Romatizma belinizi bükmesin! Egzersiz ile yaşam kalitenizi yükseltin. Sanatçı Kutsi: Sofralarda karbonhidratı azaltmak gerek

Transkript

1 TEMMUZAĞUSTOSEYLÜL Sanatçı Kutsi: Sofralarda karbonhidratı azaltmak gerek Hatalı beslenme yaşlanmayı hızlandırıyor Dikkat! Az iyot çok hastalık demek Sık idrar yolu enfeksiyonu, ciddi sağlık problemlerinin habercisi İhmal edilen geniz eti, okul başarısına yansıyor Romatizma belinizi bükmesin! Egzersiz ile yaşam kalitenizi yükseltin. İstanbul Sağlık Müdürlüğü nün ücretsiz yayınıdır. ISSN NO:

2 EMSEY HOSPITAL İSTANBUL KURTKÖY DE Birçok başarılara imza atmış birbirinden seçkin hekim kadrosu ve tıp alanında yüksek teknoloji EMSEY HOSPITAL da bir arada. TIBBİ BİRİMLER Tüp Bebek Merkezi Evde Bakım Hizmetleri Check-Up Ünitesi Onkoloji Merkezi Algoloji Ağrı Merkezi Saç Ekimi Omurga Cerrahisi Diyabetik Ayak ve Yara Bakımı Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Uyku Laboratuvarı Akupunktur Endoskopik Disk Cerrahisi

3 PROF. DR. ALİ İHSAN DOKUCU Değerli İstanbul da Sağlık okurları İstanbul un sağlık idaresini devraldığımızdan bu yana 4 yılı geride bıraktık. Bu 4 yıl içerisinde 14 milyon insana sağlık hizmeti verebilmenin zorluk ve sıkıntılarını hep birlikte göğüsledik. Kimi zaman imkânsızlıklardan doğan aksaklıklarla hep beraber mücadele ettik. Kimi zaman sağlık alanında yürütülen mucize operasyonlara sizlerle birlikte sevindik. Nitekim sağlık denince akla ne geliyorsa sizinle birlikte planladık sizlerle birlikte ilerledik. Tabiatıyla çok zorlandığımız, hatta bazen ümidimizi kaybettiğimiz zamanlar da olmadı değil. Ancak sizlerden aldığımız destek ve dua sayesinde sendeledik ama hiç düşmedik. Hep dimdik ayakta, hizmet için çaba gösterdik. İl sağlık müdürü olarak göreve başladığımda bambaşka bir sistemle yönetilen hastanelerimiz, şimdi çok daha profesyonel bir yönetim anlayışına kavuştu. Hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımızın iş yükünü azaltacak plan ve projeler devreye sokulmaya başlandı. Sistem üzerinde oluşan iş yükünü azaltacak alternatif çözüm önerileri tartışmaya açıldı. Sağlık yönetiminde yapısal değişimin yaşandığı ve yönetim felsefesinin tamamen değiştiği bu dönemde şahsıma da Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı görevi verildi. Bu tayin bizleri mutlu etmekle birlikte çok sevdiğimiz İstanbul dan kısmen de olsa uzaklaşmamızı gerektirdi. Artık sadece İstanbul un değil, Tüm Türkiye nin kamu hastaneleri bizlere emanet Bundan sonraki süreçte de kamu hastanelerimizin sevk ve idaresini daha iyi noktaya taşımak için çalışacağız. Kalite, hasta memnuniyeti ve çalışan güvenliğinden ödün vermeden nitelikli bir sağlık hizmeti için çalışacağız. Bu denli zorlu ve yoğun bir süreçte sizlerin dua ve desteğinize çok ihtiyacımız var. Bizlerden bu desteği esirgemeyeceğinizi umuyorum. Tabi her veda içinde aynı zamanda bir de merhabayı barındırıyor. İstanbul da 4 yıl şerefle üstlendiğim il sağlık müdürlüğü görevimi en az benim kadar tecrübeli ve iyi bir yönetici olan meslektaşım ve abim Prof. Dr. Selami Albayrak hocama devrediyorum. Erzurumlu olan Albayrak hocam, 1994 yılında Üroloji doçenti, 2006 yılında ise profesör ünvanını aldı yılları arasında Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde klinik şefliği ve yılları arasında da aynı hastanede başhekimlik görevlerini yürüten hocam, alanında pek çok bilimsel toplantının düzenleyicileri arasında yer aldı. Aynı zamanda Medipol Üniversitesi Üroloji ABD Başkanı ve Öğretim Üyesi olarak görev yapan hocamın bu görevi hakkını vererek yürüteceğine inancım sonsuz Hocama yeni görevinde başarılar dilerken, şahsımı 4 yıllık idarecilik dönemimde yalnız bırakmayan başta il sağlık müdür yardımcılarım ve çalışma arkadaşlarım olmak üzere, tüm İstanbul sağlık teşkilatı mensuplarına teşekkür ediyor, bizlere haklarını helal etmelerini temenni ediyorum. Bu kadro ile birlikte olmaktan her zaman büyük mutluluk ve gurur duydum. Allah hepsinden razı olsun. Ayrılmanın hüznü ve burukluğuyla hepinize saygı ve selamlarımı sunuyor, sağlıklı bir ömür diliyorum l

4 4Romatizmal hastalıklarda erken tanı ve tedavi büyük önem taşıyor. Yalın hastane, sağlık hizmetindeki israfı ortadan kaldırabilir mi? 28 Sanatçı Kutsi: Sofralardan karbonhidratı azaltıp, sebzeyi ve proteini çoğaltmak gerek Hatalı beslenme yaşlanmayı hızlandırıyor! 26 Çocukların okul fobisini yenmenin yolları. 20 Hastanın da hekimin de empatiye ihtiyacı var.

5 54 Sık idrar yolu enfeksiyonu, ciddi sağlık problemlerinin habercisi. SAHİBİ İstanbul Sağlık Müdürlüğü adına İstanbul Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Selcan Yücel YAZI İŞLERİ Hacer Çokluk KONSEPT DANIŞMANI Dr. Nurgül Osmanbeyoğlu Ağız ve diş sağlığı konusunda doğru bilinen yanlışlar Dikkat! Bu kanser hızla öldürüyor. Fobi tedavi edilebilir bir hastalıktır Katarakt cerrahisinde yeni yöntem: Femto saniye lazer yardımlı katarakt. 68 İstanbul un en eski yapılarından biri: Kariye Müzesi. YAYIN KURULU Doç. Dr. Doğaç Niyazi Özüçelik Uzm. Dr. Çiğdem Yazıcı Ersoy Dr. Ercan Özgül Dr. Fergan Genç Hediye Ünver BİLİMSEL DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Fahri Ovalı Prof. Dr. Hamit Okur Prof. Dr. Murat Elevli Prof. Dr. Recep Özturk Prof. Dr. Selami Albayrak Prof. Dr. Yüksel Altuntaş Doç. Dr. Adem Akçakaya Doç. Dr. Mustafa Bilici Doç. Dr. Özgür Yiğit Op. Dr. Sadiye Eren GÖRSEL TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Onüç Reklam Prodüksiyon San. Ve Tic. Ltd. Şti. Nisbetiye Mahallesi Hakkışehithan Sokak No13 B blok, D Ulus, İstanbul Telefon Faks FOTOĞRAF Umut Erşah REKLAM VE SATIŞ PAZARLAMA Tolga Dumrul tolga.dumrul@13reklam.com Telefon BASKI Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş. Ömerli köyü, Hadımköy İstanbul Caddesi, No: İstanbul Telefon pbx Faks YAZIŞMA ADRESİ Basın Bürosu İstanbul Sağlık Müdürlüğü Peykhane Caddesi No10 Çemberlitaş İstanbul Telefon Faks Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Bu dergide yer alan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Bu dergi tamamıyla reklam gelirleri ile 3 ayda bir yayınlanmakta ve ücretsiz dağıtılmaktadır.

6 UZM. DR. MELTEM VURAL İSTANBUL FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON HASTANESİ / FİZİK TEDAVİ KLİNİĞİ BAŞASİSTANI Romatizmal hastalıklarda erken tanı ve tedavi büyük önem taşıyor

7 İnsan ömrünün uzaması ile birlikte romatizmal hastalıkların görülme sıklığı giderek arttıyor. Hareket sisteminin bileşeni olan kas, kemik, eklem ve bağlarda ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve şekil bozukluğuna neden olan, bazen iç organlarda da bozukluklar ortaya çıkaran romatizmal hastalıkların 200 den fazla çeşidi bulunuyor. Romatizma hastalarının ağrı nedeniyle yaşantılarında ciddi kısıtlılıklarla karşılaştığını söyleyen Uzm. Dr. Meltem Vural, romatizmal hastalıklarda erken tanı ve tedavinin önemine dikkat çekiyor. Vural, erken tanı ve tedavinin romatizmal hastalıkların bazı tahrip edici etkilerinin önlenmesi ve kişilerin yaşam kalitesinin artmasında önemli rolü olduğunu vurguluyor. Romatizmada erken tanı, yaşam kalitesi açısından büyük önem taşır Romatizma hastalarının yaşadıkları kronik ağrılardan dolayı fiziksel ve sosyal hayatlarının olumsuz etkilendiğini ve yaşam kalitelerinin önemli ölçüde azaldığını söyleyen Vural, İnsanlarımız maalesef, kimi ağrılarını, şişliklerini ve tutukluklarını doğal kabul edip doktorlarına başvurmuyorlar. Halbuki bunlar basit romatizmal ağrılar olmayabilir. Tedavi edilmedikleri takdirde iç organları tahrip edebilecek kadar ciddi sorunlara sebep olabilirler. Bu yüzden insanlarımız romatizmada erken tanının önemini kavramalı ve bu tür şikayetleri olduğunda hiç vakit kaybetmeksizin doktorlarına başvurmalıdır diyor. Romatizmal hastalıklarda en küçük kilo kaybı bile önemlidir Romatizmanın ortaya çıkışının tek nedene bağlı olmayan kompleks bir olay olduğunu ifade eden Vural, romatizmal hastalıklarda doğru beslenme ve egzersizin önemine dikkat çekiyor. Uzm. Dr. Vural, Doğru bir beslenme biçimi romatizmalı hastaların bir çoğunda belirtilerin iyileşmesine yardım edecektir. Fazla kilolu hastalar beslenme biçimlerini değiştirerek kilo vermelidir. Fazla kilolar, zaten hasarlı olan ağırlık taşıyan eklemlere yani sırt, kalça, diz, bilek, dirseğe ekstra yük bindirir. Eklemlerin işleyiş biçimi nedeniyle, kilonun eklemler üzerine etkisi üç dört kat fazla olmaktadır. En küçük bir kilo kaybı bile eklemler üzerinde büyük fark yaratabilir. şeklinde konuşuyor. Eklemlerin hareket açıklığını sağlayan egzersizler yapılmalı Romatizmada egzersizin faydalarına da değinen Vural, Egzersiz yapmak eklemlerin esnekliğini korumasını sağlar. Eklemlerin çevresindeki kasları güçlendirir. Kemik ve kıkırdağın daha fazla zarar görmesini önler. Günlük aktivitelerin daha kolay gerçekleştirilmesine yardım eder. Eklemlerin hareket açıklığını sağlayan egzersizler kireçlenme ve ankilozan spondilit başta olmak üzere tüm romatizmalarda mutlaka önerilmekle beraber eklemlerin yıpranmasına neden olan ağır işler ve egzersizlerden uzak durmakta kesin olarak fayda vardır. bilgisini veriyor. Uzm. Dr. Vural, romatizmal hastalıkların tanı ve tedavisine ilişkin şu bilgileri veriyor: Romatizmal hastalıklarda sık görülen belirtiler: Kas iskelet bulguları görülmekle birlikte başka organlarda da çeşitli bulgularla karşımıza çıkabilir. Ya da kas iskelet sistemi bulgularına diğer organ bulguları eşlik edebilir. *Kas iskelet sisteminde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı, tutukluk, eklemlerde şekil değişiklikleri *Halsizlik, yorgunluk, ağızda kuruluk *Nefes darlığı, öksürük *Göz bulguları (gözde kuruluk, üveit gibi göz rahatsızlıkları) *Ciltte döküntü, kızarıklık, saç dökülmesi ile giden bazı romatizmal hastalıklar (örneğin sedef hastalığına eşlik eden romatizmal hastalıklar, lupus hastalığında görülen yüzde kelebek şeklinde döküntüler gibi) *Karın ağrısı, boyun, bel sırt ağrıları *Vaskülit olarak adlandırılan bazı romatizmal hastalıklarda damar tutulumlarına bağlı kanama veya damar tıkanıklıkları görülebilir.

8 Romatizma nedir? Romatizma, kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları etkileyen rahatsızlıkları adlandırmak için kullanılır. Bir başka deyişle, kas-iskelet sisteminde kendini gösteren ağrılı hastalıkların genel adıdır. Romatizmal hastalıkların çoğunun nedeni bilinmiyor Romatizmal hastalıkların önemli bir bölümünün kesin nedeni bilinmemektedir. Genetik-ailesel yatkınlık bazılarında önem taşır. Bunun dışında yaş, cinsiyet, bazı ilaçlar, iklim ve bölgesel bazı faktörler romatizmanın oluşumunda rol oynar. Romatizma hastalığı her yaşta olabileceği gibi genel olarak kadınlarda daha sık görülmektedir. Bununla birlikte erkeklerde daha sık görülen bazı romatizmal hastalıklar da (ankilozan spondilit, gut gibi) vardır. Nasıl teşhis edilir? Doktorunuz şikayetleriniz ve hikayenizden romatizmal hastalıktan şüphelenecektir. Birçok kişide eklemlerin fizik muayenesi ile de teşhis konulabilir. Ne çeşit bir artrite sahip olduğunuzu ortaya koymak için bazı kan, idrar testleri gerekebilir. Genellikle etkilenmiş bölgenin radyografi ile görüntülenmesi tanının doğrulanmasında yardımcı olacaktır. Gereklilik halinde diğer görüntüleme yöntemlerinden de faydalanılmaktadır. 2 tür romatizmal hastalık grubu bulunuyor İltihaplı ve iltihaplı olmayan olmak üzere temel olarak 2 tip romatizma mevcuttur. 1.İltihabı olan romatizmalar: a) Mikrobik romatizmalar: Çeşitli mikroplara bağlı görülen romatizmalar (bakteri, verem mikrobu, bazı virüsler) b) Bağışıklık sisteminin bozuk oluşu sonucu gelişen iltihap: Bu tip iltihabın neden olduğu romatizmaların en önemlileri romatoid artrit (RA), ankilozan spondilit (AS) ve yaygın bağ doku iltihabı yapan hastalıklar (bağ doku hastalıkları, sistemik lupus eritematosus gibi) c) Ürik asit olmak üzere bazı kristallerin eklemlerde ve çeşitli dokularda yaptığı tahriş sonucu ortaya çıkan iltihaptır (Gut hastalığı gibi) 2. İltihabı olmayan romatizmalar: Bu romatizmaların büyük kısmı artroz (kireçlenme) dur. Artrozda eklemde aşınma vardır. Eklemin içindeki kıkırdak incelir ve kaybolur, eklemlerin kenarlarında kemik çıkıntıları oluşur. Kaslarda ve bağlarda da kas romatizması, bağ zorlanması gibi rahatsızlıklar görülebilir. Kaza ve çeşitli darbe gibi mekanik nedenler, metabolik ve psikolojik bozukluklar iltihabı olmayan romatizmaların en önemli nedenleridir. Romatizma neden daha sık kadınlarda görülüyor? Bunun nedeni kesin olmamakla birlikte bazı romatizmal hastalıkların genetik olarak kadınlarda daha fazla olması söz konusudur. Diğer yandan iltihabi olmayan bazı yumuşak kas romatizmaları stres ve psikolojik faktörlerden de kaynaklanabilmektedir. Tedavide ağırlıklı olarak ilaç ve fizik tedavi kullanılıyor Romatizmal hastalıklarda tedavi programı kişiden kişiye değişir ve her hastaya farklı tedavi uygulanmalıdır. Doktor kontrolünde yapılan ilaç tedavisi ve fizik tedavi sonucu hastalık tamamen yok edilemez ama ilerlemesi yavaşlatılır. Zaman zaman hastalık alevlenmeler gösterebilir. İlaç tedavisinde hastanın ağrısını kesecek, hastalık aktivitesinin durdurulmasını sağlayacak ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar romatizma sonucu oluşan iltihabı etkilerler. İlaçlar alınırken bol suyla birlikte alınmalıdır. Ayrıca, yan etkisi olup olmadığına) dikkat edilmelidir. Fizik tedavi, egzersiz programları hastalara göre değişiklik gösterebilir. Egzersiz programları ile eklemlerin kısıtlılıkları önlenmeye çalışılır, kaslar güçlendirilir ve ağrı azaltılır. Günlük yaşam aktivitelerini yapmak daha kolay hale gelir. Bu sayede hasta romatizmayla yaşamayı ve baş etmeyi öğrenmiş olur. Daha az sıklıkla eklem kısıtlılıkları ileri hareket güçlüğü olan hastalarda ameliyat bazı hastalara uygulanabilmektedir l Romatizmadan nasıl korunuruz? *Eklemlerde yükü arttıran şişmanlık açısından kilo verilmelidir. *Beslenmeye dikkat edilmelidir. Doktorunuz tarafından önerilen diyet önerileri dikkate alınmalıdır. *Damar yapısını bozan ve bazı romatizmal hastalıklarda artmış olan kanser riski nedeniyle sigara kullanılmamalıdır. *Aşırı sıcak veya soğuktan uzak durmaya çalışılmalıdır. *Yatak istirahati kısa süreli önerilir istirahat fazla uzatılmamalıdır. Ancak bazı eklem tutulumu olan romatizmal hastalıklarda doktor önerisine göre hareket edilmelidir. *Egzersiz yapmak kas ve eklemler için faydalıdır.

9

10 Sanatçı Kutsi: Sofralardan karbonhidratı azaltıp, sebzeyi ve proteini çoğaltmak gerek

11 Sesi ve oyunculuğuyla her jenerasyonun beğenerek takip ettiği Kutsi, her zaman, her durumda gülüşüyle gönülleri fetheden beyefendi sanatçılarımızdan biri Sanatçılığı ile olduğu kadar düzenli aile hayatıyla da adından söz ettiren sanatçı, 3,5 yaşında Ceylin Ada isimli bir kız çocuğu babası. Baba olduktan sonra daha düzenli bir yaşam şekli seçtiğini söyleyen Kutsi, kalsiyum içerikli gıdaları bol tükettiğini ifade ediyor. Sabah, öğlen ya da akşam farketmez. Her öğünde mutlaka protein ve kalsiyum içerikli bir gıda tüketirim diyen sanatçı, baharatlarla da arasının çok iyi olduğunu belirtiyor ve ekliyor: Karbonhidrat ağırlıklı beslenen bir milletiz. Bu nedenle de gencimiz, yaşlımız hepimiz şişmanlamaya daha yatkınız. Bence sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak istiyorsak, işe sofralarımızdan başlamalıyız. Sofralarımızdan karbonhidrat ve yağ bombası yiyecekleri kaldırıp yerine sebze ve protein içeren yiyecekleri ekleyerek sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmeliyiz. Tüm zamanımı müziğe ve kızıma ayırıyorum Öncelikle bize Kutsi den biraz bahseder misiniz? Kutsi özel hayatında nasıl vakit geçirir? En çok ne yapmaktan hoşlanır? Ben müzik aşığı bir insanım... Özel olarak yapmış olduğum bir şey yok. Şarkılarıma zaman ayırıyorum ve kızımla vakit geçirmeye çalışıyorum. Müzikal anlamda araştırmacı bir ruha sahibim. O yüzden de çaldığım gitarın geçmişine özen gösteriyorum. Kim nerede, ne şekilde, nasıl yapmış. Flamenko müzikler dinliyorum, Diego El Cigala, Tomatito, Vicente Amigo, Paco De Lucia gibi önemli isimleri dinliyorum. Stüdyo dan arta kalan zamanda Play-Station oynuyorum. Her ne kadar Polat Yağcı Play-Station dan arta kalan zamanda müzik yapıyorsunuz dese de... (Kutsi bu sırada gülümsüyor.) Zamanımı güzel bir şekilde değerlendirmeye çalışıyorum.

12 Vücudumda ödem ve yağ yapmayacak yiyecekleri tüketiyorum Çok yoğun bir çalışma programınızın olduğunu ve çoğunlukla düzenli yemek yeme fırsatı bulamadığınızı biliyoruz. Bu yoğunluk içerisinde nasıl besleniyorsunuz? Ağırlıkla hangi besinleri tüketiyorsunuz? Hayatımdan yoğurdu, sütü ve peyniri eksik etmiyorum. Sabah kahvaltılarını sıkı yapmaya çalışıyorum. Özellikle balla yoğurdu karıştırıyorum. Mutlaka bir yumurtanın beyazını yemeye çalışıyorum. Yanında tuzsuz beyaz peynir. Tabii ki set, stüdyo ve konser koşuşturmasından düzenli beslendiğim söylenemez ama vücudumun protein ve karbonhidrat dengesini en iyi şekilde sağlamaya çalışıyorum. Vücutta ödem oluşturmamaya çalışıyorum. Çünkü yorgunluk, uykusuzluk vücudu ödem sahibi yapıyor. Bunun için de bitki çayı tüketerek vücudumu desteklemeye çalışıyorum. Aynı zamanda vazgeçilmezlerim tarçın, nane ve kekiktir. Bunları bala karıştırıp yiyorum. Yemek yapmayı sever misiniz? En sevdiğiniz yemek hangisi? En sevdiğim yemek karnıyarık, pilav ve cacık. Yemek yapmayı seviyorum ve zaman buldukça da yapıyorum. İyi bir grill aşçısıyım. Onun dışında köri soslu tavuk, karnabahar yemeği, patates-köfte ve makarna çeşitleri ile pilavı iyi yaparım. Yani yıllarca yalnız kalıp yemeğimizi kendimiz yaptığımız için bazı şeyleri öğrendik. Şimdilik yamağız ama aşçı olma yolunda ilerliyoruz. Çektiğimiz dizilerin tekrarıyla büyüttüğümüz çocukların haddi hesabı yok Kutsi Bey kaç yaşındasınız, bu denli genç ve dinamik görünümünüzü neye borçlusunuz? 1973 doğumluyum; artık siz hesaplarsınız... Dört onluk olmuş durumdayım. (Gülüyor.) Ayrıca bu iltifatınız içinde teşekkür ederim. Gençlik insanın gözünde ve ruhunda saklıdır. Gözlerin, enerjik ve dinamik bir biçimde hayata

13 bağlanmışsa bence gençlik iksiri oradadır. Ruh da çok önemli tabii ki. Yapmış olduğum işin verdiği enerji de bunda etkili. Yaptığımız müzikle gençlere de hitap ediyoruz. Çektiğimiz dizilerin tekrarıyla büyüttüğümüz çocukların haddi hesabı yok. Gençlerle birlikte kalp atışı önemli tabii ki. Sporla ilgim, NTV Spor, Lig TV ve Playstation la sınırlı Peki sporla aranız nasıl? Ne tür sporlarla ilgilisiniz? Sporla aram çok iyi. NTV Spor, Lig TV, Play-Station... (Gülüyor.) Eskiden halı sahaların vazgeçilmez oyuncusuydum ama sakatlık geçirdim. Zamanında kano ve yüzmeyle ilgilendim, basketbol oynadım ve antrenörlüğünü yaptım. Masa tenisi birinciliklerim var. Sporun her türlüsünü seviyorum ama çok düzenli yapmış olduğum bir spor yok. Zaten yapmaya da vakit yok. Ama yapmak gerektiğinin farkındayım. Çünkü kaslarımızın oksijene ihtiyacı var. Bizimle mesleğinize ilişkin ilginç bir hatıranızı paylaşabilir misiniz? İlginç hatıram çok fazla var ama benim için en güzeli; 3 yaşındaki bir çocuğun Mersin konserinde sahneye çıkıp benimle Aşkın gururu şarkısını beraber söylemesiydi. 3 yaşında bir çocuk, aşktan ve gururdan ne anlar demiştim. Şarkıyı ezbere söylemesi beni çok şaşırtmıştı. Aradan 7 yıl geçti ve yine bir Mersin konserinde o kız çocuğu sahneye çıktı. Şarkıyı söyleyen o çocuk büyümüş, 10 yaşına gelmiş ve yine benimle aynı şarkıyı söylemişti. O konserin videosunu saklıyorum. Benim için çok ilginç ve güzel bir anıydı. Peki efendim. İleriki yaşlarda çocuğunuzun da sizin mesleğinizi seçmesini ister misiniz? Tabi ki sanatsal faaliyetlerinin olmasını isterim. Şu anda zaten bale ve piyano peşinde koşuyor. Ben ona hiç baskı yapmadım ama müzik kalitesi yüksek, duyumu çok iyi bir çocuk. Sanatın herhangi bir dalı ile ilgilenmesi beni mutlu ediyor. Çünkü onun ruhu ve gelişimi için bu çok önemli. Bu yaşlarda böyle aktivitelere başlarsa zaten, sanatla ilgili kendi seçimini kendi yapacaktır. Ama bir müzisyen, bir kompozitör, bir balerin, bir bale bölümü piyanisti ya da klasik piyanist olup öğretim görevlisi olması ve müziğin içinde harmanlanmasını çok isterim. Ara sıra set aralarında uyuduğum dahi oluyor Günde kaç saat uyuyorsunuz? En fazla 5-6 saat uyuyorum. Uykuya çok fazla zaman ayıramıyorum. Çünkü zaman çok hızlı ilerliyor. Göz açıp kapayıncaya kadar gün akşam oluyor. Uyku problemi yaşamıyorum ama yorgunsam set içerisinde veya başka bir koşuşturma içerisinde bulunduğum yer rahatsa kısa süreli uyumalarım oluyor. Peki müzikle aranız nasıl? Özel yaşamınızda ne tür müzikleri seversiniz? Aslına bakarsan müziğin benle arası nasıl? Ben ona layık mıyım, değil miyim diye düşündüğüm zamanlar oluyor. Çünkü ben gitarı, müziği çok iyi düşünen, seven, ayrı ayrı irdeleyen bir insanımdır. Her türlü müziği dinliyorum ama benim için müzik az enstrümandan oluşup geniş sound elde etmektir. Ve bunu da albümlerime yansıtmaya çalışıyorum. Tabii ki gitarın olduğu müzikler benim için en başta geliyor. Fakat bir piyano kompozisyonu ya da batı senfoni orkestrası ile çıkılan konserler, türküler, telli sazlar... Daha anlatılacak çok şey var. Flamenko ezgileri bana çok daha çarpıcı geliyor ama duygusal müzikler de beni yapısal olarak aynı şekilde etkiliyor. Bunun yanında hızlı bir parçanın içerisindeki hüzünde beni her zaman etkilemiştir. Formula 1 arabası kullanmayı çok isterdim Geçmişte çok isteyip de yapamadığınız bir şey oldu mu? Formula 1 merakım var. Formula 1 yarışlarını ve pilotlarını takip ediyorum. Onların yarışma günündeki performansları, yarış gününden önceki sıralama turları, yarışa hazırlanışları bana hep ilgi çekici gelmiştir. Formula 1 arabası kullanmayı çok isterdim. Ayrıca belgesel hastası biri olarak Serengeti de uçan balonla seyahat etmeyi isterim. Fotoğrafçılıkla da ilgilendiğim için uçan balondan onların görünüşlerini çekip kompozisyon haline getirmeyi isterdim. Peki şu an bu mesleği yapmıyor olsaydınız, ne yapıyor olurdunuz? Gitar ustası olurdum heralde; Luthier olabilirdim yani. Çünkü gitarın yapılmış olduğu ağaçlara merakım var. Ya da bir fotoğraf sanatçısı, heykeltraş veya ressam olabilirdim. Peki kitap okumaya vakit bulabiliyorsanız, son okuduğunuz kitap hangisi? Düzenli olarak hangi gazete ve yazarları takip edersiniz? Düzenli olarak takip ettiğim bir yazar veya gazete yok. Ayşe Kulin, Cezmi Ersöz beğendiğim ve kitaplarını okuduğum yazarlardandır. Hastalıkta moral çok önemli Son olarak hastalara ne mesaj vermek istersiniz? Öncelikle bütün hastalara acil şifalar, ailelerine de sabır diliyorum. İnşallah hiç kimsenin derdi dermansız değildir. Ben Doktorlar dizisinde oynayan bir oyuncu olarak; 4 yıl hastane gerçekleriyle karşı karşıya kalmıştım. Orada moralin yüksek tutulması çok önemli. Allah kimseyi hastane ortamına düşürmesin, hastanenin varlığını da eksik etmesin tabi ama orası çok ciddi bir ortam. Doktorların ne kadar kutsal bir meslek yaptığını, ne kadar sabırlı olduklarını, işlerinde ne kadar profesyonel olduklarını yakından gördük. Hastaların bir an evvel iyileşmesi ve sağlıklı olmaları için ellerinden geleni yapıyorlar. Bütün herkes kendine iyi baksın. Bir an evvel iyileşsinler, her şey gönüllerince olsun, güzel müziklerimize ortak olsunlar, üzülmesinler hep mutlu olsunlar. Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz. Sanat yaşamınızda başarılarınızın devamını diliyoruz. Ben teşekkür ederim. Tüm sağlık çalışanlarına buradan saygı ve selamlarımı göndermek istiyorum. İyi ki varlar ve iyi ki hayatımızdalar. Hepsinin ellerine yüreklerine sağlık l

14 DİYETİSYEN NURGÜL SİNAN İSTANBUL İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ Hatalı beslenme yaşlanmayı hızlandırıyor!

15 Doğduğumuz günden itibaren hepimiz yaşlanmaya başlıyoruz. Ama bu doğal süreç içerisinde birileri var ki diğerlerine göre çok daha hızlı yaşlanıyor. Aynı yaşam koşullarına sahip olan bu insanların aralarındaki tek fark beslenme alışkanlıkları Diyetisyen Nurgül Sinan a göre teknolojinin imkanlarıyla donatılmış modern hayat, beslenmemizi olumsuz yönde etkiliyor. Annelerimizin yaptığı doğal yoğurdun yerini alan market yoğurtları, mevsiminde konserve edilerek hazırlanan sebzelerin yerini hormonlu gıdalar, ev yapımı kompostoların yerini ise hazır meyve suları alınca yaşlanma süreci de beklenenin üzerinde bir hıza ulaşıyor. Hızlı yaşlanma dahil bedenimiz ve akıl sağlığımızla ilgili neredeyse her konunun yiyecekiçeceklerimizle, nasıl ve nelerle beslenip beslenemediğimizle doğrudan ilişkisi olduğunu kaydeden Sinan, yaşlanmayı erkene alan beslenme hataları ve bunların yerine geçecek gençlik ve sağlık sırları hakkında şu bilgileri veriyor: Yaşlandıran 8 Hata Hücre yaşlanması, kan akım hızıyla birlikte hücrenin beslenmesiyle de ilişkilidir. Kan akışının yavaşlaması ve buna bağlı olarak hücrelerin oksijenlenmesinin azalması yaşlanmayı tetikler. Bu yaşlanma süreci bazı gıdalar ile de doğrudan ilişkilidir. İşte bu gıdalar ve vücudumuz üzerinde etkileri: Margarinler: Margarinler, bitkisel sıvı yağların kimyasal yapıları olan hidrojen bağlarına müdahale edilerek katılaştırılmış yapay yağlardır. İçerdikleri yüksek oranda ki doymuş yağlar nedeniyle damarları tıkayarak kalp-damar sağlığımızı bozarlar. Hücrelere zarar vererek yorar ve cildimizi de bedenimizi de yaşlandırırlar. Bu tür katı yağlar-margarinler doğada bu şekilde bulunmadıkları için vücut bu yağları tanımıyor diyebiliriz. Bu tür yağlar yerine bitkisel sıvı yağlar, özellikle soğuk press zeytinyağı kullanmalıyız. Şeker: Nişastalı yiyecekler de, yediğimiz zaman glikoza dönüşen tüm rafine karbonhidratlar da şekerdir. Buradan yalnızca bildiğimiz şeker anlaşılmamalı. Rafine dediğimiz basit şekerler (çay şekeri ve bundan yapılmış her tür yiyecek-içecek) boş kaloridir. Yani enerji vericidir ama hiçbir besin değeri yoktur. Şeker ve unlu gıdaların, özellikle hazır gıdaların (ketçap, kahvaltılık gevrekler, hazır ve unlu çorbalar vb.) fazla ve bilinçsiz tüketilmesi ile vücudun asıl ihtiyacı olan doğru bir beslenme uygulanamaz. Vitamin, mineral, protein denen temel besin öğelerinin yoksunluğuna neden olan hatalı bir yeme davranışı oluşur. Vücudumuz beslenemez. Serbest radikal denen zarar vericileri uzaklaştırıp etkisizleştirecek mekanizmalar aktif çalışamaz. Kan şekerini hızla yükselten yiyecek ve içecekler, insülin seviyesini harekete geçirerek kimyasal süreci hızlandırırlar. Yaşlanma sürecinin hızlandırmaması için özellikle çiğ tüketilen, glisemik indeksi yüksek sebze ve meyvelerle birlikte mutlaka: süt, yoğurt, ayran gibi protein içerikli besinleri aynı öğünde tüketirsek kan şekerimizde ani ve hızlı hareketlenmeler olmaz. Beslenmemizde, basit şekerlere mümkün olduğunca sınırlı yer vermek gerekir.

16 Gazlı-Asitli İçecekler: Hiçbir besleyici değerleri yoktur. Bu tip içecekler bol miktarda basit şeker içererek boş kalori verir. Kilo aldırırlar. Meşrubatlarda birçok koruyucu, aroma verici, tatlandırıcı kimyasal katkı maddesi bulunur. Bu kimyasalların, hücrelerdeki en önemli güç istasyonları olan mitokondride DNA hasarlarına yol açtığı bir çok çalışmada sunulmuştur. Hücrenin enerji üretim terminallerinde ki bu tip hasarlarda hızlı yaşlanmaya sebep olur. Bedenimizi ve cildimizi daha erken ve süratli tüketir, eskitirler. Ayrıca içerdikleri asitler, diş çürümelerine ve kemiklerden kalsiyum kaybına sebep olarak kemik erimesine yol açarlar. Alkol: Bedenimizin su kaybetmesine neden olur. Nemsiz ve vitaminsiz bırakır. Vücutta yağa dönüşerek yağ depolanmasına ve en tehlikeli olan kilo şekli olan karaciğer vb. iç organların etrafını saran karın bölgesi yağlanmasına ve organ fonksiyonlarının bozulmasına yol açar. Beyin hücrelerini yok ederek beyni küçülttüğü gibi yüksek tansiyon, gastrit, ülser, diyabet, kalp-damar ve sinir sistemi hastalıklarına zemin hazırlar. Vücudumuzu sağlıklı ve genç tutan, 98 doyma duygusunu ve leptin adı verilen hormonu engelleyerek yağ birikimine sebep olur. Besin değeri olmadığından alışkanlık listemizden çıkararak yaşam kalitemizi arttırabiliriz. Kahve: Kahve de, şeker ve nişastalı besinler gibi insülin oranını arttırır. Stres hormonlarını harekete geçirir. Ayrıca, içerdiği kafein sebebiyle diüretik (suyu atıcı) etkisiyle sindirim sistemine iyi gelse de gastrit, ülser gibi mide şikayeti olan kişilerde, aşırı asit üretilmesine neden olarak zarar verici olur. Her ne kadar keyif verse de kahve yerine kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi bitki çayları tüketmek yaşlanmayı daha ileri yaşlara öteler. Tüketilecekse, günde iki fincandan fazla kahve tüketilmemelidir. Kahve, çay içildiğinde bol su içilerek kaybedilecek su yerine konmalıdır. Aspartam (Yapay tatlandırıcı): Aspartam, şeker tadı veren, beyinde ve sinir sisteminde toksik (zehirleyici) etkileri olan suni bir tatlandırıcıdır. Diyet ve light içecek ve meşrubatlarda, meyve sularında, sakızlarda, şekerlerde ve tatlılarda tatlandırıcı olarak kullanılıyor. Aspartamın, felç, beyin tümörleri, kulak çınlaması, baş ağrısı, solunum güçlüğü, görme ve işitme duyularında zayıflama, depresyon, panik atak, kalp ritim bozuklukları, davranış bozuklukları, parkinson, MS ve kansere neden olabileceği düşünülmektedir. Suni tatlandırıcıların, şekerden daha az zararlı olduğu fikri doğru değildir. (Mısır şurubu, früktoz şurubu, glikoz şurubu, aspartam, sorbitol, sükraloz vb...) Rafine (Saflaştırılmış) Yağlar: Saflaştırma işleminden geçen: mısırözü, ayçiçek ve riviera zeytinyağı ve aynı işlemden geçen yağlar yerine sıvı yağ olarak en sağlıklı ve iyi seçenek soğuk press sızma zeytinyağıdır. Sıcak press işlemi, yüksek ısı, basınç ve başka kimyasal işlemlere maruz kalan yağların kimyasal yapısı bozulur. İşlenme sırasında antioksidan denen koruyucu askerler aktivitesini kaybeder. Hücre hasarına yol açan serbest radikaller açığa çıkar. Beslenmede, sağlıklı bireyler için temel kural karışık yağ tüketmektir. Uygun işlem görmüş sıvı yağlar ile kimyasal içermeyen tereyağından ölçülü miktarlar kullanılması her çeşit yağ asidini almamızı sağlar. Tuz: Yaz dönemi dışında ve düşük tansiyon şikayeti olan bireyler haricinde beslenmemizde yeterli ve dengeli bir tarz edinmişsek zaten tuz (sodyum klorür) ihtiyacımızı, gıdalarda kendiliğinden bulunan sodyumdan karşılamak mümkün olacaktır. Yemeklere az tuz ilave edip, tabağa alındıktan sonra tuz ekleme alışkanlığımızı bırakmamız yerinde olur. Fazlaca tuz kullanıyorsak, azaltmak için çeşni ve baharatlardan yararlanmak yemeğe hem lezzet katacaktır hem de alışılmış olan tuz eşiğini aşağıya çekmeye yardımcı olacaktır. Aşırı tuz kemiklere sağlamlık veren kalsiyumun kaybına sebep olduğu gibi yüksek tansiyona, mide ülserlerine ve böbreklere ekstra yük binmesine neden olabilmektedir. 5 N Kuralı Bizi yıpratan iç ve dış etmenlerle savaşabilen, kaliteli, pozitif, sağlıklı, dinç, enerjik ve hayat dolu bir yaşam sürdürmek sanıldığı kadar zor, lezzetsiz, sınırlı ve yavan bir beslenme biçimi gerektirmiyor. Sağlıklı bilgi ile, sağlıklı ve lezzetli beslenme alışkanlıklarını, Neyi, Ne kadar, Nasıl, Ne zaman, Niçin tüketeceğimizi ya da tüketmeyeceğimizi öğrendiğimizde hem hayatımızdan yasaklar kalkacak hem de yaşlanma süreçleri yavaşladığından sağlık ve güzellik katlanacaktır l

17

18 DOÇ. DR. ESMA GÜLDAL ALTUNOĞLU İSTANBUL EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ DAHİLİYE KLİNİĞİ/ EĞİTİM SORUMLUSU Dikkat! az iyot çok hastalık demek

19 İyot eksikliğinin dünyada önlenebilir zeka geriliğinin nedenlerinden biri olduğunu ve iyottan yetersiz beslenen çocukların akranlarına göre 13.5 puan zeka kaybına uğradığını biliyor musunuz? İyotun insan vücudunda çok az bulunan, normal büyüme ve gelişme için gerekli temel maddelerden biri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Esma Altunoğlu, iyot eksikliğinin başta öğrenme, anlama, algılama ve gelişim bozuklukları olmak üzere bir çok hastalığa sebebiyet verdiğini belirtti. Beyin hasarına neden olan diğer hastalıklar önlenemezken iyot yetersizliğine bağlı olan zeka geriliği ve beyin hasarı önlenebilir diyen Altunoğlu, turp, pancar, şalgam gibi gıdaların sık tüketilmesinin iyot eksikliğine sebep olabileceğine dikkat çekti. Altunoğlu, konu hakkında şu bilgileri verdi: İyot, troid bezinin çalışması, troid hormonunun yapımı için gerekli olan ve doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir. İyot doğada yaygındır ancak eşit derecede dağılmamıştır; iyottan fakir bölgelerde yetişen bitkilerde iyot miktarı azken zengin bölgelerde yetişenlerde bunun 100 katı fazla iyot içerirler. Sağlıklı bir erişkin vücudunda mg iyot vardır ve bunun %70-80 ise tiroid bezinde bulunur. Eksikliğinde en sık görülen hastalık guatr Günlük iyot ihtiyacı yaşa, gebelik ve süt verme dönemlerine göre değişir. Önerilen günlük iyot miktarları 0-5 yaş arası çocuklarda 90 µg, 6-12 yaş arası çocuklarda 120 µg, 12 yaştan büyük çocuklar ve erişkinlerde 150 µg, gebelikte 250 µg ve süt verme döneminde 250 µg dır. Önerilen miktarların altında iyot alındığında iyot eksikliği oluşur. İyot eksikliğinde en sık görülen hastalık guatrdır. Guatr boynun ön kısmında tiroid bezinin büyümesi ile ortaya çıkan şişliktir. Büyümüş tiroid bezi bazen çok hormon bazen de az hormon salgılar ve bunlara ait şikayetler görülür. Çoğu kez hormon salınması normaldir. Ancak yıllarca kontrolsüz kalıp ciddi şekilde büyüyen guatrlar soluk borusu, yemek borusu ve etraf dokulara bası yaparak nefes darlığı, yutma güçlüğü, ses kısıklığı, yüz ve boyunda şişliklere yol açabilirler. Yeni doğan bebeklerde zeka ve fiziksel gelişim geriliğine sebep oluyor İyot eksikliğinin guatr dışında düşük ve ölü doğum, endemik kretenizm, mental ve fiziksel gelişme geriliği gibi çok önemli sonuçları da vardır. Özellikle gebelik döneminde yeterli iyot alımı normal zamanda, normal kiloda, mental ve fizik gelişmesi yerinde sağlıklı bebek doğurmak için çok önemlidir. Turp, pancar, şalgam iyot eksikliğine yol açabilir İyot eksikliğinde en önemli neden iyottan fakir bölgelerdeki ürünler olmakla birlikte bazı besinlerle alınan guatrojenler de akla gelmelidir. Bunlar iyotun tiroid bezi tarafından alınmasını azaltarak iyot eksikliğine yol açabilir. Doğal guatrojen besinler turpgiller (turp, pancar, şalgam vb), patates, akdarı, manyok otu gibi yer bitkileridir. Ayrıca su kaynaklarının gram negatif basiller yani bazı mikroplarla ve kimyasal maddelerle kontaminasyonu (bulaşması) da iyot eksikliğine yol açabilir. Guatr sıklığını belirleyen en önemli çevresel faktör bölgenin iyot durumudur. Sudaki ve gıdalardaki guatrojenlerin de etkileri gösterilmiştir. Toplumda bazı gruplarda guatr sıklığı daha fazladır. Kadınlarda daha fazla guatr görüldüğü bilinmektedir. İyot eksikliği olan yerlerde yaşla artan guatr sıklığı iyot eksikliğinin süresi ile ilgilidir. Korunmada en etkili yöntem iyotlu tuz İyot yetersizliğinden korunmada seksen yılı aşkın süredir iyotlu tuz dünyada en ucuz ve en etkin yol olarak kullanılmaktadır. İyot sofra tuzuna potasyum iyodür şeklinde eklenmektedir. İyot eksikliği olan yörelerde satılan softa tuzlarının % 90 veya daha fazlasının iyotlanması ile etkili ve sürekli bir korunma elde edilebilir. İyot eksikliğinden korunma için eklenen iyotun en önemli yan etkisi geçici ve hafif tirotoksikozdur yani tiroidin fazla çalışmasıdır. Ancak bu husus proflaksiye engel teşkil etmemelidir; unutmamak gerekir ki etkin bir proflaksi ile uzun vadede yörede hipertiroidi de azalacaktır. Sonuç olarak iyot eksikliğinden korunmak için özellikle iyot eksikliği yörelerinde (ülkemizde özelikle Karadeniz ve Göller Bölgesi) iyotlu sofra tuzu kullanmalıyız. Guatrojen besinlerden uzak durmalıyız. Tuz kısıtlaması varsa ayrıca gebelik ve süt verme dönemlerinde ilave iyot içeren ilaçlar almalıyız l

20 Obeziteye karşı hareket zamanı Nestlé Pure Life, Türkiye Obezite Araştırma Derneği işbirliği ile obeziteye karşı mücadelede su içmenin önemi ve sağlıklı beslenme konuları hakkında kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla bir sosyal sorumluluk projesi başlattı. Türkiye de ve dünyada artarak önemli bir sağlık sorunu ve sosyal sorun haline gelen obezite karşısında Nestlé Pure Life ın başlattığı ve yıl boyunca devam edecek olan Obeziteye Karşı Hareket Zamanı sosyal sorumluluk projesi, obezite ile mücadelede su içmenin, sağlıklı beslenmenin ve hareket etmenin önemini vurguluyor. Obeziteye Karşı Hareket Zamanı projesi ile sağlıklı beslenme, hareket etme ve gün içerisinde yeterli su içme bilincini kadınlar ve çocuklardan başlayarak tüm aile bireylerinde oluşturmayı ve bu bilinci obezite riski taşıyan herkese yaymayı hedefliyor. Önce kadın ve çocuklar bilinçlenmeli Nestlé Waters Türkiye Pazarlama Direktörü Ergin Akman; bu projede sıfır kalorili en sağlıklı içecek alternatifi olan su ile dünyanın en önemli sağlık sorunlarından biri olan obeziteye karşı harekete geçtiklerini açıkladı. Akman, Obeziteye Karşı Hareket Zamanı projesi ile sağlıklı beslenme, hareket etme ve gün içerisinde yeterli miktarda su içme bilincini kadınlar ve çocuklardan başlayarak tüm aile bireylerinde oluşturmak istediklerini ve bu bilinci obezite riski taşıyan herkese yaymayı hedeflediklerini ifade etti. Proje kapsamında, Türkiye Obezite Araştırma Derneği nin düzenlediği Obezite ve Diyabet Kampı ndaki çocukların tedavisine katkı sağlayacaklarını belirten Akman, beslenme bilincinin erken yaşta oturduğunu sözlerine ekledi. Çocuk ve ergen yaş obezitesi yükselişte! Harekete geçin... Projede Nestlé Pure Life ın işbirliği yaptığı Türkiye Obezite Araştırma Derneği verilerine göre Türkiye de obezite tehlikesinin gittikçe arttığı, ülkemizde son 15 yılda obezitenin % 35 artış gösterdiği belirtildi. Çocuk ve ergen yaş obezitesi % 30 artış gösterirken, fazla kilolu ve obez çocuk sayısının 2 milyona ulaştığını ve obezitenin en çok yetişkinlerde görüldüğünü söyleyen Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık; toplam obezite sayısının ise milyon arasında değiştiğini söyledi. Obeziteyle mücadelede diyet ve egzersizin yanı sıra yeterli su tüketimi de önemli Projeye destek veren Diyet ve Beslenme Uzmanı Banu Kazanç ise, günümüzde gıda çeşitliliği artarken, fiziksel aktivitede azalma, sigara ve alkol tüketiminde artış ve aşırı stres gibi faktörlerin obezitenin ortaya çıkmasına sebep olduğunu söylüyor. Obezitenin diyabet, kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kolesterol, solunum ve sindirim sistemi hastalıkları, kemik ve eklem hastalıkları, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına yol açtığını belirten Kazanç, obeziteyle mücadelede diyet ve egzersizin yanı sıra yeterli sıvı tüketimine de dikkat çekti. Su iştahı bastırır ve vücutta yağın metabolize olmasını sağlar, vücut ısısını düzenler ve vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Suyun sıfır kalorili tek içecek olduğunu belirten Kazanç, herkesin günde en az 8 bardak su tüketmesi gerekiyor. dedi. Projenin yüzü Pınar Altuğ Atacan Projenin tanıtım yüzü olan Pınar Altuğ Atacan böyle bir projede yer almaktan mutluluk duyduğunu belirtirken, Ülkemizde obez sayısı her yıl bir öncekine göre hızla artıyor. Bu projeyle birlikte obeziteye karşı mücadele edip, toplumu bilinçlendireceğiz. diyor. Pınar Altuğ Atacan günde en az 8 bardak su içtiğini ve spor yaptığını belirtirken, sağlıklı bir kiloda kalmak için hareket etmenin ve egzersiz yapmanın önemli olduğunu vurguladı. Atacan, Anne olduktan sonra dengeli beslenerek bol bol su içerek fazla kilolarımı verdim. Arabanızda çantanızda çalışma masanızda mutlaka su bulundurun. önerilerinde bulundu. Nestlé Pure Life proje kapsamında etkinlikler düzenleyecek Nestlé Pure Life, obezite ile mücadelede su içmenin, hareket etmenin ve sağlıklı beslenmenin önemi konusunda yıl boyunca etkinlikler ve söyleşiler gerçekleştirerek kamuoyunda bilincin artmasını sağlayacak. Diyet ve beslenme uzmanı Banu Kazanç etkinliklerde obeziteyle mücadelede nasıl beslenmek gerektiğini anlatırken, ünlü oyuncu ve sunucu Pınar Altuğ Atacan kendisine ait sağlıklı yaşam ve yeterli su tüketimi konusunda ipuçlarını paylaşacak. Spor eğitmeni Tuğba Hatun Buyurucu ise tüm katılımcıları hareket etmeye teşvik ederek, kişilerin gün içinde kolayca uygulayabilecekleri hareketler gösterecek. Nestlé Pure Life ayrıca, Türkiye Obezite Araştırma Derneği nin düzenlediği Obezite ve Diyabet Kampı ndaki çocukların tedavisine destek verecek l