Geçmiş zamanların eğlence yaşamı, klasik deyişiyle özellikle içki alemleri nasıldı? İçki sofrasında bulunanlar nasıl davranırdı, davranmalıydı?

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Geçmiş zamanların eğlence yaşamı, klasik deyişiyle özellikle içki alemleri nasıldı? İçki sofrasında bulunanlar nasıl davranırdı, davranmalıydı?"

Transkript

1 Geçmiş zamanların eğlence yaşamı, klasik deyişiyle özellikle içki alemleri nasıldı? İçki sofrasında bulunanlar nasıl davranırdı, davranmalıydı? Mehmet Arslan'ın hazırladığı Ayni'nin Sakiname'sinden bunları öğrenebiliriz. Kimdir Ayni? 1766 yılında Antep'te doğmuş, kunduracı çıraklığından, Babıali'deki memurlara Arapça ve Farsça okutmaya kadar yükselmiş 1837 yılında İstanbul'da ölmüştür. Hiç kuşkusuz içki denince, şarabı anlamak gerekiyor. Sakiname nedir? "Osmanlı edebiyatının orijinal eserlerinden olan sakinameler içki meclisini; içkiyi (mey, şarap); içki dağıtan veya sunan güzeli (saki); meclisteki eğlenceleri; yemekleri ve mezeleri; mükeyyifleri (esrar, afyon, enfiye, tütün); hanende ve sazendeleri; saki, meclis, şarap, kadeh, mutrib ve nedimin özelliklerini; meclisin adabını, örf ve adetlerini mecazlı, tasavvufî ya da gerçek anlamıyla anlatan manzum edebi eserlerdir." Sakinameler, kaside, mesnevi veya terkib-i bend şeklinde kaleme alınırlar Ayrıca, divan şairlerinin yaşama tarzlarını, devrin ahlak anlayışını da yansıtır. Mehmet Arslan, "Hükümdarların hayatı ya sürekli savaşlarla geçer ya da barış zamanlarında sık sık kurdukları içki ve sohbet meclislerinde sürüp gider," diyor. Şarabın işlendiği sakinamelerin yanında, tasavvufî nitelik taşıyanların ağırlıkta olduğunu belirtiyor, hazırlayan. Ayni'nin eserinde içkiye teşvik eden öğütler vardır: "Malını, canını hep şarabın yolunda feda et, çünkü aşk derdinin devası şaraptır, o cana can katmaktadır." Her zaman şarap içmenin bir gerekçesi vardır: "Bu fena bezminde (dünyada) aklın başında olmasın." Saki nasıl olmalı bölümünü nakletmiyorum, çünkü bir zamanların alışkanlıkları ve eğilimleri bu tarzda yaşanıyormuş. Ermeni, Rum, Kıpti delikanlılar arasından seçilirmiş sakiler. Bence bugün hepimizin ilgisini çekecek bir başka kişinin özelliklerini okumalıyız birlikte.

2 Böylece içki meclisinde herkesi bu ilkeler ışığında değerlendirebiliriz. Sofralarda her zaman bulunan, tatlı tatlı konuşan, meclistekileri konuşmasıyla biraz güldüren, biraz eğlendiren bu tiplere bugün de rastlamak mümkün. Nedim nasıl olmalı bölümünden öğreneceklerimizi uygulamaya kalkarsak ya arkadaş bulamayız ya da gecemiz zehir olur. "Nedim, şarap içmeye eşlik eden, içki sofrasında yarenlik eden kişi demektir. İçki meclisinin vazgeçilmez unsurlarındandır." Nedimde bulunması gereken özellikleri okuduğunuzda, işin zorluğunu fark edeceksiniz: "İçki meclisinin nedîmi olan kişi öncelikle edep sahibi ve her yönüyle olgun bir kişi olmalıdır. Güleryüzlü, şen şakrak, bilgili, anlayışlı olmalı ve güzel konuşmalıdır. Temiz yürekli, ayağı uğurlu, güzel huylu, temiz tabiatlı olmalı. Sır saklamalı; namuslu, güvenilir ve vefalı olmalı. Latifeler, şiirler söylemeli; nükteli ve zarif olmalı; irfanıyla meclisi süslemeli. Güzel ve açık konuşmalı, sözünde durmalı, zeki ve kavrayışlı olmalı. Hoş sohbet, hasletleri övgüye layık; irfan kaynağı, fazilet denizi gibi olmalı." Bunca özelliği, güzelliği, niteliği olan birini insan her zaman yanında bulundurabilir, bence bu özellikleri taşıyan CV'ye (özyaşam öyküsü) sahip biri istediği bütün işlere girebilir. Hele sadece içki meclisine onunla birlikte katılanın son durağı alkolizmdir. Nedimin işi bununla bitmiyor. İçki meclisindeki insanlar ona eşit seviyede ise davranışı başka, daha üstün seviyelerde ise oturuş kalkışı başka, daha aşağı seviyede ise konuşması, hitabı başka olmalıdır. Musiki ile ilgili kavramları da ben ilgiyle okudum. Küçük sákîname sözlüğü de, şaraba verilen adları, sefahat ile ilgili bazı terimleri bize açıklıyor, Osmanlıcasının karşısına Türkçeleri konmuş. Bazılarını aldım yazıma: Áb-ı áteş-pare: Kırmızı ve keskin şarap. Acûz-ı Dehrin Hemşiresi: Yaşlı ve hilekár dünyanın kız kardeşi, mecazen şarap. Báde-i Pîr: Eski şarap, yıllanmış şarap. Kulkul: Sürahiden kadehe şarap koyarken çıkan ses.

3 Mey-i Köhne: Yıllanmış şarap. Bu sözlükte mezeleri de bulabilirsiniz. Ana metin bugünkü dile çevrilseydi sanırım bu kitabın okuru daha çok olurdu. İçki içen insan neye benzer? Rivayet ederler ki Hz. Adem bir üzüm çubuğu (asma çubuğu) dikti. Bunu gören şeytan çok sevindi ve bir tavus kurban kanıyla çubuğu suladı. Yaprakları çıkmaya başlayınca bu defa bir maymun keserek onun kanını da üzüm asmasının dibine döktü. Salkımlar oluşmaya başlayınca bir arslan kesti ve kanıyla suladı. Üzüm salkımları olgunlaşıp rengini ve letafetini bulunca bir domuz keserek onun kanıyla da üzüm asmasını suya doyurdu. Sarhoş olan kimse işte bu dört hayvanın nitelikleriyle görünür. Önce yüzü renkten renge girerek her hareketi tavus kuşuna benzer. İkinci rütbede maymun gibi gülünç olur, komik hareketler yapar, işi gücü oyun olur. Üçüncü aşamada arslan gibi olur ve etrafına yiğitlik, kahramanlık göstermeye başlar. En son durumda ise her yönüyle domuza benzer ve şeytan o kimseyi Hak'tan uzaklaştırır, gafil eyler... Doğan Hızlan, Hürriyetim, Türsok İçkileri Şarap: Selçukiler zamanında yazılmış olan Mesnevi -i Şerif te ve muhtelif vesilelerle şarap adı geçmektedir. Selçukluların hükümdar, vüzera saraylarında işret âlemleri yapıldığına dair Selçuknamelerde birçok malümat vardır. (Altın üsküflü simin sak sakiler şarab-ı erguvanı bezm-i hüsrevani içinde içinde içirdiler. Ve kerratla dostikanlar içildi.) Yani Altın sırmalarla işlenmiş. Üsküfler (tepesi devrik ucu püsküllü bir nevi takye) giymiş gümüş bacaklı sakiler erguvani (erguvan çiçeği renginde koyu kırmızı parlak kızıl renkte) şarabı sundular. Birçok defa dostların aşkına kadeh kaldırdılar. 25 Şarabın nasıl yapıldığını yazmaya lüzum görmüyorum. Geniş bağları bulunan bir Bektaşi tekkesinin şeyhine sormuşlar: - Bu üzümleri ne yaparsınız? - Yeriz. - Bunlar yemekle bitmez ki... Tutmacın hamurunu istemezsen suyunu ye, kendine gıda et. (Mesnevi-i Şerif, Ankaravi Şerhi C. 4, s. 300). - Fazla gelirse suyunu sıkar küplere koyarız.

4 - Sonra ne olur? - Biz sonrasına karışmayız. Allah ne dilerse öyle olur... demiş!. Bektaşi babalarından biri bağ bozumu mevsiminde bir köye misafir olmuş, pekmez kaynatmak için çalışan köylüleri görünce: - Yahu demiş. Bu mübareğin aslını bozmaya, niçin kaynatmaya çalışırsınız. Suyunu alınız, kaplara, küplere doldurunuz. Allah ne yaparsa ona razı olunuz... demiştir... Kımız: En eski bir Türk içkisidir. Kısrak veya deve sütünün ekşitilmesinden elde edilir. İslamiyetten sonra haram kılınmış olduğuna göre, sarhoşluk verici bir mahiyeti olduğu anlaşılmaktadır. Tarihsel bir bakış: Eski Türkler Türk kavimlerinin yayıldığı Orta Asya ile Doğu Avrupa nın her bölgesinde, elinde içki kadehi tutan heykellere rastlamak mümkündür. Türk tarihi profesörü Bahattin Ögel, eski Türklerde otağın ortasında içki kadeh ve sürahilerinin durduğunu, içkiye başlamadan önce Yer ve Su Tanrıları için, içki saçıldığını belirtiyor. Aslında Türkler de adı geçen içki, kımız dı. Kımız, günlük yiyecek ve gıda amacıyla kullanılıyordu. Birçok gezgin Orta Asyalılar ın bazen yemek yerine sadece kımız içtiklerini anlatmaktadır. Orta Asya Türklerine göre kımız, beşikten mezara kadar herkesin içkisi olup, birçok hastalıkların, yaşlılık ve dermansızlığın yegane ilacıdır. En hafif kımızda % 1 alkol, en sert kımızda ise % 3 alkol bulunmaktadır. Kımızın bir tür Süt Şarabı olduğu söylenebilir. Eski Türklerde idiş adı verilen içki kadehi gamı ve kederi gidermenin bir sembolü olarak da görülüyordu. Türkler, üzüm şarabı için Bor sözcüğünü kullanırlardı. Türkler, bira ve boza, yani arpa, buğday ve darı gibi tahıldan yapılmış içkilere ise bekni diyordu. Tüm bunlar bizlere Türklerde şarap ve bira yapımının olduğunu gösteriyor. Anadolu Türkler daha sonra Orta Asya dan göçerek Anadolu ya geldiler. Anadolu nun yerli kültürlerinde de alkolün adı vardı. Şarap ilk olarak milattan önce 4000 yıllarında Anadolu da üretildi. Anadolu nun yerlisi Hititliler özellikle şaraba düşkün olduğunu biliyoruz. Sümerler ise daha çok biraya düşkündü. Sümerler birayı beslenmek amacıyla yani bir gıda olarak tüketiyorlardı. M.Ö yıllarında Mezopotamya ve daha sonra Mısır da içilen bira, eskiçağda ekmekle birlikte önemli bir besin kaynağıydı. Hakkari de bulunan eski çağlara ait dikilitaşlarda da silah yerine ellerinde tuttukları içki tulumlarına sıkı sıkıya sarılmış heykeller dikkati çekmektedir. Osmanlı dönemi Türklerin kurduğu en büyük imparatorluklardan birisi Osmanlı imparatorluğudur. İstanbul u fetheden Fatih Sultan Mehmet in saltanat döneminden ( ) beri meyhaneler bulunduğu ve bunların Bizans döneminden kalmış oldukları çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bu kaynaklardan bazıları, o dönemde İstanbul meyhanelerinin dünyaca ünlü

5 olduğunu belirtir. ( ) Fatih Sultan Mehmet in oğlu İkinci Beyazıt zevk ve eğlenceye düşkündü. Özellikle müzik ve şenlikten hoşlanıyordu. Gitgide, dinde yasaklanmış olmasına karşılık, şarap yeni İstanbullular arasında hayli yaygınlaşmıştı. Şarap yapımevleri gürül gürül işliyordu. Kağıthane nin yıldızının parlamaya başlaması da bu dönemlere rastlar. ( ) Yavuz Sultan Selim ise İkinci Beyazıt ın oğludur. O dönemde İstanbul da içki tüketiminin sonucu meyhaneler açılmaya başladı. Şarabı yapan ve satanlar gayrimüslimlerdi. ( ) Muhteşem Süleyman yani Kanuni Sultan Süleyman tahta çıktıktan bir süre sonra içki düşkünleri müthiş bir darbe ile karşılaştılar. Yeni padişah, kanunlar yapıp devlet işlerine bir düzen verdi, aynı zamanda içki kullanmaya da çok sert yasaklar getirdi ( ) O dönemin şairlerinden Nevi bu durumu şöyle anlatır: kalbi aşık gibi viran ettiler meyhaneyi bivefalar ahdine döndürdüler peymaneyi İçki alınıp satılan yerler kapatılmış, gizlice içki içenlere ise şiddetli cezalar getirilmişti. Bu yasağın ilk günlerinde İstanbul a şarap yüküyle gelen gemilerin yaktırıldığı da anlatılmaktadır. Muhteşem Süleyman ın oğlu İkinci selim döneminde ise içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı. İkinci Selim gayrimüslimlerin şehre vergisini vermek suretiyle serbest içki getirebilmelerine izin verdi, aynı zamanda içki vergisini toplamaya da bir görevli atadı II. Selim in saltanat döneminden itibaren âb âlemleri yaygınlaştı. Müslümanlara içki yasak olduğu için kırlarda yapılan alkollü eğlencelere ab yani su alemi adı verilmişti. Padişah üçüncü Murat da meyhane açılması hakkındaki yasağı sadece Müslüman mahalleri için uygulamış, böylece gayrimüslimlerin oturdukları yerlerdeki meyhanelere dokunulmamıştır (1577). Böylelikle Müslümanlar da, gayrimüslimlerin oturdukları mahallelere giderek ihtiyaç ve isteklerini giderme olanağını buluyorlardı. Padişah 3. murat, bir dönem alkollü içkileri yasaklamaya kalkıştı ancak askerin yani yeniçerinin isyanı sonucu bu kararından vazgeçmek zorunda kaldı. II. Osman ve ( ) 1. Mustafa da ( ) içkiyi serbest bıraktılar. Kanuni Sultan Süleyman döneminden sonra Osmanlı döneminde içki yasağının en şiddetle uygulandığı dönem hiç kuşkusuz ki IV.Murat ın saltanat dönemidir. Bu dönemlerde içki yasağının kapsamı değiştirildi, gayrimüslim azınlıklar da yasağa tabi oldu. Bunun başlıca nedeni gayrimüslimleri de yasak kapsamına alarak alkollü içki yasağının delinmesini önlemekti. IV. Murat içkiyi, tütünü yasaklamakla kalmamış bütün meyhaneleri de yıktırdı. Meyhaneler yıkıldıktan sonra halk bozahanelere akın etmeye başlayınca padişah IV. Murat boza üretimini de yasakladı. Çünkü boza fazlaca tahammür ettirildiğinde 2-3 derecelik alkol içermekteydi. Çok sıkı içki ve tütün yasağı konulan IV. Murat ın saltanat döneminde bile İstanbul da 600 den fazla kişinin meyhanecilik yaptığı, 300 kadar da koltuk meyhanesi bulunduğu belirtilir. ( ) Murat ın oğlu II. Süleyman döneminde ise hazine zarara uğradığı için içki yasağına son verildi. Ama daha sonra alkollü içkiler yeniden yasaklandı. ( ) İçkinin serbest olduğu, meyhanelerin en parlak yıllarını yaşadığı, içki içme adabının inceldiği, kendi kültürünü yarattığı, şiir ve şarkıya yansıdığı dönem arasındaki Lale Devri dir. Lale devrinin büyük şairlerinden Nedim meyhane için Meyhane mukassi görünür taşradan amma

6 Bir başka ferah başka letafet var içinde demiştir. Tanzimat tan sonra meyhanelerin İstanbul da göze batacak bir biçimde çoğaldığı görülmektedir. Tanzimat tan sonra içki yasağı konusunda sert önlemlerden kaçınılmakla birlikte, sarhoş olup taşkınlık yapanların cezalandırılması ve meyhanelerin gözetim altında tutulması sürdü. Batılaşmanın da etkisiyle yabancı içkiler tüketilmeye başlandı, hatta saray çevresinde de yabancı içkiler moda oldu. Örneğin II. Abdülhamid konyak ve rom, V. Mehmet (Reşat) ise konyak seven padişahlar olarak bilinirler li yıl larda Sultan Abdülhamit döneminde, başmabeyinci ve maliye bakanlarından Sarıcazade Ragıp Paşa Tekirdağ yolu üzerinde ilk rakı fabrikası olan Umurca Rakı Fabrikası nı kurdu. O dönemin Beyoğlu su daha doğrusu Pera sı lüks otelleri, kafeşantanları, kabareleri, birahaneleri, balozları, içkili gazinoları ve tiyatroları ile çehresini değiştirmişti. O zamana dek sadece meyhaneyi bilen Osmanlı Türkleri için bu çok değişik bir eğlence tarzıydı. Bu dönemde içki kullanımında ve içkili yerlerde Fransız etkisi belirgin olarak hissediliyordu. O zamana kadar içkili gece hayatı mekanları sadece Rum Ermeni ve Yahudi gibi gayrimüslim azınlıkların tekelindeydi. Kapitülasyonların sağladığı muafiyetlerden yararlanan yabancı uyruklular, ekonomide olduğu gibi içkili gece hayatının önemli bir bölümünü de ellerine geçirdi. Yabancı uyruklular denetimsiz çalışıyordu. Kapitülasyonlar Türkiye ye yerleşmiş yabancılara neredeyse diplomatik bir bağışıklık tanıyordu. Osmanlı da bira satışının, belki de üretiminin 1846 ya kadar uzandığını İzmir Punta da birahane sahibi Prokorr un (A. Prokopi) seramik bira şişesinin üzerindeki amblemden anlıyoruz. İsviçreli Bomonti kardeşler Feriköy de bir bira üretimi tesisi kurmuşlar, daha sonra bu şirket Nektar Şirketi ile birleşmiştir. Bomonti Bira Fabrikası Birahane Sokağı nda 1908 yılına kadar üst fermantasyon yöntemiyle bira ve rakı üretimi yapmıştır. Birinci dünya savaşı sonunda müttefikleri kaybettiği için Osmanlı da kaybetti. Sonunda İstanbul işgal edildi. İşgal döneminde ve sonrasında, çatışmalara ve acılara rağmen İstanbul da meyhane gelenek ve görenekleri aynen devam etti. Bomonti, alem, elif ve A rakısı tiryakilerin hizmetine girdi. Her iki rakı da Constantin Georgiadis in imalathanesinde üretilmekteydi. Elif rakısı düz ya da düziko adı verilen anason içermeyen rakılardandı. Georgidas ın rakı imalathanesi aynı zamanda kouvet (kuvvet) isimli şarabı da üretiyordu. dimitrokapulo ve neptün şarabı dönemin önemli şaraplarındandı. Cumhuriyet döneminde Tekel Genel Müdürlüğünün kurulmasıyla rakı çeşitleri de arttı. Evliya Çelebi ye göre Galata demek meyhane demektir ve seyahatnamesi nde şöyle yazar: İstanbul un dört çevresinde meyhaneler çoktur ama çokluk üzre Samatya kapısında, Kumkapı da, Yeni Balıkpazarı nda, Unkapanı nda, Cibali kapısında, Fener kapısında, Balat kapısında ve Hasköy de bulunur. Karadeniz Boğazı na varınca her iskelede meyhane bulunur ama Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Yeniköy, Tarabya, Büyükdere ve Anadolu tarafında Kuzguncuk, Çengelköy, Üsküdar ve Kadıköy de tabaka tabaka meyhaneler vardır... Osmanlı döneminde üzüm bağları daha çok Rum, Ermeni ve Yahudilerin elindeydi. Türk bağcılarının şarap üretmesine devletçe izin verilmediği için, Türk bağcıların yetiştirdiği üzümler Osmanlı halkı tarafından daha çok meyve olarak tüketilirdi.

7 Gayrimüslimler, içkiyi üretmekte ve içmekte özgürdü. Ancak bu hoşgörünün istismar edildiği dönemlerde, yani Türk lere de içki satmaya başladıkları dönemde içki yasağı onları da kapsıyordu. Meyhanelerin neredeyse tümünü Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler işletirdi. Bu meyhanelere içki içmek için gelen Osmanlı Türkleri içkilerini sessiz sedasız, büyük bir tedirginlik ve korku içersinde gizlice içerlerdi veya içkilerini gizlice evlerine götürürlerdi. İçki içen Müslümanlara had cezaları uygulanırdı. Had cezalarında, içki içtiği saptanan kişi 80 veya 100 kere sopa ile dövülürdü. Şayet aynı kişinin ikinci kez içtiği saptanırsa bu kez had cezası katlanarak uygulanırdı. İslam dininde alkol yasaktır. Bazı Müslümanlar bu yasağı sadece mayalı içkileri kapsadığı biçiminde yorumlanmıştır. Rakı, şarap gibi mayalı bir içki değildir. Rakı damıtılmayla yapılan bir içkidir. Rakının mayalı değil, damıtılmış bir içki olması nedeniyle rakı içmenin günah sayılmayacağı düşünülmüştür. Böylece rakı Türklerin ulusal içkisi haline gelmiştir. İçki içerken padişahların bile hemen hemen aynı bahanelere sığındığı görülmektedir. Bazı padişahların şeker kamışından yapılan rom içkisini içtikleri, bu nedenle de günah işlemediklerini ileri sürdükleri anlatılır. Öte yandan boza ve şıra gibi mayalı içecekler kimi zaman içkiyle eş tutulmuştur. Bozacının şahidi şıracı, meyhanecinin kefili bozacı deyimleri de bu yüzden dilimize girmiştir. İçki içmek isteyip de içemeyen bir Müslüman, Türklerin tarihinde yoktur. Ama içene ve bulana kadar sıkıntı çekmiştir, yalan söylemiştir. Bütün dini ve zaman zaman idari yasaklara rağmen, içki İstanbul hayatının ayrılmaz bir parçasıdır. İçkili eğlencelerin üstü kimi zaman Ab alemi, yani su alemi diye örtülmüştür. Biraya da Fatma ananın helvası diye şifreli bir isim verilmiştir. Türk eğlence yaşamının önemli unsurlarından birisi olan Karagöz de de alkol kullanan karakterler dikkati çeker. Matiz, tiryaki veya tuzsuz deli Bekir bunlardan bazılarıdır. Tüm bunlar alkolün Türk toplumunda kendi kültürünü ve geleneğini yarattığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Osmanlı devleti de diğer tüm devletlerde olduğu gibi yasaklama ve vergi ikilemi hep yaşanmıştır. Alkollü içkilerden Şıra, cizye, zecriye, reftiye, ithaliye, Rüsumu Müştemia, resmi miri Rüsumu Sitte gibi isimlerle vergi alınmıştır. Devlet alkolün getirdiği parayı gözden çıkaramamıştır. Cumhuriyet dönemi Türkiye Cumhuriyetinin kurulduktan sonra ki ilk işlerinden birisi içkiyi yasaklamak oldu. Men-i Müskirat yani içki Yasağı Eylül 1920 tarihinde kabul edildi. Men i Müskirat Yasası Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin kabul ettiği yirmi ikinci kanundu. Bu yasayla her türlü içki üretimi, ithali satın alınması ve kullanılması yasa k edilmişti. Bu dönemi Hüseyin Rahmi Gürpınar, Heybeliada daki evinde yazdığı Meyhanede Kadınlar adlı eserinde şöyle anlatır: Bu yasaktan sonra içkiye rağbet yüz kat arttı. En pis, zararlı rakılar üç, dört yüze satıldı. Bu yasaktan bir yıl önce Amerika Birleşik Devletleri de alkolü yasaklamıştı... Türkiye büyük millet meclisi 1926 yılında yasağı yürürlükten kaldırdı. Yeni yasayla her türlü ispirto ve ispirtolu içkiler devlet tekeline alındı. İstanbul da 1918 yıllarından 1940 lara kadar Beyaz Rus olgusu yaşandı. Rus devrimi sonrası ülkelerinden kaçan Ruslara İstanbul kucak açtı ve bir süre misafir etti. Ruslar İstanbul gece hayatına yeni bir renk katmıştır. Rus eğlence mekanlarına örnek olarak Frederick Thomas tarafından açılan Maksim gazinosu verilebilir. Moscovite isimli rus lokantası daha sonra George Carpitch tarafından alındı ve meşhur karpiç halini aldı. George carpitch Atatürk ün

8 isteğiyle karpiç lokantasını Ankara ya taşıdı. Yine Kievli bir yahudi olan weinbaum tarafından açılan rose noir yani kara gül, roube jansky tarafından yazılan aynı adlı romana isim oldu. Jean Novotny tarafından açılan Novotni birahanesi, iki rus garson tarafından açılan kit kat barı ve 1923 yılında açılan rejans, daha sonra açılan turkuaz hep rus işletmeciler tarafından çalıştırıldı. Maksim, rejans, turkuaz gibi lokantalar beyoğlundaki meyhane geleneğini gazinoya çevirmiş, içki kültürüyle eğlence kültürünü birleştirmişti. Atatürk alkol kullanırdı. Atatürk ün akşamları birçok kişiyi davet ettiği sofraları meşhurdu. Bu sofralar, ülke meselelerinin geniş biçimde, zaman sınırlaması olmadan tartışıldığı meclislerdi. Sofra onun için bir araç tı. İkinci dünya savaşı İkinci dünya savaşı sırasında Türkiye de Recep Peker hükümeti,yalnız birikmiş olan ekonomik sorunlarla değil, savaş sırasında toplumun sosyal yaşamında açılmış yaralarla da uğraşmak ve bu yaraları iyileştirmek durumunda kaldı. Ekonomik durumun kötü olması nedeniyle gücü içki almaya yetmeyen insanlar, insan sağlığına zararlı olan mavi ispirto içmeye başlamıştı. Halkın alkol alımını kolaylaştırmak, mavi ispirto kullanımını azaltmak, toplumun sağlığını koruyabilmek için Recep Peker hükümeti rakı fiyatlarını ucuzlattı. Bu karar toplumda bazı kesimlerin ve Yeşilay Cemiyeti nin büyük tepkisiyle karşılandı. Tepki karikatürleri çizildi. Aslında, Türkiye de alkole karşı duruşlar çok eskilere uzanmaktadır. Ancak bu çabalar Ömer Besim Paşa nın kimliğinde resmiyet kazanır yılında içki düşmanı gazete çıkarılmaya başlandı. Genç bir ekip alkole ve diğer uyuşturuculara karşı mücadele verdi. Alkol ve benzeri maddelere karşı olan hareketin ülkemizdeki en önemli simalarından birisi Fahrettin Kerim Gökay dır. İçki düşmanı gazeteyi de çıkarmıştır. Ufak, yani 35 lik rakının piyasaya çıktığı günler Fahrettin Kerim in alkole karşı mücadelesinin de en ateşli yıllarıdır. Küçük rakı ufak tefek olan Gökay a benzetilerek meyhane müdavimlerince Fahrettin Kerim olarak adlandırılmıştı. Türkiye de bira önceleri ciddi bir sorun olarak görülmedi lu yıllarda bira serinletir isimli bir ilan bile verilebilmişti. Yine bir başka ilanda bira şöyle tanımlanıyordu: Gıdasının esası ekmek olan insanlar, bizde ekseriyetle olduğu gibi birayı sevmelidir. Hakikaten bira ile ekmek aynı esasları muhtevidir. Bira beşeriyetin tanıdığı en eski ve sıhhi ve en iyi içkidir. Bira hakikaten vücudu besleyen ve aynı zamanda ferahlık veren sulu ekmektir. Özellikle 1980 lı yıllarda meşhur bira bu kapağın altında diye başlayan reklamlar ve yeni pazarlama yöntemiyle birlikte birahaneler birdenbire çoğaldı. Televizyonlu birahaneler açıldı. Bu varoş gençliğinin şehir içine yayılma yollarından biriydi. Bira Türk televizyonlarında reklamı yapılan tek alkollü içki oldu. İçkili eğlencelerin mekanları Eski İstanbul meyhaneleri 8-10 masa, bir içki tevzi tezgahı, küçücük bir mutfak ve dört duvardan oluşan bir mekandır yıllarına kadar meyhanelerde masa kullanılmamıştır. O yıllara kadar sofra rahle gibi açılır- kapanır iskemleler üzerine kurulurdu. Eski dönemlerde meyhaneler çeşitli sınıflara ayrılırdı. Gedikli meyhaneler seçkin kişilerin uğrak yeri olan meyhanelerdi. Gedikli meyhaneler Abdülaziz Döneminden ( ) sonra

9 Selatin Meyhaneleri olarak anılmaya başlar. Koltuk meyhaneleri kaçak olarak işletilen yerlerdi. Sokak aralarında her türlü denetimden uzak pervazsızca çalışırlardı. Ayaklı meyhane ler gizli çalışan gezici içki satıcılarıydı. Bakkalların, manavların önünde içkiyi müşterilerine verirlerdi. Müşteriler kadehi bir yudumda yuvarlar elinin tersiyle ağızlarını silerlerdi. Bu harekete de yumruk mezesi adı verilirdi. Tezgah önünde, ayaküstü birkaç tek atıp gidenlere, tezgah müşterisi denirdi ve meyhanenin bu alemine tezgah alemi adı verilirdi. Tezgah müşterileri ustaları ile karşılaşıp yüz göz olmak istemeyen, bir an önce içip gitmek isteyen kalfalar ve çıraklardı. Zaman içinde tezgah müşterileri için tekçi ya da tektekçi tabirleri de kullanılmıştır. Balolar 19. yüzyılda İstanbul da moda haline gelmişti. Bunlara özenen sosyoekonomik düzeyi düşük kesim, baloz ismi verilen meyhanaleri açmıştır. Buralarda içki, müzik ve fuhuş yaygındı. Çalgılı meyhaneler, günümüzdeki Taverna ların ilkleridir. Çalgılı meyhaneler yarı meyhane, yarı gazino tarzında işletilirdi. Oturak alemleri ise genelde gizli yapılan içkili ve kadınlı eğlence türüdür. Çalgılı meyhanelerde de kadınlara rastlanırdı. Bunların dışında içki sofralarında kadına pek rastlanmazdı. Esnaf meyhaneleri, balıkçı meyhaneleri, çalgılı meyhaneler, sahil meyhaneleri ayrıdır. Bunların yanı sıra Krepen Pasajı, Çiçek Pasajı meyhaneleri ayrıdır. Hem çevre düzenlemeleri, hem mutfakları, hem de müdavimleri farklıdır. Farklı meyhane türlerinin birbirleriyle kıyaslamak doğru değildir. Tanzimat sonrası kafeşantanlar, gazinolar, barlar kuruldu. Kafeşantanlara örnek olarak Büyük Alkazar, Concordia, Alhambra verilebilir. II. Abdülhamid in saltanat dönemi sonralarında Galata nın Arkadi Sokağı nda açılmış olan Arkadi Gazinosu İstanbul un ilk gazinolarından biridir. Maksim, Küçük çiftlik, Tepebaşı, Cumhuriyet, Kristal, Taksim Belediye gazinoları ise cumhuriyet dönemine adını yazdıran gazinolardı. Daha sonra salaş gazinolar da türedi. Salaş gazinoların kaçak olarak işletilen koltuk meyhaneleri gibi hizmet vermesi ve müzikli eğlence programlarının çalgılı meyhaneleri andırmasından dolayı gazinolara meyhanelerin alafrangası denmiştir. İstahbul barlarının ilki 1911 de açılan Gardenbar dı. Otel bünyelerinde yer alan İstanbul barlarının ilkinin Pera Palas ın bünyesinde bulunan Orient Bar olduğu söylenebilir. Bunlara diğer örnekler ise Tokatlıyan ve Park otellerinin bünyelerinde bulunan barlardı yıllarında Salvatore, 1870 de Proksch birahanesi, 1880 yılında merkez birahanesi ve daha sonra da londra birahanesi açıldı. Sponeck ise İstanbul un bira tarihinde önemli bir yer tutar. Sinematograf ilk olarak İstanbul halkına 1870 yıllarında kurulan bu birahanede gösterildi. Yanni birahanesi 1878 de açıldı. Bu resimde 1912 yılına ait bir yanni ilanı görülmektedir. Bomonti birahanesine ait iki ayrı ilan. Biri 1912 de rumca, diğeri 1925 de Fransızca

10 Birahaneler arasında yine novotni nin Atlantik birahanesinin Lala lokanta ve birahanesinin adını unutmamak gerekir. Beyoğlu na damga vurmuş önemli içkili lokantalardan birisi de Alman Fischer in 1930 larda açtığı Fischer birahanesi ve lokantasıdır. Günümüzde çok iyi bilinen refik restaurant ın sahibi refik işte burada bulaşıkçı olarak çalışmaya başladı. İstanbul da birahaneler 1940 lı yıllarda çok meşhurdu ve çok büyük kalabalık toplardı. Markiz Lebon ve Nisuaz gibi dönemin elit pastanelerinde de içki servisi vardı li yıllardan önce Pavyonlar kaliteli yerlerdi. Taksim Belediye Gazinosu, Park ve Tokatlıyan otelleri gibi ciddi işletmelerin bünyelerinde pavyonlar vardı. Ancak daha sonra pavyonlar gece eğlence hayatının yaşandığı yerlerden çıkıp, gece aleminin yaşandığı mekanlar oldular. Günümüzde eğlence yerlerinde kavram kargaşası iyice arttı. Publar, Bistrolar, rotiseriler, restoranlar, tavernalar vb. Kafeler çeşitlendi. Kafe (Cafe), Kafe Bar, Kafe Bar Restoran, Köy Kafe, İnternet Kafe, Otel Kafeleri, Sahaf Kafeleri, Caz Kafeler vb. Günümüzde Kağıt peçeteler havalarda uçuyor, ceketler gömlekler yakılıyor, masalar devriliyor İçki ve meyhane kültürü Rakı, kendi dilini, adabını, edebiyatını kısaca kültürünü yaratmıştır. Osmanlı döneminde usta meyhaneci lere barba denirdi. Tezgahçı içki tevzi tezgahında görev yapar, sofradaki konuklara ise saki (ortacı) hizmet ederdi. Sakilerin konuklarına cilve yaptıkları, bel kıvırdıkları, göz süzdükleri bilinir. Sakiler meyhane müdavimlerine seksi gösteriler de sunarlardı. Ramazanda meyhaneler kapatılırdı. Bayram arifesinde meyhaneciler gedikli müşterilerinin evlerine midye veya uskumru dolma gönderirlerdi. Buna "unutma bizi dolması" denirdi. Meyhanelerin müslüman olmayanlar tarafından işletilmesinin nedeni, içkinin şeriaten yasak olmasının yanında, meyhanecilik mesleğinin süfli meslek olarak kabul edilmesinden de kaynaklanıyordu. Bu yüzden de aileler kızlarını meyhanecilere vermek istmezlerdi. Halk arasında rakıya aslan sütü denilmesinin nedeni eski Osmanlı meyhanelerinde rakının aslan kabartmalı kaplarda sunulması ve renginin sütle aynı renkte olmasıdır. Ve bu inanışın sonucunda insanlar rakının içildiği zaman insana cesaret vereceğine inanırlar. Rakı sofrasına çilingir sofrası adı da verilir. Rakını n içen kişiyi açtığı düşünüldüğü için rakı sofrasına çilingir sofrası denir. İçki sofralarına halen bugün dahi, içelim, açılalım diye oturulur. Rakı içmeye demlenme de denir. Demlenme sohbet anlamına gelen bir sözcüktür. Bu da rakı sofrasında sohbetin önemini gösteren bir vurgudur. Alkolü fazla kaçıranlara ise küfelik adı verilirdi. Türkler yasaklar nedeniyle meyhanecilik yapmamıştır ama alkol ve meyhane üstüne birçok şarkı yapılmış, birçok şiir yazılmıştır. İçki, Türk edebiyatının başlıca konularından birisi olmuştur. Birçok şiir içki üstünedir. Örneğin divan edebiyatı şairlerinden Fuzuli Gül vakti, gül renkli şarap kadehini yitirme Şair Orhan Veli için ya İçkiye benzer bir şey vardır havada, ya da rakı şişesinde balık olmak ister. Cahit Sıtkı Tarancı der ki

11 Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun, işte oldu akşam Kur bakalım çilingir soframızı, Dinsin artık bu kalb ağrısı. Türk müziğinin başlıca konularından birisi de yine alkollü içkilerdir Türk yiyecekleri meyhanelerde meze olmuştur. Bir anlamda Türkler meyhanecilik yapmamıştır ama meyhane kültürünün oluşmasını sağlamıştır. İçki adabı Türk tarihinde alkolün belirli miktarda ve kontrolde alınmasını öğütleyen bir çok söz, kural ve gelenek vardır. Örneğin kural olarak rakı akşam içilir. Buna şakayla karışık Kerahat yani kötülük vakti denir. Azı karar çoğu zarar deyimi de alkolün fazla kaçırılmamasını öğütleyen bir deyimdir. Azı karar çoğu zarar yasası sağlık için bir kadeh, aşk ve zevk için iki, şamata yapmak için üç, uyku için dört, keseye zarar için beş, kavga çıkarmak için altı, morartılmış gözler için yedi, başının kanunla derde girmesi için sekiz, bozuk bir mide için dokuz, çılgınlık ve eşyaların etrafa fırlatılması içinse on kadeh. Rakı sofraları çeşni sofralarıdır. Rakı mezeyle içilir. Mezesiz sadece rakı içilmesi uygun görülmez. Bunun nedeni yine alkolün etkilerini azaltmaya çalışmaktır. Bir başka deyişe göre Rakı sofrasının tarzı çilingir sofrası, ölçüsü iki duble rakı dır. Böylece alkol miktarı da sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. Aynı şekilde Burnuna değil, ağzına içeceksin, beynine değil, karnına içeceksin şeklinde bir başka deyiş daha vardır. Bu deyişte alkolün az alınmasını öğütlemektedir. Yine denir ki İçmesini bilene Zevk-u sefadır rakı. İçme yi bilmeyene Cevr-ü cefadır rakı. İçki şişede durduğu gibi durmaz deyişini Can Yücel bir şiirinde şöyle anlatmıştır. Şişede durduğu gibi durmaz Tutar insanları insana sevdirir Bazen de tutamağı tutar Tutar insanı insanlardan bezdirir Meyhaneye karın doyurmaya gelinmez. Gerçek meyhane geleneğinde sıcak ana yemek

12 yoktur. Meyhanelerde ana yemek geleneğinin bulunmamasının nedeni eski gündelik yaşantıda erkeklerin akşam yemeğini mutlaka evlerinde aileleri ile yemeleri içindir. Türkiye de halen alkollü içkiler satın alındıktan sonra bir gazete kağıdına konur veya siyah naylon poşette taşınır. Bu davranışın amacı hem gizleme, hem de karşı tarafa gösterilen saygının bir belirtisidir Son söz Yan yana yaşayan iki toplumdan birine yasak, diğerine yasak olmayan alkol, kendine konan yasakları hep delmiştir. Gayrimüslimlerle Müslümanları alkol birbirine yakınlaştırmıştır. Tadlar ve hazlar, tarihle kültürle ve toplumsal değerlerle karışır ve yoğrulur. Yasakları dinlemez, duvarları aşar. Kültürün bir parçası haline geliverir. Alkol çoğunluğu müslüman olan bir toplumda da kendi kültürünü oluşturmuştur. Bir deyişe göre meyhaneciliği öğrenmek istiyorsan eğer, Ermenilerin yanında çalış, sonra da diplomayı bir Rum dan al. Ama diplomanın imzasını Türkler atar, mührünü de onlar basar denir. Yasaklara değer verildiği kadar, Azı karar çoğu zarar yasası gibi gelenekler önemsense, belki de alkol kendine bağımlılar yaratamayacaktı _kultegin_ogel.pdf Bâbür Şah ın ( ) ünlü eseri Babürname de tıbbî bilgiler Murat Yurdakök Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Profesörü Bâbür, babası tarafından Timur a, annesi tarafından Cengiz Han a ulaşan bir Çağatay Türküdür. Asıl adı Zahîrüddin Muhammed dir. Bâbür, eski Türk geleneklerine göre, isime eklenen kaplan veya panter anlamına gelen bir lakaptır. Bâbür, 14 Şubat 1483 (6 Muharrem 888) de Fergana da doğdu. Babası Ömer Şeyh bin Ebu Sâ id, Fergana da küçük bir Timurlu prensliğini idare ediyordu. Annesi Cengiz in torunlarından Yunus Hân ın kızı Kutluğ Nigâr Hanım dı. Bâbür, 10 Haziran 1494 de babasının ölümü üzerine henüz 12 yaşında iken 1494 de tahta çıktı. Bu tarihten itibaren iç karışlıklıklar ve akrabaları arasındaki anlaşmazlıklarla mücadele etti. Bâbür iki kez Semerkand ı ele geçirdiği halde elinde tutamadı. Özellikle Özbek hükümdarı Muhammed ŞeyBânî ile giriştiği mücadelelerde yenilen Bâbür yine de ayakta kalmayı başardı de Kabil i aldı. Safevî hükümdarı Şâh İsmail in Şeybanî Hân ı yenmesi sonucunda yeniden bölgedeki gücüne kavuştu. Safevîlerin yardımıyla Semerkand ve Buhara yı ele geçirdi. Ancak Safevîlerin bölgeden çekilmesiyle, Bâbür ün de durumu zayıfladı, yeniden Özbeklerle karşı karşıya geldi. Şah İsmail in Çaldıran da Yavuz Sultan Selim e yenilmesiyle, Mâverâünnehir de dengeler Özbeklerin lehine değişti. Bâbür de bu yenilgiden sonra çekildi ve bundan sonra yönünü Hindistan a çevirdi da Sind nehrini 1500 kişilik ordusuyla geçti. İki yıl sonra Hindistan ın kuzeyini ele geçirdi de hükümdarlığı Seyhun, Sind ve Belucistan a kadar ulaştı de Delhi de hüküm süren Ludi sultanı İbrahim Ludi nin gönderdiği orduyu yenerek Lahor u, 1526 da da Delhi yi ele geçirdi da Bihâr seferinde Mahmud Şah a karşı zafer kazandı. Ancak hastalandı ve yerine oğlu Hümâyun u hükümdar olarak seçtiğini bildirdikten üç gün sonra, 25 Aralık 1530 da henüz 48 yaşında iken Agra da öldü. Önce Cemne nehrinin kenarındaki Nûr-efşân bahçesine gömülen Bâbür ün naşı, vasiyeti gereği altı ay sonra Kâbil e taşındı. Torunu Şah Cihân 1646 yılında Bâbür ün mezarı üzerinde bir türbe yaptırdı. Bâbür ün on sekiz çocuğu oldu, ancak bunlardan on biri kendisinden önce vefat ettiler. Bâbür Hindistan da Türkçe nin yayılması ve Türk şiir geleneğinin başlaması gibi çok önemli tarihî ve kültürel misyonu gerçekleştirdi. Kendisi sadece şiir yazmakla kalmayıp, edebiyatla

13 da ilgilendi. Okumaya çok düşkündü; çok zor şartlarda bile okuyup yazardı. Etrafına ünlü şair, musikişinâs, hattat ve âlimleri toplayan Bâbür, sanatın her türü ile ilgilendi. Hatta şiir ve edebî eserlerin teorik yönleriyle ilgili eserler yazdı. Uygur ve Arap harflerini birleştirerek Hatt-ı Bâbürî adı verilen ve noktasız harflerde oluşan bir yazı şeklini icat etti. Hayatını, yaşadıklarını yazıya aktaran ve hükümdarlar arasında eşine az rastlanan bir günlükçü kişiliği sahip Bâbür; eğlence ve içki alemlerine de çok düşkündü, musikî icrâ etmedeki yeteneği ile ün yapmıştı. Bâbür ün en tanınmış eseri Vekayi adı ile de bilinen Bâbürnâme dir. Bâbür Çağatay Türkçesi ile yazdığı bu eserde hayatını, düşüncelerini, maceralarını samimi ve akıcı bir dille anlatmıştır. Diğer eserleri Türklere özgü bazı nazım şekilleri, aruz vezniyle ilgili bilgiler ve pek bilinmeyen birkaç edebi sanatın anlatıldığı ve en önemlisi Bâbür ün kendisinin geliştirdiği aruz kalıplarını içeren Arûz Risâlesi; Hanefî fıkhıyla ilgili bir manzum eser olan Mübeyyen ve büyük Divân ıdır[-]. Burada Bâbürnâme de geçen tıbbî bilgiler özetlenmeye çalışılmıştır. Kayıtların alındığı yerler, kaynak kitaptaki[4] sayfa numaraları ile birlikte verilmiştir. Fergana ( ) "... Hocend in... Havası sıhhate çok muzırdır ve sonbaharda sıtması çok olur. Rivayete göre, serçeyi bile sıtma tutarmış. Havasının fenalığına sebep, şimâldeki bağlar olduğunu söylerler..." (s. 7). "... o sıralarda ( ) öyle bir at salgını oldu ki, atlar katarlarla düşüp ölmeye başladılar..." (s. 25). "... Sultan Ahmed Mirza geri dönerken, iki-üç menzilden sonra hastalanıp, yakıcı sıtmaya tutuldu. Ura-Tepe nevahisinde, Aksu ya geldiği sıralarda, 899 senesi şevvâl aynın ortalarında (Temmuz 1494), kırk dört yaşında, Fânî dünyaya veda etti..." (s. 27). "... İki oğlu olmuş, fakat küçükken ölmüşlerdi. Beş kızı vardı... Üçüncü kızı Ayşe Sultan Begim idiç Ben beş yaşında iken, Semerkand a geldiğim zaman, bana nişanlamışlardı. Sonra kazaklık zamanında Hocend e gelmiş ve orada evlenmiştim. Semerkand ı ikinci defa aldığımda, biricik kızı olmuştu; birkaç gün sonra, Tanrı rahmetine kavuştu. Taşkend bozgunundan bir az evvel, ablasının teşviki ile, benden ayrıldı... Kızlarının en küçüğü, Mâsume Sultan Begim idi... Ben Horasan a gittiğim zaman görmüş ve hoşlandığım için istemiştim; sonra Kâbil e getirip, evlendim. Bir kızı oldu. Kendisi, doğururken, Tanrı rahmetine kavuştu. Kızına annesinin adı konuldu..." (s ). "... (Sultan Mahmud Mirza)... güzel ve tüysüz bir oğlan bulursa, her ne şekilde olursa getirip, kendisine çehre yapardı. Beylerin oğullarını ve oğullarının beylerinin, hattâ sütkardeşlerini bile bu yolda kullanıyordu. Bu meş um adet onun zamanında o kadar yayılmıştı ki, çehresiz adam hiç yoktu. Çehre beslemeyi bir hüner addeder ve çehresi olmayanı ayıplardı. Bu zulüm ve fesadın uğursuzluğundan, bütün çocukları genç yaşta öldüler..." (s. 39). "... Sultan Mahmud Mirza nın beş oğlu ve on kızı vardı... Sultan Hüseyin Mirza... on üç yaşında Tanrı rahmetine kavuştu..." (s. 41).

14 "... Beşinci kızı, Zeynep Sultan Begin idi. Kâbil i aldığım zaman, annem Kutluk Nigâr Hanım ın ısrarı üzerine evlenmiştim. İyi geçinemedik ve iki üç sene sonra çiçek hastalığından vefat etti..." (s. 42). "Sultan Ali Mirza yı Göksaray a çıkarıp, gözlerine mil çektiler. Lâkin Sultan Ali Mirza nın gözlerine çekilen milin zararı dokunmadı. Cerrah bunu bile bile veya istemeyerek yapmıştı. Fakat Sultan Ali Mirza bunu derhâl belli etmeyerek, Hoca Yahya nın evine vardı..." (s. 57). "... Buhara nın eriği de meşhurdur. Buhara eriği gibi erik hiçbir yerde bulunmaz. Kabuğunu soyup kuruturlar ve nâdir mal olarak, bilâyetten vilâyete gönderirler. Mülâyemet (ishal) için fevkalâde iyi bir ilâçtır..." (s. 75). "... O vakitler bir kere hastalanmış ve tekrar iyileşmiştim. Lâkin nekahat günlerinde iyice dikkat edemedim ve hastalığım nüksetti. Bu defa çok fena bir surette hastalandım ve öyle oldu ki, dört gün kadar dilim tutuldu. Ağzıma pamuk ile su damlatıyorlardı. Benim ile birlikte kalan bey ve yiğitler iyileşmemden ümitlerini keserek, herkes kendi endişesi ile meşgul oldu. Böyle bir zamanda, eliçi sıfatı ile gelen ve müfsit sözler getiren, Uzun Hasan ın adamına, beyler yanlış hareket ederek, beni gösterip, izin verdiler. Dört beş gün sonra biraz daha iyi oldum. Fakat dilimde ağırlık kaldı. Birkaç gün sonra kendime geldim" (s. 81). "Sultan Ahmed Mirza nın Ayşe Sultan Begin adlı kızını, babam ve amcam daha hayatta iken, benimle nişanlamışlardı... bu ilk evlenmem idi... annem Hanım beni azarlayarak ona gönderirdi. Bu sıralarda bir ordu pazarına mensup birinin, Baburi adlı güzel bir oğlu vardı. Bende ona karşı garip bir meyil peyda oldu..." (s ). "Bir iki sene sonra, Ali Dost un elinde çıban çıkarak vefat etti..." (s. 120). "... Sultan Ahmed Mirza nın benimle evli olan kızı Ayşe Sultan Begim in bir kızı dünyaya geldi. Fahrünnisa adı verildi. Bu benim ilk çocuğum idi ve ben o vakit on dokuz yaşında idim. Bir ay veya kırk gün içinde Tanrı rahmetine kavuştu..." (s. 130). "... Benim annem Hanım hastalandılar. Çok ağır bir hastalık idi; çok büyük tehlike geçirdiler..." (s ). "... sağ buduna şibe oku atarak, isabet ettirdiler. Başımda tolga vardı; Tenbel başıma vurdu. Başım, kılıç darbesinden sersem oldu. Tolganın bir teli bile kopmadı; fakat başımda epeyce bir yara açıldı" (s. 162). "... Han yarama bakmak için Ateke-Bahşı adlı bir moğul cerrahını göndermiş. Moğul iyi cerraha da bahşı der. Cerrahlıktan fevkalâde mâhirdi. İnsanın beyni çıksa, tedavi eder; her nevi yara için köklerden hemen bir ilaç yapardı. Bazı yaraya merhem gibi ilaç kor; bazılarına yemek için bir ilaç verirdi. Benim budumun yarasına buçkak sürmemi söyledi, fitil koymadı. Bir defa da kök gibi bir şey yedirdi. Kendisinin anlattığına göre, bir defa birinin ayağının ince kemiği kırılıp, dört parmak kadar yeri tamamen parça parça olmuş. Etini yarıp, kemiklerini tamamen çıkararak, yerine ilacı toz haline koymuş ve o ilaç kemik yerine geçmiş. Böyle acayip ve garip çok şeyler anlattı. Vilâyet cerrahları bu şekil tedavileri yapmaktan âcizdiler..." (s ). Kâbil ( ). "... Burada ve yirmi üç yaşıma girdiğim vakit ilk defa traş oldum..." (s. 183).

15 "... Yusuf Bey birkaç gün önce kulunç hastalığından Tanrı rahmetine kavuşmuştu..." (s. 236). "Muharrem ayında annem Kutluk-Nigâr Hanım sıtma hastalığına tutuldu. Kan aldılar, fakat tesir etmedi. Seyid Tabib namında, Horasanlı bir hekim vardı; Horsan usulüne göre karpuz verdi. Eceli gelmişmiş; altı gün sonra, Cumartesi günü Tanrı rahmetine kavuştu. Uluğ Bey in dağ eteğinde yaptırdığı Bağ-ı Nevrûzî adlı bir bahçe vardı. Vârislerinin müsaadesi üzerine Kasım Kökeltaş ile birlikte, Pazar günü bu bahçeye getirerek gömdük... Bu mühim işleri ifa ettikten sonra, Bâkî Çaganyâni nin gayreti ile, Kandahar üzerine asker sevkettik. Yola çıkıp, Kuş-Nâdir çayırına gelip indiğim sırada, bana ateş geldi. Bu acayip bir hastalık idi. Beni, ne kadar uğraşarak, uyandırdıkları halde, hemen tekrar gözüm kapanıyor ve uykuya dalıyordum. Dört beş gün sonra, nihayet biraz iyileştim..." (s ). "Hoca Kelân ın büyük kardeşi Kiçik Bey çok cesur bir yiğitti. Önce zikredildiği gibi, kaç defa benim önümde kılıçla çarpışmıştı. Kalat ın cenub-i garbî tarafındaki burcundan tırmaanarak, duvar üzerine çıktığı zaman, gözüne mızrak sapladılar; Kalat ın zaptından bir iki gün sonra, bu yaradan öldü. Şîr-Ali ile kaçarken tevkif edilmiş olan Kiçik Bâkî Divâne, yaptığı kabahatin tamiri için, kapıda, kurgan duvarının dibine sokulduğu zaman, aldığı taş yarasından burada öldü..." (s ). "Hezare seferinden dönüp... Ramazan ayının on üçünde, ben şiddetli bir bel ağrısına tutuldum. O derece ki, kırk gün kadar beni bir yandan o bir yana bir adam çevirdi... Bu bel ağrısı yüzünden sedye gibi bir şey yapıp, Bârân sahlinden şehre kadar beni elde taşıyarak, Bostan- Saray a getirdiler. Bu kış da birkaç gün Bostan-Saray da oturdum. Bu hastalık henüz iyileşmemişken, yüzümün sağ tarafında bir çıban çıktı. Neşter vurdular. Bu hastalık için müshil de içtim. İyileştikten sonra Çârbağ a çıktım..." (s. 249). "(Sultan Hüseyin Mirza)... belinden aşağısı ince idi... Mafsal hastalığı yüzünden namaz kılamazdı. Oruç da tutamazdı..." (s ). "İbrahim Hüseyin Mirza... Tabiatı fena değilmiş. Herat şarabını ifratla içtiği için, daha babası hayatta iken öldü..." (s. 258). "(Ali Şîr Bey Nevâî) Mirza ile görüşüp, kalkmak istediği zaman, kendisine bir hâl oldu; kalkamadı. Kaldırıp elde götürdüler. Hekimler hiçbir teşhis koyamadılar. Ertesi gün Tanrı rahmetine kavuştu..." (s. 265). "... Ali Şîr Bey, bir defa kulak ağrısı için baş örtüsü bağlamıştı. Kadınlar gibi, baş örtüsünü böyle eğri bağlamağa nâz-ı Ali Şîrî adını verdiler..." (s. 280). "Çarşamba günü, ayın üçünde, müshil içtim. Sonra tekrar iki gün müshil içtim. Cumartesi günü, ayın altısında, kabız ilacı içtim" (s. 376). "Ata bindiğim vakit, Baba-Can Ahtaçı (seyis) atı bir az ters tuttuğu için, hiddetimden yüzüne bir yumruk vurdum. Yüzük parmağım dibinden kırıldı. O zaman o kadar ağrımadı; fakat bu yurda gelip indiğimiz vakit, çok iztırap verdi. Bir müddet çok eziyet çektim; yazı yazamıyordum. Nihayet iyileşti" (s. 385). "Avdan dönüp, Elingâr da meliklerin bahçesine inip sohbet yapıldı. Ön dişimin yarısı kırılıp, yarısı kalmıştı; o gün yemek esnasında, bu kalan yarısı da kırıldı" (s. 401).

16 Hindistan ( ) "Bir iki gün sonra, Bigrâm a indiğimiz vakit, nezleye tutularak, ateşim yükseldi. Bu nezle öksürüğe çevirdi. Her öksürüşte kan tükürüyordum. Ateşim hiç düşmüyordu. Bunun nereden geldiğini anladım... Ey Tanrım, kendimize karşı günah işledik..." (s ). "Bigrân da iken... Akşam nezleye tutuldum ve tekrar ateş geldi. Bu nezle öksürüğe çevirdi. Her öksürüşte kan tükürüyordum. Çok tehlike atlattım; iki üç gün sonra geçti..." (s. 407). "Cuma günü, akşam üstü, ikindi vaktinde yemek verdiler. Tavşan yemeğinden epeyce yedim. Havuç kalyesi de yedim. Bu zehirli Hind yemeğinin üzerinden bir iki lokma aldım, kalyasından da yedim. Tadında hiçbir şey belli değildi. Kurutulmuş etten bir iki lokma aldım. Midem bulandı... Sofrada iki üç defa midem bulandı.. Az kaldı, kusuyordum. Nihâyet gördüm ki, olmuyor; yerimden kalktım. Ayak yoluna gidinceye kadar, yolda da az kaldı, kusuyordum. Ayak yolu önüne gidip, çok kustum. Yemekten sonra hiç kustuğum yoktu; hatta içtiğim zaman da kusmazdım. İçime şüphe girdi. Aşçıyı muhafaza altına alarak, o kusmuğu köpeğe verip, köğeği nezaret altına almalarını emrettim. Ertesi gün, bir pehere yakın, köpek bir az hastalanıp, karnı şişer gibi oldu. Ne kadar taşla vurup, etrafını aldılarsa da, kımıldamadı. Bu hâli öğleye kadar devam etti. Ondan sonra kalktı. Ölmedi. Bir iki çehre de bu yemekten yemiş. Ertesi gün onlar da çok kustular. Birisinin ise hâli haraptı. Nihâyet hepsi kurtuldu... Aşçı, işkence üzerine, anlattı... iki erkek ile iki jadını getirip, sorguya çekmelerini emrettim. Vak anın nasıl olduğunu bütün tafsilâtı ile anlattılar. O çâşnîgiri parçalattım. Aşçının diri diri derisini yüzdürdüm. Kadınlardan birini fil altına attırdım; birini kurşuna dizdirdim. Birini muhafaza altına aldırdım. O da kendi yaptığına giriftar olup, cezasını görecektir. Cumartesi günü, bir bardak süt içtim. Pazar günü de bir bardak süt içtim. Gül-i mahtûm ile tiryak-ı fârûku ezip, içtim. Süt içimi iyi boşalttı. Cumartesi ilk günü, safra gibi kara kara şeyler çıktı. Şükür, şimdi hiçbir gailem yoktur..." (s ). "Pazar günü, Muharrem ayının on altısında ateş geldi; növbet yapmağa başladı ve yirmi beş yirmi altı gün sürdü. İlaç içtim; nihayet iyi geldi. Uykusuzluk ve susuzluktan, pek çok iztirap çektim. Bu hasta olduğum günlerde üç dört ruba i söylendi. Onlardan biri şudur: Vücudumda sıtma günden güne kuvvetleniyor; akşam olunca, gözümden uyku kaçıyor. Her ikisi de derdim ile sabrım gibidir; biri gittikçe çoğalıyor, diğeri azalıyor" (s ). "Cuma günü, ayın yirmi üçünde, vücudumda bir harâret peydâ oldu. O derece ki, Cuma namazını mescidde iztirapla ödeyebildim. Öğle namazı ihtiyatını kütüphamende, bir müddet sonra, zahmetle lılabildim. Harâret düştü. Pazar günü yendien ateş geldi ve bir az titredim. Salı günü gecesi, Safer ayının yirmi yedisinde, Hoca Ubeydullah Hazretlerinin Vâlidiye risâlesini nazma çevirmek hatırıma geldi. Hazretin ruhuna iltica edip, gönlümden: "Eğer bu manzûme, o hazretin makbûlü olur nitekim Kasîde-i bürde sâhibinin kasîdesi makbûl olup, kendisi felc hastalığından kurtulmuştu ve ben de bu hastalıktan kurtulursam, bu nazmımım kaûl olduğuna bir delil olur" diye düşündüm... Geçen sene de bir defa böyle bir hastalık gelmiş ve en az bir ay veya kırk gün devam etmişti. Tanrı inâyeti ve hazretin himmeti ile, Perşembe günü, ayın yirmi dokuzunda, bir az hafifledi; sonra bu hastalıktan kurtuldum..." (s. 558). "Piyâg dan hareket ettiğimiz günlerde kan çıbanı peyda olmuştu. Bu yurtta Rûm dan gelen bir seyyah, yeni keşfedilen bir tedavide bulundu. Karabiberi toprak bir kazanda kaynattı; yarayı onun sıcak buharına tuttum. Buharı azalınca, sıcak suyu ile yıkandım. Nücûmî iki saata kadar

17 sürdü... (üç gün sonra) tekrar karabiber ilacı yaptım. Bir parça sıcak olmuş, vücudum kabardı; çok iztirap çektim" (s ). İlâveler "(Babür ün oğlu) Muhammed Humayun a makarrı olan Senbel e gitmesine müsade edildi. Altı ay kadar orada bulundu. Anlaşılan oranın suyu ve havası iyi gelmedi. Sıtma tutuyormuş. Gitgide bu uzun sürmeğe başlar. Bunu duyunca, mâhir hekimlere gösterip, hastalığını tedavi etmek üzere, onu Delhi ye ve oradan da gemi ile getirmelerini emrettim. Birkaç günde nehir tarikı ile getirdiler. Tabiplerin bütün tedavilerine rağmen iyileşmedi. Büyük bir adam olan Mîr Ebülkasım: "Böyle hastalıkların ilacı şudur: yüce Tanrının sıhhat vermesi için iyi şeylerden birini neztermek lazımdır" diye arzetti. "Muhammed Humayun un benden başka daha iyi bir şeyi yoktur; ben kendimi nezredeyim. Tanrı kabûl etsin" diye hatırıma geldi. Hoca Halife ve diğer yakınlar: "Muhammed Humayun nasıl olsa iyileşir; siz bu sözü niçin ağzınıza alıyorsunuz. Bundan maksat, dünya malından iyi bir şey neztermektir. Meselâ İbrahim Muharabesinde ele geçen ve Muhammed Humayun a ihsan ettiğiniz elması nezretmek lazımdır" diye arzettiler. "Ona mukabil dünya malı nasıl olur. Onun hâli müşkül olduğu için, ben kendimi ona feda ediyorum. İş o derece vâhimdir ki, ben onun mecâlsizliğine dayanamıyorum" dedim. O vaziyete girip, üç defa başucuna dönerek: "Ne derdin varsa, ben üzerime aldım" dedim. Bunun üzerine, ben ağırlaştım; o ise hafifledi. O sıhhat bulup kalktı; ben ise hasta olup yıkıldım... Dokuz yüz otuz yedi senesinde, Cemâziyelevvel ayının altısında, padişah, kendi eli ile imar ettiği çarbağda, bu vefasız âleme vedâlaştı" (s ). Kaynaklar 1. Bâbür. Risâle-i Vâlidiyye Tercümesi. Hazırlayan: Ali Fuat Bilkan. İstanbul: Kitabevi Yayınları, Grenard F. Babur. İstanbul: Millî eğitim Basımevi, Yücel B. Bâbür Dîvânı. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Baburnâme, Babur un Hâtıratı (Üçüncü Baskı). Hazırlayan: Reşit Rahmeti Arat. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, Atatürk'ün Sofra Adabı ve Kültürü Gazi Mustafa Kemal Atatürk birçok alanda olduğu gibi yemek tercihleri ve beslenme alışkanlıkları, sofra tarzı ve kültürü ile de dikkat çeken devlet başkanları arasında yer alır. Bu Bakımdan O nun yemek kültürünü farklı iki açıdan ele almak olanaklıdır. Bunları: O'nun Sofrası ve Yediği ve sevdiği yemekler olmak üzere iki temel başlık altında inceleyebiliriz I. Atatürk'ün Sofrası Tarihin ilk çağlarından bu yana devlet başkanlarının çeşitli mesleklerden kişilerle sofrada oturup tartışma geleneği yarattığını biliriz. Eski Yunan'da ünlü filozof Eflatun, öğrencileriyle tarihe "Diyaloglar" diye geçen tartışmalarını "Akademia" da yapardı. Burası, Atina'da bir felsefe okulu durumuna getirdiği evinin bahçesi idi. Eflatun'da tıpkı hocası Sokrates gibi

18 burada öğrencileriyle günün sorunlarını aklın ve bilimin ışığında tartışırdı. Böylece gerçeklere, iyiye, güzele, doğruya varmanın yolları aranırdı. İşte Atatürk'ün sofrası da bu nitelikte bir sofra idi. Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir yazısında şöyle der: Atatürk'ün sofrasından hepimizin ruhunda ve dimağında nice derin, tatlı ve ibret verici anılar, yaşama ve insanlığa dair, nice değerli dersler kalmıştır.atatürk'ün sofradaki sözleri, felsefesi, yol göstericiliği, fıkraları, vecizeleri gerçekten bir hazine idi. Bu sofrada esen hava sevgi, vefa ve arkadaşlıktı. Burada ilim, sanat, kültür, nesnel görüşler, gerçeklikler, idealler yer alırdı. Ülke sorunları, geleceği, çözüm biçimleri aranırdı. Gönül sohbet ister, kahve bahane şiirinde olduğu gibi, M.Kemal için de amaç, tartışmalardı, iyiyi doğruyu bulmaktı. Akıla yol açmaktı. Sofra ve içki ise bir araçtı. Gece yemekleri bazen müzikli oluyor, çeşitli sanatçılar konser veriyordu. Karatahta, tebeşir, silgi ve kütüphaneden gelen kitaplar, sofranın bir parçası idi. II. Beslenme Alışkanlıkları ve Sevdiği Yemekler Atatürk, boğazına düşkün, çok yiyen bir insan değildi. Kendisi bir konuşmasında ziyafetlerde çok yemek yenmesini tasarrufa aykırı bulduğunu ve sağlığa zararlı olduğunu söylemiştir. Sabah kahvaltısında; çay, kahve içiyor, fazla bir şey yemiyordu. Soğuk ayranla, bir dilim ekmek yerdi. Bazen bir kâse yoğurt yer, sonra sütlü kahve içerdi. Öğle yemeği: Bir iki dilim ekmek yerdi. Etsiz kuru fasulye, pilav çok sevdiği yemekti. Kuru fasulyeye, yağlı fasulye derdi. Ayran ve limonata içiyordu. İki dilim ekmeği ayrana batırarak yiyordu. Yoğurt da ayrıca yiyordu. Kuru fasulyeye okulda alıştım demiştir. Kışla yemeği, askerî yemek sayılmıştır kuru fasulye. İkindi üzeri ekmeksiz bir bardak ayran içerdi.sofradan genellikle doymuş olarak değil, aç kalkarmış. Akşam yemeği: Akşam yemeğinin ayrı bir önemi var. Konuklarıyla birlikte yiyordu. Devlet görevi akşam yemeklerinde devam ediyordu. Omlet seviyormuş, özellikle gece geç saatlerde acıkınca peynirli omlet yermiş. Sahanda yumurta da severmiş. Etli taze bamya de sevdiği yemeklerden. Karnıyarık da severmiş. Onu pilav karıştırarak yermiş. Haşlanmış kuşkonmaz da sevdiği bir yemek. Enginarı hiç yememiş. İstediği halde hiç yiyememiş. Hastayken enginar yemek istemiş. Hatay'dan ısmarlamışlar. Fakat kendisi komaya girmiş ve yiyememiş. Ara sıra fava denilen zeytinyağlı, limonlu bakla ezmesinden istediği olurdu. Tatlılarla arası pek iyi değilmiş. Ama gül reçeli severmiş. Kahveyi orta şekerli içermiş fincan içermiş. Hergün sigara içermiş. Meyvelerden kavun seviyormuş. Kavrulmuş, tuzlu leblebi, fıstık da sevdiği yiyeceklerden. Soğan, sarımsak, pastırma gibi kokulu yiyecekleri sevmiyormuş. İçkilerden rakı ve bira içiyordu. Sofrasında çeşit bol değilmiş. Köşkte hazırlanan yemekleri yiyordu. Sarhoşluktan hiç hoşlanmadığı söylenmektedir. Çocukluğunda annesinin yaptığı Selanik'in ıspanaklı böreğini çok severmiş. Seyahatlerinde gittiği yerlerde kendisine ikram edilen yörenin yemeklerini zevkle yermiş. Ama bunlar O'nun sürekli yediği yiyecekler değildi. Kırşehir'de çorba, hindili pirinç pilavı, su böreği, karışık turşu ve meyve ikramları ile karşılaşmıştır. Kırşehir'in su böreğini çok beğenmiş. Kaman'da sahanda yumurta, yoğurt, balbaşı, pekmez ve meyve yemiş. Kızarmış tavuk, bulgur pilavı da orada ikram edilen yemekler arasındadır. Kaman'da ikram edilen yoğurt ve pekmez karışımı bir tatlı olan balbaşı pekmez dürüm yada sokum biçiminde yufka ekmekle yenir ki Atatürk bu

Türk kavimlerinin yayıldığı Orta Asya ile Doğu Avrupa nın her bölgesinde, elinde içki kadehi tutan heykellere rastlamak mümkündür.

Türk kavimlerinin yayıldığı Orta Asya ile Doğu Avrupa nın her bölgesinde, elinde içki kadehi tutan heykellere rastlamak mümkündür. 1 TÜRKİYE DE ALKOL KÜLTÜRÜ Kültegin Ögel Alkol insanlık tarihi kadar eski. Gıda amacıyla, törenlerde daha sonra ise zevk için insan tarafından kullanılmıştır. Alkol her toplumda kendi kültürünü oluşturmuştur.

Detaylı

Bâbür Şah ın (1483-1530) ünlü eseri Babürname de tıbbî bilgiler

Bâbür Şah ın (1483-1530) ünlü eseri Babürname de tıbbî bilgiler Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2007; 50: 73-77 Pediatri Tarihi Bâbür Şah ın (1483-1530) ünlü eseri Babürname de tıbbî bilgiler Murat Yurdakök Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Profesörü

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır. Edebiyatı Sanatçıları Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. ı vardır. MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ 5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ . CİN. ALİ'NİN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Menüde sosluklar getirilmelidir. Yemekten sonra çay veya kahve servisi yemeğe dâhil olan içecektir.

Menüde sosluklar getirilmelidir. Yemekten sonra çay veya kahve servisi yemeğe dâhil olan içecektir. TÜRK SERVİS USULÜ 1-Türk servisinin özellikleri: Türk gelenek ve göreneklerini yansıtan servis usulüdür. Yemekler hazır porsiyonlar seklinde servis edilir. Tekerlekli geridonda servis yapılır. Alışıla

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

TAHRAN İRAN SOFRASI ANKARA

TAHRAN İRAN SOFRASI ANKARA Yiyiniz içiniz ancak israf etmeyiniz (Araf 31) Banu Atabay'ın lezzetler.com Yemek Tarifleri Sitesi TAHRAN İRAN SOFRASI ANKARA Ankara Kızılırmak caddesinde, Tahran İran Sofrası Ankaralı'lara İran mutfağını

Detaylı

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır. Eşyada yenip içilme bakımından asıl olan mubah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı olmayan bir kısım hayvan

Detaylı

neden az yağlı az kolesterollü diyet?

neden az yağlı az kolesterollü diyet? neden az yağlı az kolesterollü diyet? DYT-YRD07 Rev / 2 Yürürlük Tarihi / 30.12.2005 Rev Tarihi / 17.18.2012 neden az yağlı az kolesterollü diyet? Kolesterol insan vücudunda doğal olarak bulunan yağa benzer

Detaylı

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim 6. 8 sayısının 5 katı kaçtır? 1. 4 sayısının 6 katı kaçtır? 2. 5 sayısının 7 katı kaçtır? 7. 5 sayısının 4 katının, 6 fazlası kaçtır? 3. 3 sayısının 6 katı kaçtır? 8. 9 sayısının 3 katının, 8 eksiği kaçtır?

Detaylı

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI HÜRRİYET İLKOKULU 2015-2016 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI 1 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI Sayın Müdürüm, Saygı Değer Öğretmenlerim,Kıymetli

Detaylı

Böbrek Hastalıklarında BESLENME. TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ Hayat sağlıkla güzeldir. BESLENME ve DİYET POLİKLİNİĞİ

Böbrek Hastalıklarında BESLENME. TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ Hayat sağlıkla güzeldir. BESLENME ve DİYET POLİKLİNİĞİ Böbrek Hastalıklarında BESLENME TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ Hayat sağlıkla güzeldir BESLENME ve DİYET POLİKLİNİĞİ Böbrek Hastalıklarında BESLENME Diyetiniz günlük enerji gereksiniminize

Detaylı

Elvan & Emrah PEKŞEN

Elvan & Emrah PEKŞEN Bu hafta için 5 güne 5 değerlendirme hazırlıyoruz. İlk üçünü paylaşıyoruz. 2 Tanesi de çarşamba sitemizde! Puanlama Aşağıda... 1. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Harf,hece tablo 1 puan 45x1=45 Sayı okuma

Detaylı

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ ΚΥΠΡΙΑΚΗ ΔΗΜΟΚΡΑΤΙΑ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΜΑΘΗΜΑ: ΤΟΥΡΚΙΚΑ ΕΠΙΠΕΔΟ: B ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ:

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir? ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.

Detaylı

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1. A. Şehirde yaşıyanlar bazı kurallara uymak zorunda. 2. B. Suriye, Türkiye nin güney komşusudur. 3. C. Kırlarda benbeyaz papatyalar vardı.

Detaylı

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? 1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini

Detaylı

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1 by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz

Detaylı

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır. Dersin Adı Tema Adı Kazanım Konu Süre : İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi : İnsan Olmak : Y4.1.2. İnsanın doğuştan gelen temel ve vazgeçilmez hakları olduğunu bilir. : Doğuştan Gelen Haklarımız :

Detaylı

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47 KUYUDAKİ TİLKİ 49 TİLKİ ON YAŞINDA, YAVRUSU ON BİR 51 KURT, TİLKİ

Detaylı

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Bacıyân-ı Rum (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları) Varlığı Neredeyse İmkânsız Görülen Kadın Örgütü Âşık Paşazade nin Hacıyan-ı Rum diye adlandırdığı bu topluluk üzerinde ilk defa Alman doğu

Detaylı

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ -Okul nedir? Okulumuzu tanıyoruz.okulumuzun bölümlerini tanıyoruz. -Okulda kimler çalışır ve ne iş yaparlar öğreniyoruz.

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ HAZİRAN 2015

KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ HAZİRAN 2015 KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ HAZİRAN 2015 65 YAŞ ÜSTÜ İLE ENGELLİ VATANDAŞLARA ZİYARETLERİMİZ 28 Mayıs 2015 Perşembe günü Müstecep, Vakıfiğdemir ve Deliler Mahallelerine gidip, ihtiyaç

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

BİZE KATILIR MISINIZ?

BİZE KATILIR MISINIZ? BİZE KATILIR MISINIZ? ŞARKILAR FARECİK Bizim mutfakta bir yuvası var. Ben bilemem ki kaç yavrusu var. Her şeyi kemirdi. Her şeyi dağıttı. Annemi babamı çıldırttı. Farecik farecik, Döktün saçtın farecik,

Detaylı

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Kapak illustrasyonu: Murat Bingöl isbn: 978 605 5523 16 9 Sertifika

Detaylı

3. Sınıf Türemiş Kelimeler ( Sözcükler ) 1. Barış Manço,nerede doğmuştur?

3. Sınıf Türemiş Kelimeler ( Sözcükler ) 1. Barış Manço,nerede doğmuştur? 3. Sınıf Türemiş Kelimeler ( Sözcükler ) Barış Manço Barış Manço, İstanbul da dünyaya gelmiştir. Aileden gelen yeteneğiyle, özellikle ortaokul öğrenimini aldığı yaşlarda müzikle ilgilenmeye başlamıştır.

Detaylı

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?

TÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır? TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.

Detaylı

ünite1 Fen Bilimleri Beş Duyumuz Beş Duyumuz 3. Burundaki kılları koparmak Çok sıcak cisimlere dokunmak

ünite1 Fen Bilimleri Beş Duyumuz Beş Duyumuz 3. Burundaki kılları koparmak Çok sıcak cisimlere dokunmak ünite1 Beş Duyumuz Beş Duyumuz Fen Bilimleri 1. Özgür Selin TEST 1 Kitapları okumamı sağlar. Annemin yaptığı kekin tadını almamı sağlar. Öğrencilerin sözünü ettiği duyu organları hangileridir? Özgür Selin

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU KASIM 2018 EĞİTİM BÜLTENİ 10 KASIM 10 kasım 10 kasım 10 kasım benim en büyük yasım Sen yüreğimde sen damarımda Sonsuzluğa akan kansın Yurdumu

Detaylı

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış; Yemek Temel, Almanya'dan gelen arkadaşı Dursun'u lokantaya götürür. Garsona: - Baa bi kuru fasulye, pilav, üstüne de et! der. Dursun: - Baa da aynısından... Ama üstüne etme!.. Ölçüm Bir asker herkesin

Detaylı

Öğr. Gör. Osman ÇULHA 1/30

Öğr. Gör. Osman ÇULHA 1/30 Öğr. Gör. Osman ÇULHA 1/30 2/30 İçerik Menünün Tanımı Menünün Tarihçesi Menün İşlevleri 3/30 Menünün Tanımı Latincede küçük-az anlamına gelen Minutus sözcüğünden türeyerek Fransızcaya geçmiştir. Yemek

Detaylı

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan

Detaylı

SİMETRİ 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. Akif ile annesi, köyün kıyısında ufacık bir evde yaşıyorlardı. Evleri bir bahçenin içindeydi. Akif'in annesi bahçeye mevsimine göre

Detaylı

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir.

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir. YAZIM KURALLARI BÜYÜK HARFLERİN YAZIMI *Bitmiş cümleler büyük harfle başlar. İnanmak, başarmanın yarısıdır. * Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın

Detaylı

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda... 4. ve 5. Değerlendirme Sınavları Puanlama Aşağıda... 4. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Çetele tablosu 5 puan 10x5=50 Doğru-Yanlış 2 puan 5x2=10 Sayı örüntüsü 2 puan 5x2=10 5. Sınav Test Soruları 5 puan

Detaylı

Kitaplar sessiz Öğretmenlerdir

Kitaplar sessiz Öğretmenlerdir Sayfa 2 ÖĞRENCİLERİMİZDEN Kitaplar sessiz Öğretmenlerdir GAZETEMİZİN İMTİYAZ SAHİBİ Kamışlı İlkokulu Okul Aile Birliği Yönetimi Emeği Geçenler Mehmet Gazi YILANCIOĞLU Adem YILMAZ Fethi ÇETİN Selçuk AK

Detaylı

* ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER

* ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER KONULARIMIZ KAVRAMLARIMIZ * ÇEVRE KORUMA HAFTASI * BABALAR GÜNÜ * RAMAZAN (ŞEKER) BAYRAMI * KULLANDIĞIMIZ ARAÇ VE GEREÇLER RENK KAVRAMI: BEYAZ ŞEKİL KAVRAMI: SİLİNDİ SAYI KAVRAMI: 1DEN 20 KADAR SAYMA 17-18

Detaylı

İki dilim baklavaya yarım litre su

İki dilim baklavaya yarım litre su İki dilim baklavaya yarım litre su Bayramların vazgeçilmez ikramı şerbetli tatlılar, Ramazan ayı boyunca susuz kalan bünyelere ilk günden aşırı yükleme yapılmasına neden olmamak için, iki dilim baklavaya

Detaylı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle

Detaylı

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta İktisat Tarihi I 13-14 Ekim II. Hafta Osmanlı Kurumlarının Kökenleri 19. yy da Osmanlı ve Bizans hakkındaki araştırmalar ilerledikçe benzerlikler dikkat çekmeye başladı. Gibbons a göre Osm. Hukuk sahasında

Detaylı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Einstufungstest / Seviye tespit sınavı Dil: Türkçe Seviye: A1/A2 1. Günaydın, benim adım Lavin, soyadım Çeşme. (a) Günaydın ben adım Lavin, soyadım Çeşme. Günaydın benim ad Lavin, soyad Çeşme. 2. Ben doktorum,

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

1. görev İlk görevimize hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki Sinan ilk görevinde şifreli mesajı çözdü ve Taksim Meydanı na gitmesi gerektiğini buldu. Sinan ı

1. görev İlk görevimize hoş geldiniz. Biliyorsunuz ki Sinan ilk görevinde şifreli mesajı çözdü ve Taksim Meydanı na gitmesi gerektiğini buldu. Sinan ı 2. görev 1. görevde Beyoğlu na ulaştınız. Şimdi anıtımızın olduğu yer, yani Taksim Meydanı nın bilgilerinde sıra. Aşağıda Taksim Meydanı ile ilgili bilgiler yer almakta, grup arkadaşlarınız ile bilgileri

Detaylı

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok) CÜMLE BİLGİSİ Bir duyguyu, düşünceyi, isteği veya haberi anlatan sözcük yada sözcük grubuna cümle denir. Bir söz gurubunun cümle olabilmesi için anlamlı olabilmesi gerekir. Haberi tam olarak anlatamayan

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ 2011-2012 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: 1 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir. ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından

Detaylı

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

&[1Ô A w - ' ,,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ .... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor

Detaylı

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55 Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri

Detaylı

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi. Marifetli Çocuk Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar. Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli

Detaylı

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΥΟΛΙΚΗ ΥΡΟΝΙΑ: 2012-2013 Μάθημα: Σοσρκικά

Detaylı

2. Sınıf Bölme İşlemi Problemler

2. Sınıf Bölme İşlemi Problemler 2. Sınıf Bölme İşlemi Problemler 5. 6 şekeri 2 kardeş aralarında eşit olrak paylaştılar. Her birine kaç 1. 8 çiçek, ikişerli gruplara ayrılırsa şeker düşmüştür? kaç grup olşur? 2. 18 silgiyi üçerli gruplara

Detaylı

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi? Alkollü İçecek: 18.12.2011 Gün içinde ürünü ne zaman satın aldı/tüketti/kullandı? -Akşam yemeğinden sonra saat 20:00 civarında. Ürünü kendisi mi satın aldı, başkası mı? Kim? -Kendim satın almadım. Kız

Detaylı

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü Selman DEVECİOĞLU Gönül Gözü SİVAS CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ ENGELLİLER BİRİMİ YAYINLARI Yayın No: 4 Editör Prof. Dr. Recep Toparlı Baskı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası Kapak ve İç Düzen Sivas Cumhuriyet

Detaylı

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:... ilkok Adı-Soyadı:... kural tanımayan cafer Cafer evden çıkmayı pek sevmeyen, gürültücü ve hareketli bir çocuktu. Annesini ve babasını sürekli üzüyordu. Kardeşi Elif ile durmadan kavga ediyorlardı. Elif'in

Detaylı

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 01-05 HAZİRAN 2015 01 HAZİRAN PAZARTESİ SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı ve istedikleri ilgi köşelerinde evden getirdikleri oyuncaklarla

Detaylı

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi. Orta Asya Türk tarihinde devlet, kağan adı verilen hükümdar tarafından yönetiliyordu. Hükümdarlar kağan unvanının yanı sıra han, hakan, şanyü, idikut gibi unvanları da kullanmışlardır. Kağan kut a göre

Detaylı

NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI

NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI NİŞANTAŞI AKADEMİ MART AYI AYLIK BÜLTENİ YILDIZLAR SINIFI GÜNLERİMİZ PAZARTESİ (OYUNCAK GÜNÜMÜZ) SALI (KİTAP GÜNÜMÜZ) ÇARŞAMBA (PAYLAŞIM GÜNÜMÜZ) PERŞEMBE (GÖSTER ANLAT GÜNÜMÜZ) CUMA (GEZİ GÜNÜMÜZ) BELIRLI

Detaylı

SÖZCÜĞÜN ANLAMINI DEĞİŞTİREN EKLER TESTİ

SÖZCÜĞÜN ANLAMINI DEĞİŞTİREN EKLER TESTİ 1. Aşağıdakilerden hangisinin aldığı ek, kelimenin anlamını değiştirmiştir? A) eve B) evli C) evler 2. Aşağıdaki sözcüklerden hangisi, aldığı ekle anlamı değişmemiştir? A) kitapta B) kitaplık C) kitapçı

Detaylı

MALTA KÖŞKÜ RAMAZAN A LA CARTE İFTAR MENÜSÜ BAŞLANGIÇLAR

MALTA KÖŞKÜ RAMAZAN A LA CARTE İFTAR MENÜSÜ BAŞLANGIÇLAR MALTA KÖŞKÜ RAMAZAN A LA CARTE İFTAR MENÜSÜ HURMA, PASTIRMA, KAŞAR PEYNİR, BEYAZ PEYNİR,, SİYAH ZEYTİN, YEŞİL ÇİZİK ZEYTİN, BAL, KAYMAK, TAHİN, PEKMEZ, GÜNÜN ZEYTİNYAĞLISI VE GÜNÜN MEZESİ İÇECEKLER GÜNÜN

Detaylı

Panayır, önce büyük bir insan kalabalığı demektir Kasabanın sakin hayatı bir anda birkaç günlüğüne hareketlenir, nüfusu 5 e 10 a katlanır

Panayır, önce büyük bir insan kalabalığı demektir Kasabanın sakin hayatı bir anda birkaç günlüğüne hareketlenir, nüfusu 5 e 10 a katlanır Değerli Dostlar, PANAYIR deyince aklınıza ne gelir? Kaybolmaya yüz tutan bu geleneğimizin son kalelerinden birine çocukluğumdan 50 yıl sonra, 2009 eylül ayında şahit oldum Hiç panayır gördünüz mü? Peki,

Detaylı

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI TOPLAMA VE ÇIKARMA İŞLEMLERİ PEKİŞTİRME KİTAPÇIĞI 1. SINIF TOPLAMA İŞLEMİ PROBLEMLERİ - 1 1 ) Mert in kalemi vardı. Babası ) Ali nin tane kitabı, Ayşe nin 4 tane kalem

Detaylı

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik.. Ünlü hiciv ustamız Tevfik hakkında çok güzel bir yazı. Sami Özey'in kaleminden... YÜZ KARASI Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Tevfik.. Yaptığı her hareketle, yazdığı

Detaylı

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE Portal Adres AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE : www.gorelesol.com İçeriği : Gündem Tarih : 06.10.2014 : http://www.gorelesol.com/haber/haber_detay.asp?haberid=19336 1/3 AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE 2/3 AHMET ÖNERBAY

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi : Yazan : Osman Batuhan Pekcan Ülke : FRANSA Şehir: Paris Kuruluş : Vir volt Başlama Tarihi : 4.7.2017 Bitiş Tarihi : 9.8.2017 E-posta : bat.pekcan@gmail.com Herkese Paris ten selamlar. Dün itibariyle 1

Detaylı

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda Bir gün sormuşlar Ermişlerden birine: Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bakın göstereyim demiş Ermiş. Önce sevgiyi dilden gönle indirememiş olanları çağırarak onlara

Detaylı

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011) ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011) 19 Şubat cumartesi sabah saat 07.30 da FSK Başkanı Ahmet Bozkurt un öncülüğünde Çankırı ve Ilgaz a gitmek için yola çıkıyoruz. Hava biraz kapalı, hafiften yağmur çiseliyor.

Detaylı

VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ

VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ ARI-ÇİÇEK-TAVŞAN GRUPLARI ŞUBAT AYI BÜLTENİ BÜLTENİ VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ Sınıfta kız,erkek çocuğuna ait pano hazırlama Vücudun bölümlerini resimlerle göstererek isimlerini söyleme İskelet üzerinde vücudun

Detaylı

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz. Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz. Festivalin Amacı Gaziantep, yeryüzünde, derin tarihi, çok sesli, çok renkli

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: 09.04.2010 1. Vücudumuzdaki şeker oranını aşağıdaki organlarımızdan hangisi ayarlar? A) Kalp B) Böbrek C) Karaciğer 2. Sağlıklı bir yaşam için en önemli seçenek

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Türk mutfağı dünya mutfakları arasındaki en eski mutfaklar arasında yer almaktadır. Türk mutfağının dünyanın en eski mutfaklar arasında yer almasının

Türk mutfağı dünya mutfakları arasındaki en eski mutfaklar arasında yer almaktadır. Türk mutfağının dünyanın en eski mutfaklar arasında yer almasının Türk mutfağı dünya mutfakları arasındaki en eski mutfaklar arasında yer almaktadır. Türk mutfağının dünyanın en eski mutfaklar arasında yer almasının nedenlerinin başında ise Türklerin tarih boyunca birçok

Detaylı

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya GADİR ESİNTİLERİ (9) Şiir: İsmail Bendiderya Edit: Kadri Çelik - Şaduman Eroğlu Son Okur: Murtaza Turabi Hazırlayan: D.E.K. Kültürel Yardımcılık, Tercüme Bürosu

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? 3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi

Detaylı

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt Önsöz Medeniyet; bir ülke veya toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamını ifade eder. Türk medeniyeti dünyanın en eski medeniyetlerinden biridir. Dünyanın

Detaylı

OBEZĠT MERKEZĠ BESLENME ALIġKANLIKLARI DEĞERLENDĠRME VE TAKĠP FORMU

OBEZĠT MERKEZĠ BESLENME ALIġKANLIKLARI DEĞERLENDĠRME VE TAKĠP FORMU Yandaki kutucuklarda olan rakamlar gözük meyip tercih e dilen kutucukların puanları topla nıp 99 üzerinden % kaç aldığı yorumlana cak. Yandaki kutucuklarda ola n rakamlar gözükmeyip ter cih edile n kutucukların

Detaylı

9. HAFTA. Ulusal sağlık politikaları: Osmanlı İmparatorluğu ve sağlık hizmetleri

9. HAFTA. Ulusal sağlık politikaları: Osmanlı İmparatorluğu ve sağlık hizmetleri 9. HAFTA Ulusal sağlık politikaları: Osmanlı İmparatorluğu ve sağlık hizmetleri 2 Sağlık hizmetleri daha çok saraya ve orduya yönelik olarak yürütülmüştür. Devletin tek resmi sağlık örgütü sarayda yer

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA BESLENME KILAVUZU FR-HYE

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA BESLENME KILAVUZU FR-HYE FR-HYE-04-719-17 ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ PERİTON DİYALİZİ HASTALARINDA BESLENME KILAVUZU Hazırlayan AD/BD/Birim(ler): Beslenme ve Diyet Birimi Sayfa 1 / 7 İlk yayın

Detaylı

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın? 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ismin yerini tutan bir sözcük kullanılmıştır? A) Onu bir yerde görmüş gibiyim. B) Bahçede, arkadaşımla birlikte oyun oynadık. C) Güneş gören bitkiler, çabuk büyüyor.

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ Balım Sultan Bektaşiliği kurumlaştıran önder olarak bilinen Balım Sultan; Hacı Bektaş Veli'nin ilk öncülülerinden Dimetoka tekkesinin posnişini Seyit Ali Sultan'in torunlarindan olup, doğumu 1462 dir.

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

KO-CA-TE-PE TABLDOT EV YEMEKLERİ. İş yerlerine anlaşmalı yemek servisi. Sulu yemekte paket servis.

KO-CA-TE-PE TABLDOT EV YEMEKLERİ. İş yerlerine anlaşmalı yemek servisi. Sulu yemekte paket servis. meşhur KO-CA-TE-PE TABLDOT EV YEMEKLERİ İş yerlerine anlaşmalı yemek servisi Sulu yemekte paket servis www.kocatepelokantasi.com Bizi kimseyle kıyaslamayın, Farkımız Tarzımızdır... Sizin Farkınız, Bizim

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI Nİsan AYI BÜLTENİ Sevgİ Kİlİmlerİmİz BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Dünya Kitap Günü (23 Nisan gününü içine alan hafta) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)

Detaylı

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. 1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. Cümlesinde altı çizili kelimenin zıt anlamlısı hangi cümlede vardır? 1. A. Bugün çok çalıştım. 2. B. Akşamları az yemek yemeliyiz. 3.

Detaylı

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ MAYIS AYI PSİKOLOJİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA YARDIMSEVERLİK Çocuklar küçük yaşlarda özellikle 3 yaşına kadar oldukça benmerkezci ve kendilerine yönelik

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı