmektedir. Yani kısacası onların Aynadaki yansımaları gibi cevap verilmelidir. Teknolojide bu çok daha kolay yapılabilir. 2. Kademeli ve değişik seviyelerde olan İslamafobya nın, yine kademeli olarak düzeltilmesi veya karşılanması. Kişilerle kişiler, gruplarla da gruplar mücadele etmeli. Her kademe birbirinden bağımsız ama eş zamanlı hareket ederek, etkisini en yükseğe çıkartabilir. 3. İslam karştları belli alanlarda veya hepsinde birden İslama karşı mücadele etmektedirler. Müslümanlarda aynı alanlarda cevap vermelidirler: a. Kadınlarla ilgili alanlar: İslamda kadınların sürekli haklarının yendiği, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördükleri, hususu işlenmektedir. Bazı kadın Müslüman yazarlar da buna alet olmaktadırlar. b. İnsan hakları ve ifade özgürlüğü ile ilgili alan c. Medya alanı: Daha liberal eğilimde olan medya mensupları, Batılıların ilk hedefidir. Birincisi, Batının üstünlüğüm dile getirerek, Batının istediği ortamı yaratırlar. d. Sivil toplum Kuruluşları yolu ile: Birçok Müslüman ülkede, o ülkenin esas kültür ve inançlarına pek uymayan ama dışarıdan yardım alan birçok STK (Sivil Toplum Kuruluşu) tolumun değiştirilmesine çok etkin rol oynayabilmektedirler. e. Aydınlar yolu ile: Kendi kültür ve dinlerine yabancı, onul ayıki ile bilmeyen aydınlar, yazarlar, toplum liderleri yolu ile: bir Salman Rushti, kendi dinine ve toplumuna, yabancıların yapamayacağı kadar zarar vermiştir. Aynen, Hırsi Ali isimli Afrikalı kadın yazarın durumu da aynıdır. Bunların, İslamafobya grubunun elinde istenilen bir silahtır. 4. İletişim gücü ile: Müslüman ülkelerde Medya her türlü kanal ve çeşiti ile güçlendirilmeli ve özellikle Siber haberleşme üstünde dikkatle durulmalıdır. 5. Laik kesime doğru yaklaşımla: Laik geçinen bir çok kişinin aslında kendi dinlerini tam doğru bilmedikleri saptanmış durumdadır. Doğru İslam değerlerinin çok geniş kitlelerce tanınmasının sağlanması en önemli ve etkili faktörlerden biridir. 6. Müslümanlar arasından açı, samimi ve şeffaf, yüksek seviyeli tartışmalar ve fakir teatileri yapılmalıdır. Müslümanları ilgilendiren birçok konu masaya yatırılmalı ve sakin bir atmosfer içinde, çözümcü bir yaklaşımla konular ele alınmalıdır. Bu tartışma gruplarında sadece din ulemaları değil, diğer bilim dallarından da kişiler bulunmalıdır. Problemler, toplum ve zamanın durumuna göre doğru İslami kurallara uygun şekilde çözümlenmelidir. Bazı konular çok hassas olsa bile tartışılmalıdır; mesela, Afganistanda Taliban kız okullarını yakması ve onların eğitimini yasaklaması hangi esasa dayandığı ve ne kadar doğru olduğu tartışılmalıdır. Dinin ilk emrinin oku ve öğren olduğu bir durumda, toplumun yarısının zorla cahil bırakılmasının sonuçları tartışılmaya değer. Bu toplantılarda konulara sadık kalmak, ana problemler üstünde durmak gerekir. Genelde birçok toplantıda, konuşmacılar detaylar üstünde takılıp kalırlar. Teferruat tümü ile konuşulur ama esas unutulur. Müslümanların doğru tartışma ve çalışma metodları ile olayların köküne inerek çözüm üretmeleri şartın da ötesinde zir zaruret haline gelmiş bulunmaktadır. Yoksa İslamafobya ile mücadele çok geri kalınabilir. 7. Müslüman ülkeler arasında dayanışma ve birlikte çalışma fikri yaygınlaştırılmalı ve uygulamaya konmalıdır. D-8 hareketi bütün bu üstte

20 38 İslamofobi: Kolektif Bir Korkunun Anatomisi Sempozyumu Batı da Hz. Muhammed (S) Üzerinden İslamofobi nin Yansımaları 39 sayılan hususları gerçekleştirmeyi hedefleyen bir projedir. Bu sebepledir ki batının hemen dikkatini çekmiş ve hemen önü kesilmeye çalışılmıştır. 8. Müslüman aydınların daha iyi yetiştirilmesi gerekmektedir. Birçok aydın veya politikacı veya medya mensubu gerektiği kadar cesur ve prensipler uğruna savaşacak cesarette değildir. İşini, mevkiini, gelirini, sosyal konumunu tehlikeye sokmamak için birçok zaman gerektiği gibi fikirlerini veya doğruları savunamaz. Bunlar bilmeden, sessiz ve hareketsiz kalarak İslamafobya akımına güç sağlamış olurlar. En süratli şekilde bu durgun kesimin daha olumlu ve etkili olacak şekilde yetiştirilmesi gerekmektedir. 9. Gelişen siyasi akımların bir kısmı içlerinde İslamafobya barındırmaktadır. Bunun en güzel örneği sözde Ermeni soykırımı iddialarının, tarihi gerçekleri bilen bilmeyen birçok yabancı parlamento tarafından kabul edilmesi olayıdır. Parlamentolar yargı yeri olmadığı tarih fakülteleri ile birlikte çalışmasa ve tarihi gerçekleri de bilmedikleri halde, bu kararları almaları çok büyük ölçüde, siyaset kılıfına veya insan hakları zırhı arkasına sakladıkları İslam düşmanlığının bir ifadesidir. Bunlara karşı, fert olarak, toplum olarak, Müslüman devletler olarak her seviyede aynı şiddetle karşı çıkarak mücadele edilmelidir. Allahu Teala, Hazret-i Peygamber ve Kur-an ı Kerim bizlere en doğru esasları: birlik, sabır azim ve doğru çalışmayı öğretmiş ve bunu sonuna kadar yürütmeyi bir görev olarak vermişti. Mücadele ne kadar zor ve uzun olursa olsun, İslam zafere ulaşacaktır. Allah a emanet olun. Batı da Hz. Muhammed (S) Üzerinden İslamofobi nin Yansımaları İslamofobi nin Felsefî Kökenleri PROF. DR. BAYRAM ALİ ÇETİNKAYA İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ. Özgürlükler; tüm dinler, inançlar ve ideolojiler için olmalıdır. Dinler ve ideolojiler, en iyinin hayata geçirilmesi, dünyanın yaşanabilir hale gelmesi, barış ve tahammülün varlık alanına taşınması için olmalıdır. Aksi takdirde savaş ve çatışma yarışını, kışkırtma alanı olarak insanlara sunmak zorunda kalacaklardır. Batı tarihi, özellikle üçüncü bin yılı, İslâm ın değer ve kutsallarına fiilî, sözlü ve görsel (matbu) saldırılar ve kışkırtmalarla doludur. Bu bağlamda İslâm ın peygamberi ve kutsallarına saygı gösteren Batılı entelektüellerin (John L. Esposito, Karen Armstrong 1 vb dışında) sayısı yok denecek kadar azdır. 1 Bkz. John I. Esposito, Güçlenen İslâm ın Yankıları, çev: Erol Çatalbaş, İstanbul 1989; John I. Esposito, Değişim Sürecinde İslâm, çev: A.Y. Aydoğan, A. Ünlü, İstanbul 1991; Karen Armstrong, Hz. Muhammed İslâm Peygamberinin Biyografisi (Muhammad, A Biography of theprophet), çev: S.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri) ARAŞTIRMA ALANLARI 1 Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı alanlarına dair araştırmaları kapsar. 1. Kur an tarihi 2. Kıraat 3. Memlükler ve

Detaylı

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te

AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te Mart 25, 2008-12:00:00 AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan Bosna-Hersek te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bölücü terör örgütüne yönelik

Detaylı

Avrupa da Yerelleşen İslam

Avrupa da Yerelleşen İslam Avrupa da Yerelleşen İslam Doç. Dr. Ahmet Yükleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Ticari Bilimler Fakültesi İstanbul Ticaret Üniversitesi İçerik Medeniyetler Sorunsalı: İslam ve Avrupa uyumsuz mu? Özcü

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI ALANLAR ve ÖNCELİKLER AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI 1- Kur an İlimleri ve Tefsir Kur an ilimleri, Kur an tarihi, tefsir gibi Kur an araştırmalarının farklı na dair araştırmaları 1. Kur an tarihi 2. Kıraat

Detaylı

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de. 2014 İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te 9 da AK YIL: 2012 SAYI : 164 26 KASIM 01- ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 4 te Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır

Detaylı

Papa'nın yardımcıları ziyaret için gelip gerekli görüşmeleri bile yaptılar. Bundan sonra neler yaşanacak?

Papa'nın yardımcıları ziyaret için gelip gerekli görüşmeleri bile yaptılar. Bundan sonra neler yaşanacak? Papa 16. Benedikt'in Almanya'da sarfettiği İslam dini kılıç dinidir sözlerini Türliye'nin tek Oksidantalisti- Hıristiyan bilimcisi olan araştırmacı yazar Aytunç Altındal Yeniçağ'a değerlendirdi. Bu sözlerin

Detaylı

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu

MKÜ de İftar Coşkusu. Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu MKÜ de İftar Coşkusu Akademik ve İdari Personel İçin Düzenlenen İft ara Büyük Kat ılım Oldu Antakya Ottoman Otel havuzbaşında bir araya gelen Üniversite personeli muhteşem manzara eşliğinde iftar coşkusu

Detaylı

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri.

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri. İfade Özgürlüğü İkinci bölüm, İslam-Batı ilişkilerini ele alıyor ve İslam dünyasında (ve özellikle Türkiye'de) Batı hakkındaki değerlendirmelerin sıklıkla komplo teorileriyle şekillendiğini vurguluyor.

Detaylı

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ DANIŞMAN:Özer YILMAZ HAZIRLAYAN: Erşad TAN,Tacettin TOPTAŞ İÇİNDEKİLER GİRİŞ I-İNANÇ TURİZMİ A- İnanç Kavramı

Detaylı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS 2018 Afrika Ülkelerinin Değerli Büyükelçileri, Sayın Valim, Belediye Başkanım, İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

SOSYOLOJİSİ (İLH2008) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. DİN SOSYOLOJİSİ (İLH2008) KISA ÖZET-2013

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985 1. Adı Soyadı : MEHMET ÇELİK 2. Doğum Tarihi: 05 Haziran 195. Unvanı : Prof.Dr.. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI Açış Konuşması Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı 26 Mart 2016, İstanbul Sayın Başbakan Yardımcılarım; Bakanlarım; Saygıdeğer Protokol; Çok Değerli Başkanlar; Dünyanın dört

Detaylı

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL İSTANBUL 2015 YAYINLARI Yazar: Dr. A. Oğuz ÇELİKKOL Kapak ve Dizgi: Sertaç DURMAZ ISBN: 978-605-9963-09-1 Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı)

Detaylı

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü.

Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Alişan HAYIRLI Fransa'da, Hz. Muhammed'e hakaret içeren karikatürleri yayınlayan Fransız Dergisi'ne baskın düzenlendi ve 12 kişi öldürüldü. Şimdi Müslümanlar ikiye bölünecek... 1-Bu baskını tasvip edenler,

Detaylı

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ 1 2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ DÜZENLEYEN Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü SEMPOZYUMUN GEREKÇESİ Yüce Allah, tekamül ve gelişime

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu. Türk İslam Bilginleri: İslam dini insanların sadece inanç dünyalarını etkilemekle kalmamış, siyaset, ekonomi, sanat, bilim ve düşünce gibi hayatın tüm alanlarını da etkilemiş ve geliştirmiştir Tabiatı

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku 2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku DÜZENLEYEN Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü SEMPOZYUMUN AMACI VE GEREKÇESİ Etnik, dini ve siyasi

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ 02.04.17 Sayın Başbakanım, Sayın Bakanlarım, Sayın Valim, Milletvekillerim, Büyükşehir Belediyesi Başkanım, İş ve Siyaset Dünyasının,

Detaylı

HÜSEYİN SEYMEN SORGUNAİHL

HÜSEYİN SEYMEN SORGUNAİHL 9. 9. SINIF SINIF ÖĞRENME ÖĞRENME ALANLARI ALANLARI 1 İNANÇ 2 3 İBADET HZ. MUHAMMET 4 5 VAHİY VE AKIL AHLAK VE DEĞERLER 6 7 DİN VE LAİKLİK DİN, KÜLTÜR VE MEDENİYET 1. DİN BİREYİ ESAS ALIR 2. LAİKLİĞİ

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 GİRİŞ SOSYOLOJİ VE DİN SOSYOLOJİSİ Din Sosyolojisinin Konusu...11 Zeki Arslantürk Sosyolojik Din Tanımları...37 Kemaleddin Taş Din ve Toplum İlişkileri...43 Dini Tecrübenin İfade

Detaylı

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008 SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN 2008 YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008 "Değerli Konuklar, Değerli Misafirler, Cumhurbaşkanlığı

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine) MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine) Hipokratik-Galenik Tıp ekolunun devamı Cerrahi teknikler bilinmesine rağmen, yüksek enfeksiyon riski nedeniyle zorunlu haller dışında pek uygulanmıyor Tam olarak hangi

Detaylı

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti Leyla Tavflano lu Çok sıklıkla Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan a gittiğim için olsa gerek beni bu oturuma konuşmacı koydular. Oraların koşullarını

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi 28.11.2016-22:02 Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi - Sudan Stratejik Çalışma ve Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hüseyin: - "Türkiye,

Detaylı

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ (H. Mehmet Bayraktar İlahiyat Fakültesi) TANITIM KİTAPÇIĞI (2014-2015) KAPAK İLAHİYAT FAKÜLTESİ Tarihçe 16 Aralık 1965 tarihinde Yüksek İslam Enstitüsü adıyla Milli

Detaylı

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı Evrak Ana. Üni. Tarih Evrak ve Sayısı: Tarih 14/06/2016-E.5655 ve Sayısı: 15/06/2016-E.37386 T. C. DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı *BD8107914312* Sayı :76144028-821.99-

Detaylı

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI Portal Adres 2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI : www.salom.com.tr İçeriği : Gündem Tarih : 31.10.2018 : http://www.salom.com.tr//haber-108505-2_israil_ve_yahudilik_konferansi_bandirmada_gerceklesti.html

Detaylı

21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi

21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi 21.05.2014 Çarşamba İzmir Gündemi Doğu Akdeniz de Son Gelişmeler ve Kıbrıs, İKÇÜ de Ele Alındı İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çelebi Avrupa Birliği Merkezi nin

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu Ağustos 21, 2017-1:53:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde

Detaylı

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI Yrd. Doç. Dr. Turgay CİN* 3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI Ortodoks Hıristiyanlık hukukunda vakıf var mı, yok mu, bir sorgulayın. Birinci sorum bu Hıristiyan

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti: Türk Ocakları Genel Merkezi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Efendi BARUTCU, Türk Ocakları nın 100 üncü kuruluş yıldönümü kutlamaları çerçevesinde, Sönmeyen Ocak Türk Ocakları ve Türkiye nin Geleceği konulu

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI AZİZ BABUŞCU 4 te AK AK PARTİ İL BAŞKANI 10 da YIL: 2012 SAYI : 169 24-31 ARALIK 2012-7 OCAK 2013 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 3 te 2

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI 26 Kasım 2014 İstanbul, Sabancı Center TÜSİAD İş Dünyası Bakış Açısıyla Türkiye de

Detaylı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI 09.09.2017, LONDRA Sayın Büyükelçim Abdurrahman Bilgiç, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI SİYASAL DÜŞÜNCELER TARİHİ YARD. DOÇ. DR. MUSTAFA GÖRKEM DOĞAN 7. ERKEN MODEN DÖNEMDE SİYASAL DÜŞÜNCE 7 ERKEN MODEN DÖNEMDE

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır. TÜRKİYE'DEKİ GÖÇLER VE GÖÇMENLER Göç güçtür.hem güç ve zor bir iştir hem de güç katan bir iştir. Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız

Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun görevi, yalnız Mons. Luigi Padovese nin Anadolu da Yaşayan Hıristiyanlara Mektubu 2007-2008 Sevgili Kardeşlerim, Rabbimiz sizlere barış bağışlasın. Bu barışın daima sizlerle birlikte olması için dua ediyorum. Bir episkoposun

Detaylı

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı Türkiye-Yunanistan İş Forumu İzmir, 8 Mart 2016 Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı T.C. Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu; Yunanistan Başbakanı Sayın Alexis Tsipras; Saygıdeğer Bakanlarım; Değerli Türk ve Yunan

Detaylı

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı.

Tabu diyorum çünkü bu konuda iki sınırlama var. Yasal yasaklar (5816 nolu Atatürk ü koruma yasası) ve Atatürkçülerin duyarlılığı. Ahval, 24 Eylül 2018 Bir yanda Cumhuriyet gazetesinin el değiştirip Atatürkçü kırmızı çizgilere dönmesi, arkasından İş Bankasının CHP li Atatürk hisselerinin konuşulmaya başlanması tabu konuyu gündeme

Detaylı

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Baki olan Rabbimiz ve davamızdır Eylül 26, 2014-2:33:00 Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yine böyle bir şölenle inşallah, bir gün biz de Sayın Cumhurbaşkanımızın bana tevdi ettiği bu görevi bir başka kardeşimize

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 İNCE GÜÇ VE KAMU DİPLOMASİSİ ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI TÜRKİYE NİN ULUSLARARASI ÖĞRENCİ PROGRAMLARI

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 CUMA-CUMARTESİ-PAZAR GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ KONGRE ve KÜLTÜR MERKEZİ KAMPÜS / GAZİANTEP

Detaylı

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI 4. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 4.1. DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kültürler arası etkileşimin hızlandığı

Detaylı

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN. 2014 Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

3 Hedef 3 Görev BÜLTEN. 2014 Seçimleri İçin İSTANBUL AZİZ BABUŞCU B İ L G İ. NOTU FİLİSTİN MESELESİ 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI 2 de 8 de 11 de AK 8de YIL: 2012 SAYI : 166 10-17 ARALIK 2012 BÜLTEN İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI T E Ş K İ L A T İ Ç İ H A F T A L I K B Ü L T E N İ 10 da AZİZ BABUŞCU AK PARTİ İL BAŞKANI 2014

Detaylı

frekans araştırma www.frekans.com.tr

frekans araştırma www.frekans.com.tr frekans araştırma www.frekans.com.tr FARKLI KİMLİKLERE VE YAHUDİLİĞE BAKIŞ ARAŞTIRMASI 2009 Çalışmanın Amacı Çalışma Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Türk Yahudi Cemaati ve Yahudi Kültürünü Tanıtma

Detaylı

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler

Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Samsun daki Pontusçu Faaliyetler Yunan İstihbaratına çalışan ve kendisini Pontusçu olarak niteleyen Theodoros Pavlidis in Samsun bağlantıları akıllarda şüphe uyandırırken Samsun da Pontusçu faaliyetleri

Detaylı

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ Yazarlar Prof.Dr.Önder Kutlu Doç.Dr. Betül Karagöz Doç.Dr. Fazıl Yozgat Doç.Dr. Mustafa Talas Yrd.Doç.Dr. Bülent Kara Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1

İÇİNDEKİLER. YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1 İÇİNDEKİLER Küresel Terörizmin Yeni Yüzü Canlı Bombalar YAZAR HAKKINDA... v SÖZE BAŞLARKEN...vii İÇİNDEKİLER... xv KISALTMALAR LİSTESİ...xxi GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KÜRESELLEŞME ÇAĞININ TEHDİTLERİ VE

Detaylı

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ Yazarlar Prof.Dr. Ahmet Onay Doç.Dr. Fahri Çaki Doç.Dr. İbrahim Mazman Yrd.Doç.Dr. Ali Babahan Yrd.Doç.Dr. Arif Olgun Közleme Yrd.Doç.Dr.

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde

Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - srail örne inde Yak ndo u Medyas nda Türkiye ve AB Müktesebatlar - Dr. Gil Yaron Dostumun dostu, benim en iyi dostumdur - veya İsrail gözüyle Türkiye AB Geçenlerde Tel Aviv kentinin en merkezi yeri olan Rabin Meydanı

Detaylı

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Antik Devir de eğitim, genel olarak müzik ve beden eğitimine önem verilmiştir.

Detaylı

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi Toplumsal hayat, hak ve fedakârlıklar üzerine kuruludur. Hak ve fedakârlıkların dengeli

Detaylı

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar Bülent Arslan Konuşmamda dört aşamalı bir yol izleyeceğim. Önce sizlere Almanya İslam konferansı hakkında bilgiler vereceğim, daha sonra ikinci

Detaylı

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI 7. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ UYGULANMASI 7.1. KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMININ TEMEL FELSEFESİ VE GENEL AMAÇLARI Kelam; naslardan hareketle inanç esaslarını ve insanın düşünce yapısına ilişkin temel

Detaylı

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir?

11/26/2010 BİLİM TARİHİ. Giriş. Giriş. Giriş. Giriş. Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri. Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim Tarihi Dersinin Bileşenleri BİLİM TARİHİ Yrd. Doç. Dr. Suat ÇELİK Bilim nedir? Ve Bilim tarihini öğrenmek neden önemlidir? Bilim tarihi hangi bileşenlerden oluşmaktadır. Ders nasıl işlenecek? Günümüzde

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Medya ve İletişim Merkezi İstanbul Enstitüsü İstanbul Enstitüsü

Detaylı

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir 30 Haziran 2014 ÇALIŞMANIN AMACI Kutuplaşma konusu Türkiye de çok az çalışılmış olmakla birlikte, birçok Avrupa ülkesine

Detaylı

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen I. Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Öğrenci Kongresi,

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık

Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık Batı Toplumuna İlk Kez Rakip Çıkardık İslam Coğrafyasının en batısı ile en doğusunu bir araya getiren Asya- Afrika- Balkan- Ortadoğu Üniversiteler Konseyi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde resmen kuruldu.

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu Şubat 03, 2017-5:56:00 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi'nin ve yapımı tamamlanan

Detaylı

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Çarşamba İzmir Basın Gündemi 16.09.2015 Çarşamba İzmir Basın Gündemi Krizler arasında Devrim Özkan Her şeyin dünyadaki tüm gelişmelerden etkilenebildiği yeni bir çağda yaşıyoruz. Son iki yüzyıllık dönemde dünyadaki tüm ekonomik

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ Doç. Dr. O. Can ÜNVER 15 Nisan 2017 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ KAMU DİPLOMASİSİ SERTİFİKA PROGRAMI İletişim Nedir? İletişim, bireyler, insan grupları,

Detaylı

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN) SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN) ESKİ MÜFREDAT 1.ÜNİTE İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ 1. İletişimi, olumlu olumsuz etkileyen tutum ve davranışları fark

Detaylı

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere, COĞRAFİ KEŞİFLER 1)YENİ ÇAĞ AVRUPASI AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere, Türklerden Müslüman

Detaylı

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ, Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ Ders No : 0070040072 Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4 Ders Bilgileri Ders Türü

Detaylı

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu -KAPANIŞ KONUŞMASI- M. Recai KUTAN 7 Kasım 2014 I. DÜNYA SAVAŞININ 100. YILDÖNÜMÜ ULUSLARARASI

Detaylı

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER B İ R İ N C İ C İ L T Kitap Hakkında 1 Başlarken 5 CENGİZ HAN MEDENİYETE YENİ YOLLAR AÇMIŞTIR 1. Cengiz Han ın Birlik Fikrinden Başka Sermayesi Yoktu 23 2. Birlik, Beraberlik ve Çabuk Öğrenme

Detaylı

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN IÇERIK ÖNSÖZ 13 Giriş DİN VE AKAİT Günümüzde Din Algısı Sosyal Bilimcilere Göre Din İslam Açısından Din Dinin Anlam Çerçevesi İslam Dini İslam ın İnanç Boyutu Akait İman İman-İslam Farkı İman Bakımından

Detaylı

8. Kamu Yönetimi Sempozyumu

8. Kamu Yönetimi Sempozyumu 8. Kamu Yönetimi Sempozyumu Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Türkiye Belediyeler Birliği nin işbirliği ile Yönet imi Sempoz yumu Antakya Ottoman Palace ta çok sayıda davetlinin katılımı

Detaylı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 ( STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 Yeni Dönem Türkiye - Suudi Arabistan İlişkileri: Kapasite İnşası ( 2016, İstanbul - Riyad ) Türkiye 75 milyonluk nüfusu,

Detaylı

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Y jenerasyonunun internet bağımlılığı İK yöneticilerini endişelendiriyor. Duygusal ve sosyal becerilere sahip genç profesyonel bulmak zorlaştı. İnsan

Detaylı

11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler 11.12.2015 Cuma İzmir Basın Gündemi Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Akademik Düşünce Konferansları

Detaylı

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR

AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR AĞUSTOS 2015 GÜNDEM ARAŞTIRMASI NA DAİR Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, kamuoyunu yani halkın kanaatlerini karar alıcıların ve uygulayıcıların meşruiyetini sürdüren önemli bir faktör olarak görmektedir.

Detaylı

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 198 22-29-TEMMUZ 2013 İstanbul, geleneksel iftarımızda buluştu Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına gelmez Ülkedeki

Detaylı

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi Savaşın başından bu yana yedinci hac dönemi yaklaşırken hac ibadetini yerine getirmeyi çok isteyen, farklı şehirlerde yaşayan üç Suriyelinin hikayesi.

Detaylı