YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK VE RUS HALK MASALLARINDA KADIN ARKETİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK VE RUS HALK MASALLARINDA KADIN ARKETİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI"

Transkript

1 MARİİA TALİANOVA TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRK VE RUS HALK MASALLARINDA KADIN ARKETİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI MARİİA TALİANOVA AĞUSTOS 2015 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI AĞUSTOS 2015

2

3 TÜRK VE RUS HALK MASALLARINDA KADIN ARKETİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI MARİİA TALİANOVA YÜKSEK LİSANS TEZİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AĞUSTOS 2015

4

5

6 iv TÜRK VE RUS HALK MASALLARINDA KADIN ARKETİPİNİN KARŞILAŞTIRILMASI (Yüksek Lisans Tezi) Mariia TALİANOVA GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Ağustos 2015 ÖZET Halk anlatmaları adını verdiğimiz türlerin içerisinde en eskisi hiç şüphesiz masallardır. Dinleyiciyi inandırmak gibi bir iddiası olmayan, yapısında kalıplaşmış ifadeler bulunan Türk toplumunda masal anası, masal ninesi adı verilen kadınlar, Rusya da ise genelde erkekler tarafından anlatılan hayal ürünü anlatmalara masal denir. Aslında masal, bir milletin aynasıdır. Bu aynada bir milletin folklorunu, kültürünü, inanışını, hoşgörüsünü, maddi kültürünü bulabiliriz. Herhangi halkın veya kültürün masalları incelendiği zaman derin psikolojik okyanusun, mitolojik, kültürel, geleneklerin menşei de görünür. Bu edebî ürünlere, hem psikolojik, hem de inançlar ve yaşam biçimi bakımından bakılabilir. Masallar şu anda bizi eski dönemlere götürebilen ve o zamanki insanların düşünce sisteminin tanıkları olmaya izin veren bir zaman makinesi gibidir. Halk masallarında merkezi karakter olan mahsum genç kızlar, ona zulüm yapan üvey annler psikolojik tipleri, güzel yüzlü ama aldatıcı femme fatale cadılar ve yüce ana motifinin özelleklerini taşıyan mitolojik kökenli kadın figürleri önemli yer almaktadır. Carl Gustav Jung un yaptığı psikolojik sınıflandırmasına göre anima, animus, persona ve gölge temel arketiplerine dayanarak Türk ve Rus folklorunda da yankısını bulmuş kadın arketipini tespit etmek mümkündür. Her genç kızın yola çıkmasının, evden ayrılmasının temelinde bulunan, ciddi derecede masalların motiflerinin, konularının ve yapısının oluşumunu etkileyen ve farklı kültürler arasında yaygın olan inisiyasyon veya erginlenme ritüelleri vardır. Erginleme veya inisiyasyon sınavlarını aşamayan ve yetişkin hayatına geçemeyen insanlar bazı ilkel toplumlarda yaşlı çocuklar olarak bilinir. Fiziksel açıdan büyük ve sağlıklı olmasına rağmen psikolojik olarak olgunlaşmamış olduğundan bu tür insanların yetişkin gibi yaşaması mümkün değildir. Masallardaki evde kalan, evlenemeyen kızların psikolojik olarak hazır olmadığı veya gereken imtihanları geçemediği işaretlenmektedir. Bu tür kızlar yaşamının sonunda kadar çocuklar gibi yaşayabilirler. Halk masallarındaki genç kadın arketipleri büyüme sürecinin doğru yolunu göstermektedir. Arasında benzerlikleri olan Rus folklorundaki Baba-Yaga ve Türk folklorundaki Dev ana Mitolojik Ana imajından gelmektedir. Bilim Kodu : 301 Anahtar Kelimeler : Rus halk masalı, Türk halk masalı, kadın arketipi, Jung arketipleri. Sayfa Adedi : 113 Tez Danışmanı : Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN

7 v COMPARING THE WOMAN ARCHETYPE IN TURKISH AND RUSSIAN FOLK TALES (M. Sc. Thesis) Mariia TALİANOVA GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES August 2015 ABSTRACT The oldest ones in the types that we name folk tales are tales of course. The folk tale that have been told by the women named The mother of tale ( masal anası ) or The grand mother of tale ( masal ninesi ) in Turkish society - usually have been told by man in Russia. Folk tale also doesn't have a special purpose to convince its listener. It had some special expressions inside the structure. In fact, folk tale is the mirror of a nation. We can find out the folklore, culture, belief, tolerance, and material culture of a nation.when the tales of any community or culture are examined, the origin of the deep psychological ocean, the cultural traditions is also seen. We can consider these literal works according to the both psychologically and the type of belief and type of life. Tales are like the time machine that can take us to the old ages and which allow to be the witnesses of the thought system of the people in that age. In the folk tales, the fortified girls who are central characters, the psychological types of the stepmothers persecute her, the smiling face but deceptive femme fetale witches and the mythological originated female figures having the features of the main motive exists importantly. According to the psychological classification made by Carl Gustav, it is possible to determine the female archetype who has had the reflection also in Turkish and Russian folklore depending on the basic archetype of anima, animus, persone and the shadow. There are initiation or maturing rituals that effect the forming the motives, topics and structure of the tales a lot and which are common in the different cultures where every young lady has while departing and leaving her home. The people who can t pass the exam of mature and initiation or who can t pass into the adult life are known as old children in the primitive societies. Although they are old and healthy physically, these people are impossible to live as adult, since they aren t physiologically matured. It is pointed out in the tales that the girls who are old maid and not married are not ready physiologically or couldn t pass the physiological exams. These types of girls can live like child till the end of their life. The young woman archetypes in the folk tales indicate the true path of the growing up process. The Baba-Yaga in the Russian folklore and the Dev Ana in the Turkish folklore which have similarities between come from the image of Mythological Mother. Science Code : 301 Key Words : Russian folk tale, Turkish folk tale, woman archetype, Jung archetypes. Page Number : 113 Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Fatma Ahsen TURAN

8 vi TEŞEKKÜR Çalışmalarım boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren, kıymetli tecrübelerinden faydalandığım, Türkiye deki eğitim hayatıma adaptasyonumu sağlayan ve manevî yönden her türlü desteğini esirgemeyen, bana akademik çalışmalarımda yol gösteren çok kıymetli danışmanım Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN a çok teşekkür ederim. Üniversitedeyken tanıştığım ve bilgilerinden, deneyimlerinden yararlandığım Sayın Doç. Dr. Meral OZAN a, üniversite hayatımda bana yardım eden Yrd. Doç. Dr. Murat ERSÖZ e, beni bu günlere gelmemi sağlayan ve bana destek olan yurtdışında bulunan çok sevdiğim aileme, Elena TALİANOVA anneme ve her zaman motivasiyonumu sağlayan Yusuf EREN e teşekkürü bir borç bilirim.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii ÇİZELGELERİN LİSTESİ... ix ŞEKİLLERİN LİSTESİ... x 1.GİRİŞ Geleneksel Rus ve Türk Halk Masalları ve Özellikleri Masalı Canlandıran Ustalar Türk ve Rus Masallarının Biyolojisi ya da Masalın Formülistik Yapısı O, Artık Çocuk Değildir. Kahramanın Erginlenme Ritüelleri Rus ve Türk Foklorunda Kadın Figürü JUNG UN ARKETİP KAVRAMI, KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞI Mitologem (Mytheme) Kavramı KADINDAKİ ERKEK, ERKEKTEKİ KADIN ANİMA VE ANİMUS VE JUNG A GÖRE BAŞKA TEMEL ARKETİPLER Persona Arketipi ve Kahramanların Kılık Kıyafet Değişikliği İçimizdeki Şeytan - Gölge Arketipi ANNE ARKETİPİ OLUMLU VE OLUMSUZ TEMSİLCİLERİ Kim Bu Baba-Yaga? Dev Anası Veya Dev Karısı Cadı, Kötü Kadın mı Bağımsız Kadın mı? Üvey Anne İçimizdeki Tanrıça Masallardaki Bakire Kızlar SONUÇ

10 viii Sayfa KAYNAKÇA ÖZGEÇMİŞ

11 ix ÇİZELGELERİN LİSTESİ Çizelge Sayfa Çizelge 1.1. İnisiyasyon Ölüm Yolculuğu (Ozan 2011: 81) Çizelge 3.1. Jung un Temel Arketipleri Tanımları Sembolleri... 63

12 x ŞEKİLLERİN LİSTESİ Şekil Sayfa Şekil 3.1. Erkekteki dişil tarafı gösteren resim ( )... 54

13 1 1. GİRİŞ 1.1. Geleneksel Rus ve Türk Halk Masalları ve Özellikleri Halk anlatmaları adını verdiğimiz türlerin içerisinde en eskisi hiç şüphesiz masallardır 1. Dinleyiciyi inandırmak gibi bir iddiası olmayan, yapısında kalıplaşmış ifadeler bulunan, masal anası, masal ninesi adı verilen kadınlar tarafından anlatılan hayal ürünü anlatmalara masal denir 2. Aslında masal, bir milletin aynasıdır. Bu aynada bir milletin folklorunu, kültürünü, inanışını, hoşgörüsünü, maddi kültürünü bulabiliriz. Böylece de geçmişimizi anlatarak geleceğe ışık tutarız (Sakaoğlu Karadavut, 2013: 3). Yıllarca bilim adamları, edebiyatçılar ve folklor araştırmacıları, halk masallarını hem sınıflandırmaya, hem de masal teriminin tarifini yapmaya çalışmaktalar. Lâkin bu konu üzerinde hâlâ yegâne bir görüş yoktur. Örneğin, Pertev Naili Boratav a göre masal: Nesirle söylenmiş dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamamıyla hayal ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırma iddiası olmayan kısa bir anlatıdır (Boratav, 1982: 75). Diğer tanıma göre de: Masal, mythe denilen beşeri ilk kültürün en mütekâmil numuneleri olan eserlerin çocuk çapındaki ibdalarıdır. İnsanlar, akli ve mantıki düşünme disiplinine erişmezden evvel duygu ve hayal disiplini içinde uzun devirler geçirmiştir. Masal ve mythe, işte bu devirlerin bize kalan artıklarıdır (Tunç, 1941: 19). 1 Alm. Märchen, İng. tale, Frns. conte, İtal. fiaba, Serb.-Hırv. pripovijetka, Bulg. приказка, Çek. pohadka, Pol. bajka, Beyaz Rus. Ve Ukrayn. казка, байка, ve XVII. Yüzyıla kadar Ruslar arasında kullanılan баснь, байка kelimesi. 2 Bu ifade çoğu zaman sadece Türk masallarına aittir.

14 2 Türk Dili Kurumu Sözlüğüne göre ise: Genellikle halkın yarattığı, ağzından ağzına, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen, olağan dışı olayları anlatan hikâyedir (2009:1349). Halk masalları, Tzvetan Todorov un, bir metni, onun çifte anlamını hesaba katmadan anlayamayız 3 cümlesinde de belirttiği gibi, tek bir işlevine, yönüne bakarak değil de çok boyutlu olarak ve dâhilindeki gizli tüm mânâlara ulaşarak anlamaya çalışmak, ortaya çıktığı ve anlatıldığı toplumun dünden bugüne kendi iç dinamiklerini kavramada bize yol gösterici bir rol içinde hâsıl olacaktır (Yıldırım E., 2012, 1). Masal analizi, diğer edebi metin incelemeleriyle karşılaştırıldığında, şu noktalarda özel dikkat gerektirir: Kaynağını ne kadar bireysel arzulardan almış olursa olsun, son döneme kadar daha çok halk anlatı geleneğine dayandığı için yaşamaya devam etmesi toplumsal kabule bağlıdır. Bu nedenle farklı ideolojilerdeki masalların popülerleşme oranlarını karşılaştırmak, ortalama kültürün neleri bünyesine alıp nerede direnç gösterdiğini izleme olanağı verir. İktidarı sorgulayan değil, ona destek olan, fon ne kadar fantastik olursa olsun aşk ve aile ilişkilerinde bir kalıbı sağlamlaştırmanın ötesine geçmeyen, cinsiyetçi masallar daha fazla yayılmış ve kemikleşmiştir (Sezer, 2010: 15). V.Y.Propp Rus Halk Masalı kitabında masalın bütün dünya çapında öğrenilmesinin ve araştırılmasının gerektiğini dile getirerek şunu ifade etmektedir: Her milletin kendi halk masalları ve konuları vardır. Ama aynı zamanda uluslararası, bütün dünyada ya da en azından belli halk grupları arasında bilinen masal konuları da var. İlgi çekici olan sadece masalın geniş yayınlanması değil, bütün dünya halk masallarının birbiriyle sık bir bağlantısının da var olmasıdır. Masal halkların birliğinin simgesidir. Masalların içinde halklar birbirini çok iyi anlarlar. Dil, bölge ya da devlet sınırlarına rağmen masallar bir halktan diğer halka kolayca geçimektedir (Propp, 2000: 7). Emek Yıldırım (2012: 2) İlk olarak, Rusça da masal sözcüğünü karşılayan kelime olan skazka (сказка) esasen hem hikâye hem de masal mânâsında kullanılmakta, köken olarak da anlatmak mânâsındaki skazat (сказать) fiiline dayanmaktadır ve aslen de anlatı 3 Tzvetan Todorov. Poetikaya Giriş, çev: Kaya Şahin. İstanbul: Metis Eleştiri, 2001, s. 57.

15 3 mânâsına gelmektedir, bu tespiti kabul etmek mümkün değildir. Bu kelimenin, her zaman hikâye anlamında kullanıldığı tartışılır. Daha doğrusu aynı kökten geldiği, ama eşit mânâ taşıdığı yanlıştır, demektir. Sovyet bilim adamlarından masalları sınıflandırmayı ilk deneyen A. Afanasyev çalışmaları sayesinde V. Propp masalın dört muazzam kategorisini dile getirmektedir: peri (olağanüstü) masalları (volşebnıe skazki), hayvanlarla ilgili masalı (skazki o jivotnıh), nuvel masalı (novellistiçeskie) ve Rus edebi geleneğinde genelde kullanılan Fransızca kökenli bir söz, birbirine eklenen anlamlarına gelen ve günümüzdeki Türkçe de ise daha çok birikmiş, katlanmış anlamlarında kullanılan kümülatif masalı (kumulyativnıe skazki) terimidir. Aynı zamanda bu konunun uzmanlardan olan E. Pomerantseva ya göre: hayvan masalı, olağanüstü masalı, macera-nuvel ve gerçekçi masalları vardır (Propp, 2000: 51) Masalı Canlandıran Ustalar Masalın tipik özellikleri, Afanasyev in önerdiğine göre masal kanunu olarak adlandırılmaktadır. Bu kanunun mevcudiyeti, bize eski zamanlardaki halk ustalarını ekol olarak kabul ettiğimizi gösteriyor. Halk sanatı, bu halk anlatıcılarının arasında ortaya çıkıp muhafaza ediliyordu ve geliştiriliyordu (Azadovskiy, 1960: 25-26). vermektedir: Brotskiy, (1904: 8-9) bu konuyla ilgili yaptığı çalışmasında şu bilgileri Masalın bütün teknikleri (yani Rus. pribautki, priskazki ), başlangıç, son ve içindeki formülleri, tipik detayları bütün geleneksel ifadeler, halk masalının hiç tesadüf olarak ortaya çıkmadığını ya da herhangi bir anlatıcının birdenbire oluşan bir fantezisinin olmadığını çok net bir şekilde gösteriyorlar. Bu teknikler, profesyonel masal anlatıcıları tabakasında, belki de birkaç yüzyıl içerisinde masal poetikasının oluştuğunu, ustadan aldığı mirasını koruyan öğrencisine geçtiği ve ekol olarak biçimlendiğini ve sonunda kalıplaşmış şekillerde donduğunu bize göstermektedir. 4 Brotskiy in kanaatine göre bu profesyonel tabaka sadece soytarı tabakasıydı. Fakat gerçekte bu tabaka daha çok geniş ve kapsamlı görünmektedir. Burada hem soytarı, hem baharler 5, hem köylü masal anlatıcıları vardı. Soytarılar, çok önemli ama müstesna bir rol oynamamışlardır. Farklı ustaların ve halk anlatıcılarının bu tabakası masalların en 4 Masalın poetikasının donması hakkındaki yorum tabii ki sınırlı olmalı. Kişisel özellikler farklı şekillerde yine de görünmektedir. 5 Бахарь (bahar ) eski Rus kelimesi. Anlatıcı anlama geliyor.

16 4 önemli ve baş konularının meydana çıkmasında ve onun gelişmesinde büyük bir rol oynamaktaydılar. Bazı motifler çok eski zamanlara ait ve sınıfsız ilkel toplumun psikolojisine ve yaşam tarzına bağlıdır. Belirli motiflerin ve onların işlenmesinin yöntemleriyle bütünleşmesi ise artık şüphesiz tarihi zamanlara, özellikle şpilman 6, hokkabaz, pandomima oyuncusu, soytarı, bahariler, anlatıcılar ve başka halk ustalarının ve artistlerinin şahsında halk artistik tabakasına götürmektedir (Azadovskiy, 1960: 26). Köyde yaşayanlar arasında masal dünyası çok renklidir. Masal, ailede, toplantılarda, işte, kervansaraylarda anlatılıyordu. Özellikle masal farklı artellerde 7, yani tarım üretim topluluklarında yaşıyordu (Azadovskiy, 1960: 26). Değirmenciler tarafından anlatılan masal, değirmende ve çevresinde de ilgi topluyordu. Genelde değirmenci çok iyi bir anlatıcıydı ve bu anlatıcılık yeteneği sayesinde daha çok müşteri çekiyordu. Kervansarayların sahipleri, arabacılar vb. meslek grubunda olanlar yetenekli anlatıcılar idi. Ama çoğu zaman masal anlatıcısının herhangi bir meslekle alakası yoktur. Gerçek anlatıcı Rusya da serbest bir sanatçıdır. Genellikle belli uğraşı veya mesleği olmayan fakir biridir. Ama masal anlatıcıları ve ustaları sevilir ve bilinir. İş yerlerinde masalcının bulunması bazı ağır işleri kolaylaştırır ve işçilerin moralini yükseltir. Çalışma mekânlarında mutlaka masal da yer alır. Bütün bunlar masalların yaygınlaşmasını ve masalcıların değer kazanmasını sağlar. Bu sebepten dolayı masalın zengin yaşamı Rusya nın kuzeyinde ve Sibirya bölgesinde karşımıza çıkmaktadır. Bir Sibirya derlemecisinin anlattıklarına göre Baykal gölünde balık tutan balıkçılar arasında masalcılara daha fazla pay veriliyordu ya da onlar bazı işlerde çalıştırılmıyordu. Minuiskiy Bölgesinde masalları toplayan V. A. Kudryavtsev isimli başka bir Sibirya derlemecisi de benzer bilgi aktarmaktadır. Bir Sibirya erkeği tarlaya çalışmaya gidiyorsa orada bir hafta boyunca küçük bir kulübede kalır. Genelde bu kulübelere 2-3 aile sığar. Kötü havalarda bazen 20 kişi de bu kulübede toplanabilir. Ve bu kişiler arasında her zaman bir masal anlatıcısı (poskazatel) bulunmaktadır (Azadovskiy, 1960: 27). Rus kültüründe, masalları anlatanların, her ne kadar anneler ve nineler olduğu reddedilemez bir olgu olarak önümüzde duruyorsa da, anlatıcılar aslen erkeklerdir. Skazoçnik (Rusça сказочник ) olarak adlandırılan ve mesleği masalcılık olan ve bu uğraşı 6 Шпильман / şpilman (Alm. Spielmann) oynayan adam demektir. Orta çağ döneminde Alman dili ülkelerinde gezici oyuncudur. Rusça da da kullanılan kelimedir. 7 Artel - Rusya da veya Sovyetler Birliğinde işçiler birliği, Rusya da işçi kooperatifi.

17 5 diyar diyar gezerek ve gittiği yerlerde masallar anlatarak ifa eden erkeklerdir (Yıldırım, 2012: 2). Bütün bunların dışında masallar, çeşitli meslek gruplarında özellikle de terzi, keçeyi işleyen, keçe çizme yapanlar vs. gibi çeşitli köylü gezici zanaatçılar tarafından anlatılıp yayılıyordu. Masalların bir diğer taşıyıcıları da askerlerdi. Onlar kışlalarında duydukları ve ezberledikleri masalları bütün ülkeye yayıyorlardı. Volga da, Ural bölgesinde ise bunu yedekçiler 8 yapıyorlardı. Özellikle Sibirya daki konar-göçer arasında da masalcılar mevcuttu (Azadovskiy, 1960: 28). Türk toplumunda ise masal genelde çalışma mekânlarında anlatılmaz. Anlatılma zamanı ise genellikle gecedir. P. Ergün Türk Masal Anlatıcısının Kimliği makalesinde (2014: 36) masal ile mitoloji arasında var olduğu iddia edilen hususların bulunduğunu savunurken masalın neden geceleri anlatıldığını şöyle dile getirmektedir: Anlatıcının mitolojik göstergelerinden biri masalların gece anlatılması ile ilgili inançlardır. Gece, bu dünyanın aksine öteki âlemi sembolize etmektedir. Gece, öteki âlemin kahramanları olan cinler, periler, ruhlar; destan-efsane-masal-mit âleminin kahramanları ve iyelerin harekete geçtiği, canlandığı, bu dünyada iken yaşadıkları yurtlarının/evlerinin saçaklarına gelerek bekleşip ev halkının anlatı ve dualarına kulak verdikleri bir zaman dilimi olarak kabul edilmektedir. Bu yüzden tıpkı Altay Hakas ve Şor Türklerinde olduğu gibi, kahramanlık destanları ve masallar çoklukla geceleri anlatılmıştır. Anadolu da ise bugün masal anlatım zamanı ile ilgili hassasiyet yok denecek kadar azalmıştır. Masal üzerine yapılan çalışmalarda masalların genellikle uzun kış gecelerinde tandır-ocak başında anlatıldığına dair derlemeler yaygındır (Ergün, 2014: 37). Balıkesir yöresi Çepni kültürü üzerine alan araştırması yapan Halil İbrahim Şahin in ilgili çalışmasında kaydettiği şu cümleler, bu konu açısından gayet önemlidir: Gündüz vakti gittiğimiz derleme çalışmasında Haydar Demirkıran dan masal dinlemek istediğimizi söylediğimizde bize cevabı: Gündüz masal anlatılmaz. Gündüz masal anlatılırsa dağdaki koyunu kurt yer, çobanın başına bela gelir veya bizim başımıza bir felaket gelir oldu. (Şahin 2004: 132 den Aça 2007b: 14). M. Azadovskiy Sibirya dan Bir Masal Anası kitabında (1992: 48) masal anlatıcıları hakkında bilgi verirken bir masal derleyicisi olan Onçukov un dile getirdiklerini şöyle ifade eder: Her anlatıcının kişisel beğenisi, belli bir bölgede canlı kalan masal kalabalığı içinden, anlatacağı masalı seçmesini sağlıyor. Masal anlatıcı, belli 8 Yedekçiler (бурлаки / burlaki) XVI XX. Yüzyılların Rusya sında nehir sahilinde akıntıya karşı kolektif şeklinde (genelde 4-8 kişi) iple tekneleri çeken ücretli işçiler.

18 6 bir masal tipinde, hayalini uyandıran, duygularını etkileyen veya ruhunda derin izler bırakan neler duymuşsa onları aklından tutuyor 9. Şimdilerde, araştırmacılar ve derlemeciler, masal anlatanın hayat hikâyesine daha çok önem vermektedir. Onların araştırmaları, masalcının hayat deneyimleri, gözlem yeteneği, yaptığı iş ve kişisel niteliklerinin masalın yeniden söylenmesinde büyük katkıları olduğunu gösteriyor. Özellikle Zelenin in masal koleksiyonu böyle örneklerle doludur. Bu masal anlatıcıların en ustası, kuşkusuz, yirmi yıldır kendisinden masallar derlenen Perm li Lomtev dir. Lomtev, tüccarlar hakkında masallar söylemeyi daha çok sevmektedir. Bu tüccarları da masalda, kendisinin hayatta karşılaştığı ve hatırladığı tüccarlar gibi sunmaktadır bize. Onun masallarında tüccarlar, herşeyden daha fazla belirgindir. Anlatıcının kişisel karakteri de masallarındaki moral dokuda yansımaktadır. Derleyicilerin söylediğine göre, masal anlatıcı Petruşka 10, sarsılmaz bir sofu ve sağlam ahlâk ilkeleri adamı idi (Azadovskiy, 1992: 48-49). Anlatıcının kişisel özellikleri masalın ahlakî tarafını da etkilemektedir. Bu bağlamda Rus folklorunda Kadın Masalları, yani kadınlar tarafından anlatılan masallar ( jenskie skazki ) diğerlerine göre daha ilgi çekicidir. Derlemecilere göre bu tür masallarda ayrı bir içtenlik, hassasiyet ve tonun şefkati yer almaktadır. Geleneksel konuların aktarılmasında bile bu özellik yansımaktadır. Örneğin, sadakatsiz anne kahramanı olan masallar, ( Altın Ördek / Zolotaya Utka ; Vahşi Hayvan Sütü / Zverinoe Moloko ) mutlaka aşığı için kendi oğluna işkence veren annenin cezasıyla biter. Ama kadın masallarında bu sert ceza hafifler (mesela hapishane, ölüm değil), ya da bazen de oğul annesini affeder (Azadovskiy, 1960: 29). Genelde Rusya da masal anlatıcıları erkekler olmasına rağmen Azadovkiy dikkat çekici olan kadın anlatıcısı Natalia Vinokurova dan bahsetmektedir (Azadovskiy, 1992: 60): 9 Öyle görünüyor ki, Azadovskiy burada Onuçkov un Severnıe Skazki ( Kuzeyden Masallar ) adlı kitabına işaret ediyor. Kitap St.-Petersbur ta 1908 de basılmıştır. 10 Petruşka İtalyan Polichinelle adlı karakterinin kökü olan ve sonra Rusya ya gelen el kuklasıdır. Petruşka nın kırmızı şapkası, kırmızı gömleği ve geniş şalvarı var. Burnu büyük, biraz kamburu bile var. Şehirlerde düzenlenen şenliklerde Petruşka, onu yöneten erkeğin ellerindeyken her zaman esprili, bir şeyden korkmadan hiciv şakalarını söyler, çünkü Petruşka nın ağzından halk konuşur. Sonra da sadece kukla değil, soytarı türüdür. Dünya nın çoğu ülkede benzeyen tip bulunur. Türkiye de Karagöz ün prototipidir.

19 7 Genel olarak, Vinokurova nın masallarında, Sibirya hayatı gür bir kaynak gibi akar. Bu hayat bir bakarsın âdetlertin ayrıntılarında ortaya çıkar, bir bakarsın karşılıklı konuşmaların özelliğinde, başka bir zaman da bir Sibirya âdetinin veya Sibirya geleneğinin çok etraflı bir şekilde anlatılmasında belirir < > Vinokurova nın masalları yerel geleneğe sıkı sıkıya bağlıdır. Yerel elemanlarla yüklüdür. Ama onun masalları sadece bu yerel nakışlar nedeniyle önemli değildir. Bu masallar, Rus masal şiirinin en güzel örnekleridir de. Anadolu'da ise masalları çoğunlukla kadınlar anlatmışlar ve bunun üzerine "masal anası" tabiri oluşmuştur. "Bu sebeple, masallarda kadın kahramanlar da erkek kahramanlar kadar etkilidir (Günay, 1992: 327). Türk masallarındaki kadın unsuru ile ilgili P. Naili Boratav'ın görüşü şöyledir: Kadın kişiler masalda kadın cinsinin haklarına ulaşmak için girişmek zorunda kaldıkları savaşı temsil ederler. Gerçekten de, olağanüstü masallarda olsun, gerçekçi masallarda olsun, tuttuğunu koparan, gözünü budaktan sakınmayan genç kız ve genç kadın tipleri çok belirgin olarak çizilmiştir. Bunun bir nedenini masalların, hele olağanüstü nitelikte olanların, anlatma ve yayılma işinin daha çok kadınlarca benimsenmiş olmasında aramak gerekir (Boratav, 1997: 84). Ahmet Ali Arslan, Kars şehrinde yapılmış derlemesinin neticesine göre hazırladığı kitabında şunu dile getirmektedir: Kars ta masalları genellikle masal anaları veya mahalli tabirle Nağıl Neneleri dediğimiz yaşlı veya çoluk-çocuk sahibi hanımlar anlatmaktadır. Genç delikanlılar ve genç kızlar da bu hususta oldukça mahirdir. Öğrendikleri masalları nakletmek ve onları yağlandıra-ballandıra anlatmak gayretini göstermektedirler. Genç anlatıcı masalı anlatırken bazı yerlerde takıldığı oluyordu. Hemen yanında duran ninesine Nene, burası hancarıydı diye soruyordu. Bunu böyle yapmakla, masal öğrendiği şahıstan noksan kalan kısmı alarak masaldaki yerine koyar ve orayı örer. Masalcı Nene nin kendi öğrettiği masalı torununun ağzından dinlerken bile çok heyecanlandığını müşahede ettik. Masal anlatıcılarından yaşlı bir nene masal anlatırken, mutlaka torunlarından birini, genellikle aralarında en küçük olanının gönlünü hoş etmek için olacak, dizine oturtuyor, ondan sonra masal anlatmaya başlıyordu. Sanki bütün ilhamını dizine oturttuğu torununun kehribar gibi kapkara saçlarından alıyordu (Arslan, 1998: 154). Uzun kış gecelerinde, evde bulunan çocukları eğlendirmek ve bu arada kış ayına has işler yaparken masal anlatılır. Kars ta masal anlatanların ve masal anlatılan yerlerin Türk masal dünyasında özel bir yeri vardır. Kış mevsimi Kars ve civarında çok uzun ve şiddetli geçer. Herhangi bir eğlence yeri olmadığından masal bu bölgede çocukları eğlendirmek için önemli bir eğlence vasıtasıdır. Her mahallede, her köyde ve büyük olsun küçük olsun her ailede bir veya birkaç masal anlatıcısı vardır (Arslan, 1998: 155). Masal anlatıcısının kişiliğinin masal metnini etkilemesi ve şekillendirmesinin yanında masal anlatımının da anlatıcıya uzun ömür kazandıracağına inanılmaktadır. Örneğin Tıva Türklerinde, iyelere büyülü ve gizemli destan ve masalları anlatarak

20 8 eğlendiren masalcıların yanından kötülükler ve hastalıklar geçip gideceği için çok yaşayacaklarına inanılmaktadır (Ergün; 2014: 35; Aça, 2007a: 30). Genelde Türk masallarının anlatıcılarının kadın olduğunu ifade edilmesine rağmen Boratav (2009: 39) masalcının bazen de erkek olabildiğinden söz etmektedir: Masalcının kadın veya erkek olmasına göre de anlatma değişikler gösterir. Kadın veya erkek dinleyicilerin ve anlatıcıların daha çok veya daha az tuttuğu masallar var. Bir de, aynı bir masalın anlatıcısı kadın veya erkek olduğuna göre kazandığı veya yitirdiği unsurlar var [ ]. Kadınlar, öyle sanıyorum ki, içinde tabiat-üstü varlıklar ve olayların bulunduğu masallardan, erkeklere baka daha çok hoşlanıyorlar. Kadının oyunda üstün rol aldığı masallar, aşk maceralarını konu edinenler de onların en çok sevdikleridir. Erkek anlatıcılar ise, bir yandan çiğ gerçeği, güldürücülüğü, alaycılığı, hatta keskin hicvi zengin olan masalları, ahlakçı anlamı ağır basanları, öte yandan da Müslüman evliyalarının veya başkaca menkıbe konusu kişilerin ve destan kahramanlarının katıldıklarını tutarlar. Erkek bir masalcının ağzından derlenmiş bir masalla, onun kadın bir anlatıcıdan dinlenmiş bir anlatmasını karşılaştırınca bu gerçek daha iyi belirir. Erkek masalcılar- pek tabii-yazılı kaynakların etkisine daha çok uğraşmışlardır. Onların masalları arasında, kolayca belli masal kitaplarına çıkarılabilecek metinlere daha çok rastlanır. Esma Şimşek (2002: 110) de Malatyalı masal anlatıcısı Suzan Geniş hakkında bilgi verirken aslında, masalların anlatıcısı genellikle hanımlar olduğu için, masalcılığın da daha çok anadan kıza geçerek gelenekteki yerini muhafaza ettiğini dile getirir. Ancak, burada, yani anlatıcının biyografisinde, bu düşüncenin tam tersini gördüğümüzü, asıl anlatıcının baba olduğunu ve bu geleneğin babadan hem oğluna, hem de kızına geçtiğinden söz etmektedir. Ali Arslan (1998: 154) Türk halk masallarının anlatıcılarının çoğu profesyonel olmadıkları için bu masal anlatma geleneğini umuma açık yerlerde anlatma yerine, kendi masal havalarına uygun köy odalarında, tandır başlarında, ahırlarda ve buna benzer yerlerde sürdürdüğünü ifade etmektedir. Biz bu görüşü kabul etmekte ve desteklemekteyiz. Ancak diğer kaynaklarda bazen farklı bilgilere rastlamaktayız. Örneğin Tahir Alangu, yıllarında İstanbul da pek yayılan, halk arasında pek sevilen ünlü helva sohbetlerinde hikâye anlatma sanatının büyük itibar gördüğünü, helva sohbetlerinin de bu amaçla düzenlendiğini, Billur Köşk kitabındaki masalların da meddah ve kıssahanlar tarafından anlatıldığını nakletmektedir (Alangu 1961: 6). Van da kış dönemlerinde her türlü sosyalleşmenin ve yardımlaşmanın olduğu erkek mekânları olarak tanımlanan divanhanelerde profesyonel anlatıcılar, yaklaşık üç ay süreyle divanhane sahipleri tarafından yatılı olarak misafir edilmekte ve her türlü giderleri karşılanmaktadırlar (Ergün, 2014: 42).

21 9 Profesyonel anlatıcıları, dinleyicileriyle masal bağlamsal koşullarının ideal mekânları olan bu divanhaneler, masal anlatma geleneğinin ve masalcılık mesleğinin Altaylardan Anadolu ya iz sürülmesinde önemli mekânlar olmuşlardır. Gerek Anadolu da gerekse Türk dünyasında benzer mekânlar benzer işlevleri yerine getirmektedirler (Fedakâr 2011: 131 vd.) Türk ve Rus Masallarının Biyolojisi ya da Masalın Formülistik Yapısı Rus Halk Masalının sabit özellikleri vardır. Bu özellikler, aynı zamanda sözlü edebiyatın da tipik özellikleridir. Genelde Rus masalı (Rus. skazka ) kalıplaşmış formüllerle başlar ve biter ( naçin veya zaçin ve kontsovka / son) (Azadovskiy, 1960: 24). N. M. Gerasimova Formulı Russkoy Voşebnoy Skazki (Rus Halk Olağanüstü Masalının Formülleri) makalesinde başlangıç, son veya masal metninin belirli kısımlarında bulunan formülleri sınır formülleri olarak adlandırmıştır. Bu arada masalcı bu formülleri sürekli kullanıyorsa bunları uydurduğu anlama gelmez. Masalcı, gelenekte yaşayan ifadeleri seçer. Bütün bunlar doğaçlamanın ya da bireysel sanatın ihtimalini de dışlamamaktadır. Bu sadece geleneksel sınırlamanın var olması demektir (Gerasimova, 1976: 19). Geleneksel Rus halk masalının başlangıç kısmına zaçin denir. Bu kısımda başlangıç formülleri (initiare 11 formülleri) bulunmaktadır. TDK Sözlüğüne göre formül - Genel bir olguyu, bir kuralı veya ilkeyi açıklayan simgeler takımı; kalıplaşmış, basmakalıp anlatımdır 12. Bu açıklamaya dayanarak başlangıç formülleri iki gruba ayırabilmekteyiz: 11 İnitiare Lat. başlamak tır. 12 İnternet: adresinden 15 Mart 2015 te alınmıştır.

22 10 1. Zaman (kronolojik) formülleri: Anlatılan olayların zaman çerçevesi belirtilir (Lanovik M., Lanovik Z., 2006:438) a) Однажды, а было это очень давно, жил себе человек... / Odnajdı, a bılo eto oçen davno, jil sebe odin çelovek - Günlerden bir gün, çok zaman önce bir adam yaşamış / b) Некогда давно жили себе... / Nekogda davno jili sebe - Vaktiyle yaşamışlar... / c) Когда-то давно, не по нашей памяти, - пожалуй, еще и отцов и дедов наших не было на свете, жил себе... / Kogda-to davno, ne po naşey pamyati, - pojaluy, eşe i otsov i dedov naşih ne bılo na svete, jil sebe Eski zamanlarda, hatırlayamadığımız zamanlarda bile, babalarımız, dedelerimiz yokken / d) Однажды в далекой древности жили себе... / Odnajdı v dalekoy drevnosti jil sebe Eski zaman içinde / e) Это было еще в старину... / Eto bılo eşe v starinu - Bu, eski zamanlara aitti /. f) В старые годы, в незапамятные жил царь с царицей, и был у них один сын мальчик / V starıe godı, v nezapamyatnıe jil tsar s tsaritsey, i bıl u nih odin malçik - Eski zamanlarda, çok uzak vakitlerde bir çar çareçisiyle yaşarmış ve tek oğlu varmış / (Gatsuk, 1992, 138) (Talianova çevirisi). Vakanın eski zamanda gerçekleştiğini gösteren bu gruba ait olan şu ifadeler de sayılır: Жили себе мужчина и женщина... / Jıli sebe mujçina i jenşina - Bir karı koca yaşamış /, Жили-были два брата... / Jıli-bıli dva brata - Bir varmış bir yokmuş iki kardeş yaşamış /. 2. Yer (topoğrafik) formülleri: Anlatılan olayların nerede olduğunu gösterir (Lanovik M., Lanovik Z., 2006: 438) a) За ледяными горами, за синими морями жил себе... / Za ledyanımi gorami, za sinimi moryami jil sebe - Buz dağların arkasında, masmavi denizlerin diğer tarafında (biri) yaşamış / b) За горами, за лесами, не знать в каком государстве, жил один царь... / Za gorami, za lesami, ne znat v kakom gosudarstve, jil odin tsar - Dağların, ormanların ardında, bilinmeyen memlekette, bir çar yaşamış / c) Это было в семьдесят седьмой государстве, за Стеклянной горой, где ветер не довивает, где солнце не догревает, где птицы не долетают... / Eto bılo v semdesyat sedmom gosudarstve, za Steklyannoy goroy, gde veter ne dovivaet, gde

23 11 solntse ne dogrevaet, gde ptitsı ne doletayut - Yetmiş yedinci memlekette, Cam Dağı nın ardında, rüzgârın esemediği, güneşin ısıtamadığı, kuşların varamadığı yerde / d) Не в нашем государстве, а далеко-далеко, там, где человеческая нога редко ходит, куда только потята время залетают, жил себе... / Ne v naşem gosudarstve, a daleko-daleko, tam, gde çeloveçeskaya noga redko hodit, kuda potyata vremya zaletayut, jıl sebe - Bizim memleketimizde değil, çok uzak bir yerde, insanın ayak basmadığı ve bazen sadece kuş yavrularının girdiği yerde (biri) yaşamış / e) Был себе в роще домик, а в том домике жила... / Bıl sebe v roşe domik, a v tom domike jila - Bir ağaçlık içinde küçük bir ev varmış, bu evde (biri) yaşamış / f) В некотором царстве, в некотором государстве жил-был лесничок / V nekotorom tsarstve, v nekotom gosudarstve jıl-bıl lesniçok - Bir ülkede, bir memlekette bir ormancı yaşarmış / (Alekseeva, 1987: 394). g) В этаких местах, в этаких больших деревнях жил мужичок не скудно, не богато / V etakih mestah, v etakih bolşih derevnyah jil mujiçok ne skudno, ne bogato Falan yerlerde, falan büyük köylerde ne çok zengin ne çok fakir adam yaşamış / (Alekseeva, 1987: 377). h) На море на океане, на острове на Буяне стояла небольшая ветхая избушка; в той избушке жили старик да старуха / Na more na okeane, na ostrove na Buyane stoyala nebolşaya vethaya izbuşka; v toy izbuşke jili starik da staruha Denizde, okyanusta, Buyan 13 adasında küçük eski kulübe varmış; bu kulübenin içinde yaşlı karı koca yasamış / (Afanasyev, 1985: 59) (Talianova çevirisi). Türk Halk masalları giriş formülleriyle başlamaktadır. Mesela: Bir varmış bir yokmuş, Eski zamanlarında, Çok eski zamanlarda. Evvel, eski ve geçmiş zamanlı kalıplar (evvel zaman içinde), günlerden bir gün / günün birinde diye başlayan kalıplar ve son olarak da zamanın birinde diye başlayan kalıplardır. Bazen zaçin den önce priskazki adlı bir kısma da rastlanır. Bunlar, teorik bakımdan Türk masallarındaki tıpkı tekerlemeler gibidir. 13 Buyan Rus folklorunda şehir olan masal adasıdır.

24 12 Tekerleme çeşitli ses taklitlerinden, ölçü ve kafiyeden, ikileme ve tekrarlardan yararlanılarak oluşturulan söz kümesidir. Halk edebiyatının anonim ürünlerinden olan tekerlemeler, daha çok çocukları eğlendirmek amacıyla uydurulmuştur. Tekerlemede yer alan sözlerin ustaca söylenişi, şaşırtıcı buluşlar, hayal zenginliği çocuklara büyük keyif verir. Dilin kaidelerine pek uymayıp, mantığı geri plana atıp; zıtlıkları, abartıyı, şaşırtmayı ve eğlendirmeyi öncelerler (Karataş, 2011: 571). Türk halk masallarındaki kadar olmasa da Rus Halk masallarında priskazki yi (tekerlemeler) bazı masallarda görebiliriz. Bu tür tekerlemelere şu örnekleri verebiliriz (Lanovik,M., Lanovik Z., 2006, 439): a) Эту сказку рассказала баба деду, а дед - соседу, сосед - куме на выгоне, кума - вороне и сороке. Сорока жить не могла, пока всем не разнесла. От нее и я знаю, и вам рассказываю. Жил на свете... Etu skazku rasskazala baba dedu, a ded sosedu, sosed küme na vıgone, kuma vorone i soroke. Soroka jit ne mogla, poka vsem ne raznesla. Ot nee ı ya znayu, i vam rasskazıvayu. Jil na svete Bu masalı nine dedeye, dede ise komşusuna, komşu çocuğunun vaftiz annesine, o ise kargaya ve saksağana, saksağan herkese bunu anlatmadan dayanamıyordu. Ondan ben de öğrendim, size anlatıyorum. Bir varmış, bir yokmuş b) В некотором царстве, в некотором государстве, именно в том, где и мы живем, жил царь на царстве, король на королевстве, да на ровном месте, как соха на бороне. Это не сказка, а присказка, а сказка будет после обеда, поевши мягкого хлеба, еще поедим пирога, да потянем быка за рога. Далеко отсюда, не в нашем царстве, в неведомом государстве, жил - был царь Ермолай... V nekotorom tsarstve, v nekotorom gosudarstve, imenno v tom, gde i mı jivem, jil tsar na tsarstve, korol na korolevstve, da na rovnom meste, kak soha na borone. Eto ne skazka, a priskazka, a skazka budet posle obeda, poevşi myagkogo hleba, eşe poedim piroga, da potyanem bıka za roga. Daleko otsuda, ne v naşem tsarstve, v nevedomom gosudarstve, jıl bıl tsar Ermolay Bir memlekette, bir ülkede, tam yaşadığımız yerde gibi, tırmıkta kara saban gibi bir çar çarlıkta, bir kral krallıkta yaşamış. Bu masal değil, masaldan önce gelen hikâyedir (priskazka); masal ise öğleden sonra, taze ekmek yedikten sonra, hem de

25 13 bir börek yiyelim, bir boğa boynuzlarından çekelim, o zaman masal anlatılacak. Buradan çok uzak bir yerde, memleketimizde değil, bilinmeyen bir ülkede bir Ermolay çarı yaşamış / (Gerasimova, 1976: 20). c) Скажем-ка про лето, про тепло, про весну про красну, про зиму студену... Слеталися птицы стадами, садилися птицы рядами, пели они, говорили, между собою рядили: Кто у нас на море старший, кто у нас на синем молодший? На море орел царем, на синем орлица царица, дикие гуси дворяне, черные грачи крестьяне, сера утка попадьей, коростель дьячком, малые воробушки крылошане, синички молодицы, касаточки красны девицы. А ворона-то в ворах придорожных: летом ворона по амбарам, зимою ворона по дорогам; всякого она след перегребает, всякого братом называет... На море филин водовозом, на море журавль перевозом; журавль по бережку ходит, людей перевозит, цветно платье не мочит... Эки, ведь, долгия ноги! Эко короткое платье! Это присказка, а сказка будет впереди. Skajem-ka pro leto, pro teplo, pro vesnu pro krasnu, pro zimu studenu Sletalisya ptitsı stadami, sadilisya ptitsı ryadami, peli oni, govorili, mejdu soboy ryadili: Kto u nas na more starşiy, kto u nas na sinem mladşiy? Na more orel tsarem, na sinem orlitsa tsaritsa, dikie gusi dvoryane, çernıe graçi krestyane, seraya utka popadyey, korostel dyaçkom, malıe vorobuşki krıloşane, siniçki moloditsı, kasatoçki krasnı devitsı. A vorona-to v vorah pridorojnıh: letom vorona po ambaram, zimoyu vorona po dorogam; vsyakogo ona sled peregrebaet, vsyakogo bratom nazıvaet Na more filin vodovozom, na more juravl perevozom; juravl po berejku hodir, ludey perevozit, tsvetno platye ne moçit Eki, ved, dolgiya nogi! Eko korotkoe platye! Eto priskazka, a skazka budet vperedi. Sıcak yaz, güzel bahar, soğuk kış hakkında söyleyelim Kuşlar sürü sürü gelirdi, dizi dizi oturudu, öterdi, arasında sohbet ederdi: Denizde kim başkan, mavi denizde kim en küçüktür? Denizde kartal bir çardır, mavi denizde kartal dişi de çariçedir, yabani kazlar asilzadeler, siyah ekin kargaları - köylüler, gri ördek papazın karısıdır, yelve kuşu papaz çömezidir, küçük serçeler kilise korosundaki şarkıcılar, suna ördeği güzel kızlar. Karga ise hırsızdır: yazın ambarlarda, kışın yollarda dolaşır; herkesi takip eder, herkese kardeş de der. Denizde puhu kuşu sucu, turna kuşu taşıyıcıdır; turna deniz sahilinde gezer,

26 14 insanları taşır, renkli elbisesini ıslatmaz. Ne kadar uzun bacaklar, ne kadar kısa elbise! Bu sadece tekerlemedir, asıl masal daha sonradır. / (Gatsuk, 1992, 46). d) Было это дело на море, на океане; на острове Кида не стоит древо-золотые маковки, по этому древу ходит кот Баюн. Вверх идет пе сню поет, а вниз идет сказки сказывает. Вот бы было любопытно и занятно посмотреть. Это не сказка, а ешшо присказка идет, а сказка вся впереде. Будет эта сказка сказываться с утра после обеда, поевши мягкого хлеба. Тут и сказку поведём Bılo eto del ona more, na okeane; na ostrove Kidane stoit drevo-zolotır makovki, po etomu derevu hodit kot Bayun. Vverh idet pesnu poyet, a vniz idet skazki skazıvaet. Vot bı bılo lubopıtno i zanyatno posmotret. Eto ne skazka, a eshe priskazka idet, a skazka vperedi. Budet eta skazka skazıvatsya s utra posle obeda, poyevşi myasnogo hleba. Tut i skazku povedem Olayımız denizde, okyanusta olmuş; Kidan adasında altın dallı ağacın üzerinde Bayun isimli kedi gezermiş. Yukarıya giderken şarkı söyler, aşağıya inerken masal anlatırmış. Buna bakmak çok ilginç olurmuş. Bu masal değil, sadece tekerlemedir, masal ise ileridedir. Bu masal sabah ve öğleden sonra yumuşak ekmek yendikten sonra anlatılır / (Azadovskiy, 1932: 186) (Talianova çevirisi). Türk halk masallarındaki gibi bu tekerlemelerin fonksiyonları da dinleyiciyi masala hazırlamak, masalın gerçek olmadığını göstermek, dinleyiciyi masal atmosferine götürmek içindir. Genelde Türk halk masalları tekerlemelerle başlar. Aynı zamanda Döşeme olarak adlandırılan masalın ilk bölümünde hem zaman hem yer formülleri bulunmaktadır: a) Masal masal maniki, oğlu uşağı on iki / kuyruğu var on iki. Kuyruğunda beni var, kulağında çanı var. Ali kavas dayı, yere basan iti var, göğe çıkan atı var (Gürsel, 1966: 142). b) Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken, eşek mühürdar iken. Ben bey babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, önüme geldi bir fiske taşı. Dereye düştüm cumbadan. Dereden çıktım ıkınırım, dört yanıma bakınırım. Derede sen, tepeden ben. Günde sen, gölgede ben. Yükseklerden yel gibi, alçaklardan sel gibi. Günde kurban olan sen, yılda kurban olan ben. Deniz kenarı burçak, bu sözlerin kimi yalan, kimi gerçek. Karıncaya vurdum bir palan, bu sözlerin cümlesi yalan, bir varmış bir yokmuş (Halk Evleri Dergisi, 1952: 847).

27 15 c) Evvel zamanda, kalbur samanda, devler ormanda, devler şehirde tellal iken, pireler berber iken, köpekler bayramda, kediler hamamda, kurtlar kuşlar seyranda iken vardım gittim pazara, değmedim hiç nazara. Hop hop hoplayan bir pire satın aldım. Palan vurdum sırtına, gem taktım ağzına, çektim binek taşına, atlayıp bindim. Tepelerden yel gibi, derelerden sel gibi, geçerek, kanatlanıp uçarak İstanbul a indim. İnsanlar kol kola, kimi sağa koşturuyor, kimi sola. İnsanlar derya deniz, efendim bendeniz, kimseye sezdirmeden Ayasofya nın minaresini çaldım borudur diye. Önüme çıkan şaşkınlara seslendim geri dur diye. Baktım açıkta olmayacak, minareyi sarıp sarmaladım kilime, bağladım belime. Aman nazar değmesin benim tatlı dilime (Sarıyüce, 1993: 171). d) Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir elenmiş iki elenmiş, bakmışlar üçüncünün de dibi delinmiş. Kim deldi, kim deldi, nerede bizim Hacı Veli, hem aklı yok, hem deli. Ne han yapılmış, ne hamam; ha babam, de babam; vallahi de yalan, billahi de yalan; fili yuttu bir yalan, bu da mı yalan. Demek öyle ha, sabah değil öğle ha, iki dinle bir söyle, ha! Kulaksızın Memiş, sen demiş, ben demiş, arkasını diyememiş, ama sekiz çuval böcek yavrusu, otuz çuval tahta kurusu yemiş, kalkmış, yine de var mı getirin, demiş! Varvaranın, sür gezenin; tatlı yiyelim, tatlı konuşalım. Ben de düzdüm bunu, ipe serdim unu, kız ne yapacaksın ak fistanlı donu; gel gidelim masal dinlemeye. Masalcı ağabey açtı ağzını, yumdu gözünü, bakalım ne söyledi: Dedenin, dedesinin, dedesinin, dedesinin, dedesinin günlerini hatırlarsın elbet. Nasıl hatırlamazsın canım. Sen o zamanlar şimdiki gibi ufacık tefecik değildin ki bilmeyesin. Pos bıyıklı, filiz gibi delikanlı idin. Pirelerin dev, farelerin aslan avladıkları günlerde sen de bir der sayar, iki der sıçrar, üç der yatar kalkar idin. Olanlar sana sonradan oldu, bir gün küçülüverdin gitti. Hâlbuki sendin (Dedemin beşiğini tıngır mıngır sallardım) diyen. Bana bakma, ben o zamanlar kundaktaki Havva anamızla kucaktaki Âdem babamızın kavgalarını seyrediyordum (Halk Evleri Dergisi, 1949: 46). e) Bir varmış, bir yokmuş. Allah ın kulu çokmuş. Az söylemesi sevap; çok söylemesi günahmış. Bir zamanlar ülkenin birinde bir padişah varmış (Yardımcı, 2012: 139). f) Bir varmış, bir yokmuş Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken Vay

28 16 varanın, sür sürenin, destursuz bağa girenin hali budur, heyyyy (Boratav, 2009: 136). Döşeme bölümü, anlatılacak olan masalın gerçek dışılığını, hayaliliğini belirtmek, dinleyenlerin merakını uyandırmak, neşelendirmek maksadıyla söylenir. Böylece, zihinler masala hazırlanmış olur. Görüldüğü gibi Rus halk masallarında tekerlemeye benzer bir kısım yer almakla beraber Türk masallarındaki gibi uzun, gelişmiş değildir, ayrıca bu masal başı tekerlemenin bulunması şart değildir. Türk halk masallarında tam metinde masal ortası formel ifadeleri, Rus masallarında ise medial formülleri bulunmaktadır. Bu tür formüller kahramanların, eylemlerin, eşyaların vs. anlatımını tasvir etmek için kullanılır. Mesela birinin dış görünüşü tarif edilirken kalıp ifadeler kullanılır. А парень был такой красивый, что царевна, как увидела, так и влюбилась сразу A paren bıl takoy krasivıy, chto tsarevna, kak uvidela, tak i vlubilas srazu Delikanlı o kadar yakışıklıydı ki çariçe onu görüp hemen âşık oluvermiş Такая красивая, что ни в сказке сказать, ни пером описать Takaya krasivaya, chto ni v skazke skazat, ni perom opisat Kız o kadar güzel ki, ne masalda anlatılabilir, ne kaleme gelir (Lanovik, M., Lanovik Z., 2006: 439). Bir konudan başka konuya ya da bazen bir olaydan diğerine geçmek için bazı kalıp ifadeler kullanılır: скоро сказка сказывается, да не скоро дело делается skoro skazka skazıvaetsya, da ne skoro delo delaetsya Masal hızlı anlatılır, iş ise hızlı yapılmaz это оставим, а другое начнем eto ostavim, a drugoe naçnem bunu kenara bırakalım, ötesine başlayalım vb. Atı eyerleme, atın yürüyüşü, bahadırın seyahati, tavukayağı ile kulübe, kulübenin sahibi ve içeri girmiş bahadır diyalogu, bahadırı görünce herhangi bir ejderhanın veya ölümsüz Koşey in şaşkınlığında ( русский дух / russkiy duh / Rus ruhu, русью

29 17 пахнет rusyu pahnet / Rus insanın kokusu geliyor vs.) bu masal ortası formülleri kullanılmaktadır (Azadovskiy, 1960: 25). Bu tip formüller yardımcılar için de kullanılabilirler: стал такой конь, что аж страшно Stal takoy kon, çto aj staşno Böyle bir at ortaya çıkmış ki, insan korkar bile не простой, а волшебный Ne prostoy, a volşebnıy Sıradan değil, sihirlidir такой, что никто никогда не видел Takoy, çto nikto nikogda ne videl Önce kimsenin görmediği (bir şey) Ya da çevre için: там такой лес густой, что ни пройти, ни продвинуться, и темный-темный tam les takoy gustoy, çto ni proyti, ni prodvinutsya, i temnıy-temnıy Oradaki orman o kadar sık ki, geçilemez yürünemez bile, hem de kapkaranlık (Lanovik M., Lanovik Z., 2006: 439). Genelde Rus Halk masallarında bu formüller işte kelimesiyle kullanılır: вот он и говорит / vot on i govorit işte o da söylüyor /, вот они посоветовались и решили / vot oni posovetovalis i reşili işte onlar düşünüp karar vermişler /, вот они себе идут и видят / vot oni sebe idut i vidyat işte onlar gidip duruyorlar ve birden bire görüyorlar / (Lanovik,M., Lanovik Z., 2006: 439). Türk Halk masallarında da bağlayıcı ya da geçişi sağlayan söz kalıpları vardır: 1. Konarak, göçerek, lale sümbül biçerek. 2. Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik; bir de baktık ki bir çuvaldız boyu yol gitmişiz 3. Tepelerden yel gibi, derelerden sel gibi, Hamza yı pehlivan gibi. Konarak göçerek, lale sümbül geçerek, kahve tütün içerek, elden almış un gibi tozarak, her memleketten haber alarak, neyse uzatmayalım 4. Manastır dan Tire den, ben söyleyeyim buradan, siz dinleyin oradan (Aça, Ekici, Yılmaz, 2012: 152)

30 18 Final formülleri ise çok çeşitli olabilirler. Başlangıç formülleriyle beraber masal için bir tür çerçeve oluşturur. Rus Halk masalı genelde şu şekilde biter (Lanovik,M., Lanovik Z., 2006: 439): a) Bazıları masalın içinde anlatılmış olaylara aittir: И стали они жить-вкушать и добра наживать / İ stali oni jit-vkuşat i dobra najivat - Onlar tadını çıkartarak beraber yaşamaya başlamışlar /, И жили они долго и счастливо и умерли в один день / İ jili oni dolgo i sçastlivo i umerli v odin den Mutlu bir şekilde uzun zaman yaşamışlar ve aynı günde ölmüşler /. b) Diğerleri anlatımın sonunu göstermek amacıyla kullanılırlar: И сказка миновала / İ skazka minovala - Masalımız bitti /, И не знать, как там было дальше, ибо сказке конец / Sonra ne olduğunu bilemeyiz, çünkü masal sona ermiş /. c) Bazı ifadeler, anlatıcıyı övmek, ona ödül vermek imasıyla söylenirler: А я молодец, что знаю сказке конец / A ya molodets, çto znayu skazke konets - Bana aferin, çünkü masalın sona erdiğini bilirim /, Вот вам и сказка, а мне - связка баранок / Vot vam i skazka, a mne svyazka baranok - İşte size bir masal, bana bir simit destesi / d) Ya da anlatıcının bu olaylara dâhil, şahit olduğunu göstermek için söylenir: И я там был, мед - вино пил, по бороде текло, но во рту не было / İ ya tam bıl, med vino pil, po borode teklo, no vo rtu ne bılo - Ben de oradaydım, bal, şarap içtim, sakalım üzerine akıyordu, ama ağzımda yoktu / veya По усам текло в рот не попало / Po usam teklo, v rot ne popalo - Bıyıklarımın üzerine akıyordu, ama ağzıma girmemişti /. e) Барин на ней женился, и стала она в добре поживать, лиха не знавать / Barin na ney jenilsya, i stala ona v dobre pojivat, liha ne znavat Beyefendi onunla evlenmiş ve kız derdi bilmeden güzel güzel yaşarmış / (Afanasyev, 1985: 85). f) Вернулся Иван-царевич с Марьей Моревной в свое отцовское царство, стал с ней жить-поживать припеваючи, родителей вспоминаючи. И теперь перед всеми царевич своей женой похваляется тем и сказка кончается

31 19 Vernulsya İvan-tsareviç s Maryey Morevnoy v svoe ottsovskoe tsarstvo, stal s ney jit-pojivat pripevayuçi, roditeley vspominayuçi. İ teper pered vsemi tsareviç svoey jenoy pohvalyaetsya tem i skazoçka konçaetsya İvan-tsareviç Marya Morevna ile babasının çarlığına dönüp mutlu şekilde annesini babasını hatırlayarak yaşamaya başlamışlar. Herkesin önünde tsareviç karısıyla övünür, böyle de masal biter / (Gatsuk, 1992: 240) (Talianova çevirisi). A.Novopoltsev in 14 masallarında daha geniş bir final formüllerine rastlanır: Тут и сказки конец, сказал ее молодец, и нам молодцам, по стаканчику пивца, а за скончание сказки по рюмочке винца Tut i skazki konets, skazal ee molodec, i nam molodtsam, po stakançiku pivtsa, a za skonçanie skazki po rümoçke vintsa Burada masal bitiyor, onu anlatana aferin ve bize, anlatanlara bir bardak bira, masalı bitirdiğimiz için ise bir kadeh şarap (Gerasimova, 1976: 26). Türk Halk masallarının bitiş formülleri, geleneksel Türk üç elma ifadesinin dışında Rus halk masallarının söz kalıplarına çok benzeşmektedir. Ancak Üç elma kalıp ifadesini Rus masallarında göremeyiz. a) Onlar geldi geçti, yedi içti, yere göçtü. Biz de yiyelim içelim, kerevetine çıkalım (Boratav, 2009: 242) b) Allah onları muratlarına erdirmiş; cümlemizi de muratlarına erdire (Yardımcı, 2012: 186) c) Onlar ermiş muradına. Gökten üç elma düştü, anasız babasız kalmış yetimlerin başına (Sarıyüce, 1993: 196) d) Kırk gün, kırk gece düğün etmişler. Ömürlerinin sonuna kadar güle güle yaşamışlar (Boratav, 2009: 178) e) Onlara masal, bize sağlık (Tezel, 2001: 203). f) Gökten yirmi portakal indi; onu bana, onu masal söyleyene (Boratav,2009: 208) g) Gökten üç elma düştü, biri söyleyenin, biri dinleyenin, biri de cemaatin yılların arasında yaşayan Rus masalcısı

32 20 h) Düğüne beni de çağırdılar gittim. Bana da bir heybe çerez verdiler, eşeğime yükledim. Eşeğimin ayakları mumdan, gözleri camdan. Çok acele ettiğim halde yetişemedim. Gün doğuverdi, mum eridi, camlar patladı, çerez taş oluverdi. Şimdi onlar geçinip duruyorlar. i) Ben de oradan geçiyordum, Bana biraz pilav, zerde verin dedim de aşçı kepçe ile elime nasıl vurduysa, kendimi attım. Kendimi attım da burada buldum (Aça,, Ekici, Yılmaz, 212: ). Olağanüstü Rus Halk masallarının diğer tipik özellikleri de şunlardır: Örneğin yardımcı fonksiyonlarını taşıyan doğaüstü nesneler: şapka - nevidimka, (insanı görünmez yapan şapka), kover samolet (uçan halı), dubinka draçunka (döven tokmak), skatert samobranka (kendi kendine yemek yapan masa örtüsü), sihirli yüzük, mucizevi atkı, yol gösteren kolobok 15, tabiatüstü müzik aletleri vs. Masallarda mutlaka genel epik kurallarına da uyulmaktadır: üçlü bakışım kuralı (3 oğul, 3 kız, 3 kahramanlık, 3 vazife, 3 düşman, isteneni elde etmek için 3 deneme. Bu sırada bu üç üyeli kural derecelenmeye sıkı bağlıdır. Her düşman öncekisinden daha güçlüdür: 3 başlı ejderha, ondan sonra 6 lı, 12 li. Her vazife öncekisinden daha zor, her çarlık veya saray diğerinden daha değerli: bakır çarlık, ondan sonra gümüş, altın çarlık vs. (Azadovskiy, 1960, 25). Üçlü bakışım kuralı Türk Halk masalları için de en önemli özelliklerden biridir: üç olaydan ve yoldan üçüncüsü hayırlıdır, üç çocuktan üçüncüsü çalışkan, akıllı, başarılıdır. Rus halk masallarındaki olağanüstü nesleler ve eşyalarlarla Türk halk masallarındakiler benzerlik göstermektedir. Bunlar, sihirli nal, sabır taşı, Anka kuşu, elma, olağanüstü kişinin çocuk ve atın tayı olması için verdiği meyvedir vs. Masallarda çeşitli vesilelerle zikredilen sayılardan biri olan üç sayısı, Hinduizmde, Budizmde, Hristiyanlıkta, Eski Yunan da, Eski Mısır da ve İslamiyette sembolik değere sahiptir. Hinduizmde üç büyük güç vardır: Yaratıcı Brahma, yok edici Şiva ve güç verici Vişnu. Üç, Hristiyanlıkta özellikle teslis inancında karşımıza çıkmaktadır (Bilkan, 2009: 69; Schimmel, 1997: 63-90). 15 Rus Halk Masallarının geleneksel karakteridir. Çocukları olmayan karı koca tarafından kendi oğlu yerine yuvarlak şekilde hamurdan yapılmış ve sonra canlandırılmış ekmek.

33 21 Diğer araştırmacılar ise bütün bu anlatılanların dışında masalların temel parçalarından birinin sembolizm olduğuna işaret ediyorlar. Sembol olarak 3, 7, 9, 12, 24, 40, 70 vb. rakamları, siyah, beyaz, yeşil, mavi, kırmızı renkleri, bakır, tunç, gümüş, altın gibi madenleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra cam, billûr, gümüş, altın vs. eşyalar ise ahiret dünyasından getirilmiş olarak algılanmaktadır (Lanovik, M., Lanovik Z., 2006: 440). Türk Halk masallarında sayı olarak 3, 7 ve özellikle tüm halk edebiyatında, tasavvufta, deyim ve atasözlerinden halk inançlarına kadar birçok alanda kullanılan 40 sayısı da yer alır. Sayıların halk inanışlarındaki bir diğer önemli yeri ise büyülerde kullanılmasıdır. Kırk sayısının kullanımı burada da yaygındır (Güveç, 2009: 88). Sedat Veyis Örnek e (2000: ) göre de; Büyücülükte sayıların rolü büyüktür. Öyle ki büyüsel bir pratikte belli bir sayı adedinin yerine getirilmemesi başarısızlığın nedeni olarak ileri sürülür. Hemen hemen her batıl inancın ve büyüsel pratiğin bünyesinde yer alan değişik değerde sayılar vardır: örneğin üç kere tükürmek, dört yol ağzına gömmek, yedi evden iplik toplamak, kırk gün yıkamak gibi Genellikle 3, 7, 9, 40, 41, 99 gibi sayılarda büyüsel ve mistik bir güç olduğuna inanılır Yedi sayısına yaradılışın sayısı da denilmektedir. Kur an-ı Kerim e göre Allah göğü ve yeri yedi tabaka halinde yaratmıştır. Ayrıca Kuran da yedi rakamıyla ilgili birçok ifade de yer almıştır: Yedi semâ, yedi deniz, yedi başak, yedi çişt, yedi kapı, yedi gün, yedi gece, yedi yol, yedi kıtlık yılı, yedi sene, yedi zayıf inek, yedi semiz inek (Ceylan, 2009: 291). Rus olağanüstü masallarında beddua formüllerine de rastlanır. Beddualar vasıtasıyla insanların taşa, ağaca vb. dönüştürüldüğü görülür. Mesela Lanovik, Slav Folkloru hakkındaki kitabında evde tek başına kalan ve çocuklarına çok kızdığı için ne söyleyeceğini ve nasıl beddua edececeğini bilemeyen anne, çocuklarına Karakarga olun der dermez çocukların hemen simsiyah kargalar olduğundan ve ormanda kaybolduğundan bahsetmektedir (Lanovik, M., Lanovik Z., 2006: 440). Üç Nar isimli Türk masalında da masal kahramanı topla oynarken bir karıkocanın çömleğini kırınca kocakarı ona beddua eder Umarım üç nara âşık olasın der (Kobya, 2009: 291). Veya Limon Kız (Tezel, 2001: 132) masalında da ihtiyar kadın şehzadeye şöyle beddua etmiştir: İhtiyar kadın çeşmenin yanından uzaklaşırken, şehzade okunu

34 22 çektiği gibi onun testisini parçalamış. Yağ yerlere dökülmüş. Şehzade, ihtiyar kadının haline kahkahalarla gülmeye başlamış. Neye uğradığını anlamayan kadıncağız, başını kaldırıp, şehzadeye: - Hey oğlum! diye seslenmiş, ben sana ne yaptım da testimi kırdın? Dilerim Allah tan, Limon Kız a âşık olasın da, onu göremeyesin! Anadolu ve Türk dünyasının en yaygın efsaneleri taş kesilme motifi üzerine kuruludur. Şekil değiştirme motifi içinde değerlendirilebilecek bir motif olarak taş kesilme, insanın, hayvanın, bitkinin veya herhangi bir nesnenin taşa dönüşmesidir. Taş kesilme, her şeyden evvel bir şekil değiştirme, dönüşme olup sözlü gelenekte özellikle masal ve efsane türü içinde sık rastlanılan bir motiftir (Feyzioğlu, 2011: 121). Sakaoğlu, şekil değiştirmeyi Bir efsanede yer alan canlı veya cansız unsurların, bir üstün güç tarafından cezalandırılması veya bir felâketten kurtarılması için o andaki şekillerinden daha farklı bir şekle çevrilmesidir şeklinde tanımlayarak değişikliğin sebebini şöyle açıklar: Değişikliğin temel sebebi cezadır; felâketten veya sonu felâkete varabilecek bir tehlikeden kurtarma ikinci derecede kalır (Sakaoğlu, 1980: 29). Masallarda da efsanelerde olduğu gibi şekil değiştirme beddua neticesinde gerçekleşmektedir. Rus ve Türk halk masallarında beddua neticesinde veya ceza olarak şekil değiştirme motifi parallelik göstermektedir O, Artık Çocuk Değildir. Kahramanın Erginlenme Ritüelleri Masal sadece inançları değil, onun üzerinde oluşmuş tören ve töreleri de göstermektedir. Masalların motiflerinin, konularının ve olağanüstü halk masallarının yapısını önemli ölçüde çeşitli halklar arasında yaygın olan erginlenme töresi etkilemiştir. Yani genç erkeklerin, soyun tüm haklarına sahip ve tam üyesi olması için dönüştürme töreni düzenlenmekteydi. Gizli şekilde yapılan bu tören, delikanlıların belli bir süre için ormana gönderilmesinden, farklı sınavlardan geçmelerinden, ondan sonra sahte ölümü yaşayıp tekrar artık gerçek erkek olarak doğmalarından ibarettir (Korepova, 1992: 5). Türkçe deki erginlemenin batı dillerindeki karşılığı olan inisiyasyon/initiation 16 sözcüğü Latince initiare = başlamak sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise yürümek, gitmek anlamına gelen fiil ve içerisine anlamını katan in takısı ile alakalıdır (Gültepe, 2008: 101). İnisiyasyon konusunda Ozan (2011: 73-74) şunları söylemektedir: 16 Rusça da ise инициация (initsiatsiya)

35 23 İnisiasyon, Lantincedeki initium teriminden gelmekte ve başlangıç, başlama, giriş anlamlarını taşımaktadır [ ]. Kelime olarak giriş, bir yapıda içeri geçilen yer anlamında olup [ ] bir yerde geçiş kavramı ile eş anlamlı kullanılmaktadır. Geçiş kavramı ise herhangi bir durumdaki değişim i ifade etmektedir [ ]. Geniş anlamda geçiş, intikal kelimesinden hareketle, bir yerden bir yere geçme, yer değiştirme olgularını içerirken, dar anlamda başka bir hüviyete bürünme, değişme hatta ebedi âleme göçme ve ölme gibi mânâlarda da kullanılmaktadır. Buradan hareketle inisiyasyonun bireyin, yaşadığı toplum içerisindeki sosyal statüsünün değişim aşamasını gösterdiği söylenebilir. Ayrıca, inisiyasyon yukarıda bahsi geçen diğer geçiş ritüellerinde olduğu gibi bir yerde eskinin bitişi yeninin ise başlangıcı olarak da yorumlanabilir, tıpkı ölüp yeniden doğmak gibi. ] Yukarıdaki açıklamalardan yola çıktığımızda inisiyasyonun yer değiştirme, başka bir hüviyete bürünme, değişme, ebedi âleme göçme ve ölme gibi statü değişikliklerini yaşarken aslında bir sınav süreci yaşadığını söylememiz doğru olur. Bu süreçte kahraman çeşitli dereceler ve unvanlar alır. Ölüm ve yeniden doğuş, erkek çocuğunun korkunç canavar, hayvan tarafından yenmesini taklit eden hareketlerle gerçekleştirilmektedir. O, bu canavar tarafından sanki yutulmuş olup midesinin içinde belli bir süre geçirdikten sonra geri dönerdi, yani dışarıya tükürülürdü. Bu törenin düzenlenmesi için bazen hayvan ya da canavar şeklinde özel evler veya çadırlar yapılırdı. İlgi çekici olan bu çadırların kapısı ise büyük ağız şeklinde yapılmaktaydı. Aynı zamanda erkek için sünnet töreni de düzenlenirdi. İnisiyasyon ormanın veya ağaçların derinliğinde çok gizli olarak, vücuda işkenceler ve sakat bırakma şeklinde (parmağın kesilmesi, bazı dişlerin kırılmasıyla vs.) yapılabilirdi. Geçici ölümün diğer formu, çocuğun sembolik olarak yakılması, pişmesi, kızartılması, parçalanmasından sonra yine tekrar doğurulması dır. Yeniden doğan yeni adını alırdı, derisinin üzerine damganın ya da geçtiği ritüelin başka işaretlerin dövmesi yaptırılırdı (Propp, 2000: 39). Ezoterik inisiyasyonun bir özelliği de öğretinin sözlü, sembolik ve ritüeller yolu ile anlatımıdır. Tarih boyunca var olan birçok kozmik bilgi aktarıcılığı / erginlenme ritüelinden günümüze yazılı belge kalmamasının ya da sadece sembollerin ve alegorik ifadelerin kalmasının nedeni de bundandır. İnisiyasyon sadece bir eğitim değildir. Aynı zamanda bireyin kendi içinde yaptığı bir yolculuktur. Semboller ve ritüeller yardımı ile birey süreç boyunca kendi içinde de bir süreç yaşar ve içindeki tanrısal özü keşfe koyulur (Gültepe, 2008: ). Dünya üzerinde farklı topluluklara ait inisiyasyon törenlerinin en belirgin aşamalarından biri de işte bu sınav aşamasıdır. Rus bilim adamı Sergey Aleksandroviç

36 24 Tokarev e göre de inisiyasyon töreninin en önemli anları gence avcı ve savaşçı yaşamını, dayanıklılığı, sertliği ve disiplini öğretecek olan bir dizi fiziki ve ahlaki sınamadan oluşmasıdır (Duranlı 2006: 152). Özetle, inisiyasyon törenleri diğer geçiş ritüellerinde olduğu gibi, uzaklaşma (izolasyon), durum/ hal değişimi ve uyum süreçlerini kapsamaktadır. Masallarda da aslında durum bundan farklı değildir. Çünkü masal kahramanı da evden ayrılarak bir çeşit sınavdan geçmektedir. Sınavda başarılı olduğu takdirde evine geri döner ve hak ettiği ödüle kavuşur: ya tahta geçer ya da sevdiğine kavuşur, muradına erer (Ozan, 2011: 74). Ölüm yolculuğu masal ve halk romanlarında özellikle vuslat konusunda gündeme gelmektedir. Masal kahramanının sevdiğine kavuşabilmesi için aşması gereken zorluklar, temelde onun ölümle bire bir temasını yansıtmaktadır. Kahramanın ölüm gerçeği ile karşı karşıya gelmesi başka bir ifadeyle ölüm diyarından ve ölümden geçmesi demektir. Bu süreç birbirini tamamlayan üç farklı boyutta gerçekleşmektedir. Masal kahramanının arama yolculuğuna çıkması, içsel yolculuk kapsamında don değiştirmesi ve ölüm savaşı vermesi ölüm yolculuğunu anlatan başlıca motiflerdir. Don değiştirme motifi halk anlatılarında, özellikle halk masalında, gerçek yaşamın aksine, ruhun teslimiyetini amaçlamaz. Bilakis, simgesel ölümü yaşayan masal kahramanına geriye dönüş imkânı sağlar. Bu geçiş aşaması, yani belli bir süre başka bir dona girme durumu, hayvan veya kuş donuna girmiş şehzade ve peri kızları için aynı zamanda bir korunma evresidir (Ozan, 2011: 76). Melek Özlem Sezer de (2010: 20) kitabında aynı konuyu ele almaktadır: Klasik masallar çoğunlukla çocuğu erişkin yaşamına hazırlamayı hedef aldığı için, ana kahramanları da genellikle ergenlik çağındaki gençlerdir. Genetik hafızanın kodlarını kullanarak, ilkel kabilelerin erginleme ritüellerini muhafaza ederler < > Sık tekrarlanan bir imge olan geçici ölümler de yine de erginlenmeye dairdir ve ilkel inanışın bir çocuk olarak ölüp bir erişkin olarak yeniden doğma kuramıyla birleşir. Masaldaki başkahramanın ölüme ne kadar yakın olmasına göre onun inisiyasyon ritüelinin başladığı anlaşılır. Böylelikle, Rus Halk Masalı Morozko ya (Afanasyev, 1985: 78-81) örnek olarak bakarsak bu masalda Marfutka başkahramanı olan kızın çocukluğundan yetişkin hayatına geçmesiyle ilgili erginleme ritüeli yer alır. Bu masalda kötü üvey anne, Marfutka, büyüyünce ve güzel olunca kışın onu soğuk ormana gönderir ve orda kalmasını ister. Bu, üvey annenin, güzel kızı ölüme göndermesi demektir. Ormanda

37 25 bir ağacın dibinde oturan kız, yemeksiz, içeceksiz soğuktan üşür. Ama tam bu sırada Morozko (moroz- Rusça ayaz demektir) ismi olan Ayaz Dede veya Noel Baba ya benzeyen sihirli bir figür ortaya çıkar ve Üşüyor musun güzel kız? diye sorar kız, artık buz gibi olmasına rağmen Hayır, üşemedim diye cevap verir. Ondan sonra Morozko tekrar Üşüdün mü evlâdım? diye sorar, kız ise yine şikâyet etmeden olumsuz yanıt verir. Böylelikle birkaç defa konuşmaları devam eder. Sonunda kız kaprisli olmadığı, bir şey istemediği ve terbiyeli davrandığı için Morozko ona ödül olarak kalın mont ve kürk verir. Daha sonra kız sevgilisiyle de evlenir. Kızın, evinden ayrılarak ormana gidişi, sembolik bir ayrılmadır. Ama buna rağmen kız bu zorluklardan başarılı şekilde geçip ve eve ödülle döner. Dolayısıyla inisiyasyonu geçmiştir ve artık çocuk değil, yetişkin güzel bir kızdır. Aynı zamanda bu güzel kız, hediyelerle ve yakışıklı Tsareviç in nişanlısı olarak eve dönünce üvey annesi güzel kızın durumunu görür ve ona gıpta eder. Kızın elde ettiklerinin ne kadar güzel ve kolay olduğunu düşünür. Ondan dolayı kendi, kötü huylu, terbiyesiz öz kızını da aynı yere, yani soğuk karlı ormana gönderir. Kızına yemek, süt verip kalınca giydirir üşümesin diye. Terbiyesiz kız ormanda aynı şekilde Morozko ile karşılaşır. Amu bu üvey kız kardeşi gibi davranmaz ve Morozko yu sadece kızdırır. Tabii ki Morozko ona ne hediye ne prensi verir. Kız, daha akıllı, terbiyeli olmak istemeden aynı şekilde yaşamaya ve davranmaya devam eder. Bu durumda genç kızın erginlemesinin başarısız geçtiğini görmekteyiz. Psikoloji araştırmalarına göre insan, hayatında zor ama gereken çocukluğundan ayrılma etabından geçmek istemiyorsa onun ruhunun bir kısmı gelişmemiş, çocuksu yani infantil kaldığını biliriz. Bu sebepten masallarda üvey annenin yetişkin hayatına hazır olmayan öz kızlarıyla kimse evlenmek istemez. Bazı ilkel toplumlarda yaşlı çocuklar ın yer aldığı bilinir. Yani erginleme veya inisiyasyon sınavlarını aşamayan ve yetişkin hayatına geçemeyen insanlardır. Fiziksel açıdan büyük ve sağlıklı olmasına rağmen psikolojik olarak olgunlaşmamış olduğundan bu tür insanların yetişkin gibi yaşaması mümkün değildir (Antsıferova, 1978: 220). V. Propp da totemizm inisiyasonlarından bahsetmektedir. Fakat bu tür inisiyasyon formları, kadınlar için geçerli olmadığı, yani yasak olduğu bellidir. Buna rağmen

38 26 olağanüstü masalların kahramanının çoğu kızlardır. Bu yüzden zor sınavlar ve ölüme bile bireyin psikolojik gelişmesi açısından da bakılabilir (Efimkina, 2003: 19). Masallarda genelde genç kızlara yardım eden veya nasihat veren kahramanlar sadece kadınlar değil, aynı zamanda olağanüstü yaratıklar, hayvanlar ve yaşlı erkeklerdir. Morozko (Afanasyev, 1985: 78-81) masalındaki Ayaz Dede erkek değil, yaşlı dededir. Demek ki çocuk yapabilme dönemi geçen bir erkek sadece bilgelik imajını taşıyan bir karakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu niçin bu kadar önemlidir? Çünkü bilgelik statüsünde olan kişi, erkek veya sevgili rekabetinde olamaz. Ondan dolayı genç kıza yardım edenler arasında hayvan, olağanüstü yaratık (peri), dede vs. yer alırlar. Bu tür yardımcılar menfaati gözetmezler ve gönülden, en içten duyguları ile yardım ederler (Efimkina, 2003: 30). Buna benzeyen Arap Lala ismi olan Türk masalında (Boratav, 2009: 150) üç tane kızın evlenme zamanları geçmiş, ama kimse onlarla evlenmek istememiş. Lalaları önce en büyük kıza onu bir yere götürmeyi teklif etmiş. Orası hoşuna gitmezse gelirim, seni geri alırım demiş. Birinci kız bu yerde korkmuş ve kalamamış. İkinci kız da bu yerde kalmayıp hemen saraya dönmüş. Üçüncü kız ise lalasının götürdüğü yerde kalıp her yeri tertemiz etmiş, yemek yapmış, sofrayı kurmuş. Önce kızların korktukları Arap gelmiş ve Afferin kızım! Senden evvel iki ablan geldi korkudan ödleri patladı. Sen her tarafı temizlemiş, yemekleri hazırlamışsın. Artık sen bu evin kızısın. Her gün işleri görür, oturursun demiş. Aynı şekilde ilk iki kız gereken ve önüne çıkan sınavlardan geçemeyip başaramamışlar; hayatları değişmemiş ve yeni bir şey kazanamamışlar, bu iki büyük kız, anne kuzusu olarak kalmışlar. Üçüncü kız ise evden ayrılıp, bütün sınavları geçip şehzadenin karısı olmuş, en küçük kız, önündeki sınavını başarıyla geçip büyüdüğünü ve insiyatif alabileceğini, kararını kendi verebileceğini ispatlamış. Güneş Kızı masalında (Tezel, 2001: 49) üç kız kardeş konuşurken ikisi zengin adamla evlenmek, rahat yaşamak, uşakların etrafında dolaşmasını, aşçıların her gün güzel yemek yapmalarını isterler. En küçük kız ise: Evleneceğim adamda zenginlik aramam. Bir kız, bir de oğlan anası olsam, yavrularımın saçları ipek, dişleri inci olsa, benim için en büyük mutluluk bu olurdu der. Yine başkahramanın ablaları yetişkin hayata hazır değiller, onların inisiyasyon süreci daha sonra olacaktır; ya da belki de sonuna kadar böyle kalıp toplumun tam manasıyla bir üyesi olamayacaklardır.

39 27 Bir Rus halk masalı olan Üç Çarın Kızları masalında ( O Treh Tsarskih Doçeryah ) (Alekseeva, 1987: 39-51) olgunlaşmaya başlayan kızların büyüme ve erginlenme ritüelinin başlangıcı izlenmektedir: Они жили благополучно, царствовали, и минуло старшей дочери семнадцать лет, и просится она у своих родителей в сад погулять Oni jili blagopoluçno, tsarstvovali, i minulo starşey doçeri semnadtsat let, i prositsya ona u svoih roditeley v sad pogulyat. Mutlu şekilde yaşıyorlarmış, memleketi yönetiyorlarmış. En büyük kız on yedi yaşına girince anne babasından bahçede gezmeye izin istemiş. Masalda kızın on yedi yaşında yani erginlik döneminde olduğu vurgulanır. Kız bahçeye gidip orada kaybolmuş. Ondan sonra ikinci kız bahçeye gidip aynı şekilde ailesinden gezmek, dolaşmak için izin istemiş. Babası demiş ki: Ну иди, только смотри, от нянек своих не отходи будь при них, а то твоя старшая сестра погибла Nu idi, tolko smotri, ot nyanek svoih ne othodi bud pri nih, a to tvoya starşaya sestra pogibla - Git ancak dadılarından uzaklaşma, hep yanlarında ol yoksa büyük kız kardeşin gibi ölürsün (Talianova çevirisi). Kız gider, kaybolur, yani ölür. Sonunda da üçüncü en küçük kızları bahçeye gitmek ister, babası ona aynı nasihati verir. Demek ki farklı zamanlarda üç kardeş evden ayrılıp erginlenme ritüeline geçiyor. Küçük kızlar olarak ölüyorlar ve ondan sonra bir general tarafından kurtarılıp evlerine dönüyorlar. Meral Ozan (2011: 81) Geçici Ritüelleri ve Halk Masalları makalesinde inisiyasyonla ilgili bir tablo sunar:

40 28 Çizelge 1.1. İnisiyasyon Ölüm Yolculuğu (Ozan 2011: 81) Kabul törenleri (İnisiyasyon) Uzaklaşma/İzolasyon: Kişinin toplumdan ve kendi sosyal çevresinden uzaklaşması Sınırlı süre: Sınavın belli bir dönem içerisinde gerçekleşmesi Yeni statü: Kişinin, toplumun yeni alt grubuna kabul edilmesi Masallarda Ölüm Yolculuğu Ayrılma/İzolasyon: Kahramanın kendi sınırları dışına çıkması, tanıdık/ güvenilir mekândan ayrılması Sıkıntılı Dönem: Yolculuğun belli bir sürede geçmesi: 7 gün, 7 ay, 7 yıl Eve Dönüş: Ölüm yolculuğunun bitimi, sona ermesi Kişinin evliliğe veya tahta geçmesi Ozan (2011) tabloda yer alan bilgileri geleneksel halk uygulamalarının naratolojik düzlemde masala yansıma şeklini karşılaştırmalı olarak şöyle değerlendirmektedir: Çizelge 1.1 den anlaşılacağı üzere inisiyasyon törenleri ile halk masallarındaki ölüm yolculuğu motifi birbiriyle örtüşmektedir. Her ikisinde de üç aşama farklı kavramlarla ifade edilse de benzer süreci anlatmaktadır. Bu evreler, Propp metodu göz önünde bulundurularak ayrıntılı bir şekilde ele alındığında, söz konusu ilişki daha somut olarak görülebilecektir. (Ozan, 2011: 81). Ozan makalenin devamında inisiyasyon törenindeki sınav aşamalarını Propp metoduna dayanarak masallarda izolasyon, sıkıntılı dönem ve eve dönüş evreleri üzerinden karşılaştırmalı olarak açıklamaktadır. Muhtelif masalların epizotlarından örnekler sunan Ozan (2011: 82) sonuç olarak masallarda ölüm yolculuğu olarak karşımıza çıkan arkaik dönem topluluklarının dinsel ve kültürel öğeleri aslında, [ ] sınamalar, ölümler ve dirilmeler den oluşan bir nevi yaşamsal deneyimlerin günümüze yansıma biçimi olduğunu vurgulamaktadır Rus ve Türk Foklorunda Kadın Figürü Rus folklorundaki kadın figürüne bakacak olursak öncelikle Slav toplumundaki kadın tanrıçalarının nasıl ortaya çıktığını göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Putperestlik Tanrı panteonunda çok önemli bir yeri, Bereket in ve Hayat ın mitolojik güçleri almaktadır. Genç lohusalar - kız kardeşler şeklinde olan bu güçler, gökyüzünde, yeryüzünde ve yeraltında, mağaralarda ve evlerde, her tarafta yaşamakta ve insanların kaderini yönetmektedirler. Lohusalar arasındaki en yaygın figürler Lada ve Lölya dır. Bu kült, Roda Tanrısı, erkek ataerkil kültünden önce yaygınlaşmış, ama buna rağmen bu erkek

41 29 kültünden daha fazla - tam XIX. yüzyıla kadar yaşamıştır. Lada ilkbahar ve yaz bereketini temsil etmenin yanı sıra aşk ve güzellik Tanrıçası olarak tanınmıştır. Bu Tanrıçanın evlilik bağlarıyla alâkasını ispat eden en önemli şey, sevgiliye ya da eşe lada olarak hitap edilmesidir. Bu günümüze kadar muhafaza edilmiştir. Slav mitolojisinde Lada nın kızı, çocuk doğurma ve yeni doğmuş çocukların Tanrıçası Dililiya dır. Bu Tanrıça folklor ve Rus edebiyat kaynaklarına göre tespit edilmiştir (Leksiçeskoe Voploşenie Jenşinı v Russkih skazkah, 2004: 34). Arkaik dönemde bu iki loğusa Lada ve Lölya nın yanında bolluk boynuzuyla beraber tarif edilen Makoş ismi olan bir kadın figürü de yer almaktadır. Makoş un etrafında deniz kızları da bulunmaktadır. Makoş en eski Slav toprağının verimlilik Tanrıçasıdır. Türk Mitolojisi açısından baktığımız zaman belirgin erkek veya kadın tanrılarla karşılaşmak mümkün olmadığından - Türk dini-mitolojik sistemi Tek Tanrı tanımaktadırkutsal dişi kurgusu Mitolojik Ana adı altında toparlanmaktadır. Nitekim tanrı, tanrıça kavramı da mitolojiye veya dinler tarihine çoktanrıcılıktam gelmedir. Oysa Türk dinîmitolojik sistemi bilinen hali ile tektanrılı bir yapı içindedir ve cinsiyet farklılığının dışındadır. Yer-Su, Ak Ene, Umay, Ayıısıt vb. dişil varlıklar adı altında, doğan her şeyi üreten doğa kültünün kendisi olan Mitolojik Ana kastedilmiştir. Hayatın simgesi olan Umay ı, ölümün simgesi olarak da Erlik i ortaya çıkaran Mitolojik Ana dır. O, zıtlıkları birleştirerek bir bütün oluşturmakta, mutlak iyiliğin simgesi olan Gök Tanrı nın ve yaratıcı demiurg olan Ülgen in, dağıtıcı kötü güç olan Erlik in yapısında mevcuttur (Bayat, 2007: 11-12). Türk Mitolojisinin en eski katmanında doğumla ölümü bir arada tutabilecek ve ilklik, başlangıç olma gibi vasıflara cevap verecek Mitolojik Ana veya daha somutlaşmış varyantıyla Yer Ana varlığını görürüz. Ayrı ayrı simge ve imgelerin bir araya getirilmesi Mitolojik Ana varlığının zamanla Yer Ana, Yer-Sub, Ötüken, Umay kültü şeklinde ortaya çıktığını ve mitolojik olgudan cisimleşmeye kadar uzun bir yol kat ettiğini görürüz (Bayat, 2007: 13). Umay iyesi, günümüzde kadınları ve çocukları koruyan bir ruh biçimini almış olup, Tunguzlar ile birlikte Güney Sibirya ve Altay Türklerinde görülür. Buralardaki inançlara

42 30 göre, Umay her zaman çocukla beraberdir; ancak onun çocuğu terk ettiği zamanlar da olur. Bu ayrılma uzun sürdüğü zaman çocuk hastalanır. Umay ın çocukla beraber olduğunun işareti, çocuğun uykudayken gülmesidir (Çoruhoğlu, 2000: 40). Kötü iye olarak Türk halklarının arasında Albastı ismi olan bir ruh daha bilinir. Keçi, tilki, kedi, köpek, buzağı, örümcek, kuş, gelin, kefenli ölü gibi çeşitli kılıklarda görünürse de daha çok, uzun boylu, uzun parmak ve tırnaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük, dişlek, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, çıplak gezen, göğüslerinden birini geriye atmış, tepesinde gözü olan çok çirkin, al gömlek giyen bir yaratıktır (Acıpayamlı, 1974: 75). Albastı nın en çok lohusalara ve bebeklere düşman olduğuna, lohusanın ciğerini sökerek suya attığına veya yediğine, bu yüzden elinde ciğer bulunan bir kadın görülürse hemen yakalanması ve üzerine iğne, çuvaldız gibi bir metal parçası takılması veya zift dökülmesi gerektiğine inanılır (Şakir, 1939, 32). Onu yakalayan kişi ocaklı olur ve alcı adını alır. Al karısı, alcının soyundan gelen kadınlara zarar veremez (Duvarcı, 2005: 129). Türk halkı arasında bütün çeşitliliğine ve muhtelif varyantlarına bakmaksızın kadın olarak tasarlanan Al ruhu, kökeni açısından Mitolojik Ana kompleksinden çıkmış ve bir zamanlar ocak veya ateş koruyucusu olmuştur. Bu demonik varlığın adındaki al kökü de onu ateş kültürüyle bağlı kılar (Bayat, 2007: 328). Masalın, kökeni mitlerin oluşturduğunun tespitini ispat eden Albastı nın tanımı, masallarda da ciğer yenilme veya sol göğsünü sol omzuna, sağ göğsünü sağ omzuna atan dev anası motiflerine götürmektedir. Rus Halk Masallarındaki kadın isimlerinin çoğunun etimolojisi ise, insanların aldığı lakapların, onların karakter, dış görünüş özelliklerine veya uğraşının türlerine göre verildiği çok eski zamanlarına bağlanmaktadır. Örneğin Bogatırka Sineglazka (Mavi gözlü Bahadır Kadın), Vasilisa Premudraya (Bilge Vasilisa), Elena Prekrasnaya (Güzel Elena), Nastasya Zolotaya Kosa (Altın Saçı olan Nastasya). Halk destanlarında altın ya da gümüş saçlı güzellere rastlanır. A.N. Afanasyev e göre bu güneş mitlerinden kaynaklanmaktadır. Hemen bütün Hint Avrupa halkları arasında güneş için altın saçlı ifadesi kullanılır. Mitolojik nemfler gibi güzel olan Bilge

43 31 Vasilisa Deniz Çarının kızıdır. Onun güvercine dönebilme yeteneği vardır. Vasilisa nın, kırmızı güneşin doğduğu dünyanın ucunda, yani güneş çarlığında tek başına yaşadığı söylenmektedir (Leksiçeskoe Voploşenie Jenşinı v Russkih skazkah, 2004: 37). Güneşle ilgili isimler mitik inanışların, tanımlamaların dışında aile ile ilgili tanımlamalarda da kullanılır: Solntseva sestra, padçeritsa (Güneş in kız kardeşi, üvey kızı); toplumdaki durum: Marya Tsarevna, Kiset Korolevna (Çariçe Marya, Kraliçe Kiset) örneklerinde olduğu gibi (Bolotova, 2003: 1-2). Eski Rus Devletindeki anaerkil gelenekler, uzun süre yeni toplum sistemine razı olmamış, direnmiştir. Bu sebeple anaerkil toplum yapısı, büyük ölçüde halk törelerinde, efsanelerinde, folklorunda yankı bulup yaşamaya devam etmiştir (Rıbakov, 1988: 746). Ruslarda kadın zayıf görülmediğinden V. N. Teliya (1996: 263) Rus toplumsal hafızasından istifade ederek kadını erkeklerle karşılaştırmamıştır. Anaerkil toplumda isimler anne ismine ya da mesleğine göre verilirdi. Bu motife pek çok masalda rastlamaktayız. Örneğin İvan Bıkoviç masalında çocuğu olmayan çar, yanındaki gölden altın balığın tutulmasını emretmiş. Çariçe ancak bu balığı yedikten sonra hamile kalabilecektir. Hizmetçi kadın bu tutulmuş balığı temizleyip pişirmiş, kalmış işkembeler ve bulaşık suyunu avluya atmış. O sırada avluda dolaşan inek bu suyu içmiş. Balığı çariçe yemiş, tabağı hizmetçi yalamış. Hem çariçe, hem onun sevdiği hizmetçi, hem inek aynı zamanda hamile kalmışlar. Sonunda çariçenin İvan Tsareviç, hizmetçi kadının İvan Hizmetçi Oğlu, ineğin ise İvan İnek Oğlu çocukları dünyaya gelmişler (Greçneva, 2003: 3). İvan Çariçenin Oğlu ve Fedor Dadının Oğlu ( İvan-Tsareviç i Fedor Nyankin ) (Alekseeva, 1987: 72) masalında da şu cümleler yer almaktadır: Через некоторое время царевна в нянкой родили по сынку. А так как отцов у них не было, то и прозвали у царевны Иван-царевич, у няньки Федор Нянькович Kısa süre sonra çariçenin bir oğlu olmuş ve dadının da bir oğlu olmuş. Babaları olmadığı için çariçenin oğluna İvan - Çariçenin oğlu, dadınınkisine Fedor - Dadının Oğlu isimlerini koymuşlar.

44 32 Rus Halk destanlarında (bılina) kadınlar erkeklerden daha zayıf ya da beceriksiz değillerdir. Çoğu zaman herkes tarafından sayılarak erkeklerden üstün bile olurlar. Mesela Dobrınya nın Evliliği ( Jenitba Dobrıni ) destanında bahadır Dobrınya, bahadır kadına esir düşer ve onun tarafından saçlarından yerden kaldırılır 17 : Он догнал поляницу да ведь в третий раз, Он ударил сво ей палицей булатнею Тую поляницу в буйну голову. Сама говорит да таково слово: думала комарики поку сывают? Ажно русьские могучие бога тыри пощалкивают. Ухватит-то Добрыню за желты кудри, Положит-то Добрыню во глубок карман, Во глубок карман Добрынюшку с конём цело, А везла она Добрынюшку трои сутки Yiğit üçüncü defa bahadır kadının yanına gitmiş Ve sopasıyla güçlü kafasına vurmuş, Bahadır kadın şöyle der delikanlıya: Ben sandım bu sivrisinekler beni sokuyorlar, Bu da Rus bahadırlarının vuruşuymuş Dobrınya nın sarışın kıvırcık saçlarından alıp Atıyla beraber derin cepine koyar 18 Üç gün, üç gece Dobrınya yı götürürdü (Talianova çevirisi). Bahadır kadınlara masallarda da rastlanır. Büyük ihtimalle Sarmat kadın savaşçılarından kalan izlere ve soyun devam ettirilmesine bağlıdır. Hem erkekler hem de kızlar için inisiyasyon töreleri vardı. Bu törelerde ise çeşitli zorlukların dışında insan fizikî imtihanlardan da geçmek zorundadır. Bu törelerin yankısına ve bakiyelerine ritüellerde, danslarda, sonra ise oyunlarda rastlanmıştır (Leksiçeskoe Voploşenie Jenşinı v Russkih skazkah, 2004: 55). Güç ve beceriklilik kadına ait olan en önemli özellikler değildir. Eski Slavlar, kadının olağandışı dünyaya bağlı olduğuna ve kuvvetli büyü güçlerine sahip olduğuna inanırlardı. Kadın tarafından hissettirilen aşk duygusu bile büyü olarak algılanırdı. Bu bizi toplumdaki anaerkil zamana kadar götürmektedir. Fiziksel, vücut ve sağlık özelliklerinden 17 Destanla ilgili ayrıntılı olarak Rus Edebiyat Ve Folklorü Elektronik Kütüphane. (Rus Edebiyat ve Folklorü Elektronik Kütüphane). Web: adresinden 19 Mart 2015 te alınmıştır. 18 Bu destanın bazı versyonlarında Dobrınya yı kara çuvala koyarlar.

45 33 dolayı kadın büyü yapmaya muktedir sıradışı olarak algılanırdı ve bu özellikleri ile halkı korkuturdu. Eski insan kadından korkardı. Anaerkil şartların içinde bu korku, kutsal hürmetin, saygının temeli olmuştur. Bu inanış ve değerlendirme XIX. yüzyıla kadar muhafaza edilmiştir. Daha sonra, ataerkil sistem içinde bu korku, kadını temiz olmayan, pis bir yaratık olarak takdim etmek için iyi bir bahane olmuştur (Rıbakov, 1988: 746). Kadın bedeniyle doğurganlık arasındaki bağ birçok kültürde, kadının doğayla olan mistik bir dayanışması olarak algılanmış, toprağın doğurganlığıyla ilişkilendirilmiştir. Mircea Eliade, Kutsal ve Dindışı adlı eserinde, anaerkilliğin kadının gıda maddesi olarak kullanılan bitkileri keşfetmesine bağlandığını, buna bağlı olarak da kadının dinsel ve büyüsel prestijinin ve toplumsal üstünlüğünün kozmik bir modele sahip olduğunu vurgular (Eliade, 1991 den aktaran Ölçer: 2003, 53). Türk kadınları ise; erkeğinin en kutsal varlığı, korunması, kollanması gereken kıymetli hazinesi, varlığıyla neslinin devamını sürdüren, analık vazifesiyle değerine değer katan, zekâsıyla Türk cihan hâkimiyetinde erinin yanında, arkasında durmuş cesur kadınlar, kadın sultanlar olarak tarihteki yerlerini almışlardır (Işık, 2012: 2). Türk destanlarında kadın çok önemli bir yere sahiptir. Türk destancılık geleneğinde savaş yeteneği bakımından pasif kadınların yanı sıra alplar gibi savaşma yeteneğine sahip kadınlar da vardır. Uygur Harfli Oğuz Kağan destanında Oğuz Kağan ın ilk karısı ışıktan, ikinci karısı ağaçtan doğmuş kutsal kadınlardır. Bu kadınların güzelliği bir peri masalı ahengi ile anlatılır. Kutup yıldızı gibi güzel, ırmak dalgası saçlı, inci gibi dişli, gülünce gök de gülmekte, ağlayınca gök de ağlamaktadır (Gültepe, 2008: 125). Oğuz Kağan destanında kadınlar, tıpkı Oğuz un kendisi gibi, Tanrı katından yeryüzüne indirilmişlerdir ve Oğuz un kut alma sürecinin tamamlanmasına katkıda bulunmuşlardır (Aça, 2007: 77). Karakalpak Türkleri arasından tespit edilen Kırk Kız destanı, bunlardan birisidir. Destanda bir kadın kahramanın önderliğindeki kırk kızın mücadeleleri anlatılır (Şahin, 2015: 568; Maksetov, 1980) Şahin, H.İ. Türkmenistan Sahası Köroğlu Anlatımlarında Kadın Tipler den; Türkoloji Sempozyumu (20-22 Ekim 2011) Bildiriler. S. 568 / Maksetov, K. (1980), Kırk Kız Karakalpak Halkının Kahormanlık Destanı, Karakalpakstan Baspası, Nökis.

46 34 Dede Korkut hikâyelerinde ise kadın, Türk topluluk hayatında erkeğe yakın hatta onunla her yönden ortak bir yaşantı sürer: Ata biner, silah kullanır, kısacası erkeği kadar savaş gücü olan bir kadındır. Dede Korkut ta kadın ile erkek arasında hayatın her alanında eşdeşlik söz konusudur ve kadın hayatın hiçbir alanında erkekten geri kalmamaktadır (Gültepe, 2008: 126, 132). Selcen Hatun Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu nda şunu dile getiriyor: Kalkıp yerimden doğrulurdum Yelesi kara kazılık atıma binerdim Babamın ak otağından çıkardım Eğribeli, Aladağı avlardım Alageyik, yabanî geyik kovalardım Çekip bir otla neylerdim Temrensiz okla yiğit, seni sınıyordum Öldürmeye yiğidim, ben seni, kıyar mıydım? Ya da Beyrek, kızı isteyince onu şöyle tarif eder: Baba bana bir kız alıver ki, ben yerimden kalkmadan, o kalkmalı, ben kara koç atıma binmeden o binmeli, ben hasmıma varmadan o bana baş getirmeli, böyle kız alıver baba bana dedi. Babası Pay Püre Han der: Oğul sen kız istemiyorsun, kendine bir hempa 20 istiyormuşsun dedi (Ergin, 2015: 70). Aynı zamanda Dede Korkut Hikâyelerinde kadınla erkek arasında, içtenliğe dayanan bir dostluk kurulmuştur. Öyle sanıyoruz ki kadının toplumda kazandığı bu saygınlık, dostlukla açıklanabilir. Kadının, eş olarak ve sevgili olarak büyük değeri vardır (Binyazar, 1996: 65). Manas Destan ında da kadın, evin kaderinin ve namusunun koruyucusu olarak anlatılır. Diğer destanlarda olduğu gibi, Manas da evleneceği zaman kendisi gibi, ata binen, kılıç kuşanan bir eş arar. Manas Destan ının kadın kahramanları aynı zamanda bahadırdır. Eşleri zor durumuna düştüğünde silahlanarak onlara yardım etmeye giderler. Babalarının ve ülkelerinin onurunu korumak için yabancı bahadırlarla teke tek mızrak dövüşüne girerler (Gültepe, 2008, : 132). Bahşıların anlattığı ve Türkmenistan ın bazı bölgelerinde anlatmaya devam ettikleri Köroğlu anlatmalarında çok sayıda kadın kahraman yer almaktadır. Köroğlu anlatmalarının karakteristik bir özelliği olarak kadın tipler, olayların çoğunlukla merkezinde yer alırlar. 20 Hempa omuzdaş, yoldaş, ayakdaş demektir.

47 35 Köroğlu, çoğunlukla bir kadın için veya bir kadının sözleriyle akına çıkar. Kadınlar, bazen ona yardımcı oldukları gibi, bazen karşısına düşman olarak çıkıp onunla mücadele ederler. Kısacası, Köroğlu nun maceralarında kadınların ayrı bir yeri vardır (Şahin, 2011: 564). Netice olarak Türk edebiyatında kadın üç şekilde değerlendirilebilir: 1. İslamiyet'ten önce ve göçebelik devrinde o, bu devrin ideal erkek tipi olan Alp tipine yaklaşır. Erkek gibi o da ata biner, ok atar, kılıç kullanır ve icabında düşmanla kahramanca çarpışır. 2. Yerleşik medeniyete ve İslâmî kültür çevresine dâhil olduktan sonra kadın, erkek gibi ve erkekten daha fazla pasif bir karakter arz eder. Toprak ve din, insanları kendilerinden üstün tabiat ve tabiatüstü kuvvetlere bağlar. Bu dönemde kadının kahramanca vasıflarını kaybederek bir haz ve aşk mevzusu olduğu görülür. 3. Batı medeniyeti tesiri altına girdikten sonra kadının ilkin edebiyatta, sonra hayatta beşeri hakları müdafaa edilir ve tamamıyla erkekle eşit bir seviyeye getirilir. " (Kaplan, 1976: 41) 21. Örneğin Her Dem Taze Türk masalında (Sarıyüce, 1993: 143) kız, şehzadeyle nişanlandıktan sonra kızı istemeye gelen aksakallılar şöyle diyorlar: Şu andan başlayarak şehzademizle nişanlanmış bulunuyorsun. Dilerim, mutluluğunuz sonsuza kadar sürsün. Her ikinizi de güzel günlere erdirsin. Artık onun bunun elbisesini dikmek, dışarıya çıkmak yok. Kapınızda iki adamımız bulunacak. Ne isterseniz hemen alınacak. En fazla on beş gün sonra şehzademiz arabalarla sizi almaya gelir. Eski Rusya da da oluşmuş bazı idealler, Hıristiyanlığın gelmesiyle beraber değişmişlerdir. İ. Zabelin, Rus çariçelerinin yaşam tarzı konusu üzerindeki çalışmasında kadının, Âdemin kaburgasından çıktığı için onun parçası gibi olduğundan bağımlı ve serbest olmayan olarak algılanmaya başladığına işaret etmektedir (Teliya, 1996: 263). 21 Şahin, H.İ. Türkmenistan Sahası Köroğlu Anlatımlarında Kadın Tipler den; Türkoloji Sempozyumu (20-22 Ekim 2011) Bildiriler. S / Kaplan, M. (1976), "Dede Korkut Kitabında Kadın ", Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 1, Dergah Yayınları, İstanbul. ss

48 36 Şüphesiz ki Hıristiyanlık Rusların dünya anlayışını büyük ölçüde etkileyip iki tane kadın tipi oluşturmuştur namuslu, bakire kız ve günahkar kız. Meryem Ana dan gelen birinci tip namuslu, sabırlı ve huzuru getiren kız tipidir. Bu kadın tipi idealdir ve öncellikle her Hıristiyan için annelik modelinin idealidir. Günahkar kız tipi ise İncil in Âdem ve Havva hikâyesinden kaynaklanmaktadır. Havva günahkâr, gerileme simgesidir. Ama diğer bir tarafından da bütün dünya için evlâtlar veren Meryem değil, Havva dır (Teliya, 1996: 263). Hristiyanlaştıkça Rus kültürü, kadın figürünü yavaş yavaş toplum hayatından çıkartmaya çalışmıştır. Evde ön planda olan erkektir, kadın ise ev işlerini yapan sadece bu evin parçasıdır (Teliya, 1996: 264). Hristiyanlık ve Yahudilik kadını önemsiz ve kusurlu kabul etmiştir. Yahudilik ve Hristiyanlığa göre insanın cennetten kovulmasının sebebi kadın olan Havva dıır. Yahudilik kadını suçlu bulduğundan ibadette, mirasta, akrabalıkta erkekle eşdeğer görmemiştir. On Emir'de kadın, komşunun öküzü ve eşeğiyle aynı yerde anılmıştır. Hristiyanlık, insani zaaflardan kaynaklanan suçun sorumluluğunu bütünüyle Adem i yanıltan Havva dan başlatarak kadınları sorumlu tutmuştur (Günay, 2000: 6). Ataerkil sistem geliştikçe Batı toplumu başta olmak üzere diğer tüm toplumların masallarında mevcut olan kadına dair klişeler Rus toplumunda da karşımıza çıkmaktadır. Rus masallarında kadın iyi kalpli, güzel ve zeki bakire imgelemi yanında kötü, vicdansız, pis nefisli ve çirkin evli /orta yaşlı ya da yaşlı kadınlardır. Evlenmenin nihai ve ana ülkü olarak masallarda sunulması ve evlilik sonrası sonsuza kadar mutlu yaşama vaadi; evlilik için ise güzelliğin yeterli olduğu, bu hususta kadının söz ya da bilgi yerine güzelliği ile en iyi kocayı bulabileceği, hatta sınıf bile atlayabileceği imkânı; kadınların erkeklere karşı yerini, sözünü bilmesi gerektiği, yoksa başına bin türlü bela açılabileceği olasılığı; doğurgan olma, çocuk doğurma ve evin çekip çevrilmesinin bir kadının esas hayati gayesi olması gerektiği; kadının mutlaka bir erkek tarafından korunması gereği ve kadının hayatında söz hakkına sahip erkeğin, ister baba olsun ister koca, sözünden çıkmaması, o erkeğin çizdiği sınırlar içinde yaşamını sürdürmesinin gerekliliği gibi özellikleri ile karşımıza çıkar (Yıldırım, 2012: 3). Ancak kadın için kullanılan kelime hazinesi açısından bile iyi kalpli, sessiz, anlayışlı, hızlı sözleri çoğu zaman hizmetçi, temizlikçi, bakıcı kadın kahramanları için kullanılmaktadır (Konovalova, 2005: 15).

49 37 Rus Halk Masallarında hiçbir zaman uyuyan prenses tipi göremeyiz. Tam tersine, masal kadın kahramanları sürekli bir işle uğraşır: eve bakar, nişanlılarına veya eşlerine zor vazifelerle yardım ederler vs. Her çağın insan profili içinde olduğu yüz yılın özelliklerine bağlıdır. Halk masalı ise (ya da sık sık zaman değiştirilmiş şekilde ama aynı konusu olan dini ahlaki öğüt) iyi kalpli, sabırlı, çalışkan (çoğu zaman üvey kız) kadın ya da kız imajını vermektedir. Rus Halk edebiyatında kadın güzelliği hakkında halk anlayışı birkaç klişeden ibarettir: yüz bembeyaz, yanaklar pembe, kaşlar karga gibi siyah, gözler yıldızlar gibi parlak, duruş kuğununki gibi, yürüyüş tavus kuşununki gibi olmalıdır (Leksiçeskoe Voploşenie Jenşinı v Russkih skazkah, 2004: 59). Bu güzel kadın profili, halk şiirinde, halk destanlarında, masallarında, türkülerinde yer almaktadır (Konovalova, 2005: 16). Masallarda kadının, doğuşundan düğüne ve hayatının sonuna kadar bütün yaşamı anlatılır: И жили они счастливо, и умерли в один день / İ jili oni sçastlivo, i umerli v odin den Mutlu bir şekilde yaşamışlar ve aynı günde ölmüşler ; Kırk gün, kırk gece düğün yaparlar, muradına ererler vb. satırlarını halk masallarında görürüz. Masallarda çoğu zaman kadının ideal olanı sadakatli olandır. Rus masallarında mesela ruhunu şeytana satmış kocasını bu korkunç yaratıktan kurtarmaya çalışan kadın karakteri veya kocası İvan Zlosçastnıy a (Belâlı İvan) yardım etmeye kalkan çariçe rastlanır (İvanova, 2002, 66). Türk masallarında da zor duruma düşen babasına, yukarıda da söz edildiği üzere Türk destanlarında sevgilisine yardımcı olan kızları görürüz. Erkek ve kadın arasındaki ilişkilerin çözülmesinde bu bir anahtar değil midir? Türk halk hikâyelerinde, kadınlara ait çizgiler, aynı zamanda Türk kadın tipini ve kadın güzelliğini belli eder: Bu kadınlar ve bu kızlar, ince belli, selvi boylu, al yanaklı, kalem kaşlıdırlar, ayın on dördü gibi, dünya güzelidir. Farklı edebiyatlarda ve özellikle Rus halk edebiyatında kadın figürü yankısının bulunduğu, kadın figürünü ve onun imgesini etkileyen eski zamanlardaki anaerkil döneminin var olmasından kaynaklandığı tespit edilebilir. Türklerin ve Rusların folklorunda masallar da büyük ölçüde mitolojinin etkisi görülmektedir. Bunun dışında Türk folklorunda da Rus halk edebiyatında gibi özellikle destanlarda bahadır kadın ya da alp kadın tipi yer almaktadır. Fakat ister Hristiyanlık ister Müslümanlık sözlü gelenekleri etkileyip dinin gelmesiyle beraber kadın figürü değişiklere uğramıştır.

50 38

51 39 2. JUNG UN ARKETİP KAVRAMI, KOLLEKTİF BİLİNÇDIŞI Platon felsefe geleneğinden gelen ve C. G. Jung un çalışmalarında yeniden yaşatılmış arketip kavramı, zaman içerisinde anlamı oldukça çok değişikliklere uğramasına rağmen çağdaş bilimde (felsefe, sosyoloji, psikoloji, kültür bilimi, filoloji, cinsiyet araştırmalarında, feminist eleştirinde vb.) sağlam bir şekilde yerleşmiştir. XX. XXI. Yüzyılların sınırında dünya bakışı evrensel kavramlarının kaybıyla ve millî (ve tüm insanî) bilincin krizini yenmek için yeni sabit kıymetlerin aramasıyla çeşitli bilim alanlarında arketip meselesine ilgi artmaya başlamıştı (Bolşakova, 2010: 167). Arketip incelenmesi, disiplinlerarası çalışmalarda psikoloji, edebiyat, kültür bilimi, sosyoloji ve feminist teorisinde özel bir yer sahibidir. Büyük ölçüde feminist arketip teorisi yapılmış çalışmalarına (örneğin A. Pratt Archetypal Patterns in Women s Fiction. Bloomington, 1981; ya da Feminist Archetypal Theory: Interdisciplinary Re-Visions of Jungian Thought. Knoxville, 1985) ve Kurtlarla koşan kadınlar gibi kitaplarının var olmasına göre bu eğilim gayet verimlidir (Bolşakova, 2010: ). Edebi bir metnin çözümlenmesinde günümüze kadar muhtelif yaklaşımlar söz konusu olmuştur. İnsan muhayyilesinin sınırsız gücü bundan sonra da pek çok çözümleme metotlarıyla edebi metnin dünyasına girecektir. İnsanın evrensel duygu, düşünce ve davranış kalıplarını oluşturan arketiplerin edebi bir metnin içerisindeki yuvalanışını incelemek metnin ve onun içerisinde şifrelenmiş olan insanlığa ait kolektif bilinçdışının unsurlarını çözümlemek bakımından önemlidir. Her millet, kolektif bilinçdışının bu gizemli alalından kendi hasletlerine uygun bir seçmeye girmiştir. Böylece arketipsel alan, mitlerin karakterine ve tarihine uygun mitsel bir kurgulanmayı yaşamıştır (Stevens, 1999: 51; Özcan, 2003: 103). Fakat bununla beraber günümüzde önemli bir soruyla karşılaşırız: dünya biliminde yeterli derecede edebi arketip kavrayışı geliştirilmiş midir? Bu konuyla ilgili çalışmaların artmasına rağmen tek bir cevap verilemez ve tartışma devam eder (Bolşakova, 2011: 16). Edebiyat Terimleri Sözlüğüne göre arketip ilk örnek, asıl örnektir. Antikçağda dahi kullanılan, Platon un idea kavramıyla benzerlik gösteren bir kavramdır (Karataş, 2011: 59).

52 40 Arketip sözcüğü, eski Yunancada başlangıç, kaynak, sebep, çıkış noktası, temel ilke anlamına geldiği gibi, bir önderin, egemen bir iktidarın durumunu anlatır. Tip sözcüğü ise, darbe, darbenin etkisi, sikke üzerine basılmış figür, biçim, imge, suret, örnek, prototip, model, düzen, standart anlamına geldiği gibi, çağdaş anlamıyla kalıp, biçim, ilk örnek anlamını da taşır; yani henüz biçim almamış bir unsurun biçimlenmiş bir unsur üzerindeki etkisidir söz konusu olan: bu etki ise türlü kademelerde yer almaktadır (Gürol, 1993: 197). Mümtaz Sarıçiçek Modern Kahramanın Mitolojik Yolculuğu (2013: 6) kitabında arketip kavramının çeşitli tanımlarının örneklerini verirken Jung psikolojisi üzerine çalışan bir araştırmacı olan Bennet, sözcüğün tarihsel durumunu ve Jung un ona yüklediği anlamı, ondan yaptığı bir alıntıyla destekleyerek şöyle açıklar: [Arketip kelimesini Jung yaratmadı. Yüzyıllardır kullanılıyordu ve kopyaların yapıldığı orijinal model veya prototip anlamına geliyordu. Platon un idealar veya formlar teorisinde belirttiği gibi, örneğin, bir at, tüm atlarda görülen bir niteliğe sahip olabilir. ( ) Arketip yerinde ve yararlıdır; çünkü bize, şimdiye kadar kolektif bilinçdışının bileşenleri söz konusu olduğunda arkaik ya da kendi tabirimle ezeli tipleri yani en eski zamanlardan beri var olan evrensel imajlardan söz ettiğimiz söylemektedir ] (Bennet, 2006: 73). Bilindiği üzere insanların uzun yıllar boyunca karşılaştığı benzer olaylar, bir süre sonra insanlar için belli davranış kalıplarına dönüşmektedir. Bunun neticesinde de; Her insanın hayatın boyunca karşılaştığı anne, baba, kadın, erkek gibi rol ve kavramlarla; eş, arkadaş bulmak, yolculuğa çıkmak gibi durumlar arketip denilen şablon ların oluşmasına sebep olmuştur (Işık, 2009: 10) 22. Arketip, içinde bulunduğunuz mekânda ve zamanda belirdiğinde, bilinç tarafından belli bir biçimde algılandığında simge diyoruz. Yani her simge aynı zamanda bir arketiptir de; bir başına var olan, algılanması olanaksız bir arketip ile belirlenmiştir. Bir arketipin simgeye dönüşmesi için bir zemine, bir mekâna ihtiyacı vardır. Her şeye rağmen, arketip ile simge aynı şey sanılmamalıdır: İçeriği kesin olarak belirlenemeyen bir yapı, gözle görülmesi olanaksız bir enerji odağı olarak gizil güç durumundaki bir simgedir arketip; bilincin uygun bir durumundaki simge olarak meydana çıkan bir çekirdektir. Ruhun yarattığı simgelerin kökü daima bilinçdışındadır. Ancak, ortaya çıkarken aldığı biçimler, bilinçli zihince edinilen idea lardır. Ortak bilinç dışının sağladığı ham maddeyi temsil eden 22 Alay, Okan Evvel mi gelsin sonra mı? Masalı ile Gündeşlioğlu halk hikâyesinin arketipsel tahlili makalesinin içinde. 2012, 59.

53 41 arketipin özü, bilinç ile ve onun biçimlendirici niteliğiyle ilişkiye girdiğinde, arketip vücut kazanmakta, bir başka deyişle simgeye dönüşmektedir (Gürol, 1993: 197). Yüzyılımızın düşünce dünyasını en çok etkileyen bilim adamlarından biri olan Carl Gustav Jung, Analitik Psikolojinin kurucusudur yılları arasında yaşayan Jung, Freud un en yakın çalışma arkadaşı idi ve O nun mirasçısı olarak gösteriliyordu ki tam bu sırada görüş ayrılıkları, özellikle de Freud un ( ) cinselliğe yüklediği belirleyici role katılmaması aralarındaki işbirliğini sona erdirdi (Gürses, 2007: 77). Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, arketiplerin aslında tüm insanlığın ortak değerleri olduğunu, onların geçmişten bugüne kuşaktan kuşağa aktarılan imgeler olduğunu söyleyerek onun bireyin günlük yaşamından çeşitli edebî ürünlere kadar çok değişik alanları etkilediğini belirtir (Alay, 2012: 60). C. G. Jung tıp ve psikiyatri kökenli bir ruh çözümleyicisidir. Psikolojik tiplemeler, kompleksler teorisi ve sözcük çağrışım testi gibi özgün bilimsel katkıları, günümüz psikolojisi ve psikiyatrisi içinde de yerini muhafaza etmiştir < > Kariyerinin dönüm noktası, psikodinamik öğretisinin cazibesine kapıldığı, dönemin aykırı ruhu Sigmund Freud ile yollarının kesişmesidir. Sonradan kuram ve uygulamasını kısıtlayıcı ve indirgemeci bularak bu büyük ustayla ilişkisini koparmıştır. İki büyük zihnin buluşması da ayrılması da çok gürültülü, bir o kadar da verimli olmuştur (Jung, 2003: 8). Jung un kuramsal temelini sunduğu, arketipoloji ve bilinçdışı dinamiklere yoğunlaşan Analitik Psikoloji okulu, arketiplerin doğası gereği, imgeler, resimlerle çalışır. İmgelerin çok-anlamlılık ve muğlaklıkları, çok daha belirli ve keskin bir ifadeyi taşıyan sözcüklerin apaçıklığından farklıdır. İmgeler çocukluğu ve çocuksuluğu çağrıştırır. İmgelerin gerçeklik çıpası, sözden çok daha derinlere, gerilere gider (Jung, 2003: 12). Oysa arketiplerin işlevi, kristalizasyon odakları gibi mevcut türe-özgü biyolojikevrimsel algılama-duyumsama-yorulama-tepkile(ş)me şemalarını oluşturmak değildir. Arketipler, o şemaların mihenk noktalarında beliren, kendini gösteren ve kendini zorlayan görüngülerdir. Arketiplerin gücü kendilerinden menkul değildir; bir yer ve durumun imgesidirler ve o yer ve durumun kendisinden kaynaklanan bir zorlayıcılıkları vardır (Jung, 2003: 12).

54 42 Zihnimizin biçimlenmesine yardım etmiş ve ana ruhsal koşullarımızı saptamış belirli bir dünyada yaşadığımız için, (d)oğuştan getirdiğimiz yapımızın sınırları içinde kalmak zorundayız. Bu nedenle, tüm benliğimiz ve düşüncelerimizle bu dünyaya bağlıyız (Jung, 2001: 304). Bireyler günlük hayatlarında arketiplerin varlığından doğrudan haberdar olmazlar. Arketipler, rüyalarda, masal, mitos gibi anonim edebiyat eserlerinde ve sanatçıların ürünlerinde ortaya çıkarlar (Gürses, 2007: 81). Bu açıdan rüyaları ve çeşitli sanat eserlerini inceleyerek arketipler hakkında bilgi elde edebiliriz. Kahraman (aşama) arketipinin izlerini bulmak için edebiyat ürünlerinden yola çıkıldığında şu örnekler verilebilir: Pek çok halk hikâyesinde ve masalında, masal kahramanı yurdundan ayrılıp yola çıkar. Az gider-uz gider- dere tepe düz gider sonunda çok uzak bir ülkeye varır. O uzak ülkede kahramanın başından pek çok macera geçer. Sonunda kahraman bir ödül alarak ülkesine geri döner. Döndüğünde ise, hem sosyal açıdan hem de psikolojik açıdan eskiye oranla daha da gelişmiş durumdadır. Uzak ülkeden getirdiği ödül ise, bu değişmeyi sembolize etmektedir. Uzak bir ülkeye gitmek, orada bir takım esrarengiz güçlerle tanışıp aşama geçirmek ve bir ödülle geri dönmek motifini pek çok ülkenin masallarında, bazı bilge kişilerin öykülerinde görmek mümkündür. Tüm bu masallarda gidilen uzak ülke, kendine özgü kuralları olan esrarengiz bir yerdir ve masal kahramanı orada birtakım kişilerle tanışır. Bu kişilerle tanışması, uzlaşması, zorlukları yenmesi ve kötülüklerle başa çıkması kahramanın aşama geçirmesini sağlamaktadır. Burada söz konusu olan aşama, sosyo-ekonomik ve psikolojik yönden genel bir gelişmedir (Dökmen Ü., Dökmen Z., 1987: 86). Arketip, kendi, başına, doğrudan doğruya algılanamaz, ancak dolaylı olarak algılanabilir; yani arketipik bir imge hâlinde, simge olarak ya da ruhsal bozukluklarda kompleksler ya da hastalık belirtileri olarak ortaya çıkar. Simge, hiçbir zaman tamamıyla soyut değildir, hep somut olarak belirir. En soyut ilişkiler, durumlar ya da arketip niteliği taşıyan fikirler bile, ruh tarafından belirgin birtakım biçimler, figürleri imgeler, nesneler olarak düşlenir; insan, hayvan, bitki biçimleri gibi somut ya da daire, küp, küre gibi soyut olabilirler. Mitosların, peri masallarının, destanların, dramların kaynağı olan bu enerji, kendini sanat yapıtlarında belli eder. Sanat yapıtı, başlangıç ile şimdi ile sonrasız arasında köprüdür (Gürol, 1993: 198). Psişeyi, bilinç ve bilinçdışı olarak iki kısımda ele alan Jung, bilinçdışını da kişisel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışı olarak iki bölüme ayırır ve arketipleri kolektif bilinçdışının çekirdek yapıları olarak tanımlar. Kişisel bilinçdışı, bize rahatsızlık veren, huzursuzluk

55 43 yarattığı için bastırdığımız, bilinçsizce algıladığımız, düşündüğümüz her türlü şeyin depolandığı yapı olarak tanımlanmıştır ve kaynağının kişisel deneyimlerimiz olduğu öne sürülmüştür. Kolektif bilinçdışı ise, kalıtsal olarak her insanın doğuştan getirdiği, içeriğini de ilk insandan bu yana yaşanan tipik psişik etkileşimlerin oluşturduğu (korku, tehlike, üstün güce karşı verilen mücadele, cinsellik, doğum, ölüm, sevgi, vb.) yapıdır. Kolektif bilinçdışını oluşturan içerikler nötrdür, hiçbir olumlu-olumsuz etkiye maruz kalmazlar ve ancak bilinçle temas ettiklerinde bir kuvvet kazanırlar. Bu özelliklerinden ötürü Jung kolektif bilinçdışını objektif psişe olarak da adlandırmıştır (Ersoy:1; Jakobi, 2002). Freud un sisteminde bireysel bilinçaltı bütün ruhsal olayları açıklamaya yetiyordu. Oysa Jung a göre asıl önemli olan bireysel bilinçaltı değil, ortak bilinçdışıdır. Bütün insanlıkta ortak bulunduğuna inandığı bu bilinçdışı, soyaçekim ile atalardan gelen ve bütün geçmişi kapsayan izlenimleri içermektedir ve düşler, masallar, dinî coşkular gibi vesilelerle açığa vurulur. İnsanlığın geçmiş bütün tarihini kapsayan mitoslar ve masalların ortak temeli ortak bilinçdışının içeriğini oluşturan arketipler (ilk örnekler)dir. Arketipler bilincin ortaya çıkmasından önce var olan kavrayış biçimleridir ve sezginin doğuştan gelme koşullarıdır (Gürses, 2007: 79). C. G. Jung, (2006: 62) Kişisel Bilinçdışı ile Ortak Bilinçdışı çalışmasında şunu dile getirmektedir: Düşünce, çoktan beri insan beyninde damgasını vurmuştur. Her insanın bilinçdışında, el altında kullanıma hazır olmasının nedeni budur. Yalnız ortaya çıkması için belli koşullar gerekir. Besbelli, Robert Mayer in durumunda bu koşullar yerine getirilmişti. İnsanın en iyi, en büyük düşünceleri, kendilerini, sanki bir taslak üzerinde biçimler gibi, bu ilksel imgeler üzerinde biçimler. Arketiplerin ya da ilksel imgelerin nereden geldiği bana sık sık sorulmuştur. Bence onların kökleri, ancak onların insanlığın durmadan yinelenen deneyimlerinin kalmaları oldukları kabul edilerek açıklanabilir. En yaygın, aynı zamanda en etkileyici deneyimlerden biri, güneşin her gün görünen devinimidir. Bilinen fiziksel süreçle ilgilenildiği sürece, bilinçdışında kesinlikle bu türde bir şey bulamayız. Öte yandan, karşımıza sayısız değişik örneği ile güneş kahraman söylencesi çıkmaktadır. Güneş arketipini oluşturan fiziksel süreç değil, bu söylencedir. Ayın evleri için de aynısı söylenebilir. Arketip bir tür hazır olmadır; aynı ya da benzer söylen düşüncelerini tekrar tekrar üretmeye hazır olma Dolayısıyla, görünüşe göre, bilinçdışına damgasını vuran salt düşlem-düşünceleridir, bunlar da fiziksel süreç doğurmaktadır. Öyleyse, arketiplerin öznel tepkiler tarafından yapılan, yinelenen izlenim olduğunu kabul edebiliriz. Elbette, bu varsayım, sorunu çözmek yerine, olsa olsa geri itmektedir. Bizi, belli arketiplerin, hayvanlarda bile olduğunu; arketiplerin canlı organizmaların özelliklerinde temellendiklerini; dolayısıyla bunların doğası daha fazla açıklanamayan yaşamın doğrudan anlatımları olduklarını varsaymaktan alıkoyan hiçbir şey yok. Arketip yalnızca sürekli yinelenen tipik deneyimlerin izlenimleri olmadığı, bunların aynı zamanda, görgül olarak, aynı deneyimleri yinelemeye eğilimli özneler gibi davrandıkları da besbelli. Jung a göre bilinç ve kişisel bilinçdışı bireysel yaşantıdan kaynaklanırken ortak bilinçdışı, bireylerin ömürleriyle sınırlı değildir. Ortak bilinçdışını oluşturan ögeler,

56 44 insanlığın geçmiş yaşantılarının ürünü olup, nesilden nesle geçerek günümüze kadar ulaşmıştır. Örneğin, bir insanın karanlıktan korkması için, karanlıkla ilgili olumsuz bir yaşantısının bulunması gerekmez. Karanlıktan korkma eğilimi, kişiye atalarından miras kalan bir eğilimdir ve zihinde yer etmiştir. İnsan beyninin evrimine paralel olarak, ortak bilinçdışı da evrim geçirir (Jung, 1992: 51-52). Ortak bilinçdışının ögelerini denetim altına almak ya da yönlendirmek imkânsızdır. İnsan bunları kendisinden çok başkalarından gözlemleyebilir. Bu ögeler etkin durumuna geçirildiğinde tuhaf davranışlarla karşılaşılır. Bunlar toplumsal bir genişliğe ulaşırsa adeta ruhsal bir salgına yol açar; büyük devrimlere ve savaşlara sebep olabilir (Jung, 1992: 60-61). Şimdiye kadar mitlerin incelenmesi, sadece güneş, ay, meteorolojik ve diğer teorileriyle tamamlanırdı. Ama mitler ilk olarak ruhsal hali ve ruhun derinliğini gösteren psişik bir olayın olduğuna çoğu araştırmacılar aldırış etmiyorlar. İlk insanın, sadece güneşin batışını veya doğuşunu görmesi yeterli değildir. Bu dış dünyanın gözlemeleri aynı zamanda psişik olaylar olmalıdır, yani güneşin değişiklikleri, esasen insanın ruhunun içinde yaşayan Tanrının ya da kahramanın kaderini belirlemelilerdir (Jung, 1991: 31). Yaz, kış, yeni ay, yılın yağmurlu dönemi vs. gibi mitleşmiş doğa olayları, daha çok bu somut olayların alegorisi olarak değil, ruhun iç ve bilinçaltı dramının sembolik ifadesidir (Jung, 1991: 31). Gürol a (1993: 199) göre de: Hayvanlarda da aynı arketiplerin bulunması pek olasıdır. Memeliler olsun, kuşlar olsun, balıklar olsun, hatta bazı vahşî hayvanlar olsun, arketipik bir düzen üzere göç ederler. Arketiplerin tezahürü için önceden yaşanmış deneyimlerin olması gerekmez. Yaşanacak olan deneyimler gizil güç hâlinde önceden var olan biçimleri doldurur. Dünyanın simgesel ve imgesel görünümü duyu organlarıyla aktarılmış gibi, çocuğun yaşamının organik bir kısmıdır. Arketip fiziksel olguların sonucu değildir, ruhun fiziksel olguyu nasıl algıladığını gösterir; yani arketip, fiziksel olguları ruhsal öğelere dönüştürebilmektedir. Arketip, enerjiyi simgeye dönüştüren psikolojik mekanizmadır. Bir arketip kesinlikle yalnızca can sıkıcı bir önyargı değildir. Ancak yanlış yerde olduğunda öyledir. Arketip, insan ruhunun en yüce değerleri arasındadır, bu nedenle de tüm dinlerin Olympos unda yerini almıştır. Arketipi değersiz olarak görüp bir kenara atmak, büyük bir kayıp anlamına gelir. Yapılması gereken, bu yansıtmaları çözerek, içeriklerini istemeden kaybeden bireye geri vermektir (Jung, 2003: 24).

57 Mitologem (Mytheme) Kavramı Y. L. Şişova ise (2000: ) ve bazı diğer Rus edebiyatçıları, arketip ve mitologem (Rusça мифологема / mifologema ) kavramları ayırmaktadır. Arketip terimi, psikolojik imgelerin bölgesine, mitologem terimi ise sosyal tabiatı olan prototip öznenesne ve özneler arası durumlarına bağlamaktadır. Mitologem (Yunan. μῦθος hikâye ve λόγος fikir, sebeptir) mitolojik konular, sahneler, imgeler için kullanılan, evrensel ve kapsamlı, dünya halklarının arasında yaygın olan terimdir. Özel fonksiyon-semantik tipi olan kültür için önemi taşıyan mitolojik kökenli imgeleri adlandıran, herhangi genel arketip fikrini gerçekleştiren sözlük birimi veya kalıplaşmış deyimlerdir. Belli arketipin imgelerini gerçekleştiren adların sistemine girmektedir (Şumskaya, Kondraşova, 2007: 294). Sovremennoe Zarubejnoe Literaturovedeniye ( Çağdaş Yabancı Edebiyatçılığı ) ansiklopedik sözlüğünde mitologem (veya mytheme) kavramı farklı şekilde tanımlanmaktadır: Bu, mitolojik eleştirinin terimidir. Mitten motif, konu veya onun parçasının alınması ve daha sonra ortaya çıkan, daha geç dönemin folklor eserlerinde kullanılmasıdır (İlyin, Tsurganova, 1996: 224). Mitologem, arketiplere kıyasla arketiplerin somut [konkret], net sembolü, kültürler arası arketipik özelliği dışında zaman ve millî-kültürel özellikleri olan cisimleşmiş şekli olarak algılanmaktadır. Örneğin, aptal arketipin mitologemi İvan-Durak dır 23. Aynı örnek Türk Masallarında Keloğlan mitologemi için söylenebilir. Arketipin soyut şeması, mitologem kavramının içinde somutluk, portre karakterlerinin sahibi olur, tanınır. Aynı arketip farklı zamanlarda ve kültürlerde farklı mitologem ile canlandırılır. Mesela, farklı zamanlara ait Rus kültüründeki Kahraman arketipini gösteren mitologemler şudur: Rus bahadırı, Danko, Aleksandr Matrosov. Böylelikle bu tanıma dayanarak sözün bu işlevselsemantik tipi, hem imgeyi, hem de motivasyon başlangıcını (nominasyon ve predikasyon) 23 İvan-Durak Rus ve bazı diğer Slav toplumlarının (Beyaz Rusya, Ukrayna) olağanüstü masalların geleneksel trikster karakteridir. Rusçada Durak kelimesinin karşılığı aptaldır. Büyük ihtimalle üçüncü oğul olduğu ve mirasa sahip çıkamadığı için aptaldır. Bu tür karakter Avrupa folklurunda da bulunmaktadır: Örneğin, Hans Aptal ( Hans Dumm Brüder Grimm. Kinder- und Hausmärchen. Nr.54), İtalyan masalı Pietro Aptal ( Pietro pazzo Straparola G.F. Le piacevoli notti Notte terza, favola I.), Fransız masalı Aptal Jean ın Evliliği ( Le mariage de Jean le Idiot Sébillot, Paul. Contes populaires de la Haute-Bretagne. Paris, P ).

58 46 birleştirir ve yapı açısından tek bir imajda fazla mânâyı taşıyan sembol-sözünün karşıtıdır (Şumskaya, Kondraşova, 2007: 293). Kültürde mitologemler çok büyük ve önemli bir rol oynarlar. Toplum tarafından insana, sosyal varlığa belli sosyal-kültürel durum için belli ideolojik, ahlaki ve psikolojik şartlar getirilir. Örneğin, savaş ve devir dönemlerinde vatan için fedakârlık ve birey kurbanlığı ideolojisi aktif bir şekilde yayılıyordu. Yani, bu kültürün içinde bulunan mitologem vasıtasıyla kahraman ve kahramanlık arketipi geliştirilir (Şumskaya, Kondraşova, 2007: 294). Bu açıklamaya dayanarak Jung tarafından anne arketipinin örnekleri olarak verilmiş kilise, üniversite, kent, ülke, gök, toprak, orman, deniz ve akarsu vb. simgeler arketip olarak değil, Anne arketipin mitologemleri veya mythemeleri olarak kabul edilmelidir.

59 3. KADINDAKİ ERKEK, ERKEKTEKİ KADIN ANİMA VE ANİMUS VE JUNG A GÖRE BAŞKA TEMEL ARKETİPLER 47 Erkeğin içinde yaşattığı, doğuştan getirdiği bilinçdışı bütünleyici dişil öğeye Jung anima adını verir. Anima, bir erkeğin kadın doğasını kavramasına yardım eder. Bununla birlikte anima herhangi somut kadın değil bir imaj olduğu için, erkek yaşam boyu iletişimde bulunduğu kadınlara bu imajı yansıtır ve zaman zaman da düş kırıklıkları yaşar. Ancak bu denetlenebilir bir tutum olmadığından her anne ve her sevgili imajın taşıyıcısı durumundadır (Sarıçiçek, 2013: 14). Anima arketipi bir yandan iyi, temiz ve soylu tanrıçalara özgü kişiliği, bir yandan da hayat kadını, baştan çıkaran ve cadı özellikleriyle kadınlığın hem aydınlık hem karanlık taraflarını temsil eder (Fordham, 2008: 64-66). Erkeğin animasını bastırdığı, kadını aşağıladığı zamanlarda genellikle animanın karanlık yönü aktivite kazanır. Tanrıça, su perisi, denizkızı gibi yansımaları da olan anima hakkında Jung (1992: ) şu açıklamaları yapar: Birçok yetenekli ve zeki insan vardır ki duygusal işlevleri gelişmemiştir; dolayısıyla, duyguları her vakit annelerin duygularına uygunluk gösterir; hâlâ annelerin içinde yaşarlar, anneleriyle özdeştirler. Bu yüzden de duyguları annemsi nitelik taşır, bebeklere bayılırlar; evlerinin içini olağanüstü bir incelikle döşer, oturdukları evde her şeyin yerli yerinde bulunmasına dikkat ederler. Ama bazen kırkını geçtiler mi, böylesi kimselerde erkeksi duygular açığa vurur kendini, işte o zaman iş çatallaşır. Bir erkeğin duyguları adeta bir kadının duygularına benzer ve düşlerde de bu biçimde, yani dişi yaratık kılığında açığa vurur kendini. Ben bu düşsel figüre, erkeğin kolektif bilinçdışıyla bağlantısını sağlayan yetersiz işlevin kişileşmesi olduğunu göz önünde tutarak anima diyorum. Tarihte anima arketipi olarak düşünebilecek kahramanları şöyle sıralayalım: aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite; akıl ve zekânın cesaret üstündeki etkisini simgeleyen Athena; güzellik örneği Helena; Meryem Ana; Dante yi gülümsemesiyle büyüleyen, durgunluğu ile ümitsizliğe düşüren, öldükten sonra da onu gözetmeye devam eden Beatrice; muratlarına eremeden ruhlarının birer beyaz güvercin olarak uçup gitmesiyle hikâyelerinin son bulduğu Arzu ile Kamber deki Arzu; Ferhat ile Şirin deki Şirin, Kerem ile Aslı daki Aslı, Leylâ ile Mecnun daki Leyla vb (Gürol, 1993: ). Haledilmemiş çocukluk problemleri olan (kim annesi babasıyla kavga etmemiş?) insanların rüyalarının ilk etabında Anima/Animus arketipleri sıkça anne ya da baba arketipleriyle karışması olur. Genelde erkeğin rüyasında onu hem çeken hem de aynı

60 48 zamanda korkutan güzel ve egemen kadının imajını görür. Eğer erkek gereken zamanda annesinden uzaklaşamadıysa (gerçek anne değil, Anne arketipi söz konusudur) o zaman rüyasındaki kadın, erkeği yok edebilir bile. Bu tür rüyalar, huzur ve güvenlik (anne imajında) arzusu ve tutku ve coşkunluk arzusu arasında çatışmayı gösterir (Robertson, 1999: 129). Franz a (1964: 177) göre yaşlı şamandan inisiyasyonu geçen bir delikanlı, bu şaman tarafından kar çukuruna gömülür. Delikanlıyı uyku bastırmaya başlar ve halsizlik hisseder. Gittikçe artan halsizlikten sonra delikanlının hayatla bağları kopmaya başlar. Bu koma hâlindeyken birdenbire parlayan bir kadını görür. Bu kadın, ona gereken bilgileri verir. Daha sonra ise onun koruyucu ruh u olarak başka dünyanın güçleriyle bağlantı kurmasını sağlar. Onun bu zor mesleğinde yardımcı olur. Bu örnek, animayı erkeğin bilinçdışı unsuru olarak işaret eder. Genelde erkekteki animanın karakteri, annesi tarafından oluşturulur. Eğer annesinin ona olumsuz etkisini hissederse o zaman animası sık sık sinirlilik, bunalım, kendisine güvensizlik, küskünlük şeklinde ifade eder. Böyle erkeğin ruhundaki annenin negatif figürü sürekli Ben bir hiçim. Hiçbir şeyin anlamı yoktur. Herkes yapabilir, ben ise yapamam. Beni bir şey sevindiremiyor gibi düşüncelerini getirir. Bu karamsar düşünceler erkeği intihara bile itebilir. Bu takdirde anima ölüm cini olmaktadır. Fransızlar animanın bu figürüne femme fatale derler. Yunan sirenler 24 veya Alman loreleiler 25, mahvedici yıkıcı hayalleri belirtip bu tehlikeli animanın tarafını göster (Franz, 1964: 178). Latince fatum / kader, talih kelimesinden gelen fatale öldürücü, ölümle sonuçlanan anlamı kazanmıştır. Fransızcada "felakete neden olan kadın" anlamına gelir. Ayrıca femme fatale naratolojide sahte kadın dır ve avcıyı yolundan alıkoyan, hedefinden saptıran işleviyle tanınır (Ozan 2008: ) Yıkıcı ve negatif animanın bütün dünya edebiyatında, folklorunda, mitolojisinde ve çağdaş sanatında yaygın bir mitologemdir. 24 Siren - Yunan mitolojisinde geçen, denizde kayalar üzerinde gemicilere şarkılar söyleyen, belden aşağısı balık biçiminde kadın, denizkızı. 25 Lorelei - Rhine Nehri'nde gemileri kazaya uğratmak için şarkısı ile gemicileri baştan çıkaran Alman denizkızı efsanesidir.

61 49 Bu Sibirya masalı söz konusu olan yıkıcı animanın gücünü ifade etmektedir: Bir gün yalnız bir avcı, nehrin diğer kıyısındaki karanlık bir ormandan çıkan çok güzel bir kadın görmüş. Kadın avcıya elini sallayarak şarkı söylemeye başlamış: Alacakaranlığın sessizliğin içindeki yalnız avcı, Gel yanıma, sana ihtiyacım var. Sana sarılırım, gel yanıma, ocağım yanında. Bu sözlere inanan avcı, giysisini çıkarıp nehre girmiş, ama güzel kadın birdenbire baykuşa dönüşüp kötü kötü gülerken uçmuş. Avcı ise geri giysisine doğru yüzmeye çalışmış, fakat soğuk nehirde boğulmuş. Bu masaldaki anima, gerçek olmayan aşk, mutluluk, anne şefkati (ocağı) hayalini ifade eder. Gerçekleştirilemez fantezinin peşine gittiği için avcı boğulur (Franz, 1964: 178). Animanın insan şeklini alması, insanın karşılığıyla buluşması anlamına gelmektedir: erkek kendi animasına doğru gider, o ise karşısına gelir. Animanın karakteri, annesi tarafından oluşturulduğundan dolayı anima kavramını, anne arketipiyle beraber paralel olarak değerlendirebiliriz. Hem yırtıcı ve olumsuz hem de olumlu fonksiyonları taşıyan kadın örnekleri sonraki bölümde daha detaylı incelenecektir. Anima arketipsel bir figür olması bakımından yok edilmesi imkânsız ve gereksizdir. Çünkü bu figürü dengeli bir biçimde taşıyabilen bir erkeğin kadını daha iyi anlayabileceğini ve modern toplumun zorunlu kıldığı yeni işbölümü düzenini kabullenebileceğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte animasına bütünüyle teslim olmuş bir erkek denetlenemez duyguların esiri olur (Sarıçiçek, 2013: 15). Animanın kadındaki karşılığı olan animus, kadının içindeki eril öğeyi; erkek figürünü temsil eder. Kadının erkek beğenisini belirleyici bir rol de oynayan animus aynı zamanda kadında entelektüel tartışmacılığa yönelme ve dişil personasını kaybetme gibi yönelişlere de sebep olabilir. Kadının animus imajını yansıttığı ilk erkek babasıdır ve bazen bu bütün bir ömür sürebilir. Kadının diğer erkeklere bakışında da bu imaj belirleyicidir ve kadın için erkeği gerçekte olduğu durumda kabul etmek neredeyse imkânsızdır. Anima tek bir kişilik olarak görülürken animus birçok erkeğin birleşmesi

62 50 biçiminde yansır. Bunların yanında, anima için öne sürülen tüm varsayımlar animus için de geçerlidir (Fordham, 2008: 69-71). Ender Gürol a göre (1993: 200) Animus arketipleri arasında yolcuları, tüccarları, hatta hırsızları koruyan Hermes; gün ve aydınlık tanrısı Apollon; toprağın ve ticarî dürüstlüğün ve orduların tanrısı Herkül; Büyük İskender; Romeo ile Juliet deki Romeo; Ferhat, Mecnun, Kerem gibi kişilikleri sayabiliriz. Örneğin, Kurtuluş Savaş ında Türk kadınlarının ön cepheye sırtlarında mermi taşımaları veya bazı şehirlerin düşmandan kurtarılması sırasında kadınların birebir düşmanla çarpışmaları Jung un ifadesiyle animusa, yani erkeksi kökene ilişkin örneklerdir. Dünyanın pek çok bölgesinde buna örnekler bulmak mümkündür. Eski İrlanda da, Vikingler arasında, Kafkasya daki Abhazya da veya efsanevî Amazon kadınları arasında savaşçıların varlığını biliyoruz. Daha çarpıcı örnekler II. Dünya Savaşı sırasında görülmüştür Sovyet kadını, Alman işgaline karşı cephede görev almıştır (William, A. Hayiland vd. 2008: 453) lerde Fidel Castro nun Küba devrimi, 1949 daki Çin Devrimi sırasında kadınlar erkeklerle beraber önemli görevler üstlenmişlerdir (Yılmaz, 2012: 2149). Bu imgeler, bilinçdışında bulunduğundan, karşı cinse yansıtılır; tutkulu aşklar ve nefretler böyle doğar. Animus un diğer olabilecek rollerinden biri fakir hizmetkârın rolüdür. Gösterişsiz dış şekline rağmen gösterdiği cesaretiyle Sibirya Masallarından birinde karşılaşıyoruz: Bir varmış bir yokmuş sadece bir hizmetkârın dışında kimsesi olmayan bir kadın yaşarmış. Bu hizmetkâr önce kadının babasına hizmet etmekteymiş ancak kadının babası öldükten sonra kadına hizmet etmek istememiş. Ancak kadın, bir kürk manto isteyince onun için ormana gidip ayı öldürmeye razı olmuş. Ondan sonra kadın hizmetkarına daha zor vazifeleri vermiş ama hizmetkâr bunları da yapmış başarmış. Uşak fakir görülmesine rağmen aslında çok zengin bir adammış (Talianova çevirisi). Animus, kendisini fakir insan olarak gösterir ve genelde gerçekte sahip olan zenginliğini açıklamaz. Fakir veya yoksul rolündeyken animus, kadını onun da hiçbir şeyin var olmadığına inandırır. Bu, bilinçdışının karşısına çıkan insanın önyargısı için cezadır. Daha doğrusu kendisini ve başkalarını eleştirmek alışkanlığa geçen şuurlu hayatın fakirleşmesidir (Fon Franz, 1988: 184).

63 51 Animus un hayvan tarafı ise herkesin bildiği Avrupa Güzel ve Çirkin masalında görülür, ama bu motif oldukça nadir olağanüstü masallarda rastlanır. Çok yaygın olmayan Türkmen masalı Sihirli At (Franz, 1988:189) bunun güzel örneğidir: Kız, sihirli ata binerken onu kaçırmak isteyen aynı zamanda çöl iblisi olan dev düşmanından kaçmaya çalışmış. Ama maalesef bu sadece belli süre için bir kurtuluş imiş. Sonunda yine de dev onu yakalamış, devle beraber at denize atlamış ve dev gücünü kaybetmiş. O zaman at, kıza devi öldürmesini emir etmiş. Kız bunu yaptıktan sonra at, muhteşem bir saraya dönmüş, onun dört ayağı ise binanın köşelerindeki dört güzel sütun olmuş. Kız gerçek sevgilisi olan genç prensle kavuşmuş. Bu masaldaki animus, bir yandan kötü ruh, bir yandan da yardımcı olan hayvandır. Animus, yıkıcı ve negatif şekli kazandığında o zaman içgüdüler yardım etmelilerdir. Animus açısından bu örneğe benzer Marya Morevna (Afanasyev, 1985: 200) ismi olan Rus masalında İvan, Marya Morevna yı görüp âşık olmuş. Ama Marya Morevna mitolojik kökleri olan genelde savaşçı tipi bir kahramandır. Masalda Marya Morevna şöyle anlatılır: Марья Моревна, прекрасная королевна, взяла его с собой в свое государство; пожили они вместе сколько-то времени, и вздумалось королевне на войну собираться Marya Morevna, prekrasnaya korolevna, vzyala ego s soboy v svoe gosudarstvo; pojili oni vmeste skolko-to vremeni, i vzdumalos korolevne na voynu sobiratsya Güzel kraliçe Marya Morevna, İvan ı alıp kendi memleketine götürmüş ve orada beraber yaşamışlar. Bir müddet beraberce yaşadıktan sonra kraliçenin aklına Savaşa gideyim fikri gelmiş (Talianova çevirisi). Marya Morevna, mitolojik açısından savaşçı figürü, bahadır kadın, bazen ölüm kavramıyla (mor ölüm) bile özdeşleşen karakterdir. Dolayısıyla bu karakterin içindeki animus amazon kadınlarındaki gibi daha fazla hâkim olmakta, ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda masala komple baktığımız zaman Koshey isimli kuru kafalı, iskelet şeklinde olan kahraman, Koshey, Marya Morevna yı üç defa kaçırır ve onunla evlenmek ister.

64 52 Psikolojik bakıştan bu tür animus karakterleri, kadını gerçek dünyadan, insanlardan ve özellikle gerçek erkeklerden tecrit etmek ister. Fakat bu tür motifler mitolojik açıdan da incelenirse Koşey in kızı kaçırması eski tarım kültüne işaret etmektedir. Gelinin ismi Marya Morevna; o, tarımsal-büyüsel ritüellerin yaygın bir karakteridir. Bu motif, Slav mitlerinin Persephone hakkında eski Yunan mitleriyle ilişkisini ve ölen ve yineden doğan tanrılar hakkında mitik tasavvuru açıkça göstermektedir (İvanova, 2002: 71). Kocakarının Yardımıyla Perilerden Kurtulan Kız masalında (Yardımcı, 2012: 187) da kızı az kaldı yok edecek animusu görmekteyiz: Vakti zamanında bir ormanda yaşayan bir ana, bir baba, bir de kız varmış. Kız her zaman ormandan odun toplarmış; babası pazarda bu odunları satarmış<, geçimlerini de böyle sağlarlarmış. Günün birinde kız yine odun kesmek için ormana gitmiş, çalıştıkan sonra susamış ve orada bulunan bir pınara su içmeye gitmiş. Tam su içmek için eğilmişken pınarın derinliklerinden gizemli bir ses gelmiş. Bu ses Ey güzel kız, ey güzel kız! Sen benim olur musun? demiş. Genç kız kulak kabartmış, iyice dinlemiş. Ses birden kesilmiş bir de bakmış ki suyun akıntısında bir yüzük yuvralanıyormuş. Hemen tutmuş yüzüğünü parmağına takmış, odunlarını da sırtlanıp eve dönmüş. Babsına: Baba! Ormanda su içmek için gittiğim pınar bana seslendi benimle evlenir misin diye sordu. Ardından suyun içinde bir yüzük buldum ve ben de yüzüğü parmağıma taktım, geldim < > Sabah olup da gün ağarmaya yüz tutarak, pencereden baktıklarında cinlerle perilerin bir arabayla uzaktan tozu dumana katarak geldiklerini görmüşler. Kızı alıp götürmüşler ve kız onlarla birlikte peri ülkesinde yaşamaya başlamış. Bir gün ihtiyar bir kadının yoldan geçtiğini görmüş. Kadın, Yol yakınken kendini kurtar demiş. Şu karşıki göle kaçar gidersin; kocan da arkandan gelir. Bir taş atarsın, gitmez; üçüncüsünde kaçar gider demiş. Kız, kadının dediklerini yapmış ve baba evine dönmüş. Böylece periler ülkesinde gelin olmak yerine ana babasının yanında fakir ama mutlu bir kız olarak yaşamını sürdürmüş. Sürekli karşılaşılan orman veya ırmak imajı, insanın karanlık bilinçaltının sembolüdür. Bu masaldaki kızın yıkıcı animusu, onu ısrarla çağırıyor, kız ise sonunda dayanamıyor ve animusunun tesiri altına düşüyor. Negatif şekilde olan animus, kadını hayattan koparır ve böylece hayatı onun için öldürür. Yüzük ise, Benlik sembolüdür; bütünlük arasında ilişki kuran bir güçtür. Son dakikada yardımcı fonksyonunu taşıyan ihtiyar bir kadın ise kızı kurtarıyor bu kızın içgüdüsüdür. Masalda da yalnızlık, fakirlik (açlık da olabilir) belirlenir. Bu tipik durumlar, bireyde animusun kazandırmasını sağlarlar. Kadındaki animus, onlarda yalnızlık hissini geliştirir, erkekteki anima ise tam tersine yeni aşk maceralarına iter, hayatında ve duygularında kaos hissettir. Açlık da çok tipik bir özelliğidir: kadının insanlarla ilişkilerine, onun için önemli olan her hangi

65 53 faaliyetine ihtiyacı vardır. Onun açlığı, uyuyan yeteneklerini kullanamadığını anladığı için üzüntüsünden kaynaklanır (Franz, 1988: 200). Kadının kibirini azaltmak için bazı masallarda animus, onun gerçek olanaklarından daha düşük olan işi yaptırıp yaşatır. Kahramanın anima ya da animus una kavuşması pek çok masalda, masalın sonunda olmakla birlikte kimi zaman da masalın ortalarında da gerçekleşebilmektedir. Bu durum, genellikle masal kahramanının birden fazla eş le ödüllendirildiğinde görülmektedir. Anima ya da animusa kavuşma, masal metinlerinde bir çeşit ödül olarak karşımıza çıkar. Günlük hayatta insanın da durumu pek farklı değildir. Elmanın diğer yarısı bulunduğunda tamam lanan insan, ikiyken bir olacaktır. Bir, yani tek ve bütün... Bir anlamda bütünlüğü yakalamış olmanın bir aşaması olarak da düşünebileceğimiz bu durum, onun yaradılışı gereği de olması gerekenlerdendir. Anima/animusu yani içindeki karşı cins unsuru nu ayrıştırmış olan kişi, benlik dengesini sağlamış olacaktır. Bu dengeyi kuramamış olan insanlarda farklı davranışlar dikkati çeker. Sert, öfkeli, kaba davranışlar sergileyen kadının, animusunun etkisinde kaldığı anlamına gelir ki bu da kadının naifliği ve duygusal yönünün önüne geçerek kişilik dengesine zarar verir. Benzer bir durum animasının etkisi altında kalmış erkek için de geçerlidir (Işık, 2012: 7-8).

66 54 Şekil 3.1. Erkekteki dişil tarafı gösteren resim 26 ( ) 3.1. Persona Arketipi ve Kahramanların Kılık Kıyafet Değişikliği Kişinin toplumsal uyumunu sağlayan maske olarak tanımlanan yapay kişilik persona adıyla anılmaktadır. Aynı zamanda arketipsel benliklerden biri olan persona / maske her insanın değişik ölçülerde toplumsal yaşam içinde takındığı, ruhsal yapının diğer yanlarının üzerine kapatılan bir örtü gibidir. Toplumsal rol ve statüler, bireyi maske takmaya zorlar. Ancak bunlar çoğunlukla zannedildiği gibi bireysel değil kolektif olgulardır. Öğrenilmiş/öğretilmiş davranış kalıpları çerçevesinde hareket etmeye zorlanan insanlar toplumsal yaşamada adeta maskeli bir baloya çıkmış gibidirler (Sarıçiçek, 2013: 13). Sağlıklı bir sosyo-kültürel yapının oluşması için kaçınılmaz olan personanın sık gözlemlenen olumsuz bir davranışından söz edilir. Bu tutum, personanın benliğinin yerine 26 İnternet: adresinden 15 Nisan 2015 te alınmıştır.

67 55 geçmeye çalışmasıdır. Bu, birey ve toplum açısından tehlikeli bir yoldur. Örneğin, mesleği öğretmenlik, subaylık ya da hâkimlik olan bir kişinin hayatın her aşamasında öğretmen, subay veya hâkim gibi davranması; ebeveynine, eşine, çocuklarına da mesleki tutumunu göstermesi ciddi problemlere yol açabilir. Psikolojinin rol çatışması olarak tanımladığı durum da bu tutumdan kaynaklanır (Sarıçiçek, 2013: 13). Modern çağın insanı sosyal ve ekonomik pek çok sıkıntıya göğüs germek zorundadır. Bu zorunluluk olgun bir birey olarak toplum içinde var olmayı gerekli kılar. Özellikle günümüz kadının hem ev içinde üstlendiği sorumluluklar, hem iş hayatında verdiği var olma mücadelesi onu daha çok maske kullanmaya yöneltmiştir. Yaradılışı sebebiyle daha hassas, daha naif olan kadının bunca zorluk karşısında personanın aldatıcı yönüne kendisini kaptırmaması gerekir. Çünkü o, anneliğin, sevginin, hassasiyetin sembolüdür. Erkekler de iş hayatlarında çok iyi bir patron olabilirler, ancak bu başarı onların gerçek kimliklerinin önüne geçmemelidir. Masal kahramanları gibi zamanı geldiğinde o maske / kıyafet çıkarılabilmeli ve olgun bir insan olarak hayata devam edilmelidir (Işık, 2012: 9). Bireyleşim sürecinin üçüncü aşaması olarak kabul edilen persona arketipi masal metinlerinde daha çok kıyafetle simgelenmiştir. Toplum hayatı içinde var olmak adına insanlar farklı farklı rollere bürünürler. Bu roller, diğer adıyla maskeler, kişiliğin önüne geçtiği zaman kişi rolüne kendisini kaptıracağı için gerçek benliğini kaybedecektir. Bu sebeple kişinin, oynadığı role kendisini kaptırmaması, bireyleşim sürecinde kişilik dengesi ni kurması için çok önemlidir. Masal kahramanları kimi zaman kıyafet değiştirerek kimliklerini gizlemeye çalışırlar. Masal kahramanları, gerçek kimliği gizleyerek kendilerini dış güçlere karşı koruma altına alırlar (Ozan 2011: 77-79). Aynı zamanda da bu değişim özellikle kadın kahramanlar için önemli bir fırsat olur. Kendilerinden daha güçlü erkek kahramanlarla yarışmak, onların daha çok söz sahibi olduğu iş alanında onlarla eşit olmak için kıyafet değiştirerek topluma karışırlar. Böylece bir anlamda eşitliği sağlamış olurlar. Hatta bazı masallarda kimliklerini gizlemek için kıyafet değiştiren kadın kahramanlar zaman zaman karşı cinsler tarafından tanınır. Onların tanınmasına sebep; bilezik, yüzük izi gibi kadınsı unsurlardır. Bu noktada önemli olan kahramanın büründüğü role kendini kaptırmamış olmasıdır ki bu durum karşı cins unsuru nu ayrıştırdığı anlamına da gelir. Bireyleşim

68 56 sürecinin bu üçüncü aşamasında masal kahramanları hedeflerine yaklaştıkları zaman tekrar eski kimliklerine dönerler. Artık serüven tamamlanmış, değişim geçirerek farklı benlik kazanılarak geri dönülmüş tür (Işık, 2012: 8). Krayuşkina T.V. (2007: 82) kıyafet değişikliği motifini маскарад ( maskarad / maskeli balo motifiyle bağlamaktadır. Maskeli balo motifi (ve çıplak kalma motifi), Rus halk masallarında sarhoşluk, rüya, hastalık, don değiştirme motiflerinin yanısıra insanın özel hali olarak değerlendirilmekedir. Bu motif, kahramanların tarzlarını, dolayısıyla sosyal statüslerini de değiştirmek için bir yöntemdir. Başkahraman (ikinci plandaki karakterler de) maskeli balo motifi vasıtasıyla kılığını değiştirmeden önceki durumuna göre ya da daha yüksek, ya da daha düşük sosyal statüsün sahibi olabilir. Genelde başkahraman kendi cinsiyetindeki tarza dönüşür, fakat çoğu zaman da travesti motifine de rastlanır. Güzel Konuşan Çar ( Tsar-Zlatoust ) masalında (Matveeva, 2001: 69) başkahraman, kılığını değiştirmeden kocasını aramaya gider. Memlekete varınca kimliğini saklar, hizmetçi olarak çalışır: Заходит в магазин. Купила простую женскую лопать, оделася. Наутро идет к царю Zahodit v magazin. Kupila prostuyu jenskuyu lopat, odelasya. Nautro idet k tsaru gitmiş / Mağazaya girmiş, basit kadın lopat 27 i almış, giymiş. Sabah olunca çarın yanına Daha sonra çardan izin alıp tekrar mağazaya gider, artık kendi yüksek statüsüne uygun olan elbise alır: Зашла в магазин, оде вещи приготовлены, готовые, накупила, что ей надо. Разоделася в разноцветную лопать. Народ глядит: Откуль такая дама заявилась в наш город, мы не видели такой, что до тех степеней красавица 27 Lopat Sibirya da geyik derisinden bir giyimdir.

69 57 Zaşla v magazin, ode veşi prigotovlenı, gotovıe, nakupila, çto ey nado. Razodelasya v raznotsvetnuyu lopat. Narod glyadit: - Otkuda takaya dama zayavilas v naş gorod, mı ne videli takoy, çto do teh stepey krasavitsa Hazır elbiseleri olan mağazalara girmiş, gerektiğini almış. Rengârenk lopat i giymiş. Millet bakarak: - Nereden o kadar güzel bayan şehrimize gelmiş? Böyle ay parçası gibi kadını hiç görmemişiz (Talianova çevirisi). Kız önce çarın yanına gelmek için bir maske takıyor, amacına ulaştıktan sonra tekrar elbisesini değiştip gerçek yüzünü gösteriyor. Yeni giyisi, kahramanı güzelleştirir, herkesin dikkatini çeker. Maskeli balo motifinin özelliği başka elbiseyi veya kılığı giyen başkahramanın tanınmamasıdır; herkes onu yeni karaker olarak algılar. Bey Oğlu (Halk Evleri Dergisi, 1956: 1407) masalında fakir bir babanın üç kızından en küçüğü, erkek kıyafetini giyip babasının yerine askere gitmiş; kendi kurnazlığı ve zekâsı yardımıyla babasının zor durumundan kurtarmıştır: Aradan günler geçmiş. Nihayet askerlik gelip, çatmış. Kız asker urubalarını giyip, askere gitmiş. Yalnız adını Ali olarak kaydettirmiş. Ali askerde çavuş olmuş. Kadının kahramanlık motifleriyle anlatıldığı masallarda ise, babanın yaşlanması ve erkek evladın eksikliği sabit ön koşuldur. Öte yandan yolculuğa erkek elbiseleri içinde çıkmak, dışsal alanın eril olduğunun kabulüdür. Yani dışsal alana dâhil olmak değil, onu ziyaret etmek söz konusudur ve evlilikle birlikte bu bağlantı da sona erer (Sezer, 2010,39). Altı Kız Babası masalında (Boratav, 2014: ) da kız, Beyoğlu nudan altın elmayı almak için erkek elbisesini giyiyor: Gitmeden önce kıza da oğlan elbisesi giydiriyorlar, adını da Ali koyuyorlar. Kız Ali Sağdıç maskesiyle Beyoğlu nun sarayına girip onu aldatarak altın elmayı alıyor. Yani, toplumun görmek istediği ve hayatını daha kolaylaştıran rolü oynuyor. Çünkü kız olarak bu vazifeyi yapaması mümkün olmayabilirdi, Beyoğlu nun sarayına giremezdi. Biz de hayatımızda işimizi yapmak ya da ilişkimiz kurmak için farklı rol ve maskeler takabiliriz. Ondan sonra yolda karşılaştığı Nine ona bir parça maya ve fino köpeği vermiş. Beyoğlu ise kız mı erkek mi diye öğrenmek istediği

70 58 zaman annesine gider ne yapacağını sorar, annesi de: Oğlum, onun kolayı var. Akşam yatarken onun yatak çarşafı altına biraz gül yaprağı koyarız. Eğer kızsa yaprakları sabaha kadar kurutur. O zaman anlarız. Fakat bu fino köpek laftan anlarmış ve hemen gidip kıza her şey anlatmış. Masallardaki bu tür şeyler, özellikle köpek figürü, bazen küçük sihirli kuş, kukla vs. içgüdü veya içimizdeki ses olarak algılayabiliriz. K. P. Estes (2003: 142) de bir Afrikalı-Amerikalı Manawee öyküsünü analiz ederken köpeklerin evrenin büyücüleri olduğunu dile getirmektedir: Bu küçük köpek psychopomp 28 olarak içgüdüsel psişeyi temsil eder. Bir insandan daha farklı bir şekilde işitir ve görür. Egonun kendi başına asla düşünemeyeceği düzeylere kadar gider. Egonun işitemeyeceği sözcükleri ve talimatları işitir. Ve işittiklerini izler. < > Köpekgiller insan işime gücünün dışındakileri de duyar. İçgüdüsel psişenin bu kehanetimsi yönü, kadın psişesinin derin çalışmalarını, derin müziğini, derin gizemlerini içgüdüsel olarak işitir. Kadınlardaki vahşi doğa bu doğa sayesinde bilinebilir. Papağan masalında (Boratav, 2014, ) kız, dervişin izin vermediği kırk birinci odayı açtığı zaman sandalye alıp yeni hayata geşiçini gösteren simgesi olan pencerenin önüne oturuyor ve karşısındaki ağacın üstünde bir papağan geliyor. Bu papağan kıza gözünü dikiyor, dikkatli dikkatli bakıyor ve diyor: Deli kız, deli kız! Seni Derviş Baba beleyor, besleyor, sonra çıtır çıtır yiyecek demesine rağmen masalın sonunda Derviş kızı yemiyor, tam tersine Padişah oğluyla evlendiriyor. Demek ki papağan bu masalda kızın korkusunun anlamını taşıyor. Sonunda papağanın öldürülmesini emir veriyor. Yani kızların bütün korkuları yok olurlar ve mutlu bir şekilde padişah oğluyla yaşar. Vedma-Sestra (Gatsuk, 1992: 144) adlı Rus masalında ise başkahramanı cadının evine köpekleriyle giriyor: Царевич не убоялся, вошел, а за ним и его собаки. Ой-ой, говорит га, да ты вот с какими сторожами... Куда путь держишь? Рассказал ей царевич. А га она его названой сестре родной теткой приходилась угостила его, напоила, накормила, спать в мягкую постель уложила да и давай его собак отманивать. Только те, как легли около хозяина, так и не отходят... Не удалось ге на этот раз. Tsareviç içeriye hiç korkmadan girmiş, ardından ise köpekleri gelmiş. Cadı. Vay vay, köpekler seni nasıl koruyorlar! Nereye gidiyorsun? demiş. Tsareviç herşey anlatmış. Bu cadı kızkardeşi zannettiği kızın teyzesiymiş. Cadı gence güzel yiyecek, içecek vermiş, yumuşak yatağa yattırmış ve ardından da köpekleri odadan çıkarmaya çalışmış. Fakat köpekler sahibinin yanında nasıl yatmışsa böyle de durur, gitmezlermiş. Bu durumda cadı başarılı olamamış (Talianova çevirisi). Bu masalda da yine köpek karakterleri görülür ve Tsareviçin içgüdüleri, iç gücünü gösteren bir simgedir. Bu güç, hayatımızda bizi yanlış hareketlerden, adımlardan korur 28 Psychopomp Yunanca da ruh rehberi anlama gelir.

71 59 veya kötü insanların ya da olumsuz olayların etkilemesini engeller; bazen de insanın alter ego su, kompleksinin anlamını kazanır. Köpek genelde insanın psişesinin bilinmeyen tarafını temsil eder. Aynı zamanda halk masallarındaki elbise değiştirme öğesi artık psikolojik açısından değil, mitolojik bakışından incelenirse yine de erginlenme veya geçiş ritüellere dönülür. Ozan Geçiş Ritüelleri makalesinde (2011) konuyla ilgili şu tespitlerde bulunmaktadır. Türk-Şamanizm geleneğinin en eski izlerinden sayılan ve İslamiyet in kabulünden sonra dervişler tarafından devam ettirilen şekil değiştirme motifinin Türk mitolojisindeki karşılığı don değiştirme dir [ ]. Söz konusu motifle dervişlerin istedikleri zaman bir hayvan veya kuş donuna girebilmeleri anlatılmaktadır. Aynı şekilde, halk anlatılarında don değiştirme kıyafet ve şekil değişikliği ile vuku bulur. Geçiş ritüellerinde olduğu gibi burada da dış ve(ya) iç kıyafeti değişen kişi, çevresinden bir müddet uzak durarak o çevre için artık yaşamaz hatta ölmüş konumuna düşmektedir (Ozan, 2011: 77). Ozan a (2011: 78) göre kahramanın don değiştirmesini sağlayan yöntemlerden birisi de korunma amaçlıdır. Eberhard ve Boratav [ ] tarafından hazırlanan tip kataloğunda bu değişim Magische Flucht [sihirli kaçış] motifi kapsamında ele alınır ve ana karakterin kendisini takip eden düşmanına karşı geliştirdiği bir korunma yöntemi olduğu belirtilir Örneğin Oduncunun Kızı masalında (Boratav, 2009, ) da kıyafet veya şekil değiştirme motifi vardır: Tek kızı ve karısı olan fakir oduncu odun kesmiş, sırtına yüklemiş, şehre geliyormuş. Yorulmuş ve sırtını bir kayaya dayamış derinden Of çekmiş. O dakikada önüne korkunç bir dev çıkmış. Oduncu korkmuş, beni yeme ne istersen vereyim demiş. Arap ise Sana dokunmayacağım, ama bir şartla: Evde karşına ilk çıkacak insanı bana getireceksin demiş. Birincisi olarak tabii ki beklenecek gibi karşısına ilk çıkan insan, karısı veya başka bir kahraman değil, ergenlik yaşlarında bulunan kızıdır Neden? Çünkü hem babanın, hem olgun karısının zor sınavlardan geçmesine, büyümesine artık gerek yoktur, onlar bu inisiyasyon ritüellerinden geçmişlerdi. Bu yüzden masalın merkezi kahramanı olarak toplumun yeni üyesi olacak kız seçilir.

72 60 Ondan sonra Arap: Tez soyun, şimdi seni yiyeceğim demiş. Kız ise : Öyleyse müsaade et de gidip hamamda yıkanayım, abdest alayım da öyle ye diye cevap vermiş. Kız hazırlanmış, hamama gitmiş. Soyunup içeri girmiş, bir kenara oturmuş. Ve nihayet kızın bundan kurtarması için hamamcı ona demiş: Şimdi hamamın ustalarından birini göndeririz, iki üç arşın bez, biraz zift, biraz da pamuk tedarik ettiririz. Senin vücuduna göre bezden bir kalıp keseriz, üstüne zift sürüp pamukları yapıştırırız, bu elbiseyi giyersin, acayip bir maluk olursun. Bu kıyafette hamamdan çıkarsın, kocan seni nerden tanıyacak... Ondan sonra Allah kerim. Yani, kız kendisini korkunç Arap tan kurtarmak için acayip bir yaratık kıyafeti giymiş. Aynı zamanda bu tür öğelere ne psikolojik ne mitolojik, tarihi gelişme açısından bakacak olursak kıyafet değişme konusu ataerkil etkiden dolayı oluşabildiği düşünülebilmektedir. Evrim Ölçer (2003: 45-46) tezinde bununla ilgili şunu dile getirmektedir: Erkek egemen kültür tarafından, ev içinin kadının yaşam alanı olarak seçilmesi, kadının kamusal mekândaki varlığını bir takım sınırlarla belirlemiştir. Bu sınırlar kadına, kendi cinsel kimliğiyle kamusal mekânda yeterince rahat hareket edemeyişinden kaynaklanan savunma mekânizmaları geliştirme zorunluluğu getirmiştir. Geliştirilen savunma mekanizmalarının kadının kamusal mekândaki varlığını erkeksi leştirdiği söylenebilir. Bu erkeksileşme masal metinlerinde kadınların kamusal mekânlara çıktıklarında erkek kılığına girmeleri biçiminde kendini göstermektedir. Masal kadını kendini kamusal mekânda meşrulaştırabilmek ve serbest dolaşım hakkı elde edebilmek için bu yola başvurmuş, namus ve iffeti üzerinde, erkeğin oluşturduğu tehditten kendini ancak bu şekilde koruyabilmiştir. Ne var ki, kadın söz konusu erkeksileşmeyi, amacına ulaşarak ev içine tekrar dönüğünde sürdürmez. Kadın, erkeğinin yanında ev içine girip esas kadın olduğunda, kamusal mekândaki erkeksi davranışlarını terk eder; kadın kimliğinin kendisine yüklediği tüm sorumlulukları yerine getirir. Böylelikle psikolojideki persona arketipi ve halk masallarındaki kıyafet değiştirme teması veya maskeli balo / maskara motifi birbirinden ayrılmaz olduğunu tespit etmek mümkündür. Olağanüstü masallardaki bu motifler, insanın özel halini göstermektedir. Kıyafet değiştirme yoluyla olumlu karakterler sosyal statüsünü düşürürler, olumsuz karakterler ise yükseltirler (hizmetçi çarın/çariçenin kıyafetini giyer). Kıyafet değiştirme konusu, esas kahramanın tanınması / tanınmaması / saklanması, asil soyunu (veya gerçek olayları) gizlemesi, hayatını kurtarması için yer almaktadır (Krayuşkina, 2007: 82).

73 İçimizdeki Şeytan - Gölge Arketipi Bir başka önemli arketip de gölgedir. Hem kişisel hem de ortak bilinçdışında yaşayan bastırılmış kişiliğe gölge adı verilmiştir. Kişisel yönden bakıldığında bilinçdışının kendisi; engellediğimiz her şeyi yapmak isteyen, olamadığımız her şey olmak isteyendir (Fordham, 2008, 62) tüm insanlarda var olan bir yönü; doğal yanımızı temsil etmesi bakımından da ortaktır. Arketip kuramının en önemli figürlerinden biri olan gölge kompleksinin temelinde düşman, yırtıcı hayvan, yabancı arketipi vardır (Jung, 2003: 128). Gölge, kişinin olmak istemediği şeydir. Olumsuz yanıdır kişiliğin. Hepimizin gölgesi vardır. Kişinin bilinçli yaşamında somut bir biçime girdiği oranda iyi ye, düzen e, doğru ya yönelir; bilinçdışında kaldığı sürece koyulaşır ve kötü sonuçlar doğurma olasılığını artırır. Hiç beklenmedik bir anda kötü bir davranışla patlak verebilir. İnsanı alt üst eder, saplantılar yaratır. Başkalarına yansıtıldığında ise nefret, zalimlik gibi sonuçlar doğurur. Edebiyatta bu arketip Faust gibi, Dr. Jekyll and Mr. Hide gibi, Dorian Gray gibi, Dostoyevskiy deki Öteki gibi kahramanlarda işlenmiştir. Bach ın, Beethowen in, Goethe nin, Kant ın, yani Alman ruhunun gölgesi de Hitler de ortaya çıkmıştır (Gürol, 1993: 200). Her insanın kendi cinsinden olan gölgesi de personası gibi, sık sık kendiliği (benliği) ele geçirmeye, kişiliğe bütünüyle egemen olmaya çalışır ve bunu başardığında büyük felaketlere sebep olabilir. Psikologlar, birçok ünlü katili ve zalim diktatörü gölgeleri tarafından ele geçirilmiş kişiler olarak tanımlama eğilimindedirler. Kurt adamlar da böyle kişileri temsil ederler. İslam kültüründeki nefs olgusuyla benzeşen gölgenin, bütün olumsuz yanlarına rağmen yok edilmeye çalışılmaması, onunla barışık olunması, kontrollü bir şekilde onun kendisini ifade etmesine izin verilmesi gerekir (Sarıçiçek, 2013: 13). Gölge, Bilinçdışı kişiliğin belli ölçüde bağımsızlığı olan bir örneğidir. Gölgenin, dil sürçmelerinden, Freud un Günlük Yaşamın Psikopatoloji nde kitaplaştırdığı öteki yanlışlardan sorumlu olduğu söylenebilir. Bu yanlışlar, bilinçli benliğin sahiplenmediği duyguları, güdüleri açığa çıkarır. Gölge, genellikle, başkalarına yansıtılır. Birinin başkalarında en fazla kınadığı niteliklerin (açgözlülük, hoşgörüsüzlük, başkalarına saygısızlık gibi) incelenmesi, genelde bu kişinin, bilmeden bu nitelikleri taşıdığını gösterir.

74 62 Jung un düşündeki gibi esmer, yabancı ya da illkel olarak görülür. Jung, bastırılmış eğilimlerin bilincine varmanın, kişiliğin gölge tarafından resmedilen, en az istenir yönlerini itiraf etmenin bizi onlardan kurtaramadığını işaret eder (Storr, 2006: 75). Gölge arketipi, bireyin cinsiyetini temsil eder ve kendi cinsinden kişilerle olan etkileşimine yön verir. Gölge bir anlamda, kişinin hayvansı eğilimlerini ifade etmektedir. Gölgelerini kontrol altına alamayan kişiler, sosyal yaşama uyumda güçlük çekebilirler. Buna karşılık, gölgelerini tamamen bastırmış kişilerse, belki toplumun onayını alırlar fakat, yaratıcılıklarını, spontanlıklarını ve iç görülerini köreltmiş olurlar (Geçtan: 1980) 29. Öyleyse, kişinin gölgesiyle uyum sağlaması, onunla barışık olması gerekir. Masallarda genelde gölge arketipinin simgelerinden biri üvey anne ve onun öz kızlarıdır. Üvey anne ve üvey kız kardeşler psişenin gelişmemiş, ama kışkırtıcı ve zalim öğelerini temsil ederler. Bunlar gölge öğelerdir, yani kişinin ego tarafından istenmeyen ya da yararsız olarak değerlendirilip, bu yüzden karanlığa atılan yönleridir. Bir yandan gölge malzeme tamamen olumlu olabilir, çünkü bir kadının yetenekleri çoğu zaman karanlığa itilip orada gizlenir ve keşfedilmeyi bekler. Öte yandan bütün yeni hayatları boyunca öldüren ya da engelleyen olumsuz gölge malzeme, göreceğimiz gibi, kişinin yararına kullanılabilir. Bu malzeme püskürdüğü ve biz en sonunda onun çeşitli yönlerini ve kaynaklarını tanıdığımız zaman, çok daha güçlü ve akıllı hale geliriz (Estes, 2003: 99). Türk edebiyatının sözlü ve yazılı ürünlerinin modern psikolojinin verileriyle incelenmesi bize insanımızın aşkın dünyasını, kolektif bilinçdışını anlamamıza büyük kolaylıklar getirecektir (Yılmaz, 2012: 2153). C.G. Jung tarafından tarif edilmiş bütün temel arketipler ve anlamları bir tabloda tabloda toplanmıştır. Aşağıda karşılaştırmalı olarak görebiliriz Dökmen, Üstün. Pinokyo nun Arketipler ve Annebaba-Çocuk İlişkileri Açısından İncelenmesi nden. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Cilt 16. Sayı: 2. S İnternet: adresinden 25 Mayıs 2015 te alınmıştır.

75 63 Çizelge 3.1. Jung un Temel Arketipleri Tanımları - Sembolleri ARKETİP TANIM SEMBOL Anima Erkeğin bilinçdışı kadın tarafı Kadın, Meryem Ana, Mona Lisa Animus Kadının bilinçdışı erkek tarafı Erkek, İsa, Don Juan Persona Gölge Benlik Toplum tarafından üretilmiş beklentiler ve çocuk döneminde alınmış eğitimden oluşmuş insanın sosyal rolü Bilinçte bulunarak bireyin ispat ettiğinin bilinçdışındaki karşıtlığı Bireyi dengeleyen merkez, tümlüğün ve uyumluluğun timsali Maske Şeytan Mandala Bilge insan Hayati bilgeliğin ve tecrübenin oluşturulması Peygamber Tanrı Dış dünyaya yönlendirilen pşikenin son gerçekleşmesi Güneş Gözü (Ra nın Gözü) Aslında masal bir insanın ruhunun içinde bulunan hislerini, onun psikolojisini aynasıdır. Kendisi ego / persona, üvey anne veya kızları gölgesidir; kız sevgilisi animası, erkek sevgilisi ise animusudur. Çoğu masalların bitişi düğündür. Başka deyişle insan kendi erkeksi veya kadınsı tarafıyla kavuşur. Masallarda ve rüyalarda gölge her zaman başkahramanınınki gibi aynı cinsiyette sunulur.

76 64 Bunun yanı sıra T. Chetwynd 31 Jung un tipolojisine dayanarak Arketip Karesi adı olan kendi sınıflandırmasını sunmaktadır. Her parçası, çok geniş ve uzun tanımın sahibidir. Bu Arketip Karesi şudur: BENLİK GÜÇ Ev sahibi; sahip Yamyam / Kötü anne Savaşçı / Avcı kadın Katil kadın/amazon Prens/Prenses Trikster/Tanrıça Serseri insan/yaramaz Kara büyücü/cadı kız (kötü kadın) DOĞAÜSTÜ ÇOCUK BİLGELİK 31 İnternet: T. Chetwynd Quadrant of Archetypes adresinden 26 Mayıs 2015 te alınmıştır.

77 65 4. ANNE ARKETİPİ OLUMLU VE OLUMSUZ TEMSİLCİLERİ Her insan, annenin doğurganlığını, besleyip büyüten ve sevecen özelliklerini bilir. Anne, insanın varlığını sürdürebileceği temel bir varlıktır ve insan da bunun farkındadır. Bu bilinç sadece insanın pratik yaşamına dayalı bir düşüncesi olmamış, aynı zamanda kökler, çok derinlerde olan kozmolojik bir kavrayışın temel bir formu da olmuştu (Yılmaz, 2010: 48). Temel arketipleri tespit eden C. G. Jung (2003: 21-22), anne arketipi hakkında şu tespitlerde bulunmaktadır. Her arketip gibi anne arketipinin de sayısız tezahürü vardır. Ben burada daha tipik bazı biçimleri anmakla yetineceğim: kişisel anne ve büyükanne; üvey anne ve kayınvalide, ilişki içinde olunan herhangi bir kadın, örneğin sütanne ya da dadı, ata ve bilgi kadın, daha üst anlamda tanrıça, özellikle de Tanrı nın anası, Bakire Meryem (gençleşmiş anne olarak örneğin Demeter ve Kore) Sophia (anne-sevgili olarak, ayrıca Kybele- Attis tiplemesi, ya da kız /gençleşmiş anne/ sevgili); kurtuluş arzusunun hedefi (cennet, Tanrı krallığı, göksel Küdüs); geniş anlamda kilise, üniversite, kent, ülke, gök, toprak, orman, deniz ve akarsu; madde, yeraltı dünyası ve ay, dar anlamda doğum dölleme yeri olarak tarla, bahçe, kaya, mağara, ağaç, kaynak, derin suyu, vaftiz kabı, kap biçiminde çiçek (gül ve lotos); büyülü daire olarak (Padma olarak Mandala) ya da Cornucopiatypus (Bereket Boynuzu); daha dar anlamda rahim, her tür oyuk biçim (örneğin vida yuvası); Yani; fırın, tencere; inek, tavşan, her tür yararlı hayvan. Bütün bu simgeler olumlu, iyi bir anlam ya da olumsuz, kötü bir anlam taşıyabilirler. Benzer özellikler kader tanrıçalarında (Moira lar, Graia lar, Norna lar) da görülür; uğursuz simgeler cadı, ejderha (balık ve yılan gibi yutan ve boğan her hayvan), mezar, tabut, derin su, ölüm, kâbus ve umacıdır (Empusa, Lilith vb) (Jung, 2003: 22). Anne arketipinin özellikleri annelik ile ilgilidir: dişinin sihirli otoritesi; aklın çok ötesinde bir bilgelik ve ruhsal yücelik; iyi olan, bakıp büyüten, taşıyan, büyüme, bereket ve besin sağlayan; sihirli dönüşüm ve yeniden doğuş yeri; yararlı içgüdü ya da itki; gizli, saklı, karanlık olan, uçurum, ölüler dünyası, yutan, baştan çıkaran ve zehirleyen, korku uyandıran ve kaçınılmaz olandır (Jung, 2003: 22). Bu ifadelere göre Jung un arketiplerinin, vasıflandıran belli isimlerle sunulmuştur. Bunlar, nesnenin tanımasının işlevini ve onun herhangi özelliğine göre değerlendirilmesini birleştirdiğini görülmektedir. Bunun dışında Jung, arketip ve mitoloji arasında sıkı bir bağlantıyı tespit etmiştir. Ona göre mitoloji arketipin hazinesidir (Konrdaşova, Şumskaya, 2007: 293).

78 66 Bilinçaltındaki derin fikirlerin incelenmesi için mitolojiye ilk yönelen C. G. Jung tur. Fakat o sadece sınırlı tipik mitolojik konuları tarif etmiştir. Mitoloji açısından Jung un tarif ettiği Anima ve Animus, Persona, Gölge vb. arketipleri, yeterli derecede tanımlanmamışlar. Çünkü bu arketiplerin arka plânında bulunan imge-tabiat ve sosyal gerçekleri çok farklı olabilirler. Böylelikle Jung, Anima tek arketipinin içinde hemen hemen bütün kadın mitolojik imajlarını görüyor: hem akarsuyun bereketi, hem toprak ana, hem kader kocakarı ; ebediyen genç kalan tan kızıllığı; hem doğumda yardımcılar, hem de yeraltındaki intikamcı. Fonksiyonları açısından bile bunlar, şüphesiz ruh âleminde ve değerlerin yapısında ayrı yeri alıp çok farklı sosyal tarihi ve anlam işlevlerini taşımaktadırlar (Şepanovskaya, 2011: 125). Etnolojideki anne figürü az çok evrensel olsa da, bu imge bireysel deneyiminde hayli değişime uğrar. Burada kişi, annenin görünüşe göre muazzam boyutlardaki öneminden etkilenir önce. Kişilikçi psikolojide bu figür o kadar ön plana çıkar ki bilindiği gibi, kişilikçi psikoloji, hiç olmazsa kuramsal olarak bile kişisel annenin ötesine geçememiştir. Jung un yaklaşımının psikanalitik kuramdan ilke olarak farklı, kişisel anne figürüne yalnızca sınırlı bir anlam atfeder. Şöyle ki literatürde tasvir edildiği üzere, çocuk psike si üzerindeki bütün o etkilerin tek kaynağı kişisel anne değil, anneye yansıtılan arketiptir; bu arketip anneye mitolojik bir arka plan vererek ona otorite, hatta tanrısallık katar (Jung, 2003: 23). M. Sarıçiçek kitabında (2013: 15) da büyükanne arketipini tarif ederken şunu dile getirir: Büyükanne arketipi, hem iyi hem kötü özellikleriyle görünebilen; hem hayatın kaynağı hem de yok edicisi olan anne figürüdür 4.1. Kim Bu Baba-Yaga? Rus halk masallarındaki Baba-Yaga adlı geleneksel karaktere baktığımızda Baba- Yaga figürünün gayet tartışmalı olduğunu görürüz. Kelime hem etimolojik hem de ihtiva ettiği mânâ açısından farklı değerlendirilebilir. Etimolojisine bakacak olursak Maks Fasmer in Rus Dilinin Etimolojik Sözlüğü nde (1987: 542) yaga - Ukr. baba-yaga, Bulg. Baba-yaga, Ukr. da язi-ба ба cadı yanı sıra; я зя cadı; Esk.Slav.. ѩѕа μαλακία, νό ος; Bulg. еза işkence, Sırb.-

79 67 Hırvat. jéзa kâbus, j зив tehlekili; Slov. jézа öfke, jez ti kızdırmak, öfkelendirmek", Eski Çek. jezinka orman cadısı, kızgın avrat; Pol.. j dzа cadı, babayaga, kızgın avrat, j dzi si - kızmak demektir. A.Andreev (1997: 85) ягать (yagat) fiilini yüksek sesle bağırmak, doğum yapıldığında inlemek olarak analiz etmektedir. Mücadeleden önce veya onun içerisinde ягание (yaganie) ile insan kendisini kızdırıyordu. Demek ki sadece bağırmak ya da inlemek anlamında değil, sesle öfke gücünü atmak anlamı da vardır. Fin-Ugor dil grubuna ait Komi dilinde ise yag orman demektir. Dolayısıyla babayaga orman kadını. Aynı zamanda yag mort da var orman adamıdır. Bu kelimenin etimolojinin başka hipotezini de Vedik kültürünün araştırmacısı Hindu Agni tanrıçasından kaynaklandığını düşünen A. Kozlov (1997: 14) şunu dile getirmiş: Yaga Zemlini en kutsal tanrıçalarından biriydi. Yaga veya Aga kelimesi, Yunan Agni ya da Agnos köklerindendir. İlk zamanlarda Baba-Yaga üfürükçü, afsuncuydu (cadı değildi), Dünya-Toprak veya belki de Kış sembolüydü. Sonunda da Yeg, Yek, Yiğ kelimesi Türk kelimesi olarak da algılanabilir. Türk ve Altay halklarında İblis tir. Kısa boylu ve güçlü bir varlıktır. Âlemin karanlık güçlerini temsil eder. Yerin altında yaşar. Yaka adlı kötü ruh ile de bağlantılıdır. Çak (veya Çek) denilen yine Şeytan anlamını içeren sözcük ile de ilişkili görünmektedir. Ayrıca bu sözcükle bağlantılı hastalık adları vardır. Yiğ verem, Yiğnik ise dizanteri demektir. Bulgar kültüründe Yaga adlı bir cadı figürü vardır. 'Kötü ruh, şeytanın yarattığı hastalık, zarar verme' gibi anlamları da vardır. Başka sözlüklerde 'ig' ve 'iklig' biçiminde geçen ve hastalık anlamı da bulunur. Maniheizm'de yine şeytan anlamında kullanılmıştır. Yeg in Tatar dilindeki anlamı açgözlü, doymak bilmeyen ruh demektir. Ayrıca bazı kaynaklarda Teleğüt şamanlarının davullarını süsleyen görüntülerden biri olan Yeg Yılan adına da rastlanır. Yeg Yılan şamana yardım eder ve insanların Yula denilen ruhlarını şamanın buyruğuyla diğer kötü ruhlardan korur. Ebu Hayyan sözlüğünde İg, İbn-i Mühenna sözlüğünde ise İklig şeklinde geçen bu sözcük, hasta anlamındadır. Kazakçada ise her türlü hastalığı bildiren Jegi sözcüğü vardır (Beydili, 2005: 607).

80 68 Bа ba kelimesinin açıklanması daha kolay ve büyük ihtimalle tek bir anlamı vardır, bu da avrat, kadındır. C. Estes Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabında (2003: ) oldukça detaylı her kadının Vahşı Tabiatı açısından Baba-Yaga karakterine de bakmaktadır. Estes e göre Baba-Yaga kadının ilk imgesidir. Ondan dolayı analiz edilen Baba-Yaga kahramanı, bu sadece Rus veya Slav kültüründe mevcut olan cadı-kadın simgesi değil, bu davranışın belli tipinin oluşmasının genel imgesidir (İvanova, 2002: 79). Masallarda Baba-Yaga hem olumlu hem de olumsuz bir rolde bulunabilir. Daha doğrusu 4 temel rolü var: Savaşçı Yaga, Kaçıran Yaga, Bağışlayan, Nasihat veren Yaga ve Nine Yaga. Çok eski Rus hikâyelerinde o, uzun boylu, ihtiyarlıktan büzülmüş iğrenç bir kadın olarak tarif edilmektedir. Hareket etmek için ilginç ve tam ona göre aracı da var: elindeki süpürgesiyle veya demir değnekle arkasında bıraktığı izleri temizleyip bir kazanda uçar. Баба- га, костяная нога Baba-Yaga, kostanaya noga Kemik bacaklı Baba-Yaga В ступе едет, пестом погоняет, V stupe edet, pestom pogonyaet Kazanda uçar, havaneliyle hızlanır След помелом заметает. Sled pomelom zametaet İzleri süpürgesiyle silinir Afanasyev A. N., tabiat- mitoloji (natur-mitolojik) bakışının yanlısıdır. Kanaatine göre Baba-Yaga nın kazanı gök bulutunun, hızlandırdığı değnek ise şimşeğin, izlerini temizleyen süpürge rüzgârın metaforudur (İvanova, 2002, 85: 87). Baba-Yaga, kötü kalpli, çirkin yüzlü ve çok güçlü bir cadıdır. Ama cehennemde değil, bu dünyada yaşamaktadır. Onun evi kendi kendine dönebilen tavuk bacaklı bir kulübedir. Evine gelen bahadırlar veya kahramanlar peykenin üzerinde onu yatan olarak bulurlar; burnu, çamaşır ve diğer eşyalar için odanın bir ucundan diğer ucuna kadar uzanır. Bu cadı, yürüyerek değil, demir kazanla gider. Ve bu kazanın içinde havada gezerken

81 69 demir değnekle vurup bu kazanı hızlandırır; izlerinin de görünmemesi için kazanın kenarındaki süpürgeyle silinirler (Glinka, 1993: 128). Slav masallarındaki Baba-Yaga yer aldığında Yeni Yunan ve Arnavut masallarında mesela lamiya (cadı, büyücü) veya yılan yer alır. Slav toplumunda efsanelerde Baba-Yaga ve mitolojik Ejderha (Yılan) özdeşleşir. Baba-Yaga nın tek bacaklı olduğuna da bakarsak (çünkü diğer bacağı kemikli) kitonik 32 sisteminde yılan sembolüne bağlıdır. K. D. Lauşkin 33 şunu dile getirmektedir: Eğer mitolojik bir yaratığın bacaklarla ilgili her hangi bir problemi varsa o zaman bunun kökeninde yılanı arayın veya Eğer mitolojik yaratığın yılanla her hangi bir bağlantısı varsa o zaman onun bacakları hakkında bir hikâye arayın demektedir (İvanova, 2002: 85, 91). Baba-Yaga tartışılır bir imgedir. Bazen insana zarar verir, bazen de yardım eder. Baba Yaga içgüdüsel ve bütünleşmiş psişenin özüdür. Bunu, daha önce olup bitmiş her şeyi bilmesinden anlarız. Vasilisa masalında Vasilisa geldiği zaman Oo, evet, der, seni ve aileni tanıyorum. Ayrıca, Günlerin Anası ve Nyx Ana (Gece Ana/Bir Hayat/ Ölüm/ Hayat Tanrıçası) şeklinde diğer somut örneklerde söz konusu olduğu gibi, yaşlı Baba Yaga da gökyüzü ve yeryüzü varlıklarının (Gün, Doğan Güneş ve Gece nin) bekçisidir. Bunlara, Benim Günüm, benim Gecem der. Baba-Yaga ürkütücüdür, çünkü yok etmenin gücünü ve hayatın gücünü aynı anda temsil eder (Estes, 2003: ). Örneğin Baba Yaga ve Yiğit ( Baba Yaga i Jihar ) masalında (Afanasyev, 1985: 93-94) Baba Yaga genci kaçırıp kulübesine götürür. Orada ise üç kızın bu çocuğu fırında pişmelerini emreder. Ondan sonra eve dönüp: Покататься было, поваляться было на жихарьковых косточках / Pokatatsya bı, povalyatsya bı na jiharkovskih kostoçkah - Yiğidin kemiklerinin üzerine bir uzanayım, bir kayayım da/ der. Hemen başaramadığı için bu emri üç defa verir ve üç defa yiğit kurtulur, kendisinin yerine fırına kızlardan birini aldatarak sokar. Sonunda Baba Yaga yı da aynı şekilde fırına koyar. Bu kısa masalda Baba Yaga nın herhangi bir olumlu veya yardımcı fonksiyonu görülmemektedir. Sadece başkahramanının karşısına çıkan, onun hilesi karşısında durabilen, sınavları geçebilen kötü cadıdır. 32 Kitonik - (Yunanca χθόνιος - chthonios, "içinde, altında, dünyanın altında", χθών - chthōn "dünya"; dünyaya ait olmak; dünyevi), tanrılara ait olmak, ilahi, yer altı ruhlarına ait olmak, özellikle Antik Yunan Dini bağlamında. 33 Lauşkin, K.D. Baba-Yaga i odnonogie bogi. S.183.

82 70 Aynı zamanda Vasilisa (Afanasyev, 1985: 89-92) masalında küçük Vasilisa ateş bulmak ve üvey annesinin, üvey kız kardeşlerinin yaşadığı eve getirmek için korkunç ve karanlık ormana gider. Orada Baba Yaga tabii ki Vasilisa yı korkutur ve pek çok ev işi yaptırır, sonunda ateşli bir kuru kafayı verir ve Git buradan! der. Sonunda Vasilisa evine döner, üvey annesini ve kız kardeşlerini şaşırtır ve içinde ateşi olan kuru kafa bu kıskanç akrabalarını yakıp yok eder. Yaygın olan Rus masallarından birinde yine benzeyen bir motif bulunur. Baba- Yaga, İvanuşka yi kızartıp yemesi için küreğin üzerine oturtmaya çalıştığı sırada, İvanuşka kurnazlık yapıp Baba-Yaga ya bu iş nasıl yapılır diye göstermek bahanesi ile fırına sokar. Bunu da Afanasyev, kara buluttan güneşin ışığının zaferi olarak görmektedir (İvanova, 2002: 86). Bir Yiğit, Gençleştiren Elmalar ve Hayat Suyu Masalı ( Skaz o molodtse-udaltse, molodilnıh yablakah i jivoy vode ) (Afanasyev, 1985: 233) masalında başkahraman ona babuşka (nine) diyor, Baba-Yaga ise onunla oldukça güler yüzlü konuşup nasihat veriyor: Здравствуй, бабушка! Здравствуй, Иван-царевич! Что, от дела лытаешь али дела пытаешь? Какое дело! Еду в тридесятое государство: там, говорят, есть красная девица с рук и с ног вода целющая точится. Есть, батюшка! Хоть видом не видала, а слыхом слыхала; только тебе до ней не добраться. Отчего так? Оттого, что есть на пути три перевоза: на первом перевозе отсекут тебе правую руку, на другом левую ногу, а на третьем голову. Ну, бабушка, одна голова не бедна! Поеду что бог даст. Эх, Иван-царевич! Лучше назад воротись, ты еще млад юноша нигде в опасных местах не бывал, больших страхов не видал. Нет, коли взялся за гуж не говори, что не дюж! Merhaba, Nine Merhaba, İvan-tsareviç! Bir işin mi var yoksa boşuna mı geziyorsun? Uzak memlekete gidiyorum; orada diyorlar güzel bir kız varmış. Ellerinden ayaklarından hayat suyu akıyormuş. Evet, doğru söylüyorlar, evladım! Kendim görmedim de, ama duydum. Yalnız oraya ulaşamazsın. Neden acaba? Çünkü yolun üzerinde üç tane yer var: birincisinde sağ kolun kesilecek, ikincisinde sol kolun kesilecek, üçüncüsünde ise başın!. Zarar yok Ninne, giderim Allah vere de ulaşırım. Oh, İvan! Keşke geri dönsen. Daha çok gençsin, tehlikeli yerlere gitmedin, büyük korkuları görmedin. Hayır, Nine! Eğer başladıysam buna sonuna kadar gideceğim! (Talianova çevirisi). Bazen Baba-Yaga kendi güçü yetersiz olduğu zaman yardımcılarını (kuşları, hayvanları, rüzgârı vs) çağırarak yardım alır: Ветры вы мои буйные, по всему свету вы дуете, не видали ли где прекрасную королевну - Güçlü rüzgârlarım benim, bütün dünyada esiyorsunuz, güzel kraliçeyi gördünüz mü hiç?

83 71 Bahadır Zorka ( Zorka Bogatır ) masalında (Gatsuk, 1992: 83) da Baba-Yaga, başkahramanlara yol göstererek yardım eder: Слушай, Баба- га! Едем мы в подземное царство, где живет двенадцатиглавый змей, что, у индийского султана дочерей унес. Укажи нам дорогу, как поближе проехать. Баба- га рассказала им дорогу как по-писаному. Sluşay, Baba-Yaga! Edem mı v podzemnoe tsarstvo, gde jivet dvenadtsatiglavıy zmey, çto, u indiyskogo sultana doçerey unes. Ukaji nam dorogu, kak poblije proehat. Baba-Yaga rasskazala im dorogu kak po-pisannomu. Dinle Baba-Yaga! Hindu sultanın kızlarını kaçıran on iki başlı ejderhanın yaşadığı yer altındaki çarlığa gidiyoruz. En yakın yolu bize göster B. A. Rıbakov a göre (1988: 219) ise Baba-Yaga kadın tanrıçanın temsilcisidir. Bu tanrıçanın iki tarafı vardı: tarım ürünleri için tehlike zamanında Makoş un sembolü, insanların için tehlike zamanında Morena nın sembolüdür. Masallarda çoğunlukla Baba- Yaga nın çok büyük ve iri olduğunu da belirtilir: Yaga lejit v izbe iz ugla v ugol v odnom uglu nogi, v drugom golova; gubı na priolke, nos v potolok utknula, morda glinanaya, grudyu peçku zatıkaet (Yaga, kulübesinde uzanırken bir köşesinde ayağı, diğer köşesinde başı var; dudakları tavanın üzerinde, ocağı göğsüyle kapatıyor ) Baba-Yaga, anaerkil dönemine ait olan Yüce Ana, Dünya Ana eski inançlarla ilgili bir imajdır. Önce mitolojide bu imaj, Büyük Ana yı temsil etmektedir. Mitolojik bakışlar masallarda da yankılarını buldmuştur. Dikkat çekici özelliklerinden biri, belirtilmiş kadın cinsiyetinin fizyolojisidir. га гишна, Овдотья Кузьминишна, нос в потолок, титьки через порог, сопли через грядку, языком сажу загребает. Yaga Yagişna, Ovdotya Kuzminişna, nos v potolok, titki çerez porog, sopli çerez gradku, yazıkom saju zagrebaet / Yaga Yagişna, Ovdotya Kuzmişina, burnu tavana kadar, memeleri eşikten, sümükleri çamaşır değneğinden asılır, diliyle külü çekiyor. Veya:

84 72 На печи, на девятом кирпичи лежит баба-яга, костянал нога, нос в потолок врос, сопли через порог висят, титьки на крюку замотаны, сама зубы точит. Na peçi, na devyatom kirpiçi lejit baba-yaga, kostyanaya noga, nos v potolok vros, sopli çerez porog vesyat, titki na kruku zamotanı, sama zubı toçit Dokuzuncu kerpiçte, ocağın üzerinde kemik bacaklı baba-yaga uzanıyor, burnu tavana kadar uzun, sümükleri eşikten asılır, memeleri kancaya sarıldı, kendisi ise dişlerini keskinleştiriyor (Talianova çevirisi). Kadının memeleri anneliğin ve kadınlığın en önemli sembolüdür. Ama buna rağmen evlilik hayatını bilmez. Baba-Yaga her zaman yaşlı ve kocasız bir kadındır. Yaga insanların annesi değil, orman ve orman hayvanlarının annesi ve sahibidir. Baba-Yaga, bereketin ve verimliliğin erkeksiz dönemini temsil eder. Annelik organlarının hipertrofi, yanı abartılmış olarak olması, her hangi bir evlilik veya cinsel fonksiyonlarının olması anlamına gelmemektedir (Propp, 2000: 56-57). Anne arketipi yaratılışı, varoluşun anlamını ve evreni anlamak için ilk basamak işlevine sahiptir ve bu özellik, anne ve bebek arasındaki ilişkisinin bir yansımasıdır. Bir bebeğin dünyayı ve varlığı ilk olarak annesi aracılığıyla algıladığı gibi toplumların dünya görüşü, yaratılış ve varoluş hakkındaki temel fikirlerinin yansımaları anne arketipinde bulunur. Anne arketipiyle ilişkili olarak sıkça adı geçen yüce veya büyük ana kavramı ise anne arketipinin bir parçasıdır (Fedakâr, 2014: 8). Mitolojideki tanrıçalardan İsis, Venüs, Demether, Athena ve Hekate de yüce-ana arketipinin sembolleridir. Bu tanrıçalarla, yine mitolojideki tanrı-krallar arasındaki ilişki, masal kahramanları ile yüce-analar arasındaki ilişkiye paralellik gösterir (Dökmen, 1980, 390). Yüce-ana (great mother), bazı masal ve mitlerde, kahramanı destekleyen, onun gelişmesine katkıda bulunan kişi olarak ortaya çıkarken, bazılarında ise kahramanı engellemekte, hatta yok etmektedir. Bu durumu dikkate alan Neumann, yüce-ananın özelliklerini iki boyutta toplamıştır. Bu boyutlardan birincisi iyilik ile ikincisi ise kahramanın geçireceği aşamanın niteliği ile ilgilidir. İyilik boyutunun bir ucunda iyi-anne

85 73 (good-mother), diğer ucunda ise korkunç-anne (terrible mother) bulunmaktadır. İyi annenin özellikleri, kahramanı desteklemek, geliştirmek, aşama kaydetmesini ve yeniden doğmasını sağlamaktır. Pozitif aşama kahramanın, Yüce-ana dan ilham alması, onun tarafından desteklenmesi ve eskiye oranla daha ileri bir gelişim düzeyine ulaşmak yeniden doğması demektir. Negatif aşama ise, kahramanın yüce-ana ile olan ilişkisi sonucunda kendinden geçmesi, sarhoş olması ve bu yolla eriyip tükenmesi anlamına gelir (Dökmen, 1980: 390). Anne yalnızca hayat verme değil, geride ölümü de doğurmuş olma anlamını taşır. Hayatı veren, onu geri alma gücüne de sahip olabilir. Doğumun ve ölümün birbirini çağrıştırması, yalnızca tezatlıklarından değil, ortak bir özelliğe, kişiye ait en önemli deneyimler olmalarına rağmen bilinmeyen bir sürece dâhil olmalarından kaynaklanır (Sezer, 2010: 100). Anne arketipinin temel özelliklerini, Türk mitolojisinde Ak Ene, Umay, Od Ene veya ateş ruhu, dolaylı olarak Alkarısı karşılamaktadır. Yaratılış anlatmasında ilham verici Ak Ene, toprak ve suyun sahibi kabul edilen yer-su iyeleri ve kadın ve çocukların koruyucu ruhu anne arketipinin bir yönünü oluştururken, Alkarısı tehlikeli ve zarar veren gücünü simgeler. Türk mitolojisinde anne arketipinin temel özelliklerini, Erich Neumann ın tasnifinden hareketle olumlu ve olumsuz olarak tasnif etmek mümkündür. Eski Türk inanç sisteminin olumlu, ak iyelerini Ak Ene, Umay, Ana Maygıl, Ayısıt, Od Ene temsil ederken, Alkarısı, Albastı, Yalmavuz 34, Cadı, Kocakarı vb. ise olumsuz, kara iyelerini temsil eder (Fegakâr, 2014:18) Dev Anası Veya Dev Karısı Türk masallarında ise anne arketipini temsil eden ve Rus Masallarındaki Baba- Yaga ya bazı açılardan benzeyen kahramanlardan biri Dev Anasıdır. Dev anaları devler kadar korkunç görünüme sahiptirler. Ancak devlerden farklı olarak davranış itibariyle, masal kahramanına yardımcı olurlar. Dev anaları ya da dev kadınlarının memeleri arkalarında, bir memeleri önlerinde veya sağ memeleri sol omuzunda, sol memeleri sağ omuzunda bulunur, ya da memeleri arkalarına sarkıtmışlardır. 34 Türk dünyasında Yalmavuz ile ilgili anlatmalar için bk. Alimcan İnayet (2010), Türk Dünyası Efsane ve Masallarında Bir Dev Tipi: Yalmavuz, Celmoğuz. İstanbul: Bilge Kültür Sanat.

86 74 Masal kahramanı bu memelerden emmek suretiyle dev analarının süt evlatları veya kardeşleri olurlar. Bu yolla bazı engelleri aşarlar. Kırkıncı Oda (Tezel, 1985: 117) masalında, dev anası şu cümleler ile anlatılır: şehzade mağaranın yanına yaklaşarak kapısından içeriye bakmış, bir de ne görsün kocaman bir dev anası, yanardağ gibi gürüldeyen büyük bir ocağın karşısına oturmuş, tavanda asılı duran kazandaki yemeği pişiriyor. Altın Bülbül (Tezel, 1985: ) masalında dev anası, bir çam ağacı kadar iri gövdeli, ağaçları kırıp kazanın altındaki ateşi yakan, yerlerden topladığı yılanları çıyanları yiyen bir varlık olarak anlatılır. Masal kahramanı Yiğit Oğlan, sessizce sokulup dev anasının memesini emer ve süt evladı olur. Erler Karısına Koca Olmaya Giden isimli masalda, bir dev oturmuş güneşleniyor. Memelerini de omuzlarına atmış (Yüce, 1998: 40) Sır Saklayan Padişah Kızı isimli masalında dev anası memelerini arkasına atmış ekmek pişirir. Masalda dev anasının memesinden emilmesi, emenin dev anasının çocuğu olmasını sağlar. Dev anası ile onun kız kardeşi olan varlık, bir dudağı yerde bir dudağı gökte diye tavsif edilir (Sakaoğlu, 1973: ). Demek ki Dev Ana karakterinde de abartılmış şekilde cinsel fizyolojik özellikleri görmekteyiz. Dev Anası, bütün başka masal karakterleri gibi kaynağını mitolojiden almaktadır. Onun bazı özellikleri, büyük memeleri dâhil Albastı veya Alkarısı nın, bazı olumlu özellikleri Ülgen in etkisinin altında oluşmuştur. Dev Anası için bir meme sağ omzuda, bir meme sol omzuda gibi tanımlar yapılmakla beraber aynı zamanda zarar vermeyip yardım eder, hoşgörülü davranır; dev anası veya karısı ayrıca kahramanın karşılaşacağı bütün engeller karşısında nasıl davranması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde anlatır: Ōlüm [...] şimdi gidersin orada iki çeşme vardır, biri irin akar, biri kan akar, birinden içersin Of ne güzel şerbet dersin, birinden içersin Of ne güzel bal dersin. Oradan gidersin bakarsın bir köprü kan akar, Of ne güzel su dersin; oradan gidersin bakarsın bir meydan bütün dikendir Of ne güzel çayırmış dersin. Oradan gidersin bakarsın bir kapu, iki tarafında birinde aslan birinde, koç, aslanın önünde ot, koçun önünde et, aslanın önünde otu alırsın koça korsun, koçun önünden eti alırsın aslanın önüne koyarsın, bakarsın kırk kapu. Kapalı kapuyu açarsın, açık kapuyu kaparsın, içeriye girersin, Bilal köşede yüzünde nikab oturur. Hemen raftan iyneyi alır arkana bakmadan gelirsin (Sodzawiczny, 2003: 34). 35 Önce örnek olarak verilen Rus Bir Yiğit, Gençleştiren Elmalar ve Hayat Suyu Masalı ndaki Baba-Yaga nın dediği gibi Çan Kuşu Çor Kuşu Türk masalında (Boratav, 2014: ) dev karısı şunu der: 35 Eskici Kız Masalı. Radloff, Wilhelm ve Ignacz Kúnos. Proben: Der VolksLitteratur der türkischen Stämme. VIII. Haz. Saim Sakaoğlu ve Metin Ergun. Ankara: Türk Dil Kurumu. Yayınları, 1998.

87 75 - Nereye gidiyorsun? - Yakası Çalar Kendi Oynar varmış bir yerde, onu almaya. A yavrum, oraya giden sağ gelmez ama git bakalım senin başına ne gelecek. Şimdi söylediklerimi aklında tut: Burada gidersin, gidersin. Karşına bir demir kapı gelir. Orada bir yasemin ağacı vardır, ondan bir dal koparırsın. O demir kapıya bir çubukla Ya Allah ya Bismillah dersin vurursun, Çan-kuşu diye bağrırsın Dev anasıyla arkadaşlık yapmak için memesini emmek gerekir. Rus halk masallarının Baba-Yaga karakterinin de başkahramanına iyi davranması için ondan yemek, içecek ister. Pro Voldyanku-Belyanoçku (Alekseeva, 1987: 138) masalında böyle bir diyalog geçiyor: Баба га закричала Фу, фу, русский дух! Слыхом не слыхано, видом не видано, сам на дом пришел, съем говорит- теперь. А девки и говорят - Ой бабушка! Ты бы накормила да напоила, а потом бы уже и ела! Baba Yaga zakriçala Fu, fu, russkiy duh! Slıhom ne slıhano, vidom ne vidano, sam na dom prişel, syem-govorit teper. A devki i govoryat Oy, babuşka! Tı bı nakormila da napoila, a potom bı uje i ela! Baba-Yaga: - Fuf, Fuf insanoğlu kokusu! Görülmez, duyulmaz, kendisi evime geldi, o zaman yiyeceğim seni, diye bağırdı. Kızlar ise: -Ah, Nine! Sen bize önce yemek içecek ver de, sonra yersin (Talianova çevirisi). Dev karılarının oluşumunu ve köklerini anlamak için Şamanizm le bağlantı kumak gerekir. Mircea Eliade, Şamanizm (1999: ) adlı çalışmasında Buryat Şamanizm inden söz ederken şaman adayının bir ata-şaman tarafından eğitilmek üzere göğe götürüldüğünü söylemektedir. Eliade, göğe yapılan bu yolculuk sırasında şamanın ruhunun, göksel eş ile karşılaştığını bildirmektedir. Bu göksel eş in rolü yolculuğu sırasında şamana esin perisi ve yardımcı olmasıdır. Eliade, Sternberg in verdiği bilgilere başvurarak her Teleüt şamanın yedinci gökte oturan bir eşinin olduğunu söylemektedir. Şaman, Gök tanrısı olan Ülgen e doğru esrimeli yolculuğu sırasında bu eşine rastlar ve eşi onu yanında kalmaya çağırır. Eliade nin yer verdiği sözlere göre şamana görevinde yalnız göksel eşi değil, başka kadın-cinler de yardım ederler.

88 76 Sodzawiczny ye göre (2003: 37) masal kahramanının rastladığı dev ana/karılarını Yeraltı dünyasının padişahı Erlik ile değil, Ülgen ve dişi iyelerle bağdaştırmak daha doğru bir yargı olacaktır. Fuzuli Bayat da Şamanizm hakkında bilgi verirken (2009: 75) dev karısının diğer bir özelliğinden bahseder: Şamanlıkta parça parça doğrandıktan sonra iç organların suda temizlenmesi, masallarımızda kahramanın dev karısı (ifrit) tarafından yutulup çıkarılmasıyla aynı semantik özelliğe sahiptir. Masal kahramanı bu yutulup çıkarılmadan sonra yeni özellikler kazanır: kuşların dilini bilir, otların konuşmasını anlar duruma gelir. Bununla da kahraman veya dostları yeni bir statüye geçmiş olurlar. Yutup çıkarma masal ve mitlerde arındırma işlevini yerine yetirir. Hem Azerbaycan hem de Orta Asya masal ve mitlerinde ejder de yutup çıkarmakla kahramanı yeni bir göreve hazırlamış olur. Bir önceki bölümde erginleme ritüelleri anlatıldığında Rus araştırmacısı V. Propp a göre ölüm ve yeniden doğum, erkek çocuğunun korkunç canavar, hayvan tarafından yenmesini taklit eden hareketlerle gerçekleştirildiği ve bu canavar tarafından sanki yutulmuş olup midesinin içinde belli bir süre geçirdikten sonra döndüğü, yani dışarıya tükürüldüğü tespit edilmişti. F. Bayat ın tarif ettiği özellikler de bu tür ritüellerin yankılarına benzer olabilirler. Bununla birlikte Rus Baba-Yaga sı da küçük kahramanları yemek ister, / Fuu, russkim duhom pahnet diye söyler - İğrenç insanoğlu kokusu var /, Dev Anası da yardımcı olmasına rağmen genelde şöyle der: Sen bana anacığım demeseydin, seni yerdim / seni bir lokmada yutardım. Devlerin burunları ve çok iyi gelişmiş koku alma duyuları vardır. Özellikle insanları kokularından tanırlar. İnsanların geçtiği yerlerden bile kokularından anlarlar: Of, anne! İnsan eti kokuyor" (Boratav, 2014: 52). Baba-Yaga, kahramandan istedikleri yapıldığı zaman ona yardım eder. Hatta kendini onun yardımcısı kabul eder. Onunla karşılaştıktan sonra kahraman yeni güç sahibi olur. Bu onun sınavdan geçmesi demektir. Türk masallarında da kız veya erkek, dev anasının memesini emdikten sonra ona oğlum / kızım der ve dokunmaz. Erler Karısı na Koca Olmaya Giden Keloğlan masalında (Boratav, 2014: 51-56) dev karısı Keloğlan için kalkar, bir sini baklava, bir sini börek pişirir, onun annesinin yaptığı gibi kuzu doldurur. Güneş Kızı masalında (Tezel, 2001: 61) dev anası ve kızı başkahramanına yardım ederler: Madem ki gitmek istiyorsun, demiş, ben sana yardım edeyim. Al şu yüzüğü, parmağına tak! Güneş Kızı nın bekçisi benim büyük ablamdır. Oraya varınca yüzüğü ona

89 77 gösterirsin, benim oğlum olduğunu söylersin. O sana yardım eder. Haydi yolun açık olsun! Yol kenarında helva basan dev ana motifi gayet ilgi çekicidir. Kimsenin geçmediği o ıssız yolda dev anası acaba neden helva basmakta ve bunu özellikle kimin için yapmaktadır? Sorunun cevabı aslında ölüm yolculuğu gerçeğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türk gelenek ve görenekleri çerçevesinde ölen kişinin ardından helva ikram etmek, Anadolu da hâlâ canlı tutulan güzel örneklerden biridir. Dev karısı ölüm yolunda oturduğuna göre bu helvanın kimin için hazırlandığı da açıktır. Şüphesiz ki o yola devam etmek isteyenlere bir hazırlıktır, çünkü yolun sonu kişiye ölüm getirecektir. Fakat ölüm yoluna ayak basan ana karakter kız veya oğlan bu yolculuktan olağanüstü bir başarıyla zarar almadan çıkmaktadır. Dolayısıyla dev karısının hazırlığı sonuçsuz kalır. Nitekim hiçbir masal metninde helvanın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi verilmez. Bu durumda yol kenarında helva basma motifinin, masallarda ölüm yolculuğunun önemini vurgulamak için kullanılan güçlü bir simge olduğunu söylemek mümkündür (Ozan, 2011: 77). Baba-Yaga da insan dünyası ve ölüler dünyasının sınırında bir bekçisidir. Propp un görünüşüne göre 36 Yaga nın yaşadığı yer karanlık ormandır, yani ölülerin dünyasına giriştir. Başkahraman, ormanın ortasında Baba-Yaga nın kulübesine rastlar ama hiç şaşırmaz, çünkü ne yapacağını çok iyi bilir. Bu kulübeyi kendine döndürüp sihirli ifadeler söyler: По старому присловью, по мамкиному сказанию, избушка, избушка, стань к лесу задом, ко мне передом Po staromu prislovyu, po mamkinomu skazaniyu, izbuşka, izbuşka, stan k lesu zadom, kom ne peredom Eski atasözüne göre, annelerin nasihatına göre, kulübe, kulübe, ormana ters, bana ön tarafıyla dön' Kulübenin dönmesi artık diğer dünyanın kapılarının bir sembolik açılışıdır. Baba- Yaga nın figürü de bir Ölüm olarak göründüğünü gösterir. Başkahraman, onun kulübesinin içine girdiği zaman Baba-Yaga yı yatmış şekilde görür. Önce verilmiş örneklere göre Yaga bir sobanın veya bankın üzerinde uzanır ve bütün alanı kapsar: kafası önünde, bir ayağı bir köşede, başka ayağı başka köşede. Fakat hiçbir yerde Baba-Yaga bir uzun boylu, iri bir 36 Daha geniş bilgi almak için bknz.: Propp, V.Y. İstoriçeskie Korni Volşebnoy Skazki. L., S.53.

90 78 dev olarak geçmez. Dolayısıyla o büyük değil, kulübesi ona küçüktür. Onun yaşadığı kulübesi bir tabuta benzer. Bu motif ise köyden uzak bir yerde küçük kulübeye benzeyen yapıların içinde ölü insanların bırakıldığında eski Slav cenaze ritüellerine bağlı olabilir (İvanova, 2002: 89, 90). Sonuç olarak şu söylenebilir: Dev Anası, Rus Baba-Yaga kahramanı gibi mitolojik temeli olan hem olumlu ve olumsuz tarafları taşıyan anne arketipinin temsilcileri olarak algılanabilirler: Baba-Yaga kimi zaman Makoş tanrıçasının adına bereket, orman sahibi, bilgilik sembolüdür, kimi zaman Morena ölüm, zorluk ve ölülerin dünyasını ifade eder. Dev karısı da eski Türk inanışlarına dayanarak hem kötü iye, yer altında veya ormanda yaşayan ve büyük ihtimalle Albastı nın imgesini (bazen Erlik olarak bile düşünülen) hatırlatan, hem de koruyucu ve yardımcı olan Umay iyesi gibi bir karakter olarak düşünülebilir. Bu tür kahramanlar ateş gibi hem yakabilir, hem de ısıtabilir. Aynı zamanda hem Baba-Yaga nın, hem de dev karısının üç kardeşi vardır. Jung un anne arketipi için belirttiği temel özellikler iki ayrı noktada odaklanmaktadır. Anne arketipi bir yönüyle aklın çok ötesinde bir bilgelik ve ruhsal yüceliğe ve bakıp büyütme, besleme, koruma işlevine sahipken, diğer yönüyle yutan, baştan çıkaran, korku uyandıran ve zehirleyendir. Anne arketipinin bu iki yönü, kendi içinde bir dönüşüme de işaret etmektedir. Yani arketipler olumlu ve olumsuz özelliklere sahiptir. Anne arketipinde de bu kurala uygun olarak olumlu-olumsuz, iyi-kötü özellikleri tespit etmek mümkündür (Fedakâr, 2014: 9) Cadı, Kötü Kadın mı Bağımsız Kadın mı? Masallarda rastlanan diğer karakterlerden biri de cadıdır. Cadı da Baba-Yaga la ortak ögeleri olan bir tiptir. Arketipik seviyede kolektif bilinçdışımızdaki cadı imajı, Yüce Anne arketipine bağlıdır. Bu arketip dört temel ögenin sahibidir: iyi anne, kötü anne (Baba-Yaga, Dev Ana vs.), pozitif anima (iyi kalpli genç peri), negatif anima (femme fatale, genç, çekici cadı). Cadı, annenin koruma, besleme, şefkat vb. gibi özelliklerinin tam tersi davranışlarda bulunarak var olur ve bu zıtlık anne arketipiyle ilişkisine veya Türk mitik

91 79 tasavvurunda koruyan, besleyen Umay la dönüşümüne işaret etmektedir (Fedakâr, 2014:16). Masaldaki cadı tipi, genellekle uzun burunlu, kaba sesli, saçı başı dağınık yaşlı kadın görünümündedir. Bu tipin en büyük silâhı büyü ve entrikadır. Kılıktan kılığa girebilen cadı, kendisini genç, güzel ve tatlı dilli göstererek insanları aldatır. Genç ve güzel kızları sevgililerinden ayırarak kendi kızlarını onların yerine sokabilir. Cadılar küplerine veya süpürgelerine binerek, arkalarına sihirli hırkalarını da geçirerek bir yıllık yolu bir anda aşabilirler (Bilkan, 2009: 101). Bu tanıma dayanarak Rus karakterinin, Baba- Yaga nın tarifinin de aynı olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla Baba-Yaga da bazen cadıyla özdeşleştirilen bir imajdır. Ortak unsurları mevcut olmasına rağmen Rus masallarında cadı ( vedma ) kelimesi kullanılırken ve bu karakter ortaya çıkarken daha çok femme fatale, çoğu zaman genç birini aldatan bir karakter olarak görülmektedir. Rusça da cadı kelimesinin karşılığı vedma dır. Vedat fiili bilmek, anlamak demektedir. Yukarıda tespit edildiği üzere her şeyi bilen ve yöneten kadın Yüce Annedir. Şüphesiz ki cadı veya kötü periler karakterleri de anne arketipinin temsilcileridir. Fakat cadılar bilen, anlayan ve bağımsız olduğu için toplumda negatif ve tehlikeli olarak algılanırdı. Eski zamandan beri insanlar, kadın çekiciliğinin sırrının büyücülükten kaynaklandığını düşünmüşlerdi. Masallarda cadı, denizkızına bacaklarının sahibi olmasına yardım eder. Kıza sevgilisini bulmak için yolu gösterir, güzel ve yetenekli olması için yardım eder. O zaman kimdir bu cadı? Küçük çocukları korkutan kötü kalpli büyücü mü yoksa ormanın, tabiatın sırrlarını, insanın, hayvanların ve bitkilerin hayatının kurallarını bilen (Rusça veduyushaya / yani bilen, tecrübesi olan) ve bilge bir kadın mı? Avusturyalı psikolog T. Ebermann a göre (1999: 68) moderen feminist akımında cadı, bağımsız ve zevkle büyüsünü yapan kadının simgesidir. Çekici, güzel kadın halk ağzında demonik başlangıcı olan cadıdır. Mesela Güzel kadın - şeytan kadındır! diye söylerken N.V.Gogol Noel den Bir Gece Önce hikâyesinde bu şekilde güzel kadını tarif etmektedir (Orlova, Obuhov, 2000: 1; Gogol, 1960: 157).

92 80 A.N.Afanasyev (1996: 91) tarihî açıdan cadı fenomeni böyle anlatır: Yavaş yavaş halk arasında diğer insanlarda daha çok yeteneği olan ve bu sebepten dolayı daha çok etkisi olan insanlar ortaya çıkmaya başlar. Daha çok ya da daha az dine dayanarak halk öğretmenleri olurlar. Eski mitlerin ve dinî dilin anlamını bilirler, fala bakmaya ve batı inancını anlatmaya yetenekleri vardır, otların gizli gücünü de bilirler. Bu tür insanlara halk da tavsiye ve yardım için gelmeye başlar. Her kadının içinde yaşayan Vahşi Kadın hakkında bilgi veren C. Estes (2003: 22) yüce kadının onlarca yüzü olabildiğini dile getirmektedir: Örtük, önbilisel ve bedenin içinden gelen bir şey olduğundan, cantadoralar 37 arasında ona bilge ya da akıllı doğa denir. Bazen zamanın sonunda yaşayan kadın ya da dünyanın ucunda yaşayan kadın olarak tanımlandığı da olur. Ve bu criatura her zaman bir yaratıcı-cadı, ölüm tanrıçası, ahlâki çöküntü yaşayan bir bakire ya da başka kişileştirilmelerden biridir. O yollarını kaybeden, bilgiye ihtiyaç duyan, çözülecek bir sırrı olan, ormanda ya da çölde gezinip araştırma yaparken yoldan çıkan herkes için hem arkadaş hem de annedir. İvaşko ve Cadı ( İvaşko i Vedma ) (Afanasyev, 1985: 96) masalında İvaşko nehre balık tutmaya gider, önce annesi nehir kıyısına gidip oğlunu çağrır, yemeği verir, giyisisini değiştirir. Cadı bunu görünce aynı şekilde genci annesinin sesiyle çağırır: Ивашечко, Ивашечко, мой сыночек! Приплынь, приплынь на бережочек; тебе есть и пить принесла. der. İvaşeçko, İvaşeçko, benim oğlum! Gel, gel buraya, sana yiyecek içecek getirdim Cadıyı öncellikle yukarıda ifade edildiği üzere femme fatale olarak ve erkek kahramanının animası olarak algılanabilir. Cadılar ev hayatını seçmedikleri, çok soru sordukları ve merak ettikleri için kötüdürler. Bu yüzden çocuk yemek, insanların şeklini değiştirmek, insanlara çeşitli felaketler getirmek gibi gücün kötüye kullanılmasıyla ilgili her türlü eylem masallarda cadılara atfedilir. Onlar kurban rolünü oynamayı reddederler ve aksine kendi hikâyelerini yaratmayı isterler. Masallarda ise cadıların kendi hikâyeleri yoktur ve kötü olan her şey onlara atfedildiği için sonları da kötü olur. Yani gerçek hayatta gücü elde etmeyi isteyen 37 Cantadora Eski öykü derleyicisi. Bkz.: C. Estes S.16.

93 81 kadınların cezalandırıldığı, toplum dışına itildiği ve ötekileştirildiği arketiptir cadılar. Bu yüzden toplumun dışında, korkulan ve çekinilen ormanda yaşarlar. Topluma herhangi bir aidiyet hissetmezler ya da toplum onlara bu aidiyeti bağışlamaz. Cadılar masallarda güzel olarak tarif edilmezler. Çünkü güzellik masallarda ancak boyun eğmekle bağdaştırılabilecek bir durumdur. Boyun eğmeyen kadın-cadı da kötüdür ve çirkindir. 38 Üvey anne aynı zamanda bir cadıdır. Erkeği büyük bir kusuru olan kızı ya da kendi için doğal yollarla değil, büyüyle elde eder ve onun üvey çocukları düşmanlığının en acımasız yansımasını yaşar (Sezer, 2010, 96). Nardaniye Hanım (Boratav, 2009: ) masalında üvey anne, kızı zehirli kirazla zehirleyip öldürmek ister. Gülhanım İle Zülhanım masalında (Sarıyüce, 1993: 129) ise üvey annenin olağanüstü büyü yetenkleri vardır: elindeki gümüş sopayı dokundurarak insanı, istediği yaratığa çevirebilir. Kocasına: Köpek ol, Git sokaklarda dolaş! Güneş doğmadan önce saraya gel! der; oğlanı ise bir yaban atına, kızı da kocaman yeşil bir yılana çevirir. Masallardaki güzellik üzerinden yürüyen kadınlık öğretisi genellikle ikiye ayrılır: Masum güzel ya da zeki güzel. İki özellik çok nadiren aynı kadında bulunur. Eğer söz konusu masum güzelse mutlu son kaçınılmazdır ancak söz konusu femme fatale ise bu kötü olan kadındır ve mutsuz olup cezalandırılmaya mahkûmdur. Çünkü zekâ ve güzellik birleştiğinde masumluk yok edilir ve kadın, zekâsıyla irade sahibi olduğu için özne durumundadır. Tam da bu sebepten ötürü femme fatale ler hep cadı kadın olarak gösterilirler. Masallardaki masum güzel karakterleri femme fatale in tersine androjen gibi gösterilirler ve aynı zamanda kendi iradelerini kullanmadıkları için nesneleştirilirler. Kadın korkusu, ataerkil toplumda kadına olan cinsiyetçi önyargıdır. Kadın hakkındaki nefret dolu ve hor gören söylemler toplumun her alanında ve basın yoluyla bize tekrar aktarılırlar. Bu söylemler çok masum gibi görünerek şakalara bile yerleşmiştir. Hatta masum görülen şakalar zaman içerisinde küfürlere dönüşmüştür. Nefret edilen kadın toplumun öğretilerine uygun hareket etmeyen, toplumun kalıplarından çıkmış, kabuğundan sıyrılmış ve kendi kurallarını çizip ona göre oynayan kadın modelidir. Özgürlükçüdür, iradelidir, güçlüdür ve itaat etmez. Dolayısıyla ataerkil toplum kendi ayakları üstünde sağlamca duran kadını 38 Yüksel, Özge. Bilinçaltımızdaki Masallar: Masallardaki Toplumsal Cinsiyet Rollerine Erich Fromm la Bakmak makalesinin içinde Fulya İçöz, Masallarda Cadı: Ötekinin Arketipi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2008.

94 82 tokatlar ve ona kötü kadın damgasını vurur. Masallardaki Femme fatale karakteri erkeğin iktidarı içine girmez bu yüzden de tehlikeli ve güçlü bir kadın tipidir ancak güçlü bir cazibesi olduğu için erkek tarafından reddedilemez 39. Bazen de dul kadın da bir cadı rolünü oynayabilir. Örneğin kitabında K. Estess in analiz ettiği Vasilisa masalı ile ortak konusu olan Baba-Yaga isimli Rus masalında (Gatsuk, 1992: 105) bir tüccar ve karısı yaşarmış ve Nastya adlı güzel kızı da varmış. Bir dul kadın olan komşusu onları çok kıskanır ve adamla evlendmek istemiş. Была она женщина еще в самой поре: высокая, белая да румяная, хоть от первого мужа у нее было две дочери постарше Насти / Bıla ona jenshina eşe v samoy pore: vısokaya, belaya da rumanaya, hot ot pervogo muja u nee bılo dve doçeri postarshe Nasti Birinci kocasında Nastya dan biraz daha büyük iki kızı var olmasına rağmen çok güzel bir kadınmış: uzun boylu, beyaz tenli ve al yanaklıymış. Ancak Vasilisa masalında olumsuz karakterin özellikleri taşıyan dul kadın değil, üvey anne karakteri bulunmaktadır. Ama sonraki olaylara göre bu masallar aynı motiflerin sahipleridir: Kadın tüccar bir adamla evlenir, öz kızlarını korur kollar. Vasilisa yı (Nastya yı / üvey kızını) evden kovup ateşi bulmak amacıyla ormana, Baba-Yaga ya kızı gönderir. Masalların sonunda kız, kuru kafayı alıp eve götürür, ama kuru kafanın içindeki kömürler kötü üvey anne ve kızlarını yakar. Dul kadının bir cadıya benzediği, Baba- Yaga nın yeğeni ve onunla aile ilişkisinin sahibi olduğundan anlaşılır. Demek ki bu tür imajlar: cadı üvey anne Baba-Yaga (Devkarısı) dul kadın ortak ögeleri ve kökleri olabilen imajlardır. İlgi çekici ki Yedi Kardeşler (Boratov, 2009: 109) adındaki Türk masalında küçük kız ormanın ortasında bulunan evdeyken birden bire sönmüş (ama gerçi kedi tarafından söndürülmüş / yine de bir korkunun veya yasak isteğinin anlamı taşabilir) ateşi ele almak için dev karısına gider. Собралась вдова и пошла в дремучий темный лес; а в том лесу жила ее тетка Баба- га, злая колдунья. Все вдова ге рассказала, ничего не потаила, и дала ей га два яблока не простые, заколдованные: первое женщине дать обернется она коровою, а вторым всякого мужчину к себе приворожить можно Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun

95 83 Sobralas vdova i poşla v dremuçiy les; a v tom lesu jila ee tetka Baba-Yaga, zlaya koldunya. Vse vdova Yage rasskazala, niçego ne potaila, i dala ey Yaga dva yabloka ne prostıe, zakoldovannıe: pervoe jenşine dat obernetsya ona korovoyu, a vtorım vsyakogo mujçinu k sebe privorojit mojno. Kadın hazırlanıp karanlık ormana gidecekti. O ormanda teyzesi Baba-Yaga yaşarmış. Dul kadın hiçbir şey saklamadan teyzesine anlatmış. Baba- Yaga ise ona iki tane sihirli elma vermiş: bir tanesi adamın karısına vermesi ve onu ineğe döndürebilmesi için, ikincisi ise herhangi erkeğe büyü yapmak ve onu çekmek için (Talianova çevirisi). Erkek için bu güzel ama yakıcı kadının tipidir. Dul kadın, tüccarın karısını gezmeye çağırır, nehrinin kıyısında kadına elmayı verir, kadın hemen ineğe dönüşür. İnsanlara ise zavallının ayağının kaydığını ve nehre düştüğünü söyler. Tüccar biraz üzüldükten sonra dul kadına âşık olur ve onunla evlenir. Masallarda karşımıza çıkan önemli motiflerden biri olan elma, kızıl, kırmızı sıfatlarıyla birlikte zikredilir. Elma, bazen uyuyan prensesi uyandırmaya, bazen de çaresiz bir derdi iyileştirmeye yarar (Bilkan, 2009: 109), bazen ise söz konusu olan masaldaki gibi elma büyücülüğün olumsuz, zarar veren bir malzemesidir. Elma ağacı, ağlayan elma ile gülen elma, gökten üç elma düşmesi, çocuğu olmayan kadına bir dervişin elma vermesi, uyuyan prensesi, bir prensin elma verere uyandırması gibi moifler, elmanın masallardaki değerini göstermektedir. Tasavvufî metinlerde elmanın dinin zahirine delâlet ettiği belirtilmektedir. Ancak masallarda elmanın birden fazla fonksiyonuyla karşılaşmaktayız. Elma, bir yönüyle neslin devamını sağlayan bir özelliğe sahip iken, bir yönüyle de bereket ve bolluğu, baht açıklığını sembolize etmektedir. Ayrıca, büyülü elma veya zehirli elma örneklerinde olduğu gibi, elmanın olumsuz özellikleri de masallarda yer almaktadır (Bilkan, 2009: 110). Alkarısı gibi çocuklara zarar veren cadı da masal ve efsanelerde çocuk kaçıran ve özellikle çocukların kanını emen bir demon olarak karşımıza çıkar (Sarpkaya 2014: , ). Türk dünyası masallarında kan emen cadı olarak Ubır veya Obur tipi yer almaktadır. Ubır ve Obur kelimeleri, batı mitolojisindeki Vampir teriminin kökeni olarak kabul edilir (Şirin User 2010: ). Özbek Türkçesinde ve masallarında yer alan kempir tipi de kaçırdığı veya tutsak ettiği çocukların kanını, onlara fark

96 84 ettirmeden emen demonik bir varlıktır (Fedakâr, 2011). Kempir tipinin ve Türkiye sahası anlatmalarındaki kocakarı nın da obur ve vampir ilişkisi içinde düşünülmesi gerekir. Ubır, obur ve kempir, Türk dünyası masallarında kan emen cadı, hortlak olarak karşımıza çıkar ve cadı, kan emen bir hortlaktır, çocukları kaçırır, onların ciğerlerini yer (Fedakâr, 2014: 16; Yaltırık 2013: ). Rusçada da fonetik bakımdan herhalde Türk dillerinden gelen benzeyen kelimeler vardır: упырь / вампир ( upır / vampir ). Cadı Kızkardeşi ( Vedma-Sestra ) (Gatsuk, 1992:140) adındaki Rus masalında da bu motif bulunmaktadır. Çar tarafından nehir kıyısında bir kız bebek bulunur ve evlâtlık edinilir. Fakat büyüyünce bu kızın bir cadı olduğu anlaşıldı. Gündüz güzel bir kız olan genç cadı, geceleri hayvanların kanı emer ya da sürüden hayvanları kaçırır, yer. Erkek kardeşi herkesten önce bu durumu anlar: Сегодня рано поутру, как зашел я в комнату к сестре, пока она еще спала, у нее губы были густо кровью вымазаны... Segodnya rano poutru, kak zaşel ya v komnatu k sestre, poka ona eşe spala, - u nee gubı bıli gusto krovyu vımazanı Bu sabah kızkardeşim uyurken odasına girdiğim zaman dudaklarının hep kanla sürülmüş olduğunu gördüm dedi (Talianova çevirisi). Dikkat çekici olanlardan biri genelde masallardaki cadının oğullarının olmaması, hep kızlarının olmasıdır. Bu ise kadın büyücülüğüyle veya kadının erkek çocuk doğunda gücünün zayıflaması ihtimaliyle alakası olabilir. Örneğin Cadı-Karı isimli Manısa masalında (Tunç, 2008: 252) cadı karı çocuğu yakalar, çuvalının içine atıp eve getirir. Eve gelene kadar çocuk uyumuştur. Cadı karı eve gelince kızına Kızım ben avlandım geldim. Bizim baş bıçağını al gel. Ben odun toplarken, sen çocuğu kes yiyelim. der. Kız: Ben nasıl keseyim anne? deyince, anne de Kardeşim senin başında bit var eğil de öldüreyim dersin. Başını eğince de bıçağı kafasına vurup öldürürsün der. Baba-Yaga nın da çoğu zaman üç tane kızkardeşi veya kızı var. Orta çağlarda yaşayan yüzlerce kadın, günümüzdeki psikoloji, tıp, farmakoloji, bioloji dallarının inceledikleri bilgiye sahip olduğu için işkenceye maruz kalmışlardır.

97 85 Önceki bölümde dile getirildiği üzere Hristiyanlığın kabulündan sonra kadın haramın ve iğfalin kaynağı olarak düşünülmeye başlamıştır. Cadı imajı, bilinçdışı seviyesinin üzerinde ruhumuzdaki tabii olarak hepimize ait şeytani bir başlangıcı ifade eder. Masallardaki cadı arketipine dayanarak ve bu arketiple kendimizi özdeşleştirirken hayatımızın bu önemli arketipik parçasını yaşamaktayız (Orlova, Obuhov, 2000: 2) Üvey Anne Üvey anne, çocuklara karşı olumsuz özellikleriyle pek çok masalda yer alan bir tiptir. Masallarda koruma, besleme, şefkat vb. gibi anneden beklenen davranışların tam tersini yaparak, anne arketipinin olumlu özelliklerini olumsuzlayarak var olmaktadır (Fedakâr, 2014: 16). Morozko (Gatsuk, 1992: 3-8) masalında üvey anne kıza her zaman şu cümleleri sarfetmektedir: Экая ленивица, экая неряха! И веник-то не у места, и ухват не так поставлен, и в избе-то сорно! / Ekaya lenivitsa, ekaya neryaha! İ venik-to ne u mesta, i uhvat ne tak postavlen, i v izbe-to sorno! - Ne kadar tembel, ne kadar kirloz bir kız! Süpürge yerinde değil, ukvat 40 da düzgün koymamışsın, ev de kirli! / Akkız İle Karakız masalında da (Sarıyüce, 1993: 7) üvey annenin yaptığı zulüm şu cümlelerle ifade edilmektedir: Kadın kadın değil sanki azgın deve. Zavallı yavrucağa çektirmediği kalmamış. Ayşegül ken diken Ayşe ye çevirmiş adını. Sarıdiken Sarıdiken, yavaş kapa kapıyı çıkarken! Sarıdiken, Sarıdiken, ağzını şapırdatma yemek yerken! Zvallı öksüzün her dakikası böyle acılar içinde geçer, su yerine zehir içermiş. Evde her bir işi o gördüğü halde yine de analığının eşek arısının iğnesine benzeyen dilinden, kabarmış öfkesinin selinden kendisini kurtaramazmış. Üvey anne karakterinin arkasında hangi metaforik anlam bulunmaktadır? Formalite açısından o anne değil, babanın karısıdır. Standart bir ailede kadının iki fonksiyonu vardır: anne ve eştir. Anne olarak kızını sever, eş olarak ise başkahramanının erkek için yarışmasında rakibidir. Bilindiği gibi bu tanım, Elektra kompleksinin 41 de temelidir. 40 Ruslarda fırına konan tencere ve saireyi tutup çıkarmak için bir çeşit maşa. 41 Elektra kompleksi, Sigmund Freud'un bir görüşü olan Oedipus kompleksinin kız çocukları için geçerli olanıdır. 3-6 yaş arası kız çocuklarının babaya aşırı düşkün olmaları ve anneyi rakip olarak görmeleri olarak tanımlanmaktadır.

98 86 KIZ ANNE BABA Ailede kız büyüdüğü zaman o, bir üçgene girer: baba-anne-çocuk. Ancak o büyüdüğünde artık bir çocuk değildir ve bu üçgene giren insanların rolleri değişmeye başlarlar. Annenin veli fonksiyonu zayıflar ve artık sadece kadın, dişi olur; baba- erkektir, kız ise erkeği ele almak isteyen genç bir kadın olarak çıkar. Böylelikle anne ve kızlar rakip olmaya başlarlar (Efimkina, Gorlova, 2003: 3). Bu durum da üvey annnenin yer aldığı masallarda net bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. GENÇ BAYAN KADIN ERKEK Kadın, annelik fonksiyonunu öz kızlarında gerçekleştirir. Masalların çoğunda üvey anne kendi kızlarına daha iyi ve yumuşak davranır. Neden masallarda bunun altı çizilir? Çünkü önce ifade edildiğine gibi üvey kızına bilerek kızgın veya düşmanca bakmaz, ikinci rolünden dolayı böyle davranır. Üvey kızı güzel ve genç olduğu için sadece onu rakip olarak görür. Öz kızları erekler tarafından fazla talep görülmez, anne için endişelenecek bir şey yok, onlar hâlâ küçük çocuklar gibidirler, rakip değillerdir (Efimkina, Gorlova, 2003: 4). Genelde masallarda üvey anne kötü davranmasına rağmen baba her zaman pasif kalır. Morozko (Afanasyev, 1985: 78-81) masalında üvey annenin emrine göre babası, öz kızını kendi elleriyle soğuk ormana götürür ve orada ağacın dibinde bırakır. Masallarda bu davranışın sebebi, merkezi konu olarak kadın çatışmasının yer almasıdır. Baba karakterinin yerinde iki kadından ona partner olabilecek birini seçen erkeği

99 87 görmek lazım. Baba, karısını seçer ve destekler. Kısacası kızları ve yaşlı kadınlar onu ilgilendirmez (Efimkina, Gorlova, 2003: 4). Masallarda kızın sanki kötü ve yardımcı olan iki annesi vardır. Fakat gerçek hayatta genelde bu iki rol bir insanın içinde yaşar ve onları ayırmak gayet zor olur. Bu da bir anne içinde yaşayan iki anne olarak iç tartışmalara yol açar. Sosyal rolleri ve fonksiyonları karıştıran anne, kızı için bazen tam bir üvey anne olabilir. Demek ki masallarda yer alan üvey anne karakterine psikolojik açıdan bakacak olursak tekrar inisiyasyon konusuna döneriz. Sadece bu sefer düz anlama gelen ormanda yapılan erginleme ritüelleri söz konusu değil, kadının veya kızın psikolojik erginleme yolu gösterilir. K. Estes (2003: 94) bir Rus halk masalı olan Vasilisa hakkında bilgi verir. Vasilisa da masalın başkahramanı olan masalla aynı adı taşıyan Vasilisa adlı genç kızın ruhunun inisiyasyon süreci anlatılmaktadır. Masalda Vasilisa çeşili sınavlardan geçer. Estes e göre ilk geçmesi gerekli olan sınav, fazla iyi annenin ölmesine aldırmamaktır. Yani, kız kendi hayatı için sorumluluğunu aldığında çocukça davranışından kurtulup bağımsız yaşamaya başlayacaktır. Bu sorumluluğu şöyle açıklanır: Masalın başında anne ölür ve kızına önemli bir miras bırakır. Bir kadının hayatındaki bu evrenin psişik görevleri şunlardır: Her zaman gözeten, yanında olan, koruyucu annenin, kişinin gelecekteki içgüdüsel hayatında en önemli rehberlik görevini üstlenmeye uygun olmadığını kabul etmek. Tek başına olma görevini üstlenmek; tehlike, entrika, politika konusunda kendi bilincini geliştirmek. Kendi kendine, kendisi için uyanık olmak. Ölmesi gerekenin ölmesine izin vermek. Fazla- iyi anne ölürken, yeni kadın doğar. Bu tür masallarda gayet enteresan psikolojik bir yöntem tarif edilir: çocuklarını çok seven ve bütün hayatı boyunca yanında yaşamalarını ve hep küçük kalmalarını isteyen anne tipinden çocukları anneye bağlı olmaktan vazgeçirme yöntemidir. Anne için çocuklarının büyüdüğünü anlamak çok zordur. Bu yüzden bu tür anneler ne kadar mümkün olursa o kadar çocuklarını bırakmak istemezler, ondan dolayı da Rus kültüründe infantil kız ve oğul çocukları vardır (İvanova, 2002: 80). Rus masalında fazla- iyi anne ölürken kızına da kuklayı bırakır. Benzeyen konu birçok Türk halk masallarında da rastlanır.

100 88 Örneğin Ütelik masalı (Boratav, 2014: ) böyle başlar: Bir padişah varmış. Bu padişahın yetişkin bir kızıyla bir karısı varmış. Karısı bir gün ağır hastalanmış. Padişahı çağırtmış: Padişahım, demiş, ben öleceğim. Şu elmas yüzüğümü al. Bu yüzük kimin parmağına uyarsa onunla evlen. Ahu Melek masalında (Boratav, 2009: ) da: Kadın der ki : Ben öldükten sonra evlenirsin, sandıkta bir pabucum var, o kime uyarsa onu al der. Git zaman, gel zaman, padişahın karısı ölür. Fazla-iyi annenin ölmesi konusu yanı sıra yukarıda ifade edildiği masallarda ve Şamdan Kız, Kırmızı Terlik, Tüylüce, Yıldırım Padişah gibi Türk masalları; Svinnoy Çehol ( Domuz Kılıfı ), Kojanıy Çehol ( Deriden Kılıf ), Knyaz Danila Govrila gibi vs Rus masallarında ensest teması geçmektedir. Bütün bu masalların benzer konuları var: karısı ölmek üzereyken kocasına yüzük, ayakkabı, terlik vb. verir ve Bu yüzük (terlik, ayakkabı vb.) kime uyarsa onunla evlen der. Çok geçmeden kadın ölür. Zaman geçer, adam karısının acısını unutur, evlenmeye kalkar. Artık memlekette adamın (padişahın) bu ayakkabı, yüzük vb. takmadığı kimse kalmamış hiç kimseye de uymamıştır. Ondan sonra çoğu masallardaki konunun gelişmesi de aynı şekilde geçer: kendi kızı yüzükle oynarken parmağına bu yüzüğü takar ya da ayağına ayakkabı giyer. Adam (padişah) Kızım seninle evleneceğim der. Kız ise evden kaçar ve sonunda bir prensle veya Bey oğluyla evlenir. Şamdan Kız masalı (Tezel, 2001: 156) baba kızına: Eh, ne yapalım, demiş, annenin dediği oldu. Mademki bilezik senin bileğine uydu, o halde sebinle evlenmem lâzım. der. Kız ise üzüntü içinde Ama, benim bir dileğim var: Bana bir altın şamdan yaptıracaksın. İçinden kilitlenip dışından açılmayacak, dışından kilitlenip içinden açılmayacak; boyu da banim boyumdan büyük olacak. Daha sonra kız bu altın şamın içinde saklanır, babası ise bu şamı pazarda şehzadeye satar. Govrila-Danila Prensi ( Knyaz Govrila-Danila ) masalında ise (Afanasyev, 1985: 103) annesi, babası tarafından değil, kıskanç cadı tarafından bir yüzük verilir. Kötü cadı tilki şeklinde kadının yanına gelip: Кумушка-голубушка! Вот тебе перстенек, надень его на пальчик твоему сынку, с ним будет он и богат и тороват, только бы не снимал

101 89 и женился на той девице, которой мое колечко будет по ручке! Старушка поверила, обрадовалась и, умирая, наказала сыну взять за себя жену, которой перстень годится der. Kumuşka-golubuşka! Vot tebe perstenek, naden ego na palçik svoemu sınku, s nim budet on i bogat i torovat, tolko bı ne snimal i jenilsya na toy devitse, kotoroy moe koleçko budet po ruçke! Staruha poverila, obradovalas i, umiraya nakazala sınu vzyat za sebya jenu, kotoroy persten goditsya Canım abla, işte sana bir yüzük. Yakışıklı oğlunun parmağına tak ve senin oğlun hep zengin ve başarılı olacak. Sadece bu yüzüğü hiç çıkarmasın ve bu yüzük hangi kıza uyarsa onunla evlensin! Yaşlı kadın inanmış ve sevinmiş. Ölürken ise oğluna aynı nasihatı vermiş (Talianova çevirisi). Ondan sonra yüzük kızkardeşinin parmağına uyar ve masalın pek çok varyantına göre kızla evlenir. Fakat masalda şöyle ifade bulunmaktadır: Что ты, брат! Вспомни бога, вспомни грех, женятся ль на сестрах? Çto tı, brat! Vspomni Boga, vspomni greh, jenyatsya li na sestrah? evlenilir mi? Kardeşim ne diyorsun sen! Allah ı seversin, günah olduğunu düşün, kızkardeşle Resmi nikâh yapılmasına rağmen kız gerdek gecesine girmemek için kaçar ve yer altındaki dünyaya, Baba-Yaga nın yaşadığı yere varır. Birincisi, masal, bu tür ilişkilerin günah olduğunu hatırlatır ve hayatın gerçek tarafını, toplumun içinde böyle ilişkilerin de olabileceğini gösterir. İkincisi olarak yukarıda verilmiş örneklere göre masal çerçevesindeki kızın kaçması ve evden ayrılması motifiyle ilgili olan böyle bir gelişme, kızın erginleme ritüelinin başlamasını sağlar. Eski Türklerde iki tür evlenme biçimi vardır: Endogami ve Egzogami. Endogami, evlilik yapılmasında evlilik yapılacak erkeğin veya kadının akrabası içinden seçilmesi türüne verilen isimdir Egzogami ise endogami nin tam tersi bir durum olup dıştan evlilik anlamına gelmektedir. Kanımca masal burada bu konuya vurgu yapmaktadır. Yani kızın

102 90 edogamiye karşı durduğu ve egzogami (dış evlilik) yapması gerektiğini gösterir. Anlatıcının bu gerçeği gün yüzüne çıkartığını söyleyebiliriz. sürülmektedir. T.V. Krayuşkina ya göre (2003: 2) Rus masallarında şöyle bir görüş öne Masalın başkahramanı evden ayrılıp yabancı birisiyle evlenir. Bu durum bize kadının yaşadığı mekânda kocasını seçmesinin mümkün olmadığını kanaatini uyandırmıştır. Masalda çariçe, kendi memleketinde evlenemeyeceğini açıklar: İşte babacığım, bu delikanlıyla resmi nikâh yaptırmak isterim. Hatta bizim memleketimizde evlenmem, çünkü herkes benim kardeşim sayılır. Bu yüzden başka yere gitmem lâzım der. İvan-Tsareviç i Elena Prekrasnaya masalında (Azadovskiy, 1932: 300) üç evlenmemiş kızkardeşi olan İvan, onlara eş bulmak amacıyla yola çıkmadan önce kızkardeşi, eşinin kendi ülkesinde olmayacağını belirterek ona der: Запреги карету, поезжай: не наедешь ли мне в чужой державе жениха? / Zapregi karetı, poezjay: ne naydeş li mne v çujoy derjave jeniha? At arabanı hazırlat ve git, yabancı bir memleketten bana bir eş bulur musun?/ Masallardaki kızların ensest yasağına uyarak evden kaçması, tam da ensest yasağının desteklediği egzogamiyi uygulamak anlamına gelmektedir. İşte bu noktada ensestin neden kadın üzerinden tanımlandığı açıklığa kavuşmaktadır. Ataerkil toplum yapısına uygun hareket eden ve mağdur konumunda bulunan kadın, bu yasağı yaratan, uygulayan ve uygulanmasını isteyen taraf olmamasına rağmen, bu yasağın devamlılığının sağlanmasına katkıda bulunmakta ve araçsallaştırılmaktadır (Abalı, 2011: 44-45). Rus masallarındaki ana motif yuvanın kurulması ve aile değerleridir. Masalların içinde bulunan ensest konusu, sadece başkahramanın uygun olmayan evlilik isteği ve bu evliliğin gerçekleşmemesidir. Sihirli Ayna ( Volşebnoe Zerkaltse ) masalında (Afanasyev,2008: 82) biraz farklı bir motif karşımıza çıkar kız ile amcasının yayanyana olması potansiyel bir ilişkidir. Kızın babası oğluyla beraber seyahate çıktığında genç kızını erkek kardeşine emanet bırakır. Ancak masalın ilerleyen kısımlarında amcanın yiğeni hakkındaki aykırı düşüncesi ile karlılaşmaktayız.

103 91 А купеческая дочь была уж на возрасте и такой красоты неописанной, что хоть целый свет изойди, а другой подобной не сыщешь! Пришла дяде нечистая дума в голову, не дает ему ни днем, ни ночью покоя, стал он приставать к красной девице. «Или, говорит, грех со мной сотвори, или тебе на свете не жить; и сам пропаду и тебя убью!... A kupeçeskaya doch bıla uj na vozraste i krasotı nepisannoy, çto hot tselıy svet izoydi, a drugoy podobnoy ne sışeş!. Prişla dyade neçistaya duma v golovu, ne dayet emu ni dnem, ni noçyu pokoya. Stal on pristavat k krasnoy devite. İli, govorit, - so mnoy greh sotvori ili tebe na svete ne jit; i sam propadu i tebya ubyu! Tüccarın kızı artık büyümüş ve o kadar güzel olmuş ki, bütün dünyada daha böyle kız bulamazsınız! Amcasının aklına kötü bir fikir geldi. Ve bu fikirden dolayı gece uyuyamıyor, gündüz de hep düşünüp duruyordu. Güzel genç kıza yapışıp: Ya da benimle günaha girersin, ya da kendimi de öldürüp senin hayatını da alırım! dedi (Talianova çevirisi). Masalın devamında ise kız hamama gider, amcası da arkasından girer, kız bunu görünce hemen adamın üzerine kaynar su döker. Bu masal bu tür ilişkiyi kızın kabul etmemesini ve karşı çıkmasını göstermektedir. Tekrar söz konusu olan üvey anne arketipi temasına dönersek masalların mesajı şudur: Bir kız olgun kadın olabileceği ve kendi yaşam alanını vermek istemediğinden dolayı büyümesine izin vermeyen üvey anne sini yenmesi lazım. İkincisi, annesinden (masallarda bu rolü başkası oynar) kendi mutluluğunu bulmak için izni ve nasihati alması gerekir. Sonuncusu evlenip erkeği bulup kendi evini, sınırlarını kurması lazımdır (Efimkina, Gorlova, 2003: 15). başlamaktadır: Örnek olarak Bacı Bacı, Can Bacı Türk masalı (Boratav, 2009: 103) şu şekilde Bir varmış, bir yokmuş Bir adamın bir kızıyla bir oğlu varmış. Bunların anneleri ölmüş. Babaları evlenmiş. Üvey ana çocukları kıskanır, onlara türlü eziyetler edermiş. çocuklardan bıktım. Bunları at, sat, ne yaparsan yap, evimden uzaklaştır.

104 92 Üvey anne veya bazen cadı, kötü peri kendisini yaşlanan, güzelliği solunan, artık başka role geçen biri olarak kabul etmek istemez. Nardaniye Hanım masalında (Boratav, 2009: ) üvey anne, Ne yapsam da bu kızdan kurtulsam? diye söylenmesinin ve tuzak kurmasının dışında sürekli çıkmış ayın karşısına: 2009: 117). Ayım, ayım, Sen mi güzel ben mi güzel? dermiş Ay da der ki oradan: Ne sen güzel, ne ben güzel, İlle Nardiye Hanım güzel. Bu cevaplar kadını sadece daha çok kızdırır Eyvah, kaltak ölmemiş der (Boratav, En Güzel Elena ve Üvey Annesi ( Elena Prekrasnaya i Maçeha ) masalında da (Alekseeva, 1987: 223) benzeyen şekilde aynayla, üvey annesinin nefretiyle, güzelliğini kaybetmek istemediğiyle ilgili temalar geçmektedir ve ondan dolayı cadı karakteriyle özleştirilmektedir: Новая жена была дочь колдуньи, была тоже красива и думала, что красивее ее нет никого на свете. Смотрится она однажды в свое волшебное зеркало и говорит: Хоть и замуж вышла, а я думаю, что нет на свете меня красивее. Нет, говорит зеркальце, есть красивее тебя, твоя падчерица. Adamın yeni karısı cadının kızıymış. Kadın çok güzelmiş ve ondan daha güzel kimse olmadığını düşünmüş. Bir gün aynasına bakıp Evlenmeme rağmen dünyanın güzeli sadece benim olduğumu düşünüyorum demiş. Hayır, senden daha güzel olan da var, senin üvey kızındır (Talianova çevirisi). Tabii ki aynanın bu dediği üvey annenin yaşlandığını sadece hatırlatır ve genç kıza nefretini artırır. Üvey annenin her gün aynanın karşısına geçip dünyanın en güzel kadını olduğunu öğrenme isteği aslında toplum tarafından beğenilmek istediğinin bir göstergesidir. Aynanın görüşü aslında toplumun görüşünü yansıtmaktadır. Toplumun bakışı ise ataerkil kodlarla şekillendirilmiş bir bakıştır. 42 Nardaniye Hanım masalı, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının bir eş metni olarak da değerlendirilebilir. Bu bağlamda, Betsy Cohen in Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından yola çıkarak yaptığı kadınlar arasındaki kıskançlıkların 42 İnternet: Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun. Web: adresinden 30 Mayıs 2015 te alınmıştır.

105 93 nedenlerini irdelediği The Snow White Syndrome: All About Envy adlı çalışmasındaki 43 kadınların en güzel olma zorunluluğuyla ilişkili bazı düşünceler, Nardaniye Hanım masalı için de dikkate değer görülebilir. Cohen e göre, Pamuk Prenses in hikâyesi çağımızın önemli bir miti durumundadır ve büyük bir zafer hikâyesidir. Bu hikâye birçok kadının yaşamıyla ilişkilendirilebilir. Cohen bunu, bir genç kızın annesinden bağımsız bir kadın olma ve topluma katılma hikâyesi olarak da okuyabileceğimizi söyler (Ölçer, 2003: 56). Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalını analiz eden ( dolayısıyla Nardiye Hanım Türk masalı için de ve benzer konusu olan çoğu masallar için bu açıklama uygun) İsmail Gezgin (2007: 98) üvey anne karakteri ve onun anlamı şu şekilde açıklamaktadır: Aynası ile konuşan, yaşlı bir kadına dönüşebilen ve sihir gücüne sahip bir kötülük canavarı olarak bu figür tam da bilinçdışı bir canavardır. Bu canavar, genç kızın içindeki içgüdüselliğin de ifadesidir. Geleneksel yola karşı çıkan ve kendi yolunda ilerlemek isteyen isyankâr bir ergenlik çıkışıdır. Masalda vurgulanan şeylerden birisi üvey annenin sıkça aynası ile güzelliği konusunda girdiği diyalogdur. Bu aslında narsistik bir kişilikle karşı karşıya olduğumuzun açık bir göstergesidir. Diğer bir deyişle bu masalda Pamuk Prensesin, önündeki iki kadın örneğin temsil ettiği bir yaşam biçimini seçmesi gerektiği vurgulanıyor. Anne ve üvey anne ile temsil edilen bu kadınlık rollerinden üvey annenin rolünün seçildiği annenin ölümünden de anlaşılıyor. Bir yanda anne, yani kralın karısı, bir aileye sahip mazbut bir yaşam; diğer yanda ise üvey anne; yani gizil güçleri olan, daha içgüdüsel, bulduğu ile yetinmeyen her şeyin en ine sahip olmaya çalışan biraz açgözlü bir karakter. Pamuk Prenses ergenliğin de verdiği bir bilinçsizlikle içindeki üvey anne figürünü yaşamayı tercih eden bir genç kızı temsil ediyor. Nardaniye Hanım masalında da Nardaniye, başından geçen onca maceranın ardından, sonsuza kadar birlikte yaşayacağı doğru adam ı bulunca hayata yeniden döner. Nardaniye nin üvey annesiyle çatışarak ailesinden ayrılışıyla başlayan büyüme süreci, Kırk Haramiler in himayesinde devam eder. Kırk Haramiler in yanındayken ölmesi simgesel olarak bir kadının, erkeği için yeniden doğmaya hazırlanma sürecidir. Bu durum mitsel bağlamda da geçiş ritüelleri arasında sıkça rastlanan bir durumdur. Yeniden doğmaya hazırlık sürecinde erginlenecek kişinin kapalı bir mekânda yalnız başına kalması gerekir. Nardaniye de tabutun içinde yalnız kaldığı bu dönemde ruhsal bir arınma daha gerçekleştirmektedir. Bu simgesel ölümüyle bir eşiği daha aşma aşamasına gelmiştir. Şehzade tarafından eşliğe kabul edilişiyle de olgunlaşmasının bir başka boyutuna yani kadın olma aşamasına gelmiştir (Ölçer, 2003: 95-96). Masalların söyledikleri âdeta bir ayna işlevi görür. Bu aynada insan kendini seyreder. Şayet, kişi bu sırlı aynada saklı benliğini, kendini görmeyi başarırsa; 43 Cohen, Betsy. The Snow White Syndrome: All About Envy. New York: Macmillan Press, 1986.

106 94 korkularını, zaaflarını, zayıflıklarını, kinlerini, nefretlerini -yani gölge lerini- işte o zaman kendini tanımada aşama kat etmiş demektir (Işık, 2012: 6) Sonuç olarak aynı karaktere Jung un arketip sınıflandırılması açısından bakılırsa o zaman üvey annenin bir gölge simgesi olduğunu söylemek mümkündür. Persona ve gölge tek insanın içinde yaşayan ve birbiriyle sürekli savaşan insanın parçalarıdır. Folklorda bu soyut arketipler somut ve belli kahramanlarda canlandırılır. Bu yüzden her masal, bir insanın içinde gerçekleşen süreçlerin tarifidir. Üvey anne arketipi figürü, bir andan olumsuz çünkü başkahramanı yok etmek ister, diğer andan da bireyinin potansiyel güçlerini ve yeteneklerini gerçekleştirir. İnsanoğlu, hangi kültürde yaşarsın yaşasın korktuğu veya hoşlandığı unsurlar vardır. Bunlar kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuzluğu işaret kabul edilir ve bunlara karşı bazı inanmalar meydana getirir (Yücel, 1998:44) İçimizdeki Tanrıça Masallardaki Bakire Kızlar Masallarda bulunan bakire tipi için bir cadının veya koca karının tamamen zıt anlamını taşıyan bir antipodunun olduğu söylenebilmektedir. Masallar gri tonuna yer vermeksizin siyah ve beyaz zıtlığı çerçevesi içerisine sıkışmıştır. Siyah tonunu simgeleyen kötü kalpli kraliçe femme fatale rolüne mahkûmken, beyaz tonunda iyiliği ve güzelliği ile övgü toplayan masum prensesler vardır. Masum prensesler femme fatale in aksine ataerkil toplumun normlarıyla hareket ederler 44. Egrinlik yaşlarındaki güzel kız, ailesinin evinden ayrılıp kendi mutluluğunu bulmak için yola çıkar. Olağanüstü masalların çoğunun merkezi kahramanlarından biri evlenmemiş masum kızlardır. Jung, çalışmalarında çok kapsamlı şekilde değil, ama Doğaüstü Çocuk arketipi ile bağlantısı olan Kora isimli figürü arketipik açıdan inceler. Kora nın diğer ismi Persephone dır. C. Jung bu arketipi araştırırken ölüler ülkesine Hades tarafından kaçırılması mitine dayanır: Bir gün tarımın, bereketin, mevsimlerin ve anne sevgisinin Tanrıçası Demeter in kızı Persephone, çiçekleri toplarken Hades in tarafından yer altına götürülmüştür. Hades'in eşi ve ölüler ülkesinin tanrıçası olmuştur fakat doğan hiçbir çocuğu Hades'ten değildir. Annesi Demeter'in ısrarları sonucunda, kış dönemi hariç kalan kısmını yeryüzünde geçirmeye hak 44 İnternet: Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun. Web: adresinden 2 Haziran 2015 te alınmıştır.

107 95 kazanmıştır. Bu yüzden ölülerle ve yeraltıyla olduğu kadar hasatla da ilişkilendirilir. Kora (Yunanca Κόρη ) genç kız, bakire anlama gelmektedir. С. Jung aynı zamanda Kora nın yanısıra Athena nın ve Artemis in de bu gruba ait olduğunu savunur. 45 Persephone ve Demeter, anne ile kız arasındaki standart senaryoyu sunarlar: kız bağımsız değil, annesinin kararına ve görüşüne çok önem veren, itaatkâ kızdır. Kız iyi biri olmaya çalışır. Yani annesinin sözünü dinleyen, anlayış gösteren, uysal bir kızdır. Annesi onu riskli olan durumlardan kurtarır. Aynı zamanda kız da belli ana kadar maceraya hazır değildir. Gerçek hayatımızda Kora nın tipine sıradan bir kız uyar. Bu, bütün kadınların on dörtten aşağı yukarı yirmi yaşına kadar olduğu tiptir. Genelde bu zaman çerçevesinde kız kendisinin kim olduğunu ve ne istediğini anlamayabilir. Bu, deneme, başarı ve hatalar, hayal kurma ve yanılsama zamanıdır. Aslında kızların çoğu evlenene kadar ya da kariyere başlamasına kadar Kora olurlar (Bednenko, 2005: 37-38). Ondan sonra Kora, kızlıktan yetişkinliğine geçip bir gelin olur. Bu mecazi anlamda kızlık çağının ölümü dür. Kızın hayatı tamamen değişir. Her kızın kendi Hedes i vardır: bu sevgilisi, onunla evlenecek biri veya bir olay vs. bile olabilir. Yer altı dünyası, insanın ruhu, oradaki derin duyguları, içgüdü, hatıra ve arketipik imajlarının veya sürekli geriye döndüğü ve orada yaşadığı insanın iç dünyasının alegorisidir. Ve gelin oraya gidip onu kaçırdıklarından, sevdiği işten ayırdığından bazen artık kocası olmuş erkeği ya da çocuklarını suçlayabilir. Rus Halk masallarında bu mitolojik motif sık sık görülür: güzel bir kız / prenses kuru kafa Koşey tarafından kaçırılır. Долго шел Иван-царевич, дошел до дому: огромный дом! В нем жила царска дочь, утащена Кошом Бессмертным Dolgo şel İvan-Tsareviç, doşel do domu: ogromnıy dom! V nem jila tsarskaya doç, utaşenaya Koşeem Bessmertnım Az gitti, uz gitti İvan, bir bakmış ki karşısında koskoca bir ev! Bu evin içinde ise Ölümsüz Koşey tarafından kaçırılmış çarenin kızı yaşarmış (Afanasyev, 1985: 190). 45 Bkz. C.G.Jung Duşa i Mif. Şest arhetipov ( Mit ve Ruh. Altı Arketip ). Kiev

108 96 Ya da Prens İvan ve Prenses Marfa masalında ( İvan-Tsareviç i Marfa Tsarevna ) kız, ejderhaya esir düşer (Afanasyev, 1985: 117). Ama mite kıyasla masallarda düşmanın hapsinde bulunan kızlar, yakışıklı delikanlı tarafından kurtulur. Okuduğumuz masallar her zaman happy end le (mutlu son) la biter, muradına ererler, sevgililer ise kavuşurlar. Bu yüzden evlilikten (ya da kendi animusuyla buluşmasından) sonraki senaryoyu bilemeyiz, ama prensle evlendikten sonra kız mutlu olabilir, ya kendisini kurban olarak görür, ya da kensini artık küçük kız olarak değil yer altı krallığın çariçesi olarak algılanır. Bu artık masalın karanlık tarafı olarak kalır. Persephone nin veya Kora nın rolünde bulunan genç kız, Uyuyan Güzel veya Pamuk Prenses gibi kendi çekiciliğini daha anlamayan, onu uyandıran prensi bekleyen tipidir. Yedi Kardeşler masalında (Boratav, 2009: 109) kız büyüyünce kardeşlerini aramaya gider. Kıza kardeşlerine ulaşabilmesi için yardımcı olarak külden eşeği veren fazla iyi annesi yer almasına rağmen başkahraman inisiyasyonu başarıyla geçer. Ona çok kızmış devkarısı, öldürülmüş oğlunun ağzından bir dişi söküp kızın ayağına saplamış. Kız da hemen oracıkta düşmüş, yıkılmış. Yedi kardeşler, Artık bacımız öldü diyerek öldüğünü sanmışlar. Kızın cenazesi için hazırlık yapmışlar. Ama onu yıkayan kadın kızın ayağındaki bu dişi çekiverince kız canlanmış, doğrulmuş. Masalda kullanılan doğrulmak fiili bile küçük, bağımsız olamayan kızın öldüğünü ve tekrar yetişkin genç bayanın doğduğunu gösterir. Artık devden de, kediden de kurtuldular ya, yemişler içmişler, muradına geçmişler dev ve kedi korkularının, aşamadığı hissler veya artık bu yaşam dönemi için gerekmeyen düşüncelerinin, davranışlarının ölmesinin, kızın onlardan vazgeçmesinin simgesidir. Evlenmemiş kızın, fiziksel özellikleri tanımlanırken, cinsel çekiciliği ve sağlıklı olması ön planda tutulmuştur. Masallardaki bakire kız imgesi, erkek tarafından cinsel çekiciliği ön planda tutularak dile getirilirken, oğullarına eş seçen erkek anneleri tarafından sağlıklı olmaları ve doğurganlıklarıyla ilişkilendirilerek tanımlanmaktadır. Güzel kız tanımı, bir erkek tarafından yapıldığındaysa vurgu kadının doğurganlığıyla bağıntılı olsa da ön plana çıkan onun çekiciliğidir (Ölçer, 2003: 53). Her Dem Taze masalında (Sarıyüce, 1993: 139) sonra da şehzadeyle nişanlanacak kız böyle tarif edilir:

109 97 Güzelmiş, bir servi ağacını andırırmış boyu. Yüzü hatırlatırmış on dördündeki ayı. Kaşları kalem, kirpikleri okmuş. İri, parlak, ela gözlerinin bir benzeri hiçbir ahuda yokmuş ; Ölümsüz Kaşey Masalı nda (Alekseeva, 1987: 386) ( Skazka o Kaşee Bessmertnom ) şöyle anlatılmaktadır: В некотором царстве жил-был царь, у того царя был сын Иван-царевич; он ходил учиться и слышал там, что в некотором царстве, подсолнесном государстве царевна Анастасия сама царствует, такой на свете нет краше. Он пришел к отцу и матери и говорит: Государь мой батюшко, дай мне прощенье, благославение, я хочу увидеть красоту ее V nekotorom tsarstve jil-bil tsar, u togo tsarya bıl sın İvan-tsareviç; on hodil uçitsya i slışal tam, çto v nekotorom tsarstve, podsolneçnom gosudarstve tsarevna Anastasiya sama tsarstvuet, takoy na svete net kraşe. On prişel k otsu i materi i govorit: Gosudar moy batüşko, day mne proşenye, blagoslavenie, ya hoçu uvidet krasotu ee [ Bir memlekette bir çar varmış. Bu çarın İvan-tsareviç oğlu da varmış. İvan, daha uzak bir memlekette, güneş altındaki diyarda Anastasiya prensesinin yaşadığını duymuş. Ve dünyada daha güzel olan kimse de yokmuş. Bir gün annenin babanın yanına gidip Yüce kralım, bağışlayın beni ve izin verin ki bu güzelliği görmek isterim.] (Talianova çevirisi) Rus Halk Masallarında kadın kahramanlarının isimlerinden bile güzelliği anlaşılır: En Güzel Elena / Vasilisa vb. Tekrarlanan her imgenin ideolojik göndermeye dair bir ipucunu ele verdiği masal kültüründe, ilk öpüşme de amaçları ve kurgusu açısından rastlantısal olmayan metaforlar öbeğindendir. İlk öpüşmenin imlendiği hikâyeler karakteristik özellikler taşır ve her zaman dönüşüm anlamı üzerine odaklanır. Eski masal geleneğinde bu tür bir dönüşüm yaratıcı etki olmadığında öpüşmeye yer verilmez, yalnızca düğünün görkeminden söz edilir. Geleneksel masalda ilk öpüşmenin büyüsü, çirkini güzele, yaratığı prense, ölümü hayata, kötüyü iyiye, ama her neyse, sonuçta evlilik yaratan bir başlangıca dönüşümü sağlar (Sezer, 2010: 24). İlkel düşüncede erginlenme, çocuğun öldüğü ve yeniden dirildiği inancını temel alır. Erginlenme töreninin hemen akabinde gerşekleşen evlilik de, aynı şekilde erginlenmenin bir parçasıdır. Bir öpücükle dirilen prensin ya da prensesin bir sonraki sahnede düğün töreni içinde yer alması, bu iki anlamı ustaca yansıtır (Sezer 2010: 27). Masallarda yer alan bakire tipi kızları, üvey annelerinden çektiği zülüm, sert ve yetkeli davranışlardan sadece faydasını görürler. Bu genç kızlar kızmaz, kabalaşmazlar; tam tersine geleneksel aile değerlerinin açısından gereken yeteneklerine sahip olurlar.

110 98 Kroşeçka-Havroşeçka masalında (Afanasyev, 1985: 84) genç kıza: над работою каждый день занудили, заморили; она и подает, и прибирает, и за всех и за все отвечает vse otveçaet Nad rabotoyu kajdıy den zanudili, zamorili; ona i podaet, i pribiraet, i za vseh i za Her gün çalıştırırlar, her türlü işi yaptırırlar. Kız hem sofra kurur hem temizlik yapar; herkesin adına sorumlu, herşeyin mesuliyeti ona aittir. Ya da Morozko da (Afanasyev, 1985: 78) Падчерица и скотину поилакормила, дрова и воду в избу носила, печь топила, избу мела - еще до свету Padçeritsa i skotinu poila-kormila, drova i vodu v izbu nosila, peç topila, izbu mela eşe do svetu Üvey kız hem hayvanları beslermiş hem eve odun ve su götürürmüş; sobayı yakarmış, kulübesini temizlermiş. Hem de bunları güneş doğmadan yaparmış (Talianova çevirisi). Bu kızlar küçük yaşlarından beri herşey yaparlar ve ellerinden herşey gelir, onlar her işin ustasıdır. Aynı zamanda terbiyeliler, güzel konuşurlar, şarkılar söylerler, dans ederler. Bakire kızların her ne kadar ev içinden çıkmaları istenmeyen bir durumsa da belli bir yaşa gelmiş evlenme çağındaki bir bakire kızın, ev içinde gereğinden fazla kalması toplum tarafından uygun görülmeyen bir durumdur. Bir genç kız, zamanı geldiğinde, baba evinden ayrılarak yeni bir aile oluşturmalı bu yolla geleneğin sürekliliğini sağlamalıdır. Masallarda, bu tür evde kalmış kızlar, diğer bakire kızların aksine, çirkin, evde kalmış ve yaşlı olduklarından, kamusal mekânda serbest dolaşım hakkına sahip oluşlarına dikkat çekilmişti (Ölçer, 2003: 59-60). Bu tespitler ve evlenme çağındaki masum kızın yola çıkması, erginlenme ritüelleriyle bağlantı kurmaktadır. Sonuç olarak halk masallarında kadın arketiplerinden kötü cadılar, üvey anneler, yardımcı kahramanların yanı sıra macerasını yaşayacak ve yetişkin hayatına geçecek

111 99 bakire arketipi de görülmektedir. Jung un çalışmasına dayanarak bu arketip ve mitolojik Kora karakteri arasında bir bağlantı kurulabilir. Sadece bazı kadınlar sürekli fazla-iyi annesinin korumasının altında bulunarak ve psikolojik inisiyasyonu geçmek istemeden hayatının sonunda kadar Kora gibi kalır, ebedî masum kızlar olarak toplumun tamamen bir üyesi olamazlar.

112 100

113 SONUÇ Masal, birçok bilimin yararlanabileceği bir kaynaktır. Milletlerin kültür özellikleri masallarda gizlidir. Masallar, toplumun kuruluşunu ve ana unsurlarını nitelendirmede, halk kültürünün temellerini araştırmada son derece değerli belgelerdir 46. Tezin ilk bölümlerinde Türk ve Rus halk masallarının formülistik yapısı incelenmiştir. Masalın geleneksel tekerleme kısımlarının sadece Türk masallarında değil, Rus masallarında da bulundukları tespit edilmektedir. Bunun dışında çoğu halk için kutsal ve masallarda da yerini bulan sayılar, renkler, maddeler araştırılmaktadır. Masalı süsleyerek genişleten, uzatan dolgunlaştıran nakışlar (motifler) ile her biri kendi dilini konuşarak, kendi oyunlarını göstererek, performansını seslendiren, kımıldatan kişiler de ya da başka deyişle Masalı Canlandıran Ustalar masalın gelişiminde önemli yer almaktadır. Nakışları boyayan ve seslendiren ise masalcı dediğimiz sanatçı: İster belli bir masalı ilk yaratmış olan kişiyi düşünelim, ister onu kuşaktan kuşağa aktaran kişilerden her birini ayrı ayrı, masalcının-masalın insanlardan farklı olarak-belli bir yeri, bir yurdu, bir adı vardır. Masalcı sade kişilere can vermekle onları, birbiri ardına bağlanan olaylar içinde kımıldatıp konuşturmak la yetinmemiş, kendi toplumunun dilini konuşturmuş, bu toplumun sevinçlerini, dertlerini, şakalarını-açık ve kapalı, türlü yollarla dile getirmiştir (Boratav, 2009: 17). Anlatıcılık konusunda Türk ve Rus masal geleneğinde farklar bulunmuştur: Türk toplumunda masal genelde gece uyumadan öncesinde kadın tarafından anlatılmaktadır. Rus kültüründe ise masal tabii ki yataktaki uyumaya hazır çocuklara da anlatılabilir ama daha çok zor işleri yapan ve toplum çalışmalarında bulunanlara erkek tarafından canlandırılmaktadır. Masal dünyası, olağanüstü özelliklerine ve sihirli olaylarına rağmen gerçek hayatın yankısıdır. Ancak gerçek sanata kıyasla masal, farklı kurallara göre bu gerçek hayatı yansıtır. Masalın fantastik dünyası, sanatça yeni şekli alan eski zamanda kalan bir yaşamdır. Masalın mitle sıkı bağlantı olduğundan masalların içinde de mitolojik unsurlar ve karakterler bulunmaktadır. Masalın semantik anlamı sadece onun mitolojik kaynaklarını incelendikten sonra tespit edilebilir. Bu bağlamda Rus ve Türk Halk Masallarında Kadın Figürü bölümünde Slav ve Türk mitolojisine dayanarak hayattaki kadının yeri, dinin etkisi ve folklor özellikleri ele alınmıştır. Araştırıldıktan sonra hem Slav, hem de Türk halk 46 Güneş A., Yakıcı A. Burdur Masallarında Kadın ve Su. I. Burdur Sempozyumu.

114 102 edebiyatında kadının önemli bir rol oynadığını, destanlarda özellikle (Slav kültüründe masallarda da) güçlü ve erkekten daha zayıf olmayan bahadır kadın tipinin bulunduğunu dile getirilebilir. Büyük iz bırakan anaerkil dönemin yankıları hâlâ masal metninde yer almaktadır. Masal, sadece inanışları değil, onların üzerine kurulan töreler ve törenleri de bize gösterir. Ciddi derecede masalların motiflerinin, konularının ve yapısının oluşumunu farklı kültürler arasında yaygın olan inisiyasyon veya erginlenme ritüelleri etkilemiştir. Artık Çocuk Değil veya Erginlenme Ritüelleri bölümünde masal örneklerine göre kızın belli yaşına girince geçmesi gereken sınavlar, kadınlar için bu fiziksel sınavlar da olmayabilir; öncellikle her kadının yapması gereken psikolojik inisiyasyondur. Analitik psikolojinin kurucusu ünlü psikolog ve düşünür Jung, arketiplerin aslında tüm insanlığın ortak değerleri olarak geçmişten bugüne, kuşaktan kuşağa aktarılan imgeler olduğunu söyleyerek onun bireyin günlük yaşamından çeşitli edebî ürünlere kadar çok değişik alanları etkilediğini belirtir. Özellikle masal, destan ve halk hikâyesi gibi anlatmaya dayalı türlerin sembolik dil ve ortak bilinçdışıyla ve özellikle de mitlerle yakın bir bağı mevcuttur (Alay, 58, 2012). Tezin içinde Jung un Arketip Kavramı. Kolektif Bilinçdışı adlı bölümünde C.G.Jung un sınıflandırmasına göre öncellikle arketip kavramının ne anlama geldiği ve masallarda yer alan kolektif bilinçdışının önemi ele alınmıştır. Sonraki bölümlerde Türk Ve Rus halk masallarının örneklere göre Jung un temel arketipleri, yani anima, animus, persona ve gölge kadın arketipi açısından araştırılmıştır. Psikoanalitik kurama göre Jung un temel arketiplerine dayanarak Rus ve Türk halk masallarında mitolojik karakterlerin dışında psikolojik tipler de bulunmaktadırlar. Arketip kavramıyla sık bağlantı olan мифологема / mifologema / mytheme terimine de dikkat verilmesinin gerektiğini düşünülmektedir. Araştırmanın neticesine göre Türkiye de ve Türk Edebiyat Biliminde bu kavram bulunamamıştır. Bu sebeple yeni bilginin kaynağı ya da belki de ileride tartışılacak bir konu olabilecektir. Rus araştırmacıları, arketip ve mitologem kavramlarını ayırmaktadır. Arketip terimi, psikolojik imgelerin bölgesine, mitologem terimi ise sosyal tabiatı olan prototip özne-nesne ve özneler arası durumlarına bağlamaktadır. Ondan dolayı tezin içinde Baba-Yaga, devanası, cadı gibi incelenen karakterler arketip değil, mitologemledir. Arketip açısından bunlar

115 103 Yüce-anne veya Kadın arketipinin temsilcileridir. Tezde incelenen Baba- Yaga adlı Rus geleneksel karakteri, onun karşılığına da Türk masallarındaki devanası veya devkarısı yüce-ana arketipinin karakterleridir. Bu ana, C. Estes in kullandığı Vahşi Kadın ifadesi üzerine hem seven, yardım eden, şefkatini veren olarak hem de yıkıcı ve zarar veren tarafı olan görülmektedir. Vahşı Kadın, bu güçlü psikolojik doğaya içgüdüsel doğa diyebiliriz, ama Vahşi Kadın bunun arkasında yatan kuvvettir. Buna doğal ruh da diyebiliriz, fakat bunun ardında da Vahşi Kadın arketipi yatar. Bunun, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası olduğunu da söyleyebiliriz. Kadınların özgün, özlerinde var olan doğası diyebiliriz. Şiir sanatında ona Öteki ya da evrenin yedi okyanusu veya uzak orman ya da Dost adı verilebilir. Farklı psikoloji ekolleri ve farklı bakış açıları tarafından id, benlik, içsel doğa olarak da adlandırılabilir. Vahşı Kadın bütün kadınların sağlığıdır. Onsuz, kadınların psikolojisi anlamsızlaşır. Bu yabanıl kadın, prototip kadındır hangi kültür, hangi çağ, hangi politika olursa olsun, o değişmez. Döngüleri değişir, simgesel temsilcileri değişir, ama özünde o değişmez. Neyse odur ve bir bütündür (Estes, 2003: 21; 23). Vahşi doğasını hâlâ anlamayan ve yetişkin yoluna sadece yavaş yavaş çıkan İçimizdeki Tanrıça bölümünde bakire tip kızları yer almaktadır. Burada bu ifade aynı zamanda da mecazi anlamda algılanmalıdır. Hayata hazır olmayan kadınlar veya değiştirmek istemeyenler uzun zaman boyunca ev kızları gibi kalırlar. Ve sadece masaldaki merkezi kadın kahramanı bize farklı durumu göstererek doğru yolu belirtirler. Sonuç olarak çalışma sürecinde araştırılan hem teorik hem de pratik materyale göre Türk ve Rus halk masallarında Kadın Arketipi nin var olduğunu ve bu arketipe öncellikle psikolojik ama aynı zamanda da mitolojik ve tarihî açılardan bakılabileceği göstermektedir.

116 104

117 105 KAYNAKÇA Abalı, N. (2011). Halk anlatılarında Ensest. Yükek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Acıpayamlı, O. (1974). Türkiyede Doğumla İlgili İnanmaların Etimolojik Etüdü, Ankara. Aça, M. (2007). Reşideddin Oğuznâmesi nde Kadın. Millî Folklor. 19, (76). a) Destan ve Masal Anlatımı Zamanı İle Ortamını Belirleyen İnanışlar Nelerdir? I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı Bildiriler-, 1. Fikret Türkmen-Gürer Gülsevin), (Editörler). Ankara 2007a, s b) Tıva Halk Masalları. (2007b). Konya: Kömen Yayınarı. Aça, M., Ekici, M., Yılmaz, A.M. (2012). Türk Halk Edebiyatı. El Kitabı. (9. Baskı). Ankara: Grafiker Yayınları. Afanasyev, A. (1985). Narodnıe Russikie Skazki. T.1. Nauka. Moskva. a) Narodnıe Skazki (2008). T.2. Moskva Alangu, T. (1961). Billur Köşk. İstanbul: Remzi Kitabevi. Alekseeva, O. (1987). Russkie Narodnıe Skazki. T.1. Moskva. Andreev, A. (1997). Russkie Bogi v Zazerkalye. Mifı i Magiya İndoevropeytsev. V. 3. Moskova. Antsıferova, L. (1978). Epigenetiçeskaya Kontseptsia Razvitia Liçnosti Erika G.Eriksona/Printsip Razvitia v Psihologii. Nauka. Moskva. Arslan, Ahmet Ali (1998). Kuzey-Doğu Anadolu (Kars) Türk ve Kuzey Britanya Halk Edebiyatında Masallar. Atatürk Kültür Merkezi Yayınları. Azadovkiy, M. Russkaya Skazka (1932). İzbrannıe Mastera. Academia. T.1. a) Sibirya dan Bir Masal Anası. (1992). Ankara. Çev. İlhan Başgöz. b) Statya o Literature i Folklore. (1960). Gosudarstvennoe İzdatelstvo Hudojestvennoy Literaturı. Moskva. Leningrad. Bayat, F. (2009). Geçiş Ritüeli Bağlamında Arınma. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2 / 9 Fall. a) Türk Mitolojik Sistemi. (2007). C.2. İstanbul. Bednenko, G. (2005). Greçeskie Bogini. Arhetip Jenstvennosti. İzdatelstvo NF Klass. Moskva. Bennet, E.A. (2006). Jung aslında ne dedi. Çev. Işıl Çobanlı. İstanbul: Say Yayınları.

118 106 Beydili, C. (2005). Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük. İstanbul: Yurt Yayınevi. Bilkan, A. (2009). Masal Estetiği. İstanbul: Timaş Yayınları. Binyazar, A. (1996). Dede Korkut. İstanbul: Doğan Kardeş Kitaplığı. Bolşakova A. (2010). Gender i Arhetip: Pervozdannaya Jenşina v Sovremennom Mire. Obşestvennıe Nauki i Sovremennost a) Arhetip-Mif-Kontsept (rubej XX-XXI vv.). Teorii Arhetipa. (2011). Çast III. Ulyanovsk. Boratav, P. (1969) Az Gittik, Uz Gittik. Folklor Dizisi. (2. Birinci basım). Ankara: Bilgi Yayınları, 7. a) Az Gittik Uz Gittik. Ankara. 12. Baskı. Aralık. 2014: b) Folklor ve Edebiyat (1982). 2. cilt.istanbul: Adam Yayınları. c) 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı (1997). İstanbul: Gerçek Yayınevi. d) Zaman Zaman İçinde (2. Baskı). (2009, Haziran). Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. Brodskiy, N. L. (1904). Sledı Professionalnıh Skazoçnikov v Russkih Skazkah. Etnografiçeskoe Obozrenie Ceylan, Ö. (2000). Tasavvufî Şiir Şerhleri. İstanbul: Kitabevi Yayınları. Çoruhoğlu, Y. (2000). Türk Mitolojisinin Anahtarları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Denzler, B. (2010). Ünlü Olmayı Hayal Eden, Ancak Sesini Gizleyen Kadın Opera Sanatçısı. Peri Masallarıyla Birkaç Tanım. Düşler, Düşlemler ve Masallar. Psikanalitik Bakışlar. Derleyenler: Nilgün Taşkıntuna, Yeşim Korkut. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. Dökmen, Ü. (1983). Pinokyo nun Arketipler ve Annebaba-Çocuk İlişkileri Açısından İncelenmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 16(2). Dökmen, Ü., Dökmen, Z. (1987). Jung un Aşama Arketipi nin Testedilmesi. Psikoloji Dergisi, 6(21). Duranlı, M. (2006). Rus Bilim Adamlarının İnisiyasyonu (Geçiş Ritüelleri) Tanımlama Çalışmaları ve Saha Efsanelerinde İnisiyasyon Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları. Uluslararası Sempozyum Bildirileri. Ankara: GÜ THBAUM Merkezi Yayınları 5. Duvarcı, A. (2005). Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller, İnanmalar, Uygulamalar. Bilig Dergisi. (32), Ebermann T. (1999). Autostop Fahren Sie mit? Fahren Sie mit! Imagination. 21. Jahrgang, Nr

119 107 Efimkina, R. (2003). Probujdenie Spyaşey Krasavitsı. Tri İnitsiatsii v Jenskih Volşebnıh Skazkah. Sbornik Rossiyskiy Geştalt. V.4. Moskva, Novosibirsk Efimkina R., Gorlova, M. (2003). Psihologiçeskaya İnitsiatsiya Jenşinı. Novosibirsk. Eliade, M. (1999). Şamanizm. İlkel Esrime Teknikleri. (Çev. İsmet Birkan). Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. Ergin, M. (2015, Mart). Dede Korkut Kitabı. (51 Baskı). Ankara. Ergün, P. (2014). Türk Masal Anlatıcısının Kimliği. Milli Folklor. 104(26). Ersoy, E. (2002). Jung un Arketip Kavramı. Anadolu Aydınlanma Vakfı. Estes, K. (2003). Kurtlarla Koşan Kadınlar. Vahşi Kadın Arketipine Dair Mit ve Öyküler. (Çevir. Hakan Atalay). İstanbul. Fedakâr, P. (2014). Besleyen Mi, Öldüren Mi: Türk Mitik Tasavvurunda Anne Arketipinin Antropomorfik Görünümleri. Millî Folklor. 26(103). Fedakâr, S. (2011). Özbek Sözlü Geleneğinde Masallar. İzmir: Egetan Basın Yayın. Feyzioğlu, N. (2011). Gelin Kaya Efsaneleri ve Taş Kesilme Motifi Üzerine Bir Değerlendirme. Gazi Türkiyat. (9). Fon Franz, M-L.(1988). Psihologiya skazki. Tolkovanie Voşebnıh Skazok. Perevod K. Butırina. a) The Process of Individuation. In: Carl G.Jung. Man and his Symbols. Doubleday & Company Inc., Garden City, New York, P (Çev. Rebeko T). Uraniya Dergisi Fordham, F. (2008). Jung Psikolojisinin Ana Hatları. (Çev. Aslan Yalçıner). İstanbul: Say Yayınevi. Gatsuk, V. (1992). Skazki Russkogo Naroda. Moskva. Gerasimova, N. (1976). Formulı Russkoy Volşebnoy Skazki (K Probleme Stereotipnosti i Variativnosti Traditsionnoy Kulturı). Soveskaya Etnografiya. 5. С Moskva. Gezgin, İ. (2007, Aralık). Masalların Şifresi. Kırmızı Başlıklı Kız dan İlk Günah a. (Birinci Baskı). İstanbul. Glinka, G. (1993) Drevnyaya Religiya Slavyan // Mifı Drevnih Slavyan. Saratov. Gogol, N. (1960). Sobranie Hudojestvennıh Proizvedeniy v pyati tomah. Moskva. Güleç, H. (2002). Halk Edebiyatı. Konya. Gültepe, N. (2008). Türk kadın tarihine giriş. Amazonlardan Bâcıyân- ı Rûm a. İstanbul.

120 108 Günay, U.(2000). İslâmî Dönemde Türk Toplumunda Kadının Yeri ve Önemi. Milli Folklor, 6(46). a) Elazığ Masalları (İnceleme) (1975). Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum. b) Masal (1992). Türk Dünyası EI Kitabı, c.m, Ankara: Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü Yayını. Gürsel, L. (1966). Masal Tekerlemeleri. Yeni Dergi. (23). Gürses, İ. (2007). Jung cu Arketip Teorisi Bağlamında Tasavvufî Öykülerin Değerlendirilmesi: Sîmurg Örneği. Türkiye Cumhuriyeti Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi. 16(1), Gürol, E. (1993, Ağustos). Arketip. Türk Dili, 2(500), Güvenç, A.Ö. (2009). Kırk Sayısının Halk Edebiyatı Ürünlerinde Kullanımı Üzerine Bir İnceleme. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. (41). Halk Evleri Dergisi (1956, Nisan). Bey Oğlu. 4(81), S a) Tıntın Eden Kabacık. (1949, Eylül). 1(2), 46. b) El Bilmez Marifet Alelacaip Oyun Hikâyesi. (1952, Ocak). 2(30), 847. Işık, N. (2012, Ekim). Türk Masal Kahramanlarının Yolculuk tan Olgunluğa Değişim Süreci. Türk Dünyası Araştırmaları. Sayısı: 200. İlyin, İ., Tsurganova E. (1996). Sovremennoe Zarubejnoe Literaturovedenie (Strnı Zapadnoy Evropı i SŞA): Kontseptsia, şkolı, terminı. Entsiklopediçeskiy Spravoçnik. Moskva. İvanova E. (2002). Vedmı. Nauçnıy skaz ob arhetipah jenskogo povedeniya. Ekaterinburg. Jung, C.G. (2001). Anılar, Düşler, Düşünceler ( Erinnerungen, Traeume, Gedanken von C.G.Jung ) yay. Haz. Aniela Jaffé, 1961), (Çev. İris Kantemir). İstanbul: Can Yayınları. a) Analitik Psikolojinin Temel İlkeleri konferans. (1992). İstanbul: Cem Yayınları, 51. (Türkçesi: Kâmuran Şipal) b) Arhetip i Simvol. (1991). Moskva. c) Dört Arketip (2003). (Çev. Zehra Aksu Yılmazer). İstanbul. d) Duşa i Mif. Şest arhetipov ( Mit ve Ruh. Altı Arketip ). (1996). Kiev. Jacobi, J. (2002), C. G. Jung Psikolojisi. (Çev. Mehmet Arap). İstanbul: İlhan Yayınevi. Kafesoğlu, İ. (1993). Türk Milli Kültürü. (10. Baskı). İstanbul: Boğaziçi Yayınları. Karataş, T. (2011). Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü. İstanbul.

121 109 Kobya, E.Ş. (2009). Elazığ Masallarındaki Yardımcı Tiplerin İyilik Anlayışı Üzerine bir Değerlendirme. I. Ulusal İyilik Sempozyumu. Bildiri Kitabı Haziran. Elazığ Kondraşova, O., Şumskaya N. (2007). Mifologema Kak Funktsionalno-Semantiçeskiy Tip Slova i Kak Napravlyayuşaya Sotsiokulturnıh Protsessov // Kontinualnost i Diskretnost v Yazıke i Reçi. Krasnodar. Kubanskiy Gosudarstvennıy Universitet Konovalova, S. (2005). Gendernaya Spetsifika Vırajeniya Predikativnıh Otnoşeniy v Tekste Russkoy Narodnoy Volşebnoy Skazki. Doktora Tezi, Moskova Halkların Dostluğu Üniversitesi. Korepova, K. (1992). Russkaya Volşebnaya Skazka. Antologiya. Vısşaya Şkola. Moskva. Kozlov A. (1997). Vediçeskie Korni Russkoy Kulturı. Sakralnoe Rusi. Ekaterinburg. Krayuşkina, T. (2007). Motivı Maskarada i Obnajeniya v Russkih Narodnıh Volşebnıh Skazkah: Klassifikatsiya i Funktsii // Rossiya i ATR. 1. С Lanovik, M., Lanovik, Z. (2006). Ukrainskoe Ustnoe Narodnoe Tvorçestvo. Kiev. Leksiçeskoe voploşenie obraza jenşinı v russkih skazkah. (2007). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Matveeva, R. (2001). Russkie Volşebnıe Skazki Tunkinskoy Dolinı. Ulan-Ude. Orlova, M., Obuhov, Y. (2000). Vedma/ Simvol i Drama dergisi. 2. Ozan, M. (2011). Geçiş Ritüelleri ve Halk Masalları. Millî Folklor. 23(91). a) Die 'tote Seele'. (2008). Die Brautwerbung als narrativer Diskurs im Volksmärchen der deutschen und türkischen Erzählkultur. München: Iudicium Verlag. Ölçer, E. (2003, Haziran). Türkiye Masallarında Toplumsal Cinsiyet ve Mekân İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi, Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Örnek, S. V. (2000). 100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane. İstanbul: Gerçek Yayınevi Özcan, T. (2003). Osmancık Romanının Arketipsel Sembolizm Bakımından Çözümlemesi. Bilig. (26), Propp, V. (2000). Russkaya skazka. (Rus Halk Masalı). Moskova a) İstoriçeskie Korni Volşebnoy Skazki. M. Labirint Rıbakov, B. (1988). Yazıçestvo Drevney Rusi. Nauka. Moskva. Robertson, R. (1999). Vvedenie v Psihologiyu Junga. İzdatelstvo Feniks. Rostov-na-Donu.

122 110 Sakaoğlu, S., Karadavut, Z. (2013). Halk Masalları. T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2389 Açık Öğretim Fakültesi Yayını No: Eskişehir Sarıçiçek, M. (2013). Modern Kahramanın Mitolojik Yolculuğu. Metin Tahlilleri. Arketipsel İnceleme. Kayseri. Sarıyüce, H.L. (1993). Anadolu Masalları. C.1.Türkiye İş Bankası Kültür Yayınevi. Sarpkaya, S. (2014). Türkiye Sahası Masal ve Efsanelerinde Demonolojik Varlıklar. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İzmir. Sezer, Melek Özlem. (2010). Masallar ve Toplumsal Cinsiyet. İstanbul. Schimmel, A.(1997). Sayıların Esrarı. Türkçesi: Mehmet Temelli, Verka Yay. İstanbul. Sodzawiczny, M. (2003). Türkiye Masallarında Şamanizm Öğeleri. Yüksek Lisans Tezi. Bilkent Üniversitesi. Haziran. Ankara. Stevens, A. (1999). Jung. (Çev. Ayda Çayır). İstanbul: Kaknüs Yayınları. Storr, A. (2006). Jung tan seçme yazılar. (Çev. Levent Özşar). Ankara. Şahin, H. İ. (2004). Balıkesir Çepni Kültürü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir. a) Türkmenistan Sahası Köroğlu Anlatımlarında Kadın Tipleri (2011). Türkoloji Sempozyumu (20-22 Ekim) Bildiriler / Maksetov, K. (1980), Kırk Kız Karakalpak Halkının Kahormanlık Destanı, Karakalpakstan Baspası, Nökis. Şakır, S. (1939). Muhtelif Ruhlar Hakkında. Halk Bilgisi Haberleri, (98). Şepanovskaya, E. (2011). Sistematizatsiya Arhetipov Mirovoy Mifologii: Genetiçeskiy Metod. Observatoriya Kulturı 4. Мoskva Şimşek, E. (2002). Malatyalı Bir Masal Anası: Suzan Geniş. Milli Folklor. 7(56). Şirin U. H. (2010). Vampir. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten. S. 2010/ Şişova, Y. (2000). K Opredeleniyu ponyatiya Mifologemı // Sovremennıe Problemı Teorii Yazıka. Pod red. İ.B.Rubert, Y.A.İvanovoy. A.İ.Gertsena Üniversitesi. Sankt- Peterburg. TDK Sözlüğü (2009). Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara Teliya, V. (1996). Russkaya Frazeologiya: Semantiçeskiy, Pragmatiçeskiy i Lingvokulturologiçeskiy Aspektı. Moskva Tezel, N.. (1985). Türk Masalları II. Ankara. a) Türk Masalları II. (2001). İstanbul.

123 111 Tunç, M. Ş. (1941). Türk Çocuklarına Ne gibi Masal ve Hikâyeler Okunmalı? Anketine Cevabı. Yücel Dergisi, (13). Tunç, T. (2008). Manisa Masalları Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta. Todorov T. (2001). Poetikaya Giriş, (çev: Kaya Şahin). İstanbul: Metis Eleştiri. Vasmer, M. (1987). Etimolojiçeskiy Slovar Russkogo Yazıka. Progress. T.4. Moskva. William A. Haviland,, Harald E. L. Prins, DANA Walrath, Bunny McBride. (2008). Kültürel Antropoloji: Türkçesi: İnan Deniz Erguvan Sarıoğlu, İstanbul: Kaknüs Yayınları. Yardımcı, M. (2012). Malatya Masalları. Malatya. Yıldırım, E. (2012). Geleneksel Rus Halk Masallarında Kadın İmgesi. Amargi Feminist Dergisi, (24), Yılmaz, M. (2012). Anima-Animus Kavramları Çevresinde Ömer Seyfettin in Yalnız Efe Hikâyesinin Değerlendirilmesi. Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic 7(1), Yılmaz, O. (2010, Aralık). Sanatın Arketipi Olarak Anne İmgesi. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 34(2), Yüksel, Ö. (2008). Bilinçaltımızdaki Masallar: Masallardaki Toplumsal Cinsiyet Rollerine Erich Fromm la Bakmak makalesinin içinde Fulya İçöz, Masallarda Cadı: Ötekinin Arketipi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İnternet: 5cd6cd2362f , adresinden 15 Mart 2015 te alınmıştır. İnternet: Rus Edebiyat Ve Folklorü Elektronik Kütüphane. Web: adresinden 19 Mart 2015 te alınmıştır. İnternet: adresinden 15 Nisan 2015 te alınmıştır. İnternet: adresinden 25 Mayıs 2015 te alınmıştır. İnternet: T. Chetwynd Quadrant of Archetypes adresinden 26 Mayıs 2015 te alınmıştır. İnternet: Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun. Web: adresinden 30 Mayıs 2015 te alınmıştır.

124 112

125 113 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : Talianova, Mariia Uyruğu : Rus Doğum tarihi ve yeri : 1991, Rusya Medeni hali : Bekâr Telefon : Faks : - chuchuka2209@mail.ru Eğitim Derece Yüksek lisans Lisans Eğitim Birimi Gazi Üniversitesi Sankt-Petersburg Devlet Üniversitesi Doğu Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Mezuniyet tarihi Devam ediyor 2012 Yabancı Dil Rusça, Türkçe, İngilizce, Almanca. Yayınlar A. AŞİROV - B. A. PASİLOV (Çev. Mariia TALİANOVA). Orta Asya Sufî Grupların Ritüellerindeki 'Cehri Zikir' Kavramı ve Onun Etnografik Özellikleri / Зикр джахр в ритуальной практике суфийских групп средней азии и его этнографические особенности. Gazi Türkiyat. Güz 2014/15:

126 GAZİ GELECEKTİR...

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ARALIK YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I BÖLÜM II. vii GİRİŞ / 1 ÇOCUK VE KİTAPLARI / 17 İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ / 1 1. Çocuk Edebiyatının Tanımı, Niteliği ve Önemi / 1 Tanımı / 1 Niteliği / 3 Önemi / 5 / 8 Çocuk ve Kitapları / 8 Çocuk Edebiyatı ve Kitapları / 9 Çocuk ve Kitap / 12 Boş Zamanları

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

MASALLAR. Editör. Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ

MASALLAR. Editör. Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ MASALLAR Editör Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ Ankara 2008 T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 3149 KÜLTÜR ESERLERİ 432 ISBN 978-975-17-3334-4 www.kulturturizm.gov.tr e-posta:

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU YENİ YIL Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Bizlere kutlu olsun Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl Sizlere kutlu olsun Eski yıl sona erdi Bu yıl olsun

Detaylı

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI 1- MAKALE Herhangi bir konuda öne sürülen bilgi görüş ve düşünceleri kanıtlamaya yönelik yazı türüdür. Yazan öne sürdüğü görüş

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde. 1. a) Bende yapışık, sende yapışık Çam ağacı çamda yapışık. b) Sende de var, bende de var Bir kuru çöpte de var. c) Arifsiniz, zarifsiniz Kendinizi neden bilirsiniz? 2. a) Ağzı var, dili yok Canı var,

Detaylı

Kuşların Gizemli Yolculuğu -Göç!

Kuşların Gizemli Yolculuğu -Göç! Kuşların Gizemli Yolculuğu -Göç! Hiç Leylek leylek havada diye başlayan bir tekerleme duydun mu? Peki, leylekleri havada uçarken gördün mü? Ne kadar güzel görünüyorlar, değil mi? Sadece leylekler mi? Elbette

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017

ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 ÇALIŞKANLIK NİSAN 2017 Ağustos Böceği ile Karınca Hafta Sınıf Düzeyi ve 4. Sınıf Süre Yöntem ve Teknik 40 Dakika drama, beyin fırtınası KAZANIM SÜREÇ Araç - Gereç Çizgi film CD si veya Masal kitabı Karınca

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Güz Yarıyılı

Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Güz Yarıyılı (8 Hafta 176 Saat) Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Güz Yarıyılı A1 1 Alfabe. 9-13 Ekim Ünite 1 Rus alfabesi.isimler. İsimlerde cinsiyet. Kişi zamirleri.konuşma türlerini anlama.

Detaylı

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı Sözlü Dönem Yazılı Dönem İslamî Dönem Türk Edebiyatı Geçiş Dönemi Divan Edebiyatı Halk Edebiyatı Batı etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı Tanzimat

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

BİZE KATILIR MISINIZ?

BİZE KATILIR MISINIZ? BİZE KATILIR MISINIZ? ŞARKILAR FARECİK Bizim mutfakta bir yuvası var. Ben bilemem ki kaç yavrusu var. Her şeyi kemirdi. Her şeyi dağıttı. Annemi babamı çıldırttı. Farecik farecik, Döktün saçtın farecik,

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 TARİHİ COĞRAFİ FİN KURAMI UYGULAMALARI DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Axel Olrik in Epik Yasaları Anti Aarne nin Masal Tipleri Kataloğu Stith Thompson un Halk

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Sözlü Kompozisyon Teorisi DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Sözlü Kompozisyon Teorisi Teorinin ortaya çıkışı ve kavramsal yapının oluşumu Milman Parry ve Sözlü Kompozisyon

Detaylı

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ SİNCAPLAR TEMASI DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ Sincapları tanıdık. Sincapları gözlemledik. Hayvan türlerini isimlendirdik. Hayvanların

Detaylı

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana. Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK YENİ YIL Bizlere kutlu olsun. Sizlere kutlu olsun. Eski yıl sona erdi, Yepyeni bir yıl geldi. Bu yıl olsun mutlu bir yıl, Bu yıl

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ANONİM HALK EDEBİYATI VE ÂŞIK EDEBİYATINDA SÖZLÜ TARİH Esra ÖZKAYA YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

Tekerlemelerin Konuları:

Tekerlemelerin Konuları: Tekerleme Özel Bölümü Tekerleme Nedir? Tekerlemelerin Konuları Tekerleme Türleri Masal Tekerlemesi Tekerlemelerin Özellikleri Tekerleme Örnekleri Örnek Tekerleme İncelemesi Tekerleme Nedir? Tekerlemenin

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun Resimleyen: Uğur Altun Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Öykü 2. basım Betül Tarıman GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ Resimleyen: Uğur Altun Yayın Koordinatörü: İpek Şoran

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZGEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Muammer Mete Taşlıova (Doç. Dr.) Doktora: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006 E-posta: (kurum/özel) metetasliova@gmail.com Web sayfası Santral No: 0312-4667533

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Küçüklerin Büyük Soruları-2

Küçüklerin Büyük Soruları-2 Küçüklerin Büyük Soruları-2 Yayın no: 184 CENNET NASIL BİR YER? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen/kapak: Zafer Yayınları Isbn: 978 605 5523 11 4 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın

Detaylı

DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015

DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015 DENİZYILDIZI GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ 2015 NİSAN AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Çiçekleri tanıdık. Çiçekleri gözlemledik. Çiçek türlerini isimlendirdik. Çiçeklerin birer canlı olduğunu öğrendik. Farklı çiçeklerin

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971 Resim ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Prof. Dr. Ensar ASLAN İletişim Bilgileri :Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Adres Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığı Telefon : Mail : 2. Doğum Tarihi : 3. Unvanı

Detaylı

Adım-Soyadım:... Aşağıdaki parçayı okuyalım. Ardından soruları yanıtlayalım.

Adım-Soyadım:... Aşağıdaki parçayı okuyalım. Ardından soruları yanıtlayalım. ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adım-Soyadım:... Aşağıdaki parçayı okuyalım. Ardından soruları yanıtlayalım. FİLLER Filler

Detaylı

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU MELİKE DAĞ

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU MELİKE DAĞ ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU MELİKE DAĞ ARABAM GELİYOR Arabam geliyor, Düdüğünü çalıyor, Lastik patladı, Şoför atladı, İçindeki yolcuların, Ödü patladı. Bumm!.. HAMSİ ŞARKILARIMIZ Hamsi de koydum Ta-ta tavaya,

Detaylı

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 : Temel Bilgiler Hazırlayan : Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Bir anlatıyı (récit ), hikâyeyi yazan kişidir. YAZAR = Yazar, yaşayan yahut yaşamış olan gerçek bir şahıstır! Yazarın hitap ettiği

Detaylı

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ

PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ PENGUEN GRUBU MART AYI BÜLTENİ HAYVANLAR TEMASI BALIK DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ Balıkları tanıdık. Balıkları gözlemledik. Balık türlerini isimlendirdik. Balıkların

Detaylı

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında 21. Hangi cümlede "mi" farklı anlamda kullanılmıştır? A) O bu resmi gördü mü? B) O buraya geldi mi bayram olur. C) Zil çaldı mı içeri girer. D) Yemeği pişirdi mi ocağı kapat. 22. "Boş boş oturmayı hiç

Detaylı

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Mitoloji ve Animizm, Fetişizm Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Animizm Canlıcılık olarak da bilinin animizmin mitolojinin gelişmesinde önemli rolü vardır. İlkel devirde, eski insanlar her bir doğa olayının, eşyanın,

Detaylı

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1 Çeşitli Türk topluluklarının mitolojileriyle ilgili malzemelerin bir çoğunu bilim adamları, misyonerler, seyyahlar ya da bazı yabancı araştırmacılar tarafından derlenmiştir.

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

YILDIZ ve KELEBEK GRUPLARI MART AYI BÜLTENİ

YILDIZ ve KELEBEK GRUPLARI MART AYI BÜLTENİ YILDIZ ve KELEBEK GRUPLARI MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Hayvanlar hakkında neler bildiğimizi ifade ettik. Hayvanları isimlendirdik. Suda yaşayan hayvanları gösterdik. Ormanda yaşayan hayvanlara

Detaylı

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus

Detaylı

Metin Edebi Metin nedir?

Metin Edebi Metin nedir? Metin Nedir? Metin, belirli bir iletişim bağlamında, bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen anlamlı bir yapıdır. Metin çok farklı düzeylerde dille iletişimde bulunmak amacıyla

Detaylı

ilkokul1.com YAPANIN YANINA KALMAZ Padişah, sarayının bahçesindeki ağacı çok seviyordu. Bahçıvana; Bu gül ağacına iyi bak! emrini verdi. Günün birinde bir bülbül bu ağaca musallat olup, gülleri yerlere

Detaylı

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI SÜRE YÖNTEM- TEKNİKLER ETKİNLİKLER ARAÇ- GEREÇLER GEZİ- GÖZLEM- İNCELEME ATATÜRKÇÜLÜK ÖLÇME- DEĞERLENDİRME..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; 1.-2.-3.-4

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

2017 HAZİRAN / 1. HAFTA KONU

2017 HAZİRAN / 1. HAFTA KONU YAZ MEYVELERİ 2017 HAZİRAN / 1. HAFTA KONU 01.06.2017 Dokun Hisset kartlarıyla Oynuyorum. 02.06,2017 MONTESSORI ETKİNLİK Pirinç ve Mercimekleri ayırma çalışmasını Kavramlar Kitabımızdan Sıcak-Soğuk Kavramına

Detaylı

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU BUKET SARICA

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU BUKET SARICA ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU BUKET SARICA ARABAM GELİYOR Arabam geliyor, Düdüğünü çalıyor, Lastik patladı, Şoför atladı, İçindeki yolcuların, Ödü patladı. Bumm!.. HAMSİ ŞARKILARIMIZ Hamsi de koydum Ta-ta tavaya,

Detaylı

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Yüreğimize Dokunan Şarkılar On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon DESTANLAR VE MASALLAR Masal Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon Yayın Yönetmeni: Samiye

Detaylı

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ 2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ GÜNLER EYLÜL-2017 EKİM-2017 KASIM-2017 ARALIK-2017 Pazartesi 4 11 18 25 2 9 16 23 30 6 13 20 27 4 11 18 25 Salı

Detaylı

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. 1934 -. Akhisar dan Akın - Hakkı Babayı Anlatıyor- : Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir. Hakkı Baba 18

Detaylı

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 ŞAMANİZM Şamanizmin tanımında bilim adamlarının farklı görüşlere sahip olduğu görülmektedir. Kimi bilim adamı şamanizmi bir din olarak kabul etse de, kimisi bir kült olarak kabul

Detaylı

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok) CÜMLE BİLGİSİ Bir duyguyu, düşünceyi, isteği veya haberi anlatan sözcük yada sözcük grubuna cümle denir. Bir söz gurubunun cümle olabilmesi için anlamlı olabilmesi gerekir. Haberi tam olarak anlatamayan

Detaylı

PENGUENLER GRUBU MART AYI BÜLTENİ

PENGUENLER GRUBU MART AYI BÜLTENİ PENGUENLER GRUBU MART AYI BÜLTENİ HAYVANLAR TEMASI PENGUEN DÜNYA SU GÜNÜ ORMAN HAFTASI YAŞLILAR HAFTASI DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ Penguenleri tanıdık. Penguenleri gözlemledik. Penguen türlerini isimlendirdik.

Detaylı

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ İÇİNDEKİLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri HEDEFLER TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

Detaylı

Menümüzü incelediniz mi?

Menümüzü incelediniz mi? by elemeği Menümüzü incelediniz mi? Yılmaz Usta nın hikayesini duydunuz mu? Niçin Nevale? Yılmaz Usta nın hikayesi Bir insan pasta ustası olmaya nasıl karar verir? Yani 1972 yılında Kastamonu da doğduğunuzu

Detaylı

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22

İçindekiler Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3 2. Hayal Başlangıçtır 22 Çeviri Editörünün Ön Sözü xiv Ön Söz xvi Doç. Dr. Ömer Adıgüzel'in Ön Sözü Giriş xx xviii Kısım 1 Sınıfta Yaratıcı Drama 1. Yaratıcı Drama: Bir Sanat, Bir Sosyalleştirme Etkinliği ve Bir Öğrenme Yolu 3

Detaylı

A-Link. Başlangıç Seviye Rusça Derslerinin Alıştırmaları 11.Ders

A-Link. Başlangıç Seviye Rusça Derslerinin Alıştırmaları 11.Ders A-Link Başlangıç Seviye Rusça Derslerinin Alıştırmaları 11.Ders Alıştırmalar 11.1 "г" Ünsüzün 'в' Gibi Okunması. Aşağıdaki sözcüklerin Latin harflerle okunuşlarını yazınız моего, твоего, на шего, ва шего

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8

REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 REHBERLİK VE İLETİŞİM 8 Yrd. Doç. Dr. M. İsmail BAĞDATLI mismailbagdatli@yahoo.com İletişim Süreci KAYNAK Kodlama MESAJ Kod Açma ALICI KANAL Geri Besleme KANAL Sözsüz İletişim Beden dilimiz jestler, mimikler,

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

05/09/2015 ÖZEL ASÇAY ANAOKULU 3 YAŞ GRUBU HAFTALIK BÜLTEN

05/09/2015 ÖZEL ASÇAY ANAOKULU 3 YAŞ GRUBU HAFTALIK BÜLTEN 05/09/2015 ÖZEL ASÇAY ANAOKULU 3 YAŞ GRUBU HAFTALIK BÜLTEN BU HAFTA NELER ÖĞRENDİK *Dünya Çocuk Gününü kutladık,dünyamızda bizden başka çocuklarda olduğu ve bütün çocukların birbirinden farklı ve özel

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İlk Kilisenin Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Bahar Dönemi

Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Bahar Dönemi (8 Hafta 177 Saat) 13-17 Şubat Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık Sınıfı Ders Programı Bahar Dönemi B1 1 Geçişli ve Geçişsiz fiiller. Tamamlanmamış fiiller ile yapılan edilgen cümleler. Tamamlanmış

Detaylı

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ Her yönüyle edip (edebiyatçý) ve öðretmen Ýbrahim Zeki Burdurlu nun ölümsüz bir yapýtý elinizi öpüyor. Burdurlu bu çalýþmasýnda, cennet Anadolu nun deðiþik yörelerinden

Detaylı

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre Hayatta, insanlar üzerinde en çok etkili olan şeyi arayan bir kız, bu sorusunu karşılaştığı herkese sorar. Çeşitli cevaplar alır ama bir türlü ikna olamaz. En sonunda şehrin bilgesi bir nineye gönderilir.

Detaylı

NOEL VE YILBAŞI KUTLAMALARI

NOEL VE YILBAŞI KUTLAMALARI NOEL VE YILBAŞI KUTLAMALARI Noel, sözlüklerde her yıl 25 Aralık tarihinde İsa nın doğumunun kutlanıldığı hristiyan bayramı olarak geçer. Hristiyanlar, kutlamalara 24 Aralık ta Noel arifesiyle başlar ve

Detaylı

NİSAN AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Hayvanları isimlendirdik. Suda yaşayan hayvanları gösterdik. Ormanda yaşayan hayvanlara örnek verdik. Çiftlik hayvanların

NİSAN AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Hayvanları isimlendirdik. Suda yaşayan hayvanları gösterdik. Ormanda yaşayan hayvanlara örnek verdik. Çiftlik hayvanların KELEBEK VE UĞUR BÖCEĞİ GRUPLARI NİSAN AYI BÜLTENİ NİSAN AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Hayvanları isimlendirdik. Suda yaşayan hayvanları gösterdik. Ormanda yaşayan hayvanlara örnek verdik. Çiftlik hayvanlarını

Detaylı

Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen

Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Azerbaycan Masalı Derleyen: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Azerbaycan Masalı Var varanın, sür sürenin, vay haline izinsiz bağa girenin... Bir

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 38

Cümlede Anlam TEST 38 SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 38 1) Çocukların öğütten çok, iyi bir. ihtiyaçları vardır. Tümcesinde boş bırakılan yere aşağıdaki sözcüklerden hangisi getirilebilir? A. ilgiye sevgiye

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP İÇİNDEKİLER GİRİŞ Afrika ve Afrikalılar 13 BİRİNCİ KİTAP Bir Yuruba Efsanesi: Dünyanın Yaratılışı 23 Küçük Tanrı Obatala, Beş Parmaklı Beyaz Horoz ve Kara Kaplan 23 Kara Kaplan'la Beş Parmaklı Beyaz Horoz

Detaylı

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ * YAZ MEVSİMİ Yaz mevsimi aylarını öğrenme. Yaz mevsimi panosu hazırlama. Yaz mevsiminde meydana gelen değişiklikleri söyleme. Yaz mevsiminin meyve ve sebzelerini tanıma.

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

II) Hikâye Dışı düzlemi

II) Hikâye Dışı düzlemi HİKÂYE ETME DÜZLEMLERİ Prof. Dr. Rıza FİLİZOK Günümüz edebiyat araştırmalarında yeni bir bilim anlayışının derin izleri vardır. Özellikle yapısal metin analizinde artık temel kavramlar görecelilik ve fonksiyon

Detaylı

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 12.5.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Doğada İngilizce Öğreniyorum. En İyi İngilizce Etkinlik Yarışması Jüri Özel Ödülü. verime giden yolda. -İçeride Hiç Çocuk Kalmasın- Doğa.

Doğada İngilizce Öğreniyorum. En İyi İngilizce Etkinlik Yarışması Jüri Özel Ödülü. verime giden yolda. -İçeride Hiç Çocuk Kalmasın- Doğa. Doğada İngilizce Öğreniyorum Doğa En İyi İngilizce Etkinlik Yarışması Jüri Özel Ödülü verime giden yolda -İçeride Hiç Çocuk Kalmasın- buluşmaları DOGA En acil olarak; verime giden yolda Dijital uyuşturucudan

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ

YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ YUNUS GRUBU MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Bitkileri tanıdık. Bitkileri gözlemledik. Bitki türlerini isimlendirdik. Bitkilerin birer canlı olduğunu öğrendik. Farklı bitkilerin bakımını üstlendik.

Detaylı

OKULA GETİRECEKLERİMİZ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

OKULA GETİRECEKLERİMİZ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR OCAK 2017 BÜLTENİ 02 06 OCAK OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR PAZARTESİ OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR Günler tekerlemesini söyleyelim. İpin altından geçelim. Oyun hamurundan balık yapalım. Yeni yıl geldi

Detaylı

Faydalı Olması Dileklerimizle...

Faydalı Olması Dileklerimizle... 23 Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek tek

Detaylı

TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top MISTIK Mustafa, Mıstık, Arabaya kıstık, Üç mum yaktık, Seyrine baktık.

TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top MISTIK Mustafa, Mıstık, Arabaya kıstık, Üç mum yaktık, Seyrine baktık. TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top MISTIK Mustafa, Mıstık, Arabaya kıstık, Üç mum yaktık, Seyrine baktık. LEYLEK Leylek leylek havada, Yumurtası tavada, Gel bizim hayata,

Detaylı

Faydalı Olması Dileklerimizle...

Faydalı Olması Dileklerimizle... 23 Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek tek

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ 2012 2013 EĞİTİM VE ÖĞRETİM DÖNEMİ DENİZYILDIZI GRUBU MART AYI BÜLTENİ MART AYINDA NELER ÖĞRENDİK? Bitkileri tanıdık. Bitkileri gözlemledik. Bitki türlerini isimlendirdik. Bitkilerin birer canlı olduğunu

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

* ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER

* ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER KONULARIMIZ KAVRAMLARIMIZ * ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER RENK KAVRAMI: BEYAZ ŞEKİL KAVRAMI: SİLİNDİ SAYI KAVRAMI: 1DEN 20 KADAR SAYMA 17-18

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU 23 MART PAZARTESİ GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 23-27 MART 2015 SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla

Detaylı