Koroner Arter Hastal Görüntüleme Yöntemleri. Koroner Arter Hastal

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Koroner Arter Hastal Görüntüleme Yöntemleri. Koroner Arter Hastal"

Transkript

1 Görüntüleme Yöntemleri SB-01 ZOLE KORONER ARTER EKTAZ S NDE KES TSEL MORFOLOJ O. Ergene, O. K nay, C. Nazl, A. Do an*, A. Alt nbafl*, F. Vatansever, N. Tüzün, N. Tüzün, N. Kahya zmir Atatürk E itim ve Araflt rma Hast Kardiyoloji, Süleyman Demirel Üniversitesi T p Fakültesi* Amaç: zole koroner arter ektazisi, koroner arter darl olmaks z n geliflen koroner ektazi olarak tan mlanmaktad r. Bu çal flma ile, anjiyografide t kay c koroner arter hastal olmayan ektatik koroner arterlerin duvar yap s incelenmifl ve koroner ektazinin gelifliminde ana etiyolojik faktör olmas muhtemel koroner atherosklerotik tutulum oran belirlenmeye çal fl lm flt r. Materyal ve Sonuçlar: Anginal vas fta gö üs a r s ile baflvuran ve anjiyografi ile izole koroner arter ektazisi saptanan 19 ard fl k hasta (4 kad n, yafl 55.7±9.2) çal flmaya dahil edildi. ntrakoroner ultrasonografi (IVUS) ile 19 hastaya ait 45 ektatik segment incelendi ve atherosklerotik tutulum araflt r ld. 7 hastaya ait 16 segmentte atherosklerotik t kay c olmayan plak; 11 hastaya ait 17 ektatik segmentte intimal kal nlaflma tespit edildi. Sadece 1 hastada intimal kal nlaflma veya plak saptanmad. Bu çal flma izole ektazisi olan koroner damarlar n kesitsel duvar yap s incelendi inde, hastalar n neredeyse tamam nda (%95) farkl derecelerde atherosklerotik tutulum oldu unu aç a ç kartm flt r. Ancak olgun plak hastalar n sadece %37 de saptanm flt r. Buradan hareketle, hastalar yaklafl k %60 n n sadece intimal kal nlaflma ile seyreden koroner arter tutulumu olmas nedeniyle koroner arter ektazisinin atherosklerotik tutulumun bir sonucu olarak geliflmedi i iddia edilebilir. Sonuç: Koroner arterlerin hafif atherosklerotik tutulumu,koroner arter ektazisinde genel populasyona benzer flekilde s k görülmesine karfl n güçlü bir etiyolojik aday olan plak tutulumu daha nadirdir. SB-02 KORONER ARTER ANEVR ZMASI SIKLI I VE KL N K ÖZELL KLER Bilal Boztosun, Ahmet Y ld z*, Y lmaz Günefl**, Cevat K rma, Ramazan K rg n, Mustafa Bulut Kofluyolu Kalp E itim ve Araflt rma Hastanesi Kardiyoloji stanbul, Özel Gazi Hastanesi Kardiyoloji*, Medikal Park Hospital Kardiyoloji** Koroner arter anevrizmas (KAA) oldukça nadir görülür. Koroner arterin lokal veya diffüz segmenter anormal dilatasyonu ile birliktedir. KAA s tromboze veya rüptüre olarak, angina, miyokard infarktüsü veya ani ölüm nedeni olabilir. Amaç: Koroner arter hastal ön tan s ile koroner anjiyografi uygulanan hastalarda koroner arter anevrizmas s kl ve klinik özelliklerini belirlemek. Materyal ve Method: Bu amaçla y llar aras nda koroner anjiyogarfi uygulanan 6700 hastadan KAA s tespit edilen 63 (%0.9) hasta de erlendirmeye al nd. KAA's olan hastalar n anjiyografik, demografik ve klinik özellikleri incelendi. Bulgular: Yafl ortalamas 58±10 olan 63 hastan n 9 (%14) tanesi kad n idi. 10 (%16) hastan n diyabetik, 33 (%52) ünün hipertansif, 40 (%81) n n hiperlipidemik, 39 (%62) nun sigara kullan m öyküsü, 28 (%44) nin aile öyküsünün pozitif oldu u tespit edildi. Klinik özellikleri de erlendirildi inde, geçirilmifl miyokard infarktüsü 32 (%51), stable angina pektoris 42 (%67), unstable angina pektoris 12 (%19), postm angina pektoris 9 (%14) hastada vard. Anjiyografik özelliklerine bak ld nda 15 hastan n (%24) koroner arterlerinde anlaml darl k yoktu. Bu hastalar n 9 (%60) unda efor testi veya miyokard perfüzyon sintigrafisinin pozitif, 3 ünde ST elevasyonsuz akut koroner sendrom klini inin, 4 ünde geçirilmifl miyokard infarktüsünün oldu u tespit edildi. 40 hastada (%64) çok damar hastal tespit edildi. 11 (%17) hastada KAA's birden fazla damarda idi. En fazla tutulum RCA da idi (%42). RCA y s ras yla Cx, LAD, LMCA izliyordu. Hastalar n %41 ne medikal izlem, %44 ne cerrahi revaskülarizasyon, %15 ne ise PTCA karar verildi. 4 (%4) hastada efllik eden aort (2 abdominal ve 2 torasik) anevrizmas tespit edildi. Sonuç: Koroner arter anevrizmas s kl n n %0.9, hiperlipideminin bu hastalarda oldukça s k görülen bir risk faktörü oldu u, Koroner arterlerinde anlaml darl k olmad halde iskemik olaylarla iliflkili oldu u tespit edildi. SB-03 ZOLE KORONER ARTER EKTAZ S SAPTANAN OLGULARDA AORTUN ANJ YOGRAF K OLARAK DE ERLEND R LMES Halil Kahraman, Mehmet Özayd n, Abdullah Do an, Süleyman M. Aslan, Ömer Gedikli, Ahmet Alt nbafl Süleyman Demirel Üniversitesi T p Fakültesi Girifl: Koroner arter ektazisi (KE) koroner anomalilerinin nadir bir formudur, konjenital veya kazan lm fl orijinli olabilir. Anjiografik olarak, epikardiyal koroner arterlerde obstrüktif lezyon olmaks z n normal luminal çaptan 1.5 kattan daha fazla geniflleme olmas KE olarak tan mlanmaktad r. Çal flmam zda izole KE si olan olgularda aortadaki ektazi s kl n araflt rd k. Metod ve Bulgular: Çal flmaya stabil angina pektoris ve atipik gö üs a r s ile müracaat edip efor testi pozitif bulundu u için yap lan veya karars z angina pektoris ile müracaat edenlere yap lan koroner anjiyografide koronerlerinde KE tespit edilen ard fl k hastalar al nd. Koroner anjiyografisi normal saptanan 25 hastan n koroner damar çaplar referans kabul edilerek, bu de erlerden 1.5 kat genifl olan segmentler ektazik kabul edildi. Bu kriterlere uygun 80 hasta çal flmaya al nd (Grup I, 40 erkek, yafl ortalamas 57±11). Koronerleri ektazik olan ve koronerleri normal olan (Grup II, 9 erkek, yafl ortalamas 54±10) tüm hastalar n aortografileri yap ld. Gruplara aras nda yafl, cins, diabet, hiperlipidemi, ailede koroner arter hastal anamnezi, periferik arter hastal olmas, sigara içimi ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu aç s ndan fark bulunmad (tüm p de erleri >0.05). Koronerleri ektazik olan hastalar n tümünde aortan n çap ve çap indeksleri, kontrol grup hastalar na göre daha yüksekti. Bu fazlal k asendan aorta ve desandan aortada istatistiksel anlaml l a ulaflmazken, abdominal aortan n tüm segmentlerinde (suprarenal, infrarenal ve distal infrarenal) istatistiksel anlaml l a ulaflt (p=0.002, p=0.02, p=0.05). Fakat bu de erlerin vücut yüzey alan na bölünmesiyle elde edilen çap indeksleri aras nda istatistiksel anlaml l k kalmad. Aortada ektazi say olarak grup I de grup II ye göre daha fazla olmas na ra men fark istatistiki olarak anlaml de ildi (Tüm p ler >0.05). Sonuç: KE si bulunan hastalarda aortadaki ektazi s kl normal gruba göre istatistiki olarak farkl bulunmad. Tablo 1. Hastalar n ortalama aorta çaplar ve çap indeksleri Grup I çap Grup I çap Grup II çap Grup II çap p çap p çap (mm) indeksi (mm) (mm) indeksi (mm) indeksi As Ao ± ± ± ± Des Ao ± ± ± ± Ab Ao Suprarenal ± ± ± ± Ab Ao nfrarenal ± ± ± ± Ab Ao Distal nfrarenal ± ± ± ± As:Asendan, Des:Desendan, Ab:Abdominal, Ao:Aorta 397 SB-04 DARLIK OLUfiTURMAYAN KORONER EKTAZ L HASTALARDA SKEM PRED KTÖRLER Hakan Özhan, Enver Erbilen, Ramazan Akdemir, Cihangir Uyan*, Mehmet Yaz c Abant zzet Baysal Üniversitesi Düzce T p Fakültesi Düzce Abant zzet Baysal Üniversitesi zzet Baysal T p Fakültesi* Amaç: Çal flman n amac SPECT tekni i ile iskemi araflt r lmas yap lan damar darl geliflmemifl koroner ektazili hastalarda, iskemi belirteçlerini saptamakt r. Metod: Çal flmaya, damar darl bulunmayan 24 koroner ektazi olgusu al nd. Ektazi, normal koroner çaptan 1,5 kat ve fazla geniflleme olarak tan mland. Hastan n normal damar n n saptanmad yayg n ektazi durumunda çaplar normal populasyonla karfl laflt r ld. TIMI kare sayma yöntemi ile yavafl ak m varl araflt r ld. Bütün hastalarda SPECT tekni i ile iskemi tarand. skemili ektazi olgular iskemisi olmayanlarla karfl laflt r ld. Karfl laflt rmada hastalar n demografik, klinik, ekokardiyografik ve elektrokardiyografik, doku Doppler verileri kullan ld. Bulgular: Ortalama yafl 60,9±10,5 olan 9 erkek ve 15 kad n ektazili hastan n 7 sinde iskemi saptand. skemi varl na göre iki grup aras ndaki karfl laflt rmada demografik, klinik, ekokardiyografik ve elektrokardiyografik veriler aras nda sadece yafl n ba ms z iskemi belirteci oldu u saptand. TIMI kare say s ile saptanan yavafl ak m iskemi prediktörü olarak bulunmad (Tablo-1). Sonuçlar: SPECT tekni i ile iskemi araflt r lan damar darl geliflmemifl koroner ektazili hastalarda, tek ba ms z iskemi belirteci yaflt r. Yavafl ak m iskemi belirteci de ildir. (Tablo k saltmalar : LAD: sol ön inen arter, CX: circumflex arter, RCA: sa koroner arter) Tablo 1. skemi saptanan ve iskemisi olmayan ektazili hastalar n TIMI kare say m yöntemi ile yavafl ak m aç s ndan karfl laflt r lmas TIMI kare say s skemili hastalar skemisi olmayan P de eri (n:7) hastalar (n:17) LAD (n:17) 36,6±13 31,4±8 0,403 CX (n:19) 25,±3,8 23±3 0,312 RCA (n:14) 28,2±11 27,4±7 0,877

2 Görüntüleme Yöntemleri SB-05 AKUT M YOKARD NFARKTÜSÜNDE KOLLATERAL GEL fi M LE KALP HIZI DE fikenl ARASINDAK L fik Bilal Geyik, Özcan Özeke, Özcan Özdemir, Arslan Öcal, Cemal Özbak r, Ömer Alyan, Dursun Aras, Mustafa Soylu, Ahmet Duran Demir, Göksel Ça rc, Hakan Altay, Ali fiaflmaz Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara Girifl: Akut miyokard infarktüsü (AM ) esnas nda ve sonras nda geliflen kollateral dolafl m n koruyucu etkisi ve prognostik önemi günümüzde hala tart flmal d r. Kalp H z De iflkenli i (KHD) kardiyak otonom tonusun bir göstergesi olarak AM e ba l aritmik olaylar ve mortalite ile yak n iliflkili bulunmufltur. Bu çal flmada, AM nin erken döneminde geliflen kollateral dolafl m n KHD üzerine olan etkisi araflt r ld. Metod: Çal flmaya hastanemize akut ön duvar miyokard infarktüsü tan s ile yat r lan ve trombolitik tedavi uygulanan 64 hasta al nd.tüm hastalara 24 saatlik holter analizi uygulanarak, infarktla iliflkili arterde kollateral geliflimi olanlar ile olmayanlar aras ndaki KHD verileri karfl laflt r ld. Sonuçlar: Kollateral geliflimi olmayan hastalarda olanlara oranla, ortalama kalp h z, LF (gündüz,gece,24 saat), LF/HF oran (gündüz, gece, 24 saat daha yüksek; SDNN, RMSSD, PNN50 ve HF gece de erleri ise daha düflük saptand. SDNN; LAD lezyonu, ventrikül skor indeksi ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu (LVEF) ile negatif korelasyon gösterirken; LF/HF oran, ventrikül skor indeksi ile pozitif, LVEF ve T M ak m derecesi ile negatif korelasyon gösterdi. Lineer regresyon analizi, ventrikül skor indeksi ve kollateral gelifliminin KHD ni etkiledi ini gösterdi. LAD lezyonu, ventrikül skoru, LVEF ve koroner kollateral geliflimi, LF/HF oran ile iliflkili bulundu. SDNN<80 ms olmas, AMI nin erken periyodunda ventriküler aritmi geliflim riskinde 4,7 kat; LF/HF oran >2.7 olmas 9.8 kat; LVEF <35% olmas 12.8 kat art flla iliflkili bulunurken, iyi geliflmifl kollateral dolafl m varl n n ventriküler aritmi riskini 2.5 kat azaltt saptand. Sonuç: nfarktla iliflkili arterde görülen kollateral geliflimi, akut miyokard infarktüslü hastalarda kalp h z de iflkenli i, otonom sinir sistemi aktivitesi ile yak n iliflkilidir. Bu çal flma, koroner kollateral gelifliminin, AM nin erken periyodunda miyokardiyal elektrofizyolojiyi olumlu etkileyerek koruyucu rolü oldu unu düflündürmüfltür. KHD parametreleri Kollateral (+) Kollateral (--) P Ort. Kalp h z (at m/dk) 60,2 ± 6,3 70,1± 8,2 0,001 SDNN(msn) 115,9 ± 18,5 78,3 ± 14,5 0,001 RMSSD(msn) 36,6 ± 7,1 21,8 ± 5,8 0,001 PNN50(%) 10,2 ± 2,8 4,2 ± 1,8 0,001 total power(ms 2 ) 4465 ± ± ,001 HF(nu)-gündüz 30,1 ± 5,8 28,6 ± 4,4 0,2 LF(nu)-gündüz 54,1± 7,7 67,9 ± 8,2 0,001 LF/HF-gündüz 1,9 ± 0,6 2,4 ± 0,7 0,001 HF(nu)-gece 38,4 ± 8,2 32,6 ± 6,4 0,02 LF(nu)-gece 50,4 ± 6,8 61,8 ± 9,4 0,001 LF/HF-gece 1,4 ± 0,3 1,8 ± 0,4 0,001 HF(nu)-24 saat 34,4 ± 6,8 30,8 ± 4,2 0,01 LF(nu)-24 saat 52,2 ± 4,4 63,4 ± 6,8 0,001 LF/HF-24 saat 1,6 ± 0,3 2,2 ± 0,4 0,001 Her iki gruptaki KHD parametreleri SDNN (RR sürelerinin standart sapmas ) RMSSD (24 saatlik kay tta ard fl k NN aral klar farklar n n karelerinin toplam n n kareökü) LF (düflük frekans) HF (yüksek frekans) PNN50 (Birbirinden >50 ms farkl l k gösteren RR sürelerinin yüzdesi) : Noninvazif Tan sal Yaklafl mlar SB-07 KORONER ARTER HASTALI INDA KALP HIZI TOPARLANMA NDEKS VE KALP HIZI DE fikel LE L fik S Harun Evrengül, Dursun Dursuno lu, Gökhan Önem*, Halil Tanr verdi, Asuman Kaftan, Mustafa K l ç Pamukkale Üniversitesi T p Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dal Denizli, Pamukkale Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Denizli* Koroner arter hastal nda azalm fl kalp h z toparlanma indeksi (Heart rate recovery, HRR) artm fl kardiyovasküler mortaliteyi gösterir ve azalm fl parasempatik tonus ile iliflkilidir. Amaç: Koroner arter hastal nda HRR ile dinlenme s ras nda ölçülen kalp h z de iflkenli ini (KHD) ve bu iki parametre aras ndaki iliflkiyi araflt rmakt r. Materyal Metod: Çal flmam za otonomik fonksiyonlar etkileyebilecek herhangi bir hastal olmayan 33 (28 E, 52.4±9.6) koroner arter hastas ile benzer yafl grubundaki 38 sa l kl olgu (21 E, yafl ort:48.3±7.8) al nd. Tüm olgulara maksimal efor testi uyguland (Bruce protokol). HRR indeksi; peak kalp h z ndan, recovery faz n n ve 3. dakikas ndaki kalp h zlar ç kar larak hesapland (HRR1, HRR2 HRR3). Tüm olgulara efor testi öncesi stabil koflullarda k sa süreli zaman ve frekans domain KHD analizi yap ld ve HRR indeksleri ile korele edildi. Frekans domain analiz için sabah 5 dk l k uyan k dönemdeki düflük frekans (LF, Hz), yüksek frekans (HF, Hz) ve LF/HF oranlar hesapland. Time domain analizde SDNN (tüm RR intervallerinin standart deviasyonu), SDANN (kay tlardaki 5 er dakikal k intervallerin standart deviasyonu), pnn50 (50 ms`den büyük ard fl k R-R intervallerinin yüzdesi), r-mssd (ard fl k R-R intervalleri aras ndaki farklar n karekökü), SDNN indeks ve Triangüler indeks de erleri kullan ld. statiksel analiz t testi ve pearson korelasyon analizi ile yap ld. Korelasyon analizi için sadece HRR3 kullan ld. p<0.005 de eri anlaml kabul edildi. Bulgular: Koroner arter hastalar nda parasempatik aktivasyonu gösteren HF belirgin olarak azalm fl, sempatik aktiviteyi gösteren LF, LF/HF de erleri ise artm flt (s ras yla; p<0.0001, p<0.0001, p<0.0001). Time domain parametrelerinden SDNN, RMSSD, pnn-50, SDNN index ve Triangüler index hasta grubunda belirgin olarak daha düflük saptand (s ras yla; p<0.0001, p<0.0001, p=0.0008, p< ve p<0.0001). HRR1, HRR2 HRR3 de erleri KHD parametrelerine benzer flekilde hasta grubunda belirgin olarak azalm flt (her biri için p<0.0001). HRR3 ile LF (r=-0.55, p=0.002) ve LF/HF (r=-0.47, p<0.0001) aras nda anlaml ve negatif, HF aras nda ise anlaml ve pozitif yönde bir korelasyon saptand (r=0.55, p=0.003). Sonuç: Koroner arter hastal nda HRR belirgin olarak azalm flt r. HRR`deki azalma KHD parametrelerindeki de ifliklikler ile paralellik gösterir. Efor testi s ras nda kolayca hesaplanabilen HRR, azalm fl parasempatik tonusun saptanmas nda ve bu hasta grubunda otonomik balans n de erlendirilmesinde kullan labilir. 398 SB-06 YAVAfi KORONER AKIMI OLAN HASTALARDAK ADRENERJ K AKT VASYONUN DÜZELT LM fi TIMI KARE SAYISI LE L fik S Mustafa Yaz c, Sabri Demircan, Kenan Durna, Mahmut fiahin Ondokuz May s Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Samsun Amaç: Bu çal flman n amac yavafl koroner ak ml (YKA) hastalarda adrenerjik aktivitenin rolünü ve bunun YKA patogenezinde TIMI kare say s (TKS) ile iliflkisini araflt rmakt r. Yöntem: Çal flmada, koroner anjiyografi ve TIMI kare say s ile YKA tan s alm fl 51 hastan n istirahatteki plazma noradrenalin ve adrenalin seviyeleri normal koroner ak m (NKA) olan 44 sa l kl kontrol ile karfl laflt r ld. Ek olarak, TIMI kare say s ile noradrenalin ve adrenalin seviyeleri aras ndaki iliflki araflt r ld. Bulgular: YKA l hastalar n plazma noradrenalin (127.9±9.2 ng/ml ye karfl n 79.3±7.3 ng/ml, p<0.0001) ve adrenalin (63.9±2.6 ng/ml ye karfl n 44.7±2.8 ng/ml, p<0.0001) seviyeleri NKA l hastalarla karfl laflt r ld nda daha yüksekti. (Resim 1) Düzeltilmifl TKS ye göre YKA s dominant olan koroner arterler aras nda noradrenalin ve adrenalin düzeyleri farkl l k gösteriyordu. (s ras yla ANOVA p=0.012 ve <0.0001, Resim 2) YKA s 1, 2 ve 3 damarda olan hastalar n noradrenalin ve adrenalin düzeyleri belirgin olarak farkl l k gösteriyordu. (ANOVA p<0.003 ve p<0.0001). Düzeltilmifl TIMI kare say lar na göre ayr lan YKA hastalar nda 75 persentil üzerinde bulunan hastalardaki noradrenalin ve adrenalin düzeyleri persentil aras nda ve alt ndaki hastalar ile karfl laflt r ld nda daha yüksek olarak saptand. (s ras yla p<0.001 ve p=0.011) Korelasyon analiziyle hem adrenalin hem de noradrenalin düzeylerinin LAD ve sirkumfleks arterdeki TKS ile korelasyon gösterdi i belirlendi. 6 hastada yap lan egzersiz testinde iskemi saptand. Bu hastalar n TKS leri 75 persentilin üzerindeydi ve iskemi olmayan hastalarla karfl laflt r ld nda daha yüksek norarenalin ve adrenalin düzeylerine sahipti. (p s ras yla ve 0.045). Sonuç: YKA l hastalarda noradrenalin ve adrenalin düzeylerinin daha yüksek olmas ve TKS ile korelasyon göstermesi, bu hastal n patogenezinde artm fl adrenerjik aktivitenin rolü oldu unu göstermektedir. Yavafl koroner ak m ve kontrol grubunun noradrenalin ve adrenalin düzeyleri Yavafl koroner ak m n dominant oldu u koroner artere göre noradrenalin ve adrenalin de erlerinin karfl laflt r lmas SB-08 YAVAfi KORONER AKIM BULUNAN HASTALARDA NABIZ BASINCI VE FRAKS YONEL NABIZ BASINCI Ümit Güray, Yeflim Güray, Mehmet Birhan Y lmaz, Vedat Çald r, Serkan Çay, Hatice fiaflmaz, fiule Korkmaz Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara Amaç: Anjiyografik bir fenomen olan yavafl koroner ak m (YKA), görünüflte normal epikardiyal koroner arterlere ra men distal vasküler yap lar n gecikmifl opasifikasyonudur. Klinik önemi aç k olmamakla birlikte, bu fenomenin diffüz aterosklerozun bir formu olabilece i düflünülmektedir. Arteriyel nab z bas nc nda yükselme, artm fl arter sertli i (stifness) ile iliflkilidir ve kardiyovasküler hastal klar için önemli bir risk faktörüdür. Artan nab z bas nc, sistolik kan bas nc n n ve art yükün yükselmesine ve diyastolik kan bas nc n n azalmas ile de koroner perfüzyonun azalmas na yol açacakt r. Koroner yavafl ak ml hastalarda, ç kan aort nab z bas nc ve fraksiyonel aort nab z bas nc ile ilgili bilgi bulunmamaktad r. Bu çal flmada, YKA bulunan hastalar n ç kan aort nab z bas nc ve fraksiyonel aort nab z bas nc (nab z bas nc /ortalama aort bas nc ) YKA bulunmayan normal koroner arterlere sahip kontrol grubu ile karfl laflt r lmas amaçlanm flt r. Yöntem: Çal flmaya, koroner anjiyografide YKA saptanan, diyabetes mellitusu olmayan 50 hasta ve kontrol grubu olarak yafl ve cinsiyet aç s ndan eflitlenmifl, koroner anjiyografide normal koroner arterler saptanan 50 hasta al nm flt r. Ç kan aort nab z bas nc, pigtail katater ile ölçülen ç kan aorta sistolik kan bas nc ndan diyastolik kan bas nc n n ç kar lmas ile; fraksiyonel nab z bas nc ise aort nab z bas nc n n ortalama aort bas nc na bölünmesi ile hesaplanm flt r. Bulgular: Her iki grupta yafl, cinsiyet, hipertansiyon, sigara içimi, vücut kitle indeksi, serum kolesterol ve HDL-kolesterol seviyeleri aç s ndan anlaml farkl l k yoktu. Ç kan aort sistolik, diyastolik ve ortalama kan bas nçlar aç s ndan her iki grup aras nda anlaml fark yokken; nab z bas nc ve fraksiyonel nab z bas nc YKA grubunda kontrol grubuna göre daha yüksekti (Tablo). Sonuç: Yavafl koroner ak m görülen hastalarda ç kan aort nab z bas nc ve fraksiyonel nab z bas nc böyle bir bulgusu olmayan hastalara göre daha yüksektir. Yüksek nab z bas nc aortik sertlik ve kardiyovasküler olaylarla yak n iliflkisi sebebi ile YKA olan hastalardaki diffüz aterosklerozun bir göstergesi olabilir. Tablo. Yavafl koroner ak m olan ve olmayan hastalar n özellikleri Sistolik KB Diyastolik KB Ortalama KB Nab z Bas nc Fraksiyonel (mmhg) (mmhg) (mmhg) (mmhg) Nab z Bas nc Yavafl koroner ak m (+) 135±21 75±11 95±12 60± ±0.1 Yavafl koroner ak m (-) 129±17 77±8 94±10 51± ±0.1 p

3 : Noninvazif Tan sal Yaklafl mlar SB-09 AKUT M YOKARD NFARKTÜSÜ VE KOMPL KASYONLARI Ç N YEN B R NON NVAZ V GÖSTERGE: DRAR MET LMALON K AS D SEV YES Turgay Çelik, Atila yisoy, Hürkan Kurflakl o lu, Sedat Köse, Basri Amasyal, Ersoy Ifl k GATA Kardiyoloji AD Ankara Amaç: Beyin iskemisinde metilmalonik asid (MMA) seviyelerinde art fllar n oldu u; MMA n n hücresel düzeyde bir mitokondri inhibitörü ve nörotoksin gibi etki yapmas sonucu ATP üretimini azaltt ve iskemik zedelenmeyi art rd gösterilmifltir. Akut miyokard infarktüsü (M ) ve komplikasyonlar ile MMA seviyeleri aras ndaki iliflki hakk nda literatürde bilgi yoktur. Amac m z, akut M hastalar nda idrar MMA düzeylerini ve akut M komplikasyonlar yla MMA aras nda bir iliflkinin olup olmad n araflt rmakt. Materyal-Metod: Araflt rmam zda çal flma grubunu oluflturan akut MI li 40 hasta ve kontrol grubunu oluflturan 36 sa l kl birey dahil edildi. Akut M li grup ise ST segment elevasyonlu (STEMI) ve ST-segment elevasyonsuz (NSTEMI) olmak üzere iki alt gruba ayr ld. Hastalardan hastaneye baflvurduklar nda kardiyak enzimler, yüksek duyarl C-reaktif protein (hs- CRP) ve vitamin B12 için kan örnekleri al nd. Hastalar n idrarlar 8 saat boyunca üriner kateter arac l yla topland ; kontrol grubunun ise sabah ilk idrarlar al narak idrar MMA düzeylerine bak ld. Komplikasyon olarak akut MI seyri s ras nda mitral yetmezli i, ventriküler septal defekt gibi mekanik komplikasyonlar yan nda ventriküler taflikardi-fibrilasyon ve her türlü bloklar kabul edildi. Bulgular: drar MMA ve plazma hs-crp seviyeleri akut M li grupta, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlaml derecede yüksekti (her ikisi de için p<0,001). hs-crp ile MMA aras nda orta derecede bir iliflki tespit edildi (p<0,01; r=0.39). Çal flma grubundaki STEM alt-grubundan 7 sinde, NSTEM alt-grubundan 4 hastada olmak üzere toplam 11 hastada takip s ras nda akut komplikasyon geliflti. Komplikasyon geliflenlerde idrar MMA düzeyleri geliflmeyenlere göre anlaml derecede yüksekti (p=0,001). Lojistik regresyon analizinde M komplikasyonlar sonuç de iflkeni olarak kabul edildi inde, idrar MMA düzeyinin, akut M komplikasyonlar n n tahmin edilmesinde ba ms z bir prediktör oldu u tespit edildi (Güvenlik Aral : 1, için OR=1,18; p=0.002). Sonuç: Çal flmam z idrar MMA ölçümlerinin, akut MI ve komplikasyonlar n n tahmininde yeni, ucuz ve noninvaziv bir gösterge olabilece ini düflündürmektedir. SB-11 ST SEGMENT ELEVASYONLU M YOKARD NFARKTÜSÜNDE TROMBOL T K TEDAV SONRASINDA GEL fien Q DALGASIZ NFARKTÜS ÜN BEL RLEY C LER Murat Sezer, Berrin Umman, Yelda Erdemsel, Bahar Art m Esen, Ayhan Olcay, Burak Pamukçu, Y lmaz Niflanc, Mehmet Meriç stanbul Üniversitesi stanbul T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul Amaç: Bu çal flmada, ST segment elevasyonlu akut miyokard infarktüsü ile baflvurup trombolitik tedavi uygulanan hastalarda Q dalgal veya Q dalgas z miyokard enfarktüsü geliflimine neden olan klinik ve anjiyografik faktörlerin belirlenmesi amaçland. Q dalgal ve Q dalgas z miyokard enfarktüslerinin klinik ve prognostik önemlerinin ayd nlatmas amac yla trombolitik tedavi devrinden önce ve sonra birçok çal flma yap lm flt r. Fakat, Q dalgas z miyokard enfarktüsünün prognostik önemi ve patofizyolojik belirleyicileri bu gruptaki heterojenite nedeniyle tam olarak aç klanamam flt r. Yöntem: Koroner yo un bak m ünitemize ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü ile baflvuran ve trombolitik tedavi uyguland ktan sonra Q dalgal veya Q dalgas z miyokard enfarktüsü geliflen 194 hasta retrospektif olarak analiz edilmifltir. Tek de iflkenli ve çok de iflkenli analiz yöntemleri kullan larak hastalar n klinik ve anjiyografik özellikleri de erlendirilmifltir. Bulgular: Hastalar n 49 unda (%25.25) Q dalgas z miyokard enfarktüsü, 145 inde ise (%74.25) Q dalgal miyokard enfarktüsünün geliflti i görüldü. nfarktüs öncesi angina pektoris Q dalgas z miyokard enfarktüslü hastalar n 30 unda (%61.2), Q dalgal miyokard enfarktüsü geliflenlerin 28 inde (%19.3) flikayet olarak tan mlanm flt r (p=0.0001). Çok damar hastal Q dalgas zlar n 29 unda (%59), Q dalgal infarktlar n ise 48 inde (%33) saptanm fl olup (p<0.01); anjiyografik olarak saptanan kollateral geliflim derecesi de Q dalgas z infarktüste anlaml ölçüde yüksek bulunmufltur. Tek de iflkenli analizde hipertansiyon Q dalgas z miyokard enfarktüsü geliflen hastalarda Q dalgal miyokard enfarktüsü geliflen hastalara göre daha s kt r: s ras yla %48.9 (24 hasta) ve %31.7 (46 hasta); (p<0.039). Yine tek de iflkenli analizde enfarktüsün anterior duvar yerleflimi Q dalgas z MI hastalar nda Q dalgal lara göre daha s kt r: s ras yla %53 (26 hasta) ve %46.9 (68 hasta); (p<0.008). Sonuç: Trombolitik tedavi uyguland ktan sonra Q dalgas z MI geliflen hastalarda koroner arter hastal daha yayg n, kollateral geliflimi daha iyi, hipertansiyon s kl daha fazlad r.bu hastalar n enfarktüs öncesi angina pektorisle iskemik koflullanma ve yayg n kollateral varl nedeniyle miyokardlar akut iskemik hasara daha dayan kl d r. Q dalgal MI geliflen hastalardaysa koroner arterlerdeki hastal k daha s n rl, kollateral geliflimi daha az ve akut iskemik hasara duyarl l k daha fazlad r. 399 SB-10 EGZERS Z STRES TEST NDE DE ERLEND R LEN ST SEGMENT ÇÖKMES, AT NA QRS SKORU, DUKE EGZERS Z SKORU VE BAS T EGZERS Z SKORUNUN KORONER ARTER HASTALI INI SAPTAMADAK DE ER U ur Yuvanç, Dilek Yeflilbursa, Ertu rul Mehmeto lu, Kemal Karaa aç, Tunay fientürk, Yelda Saltan, Osman Ak n Serdar, Jale Cordan Uluda Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Bursa 1 Amaç: Bu çal flmay egzersiz stres testi esnas nda meydana gelen ST segment çökmesiyle, incelenen Atina QRS skoru, Duke egzersiz skoru ve basit egzersiz skorunun koroner arter hastal n öngörme ve yayg nl n saptamadaki de erini araflt rmak için planlad k. Gereç ve Yöntem: Kardiyoloji poliklini ine gö üs a r s flikayetiyle baflvuran 415 hasta çal flmaya al nd. Hastalara Bruce protokolüne göre egzersiz stres testi ve koroner anjiyografi uyguland. Olgularda egzersiz stres testinde meydana gelen ST segment de ifliklikleri incelendi, Atina QRS skoru, Duke egzersiz skoru ve basit egzersiz skoru hesapland. ST segment çökmesinin ve bu skorlar n koroner arter hastal varl ve yayg nl n öngörmedeki de eri araflt r ld. Bulgular: 276 hastada önemli koroner arter hastal, 139 hastada normal koroner arterler tesbit edildi. ST segment çökmesinin duyarl l k ve özgüllü ü s ras yla %67 ve %75 olarak saptand. Duyarl l k ve özgüllük de erleri s ras yla Atina QRS skoru için %70 ve %80; Duke egzersiz skoru için %78 ve %77; basit egzersiz skoru için %80 ve %89 olarak saptand. ROC e ri alt nda kalan de erlendirildi inde koroner arter hastal n belirlemede ST segment çökmesiyle Atina QRS skoru aras nda istatistiksel fark saptanmad. Duke ve basit egzersiz skorunun, ST segment çökmesinden ve Atina QRS skorundan daha anlaml olarak koroner arter hastal n gösterdi i saptand (tüm parametrelerde p:<0.001). Sonuç: Duke egzersiz skoru ve basit egzersiz skorunun ST segment çökmesi ve Atina QRS skorundan koroner arter hastal n n varl n ve ciddiyetini daha duyarl ve özgül olarak saptad kan s na var ld. Atina QRS skorunun duyarl l k ve özgüllü ü ST segment depresyonundan daha iyi olmas na ra men istatistiksel olarak anlaml l k saptanmad. Hastan n klinik özelliklerinin de dahil edilip elde edilen basit skorunun duyarl l ve etkinlik derecesinin en üstün oldu u saptand. Kesim Duyarl l k Özgüllük Pozitif Negatif ROC noktas kestirim de eri kestirim de eri de eri ST segment çökmesi 1 mm %67 %75 %88 % Atina QRS skoru 3 %70 %80 %87 % Duke skoru 1 %78 %77 %87 % Basit egzersiz skoru 50 %80 %89 %94 % ST segment çökmesinin ve skorlar n kesim noktalar, duyarl l k, özgüllük, pozitif kestirim, negatif kestirim de eri ve ROC e risi alt nda kalan alanlar ROC:Reserver Operating Curve SB-12 EGZERS Z TEST N N DE ERLEND R LMES NDE UNUTULAN B R DER VASYON AVR Nazif Aygül, Ülkü Ayd n, Kurtulufl Özdemir, Ahmet Soylu, Mehmet Akif Düzenli, Y ld z Do an, Akif Vatankulu, Bülent Behlül Altunkeser Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Konya Amaç: Egzersiz testinin de erlendirilmesinde avr derivasyonu genellikle de erlendirme d fl tutulmaktad r. Son zamanlarda akut miyokard infarktüsü seyrinde avr derivasyonunda gözlenen ST yüksekli inin sol ana koroner ve sol ön inen koroner arterde önemli koroner arter hastal n n bir göstergesi olabilece i bildirilmifltir. Biz bu bulguya dayanarak egzersiz testi s ras nda avr derivasyonunda meydana gelen ST yüksekli inin sol ana koroner veya sol ana koroner eflde eri koroner arter hastal n n tan s ndaki de erini araflt rmak amac yla bu çal flmay planlad k. Metot: Egzersiz testi ve koroner anjiyografi yap lan 200 hasta (151 erkek, 49 kad n, yafl ort: 57±11 y l) çal flmaya dahil edildi. Egzersiz testi, Bruce protokolüne göre belirlenen kalp h z na ulaflmas hedeflenerek yap ld ve her aflamada 12 derivasyonlu EKG kay tlar al nd. Egzersiz testinde avr de j noktas na göre 1mm ve 60 ms süren ST elevasyonu bulunmas durumunda avr pozitif olarak kabul edildi. Koroner anjiyografi de sol ana kororner veya sol ön inen arter ve sirkumfleks koroner arterin ana koronere yak n proksimal k sm nda %50 lezyon tespit edilmesi durumunda ana koroner arter veya efl de eri koroner arter hastal bulundu u kabul edildi. Bulgular: Koroner anjiyografi bulgular na göre 27 hastada sol ana koroner veya efl de eri koroner arter hastal tespit edildi. Egzersiz testi sonuçlar ile birlikte de erlendirildi inde avr de ST segment yüksekli inin bulunmas n n sol ana koroner veya efl de eri koroner arter hastal n tespit etme yönünden duyarl l k, özgüllük, negatif ve pozitif ön görü de erleri s ras yla %82 (22/27), %55 (94/172), %95 (93/98) ve %22 (22/100) olarak tespit edildi. Sonuç: Çal flma bulgular m z, egzersiz testinde avr derivasyonunun de erlendirilmesinin sol ana koroner veya eflde eri koroner arter hastal hususunda bilgi verebilece ini göstermektedir. Özellikle %95 olarak bulunan yüksek negatif öngörü de eri ile avr derivasyonunda ST elevasyonunun de erlendirilmesi, sol ana koroner veya eflde eri koroner arter hastal n belirleme yönünden en az ndan bir tarama testi olarak düflünülebilir.

4 Sistemik Hastal klar ve Riskli Olgular n zleminde Ekokardiyografinin Yeri SB-13 RENAL YETMEZL KL HASTALARDA ENDOTEL FONKS YONLARI Bahad r K r lmaz, Hamza Duygu, Mehdi Zoghi, Filiz Özerkan, Ayflegül Türko lu, O uz Yavuzgil, Serdar Akyüz, U ur Türk, Muhittin Ertilav*, Cahide Soydafl Ç nar Ege Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir, Ege Üniversitesi T p Fakültesi Biz bu çal flmada renal transplantasyon uygulanan hastalar ile hemodiyaliz program veya periton diyalizi uygulanan son dönem renal yetmezli i olan hastalar endotel fonksiyonlar yönünden karfl laflt rd k. Renal yetmezlikte endotel disfonksiyonu oldu u bilinmektedir. Yöntem: Çal flmaya 20 hemodiyaliz, 15 periton diyaliz hastas ndan oluflan toplam 35 hasta (Grup I, ortalama yafl 55±7, erkek: %65), 20 renal transplantasyon hastas (Grup II, ortalama yafl 48±8, erkek: % 60) ve bu gruplar 25 sa l kl kontrol olgusu (Grup III, ortalama yafl 47±9, erkek: %68) ile karfl laflt r ld. Çal flmada endotel fonksiyonlar, brakial arter doppler USG ile (7,5 MHz lineer prob kullan larak) reaktif hiperemi sonras ak ma ba l dilatasyon ölçümüyle de erlendirildi. Bulgular: Koroner arter hastal yönünden her iki grubun risk faktörleri 2 den azd (Grup I ve Grup II). Grup I de ortalama diyaliz süresi 62±47 ay, grup II de transplantasyondan sonra geçen süre 52±14 ayd (p=0,39). Endotel fonksiyonlar grup I de bozulmufltu (p<0,001). Sol ventrikülün sistolik fonksiyonlar aç s ndan gruplar aras nda istatistiksel fark yoktu (p>0,05). Ak ma ba l dilatasyon grup I de 7,5±2%, grup II de 10±6%, kontrol grubunda 11±4% (p<0,001) (figure 1). Renal transplantasyon hastalar n n endotel fonksiyonlar grup I den daha iyiydi (p=0,003). Tart flma: Renal yetmezlikli hastalarda endotel fonksiyonlar bozulmaktad r. Sa l kl kontrol grubuyla renal transplantasyonlu hasta grubunun endotel fonksiyonlar benzerdi. Bundan dolay son dönem renal yetmezli i olan hastalarda renal transplantasyona giden hastalarda, diyaliz program ndaki hastalara göre endotel fonksiyonlar korunmakta veya düzelmektedir. Bu yüzden renal transplantasyonda diyalize göre koroner arter hastal riski daha az olabilir. SB-14 SERUM NFLAMASYON MEDYATÖRLER N N KRON K ROMAT ZMAL KAPAK PROGRESYONUNA, SONRADAN OLUfiAN KAPAK KALS F KASYONUNA VE FONKS YONEL KAPAS TEYE OLAN ETK LER Vedat Davuto lu*, Ahmet Çelik, Mehmet Aksoy, Yusuf Sezen, Serdar Türkmen, Serdar Soydinç, lyas Akdemir Gaziantep Üniversitesi Kardiyoloji Departman *, Gaziantep Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Gaziantep Amaç: Kronik romatizmal kapak hastal n n (RKH) progresyonu ve sonradan geliflebilen kapak kalsifikasyonu nedeni hakk nda henüz kesin bir bilgi yoktur. Çal flmam zda serum inflamasyon medyatörlerinin kronik RKH seyri, sonradan geliflen kapak kalsifikasyonu ve fonksiyonel kapasite üzerine etkisinin olup olmad n belirlemeyi amaçlad k. Gereç ve Yöntem: Çal flmaya toplam 92 RKH (27 erkek ve 65 kad n, ortalama yafl 40 ± 14) al nd. Kontrol grubu olarak yafl ve cinsiyet karfl laflt rmal 50 normal gönüllü al nd. Tüm hastalara ekokardiyografi yap ld ayr ca kapak tutulum cidiyetleri, kalsifikasyon durumlar ve fonksiyonel s n flar belirlendi. Serum sitokinleri ( nterlökin-6, nterlökin 2 reseptörü, L-8, Tümör nekrozis faktör-alfa) ve serum inflamasyon medyatörlerinden fibrinojen ve hassas CRP çal fl ld. Bulgular: Serum L-6, L-2R, TNF-alfa ve hcrp düzeyleri hasta grubunda kontrole göre anlaml düzeyde yüksekti (p<0.001). Mitral skor ile fibrinojen (p=0.002), L-6 (p=0.007), TNF-alfa (p<0.001) ve hcrp düzeyleri (p<0.001) aras nda anlaml iliflki saptand. Fibrinojen, hcrp, L-6, TNF-alfa ve L- 2R ile fonksiyonel s n f aras nda anlaml iliflki vard (p<0.001). L-6 ve TNF-alfa ile kapak kalsifikasyonu aras nda gçlü iliflki saptand (p<0.001). Sonuç: RKH n n kronik faz, devam eden inflamasyon mediatörleriyle güçlü iliflki göstermekte olup kapak ciddiyeti, kalsifikasyonu ve fonksiyonel s n f ile korelasyon göstermektedir. Kronik dönemde bile patogenezde serum inflamasyon medyatörlerinin etkisi oldu u bu çal flmayla ilk kez gösterilmifltir. Antiinflamatuvar ajanlar n RKH seyri üzerinde etkisinin, ileri çal flmalarla ayd nlat lmas gerekmektedir. Figür SB-15 KRON K OBSTRÜKT F AKC ER HASTALI ININ SOL VENTR KÜL S STOL K VE D YASTOL K PERFORMANSINA ETK S Remzi Y lmaz, Mehmet Gencer*, Erkan Ceylan*, Recep Demirba Harran Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal fianl urfa, Harran Üniversitesi T p Fakültesi Gö üs Hastal klar Anabilim Dal fianl urfa* Amaçlar: Kronik obstrüktif akci er hastal nda (KOAH), sa ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlar bozulmaktad r. Sol ventrikül diyastolik fonksiyonlar nda da bozulma oldu u gösterilmifltir. Ancak KOAH l hastalarda sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlar n n ortak göstergesi olan sol ventrikül miyokard performans indeksini de erlendiren bir çal flma yap lmam flt r. Çal flmam zda KOAH l hastalarda sol ventrikül miyokard performans indeksini (SVMP ) ve SVMP nin iliflkili oldu u de iflkenleri inceledik. Yöntemler: Çal flmam za kontrol grubu olarak 24 sa l kl birey (Grup 1) ve KOAH tan s konulan 44 hasta al nd. KOAH hastalar 2 gruba ayr ld ; pulmoner arter bas nc (PAB) normal olanlar (Grup 2-A) ve pulmoner hipertansiyon geliflmifl olanlar (Grup 2-B). Hastalarda tam klinik ve ekokardiyografik de erlendirmeye ek olarak pulsed dalga doku Doppler kullan larak sa ventrikül miyokard performans indeksi (S VMP ) ve SVMP hesapland. Bulgular: S VMP Grup 1 e göre (0.41±0.08) Grup 2-A (0.61±0.15) ve Grup 2-B de (0.94±0.27) daha yüksek bulundu (s ras yla P=0.038 ve P<0.001). S VMP ayr ca Grup 2-B de Grup 2-A ya göre de daha yüksek bulundu (P=0.018). SVMP ise Grup 2-B de (0.77±0.25) Grup 1 (0.49±0.8) ve Grup 2-A ya göre (0.59±0.10) daha yüksek bulundu (s ras yla P=0.001 ve P=0.037). Grup 1 ve Grup 2-A aras ndaki farkl l k ise istatistiksel anlaml l a ulaflmad (P>0.05). KOAH hastalar nda SVMP univariate analizde yafl (r=0.420, P=0.015), kalp h z (r=0.709, P<0.001), triküspit anulusu sistolik yerde iflimi (r=-0.389, P=0.025), PAB (r=0.647, P<0.001), birinci saniyedeki zorlu ekspiratuvar hacmin öngörülene oran (FEV1) (r=-0.711, P=0.002), radial arter kan parsiyel oksijen (r=-0.666, P=0.005) ve karbondioksit bas nçlar (r=0.613, P=0.012) ve S VMP ile (r=0.573, P<0.001) iliflkili iken, multiple lineer regresyon analizinde (R kare=0.676) sadece FEV1 (Beta=-0.549, P=0.017), PAB (Beta=0.488, P=0.014) ve S VMP (Beta=0.278, P=0.042) ile di er parametrelerden ba ms z olarak iliflkili bulundu. Sonuçlar: Kronik obstrüktif akci er hastalar nda özellikle pulmoner hipertansiyon da geliflmiflse sa ventrikül fonksiyonlar n n yan nda sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlar da bozulmaktad r. Bu fonksiyon bozuklu u FEV1, sa ventrikül fonksiyonlar ve PAB ile di er faktörlerden ba ms z olarak iliflkilidir. 400 SB-16 GENÇ HAM LELERDE AORT ELAST K ÖZELL KLER ARTMIfiTIR Eralp Ulusoy, Ergün Demiralp, Levent Tütüncü*, Ata K r lmaz, Bekir S tk Cebeci, Nam k Özmen GATA Haydarpafla E itim Hastanesi Kad n Do um Servisi stanbul* Gülhane Askeri T p Akademisi, Haydarpafla E itim Hastanesi Kardiyoloji Klini i stanbul Amaç: Genç hamilelerde aort elastik özelliklerinin sa l kl bireylerle karfl laflt r lmas. Metodlar: Kad n-do um poliklini ine rutin takip muayenesi için gelen 21 genç hamile ile (çal flma grubu), ayn yafl grubundan 22 sa l kl genç bayan hemflire (kontrol grubu) çal flmaya al nd lar. Gruplar n demografik özellikleri, sistolik (SKB)-diastolik (DKB) kan bas nc, nab z bas nc (NB) ve ekokardiyografik olarak aort sistolik (AoS) ve diastolik (AoD) çaplar ölçüldü. Ekokardiyografik inceleme iki farkl kardiyolog taraf ndan GE Vingmed Sistem V cihaz ile 2,5 MHz'lik prob kullan larak yap ld. Aort kapak kapanma hizas n n 3 cm proksimal k sm ndan al nan M-mode kesitlerden; 1. Aort Deformasyon Oran = (AoS-AoD)/AoD 2. Aort Geniflleyebilirli i = 2x[AoS- AoD]/[NBxAoD] 3. Aort Çap De iflikli i = AoS-AoD (mm) 4. Aort Sertlik ndeksi = [SKB/DKB]/Aort Deformasyon Oran belirtilen formüllerle hesaplanarak vücut yüzey alan na indekslendi. Bulgular ortalama ± standart sapma olarak bildirildi ve de erler t testi ile karfl laflt r ld. Bulgular: Çal flma grubu vakalar n trimester ortalamas 2±1 olup, tüm vakalar ilk bebeklerine hamileydi. Gruplar n demografik ve ekokardiyografik parametreleri tabloda özetlenmifltir. Sonuçlar: Çal flma grubundaki anlaml kilo art fl ve boy k sal hamileli e ba lanm flt r. Genç hamilelerin sa l kl genç bayanlara göre aort elastik özellikleri artm flt r. Bu art fl n gebelik süresince dolafl mda artan hacim yükünü kompanse etmeye yönelik bir mekanizma oldu u düflünülmektedir. Ayn mekanizma gebelerde aort diseksiyonuna yatk nl da aç klayabilir. De iflken GEBELER KONTROL P de eri (n=20) (n=20) Yafl 26±1 20±1 AD Boy (cm)/kilo (kg) 160±5/60±9 164±65±3 164±65±3 VYA (m2) 1,6±0.13 1,6±0,06 AD AOD/m2 15,8±2,1 16,3±2,4 AD AOS/m2 18,2±2,3 17,7±2,5 AD Nab z Bas nc /m2 27±3 28±5 AD Aort Deformasyon Oran /m2 0,093±0,026 0,059±0,023 <0,0005 Aort Geniflleyebilirlik Oran (cm2xdyn -1/m2) 2,83±0,84 1,74±0,71 <0,0005 Aort Çap De iflimi Oran (mm/m2) 2,34±0,57 1,47±0,47 <0,0005 Aort Sertlik ndeksi /m2 7,12±1,59 13,87±5,76 <0,0005 Gebeler ve Kontrol gruplar n n karfl laflt r lmas AD: Anlaml de il, AOD: Aort diastolik çap, AOS: Aort sistolik çap, VYA: Vücut yüzey alan

5 Sistemik Hastal klar ve Riskli Olgular n zleminde Ekokardiyografinin Yeri SB-17 M TRAL DARLI I OLAN HASTALARDA SOL ATR YAL SPONTAN EKO KONTRAST VE TROMBÜS VARLI INI BEL RLEMEDE ANÜLER S STOL K FONKS YONUN DE ERLEND R LMES YARARLI B R YÖNTEMD R Murat Çayl, Mehmet Kanadafl, Mesut Demir, Esmeray Acartürk Çukurova Üniversitesi T p Fakültesi Adana Girifl ve Amaç: Mitral dal (MD) olan hastalarda sol atriyum (SA) ve sol atriyal apendiks (SAA) içerisindeki trombüs veya spontan eko kontrast (SEK) varl n de erlendirmede transözefageal ekokardiyografi (TÖE) en geçerli yöntem olmas na karfl n her hasta bu tetkiki tolere edememektedir. Doku Doppler ekokardiyografi (DDE) ile saptanan anüler sistolik fonksiyonun sol atriyum fonksiyonu ile iliflkili oldu u bildirilmifltir. Bu çal flmada DDE ile saptanan anüler sistolik fonksiyonun SA ve SAA içerisindeki SEK ve trombüsü belirlemedeki rolü araflt r ld. Yöntem: Çal flmaya saf MD tan s konmufl 40 hasta (4 erkek, 36 kad n, yafl ort:36.1±2.3 y l) al nd. Mitral kapak alan (MKA) planimetrik olarak ölçüldü. Doku Doppler ekokardiyografi ile lateral anülüsten zirve sistolik miyokardiyal h z (S dalgas ) kaydedildi. Hastalar medyan S dalgas na göre Grup I (< 13.3 cm/s) ve Grup II ( 13.3 cm/s) olarak ayr ld. TÖE ile SA ve SAA içerisinde trombüs ve SEK varl kaydedildi. Çok de iflkenli regresyon analizinde yafl, cinsiyet, ritim, sol atriyum alan, MKA ve S dalgas ile sol atriyal trombüs veya SEK varl aras ndaki iliflki de erlendirildi. Bulgular: Hastalar n ortalama MKA 1.58±0.4 cm2 olarak ölçüldü. Grup I hastalar nda SEK [17 (% 85.0), 3 (% 15.0) p<0.001] ve trombüs s kl [7 (%35.0), 0 (%0.0) p<0.001)] Grup II hastalar na göre anlaml derecede yüksekti. Anüler S dalgas n n bozulmufl olmas n n sol atriyal SEK varl n göstermedeki özgüllük ve duyarl l %85, trombüs varl n göstermedeki özgüllü ü %100 ve duyarl l %58.8 olarak bulundu. Yafl (Odds ratio:1.5, güvenlik aral : , p<0.05) ve anüler S dalgas ile (Odds ratio:4.4, güvenlik aral : , p<0.05) SA trombüs veya SEK varl aras nda anlaml iliflki oldu u saptand. Sonuç: Mitral darl olan hastalarda DDE ile saptanan anüler sistolik fonksiyonun sol atriyal SEK ve trombüs varl n göstermede ba ms z bir belirteç oldu u ve özellikle TÖE yi tolere edemeyen hastalarda bu yöntemin yard mc olabilece i kan s na var ld. SB-18 EGZERS Z D SPNES LE BAfiVURAN VE D YASTOL K filev BOZUKLU U OLAN HASTALARDA BRAIN NATR ÜRET K PEPT D ( BNP) DÜZEYLER LE M YOKARD YAL PERFORMANS NDEKS (TEI INDEKS) L fik S Serpil Ero lu, Aylin Y ld r r, Hüseyin Bozbafl, Alp Ayd nalp, Bülent Özin, Haldun Müderriso lu Baflkent Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Brain natriüretik peptid (BNP) ventrikül miyokard ndan bas nç ve volüm yüklenmesi sonucu sal nan kardiyak bir nörohormon olup sistolik ve diyastolik kalp yetmezli i tan s nda oldukça duyarl bir belirteçtir. Miyokardiyal performans indeksi (Tei indeks) global ventrikül fonksiyonlar hakk nda bilgi veren, pulse Doppler metodu ile basit ve noninvaziv olarak ölçülebilen bir yöntemdir. Biz bu çal flmada egzersiz dispnesi ile baflvuran ve diyastolik ifllev bozuklu u olan hastalarda BNP düzeyleri ile Tei indeks, kardiyak debi ve kardiyak indeks aras ndaki iliflkiyi incelemeyi amaçlad k. Metod: Çal flmaya 54 hasta (45K, 9E) al nd. Hastalar n kan BNP düzeyleri ve 2D ekokardiyografik inceleme yap larak mitral kapak Doppler ak mlar ile izovulümik kontraksiyon zaman ( KZ) ve gevfleme zaman ( VRZ) ve aort kapak Doppler ak m ile sol ventrikül ejeksiyon zaman (EZ) ölçüldü. TE indeks = ( KZ+ VRZ)/ EZ formülü ile hesapland. Sol ventrikül sistolik ve diyastolik volümleri M-mod ekokardiyografi ile ölçülerek kalp debisi ve kardiyak indeks hesapland. Sonuçlar: Hastalar n ortalama yafl 57.5 ± 9.4, NYHA fonksiyonel kapasite ölçümlerine gore %1.8 i s n f I, %96.4 ü s n f II, %1.8 i s n f III idi. Brain natriüretik peptid düzeyleri ile Tei indeks (r= , p=0.006), kardiyak debi (r= , p=0.037) ve kardiyak indeks (r=-0.301, p=0.019) aras nda negatif korelasyon izlendi. Tei indeks ile kardiyak debi (r=0.342, p=0.011) ve kardiyak indeks (r=0.92, p=0.000) aras nda da pozitif korelasyon mevcut idi.. Tart flma: Brain natriüretik peptid düzeyleri, Tei indeks, kardiyak debi ve kardiyak indeks aras nda negative korelasyon, Tei indeks ile kardiyak debi ve kardiyak indeks aras nda da pozitif korelasyon mevcut olup BNP ve Tei indeks egzersiz dispnesi ve diyastolik ifllev bozuklu u olan hastalarda ventrikül fonksiyonlar n de erlendirmede önemli, basit ve noninvaziv yöntemler olarak kullan labilir. Ekokardiyografide Yeni Bir Yöntem: Doku Doppler ncelemesi SB-19 ATR YOVENTR KÜLER TAM BLOKLU HASTALARDA M YOKARD YAL ULTRASON K DOKU ANAL Z Ersin Sar çam, Cemal Özbak r, Arslan Öcal, Bülent Deveci, Sakine F rat, Bilal Geyik*, Orhan Maden, Nesligül Y ld r m, Seher Bozbo a, Omaç Tüfekçio lu, rfan Sabah Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara, Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji* Amaç: Konjenital olmayan (edinsel) atriyoventriküler tam blo un (AVTB) en s k nedeni idyopatiktir ve artan yaflla iliflkilidir. Otopsi çal flmalar nda idyopatik AVTB düflünülen hastalarda interventriküler septumda fibrozis saptanm flt r. Ultrasonik backscatter, miyokardiyumun fiziksel durumunu tan mlamada kullan lan yeni bir tekniktir. Ekstraselüler matriks miyokardiyal ultrasonik backscatter sinyali için önemli bir kaynakt r. Bu teknikle miyokardiyal fibrozisi noninvazif olarak de erlendirmek mümkündür. Bu çal flmada idyopatik nedenli oldu u düflünülen AVTB lu hastalar ultrasonik doku analizi ile de erlendirilmifltir. Yöntem: Çal flmaya AVTB nedeniyle Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i ne kabul edilen, etyolojik neden bulunamayan, idyopatik oldu u düflünülen, 25 hasta (12 kad n, 13 erkek) al nd. Yafl ortalamalar 68± 4 y l idi. Konjestif kalp yetmezlikli, hipertansif ve diabetes mellituslu hastalar çal flma d fl b rak lm fllard r. Kontrol grubu olarak 17 normal sinüs ritimli kifli (8 kad n, 9 erkek) al nd. Yafl ortalamas 65 ±3 y l idi ve hasta grubu ile anlaml fark yoktu (p>0.05). Hasta ve kontrol grubuna B-mode gain ayar 5. Kademede sabit tutulup, harmonik modda 155 mm derinlikte efl zamanl elektrokardiyografi eflli inde elde edilen görüntüler 0.8 cm2 lik alana sahip kare fleklinde region of interest (RO ) anteriyor ve posteriyor interventriküler septumun bazal, orta segmentine ve posteriyor duvar n bazal ve orta segmentine yerlefltirilip histogramlar oluflturuldu. Kalp siklusu boyunca (diyastol ve sistol) backscatter analizi (BS) yap ld. Ayr ca ((Diyastol sistol) / diyastol) x 100 formülü siklik de iflkenlik indeksi (SD ) olarak tan mland. Bulgular: Anteriyor septum orta segment diyastolde BS analiziyle hasta grubunda 93.8±15.5 db, kontrol grubunda 82.8±15.9 db, p=0.040, anteriyor septum bazal segment sistolde 95.0±15.2 db, kontrol grubunda 78.2±15.1 db, p=0.024, anteriyor septum orta segment sistolde 97.6±15.7 db, kontrol grubunda 80.1±17.0 db, p=0.026, anteriyor septum orta segment siklik de iflkenlik indeksi hasta grubunda 5.5±9.5 db, kontrol grubunda 3.1±6.5 db, p=0.040 saptanm flt r (Tablo 1). Sonuç: Diyastol sonu BS de erleri büyük oranda ekstraselüler matriks (özellikle kollajen) art fl yla, sistol sonu BS de erlerinin de anormal art p siklik de iflkenlik indeksini azaltmas miyokardiyal fibrozis ile ilgili olabilir. AVTB lu hastalarda bu bulgular interventriküler septumum fibrozisini gösteren otopsi çal flmalar n desteklemektedir. Tablo 1. Atriyoventriküler tam bloklu hastalarda miyokardiyal ultrasonik doku analiz bulgular AV Tam Blok (n=25) Kontrol (n=17) p Anteriyor septum bazal segment BS diyastol (db) 88.6± ±13.69 >0.05 Anteriyor septum orta segment BS diyastol (db) 93.8± ± Anteriyor septum bazal segment BS sistol (db) 95.0± ± Anteriyor septum orta segment BS sistol (db) 97.6± ± Anteriyor septum bazal segment siklik de iflkenlik indeksi (db) -8.93± ±3.65 >0.05 Anteriyor septum orta segment siklik de iflkenlik indeksi (db) -5.5± ± SB-20 KORONER KOLLATERAL DAMARLARIN M YOKARD CANLILI I VE SOL VENTR KÜL FONKS YONLARI ÜZER NE ETK LER N N DOKU DOPPLER GÖRÜNTÜLEME LE DE ERLEND R LMES Erkan Avc, Tayfun fiahin, Dilek Ural, Ertan Ural, Göksel Kahraman, Ayflen A açdiken, Güliz Kozda, Teoman K l ç, Ahmet Vural, Baki Komsuo lu Kocaeli Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Kocaeli Amaç: Bu çal flman n amac koroner arterlerinde kronik total oklüzyonu olan hastalarda kollateral ak m gelifliminin segmental fonksiyonlar ve miyokard canl l üzerine etkisini de erlendirmede Doku Doppler (DD) görüntülemesinin etkinli ini incelemektir. Metod: Çal flmaya ana koroner arterlerinden en az birinde total oklüzyonu olan 31 hasta al nd (29 erkek, 8 kad n, ortalama yafl : 61±10 y l). Hastalar iyi geliflmifl kollateralleri olanlar (Grup=1, n=25) ve zay f veya hiç kollateral geliflmemifl olanlar (Grup=2, n=12) fleklinde iki gruba ayr ld. Standart ekokardiyografik görüntüleme ifllemi yap ld ktan sonra, tüm hastalardan parasternal uzun aks ve apikal 5 boflluk görüntülerden mitral anulus seviyesi ve sol ventrikül bazal ve mid segmentlerden pulsed wave (PW) DD inceleme ile bölgesel miyokardiyal velosite kay tlar al nd. Miyokard canl l ise mitral anulus seviyesinden al nan PW-DD kay tlar eflli inde dobutamin stress ekokardiyografi (DSE) yöntemi ile de erlendirildi. Bulgular: Standart ekokardiyografik inceleme ile de erlendirilen global sistolik ve diyastolik fonksiyonlar her iki grup aras nda benzerdi. PW-DD de erlendirmede total t kal damar n besledi i segmentteki Sm ve Em h zlar n n grup I deki hastalarda grup II dekilere k yasla daha yüksek oldu u, Em deselerasyon zaman n n (DT) ise grup I deki hastalarda grup II dekilerden daha k sa oldu u saptand. (Sm: 9.4 cm/sn ye karfl l k 7.5 cm/sn, p<0.001; Em:10.4 cm/sn ye karfl l k 8.3 cm/sn, p=0.008; DT:120 msn ye karfl 140 msn., p=0.005). DSE de dobutaminin tüm verilifl ve art r l fl dozlar ndaki Sm ve Em h zlar ndaki art fl, grup II dekilere k yasla iyi geliflen kollateralleri olan hastalarda daha fazlayd. Sonuç: PW-DD inceleme, total okluzyonlu koroner arterin besledi i segmentteki bölgesel fonksiyonlar n ve canl l n de erlendirilmesinde kullan fll bir tan yöntemi olabilir.

6 Ekokardiyografide Yeni Bir Yöntem: Doku Doppler ncelemesi SB-21 TALASEM MAJÖR HASTALARINDA B T P NATR ÜRET K PEPT D VE DOKU DOPPLER VENTR KÜL FONKS YONLARINDAK BOZULMAYI DAHA ERKEN GÖSTER YOR Onur Akp nar, Mehmet Kanadafl, Murat Çayl, Yurdaer Dönmez, Esmeray Acartürk Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Girifl: Talasemi majörde kronik anemi ve demir birikimine ba l geliflen kalp yetersizli i mortalitedeki en önemli etkendir. Bu çal flmada kalp yetersizli ini belirlemede hassas ve özgül bir belirteç olan B tipi natriüretik peptid (BNP) düzeyinin klasik ekokardiyografik parametreler ve doku Doppler parametreleri ile iliflkisi incelendi. Metod: Talasemi major tan s alm fl 35 hasta (14 erkek ve 21 kad n, yafl ortalamas 23.2 ± 4.3 y l) ve 25 sa l kl birey (16 erkek ve 9 kad n yafl ortalamas 24.5 ± 4.3 y l) çal flmaya al nd. BNP için serum örnekleri al nd ktan sonra ekokardiyografik inceleme M-mod, iki boyutlu, nab z (PWD) ve doku Doppler yöntemleri kullan larak yap ld. Sa ve sol ventrikül sistol ve diyastol sonu boyutlar ve ejeksiyon fraksiyonlar ölçüldü. PWD ile E ve A dalgalar, E/A, deselerasyon zaman ve izovolumetrik relaksasyon zaman, doku Doppler ölçümleri ile de sistolik s, diyastolik e ve a dalgalar esas al narak her iki ventrikül fonksiyonlar de erlendirildi. Bulgular: Talasemi hastalar nda sa ve sol kalp boflluklar kontrol grubuna göre genifllemifl olarak saptand (p<0.05). Nab z ve doku Doppler ile de erlendirilen sol ventrikül diyastolik fonksiyonlar ve her iki ventrikülün sistolik fonksiyonlar normal bulundu. Talasemi hastalar nda BNP düzeyleri kontrole göre daha yüksekti (98.5 ± 75.6 ng/ml ve 60.6 ± 79.1 ng/ml, p<0.05). Talasemi hastalar nda sa ve sol ventrikül sistolik fonksiyonlar n gösteren doku Doppler sistolik s dalgalar ndaki azalma ile serum BNP düzeylerindeki art fl aras nda anlaml iliflkili oldu u görüldü (s ras yla r = , p=0.013 ve r = , p=0.036). Sonuç: Talasemi majörde ventrikül fonksiyonlar ndaki bozulmay erken saptamada BNP ve doku Doppler sistolik s dalgas n kullanman n klasik ekokardiyografik yöntemlerden daha yararl olaca kan s na var ld. SB-23 M TRAL ANÜLER DOKU DOPPLER VELOS TELER YLE ATR YAL STUNNING ÖNGÖRÜLEB L R M? Abdullah Do an, Gürkan Acar, Ömer Gedikli, Mehmet Özayd n, Süleyman M. Aslan Süleyman Demirel Üniversitesi T p Fakültesi Amaç: Atriyal fibrilasyonun (AF), sinüs ritmine döndürülmesi sonras sol atriumda ve/veya atrial apendikste az msanmayacak oranda kontraktil disfonksiyon (stunning) geliflebilmektedir. Bu fenomen, tromboembolik olaylara zemin oluflturmaktad r. Bu çal flmada, 3 aydan k sa süreli AF lu vakalarda, baflar l kardiyoversiyon sonras geliflen stunningin öngörülmesinde, mitral anüler doku velositelerinin yararl olup olmad klar n araflt rd k. Yöntem: Çal flmaya ard fl k olarak, AF süresi 3 ay geçmeyen 52 hasta (18 erkek, ortalama yafl=68±8 y l) al nd. Befl hastada AF spontan sonlan rken, kalan 47 hastada elektriksel kardiyoversiyon uyguland. Kardiyoversiyon öncesi ve sonras nda hem transtorasik hem de transözefagial ekokardiyografileri yap ld. Sol ventrikül ve atriyal fonksiyonlar de erlendirildi. Mitral kapa n hem pulse doppler hem de doku doppleriyle velositeleri belirlendi. Atrial apendiksin maksimum, minimum alanlar ile dolma ve boflalma ak mlar hesapland. Mitral yaprakç n septal ve lateral k s mlar n anüler velositeleri al nd ve bunlar n ortalamas mitral anüler doku velositesi olarak kabul edildi. Ayr ca, trombüs ve/veya spontan eko kontrast (SEK) varl da dikkate al nd. Bulgular: Sinüs ritmi elde edilen 52 hastan n 29 unda (%56) sol atriyum ve/veya apendikste stunning gözlenirken kalan 23 ünde (%44) ise bu fenomen saptanmad. ki grup yafl ve cinsiyet yönünden benzerdi. Organik kalp hastal öyküsü, kardiyoversiyon için verilen enerji miktar da benzerdi. Mitral anülusa ait sistolik ve E dalga doku doppler velositeleri kariyoversiyon öncesi ve sonras her iki grupta farks zd (p>0.05). Anülusa ait A dalga velositesi (7.1±2.2 e 3.1±2.9 cm/s, p<0.001) ve A dalga velosite-zaman integrali (73.8±18.8 e 27.6±26.4, p<0.001) stunning geliflen grupta anlaml olarak düflüktü. A dalga velositesi 3.3 cm/s, stunning i %59 duyarl l k ve %76 özgünlükle öngördürdü. Ayr ca, anüler A dalga doku velositesi, mitral inflow A velositesi (r=0.85, p<0.001), apendiks boflalma ak m velositesi (r=0.41, p=0.002) ve SEK varl (r=-0.48, p<0.001) ile anlaml korelasyon gösterdi. Sonuç: Kardiyoversiyon sonras sol atriyumda geliflen konraktil disfonksiyonu öngörmede, mitral kapa n anüler A dalga doku velositesi yeni bir prediktör olabilir. 402 SB-22 AM ODARON VE PROPAFENONUN SOL VENTR KÜL KONTRAKT L TES ÜZER NE OLAN ETK LER : DOKU DOPPLER EKOKARD YOGRAF ÇALIfiMASI Mehmet Melek, Mustafa Alkan*, Alpaslan Birdane**, Ömer Göktekin**, Bilgin Timuralp** Afyon Kocatepe Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Afyon, Ada-T p Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Adapazar *, Osmangazi Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Eskiflehir** Girifl-Amaç: Antiaritmik ilaçlar n kullan m n k s tlayan en önemli problemlerden birisi negatif inotropik etkileridir. Biz çal flmam zda, amiodaron ve propafenonun sol ventrikül (SV) miyokard n n sistolik fonksiyonlar üzerine olan etkilerini doku Doppler ekokardiyografi (DDE) yöntemi ile karfl laflt rmay amaçlad k. Materyal-Metod: Çal flmaya kronik atriyal fibrilasyon (AF) nedeniyle baflar l elektriki kardiyoversiyon (KV) uygulanan ve 2 ayl k takip süresinde halen sinüs ritminde (SR) olan 39 hasta (22 kad n, yafl ortalamas 64 ± 8 y l) al nd. Çal flmaya bilinen koroner arter hastal, ejeksiyon fraksiyonu <%50 ve segmental kas lma kusuru olanlar al nmad. Tüm hastalara transözefageal ekokardiyografi k lavuzlu unda KV yap ld. Hastalara KV den 24 saat ve 2 ay sonra konvansiyonel ekokardiyografi ve apikal dört boflluk pozisyonda lateral mitral anulustan DDE yap ld. DDE de erlendirmesi 3 ard fl k siklustan kay t edilen ölçümlerin ortalamas al nd. Sol atriyum çap (SAÇ), ejeksiyon fraksiyonu (EF), SV sistolik ve diyastolik iç çap, lateral mitral anular sistolik miyokardiyal h z (Sm) ölçüldü. Hiçbir hastaya KV öncesi antiaritmik ilaç verilmedi. Baflar l KV sonras hastalar randomize edilerek iki gruba ayr ld. I. gruba (21 hasta) amiodaron tedavisi (bir hafta 1200 mg/gün yükleme tedavisi sonras 200 mg/gün idame tedavisi), II. gruba (18 hasta) propafenon tedavisi (450 mg/gün) baflland. KV öncesi grup I ve grup II aras nda yafl, cinsiyet, AF süresi, SAÇ ve EF de erleri aç s ndan fark yoktu. Bulgular: ki grup aras nda KV sonras erken dönemde (24 saat) ve takip sonras nda (2 ay) al nan SV diyastolik iç çap, SV sistolik iç çap, EF ve mitral anular Sm de erleri aras nda fark saptanmad (tablo). KV dan 24 saat ve 2 ay sonra al nan ölçümler karfl laflt r ld nda ise her iki grupta benzer flekilde EF nin artt ve SV iç çap n azald tespit edildi (her biri için p <0.01). Ayr ca her iki grupta iki ayl k izlem sonunda Sm de erlerinde herhangi bir de ifliklik gözlenmedi. Sonuç: Amiodaron ve propafenonun, beklenenin aksine, SV miyokardiyal kontraktilitesi üzerine benzer etkilere sahip oldu u kanaatine var ld. Tablo KV: elektriki kardiyoversiyon, SV: sol ventrikül, EF: ejeksiyon fraksiyonu, Sm: lateral mitral anular sistolik miyokardiyal h z Grup I (n = 21) Grup II (n = 18) p de eri KV sonras 24. saat SV diyastolik iç çap (mm) 48.4 ± ± 6.0 >0.05 SV sistolik iç çap (mm) 31.8 ± ± 5.8 >0.05 SV EF (%) 64.1 ± ± 8.4 >0.05 Sm (cm/sn) 8.8 ± ± 1.7 >0.05 KV sonras 2. ay SV diyastolik iç çap (mm) 47.9 ± ± 4.9 >0.05 SV sistolik iç çap (mm) 30.4 ± ± 4.9 >0.05 SV EF (%) 67.0 ± ± 7.3 >0.05 Sm (cm/sn) 9.1 ± ± 2.3 >0.05 SB-24 F ZYOLOJ K SOL VENTR KÜL H PERTROF S OLUfiAN PROFESYONEL SPORCULARDA D YASTOL K SOL VENTR KÜL filevler N N DE ERLEND R LMES ; DOKU DOPPLER VE BÖLGESEL SOL VENTR KÜL M YOKARD YAL VELOS TE GÖRÜNTÜLEMEN N KULLANIMI Murat Tümüklü, Orhan Önalan, Cahide Soydafl Ç nar* Gaziosmapafla Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Tokat, Ege Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir* Sol ventrikül hipertrofisine neden olan kardiyovasküler patolojilerde sol ventriküler diyastolik doluflun bozuldu u bilinmektedir. Bu çal flman n amac profesyonel futbolcularda uzun süren düzenli aerobik egsersizlere ba l geliflen fizyolojik sol ventrikül hipertrofisinde sol ventrikül sistolik ve diyastolik doluflunda bozulma oluflup oluflmad n araflt rmakt r. Yöntem: Bu amaçla iyi antremanl profesyonel futbol oyuncusu (24 erkek, ortalama yafl; 25,3±3,6) ile yafl, vücut kitle indeksi ve cinsiyet uyumlu gönüllü 19 kifli kontrol grubu olarak ekokardiyografik olarak de erlendirildi. Sol ventrikül diyastolik dolufl parametreleri, mitral ve triküspid anulus nab z dalgal doku Doppler parametreleri, sol ventriküle ait 7 farkl bölgeden ve sa ventrikül serbest duvar ndan elde edilen doku velositeleri parametreleri kullan larak diyastolik ifllevler de erlendirildi.. Sonuçlar: Profesyonel futbol oyuncular nda konvansiyonel ekokardiyografik de erlendirmede; sol ventrikül ç k fl yolu geniflli i (sporcu; 2,17±0,21, kontrol grubu; 2,04±0,16 cm p=0,0,039), aort geniflli i (sporcu; 3,34±0,29, kontrol grubu; 2,97±0,33 cm p=0,001), EDV Tz, (sporcu;122,7±21, kontrol grubu; 103,4±23,5 ml p=0,028), ESV Tz (sporcu; 36,15±9,4, kontrol grubu; 28,7±7,6 ml p=0,029), interventriküler septum diyastol sonu (sporcu;1,12±0,12, kontrol grubu; 1,02±0,07 cm p=0,01) ve sistol sonu geniflli i (sporcu;1,73±0,24, kontrol grubu;1,55±0,15 cm p=0,008), sol atriyum çap (sporcu; 3,48±0,44, kontrol grubu; 3,14±0,56 cm p=0,0037), sol ventrikül diyastol sonu geniflli i (sporcu;5,1±0,44, kontrol grubu; 4,7±0,43 cm p=0,018), sol ventrikül sistol sonu geniflli i (sporcu; 3,16±0,34, kontrol grubu; 2,76±0,27 cm p=0,001), sol ventrikül kitlesi (sporcu; 252,2±48,7, kontrol grubu; 204,6±35,5 gr p=0,003), sol ventrikül kitle indeksi (sporcu; 132,4±23,7, kontrol grubu; 110,9±15,8 gr/m2 p=0,005) kontrol grubuna göre anlaml olarak artm fl bulgulanm flt r. Diyastolik ifllev göstergelerinden hesaplanan verileri; tablo 1 de gösterilmifltir. Sol ventriküle ait 7 ayr bölgeden ve sa ventrikülden elde edilen miyokardiyal velosite parametrelerinde her iki grupta anlaml farkl l k saptanmam flt r. Yorum: Profesyonel sporcularda oluflan sol ventriküle ait geniflleme ve hipertrofi, diyastolik ifllev de erlendirme parametrelerinde anlaml de ifliklik oluflturmamaktad r. Bu parametreler, sol ventriküler geniflleme ve hipertrofi nedeni olan di er durumlar ile ayr mda kullan labilir. Tablo 1. Transmitral ak m E veloc; erken diyastolik dolufl dalgas n n maksimum velositesi A veloc; geç diyastolik dolufl dalgas maximum h z, Em lat;lateral anulusun nab z dalgal erken diyastolik doku Doppleri, Em sep; basal septumun nab z dalgal erken diyastolik doku Doppleri sporcu kontrol P de eri A veloc 0,51±0,09 0,57± 0,08 0,048 Em lat 0,19±0,03 0,16± 0,002 0,01 Em sep 0,22±0,04 0,19± 0,04 0,02

7 nda Tan ve Tedavi Stratejileri De iflti mi? SB-25 AKUT KORONER SENDROMLARDA NTRAKORONER TROMBEKTOM N N EP KARD YAL AKIM VE M KROVASKÜLER FONKS YONLAR ÜZER NE OLAN ETK S : KONVANS YONEL METODLA KARfiILAfiTIRMALI B R ÇALIfiMA Ahmet Kaya Bilge, Y lmaz Niflanc, Ercüment Y lmaz, Beste Özben, Fehmi Mercano lu, Aytaç Öncül, Mehmet Meriç, Faruk Erzengin stanbul Üniversitesi stanbul T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul Amaç: Özellikle trombüs ihtiva eden lezyonlarda perkütan koroner giriflim sonras yavafl ak m ve distal embolizasyon halen önemli bir problem teflkil etmektedir. Çal flmam z n amac akut koroner sendromlu hastalarda X-sizer kateter sistemiyle yap lan trombektominin konvansiyonel PTCA ya göre etkinli ini araflt rmakt r. Metod ve sonuçlar: Çal flmaya akut koroner sendrom nedeniyle müracaat eden ve koroner anjiyografik incelemesinde intrakoroner trombüs tespit edilen 29 hasta (22 [88%] erkek; yafl ortalamas 55.9 ± 11.1 y l) dahil edildi. Hastalar n 14 tanesine X-sizer trombektomi, di erlerine ise konvansiyonel metodla PTCA ifllemi uyguland. Hastalar n tümüne stent implante edildi. ki grubun temel karakteristik özellikleri birbirine benzerdi. Epikardiyal ak m TIMI ak m skoruna, mikrovasküler fonksiyonlar ise miyokard n boyanma derecesine (MBG) göre de erlendirildi. X-sizer ile tedavi edilen hastalarda ortalama TIMI ak m 0.8 ± 0.9 dan 2.4 ± 0.6 ya artarken (p<0.001), hastalar n %71.4 ünde TIMI 3 ak m temin edildi. Trombektomi sonras 13 vakada (%93) TIMI 2 veya üzerinde koroner ak m sa land. Sadece bir hastam zda afl r k vr nt l ve aç l damar yap s nedeniyle trombektomi ifllemi suboptimal düzeyde kald. Benzer olarak konvansiyonel PTCA ile tedavi edilen hastalarda da ortalama TIMI ak m 0.36 ± 0.81 dan 2.73 ± 0.47 ye yükselirken (p<0.001), hastalar n %73 ünde TIMI 3 ak ma ulafl ld. Epikardiyal dolafl m aç s ndan iki grup aras nda anlaml bir fark tespit edilmedi. X-sizer ile tedavi edilen grupta ortalama MBG 0.7 ± 0.7 dan 2.6 ± 0.6 ya (p<0.001), konvansiyonel PTCA grubunda ise 0.27 ± 0.65 dan 2.36 ± 0.67 ye yükseldi (p<0.001). fllem sonras MBG 3 X-sizer ile tedavi edilen hastalarda % 64.3, kontrol grubunda ise % 45 oran nda saptand. Trombektomi uygulanan hastalarda mikrovasküler fonksiyonlar daha iyi bulunmakla birlikte, iki grup aras ndaki fark istatistiki anlaml l a ulaflm yordu. fllem sonras hiçbir vakada ölüm, Q dalgal miyokard infarktüsü, CK de erinin 3 kat n üzerinde olmas, acil koroner by-pass gerektirecek rüptür veya distal embolizasyon gibi ciddi kardiyovasküler yan etkiye rastlanmad. Ayr ca tirofiban uygulamas n n gerek epikardiyal gerekse mikrovasküler dolafl ma ilave bir faydas n n olmad tespit edildi. Sonuç: akut koroner sendromlarda, primer perkütan koroner giriflimlere ilave olarak X-sizer kullan m güvenli ve distal embolizasyonun önlenmesinde k smen etkili bir yöntem olarak görünmektedir. Hibrid tedavi yöntemlerinin k yasland daha ileri çal flmalarla mevcut bulgular n desteklenmesi gerekti ini düflünmekteyiz. SB-26 AKUT KORONER SENDROMLARDA PLAK ÖZELL KLER : ÇOK DAMARDA NTRAVASKÜLER ULTRASON ÇALIfiMASI Alparslan Kurtul*, Berkten Berkalp, Mustafa K l çkap, Tamer Say n, Ömer Akyürek, Celal Kervanc o lu, Ça dafl Özdöl, Çetin Erol SSK K r kkale Hastanesi Kardiyoloji K r kkale* Ankara Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Akut miyokard infarktüslü hastalarda aterosklerotik plaklarda difüz destabilizasyon bulundu u ve olay n bir 'pankoronaritis' oldu u belirtilmifltir. Bu çal flmada, akut koroner sendromlarda (AKS) plak özelliklerinin incelenmesi ve AKS serolojik göstergeleri ile iliflkisinin araflt r lmas amaçlanm flt r. Metod: AKS (ST yüksekli i olsun veya olmas n) ile baflvuran 28 hastada ortalama 4 gün içinde koroner anjiografi ile koroner anatomi de erlendirildi. Toplam 67 nativ koroner arter (suçlu ve suçlu olmayan lezyonlar içeren 21 infarktla iliflkili arter ve 46 infarktla iliflkisiz arter) intravasküler ultrason ( VUS) ile incelendi. Bulgular: VUS ile 96 plak saptand. Plak morfolojileri infarktla ilgili arterdeki suçlu lezyonlar ve suçlu olmayan lezyonlar ile infarktla iliflkisiz arterdeki lezyonlarda benzer özellikte bulundu. Plaklar genellikle yumuflak (s ras yla %85.7, %50 ve %58.3) ve eksantrik yerleflimliydi (eksantrisite indeksleri s ras yla 0.30±0.03, 0.24±0.03 ve 0.28±0.02). Ancak suçlu lezyonlar n uzunlu u ve plak yükleri daha fazla idi. Pozitif remodeling suçlu lezyonlarda %52.4, infarktla iliflkili arterdeki suçlu olmayan lezyonlarda %57.1 ve infarktla ilgisiz arter lezyonlar nda %50.8 oran nda idi, bu aç dan gruplar aras nda belirgin farkl l k gözlenmedi. Suçlu lezyonlarda trombüs s kl %47.6 iken, infarktla iliflkili arterdeki suçsuz lezyonlarda trombüs gözlenmedi, infarktla ilgisiz arterdeki lezyonlarda ise bu oran %8.6 idi (p<0.01). Rüptürler s kl kla infarktla iliflkili arterlerde gözlendi (suçlu lezyonlarda %52.4, infarktla iliflkili arterdeki suçlu olmayan lezyonlarda %57.1 ve infarktla iliflkisiz arter lezyonlar nda %19.7, p=0.002). Onüç hastada (%61.9) suçlu lezyondan farkl bir yerde en az 1 plak rüptürü gözlendi. Koroner arterlerde birden fazla rüptür s kl %28.5 idi. Rüptüre plaklarda, rüptür olmayanlara göre daha s k kalsifikasyon gözlendi (%51.6 ya karfl n %29.2, p<0.05). Plazma homosistein, fibrinojen ve D-dimer düzeyleri ile trombüs ve rüptür s kl aras nda anlaml iliflki saptanmad. Plazma CRP düzeyleri plak rüptürü olanlarda, rüptür olmayanlardan belirgin olarak daha yüksek bulundu (p<0.05). Sonuç: AKS'larda infarktla ilgili olan ve olmayan lezyonlar s kl kla yumuflak ve eksantrik yerleflimlidir. Suçlu lezyonlar n uzun olma e ilimi vard r. Suçlu lezyonlar di er lezyonlara göre daha fazla instabilite göstergesine sahiptirler (trombüs, büyük plak yükü). Pozitif remodeling aç s ndan lezyonlar aras nda fark yoktur. Rüptür s kl kla infarktla ilgili arter lezyonlar nda görülmektedir. Artm fl inflamatuar aktivitenin bunda rolü olabilir. SB-27 S TOK N GEN POL MORF ZM LE KORONER RESTENOZ ARASINDAK L fik Mustafa Yaz c *, Ahmet Y lmaz Çoban, Sabri Demircan*, Serkan Yüksel*, Belma Durup nar, Mahmut fiahin* Ondokuz May s Üniversitesi T p Fakültesi Samsun Ondokuz May s Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Samsun* Amaç: Bilinen genetik risklerin yan s ra, son çal flmalarda sitokin gen polimorfizm varyasyonlar n n koroner restenozun nedeni ve göstergesi olabilece i ileri sürülmüfltür. Bu çal flmada, koroner revaskülarizasyon sonras restenoz geliflen ve geliflmeyen hastalar n pro (anti) inflamatuar sitokin gen polimorfizmleri aras nda fark olup olmad araflt r ld. Yöntem: Koroner revaskülarizasyon sonras hastalarda kantitatif koroner anjiyografi ile restenoz varl araflt r ld. Revaskülarizasyondan sonra 50% den fazla stenoz geliflmifl olmas restenoz olarak kabul edildi. Restenoz geliflen 56 hasta (32 si erkek, yafl ortalamas 64±13 y l), restenoz geliflmeyen 68 hasta (45 i erkek, yafl ortalamas 62±16 y l) ve 50 sa l kl kontrolde (28 i erkek, yafl ortalamas 59±11y l) ; IL-1a, IL-1b, IL-1R, IL-1RA, IL-4RA, IL-4Ra, IL-12, g-inf, TGF-b, TNF-a, IL-2, IL-4, IL-6 ve IL-10 gen polimorfizm görülme s kl, hastalar n klinik verilerini bilmeyen iki araflt rmac taraf ndan belirlendi. Bu amaçla venöz kan örneklerinden DNA eldesi yap ld ve sitokin polimorfizminin belirlenmesinde, sitokin allelleri için primerler içeren 48 kuyucuklu plaklar kullan ld. Elde edilen sitokin gen ürünleri elektroforez ile görüntülendi. Bulgular: Koroner revaskülarizasyon sonras takip süresi restenoz geliflenlerde 24.3±18.2 ay, restenoz geliflmeyenlerde 22.8±16.5 ay olarak saptand. Restenoz geliflen hasta grubunda TNF-a için; A at pos. 308 g at pos. 238 (OR=0.286, 95%CI < OR < 0.864, p<0.046) ve IL 4 için; T at pos C at pos. 590 allellerinin görülme s kl nda (OR=0.286, 95% CI < OR < 0.864, p<0.046) restenoz geliflmeyenlere göre istatistiksel olarak anlaml fark saptand. Sonuç: Koroner revaskülarizasyon sonras restenoz geliflmesinde hastalardaki; sitokin gen polimorfizminin katk s olabilir. Bu sonuç, restenoz riskini önceden tahmin edebilmek aç s ndan, önemli gibi görülmektedir. SB-28 AKUT M YOKARD NFARKTÜSÜNDE PR MER G R fi M YAPILAN HASTALARDA D REK STENT UYGULAMASI LE PRED LATASYON SONRASI STENT UYGULAMASININ M KROS RKÜLATUAR DOLAfiIM ÜZER NE ETK LER N N KARfiILAfiTIRILMASI Mustafa Özcan, Murat Sezer, Yelda Erdemsel, Aytaç Öncül, Mehmet Meriç stanbul Üniversitesi stanbul T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul Amaç: Günümüzde, hiperakut ST elevasyonlu miyokard infarktüsü ile baflvuran hastalarda, primer perkütan transluminal koroner anjiyoplasti (PTKA) ve direk stent (DS) uygulamalar, bu konuda tecrübeli olan merkezlerde tercih edilen bir tedavi yaklafl m haline gelmifltir. Daha önce yap lm fl birçok çal flmada predilatasyon yap lmadan direk stent implantasyonunun efektif ve güvenilir bir yöntem oldu u gösterilmiflse de, bu yöntemin mikrovasküler yap üzerindeki etkinli i yeterince ayd nlat lamam flt r. Bu çal flmada akut miyokard infarktüsü ile baflvuran ve primer olarak predilatasyon sonras stent implantasyonu (PTKAs) yap lan hastalar ile direk stent implantasyonu (DS) yap lan hastalar n erken dönem klinik, elektrokardiyografik ve anjiyografik sonuçlar n n karfl laflt r lmas amaçland. Yöntem: Koroner yo un bak m ünitemize ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü ile baflvuran ve gö üs a r s n n bafllang c ndan itibaren ilk 24 saat içerisinde primer PTKAs ya da DS implantasyonu yap lm fl olan 52 hasta prospektif olarak analiz edildi. 17 hastaya (%32.7) DS, 35 hastaya (%67.3) PTKAs uyguland. fllem sonras tüm hastalar n % ST rezolüsyonu hesapland, ventriküler ejeksiyon fraksiyonu (% EF) transtorasik ekokardiyografi ile ölçüldü. Ayr ca, koroner içi mikroembolizasyon ve mikrovasküler hasar kavramlar n n göstergeleri olarak kabul edilen miyokardiyal blush skorlar (MBS) ve koroner TIMI frame say mlar (KTFS) anjiyografik görüntüler arac l yla yorumland. Bulgular: Tüm hastalarda ifllem sonras TIMI III ak m izlendi. DS uygulanan grupta ST rezolüsyonunun, PTKAs grubuna oranla daha fazla oldu u (%85.17 ye %58.71; p <0.01) görüldü. Yine % EF de erleri DS grubunda (%50.23), di er gruba oranla (%44.54) daha yüksek olarak ölçüldü (p<0.05). Ayr ca çal flmam zda, DS grubunda hesaplanan MBS de erlerinin PTKAs grubuna oranla (ort e 1.42 ;. p<0.01) istatiksel olarak anlaml derecede iyi, KTFS de erlerinin ise PTKAs (24.62) grubunda DS grubuna oranla (20) yüksek oldu u görüldü. (p<0.05). Sonuç: Akut miyokard infarktüsü ile baflvuran hastalarda primer direk stent uygulamalar ile distal mikroembolizasyonu önlemek ve damar duvar nda PTKA etkisiyle meydana gelebilecek damar duvar ndaki hasar n engellenmesi suretiyle daha iyi bir distal ak m sa land gösterildi. Yine direk stent uygulamas, hem ifllem süresinin hem de floroskopi süresini k saltmas ve kullan lan kontrast madde miktar ile kateter say s n n azalmas yönünde etkinlik göstermesiyle günümüzde tercih edilen bir ifllem haline gelmektedir. 403

8 nda Tan ve Tedavi Stratejileri De iflti mi? SB-29 D REKT STENT YAPILAN ELEKT F OLGULARDA N-TERM NAL PRO BNP DÜZEYLER Özgür Mete, Cem Baflel, Süleyman Binici, Sedat Akdemir, Hakan Özkan, Selma Tiryakio lu, Tahsin Bozat, Vedat Koca, Kürflad Altan Bursa Yüksek htisas E itim ve Araflt rma Hastanesi Bursa N terminal pro BNP sol ventrikül sistolik ve diyastolik disfonksiyonunda, ST segment yükselmesi olan veya olmayan akut koroner olaylarda yükseldi i daha önceki çal flmalarda gösterilmifltir. Amaç: Elektif olgularda PTCA ifllemi s ras nda ventrikülün geçici iskemisine ba l olarak BNP düzeyleri artmaktad r. Ancak bu olgularda direkt stent yerlefltirme ifllemi ile BNP düzeyleri aras ndaki iliflki araflt r lmam flt r. Bu çal flmada predilatasyonlu stent yerlefltirilen hastalar ile direkt stent yerlefltirilen hastalarda ifllem sonras N terminal pro BNP düzeylerini karfl laflt rmay amaçlad k. Yöntem: Çal flmaya kardiyoloji klini imizde Kas m Haziran 2004 tarihleri aras nda LAD %70 den fazla di er koroner damarlar nda %50 den az darl k saptanan 38 olgu (25 erkek, 13 kad n ortalama yafl 57.6±1.3) dahil edildi. 15 hastaya LAD ye predilatasyonlu stent uygulan rken (grup 1) 23 hastaya direkt stent uyguland (grup 2). Her iki guruptaki hastalar n yafl, cinsiyet, DM, HT, geçirilmifl MI ve sol ventrikül sistolik fonksiyonlar aç s ndan fark saptanmad. fllem öncesi, ifllemden hemen sonra, ifllemden 12 saat ve 24 saat sonra N terminal pro BNP düzeylerine bak ld. Hastalar n ifllem öncesi ve 24. saatteki BNP düzeylerindeki de ifliklikler tablo 1 de gösterilmifltir. Sonuçta bafllang ç N terminal pro BNP düzeylerinde farkl l k olmamas na ra men 24. saatte predilatasyonlu stent yap lan hastalarda direkt stent yap lan hastalara göre anlaml miktarda pro BNP yükselmesi gözlenmifltir. Direkt stent uygulamas n n predilatasyonlu stent uygulamas na göre sol ventrikülde daha az iskemiye neden oldu undan dolay daha az hemodinamik bozuklu a yolaçt düflünülebilir. Tablo 1. Predilatasyonlu stent yap lan olgularda 24. saatte bafllang ca göre anlaml miktarda N terminal Pro BNP yükselmesi gözlenirken direkt stent yap lan olgularda N terminal Pro BNP düzeyinde art fl olmam flt r. fllem öncesi 24. saat P de eri GRUP 1 829,28±1308,61 pg/ml 1800,07±2956,35 pg/ml 0,006 GRUP 2 660,44±1004,6 pg/ml 612,87±905,78 pg/ml NS SB-30 PR MER PERKÜTAN KORONER G R fi MLERDE KL N K TABLONUN B R BEL RLEY C S OLARAK ST SEGMENT REZOLÜSYONU VE BUNUN ANJ YOGRAF K PARAMETRELER LE L fik S Deniz Acar, Mehmet Meriç, Ahmet Kaya Bilge, Fehmi Mercano lu, Mustafa Özcan, Aytaç Öncül, Ercüment Y lmaz, Faruk Erzengin stanbul Üniversitesi stanbul T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul Amaç: Çal flmam z n amac ST elevasyonlu miyokard infarktüsü (M ) tan s yla primer perkütan giriflim uygulanan hastalarda erken dönem klinik tabloyu etkileyen prediktörleri ve bunlar n anjiyografik parametrelerle iliflkisini araflt rmakt r. Metod ve Bulgular: Çal flmam za ST elevasyonlu M nedeniyle primer perkütan giriflim uygulanan 84'ü erkek toplam 92 hasta al nd. Hastalar n 51 tanesi anterior M, 41 tanesi ise inferior M olup, yafl ortalamalar 52.3 ± 12.5 y l idi. 75 hastaya PTCA ve stent implantasyonu, 17 hastaya ise direkt stent implantasyonu yap ld. Primer perkütan koroner giriflim öncesi ve sonras epikardiyal kan ak m TIMI ak m derecesi ve düzeltilmifl TIMI frame say s na (TFc), mikrovasküler fonksiyonlar ise miyokardiyal boyanma derecesi (MBG) ve ST segment rezolüsyon miktarlar na bak larak tayin edildi. Primer PTCA ve stent yap lan hastalar n %67 sinde TIMI 3 ak m ve %46 s nda MBG 3 elde edilirken, direkt stent uygulanan hastalarda %82 TIMI 3 ak m ve %53 MBG 3 elde edildi. PTCA ve stent uygulanan hastalarda ifllem sonras ortalama TFc ± 19.77, direkt stent uygulanan hastalarda ise ± 9.48 olarak bulundu. PTCA ve stent uygulanan hastalarda ortalama ST rezolüsyon oran 0.67 ± 0.24 iken direkt stent uygulanan hastalarda bu oran 0.69 ± 0.27 olup, ifllem tipinin epikardiyal dolafl m ve mikrovasküler fonksiyonlar üzerinde anlaml etkisi olmad görüldü (p= AD). Perkütan giriflim sonras gerek TIMI 2-3 ak m, gerekse MBG 2-3 de er elde edilmesiyle ST rezolüsyon oranlar aras nda anlaml bir iliflki gösterilememekle (TIMI ak m için p=0.91, MBG için p=0.18) birlikte TFc ile ST rezolüsyon oran aras nda anlaml negatif bir iliflki söz konusu idi (r = -0.35, p= 0.004). Ayr ca ST rezolüsyon oran ile miyokard hasar miktar aras nda anlaml bir negatif iliflki mevcut idi. ST rezolüsyon oran artt kça gerek maksimal CK düzeyi (r= -0.26, p=0.03), gerekse maksimal Troponin T miktar anlaml azalma göstermekteydi (r= -0.25, p=0.04). ST rezolüsyon oran ndaki art fl, daha iyi sol ventrikül EF nu ile iliflkiliydi (r= 0.37, p= 0.001). Hastalar n gögüs a r s n n bafllamas ndan laboratuara al nmalar na geçen süre ile hastanede kal fl süreleri ve Troponin-T düzeyleri aras nda pozitif (s ras yla r= 0.29, p= ve r = 0.38, p<0.001 ), EF ile ise negatif (r= -0.41, p<0.001) bir iliflki mevcut idi. Sonuç: Primer perkütan giriflim yap lan hastalarda artm fl ST segment rezolüsyonu daha h zl epikardiyal dolafl m n ve dolay s yla daha az miyokard hasar n n bir göstergesi olup, erken dönem klinik tablonun tahmininde önemli bir parametre olarak görünmektedir. Koroner D fl Giriflimler SB-31 OSTIUM SEKUNDUM T P ATR AL SEPTAL DEFEKT N AMPLATZER SEPTAL OCCLUDER LE PERKÜTAN KAPATILMASI Manolis Pursanov, Anastasia Tkaçeva, Mihail Çiaureli, Sergey Gorbaçevskiy, Aleksandr Kocenko, Mehmet Reflat Ayalp, Gürkan Dinler, Bagrat Alekyan Russian Academy of Medical Sciences Bakoulev Scientific Center Amaç: Ostium sekundum tipi Atrial Septal Defekt (ASD) in Amplatzer Septal Occluder (ASO) ile perkütan kapat lmas n n efektifli inin gösterilmesi. Materyal ve Metod: ASD olan 54 hastada perkütan kapatma gerçeklefltirildi. Hastalar 2-69 yafllar ndayd. Transtorasik yada transözefagiyal ekokardiyografi ile 29 hastada ASD sentral yerleflimli, 17 hastada defekt ön kenars z, 5 hastada defekt anevrazmatik ve 3 hastada 2 defekt tespit edildi. Defektlerin boyutlar 7-34 mm aras nda ölçüldü. Bunlar n 6 tanesi 10 mm ye kadar, 21 tanesi mm aras, 21 tanesi mm aras, 6 taneside 30 mm den büyük defektlerdi. Sonuçlar: 54 hastadan 51 inde prosedür baflar yla tamamland. 3 hastada defekt kapat lamad. Bunlardan birinde en baflta ASD nin do ru ölçülememesi nedeniyle, ikincisinde birden fazla defekt olmas nedeniyle, di erinde ise gereken boyutta occluder bulunamamas nedeniyle baflar s z olundu. Hiçbir vakada komplikasyon gözlenmedi. 3 hastada kapatma ifllemi sonras nda rezidüel flant ak m görüldü ancak bunlar 1. ay sonundaki kontrollerde tespit edilmedi. Tüm hastalara 1, 3, 6, 12. aylarda ekokardiyografik kontrol yap ld. Hiçbir hastada kalp içinde trombüs, occluder migrasyonu yada yerinden kaymas görülmedi. Tart flma: ASO ile perkütan ostium sekundum tipi ASD kapat lmas efektif ve güvenli bir metod olup bu yolla uzun dönemdede iyi sonuçlar al nmaktad r. SB-32 PER MEMBRANÖZ VENTR KÜLER SEPTAL DEFEKT N PERKÜTAN KAPATILMASI Bagrat Alekyan, Manolis Pursanov, Mihail Çiaureli, Sergey Gorbaçevskiy, Aleksandr Kocenko, Ashot Griyoryan, Yelena Çueva, Mehmet Resat Ayalp Russian Academy of Medical Sciences Bakoulev Scientific Center Amaç: Membranöz Ventriküler Septal Defektin (VSD) perkütan kapat lmas imkan n göstermek. Materyal ve Metod: Son 2 y lda VSD tan s konan 10 hastaya perkütan kapatma ifllemi uyguland. Hastalar 6-27 yafllar ndayd. 2 hasta fallot tetradolojisi ve VSD nedeniyle opere edilen ve VSD de rekanilazasyon olan hastalard. Hastalardan birine önceden aritmi nedeniyle ablasyon uygulanm flt. Bir baflka hasta da ana arterlerin transpozisyonu nedeniyle opere edilmiflti. Transtorasik ekokardiyografi ile defektler 3-8 mm ölçüldü. Kapatma ifllemleri için 8 hastada Amplatzer Septal Venriküler Occluder, 2 hastada Patch Occluder (Sideris) kullan ld. Prosedür için sa femoral ven ve arter yolu kullan ld. Arteriyal yoldan defekt geçilerek sa ventrikül kateterizasyonu yap ld ve k lavuz tel sa ventrikülde yada sa atriumda yakalanarak bu k lavuz tel sa femoral venden ç kar ld. Bu k lavuz üzerinden gerekli sistem sa ventrikülden sol ventriküle ilerletildi (Amplatzer Septal Ventriküler occluder için 7-8 F, Patch Occluder için 9-10 F). Öncelikle sistemin balonu ile defektin boyutu ölçüldü. Amplatzer kullan m nda occluderin distal parças sol ventrikül bofllu unda aç larak geri çekilip di er parça aç ld. Patch Occluder kullan m nda yaman n yerine yerleflmesi için önce sol ventrikülde sonrada sa ventrikülde sistemin balonlar kullan ld. Bu balonlar 2 gün o haliyle b rak ld. 2 gün sonunda balonlar ç kar ld ve yama defektte kald. Sonuçlar: 10 hastadan 9 unda defekt baflar l olarak kapat ld. Patch Occluder kullan lan hastalar n birinde defekt kapat lamad ve proksimal balon aort yetersizli ine sebep oldu. Uzun dönem takibinde hastalarda rekanilazasyon, occluderin yerinden kaymas yada migrasyonu, ventrikül içinde trombüs görülmedi. Tart flma: Net endikasyonlar oldu unda perimembranöz VSD yi perkütan olarak baflar l kapatmak mümkündür. 404

9 Koroner D fl Giriflimler SB-33 KORONER ANJ OGRAF SIRASINDA TÜM H PERTANS F HASTALARA RENAL ANJ OGRAF YAPALIM MI? Mustafa Yavuzk r, Erdo an lkay, Ilg n Karaca, Mehmet Balin, Hidayet Kayançiçek,. Nadi Arslan F rat Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Elaz Renovasküler hipertansiyonun, en yayg n nedeni aterosklerozdur. Yafll, flekerli diabeti ve koroner lezyonu olan bu hastalarda aterosklerotik renal arter darl (ARAD) s kl nda art fl görülmektedir. ARAD Son y llarda daha s k teflhis edilmektedir. Bunun nedeni baz merkezlerde koroner anjiyografi yap lan hipertansif hastalarda, rutin selektif renal anjiyografi yap lmas ndan kaynaklanmaktad r. Klini imizde y llar aras nda koroner anjiografiye sevk edilen ve hipertansiyonu olan 176 hastaya (yafl ortalamas 59,9 ± 9,9; 75 erkek) koroner anjiografi sonras rutin olarak selektif renal anjiografi yap ld. Hastalar n 102 sinde (%58) renal arterler normal, 46 s nda (%26) tek tarafl renal arter darl, 28 inde (%16) çift tarafl renal arter darl izlendi. %70 üzerinde darl k oluflturan lezyonlara anjioplasti ve stent ile müdahale edildi. Hastalar n üre, kreatinin ve kan bas nçlar nda anlaml derecede düzelme izlendi. Sonuç olarak mevcut opak dozunu tolere edebilen hipertansif hastalarda koroner anjiografi sonras renal anjiografi etkin bir yöntemdir. SB-35 PATENT DUCTUS ARTER OZUSUN AMPLATZER DUCT OCCLUDER LE PERKÜTAN KAPATILMASI Mehmet Reflat Ayalp, Manolis Pursanov, Karina Kardenas, Sergey Gorbaçevskiy, Mihail Çiaureli, Bagrat Alekyan Russian Academy of Medical Sciences Bakoulev Scientific Center Amaç: Patent ductus Arteriozus un Aplatzer Duct Occluder ile perkütan kapat las n n efektifli inin ve güvenilirli inin gösterilmesi. Materyal ve Metod: y llar aras nda 28 adet Patent Ductus Arterious (PDA) un Amplatzer Duct occluder (ADO) ile kapat lmas ifllemi yap ld. Bu hastalar n yafllar 5 ay ile 72 yafl, a rl klar 5-78 kg aras nda de iflmekteydi. Hastalar n 5 i defektin cerrahi olarak onar lmas ndan sonra geliflen rekanalizasyondu. Prosedür için femoral arter ve ven kullan ld. Aortografi ölçümlerine göre PDA geniflli i mm aral nda tespit edildi. Kateterizasyon ile pulmoner arter bas nc mm Hg, ortalamas 55±3.2 ölçüldü. fllemlerde 4-14mm boyutlar ndaki occluderler kullan ld. Sonuçlar: Defektte tam kapanma hastalar n tamam nda elde edildi. Komplikasyon olarak 1 hastada femoral arterde tromboz görüldü. Hastalar n takip süresi 1 ay ile 4 y l aras ndayd. Bu kontrollerde PDA rekanalizasyonu, aortta ve/veya pulmoner arterde darl k bulgular na, occluderin yerinden kaymas na, tromboemboli yada endokardite rastlanmad. Tart flma: PDA n n ASO ile kapat lmas 4-12 mm lik defektlerde efektif ve güvenli bir tedavi metodudur. SB-34 UZUN DÖNEM M TRAL BALON VALVULOPLAST SONUÇLARIMIZ Hamza Duygu, O uz Yavuzgil, U ur Türk, Bahad r K r lmaz, Cüneyt Türko lu Ege Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir Amaç: Bu çal flmada klini imizde y llar aras nda uygulanan perkutan mitral balon valvuloplasti (PMBV) olgular n n ifllem baflar s ve üç y ll k dönemde prospektif olarak klinik ve ekokardiyografik takip sonuçlar de erlendirildi. Yöntemler: Çal flmaya üç y ll k dönem boyunca Inoue tekni i ile PMBV uygulanan 112 hasta(yafl ort:39,5±10, %79 kad n) al nd. Klinik bulgular ve semptomlar eflli inde uygun kapak morfolojisine sahip (Wilkins ekokardiyografik skoru 8 veya alt nda) olan ve ciddi mitral yetersizli i (MY) olmayan(ekokardiyografide veya ventrikülografide Sellers s n flamas na göre 2+ veya daha az MY) hastalar çal flmaya al nd. fllem sonras mitral kapak alan (MKA)'n n >1,5 cm2 veya ifllem öncesine göre >%50 art fl olmas ve ifllem sonras nda 2+ veya daha az MY saptanmas baflar l PMBV olarak kabul edildi. fllemden 24 ve 48 saat sonra ekokardiyografik olarak planimetrik ve doppler ölçümleri ile MKA ve di er parametreler de erlendirildi. Klinik ve ekokardiyografik de erlendirme üç y l boyunca her y l tekrarland. Sonuçlar: MKA, ortalama mitral gradiyent, MY, sistolik pulmoner arter bas nc, sol atrium çap, fonksiyonel kapasite (NYHA) ve ortalama sol atrium bas nc ndaki de ifliklikler tablo 1'de belirtilmifltir. PMBV'nin ifllem baflar s %97 olarak bulundu. MY 75(%66) hastada saptanmazken, 23(%20) hastada 1+, 11(%9) hastada 2+,3(%3) hastada ise 3+ MY geliflti. fllem sonras kardiyak tamponad, perforasyon ve embolik komplikasyon görülmedi. Ciddi MY nedeniyle PMBV'den 1 y l sonra üç hastada kapak replasman yap ld. Üç y ll k izlem süresinde iki hastaya ise tekrar PMBV uyguland. Üçüncü y l n sonunda hastalar n fonksiyonel kapasitelerine bak ld nda 98(%89) hasta NYYA I/II, 11(%11) hasta ise NYHA III olarak de erlendirildi. zlem boyunca 8 hastada embolik olay geliflti (%9). Tart flma: PMBV, uygun vakalarda yap ld nda minimal komplikasyon riski, yüksek ifllem baflar s ile hastalar n uzun süre NYHA I/II de kalmas n sa layan etkin bir tedavi fleklidir. Bu sayede hastalar mitral kapak cerrahisi ve protez kapa n getirece i komplikasyonlardan korunmufl olurlar. Tablo 1. PMBV öncesi, sonras ve üç y ll k izlemde kateter, ekokardiyografi ve klinik izlem sonuçlar m z ifllem öncesi ifllem sonras 1.y l sonu 2.y l sonu 3.y l sonu kapak alan (cm 2 ) 1,08±0,16 1,95±0,29 1,7±0,2 1,6±0,2 1,52±0,2 ortalama mitral gradiyent (mmhg) 15,5±5,4 4,0±2,6 5,9±2,2 6,7±2,4 7,7±2,57 NYHA I (say,%) 20(%18) 61(%54) 50(%44) 38(%34) 36(%33) NYHA II 62(%55) 48(%42) 55(%49) 62(%56) 62(%56) NYHA III 30(%27) 3(%4) 7(%7) 9(%10) 11(%11) NYHA IV 0(%0) 0(%0) 0(%0) 0(%0) 0(%0) Embolik olay (say,%) 8(%9) Kapak replasman (say,%) 3(%2) RePMBV 2(%1) sol atrium çap (mm) 51,2±6,9 47,4±7,7 46,8±7,0 47,9±6,8 49,4±6,1 ortalama sol atrium bas nc (mmhg) 25,1±6,1 13±3,5 sistolik pulmoner arter bas nc (mmhg) 44±10,9 32,2±6,9 35,9±7,8 36,4±7,1 39,2±6,4 SB-36 GADOLINIUM VE DÜfiÜK DOZ IOHEXOL KARIfiIMI RENAL YETMEZLIKLI HASTALARDA KONTRASTA BA LI KREATININ YÜKSELMES N AZALTMAKTADIR Cem Barç n*, Hürkan Kurflakl o lu, Atila yisoy, Turgay Çelik, Sedat Köse, Nadir Bar nd k, Mustafa Özkan, Naz m Aslan, Hasan Fehmi Töre, Ersoy Ifl k Jandarma Hst. Kardiyoloji Servisi*, GATA Kardiyoloji AD Ankara Amaç: Kontrasta ba l nefropati koroner anjiyografi ve perkütan koroner ifllemler sonras nda ortaya ç kabilen ve mortalite ve morbiditeyi art ran bir komplikasyondur. Genel olarak prevalans %2 civar nda olmakla beraber, bu oran renal yetmezlik, diyabet gibi risk faktörleri olan hastalarda % 45 lere ç kabilmektedir. Gadolinium, manyetik rezonans görüntülemede kullan lan ve nefrotoksik olmayan bir ajand r, ancak zay f görüntü kalitesi anjiyografik ifllemlerde kullan lmas n k s tlamaktad r. Bu çal flmada renal yetmezlikli hastalarda, düflük miktarda non-iyonik bir kontrast ajan olan iohexol ile güçlendirilmifl gadoliniumun koroner anjiyografide etkinli i ve güvenilirli inin araflt r lmas amaçlanm flt r. Yöntem: Bazal kreatinin düzeyi >1.5 mg/dl olan 32 hasta koroner anjiyografi öncesi gadolinium-iohexol kar fl m (2/3 gadolinium, 1/3 iohexol) veya sadece iohexol kullan m na randomize edildi. Kreatinin düzeyleri ifllem öncesi ve ifllemden 24 ve 48 saatler sonras kontrol edildi. Kreatinin düzeylerindeki % art fllar kaydedildi. Bazal kreatinin düzeyinin %25 den fazla artmas kontrasta ba l nefropati olarak kabul edildi. Bulgular: Kullan lan gadolinium miktar çal flma grubunda 37±7 ml, iohexol miktar ise çal flma ve kontrol gruplar nda s ras yla 18±4 ml ve 53±8 ml idi. Her iki gruptaki tüm hastalarda görüntü kalitesi yeterli olarak al nd. Bazal kreatinin seviyeleri aras nda fark yoktu (çal flma grubunda 1.98±0.35 mg/dl, kontrol grubunda 2.03±0.31mg/dL, p=0.67). Yine her iki grup yafl, cinsiyet, diyabet ve hipertansiyon varl aç s ndan benzerdi. fllem sonras bazal seviyeye göre kreatinin art fl çal flma grubunda %3±6, kontrol grubunda %12±13 olarak bulundu (p=0.02). Ayr ca, kontrasta ba l nefropati iohexol grubunda 3 hastada gözlenirken, gadolinium grubunda hiçbir hastada gözlenmedi. Sonuç: Gadolinium, 1/3 oran nda iohexol ile kar flt r ld nda, renal yetmezlikli hastalar n koroner anjiyografik iflleminde güvenli ve görüntü kalitesi yeterli olan bir kombinasyondur. Sonuçlar n daha fazla kontrast ajan n kullan ld giriflimsel ifllemlerde ve daha büyük serilerde test edilmesi gerekmektedir. 405

10 Kalp Yetersizli inde BNP ve Di er Prognoz Göstergeleri SB-37 KRON K SKEM K KALP YETMEZL NDE ENDOTEL N-1 DÜZEYLER N N M YOKARD YAL HASAR LE L fik S Mustafa Yaz c, Sabri Demircan, Kenan Durna, Mahmut fiahin Ondokuz May s Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Samsun Amaç: Kronik iskemik kalp yetmezli inin progresyonunda, iskeminin neden oldu u fonksiyonel miyosit kütlesindeki azalma önemli rol oynar. Çal flmam zda, kronik iskemik kalp yetmezli inin progresyonuna katk da bulundu u düflünülen endotelin-1 (ET-1) düzeyleri ile miyokardiyal hasar aras nda iliflki olup olmad n araflt rd k. Yöntem: Çal flmaya, kronik iskemik kalp yetmezli i olan 121 hasta (75 i erkek, yafl ortalamas 60±10) ve herhangi bir kardiyovasküler hastal olmayan 37 sa l kl birey (18 i erkek, yafl ortalamas 58±11) al nd. Tüm olgular n, baflvuru s ras nda kardiyak troponin-i (ctn-i) ve ET-1 de erleri ölçüldü. Ekokardiyografik incelemeleri yap ld. Bulgular: Hastalardaki ctn-i pozitifli i, NHYA s n f I den s n f IV e ilerledikçe anlaml olarak artmaktayd (p<0.01). Benzer biçimde, ayn art fl kantitatif olarak 0.05). Hastalar n baflvuru ET-1ölçülebilen ctn-i düzeylerinde de saptand (p 0.001). ET-I düzeyleri, NHYA s n fdüzeyleri, kontrole göre daha yüksekti (p I den s n f IV e ilerledikçe anlaml olarak artmaktayd (p<0.001). Ayr ca, ctn- I pozitif olan hastalar n ET-1 düzeyi negatif olanlara göre daha yüksek (p<0.05), ejeksiyon fraksiyonu daha düflüktü (p<0.001). Ejeksiyon fraksiyonu ile ET-1 düzeyi aras nda negatif (r=0.312, p=0.019), ctn-i düzeyi ile ET-1 düzeyi aras nda ise pozitif yönde bir iliflki vard (r= 0.328, p=0.014). Sonuç: Kalp yetmezli inde ET-1 art fl, miyokarta daha fazla metabolik gereksinim ve koroner kan ak m nda azalmaya neden olarak doku perfüzyonunun bozulmas na yol açabilir. Bu durum, kardiyak troponinlerle saptanabilen miyokardiyal hasara yol açarak, kalp yetmezli inin progresyonuna katk da bulunabilir. NYHA s n f na göre gruplar aras nda ET-1 düzeylerinin karfl laflt r lmas Tablo. Troponin pozitif ve negatif hastalar aras nda ejeksiyon fraksiyonu ve endotelin-1 de erlerinin karfl laflt r lmas ctn-i <0.20 ng/ml ctn-i >0.20 ng/ml p (n=90) (n=31) EF (%) 26.2± ±4.1 <0.001 ET-1 (pg/ml) 3.03± ±0.20 <0.05 SB-38 KALP YETERS ZL HASTALARINDA ANEM GEL fi M NDE NFLAMATUVAR S TOK NLER N ETK S Mahir Avkaro ullar, Mehmet Kanadafl, Onur Akp nar, Ak n Atefl, Abdurrahman Tassal, Mustafa Demirtafl Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Amaç: Kalp yetersizli i hastalar nda anemi gelifliminin fizyopatolojisi çok iyi bilinmemektedir. Kalp yetersizli inde interlökin 6 ( L6), tümör nekrosis faktör alfa (TNFa) ve C reaktif protein (CRP) gibi inflamatuvar sitokinlerin serum düzeylerinde art fl n sistemik yada kemik ili i üzerindeki bask lay c etkilerinin anemi gelifliminde rolü oldu u düflünülmektedir. Bu çal flmada kalp yetersizli inde anemi gelifliminde inflamatuvar sitokinlerin etkisi araflt r ld. Metod: nflamatuvar sitokinlerin serum düzeyini etkileyebilecek aktif enfeksiyon, malignensi yada romatolojik hastal olmayan, kompanse durumdaki 100 kalp yetersizli i hastas (34 kad n, 66 erkek, yafl ort: 64.3 ± 10.3 y l) çal flmaya al nd. Hastalardan rutin hemogram incelemenin yan s ra serum demir, demir ba lama kapasitesi, ferritin, prokalsitonin, tiroid fonksiyon testleri, L1, L2, L6, TNFa ve CRP incelemesi için kan örnekleri al nd. Demir ba lama saturasyonu, demir / demir ba lama kapasitesi formülü kullan larak hesapland. statistiksel yöntem olarak korelasyon analizi kullan ld. Bulgular: Hastalar n ortalama hb düzeyi 13.2 ± 1.7 gr/dl, demir düzeyi 68.8 ± 43.4 μgr/dl, demir ba lama kapaksitesi ± 66.3 μgr/dl ve ferritin düzeyi 68.8 ± pgr/dl olarak saptand. Hastalar n ortalama Hb düzeyi Hastalar n serum demir düzeyleri ve demir ba lama kapaksitesi düfltükçe Hb düzeylerinin azald görüldü (p<0.005, R= ve p<0.01, R= 0.271). Hemoglobin düzeyi ile L6 ve CRP düzeyi aras nda negatif bir iliflki oldu u saptand (p<0.05, R= ve p<0.01, R= ). Ancak L1, L2 ve TNFa de erleri ile herhangi bir iliflki saptanmad. Bunun yan nda CRP düzeyi artt kça serum demiri, demir ba lama kapasitesi ve saturasyonu azalmaktayd (p<0.005, R= , p<0.005, R= ve p<0.01, R= ). Yine L6 düzeyi ile demir ba lama kapasitesi ve ferritin aras nda negatif bir iliflki mevcuttu (p<0.005, R= ve p<0.0051, R=-0.390). Sonuç: Kalp yetersizli inde anemi gelifliminde inflamatuvar sitokinlerden L6 ve CRP nin gerek direkt, gerekse serum demir, demir ba lama kapasitesi ve ferritin arac l ile anemi geliflmesinde etkisi oldu u kanaatine var ld. SB-39 D YOPAT K D LATE KARD YOM YOPAT L HASTA GRUBUNDA N-TERM NAL PRO-BRA N NATR ÜRET K PEPT D N PROGNOST K DE ER Kürflat Tigen, Bülent Mutlu, Gökhan Kahveci, Tansu Karaahmet, Erdem Türky lmaz, Fatih Bayrak, Hakan Fotbolcu, Muhsin Türkmen, Yelda Baflaran Kofluyolu Kalp E itim ve Araflt rma Hast stanbul Amaç: diyopatik dilate kardiyomiyopati li ( DK) hastalarda plazma N-Terminal pro- Brain Natriüretik Peptid (NTproBNP) seviyelerinin prognostik de eri. Yöntemler: Normal sinüs ritmindeki, NYHA s n f II-IV olan 78 DK li hasta (EF<%35) çal flmaya dahil edildi. Tüm hastalara fizik muayene, ekokardiyografik inceleme, koroner anjiyografi ve kalp kateterizasyonu uyguland. Ekokardiyografik inceleme sonras nda istirahat periyodunu takiben plazma NTproBNP seviyelerinin tespiti için kan örnekleri al nd. Koroner arter hastal, renal yetmezli i, ekokariyografik olarak saptanan kapak hastal veya konjenital kalp hastal olan ve sa kal m etkileyecek ek hastal bulunan vakalar çal flma d fl b rak ld. Sonland rma kriterleri kötüleflen kalp yetmezli ine ba l ölüm, ani kadiyak ölüm ve kalp transplantasyonu (Tx) olarak belirlendi ve hastalar takibe al nd. 6 ayl k takip sonucunda bazal plazma NTproBNP seviyelerinin primer sonlan m belirlemedeki de eri araflt r ld. Bulgular:Yetmiflsekiz IDKM li hastan n 30 u kad n (%38.5), 48 i erkekti (%61.5). 6 ayl k takipte 60 hasta transplantasyon gerçekleflmeden hayatta kald (%77). 18 hastada primer sonlan m gerçekleflti (%23) (5 Tx, 4 ani kardiyak ölüm ve 9 kötüleflen kalp yetmezli ine ba l ölüm).yüksek plazma NT pro-bnp de erleri ile primer sonlan m aras nda istatistiksel olarak anlaml pozitif korelasyon tespit edildi (r=0.418, p<0.001). Ortalama plazma NT pro-bnp seviyeleri primer sonlan m gerçekleflen hasta grubunda, primer sonlan m olmayan gruba göre anlaml olarak yüksek bulundu (6945 pmol/l vs 2983 pmol/l, Mann-Whitney U testi p<0.001). Plazma NTproBNP seviyeleri median de erin üzerinde olan grupta (Grup 1, N=39) 14, alt nda olan grupta (Grup 2, N=39) 4 primer sonlan m gözlendi. (14/39 (%35.9); 4/39 (%10.3) p=0.007). Kaplan-Meier analizinde Grup2 deki yaflam beklentisi Grup1 e göre anlaml olarak yüksek bulundu (p<0.001) (Figür 1). NTproBNP nin 480 pmol/l cutoff de erine göre yap lan Kaplan- Meier analizinde, plazma NTproBNP seviyeleri s n r de erinin üzerinde olan 27 hastan n 13 ünde primer sonlan m gözlenirken(%48.1), plazma NTproBNP seviyeleri s n r de erinin alt nda olan 51 hastan n sadece 5 inde primer sonlan m gözlendi (%9.8). Plazma NTproBNP nin >480 pmol/l s n r de erinin, primer sonlan m belirlemedeki sensitivitesi %73, spesifisitesi %80, pozitif prediktif de eri %50 ve negatif prediktif de eri %91 bulundu. Sonuç: DK li hastalarda plazma NTproBNP seviyeleri rutin klinik uygulamada yo un medikal tedavi ve daha yak n takip gerektiren yüksek riskli hasta grubunun seçiminde faydal bir biyokimyasal parametredir. Figür 1. Bazal Median NTproBNP SB-40 TROPONIN T YÜKSEKL KALP YETERS ZL OLAN HASTALARDA PROGNOZU DAHA Y GÖSTER YOR Mesut Demir, Mehmet Kanadafl, Onur Akp nar, Yurdaer Dönmez, Mahir Avkaro ullar, Cumhur Alhan, Mustafa fian, Ayhan Usal Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Amaç: Kalp yetersizli i (KY) içerisine nörohormonal bir çok faktörün girdi i miyositlerin yap sal de enerasyonu, intertisiyel fibrozis ve miyokardiyal hücre ölümü ile sonland progresif bir sendromdur. Miyokardiyal hücre y k m n n gösterilmesinde belirteç olarak kullan lan troponin T nin KY de artabilece i son zamanlarda yap lan çal flmalarda gösterilmifltir. Bu çal flmada kalp yetersizli i nedeniyle hastaneye yat r lan hastalar n troponin T düzeylerinin incelenmesi ve troponin T düzeyleri ile mortalite ve morbidite aras ndaki iliflkinin incelenmesi amaçland. Yöntemler: Çal flmaya KY nin kötüleflmesi nedeniyle hastaneye yat r lan, yafllar aras (ortalama 63.6±13.8) 30 kad n 26 erkek toplam 56 hasta ve 20 sa l kl birey al nd. Hastalar n anamnezleri al nd, NYHA ya göre fonksiyonel kapasiteleri s n fland r ld ve fizik incelemeleri yap ld ktan sonra tedavi öncesi troponin T analizi için kan örne i al nd. Tüm bireyler iki boyutlu, M-Mod ve Doppler ekokardiyografi ile de erlendirildi. 3 y ll k takipte hastalar telefonla aranarak kalp yetersizli i nedeniyle hastaneye yat fl ve mortalite s kl araflt r ld. Bulgular: Hastalar n troponin T ortalamas 0.2±0.22 ( ) bulunurken kontrol grubunda troponin t normal bulundu. 9 (%16) hastada troponin T pozitif saptan rken 47 (%84) hastada negatif olarak bulundu. Troponin T pozitif olan grupta sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu daha düflük (Hasta:% 29.2± 7.3 kontrol:%40.2 ±11.9, p<0.01) NYHA s n fland rmas ise daha yüksek olarak bulundu (Hasta: 3.6± 0.5 kontrol: 2.7±0.7, p<0.01). 3 y ll k takipte toplam 26 hasta (%46.4) ölürken troponin T pozitif olan grupta mortalite %89 (8/9), negatif olan grupta ise %38 (18/47) olarak bulundu (p<0.01). Mortalite ile NYHA s n flamas ejeksiyon fraksiyonu ve troponin T pozitifli i aras nda iliflki bulundu. Çok de iflkenli regresyon analizinde sadece troponin T yüksekli i ile mortalite aras nda iliflki saptand. Hastaneye yat fl s kl ise troponin T pozitif ve negatif grupta s ras yla %66 (6/9) ve %25 (12/47) olarak saptand (p<0.01). Sonuç: Çal flmam zda troponin T nin kalp yetersizli i nedeniyle hastaneye yatan hastalarda artm fl oldu u ve bu art fl n gelecekteki mortalite ve morbidite ile iliflkili oldu u, kolayl kla hasta bafl nda bile bak labilen troponin T belirteci ile hastalar n risk grubuna ay r labilece i ve pozitif olan grubun daha yak n takip edilmesi gerekti i kan s na var ld. 406

11 Kalp Yetersizli inde BNP ve Di er Prognoz Göstergeleri SB-41 KALP YETERS ZL NDE ANEM GEL fi M LE B T P NATR ÜRET K PEPT D ARASINDAK L fik Mahir Avkaro ullar, Abdi Bozkurt, Onur Akp nar, Ak n Atefl, Mustafa Demirtafl Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Amaç: Kalp yetersizli inde anemi gelifliminin fizyopatolojisi çok iyi bilinmemektedir. Ancak kalp yetersizli inin fliddeti artt kça anemi geliflme riski artmaktad r. B tipi natriüretik peptid (BNP) kalp yetersizli i fliddetini ve tedavinin etkinli ini de erlendirmede güvenilir bir belirteçtir. Bu çal flmada serum BNP düzeyinin hemoglobin de eri üzerine etkisi araflt r ld. Metot: Kardiyoloji poliklini inde kalp yetersizli i tan s ile izlenen ve kompanse durumda olan 100 hasta (34 kad n, 66 erkek, yafl ort: 64.5 ± 10.2 y l) çal flmaya kabul edildi. Hastalardan ekokardiyografik inceleme sonras nda rutin tam kan say m ve BNP için kan örnekleri al nd. Hastalar n serum hemoglobin ve BNP düzeyleri, sol ventrikül diyastol sonu boyutlar (SVDSB) ve ejeksiyon fraksiyonlar (SVEF) de erlendirildi. Bulgular: Sol ventrikül diyastol sonu boyutu ve serum BNP düzeyi artt kça, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu azald kça hemoglobin de erlerinde azalma oldu u görüldü. Çok de iflkenli regresyon analizi kullan larak yap lan incelemede BNP düzeyinin di er de iflkenlerden ba ms z olarak Hb düzeyini etkiledi i saptand (Tablo 1). Sonuç: Kalp yetersizli inde görülen anemi derecesinin sol ventrikül diyastol sonu boyutu ve ejeksiyon fraksiyonu ölçümlerinden ziyade BNP düzeyi ile iliflkili oldu u saptand.. Tablo 1. Tek de iflkenli regresyon analizi Çokde iflkenli regresyon analizi R p R p BNP <0.001 SVDSB AD SVEF AD AD:Anlaml de il SB-42 PER KARD YAL EFÜZYON, PLEVRAL EFÜZYON VE AS T VARLI ININ KALP YETMEZL BULUNAN HASTALARDA SERUM CA-125 DÜZEYLER NE ETK S Onur fiahin, Hasan Turhan*, Ertan Yetkin*, Ali R za Erbay, Nurcan Baflar, Ayfle Saatçi Yaflar, Asuman Biçer, Sengül Çehreli*, Erdal Duru Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara, nönü Üniv. Turgut Özal T p Merkezi Kardiyoloji Anabilim Dal Malatya* Amaç: CA-125 ilk olarak over kanseri ile iliflkili bir tümör markeri olarak tan mlanm flt r. Daha sonra baz hastal klarla iliflkili olarak peritoneal, plevral ve perikardiyal boflluklar n mezotel hüçre içeren serozal yüzeyleri taraf ndan da üretildi i gösterilmifltir. Kalp yetmezli i bulunan hastalarda CA-125 düzeylerinde art fl oldu u bildirilmiflse de, asit, plevral ve perikardiyal efüzyon varl ile iliflkisi de erlendirilmemifltir. Biz bu çal flmada konjestif kalp yetmezli i bulunan hastalarda asit, plevral ve perikardiyal efüzyon varl n n serum CA-125 düzeylerine etkisini de erlendirmeyi planlad k. Yöntemler: Çal flmaya konjestif kalp yetmezli i tan s ile hospitalize edilmifl 103 hasta dahil edildi. Hastalar n sol ventrikül fonksiyonlar ve perikardial efüzyon varl transtorasik ekokardiyografi ile, plevral efüzyon torakal ultrasonografi ile ve asit abdominal ultrasonografi ile de erlendirildi. Hastalar asit, plevral ve perikardiyal efüzyonu bulunmayan (group I, n=26), izole plevral efüzyonu bulunan (group II, n=10), izole perikardiyal efüzyonu bulunan (group III, n=7), izole asit i bulunan (group IV, n=4), plevral+perikardial efüzyonu bulunan (group V, n=8), plevral+asit i bulunan (group VI, n=12), perikardiyal+asit i bulunan (group VII, n=6) ve asit+plevral+perikardiyal efüzyonu bulunan (group VIII, n=30) olmak üzere sekiz gruba ayr ld. Tüm hastalar n serum CA-125 düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Perikardiyal, plevral ve peritoneal bofllukta s v birikimi olmayan group I e ait CA-125 düzeyleri di er tüm gruplardan istatistiksel olarak anlaml düzeyde düflüktü. zole asit varl nda ve asit in efllik etti i tüm durumlarda di er gruplara oranla daha yüksek CA-125 düzeyleri tespit edildi. En düflük CA-125 düzeyi grup I de, en yüksek CA-125 düzeyi ise grup VIII de tespit edildi (67±61 U/mL ve 178±138 U/mL, s ras yla p<0.001). Sonuç: Biz bu çal flmada perikardiyal, plevral ya da peritoneal s v birikiminin kalp yetmezlikli hastalarda CA-125 düzeylerinde istatistiksel olarak anlaml art fla yol açt n gösterdik. En yüksek CA-125 düzeyleri asit ya da di er efüzyonlarla kombine asit varl nda izlendi. Perikardiyal, plevral ve peritoneal gibi serozal yüzeyleri döfleyen mezotelial hüçrelerin kalp yetmezlikli hastalarda henüz tam aç klanamam fl uyaranlara çevap olarak ad geçen vücut boflluklar nda s v birikime yol açt bilinmektedir. Bu s rada ayn hüçreler taraf ndan CA-125 inde üretildi i ileri sürülmüfltür. En yüksek CA-125 düzeylerinin asit varl nda gözlenmesi peritoneal serozal yüzeyin rölatif olarak di er serozal yüzeylerden büyük olmas ndan kaynaklanabilece ini düflündürmektedir. Eski Hastal n Yeni Tedavileri SB-43 M YOKARD NFARKTÜSÜ SONRASI DAMAR DÜZ KAS HÜCRE TRANSPLANTASYONUNUN ETK NL Nazif Aygül, Mehmet Tokaç, Ahmet Ak*, Murad Aktan**, Lale Tokgözo lu***, Selçuk Duman**, Hasan Gök Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal, Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Acil Anabilim Dal Konya*, Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Konya**, Hacettepe Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara*** Girifl: Kalp yetersizli i tedavisinde hücresel kardiyomyoplasti yeni geliflmekte olan ümit verici bir yöntemdir. Ancak transplante edilecek hücre seçiminde halen tart flmalar devam etmektedir. Amaç: Bu çal flmada daha önceden hiç de erlendirilmemifl bir hücre olan, damar düz kas hücresinin etkinli inin de erlendirilmesi amaçland. Yöntem: Onyedi beyaz Yeni Zelanda tavflan nda sol ön inen arter ortas ndan ba lan p, distaline kriyoinjuri uygulanarak deneysel transmural miyokard infartüsü oluflturuldu. nfarktüs sonras 9 tavflan çal flma, 8 tavflan kontrol grubu olarak al nd. nfarktüs sonras 11. günde çal flma grubuna tavflanlar n kendi femoral arterlerinden al nan damar düz kas hücreleri infarktüs bölgesine verilirken, kontrol grubuna sham enjeksiyonu yap ld. Ekokardiyografik de erlendirme bafllang çta, 10.günde ve çal flma bitiminde yap ld. Çal flma sonunda hayvanlar sakrifiye edilerek kalpleri histolojik olarak incelendi. Sonuçlar: Bazal, deneysel myokard infarktüsü sonras ve çal flma sonras ekokardiyorafi bulgular tabloda verilmifltir. Hücre ekilen grupta kontrol grubuna göre sistolik fonksiyonlarda (EF p<0.01, FS p<0.01, Sm p<0.01) ve ventrikül çaplar nda (LVEDD p<0.001, LVESD p<0.001) anlaml iyileflme oldu. Hücre ekiminden 20 gün sonra yap lan kalp biyopsisinde immunohistokimyasal metodlarda enjekte edilen düz kas hücreleri gösterildi. Tart flma: Miyokard infarktüsü sonras deneysel olarak damar düz kas hücre transplantasyonu uygulanabilir ve etkili bir yöntemdir. Bu yöntemin insan uygulamalar için gelifltirilmesi gerekir. Tablo: Kontrol ve çal flma gruplar n n ekokardiyografik bulgular Çal flma grubu (n:9) Kontrol grubu (n:8) p EF1* % 66.52± ±4.11 NS EF2# % 54.74± ±7.41 NS EF3 % 61.96± ± LVESÇ1* cm 0.85± ±0.05 NS LVESÇ2# cm 1.12± ±0.12 NS LVESÇ3 cm 0.93± ± LVEDÇ1* cm 1.50± ±0.05 NS LVEDÇ2# cm 1.67± ±0.10 NS LVEDÇ3 cm 1.51± ± Sm1*cm/s 8.36± ±1.30 NS Sm2# cm/s 6.77± ±1.25 NS Sm3 cm/s 8.67± ± *bazal ekokardiyografik bulgular #deneysel myokard infarktüsü sonras ekokardiyografik bulgular tedavi sonras ekokardiyografik bulgular EF: Ejeksiyon Fraksiyonu, LVESÇ: sol ventikül end sistolik çap LVESD: sol ventikül end diyastolik çap Sm: doku Doppler lateral duvar sistolik hareket SB-44 LER EVRE KALP YETERS ZL VE SOL DAL BLO U OLAN HASTALARDA KARD YAK RESENKRON ZASYON TEDAV S N N KL N K SONUÇLARA ETK S Güliz Kozda, Ahmet Vural, Dilek Ural, Ayflen A açdiken, Tayfun fiahin, Teoman K l ç, Göksel Kahraman, Ertan Ural, Baki Komsuo lu Kocaeli Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Kocaeli Amaç: Kardiyak resenkronizasyon tedavisi olarak kullan mda olan atriyalsenkronize biventriküler pacing yöntemi ileri kalp yetersizli i ve intraventriküler ileti defekti olan hastalarda yaflam kalitesini düzelten etkin bir tedavi yöntemidir. Ancak, bu tedavinin mortalite üzerindeki etkisini araflt ran çal flmalar n say s k s tl olmakla birlikte sonuçlar nda net fayda tespit edilememifltir. Bu çal flmada, ileri evre kalp yetersizli i ve sol dal blo u olan hastalarda CRT ile optimal medikal tedavinin mortalite ve klinik sonuçlara etkisi karfl laflt r lm flt r. Metodlar: Çal flmaya dilate sol ventrikülü (>55 mm), düflük ejeksiyon fraksiyonu ((<%0.35) ve fonksiyonel kapasitesi NHYA III-IV olan toplam 112 hasta al nd. Hastalar 3 gruba bölündü:1) EKG de QRS süresi normal olan hastalar (QRS<100msn) (n=63), 2) intraventriküler ileti gecikmesi olan hastalar (QRS >100msn) (n=27) 3) sol dal blo u olan ve biventriküler pacemaker tak lan hastalar. Hastalar n hiçbirisinde ICD mevcut de ildi. Klinik takip süresi ortalama 17±8 ay fleklindeydi. Kalp yetersizli i için hastaneye yeniden yat fl, fatal ve non-fatal kardiyovasküler olaylar çal flman n sonlan m noktas olarak belirlendi. Sonuçlar: Birinci ve ikinci gruplar ile karfl laflt r ld nda, CRT uygulanan hastalarda fonksiyonel kapasite (-1.3 e karfl n -0.3, p<0.001), ve ejeksiyon fraksiyonunda düzelme (+ % 9.9 a karfl n + %0.09, p<0.001). anlaml olarak daha yüksekti. Birinci gruptaki 9 hastada (%14), ikinci gruptaki 9 hastada (%33), CRT grubunda ise 2 hastada (%9) kardiyak ölüm geliflti (p=0.047). Non-fatal kardiyovaskuler olaylar grup 1 deki hastalar n 3 ünde, grup 2 deki hastalar n 1 inde izlenirken CRT grubundaki hastalar n hiçbirinde mevcut de ildi. Kalp yetersizli ine ba l hastaneye yat fl oran LBBB olan ve CRT uygulanan grupta (%14) di er çal flma gruplar (grup I: %48, grup II %52, p=0.01) ile karfl laflt r ld nda anlaml olarak daha düflüktü. Sonuçlar: leri kalp yetersizli i olan ve komplet sol dal blo u olan hastalarda CRT, mortalite ve klinik sonuçlar üzerine olumlu etki sa lamaktad r. 407

12 Eski Hastal n Yeni Tedavileri SB-45 KALP YETERS ZL NDE METOPROLOL LE KARVED LOL ÜN EKOKARD YOGRAF K PARAMETRELERE ETK S N N KARfiILAfiTIRILMASI Mahir Avkaro ullar, Abdi Bozkurt, Onur Akp nar, Yurdaer Dönmez, Ak n Atefl, Mustafa Demirtafl Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Amaç: B-blokerlerin kalp yetersizli i olan hastalarda mortalite ve morbiditeyi azaltt bilinmektedir. Bu ilaçlar n plaseboya karfl denendi i uzun ölçekli çal flmalarda en az üç ay Beta bloker tedavi sonras ekokardiyografik parametrelerde olumlu de iflim gözlendi i bildirilmifltir. Bu çal flmada kalp yetersizli inde etkinli i ispatlanm fl Beta blokerler olan metoprolol ve karvedilol tedavisinin ekokardiyografik parametrelerle karfl laflt r lmas amaçlanm flt r. Metod: Kardiyoloji poliklini inde takip edilen, ejeksiyon fraksiyonu %40 n alt nda olan ve daha önce B-bloker kullanmayan 40 hasta (13 kad n, 27 erkek, yafl ort: 61.0 ± 11.0 y l) çal flmaya al nd. Bazal ekokardiyografik inceleme yap ld ktan sonra s ra ile metoprolol ve karvedilol bafllan ld. Tedavinin 3. ay nda hastalara tekrar ekokardiyografi yap ld. Ekokardiyografik incelemede, sol ventrikül sistol (SVs) ve diyastol sonu (SVd) volümleri, ejeksiyon fraksiyonu (EF) bak ld, PWD ile E ve A dalgalar, doku Doppler ölçümleri ile de, diyastolik e ve a dalgalar esas al narak E/A ve e/a de erleri sol ventrikül diyastolik fonksiyonun göstergesi olarak kabul edildi. Metoprolol ve karvedilol kullanan hastalar n ekokardiyografik verileri karfl laflt r ld. Bulgular: Her iki grubun beta bloker tedavi öncesinde NYHA evreleri ve ekokardiyografik bulgular benzerdi. Ayr ca gruplar aras nda yafl, diyabet, hipertansiyon ve di er risk faktörleri aç s ndan fark yoktu. Tüm hastalar bir arada de erlendirildi inde bafllang ç SVd ve SVs de erleri tedavi sonras %2.2 ± 4.3 ve %2.9 ± 3.8 azal rken, ejeksiyon fraksiyonunun %11.3 ± 8.9 artt görüldü. Ayr ca pulse ve doku Doppler ile incelenen E/A ve e/a de erlerinin s ras yla %19.1 ± 47.1 ve %24.2 ± 35.5 artt bulundu. Ancak metoprolol ve karvedilol ile elde edilen de iflimler karfl laflt r ld nda anlaml fark saptanmad. Hasta gruplar n n ekokardiyografik bulgular Tablo 1 de özetlenmifltir. Sonuç: Kalp yetersizli inde tedavisinde kullan lan metoprolol ile karvedilolün sistolik ve diyastolik fonksiyonlar düzeltti i ancak her iki ilac n ekokardiyografik parametrelere etkisinin benzer oldu u saptand. Tablo 1. Metoprolol ile Karvedilol ün Ekokardiyografik Parametrelere Etkisinin Karfl laflt r lmas Metoprolol TÖ Metoprolol TS Karvedilol TÖ Karvedilol TS SVd 58.6 ± ± ± ± 6.56 SDs 47.5 ± ± ± ±7.2 EF ± ± ± ± 5. E/A 0.83 ± ± ± ± 0.69 e/a 0.81 ± ± ± ± 0.23 TÖ:Tedavi öncesi TS:Tedavi sonras SVs: Sol ventrikül sistol sonu volümü SVd: Sol ventrikül diyastol sonu volümü EF: Ejeksiyon fraksiyonu SB-46 KRON K KALP YETERS ZL OLAN HASTALARDA E T M N OZ-BAKIM DAVRANIfiLARI VE YAfiAM KAL TES ÜZER NE ETK LER Nuray Enç, Zerrin Yi it*, Meral Gün Alt ok** stanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemflirelik Yüksekokul ç Hastal klar Hemflireli i ABD stanbul, stanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul*, Mersin Üniversitesi Sa l k Yüksekokulu Mersin** Kronik kalp yetersizli inin (KKY) baflar l bir flekilde yönetimi hastalar n ve ailelerin büyük ölçüde yaflam flekli de iflikliklerine uyumunu gerektirir. Amaç: KKY olan hastalara sa l gelifltirme modeli kullan larak verilen e itimin öz-bak m davran fllar ve yaflam kalitesi üzerine etkilerini incelemektir. Materyal Metod: Bu çal flmaya grup e itimi uygulanan 44 hasta (yafl ortalamas 59.9±9.2, 28 erkek, 16 kad n) al nd. Olgular primer hekim taraf ndan araflt rma kriterlerine uygunlu u aç s ndan de erlendirildi. E itim hastalar n primer hekimi ve iki uzman hemflire taraf ndan verildi. E itim sonras olgular n KKY öz-bak m davran fllar na uyumu ve yaflam kaliteleri ilgili verileri toplamak için üçüncü ay ve sekizinci ayda hastalarla tekrar görüflüldü. Çal flma süresince 2 hasta (%4.5) ex oldu u için 7 hasta (%16) ise ilk görüflme sonras e itim program na kat lmad klar için çal flma 35 hasta ile tamamland. Bulgular: Olgular n total yaflam kalitesi e itim öncesi 1. kontrolde düflük iken 3. ay ve 8. aydaki kontrollerde artt (p=0.0005). KKYile ilgili öz-bak m davran fllar total skoru e itim öncesine göre e itim sonras belirgin düzeyde artt (p<0.0001). Sonuç: KKY olan hastalara sa l gelifltirme modeli kullanarak verilen e itimin yaflam kalitesine ve KKY öz-bak m davran fllar na yönelik aktivite de iflikli inin uzun dönemli sürdürülmesinde etkili oldu u bulundu. SB-47 KALP YETERS ZL TEDAV S NDE METOPROLOL VE KARVED LOL TEDAV S N N S TOK NLER VE B T P NATR ÜRET K PEPT D ÜZER NE ETK S Mahir Avkaro ullar, Onur Akp nar, Mehmet Kanadafl, Abdurrahman Tassal, Yurdaer Dönmez, Mustafa Demirtafl Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Amaç: Beta blokerlerin kalp yetersizli i olan hastalarda mortalite ve morbiditeyi iyilefltirdi i bilinmektedir. Kalp yetersizli inde interlökin 6 ( L6), tümör nekrosis faktör alfa (TNFa) gibi sitokinler ile B tipi natriüretik peptid in (BNP) serum düzeylerinin artt ve bunun mortalite ve morbidite ile iliflkili oldu u gösterilmifltir. Bu çal flmada metoprolol ve karvedilol'ün inflamatuvar sitokinler olan L1, L2, L6, TNFa ve BNP üzerindeki etkisinin karfl laflt r lmas amaçlanm flt r. Metot: Kardiyoloji poliklini inde kalp yetersizli i nedeni ile metoprolol kullanan 22 hasta (Grup I; 7 kad n, 15 erkek, yafl ort: 64.8 ± 11.5 y l) ile karvedilol kullanan 28 hasta (Grup II; 9 kad n, 19 erkek, yafl ort: 66.2 ± 9.0 y l) çal flmaya al nd. Hastalarda aktif enfeksiyon, malignensi ya da romatolojik hastal mevcut de ildi. Kalp yetersizli i yönünden kompanse durumda olan hastalar NYHA ya göre evrelendirildi. Ekokardiyografik inceleme sonras L6, TNF alfa ve BNP incelemesi için kan örnekleri al nd. Bulgular: Her iki grupta kalp yetersizli i etyolojik faktörleri, NYHA evreleri ve sol ventrikül diyastol sonu boyutlar ve ejeksiyon fraksiyonlar benzer bulundu. Ayr ca grup I ve grup II de serum L1, L2, L6, TNFa ve BNP düzeyleri aras nda anlaml fark olmad saptand (Tablo 1). Sonuç: Kalp yetersizli inde tadavisinde kullan lan metoprolol ile karvedilolun inflamatuvar sitokinler olan L6, TNF alfa ve BNP düzeylerini üzerine olan etkilerinin benzer oldu u kan s na var ld. Tablo 1. Karvedilol ve metoprolol kullanan hastalar n BNP ve sitokin düzeyleri TNFa ng /ml IL1 ng /ml IL6 ng /ml IL2 ng /ml BNP ng /ml Karvedilol 4.44 ± ± ± ± ± Metoprolol 6.69 ± ± ± ± ± SB-48 KALP YETMEZL KL HASTALARDA N TR K OKS T SENTETAZ GEN POL MORF ZM N N FONKS YONEL KAPAS TE LE L fik S Sait Terzi, Sezai Çelik, fiennur Ünal Dayi, Nurten Sayar, Tamer Akbulut, Tuba Birsel, Mehmet Ergelen, Kemal Yeflilçimen Siyami Ersek Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Amaç: Nitrik oksit (NO) gen polimorfizminin koroner arter hastal ile olan iliflkisi bilinmektedir. Fakat kalp yetmezli i ile iliflkisisini gösteren çal flma say s azd r. Çal flmam z da kalp yetmezlikli hastalarda NO gen polimorfizmini ve fonksiyonel kapasite ile olan iliflkisini araflt rd k. Gereç ve Yöntem: skemik veya non -iskemik kardiyomiyopati tan s ile izlenen (sol ventrikül diyastol sonu çap >55cm ve ejeksiyon fraksiyonu %40), fonksiyonel kapasite New York Kalp Cemiyeti s n flamas na göre fonksiyonel kapasite II-III olan 54 hastan n (yafl ortalamas 60±11, y l) NO sentetaz gen analizi yap ld. Çal flmaya al nan bütün hastaya kardiyopulmoner egzersiz testi yap ld. Bulgular: Hastalar n %9 u (5 hasta) C/C, %32 i (17 hasta) C/T ve %59 u (32 hasta) T/T genotipine sahipti. Klinik özellikleri ve sol ventrikül fonksiyonlar bak m ndan gruplar benzer özellikteydi. Gen polimorfizmi C/C, C/T ve T/T gruplar aras nda pik VO2 düzeyleri aç s ndan anlaml farkl l k tespit edilmedi (s ras yla 14±5ml/kg/dk, 14,2±6ml/kg/dk, 14.8±7 ml/kg/dk; p>0.05) Sonuç: KKY li hastalarda NO sentetaz polimorfizminin fonksiyonel kapasiteyi belirleyici etkisinin olmad ve C alleli bulunan hastalar n fonksiyonel kapasitelerinin T alleli olanlarla ayn düzeyde oldu u görüldü. 408

13 : Tedavi SB-49 GHR N N MEKAN K REVASKÜLER ZASYON MKANI OLMAYAN KORONER ARTER HASTALIKLI VAKALAR ÜZER NDEK ETK S Mehmet Akbulut, Y lmaz Özbay, Özlem Gündo du, Ilg n Karaca, Erdo an lkay, Nadi Arslan, Cemal Lüleci F rat Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Elaz Girifl: HGH (Human Growt Hormon) memeli canl lar n do umdan itibaren gelifliminde rol oynayan hipofizer bir hormondur. Yafl n ilerlemesiyle %80 salg lan m azal r ve böylece hücrelerin yenilenmesi yavafllayarak yafll l k periyodu bafllam fl olur. Çal flmam zda, hipofizer seviyede HGH salg lanmas na yol açan ve tamamen do al olarak üretilmifl GHR (Amino Acid blend 300 mg, Soy Phosphatide Complex 20 mg, Phytesterol Complex 10 mg, Panax Ginseng 50 mg) nin koroner arter hastal kl vakalar üzerindeki etkisi araflt r ld. Yöntemler: Çal flmaya, anjiyografik analizler sonucu mekanik revaskülerizasyon imkan olmayan 47 angina pektorisli hasta al nd ve bu hastalar n tümü Bruce treadmill egzersiz testi protokolüne tabi tutuldu. Daha sonra12 hafta süre ile, benzer temel anti iskemik tedavi protokolü yan nda 25 hastaya (Grup-I, YO: 63±7 y l, 3 kad n) GHR (haftan n 5 günü akflam yemeklerinden en az 3 saat sonra 4 tablet); 22 hastaya ise (Grup-II, YO: 61±8 y l, 2 kad n) uygun plesebo verildi. Takip süreci sonunda, gruplar n egzersiz testleri tekrarlanarak, 1-mm ST segment depresyonuna kadar geçen ortalama süre ve Duke treadmill skorundaki de ifliklikler araflt r ld. Bulgular: Gruplar n bazal klinik özellikleri aras nda iyi bir denge vard (p>0.05). Bununla birlikte tedavi sonras Grup-I de 1-mm ST segment depresyonuna kadar geçen ortalama sürede 98 sn uzama (185±142 saniyeden 283±155 saniyeye, p:0.01) ve Duke treadmill skorunda ise yaklafl k %40 oran nda düzelme (-8.8±7.8 den -5.3±3.9 e, p:0.02) görülmesine ra men, Grup-II de bu parametrelerde anlaml bir de ifliklik izlenmedi (1-mm ST segment depresyonuna kadar geçen ortalama süre 203±151 saniyeden 211±167 saniyeye, p:0.63; Duke treadmill skoru -9.5±8.1 den -9.6±8.8 e, p:0.87). Dolay s yla tedavi sonras Grup-I de 1-mm ST segment depresyonuna kadar geçen ortalama sürede ve Duke treadmill skorunda görülen düzelme Grup-II ye göre daha belirgindi (p<0.05). Sonuç: Sonuçta, GHR nin standart anti iskemik tedavi protokolüne ilave edilmesiyle mekanik revaskülerizasyon imkan olmayan koroner arter hastal kl vakalar n yaflam kalitesini düzeltebilece i kanaatine var ld. SB-50 AKUT M YOKARD NFARKTÜSÜ SONRASI NTRAKORONER KÖK HÜCRE NAKL Y lmaz Niflanc, Ayhan Olcay, Yelda Erdemsel, Berrin Umman, Murat Sezer, Sevgi Befl fl k*, Deniz Sarg n* stanbul Üniversitesi stanbul T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul, stanbul T p Fakültesi ç Hastal klar Anabilim Dal stanbul* Amaç: Daha önce yap lan deneysel çal flmalarda kemik ili i kaynakl progenitor hücrelerin (PH) akut miyokard infarktüsü sonras ventriküler remodellingi önlemede yararl odu u gösterilmifltir. ntrakoroner kök hücre nakli kalp fonksiyonlar, miyokard perfüzyonu ve metabolizmas üzerine olumlu etkileri olan güvenilir bir yöntem gibi görünmektedir.çal flmam z intrakoroner kök hücre naklinin akut miyokard infarktüsü sonras nda kullan labilirli i ve güvenilirli ini araflt rmaktad r. Yöntem: Çal flmaya koroner yo un bak m ünitemize anterior miyokard infarktüsü ile baflvuran ve LAD koroner arteri baflar l olarak perküten yol ile rekanalize edilen 5 hasta al nm flt r. Tüm hastalara infarktüsten ortalama 3-12 gün sonra intrakoroner kök hücre nakli yap lm flt r. fllem öncesi ve ifllemden 12 hafta sonra sol ventrikül fonksiyonlar, infarktüs alan n n geniflli i, ve miyokard perfüzyonunun de erlendirilmesi amac yla Teknesyum 99m-MIBI SPECT, transtorasik ekokardiyografi ve koroner anjiyografi yap ld. Bulgular: Akut miyokard infarktüsü sonras perkütan yolla revaskülarize edilen ve ard ndan intrakoroner kök hücre nakli yap lan hastalar n 3. ay kontrollerinde, bazal de erlere oranla ekokardiyografik olarak belirlenen EF de anlaml art fl (% to % ); (%9.8) izlendi. Sintigrafik olarak ölçülen end-sistolik volümlerde ( ml to ml) anlaml azalma saptand. Sintigrafik bull s eye metodu ile hesaplanan aperfüze alanlarda belirgin iyileflme (%70, %9, %47, %21, %30) oldu u görüldü. Hastalarda kök hücre nakli sonras nda, ifllemle iliflkili ritim bozuklu u, yan etki ya da komplikasyon izlenmedi. Sonuç: Çal flmam z n ön sonuçlar nda, EF de minimal, infarktüs alan n n perfüzyonunda belirgin art fl izlenmifltir. SB-51 SKEM K M TRAL YETMEZL N N MED KAL TEDAV, PTCA VE CABG LE TAK P SONUÇLARI R dvan Yalç n, Kaan Okyay, Haci Çiftçi, Timur Timurkaynak, Atiye Çengel Gazi Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Evre 1 ve evre 2 mitral yetmezli i olan koroner arter hastalar nda medikal tedavi, PTCA ve mitral kapak onar m yap lmadan CABG'nin iskemik mitral yetmezli inin progresyonu, sol atrium ve sol ventrikül çaplar ve hacimleri üzerine etkisini araflt rmak. Yöntem: fiubat 1999 ile Nisan 2002 aras nda klini imizde koroner anjiografi yap larak ciddi koroner arter hastal ( ana koroner arterlerde > %70 veya LMCA'da >%50 darl k) ile birlikte evre 1 evre 2 MY saptanan 60 hasta ekokardiyografik olarak takip edilmifltir. Bulgular: Grup 1 medikal (n=20), Grup 2 PTCA (n=24) ve Grup 3 CABG (n=16) aras nda yafl, cinsiyet, koroner risk faktörleri, kararl ve karars z angina, ST elevasyonlu ve ST elevasyonsuz M aras nda fark bulunmam flt r. Hiperlipidemi grup 1'de (%85) ve grup 2'de (%83), grup 3'e göre (%43) belirgin yüksek saptanm flt r (p=0.008). Üç damar hastal grup 3'de (%68.8) grup 1 (%30) ve grup 2'ye göre (%12.5) anlaml oranda yüksek bulunmufltur (p=0.002). Grup 1, 2 ve grup 3 aras nda s ras yla sol atrium çap (38.4 ± 5.8 mm, 38.4 ± 5.7 mm, 39.5 ± 9.1 mm), sol ventrikül end-sistolik çap (38.4 ± 5.0 mm, 36.8 ± 5.5 mm, 39.1 ± 6.9 mm), sol ventrikül end-diyastolik çap (56.2 ± 4.4 mm, 54.1 ± 4.0 mm, 53.6 ± 5.1 mm), sol ventrikül end-diyastolik hacmi (160.6 ± 40.6 ml, 164 ± 42.8 ml, 158 ± 46.4 ml), sol ventrikül end-sistolik hacmi (84.8 ± 32.0 ml, 90.6 ± 38.6 ml, 88.0 ± 34.2 ml), sol ventrikül f rlatma oran (%54.5 ± 9.2, %48.6 ± 10.0, %46.7 ± 17), evre 1 MY oran (%45.0, %58.3, %40.0), evre 2 MY oran (%55.0, %41.7, %60.0) aras nda anlaml fark bulunmam flt r. (tüm de iflkenler için p > 0.05) Hastalar grup 1'de ortalama olarak 20.9 ± 9.8 ay, grup 2'de 21.3 ± 10.1 ay, grup 3'de 24.5 ± 11.7 ay süreyle takip edilmifllerdir (p>0.05). Takip süresi sonunda evre 2 MY oran grup 1 de %55.0 dan %65.0 e yükselmifl, grup 2 de bu oran %41.7 den %33.3 e, grup 3 de ise %60.0 dan %18.8 e inmifltir (p=0.017). Grup 1 de bazal durumla k yasland nda sol ventrikül f rlatma oran azalm fl, grup 2 ve grup 3 de ise korunmufltur. Takip süresi sonunda grup 1, 2 ve grup 3 te sol atrium çap, sol ventrikül end-sistolik ve end-diyastolik çaplar, sol ventrikül end-sistolik ve end-diyastolik hacimlerindeki de iflim oranlar aras nda anlaml fark izlenmemifltir. Sonuç: skemik mitral yetmezli inin derecesini azaltmada komplet revaskülarizasyon (PTCA ve CABG) medikal tedaviye üstün bulunmufltur, fakat sol atrium ve sol ventrikül çap ve volümlerindeki de iflim her üç tedavi grubunda fark göstermemifltir. SB-52 UYANIK HASTALARDA ATAN KALPTE KORONER REVASKÜLAR ZASYON Kaan K rali, Nihan Kayalar, Deniz Göksedef, Füsun Güzelmeriç, Tuncer Koçak, Cevat Yakut 19 May s Üniversitesi T p Fakültesi Amaç: Yüksek torasik epidural anestezi (HTEA), mekanik ventilasyonun ve genel anestezinin risklerinden tümüyle kaç n larak uyan k hastalarda koroner arter bypass cerrahisini (CABG) mümkün k lmaktad r. Metod: Yafllar 35 ile 71 aras nda de iflen 33 hasta, Ekim 2003 ve Haziran 2004 tarihleri aras nda HTEA ile ameliyat edildi. 15 hastada median sternotomi, 18 hastada da parsiyel sternotomi uyguland. Tüm hastalarda L MA, 9 hastada R MA ve bir hastada bu ikisine ek radial arter kullan ld. 30 hastada MA'lar skeletonize olarak haz rland. 10 hastada iki damara bypass uygulan rken, bir hastada 3 damara bypass yap ld. Kalan 22 hastada bir damara bypass gerçeklefltirildi. Hastalar n 3 ü bayan olup, ortalama hasta damar say s 1.6 ± 0.6 (1-3) idi. Dört hastada çeflitli koroner arterlere endarterektomi uyguland. Bulgular: Bir hastada (%3.3) sa toraks n aç lmas sonras nda solunum s k nt s geliflmesi nedeniyle genel anesteziye dönüldü. Bir hastada (%3.3), anastomozlar bittikten sonra geliflen EKG de iflikli i nedeni ile genel anestezi ve konvansiyonel kardiyopulmoner bypassa geçilerek anostomozlar yenilendi. Hiçbir hastada postoperatif ciddi a r gözlenmedi. Plevras genifl olarak aç lan 11 hasta (%33.3) prosedürü unilateral pnömotoraks ile tamamlad. Plevra 17 hastada aç lmazken, 5 hastada onar m yap larak kapat ld. ntraoperativ ortalama PCO ± 6.6 mmhg, ortalama SO2 %98.3 ± 1.4 olarak tespit edildi. Ortalama hastane kal fl süresi 4.6 ± 2.6 (2-15) gündü. Sonuç: Koroner arter cerrahisinde yak n zamanda kullan m alan bulan bu yeni strateji güvenli bir flekilde uygulanabilmektedir. Parsiyel sternotomi uyan k hastalarda solunum problemleri geliflmesini önleyebilmektedir. 409

14 : Tedavi SB-53 DÜfiÜK DOZ T ROF BAN LE ETK N TROMBOS T NH B SYONU MÜMKÜN MÜ? Alp Ayd nalp, Haldun Müderriso lu, Sad k Aç kel, Ça atay Ertan, Öykü Gülmez, lyas Atar, Egemen Tayfun, Serdar Mermer Baflkent Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Akut koroner sendromlar n (AKS) tedavisinde ve giriflimsel ifllemler sonras nda %80 trombosit inhibisyonu etkin tedavi olarak kabul edilmektedir. Düflük doz Tirofiban infüzyonunun etkin trombosit inhibisyonu sa lay p sa lamayaca n anlamak amac ile bu çal flma planland. Metod: AKS tan s alan 20 hasta ve elektif koroner giriflim yap lan 7 hasta bu çal flmaya al nd (9 kad n 18 erkek ortalama yafl 58). Tüm hastalara standart tedavileri yan nda Tirofiban ve düflük doz unfraksione heparin tedavisi uyguland. Hastalara indikasyonlar için önerilen standart bolus dozlar n n % 80 i verildi (Standart Tirofiban dozu: AKS da 30 dk süre ile 0.4 μgr/kg/dk bolusu izleyerek 0.1 μgr/kg/dk infüzyon fleklinde olup, koroner giriflimlerde ise 3 dk süre ile bolus olarak 10 μgr/kg verilip sonras nda 0,15 μgr/kg/dk infüzyon h z ile tedaviye devam edilmektedir). Tirofiban bolus dozlar n n % 80 i verildikten sonra trombosit inhibisyonu Accumetrics (Ultegra) Glycoprotein IIb/IIIa assay cihaz ile ölçüldü. Hastalar %80 bolus dozu ile %80 trombosit inhibisyonuna ulafl yorlarsa standart dozda infüzyona devam edip 8 saat sonra trombosit inhibisyon yüzdesi kontrol edildi. Yüzde 80 bolus dozu ile %80 trombosit inhibisyonuna ulaflamayan hastalarda ise bolus dozu standart doza tamamlan p standart infüzyon dozu ile tedaviye devam edildi. Bulgular: Yirmiyedi hastan n 24 ünde (%85) standart bolus dozunun %80 i ile etkin trombosit inhibisyonuna ulafl ld (p: ). Bu hastalar n 23 ünde (%96) 8 saat standart tirofiban infüzyonu sonras nda % 80 trombosit inhibisyonu devam etti. Bolus dozunun %80 i verilen gurupta kanama veya stent trombozu komplikasyonlar görülmezken, standart doz gurubunu oluflturan 4 hastan n birinde gastointestinal kanama, ikisinde ise stent trombozu izlendi. Sonuç: Tirofiban n azalt lm fl bolus dozunun ço u hastada etkin ve emniyetli trombosit inhibisyonu yapabildi i, trombosit inhibisyon ölçüm cihazlar n n doz ayarlamada kullan labilece i sonucuna var ld. Stent trombozu gelifliminde Tirofiban direncinin oynad rolün daha genifl çal flmalarla desteklenmesi gerekti i düflünüldü. SB-54 TROMBOL T K TEDAV M YOKARD NFARKTÜSÜNDE GÖRÜLEN M KROALBÜM NÜR ÜZER NE ETK L M? Serap Bos, Tülin Kurt, Tufan Tükek SSK Vak f Gureba Hastanesi Amaç: Eskiden sadece diabetes mellituslu hastalarda nefropatinin bir göstergesi olarak kabul edilen mikroalbüminüri (MA), günümüzde akut miyokard infarktüsüne (AMI) erken bir cevap ve mortalite ile iliflkili bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir. AMI n fizyopatolojisinde trombüsün rolü ve öneminin anlafl lmas yla devreye giren trombolitik tedavinin erken ve geç mortalitedeki olumlu etkileri, trombolitik tedaviye duyulan ilgiyi artt rm flt r. Bu çal flman n amac, trombolitik tedavinin, MI için bir risk faktörü olan mikroalbüminüriyi azalt p azaltmad n saptamakt r. Yöntem: Çal flmaya koroner yo un bak m ünitemize (KYBÜ) yat r lan 112 miyokard infarktüslü hasta al nd. Bu hastalardan 19 kifliye t-pa, 37 kifliye streptokinaz olmak üzere toplam 56 kifliye trombolitik tedavi uyguland. Di er 56 kifli ise trombolitik tedavi uygulanmas kontrendike olan MI l hastalard. Trombolitik tedavi almayan bu hasta grubu, kontrol grubunu oluflturdu. Tüm hastalar n KYBÜ ne al nd ktan itibaren ilk gün ve üçüncü gün olmak üzere 24-saatlik idrarda mikroalbüminüri düzeyi ölçüldü. Çal flmaya daha önceden tespit edilmifl böbrek yetersizli i, hematüri veya idrar yolu infeksiyonu olan hastalar al nmad. Bulgular: t-pa tedavisi uygulanan hastalar n 1. gün MA de eri 86,00(11,40-871,40)mg/gün; 3. gün MA de eri 30,40(3,50-342,00) mg/gün olarak bulundu. Streptokinaz tedavisi uygulanan hastalar n 1. gün MA de eri 78,60(6,84-735,30)mg/gün; 3. gün MA de eri 13,00 (3,50-446,50) mg/gün olarak bulundu. Hiç trombolitik tedavi uygulanmam fl olan hastalar n 1. gün MA de eri 75,30 (86, ,50) mg/gün; 3. gün MA de eri 36,75 (3,60-626,00) mg/gün olarak bulundu. Trombolitik tedavi alan hasta grubunun 3. gün idrar albümin at l m oran, trombolitik tedavi almayan kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlaml düflük bulundu (p:0.021). Mikroalbüminüri düzeyi hiç trombolitik tedavi almam fl kiflilerde daha yüksekti. Sonuç: AMI geçiren hastalarda erken mortalitede bir risk faktörü olarak kabul edilen mikroalbüminüri, trombolitik tedavi ile anlaml olarak azalmaktad r. Bu bulgu trombolitik tedavi ile iskeminin erken dönemde ortadan kald r lmas ve bunun sonucu olarak endotel fonksiyonunun düzelmesi, vasküler permeabilitenin azalmas ile aç klanabilir. : Obezite, Metabolik Sendrom, Diyabet SB-55 DÜfiÜK LDL KOLESTEROLÜ OLAN AKUT KORONER SENDROMLU HASTALARDA ERKEN STAT N TEDAV S N N NFLAMASYON VE KARD YAK OLAYLAR ÜZER NE ETK S Mehmet Kanadafl, Mustafa Demirtafl, Tamer nal*, Mesut Demir, Mevlüt Koç, Mahir Avkaro ullar, Murat Çayl, Yurdaer Dönmez, Ayhan Usal, Cumhur Alhan, Abdi Bozkurt, Mustafa fian Çukurova Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Adana Çukurova Üniv. T p Fakültesi Biyokimya Anabilim Dal Adana* Amaç: Statinler, akut koroner sendromlu (AKS) hastalarda kolesterol düzeyinden ba ms z olarak kardiyak morbidite ve mortaliteyi azaltmaktad r. Bu çal flmada düflük LDL kolesterol düzeyi olan AKS hastalar nda atorvastatinin hastane içi ve 6 ayl k dönemde inflamasyon parametreleri ve kardiyak olaylar üzerine etkileri incelenmifltir. Yöntemler: Çal flmaya LDL kolesterolü 100 mg/dl alt nda, kardiyak enzim yüksekli i saptanan, ST yükselmeli veya yükselmesiz 112 AKS hastas al nd. Yetmifl hastaya ilk 24 standart tedaviye saatte 40 mg atorvastatin eklenirken, 42 hastaya herhangi bir lipid düflürücü ilaç verilmedi ve kontrol grubu olarak kabul edildi. Her iki grup içinde koroner risk faktörleri benzerdi. Gö üs a r s n n ilk 24 saatinde, 5. günde ve 6. ayda lipid profili, yüksek duyarl C reaktif protein (CRP) ve serum amiliod A (SAA) düzeyleri ölçüldü. Hastalar hastane içinde ve 6 ayl k izlemde angina, reinfarktüs, acil revaskülarizasyon, kalp yetersizli i, hastaneye yeniden yat fl, kardiyak mortalite ve toplam kardiyak olay yönünden karfl laflt r ld. Bulgular: CRP ilk 24 saate k yasla 5. gün ve 6.ayda atorvastatin grubunda kontrol grubuna gore anlaml olarak azald (5. gün= -%16.80 e -%7.40, p=0.002; 6.ay= -%87.00 ye -%72.40, p<0.0001). Ayn flekilde SAA da hem 5.günde hem de 6.ayda atorvastatin grubunda belirgin olarak azald (5.gün= -%15.51 e -%7.58, p=0.001, 6.ay= -%97.00 ye -%81.40, p<0.0001). Atorvastatin alanlarda hastane içinde kalp yetersizli i, ilk 6 ayda ise angina, kalp yetersizli i ve hastaneye yeniden yat fl s kl nda belirgin azalma izlendi. Hem erken hem de geç dönmede toplam kardiyak olay s kl atorvastatin alanlarda kontrol grubuna göre daha düflüktü (p=0.001). Hastane içinde CRP nin (OR:1.7 CI % , p=0.01) ve SAA n n (OR: 2.7 CI % , p=0.04) kardiyak olaylar n belirlenmesinde kolesterol düzeylerinden ba ms z risk faktörleri oldu u saptand. Sonuç: Yüksek CRP ve SAA düzeyleri kardiyak olaylar için önemli bir belirteçtir. Atorvastatin hem hastane içinde hem de 6 ayl k klinik izlemde, düflük LDL kolesterollü AKS hastalar nda inflamasyonu azaltmakta ve prognozu iyilefltirmektedir. 410 SB-56 KORONER ARTER HASTALI INDA OBEZ TE VE ADEZYON MOLEKÜLLER Ümit Güray, Ali R za Erbay, Yeflim Güray, Mehmet Birhan Yilmaz, Asiye Ayça Boyac, Hatice fiaflmaz fiule Korkmaz Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara Obezite, koroner arter hastal (KAH) için ba ms z bir risk faktörüdür. Obez bireylerde düflük dereceli sistemik inflamasyonu yans tacak flekilde, serum C- reaktif protein, interlökin-6 ve Tümör nekrozis faktör-a seviyelerinin artt bildirilmifltir. Endotel hücre adezyon moleküllerinin ateroskleroz ve inflamatuar hastal klarda önemli bir rol oynad klar gösterilmifltir. Amaç ve yöntem: Bu çal flman n amac, koroner anjiyografi ile önemli KAH saptanan, son 6 ay içerisinde akut koroner sendrom tan s almam fl ve diabetes mellitusu olmayan 111 hastan n beden kitle indeksleri (BK ) ile serum adezyon moleküllerinden, serum vasküler hücre adezyon molekülü (VCAM), intersellüler adezyon molekülü ( ICAM), ve E-selektinin iliflkisini incelemektir. Hastalar öncelikle BK lerine göre üç gruba ayr ld (Grup1=BK <25 kg/m 2, n=36 hasta; Grup2=BK 25-<30 kg/m 2, n=38 hasta; Grup3=BK 30 kg/m 2, n=37 hasta) ve her üç gruptaki sürekli de iflkenler post hoc analizle birlikte tek yönlü varyans analiziyle karfl laflt r ld. Bulgular: Gruplar aras nda yafl, cinsiyet, aterosklerotik risk faktörleri ve anjiyografik KAH yayg nl aç s ndan farkl l k yoktu ancak her üç adezyon molekülü de gruplar aras nda anlaml farkl l k gösteriyordu. VCAM ve ICAM seviyeleri her üç grupta da farkl yken, en yüksek de erler 3. grupta izlendi. E- selektin ise sadece 3.grupta 1. Gruba göre anlaml oranda daha yüksekti (Tablo). Tüm grupta Pearson korelasyon analizi ile BK ile total kolesterol (r=0.18, p=0.04), trigliserid (r=0.25, p=0.008), VCAM (r=0.45, p<0.001), ICAM (r=0.5, p<0.001) ve E-selektin (r=0.34, p=0.001) aras nda anlaml iliflki saptand. Sonuç: Bulgular m z anjiyografik olarak önemli KAH olan bireylerde BK artt kça sistemik inflamasyon göstergesi olan adezyon moleküllerinin kan seviyelerinin de artt n göstermektedir. Bu durum kilolu (BK 25,<30) ve obez (BK >30) bireylerde gözlenen yüksek kardiyovasküler morbidite ve mortalite ile iliflkili olabilir. Tablo. Beden kitle indekslerine göre üç gruba ait serum adezyon moleküllerinin düzeyleri Grup 1 Grup 2 Grup 3 p VCAM (ng/ml) 510.9± ± ±179 <0.001 ICAM (ng/ml) 338.7± ± ±87 <0.001 E-selektin (ng/ml) 36.3±12 42± ±

15 : Obezite, Metabolik Sendrom, Diyabet SB-57 OBEZ TEDE KOMPLEMAN AKT VASYONU Kenan ltümür, Aziz Karabulut, Gülten Toprak*, Alpaslan Tuzcu**, Mithat Bahçeci**, Nizamettin Toprak Dicle Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal, Biyokimya*, Endokrinoloji** Diyarbak r Amaç: C reaktif protein (C-RP), TNF-alfa ve interlökin (IL)-6 gibi inflamasyon göstergelerinin obezlerde yüksek oldu u bilinmektedir. Ayr ca obezite ile ateroskleroz aras nda çok yak n bir iliflki vard r. Kompleman sisteminin aterosklerozun geliflimi ve ilerlemesinde önemli rol ald da bilinmektedir. Di er sitokinlerin aksine kompleman sistemi ile obezite aras ndaki iliflki yeterince incelenmemifltir. Bu çal flmada obezite, inflamasyon ve kompleman sistemi aras ndaki iliflkinin incelenmesi amaçland. Metod: Çal flmaya 90 obez (BMI > 30) (40 E,50 K,49±10 yafl) ve 48 i normal kiloya sahip (BMI<30) sa l kl birey (23 E, 25 K, 48±11yafl) olmak üzere toplam 138 (63 E,75 K) vaka al nd. Yüksek duyarl CRP (h CRP) ile beraber, IL-6, TNF-alfa, kompleman 3 ve 4 (C3,C4) ölçümleri yap ld. Bulgular: Obez bireylerin h CRP, TNF-a ve IL-6 ile beraber C3 ve C4 düzeylerinin normal kilolu olanlara göre oldukça yüksek oldu u görüldü (Tablo 1). Ayr ca obez bireylerin sistolik ve diyastolik tansiyonlar normal kilolulara göre artm flt. (TA sistol; 150±25 ve 118±13, diyastol; 95±14 ve 78±5 p<0,0001). Sonuç: Bu çal flma obez bireylerde kompleman sisteminin belirgin flekilde aktive oldu unu göstermektedir. Özellikle IL-6 art fl CRP ve kompleman aktivasyonuna yol aç yor olabilir. Tablo 1. Obezlerde inflamatuar göstergelerin tümü artm flt r Obez n=90 Normal n=48 p BMI 34±4 24±3 <0,0001 C3 (mg/l) 125±15 109±13 <0,0001 C4 (mg/l 26±4 21±4 <0,0001 IL-6 (pg/ml) 2,7±1,2 2,1±0,4 <0,001 TNF-alfa (pg/ml) 5,2±1,3 4,6±1,2 =0,004 hcrp (mg/l) 7,6±7,5 1,5±1,7 <0,0001 SB-58 METABOL K SENDROMDA ZAYIF KORONER KOLLATERAL GEL fi M Ayfle Saatçi Yaflar, Hasan Turhan*, Ertan Yetkin*, Asuman Biçer, Ali R za Erbay, Onur fiahin, Hatice fiaflmaz Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara, nönü Üniv. Turgut Özal T p Merkezi Kardiyoloji Anabilim Dal Malatya* Amaç: Koroner kollateral damarlar ciddi koroner arter darl varl nda tekrarlayan ya da kronik iskemiye ba l geliflirler. Ancak, ciddi koroner arter darl yada oklüzyonu bulunan hastalar koroner kollateral geliflimi yönünden farkl l k gösterirler. Daha önce baz araflt rmac lar diabetik hastalarda ve obezlerde koroner kollateral gelifliminin zay f oldu unu bildirmifllerdir. Biz bu çal flmada metabolik sendromlu ciddi koroner darl ya da oklüzyonu bulunan hastalarda koroner kollateral geliflimini de erlendirmeyi planlad k. Yöntemler: Çal flmaya en az bir majör epikardiyal koroner damar nda ciddi koroner darl ( %90) bulunan metabolik sendromlu 102 hasta (grup I) ve metabolik sendromu bulunmayan 102 kontrol bireyi (grup II) dahil edildi. Metabolik sendrom tan s ATP III klinik kriterlerine göre konuldu. Koroner kollateral geliflimi Cohen and Rentrop derecelendirme sistemine göre de erlendirildi. Buna göre; 0=herhangi bir kollateral doluflun olmamas, 1=kollateral damarlarla epikardiyal damar görüntülenmeksizin yaln zca yan dallar n dolmas, 2=distal epikardiyal segmentin kollaterallerle k smen doluflu, and 3=distal epikardiyal damar n kollateraller taraf ndan tamamen doldurulmas fleklinde tan mlanm flt r. Hastalar ayr ca zay f kollateral gelifltiren (Rendrop 0-1) ve iyi kollateral gelifltiren (Rendrop 2-3) olmak üzere iki alt gruba ayr ld. Bulgular: Metabolik sendrom grubunda metabolik sendromu olmayan grupla karfl laflt r ld nda HDL-kolesterol düzeyleri istatistiksel olarak anlaml düzeyde daha düflük, trigliserit, açl k kan glikoz düzeyleri, vücut kitle indeksi ve bel çevresi istatistiksel olarak anlaml düzeyde daha yüksekti. Total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeyleri yönünden gruplar aras nda anlaml fark yoktu. Metabolik sendrom grubunda Rendrop skoru metabolik sendromu bulunmayan gruptan istatistiksel olarak anlaml düzeyde daha düflüktü (1.38±0.79 ve 1.99±1.08 s ras yla, p<0.001). Gruplar zay f ve iyi kollateral geliflimi yönünden karfl laflt r ld klar nda metabolik sendrom grubunda zay f kollateral geliflimi istatistiksel olarak anlaml olarak daha yüksek oranda izlendi (%72.5 ve %31.4 s ras yla, p<0.001). Sonuç: Biz bu çal flmada metabolik sendromu bulunan hastalarda koroner kollateral gelifliminin zay f oldu unu gösterdik. Bu bulgu, birçok de iflik kardiyovasküler risk faktörünü birarada tafl yan metabolik sendromun koroner kollateral geliflimini olumsuz yönde etkileyen önemli bir faktör oldu unu düflündürmektedir. SB-59 KORONER ARTER HASTATALI ININ KL N K T PLER NDE KAN LEPT N SEV YELER Abdurrahman O uzhan, Mustafa Gür, Ali Gül, Mustafa Çal flkan, brahim Özdo ru, brahim Gül, Hüseyin Katlandur, Tu rul nanç, Emrullah Baflar, Ali Ergin Erciyes Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Kayseri Girifl ve Amaç: Aterosklerotik kalp hastal n n patogenezinin tüm aflamalar nda enflamatuvar belirteçlerin ve sitokinlerin rol oynad bildirilmifltir. Obesite gen ürünü olan leptin sitokin ailesinin bir üyesidir. Ayr ca hem bir akut faz proteini hem de düflük derecede enflamasyonun bir göstergesidir. Leptinin Koroner Arter Hastal nda (KAH) artt belirtilmifltir. Ancak aterosklerotik koroner arter hastal n n klinik tiplerinde kan leptin seviyelerini karfl laflt ran bir çal flma yap lmam flt r. Bu çal flman n amac KAH n n klinik tiplerinde kan leptin seviyelerini karfl laflt rmakt r. Materyal ve Metod: Çal flmaya 68 kararl anjina, 79 karars z anjina, 68 Miyokart nfarktüs (M ) hastas al nd. Koroner anjiografisi normal olan 50 olgu kontrol grubu olarak seçildi. Bütün hastalardan yat fl n n ikinci gününde leptin için kan örnekleri al nd, serumlar ayr ld ve daha sonra toplu çal fl ld. Hastalar n ve kontrol grubunun vücut kitle indeksleri ve risk faktörleri kaydedildi. Bulgular: Vücut kitle indeksine ve risk faktörlerine (sigara, dislipidemi, hipertansiyon, yafl) göre düzeltme yap ld ktan sonra kan leptin seviyelerinin(kararl anjina: 13.4 ± 3.7ng/ml, karars z anjina: 31.9 ± 3.4ng/ml, M : 69.4 ± 3.7ng/ml, kontrol grubu: 7.9 ± 4.5ng/ml) KAH n n klinik tiplerinde farkl idi (p<0.05) ve en yüksek leptin seviyelerinin miyokart infarktüsünde oldu u görüldü. Kararl anjinan n leptin seviyeleri kontrol grubundan daha yüksek olmas na ra men istatistiksel olarak anlaml de ildi (p>0.05). Karars z anjinan n leptin seviyeleri ise kararl anjina ve kontrol grubundan daha yüksekti (p<0.05). Bulgular tablo 1'de gösterildi. Sonuç: Hastal n fliddetiyle orant l olarak kan leptin seviyeleri artmaktad r. En yüksek leptin seviyelerinin Miyokart nfarktüsünde olmas enflamatuvar sitokin sistemiyle ilgili yan t n bu grupda fazla oldu unun bir göstergesiydi. Bu çal flma leptinin hastal k fliddetlendikçe enflamasyonla orant l olarak bir akut faz proteini olarak artabilece ini desteklemektedir. Tablo 1. Gruplar n karfl laflt r lmas p de eri Kontrol grubu Kararl anjina >0,05 Kontrol grubu Karars z anjina <0,05 Kontrol grubu M <0,05 Kararl anjina Karars z anjina <0,05 Kararl anjina M <0,05 Karars z anjina M <0,05 SB-60 METABOL K SENDROM GEÇ DÖNEM SAFEN GREFT HASTALI I LE L fik L D R Mehmet Birhan Y lmaz, Ümit Güray, Yeflim Güray, fienay Funda B y ko lu, Halil L. K sac k, fiule Korkmaz Türkiye Yüksek htisas Hastanesi Kardiyoloji Klini i Ankara Safen ven greftler uzun süredir koroner by pass operasyonlar nda kullan lmaktad r. Özellikle sol anterior dessendan arter haricindeki damarlar için arteriyel grefte tamamlay c veya ilave olarak kullan m tercih edilmektedir. K sa vadedeki yüksek kalibrasyonlar na ra men 10 y ll k dönemde yaklafl k yar dan fazlas t kanan safen ven greftlerinin ömrünü belirleyen en önemli etkenin zaman faktörü oldu u daha önceki çal flmalarda gösterilmifltir. Reoperasyonlar n artm fl ameliyat riski, safen grefte yap lacak perkütan giriflimin nispeten yüksek baflar s zl k oran göz önüne al nd nda geç dönem safen greft aç kl n etkileyen faktörlerin belirlenmesi önemli olabilir. Materyal ve Metod: Klini imizde Ocak 2000-Aral k 2003 tarihleri aras nda anginal yak nmalar veya preoperatif de erlendirme nedeniyle koroner anjiyografi yap lan ve en az bir damar na safen greft yerlefltirildi i ameliyat raporunda yaz lm fl olan 976 hasta de erlendirmeye al nd. Koroner by pass uygulanmas ndan tetkik esnas na kadar geçen süre 10 y l ve daha fazla olan 193 hasta (177 erkek, 16 kad n, ortalama yafl:62±8 y l) çal flmaya dahil edildi. Metabolik sendrom (MS) ATP III te tarif edildi i flekilde de erlendirildi ve 3 veya daha fazla kriteri karfl layanlar MS (+) olarak, <3 risk faktörü olanlar da MS (-) kabul edildi. Safen grefti aç k olanlar Grup 1, t kal veya lezyonlu olanlar Grup 2 olarak de erlendirildi. Bulgular: Grup 1 ve 2 aras nda yafl, laboratuvar parametreleri, hipertansiyon hariç (Grup 1: 19/72, Grup 2: 53/120, p=0.014) konvansiyonel risk faktörlerinin da l m aç s ndan fark izlenmedi. Uzun vadede bile safen greft aç kl süreyle iliflkiliydi (Grup 1:11.6±1.7 y l, Grup 2:12.4±2.8 y l, p=0.012). MS kriterlerinin her birinin toplam MS skoru olarak de erlendirildi inde Grup 1 e oranla Grup 2 daha yüksek bulundu (Grup 2: 2.3±1, Grup 1: 1.8±1.2, p=0.003). Safen greft geç dönem aç kl k oranlar ile MS varl aras nda istatistiksel anlaml olacak flekilde iliflki gözlendi (Tablo 2). MS varl geç dönemde safen greftin t kanma riskini 2.9 kat artt r yordu (Odds ratio: ). Tek yönlü varyans analizinde safen greft geç dönem aç kl ile iliflkili parametreler çok de iflkenli lojistik regresyon analizine al nd (p=0.008). By pass süresi (Beta=0.812, p=0.017) ve MS skoru (Beta=0.590, p=0.005) geç dönem safen greft aç kl n ön gören parametreler olarak bulundu. Sonuç: MS, s kl giderek artan ve giderek önemi daha iyi anlafl lan bir sendromdur ve geç dönem (10 y l ve daha uzun) safen greft hastal ile iliflkilidir. Mevcut durumla erken dönemde mücadele by pass l hastalar n prognozuna yans yabilir. Tablo 2. Metabolik sendrom safen greft patensi iliflkisi Grup 1 Grup 2 toplam MS (+) 13 (%23.6) 42 (%76.4) 55 MS (-) 46 (%47.9) 50 (%52.1) 96 p

16 : Obezite, Metabolik Sendrom, Diyabet SB-61 BALÇOVA VE NARLIDERE BÖLGES NDEK H PERTANS F HASTALARDA KAN BASINCI KONTROLU ORANI VE HASTALARIN TEDAV YE UYUMLARININ DE ERLEND R LMES Bahri Akdeniz, Nezihi Bar fl, Özhan Göldeli, Gökçen Özserim, Volkan fien, Ömer Polat, Ömer Çetin, Altu Duramaz, Aylin fiener, Gökhan Bulut Dokuz Eylül Üniversitesi T p Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dal, zmir Girifl: Kardiyovasküler hastal klar n primer ve sekonder korunmas nda kan bas nc kontrolü oldukça önemlidir. Çal flmam zda güncel k lavuzlar do rultusunda bölgemizdeki eriflkin hipertansif hastalarda kan bas nc kontrol oran ve kan bas nc kontrolüne etki eden faktörleri de erlendirmeyi amaçlad k. Gereç ve Yöntemler: zmir Narl dere ve Balçova bölgelerinde temmuz-eylül 2003 aras nda daha önce tan s olan 627 hipertansiyon hastas na ev ziyaretleri ile anket uyguland, kan bas nc ölçümleri yap ld. Bulgular: Çal flmaya al nan hastalar n 304 ü erkek, 323 ü kad n, ortalama yafl 63.2±13.7 idi. Hipertansif hastalar n %68.8'i antihipertansif ilaçlar n düzenli olarak kullan yordu. Diyabetik hastalarda kan bas nc kontrolünün s n r n yeni k lavuzlar do rultusunda 130/80 mmhg olarak belirledi imizde, kan bas nc kontrol oran tüm hipertansif olgularda %48.2, diyabetik hastalarda %34.5, tedavi alt ndaki olgularda ise %59.2 olarak saptad k. Kan bas nc kontrol alt na al namayan hastalar n büyük bir k sm n (%61.5) sistolik kan bas nc mmhg aras nda olan hastalar oluflturuyordu. Olgular n sadece %22 sinin yaflam koflullar ndaki de iflikliklere tamamen uyum gösterdiklerini saptad k. Hastalar n %23.1'i kan bas nçlar n hiç ölçtürmemifllerdi, %30 nun ise evde kan bas nc cihaz yoktu. Kan bas nc kontrolu oran kad nlarda (%53.6) erkek hastalara göre (%42.4) ve yafll larda (%55.7) 65 yafl alt ndaki hastalara göre (%42.4) anlaml derecede daha yüksek saptand (p<0.01). Kad n hastalarda antihipertansif ilaç kullanma oran (%78.3), kan bas nçlar n ölçtürme s kl klar (%81.7) ve diyete uyumu (%80.2) erkek hastalara göre (%58.7, %72.4 ve %67) anlaml olarak daha yüksek idi (p=0.001). Yafll hasta grubunda DM ve koroner arter hastal s kl yafll olmayan gruba göre anlaml olarak daha fazla olmas na ra men sigara kullan m n n daha az, tuzsuz diyete uyumu ve evde ölçüm yapma ve ilaç tedavisi alt nda olan hastalar n oran daha fazla (p<0.0001) bulundu Sonuç: zmir kentsel alanda yapm fl oldu umuz çal flma sonucunda hipertansif hastalardaki kan bas nc kontrol oran n di er çal flmalardakilere benzer oranda bulduk. Yeni k lavuzlar do rultusunda de erlendirildi inde diyabetik hastalarda. özellikle sistolik kan bas nc kontrol oran n oldukça düflük bulunmas baflta bu hastalar olmak üzere tüm hastalarda daha yo un tedavi uygulanmas, özellikle genç ve erkek hastalarda yaflam koflullar n n de ifltirilmesi önerilerinin ve kan bas nc takibinin daha s k yap lmas ile kan bas nc kontrol oranlar n n daha da iyilefltirilmesi hedeflenmelidir. SB-62 STAT N TEDAV S N N H PERL P DEM L HASTALARDA ENDOTEL FONKS YONU, PARAOKSONAZ-1 AKT V TES VE LDL N N OKS DAT F GÖSTERGELER ÜZER NE ETK S Meral Kay kç o lu, Eser Y ld r m Sözmen, Levent Can, Serkan Sayg, Müge Ild zl, Hakan Kültürsay, nan Soydan Ege Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir Serum paraoksanaz (PON1) HDL nin LDL oksidasyonuna karfl koruyucu etkilerinden sorumlu HDL ile iliflkili bir enzimdir. Bu çal flmada, ateroskleroza karfl kan tlanm fl koruyucu etkileri olan statinlerin PON1 aktivitesi ve endotel fonksiyonlar ile iliflkili olarak LDL nin oksidatif göstergeleri üzerine etkileri olup olmad n araflt rmak amaçlanm flt r. Metodlar: Çal flma popülasyonu hastanemizin lipid poliklini ine ilk kez baflvuran ve herhangibir anti-lipid ajan kullanmayan ard fl k 36 hiperkolesterolemik olgudan oluflmaktad r. olgular n yar s 3 ay süre ile atorvastatin (20 mg/gün) tedavisine randomize edildi. Endotel fonksiyonlar (FMD-brakial ultrasonografi), serum PON1 düzeyleri, ve LDL nin oksidatif göstergeleri tedavi öncesi ve tedavi sonras nda de erlendirilerek statin alan ve almayan grupta karfl laflt rld. Sonuçlar: Bulgular tabloda özetlenmifltir. Statin grubunda tedavi sonras nda LDL düzeylerinde belirgin düflme gözlenirken FMD anlaml olarak iyileflti. PON1 aktivitesi statin grubunda hafifçe artt, bununla beraber tedavi sonunda gruplar aras nda PON1 aktivitesi aç s ndan istatistiksel fark yoktu. Oksidatif göstergelerde de (bazal ve stimule MDA, bazal ve stimule dien) gruplar aras nda tedavi öncesi ve sonras nda farkl l k izlenmedi. Yine her iki grupta, PON1 aktivitesinde görülen de iflkilikler ile FMD aras nda korelasyon saptanmad. Sonuç: Bu çal flmada, PON1 aktivitesinde izlenen de ifliklikler ve LDL nin oksidatif göstergeleri kontrol ve statin gruplar aras nda farkl l k göstermedi. Bu bulgular fl nda, statinlerin endotel üzerindeki olumlu etkilerinde PON1 aktivitesi üzerine olan herhangibir etkilerinin katk s n n olamad düflünülebilir. Tablo. Gruplar n karfl laflt r lmas Tedavi sonras % de iflim Kontrol (n=14) Atorvastatin (n=16) p Serum PON 6±55 41± LDL (mg/dl) -8±21-40± HDL(mg/dl) -14±14-7±25 NS FMD(%) 7± ±108 0,001 Ekokardiyografi: Endokrin Hastal klarda Ekokardiyografinin Yeri SB-63 D YABETE ÖZGÜ SOL VENTR KÜL D SFONKS YONUNUN DE ERLEND R LMES NDE DOPPLER-DERIVE M YOKARD YAL PERFORMANS NDEKS N N ÖNEM Cihan Örem, Mehmet Küçükosmano lu, Hasan Kasap, Merih Baykan, fiahin Kaplan, Turan Erdo an, smet Durmufl, fiükrü Çelik Karadeniz Teknik Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Trabzon Amaç: Diyabette, miyokardiyal disfonksiyon efllik eden hastal klar [koroner arter hastal, kalp yetersizli i, hipertansiyon (HT), sol ventrikül hipertrofisi (SVH), nefropati gibi] sonucu oluflabilece i gibi; bu hastal klardan ba ms z olarak da ortaya ç kabilir. Biz çal flmam zda diyabete özgü SV disfonksiyonunu özellikle doppler derive miyokardiyal performans indexini (MP ) ve klasik ekokardiyografik fonksiyon parametrelerini kullanarak araflt rmay planlad k. Yöntemler: Hastanemiz kliniklerinden normal ve diyabetik (aflikar koroner arter hastal, kalp yetersizli i ve nefropatisi olmayan) olmak üzere 147 hasta çal flmaya dahil edildi. Bu hastalar normal (Grup 0), SVH ve/veya HT olan (Grup 1), sadece diyabetik (Grup 2) ve diyabetle birlikte SVH ve/veya HT olan (Grup 3) olmak üzere 4 gruba ayr ld lar. Bu gruplarda HP SONOS 5500 ekokardiyografi cihaz kullan larak SV çaplar, duvar kal nl klar, ejeksiyon fraksiyonu (EF), duvar hareketleri, diyastolik mitral ak m paterninden E ve A dalga velositesi, E/A oran, E deselarasyon zaman (EDZ), isovolumetrik gevfleme (IVGZ) ve kas lma zaman (IVKZ), ejeksiyon zaman ölçüldü. IVGZ ve IVKZ toplan p, ejeksiyon zaman na bölünerek MP hesapland. Bulgular: Diyabetik hastalar içeren gruplardaki MP (Grup 2 de 0.50±0.1, Grup 3 de 0.53±0.1), nondiyabetikleri içeren gruplardakinden (Grup 0 da 0.39±0.08, Grup 1 de 0.42±0.08) anlaml olarak daha yüksekti. Nondiyabetik hastalar içeren gruplar aras nda (Grup 0 da 0.39±0.08 ve Grup 1 de 0.42±0.08, p=1) ve ayn zamanda diyabetik hastalar içeren gruplar aras nda da (Grup 2 de 0.50±0.1 ve Grup 3 de 0.53±0.1, p=1) kendi içlerinde MP yönüyle anlaml farklar bulunmad. Bu flekilde bir iliflki, çal flma gruplar ile baflka bir fonksiyon parametresi aras nda gözlenmedi. MP, IVGZ (r=0.65, p<0.001) ve IVKZ (r=0.75, p<0.001) ile pozitif; E dalga velositesi (r= -0.27, p=0.0001) ve E/A oran ile (r=-0.21, p<0.01) negatif iliflkili idi. Lojistik regresyon analizi ile diyabetin ekokardiyografik fonksiyon parametreleri (MP, EF, E/A oran, EDZ, IVGZ) ile iliflkileri incelendi inde sadece MP ile ba ms z iliflkili oldu u izlendi (B: 0.9, %95 C : 0.8-1, p=0.001). Sonuç: Çal flmam zda diyabetik hastalarda miyokardiyal performans indexinin artm fl oldu u ve bu indexin diyabete spesifik bir fonksiyon parametresi olabilece i sonucuna var ld. 412 SB-64 H POGONAD ERKEK HASTALARDA SOL VENTR KÜL FONKS YONLARININ TE NDEKS LE DE ERLEND R LMES Oben Baysan, Erol Bolu*, Mehmet Uzun, Mehmet Yokuflo lu, Ferhat Deniz*, Murat Ünlü, Kürflad Erinç, Celal Genç, Hayrettin Karaeren, Ersoy Ifl k Gülhane Askeri T p Akademisi Kardiyoloji Anabilim Dal, Endokrinoloji Anabilim Dal *, Ankara Girifl: Kardiyak fonksiyonlarda cinsiyetin getirdi i farkl l klar n etkisi daha önce ortaya konmufltur. Son zamanlarda kastrasyon ifllemi uygulanan hayvanlarda yap lan çal flmalarda pik sistolik kas lma zaman nda ve gevflemede uzama tespit edilmifltir. Tei indeksi doppler veya doku doppler ile de erlendirilebilen bir parametre olup global ventrikül fonksiyonun bir göstergesidir. Tei indeksindeki art fl fonksiyonel bozulmaya iflaret etmektedir. Bu çal flmada PW doku doppler kullan larak elde edilen sol ventrikül Tei indeksinin hipogonad ve sa l kl bireyler aras nda farkl l n n ortaya konmas amaçlanm flt r. Gereç ve Yöntem: Sekonder hipogonadotropik hipogonadizm tan s bulunan 15 hasta çal flma grubunu, bilinen bir hastal olmayan 15 sa l kl birey kontrol grubunu oluflturdu. Hipogonadotropik hipogonadizm tan s fizik muayene, serum seks hormon düzeyleri (total ve serbest testosteron, seks hormon ba lay c globulin, follikül uyar c hormon, luteinizan hormon) ve gerekli oldu unda yap lan uyar m testleri ile kondu. Çal flma ve kontrol grubundaki tüm bireylerde ekokardiyografik inceleme yap ld (Vivid 7, GE Medical Systems). Sol ventrikül çaplar, ejeksiyon fraksiyon ve fractional shortening de erleri parasternal uzun eksen görüntüs M mod kesitinden hesapland. Apikal 4 oda görüntüsünde örnekleme volümü sol ventrikül lateral duvar n n mitral anulus ile birleflti i noktaya kondu ve PW TDI kay tlar al nd. Al nan kay tlardan erken diyastolik miyokard pik h z (e), geç diyastolik miyokardiyal pik h z (a), e/a oran, pik sistolik miyokardiyal h z (s) ölçümleri yap ld. Tei indeksi a`-b`/b` formülüne göre hesapland (a`: a dalgas n n bitti i ve e dalgas n n bafllad noktalar aras ndaki süre, b`: s dalgas n n süresi). statiksel karfl laflt rmalarda Independent Samples t test kullan ld. De erler ortalama±standart sapma olarak belirtildi. Anlaml l k de eri olarak p<0.05 kabul edildi. Sonuçlar: Hipogonad hastalar n kilo ve vücut yüzey alan de erleri kontrol grubuna göre anlaml derecede düflüktü. Hastalar n demografik özellikleri Tablo 1 dedir. Tei indeksi hipogonad hastalarda kontrol grubuna göre anlaml olarak daha yüksekti (0.42±0.01 e karfl n 0.34±0.06 p=0.03). Tart flma: Kan bas nc ve kalp h z gibi parametrelerden ba ms z olan Tei indeksinin hipogonad hastalarda daha yüksek olmas global sistolik fonksiyonlarda azalmaya iflaret etmektedir. Bu bulgu hipogonad hayvanlardaki azalm fl miyokardiyal performans bulgusu ile uyumluluk göstermektedir. Hipogonad erkeklerdeki bu ilk bilgiler daha genifl ölçekli çal flmalarla desteklenmelidir. Tablo 1. Hipogonad ve Kontrol Grubunun Temel Özellikleri Hipogonad Hastalar (n=15) Kontrol grubu (n=15) p de eri Yafl (y l) 22.2± ±1, Boy (cm) 175.3± ± Kilo (kg) 62.4± ± Vücut yüzey alan (m ± ± Kalp h z 80.8± ± EF 67.5± ±

17 Ekokardiyografi: Endokrin Hastal klarda Ekokardiyografinin Yeri SB-65 PULMONER ARTER BASINÇLARININ DE ERLEND R L- MES NDE YEN B R YÖNTEM; M YOKARD PERFORMANS NDEKS Harun Evrengül*, Dursun Dursuno lu, Halil Tanr verdi, Zeki Yurtseven, Asuman Kaftan Pamukkale Üniversitesi T p Fakültesi*, Kardiyoloji Anabilim Dal Denizli Amaç: Miyokard performans indeksi (MP ) ventriküllerin sistolik ve diastolik fonksiyonlar n gösteren nispeten yeni bir yöntemdir ve pulmoner arter bas nçlar n n de erlendirilmesindeki yeri tam olarak bilinmemektedir. Bu çal flmadaki amaç MP ile pulmoner arter bas nçlar aras ndaki iliflkiyi incelemektir. Materyal ve Metod: Çal flmaya koroner anjiyografik tetkik amac yla klini imize yat r lan önceden miyokard infarktüsü geçirmemifl ve herhangi bir akci er hastal olmayan 50 (34 erkek, yafl ort:58.8±10.3) olgu al nd. Pulmoner arter bas nçlar sa kalp kateterizasyonu ile invaziv olarak ölçüldü. nvaziv olarak ölçülen sistolik pulmoner arter bas nc (SPAP), bas nc n ciddiyetine göre 5 kategoriye ayr ld (15-30:1, 31-40:2, 41-50:3, 51-60:4, 60>:5). Tüm olgulardan elde edilen MP, transtorasik ekokardiyografi yoluyla her iki ventrikül için izovolemik kontraksiyon süresi ve izovolemik gevfleme süresi toplam n n ejeksiyon süresine bölünmesiyle hesapland. Ölçümler, en az befl ard fl k kardiyak döngünün ortalamas ndan elde edildi. Bulgular: Çal flmaya al nan olgular n %62 sinde koroner arter hastal saptand. Olgular n ortalama ejeksiyon fraksiyonu, SPAP, SPAP kategorisi, sol ventrikül MP ve sa ventrikül MP s ras yla; %58, 39.8, 2.3, 0.47 ve 0.37 olarak bulundu. SPAP ve SPAP kategorisi sol ve sa MP ile anlaml ve pozitif olarak koreleydi (s ras yla r=0.93, p<0.0001, r=0.47, p=0.01). Korelasyon sa ventrikül MP ile çok daha anlaml bulundu. SPAP`n n 40 mmhg, SPAP kategorisinin ise 3 ve üzerinde oldu u olgularda sa ventrikül MP için cut off de eri 0.5, sol ventrikül MP için ise 0.6 bulundu. Sonuç: Her iki ventrikülün MP leri sistolik pulmoner arter bas nç ile anlaml olarak koreledir ve bu korelasyon sa ventrikül MP ile çok daha belirgindir. Kolay ve non-invazif olarak ölçülen MP pulmoner arter bas nçlar n do ru olarak tahmin etmede kullan labilir. SB-66 AKROMEGAL DE SA VENTR KÜL FONKS YONLARI Ali Gül, Fatih Tanr verdi*, Abdurrahman O uzhan, Fahri Bayram*, Sibel Gül**, Hulusi Atmaca*, Mustafa Gür, Mustafa Çal flkan, N.Kemal Eryol, Ali Ergin Erciyes Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Kayseri, Endokrinoloji Anabilim Dal *, Kayseri Devlet Hastanesi Kardiyoloji Klini i Kayseri** Girifl ve Amaç: Akromegalide kardiyak tutulum biventrikülerdir. Sol ventrikül fonksiyonlar n n aksine literatürde sa ventrikül (S V) fonksiyonlar ile ilgili veriler yetersizdir ve ayr ca S V ü doku doppler ekokardiyyografi ile de erlendiren çal flma mevcut de ildir. Biz çal flmam zda S V fonksiyonlar n DDE ile analiz ettik. Metod: Çal flmam za 22 aktif akromegalik (AA), 13 kür akromegalik (KA) hasta ve kontrol grubu (KG) olarak 32 sa l kl birey al nd. Her üç gruba 2 boyutlu, doppler ekokardiyografi ile ejeksiyon fraksiyonu (EF, simpson metodu ile), transtriküspit E, A velositeleri ölçüldü ve E/A oran hesapland. Bölgesel diyastolik fonksiyonlar n de erlendirilmesinde daha hassas bir yöntem olan doku doppler ekokardiyografi (DDE) ile triküspit lateral anulus Ea, Aa veloiteleri ve Ea/Aa oran elde edildi. Bulgular: Tablo-1'de gösterildi Gruplar n S V EF leri aras nda fark yoktu. Diyastolik fonksiyon parametrelerinde AA grupda KA ve KG a göre bozulma saptand. KA ile KG aras nda ise fark görülmedi. Sonuç olarak akromegalide S V diyastolik disfonksiyon olmaktad r ve hastal n tedavisi ile geriye dönüfllüdür. Tablo 1. Bulgular n karfl laflt r lmas AA Grup KA Grup KG AA ile AA ile KA ile KG p de eri KA p de eri KG p de eri Yafl 42±1 37±7 37±6 AD AD AD RV EF 63±3 60±6 62±5 AD AD AD Triküspit E m/sn 0,54±0,09 0,60±0,10 0,62±0,09 0,01 AD AD Triküspit A m/sn 0,62±0,13 0,50±0,07 0,46±0,07 0,0001 0,003 AD Triküspit E/A oran 0,88±0,18 1,19±0,20 1,16±0,29 0,0001 0,0001 AD Ea cm/sn 13,0±3,1 15,3±3,1 15,7±3,1 0,01 AD AD Aa cm/sn 18,4±6,4 12,7±3,2 11,5±2,4 0,0001 0,002 AD Ea/Aa 0,74±0,19 1,2±0,5 1,1±0,4 0,0001 0,0001 AD SB-67 D YABET K HASTALARDA GL SEM K KONTROLÜN SOL VENTR KÜL D YASTOL K FONKS YONLARINA ETK S N N STANDART TRANSM TRAL DOPPLER EKOKARD YOGRAF VE PULSED DOKU DOPPLER EKOKARD YOGRAF YÖNTEMLER LE DE ERLEND R LMES Asl Atar, lyas Atar, Hakan Ünal, Asl Do ruk, Hüseyin Bozbafl, nan Anaforo lu, Vahide fiimflek, Aylin Y ld r r, Neslihan Tütüncü, Bülent Özin, Nilgün Güvener, Haldun Müderriso lu Baflkent Üniversitesi T p Fakültesi Ankara Amaç: Diyabetik hastalarda kardiak tutulumun en erken bulgular ndan biri diyastolik fonksiyon bozuklu udur. Bu çal flmada, diyabetik hastalarda kan flekeri kontrolünün diyastolik fonksiyonlar üzerine olan etkileri normal populasyonla standart transmitral Doppler ekokardiyografi ve mitral annulus pulsed doku Doppler ekokardiyografi (DDE) yöntemleri kullan larak karfl laflt r lm flt r. Yöntemler: Hastanemiz endokrinoloji poliklini inde Tip 2 Diabetes Mellitus (DM) tan s ile en az 1 y ld r takipte olan ve oral antidiyabetik kullanan 94 hasta çal flmaya al nd. DM olmayan 55 hasta normal populasyonu oluflturdu. Bilinen koroner arter hastal, sol ventrikül sistolik fonksiyon bozuklu u, ciddi kalp kapak hastal ve efllik eden sistemik hastal olan kifliler çal flmaya al nmad. Hastalar Grup 1: HbA1c de eri %7 nin alt nda olanlar, Grup 2: HbA1c de eri %7 nin üstünde olanlar ve Grup 3: normal kontroller fleklinde 3 grupta topland. Her 3 grubta klasik konvansiyonel Doppler indeksleri olarak erken diyastolik mitral ak m h z (E dalgas ) ve bunun deselerasyon zaman (Edz), izovolümetrik gevfleme zaman (IVGZ), ve geç diyastolik mitral ak m h zlar ölçüldü. Doku Doppler ölçümleri için iki boyutlu ekokardiyografi ile apikal 4 boflluk görüntüsünden mitral annulus septal ve lateral yüzden erken diyastolik maksimal h z (e dalgas ), geç diyastolik maksimal h z (a dalgas ), sistolik maksimal h z (s dalgas ) ve süresi, IVGZ ve izovolumetrik kas lma zaman (IVKZ) hesapland. Bulgular: Grup 1; 45 hasta (Ortalama yafl 58.2±8.7, 19 erkek), Grup 2; 49 hasta (Ortalama yafl 59.3±7.6, 17 erkek) ve Grup 3; 55 hasta (Ortalama yafl 57.6±7.2, 16 erkek) aras nda yafl, cins, demografik özellikler ve laboratuvar verileri bak m ndan fark saptanmad (p>0.05). Her 3 grubun da transmitral Doppler parametreleri benzerdi. DDE verileri karfl laflt r ld nda OAD ile kontrollü DM hastalar n n normal populasyona göre septum annuler düzeyden ölçülen s, e, a dalgalar, s dalga süresi ve IVRZ ve lateral duvardan ölçülen e dalgas ve s dalga süresi belirgin farkl bulundu (Tablo 1). Kontrolsüz diyabeti olan hastalar normal populasyon ile karfl laflt r ld nda septum ve lateral duvardan ölçülen e dalga h zlar alaml alarak fazla bulundu (septal e dalgas Grup 2'de 12.2±4.1, Grup 3'te 15.7±4.3, p < 0.001; lateral duvar e dalgas Grup 2'de 13.8±3.4, Grup 3'te 16.7±3.9, p<0.001). Grup 1 ve 2 aras nda fark saptanmad (p>0.05). Sonuçlar: Elde etti imiz veriler diyabetik hastalarda sol ventrikül diyastolik fonksiyonlar n n kan flekeri kontrolünden ba ms z olarak normal populasyona göre bozuk oldu unu düflündürmektedir. Tablo 1. Grup 1 ile Grup 3 ün pulsed doku Doppler ekokardiyografi (DDE) parametrelerinin karfl laflt r lmas DDE parametresi Grup 1 Grup 3 p de eri Septum s dalgas (cm / sn) 13.1 ± ± Septum e dalgas (cm / sn) 12.8 ± ± Septum a dalgas (cm / sn) 15.3 ± ± Septum s süresi (msn) 250 ± ± Septum IVRZ (msn) 151 ± ± Lateral e dalgas (cm / sn) 14.2 ± ± Lateral s süresi (msn) 252 ± ± SB-68 PROFESYONEL FUTBOL OYUNCULARINDA KARD YAK FONKS YONLARIN STRA N GÖRÜNTÜLEME YÖNTEM LE DE ERLEND R LMES Murat Tümüklü, Orhan Önalan, Cahide Soydafl Ç nar* Gaziosmapafla Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Tokat Ege Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir* Arkaplan: Profesyonel futbolcularda, uzun süreli düzenli aerobik egzersize ba l olarak baz yap sal, ifllevsel kardiyovaskuler uyumsal de ifliklikler geliflti i bilinmektedir. Strain rate (SR) ve strain (e); son zamanlarda bölgesel miyokardiyal deformasyonun kantitatif de erlendirilmesinde kullan lan, doku Doppler verileri elde edilebilen yeni ultrasonografik yöntemlerdir. Bu çal flman n amac, profesyonel sporcularda oluflan sol ventrikül yap sal de iflikliklerin, strain rate (SR) ve strain (e) yöntemleri ile de erlendirilen kantitatif indekslerde de ifliklik yarat p yaratmad n de erlendirmektir. Yöntem: yi antrene olan 24 profesyonel futbolcu (24 erkek, ortalama yafl 25,3±3,6) ile sedanter 19 yafl ve cinsiyet uyumlu dene e konvansiyonel ekokardiyografik de erlendirilme yap ld. Apikal 4 ve 2 boflluk doku Doppler görüntüsü elde edildi. Doku Doppler verileri kullan larak 7 ayr miyokardiyal bölgeden (basal septum, mid septum, bazal lateral, mid lateral, mid anteriyor, mid inferiyor, sa ventrikül mid bölge) uygun bilgisayar yaz l m ile strain rate (SR) ve strain (e) görüntüsüne dönüfltürüldü. Her bölge için, peak systolic strain rate (PSSR), peak systolic strain (PSS), peak IVR strain rate (PIVRSR), peak early diastolic strain rate (PESR), peak late diastolic strain rate (PLSR) parametreleri ölçüldü. Bulgular: Profesyonel futbol oyuncular nda konvansiyonel ekokardiyografik de erlendirme sonuçlar Tablo-1 de gösterilmifltir. Sporcu grubunda kontrol grubuna göre Strain rate (SR) ve Strain (e) parametreleri karfl laflt r ld nda; sporcu grubunda, kontrol grubuna göre mid,-septal peak IVR strain rate (PIVRSR) yüksek (sporcu; 3,04±1,23, kontrol grubu; 1,81±0,82, p=0,002), bazal lateral peak late diastolic strain rate (PLSR) düflük (sporcu; 1,04±0,36, kontrol grubu; 2,2±0,3, p=0,0002), sa ventrikül peak systolic strain rate (PSSR) yüksek (sporcu; 3,7±1,5, kontrol grubu; 2,46±0,68, p=0,022), sa ventrikül peak early diastolic strain rate (PESR) yüksek (sporcu; 3,01±1,36, kontrol grubu; 1,89±0,92, p=0,022), anteriyor peak systolic strain rate (PSSR) yüksek (sporcu; 4,72±1,90, kontrol grubu; 3,22±1,70, p=0,022) olarak bulgulanm flt r.. Sonuç: Profesyonel sporcularda oluflan uyumsal kardiyak de iflikliklerin de erlendirilmesinde, bölgesel miyokard n strain rate (SR) ve strain (e) parameterleri kantitatif yöntem olarak kullan labilir. Bölgesel miyokardiyal parametreler aras ndaki farkl l klar n de erlendirilmesi için daha büyük olgu serileri ile çal flmalar n yap lmas uygun olacakt r. Tablo 1. EDV Tz, ESV Tz : diyastol ve sistol sonu LV volüm, IVSd, IVSs; diyastol ve sistol sonu interventriküler septum, LA ;sol atriyum, LVED, LVES; diyastol ve sistol sonu sol ventrikül çaplar, LV K, LV K ; sol ventrikül kitlesi ve kitle indeksi sporcu kontrol P de eri LVOT 2,17± 0,21 2,04± 0,16 0,0039 Ao 3,34± 0,29 2,97± 0,33 0,001 IVSd 1,12±0,12 1,02±0,07 0,01 IVSs 1,73± 0,24 1,55± 0,15 0,008 LA 3,48±0,44 3,14± 0,56 0,0037 LVED 5,1± 0,44 4,7± 0,43 0,018 LVES 3,16±0,34 2,76±0,27 0,001 LVK 252,2± 48,7 204,6± 35,5 0,003 LVK 132,4± 23,7 110,9 ± 15,8 0,005

18 Kardiyomiyopati ve Eriflkin Konjenital Kalp Hastal klar nda Ekokardiyografik Yaklafl m SB-69 H PERTROF K KARD YOM YOPAT DE BÖLGESEL M YOKARD YAL FONKS YONUN YEN B R GÖSTERGES : DOKU DOPPLER ZOVOLÜMETR K KONTRAKS YON FAZ NDEKSLER Fatih Bayrak, Bülent Mutlu, Gökhan Kahveci, Elif Ero lu, Kürflat Tigen, Hakan Fotbolcu, Muhsin Türkmen, Yelda Baflaran Kofluyolu Kalp E itim ve Araflt rma Hast stanbul Amaç: Hipertrofik kardiyomiyopati (HKMP) klasik olarak normal sistolik fonksiyon ve diastolik disfonksiyonla seyreden bir hastal kt r. Doku Doppler ekokardiyografinin, sistolik disfonksiyonu konvansiyonel ekokardiyografik parametrelere göre daha erken ve duyarl olarak gösterdi i bilinmektedir. sovolumetrik kontraksiyon dönemindeki miyokard n akselerasyonunun ( VA), sol ventrikül kontraktilitesinin önyük ve ardyükten rölatif olarak ba ms z ve duyarl bir belirteci oldu u literatürde gösterilmifltir. Bu çal flman n amac global sistolik fonksiyonlar normal olan obstrüktif ve non-obstrüktif HKMP li hastalarda doku Doppler ekokardiyografi ile VA de erlerinin karfl laflt r lmas d r. Yöntemler: Çal flma grubu yafl uyumlu 25 obstrüktif, 25 non-obstruktif HKMP vakas ndan oluflturuldu. Konvansiyonel ekokardiyografiyi takiben apikal dört boflluk pencerede doku Doppler tekni i ile septal mitral anülüsten s ras yla uzun eksen izovolümetrik kontraksiyon pik h z, akselerasyonu, sistolik, erken ve geç diyastolik h zlar ölçüldü. Veriler student t testi ile her iki grup aras nda karfl laflt r ld. statistiki olarak anlaml fark gösteren parametreler tablo 1 de verilmifltir. Bulgular: Gruplar aras nda global sol ventrikül sistolik indeksleri, doku Doppler sistolik, erken ve geç diyastolik miyokard h zlar aç s ndan fark yoktu. Buna karfl l k miyokardiyal izovolümetrik kontraksiyon pik h z ve akselerasyonu obstrüktif ve non-obstrüktif hastalar aras nda anlaml farkl l k gösterdi. Obstrüktif HKMP grubunda izovolümetrik kontraksiyon pik h z daha düflük, VA ise belirgin olarak daha yüksek ölçüldü. Sonuç: Obstrüktif ve non-obstruktif HKMP li hastalarda bölgesel uzun eksen miyokardiyal sistolik ve diyastolik fonksiyonlar aras nda anlaml bir fark yok iken, obstrüktif HKMP hastalar nda izovolümetrik kontraksiyon faz indekslerinde görülen bu sapmalar, obstrüksiyonun mekanizmas nda anormal septal kontraktilitenin rolü oldu unu düflündürmektedir. Tablo 1. Obstrüktif HKMP Non-obstrüktif HKMP n=25 n=25 p VA 1,37 ± 0,30 0,92 ± 0,18 0,02 K pik h z 2,91 ± 0,56 4,08 ±1,7 0,04 VA: zovolümetrik kontraksiyon akselerasyonu, K pik h z: zovolümetrik kontraksiyon pik h z SB-70 SKEM K VE D LATE KARD YOM YOPAT L HASTALARDA SOL VENTR KÜL VE AORTANIN ELAST K ÖZELL KLER Yelda Saltan, Ahmet Yener Odabafl, Dilek Yeflilbursa, Sümeyye Güllülü, Aysel Ayd n Kaderli, Jale Cordan Uluda Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Bursa Girifl: Kalp yetmezli i farkl etiyolojiler ile iliflkili olsa da; ortaya ç kan klinik tablo ve tedavi yaklafl mlar belirgin farkl l k göstermemektedir. Kalp yetmezlikli hastalarda sol ventrikül ve aortada elastisite ile iliflkili önemli bozulmalar bildirilmifltir. Ancak yetmezlik ile iliflkili farkl patolojilerin bu parametreler üzerindeki özgün etkileri bilinmemektedir. Amaç: Bu çal flmada dilate ve iskemik kardiyomiyopatili hastalarda ventriküler disfonksiyon ile iliflkili olarak bozuldu u bilinmekle beraber aort ve sol ventrikülde diyastolik parametrelerdeki muhtemel farkl l klar n ortaya konulmas amaçlanm flt r. Metod: Bu amaçla klini imizce takip edilen, fonksiyonel kapasiteleri s n f II- III düzeyinde olan 19 dilate kardiyomiyopatili (ort.yafl: 53±7 y l), 13 iskemik kardiyomiyopatili (ort.yafl:56±11 y l) hasta ile birlikte 13 sa l kl bireye (ort.yafl:48±7 y l) transtorasik ekokardiyografi yap ld. Sol ventrikül çaplar, ejeksiyon fraksiyonu (EF), mitral ak m parametrelerinin ölçümünün ard ndan, aort kapa n n 4 cm yukar s ndan sistolik ve diastolik aort çaplar al nd. sfigmomanometre ile efl zamanl kan bas nc ölçümü ile aortik stiffness ve aortik distensibiliteleri hesapland. Yine mitral ak m parametrelerinin yard m yla miyokard performans indeksleri (mpi) hesapland. Bulgular: Kontrol grubu (grup1), dilate kardiyomiyopatili grup (grup 2) ve iskemik kardiyomiyopatili grup ile karfl laflt r ld nda EF daha yüksek (%63±4,7, %36±7, %36±9; p<0,001, p<0,001), deselerasyon zaman daha uzun (196±23msn, 175±69msn, 158±29 msn; p<0,05, p<0,005) mpi daha düflük (0,36±0,04, 0,56±0,08, 0,57±0,1 p<0,001, p<0,001), aortik stiffness daha düflük (0,0052±0,0016, 0,0086±0,0023,0,120±0,0038 p<0,001, p<0,001) aortik distensibilite daha yüksek (0,0046±0,0017mmHg-1, 0,0022±0,0006 mmhg-1, 0,0015±0,0006 mmhg-1; p<0,001, p<0,001) bulundu. E/A oran aç s ndan gruplar aras nda anlaml farkl l k izlenmedi. skemik ve dilate kardiyomiyopatili hastalar karfl laflt r ld nda EF, E/A, Dt, MPI aç s ndan anlaml farkl l k saptanamamakla birlikte; dilate kardiyomiyopatili grupta aortik stiffness daha düflük (0,0086±0,0023 0,120±0,0038; p<0,05), aortik distensibilite daha yükek (0,0022±0,0006 mmhg-1, 0,0015±0,0006 mmhg-1; p<0,01) bulundu. Sonuç: Her iki durumda kalp yetmezli i ile sonuçlanmakta ve sol ventrikülde benzer sistolik ve diyastolik bozukluk yaratmakla birlikte dilate kardiyomiyopatili hastalarda iskemik kardiyomiyopatiye göre aortun elastik özellikleri daha fazla korunmaktad r. SB-71 SUBKL N K H POT RO D ZML HASTALARDA SOL VE SA VENTR KÜLÜN S STOL K VE D YASTOL K FONKS YONLARININ DE ERLEND R LMES Sibel Turhan, Mustafa K l çkap, Mine Özduman Cin*, Alptekin Gürsoy*, Sevim Güllü*, Günefl Akgün, Çetin Erol Ankara Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Ankara Üniversitesi T p Fakültesi* Amaç: Subklinik hipotiroidizmli (SH) hastalarda sa ve sol ventrikül fonksiyonlar hakk nda klinik hipotirodizmin aksine s n rl say da veri mevcuttur. Subklinik hipotiroidizmli hastalarda sa ve sol ventrikülün sistolik ve diyastolik fonksiyonlar n gösteren çeflitli parametreleri de erlendirmeyi amaçlad k. Yöntemler: Her iki ventriküle ait preejeksiyon ve ejeksiyon fazlar, pulsed wave doku Doppler h zlar ve sample volümün sa ve sol ventrikül bazaline yerlefltirilmesiyle elde edilen izovolumik akselerasyon (IVA) dalgas gibi çeflitli ekokardiyografik parametreler SH l kad nlarda (n=24, ortalama yafl= 48 ± 11) ve sa l kl kad nlarda (n=21, ortalama yafl= 44 ± 12) de erlendirildi ve sonuçlar iki grupta karfl laflt r ld. IVA EKG'deki R dalgas n n pikinden hemen önce ortaya ç kan ve doku Doppler trasesindeki sistolik dalgan n önünde yer alan dalgan n maksimum h z n n, pik h za ulafl ncaya kadar geçen zaman intervaline bölünmesiyle hesapland. Bulgular: ki grup aras nda yafl fark yoktu. SH l hastalarda sol ventrikül preejeksiyon peryodu (PEP) ve izovolumik relaksasyon zaman (IVRZ) kontrol grubuna göre anlaml derecede daha uzun olup, preejeksiyon peryodunun sol ventrikül ejeksiyon zaman na oran (PEP/EZ) anlaml derecede daha büyüktü. Doku Doppler incelemede hem sa hem de sol ventrikülün miyokardiyal prekontraksiyon zaman (PKZm) ve miyokardiyal relaksasyon zaman (RZm) anlaml derecede daha uzundu ve miyokardiyal prekontraksiyon zaman n n miyokardiyal kontraksiyon zaman na oran (PKZm/KZm) anlaml derecede daha yüksekti. Buna ra men hem sa hem de sol ventriküle ait IVA SH l hastalarda kontrol grubuna k yasla belirgin olarak daha düflük bulundu. Miyokardiyal sistolik dalga (S) h zlar iki grupta da benzerdi (Tablo 1). ki grup aras nda mitral diyastolik dolufl örnekleri aç s ndan fark yoktu (s ras yla; E=0.80±0.14 m/sn, 0.72±0.15 m/sn, p=0.085; A=0.70±0.17m/sn, 0.67±0.21 m/sn, p=0.605; DT=239.8±35.7ms, 226±34.2 ms, p=0.193). Sonuç: Subklinik hipotiroidizm her iki ventriküle ait sistolik ve diyastolik fonksiyon parametrelerini etkilemektedir. Subklinik hipotiroidizmli hastalarda her iki ventrikülün sistolik fonksiyonlar n n de erlendirilmesinde IVA kullan fll bir parametre olabilir. Tablo 1. Ekokardiyografik parametrelerin karfl laflt r lmas Subklinik Hipotiroidizm (n=24) Kontrol Grubu (n=21) p LV-PEP (ms) 92.5 ± ± 13.1 <0.001 LV-PEP/EZ 0.31 ± ± 0.05 <0.001 LV-IVRZ (ms) 93.3 ± ± LV-S (cm/sn) 9.2 ± ± LV-IVA (m/sn 2 ) 3.5 ± ± LV-PKZm (ms) ± ± LV-PKZm/KZm 0.36 ± ± LV-RZm (ms) 94.0 ± ± 13.6 <0.001 RV-S (cm/sn) 13.4 ± ± RV-IVA (m/sn 2 ) 3.9 ± ± 0.9 <0.001 RV-PKZm (ms) 91.7 ± ± RV-PKZm/KZm 0.35 ± ± 0.1 <0.001 RV-RZm (ms) 93.0 ± ± 9.3 <0.001 LV, sol ventrikül; RV, sa ventrikül; PEP, preejeksiyon peryodu; EZ, ejeksiyon zaman ; IVRZ, izovolumik relaksasyon zaman ; S,miyokardiyal sistolik dalga; IVA, miyokardiyal izovolumik akselerasyon; PKZm, miyokardiyal prekontraksiyon zaman ; KZm, miyokardiyal kontraksiyon zaman ; RZm, miyokardiyal relaksasyon zaman 414 SB-72 D LATE KARD YOM YOPAT L HANG HASTALARDA SOL ATR YAL SPONTAN EKOKONTRAST MEVCUTTUR? Güliz Kozda, Meltem Özden*, Tayfun fiahin, Ahmet Vural, Dilek Ural, Teoman K l ç, Ayflen A açdiken, Baki Komsuo lu Kocaeli Üniversitesi T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal, Biyokimya Anabilim Dal Kocaeli Üniversitesi Kocaeli* Amaç: Transözofagial ekokardiyografi tetkiki ile tespit edilen sol atriyal spontan ekokontrast (LA-SEK) tromboembolik olaylar için güçlü bir prediktördür. Dilate kardiyomiyopatide (DKMP) LA-SEK oluflumuna yol açan koflullar ile iliflkili az say da çal flma mevcuttur. Bu çal flman n amac DKMP li hastalarda LA-SEK prevalans n araflt rmak ve iliflkili parametreleri tan mlamakt r. Metod: Çal flmaya 29 u Kad n, 65 i Erkek, yafl ortalamas 60±11 y l olan, 56 s iskemik ve 38 i non-iskemik olmak üzere toplam 94 DKMP li hasta al nd. Tüm hastalara transtorasik ekokardiyografi ve TEE ifllemi uyguland. Sonuçlar: LA-SEK 15 non-iskemik (%40) ve 33 (%59) iskemik DKMP li hastada tespit edildi. Non-iskemik DKMP grubunda LASEK saptananlar n %67 sinde, LASEK saptanmayanlar n ise %30 unda restriktif dolum paterni (RDF) mevcuttu (p=0.03). ki grup aras nda AF s kl ise %53 e karfl %13 fleklindeydi (p=0.01). skemik DKMP li hastalarda, LA-SEK olan grupta RDF s kl %67, olmayan grupta ise %30 iken, AF s kl ise %42 ye karfl % 17 fleklindeydi. (s ras yla p=0.008, p=0.05). Noniskemik DKMP li hastalarda LA-SEK varl için anlaml olan di er parametreler ileri yafl (65±6 ya karfl 53±12 y l, p< 0.001) ve azalm fl kardiyak indeks (2.1±0.61 L/min/m2 ye karfl 2.7±0.61 p= 0.009). skemik DKMP li hastalarda LA- SEK varl ile iliflkili olan di er bir parametre ise yüksek fibrinojen seviyesiydi. (471±78 mg/dl ye karfl 392 ±83 mg/dl, p=0.003). Sonuçlar: DKMP li hastalarda; LA-SEK, AF ve RDF olan kiflilerde daha s k tespit edilmifltir. LA-SEK ile iliflkili di er parametreler non-iskemik DKMP li hastalarda artan yafl ve düflük kardiyak indeks iken, iskemik dilate kardiyomiyopatili hastalarda yüksek fibrinojen seviyesi fleklindedir.

19 Kardiyomiyopati ve Eriflkin Konjenital Kalp Hastal klar nda Ekokardiyografik Yaklafl m SB-73 ER fik N DÖNEME KADAR SEMPTOMSUZ GELEN BÜYÜK ARTERLER N TRANSPOZ SYONU LE Ç FT G R ML SOL VENTR KÜLÜ OLAN HASTA Mehmet Kaya, Nihat fien, Murat Tulmaç, Yusuf Tavil, Arda Sayg l *, Timur Timurkaynak, R dvan Yalç n, Atiye Çengel Gazi Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Gazi Üniversitesi T p Fakültesi Ankara* Çift girimli sol ventrikül, sol ve sa atriumdan gelen tüm kan ak m n n atriyoventriküler kapaklar arac l yla do rudan tek ventrikül - sol ventriküle tafl nmas ile karakterize konjenital kalp hastal d r. Tüm do umsal kalp defektlerinin %1 ni oluflturur. Erken yaflta cerrahi olarak opere edilmeyen hastalarda prognoz genellikle kötüdür. Literatürde opere edilmeden 6. dekata ulaflabilen nadir vakalar bildirilmektedir. Otuz dört yafl nda kad n hasta çarp nt flikayeti ile baflvurdu. Fonksiyonel kapasitesi NYHA a göre s n f I idi. Fizik muayenede tüm odaklarda 3-4/6 sistolik üfürüm duyuldu ve thrill al nd. Kan bas nc 110 / 66 mmhg, nab z 80 / dk ritmikti. Hemoglobinin 17.1 g/dl olmas d fl nda hematolojik veya biyokimyasal bir anormallik yoktu. Telegrafide kardiotorasik oran artm flt. EKG de sinüs ritmi ve nonspesifik intraventriküler ileti gecikmesi saptand. Transtorasik Ekokardiografi de her iki atriumun ayn hizada, rudimenter bir septumla hipoplastik sa ventrikülden ayr lan, fonksiyonel tek bir ventrikül oluflturan bofllu a aç ld tespit edildi. Tek ventrikülün transpoze olmufl, önde aort ve arkada pulmoner artere boflald izlendi (Figür a,b). Pulmoner arter ç k fl yolunda 68 mmhg e ulaflan gradient ve subvalvuler hipertrofik band saptand. Aort ç k fl yolu normaldi. Kardiak kateterizasyon s ras nda, pulmoner arterden geçirilemedi. Her iki atrial bas nç 5mmHg, sistemik oksijen saturasyonu 83.5 mmhg idi. Olgu çift girimli sol ventrikül, rudimenter sa ventrikül, pulmoner darl k ve büyük damarlar n transpozisyonu olarak de erlendirildi. Pulmoner darl k olmas ve pulmoner hipertansiyonun geliflmemesi nedeniyle eriflkin yafla kadar gelebildi i düflünüldü. Holter monitörizasyonda; 2 defa couplet, 26 defa trigemine yapan orta s kl kla monomorfik VES saptand ve medikal takip karar al nan hastaya B bloker tedavisi baflland. Cerrahi olarak düzeltilmemifl ileri yafla kadar gelebilen çift girimli sol ventrikül vakalar n n nadir olmas nedeni ile takdimi uygun bulundu. Transtorasik Ekokardiyografi: Çift girimli Sol ventrikülün apikal görünümü Koroner Giriflimlerde Yard mc laç Tedavileri: SB-75 KORONER ANJ OPLAST UYGULANAN, YÜKSEK R SKL AKUT KORONER SENDROMLU HASTALARDA NTRAVENÖZ VE NTRAKORONER T ROF BAN UYGULAMASININ M YOKARD YAL PERFÜZYON VE KARD YAK OLAYLAR ÜZER NE ETK S Ahmet Tafltan, Necdet Batuhan Tamc, Ece flgüzar*, Ömer Kozan** zmir fiifa T p Merkezi, SSK zmir E itim Hastanesi* Dokuz Eylül Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal zmir** Amaç: Bu çal flmada akut koroner sendromlu yüksek risk gurubundaki erken anjioplasti uygulanan hastalarda, bir glikoprotein IIb/IIIa blokeri olan tirofiban yükleme dozu intravenöz ve intrakoroner olmak üzere iki farkl flekilde uyguland. Akut koroner iskemiden sorumlu lezyon bölgesinde lokal yüksek doz ilac n daha etkili olabilece i düflünüldü. Yöntemler: Akut koroner sendrom klini i ile hospitalize edilen, erken koroner anjiografi ve baflar l koroner anjioplasti uygulan hastalardan tirofiban kullan lanlar çal flmaya al nd.çal flmaya al nan 103 hastan n 56 s nda intravenöz bolus dozu 10μg/kg uygulan rken, 47 hastada ayn doz tirofiban intrakoroner olarak uyguland. Her iki guruptada anjioplasti sonras nda 24 saat idame intravenoz tirofiban infüzyonuna 0,15μg/kg/dk devam edildi. Baflar l koroner revaskülarizasyon sonras nda miyokardiyal perfüzyon anjiografik olarak T M miyokardiyal ak m s n flamas ve miyokardiyal blush skoruna göre ayr ayr de erlendirildi. Koroner anjioplasti sonras erken dönem ve ortalama bir ay sonraki sol ventrikül sistolik fonksiyonlar ölçüldü.her iki gurup aras nda ilk bir ayl k kardiyak olaylar takip edildi. Bulgular: Çal flmaya al nan hasta gruplar aras nda klinik tablo ve risk faktörleri aç s ndan anlaml farkl l klar saptanmad Miyokardiyal kan ak m n n anjiografik de erlendirilmesinde TIMI koroner ak m skoru yönünden anlaml fark izlenmedi. TIMI 3 ak m intravenöz bolus tirofiban gurubunda %94.7, intrakoroner bolus tirofiban gurubunda %95.8 sa land. Miyokardiyal perfüzyonun doku düzeyinde de erlendirilmesinde daha anlaml olan miyokardiyal blush skoru ac s ndan ise iki gurup aras nda fark saptand. Koroner anjioplasti sonras grade 2 miyokardiyal blush iki guruptaki hastalarda da sa lan rken; grade 3 miyokardiyal blush intravenöz bolüs grubunda %80.3, intrakoroner bolüs gurubunda ise%93.6 oran nda izlendi.(p<0.05) Bir ayl k takipte kardiyak olaylar (ölüm, Q dalgal M, Non-Q M, yeniden koroner revaskülarizasyon ihtiyac ) intravenöz bolüs tirofiban gurubunda %14.2, intrakoroner bolüs gurubunda %6.3 tespit edildi (p<0.01). Sonuç: Tirofiban n lezyon bölgesinde lokal yüksek doza ulaflmas n sa layan intrakoroner bolus uygulamas miyokard perfüzyonunun doku düzeyinde sa lanmas nda daha etkili bulunmufltur. Bir ayl k takipte majör kardiyak olay geliflim s kl daha düflüktür. ntrakoroner tirofiban uygulanan hastalar n alt gurup analizinde; hipotansif, koroner kan ak m tam yada tama yak n bozulan hastalarda intravenöz bolüs gurubundan daha etkili oldugu gözlendi. 415 SB-74 D YASTOL K KALP YETMEZL NDE PULSE-DALGA DOKU DOPPLER EKOKARD YOGRAF : S STOL K FONKS YONLAR NE KADAR KORUNMUfi? Basri Amasyali, Sedat Köse, Kudret Aytemir*, U.Ça dafl Yüksel, Turgay Çelik, Atila yisoy, Hürkan Kurflakl o lu, Celal Genç, Ersoy Ifl k GATA T p Fakültesi Hacettepe Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara* Girifl: Gerek sistolik gerekse diyastolik sol ventrikül fonksiyonlar n n de erlendirilmesinde doku Doppler ekokardiyografi (DDE), konvansiyonel ekokardiyografik incelemeye göre çok daha fazla duyarl d r. Diyastolik kalp yetmezli inde sistolik fonksiyonlar korunmufl olmakla birlikte DDE hassasiyeti düzeyinde, bölgesel sistolik ve diyastolik fonksiyonlarda ne gibi de iflikliklerin olufltu u ayr nt l bir flekilde incelenmifl de ildir. Amaç: Diyastolik kalp yetmezli i bulunan hastalarda Pulse-dalga DDE ile de erlendirilen bölgesel sol ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarda, sistolik kalp yetmezli i bulunan ve kalp yetmezli i bulunmayan bireylere göre ne yönde de iflikli in olufltu unu incelemek. Yöntem: Çal flmaya sistolik kalp yetmezli i bulunan 21 (Grup-1, 13 ü erkek, ortalama yafllar 62±8 y l), diyastolik kalp yetmezli i bulunan 18 (Grup-2, 11 i erkek, ortalama yafllar 60 ±9 ) ve kontrol grubu amac yla sa l kl olan 15 (Grup-3, 9 u erkek, ortalama yafllar 63 ±11) birey al nd. Pulse-dalga DDE protokolü olarak her bir hastada; apikal 4 ve 2 oda görüntüsünden anterior(a), inferior(i), septum(s) ve lateral(l) duvar bölgelerinin mitral anülüs seviyesinden sistolik fonksiyon göstergesi bak m ndan peak sistolik dalga (S), diyastolik fonksiyon göstergesi bak m ndan da peak erken diyastolik dalga(e), peak geç diyastolik dalga (A) ve bunlar aras ndaki oran (E/A) de erlendirmeye al nd. Bulgular: Gruplar aras nda kardiyovasküler risk faktörleri, yafl ve cinsiyet bak m ndan anlaml fark yoktu. Grup-1 deki hastalarda, kontrol grubuna göre de erlendirmeye al nan tüm bölgelerde ortalama peak S ve ortalama E/A pulse-dalga DDE de erleri belirgin olarak daha düflüktü (tüm bölgelerde p<0.001). Grup- 2 deki hastalarda ise E/A oranlar n n yan s ra S düzeylerinde de kontrol grubuna göre belirgin bir düflüklük mevcuttu (fiekil-1). Grup-1 ve 2 nin kendi aralar ndaki karfl laflt rmada ise, E/A oranlar bak m ndan herhangi bir fark saptanmazken, ortalama peak S de erlerinin grup-1 de belirgin olarak daha düflük oldu u gözlendi(tüm bölgelerde p<0.001). Sonuç: Diyastolik kalp yetmezli i bulunan hastalarda da pulse-dalga DDE hassasiyeti düzeyinde kontrol grubuna göre sistolik fonksiyon verilerinde belirgin bir bozulma söz konusudur. Bu bulgunun klinik yönden öneminin ayd nlat lmas nda, daha genifl çapl takip çal flmalar na gereksinim vard r. fiekil 1. Diyastolik kalp yetmezli ine sahip hastalarda kontrol grubuna göre, doku Doppler diyastolik fonksiyon verilerinin yan s ra (E/A de erleri) sistolik fonksiyon verilerinde (S) de bozulman n oldu u görülmektedir (*p<0.05; **p<0.01; ***p<0.001). SB-76 STAT NLER VE KLOP DGOREL N ETK LEfiMES N N KL N K KANITI Sadi Güleç, Ça dafl Özdöl, Üzeyir Rahimov, Yusuf Atmaca, Aydan Ongun Özdemir, Çetin Erol Ankara Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Perkütan koroner giriflim (PKG) sonras geliflen miyokart hasar s k görelen ve prognostik önemi olan bir durumdur. PKG öncesi statin kullan m iflleme ba l miyokard hasar n azaltt gösterilmifltir. Koroner stent uygulanan hastalarda yayg n olarak kullan lan klopidogrel in karaci erde sitokrom P450 3A4 (CYP3A4) ile metabolize olarak aktif hale geçti ini ve bu enzim üzerinden etki eden statinlerin klopidogrelin etkilerini doz ba ml olarak inhibe etti ini gösteren ex-vivo çal flmalar mevcuttur. Çal flmam z n amac, önceden klopidogrel ile beraber farkl statin gruplar yla tedavi edilen hastalarda PKG e ba l miyokard hasar n inceleyerek, klinikte klopidogrel statin etkileflmesinin önemini gözlemektir. Yöntem ve bulgular: Klopidorel tedavisi alt nda elektif koroner stent uygulamas yap lan toplam 211 hasta çal flmaya al nd. Bu hastalardan 114 ü sitokrom p450 3A4 ile metabolize olan statin al rken (Grup 1: atorvastatin ve simvastatin), 37 hasta 3A4 ile metabolize olmayan statin al yordu (Grup 2: pravastatin ve fluvastatin). fllem öncesi statin tedavisi almayan hastalar kontrol grubu olarak belirlendi (n:60). PKG öncesi ve sonras nda 8. ve 16.saatlerde troponin T (TnT) düzeylerine bak ld. Koroner stent uygulamas sonras oluflan toplam troponin T pozitifli i %30.8 olmufltur. Grup 2 deki hastalarda ifllemden sonra TnT pozitifli i 1.grup (%8 vs. %41.6, p=0.004) ve kontrol grubu (%8 vs. %32.5, p<0.001) ile karfl laflt r ld nda anlaml oranda daha az oldu u gözlenmifltir. Çokde iflkenli analizde, ifllem sonras TnT pozitifli i oran n düflük olmas ile iliflkili ç kan tek parametre, ifllem öncesi 3A4 ile metbolize olmayan statin kullan m olmufltur. Sonuç: PKG öncesi pravastatin ve fluvastatin kullan m ile miyokard hasar oran n n az olmas, buna ra men atorvastatin ve simvastatin grubunda daha fazla olmas CYP 3A4 ile metabolize olan statinler ile klopidogrelin etkilefliminin klinik etkisi olabilece ini gösterebilir.

20 Koroner Giriflimlerde Yard mc laç Tedavileri: SB-77 ASP R N D RENC PERKÜTAN NTRAKORONER G R fi M UYGULANAN HASTALARDA GEL fien KARD YOVASKÜLER OLAYLAR Ç N B R R SK FAKTÖRÜDÜR Alp Burak Çatako lu*, Hüseyin Çelebi, Saide Aytekin, Hilal Kurto lu, Murat fiener, Zeki Özyedek, Vedat Aytekin,.C. Cemflid Demiro lu Florence Nightingale Hastanesi stanbul* Kadir Has Üniversitesi T p Fakültesi Florence Nightingale Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dal stanbul Girifl: Koroner arter hastal (KAH) olan ve/veya P G uygulanan hastalarda, aspirinin mortaliteyi ve kardiyovasküler olaylar azaltt çeflitli çal flmalarda gösterilmifltir. Buna ra men, aspirin tedavisi alan hastalar n %8-45 inde trombotik olaylara rastlanmaktad r. Bu çal flman n amac, P G uygulanan hastalarda, aspirin direnci (AD) ile kardiyovasküler olaylar aras ndaki iliflkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntem: Nisan 2001 ile Mart 2003 tarihleri aras nda, P G uygulanan, hastalar ortalama olarak 552 ± 113 gün takip edildikten sonra telefon anketi ile majör kardiyovasküler olay (MKO) yönünden de erlendirildi. MKO; stent trombozu, ölümcül olmayan miyokard infarktüsü ve tekrar revaskülarizasyon olarak tan mland. Hastalar içerisinde ifllem sonras MKO geliflen s ral 51 (Grup 1), ve geliflmeyen 49 hasta (Grup 2) çal flmaya dahil edildi. Hastalar n yafl ortalamas 60.5 ± 9.3 y ld. 77 si erkek (%77) ve 23 ü kad n (%23) idi. Tüm hastalar ifllemden önce üç gün süreyle veya tek yükleme dozunda ve ifllemden sonra 30 gün tienopiridin ve takip süresince düzenli olarak 100 ile 300 mg aras nda aspirin kulland lar. Çal flmadan d fllanma kriterleri: Oral antikoagülan, ve P G sonras bir aydan uzun süre aspirin d fl nda antitrombosit ilaç, 3 aydan uzun süre düzenli olarak NSAID, son 3 gün içinde glikoprotein IIb/IIIa inhibitörü kullan m, ciddi trombositopeni veya nötropeni varl ve ilaç sal n ml stent kullan m idi. Hastalar çal flmaya davet edildi i gün periferik kan örnekleri al nd ve trombosit agregasyon süresi Kollajen-Epinefrin ve Kollajen-ADP kartuflu ile ölçüldü. Agregasyon süresinin 193 saniyenin alt nda ölçülmesi AD olarak kabul edildi. Lezyon ve ifllem özellikleri, kantitatif koroner anjiografi analizleri ile de erlendirildi. Gruplar, AD insidans yönünden karfl laflt r ld. Bulgular: Her iki grup yafl, cinsiyet, kardiyovasküler risk faktörleri, klinik tan, komorbid durumlar, lezyon ve ifllem özellikleri bak m ndan benzerdi. Yap lan analiz neticesinde MKO geliflen grupta AD s kl n n anlaml düzeyde daha fazla oldu u saptand. Grup 1 de AD 11 hastada (%22.4), grup 2 de ise 3 hastada (%5.9) saptand ve aralar ndaki fark anlaml yd (p=0.02). Ayr ca çok de iflkenli analizde, AD nin MKO geliflimi için ba ms z bir risk faktörü oldu u saptand (p=0.01). Sonuç: Bu çal flma; AD nin P G uygulanan hastalarda geliflen MKO için yeni bir risk faktörü olabilece ini düflündürmüfltür. P G uygulanacak hastalarda ifllemden önce AD nin incelenmesi, planlanan antitrombotik tedavinin daha iyi de erlendirilmesini sa lar. AD nin etkilerinin daha ayr nt l olarak aç klanabilmesi için kapsaml araflt rmalara ihtiyaç vard r. SB-78 PERKÜTAN KORONER G R fi MLER ÖNCES BETA-BLOKER KULLANIMININ filem SONRASI TROPON N-I SALINIMINA ETK S lyas Atar, Asl Atar, Öykü Gülmez, Hüseyin Bozbafl, Alp Ayd nalp, Aylin Y ld r r, Bülent Özin, Mehmet Korkmaz, Haldun Müderriso lu Baflkent Üniversitesi T p Fakültesi Ankara Amaç: Perkütan koroner giriflim (PKG) öncesi beta-bloker (BB) kullan m n n ifllem sonras tropnoin-i düzeylerine etkisiyle ilgili yeterli veri yoktur. Bu çal flmada ifllem öncesinden bafllanarak BB kullan m n n baflar l PKG uygulamalar sonras nda troponin-i sal n m üzerine etkisi araflt r ld. Yöntemler: Çal flmaya hastanemiz kateter laboratuvar nda koroner anjiyografi yap l p, PKG uygulanmas karar al nan 287 hasta al nd. Hastalar ifllemden yaklafl k bir hafta önce BB ve kontrol gruplar na randomize edildi. BB grubundaki hastalara mg/gün metoprolol süksinat baflland. Hastalardan ifllem öncesi hemen ve ifllem sonras 6., 24. ve 36. saatlerde troponin düzeyi ölçümü için kan örnekleri al nd. Bulgular: Çal flmaya al nan hastalar n 143 ü metoprolol grubuna (Ortalama yafl 59.0 ± 10.1 y l; 101 erkek), 144 ü kontrol grubuna (Ortalama yafl 59.6 ± 9.8 y l; 109 erkek) randomize edildi. ki grubun klinik özellikleri, ifllem özellikleri, ilaç kullan m oranlar ve laboratuvar test sonuçla benzerdi. Hastane içi komplikasyon s kl klar aras nda fark yoktu. Hastalar n tamam nda ifllem öncesi troponin-i de erleri normal s n rlardayd. PKG sonras BB grubunda hastalar n %11.9 unda (17 hasta), kontrol grubundaki hastalar n %6.9 unda (10 hasta) troponin-i de eri normalin üstüne ç kt (p > 0.05). Sonuç: Çal flmam z BB kullan m n n PKG sonras troponin-i düzeyleri üzerine etkisini de erlendiren ilk prospektif, randomize araflt rmad r. Bu araflt rmada PKG s ras nda BB kullan m n n ifllem sonras troponin-i düzeylerine etkisinin olmad n düflündürmektedir. SB-79 C DD KORONER ARTER HASTALARINDA, STAT N KULLANIMI VE DÜfiÜK HOMOS STE N SEV YES N N KORONER KOLLATERAL ZASYON LE L fik S Sinan Da delen, Murat Yüce, Mehmet Ergelen, Selçuk Pala, Mustafa Akçakoyun, Ahmet Karabulut, Nevnihal Eren, Nuri Ça lar Ac badem Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Koroner arter hastalar nda, geliflmifl kollateral dolafl m varl klinik sonuçlar olumlu yönde etkilemektedir. Hayvan çal flmalar, statin tedavisinin kolesterol seviyesinden ba ms z olarak iskemikl dokuda anjiogenesisi art rd, ve hiperhomosisteineminin neoanjiogenesisle ters etkileflimi oldu u göstermifltir. Clinik çal flmalar, koroner kollateralizasyon ile statin kullan m ve homosistein (Hcy) seviyesi aras ndaki iliflkiyi göstermek bak m ndan henüz yetersizdir. Bu çal flma ciddi koroner arter hastalar nda, statin tedavisi ve düflük Hcy seviyesinin kollateral dolafl mdaki art fl ile iliflkisini araflt rmay amaçlam flt r. Metod: Çal flmaya en az 1 koroner arterinde >= %90 darl olan ve koroner anjioplasti karar alan hastalar al nm flt r. Koroner kollataralizasyon Rentrop metodu ile 0-3 aras nda derecelendirildi. Hcy seviyesinin >=12 mmol/l olmas yüksel olarak de erlendirildi. Sonuçlar: fllem öncesinde 124 hasta statin al yor iken, 94 hasta kullanm yor idi. Bazal Hcy, total /HDL kolesterol, LDL kolesterol, hscrp and laktat seviyeleri her iki grupta benzer seviyelerde idi. Bazal sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonlar statin grubunda daha yüksek olmas na ra men, fark istatiksel olarak anlaml de ildi (p>0.05). Statin alan grupta almayanlara göre kollateral seviyesi anlaml olarak daha yüksek idi (2.17±0.81 vs 0.95±0.69, p<0.001). Statin alan grupta myokard infarktüsü hikayesi, statin almayanlardan daha fazla idi(43% vs 48%, p=0.019). Düflük Hcy seviyesi olanlarda ortalama kollateral skoru, yüksek Hcy olanlara göre anlaml olarak daha yüksek idi (2.66±0.65 vs 1.12±0.71, p<0.001), ve düflük Hcy olanlarda bazal laktat seviyesi, yüksek Hcy olanlara göre anlaml olarak daha düflük idi (p=0.04). Rentrop kollateral skoru Hcy seviyesi ile iyi derecede negatif korelasyona sahip iken(r=-0.67, p<0.001), fakat total /HDL kolesterol, LDL kolesterol, hscrp and laktat seviyeleri ile aras nda anlaml korelasyon yok idi (p>0.05 hepsi için). Karar: Ciddi koroner arter hastalar nda statin tedavisi, geliflmifl kollaretal dolafl m ile yak ndan iliflkilidir. Yüksek Hcy seviyesi koroner kollateral dolafl m olumsuz etkiler iken, Hcy düflürücü tedavi kollateral formasyonda olumlu geliflmeler yapabilir. SB-80 RENAL D SFONKS YONU OLAN HASTALARDA 1:1 DER fi M NDE GADOL N UM:NON- YON K KONTRAST KOMB NASYONUNUN (IODIXANOL) KORONER ANG OGRAF SIRASINDA KULLANIMININ ETK NL VE GÜVEN RL N N DE ERLEND R LMES Tamer Say n, Sibel Turhan, Ömer Akyürek, Mustafa K l çkap, Berkten Berkalp, Celal Kervanc o lu, Metin Özenci, Çetin Erol Ankara Üniv. T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dal Ankara Amaç: Diyagnostik ve giriflimsel koroner angiografi ifllemlerindeki art fla paralel olarak kontrast nefropatisi iyatrojenik akut böbrek yetmezli inin önemli bir nedeni haline gelmifltir. yi hidrasyon ve N-asetil sistein uygulamalar na ra men kontrast nefropati önemli morbidite/mortalite nedeni olmaya devam etmektedir. Son y llarda manyetik rezonans kontrast ajan olarak kullan lan gadolium un tek bafl na veya non-iyonik ajanlarla kar flt r larak kombine olarak koroner anjiografik görüntülemede böbrek yetmezli i olan hastalarda baflar yla kullan m bildirilmifltir. Bu çal flmada bazal kreatinin de eri 1.5 mg/dl üzeri olan koroner anjiografi/anjiyoplasti yap lan hastalarda 1:1 derifliminde gadolinium : non-iyonik kontrast ajan (iodixanol) kullan m n n renal fonksiyonlar üzerine etkisi araflt r ld. Yöntemler: Oral hidrasyon sonras bazal kreatinin de erinin 1.5 mg/dl olan hastalar çal flmaya al nd. Rutin olarak hastalara ifllem öncesi gün, ifllem günü ve ifllemden bir gün sonras nda 1200 mg/gün N-asetil sistein verildi. fllem sonras nda da hastalar oral hidrasyon için teflvik edildi, gerekirse parenteral hidrasyonla desteklendi ve ifllem sonras 1., 2., ve 3. günde böbrek fonksiyon testleri tekrarland. fllem sonras ilk 3 gün içinde bazal kreatinin de erinde %25 ve üzeri art fllar veya diyaliz ihtiyac renal fonksiyon testlerinde bozulma olarak kabul edildi. Bulgular: Çal flmaya 26 hasta al nd. ki hastada ifllemler kademeli olarak gerçeklefltirildi. Hastalar n 10 u kad n, 16 s erkek, yafl ortalamas 65.7 ± 11idi. On hasta diabetikti. Hastalar n bazal kreatinin de erleri 2.5 ± 0.7 mg/dl idi. Bazal kreatinin klirensi 30.6 ± 10.2 ml/dak olarak hesapland. Takiplerde hiçbir hastada tarif edilen ölçüde renal fonsiyonlarda bozulma olmad. lginç olarak birinci, ikinci, üçüncü gün ortalama kreatinin de erlerinin bazal kreatinin de erleriyle karfl laflt r lmas nda istatistiki olarak anlaml ölçüde, her bir ikili analiz için, ortalama kreatinin de erlerinde hafif bir düflme izlendi (bazal ; 2.47 ± 0.74, ilk gün 2.34 ± 0.7, ikinci gün 2.30 ± 0.74, üçüncü gün 2.2 ± 0.74, p<0.001, her üç analiz için). Sonuç: Orta-önemli derecede böbrek disfoksiyonu olan hastalarda 1:1 derisiminde gadolinium: non-iyonik kontrast kullan m böbrek yetmezli i yönünden güvenilir bir yaklafl md r. 416

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA KARDİYOVASKÜLER HASTALIK GELİŞME RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA KARDİYOVASKÜLER HASTALIK GELİŞME RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ PERİTON DİYALİZ HASTALARINDA KARDİYOVASKÜLER HASTALIK GELİŞME RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Erol Demir¹, Sevgi Saçlı¹,Ümmü Korkmaz², Ozan Yeğit², Yaşar Çalışkan¹, Halil Yazıcı¹, Aydın Türkmen¹, Mehmet Şükrü

Detaylı

TEMEL EKG. Prof.Dr.Hakan KültK. Kardiyoloji Anabilim Dalı

TEMEL EKG. Prof.Dr.Hakan KültK. Kardiyoloji Anabilim Dalı TEMEL EKG Prof.Dr.Hakan KültK ltürsay Ege Üniversitesi, Tıp T p Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı EKG Elektro Kardiyo Gram: Kalp atımları sırasında oluşan elektriksel değişikliklerin vücut yüzeyine konan

Detaylı

EGZERSİZ TEST SONUÇLARININ YORUMLANMASI. Doç.Dr.Mitat KOZ

EGZERSİZ TEST SONUÇLARININ YORUMLANMASI. Doç.Dr.Mitat KOZ EGZERSİZ TEST SONUÇLARININ YORUMLANMASI Doç.Dr.Mitat KOZ Fiziksel Uygunluk Test Sonuçları Klinik Egzersiz Test Sonuçları Fiziksel Uygunluk Test Sonuçlarının Yorumlanması Bireyler arası karşılaştırmalar

Detaylı

KORONER ARTER HASTALIĞINDA BETA BLOKERLER GÖZDEN DÜŞÜYOR MU?

KORONER ARTER HASTALIĞINDA BETA BLOKERLER GÖZDEN DÜŞÜYOR MU? KORONER ARTER HASTALIĞINDA BETA BLOKERLER GÖZDEN DÜŞÜYOR MU? TABİ Kİ HAYIR, HER HASTAYA VERMELİYİZ DR. SABRİ DEMİ RCAN Beta Blokerler Adrenerjik reseptörler katekolaminler tarafından stimüle edilen G-protein

Detaylı

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA KORONER AKIM REZERVİ VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIK İLİŞKİSİ

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA KORONER AKIM REZERVİ VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIK İLİŞKİSİ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA KORONER AKIM REZERVİ VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIK İLİŞKİSİ Yaşar Çalışkan 1, Halil Yazıcı 1, Tülin Akagün 1, Nadir Alpay 1, Hüseyin Oflaz 2, Tevfik Ecder 1, Semra Bozfakıoglu

Detaylı

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi

Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi Kahramanmaraş 1. Biyokimya Günleri Bildiri Konusu: Romatizmal Mitral Darlığında Fetuin-A Düzeyleri Ve Ekokardiyografi Bulguları İle İlişkisi Mehmet Aydın DAĞDEVİREN GİRİŞ Fetuin-A, esas olarak karaciğerde

Detaylı

BALIK YAĞI MI BALIK MI?

BALIK YAĞI MI BALIK MI? BALIK YAĞI MI BALIK MI? Son yıllarda balık yağı ile ilgili kalp damar hastalıklarından tutun da romatizma, şizofreni, AIDS gibi hastalıklarda balık yağının kullanılmasının yararları üzerine çok sayıda

Detaylı

Koroner Anjiyografi Darlık Derecesinin Değerlendirilmesi

Koroner Anjiyografi Darlık Derecesinin Değerlendirilmesi Koroner Anjiyografi Darlık Derecesinin Değerlendirilmesi Prof. Dr. Bülent Mutlu Marmara Üniversitesi, Kardiyoloji AbD İstanbul İstanbul Girişimsel Kardiyoloji Kursu, 2011 Koroner Değerlendirme Anatomik

Detaylı

Aort Kapak Darlığı Dr.Mustafa SAÇAR Tarihçe

Aort Kapak Darlığı Dr.Mustafa SAÇAR Tarihçe Aort Kapak Darlığı Dr.Mustafa SAÇAR 17.03.2008 Tarihçe v 1914: Tuffier Dijital yolla aort kapak dilatasyonu v 1952: Bailey LV den dilatör ile yaklaşım v 1954: Gibbon KALP AKCİĞER MAKİNASI Aortik valvotomi

Detaylı

Renovasküler Hipertansiyonda Doppler US

Renovasküler Hipertansiyonda Doppler US Renovasküler Hipertansiyonda Doppler US Dr. Süha Süreyya Özbek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı İzmir Öğrenim Hedefleri Renovasküler Hastalık Doppler teknik, püf noktası ve tuzaklar

Detaylı

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA REZİDÜEL RENAL FONKSİYON VE İNVAZİF OLMAYAN ATEROSKLEROZ BELİRTEÇLERİ İLİŞKİSİ

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA REZİDÜEL RENAL FONKSİYON VE İNVAZİF OLMAYAN ATEROSKLEROZ BELİRTEÇLERİ İLİŞKİSİ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA REZİDÜEL RENAL FONKSİYON VE İNVAZİF OLMAYAN ATEROSKLEROZ BELİRTEÇLERİ İLİŞKİSİ Yaşar Çalışkan 1, Halil Yazıcı 1, Tülin Akagün 1, Nadir Alpay 1, Abdullah Özkök 1, Nihat Polat

Detaylı

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK

KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK KARDİYAK REHABİLİTASYON ÖĞR. GÖR. CİHAN CİCİK 1) Holter monitörizasyon - Hastaların kalp ritimlerinin 24 saat boyunca gözlemlenmesidir. - Kardiyak aritmik olayların ve semptomların görüntülenmesiyle esas

Detaylı

Koroner Arter Hastal. Dicle Üniversitesi T p Fakültesi, Kardiyoloji ABD, Diyarbak r

Koroner Arter Hastal. Dicle Üniversitesi T p Fakültesi, Kardiyoloji ABD, Diyarbak r Koroner Arter Hastal SB-01 KORONER ARTER HASTALI INDA GÜNCEL TEDAV YAKLAfiIMLARINI NE DÜZEYDE GERÇEKLEfiT REB L YORUZ? Müge Ild zl, Meral Kay kç o lu, O uz Yavuzgil, Can Hasdemir, Cemil Gürgün, Hakan Kültürsay

Detaylı

Dolaşım Sistemi Dicle Aras

Dolaşım Sistemi Dicle Aras Dolaşım Sistemi Dicle Aras Kalbin temel anatomisi, dolaşım sistemleri, kalbin uyarlaması, kardiyak döngü, debi, kalp atım hacmi ve hızı 3.9.2015 1 Kalbin Temel Anatomisi Kalp sağ ve sol olmak üzere ikiye

Detaylı

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi

Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Tedavisi: Bugün Neredeyiz? Dr. Yunus Erdem Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ünitesi Hipertansiyon Sıklık Yolaçtığı sorunlar Nedenler Kan basıncı hedefleri Tedavi Dünyada Mortalite

Detaylı

Akut Koroner Sendromlar

Akut Koroner Sendromlar Akut Koroner Sendromlar Tanısal Yaklaşım Dr. Cihan Örem Kardiyoloji Anabilim Dalı 27. 4. 2018 Koroner Arter Hastalığı 1. Kronik koroner arter hastalığı (KAH) 2. Akut koroner sendromlar 1 KRONİK KAH 2 Epidemiyoloji

Detaylı

Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER***

Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER*** Mustafa Kemal YILDIRIM*, Tülay TUNÇER PEKER*, Dilek KARAASLAN*, Betül MERMİ CEYHAN**, Oktay PEKER*** Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji AD*, Biyokimya AD**, Kalp Damar Cerrahi

Detaylı

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.

Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. Endotel zedelenmesi ATEROSKLEROZ Monositlerin intimaya göçü Lipid yüklü makrofajlar Sitokinler İntimaya kas h. göçü

Detaylı

Akut Koroner Sendromlar ve Güncel Yaklaşım. Yrd.Doç.Dr. Hasan Büyükaslan Harran üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D.

Akut Koroner Sendromlar ve Güncel Yaklaşım. Yrd.Doç.Dr. Hasan Büyükaslan Harran üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D. Akut Koroner Sendromlar ve Güncel Yaklaşım Yrd.Doç.Dr. Hasan Büyükaslan Harran üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A.D. Kılavuzlar 2011 Israrcı ST-segment yükselmesi belirtileri göstermeyen hastalarda

Detaylı

AORT KAPAK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D.

AORT KAPAK HASTALIKLARI. Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. AORT KAPAK HASTALIKLARI Prof. Dr. Binali MAVİTAŞ Dicle Üniverstiesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi A.D. AORT STENOZU Valvular Subvalvular Supravalvular VALVULAR STENOZ Romatizmal AS Akut romatizmal

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU

SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU SON DÖNEM BÖBREK YETMEZLİKLİ HASTALARDA VASKÜLER SERTLİK İLE VASKÜLER HİSTOMORFOMETRİK BULGULARIN KORELASYONU Müge Özcan 1, Kenan Keven 1, Şule Şengül 1, Arzu Ensari 2, Selçuk Hazinedaroğlu 3, Acar Tüzüner

Detaylı

fiekil 2 Menapoz sonras dönemde kistik, unilateral adneksiyel kitleye yaklafl m algoritmas (6)

fiekil 2 Menapoz sonras dönemde kistik, unilateral adneksiyel kitleye yaklafl m algoritmas (6) over kanseri taramas ndaki yetersizli ini göstermektedir. (1) Transvaginal ultrasonografinin sensitivitesinin iyi olmas na ra men spesifitesinin yeterli olmamas kullan m n k s tlamaktad r. Son yay nlarda

Detaylı

Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisi (CRT)

Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisi (CRT) Kardiyak Resenkronizasyon Tedavisi (CRT) Dr. Sabri Demircan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji ABD September 20, 2014 Kardiyoloji Semineri 2009 1 Kalp Yetersizliğinin Ciddiyeti Ölüm Nedenleri

Detaylı

VAKA SUNUMU. Dr. Arif Alper KIRKPANTUR Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Ünitesi

VAKA SUNUMU. Dr. Arif Alper KIRKPANTUR Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Ünitesi VAKA SUNUMU Dr. Arif Alper KIRKPANTUR Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nefroloji Ünitesi ÖYKÜ 58 yaşında, erkek hasta, emekli memur, Ankara 1989: Tip 2 DM tanısı konularak, oral antidiyabetik

Detaylı

Koroner Arter Hastal ve Dislipidemi. Koroner Arter Hastal

Koroner Arter Hastal ve Dislipidemi. Koroner Arter Hastal ve Dislipidemi P-1 GEÇ DÖNEM SAFEN VEN GREFT HASTALI I LE METABOL K SENDROMUN L fik S Ahmet Taha Alper, Alper Ayd n, Hüseyin Aksu, Ebru Öntürk, fiennur Ünal, Ahmet Akyol, Abdurrahman Eksik, Nazmiye Çakmak

Detaylı

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki

Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki Obez Çocuklarda Kan Basıncı Değişkenliği ve Subklinik Organ Hasarı Arasındaki İlişki Ayşe Ağbaş 1, Emine Sönmez 1, Nur Canpolat 1, Özlem Balcı Ekmekçi 2, Lale Sever 1, Salim Çalışkan 1 1. İstanbul Üniversitesi,

Detaylı

Koroner Arter Hastalığında Tanı Uzm. Dr. Zehra İlke Akyıldız İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniğiiği Aşağıdakilerden hangisi tipik göğüs ağrısının özellikleridir? a) Retrosternal

Detaylı

ST YÜKSELMESİZ AKUT KORONER SENDROMDA GİRİŞİMSEL TEDAVİ STRATEJİSİ

ST YÜKSELMESİZ AKUT KORONER SENDROMDA GİRİŞİMSEL TEDAVİ STRATEJİSİ ST YÜKSELMESİZ AKUT KORONER SENDROMDA GİRİŞİMSEL TEDAVİ STRATEJİSİ Sabahattin Umman İTF Kardiyoloji Anabilim Dalı 1 /18 Akut Koroner Sendromlar Önemleri Miyokart Hasarı Fonksiyon kaybı, Patolojik Fonksiyon

Detaylı

Hazırlayan ekip : Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çalışma Grubu. Üyeler - Dr.Baktash Morrad - Dr.Ayşe Hüseyinoğlu - Dr.

Hazırlayan ekip : Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Çalışma Grubu. Üyeler - Dr.Baktash Morrad - Dr.Ayşe Hüseyinoğlu - Dr. Genç Kardiyologlar Grup Sorumlusu - Prof.Dr.Oktay Ergene Bilimsel İçeriğin Değerlendirilmesi, Son Düzenleme - Prof.Dr. Recep Demirbağ Düzenleme, Gözden Geçirme - Uz.Dr.Rida Berilğen - Uz.Dr.Barış Düzel

Detaylı

Yaşlı erkek, göğüs ağrısı olup geçmiş ilk çekilen EKG si budur: m. EKG de İpuçları ve Atladıklarımız

Yaşlı erkek, göğüs ağrısı olup geçmiş ilk çekilen EKG si budur: m. EKG de İpuçları ve Atladıklarımız Yaşlı erkek, göğüs ağrısı olup geçmiş ilk çekilen EKG si budur: m EKG de İpuçları ve Atladıklarımız John Fowler, MD, DABEM Kent Hastanesi, İzmir Yaşlı erkek, yeni sol dal bloğu YB dayken göğüs ağrısı tekrar

Detaylı

Koroner Mikrosirkülasyonun Fonksiyonel Açıdan Değerlendirilmesinde Kullanılan İnvazif Yöntemler. Dr. Murat Sezer İstanbul Tıp Fakültesi

Koroner Mikrosirkülasyonun Fonksiyonel Açıdan Değerlendirilmesinde Kullanılan İnvazif Yöntemler. Dr. Murat Sezer İstanbul Tıp Fakültesi Koroner Mikrosirkülasyonun Fonksiyonel Açıdan Değerlendirilmesinde Kullanılan İnvazif Yöntemler Dr. Murat Sezer İstanbul Tıp Fakültesi Miyokard infarktüsü sonrası koroner mikrosirkülasyonun önemi Erken

Detaylı

Eskimeyen Yeniler: Nabız Hızı ve Nabız Basıncı

Eskimeyen Yeniler: Nabız Hızı ve Nabız Basıncı Kan Basıncında Yeni Kavramlar Eskimeyen Yeniler: Nabız Hızı ve Nabız Basıncı Prof. Dr. Enver Atalar Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Nabız Basıncı Nabız Basıncı: Sistolik

Detaylı

HEMODİYALİZ HASTALARINDA VOLÜM DURUMUNUN VÜCUT KOMPOZİSYON MONİTÖRÜ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE DİĞER YÖNTEMLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

HEMODİYALİZ HASTALARINDA VOLÜM DURUMUNUN VÜCUT KOMPOZİSYON MONİTÖRÜ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE DİĞER YÖNTEMLERLE KARŞILAŞTIRILMASI HEMODİYALİZ HASTALARINDA VOLÜM DURUMUNUN VÜCUT KOMPOZİSYON MONİTÖRÜ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ VE DİĞER YÖNTEMLERLE KARŞILAŞTIRILMASI SERKAN YILDIZ¹, REMZİ DÜNDAR², ÖMÜR KURU², FERCEM ERBAY², FATİH KILIDz,

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Salusin Alfa ve Beta Düzeylerinin Ateroskleroz ile İlişkisi

Hemodiyaliz Hastalarında Salusin Alfa ve Beta Düzeylerinin Ateroskleroz ile İlişkisi Hemodiyaliz Hastalarında Salusin Alfa ve Beta Düzeylerinin Ateroskleroz ile İlişkisi Savaş SİPAHİ 1, Ahmed Bilal GENÇ 2, Seyyid Bilal AÇIKGÖZ 3, Mehmet YILDIRIM 4, Selçuk YAYLACI 4, Yakup Ersel AKSOY 5,

Detaylı

EKG DE GÖZDEN KAÇANLAR. Dr Sertaç Güler, Acil Tıp Uzmanı Ankara EAH Acil Tıp Kliniği

EKG DE GÖZDEN KAÇANLAR. Dr Sertaç Güler, Acil Tıp Uzmanı Ankara EAH Acil Tıp Kliniği EKG DE GÖZDEN KAÇANLAR Dr Sertaç Güler, Acil Tıp Uzmanı Ankara EAH Acil Tıp Kliniği Kaynakça Olgu 1 35 yaş, erkek, 45 dakika süren göğüs ağrısı ve terleme. Şu an semptomu yok. Özgeçmiş: 10 p/yıl sigara

Detaylı

Takiplerde hastalarda hangi özelliklere dikkat edilmesi gerektiğini

Takiplerde hastalarda hangi özelliklere dikkat edilmesi gerektiğini Dönem IV Kardiyoloji Stajı Konu: Atrial fibrilasyonlu hastaya yaklaşım Amaç: Bu dersin sonunda dönem IV öğrencileri atrial fibrilasyonu tanımlayabilecek, hastaya yaklaşımdaki temel prensipleri belirtebileceklerdir.

Detaylı

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ

Kan Akımı. 5000 ml/dk. Kalp Debisi DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII. Dr. Nevzat KAHVECİ MERKEZİ SİNİR SİSTEMİNİN İSKEMİK YANITI DOLAŞIM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ VII Dr. Nevzat KAHVECİ Kan basıncı 60 mmhg nın altına düştüğünde uyarılırlar. En fazla kan basıncı 1520 mmhg ya düştüğünde uyarılır.

Detaylı

ZOR VAKALAR Doç. Dr. Cuma Yıldırım

ZOR VAKALAR Doç. Dr. Cuma Yıldırım ZOR VAKALAR Doç.. Dr. Cuma YıldY ldırım SORU: Hangi vaka ZOR vakadır? OLGU-1 17 yaşında erkek hasta, 3 gündür olan göğüs ağrısı tarifliyor. Gece 23. 00 de acil servise kardeşleri tarafından getirildi.

Detaylı

EKG Yorumlanmasındaki Ölümcül Hatalar. John Fowler, MD, DABEM Kent Hastanesi

EKG Yorumlanmasındaki Ölümcül Hatalar. John Fowler, MD, DABEM Kent Hastanesi EKG Yorumlanmasındaki Ölümcül Hatalar Kent Hastanesi 1. olgu 24 ya erkek, 45 dk gö üs a rısı ve terleme imdi ikayet yok Risk faktörleri: 1/2 p/g sigara, lupus Fizik bakı normal EKG: normal (ATU ve kardiyolog)

Detaylı

Okumufl / Mete (Ed.) Anne Babalar için Do uma Haz rl k / Sa l k Profesyonelleri için Rehber 16.5 x 24 cm, XIV + 210 Sayfa ISBN 978-975-8882-31-1

Okumufl / Mete (Ed.) Anne Babalar için Do uma Haz rl k / Sa l k Profesyonelleri için Rehber 16.5 x 24 cm, XIV + 210 Sayfa ISBN 978-975-8882-31-1 Deomed Medikal Yay nc l k Okumufl / Mete (Ed.) Anne Babalar için Do uma Haz rl k / Sa l k Profesyonelleri için Rehber 16.5 x 24 cm, XIV + 210 Sayfa ISBN 978-975-8882-31-1 Birinci bask Deomed, 2009. 62

Detaylı

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik AD, Bursa. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji AD, Bursa

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Biyoistatistik AD, Bursa. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji AD, Bursa ERKEN EVRE OTOZOMAL DOMİNANT POLİKİSTİK BÖBREK HASTALIĞINDA SABAH KAN BASINCI PİKİ İLE SOL VENTRİKÜL HİPERTROFİSİ VE ENDOTEL DİSFONKSİYONU İLİŞKİSİ Abdülmecit YILDIZ 1, Saim SAĞ 3, Alparslan ERSOY 1, Fatma

Detaylı

Risk Ölçütleri. Doç Dr Zeliha Öcek

Risk Ölçütleri. Doç Dr Zeliha Öcek Risk Ölçütleri Doç Dr Zeliha Öcek Risk nedir? Zarara uğrama tehlikesi, olasılığı Risk Faktörü Nedir? Hastalık oluşumu ile pozitif yönde ilişkisi olan faktör Yoksulluk verem hastalığı Annenin düşük eğitim

Detaylı

YAfiLIDA SKEM K KALP HASTALIKLARI

YAfiLIDA SKEM K KALP HASTALIKLARI Eğitimi Etkinlikleri.Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri Geriatrik Hasta ve Sorunlar Sempozyumu 12-13 Kas m 1998, stanbul, s. 31-38 Sürekli Tıp İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli

Detaylı

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ

PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA AKIM ARACILI DİLATASYON VE ASİMETRİK DİMETİLARGİNİN MORTALİTEYİ BELİRLEMEZ Sami Uzun 1, Serhat Karadag 1, Meltem Gursu 1, Metin Yegen 2, İdris Kurtulus 3, Zeki Aydin 4, Ahmet

Detaylı

Transözefagial Ekokardiyografi. M Serdar Küçükoğlu İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü

Transözefagial Ekokardiyografi. M Serdar Küçükoğlu İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Transözefagial Ekokardiyografi M Serdar Küçükoğlu İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Endikasyonlar -I Nondiagnostik TTE Doğal kapakların değerlendirilmesi Protez kapakların değerlendirilmesi İnfektif

Detaylı

Davet. De erli meslektafllar m z,

Davet. De erli meslektafllar m z, Davet De erli meslektafllar m z, Türk Kardiyoloji ve Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Dernekleri olarak, temel hedeflerimizden biri olan üyelerimizin bilimsel bilgi ve tecrübe paylafl m n art rmaya yönelik

Detaylı

Yöntemler. Anadolu Kardiyol Derg 2002;4: Bolca ve ark. Pulmoner Bas nç ve Vasküler Rezistans

Yöntemler. Anadolu Kardiyol Derg 2002;4: Bolca ve ark. Pulmoner Bas nç ve Vasküler Rezistans 302 Pulmoner Arter Sistolik Bas nc ve Vasküler Rezistans n n De erlendirilmesinde Triküspid Annulus Doku Doppler inin Yeri Dr. Osman Bolca, Dr. Gültekin Hobiko lu, Dr. Tu rul Norgaz, Dr. Recep Asiltürk

Detaylı

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz?

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz? CO RAFYA GRAF KLER ÖRNEK 1 : Afla daki grafikte, y llara göre, Türkiye'nin yafl üzerindeki toplam nufusu ile bu nüfus içindeki okuryazar kad n ve erkek say lar gösterilmifltir. Bin kifli 5. 5.. 35. 3.

Detaylı

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA SODYUM ATILIMI, BÖBREK HASARI VE EKOKARDİYOGRAFİK PARAMETRELERİN İLİŞKİSİ

RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA SODYUM ATILIMI, BÖBREK HASARI VE EKOKARDİYOGRAFİK PARAMETRELERİN İLİŞKİSİ RENAL TRANSPLANT ALICILARINDA SODYUM ATILIMI, BÖBREK HASARI VE EKOKARDİYOGRAFİK PARAMETRELERİN İLİŞKİSİ Emre Tutal 1, Bahar Gürlek Demirci 1, Siren Sezer 1, Saliha Uyanık 2, Özlem Özdemir 3, Turan Çolak

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Atriyal Fibrilasyon Sıklığı ve Tromboembolik İnmeden Koruma Yönelimleri

Hemodiyaliz Hastalarında Atriyal Fibrilasyon Sıklığı ve Tromboembolik İnmeden Koruma Yönelimleri Hemodiyaliz Hastalarında Atriyal Fibrilasyon Sıklığı ve Tromboembolik İnmeden Koruma Yönelimleri Nuri Barış Hasbal, Yener Koç, Tamer Sakacı, Mustafa Sevinç, Zuhal Atan Uçar, Tuncay Şahutoğlu, Cüneyt Akgöl,

Detaylı

ATRİYAL FİBRİLASYON Atriyal fibrilasyon En sık görülen aritmi Epidemiyoloji Aritmiye bağlı hastaneye yatanların 1/3 ü AF li. ABD de tahmini 2.3 milyon, Avrupa da 4.5 milyon insan AF ye sahip. Sıklığı

Detaylı

Doç.Dr.Namık Özmen GATA H.Paşa Eğt.Hast. Kardiyoloji Servisi. İstanbul

Doç.Dr.Namık Özmen GATA H.Paşa Eğt.Hast. Kardiyoloji Servisi. İstanbul Doç.Dr.Namık Özmen GATA H.Paşa Eğt.Hast. Kardiyoloji Servisi. İstanbul FRAKSİYONEL FLOW REZERV(FFR) Koroner anjiografi anatomik bilgi veren bir lümenografidir Mevcut lezyonun ciddiyetini görsel olarak

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS NOTU FORMU

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS NOTU FORMU ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DERS NOTU FORMU DERSİN ADI: Normal EKG DERSİ VEREN ÖĞRETİM ÜYESİ: Prof. Dr. Mustafa Kılıçkap, Prof. Dr. Deniz Kumbasar DÖNEM: IV DERSİN VERİLDİĞİ

Detaylı

Tarifname BÖBREKÜSTÜ BEZĠ YETMEZLĠĞĠNĠN TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON

Tarifname BÖBREKÜSTÜ BEZĠ YETMEZLĠĞĠNĠN TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON 1 Tarifname Teknik Alan BÖBREKÜSTÜ BEZĠ YETMEZLĠĞĠNĠN TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON Buluş, böbreküstü bezi yetmezliğinin tedavisine yönelik oluşturulmuş bir formülasyon ile ilgilidir. Tekniğin Bilinen

Detaylı

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK GİRİŞ Yaygın anksiyete bozukluğu ( YAB ) birçok konuyla, örneğin parasal, güvenlik, sağlık,

Detaylı

APAH: konjenital kalp hastalığı. Prof. Dr. Sanem Nalbantgil Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD 2015 ADHAD 2. PAH OKULU

APAH: konjenital kalp hastalığı. Prof. Dr. Sanem Nalbantgil Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD 2015 ADHAD 2. PAH OKULU APAH: konjenital kalp hastalığı Prof. Dr. Sanem Nalbantgil Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji AD 2015 ADHAD 2. PAH OKULU Klinik Sınıflama 2009 Eisenmenger Sendromu ve sistemik komplikasyonlar European

Detaylı

Dr. Burak KATİPOĞLU Ankara E.A.H. Acil Tıp

Dr. Burak KATİPOĞLU Ankara E.A.H. Acil Tıp Dr. Burak KATİPOĞLU Ankara E.A.H. Acil Tıp Giriş Miyokardiyal perfüzyon ve kardiyak fonksiyon bozukiuğu tüm vücudun kan akımını etkiler. Bunun sonucu olarak kardiyak pompa fonksiyonu azaldığında hedef

Detaylı

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması

Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Beslenme ve İnflamasyon Göstergeleri Açısından Nokturnal ve Konvansiyonel Hemodiyalizin Karşılaştırılması Halil Yazıcı 1, Abdullah Özkök 1, Yaşar Çalışkan 1, Ayşegül Telci 2, Alaattin Yıldız 1 ¹İstanbul

Detaylı

YOĞUN BAKIMDA AKUT KALP YETMEZLİĞİNE YAKLAŞIM

YOĞUN BAKIMDA AKUT KALP YETMEZLİĞİNE YAKLAŞIM YOĞUN BAKIMDA AKUT KALP YETMEZLİĞİNE YAKLAŞIM Doç. Dr. Ali Serdar Fak Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Şubat 2009 Tanım: Kalp yetmezliği semptom ve bulgularının hızlı ortaya

Detaylı

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı, Ankara. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı, Ankara. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı, Kırıkkale Fatma Ayerden Ebinç 1, Şükrü Sindel 1, Ülver Boztepe Derici 1, Haksun Ebinç 2, Koray Uludağ 1, Gülay Ulusal Okyay 1, Gülten Taçoy 3, Canan Demirtaş 4, Hatice Paşaoğlu 4, Yasemin Erten 1, Turgay Arınsoy

Detaylı

Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografik Koroner Anjiyografi Sonrası Uzun Dönem Kalıcı Böbrek Hasarı Sıklığı ve Sağkalım ile İlişkisi

Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografik Koroner Anjiyografi Sonrası Uzun Dönem Kalıcı Böbrek Hasarı Sıklığı ve Sağkalım ile İlişkisi Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografik Koroner Anjiyografi Sonrası Uzun Dönem Kalıcı Böbrek Hasarı Sıklığı ve Sağkalım ile İlişkisi Hamza Sunman 1, Mustafa Arıcı 2, Hikmet Yorgun 3, Uğur Canpolat 3, Metin

Detaylı

Hipertansiyon tan m ve s n flamas

Hipertansiyon tan m ve s n flamas .Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri KARD YOLOJ GÜNDEM Sempozyum Dizisi No: 64 Nisan 2008; s. 67-73 Arteryel Hipertansiyon Tedavisi Prof. Dr. Serap Erdine Dünya Sa l k Örgütü

Detaylı

AKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI

AKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI AKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI Yrd. Doç. Dr. Arif Onur EDEN ERZİNCAN ÜNİVERİSTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI AKUT KORONER SENDROM (AKS) Tanı Kriterleri:

Detaylı

BEZMİÂLEM. Horlama ve Uyku. Apne Sendromu VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ. Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.

BEZMİÂLEM. Horlama ve Uyku. Apne Sendromu VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ. Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı. Horlama ve Uyku Apne Sendromu BEZMİÂLEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uyku Polikliniği rtibat : 0212 453 17 00 GH-02 V;01/2010 Horlama ve Uyku Apne Sendromu

Detaylı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyak Yoğun Bakım Sertifika Programı Tanım: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Hastanesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalında uygulanacak olan 2 yıllık kardiyoloji

Detaylı

Tarihçe. Akut Pulmoner Ödem Patofizyoloji ve Tanısal Yaklaşım

Tarihçe. Akut Pulmoner Ödem Patofizyoloji ve Tanısal Yaklaşım Tarihçe Akut Pulmoner Ödem Patofizyoloji ve Tanısal Yaklaşım Dr. Erkan Göksu Acil Tıp A.D. Eski Mısırlılar ve Bizanslılar tarafından tanımlanmış William Harvey dolaşım ile bilgiler William Withering ilk

Detaylı

SPORCULARDA KARDİYAK SEBEPLİ ANİ ÖLÜMLER

SPORCULARDA KARDİYAK SEBEPLİ ANİ ÖLÜMLER SPOR HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI SPORCULARDA KARDİYAK SEBEPLİ ANİ ÖLÜMLER DOÇ.DR.ERDEM KAŞIKCIOĞLU 1 35 yaşın altındaki sporcularda ani ölüm nedenleri 2% 1% 2% 4% 2% 2% 35% 3% 3% 3% 4% 5% 24% 10% Hipertrofik

Detaylı

YILDIRIM /1 /2 /3 /4 /5 KOD DERS ADI

YILDIRIM /1 /2 /3 /4 /5 KOD DERS ADI KAR 16 KARDİYOLOJİ Dr. Haksun EBİNÇ /1 Dr. Mehmet Tolga DOĞRU /2 Dr. Murat TULMAÇ /3 Dr. Vedat ŞİMŞEK /4 Dr. Nesligül YILDIRIM /5 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS KAR 7001 SEMİNER SAATİ (Her Öğretim Üyesi

Detaylı

Mitral yetersizliğinin değerlendirilmesi The evaluation of mitral regurgitation

Mitral yetersizliğinin değerlendirilmesi The evaluation of mitral regurgitation 518 Türk Kardiyol Dern Arş - Arch Turk Soc Cardiol 2011;39(6):518-522 doi: 10.5543/tkda.2011.01762 Nasıl yapalım? / Suggestions on how to do (Ekokardiyografi / Echocardiography) Mitral yetersizliğinin

Detaylı

Bradikardili Hastaya Yaklaşım. Doç. Dr. Mustafa KARACA ĠKÇÜ KARDĠYOLOJĠ KLĠNĠĞĠ

Bradikardili Hastaya Yaklaşım. Doç. Dr. Mustafa KARACA ĠKÇÜ KARDĠYOLOJĠ KLĠNĠĞĠ Bradikardili Hastaya Yaklaşım Doç. Dr. Mustafa KARACA ĠKÇÜ KARDĠYOLOJĠ KLĠNĠĞĠ İleti Sistemi 2 SENKOP Sempatik ve Parasempatik uyarım 5 R P T Q S 6 Kalp debisi = KALP HIZI x Atım hacmi Çok düşük hızlarda

Detaylı

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI

KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI KARDİYOJENİK ŞOK-TANIM Ø Kardiyojenik şok (KŞ), kardiyak yetersizliğe bağlı uç-organ hipoperfüzyonudur. Ø KŞ taki hemodinamik

Detaylı

SB Sakarya E itim ve Araflt rma Hastanesi Asinetobakterli Hastalarda DAS Uygulamalar ve yilefltirme Çabalar

SB Sakarya E itim ve Araflt rma Hastanesi Asinetobakterli Hastalarda DAS Uygulamalar ve yilefltirme Çabalar SB Sakarya E itim ve Araflt rma Hastanesi Asinetobakterli Hastalarda DAS Uygulamalar ve yilefltirme Çabalar Hmfl. Özlem SANDIKCI SB Sakarya E itim ve Araflt rma Hastanesi, nfeksiyon Kontrol Hemfliresi,

Detaylı

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi

Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi Maskeli Hipertansiyonda Anormal Tiyol Disülfid Dengesi İhsan Ateş 1, Mustafa Altay 1, Nihal Özkayar 2, F. Meriç Yılmaz 3, Canan Topçuoğlu 3, Murat Alışık 4, Özcan Erel 4, Fatih Dede 2 1 Ankara Numune Eğitim

Detaylı

PowerLogic Sistem Güç Ölçüm Cihaz PM700 Serisi

PowerLogic Sistem Güç Ölçüm Cihaz PM700 Serisi Güç Yönetimi PowerLogic Sistem Güç Ölçüm Cihaz PM700 Serisi 2005 Müflteri Yard m Hatt 444 30 30 TR-Hotline@schneider-electric.com www.schneider-electric.com.tr Schneider Electric markas Fonksiyonlar ve

Detaylı

KONGENİTAL KALP HASTALIKLARINDAN KORUNMA. Doç. Dr. Kemal Nişli İTF Pediatrik Kardiyoloji

KONGENİTAL KALP HASTALIKLARINDAN KORUNMA. Doç. Dr. Kemal Nişli İTF Pediatrik Kardiyoloji KONGENİTAL KALP HASTALIKLARINDAN KORUNMA Doç. Dr. Kemal Nişli İTF Pediatrik Kardiyoloji Doğumsal kalp hastalığının sıklığı % 0.9 Ciddi anomali % 0.3 Her yıl 1.2 milyon kalp hastası bebek dünyaya gelmekte

Detaylı

YÜKSEK RİSKLİ EKG PATERNLERİ S İ VA S

YÜKSEK RİSKLİ EKG PATERNLERİ S İ VA S YÜKSEK RİSKLİ EKG PATERNLERİ D R. S E V G İ S A R Z E P Ç AT L A K S İ VA S N U M U N E H A S TA N E S İ S İ VA S - 2017 o Elektrokardiyografi(EKG), akut koroner sendrom(aks) ların ve bazı diğer kardiyak

Detaylı

UYKU. Üzerinde beni uyutan minder Yavaş yavaş girer ılık bir suya. Hind'e doğru yelken açar gemiler, Bir uyku âleminden doğar dünya...

UYKU. Üzerinde beni uyutan minder Yavaş yavaş girer ılık bir suya. Hind'e doğru yelken açar gemiler, Bir uyku âleminden doğar dünya... UYKU Üzerinde beni uyutan minder Yavaş yavaş girer ılık bir suya. Hind'e doğru yelken açar gemiler, Bir uyku âleminden doğar dünya... Sırça tastan sihirli su içilir, Keskin Sırat koç üstünde geçilir, Açılmayan

Detaylı

KORELASYON VE REGRESYON ANALİZİ

KORELASYON VE REGRESYON ANALİZİ KORELASON VE REGRESON ANALİZİ rd. Doç. Dr. S. Kenan KÖSE İki ya da daha çok değişken arasında ilişki olup olmadığını, ilişki varsa yönünü ve gücünü inceleyen korelasyon analizi ile değişkenlerden birisi

Detaylı

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Vedat Aytekin

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Vedat Aytekin T.C. İSTANBUL BİLİM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI. NORMAL KORONER ARTERLİ HASTALARDA KORONER ARTER ÇAPLARININ DEMOGRAFİK VERİLER İLE DEĞİŞİMİ VE KORONER ARTERLER ARASINDA ÇAP İLİŞKİLERİNİN

Detaylı

RENAL ARTER DARLIĞI VE HİPERTANSİYON TEDAVİSİ Medikal tedavi daha iyi

RENAL ARTER DARLIĞI VE HİPERTANSİYON TEDAVİSİ Medikal tedavi daha iyi RENAL ARTER DARLIĞI VE HİPERTANSİYON TEDAVİSİ Medikal tedavi daha iyi Dr. Halil Yazıcı İstanbul Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı Renal arter stenozu Anatomik bir tanı Asemptomatik Renovasküler hipertansiyon

Detaylı

Serbest Çalışma / Akademik Danışma Görüşme Elektrokardiyografi Çekim Tekniği ve uygulama Nilüfer Ekşi Duran

Serbest Çalışma / Akademik Danışma Görüşme Elektrokardiyografi Çekim Tekniği ve uygulama Nilüfer Ekşi Duran Dönem 3 Kurul 3 Nov 14, 2016 09.00-09.50 Pazartesi 10.00-10.50 Konjenital Kalp Hastalıkları Duygu D. APA 11.00-11.50 Kalp damar Hastalıklarında anamnez, semptom ve bulgular Gönenç Kocabay 12.00-12.50 Kalp

Detaylı

MİTRAL DARLIĞI. Yrd. Doç. Dr. Sinan DEMİRTAŞ

MİTRAL DARLIĞI. Yrd. Doç. Dr. Sinan DEMİRTAŞ MİTRAL DARLIĞI Yrd. Doç. Dr. Sinan DEMİRTAŞ Mitral darlığı Kaç yaprakçık var? Anterior Posterior Anüler çevresi 10 cm Kapak alanı 5-6 cm2 NORMAL MİTRAL KAPAK ANATOMİ Mitral anülüs fibröz ve müsküler dokunun

Detaylı

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9 Attila Hancıoğlu ve İlknur Yüksel Alyanak Sağlık programlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve ileriye yönelik politikaların belirlenmesi açısından neonatal, post-neonatal

Detaylı

YAŞLILARDA KARDİYOVASKÜLER SİSTEM VE HASTALIKLARI

YAŞLILARDA KARDİYOVASKÜLER SİSTEM VE HASTALIKLARI YAŞLILARDA KARDİYOVASKÜLER SİSTEM VE HASTALIKLARI Dr. Sabri DEMIRCAN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji ABD Slide 1 Slide 2 Yaş ve cinsiyete göre iskemik kalp hastalığı için hospitalizasyon

Detaylı

2017 İleri Kardiyovasküler Çözümler Sempozyumu Programı

2017 İleri Kardiyovasküler Çözümler Sempozyumu Programı 2017 İleri Kardiyovasküler Çözümler Sempozyumu Programı Atrial Fibrilasyona Çok Yönlü Bakış- 8.45 9.45 İzzet Erdinler- Memorial Ataşehir Hastanesi Ahmet Taha Alper- Dr. Siyami Ersek GKDC EAH Hasan Turhan-

Detaylı

Pulmoner hipertansiyon hastalarının takibinde fraksiyone ekshale nitrik oksitin yeri

Pulmoner hipertansiyon hastalarının takibinde fraksiyone ekshale nitrik oksitin yeri Pulmoner hipertansiyon hastalarının takibinde fraksiyone ekshale nitrik oksitin yeri Nilay Orak Akbay*, Züleyha Bingöl*, Nuran Gökbulut*, Esen Kıyan*, Ekrem Bilal Karaayvaz**, Mehmet Kocaağa**, Ahmet Kaya

Detaylı

YAfiLIDA H PERTANS YON VE TEDAV S

YAfiLIDA H PERTANS YON VE TEDAV S .Ü. Cerrahpafla T p Fakültesi Sürekli T p E itimi Etkinlikleri Geriatrik Hasta ve Sorunlar Sempozyumu 12-13 Kas m 1998, stanbul, s. 15-19 Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Detaylı

17.Kas İskemik Kalp Hastalıklarının Patolojisi

17.Kas İskemik Kalp Hastalıklarının Patolojisi Dönem 3 Kurul 3 13.Kas.17 09:00 09:50 Kalp damar Hastalıklarında anamnez, semptom ve bulgular S. YILMAZER KARDİYOLOJİ Pazartesi 10.00-10.50 Kalp damar Hastalıklarında anamnez, semptom ve bulgular S. YILMAZER

Detaylı

HİPERTANSİYON & EGZERSİZ

HİPERTANSİYON & EGZERSİZ HİPERTANSİYON & EGZERSİZ HTN %27.8 (ABD DE) 140/90 mmhg PREHİPERTANSİYON SBP:120-139 mmhg DBP:80-89 mmhg Kan basıncı sınıflaması Sistolik kan basıncı(mmhg) Diyastolik kan basıncı (mmhg) İdeal

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Nefroloji BD Olgu Sunumu 24 Ekim 2017 Salı Uzman Dr. Mehtap Ezel Çelakıl DR.MEHTAP EZEL ÇELAKIL 4YAŞ ERKEK HASTA Şikayeti:

Detaylı

T bbi At k Kontrolü P80-P82. 7. Ulusal Sterilizasyon Dezenfeksiyon Kongresi - 2011 673

T bbi At k Kontrolü P80-P82. 7. Ulusal Sterilizasyon Dezenfeksiyon Kongresi - 2011 673 T bbi At k Kontrolü P80-P82 7. Ulusal Sterilizasyon Dezenfeksiyon Kongresi - 2011 673 P80 Son Dört Y ll k Kontamine Kesici Delici Alet Yaralanmalar Sürveyans Melek Meltem Göksel, Özgül Taflp nar, Fatma

Detaylı

AORT STENOZUNDA TAVİ AÇISINDAN EKOKARDİYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Prof. Dr Saide Aytekin Florence Nightingale Hastanesi

AORT STENOZUNDA TAVİ AÇISINDAN EKOKARDİYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Prof. Dr Saide Aytekin Florence Nightingale Hastanesi AORT STENOZUNDA TAVİ AÇISINDAN EKOKARDİYOGRAFİK DEĞERLENDİRME Prof. Dr Saide Aytekin Florence Nightingale Hastanesi TAVİ de EKOKARDİYOGRAFİNİN YERİ TAVİ öncesi (TTE+ TÖE) 1 Aort kapak morfolojisi (biküspid/triküspid,kalsifikasyon

Detaylı

TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI TKD/TKYK KORONER BAKIM İLERİ KLİNİK UYGULAMALAR SERTİKASYON PROGRAMININ ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI Kardiyovasküler olaylar tüm dünyada en önemli ölüm nedenidir. İnsan ömrünün uzaması kardiyak sorunu olan

Detaylı

PULMONER EMBOLİ TANISINDA

PULMONER EMBOLİ TANISINDA PULMONER EMBOLİ TANISINDA KARDİYAK BELİRTE AKDENİZ ÜNİVERSİTES TESİ TIP FAKÜLTES LTESİ ACİL L TIP ANABİLİM M DALI Dr. İlker GÜNDG NDÜZ 12-01 01-2010 ÖZET PE tanısı koymak veya onaylamak; Kısa vadeli prognoz

Detaylı

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki

Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Hemodiyaliz Hastalarında Serum Visfatin Düzeyi İle Kardiyovasküler Hastalık Ve Serum Biyokimyasal Parametreleri Arasındaki İlişki Nimet Aktaş*, Mustafa Güllülü, Abdülmecit Yıldız, Ayşegül Oruç, Cuma Bülent

Detaylı

KUDOS. Laboratuvar Cihazları. 195 www.sahinlerkimya.com Tel: (0212) 659 54 00 pbx ULTRASON K SU BANYOLARI

KUDOS. Laboratuvar Cihazları. 195 www.sahinlerkimya.com Tel: (0212) 659 54 00 pbx ULTRASON K SU BANYOLARI Laboratuvar Cihazları ULTRASON K SU BANYOLARI en yüksek kalite ultrasonic temizleyicileri dünya çap na sunmaktan gurur duyar. Ultrasonik teknoloji bir lider üreticisi olarak, Kudos yenilikçi ve patent

Detaylı

Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.

Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. TÜRKİYE DE TÜBERKÜLOZUN DURUMU Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD. DSÖ Küresel Tüberküloz Kontrolü 2010 Raporu Dünya için 3 büyük tehlikeden

Detaylı

Acil Serviste NSTEMI Yönetimi. Dr. Özer Badak

Acil Serviste NSTEMI Yönetimi. Dr. Özer Badak Acil Serviste NSTEMI Yönetimi Dr. Özer Badak Sağ koroner Arter (RCA) Sol sirkumfleks Arter (LCx) Sol ön inen koroner arter (LAD) OLGU 3 Ö. Badak BAŞVURU Göğüs ağrısı / göğüste rahatsızlık hissi Bay Mehmet

Detaylı

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir. LENFOMA LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir. LENF SİSTEMİ NEDİR? Lenf sistemi vücuttaki akkan dolaşım sistemidir. Lenf yolu damarlarındaki bağışıklık hücreleri,

Detaylı