Pers pek ti f IGMG AY LIK YA YIN OR GA NI MÄRZ / MART 2012 Yıl/Jg.: 18, Sayı/Nr.: 207

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Pers pek ti f IGMG AY LIK YA YIN OR GA NI MÄRZ / MART 2012 Yıl/Jg.: 18, Sayı/Nr.: 207"

Transkript

1

2

3 Selamların en güzeli ile Gençlik ve Moda Üzerine Gençlik ya da ergenlik, çoğu zaman üzerinde yeterince durmadığımız, gelişim psikologlarınca ise bebeklik ve ilk çocukluk dönemleriyle kıyaslanacak kadar önemli ve hassas bir geçişi ifade ediyor. Özellikle göçmen bir toplumun üyeleri olarak, içinde bulundukları Avrupa toplumlarındaki etkileşim ve bu etkileşimin beraberinde getirdiği çelişkili kimi durumlar, çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde olan gençlerin zât en zor olan bu özel dönemi sağlıklı bir şekilde aşmaları önüne yeni engeller çıkarıyor. Bir taraftan kimliklerini korumaya, diğer taraftan içinde bulundukları topluma entegre olmaya çalışan gençler ciddi çelişkilerle boğuşmak ve bu çelişkileri aşmak zorunda kalıyor/bırakılıyor. Biz de bu sayımızda, bu sorunları merkeze alarak, bu zor dönem hakkında düşünmeye, sorunların çözüm yolları üzerine ışık düşürmeye çalıştık. Yine herkesten çok gençleri ilgilendiren moda konusunu, her geçen gün dindar gençlerin/insanların biraz daha gündemine girmesi nedeniyle bu sayımızda, konuya giriş mahiyetinde de olsa, ele almayı uygun bulduk. Bununla birlikte, yazarlarımızdan İlknur Melekoğlu ve Hakkı Yazar, dünyadaki bir yönüyle alışık olduğumuz(?), bir diğer yönüyle yeni/aktüel gelişmelere dair haber ve yorumlarıyla bakış açımızı genişletiyorlar. Ahmet Faruk Çağlar ın, Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu ile gerçekleştirdiği söyleşi ise, kafamızdaki mutat soruları gidermesinden ziyade, yeni fakat daha yerinde ve daha derinlikli sorulara sahip olmamız yönünde önemli ipuçları içeriyor. Gelecek sayımızda buluşmak üzere, kalbî selamlarımla. Mustafa YENEROĞLU Pers pek ti f IGMG AY LIK YA YIN OR GA NI MÄRZ / MART 2012 Yıl/Jg.: 18, Sayı/Nr.: 207 Boschstr , D Kerpen Tel.: 02237/ Fax: 02237/ dergi@igmg.de YA YIN CI HE RA US GE BER IGMG-Is la misc he Ge me ins chaft Mil lî Gö rüş e.v. Amt sge richt Köln, VR adına Kurumsal İletişim Başkanlığı Vertreten durch den Vorstand: Kemal Ergün, Vorsitzender Oğuz Üçüncü, Generalsekretär Hakkı Çiftçi, stellv. Vorsitzender Genel Yayın Yönetmeni / Chefredakteur: Mustafa Yeneroğlu (V.i.S.d.P) Editör: İlhan Bilgü Baskı Druck: Ya vuz söh ne-du is burg Ya yın la nan ma ka le ve fi kir ya zı la rı nın so rum lu luk la rı ya zar la rı na ait tir. Die in der Zeitschrift veröffentlichten Meinungen binden die Autoren, nicht die IGMG. İLAN SER Vİ Sİ AN ZE IGEN SER VI CE: Tel.: 02237/ Fax: 02237/ E-Ma il: ta nit ma@igmg.de ABO NE SER VİSİ ABON NE MENT: IGMG-Is la misc he Ge me ins chaft Mil lî Gö rüş Mitgliederbetreung: Boschstr , D Ker pen Tel.: 02237/ Fax: 02237/ E-Ma il: mitg li ed@igmg.de Yıl lık abo ne üc re ti: 59,-EU RO Jah re sa bon ne ment: 59,-EU RO IGMG Ge nel Mer kez Üye le ri ne üc ret siz dir. Der Be zugs pre is ist für Ve re ins mitg lie der im Mitg li eds be it rag ent hal ten. HE SAP NO BANK VER BIN DUNG: BANK AUSTRIA: IBAN: AT SWIFT: BKAUATWW

4 içindekiler dosya Ergenlik/Gençlik... 6 Sanal Sosyalizasyon... 8 Olgunlaşamayan Gençlik Göçmen Gençlerin Eğitim Seviyeleri Gençliğin Toplumsallaş(tırıl)ması Aptal Nesil Genç Olmak, Erkam ın Evine Misafir Olmak ERGENLİK/GENÇLİK teşkilat (U)mutlu Gençlik hayat Moda ve Zihniyet Tesettür ve Moda avrupa Müslim-Gayri Müslim Birlikteliği ve İlişkileri MODA VE ZİHNİYET dünya Adalet, Önyargı ve Ayrımcılık Tezadında Amerika Nijerya ve Boko Haram Terörü kültür Meydanı Tüccara Açmak söyleşi İhsan Fazlıoğlu ile Söyleşi: Teklifiniz ve Temsiliniz Yok ise Siz de Yoksunuz! TEKLİFİNİZ VE TEMSİLİNİZ YOK İSE SİZ DE YOKSUNUZ!

5 GÜNDEMDEN KISA KISA... ALMANYA CUMHURBAŞKANI CHRİSTİAN WULFF İSTİFA ETTİ Düşük faizli özel kredi alarak, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle sert eleştirilere maruz kalan Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff istifa etti. Wulff un istifası Almanya tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanının dokunulmazlığının kaldırılması için savcılığın resmî başvuruda bulunması üzerine gerçekleşti. Wulff, Alman Birliği Günü nde, İslam ın Almanya nın parçası olduğu tespitini yaparak ve 2011 Noel konuşmasının büyük bir bölümünü ırkçı terör ve cinayetlerin kurbanlarına ayırarak Müslümanlar nezdinde olumlu bir imaj oluşturmuştu. Wulff un ardından Cumhurbaşkanlığına Joachim Gauck un şeçilmesine kesin gözle bakılıyor. FRANSA DA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI GENİŞLİYOR İlk ve orta dereceli okullardaki başörtü yasağını genişleten yasa teklifi Fransız Meclisi nin gündeminde. Yasa teklifi, okullara dinî sembol ve simgelerle gidilmemesi konusundaki yasağın, okul kantinlerinde çalışanları ve okul öncesi çocuklara eğitim veren kurumlardaki çalışanları da kapsamasını öngörüyor. Daha önce Senato da kabul edilen yasa tasarının yasalaşması için meclisin de onayı gerekiyor. Fransa Parlamentosu, 2004 yılında dinî simge ve sembollerle okula gidilmesine yasak getiren yasayı onaylamıştı. BELÇİKA KENDİ İMAMLARINI YETİŞTİRECEK Belçika da 300 den fazla camide görev yapan imamların büyük çoğunluğu yurtdışından gelme. Bu imamların yeterli düzeyde Flamanca konuşmaması ve yerel idare ile bağları bulunmaması bir süredir Din görevlilerinin yurtdışından getirilmesi yerine Belçika da yetiştirilmesi konusunu gündemde tutuyordu. Konuyla ilgili ilk somut adım atılarak, 2014 eğitim yılından itibaren üniversite düzeyinde dört yıllık imam-hatip eğitimi verilmesine karar verildi. Katolik Leuven Üniversitesi ve Anvers Üniversitesi nde başlanacak olan imam eğitimi için 100 bin Avroluk bir bütçe ayrıldı. SURİYE DE ÖLÜ SAYISI 8 BİNİ AŞTI Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi örgütü, muhaliflerin protestolarını başlattığı 14 Mart 2011 den 14 Şubat 2012 ye kadar 8 bin 343 kişinin öldüğünü açıkladı. Ölenlerin 590 ının çocuk olduğu belirtilirken, İdlib te 1030, Dera da 1033, Humus ta 882, Hama da 1128, Deyr Ez Zor da 348, Rif Dimeşk te 808, Lazkiye de 317 ve Halep te ise 164 kişinin öldüğü ifade edildi. İSVİÇRE DE MÜSLÜMANLARA BASKILAR ARTIYOR Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından açıklanan yeni bir rapora göre İsviçre de Müslümanlar, devlet kurumları, okul ve üniversitelerde düzenli olarak ayrımcılığa maruz kalıyor. AGİT raporunda, son 10 yıl içerisinde devlet kurumlarında ve ekonomik alanda Müslümanlara yapılan ayrımcılığın arttığı ve yetkili kurumların Müslümanların kendi mezarlıklarını kurmalarına onay vermediği belirtildi. Raporda, Minare yasağı referandumu, İsviçrelilerin Müslümanlara yönelik güvensizliklerindeki artışın bir göstergesi olarak değerlendirilirken, referandumdan çıkan Minare yasağı kararının Müslümanların günlük yaşamını etkilemediği tespit edildi. DANİMARKA DA 8 YAŞ ALTINA UYUM ŞARTI YOK Danimarka da, göçmenlerin çocuklarını oturma izni hakkını kaybetmeden, eğitim ve terbiye amaçlı ülkelerine göndermelerine imkan tanıyan yasa tasarısı üzerinde anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre Danimarka da bulunan bir anne ya da baba, kendi ülkesinde kalan 8 yaşın altındaki çocuğunu uyum şartı aranmaksızın Danimarka ya getirilebilecek ama bunun için ebeveynin Danimarka da bir okula gitmiş ve çalışıyor olması şartı aranacak. Kendi ülkesine eğitim veya kendi kültürü ve dinini öğrenmesi için gönderilen çocuklar 6 aydan fazla kendi ülkelerinde kalınca, oturma iznini kaybediyordu, Danimarka ya dönemiyorlar ve aileler bölünmüş oluyordu. Yeni yasa ile buna sorun ortadan kaldırılmış oldu. KRV DE UYUM VE KATILIM YASASI ÇIKTI Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyalet Meclisi nde yapılan oylamada, Almanya nın ilk uyum ve katılım yasası kabul edildi. Yasanın ana maddesi KRV eyaletinde bulunan 54 belediyede yerel uyum merkezlerinin kurulmasını öngörüyor. Yasadaki ikinci önemli madde ise göçmen kuruluşlarının güçlendirilmesi. Uyum ve katılım yasasında çok dilliliğe önem verilerek, yeni yasaların yanı sıra okul yasası gibi mevcut yasalar da genişletildi. Yasada toplam 13 madde yer alıyor. Yasa özellikle, bağlayıcı olmaması, eyaletteki uyum meclislerinin şimdiden sonra da sadece danışma fonksiyonu görerek karar mekanizmalarında yer almaması ve dinî hususlara yer verilmemesi noktalarında eleştiriliyor. Yasada belirtilen amaçlara hangi yollarla ulaşılacağı ve uygulamaların nasıl olacağı da açık değil. MART 2012 sayfa 5

6 dosya Ergenlik/Gençlik Ahmet Faruk Çağlar Ergen sözcüğü ermek kökünden gelir ve döl bakımından verimli, üretici döneme giren, çocukluk çağından çıkan anlamında kullanılır. Batı dillerindeki karşılığı adelosan, Latince büyümek anlamına gelen adolescere den türemiştir. Bu dönemle ilgili olarak kullanılan terimlerden biri de genç sözcüğüdür ki, yavru, insanın küçüğü anlamında kullanılır. Gündelik dilde, ergenlik ve gençlik kelimeleri sıklıkla birbirlerinin yerine geçer. UNESCO nun tanımlamasında ergenlik/gençlik çağı yaşları arasında gösterilmektedir. Birleşmiş Milletler örgütüne göre ise gençlik çağı, yaşları arasındadır. Ancak, buluğ ile başlayan ergenliğin ne zaman sonlanıp, kişinin ergen/genç olmaktan çıkıp yetişkin sayılması gerektiğini belirlemek, bu tanımlardaki kadar kolay değildir, zira biyolojik, toplumsal ve hukuki birçok sınır ve tanım vardır. İnsanın gelişiminde bazı safhalar özel önem taşır. Psikolojide bu safhalara hassas (kritik) dönem denir. Bu dönemlerde karşılaşılan/maruz kalınan yoksunluklar telafi edilemeyen, kalıcı sorunlara yol açar. Bebeklik ve ilk çocukluk yılları (gelişim psikolojisi ile ilgilenen birçok uzmana göre ilk beş yıl), bu hassas dönemlerin başlıcası kabul edilir. Söz gelimi, konuşması gereken çağda konuşmayan ya da onunla konuşulmayan bebek, muhtemelen bu yetisini ömrü boyunca gerektiği gibi kullanamayacak ya da çok hasarlı ve normalin çok altında bir düzeyde kullanabilecektir. Benzer şekilde görme yetisini kullanmayan/kullanamayan, bu kuvvenin fiile dönüşmesi gereken çağda herhangi bir engel dolayısıyla (retinaya yeterince ışık düşmemesi ve bu bölgenin aktive edilememesi durumunda vs.) görme duyusunu kemale erdiremeyen bir insan (ya da bir hayvan) yavrusu hayatının geri kalanında görme ile ilgili telafi edilemez sorunlar yaşayacaktır. Aynı şeyi psikolojik ihtiyaçlar için de söyleyebiliriz kuşkusuz; sevgi ve şefkate en muhtaç olduğu kritik dönem lerde yeterince sevgi göremeyen bebek, bu sevgisizliğin sıkıntısını ömrü boyunca yaşayacak, hatta kimi durumlarda bu sevgi yoksunluğu benlik inşasına müsaade etmeyecektir... Bebeklik gibi, buluğ ile başlayan ergenlik yılları da bu hassas dönemlerden biridir. Bu yıllardaki, söz gelimi sevgi, özgüveni oluşturucu/arttıcı destek yoksunluğu ya da beslenme bozukluğu vs. ergende hayatı boyunca yanında taşıyacağı olumsuz etkiler bırakır. Nitekim, Fransız Psikanalisti Françoise Dolto da ergenlikte oluşan dönüşümü yaşamın ilk günlerindeki dönüşümle karşılaştırır. Doğum fötüs halinden yeni doğan haline geçişin olduğu bir dönüşümdür. Ergenlik de aynı şekilde çocukluktan erişkinliğe geçilen bir dönüşüm dönemidir. Dolto, ergenlerin de tıpkı yaşamın ilk döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir ve onları kabuk değiştiren yengeçlere benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar. Eğer bu dönemde yaralanırlarsa, bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca taşırlar, tıpkı ergenlikteki zayıflık ve duyarlılık gibi... G. Stanley Hall a göre de, ergenlik bireysellik duygusunun geliştiği bir yeniden doğuş dönemi olarak algılanabilir. Dolto nun da vurguladığı gibi, insan yaşamının ilk dönüşümü fötüsten bebekliğe geçiş olan doğumdur, ikinci dönüşüm çocukluktan erişkinliğe geçiş olan ergenliktir (o yüzden ergenlik, Talat Parman ın ifadesiyle biraz da hüzün demektir, giden ve bir daha gelmeyecek olanın, çocukluğun hüznü). Son dönüşüm ise canlı olma halinden cansızlığa geçiş olan ölümdür. Sonun başlangıcı doğumdur yani, ancak sonun başlangıcının farkına varılması ergenlikte olur. Dolayısıyla ergenlik farkındalık sahibi olmaktır. Peter Blos, ergenliği ikinci bireyselleşme süreci olarak tanımlar ve ergenin yeni nesne ilişkileri kurabilmesi için içselleştirdiği birincil nesne(ler)den kendini uzaklaştırması gerektiğinin altını çizer. Ergen artık bağımsızlaşmak ve bireyselleşmek savaşını vermek, anne/babasından bağımsız yeni bir kendilik imgesi seçmek zorundadır, yani artık ço- sayfa 6 Perspektif

7 cuksu nesnelerden vazgeçmek (ve dış dünyadan kendine yeni nesneler seçmek) ve sadece kendine ait olacak düşünceler üretmek zorundadır. Kendine ve yalnız kendine ait düşünceler üretmek benliğin özne olabilmesinin vazgeçilmez koşullarından biridir. Bu açıdan yaklaşıldığında, özne olmanın koşulu kendine özgü/ait bir düşünceye (/sırra) sahip olmaktır ve ergenlikte bunun karşılığı özerkleşmedir. McCandless e göre, onlara o zamana kadar bağımlılık duygusunu öğreten kültür şimdi onlardan bağımsız bir şekilde hareket etmelerini istemektedir ve ergenin daha önce öğrendikleri ile toplumun kendisinden yeni beklentileri çeliştiğinde ortaya çıkan durum karşısında gencin yaşadığı çelişki, yaman bir çelişkidir. Özetle, genç, yetişkinlikteki hedeflerine doğru yol almadan önce, çocukluğundakileri bırakmak zorunda kalmakta ve doğacak olan boşluktan dolayı da kendisini yoğun bir çelişki (ve stres) içinde bulmaktadır. Takdir edileceği üzere, bu vazgeçiş ve seçim zorunluluğu insan hayatının bu dönemindeki kadar yoğun hiçbir dönemde yaşanmaz, yaşanmayacaktır. Ve bu vazgeçiş beraberinde ben kimim? sorusunu getirecektir. Bu sorunun yanıtı (artık bir çocuk değil) yetişkin bir birey olmanın tarifidir. Ve bu tarif ancak kendine bir geçmiş oluşturmakla verilebilir. Braudel, kimlik sorununu geçmiş ile bugün arasında bir uyum sağlama sorunu olarak ele alır. (Geçmiş ile bugün arasında uyumun nasıl sağlanacağı ise geçmişin iyi bilinmesinden geçmektedir. Bu toplumsal tarih açısından da, bireysel tarih açısından da böyledir. Her iki durumda da bugünü anlamak için geçmişe/çocukluğa bakmak gerekir.) Öyleyse, erişkin yaşam sürecinin ergenlikte/gençlikte yazılmaya başlanan ve her an değişikliklere uğrayan bir kendini tarihlendirme çabası olduğunu da söyleyebiliriz. Velhasıl, artık çocuğun bağımlı olduğu insanlara benzemek istemesi, onlarla özdeşlik kurarak kendini tanımlama çabası yeterli olmayacaktır. Ben inin, bedeninin bağımsızlığının farkına varan genç -ki beni/bedeni bu farkedişin kimi zaman Anoreksiya ve Bulimiya gibi sorunlara yol açmasının daha çok gençlik çağında görüldüğü ve dahi Şizofreni gibi psikozların en sık ergenlik veya genç erişkinlik (18-25 yaş arası) döneminde ortaya çıktığı hatırlanmalıdır-, artık onunla ne yapması gerektiğini, yani kaderini kendi elleriyle(?) belirlemek zorundadır. Örnek alınacak yeni otoriteler (ki genç insanın iletişimde bulunduğu diğer (ve yeni) insanlar onun kim olduğu ya da olması gerektiğine ilişkin bilgiyi ergene yansıtan bir ayna olarak hizmet etmektedir), özdeşlik kurulacak yeni modeller bulunmak ya da bu yeni modeller arasında seçim yapılmak zorundadır. Bu örneklerin seçiminde ilk örnek ve özdeşleşmelerin, kişisel tarihin önemi büyüktür kuşkusuz. Kanaatimizce Avrupa özelinde yaşanan sorunların düğüm noktası da burasıdır. Ergenin kimliği ergenle toplum arasındaki karşılıklı kabulün bir sonucudur. Ve normal bir toplum içinde, gencin çocukluğundan getirdiği özdeşleşmelerle/modellerle, bu yeni dönemde edineceği modeller arasında önemli/aşılmaz farklılıklar olmayacaktır ve çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe geçiş nispeten fırtınasız geçecektir. Göçmen bir azınlığa mensup olup, bu azınlığın değer yargıları ile büyüyen çocuk için ise, erken çocukluk özdeşleşmelerinden, daha geç toplumsal özdeşleşmelere geçiş ciddi çelişkileri beraberinde getirecektir. Kısaca, normal bir toplumda, ebeveynin idealleri/beklentileri ile içinde yaşanılan toplumun idealleri/beklentileri belirli bir paralellik gösterecektir. Azınlık olunan bir toplumda ise, azınlığın idealleri, geleceğe dair tasavvur ve beklentileri, toplumun çoğunluğunun, gencin akranları olan diğer gençlerin hedef ve beklentileri ile her zaman paralellik arzetmeyecektir ya da arzetmeyebilir. Ve bu durum genci sağlıklı bir yetişkinlik için aşması gereken esaslı sorunlarla/çelişkilerle yüz yüze getirir. Zira ergenler, çevrelerindeki insanların benzer görüşlerinin bir bileşimini yapmaya çalışırlar. Peki ya görüşler benzer olmaz ya da aralarında çok ciddi farklılıklar olursa? Eğer ergenin o zamana kadar çevresinden devşirdiği dünya görüşü ve değerleri, akranlarının ve etrafındaki diğer önemli, örnek/model olmaya aday kişilerin görüş ve değerlerinden bariz biçimde farklılaşıyorsa o zaman ergen, normal bir gencin aşması gereken (Erik Erikson un deyimiyle) kimlik bunalımının çok ötesinde bir rol ve kimlik bunalımı/karşılıklığı ile karşı karşıya kalacaktır, kalmaktadır. Ne oralı, ne de buralı olmak, ne ailesinden devraldığı mirası bütünüyle kullanabilmek, ne de bu yeni/yabancı toplumun ona sunduklarını bütünüyle içselleştiremiyor olmak ciddi arada kalmışlıklara yol açacaktır ve bu durum zaten zor olan (çocukluktan yetişkinliğe) geçişi daha da zorlaştıracaktır. Kaynaklar: Talat Parman, Ergenliğin Yüzleri, Bağlam Yayıncılık, 2010 Talat Parman, Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Bağlam Yayıncılık, 2000 Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Kitabevi, 2011 Laurence Steinberg, Ergenlik, İmge Kitabevi, 2007 MART 2012 sayfa 7

8 dosya Sanal Sosyalizasyon İnternet ve Sosyal Medyanın Gençlerin Kimlik ve Kişilik Oluşumları Üzerindeki Etkileri Emir Enes Güney Bir toplumun ya da grubun varlığı, işleyişi ve sürekliliği için, o toplumun çoğunluğu tarafından doğruluğu ve gerekliliği öngörülen temel ilkeler, değerleri teşkil eder. Değerlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan normlar ise bireyin kamusal alanda hareket şeklini tanımlayan değer yargıları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda ferdin içinde bulunduğu toplumun kültür, değer ve normlarını özümseyerek, o topluma entegre olmuş aktif bir üyesi haline gelmesi sosyalizasyon olarak tanımlanır. Sosyalizasyon ferdin bir anlamda toplum hayatına hazırlandığı süreç olarak da ifade edilebilir. Ve bu süreç bireyin kimlik oluşumuna etki eden önemli bir parametre olarak tezahür eder. Sosyalleşme süreci kimliklerin karşılıklı olarak etkileşimlerini sağlarken, bu etkileşim döneminde dil çok önemli bir faktör olarak belirir. Kimlik bir etkileşim süreci olarak ele alındığında ve zamana göre değişim gösterdiği düşünüldüğünde, elektronik iletişimin yaygınlaşmasının günümüzde sosyalizasyon ve gençlerin kimlik oluşum dönemlerindeki etkisinin yadsınamaz olduğu açıkça görülmektedir. Gençlerin, yetişkinlere oranla, öğrenmeyi daha fazla arzulayan ve değişikliklere daha açık bir dönemde bulunmaları dolayısıyla, internetin söz konusu kitlenin kimlik oluşum sürecinde de oldukça etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda, post-modern dönemde şahıslarla birebir iletişim halindeki bireyin sosyalleşmesi ve kimlik oluşumu, küreselleşmenin etkisinin az olduğu yahut bugünkü kadar etkili olmadığı dönemlerde yaşayan bireylerin kimlik oluşumu ve sosyalleşmeleri süreçlerinden daha farklı bir boyutta ele alınmalıdır. Geçmişte insanlarla olan birebir münasebet ve reel iletişim kimlik oluşum sürecinde çok daha etkileyken, günümüzde elektronik iletişim yoluyla bir tür sanal bir iletişim ve sosyalizasyon, yahut sosyal bir izolasyon durumu ortaya çıkmaktadır. Okulda, evde ve telefonuyla sürekli internet ile meşgul olan bireylerin, reel anlamda toplum ile aralarına adeta bir set çekilmekte, bu durumun bir sonucu olarak kişide kognisyonal (bilişsel) anlamda ciddi problemler ortaya çıkmaktadır. Reel dünya ile iletişim kopukluğu ve sürekli internet aracılığıyla bilgi edinme ve diğer (sanal) bireylerle iletişim, ilk aşamalarda farkedilir bir tembellik/edilgenlik ortaya çıkarmasa da, belirli bir süre sonra bilgi ediniminde edilginliğe yol açığı kadar, karakter üzerinde de pasifize edici etkiler bırakacaktır. Yani fert televizyonda olduğu gibi internette de, artık kendisine sunulanı olduğu gibi ve sorgulamadan kabul eder bir hale gelecektir. Ayrıca, belirli kalıplar içerisinde yazışmalar, sözcüklerin ve kelimelerin kısaltılarak kullanımı ve kendine özgü cümle kalıpları vs. bireyde dilin deformasyonuna sebebiyet verir. Bunun dışında realiteyi algılama zorlukları da sanal ortamda yoğun bir şekilde zaman geçirmiş olmanın et- sayfa 8 Perspektif

9 kileri arasında sayılabilir. Bu zihinsel deformasyon arttığında bireyin düşünce yetisinin de etkilendiği gözlemlenir. Ve buna benzer kognitif problemler, ferdin kimlik oluşumunda önemli oranda etkilidir. Bunun dışında, internet teknolojilerinin yaygınlaşması, ruh ve beden ikilisinin varolduğu dünyanın yanı sıra, buna paralel olarak sanal bir dünyanın ortaya çıkması ve sosyal medyada insanlar arasındaki münasebetleri, ruh-beden ikililiği (felsefi) tartışmalarına yeni bir boyut kazandırmış olup, Sanal benlik olgusu bu anlamda karşımıza yeni bir kavram olarak çıkmaktadır. Sanal benliğin bir yansıması olan sanal kimliğin dikkat çekici olan yönü, kişinin asıl kimliği ile değil, idealize bir kimlik ile kendini ifade eden bir niteliğe sahip olmasıdır. Gerçek kimliğinden kaynaklanan dezavantajları saklayan birey, sanal kimliği ile kendi idealindeki kimliğini yansıtmaktadır. Örneğin sosyal yaşamda ve insanlar arası ilişkilerde başarılı olamamış bir kişi, sanal kimliğini oldukça aktif bir sosyal hayata sahip ve insani ilişkilerinde oldukça başarılı bir kişi olarak sunabilir. 1 Dolayısıyla bu süreç, her ne kadar bireyin varoluşsal sorunlarından kurtulması için bulduğu bir çözüm gibi gözükse de, temelde bu sorunları kısa süreli bastırmadan ve o sorunlardan kaçmaktan ibaret bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sanal sosyalizasyon süreci başka bir boyutuyla incelendiğinde, dikkat edilmesi gereken diğer bazı hususlar göze çarpmaktadır: Küreselleşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan sanal kimlikler, günümüzde ulus kimliklerin de şekillenmesine ve format olarak yeni bir biçim almasına sebebiyet vermektedir. Bazı sosyologlara göre, küreselleşmenin ortaya çıkarmış olduğu bu sanal süreç, ulus kimliklerin orjinalliklerini sorgulayan, kültürlerin artık ne kadar yerel olduklarını tartışmaya açan bir yaklaşıma sebep olmuştur. Kültürlerin birbirleri ile olan hızlı ve sürekli etkileşimi ulusal kimlik kavramını belirsizleştirip, müphem bir ulus kimlik yapısı ortaya çıkarmıştır. Ancak bu gelişme kendi içinde tehlikeli bir yapı olusturup, belirli kitlelerde ulusal kimlik savunmacı ve saldırgan bir niteliğe bürünerek, ırkçılığın artmasına da zemin hazırlamıştır. Nitekim son yıllarda artan aşırı sağcı (milliyetçi) eğiliminin altında yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız bu olgu yatmaktadır. Tüm dünyayı saran ve etkileyen bu sanal sürecin kimlik olgusu üzerindeki büyük etkisi, gelecek toplumların genel karakterlerinde büyük değişimlere yol açacaktır kuşkusuz. Gençlerin kendilerini ifade etmelerini ve reel olmayan bir iletişim imkanı sağlayarak onlara seslerini duyurmalarını sağlayan sanal süreç ve sosyal medya, temelde bireylerin kendilerini oldukları gibi ifade etmemelerine, edememelerine de yol açar. Ve kendisi olamayan genç bireyin, kendisi için ideal olduğunu düşündüğü bir kimlikle varolması, sağlıklı nesillerin yetişmesi sürecini büyük oranda engelleyecektir. 1 Sosyal Medya, Kimlik İnşası ve Ötekileştirme, Burak Başkan, University of Southampton 2 Modernizmden Postmodernizme Kimliğin Yapısal Dönüşümü, Sibel Karaduman. MART 2012 sayfa 9

10 dosya Olgunlaşamayan Gençlik İlhan Bilgü Bugünün anne babaları olarak, çocuklarımızın, gençlerimizin olgunlaşamadığından yakınmayanımız var mıdır? Fiziksel olarak ne kadar erken ve hızlı olgunlaştıklarından/büyüdüklerinden dem vurup, psikolojik (ve toplumsal) olarak, ve özellikle kendi gençliğimizle kıyasladığımızda, çok uzun süre çocuk kalan çocuklarımızdan hemen hepimiz biraz da üzüntüyle bahsederiz. Fakat, bu çocukların olgunlaş(a)maması meselesi nedir ki, zihnimizi bu kadar önemli bir şekilde meşgul ediyor, bizleri endişeye sevkediyor? Veya, çocuklarımızın olgunlaşıp, olgunlaşmadığını neye göre değerlendirip, nasıl takdir ediyoruz? Terazimiz, takdir ölçeğimiz nedir? Bu sorulara zihnimizde doğru ya da makul bir cevap vermedikçe bu olgunlaşma meselesinin zihnimizi uzun süre meşgul edeceği ortadadır. Yeni nesillerde biyolojik/fiziksel olgunluğun daha erken yaşlarda başlamasına rağmen, bizim de burada üzerinde durmaya çalıştığımız gibi, psikolojik ve davranış şekli itibariyle olgunluğun ise modern yaşama biçimlerinin de etkisiyle geciktiği sıkça tekrar edilen olgulardandır. Bunda, yine modernizmin şekillendirdiği eğitim sisteminin önemli bir rol oynadığı kabul edilir. Okul eğitiminin olgunlaşmayı geçiktirici etkisi ve büyük şehirlerle daha küçük yerleşim birimlerindeki yaşam şekli ve beklentiler arasındaki farklılığı zikretmek mevcut durumu izahta önemlidir: Örneğin Türkiye de, bir köy ergeninin erişkin olarak kabul edilme yaşı kendisinden oldukça uzun süreli bir öğrenim hayatını geride bırakması beklenen bir kent ergenine göre çok daha erken olacaktır. (Askere gidip gelen) yaşlarındaki bir köy ergeni artık erişkin olarak kabul edilirken, aynı yaşlardaki bir kent ergeni yüksek öğreniminin henüz başındadır. Nitekim modern yaşam biçimi insanların geçimlerini sağlayacakları bir meslek edinmeleri için onlardan ortalama yıl boyunca eğitim/öğrenim görmelerini talep etmektedir ve hatta bunu şart koşmaktadır. Bu durumun olgunlaşmayı, hayatın gerçekleri ile yüzleşmeyi geciktirici etkisinin yanı sıra, eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesini sağladığının da kabul edilmesi gerekir kuşkusuz. Çocukların olgunlaşması ya da olgunlaşmaması, (biraz da) ebeveynlerin veya toplumun, çocuklara/gençlere yaklaşımı ve yeterli olgunluğu göstermelerini beklediği dönemle yakından ilgilidir. Daha küçük yaşlardan itibaren, bir olgun olarak büyüklerin yapması gerekenleri yapmakla sorumlu tutulan veya buna mahkum olan çocukların yüklendikleri toplumsal ve aile içi sorumluluk, ilk etapta bizleri onların olgunlaştığı kanaatine götürebilir. Ama burada yanıltıcı olan konu, hangi anlamda veya alanda beklenen olgunlaşmanın gerçekleştiğinin kolayca tesbit edilememesidir. Olgunlaşma toptan bir süreci ifade ederken, böylesi bir olgunlaşmanın ancak kısmî bir olgunlaşma anlamına geleceği ortadadır (sözgelimi bir gelir sahibi olma, ailenin ekonomik durumuna katkıda bulunma vs. gibi). Kısaca, kişilik gelişimde etkili olan, çocuğa karşı takınılan tutum ve beklentiler, olgunluğun daha erken ya da daha geç edinilmesine de direk olarak etki edecektir. Buna paralel olarak, Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, anne-babaların çocuklarından beklentilerinin çocukların kişiliklerini ve olgunlaşmasını şekillendirdiğini söyler. Çocukların olgunlaşamama problemini modernizme, modern hayat şekillerine ve modern eğitime dayandırmak meseleyi bütünüyle açıklayan bir faktör olmasa bile, sorunun, buna mukabil olarak da çözümün ayrılmaz parçalarıdır. Modern psikologlar ve eğitimciler, çocukların olgunlaşma prob- sayfa 10 Perspektif

11 leminden, hususiyetle muhakeme kabiliyetlerinin gelişmesinin, önceki nesillere göre daha geç dönemde başlamasından şikayetçiler. Fiziksel olgunlaşmanın göreceli olarak erken dönemlerde başlamasına rağmen, yeni nesillerin muhakeme yeteneklerinin, daha geç gelişmeye başladığı son dönem araştırmalarında saptanan bir olgudur. Muhakeme yeteneği, öğrenilen ve öğretilen bir şeyden hareketle, gelecek ile ilgili olarak çoçuğun kendine hâs bir değerlendirme yapabilme kabiliyetidir. Yani, çocuğun muhakeme yeteneği geliştikçe, olayları, gelişmeleri kendine göre yorumlaması, şekillendirmesi ve gelecek ile ilgili kendi perspektiflerini edinmeleri söz konusu olacaktır. Burada, çocuğun vardığı sonuçların başlangıçta genel kabul görmüş yargı veya değerlerle bağdaşıp bağdaşması ilk adımda önemli değildir. Çünkü, çocuğun muhakeme yeteneğinin gelişmesi, yeni hükümlere varabilmesi anlamına gelmektedir ki, bu aynı zamanda, çocuğun hayâl dünyasının da geliştiğinin işaretidir. Hayâl dünyasının gelişmesi ise onun hayâlî bir dünya tasavvurunu değil, gerçekten de yaşadığı ve yaşacağı dünya ile ilgili tefekkürünü yansıtır. Elbette ki, burada felsefî bir tasavvurdan bahsedilmiyor. Aksine, günlük hayatta karşımıza çıkan, meselâ meslek seçimi gibi alanlarda kendisini gösteren bir tasavvurdan bahsediliyor. Geçen yüzyılın önde gelen gelişim psikolojisi uzmanlarından Prof. Dr. Jean Piaget çocukların zihinsel gelişimi ile olgunlaşmaları arasında doğrudan bir bağ görür ve bu ikisi arasındaki karşılıklı gelişme sonucunda da çocuğun bir hayat tarzı kazandığına işaret eder. Piaget, Çocukluktan Erginliğe Mantıkî Düşünmenin Gelişimi (The Growth of Logical Thinking from Childhood to Adolescence) isimli kitabında çocukların gelişimi için, nesneler ve olaylarla doğrudan ilişki kurmadaki yoğunluğun, zenginliğin önemine dikkat çeker ve ilişki kurma ameliyesinin, zihinsel gelişimi ve olgunlaşmayı geliştirdiğini söyler. Piaget e göre, sosyal etkileşim de bu anlamda önemli bir rol oynar ki, çocuğun anne-babadan, öğretmenden ya da diğer bireylerden öğrendiği bilgiler, kurallar ya da davranış örnekleri (modellemeleri) gelişiminde (olgunlaşmasında) birinci dereceden etkili olur. Daha sonra çocuk elde ettiği bilgi ve hayat tecrübesini zihninde dengelemekle meşgul olur. Eğer zihnî bir dengeleme ve hattâ değerlendirme, yani, zihnî işlem olmazsa bunalım başlar. Çocuk öğrendiği bilgileri, tecrübe ettiği hayat ile birleştirir. Kendine göre yeni hükümler ortaya koyar. Öğretilen hiçbir bilgi, onun için zihnindeki diğerlerinden kopuk ya da ilgisiz değildir. Çocuk ya da genç, hayat ile, hayatın gerçekleri ile adım adım temas kurarak olgunlaşmaya başlayacaktır. Bunun için yaşına uygun sorumluluk yükümlenmesini öğrenmek durumundadır. O halde, çocukların, gençlerin olgunlaşmasında, ebeveynlerin çocukluklarına ve onların yaşına/seviyesine uygun sorumluluk yüklemesi onların olgunlaşmasına yardımcı olacaktır. Bilginin, iletişimin ve her şeyden önce toplumsal bir davranış olarak görgünün de geliştiği günümüzde, ana-babaların en önde gelen hatalarından başında, çocukluğu ve olgunlaşmayı doğru anlayamaması gelmektedir. Bu durumda ebeveynin yaptığı iki hata vardır. Birincisi, ebeveynin, yaşı ne olursa olsun çocuğunu hep çocuk olarak görmesi ve onları çoğu zaman kendilerinin yaşadığı zorluklar ve sıkıntıları çekmemeleri için sürekli bir biçimde, sorumluluk yüklenmeye karşı adeta koruma altına almasıdır. Bu durumda çocuk/genç sorumluluk yüklenmekten (olgunlaşmaktan) ister istemez uzaklaşmaktadır. İkincisi ise, çocuktan ya da gençten, yaşının gerektirdiği olgunluktan fazla olgunluk beklemektir. Her iki durumda da çocuk, zihnî bir çatışma ile karşıya kalır ki, böylece çocukta psikolojik bozukluklar baş gösterdiği kadar tepkisel davranış bozuklukları da ortaya çıkar. Demek ki, çocuklarımızın/gençlerimizin olgunlaşamamasında ebeveynler olarak, iyi niyetle de olsa bizlerin payı büyüktür. Nesil çatısmasını, nesil farklılaşması diye algılamak ve yeni nesilleri bazı konularda bağışlamak için, Hz. Ali ye (r.a.) atfen söylenen şu söz, çocuklarımıza ve gençlerimize yaklaşımımızda, onlardan beklediğimiz olgunluğu onlarda görebilmek üzere bize rehber olmalıdır: Çocuklarınızı onların kendi dönemlerine göre yetiştirin, sizin kendi döneminize göre değil. Ve nihayet yazımızı, Lübnanlı yazar Halil Cibran ın, Hak Erenler (Nebi) isimli kitabında kucağındaki çoçuğu ile nasihat isteyen bir kadına söylenen nasihatiyle noktalayalım: Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir. Bunlar kendini özleyen hayatın oğulları ve kızlarıdır. Siz bunların dünyaya gelmelerine vasıta oldunuz, fakat bunlar sizin değildir. Gerçi onlar sizinle beraberdir, fakat sizin malınız olamazlar. Onlara sevginizi verebilirsiniz, fakat düşüncelerinizi asla. Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır. Siz onların gövdelerini barındırabilirsiniz, fakat ruhlarını barındıramazsınız. Çünkü ruhları yarının sarayındadır. Sizse orasını rüyanızda bile göremezsiniz. Siz onlara benzemek için uğraşabilirsiniz, fakat onları kendinize benzetmek için uğraşmayınız. Çünkü hayat geriye adım atmaz ve dün ile ilgilenmez. MART 2012 sayfa 11

12 dosya Göçmen Gençlerin Eğitim Seviyeleri Fatma Çamur 2000 yılında yayımlanan PISA (Programme for International Student Assessment) araştırması Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde büyük bir yankı uyandırmıştı. PISA her üç yılda bir, eğitim sistemi hakkında bilgi vermek amacıyla OECD ( Ekonomık İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ) üyesi veya ortağı olan her ülkede yapılmaktadır. Avrupa nın hem ekonomik olarak, hem de nüfus itibariyle en büyük ülkesi olan Almanya nın, 2000 yılında, 30 OECD Ülkesi arasında okuma becerisinde 21. sırada yer alması birçok soru işaretini de beraberinde getirdi. Bu başarısızlığın sorumluları bulunmak istendiğinde ise gözler hızla göçmen çocuklarına çevrildi ve Almanya nın listenin sonlarında bulunmasının başlıca sebeplerinden biri olarak göçmen çocukları ve başarısızlıkları gösterildi. Araştırmadan sonra başlatılan birçok projenin de katkılarıyla, en son 2009 yılında yayımlanan PISA araştırmasında ise Almanya eğitim seviyesi sonuçlarında birkaç basamak ilerledi. Araştırma esas itibariyle yerli ve göçmen çocuklar arasındaki eğitim seviyesinin durumunu, farklılıklarını ve son yıllardaki gelişimi araştırdı. Ve sonuçlara göre, yerli çocuklar bir önceki araştırmaya kıyasla okuma becerisinde büyük bir gelişme elde edemezken, göçmen çocuklar %26 oranında artış gösterdi, ve yerli çocuklarla aradaki farkı az da olsa kapatmaya başladılar. PISA araştırması son yıllarda elde edilen iyi gelişmelere rağmen göçmen ve yerli çocuklar arasında mevcut eğitim seviyesindeki farkın diğer Avrupa ülkelerine kıyasla Almanya da daha büyük olduğunu da gösteriyor. Almanya da öğrencilerin eğitimde elde ettikleri başarı veya başarısızlık hangi sosyal toplumdan geldiklerine ve maddî durumlarına doğrudan bağlı görünüyor. Bu durumda çoğu göçmen öğrenci eğitim hayatına 1:0 mağlup olarak başlıyor. Bunun dışında birçok araştırmacı, politikacı, öğretmen ve ailelerin bizzat kendileri, göçmen çocuklarla yerli çocuklar arasında önemli bir fırsat eşitsizliği olduğunu savunuyor. Tüm öğrencilere aynı olanakları sağlamak için Alman hükümeti 2000 yılından bu yana bu konu üzerinde birçok araştırma yapmış ve çeşitli projeler üretmiş olmasına rağmen, tam bir çözüme varılmaması sebebiyle göçmen çocuklarının problemleri bugün de devam ediyor. PISA araştırması 15 yaşındaki öğrencileri ele alırken, IG- LU (Internationale Grundschul-Lese-Untersuchung) araştırması doğrudan ilkokul öğrencilerinin okuma becerilerini ele alıyor. Tahmin edileceği üzere, göçmen çocuklar bu araştırmada da yerli çocukların oldukça gerisinde. Yani problemler küçük yaşlarda başlıyor ve eğitimin iyi bir temel üzerinde kurulmasını zorlaştırıyor. İlerleyen yaşlarda da bu başarısızlığı sürdüren yaşları arasındaki göçmen öğrencilerin %13,3 ü ve yerli öğrencilerin %7 si okulu diplomasız olarak terk ediyor. Öğrencilerin %43 ü üniversitede öğrenim görmeye doğrudan olanak sağlamayan orta dereceli okullardan (Hauptschule) mezun oluyor. Bu oran yerli öğrencilerde ise %31. Meslek eğitiminde de (Ausbildung) göçmen ailelerin çocukları ciddi problemler yaşıyor. Göçmen gençlerin meslek eğitimi için bekleme süreleri bazen 17 aya kadar çıkıyor, yerli gençler ise ortalama 3 ay sonra meslek eğitimi için bir kurum bulmuş oluyorlar. Gençler bu durumda (bekleme sürelerinde), notları ve okuldaki başarılarının yan sıra yabancı kökenli olmalarının büyük rol oynadığını düsünüyor. OECD nin yaptırdığı araştırmaya göre işverenlerin çoğu göçmen kökenli gençlerdeki potansiyeli görmüyor ya da görmemezlikten geliyor.yine Almanya özelinde, yerli erkek öğrencilerin %41,7 si ve kız öğrencilerin %47,4 ü (üniversite öğrenimi görebilmek için önemli bir basamak olan) Gymnasium a giderken, bu oran göçmen kız öğrencilerde %23,1, erkek öğrencilerde ise sadece %19,1 seviyesinde bulunuyor. Alman kamuoyuna göre ise çocukların başarıları için en büyük engel yetersiz dilbilgisi ve uyumsuzluk. Alman hükümeti tam da bu noktada çözüm yolları arıyor. Aile Bakanı Kristina Schröder e göre göçmen çocukların okullardaki başarılarını arttırabilmelerinin ve dil eğitiminde iyi olabilmelerinin yo- sayfa 12 Perspektif

13 lu okul öncesi eğitimden geçiyor. 3 yaşına kadar süren kreş (Ki- Ta) eğitimine Alman çocukların %30 u katılıyor, göçmen ailelerin ise sadece %14 ü çocuklarını bu kurumlara gönderiyor. 3 ve 5 yaşları arasında ziyaret edilen ana okuluna göçmen çocukların %85 i giderken, Alman çocukların %97 si bu okullara gidiyor. Bu konuda başarı elde etmek için yıllardır farklı projeler sürdürülüyor. Projelerin etkili olmaları konusunda ise irili ufaklı birçok eksiklik var. Örneğin, özellikle aidatların yüksek olması bazı ailelerin çocuklarını ana okuluna gönder(e)memelerine sebep oluyor. Uzmanlara göre sorunlu semtlerdeki okulların iyi donatılmış olmaları ve bu okullarda en iyi öğretmenlerin göreve getirilmesi gerekirken, bu okullardaki uygulamaların arz ettiği tam tersi durum ve diğer bir takım eksiklikler durumu daha da kötüleştiriyor ve dahi çıkmaza sürüklüyor. Ayrıca, bazı okullarda öğretmenler eleyici tutum sergiliyorlar. Bu çocukların geleceklerini iyi okullarda sürdürmelerini engelliyor ve toplumsal ayrımcılığa yol açıyor. Mannheim Üniversitesi nden, Jörg Dollmann tarafından yapılan bir araştırma, göçmen ailelerin çocuklarının geleceğine daha çok önem verdiklerini ve bu konuda daha kaygılı olduklarını gösteriyor. Kendi hayatlarında çektikleri zorlukları yeni nesile yaşatmamak için göçmen aileler çocuklarını yüksek okullara göndermek istiyorlar. Çoğu öğretmen buna karşı gelmiyor, ancak sadece istemek ve bu konuda iyi niyet sahibi olmak yeterli olmuyor. Araştırmaya göre ailelerin maddî sorunları ve karşılaştıkları zorlu eğitimi destekleme sürecindeki eksiklikleri çocuklarının bu okullarda başarısız olmalarına sebep olabiliyor. Dollmann, çözüm olarak çocukların mümkün olduğu kadar erken evin dışında eğitime, yani kreş ve okul öncesi eğitim kurumlarına vs. başlamaları, (yaşanılan ülkede konuşulan dili erken yaşta hakim olabilmek için) özel dil eğitimi almaları ve göçmen pedagoglar tarafından desteklenmeleri gerektiğini vurguluyor. Bertelsmann Stiftung un yaptığı bir araştırmaya göre, göçmen ailelerin velilerinin %82 si daha iyi ve gelişmiş bir eğitim sistemi için daha fazla vergi ödemeye hazır bulunuyor. Buna karşın Alman ailelerin %77 si bu düşünceye katılıyor. Aynı araştırmaya göre, çoğu göçmen aileler için iyi bir eğitim almak ve iş sahibi olmak mutlu olmaktan daha önemli. Avrupa genelinde göçmen çocukları ele aldığımızda ise biraz daha farklı bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. Almanya da göçmen çocukların sadece %11 i Abitur (üniversiteye doğrudan gidebilmek için gerekli lise eğitimi) yapıyor. Fransa da yaşayan Türk göçmenlerin ise %90 ı üniversiteye gitmeye hak kazanırken, sadece %2,3 ü okulu diplomasız terk ediyor. Hollanda da üniversite öğrenimi görenlerin sayısı ise %50 yi buluyor. Almanya da yaşayan Türk göçmen velilerin eğitim seviyesinin daha yüksek olmasına rağmen çocuklarının diğer Avrupa ülkelerindeki çocuklardan daha düşük bir seviyeye sahip olmalarının sebebi TIES (The Integration of the European Second Generation) araştırmalarına göre eğitim sistemindeki farklılıklar. Fransa da öğrencinin okul hayatını hangi seviyede ve hangi okulda devam ettireceğinin kararı 15 yaşından sonra veriliyor. Almanya da bu önemli karar öğretmenlerin aileye, öğrenciye ve eğitim seviyesine göre bir okulu tavsiye etmesiyle 10 yaşında gerçeklesiyor. TIES araştırmalarına göre Fransa da çocuklar 2,5 yaşında okula başlayıp, 15 yaşında lise eğitimine başladıkları için Fransızcayı daha iyi öğreniyorlar ve kendilerini geliştirmeleri için daha uzun bir süre tanınıyor. Bunun yanısıra Fransanın göçmenlerinin çogu Mağrip ülkelerinden geldikleri ve bu ülkelerde Fransızca yaygın olduğu için Fransız diline aşinalar. Gençler genel (baccalauréat général) veya teknik lise (baccalaureat technologique) arasında tercihlerini yapıp farklı yollardan kendi kabiliyetlerine göre üniversiteye girmeye hak kazanıyor. Kuzey Belçika ve Hollanda nın başarı formülü ise uzun yol. Bu okullarda gençler, orta dereceli eğitime hazırlayıcı (VMBO) okullardan başlayıp, orta dereceli meslek eğitimi (MBO) okullarına devam ederek ve sonunda yüksek meslek eğitimi okulunu bitirerek üniversiteye gidebiliyorlar. Bu yükselme imkanları sayesinde çocuklar Almanya daki akranlarına kıyasla daha başarılı. Avrupa nın dışında, belki de Avrupa ya örnek teşkil edebilecek, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde ise göçmen çocuklar ve yerli çocuklar arasındaki eğitim farkı yok denecek kadar az, çünkü bu ülkelerdeki göçmen politikası, yüksek eğitimli akademisyenlerin veya dil eğitiminde yeterli başarı gösteren insanların ülkeye yerleşmelerinde onlara büyük kolaylıklar sağlıyor. Tekrar Avrupa ya dönecek olursak, Avrupa genelinde ailelerdeki en iyi eğitim seviyesi Avusturyalı göçmenlerde olmasına rağmen ikinci nesil göçmen çocukları aynı başarıyı gösteremiyor. Avusturya da her iki babadan biri (%50) 8 yıl okul eğitimi görmüş bulunuyor. Çocukların ise sadece %22 i lise diploması (Matura) alıyor, üniversiteye gidenlerin oranı ise %14. Uzmanlara göre Avusturya da çocuklar okul öncesi eğitime çok geç başlıyor ve göçmenlerin %50 si çocuklarını ana okuluna gönderiyor. Bu oran ana okulların tüm gün ve ücretsiz olduğu Fransa da %89. Bir diğer Avrupa ülkesi İsveç te ise durum tam tersi: Göçmen ailelerin eğitim seviyesi çok düşük ama göçmen çocukların %57 i lise diplomasını alıyor ve üçte biri eğitimini üniversitede sürdürüyor. Özetle, Avrupa da durum, uygulanan eğitim politikaları, tanınan imkanlar ve şanslar doğrultusunda, her ülkede çeşitlilik gösteriyor. MART 2012 sayfa 13

14 dosya Gençliğin Toplumsallaş(tırıl)ması Robert Bosch Vakfı nın Gençlik, Din ve Demokrasi Araştırması Elif Maraş Robert Bosch Vakfı ve BPB adlı araştırma kurumlarının, 2009 yılından bu yana hazırlayıp uygulamaya koyduğu Gençlik, Din ve Demokrasi adlı projeye şimdiye dek Almanya nın Stuttgart ve Berlin şehirlerinden yaklaşık 300 yabancı uyruklu genç dahil olmuş bulunuyor. Projenin ana hedefleri birincil olarak, gençlerde -başta eğitim seviyesi düşük olan ailelerin çocukları olmak üzere- bireysel boyutta demokrasi bilinci oluşturmak ve toplumsal alanda katılımlarını geliştirmek. Bunun dışında projenin bir diğer amacı, gençlerin kişilik, din ve toplum gibi kavramları içeren konularda mümkün mertebe objektif bir tavır takınmalarını sağlamak olarak belirlenmiş. Özellikle gençlerin öz güvenlerinin artmasına katkıda bulunmayı hedefleyen bu proje, uygulanan farklı çalışma metotları sayesinde genç bireylerin tartışma adabını geliştirerek, onlara olaylara mesafeli bir bakış açısından bakabilme yetisi kazandırmayı amaçlamakta. Proje, başta da belirtmeye çalıştığımız gibi ve adından da anlaşılacağı üzere siyasi, dini ve toplumsal konuları içermekte. Yani gençlerin yaşadığı ülkenin politik sistemini tanıması, kavramlarına aşina olması ve onu kabullenmeleri ve bu sayede gençlerin yaşadıkları topluma olan ilgilerinin artması ve var olan sorunlara cözümler sunacak bir seviyeye gelmeleri esas amaç. Bu vesile ile gençlerin hayatında bir anlam taşıyan ve onları birebir ilgilendiren alanlar hakkında sohbet ortamları düzenlenilmiş. Her ne kadar öğrenciler çoğu konuyu kendi ilgi alanlarına göre belirleseler de, proje zorunlu derse dahil olduğu takdirde -ki bu ağırlıklı olarak ortaokulda söz konusu- öğretmenler ile yapılan istişareler sonucu okul müfredatına göre belirlenen konular da proje kapsamında ele alınmış. Gençlerin kendi inisiatiflerine bırakılan konularda ise projenin uygulandığı okulların çoğunda- ağırlıklı olarak dini konular ve ailelerinin göç ettiği ülkeler hakkında konuşma isteği gözlerden kaçmamış. Bunu bir imkan olarak telakki eden grup sorumluları ise bu sayede sözkonusu projenin hedeflediği, dinler arası hoşgörünün önemine değinme imkanı bulmuşlar. Özellikle okul ortamında din özgürlüğünün kısıtlandıgı ve öğretmenlerin yeterince hoşgörülü olmadığını savunan öğrenciler bu konuyu içeren özel bir proje hazırlamışlar. Bu sayede, öğrenciler ve öğretmenlerin karşılıklı olarak nadiren konuştukları dini konuları tartışma ve cevaplanmayan sorular üzerinde düşünme imkanı oluşmuş. İlginçtir ki bu ve bunun gibi birçok konudaki farklı görüşler kısmen de olsa gençlerin hala Türk veya Arap kanallar özellikle haber programları- izlemelerine bağlanmış. Bunun dışında yine bir o kadar ilginç olan konu, tartışılan konularda dolaylı olarak sürekli demokrasi düşüncesinin yanılmazlığının savunulmuş olması. Eleştirilmesi gerekli en temel nokta bekli de, genç öğrencilerin okul içinde namaz kılma isteklerinin mahkeme tarafından red edilmesine dahi bir kılıf uydurulmuş ve öğrencilerin bu kararın doğruluğuna dair ikna edilmeye çalışılmış olması. O kadar ki bazı dini vecibelerin okullarda uygulanmasının, dinini pratiğe dökmeyen öğrencilerin zararına olacabileceği ve hatta onların bu şekilde dışlanabilecekleri bile iddia konusu olmuş. Araştırma boyunca rastlanan bu olgulardan yola çıkarak, bu projenin, yabancı uyruklu gençlerin dinlerini daha özgür bir şekilde ve bilinçli olarak yaşamalarını desteklemesinden ziyade kendilerine bilinçli veya bilinçsiz(?) seküler bir hayat anlayışının empoze edilmeye çalışıldığını söylemek mümkün. Ancak, bununla birlikte genel anlamda fark ediliyor ki, birçok konu, özellikle demokratik konuları içeren meseleler, gençlerin kavrayacağı ve gerekliliğini inkar edemeyecekleri şekilde kendilerine aktarılmış. Ayrıca, konuları özellikle bir tartışma platformu şeklinde ele alan ve gençleri konulara aktif bir şekilde entegre etmeye çalışan grup sorumlularınca, bilhassa gençlerin ilgisini çekecek metotlar uygulamaya çalışılmış ve grup çalışması, film izlemek, pankart oluşturmak bu metotların yanlızca bazılarını oluşturmuş. Bunun dışında gençlerin bireyselliğini ve üreticiliğini desteklemek ve bu özelliklerini daha da geliştirmelerine vesile olmak için kendilerine okul içinde veya dışında projeler gerçekleştirme imkanı sunulmuş. Örneğin öğrenciler tarafından hazırlanan bir projede öğretmen ve öğrenci arasında vuku bulan sorunları tartışmak için her iki tarafa imkanlar sunulmuş ve çözüm yolları aranmış. Bir okul müdürünün de ifade ettiği gibi:,,her ne kadar ilk etapta sorunlara yönelik somut çözümler belirleyememiş olsak da, bu projeyi bu yolda atılmış sayfa 14 Perspektif

15 çok önemli ve başarılı bir adım olarak tasavvur edebiliriz. Öğrencileri bilhassa memnun eden bu çalışmada, öğrenciler bizzat öz güvenlerini artırmanın yanı sıra kendi fikirlerini çekinmeden açık açık ifade etmenin rahatlığını hissettiklerini ifade etmişler. İlk etapta oldukça olumlu görünen bu projede takdir edilecek hususların yanı sıra, bir o kadar da tenkit edilecek hususların var olduğunu ise söylemek zorundayız. Her şeyden önce, azınlıklara yönelik bu bağlamda özel bir çalışmanın ziyadesiyle gecikmiş olduğunu belirtmek gerekir. Zira Almanya nın bir göç ülkesi olması uzun bir geçmişe dayanmaktadır ve var olan sorunların görmezlikten gelinmesi de yine bir o kadar uzun bir geçmişe dayanır. Dolayısıyla, kanaatimizce, gençleri bu topluma kazandırma ve bu toplumun aktif bir parçası haline getirmeye yönelik çalışmalar çok daha önceleri başlamış olmalıydı. Özellikle takdire şayan bir seçim olarak nitelendirilebilecek bir husus da, çalışmanın düzenli olarak öğretmenler dışında özel bir eğitimden geçmiş sorumlular tarafından üstlenilmiş olmasıdır. Zira bu sayede gençlere, öğretmenlerinden düşük not alma korkusu ile açıkça dile getiremediği meseleleri rahat bir ortamda ifade etme imkanı sunulmuş. Ayrıca, sorumluların da yabancı uyruklu olması yine olumlu bir detay olarak görülebilir. Zira böylece gençlere bir model sunup, tüm zorluklara rağmen başarı elde etmenin mümkün olduğunu göstermek için oldukça yerinde bir metot uygulanmış değerlendirmesinde bulunabiliriz. Yanlız bu bağlamda, projenin asıl hedeflerine dahil olan hoşgörülü olmayı öğrenmek, farklılıkları kabul etmek gibi hususlarla çelişir görünen bir detay gözlerden kaçmamaktadır. Neredeyse projenin uygulandığı tüm okullar, proje için gönderilen grup başkanları arasında başörtülü bayanların da olmasını yadırgamışlar ve buna karşı çıkmışlar. Zira bu şekilde sorumluların örneklik teşkil etmelerinin mümkün olmadığı(?) ve asıl sunmak istedikleri model anlayışına karşı olduğu fikrini savunmuşlardır. Bunun dışında araştırmada yeterince yer verilmeyen ve eksik yansıtılan bir başka manzara da, günümüzde gençlerin siyasete ve genel olarak toplumu ilgilendiren sorunlara karşı ilgilerinin azalmasının yalnızca azınlıkları kapsayan bir sorun olmaktan ziyade toplumun genelinde var olan bir fenomen olmasıdır. Bu sebepten dolayı bu projenin yanlızca yabancı uyruklu gençlere yönelik gerçekleştirilmesi bir eksiklik olarak görülmelidir ve (yerli ya da yabancı) gençlerin tamamını kapsayacak benzer çalışmaların yapılmasının zarureti ziyadesiyle ortadadır. Öyle ki, bu çalışma dahilinde yabancı uyruklu gençler tarafından tartışılan konuların, kendi aralarında olmaktan ziyade birlikte (yani Alman öğrencilerle beraber) ele alınması, geleceği şekillendirecek olan bireylerin birbirini tanımaları, sorunlarından haberdar olup farklı görüşleri kabullenmeyi öğrenmeleri açısından büyük bir avantaj sağlayacaktır. Bu çalışmanın özel olarak yabancı uyruklu öğrencilerin yoğunlukta olduğu okullarda olması buna engel değildir, zira bunun çözümü de bu çalışmanın yerli (Alman) öğrencilerinin yoğunlukta olduğu okullar ile ortaklaşa gerçekleştirilmesi ile mümkün kılınabilir. Bu sayede hem okullar arası kaynaşma sağlanır, hem de gençler kendi kabuklarından çıkarılarak genç yaşta yaşadıkları ülkenin farklılıkları ile yüzleştirilebilirler. Şayet yabancı uyruklu gençlerden bu proje vesilesi ile kendilerini gelecekteki hayatlarında toplumun bir ferdi olarak kabul etmeleri bekleniyorsa, önemli bir rol de yerli (Alman) gençlere düşmektedir, zira bu araştırmanın nesnesi olan gençler gibi onların da, toplumda yer yer görülen ya da hissedilen, araştırmanın konusu olan söz konusu bu göçmen kökenli gençleri bu şekilde öteki olarak görmekten çıkarılıp, bu toplumun bir parçası ve kendilerinden olduklarının kanıtsanması konusunda eğitilmeleri gerekmektedir. Projenin bu şekilde zenginleşmesi sağlandığı takdirde, kanaatimizce toplumda giderek yayılan heterojenliğin (farklılığın) olumsuz bir özellik olarak algılanması da azalacaktır. Nitekim, ben bu toplumun vazgeçilmez bir parçasıyım ve benim katkım bu ülkede bir önem teşkil ediyor idrakının, sen bu ülkenin vazgeçilmez bir parçasısın ve senin katkın bu ülkenin gelişmesinde büyük bir önem arz ediyor algısından bağımsız bir şekilde var olması mümkün değildir. Genel anlamda gençlerin siyasete ve toplumsal meselelere olan ilgisini artırmak adına olumlu bir adım olarak kabul edilebilecek bu çalışmanın yanlızca okul sınırlarının içinde kalmasından ziyade pratik çalışmalara ve sosyal hayatın diğer alanlarına da entegre edilmesi de bu çalışmayı kuşkusuz daha başarılı kılacaktır. Siyasetin okulunun olmadığı ve asıl okulların sosyal hayat ve partilerin kendileri olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, muhtemelen projenin farklı alanlarda pratik çalışmalarla staj- kombine edildiği takdirde daha faydalı olabileceğini söyleyebiliriz. Özetle, bu ve bunun gibi projelerin devam etmesi ve yanlızca uygulamaya konulduğu bu küçük alanda değil, projelerin oluşum sürecinde de yabancı uyruklu akademisyen adayı gençler ile birlikte çalışmak ve farklı fikir ve katkılar ile bu tarz çalışmaları daha başarılı kılmak mümkün olabilir. MART 2012 sayfa 15

16 dosya Aptal Nesil Biz Gençler, Gerçekte Ne Kadar Aptalız? Melike Baltacı Stefan Bonner ve Anne Weiss ın birlikte yazdıkları Aptal Nesil (Generation Doof) kitabında ele aldıkları durumlara birçoğumuz kendi çevremizde de şahit olmuşuzdur; yabancı uyruklu ya da Alman olmak fark etmiyor. Almanya da yaşayan neslin ahlak, kılık kıyafet, maddî ve manevî sorunlarını, ve dahi beslenme şekillerini (biraz da alay ile) ele alan yazarlar, kendilerini de bu nesilden saydıkları için rahatlıkla gerçekleri yansıtabiliyorlar. Öncelikle, yazarlara göre aptallar ikiye ayrılır: Bir tarafta zeki fakat duruma göre kendini aptal yerine koyanlar varken, diğer tarafta ise genel anlamda aptal olanlar yer alır. Asıl sorun ise, Shakespeare ve Goethe yi bilmemelerinde veya Bundestag ın (Parlamento) bir Feiertag (resmî tatil günü) olduğunu düşündüklerinde ortaya çıkar. Gençliklerini doya doya yaşayan(?) bu son nesilde karar veremeyen, büyümek ve sorumluluk üstlenmek istemedikleri için hep çocuk kalan, öyle olduklarını kabul de eden ve çocukça hareket edenler yer alır. Onlar her şeyi elde etmek ister, fakat hiçbir konuda fikir sahibi olmak ya da karar vermek istemezler. Umursamaz, terbiyesiz, bakımsız olan ve sınırsız eğlence isteyen bu neslin vurdumduymazlığı, hayatlarının akışını belirler. Ekonomi, siyaset ve felsefe gibi gereksiz! ilimlere kafa yormak! bile onları yorar olmuştur. Ne de olsa, çok bilgi, hayatı gereksiz yere zorlaştırır!. Peki nesilleri aptallaştıran faktörler hangileridir? Yazarlara göre, yeni nesli en çok aptallaştıran, en çok etkileyen faktörlerden biri kuşkusuz ebeveynlerinin meslekî uğraşları ya da kariyer kaygılarıdır. Bu ebeveynler, yapmak zorunda oldukları asıl şeyi yapmak, çocuklarına ilgi ve alaka göstermek yerine ve bunun ezikliğiyle, yeni i-phone, yeni Laptop, son model Nintendo, hatta araba; kısaca çocuklarının arzuladıkları her şeyi almak zorunda hissederler kendilerini. Dolayısıyla, yerine getirmek zorunda hissettikleri bu vazifeler için anne ve baba, çocuklarının hayatlarını kolaylaştırmak! adına bütün vakitlerini meslekî hayatlarına, yani çalışmaya hasr etmek zorundadırlar. Bunun sorumluluktan kaçış ve bu kaçışın verdiği vicdani rahatsızlıktan kurtuluş için bir bahane olduğu açıktır. Yeni nesil gençler gibi, yeni nesil ebeveynler de eve geldiklerinde televizyon ekranının karşısında dinlenmek ve medyanın sunduğu saçmalıkları izlemek isterler. Kafa yorucu bir program olmamasına da olabildiğince dikkat edilir. Ve televizyona pür dikkat kilitlendikleri için muhabbetin katilleri olurlar. Ve çocuklar eve geldiklerinde hiçbir şekilde aile duygusunu ve huzurunu bulamamaktadır. Hatta evde yemek yapılmadığından dolayı midelerini fast food dedikleri hazır yiyeceklerle tıka basa doldururlar: Mc Donalds, Döner, Pizza, Spaghetti sürekli yedikleri yemekler listesinin en başında yer alır. Ve sürekli tüketilen karbonhidrat, fizyolojik olarak da aptallaşmalarını kolaylaştırır. Yemekten sonra neslimiz ya yine televizyon ya da bilgisayar başında geçirir saatlerini. Daha yirmi sene öncesine kadar televizyonda sadece belirli vakitlerde yayına geçen kaliteli programlar ve eğitici oyunlar gösterilirdi ve çocuklar zamanlarının büyük bir kısmını dışarıda, temiz havada, sokak oyunları oynayarak veya ip atlayarak geçirirlerdi. Lakin bugün televizyon yegane vakit geçirme makinesi ve programların seviyeleri iyice aptalların seviyesine indi (yoksa izleyenlerin seviyelerine göre mi programlar yayınlanıyor?) Ayrıca kanalların ve programların sayısı kadar saçma ve gereksiz program türeyiverdi. Aslında, bu programların yapımcılarına sorsak tam da bizim neslimizin aradığı şeyi sunduklarını söyleyeceklerdir: Kafa yormayacak, düşündürmeyecek programlar. Ne de olsa gözetilen, arztalep dengesidir (talep-arz dengesi mi demeliydik)... Yazarların okuyucu ile paylaştığı bir araştırmaya göre, yaş arası Almanlar günde 260 dakika televizyon izlemektedir. İnsan ömrünün ortalama 70 yıl olduğunu düşünürsek, bizim de mensubu olduğumuz bu aptal nesil, ömründe 6,5 seneyi ekran başında geçirir. Kaç saat bilgisayar başında oyun oynadıklarını ise kendi çocuklarımızı gözlerimizin önüne getirerek hesaplayabiliriz. Ve nihayetinde, televizyon aile dairesini yarım daire şekline getirir. Ayrıca bu denli çok televizyon izleyen çocuklar ve gençler, okullarda dersleri takip edemez ve çok çabuk strese girer. Yazarlar, bilgisayar oyunlarının tehlikesini ise müstakil olarak ele alır. Onlara göre, neredeyse gerçek hayatlarından daha çok bilgisayar oyunlarıyla ilgilenen bu nesil, hayatlarında hiçbir zaman elde edemeyecekleri gücü, malı ve hayatı oyunlarda elde edebiliyordur. Çok eskilere gitmeye gerek yok; bir nesil önce (25-30 yıl önce), arkadaşlarla ve aileyle tahta oyunları oynanırken ve muhabbet edilerek vakit geçirilirken, bugün bilgisayar oyunlarıyla iki paralel hayat sürülür olmuştur. Oyun hayatı, gerçek hayat için sayfa 16 Perspektif

17 yeni bir başlangıçtır(?). Zira oyunlarda (ya da internetin sunduğu imkanlarda), kim olmak istiyorlarsa, o kişi olurlar bu son model gençler. Arkadaş, başarı veya aşk; canları ne istiyorsa onu, üstelik diledikleri ölçüde alabilirler(?). Yazarlara göre, neslimizin alkol tükeniminden bahsetmeye ise gerek dahi yoktur. Her ne kadar bizler, mensup olduğumuz din ve kültürün buna müsaade etmeyeceğine inanıyor olsak dahi, çevremizdeki, belki de kendi çocuklarımızın arkadaşlık ettiği, elli iki tekilladan sonra komalık olan çocukları giderek daha sık duyar olmuşuzdur. Ayrıca, bize ve çocuklarımıza dair direk sorunlar olmasa da bu bahsedilenler(?) ya da bahsedilenlerin bir kısmı, çocuklarımızın nasıl bir ortamda bulunduklarından haberdar olmak, gidişati idrak etmek, olabilecekleri ön görmek ve onları korumak için gerekli tedbirleri almak, Müslüman ebeveynlerinin de üzerine düşen en mühim görevlerdendir. Söz konusu kitapta aktarılan, Hamburg da bir Uyuşturucu Önleme Kurumu nun yapmış olduğu araştırmaya göre, Almanya da alkol tüketimi on üç yaşında başlamaktadır ve gençlerin dörtte biri en az haftada bir kez sarhoş olur senesinde genç alkol dolayısıyla hastahanelik olurken, 2005 senesinde bu rakam e ulaşmaktadır. Ee, ne de olsa, bu nesle göre; Alkol, hayatı kolaylaştırır ve hayatın sırtlarına yükledikleri yükü hafifletir! Önemi haiz, başka bir nokta ise tüketim ve tüketim kültürüdür. Yeterince paramız mı yok? Fark etmez, bize bu konuda yardımcı olacak(?) onlarca kredi kuruluşu emrimize amadedir: Bir araştırmaya göre Almanya çapında iflas edenler sayısı 1990 da 4541 iken, 2005 senesinde bu rakam i aşmıştır ve tahmin edileceği üzere, iflas edenlerin büyük bölümü gençlikleri uzamış yetişkinlerdir. Artık sınırlar aşılana kadar kredi çekilir, sonuçta Aptal Neslin ihtiyacları giderilmek zorundadır. Bundan dolayı da hayatlarının ilk kuralı: Alış veriş mutluluk verir olmuştur. Ve neslimiz istediği her şeyi elde ettiği için sabretmeyi unutmuştur. (PISA gibi) yapılan araştırmaların da göstermiş olduğu üzere, (Almanya özelinde) yeni nesillerin ve talebelerin genel sorunu, kendilerine öğretilenleri idrak ettikten sonra iddialı bir soruyla karşılaştıklarında bildiklerini yansıtamamalarıdır. Bu durumun nedenlerinden biri kuşkusuz eğitim sistemidir. Üniversite hayatını boş geçiren ve yeterince öğretmenlik eğitimi almadan okullara gönderilen öğretmenlerin tekrar eğitimden geçmeleri için büyük meblalar ödeyen ve vakit harcayan devlet, bu yatırımı daha çok verim alabileceği başka alanlara yapsaydı durum çok daha farklı olabilirdi. Ayrıca, yine Almanya özelinde, öğretmenlerin çoğu mesleklerini talebelerin seslerinden ve onlarla baş edemediklerinden dolayı yorucu ve zahmetli olarak yorumlar olmuştur. Dolayısıyla, okullara isteksiz gittikleri için dersler verimli olamaz ve ailenin sorumluluğu olan eğitim (öğretim değil), bu nesilde yukarıda bir kısmını zikretmeye çalıştığımız bir takım sebeplerden dolayı verilemediğinden, çocukların terbiye ve ahlak eğitimi de öğretmenlerin üzerine atılmaya başlanılmıştır. Tabii, bu sorumluluğu yüklenmesi gereken öğretmenlerin bizzat kendilerinin ne kadar terbiyeli ve ahlaklı oldukları sorusu ise bırakın cevaplanmayı sorulmaz olmuştur. Ayrıca, yazarlara göre (tüm dünyada olduğu gibi), Almanya da maddîyat giderek daha mühim bir rol oynamaktadır. Ekonomik seviyesi yüksek olan bir aile, kolaylıkla çocuğuna iyi bir eğitim aldırabiliyorken, ekonomik seviyesi düşük olan bir aile ise genelde eğitimde de geride kalmaktadır. Nitekim, üniversite öğrencilerinin %60 ı aileleri tarafından sağlanan maddî destek ile öğrenim hayatlarına devam edebilmektedir. Uzun lafın kısası; bu sisteme göre, fakir doğan, fakir kalır. Ve ekonomik durumun eğitim seviyesi üzerindeki bu etkisi neslimizin aptallaşmasına önemli katkılarda bulunur. Aptal neslin iş hayatı da diğer alanlardaki hayatlarından ve tutumlarından pek farklı sayılmaz. Rahatlarına her yerde ve her zaman düşkün, eğitimsizliklerine ve aptallıklarına kıyasla anlaşılmaz bir özgüven(?) içinde hareket ederler; o yüzden bir mülakata giderken kot pantolon, t-shirt ve küpelerle iş verenlerin karşılarına çıkmalarına pek de şaşırmamak gerekir. İş verenler ise artık aptal nesilden sırtlarına yeni bir yük değil, istisnai olan akıllı başında ve sorumluluk sahibi elemanlar çıkmasını istemektedir. Bütün bu şartların her geçen gün daha az sorumluluk sahibi, daha alık nesiller yetiştiriyor olması ise işsiz kalan bir nesil ve işçisiz kalan birçok sektör doğurmaktadır. Sorun çok yönlü olduğu için, çözüm önerileri de çok yönlü olmalıdır kuşkusuz. Gençliğin bu duruma gelmesinde, bizzat devletin verdiği eğitim tarzının, ebeveynlerin yaşam tarzının, çocuklarına yaklaşımlarının ve beklentilerinin, medyanın, (kapitalist) ekonomik sistemin vs. katkısı olduğu kabul ediliyorsa(?), çözüme giden yolların da bütün bu alanlarda yapılacak düzeltmelerle olacağı şüphe götürmez. Öyleyse, yapılacak ilk iş, iğneyi kendimize batırmak olmalıdır! MART 2012 sayfa 17

18 dosya Genç Olmak, Erkam ın Evine Misafir Olmak Ünal Ünalan IGMG Gençlik Teşkilatı 2011 Umre organizasyonu, Daru l Erkam programı İslamın tarihinin ilk eğitim kurumu, kendi adıyla meşhur olmuş olan Erkam ın evidir. Evini Peygamber e ve vahyin hizmetine teklif eden bu genç sahabeyi, Erkam b. Ebu l- Erkam (ra) ı biraz yakından tanımak, dünün gençleri için olduğu kadar, bugünün gençleri için de yol gösterici olacaktır hiç kuşkusuz. Erkam b. Ebu l-erkam el-mahzumi (ra), Miladi 594 yılında Mekke de dünyaya gelmiştir. Babası Kureyş in en köklü ailelerinden olan Beni Mahzum a mensup olan Abdulmenaf tır. Mahzum Kabilesi, Hz. Muhammed e en çok şiddet ve zorluk gösteren kabilelerden biri olmuştur. Velid ibn-i Mugire ve Ebu Cehil lakabı ile meşhur olan Amr ibn-i Hişam gibi azılı müşrükler de bu kabilenin önde gelenlerindendi. Ve fakat, Ebu Cehil gibi cehaletin mihmandarı olan bir kuşaktan Erkam (ra) gibi genç bir hikmet ve irfan sancaktarı ortaya çıkabiliyordu. Erkam b. Ebu l-erkam (ra), Müslüman olmadan kısa bir süre önce babası Abdülmenaf tarafından Hint binti Abdullah adındaki bayanla evlendirilir ve Safa Tepesinin hemen yakınında düğün hediyesi olarak kendisine bir ev hediye edilir. Yeni evlenen çift, büyük bir salonu ve bahçesi olan bu eve taşınır. Erkam b. Ebu l-erkam (ra), akrabalarından Mekke nin gündemine düşen yeni din ve Hz.Muhammed hakkında birçok olumsuz sözler işitmesine rağmen,o nunla bir şekilde görüşür ve hakikatleri duyunca hiç tereddüt etmeden İslam ı kabul eder. Müslüman olduğunda henüz onyedi yaşındadır. İslam ı ilk kabul eden yedinci veya onsekizinci kişi olduğu rivayet edilir. Erkam ilk Müslümanlar içinde okuma yazma bilen birkaç kişiden de biridir. Onun İslam tarihinde en öne çıkan yönü ise, genç yaşında, Müslüman olur olmaz evini, İslam ın anlatılıp, öğretilebilmesi ve öğrenilebilmesi için, eğitim hizmetine sunmuş olmasıdır. Ve sadece evini Müslümanlara açmakla kalmamış, Rasulullah ın huzurunda eğitim halkasına da dahil olmuştur. Burada da Erkam b. Ebu l-erkam (ra) kadar, genç yaşta evlendiği hanımı Hint binti Abdullah ı da anmak gerekir, bu iki gencin evlerinin ilim ve irfan yuvası olması yönünde, hiç kuşkusuz Erkam (ra) kadar onun da payı olmuştur. Rasulullah, vahyin ilk muhatabı olacak olan bu seçki kadroyu yetiştirmek için, her yönü ile uygun bir mekan ararken, genç bir Müslümanın kendini bu konuda mes ul hissetmesi, gelecek zamanlara da örnek ve ışık olacaktır. Sonraları Dar ul- İslam adı da verilen bu ev, ilk Müslümanların hem eğitim ve öğretim, hem de iştişare ve toplantı merkezi olmuştur. Dar ul İslam yani İslam ın evi. İslam ın gönüllere nakşedildiği, zihinlere işlenildiği bir medrese. Bu medresede, Mescid-i Haram da ibadet edemeyen Müslümanlar buluşarak topluca ibadet ediyor, yeni nazil olan ayetleri okuyarak eğitim ve öğretimlerini yapılıyorlardı. İslamın ilk eğitim kurumu olma özelliği taşıyan bu evin hiç kuşkusuz önemli bir değeri vardır. İlkler buradan yetişecektir zira. Yeni gelen vahiy okunuyor, yazılıyor, ilk dini bilgiler ve pratik uygulamalar yine bu evde öğretiliyordu. Hz. Muhammed (sav): Allah beni muallim (öğretmen) olarak gönderdi. (İbn-i Mace, Mukaddime, 17/229) diyerek, çağlar ötesine örnek olacak bir eğitim sistemiyle ve yeni bir anlayışla Mekke de yola çıkıyordu. Böylelikle İslam ın ilk öğretmeni oluyor ve eğitim faaliyetlerine Erkam ın sayfa 18 Perspektif

19 evinde başlıyordu. Hz. Muhammed (sa) e indirilen ilk ayetin Oku! emri ile başlaması, surenin devamında da Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir, ayetiyle kaleme övgüde bulunulması, belki de Peygamber (sa) in ilk yapması gereken görevin eğitim ve öğretim olduğunu vurgulamış oluyordu. Artık bir muallim (öğretmen) olan Peygamberin ders vereceği okul, Erkam ın evi idi. Müfredat konuları ise ilk inen ayetler olup, Merhum Muhammed Hamidullah ın orjinal bir tesbiti ile: Şurası dikkat çekicidir ki, ilmin araştırılmasını emreden ya da çeşitli vesilelerle ilim konusuna değinen ayetlerin neredeyse tamamı, Hicretten önce Mekke devrinde nazil olmuştur. (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, sayfa 632, 1237) derken, ilk yapılacak olan şey eğitimli ve donanımlı bir kadro oluşturmak olduğunu vurguluyordu. Mekke döneminde inen ayetlerden birkaçına baktığımızda ise: De ki: Hiç bilenle bilmeyenle bir olur mu? (Zümer Sûresi, [39:9]),...size ancak az bir bilgi verilmiştir. (İsra Sûresi, [17:85]),...ve şöyle de: Rabbim! Benim ilmimi artır! (Taha, [20:114]), Eğer bilmiyorsanız, bir bilene sorun. (Nahl, [16:43]), Kaleme ve (kalem tutanların yazdıklarına and olsun ki (Kalem Sûresi, [68:1])... ilk muhatapların okumaya, bilgiye ve öğrenmeye yönlendirildiğini müşahade ederiz. Öğretmen Hz.Muhammed, eğitim merkezi Erkam ın evi, ders müfredatı vahiy, konu tevhid, öğrenciler ise ilk Müslümanlardan olan çekirdek bir kadro... Erkamın evi, Mekke sürecinde Hz. Ömerin Müslüman oluşuna kadar, altı yıl eğitim amaçlı hizmet vermiştir. Hz.Ömer (ra) tahminen 614 senesinde, bu eve gelerek Müslümanlığı kabul etmişti. Bununla beraber Medine ye öğretmen olarak gönderilecek olan Mus ab b.umeyr in yanında kırkbeş kadar sahabe de bu evde İslam ı öğrenmiş ve İslam ı kabul etmişti. Bu eğitim kurumunda ilk inen vahiy ile zihinsel değişim gerçekleştiriliyor, öğrencilere birebir şahsiyet eğitimi veriliyordu. Burada verilen eğitim ile tevhidi bir inanışın temelleri atılarak zihinlerdeki şirk hastalığı da ortadan kaldırılıyordu. Uygulanan metot ise modern eğitim metotlarıyla örtüşür düzeyde idi. Eğitim dünyasının tanınmış, düşünür Jean Jacques Rousseau nun Bizim öğrenciden beklediğimiz şey çok bilgi kazanmaktan ziyade, muhakeme kabiliyetini kullanmasını öğrenmesidir. (Yaşar Fersahoğlu, Kuranda Zihin Eğitimi, sayfa 467) dediği eğitim modeli, Erkam ın evinde birebir Hz. Peygamber nezaretinde uygulanmış bir metot olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayetler peyderpey ve kısa cümleler şeklinde, Cebrail vasıtasıyla semadan iniyordu. Böylece heyacanla gelecek olan vahyi bekleyen Erkam medresesinin öğrencileri, bilgi bombardımanına tutulmuyor, değerlendirme ve tefekkür etme güçleri artırılıyordu. Zihinsel eğitimin yanında, IGMG Gençlik Teşkilatı 2011 Umre organizasyonu, Daru l Erkam programı ruhi eğitim de paralel olarak veriliyordu. Vahiy ile oluşturulan zihinsel değişim, ruhi gelişimle de birleşince güçlü bir şahşiyet ortaya çıkıyordu. O medresede ilim ve amel, eğitim ve öğretim birarada veriliyordu. Dar ul-erkam da eğitim ve öğretimin yapıldığı altı yıllık süreçte ibadetlerden sadece namazın Müslümanların gündemine girmesi de eğitim pedagojisi açısından çok manidardır. Bu da namazın şahsiyete kazandırdığı ruhi eğitimle alakalıdır. Kur an-ı Kerim de, Mekke döneminde nazil olmuş olan ayet-i kerimede namaz ibadetini anlatırken: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı kıl. Çünkü namaz, (insanı) kötü ve iğrenç şeylerden alıkoyar. (Namaz gibi, içinde) Allah ın anıldığı zikirler daha büyüktür. Ve Allah, (yaptıklarınızı) çok iyi bilendir (Ankebut Sûresi, [29:45]) ayeti, namazın insan şahsiyetinde kötü ve iğrenç şeylere karşı nasıl bir ahlaki yapı oluşturduğunun aşikar bir delilidir. Böylelikle Erkam ın evindeki öğrencilerin nefs eğitimi, namaz gibi bir ibadetle takviye edilmiş, desteklenmiştir. Zihinsel ve ruhi eğitim, namazın oluşturduğu ahlaki kişilikle yoğrulup, ilim ve amel bir araya getirilerek Müslüman şahsiyet profili oluşturuluyordu. Yaratılış amacı ve yaratanın tekliği ortaya konuyordu bu evde. İlim, amel ve istikrar... Bugünün insanının ötelediği değerler öğretiliyordu Erkamın evinin sakinlerne. Dar ul İslam yani İslam ın evi. İslamın öğretildiği ve yaşandığı ev. Erkam ın evi. Erkamların evleri. Aç kalmış ruhların susuzluğunun giderildiği, cehalet karanlığına karşı odasında yakılan bir meşale ile asırlar ötesini aydınlatan bir ev, Erkam ın evi. Vahyin yeni inmişcesine heyecanla okunduğu evler. Peygamber sözlerinin yankılandığı, Safa tepesinin kenarında küçük bir ev. Mekkeli annelerin çocuklarını heybeti ve sertliği ile korkuttuğu Hattab ın oğlunu, Ömer ül- Faruk lara dönüştüren evler. Kısacası misafirlerine kucak açmış Erkam b. Ebu l-erkam ların evleri. Erkamın evine misafir olmak, ilme irfana misafir olmak ve bir de Erkam olmak... MART 2012 sayfa 19

20 teşkilat (U)mutlu Gençlik Murat Kubat Gençlik muhakkak ki insan ömrünün en dinamik ve en hızlı, en verimli dönemini oluşturur. Ana rahminde başlayan dünya yolculuğumuz bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaş ve yaşlılık sürecini tamamladıktan sonra sona erer; şayet yolculuğumuz ilahi bir hikmet gereği bu akışın daha erken bir döneminde sona ermemişse. Nerede, ne zaman ve ne şekilde noktalanacağını bilmediğimiz dünya yolculuğumuzda gençlik dönemimiz hiç kuşkusuz en büyük sermayemizdir; nihayetinde ciddi bir potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır gençlik dönemi. Dilimizde yer etmiş delikanlı ifadesi kanın deli aktığı duruma, yani ele avuca sığmamaya, yerinde duramamaya işaret eder. Bu durum bahsettiğimiz gençlik evresindeki dinamikliğe vurgu yapar. Ve bu dönemde duygular ve düşünceler çok çabuk değişmekte ve kolayca etkilenebilmektedir. Bu dönemin en belirgin bir başka özelliği yaşın ilerlemesi ile düşecek olan performans ve hareketliliktir. Genç kelimesi farsça hazine, define anlamlarına gelir, adeta insan ömründeki gençlik döneminin büyük bir potansiyeli barındırdığını vurgularcasına. Her potansiyel (kuvve) işlenmeyi bekler; sağlıklı bir şekilde yönlendirilirse olumlu sonuçlar verir. Aksi takdirde bir şeyin potansiyeli ne kadar yüksekse, yerinde ve doğru kullanılmadığı zaman tahribatı da aynı oranda büyük olur. Bu manada gençlik insan ömrünün hazine değerindeki bir kesitini oluşturur. Bu dönem gençler için iyi değerlendirilir, imkân ve enerjileri iyi ve güzel olan yöne kanalize edilirse, bu gerek o genç için gerekse içinde bulunduğu toplum için bir kazanıma dönüşür; aksi takdirde felaket kaçınılmazdır. Bu felaketin topluma faturası da ağır olacaktır. Ve felaket, toplumun geleceği mesabesinde değerlendirebileceğimiz, toplumun en dinamik unsuru gençlerin bu kez bir sorunsalı oluşturmasıyla, problemli bir alan/dönem olarak görülmesiyle devam eder. Çözüm üretmesi, çözüm olması gereken; umut olması, ümitlendirmesi gereken kesim ümitsizliği dalga dalga yaymaya başlar adeta bu olumsuz süreçte. İçinde yaşadığımız çağ, toplumsal çözülmelere, felaketlere sıkca şahit olduğumuz bir çağ. Bu çözülmenin en temel etkenlerinden biri de her şeyin görünen üzerinden (zahiriyle) değerlendirilmesidir. Her şeyin görsel olana indirgenmiş olduğu bir dünyada her birey en iyi görünümün, yine en iyi şekilde gösterimi için çılgınca yarışmaktadır; görsellik artık her şeyimiz oldu. Her şey görsellikle ölçülür oldu. Görmenin ve göstermenin en önemli parametre olduğu Moda sektöründen tutun, görsel ve yazılı basına kadar her şey görsellik üzerinden yürütülmekte. Görsellik üzerinden yürütülen tüketim sektörünün en vazgeçilmez değerli müşterisidir aynı zamanda gençler. Ne de olsa en fazla tüketen onlar değil mi?! Çoğu defa tüketme çılgınlığı içerisinde tükendiğimizi farketmeden, efsunlanmış bir şekilde döneriz tüketim çarkının etrafında. Haz ve hız çağında, olabildiğine haz almaya çalışarak ve hızlı bir şekilde yaşarız. Ne de olsa bu dünyaya tekrar gelecek değiliz ya! Haz ve hızın peşinden koşturarak bu dünyada bulunmanın hakkını verdiğimizi sanırız. İçinde yaşadığımız çağda insanları hareket ettiren belki de en temel saikdir haz. Bir işin, oluşun hayır olup olmadığına bakılmıyor, öncelenmiyor; o iş haz veriyorsa yapılıyor, vermiyorsa yapılmıyor. Ancak hayırsız haz, hayır getirmeyecektir elbette. Hepimiz gibi, gençler de paylarını alıyorlar bu süreçten, hayırdan arındırılmış, haz sosu yüksek sunumlar yapılıyor gençlere. Oysa ki bizim değer sistemimizde bireysel olana alçaltılmış bir anlayış değil, toplumsal olana yükseltilmiş bir birliktelik örneği göstermek asıldır. Ben in şehadetinde sayfa 20 Perspektif

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik RPD 201 Not II Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Eğitimde Rehberlik *Rehberlik, bireyin en verimli bir şekilde gelişmesini ve doyum verici

Detaylı

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller Y jenerasyonunun internet bağımlılığı İK yöneticilerini endişelendiriyor. Duygusal ve sosyal becerilere sahip genç profesyonel bulmak zorlaştı. İnsan

Detaylı

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım. 4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım. Heyecanımız dorukta! Çanta, önlük, ders malzemeleri, kışlık giysiler, ayakkabı.

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86

içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 B Ö L Ü M 2 PUBERTE, SAĞLIK VE BİYOLOJİK TEMELLER 49 B Ö L Ü M 3 BEYİN VE BİLİŞSEL GELİŞİM 86 içindekiler BÖLÜM 1 GİRİŞ 1 Tarihsel Bakış Açısı 3 Erken Tarih 3 Yirminci ve Yirmi Birinci Yüzyıllar 3 Ergenliğe İlişkin Kalıpyargılar 6 Ergenliğe Pozitif Bir Bakış Açısı 7 Amerika Birleşik Devletleri

Detaylı

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır KSS Söyleşileri Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk

Detaylı

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ... GENÇLERIMIZIN YANINDA 1 Kasım 2015 Genel Seçimleri Yurt Dışı Gençler Seçim Beyannamesi ... IÇINDEKILER MUSTAFA YENEROĞLU SUNUS 04 --------------------------------- YURT DIŞINDAKİ

Detaylı

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi 1 / 20

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi 1 / 20 Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi 1 / 20 Notre Dame de Sion Fransız Lisesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi olarak amacımız veli-öğretmen-idare ile işbirliği sağlayarak öğrencilerimizin

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Sık sık Ne zaman derslerine çalışacaksın! Bak sınavlar yaklaşıyor; sonra görüşürüz seninle! gibi cümlelerle aile ergen arasında gergin bir hava eser.

Sık sık Ne zaman derslerine çalışacaksın! Bak sınavlar yaklaşıyor; sonra görüşürüz seninle! gibi cümlelerle aile ergen arasında gergin bir hava eser. Ergenlik döneminde aile ile çocuk arasında okul algısı farklılığı söz konusudur. Aile okulu çocuğun geleceği için en önemli basamak olarak görür. Çocuklarının yüksek tahsili ve mesleğini kazanması için

Detaylı

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Murat Çokgezen Prof. Dr. Marmara Üniversitesi 183 SORULAR 1. Ne zaman, nasıl, hangi olayların, okumaların, faktörlerin veya kişilerin tesiriyle ve nasıl bir süreçle liberal oldunuz? 2. Liberalleşmeniz

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu Türkisch Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu Veliler için Bilgiler Januar 2008 / Türkisch 2 / 6 Zürih Kantonu İlköğretim Okulu Hedefler ve Hedefe Yönelik Görüşler Zürih kantonunda devlet ilköğretim okulu

Detaylı

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 07 Ekim :27 - Son Güncelleme Çarşamba, 07 Ekim :31

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 07 Ekim :27 - Son Güncelleme Çarşamba, 07 Ekim :31 Çocukların Arkadaş Edinmelerine Nasıl Yardımcı Olunmalı? Bu soruya cevap vermek için öncelikle bazı çocukların neden arkadaş edinemedikleri üzerinde durmamız gerekmektedir. Çocuklar çok çeşitli nedenlerden

Detaylı

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV)

AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV) AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI (AÇEV) Eylül, 2009 Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Kongresi, Ankara Uzm. Seda YILMAZ İNAL AÇEV Ankara Temsilcisi Ailenin Önemi Anne-babalar, ilk eğiticiler olarak çocukların

Detaylı

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU 1. Genel Bilgiler a) Misyon Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, bilim ve teknolojiden yararlanan, evrensel ve toplumsal değerlere

Detaylı

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler 9 Kasım 2010 Nobody s Unpredictable Çalışmanın Amacı 2010 Ipsos Türkiye de boşanma, ayrılık, ya da vefat nedeniyle ebeveynlerden birinin yokluğunun psikolojik ekonomik

Detaylı

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ Marmara Evleri Anaokulunda Rehberlik Hizmetleri (3 6 yaş) Okulumuzdaki tüm öğrencilerin her yönüyle sağlıklı gelişmeleri, okul ortamına uyum sağlamaları ve kapasitelerini

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI İLKOKUL ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI OKUL ÇAĞINDA ANNE BABA TUTUMLARI NASIL OLMALIDIR? PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - MART 2019 ÇOCUKLARDA ÖFKE YÖNETİMİ Bireylerin doğuştan getirdikleri kişilik

Detaylı

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları. Bilgilendirme Toplantıları

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları. Bilgilendirme Toplantıları Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Bilgilendirme Toplantıları Ulusal Ajans olarak da bilinen AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen Eğitim

Detaylı

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Şubat 2015 Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi Medya ve İletişim Merkezi İstanbul Enstitüsü İstanbul Enstitüsü

Detaylı

2013/14 AKADEMİK YILI İÇİN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNA YÖNELİK BURS PROGRAMI

2013/14 AKADEMİK YILI İÇİN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNA YÖNELİK BURS PROGRAMI 2013/14 AKADEMİK YILI İÇİN KIBRIS TÜRK TOPLUMUNA YÖNELİK BURS PROGRAMI Başvuru rehberinin 5. Maddesi doğrultusunda 28 Nisan 2014 e kadar gelen AÇIKLAMA TALEPLERİ No. Soru Cevap 27 Bir öğrenci şu anda yurt

Detaylı

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi DİNİ GELİŞİM Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi Bilişsel Yaklaşımda Tanrı Tasavvuru 1. Küçük çocuklar Tanrı yı bir ruh olarak düşünürler, gerçek vücudu ve insani duyguları

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ A u ok na lu ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - MART 2014 ANAOKULLARI BÜLTENİ ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ Okul öncesi dönem, gelişimin hızlı olması ve

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Bu bildiri UNESCO Genel Konferansı nın 35. oturumunda onaylanmıştır. IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Çok Kültürlü Kütüphane Hizmetleri: Kültürler Arasında İletişime Açılan Kapı İçinde yaşadığımız

Detaylı

BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi

BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi Deutsches Rotes Kreuz Kreisverband Berlin-City e. V. BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi BACIM projesinin tanıtımı BACIM Berlin-City ev Alman Kızıl

Detaylı

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK 10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK İnsanoğlu yaşam boyu farklı gelişme dönemleri yaşar. Çocukları daha iyi tanımak için onların içinde bulundukları gelişme döneminin özelliklerinin bilinmesi aileyi rahatlatır,

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Değişikliği bildirmek

Değişikliği bildirmek Çocuk parası Değişikliği bildirmek Ailevi durumunuzdaki değişiklikler çocuk parasını etkiliyebilir. Bu nedenle değişiklikleri, bu form ile dört hafta içerisinde bildiriniz. Hollanda dışında ikamet edenler

Detaylı

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİL KURSLARIMIZ BAŞLIYOR

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİL KURSLARIMIZ BAŞLIYOR HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE VE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİL KURSLARIMIZ BAŞLIYOR - MESLEKİ ALMANCA: ARKEOLOJİ OTOMOTİV VE MAKİNE TIP - MESLEKİ RUSÇA: DIŞ TİCARET - YDS

Detaylı

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları TEMEL HUKUK Sosyal Düzen Kuralları Toplum halinde yaşayan insanların yerine getirmek zorunda oldukları ödevleri ve kullanacakları yetkileri belirten kurallara, sosyal düzen kuralları veya sadece sosyal

Detaylı

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor? Not: Bu doküman, TÜBİTAK tarafından desteklenen ATBÖ (Argümantasyon Tabanlı Bilim Öğrenme) Projesi kapsamında hazırlanan öğretmenlerin 3 yıl boyunca yaşadıkları sınıf tecrübelerini paylaştıkları ATBÖ Öğretmen

Detaylı

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri Eflref Ar kan Bildiğiniz gibi Almanya aile birleşiminin gerçekleşmesi konusunda göç yasasında bazı değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklikleri eleştirenler ve olumlu görenler bulunmaktadır. Ben göç yasasının

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ ÇERÇEVE SUNU Gülçiçek ÖZKORKMAZ Başkanlık Baş Danışmanı Mukim Özel Temsilciler Direktörü ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI ve TÜRKİYE ÜZERİNE

Detaylı

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ BAHARA MERHABA Toprağın ve suyun güneşle buluştuğu, doğanın canlandığı, aydınlık ve sıcak günlere kavuştuğumuz güzel bahar aylarına merhaba dedik. Baharın verdiği canlılık ve heyecanla eğitim- öğretim

Detaylı

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ

İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ GİRİŞİMCİLİK BÖLÜMÜ İŞLETME VE YÖNETİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ NEDEN GİRİŞİMCİLİK? Girişimcilik geleceğin mesleği olacak Gelişmekte olan ekonomilerde mevcut işletmelerde çalışmak kadar kendi işini kurmak da önemli olmaya başlıyor

Detaylı

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Plani: Entegrasyon Ulusal Entegrasyoun siyasetinin Plani motoru Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani: Stand

Detaylı

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor! Amway Avrupa nın Dünya Girişimcilik Haftası na özel 16 Avrupa ülkesinde yaptırdığı Girişimcilik Anketi sonuçları açıklandı! Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor! Amway Avrupa tarafından yaptırılan

Detaylı

PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK

PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi Görüşlerini ifade etmek ve kendisiyle ilgili kararlara etki edebilmek

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5 ÜNİTE:1 Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2 Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3 Sosyal Biliş ÜNİTE:4 Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5 1 Tutum ve Tutum Değişimi ÜNİTE:6 Kişilerarası Çekicilik ve Yakın İlişkiler

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar MARIA MONTESSORI Hayatın en önemli dönemi üniversite çalışmaları değil, doğumdan altı yaşa kadar olan süredir. Çünkü bu, bir çocuğun gelecekte olacağı yetişkini inşa ettiği

Detaylı

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI Türkiye'deki Tek Üniversite İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ ANAYASASI Biz, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi nin paydaşları; gelecek kuşaklara daha yaşanabilir

Detaylı

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI Hayat Boyu Aile Danışma Merkezi; Toplumun çekirdeği olan ailenin doğru temeller üzerine inşası konusunda danışmanlık hizmeti vermek, ailenin önemiyle ilgili

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler KAPSAYICI EĞİTİM Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler Sınıfında Yabancı Uyruklu Öğrenci Bulunan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Eğitimi 1 Kapsayıcı Eğitim Eğitimde kapsayıcılık

Detaylı

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları (Üniversite Gençleri İçin E-Demokrasi Projesi Anket Çalışması ) Sonuçlar Bu sorgudaki kayıt sayısı: 261 Anketteki toplam kayıt: 261 Toplama göre yüzde: 100.00% 1. Cinsiyetiniz?

Detaylı

ŞİMDİ LYS ZAMANI FEM YAYINLARI REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ

ŞİMDİ LYS ZAMANI FEM YAYINLARI REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ ŞİMDİ LYS ZAMANI FEM YAYINLARI REHBERLİK KOORDİNATÖRLÜĞÜ Asıl puan LYS lerde gelecek YGS yi hedeflediği gibi sonuçlandıran adaylarda bir rahatlama gözlenirken sınavı hedeflediği biçimde sonuçlanamayan

Detaylı

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ 2017 / 01 GAR - GÖÇ ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ GAR - Bülten no.1 https://gocarastirmalaridernegi.wordpress.com Yılda iki kez çıkar GAR Göç Araştırmaları Derneği Aralık 2017 Uzun zamandır üzerine düşündüğümüz

Detaylı

İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÖĞRENCİ

İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÖĞRENCİ İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÖĞRENCİ Doç. Dr. Süleyman Çetin ÖZOĞLU İnsan İlişkileri Nedir? İnsan ilişkileri çerçevesindeki düşüncelerimiz insan a ilişkin düşüncelerimizden ayrılamaz. İnsan'ı biyolojik, psikolojik

Detaylı

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları

5 Yaş : En sevdiğim arkadaşım Yaş : Kurallar ve törenler 9-11 yaş : Kuvvetlenen Arkadaşlık Bağları 1. Ay : İşte geldim, buradayım! 3. Ay : Harika bir oyuncağım var: Ellerim! 6. Ay : Ben bir enerji küpüyüm! 9. Ay : Güvenlik önlemlerini artırdınız mı? Emekliyorum! 12. Ay : Yürüyorum! Bağımsızım, Mutluyum,

Detaylı

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR

ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR ZEKA ATÖLYESİ AKIL OYUNLAR Akıl Oyunları çocukların ve yetişkinlerin strateji geliştirme, planlama, mantık yürütmemantıksal bütünleme, görsel-uzamsal düşünme, yaratıcılık, dikkat - konsantrasyon, hafıza

Detaylı

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı Yetişkin Kimdir? 24 yaş ve üstü bireyler 18 yaş üstü bireyler Tam zamanlı bir işte çalışan Evli olan,

Detaylı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 1886 ÖZEL GETRONAGAN ERMENĐ LĐSESĐ R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3 2010 2011 Kız olursa Sarin, erkek olursa Masis Erkek olursa doktor, kız olursa öğretmen KENDĐNĐ TANIMA VE MESLEK SEÇĐMĐ Sevgili veliler,

Detaylı

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U) KISA ÖZET

Detaylı

Anadilde Eğitim ve Başarı Üzerine Etkileri: Almanya Örneği

Anadilde Eğitim ve Başarı Üzerine Etkileri: Almanya Örneği tepav The Economic Policy Research Foundation of Turkey Anadilde Eğitim ve Başarı Üzerine Etkileri: Almanya Örneği Ali Sökmen, TEPAV 4 Aralık 2013 Çerçeve Almanya nın eğitim sistemi ve dil politikası Almanya

Detaylı

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor:

Bu yaklaşımlar anne babaların kafasını oldukça meşgul eden şu soruyu akla getiriyor: Uzm. Psikolog Nuray ÖZBEN AVŞAR Anne - baba - çocuk ilişkisinin son yıllarda hızlı bir değişim içerisine girmiş olduğu gözleniyor. Hızla gelişen dünya ile hayata bakış açıları her geçen gün gelişiyor ve

Detaylı

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI.

DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI. DİYARBAKIR GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GENÇLİĞİN SİYASAL, SOSYAL VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI İletişim: www.yorsam.org Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu Cd. Karakoç Plaza

Detaylı

28.02.2011 1. Çocuk Hakları Kongresi, 25-27 Şubat 2011, Istanbul

28.02.2011 1. Çocuk Hakları Kongresi, 25-27 Şubat 2011, Istanbul Okulöncesi Eğitimde Fırsat Eşitliği Uzm. Dilek EROL SAHĐLLĐOĞLU MEB Öğretmenim Anaokulu Müdür Yardımcısı 1 Sunu Planı Okulöncesi Eğitimin Tanımı Okulöncesi Eğitimin Önemi Eğitim Hakkı Sayılarla Okulöncesi

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.

28.04.2014 SİSTEM. Sosyal Sistem Olarak Sınıf. Okulun Sosyal Sistem Özellikleri. Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu. SİSTEM SOSYAL BİR SİSTEM OLARAK SINIF Sınıfta Kültür ve İklim Yrd. Doç. Dr. Çetin ERDOĞAN cerdogan@yildiz.edu.tr Sistem: Aralarında anlamlı ilişkiler bulunan, bir amaç doğrultusunda bir araya getirilen

Detaylı

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI HOŞGELDİNİZ DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI Prof. Dr. Mehmet Zeki AYDIN Marmara Üniversitesi EMAİL:mza@mehmetzekiaydin.com TEL:0506.3446620 Problem Türkiye de din eğitimi sorunu, yaygın olarak tartışılmakta

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI Sayın Katılımcılar, değerli basın mensupları Avrupa Konseyi

Detaylı

Altın Ayarlı İslâmi Finans

Altın Ayarlı İslâmi Finans Altın Ayarlı İslâmi Finans 09 Ağustos 2011 Salı Uluslararası platformlarda paranın İslâmileştirilmesi konusu epeydir gündemde. Paranın İslâmileştirilmesinden kasıt para ile ilgili ne varsa, ekonomik faaliyetlerden

Detaylı

Irmak Neden Farklıdır? >> 20. Eğitim Yılımızı Tamamlarken...

Irmak Neden Farklıdır? >> 20. Eğitim Yılımızı Tamamlarken... > 20. Eğitim Yılımızı Tamamlarken... «IRMAK NEDEN FARKLIDIR?» 20. Eğitim Yılımızı Tamamlarken Değerli Irmak Ailesi; 20. Eğitim yılımızı tamamlarken kurumumuzun geldiği farklı

Detaylı

GENÇLİK ŞÛRASI ÖN KOMİSYON RAPORU DEMOKRASİ BİLİNCİ VE KATILIM 14 18 MAYIS 2012

GENÇLİK ŞÛRASI ÖN KOMİSYON RAPORU DEMOKRASİ BİLİNCİ VE KATILIM 14 18 MAYIS 2012 14 18 MAYIS 2012 GENÇLİK ŞÛRASI ÖN KOMİSYON RAPORU DEMOKRASİ BİLİNCİ VE KATILIM ANKARA - 2012 D E M O K R A S İ B İ L İ N C İ V E K A T I L I M GİRİŞ İ nsana yatırımı öncelemek, gelecek nesilleri güvence

Detaylı

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI

Öğr. Gör. Özlem BAĞCI Öğr. Gör. Özlem BAĞCI Çocuğun kas gelişimini sağlayan, enerjisinin boşalmasına yol açan oyun, arkadaşları ile iletişimi ve işbirliğini de sağlayarak onun dünyasını biçimlendirir. Piaget e göre oyun, çocuğun

Detaylı

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ Sorumluluk 2017 AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ Almak Verebilmek Ç ocuğunuzun ortaokul öğrenci olmasıyla birlikte ondan beklediğiniz sorumluluklar da artmış olabilir. Ortaokul öğrencilerimizin aileleri

Detaylı

LİSE REHBERLİK SERVİSİ

LİSE REHBERLİK SERVİSİ LİSE REHBERLİK SERVİSİ Verimli Ders Çalışma Ders çalışma konusunda bir çoğunuz da çeşitli şikayetler vardır. Bir kısmınız ders çalışmaya başlamakta güçlük çekerken Bir kısmınız çalışma esnasında derse

Detaylı

KORKMADAN ÖĞRENMEK OKUL ve OKUL ÇEVRESİ GÜVENLİĞİ

KORKMADAN ÖĞRENMEK OKUL ve OKUL ÇEVRESİ GÜVENLİĞİ 06 KORKMADAN ÖĞRENMEK OKUL ve OKUL ÇEVRESİ GÜVENLİĞİ ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU Sosyal Araştırmalar Merkezi USAK RAPOR NO: 11-06 Dilek Karal Eylül 2011 Korkmadan Öğrenmek: Okul ve Okul

Detaylı

Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürleri Çalıştay Raporu

Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürleri Çalıştay Raporu Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürleri Çalıştay Raporu 30 Kasım 2012, Hacettepe Üniversitesi, Beytepe-ANKARA Eğitim Bilimleri Enstitülerine Neden İhtiyaç Bulunmaktadır? Yükseköğretim Kanun Taslağında Üniversite

Detaylı

AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI

AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI AÇEV AİLE EĞİTİM PROGRAMLARI Çocuğun, gelişimini olumsuz yönde etkileyecek davranışlara maruz kalmasını önlemek için öncelikle anne ve babaların duyarlılığının artırılması gerekmektedir. Çünkü, annebabalar,

Detaylı

Rehberlik bir süreçtir. Bir anda olup biten bir iş değildir. Etkili sonuçlar alabilmek için belli bir süre gereklidir.

Rehberlik bir süreçtir. Bir anda olup biten bir iş değildir. Etkili sonuçlar alabilmek için belli bir süre gereklidir. Rehberlik Servisinin Ve Rehberliğin Tanıtılması Rehberlik Nedir? Rehberlik; eğitimde bir hizmet alanı olarak demokratik ortam içinde öğrencinin bedensel, zihinsel ve sosyal bütün kapasitelerini en ileri

Detaylı

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır. SİSTEM: Belli bir amacı gerçekleştirmek üzere, biraraya gelen (getirilen), birbirine dayalı ve birbirini düzenli biçimde etkileyen parçalardan oluşan anlamlı bir bütündür. Sistemler, çevrelerinden girdiler

Detaylı

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME

SAAT KONULAR KAZANIM BECERİLER AÇIKLAMA DEĞERLENDİRME 2018-2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI... ORTAOKULU SOSYAL BİLGİLER DERSİ 6. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK DERS PLANI SÜRE SÜRE: 12 DERS İ 1. ÜNİTE ÖĞRENME ALANI-ÜNİTE: BİREY VE TOPLUM EYLÜL EYLÜL 1. (17-23) 2.

Detaylı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ 1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK Geleneksel eğitim anlayışı bireyi tüm yönleri ile gelişimini sağlama konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlayış ve

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

ÇALIŞTAY ve ZİRVE BULGULARI KASIM 2016, ŞANLIURFA Dr. Leyla ŞEN UCLG-MEWA

ÇALIŞTAY ve ZİRVE BULGULARI KASIM 2016, ŞANLIURFA Dr. Leyla ŞEN UCLG-MEWA ÇALIŞTAY ve ZİRVE BULGULARI KASIM 2016, ŞANLIURFA Dr. Leyla ŞEN UCLG-MEWA Mevcut Durum Bölge, özellikle Şanlıurfa yoksul mültecilerin başkenti Güvenlik önemli ve hassas bir konu: Uyuşturucu ve madde bağımlılığı

Detaylı

Gürc r an n B ange g r

Gürc r an n B ange g r Gürcan Banger Hareket Noktası Kendi işini kurmaya karar vermede başlıca etkenler şunlardır: 1. İşini kaybetmek, 2. İşsizlik döneminin uzun sürmesine tepki, 3. Bir iş fırsatının belirlenmesi, 4. Daha çok

Detaylı

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR? Haziran 2010 SOSYAL MEDYA ARAŞTIRMASI: TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR? Proje Koordinatörleri: İndeks Araştırma Ekibi Simge Şahin, İstanbul Bilgi Üniversitesi Giriş:

Detaylı

OKUL SOSYAL HİZMETİ NİN OKUL ERKEN TERKİ ÜZERİNE POTANSİYEL ETKİSİ

OKUL SOSYAL HİZMETİ NİN OKUL ERKEN TERKİ ÜZERİNE POTANSİYEL ETKİSİ OKUL SOSYAL HİZMETİ NİN OKUL ERKEN TERKİ ÜZERİNE POTANSİYEL ETKİSİ UZM. OZAN SELCİK RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ PROF. DR. YASEMİN ÖZKAN HACET TEPE ÜNİVERSİTES İ SOSYAL HİZMET SEMPOZYUMU 2015 Sunum

Detaylı

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler.

DUYGUSAL ZEKA. Birbirinden tamamen farklı bu iki kavrama tarzı, zihinsel yaşantımızı oluşturmak için etkileşim halindedirler. 0212 542 80 29 Uz. Psk. SEMRA EVRİM 0533 552 94 82 DUYGUSAL ZEKA Son yıllarda yapılan pek çok çalışma zeka tanımının genişletilmesi ve klasik olarak kabul edilen IQ yani entelektüel zekanın yanı sıra EQ

Detaylı

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ OSMANCIK 2015 Proje Adı: AİLEM OKULDA Projenin Sahibi: Nenehatun Ortaokulu Sekretarya: Nenehatun Ortaokulu Proje Ekibi Projenin Sloganı:

Detaylı

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları (Üniversite Dışında Kalan Gençler İçin E-Demokrasi Projesi Anket Çalışması) Sonuçlar Bu sorgudaki kayıt sayısı: 595 Anketteki toplam kayıt: 595 Toplama göre yüzde: 100.00%

Detaylı

ÖĞRENME ALANI: BİREY VE TOPLUM

ÖĞRENME ALANI: BİREY VE TOPLUM ÖĞRENME ALANI: BİREY VE TOPLUM - EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ORTAOKULU 5. SINIF SOSYAL BİLGİLER İ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI DEĞERLER EĞİTİMİ GÜN VE LAR EYLÜL EYLÜL 18-22 Eylül 25-29 Eylül 2-6 Ekim 9-1 Ekim

Detaylı

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları

2013 / 2014 SAYI: 17. Haftanın Bazı Başlıkları 2013 / 2014 SAYI: 17 Haftanın Bazı Başlıkları Çocukla İyi Zaman Geçirmenin 10 Yolu VI. Geleneksel Piyano Resitali Miniklere Anlamlı Hediye Okul Küçük Erkek Basketbol Takımı mızdan Başarı Çocukla İyi Zaman

Detaylı

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI 2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI TOPLANTI TARİHİ : TOPLANTI YERİ : Öğretmenler Odası TOPLANTI SAATİ : 10:30 GÜNDEM : 1-Açılış ve yoklama

Detaylı

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir? Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,

Detaylı

İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ

İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ İSTEK ÖZEL ACIBADEM ORTAOKULU 2013-2014 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK BÖLÜMÜ Bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçerken biyolojik, psikolojik ve sosyal yönden geliştiği bireyselleştiği, toplumsallaştığı

Detaylı

İTALYAN OKULLARI NASIL DÜZENLENMİŞTİR?

İTALYAN OKULLARI NASIL DÜZENLENMİŞTİR? İTALYAN OKULLARI NASIL DÜZENLENMİŞTİR? Eğitim Kaç yıldan oluşur? Eğitim 6 yaşından itibaren 16 yaşına kadar zorunlu olup, bölümlere ayrılmıştır: İlkokul 5 yıl Ortaokul 3 yıl Lise 2 yıl 6 yaşından önce

Detaylı

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ

IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ Rehberlik Bilgi Bülteni Ekim 2014 IŞIK LI ANNE BABA REHBERİ ERGENLE NASIL İLETİŞİM KURMALI? DERS ÇALIŞMANIN PLANLI BİR YOLU OLMALI! 1 Sevgili Velilerimiz, Çocuklarımız için güzelliklerle dolu, zaman zaman

Detaylı

Okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim ile yetişkin eğitimi sorumluluğu

Okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim ile yetişkin eğitimi sorumluluğu İsveç Eğitim Sistemi: Okul kurucuları 01/01/08 de basılmıştır Okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim ile yetişkin eğitimi sorumluluğu İsveç'te okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretim ile yetişkin eğitimi

Detaylı

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu na göre 2008 yılı sonu itibariyle evlatt edindirilen

Detaylı

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 03.11.2013-Bloomberg Businessweek BASINDA GeniuSpy Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 2/6 27.08.2013-www.milliyet.com.tr Çocuğunuz dikkatsiz mi emin misiniz?

Detaylı

Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP. Proje hakkında açıklayıcı bilgiler

Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP. Proje hakkında açıklayıcı bilgiler Proje: COMPASS 510858-LLP-1-AT-LEONARDO-LMP Proje hakkında açıklayıcı bilgiler Bu anketin amacı, niteliksel bilgilerin toplanıp, belirli formlarda yardım ve ihtiyacı olan, 15-25 yaş arası göçmen yada farklı

Detaylı