en önsöz deli defteri aylık mizah edebiyatı dergisi, yıl: 2, sayı: 13, nisan 2009

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "en önsöz deli defteri aylık mizah edebiyatı dergisi, yıl: 2, sayı: 13, nisan 2009"

Transkript

1

2 en önsöz dışarda bahar geldi karıcığım, bahar. dışarda, bozkırın üstünde birdenbire taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire... demiş nazım hikmet ran. bu satırları yazarken halâ hava kapalı, halâ seçim otobüsleri bangırdıyor ve halâ bahar tam olarak yüzünü göstermedi. yukarıdaki şiire bakarak hem dergimize hem de içimize baharı enjekte etmeye çalışıyoruz dostlarım. cemreler düşüyormuş havaya, toprağa ve benzine filan, bir de biz görsek o cemreleri bahara inanacağız, ama pek nazlı bu bahar. aylin ve semra o kadar değildi. elinizde tuttuğunuz 13. sayıdır, 2. yılın ilk ürünüdür. arap ellerinden iskandinavya ya kadar gidip bir gecede vikingçe öğrenen bir kandırıkçının forma numarasıdır 13. amma deli defteri savaşmaz ve dudak okuyarak sarışın bir yabancı dil öğrenemez. kpds kapılarından dönmüştür deli defteri. holivuud dan ne teklifler aldı da gitmedi, gerek vornır buros ve gerekse aslanlı filmciler kapılarında yattı da gömleğine bağlı kaldı derginiz. şervuud daha bi uygun bize. ama orası da çok yağmurlu. siz bu satırları okurken seçim sandıkları çok uzaklarda olacak. tabi verdiğiniz oylar da. ispanya maçları da geride kalmış olacak, yapma servet deme zevkinden mahrum bırakıldığımız o maçlarda sarışın, uzun boylu, fernando adındaki bir adamla on sekiz içinde çok defalar müşerref olmuş olacağız. kemerimize yeni bir delik daha açmamız gerekebilecek, nisanla beraber dondurma ve pipetli gazoz masrafları artacağından anneler babalar, çayı kıtlama içmenin nostaljik çekiciliğine kapılacaklar belki de. şeker, tuz ve börekten oluşan üç beyaz ve sigara ve seda sayan gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durma hatırına, pek belli etmeyeceğiz tasarruf tedbirlerimizi. girişi çok uzatmayarak sizi deli defteri nin edebiyatsever, mizahperver ve terakkiperver saz ekibiyle baş başa bırakıyorum. okurken kaygılanmayın sakın, koyverin gitsin. kontörümüz yok ki mesaj kaygımız olsun. içinizdeki n i s a n ı öldürmeyin efendim. iyi nisanlar. deli defteri aylık mizah edebiyatı dergisi, yıl: 2, sayı: 13, nisan 2009 gölgelerin gücü adına sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü: hayri vaka telaşe müdiresi: nazife demir saz heyeti: hayri vaka nazife demir edip üryanî çilek çilli sabriye kerebiç can sever duygu t. adem celep ismet görkem akgün elgin akpınar rıza selçuk saydam e. ebru kapak karikatürü ve vinyetler: elgin akpınar yazı ve görüşler için iletişim adresi: delidefteri@gmail.com web sitesi: abonelik: 6 ay için 10 tl, (ayrıntılı bilgi almak için e-posta gönderiniz.) 2

3 Alper Canıgüz ile Söyleşi Evet, kendim için yazıyorum ama okur olan kendim için de yazıyorum. Deli Defteri: İlk iki romanınızı okuduğumda bu romanları herkes, özellikle gençler okumalı demiştim kendi kendime. Çünkü hem tam gençlerin o hızlı temposuna o dinamizmine uygundu hem de banalliğe fırsat vermiyordu. Oğullar ve rencide ruhlar adlı romanınızın girişi olan insan beş yaşında en olgun çağına ulaşır sonra çürüme başlar cümlesini o kadar sevdim ki hem kişisel mottom oldu hem de arkadaş ortamında söyleyip söyleyip rant elde etmeye çalışıyorum bu zekice ve duyarlı sözden. Şaka bir yana, insana beş yaşından sonra ne oluyor? Alper Canıgüz: Sanırım dünyaya karşı duyduğunuz içten ilgi yavaş yavaş kaybolmaya, ideal benliğinizle gerçek benliğiniz birbirinden kopmaya başlıyor. Deli Defteri: Tatlı Rüyalar ilk romanınızdı. Oğullar ve Rencide Ruhlar ise ikinci. Üçüncüsünü ise 2008 sonunda yayınladınız. Adı: Gizliajans. Gizliajans a geçmeden önce, ilk iki romanınızdan beklediğiniz ilgiyi gördünüz mü? Alper Canıgüz: Doğrusu kitaplarımın ne kadar ilgi göreceği konusunda pek bir tahminim yoktu. Şöyle söyleyebilirim, eline kitaplarım geçen okurların tepkileri beni çok mutlu etti. Yani genel olarak eleştirmenler de okurlar da pek bir beğeni dile getirdiler. Deli Defteri: Psiko Absürd Romantik Komedi idi ilk romanınızın alt başlığı. Aslında bu sizin üç romanınız için de geçerli bence. Tarzınızı nasıl tarif ediyorsunuz? Alper Canıgüz: Gerçeklik duygusunu gerçek dışı yanlarından alan kitaplar yazıyorum sanırım. Kara mizah hepsinin ortak öğesi. Deli Defteri: Gizliajans ın sonuna kadar, bu sanırım bir rüya ve en sonunda kahramanımız uyanacak diye düşündüm ama öyle olmadı. Yer yer bir James Bond filmi tadı aldım, yer yer ise Roberto Benigni başrolde oynuyor gibi hissettim. Uzaylıların dünyayı istila etmesi fikriyle mi dalga geçiyor bu roman yoksa bu konuyu işleyenlerin düştüğü klişelerle mi alay ediyor? Alper Canıgüz: Aslında bu romanın çıkış noktalarından biri, bir klasik Türk filmi repliğidir: Biz ayrı dünyaların insanlarıyız. Herhangi iki kişi için aynı dünyanın insanı olabilmek mümkün müdür, biraz bu soruyla uğraştım sanırım Gizliajans ta. Uzaylıların pek bir önemi yok aslında. Gizliajans ın en temel meselesini Kemalettin Ka-mu nun dizeleri anlatıyor sanırım: Gurbet o kadar acı ki, ne varsa içimde Hepsi bana yabancı hepsi başka biçimde Ne bir arzum, ne emelim, yaralanmış bir elim Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde Deli Defteri: Aşk karşısında boynu kıldan ince bir adam var kitapta. Aşkı onu kontrol ediyor. Bu bir mizah unsuru mu sizce? Alper Canıgüz: Aşk, Musa için zamanın acımasızlığına karşı bağlanabileceği tek umut Musa için. Benim için de öyle. Zaman zaman her ikimiz de bu yüzden komik durumlara düşüyor olabiliriz ama hayır, bu durumu hiç komik bulmuyorum. Deli Defteri: Romanın ilk cümlesi Borges ve Kemalettin Tuğcu nun aynı kişi olduğunu öğren-diğimde hayatta bundan daha korkunç bir gerçekle karşılaşamayacağımı düşünmüştüm. Heyhat, ne kadar da yanılmışım. Böyle ilginç cümleler aslın-da okuru romana çekiyor kesinlikle. Öte yandan diğer cümlelerin bu ilklerin gölgesinde kalma teh-likesi de var. okur ne der 3

4 diye düşünüyor mu-sunuz? Bu sorunun eki şu: Borges hakikaten Ke-malettin Tuğcu mu? Alper Canıgüz: Okurun tepkisini hesaba katmakla, hiç umursamamak arasında kurduğum denge şöyle bir şey: Bu yazdığımla okur olarak karşılaşsam nasıl hissederdim. Evet, kendim için yazıyorum ama okur olan kendim için de yazıyorum. Öte yandan, bu cümle çok güzel oldu, şimdi diğerleri bunun gölgesinde kalır gibi bir kaygı manalı olsa Shakespeare in olmak ya da olmamak, işte bütün mesele, dışında hiçbir şey yazmamış olması gerekirdi, değil mi? Ve sorduğunuz için söylüyorum, hayır Borges ve Kemalettin Tuğcu aynı kişi değildir. Edebiyatla uğraşan iki ayrı insandır kendileri. Ve edebiyat da size ciddiyetle bu soruyu sordurabildiği için güzeldir. Deli Defteri: İnternette biryerlerde Gizliajans için dünyanın en güzel türk romanı dendiğini okumuştum. Sanırım sizi okuyunca insanlar bu romana en güzel iltifatı ben yapmalıyım diyor, zira bende de oldu bu duygu. Böyle bir samimi bağ kuruluyor arada. En çok ben sevdim, hayır en çok ben sevdim gibi bir şey. Eskiden yazarlar ile okurlar arasında daha büyük bir mesafe olurdu. Son dönemlerde Alper Canıgüz ve birkaç kişi daha bu mesafeyi kaldırıyor gibi. Bilinçli bir şey mi? Alper Canıgüz: Belki zamanın bilinciyle ilgili bir şeydir. Deli Defteri: Şu ana kadar uzaylılardan bir tepki aldınız mı? Alper Canıgüz: Elbette. Genel olarak romanı sevmişler ama uzaylılarla ilgili kısımları eleştiriyorlar biraz. Deli Defteri: Gizliajans tan güzel bir film olur diyenler elbette çoktur. Ne düşünürsünüz bu konuda? Alper Canıgüz: Tatlı Rüyalar ve Oğullar ve Rencide Ruhlar la ilgili film projeleri, düşünceleri falan dile getirenler oldu. Gizliajans la ilgili böyle bir şey gelmedi henüz. Komik olanı şu ki, bence Gizliajans bir sinema filmi yapmaya en uygun romanımdır. Deli Defteri: Kediler hakkında epey düşünüyor insan romanı okurken. Kedilerin o kendine has bakışları ile insanın içini okuyormuş gibi gelir bana. Kediler sanki başka bir dünyadan gibidir. Acaba bir kediyi uzaylıların lideri yapmak benzer bir düşünceden mi ortaya çıktı? Alper Canıgüz: Evet. Bir kedi her zaman gurbette olduğunun bilincindedir. Deli Defteri: Bundan sonraki romanınızın konusu belli mi kafanızda? Ya da dur bi önce Gizliajans ın tadını çıkarayım mı diyorsunuz? Alper Canıgüz: Aklımda yıllardır pek çok roman projesi var. Gizliajans ı yazarken de vardır. Ama nedense şu aralar bir tür yılgınlık var üzerimde. Eğer bunu atlatabilirsem neler yazabileceğim konusunda epeyi bir fikir var aklımda. Deli Defteri: Gizliajans yazarı Alper Canıgüz, komplo teorilerine kafa yoruyor mu? Alper Canıgüz: Pek değil açıkçası. Ama hayal gücünü tetikleyen birkaç komplo teorisini arkadaş ortamlarında anlatmayı severim. Deli Defteri: İzmir de bir kitapçıda romanınızın çok satanlar vitrininde olduğunu gördüm. Çok satar olmak, herkes tarafından tanınmak hakkında ne düşünüyorsunuz? Alper Canıgüz: Türkiye de çok satanlar listelerine girmek herkes tarafından tanınmak anlamına gelmiyor pek. Sanırım bir iki istisnayı dışarıda bırakırsak her yazar, kitaplarının mümkün olduğunca çok ulaşmasını ister. Bu şekilde doğru insanlara ulaşma şansınız da artar çünkü. Bir itirazım yok yani, 4

5 zevk alacağını düşündüğüm herkese ulaşsın isterim romanlarım yani.. (ne yapacağınızı ben kulağınıza söyleyeceğim.) neden yalnız değilim? çünkü caddelerde dolaşırken vitrin camlarına ayna niyetine bakıp profilden kendimi sadece ben süzmüyorum, çünkü giyim mağazalarına girip kıyafetlere ağız tadıyla göz gezdirmek isterken kendini bilmez birtakım tezgahtar kişilerin aradığınız bişey var mı? kodlu saldırısına maruz kalınca sadece ben soğumuyorum, beni seviyor musun sorusuna muhattap olduğumda sadece ben sıkılmıyorum, sıkıcı bir anda önümdeki kâğıda adımı ve soyadımı sadece ben yazıp durmuyorum, arkadaş arasında birbirini güldürmeler faslı başlayınca sadece ben cem yılmaz da ne kadar komik adam aha bakın şöyle bir şey demişti geçen gün demiyorum. sabriye kerebiç duyduk duymadık demeyin! vay efendim kulağımda ipod vardı, yok efendim yaprak dökümünü izliyordum, bir daha söyleyebilir misiniz? diye gelmeyin bana! 6 aylık abonelik yalnızca 10 tl. dev kıyak! ekstra larç kaydırak! haydi, krizi fırsata çevirin dostlarım. büyük düşünün! e-posta gönderin derhal aboneliğinizi başlatalım. Keşfedilemeyen Bir Yeteneğin Bozuk Para Gibi Harcanışının Hikâyesi Duygu T. Sevgili Anacığım, Nasılsın? Umarım iyisindir. Beni soracak olursan, pek keyfim yerinde değil. Sınavı kazanamadığıma mı yanayım, dolandırıldığıma mı yanayım, evde kaldığıma mı yanayım Bütün bunları birden söyleyince pek de iyi bir başlangıç olmadı biliyorum. Teker teker, derli toplu anlatayım; Bildiğin üzere babacığımın dişinden tırnağından artırıp bana okuyayım adam olayım diye verdiği üç beş kuruş para ile ülkedeki tek konservatuarın olduğu köye geldim. Ama babamın dişinden tırnağından artan o kadar az bir paraydı ki, hep gönlümde yatan konservatuara girebilmek adına alıp çalışabileceğim tek çalgı kaval oldu. Onu da koyunlarını otlatan bir çobandan rica minnet üç kuruşa aldım. Tuttum okulun yolunu Yürüye yürüye gitmek, o dağları aşmak zaten beni harap etti. Bir de okula girer girmez demesinler mi Çal bakalım Daha yeni aldım elime, bir öğreneyim durun hele. dedim, Olmaz, dediler çalacaksın! Yahu bilmiyorum. dedim, E o zaman yazılı sınava gir sen de dediler, aldılar beni yazılı sınava. İlk soru: Flüt nedir? Yahu, dedim, ben kaval çalacağım flüt değil. ; Olmaz dediler, bizde kaval bölümü yok illa ki flüt bileceksin. Bak bunu sevmezsen saksafon falan da var E dedim kaval? Yok dediler illa flüt Bir kez daha Kaval? deyince ben, apar topar beni kapı dışarı ettiler. 5

6 Baktım elimde beş kuruş kalmış, çobana gidip yalvardım bana kaval çalmayı öğretmesi için. Bir daha yazılı sınava girmek mi, tövbe Ama dedim çalarsam belki bu sefer alırlar. Çobancağız da ne bilsin, varsa yoksa koyunları sağa götürmek için çaldığı müzik, koyunları sola götürmek için çaldığı müzik, bir de fareler koyunlara çok yanaşıp da onları korkutmasın diye, fareleri peşine takıp sürüklediği müzik Üç gün kaldım çobanın yanında, bana bu üçünü öğretti. Dediğine göre çok yetenekliymişim, hemen öğreniyormuşum. Neyse, öğrendim bunları, tuttum şehrin yolunu. Fakat ne göreyim! Bütün şehir fareler içinde. Sordum soruşturdum, bu akıllı çoban bütün fareleri toplayıp toplayıp şehre salmış, orda yiyecek de bulurlar, koyunlara ilişmezler diye. Koşa koşa okula gittim, Ben dedim bu fareleri buradan toplar götürürüm ama beni okula alacaksınız. Adamlar bana gülmeleri yetmezmiş gibi, Biz fare avcısı değil gerçek sanatçı arıyoruz pis avam! deyip beni kovdular. Ben de sinirden delirip muhtara koştum. Muhtar dediklerimi şöyle bir dinledi, İyi madem dedi, Sen fareleri al götür, ben seni idari kontenjandan sokarım okula. Hemen muhtarlıktan başlayarak müziğimi çalmaya, şehirde ne kadar fare varsa taktım peşime, doooğruca şehrin girişindeki nehre Hepsini orda düşman ordusu misali suya döktüm. Görsen oğlunla gurur duyardın. Şehre bir döndüm ki alkış kıyamet Bıkmış insanlar tabi farelerden. Her yerde fare, her delikten çıkıyorlar, kedileri bile bezdirmiş hayvanlar. Neyse, işim bitince gittim muhtarın yanına, dedim Ne olacak benim konservatuar işi? Bu başladı mırın kırın Hani dedim şehrin idarecilerine kadro vardı? İşte varmış da muhtarın yeğen de çok yetenekliymiş de, çok ısrar etmiş de muhtar da onu yerleştirmişmiş Ah nasıl gözüm döndü anlatamam! Hayatta neyi istiyordun ki bu kadar çok Yalan olmasın, bir de bizim köyden Senarların Müzeyyen. Ama babası verir mi işsiz güçsüz adama bülbül sesli kızını. Halbüse ben çalacaktım o söyleyecekti. Çocuklarımızı ne ninnilerle uyutacaktık. Ama yok artık tövbe vermez bana babası onu. Bunları da düşündükçe hepten sinirlendim. Başladım kavalımı üflemeye. Niyetim çocukları toplayıp götürmekti köyden, bakalım o zaman beni okula alacaklar mıydı almayacaklar mıydı? Ama işte gariban çoban bana sadece koyunları alıp götürebileceğim şarkıyı öğrettiği için ben çaldıkça koyunlar toplandı ben çaldıkça koyunlar toplandı. Baktım çocuklarda tık yok, Eh dedim madem koyunlarını alıp götüreyim, hiç değilse satar para kazanırım. Ama nereye satıyorsun? Bu köyün yolu yol değil ki geleni gideni olsun! Üç gün gittim beş gün gittim hayvan dağı aşamaz, yoruldum aynı yerde dön dön Bir ağacın altında uyuyakalmışım. Ah ama köyün muhtarı da az uyanık değil. Sen kalk öteki çobanı bul bizim koyunlar kaçırıldı diye, beş de altın sıkıştır eline fukara çobanın. Zaten gidecek yer de yok, takip etmiş durmuş beni birkaç gün. Ben uyuyakalınca da koyunları kaptığı gibi doğruca köye Ne koyun kaldı elimde ne öğrenci kimliği, zaten Müzeyyen i de vermezler bana artık. Sevgili anacığım, mektubuma burada son verirken ellerinden öper, babama da selamlarımı yollarım. Önümüzdeki seneye kadar artık kulaktan, notada iyi kötü bir şeyler çalmayı öğrenip tekrar deneyeceğim ÖSS yi, ta- 6

7 kiben konservatuar elemesini. Olmazsa artık eve döner Mersedeslerin tamirhanesinde çıraklığa başlarım. Sağlıcakla kalın Oğlunuz. beş de yetmez yedi tane, altı da yetmez sekiz tane, ver ver ver! nazife demir California da suni döllenme yoluyla sekiziz doğuran Nadya Suleman ın bekar ve işsiz olduğu, halihazırda altı çocuğu bulunduğu, devlet yardımları ile geçindiği, Angelina Jolie ye benzemek için estetik ameliyat yaptırdığı ve altı çocuk annesi Jolie ye ulaşmak için mektuplar yazdığı ortaya çıkınca işler karıştı. sevgili angelina, nasılsın? iyi misin? iyisin, iyisin! brad i jen in elinden çektin aldın. mihrap da yerinde. şan şöhret desen katmer katmer. bende ise dertler katmer katmer. doğumdan beri gün yüzü görmüş değilim. fakat sanma ki yavrularımdan yana derdim var. üç numara ile sekiz numara kurulmuş gibi hep aynı anda ağlıyor. beş numara ile de yedi numara hep aynı anda acıkıyor. ikiz çocuklarında olan telepati gücü sekizizlerde de var yani. o yüzden çok mesudum. öteki çocuklarımı da saldım çayıra, mevlam kayırır gibime geliyor. fakat mahalle baskısından çok bunaldım. komşular sabah kahvesinde yine benim kapının önünde toplanıp ağızlarına geleni söylediler. yok devlet yardımlarını sömürüyormuşum da bilmem ne! sekizizleri yatırmak için sipariş ettiğim ikiz yatağı teslime gelen genç çocuk kalabalığı yarıp geçemedi bir türlü. üzerime rahat bir şeyler alıp balkona çıkmasam ve etli dudaklarımı büzüştürüp senin brad e baktığın gibi bakmasam yatağı kaldırımın orta yerine bırakıp gidecekti. seninle benzerliğimizin bu kadar konuşulmasından da çok rahatsızım. tamam ikimiz de klan hayatını seviyoruz. fakat ben senin gibi kolayına kaçıp da iki tane çocuk doğurup gerisini afrikadan mafrikadan getirtip evlat edinmedim. hepsini kendi ellerimle doğurdum. bir de geçen gün utanmadan kameraların önünde benim için ürkünç şey demişsin. benim daha fazla çocuğum var diye kıskandın tabii! brad i elinden alacağımı sanmış da olabilirsin. halbuki benim ikinize karşı da hislerim çok temizdi. üçümüz anca beraber kanca beraber diye düşünüyordum. üstelik tam da porno filmde başrol teklifi alıp sizinle meslektaş olmaya hazırlandığım şu günlerde kalbimi çok feci kırdın! adımı değiştirip türkiye ye kaçmayı düşünüyorum. duydum ki çoluk çocuğu çok seviyorlarmış. hatta başbakan her kadın en az üç tane doğursun diyormuş. devlet baba siz doğurun ben bakarım demek istiyormuş. tanrı misafiri kontenjanından bize de bakar diye umuyorum. üstelik orada devlet malı denizmiş. yemeyen de domuz. fakat on dört çocukla uçak biletleri çok para tutuyor be angi. bir yardım eli uzatsan? hani kırdın ya kalbimi, gönlümü almak açısından. birazdan seda abla ya mektup yazıp ondan da yardım isteyeceğim. kendine iyi bak. çocukların gözlerinden, brad eniştenin ellerinden öperim. nadide süleyman ndemir@sbcglobal.net 7

8 musibet fernando sorrentino ingilizceden çev: edip üryanî kasımın sekizi doğum günümdü. bu günü kutlamanın en iyi yolunun hiç tanımadığım biriyle sohbet ederek ahbaplık kurmak olduğuna karar verdim. saat sabahın onu filandı. florida ile cordoba nın köşesinde altmış yaşlarında, iyi giyimli, sağ elinde bir bond çanta taşıyan ve notere ya da avukata benzeyen birini durdurdum. afedersiniz dedim. plaza de mayo ya nasıl gidebilirim acaba? adam durdu, beni şöyle bir süzdükten sonra sordu: plaza de mayo mu yoksa avenida de mayo ya mı gideceksiniz? aslında plaza de mayo ya gideceğim ama bu mümkün değilse herhangi başka bir yer de olabilir. tamam o zaman dedi. hiç bana bakmadan hevesle anlatmaya girişti. bu yolu takip et -burnuyla güneyi gösteriyordu viamonte yi geç, sonra tucuman ı sonra lavalle yi geç farkettim ki adam bütün o sekiz caddeyi tek tek sayacak, sözünü kestim: emin misiniz? kesinlikle. sözlerinizden şüphe ediyormuş gibi görünüyorsam beni bağışlayın ama birkaç dakika önce zeki görünüşlü bir adam bana plaza de mayo nun diğer tarafta olduğunu söyledi. plaza san martin in tarafını gösterdim. adam sadece şehri çok iyi bilmeyen birisi olabilir diyebildi. neyse, dediğim gibi akıllı birine benziyordu. yani doğal olarak ona inanmayı tercih ederim, size değil katı bir bakışla sordu: pekala söyleyin bana, neden benim yerime ona inanıyorsunuz? mesele sizin yerinize ona inanmam değil. ama dediğim gibi, zeki bir yüzü vardı. ne demek yani? benim yüzüm de gerizekalıya mı benziyor? hayır, hayır dedim telaşla. kim böyle diyebilir ki? çünkü dedin ki diğer arkadaşın yüzü zekiymiş şey, doğrusu adam çok zeki birine benziyordu adam sabırsızlanıyordu. güzel o zaman beyefendi dedi. fazla vaktim yok şimdi, öyleyse hoşçakalın diyeyim size ve yoluma devam edeyim tamam. ama plaza san martin e nasıl gidebilirim? yüzünde bir öfke spazmı gördüm. ama siz plaza de mayo ya gitmek istiyorum dememiş miydiniz? hayır, plaza de mayo değil. plaza san martin e gitmek istiyorum. plaza de mayo hakkında bir şey söylemedim ben. bu durumda -kuzeyi işaret ediyordu. calle florida ya doğru git, paraguay ı geç beni delirtiyorsunuz! diye çıkıştım. az önce tam tersi yöne gitmem gerektiğini söylemediniz mi? evet ama plaza de mayo ya gitmek istediğinizi söylemiştiniz. asla plaza de mayo hakkında bir şey söylemedim. nasıl anlatmalıyım ki bunu size? dilimizi bilmiyor musunuz? ya da halâ uykudan uyanamadınız? 8

9 adam kıpkırmızı oldu. sağ elindeki çantanın sapını sıkıyordu. şimdi burada söyleyemeyeceğim bir şeyler söyledi ve hızlı, sinirli adımlarla uzaklaştı. sanırım biraz keyfi kaçmıştı. oğlum yazı yazmasını öğreniyor. dün çalışma odamın duvarında bir yazı gördüm: kahrolsun baba yazısının yanındaki acayip hiyeroglif işaretlerine gösteren kızımsa kası-larak: ben, ben diye bağırdı. oğlana kahrolsun un nasıl yazıldığını, kızıma da duvarlara resim çizmek için iskemleye çıkmanın doğru olmadığını anlattım. iki buçuk yaşında bir çocuğun iskemleye tırmanması tehlikeli bir şey dedim. bugün kız beni elimden tutup mutfağa götürdü. bu sefer on santim yüksekliğe çizilmiş başka hiyeroglifleri görebilmem için yerlere kadar eğilmem icap etti. kız: ben baba aptal iskemleye çıkmadan yazdım, diye anlattı. pek güzel dedim. böylece düzenden ayrıl-mamış oluyorsun. bana giovanni derler, ama asıl adım demokrasidir. propaganda nazırımız ise karım ispatı mı? aynı duvarda ama, daha yüksekte yaşasın anne diye bir yazı var. giovanni guareschi bir zeytini ayağınızın altında ezerseniz oldukça iğrenç bir şey elde edersiniz. bu işi sürdürürseniz daha da iğrenç bir şey elde edersiniz ama asla zeytinyağı elde edemezsiniz. bundan çıkan sonuç şudur: zeytinde yağ yoktur. bu tüccarların ortaya attığı bir söylentidir.gerçekte yağ elde etmek için kamyonların motorlarını temizlemek için kullanılan bezleri sıkmak gerekir. cavanna yedi çocuğum var. bu nedenle evde en sık duyduğum kelimeler; merhaba, hoşçakal ve hamileyim. dean martin Pantolon 1 Toprak Işık Haftanın son dersini de alnımızın akıyla bitirdik. Güzel bir bahar akşamı. Hava yeni kararıyor. Bayrak töreninin ardından dalacağım iki günlük tatilin kıpırtısı var içimde. Geçen yıl müzik dersinde okuduğu gazelle asıl adını unutturan Hafız Burhan ın, mikrofonu eline alıp Ses veriyorum. dedikten sonra beş günlük esaretin ardından istiklalimizi ilan eden marşa girmesini bekliyorum. Sadece ben değil, şu an bahçeyi dolduran bin i aşkın öğrenci bekliyor bunu. Hatta belki karşımızdaki merdivenlerin üzerinde toplanmış öğretmenler bizden fazla sabırsızlanıyorlar. Beni dinleyin çocuklar! Marş böyle başlamıyor ki. Hem bu girişi yapan da Hafız Burhan değil. Pazartesi aramıza katılan yeni müdürümüz Mustafa Bey. Bir haftadır okulu gözlemliyorum. Gördüğüm manzara şu! Son cümlede öyle bir bağırdı ki, onu böyle sinirlendiren manzarayı gerçekten merak ettim ve tatilimden üç beş dakika feda etmek pahasına dinlemeye karar verdim. Başıboşluuk! Disiplinsizlik! Düzensizlik! Benim çalıştığım okullarda bunlara asla izin vermem! Yasin dirseğiyle beni dürttü. Oğlum bu sinirlenmiş lan. Manzarayı beğenmemiş manzarayı, dedim. 9

10 Demez olaydım. Herif bizi nasıl duydu, nasıl gördü? Dinleyin terbiyesiz adamlar, müdürünüz konuşuyor burada. Sustum ve neredeyse esas duruşa geçtim. Kılığımızı, kıyafetimizi, oturuşumuzu, kalkışımızı kısacası hiçbir şeyimizi beğenmemiş. Bence kimse kimseyi beğenmek zorunda değil, mühim olan birbirimize zarar vermeden barış içinde geçinip gitmemiz. Ama o tehdit ediyor bizi. Ya Türk gençliğine yakışır davranmayı öğrenirmişiz ya da çekeceğimiz varmış. Osmanlı dan, şanlı geçmişimizden, Viyana kapılarından bahsediyor. Nereden çıktı akşam akşam bu muhabbet? Adam galiba kendini Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, bizi de yeniçeri ordusu zannediyor. Ne yalan söyleyeyim, zayıftır benim milli duygularım. Öteki tarafta Ulubatlı Hasan a rastlasam Neden öyle coştun Allah aşkına, Fatih İstanbul un yarısını sana mı söz vermişti? diye sorarım. Bir ara, adamın gece yarısına kadar konuşacağından şüphelendim. Hafız Burhan Ses veriyorum. dediğinde karanlıktan yararlanıp kaçmak için plan kuruyordum. Hakkıdır Hakk a tapan milletimin istiklal mısrasının ardından, zincirini kırmış köleler gibi dağıldık. Müdür ün arkamızdan terbiyeli bir insana yakışmayacak şekilde bağırdığını duydum ama umursamadım. *** Tatilde dünyanın kesinlikle daha hızlı döndüğünü iddia ediyorum. İki gün, göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Cuma öğlenciler bayrak töreni yapar ve istiklal marşını söyler, pazartesi de sabahçılar Yani bugün bayrak töreni sabahtan yapıldı ama biz sevgili Müdürümüzü dinlemek için merdivenlerin önünde toplandık. Mustafa Bey, kocaman kolunu kılıç gibi sallayarak bağırıyor. Cumadan beri hiç ara vermeden dikiliyormuşçasına sıkılıyorum. Etrafımı seyrederek oyalanmaya çalışıyorum. Yan sınıftaki kızların bacaklarına bakıyorum. Kıpırdanma oldu sıralarda. Müdür ü dinlemediğim için nedenini anlamadım. Mustafa Bey merdivenlerden aşağıya indi. Dev gibi cüssesiyle bahçenin ortasında dikildi. Birerli sıralar halinde önünden geçmeye başladı sınıflar. Napıyor lan bu, dedim Yasin e. Kılık kıyafet kontrolü moruk. Nerden çıktı bu şimdi? Ne bileyim ben oğlum, herif yemiş kafayı. Gerçekten üşütmüş. Hayatındaki öğrenci kalıbına uymayanları tutup ayırıyor. Böyle devam ederse ilk derslere her sınıftan ancak birer ikişer kişi katılabilecek. Birçokları gibi benim de saçlarımı beğenmedi. Adam gibi kestirmeden okula adımımı atamazmışım. Terazinin bir kefesine öğrenim hayatımı diğerine saçlarımı koydum ve gidip babamdan tıraş parası aldım. Berber Etem in dükkânında, Müdürün deyişiyle gördüğüm manzara şu: Üç koltukta üç liseli Altı tane de sırada bekliyor. Berber Etem ve adamları, define bulmuş korsanlar kadar keyifliler Bizim Selo nun yanına sıkıştım. Kaçıncısın, dedim. Senden bir önce. Çok bekler miyiz? Yok oğlum, dakkada bir tane bitiyo. Berber Etem, makası tezgaha attı. Önündekinin örtüsünü ustaca sıyırıp, matador gibi silkeledi. Sıradaki, dedi. 10

11 Selo haklıymış, koltuğa davet edildiğimde gazetenin arkasındaki bayanın resmine bakmayı bile bitirememiştim. Çırak, Buyur abi, dedi ve ben bu çocuğu daha önce hiç saç keserken görmediğimi yeni fark ettim. Tıraştan sonra müşterilerin üzerini fırçalar, çok çok yüze köpük sürerdi. Benden sonra gelip sıraya girenlere bakınca berberin ustasını arayacak gün olmadığını anladım. Bizi bu hallere düşüren utansın deyip geçtim koltuğa. Nasıl olsun abi? En kolay modeli istedim: Saçları iyice kısalt ama kulaklara dokunma. Hiç şaşırmadan, Tamam abi, deyip makası kafamın üstünden şakur şukur öttürmeye başladı. Hadi kahveci çırakları vardır, herkese nasıl istediğini sorar ama aslında hep aynı demde getirir çayları. Bu çocuk da onların berber modeli. Hızlı da kerata, ne olduğunu anlamadan, başımın arkasına ayna tuttu: Uf o ne? bu hale getirdin, bari marifet yapmış gibi gösterme. Çapraz kesmişsin ya, dedim. Yok abi düzgün. Göz buna düzgün diyorsa el daha iyisini yapamaz ki. Hepten maymuna dönmemek için kalktım koltuktan. Hem aslında önlerle karşılaştırınca arkayı yine iyi kesmiş. Dışarıda beni bekleyen Selo yla beraber okula döndük. Müdür merdivenlerin başında Türk Standartları Enstitüsü mührü gibi bekliyordu. Aferin biraz adama benzemişsiniz, dedi. Yanından ayrılınca Selo ya, Bu Mustafa Paşa dan çekeceklerimiz daha yeni başlıyor oğlum, dedim. *** O uğursuz pazartesinin üzerinden tam iki ay geçti ve ne yazık ki tarih öngörümü fazlasıyla doğruladı. Okul da içindeki öğrenciler de çok değişti. Eskiden lacivert ceket gri pantolon zorunluluğu vardı. Buna mavi gömlek ve koyu renk ayakkabı sınırlaması da eklendi. Kızlar, lacivert formalarının üzerine sadece siyah hırka giyinebiliyorlar. Okula spor ayakkabısıyla gelen bir canlı türü kalmadı. Binaların dışı iğrenç bir kahverengiye boyandı. Öğretmen masalarının örtüleri değiştirildi. Bunları her cuma bir kız öğrenci eve götürüyor ve pazartesi yıkanmış ütülenmiş olarak getiriyor. Kantin tavanındaki flüoresanlar sökülüp yerlerine avizeler asıldı. Her şeye rağmen Manyak Mustafa Paşa nın hayalindeki standartlara erişilemedi. Gün geçmiyor ki yeni bir icat çıkarmasın. Peki nereden geliyor bu değirmenin suyu? Okul aile birliğindeki hatırlı velilerden. Geçen hafta sorumlusu olduğum kimya laboratuarına takılan kadife perdeleri Özgül ün kumaş fabrikasındaki, muhasebe müdürü babacığına borçluyuz. Söylememe gerek var mı bilmiyorum, hatırlı velilerin hatırlı yavruları için kurallar farklı işliyor. Mesela Ardıç Pasajı nın sahibinin oğlu bizim gibi kısacık saçtan hoşlanmıyor ve Müdür onun zevkine saygı duyuyor. Neyse zenginin saçı züğürdün çenesini yormasın şimdi. Bugün okul aile birliğinin ziyareti varmış. Manyak Mustafa Paşa, ders aralarında koridorlarda beygir gibi koşmamamızı, sınıflara zamanında girip çıkmamızı ve kılık kıyafetimizi aynalarda kontrol etmemizi özellikle istedi. Ağıla giren koyunlar gibi çobanın önünden geçip sınıflara gidiyor öğrenciler. Lan moruk Seyfi yi niye ayırdı, çocuk cillop gibi giyinmiş işte, dedi Yasin. Boyu kısa oğlum uzamaya gönderecek, dedim. Sahi moruk, onu da yapar bu. Uzunları da alttan kestirmeye gönderir. Gönderir mi gönderir, dedim. Bizim sınıfa geldi sıra. Tam hiç firesiz ilerliyoruz derken Selo yu ayırdı. Müdür bir 11

12 şeyler söylüyor Selo. Ne konuştuklarını duyamıyorum ama Manyak Mustafa Paşa nın kızdığı belli oluyor. Selo derdini anlatmak için şansını zorluyor, şimdi yiyecek sopayı. Sahi söylemeyi unuttum, sinirlenince kırıcı oluyor müdür bey. Geçen hafta çocuğun biri merdivenin tırabzanından kayarak iniyordu, aşağıda bekliyormuş bu, gelişine bir patlattı, düşmeseydi geri sarılan film gibi kayarak en yukarıya kadar çıkacaktı çocuk. Yasin oğlum, ne anlatıyor bu, dayak yiyecek şimdi, dedim. Matematikten kurtarma sınavı var ya moruk. Şansızlığa bak. Acaba neyini beğenmedi? Köyden geliyor Selo. Eksiğini giderip sınava yetişmesi mümkün değil. Sınıfa çıktık. Kurtarma sınavına girecekler duvar tarafındaki sıralara geçtiler. Benle Yasin cam kenarında her zamanki yerimizdeyiz. Çat diye bir ses geldi kulağıma. İşte yine duydum. Bizim sınıf ikinci katta ve okulun arka bahçesine bakıyor. Yarısı boyalı camı açıp kafamı dışarı çıkarttım. Selo kömürlüklerin yanında dikilmiş yukarı bakıyor. Beni görünce sus işareti yapıp elindeki kağıt topağını savurdu. İkinci denemede yakaladım. Kağıttaki mesaj Yasin in hiç hoşuna gitmedi. Ne yalan söyleyeyim birisinin pantolonumu istemesi benim de çok hoşuma gitmezdi. Adilik yapma oğlum, topu topu iki dakika tuvalette donla bekleyeceksin. Moruk nasıl bekleyeyim ben tuvalette ya? Aklıma ceketimin iç cebindeki anahtar geldi. Kalk oğlum, kimya laboratuarını soyunma odası olarak tahsis ediyorum size. Birlikte çıktığımız sınıfa, elimde üç beş dakika önce müdürün onayından geçmiş bir pantolonla döndüm. Selo aşağıda sinirli sinirli volta atıyor. Kimya laboratuarına gel yazılı kağıdı gönderdi önce. Ardından da ütüsü bozulmasın diye çamaşır ipine asar gibi bıraktım pantolonu. Yere düşmeden yakalayıp, kömürlüğe koştu. Sınıftakilerin meraklı sorularına aldırmadan laboratuara döndüm. Kapıyı içeriden kilitledim. Yasin üstte ceket, gömlek kravat, altta donla çok komik görünüyor. Gülme lan, nerede kaldı bu? Müdür senin pantolonu da beğenmedi, kapıdan çevirdi. Korkudan kıpkırmızı oldu. Amma cozurdakmışsın be oğlum, daha bir saniye olmadı gideli. Laboratuarın camları ön bahçeye bakıyor. Kadife perdeyi, kenarından kibarca tutup araladım. Buradan görürüz gelişini. Yasin camın öteki ucuna soktu kafasını. Çüş oğlum çüş, dışarıdan görünecen. Çekildi hemen. Yanıma geldi. Bu defa da ayı gibi perdeyi avuçladı. Oğlum buruşturma şunu, Müdür parmak izinden yakalar seni. Beni arama bile, laboratuar sorumlusunu oyar. Karşıdan Selo nun geldiğini gördük. Müdür huylanmasın diye duvardan atlayıp giriş kapısına dolanmış. Görüş alanımızdan çıkana kadar izledik onu. Selo nun pantolonun nesi varmış, dedi Yasin. Bilmiyorum. Camdan çekilip beklemeye başladık. Birkaç dakika sonra koridorda duyulan ayak sesleri kapıya yanaştı ve Selo fısıltıyla bizi çağırdı. Hemen içeri aldık. Suratı veresiye defterini çaldırmış bakkalınkine benziyor. Ters giden bir şeyler olduğunu anladık. Yasin yapıştı yakasına. Nerede lan, pantolon nerede? Müdür aldı. Nasıl müdür aldı oğlum? Felaketin özeti: Müdür, Selo nun kendi pantolonunu bol pilelerinden dolayı beğen- 12

13 memiş. Ne bu demiş şalvar gibi, ikinci kez doğru pantolonla karşısına çıkınca da eskisine, bir daha giyinmesin diye dönem sonuna kadar el koymuş. Onlar olmuşa ağlarken ben kontrolü ele aldım. Planım şu: Biz Selo yla kapıyı kilitleyip sınıfa dönüyoruz. Yasin burada serin serin oturup sınavın bitmesini bekliyor. Giyinme sırası kendisine gelir gelmez, eve koşup Selo ya kendi gardırobundan yeni bir pantolon getiriyor. Kimsenin daha iyi bir fikri olmadığından bu plan kabul edildi. Çıkmadan önce Yasin i perdelerden uzak durması konusunda uyardım. Matematikçi daha gelmemiş. Sınıftakiler Yasin i sordular. Eve pantolon getirmeye gitti, dedi Selo. Yalan değil, bir saat erken söylenmiş bir cümle. Duvar kenarlarındaki sıralardan en arkadakine geçti. Az sonra matematikçi Deli Ziya içeri girdi. Ayağa kalktık. Kendisiyle yaşıt, rengi solmuş, derisi soyulmuş, fermuarı bozulmuş, evrak çantasını masaya bırakıp, mikrofonik sesiyle, Ot ur un, dedi. Bu üç sözcüğün bizim dilimizde oturun demek olduğunu bildiğimizden gerekeni yaptık. Adam sınavı unutmuş, Selo hatırlatınca ön sıradaki kızlardan birinin ders kitabını aldı ve biraz karıştırdıktan sonra, Yazın, dedi. Sorular bittiğinde Selo nun hayatının kerizliğini yaptığını düşündüm. Üste on tane pantolon verseler yine katılmazdım böyle bir sınava. Dersin sonuna on beş dakika kala kapı çalındı. Nöbetçi öğrenci aynen şöyle dedi: Hocam, müdür bey İbrahim Mutlu arkadaşımızı çağırıyor. Adı geçen arkadaş ben olduğum için heyecanlandım. Deli Ziya sinirlendiğinden sözcükleri her zamankinden de tuhaf hecelere ayırarak, Müdür e ders bitince geleceğimi söylemesini tembih etti. Nöbetçi öğrenci kapıyı kapatıp gitti. Deli Ziya kendi kendine homurdandı. Ders bitene kadar Manyak Mustafa beni niye çağırıyor diye düşündüm durdum. Zil çalar çalmaz odasına koştum. Kapı açıktı: Gel evladım. Bu kibar karşılamayı, hepsi birbirinden süslü ve değerli okul aile birliği üyesi dört hanıma borçluyum. Odayı parfüm kokusu doldurmuş. Bak oğlum laboratuardaki perdelerinizi Müberra Hanım hediye etti. Özgül ün annesine minnet dolu gözlerle baktım. Kadın fıstık gibi, kızıyla ilgisi yok. Laboratuarın anahtarı sen-de değil mi oğlum? Bende hocam. İyi, ver bakalım, hanfendiler hediyelerini yerinde görecekler. Bana doğru uzattığı kocaman avcunu görünce başım döndü. Bu nasıl bir talih bahtsız kardeşim Yasin? Seni bir sirk maymunu gibi, dört kokonaya gösterecek bu ayı. Ardından da büyük olasılıkla kemiklerini kıracak. Hadi çocuğum, versene. Sesi uzaktan geliyor. Zaman yavaşladı. Elimi ceketimin iç cebine sokuyorum. Anahtarı çıkarıp müdüre veriyorum. Odadan adımımı dışarı atar atmaz, deli gibi koşmaya başladım. Selo da laboratuarın kapısında beni bekliyor. Ne oldu? Bittik oğlum biz. Müdür okul aile birliğiyle laboratuara geliyor. 13

14 Şaka mı lan bu, diye bağırdı içeriden Yasin. Şu an zaman neredeyse bir pantolon kadar değerli. İkna etmek için kestirme yolu kullandım. Yalancıyı kalayladım. Saklan oğlum, dedim. Nereye saklanayım lan? Bilmiyorum ama perdeden uzak dur. Merdivenlerde heyet göründü. Geliyorlar. Selo yla kapının yanından çekildik. İkimiz de korkudan konuşamıyoruz. Yaklaşıyorlar. Laboratuarın tam önündeler. Müdür kapıyı açtı. Kadınlara yol verdi. Ve işte kendisi de içeri girdi. Yasin in canının çok fazla yanmamasını dilemekten başkası gelmez artık elimizden. Laboratuara yaklaştık, içeride kopacak kıyameti bekliyoruz. Benim bile yüreğim ağzımda kim bilir Yasin ne haldedir. Aman Allahım bu nasıl bir şangırtı. Gök kubbe yere düştü de parçalandı sanki. Hanımefendilerin çığlıkları Müdürün kükremesi Yasin in sesini neden hala duymadık? Kapıya doğru atıldık Selo yla. Yine Müdür ün deyişiyle gördüğüm manzara şu: Korkudan kafayı üşütmüş, anlamsız sesler çıkartan dört kadın. Laboratuarın bütün zeminine dekorasyon amaçlı gibi yayılmış cam kırıkları. Yere boylu boyunca yatmış bir dolap ve dolabın altında ağır hasarlı bir müdür. Duvarın dibinde hala kendisini gizleyen bir dolap varmış gibi büzülmüş, altı çıplak, üstü giyinik, tanıdık bir öğrenci. (1) Halat Gösterisi, İletişim Yayınları, 2003, İstanbul. her yıl doğan çinli bebekler azotlu gübreye dönüştürülmüş olsalardı bu yolla elde edilen ürün fazlası, her yıl doğan bütün çinli bebeklerin beslenmelerini sağlayacaktı ve bebeklerin azotlu gübreye dönüştürülmesine gereksinim kalmayacaktı. cavanna ingilizcedeki en tatsız cümleler : konuşmamız gerek ve/veya bu kimin sütyeni? jerry seinfeld çingeneler zamanı hayri vaka gitmeyin, çok tehlikeli orası çıkamazsınız diyorlar. ulaş abi illâ gideceğiz diye diretiyor. kimler benimle şimdi? tek tük eller kalkıyor havaya. ben de onlardan biriyim. okul projesi için gitmemiz gerekiyor. balıkesir in, edremit ilçesinin ibrahimce mahallesi. perili köşk gibi, hayaletli kasaba gibi bir yer. herkes korkuyormuş gitmeye. ama bizim konuşmamız gerek mahalleliyle. sokaktaki adamın nabzını tutmamız lazım. şerbet kaynatacağız gerekirse. edremit, her köşe başında çeşme olan bir ilçe. denize yakın olduğu halde denizden uzakta kurulmuş bir yer. bunu hep merak ederim; demek ki o zamanlar turistik nedenler pek ilk sırada değilmiş. galiba tatlı suya yakın olmak istemişler. öyle de olmuş. çeşmelerin hepsi hayrat, hepsinde kaz dağlarından gelen buz gibi su akıyor. bu kadar çok çeşmeye istanbul da bile rastlayamazsınız. (üçüncü ahmet, edremit i görseydi hayran olurdu eminim.) ibrahimce mahallesi de, ilçenin en eğimli tarafında. en zor gidilen yeri. zaten çingeneler dışında gitmek isteyen yok. elektrik faturası için bile altı ayda bir geliyormuş görevliler. 14

15 bir bakkala uğruyoruz önce. çay, şeker, makarna, yağ, bisküvi filan alıyoruz. eli boş gitmek olmaz. o tarafa doğru gittiğimizi görenler hayrola nereye hemşerim? diyor. oradan gitmeyin, ibrahimce orası. aşağıdan dolanın. yok diyoruz oraya gidiyoruz biz. donup kalıyorlar. biraz da acıyorlar sanki. şehirli çocuklar gelmiş, ne bilsinler buranın çingenesini der gibi bakıyorlar. evlerinin önünde oturan kadınlar da meraklı. sanki dünyanın sonuna gidiyormuşuz gibi. orada dünya bitecekmiş de aşağı düşecekmişiz gibi. zor bir yürüyüşten sonra varıyoruz mahalleye. bazı tepecikleri, boş arsaları, insanın ayağına yılan gibi dolanan otları aşmamız gerekiyor. küçük vadiler ve etrafında küçük tepelerle dolu bir yer. gecekondu gibi evler var. kiminin çatısı teneke kaplı, kiminin duvarının yıkılmış bölümlerinden saman parçaları sarkıyor. bazı evleri ahır zannediyoruz. oysa orada da insanlar oturuyor. başka yerlerde gördüğüm çingene mahalleleri gibi süpürge filan yapmıyor burası. bir faaliyet göze çarpmıyor. müzisyenlikleri de yok sanırım. ortada ne bir keman ne de bir darbuka görüyorum. alabildiğine çocuk her yan. çıplak ayaklı kapkara çocuklar. sümükleri burunlarıyla üst dudakları arasında bir yol oluşturmuş. kurumuş kalmış. silmeye mecalleri mi olmadığından yoksa silmek gerekmediğinden mi? gene akacak nasıl olsa. birkaç at görüyorum. insanlar gibi zayıf. eğersiz. sade bir urganla bir yerlere bağlanmış. ulaş abi ilk gördüğü kişiden ön bilgileri almak istiyor. kiminle konuşabiliriz?... biz izmir den geliyoruz anket yapacağız hayır sadece öğrenciyiz... ödev yani... hayır belediyeci değiliz... hayır tedaş tan gelmiyoruz... bir evi işaret ediyorlar. küçük bir bahçesi olan beyaz sıvalı bir ev. gidip kapıyı çalıyoruz. hiç beklemediğimiz kadar iyi karşılıyorlar bizi. elimizdekileri dişleri dökük, saçları sapsarı boyanmış evin kadınına veriyoruz. yalınayak bir adam geliyor. kocaman ayak tırnakları var. çok esmer. bıyıkları çalı süpürgesi gibi. durun diyor ayakkabımı giyeyim. topuğuna basılmış bir iskarpinle geliyor. kapının önüne kilim seriyorlar. oturuyoruz. ulaş abi soruyor: adınız nedir? ismail ne iş yaparsın abi? işçiydim. çıkardılaa. nerede? şu aşşadaki kereste atölyesinde. neden? bi balya kereste çalındı. benden bildilee. iftira mı yani? ekmek kuran çarpsın iftira. aha şurda canım çıksın. o çocukları. o remzi köpeği almıştır. ama o normal ya. ben romanım. işte bizi insan yerine koy-muyolaa. anladım abi. nasıl geçiniyorsun? işte ööle bööle. nasıl öyle böyle? anım bişeyler satıyo bazen, çocuklar işporta yapıyo. ben artık kocadım artık, ööle sokak sokak gezemem. kolları çiziklerle dolu. o kadar çok ki. faça, diyorlar. en çok façası olan mahallenin reisi oluyormuş. şimdiki reis ismailmiş. reis dedi-ğime bakmayın, ağa bara. ismail mahallenin ağa barası. ibrahimce de çocuklarda bile bol miktarda faça var. nasıl 15

16 oluyor? kim yapıyor? kendileri mi? acımıyor mu? acı nedir? alüminyum yuvarlak bir fırın tepsisinin içinde çay getiriyor havva. ismail in karısı. diplerinden siyah siyah saçları görünüyor. ince belli bardaklar. çay tabağı yok. bir sarelle kabında toz şeker. içinde bir kaşık. milupa yazıyor. bu pahalı mamayı nerden bulmuşlar da kaşığını kullanıyorlar acaba, diyorum kendi kendime. bilemiyorsunuz. burada her şey ortada ama her şey sır. katran gibi demli ve acı çaylarımızı içerken ismail anlatıyor: bu türkeşçi başkan bizi iyice bıraktı. ne geldiği ne gittiği var. seçimlerden önce şu aşşadan aporlöyle baardı. su bağlatacam, elektrik verecem diye bazı evlerde su yok. çeşmeden dolduruyolaa. bak aha şu önümüzdeki yer çöplük. çöp kamyonu gelmiyo. pis kokuyo. bak bilader ben allah a inanıyom. cuma namazı kılmam ama allah a inanıyom. bu adamları allah affetmez. izmet yok. burda biz adam mı kesiyoz? karısına dönüyor eliyle kadının dizine vurarak: avva biz adam kestik mi? hayır anlamında başını iki yana sallıyor kadın. kesmedik. neden? neden gelmiyosunuz? bak aha orda çocuklaa. bunlar büyüyünce katil olacak. gidiyom belediyeye. bakmıyolaa. polis giriyo koluma, adi karakola ne yaptım ben? romanım ya yapmışımdır. genç bir çift geliyor. yanımıza. oturtuyor onları da ismail. ben de onlarla konuşayım istiyorum. çocuk yirmi üç yaşındaymış, kız da yir- mi. kızın kucağında bir bebek var. o da sümüklü. adın nedir? merak ettiğimden soruyorum yoksa yazmayacağım buraya. erdal yaz. yazmayacağım ki. yaz yaz, erdal yaz. ne iş yaparsın? ırsız. ne? ırsızım. karısı dürtüklüyor. serbes meslek, serbes meslek diye kısık sesle. bebeğin ağzındaki emziği toz şekere bandırıp ağzına sokuyor yeniden. ne be! ırsızım işte. yalan mı? ayağında çok güzel beyaz bir spor ayakkabı var erdal ın. ne güzeller, diyorum. evet abi. lazım. ne için lazım? eve girince ses yapmıyo. eve? haa şey için evet şey için gülüyor erdal, karısının kucağındaki bebeğin yanağından bir makas alıyor. karısı eline vuruyor erdal ın. yapma dedim sana kaç defa morartıyosun ufacık bebe ya! hangi evlere gidiyorsun? yazlıklara. yazın değil ama. içerde insan varken girmem ben. kışın mı? evet. kışın giriyom. ne kazanıyorsun? valla bak yemin ediyom, çok değil. askeri ücret gibi. küçük bir kol, gömleğimi çekiştiriyor. kola bakıyorum önce. nereden baksanız altı tane çizik var. içim ürperiyor. kolun sahibi beş yaşında var yok. soruyor: belediyeci misin sen? 16

17 değilim nesin? öğrenci. şapkanı bana versene. vereyim, al. saatini de versene. yuh be n aptın! saatimi niye vereyim? benim saatim yok. ben sana verirsem benim de olmaz. e paylaşamayacağımıza göre paylaşırız nasıl olacak? yelkovanı ben akrebi sen mi alcan? o zaman ben kaçı çeyrek geçiyor acaba diye kara kara düşünecek miyim? senin evde vardır. yok evde. para versene? 100 lira yeter mi? hani nerde? avcunu yala. ya n olur! olmaz. al şapkanı o zaman, deyip fırlatıyor yere. aynı yaşlarda bir kız hemen gidip alıyor şapkayı. o alınca tekrar koşup geri alıyor elinden. yere atıp üzerine basıyor. ismail görüyor. len cavit. getir len o şapkayı p.zevengin evladı. süklüm püklüm getiriyor çocuk. bilader kusura bakma. bunun annesi yok. babası da kumarcı p.şt. bakamadı buna. çocuk orda burada şapkayı eliyle temizleyip bana veriyor. çocuğu kucağına alıyor. ne len bu sümükler? git yıka dur avvaaa, bez getir. cafer olsaydı keşke, diye mırıldanıyorum. kimse bir şey anlamıyor. havva bezi getiriyor. çocuğun sümüklerini siliyor. başını okşuyor. çocuk bana sesleniyor gene: para versene ne parası len?! deyip yavaş bir tokat atıyor çocuğa. abiler misafir gelmiş. para istenir mi len ıyarağa!, diyor. abartılı şekilde bağırarak ağlamaya başlıyor çocuk. ağladıkça sümükleri burnunda baloncuklar oluşturuyor. kucaktan kaçıyor. birkaç metre ötede durup bağırıyor bana: işşalla ölürsün! ne diyon len sen şopar! öldürürüm seni, diyerek ayakkabısını fırlatıyor çocuğa ismail. isabet etmiyor. tabi o zamanlar ayakkabı fırlatmak şimdiki kadar meşhur değil, kimse gülmüyor. yokoluyor ortadan çocuk. bak işte bööle bu çocuklar. sade cavit değil çoğu bööle. bir ersin vardı altı yaşında, birini bıçakladı. aaa, diye bir ses çıkıyor bizden koro halinde. yaa, o başkan olacak domuz bi ilgilenmedi bizle. adi biz öldük artık diyelim, ya buncaazlar? bu sırada çaylarımızı bittiğini görüp karısının dizine vuruyor gene kalk kız çay doldur, sümsük sümsük oturuyon orda. kadın ses çıkarmadan tepsiyi alıp içeri gidiyor. ismail arkasından bakarken bize yaklaşıp fısıltıyla konuşuyor: bunu da on yedisinde aldım, inan olsun kız bile değildi. eve geri gönderdim. sonra intaar ederim diye yaygara koparmış, kaynar tencereyi dökeyazmış kafasına. koro halinde aaa sesi veriyoruz tekrar. sonra acıdım, dedim ziyan olacak. aldım geldim. beş şoparın anası. ikinci çaylarımızı da içtikten sonra uyuşmuş ayaklarımız üzerinde doğrularak kalkmak istediğimizi söylüyoruz. memnun olduğumuzu, fırsat olursa gene gelmeye çalışacağımızı da ekliyoruz. biz de çok sevdik sizi. o başkana söyleyin ayaanı denk alsın. bizi unutmasın. kafamızı bozmasın. bu maallenin dört yüz yetmiş tane oyu var. epsi bana bakar. 17

18 tamam, diyor ulaş abi. iletirim, diyor. iletmeyeceğini biliyoruz. laf ola beri gele. ulaş abi iletken birisi değildir zaten. hava kararmak üzere. herkese el sallayarak sokaktan ayrılıyoruz. köşeyi dönerken cavit çıkıyor ortaya. iişşşt çocuuuuk diye bağırıyor arkamızdan. dönüyorum. o şapkaya işedim ben, em de tükürdüm. gayri ihtiyari şapkama gidiyor elim. atma lan diyorum. ulaş abi, sus işareti yapıyor bana. cavit, hızlı hareketlerle yerde aranarak seçtiği bir taşı hırsla fırlatıyor. taş ayaklarımın ucuna kadar yuvarlanıyor. ben taşa bakarken film bitiyor. hayrivaka@gmail.com ödlek olmak matrak bir şey aslında. belki o kadar da ödlek değilimdir. ne bileyim? belki de ödleğimdir, biraz da eldivenleri kaybolunca pek umursamayan biriyimdir. benim derdim de bu işte; bir şeyim kaybolunca hiç umursamıyorum; küçükken annem buna çok kızardı. bazı herifler kaybettikleri bir şeyin peşinde günlerce koştururlar. kaybedince üzüleceğim bir şeyim olmadı hiç. biraz ödlek olmamın nedeni de bu belki. ama bu, iyi bir özür değil. gerçekten değil. hiç ödlek olmamanız gerekir. birinin çenesine bir yumruk oturtmanız gerekiyorsa, oturtmalısınız yumruğu. ama ben bunu yapamıyorum. herifin çenesine bir yumruk çakacağıma, onu pencereden aşağıya itsem ya da kafasını baltayla uçursam daha iyi. yumruk dövüşlerinden nefret ederim. dayak yemekten fazla çekinmem dayak yemeğe de meraklı değilim tabi- ama bir yumruk dövüşünde beni en çok karşımdaki herifin suratı korkutur. karşımdaki herifin suratına bakmaya dayanamam, derdim de bu benim. ikimizin de gözünü bağlasalar filan hiç fena olmazdı hani. gülünç bir ödleklik benimkisi, bir düşünürseniz, ama yine de ödleklik işte. kendi kendimi aldatmıyorum yani. j.d.salinger Aşkın Otobüs Hali Adem Celep Aşk diye nitelendirilen ve henüz tam olarak ne olduğu belirlenememiş, sınırları bilinmeyen bir kavram var. Hatta bu kavram kendi içinde bir kategorizasyona sahip. Yaz aşkları, Kış aşkları, sanat aşkı, kıl aşkı, yün aşkı. İnsanoğlu değer verdiği herhangi bir şey ile kurduğu bağın adını aşk koymaya pek meyilli. İnsanoğlu demişken, bazı insanlar vardır, kendisi insan değilmiş gibi konuşur insanlar hakkında. Ah şu insanlar, vah bu insanlar, ne biçim insanlar, ne çok insan var ve sair Beni onlarla karıştırmayın zira ben insan değilim. Otobüsüm ben. Adım Muammer. Memnun oldum, siz de olun. Her neyse, size bir otobüs gözüyle aşkın otobüs halini anlatmak istiyorum. Aşk hakkındaki izlenimlerini paylaşan bir otobüsü dinlemeye pek hevesli olmayabilirsiniz, o halde dinlemeyin. Allah Allah, zorla oturttum karşıma, sandalyeye bağladım da öyle konuşuyorum sanki. Eh, biz otobüsler sinirli mahlûkatız. Ben böyle parlarım arada ama tez sönerim. Az önce rejiden uyardılar, o yüzden bir anda yumuşadım, yoksa yaptığım kabalığa izahat getirmek ihtiyacı hissettiğimden falan değil. Bana ne lan. Sırtımdaki dövmede benim hakkımda ne düşünüyorsan Allah sana iki katını versin yazıyor. Eşeğimi sağlam kazığa bağladım anlayacağınız. Kendinize ve dilinizden düşürmediğiniz şu aşk denen naneye bir otobüsün 18

19 gözünden bakmaya hazır mısınız? Lafa girmeden önce bir aforizma patlatmak istiyorum; Umut, kötülüklerin en büyüğüdür çünkü işkenceyi uzatır.. Aforizma bana ait değil, geçen gün mola verdiğimiz dinlenme tesisinde camlarımı fırçalamak için kullanılan fırçadan duydum bunu. Reenkarnasyona inanır mısınız? Her sabah şoförüm olacak adam çalıştırır motorumu. Kısa bir ısınmanın ardından vitesi değiştirir ve ben yürümeye başlarım. Şoförümün adı Müzeyyen bu arada. Memnun olmuş, siz de olun. Babası oldukça fantastik bir Müzeyyen Senar hayranıymış. Bir gün bir portakal almış ve adını Müzeyyen koymuş. Sonra portakal büyümüş ve şoför olmuş. Bana kalırsa hafiften sıyırmış bir çiftçinin elinden çıkmış portakalın vitamini bu Müzeyyen denen beygir. Sağlam bir portakalda bunun gibi bir vitamin barınmaz şahsi kanaatimce. Kabalığımı bağışlayın ama kendisi de bana sürekli hurda yığını diye hitap eder. Hastalıklı bir ilişkimiz var kendisiyle. Şimdi diyeceksiniz ki; bize ne yahu Müzeyyen den? Aslında haklısınız, size ne lan? Size ne oğlum Müzey-yen den? Bu onunla benim aramda bir mevzu, size noluyor? Güzergahım Bağlar semti ve Odunpazarı semti arasındadır. (Yazarın notu: Aslında ben de isterdim İstanbul dan semt adları söy-lemek, moda ya bu, ama Eskişehir den gay-rısını tanımam. Adem ben. Memnun oldum, siz de olun.) Gün içinde defalarca Bağlar senin, Odunpazarı benim dolanır dururum. Bu süre zarfında yüzlerce insan taşırım. İnsanları çoğu insandan daha iyi tanıyor oluşum bu sebeptendir. Ben insanlarla iç içe yaşarım, hal ve tavırlarını izlerim, gerektiği yerde yorum yaparım, gerekmediği yerde yorum yapmam. Hayır ne yapmamı bekliyor-sunuz ki? Arka beşlide sürekli yüksek sesle konuşup yolcuları rahatsız eden bir kısım liseli kızı mı döveyim, napayım? Otobüsüm ben yahu. Yorum yaparım, daha ne yapa-cağıdım? Buradan şu sonuç çıkmasın; Eğer otobüs olmanın gereği yorum yapmak harici herhangi bir şeye bulaşmamaksa; Hıncal Uluç da otobüs müdür? Çıkmasın dedim. Sinirlen-diğim zaman greyder taklidi yapabilirim ve bu da sizi korkutur, inanın bana. Her gün, insanlar, yüzlercesi Kurulması muhtemel kusursuz bir ilişkinin hayalleriyle geçilen yollar ve hayallerini koltuklarda bırakarak duraklara dağılan insanlar. Evet, bir otobüs iseniz bu insanları her gün görürsünüz. Otobüs seferlerinin yapısı gereği bir duraktan diğer durağa çok güzel ve yalnız bir bayan taşımalıyım. Bu yıllardır süregelen bir şey. Güzel ve yalnız bir bayan otobüse biner, etraftaki erkeklerin kafaları ona döner ve erkekler hayallere dalar Artık otobüs aşkı başlamıştır. Bu ateşli ve destansı aşk bir son-raki durağa kadar sürecektir. Yolculuk yapan yalnız erkeklerin hayal-leri ve umutları aşağı yukarı hep aynıdır. Ba-yanın yanındaki den-yo ilk durakta inecek, kendisi hemen baya-nın yanına sünecek, kı-sa bir süre sonra yol-culuk nereye? diye muhabbete girecek sonra ver elini balayı. Oha lan! Neymiş efen-dim, ne kadar güzel bir kızmış, onun ya-nına oturup yolculuğunu eğlenceli kılmak boynunun borcuymuş. Geçeceksin bunları arkadaşım. Hadisenin özünü daha iyi kavra-yabilmeniz için sizinle birkaç yaşanmışlığımı da paylaşmak isterim. 19

20 Açık bir hava, etrafta cıvıl cıvıl insanlar, herkes mutlu, herkes coşkulu Odunpazarı ndan Bağlar istikametine doğru direksiyon sallıyor adına Müzeyyen denen at suratlı. Bir bayan bindi bana. Hazır lafı açılmışken, siz insanların gayet masumane eylemlere erotik çağrışımlar yüklemesi de canımı sıkıyor. Otobüsüm mesela ben, insanlar bana biner. Ama bu cümleyi kurarken cümlenin yüklem kısmında sesimin çatlamasından bıktım artık. İtelemek, saplamak, sarsmak, gömmek Bırakın bu fiiliyatlar kendilerine verilmiş anlam ile sürdürsünler zavallı hayatlarını. Her neyse, içime giren bayan bir süre sağa sola bakındıktan sonra arkaya doğru ilerlemeye başladı. Otobüsteki tüm kafalar gizlice onu izliyordu fakat zavallı kız bundan habersizdi. Hafif tıknaz, bir kafede kızlı erkekli arkadaş grubuyla buluşmaya gittiği her halinden belli modern giyimli bir gencin kendisi için feragat ettiği koltuğa kuruldu. Çantasından bir çift kulaklık çıkardı ve özenle yerleştirdi kulaklarına. Şoför mahallinin hemen önünde dinelen bir genç gözlerini kızcağıza odakladı ve hayallere daldı. Otobüste sadece ikisi varmış mesela, kızın sohbet edecek birine ihtiyacı varmış, ona bakarak gülümsemiş, sonra yanına gitmiş, biraz muhabbet etmişler, telefon numarasını almış kızın Hayallere bak. Bunu sadece o değil, birkaç kişi yapıyordu. Gerçi birisi fazlasıyla pis hayallere dalmıştı, namahrem hayaller. Eteğini sıyırıyor, dudaklarından başlayarak yavaşça aşağıya iniyor falan Sen niye dinliyorsun oğlum elalemin hayallerini? Sinir ediyorsun beni burada. Şimdi diyeceksin ki; Lan niye anlatıyorsun o zaman?. Sana ne lan? Yaşanmışlık benim, anlatıyorum. Cevap verme bana. Şimdi size de sormam gerekiyor sanırım, hiç otobüse binen yalnız ve güzel kızı ihtiva eden muhteşem hayallere dalmadınız mı? İndiği durağın arkasından dakikalarda baktıktan sonra sanki az önce hayatının aşkını bulduğuna kendini inandırmaya çalışan armut siz değilmişsiniz gibi unutmadınız mı 10 dakika önce yaşadığınız destansı aşkı? Gözlemlediğim birkaç husus daha var, hazır sizi bulmuşken üzerinde durayım diyorum. Mesela benim gergedan kılıklı, çok afedersin sığır sıfatlı, davar yaradılışlı, mâlulen emekli şoförüm Müzeyyen ayaktaki yolculardan ücret talep ettiği zaman paralarını çıkarmaya çalışan ve bozuk paralarını zemine saçan adamların yüzündeki o boşvermişlik, yeryarılsadaiçinegirsemlik ifadesi, aslında bu ifadenin tam metni haymınakoyayım olur ama küfür kötü bir şey, beni siz insanoğluna biraz daha yaklaştırıyor. O ifadeyi gördüğüm an anlıyorum ki, insanlık ölmemiş ve bazıları hala utanmanın ne olduğunun bilincinde. Bir gün gençten bir oğlan çocuğu bindi bana, bindi evet, emdi gömdü falan, sinirleniyorum ufaktan, benim adına Müzeyyen denen insan azmanı şoförüm parayı istedi (Eskişehir otobüslerinde kart okutulduğunu biliyorum abi. Kazanın doğurduğuna inanan ceddin evlatları bu mantıksızlığa da ses etmez dedimdi. Adem ben.) bu çocuk bir kıvrıldı, ne bileyim böyle bir ufalarak yok oldu falan ama cebinde şıngırdayan paralar nuh dedi, peygamber de dedi. Hatta bununla yetinmeyip gemi falan da mırıldandılar birkaç şey, tam anlayamadım. Çocukcağız cebiyle boğuşurken tüm paralar zemine saçılmasın mı, zaten balık istifi giden çocuk onları toplamak için eğilmesi gerektiğinin idrakına varmasın mı Ulan çocuk eğilse arkasında goril var, dizlerini bükerek alçalsa sağa sola çarpacak, napsın şimdi bu çocuk? Öyle bir ifade vardı ki yüzünde, hiç unutamam Bazen kaslı adamları da taşırım sırtımda. Kaslı bir adamın otobüse binmesi demek, ineceği durağa kadar onun şahsi şovunu izleyeceksiniz demektir. Onlar koltukların yarısı boş olsa dahi oturmazlar, ayakta kalıp tutgaçlara tutunurlar. (tutgaç ne ya?) Tutunurlar ki insanlar onların kollarının çok kaslı olduğunu görebilsin, voav kaslara bak diyebilsin. Ne kasıntı adamlar yahu. İğreniyorum hepsinden. Bir de, bir otobüsün tanık olabileceği en acıklı sahne oturmasının akabinde yol arka- 20

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler. ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR!.. SERIS.INDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: EDAT-BAĞLAÇ-ÜNLEM EDATLAR Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır: 1-GİBİ Cümleye benzerlik, eşitlik,

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN 12.06.2008 16:48 FİLİZ ESEN-İROL AŞARAN : Efendim : İyiyim sağol sen nasılsın : Çalışıyorum işte yaramaz birşey yok : Kim yazmış bunu : Kim yazmış bunu Milliyet te : Yani sen sen birşey yollamış mıydın

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

CİN ALİ İLE BERBER FİL

CİN ALİ İLE BERBER FİL ....... CiN ALl'NIN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin To'Ju ' 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula

Detaylı

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! Kendini Tanıma Testi Bu testi yapın, kendinizi tanıyın! İnsanlar sizin hakkınızda sandığınızdan farklı izlenimlere sahip olabilir. Gerçekten nasıl algılandığınızı siz de bilmek istemez misiniz? Bu teste

Detaylı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) DİNLEME İSTEKLER (9) Metinleri dinleyelim

Detaylı

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını

Detaylı

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi Yüksekova ve Cizre nin il yapılacağı duyuldu, 70 küsur ilçe Ben de istiyorum diye ayağa kalktı. Akhisar, Tarsus, Nazilli, Alanya,

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright 1 POĞAÇA Ahmet: Merhaba güzel günler, merhaba Şule. Şule: Herkese merhaba. Ahmet: Merhaba Şule! Şule: Herkese merhaba. Ahmet: Ya ben sana Merhaba Şule. diyorum, sen niye Ahmet demiyorsun? Şule: Merhaba

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright 1 LİMONLU KEK Şule: Mutlu günler. Ahmet: Mutlu günler. Şule: Bugün nasılsın? Ahmet: Çok mutluyum. Şule: Bu harika bir haber. Eeee söyle bakalım, bugün hangi yemeği yapalım? Ahmet: Dur biraz düşüneyim Şule:

Detaylı

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR CİN ALİ'NİN. HİKAYE. KİTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI l - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÖZEL GÜNLER Aşağıdaki önemli günlerden

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,

Detaylı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Sevgi Masalı Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar

Samed Behrengi. Püsküllü Deve. Çeviren: Songül Bakar Samed Behrengi Püsküllü Deve Çeviren: Songül Bakar Samed BEHRENGİ Azeri asıllı İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 da Tebriz de doğdu. Öğretmen okullarında öğrenim gördükten sonra Tebriz Üniversitesi İngiliz

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var:

Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var: 1 2 Kızlarla tanışmak isteyen bir erkeğin bilmesi gereken çok önemli bir kural var: Kadınlar hayatlarını güzelleştirecek, beraber eğlenebileceği, güzel sohbetler edebileceği, bakışlarıyla kalp yakan, hayat

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki Bildiğiniz üzere Deutsche bank'ın arzı ile varantlar İMKB'de işlem görmeye başladı. Bu konuda çok soru gelmiş. Basit bir şekilde ne olduğunu açıklamak da bize farz oldu. Fakat hemen şunu belirteyim ki;

Detaylı

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan Karganın Rengi Siyah! Siyah mı? Evet Emre, siyah. Kara değil mi? Ha kara, ha siyah Cenk, bence kara ile siyah arasında fark var. Arkadaşım Cenk le hâlâ aynı şeyi, kargaların rengini tartışıyoruz. Galiba

Detaylı

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? İşitme Engelliler Milli Hentbol Takımının en genç oyuncusu Mustafa SEMİZ : Planlı çalışarak, disiplinli çalışarak zamanını ve gününü ayarlayarak nerede ve ne zaman is yapacağıma ayarlarım ondan sonra Her

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Acele karar vermeyin Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama kral bile onu kıskanıyormuş. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını

Detaylı

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin Bir bahar günü. Doğa en canlı renklerine büründü bürünecek. Coşku görülmeye değer. Baharda okul bahçesi daha bir görülmeye değer. Kıpır kıpır hareketlilik sanki çocukların ruhundan dağılıyor çevreye. Biz

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. .com Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. ilkok 2/... Sınıfı Türkçe Dersi Değerlendirme Sınavı Adı-Soyadı:... Yaşayabilmek için oksijene ihtiyaç vardır. Oksijen sayesinde karadaki

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK Ceylan Işık, Hacettepe Türkçe Öğretmenliği Biliyor musunuz, ben bir çocuğun kalbine dokundum? Hatta bir değil birçok çocuğun kalbine dokundum. Onların sadece ellerine, yüzlerine

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Magozwe Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5 Kalabalık bir şehir olan Nairobi de, sıcak bir yuvası olmayan bir grup evsiz çocuk yaşıyormuş. Her gün onlar için yeni ve bilinmeyen bir

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına. Z NESLİ VE TORUNUM EZGİ! Değerli Okur! Bu köşe yazısı; Ülkemizde nüfusun üçte birini oluşturan geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklar(ımız) la ilgili neler yapıyoruz? Çocuklarımız bu zorlu yaşam yolculuklarında

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar) (20 Aralık 2015, Pazar) GRADE ORTA HAZIRLIK 2015-2016 ORTAK SINAVI-1 Açıklamalar 1. Bu sınav 50 adet çoktan seçmeli sorudan oluşmaktadır. 2. Üç yanlış cevap bir doğru cevabı götürür. 3. Sınavın Süresi

Detaylı

Aşşk Kahve ve Laduree

Aşşk Kahve ve Laduree Aşşk Kahve ve Laduree Daha önce adını çok duyduğum; ama bir türlü gidemediğim Aşşk Kahve ye nihayet gitmeyi kafaya koydum. Hafta sonları sahil yolu çok kalabalık olduğundan eşimi ikna edip o yola sokamıyordum.

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer, DEŞŞET ORMANI, YARATIKKÖY Anneciğim ve Babacığım, Mektubunuzda sevgili bebeğinizin nasıl olduğunu sormuşsunuz, hımm? Ben gayet iyiyim, sormadığınız için

Detaylı

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır. (Şapkasını takar.) Nasıl oldu Mimiciğim? Ay çok hoş! (Saçlarına taktığı çiçekleri gösterir.) Ne

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO: A2 DÜZEYİ ADI SOYADI: PASAPORT NO: NOT OKUMA 1 KARADENİZ TURU Metin Bey: Merhaba! Görevli: Merhaba efendim, buyurun! Nasıl yardımcı.(1)? Metin Bey: Ben bu yaz ailem ile bir tura çıkmak istiyorum. Bana

Detaylı

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým. Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.

Detaylı

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek! Kızlar, ben geldim, dedi Gönül Hanım. Hav! Cimcime! Bu köpek nereden geldi? Sen zaten hiç köpek sevmiyorsun! dedi Cimcime. Evde köpeğin ne işi var? Miyav! Miyav! Miyav! diye ağladı kedi Köfte dığı odadan.

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak) Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının ikinci haftası) GÜNE BAŞLAMA ETKİNLİKLERİ Oyun

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 4-10 Nisan: Polis Haftası 7-13 Nisan: Dünya Sağlık Günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan'ı içine alan hafta: Dünya Kitap Günü T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: 09.04.2010 1. Vücudumuzdaki şeker oranını aşağıdaki organlarımızdan hangisi ayarlar? A) Kalp B) Böbrek C) Karaciğer 2. Sağlıklı bir yaşam için en önemli seçenek

Detaylı

yaşam boyu bağlanırsanız.

yaşam boyu bağlanırsanız. Size nasıl tarif etsem ki... İlk görüşte âşık olmak gibi bir duygu. " İşte bu benim aradığım kadın," dersiniz ya, işte öyle bir şey. Önce teknenize âşık olacaksınız sonra satın alacaksınız. Eğer sevmeden,

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Emrah & Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... yalancı

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı