Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil ması ve ABD nin Süpergüç Olarak Limitleri

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil ması ve ABD nin Süpergüç Olarak Limitleri"

Transkript

1 Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt 3, No: 10 ss.43-74, 2007 Ol- Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil ması ve ABD nin Süpergüç Olarak Limitleri Cenap ÇAKMAK Özet Yirmi birinci yüzyılın ilk büyük insani dramı ve ABD nin değerlendirmesine göre soykırımına sahne olan Sudan ın Darfur bölgesindeki krize Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) müdahil oldu. Sudan ın UCM yi kuran Roma Statüsü ne taraf olmaması nedeni ile Darfur daki olaylara doğrudan müdahale edemeyen UCM, BM Güvenlik Konseyi nin 31 Mart 2005 tarihli 1593 sayılı kararıyla olayları araştırma ve gerekirse dava açma yetkisine kavuşmuştur. UCM ye muhalefeti artık yaygın bir şekilde bilinen ve Mahkemenin etkinliğini azaltmak için yoğun çaba harcayan ABD, Mahkemeyi evrensel bir uluslararası örgüt haline dönüştüren bu kararın çıkmasına engel olamamıştır. Bu kararla uluslararası düzeydeki meşruiyeti iyice artan UCM, Roma Statüsü ne taraf olmayan ülkelerde dahi yargı yetkisine sahip olabileceğinin ilk örneğini göstermiştir. Mahkemenin bu artan meşruiyetine karşılık ABD nin süpergüç olarak yapabileceklerinin sınırları olduğu ortaya çıkmıştır. UCM ile mücadelesinde kendisi açısından kısmen başarılı olabilen Amerikan diplomasisi UCM nin Darfur Krizi ne müdahil olmasını önleyemeyerek ağır bir prestij kaybına uğramıştır. ABD nin uluslararası siyasi düzendeki süpergüç pozisyonunun Darfur Krizi nde olduğu gibi sınırlı olduğunun ortaya çıkması Amerikan süpergücünün sorgulanabileceği anlamına gelmektedir. Ya da daha genel bir değerlendirmeyle, ABD nin UCM nin Darfur Krizi ne müdahil olmasını önleyememesi, uzunca bir süre uluslararası ilişkiler disiplinini domine eden ve gücü merkeze alan Realist paradigmanın yetersizliğini ortaya koymaktadır. Anahtar kavramlar: Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Darfur Krizi, BM Güvenlik Konseyi 1593 sayılı kararı, ABD nin süpergüç lüğü. GİRİŞ 15 Haziran-17 Temmuz 1998 de Roma da düzenlenen uluslararası konferansta 1 imzalanan ve şimdiye kadar benimsenmiş en karmaşık uluslararası anlaşmalardan biri olarak gösteri- 1 BM Diplomatik Konferansı (The United Nations Diplomatic Conference of Plenipotentiaries on the Establishment of an International Criminal Court), Roma, İtalya, 15 Haziran-17 Temmuz Konferanstaki gelişmeler ve UCM yi kuran anlaşmanın hazırlanması süreci hakkında detaylı bilgi için bakınız, Fanny Benedetti ve John L. Washburn, Drafting the International Criminal Court Treaty: Two Years to Rome and an Afterward on the Rome Diplomatic Conference, Global Governance, Cilt: 5, Sayı: 1, Ocak/Mart 1999, ss

2 C. Çakmak len 2 Roma Statüsü (Rome Statute of the International Criminal Court) 3 ile kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçunu 4 kovuşturma ve bu suçların faillerini yargılama yetkisine sahip olacak şekilde tasarlanmıştır. Konferansa katılan ülkelerin 120 sinin olumlu oy verdiği statüye 21 ülke çekimser kalmış, aralarında ABD nin de bulunduğu yedi ülke ise olumsuz oy vermiştir. 5 Oylama gizli yapılmışsa da Türkiye nin oylamada çekimser kaldığı kesindir. Gerçi Türkiye nin konferansta hayır oyu kullanan yedi ülkeden biri olduğu da iddia edilmiştir. 6 Ancak bu iddia doğru değildir. Çünkü konferansın sona ermesinin hemen ardından BM tarafından yapılan basın açıklamasında, genel anlamda Uluslararası Ceza Mahkemesi fikrini desteklemiş olmasına rağmen, terörizm bir insanlığa karşı suç olarak Roma Statüsü ne dahil edilmediği ve savcının proprio motu yetkisine karşı çıktığı için Türkiye nin oylamada çekimser kaldığı açık bir şekilde ifade edilmiştir. 7 Oylamada çekimser oy kullanan Türkiye halen Roma Statüsü ne taraf olmadığı gibi Statü yü imzalamış da değildir. 8 Roma Statüsü ne göre, 60 ülkenin Roma Statüsü nü onaylamasının ardından UCM resmen kurulmuş oluyordu. Gerekli onay sayısına kısa bir süre içinde ulaşılmış ve Mahkeme 2002 de resmen göreve başlamıştır yılında da yargıçların ve bağımsız savcının seçilmesi, ardından da iki taraf ülke, Uganda ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti nin kendi sınırları içindeki olayları UCM ye atfetmeleri ile de UCM fonksiyonel hale gelmiştir. 9 Uluslararası siyasi sistemin en yeni aktörlerinden biri olan UCM uzunca bir süre fikir olarak dünya gündeminde olmasına rağmen, ancak Temmuz 2002 de varlık sahnesine çıkabilmiştir. Devlet-merkezli bir düzenden yavaş ama düzenli bir kopuşun sonunda gelen Mahkeme uluslararası sistemin birey-merkezliğe yöneldiğinin de bir örneğidir Héctor Olásolo, The Prosecutor of the ICC Before the Initiation of Investigations: A Quasi-judicial or a Political Body? International Criminal Law Review, Cilt: 3, Sayı: 2, 2003, s. 87. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü, U.N. Doc. A/CONF.183/9. (Sonraki atıflar Roma Statüsü ). Roma Statüsü, Madde 5.1. Ancak Statü nün takip eden maddelerinde soykırım (Madde 6), insanlığa karşı suçlar (Madde 7) ve savaş suçlarının (Madde 8) tanımları yapılmış ve bu suçların kapsamına hangi eylemlerin girdiği detaylı bir şekilde belirtilmişse de Statü de saldırı suçunun tanımı yapılmamıştır. Saldırı suçunun BM çerçevesinde daha önce yapılmış bir tanımı için bakınız, Definition of Aggression, BM Genel Kurulu Kararı 3314(XXIX), 29. Oturum, UN Doc. A/9631 (1974), s Karara şu adresten erişilebilir: org/documents/ ga/res/29/ares29.htm, Erişim Nihai oylamada ABD, İsrail ve Çin in hayır oyu verdiği tartışmasız ise de diğerleri ile ilgili farklı görüşler vardır. Bu üç ülkenin dışında hayır cephesinde adı geçen ülkelerden bazıları şunlardır: Libya, Irak, Katar, Yemen, Endonezya, Türkiye, Meksika, Hindistan, Cezayir ve Sudan, bakınız, Bartram S. Brown, U.S. Objections to the Statute of the International Criminal Court: A Brief Response, Journal of International Law and Politics, Cilt: 31, Sayı: 4, 1999, ss , dipnot 2. Jim Mann, Don t Blame Helms for World Court Vote, Los Angeles Times, 22 Temmuz UN Diplomatic Conference Concludes In Rome With Decision To Establish Permanent International Criminal Court (U.N. Press Release, L/ROM/22, 17 Temmuz 1998). Erişim Türkiye Avrupa Konseyi ne üye olup da Roma Statüsü nü imzalamayan tek ülkedir. Roma Statüsü nü 139 devlet imzalamış, Statü ye şimdiye kadar 104 devlet ise taraf olmuştur. Roma Statüsü nün imzalanma ve onaylanma statüsüne BM nin resmi internet sitesinden erişilebilir: ternetbible/parti/chapterxviii/ treaty10.asp. Erişim UCM nin uygulamaları hakkında daha detaylı bilgi için bakınız, Yusuf Aksar, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uygulamalarına Genel Bir Bakış, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi (UHP), Cilt: 1, Sayı: 3, ss

3 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri Güç ilişkileri ve güç sahibi aktörler arasındaki mücadele hala uluslararası düzende önemli olmaya devam ediyorsa da, artık küresel sivil toplumun da bir aktör olarak belirleyici roller üstlendiği de açık bir gerçektir. Sivil toplumun iradesinin gerçekliğe dönüştüğünün en önemli örneklerinden biri olan UCM resmen devletler-arası bir örgüt olsa da sivil toplum ile yakın bir işbirliği içindedir. En önemli özelliği sivil toplumun iradesinin somut bir sonucu 10 olmak olan UCM hem uluslararası politikada, hem de uluslararası hukukta küçük bir devrim olarak görülebilir. Soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçları gibi en ciddi suçların ve -henüz tanımı yapılmamış olsa ve Mahkeme nin yargı yetkisi dâhilinde olmasa da- saldırı 11 suçunun faillerini yargılamak gibi ileri sayılabilecek bir yetkiye sahip olması Mahkeme yi önemli kılan faktörlerdendir. İkinci Dünya Savaşı nın sona ermesinden sonra benzer yetkilere ve işleyişe sahip ceza mahkemeleri kurulmuşsa da bu geçici mahkemelerin hepsi UCM nin aksine- BM Güvenlik Konseyi kontrolünde kurulmuşlardır. Güvenlik Konseyi nde daimi üye olan ve veto hakkına sahip olan ABD, UCM nin de Güvenlik Konseyi kontrolünde kalması için yoğun çaba göstermiş, ancak başarılı olamamıştır. Roma Konferansı na katılmasına ve aktif bir tutum sergilemesine rağmen ortaya çıkan metni kendi açısından yeterli bulmayan ABD, Roma Statüsü nü Roma da imzalamama yolunu seçmiştir. Beyaz Saray daki son gününde statüyü imzalayan ABD Başkanı Bill Clinton ın göreceli olarak olumlu sayılabilecek tutumuna karşın, Clinton dan sonra işbaşına gelen George W. Bush yönetiminde ABD, UCM ye karşı açık bir mücadele başlatmıştır. Önce Roma Statüsü nden imzasını çektiğini açıklayan ABD, daha sonra da UCM ye taraf ülkelerle ikili anlaşmalar imzalayarak ABD personelini UCM yargısından kurtarmak istemiştir. Bu çabaları UCM nin meşruiyetini zayıflatma girişimleri olarak görülmüş ve şiddetle eleştirilmiştir yılında Darfur Krizi nin ortaya çıkmasından sonra da ABD nin UCM muhalefeti kendini göstermiştir. Birçok uzmanın Darfur daki olayları araştırmak ve sorumluları yargılamak için en uygun adres olarak UCM yi göstermesine rağmen ABD, Mahkeme yi meşrulaştıracak bir eylemin içine girmek istememiştir. UCM dışında farklı alternatifler sunan ABD nin önerileri kabul görmemiş ve ABD sonuçta UCM nin Darfur daki olayları araştırma ve faillerin yargılanması yetkisi ile donatılmasına izin vermek zorunda kalmıştır. 10 Sivil toplumun UCM nin oluşturulmasındaki rolü ile ilgili bir çalışma için bakınız, Marlies Glasius, Expertise in the Cause of Justice: Global Civil Society Influence on the Statute for an International Court, Marlies Glasius, Mary Kaldor ve Helmut Anheier (der.), Global Civil Society 2002 (Oxford: Oxford University Press, 2002) içinde, ss Roma Statüsü ne göre Mahkeme, Statü saldırı suçunu tanımlayan bir hükmü içerecek şekilde değiştirildiğinde bu suç ile ilgili olarak yargı yetkisini kullanmaya başlayacaktır (Madde 5.2.). Bu madde, Roma Statüsü nün, Statü bu suçu tanımlayacak ve bu suçun kovuşturulması için gerekli ön şart ve prosedürleri belirtecek şekilde değiştirilene kadar Mahkemenin saldırı suçu ile ilgili yargı yetkisini kullanmasını yasakladığı şeklinde yorumlanmıştır. Bakınız, Brown, U.S. Objections to the Statute of the International Criminal Court: A Brief Response, s Belirtmek gerekir ki saldırı suçunun tanımlanması ile ilgili çalışmalara başlanmıştır. Bu çerçevede saldırı suçu ile ilgili bir çalışma grubu (Special Working Group on the Crime of Aggression) kurulmuştur. Mahkemenin karşısında sorumlu olduğu Taraf Devletler Asamblesi nin (Assembly of States Parties) ikinci oturumunda da bu suçun tanımı ve unsurları ile ilgili tartışmalar yapılmış ve sözü geçen çalışma grubunun başkanı atanmıştır. Taraf Devletler Asamblesi İkinci Oturum Raporu, Doc. ICC-ASP/2/10. Rapora UCM nin resmi internet sitesinden erişilebilir: basicdocuments/iccasp2_en.pdf. Erişim Saldırı suçu ile ilgili geniş bilgi için bakınız, Yücel Acer, Uluslararası Hukukta Saldırı Suçu (Ankara: Roma Yayınları, 2004). 45

4 C. Çakmak UCM yi kuran Roma Statüsü nü imzalamış olmasına rağmen UCM ye taraf olmayan Sudan daki olayları araştırma ve soruşturması için ya Sudan ın Mahkeme nin yargı yetkisini resmen tanımasına ya da BM Güvenlik Konseyi nin Darfur daki olaylar için Mahkeme yi yetkilendirmesine ihtiyaç duyan UCM 1593 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile bu yetkiye kavuşmuştur. Güvenlik Konseyi nin bu kararı birçok açıdan çok önemlidir. Bu karar göstermiştir ki uluslararası suçları kovuşturmak ve bu suçların faillerini yargılamak için yerel mahkemelerin yetersiz kaldığı durumlarda en uygun adres UCM dir. Bu noktadan sonra ABD nin savunduğu ad hoc nitelikli ceza mahkemelerinin gündeme gelmesi zor görünmektedir. Artık ABD de dâhil olmak üzere UCM ye taraf olsun olmasın- uluslararası sistemin üyeleri Darfur dakine benzer krizlerde UCM nin rolünü kabul etmek zorunda kalacaklardır. UCM nin bir uluslararası hukuk kurumu olduğu ortadadır. Bu, Roma Statüsü nde de ifade edilmektedir. 12 Ancak burada Mahkeme nin hukuksal boyutundan çok uluslararası siyasi düzendeki yeri üzerinde durulacaktır. Çok keskin bir hukuki çerçevesi olmasına rağmen Mahkeme nin siyasi bir etkisinin de olduğu ortaya çıkmıştır. Uluslararası politikanın yeni bir aktörü olarak UCM, uluslararası sistemin doğası ile ilgili değerlendirmeleri ciddi bir şekilde etkileyebilecek gelişmelerin içinde bulunmuştur. Mahkemenin gerek kuruluşu, gerekse işlevsel hale gelmesi süreçleri önemli sayılabilecek politik gelişmeler olmuştur. UCM nin politik boyutuna bir diğer örnek de ABD nin UCM ye muhalefeti olmuştur. Bu muhalefet çerçevesinde uluslararası ilişkilerin seyrinde az da olsa değişiklik meydana gelmiştir. AB-ABD ilişkilerinde önemli bir tartışma konusu olan UCM bu yönüyle doğrudan olmasa da politik bir rol oynamıştır. Yine ABD nin UCM muhalefetinin bir yansıması olan BM Güvenlik Konseyi nin UCM yi Darfur Krizi için yetkilendirmesi tartışmasında da siyasi boyut ağır basmıştır. Darfur Krizi nde UCM nin aktif bir aktör olarak sürece dâhil edilmesi uluslararası politika açısından önemlidir. İşte bu çalışmada Mahkeme nin Darfur Krizi nde üstlendiği rolün anlamı üzerinde durulacaktır. Bir uluslararası hukuk kurumu olarak UCM nin Darfur Krizi örneğinde, uluslararası siyasi ilişkiler üzerindeki etkisi incelenecektir. Bu çalışmada Darfur Krizi çerçevesinde UCM nin rolü ve ABD nin UCM karşısındaki durumu incelenecektir. İlk olarak Darfur daki olayların nasıl geliştiği ve Darfur da ne olduğu genel hatları ile ortaya konulacaktır. Ardından ABD nin genel olarak UCM ye muhalefeti ve özelde UCM nin Darfur Krizi ne müdahil olmaması için gösterdiği çabalar üzerinde durulacaktır. Ardından BM Güvenlik Konseyi nin Darfur Krizi ile ilgili aldığı bir dizi karar ve özellikle de UCM ye Darfur daki olayları kovuşturma yetkisi veren 1593 sayılı karar incelenecektir. Son olarak da UCM ye böyle bir yetkinin verilmesinin özellikle Amerika nın uluslararası sistemdeki süpergüç pozisyonu açısından ne anlama geldiği ele alınacaktır. DARFUR DA İNSANİ KRİZ 21. yüzyılın ilk insani krizlerinden birinin yaşandığı Darfur da (Sudan) olaylar Şubat 2003 te başladıysa da aslında olayların tarihsel, kültürel ve etnik bir altyapısı vardır. Yaklaşık olarak Fransa büyüklüğünde ve altı milyon nüfusu olan Batı Sudan daki 12 Statü ye göre Mahkeme uluslararası hukuki kişiliğe sahip olacaktır. Roma Statüsü, Madde

5 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri Darfur bölgesinde iki büyük etnik grup yaşamaktadır. Gruplardan biri Arap kökenlidir, diğeri ise siyahî Sudanlılardır. 13 Fakat belirtmek gerekir ki Araplar ile siyahîler arasında ırk özellikleri bakımından neredeyse hiç fark yoktur. Her iki grubun da Sünni Müslüman olması iki grup arasında evliliklerin yaygın olması sonucunu doğurmuş, bu da iki etnik grup arasındaki ırksal ve fizyolojik farklılıkları yavaş yavaş ortadan kaldırmıştır. 14 Özellikle 1980 li yıllardan itibaren Darfur bölgesinde yaşayan siyahî kabilelere mensup kişilere uygulanan sistematik ayrımcılık nedeniyle bu kabileler arasında merkezi otoriteye yönelik tepki artmıştır. Dahası, Sudan ın güneyinde etkili olan ayrılıkçı grupların Darfur da etkili olmasını önlemek için Sudan hükümetleri Darfur daki Araplara destek vermiştir. Güney Sudan daki ayrılıkçıların Müslüman olmaması onların Müslüman olan Darfur kabileleri üzerinde etkili olma ihtimalini düşürüyor idiyse de merkezi hükümet tedbirli davranarak kendisine yakın gördüğü Arapları Darfur daki siyahîlere karşı silahlandırmıştır. Bunun sonucunda da1980 lerde ve 1990 larda siyahîler ile Araplar arasında ölümlerle sonuçlanan silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Silahlı milis güçleri oluşturan Araplara karşı siyahîler de kendi savunma gruplarını kurmuşlardır. Bu gruplar kendilerini ilk kez 2003 yılında göstermiş ve merkezi yönetime karşı saldırılar başlatmışlardır. 15 Burada vurgulanması gereken nokta merkezi hükümetin isyanı bastırmak için Cancavid olarak adlandırılan Arap milislerden faydalanmak istemiş olmasıdır. Hükümet kendine göre akılcı bir yöntem olarak siyahîler ile Araplar arasında kökleri çok eskiye dayanan etnik düşmanlığı, isyanı bastırmak için kullanmıştır. 16 Bu yöntemin sonucu ise korkunç olmuştur. Yağma kültürü ile yetişen ve siyahîleri köle olarak gören Cancavidler hükümetin kendilerine destek vermesinin de verdiği cesaretle kitlesel katliamlar uygulamışlardır. Özellikle Mayıs 2003 ten sonra sivillere yönelik artan şiddet sonucu on binlerce insan öldürülmüştür. At ve silah anlamına gelen Cancavid kelimesini bilinçli olarak seçen milisler sivilleri korkutmak ve yaşadıkları yerlerden ayrılmalarını sağlamak için her türlü taktiği denemişlerdir. Kitlesel öldürmelerin yanı sıra siste- 13 Scott Straus, Darfur and the Genocide Debate, Foreign Affairs, Cilt: 84, Sayı: 1, Ocak/Şubat 2005, s Ibid., s Ibid., s Darfur bölgesinde merkezi hükümete isyan eden siyahi muhalefet grupları Şubat 2003 te hükümet birimlerine yönelik ilk saldırılarını yapmışlardır. İsyancı Sudan Kurtuluş Ordusu nun bu saldırılarına rağmen ilk başlarda hükümet karşılık vermemiştir. Bakınız, ibid., s Saldırıların şiddetlenmesi üzerine ise hükümet muhalif gruplara karşı önlem alma yoluna gitmiştir. İsyancıların 25 Nisan 2003 te büyük bir saldırı düzenlemeleri hükümeti etkili önlemler almaya itmiştir. Bu tarihte isyancılar eyalet başkenti El-Faşer e düzenledikleri saldırıda 72 askeri öldürmüş, dört uçağı yok etmiş ve garnizon komutanı General İbrahim Büşra yı kaçırmışlardır. 16 David Ruffin, Darfur: Genocide in Plain View, Crisis (The New), Cilt: 112, Sayı: 1, Ocak/Şubat Mart 2005 tarihinde İnsan Hakları İzleme Örgütü nün (Human Rights Watch) yayınladığı bir video kaydında Cancavid liderlerden biri, Sudan hükümetinin, milis güçlerinin bütün askeri faaliyetlerini yönettiğini iddia etmiştir. Ian Williams, US Opposition to International Criminal Court May Preclude a Hearing on Darfur, Washington Report on Middle East Affairs,Cilt: 24, Sayı: 3, Nisan Aslında Sudan hükümeti de milisleri silahlandırdığını kabul etmiştir. Ancak hükümet bunu yaparken yalnızca Şubat 2003 te başlayan isyanı bastırmak amacı taşıdığını iddia etmiştir. Mild Rebukes for Darfur s Killers, Economist, Cilt: 375, Sayı: 8420, 2 Nisan Örneğin, Sudan Başkanı Ömer El-Beşir, Aralık 2003 te yaptığı bir konuşmada milislere isyanı bastırma görevi verdiklerini belirtmiştir. Straus, Darfur and the Genocide Debate, s

6 C. Çakmak matik bir şekilde tecavüz ve köy yıkma Cancavid milislerinin sıklıkla kullandıkları yöntemler olarak dikkat çekmiştir. 17 Darfur daki olaylarda ölenlerin sayısını veren raporlarda farklı rakamlar yer alsa da bu farklılık çok önemli düzeyde değildir. Fakat belirtmek gerekir ki bazı raporlar sadece çatışmalarda ölenlerin sayısını verirken bazı raporlarda ise açlık, hastalık vb. nedenlerle ölenlere de yer verilmektedir. Bu nedenle, Darfur olayları ile ilgili hazırlanan raporlar arasında farklılık olmadığı, ancak raporların içeriklerindeki bu farklılık dikkate alındığında anlaşılabilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında Cancavid milislerinin doğrudan öldürdüklerinin sayısının olduğu tahmin edilmektedir. Ancak açlık, hastalık vb. nedenlerle ölenler ile birlikte bu sayının e ulaştığı genelde kabul edilmektedir. 18 Bir İngiliz parlamento raporu da ölenlerin sayısını olarak belirlemiştir. BM Koordinatörü Jan Egeland a göre ise ölenlerin sayısı dir. Ancak bu rakama sadece açlık ve benzeri nedenlerle ölenler dâhil olup çatışmalarda ölenler dahil değildir. 19 Ancak belirtmek gerekir ki Sudan hükümet kaynakları bu rakamların oldukça abartılı olduğunu savunmaktadırlar. Sudan hükümetinin yanısıra bazı bağımsız kaynaklar da, yukarıda sözü geçen raporlarda belirtilen rakamların doğru olmadığı görüşündedirler. Örneğin Darfur da insani yardım için bulunan bazı görevlilerin, raporlarda yer alan çok sayıdaki ölümün kriz ile ilgisi olmadığını, daha önceleri de sıkça rastlanan eksik beslenme ve salgın hastalıklar nedeniyle ölenlerin de raporlarda geçen rakamlara dâhil edildiğini savundukları iddia edilmiştir. Yine Dünya Sağlık Örgütü Doğu Akdeniz Direktörü de Darfur da soykırım veya etnik temizlik girişimlerinin olmadığını savunmuştur. 20 Darfur daki dram tecavüzler ve ölümlerle sınırlı değildir. Gerek zorla gerek katliamların neden olduğu korku nedeniyle yerlerini terk edenlerin yarattığı problemler dramın başka bir boyutunu ortaya koymaktadır. Darfur da insani krizin ortaya çıkmasından sonra yaşadıkları yerleri terk ederek komşu Çad a veya Sudan sınırları içinde başka bir yere göç edenlerin sayısının 2 milyondan fazla olduğu tahmin edilmektedir. 21 Hatta yer değiştirenlerin sayısının 2,3 milyon olduğu da iddia edilmiştir. 22 Darfur da insani krizin başlamasının üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen hala bölgede dramın sona erdiğini söylemek mümkün değildir. Mülteci durumundaki Darfurlulara yeterli yardım malzemesi götürülemediği gibi halen ölümler de devam etmektedir. BM Özel Temsilcisi Jan Prank a göre geçen yıllara göre Su- 17 Örneğin BM Darfur Gücü ne göre 27 Şubat 2004 te Kuzey Darfur da Cancavidler ve Sudan ordusu en az 200 kişiyi öldürmüş ve 200 genç kıza tecavüz etmiştir. Cancavidler, tecavüz ettikleri kişileri utanç içinde bırakmak için işaretlemiştir. Görüldüğü gibi, kitlesel katliamlar ve tecavüzler etnik temizleme taktikleri olarak kullanılmıştır. Amacın siyahîleri korkutarak Darfur u terk etmeye zorlamak olduğu açıktır. Böylece Arap milisler siyahîlerin terk ettiği toprakları ve su kaynaklarını ele geçirmek istemişlerdir. Gregory Stanton, Bloodbath in the Making, Globe and Mail, 2 Nisan Stuart Taylor, Jr., Genocide in Darfur: Crime Without Punishment, National Journal, Cilt: 37, Sayı: 8, 19 Şubat Mild Rebukes for Darfur s Killers, Economist, Cilt: 375, Sayı: 8420, 2 Nisan US Amplifies Darfur Crisis Eyeing Regime Change: Report, Erişim Marlise Simons, Sudan Poses First Big Trial for World Criminal Court, New York Times, 29 Nisan Abraham McLaughlin, In Darfur, Africa Left to Take Lead, Christian Science Monitor, Cilt: 97, Sayı: 48, 2 Şubat

7 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri dan daki durumun iyileşmesine ve ölümlerin azalmasına rağmen hala her ay yaklaşık 500 kişi ölmektedir. 23 DARFUR DA ULUSLARARASI SUÇ KAPSAMINA GİREBİLECEK EYLEM- LER VE UCM YARGISININ BU SUÇLAR İÇİN UYGUNLUĞU Aşağıda da belirtildiği gibi, Darfur da uluslararası hukuk kurallarına göre ve uluslararası siyasi sistemin düzeni ve istikrarı açısından uluslararası müdahaleyi gerektiren suçların işlendiği ileri sürülmüştür. Kitlesel düzeyde ve belli bir plan çerçevesinde gerçekleştirilen katliamlar, toplu tecavüzler ve zorla sürgünler, uluslararası suç kapsamına girmektedir. Bu suçların işlendiği durumlarda suçların işlenmesinin önlenmesi ve suç faillerinin yargılanması temel olarak suçların meydana geldiği ülke yönetiminin sorumluluğundadır. 24 Ancak Darfur örneğinde Sudan hükümetinin bu sorumluluklarını yerine getirmediği iddia edilmiştir. Buna karşılık Sudan hükümeti olayların abartıldığını ve hükümetin gereken tedbirleri aldığını savunmuştur. Darfur bölgesindeki olayların soykırım olarak nitelenemeyeceğini savunan Sudanlı yetkililer, özellikle ülkedeki petrol zenginliklerinin hedef alınmış olmasına dikkat çekmek istemişlerdir. Dış kaynaklı baskıların bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiği görüşünün hâkim olduğu Sudan da Dışişleri Bakanı Mustafa Osman İsmail hükümetin olayları sona erdirmek için gerekeni yaptığını fakat zamana ihtiyaçları olduğunu ifade etmiştir. 25 Sudan hükümeti Darfur daki durumu düzeltmek adına girişimlerde bulunmuştur. Öncelikle güvenliği sağlamaya çalışan hükümet daha sonra da Darfur dan ayrılanların evlerine dönebilmelerini sağlamak için birtakım tedbirler almıştır. Sudan hükümeti ayrıca Darfur daki polis gücünü önemli ölçüde arttırmıştır. BM Genel Sekreteri Kofi Annan ın Sudan özel temsilcisi de Darfur daki kamplarda güvenlik durumunun iyiye gittiğini belirterek 26 hükümetin güvenliği sağlama yönündeki çabalarının sonuç verdiğini dolaylı da olsa doğrulamıştır. Darfur da Uluslararası Suçların Belgelenmesi Darfur daki ölümler ve ölümlerdeki Sudan hükümetinin ve hükümetin desteklediği Arap milislerin sorumluluğu birbirinden farklı bağımsız raporlarla da teyit edilmiştir. Olayların ve ölümlerin sona ermemesi üzerine BM Güvenlik Konseyi harekete geçmiş ve aldığı 1564 sayılı kararda BM Genel Sekreteri nden Darfur daki olayları araştırmak 23 AU Agrees to Enlarge Darfur Force, El-Cezire, 29 Nisan 2005, audouble.htm. internet sitesinden alınmıştır. Erişim Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, Gözden Geçirilmiş 4. Baskı (Ankara: Turhan Kitabevi, 1996), s Sudanese Refute Genocide Claim, Warn Of Division Plots, article02.shtml. Erişim US Evangelicals Press For Military Action Against Sudan, article08.shtml. Erişim

8 C. Çakmak için bir araştırma komisyonu kurmasını istemiştir. 27 Ekim 2004 te de Genel Sekreter komisyonun kurulduğunu açıklamıştır. 28 Komisyon yaklaşık üç aylık bir süre boyunca Sudan hükümet birimleri yetkilileri ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile görüşmeler yapmış ve Darfur da soykırım da dâhil olmak üzere bireysel cezai sorumluluğu gerektiren savaş suçları, insanlığa karşı suçlar vb. uluslararası suçların işlenip işlenmediğini araştırmıştır. 29 Komisyon bölgede, hükümet güçleri, Arap milisler, yani Cancavidler ve isyancı gruplar olmak üzere çatışan üç temel grubun varlığını tespit etmiştir. 30 Komisyon hazırladığı raporda, bölgedeki çatışmalarda hükümet güçleri ile Arap milisler arasında açık bir ilişkinin var olduğunu belirtmiştir. 31 Sözü geçen rapora göre Darfur da ciddi boyutlara varan yer değiştirmeler ve köy yakılma olayları yaşanmıştır. Yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kalanların sayısı yaklaşık 1,7 milyon civarındadır. 32 Yakılan ve yıkılan köylerin sayısının 700 ün üzerinde olduğu belirtilmiştir. Hatta Komisyon, yakılan ve yıkılan köy sayısının den fazla olduğu bilgisini aldığını raporda ifade etmiştir. 33 Yer değiştirmeler ve köy yakmalar öylesine açıktır ki raporda bu olayların meydana geldiğinin inkâr edilemez gerçekler olduğu iddia edilmiştir. 34 Komisyonun bulgularına göre ayrım yapılmaksızın sivillere yönelik saldırılar düzenlenmiştir. 35 Sivillere yönelik saldırılar hem hükümet ve hükümet ile işbirliği içindeki milislerden hem de isyancı gruplardan gelmiştir. Ancak hükümet güçlerinin ve milislerin temel hedefleri siviller iken, isyancılar nadiren sivilleri hedef almışlardır. İsyancılar saldırılarını merkezi otoriteye karşı yoğunlaştırmışlardır. Saldırılar ile ilgili vardığı sonuçta Komisyon, hükümet güçleri ile hükümet kontrolündeki milislerin birçok olayda sivillere saldırdıklarını ve köyleri yakıp yıktıklarını ortaya koymuş ve bunun uluslararası insancıl hukuk kural ve ilkeleri ile çatışacak düzeye ulaştığını iddia etmiştir. 36 Başta sistematik tecavüz olmak üzere özellikle genç kızlara yönelik cinsel şiddet de Komisyon un bölgede varlığını tespit ettiği şiddet biçimlerinden biri olmuştur. Sözü geçen rapora göre toplu tecavüz sayıları oldukça fazladır. Özellikle Cancavidlerin bu tecavüzlerde sorumluluğu vurgulanmış, ancak az da olsa isyancı grupların da aynı yönteme başvurdukları ifade edilmiştir U.N. Security Council Resolution (BM Güvenlik Konseyi Kararı), UN. Doc. S/RES/1564 (2004), oturum, 18 Eylül 2004, Secretary-General Establishes International Commission of Inquiry for Darfur, Press Release, Doc. SG/A/890 AFR/1046 HR/4797, Erişim Komisyon un hazırladığı raporda Komisyon a verilen görevin soruşturma olmadığı, bölgede meydana gelen olayların niteliği (özellikle soykırım düzeyine ulaşıp ulaşmadığı) ve faillerini belirlemek olduğu belirtilmiştir. Bakınız, Report of the International Commission of Inquiry on Darfur to the United Nations Secretary-General, Genova, Office of the High Commissioner for Human Rights, 25 Ocak 2005, s. 9, 3 ve 4. Erişim Ibid., ss , Ibid., ss , Ibid., s. 62, Ibid., s. 63, Ibid., ss , Ibid., ss , Ibid., s. 73, Ibid., ss ,

9 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri Komisyon raporunda, soykırımın bazı unsurlarının Darfur olaylarında gözlendiği belirtilmiştir. 38 Ancak raporda Sudan hükümetinin bir soykırım politikası izlemediği sonucuna varılmıştır. 39 Fakat Sudan hükümetinin insanlığa karşı suçlardan sorumlu tutulabileceği ifade edilmiştir. 40 Darfur daki olayların soykırım olarak nitelenemeyeceğini iddia eden Komisyon, yine de Darfur da meydana gelen olaylar değerlendirildiğinde bölgede işlenen insanlığa karşı suçlar ve geniş ölçekli savaş suçları gibi uluslararası suçların soykırımdan daha az ciddi olamayabileceği ni ve bu suçların faillerinin henüz cezalandırılmadığını ortaya koymuştur. 41 BM Sudan Koordinatörü Mukesh Kapila da benzer nitelemeler kullanmakla birlikte olayların soykırım düzeyine ulaştığını ima etmiştir. Kapila bir röportajda Darfur daki katliamın aynı ölçekte olmasa bile Ruanda Soykırımı ile aynı karakterde olduğunu ifade etmiştir. Olayları bir etnik temizleme girişimi olarak nitelendiren Kapila bu olayların şu anda dünyanın en kötü insani krizi olduğu yorumunu yapmıştır. 42 Fakat BM Komisyonu nun Darfur da Sudan hükümetinin soykırım uygulamadığı sonucuna varması eleştirilmiştir. Eğer siyahî Sudanlının, çoğunluğu siyah olan bir milletin Araplaştırılması adına örgütlü bir şekilde öldürülmesi soykırım olmuyorsa neyin soykırım olarak tanımlanacağı 43 şeklindeki eleştiriler sıklıkla dile getirilmiştir. Darfur daki olaylar ile ilgili kapsamlı bir saha çalışması da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılmıştır. Dışişleri Bakanlığı Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Bürosu tarafından kurulan Katliamları Belgeleme Ekibi (Atrocities Documenting Team) 2004 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında Sudan a komşu Çad a sığınan Darfur mültecileri arasında röportajlar yapmıştır. Ekipte, sivil toplum örgütlerinden uzmanların yanı sıra resmi görevliler de yer almıştır. Ekibin kişi ile yaptığı görüşmelerin ardından hazırladığı raporda şu önemli noktalar tespit edilmiştir: Ağustos 2004 itibarı ile Şubat 2003 ten beri Darfur da 405 köy tamamen yok edilmiş, 123 tane köy ise büyük ölçüde harap olmuştur kişinin verdiği cevaplar büyük ölçüde birbirlerini teyit eder nitelikte olmuştur. İfadelerin ortaya koyduğu en önemli gerçek Cancavidler ile hükümet güçlerinin ortak hareket etmiş olmalarıdır. Sorulara cevap verenlerin yarısı hükümet güçlerinin köylerini yıkmada Cancavidlere katıldıklarını ifade etmiştir. Cevap verenlerin üçte ikisi köylerinin havadan bombalandığını, beşte dördü ise köylerinin tamamen yok edildiğini belirtmiştir. Ankete katılanlar genelde milisler ile hükümet güçlerini aynı grupmuş gibi tanımlamıştır. Darfur dan kaçan mültecilerin yüzde altmışından fazlası aile üyelerinden en az birinin atlılar tarafından öldürüldüğüne şahit olduğunu iddia etmiştir Ibid., s. 129, Ibid., s. 131, Ibid., s. 132, Ibid., s. 132, 522, (vurgu orijinal). 42 Nicholas D. Kristof, Ethnic Cleansing, Again, New York Times, 24 Mart Linda Chavez, The UN Has Become Irrelevant, Human Events, Cilt: 61, Sayı: 5, 7 Şubat Documenting Atrocities in Darfur, Bureau of Democracy, Human Rights, and Labor and the Bureau of Intellegence and Research, State Publication 11182, Eylül Erişim

10 C. Çakmak Hükümeti suçlayan ve olaylarda temel sorumluluğun hükümete ait olduğunu belirten raporlara karşın Sudan hükümeti suçlamaları kabul etmemiştir. Sudan Devlet Başkan Yardımcısı Ali Osman Muhammed Taha Washington Post a verdiği mülakatta Darfur daki kriz ile ilgili olarak hükümetinin haksız bir şekilde suçlandığını ve yabancı güçlerin, Darfur daki asi gruplara silahlarını bırakmaları için baskı yapmaları gerektiğini belirtmiştir. Darfur daki krizi asilerin başlattığını hatırlatan Taha, katliamların sona ermesi için asilere AB ve ABD den güçlü bir mesaj verilmesi gerektiğini de sözlerine eklemiştir. Taha ya göre Darfur daki olayların tarihi bir geçmişi olup olayları hükümet planlamamıştır. Hükümetin asilerle mücadele için Halk Savunma Güçleri ne gönüllü katılımı için çağrıda bulunduğunu, bu güçlere farklı kesimlerden katılım olduğunu ve sanıldığı gibi bu paramiliter grubun sadece Araplardan müteşekkil olmadığını iddia etmiştir. 45 Time dergisine mülakat veren Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir de Darfur da olanların soykırım olarak nitelendirilemeyeceğini ve olayların bir kabile çatışması ndan ibaret olduğunu iddia etmiştir. Cancavidleri kanundışı ve haydut olarak tanımlayan El-Beşir, çatışmanın kendi kayıplarını telafi etmek isteyen bir kabilenin diğer kabileye saldırmasıyla başladığını, iki kabile arasında çatışma olduğunda da doğal olarak kayıplar olduğunu ifade etmiştir. 46 El-Beşir in ifadelerinden Darfur daki olayları küçümsediği sonucu çıkmaktadır. Ayrıca olayları kabileler arası basit bir mücadeleye indirgemekle hükümetin sorumluluğunu reddeden El-Beşir in ifadeleri oldukça abartılıdır. Darfur da bir insanlık dramının varlığını inkâr eden bu tür ifadeler Sudan hükümetinin uluslararası toplumun Sudan ın içişlerine karışmasını engelleme girişimleri olarak görülebilir. Ancak ayrıca belirtmek gerekir ki Sudan daki olaylarda Sudan hükümetinin ve Arap milislerin sorumlulukları çok açık olsa da Darfur bölgesindeki isyancıların da olayların başlamasında rollerinin olduğu unutulmamalıdır. Hükümetin ve Arap milislerin sorumluluklarını teyit eden raporlar isyancıların sorumluluklarından ve dâhil oldukları katliamlardan neredeyse hiç bahsetmemektedir. 47 İsyancıların dâhil oldukları katliamlara karşı duyarsızlık ve ilgisizlik kendini medyada da göstermektedir. Özellikle Batı medyası Sudan hükümetinin ve Arap milislerin katliamlardaki sorumluluklarına vurgu yaparken isyancılar tarafından yapılan katliamları görmezden gelmektedir. Bunda hiç şüphesiz Sudan a özel bir önem atfeden Evangelistlerin rolü büyüktür. Darfur da krizin kendini göstermeye başlamasından itibaren bölgeye insani yardım götüren Evangelistler bir taraftan misyonerlik faaliyetlerine ağırlık verirken bir taraftan da bölgede esas sorumluluğun hükümet güçlerinde olduğu görüşünü yaymak için çaba göstermişlerdir. Darfur da yaşayanların önemli bir kısmının Hıristiyanlaşmaya uygun müslümanlar olması Evangelistlerin bölgeye olan ilgisinin en önemli nedenidir. Bu ilgi nedeni ile bugün, geçmişte Güney Sudan da olduğu gibi, çok sayıdaki Müslüman ın kitleler halinde Hıristiyanlığı seçmesi olasılığı dile getirilmektedir den beri Afrika da dört milyon kadar kişinin misyonerlik faaliyetleri sonu- 45 Emily Wax, Sudan Leader: World Must Pressure Darfur Rebels, Washington Post, 22 Mart Sam Dealey, How to Spin A Catastrophe, Time, Cilt: 164, Sayı: 23, 6 Aralık 2004, s Straus, Darfur and the Genocide Debate, s Mustafa Abdel-Halim, Sudanese Expert Warns Against Proselytization In Darfur, /28/article05.shtml. Erişim

11 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri cunda Hıristiyanlığı din olarak benimsediği 49 dikkate alınırsa bunun pek de uzak bir olasılık olmadığı anlaşılmaktadır. Fakat burada önemli olan isyancıların da olaylarda sorumlu olması değildir. Daha açık bir ifadeyle, Darfur da başlayan krizde hükümetin ve Arap milislerin mi, Şubat 2003 te ilk saldırıları başlatan isyancıların mı yoksa her ikisinin mi suçlu ve sorumlu olduğu o kadar önemli değildir. Önemli olan Darfur daki olaylar sonucunda on binlerce sivilin öldürülmüş olması ve yüz binlercesinin de yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmış olmasıdır. Asıl sorumlu, olayları önlemede ve olayların faillerini cezalandırmada gereken iradeyi göstermeyen veya gösteremeyen Sudan hükümetidir. Dolayısıyla, olaylar ister kabileler arası basit bir mücadele, ister bir isyan bastırma hareketi, isterse planlı bir etnik temizleme hareketi olsun, sivillerin ölümünden Sudan hükümeti sorumlu görülmek durumundadır. Darfur daki dram düzeyindeki bir insani krizde şayet ulusal hükümet etkin önlemler alamıyorsa uluslararası toplumun müdahalesi de kaçınılmaz olmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki Sudan hükümetinin belli bir plan dâhilinde, belli bir grubu yok etme amacı ile hareket ettiği tespit edilmiş değildir. Dolayısıyla, Darfur da, Sudan hükümetinin sorumlu olduğu bir soykırımdan söz etmek henüz mümkün değildir. Darfur daki Olayların Faillerinin Yargılanması ve UCM Yirminci yüzyılda bile kitlesel katliamların sıkça yaşanması uluslararası sistemdeki gelişmeye ve iyileşmeye rağmen uluslararası toplumun çatışmaları önlemede yetersiz olduğunu ortaya koymuştur. Çatışmaların önlenmesi için kollektif bir sistem kurulmuş olmasına rağmen soykırım ve insanlığa karşı suçlar gibi ciddi insan hakları ihlallerinin hala görülmesi, söz konusu suçların faillerinin genelde cezalandırılmaktan kurtulmalarına bağlanmıştır. Bu çerçevede, suç faillerinin cezasız kalması (impunity) gelecekteki suçların önlenememesinin en önemli sebebi olarak görülmüştür. Bireyleri soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan korumanın en etkili yollarından birinin suç faillerinin cezalandırılması olduğu fikri günümüzde yaygınlık kazanmıştır. Şimdiye kadar bu suç faillerinin genelde cezalandırılmadıkları gözlenmiştir. Suç faillerinin cezalandırılmasına yönelik etkili bir uluslararası mekanizmanın olmayışı suç faillerinin cezalandırılmasında sorumluluğun yerel yetkililerin ellerinde kaldığı anlamına gelmiştir. Ancak genelde yerel yetkililer bu tür kitlesel ölçekli suçlara göz yumdukları, izin verdikleri, hatta bazı durumlarda suçlar bizzat yerel otoritelerce işlendiği için suç failleri cezasız kalmıştır. 50 İşte UCM biraz da bu fikrin ürünüdür. Amaç, soykırım gibi ciddi boyuttaki suçların faillerinin cezasız kalmasını önlemek ve böylece gelecekteki muhtemel suçların önüne geçmektir. UCM, ulusal mahkemeler yargı yetkisi dâhilindeki suçlar ile ilgili gerekli adımları atmadığı takdirde devreye girmekte 51 ve böylece suç faillerinin ulusal otorite- 49 Rajab Al-Damnhouri, Muslim Relief Counters Blooming Missionaries In Darfur, News/ /09/article07.shtml. Erişim Jamie Mayerfeld, Who Shall be Judge?: The United States, the International Criminal Court, and the Global Enforcement of Human Rights, Human Rights Quarterly, Cilt: 25, Sayı:1, 2003, s Bu, UCM nin ulusal mahkemelerin tamamlayıcısı olduğu anlamına gelen tamamlayıcılık (complementarity) prensibi olarak bilinmektedir. UCM nin tamamlayıcı rolü Roma Statüsü nün girişinde (preamble) vurgulanmıştır. Ayrıca Roma Statüsü nde Mahkeme nin ulusal ceza yargıları nın tamamlayıcısı olduğu belirtilmiştir. Roma Statüsü, Madde 1. 53

12 C. Çakmak lerce cezalandırılmaması durumunda cezasız kalmayı sona erdirmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki Roma Statüsü UCM ye, sadece ulusal mahkemeler görevlerini yerine getirmediklerinde yargı yetkisini kullanma iznini vermiyor. Statü ye göre, UCM, ayrıca ulusal mahkemelerin görevlerini yerine getirip getirmediklerine karar verme yetkisine de sahiptir. 52 Yani UCM, yargı yetkisindeki suçların işlenip işlenmediğini gözetleyen gerçek bir denetleyici konumundadır. Bir diğer ifadeyle, bir konunun UCM nin mi ulusal mahkemenin mi yetkisinde olduğuna UCM karar vermektedir. Bununla birlikte, Roma Statüsü nde mahkeme ile taraf devletler arasında işbirliğine geniş bir yer verilmiş olması 53 UCM nin, çok açık bir şekilde yetersiz olmaları ya da UCM ile işbirliğine yanaşmamaları durumları dışında ulusal mahkemeleri ve diğer ilgili makamları devre dışı bırakacak bir tutum benimsemeyeceğine işaret etmektedir. Nitekim UCM şu ana kadar yetkilerini ulusal otoriteler ile çatışma içine girmeden kullanmıştır. Darfur örneğine yakından bakıldığında ise Sudan hükümetinin olayların faillerinin adalet önüne çıkarılması için gereken adımları atmadığı veya atamadığı görülmektedir. Bu tür örnekler tam olarak UCM nin kurulma sebebidir. Bu nedenle Mahkeme Darfur olayları için uygun bir adrestir. BM Araştırma Komisyonu nun olaylarla ilgili hazırladığı raporda Sudan hükümetinin hem olayları önlemede, hem de faillerin adalet önüne çıkarılmasındaki yetersizliği açık bir şekilde ortaya konmuştur. Hükümetin bazı önlemler aldığını belirten rapor genelde hem hükümetin hem de isyancıların eylemsiz kalmayı tercih ettiklerini ifade etmiştir. 54 Rapor, suç faillerinin yargılanması ve adaletin yerini bulması için normalde en uygun adres olarak ulusal mahkemeleri göstermekle birlikte Sudan mahkemelerinin bunu yapmada hem isteksiz olduklarını hem de yeterli olmadıklarını, dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek için başka mekanizmalara ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. 55 Komisyonun görüşüne göre bu mekanizma UCM dir. Raporda Güvenlik Konseyi nin acilen UCM ye Darfur olaylarını soruşturma yetkisi verecek önlemler alması gerektiği belirtilmektedir. 56 Komisyon a göre birkaç ana nedenden ötürü UCM en uygun seçenektir: Birincisi, Mahkeme, Darfur örneğindekiler gibi barış ve güvenliği tehdit etmesi muhtemel suçlar için bir denetleyici olarak kurulmuştur. İkincisi, ancak BM Güvenlik Konseyi tarafından desteklenecek olan UCM hem Sudan hükümetinin, hem de isyancı grupların önde gelen figürlerini olayları soruşturma ve ceza kovuşturmasına zorlayabilecektir. Üçüncüsü, ancak UCM gibi tamamen uluslararası bir kompozisyonu ve iyi tanımlanmış kural ve prosedürleri olan bir kurum adil yargılanmaların olmasını sağlayabilir. Dördüncüsü, Mahkeme hiçbir gecikme olmaksızın hemen harekete geçirilebilir. Son olarak da olaylar için UCM nin yetkilendirilmesi durumunda uluslararası toplumun ağır bir finansal yükü üstlenmesine gerek kalmayacaktır. 57 UCM nin yargı yetkisindeki suçların kapsamının genişliği Mahkeme yi Darfur olayları için en uygun seçenek yapan faktörlerden bir tanesidir. Her ne kadar Mahkeme nin yargı yetkisindeki suçlar dört ana başlık altında toplanmışsa da Roma Statüsü her suç için hem tanımlar getirmekte hem de hangi eylemlerin hangi suç kategorisine girdiğini 52 Olásolo, The Prosecutor of the ICC Before the Initiation of Investigations: A Quasi-judicial or a Political Body? s Örneğin, Roma Statüsü, Madde 19(8)(c); Madde 54(3)(c); Madde 87; Madde 89 ve Madde Report of the International Commission of Inquiry on Darfur to the United Nations Secretary-General, s. 144, Ibid., s. 144, Ibid., s. 145, Ibid., ss ,

13 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri detayları ile ortaya koymaktadır. 58 Statü, soykırım ve savaş suçları için daha önce kodifiye edilen uluslararası anlaşmaların tanımlarını ve suç eylemlerini aynen benimsemiştir. Soykırım suçu için 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi 59, savaş suçları içinse 1949 Cenevre Sözleşmeleri 60 referans olarak alınmıştır. Roma Statüsü bir yenilik getirmiş ve insanlığa karşı suçlar kategorisini detaylı sayılabilecek bir şekilde düzenlemiştir. İnsanlığa karşı suç, Roma Statüsü nde tanımlanan üç temel suç arasında daha önce benimsenen bir anlaşmaya dayalı olmayan tek suçtur. Bu suçun tanımı Nürnberg de kurulan ve Nazi liderlerini yargılayan Uluslararası Askeri Mahkeme Şartı nın 6(c) maddesine dayanılarak yapılmıştır. 61 İnsanlığa karşı suçların UCM nin yargı yetkisine dâhil edilmiş olması oldukça önemlidir. Şayet Roma Statüsü böyle bir suç kategorisi içermiyor olsaydı Mahkeme nin Darfur daki olaylar için yetkili olamaması söz konusu olabilecekti. Nitekim BM Araştırma Komisyonu nun sözü geçen raporunda Darfur olayları için soykırım nitelendirmesinde bulunmaması bunu teyit etmektedir. Her ne kadar rapor bölgede işlenen insanlığa karşı suçlar ın neredeyse soykırım kadar ciddi olduğunu belirtiyorsa da insanlığa karşı suçlar ı kovuşturma yetkisine sahip olmadığı bir durumda Mahkeme nin bu olayları soruşturması mümkün olamayabilecekti. Soykırım ile insanlığa karşı suçlar arasında az da olsa fark olması ikincisinin Mahkeme yargısına dâhil edilmesinin önemini ortaya koymaktadır. Soykırımın aksine insanlığa karşı suçta belirgin bir niyetin olması gerekmemektedir. Buna karşılık savaş suçlarının aksine insanlığa karşı suçlar geniş bir plan ve uygulamanın bir parçası olmak zorundadır. 62 Bu durumda, şayet UCM nin yargı yetkisinde insanlığa karşı suçlar olmamış olsaydı, BM Komisyonu nun hazırladığı rapora göre Mahkeme, Darfur Olayları nda sadece savaş suçları için yetkili olabilecekti. Ancak savaş suçlarından nitelik ve önem bakımından oldukça farklı olabilecek suçlar, sırf Darfur da soykırımın işlenmediği sonucuna varıldığı için soruşturma dışında kalabilecekti Soykırım (Madde 6), insanlığa karşı suçlar (Madde 7) ve savaş suçları (Madde 8). 59 Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, 9 Kasım 1948 tarihinde BM Genel Kurulu nun 260 (III) sayılı kararı ile onaylandı ve imza ve onaya açıldı ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girdi. 60 Geneva Convention (I) for the Amelioration of the Condition of the Wounded, Sick and Shipwrecked Members of Armed Forces in the Field, 15 Eylül 1949, 75 U.N.T.S. 31; Geneva Convention (II) for the Amelioration of the Condition of the Wounded, Sick and Shipwrecked Members of Armed Forces at Sea, 12 Ağustos 1949, 75 U.N.T.S. 85; Geneva Convention (III) Relative to the Treatment of Prisoners of War, 12 Ağustos 1949, 75 U.N.T.S. 135; and Geneva Convention (IV) Relative to the Protection of Civilian Persons in Time of War, 12 Ağustos 1949, 75 U.N.T.S Naomi Roht-Arriaza, Institutions of International Justice, Journal of International Affairs, Cilt: 5, Sayı: 2, Bahar 1999, s Ibid., s Belirtmek gerekir ki insanlığa karşı suçlar ın UCM nin yargı yetkisine alınması kolay olmamıştır. Bu da bu suçların detaylı bir şekilde Roma Statüsü metnine alınmasına karşı bir direnç olduğu anlamına gelmektedir. Uluslararası Hukuk Komisyonu nun UCM nin kurulması için hazırladığı taslak metinde sadece soykırım suçu Mahkemenin yargı yetkisindeydi. Diğer suçlar söz konusu olduğunda ise Devletlerin kendileri ilgili suçu UCM ye götürme kararını verme yetkisine sahip oluyorlardı. Lijun Yang, Some Critical Remarks on the Rome Statute of the International Criminal Court, Chinese Journal of International Law, Cilt: 2, Sayı: 1, 2003, s Konferans başladıktan sonra da UCM nin soykırım suçu dışındaki suçlar için otomatik yargı yetkisine sahip olup olmayacağı tartışma konusu olmuştur. Özellikle Fransa, konferansın başlangıcından itibaren savaş suçları ve insanlığa karşı suçları zorunlu yargı yetkisinden muaf tutmanın yollarını aramıştır. Aynı şekilde ABD de UCM nin savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar için opsiyonel yargı yetkisine sahip olmasını istemiştir. Hans-Peter Kaul, Special Note: The Struggle for the International 55

14 C. Çakmak BM Araştırma Komisyonu, UCM dışındaki diğer alternatiflerin tavsiye edilebilir nitelikte olmadığı sonucuna varmıştır. Komisyon un raporuna göre ne yeni bir ad hoc uluslararası ceza mahkemesinin kurulması, ne mevcut bir ad hoc uluslararası ceza mahkemesinin Darfur Olayları nı soruşturacak şekilde yetkilendirilmesi ne de ABD nin en çok savunduğu bir karma mahkemenin kurulması UCM ye alternatif olabilecek fikirler değildir. 64 Diğer alternatiflerin geçersizliğini ortaya koyan Komisyon raporunda tek makul seçenek olarak UCM yi göstermektedir: Komisyon, tek gerçek uluslararası ceza kurumu olan UCM yi yetkilendirmenin, Darfur da işlenen suçlar için adaletin gerçekleştirilmesini sağlayacak tek ve en iyi mekanizma olduğu görüşünü güçlü bir şekilde benimsemektedir. 65 ABD NİN UCM YE KARŞI TUTUMU ABD nin UCM ye karşı olduğu ve Mahkeme nin etkinliğini azaltmak için yoğun bir çaba içinde olduğu bilinen bir gerçektir. Mahkeme yi kuran konferansa katılmasına rağmen ABD Roma Statüsü nü imzalamaktan uzunca bir süre kaçınmıştır. Ancak yine de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton 31 Aralık 2000 de Roma statüsü nü imzalamış, ancak kendisinden sonra gelecek olan Amerikan başkanına statüyü onay için Senato ya götürmemesi tavsiyesinde bulunmuştur. Clinton dan sonra Beyaz Saray a gelen George W. Bush döneminde, dönemin dış politikasına ve özelde de insan hakları politikalarına uygun olarak ABD nin UCM ye karşı tutumu sertleşmiştir. 66 ABD, BM Güvenlik Konseyi çerçevesinde UCM ye karşı kendi tezlerini uygulamak için uygun bir pozisyon arayışına girmiş ancak bunda kısmen başarılı olabilmiştir. BM çerçevesinde de UCM ye karşı başarılı olamayacağı sonucuna varan ABD sonuçta Statü den çekilme yolunu benimsemiştir. 6 Mayıs 2002 tarihinde BM Genel Sekreteri Kofi Annan a gönderilen bir mektupla ABD, Roma Statüsü ndeki imzasından doğan yükümlülüklerinden kurtulmak için imzasını geri çektiğini açıklamıştır. 67 Uluslararası hukuk uzmanları arasında uluslararası hukuka uygunluğu açısından tartışmalara neden 68 olan bu girişimden sonra ABD, UCM ye karşı daha serbest bir tutum belirleme imkânı elde etmiş ve Mahkemeye karşı daha açık bir mücadeleye girişmiştir. Kongre de çıkarılan bir kanunla ABD nin hiçbir şekilde UCM ile işbirliğine giremeyeceği yasalaştırılmıştır. Aynı kanunla ABD Başkanı, Amerikan personelini UCM yargısından kurtarmak için her türlü yolu kullanma yetkisine kavuşmuştur. 69 Teorik de olsa bu yollar arasında askeri seçenekler de olduğu için kanun çokça eleştirilmiş ve UCM nin kurulu bulunduğu Lahey e atfen Lahey i işgal kanunu şeklinde popülerleştirilmiştir. Criminal Court s Jurisdiction, European Journal of Crime, Criminal Law and Criminal Justice, Cilt: 6, Sayı: 4, 1998, s Report of the International Commission of Inquiry on Darfur to the United Nations Secretary-General, ss , Ibid., s. 148, Bush dönemi insan hakları politikaları için bakınız, Natasha Fain, Human Rights Within the United States: The Erosion of Confidence, Berkeley Journal of International Law, Cilt: 21, Sayı: 3, 2003, ss Mektubun metni için bakınız, International Criminal Court: Letter to UN Secretary General Kofi Annan, 6 Mayıs 2002, Erişim ABD nin imzasını geri çekmesinin uluslararası hukuka uygun olup olmadığı ile ilgili kapsamlı bir çalışma için bakınız, Konstantinos Magliveras ve Dimitris Bourantonis, Rescinding the Signature of an International Treaty: the United States and the Rome Statute Establishing the International Criminal Court, Diplomacy &Statecraft, Cilt: 14, Sayı: 4, Aralık 2003, ss Kanunun orijinal ismi Amerikan Görevlilerini Koruma Kanunu dur. American Servicemembers' Protection Act of 2002, Pub. L. No , (2002). 56

15 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri Bunun yanı sıra ABD, UCM ye taraf olan ülkelerle, Amerikan personelini UCM ye teslim etmeme konusunda ikili anlaşmalar akdetme girişimlerinde bulunmuştur. İkili Bağışıklık Anlaşması (Bilateral Immunity Agreement) olarak bilinen bu anlaşmalara göre ABD ile anlaşmayı akdeden ülke, anlaşmaya taraf olduğu halde kendi yargı sahasında bulunan ve UCM tarafından soruşturmak veya yargılamak için istenen herhangi bir Amerikan personelini Mahkeme ye teslim etmeme garantisi vermektedir. Anlaşma akdetmeyen devletlere yaptırım olarak ABD, söz konusu ülkeye yaptığı ekonomik ve askeri yardımı askıya almaktadır. Amerikan yardımına bağımlı olan ülkeler ABD ile bu tür bir anlaşma imzalarken özellikle AB ülkeleri ABD nin anlaşma tekliflerini reddetmişlerdir. 70 ABD nin UCM ye Yönelik Genel İtirazları Yeni sayılabilecek bir konu olmasına rağmen ABD nin, UCM ye muhalefeti oldukça ayrıntılı bir şekilde literatürdeki yerini almıştır. 71 Söz konusu literatür çalışmalarında ABD nin genel olarak itiraz noktaları incelenmiş ve çoğunlukla da bu itirazların yersiz olduğu vurgulanmıştır. Özellikle ABD de üzerinde çokça durulan bu konu yeterince açıklığa kavuşmuş durumdadır. Ancak burada Amerikan resmi görüşüne göre ABD nin itiraz noktaları kısaca belirtilecektir. ABD nin en önemli itirazı UCM nin yargı sahası ile ilgilidir. Roma Statüsü ne göre UCM ye taraf olmayan ülke vatandaşları da UCM tarafından yargılanabilmektedir. ABD, kendisi Roma Statüsü nü onaylamadığı halde Amerikan vatandaşlarının UCM de yargılanabilmesine karşı çıkmaktadır. İkinci itiraz, Roma Statüsü nde yapılacak bir değişiklik sonrasında statü kapsamına yeni bir suç eklenmesi durumunda Roma Statüsü ne taraf bir ülke bu yeni suç ile ilgili olarak UCM yargısından kendi vatandaşlarını muaf tutabilirken UCM ye taraf olmayan bir ülkenin böyle bir imkânının olmaması ile ilgilidir. Üçüncü itiraz, UCM nin yargı yetkisinde olan ancak henüz tanımı yapılmamış saldırı suçu ile ilgilidir. ABD nin en önemli itirazı ise politize olması ihtimali çok yüksek olan bağımsız mahkeme savcısı ile ilgilidir. 72 ABD, Roma Statüsü nde çekince koyma 70 ABD ile İkili Bağışıklık Anlaşması imzalamadığı için ABD nin ekonomik ve askeri yardımı askıya aldığı bazı ülkeler ve askıya alınan yardım miktarları için, bakınız, Letta Tayler, Bush Administration Suspends Aid to Nations That Refuse to Shield Americans from War-Crimes Court, Newsday, 17 Ekim Bu konuda yazılmış çok sayıda makale vardır. Birkaç örnek için bakınız, Henry Kissinger, The Pitfalls of Universal Jurisdiction, Foreign Affairs, Cilt: 80, Sayı: 4, Temmuz-Ağustos 2001, ss ; Robert W. Tucker, The International Criminal Court Controversy, World Policy Journal, Cilt: 18, Sayı: 2, Yaz 2001, ss ; Brown, U.S. Objections to the Statute of the International Criminal Court: A Brief Response, ss ; William S. Shepard, Restraining Gulliver: American Exceptionalism and the International Criminal Court, Mediterranean Quarterly, Cilt: 11, Sayı: 1, Kış 2000, ss ; David P. Forsythe, The United States and International Criminal Justice, Human Rights Quarterly, Cilt: 24, Sayı: 4, 2002, ss ; Mayerfeld, Who Shall be Judge?: The United States, the International Criminal Court, and the Global Enforcement of Human Rights, ss ; John R. Bolton, The Risks and Weaknesses of the International Criminal Court from America s Perspective, Law & Contemporary Problems, Cilt: 64, Sayı: 1, 2002, ss ; Jean Galbraith, The Bush Administration s Response to the International Criminal Court, Berkeley Journal of International Law, Cilt: 21, Sayı: 3, 2003, ss UCM savcısının politik bir figür olup olmadığı ile ilgili kapsamlı ve yetkin bir çalışma için bakınız, Olásolo, The Prosecutor of the ICC Before the Initiation of Investigations: A Quasi-judicial or a Political Body? ss Savcıya tanınan yetkinin gerçekten de çok büyük olduğu iddia edilmiştir. Yetkinin büyüklüğü ile doğru orantılı olarak bu yetkinin ve savcılık makamının suiistimal edilme riski ve potansiyelinin de oldukça büyük olduğu ileri sürülmüştür. Bakınız, Alfred P. Rubin, The International Criminal Court: Possibilities for Prosecutorial Abuse, Law & Contemporary Problems, Cilt: 64, Sayı: 1, 2001, s

16 C. Çakmak imkânının olmamasına da itiraz etmekte ve bunun genel uygulamadan bir kopuş olduğunu iddia etmektedir. 73 Ancak ABD nin UCM ye muhalefetinin sebeplerinin bu tür teknik ayrıntılardan çok ABD siyasetine hâkim olan bazı unsurlardan kaynaklandığı sıkça dile getirilmiştir. Bu çerçevede ABD nin bu muhalefetinde asıl altı çizilmesi gereken nokta, Amerikan itirazlarının temelde ABD nin istisnai-biricik (exceptional) olduğu şeklindeki görüşten kaynaklandığıdır. 74 Forsythe ye göre de ABD nin UCM ye muhalefeti spesifik hukuki tezlere dayanmamaktadır. ABD nin bu muhalefetinin altında ABD istisnailiği görüşü ve ABD nin güç siyasetine bağlılığı yatmaktadır. 75 ABD nin Darfur Krizi nde UCM nin Müdahil Olmasına Karşı Tutumu UCM ye bir bütün olarak muhalif olan ABD, Mahkeme nin Darfur Krizi nde soruşturma ve yargılama yetkisine sahip olmasını da önlemeye çalışmıştır. UCM nin meşruiyet kazanmasına ve etkinliğinin artmasına neden olabilecek olan böyle bir yetkiye sahip olması ABD nin krizin başlangıcından itibaren kabul edemeyeceği bir durum olmuştur. Ancak UCM nin Darfur Krizi nde rol üstlenmesine karşı çıkmış olması ABD nin Darfur Krizi ni küçümsediği ve krize seyirci kaldığı anlamına gelmemektedir. ABD krizin başlangıcından beri aktif bir tutum takınmış ve krizin sona erdirilmesi için yoğun çaba göstermiştir. Bu çerçevede, ABD Bush döneminin belirgin dış politika yönelimi olan tek taraflılıktan sapma göstermiş ve krizin çözümü için uluslararası toplum ile birlikte hareket etmeye özen göstermiştir. Dolayısıyla, ABD, Darfur Krizi nde, UCM nin krize müdahil olması konusu dışında genel olarak olumlu ve çözüm bulmak adına uluslararası toplumun isteklerine uyumlu bir dış politika sergilemiştir. ABD, diğer devletlerin aksine Darfur daki olayları soykırım olarak niteleyecek kadar olaylara önem vermiştir. Soykırım gibi uluslararası hukuka göre devletleri yükümlülük altına sokan bir suçun işlendiğini ifade etmesi ABD nin Darfur Krizi ile ilgili olarak somut adımlar atmak istediğinin bir göstergesidir. Darfur daki kitlesel ölümleri soykırım olarak niteleyen ilk ABD Kurumu Amerikan Kongresi olmuştur. Temmuz 2004 te hem Senato da hem de Temsilciler Meclisi nde kabul edilen ortak bir kararla Amerikan Kongresi Darfur da soykırım suçu işlendiğini kabul etmiştir. 76 Ancak yaklaşık aynı tarihlerde, Haziran ve Temmuz 2004 te Sudan ı iki kere ziyaret eden Dışişleri Bakanı Colin Powell bölgedeki olaylar ile ilgili olarak soykırım nitelendirmesini kullanmamıştır. 77 Fakat daha sonra Dışişleri Bakanlığı nın bölgedeki olayları araştırmak için görevlendiği ekibin Çad daki çalışmalarının ardından hazırladığı rapora dayanarak Powell olayları soykırım olarak nitelemiştir. Senato Dış İlişkiler Komitesi nde yaptığı açıklamada Powell, Sudan daki olayların başlamasından itibaren 73 ABD nin UCM ye itiraz noktaları ve alternatif önerileri ile ilgili daha detaylı bilgi için bakınız, US State Department Fact Sheet on the International Criminal Court, Bureau of Political-Military Affairs, Washington, DC, 2 Ağustos Shepard, Restraining Gulliver: American Exceptionalism and the International Criminal Court, s Forsythe, The United States and International Criminal Justice, ss Straus, Darfur and the Genocide Debate, s Ruffin, Darfur: Genocide in Plain View, Crisis (The New), Cilt: 112, Sayı: 1, Ocak/Şubat

17 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri ABD nin olayları Soykırım Sözleşmesi ve Sözleşme nin Sudan hükümetine getirdiği yükümlülükleri göz önünde bulundurarak dikkatle incelediğini belirtmiştir. Powell ayrıca Temmuz 2004 te Çad a bir soruşturma ve araştırma ekibi gönderildiğine işaret etmiş ve ekibin ortaya koyduğu sonuçları değerlendirdiğinde Dışişleri Bakanlığı nın Darfur da soykırım uygulandığı ve soykırımdan Sudan hükümetinin ve Cancavidlerin sorumlu olduğu sonucuna vardığını ifade etmiştir. 78 Aynı gün Beyaz Saray dan yapılan açıklamada Başkan Bush da aynı ekibin yaptığı çalışmaya atıfta bulunmuş ve Darfur da soykırım uygulandığı sonucuna vardıklarını belirtmiştir. Bush ayrıca uluslararası toplumu, soykırım eylemlerini önlemede ve durdurmada ABD ile birlikte çalışmaya çağırmıştır. 79 Gerek Amerikan yasama organlarının gerekse ABD yönetiminin Darfur daki kriz için soykırım nitelendirmesini kullanmış olmaları oldukça önemlidir. Özellikle yönetimin, hem de en üst düzey isimlerinin kesin ve net açıklamaları ile soykırım suçunun işlendiğine işaret etmiş olmaları pek sık rastlanan bir durum değildir. Colin Powell ın 9 Eylül 2004 te Sudan ın Darfur bölgesinde sivillere yönelik şiddeti soykırım olarak nitelendirmiş olması, ABD Dışişleri Bakanlığı nın Ruanda da 1994 yılında meydana gelen olayları soykırım olarak görmediği dikkate alındığında oldukça önemlidir. Darfur olayları ile ilgili olarak Powell ın açıklamasına kadar ne ABD den ne de başka bir devletten hiçbir üst düzey resmi görevli böylesine net ve sert bir suçlamada bulunmamıştı. 80 Olayları soykırım olarak niteleyen Powell yukarıda sözü geçen açıklamasında ABD nin olayları soykırım olarak gördüğünü, ancak uluslararası toplumun aynı görüşte olmadığını da sözlerine eklemiştir. Ancak Powell bunun pratikte çok önemli olmadığını, çatışmaların sona erdirilmesi ve suçluların cezalandırılmasının kendileri için daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Ancak belirtmek gerekir ki, genelde ABD nin, özelde de Bush yönetiminin, insan hakları ihlallerine istikrarlı bir biçimde kayıtsız kalmış olmalarına rağmen Darfur daki olayları soykırım olarak nitelendirmeleri oldukça dikkat çekicidir. Üstelik Darfur daki kriz için sadece ABD nin soykırım nitelendirmesinde bulunmuş olması da ayrıca önemlidir. ABD kurumlarının ve Bush yönetiminin Darfur daki insan hakları ihlallerine ilgileri ve bölgede meydana gelen olayları soykırım olarak isimlendirmede oldukça aceleci ve hevesli davranmaları ancak Bush yönetiminin dış politikasına hâkim olan dini boyut ile açıklanabilir. 81 Kendisini açık bir dille yeniden doğmuş bir Hıristiyan (a born- 78 Colin L. Powell, The Crisis in Darfur, Written Remarks Before the Senate Foreign Relations Committee, Washington, DC, 9 Eylül 2004, Erişim President s Statement on Violence in Darfur, Sudan, Erişim Anthony Dworkin, The United States Accuses Sudan of Committing Genocide in Darfur, org/onnews/news-sudan2.htm, Erişim Amerikan dış politikasına hakim olan dini boyut ve Bush dönemi Amerikan dış politikası ile din arasındaki ilişki hakkında daha fazla ayrıntı için bakınız, Allen D. Hertzke, Representing God in Washington: The Role of Religious Lobbies in the American Polity (Knoxville, TN: The University of Tennessee Press, 1988); Robert W. Merry, Sands of Empire : Missionary Zeal, American Foreign Policy, and the Hazards of Global Ambition (New York, Simon & Schuster, 2005); Mark Lewis Taylor, Religion, Politics, and the Christian Right: Post 9/11 Powers in American Empire (Minneapolis, MN: Augsburg Fortress Publishers, 2005); James Carroll, Crusade: Chronicles of An Unjust War (New York: Metropolitan Books, 2004); 59

18 C. Çakmak again Christian) 82 olarak tanımlayan Bush, daha önce iç politika konularda bir dereceye kadar etkili olan Hıristiyan sağın savunduğu ilkeleri, kendi politikalarını savunurken dile getirmeye başlamıştır. 83 Bush un dış politikasında önemli bir yer edinen Evangelist inanış açısından ise Afrika, ama özellikle de Sudan büyük bir önem taşımaktadır. İşte bu nedenle Bush yönetimi Sudan ile ilgili gelişmelere özel bir önem atfetmektedir. Hıristiyan dünyasının, özellikle de Evangelist Hıristiyanların Sudan ilgisi, ülkenin özellikle güneyinde yaşayan Hıristiyanların varlığı ile yakından ilişkilidir. Dini içerikli bir Amerikan dergisinde açık bir şekilde Sudan halkının eski çağlardan itibaren İncil ile etkileşim içinde olduğu, bunun da bütün Hıristiyanların Sudan ile ilgilenmeleri için geçerli bir neden olduğu savunulmaktadır. Bununla birlikte, Sudan ın Darfur bölgesinde devam eden olayların, Hıristiyanların bölge ile daha da yakından ilgilenmelerini gerektirdiği de dile getirilmektedir. 84 Darfur daki olaylara dini bir boyut kazandıran Evangelistler, bir taraftan sivil halkın dikkatini çekmek için birtakım girişimlerde bulunurlarken toplu dua günleri düzenlemek gibi 85 - bir taraftan da Darfur bölgesinde misyonerlik faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır. 86 Bunlarla yetinmeyen Evangelistler, ABD resmi kurumları nezdinde girişimlerde bulunarak ABD nin Darfur konusunda etkin olmasını sağlamışlardır. ABD yönetiminin dikkatini Darfur daki olaylara çekmek isteyen Evangelistler, 1 Ağustos 2004 tarihinde, 35 Evangelist liderin imzaladığı bir mektupla, Amerikan yönetiminin, askeri önlemler de dâhil olmak üzere etkili önlemler alması yönünde talepte bulunmuşlardır. 87 İlginç bir şekilde, bu mektubun ABD Başkanı Bush a gönderilmesinden çok kısa bir süre sonra Amerikan yönetimi Darfur daki olayları soykırım olarak nitelendirmiştir. ABD yönetiminin bu olayları soykırım olarak nitelendirmesi ile Evangelistlerin baskısı arasındaki ilişkinin bizzat Bush hükümetindeki bir yetkili tarafından teyit edildiği bile iddia edilmiştir. Bu iddiaya göre, şayet Evangelistler Darfur daki olayları öncelikleri arasına almamış olsalardı Amerikan yönetimi de olaylara bu derece ilgi göstermeyecekti. 88 Darfur Krizi Sorumlularının Yargılanması ile İlgili Amerikan Tutumu Kenneth D. Wald, Religion and Politics in the United States, 3. baskı (Washington, D.C.: Congressional Quarterly Press, 1997); John Green, Mark Rozell; Elliott Abrams (der.), The Influence of Faith: Religious Groups & U.S. Foreign Policy (Lanham, MD: Rowman & Littlefield, 2001); Joshua Green, God's Foreign Policy, Washington Monthly, Kasım 2001, ss ; Robert Jewett ve John Shelton Lawrence, Captain America and the Crusade Against Evil (Grand Rapids: William B. Eerdmans Publishing Company, 2003) ve William Clyde Wilcox, The Christian Right in American Politics: Marching to the Millennium (Washington, D.C.: Georgetown University Press, 2003). 82 Bu terim genellikle Hıristiyanlığın bir kolu olan Evangelizme aidiyeti ifade etmektedir. Bush, Evangelist ilkeler sayesinde, kendine göre kötü eski alışkanlıklarından kurtulup yeni bir başlangıç yaptığı için kendisini yeni doğmuş bir Hıristiyan olarak adlandırmıştır. 83 Duane Oldfield, The Evangelical Roots of American Unilateralism: The Christian Right s Influence and How to Counter It, Foreign Policy In Focus (Silver City, NM: Interhemispheric Resource Center, Mart 2004), s Sudan's Biblical History, Christianity Today, Sayı: 121, Mayıs Rob Garver, Darfur in Darkness, The American Prospect Online, 15 Haziran Erişim Mustafa Abdel-Halim, Sudanese Expert Warns Against Proselytization In Darfur, English/ News/ /28/article05.shtml. Erişim Alan Cooperman, Evangelicals Urge Bush to Do More for Sudan, The Washington Post, 3 Ağustos Allen D. Hertzke, The Shame of Darfur, First Things, Sayı: 156, Ekim 2005, s

19 Uluslararası Ceza Mahkemesi nin Darfur Krizi ne Müdahil Olması ve ABD nin Süpergüç olarak Limitleri Darfur daki olaylardan sorumlu olanların nasıl ve nerede yargılanacakları ile ilgili olarak ABD aktif bir tutum sergilemiştir. Bu aktif tutumda krizin sona erdirilmek istenmesinin etkisi olduysa da ABD nin UCM yi sürecin dışında tutmak istemesinin de etkili olduğu göz ardı edilmemelidir. UCM yi Darfur Krizi nin sorumlularının belirlenmesi ve yargılanması sürecine dâhil etmemek için ABD birbirinden farklı ve uluslararası toplum tarafından kabul edilebilir çözümler sunmaya çalışmıştır. ABD nin sunduğu tekliflerden biri Darfur daki olaylar için BM Güvenlik Konseyi nin kontrolünde yeni bir ad hoc ceza mahkemesi kurulmasıydı. ABD, Darfur Olayları için önerdiği yeni mahkemenin kurulması için gerekli masrafları tamamen üstleneceğini de ilan etmiştir. 89 Ancak Darfur dakilere benzer olaylar için kurulmuş olan ve gerek kurumları ile gerekse hukuki altyapısı ile son derece hazır bir görünümde olan UCM varken yeni bir mahkemenin gereksiz olduğu kanaati hâkim olmuş ve bu teklif kabul görmemiştir. ABD nin bir diğer önerisi de Tanzanya da halen çalışmalarını sürdüren ve Ruanda daki soykırım suçlularını yargılamak için kurulan mahkemenin Darfur daki olayları araştıracak ve sorumluları yargılayacak şekilde yetkilendirilmesi olmuştur. Yine bu teklifin çok yakın bir versiyonu olan karma bir mahkeme kurulması da ABD nin öne sürdüğü seçeneklerden biri olmuştur. Buna göre ABD, Afrika Birliği Mahkemesi ile Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi nden oluşturulacak bir mahkemenin Darfur Olayları konusunda yetkili olması için bastırmıştır. 90 Ancak mahkemenin en geç 2010 yılında çalışmalarını sona erdirecek şekilde tasarlandığı ve halihazırda zaten ağır bir çalışma yükünün olduğu belirtilmiş, bu nedenle de Darfur olayları için uygun bir seçenek olmadığı ifade edilmiştir. Ancak ABD, kendi önerilerinin kabul görmemesi karşısında geri adım atmaya yanaşmamış ve uzunca bir süre UCM nin Darfur ile ilgili sürece dâhil edilmesine karşı çıkmıştır. Özellikle BM Özel Araştırma Komisyonu nun Darfur da yaptığı çalışmalar sonrasında Ocak 2005 te hazırladığı raporda Darfur daki ciddi insan hakları ihlallerinin UCM ye havale edilmesini tavsiye etmesinin ardından ABD üzerindeki baskı iyice artmıştır. Ancak ABD nin Savaş Suçlarından Sorumlu Büyükelçisi Pierre-Richard Prosper yaptığı açıklamada ABD nin UCM yi meşrulaştırmak istemediğini açık bir şekilde ifade ederek UCM nin sürece dâhil edilmesi fikrini reddetmiştir. Prosper açıklamasında ABD nin, Afrika adaleti sorununun Lahey e havale edildiği veya ihraç edildiği bir durumun içinde olmak istemediğini vurgulamıştır. 91 BM GÜVENLİK KONSEYİ, UCM VE DARFUR KRİZİ BM Güvenlik Konseyi-UCM ilişkisi UCM nin en önemli özelliklerinden biri, diğer uluslararası ceza mahkemelerinin aksine BM Güvenlik Konseyi nin kontrolünde olmamasıdır. Bunun yanı sıra Mahkeme, tam 89 Abraham McLaughlin, In Darfur, Africa Left to Take Lead, Christian Science Monitor, Cilt: 97, Sayı: 48, 2 Şubat Judy Aita, Darfur War Crimes Referred to International Criminal Court, Erişim Jonathan F. Fanton, US Obstructs Global Justice, Los Angeles Times, 29 Mart

20 C. Çakmak anlamıyla bir BM organı niteliği de taşımamaktadır. Bununla birlikte Roma Statüsü, UCM nin BM ile ilişkisine atıfta bulunan hükümler içermektedir. Bu hükümlerden biri Mahkeme nin BM ile ilişkisini düzenleyen 2. Madde dir. Buna göre, Mahkeme, Taraf Devletler Asamblesi tarafından onaylanacak olan bir anlaşma yoluyla BM ile ilişkilendirilecektir. 92 BM ile sadece ilişkilendirilecek olması, Mahkeme nin hem yetkilerini kullanması bakımından, hem de mali açıdan BM den büyük ölçüde bağımsız olduğu izlenimini vermektedir. Ancak konumuz açısından önemli olan Mahkeme-Güvenlik Konseyi ilişkisine bakıldığında durum biraz daha farklı görünmektedir. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki UCM Statüsü, Güvenlik Konseyi nin BM Şartı na göre uluslararası barış ve güvenliği sağlamadaki birincil sorumluluğunu kabul etmektedir. Bu çerçevede Statü de Güvenlik Konseyi ne tanınan iki temel yetki önemlidir. Roma Statüsü ile Konseye tanınan Konseyin UCM ye durum atfetme fonksiyonu esas itibarı ile Mahkeme nin fonksiyonlarını tamamlayıcı iken yine Statü ile Konsey e tanınan Mahkeme nin soruşturma başlatmasına engel olma fonksiyonu ise engelleyici veya sınırlandırıcı olmaktadır. Bu çerçevede kayda değer konu Konsey e tanınan sınırlandırıcı fonksiyonun Mahkeme nin fonksiyonelliği için ciddi bir engel olup olmadığıdır. Statü nün 16. Maddesi ne göre eğer Güvenlik Konseyi, aldığı bir kararla Mahkeme nin bir soruşturma veya bir kovuşturma başlatmaması veya sürdürmemesini istemişse bu kararın alındığı tarihten sonraki 12 ay içinde Statü ye göre bir soruşturma veya kovuşturma başlatılamaz veya sürdürülemez. 93 Hangi tür soruşturma veya kovuşturmanın başlatılamayacağı veya sürdürülemeyeceğinin belirtilmemiş olması Konsey in herhangi bir soruşturma veya kovuşturma için engelleyici bir karar alabileceği anlamına gelebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında Mahkeme nin fiilen Konsey in kontrolünde olabileceği yorumu yapılabilir. Ancak uygulamada Konseyin tamamen engelleyici bir karar alabilmesi mümkün gözükmemektedir. Her şeyden önce Konsey kararının engelleyici fonksiyonu sadece bir yıl ile sınırlıdır. Gerçi sözü geçen Statü hükmüne göre Konsey isteğini aynı şartlar altında, yani alacağı yeni bir kararla yineleyebilir. Ancak Konsey üyelerinin yine aynı yönde oy kullanacaklarının bir garantisi yoktur. Fakat daha da önemlisi Konsey in Mahkeme nin faaliyetlerini engelleyici bir fonksiyon üstlenebilmesi ihtimali oldukça düşüktür. Böyle bir kararın alınması ancak beş daimi üyenin hiçbirinin karşı oy vermemesi ve aynı zamanda dokuz üyenin genel oylamada karar lehinde oy kullanmasına bağlıdır. Kısacası, UCM ye muhalif olan ABD nin Konseye tanınan bu yetki çerçevesinde Mahkeme nin rolünü sınırlandırması pek mümkün değildir. Çünkü iki daimi Konsey üyesi, Fransa ve İngiltere Roma Statüsü ne taraftır. Mahkemenin rolünü sınırlandırıcı bir Konsey karar taslağına karşı bu iki ülkenin veto haklarını kullanmaları kararın çıkmasını engelleyecektir. Dolayısıyla Roma Statüsü nün sözü geçen maddesine dayanarak ABD nin Mahkemenin, otomatik yargı yetkisine sahip olduğu durumlarda bu yetkisini kullanmasına engel olması kolay değildir. Bu da hiç şüphe yok ki uluslararası ilişkilerin işleyişinde gücün temel belirleyici olduğu yönündeki görüşün en azından sorgulanmasını gerektirmektedir. Roma Statüsü nün Konsey e Mahkeme nin fonksiyonlarını kullanmasının 92 Roma Statüsü, Madde Roma Statüsü, Madde

ONBİR EYLÜL OLAYLARI VE AFGANİSTAN OPERASYONU

ONBİR EYLÜL OLAYLARI VE AFGANİSTAN OPERASYONU ONBİR EYLÜL OLAYLARI VE AFGANİSTAN OPERASYONU Ar. Gör. Dr. Serdar Örnek ÖZET 11 Eylül 2001 de 19 El-Kaide eylemcisinin ele geçirdiği uçakların Dünya Ticaret Merkezi ne ve Pentagon a çarpması sonucunda

Detaylı

ULUSLARARASI CEZA HUKUKU İLKELERİ KAPSAMINDA AD HOC ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ

ULUSLARARASI CEZA HUKUKU İLKELERİ KAPSAMINDA AD HOC ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ ULUSLARARASI CEZA HUKUKU İLKELERİ KAPSAMINDA AD HOC ULUSLARARASI CEZA MAHKEMELERİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLER VE ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ Öz M.Uğur BOZKURT * İnsanlığın tümünü ilgilendiren suçları yargılamak

Detaylı

SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNUN UYGULANMASINDA AD HOC MAHKEMELERİN ROLÜ. Arda Özkan

SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNUN UYGULANMASINDA AD HOC MAHKEMELERİN ROLÜ. Arda Özkan SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNUN UYGULANMASINDA AD HOC MAHKEMELERİN ROLÜ Arda Özkan Özet İnsanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve savaş suçları işleyen bireyleri cezalandırmak amacıyla İkinci Dünya Savaşı

Detaylı

ORSAM BİRLİK Mİ, PYD NİN GÜÇ GÖSTERİSİ Mİ? ERBİL ANLAŞMASINDAN SONRA SURİYE KÜRT DİNAMİKLERİ

ORSAM BİRLİK Mİ, PYD NİN GÜÇ GÖSTERİSİ Mİ? ERBİL ANLAŞMASINDAN SONRA SURİYE KÜRT DİNAMİKLERİ Rapor No: 138, Aralık 2012 BİRLİK Mİ, PYD NİN GÜÇ GÖSTERİSİ Mİ? ERBİL ANLAŞMASINDAN SONRA SURİYE KÜRT DİNAMİKLERİ UNITY OR PYD POWER PLAY? SYRIAN KURDISH DYNAMICS AFTER THE ERBIL AGREEMENT Ortadoğu Stratejik

Detaylı

ULUSLARARASI HUKUKTA KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEME (SELF-DETERMINATION) HAKKI

ULUSLARARASI HUKUKTA KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEME (SELF-DETERMINATION) HAKKI T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU HUKUKU (MİLLETLERARASI HUKUK) ANABİLİM DALI ULUSLARARASI HUKUKTA KENDİ GELECEĞİNİ BELİRLEME (SELF-DETERMINATION) HAKKI Yüksek Lisans Tezi Ali Hüseyin

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ NİN TARAF DEVLETLERE YÜKLEDİĞİ POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLER

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ NİN TARAF DEVLETLERE YÜKLEDİĞİ POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLER T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ NİN TARAF DEVLETLERE YÜKLEDİĞİ POZİTİF YÜKÜMLÜLÜKLER YÜKSEK LİSANS TEZİ Sadık KOCABAŞ

Detaylı

c d W CEDAW nedir? Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Kadınların İnsan Hakları ve Önemi

c d W CEDAW nedir? Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Kadınların İnsan Hakları ve Önemi c d W CEDAW nedir? Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Kadınların İnsan Hakları ve Önemi c d W CEDAW nedir? Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her

Detaylı

İnsan Hakları Savunucuları: Masum Oldukları Kanıtlanıncaya Kadar Suçlu

İnsan Hakları Savunucuları: Masum Oldukları Kanıtlanıncaya Kadar Suçlu İnsan Hakları Savunucuları: Masum Oldukları Kanıtlanıncaya Kadar Suçlu Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Dünya İşkence Karşıtı Örgütü (OMCT), ortak programları İnsan Hakları Savunucularının

Detaylı

RAPOR. seta İSYAN, MÜDAHALE VE SONRASI: LİBYA DA DÖNÜŞÜMÜN SANCILARI. SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı www.setav.

RAPOR. seta İSYAN, MÜDAHALE VE SONRASI: LİBYA DA DÖNÜŞÜMÜN SANCILARI. SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı www.setav. İSYAN, MÜDAHALE VE SONRASI: LİBYA DA DÖNÜŞÜMÜN SANCILARI seta RAPOR SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı www.setav.org Aralık 2011 İSYAN, MÜDAHALE VE SONRASI: LİBYA DA DÖNÜŞÜMÜN SANCILARI

Detaylı

TÜRKİYE VE ARAP BİRLİĞİ'NİN SURİYE YE YAPTIRIM KARARLARI VE OLASI SONUÇLARI DOÇ. DR. VEYSEL AYHAN IMPR BAŞKANI

TÜRKİYE VE ARAP BİRLİĞİ'NİN SURİYE YE YAPTIRIM KARARLARI VE OLASI SONUÇLARI DOÇ. DR. VEYSEL AYHAN IMPR BAŞKANI TÜRKİYE VE ARAP BİRLİĞİ'NİN SURİYE YE YAPTIRIM KARARLARI VE OLASI SONUÇLARI DOÇ. DR. VEYSEL AYHAN IMPR BAŞKANI IMPR RAPOR NO: 9 2011 TÜRKİYE VE ARAP BİRLİĞİ'NİN SURİYE YE YAPTIRIM KARARLARI VE OLASI SONUÇLARI

Detaylı

Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği

Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği Nisan 2010 1 Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek Sosyal Değişim Derneği 1. Baskı Nisan 2010, İstanbul İstiklal Caddesi,

Detaylı

ULUSLARARASI ADALET DİVANI KOSOVA NIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI ONAYLADI MI?

ULUSLARARASI ADALET DİVANI KOSOVA NIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI ONAYLADI MI? TBB Dergisi 2011 (92) Uğur BAYILLIOĞLU 287 ULUSLARARASI ADALET DİVANI KOSOVA NIN KENDİ KADERİNİ TAYİN HAKKINI ONAYLADI MI? DID INTERNATIONAL COURT OF JUSTICE ACKNOWLEDGE THE SELF DETERMINATION RIGHT OF

Detaylı

ULUSLARARASI ÇALISMA ÖRGÜTÜ AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE POLİTİK ETKİLERİ. Werner Sengenberger

ULUSLARARASI ÇALISMA ÖRGÜTÜ AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE POLİTİK ETKİLERİ. Werner Sengenberger ULUSLARARASI ÇALISMA ÖRGÜTÜ AMAÇLARI, İŞLEVLERİ VE POLİTİK ETKİLERİ Werner Sengenberger 3 İÇİNDEKİLER Önsöz, FES Başkanı 4 Önsöz, DGB Başkanı 6 1 Kısaca ILO 9 2 ILO nun Kökenleri ve Gelişimi 13 3 Tarihsel

Detaylı

ULUSLARARASI DAİMİ ADALET MERKEZİ (ICTJ) İÇİN HAZIRLANAN HUKUKİ İNCELEME

ULUSLARARASI DAİMİ ADALET MERKEZİ (ICTJ) İÇİN HAZIRLANAN HUKUKİ İNCELEME SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESİ VE CEZALANDIRILMASI İLE İLGİLİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SÖZLEŞMESİ NİN YİRMİNCİ YÜZYILIN BAŞINDA VUKU BULAN OLAYLARA UYGULANABİLİRLİĞİ ULUSLARARASI DAİMİ ADALET MERKEZİ (ICTJ) İÇİN

Detaylı

İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti

İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti Güç Dengeleri ve Diplomasinin İmkanları Talha KÖSE İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti: Güç Dengeleri ve Diplomasinin İmkanları Talha Köse: Boğaziçi

Detaylı

Bir Örgütlenme Çerçevesi Olarak ASEAN Yolu nun Başarısı

Bir Örgütlenme Çerçevesi Olarak ASEAN Yolu nun Başarısı Uluslararası Hukuk ve Politika Cilt: 10, Sayı: 37, ss.71-107, 2014 Bir Örgütlenme Çerçevesi Olarak ASEAN Yolu nun Başarısı Çağrı Emin DEMİRBAŞ* & Gülşen AYDIN** Özet ASEAN 1967 yılındaki kuruluşundan bugüne

Detaylı

rapor Bir eşitlik arayışı: Türkiye de azınlıklar

rapor Bir eşitlik arayışı: Türkiye de azınlıklar rapor Bir eşitlik arayışı: Türkiye de azınlıklar Türkiye, Diyarbakır da bir Kürt kızı. Carlos Reyes-Manzo/Andes Haber Ajansı. Teșekkür Bu rapor, Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ve Diyarbakır Barosu

Detaylı

Avrupa da Türkiye. Değişimin Kaçınılmazlığı

Avrupa da Türkiye. Değişimin Kaçınılmazlığı Avrupa da Türkiye Değişimin Kaçınılmazlığı Bağımsız Türkiye Komisyonu Üçüncü Raporu Mart 2014 Avrupa da Türkiye Değişimin Kaçınılmazlığı Bağımsız Türkiye Komisyonu Üçüncü Raporu Mart 2014 Bağımsız Türkiye

Detaylı

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ SOMALİ: BİR ULUSUN YOK OLUŞU VE TÜRKİYE NİN İNSANİ YARDIM GİRİŞİMİ

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ SOMALİ: BİR ULUSUN YOK OLUŞU VE TÜRKİYE NİN İNSANİ YARDIM GİRİŞİMİ SOMALİ: BİR ULUSUN YOK OLUŞU VE TÜRKİYE NİN İNSANİ YARDIM GİRİŞİMİ SOMALIA: A NATION S PERIL AND TURKEY S HUMANITARIAN AID CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES SOMALİ: BİR ULUSUN YOK OLUŞU VE TÜRKİYE

Detaylı

Kıbrıs ta yerinden olmak

Kıbrıs ta yerinden olmak Kıbrıs ta yerinden olmak Sivil ve Askeri Çatışmanın sonuçları Rapor 4 Kıbrıslı Türklerin Yarattığı Yasal Çerçeve Ayla Gürel Yazar hakkında Ayla Gürel Lefkoşa daki PRIO Cyprus Centre de kıdemli araştırma

Detaylı

Avrupa da Türkiye: Bir sözden fazlası mı?

Avrupa da Türkiye: Bir sözden fazlası mı? Avrupa da Türkiye: Bir sözden fazlası mı? Bağımsız Türkiye Komisyonu Raporu Eylül 2004 Bağımsız Türkiye Komisyonu Martti Ahtisaari (Bașkan) Finlandiya Cumhurbașkanı (E) Kurt Biedenkopf Saksonya Eyaleti

Detaylı

Kolombiya da Siyasal Şiddet ve Henüz Olgunlaşmayan Barış Süreci

Kolombiya da Siyasal Şiddet ve Henüz Olgunlaşmayan Barış Süreci Kolombiya da Siyasal Şiddet ve Henüz Olgunlaşmayan Barış Süreci Kolombiya da Siyasal Şiddet ve Henüz Olgunlaşmayan Barış Süreci Aralık 2013 3 Demokratik Gelişim Enstitüsü 11 Guilford Street Londra WC1N

Detaylı

AVRUPA ANAYASASI NIN GENEL ÇERÇEVESİ VE SOSYAL POLİTİKALARA İLİŞKİN TEMEL DÜZENLEMELERİ *

AVRUPA ANAYASASI NIN GENEL ÇERÇEVESİ VE SOSYAL POLİTİKALARA İLİŞKİN TEMEL DÜZENLEMELERİ * AVRUPA ANAYASASI NIN GENEL ÇERÇEVESİ VE SOSYAL POLİTİKALARA İLİŞKİN TEMEL DÜZENLEMELERİ * Yrd.Doç.Dr.Banu UÇKAN ** ABSTRACT The European Union has entered to a new phase with signing of the European Constitution

Detaylı

BİR İNSAN HAKKı OLARAK

BİR İNSAN HAKKı OLARAK BİR İNSAN HAKKı OLARAK 'KALKıNMA HAKKı' BerdalARAL * Özet: Yeryüzündeki birkaç milyar insanın bugün düçar olduğu sıkıntıların en önemli kaynağı, yoksulluk ve bununla ilintili sorunlardır. Kuşkusuz, küresel

Detaylı

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ MISIR DA SON DÖNEMDE ÖNDE GELEN LAİK-LİBERAL-SOLCU HAREKETLER

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ MISIR DA SON DÖNEMDE ÖNDE GELEN LAİK-LİBERAL-SOLCU HAREKETLER Rapor No: 167, Eylül 2013 MISIR DA SON DÖNEMDE ÖNDE GELEN LAİK-LİBERAL-SOLCU HAREKETLER PROMINENT SECULAR-LIBERAL-LEFTIST MOVEMENTS IN EGYPT IN THE RECENT PERIOD ORTADOĞU Ortadoğu STRATEJİK Stratejik ARAŞTIRMALAR

Detaylı

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU

Kafkas Dernekleri Federasyonu. YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Ankara, 2006 YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ DİLLER ve ADIGE-ABHAZ DİLLERİNİN KONUMU Kafkas Dernekleri Federasyonu

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ NİN ORTA ASYA POLİTİKASI: İDEALİST SÖYLEMLERİN YETERSİZ EYLEMLERLE YÜRÜTÜLME ÇABASI

AVRUPA BİRLİĞİ NİN ORTA ASYA POLİTİKASI: İDEALİST SÖYLEMLERİN YETERSİZ EYLEMLERLE YÜRÜTÜLME ÇABASI OAKA Cilt:7, Sayı: 13, ss. 1-29, 2012 AVRUPA BİRLİĞİ NİN ORTA ASYA POLİTİKASI: İDEALİST SÖYLEMLERİN YETERSİZ EYLEMLERLE YÜRÜTÜLME ÇABASI INSUFFICIENT POLICY TOOLS AND IDEALIST DISCOURSE OF THE EU IN CENTRAL

Detaylı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINDAN ÖRNEKLER

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINDAN ÖRNEKLER AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINDAN ÖRNEKLER Gilles Dutertre Bu kitap daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarından Alıntılar adıyla yayımlanmış olan kitabın çevirisi gözden geçirilmiş

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK AKTÖRÜ OLMAYA NE KADAR YAKIN? How Close is the European Union to Be A Security Actor?

AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK AKTÖRÜ OLMAYA NE KADAR YAKIN? How Close is the European Union to Be A Security Actor? AVRUPA BİRLİĞİ GÜVENLİK AKTÖRÜ OLMAYA NE KADAR YAKIN? How Close is the European Union to Be A Security Actor? Aslıhan P. TURAN Özet: Avrupa Birliği, Soğuk Savaş ın ardından güvenlik ve savunma politikalarında

Detaylı

TÜRKİYE DE DÜZENSİZ GÖÇ

TÜRKİYE DE DÜZENSİZ GÖÇ TÜRKİYE DE DÜZENSİZ GÖÇ Prof. Dr. Ahmet İÇDUYGU Damla B. Aksel Eylül 2012 ANKARA Bu araştırma Uluslararası Göç Örgütü Türkiye tarafından yayımlanmıştır İçindekiler 1. Giriş - Başlıca Sorular ve Çalışmanın

Detaylı