Aydınlık. ÜLKÜ TAMER Şiirin güneş toplayan yoldaşı. İlhan Berk ten Enis Batur a mektuplar. Yusuf Alper. 10 MÜESSER YENİAY LA bitirip başa...

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Aydınlık. ÜLKÜ TAMER Şiirin güneş toplayan yoldaşı. İlhan Berk ten Enis Batur a mektuplar. Yusuf Alper. 10 MÜESSER YENİAY LA bitirip başa..."

Transkript

1 Aydınlık 2 Mayıs 2014 Cuma İlhan Berk ten Enis Batur a mektuplar Yıl: 2 Sayı: 114 Yusuf Alper ÜLKÜ TAMER Şiirin güneş toplayan yoldaşı FOTOĞRAF: DENİZ TOPRAK BİR ADIN YOLCULUKTU L ZE Ö RI LA P A KİT R İ Şİ ISI Y SA 10 MÜESSER YENİAY LA 4 Bitirip başa dönüyorsunuz, 6 Gezi koyun bitirip başa... çocukların adını Öteki Bilinç üzerine Mecit Ünal Nihat Ziyalan Atalay Saraç

2

3 Aydınlık HALDUN ÇUBUKÇU 2 Mayıs 2014 Cuma 3 Şiir üzerine yazılar gelince editörler ne yapar Özdemir İnce nin dediğincedir: Şiirsel imgelem gerçeklere ihanet etmez, gerçekliğin eksiklerini tamamlar ve gerçeklik olguları arasındaki kopuklukları kaynak yaparak birleştirir. (Ne Var Ne Yok?) Ülkü Tamer de yaşamları şiirle birleştirir. Şiirle güne kırağı taşır, geceden güneşi toplar. Zaten bu işi de ancak usta şairlerin şiirleri yapabilir. Ama... Yoksa yaşamımızdan şiir çıkmakta mıdır artık? Oysa Aydınlık Kitap a istisnasız en çok şiir kitapları üzerine yazı gelir. Ve Aydınlık Kitap, 12 Eylül karanlığının içinde bir direniş mevzisi; bileşenleri, tirajı, etkisiyle benzersiz bir gençlik dergisi olan Yeni Olgu nun sloganıyla Yalnız okumak için değil, yazmak için de var olan katılımcı bir edebiyat, kitap, yayın dergisidir. Bunun için de çok yazı gelir. Gelen yazıların ezici çoğunluğu yazar okur larımızın, şair dostlarımızın şiir kitapları üzerinedir. Biz de bu katkıları niteliklerine, kitapları güncelliklerine göre sıralayarak yer vermeye çabalar, büyük olasılıkla da diğer kitap eklerinden daha çok önemseriz. Oysa şiir kitapları artık satılmıyor; şiir okunmuyor, dünyada da böyle! (İnternette gittikçe daha fazla paylaşılan şiirlerin başka bir mecrada tartışılması gerekli) Yani şiirini yitirmiş bir ülkede, şiirini yitirmiş bir dünyada şiir kalesini korumaya çalışıyoruz. Ama göstergeler bambaşka: Şiir kitapları, şiir üzerine yazılarla şiir kitaplarının, dergilerinin satışı ters orantılı. Bu ters orantıya inat olmalı, şiir dostları şairler, şiir kitapları üzerine yazıyorlar ve yayınlanmalarını, duyurulmalarını istiyorlar. Hani bir parça abartıyla söylenirse çıkarılan kitap sayısı ve şiir kitapları üzerine gelen yazılar, toplam şiir okurundan fazla! Hatta hiç abartı olmayabilir! Şiirin niteliği üzerine tartışmıyorum bile. Sırası gelecek şiirin hali üzerine de ateşli, çarpıcı, sorgulayan bir tartışmayı da başlatacağız. Buna büyük gereksinim var. Anlaşılıyor. Nitelik demişken... Aydınlık Kitap a gelen her yazı, emek ürünüdür, bir değerlendirilme çabasıdır, bir ses verme, dikkat çekme uğraşısıdır. Onun için atlanmaz, okunur. Genelde de düzeyi belli bir çizginin altında değildir. Yine de sevgili okurlarımızdan ve yazar okurlarımızdan gelen yazılardan kimi ( başka ekler, dergiler, yayınlar için de aynıdır) editörleri boğan, tıkayan yer yer kızdıran katkı çabaları niteliğindedir. Örneğin en çok, hatır için yazıldığı besbelli, kitabın içerik düzeyine katkı yapmak için değil de yazar dosta vefa örneği kapsamında basma kalıp tümcelerle, şablon ifadelerle ve iki cümle arasına sıkıştırılmış uzun şiir alıntılarıyla şişirilmiş, zorlama, vazife yazıları... bu çeşittendir. Bundan belki de daha beter olanı (saltı şiir kitapları için değil; diğer bütün türler üzerinde de rastlanılır) kitabın içeriği, niceliği, niteliği üzerine şöyle bir değinip, onu anlatır gibi davranarak, aslında kitap üzerine yazanın yazısının nesnesini gölgede bırakarak kendini öne çıkarış çeşitinden yazılardır. Bu tür sevgili yazarlarımız da, peh peh peh... kendi bilgi birikimini, değerini, cevherini ortaya koydukça üzerine yazdığı kitap ve yazarı silikleşir, önemsizleşir, yiter gider... Bu tür yazıların en başat özelliği yazanın kendi yapıtlarına, duruşuna, değerine göndermelerle ben var ya ben... in altının çizilmesidir. Oysa bir kitap dergisinin işlevi içinde yazıların anlam dizgeleri bellidir. Tanıtılan, hakkında yazılan kitap okura öneriliyor mu, önerilmiyor mu? Öneriliyorsa; derli toplu olarak altının çizilmesi gereken ögelerin verilmesi yeterlidir. Kitabı gölgede bırakan kitap üzerine yazılar beceriksizlik değilse maalesef züppeliktir. Öte yandan eğer bir kitap, bir metin eleştiriliyor, ideolojik, estetik, edebi, kültürel, sanatsal, bilimsel vs. tutarsızlıkları, açmazları, yanlışları gösteriliyorsa... o zaman iş daha da çetrefilleşiyor. Bu tür yazılar az. Hatta bir kitap dergisi bu tür yazılara yer vermeli mi vermemeli mi tartışması da var. Aydınlık Kitap bu anlamda eleştirinin bütün kitap dünyası ve edebiyatımız için yaşamsal önemi olduğu kanısında. Giderek de bu tür yazıları daha da artırmayı hedefliyoruz. Al gülüm ver gülüm, yaz beni yazayım seni ilişkilerinin naif liği bir yana, emperyalizmin kültürel egemenlik alanlarında piyasanın yeniden ve yeniden kurgulandığı, bilimin, sanatın, edebiyatın; devrimci, cumhuriyetçi, halkçı muhtevasının yok edilmeye çalışıldığı bu süreçlerde direnerek üretmeye çabalayanların yok hükmünde sayılmalarına karşı duruş, onları öne çıkarmak bizim varlık nedenimizdir. Ama tavır yetmiyor. İçeriği, dili, kurgusu ve hatta edası bu tavrı güçlendirmeyen ne bir şiir, ne bir araştırma, ne bir roman ve ne de herhangi bir sanat, edebiyat, toplumbilim yapıtı yazık ki değeri hak etmiyor. Değersizlerin Yeni Dünya Düzeni nde pohpohlanıp, reklam marka değeri vs.. naylonluklarıyla günceli tespit edip ona öfkelenmek yetmez. Ve gerçekten de asıl olan konudan, temadan, hangi alanda hangi hedefe çalışıldığından çok; en az haklı isyanlar ve itirazlar denli, sağlamlaştırılmış içerik, kurgu, dil, ve benim hayatım şiir; roman; hikaye; masal gafletinden de kurtularak çok daha anlatmaya, kurgulanmaya değer hayatlara, hikayelere ve onları en yetkin biçimde anlatma başarılarına açılmalı... İşte o zaman Aydınlık Kitap işlevini yerine getirmenin en büyük kıvancını yaşayacaktır. Şimdi de bir kıvancı yaşıyoruz: Şiirimizin, edebiyatımızın büyük ustası Ülkü Tamer haftalık yazılarıyla artık Aydınlık Kitap ta. Çok yakında... Aydınlık Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu halduncubukcu@hotmail.com Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla.yazici@msn.com Sayfa Sekreteri Katkı sunanlar Görsel Tasarım Alev Özgenç İrem Halıç, Elif Korkut, Deniz Toprak Hakan Uğurluay, Şener Soysal Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Sorumlu Müdür Murat Şimşek Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Reklam Servisi Reklam Müdürü Kamile Karakadılar kamile@aydinlik.com.tr kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. Tic. A.Ş Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık 4 MECİT ÜNAL mecitunal@aydinlikgazete.com GÜLDEN TERAZİ ÜLKÜ TAMER Bitirip başa dönüyorsunuz, bitirip başa... Bir açıdan iyi bir şey gene de çok şiir yazılması. Şiire kaybettiği önemini tekrar kazandıramasa da şiirle ilgilenmek, şiir okumak, şiir yazmak inceltir insanı, hayatını iyileştirir. Hırsızlığın, yolsuzluğun, küfrün, nefretin, şiddetin, kavganın azalmasına da yararı dokunur. Keşke herkes şiir yazsa Her beş kullanıcıdan birinin şair, her yedi kullanıcıdan üçünün, yazar, düşünür, teorisyen, siyaset uzmanı, sosyolog, psikolog, hekim vb. olduğu internet dünyasının düşünceyi açıklamaya tanıdığı olanak yedi-sekiz kelimelik basit bir cümleyle sınırlı. Kitapsız biliyor, okumadan yazıyoruz. Yılda basılan binlerce kitap her gün yayımlanan onlarca gazete ve dergi nereye gidiyor o zaman? Kitap fuarlarından çıkan ziyaretçilere bakıyorum kaç fuardır; on kişiden birinin elinde kitap ya var ya yok. Peki ya şiir? Ya şiir kitabı? Bunu elbet en iyi yayıncılar bilir ama, şiirin okunmadığı da bir gerçek. Çünkü, genel geçer olarak hep tersi söylense de, günümüzde kötü şiir iyi şiiri kovmuş durumda. Her şairin öncelikli görevi kötü şiiri ayıklamak Oysa her şey gibi şiir de çok günümüzde, şair de. Yüz binlerce şiir uçuşuyor havada, binlerce şair dolaşıyor aramızda. Elimizi uzatsak bir şair e değecek neredeyse. Şiir kitapları ise sayılmayacak kadar çok. Adı olan belli başlı yayınevleri, satmadığı için şiir yayımlamayı bırakınca parasıyla şiir kitabı basan yayınevleri piyasayı ele geçirdi. Artık şairler şiirlerini üste para vererek yayımlatabiliyorlar. Bundan nasiplenen de daha çok kötü şiir ile müteşairler oluyor. Her hafta Aydınlık Kitap a çok sayıda şiir kitabı, yüzlerce şiir ve şiir kitapları üzerine yazılmış onlarca yazı gelir. Kitapların çoğu şairlerin kendi yayını serisindendir. Şiirlerin çoğu manzume düzeyindedir. Yazılar ise, eli kalem tutan şiir sever yakın arkadaşların yakın arkadaş oldukları şairlerin şiir kitapları hakkında yazdıkları genellikle şiirlerden alıntılarla dolu övgü yazılarıdır. İyi şiir gibi iyi yazı da daha ilk cümlelerden belli eder kendini, beni yayımla der. Aydınlık Kitap, edebiyat dünyasında tanınmış olsun olmasın iyi ile kötüyü birbirinden ayırt ederek, iyi olanı yayımlar. Şiir kitaplarında da aynı ölçüt geçerlidir. Amacımız tersine dönmüş bulunan genel geçer ilkeyi ayakları üzerine oturtmak, fakat aynı zamanda bunu, iyi şiirin kötü şiire yol göstermesini sağlayarak gerçekleştirmektir. Öte yandan da yine bununla, kendi şiirindeki kötüyü ayıklamanın her şairin öncelikli görevi olduğunu da bir nebze hatırlatmaktır. Şiire ömür verenler ÇİZİM: KÖKSAL ÇİFTÇİ Şiir edebiyat türleri içinde en zor olanı. Çoğu şiir, değil birkaç dakika, birkaç saat, birkaç gün, hatta yeri gelir bütün bir ömrünüzü ister sizden. Yahya Kemal in çoğu şiiri üzerinde yıllarca düşündüğü, bir çok şairin şiirleri üzerinde sonradan yeniden çalıştıkları bilinir. Peki iyi şiir, şiir için yeterli bir ölçüt müdür? Şair iyi şiir denilenle yetinmeli midir? Bu sorunun cevabını gelecekteki yazılara bırakıp şiire bir ömür vermiş o ustalardan birinin, Ülkü Tamer in yayımlanan son şiir kitabı Bir Adın Yolculuktu dan söz etmek istiyorum. Ülkü Tamer, İkinci Yeni şairlerinin içinde en genç olanı, en az tanınanıydı. Tüm İkinci Yeni şairleri gibi o da daha sonra kendi yolunda yürüdü. Şiirindeki başından beri var olan ironi ve çocuksu duyarlılığı ile geleneksel halk şiir tınısını koruyarak yazdı. Şiirinin kaynakları halk edebiyatımızdan Batı edebiyatına uzanan çok geniş bir çerçeve içindedir. İyi bildiği sinemayı da bu kaynaklara dahil edersek, Ülkü Tamer in şiir evrenine biraz daha yaklaşmış oluruz. Gündelik hayat ve anılar bu çerçeveyi çok daha geniş evrenlere taşır. Bütün bu şiirsel özellikleri Ülkü Tamer in Soğuk Otların Altında, Gök Onları Yanıltmaz, Ezra ile Gary, Virgülün Başından Geçenler, İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür, Sıragöller, Seçme Şiirler ve Yanardağın Üstündeki Kuş-Toplu Şiirler de fazlasıyla buluruz. Papirüs'ü yayımlayan halı Şiirleri ve yazılarından bildiğim Ülkü Tamer le yüz yüze tanışmak Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü nün Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği ile ortaklaşa düzenlediği Cemal Süreya Sempozyumu vesilesiyle oldu. Ülkü Tamer orada Cemal Süreya anılarını anlattı. Bu anılardan bir tanesi, Papirüs dergisinin çıkarılışıyla ilgiliydi ki, Türkiye de edebiyat dergisi yayımlamanın maddi ve manevi zorluklarını gösteren sayısız örnekten biridir. Papirüs ün ihtiyacı olan parayı, dergi idarehanesi olarak tuttukları odaya serili bir antika halı sağlar. Halının değerini tayin eden Edip Cansever in dikkatli gözleri edebiyatımıza Cemal Süreya nın adıyla özdeşleşmiş unutulmaz Papirüs dergisini kazandırmıştır. Cemal Süreya şiirinin hikâyesi Cemal Süreya deyince, Ülkü Tamer in Cemal Süreya için yazdığı şiiri anmadan olmaz! Bu şiirin hikayesini, şiiri Broy dergisinde yayımlayan Seyyit Nezir belki bir gün yazar, ama, Ülkü Tamer in Cemal Süreya yı anlatırkenki gözlerine bakmak o şiirin oluştuğu zemini, dostluk, arkadaşlık ve vefa duygusunu anlamak için yeterlidir. Cemal Süreya Broy da gördüğü bu şiiri fotokopi yapıp yakın çevresine dağıtacaktır. Ülkü Tamer in Bir Adın Yolculuktu ya da aldığı Cemal Süreya başlıklı bu şiirde Tanrı, Cemal Süreya nın şiirine bakarak kadını yeniden yaratmaktadır. Şairin şairi pek de sevmediği Türkiye de bir şair, bir başka şairi, Ülkü Tamer Cemal Süreya yı, Tanrı nın öğretmeni yapar. Şiirin son dizeleri ise, Cemal Süreya yı yerelden evrensele, evrenselden yerele taşıyarak ölümsüzleştiren bir imgeler zinciridir: Cemal Atlas Okyanusu nda Fırat ın Salı Zap suyunda Alp çiçeği. Şiirin sonundaki senyö Şiirleri kadar anıları, anıları kadar şiirleri de önemli şair Ülkü Tamer, Bir Adın Yolculuktu da son yıllarda yazdığı şiirleri toplamış. Daha ilk şiirden başlayarak bir anılar deryasına sürüklüyor kitap bizi. Elbet Antep anıları ve Nakip Ali nin sineması, Nakip Ali nin bu sinemada ona tek başına izlettirdiği filmden başlayan yolculuklar başta olmak üzere... Bir Adın Yolculuktu, Ülkü Tamer in yolculuğunun şiirleri. Birçoğu bestelenen, modern şiirden halk şiirine katkı sayabileceğimiz şiirleri üzerinde de başka bir yazıda ayrıca durmak gerek Ülkü Tamer in. O şiirlerden Bir Adın Yolculuktu da da var. Kitabın Arayatı bölümünün hemen hemen tamamı bu şiirlerden oluşuyor. Bir de Her Gün Bir Şiir başlıklı yaşamdaki döngüyü ele alan bölüm var ki, her şiirin bir günle başlıklandığı bu bölümdeki şiirlerin sonuna sanki görünmez, sözcüklerden oluşan bir senyö (döneç) koymuş da Ülkü Tamer, bitirip başa dönüyorsunuz, bitirip başa dönüyorsunuz, bitirip başa...

5 Aydınlık SELÇUK ÖZCAN 5 ELLER-TASARIM-İNSAN ETKİNLİĞİ LOU KAHN: Mimarlık yoktur nsandan maymuna geçişte elin rolünün kritik olduğunu biliniyor. İnsan toplumunu hayvan sürüsünden ayıran şeyin insanın kendi eliyle yaptığı iş aletlerinin yardımıyla gösterdiği toplumsal çalışma faaliyeti olduğu Engels tarafından saptanmıştır. Louis Kahn mimari ile ilgilenmeyenler için yabancı bir isim. Kahn soy ismini görünce çoğumuzun aklına Alman kaleci Oliver Kahn gelebilir ama Lous Isadore Kahn bir mimar. İkisinin ortak yanı ikisi de mesleklerini elleriyle icra ediyor oluşları olabilir. El ve makine konusunda kitapta ilgi çekici bazı tespitler yer alıyor. Sonuçta varılan yer makinenin elin (tasarımın) bir ürünü olduğudur. Kahn ın öğrencilerle söyleşileri YEM Yayınları nın yeniden bastığı bir kitap. Hap gibi kitaplar vardır. Hikayeler üzerinden çıkarımlar yapar. Bu öyle bir kitap değil. Gerçekler üzerinden mimarlığın ve de tasarım olayının felsefesini irdeliyor. Kahn bir mimar olmasının yanında bilge bir insan. Zaman ve mekan üzerine derinlemesine bazı tespitleri var. Üstelik konuşurken kullandığı dil adeta bir halk şairinin dili gibi yalın ve gerçekçi. Bir mimarın profesyonel olarak gösterebileceği daha büyük bir yarar bilmiyorum, her binanın bir insan kurumuna, hangisi olursa, hükümet, ev, öğrenim, sağlık ya da eğlence, hizmet etmesi gerektiğini anlamaktan başka. Bugün mimarlığın en büyük eksiklerinden biri, bu kurumların tanımlanmıyor olmasıdır, bu kurumların programı yapan kişi tarafından verildiği haliyle kabul edilip bir binaya dönüştürülmesidir. İ Tasarım mevcudiyete yönelen biçimdir Söyleşilerinden birinde Kahn ve öğrencileri mimarinin özünü tartışırken sonuç olarak her bir yapının bir insan etkin- Kahn liğine hizmet ettiğini ve ona göre tasarlanması gerektiği sonucuna varırlar. Kahn mimarlık mesleğinin tarihsel olarak kabul ve takdir edildiğinden daha siyasal bir etkinlik olduğu görüşünü savunur. Öyle ki yılları arasında ABD olağanüstü büyüklükte bir altın rezervi sayesinde elde edilen ekonomik gücün bir savaş aracı olarak kullanılabileceğini kanıtlamaya giriştiği dönemde Kahn bir grup mimarla birlikte mimarlığı ve özel sanatı halkın kolektif güçlerinin simgelere tercüme edilmesine dair ezeli talebini karşılayacak kurumsal yapıtlara doğru bir yönelimi savunuyor ve o yönde adımlar atıyordu. Kahn neticede binaları sermayenin artıdeğere kilitlenmiş işlevlerini yansıtan bir matematik geliştirmiştir. Kahn tasarım ve biçim konusunda konuşurken onu bir şairle karıştırmak çok mümkün. Binalar üzerinden bir mimarlık poetikası çizen Kahn Taksim Yayalaştırma projesini çizecek olsa hangi insan etkinliğini merkeze alır ve nasıl bir yapısal çözüm ortaya çıkarırdı? ÖĞRENCİLERLE SÖYLEŞİLER Louis I. Kahn YEM Yayın Çev: Nazım Dikbaş 96 s.

6 2 Mayıs 2014 Cuma 6 Aydınlık NİHAT ZİYALAN nihat.ziyalan@hotmail.com KANGURUCA AYDINLIK GÜNLER Gezi koyun çocukların adını Postacı motosikletinin pat pat sesini, posta kutumun önünde duracak mı durmayacak mı heyecanını yaşadım. Üvercinka nın kanat vuruşu elime konduğunda bağırasım geldi: Ey Avustralyalı şiir severler! Şiirin hası burada! Hem de İngilizce. Kitabın kapağı Cemal'in yüzü gibi ışıldıyordu Amerika da bir üniversitede öğretim görevlisi olan şair Abbas Karakaya, Şiir Penceresi nden aldığı e-posta hesabıma yazıp, adresimi istemişti. İngilizceye çevirdiği Cemal Süreya nın Üvercinka sını gönderecekmiş. O günden sonra postacı motosikletinin pat pat sesini, posta kutumun önünde duracak mı durmayacak mı heyecanını yaşadım. Üvercinka nın kanat vuruşu elime konduğunda bağırasım geldi: Ey Avustralyalı şiir severler! Şiirin hası burada! Hem de İngilizce. Kitabın kapağı Cemal in yüzü gibi ışıldıyordu. Donny Smith le çevirdiği şiirler İndiana University Turkish Studies Press tarafından (ABD) 2010 da basılmış. Zor iştir şiir çevirmek. Çevirenin şair olması ve çevireceği şairin şiirlerini sevmesi şarttır. Şairin o şiirleri yazarken yaşadığı duygu ürpermesini, ona en yakın olanını çevirmenin de hissetme olayıdır bence çeviri. Aslıyla karşılaştırarak defalarca okudum kitabı. Yaşadığım güzellikleri paylaşma huyumdan ötürü, Avustralyalı şair arkadaşlarıma okuttum Üvercinka yı. Her okuyan Cemal imden şiir ezberledi. Yazıştık Abbas Karakaya yla. Sağ olsun her şiirini paylaştı benimle. Ablasının cansız bedenini Kanada dan İstanbul a götürürken yaşadığı duygu ürpermesini şiire döktü. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum: Kanada dan İstanbul a tabutla uçağıyla İstanbul a bir tabutla geliyorum. Yanımda hayatı ve şarabı seven bir adam Ne söyleyebilirim tabutla ilgili ona Çok yüksekten uçuyoruz diyorum, gülümsüyor hostes, düşsek... düşersek..., düşmeyin servis aksar. Kardeşim düştü, düşmüş kardeşle, Kanada dan geliyorum İstanbul a. Karşılayacaklar bizi, ama onlara ne söyleyebirim, her şeyi -konuşmasam da bensöylemiyor mu tabut Amerika ya ısınamayan; ana dilinin içinde yaşamak isteyen, geldiği yeri unutamayan biriydi. Sonunda dayanamayarak döndü ülkesine. Döner dönmez de, her türlü haksızlığa başkaldıran muhalif yapısından ötürü kendini Taksim Gezi Direnişi nin ortasında buldu. Yaşadıklarını şiiriyle dillendirdi. Gezi Koyun Çocukların Adını adlı kitabı, Alaattin Topçu nun yayın yönetmenliğini yaptığı Kurgu Kültür Merkezi Yayınları ndan çıktı. Direnişin içinde bulunduğu için yakıcı, essah şiirler var kitapta. Gözümden yaş getiren şiirler... Gazetelerde okuduklarımdan, facebook ta gördüklerimden etkilenerek yazdığım Direniş Şiiri nden ötürü utandım. Yaşamadan şiir yazmaya kalkışmam bundan sonra. Özdemir İnce nin Destek Yayınları ndan çıkacak kitabında da demirden leblebi Gezi Şiirleri bölümü var. Çünkü Özdemir o direnişin ateşli bir savuncusu olarak oradaydı. Bedeniyle, ruhuyla. Basılmadan önce, bozuk olan moralimi düzeltmek için e-posta yoluyla gönderdiği dosyadaki şiirler müthiş. Essah şair Abbas Karakaya nın kitabı üç bölümden oluşuyor: 31 Mayıs Gezi, Soğan ile Bal: Ablamın Kitabı, Yüreğimin En Denizaltı Haliyle. İletişim e-posta adresi : kurgukulturmerkeziyayinlari@gmail.com Diren Orhan Suda Ankara da oturan kızkardeşinin notu facebook da yayınlandı Maltepe Hastanesi nde sağaltımı süren abimi görmek için bugün İstanbul a gidiyorum. Hemen yazdım: Geçmiş olsun dileklerimi ve selamımı söyle lütfen. Beni allak bullak eden karşılığı gecikmedi: İşitmiyor ve konuşamıyor da tanıdım Orhan Suda yı yılından beri, komünistlikten yattığı hapisliğin yıkımını üstünden atmak için, konservatuardan arkadaşı olan Adana Şehir Tiyatrosu müdürünü ziyarete gelmişti. Fuayede yaptığımız yılbaşı kutlamasına o da katıldı. Sıcak kanlı, kucaklayan kişiliğinden ötürü hemen kaynaştık. Rakılı şalgam suyu içilen gecede herkes marifetini gösterdi. Ben şiir okuyarak sıramı savdım. Orhan türkü söyledi. Yanık sesiyle okuduğu türküyü unutamam : Deveyi deveye çattık... Sabaha karşı konuşa konuşa Adana yı arşınlarken, soluğu işkembecide aldık. Türkünün etkisinden kurtulamamıştım. Çok güzel okudun yahu! İçlenerek güldü. Birlikte hapis yattığım Ruhi Su dan öğrendim. Aslında onu taklit ettim. Birkaç gün bizde kaldıktan sonra Ankara ya bekliyorum diyerek döndü. Sonradan öğrendim, meğer tiyatroya girmek için gelmiş. Komünist damgasını yediği için tiyatro müdürü arkadaşı bir şey yapamamıştı. Tiyatronun yaz tatilinde doğru Ankara. Orhan ların evi fırın kokardı. Annesi Faike Hanım dudağından düşmeyen sigarası, gün görmüş sesiyle devamlı türkü söyleyen, hamur açan bir mutfak güzeliydi. O evde gördüğüm kucağı, dost sıcaklığını unutamam yılında, ben Yeşilçam da koştururken, Suda Yayınları nı kurdu. Daha sonra Yeni Adımlar Dergisi ni yönetti yılında önce Fransa ya daha sonra İngiltere ye yerleşti te BBC Türkçe Bölümü nde program yapımcılığı görevini üstlendi. Daha önce Türkiye de başarıyla yürüttüğü çevirmenliğine Londra da hız verdi. Solcuların ufkunu açan kitaplar çevirdi: Ernest Mandel den Marksist Ekonomi Elkitabı, Karl Marx tan Ekonomi Politiğin Eleştirilmesine Katkı, Lenin den İki Taktik, E.H. Carr dan Bolşevik Devrimi. Bunlara ek olarak şair yanının inceliğiyle seçip çevirdiği birbirinden güzel edebi kitaplar... Bir Ömrün Kıyılarında adlı anı kitabını şöyle imzalamış: Bir Ömrün Kıyılarında... Kırk dört yıl önce, birlikte dolaştığım, hakikatli kardeşim Nihat Ziyalan a, sevgilerle... (İmzası) 9 Eylül 2004 İstanbul. Londra da hastalanması e-posta üstünden yazışmamızı engellemedi. Sağaltımının her gününü anlatan iletiler aldım ondan. Birkaç ay önce muştu veren uzun bir ileti geldi: Suda Yayınları Vakfı nı kuruyorum. Artık senin kitaplarını ben basacağım. Son zamanlarda haber alamayınca birkaç kez yazarak durumunu sordum. Kırık dökük bir ileti geldi sonunda: Sağlık durumum kötüye gidiyor. Bunu sana yazarak canını sıkmak istemedim. Keşke burada olsan da doya doya kucaklaşsak. Diren Orhan ım! Kucaklaşmamız için diren! Karısı Sevgi ye yazdığı şiirinden dizeler: Beni sev Beni yun Beni unutma. Beni bir çiçek gibi Defterler, kitaplar Arasında kurutma. Ben ölünce Itırların orda Gene öyle kal İpince Bil ki gene benim Dipdiri Akşam serinliği Pencerenden girince Sydney den dostlukla.

7 Aydınlık 7 SEÇTİĞİM ŞİİRLER LÜTFEN Biraz ağırdan al ayaklarım; bastığın yeri farket, üçer beşer çıkma gerideki basamakları. Lütfen yaşını bil yüreğim; doktorun sözlerine heyecanlanma, canın nasıl istiyorsa öyle tıkla. Sus ağzım, sus! Bıktım vırvırından vallahi kilit vururum, konuşamaz olursun sonra. Sen de kışkırtma bedenim; aşık atamam delikanlılarla ben canımı gezdiriyorum omuz zoruyla. Zaman, zaman değil her zaman; durmuyor yerinde. Çıktım sanırken baktım inmişim. Neyse ki kolumda zanaatın bileziği var. Geride kalan yıllarım değil, sayılı günlerim; isterim sayrılanmadan, sona ersin yaşam! Aah ağrılarım ah!... Sallamayın içimdeki bahar dalımı; dökülmesin, bırakın açılsın renk dünyam. Parçalarla uğraşma gönlüm uğraşma parçalarla bütünü gör! Yaşamın şiirdir doğa. Takılmadan geçmişe lütfen dokunma böyle gitsin Adana

8 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık 8 YUSUF ALPER İLHAN BERK TEN ENİS BATUR A MEKTUPLAR Bu şairler deli eder insanı Yoğun ilgi beklentisiyle kıvranan İlhan Berk zaman zaman başka yayınevlerine yönelerek kendisini biraz soluklandırıyor. Bazen hırçınlaşıp öfkeli şeyler söylüyor ancak hemencecik de Bağışla diye nazik biçimde durumu toparlıyor. Okuyucu olarak bu tek yanlı mektupların diğer yanını çok merak ediyoruz. Enis Batur bu bombardıman karşısında ne yazmıştır, bu salvoları nasıl savuşturmuştur ENİS BATUR A MEKTUPLAR İlhan Berk Noktürn Yayınları 232 s. Şairlerin, sanatçıların psikodinamikleri, narsisizmleri üzerine epey yazı yazdım. Kimi yana yatık şapkalarıyla tumturaklı konuşurlar, kimi parmaklarında kocaman taşlı yüzüklerle ekranları saatlerce işgal ederler; kimileri de hiç kimseye konuşmaz, fotoğraf çektirmezler demiştim. Bazıları açıktan narsisizm ve megalomani, bazıları örtük. Tabii bu şairlerin birçoğunun o megalomanik tutumu hak ettiklerini de belirtmiştim. Öte yandan narsisizmle megalomani ayrı şeylerdir. Zaman zaman bir arada olsalar da. Elbette bütün sanatçıların, şairlerin narsisistik olduklarını söylemek de olası değildir. Bu girişi İlhan Berk in Enis Batur a çektirdiği Çin işkencesi nedeniyle yaptım. Öncelikle belirteyim: İlhan Berk i şair olarak da insan olarak da seven biriyim. Tabii bizim sevgimiz, birkaç yüz yüze görüşmemiz olsa da biraz uzaktan. Batur belki çok daha yakındı ve daha fazla seviyordu Berk i. İlk şiirlerinde, kitaplarında belki Berk ten yararlanmıştı. O nedenle de saygısıyla, sevgisiyle bu yoğun narsisistik eziyeti çekebildi ten başlayıp 2005 te biten (2 yıl küslük nedeniyle yazılmamış) mektuplar gerçekten çok yoğun sabır gerektiren metinler. Otuz yıl ben ben ben İlhan Berk Mektuplar Berk in, şair değil yayıncı Enis Batur dan (bazen şair Batur dan) bir türlü bitmeyen isteklerinin yanında yazınla, şiirle ilgili de oldukça fazla, yararlı bilgiler, etkileşimler içeriyor. Bir şair ağabeyin, genç şaire zaman zaman öğütler verdiği, genel olarak kendisine eşit ve çok yakın gördüğü, bazen daha üstün görüp kıskandığı duygularını içeren yazılar. Genelde Berk ve Batur üzerine konuşuluyor. Çok seyrek de olsa başka şairlere ilişkin şeyler söyleniyor. Dış ülkelerde kitapları yayınlanan şairlerle ilgili hafif dedikodumsu şeyler de var. Otuz yıllık mektuplaşmada Türk şiirinin diğer şairleriyle ve şiirleriyle ilgili bu kadar az bilgi, değini narsisistik bir kişilik yapısının kendi üzerine kapanmasıyla ilgili olabilir. Satır arasında neredeyse birer kez geçen üç beş şair (Haşim, Nâzım, Dağlarca, Dıranas, Oktay Rifat, Anday, Necatigil) dışında Ece Ayhan birkaç kez anılarak geçiliyor. O da yine narsisizmine uygun biçimde. İlhan Berk in Uzun Bir Adam adlı yaşamını anlattığı kitabında birçok travma yaşadığını okuduk. Çocukken yaşadıkları, yoksulluk, yoksunluk vb., Kurtuluş Savaşı biterken evlerinin yakılması, çok sevdiği ablasının içeride kalarak yanması vb. bütün bunlar bir çocuğun ruhsal yapısında derin yaralar açar, izler bırakır. Hiçbir şey yokmuş gibi görünse de dipten dibe işler. Onun için sıkıştığı anda Enis Batur a eski yoksulluk, yoksunluk vb. travmalarından söz eder. Paradan çok söz edişin çocukluktaki yoksullukla bir ilgisi olmalı. Arada Batur için psikolojik yorum da yapar: Sen içini dökmeyi bilmezsin sahi. Asker çocuğu olmak... bilmem bununla ilgili mi? (Belki etkili olabilir ama her şeyi baba mesleğine bağlamak olacak şey değildir.) Tabii zaman zaman Batur u diğer yazın türlerine değil de şiire ağırlık vermesi; öncelikle bir şair olarak tanınması gerektiği konusunda uyarır. Düzyazılarıyla ilgili de olumlu şeyler yazdığı olur. İlhan Berk öfkelendikçe Yoğun ilgi beklentisiyle kıvranan Berk zaman zaman başka yayınevlerine yönelerek kendisini biraz soluklandırıyor. Bazen hırçınlaşıp öfkeli şeyler söylüyor ancak hemencecik de Bağışla diye nazik biçimde durumu toparlıyor. Okuyucu olarak bu tek yanlı mektupların diğer yanını çok merak ediyoruz. Enis Batur bu bombardıman karşısında ne yazmıştır? Bu salvoları nasıl savuşturmuştur? Sanırım daha çok susarak ve çok kısa yanıtlar vererek! Çünkü bu durumdan da yakınıp daha çok öfkeleniyor Berk. Onu çıldırttığını söylüyor. Bu öfke oldukça çocuksu; bir çocuğun ebeveynine yönelik öfkesi, kırılması gibi. Yıllar içinde sanki genç Batur erişkin olmuş ve çocuk kalmış İlhan ı idare ediyor. Ebeveynine öfkeyle saldıran bir çocuk gibi davranan Berk i, Enis Batur transaksiyonel analizdeki gibi ebeveyn yanıyla değil de erişkin yanıyla yanıtlıyor olmalı. Batur u narsisistik bir uzantısı olarak görüyor gibi. Simbiyotik (ortakyaşamsal) bir yaşantı içinde gibi, onu bazen ortak metin-kitap yazma önerisiyle gündeme getiriyor. Benimle ilgilenmeyeceksin de kiminle ilgileneceksin? gibi sorular sık Enis Batur sık geçiyor. Ortak ilgi alanları; Fransız şiiri, Berk in geç fark ettiğini düşündüğüm İtalyan E. Montale. Şairin 1975 te Nobel almasından sonra Türkiye de ilgi gördüğünü biliyoruz. Onlar daha çok Mallarme ve Valery gibi şairlerle ilgililer. Tabii cummings, şair ressamlar vb. resimleri, sergileri, resim satışından kazandığı paralar (onu çok mutlu ediyor), Orhan Peker... Çok seyrek de olsa ev halkından; eşi Edibe Hanımdan söz ediyor. Enis e çok yüklenmemesini önermesinden, hastalığından söz ediyor. Bunlar, mektupların insani sıcaklığın daha yoğun bölümleri. Bir de Enis Batur un mektubundan etkilenerek yazdığı şu sözler: Aklıma sana zulumlar yaptığım geldi. (Öyle anlaşılıyor yazdıklarından sevgili Enis. Peki ya seninkiler? Az buz değil onlar da: Hiçbir mektuba cevap yok.) İlhan Berk in mektupları şairlerin yaratıcı süreçlerinden öte ve sonra neler yaşadıklarını da aktarması bakımından çok önemli bir kitap. Tabii her şair aynı şeyleri yaşar diyemeyiz. Her şair bu kadar narsisistik ve egosantrik olacak diye bir koşul yoktur. Değildirler de. Ama bu kitap bize (bazı) şairler korkunç Allahım dedirtiyor. Bir de: Yahu Enis sen insanı deli edersin, bilmem bunu biliyor musun? demiyor mu?

9 Aydınlık İSMAİL BİÇER 2 Mayıs 2014 Cuma 9 ÖZKAN MERT VE KIRMIZI PELERİNLİ ŞİİRLER Dünyaya aşkla açılan şiirler 1968 in politik ve şiir ortamından akıp bugüne gelen önemli adlarından biridir Özkan Mert. Onun şiiri ülkesinin sınırlarını aşan bir şiir. Çünkü şiiri, bir gezginin gördüklerinin dizelere yansıttıklarıdır aynı zamanda. Şiire ilk gençlik yıllarında, İzmir de başlayan Özkan Mert, Anakara da 68 olaylarının sıcak günlerinde en ön saflarda yer alır. Dev-Genç in adayı olarak katıldığı öğrenci seçimlerinde Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi (DTCF) Senatosu na seçilerek devrimci öğrencileri temsil eder. O dönemin İşçi Köylü gazetesinde yazıları yayımlanır; 1969 da Ant dergisinde kuşaktaşı bazı şairlerle birlikte yaptıkları Devrimci Şairler Savaş Açıyor adlı oturumda İkinci Yeni düşüncesine karşıt Yeni Toplumcu Şiir i dile getirir ve 60 Şiir Kuşağı Manifestosu na imza atar. Özkan Mert, Diren! Ey Kalbim, Hayatımızdan, Asyalıyım Yarem Derindir, Kuracağız Her Şeyi Yeniden gibi şiirleriyle devrimci kitlelerin ve şiir severlerin en çok sevdiği şairler arasında yer almayı başarır. Kuracağız Her Şeyi Yeniden, adını taşıyan şiir kitabı 1969 da çıkar ve toplatılır. Göğün ve kuşların arasındayım Gömleğimin üzerinde bir parça güneş Kürek kemiklerimi bir güzel oynatıyorum Güzel bir kadın geçiyor yanımdan Güzel bir çocuk güzel bir ağaç Yaşamak güzel şey be kardeşim diyorum. İşçi kadınlar geçiyor sağımdan solumdan Siyah önlüklü ellerinde sefertasları bakmıyorlar yeni doğan güne Denize Mavnalara Oltanın ucunda çırpınan balığa Tütünü, inciri, şarabı işlemeye gidiyorlar Amerikan gemilerinin Amerikan bayraklarının önünden geçerek bütün güçleriyle basarak yere ( ) (Kırmızı Pelerinli Şiirler, s. 13) Şiir vadisinin kıvrımlarında 1971 de 8 yıl hapis cezasına çarptırılan Özkan Mert, yurt dışına çıkmak zorunda kalır. Yurt dışı yıllarında birçok sanatsal kurumun başında yer alan şair, 2010 da, yaşadığı İsveç i terk ederek Bodrum, Gümüşlük e yerleşti. İskandinav ülkelerinin kültür kurumlarıyla olan danışmanlık ilişkisi sürüyor. Özkan Mert in, İsveç ve dünya şiirinden Türkçeye yaptığı çevirileri üç kitap olarak yayımlanmış olup, şiirlerinden sahneye uyarlanan şiir/oyunları, tiyatro grupları tarafından sahnelerde oynandı ve oynanıyor. Özkan Mert in kısa bir süre önce Artshop Yayıncılık tan çıkan seçilmiş şiirleri Kırmızı Pelerinli Şiirler ( ), şairin kitaplarındaki dünden bugüne süregelen ( Kuracağız Her şeyi Yeniden, Diren Ey Kalbim, İşte Hayat! İşte Ölüm ve Tarih, Allah ve Tango, Aşk Hepimizin Venedik i, Mozart ve Akdeniz, Gelincikya ) dizelerini okuma fırsatı sağlıyor. Özkan Mert, şiirimizdeki bütün anlayışların, atılımların ötesinde bir yapıya, duruşa sahip Şiir vadisinin tüm kıvrımlarını yoklayan şair demek yerinde bir ifade olsa gerek. Şiiri Kim Sevmez? başlığı altındaki dizeler, onun şiir poetikasını anlamamız açısından oldukça önemlidir ve ironik bir ifadeye sahiptir: Hükümetler ve ordular Şiir sevmez. Kutsal kitaplar, peygamberler Ve yasalar Şiir sevmez. Filozoflar şiirden korkarlar. Çünkü ekmeğini Elinden alır şiir Filozofların. Bakire rahibeler Çaktırmadan şiir severler. Fakat şiir aldırmaz Borcu yoktur hiç kimseye Bir fırtına bırakır Tarihin önüne/ çeker gider. Şiir herkesi sever. (Kırmızı Pelerinli Şiirler, s. 82). Özkan Mert şiiri üzerine sayısız yazılar çıkmış olmasına rağmen, genç şairlerimizden Ersan Erçelik imzasını taşıyan A dan Z ye Özkan Mert Şiiri (Ekim 2009, Artshop Yayıncılık) adlı kitap, şairin şiirlerini ve şiirlerine kaynaklık eden unsurları yakından görmemizi sağlaması açısından son derece önemli, ciddi bir çalışmadır. Bu yapıt, Özkan Mert şiirinde A dan Z ye sayısız izleklere değinirken, ilk sırayı Aşk a vermiştir. Dünyayı öznelliğinden çıkarış Özkan Mert şiiri deyince işe aşk ile başlamamız gerekiyor. Çünkü şairin şiirlerinin merkezi, yüreği aşktır. Bu öyle bir aşktır ki, tutku ve erotizm ile yoğrulmuş, ilk gençlik hüzünlerinden sürgünlüğe, orada bir yeryüzü seyyahı olmasına dönüşen büyük bir serüvendir. Özkan Mert şiiri dünyaya aşkla açılır, dünyayı aşkla karşılar. Yeni doğan aşkla ortaya çıkan bütün özellikler onun şiirlerinde göze çarpar. Sevilen kişinin yüksek kapasitede entelektüel seviyesi ya da sıra dışı bir kişilik olması önem taşımaz. Şair, bunu şiirinde zaten kavrayışıyla güzelleştirir, her haliyle kadını ve aşkı tüm zayıflığı, tüm saflığıyla ele alırken onlardan değerler üretir. İşte böylece aşk gibi şiire de bambaşka yönden bir perspektif verir, dünyayı diğerlerinin öznelliğinden çıkartarak yeni bir dil kurar. Bu dilin kurulması sırasında imge en büyük yardımcısıdır. Vedat Günyol un Hepimiz Özkan Mert gibi dünyalı olabilsek! ifadesi, Özkan Mert şiirinin derinliğini ve yeryüzüyle olan sıkı ilişkisinin bir göstergesi. Çünkü Özkan Mert şiiri, yaşamın içinden süzülüp geliyor. Yaşama dair arayacağımız her şeyi onun şiirlerinde rahatlıkla bulabiliriz. Yalın ve insan ruhunu dönüştüren, aşkla isyanı birleştiren bir şiirdir onun şiiri. Çok güzel şeyler var dünyada Ben mesela bir sokak tanırım İzmir de yere düşen inci taneleri gibi dökülür denize. Ekvador da, Quito kentinde uykulu sokaklar çok kızarlarsa dağlara açılırlar birdenbire. Zaten akşam kırmızı düşer o dağlara. Amazonların derinliklerinde akan nehirlerde bembeyaz bir orkide büyür: o kadar güzel ve keskindir ki kokusu çılgın bir tay gibi koşturur kalbimizin kıyısında. Kalbimiz zaten tüm çiçeklerin aynası. Özkan Mert Ay dan Yeryüzüne bakılınca yalnızca Çin Seddi görülürmüş. Hayır! Yanlış. Ben baktım: Palandöken dağında açan bir gelinciği gördüm. Ve havada uçuşarak sevişen bir çift kelebeği. ( ) (Dünyada Çok Güzel Şeyler Var, s.131) İzleklerin sürgününde Özkan Mert in dünyaya meydan okuyan politik şiirlerinde, ödün vermez estetik bir dil (imge) kullanıyor. Gerçek hayata dayalı şiir dilinin olanaklarıyla sese dönüşen bir şiir anlayışına sahip. Çok sık yer-mekân değiştirir Özkan Mert şiiri. Sürgünlüğü onu gezgin bir şair yapmış; gezginliği şiirini daha sürgün etmiştir. Hemen hemen her tür izlekten bir anda sürgüne dönüşür onun şiiri. Kırmızı Pelerinli Şiirler e baktığımızda; şiir, aşk ve kadın birbirinden ayrılmaz izleklerdir. Bu duruma dair en güzel ifadenin yine şairin kendisine ait olduğunu görürüz. Aşk ve şiir; birbirlerine çok yakın şeyler. Ben bir yerde şöyle söylemiştim: Şiirlerimdeki kadınları çıkarırsanız geriye bir şey kalmaz. Kadın olmazsa şiir de olmaz. Modern Türk şiirinin kilometre taşlarından biri olan Özkan Mert in Kırmızı Pelerinli Şiirler i, şiir dünyası ve şiir severler için kaçırılmayacak, dünden bugüne bir Özkan Mert panoraması. KIRMIZI PELERİNLİ ŞİİRLER Özkan Mert Artshop Yayıncılık 176 s. Vedat Günyol un Hepimiz Özkan Mert gibi dünyalı olabilsek! ifadesi, Özkan Mert şiirinin derinliğini ve yeryüzüyle olan sıkı ilişkisinin bir göstergesi. Özkan Mert in şiiri, yaşamın içinden süzülüp geliyor. Yaşama dair arayacağımız her şeyi onun yalın ve insan ruhunu dönüştüren, aşkla isyanı birleştiren şiirlerinde bulabiliriz

10 2 Mayıs 2014 Cuma 10 Aydınlık ATALAY SARAÇ ÖTEKİ BİLİNÇ KİTABI İÇİN MÜESSER YENİAY LA SÖYLEŞİ Üstgerçekçilik anlaşılmadan İkinci Yeni anlaşılamaz sözcüğü yan yana getirmek Gerçeküstücü sayılmak anlamına gelmez. Bu iki imgeden yeni bir hakikat doğup doğmadığına bakmak gerekir. Saatler bir kırbaç gibi şaklıyor bu dünyada dendiğinde iki uzak imgeden bir hakikat doğduğu görülecektir. Türk şiirinde etki kopya değildir Müesser Yeniay İki yabancı sözcüğü yan yana getirmek Gerçeküstücü sayılmak anlamına gelmez. Bu iki imgeden yeni bir hakikat doğup doğmadığına bakmak gerekir. Saatler bir kırbaç gibi şaklıyor bu dünyada dendiğinde iki uzak imgeden bir hakikat doğduğu görülecektir ÖTEKİ BİLİNÇ Müesser Yeniay Şiirden Yayınları 160 s. n Türkiye de şiir çok tartışılan bir konu. İkinci Yeni daha çok konuşulan, tartışılan bir konu. Siz de buna bir katkıda bulunmuşsunuz Şiirden Yayınları ndan Öteki Bilinç üst başlığıyla çıkan kitabınızla. Nereden ortaya çıktı böyle bir çalışma? Öteki Bilinç: Gerçeküstücülük ve İkinci Yeni adlı çalışmam aslında benim Bilkent Üniversitesi nde yazdığım yüksek lisans tezim. Bilindiği gibi İkinci Yeni nin herhangi bir manifestosu yok. Bunun yerine şairlerin demeçlerinden, yazılarından anlaşılmaya çalışılan bir şiir hareketi söz konusu. Modern şiirimize bakıldığında yönünün Batı ya dönük bir şiir olduğu görülür. İkinci Yeni şiiri ile Batı şiiri arasındaki ilişkinin yoğunluk derecesini belirlemek bu hareketi anlamlandırmak adına önemli. Gerçeküstücülük, aslında doğru çevirisiyle Üstgerçekçilik anlaşılmadan İkinci Yeni nin anlaşılamayacağını düşündüğüm için böyle bir çalışmaya giriştim. Bu kitap yalnızca İkinci Yeni değil, modern şiir serüvenimiz hakkında okuyucuya genel geçer olanın dışında bilgiler verebilecek nitelikte bir çalışmadır. n Akademik çevre ile edebiyat çevresi pek de iyi geçinmezler bizde. Son zamanlarda edebiyatçılar, özellikle gençler tabii, akademik çevreye girmeye başladı. Siz de bunlardan birisiniz. İyi bir şey mi bu edebiyat adına, yoksa hâlâ sorunlu bölge mi? Ayrıca bu iki yapı (özellikle yaşayan edebiyat açısından soruyorum) birbirinden neden bu kadar uzaktı? Edebiyatın kendi içinde bir akademi, bir okul olduğunu düşünüyorum. Bu iki alan pek de birbirinden ayrı değil. Yazar yazmaktan çok okuyan kişi demektir. Çünkü üretim ancak bu noktada belli bir niteliğe kavuşabiliyor. Akademi de okumayı ve yazmayı bir mesleğe dönüştürmüş olmasından ötürü önemli. Böylelikle hayatınızı yalnızca sözcüklere hizmet ederek geçirme şansını elde edebiliyorsunuz. Bu bölge şair ve yazar için en ideal olanı. Çünkü bir yapıtı eleştirirken aslında nelere dikkat edilmesi gerektiğini de öğreniyorsunuz. Şairin yüreğinin kapasitesi kadar aklının kapasitesi, bilgisinin kapasitesi de ortaya çıkacak şiir için son derece önemli. Bu iki yapının birbirinden uzak olmasının nedeni ise akademinin akılcı, analitik bir yer olması olabilir. n İkinci Yeni nin sürrealist olmadığını ortaya koyuyorsunuz. Örneğin size göre İkinci Yeni ne kadar gerçeküstücü değilse, bazılarına göre de İkinci Yeni o kadar gerçeküstücüdür. Ne dersiniz, bundan bir şeyler kazanacak mıyız? Bu konuda yargıya varmak için kişinin hem İkinci Yeni üzerine hem de Gerçeküstücülük üzerine okumalar yapmış olması gerekmektedir. Ortada etkileşimde olan iki şiir ve fikir hareketi var. Bunların paradigmalarının çok iyi bilinmesi gerekir. İkinci Yeni nin Gerçeküstücü olmaması bana kalırsa ondan bir şey eksiltmez. Nasıl Gerçeküstücülerin İkinci Yenici olmaları gerekmiyorsa, İkinci Yenicilerin herhangi bir düşünce hareketine mensup olmaları gerekmez. Fakat ortadaki ilişki göz ardı edilecek boyutlarda değildir. Önemli olan İkinci Yeni nin kanallarını ve kaynaklarını iyi analiz edebilmektir. Gerçeküstücülük, İkinci Yeni de şiirde imge, anlamsızlık, rastlantısallık gibi konuları tartışmaya açmasından ötürü önemli bir yerde durmaktadır. Bilindiği gibi Gerçeküstücülük otomatizm olmadan, bilinçdışının doğrudan aktarımı olmadan düşünülemez. Bu aktarımda eğer anlam mevcutsa bu şiir tasarımlı bir şiirdir. Çünkü bilinçdışı anlıktır. Tasarıma, kurguya izin vermez. Rüya nasıl keyfî ise sözcüklerin dizilimi de keyfîdir. Bunun aynı zamanda kişiye ve onun alt benliğine dair hakikatler de barındırması gerekir. Oktay Rifat ın Perçemli Sokak adlı kitabında yer alan telgraf tellerinde gemi leşleri gibi dizeler, şiirimizde yeni bir dilsel alan açmıştır, bu doğrudur. Fakat iki yabancı n Özellikle yararlandığı, belki de etkilendiği kaynaklara göndermeler yapılarak, kitabınızda sanki biraz İkinci Yeni nin özgünlüğü de sorgulanıyor. Özgünlük sorgulamadan ziyade bir birikimin kaynakları ve kanalları üzerine düşünmek denilmesi gerekir. Bizim modern şiir birikimimizin içeriği ve alt yapısı bizi son derece ilgilendirir. Bizde şair kutsal taşıyıcı, keramet söyleyici olarak görülür. Bana kalırsa bu kısmen böyle olduğu kadar şair çalışan, okuyan bir insandır da. Dolayısıyla onun da beslendiği kaynaklar olacaktır. Fakat biz duygusal bir halk olduğumuz için bunları öğrenmek yerine hızlı tepkiler, düşünceler geliştirmeye meyilliyiz. Özgün bir şair hemen hemen yoktur. Özgün olmadığını gizleyen, referans vermeyen şairler vardır. Bugüne değin Batı şiiri ile Türk şiiri arasındaki münasebet taklit, esin, etki, öykünme, aparma, özümseme, aşılanma gibi sözcüklerle anlaşılmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Bu noktada André Gide nin etki konusunda zihin açıcı bir sözü vardır: Etkiler, bizim görünen çehremizi değil, aksine gizli çehremizi aksettiren birer aynadırlar. Taklitle esinlenme arasındaki o ince çizgi ise yazarın üretileni kendisinin yapma, kendisine ait kılma konusundaki önemli başarısıdır. Fakat Türk şairleri Tanpınar ın ifadesiyle tesir denen şeyin kopya olmadığını, şahsi bir nizam, bir dersle karşılaşma olduğunu biliyor[lar]dı. Türk şairleri, Batı şiirini bir ders (etüd) olarak görmüşlerdi. n Bir başka tartışma yaratacak konu ise şu: Daha kitabın girişinde Bu çalışmada, İkinci Yeni nin Gerçeküstücü olmadığı gösterilirken aslında, onun dolaylı olarak ne Marksist ne Psikanalitik ne de Dadaist bir çalışma olmadığı da kanıtlanmış olacaktır diyorsunuz. Özellikle Marksist yönleri! Hadi gerçeküstücü değiller, peki Marksist olamazlar mı? Yoksa toplumsallıkla Marksistlik mi karıştırılıyor burada? Gerçeküstücülük genel anlamda, bir yandan burjuva topluma başkaldırırken bir yandan da insan bilincine düş ve olağanüstünün kapılarını aralıyordu. Bu açıdan bakıldığında İkinci Yeni ne burjuva bir topluma başkaldırı olarak belirmiş, ne de olağanüstü ve düşün sınırlarını aralamayı kendisine bir amaç edinmişti. Dahası Gerçeküstücü şairler, Lautréamont un Şiir bir kişi değil, herkes tarafından yazılmalıdır sözünden yola çıkarak, şiir uğraşını toplumsallaştırmak, bunu da bir varoluş biçimine bir karşı koymaya dönüştürmek istiyorlardı. İkinci Yeni şairlerinin bu kaygılardan hiçbirini duymadıkları açıktır. İkinci Yeni pratik olandan ziyade dilsel ve edebî bir kaygının adıdır. Marksizm ve adı geçen diğer izm lerin paradigmalarının İkinci Yeni ile örtüştüklerini düşünmüyorum. Gerçeküstücülük ya da üstgerçekçilik n Özellikle gerçeküstücülük kavramının bir çeviri kazasından kaynaklı yanlış anlaşılması noktasından hareketle Türk aydınını da sorguluyorsunuz kitapta. Sorgulanmaya muhtaç bir konudur tabii. Özellikle edebiyat bağlamında, akademiyi de işin

11 Aydınlık 2 Mayıs 2014 Cuma 11 içine katarak neler söylersiniz? Ayrıca gerçeküstücülükle tasavvufun karıştırılmasını, ilişkilendirilmesini de işin içine katarak nasıl kızdırırsınız birilerini? Burada Yvonne Duplessis in gerçeküstüçülük tanımını da dikkate alırsak iyi olur. Yazınımızda Surréalisme kelimesi üzerinde bir mutabakatın söz konusu olmadığı dile getirilmelidir. Özdemir İnce ye ait olan Üstgerçekçilik çevirisi kabul görmekle birlikte, Gerçeküstücülük yerleşmiştir. Üstgerçekçilik çevirisi gerçeğin devamı olan en üst katmandaki bir gerçeklikten söz açarken, Gerçeküstücülük çevirisi ise, gerçeği aşan, gerçeğin ötesinde, olağanüstü gibi bir anlam taşımaktadır. Gerçeküstücülük çevirisinde gerçek katmanı devam etmez, gerçeğin üstünde ne olduğu bilinmez, gerçekten uzaklaşılır. Hatalı bir çeviriden kaynaklanan bu bilgi alanı yazınımızda hatalı olarak yapılandırılmıştır. Türk aydını Gerçeküstücülüğü anlamaya çalışmakta, bu alan yeni şiir için bir manyetik alan oluşturmaktadır. Bu anlama çabası içerisinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Âsaf Hâlet Çelebi yi, bizde lettrisme ile karışık bir surréalisme i deneyen bir şair ; Özdemir Asaf ı sürrealist tecrübelere çok yakın bir şair olarak niteler. Necip Fazıl Kısakürek in ise sürrealist tecrübeleri uzaktan hatırlatan bir manzume şeklini ve dilini buldu[ğunu] dile getirir. Necip Fazıl Kısakürek in şiiri poetikasında "Mutlak hakikati arama işi" olarak nitelendirmesi, Gerçeküstücü etkinin kendisine de ulaştığını gösterir. Ahmet Hamdi Tanpınar ın sürrealist olarak nitelediği şairlere bakıldığında, Özdemir Asaf dışında şiirlerinde bir aşkınlık, olağanüstü taşıdıkları görülür. Asaf Hâlet Çelebi, Doğu mistisizminden etkilenirken özgün dünya arayışları[ndadır] (Ebubekir Eroğlu 40). Necip Fazıl Kısakürek ise, Sürrealizm den ziyade mistisizme daha yakındır. Çünkü herhangi bir otomatik yazına başvurduğu görülmez. Şiirinde anlam önbelirlenimlidir. Onun Mutlak olarak bahsettiği ise Tanrı dır. Sürrealizm de ise Tanrı yoktur, kendi gerçekliğini henüz adlandırmamış, arayışta olan bir insan durumu vardır. Türk aydını Gerçeküstücülüğe tamamıyla vakıf değildir. aşkın olan gerçeküstü olanla eşleştirilmektedir. Oysa olağanüstü, Gerçeküstücülüğün yalnızca bir alt maddesidir. İkinci Yeni nin manifestosu sloganlardır n İkinci Yenici lerin ilk şiirleri 1954 te yayımlanıyor. Bu tarih Batıda sanat manifestolarının azaldığı, neredeyse bittiği bir dönemdir. İkinci Yeniciler zaten birlikte bir manifesto ortaya koymadılar; siz de buna dayanarak, özellikle manifesto boyutuyla İkinci Yenicilerin sloganlara dayandığını belirtiyorsunuz. Bir haksızlık yaptığınızı düşünüyor musunuz? Sorularınız İkinci Yeni ye eleştiriyi kabul edemeyen duygusal yaklaşımları fazlaca dikkate alıyor. Sloganlar, düşünsel akıl yürütmeleri zayıf olan insanlar üzerinde oldukça etkilidir. Çünkü bunlar belirli bir düşünsel etkinliğin en parlak noktasıdırlar. Belli bir bağlam içerisinden çıkarılan bu kelime grupları, insanın gerçekleştirdiği bu etkinliğin bir haritasını vermezler. Parlak, etkileyici olmakla kalır ve tükenirler. Sloganlar İkinci Yeni nin kabul görmesini hızlandırmış ve dikkati üzerilerine çekme noktasında önemli bir işlev görmüştür. İlhan Berk in Şiir anlamsızdır, Cemal Süreya nın Şiir Anayasaya aykırıdır gibi sloganları bunlardan bazılarıdır. Şair, sloganlardan ziyade bu düşünsel sonuca nasıl ulaştığını anlatan verilerle yazılarını yazmalıdır. Yoksa slogan oluşturmak oldukça kolaydır. Gerçeküstücülüğün anlık şiir deneyini ifade etmeye çalışan fakat bunda başarısız olan Muzaffer İlhan Erdost un Bir Şey Söylemeyen Şiir, İlhan Berk in Şiir bir şey anlatmaz ; Sezai Karakoç un (Ben) in en küçük davranışı bile büyük bir haber gibidir ve Cemal Süreya nın Novalis ten ödünç aldığı Şiir alışkanlıklara karşı bir yaylım ateştir gibi propagandacı söylemleri, İkinci Yeni nin kabul edilmesini hızlandırmıştır. Şiir bir başkaldırıdır diyen Neruda gibi Cemal Süreya da Şiir anayasaya aykırıdır der. Fakat anayasa, gelenek, devlet gibi her türlü oluşumu reddeden Dadaizm, bunu 1918 yılında yayımladığı manifestosuyla ilan etmişti. Sonra Gerçeküstücülük bu red geleneğini devraldı. İkinci Yeni nin herhangi bir manifestosunun olmamasının yarattığı boşluk, bu sloganlarla kapatılmış, her slogan bir madde olarak, yazılmamış İkinci Yeni manifestosunda yerini almıştır. Sloganlar, düşünsel düzeyi yeterli olmayan insanların ezberlerinde tuttukları söz gruplarıdır. İkinci Yeni şairleri büyük oranda bu sloganlarla okuyucuya ulaşabilme şansını elde etmişlerdir. n İkinci Yeni şiirinin Divan edebiyatının devamı olduğu değerlendirmesini neden nefret söylemi olarak değerlendiriyorsunuz? İkinci Yeni şairlerinin de Gerçeküstücülüğün Türkiye de alımlanması gibi döneminde dirençle karşılaşması ve zaman zaman Divan edebiyatının uzantısı olması gibi nefret söylemleriyle karşılaşması dikkat çekici bir benzerliktir. Bu söylemlerle Divan şiirine duyulan nefret, İkinci Yeni şiirine eklemlenmeye ve İkinci Yeni şiiri yok sayılmaya çalışılır. Hem Divan şiirine karşı, hem de Batı daki edebi akımlara karşı bir nefret ve reddetme alışkanlığı devam etmektedir. Bu durum, içinde bulunulan sosyal ve öznel ikilemin bir yansıması olarak görülebilirken; aynı zamanda yeni olanı anlamlandırma çabasının bir parçası olarak da okunabilir. Asım Bezirci, Divan şiirinin ayrı bir çağın ve çevrenin ürünü olduğunu ve bundan dolayı İkinci Yeni yi Divan şiirinin aynısı ya da uzantısı sayma[nın] doğru olmayacağını savunur. Asım Bezirci bu noktada İkinci Yeni nin neden Gerçeküstücü bir şiir olarak okunamayacağının da yanıtını vermiş olur. Batı nın İkinci Yeni tarafından kaynak olarak alınmasına karşın, İkinci Yeni de Batı da rol oynayan dinamikler Türk sosyal yapısında mümkün olmaz yahut farklı biçimlerde ortaya çıkar. Türk modernleşmesi Gerçeküstücülüğü kendi diline çevirerek, evcilleştirerek, kendi idrak süzgecinden geçirerek ülkesine sokmuştur. Bu yüzden İkinci Yeni yanlış çevirilerden doğmuştur gibi tartışmalar zaman zaman gündeme gelmiştir (Memet Fuat İkinci Yeni Tartışması). Gerçeküstücülüğün bu kısmî alımlanması, İkinci Yeni şairlerinin poetik yönelimlerini belirlemelerinde etkili olmuştur.

12 2 Mayıs 2014 Cuma 12 Aydınlık SEYYİT NEZİR 13 ÜLKÜ TAMER E BİR ADIN YOLCULUKTU HAKKINDA SORULAR O yolculuklar, o yol arkadaşları olmasaydı Bizim kuşak az şeyler yaşamadı. Tek Parti dönemi, Demokrat Parti nin iktidara gelişi, Atatürk devrimlerinin yok edilmeye başlanması, Menderes diktası, 28 Nisan olayları, 555K, 27 Mayıs, 12 Mart, Kenan Evren dönemi... Sonrası... Doğa yok oluyor, özgürlük yok oluyor, insan yok oluyor... Sen de o karanlıkta, umudunu diri tutmak için, güneş avına çıkıyorsun. Bizden önce de tarihte nice insanlar güneş topladılar karanlıkta. Bizleri de bugüne palavra avizelerin değil, o güneşlerin ışığı getirdi BİR ADIN YOLCULUKTU Ülkü Tamer Islık Yayınları 88 s. n Yirmi yıl aradan sonra, Bir Adın Yolculuktu adlı şiir kitabınla ortalığı yeniden sarstın. Kitabı imzaladığı gün, Seni seviyorum/ Benim için dünyanın en taze sözü bu dizelerini okuyarak, işte her zaman taze şeyler ve söyleyişler bulabilen bir şair demiştim. Çok sevdiğimiz ve deneyiminden hep yararlandığımız Cemal Süreya, 60 ından sonra şiir yazmayacaksın demişti... Oysa sen, öyle olmadığını yayımladığın her şiirle bir daha kanıtlıyorsun... Güzel sözlerin için sağol. Cemal in sözü aslında yaşla ilgili değil. Bir şairin şiirinin yaşlanmasıyla ilgili. Cemal yaşasaydı bugün 80 ini aşmış, ama 20 yaşın şiirini yazıyor olurdu. Şairin değil, yazılan şiirin yaşı önemli. Melih Cevdet son şiirlerinde bile gencecikti. Önemli olan şiiri genç tutmak, diri tutmak. Turgut Uyar ın Korkulu Ustalık diye bir yazısı vardı. Okumayanlara bulup okumalarını öneririm. Ben o ustalık denen şeyden hep korkmuşumdur. Hep acemiliği, çıraklığı yeğlemişimdir. Neredeyse kopya kâğıdıyla aynı şiiri üretmekten, tekrarlamaktan korkmuşumdur. Başka bir şiirin acemiliğine yönelmekte dirilik bulmuşumdur. O şiirde kendime göre ustalaştığımı düşününce, yeniden acemiliğe vurmuşumdur kendimi. Ama temelde kendi kişiliğimi, sesimi korumaya elbette özen göstererek... Düşten düşe n Her gün en az bir kere geceden geçtin / Bir adın yolculuktu bir adın başka diyorsun kitaba adını veren şiirde. Ama büyüklü küçüklü ne yolculuklar! Narlı dan, Nakıp Ali den, Troya dan, Lorca dan, Gare du Nord dan Cağaloğlu na dönüp ne de çok leblebi sattın kendine. Her birinde başka adlarla mı gerçekten? Herkesin yaşamı bir yolculuktur. Sadece kentten kente değil, kitaptan kitaba, filmden filme, yürekten yüreğe, ağaçtan ağaca, çiçekten çiçeğe, kuştan kuşa, düşten düşe yapılan yolculuklardır bunlar. Kişiliklerimizi o yolculuklarla oluşturuyoruz. Dönüp bakıyorum da, ne yolculuklar yaşamışım... Antep te Arif Güzel Kitabevi nden başlayarak... Babıâli, gazeteler, dergiler, tiyatro sahneleri, sinema salonları, televizyon stüdyoları, yine yayınevleri... Nice yol arkadaşları edinmişim... Artık aramızda olmayan Yaşar Nabi, Memet Fuat, Abdi İpekçi, Ercüment Karacan, Osman N. Karaca, Mıstık, Agop Arad, Onat Kutlar, Erdal Öz, Kemal Özer... Say say bitmez. O yolculuklar olmasa, o yol arkadaşları olmasa herhalde başka biri olurdum ben de. n Edip Cansever, İnsan yaşadığı yere benzer diyordu. Onca yolculuklardan ve başka adlardan geçerek gene kendi ülkeni kırşak tarlası belledin. Nasıl oluyor bu? Jorge Amado nun kim bilir kaç kere aktardığım bir sözü var: İnsanın anayurdu çocukluğudur. Bu açıdan bakarsam, benim anayurdum da Antep. Güneşi toplarken n Antep mi, Gaziantep mi? Evet, eskiden Antep te Gaziantep denilmeyince pek kızılırdı. Sanki Antep in Kurtuluş Savaşı sonrasında aldığı Gazi lik unvanı küçümseniyormuş gibi gelirdi. Ama o savaş sonrasında İstiklâl Madalyası almış babam bile Antep derdi. Biz üstümüze düşen görevi yaptık sadece gibisinden bir alçakgönüllülük. Benim anayurdum da orasıydı işte. İnsan yaşadığı yere benzer demiş Edip. Ben de çocukluğumun Antep ine benziyorsam, ne mutlu bana. n Bir Adın Yolculuktu yu okurken, aslında sende ilk yapıttan beri süregelen izleklerin dupduru suda akışını seyrediyoruz imrenerek. Turgut Uyar, ömrünce tek bir öykü yazdı. Nehirler Akıyordu... şiirinin sonundaki, O gece / Bir gülün içinden bir nehir aktı dizeleriyle başım döndü. Sen, sanki bütün bir ömür bu iki dizeye çalışmışsın... Sağol. Şiire başladığımda kendimi sardırdığım sular pek dupduru değildi. Bulanıktı, dalgalıydı. Ama neredeyse her şairin yüzmeye başladığında kendini içine attığı sular hep öyledir. Son derece olağandır bu. Önemli olan o suları durultmak. Kişiliğini koruyarak şiirini yalınlaştırabilmek. Ben de buna çabaladım. n İlk kitaptan ( Soğuk Otların Altında, 1959) bugüne ana damarı belirtecek olursak, şiirler boyunca doğa tutkusu endüstrinin getirdiği tedirginliğe ve kapitalizm karşıtlığına bitişiyor: Şehir büyüdükçe başkaları gözetliyor beni. Şimdi TV dizilerinin adını esinliyor... Geçenlerde bankta oturup güneşleniyordum. Dilenci bana ne dese iyi: Fena mı, güneş topluyorsun! 30 yıl önce birçoğuna çocuksu gelen Güneş topla benim için dizesinin derinliğini yakalayıverdim birden. Ve işte böyle bunlar, kimse farkında olmadan, Gezi Kuşağı nı biriktirdi. Ne dersin? Bizim kuşak az şeyler yaşamadı. Tek Parti dönemi, Demokrat Parti nin iktidara gelişi, Atatürk devrimlerinin yok edilmeye başlanması, Menderes diktası, 28 Nisan olayları, 555K, 27 Mayıs, 12 Mart, Kenan Evren dönemi... Sonrası... Doğa yok oluyor, özgürlük yok oluyor, insan yok oluyor... Sen de o karanlıkta, umudunu diri tutmak için, güneş avına çıkıyorsun. Bizden önce de tarihte nice insanlar güneş topladılar karanlıkta. Bizleri de bugüne palavra avizelerin değil, o güneşlerin ışığı getirdi. Sadece alanlarda değil patikalarda da dolaşmalı n Kendinin tuhaf bekçisi dedi senin için Süreya. Ama sık sık nöbeti unutuyor, gökten geçen leyleklere bakıyor. Yine de nöbette hiç dalgaya düşmedin. Elbette yalnızca şiirlerini kastetmiyorum bununla. Nâzım hakkında ilk derli toplu ve seçkin kitabı 1968 de sen derledin, gençlerin onu yoğun ve bütünlüklü tanımasını sağladın. Mahkeme tutanaklarından hazırladığın İhanet Yılları ile McCarthy nin cadı kazanına ve aydınların yarılmasına dikkat çektin. Ve aydınların artık etkisizleşmeye başlamasıyla birlikte Soğuk Savaş ın başarısının kaçınılmazlığına yol açan en önemli olguyu gösterdin. Yalçın Küçük ve Demirtaş Ceyhun, Soğuk Savaş ın gerçek sonuçlarını üçüncü bin yılın başlarında görebildi. Yaşamları boyunca günün 24 saatini 25 saat politikayla dolduran niceleriyse bunun hâlâ farkında değil. Sende tarih ve güncelliğe böylesine incelikli bir politik düzlemde yatkın oluşu neye bağlıyorsun? Ben politikacı değilim, sanatçıyım. Herkesin politik görüşü vardır. Ama herkes görüşünü işine yansıtamaz. Sözgelimi bir seyis, politik görüşünü işine yansıtamaz. Ama bir sanatçı yansıtabilir. Yansıtmalıdır da. Bu onun yurttaş olarak, insan olarak görevidir de. Ama bunu sanatıyla yansıtmalıdır. Ben de öyle yapmaya çalıştım. Yoksa bırakırdım yazıp çizmeyi, politikaya soyunurdum. Yanlış anlaşılmasın, koltuğunda oturup ahkâm kesmekten söz etmiyorum. Kanlı Pazar da Taksim Meydanı nda da olurum elbette, Gezi de gaz da yerim. Ama sanatçı olarak alanları bırakıp patikalarda da dolaşmalıyım. n Daha ilk kitaptan başlayarak evrensel olanı yerellikle mayalama derdindeydin. Senin şiirinin gelenekle örtüşme süreci ile şiirimizin gelenekle örtüşme süreci arasında eşzamanlı bir Seyyit Nezir, Ülkü Tamer le doku bütünlüğü var. Yahya Kemal de, Haşim de ve Tanpınar da geleneğin basıncı şiiri geriye doğru çekerken, Nâzım da, Orhan Veli de, İkinci Yeni de ileriye dönük yönelimleri güçlendirdi, şiiri sokağa ve eyleme taşıdı. Bu bağlamda, hem Cemal Süreya hem bütün bir Türk şiiri için en özlü tanımı verdin: Atlas Okyanusu nda Fırat ın salı. Senin fısıltıyla ama son derece kışkırtıcı bir yönelişin oldu hep: Kim açtı bilmiyorum kapısını dünyanın /... / Ya da varıp kıyısına cesur bir uçurumun Uzun bir hançere doğru akşamla uyumalı /... / Sonra her gece ağıtlar duyduk; yürüdü çarşı. Olanda olacağa ve geleceğe böylesine im koyan bu sezgi ve kurgunun yerel ve evrensel dayanakları olmalı... Bilemiyorum. Yapmaya çalıştığım işi önemsememden ileri geliyor belki. Uykularımızda düşleri bile bulamazsak n Demem şu ki, senin şiirin teknolojiye karşı sis çanı oldu. Doğayla kültürün insancıl bütünlüğünü aradın hep. Postmodernizm, kültürü çökertti ve çöküşün temsilcisi olarak kendi de çöktü. Ama teknolojiyi aşılmaz bir kabuğa dönüştürüp insanı salt içgüdüsel varlığına geri tıkmak üzere onun içinde çürütme sürecine cafcaflı kılıflar oluşturdu. Şimdi şiir kendi küllerinden doğmak üzere işe koyuldu mu? Sen bunu Yanardağın Üstündeki Kuş imgesinde göstermiştin... Son kitabında, Uykumda sarılmam için / Sonsuz bir düş getir bana diyorsun! İnsanlığın sonsuz düşündeki en gerçek mutluluk ne sence? Onun rengi, kokusu, tadı, biçimi, dokunuşu, bilinci ve sesi? Doğayı son derece önemsiyorum. Önce doğa. İnsan da doğanın bir parçası, onun bütünleyicisi. Ama çok kişi, özellikle kimi politikacılar, onu yok ederken kendini yok ettiğinin farkında değil. Sadece ağaçları kesip gökdelen yapmaktan söz etmiyorum. Onun ötesinde bir şey... Çınarıyla, papatyasıyla, uskumrusuyla, akrebiyle, bulutuyla, fırtınasıyla ve insanıyla bir bütünlükten söz ediyorum. O bütünlük bozulmaya bir başlamasın, uykularımızda bile düşler bulamayız. n Söze Cemal Süreya nın şaire ilişkin bir saptamasını tersyüz edişinle başladık. Kitabın ona göndermeyle biten dizeleriyle noktalayalım: O, Lokman şair senin hayatın / Yedi kırlangıcın hayatı kadar diyordu. Sen çok daha iyimser bir sonuç gösteriyor ve ölümsüzlük ardındaki insanı tiye alıyorsun: Kaç kelebek ömrü kadar ömür yaşadın? (Gülümsüyor Ülkü Tamer...) FOTOĞRAF: DENİZ TOPRAK

13 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık 14 GÜNEŞ ÖZAYTEN GÖRSEL KİTAPLIK EMİLE ZOLA NIN ÖLÜMSÜZ ESERİNDEN SİNEMAYA GERMİNAL Emeğin kutsal mücadelesi Anarşist işçi Souvarine, sosyalizmle alay ederken, grev veya başka bir hak arayışının işçilere yalnızca daha fazla acı ve daha fazla sefalet getireceğini savunur. Çünkü ona göre sorun, her türlü sistemdir ve o sadece kaosun, yani anarşizmin tek çözüm yolu olduğuna inanmaktadır; yapılacak tek şey sistemin temellerine dinamit koyarak, onun gürültülü bir biçimde yıkılmasını keyifle seyretmektir, altında kim kalırsa kalsın Gerek Zola nın romanında, gerekse de filmde, Souvarine gibi anarşistlerin düşüncelerinin, belki de kapitalizmden daha tehlikeli, korkakça ve alçakça olduğunun altı çizilmektedir GERMİNAL Yönetmen: Claude Berri Oyuncular: Gerard Depardieu Miou Miou DVD: Saga Collection Fransa-Belçika-İtalya 1993, 157 dak. Emile Zola Dün, 1 Mayıs tı, emeğin ve emekçinin bayramı Dünyanın her yerinde kutlanan bu bayram, temeli sınıfsal çatışmalara, haksızlıklara dayanan sömürüye karşı, bilekleri topraktan, yumrukları demirden olan üretici sınıfın bayramı. Son yıllarda, iktidarın bir nevi lütfuyla, ülkemizde de bayram ilan edildi 1 Mayıs Ancak 1 Mayıs, onların tahayyüllerine sığmayacak, çok büyük anlamları olan bir tarih. Sadece Türkiye açısından bu tarihin önemini vurgulamak gerekirse, 1 Mayıs 1977 de, Taksim de hunharca katledilen nice güzel insanımızı anımsamak yeterli olacaktır. İşte bu yüzdendir ki Taksim kutsaldır, emekçilerin ve üreten kesimlerin gözünde. Germinal, kendini bir eylem adamı olarak tanımlayan Fransız yapımcı, yönetmen, senarist Claude Berri nin en önemli filmlerinden biri. Ünlü Fransız yazar Emile Zola nın aynı adlı romanından sinemaya uyarladığı filmde Berri, kamerasını, romanın yapısına sadık kalarak işçi sınıfına, emekçilerin sorunlarına doğrultuyor. Romanın ve filmin baş karakteri idealist genç Etienne Lantier (Renaud) göçebe bir işçidir. (Lantier, Zola nın Meyhane romanının da karakterlerindendir.) Lantier, iş bulmak umuduyla Kuzey Pas Du Calais bölgesinde bir kömür madeni olan Montsou ya gelir. Orada deneyimli bir madenci olan Maheu (Depardieu) ile tanışır ve arkadaş olur. Bu arkadaşlık ona, kalacak bir yer ve iş bulmasında yardımcı olur. Daha önce makinistlik yapan Lantier, madende çalışmaya başladıktan sonra, madencilerin yoksulluk ve sefalet içindeki yaşantısına, çok zor ve riskli iş koşullarına tanıklık eder. Bu tanıklık, Lantier in kişiliğinde, haksızlığa ve sefalete karşı örgütlü olarak mücadele etmek fikrinin gelişmesine ve onun giderek bir eylem adamına dönüşmesine neden olacaktır. Gerek romanda, gerekse de filmde, sosyalizm, kapitalizm ve anarşizmin özellikleri oldukça etkili biçimde tasvir edilmektedir. Maden işçileri, aileleriyle birlikte sefalet içinde, düşük bir ücretle, ölümüne çalışırken, madenin sahibi olan büyük burjuva sınıfı ise yoz ilişkiler içinde, gününü gün etmektedir. Filmde, sınıfsal çatışmanın en etkileyici şekilde verildiği sahnelerden biri, Maheu nün karısının (Miou Miou) tüm gururunu ayakları altına alıp çocuklarıyla birlikte maden sahibinin evine gittiği sahnedir; ev sahipleri bir miktar yiyecekten oluşan sadaka ve bol miktarda öğüt verirler. Filmde büyük burjuvazinin, işçi sınıfına yer yer acıma yla dolu, aslında zalimce tepeden bakışı çok belirgin biçimde hissediliyor. Onların yanı sıra, işçilerin sefaletini istismar eden fırsatçılar da eksik değil. Kapitalizmden daha korkak anarşizm Dikkat çekici diğer bir öge, hem romanda hem de filmde emek ve hak mücadelesi veren işçilerin arasındaki çeşitli fikir tartışmalarının yansıtılmasıdır. Örgütlü mücadeleye inanan Lantier, başta Montsou olmak üzere çevredeki tüm kömür ocaklarında en kısa zamanda örgütlenerek bir genel greve gitmek gerektiğine inanmaktadır. Bu düşüncesi, o gelene kadar her şeyi karın tokluğuna kabullenmiş olan Maheu ve diğer işçiler arasında heyecan yaratır. Ancak sık sık buluştukları işçi barında, aynı fikirde olmayanlar da vardır. Örneğin dönemsel bir yaklaşımla dünyanın bütün emekçilerinin herhangi bir fark gözetmeksizin bir araya gelmesi gerektiğini, mücadelenin ancak o zaman başarıya ulaşacağını savunan ve erken bir kalkışma halinde bunun ağır sonuçları olabileceğini söyleyen barın sahibi gibi. Adam, bu gerçekçi öngörüsünde haklı çıkacaktır. Bir başka işçi Souvarine ise, anarşizmin ideallerine inanmaktadır. Souvarine, sosyalizmle kendi açısından alay ederken, grev veya başka bir hak arayışının işçilere yalnızca daha fazla acı ve daha fazla sefalet getireceğini savunur. Çünkü ona göre sorun, her türlü sistemdir ve o sadece kaosun, yani anarşizmin tek çözüm yolu olduğuna inanmaktadır; yapılacak tek şey sistemin temellerine dinamit koyarak, onun gürültülü bir biçimde yıkılmasını keyifle seyretmektir, altında kim kalırsa kalsın Gerek Zola nın romanında, gerekse de filmde, Souvarine gibi anarşistlerin düşüncelerinin, belki de kapitalizmden daha tehlikeli, korkakça ve alçakça olduğunun altı çizilmektedir. Filmin sonlarına doğru Souvarine, yoğun yağmur sırasında madene inecek, kalaslardan oluşan duvarların somunlarını gevşetecektir. Souvarine in sabotajı sonucu, yağmur sularının madene dolmasıyla göçük oluşacak ve bir çok işçi ya ölecek ya da mahsur kalacaktır. İşverenlerin ücretleri düşürmesi, işçiler açısından bardağı taşıran son damla olur. Emek sömürüsüne karşı hakça bir yaşam için işçiler çeşitli yolları denerler. Ancak en ufak bir tavizi bile kendisi için tehdit olarak algılayan işverenler, işçilerin her türlü hak talebini çeşitli bahanelerle reddedince Lantier liderliğinde işçiler greve başlarlar ve bu grev dalgası kısa zamanda çevredeki diğer kömür ocaklarına da sıçrar. Depardieu nun unutulmaz kompozisyonu 1993 yapımı Germinal dönemin en pahalı Fransız filmi olma özelliğini taşıyor. Romandaki görsellik, çarpıcı dil ve kitlesel anlatım, uygun bir sinematografiyle filme de yansıtılmış. Hem roman, hem de film, bir sınıfın, emekçi sınıfının hikayesini anlatıyor. Dolayısıyla diğer karakterlerin de en az Etienne Lantier kadar öne çıkarıldıklarını söylemek mümkün. Filmin başrolünde Hollande hükümetinin koyduğu ağır vergi yükünü protesto etmek için Fransız vatandaşlığından çıkarak Rus vatandaşlığına geçen, büyük aktör, büyük sanatçı ve aydın Gerard Depardieu var. (Bu açıdan bakıldığında Depardieu nünde tıpkı Dreyfus davasında hakkı yenen, haklıdan yana tavır takınan Emile Zola nınkine benzer bir tavır takındığını söylemek mümkün) Filmde Depardieu ye başrollerde Miou Miou, Renaud, Jean Carmet, Judith Henry, Jean Roger Milo, Laurent Terzieff, Bernard Fresson, Jean Pierre Bison, Jacques Dacomine, Anny Duperey eşlik ediyor. Tıpkı roman gibi, filmde Emile Zola nın şu cümleleriyle sona erer: Şimdi Nisan güneşi toprağı ısıtıyor, vadilerden hayat fışkırıyor, tomurcuklar patlıyor, ekinler yükseliyordu. Her yandan tohumlar şişiyor, uzuyor, toprağı deliyordu. İnsanlar yetişiyor, kara bir ordu bir sonraki bir asır sonraki hasada hazırlanıyor, tohumlarını patlatıyordu. Claude Berri, bir sinemacı olmanın yanı sıra, bir eylem adamı olmanın sorumluluğuyla da davranarak, filmin yapımı için Kuzey Pas De Calais bölgesel yönetimi tarafından sağlanan 10 milyon Frankın yarısıyla 1994 te amacı yöre insanına, iş olanakları yaratmak olan Germinal Derneğini kurmuştur. DVD nin, Ek Özellikler bölümünde filmin fotoğraflarından oluşan fotoğraf galerisini görmek, yönetmen Claude Berri ile yapılan bir röportajı ve Le Bourniage da Grev Şubat 1959 isimli bir belge filmi izlemek mümkün.

14 Aydınlık MUHAMMED ULUTAŞ Aydınlık 2 Mayıs 2014 Cuma 15 Çünkü mutsuzluk yazılmaya değer... Günümüz edebiyatında okunan yazarlar kısıtlıyken yeni nesil teknolojinin nimetlerini kullanarak kendini ön plana çıkarmaya başladı. Mert Caner de bu bakımdan en çok tanınan genç şairlerden biri. Henüz yaşı çok genç olmasına rağmen mısralarında asırlık bir ömrün izlerini taşıyor. Sosyal medya aracılığıyla yazılarını okurlarıyla paylaşan Mert Caner ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Gizemli havasının dağılacağını ümit ettiğimiz bu yazı aynı zamanda genç yazarın ilk röportajı olma özelliğini taşıyor. İlk sorumuz, haliyle "Kimdir Mert Caner" oluyor. Gerisini ondan dinliyoruz... n Mert Caner kimdir? Daha kendine bile yetemeyen, mutsuzluğa biat etmiş, yalnızlığına sarılmış bir adamdır. Bundan 20 küsür yıl önce, Antalya da, bir hastanede annesinin elinden tuttuğu biri. Müzeyyen Senar ve İzmir aşığı, bir o kadar İzmir in eteği... Aşırı sıradan biri... Biraz Berkin Elvan, biraz Ali İsmail Korkmaz. Yaşamım; İstiklal de, elinde içkisi ile şarkılar söyleyen bir kadın gibidir. Zaten hepimizin yaşamı, zavallı bir gösteri değil midir? n İçindeki şairi nasıl keşfettin? Kendimi, içimdeki edebiyat boşluğuna adamış olmam doğdudur ; ben şair değilim. Bunun için daha çok zaman, birikim ve okumak gerek. O zaman geldiğinde de, zaten bunu ben kendime söyleyemem, şahsıma ait olanların bir değeri varsa eğer, onu sevebilecek olanların yakıştırabileceği bir şeydir. Bundan bir 10 sene önceleri de bazı şeyler yazardım; onlar şu anki ben değildim. Aldatılan bazı düşünceler, bir şehrin her kaldırımında küfürler ettiğin bir beden olur ruhun. O kadar küçük bir şehirdir ki, hayaller yaşandıkça kirlenmeye başlar. 3-4 sene öncesi bu bahsettiğim, bazı yaşanılan acılar, kırılma noktasına ulaştırır. Bu durum ise, şu an içinde bulunduğum üslup ve tarzımın oluşmasına neden oldu. Sonrası, saçları zaten... Onlar, birer imla hatası n Hangi şairlerden etkilendin, neleri okumaktan hoşlanırsın? Etkilenmek demeyelim, yazarken asla etkilenmem. Okumaya kalktığım vakit ise, hayatımı dahi etkilecek Cemal Süreya ya biat edebilirim. Onun dışında köklü Türk Edebiyatı nın ölümcül yazarları olan, Turgut Uyar, Edip Cansever, Tezer Özlü, Can Yücel daha sayamadığım birçok büyük şair-yazar hayatımı ve elbette edebiyata bakış açımı etkilemiştir. Belki de o yüzden bana şair denmesinden nefret ediyorum. Böylesine büyük insanlar varken, bana şair denmesi kanıma dokunuyor. Yeraltı edebiyatı okumaktan hoşlanırım, bunların başında ise, Charles Bukowski gelir elbet. O, cidden tam bir pislik! Dizüstü denen şeyleri okumaktan nefret ederim, gereksiz ve edebiyatı kirletmekten başka bir şey değiller. Kendini kuldan saklayan, şair ve yazarlardan da nefret ederim. Onlar, birer imla hatası. n Sosyal medyanın yadsınamaz gücünün farkındayız. Siz de sosyal medya sayesinde şiirleriniziyazılarınızı paylaşıyorsunuz. Şanslı buluyor musunuz kendinizi bu imkanları kullanabildiğiniz için? Aslında ilk bir blogla başlamıştım bu yolculuğa, sonralarda dedim ki kendi kendime, madem bloğuma koyuyorum bu yazıları, demek ki insanlara okutmak istiyorum. Sonra bir Facebook sayfası açtım, insanlara ve tam anlamıyla istediğin kitleye ulaşmak söz konusu. O yüzden hep diyorum, ülkemizde paraya tapan yayınevlerine gitmeyin, amacımız gerçekten insanlara hissettirmekse, bir blog açın. Kitap illa çıkar. Bu konuda kendimi şanslı buluyorum tabiî ki, ama asla öyle bir tür edebiyat icra etmiyorum. Ona edebiyat da denmez. Sosyal ağlarda paylaştığım yazılardan çok daha fazlasını şimdilik sadece kendime saklıyorum. n Nedir bu felaket tellalı kırmızı vosvos? Hayatımda yaşadığım bir dönemin bir isim hâline gelmesidir aslında. Bunu hiçbir zaman açıklamayı düşünmüyorum ama bu ismi daha önce şu şekilde dile getirmiştim: Belli bir yaşanmışlıkların olduğu, ortak mutlulukların kırmızı vosvos ile buluştuğu bir hayat kurgusudur. Felaket tellalı olan bir yağmur ardından yaşananların kırmızı vosvos ile birlikte aldatıldığı tüm düşüncelerle binip gitmesidir... Biraz da Eskişehir dir... O, bir Tanrı; ben ise... n Size yakıştırılan Cemal Süreya benzetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? O, bir Tanrı; ben ise, ancak onun kurdu olabilirim... n Yazılarında mutluluğu ifade eden cümlelere rastlanmıyor, bu kadar mutsuzluk içinde nasıl nefes alıyorsun? Çünkü mutsuzluk yazılmaya değer... n 'Şiir Sokakta' akımının en dikkat çeken örnekleri sizin yazılarınızdan oluşuyor. Bu akımı nasıl buluyorsunuz? Dünya edebiyatında çok saygı duyulan bir edebiyat olan Türk edebiyatı, son yıllarda belli toplulukların da etkisi ile iyice kirlendiği şu günlerde, yüzümü güldüren en büyük harekettir 'Şiir Sokakta!' Gezi Parkı eylemleri süresinde, halkın sokaklardaki duvarlara yazmasıyla başladığını biliyorum. Bir halk hareketi olması da bunun sonunun gelmeyeceğinin göstergesi. 'Şiir Sokakta' akımının şöyle güzel bir getirisi de var; bulunduğumuz zaman diliminde ahkam kesen yüksek makamlılar ve kravatlı abilerin, kuruluşları ve yayıncılıkları tarafından Sansürlenen Aziz Nesin ve özellikle İkinci Yeni şairlerimizin, yeni nesillere aktarılması konusunda içimde her zaman büyük bir korku vardı. Şimdilerde, arkamızdan gelen nesiller, onları sansürün işlemediği duvarlardan tanıyacaklar. Bunun dışında, yazdıklarıma değer veren güzel kalpli insanların, benim yazdığım ama onlara emanet cümleleri duvarlara yazmaları gerçekten mutluluk verici. Türkiye nin hemen hemen her şehrinden geldi. Çok teşekkür ediyorum... n Okan Bayülgen, yazılarınıza büyük ilgi gösteriyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Büyük ilgi gösteriyor diyemeyiz, aslında hatırlamıyordur bile beni. Benim şahit olduğum, bir gece yarısı bloğumu paylaşması olmuştu. Onun dışında, bir ara sayısız mesaj geldi, senden bahsetti oradan duyduk seni şeklinde. Ben Okan Bayülgen i ünlü biri olarak görmüyorum, bir düşünür, herhalde hâlâ öyledir. Ve böyle bir adamın tek bir cümlemden haberdar olması bile huzur verici. Şiirde yeni bir akım Mert Caner n Herhangi bir oluşum içinde misiniz? Evet. Elif Şen öncülüğünde Organikinsan adında şu an için 6 kişiden bir oluşumumuz mevcut. Bizim amacımız ise, bizce yanlış giden bazı şeylere dur demek ve bir amacımız da akım düşüncesi. Yanlış duymadınız. Bir akım. Hâlâ 1950 lerin ekmeğini yediğimiz mükemmele yakın İkinci Yeni şiir akımının ardından ülkemizde, üstünden 60 yıl geçmesine karşın, yeni bir akım gerçekleşmemesi çok üzücü. Artık gençler var, inanın bana inanılmaz gizli bir şekilde ilerleyen genç şair-yazar adayları var. Neden ilerde bu gençler de birer Nazım olmasın ki? n Sizce neden uzun süredir edebi alanda yenilikler yapılmıyor? Siz ne yapılmasını isterdiniz? Bence bir ülkenin edebiyatının iyi olması için sadece iyi yazar ya da şairlere ihtiyacı yoktur. İki şey burada çok önemlidir, nakiti edebiyatta aramamak ve kendimizi halktan saklamamak. Günümüzde hangi yazar sokakta? Hangisi rakısını Çiçek Pasajında içiyor, hangisi Galata Kulesi kültürünü hâlâ sürdüren gençleri gidip selamlıyor? Yazmak, masa başı işi değildir! Ben de bir gencim, bunu iliklerime kadar hissedebiliyorum. İnanıyorum, derdi ünlü olmak ve tek tabanca ilerlemek isteyenler mutlaka yok olacaktır. Sanat, hiçbir zaman soyluların ve soylu havasında takılanların olmadı. Önemli olan hep dediğim gibi, milyonluk caddelerdeki rögar kapaklarını görebilmektir. Hâlâ 1950 lerin ekmeğini yediğimiz mükemmele yakın İkinci Yeni şiir akımının ardından ülkemizde, üstünden 60 yıl geçmesine karşın, yeni bir akım gerçekleşmemesi çok üzücü. Artık gençler var, inanın bana inanılmaz gizli bir şekilde ilerleyen genç şair-yazar adayları var. Neden ilerde bu gençler de birer Nazım olmasın ki?

15 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık 16 NEZİHE ALTUĞ ZEYMURAN-BARIŞ ERDOĞAN Çiçeklere yansıtılmış direniş ruhu Bugün onun aynasında yansıyan şiirin sırrıdır. Dilin şairidir, soyut algılamalar dile dökülmüş, soyut olanda somutlaşabilmiştir, Tümel insanin şiirini yazar. İzlekleri değişmez. Sadece boyutlanır. Bir ışıklandırmadır onun yaptığı. Nereyi aydınlatırsa gündeminde orası vardır. Şiirinde anlatmak istediğini gövdeleştirebilmek için nesnelere çok önem verir, nesnenin şairidir. İnsanın insanla olan ilişkisinin doğuracağı tüm sonuçlar insanın nesneyle olan ilişkisiyle tanımlanır. Tasavvuf düşüncesini, var oluş felsefesini, geçmişimizi tinsel bir çerçevede biçimlendirdiğini görürüz. Doğayı manevî bir dille insanla konuşan, Mutlak Varlığın aynası olarak görür: cenneti vaat etme bana geceye girerken cennetinde yaşat sen beni dalımda: zeymuran. Toplumsal koşulları kişisel yanlışları, bir insanın diğerine yaptığı haksızlıkları yazarken karşıtlarına dönüşmelerinin dinamiklerini bulmaya çalışır: elin cennetinde sararıp soldum kendi cehennemimde çiçek açtım günaşırı demezler: o hasadı dualı gelincik ZEYMURAN Barış Erdoğan Mühür Kitaplığı 96 s. Barış Erdoğan, şiir alanında göründüğü andan itibaren, kendine has duruşu ve birikimiyle dikkatleri çekti. Özgün bir ses ve şiir yapısına sahip olduğunu ilk şiir kitabı Kuş Kıyamet (2011) ile göstermişti. İkinci kitabı Şiir cin/ ayetleri (2012) ve üçüncü kitabı Simurgname (2013) ortak dile dayalı bir şiir evreni oluşturduğunun tanıklıklarıydı. Dördüncü kitap Zeymuran da ise düşünce ve duygu dünyasını, farklı boyutlarla ele alıyor: suskunluğu sürsün şairlerin, yaşlanmayı öğretsinler adımız sözler çırağı, sanımız sözler kırağısı saraylar içre hep zerrin hep zeymuran ölüsü bu şairlerin. Edebiyata, tanrıya isyan ve direniş Barış Erdoğan gizemi örgütlemenin şairidir, bu yüzden gizem, koşullayıcı bir ön içerik olarak şiirinde etkilidir. Somutlaştırdığı izleklerinin doğrudan doğruya insanla ilgili olduğunun, insandan yola çıkıp yine insana döndüğünün bilincindedir. Öznenin sahip olduğu bedenin, nasıl ete kemiğe büründüğünü ve başına neler geldiğini ayrıntısıyla anlatırken, çiçeklerin diliyle kadınları, kentleri, çocukluğunu, dünyanın en yeşil devrimi diyen gençleri; zulmün tezenesi kırbaç dediği, Gezi yansımalarıyla anlattır: taksim taksim yumruk olun, indirin suratlarına aşkla gönülle onlar hülle peşinde sen özgürlük peşinde biz demirden gülle Kent isyanını, kadınların ve gençlerin başkaldırısını kuytu köşelerden sokaklara, sokaklardan alanlara taşıyanları yazdı. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirler, divan esintileri, bercesteler, şair, yazar ve öykücülere atfedilenler, sevgiliye yazılan mektuplar, düşler ve daha neler neleri yazdı. istanbul a güvercinler yağıyordu bir ince saz eşliğinde döküldük de ne oldu sokaklara gel de inleme göğsün çatlayıncaya kadar güvercinler bana yağıyordu Kentlerden umudunu kesmiş bir kentli, Flâneur olmayan bir gezgin, estetiği daha çok geçmişte, aklı, gelecekte arayan bir romantik: istanbul, ciğeri sökülmüş haliç'tir; merhemi eyüp te piyer loti'den aşağısını düğmeleme bırak kendini galata'dan benim yerime herkes kanatsız kuşluğu unutmuştur, fırsat ganimet özlem dağlarca Baudelaire'in, modernist bir tepki ile tutkuları ve karar verebilme gücünü yüceltmesine karşılık, romantizmin özveri ve kendini adayışı yücelttiğini yazan Benjamin gibidir: şimdi balat ta kediler oynaşıyordur, kadınlar oynaşıyordur bir eski zaman sarkacında öyküm sallanıyordur Öznenin bedeniyle kurduğu derin ilişkiyi anlamaya çalışırız; tıbbın, hayata ve dolayısıyla bedene fazlasıyla dahil olduğu 21. yüzyılda bedenin özneye tamamen ait olması ne kadar mümkündür? İşte bu yüzden, bin bir renkli çiçeklerinin dili olan şiirlerinde kadınlığımızı ararız: bu kenti ikiye böldüler, seni sınırıma yerleştirdim dikenli teller çiçek açtı göz göz öte yanda: mimoza Üreme yeteneğini kontrol eden ve hazza giden yolu kendi belirlemeye başlayan kadının, bu anlamda bedeninin özgürlüğü yolunda önemli adımlar atacağının kanısına varırız. İnsan bedeni hiçbir zaman, sona ermiş olan yüzyıldaki kadar kapsamlı ve derin dönüşümlerden geçmemiştir. Özellikle kırsalda yaşayan kadınların yanlış yere, yanlış zamanda, dokunmalar tarihiydi yaşamları. İnsanlıktan çıkış, biriken cesetler ve töre cinayetlerinden geriye kalan, uzun bir süre kuşaktan kuşağa aktarılan yaralardı: içoğlanlar has odalarda ince sıva bir kese altın rengine boyanmakla hayat geçmiyor billâh kuruyan, ıtır aşılı hatmiler Şiirler, bazen çizimlerin içinde kayboluyor ve biz orada o bahçede yaşamak istiyoruz: bir hicaz şarkı geçse ayın şavkı öpülesi dolunay dudağımdan sızan köpükler ırmak değil, şelale eksik olan şefkat Yaşadığı toplumun düşünsel sorunlarını, yaratıcı gücünün akış yönünü çok iyi biliyor Barış Erdoğan. Kadını gövdesel yapısının çekiciliği içinde şiire yerleştirirken, insan duygularının etkinliğini vurgulayan bir anlayışı sergiliyor. Sözün kısası, Barış Erdoğan, bir şair olduğunu, bu gizli olayı şiirin ölçüleri içinde vermenin erdemini biliyor. Kadın-erkek ilişkilerinde hep yaratıcı, etkileyici, insanın belli bir yanını ortaya koyan bir tutumu benimsiyor. Kendiliğimizi hissetmek, kendimizi yönetmek, yönlendirmek, dönüşmek, herkesin içinde bir kişi bir birey olarak kendimizi aşmak için şiirleri terapi, ilaç ya da zorluklara direnme ruhuyla oluşturduğumuz bir nirengi noktası. Çiçeklere yansıyan insan sevgisi!

16 Aydınlık CÜNEYT AKALIN 17 Bozkırın Vakur kırçiçeği VAKUR Kayador Anı Kitabıakur Kayador u 2011 yazında yitirmiştik. Değerli bir yazar, tecrübeli bir radyo programcısı, yıllarını TRT ye vermiş bir aydındı. Yaşamının son yıllarında Anadolu Üniversitesi nde öğretim üyeliği yaptı. Genç sayılabilecek bir yaşta yitirdiğimiz Dr. Vakur Kayador anısına eski öğrencileri ve dostları tarafından hazırlanan Anı Kitabı geçenlerde yayımlandı. İncilay Cangöz ve Özgül Birsen in editörlüğünü yaptığı çalışmada, yakın dostlarının yazılarının yanısıra, kitabın Entelijansiya, Türkiye de Yayıncılık, Sinema alt bölümlerinde Kayador un ve öteki iletişim uzmanlarının yazı ve incelemeleri yer alıyor. Önsözünü Özden Çankaya nın kaleme aldığı kitapta Kurtuluş Kayalı nın Vakur Kayador Diye Bir Üslup Ustası yazısı ve Barış Doster'in Bilimin Toplumcu İşlevi ve Aydın Sorumluluğu ve Elif Eral ın Ergenekon Davasında Basının Oynadığı Rol makaleleri dikkat çekiyor. Kitap Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi nden sağlanabilir. Dr. Vakur Kayador artık aramızda değil. Yazdıklarım, arkasından konuşma değil; yüzüne karşı söylenenlerin kamusal alanda paylaşımıdır. Vakur un Ankara da başlayan, gelişen, Eskişehir e uzanan yaşam serüveni Ankara da noktalandı. Değerli bir cumhuriyet aydınıydı. Cumhuriyet in köklü kurumlarının rahle-i tedrisinde yetişti, oralarda dirsek çürüttü. Mesleği yıllarını verdiği TRT de öğrendi. Orda icra-i sanat eyledi. İyi bir redaktörsunucuydu. Türkçeye kusursuz hakimiyetini mesleğin hizmetine sundu. Pek çok yapıma imza attı. Yazmayı çok seviyor, yazarak var oluyordu. Radyoya aşkla bağlıydı. Yıllar sonra Anadolu Üniversitesi ne geçişi, TRT de başlayan serüveninin devamı mıydı? Anadolu Üniversitesi nin İletişim Fakültesi, onun için, öğrencilerle dolu bir TRT miydi? Öğrencilerine düşkün olduğu, öğrencilerinin de onu sevdiği biliniyor. Kadim dostu, başlıca fikir arkadaşı Aydınlık la ilişkisini keşke kendisi yazabilse, anlatabilseydi. Anlatılması, betimlenmesi zor bir ilişkidir bu. 70 lerden beri Türk siyasal-kültürel hayatında Aydınlık adı verilen düşünce/eylem kümesi ile iç içe yaşadı. İç içe dediysem nasıl demeli; hem yakın hem uzak Ne seninle ne sensiz açmazı! Bu, klasik bir aydın sorunu. Sosyal bir aidiyetin üzerine çıkma çabası/iddiası. Olur mu öyle şey? Kayador oluşturmaya çalıştı! Devlet memuriyetinin getirdiği kısıtlar, kanımca, ona içinde kendini tam anlamıyla özgür hissedeceği bir özerk yaşam alan yaratma, gerektiğinde o özerk alanın sınırlarının ardına çekilme alışkanlığı yaratmıştı. Aydınlık üzerine saatlerce konuşur, eleştiriler yağdırır, Aydınlık ı değiştirmeye çalışır ama kendisini, bu konuda, değiştirmeye, gözden geçirmeye çaba göstermezdi. Belki gösterirdi de yeterli olmazdı; kim bilir; daha doğrusu bir tek Kayador biliyor. Öte yandan Aydınlık sız yapamazdı. Başlıkları ile, makaleleri kavgalaşır, eleştirir, yazıların bir bölümünü bir türlü tam anlamıyla içine sindiremezdi. Huysuzluk yapardı, deyim yerindeyse. Sert tartışmaların ardından telefon kapanınca, bu kez film koptu galiba duygusuna kapılan ve hayıflanan ben, bir sonraki günde yine Vakur un sesini duyunca rahatlardım. Kaldığımız yerden devam ederdik. Devrimci mücadelede tek başına kalanlar, kendilerini yalnızlığa mahkum edenler, çokça görülür. Bu kişiler hem kendilerine hem de devrimci mücadeleye haksızlık ederler. Hakikate tekil çabalarla kim yaklaşabildi bugüne kadar? Bütün felsefi sistemler, bütün dinler, bütün ideolojiler, insanoğluna hakikatin ancak ve ancak elbirliğiyle, yardımlaşma ve dayanışma ile, toplu bir çabayla aranabileceğini söylüyor. Akıllı fikirli, vicdanlı Vakur Kayador bu apaçık gerçeği ya görmek istemedi ya da göremedi. Vakur Kayador devrimci mücadeleye, Cumhuriyet davasına bağlı kaldı. Ne var ki, ortaçağ şövalyeleri gibi, tek başına savaşmakta ısrarı, kendini yalnızlığa itti. Don Kişotluğu Nâzım a tercih etti. Yalnızlığını hayatının sonbaharını geçirdiği Eskişehir de öğrencileriyle örtmeye çalıştı. Kalabalıklar içindeki yalnızlığın farklı olacağını sandı. Heyhat! Hiçkimse yalnız yaşayamaz. Gerçeği tek başına bulup çıkartamaz. Hele devrimci aydın tek başına asla yaşayamaz. Devrimci aydın halkla birleştiği, dayanıştığı ölçüde güçlenir, hayata bağlanır. Ölüm aramıza girdi. Artık tartışmayı sürdürme olanağımız yok. Bu satırlarla Vakur Kayador a tam anlatamadığım gerçekleri sevenlerine anlatmaya çalışıyorum. Vakur Kayador un yaşam tecrübesi başlı başına bir derstir. SIRADIŞI UYUMSUZ MUHALİF: BİR ENTELEKTÜELİ YİTİRMEK Kolektif Beta Basın Yayım 157 s.

17 18 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık Yeni çıkanlar Serçe Düşü ŞE7T4N Şiir Yazıları Film Duyumu Cemaatrix Başım Kirazlı Deniz Meltem Esen, Çıngı Yayıncılık, 384 s. Her insan bir evrendir ve her evren konservatif bir simülasyon ürünüdür Serçe Düşü, her insanın kendi öz varlığı dışında algıladığı her şeyi, Kozmik Bilinç in yarattığı simülasyon ağıyla gerçek kıldığına, yaşayıp algıladığına kanaat getiren bir düşüncenin ürünüdür. Bu kitapta; vâr oluşa, hakikate, idrâka, irâdeye, öznelliğe, öz be öz olmaya ve diğerlerinin özüne nüfuz edebilmenin imkânsızlığına dair sorunsallar bulacaksınız. Joe Hill, Çev: Esat Ören, Altın Kitaplar, 640 s. Charles Tailent Manx in de kendine özgü bir yeteneği vardır. Rolls-Royce una aldığı masum çocukları gerçek hayattan koparıp eğlencelerle dolu Noelistan a götürür. Bu yolculuk sırasında Charlie nin sapkın hayal gücü onları korkunç varlıklara dönüştürür. Ve günün birinde Victoria ve Manx in yolları bir yerde kesişir. Manx, bu sefer çok özel bir şeyin peşindedir. Vic ve Charlie arasındaki bu ölüm kalım savaşı kızışırken Vic iblisi yok etmek için ölümü bile göze alacaktır. Ahmet Ada, Şiirden Yayınları, 104 s. Ahmet Ada, şairlere, şiir kuramına odaklandığı yazıları yanında, esas olarak bir şiir düşünürü kimliğiyle şiiri nesne edinen denemelerine de bu kitapta yer veriyor. Aslında, okuru kışkırtan, onu daha sıkı okumalara çağıran böyle yazılar daha yaygın yazılmalıdır. Özellikle ustalık dönemindeki şairlerimizin dingin, arınmış ama retorik olana gönül indirmeyen söyleyişleri okur katında kıymet bulacaktır. Ahmet Ada nın bu yazıları toplamı çağdaş Türk şiirine bir armağandır. Sergei Eisenstein, Çev: Nijat Özön, Agora Kitaplığı, 464 s. Film Duyumu, yönetmenin kuramsal çalışmaları içinde önemli bir yere sahiptir. Eisenstein bu kitabında öncelikle kurgu yla ilgili metinlerini biraraya toplamıştır. Renk de yönetmenin yapıtını oluştururken karşıtlıklar ı araştırmasında çok önemli bir rol oynar. Bazı filmlerinin senaryolarından örneklerin de aktarıldığı bu ciltte son olarak, çarpıcı kurgu yu buluşunu anlatan Nasıl Yönetmen Oldum başlıklı yazısına yer verilmiştir. Servet Aydemir, Ozan Yayıncılık, 344 s. Başlangıcı olan her şeyin bir sonu olduğu gibi, her sonucun da bir sebebi vardır. Ve sebep olan, yapan gibidir Ne var ki insan çoğu kez iyi şeylere sebep olduğu zannıyla yaşar ve kendini böylece temize çıkarır durur. Dünyanın öte ucundaki bir kelebeğin kanat çırpışının yanı başında fırtınaya sebep olabileceğine inanır da kendi sebep olduğu onca fırtınayı görmezden gelir. Ve elbette o fırtınalarda savrulanları da bilmez. Abuzer Gülpınar, Tekin Yayınevi, 48 s. Genç şair Abuzer Gülpınar lirik şiirleriyle tanınıyor. Şiirlerinde aşk ve toplumsal duyarlılık ön planda. İncelikli söyleyişler onun şiirini özgün kılıyor. Şiirlerin dünyayla ilişkisi, sürekli yeniden üretilen insanın bölünmüşlüğünü kapatmak yönünde. Şiir dili aşkınlaşmadan bunu yapıyor. Özne, nesne ilişkisi sağlıklı ve doğayla bütünleşme amacında: Şimdi yüreğim - Bir kayısının temmuz hali. Bir Ceza Hikayesi Galileo nun Karısı Beyaz Caz Sokağı Örgü Şişleri Örgüt İşi Çıktı Cemal Süreya da Dağlarca Hayatını Değiştir Suzan Yılmaz Okar, Kolektif Kitap, 155 s. Bu kitap bir ayrılık öyküsü mü? İlk bakışta öyle denebilir. Döneme özgü kurgusal gerekçelerle dört duvar arasına kapatılmış bir adamın dışarıdaki sevgilisinin sensizlik öyküsü. Ama daha derininde bu bir birleşme, bir senlilik öyküsü. Suzan ile Baha, bu zorunlu ayrılığı yaşamaları sayesinde bu denli birleşebildiler belki de. Ayrılığın diyalektiği Tüm zalimlikleri aşan ve aşağılayan güzelim bir diyalektik. Suat Kemal Angı, Ankara Kitaplığı, 624 s. İçimde kanat sesleri var. Leylekler. Dünya. Issızlığın ve gurbetin yaratıcılığa etkisi. Bekliyorum. Çölde bir orkide gibi. Orkidenin göğsünde uyuyan sarhoş bir kelebek gibi. Ya ben? Kalbimin üzerine oturan kitap gibi. Ne vakit basitleşeceğim? Ne zaman çözülecek zavallı düğümüm? Kaçıncı kararsız evremdeyim? Bir yakarış kadar sahici. Bir çığlık gibi kan revan. Ne zaman çıkacak kanatlarım? Ya bir sözcüğün sırrı nasıl çözülür? (Toplu Şiirler 1) Halim Yazıcı, Komşu Yayınları, 440 s. Aralarında Homeros, Uğur Mumcu, Kegev M.Sunullah Arısoy, Ömer Asım Aksoy ve Ceyhun Atuf Kansu ödüllerinin de olduğu pek çok ödülün sahibi olan Halim Yazıcı nın bütün şiirleri, Beyaz Caz Sokağı adıyla yayımlandı. Şairin 2 ciltte toplanan, yayınlanmamış şiirlerinden oluşan son kitabının da içinde yer aldığı Beyaz Caz Sokağı, toplam 800 sayfalık bir kült yapıt niteliğinde. Mustafa Dilmen, Pencere Yayınları, 287 s. Gözlerinin içi gülüyor. Kabak çiçeği gibi açtı şeklinde benzetmelerle anlatılmak istenir. Kendi başına ağlamanın doğal karşılandığı halde, kendi başına gülmede olan birisine kafayı yemiş! gibi tepkiler veririz. Daha da ileri giderek gülme hastalığından bile söz ederiz. İnsan kendi kendine ağlayabilir. Bir türkü de tutturabilir. Dahası, kendi kendine konuşabilir! İş gülmeye gelince, dur orada! Leyla Şahin, Kaynak Yayınları, 160 s. Paris, 21 Ağustos 1962 Fazıl Ağabey, Ben bir süredir Paris teyim. Fransız şiirini temsil eden birkaç şairle tanışabildim. Sizin, Oktay Rifat ın, Metin Eloğlu nun, Edip Cansever in bazı kitaplarını Paris e gelirken getirmiştim. Fransa ya yerleşmiş benden çok daha iyi Fransızca bilen bir arkadaşım var; Türk. Onunla birlikte çağdaş şiirimizi tanıtmak istiyoruz. (...) Şiirlerimiz ilgi uyandırıyor, seviliyor... -Cemal Süreya- Mert Çuhadaroğlu, Yitik Ülke Yayınları, 248 s. Kalbimin sesine kulak vererek hayalimin peşinden gitmek için bir seçim yaptıktan sonra gerçekten neler oldu, neler yaşadım, ne hissettim? Ben tek bir şey yaptım. Dikkatimi daha çok hayatımda olan güzel şeylere vermeyi seçtim ve hayatımı daha çok sevmeyi öğrendim. Kalbimin sesini dinleyerek potansiyelimin farkına vardım tekrar. Değiştim ve değişimin hep daha iyiye doğru olduğunu gördüm.

18 Aydınlık Yeni çıkanlar 2 Mayıs 2014 Cuma 19 Taksim Taksim Yalnız Kitap Şarap Kadın Sivil Darbe Onlardan Kalan Sonsuzla Oyun H. Hüseyin Yalvaç, Berfin Yayınları, 96 s. Ve bir gün bardak taşacaktı, taştı. İktidarların, kendini iktidar yapanları ezmeye başlaması ve bunu sıradanlaştırması ve ben ben diyerek, biz i boğmak istemesi sonlarına giden yolun da kapısını açar. Gezi olayları, birikenin sıkışıklıktan çıkmak eylemidir. Kısa bir zaman diliminde tüm ülkeye yayılması ise hem halkın paydasını hem de iktidarın paydasını en iyi açıklayandır. İlginç olansa, sıradan bir tepki olmadığı ve kısa sürede siyasallaşmasıdır. Orhan Tüleylioğlu, um:ag Yayınları, 328 s. Tarih boyunca kitaba duyulan hınç, hiçbir nesneye duyulmamış. Diktatörlerin en büyük düşmanı kitap olmuş; önce okuma alanını daraltmışlar, olmamış yasaklamışlar, olmamış yakmışlar Yalnız o kitapları yazan yazarları değil, okuyanları da hapse atmışlar. Ama yakarak, yasaklayarak bir kitabı yok etmek olanaklı olmamış. Kitap her defasında küllerinden yeniden doğmuş Orhan Tüleylioğlu bu çalışmasında, kitabın yaşamımızdaki yerine dikkat çekiyor. Ulviye Alpay, Hera Yayıncılık, 528 s. Bu romanda Şarap Kadın ın gizemli yaşamı, Rüzgâr ın aşkı sorgulayan ve suçlayan başkaldırısı, töre kurallarının yerine getirilmesinde görev üstlenen Kara adlı köpeğin ilginç serüveni, söylencesel ayrıcalığa sahip bir kentin masalımsı öyküsü, birbirlerini dağlayıp geçen âşıkların hikâyesi anlatılmaktadır. Belki bir dilekti, ömrünün son anına kadar, içinin onun ateşiyle yanmasını isteyişi. Şarap Kadın, aşka saygı duyan okurun romanıdır. Ataol Behramoğlu, Kırmızı Kedi Yayınevi, 292 s. Geçen on bir yılla birlikte yaşananlar Ataol Behramoğlu nu haklı çıkarmış ve yazarı, günümüzde çokça telaffuz edilen bu tanımı siyasi tarihimize yerleştiren kişi yapmıştır. Sivil Darbe Türkiye nin içine gömüldüğü otoriter düzene yol açan sürecin gelişimine ve ona destek verenlere bir aydının gözünden ışık tutmakta, gelecek kuşaklar için adeta bir ibret belgesi niteliği taşımaktadır. Sevinç Çokum, Kapı Yayınları, 170 s. Sevinç Çokum un olgunluk çizgisindeki hikâyelerinin toplamı olan Onlardan Kalan, fiziksel ve ruhsal değişim içerisindeki İstanbul mekânlarında dolaşıyor. 80 ler ve 90 larda Beşiktaş, Etiler, Kadıköy, Beyoğlu... Doğal diyaloglara sahip hikâyelerde akılda yer eden karakter durumları resmediliyor. Üslubundaki derinleşmeyi yansıtan bu kitapta usta hikâyeci ve romancı Sevinç Çokum, sezgiler üzerinden dikkatli ve hassas bir edebiyat dili vaat ediyor okuyuculara. Mehmet Mahir, İş Bankası Kültür Yayınları, 160 s. Mehmet Mahir in kariyeri boyunca izlediği evreleri gözler önüne seriyor Sonsuzla Oyun. Sonsuzluk, zaman ve kâinatın yapısı gibi konuları işleyen sanatçının tablolarında yansıma, karşıtlık ve üç boyutluluk kavramları sorgulanıyor. Soyut bir dil kullanmadan soyut izlenimi veren tablolar, sanatçının renk skalasından seçtiği tonlarla ilerliyor. 9 sanat ödülüyle onurlandırılan sanatçı resim sanatının yanı sıra karikatür sanatıyla da yakından ilgileniyor. Amerika Büyük Bir Şaka, Sevgili Frank Ama Ona Ne Kadar Gülebiliriz? Enis Batur, Remzi Kitabevi, 176 s. Buraya yaşanacak yer diye geliyorlar, oysa burası ölünecek bir şehir. Göçmen başvuru sayısında denetlenmesi güç bir artış söz konusu bugün... Paris, Berlin, Bordeaux, Endülüs ya da Bretagne: Enis Batur un Seyâhatname sinde New York apayrı bir yer tutuyor: Yazar, bu kitapta, kişisel bir çarpışmanın ötesinde, bir yandan da Türk ün Amerikan imgesiyle imtihanı nı okuruyla paylaşıyor. Kurşunlu Benzinin Gizli Tarihi Jamie Lincoln Kitman, h2o Kitap, 152 s. Endüstri devlerinin arşivlerinden ve ABD nin devlet arşivlerinden elde edilen belgeler, yeni birçok akademik araştırma ve artık iyice mazide kalmış olan bu döneme ait kayıtların yanı sıra The Nation dergisi ve yazar Jamie Lincoln Kitman tarafından gerçekleştirilen düzinelerce röportaj bize, tarihin kara deliğine doğru sessizce ilerleyen bu kahredici ve alçakça girişilmiş ticari yatırımın, yani kurşunlu benzinin gerçek hikâyesini anlatıyor. Ulusalcı mı Milliyetçi mi Olmalıyız? Vural Savaş, Bilgi Yayınevi, 336 s. Kendilerini liberal olarak tanımlayan dış güdümlü yazarların boy hedefinde yıllardır, ulusalcı olarak nitelendirdikleri Atatürk Milliyetçileri var. Ulusalcılık ve Milliyetçilik farklı kavramlar mı? Ülkemizin bütünlüğünü ve Laik Cumhuriyetimizi korumak için, kendisini ulusalcı veya milliyetçi olarak tanımlayan kişilerin birbirlerini doğru anlamaları ve el ele verip eyleme geçmelerinden başka çare var mı? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Beş Mektup Sami Selçuk, İmge Kitabevi, 103 s. İnsan hak ve özgürlüklerinin var olma koşulları, insanın insan olarak doğmuş olmasından, yani kendisinden kaynaklanır; asla devletle birlikte doğmaz. Devletin görevi, bu hak ve özgürlükler ile insana ilişkin ve insanın yarattığı değerleri korumak, insanları mutlu kılmak, başkalarından ve doğadan gelecek tehlikelere karşı korumak, insanların korkusuz yaşamalarını sağlamaktır. (Anayasa, m. 5). Cogito Sayı 76 Pierre Bourdieu Özel Sayısı Kolektif, Yapı Kredi Yayınları, 456 s. Bu özel sayıda, Bourdieu nün daha önce Türkçeleştirilmemiş metinlerine, Ocak ayında İstanbul da bir Bourdieu semineri veren Loic Wacquant ın ve farklı çalışma alanlarından gelen yazarların makaleleri eşlik ediyor. Bu sayıya katkıda bulunanların farklı çalışma alanlarına rağmen ortak kaygısı, Bourdieu nün şerh edilmesinden ziyade, Bourdieu sosyolojisinin alet kutusu nun mümkün olan en verimli şekilde kullanılması. Bu sayının en temel avantajlarından biri, okurlara, Bourdieu nün çalıştığı sahaların kapsayıcılığını takdim ederek, akademik disiplinler ayrışmasının sorgulanması için ciddi soruşturma patikaları vermesidir. Siyasetten bilim sosyolojisine, kent çalışmalarından kültürel üretim alanına pek çok farklı alanda Bourdieu ile düşünme pratiğinin geliştirildiği bu özel sayı, Türkiye özelinde özerk ve demokratik bilim taraftarı kolektiflerin ve düşünümsel entelektüel ağların gelişimine katkıda bulunmayı amaçlıyor.

19 20 2 Mayıs 2014 Cuma Aydınlık Çocuk / Genç MEHMET ÖZÇATALOĞLU Sorun Varsa Çözümü Burada! Günümüzde ebeveynlerin yaşadığı büyük sorunların başında asosyal, yaşamdan kopuk, başparmak çocuklar geliyor. Sömürgeci sistemin istediği yalnız insanlar Çocuklarına söz geçirmekte, onlarla iletişim kurmakta zorlanan anne-babalar için Remzi Kitabevi dört kitap yayımladı. Kitaplar ebeveynlere yardımcı olsa da aslında çocuklar için. Çatışmak Sorunları Çözer mi?, İnternette Yolunu Şaşırınca, Rekabet Çığrından Çıkınca, Video Oyunlarında Aşırıya Kaçınca. Yazarı Jennıfer Moore-Mallinos. Türkçesi ise Seda Çıngay a ait kitapların. Ve dikkat çeken özellik, kitaplar Türkçeleştirilirken, karakter isimleri de Türkçeye çevrilmiş. Bu yerinde bir tercih çünkü bu şekilde çocukların kitabı özümsemeleri kolaylaşmaktadır. Çatışmak Sorunları Çözer mi? İlk kitap Çatışmak Sorunları Çözer mi?, bireyler arasındaki anlaşmazlıkların kontrolden çıktığında neler olabileceğini gösteriyor. Tek yumurta ikizleri olmalarına rağmen Engin ve Sezgin, kişilikleri taban tabana zıt kardeşler. Engin sessiz, çok nazik ve herkesle iyi geçinen bir çocuk. Sezgin ise tersine, kaba ve haşarı, karşılaştığı her sorunu ciddi bir çatışmaya dönüştürüyor. Ta ki kardeşi Engin, kendisinden dolayı zarar görene kadar. Güzel bir hikâye ve yalın, kısa bir anlatımla olumsuz davranışların sonuçları anlatılmış/anlatılmaya çalışılmış. İnternette Yolunu Şaşırınca Bir diğer kitap İnternette Yolunu Şaşırınca. Günümüzde çocukların vazgeçilmez oyuncağı olan bilgisayarların (tabi ki internetin) kullanımı ile dikkat edilmesi gerekenleri anlatan bir kitap. Kahramanımız internet kullanım kurallarından sıkılıyor ve bir gece beraber kaldığı arkadaşı ile birlikte sohbet sitelerinden birine giriyor. Tanımadığı bir insanla konuşmaya başlıyor, farkında olmadan özel bilgilerini de veriyor. Ve bir gün bilgisayar başında sohbet ettiği kişi karşısına çıktığında korkudan ne yapacağını şaşırıyor. Kurallara uymanın zaman kaybı olduğunu düşünen kahramanımız, bilgisayar ekranının başında kendisini öyle çok güvende ve rahat hissediyor ki Bu kitap, çocuklara güvenlikleri için konulan kurallara uymanın önemini vurguluyor. Rekabet Çığırından Çıkınca Dizinin üçüncü kitabı Rekabet Çığırından Çıkınca. Çocukların beklediği yaz tatili sonunda gelmiştir. Kahramanımız Ali de göl kıyısındaki evlerinde bütün yaz yüzüp balık tutacak, oradaki arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirecektir. Ali nin en sevdiği şey, arkadaşları ile birlikte gözüpeklik oyunu oynamaktır. Gözüpeklik oyunu, karşılıklı meydan okuyarak birbirlerini tehlikeli şeyleri yapmaya zorladıkları bir oyundur. Aslında bu tip oyunları çocukluğumuzda biz de oynadık. Fakat meydan okumalar zararsız aşamayı aşıp da riskli bir aşamaya gelirse Bu kitap, meydan okuma içeren rekabetçi oyunların tehlikeli olabileceğini ve istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini vurguluyor. Video Oyunlarında Aşırıya Kaçınca Dizinin son kitabı da Video Oyunlarında Aşırıya Kaçınca. Bilgisayar oyunlarına hepimiz bir dönem kafayı takmışızdır. Öyle ki insanı dış dünyadan, çevresinden soyutlayan sonuçlar mutlaka ortaya çıkıyor bu oyunlara takılınca. Kahramanımız Hakan da böyle bir durumda. Bütün zamanını bu oyunlara harcıyor; okul, aile ve arkadaşlar gibi yaşamındaki önemli şeyleri ihmal ediyor. İşte bu kitap, teknolojiyi benimserken dikkatli olmanın ve hiçbir konuda aşırıya kaçmamak gerektiğinin önemini vurguluyor. Günümüzde ebeveynlerin yaşadığı büyük sorunların başında da sanırım bu geliyor. Asosyal, yaşamdan kopuk, başparmak çocuklar! Sömürgeci sistemin istediği yalnız insanlar. Bu dizideki kitaplar biz diliyle yazılmış. Çocuklara nasihat niteliği taşımıyor ki; çocuk kitaplarında karşılaşılan sorunlardan biridir bu. Verilmek istenen ileti anlatılan hikâyenin içinde veriliyor. Çizimler başarılı ve renkleri çok hoş. Bu şekilde olması kitaplara albeni kazandırıyor. Ebeveynler olarak sorun yaşadığımız bir dizi konunun çözümünü çocuklar keyifle öğrenecekler. *Jennifer Moore-Mallinos, Remzi Kitabevi

20 Aydınlık OĞUZ TÜMBAŞ 2 Mayıs 2014 Cuma 21 GÜNGÖR TEKÇE DEN GEÇERKEN İmbikten süzülmüş şiirler Şair uçar Şiir yürür bir karınca hızında Güngör Tekçe şakacı, takılgan (muzip), söz ustası bir şairdir. Yerginin dilini ustalıkla kullanır. Kimseyi alaya almaz; ama ironiyle, ince dokundurmalarla söyler sözünü. Sevecenliğin, hoşgörünün, sevginin ıslığı da yakışır diline. Derinine varınca ince sızıyı, hüznü, acıyı da duyumsatır size. İkinci Yeni nin başlangıç yılını 1955 olarak alırsak, Güngör Tekçe 18 yaşında, şiir tutkunu bir gençtir o yıllarda da ilk şiirleri, şiir çevirileri Varlık dergisinde çıkmaya başlar e dek şiir çalışmalarını sürdürür. Kendini öne çıkarmaz, her yere şiir göndermez, ün peşinde koşmaz, kitaplaşma gibi bir derdi de olmaz. Kendine özgü bir sesi, tınıyı yakalamak, şiirini dik tutmaktır amacı. Tekçe 1965 te TRT İstanbul Radyosu nda metin yazarı-programcı olarak başlar, çok sayıda programa imza atar te İzmir Radyosuna Tiyatro Şubesi Müdürü olarak atanır. İzmir Büyükşehir Belediyesi nin 1991 de düzenlediği Kadın konulu şiir yarışmasında en uzun şiiri Kadınistan la mansiyona değer görülür. Eksiklenmeyen şair Oğuz Tümbaş, Güngör Tekçe ile... İlk şiir kitabı Sabah mısın (Broy Y. 1994) adlı kitabında yer alan şiirler arasında yazılmış, demlenmiş şiirlerdir. 38 yılda 55 şiir. Kalıcılığın ölçütü bağlamında bakarsak, Güngör Tekçe de niceliğin değil niteliğin öne çıktığı görülür. Sabah mısın dan sonra Büyüklere Kuşlu Mektuplar ve Kuşlu Mektuplarım Döndü adlı iki çocuk kitabı okurla buluşur. Tekçe bu iki kitabıyla sözcükler dünyasına yeterince egemen olamayan çocukların dili olmayı başarır. Şiire erken başlayan, çeviri şiirleriyle dikkat çeken, şiirle biçimlenen bir şairin kitaplaşmak için 30 yıl beklemesi, 58 yaşını bulması ilkin şaşırtır insanı. Ancak o geç kitap yayımlamaktan şikâyetçi değildir, eksiklenmez bundan dolayı. Neden kitap yazar insan? Umut! O yüzden her yeni kitabına bu umutla bakar Güngör Tekçe; kendisini, çevreyi, doğayı, evreni sorgulayarak, gücü yettiğince hesaplaşmaya girişerek, yeni siperler kazarak, sonra düpedüz yürüyerek ya da koşarak, olup biteni gözlemleyip düşünerek yürünen bir umut yolculuğudur bu. Seçici davranan bir şairdir Tekçe. Çok şiir yazıp çok dergide görüneyim, daha sık kitap çıkarayım gibi bir derdi yoktur. Kendine saklı, yalın, duru; ama sesinin tınısı güleç, inandırıcı, dik duruşlu. Onun ses, doku yakınlığı duyduğu şairlerden önceliği Cemal Süreya alır. Bu yakınlığa, dostluğa İkinci Yeni nin başı çeken diğer şairleri Turgut Uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan da eklenir daha sonra. İçinde taşıdığı o şakacı, takılgan çocuğu, çocuk saflığını korur. Yıpratmaz, örselemez. Ön yargılardan, kültürel kalıplardan, değerlerden sıyrılıp salt o dünyayı görmek ister. Haylaz, ama zeki, akıllı bir çocuğun algısı, sezgisi, gözüyle bakar dünyaya de Cemal Süreya ödülüyle de taçlandırılan Seğiren yayımlanır. Güngör Tekçe Seğiren kitabında şakacı, takılgan sesini daha sık duyurur, şiirini boyutlandırır, işlevselleştirir. Eksik bırakılanı tamamlarken Aforizma tadındaki Dokunuşlar kitabı 2009 da şenlendirir şiir dünyamızı. Penceremizin camını tıklatan serçeler gibi küçük fiskelerle dokunur duygu penceremize. Düşündürür, şaşırtır, şirin gülümsemeler kondurur dudaklarımıza. Tekçe sabırlı şairdir aynı zamanda. Aradan geçen dört yıl sonunda yeni kitabı Geçerken le uğrar şiir mahallemize. Geçerken takıldıklarını, eksik bıraktıklarını, özlediği sözlerini söylemek ister gibidir: Nedir şiir Rastlaşırlar tanımazlar diğerini Şair uçar Şiir yürür bir karınca hızında (s.34) Bir karınca hızında çalışıp emek verdiği şiirleri, özenle ve titizlikle hazırlanan ve sofraya konulan, tadı damağınızda kalan yemekler gibidir geçerken deki şiirleri Tekçe nin. İnce elenip sık dokunmuş Arıtılmış, damıtılmış, durulanmış Sabah Mısın dan Geçerken e dek uzanan 20 yıllık süreçte yazdıklarında kargaşaya, kavgaya, gürültüye rastlamazsınız. Yaşama olumlu bakar. Amacı kısa yaşama bir işaret koymak, renk katmaktır. Düşünce bağlamında, duygudaşlıkla yaklaştıkları olaylar, kişiler olur; ama saldırmaz, bağırmaz, çağırmaz, incitmez. Canı çeker duvara bir çentik atar, bahçedeki gülü devindirir. Sessizliğin de müthiş gürültücü olduğunu söyler, dünyanın sonu olmadığını vurgular; sonra da sözcükler arasında sessiz, kendisiyle konuşur gibi dolaşmaya başlar. Her şey paketlenmiş ve sunulmuştur Yine de izin vardır küçük takıntılarına Hayatın neden bittiği gibi Neden başladığıyla (s.8) Ara ara Behçet Necatigil le bir ses yakınlığını duyumsarsınız. Bir sezgi, ses ve dil dostluğu, duygudaşlık Yerli yerinde mi her şey Hangi rafa yerleştireceksiniz beni Gelirlerin giderlerin köşesine mi Tozlarımı aldınız mı (s.12) İmgeden gerektiğince, yeterince yararlanır, ama imgeci bir şair değildir. İmgenin şiirde abartılmadan kullanılmasından yana görünür. İmgeleme, simgeleme, devekuşu kurgulama şiirinde takılarak, şakalaşarak, biraz da gerçek payını sezdirerek söyler düşüncesini: Ah nasıl bir aşktı o Boğuyordunuz severken Saç baş karmakarışık Zor kurtuldu elinizden Hâlâ titremede şiir ( ) Sayenizde tüm sözcükler kendi evinde kiracı (s.38) Geçerken de süreç sona ermeden, geçip giderken içinde kalanları söylemek isteyen bir rint gibidir; dalgındır, takıntılıdır; ama farklıdır, şair adamdır. Zâfir Konağı nda Bir Tuhaf Zaman ın içindedir biraz da. O eski konakların nazenin tenlerine / Ürpererek doğuyor gün diye seslendiğini duyar gibi olursunuz. Söndürmeyelim hiç ışıkları diyesidir; çünkü geleceğe dair kaygısı vardır, aydınlık doğmuyor gün diyerek de açığa vurur sesinin rengini. Güngör Tekçe nin dikkat çeken bir özelliği de şiirin tek bir sözcük fazlalığını kaldırmayacağına olan inancıdır. Şiirin çapaktan, çıkıntıdan ayıklanmasından yanadır. Bu titizliğini önceki kitaplarında olduğu gibi Geçerken deki şiirlerde de sürdürür. O, hücrenin çekirdeğiyle konuşabilecek şairi özler, sözcüklere karşı saygılı olmayı yeğler. GEÇERKEN Güngör Tekçe Kanguru Yayınları 48 s. Yazdıklarında kargaşaya, kavgaya, gürültüye rastlamazsınız. Yaşama olumlu bakar. Amacı kısa yaşama bir işaret koymak, renk katmaktır. Düşünce bağlamında, duygudaşlıkla yaklaştıkları olaylar, kişiler olur; ama saldırmaz, bağırmaz, çağırmaz, incitmez. Canı çeker duvara bir çentik atar, bahçedeki gülü devindirir

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu 3. Yazma 3. SAYFA HABERİNDEN ŞİİRE 3. Sayfa Haberinden Haydar ERGÜLEN İN «Elmanın E si» Adlı Şiire SERDAR SOLKUN GALATASARAY LİSESİ TDE ÖĞRETMENİ Grup: Ortaöğretim öğrencileri ( Hazırlık sınıfları ve 9.

Detaylı

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü

CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü CUMHURIYET DÖNEMINDE COŞKU VE HEYECANI DILE GETIREN METINLER (ŞIIR) Cumhuriyet Edebiyatında Şiir ve Soru Çözümü Yirminci asrın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa da ortaya çıkan felsefi bir akımdır.

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

GARİP AKIMI (I. YENİ)

GARİP AKIMI (I. YENİ) GARİP AKIMI (I. YENİ) Garipçiler: Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat Horozcu nun oluşturduğu bir topluluktur. 1941 yılında Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Garip adlı ortak bir kitap yayımladılar.

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım. 1. Soru Kitap okumak insanı özgürleştirir. Okuyan insan yeni düşünceler edinir, zihnine yeni pencereler açar. Okumak olaylara bakış açımızı bile etkiler. Kalıplaşmış salt düşünceler, yerini farklı ve özgür

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK 9-10 0CAK 2018 ETKİNLİK İÇERİKLERİ SÖYLEŞİ - İMZA / 9 OCAK 2018, SALI ONUR CAYMAZ ANLATI

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı Ay Yine Gecikti Ferhat Şahnacı 4 TEŞEKKÜRLER Şiirlerimi okuyarak değerli görüşlerini okuyucuyla paylaşan Sayın Ataol Behramoğlu na, şiirlerimi yönettiği sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlayan Sayın

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik BURCU ŞENTÜRK 1984 yılında Eskişehir de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nü bitirdi. ODTÜ Sosyoloji Bölümü nde yüksek

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI 013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI KDZ.EREĞLİ ANADOLU LİSESİ 11. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI AY: EYLÜL (11 İş Günü Hafta) GÜN SAAT KONULAR ÖĞRENCİLERİN KAZANACAĞI HEDEF VE DAVRANIŞLAR

Detaylı

''Hepimiz Atatürk'üz''

''Hepimiz Atatürk'üz'' ''Hepimiz Atatürk'üz'' Mustafa Kemal Atatürk tüm yurtta anıldığı gibi Beşiktaş'ta da törenlerle anıldı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Atatürk'ün 74. ölüm yıldönümünü anma gününde özel bir mesaj

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 ( )

Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 ( ) Nâzım ın Cep Defterlerinde Kavga, Aşk ve Şiir Notları - 1 (1937-1942) 1.DEFTER M.U.2017.indd 1 13/11/17 17:55 1.DEFTER M.U.2017.indd 2 13/11/17 17:55 1937 de İstanbul Tevkifhanesi nde Nâzım Hikmet in cebindeki

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin AŞKIN ACABA HÂLİ Varoluştan bu yana herhangi bir metoda uydurulup bu doğrultuda devam edilemeyen belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin hatlarla

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası Kelime bilgimin büyük bir miktarını düzenli olarak İngilizce okumaya borçluyum ve biliyorsun ki kelime bilmek akıcı İngilizce konuşma yolundaki en büyük engellerden biri =) O yüzden eğer İngilizce okumuyorsan,

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan Mart 2009 Kendi Yaşam Öykünüzü Yazın Diyelim ki edebiyatla uğraşmak, yazı yazmak, bir yazar olmak istiyorsunuz. Bu

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI BURÇAK EYÜBOĞLU ORTAOKULU 28. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİKLERİ 8-9 0CAK 2019 FANTASTİK EDEBİYAT, DİSTOPYA VE FELSEFE 8 OCAK 2019, SALI 14.30 /BURÇAK EYÜBOĞLU ODİTORYUMU

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Cihan Demirci 2. basım Cihan Demirci ŞİİR KÜÇÜĞÜN Resimleyen: Cihan Demirci Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd.

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ...

CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ... İçindekiler CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ... 1 10 KASIM TÖRENİMİZ... 4 DÜNYA ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASINI KUTLUYORUZ!... 4 KASIM AYI ETKİNLİK TAKVİMİ... 4 EĞİTİMDE İZLERİMİZ... 5 EKO OKUL KÖŞEMİZ... 17 KUTLUYORUZ...

Detaylı

Sevda Üzerine Mektup

Sevda Üzerine Mektup 1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.

Detaylı

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 )

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ. (11 Mayıs -19 Haziran 2015 ) 3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (11 Mayıs -19 Haziran 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Murat Çokgezen Prof. Dr. Marmara Üniversitesi 183 SORULAR 1. Ne zaman, nasıl, hangi olayların, okumaların, faktörlerin veya kişilerin tesiriyle ve nasıl bir süreçle liberal oldunuz? 2. Liberalleşmeniz

Detaylı

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. gulseminkucba@terakki.org.tr. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZ DEMEDEN ÖNCE Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni gulseminkucba@terakki.org.tr AMACIMIZ Okuma ve yazma eylemlerini temellendirmek, Yaratımla ilgili her aşamada yaratıcılığın bireyin gözlem ve birikimlerine

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ İSMEK İN USTALARI ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ 10-17 MART 2014 / Dolmabahçe Sanat Galerisi Başkan dan eserlerin hiçbiri zahmetsiz,

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız? Reşadiye Öğrenci Meclisi Başkanı Yücel Bolat: Asla kin tutamam bana yapılan kötülüğü unutur geleceğe bakarım geçmişe takılmam. Bu davranışlarım da bana çok dost kazandırdı iletişimimi geliştirdi. SORU-

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş

Detaylı

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi

İBRAHİM DEMİREL FOTOĞRAF DİLİNDE BİR SÖYLEŞİ. asosöyleşi FOTOĞRAF DLNDE BR SÖYLEŞ K R K Y L N B R K M BRAHM DEMREL brahim DEMREL, 1941 yılında Malatya Akçadağ ilçesi Durulova (Körsüleyman) köyünde doğdu. lkokulu köyünde okuduktan sonra Akçadağ Öğretmen Okulu,

Detaylı

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:. Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:. 2) Nerede doğdunuz? Yer:. Bölge:. Eyalet: Ülke:... 3) İkamet (yaşadığınız) ettiğiniz şehir... yılından

Detaylı

TEMALARIMIZ UZAY VE GEZEGENLER DÜNYA GÖKYÜZÜ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ HAFTASI YERLİ MALLARI VE TUTUM HAFTASI YENİ YIL

TEMALARIMIZ UZAY VE GEZEGENLER DÜNYA GÖKYÜZÜ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ HAFTASI YERLİ MALLARI VE TUTUM HAFTASI YENİ YIL 2013-2014 EĞİTİM YILI KELEBEK GRUBU ARALIK AYI BÜLTENİ TEMALARIMIZ UZAY VE GEZEGENLER DÜNYA GÖKYÜZÜ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ HAFTASI YERLİ MALLARI VE TUTUM HAFTASI YENİ YIL Uzay ve gökyüzü panosu hazırlama

Detaylı

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU 2012-2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ 1 Değerli Velimiz, Geçtiğimiz hafta sonunda 2-6.sınıflardaki öğrencilerimizin

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER YEDİ MEŞALECİLER Cumhuriyet döneminde ortaya çıkan ilk edebi topluluktur. 1928 de Yedi Meşale adıyla ortaklaşa bir kitap çıkarıp bu kitabın ön sözünde şiirle ilgili görüşlerini açıklamışlardır. Beş Hececiler

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...5 GİRİŞ...9 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...38 3 2. BÖLÜM ÖNCÜLER Necip Fazıl Kısakürek ve

Detaylı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENĐ LĐSESĐ R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 2010 2011 Kız olursa Sarin, erkek olursa Masis Erkek olursa doktor, kız olursa öğretmen KENDĐNĐ TANIMA VE MESLEK SEÇĐMĐ Sevgili veliler,

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar On5yirmi5.com Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar Akıl Fikir Yayınlarından çocuk kitapları ve hikaye kitapları. Yayın Tarihi : 24 Şubat 2016 Çarşamba (oluşturma : 1/5/2017) Akıl Fikir yayınları yeni

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl Platon'un Devleti-2 Platon, adil devlet düzenine ve politikaya dair görüşlerine Devlet adlı eserinde yer vermiştir 01.08.2016 / 15:01 Devlet te yer alan tartışmalar sürerken, Sokrates varoluştan varolmayışa

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz. Aşağıda Emek vererek Yazmış olduğumuz yazı ve bilgileri 5 dakika ayırıp okur inceler ve bizden ücretsiz bir örnek kayıt dosyası talep ederseniz. Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim

Detaylı

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır Berk Yaman Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR Evveel zaman içinde yaşayan iki âşık varmış. Kara sevdaları

Detaylı

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ YARATICI OKUMA DİZİSİ Şiir Resimleyen: Yasemin Ezberci Yaratıcı Okuma Dosyası: Mustafa Köz Mustafa Köz KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ Resimleyen: Yasemin Ezberci Yayın Koordinatörü:

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı:   Fragmanın İndirme Linki: SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ 2.DÖNEM 1.

ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ 2.DÖNEM 1. ŞEHİT ÖĞRETMEN KUBİLAY MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ 2014 2015 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 12.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ 2.DÖNEM 1.YAZILI SORULARI Öğrencinin Adı Soyadı: 1 ) Bütün hüzünleri denemişim kendimde

Detaylı

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Belmin Dumlu SAVAŞKAN, Belmin Dumlu SAVAŞKAN, 1973 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğrenimini Özel Fransız Lisesi Notre Dame Sion de tamamlamasının ardından, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema

Detaylı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM AY HAFTA DERS SAATİ KONU ADI YENİLEŞME DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU KAZANIMLAR.Osmanlı Devleti ni güçlü kılan sosyal, siyasi düzenin bozulma nedenlerini.batı düşüncesine,

Detaylı

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım. Cenaze namazıyla yapılan cenaze törenine bir kere daha canım sıkıldı da diyemeyeceğim Devrimcilerin bu türlü davranışlarına alıştık

Detaylı

Bu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

Bu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur? 7. Sınıf Türkçe Deneme Sınavı 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zaman zarfı yoktur? A) Adana ya gidip üç beş gün kalacağım. B) Toplantı saatini dün Pınar dan öğrendim. C) Eşyalarımızı toplayıp hemen

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

Tüm IlnKI-'En ~ TÜM BANKA VE SiGORTA ÇALıŞANLARı SENDiKASı KES K. TOM BANKA VE SIGORTA ÇALıŞANLARı. AYlıK HABER BÜLTENi ÖZEL SAYı HAZiRAN 1997

Tüm IlnKI-'En ~ TÜM BANKA VE SiGORTA ÇALıŞANLARı SENDiKASı KES K. TOM BANKA VE SIGORTA ÇALıŞANLARı. AYlıK HABER BÜLTENi ÖZEL SAYı HAZiRAN 1997 Tüm IlnKI-'En ~ TÜM BANKA VE SiGORTA ÇALıŞANLARı SENDiKASı KES K -izm-jr C-a-d-. y,-ap-r-ak-a-pt-. 2-4-/1-2 -li-ef&-f-a-x;-o(-3-12-) 4-1-7-2S-4-0-K-ız-ı'-ay--A-N-K-AR-A ~, TOM BANKA VE SIGORTA ÇALıŞANLARı

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi 2019 yılında kendimize daha fazla zaman ayırmak istiyoruz. Fotoğrafla olan iletişimimizi artırmak istiyoruz. Fotoğrafın bir sanat

Detaylı

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ Gönderen admin - 31/01/ :14

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ Gönderen admin - 31/01/ :14 MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ Gönderen admin - 31/01/2012 23:14 1.Aşağıdaki sanatçılarımızdan hangileri Beş Hececiler grubunda yer alır? A) Orhan Veli Kanık Ahmet Kutsi Tecer B) Yusuf Ziya Ortaç Faruk Nafiz Çamlıbel

Detaylı

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz. Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz. Beyazız. Bir rengin tarafı değiliz. Elimizden geldiğince iyilik

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU KUKLA ÇOCUK TİYATROSU +3 yaş çocuklara yönelik "Guguklu Saat isimli kukla tiyatro oyunumuzla buluşalım... Kelebek Kukla Hediyemiz! EKİM AYI OYUNLARI HEDİYELİ! Guguklu Saat isimli oyunumuzu sergilediğimiz

Detaylı

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871

İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 İBRAHİM ŞİNASİ 1826-1871 Hayatı ve Edebi Kişiliği İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826 da İstanbulda doğdu. 13 Eylül 1871 de aynı kentte öldü. Topçu yüzbaşısı olan babası Mehmed Ağa 1829 da Osmanlı Rus savaşı

Detaylı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1 by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız? sağlık (/saglik) Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız? 04.10.2016 Salı 13:11 3 0 Uzman Psikolog Özge Genlik aşık olduğumuz kişiyi neden unutamadığımızı anlattı Aşık olduğumuz kişiyi unutmak yerine anlamlandırmamız

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak Pekşen 1 Hakan Pekşen TURK101-Sec.43 21101395 Vedat Yazıcı 21.12.2014 SEVGİ Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak isteriz. Bu eylem sevginin en saf, en doğal ve

Detaylı

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum

S. 115 ARTI YÖN. Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel. Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum ARTI YÖN ARTI YÖN Kemal Koçak: Üniversite yaşamı beklediğimden daha güzel Sıdıka Pınar Temiz: Burada kendimi güvende hissediyorum Hadan Türkal: Hayat adına kimse vazgeçmemeli S. 115 BAŞARI ENGEL TANIMAZ!

Detaylı

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ ile ARDEV Vakfı nın birlikte düzen-lediği ileri düzey senaryo yazarlığı atölyesi 10 hafta sürecektir. Program hafta içi yapılacaktır.

Detaylı

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

Neden Daha Fazla Satın Alalım? Neden Daha Fazla Satın Alalım? Ana Tema Önerilen Süre Kazanımlar Öğrenciye Kazandırılacak Beceriler Yöntem ve Teknikler Araç ve Gereçler Giderek artan bilinçsiz tüketim ve üretim çevreyi olumsuz etkiliyor.

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler. Gülten Akın DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ Seçme Şiirler Gülten Akın Gül ten Akın ın YKY de ki ki tap la rı: Sonra İşte Yaşlandım (1995) Toplu Şiirler 1956-1991 (1996) Şiiri Düzde Kuşatmak (1996) Şiir Üzerine Notlar (1996) Sessiz

Detaylı

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ Bu ayki yaşayan değerimiz Sevgi.

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

3. Yazma Becerileri Sempozyumu YAZMA YOLCULUĞUNDA FARKLI YÖNTEM VE TEKNİKLER Gülsemin Ergün Kucba Türkçe Koordinatörü gulseminkucba@terakki.org.tr B.Aslı P.Şener Türkçe Öğretmeni basakpacaci@terakki.org.tr Yazar olmak istiyorsanız,

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı