ÇÖKÜNTÜ BÖLGESİ VE SUÇ: ANKARA DA HACIBAYRAM MAHALLESİ ÖRNEĞİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÇÖKÜNTÜ BÖLGESİ VE SUÇ: ANKARA DA HACIBAYRAM MAHALLESİ ÖRNEĞİ"

Transkript

1 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANA BİLİM DALI ÇÖKÜNTÜ BÖLGESİ VE SUÇ: ANKARA DA HACIBAYRAM MAHALLESİ ÖRNEĞİ Yüksek Lisans Tezi Davut GÜRBÜZ Tez Danışmanı Prof. Dr. Erol DEMİR Ankara

2 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANA BİLİM DALI ÇÖKÜNTÜ BÖLGESİ VE SUÇ: ANKARA DA HACIBAYRAM MAHALLESİ ÖRNEĞİ Yüksek Lisans Tezi Tez Danışmanı: Prof. Dr. Erol DEMİR Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı Prof. Dr. Erol DEMİR İmzası Prof. Dr. Aytül KASAPOĞLU Doç. Dr. Muhtar KUTLU Tez Sınavı Tarihi:

3

4 ÖNSÖZ Çağımızda, toplumlar hızlı bir değişim süreci içersinde bulunmaktadırlar. Toplumsal yapıdaki bu değişmenin en belirgin göstergelerinden biri de hiç şüphesiz giderek artan kentleşme olgusudur. Günümüz koşullarında kentler, kalabalıklaştıkça sosyal kontrolün azaldığı mekanlara dönüşebilmektedir. Kentlerdeki bu değişim ise, topluma ve kente karşı işlenen suçların dikkat çeker hale gelmesine neden olmakta ve kentlerde güvenlik kavramının önem kazanması sonucunu doğurmaktadır. İnsanların bireysel güvenliğinin dışında önemli olan bir konu da kişinin bireysel güvenliğini doğrudan etkileyen çevresel faktörler, yani kişinin yaşam çevresinin güvenliğidir. Söz konusu yaşam çevresi ise kentlerdir. Ülkemizde kentleşme olgusuna bakıldığında, kentleşme ve göç olgusunun, Cumhuriyet sonrası Türkiye nin yapısal değişmesine damgasını vuran en önemli gelişmelerden biri olduğu görülmektedir. Ülkemizde kırsal kesimlerden kentlere doğru yoğun göç akımlarının başladığı 1950 li yıllarda, araştırma yapılan bölgeye de yoğun göçlerin olduğu ve eski kent merkezine yakın bir bölgede bulunan Hacıbayram mahallesinde oturan orta sınıf kesimin, kentin yeni kurulan ve daha düzenli kesimlerine göç etmesi sebebiyle boşalan konutlara yerleşen göçmenlerin var olduğu görülmektedir. O yıllardan itibaren bir değişim ve dönüşüm sürecine giren mahalle zamanla, evsizlerin, işsizlerin, kent yoksullarının barındığı, yıkık dökük binaları içinde bulunduran ve suçların yoğun olarak işlendiği bir alana dönüştüğü ve gelişmiş Avrupa ülkelerinin arka sokaklarında görülen slam bölgeleriyle benzerlikler gösteren bir durum sergilediği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra ülkemizde kırdan kente göçler sonucu kent çeperlerinde oluşan gecekondu bölgeleriyle de kısmen benzerlikler gösteren mahallenin genel durumu çöküntü bölgesi ve suç bağlamında ele alınarak değerlendirilmiştir. Hacıbayram mahallesinin ve özellikle mahalle içinde bir bölge olan İsmetpaşa semtinin, kamuoyunda tehdit unsuru ve korkulacak bir yer olarak kurgulanmasının temelinde, burada yaşanan suç olaylarının sayısının oldukça yüksek olması ve bölgenin metruk bir görünüme sahip olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

5 Kamuoyunda oluşan bu korkular, vurgulamak gerekir ki tamamen yersiz değildir. Çünkü mahalle birçok korku salabilecek unsuru içinde barındırmaktadır. Böyle bir suç korkusu, insanları o bölgelerden uzaklaştırmakta ve suç işleme eğilimi olmayan insanlar bu bölgeden uzaklaştıkça yerlerine yeni göçmenler veya suç işleme eğilimi olan insanlar gelip yerleşmektedir. Buradan hareketle çalışmamızda, kentleşme sürecinin insan tutum ve davranışlarında oluşturduğu değişmeler, çarpık kentleşme ve bunun sonucunda ortaya çıkan temel sorunlardan olan çöküntü bölgeleri ve suç olgusu ilişkisinin ortaya konularak, konu Ankara İli, Altındağ İlçesi, Hacıbayram Mahallesi özelinde irdelenmiştir. Böylelikle eski kent merkezlerine yakın bölgelerin çöküntü bölgesi haline dönüşmesinin ve değişim sürecinin nasıl olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Tez konusunun belirlenmesinde ve tezin yazılması aşamasında değerli fikir ve yorumlarını aldığım bana her türlü desteği sağlayan tez danışmanım ve değerli hocam Prof. Dr. Erol DEMİR e, kaynak temininde yardımcı olan, fikirleriyle çalışmaya katkı sağlayan ve kendisinden çok şey öğrendiğim, değerli hocam Prof. Dr. Aytül KASAPOĞLU ve Doç. Dr. Muhtar KUTLU ya şükranlarımı sunarım. Ayrıca çalışmalarım boyunca desteklerini esirgemeyen değerli arkadaşlarım Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama bölümü araştırma görevlisi Ela Ataç a, Ankara Üniversitesi Sosyoloji bölümünde doktora öğrencisi olan Emniyet Amiri Mehmet DOĞAN a, Emniyet Amiri Muvaffak Cemil Çıtak a ve çalışmalarım sırasında desteklerini esirgemeyen aileme de çok teşekkür ederim.

6

7 İÇİNDEKİLER 1.GİRİŞ Problem Araştırmanın Temel Kavramları Araştırmanın Amacı Tezin önemi ve sınırlılıkları Yöntem KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE Kentleşme ve Kentsel Süreçler Türkiye de Kentleşme Kentlileşme Kentleşme, Gecekondulaşma ve Yoksulluk Kentsel Yoksulluk Çöküntü Bölgeleri ve Yoksulluk Gecekondular ve Slamlar (Çöküntü Bölgeleri) Gecekondu Kültürü Tampon Mekanizma Marjinal Sektör Suç I

8 Gecekondu-Çöküntü Bölgesi ve Suç İlişkisi Sosyal Organizasyonsuzluk (Social Disorganization) ARAŞTIRMANIN BULGULARI Hacıbayram Mahallesinin Genel Özellikleri Mahallenin Değişme Süreci İçerisinde Genel Bir Panoraması Ekonomik İşlevlerin Mahalle İçindeki Dağılımı Mahallenin Nüfus Yapısı ve Özellikleri Mahallede Hanehalkı Yapısı Mahalle Sakinlerinin Eğitim Durumu Mahallenin Sosyo-Ekonomik Yapısı ve Sakinlerinin İşgücü Piyasasına Katılımları Mahallede Dayanışma İlişkileri Hemşehrilik İlişkileri Etnik Kökene Dayalı İlişkiler Dinsel İlişki Ağları Komşuluk İlişkileri Değerlendirme Mahallede Suç Olgusu Mahallede Mala Karşı İşlenen Suçlar Mahallede Şahsa Karşı İşlenen Suçlar II

9 Mahalle Sakinlerinin Suç Olgusuna Bakışı Değerlendirme SONUÇ ÖZET ABSTRACT 131 KAYNAKÇA III

10 EKLER EK 1: Haritalar. 140 Harita 1: Hacıbayram Mahallesinin İlçe İçerisindeki Konumu Harita 2: Hacıbayram Mahallesinin Uydu Görüntülerinden Konumu Harita 3: Hacıbayram Mahallesinde Ekonomik Faaliyetlerin Mekansal Kümelenmesi..142 EK 2: Resimler Resim 1: Mahalleden Genel Görüntüler Resim 2: Milli Mücadele Yıllarında İsmet İnönü nün Oturduğu Söylenen Bina Resim 3: Mahallede Yıkılan Alanlardan Görüntüler Resim 4: Mahallede Bulunan Otellerden Görüntüler Resim 5: Mahalle Sakinlerinin Yaşam Alanlarından görüntüler 146 EK 3: Derinlemesine Mülakat Soruları 147 IV

11 TABLOLAR Tablo 1: Gecekondular ve Çöküntü Bölgelerinin Karşılaştırılması. 30 Tablo 2: Mahallede Faaliyet Gösteren Özel İşyeri Sayısı ve Konumları 2008 Yılı Verileri Tablo 3: Hacıbayram Mahallesi 2000 Yılı Verilerine göre Yaş Ortalamaları ve Nüfus Dağılımı Tablo 4: Hacıbayram Mahallesinin 2000 Yılı Cinsiyete Göre Nüfusu Dağılımı Tablo 5: Hacıbayram Mahallesi 2007 Yılı Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus Dağılımı. 62 Tablo 6: Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus Dağılımı..64 Tablo 7: Hacıbayram Mahallesi Hanehalkı Büyüklüğü 2000 Yılı Verileri.. 66 Tablo 8: Karşılaştırmalı Hanehalkı Büyüklüğü 2000 Yılı Verileri Tablo 9: : Hacıbayram Mahallesi Okuma-Yazma Bilenlerin Eğitim Durumları 2000 Yılı Verileri.. 69 Tablo 10: Hacıbayram Mahallesi Sakinlerinin Okuma Yazma Durumu 2008 Yılı Verileri Tablo 11: Mahallede Bitirilen Okul, Eğitim Düzeyi ve Cinsiyete Göre Nüfus(+6yaş )..71 Tablo 12: İşgücüne Göre Mahalle Nüfusları 2000 Yılı Verileri Tablo 13: Ekonomik Faaliyete Göre Mahalle Nüfusu 2000 Yılı Verileri Tablo 14: Yapılan İşe Göre Mahalle Nüfusu 2000 Yılı Verileri.. 82 Tablo 15: Anafartalar Polis Merkezi Sorumluluk Alanında Yılları Mala Karşı İşlenen Suçların Çeşitleri ve Oranları 101 V

12 Tablo 16: Anafartalar Polis Merkezi Sorumluluk Alanında Yılları Şahsa Karşı İşlenen Suç Çeşitleri ve Oranları.105 Tablo 17: Ankara İl Geneli ve Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Suç Sayılarının Nüfusa Oranı 114 GRAFİKLER Grafik 1: Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Mala karşı İşlenen Suç Oranları Grafik 2: Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Şahsa Karşı İşlenen Suç Oranları VI

13 KISALTMALAR TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu EGM: Emniyet Genel Müdürlüğü DPT: Devlet Planlama Teşkilatı Vd. : Ve Diğerleri Bkz.: Bakınız EKKM: Emniyet Komuta Kontrol Merkezi SYDV: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı OKS: Ortaöğretim Kurumlar Sınavı ŞNT: Şartlı Nakit Transferi MEB: Milli Eğitim Bakanlığı M.Ö: Milattan Önce TOKİ: Toplu Konut İdaresi TMMOB: Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği YSÖP: Yetiştirici Sınıf Öğretim Programı VII

14 DERİNLEMESİNE MÜLAKAT YAPILAN KATILIMCILAR 1- Hacıbayram Mahallesi Muhtarı 2- Yahya Galip Kargı İlköğretim Okulu Müdürü 3- Yahya Galip Kargı İlköğretim Okulu Rehber Öğretmeni 4- Altındağ İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlileri 5- Anafartalar Polis Merkezi yetkilileri (Emniyet Amiri ve Polis Memurları) 6- Altındağ Belediye Başkanlığı Sosyal İşler Müdürü 7- Altındağ Belediye Başkanlığı Kültür İşleri Müdürü 8- Altındağ Belediye Başkanlığı Yardım Faaliyetleri Müdürü 9- Altındağ Belediye Başkanlığı İmar Müdürü 10- Altındağ Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğü kent planlamacıları (iki katılımcı) 11- Mahallede iş yapan esnaflar (yedi katılımcı) 12- Diğer mahalle sakinleri (altı katılımcı) VIII

15 1.GİRİŞ Kentleşme bir değişme sürecidir. Bilindiği üzere kentlerin asıl gelişmesi Sanayi Devriminden sonra olmuştur. Sanayi Devrimiyle birlikte kentlerin gelişmesi, büyümesi, büyük endüstri merkezleri halini alması köylerden kentlere doğru olan göçlerin artmasına ve hızlı bir kentleşme sürecinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Gelişmiş ülkelerde, kentleşmenin, sanayileşme ile paralel olarak ortaya çıkması sonucunda, kentleşme gelişme ile eşdeğer tutulmuştur. Azgelişmiş ülkelerde İkinci Dünya Savaşı ndan sonra başlayan kentleşme süreci, gelişmiş ülkelerdeki sanayileşme ve ekonomik gelişmelerin etkisi altında şekillenen bir süreç olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye de ise diğer az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi daha geç olarak 1950 ler sonrasında, kırdan kente göç süreciyle hızlı kentleşme olgusu yaşanmaya başlanmıştır. Göçle birlikte kentlerin nüfusu büyürken, yayıldıkları alanda genişlemiştir (bkz. Keleş, 2004). Bu bağlamda, gelişmiş-azgelişmiş ayrımının da temel belirleyicisi olan sanayileşmenin, azgelişmiş ülkelerde kentleşme hızının gerisinde kalması ile kentler, kırlardan göçen nüfusun konut, iş ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalmıştır. Bu süreç ile beraber, azgelişmiş ülkelerde kentleşme süreci, gelişme den çok kent sorunları ile eşdeğer hale gelmiştir. Gerek bireylerin, gerekse bir bütün olarak toplum hayatını etkileyen, hızlı ve sağlıksız kentleşme sürecinde, kırdan kente göç edenler, kentte, işsizlik, konut, yalnızlık, suç ve çöküntü bölgelerinin oluşması gibi birçok sosyal problemle karşı karşıya kalmışlardır. Özellikle gelişmiş ülkelerde görülen ve slamlaşma olarak ifade edilen bölgelere benzer özellikler gösteren alanlar, zaman içerisinde ülkemizde de görülmeye başlanmıştır (bkz. Kongar, 2007). Kent merkezlerinde oturan orta sınıf kesimin, 1

16 kentleşme süreci içerisinde oturdukları bölgelerden göç ederek, daha düzenli ve fiziksel açıdan daha modern alanlara yerleşmeleri sonucu boşalan alanlar, kent yoksullarının yoğun olarak yerleştikleri bölgelere dönüşebilmektedir. Genellikle bu bölgeler, suç potansiyelinin yüksek olduğu, eski ve köhneleşmiş binalardan oluşmakta, suçların işlenmesine ve suçluların barınmasına zemin hazırlayabilmektedir. Suç, kentlerimizin güncel ve önemli sorunları arasında yer almakta ve günümüzde de önemini büyük ölçüde korumaktadır. Çöküntü bölgeleri, mekânsal özellikleri bakımından suç işlemeye elverişli olabilmekte ve mekânın sağladığı kolaylıkların da etkisiyle suç işleme oranlarının yüksek olduğu ve suç işlemeye meyilli insanların toplandıkları mekânlar haline gelebilmektedir. Çalışma alanı olarak seçilen bölgenin eski kent merkezine yakın olması ve toplum içerisinde suç potansiyeli yüksek bir alan olarak algılanması sebebiyle, çöküntü bölgelerinde suç olgusu bağlamında, Ankara nın en eski mahallelerinden biri olan Hacıbayram Mahallesi incelenerek, mahalle sakinlerinin genel profili, eğitim durumları, işgücü piyasasına katılımları, dayanışma ilişkileri, suç olgusu çerçevesinde mahallenin kuruluş, değişim ve dönüşüm süreçleri incelenmiştir. Söz konusu alan bir çöküntü bölgesi olarak tanımlanabilmesinin yanı sıra, çok sayıda gecekondu tarzı inşa edilmiş konutları da içerisinde bulundurmaktadır. Bu özellikleri nedeniyle, konu çok boyutlu bir değerlendirme ile ele alınmıştır. Yapılan çalışmada, bölgede ne tür suçların işlendiği ve suç oranları ile ilgili veriler, mahallede bulunan Anafartalar Polis Merkezi ve Emniyet Genel Müdürlüğü nden elde edilmiştir. Diğer istatistiki veriler ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Ankara Büyükşehir Belediyesinden (bilgi edinme ve mavi masa birimi) 2

17 elde edilerek analiz edilmeye çalışılmıştır. Belirlenen konu üç bölümde ele alınmıştır. Tezin birinci bölümünde, Türkiye de kentleşme sürecinde çöküntü bölgelerinin oluşumu, gelişmesi ve değişmesi süreçleri irdelenmektedir. İkinci bölümde, suç ve suçluluğun ne olduğu, kentleşme bağlamında suç teorileri incelenerek, kavramsal bir çerçeve oluşturulmaktadır. Üçüncü bölümde ise Hacıbayram Mahallesi nde toplanan veriler analiz edilerek bulgulara ulaşılmakta ve bulgular sergilenmektedir. Son olarak da çalışmanın sonuçları ve yararlanılan kaynaklar yer almaktadır Problem Türkiye de, özellikle 1950 lerden sonra kırsal bölgelerden kentlere doğru yaşanan yoğun göçler sonucu, kentlerde dikkat çekici değişmeler yaşanmıştır. Hızlı kentleşme sürecinde, işsizlik, gecekondulaşma, çöküntü bölgelerinin oluşması, yoksulluk, suç ve suçluların artması ve bunlarla bağlantılı olarak yalnızlık, uyum, anomi ve yabancılaşma, kentle bütünleşememe, yerel hizmetlerin aksaması gibi birtakım sosyal sorunlar yoğun biçimde kentlere damgasını vurmuştur (Gökçe, 2004). Bu sosyal sorunlar içerisinde en çok belirginleşenler ise konut ve istihdam sorunlarıdır. Konut sorunu, zaman içerisinde kent çeperlerine yapılan gecekondularla, göçmenler tarafından kısmi çözüme kavuşturulmuşsa da günümüzde hala düzensiz kentleşme açısından sorun olma özelliğini sürdürmektedir (Keleş, 2004). Gecekondulaşmanın yanı sıra, konut sorununun çözümünde, göçmenler eski kent merkezlerinde bulunan, ancak orta sınıf kesimin terk ettiği bölgelere yerleşerek ve hatta zaman içerisinde mevcut konutlara eklentiler yapmak suretiyle de konut ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır. Keyder, (2000:75) bu konuda kentlerde nüfus artışı ve kalkınma ile birlikte orta sınıfın konut taleplerinde de değişmelerin ortaya 3

18 çıktığını ve eskiden yerleşimlerin kentin heterojen yapıya sahip dış çevresinden, homojen yapıya sahip merkeze doğru olduğunu belirtmektedir. Konut sorununun yanı sıra formel sektörde iş bulma güçlüğü çeken göçmenlerin, geçimlerini sağlamak için enformel sektöre yöneldikleri, işportacılık vb. işlerle uğraştıkları bilinmektedir. Önceleri sadece geçimlerini sağlamak amacıyla enformel yoldan para kazanma yoluna gidilirken, günümüzde, enformel sektörün daha fazla rant elde etmenin bir kapısı haline geldiği görülmektedir (Gürbüz, 2007:77). Enformel ilişkilerin bir boyutu parasal ilişkilerin söz konusu olduğu, düzenli veya düzensiz olarak sürdürülebilen yer altı ekonomisi, siyah ekonomi, kayıtdışı ekonomi olarak farklı kriterlere göre farklı isimler alan ve esas olarak çalışma yaşamı ile ilgili boyutudur. Enformel ilişkilerin diğer bir boyutu ise, gündelik yaşamın sürdürülebilmesi için, parasal olmayan ve gönüllü olarak yapılan dayanışmacı ilişkilerdir (Erder, 2002:39). Özellikle 1980 sonrasında hızlı dönüşümler yaşayan Türkiye de, bazı gecekondu alanları kente eklemlenmiş, kentlileşmiş iken bazıları yeni kentsel yoksulluğun yaşandığı alanlar haline gelmiştir. Buna benzer özellikler gösteren eski kent merkezlerinde bulunan kimi alanlar da yine gecekondularla sosyal açıdan aynı özellikleri taşımakta ve çöküntü bölgesi haline dönüşmüş bulunmaktadır. Kentlerde, uzun süreli işsizlik ve sosyal haklardan yoksunluk ile yaşamını sürdürmeye çalışan, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak sistemden dışlanmış, hemşehrilik gibi dayanışmacı, dönüştürücü kapasiteye sahip ilişki ağlarına girememiş ya da bu ağların işleyişinden faydalanamamış kesimler sosyal dışlanma, marjinalleşme ile kentin en yoksul kesimi haline gelmiştir (Kıray, 2007; Erder, 2002; Işık ve Pınarcıoğlu, 2002). 4

19 Kentle bütünleşememiş, kentlerin genişlemesi sürecinde arazi değeri düşmüş, kentsel hizmetlerden uzak kalmış bölgeler, kentin en yoksul kesimlerini barındıran yerler olarak, yeni kentsel yoksulluğun yaşandığı alanlar haline gelmiş ve çöküntü bölgelerine dönüşmüştür (Karpat, 2003:51). Kent yoksullarının yaşamış olduğu, eski kent merkezine yakın bulunan ve çöküntü bölgesi olarak ifade edilen alanlar, gelişerek kentle bütünleşme yerine, sosyal düzensizliğin hakim olduğu, suç bölgelerine dönüşebilmektedir. Bu bölgeler kimi zaman suçların işlendiği yerler olurken, kimi zaman da suçluların barındığı mekânlar haline gelebilmektedir. Suçların çok işlendiği ve suçluların yoğun olarak yaşadığı alanlar, toplum tarafından güvensiz mekanlar olarak değerlendirilmekte, bu güvensiz mekanlar ise kent yaşamını olumsuz etkileyebilmektedir (bkz. Ataç, 2008). Bu bağlamda, eski kent merkezine yakın çöküntü bölgelerinin suçla bağlantılı olarak sosyal yapısının incelenmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bu amaçla Ankara da çöküntü bölgesi özelliği gösteren, eski kent merkezine yakın Hacıbayram Mahallesi bir örnek olay incelemesi olarak seçilmiş ve araştırma sürecine katılmıştır 1.2. Araştırmanın Temel Kavramları Çöküntü bölgesi (Slum): Gelişmiş Avrupa ülkelerinde kullanılan slum kavramı, ülkemizde çöküntü bölgesi veya yoksulluk yuvası olarak ifade edilmektedir. 1 Gelişmiş ülkelerin kentleşme süreci ile azgelişmiş ülkelerin kentleşme sürecinin birbirinden farklı olarak yaşanması sebebiyle, ortaya çıkan kent ile ilgili 1 Slum kavramı günümüzde slam şeklinde de kullanıldığından, çalışmamızda slam ve çöküntü bölgesi kavramları ağırlıklı olarak kullanılmıştır. 5

20 kavram ve olgular da birbirinden farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Bu nedenle, gelişmiş batı ülkelerinde, kent içi yoksul yerleşmeleri için kullanılan slum kavramı ile azgelişmiş ülkelerde ve özellikle Türkiye deki yoksul yerleşmeleri için kullanılan slam kavramı arasında farklılıklar olduğu açıktır. Gelişmiş ve sanayileşmiş batı ülkelerinin büyük kentlerindeki yoksulluk yuvaları (slamlar), kent merkezlerinde görülen ve arka sokaklarda, yüksek katlı binalara, orta sınıf kesimin terk etmesiyle, işsiz, yoksul ve kimsesizlerin yerleşmesi sonucu oluşmuş, suç ve suçluluğun yoğun olduğu yerler olarak bilinmektedir. Ülkemizde ise bir takım farklar olmak kaydıyla, kentleşme sürecinde oluşan gecekondu bölgeleri, slamlara benzer özellikler gösterebilmekte ve zaman içerisinde, yoksulların, işsizlerin, evsizlerin ve kimsesizlerin yaşadığı bölgelere dönüşebilmektedir. Gecekondularda da yoksulluk yuvalarında da toplumun dar gelirli, yoksul sınıfları barınır. Bunun gibi meslek yapısı, tavır ve davranışları ile toplumsal değer yargıları açısından da bu iki olgu açısından benzerlikler görülebilmektedir (Keleş, 2004:547). Yoksulluk: Yoksulluk, insanların yeme içme, barınma gibi temel gereksinmelerini karşılamada, gelir dağılımındaki dengesizlikler nedeniyle, toplumsal yaşam standartlarının gerisinde kaldıkları yaşam biçimi olarak tarif edilebilir (Sezgin, 2003:90). Yoksulluk, sadece gelir azlığı nedeniyle ortaya çıkan yeme, içme gibi temel gereksinimlerin karşılanamadığı durumlar değil, aynı zamanda yoksul mahallelerde yaşama, sağlıksız çevre koşullarında barınma, adalet, eğitim ve sağlık hizmetlerinden daha az yararlanma, yeterli güvenliğe sahip olamama ve bu sebeplere bağlı olarak kent mekanında tutunamama gibi durumları da kapsayan bir yaşama biçimi olduğu görülmektedir (Sezgin, 6

21 2003:90). Pek çok değişik boyutuyla ele alınabilecek olan yoksulluk kavramı çalışmamız itibariyle, kentsel mekanda kendini nasıl gösterdiği ve kent yoksulları üzerine yoğunlaşmıştır. Yeni kentli yoksulluk olgusu türü ise eski yoksulluk algısının dönüşmesine işaret etmekte ve yoksulluğun kronikleşmesi anlamına gelmektedir. Özellikle kentlerde yoksulluğun, yerini dışlanmışlığa bıraktığı ekstrem bir yoksulluk olarak belirmektedir (Aytaç ve Akdemir, 2003:51). Gecekondu: Gecekondu, İkinci Dünya Savaşı ndan sonra Üçüncü Dünya ülkelerinde ortaya çıkan, hızlı kentleşme sonucunda beliren yasadışı konut örüntüsüne verilen bir isim olmasının yanı sıra, kontrolsüz, plansız, kendi kendine oluşan yerleşmeleri de tanımlayan bir olgudur. Keleş, gecekonduyu, bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek ya da tüzel, kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine, toprak iyesinin istenç ve bilgisi dışında onamsız olarak yapılan, barınma gereksinmeleri devletçe ve kent yönetimlerince karşılanamayan yoksul ya da dar gelirli ailelerin yaşadığı barınak türü olarak tanımlamaktadır (Keleş, 2004:560). Suç: Suça ilişkin farklı dönemlerde yapılmış farklı tanımlar mevcuttur ve neyin suç kapsamına girip, neyin girmediği ve hangi kriterlere göre suç olarak tanımlandığı hala tartışma konusu olmaya devam etmektedir (Ayhan ve Çubukçu, 2007: 30). Bu bağlamda suç, Hukuk kurallarının toplum için zararlı ve tehlikeli görerek yasakladığı ve cezai yaptırıma bağladığı eylem olarak tanımlanmaktadır (Dönmezer, 2002). Hemşehrilik ilişkileri: Hemşehrilik, aynı şehirden, aynı coğrafi bölgeden ve aynı kültürden olan insanları ifade eder. Ayrıca, ait olma ve kimlik duygusunu anlatan bir kavramdır. Türkiye de kentsel bölgelerde, toplumsal örgütlenme, 7

22 düşünce, inanç ve güven ilişkileri belirleyici olmakla beraber, aynı coğrafi kökene mensubiyet de etkili olabilmektedir. Özellikle büyük kentlerdeki örgütlenmelerde etkin olan faktörlerden birisi de hemşehrilik anlayışı ve ilişkileridir. Bu ilişkiler genellikle karşılıklı yakınlık, ahlaki ve duygusal görevler, güven ve bazen de ortak değerlerin paylaşılması olarak ortaya çıkabilir (Erder, 2002:32). Komşuluk ilişkileri: Komşu kavramı, birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayanlar için kullanılır. Komşu olmanın doğurduğu birtakım hak ve görevlerin yanı sıra, bunların sağlandığı bir ilişkiler düzeni bulunmaktadır. Bunlara genel olarak komşuluk veya komşuluk ilişkileri denilir. Özellikle kente yeni göç etmiş ailelerin kente uyum sağlama, birbirlerine destek olma bakımından komşuluk ilişkilerinin daha kuvvetli olması durumu söz konusu olabilmektedir. Sıkı komşuluk ilişkileri içerisinde bulunan insanlar, birbirlerinin iyi veya kötü günlerinde ve yine, ekonomik açıdan da birbirlerine destek olma açısından önemli olarak görülmektedir. Dinsel ilişki ağları: Aynı dini kökene mensubiyet duyan insanların oluşturduğu dinsel temelli birliktelikleri ve bu birlikteliğin sosyal hayatta, davranışlara yansıması olarak ifade edilebilecek ilişkilerdir. Ülkemizde, 1950 lere kadar, özellikle 1920 ler ve 1930 larda gerçekleştirilen devrimlerle devlet, dinsel ilkelere dayalı ümmet devleti olmaktan çıkarılmış ve laik, pozitivist, akılcı ilkelere dayalı ulus devleti kurulmuştur. Aşiret, cemaat, tebaa kimliklerinin yerine, aile ve vatandaş kimlikleri geçirilmeye çalışılmıştır ler ve1990 larda Sünnî İslamiyet in ve tarikatların siyasallaşması ve köktencileşmesi ve buna paralel olarak Alevîlerin siyasallaşarak derneklerini ve Cem evlerini kurmasıyla dinsel kimlikler öne çıkmıştır. Anadolu nun değişik yörelerinden kente gelen kırsal, etnik 8

23 ve dinsel grupların, başlangıçta etnik ve dinsel farklılıklarını arka plana bıraktıkları veya mevcut ortamda varlıklarını sürdürmek için bu farklılıklarını çok fazla ön plana çıkarmadıkları görülmektedir (Akşit, 1998:31-32). Etnik ilişki ağları: Etnisite, genel anlamda bir sosyal grubun, ırk dil ve sosyal kimliğidir. Kolektif kültürün, dini, milli, kültürel ve alt kültürel gibi çeşitli formlarını bünyesinde toplayabilir. Terimin orijinal Yunanca anlamı ethnos, kabile veya ırk olarak ifade edilmektedir. Etniklik, kültürel kökler, din ve paylaşılmış yaşamın anıları gibi faktörleri içerir ve etnik miras paylaşımı aynı alanda yaşama için önemli bir kriterdir. Üyeler, etnik gruba katıldığında, yalnızlıklarını azaltarak, örgütlü bir savunma ve güvenli bir yaşam alanına katılır. Bu bağlamda mekânsal toplanma, toplumsal ilişkilerin devamı ve geliştirilmesini sağlar. Bu toplumsal ilişkiler, çoğunluk toplumunun değer ve normları dışındaki grupların kültürünü korumaya yarar ve kişilerin yaşamlarında önem taşıyan problemlerini çözmelerine yardımcı olurken, gerek işgücü pazarında gerekse konut piyasasında belli pozisyon elde etmelerine de imkân verir (bkz. Güzey, 2009). Göç: Göç kavramı ile ilgili çalışmalarda, göç tanımlarının genellikle çok olmadığı görülmediğini belirten Yalçın (2004:11), bunun nedenini, araştırmacıların göç kavramını yeterince açık görmelerine ve tanımı yerine onu ortaya çıkaran koşulları açıklamaya yönelmelerine bağlamaktadır. Bu bağlamda tanımlamalara baktığımızda, Karpat (2003:3) a göre göç, asıl yerinden, ulaşılmak istenen yere harekettir. Ozankaya (1984:56) ise göçü, bireylerin ya da toplumsal kümelerin bir yerden başka bir yere gitmeleri şeklinde ele almıştır. Akkayan (1979) a göre göç ise, kişilerin gelecekteki hayatlarının tamamını veya bir kısmını sürdürmek üzere, bir iskan ünitesinden (köy, kasaba, kent gibi) diğerine yerleşmek amacıyla yaptıkları 9

24 coğrafi bir yer değiştirme olayıdır. Ülkemizde kırsal kesimin birtakım itici faktörleri ve kentlerdeki çekici unsurlar sebebiyle de özellikle 1950 li yıllarda kentlere doğru yoğun göç akımlarının olduğu görülmektedir (Keleş, 2004). Kent içi göç: Göç olgusu kendi içinde belli tiplere ayrılmaktadır. Bir ülkeden diğerine yapılan göçler dış göç, bir toplumun kendi içinde yapılan kalıcı yer değiştirmeler iç göç olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda iç göç kavramı da kendi içinde kırdan kente, kentten kıra ve kentten kente olarak ayrılmaktadır. Bunun yanında mevsimlik göçler gibi diğer göç türlerinden de bahsedilmektedir. Aslında kent içi hareketlilik kent konusunda ele alınması zorunlu olgulardandır. Çünkü kente özgü problemlerin çözümünde önemli ayraçlardan biri kent içi hareketliliğin niteliğini, nicel değerlerini ve doğrultusunu incelemekten geçmektedir. Aynı zamanda bireylerin toplumsal hareketlilik parametrelerinin analiz edilmesi kent içi hareketlilik kavramının araştırılmasıyla mümkün görülmektedir (Yalçın, 2004:15) Araştırmanın Amacı Ülkemizde kentleşme sürecinde suç olgusunun oluşumu, sadece kentlerimizin değil, genel olarak ülkemizin güncel ve önemli sorunları arasında yer alması nedeni ile önemini korumaktadır. Temel yaşama gereksinimi ve hakkı olan güvenli kent çevrelerinin oluşturulmasında mekanın suça etkisinin ortaya konulmasını amaçlayan çalışmamızda, kentleşme sürecinde eski kent merkezine yakın alanlarda oluşan çöküntü bölgelerinde ortaya çıkan temel sosyal sorunlardan olan suç olgusu ve gelişiminin irdelenmesi için Ankara nın en eski mahallelerinden olan, bir dönem kentin orta sınıf insanlarının oturduğu bir bölge olmasına rağmen, zaman içerisinde kent yoksullarının yaşadığı bir çöküntü bölgesine dönüşen ve adı suç ve suçlulukla özdeşleşmiş bir bölge haline gelen Hacıbayram Mahallesi nin slamlaşma süreci 10

25 üzerinde durularak suç ve suçluluk profilinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda betimleyici ve keşfedici türdeki bu çalışmada aşağıdaki sorulara cevaplar aranmıştır: 1- Mahalle sakinlerinin genel profili nasıldır? 1.1. Eğitim seviyeleri nasıldır? 1.2. Hangi bölgelerden göç etmişlerdir? 1.3. Mahalle sakinlerinin etnik yapısı nasıldır? Bu bağlamda etnik bir kümelenme var mıdır? 1.4. Mahallenin kuruluş ve dönüşüm süreci nasıl olmuştur? 1.5. Mahalle çöküntü bölgesine nasıl dönüşmüştür? 1.6. İşgücü piyasasına katılımları nasıldır? 2- Mahalle sakinleri arasındaki dayanışma ilişkileri nasıldır? 2.1. Hemşerilik ilişkileri var mıdır? Hemşerilik ilişkilerinin suçu önlemede bir etkisi var mıdır? 2.2. Komşuluk ilişkileri var mıdır? Komşuluk ilişkilerinin suçu önlemede bir bağlantısı var mıdır? 2.3. Dinsel ilişki ağları var mıdır? Dinsel ilişki ağlarının suçu önlemede bir etkisi var mıdır? 2.4. Etnik ilişki ağları var mıdır? Etnik ilişkiler suçu önlemede bir etkiye sahip midir? 11

26 3- Mahallede suç profili nasıldır? 3.1. Mahallede ne tür suçlar işlenmektedir? 3.2. İşlenen suçlar mahalle sakinleri tarafından nasıl tanımlanmaktadır? 3.3. İşlenilen suçlarda bölgenin etkisi olmakta mıdır? 3.4. Sakinlerin suç olgusuna bakış açıları nasıldır? 1.4. Tezin Önemi ve Sınırlılıkları Suçun mekan ile birlikte ele alınması, suçun azaltılması ve önlenmesine yönelik geliştirilecek politikalar açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle temel yaşama gereksinimi ve hakkı olan güvenli kent çevrelerinin oluşturulmasında mekanın suça etkisinin ortaya konulmasını amaçlayan araştırma, sosyoloji, güvenlik bilimleri ve kent planlamacıları için önem arz etmektedir. Günümüz koşullarında, kentler kalabalıklaştıkça, sosyal kontrolün azaldığı mekanlara dönüşmekte ve kent yaşamı kontrolsüzlük içerisinde, yaşam kalitesi düşük alanlar haline gelebilmektedir. Kentlerdeki bu değişim ile birlikte topluma ve kente karşı işlenen suçlar dikkati çeker hale gelmektedir. Özellikle, tezde ele alınan çöküntü bölgesinin konum itibariyle eski kent merkezine yakın olmasına rağmen, kentten kopuk, suç ve suçluların yoğun olarak gözlendiği bulunduğu bir mekana dönüşmesi ve benzerlerinden farklı bir değişim ve gelişme göstermesi tezi ayrıca önemli kılmaktadır. Ayrıca, çöküntü bölgeleri ile suç ilişkisine hem bir açıklama getirilmesi hem de bu bölgedeki yoksulların suçla ilgili ne tür yapısal süreçlerin tehdidi ya da riskleri içinde bulunduğunun anlaşılmaya çalışılması da tezin dikkate değer bir boyutunu 12

27 oluşturmaktadır. Bu bağlamda, tezin hem disiplinler arası ilgiyi çekebileceği hem de yeni politika uygulayıcılarına katkı sağlaması beklenmektedir. Tez içinde suç kavramı ile ilgili olarak sadece kriminolojik suçlar üzerinde durulması araştırmanın sınırlılığını oluşturmaktadır. İncelenecek kriminolojik suçlar, hırsızlık, oto hırsızlığı, kapkaç/yankesicilik, kumar, fuhuş, gasp, cinayet v.b. suçları kapsamaktadır. Ayrıca toplanılan veriler, mekansal olarak Hacıbayram Mahallesi ile sınırlandırılmıştır Yöntem Araştırmanın konusuna uygun alanın seçilmesinde göz önüne alınan kıstasların başında seçilen alanın, kentin eski bir mahallesi olması ve çoğunluğu orta sınıf olan kent sakinlerinin terk etmesi sonucu kent yoksullarının yerleştiği bir yer haline gelmesidir. Ayrıca, ülkemizde özellikle 1950 lerden sonra başlayan kırdan kente göç sürecinde, kente göç eden kitlelerin yerleşimiyle oluşan gecekondularla, sosyal, kültürel, ekonomik ve mimari açıdan benzerlikler gösteren bir bölge olma özelliği taşımasıdır. İkinci dikkat edilen nokta, seçilen bölgenin, eski kent merkezine yakın ve sosyal hayatın oldukça canlı olduğu bir bölgede olmasına rağmen, kent yoksullarının barındığı, toplum tarafından suç bölgesi olarak bilinen bir yer haline gelmiş olduğu izlenimi vermesidir. Bu iki özelliği belirgin olarak üzerinde taşıyan bir alan olması sebebiyle çalışma alanı olarak bu bölge tercih edilmiştir. Bu kapsamda araştırılacak temel değişkenler belirlenmiştir. Kuramsal ve kavramsal çerçevede ortaya konulan çöküntü bölgeleri, gecekondu, suç, hemşehrilik ilişkileri, komşuluk ilişkileri, dinsel ilişki ağları, etnik ilişki ağları, ilişki ağlarının işleyişi ve günümüzde çöküntü bölgelerine dönüşmüş olan alanlardaki varlığı ve etkinliği, göç, yoksulluk ve yoksulluk kültürü, kentlileşme kavramları yol gösterici 13

28 olmuştur. Bu süreci net olarak gözlemleyebilmek ve doğru araştırma alanını seçmek araştırmanın en önemli aşamasını oluşturmaktadır. Bu nedenle, alanın belirlenmesinde ön görüşmeler yapılmış ve eski kent merkezi olmasına rağmen kentle bütünleşememiş, aynı zamanda suç oranlarının da oldukça yüksek olduğu bir bölgeye dönüşmüş olan, Ankara nın Altındağ İlçesine bağlı, yerel dilde İsmetpaşa semti olarak tanımlanan, Hacıbayram mahallesi seçilmiştir. Yapılan örnek olay incelemesinde, nicel veriler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Emniyet Genel Müdürlüğü ve Ankara Büyükşehir Belediyesi (Bilgi Edinme ve Mavi Masa Müdürlüğü), Altındağ Belediyesi (Sosyal İşler Müdürlüğü, İmar Müdürlüğü, Sosyal Yardım Müdürlüğü) kaynaklarından elde edilerek, analiz edildikten sonra yorumlanmıştır. Nitel araştırma tekniği olarak da araştırma yapılacak olan bölge ile ilgili kaynak kişilerle (muhtar, polis merkezi görevlileri, okul yöneticisi ve öğretmenler, belediye görevlileri vb.) görüşülmüş ve katılımcılarla (bölge sakinleri) ile derinlemesine mülakat yoluyla elde edilen veriler sergilenerek yorumlanmaya çalışılmıştır. Görüşme yapılan katılımcıların tespitinde, mahalle muhtarı, ilköğretim okulu müdürü ve polis yetkililerinin görüşlerinden faydalanılmış, katılımcıların uzun yıllar önce mahalleye taşınmış, mahallenin genel özelliklerini iyi bilen ve mahalleyi en iyi tanımlayabilecek kişilerden oluşmasına özen gösterilmiştir. Bu bağlamda toplam 24 katılımcı ile derinlemesine mülakat yapılmıştır. Yapılan mülakatlarda, aile ziyaretleri harecindeki tüm derinlemesine mülakatlar erkek katılımcılarla yapılmıştır. Bayan katılımcılarla görüşme yapılmak istenmiş ancak, mahalle sakinlerinin ve aile reislerinin konuya sıcak bakmaması sebebiyle bu görüşmeler gerçekleştirilememiştir. Görüşme yapılan katılımcılar arasında mahallede 14

29 bulunan esnaflar (kasap, lokantacı, kahvehane işleticisi, gazino sahibi, otel işleticileri vb.), mahalle sakinleri, diğer meslek gruplarına mensup kişiler (inşaat işçisi, inşaat işleri yapan taşeron vb.) ve mahallede yaşayan sakinlerle görüşülmüştür. Mülakat yapılan katılımcılar içerisinde kaynak kişiler de bulunmaktadır. Yapılan görüşmelerde katılımcılara, mahallenin kuruluş ve dönüşüm sürecinin nasıl gerçekleştiği, mahalle sakinlerinin genel olarak nereden göç ettikleri ve ne tür işlerle uğraştıkları, mahallede ilişki ağlarının olup olmadığı ve bu ağların nasıl belirginleştiği, mahallede genellikle ne tür suçların işlendiği, suç ve suçluluk olgusuna bakış açıları, mahalle sakinlerinin eğitim durumları vb. konularda sorular sorulmuştur (bkz. Ek 3). Ayrıca, yukarıda belirtilen sürecin dışında, mahallede bulunan ilköğretim okulu müdürünün tavsiyeleri doğrultusunda ve katılımı ile mahalleye sonradan göç etmiş ve yoksul oldukları bilinen dört aile de ziyaret edilerek mahalle sakinlerinin yaşam standartları ve genel profilleri irdelenmeye çalışılmış ve mülakat yapılmıştır. Yapılan alan araştırması beş aylık bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bu süreçte zaman zaman mahalleye gidilerek kent dokusu üzerinde gözlemler yapılmıştır. Bunların yanı sıra, polis istatistikleri elde edilerek, mahalle sınırları içerisinde işlenen suçların çeşitleri ve oranları tespit edilmiştir. Mahallenin nüfus bilgileri, hanehalkı büyüklüğü, sakinlerinin eğitim seviyeleri, işgücü piyasasına katılımları, mahallede yürütülen ekonomik faaliyetler ile ilgili veriler ise TÜİK ten elde edilmiş ve analiz edilerek yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu veriler ışığında öncelikle istatistiki veriler ve kaynak kişilerden alınan bilgiler değerlendirilerek analiz edilmeye çalışılmış, daha sonraki aşamada ise elde edilen veriler katılımcıların görüşleriyle ilişkilendirilerek mevcut durum değerlendirmesi yapılmış ve bulgular sergilenmiştir. 15

30 Son bölümde ise yapılan çalışma doğrultusunda değerlendirme yapılarak, genel bir sonuca ulaşılmıştır. Araştırma nitel bir araştırma olup, nicel doküman analizleriyle desteklenmektedir. Çalışma, amacına göre betimleyici ve keşfedici bir araştırmadır. 16

31 2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Kentleşme ve Kentsel Süreçler Kentleşmenin toplumların yapısal değişmelerinin en göze çarpan yönü olduğunu belirten Kıray (2007:141), kentleşmeyi, nüfusun büyük bir bölümünün tarımdan ve topraktan kopup, tarım dışı alanlarda, sanayide, karmaşık örgütlerde ve dolayısı ile köyden başka yerlerde, kentlerde hayatlarını kazanmaya ve yaşamaya başlamaları olarak tarif etmektedir. Diğer bir ifadeyle kentleşme, belirli bir yerleşim bölgesinde, nüfusun aşırı artışı nedeniyle yeni etkenlerin yaratılması ve yeni çözüm koşullarının bulunmasıdır. Tam anlamıyla sanayi toplumu olma aşamasına gelememiş toplumlarda, aile ve nüfus planlaması konusundaki politikaların yetersizliği ve tarıma dayalı üretim tarzının hakim olması, kent merkezlerindeki iş alanlarının, sosyal imkanların, sağlık ve eğitim imkanlarının çekiciliği ve kırsal alanlardaki birtakım itici etkenler, kırsal alandan kente doğru bir göç hareketinin yaşanmasına neden olmaktadır. Kırsal yapıda yaşanan hızlı nüfus artışı ve toprağın parçalanması, kentin de çekiciliği ile birleşerek hızlı bir kentleşme sürecinin yaşanmasında etkili olmaktadır (Keleş, 2004:26-27). Kentleşme tanımlarına baktığımızda, Gökçe (1977:8) ye göre kentleşme: Belirli bir zaman aralığında şehir olarak kabul edilen yerleşme birimlerinde, nüfus artışı ile birlikte görülen ekonomik ve toplumsal yapıdaki değişmeyi belirleyen süreçtir. Bu tanımlamada kentleşme, nüfus artışına bağlı sayısal ölçütlere göre değerlendirilmesinin yanısıra, sosyal ve ekonomik yapıdaki değişmeyi belirleyen bir süreç olarak da ele alınmaktadır. 17

32 Kentleşme kavramını dar ve geniş anlamıyla iki şekilde ele almak da mümkündür. Keleş (2004:22) e göre kentleşme dar anlamıyla, kent sayısının ve kentlerde yaşayan nüfusun artması olarak tanımlamaktadır. Ekonomik, toplumsal ve siyasal boyutları da hesaba katılarak yapılan, geniş anlamda bir tanımlamada ise sanayileşmeye ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve bugünkü kentlerin büyümesi sonucunu doğuran, toplum yapısında artan oranda örgütleşme, işbölümü ve uzmanlaşma yaratan, insan davranış ve ilişkilerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan bir nüfus birikimi süreci olarak ifade edilebilir. Kentlerin gelişim sürecinin ise tarih boyunca üç aşamada gerçekleştiği söylenebilir. Bunlardan birincisi sanayi öncesi kentlerdir. Bu kentler, varlıklı insanların merkezde yaşadıkları, yoksul insanların ise sur dışında yaşamaya itildikleri, dinsel mekanizmanın işletildiği, sosyal ve ekonomik yapının egemenlerce denetlendiği yerleşim merkezleridir. İkinci aşamada, sanayileşmekte olan kentler gelmektedir. Geçiş dönemini yaşayan ülke kentlerindeki halkın bir kısmına, çalışma, mal ve hizmet olanakları sunan, geleneksel yapıyı zorlayan, nüfus hareketleri görülen göçebe yerleşim merkezleridir. Üçüncü aşamada ise sanayi kentleri, ticaret ve sanayinin geliştiği, toplumsal hayatın örgütlendiği, oturma ve çalışma alanlarının birbirinden ayrıldığı, yoksul ve varlıklı sınıfların birbirinden uzaklaştığı, din mekanizmasının etkisinin azaldığı insanları doğadan koparan, yerleşme merkezleridir (Doğan, 1980:12). Yapılan sınıflama daha çok Avrupa kentlerini kapsamaktadır. Bu bakımdan tüm kentlerin belirtilen özelliklerin yaşandığı aşamaları geçirdiği söylenemez. Sanayideki teknik değişim, nüfusu az ve seyrek olan eski yaşam alışkanlıklarının, basit üretim yöntemlerinin, kapalı ekonominin hakim olduğu toplumları derinden etkilemiş, basit alet ve üretim araçları ile çalışan insanları büyük 18

33 kentlere ve modern makinelerin başına getirmiştir. Böylece toplumun çok farklı yönlerinde bir değişimi meydana getiren sanayileşme, günümüz milyonluk kentlerinin meydana gelmesini sağlamıştır (Soyer, 1996:113). Sanayileşme ile birlikte, kentleşme büyük bir ivme kazanmış, bu ivme kırsal alandaki nüfusun kentlere yönelmesiyle kendini göstermiştir. Nüfusun artması, işçilerin yaptıkları işleri farklılaştırır ve işlerin farklılaşması da uzmanlaşmaya yol açar. Uzmanlaşmanın en önemli sonuçlarından biri olan verim artışı başlangıçta sanayileşmenin esas birimlerinden olan işçinin hayatını olumlu yönde etkilemiştir (İspir,1982:15-16) Türkiye'de Kentleşme Türkiye, II. Dünya Savaşı nın eşiğinden dönmüş, uzun yıllar ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, askeri, insani her türlü kaynağını savaşlarda harcamış, bu nedenle de modernleşmesini, sanayileşmesini ve kentleşmesini tamamlamış kapitalist pek çok dünya ülkesinden geri kalmıştır. Modernleşmesi, sanayileşmesi ve kentleşmesi de bu gecikmeden dolayı sancılı, sıkıntılı ve sorunlu olmuştur. Türkiye deki kentleşme, kentleşme hızı, kentleşme şekli ve kentleşme nedenleriyle düşünüldüğünde, düzensiz bir kentleşme biçimi olarak nitelendirilebilir. Türkiye'de kentleşme; işlevsel değişim yaratmayan, çevreyi kalkınma sürecine sokamayan, toplumsal ve kültürel değişim oluşturmayan bir kentleşme olarak nitelendirilebilir (Keleş, 1974:53). Kentleşme olgusu, ülkemizde gelişmiş ülkelerdekinden farklı olarak, tamamen az gelişmiş ülkelere özgü bir durum göstermektedir. Özellikle 1950 li yıllarda kırsal kesimin itici unsurları ve kentin çekici unsurları sebebiyle kente doğru yoğun olarak yaşanan göç dalgası birtakım problemleri de beraberinde getirmiştir. Işık ve 19

34 Pınarcıoğlu nun (2002) ifadesiyle tabi ki bu süreç sorunsuz olmamıştır. Kente göç eden insanlar, kentte birtakım sorunlarla karşılaşmışlardır. Karşılaştıkları sorunların başlıcaları da hiç şüphesiz konut ve istihdam sorunudur. Türkiye de sanayileşmeye dayanmayan kentleşme, kırdan kente göç eden kitlelerin, kent kesimi istihdamında sanayi dışı sektörlerin ağırlık kazanmalarına ve enformel bir sektörün oluşmasına neden olmuştur. Bu sektör, üretici olmayan bir takım serbest iş alanlarını (işportacılık, hamallık, ayakkabı boyacılığı, piyango satıcılığı, kapıcılık, temizlikçilik, yazıhane ve büro işleri gibi) kapsamaktadır (Sezal, 1992:78). Bu husus, Türkiye deki kentleşme hareketini gelişmiş ülkelerden farklı kılan önemli bir özellik olarak görülmektedir. Batıda kentleşme, kalkınma ile birlikte yürümüştür. Oysa Türkiye de ekonomik büyüme hızı, kentleşme hızından (bir kaç yıl dışında) her zaman düşük olmuştur. Batıda kentlere göç edenler genellikle iş olanakları bulabilirken, ülkemizde kırdan göçenler içinde işsizlerin, gizli işsizlerin veya kayıt dışı sektörde çalışanların sayısı oldukça yüksektir (Keleş, 1974:26). Türkiye deki kentleşme hareketinin en belirgin özelliği, sanayileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmayıp, tam tersine, kentin ekonomik ve sosyal faaliyetlerinin emme kapasitesinin üzerinde bir nüfusun bu yerleşim alanlarına yığılmasıyla meydana gelen, demografik kentleşme şeklinde gerçekleşmesidir. Ayrıca, olağan doğurganlık dışında, iç göçlerin bir sonucu olarak da belirginleşmektedir (Keleş, 1974:27). Genel olarak Türk toplum yapısına bakıldığında gerek aile işletmeciliği biçimindeki küçük üreticilik, gerekse ortakçılık temeline dayanan toprak ağalığı, ilkece tüketime yönelik üretim örgütlenmeleri olmaları bakımından kapitalizm öncesi ilişki biçimleri olarak belirmektedir. Kongar a (2007:550) göre, kır kesiminde, değişmeye elverişli olmayan geleneksel ilişkiler, varlığını sürdürürken, kent 20

35 ekonomisinin büyük bir gelişme göstermeyişi nedeniyle, Türk toplumu, kırsal niteliğini günümüze kadar sürdürmüştür. Kentleşme, bir gereksinmenin ürünü olmayıp, yaşam koşulları yönünden olanak sağlama endişesinin bir sonucu olmaktadır Türkiye'de kentleşme; işlevsel değişim yaratmayan, çevreyi kalkınma sürecine sokamayan, toplumsal ve kültürel değişim yaratmayan bir kentleşme olarak belirmektedir (Keleş, 1974:53). Kentleşmenin belirli bir değişim süreci olduğunu ve bunların başında da mesleki kompozisyon değişimi, kent tipi örgütlenmenin belirlenmesi, uzmanlaşma ve ileri işbölümü olduğu bilinmektedir (Çapar ve Geray, 1974:70) Kentlileşme Kentlileşme, kente özgü davranış kalıpları edinme sürecidir. Tarih boyunca kentlerin nüfusu hep kırsal alandan göçen nüfusla artmıştır. Ancak, özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, ekonomisinin temeli tarıma dayalı toplumlarda, kente göçenlerin yaşantıları farklılıklar göstermektedir (Kıray, 2007:90). Sosyo-ekonomik, kültürel ve demografik yapılardaki değişmelerin neticesi olarak ortaya çıkan kentleşme, aynı zamanda bu değişmelerden etkilenmektedir. Kent, yeni bir ekonomik teşkilatlanma ve değişmiş bir fiziki çevrenin yanı sıra, insanın davranış ve düşüncelerine de tesir eden yeni bir düzeni de ifade etmektedir (Sezal, 1992:23). Kentlileşme, ekonomik ve sosyal olmak üzere iki ana boyutludur. Ekonomik bakımdan kentlileşme, kişinin geçimini tamamen kentte ve kente özgü işlerde sağlıyor duruma gelmesiyle gerçekleşir. Sosyal bakımdan kentlileşme ise kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşir (Kaya, 2004). Bu tip yapısal değişiklikler, her tür insan ilişkilerinin yeniden düzenlenmesini ve değişmesini içerir. Böyle bir değişikliğin fiziki yönü (işyeri ve konut yapıları, 21

36 sokakları veya ulaşım araçları vb.) kadar, kişilerin davranışlarını, düşüncelerini hatta heyecanlarını değiştirmesi anlamına da gelir (Kıray, 2007:141). Kentlileşme, bir anlamda toplum üyelerinin örgütler yoluyla formel yaşama alışmaları birey-örgüt ilişkisinin yerini, örgüt-örgüt ilişkisinin alması, böylece bireyin, diğer ölçütler karşısında güçlenmesi, bireylerin örgütsel yaşamın gerektirdiği bilgi ve becerilerle (mal ve hizmet, üretim teknikleri) donanması ve kente özgü ilke, değer ve amaçları benimsemiş olması durumu olarak da tanımlanabilmektedir (Erol, 1997:342). Kentleşme boyutu içerisinde değerlendirilmesi gereken kentlileşme, geleneksel toplum yaşantısından çıkan, eski değer ve normların, gelenek ve göreneklerin hakim olduğu, nüfusu seyrek ve homojen olan kırsal alan bireyini bir değişikliğe zorlayarak yeni davranışlar geliştirme ve benimsetme sürecini de ifade etmektedir (Giritlioğlu, 1991:52). Kentlileşmenin diğer aşaması ise ekonomiktir. Kişinin kentte yaşamasını anlamlı kılacak bir iş sahibi olması ve bu işin de kentli tarafından olumlu görülmesi önemlidir. Enformel yollarla yapılan (işportacılık, değnekçilik vb.) işler, kişinin kentle uyumuna engel oluşturur (Kaya, 2004). Bireylerin kentlileşebilmesinin önemli unsurları arasında eğitim ve kültür düzeyi de yer almaktadır. Bireyin, kente özgü davranış kalıpları edinmesi ise kentlileşmenin son aşamasıdır (Kaya, 2004) Kentleşme, Gecekondulaşma ve Yoksulluk Gecekondu olgusunun, kentleşme sürecinde hızlı nüfus artışı ile ortaya çıkan ve özellikle üçüncü dünya ülkeleri olarak adlandırılan az gelişmiş ülkelerde gündeme geldiği görülmektedir. Bu kavram, ülkemizde 1940'lı yıllarda kullanılmaya başlanılmış ve özellikle son elli yıl içerisinde hızlanmaya başlayan kentleşme hareketlerinin doğurduğu en önemli sorunlardan biridir (Keleş, 2004:559). Kendine 22

37 özgü yaşam tarzı, geçim olanakları, kültürü, sosyal yaşantısı, dayanışması tüketim alışkanlıkları, üretim usulü, alışveriş vb. özellikleri olan gecekondu bir göç olayı neticesinde meydana gelmiştir. İç göçler ve hızlı kentleşme süreci, özellikle büyük kentlerimizde konut açığı sorununu ortaya çıkarmış ve bunun neticesinde de insanlar bu sorunu enformel yollarla çözmeye çalışarak, gecekondulaşma gibi olumsuz bir yapılaşmaya neden olmuşlardır (Sevgi, 1988). İlk başlarda geçici yerleşim yerleri olarak görülen gecekonduların, sanayileşme ve güvenli, yüksek ücretli iş azlığı nedeniyle geçici alanlar olmaktan çıkarak, kalıcı yerleşim yerlerine dönüştükleri görülmektedir (bkz. Görmez, 1991). Bu bölgelerde yaşayan insanların genellikle oturdukları evlerin mülkiyetine sahip olmadıkları ve konutlarını satın almadan parsellemiş oldukları arsalar üzerine kurdukları da bilinmektedir. Gecekondular genellikle sık ve tek katlı olarak inşa edilmişlerdir. Bu şekilde bir yapılanmada dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı korunma psikolojisi, ekonomik olanaksızlıklar ve devlet güçleri tarafından yıkılma endişesinin var olması da etkili olmuştur (Keleş, 2004:548). Gecekondunun, pazar mekanizması içinde kalkınma çabası gösteren geri kalmış ülkelerin bağımlı ekonomilerinin bir sonucu olduğunu belirten Tekeli (1982:243), bu ülkelerin hem tarım, hem de sanayi kesimi için teknoloji ithal ettiklerini, bu durumun ise kırsal kesim ile sanayi kesiminde ikili ekonomik yapılara neden olduğunu ifade etmektedir. Gecekondu, dönemin mevcut koşulları içinde toplumun kendiliğinden bulup ortaya çıkardığı bir konut yapım süreci olmuştur (Tekeli, 1982:243). Türkiye de gecekondulaşma, hızlı kentleşmeden en büyük payı alan ve hızla sanayileşen şehirlerin başlıca gelişme biçimi olduğu görülmektedir. Çeşitli kentsel 23

38 fonksiyonlarla ana merkeze bağımlı olan bu oturum alanları bir uydu değil, merkez şehrin bir parçası ve uzantısı olarak belirmektedir (Geray, 1968:12 14). Gecekonduları, kentteki diğer semtlerden ayıran özellikleri, yoğunlukları, kent hizmetlerinden yararlanma yetersizliği, üzerine inşa edilmiş arazi alanının iyelik durumu, estetik görüntü ve sağlık açısından farklılık olarak ifade edilebilir (Keleş, 1983:195). Gecekonduların yapımında konut sahibinin yanı sıra, akraba, tanıdık ve hemşerilerinin de yardımı bulunmaktadır (Karpat, 2003). Cumhuriyet in kuruluşuyla birlikte devletçi bir ekonomik yapıyla kendini toparlamaya çalışan ülkemiz, 1950 li yıllardan sonra liberal ekonomi politikaları nı uygulamaya koymuştur. Tüm sorunlara devletin çözüm yolu bulmaya çalıştığı ilk yıllarda her şeye devletin yetişebilmesi mümkün görülmemektedir. Devletin şehir merkezlerine akın eden bu kadar büyük bir nüfusun konut ihtiyacını karşılaması o dönemde ekonomik anlamda mümkün görülmemektedir. Devlet, kendi arazisi üzerine gecekondu yapımına göz yumarak enformel yollardan da olsa vatandaşının konut ihtiyacını çözmüştür. Gecekondu bölgelerinde yaşayan göçmenler iş ihtiyacını ise küçük sanayi işletmeleri ve enformel sektör aracılığıyla gidermeye çalışmışlardır (Keleş, 1996:234). Gecekondu konusu ilk olarak 1966 yılında çıkarılan 775 sayılı Gecekondu Yasası ile bir düzenlemeye kavuşmuştur. Bu Yasa ile getirilen affın dışında, tasfiye, ıslah ve önleme bölgelerinin oluşturulmasına olanak tanınmış ve bu yeni meşruiyet çerçevesi içindeki gelişmeleri kolaylaştırmak bakımından İmar ve İskan Bakanlığına ve belediyelere, kaynak ve arsa sağlayacak pozitif nitelikli düzenlemelere gidilmiştir. Bu yasa ile gecekondu affının başlaması, gecekondulaşmanın süreklilik kazanmasında, etkili olmuştur (Gençay, 1966:8). 24

39 1980 li yıllardan sonra ithal ikameci bir ekonomik yaklaşımın, devletin gecekondulaşmaya karşı sert önlemler almasına neden olduğu, özellikle devlet arazilerinin ticaret alanlarına, alışveriş merkezlerine ve ofislere dönüştüğü görülmüştür. Gecekondu yasasında olduğu gibi, çıkarılan gecekondu aflarında da asıl amacın gecekondu sahiplerine kentsel yaşamda bir güvence sağlamak olduğu görülmektedir. Bu güvenceye kavuşan gecekondu mahallelerinde, konut kalitesinin yanı sıra, siyasal himayecilik mekanizmaları yardımıyla altyapı kalitesi de kısmen gelişmiştir (Keleş, 1983:213). Başlangıçta kentlerin yoksul kesimlerinin ihtiyaçlarını karşıladıkları ve sadece kullanım değeri taşıdıkları için meşru sayılan bu alanlar, bugün nitelik ve anlam değiştirerek bu süreç içinde ticarileşmişlerdir. Dolayısıyla sadece barınak olmaktan çıkmış, bir spekülasyon, yatırım, güvence aracı haline gelmişlerdir. Bu ortamda konutun değerini piyasa koşulları belirlemektedir (Erder,1999:68-75) Kentsel Yoksulluk Yeni kentli yoksulluk veya kentsel yoksulluk kavramı, genelde hakim kapitalist üretim ve tüketim ilişkilerinin ve sınıf ilişkilerinin dışında, süreksiz, güvencesiz, ve marjinal işlerle geçinmekte olan, kötü ve çökmüş kentsel mekanlarda yaşayan ve dışlanan cinsel, ırksal, etnik ve dinsel kimliklerle örtüşen yoksulluk türü olarak tanımlanmaktadır (Aytaç ve Akdemir, 2003:51). Türkiye de yeni kentli yoksulluk sorununa bakıldığında, özellikle 1950 lerden sonra kırdan kente göçlerle gelen insanların gecekondu bölgelerine yerleşmesiyle yoksulluğun hüküm sürdüğü mekanların oluştuğu görülmektedir. 25

40 Türkiye de, 1980 lere kadar devlet merkezli ekonomik politikalara dayalı bir iktisat rejimi yürütülmüş ancak 80 lerden sonra bu ulusal kalkınmacı ekonomi terkedilmiştir. Bu tarihten sonra bölgesel eşitsizliklerin arttığı ve sınıfsal ayırımların giderek kutuplaştığı görülmektedir. Yine bu yıllardan itibaren Türkiye artık, gelirin nispeten eşit dağıldığı, bir toplum olmaktan çıkmış, zengin ile yoksul arasındaki farkların uçurum oluşturduğu bir durum oluşmuştur. Bundan daha kötü boyutu ise toplumsal kesimlerin birbirlerinden kopmakta olduğu bir yapıyla karşı karşıya kalınmasıdır. Kentteki gündelik yaşam, steril oturma ve iş merkezleri, artık zenginlerle yoksulların birbirini görmediği, birbirleriyle temas etmeyecekleri bir şekilde yeniden örgütlenmiştir (Işık ve Pınarcıoğlu, 2002:42) sonrası yaşanan akut eşitsizlik süreci, 1990 larda kendisini kronik yoksullukla açık bir şekilde yüzleşmek şeklinde göstermiştir sonrası kentlerdeki kapitalist ilişkiler, devletin sosyal niteliğindeki geri çekilmeler, liberal ekonomi politikaları, değerlerde yaşanan aşınma ve kentin giderek rasyonel ilişkilerin, yabancılık ve çıkar ilişkileri bağlamında dönüşmesinin bir sonucu olarak, yeni kentliler kendilerini önceki dönemlere kıyaslanamayacak bir yokluğun, yoksulluğun ve korunaksızlığın ortasında bulmuşlardır. Bu dönemde devlet arazileri çeşitli yollarla konut mafyasının eline geçmiş, talan edilecek arazi bulmaktaki güçlükler, yeni gelenleri gecekondularda kira karşılığı oturmaya yöneltmiştir. Eğitimli ve vasıflı olmayan bu insanların kentlerde iyi gelir getiren işlerde çalışma imkanları da sınırlı olmuştur. Bu durumda kazandıklarını kira ve güçlükle karınlarını doyurmaya ayırabildiklerinden, birikim yapma, durumlarını düzeltme imkanları olmamıştır (Aytaç ve Akdemir, 2003:57). 26

41 Kentsel yoksulluğun toplumsal boyutu, kendisini çok farklı boyutlarda göstermektedir. Kente umutlarıyla gelen ve kentte yer kaparak tutunmak isteyen insanlar, çoğu zaman kentin kıyısında, istihdam piyasasının uzağında ya da altında, düşük sosyo-ekonomik yaşamlar sürdürmektedirler. Kent yoksulları, eskisi gibi 1-2 odalı gecekondulara sahip değillerdir. Arazi bulmaktaki güçlük, bu yöndeki yasal kısıtlamalar ve gecekondu mafyasının her şeye hakim olması, yeni kentlilerin başlarını sokabilecekleri bir konuta sahip olmalarını imkansız kılmıştır (Aytaç ve Akdemir, 2003:61). Yeni kent yoksulları, formel sektörde çalışacak bilgi ve tecrübeye sahip olmadıklarından, genelde düşük ücretli, geçici, günübirlik işlerde çalışmaktadırlar. Zaman zaman bu dahi ekonomideki daralmadan dolayı mümkün olamayabilmektedir. İşsizlik, beraberinde yoksulluk, umursamazlık, hiçlik ve kendine güvenmeme eğilimlerini oluşturabilmektedir. Kent yoksullarının çoğunluğu düşük eğitim düzeyine sahiptirler. Kente gelenler artık kendi eğitimlerini düşünmek bir yana, çocukları için de eğitimi gereksiz olarak görmeye başlamaktadırlar. Bu kesimde çocuklarını okula göndermek yerine çalıştırma, kısa yoldan iş bulma ve para kazanma isteği daha yaygın olarak görülmektedir. Ayrıca sosyal güvenlik ve sağlık olanaklarına da sahip olmayan bu kesim, formel iş piyasasında çalışamadıklarından, resmi ya da özel bir sosyal güvenlik çatısı altına da girememektedirler. Ancak son dönemde yeşil kart sahipliği oranının yükseldiği görülmektedir (Ocak, 2002:104). Kent yoksullarının bir kısmı da kentte kriminal yönleriyle görülebilmektedir. Yoksulluk ve yoksunluk, değer aşınması sürecini yaşayan yeni kentliler için kural dışı yaşamayı tetikleyebilmektedir. Kırsal Kültürden kalan 27

42 gelenekçi-muhafazakar birikimler, zaman içerisinde, sosyal kontrolden uzak ortamda aşınmakta ve kimi zaman suç örgütleri, çete, mafya türü yapılarda kendini gösterebilmektedir. Bu konuda polis kayıtları da, yeni kentli kuşağın kriminal açıdan yükselen bir trendin parçası olduğunu göstermektedir (Aytaç ve Akdemir, 2003:65) Çöküntü Bölgeleri ve Yoksulluk Özellikle 1950 li yıllardan sonra kırsal kesimden kentlere göç ederek, gecekondu bölgelerine yerleşen insanların, kentte karşılaştıkları sorunların çözümünde çektikleri ciddi sıkıntıların yanı sıra düzenli bir işe ve buna bağlı olarak düzenli bir gelire sahip olmamaları, standardı son derece düşük bir yaşam tarzı sürmeleri, kısacası yaşam koşullarıyla yoksulluk kavramını çok belirgin bir şekilde üzerlerinde taşıyan gecekondu halkının, kent yoksullarıyla özdeşleşmiş olmaları, kentsel mekandaki yoksulluğun yeni yüzleri olarak belirginleşmektedir Gelişmiş ülkelerde görülen slamlaşmış bölgelere özgü yoksullukla, az gelişmiş ülkelerde oluşan gecekondularda oturan insanların yaşamış olduğu yoksulluk birbirinden farklılıklar gösterse de, çalışma yapmış olduğumuz Hacıbayram mahallesinde bu iki duruma da özgü yoksulluk özelliklerinin varlığı görülebilmektedir. Günümüzde artık gecekondu bölgeleri yeni kent yoksullarının barındığı, hayatta kalabilmek için formel ile enformel arasında gidip gelen ve gerektiğinde suç işlemekten çekinmeyen insanların yaşadığı bölgelere dönüşmüştür (Işık ve Pınarcıoğlu, 2002). Gecekondu bölgelerine ilk gelen aileler arasında dayanışmanın oldukça yoğun olduğu, böylelikle kriz dönemlerinin rahat atlatıldığı, insanlar işsiz kaldığında, muhtaç duruma düştüklerinde ailenin diğer fertlerine sığınmaları nedeniyle, formel sosyal yardım mekanizmalarının yokluğundan dolayı 28

43 çaresiz kalmamalarına sebep olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer gelişen ülkeler gibi Türkiye'de de son yıllara kadar sözü edilen mekanizmanın işlemiş olduğunu, kriz durumlarında, kişisel ihtiyaç durumlarında geniş ailenin devreye girdiğini söylemek yanlış olmaz. Ancak, günümüze gelindiğinde kişileri veya hanehalkını yoksulluğa götüren sürecin artık eskiden düşünüldüğü gibi geçici olmadığı görülmektedir. Düzenli bir işe ve gelire sahip olmayan gecekondu halkı, standardı son derece düşük bir yaşam sürerek, hayatlarını, enformel yollarda kazanmaya çalışmakta veya sosyal yardım kuruluşları tarafından verilen yardımlarla yaşama çabası içerisine girmektedirler. Onlar için artık yoksulluk saklanacak bir olgu olmaktan çıkmış, tam tersine daha fazla yardım alabilmek için sığınılması gereken bir kapı halini almıştır. Genellikle, kırsal kesimden göç ederek, kentlerdeki gecekondu bölgelerine yerleşen bu kesim, kentin yeni yoksulları olarak anılmaya başlanmıştır. Aynı zamanda yeni kent yoksullarının yaşadığı bu bölgelerde kendine özgü bir yoksulluk kültürü (the culture of poverty) nün de oluştuğu bilinmektedir. Söz konusu kavram, sosyal bilimlerde, özellikle sosyoloji ve antropolojide 1960 lı ve 1970 li yıllarda yaygınlıkla kullanılmış ve üzerine araştırmalar yapılmıştır. Ancak yoğun eleştirilere uğraması nedeniyle daha sonraki dönemlerde daha az kullanılmaya başlanmış, 1980 li yıllara gelindiğinde yerini büyük ölçüde (örneğin, marjinal kesimler, sınıfdışı kesimler (underclass), lumpen proleterya, madunlar vb.) yeni geliştirilen kavramlara bırakmıştır (Demir, 2005) Gecekondular ve Slamlar (Çöküntü Bölgeleri) Gelişmiş batı ülkelerinde kullanılan slam kavramı ile ülkemizde oluşan gecekondu olgusunun aralarında benzer yönler olmasının yanı sıra, önemli 29

44 farklılıkların olduğu da görülmektedir. Batının yoksulluk yuvalarına bakıldığında genellikle çok katlı, birden çok ailenin yaşadığı, ağaçsız yapılar olarak belirginleşmektedir. Gecekondu bölgelerinde yaşayanlar genellikle köy asıllı olmalarına rağmen, yoksulluk yuvalarında yaşayanlar kentlilerdir (Keleş, 2004:548). Bu bilgiler doğrultusunda, gecekondular ve slamlar Tablo 1 de karşılaştırılmıştır. Tablo 1: Gecekondular ve Çöküntü Bölgelerinin Karşılaştırılması Gecekondu Çöküntü Bölgesi (Slum) Toplumun yoksul ve dar gelirli kesimini barındırırlar. Sanayileşmesini tamamlayamamış ülkelerin kent çevrelerinde görülür. Bu alanlarda yaşayan insanlar, köy ve kent kültürü arasında uyum sağlama çabası ile geçiş kültürü olarak kentte yeni ortaya çıkan gecekondu kültürü nü yaratmışlardır. Geleceğe umutla bakılmaktadır. Nüfus ve barınma yoğunlukları yüksek olsa da slamlarda bu oranlar çok daha yüksektir. Geçici bir barınma ortamı değil, barınma ihtiyacının sürekli karşılanmasını sağlayan, yerleşme niyetiyle kurulmuş konutlardır. Gecekondularda yaşayan halk kırsal kökenlidir. Gecekondu genellikle tek katlıdır Gelişmiş ülkelerin büyük kentlerinin merkezlerinde görülür. Bu alanlarda yaşayanlar; eğitim düzeyleri düşük, etnik ayrım, şiddet ve yabancılaşmayı yoğun olarak yaşayan kimselerdir. Geleceğe dair umutları yoktur. Nüfus yoğunluğunun çok yüksek olduğu yerleşim yerleridir. Yoksulluk yuvalarının bulunduğu kentsel mekanda sürekli yer değiştirildiği görülür. Yoksulluk yuvalarında yaşayan halk kentlilerden oluşur. Slamlar çok katlıdır Gecekondular çekirdek ailelerden Slamlarda standart aile kavramı yoktur. oluşmaktadır. Yaşlı, bekar, alkolik vb. kişiler oturur. İkisinin de çevre standardı oldukça düşüktür. Slamlar eski konutlardan oluşmakta, gecekondularda ise kullanılan malzeme oldukça kalitesizdir. Gecekondular önemli tampon vazifesi görmektedir. Slamlarda suç oranı yüksektir. Gecekondularda aileler kendi evlerinde oturmakta ve nüfus yoğunluğu azdır. Gecekondular genellikle merkezin etrafında yapılandığı görülür. Kaynak: Gökçe, (1977: ), Keleş, (2004:548), Karpat, (2003:51) Slamlarda nüfus yoğunluğu ve kiracılık fazladır. Slamlar merkeze yakın yerlerde bulunur. 30

45 Karpat (2003:51) a göre, slam alanlarının özellikleri: yoksulluk, köhne konutlar, alt sınıf insanlarının kalabalık bir yoğunlaşması, yüksek suç ve boşanma oranı, şiddet ve yabancılaşma, tecrit, normal kabul edilen dünyayla didişme, kent insanlarından kopma, düşük öğretim düzeyi, aile parçalanması, kimlik kaybı, çocuk suiistimali, cinsel hayâsızlık, ırk ayrımı, çetecilik, polisten nefret ve son zamanlarda kent eşkıyalarının bir kaynağı olarak düşünülmektedir. Slamların sosyal organizasyonsuzluğu, yalnızca suç üzerinden tanımlanmamıştır. Slam alanları, aileler ya da bireylerin birbirinden uzak durarak yaşadığı, güvensizliğin öne çıktığı, sosyal kontrol ya da otoritenin olmadığı alanlardır. Birliktelik düşüncesi ya da kültürel bir ortak geçmiş yoktur. Bireylerin statüleri ya da vatandaşlık sorumlulukları, geleceğe dair planları ya da umutları yoktur, günü yaşamak üzerinden sürdürülen bir yaşam biçimi vardır Gecekondu Kültürü Genel anlamda kültür, kolektif insan ruhunun eseri olarak insanın toplumsal yaşantısında sosyal yoldan elde edip, oluşturduğu maddi ve manevi her unsur olarak tanımlanabilir (Turhan, 1994:33). Bu tanımdan kültürün insan tarafından oluşturulduğunu, önceden yapılıp, devam ettiği için sonrakilere bir anlamda yön çizen, davranış kalıpları hazırlayan, normatif yapıyı belirginleştiren, yaşam tarzı belirten özelliklere sahip olduğu çıkarılabilir. Kongar a (2007) göre gecekondu kültürü ise, feodal değerlerden kurtulamamış, bireyselliği kabullenememiş, zaman kavramı gelişmemiş, ortak yaşam bilinci olmayan, kurallara uymayan, ama bütün bunlara karşın, "kentte yaşayan", yani "kentleşmiş" ama "kentlileşememiş" ve beklentileri, küresel tüketim normlarına göre çok yüksek düzeylerde ortaya çıkan bir kültürdür. Köy bölgelerinden göç edenlerle büyük kent merkezlerinde yığılan işsizler 31

46 ve düşük gelir grupları, benzer sosyal çevrelere yerleşerek yeni bir kültür alanı - Yan Kültür Alanı - meydana getirerek toplumsal kültürün erozyona uğramasının önemli bir sebebini oluşturmaktadır (Küntay, 1997:131). Alt kültür, mesleksel, dinsel ve yöresel öğelerle ortaya çıkabilir. Belirli bir grupla özdeşleşme, o grup üyesini, grup alt kültürünün yapısını, davranışlarını, norm ve değerlerini benimsemeye yöneltir. Aynı alt kültürü benimsemiş insanların, birbirlerine yakınlaşma sebebi basittir. Aynı işi yapmaktadırlar, benzer kariyerdedirler, sorunları ortaktır ve benzer bakış açıları ve reaksiyonları vardır. Göç ederek farklı bir bölgeye yerleşen insanlar, kendilerinden önce göç ederek yerleşmiş olan kişileri taklit ederler. Göç etmeye karar verdiklerinde yeni yaşam tarzlarının norm ve değerlerini benimsemiş olurlar. Üyesi olduğu grubun normlarını, çıkarlarını, değerlerini benimserler, sosyalizasyona uğrarlar. Burada üzerinde durulan husus, gecekondu bölgelerinde yaşayanların, kırsal yaşam tarzı ile kent kültürü arasında kalmaları, ne kentli, ne de köylü bir yaşam tarzının hakim olduğu bir yaşam sürmeleridir (Onat, 1993:22). Ülkemizde, kırsal alanlardan kente ve özellikle büyük kentlerimizin çevrelerine yerleşerek gecekondu bölgelerini oluşturan kişilerin, sosyal ilişki şekilleri, yaşam tarzları, kendilerine özgü bir alt kültür yarattığını göstermektedir (Gökçe, 1977:13). İspir in (1991:83) yorumuna göre, kendi kendine yeten kapalı ekonomi ve yaşam tarzının hakim olduğu alanlardan gelen bireylerin beraberinde getirdikleri kültür değerleri, kent kültürüyle karışarak lümpen kültür adı verilen hem kır kültürünü hem de kent kültürünü kabul etmeyen kimliksiz bir kültürü oluşturmaktadır. Lümpen kültür ile anlatılmak istenilen, aslında kırsal alanda ve kent kültüründe bulunmayan, belirginleşmemiş ve kesinleşmemiş, bir anlamda kimliksiz olarak nitelendirilen gecekondularda yaşayanların oluşturduğu kendine özgü yaşam 32

47 tarzıdır (Türkdoğan, 1998:87). Dolayısıyla aynı yöreden gelen, aynı kültürü, eğitimi, terbiyeyi alan bireylerin oluşturduğu gecekonduların kendine özgü kültürü pekişmekte ve devam etmektedir Tampon Mekanizma Toplum hayatında meydana gelen sosyal değişmenin sorunsuz olmasını sağlayan, çözülmeyi engelleyen ve bunların yanında değişimden önceki ve sonraki sosyal yapıya ait olmayan yeni değerler, ilişkiler ve fonksiyonlara tampon mekanizma denir (Kongar, 1982:28). Tampon mekanizmalar toplum içerisinde yeni oluşum sürecinde bir bütünlük sağlayarak, dengeyi olanaklı kılar (Kıray, 1964:16 17). Kıray a (2007) göre, ekonomik açıdan gelişmekte olan ülkelerde, kırsal bölgelerden kentlere göç eden kesimler, genellikle, merkezi iş mıntıkasına veya diğer işyerlerine çok yakın, az masrafla çalışma alanlarına ulaşılabilen geçiş mıntıkalarına yerleşirler. Daha sonraki zamanlarda yüksek ücretli işlerde çalışmaya başlayanlar bu bölgelerden ayrılarak düzenli konutların bulunduğu bölgelere taşınırlar. Geçiş mıntıkaları olarak adlandırılan gecekonduların, kente uyum sağlanabilmesi için kırsal kesim nüfusu için bir tampon mekanizma görevi gördüğü bilinmektedir. Bu nedenle gecekondular, sadece kente göç eden nüfusun konut ihtiyacını giderecek mekanlar değil, aynı zamanda buralarda yaşayan nüfusu kent yaşamına hazırlama gibi birtakım işlevleri de yerine getirmektedir (Kongar, 1982:27). Kente göç sonucunda, insanlar arası ilişkilerde meydana gelen ve bir değer hükmü içermeyen, farklılaşma olarak tarif edilen sosyal değişme neticesinde, uyum, yeni oluşuma yabancılık, hazır olmayış gibi bir takım problemler yaşanabilmektedir (Erkal, 1996:214). Dönmezer e (1986:65) göre gecekondu bölgeleri, kente yeni göç etmiş kitle insanını bir süre barındırmakta, kente alışma ve kent yaşantısını 33

48 benimseme açısından bir staj dönemi yaşatmaktadır. Böylece toprağını, evini, akrabalarını değer ve normlarını, yaşama alışkanlığını göç ettiği yerde bırakan kente yeni gelmiş birey, gecekonduda kendinden önce buralara yerleşmiş, kendi gibi konuşan, yaşayan, davranan gecekondu insanlarında ve gecekondu da kendine ait bir takım şeyleri bulabilmekte ve kendine benzeyen insanlarla birlikte kente, yeni mekana alışmaktadır. Kente uyumu sağlamakla tampon kurum işlevini gören gecekondu, kentlerin eski ve yeni kesimleri arasında hem maddi hem de manevi anlamda, geçiş halindeki alanları oluşturur (Görmez, 1991:41). Türkiye, kentleşme bağlamında çok büyük ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi değişim ve dönüşümler yaşamıştır. Işık ve Pınarcıoğlu (2002:95-96) nun ifadeleriyle elbette ki bu süreç sorunsuz yaşanmamıştır. Yaşanan sorunlar kimi zaman önceden tasarlanmamış, kendiliğinden yöntemlerle toplum tarafından çözülmüş, kimi zaman da toplumun formel katında çözüm aranmıştır. Bu dönemde Türkiye sadece yapısal dönüşümlerini tamamlamakla kalmamış, aynı zamanda bu sürecin gündeme getirdiği büyük çaplı uyum sorunlarının üstesinden de gelebilmiştir. Türkiye yetmiş yılda yaşanan bu alt üst oluşları, enformel kurum ve mekanizmalar sayesinde görece kolay atlatabilmiştir. Nitekim gecekondu da bu mekanizmalardan biridir Marjinal Sektör Çok küçük bir yatırım gerektiren, uzmanlaşmanın olmadığı, toplam üretime net katkının son derece düşük olduğu, genellikle tek kişi tarafından yürütülen, herhangi bir iş örgütlenmesine dahil olmayan ve hiçbir yasal güvencesi bulunmayan işler enformel sektör olarak ifade edilmektedir. Bu alan için enformel sektör adlandırmasının yanı sıra; marjinal sektör, örgütlenmemiş sektör, kurumlaşmamış 34

49 sektör, korumasız sektör, türedi sektör, gecekondu istihdamı gibi kavramlaştırmalara da rastlamak mümkündür (Erjem ve Kızılçelik, 1995:285). Gecekondu olgusuna farklı bir yaklaşım da marjinal kavramıyla ifade edilen yaklaşımdır. Daha çok, uç, sınır anlamlarını içeren marjinal, ekonomik literatürde marjinal sektör olarak kullanılmaktadır. Marjinal sektör, ekonomik gelişme ve sanayileşmeye koşut olmayan, hızlı kentleşme sürecinde kentte artan nüfusun, tarım dışı alanlardaki yetersizliği ve kentlerin örgütleşme düzeyinin düşük olması sebebiyle bireylerin hayatlarını sürdürmek için, küçük boyutlu, tek kişilik, örgütsüz, genelde geçici karakter taşıyan işleri ihtiva eder (Erjem ve Kızılçelik, 1995:285). Demir e (1993) göre, kent merkezlerine gelen ilk insanlarımız, barınma ihtiyaçlarını gecekondu lar aracılığıyla giderirken, karnını doyurmak için iş ihtiyacını da ilk zamanlar enformel sektör ve sanayideki küçük işletmeler aracılığıyla gidermiştir. Devlet, bu süreç içerisinde hem gecekondulara hem de enformel sektöre göz yummuş, küçük işletmeleri de desteklemiştir. Gecekondu, enformel sektör ve küçük işletmeler şehir merkezlerine akın eden insanlar için adeta, bir nefes borusu olmuştur. Kente göç eden köy kökenli birey bilgi, yetenek, nitelik isteyen tarım dışı üretimin gerçekleştiği kentsel işlerde iş bulmakta güçlük çekmektedir. Göç etmiş birey, kentte tutunabilmek, yaşamını sürdürebilmek için kaçınılmaz olarak iş bulmak zorundadır. Formel sektörde iş bulma ümidini yitirdiğinde ise kendisi yeni küçük iş fırsatları oluşturmaktadır. Bu doğrultuda çeşitli hizmet tipleri olarak görülen işportacılık, otomobil siliciliği gibi işler yanında dolandırıcılık, kara borsacılık, kumar çeşitleri gibi yasal olmayan işleri ve yolları da deneyebilmektedirler (Tekeli, 1982:159). Görmez in lümpen meslekler dediği apartman kapıcılığı, simitçilik, 35

50 boyacılık, hizmetçilik, hamallık gibi işleri içeren marjinal sektörün, sektöre kolay giriş-çıkış, geçicilik, esneklik, emek yoğunluk, güven ve süreklilik eksikliği gibi özellikleri vardır (Şenyapılı, 1978:28-29). Kente yeni gelen birey için hiçbir eğitim ve uzmanlık istenmemesi, sermayenin çok az hatta hiç olmaması, iş alanlarının örgütlenmemesi, işe girişte kurumsal engellerle karşılaşılmaması gibi nedenler marjinal sektörün çok geniş olmasını olanaklı kılmaktadır (Tekeli, 1982:153). Enformel iş gücü pazarı olarak adlandırılan marjinal işlerde çalışanların büyük bir kısmının kırsal kesimden kente yeni göç edenler tarafından doldurulduğu bilinmektedir (Tatlıdil, 1998:188). Kentte, iş, eğitim, sosyal güvenlik, sağlık kurumları ve konut ihtiyacına cevap bulamayan birey, yalnız başına kalmakta böylece kendi başının çaresine bakmaya zorlanmaktadır. Kente göç eden bireyin bir çok konuda ihtiyacının kentsel kurumlar tarafından karşılanamaması, sorunlarının hafifletilememesi kent ortamında marjinal, enformel kurumların devreye girmesine neden olmaktadır (Görmez, 1998:169) Suç Suça ilişkin farklı dönemlerde yapılmış farklı tanımlar mevcuttur ve neyin suç kapsamına girip, neyin girmediği ve hangi kriterlere göre suç olarak tanımlandığı günümüzde de tartışma konusudur. Dolayısıyla suç, farklı mekanlara, mekanların kullanıcısı olan insanların ekonomik, sosyal, kültürel özellikleri nedeniyle farklı şekillerde yansımış, farklı izler bırakmıştır (Ayhan ve Çubukçu, 2007: 30). Sosyal bilimler, suç oluşturan insan tavır ve hareketlerini, toplumda geçerli olan sosyal normlardan bir tür sapma olarak tanımlamaktadır (Dönmezer, 2002). Suçların işlenmesinde her ne kadar ergenlik, bazı kalıtsal etkenler, psikiyatrik sorunlar ve 36

51 beden kusurlarının etkili olabileceği teorileri destek görüyorsa da, günümüzde daha çok çevre faktörlerinin suç üzerinde etkili olduğu kabul edilmektedir (İzkan, 1992). Günümüz koşullarında, kentler kalabalıklaştıkça toplumsal kontrolün azaldığı mekanlara dönüşmektedir. Kentlerdeki bu değişim ise, topluma ve kente karşı işlenen suçların dikkati çeker hale gelmesine neden olmakta ve kentlerde güvenlik kavramının önem kazanması sonucunu doğurmaktadır. Kırsal kesimden kentlere göçün hızlandığı son yıllarda, eskiden kırsal kesim suçu olarak tanımlanan bazı davranışlar artık kentlerde de görülmeye başlamış, suç türleri ve miktarları açısından kır-kent farklılığının giderek azaldığı görülebilmektedir (bkz. Ataç, 2008). Diğer taraftan, kırsal kesimden göç ederek, kente yerleşenler kentin yapısını daha karmaşık bir hale getirmekte, nüfus kalabalıklaştıkça da birçok hizmet daha güç verilmektedir. Kente göç eden insanlar alıştıkları yüz yüze, samimi ilişkileri, formal ilişkilerle değiştirirken bir yandan da kent yaşamına uyum sağlama gayreti içine girmektedirler (bkz. İçli, 1992). İşte bu tür sosyal ilişkilerdeki düzensizlikler, değerler sistemindeki değişmeler ve yeni davranış kalıplarının ortaya çıkması sonucunda ferdin kendisini bu yeniliklere adapte edemediği anda suç oluşturan davranışlara başvurduğu da bilinmektedir Gecekondu-Çöküntü Bölgesi ve Suç İlişkisi Kentlerde güvensizliğe neden olan suç, mekanla ve özellikle kentsel mekanla doğrudan ilişkili olduğu pek çok kez vurgulanmıştır. Bir suç olayının gerçekleşmesinde suçu işleyen, mağdur ve mekan kavramlarının etkin olması (bkz. Brantingham, 1995), suçun gerçekleştiği yerin, en az suçu işleyen kadar önemli olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla suçun, kentlerle birlikte ele alınması, suçun azaltılması ve önlenmesine yönelik geliştirilecek politikalar açısından büyük önem 37

52 taşımaktadır. Fakat kentlerde gelişen suçla mücadele etmede gerekli güvenlik politikalarının oluşturulması öncesinde, kentlerde suçun gelişimine neden olan köken etmenlerin tanımlanması ve kentlerin nasıl ve neden güvensiz mekanlar haline geldiğini, bu sürecin nasıl geliştiğini ve kentlerin doğrudan etkilendikleri gelişimlerin neler olduğunu bilmek önem taşımaktadır (bkz. Ataç ve Gürbüz, 2009). Söz konusu sürecin başında 1950 li yıllardan bugüne kadar artarak devam eden kırdan kente göç ve buna bağlı olarak kentte oluşan mekansal ve sınıfsal ayrımlar, işsizlik, yoksulluk ve yoksunluk gibi nedenler gelmektedir. Ülkemizde göç sürecinin başladığı 1950 li yıllar aynı zamanda kentleşme politikalarının da geliştiği dönem olması nedeniyle önemlidir. Bu yıllarda ülkemizde tam anlamıyla toplumsal bir dönüşümden söz etmek mümkündür (Keleş, 2004) li yıllarda, sadece Türkiye de değil, tüm dünyada kentlerin güvenliği önemli bir fenomen halini almıştır. Özellikle küreselleşmeyle birlikte kentlerde hızla artan gelir dağılımı dengesizlikleri, farklı sosyal sınıfların oluşumu, sosyal ve mekansal ayrışmalar gibi etmenler, kentte toplumsal şiddetin yaygınlaşmasına neden olmuş ve kentte birbirlerinin varlığından rahatsız olan, farklı yaşam tarzlarına sahip pek çok topluluk ortaya çıkmıştır. Bu durum yalnızca kentteki gerilimi ve toplumsal şiddeti arttırmakla kalmamış, aynı zamanda kentte yasa dışı yollarla gelir elde etmek isteyen kişilerin de artmasına neden olmuştur. Özellikle son yıllarda kentlerde yaşanan suç olaylarının giderek artıyor olmasının altında yatan başlıca nedenler, eski dönemlerde başlayan ve son yıllarda artarak devam eden işsizlik oranları ve ağır yaşam koşullarıdır (Keleş, 2004). Her ne kadar demografik çeşitlilik ve farklı yaşam tarzları, şehirlerin belirgin özellikleri içerisinde yer alsa da kentler aynı zamanda sosyal, kültürel, ticari ve kamusal pek çok etkinliğin yoğunluğu itibariyle sosyo-ekonomik açıdan suçların ve 38

53 kabahatlerin işlenmesi için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bu nedenle suçun pek çok boyutu ile birlikte değerlendirilerek kent ve suç ilişkisinin ortaya konulması, hem güvenli mekanlar oluşturulması, hem de kentlilerin bireysel güvenliğinin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Ancak burada konumuz itibari ile bir yerleşim merkezi olarak kentleşmenin, özellikle hızlı kentleşmenin neticesi olarak ortaya çıkan kent merkezlerinde çöküntü bölgelerinin nasıl oluştuğu, suçların yoğun olarak işlendiği veya suçluların barınma mekanları haline geldiği hususu üzerinde durulmuştur. Bu noktada çöküntü bölgeleri ve suç kavramlarının aralarında bir ilişkinin olup olmadığı ve var ise bu ilişkinin ne yönde gerçekleştiği hususu değerlendirilmiştir. Kapalı ekonominin, cemaatçi yaşam tarzının hakim olduğu kırsal alanlarda yaşayanların, birbirlerine akrabalık, kan bağı ile bağlı olmaları nüfusun homojenliği ve azlığı nedeniyle herkesin birbirini tanıması, örf adetlerin daha yoğun yaşanması bu tür yerleşim alanlarında sosyal kontrolün birey üstündeki baskısını daha yoğun hissettirmektedir. Bu sebeple birey yapacağı her yanlış davranış ve eylem karşısında büyük bir gücü karşısında bulabilmektedir. Ancak bu durum sosyal kontrolün etkili olduğu kırsal alanlarda suç işleme eyleminin görülmediği anlamına gelmemektedir. Çünkü kız kaçırma, kan davası gibi olaylar kırsal alanlarda daha çok görülmektedir. Diğer taraftan kentler, büyük, farklılaşmış, heterojen, gayri şahsi, anonim ilişkilerin yaygın olduğu, insanların birbirini tanımadığı, insanlar arasında ilişkilerde maddiyatın ön plana çıktığı yapı özelliklerinin yaşandığı mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir ayırımın sonucunda da kent, suçluluğun ve şiddetin kaynağı olarak gösterilmektedir (Tekeli, 1982:302). Diğer bir ifade ile kırsal alanlardaki homojenlik, herkesin herkesi tanıması ve sosyal kontrolün etkisi, kent yaşamında etkisini yitirmektedir. Bunun yanında kent, kentleşme içinde yaşayan bireyler arasında 39

54 rekabeti karşılayamamakta, ortaya, farklı bir bireyselliği meydana getiren, sosyal düzen çıkmakta bu da içinde suçun rahatlıkla gelişeceği bir ortamı hazırlamaktadır (Dönmezer, 1986:60). Genel olarak gelişmiş bir toplumda birey, toplum yapısı, kültürün maddi manevi unsurları arasında sıkı bir ilişki ve denge vardır. Gelişmekte olan toplumlarda, ekonomik bunalım, sanayileşme, sağlıksız kentleşme, hızlı nüfus artışı, dengesiz gelir dağılımı, işsizlik gibi birçok farklı boyutları olan sorunlar, toplum içindeki bağın gevşemesine neden olur. Bu gevşeme ise dengeyi bozarak uyumsuzluğu doğurur (Köknel, 1996:68). Bu sorunlarla her gün mücadele etmek zorunda kalan birey, uyumsuzluğun da etkisiyle suça yönelebilir. Günümüzde hangi nedenle olursa olsun yaşanılan göç sonucunda kentsel yerleşim alanlarının kenarları görece eğitim, gelir ve yaşam düzeyi düşük insanların akınına uğramaktadır. Bu durum ise toplumsal olayları normalden saptırmak isteyenler için aranan şartları oluşturmaktadır (Güler, 1997:324). Kendini tanımlamada güçlük çeken bireyin tavır ve davranışlarından ise bir istikrar beklenemez. Göç etmiş birey, kente göç sonucunda kendini toplumun en alt üyesi olarak görmektedir. Bu bireyler, ekonomik düzeyini yükseltmek istiyor ancak bunu temin edemiyorsa, büyük bir olasılıkla suça yönelecek; dürüstlük, doğruluk, yasalara, otoriteye saygı, insani ve ulusal niteliklerinde yıpranmalar meydana gelecektir (Ocaklıoğlu, 1982:32). Kentleşme ile sosyal kontrol mekanizması işlevini yitirebilmektedir. Kentte genellikle kimse birbirini tanımadığı için suça elverişli ortam daha rahat oluşabilmektedir. Suça karışma olayları ekonomik açıdan kontrast tabloların oluştuğu semtlerde artabilmektedir. Çöküntü bölgeleri veya gecekondularda yaşayanlar kendilerini, terk ettikleri köydeki insanlarla değil, her gün karşı karşıya geldikleri üst gelir grubuna mensup insanlarla kıyaslamaktadırlar. Ne köylü kalabilen, ne de kentli 40

55 olabilen bu insanların iç dünyalarındaki boşluk ve çelişkiler, darp, hakaret, tehdit, bıçak çekme, kız kaçırma, ırza geçme, sarhoşluk ve olay çıkarma, yankesicilik, kumar, kaçakçılık, hırsızlık, gasp, kapkaç gibi suçları tetiklemektedir. Araştırma alanı olarak seçilen bölgenin özellikleri ve suç çeşitleri ile suç oranlarının yüksekliği de bu bilgilerle örtüşür niteliktedir Sosyal Organizasyonsuzluk (Social Disorganization) Sosyal düzensizlik teorisi, 1920 li yılların başında, Shaw ve McKay in suçun ekolojik incelemeleri çerçevesinde yapmış oldukları araştırmadan elde edilen bulguların formüle edilmesi ile ortaya çıkmıştır (Kızmaz, 2005:151). Bu bakımdan bu kuramı, suçun kentsel alanlardaki görünümlerini ortaya koyan bir teori olarak nitelemek mümkündür. Sosyal organizasyonsuzluk veya düzensizlik teorisyenleri, sosyal çözülmenin, en çok kent yapısında ortaya çıktığını varsayarak, kentleri suçun döllendiği mekanlar olarak görmüşler ve araştırmalarını özellikle fahişeliğin, intiharın ve diğer sapkın suç eylemlerinin en çok gerçekleştiği disorganize veya çözülmüş alanlarda (slam v.b.), yoğunlaşmışlardır. Sosyal organizasyonsuzluk kuramı, heterojen yapı, çöküntü bölgeleri, sosyal hareketlilik, sanayileşme ve kentleşme gibi değişkenlerin, doğrudan veya dolaylı olarak suçluluk üzerindeki etkilerine dikkat çekmektedir. Shaw ve McKay, yoksulluk, kültürel heterojenlik ve fiziksel hareketlilik gibi kent yaşamını karakterize eden bu faktörlerin sosyal çözülmeye yol açtığını ileri sürmektedirler. Onlara göre bu etkenler, bireylerin toplumsal değerlere bağlılığını zayıflatarak, onları suç işlemeye yöneltmektedir (Kızmaz, 2005; ). Kentsel alandaki sosyo-ekonomik ve kültürel yaşam biçiminin, koşulların değişimi, o alanlardaki sosyo-ekonomik organizasyonların da değişimini beraberinde getirir. Bu nedenle, sosyal organizasyonun değişimi aynı 41

56 zamanda, yaşanılan konut alanlarının sosyo-ekonomik ve kültürel dönüşümünün de göstergesidir. Sosyal karmaşa ve organizasyonsuzluğu, kriminolojinin türü olarak, bir bölgede aile, okul, yerel yönetim gibi toplumsal kurumların etkisinin ve işlevinin yok olması sonucunda pek çok farklı suç türü ve en önemlisi çocuk suçluluğunun yaşandığı, toplumsal ve kişilerarası güvenin ve iletişimin olmadığı bir durum olarak tanımlamıştır. Sosyal karmaşanın olduğu bölgeler şehir içlerindeki slam alanlarıdır ve bölgede sosyal koruma ya da polisin etkisi yoktur, yaşam oldukça karışıktır ve kuralsızlık hâkimdir. Chicago kuramcıları, aşağıda belirtilen gelişmelerin sosyal düzensizlik faktörü ile ilintili olarak ortaya çıktığı fikrini savunmaktadırlar: a) çocuklar üzerinde sosyal denetimin önemli ölçüde yokluğu, b)suçlu davranışın genelde ebeveynler ve komşular tarafından onay görmesi, c) suç işlemek için çok sayıda fırsatın olması, d) meşru iş ve eğitim için çok az sayıda fırsatın olması (Shaw ve McKay, 1942). Sosyal düzensizlik kuramının son dönemdeki temsilcilerinden olan Sampson ve Groves ise sosyal organizasyonun göstergeleri olarak şu faktörleri belirtmektedir: a) yerleşimcilerin düşük düzeyde bir ekonomik yapıya sahip olmaları, b) aynı yerleşim yerinde çok farklı etnik grupların varlığı, c) yüksek düzeyde yerleşimci hareketliliği, d) ailelerin fonksiyonunu kaybetmesi ve e) kentleşme (Bohm, 1997:74). Kuramın özellikle, şehir gibi yerleşim yerinin özellikleri ile suç oranları arasındaki ilişkiye odaklanması önemlidir. Kuramın öncüleri, şehrin belirli bölgelerinin daha çok kriminojen özellikler taşıdığını ileri sürmektedirler. Onlara göre bahse konu bölgelerde (slam vb.) yaşayan birey veya gruplar, suça daha çok 42

57 eğilimlidirler. Bu açıklamalar yer ile suçluluk arasındaki ilişkiye dikkat çekmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede kuram, suç olgusunu, bireysel patolojik bir olgu olarak değil, toplumsal problemler (fakirlik, işsizlik, aile sorunları ve zayıf denetim gibi unsurlar) ile ilintili bir fenomen olarak ele almaktadır. Ayrıca kuramın bir saptaması da suç oranlarının kırsal alana nispeten, kentsel alanlarda daha çok ortaya çıktığı görüşüdür (Vito ve Holmes, 1994:141). Kısaca özetlemek gerekirse, sosyal organizasyonsuzluk ve karmaşanın hüküm sürdüğü alanlar, kentlerin yoksul, kentsel hizmetlerden ve kurumlardan faydalanmada geri planda kalmış, istihdam olanaklarına rahatça ulaşamayan kesimlerin yaşadığı slam alanlarıdır. Yaşamlarını sürdürmek için yeterli gelir ve eğitime sahip olmayan gruplar, kentin yoksul ve dışlanmış kesimlerinin yaşadığı slam alanlarındaki enformel yaşam biçimine dahil olup, toplumsal kural ve düzenleyici mekanizmaların yokluğu sonucunda ortaya çıkan suç ve çıkar gruplarının belirlediği kural ve organizasyonlar içinde yaşamaya başlarlar. Bu alanlardaki yaşam biçimi ekonomik gelirin, eğitimin yetersizliği ile birleştiğinde, kendine özgü kuralları, normları, ilişki ağları olan ve toplumca sapkın olarak kabul edilen davranışların normal görüldüğü alanlar haline gelir (bkz. Shaw ve Mckay, (1962). Daha sonraki yıllarda Bursik geleneksel sosyal düzensizlik teorisine eleştiriler getirerek değiştirmiş ve neo social disoganization yeni sosyal düzensizlik teorisini geliştirmiştir. Bursik e göre suç işlenen yerler ve suç modelleri dinamik bir yapıya sahiptir ve değişebilir. Bursik, Shaw ve Mckay in ekolojik değişim ve suç arasındaki ilişkiyi açıklamada sadece belirli bir zaman diliminde ve sınırlı bir bölgede çalışma yaparak analizler yaptıklarını iddia etmiştir. Bursik e göre, nüfusun 43

58 fazla olduğu, ekonomik açıdan sıkıntılı ve sosyal kontrolün az olduğu bölgeler yerine ekonomik durum, suçları açıklamada ana etkendir. Sosyal düzensizliği ise toplumun karşılaştığı problemleri çözmede yetersiz kaldığı ve ortak değerlerin oluşmadığı yerler olarak açıklamıştır. Eski teorinin iddia ettiğinin aksine sosyal hareketlilik değil durgunluk suçların oluşmasında ana etkendir demektedir (Bursik, 1988:519). Sosyal Düzensizlik Teorisi birçok sosyal uygulama ve politikanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Özellikle James Q. Wilson ve George Kelling in geliştirdiği Kırık Camlar Teorisi (Broken Windows) ne göre polisin ana görevlerinden birisi toplumdaki suç korkusunu gidermek, bunun içinde toplum destekli polisliği özellikle sosyal düzensizliğin olduğu bölgelerde hayata geçirmektir. Robert Sampson 1997 yılında bu teoriden etkilenerek toplumsal etkinlik ve sosyal güvenilirlik terimlerini kriminoloji bilimine sokmuştur (bkz. Byrne ve Sampson, 1986). Sonuç olarak araştırma bulgularının yer aldığı bir sonraki bölüm olan alan çalışması, sosyal organizasyonsuzluk kuramı temelinde ele alınmış ancak yorum ve değerlendirmelerde buraya kadar açıklanan diğer teoriler de göz önünde bulundurulmuştur. 44

59 3. ARAŞTIRMA BULGULARI Araştırma bulgularının yer aldığı bu bölümde, öncelikle Hacıbayram Mahallesi nin genel özellikleri sunulmuş ve mahallenin değişme süreci içinde genel bir panoraması oluşturulmuştur. Sonraki aşamada ise mahalleye ait daha ayrıntılı analizlerle, ekonomik işlevlerin mahalle içindeki dağılımı, mahallenin nüfus yapısı ve özellikleri, mahallede hanehalkı yapısı ve genel özellikleri, mahalle sakinlerinin, eğitim durumu, mahallenin sosyo-ekonomik yapısı ve sakinlerinin işgücü piyasasına katılımları ile birlikte mahallede dayanışma ilişkileri incelenmiş ve bu bölüm, mahallede sosyal düzensizlikler ve suç olgusu ile sonlandırılmıştır Hacıbayram Mahallesinin Genel Özellikleri Eski kent merkezine yakınlığı ve Ankara nın, en eski mahallelerinden biri olarak bilinen Hacıbayram Mahallesi (Harita:1 ve 2), Ulus semtinde bulunan Atatürk Heykeli nin bulunduğu kavşaktan Bentderesi semtine doğru giderken yolun sol kısmından başlamaktadır. Gençlik Parkı na yaklaşık iki yüz metre mesafede bulunan mahalle, aynı zamanda birçok kamu binasını da içinde bulundurmaktadır. Yine eski Türkiye Büyük Millet Meclisi binasına yaklaşık beş yüz metre mesafede bulunan mahallenin Ulus tarafından girişinde Ankara Valiliği binası bulunmakta ve yine Çankırı Caddesi olarak bilinen caddenin hemen üst tarafında kalmaktadır. Erken Cumhuriyet döneminin kent merkezi olan mahallenin, hemen hemen tamamına yakını tek katlı veya iki katlı standardı düşük düzensiz bir yerleşime sahip eski ve köhneleşmiş binalardan oluşmaktadır. Mahalle, Ankara nın en eski mahallelerinden biri olması sebebiyle, kurulduğu dönemin mimari özelliklerini yansıtan pek çok tarihi evi ve kamu binası olarak kullanılan tarihi binaları da içinde bulundurmaktadır. Tarihi özelliklere sahip bu konutlar, Hükümet Caddesi, 45

60 Hacıbayram Caddesi ve Bentderesi Caddesi arasında kalan kısımda kümelenmiş durumdadır. Mahallenin diğer sokaklarında ise seyrek olarak bu evlere rastlamak mümkün olmaktadır (bkz. Harita 3). Bakımsızlık ve yılların da etkisiyle zaman içerisinde oldukça eskimiş, olan bu binaların çoğunluğu, yıkık dökük bir halde bulunmakla birlikte, halen konut olarak kullanılanları da bulunmaktadır. Ayrıca tarihi bina olma özelliği taşıyan bazı binalarda kamu kurumlarının hizmet verdiği görülmektedir. Bu binalardan en çok dikkat çekenleri ise, Ankara Valiliği binası, Ankara Defterdarlığı binası, Maliye Bakanlığı Gümrük Müsteşarlığı binası, İşbankası olarak kullanılan bina ve Sümer Holding binalarıdır. Bu binalar ise mahallede Çankırı Caddesi ile Anafartalar Caddesinin kesiştiği kısımda kümelenmiş olmakla beraber, seyrek olarak diğer sokaklarda da görülebilmektedir. Yapılan gözlemlere ve Altındağ belediyesinden alınan bilgilere göre mahallede yaklaşık 120 civarında, Kültür Bakanlığı Tarihi Eserleri Koruma Kurulunca koruma altına alınmış bina bulunmaktadır. Bu binaların yaklaşık 55 tanesini tarihi konutlar oluşturmaktadır (bkz. Harita 3). Bu konutların yanı sıra, özellikle 1950 li yıllardan sonra kente göç ederek bölgeye yerleşen göçmenler tarafından gecekondu olarak inşa edilmiş, düzensiz konutların varlığı da belirgin bir şekilde görülebilmektedir. Ayrıca, mevcut konutlara eklentiler yapılarak veya üzerlerine kat çıkılarak, eski mimari dokunun belirgin bir şekilde hasar gördüğü anlaşılmaktadır. Bu durum, mahallenin genelinin gecekondu bölgelerine benzer bir görüntü sergilemesine sebep olmaktadır. Konut örüntüsünün özelliklerine baktığımızda, evlerin neredeyse tamamına yakını birbirine bitişik olarak yapılmıştır. Binaların çevresinde daha önce var olan boşluklar yapılan eklentilerle doldurulmuş durumdadır. Yapılan bu eklentilerin konut olarak kullanıldığı ve özellikle göçmenler tarafından kiralandığı anlaşılmaktadır. 46

61 Eski evlerin çoğunluğu ahşap ve taş karışımı olarak yapılmışken, daha sonradan yapılan eklentilerin çoğunluğunda briket ve tuğla kullanıldığı görülmektedir. Evlerin önünde bahçe bulunmamaktadır. Mahalle muhtarı, mahallenin kurulduğu ilk zamanlarda evlerin önünde bahçelerin varlığından bahsederek, herkesin yazın ufak tefek sebzesini evinin önündeki bahçede yetiştirdiğini, ancak zaman içerisinde bu bahçelerin yerlerini konutlara yapılan ek barınaklara bıraktığını, şimdi ise her binanın bahçesini dahi kapatacak, müştemilat olarak adlandırılan, kömürlük tarzı veya kulübe olarak nitelendirilebilecek yerlerin mevcut olduğunu belirtmektedir. Dış görünüşleri son derece bakımsız olan bu konutların bazılarının camlarının kırık, sıvalarının dökülmüş ve plansız yapılanmanın düzensizliği de eklendiğinde, sokakların nereye çıktığı belli olmayan karışık bir yapılaşma olduğu görülmektedir. Harabe haline dönüşmüş bazı konutlarda kimsenin yaşamadığı görülmekle birlikte, bu konutların içerisinde ateş yakılarak ısınılmaya çalışıldığı, duvarlar ve tavandaki duman izlerinden tahmin edilmektedir. Mahalle muhtarı, mahallenin tamamının sit alanı olarak kabul edildiğinden, bu harabeye dönüşmüş binaların yıkılamadığını ifade etmektedir. Altındağ Belediyesi yetkilileri tarafından verilen bilgilere göre 1981 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı ile mahallenin tamamı sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış ve bu tarihten sonra mevcut binalarda yapılacak her türlü değişiklik izne tabi tutulmuştur. Mahallenin sit alanı ilan edilmesinin sebebi, tarihçesinden kaynaklanmaktadır. Ankara, M.Ö. 25 yılında Roma İmparatorluğu sınırları içerisinde yer almakta ve bulunduğu bölgenin başkenti konumundadır. M.S. 1O yılında, bugünkü Hacıbayram Camisi'nin bulunduğu yerde İmparator Augustus adına bir 47

62 tapınak inşa edilmiş ve halen bu tapınağın kalıntıları mahalle sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca mahallede yerel mimariyi yansıtan konutların var olması sebebiyle bölgenin koruma altına alınarak sit alanı olarak ilan edildiği anlaşılmaktadır ( erişim: ). Bu sebeple, mahallede bulunan gecekondu tarzı yapıların büyük bir çoğunluğunun 1980 den önce yapıldığı mahalle muhtarı tarafından ifade edilmektedir. Bölgenin sit alanı olarak ilan edilmesinden sonraki dönemde ise yasal olmayan konut yapımının önlenmesi için ciddi denetimler yapıldığı ve bu tarihten sonra çok belirgin bir yeni yapılaşma olmamakla birlikte, gözden kaçan bazı eklentilerin yapılmış olabileceği de belediye yetkilileri tarafından ifade edilmektedir ( bkz. Resim 1). Mahalle muhtarının verdiği ve yerel kaynaklardan da doğrulanan bilgiye göre, Milli Mücadele yıllarında İsmet Paşa (İsmet İnönü) bu mahallede Telgraf Sokak ta 5 numaralı binada, birkaç sene oturmuş (bkz. Resim:2) ve bu bina yine o yıllarda telgraf ve haberleşme binası olarak kullanılmıştır. Bu sebeple bu evin bulunduğu mahalle içindeki semt de adını buradan almakta ve İsmetpaşa semti olarak anılmaktadır. Vermiş olduğu bu bilgiyle mahallenin ilk kuruluş yıllarında, bölgede orta halli insanların oturduğunu ve mahallenin seçkin bir yer olduğunu belirtmektedir. Fakat mahalle zaman içinde değişime uğramış, giderek yoksulların yaşam alanı haline dönüşmüştür. Mahalle, yalnızca yoksulların oturduğu değil, aynı zamanda yöre sakinleri tarafından suç mahalli bir yer olarak da algılanmaya başlanmıştır. İsmetpaşa denildiği zaman suç ve suçluların akla geldiği, gayrimeşru işlerin yapıldığı gibi bir algının oluştuğu mahalle sakinleri tarafından ifade edilmektedir. 48

63 Mahallede evlerin çoğunun kapısı nerdeyse doğrudan yola açılmakta ve konutlar incelendiğinde bir binada birbirine çok yakın birkaç girişin olduğu görülmektedir. Bu durum da binaların, iç kısımlarından ayrılarak birkaç ailenin aynı yerde yaşadığını ve çok dar mekanlar da insanların hayatlarını devam ettirmeye çalıştıklarını göstermektedir. Bazı evlerin perdeleri açık, dışarıdan rahatlıkla içerisi görülebilmekte, özellikle kış mevsiminde, insanların ev içerisinde sobanın başında kümelenmiş bir şekilde hep beraber oturdukları ve evin tek bir odadan ibaret olduğu gözlemlenebilmektedir. Çoğunluğu ahşap ve taş karışımı olan binaların merdivenleri dışarıdan yapılmıştır. Tarihi Ankara Evleri olarak bilinen konutların arasında, gecekondulara da rastlanmaktadır. Ancak mahallenin Ulus semtinden iç kısımlarına doğru ilerledikçe, gecekondu olarak yapılan konutların sayısı artmaktadır. Yine mahallenin içerisinde seyrek de olsa apartman binaları mevcuttur. Bu apartman binaların bakımsız oldukları dış görünüşlerinden anlaşılmaktadır. Kısaca, mahallenin konut dokusuna bakıldığında, tarihi evler, gecekondular ve apartmanlardan oluşan farklı konut örüntülerinin bir arada bulunduğu görülmektedir. Mahallenin bir diğer özelliği ise mahalleye adını da veren Hacı Bayramı Veli isimli eski bir din bilgininin mezarının bu mahalle sınırları içerisinde yer almasıdır. Mahalle de adını buradan almaktadır. Mahallenin Ulus semtinin merkezine bakan yönünde, mahalleyi saklayacak şekilde yüksek binalar (kamu kurumları vb.) bulunmaktadır. Kamu kurumu dışında kalan binalarda, iş merkezleri, alışveriş merkezleri, oteller faaliyet göstermektedir. Mahallenin Ulus semtinden girişinde, Ankara Valiliği binası bulunmaktadır. Mahallede toplam 25 adet kamu binası ve eklentileri bulunmaktadır. 49

64 Mahallenin bazı yerlerinde ise yıkılmış ancak enkazı kaldırılmamış bina kalıntıları mevcuttur (bkz. Resim, 3). Mahalle sakinleri bu binaların Belediye tarafından yerlerine yenilerinin yapılması için yıkıldığını ancak mahkeme kararıyla yürütmenin durdurulduğunu, o yüzden yıkılan binaların yerine yeni bir şeyler yapılamadığını, enkazların da kaldırılmadığından kötü bir görüntü oluşturduğunu belirtmektedirler. Bu durum yeni bir değişim ve dönüşüm çalışmasının varlığını göstermektedir Mahallenin Değişme Süreci İçinde Genel Bir Panoraması Türkiye de 1950 lerden sonra kırdan kente doğru başlayan göçle birlikte kent çeperlerinde, arsa işgalleriyle başlayan gecekondulaşma türü bu bölge için tam olarak geçerli bir olgu olarak görülmemektedir. Zira o dönemde mahalleye yerleşenlerin genellikle arsa sahibi olan ve tapulu arsaları üzerine çoğunluğu tek katlı konutlar inşa ederek ikamet ettikleri görülmektedir. O dönemin şartlarına göre genellikle eski kent sakini ve orta sınıf ailelerin oturduğu, iş ve ticaret alanlarına son derece yakın olan mahalle, 1965 li yıllardan sonra, burada kurulan pazarın kalkması, kentte oluşan yeni yerleşim yerlerinin daha cazip hale gelmesi gibi sebeplerle, göç vermeye başlamıştır. Mahalle muhtarının vermiş olduğu bilgiye göre, o yıllarda mahalleden göç edenlerden boşalan yerler, Ankara dışından mahalleye gelen göçmenler tarafından doldurulmuştur. Mahallenin hem eski kent merkezinde yer alması ve hem de kentin iş alanlarına ulaşılabilir olması gibi sebeplerle, kente yeni gelen insanlar için cazibe merkezi olmuştur. Mahallede kasaplık yapan ve yaklaşık 50 yıldır mahallede yaşayan bir esnaf, 1965 yılına kadar mahalle içerisinde büyük bir pazar kurulduğunu, kurulan pazarda 50

65 civar köylerden gelen köylülerin, üretmiş oldukları her türlü sebze, meyve, süt ve süt ürünlerini sattıklarını ifade ederek şöyle demektedir: Kurulan bu pazar sayesinde Ankara nın parası buraya akardı de, pazar Dışkapı semtine taşındı ve zamanla burada ticaret sönmeye başladı. Buna rağmen 1975 e kadar eski ticaretin kalıntıları bile güzel iş yapmamızı sağlıyordu. Kırdan kente göç yoluyla mahalleye ilk yerleşenler, Çankırı nın Tevrikiye Mahallesi nden birkaç kişidir ve bu göçler 1960 lı yıllarda gerçekleşmiştir. Daha sonra, akrabalar birbirine yardım ederek ve uygun ortam hazırlayarak zincirleme bir göç başlatırlar. İlk gelenler, kendilerini Poşa olarak tanımlayan, toplum tarafından Çingene olarak bilinen gruptur. Poşaların ilk geldiklerinde mahalle içerisinde bulabildikleri, kendilerine uygun boş konutlara yerleştikleri anlaşılmaktadır. Mahalle sakinleri bu grubun mahallede ilk olarak yerleştiği belirgin bir sokağın olmadığını ifade etmektedirler. İlk geldiklerinde boş konutlara kiracı olarak yerleşen bu kesim içinden, zaman içerisinde oturdukları konutu satın alanlar olur. Bilindiği gibi, kırdan kente göç sürecinde iki türlü yerleşim söz konusudur. Birincisi kentin çeperlerinde gecekondu bölgeleri oluşturarak yerleşimdir ki Türkiye de gecekondulaşma literatüründe oldukça fazla işlenmiştir (birkaçı için bkz. Erder,1996; Keyder, 2000; Karpat, 2003). İkinci tür bir yerleşim, kentin çeperinden ziyade merkezine yakın eski konut alanlarına doğrudan göç biçiminde gerçekleşmektedir. Eskimiş ve yıpranmış konut alanlarına ilk yerleşim Chigago Okulu mensupları tarafından işlenmiştir. Türkiye de Kıray (2007:22), gecekondulaşma yanında bu ikinci tarzı da incelemiştir. Hacıbayram örneği Kıray ında belirtmiş olduğu, kırsal bölgelerden gelenlerin, iş merkezlerine yakın 51

66 geçiş bölgelerine kısa bir müddet kiracı olarak yerleştikleri ve daha sonra şehrin çevresinde kendilerine ait olmayan, yeni yapılmış veya eski bir gecekonduyu satın alarak oralara yerleştikleri, görüşüyle örtüşmektedir. Daha sonraki dönemde mahalleye Siirt, Ordu ve Konya dan da göçler olur. Gelenler, mahallede bulabildikleri kendi şartlarına uygun konutlara dağınık ve rastlantısal bir şekilde yerleşirler. Zaman içerisinde, mahalleye yoksul olarak yerleşmiş iken durumunu düzelten insanlar mahalleyi terk etmeye başlar ve daha iyi buldukları semtlere yerleşirler. Bu durum kırdan kente göç edip yerleşenlerin de zaman içerisinde mahalleyi terk ettiklerini göstermektedir. Mahallede sürekli bir göç sirkülasyonu olmasına rağmen, uzun yıllardan beri mahallede oturan aileler de vardır. Kıray (2007:23) bu konuda, ilk zamanlarda gecekonduların inşa edenlerce geçici bir zaman barınılacak bir yer olarak görüldüğünü ve ekonomik açıdan düzelme sağlandığında şehrin diğer bölgelerine geçmeyi düşündüklerini belirterek, ancak bunun çok kolay olamayacağını da eklemektedir. Kentin başka bölgelerine yerleşen ilk kuşak göçmenler, terk ettikleri mahalledeki konutlarını ya kiraya vermiş ya da satmışlardır. Belirtilen hususlar, mahalle sakinlerinin özellikleriyle de örtüşmektedir. Mahalleyi terk eden insanlar, mahallede bulunan mülklerini satmak yerine değerinin artmasını beklemekte, bu süreç içerisinde de mülklerini kiraya vermek suretiyle gelir elde etmektedirler. Bu haliyle mahalle çözülme ve geçiş mıntıkalarının en belirgin özelliği olan, iş merkezlerine yakınlığı ve harap binaları ile dikkati çekmektedir. Çıplak gözle bakıldığında, mahallenin çoğu sokakları, tozlu, gürültülü ve bakımsız bir görünüm sergilemektedir. Kent merkezine yakın cadde ve sokaklarında insan hareketliliği yoğundur. 52

67 Diğer taraftan, mahalleye yerleşen her hemşerilik grubunun kendi içlerinde kurdukları dayanışmayla birbirlerine yardım ederek kentte tutunmalarını sağlama çabası içerisine girdikleri yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır. Kente gelenlerin bir şekilde burada hayatlarına devam edebilmeleri, az da olsa para kazanabilmeleri, köylerindeki diğer insanlar için de bir teşvik olmuştur. Mahallede otel sayısının çok olması, gelen insanların rahatça ucuza kalabilecekleri yer bulabilmeleri de bölge için çekici bir unsur olmuştur. Yukarıda da değinildiği gibi, mahallenin eski kent merkezine yakın ve kentin pek çok yerine ulaşılabilir olmasının da özellikle bekar göçmenlerin konaklamak için burayı seçmesinde rolü vardır. Ayrıca mahallede çok fazla işyerinin var olduğu ilk bakışta fark edilmekte ve TÜİK verileri de bu gözlemi desteklemektedir (bkz. Tablo 2). Ancak bu işyerleri incelendiğinde, formel olarak kuruların bu işyerlerinden, özellikle konaklama ve eğlence işlevlerini yürütenlerden bazılarının, tabelalarında belirtilen işlerden farklı işlerle uğraştığı katılımcılar tarafından ifade edilmektedir. Formel olarak kurulan bu mekanlar, aslında gayrimeşru işlerin döndüğü, yasal olmayan yollardan paranın kazanıldığı yerler haline gelebilmektedir. Örneğin, mahalleden bir sakinin gözlemlerinden de yararlanarak bakıldığında, tekel büfesi olarak ruhsat almış bir işyerinin, iç kısmında arka tarafa açılan başka bir kapıyla karşılaşılabilmektedir. İşletmeci tekel büfesinin arka kısmına inşa ettiği derme çatma bir baraka koymuş olduğu birkaç masayla, müşterilerine içki içirebildiği ve olasılıkla fuhuş yapan kadınların hem barınmasını sağladıkları hem de fuhuş yapmalarına aracılık edebildikleri mahalle sakinlerinin gözlemlerinden de yararlanılarak anlaşılabilmektedir. 53

68 İş ve konut alanı olarak iki farklı kapsamda mahalleye baktığımızda ise mahallede düşük fiyatlarla konut kiralanabilmesi ve önceden gelerek yerleşenlerin kırsal kesimdeki akrabalarına da öncülük etmeleri, çalışmaya gelenlerin bu bölgeyi mesken tutması gibi sebepler, aynı özelliklere sahip insanların bir arada toplanmalarını sağlamıştır. Eski şehir merkezine yakınlığı, bu mahallede gerek barınma, gerekse ticaret işlevlerine talep yaratmaktadır. Talep arttıkça mevcut gecekondulara ek yapılar yapılarak kiraya verilmiş, derme çatma binaların bazıları otele çevrilmiştir. Bu oteller genellikle şehre yalnız gelen bekar erkekleri barındırmaktadır. Mahallede bulunan Polis Merkezi nden elde edilen verilere göre mahallede yaklaşık 39 otel bulunmaktadır. Otel işletmecileriyle yapılan görüşmelerde, bu otellerde kalanların büyük bir çoğunluğunun şehir dışından çalışmak amacıyla gelen işçilerden, evsiz ve kimsesiz insanlardan oluştuğu ifade edilmektedir. Mahallede bulunan otel sayısının fazlalığı, bölgede konaklama amacıyla gelenlerin fazla olduğunu göstermektedir. Daha yakından bakıldığında, bu otellerin kapasitelerinin üstünde çalıştığı görülmektedir. Bu otellerde bir odada 4 5 kişi birlikte kalmakta, banyo ve tuvalet ortak kullanılmakta, kışın sobayla ısıtılmakta ve son derece düşük bir hizmet standardı sunulmaktadır (bkz. Resim 4). Mahallede bulunan Otel Villa yöneticisi, otellerde kalanlarla ilgili şu bilgileri vermektedir: Buralardaki otellerde kalanlar, kimsesizler, kalacak yeri olmadığı için sokakta kalanlar, fakirler ve kırsal kesimden çalışmak için buraya gelen kişilerdir. Mevsimlik işçi olarak gelen kişiler, burada iş bulamasalar da günlük 3-4 lira vererek bu otellerde kalabiliyorlar. 54

69 Bu otel yöneticisi ayrıca, otellerde kalan bekar erkeklerin memleketlerinden yalnız gelen kimsesiz insanlar olduğunu belirterek, mahalledeki hemşehrilik ya da dinsel ilişkilerin dışında bir yaşam sürdüklerini eklemektedir: Burada kalanların çoğu kimsesiz insanlardan ve işsizlerden oluşuyor. Burada, geçen sene bir yangın oldu. İki kişi hayatını kaybetti. Cenazelerine sahip çıkan olmadı. Cenazelerini belediye kaldırdı. Genellikle düzenli bir gelire sahip olmayan mahalle sakinleri arasında bazılarının gelir edinmek amacıyla evlerinin bir odasını bekar erkeklere kiraya verdikleri de gözlenmektedir. Öyle ki bu odalarda 7-8 kişinin aynı anda kalabildiği mahalle muhtarı tarafından ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra, bazıları evlerinin üstlerine bir kat daha çıkarak veya bahçelerinde bulabildikleri boş alanlara da birer kulübe yaparak kiraya vermekte, ancak evin banyosunu ve tuvaletini kiraya verdikleri kişilerle ortak kullanmaktadırlar. Aylık ortalama kiranın 100 TL civarında olduğu bu odalarda kalanlar, kirayı paylaşmakta ve kazandıkları paradan tasarruf yapmaya çalışmaktadırlar. Mahallenin de içersinde bulunduğu bölgede süreç içerisinde, fiziksel ve sosyal açıdan olumsuz şartların artması vb. sebeplerle, mahalleden başka semtlere yoğun göçlerin olduğu da anlaşılmaktadır. Mahalle muhtarının vermiş olduğu bilgilere göre, yaşanan göçler sonrasında, seçmen sayısı 40 ı bulmayan mahallelerin oluştuğu, bu sebeple, 2004 yılında, Turgut Reis Mahallesi, Köprübaşı Mahallesi, Altıntaş Mahallesi, İzzettin Mahallesi, Öztürk Mahallesi ve İnkılap Mahallesi birleştirilerek tek bir mahalle haline getirilmiş ve Hacıbayram Mahallesi adını almıştır. Bu sebeple bu mahalleyle ilgili birleştirilme tarihinden önceki veriler, 55

70 belirtilen mahalle isimleri doğrultusunda ele alınarak birleştirilmiş ve tek bir mahalle olarak değerlendirilmiştir. Eski kent merkezinde bulunan bu bölgenin, düzenli bir yerleşim yeri haline gelemediği ve çöküntü bölgesine dönüştüğü anlaşılmaktadır. Mahalledeki düzensizlikler ve suç olaylarının artması gerekçe gösterilerek yerel yönetim tarafından bölgede bir yenileme projesi hazırlandığı anlaşılmaktadır yılında Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir karar uyarınca 2007 yılında Ankara Tarihi Kent Merkezi Yenileme Projesi yürütüleceği açıklanmış, ancak Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve bu birliğe bağlı Şehir Plancıları Odası, hazırlanan projeye itiraz ederek, yürütmenin durdurulması ile ilgili yasal süreç başlatmıştır (Gazete Altındağ, Ağustos 2008 sayısı). Ancak Danıştay 6. Dairesi TMMOB un istemini reddederken, mahalle sakinlerinden birinin acele kamulaştırma kararı haksızdır iddiasını yerinde bularak projenin yürütülmesinin askıya alınmasına karar vermiştir 2 (Gazete Altındağ, Ağustos Sayısı 2008). Ancak mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı vermesinden önce Büyükşehir Belediyesi tarafından yaklaşık 100 konutun ve işyerinin yıkılmış olduğu, mahalle içerisinde bulunan enkazlardan anlaşılmaktadır (bkz. Resim 3). Belirtilen sebeplerle, ne yeni bir yıkım yapılabilmekte ne de yıkılan yerlerde yeni bir düzenleme söz konusu olabilmektedir. Mahalle ile ilgili yapılan gözlem ve tespitler, bölgenin gelişmiş ülkelerde kent merkezlerinin arka sokaklarında bulunan kimsesiz, yaşlı ve genellikle işsiz 2 Bu yasal süreç devam ederken projenin yürütüleceği ve Büyükşehir Belediyesince korumayenileme alanı olarak belirlenen bu alanda gayrimenkulü bulunan bir vatandaş Projenin yürütülmesi sırasında bu alanda kalan binaların hangilerinin ve ne sebeple kamulaştırılacağına ilişkin kararın yalnızca Büyükşehir Belediyesine bırakılamayacağı ve acele kamulaştırma kararı haksızdır vb. birkaç konuda Danıştay 6. Dairesine başvuruda bulunmuştur. 56

71 kimselerin yaşadığı ve slam olarak ifade ettikleri çöküntü bölgeleriyle benzerlikler olduğunu göstermektedir. 3.3.Ekonomik İşlevlerin Mahalle İçindeki Dağılımı Mahallede yürütülen ekonomik işlevlerin mahalle içindeki dağılımının tespit edilmesinde, mahallede bulunan polis merkezi kayıtları, TÜİK verileri ve gözlemler neticesi elde edilen verilerin harita üzerinde gösterilmesi suretiyle (bkz. Harita 3), hangi ekonomik faaliyetin hangi sakak ve caddelerde yoğunlaştığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Mahallenin genel görünümüne bakıldığında merkezinde muhtelif işyerleri bulunmakta, konut örüntüsü ise bu işyerlerinin etrafında yer almaktadır. İsmetpaşa olarak bilinen bu bölge, resmi olarak Hacıbayram Mahallesi olarak geçmesine rağmen, bölgede bulunan insanlar İsmetpaşa adını kullanmaktadır. İşyerlerinin yoğun olduğu bu bölgede özellikle otellerin, gazinoların, kahvehanelerin, lokantaların ve tekel büfelerinin çokluğu dikkati çekmektedir (bkz. Harita 3). Dolayısı ile kentli orta sınıf olmasa bile, orta alt ve alt sınıfların eğlence mekanlarının kümelendiği bir alan olduğunu söylemek yanlış olmaz. Diğer yönden mahallenin kentin merkezinde olması sebebiyle, ulaşımın kolay olması, insanların yoğun olarak bu bölgeye gelip gitmeleri ve eskiden kalma bir özelliği olan, ticaretin merkezi olması gibi sebeplerle mahallede ticari faaliyet yürüten işyeri sayısının oldukça yüksek olduğu görülmektedir. TÜİK verilerine göre mahalle sınırları içerisinde toplam ticari faaliyet yürüten özel işyeri bulunmaktadır (bkz. Tablo 2). Bu işyerlerinin konumlarına bakıldığında ise özellikle mahallenin kent merkezine bakan kesimi ile mahallenin merkezi konumunda bulunan cadde ve sokaklarda, işyeri sayısının yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum 57

72 işyerlerinin belirli cadde, sokak ve meydanlarda toplanırken, bir kısım sokakların ise sadece konut alanı olarak kaldığı ve hiç işyeri bulunmadığını göstermektedir. Tablo 2: Mahallede Faaliyet Gösteren Özel İşyeri Sayısı ve Konumları 2008 Yılı Verileri Cadde-Sokak- Meydan Bulvar Adı Özel İşyeri Sayısı Özel İşyeri Sayısı Cadde- Sokak- Meydan- Bulvar Adı Cadde-Sokak- Meydan-Bulvar Adı Özel İşyeri Sayısı Akgün 2 Sümbül 0 Boyacılar 10 Eşme 0 Vefalı 0 Dar 0 Güllü 0 Yavru 2 Gaziantep 2 Gülten 1 Çankırı kapı 213 Güvercin 94 Hacı bayramı veli 101 Kevgirli 42 Çiçek 34 Küp 18 Ada 95 Kuzu 0 Hacı bayram veli meydanı 59 Aralık 1 Sarıbağ 0 Hükümet Sokak 331 Barbaros 6 Sonevler 0 Sevim 3 Bent 36 Taş 3 Şehit keskin 1 Dilber 5 Turnadere 0 Akşehir 3 Ekmekçi 4 Uluçınar 0 Aykut 0 Anafartalar 280 Yayık 0 Beştepeler 11 Eti 11 Yokuş 0 Deliler tepesi 2 Tahtakonak 8 Çamlıca 10 Mahmut atalay 31 Çay 0 Güzel 0 Lodos 0 Telgraf 55 Çeşme 1 Tektaş 0 Çankırı inişi 4 Eti zafer 27 Tepe 0 Armutlu 20 Çam 13 Ulucak 13 Bozkurt 2 Adliye 58 Uzunyol 71 Fırat 29 İnce yol 0 Yanıkses 0 Gün 5 Bostancılar 7 Yeni 1 Kılıçlı 54 Elmacı 0 Çankırı 294 Meram 15 Bayır 0 Üçevli 1 Orta 29 Dereli 0 Okul meydanı Serpmeleri 72 Karayel 0 Bentderesi 7 Poyraz 0 Beşik 26 Tunceli 0 Yelpaze 1 Demirtaş 0 Okul meydanı 2 Ulutaş 50 Hilal 106 Taşpınar 1 Yoncalık 0 Hacıbayram veli 1 Yay 1 Hükümet Meydanı 0 Toplam Kaynak: TÜİK, 2008 yılı verileri (bilgi edinme başvurusu yoluyla elde edilmiştir) Yürütülen ekonomik faaliyet türleriyle ilgili olarak, mahallede bulunan Polis Merkezinden, özellikle çalışma yapılan konuyla ilgili işyerlerinin adresleri tespit edilerek, mahalle içerisindeki dağılımları tespit edilmiştir. Tespit edilen adres ve 58

73 işyeri sayıları doğrultusunda, mahallenin hangi sokak veya caddelerinde hangi tür faaliyetlerin yürütüldüğü de Altındağ Belediyesinden temin edilen, mahalle haritası üzerinde noktalama yapılmak suretiyle ve tam sayısına göre işaretlenerek belirtilmeye çalışılmıştır (bkz. Harita 3). Elde edilen verilere göre, mahallede 23 adet eğlence mekanı bulunmaktadır. Eğlence mekanları, içkili lokanta, gazino, pavyon vb. yerlerden oluşmaktadır. Bu mekanlar, özellikle mahallenin kent merkezine bakan, Çankırı Caddesi üzerinde ve bu caddenin arka sokaklarında kümelenmekte, mahallenin iç kesimlerine doğru ise neredeyse hiç bulunmamaktadır. Yine mahallede Çankırı Caddesinin hemen arka sokaklarında, özellikle, Kılıçlı, Meram ve Gün Sokaklarda kahvehaneler kümelenmiş bulunmaktadır ve bu dar bölgede toplam 40 adet kahvehane mevcuttur. Bunların yanı sıra, Bent Sokak ve Çankırıkapı Sokakta da kahvehane kümelenmeleri dikkat çekmektedir. Bu bölgede de toplam 20 kahvehane mevcuttur. Mahallenin genelinde ise toplam 86 adet kahvehane bulunmaktadır. Belirtilen bu cadde ve sokaklar birbirine çok yakın olmakla birlikte, mahallenin Ulus semtine yakın kısmında, özellikle Çankırı Caddesi ve Anafartalar Caddesinden içe doğru yoğunlaşmaktadır. Mahallede bulunan 39 otel ise eğlence mekanlarıyla iç içe geçmiş bir şekilde, Çankırı Caddesi üzerinde ve bu caddenin hemen arka sokaklarında toplanmış durumdadır. Ayrıca bölgede çok sayıda lokantanın varlığı dikkat çekmektedir. Bu lokantalar, Hükümet Caddesi ve Çankırı Caddesi nde yoğun olmakla beraber, mahalle içerisinde muhtelif yerlerde de bulunmaktadır. Mahallede toplam 27 adet lokanta bulunmaktadır. Belirtilen ekonomik faaliyetlerin dışında kalan işkolları ise Anafartalar Caddesi, Hükümet Sokak, Hacıbayram Sokak ve yine Çankırı Caddesi nde 59

74 yoğunlaşmaktadır. Bu işkolları, hazır giyim mağazaları, ayakkabı mağazaları, marketler, elektronik malzeme satılan dükkanlar, kasap, market, terzi vb. işyerlerinden oluşmaktadır. Bunların yanı sıra özellikle Hacıbayram Veli Sokakta kitapçıların bir çarşı içerisinde yoğunlaştığı görülmektedir. Mahallede bulunan işyerlerinin mahalle içerisindeki dağılımına bakıldığında, özellikle mahallenin 18 cadde ve sokağında yoğunlaştığı görülmektedir. Mahallede toplam 88 cadde, meydan veya sokak bulunduğu dikkate alındığında, yaklaşık 70 civarında cadde ve sokak konut alanı olarak karşımıza çıkmaktadır (bkz. Tablo 2 ve Harita 3). İşyerlerinin sayısal olarak mahallede dağılımına bakıldığında ise Kevgirli Sokak ta 42, Hacıbayram Veli Meydanı nda 59, Hükümet Caddesinde 331, Çankırı Caddesinde 294, Çankırıkapı Sokak ta 213, Ada Sokak ta 95, Bent Sokak ta 36, Anafartalar Caddesinde 280, Telgraf Sokak ta 55, Kılıçlı Sokak ta 54, Orta Sokak ta 29, Güvercin Sokak ta 94, Hacıbayram Veli Caddesi nde 101, Adliye Sokak ta 58, Okul Meydanı Serpmeleri Sokak ta 72, Ulutaş Sokak ta 50 ve Hilal Sokak ta 106 adet ticari faaliyet gösteren özel işyeri bulunmaktadır. Tüm bu veriler, mahallede yoğun bir şekilde ticari faaliyetlerin yürütüldüğünü göstermektedir. Mahallenin bu durumunda kent merkezine yakın olmasının önemli bir etkisinin olduğu anlaşılmaktadır Mahallenin Nüfus Yapısı Ve Özellikleri Mahallenin nüfus yapısı ve özelliklerinin belirlenmesinde TÜİK verilerinden yararlanılmıştır yılından önceki veriler, mahalleyi oluşturun eski mahalle 60

75 isimlerine göre ele alınmış, diğer veriler ise doğrudan Hacıbayram Mahallesine ait veriler olarak elde edilmiş ve değerlendirilmiştir. Tablo 3: Hacıbayram Mahallesi 2000 Yılı Verilerine göre Yaş Ortalamaları ve Nüfus Dağılımı YAŞ GRUBU ERKEK KADIN TOPLAM % GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (bilgi edinme başvurusu ile alınmıştır) TUİK 2000 yılı nüfus verilerine göre mahalle nüfusunun toplamda kişi olduğu görülmektedir (bkz. Tablo:3). Bu verilere göre 0-14 yaş ve 60 yaş üzeri bağımlı nüfus oranları değerlendirildiğinde toplam nüfusun %25 inin bu kategoride olduğu görülmektedir. Bu oranın %20 sini 0 14 yaş grubundaki çocuklar oluştururken, %5 ini 60 yaş üzeri nüfus oluşturmaktadır. Yine nüfusun %59 u 30 yaşın altındadır. Mahallenin nüfus verilerinde dikkati çeken bir başka durum ise erkek nüfusun, toplam mahalle nüfusuna oranı %69 iken, kadın nüfusun oranının sadece %31 olmasıdır (bkz. Tablo 4). Bu durumun, çalışmak amacıyla kırsal kesimden sadece erkeklerin bölgeye gelip, mevsimlik veya sürekli çalışma sırasında, mahallede ikamet etmelerinden kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Mahallede yapılan görüşmelerde de çalışmaya gelen işçilerin çoğunluğunun erkek olduğunun 61

76 belirtilmesi, ailelerini yanlarında getirmemeleri ve kiralamış oldukları tek odalarda bile 7 8 kişinin bir arada kalıyor olmaları bu fikri kuvvetlendirmektedir. Tablo 4: Hacıbayram Mahallesinin 2000 Yılı Cinsiyete Göre Nüfusu Dağılımı Hacıbayram Mahallesi ERKEK KADIN Nüfus % Nüfus % TOPLAM Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Mahallenin nüfus yapısıyla ilgili elde edilen tüm veriler, yine bölgenin nüfus yapısı itibariyle de düzensiz bir mekan haline geldiğini ortaya koymaktadır. Tablo 5: Hacıbayram Mahallesi 2007 Yılı Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus Dağılımı YAŞ GRUBU ERKEK KADIN TOPLAM % GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2007 yılı verileri (bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Hacıbayram mahallesinin 2007 yılına ait Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sisteminden elde edilen nüfus verilerine bakıldığında ise (bkz. Tablo 5) mahallenin toplam nüfusunun kişi olduğu görülmektedir yılı verileriyle 62

77 kıyaslandığında geçen yedi yıllık süreçte mahalle nüfusunun yaklaşık %50 den fazlasının göç ederek mahalleyi terk ettiği anlaşılmaktadır. Bağımlı nüfus oranları açısından değerlendirildiğinde ise 0 14 yaş grubunda bulunanlar, toplam nüfusun %33 ünü oluştururken, 60 yaş üzeri nüfus oranı ise %7 de kalmaktadır. Toplam bağımlı nüfus oranı %40 olarak görülmektedir. Otuz yaşın altındaki nüfus ise toplam nüfusun %59 unu oluşturmaktadır yaş grubunda bulunan kişilerin oranının yüksek olması aynı zamanda mahallede doğum oranlarının da yüksek olabileceğini göstermektedir ki, zaten mahalle muhtarı da sakinlerin nüfusun artması yönünde birbirlerini desteklerini ifade etmektedir. Tüm verilerde mahallede bulunan yaşlı nüfus oranının düşük olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum yaşlı nüfusun azaldığını göstermektedir. Oysa yaşlı nüfusun var olması, aslında mahallenin ileri geleni olarak genç nüfusa örnek model olması bakımından önemlidir. 63

78 Tablo 6: Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Yaş Grubu ve Cinsiyete Göre Nüfus Dağılımı YAŞ GRUBU ERKEK KADIN TOPLAM % GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2008 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) TÜİK, 2008 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre mahalle nüfusu ise (Tablo, 6) kişidir ve 2008 yıllarına ait veriler kıyaslandığında bir yıllık süreçte çok fazla bir değişiklik olmamakla birlikte, mahalle nüfusunun göç etme eğiliminin devam ettiği anlaşılmaktadır. TÜİK tarafından verilen nüfus sayılarına rağmen, mahalle muhtarı elindeki kayıtlara dayanarak mahallede yaklaşık kişi yaşadığını belirtmektedir. Bu durum mahallede kayıt altına alınmayan veya sürekli mahallede ikamet etmediği halde bu bölgede yaşayan kayıt dışı bir kitlenin varlığına işaret etmektedir. Mahalle muhtarı, özellikle eğlenme amaçlı olarak, geceleri mahalle nüfusunun yaklaşık kişi arttığını ve nüfusun civarında olduğu bilgisini vermektedir. Bu durumun yerleşik olarak yaşayan kesim azalırken, yerlerini, düzenli bir yaşama sahip olmayan 64

79 günübirlik yaşayan insanların doldurduğu fikrini geliştirmesinin yanı sıra, gerçekte nüfus oranının yüksek olmasına rağmen, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre yaklaşık %50 lik bir fark olması, kimi sakinlerin kendilerinin kayıt edilmesini sağlayamamalarından da kaynaklanması ihtimalini de doğurmaktadır. Ancak her durumda açıkça görülen husus bölgede yaşayan insanların süreç içerisinde göç ettikleri ve yerleşik nüfus sayısının gün geçtikçe azaldığıdır. Bu durum da yine çöküntü bölgelerinin özelliklerine benzer olması sebebiyle önemli görülmektedir. Tablo 6 incelendiğinde dikkat çeken bir husus da mahallede yaşayan 30 yaş altı nüfus oranının yüksek olmasıdır yılı verilerine göre mahalle nüfusunun yaklaşık %54 ü 30 yaşın altındadır. Mahalle muhtarı bu durumu, bölgede yaşayan ve Poşalar olarak adlandırdıkları grubun, son dönemde nüfusu artırma eğiliminde olmalarına ve bu konuda birbirlerini teşvik etmelerine bağlamaktadır. Oysa, Kıray (2007:23) yapmış olduğu gecekondu çalışmalarında, gecekondu sakinlerinin yaş ortalamalarının 40 ı bulduğunu, bekar insanların sayısının çok az olduğunu, kadın erkek nüfusunun hemen hemen birbirine eşit olduğunu ve çocuk sayısının yüksek olduğunu söylemektedir. Bu veriler çalışma yapılan alanla ilgili bulgularla çelişmektedir. Mahallede genç ve dinamik nüfus oranı yüksektir. Bu durum mahallenin nüfus yapısının klasik gecekonduların nüfus yapısından farklılıklar arz ettiğini ortaya koymaktadır Mahallede Hanehalkı Yapısı Hacı Bayram Mahallesini oluşturan altı mahallenin TÜİK 2000 yılı verilerine göre, hanehalkı durum değerlendirmesi yapıldığında, mahallede toplam hanenin bulunduğu görülmektedir (bkz. Tablo 7). 65

80 Tablo 7: Hacıbayram Mahallesi Hanehalkı Büyüklüğü 2000 Yılı Verileri Hanehalkı büyüklüğü Toplam Hane Halkı Sayısı Toplam Hanehalkı İçindeki Oranı (%) Ortalama Hane Halkı Büyüklüğü Toplam Yerleşik Nüfus Toplam Yerleşik Nüfusa Oranı (%) ,3 GENEL TOPLAM , Kaynak: TUİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Mahallede bulunan hanelerde yaşayan toplam kişinin, %6 lık bir diliminin hanede tek başına yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahalle muhtarı, bu oranın yüksek olmasını mahalleye çalışmak amacıyla gelen kişilerin genellikle ailelerini getirmediğinden yalnız yaşadıklarını ve bu kişilerin tek bir hane olarak değerlendirilmiş olabilme ihtimaline bağlamaktadır. Yine toplam nüfusun %19 unun dört kişiden oluşan ve %19 unun da beş kişilik hanelerde yaşadığı görülmektedir. Dört ve beş kişilik hanehalkları en yaygın olan hanehalkları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum mahallede bulunan hanehalkının %38 lik çoğunlukla dört veya beş kişiden oluştuğunu göstermektedir. Hanehalkı büyüklüğü üç ve altı olan hanehalklarının oranı ise %12 dir. Yedi kişilik hanehalkının oranı %9, iki kişiden oluşan bir hanede yaşayanların oranı %8, on kişiden oluşan hanelerde yaşayanların oranı %6 dır. Hanehalkı büyüklüğü dokuz olan hanelerde yaşayanların oranı %5, 66

81 hanehalkı sayısı sekiz olan hanelerde yaşayanların oranı %3 olarak görülmektedir. Bu veriler hanehalkı sayısı altı ve üzerinde olan ailelerde yaşayanların, toplam nüfusa oranının %35 ini oluşturduğunu göstermektedir. Verilere göre mahallede ortalama hanehalkı büyüklüğü %3,6 dır. Ancak son dönemde yapılan kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde mahallede bulunan yaklaşık yüz evin yıkıldığı ve yerine yenilerinin yapılmadığı düşünüldüğünde, hane sayısının daha düşük olabileceği değerlendirilmektedir. Buna paralel olarak mahalleden başka semtlere göçlerin olduğu da mahalle nüfusunun azalmış olmasından anlaşılmaktadır. Verilere, hanehalkı sayısının toplam hane içindeki oranlarına baktığımızda ise bir kişiden oluşan hanelerin oranının %21,6 ile en yüksek seviyede olduğu görülmektedir. İki kişinin yaşadığı hanelerin oranı %15,2 ve üç kişinin yaşamış olduğu hanelerin oranı ise %14,5 dir. Bu durum mahallede bulunan hanelerin %51,3 ünde üç kişi veya daha az hanehalkının yaşadığını göstermektedir. Dört, beş ve altı kişinin yaşadığı hanelerin toplam hanelere oranının %38,5 olduğu görülmektedir. Yedi ve daha yukarı sayıda nüfusun barındığı hanelerin toplam oranı ise %10 dur. Nüfus sayısı az olan hane oranlarının yüksek olması, yine geçiş bölgelerine has bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Tablo 8: Karşılaştırmalı Hanehalkı Büyüklüğü 2000 Yılı Verileri Nüfus Hanehalkı Sayısı Ortalama Hanehalkı Büyüklüğü Türkiye ,5 Türkiye Kentsel ,3 Türkiye Kırsal Ankara ,4 Hacıbayram Mahallesi ,6 Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri ( ve bilgi edinme başvurusu ile alınmıştır) 67

82 Mahallenin hanehalkı büyüklüğü, Türkiye ve Ankara il geneli ile karşılaştırması yapıldığında (bkz. Tablo 8): 2000 yılı verilerine göre, Türkiye genelinde hanehalkı büyüklüğünün %4,5 olduğu görülmektedir. Türkiye kentsel bölgelerde ortalama hanehalkı büyüklüğü %4,3 iken, kırsal bölgelerde %5 dir. Ankara il genelinde ise %4,4 olarak görülmektedir. Yukarıda belirtilmiş olduğu gibi, Hacıbayram mahallesinde ortalama hanehalkı büyüklüğü ise %3,6 dır. Bu durum mahallenin ortalama hanehalkı büyüklüğünün Türkiye ve Ankara genelinin altında olduğunu göstermektedir. Mahallede hanehalkı büyüklüğünün ülke geneli, kırsal ve kentsel kesim oranlarından az olması, bölgenin kendine özgü bir nüfus yapısının olduğunu ortaya koymaktadır. Görüldüğü üzere mahallede hanehalkı değerlendirmesinde heterojen bir yapı vardır. Bu durum Türkiye de bulunan gecekonduların nüfus yapısına uymamaktadır. Bilindiği üzere, yapılan gecekondu çalışmalarında, nüfusun genellikle homojen bir yapıya sahip olduğu ve hanelerin çok çocuklu kalabalık ailelerden oluştuğu görülmektedir (bkz. Kıray, 2007). Düzensiz ve homojen olmayan nüfus yapısı, yine slamlaşmış bölgelere ait bir özellik olarak bilindiğinden, mahallenin nüfus yapısı slam özelliklerine daha yakın durmaktadır. Ayrıca dikkat çeken bir diğer nokta, TÜİK 2000 yılı verilerine göre, mahallede nüfus sayısı kişi olarak görünürken, aynı yıla ait hanehalkı sayısının kişi olduğudur. Bu durum, kişinin mahallede yaşadığı halde evsiz olma ihtimalini doğurmaktadır. Mahalle muhtarı ve sakinlerinin, bölgenin evsiz ve kimsesiz insanların yaşadığı bir yer haline geldiğini belirten ifadeleri bu verilerle uyuşmaktadır. 68

83 3.6. Mahalle Sakinlerinin Eğitim Durumu Mahalle sakinlerinin eğitim durumlarının tespit edilebilmesi için TÜİK verilerinden faydalanılmıştır. Ayrıca, mahalle sakinlerinin eğitime bakış açılarının anlaşılması ve eğitimle ilgili genel durum tespiti için, mahallede bulunan Yahya Galip İlköğretim Okulu müdürü ve rehber öğretmeni ile mülakatlar yapılmıştır. Yine okul müdürü ile birlikte mahalle sakinlerinden dört aile ziyaret edilerek, eğitime bakış açıları anlaşılmaya çalışılmıştır. Mahallede okuma yazma bilenlerin eğitim durumları ile ilgili veriler 2000 yılına ait olduğundan, bu tarihte mahalle altı ayrı mahalleden oluştuğundan bu mahallelere ait veriler birleştirilmiş ve birlikte değerlendirilmiştir. Tablo 9: Hacıbayram Mahallesi Okuma-Yazma Bilenlerin Eğitim Durumları 2000 Yılı Verileri YAŞ GRUBU ERKEK KADIN TOPLAM % Okuma yazma bilmeyen Bir okul bitirmeyen İlköğretim (ilkokul+ilköğretim) Ortaokul Lise ve lise dengi meslek okulu Yüksek öğretim GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Tablo 9 da gösterilen 2000 yılı verilerine göre, mahalle sakinlerinin %13 ünün okuma yazma bilmediği ve okuma yazma bilmeyenlerin de % 64 ünün kadın olduğu anlaşılmaktadır. Okuma yazma bilmeyen kişi oranının oldukça yüksek olması ve özellikle bunlar arasında kadınların okuma yazma durumunun erkeklere göre daha düşük olması, mahalle sakinlerinin eğitim seviyelerinin oldukça düşük 69

84 olduğu konusunda fikir vermektedir. Kadınların okuma yazma oranlarının düşük olmasının, çocukların eğitimini olumsuz etkileyen faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir. Çünkü ilkokula başlayan çocuğun en büyük yardımcısı annedir. Bunların yanı sıra, okuma yazma bilenlerin, bitirmiş oldukları okullara bakıldığında, mahalle sakinlerinin %14 ünün yalnızca okuryazar oldukları anlaşılmaktadır. İlkokul veya ilköğretim okulu bitirenlerin oranı %52 iken, ortaokulu bitirenlerin oranı ise sadece %8 de kalmaktadır. Nüfusun %10 u lise ve dengi meslek okulu mezunu ve sadece %3 lük bir kesiminin yüksek okul mezunu olduğu görülmektedir. Okuma çağında olan ve bir okul bitiren mahalle nüfusunun %74 ünün en fazla ilköğretim seviyesinde eğitim aldıkları anlaşılmaktadır ki, bu durum yine mahalle sakinlerinin eğitim seviyelerinin düşüklüğünü göstermektedir. Tablo 10: Hacıbayram Mahallesi Sakinlerinin Okuma Yazma Durumu2008 Yılı Verileri Okuma yazma durumu Okuma yazma bilmeyen Erkek Kadın Toplam Toplam Nüfusa Oranı Okuma yazma bilen Durumu bilinmeyen GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2008 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) % 6 ve daha yukarı yaştaki nüfusun eğitim durumlarına ilişkin TÜİK ten elde edilen 2008 yılı verilerine göre (bkz. Tablo 10), mahalle sakinlerinin okuma yazma durumuna bakıldığında ise, kişinin okuma yazma bilirken, 222 kişinin okuma yazma bilmediği ve 594 kişinin ise okuma yazma durumunun bilinmediği anlaşılmaktadır. Bu durum mahalle sakinlerinin %8 lik bir kesiminin hiç okuma 70

85 yazma bilmezken, %23 lük bir kesimin ise eğitim durumunun bilinmediğini ortaya koymaktadır. Okuma yazma bilenlerin oranı ise %69 dur yılı verileriyle mukayese edildiğinde, okuma yazma bilmeyenlerin oranında %4 lük bir azalmanın olduğu görülmektedir. Bu durum olumlu bir gelişme olarak gözükse de eğitim seviyesinin yeterli düzeyde geliştiği fikrini oluşturmamaktadır. Ayrıca mahallede eğitim durumu bilinmeyen nüfus oranının çok yüksek olması mahalle sakinlerinin eğitim durumunun tespitinde henüz yeterli bir aşama kaydedilemediğini göstermektedir. Tablo 11: Mahallede Bitirilen Okul, Eğitim Düzeyi ve Cinsiyete Göre Nüfus (+6yaş ) Eğitim Düzeyi Erkek Toplam Erkek Nüfusuna Oranı (%) Kadın Toplam Kadın Nüfusuna Oranı (%) Okuma yazma bilmeyen Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen Toplam Toplam. Nüfusa Oranı (%) İlkokul mezunu İlköğretim mezunu Ortaokul veya dengi okul mezunu Lise veya dengi okul mezunu Yüksekokul ve üzeri Bilinmeyen TOPLAM Kaynak: TÜİK 2008 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Yukarıda verilen bilgiler ışığında, 2008 yılı TÜİK verilerine göre (bkz. Tablo 11), bitirilen okul, eğitim düzeyi ve cinsiyete göre nüfus oranlarına bakıldığında ise, yine toplam nüfusun %8 inin okuma yazma bilmediği, %27 sinin okuma yazma 71

86 bildiği fakat bir okul bitirmediği görülmektedir. İlkokul mezunu olanların oranı %25, ilköğretim okulu mezunu olanların oranı %7, ortaokul veya dengi okul mezunu olanların oranı %4, lise ve dengi okul mezunu olanların oranı ise %5 olarak görülmektedir. Yüksek okul ve üzeri olanların oranı ise %1 dir yılı verileriyle karşılaştırıldığında bir okul bitirmeyen fakat okuma yazma bilenlerin oranı yaklaşık yüzde yüz artarken, ilkokul, ilköğretim okulu, ortaokul ve dengi okul mezunlarının toplam oranı 2000 yılında %60 iken, 2008 yılında %36 ya düşmüştür. Bu durum aslında eğitim konusunda önemli bir gerileme olduğunu ortaya koymaktadır. Yine aynı oranlarda azalma, lise ve dengi okul mezunlarında da dikkati çekmektedir. Yüksek okul ve üzeri okul mezunlarındaki oran ise %3 den, %1 e gerilemiştir. Bu sonuçlar, yani giderek eğitim düzeyinin düşmesi, olasılıkla görece iyi eğitim görenlerin mahalleyi terk ederek yerlerine düşük düzeyde eğitim görenlerin gelmesiyle açıklanabilir. Tablolarda dikkat çeken bir diğer nokta ise kadınların okuma yazma oranının ve bitirmiş oldukları okulların, erkek nüfusa göre belirgin bir şekilde daha az olmasıdır. Mahallede yaşayan kadınların %18 i hiç okuma yazma bilmezken, %30 unun ise okuma yazma bildiği halde hiçbir okula devam etmediği anlaşılmaktadır. Lise ve daha yukarı eğitim alanların oranı ise sadece %4 olarak görülmektedir. İstatistiki veriler ışığında yapılan görüşmelerde mahalle muhtarı, mahalle sakinlerinin genel itibariyle eğitim seviyelerinin düşük olduğunu, çoğunun okuma yazma dahi bilmediğini, bölgede oturan ailelerin çocuk sayısının üç ile yedi arasında değiştiğini, çocukların eskiden en fazla ilkokulu zorla bitirdiğini, mecburi eğitime geçildiğinde ise pek çok ailenin çocuğunu okula göndermediğini ifade etmektedir. 72

87 Mahalle muhtarının bu kanısını TÜİK verilerinin de kısmen desteklediği görülmektedir. Mahallede bulunan Yahya Galip Kargı İlköğretim Okulu müdürü ile yapılan görüşmede mahalle sakinlerinin, eğitimin önemini bilmediği, çocukların okuduklarında herhangi bir kazanım elde edemeyecekleri fikrinin hakim olduğu ifade edilmiştir. Okul müdürünün vermiş olduğu bilgiye göre okulun öğrenci sayısı 483 kişidir. Ancak bunlardan 100 civarında öğrenci okula düzenli olarak devam etmemektedir. Okul müdürü, mahalle sakinlerinin eğitimle olan ilişkilerini şöyle betimlemektedir: Aileler çocukları okula gitmeye teşvik etmiyorlar. Çünkü çok bilinçsizler ve eğitimsizler. Bu bölgede, aile içi şiddet çok fazla. Çocuklara dilencilik yaptırıyorlar. Şiddet yüzünden çocuklar çoğu zaman evlerine gitmiyorlar. Evleri sefalet içinde, hiçbir gelirleri yok. Ancak buna rağmen çocuklarının okuduğunda, ne iş bulma açısından, ne de başka bir açıdan kendilerine bir fayda sağlamayacağını düşünmektedirler. Devamsız öğrencilere hiçbir yaptırım uygulanamamaktadır. Ancak teşvik yoluyla bu çocukların okula devam etmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Sokakta çalışan, sokakta yaşayan çocukları okula kazandırmak için Yetiştirici Sınıf Öğretim Programı (YSÖP) oluşturuldu. İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından her sabah servis veriliyor okula gelmeleri için. Beş çocuk okula başlayacaktı, ancak bunlardan ikisi hiç gelmedi, diğer üçü ise 10 gün okula devam etti ve bıraktı. Diğer iki öğrenci ise uzun zaman okula gelmedikleri için uyum sorunu yaşadılar. Bu çocukların üçünün ailesi göçebe. Ailelerde çok büyük sorunlar var. Bu sebeple aileler çocuklarının eğitimiyle tamamen ilgisiz. 73

88 Ayrıca, mahallede yaşayan çocukların, küçük yaşta parayla tanışmaları sebebiyle okumak istemedikleri ve okula gelirlerse de uyum sorunları yaşadıkları belirtilmektedir. Çocukların, küçük yaşta sokaktaki hayatı tanıdığı ve kendi başlarına hareket etmeye alıştıklarından, okulda öğretmeni ve müdürü otorite olarak kabul etmedikleri de yine okul idarecileri tarafından belirtilmektedir. Çocuklar tarafından, okulda geçirilen zaman para kaybı olarak değerlendirilmektedir. İlk başlarda aileye destek olmak amacıyla çalışan çocuklar, zamanla paranın değerini ve gücünü anlayarak, kendine harcama yapmak için çalışmaya başlıyor. Okul müdürü bu durumu şöyle açıklamaktadır: Mahallede bulunan Hacıbayram Camisi burada ekmek kapısı olarak görülmektedir. Çocuklar özellikle cuma günleri, cami önünde karton satıyorlar, dileniyorlar. Ramazan aylarında öğrenci potansiyelimiz iyice düşer. Çünkü Ramazan ayında yardım faaliyetleri artar ve öğrenciler bunlardan daha fazla istifade etmeye çalışırlar, yoğun bir koşturmaca içine girerler. Yetişkin gibi yaşamaya alışmış olmaları da bu sorunu tetiklemektedir. Kız çocukları ortaokul çağına geldiklerinde okula devamlarında azalma olmaktadır. Aileler, kız yetişkin oldu diye okula göndermiyorlar. Kızlarının başına bir şey gelmesinden korkuyorlar. Bunların yanı sıra, Çankırı dan gelerek bölgeye yerleşenlerden bir grubun tarikata üye olduğunu, bu grubun refah düzeyinin yükseldiğini ve çocuklarını organize bir şekilde okula göndermediklerini, evlerine görüşmek üzere gidildiğinde ise, çocuklarını okula göndermek istediklerini, ancak çocukların gitmek istemediğini söyledikleri, bazılarının ise evin kapısını bile açmadığı, okulun rehber öğretmeni 74

89 tarafından belirtilmekte ve bu evlere gitmenin artık tehlikeli olmaya başladığı, yolda durdurularak ne için gelindiğinin sorgulandığı ifade edilmektedir. Okul müdürü tarafından, Orta Öğretim Kurumlar Sınavında (OKS) okulun genellikle sonuncu olduğu belirtilmektedir. Okuldaki öğrencilerin başarı seviyelerinin çok düşük olduğunu, ancak öğrencilerin içerisinde çok zeki çocukların da bulunduğunu ifade eden okul müdürü, çok başarılı öğrenciler tespit edildiğinde, 8. sınıftan itibaren meslek liselerine yönlendirmeye çalıştıklarını belirtmektedir. Ayrıca, okula devam etmeyen öğrencileri tekrar okula kazandırmak için yapılan çalışmaları ise şöyle özetlemektedir: Çocuklarını okula göndermeyenlerin ileri sürdükleri en önemli sebep maddi sıkıntılarının olmasıdır. Bu sebeple aileleri ziyaret ederek Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından verilen ve Şartlı Nakit Transferi (ŞNT) olarak adlandırılan yardım yoluyla, çocuklarını okula göndermeleri kaydıyla öğrenci başına 25 TL veriyoruz. Bunun yanı sıra kırtasiye malzemesi, kitap, giyecek yardımları yapıyoruz. Bu yardımın yapılabilmesi için ailenin sosyal güvencesi olmaması gerekiyor. Öğretmenler tarafından aileler tek tek ziyaret edilerek eğitimin önemi anlatılmaya çalışılıyor. Çocuklarınız okumazsa ehliyet alamaz diyoruz, en büyük kozumuz bu. Ama ailelerin kafalarında çocuk için bir iş varsa veya benim yaptığım işi devam ettirir diyorsa bizi dinlemiyorlar. Bazıları da haklısınız diyorlar, bir müddet çocuklarını okula gönderiyorlar ama sonra yine bitiyor. Bunların yanı sıra, çocukları okula teşvik etmek için Altındağ Belediyesinin her yıl eğitimin başladığı dönemde 50 TL lik eğitim öğretim çeki, kırtasiye malzemesi dolu çanta ve kıyafet yardımında bulunduğu, bu yardımları almak için 75

90 sene başında öğrenci sayısının arttığı, ancak yardımlar dağıtıldıktan kısa bir müddet sonra tekrar devamsızlıkların başladığı da belirtilmektedir. Ayrıca, SYDV nın her yıl okul mevcudunun %10 luk bir kesimine 75 TL lik yardım çeki verdiğini ve bu yardımı dağıtırken de çok sıkıntı çektiklerini belirten okul müdürü, mahallede herkesin bu yardımı da almak istediğini, yardımı alamayanların sinirlenip çocuklarını okula göndermediklerini, dağıtılan yardımların zaman içerisinde hak olarak görülmeye başlandığını söylemektedir. Bu durum da aslında çocukların okula kazandırılması açısından sadece maddi yardım yapmanın etkili bir yöntem olmadığını ortaya koymaktadır. Mahalle sakinlerine eğitimle ilgili görüşleri sorulduğunda, okuma yazma bilmemelerinin en büyük sıkıntısını devlet dairelerine bir işleri düştüğünde çektiklerini söylemektedirler. Ayrıca, eğitimin onlara çok bir şey kazandıramayacağını, onlar için para kazanıp hayatlarını sürdürebilmenin daha önemli olduğunu ifade etmektedirler. Genel olarak bakıldığında, mahallede yaşam standartları bakımından, eğitimi destekleyici unsurların bulunmadığı görülmektedir. Gözlemlediğimiz kadarıyla, evde çocukların çalışması için yeterli ayrı mekan bulunmamaktadır. Aile içi şiddetin var olduğunun iddia edilmesi, çocukları eğitime motive edecek unsurların ortadan kalkmasına sebep olabilmektedir. Çocukların ders çalışmaları için uygun bir mekanın (yalnız, sessiz ve iyi aydınlatılmış) bulunmaması ve ailelerde çocuğun eğitim giderlerine ayrılacak yeterli gelirin olmaması gibi olumsuz etkenlerin, eğitim seviyesinin düşmesinde etkili olduğu söylenebilir. Kentlerin yaşama koşullarının zorluğu, kentlerin etrafını saran gecekondu bölgelerine ve kent merkezinde olduğu halde çöküntü bölgesine dönüşmüş alanlara 76

91 da yansımaktadır. Geleneksel aile, çevreye direnemez olduğunda artık ailede gevşeme ve serbestleşme olmakta, bunu hisseden çocuğun da ilk tercihi sokak olmaktadır. Ailenin içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle çocuğun okula gönderilmesi ikinci planda kalmakta ve çocuk da ekonomik yönden aileye katkı sağlamak amacıyla, öğrenim döneminde olmasına rağmen para kazanmak çabası içine girmektedir. Çocuğun erken yaşta çalışmak zorunda kalması, eğitim sürecinden uzak kalmasına yol açabilmektedir. Araştırma sonucu elde edilen tüm veriler, mahalle sakinlerinin eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğunu ve bu durumun sürekliliğini ortaya koymaktadır yılı ve 2008 yılı eğitim istatistikleri karşılaştırıldığında eğitim seviyesinin düzelmesi yönünde önemli bir gelişmenin olmadığı görülmektedir. Eğitim seviyesinin düşüklüğü yine çöküntü bölgelerine özgü bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, mahallenin eğitim seviyesinin düşüklüğü açısından da çöküntü bölgesi haline geldiğini göstermektedir Mahallenin Sosyo-Ekonomik Yapısı Ve Sakinlerinin İşgücü Piyasasına Katılımları Mahalle sakinlerinin işgücü piyasasına katılımları, mahallede yürütülen ekonomik faaliyetler, yapılan işler, istihdam türleri ve mahallede bulunan özel işyeri sayısı ile ilgili bilgiler değerlendirilerek ve katılımcılarla yapılan görüşmelerden mahallenin genel olarak sosyo-ekonomik yapısı ve sakinlerinin işgücü piyasasına katılımları anlaşılmaya çalışılmıştır. Elde edilen istatistiki bilgiler TÜİK den alınmıştır. TÜİK kaynaklarında 2007 ve 2008 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde mahalle bazında kişilerin istihdam durumu, yapmış oldukları işler ve yürüttükleri 77

92 ekonomik faaliyetlerle ilgili veriler bulunmadığından, 2000 yılı verileri kullanılmıştır. Mahalleyi oluşturan altı eski mahalleyle ilgili veriler elde edilerek, tek bir mahalle olarak değerlendirilmiştir. Yine mahalle sakinlerinin işgücü piyasasına bakış açıları ile ilgili mahallede bulunan ilköğretim okulu müdürü, rehber öğretmeni ve muhtarın bilgilerinin yanı sıra, diğer katılımcılarla yapılan söyleşilerden elde edilen nitel verilerden de yararlanılmıştır. Tablo 12: İşgücüne Göre Mahalle Nüfusu 2000 Yılı Verileri Erkek Kadın Toplam % İstihdam İşsiz İşgücünde olmayan Bilinmeyen Toplam Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Tablo 12 de görüldüğü üzere mahalle sakinlerinin %42 si, formel olarak bir işte istihdam edilirken, %19 u işsizdir yılı Türkiye geneli işsizlik oranı %6,5 dir (TÜİK, 2009). Bu durum bölgede işsizlik oranlarının ülke geneline göre yaklaşık üç kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Yine mahalle sakinlerinin %39 unun işgücünde olmayan (çalışma çağına gelmemiş veya yaşlı) kesimde yer aldığı görülmektedir. Verilere göre, işsiz ve işgücünde olmayan kişilerin toplam nüfusa oranı ise %58 dir. İşgücünde olduğu halde istihdam edilen kadınların, istihdam edilen toplam nüfusa oranı ise %5,8 dir. Oranın son derece düşük olması, kadınların iş hayatına formel olarak katılamadıklarını göstermektedir. Oysa yapılan görüşmelerde, işsiz olarak görülen kadınların genellikle, çok küçük bir yatırım gerektiren, uzmanlaşmanın olmadığı, toplam üretime net katkının son derece düşük olduğu, genellikle tek kişi tarafından yürütülen, herhangi bir iş örgütlenmesine dahil olmayan ve hiçbir yasal güvencesi bulunmayan işleri kapsayan, marjinal sektör veya 78

93 enformel sektör (işportacılık, ayakkabı boyacılığı vb.) olarak adlandırılan sektörde çalışarak aile bütçesine katkı sağladıkları anlaşılmaktadır. Ancak kendi bakış açılarıyla yaptıkları çalışmaları bir iş olarak görmemektedirler. Mahalle sakinleri için iş demek, sosyal güvencesi olan, işten çıkarılma korkusu olmayan, kamu sektöründe çalışmak olarak algılanmaktadır. Bunların yanı sıra, işgücünde olmayan kadınların, toplam nüfusa oranı %23 dür. Yaşlı veya küçük yaşta oldukları için işgücünde olmadıkları kabul edilen mahalle sakinleri, çocuklar da dahil olmak üzere birtakım işler yaparak (cami önlerinde kağıt satmak, mendil satmak vb.) gelir elde etmektedirler. Tablo 13: Ekonomik Faaliyete Göre Mahalle Nüfusu 2000 Yılı Verileri NÜFUS % İyi Tanımlanmamış Faaliyetler 5 0 Ziraaat, Avcılık, Ormancılık Ve Balıkçılık 18 1 Madencilik Ve Taş Ocakçılığı 2 0 İmalat Sanayii Elektrik, Gaz Ve Su 3 0 İnşaat Toptan Ve Perakende Ticaret, Lokanta Ve Oteller Ulaştırma, Haberleşme Ve Depolama 63 3 Mali Kurumlar, Sigorta, Taşınmaz Mallara Ait İşler Ve Kurumları, Yardımcı İş Hizmetleri 63 3 Toplum Hizmetleri, Sosyal Ve Kişisel Hizmetler GENEL TOPLAM Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Mahallede gerçekleştirilen ekonomik faaliyetler sınıflamasına bakıldığında ise (bkz. Tablo 13) %45 lik bir oranla inşaat sektörü belirginleşmektedir. Bu durum, yapılan görüşmelerde de katılımcılar tarafından ifade edilen, mahallede inşaat 79

94 işçilerinin yoğun bir şekilde bulunduğu, işçi kahvehanelerinin mahalle içerisinde varlığı ve çalışanların çoğunun inşaat sektöründe istihdam edilen göçmenler olduğu fikrini desteklemektedir. Mahallede inşaat işlerini yapan her meslek grubunun (kalıpçılar, sıvacılar, boyacılar, demirciler vb.) toplandığı ayrı bir kahvehane bulunmaktadır. İşçi arayanlar buralara gelerek işçi temin edebilmektedir. Mahalle sakinlerinin inşaat sektöründe yoğun olarak istihdam edildikleri TÜİK verileriyle de doğrulanmaktadır. Toptan ve perakende ticaret, lokanta ve otellerde çalışanlar ise %26 lık oranla ikinci sırada yer almaktadır. Mahallede, kırsal bölgelerden çalışmaya gelen işçilerin çok olması, kimsesizlerin, evsizlerin ve yoksulların bu bölgeyi mesken tutması, otellere olan talebi yükseltmekte ve mahallede otel sayısının, eğlence mekanlarının ve ticaret yapılan işyerlerinin çok olması da bu alanlarda istihdam edilen kişi sayısını yükseltmektedir. Yine bölgede eğlence mekanlarının çok olması sebebiyle, mahallede sanatçılar kahvehanesi olarak bilinen bir mekan bulunmakta, bu sektörde çalışan kişiler burada toplanmakta ve bu yolla işgücü ile işverenin buluşması kolaylaşmaktadır. Yapılan işler, genellikle mahalleye yerleşen hemşehri grupları tarafından paylaşılmış gibi görünmektedir. Yapılan görüşmelerde, Şanlıurfa ve Mardin taraflarından gelenlerin inşaat işleriyle uğraştıkları, Orduluların gazinoculuk ve eğlence sektörünü ellerinde tuttukları, Kastamonuluların ise otel işletmeciliği konusunda kendilerini geliştirdikleri belirtilmektedir. Toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmetlerde çalışanların oranı %12 iken, imalat sanayinde çalışanların oranı %7 de kalmaktadır. Veriler göstermektedir ki, mahalle sakinleri daha çok mahallede yürütülen ekonomik faaliyete göre istihdam 80

95 edilmektedir. Bu veriler, katılımcıların belirtmiş olduğu, mahalle sakinlerinin çocuklarının eğitim alarak iş imkanı elde edemeyeceklerini düşünerek, kendi mesleklerini çocuklarına öğrettiği ve mahallede bu yönde bir istihdamın geliştiği görüşünü desteklemektedir. Verilerde dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise, yapılan işlerin genellikle yüksek bir eğitim seviyesi gerektirmeyen meslekler olduğudur. Bunun yanı sıra hizmet sektöründe çalışanların oranı da oldukça yüksektir. Prestijli meslek olarak kabul edilebilecek yüksek eğitime dayalı, profesyonel (doktorluk, avukatlık vb.) mesleklere rastlanılmamaktadır. Bu durum da yine mahallede yaşayan insanların toplumun en alt kesiminde yaşayan, yeterli eğitimi olmayan, gelir seviyesi düşük kişilerden oluştuğunu göstermektedir. Verilere göre yapılan işlerin getirebileceği gelirin düşük olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan işe göre mahalle sakinlerinin genel durumunu değerlendirdiğimizde (bkz. Tablo 14) ise tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar %57 lik bir oranla ilk sırada gelmektedir. Doğal olarak, bölge tarımsal faaliyetler için uygun bir yer olmadığından bu veriler yüksek çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, bölgeye gelen nüfus memuru, yapılan işi tanımlayamadığı için genel olarak tarım dışı yazmış olma ihtimalinin de bulunduğu belirtilmelidir. Hizmet işlerinde çalışanların oranı %19 olarak görülürken, ticaret ve satış personeli oranı %9, idari personel ve benzeri çalışanların oranı ise %7 dir. Yine, uzmanlık ve yüksek eğitim gerektirmeyen işlerde nüfus oranları yüksek çıkmakta, iyi derecede eğitim gerektiren, ilmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlara bağlı diğer mesleklerin oranı %4 de kalmaktadır. Müteşebbisler, direktörler ve üst kademe yöneticileri ise sadece %1 lik dilimi oluşturmaktadır. 81

96 Tablo 14: Yapılan İşe Göre Mahalle Nüfusu 2000 Yılı Verileri İlmi Ve Teknik Elemanlar, Serbest Meslek Sahipleri Ve Bunlarla İlgili Diğer Meslekler Nüfus % Müteşebbisler, Direktörler Ve Üst Kademe Yöneticileri 25 1 İdari Personel Ve Benzeri Çalışanlar Ticaret Ve Satış Personeli Hizmet İşlerinde Çalışanlar Tarım Hayvancılık, Ormancılık, Balıkçılık Ve Avcılık İşlerinde Çalışanlar Tarım Dışı Üretim Faaliyetlerinde Çalışanlar Ve Ulaştırma Makineleri Kullananlar Bilinmeyen 4 0 TOPLAM Kaynak: TÜİK 2000 yılı verileri (veriler bilgi edinme başvurusu ile elde edilmiştir) Tüm bu veriler ışığında, mahallede yapılan görüşmeler değerlendirilerek, mahalle sakinlerinin yaptıkları işlerin detaylı olarak neler olduğu ve mahalle sakinlerinin işgücü piyasasıyla ilişkileri analiz edilmeye çalışıldığında ise mahalle sakinlerinin önemli bir bölümünün düzenli gelir getiren bir işe sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Mahalle muhtarı, mahallede emekli olduktan sonra oturan en fazla 50 ailenin olduğunu, geri kalanların ise hemen hemen hepsinin enformel sektörde çalıştıklarını söylemektedir. Mahalle sakinlerinin, güvenceli işler olarak düşündükleri formel sektörde çalışma ümitlerinin bulunmadığını ifade eden katılımcılar, devlet işi olarak tabir ettikleri, sosyal güvencesi olan, işten çıkarılma durumu olmayan işlerin, yeterli eğitim ve bilgi birikimine sahip olmadıklarından, kendilerine verilmeyeceği düşüncesini taşımaktadırlar. Bu durum, çocuklarına da hayatlarını devam ettirebilmeleri için, kendi mesleklerini öğretmelerini sağlamakta ve bu sayede çocuklar da çok küçük yaşlarda iş piyasasına girmektedirler. Mahalleye değişik 82

97 yerlerden göç ederek yerleşen hemşehri gruplarının, kendilerine özgü birtakım işler (seyyar satıcılık, garsonluk, gazino işletmeciliği vb.) edinerek hayatlarını devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Verilerde de istihdamın genellikle, mahallede yoğunlaşan işlerle ilgili olması, çok farklı ve prestijli bir mesleğin bulunmaması bu fikri desteklemektedir ki, bu durum mahalle sakinlerinin dikey mobilite gösteremedikleri anlamına da gelebilir. Mahalleye Çankırı bölgesinden gelerek yerleşenlerin çoğunun kendilerine ait minibüslerle, civar köylere giderek seyyar satıcılık yaptıkları, beyaz eşya, çarşafnevresim takımı, halı-kilim, mutfak eşyaları vb. sattıkları, bunların yanı sıra para kazanabileceklerini düşündükleri herhangi bir iş bulduklarında da hemen o işe yöneldikleri yine mahalle sakinleri tarafından ifade edilmektedir. Mahallede kasaplık yapan bir esnaf, Çankırı kökenlilerin yaptıkları geçici işler için şöyle demektedir: Bu grup para kazanmayı çok sever ve çalışkandır. Örneğin bu sene sarımsak ucuz diye duymuşlar, biri gidip sarımsak getirip satıyor, bunu gören diğerleri de hemen aynı işi yapıyorlar. İçlerinden biri bir iş yaptı mı hemen hepsi o işe yöneliyorlar. Ta ki o işten para kazanamayacaklarını anladıklarında hemen o işi bırakıp başka işlere yöneliyorlar. Yine bu grubun kadınları mendil satmaya giderler ve içlerinde dilencilik yaparak hayatlarını sürdürenler çoktur. Yine Konya dan göç ederek bölgeye yerleşenlerin de etnik köken (Poşalar) olarak Çankırılılarla aynı olmaları sebebiyle birbirlerinden etkilenerek aynı tür işleri yaptıkları belirtilmektedir. Bölgeye yerleşen her hemşeri grubunun kendine özgü bir işinin mevcut olduğunu belirten katılımcılar, Ordu dan gelenlerin hemen hemen tamamına 83

98 yakınının gazinoculuk işiyle uğraştığını belirterek, gazinolarda komi olarak işe başlayan Orduluların, zaman içerisinde çalıştıkları yerin patronu olduklarını ve bu işte de çok başarı elde ettiklerini belirtmektedirler. Gazinoculuğun yanı sıra kulüpçülük, kahvehanecilik ve lokantacılık işleriyle de uğraştıkları, yapılan gözlemlerden anlaşılmaktadır. Görüşme yapılan mahalle esnafları, Orduluları anlatırken, bu grubun para kazanmak için mücadele ettiğini, kimsenin hakkını yemediklerini ancak kimseye de haklarını yedirmediklerini belirtmekte ve bu grubun gayrimeşru hayata çok meyilli olduklarını söylemektedirler. Kastamonuluların ise genellikle otelcilik ve yazıhanecilik (otobüs bileti satma) işleriyle uğraştıkları anlaşılmaktadır. Bölgede, otellerin yoğun olarak kümelenmiş olması, bölgede eğlence mekanlarının sayısının çok olmasına ve mevsimlik olarak gelen inşaat işçilerinin kalmak için bu otelleri tercih etmelerine bağlanmaktadır. Geceliği beş liradan başlayan bu otellerin yanı sıra, talebin çok olması sebebiyle gecekondularda tek oda kiralamak suretiyle birkaç kişinin bir arada kalarak daha az para harcama eğilimine gidildiği de görülmektedir. Bu kişiler, inşaat işlerinin değişik bölümlerini yapan meslek sahibi kişilerdir. İçlerinde inşaat kalıpçıları, elektrikçiler, betoncular, sıvacılar, boyacılar gibi değişik meslek sahipleri bulunmaktadır. Bu durum, bölgenin işçilerin iş bulmak için toplandıkları bir yer haline geldiğini açıkça göstermektedir. Bu işçiler her gün sabah kahvehanelerde oturarak iş beklemektedirler. Hatta kahvehaneler de kendi içinde meslek gruplarının buluşma noktası olarak ayrılmış durumdadır. Mahallede bulunan Anafartalar Polis Merkezi kayıtlarına göre, bölgede 86 adet kahvehane bulunduğu yukarıda belirtilmiştir. Bu kahvehaneler, işçi gruplarının 84

99 toplandıkları yerler olmasının yanı sıra, hemşehri gruplarının toplandığı yerler olarak da belirginleşmektedir. Her hemşehri grubunun kendi hemşehrilerinin kahvehanesine gittiği gözlemlenmekte ve katılımcılar tarafından ifade edilmektedir. Bölgeye çalışmak için gelen inşaat işçilerinin de son dönemde iş bulma konusunda sıkıntı yaşadıklarını mahalle esnaflarından biri şu sözlerle ifade etmektedir: İnşaat sektörü durmuş durumda, çünkü sadece TOKİ çalışıyor. Onlar da Mardin ve Urfa dan gelen insanları çalıştırıyorlar. Başka kimseye iş vermiyorlar. Buradaki insanlar aç kalıyor. Bu ifadelerden, büyük bir şehir içerisinde, son derece yoğun olan inşaat işlerinde bile taşradan gelen işçilerin çalıştırılmasından bir yakınma olduğu sezinlenmektedir. Bunun yanı sıra, kendileriyle görüşme yapılan mahalle sakinleri, mahallede yaşayan yoksullardan bir kısmının, yardım olarak aldıkları malzemeleri satarak gelir elde ettiklerini, örneğin almış oldukları bir ton kömürün piyasa fiyatı 400 TL ise 150 TL ye satarak, kazandıkları parayı da hemen kumara yatırdıklarını iddia etmektedirler. Mahallede yaşayan insanlar arasında yoğun olarak görülen bir olay da dilenciliktir. Mahallede görüşme yapılan bir evde, iki çocuk ve anne babadan oluşan dört kişilik bir ailenin yaşadığı ve ailede çalışan hiç kimsenin olmadığı, geçimlerini kendilerine yapılan yardımlarla ve evin kadınının dilencilik yaparak kazandığı parayla sağladıkları gözlemlenmiştir. Görüşülen hane reisi bu konuda şunları söylemektedir: 85

100 Ben çalışmıyorum, sağ olsun muhtar ve okul müdürü gelen yardımlardan bize veriyor. Bir de yengen her gün dilenciliğe çıkar ve getirdiği parayla ben günlük sigara ve içki ihtiyacımı karşılarım. Çocukların okul masraflarını da okul karşılamakta, sıkıntılı bir hayat yaşamaktayız. Eğer yardım yapacaksanız biz muhtacız bize yardım edin. Bu olay, dilenme ve yardım kültürünün insanların üzerinde oluşturduğu olumsuzluğun anlaşılması açısından önemlidir. Sürekli yardım alarak hayatlarını sürdürmeye alışan bu kesim, zaman içerisinde bu durumu bir hak olarak görmeye başlayabilmektedir. Yardımların verilmemesi durumunda, haklarının ellerinden alındığını düşünerek tepki gösterebildikleri de yine görüşülen kişilerce belirtilmektedir. Düzenli bir işe ve düzenli bir sosyal çevreye sahip olmayan, toplumun en yoksul kesiminin oturduğu ve çalıştığı bu bölgede, doğal olarak gelir seviyeleri de çok düşüktür. Gelir seviyesinin düşük olması sebebiyle, insanların hayatlarını idame ettirmede karşılaştıkları güçlükler, onları meşru olmayan yollardan yaşamlarını devam ettirmeye sevk edebilmektedir. Mahalle muhtarı, mahalle sakinlerinin yüzde 90 ının ekonomik durumunun kötüden de kötü olduğunu belirterek: Burada insanların %70 i kaçak elektrik kullanıyor. Hemen hemen hepsi kaymakamlık ve belediyenin yardımlarıyla yaşamaya çalışıyor. İşsizlik oranı %90 civarında ve zaten doğru düzgün işyeri de yok. Gazinolar, kahvehaneler ve oteller var. Diğer esnaf yıkımlardan yıldı gitti. Mahallelide borç gırtlakta. Postacı her gün icra kağıdı taşıyor evlere. Muhtarlık mahalle sakinlerine gelen icra takipleriyle dolu. 86

101 Mahalle muhtarının vermiş olduğu işsizlik oranının doğal olarak TÜİK verileriyle örtüşmediği görülmekle birlikte, formel sektörde çalışmayan insanların tamamının ve işgücünde olmayan kişileri de, işsiz kategorisinde değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Mahalleli için iş sahibi olmak demek, devlet dairelerinde ve sosyal güvencesi olan, işten çıkarılma durumu olmayan işler anlamına gelmektedir. Bunun yanı sıra, çalıştığı halde ailesini geçindirebilecek bir gelire sahip olmayan insanlar da işsiz olarak değerlendirilmektedir. Mahalle sakinlerinin ekonomik açıdan genel durumuna bakıldığında, Ankara Büyükşehir Belediyesi verilerine göre 2009 yılı itibariyle, 406 aileye Büyükşehir Belediyesince maddi yardım yapıldığı görülmektedir. 3 Yine 2008 yılı TÜİK verilerine göre, kişinin yaşadığı mahallede, ortalama hane halkı büyüklüğünün 3,6 olduğu düşünüldüğünde, yaklaşık kişinin yardım alarak yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu veriler mahalle halkının yaklaşık %48 ine karşılık gelmektedir. Yardım alarak yaşayan ailelerin oranının yüksekliği, mahallede yaşayan ve hiçbir geliri olmayan yoksul ailelerin bölgede yoğunlaştığını ortaya koymaktadır. Mahalle halkının bir bölümü geçici bir işe bile sahip değildir. Hiçbir iş yapmayan bu kesimin, sosyal yardım fonlarından ve belediyelerden düzenli olarak gıda, giyecek ve kömür yardımı aldıkları ve bu yardımlarla hayatlarını devam ettirmeye çalıştıkları belirtilmektedir. Mahalle muhtarı, mahalle sakinlerinin içerisinde çalışmayan, kimi zaman yiyecek bir şey dahi bulamayan, çoğu zaman aç yatıp aç kalkan yoksulların olduğunu, bu insanların günübirlik yaşadıklarını ve gelip kendilerinden yardım istediklerini belirtmektedir. 3 Ankara Büyükşehir Belediyesi den bilgi edinme başvurusu çerçevesinde elde edilmiştir

102 Mahalle, mevcut durumuyla aynı zamanda zıtlıkları da bir arada bulundurmaktadır. Bir yanda almış oldukları yardımlarla hayatlarını sürdürmeye çalışan kent yoksulları, diğer yanda eğlence mekanlarına gelerek para harcayan orta ve orta alt sınıf insanlar bulunmaktadır. Ekonomik sıkıntıların yanı sıra, başka pek çok sorunla da karşı karşıya bulunan mahalle sakinleri, bu sorunlarını çözme aşamasında, yeterli bir eğitime ve bilgiye sahip olmadıkları gibi, ciddi anlamda sorunlarını anlatabilecekleri kimseleri de yanlarında bulamadıklarını belirtmektedirler. Mahalle sakinleri arasında işsizlik oranının yüksekliği, çalışanlardan da çoğunun düzenli bir işe sahip olmaması, düşük gelir grubuna mensup insanların bölgede yoğun olarak yaşamaları gibi özellikler de çöküntü bölgelerine ait özellikler olarak belirginleşmektedir Mahallede Dayanışma İlişkileri Bu bölümde, mahalle sakinleri arasında hemşehrilik, komşuluk, etnik köken ve dinsel açıdan dayanışma ilişkileri ele alınmıştır. Dayanışma ilişkilerinin tespit edilebilmesi için sakinlerle mülakatlar yapılmış ve ziyaret edilen yoksul ailelerin bu ilişki ağları içerisine girip giremediği araştırılarak bulgular ortaya konulmaya çalışılmıştır. Enformel ilişki ağları olarak da ifade edebileceğimiz bu ilişkiler en yaygın olarak kentsel mekana göçlerle yerleşen gecekondu bölgelerinde görülmektedir. Erder e (1998: ) göre, bu ilişkiler gecekondu sakinlerinin kentsel yaşama katılmasında önemli bir basamağı oluşturmaktadır. Gecekondulular, toplumsal örgütlenme ve işleyişine bu ilişki ağlarıyla müdahale edebilme özellikleriyle de 88

103 dikkat çekmektedirler. Hem göç edenlerin sorunlarını çözmede hem de devletin yükünü hafifletmede önemli rol oynayan bu ilişkilerin, gündelik yaşamdan iş yaşamına, iş yaşamından siyasal yaşama kadar her alana yaygınlaştığı ve kamusal ortak yaşamın bir parçası haline geldiği görülmektedir. İncelenecek olan her bir dayanışma ilişkisi, ayrı başlıklar altında aşağıda değerlendirilmiştir Hemşehrilik İlişkileri Muhtar ve mahalledeki diğer katılımcı kişilerle yapılan görüşmelerde, mahallede yaşayan göçmen aileler arasında ilişki ağlarından en yaygın olanının, hem bir dayanışma örüntüsü, hem de az çok kimliklendirici olan, aynı yöreden gelen insanların oluşturduğu hemşehrilik dayanışması olduğunu belirtilmektedir. Mahalleye zincirleme göç yoluyla, akraba ve hemşehri tavsiyesiyle gelip yerleşen insanlar burada da birbirlerini yalnız bırakmayıp, kent hayatına uyum sağlama, iş bulma ve ekonomik ilişkiler açısından önemli bir dayanışma içerisinde oldukları görülmektedir. Ayrıca, hemşehrilik ilişkileri kente taşıdıkları yöresel ve kültürel özelliklerini koruma ve yaşatma açısından da ön plana çıkmaktadır. Sakinlerin çoğunun düzenli bir işinin olmaması veya işsiz olması, yoksulluk oranının yüksek olması, bunların yanı sıra bölgede şiddet eğiliminin yüksek olmasının kişiler arasındaki dayanışmayı kuvvetlendirdiği de katılımcılar tarafından ifade edilmektedir. Mahallede, kente tutunabilmenin bir yolu olarak insanlar arasında ciddi bir hemşehrilik dayanışması olduğu görülmektedir. Bölgede bulunan kahvehaneler ve otellerin kullanımı bu dayanışmanın sergilendiği alanlardan bazılarıdır. Her grup kendi hemşehrisine ait kahvehanelere gitmekte, kendi hemşehrilerine ait otellerde 89

104 kalmaktadır. Buralarda birbirlerini daha çok görmekte, herhangi bir iş imkanı olduğunda birbirlerine haber vermektedirler. Mahalle muhtarı, hemşehri gruplarının kendi içlerinde birbirlerine ciddi destek verdiğini, maddi durumu kötü olana yardım ettiklerini ve her il ve ilçenin dayanışma ve yardımlaşma derneklerinin olduğunu söylemektedir. Kurulan hemşehrilik derneklerinin, herhangi bir cenaze olması durumunda o cenazenin memleketine gönderilmesi, gelenlere yemek verilmesi, hatta memleketine gittiğinde oradaki ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar birtakım hizmetleri yerine getirdikleri ifade edilmektedir. Yapılan bu hizmetler karşısında, durumu iyi olanlardan bir miktar para alındığı, iyi olmayanlardan ise hiç para alınmadığı yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır. Bu durum, kişilerin kentle bütünleşmesini, kentlileşmesini ve kent kültürünü özümsemelerini engelleyen faktörler arasında kabul edilebilir. Maddi olarak ve iş açısından hemşerilik dayanışmasının yanı sıra, bölgenin suç işlenmeye müsait olması, şiddet unsurunun çok ön planda olması sebebiyle, her hangi bir suç işlendiğinde, herkes kendi hemşehrilerini koruyup kollamaya çalışmaktadır. Şiddete maruz kalmamanın yolu olarak daha fazla şiddet göstermeye açık olduğu mesajı verilmeye çalışılmaktadır. Bu açıdan da yine hemşehri grupları birliktelik sergilemektedir. Dayanışma içinde hareket edenler kendilerine bir destek bularak dışarıdan gelecek tehditlere karşı korunaklı bir alana girmiş olmaktadırlar. Işık ve Pınarcıoğlu (2002), kente yerleşme sürecinde hemşehrilik ilişkilerinin etkinliğinin, dönüşüm süreçlerinde de belirleyici rol oynayabildiğini ve farklı biçimlere büründüğünü belirtmekte ve bu ilişkilerin, yeni kentlilerin, kırsal ilişkilerinin bir kısmını kentlere taşımasına sebep olduğunu, göçmenlerin kente uyum sürecinde, yalnızlık, dışlanmışlık gibi psikolojik sorunlar ile işsizlik, yoksulluk gibi 90

105 kentsel sorunlar karşısında bir kalkan görevi gördüğünü, bunun sonucunda da kentsel yaşama geçişin daha kolay hale geldiğini ve kırdan kente göçlerin sürmesinde de önemli bir rol oynadığını vurgulamaktadır. Ayata (1989:102) ise hemşehri ve akraba kümelenmesine paralel olan bir başka durumun da arkadaşların büyük çoğunluğunun aynı mahalleden olduğunu belirtmektedir. Bu veriler Kıray (1995) tarafından yapılan gecekondu çalışmalarında elde edilen verilerle de örtüşmektedir. Kıray a (1995) göre, kırsal alandan kente gelenler, nerede çalışacaklarını, çalışıp çalışmayacaklarını bilmeden gelip, kamu tarafından kurulmuş bir iş bulma kurumunun aracılığı olmadan tanıdıkları yardımıyla buldukları işlerde çalışmaya başlamakta ya da işsiz kalmaktadırlar. Kente göç etmeden önce köydeki ağalık patronajı kentte yerini aile içi dayanışma ve hemşehri yardımlaşmasına ve ayrıca bu himaye şekli yerini siyasi patronaj sistemine bırakmaktadır. Siyasi himayeciliğin günümüzde etkisi azalırken, bunun yanına bir de dini grupların mali güçlerinin artmasıyla dinsel himayecilik kente yeni gelenlere yardım sürecini yaşatmaktadır. Gecekondu bölgelerinde dayanışma ilişkilerinin daha yoğun olması Erder e (1996: ) göre, çevresi yüksek korunmuş sitelerde yaşayan üst gelir gruplarının, kendi özel güvenlik sistemlerini kurup, ısınma, aydınlanma su ve park sorunlarını kendi olanaklarıyla çözerken, gecekondu mahallelerindeki, orta halli ve yoksul halkın, sorunlarını hemşehrileri ve akrabalarıyla dayanışma ve yerel politikaya nüfuz etme yöntemiyle çözmeye çalışmalarından kaynaklanmaktadır Etnik Kökene Dayalı İlişkiler Dayanışma ilişkilerine etnik köken açısından baktığımızda, mahallede özellikle Çankırı ve Konya dan gelerek yerleşenlerin çoğunluğunun toplumda 91

106 Çingene olarak damgalanan, ancak mahalle sakinleri tarafından Poşa olarak adlandırılan bir grubun varlığı anlaşılmaktadır. Bu grubun kendi içerisinde etnik kökene dayalı bir dayanışma örneği sergilediği katılımcılar tarafından belirtilmektedir. Birbirlerinin sıkıntılarıyla ilgilenmekte, özellikle düğünlerinde, cenazelerinde hep bir arada olmaktadırlar. Ortak bir tutum içerisinde birbirlerini destekledikleri ifade edilmektedir. Mahallede yaşayan Poşa ların nüfus bilgileri incelendiğinde, aynı aileden olmalarına rağmen kimisinin nüfusunda Kars, kimininkinde ise başka bir il yazdığı görülmektedir. Bu durum sağlıklı bir nüfus kayıtlarının da olmadığını göstermektedir. Okul müdürü bu durumu, Cumhuriyetin ilk yıllarında kimlik alırken bu kişilerin sabit bir yerleri olmadığı için, kendilerine bir yer seçtirilerek, nüfusa kayıtlarının yapıldığı şeklinde açıklamaktadır. Her yönüyle çelişkiler içinde olan bu grup, doğal olarak topluma uyum sağlama konusunda da ciddi sıkıntılar çekmektedir. Kendilerini toplumun dışına itilmiş hissetmektedirler. Bu duygular da onları birbirlerine daha çok yaklaştırmaktadır. Bu sebeple kendi içlerinde birtakım çatışmalar yaşadıkları bilinse de kendilerinin dışında bir problem olduğunda hemen bir dayanışma içine girebilmektedirler. Bu grup dışında etnik köken açısından civarında Afganistan lı ve Sudan lı mültecilerin de mahallede yaşadığı anlaşılmaktadır. Kiraların ucuz olması ve kendilerini daha rahat gizleyebileceklerini düşündükleri için bu bölgeyi tercih ettiklerini söyleyen mülteciler, mahallede yaşanan sorunlara ek olarak, bir de yabancı olmanın zorluklarını yaşadıklarını belirtmektedirler. Mültecilerin mahallede sayılarının az olması, maddi imkansızlıklar vb. sebepler kendi içlerinde daha çok dayanışma içinde olmaya mecbur kıldığı görüşülen katılımcılar tarafından ifade 92

107 edilmektedir. Ancak sayıları çok az olduğundan yaşam tarzları bakımından toplum üzerinde belirgin bir etkiye sahip olmadıkları anlaşılmaktadır Dinsel İlişki Ağları Etnik kökene dayanan dayanışma ilişkilerinin yanı sıra, aynı etnik grup içinden zaman içerisinde dinsel oluşumlara katılanların olduğu da katılımcılar tarafından ifade edilmektedir. Çankırı dan gelerek mahallede yaşayan bir grubun bir tarikata üye oldukları ve bu tarikatın destekleriyle, gelirlerini artırarak, yaşam düzeylerini yükselttiklerini ifade eden bir mahalle esnafı şöyle demektedir: Çankırı dan gelen grup arasında bir ara Talibancı olarak adlandırdığımız bir grup türedi. Bu grup farklı giyinir. Şalvar, mont, üzerine kalın cüppe ve kafalarına sarık bağlayarak gezmeye başladılar. Kıyafetleri yeşil ve siyah renkteydi. Bu grup burada kesilen eti yemezler. Kendileri hayvan alır, keser, bana getirir, kıyma makinesini temizletir ve kendi etlerini öyle çektirirler. Mutlaka paralarını öderler. Bu grubun polis tarafından bir dönem yakalandığı ve savcılığa çıkarıldığı ancak serbest kaldıkları da katılımcılar tarafından belirtilmektedir. Yine bu grupla ilgili olarak çocuklarının eğitimine yönelik tavır ve davranışları ile ilgili bilgiler, eğitim konusu içerisinde verilmiştir. Bu özelliklere sahip olan grubun, her işini tamamen kendi içinde halletme eğiliminde olduğu, içlerinde dinsel dayanışmanın çok kuvvetli olduğu, bu dayanışma sonucu ekonomik açıdan da ilerledikleri anlaşılmaktadır. Dini inanç açısından mahalle halkı incelendiğinde Çingeneler dışındaki grupların Sünni olarak bilindiği, Çingene grubun ise genel olarak Alevi olarak 93

108 bilindiği görülmektedir. Ancak bu grubun tam olarak Alevi olup olmadığı da bilinmemektedir. İlköğretim okulu rehber öğretmeni, çingenelerin genel olarak göçebe bir hayat sürdürdüklerinden, gittikleri yerlerde kabul görebilmek için genellikle gittikleri yerin dinini ve mezhebini benimseyerek, kimlik kazanmayı ve kabul görmeyi bekledikleri yaklaşımını ortaya koymaktadır. Bu noktadan hareketle bu grubun gelmiş olduğu yerdeki dini inanç durumuna bakıldığında Alevi inancına sahip vatandaşlarımızın çok olması da bu tezi desteklemektedir. Konuyla ilgili ilköğretim okulu rehber öğretmeni şunları söylemektedir: Bu grubun tam olarak Alevi olup olmadığı belli değildir. Dört-beş yıl öncesine kadar evlerinde Hz. Ali nin resimleri vardı. Arabalarının üzerine Yetiş ya Şah-ı Merdan, gibi yazılar yazarlardı. Evlerinde de yine Hz. Ali nin resimleri ve Aleviliğe özgü simgeler çok fazlaydı. Ancak son dönemde bu simgeler yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Mahallede yaşayanların isimleri genellikle Aleviliği temsil eden isimlerden oluşmaktadır. İsimlere baktığımızda genellikle, Şahı Merdan, Merdan Ali, Şah Kul, Haydar, Hasan, Hüseyin, Binali, Ali Haydar gibi isimlerin çokluğu dikkat çekmektedir. İlköğretim okulu rehber öğretmeni ayrıca, son beş yıllık süreçte bu kimliğin çok fazla ifade edilmediğini, işaretlerin ortadan kalktığını ve bu grubun bir bölümünün radikalleştiğini, bu radikal gruplara girmeyenlerin de Aleviliğini ifade etmemeye başladığını belirtmektedir. Yapılan ev görüşmelerinde de bu fikirleri destekler mahiyette duvarlara asılmış Hz. Ali resimlerine rastlanılmıştır. Dinsel açıdan gerçekleşen bu değişim yine yukarıda belirtilen, bu grubun yaşadığı ortamdaki dini inançlara çok meyilli olduğu veya öyle görünmeye çalışıldığı fikrini 94

109 desteklemektedir. Tabii ki böyle bir değişime ihtiyaç hissetmelerine sebep olan hususlar ayrı bir araştırma konusu olabilir. Poşalar olarak ifade ettiğimiz bu grubun dışındaki hemşehrilik gruplarının dinsel eğilimine baktığımızda kendilerini Müslüman ve Sünni olarak ifade etmelerine rağmen, din kavramının, üzerlerinde çok etkili olmadığı görülmektedir. Bu sebeple aralarında dinsel bir dayanışmanın varlığı gözlemlenmemiştir Komşuluk İlişkileri Mahallede yaşayan insanların genellikle yoksul insanlardan oluştuğu daha önceki bölümlerde belirtilmiştir. Bu durum yaşayan aileleri bir noktada birbirlerine muhtaç kılmakta ve en zor anlarında birbirlerine destek olmaya zorlamaktadır. Çünkü bugün birinin ihtiyacı olduğunda başka bir gün bir başkasının aynı şeye ihtiyacı olabilmekte ve birbirlerinden destek isteyebilmektedirler. Bu bakımdan sakinler arasında komşuluk açısından bir dayanışma belirgin olarak gözlemlenmektedir. Öyle ki insanlar hiçbir geliri olmadan hayatlarına devam etmeye çalışırken, kimi zaman aç kaldıklarında yardımlarına yine komşularının yetiştiği katılımcılar tarafından ifade edilmektedir. Görüşme yapılan bir ailede, ailenin yedi kişiden oluştuğu, babalarının birkaç yıl önce öldüğü ve ailenin düzenli olarak hiçbir gelirinin olmadığı görülmüştür. Bu aile yaşamını tamamen yardımlarla ve komşularının desteği ile sürdürdüğünü söylemekte ve yemeklerinin dahi komşuları tarafından verildiğini belirtmektedir. Bunun yanı sıra mahallede yapılan gözlemlerde, kadınların evlerin önünde oturarak sohbet ettikleri, çay içtikleri görülmüştür. Bu durum da sakinler arasında komşuluk ilişkilerinin iyi olduğu izlenimi vermektedir. Yine katılımcılar komşularının her türlü 95

110 dert ve sıkıntılarını birbirleriyle paylaştığını, yapabilecekleri bir şey olursa yapma gayreti içerisine girdiklerini de belirtmektedirler Değerlendirme Belirtilen tüm toplumsal ilişki ağlarının, aynı zamanda grupların kendilerine özgü kültürlerini devam ettirmelerinin yanı sıra, kişilere bir kimlik ve aidiyet duygusu kazandırması açısından da önemli bir role sahip olduğu görülmektedir. Grupların kendi içlerinde birleştirici unsur olarak beliren dayanışma ilişkileri, aynı zamanda toplumdaki diğer gruplara karşı da bir ayrıştırıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz kavramı aynı zamanda birilerini ötekileştirme anlamı da taşıyabilmektedir. Bu sebeple birleştirici bu unsurlar, gruplar arası herhangi bir problem çıkması durumunda çatışmayı da beraberinde getirebilme ihtimalini doğurmaktadır. Mahallede görülen dayanışma ilişkileri, Avrupa ülkelerindeki slamlarda yaşayan insanlar arasındaki ilişkilerden farklılıklar göstermektedir. Avrupa da slamlaşmış bölgelerde yaşayan kişiler arasında dayanışma ilişkilerinin çok yoğun olmadığı bu bölgelerde, genellikle yoksul, işsiz, kimsesiz ve yaşlı insanların oturduğu bilinmektedir. Ülkemizde çöküntü bölgesi haline gelmiş yerlerde ise yaşayan kişilerin slamlarda yaşayanlarla bir takım ortak özellikleri olsa da, dayanışma ilişkileri açısından ülkemize özgü bir durumun olduğu görülmektedir. Bölgenin bütün özellikleri ile çöküntü alanı halini aldığı görülmekle birlikte, yaşayan insanların arasındaki dayanışma ilişkileri, kırsal alandan kente gelen bu insanların kente uyum sağlayabilmeleri, refah düzeylerini yükseltebilmeleri açısından, Türkiye ye özgü gecekondu bölgelerinde olduğu gibi bir geçiş sürecinin yaşanmasında önemli yararlar sağladığı düşünülmektedir. Mahallede ekonomik ve 96

111 sosyal açıdan durumunu düzelten ailelerin, sosyal organizasyonun daha kuvvetli olduğu başka semtlere taşınarak hayatlarına devam etmelerinde de yine dayanışma ilişkilerinin önemli katkısı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bahsedilen dayanışma ilişkilerinin varlığını mahallenin geneli için söylemek imkansızdır. Çünkü mahallede yaşayan sakinlerin genel profili homojen bir yapı göstermemektedir. Mahallede yaşayan düzenli ailelerin yanı sıra, evsizler, işsizler, başka kentlerden gelerek bölgede konaklayan işçiler, eğlenmek amacıyla bölgeye gelen kişiler bölgenin heterojen bir yapıya dönüşmesini sağlamakta ve bu gruplar ilişki ağlarının dışında kalmaktadır. Etnik, dinsel ve hemşerilik ilişkileri, mahalle sakinlerinin sınırlı bir bölümünü kapsamaktadır. Mahallenin genel nüfusunun kişi olduğu dikkate alındığında bu grupların sayısal olarak çok daha az oranlarda olacağı anlaşılmaktadır. Bu ilişki ağları mahallede hakim unsurlar değildir. İlişki ağlarının dışında kalarak hayatlarını devam ettirmeye çalışan insanların varlığı da yapılan gözlemlerden ve katılımcıların ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bölgeye çok fazla sayıda insan girip çıkmaktadır. Bu ilişki ağlarına giremeyen kesimin daha çok suça meyilli olduğu yine katılımcıların ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bu durum mahallede sosyal düzensizliğe sebep olabilmektedir. Mahalledeki heterojen yapı çöküntü bölgelerine özgü bir durum olarak belirginleşmektedir. İlişki ağlarının mahallede suç işlenmesini engelleyip engellemediği ve bu konudaki etkisine bakıldığında ise, mahalle sakinlerin toplumda genel olarak var olan suç olgusundan daha esnek bir bakış açısına sahip oldukları anlaşılmaktadır. Sakinler ne kendilerinin ne de kendileriyle ilişki içerisinde bulunan insanların bir suça karışmasını istemediklerini ve karışmamaları için de kendi içlerinde, kendiliğinden 97

112 oluşan bir kontrol mekanizmasının oluştuğunu vurgulamaktadırlar. Buna rağmen, bölgede şiddet eğiliminin yüksek olması sebebiyle, gerektiğinde kendilerini korumak, haklarını yedirmemek amacıyla, bir saldırıya maruz kaldıklarında cevap vermekten çekinmeyeceklerini de belirmektedirler. Mahallede güçlü görünmek, kendileri dışında kalan grupların baskısına veya saldırısına daha az maruz kalacakları anlamı taşımaktadır. Mahallede veya başka bir yerde bir hemşehrileri suç işlediğinde, hoşlanmasalar bile destek olmak zorunda kaldıklarını ve gerektiğinde avukat tuttuklarını da belirten katılımcılar, buna rağmen kendi ailelerinden birinin veya hemşehrilerinin suça karışmaması için büyüklerin sık sık telkinlerde bulunduğu, nasıl davranmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunulduğu da belirtilmektedir. Suç işlenmesinin önlenmesinde önemli bir unsur olarak görülen ilişki ağları bu bölgede kısmen bu görevi ifa edebilmektedir. Tam anlamıyla suçun önlenmesinde etkili bir mekanizma görevi gördüğünü söylemek bölge için çok geçerli olmamaktadır. Sonuç olarak, mahalle sakinleri içerisinde grup içi bir dayanışmanın varlığı belirginleşmekte ve daha çok, hemşehrilik ve etnik kökene dayalı bir dayanışma ön plana çıkmaktadır. Dayanışmanın sınırlarına bakıldığında ise kişilerin her zaman kendi menfaatlerini ön planda tuttukları ve aslında dayanışma ilişkilerinin bir noktada menfaat ilişkilerine dönüştüğü katılımcılar tarafından vurgulanmaktadır. Bu konuda Işık ve Pınarcıoğlu (2002:96), Türkiye nin en başından beri kentleşmesini ağ türü ilişkiler içerisinde yaşadığını belirtmektedir. Bu ilişki ağları sayesinde kente gelen göçmenler, yabancısı oldukları kentte kendilerine korunaklı sayılabilecek ortamlar yaratabilmişler ve bu ilişki ağları göçmenleri, kentin anonimleştirici etkileri karşısında kaybolmaktan kurtarmış, kentte tutunabilmenin 98

113 temel koşulu olan iş ve konut piyasasında birtakım fırsatlar yarattığı gibi, göçmenlere yükselebilme ve refahlarını yükseltebilme umudu sağladığı da vurgulanmaktadır. Belirtilen hususlar mahalle sakinleri arasındaki ilişki ağlarında da görülebilmektedir Mahallede Suç Olgusu Mahallede suç olgusunun incelenmesi aşamasında, mahallede bulunan Polis Merkezi suç istatistiklerinden yararlanılarak işlenen suç türleri ve suç oranları tespit edilmiştir. Elde edilen verilerle, Ankara il genelinde işlenen suç oranları da ortaya konularak, suç oranları nüfusa oranlanmış ve bölgede suç yoğunluğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca mahalle sakinlerinden bazıları ile de görüşülerek, mahallede suçla ilgili görüşleri ve algıları da öğrenilmeye çalışılmıştır. Meydana gelen suçlar, mala karşı işlenen ve şahsa karşı işlenen suçlar olarak iki ayrı kategoride değerlendirilmiştir. Tablo 15 ve Tablo 16 da mahallede meydana gelen tüm suç olaylarının çeşitleri ve suç sayıları verilmiştir. Suç istatistikleri Anafartalar Polis Merkezi sorumluluk alanını kapsamakla birlikte, yapılan inceleme de sorumluluk alanının yaklaşık %90 ını Hacıbayram Mahallesinin oluşturduğu görülmüştür. Bu bakımdan veriler mahallenin suç potansiyelini %100 oranında yansıtmamakla birlikte yaklaşık %90 lık bir orana denk geldiği değerlendirilmektedir Mahallede Mala Karşı İşlenen Suçlar Suç istatistikleri incelendiğinde, işlenilen suçların büyük bir bölümünün mala karşı işlenen suçlardan oluştuğu görülmektedir. Mala karşı işlenilen suçlar 18 değişik suç türü ile ele alınmıştır. Ancak bunların içerisinde trafik kazası gibi taksirle işlenmiş suçlar incelenen konu dışında kaldığı için yorumlanmamış, sadece sayısal ve oransal olarak tabloda belirtilmiştir. 99

114 2007 yılında mala karşı işlenen suç sayısı iken, şahsa karşı işlenen suç sayısı 792 dir (bkz. Tablo 15). Bu durum mahallede işlenen suçların %71 inin mala karşı işlendiğini göstermektedir yılı verilerinde ise mala karşı işlenen suç sayısı iken, şahsa karşı işlenen suç sayısı 773 tür. Bu veriler, 2008 yılında mala karşı işlenen suç sayısında kısmen azalma olduğunu göstermektedir. Mala karşı işlenen suçların içerisinde ise en belirgin olanın hırsızlık suçu olduğu görülmektedir (bkz. Tablo 15, Grafik 1) yılı verilerine göre, evden hırsızlığın oranı %2, işyerinden hırsızlık %14, otodan hırsızlık %24, oto hırsızlığı %3, otel odasından hırsızlık %1, diğer hırsızlıkların oranı %5 ve yankesicilik suçunun oranı ise %10 dur. Bu durum, bölgede mala karşı işlenen suçların %59 unu hırsızlık suçunun oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Hırsızlık olayları içerisinde ise işyerinden ve otodan hırsızlık suçu belirginleşmektedir. Bu durum, genellikle daha güvenli hissedilen, herhangi bir dirençle karşılaşılmayacağı düşünülen ve yakalanma riski en az olan alanların hırsızlık için tercih edildiği fikrini vermektedir. Mala karşı işlenen suçlarda dikkati çeken bir başka husus kapkaç suçunun %1 lik oranla çok altlarda kalmasıdır. Bu durum, kapkaçta yakalanma riskinin daha fazla olmasına bağlanabilir. Oysa yankesicilik yoluyla yapılan hırsızlıkta yakalanma riski daha az olduğu için bu yöntemle hırsızlığın tercih edildiği anlaşılmaktadır. Yine dolandırıcılık suçunun oranı %5 ve yağma suçunun oranının ise %6 olduğu görülmektedir. İşlenilen suçların büyük bir bölümünün mala karşı olması, dolaylı da olsa bölgedeki yoksulluk, işsizlik ve buna bağlı olarak düzenli bir gelire sahip olunmamasıyla ilişkilendirilebilir. Tüm bu veriler, hırsızlık başta olmak üzere, mala karşı işlenen diğer suçların, mahallede para kazanmanın bir aracı haline geldiğini göstermektedir. 100

115 Tablo 15: Anafartalar Polis Merkezi Sorumluluk Alanında Yılları Mala Karşı İşlenen Suçların Çeşitleri ve Oranları Mala Karşı İşlenen Suçlar Suçun Türü F.B. F.M. F.F. TOPLAM % F.B. F.M. F.F. TOPLAM % Evden hırsızlık İşyerinden hırsızlık Resmi kurumdan hırsızlık Otodan hırsızlık Oto hırsızlığı Yankesicilik Kapkaççılık Otel odasından hırsızlık Diğer hırsızlıklar Zorla çek senet imzalattırmak Trafik kazası neticesi ölüm Trafik kazası neticesi yaralanma Yağma Kasten yangın Kazaen yangın Dolandırıcılık Mala zarar verme Mala karşı tasnif dışı TOPLAM Kaynak: Anafartalar Polis Merkezi Verileri Not: F.B. : Faili Belli, F.M.: Faili Meçhul, F.F. :Faili Firar 101

116 2008 yılı verilerinde ise suç sayısında nispeten azalma olmasına rağmen suç sayılarının toplam suça oranları, 2007 yılı verileriyle örtüşmektedir. Bu durum mala karşı işlenen suçların, döngüsel olarak tekrarlandığını ortaya koymaktadır. Ancak yıllarına ait suçları sayı bazında değerlendirdiğimizde, 2008 yılında otodan yapılan hırsızlık oranlarında %50 ye yakın bir düşmenin olduğu görülse de diğer hırsızlıkların oranının yaklaşık %80 oranında arttığı anlaşılmaktadır. Yankesicilik ve kapkaççılık suçları ise yaklaşık %70 oranında azalmıştır. Tüm bu veriler de göstermektedir ki, mahallede işlenen suç sayıları oldukça yüksektir. Polis yetkilileri, 2008 yılında olay sayısında nispeten azalma olmasını, son dönemde bölgeye özel önem vermelerine ve özel çalışma ekipleri kurarak suçla mücadele etmeye çalışmalarına bağlamakta, ancak bölgede suç olgusunun tamamen azaltılmasının, sadece polisiye tedbirlerle olamayacağını da ifade etmektedirler. Öncelikle suça zemin hazırlayan olguların, ilgili disiplinlerce yapılacak ortak bir çalışma ile elde edilecek verilerin değerlendirilmesi sonucu, gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinin önemi vurgulanmaktadır. 102

117 Grafik 1: Hacıbayram Mahallesi 2008 Yılı Mala karşı İşlenen Suç Oranları Mala Zarar Verme Kazaen yangın 0% Kasten yangın 0% 4% Dolandırıcılık 5% Yağma 6% Trafik kazası neticesi Yaralanma 15% Zorla çek senet imzalattırmak 0% Trafik kazası neticesi ölüm 1% Diğer Hırsızlıklar 5% Mala karşi tasnif dışı 6% Evden hırsızlık 2% Otel odasından hırsızılık 1% İşyerinden hırsızlık Kapkaçcılık 1% 14% Resmi kurumdan kırsızlık 0% Otodan hırsızlık 24% Oto hırsızlığı 3% Yankesicilik 10% Evden hırsızlık İşyerinden hırsızlık Resmi kurumdan hırsızlık Otodan hırsızlık Oto hırsızlığı Yankesicilik Kapkaçcılık Otel odasından hırsızılık Diğer hırsızlıklar Zorla çek senet imzalattırmak Trafik kazası neticesi ölüm Trafik kazası neticesi yaralanma Yağma Kasten yangın Kazaen yangın Dolandırıcılık Mala zarar verme Mala karşı tasnif dışı Kaynak: Anafartalar Polis Merkezi verileri 103

118 3.9.2 Mahallede Şahsa Karşı İşlenen Suçlar Mahallede şahsa karşı işlenen suçlara genel olarak bakıldığında, şiddet unsurunun varlığı belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Şahsa karşı işlenen suçlar da yine 18 değişik suç türü olarak kategorilendirilmiş ve değerlendirme bu kapsamda yapılmıştır. Ayrıca suç sayıları ve oranları 2007 ve 2008 yılları verileriyle mukayese edilerek durum analizi yapılmaya çalışılmıştır yılında şahsa karşı işlenen suçlara bakıldığında (bkz. Tablo 16, Grafik 2) ilk sırada %23 lük oranla darp/hakaret suçunun geldiği görülmektedir. Bu suçun oranı, 2008 yılında %29 a yükselmiştir. Kesici aletle yaralama suçunun oranı %17 iken, bu oran 2008 de %11 e düşmüştür. Şahsa karşı işlenen suçlardan bazılarının artarken bazılarının azalması ve toplam suç sayılarının birbirine çok yakın olması, aslında mahallede şiddet olaylarında herhangi bir artma veya azalma olmadan sadece şekil değiştirdiği fikrini geliştirmektedir. Verilere göre bir diğer dikkat çeken nokta ise kumar suç oranının belirgin olarak diğer suçlardan yüksek olmasıdır. Kumar suçunun oranı 2007 yılında %14 iken, 2008 yılında bu oran %10 a gerilemiştir. Bu oranların yüksekliği mahalle sakinleriyle yapılan görüşmelerde ifade ettikleri, yoğun bir şekilde bölgede kumar oynandığı iddiasını desteklemektedir. Bunların yanı sıra, ruhsatsız ateşli silah bulundurma ve kullanma suçunun oranı 2007 yılında %12 iken, 2008 yılında %13 e çıkmıştır. Bu durum şiddete meyilli oldukları anlaşılan mahalle sakinlerinin, kendilerini koruma veya saldırı amaçlı gayrimeşru yollarla silah elde ederek, taşıdıklarını göstermektedir. Hatta bu silahları gerektiğinde kullandıkları da ateşli silahlarla yaralanma suçunun oranının %4 e çıkmasından görülmektedir. Bu oran 2008 yılında az da olsa bir azalmayla %3 e gerilemiştir. Bunun yanı sıra adam öldürme suçu oransal olarak yüksek olmasa da sayı bazında 2007 yılında dört tane 104

119 adam öldürme olayının gerçekleştiği ve bu sayının 2008 yılında altıya çıktığı görülmektedir. Yine şiddet içeren suçlardan olan tehdit suçunun da mahallede var olduğu ve bu suçun oranının 2007 yılında %3 iken, 2008 yılında %4 e yükseldiği görülmektedir. Fuhuş suçunun oranı ise 2007 yılında oran %4 iken, 2008 yılında %8 e çıktığı ve suç sayısının ikiye katlandığı anlaşılmaktadır. Katılımcılarla yapılan görüşmelerde de fuhuş olaylarının yoğun olarak bölgede bulunduğu ifade edilmiştir. Cinsel saldırı/ taciz olaylarında ise 2008 yılında oran %2 dir. Tablo 16: Yılları Şahsa Karşı İşlenen Suç Çeşitleri ve Oranları Şahsa Karşı İşlenen Suçlar Suçun Türü F.B. F.M F.F TOPLAM % F.B F.M. F.F. TOPLAM % Darp/hakaret Kesici aletle yaralama Ateşli silahla yaralama Fuhuş Kız/kadın/erkek kaçırma Tehdit Aile içi şiddet Cinsel taciz/saldırı/ tecavüz Kumar s.k.m Şüpheli ölüm Buluntu ceset İş kazası neticesi ölüm Adam öldürme Görevli memura mukavemet İntihar İntihara teşebbüs Şahsa karşı tasnif dışı suç TOPLAM GENEL F.B. F.M F.F TOPLAM F.B. F.M F.F TOPLAM TOPLAM Kaynak: Anafartalar Polis Merkezi Verileri 105

120 Bölgede aile içi şiddetin de var olduğu anlaşılmaktadır. Bu suçtan işlem yapılan olay sayısı 2007 yılında sekiz iken, 2008 yılında 20 ye çıkmıştır. Bu artış, aile içi şiddet eğiliminin arttığı fikrini oluşturmaktadır. Yapılan görüşmelerde, ilköğretim okulu rehber öğretmeni de aile içi şiddetin yoğunluğundan bahsederek sebepleri hakkında şunları söylemektedir: Aile içi şiddet çok fazla, Ordulularda erkekler gazinoculuk yaptığı için orada çalışan kadınlarla yaşamaya başlıyorlar. Evlerine para getirmiyorlar. Kendileri o kadınların sırtından geçinmeye çalışıyorlar. Bu yüzden aile içinde kavgalar çıkıyor. Erkek, boşanmak istemiyor, diğer ilişkisinden de vazgeçmiyor. Bu yüzden de şiddet başlıyor. Alkol kullanan erkekler daha çok şiddet uyguluyor. İşsizlik sıkıntısı da erkekleri şiddete yönlendiriyor. Bu durumlar çocukları olumsuz etkilemektedir. Bunların yanı sıra dikkat çeken bir diğer nokta ise görevli memura mukavemet suçunda artma olmasıdır. Bu suç genellikle, kolluk kuvvetlerine karşı işlenilen bir suç olmaktadır. Bu suçun oranı 2007 yılında %3 iken, 2008 yılında %6 ya yükselmiştir. Polislere direnme ve karşı gelme olarak da bilinen bu suç oranının yüksek olması ve yükselme eğiliminde olması, bölgede yaşayan insanların devlet adına hareket eden otoriteye karşı da bir direnç göstermeye başladıkları fikrini oluşturmaktadır. Bu durum da yine slam bölgelerine ait bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu suçların dışında, tasnif dışı olarak ele alınan şahsa karşı işlenen suçların oranında ise 2008 yılında 2007 yılına oranla nispeten bir azalma olduğu görülmektedir. Bu gruba giren suçların oranı 2007 yılında %15 iken, 2008 yılında %7 ye gerilemiştir. Diğer suçlar da çok belirgin bir oran bulunmadığından değerlendirilmeye tabi tutulmamıştır. 106

121 Tüm bu veriler mahallede şiddet kültürünün ne denli yoğun olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Suçların bu kadar dar bir alanda bu denli yoğun işlenmesi de yine çöküntü bölgelerine has özelliklerden biridir. Grafik 2: Hacı Bayram Mahallesi 2008 Yılı Şahsa Karşı İşlenen Suç Oranları Görevli memura mukavemet 6% İş kazası neticesi ölüm 0% Buluntu ceset 0% Şüpheli ölüm 1% Adam öldürme 1% 6136 S.K.M. 13% Kumar 10% Cinsel taciz/saldırı/tecavüz 2% Aile içi şiddet 3% Tehdit 4% Kız/kadın/erkek kaçırma 2% İntihara teşebbüs 0% Fuhuş 8% İntihar 1% Şahsa karşı tasnif dışı Suç 7% Darp/hakaret 29% Kesici aletle yaralama 11% Ateşli silahla yaralama 3% Darp/hakaret Kesici aletle yaralama Ateşli silahla yaralama Fuhuş Kız/kadın/erkek kaçırma Tehdit Aile içi şiddet Cinsel taciz/ saldırı/tecavüz Kumar 6136 S.K.M. Şüpheli ölüm Buluntu ceset İş kazası neticesi ölüm Adam öldürme Görevli memura mukavemet İntihar İntihara teşebbüs Şahsa karşı tasnif dışı suç Kaynak: Anafartalar Polis Merkezi verileri 107

122 Mahalle Sakinlerinin Suç Olgusuna Bakışı Bu veriler ışığında katılımcılarla yapılan görüşmelerle de mahalle sakinlerinin suç olgusuna bakış açıları anlaşılmaya çalışılmıştır. Kimi mahalle sakinleri, bölgede işlenen suç oranlarını daha farklı değerlendirerek, polis verilerinin bölgedeki suç potansiyelini tam olarak yansıtamayacağını, zira polis istatistiklerinin sadece kendilerine intikal eden olay sayısını kapsadığını, oysa polise intikal etmeyen, kendi aralarında çözülen veya taraflar birbirlerinden korktukları için polise bildirilmeyen pek çok olayın olduğunu söylemektedirler. Hatta polise bildirilen olay sayısı kadar da bildirilmeyen olayın olduğu ifade edilmektedir. Bu durum resmi verilere göre zaten yüksek olan suç oranlarının görünenden daha fazla olabileceği ihtimalini doğurmaktadır. Mahalle sakinleri, suç oranlarının yüksek olmasını, bölgede kentsel yapılanmanın olmamasından dolayı, düzensiz yapıların saklanmayı kolaylaştırmasına bağlamaktadırlar. Ayrıca, bölgenin içkiye, kumara, fuhşa vb. suçlara uygun bir mekan olarak toplum tarafından bilinmesi, bir yandan bu işlere meyilli olmayan insanları mahalleden uzaklaştırırken, diğer yandan suça meyilli, mekansız insanlar için de bir çekim merkezi haline gelebilmektedir. Mahalle muhtarı bu konuda şunları söylemektedir: Burada yaşayan ve suç işlemeye meyilli bir kişi, gece burada, gündüz Ankara nın her yerinde. Gündüz irtibat kurduğu ve kendi gibi yaşayan insanları da bu bölgeye çekmekte ve bir kişi, bir anda dört-beş kişi olabilmektedir. Bu da günden güne buranın suç potansiyelini artırmaktadır. Mahallenin nüfusu, geceleri yaklaşık bin kişi artmaktadır. Gelen bu insanların 108

123 çoğunluğu, meşru olmayan yollardan para kazanabilmenin çabası içerisindedirler. Mahalle muhtarı aynı zamanda bölgenin suçla anılmasını hoş karşılamadığını, aslında bölgede yaşayan insanların oldukça sakin ve kendi halinde insanlar olduğunu belirterek, suç konusuna çok teferruatlı girmeye özen gösterdiği gözlenmiştir. İlköğretim okulu müdürü mahallede oturan hemen hemen her erkeğin -buna erkek çocuklar da dahil edilebilir- kendini korumak veya gerektiğinde saldırıda kullanmak üzere yanında en azından bir bıçak bulundurduğunu söylemektedir. Bu durum belki abartılmış olmakla birlikte, suç istatistikleriyle birleştirildiğinde, kesici aletle ve silahla yaralama olaylarının şahsa karşı işlenen suçların %21 ini oluşturması da bu fikri desteklemektedir. Bunun gibi sebeplerle, kent merkezine yakın olmasının avantajları kullanılamadığı için zaman içerisinde, bu avantajların dezavantaja dönüştüğü ve değişimin olumsuza doğru olduğu görülmektedir. Mahalle esnaflarından biri, mahallenin suç potansiyeli ile ilgili şunları söylemektedir: Burada uyuşturucu ticareti, hırsızlık, yankesicilik, gasp suçları had safhadadır. Gazinoda adamın içeceğine ilaç katarlar ve 100 lira hesap çıkarırlar. Vermezse döve döve alırlar. Kumarhanelerde de durum aynıdır. İnsanlar suç işlemekten korkmazlar. Burada lan kelimesine adam öldürülebilir. Sebebi eğitimsizlik. Kim çok suç işlerse o popüler olur. Sevilen bir kabadayının yanına gidebilmek için adam öldürenler vardır. Abi beni yanına kabul etsin diye. Gençlerde özenti çok fazladır. Burada suç işlemek için dışarıdan gelenler de çok fazladır. Dışarıdan gelenler der ki, ben İsmetpaşa ya gidersem parayı bulurum. Büyük paralar döner burada. Suç 109

124 işleyenlerin içinde saf olanlar, aklı çok yetmeyenler ya cezaevine girer veya yok olur gider. Kurnazları ayakta kalır. Yakalanma korkusu da yoktur içlerinde. Yakalandığında gider yatar çıkar. Mahallenin yapısı ve çocuklar üzerindeki etkisine bakıldığında, yine aynı okulun rehber öğretmeni tarafından, yaşanılan bölgenin çok korunaklı bir bölge olmadığı için çocukların küçük yaşta suçla tanıştığı, yaşlarına geldiklerinde esrar içmeye ve alkole başladıkları, 7-8. sınıflara geldiklerinde de yavaş yavaş suça meyletmeye başladıklarını ifade etmektedir. Okul müdürü ise yine bu yaşlarda çocukların arasında husumetlerin oluştuğunu, öğrenciler üzerinde yapmış olduğu gözlemlere dayanarak ifade etmekte ve mahallenin sosyal yapısı ve yaşantısı sebebiyle kendine özgü bir mahalle kültürünün oluştuğunu, öğrenicilerin, biz İsmetpaşalıyız diye öğretmenlere karşı gelme eğilimine girdiklerini belirterek şöyle devam etmektedir: Bu mahallede, şiddetin övünülen ve özellikle erkek çocuklardan beklenen bir olgu olduğu, ailelerin çocuklara yaklaşımından anlaşılmaktadır. Aileler çocuklarının kendilerini koruyabilmesi için cesaretlendirmekte, bıçak taşımalarına müsaade etmektedirler. Bu durumu öğrencilerimiz üzerinde rahatlıkla görebiliyoruz. Çocuk, yaşadığı çevrede neyi görürse onu öğreniyor. Çocukların arasında şiddet eğilimi çok fazla, oyunları bile şiddet üzerine kurulu. Bu yüzden burada akşama kadar yaptığımız, aralarındaki şiddeti önlemek. Ben okul müdürü olarak okulu terk edemiyorum. İl ve ilçedeki toplantılara yardımcılarımı gönderiyorum. Çünkü benim arabamı bahçede 110

125 görmediklerinde, dışarıdaki öğrenciler ders olan sınıflara giriyor, ortalık birbirine karışıyor. O yüzden ben çok mecbur olmadıkça ayrılmıyorum. 4 Mahallede suç işlemenin garipsenen bir olay olmadığını ifade eden mahalle sakinleri, daha fazla suç işlemek, daha fazla hapis yatmak suç işleme eğiliminde olan kişi veya gruplar içerisinde daha fazla söz sahibi olunması anlamına geldiğini belirtmektedirler. Sürekli suçla içli dışlı olan insanların, hangi suçu işlediklerinde ne kadar ceza alacaklarını da zaman içerisinde öğrendiklerini belirten mahalle esnaflarından biri, konu hakkında şunları söylemektedir: Burada evsiz barksız çok insan vardır. Yazın havalar sıcak olduğu için sokakta veya bulabildikleri herhangi bir yerde barınabilirler. Ancak kışın kalacak yerleri yoksa kış aylarına girerken bir suç işlerler, yakalanırlar ve içeri girerler. Hangi suçtan ne ceza alacaklarını bildiklerinden suçu ona göre işlerler. Kışı hapiste geçirirler ve baharda tekrar çıkarlar. Aileler işlenen suçları çocuklarına çok yansıtmamaya çalışmaktadırlar. Mahallede bulunan İlköğretim Okulu müdürü okulda babası hapiste olan çocuk sayısının fazla olduğunu belirtmektedir. 5 Mahalle sakinlerinin suça yaklaşımına bakıldığında, mahallede sürekli oturan insanlardan özellikle yaşlı olanlar suça karşı olduklarını ifade etmektedirler. Ayrıca 4 Bu sırada bir öğrenci içeri girerek müdürüm sınıfta öğretmenimizi dövüyorlar, öğretmenimiz sizi çağırıyor diyor. Müdür durumu alışılmış bir hal olarak karşılıyor ve gitmiyor.. 5 Görüşme yapıldığı sırada odaya iki kız öğrenci girerek babalarının su parasını ödeyemediği için hapiste olduğunu, annelerinin kendilerine verilecek yardımı sorduğunu söylüyorlar. Okul müdürü, ailelerin çocukların babalarının durumunu bilmesini istemedikleri için böyle yalanlar uydurduğunu belirtmiştir. 111

126 burada vurgulanması gereken önemli bir nokta, belirtilen hususların tüm mahalle sakinlerine genelleştirilemeyeceğidir. İşlenen suçların sebepleri incelendiğinde ise katılımcılar, suçların işlenmesinde yoksulluğun etkisi olmasına rağmen esas sebebin, yoksulluğun neden olduğu sosyo-kültürel aktarımın getirdiği çaresizlik olduğunu söylemektedirler. Mahallede bir suç kültürü oluştuğunu, özentinin çok fazla olduğunu, mekanın özelliklerinin yaşayanları etkileyerek, insanları mevcut duruma ayak uydurmaya zorladığı ve zamanla bu durumun benimsenerek, mevcut ortamda statü kazanma eğilimine girildiği de vurgulanmaktadır. Mekanın suç işlemeye müsait olması bölgede her türlü suçun işlenebilmesine ortam hazırlayabilmektedir ki, mahallede işlenen suçların çok çeşitli olması bu tezi desteklemektedir. Yine mahalle sakinlerinden biri bu konuda şunları söylemektedir: Bu bölgede, çocuklar gözünü açar açmaz gazinoları, kumarhaneleri, eğlence mekanlarını görüyor ve o kültürle büyüyor. Suç işlemeye uygun bir mekanla karşılaşıyor. Bu durum da çocuklarda çok rahat suç işleyebilme eğilimi oluşturuyor. Ayrıca kendi memleketlerinde suç işleyen insanlar da zaman zaman buraya gelerek barınırlar, ancak zaman içerisinde yakalanırlar. Bu sözler de yine mekanın suçun üzerindeki etkisini açıklaması bakımından önemli olarak değerlendirilmektedir. Mahallede bulunan işyerlerinin, kendilerine özgü birtakım kuralları olduğunu belirten mahalle sakinlerinden biri şöyle demektedir: Burada gazinoların, kumarhanelerin kendi kuralları vardır. Bu kurallar zaman içerisinde kendiliğinden oluşmuştur. O yüzden kendi 112

127 aralarında kolay kolay olay çıkarmazlar. Kurallar kendiliğinden işler gider. Burada ortamdan kaynaklanan bir dayanışma var. Kumar oynayacakları zaman neyine kumar oynayacaklarını önceden konuşurlar. Kişilerin durumu neyse ona göre kumar oynarlar. Paraları yoksa sigarasına, paraları varsa parasına oynarlar. Parayı kazanan, arkadaşlarını alır gazinoya eğlenmeye götürür. İhtiyacı olana koltuk çıkarlar Değerlendirme Mahallede suç ile ilgili elde edilen veriler ve katılımcıların görüşleri, mahallede suç olgusunun önemli oranlarda varlığını ve sürekliliğini ortaya koymaktadır. Mahallede suç oranının yüksekliğinin anlaşılması açısından Ankara il geneli polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen suç sayısının nüfusa oranına ve mahallede işlenen suçların mahalle nüfusuna oranına bakmanın faydalı olacağı değerlendirilmektedir. TÜİK 2008 verilerine göre, Hacıbayram Mahallesinin nüfusu kişidir. Mahallede bulunan Polis Merkezi verilerine göre 2008 yılında bölgede işlenen toplam suç sayısı ise dir (bkz. Tablo 16). Mahalle nüfusu suç sayısına oranlandığında suç oranının %76 olduğu görülmektedir Oysa Ankara ilinin genel itibariyle 2008 yılı içerisinde polis bölgesinde işlenen suç oranlarına baktığımızda, toplam olayın meydana geldiği görülmektedir (Kaynak: EGM, EKKM Daire Başkanlığı verileri ). Ankara nın 2008 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre toplam nüfusu ise kişidir (TÜİK, 2009). Ankara genelinde işlenen suç sayısını nüfusa oranlandığında suç oranının %11 olduğu görülmektedir (bkz. Tablo 17). Oranlardaki yükseklik çalışma alanı olarak seçilen bölgedeki suç yoğunluğunu açıkça göstermektedir. 113

128 Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir nokta da, mahallede işlenen suçların tamamının mahalle sakinleri tarafından işlenmediğidir. Çünkü mahalle konumu itibariyle eski kent merkezine yakın olması ve çok sayıda eğlence mekanını içinde bulundurması sebebiyle, dışarıdan da çok sayıda insanın girip çıktığı bir alan olmaktadır. Bu sebeple mahalleye dışarıdan gelerek bu bölgede suça karışan insanların çok fazla olduğu da hem mahalle sakinleri hem de polis yetkilileri tarafından ifade edilmektedir. Tablo 17: Ankara İl Geneli ve Hacıbayram Mahallesi nde İşlenen Suçun Nüfusa Oranı Kişilere Karşı İşlenen Suç Sayısı Mala Karşı İşlenen Suç sayısı Genel Toplam Nüfus sayısı Suçun Nüfusa Oranı % Ankara İli Hacıbayram Mahallesi Kaynak: TÜİK, 2008 verileri, EGM 2008 yılı suç istatistikleri Mahalle sakinlerinin, devleti temsil eden ve karşılarında gördükleri en önemli unsurun polis olduğu anlaşılmaktadır. Sürekli polis görmeleri, devleti sadece güç kullanma yönü ile tanımalarına sebep olmakta ve insanların devlete bakış açısını etkileyebilmektedir. Bu durum, devleti uzak durulması, ilişki kurulmaması gereken soyut bir kavram olarak anlamalarına sebep olabilmektedir. Ayrıca, bölgede çok sayıda polis olması ve sürekli iç içe olmaları sebebiyle de zaman içerisinde polise karşı da bir alışkanlığın oluştuğunu ve insanların artık polisten de çekinmedikleri ifade edilmektedir. Memura mukavemet suçunun oranının yüksek olması da bu fikri desteklemektedir. Bu ifadeler suçla mücadelede sadece polisiye tedbirlerin bir müddet sonra etkisini kaybetmeye başlayabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Mahallede, insanların kentlileşemedikleri için devletten birtakım hak taleplerinde bulunamadıkları ve hep verilenle yetindikleri anlaşılmaktadır. Oysa 114

129 mahalle, konumu itibariyle pek çok kamu kurumu ile iç içe bulunmaktadır. Bu durum çöküntü bölgelerinin, kentsel işlevlerin ve hizmetlerin mekansal olarak yakınında olmasına rağmen, aslında erişilebilirlik anlamında çok uzakta olduğunu göstermektedir. Yine bir mahalle sakini, mahallede suç potansiyelinin yüksek olmasını bir devlet politikası olarak değerlendirmekte ve şöyle demektedir: Buranın suç yuvası olmasının en büyük sebebi devlet politikasının bu yönde olmasıdır. Suç potansiyeli, bilinçli olarak bu bölgede toplanmakta ve suçun kentin diğer bölgelerine dağılması önlenmektedir. Böylelikle suçu kontrol altına alıyorlar. Ayrıca suç işleyen biri arandığında, bu bölgede barınabileceği polis tarafından bilindiğinden, polisler elleriyle koymuş gibi yakalıyorlar. Bu da güvenlik güçlerinin işini kolaylaştırıyor. Yoksa buranın kırk yıl önce yıkılacağı söyleniyordu ama hiçbir değişim olmadı. Bu söylenilenler kısmen doğruluk payı taşısa da bölgede görev yapan kamu görevlileri bu tezi desteklememekte ve bölgenin bu hale gelmesinin bilinçli bir politika olmayıp zaman içerisinde gelişen şartların bölgeyi bu hale getirdiğini söylemektedirler. Mekansal dizaynın yetersizliği, sosyal düzensizliği davet etmekte ve suç işlemeye meyilli kişiler açısından bölge çekici olmaktadır. Mahallede konuşma tarzı yine kendine özgüdür. Bir kısım mahalle sakini, konuşurken genellikle birbirine karşı argo kelimeler kullanmaktadır ve bu duruma genellikle olumsuz tepki gösterilmeyip aynı şekilde karşılık verildiği gözlemlenmiştir. 115

130 Ancak mahallede eğlence mekanlarının ve kahvehanelerin çok olması, sakinlerin buralarda meşru olmayan yollarla büyük paralar kazanıldığını iddia etmeleri ve bölgeye eğlenmek için gelen insanların toplumun orta ve orta alt sınıfa mensup kişilerden oluşmasının da bölgede suç oranlarının artmasını kısmen etkilediği, Polis Merkezi yetkilileri tarafından ifade edilmektedir. Özellikle alkolik insanların bu bölgede barınmayı tercih ettiklerini belirten polis yetkilileri, bu insanların içki bulamadıklarında zaman zaman saldırganlaşarak para elde etmeye çalıştıklarını ve şiddet olaylarına karıştıklarını da belirtmektedirler. Görüşme yapılan kişiler, insanların maddi ihtiyaçlarından dolayı, özellikle mala karşı suç işlediklerini iddia etmektedirler. Ancak burada suçların temel kaynağının insanların elde edemediği ihtiyaçları olduğunu söylemenin tam olarak doğru olmayacağı da ifade edilmelidir. Suçla ilgili istatistiklerde de mala karşı işlenen suç oranlarının, şahsa karşı işlenen suç oranlarından belirgin bir şekilde yüksek olduğu görülmektedir. Suç işleme, bir kültürel aktarım olarak gerçekleştiğinde, kişilik kazanımına da etki edebilmektedir. Kişi suç işleyerek kendisini ispatlamaya çalışmakta ve ait olduğu alt kültür çevresinde kendisini kabul ettirmeye çalışmaktadır. Dayanışma ilişkileri bakımından mahalle incelendiğinde, hemşehrilik, komşuluk, dinsel ve etnik kökene dayalı bir dayanışmanın olduğu belirtilmiştir. Sosyoloji lietratüründe, dayanışma ilişkilerinin suçu azalttığı belirtilmesine rağmen, mahallede suç oranlarının çok yüksek çıkması, bu fikirlerle kısmen çatışmaktadır. Ancak mahallede konuyla ilgili yapılan görüşmeler ve gözlemler, dayanışma ilişkilerinin kuvvetli olmasının sosyal kontrol açısından etkili olmakla birlikte, mahalleye dışarıdan çok fazla insanın girip çıkması, bu sosyal kontrolü 116

131 zayıflatmaktadır. Ayrıca önemli görülen bir diğer nokta ise, mahallede meydana gelen suç olaylarının tamamının bölgede yaşayan insanlar tarafından işlenmediğidir. Polis merkezi yetkilileri, işlenen suçların önemli bir miktarının mahallede ikamet etmediği halde sürekli bu bölgede barınan, özellikle çoğunluğu mekansız olan insanlar tarafından işlendiğini vurgulanmaktadırlar. Bu durum, mahallede bulunan sosyal kontrolün dışında bir grubun varlığına işaret etmektedir ki, TÜİK 2000 yılı hanehalkı büyüklüğü verileri de yaklaşık civarında kişinin mahalle nüfusu olarak görünmesine rağmen, bir hanede kayıtlı olmadığını göstermekte ve bu fikri desteklemektedir. Verilerin tamamına yakını mahallede bir sosyal düzensizliğin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum da doğal olarak bölgede yaşayan insanları olumsuz etkilemektedir. Hacıbayram Mahallesinin de içinde bulunduğu, daha geniş bir bölgede çalışmalar yapan Boran (1941), bölgenin kısa tasvirini yaptıktan sonra, bölgeyi suçların yoğun olarak işlendiği bir alan olarak belirtmekte ve bu alanları mücrim mahalleler olarak nitelendirmektedir. Ayrıca, bölgedeki konut örüntüsünün, bu mahallelerde yoksulluğun hüküm sürdüğüne bir işaret olduğunu vurgulamaktadır ki mevcut tanımlamalar günümüzde de etkinliğini sürdürmektedir. Bu durum, 1940 lı yıllardan beri bölgede sosyal ve fiziksel açıdan benzerliklerin olduğunu göstermektedir. Ancak bölgenin çok eskiden beri mevcut durumunu muhafaza etiğini ve değişmediğini göstermemektedir. Çünkü mahallede çok sayıda tarihi nitelik taşıyan ve farklı bir mimariyle yapılmış konutların varlığı ve günümüzde değer atfedilerek koruma altına alınan bir bölge olması, alanın tamamının geçmişte bir çöküntü bölgesi olarak nitelenemeyeceğini göstermektedir. Buna rağmen, 1940 lı yıllarda elde edilen veriler, o dönemde mahallenin bir bölümü için geçerli 117

132 olabilecekken, mahallenin geçirmiş olduğu değişim süreciyle günümüzde tamamı aynı özellikleri taşır bir durum sergilemektedir. 118

133 4. SONUÇ Bu çalışmada, Ankara Hacıbayram Mahallesi örneğinde yapılan alan araştırması ile bir çöküntü bölgesindeki suç olgusu, yoksulluk ve mekanla ilişkili olarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Mahallenin, çoğunluğu tek katlı veya iki katlı standardı düşük düzensiz bir yerleşime sahip eski ve köhneleşmiş binalardan oluşmaktadır. Mahalle, Ankara nın en eski mahallelerinden biri olması sebebiyle, kurulduğu dönemin (Osmanlı nın son dönemi ile Cumhuriyet in başları) mimari özelliklerini yansıtan pek çok tarihi evi ve kamu binası olarak kullanılan tarihi binaları da içinde bulundurmaktadır. Bakımsızlık ve yılların da etkisiyle zaman içerisinde oldukça eskimiş olan bu binaların çoğunluğu yıkık dökük bir halde bulunmakla birlikte, halen konut olarak kullanılanları da bulunmaktadır. Ayrıca tarihi bina olma özelliği taşıyan bazı binalarda da kamu kurumları hizmet vermektedir. Yapılan gözlemlere ve Altındağ Belediyesi nden alınan bilgilere göre mahallede, Kültür Bakanlığı Tarihi Eserleri Koruma Kurulunca koruma altına alınmış yaklaşık 120 civarında bina bulunmaktadır. Bu konutların yanı sıra, özellikle 1950 li yıllardan sonra kente göç ederek bölgeye yerleşen göçmenler tarafından gecekondu olarak inşa edilmiş düzensiz konutların varlığı da belirgin bir şekilde görülebilmektedir. Ayrıca, mevcut konutlara eklentiler yapılarak veya üzerlerine kat çıkılarak, eski mimari dokunun belirgin bir şekilde hasar gördüğü anlaşılmaktadır. Bu durum, mahallenin genelinin gecekondu bölgelerine benzer bir görüntü sergilemesine sebep olmaktadır. Altındağ Belediyesi yetkilileri tarafından verilen bilgilere göre 1981 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararı ile mahallenin tamamı sit alanı ilan edilerek koruma 119

134 altına alınmış ve bu tarihten sonra mevcut binalarda yapılacak her türlü değişiklik izne tabi tutulmuştur. Türkiye de 1950 lerden sonra yoğun olarak görülen kırdan kente göç sürecinde, çalışmak amacıyla gelen insanların barındığı bir mekan haline gelen mahalle bu süreçte, eski kentli ve orta sınıf ağırlıklı kesimin, yeni kurulan, kentin daha modern semtlerine doğru göç etmesiyle birlikte boşalan yerlere göçmenlerin yerleşmeye başlamasıyla bölge bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiştir. Orta sınıf kesimin mahalleyi terk etmesi sonucu konutların eskimesi ve yıpranmasıyla, eskisine göre değer kaybeden bu bölge, daha alt sınıfların konut alanı haline gelmiştir. Bölgede gecekondu olarak inşa edilmiş, bakımsız bir halde bulunan konutlar, günümüzde harabe görüntüsüne dönüşmüş, kiralar ucuzlamış ve kent yoksullarının barındığı bir yer haline gelmiştir. Mahalle sakinlerinin aile durumları incelendiğinde, çoğunun bir veya iki odalı konutlarda ikamet ettikleri, aynı yerde oturdukları, aynı yerde yemek yedikleri ve aynı yerde yattıkları anlaşılmaktadır. Bu durum, kişilerin kendilerine ayırabilecekleri özel zamanların olmasını engellemektedir. Aynı odada yatan çocuklar ve ebeveynler arasında mahremiyetin çok fazla kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum bölgede çok ciddi bir ahlaki çöküntüye sebep olmaktadır. Mahallede oturan orta sınıf kesimin mahalleyi terk etmeye başlamasıyla birlikte, ilk başlarda Çankırı nın Tevrikiye Mahallesinden bölgeye gelerek yerleşen insanlar, zincirleme göç yoluyla akrabalarını ve hemşehrilerini de bölgeye getirmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde ise, Konya, Ordu, Kastamonu ve Siirt ten mahalleye göçler olmuştur. 120

135 Diğer taraftan, mahalleye yerleşen her hemşerilik grubunun kendi içlerinde kurdukları dayanışmayla birbirlerine yardım ederek kentte tutunmalarını sağlama çabası içerisine girdikleri yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır. Kente gelenlerin bir şekilde burada hayatlarına devam edebilmeleri, az da olsa para kazanabilmeleri, köylerindeki diğer insanlar için de bir teşvik olmuştur. Mahallede yaşayan topluluklardan biri Poşalardır. Çankırı ve Konya dan gelerek mahalleye yerleşen ve yörede Çingene olarak bilinen, ancak mahalle sakinleri tarafından Poşa olarak adlandırılan bu grubun kendi içerisinde etnik kökene dayalı bir dayanışma örneği sergilediği katılımcılar tarafından belirtilmektedir. Birbirlerinin sıkıntılarıyla ilgilenmekte, özellikle düğünlerinde, cenazelerinde hep bir arada olmaktadırlar. Ortak bir tutum içerisinde birbirlerini destekledikleri ifade edilmektedir. Bunların yanı sıra Çankırı dan gelenlerin içinde bir grubun bir tarikata üye oldukları ve bu tarikatın destekleriyle, gelirlerini artırarak, yaşam düzeylerini yükselttikleri ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra diğer bölgelerden (Çankırı, Ordu, Kastamonu) gelerek mahalleye yerleşen gruplar içerisinde de özellikle hemşehrilik temeline dayanan bir dayanışmanın olduğu, özellikle iş bulma konusunda birbirlerini destekledikleri belirginleşmektedir. Bu gruplar arasında etnik kökene dayalı veya dinsel ilişki ağlarının olmadığı anlaşılmıştır. Mahallede var olduğunu ifade ettiğimiz ilişki ağları mahallenin tamamı için geçerli bir olgu olarak görülmemektedir. Çünkü mahallede sürekli oturduğu halde bu ilişki ağları içerisine giremeyen insanların çokluğu, hanehalkı bilgilerinden anlaşılmaktadır. Mahallede yaşayan çok sayıda evsiz, işsiz, alkolik insan bulunmaktadır. Mahalle, geçiş bölgelerine özgü bir yapı göstermekte ve özellikle, çalışmak amacıyla kırsal kesimden gelenlerin, işsizlerin, kimsesizlerin, alkoliklerin ve potansiyel suçluların barındığı bir alan haline gelmiştir. 121

136 Mahallenin nüfus yapısına bakıldığında ise sürekli nüfusun azaldığı ve düzenli bir yaşama sahip ailelerin mahalleyi terk ettiği, yerlerine ise özellikle yoksul ve işsiz ailelerin gelerek yerleştiği görülmektedir. Mahallede tek kişiden oluşan hanelerin sayısı belirgin olarak dikkat çekmektedir. Ancak, ortalama hanehalkı büyüklüğünün 3,6 olması, dört ve beş kişiden oluşan hanelerin oranının yüksekliği, mahallenin hanehalkı yapısının heterojen bir durum sergilediğini ortaya koymaktadır. Mahalle bu durumuyla gecekondu bölgelerinden farklılıklar göstermektedir. Mahallede yaşayanların eğitim seviyelerine bakıldığında da çoğunun ancak okuryazar olduğu, içlerinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısının da azımsanmayacak kadar çok olduğu görülmektedir. Yeterli eğitim alamamış olan üst kuşak sakinlerin önemli bir kısmının, çocuklarının da eğitim almasına sıcak bakmadıkları, okula düzenli olarak devam etmeyen öğrenci sayısının yüksekliğinden anlaşılmaktadır. Eğitimin parasız olması, mahallede bulunan okula giden öğrencilere her türlü giyim, kırtasiye ve zaman zaman da nakdi yardımlar yapılarak çocukların okula devamları teşvik edilse de kayıtlı olduğu halde okula devam etmeyen 100 den fazla öğrenci olduğu görülmektedir. Okula gitmeme olgusunun ailenin seçimi ile ortaya çıktığı, çocuğun emeğine veya getirdiği gelire ihtiyaç duyulduğu için ailenin böyle bir tercih yaptığı, yapılan görüşmelerden anlaşılmaktadır Mahallede yoksul insanların yoğunlaşması çöküntü bölgelerine has özelliklerden biri olarak dikkate alındığında, mahallenin kent yoksullarının barınma alanı haline geldiği ve bir çöküntü bölgesine dönüştüğü anlaşılmaktadır. Mahallede yaşayan insanların yarıya yakının yardım alarak yaşaması bu durumu ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir. Düzenli bir işi, düzenli bir geliri ve sağlık güvencesi olmayan, çoğunluğu başka illerden göç ederek bölgeye yerleşmiş olan 122

137 mahalle sakinleri, yaşamlarını Sosyal Yardım Fonları veya Belediyeler tarafından verilen yardımlarla sürdürmektedirler. Bu durum yine bölgede sosyal organizasyonun bozulması açısından da önemli bir etken olarak görülmektedir. Yoksulluk sınırlarının çok altında gelirlerle yaşayan mahalle sakinlerine Büyükşehir Belediyesi, Altındağ Belediyesi ve Altındağ Kaymakamlığı nca yapılan ortalama 40 veya 50 TL lik yardımın önemli olduğu görülmektedir. Her ay bu kadar bir yardım dahi hane halkının düzenli yemek yiyebilmesini sağlayabilmektedir. Ancak Sosyal Devlet olmanın gereklerinden biri olarak vatandaşın bu türlü ihtiyaçlarının karşılanması yadsınamazsa da bu kaynakların bilinçli kullanılması gerektiği üzerinde de durmak gerekir. Mahalle sakinlerinin işgücü piyasasına katılımlarına bakıldığında, sakinlerin yarıdan daha az bir kısmının formel olarak bir işte istihdam edilirken, önemli oranlarda bir kesimin ise işsiz olduğu anlaşılmaktadır. İşsizlik oranlarının Türkiye genelinin yaklaşık üç katı olduğu değerlendirildiğinde, mahalle işsiz insanların büyük bir randa barınma mekanı haline geldiği görülebilmektedir. İşgücünde olduğu halde istihdam edilen kadınların, istihdam edilen toplam nüfus içerisinde son derece düşük bir orana sahip olması, kadınların iş hayatına formel olarak katılamadıklarını göstermektedir. Oysa yapılan görüşmelerde, işsiz olarak görülen kadınların genellikle, çok küçük bir yatırım gerektiren, uzmanlaşmanın olmadığı, toplam üretime net katkının son derece düşük olduğu, genellikle tek kişi tarafından yürütülen, herhangi bir iş örgütlenmesine dahil olmayan ve hiçbir yasal güvencesi bulunmayan işleri kapsayan, marjinal sektör veya enformel sektör (işportacılık, ayakkabı boyacılığı vb.) olarak adlandırılan sektörde çalışarak aile bütçesine katkı sağladıkları anlaşılmaktadır. Ancak kendi bakış açılarıyla yaptıkları çalışmaları bir iş 123

138 olarak görmemektedirler. Çalışan kesimin işgücü piyasasına katılımları önemli bir oranda inşaat sektörüne yönelik işleri kapsamaktadır. Bu durum mahallede yaşayanların önemli bir kesiminin inşaat işlerinde çalışmak amacıyla bölgeye gelenlerden oluştuğu söylemlerini güçlendirmektedir. Genellikle bulundukları ortamda hayatlarını sürdüren insanlar, ancak resmi bir kurumda işleri olursa gittiklerini, onun dışında şehrin içinde çok işleri olmadığını belirtmektedirler. Bu durum da bölge insanının kent hayatına yabancılaştığını göstermektedir. Son derece kötü fiziki mekanlarda yaşayan insanların, sosyalleşme alanları olarak da kahvehaneler, gazinolar, pavyonlar vb. yerler olmaktadır. Bu sebeple sürekli olarak mahalleye dışarıdan gelen insanlarla etkileşim halindedirler. Uzun süreçte de sosyalleşme bu bölgede gerçekleştiğinden ve kentin diğer bölgelerindeki insanlarla kolay kolay etkileşime girilemediğinden, kentsel bütünleşme kolay sağlanamamaktadır. Mahallede suç ile ilgili elde edilen veriler ve katılımcıların görüşleri, mahallede suç olgusunun önemli oranlarda varlığını ve sürekliliğini ortaya koymaktadır. Mahallede suç oranının yüksekliğinin anlaşılması açısından Ankara il geneli polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen suç sayısının nüfusa oranlandığında yaklaşık yedi kat bir farkın olması bölgedeki suçun yoğunluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken husus, mahallede işlenen suçların tamamının mahalle sakinleri tarafından işlenmediğidir. Çünkü mahalle konumu itibariyle eski kent merkezine yakın olması ve çok sayıda eğlence mekanını içinde bulundurması sebebiyle, dışarıdan da çok sayıda insanın girip çıktığı bir alan olmaktadır. Bu sebeple mahalleye dışarıdan gelerek bu bölgede suça karışan insanların çok fazla olduğu da anlaşılmaktadır. 124

139 Hacıbayram mahallesinin, süreç içerisinde, suç oranları yüksek olan ve suçluların rahatlıkla barınabileceği bir mekan haline geldiği, elde edilen suç verilerindeki oranların yüksek olmasından anlaşılmaktadır. Bölgede suç oranlarının yüksek olmasının sebeplerinden ilki, mekanın suçun işlenmesine elverişli sosyal ve fiziksel özellikler göstermesidir. Söz konusu mekanda, suça neden olan başlıca fiziksel özellikler arasında; terk edilmiş bina ve alanların varlığı, gözetimden uzaklık, yetersiz aydınlatma, suçun merkezi olarak bilinen bir yer haline gelmesi, formel (polis, kamera, devriye gözetimleri) ve enformel (komşular, mekanın devamlı kullanıcıları, işyeri sahipleri) denetleme sistemlerinden yoksunluk, atıl durumda kalan metruk alanlar, kentsel fonksiyonel uyumsuzluklar, alandaki kör noktaların fazlalığı vb. gibi suç göstergelerinin yaygınlığı gelmektedir. Mahalle mevcut fiziki özellikleri ile Wilson ve Kelling in geliştirdiği Kırık Camlar teorisi (bkz. Byrne ve Sampson, 1986) ile de birebir örtüşmektedir. Kırık Camlar teorisine göre; eğer bir mahallede bir evin camı kırıksa ve o cam hemen takılmazsa, insanlar oranın terk edilmiş ve sahipsiz bir yer olduğu fikrine kapılır ve evin diğer camlarını da kırarlar. Bu noktadan hareketle çalışma yapılan bölgede yoğun bir şekilde yıkık dökük, terk edilmiş binanın varlığının, bu aşınma sürecini tetiklemekte olduğu söylenebilir. Mekanda kentsel suça neden olan sosyal nedenler ise, sosyal ağların kısmen var olmasına rağmen, bir geçiş bölgesi özelliği taşıması sebebiyle, sosyal kontrolün azalması, düzensiz yapılaşma ve bu düzensizlikte zorlaşan yaşam koşulları, karmaşık konut alanlarında yabancıların belirlenememesi, güvensizlik, mahallede oluşan alt kültür özellikleri, şiddet eğilimi olarak sıralanabilir. Kentsel mekanda gelişen suçun bir diğer belirleyicisi ise, suçlunun mekana göre gösterdiği 125

140 suç eğilimi, yani suçlu davranışıdır. Suçlunun bu davranışı, kentsel mekanın ve işleyeceği suç türünün özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. Ayrıca mahallede plansız gelişen, kaçak ve yoğun yapılaşmanın olduğu yerler, sadece hırsızlık suçuna elverişli olmakla kalmamakta, düzensiz kent deseninin kişiler üzerinde yarattığı stres, baskı ve zorlaşan yaşam koşulları, söz konusu mekanda şiddet eğilimlerini de arttırabilmektedir. Örneğin yoğun ve düzensiz konut alanlarından oluşan mahallede, işlenen suç sayısı analizlerinde, darp/hakaret, kesici aletle yaralama, cinsel taciz/saldırı gibi kişiye karşı şiddet uygulama amaçlı suçların fazla olduğu görülmektedir. Bu durum da söz konusu alanda önemli sosyal ve toplumsal problemlerin varlığının yanı sıra, kişilerde şiddet eğiliminin yüksek olduğunun göstergelerindendir. Mevcut durum, zaman içerisinde, toplum tarafından kabul görmeyen bir yaşantıya meyilli olan insanların bölgede toplanmasına sebep olabilmektedir. Meşru olmayan işlerin yoğun olması, talep görmesi, arzı artırmakta ve bunun ekonomisi kurulabilmektedir. Devlet organlarının da bölgenin düzelmesi yönünde zamanında ve doğru müdahalelerde bulunmadıkları/bulunamadıkları da mevcut durumdan anlaşılmaktadır. Çöküntü bölgesi haline gelen mahalle, aynı zamanda geçiş bölgesi özelliklerini de taşımaktadır. Çalışma yapılan bölgede, eğlence mekanları, kahvehaneler ve otellerin çok olması, kentin değişik bölgelerinden ve kent dışından insanların, eğlenmek, konaklamak ve çalışmak için bölgeye gelmesine sebep olmaktadır. Bu durum, Chicago Okulu nun kent modelinde yer alan geçiş bölgelerine (transition zone) özgü özelliklerle örtüşmektedir. Görüldüğü üzere, kentsel çöküntü bölgeleri bakımından, yaşanılan mekanın fiziksel niteliği, sosyal yaşamı 126

141 şekillendirmekte ve aynı zamanda yönlendirmektedir. Uzun süreçte, mekansal imkansızlıklar, sosyal imkansızlıkları da beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada incelenmeye çalışılan Hacıbayram Mahallesi çöküntü bölgesine dönüşmüştür. Chicago Okulu teorisyenleri de kentlerdeki geçiş bölgelerinde, suçun sürekli bir öğe olduğunu belirtmektedirler (Bohm, 1997:74). Çöküntü bölgesine dönüşmüş olan bu eski kent merkezi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısında yaşanan dönüşümler sonucu, gelişmiş ülkelerin slamlarına benzer özellikleri ortaya çıkarmıştır. Suç oranlarındaki artış, eğitimsizlik, kronik işsizlik, organizasyonsuzluk ve yoksulluğun sürekliliği bu alanların farklı bir sürece girdiğini göstermektedir. Sosyal organizasyonsuzluk kuramına göre, geçiş bölgelerinde yaşayan insanlar biyolojik ve psikolojik açılardan normaldirler, ancak bu insanların sapkınlıkları ve işledikleri suçlar, yalnızca normal insanların, normal olmayan sosyal koşullara verdikleri normal tepkilerdir. Ayrıca modern toplumlardaki sanayileşme, kentleşme ve diğer sosyal değişimler, geleneksel toplumsal düzen ve değerlerin çökmeye başlaması ve sosyal kontrolün yok olmasıyla ortaya çıkan sosyal düzensizliktir. Sosyal karmaşanın olduğu bölgeler şehir içlerindeki slam alanlarıdır ve bölgede sosyal koruma ya da polisin etkisi yoktur, yaşam oldukça karışıktır ve kuralsızlık hakimdir (Kızmaz, 2005). Kuramın öncüleri, şehrin belirli bölgelerinin daha çok kriminojen özellikler taşıdığını ileri sürmektedirler. Onlara göre bahse konu bölgelerde (slam v.b.) yaşayan birey veya gruplar, suça daha çok eğilimlidirler. Bu açıklamalar yer ile suçluluk arasındaki ilişkiye dikkat çekmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede kuram, suç olgusunu, bireysel patolojik bir olgu olarak değil, toplumsal 127

142 problemler (fakirlik, işsizlik, aile sorunları ve zayıf denetim gibi unsurlar) ile ilintili bir fenomen olarak ele almaktadır (Vito ve Holmes, 1994:141). Yukarıda sunulan veriler ışığında, sosyal düzensizliğin belirtileri olan bu özelliklerin neredeyse tamamına yakınının mahalle sakinlerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahallenin bu durumu da sosyal organizasyonsuzluk kuramı ile örtüşmekte ve mahallede bir sosyal organizasyonsuzluğun varlığını ortaya koymaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse bölge, sosyal organizasyonsuzluk ve karmaşanın hüküm sürdüğü, kentsel hizmetlerden ve kurumlardan faydalanmada geri planda kalmış, istihdam olanaklarına rahatça ulaşamayan kent yoksullarının, yaşadığı bir çöküntü bölgesine dönüşmüştür. Bölge, gelişmiş ülkelerde görülen slamlarla önemli düzeyde benzerlik göstermesine rağmen, daha çok azgelişmiş ülkelerde görülen gecekondu bölgeleri ve gelişmiş ülkelerin slamlarının karışımı bir durum sergilemektedir. Zira daha önceden yapılmış gecekondu çalışmalarında (bkz. Kıray, 2007; Erder, 1996; Işık ve Pınarcıoğlu, 2002) tespit edilen gecekondu sakinlerinin özellikleri ve fiziksel yaşam koşulları, çalışma yapılan bölge halkının özellikleri ve yaşam koşulları ile önemli oranda örtüşmektedir. Bu benzerliklere rağmen, yine de bölgenin kendine has bir durum sergilediği söylenebilir. 128

143 5.ÖZET Türkiye de kentleşme sürecinde, kent içi göç, çarpık ve düzensiz kentleşme sebebiyle oluşan çöküntü bölgelerinin zaman içerisinde, insan tutum ve davranışları üzerinde meydana getirdiği değişmeler sonucu ortaya çıkan temel sorunlardan birisi de suç olgusudur. Bu çalışmada, eski kent merkezinde bulunan ve çöküntü bölgesi olma özelliği gösteren, zaman içerisinde kent yoksullarının yaşam alanı haline gelmiş Hacıbayram mahallesinin, hem gelişmiş ülkelerde görülen, zenginlerin terk etmesi sonucu oluşmuş slam bölgeleriyle benzer özellikler gösteren, hem de sosyal ve fiziksel açıdan Türkiye ye özgü, gecekondulara benzer özellikler taşıyan konutların bir arada bulunduğu bir bölgenin slamlaşma süreci irdelenerek, suç oranları bağlamında, bölgenin nasıl suç ve suçluların barındığı bir mekan haline geldiği konusu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda mahallenin nüfus yapısı, sakinlerinin istihdam durumu ve genel profilleri üzerinde durulmuş, eğitim seviyeleri, dayanışma ilişkileri, yaşamış oldukları toplumsal sorunlar kaynak kişilerle ve katılımcılarla yapılan mülakatlar yoluyla tespit edilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda TÜİK nüfus verileri, mahallede bulunan polis merkezi suç verileri ve Büyükşehir Belediyesinden toplanan istatistiki verilerle, mahallenin genel yapısı ortaya konulmuştur. Aynı zamanda, Ankara il genelinde bir yılda meydana gelen olay sayısı, nüfusa oranlanarak il genelinde meydana gelen asayiş olaylarının oranı tespit edilmiş, aynı şekilde mahallede işlenen suç sayısı da mahalle nüfusuna oranlanarak işlenen suçların bölgedeki yoğunluğu mukayese edilmiştir. Eski kent merkezi olmasına rağmen olumlu yönde bir değişme ve dönüşüm gösteremeyen bölgenin, kent yoksullarının barındığı, suç ve şiddetin hüküm sürdüğü bir çöküntü bölgesine dönüştüğü istatistiki veriler ve yapılan görüşmelerle ortaya konulmaya 129

144 çalışılmıştır. Böylelikle suçun mekanla olan ilişkisi ve mekanın suça etkisi örneklerle tespit edilmeye çalışılmıştır. 130

145 6. ABSTRACT As it is frequently expressed by the social scientists, there is a strong relation between crime and urban environment, especially the slums which were emerged as a consequence of irregular urbanization and moving in urban which have negative effects on the behaviors of their residents. In this study, demographic, employment and criminal profile and criminalization process of the slums of the Hacıbayram Quarter of Ankara are analyzed aiming to show main characteristics of the relation between crime and environment by considering the similarities of the slums of the Hacıbayram Quarter which is known with its poor residents with the ones located in the developed countries which were formed after the migration of their middle class residents, and the unique character of the Hacıbayram Quarter which has both the close to the old city center and a boondock which was formed throughout the Ankara history. In parallel to the aforementioned aim of the study, the common profile of the district residents was primarily focused. In addition, levels of the education, forms and relations of the solidarity among the residents, and the problems of the community were studied by means of the interviews with the well known and leading residents of the district. Meanwhile, characteristics and quantities of the criminal activities which were occurred in the district were displayed by means of the statistics which were gathered from the official records of the Turkish Statistical Institute (TÜİK) and local police center. In the lights of the annual crime index which were recorded and provided by the Police Department of Ankara, general profile of the crime numbers, volume and proportions of the criminal 131

146 cases which were occurred in the Hacıbayram Quarter - was analyzed by year and population of the residents. At the last part of this study, the results of the analysis were examined in order to prove that whether the district was transformed to the criminal area where the poor and criminals have been living although it was located at the city centre of Ankara. Briefly, relations between the environment and crime, and the impact of the environment on the criminal activities are tried to be examined by means of the examples within the limits of Hacıbayram Quarter of Ankara. 132

147 KAYNAKÇA Akkayan, T. (1979), Göç ve Değişme, İstanbul: İ.Ü. Ed. Fak. Yay. Akşit, B. (1998), İçgöçlerin Nesnel ve Öznel Toplumsal Tarihi Üzerine Gözlemler: Köy Tarafından Bir Bakış, Türkiye de İçgöç: Türkiye de İçgöç, Sorunsal Alanları ve Araştırma Yöntemleri Konferansı içinde, sf:22 37, İstanbul: Tarih Vakfı Yay. Ataç, E. (2008), Kent, Güvenlik ve Güvenli Kent Planlaması: Bursa Örneği, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Ataç, E. ve Gürbüz, D. (2009), Kentsel Mekanda Gelişen Suça Müdahale Etmede Disiplinlerarası Güvenlik Politikaları, Polis Bilimleri Dergisi, c:11, s:1, sf: Ayata, S. (1989), Toplumsal Çevre Olarak Gecekondu ve Apartman, Toplum ve Bilim, s:46 47, sf: Ayhan, İ., Çubukçu, K. M. (2007), Suç ve Kent İlişkisine Ampirik Bakış, Süleyman Demirel Üniversitesi Sos. Bil. Ens. Dergisi, s:3, sf: Aytaç, Ö. ve Akdemir, İ. O. (2003), Türkiye de Yeni Kentli Yoksulluk Sorunu Yoksulluk Dergisi, c:2, sf: Bohm, R.M. (1997), A Perimer on Crime And Delinquency, USA:Wadsworth Pub. Boran, B. (1941), Mücrim Mahalleler, 60 Yıllık Gelenek DTCF de Uygulamalı Sosyoloji, sf: , A. Kasapoğlu (der.), Ankara: Ümit Ofset Matbaacılık ve Yayıncılık. Brantingham, P. L. ve Brantingham, P. J. (1995), Mapping Crime for Analiytic Purposes: Location Questions, Counts and Rates, European Journal on Criminal Policy and Research, sf:

148 Bursik, J.R. (1988), Social Disorganization and Theories of Crime and Delinquency: Problems and Prospects, Criminology, c:26, sf: Byrne, J., R. Sampson. (ed.) (1986), The Social Ecology of Crime, NY: Springer- Verlag Pub. Çapar, M. ve Geray, C., (1974), Köy Yerleşmeleri ve Toplum Kalkınması, Mimarlık Dergisi, s:11, sf: Demir, E. (1993), İşgücü Piyasası ve Kent Emekçi Sınıfının Yeniden Kavramlaştırılması, Birikim, s: 53, sf: Demir. E. (2009), Kentsel Yoksulluğa Dair İki Sosyolojik Yaklaşım: Yoksulluk Kültürü ve Geçim Stratejileri, yayınlanmamış çalışma metni. Doğan, E. (1980), Kentlileşen Efendiler, İstanbul: Ortak Yay. Dönmezer, S. (1986), Hızlı Şehirleşme ile Suç ve Adalet Sistemi İlişkileri, Hızlı Şehirleşmenin Yarattığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar, İstanbul: SİSAV. Erder, S. (1996), İstanbul a Bir Kent Kondu: Ümraniye, İstanbul: İletişim Yay. Erder, S.(1998), Kentlerdeki Enformel Örgütlenmeler Yeni Eğilimler ve Kent Yoksulları ya da Eski Hamamdaki Yeni Taslar, 75 Yılda Değişen Kent ve Mimarlık, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay. Erder, S. (1999), Göç, Yerleşme ve Çok Kültürel Tanışma, Birikim, s:123, sf: Erder, S. (2002), Kentsel Gerilim, Ankara: um-ag Vakfı Yay. Erjem, Y. ve Kızılçelik, S. (1995), Açıklamalı Sosyoloji Sözlüğü, İzmir: Saray Kitabevi. 134

149 Erkal, M. (1996), Sosyoloji, İstanbul: Der Yay. Erol, M. (1997), Kentsel Bütünleşme Üzerine Köy-Kent Farklılaşması ve Aile Kurumunun Etkileri: Sivas Örneği, Toplum ve Göç, II. Ulusal, Sosyoloji Kongresi, Ankara: DİE Yay. Gençay, M. (1966), Gecekondu Problemi, Komisyon Raporları, Ankara: İmar ve İskan Bakanlığı Yay. Geray, C. (1968), Gecekondu Sorununa Toplu Bir Bakış, Amme İdaresi Dergisi, c:1, s:2, Ankara: TODAİE Yay. Giritlioğlu, C. (1991), İç Göç ve Kentlileşme, Kentleşme ve Kentlileşme Politikaları, S. Hande (der.), İstanbul: TÜSES Vakfı Yay. Gökçe, B. (1977), Gecekondu Gençliği, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yay. Gökçe, B. (2004), Türkiye nin Toplumsal Yapısı ve Toplumsal Kurumlar, Ankara: Savaş Yay. Görmez, K. (1991), Şehir ve İnsan, Ankara: MEB Yay. Görmez, K. (1998), Göç ve Kültürel Kimlik, Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yay. Gürbüz, D. (2007), Fikri Mülkiyet Hakkı İhlalleri, Toplumsal Olaylara Sosyolojik Bakışlar, sf: 55 86, Ankara: Asil Yay. Güler, A. (1997), Doğu-Güneydoğu Anadolu ve Göç, Doğu Aşiretlerinde Göç Olgusu ve Bunun Sebepleri, Toplum ve Göç, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ankara: DİE Yay. 135

150 Güzey, Ö. (2009), Sulukule de Kentsel Dönüşüm: Devlet Eliyle Soylulaştırma, Mimarlık Dergisi, s: 346. Işık, O. ve Pınarcıoğlu, M. (2002), Nöbetleşe Yoksulluk, İstanbul: İletişim Yay. İçli, G. T. (1992), Türkiye'de Suçlular: Sosyal Kültürel ve Ekonomik Özellikleri, Ankara: Bizim Büro Yay. İspir, E. (1982), Kentleşme, Metropolitan Alan ve Yönetimi, Ankara: Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yay. İspir, E. (1991), Şehirleşme ve Meseleleri, Ankara: Gazi Kitabevi. İzkan, S. (1992), Türkiye de Toplumsal Değişme ve Kentleşme Sürecinde Suç ve Suçluluk Olgusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Karpat, H. K. (2003), Türkiye de Toplumsal Dönüşüm, Çev. A. Sönmez, Ankara: İmge Kitabevi. Kasapoğlu, A. (1999), 60 Yıllık Gelenek: DTCF de Uygulamalı Sosyoloji, Ankara: Ümit Ofset Matbaacılık. Kaya, E. (2004), Kentleşme ve Kentlileşme, İstanbul: İlke Yay. Keleş, R. (1974), Şehirleşmede Denge Sorunu, Mimarlık Dergisi, s:37. Keleş, R. (1983), 100 Soruda Türkiye de Şehirleşme, Konut ve Gecekondu, İstanbul: Gerçek Yay. Keleş, R. (1996), Sosyal Konut Politikası Kavramı Üzerinde Bir Deneme ve Türkiye de Sosyal Konut Politikası, SBF Dergisi, c: 21, s: 2. Keleş, R. (2004), Kentleşme Politikası, Ankara: İmge Kitabevi. 136

151 Keyder, Ç. (2000), Enformel Konut Piyasasından Küresel Konut Piyasasına, İstanbul: Küresel İle Yerel Arasında, sf: , İstanbul: Metis Yay. Kıray, M. B. (1964), Ereğli: Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası, Ankara: DPT Yay. Kıray, M. B. (1995), Siyasi Himayecilikten Dinsel Grup Himayeciliğine, Türkiye de Toplumsal Değişim, İstanbul: Yeniyüzyıl Yay. Kıray, M. B. (2007), Kentleşme Yazıları, İstanbul: Önsöz Basım Yay. Kızmaz, Z. (2005), Sosyolojik Suç Kuramlarının, Suç Olgusunu Açıklama Potansiyelleri Üzerine Bir Değerlendirme, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, c:29, sf: Kongar, E. (1982), İmparatorluktan Günümüze Türkiye nin Toplumsal Yapısı, İstanbul: Remzi Kitabevi. Kongar, E. (2007), 21. Yüzyılda Türkiye, İstanbul: Remzi Kitabevi. Köknel, Ö. (1996), Bireysel ve Toplumsal Şiddet, İstanbul: Altın Kitaplar. Küntay, E. (1997) Kentleşmenin Neden Olduğu Fiziksel ve Toplumsal Çürüme Karşısında Kentsel Yenileme Uygulamaları, Toplum ve Göç: II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, Ankara: DİE Yay. Ocak, E. (2002), Yoksulun Ev Yoksulluk Halleri, Yoksulluk Halleri Türkiye de Kent Yoksulluğunun Toplumsal Görünümleri, İstanbul: Demokrasi Kitaplığı Yay. Ocaklıoğlu, B. (1982), Hızlı Şehirleşmenin Kamusal Mal ve Hizmetler Açısından Değerlendirilmesi, Hızlı Şehirleşmenin Yarattığı Ekonomik ve Sosyal Sorunlar, İstanbul: SİSAV. 137

152 Onat Ü. (1993), Gecekondu Kadının Kente Özgü Düşünce ve Davranışlar Geliştirme Süreci, Ankara: T.C. Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı Yay. Ozankaya, Ö. (1984), Toplumbilim Terimler Sözlüğü, Ankara: TDK Yayınları. Sevgi, C. (1988), Kentleşme Sürecinde İzmir ve Gecekondular, İzmir: Kuvvet Matbaacılık. Sezal, İ. (1992), Şehirleşme, İstanbul: Ağaç Yay. Sezgin, F. (2003) Yoksulluk ve Mimari, Yoksulluk Dergisi, c:2, sf: İstanbul: Bilge Yay. Shaw, C. & H. McKay. (1942), Juvenile Delinquency and Urban Areas, Chicago: University of Chicago Pres. Shaw, C., Mckay, H. (1962), An Ecolocigal Analysis of Chicago, Wolfgang, Lavitz, Johnston (Ed.) New York: John Wily and Sons. Soyer, S. (1996), Endüstri Sosyolojisine Giriş, İzmir: Saray Kitabevi. Şenyapılı, T. (1978), Bütünleşmemiş Kentli Nüfus Sorunu, Ankara: ODTÜ Yay. Tatlıdil, E. (1998), Bölgesel Kalkınmada İnsan Faktörü Kaynağı, Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu içinde, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yay. Tekeli, İ. (1982), Türkiye de Kentleşme Yazıları, Ankara: Turhan Kitabevi. Turhan, M. (1994), Kültür Değişmeleri, Sosyal Psikolojisi Bakımından Bir Tetkik, İstanbul: Marmara Üniversitesi Yay. 138

153 Türkdoğan, O. (1998), Doğu ve Güneydoğuda Aşiret ve Sosyo-Antropolojik Yaklaşımlar, Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu içinde, Ankara: Turhan Kitabevi. Vito, G. F. ve Holmes, R. M. (1994), Criminology, Theory Research and Policy, Belmont, California: International Thomson Pub. Yalçın, C. (2004), Göç Sosyolojisi, Ankara: Anı Yay. İnternet Kaynakçası Dönmezer, S. (2002), http// Erişim Tarihi: Dönmezer, S. (2002), http// Erişim Tarihi: Dönmezer, S. (2002), Erişim Tarihi:

154 EKLER: EK 1: Haritalar Harita 1: Hacıbayram Mahallesinin İlçe İçerisindeki Konumu Kaynak: erişim:

155 Harita 2: Hacıbayram Mahallesinin Uydu Görüntülerinden Konumu Kaynak:

156 Harita 3: Hacıbayram Mahallesinde Ekonomik Faaliyetlerin Mekansal Kümelenmesi Faaliyet Alanları Kahvehane Otel Resmi Kurum Eğlence Mekanı Lokanta Gecekondu Alışveriş Merkezi Tescilli Bina Mahalle sınırı Kaynak: Anafartalar Polis Merkezinden elde edilen işyeri adreslerine göre veriler elde edilerek harita üzerinde işaretlenmiştir. 142

157 EK 2: RESİMLER Resim 1: Mahalleden Genel Görüntüler 143

158 Resim 2: Milli Mücadele Yıllarında İsmet İnönü nün Oturduğu Söylenen Bina Resim 3: Mahallede Yıkılan Alanlardan Görüntüler 144

159 Resim 4: Mahallede Bulunan Otellerden Görüntüler 145

160 Resim 5: Mahalle Sakinlerinin Yaşam Alanlarından görüntüler 146

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi Doç.Dr.Tufan BAL Dersin İçeriği Kırsal Kalkınma Kavramının Tarihçesi Kırsal Kalkınmada Temel Amaç Kırsal Alan Kalkınma Politikaları Kırsal

Detaylı

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR? YEREL KALKINMA POLİTİKALARINDA FARKLI PERSPEKTİFLER TRC2 BÖLGESİ ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR? BÖLGESEL GELIŞME ULUSAL STRATEJISI BGUS Mekansal Gelişme Haritası

Detaylı

Türkiye de Kentleşme

Türkiye de Kentleşme Türkiye de Kentleşme Türkiye de kentleşme, genel nitelikleri itibariyle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçlerine benzer. Kırsaldan kentlere yönelen nüfus hareketleri, kentleşmenin

Detaylı

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI

SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI YAPI TOPLUM KURUMLAR TOPLUMSAL GRUPLAR BİREYLER İLİŞKİLER TOPLUMSAL YAPI VE UNSURLARI T E M E L KÖY K A METROPOL TOPLUMSAL YAPI KENTLEŞME V R A KENT M L A MİLLET

Detaylı

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR 2017 Doç. Dr. Adnan BOYACI Neden Eğitimin Sosyal Temelleri Eklektik bir alan olarak Eğitim Yönetimi Büyük sosyal bilimler teorisi Eğitim yönetiminin beslendiği

Detaylı

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur. Türkiye de Nüfusun Tarihsel Gelişimi Türkiye de Nüfus Sayımları Dünya nüfusu gibi Türkiye nüfusu da sürekli bir değişim içindedir. Nüfustaki değişim belirli aralıklarla yapılan genel nüfus sayımlarıyla

Detaylı

TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Hamit BİRTANE Uzman Mart 2012 TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Günümüz ekonomilerinin en büyük sorunlarından biri olan

Detaylı

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Bu ders kapsamında Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında kullanılan nicel ve nitel araştırma

Detaylı

2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ GAZİEMİR SONUÇ RAPORU

2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ GAZİEMİR SONUÇ RAPORU 1 2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ GAZİEMİR SONUÇ RAPORU Tarih: 15 Aralık 2010 Yaklaşık Katılımcı Sayısı: 60 Katılımcı listesindeki Sayı: 57 Katılımcı Düzeyi ve Profili: 2 3 4 Dağıtılan

Detaylı

Planlama Kademelenmesi II

Planlama Kademelenmesi II Planlama Kademelenmesi II İMAR PLANLAMA SÜRECİ İmar Planı Elde Etme Yolları İmar planları İmar Planlarının Yapımını Yüklenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Yeterlilik Yönetmeliği nde tanımlanan niteliklere

Detaylı

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması

2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması İleri Analiz Çalışması Sonuçları Toplantısı Türkiye de Aile Yapısının Değişimi: 1968-2013 İsmet Koç, HÜNEE Tuğba Adalı, HÜNEE Serdar Polat, Kalkınma Bakanlığı Hande

Detaylı

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece SİLİVRİ 2014 DÜNYA VE AVRUPA KENTİ Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte rekabetçi bir sanayi ekonomisi haline gelmiştir. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ İÇ GÖÇ RAPORU 22.07.2014 Eğer bir ülkede gelişmiş bölgelerde büyük

Detaylı

Göç ve Kentle Eklemlenme Sorunları. Melih Ersoy, Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Göç ve Kentle Eklemlenme Sorunları. Melih Ersoy, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Göç ve Kentle Eklemlenme Sorunları Melih Ersoy, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Giriş Çevre ülkelerde iç göçler, toplumsal yaşamdaki önem ve ağırlıklarını hala korumaktadır. 1980 de nüfusumuzun yaklaşık

Detaylı

Farklı Sistemlerde Kentleşme

Farklı Sistemlerde Kentleşme Farklı Sistemlerde Kentleşme Farklı Sistemlerde Kentleşme Kentleşme ve kent planları farklı ekonomik sistemlere göre değişebilir. Kapitalist ve sosyalist ülkelerin kentleşme biçimleri, (keskin olmamakla

Detaylı

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri

Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri Sanayi Devriminin Toplumsal Etkileri Bilgi toplumunda aktif nüfus içinde tarım ve sanayinin payı azalmakta, hizmetler sektörünün payı artmakta ve bilgili, nitelikli insana gereksinim duyulmaktadır. 16.12.2015

Detaylı

ŞANLIURFA BELEDİYESİ. Mehmet Fevzi Yücetepe Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı

ŞANLIURFA BELEDİYESİ. Mehmet Fevzi Yücetepe Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı ŞANLIURFA BELEDİYESİ Mehmet Fevzi Yücetepe Şanlıurfa Belediye Başkan Yardımcısı Şanlıurfa da Göç Olgusu Şanlıurfa da Göç Olgusu Şanlıurfa daki göç olgusu ağırlıklı olarak Köyden Kente Göç eksenlidir. EKOSEP

Detaylı

ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME ġanliurfa DA ĠġSĠZLĠK ORANI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME Hamit BĠRTANE Uzman Ekim 2011 % T. C. ġanliurfa DA ĠġSĠZLĠK ORANI ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME Günümüz ekonomilerinin en büyük sorunlarından biri olan

Detaylı

MİLAS TAKİ KENTLEŞME SÜRECİNİN TÜRKİYE GENELİNDEN FARKLILAŞMASI VE NEDENLERİ

MİLAS TAKİ KENTLEŞME SÜRECİNİN TÜRKİYE GENELİNDEN FARKLILAŞMASI VE NEDENLERİ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARASI ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI T.C. MİLAS KAYMAKAMLIĞI MİLAS ANADOLU LİSESİ MİLAS TAKİ KENTLEŞME SÜRECİNİN TÜRKİYE GENELİNDEN FARKLILAŞMASI VE NEDENLERİ Özlem TURAN Simge ÖZTUNA

Detaylı

GAZİANTEP DE ARSA SORUNU

GAZİANTEP DE ARSA SORUNU GAZİANTEP DE ARSA SORUNU 1.0 KONU TANITIMI Şehirlerin fiziki bağlamada gelişmeleri, başta gelişme alanlarının varlığı olan arsalara, imar planlarına ve yapılaşma lejantına bağlı olarak şekillenmektedir.

Detaylı

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı Yazar Dr. Nihal Arda Akyıldız ISBN: 978-605-2233-25-2 1. Baskı Aralık, 2018 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 291 Web: grafikeryayin.com

Detaylı

YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA

YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA YEREL ÇEVRESEL PLANLAMA M. SİNAN ÖZDEN 2 AĞUSTOS 2017 İSTANBUL PLAN Plan, yapılacak bir işin tasarıları toplamıdır. Plan, bir amaca ulaşmada izlenecek yol ve davranış biçimini gösterir. Plan, bir düşünceyi,

Detaylı

BİZ BURADAYIZ! YALOVA MERKEZ BAĞLARBAŞI MAHALLESİNİN SOSYOLOJİK GÖRÜNÜMÜ - ÖZET

BİZ BURADAYIZ! YALOVA MERKEZ BAĞLARBAŞI MAHALLESİNİN SOSYOLOJİK GÖRÜNÜMÜ - ÖZET BİZ BURADAYIZ! YALOVA MERKEZ BAĞLARBAŞI MAHALLESİNİN SOSYOLOJİK GÖRÜNÜMÜ - ÖZET - Yayın Tarihi: Nisan, 2012 MARKA Yayınları Serisi BİZ BURADAYIZ! YALOVA MERKEZ BAĞLARBAŞI MAHALLESİNİN SOSYOLOJİK GÖRÜNÜMÜ

Detaylı

Önsöz... iii İçindekiler v Tablolar Listesi vii Şekiller Listesi... ix Grafikler Listesi. ix

Önsöz... iii İçindekiler v Tablolar Listesi vii Şekiller Listesi... ix Grafikler Listesi. ix İÇİNDEKİLER Önsöz... iii İçindekiler v Tablolar Listesi vii Şekiller Listesi... ix Grafikler Listesi. ix I.GİRİŞ 1 II. SORUN.7 III. NİÇİN KENT ENSTİTÜLERİ PROJESİ.. 10 IV. TÜRKİYE NİN EĞİTİM HARİTASI.12

Detaylı

Doğal Afetler ve Kent Planlama

Doğal Afetler ve Kent Planlama Doğal Afetler ve Kent Planlama Yer Bilimleri ilişkisi TMMOB Şehir Plancıları Odası GİRİŞ Tsunami Türkiye tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası, meteorolojik özellikleri nedeniyle afet tehlike

Detaylı

TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ. NÜFUS ve KENTLEŞME

TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ. NÜFUS ve KENTLEŞME TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ NÜFUS ve KENTLEŞME 211 İÇİNDEKİLER 1.NÜFUS... 1 1.1. Nüfus Büyüklüğü, Nüfus Yoğunluğu ve Nüfus Artış Hızı... 3 1.2. Yaş ve Cinsiyet Dağılım Özellikleri... 8 1.2.1. Nüfusun

Detaylı

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II ÇALIŞMA EKONOMİSİ II KISA ÖZET KOLAYAOF DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ.

Detaylı

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

tepav Nisan2011 N DEĞERLENDİRMENOTU 2008 Krizinin Kadın ve Erkek İşgücüne Etkileri Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı DEĞERLENDİRMENOTU Nisan2011 N201127 tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Ayşegül Dinççağ 1 Araştırmacı, Ekonomi Etütleri Hasan Çağlayan Dündar 2 Araştırmacı, Ekonomi Etütleri 2008 Krizinin

Detaylı

Türkiye de Kentleşme Sorunları Doç.Dr. Ahmet MUTLU

Türkiye de Kentleşme Sorunları Doç.Dr. Ahmet MUTLU Türkiye de Kentleşme Sorunları Doç.Dr. Ahmet MUTLU 1.1. Genel Olarak Kentleşme Sorunları Hızlı kentleşme sorunları, bütün gelişmekte olan ülkelerin yanısıra ülkemizde de mevcuttur. Buna göre; Kırdan kente

Detaylı

KENTTE YAŞAMAK HAKLAR VE SORUMLULUKLAR. PROF. DR. HASAN ERTÜRK herturkulu@hotmail.com

KENTTE YAŞAMAK HAKLAR VE SORUMLULUKLAR. PROF. DR. HASAN ERTÜRK herturkulu@hotmail.com KENTTE YAŞAMAK HAKLAR VE SORUMLULUKLAR PROF. DR. HASAN ERTÜRK herturkulu@hotmail.com KENT NEDİR? KENTLER TARİHİN DEĞİŞİK DÖNEMLERİNDE FARKLI SOSYO-EKONOMİK İŞLEVLER ÜSTLENMİŞLERDİR. MEDİNE KARYE CİTE POLİS

Detaylı

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor. Ekonomi İyileşiyor, İşsizlik Artıyor Hande UZUNOĞLU Şubat ayında Türkiye İstatistik Kurumu nun yayınladığı hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarının ardından işsizlik yine Türkiye nin gündemine yerleşti.

Detaylı

HAKKIMIZDA Şirketimiz, akademik ve uzman kadrosuyla siyasal, sosyal, medya, piyasa (pazar), yerel yönetimler, gizli müşteri vb. araştırmalar, eğitim ve proje geliştirme alanlarında genel danışmanlık hizmetleri

Detaylı

KENTSEL POLİTİKALAR II. Bölüm

KENTSEL POLİTİKALAR II. Bölüm MSGSÜ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ PLN 703 KENTSEL POLİTİKALAR II. Bölüm 2014-2015 GÜZ YARIYILI Prof.Dr. Fatma ÜNSAL unsal.fatma@gmail.com TÜRKİYE NİN KENTLEŞME DİNAMİKLERİ Cumhuriyet öncesi Cumhuriyet

Detaylı

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler KAPSAYICI EĞİTİM Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler Sınıfında Yabancı Uyruklu Öğrenci Bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Eğitimi 1 Kapsayıcı Eğitim Eğitimde kapsayıcılık

Detaylı

Makbule Şiriner Önver. Konut ve Konut Politikası

Makbule Şiriner Önver. Konut ve Konut Politikası Konut ve Konut Politikası Makbule Şiriner Önver Konut ve Konut Politikası Konut ve Konut Politikası Makbule Şiriner Önver Dr. Makbule Şiriner Önver, Batman Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Detaylı

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ Sayfa 1 Gözden Geçirme Notları 2006 Yılı Çocuk İşgücü İstatistikleri İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından periyodik olarak gerçekleştirilmekte olan Hanehalkı İşgücü Anketine, modüler bir uygulama olarak

Detaylı

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ Kentsel planlama toplum yararını esas alan güvenli ve sürdürülebilir yaşam çevresi oluşturmaya yönelik bir kamu hizmetidir. Kent planlama, mekan oluşumunun nedenlerini,

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Ekstrem Doğa Olayları İnsan

Detaylı

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu tmmob makina mühendisleri odası TMMOB SANAYİ KONGRESİ 2009 11 12 ARALIK 2009 / ANKARA ALAN ARAŞTIRMASI II Türkiye de Kalkınma ve İstihdam Odaklı Sanayileşme İçin Planlama Önerileri Oda Raporu Hazırlayanlar

Detaylı

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar Yazar Dr. Nihal Arda Akyıldız ISBN: 978-605-9247-62-7 Ağustos, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 234 Web: grafikeryayin.com Kapak ve Sayfa

Detaylı

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA Araştırıcı ve bilim adamları fiziksel planlamayı değişik biçimlerde tanımlamaktadırlar. Bu tanımlar, genellikle, birbirleri ile eş anlam ve kapsama

Detaylı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ülkesel Fizik Planı Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı) Şehir Planlama Dairesi İçişleri Bakanlığı Lefkoşa - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 2014 İçindekiler 1. Giriş...

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK...

BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM: KALKINMA VE AZGELİŞMİŞLİK... 1 Kalkınma Ekonomisine Olan Güncel İlgi... 1 Kalkınma Kavramı ve Terminolojisi... 1 Büyüme ve Kalkınma... 1 Kalkınma Terminolojisi... 2 Dünyada Gelir

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 ÜNİTE:1 Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2 Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3 Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4 Aile ve Toplumsal Gruplar ÜNİTE:5 1 Küreselleşme ve Ekonomi

Detaylı

Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity

Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity İskender GÜMÜŞ* Nebi Sümer, Nevin Solak, Mehmet Harma İşsiz Yaşam: İşsizliğin

Detaylı

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ Sayfa 1 Gözden Geçirme Notları 2010 Yılı Gençlerin İşsizlik ve İstihdam İstatistikleri İstatistik Kurumu (TÜİK) Hanehalkı İşgücü İstatistikleri veri tabanı 2010 yılı sonuçlarına göre ülkemizde gençlerin

Detaylı

KÖYDEN KENTE GÖÇ OLGUSU VE GÖÇÜN TOPLUMSAL YAPIDA MEYDANA GETİRDİĞİ DEĞİŞMELER: ADANA İLİ (YÜREĞİR OVASI) KÖYLERİ VE ANADOLU MAHALLESİ ÖRNEĞİ

KÖYDEN KENTE GÖÇ OLGUSU VE GÖÇÜN TOPLUMSAL YAPIDA MEYDANA GETİRDİĞİ DEĞİŞMELER: ADANA İLİ (YÜREĞİR OVASI) KÖYLERİ VE ANADOLU MAHALLESİ ÖRNEĞİ KÖYDEN KENTE GÖÇ OLGUSU VE GÖÇÜN TOPLUMSAL YAPIDA MEYDANA GETİRDİĞİ DEĞİŞMELER: ADANA İLİ (YÜREĞİR OVASI) KÖYLERİ VE ANADOLU MAHALLESİ ÖRNEĞİ Prof.Dr. Mustafa SOYSAL Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi

Detaylı

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU TARTIŞMA METNİ 2003/6 http://www.tek.org.tr 2002 HANEHALKI BÜTÇE ANKETİ: GELİR DAĞILIMI VE TÜKETİM HARCAMALARINA İLİŞKİN SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Zafer Yükseler Aralık, 2003

Detaylı

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1 İşgücü Piyasasında Gelişmeler: 04-06 Döneminde lar ve lerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? KEİG Platformu Türkiye de kadınların işgücüne ve istihdama katılım oranları benzer gelişmişlik seviyesindeki

Detaylı

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI 2014-2015

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI 2014-2015 TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ÖĞRENCİLERİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI 2014-2015 ENDÜSTRİYEL YAPININ YENİLİKÇİ VE BİLGİ ODAKLI DÖNÜŞÜMÜNÜN BURSA ÖRNEĞİNDE İNCELENMESİ PROJE RAPORU İÇİNDEKİLER

Detaylı

Özet Değerlendirme 1

Özet Değerlendirme 1 Özet Değerlendirme 1 SURİYELİ MÜLTECİ HAYATLAR MONİTÖRÜ ÇALIŞMANIN KAPSAMI İNGEV ve Ipsos Sosyal Araştırmalar Enstitüsü işbirliğinde hazırlanan Mülteci Hayatlar Monitörü, Türkiye de kamp dışında yaşayan

Detaylı

Siirt İli İşgücü Piyasasında Nitelikli İşgücü İhtiyacı ve Mesleki Eğitim by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ

Siirt İli İşgücü Piyasasında Nitelikli İşgücü İhtiyacı ve Mesleki Eğitim by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT  ÜNİVERSİTESİ SİİRT İLİ İŞ GÜCÜ PİYASASINDA NİTELİKLİ İŞGÜCÜ İHTİYACI İNÖNÜ ÜNİRSİTESİ / FIRAT ÜNİRSİTESİ / ARDAHAN ÜNİRSİTESİ / SİİRT ÜNİRSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ İÇİNDEKİLER A-) İş Gücü Piyasası B-)

Detaylı

KRİMİNOLOJİ -I- 11 Aralık 2014 Suçun Ölçümü 2. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

KRİMİNOLOJİ -I- 11 Aralık 2014 Suçun Ölçümü 2. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ KRİMİNOLOJİ -I- Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU tuba.topcuoglu@gmail.com 11 Aralık 2014 Suçun Ölçümü 2 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ SUÇUN ÖLÇÜMÜNDE KAYNAKLAR Resmi suç istatistikleri: Polis istatistikleri

Detaylı

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur.

Üretimde iş bölümünün ortaya çıkması, üretilen ürün miktarının artmasına neden olmuştur. Fabrika Sistemi Üretimde işbölümünün ortaya çıkması sonucunda, üretim parçalara ayrılmış, üretim sürecinin farklı aşamalarında farklı zanaatkarların (işçilerin) yer almaları, üretimde aletlerin yerine

Detaylı

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI 21 A. Sapma (Deviance) 21 B. Suç (Crime) 23 C.

Detaylı

ŞEHİR (KENT) PLANCISI

ŞEHİR (KENT) PLANCISI ŞEHİR (KENT) PLANCISI TANIM Şehirlerin, planlı ve düzenli bir biçimde gelişmesi için, değişimde etkili olabilecek sosyal, mekansal, teknik, ekolojik, estetik, kültürel vb. etmenleri birlikte değerlendirerek

Detaylı

Kentsel Dönüşüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi

Kentsel Dönüşüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi Kentsel Dönüşüm ve Sulukule Çocuk Atölyesi Cem Ergun Araş. Gör. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü E-posta: tusawi@hotmail.com Sulukule Çocuk Atölyesi İlanı Fotoğraf 1. Çocuk atölyesinin görünümü

Detaylı

ANADİL AYRIMINDA İŞGÜCÜ PİYASASI KONUMLARI. Yönetici Özeti

ANADİL AYRIMINDA İŞGÜCÜ PİYASASI KONUMLARI. Yönetici Özeti Araştırma Notu 09/60 25.12.2009 ANADİL AYRIMINDA İŞGÜCÜ PİYASASI KONUMLARI Seyfettin Gürsel *, Gökçe Uysal-Kolaşin ** ve Onur Altındağ *** Yönetici Özeti Bu araştırma notunda anadili Türkçe ve Kürtçe olan

Detaylı

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında) (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında) ESAGEV - Ekonomik ve Sosyal Düşünce Araştırma Geliştirme Vakfı www.esagev.org iletisim@esagev.org +90 (312) 750 00 00 Oğuzlar Mh. 1397. Sokak No: 11/1 Balgat,

Detaylı

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ. 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN EKONOMİKTEMELLERİ 6. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ EĞİTİM VE EKONOMİ İNSAN SERMAYESİ KURAMI EĞİTİM VE EKONOMİK BÜYÜME EĞİTİM

Detaylı

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ KADINLARA DESTEK MEKANİZMALARI ONLİNE KİTAPÇIĞI Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Gençlik Topluluğu 2015-2016 İÇİNDEKİLER 1. Giriş 2. Kadın Dostu Akdeniz Projesi 3. Projenin

Detaylı

1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1

1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1 bölüm 1: YÖNETİM-YERİNDEN YÖNETİME İLİŞKİN KAVRAMSAL ÇERÇEVE...1 1. Kavramsal Çerçeve: Yönetim-Yerinden Yönetim...2 1.1. Yönetim Kavramı...2 1.2. Yerinden Yönetim...4 2. Yerel Yönetimlerin Önemi ve Varlık

Detaylı

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Ünite 11 KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Kentlerimizde ilk dönüşüm dalgası Tazminat dönemi ile başlamaktadır. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasının özellikle liman

Detaylı

KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMASI ŞUBAT 2015

KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMASI ŞUBAT 2015 www. bet i mar. com BURSA 1. KENTSELDÖNÜŞÜM Zİ RVESİ ARAŞTI RMA SUNUMU ŞUBAT2015 1. GİRİŞ Kentsel Dönüşüm, Kentsel gelişmenin toplumsal ekonomik ve mekansal olarak yeniden ele alındığı ve kentteki sorunlu

Detaylı

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ 2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ Psikolojik Danışma ve Rehberlik 1. Hizmet alanlarına göre 2. Temel işlevlerine göre 3. Birey Sayısına göre 4. Öğretim basamaklarına göre 5. Problem alanlarına

Detaylı

Eğitimin Ekonomik Temelleri

Eğitimin Ekonomik Temelleri Eğitimin Ekonomik Temelleri Ekonomi, doğadaki kıt kaynakların en verimli biçimde kullanılması artırılması inceleyen bir bilim dalıdır. İnsanlar var oluşlarının itibaren doğadaki kaynakları kullanarak yaşamlarını

Detaylı

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı Mevcut yasal düzenlemelere göre mekânsal planlama kademelenmesinin en üst düzeyinde yeni bir plan türü olarak mekânsal strateji planı yer almaktadır. Mekânsal

Detaylı

Katılımcının Yaşı n % 21-30 114 21.6 31-40 152 28.8 41-50 208 39.5 51+ 53 10.1 TOPLAM 527 100.0

Katılımcının Yaşı n % 21-30 114 21.6 31-40 152 28.8 41-50 208 39.5 51+ 53 10.1 TOPLAM 527 100.0 12 Eczacı Profili-1998-2007 II. 1998 ARAŞTIRMASI BULGULARI ll.l.toplumsal VE EKONOMİK ÖZELLİKLER Katılımcının Yaşı n % 21-30 114 21.6 31-40 152 28.8 41-50 208 39.5 51+ 53 10.1 TOPLAM 527 100.0 Tabloda

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler Hella Dunger-Löper Staatssekretärin für Bauen und Wohnen 1 Katılım (Latince: Katılım). Genel olarak: Katılım, vatandaşların ortak (siyasi) sorunların

Detaylı

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUM TANILAMA SÜRECİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUMUN TANIMI A.Ü.AHE 402 Halk Sağlığı Hemşireliği Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların

Detaylı

SOSYOLOG TANIM A- GÖREVLER

SOSYOLOG TANIM A- GÖREVLER TANIM Sosyolog, insan toplulukları ve toplumsal kurumlar, bunların kökeni, gelişmesi, işlevi ve birbirleriyle ilişkileri, bu ilişkileri belirleyen ilke ve kurallar ile toplumsal sorunlar ve çözüm yolları

Detaylı

Giriş. Turizmde Mevsimsellik

Giriş. Turizmde Mevsimsellik Turizmde Mevsimsellik Yard. Doç. Dr. Şevki ULAMA Giriş Turizm sektörü Türkiye de arz ve talep yönünden oldukça önemli gelişmeler kaydetmiştir. Turist ve buna bağlı olarak turizm işletmelerinin sayıları

Detaylı

YENİ OKUL SİSTEMİ (4+4+4) UYGULAMALARININ YANSIMALARI

YENİ OKUL SİSTEMİ (4+4+4) UYGULAMALARININ YANSIMALARI YENİ OKUL SİSTEMİ (4+4+4) UYGULAMALARININ YANSIMALARI İsa KORKMAZ Giriş Yöntem Bulgular Tartışma, Sonuç ve Öneriler Kaynakça DOI: http://dx.doi.org/1.14527/978653183563.11 Giriş Türkiye de cumhuriyet dönemi

Detaylı

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye kent konseyi: Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma

Detaylı

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde) 3. Emek Piyasası Türkiye de işsizlik oranında son dönemde katılık ve bozulmalar dikkat çekmektedir. 2012 yılından itibaren yavaş bir tempoda artan işsizlik oranı 2016 yılı ikinci yarısında belirgin bir

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ İNTİHAR RAPORU 24. 09.2014 GİRİŞ: En basit anlamda insanın kendi

Detaylı

ONDOKUZMAYIS İLÇESİ NDE (SAMSUN) AFETE YÖNELİK CBS ÇALIŞMALARI

ONDOKUZMAYIS İLÇESİ NDE (SAMSUN) AFETE YÖNELİK CBS ÇALIŞMALARI TÜRKİYE 17. ESRI KULLANICILARI TOPLANTISI ONDOKUZMAYIS İLÇESİ NDE (SAMSUN) AFETE YÖNELİK CBS ÇALIŞMALARI Kıvanç ÇALIŞKAN Harita Mühendisi 25 Mayıs 2012 - ANKARA SUNUM İÇERİĞİ GİRİŞ AMAÇ VE KAPSAM MATERYAL,

Detaylı

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ

1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ ÖNSÖZ İÇİNDEKİLER III Bölüm 1 SOSYOLOJİNİN DÜNYADA VE TÜRKİYE DE GELİŞİMİ 15 1.1. Sosyolojinin Tanımı 16 1.2. Sosyolojinin Alanı, Konusu, Amacı ve Sınırları 17 1.3. Sosyolojinin Alt Disiplinleri 18 1.4.

Detaylı

GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM

GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM 2014 yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımı na göre Afyonkarahisar ın nüfusu 706.371 dir ve ülke genelinde 31. sıradadır. Bu nüfusun 402.241 i il ve ilçe merkezlerinde, 304.130 u ise

Detaylı

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş ) Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; ülkelerin kalkınmasında, ülkenin dünyadaki etki alanını genişletmesinde potansiyel bir güç olarak önemli bir faktördür. Nüfusun potansiyel gücü, nüfus miktarı

Detaylı

LOJİSTİK SEKTÖRÜNDE KADIN

LOJİSTİK SEKTÖRÜNDE KADIN LOJİSTİK UYGULAMALARI VE ARAŞTIRMALARI MERKEZİ LOJİSTİK SEKTÖRÜNDE KADIN Şubat, 2013 Fikri Mülkiyet Hakları Saklıdır ÇALIŞMA EKİBİ Bülent TANLA (Danışman) Prof. Dr. Okan TUNA (Koordinatör) Öğr. Gör. Aslıhan

Detaylı

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ Erzurum, 2015 Proje adı Şenkaya ilçe merkezinin mekan olarak değiştirilmesi

Detaylı

BİR SOSYAL OLGU OLARAK TÜRKİYE'DE KENTLERDE KONUT SORUNU

BİR SOSYAL OLGU OLARAK TÜRKİYE'DE KENTLERDE KONUT SORUNU BİR SOSYAL OLGU OLARAK TÜRKİYE'DE KENTLERDE KONUT SORUNU Prof. Dr. Oğuz ARI Boğaziçi Üniversitesi Köylerden kentlere göçler, özellikle büyük kentlerde, aşırı kentleşme, sanayileşme ile desteklenmeyen kentleşme,

Detaylı

ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ MMR402 MİMARİ TASARIM VI YIKILAN İLLER BANKASI ARAZİSİNDE YENİ YAPI TASARIMI

ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ MMR402 MİMARİ TASARIM VI YIKILAN İLLER BANKASI ARAZİSİNDE YENİ YAPI TASARIMI ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ MMR402 MİMARİ TASARIM VI Yürütücüler: Aytaç Özen, Aytek İtez, Ercan Çoban, Hasan Özbay, Mehmet Soylu, Nami Hatırlı YIKILAN İLLER BANKASI ARAZİSİNDE YENİ YAPI

Detaylı

TÜRKİYE DEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİ VE ÖRNEKLER. Ayaz ZAMANOV-1700103 İrem BAHÇELİOĞLU-1603166

TÜRKİYE DEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİ VE ÖRNEKLER. Ayaz ZAMANOV-1700103 İrem BAHÇELİOĞLU-1603166 TÜRKİYE DEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİ VE ÖRNEKLER Ayaz ZAMANOV-1700103 İrem BAHÇELİOĞLU-1603166 İÇERİK Kentsel dönüşüme bakış Kentsel dönüşümdeki aktörler Kamu yönetimi Merkezi yönetim, Yerel yönetimler

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ Devrim ERTÜRK Araş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü. Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. Beden konusu, Klasik

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik RPD 201 Not II Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Eğitimde Rehberlik *Rehberlik, bireyin en verimli bir şekilde gelişmesini ve doyum verici

Detaylı

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ 2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 12. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı Ekstrem Doğa Olayları 12.1.1. Doğa

Detaylı

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül)

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül) TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül) HAZIRLAYAN 18.02.2014 Prof. Dr. Halis Yunus ERSÖZ Prof. Dr. Mustafa DELİCAN Doç. Dr. Levent ŞAHİN ÖZET Türkiye genelinde Eylül ayında geçen yılın aynı

Detaylı

Doğu ATEŞ ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ 2007 NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA İLK YORUMLAR

Doğu ATEŞ ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ 2007 NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA İLK YORUMLAR ADRESE DAYALI NÜFUS KAYIT SİSTEMİ 2007 NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA İLK YORUMLAR 2007 yılında çalışmaları sürdürülmekte olan nüfus sayımının ilk sonuçları açıklanmış bulunmaktadır. Bu sonuçlara göre

Detaylı

ÇEVRE İNCELEMESİ ESKİŞEHİR-TEPEBAŞI MUALLA ZEYREK İLKOKULU ÇEVRE İNCELEMESİ. HAZIRLAYAN: Cem ÖNER

ÇEVRE İNCELEMESİ ESKİŞEHİR-TEPEBAŞI MUALLA ZEYREK İLKOKULU ÇEVRE İNCELEMESİ. HAZIRLAYAN: Cem ÖNER ESKİŞEHİR-TEPEBAŞI MUALLA ZEYREK İLKOKULU ÇEVRE İNCELEMESİ HAZIRLAYAN: Cem ÖNER A) MUALLA ZEYREK İLKOKULUNUN TARİHÇESİ 1989-1990 Öğretim yılında 210 öğrenci ile eğitim-öğretime başlayan okulumuz, 1993-1994

Detaylı

TÜRKİYE DE GÖÇ BOYUTU, NEDENLERİ ve GÖÇÜN SAĞLIKLA İLİŞKİSİ

TÜRKİYE DE GÖÇ BOYUTU, NEDENLERİ ve GÖÇÜN SAĞLIKLA İLİŞKİSİ TÜRKİYE DE GÖÇ BOYUTU, NEDENLERİ ve GÖÇÜN SAĞLIKLA İLİŞKİSİ Sağlıklı Kentler Birliği Eğitim Prgramı Prof. Dr. SABAHAT TEZCAN Haccettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Tıp Fakültesi Halk Sağlığı

Detaylı

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü İZLENEN ÇALIŞMA YÖNTEMİ Mekansal Adres Kayıt Sistemi Gündem İzlenen Çalışma Yöntemi Mevzuat Analizi Yetkili İdare Ziyaretleri Gereksinim Modellemesi Çalıştay

Detaylı

Yeniden Yapılanma Süreci Dönüşüm Süreci

Yeniden Yapılanma Süreci Dönüşüm Süreci Yeniden Yapılanma Süreci 2010-2025 Dönüşüm Süreci 2025-2050 2025'te olmazsa olmazlar Geçiş dönemi kilit meseleleri Dönüşüm zamanının Başarı Dönüşüm ölçütleri zamanının Vizyon Herkese fırsat eşitliği sağlanarak

Detaylı

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ TOPLUMU TANIMA TOPLUMUN TANIMI Toplum; sosyal gereksinimlerini karşılamak için etkileşen ve ortak bir kültürü paylaşan çok sayıdaki insanın oluşturduğu bir birlikteliktir. 1. Toplumdaki kişiler demografik

Detaylı

Prof. Dr. Turgut Göksu

Prof. Dr. Turgut Göksu Sunum Planı İnsan Kaynağını Bulma (Tedarik) Süreci İK İhtiyacının Belirlenmesi İç Kaynaklar Dış Kaynaklar İşe Alma İşe Almada Uygulanan Sistemler İşe Almada Uygulanan Yöntemler İşe Alma İlkeleri Sınavlar

Detaylı

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1 PLATFORM NOTU'14 / P-1 Yayınlanma Tarihi: 11.03.2014 * Türkiye nin Gizli ları 1 Thomas Masterson, Emel Memiş Ajit Zacharias YÖNETİCİ ÖZETİ luk ölçümü ve analizine yeni bir yaklaşım getiren iki boyutlu

Detaylı