T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ"

Transkript

1 T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ UZMANLIK TEZİ Defne ÖZALP NİSAN ANKARA

2 T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI KÜLTÜR VARLIKLARI VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ UZMANLIK TEZİ Defne ÖZALP Tez Danışmanı Kültür ve Turizm Uzmanı (Mimar) M. Olcay KABAR NİSAN ANKARA

3 ÖNSÖZ Çalışma süresince ilgi ve yardımlarından dolayı tez danışmanım, Kültür ve Turizm Uzmanı (Mimar) M. Olcay KABAR a, Serdar ÜNLÜ ve Yavuz GÜROVA ya, Koruma Planlaması Kültür Yatırım ve Girişimlerini Teşvik Dairesi Başkanı N. Serhad AKCAN a ve Restorasyon ve Yapı İşleri Dairesi Başkanı İnci ÖZYÖRÜK GÜNEY e Her türlü fedakârlık ve desteğiyle her zaman yanımda olan aileme, şükranlarımı sunarım. Nisan 2008 Defne ÖZALP i

4 İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ... i İÇİNDEKİLER... ii KISALTMALAR CETVELİ... v TABLO ve ŞEKİLLER CETVELİ... vi GİRİŞ BÖLÜM KENT OLGUSU ve TARİHÎ ÇEVRE KORUMA KAVRAMI 1.1. KENT OLGUSU Kentlilik ve kente ait olma duygusu Tarihte kentlerin gelişimi KENT KİMLİĞİ Kent kimliği çeşitleri Kent kimliğini etkileyen faktörler Fiziksel faktörler Sosyal faktörler Kent kimliğinin oluşum nedenleri Kent kimliğinin gerekliliği ve sürekliliği KENT İMAJI Kentlerde sembolik öğe/simge Kent imajını etkileyen faktörler Kentlerin farklı ölçeği Kentlerin farklı yorumu Sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıklar Kentlere özgü değişkenler ve oluşumu sağlayan faktörler Kentsel algılamada seçicilik Kent imajının oluşturduğu marka imajı ii

5 1.4. TARİHÎ ÇEVRE KORUMA KAVRAMI Tarihî çevre korumanın önemi ve gerekliliği Dünya'da ve Türkiye de tarihî çevre koruma düşüncesinin gelişimi BÖLÜM TASARIM ve KENTSEL TASARIM KAVRAMLARI, TARİHÎ KENTLERİN KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM 2.1. TASARIM KAVRAMI Tasarım öğeleri Tasarım süreci Tasarım ilkeleri KENTSEL TASARIM KAVRAMI Kentsel tasarımın ortaya çıkışı ve tarihî gelişimi Kentsel tasarımın amacı Kentsel tasarımın özellikleri Kentsel tasarımda ölçek Kentsel tasarım süreci KENTSEL TASARIM İLKELERİ Karakter Devamlılık ve tanımlılık Kamusal alanların niteliği Ulaşımda kolaylık Okunabilirlik Uyarlanabilirlik Çeşitlilik ve farklılık TARİHÎ KENTLERİN KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM Tarihî kentlerde yapılan kentsel tasarım çalışmalarında karşılaşılan sorunlar iii

6 3. BÖLÜM TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ 3.1. ARAŞTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDİRMELER Antakya Kenti nin tarihî gelişimi Antakya kent kimliğini etkileyen faktörler Fiziksel faktörler Sosyal faktörler Antakya kent imajı özellikleri Antakya kentsel mekân elemanları Kurtuluş Caddesi Antakya Sokakları Asi Nehri Antakya Surları Antakya Kentsel Sit Alanı Uzun Çarşı Köprübaşı (Belediye) Meydanı St. Pierre Kilisesi Habib-ün Neccar Camii ARAŞTIRMA SONUÇLARI SONUÇ KAYNAKÇA ÖZET ABSTRACT iv

7 KISALTMALAR CETVELİ DSİ GEEAYK ICCROM ICOM ICOMOS KAİP KTVKK KTVKYK TBMM UNESCO Devlet Su İşleri Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu International Centre for the Study of the Preservation and Restoration of Cultural Property (Uluslararası Kültürel Varlıkların Restorasyonu ve Korunması Çalışmaları Merkezi) International Council of Museums (Uluslararası Müzeler Konseyi) International Council on Monuments and Sites (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) Koruma Amaçlı İmar Planı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Türkiye Büyük Millet Meclisi United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) v

8 TABLO ve ŞEKİLLER CETVELİ Tablo No Sayfa No Tablo 1 Kentsel donatı elemanları Tablo 2 Antakya kentsel mekân elemanları Şekil No Şekil 1 - Araştırmanın yöntemi... 3 Şekil 2 - Antakya Kenti kuruluşunda uygulanmış şehircilik nizamı Şekil 3 - Antakya Kenti ızgara plan şeması ve Antik Çağdaki kent haritası Şekil 4 - Antakya Tyche si Şekil 5 - Antakya İmar Planı Şekil 6 - Antakya Koruma Amaçlı İmar Planı Şekil 7 - Antakya daki ibadet yapılarının konumu Şekil 8 - Antakya daki kiliselerden ve sinagogdan görüntüler Şekil 9 - Antakya daki anıtsal nitelik taşıyan camiler Şekil 10 - Hatay haritası ve Antakya nın konumu Şekil 11 - Asi Nehri nin kent dışındaki doğal görüntüsü Şekil 12 - Türkiye deprem haritası Şekil 13 - Tarihî Antakya Sokakları'ndan görüntüler Şekil 14 - Antakya kent dokusunda yeşil alanların dağılımı Şekil 15 - Tarihî Antakya Evi planı ve avludan görüntü Şekil 16 - Antakya kent dokusu içerisinde Kurtuluş Caddesi'nin konumunu gösteren hava fotoğrafı Şekil 17 - Kurtuluş Caddesi cephe karakterine ilişkin görüntüler Şekil 18 - Kurtuluş Caddesi, Habib-ün Neccar Camii çevresi Şekil 19 - Kurtuluş Caddesi Yeniden Canlandırma Proje Alanı Şekil 20 - Antakya daki tarihî sokak dokusu ve çıkmaz sokaklar vi

9 Şekil 21 - Taş döşeli Tarihî Antakya Sokakları Şekil 22 - Beton kaplanmış Tarihî Antakya Sokakları Şekil 23 - Eski Taş Dokunun Çıkarılması Proje Alanı ve Antakya Belediyesince uygulama yapılan sokak Şekil 24 - Asi Nehri nin bugünkü durumu Şekil 25 - Tarihî köprünün eski ve yeni görüntüleri Şekil 26 - Asi Nehri ndeki kirliliğe ilişkin görüntüler Şekil 27 - Antakya kent dokusu içerisinde Asi Nehri nin sınırlayıcı etkisi ve köprülerin konumu Şekil 28 - Antakya Surları'nda ayakta kalan kısımlar Şekil 29 - Antakya Kalesi nden kentin gündüz ve gece panoramik görüntüleri Şekil 30 - Antakya Kentsel Sit Alanı ve kapsadığı mahalleler Şekil 31 - Uzun Çarşı'nın restorasyonu yapılan ve yapılmayan kısımlarından görüntüler Şekil 32 - Köprübaşı (Belediye) Meydanı eski görüntüsü Şekil 33 - Köprübaşı (Belediye) Meydanı ve çevresindeki tescilli yapıların konumu Şekil 34 - Köprübaşı (Belediye) Meydanı ve çevresindeki yapılardan görüntüler Şekil 35 - St. Pierre Kilisesi yanında yeni müze yapılması düşünülen alan Şekil 36 - St. Pierre Kilisesi ön cephesinden görüntüler Şekil 37 - St. Pierre Kilisesi iç kısımdaki kemerler, sunak, kürsü ve yer mozaiklerinden görüntüler Şekil 38 - St. Pierre Kilisesi Çevre Düzenleme Projesi Şekil 39 - Yaya yolları için öneri döşeme malzemesi ve şekilleri Şekil 40 - St. Pierre Kilisesi çevresinde düzenlemesi tamamlanan yaya yollarından görüntüler Şekil 41 - St. Pierre Kilisesi giriş ve ön bahçesi çevre düzenlemesinden görüntüler vii

10 Şekil 42 - Tarihî kentlerde anıtsal alanlarda yapılan silüet aydınlatması örnekleri Şekil 43 - Habib-ün Neccar Camii iç kısmından, kitabe ve şadırvandan görüntüler.156 Şekil 44 - Habib-ün Neccar Camii nin avludan dış kısmının görüntüsü Şekil 45 - Habib-ün Neccar Camii önündeki yaya ve taşıt trafiğinden görüntüler viii

11 GİRİŞ Her medeniyet, kültür ve topluluk sahip olduğu mekâna kendine ait önemli bir damga vurmuştur. Bu nedenle tarihî kentler, fiziksel olarak birçok katmandan oluşur. Kentin geçmişinde neler olduğu, neler yaşandığı önemlidir. Kent ortak belleğin, kimliğin ve güçlü sembolik anlamların ortaya çıktığı yerdir. Bir kente özgünlüğünü, kimliğini veren değerlerin korunup geliştirilerek mekâna yansıtılması önemlidir. Bu ise ancak kentsel tasarım ölçeğinde gerçekleşebilir. Bu araştırmada, tarihî kentin taşıdığı anlamların ve tarihî kent kültürünün ifadesi olan imajların, sembollerin yaşatılarak gelecek nesillere taşınmasında kentsel tasarım etkisinin varlığını göstermek amaçlanmıştır. Tarihî kentlerde nitelikli, kimlikli, belirli bir dönemi yansıtarak kentlerin imajını oluşturan alanların (meydanlar, parklar, anıtsal alanlar, vb.) korunması ve yaşatılması önem taşımaktadır. Böyle alanlar için hazırlanan kentsel tasarım projelerinin bu amaçlara katkısı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle bu araştırmanın, tarihî kent imajı, kentsel tasarım, kentsel tasarımın kent imajının yaşatılmasına etkisi konularında çalışma yapan kişiler için rehber olacağı ve tarihî alanlarda yapılan plan ve projelerin yönlendirilmesi bakımından da yarar sağlayacağı umulmaktadır. Ülkemizin tarihî ve kültürel zenginliği düşünüldüğünde, tarihî kentlerimizin birçoğunun belirli imajlara sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bu kentler arasında Hatay İli kent merkezi Antakya incelendiğinde, tarih boyunca çok sayıda ve farklı kültüre sahip devletin hâkimiyeti altında kaldığı görülmüştür. Gerek coğrafi konumu gerekse ikliminin elverişliliği sebebiyle, birçok devletin en önemli merkezi olma özelliğini muhafaza etmiştir. Antakya, günümüzde de farklı din ve milletlere 1

12 mensup kişilerin bir arada yaşayabildiği yerlerden biridir. Eski Antakya nın önemli bir kısmı kentsel sit alanıdır ve kent tarihini yansıtan alanlar yoğun olarak burada bulunmaktadır. Bu araştırmada incelenen alanlar, sit alanlarını da kapsayan Antakya Koruma Amaçlı İmar Planı sınırları içerisinde kalan mekânlardır. Söz konusu plan sınırları dışında inceleme yapılmamıştır. Bu mekânlarda, kent mekân ve imaj elemanları olan; yollar, sınırlar, bölgeler, odak ve nirengi noktaları için hazırlanmış kentsel tasarım projeleri incelenmiş, diğer noktalarda yapılan tasarımlar araştırmanın kapsamı dışında tutulmuştur. Yapı ölçeğinde inceleme yapılmamıştır. Seçilen alanda mevcut durumu belirlemek amacıyla öncelikle yerinde inceleme ve gözlemleri içeren alan çalışması yapılmıştır. Geçmişteki durumu belirlemek için arşiv niteliğindeki eski fotoğraflardan oluşan kaynaklar kullanılmış, günümüzdeki durumu saptamak için fotoğraflar çekilmiştir. Alanın tarihî ve kültürel özelliklerine ait dokümanlar ile kentin imaj noktaları için hazırlanmış tasarım projeleri ilgili kurum ve kuruluşlardan elde edilmiştir. Toplanan tüm dokümanlar ve kentsel tasarım projeleri, alanın tarihî özellikleri, taşıdığı imaj bakımından ve araştırmanın teorik kısmında verilen kentsel tasarım ilkeleri esas alınarak değerlendirilmiş, bu değerlendirmeler, tablolar, şekiller, haritalar, çizimler, fotoğraflar yoluyla ortaya konularak öneriler geliştirilmiştir. Araştırma sonunda, araştırma soruları, elde edilen sonuçlar doğrultusunda cevaplandırılmış, sonuç bölümünde ise, genel bir değerlendirme yapılmıştır. Araştırma süresince takip edilen yol aşağıda verilen şekilde kısaca özetlenmektedir: 2

13 ARAŞTIRMA AMACININ BELİRLENMESİ ARAŞTIRMA ALANININ SEÇİMİ Yazılı- Çizili Literatür Alan Çalışması Araştırma Alanına İlişkin Veri Toplanması LİTERATÜR TARAMASI ve VERİ TOPLAMA ARAŞTIRMAYA İLİŞKİN ANALİZ ve DEĞERLENDİRME YÖNTEMİNİN BELİRLENMESİ Tarihî Kent, Koruma, Kentsel Tasarım Kavramlarına İlişkin Verilerin Toplanması ALANA İLİŞKİN TÜM VERİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve ARAŞTIRMA SORULARININ CEVAPLANDIRILMASI ANTAKYA TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ETKİSİNİN GENEL OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Şekil 1 Araştırmanın yöntemi 3

14 1. BÖLÜM KENT OLGUSU ve TARİHÎ ÇEVRE KORUMA KAVRAMI 1.1. KENT OLGUSU Herhangi bir ülkenin fiziksel durumu ve insan yerleşmelerini içeren haritası incelendiğinde; ülkenin kimi yerlerinde yerleşme sayısının daha fazla ve nüfusun daha yoğun, kimi yerlerdeyse, yerleşmelerin dağınık ve nüfusun daha az yoğun olduğu gözlemlenir. Yoğun, daha çok yoğun, daha az yoğun, dağınık, toplu gibi farklılıklar, doğal çevre koşullarından ve tarihî gelişme süreci içinde kazanılmış olan sosyo-ekonomik ve kültürel çevre koşullarından kaynaklanır. Her yerleşme kendi bölgesi içinde kendine has karakteristiklere sahiptir. Sürekli yerleşme için seçilen yer, çevresi içinde bir merkez, bir çekim yeri olarak gelişme gösterir ve kent oluşur (Çöl, 1998:1). Kent olgusu, günümüze kadar çok tartışılmış ancak, coğrafi, demografik, ekonomik, sosyal, kültürel, politik birçok parametrenin birbiri içine geçerek buluştuğu bir konu olduğu için kent kavramına dair tanımlamalar, disiplinlere göre farklıklar göstermiştir. Kentin genel bir tanımını yapmak oldukça zordur. Çeşitli meslek disiplinlerinden bilim adamları bu konuda çok kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmektedir. Park, Kenzie ve Burgess tarafından geliştirilen kentsel ekolojik kuram, kenti sistematik olarak inceleyen ilk kuramdır. Bu kuram, bireylerin ve kurumların fiziksel dağılım, yerleşim ve örgütlenme biçimlerini analiz etmektedir. Birey ile toplum arasındaki ilişkiler, bütün organizasyonların kurduğu karşılıklı bağımlılık ilişkisi,

15 kentteki mekânsal ilişkileri açıklayan hâkimiyet kavramı, ekolojik süreçlerin kente yansıması, kentteki rekabetçi, iktisadi sistemin işleyişi gibi konulara vurgu yapılmaktadır. Kentlerin yapısal nitelikleri üzerinde duran Sjoberg, kentleri sanayi öncesi kentler, geçiş hâlindeki kentler ve sanayi kentleri olarak ayırmaktadır (Uçkaç, 2006: 11). Durkheim, Marks, Weber ve Wirth kenti sosyolojik açıdan bulundukları dönemin koşullarına göre tanımlamışlardır. Durkheim kenti, işbölümü ve dayanışma kavramlarıyla ilişkili olarak ele almaktadır. Marks ve Weber e göre önemli olan, kentin ekonomik ve siyasal örgütlenme biçimidir. Wirth ise, kentin ekolojik, örgütsel ve sosyo-psikolojik özelliklerini kapsayan bir kent kuramı geliştirmiştir (Can, 1999:13). Castells, Lefebvre ve Harvey kenti, kapital birikim süreçleri çerçevesinde analiz etmektedir. Kentsel mekânın ekonomik, siyasal ve ideolojik düzlemde ekonominin belirleyiciliği ile oluştuğunu vurgulayan yaklaşımında Castells, kenti, emeğin yeniden üretimi için gerekli olan kolektif tüketimin elde edildiği mekân olarak tanımlamaktadır. Lefebvre ve Harvey in çalışmalarında ise, kent, kapitalizmin içinde sermaye birikimini ilgilendirdiği ölçüde ele alınmaktadır. Simmel, Bermon gibi araştırmacılar kenti, modernizm çerçevesinden ele almaktadır. Bermon a göre, pozitivist-teknosantrik, doğrusal ilerleme ve rasyonel planlamanın egemen olduğu, bilginin ve üretimin standardize edildiği modernleşme sürecinde kent, kırdan göç eden yığınların modernite deneyimini yaşadıkları mekândır. Kent, modernizmin bir üst anlatısıdır, kültürün oluştuğu alandır (Aslanoğlu, 2000: 102). 5

16 Post-modernistler ise, kente farklılık, kimlik ve çeşitlilik kavramları açısından yaklaşmaktadır. Kent, kitle üretiminin ve tüketiminin yapıldığı rasyonalize bir mekân, bir göstergeler ve imajlar mekânıdır. Kenti tanımlayan bu gösterge ve imajlar, bir arada durmaktadır. Post-modernistlerin kent tanımlarında kente dair bir bütünlük ve süreklilik bulunmaktadır (Can, 1999: 18). Bu yaklaşımların yanı sıra, tasarımcı ve plancı disiplinlerin kent kavramının daha çok mekânsal ve fiziksel özellikleri bakımından geliştirdikleri yaklaşımlar ise genel olarak şu şekildedir (Çakmaklı, 1992: ): Ekonomik-konumsal yaklaşım: Büyük ölçüde alan kullanımlarıyla, arsa değerleriyle ve bunları etkileyen erişilebilirlik ilişkileri ile ilgilenmektedir. Kentsel etkinlikler arasındaki mekân, uzaklık olarak, uzaklık ise, maliyet olarak değerlendirilmektedir. Sermayeyi gözeten bir yaklaşımdır. Biçimsel yaklaşım: Binaların ve diğer yapılı mekânların bir araya gelerek oluşturduğu bir kent kavramı ortaya koymaktadır. Kentteki fiziksel biçim ile etkinlikler arasında belirli bir ilişkinin varlığı savlanmaktadır. Böylece, tasarımcı fiziksel dokuya müdahale ederek, toplumu yönlendiren bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Algısal yaklaşım: Fiziki donanımların anlamlı bir biçimde algılanıp değerlendirildiği ve böylece mekânın kullanıcı ile ilişkisinin gözetildiği bir çerçevede mekânsal ve fiziksel özelliklerini ele almaktadır. Bu yaklaşım; kentsel çevreyi oluşturan öğelerde bir dengeye gereksinme olduğunu vurgulamaktadır. Bu denge, hem algısal deneyimi güçlendiren çeşitliliği, karmaşıklığı, hem de kentin anlaşılır olmasını sağlayan okunabilirliği içermektedir. 6

17 Kent kavramı ne salt sosyal yönüyle ele alınıp mimari ve estetik yönlerinin yadsınması, ne de tarihselliğe saplanılarak kentin diğer unsurlarının göz ardı edilmesi ile tanımlanamaz (Uçkaç, 2006: 13). Kent, insanların bir araya geldiği bir karşılaşma yeri ve insanları saran, yakınlaştıran bir mikrokosmostur (Erdönmez, 2005:69). Kent olgusunun tanımlanmasında bütüncül bir bakış olarak, kentsel biçim - bilim yaklaşımının esas alınması gerekmektedir. Bu yaklaşım, kenti tariflemekte kullanılan kentsel biçimin, tarihî perspektif içinde değerlendirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bu yaklaşıma göre, fiziki form ve sosyal süreçler sürekli etkileşimdedir, sosyo-kültürel fiziki değişimlerin tek nedeni olarak düşünülmese bile mekânsal değişimler bazı sosyal süreçlere zemin hazırlayabilmektedir. Bu çerçevede kent (Özer, 1998: 35): - Başkent, il, ilçe merkezi gibi belirli yönetsel sınır ölçütüne, - İnsan sayısına yani, nüfus ölçütüne, - İnsan gruplarının mekândaki yoğunluk ölçütüne, - Sanayi kenti, liman kenti, ticaret kenti, rekreasyon ve turizm kenti, maden, üniversite kenti gibi işgücü ve üretim kriterleri gibi ekonomik ölçütlere, - Sosyal farklılaşma, aile büyüklüğü, eğitim oranları gibi özellikleri olan bireylerin oluşturduğu sosyal ölçütlere, - İklim kuşaklarına, dağ, orman, vadi, ova ve kıyıda bulunan kentler gibi yerel özelliklere ve coğrafi ölçütlere, - Yerleşmelerin belirli nüfuslara hizmet edecek donatım tesislerini kapsamalarına, bunların şehir organizasyonu yönünden belirli bölgelere yerleştirilmesi ve bu alanların dengeli ilişkilerinin planlama ölçütüne göre tanımlanmaktadır. 7

18 Kentlilik ve kente ait olma duygusu Kentlilik, kentte yaşıyor olmaktan öte, kenti kavrama ve kente dair aidiyet duygusu geliştirme kavramlarıyla ilintilidir. Aidiyet kavramı, kentsel mekân için kullanıldığında, kişilerin kendilerini bir mekânın parçası olarak görmeleri, dolayısıyla kendilerini o mekân üzerinde hak ve sorumluluk sahibi hissetmeleri durumunu ifade etmektedir. Aidiyet hissi, kent bütününde olduğunda, kentlilik olarak adlandırılmaktadır. Kentlilik, kişilerin kendilerini kentin parçası olarak görüp, o kente ait olan her şeyi kendi yaşamlarının bir parçası olarak sahiplenmelerine ve korumalarına neden olan sosyal bir olgudur. Kimlikli bir kentte, kendini o kentin ve o kimliğin bir parçası olarak gören kişilerin, kent sorunlarına daha duyarlı, daha gelişkin bireyler oldukları yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada, okunabilir, mekânsal dokusu bir bütün olarak algılanabilen kimlikli kentlerin, kent yaşamını ve kentlileri ne denli etkilediği açıkça görülmektedir (Uçkaç, 2006: 13) Tarihte kentlerin gelişimi İnsanların toplu hâlde yaşama şekline geçmeleri, MÖ 6000 yıllarına doğru tarımsal üretime başlamalarıyla doğmuştur denilebilir. Ancak bu dönemlerde kent denilebilecek bir çevre ortaya çıkmamıştır. İlk kentlerin gerçekten kurulmaya başlaması ise, ancak MÖ 4000 yıllarında gerçekleşmiştir. Bunun nedeni ise, kent kavramını ve kentsel olguyu ortaya çıkaran iş bölümünün bu tarihlerde belirmiş olmasıdır. Orta Çağın surlarla çevrili kentleri, bir yandan savunma gereksinimleri, öte yandan da güzel görünme etkisiyle içlerine kapanık kentlerdir. Bu tip kentlere ya 8

19 tümüyle siyasi ve kültürel işlevler ya da tamamen ekonomik işlevler egemen olmuştur. Sanayi devriminin başlangıcında (19. yy), kentlerin ekonomik yapısında başlıca etkili öğeler, burjuvalar, tüccar ve bankacılardır. Sanayi devrimi ile zihniyet ve davranışların yeni üretim biçiminin isteklerine uydurulmaya başlanması, geleneksel kent yapısını sarsmaya, değiştirmeye önayak olmuştur. Bu noktaya kadar bahsedilen ve oluşumunda genellikle fiziksel, sosyoekonomik, psikolojik, politik ve işlevsel etkenlerin rol oynadığı kentler, klasik kentler başlığı altında toplanabilir. Bu kentlerin diğer bir özelliği de geometrik ya da organik forma bağlı kalmış olmalarıdır. Klasik kentlerde, kent ve kentleşme kavramı tam olarak oturmadığından, insan ve insana bağlı değerlerin kent üzerindeki etkisi anlaşılamamıştır. Kentin bu dönemdeki ekolojik yönü eksik algılanmıştır. Kentler 20. yy da birkaç nokta ile klasik kentlerden ayrılmıştır. Çağdaş kentler olarak tanımlanabilecek bu kentler; büyük sanayi kuruluşları çevresinde oluşmuşlar, çağımızdaki nüfus patlamasıyla orantılı olarak gelişmişler, kalkınma ile birlikte büyümüşler, liberal bir ekonomik düzen içinde başlamış ve gelişmişler, form kaygısı taşımamışlardır (Çöl, 1998: 2-3) KENT KİMLİĞİ Kimlik, bir nesnenin veya objenin diğerlerinden özgünlüğü, tekilliği ve bireyselliği ile ayrılması şeklinde tanımlanır. Kent kimliğini, bir kenti diğer kentlerden ayırt etmeye bir anlamda başkalaştırmaya yardımcı olan niteliklerin ve kente özgü öğelerin toplamı olarak düşünebiliriz. Kimlik oluşumu, genellikle bir fark yaratma ve karşıtlıklar kurma sayesinde gerçekleşmektedir. Bu açıdan insanın yaşadığı mekânları kişiselleştirmesini, diğerlerinden farklılaştırmasını içermektedir. 9

20 Bir kentte kimliğin oluşabilmesi için o yörede oturanlar tarafından benimsenmesi gereklidir. İnsanlar yaşadığı yerleşime sahip çıkmalıdır. Kent kimliğinin daha doğrusu kimlikli kentlerin ortaya çıkmasını sağlayacak temel koşul budur. Kimlik durağan değil, dinamiktir. Uzun bir tarihî süreç içerisinde değişik kültür katmanlarının üst üste birikmesiyle oluşmuş kent kimliği, bireysel ve toplumsal değerlere göre olumlu-olumsuz, güzel-çirkin gibi yargılarla varılmakta ve süreç içerisinde yeniden üretilmektedir (Can, 1999: 9-11). Kent kimliği, uzun bir zaman dilimi içinde biçimlenir. Kentin coğrafi içeriği, kültürel düzeyi, mimarisi, yerel gelenekleri, yaşam biçimi, niteliklerin karışımı olarak kente biçim verir (Suher, 1995:3-12). Çevre ve içinde yer alan yaşam biçimi ile bir bütün oluşturarak toplumsal olarak yeniden üretilen, sürekli değişim ve gelişim hâlinde olan toplumsal ilişkiler, kent kimliğinin yeniden tanımlanmasına neden olmaktadır. Toplumsal deneyimler, görüşler, inançlar, davranışlar toplumun sosyo-kültürel yapısını oluşturur. Kişinin toplumsal davranışlarını yönlendiren bu öğeler, kentsel kimliğin oluşmasında da etkin rol oynar. Kimliğin oluşumunu toplum kadar tasarımcıda etkiler. Bu nedenle, kent kimliği, tamamen yeni veya geçmiş öğelerin yeniden yorumlandığı kültürel bir olgu olarak da tanımlanabilir. Kenti geçmişten geleceğe bir süreklilik içinde algılamak ve kavramak gerekir (Güvenç, 1991: 19-28). Kevin Lynch kimlik kavramını farklı bir boyutta incelemiştir. Lynch, kimliğin imaj parçalarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Çevresel imajın kimlik, strüktür ve anlam olarak belirlediği üç ana elemana göre analiz edilebileceğini vurgulayan Lynch, işleyebilir bir imajın, ilk olarak öbürlerinden farklılık gösteren bir objeyi tanımlaması, onu ayrı bütün olarak belirlemesi gerektiğini düşünür (Yanar, 1996: 34). Bazı kentler, coğrafi özellikleri ile tanınır, İstanbul boğazı, Venedik kanalları, Cape Town topoğrafyası, Antalya falezleri ile tanınmaktadır. Bazı kentler için iklim 10

21 özellikleri belirleyici olabilmektedir; Londra nın sisi ile tanınan bir kent olması gibi. Anıt yapıları veya kent siluetini belirleyici yapıları ile özdeşleşen kentler de vardır. Örneğin, İstanbul cami silueti ile, Paris Eiffel Kulesi ile özdeşleşmiştir. Bazı kentler meydan veya sokaklarıyla bilinir. Venedik San Marco Meydanı, Paris Champs Elysess Bulvarı, Londra Hyde Park, Moskova Kızıl Meydan bunun en iyi örneklerindendir. Bazı kentler ise, sosyo kültürel özellikleriyle daha çok öne çıkmaktadır, Viyana valsleri, Rio karnavalı, Frankfurt festivalleri ile kimlik kazanan kentler arasında yer almaktadır (Hacıhasanoğlu, 1995: 46) Kent kimliği çeşitleri Kent kimliği çeşitleri; fiziksel kimlik, sosyal kimlik, kültürel kimlik, tarihî kimlik, biçimsel kimlik ve kentin işlevinin ortaya koyduğu kimlik olmak üzere sınıflandırılabilir (Çöl, 1998: 14-36). Fiziksel kimlik Kentlerin fiziksel kimliğinin oluşumu, doğal ve mekânsal yapı olmak üzere iki faktörden kaynaklanır. Doğal yapı, günümüzde kurulmuş ya da kurulmakta olan kentlerin kimlik kazanmasında en etkili faktörlerden biridir. Topoğrafya, iklim, oryantasyon ve coğrafi özellikler bir kentin yerleşimini, gelişimini dolayısıyla kendine özgü bir imaj kazanmasını zorunlu olarak etkiler. Kaliforniya da yaz ve kış sıcaklığının çok farklı olmamasının yarattığı yapı ve yerleşmeler, New York un oluşumunda Manhattan yarımadasının jeolojik yapısının etkisi gözardı edilemez. Bu örnekler, kent oluşumunda insan etkisinin 11

22 yanında, doğal yapı önceliğinin göstergesidir. Su kenarı yerleşmesi kimliğinin İstanbul un gelişiminde ve makro formunun belirlenmesinde, aynı zamanda burada yaşayanların yaşamında belirgin etkileri olmuştur. Coğrafi konumu gereği İstanbul, her dönemde uluslararası bir liman işlevi görmüştür. Deniz kentin alt bölgelerini (karşılıklı kıyılarını) birbirinden ayıran, aynı zamanda da birleştiren bir öğesi olmuştur. Bu özellikleri nedeniyle kıyılar, deniz ulaşımı ve dinlenme-eğlence eylemleri için potansiyel verilerdir. Dolayısıyla İstanbul da su öğesinin kentlilerin yaşamında önemli bir yeri vardır. Mekânsal yapı, fiziksel kimliğin ikinci boyutudur. Sokak-meydan birlikteliğinin oluşturduğu mekânlar, sınırlayıcılar, malzeme-renk-doku birleşimi ve yeşille olan ilişkilerin tümü mekânsal yapıyı oluşturur. Bütün bu elemanların konumları, özellikleri, çevreye katkıları, ilişkileri ve değişimleri kent kimliğini olumlu ya da olumsuz biçimde etkilemektedir. Tarihî İstanbul a bugün bir dünya kenti imgesini veren doku ve siluet özellikleri, Bizans ve ağırlıklı olarak Osmanlı Dönemi mimari ve kentsel tasarım ilkeleridir. Osmanlı Döneminde, kentsel mekân düzenlemelerinde, ilke olarak daima kamusal mekân, yarı kamusal mekân, yarı özel mekân, özel mekânlar arasında hiyerarşik bir geçişin vurgulandığı bilinmektedir. İstanbul 19. yy ın ortalarına kadar genelde Orta Çağ kentinin özelliklerini taşıyan bir yerleşmedir. Son Osmanlı Döneminde tarihî yerleşme, Haliç in güneyi ile Marmara Denizi kuzeyindeki kesimde Suriçi nde yer almakta, Haliç in kuzey kıyısındaki Galata Ticaret Bölgesi, Eyüp Ziyaret Yeri ile Boğaz ın karşı kıyısındaki Üsküdar, bu tarihî kentin su ile ayrılmış parçalarını oluşturmaktadır. Sosyal kimlik Bir kentin sosyal kimliği; toplumsal yapı, ekonomik yapı, siyasal yapı ve nüfus hareketleri olmak üzere, dört faktörle belirginlik kazanır. Her biri diğerinin 12

23 içinde olan, birbirinden etkilenen, birbirinden ayırt edilmesi mümkün olmayan bu faktörlerin etkileşimi ile kentin sosyal kimliği tanımlanabilir. Toplumun sosyal yönü, sosyal yapısı düşünülmeden tasarlanmış pek çok olumsuz kent örneği vardır. İnsan, doğanın değişken etkenlerini, tüm sosyal yapıyı ekolojik sistemi etkisiz hâle getirip, önlem olarak plan ve tasarımı öne sürmüştür. Toplumsal yapı, ülkeye ait hukuk, ahlak, örf ve adetlerden oluşan üst yapı kurumları ile üretim ilişkilerini kapsayan alt yapı kurumlarının birbirine bağlı, neden sonuç ilişkilerinden oluşur. Bu düzen insanın da katılmasıyla tamamlanır. Ekonomik yapı, kentlerin tarım kenti ya da sanayi kenti imajı kazanmasında önem taşır. İlkçağlarda tarımsal faaliyetler ve buna dayalı topluluklar kenti oluştururken, daha sonraları gelişen toplumlarda, suya bağlı olarak balıkçılık, kentlerin oluşumunda etkili olmuştur. Ticaretin gelişmesiyle, ticaret merkezleri, endüstri devrimi ve sanayileşmeden sonra ise, fabrikaların kentin dışında kurulması, kentlerin yeni görünüm kazanmasını sağlamıştır. Ekonomik faktörler, kırdan kente göçün ve dolayısıyla nüfus hareketlerinin de belirleyicisidir. Çeşitli düzeylerde verilen siyasi kararlar, kentleşmeyi özendirici nitelik sağlayabilir. Aynı şekilde, siyasal yapının içeriğinde yer alan, savaşlar ve siyasi anlaşmazlıklar, gezme, yerleşme ve ticaret özgürlüklerini kısıtlayan yasaların kaldırılması, toprak iyeliğini yöneten hukuk kurallarının durumu ve bunlarda yer alan değişmeler de, kentleşme ve kentlerin oluşumunda etkili olmaktadır. Nüfus hareketleri, bir toplumun ekonomik ve toplumsal yapısındaki değişikliklerden doğar. Teknolojinin gelişmesi ile insanlar dış etkenlerden daha çok korunabildiği için ölüm oranı azalmakta, sanayileşmenin gelişmesi ile de, kent dışında bulunan fabrika ve sanayi bölgeleri kentle bütünleştiğinde, kentlerin nüfus oranı hızla yükselmektedir. Bu iki faktöre bağlı olarak büyüyen nüfus hareketleri sonucunda, kentlerin de kimlik görünümü değişmektedir. 13

24 Kültürel kimlik Kültür, bilimsel araştırmalarda üzerinde en çok durulan kavramlardan biridir. Bu nedenle kültür, başta sosyal antropoloji, halkbilim, tarih vb. olmak üzere, insan olgusunu, yöresel ve evrensel boyutları ile açıklamaya çalışmaktadır. Tarihî oluşumunda kültür, insanların öğrenmiş oldukları farklı davranış kalıplarını, tutumlarını ve yaşam biçimlerini içermektedir. Dolayısıyla, insan faktörü ile ortaya çıkan farklı yaşam biçimleri ve farklı kültürler, farklı kültürel çevre olgularını meydana getirmektedir. Her kültür, coğrafyada kendine bir yer seçebileceği gibi, bazen de varolan bir kültürel çevrenin üzerinde yaşayabilir. Kent planlamada yenileme, yenileşme, yerine geçme ya da öteleme şeklinde kullanılan bu eylem, aslında üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Çünkü varolan bir kültürel çevrenin üzerine başka bir kültürün yerleşme isteği koruma, dejenerasyon, erozyon gibi bazı kavramları yaratır. Tarihî kimlik Tarihî kimlik, kentlerin kuruluşundan günümüze kadar yaşadığı tarihî süreç ve bu süreç içerisinde görülen toplumsal eylemlerin birlikteliğinin tasarıma yansımasıdır. Kentlerin kuruluş nedenleri, günümüze kadar geçirdiği idari, sosyal, politik, dinî, kültürel ve ekonomik yapılanma, kentleşme oranları, tarihî sürecini yansıtır. Tarihî süreci etkileyen faktörlere bağlı olarak toplumun kendi içindeki ve çevresindeki davranış ve eylemleri de değişecektir. Bu öğelerin birlikteliği de, doğal olarak tasarımı dolayısıyla, formu, dolayısıyla da kimliği etkileyecektir. Bir kentin kimliğinin oluşumu tarihî bir olgudur. Kentin kimliği zamanla oluştuğu gibi, değişebilir de. Hızlı değişim göstermeyen uzun bir tarihî geçmişi olan 14

25 kentler, zamanın değişik katmanlarının üst üste birikmesiyle oluşmuş bir kimliği oldukça iyi korur. Her dönemde, toplumun oluşturduğu kimlikler geçmişten öğeleri, geçmişteki öğelerin yeniden yorumlanmalarını ve tamamen yeni öğeleri içerir (Tekeli,1991: 79). Kentlerin değişik yerleri, caddeler, hatta bireylere ait evlerin her biri, belirli birer tarihî damga taşır. Yıllar boyu oluşmuş kentler, birbirinden farklı mimari formları içeren eşsiz birer açık müzedir. Her kuşakta kişilik ifade eden bir geçmiş, öteki geçmişlerle arasında bir iletişim çizgisi taşır, yaşayan kuşak, ölmüş kuşak, ileride doğacak kuşak arasında iletişim vardır (Shaukland, 1996: 25). Biçimsel kimlik Tarih boyunca gördüğümüz tüm kentler ya zorunlu olarak ya da isteğe göre, belirli bir biçim kazanarak gelişmiş ve kimlik sahibi olmuşlardır. Bazı kentler geometrik formlara bağlı kalarak, bazı kentler bulundukları doğal şartların zorunluluğundan, bazıları da belirli mekânsal biçimlenişlere göre gelişmişler, sonuçta tümü birer biçimsel kimlik kazanmışlardır. Biçimsel kimliğin kazanılması açısından kentleri üç bölümde inceleyebiliriz: - Biçimin önceden belirlendiği (kare, dikdörtgen, yuvarlak ya da ızgara sisteme göre planlanmış kentler), hiçbir faktöre bağlı kalmadan, her türlü mekân, yapılanma ve yönlenmenin bu biçime göre oluştuğu kentler. Bu tip kentlere Antik Çağ ve Rönesans Dönemi kentlerini örnek olarak gösterebiliriz. - Doğal şartların zorunluluğundan oluşan biçimsel kentler, genellikle su kenarında yerleşen ya da bir tepede yerleşip yayılan kentler olarak gösterilebilir. Bu tip kentlerde arazinin sınırları, eğimi, su özellikleri, bitki örtüsü ve jeolojik biçimleri 15

26 biçimsel kimlik üzerinde rol oynar. Antik Dönemdeki Mezopotamya Kentleri, Boğazın iki kıyısına yerleşmiş İstanbul ve Yeşilırmak Nehri nin iki kıyısına yerleşmiş Amasya bu tip kentlere örnektir. - Mekânlara bağlı olarak gelişen biçimsel kimlikte, belirli özellikteki mekânlar baz alınarak kent onların etrafında oluşturulur. Bu tip kentlerde biçimsel kimlik, mekânsal kimlikle özdeşleşir. İstanbul un tarihî yarımada bölümü, Bursa Kenti ve Almanya nın Voltera Kenti mekânsal kimlik kazanmış kentlere örnektir. Kentin işlevlerinin ortaya koyduğu kimlik Günümüzde bazı kentler o kentin yaşamasını sağlayan ve o kente hayat veren işlevlerin adıyla anılmaktadır. Bu tip kentlerde genellikle tek tip fonksiyon ve iş alanı yoğunluktadır ve kent de bu iş alanının sayesinde gelişmiştir. Bu kentlere örnek olarak aşağıdaki kentleri gösterebiliriz: - Sanayi kenti kimliği, taşıyan Kocaeli - Üniversite kenti kimliği, taşıyan Eskişehir, Oxford - Turizm kenti kimliği, taşıyan Antalya - Maden kenti kimliği, taşıyan Zonguldak - Fuar kenti kimliği, taşıyan Hannover - Eğlence kenti kimliği, taşıyan Las Vegas 16

27 Kent kimliğini etkileyen faktörler Kent kimliği, bir kenti diğerlerinden ayırt etmeye, bir anlamda başkalaştırmaya yardımcı olan nitelikler ve kente özgü olduğu tartışma götürmeyen öğeleri içermektedir. Kent kimliğini etkileyen faktörler; fiziksel ve sosyal faktörler olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir Fiziksel faktörler Kent kimliğini etkileyen fiziksel faktörler, doğal faktörler ve yapay faktörler olmak üzere iki bileşenden oluşmaktadır. A) Doğal faktörler Tüm kentler fiziksel bir çevre üzerinde kurulmakta gelişmekte ve bu süreçlerde bulundukları çevrenin doğal özelliklerinden çeşitli biçimlerde etkilenmektedir. Tarih boyunca, kentlerin topoğrafya, bitki örtüsü, iklim ve jeolojik yapıları, kent kimliğini oluşturan en önemli doğal faktörler olmuştur. Topoğrafya Tüm kentler bir arazi üzerinde konumlanmaktadır. Bu arazinin topografik özellikleri, kentlerin biçimlenmesinde ve kent genelinde kullanılan yapı tipleri ve malzemelerinin seçiminde önemli rol oynamaktadır. 17

28 Yerküreyi oluşturan yükseltiler, çöküntüler, eğimler ve düzlükler topografik oluşumun sonuçlarıdır. Topoğrafya, iklimsel etmenleri, toprak oluşumunu, su bilançosunu ve canlı varlıkların dağılımını etkilemektedir. Kentsel mekânların biçimlenmesinde de belirleyici rol oynamaktadır. Topoğrafyayı biçimlendiren ve tanımlayan koşullar, eğim, yükseltiler ve bakı öğeleridir Topoğrafyaya göre biçimlenen kentler, düz alanlar, eğimli araziler, tepeler, vadiler, semerler ve su kenarları olmak üzere altı grupta toplanmaktadır. Örneğin; Konya, Manisa düzlükte, Amasya, Tokat vadilerde, Mardin, Trabzon, Erzurum, Van, Antakya, Kahramanmaraş tepe yamaç ve eteklerinde, Göynük, semer adı verilen iki tepe arasında, İzmir, Antalya, İstanbul ise, deniz kenarında kurulmuştur (Özer, 1998: 20). Yüzey özelliklerinden her biri, kentler için farklı formlar empoze ederek, kent formunun oluşumunu etkileyebilir. Doğanın tabi hâliyle kent içerisine nehirler, dereler, sahiller ve tepeler olarak girdiği görülmekte, burada kent doğanın formunu almaktadır. Kent ve yüzey şekilleri arasındaki uyum ne kadar dengeli olursa, kentlerin kimlikleri de o kadar kalıcı olmakta, insanların doğayı algılaması ve kentle bütünleşmesi kolaylaşmaktadır (Can, 1999: 43-44). İklim Isı, ışık, yağışlar, nem, rüzgâr ve güneş açısı gibi faktörler, kentte yaşayan insanların günlük yaşamlarını ve etkinliklerini, ekolojik ilişkileri ve kentlerin yapısal özelliklerini etkileyen iklimsel verilerdir. İklimsel veriler, kentsel dokuların görünüşlerinde farklılıklara yol açmaktadır. Sıcak ve soğuk iklim bölgelerinde, kentsel mekânlar, içine kapalı, yoğun bir organizasyon gösterirken, ılımlı ve normal iklim bölgelerinde, açık, az yoğun bir organizasyon görülmektedir. Farklı iklim bölgelerinde farklı kent dokusu çözümlerine gidilmesi gerekmektedir. İklim özellikleri nedeni ile kentsel mekân 18

29 düzenlemeleri, yapısal elemanlar, yapı biçimleri ve malzemeler açısından belirgin farklılıklar göstermektedir (Can, 1999: 45). Bodrum denince ilk akla gelenlerden biri olan, beyaz evlerin oluşturduğu yapı, iklimin ortaya çıkardığı bir farklılıktır. Antalya nın turizm kenti olarak kimlik kazanması, diğer doğal özelliklerinin yanı sıra, iklim faktörünün de etkisiyledir. Uludağ ın kış turizminin merkezi olarak düşünülmesi de bu etkinin diğer bir örneğidir. Bitki örtüsü Kentlerdeki iklimsel ve jeolojik farklılıklardan dolayı, özellikle iklimsel olarak farklı kentlerde farklı bitki örtüsüne rastlamak doğaldır. Kentsel mekânlarda yer alan bitki örtüsü kent için bir kimlik öğesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Ege de zeytin ağaçları, Akdeniz de narenciye ağaçları, sıcak iklim bölgelerinde hurma ve palmiye ağaçları buna örnek oluşturabilecek türlerdir (Özer, 1998: 21). Ayrıca kentsel mekânlarda, bitki örtüsünün kullanım yoğunluğu da kent kimliğini etkilemektedir. Bursa nın, Yeşil Bursa olarak anılması ve Bursa denildiğinde, insanların aklına gelen imajın yeşil bir kent imajı olması, örnek olarak verilebilir. Jeolojik yapı Kentlerin jeolojik yapısı, kent siluetini ve kent genelinde kullanılan yapı malzemelerini etkilemektedir. Jeolojik yapı, yapıların boyutlarını ve yüksekliklerini etkileyen en önemli etmen olarak kent siluetini ve dolayısıyla kimliğini farklılaştırmaktadır. 19

30 Kent ve mimari yapı elemanlarını etkileyen Foça taşı, Ankara taşı, Çeşme taşı, Efes mermeri gibi jeolojik yapı unsurlarının sahip oldukları morfolojik özellikleri nedeniyle görsel, eğitsel ve turistik açıdan, bölge, ülke ve hatta dünya çapında kentlere ün kazandırdıkları bilinmektedir. Jeolojik yapıdan kaynaklanan travertenler Pamukkale yi, peri bacaları Göreme yi diğer kentlerden farklı, kimlikli kılmaktadır (Özer, 1998: 22). B) Yapay faktörler Kent kimliğini oluşturan yapay faktörler, kentsel mekânlar olarak kentsel doku kapsamı içerisinde yer almaktadır. Kentsel mekânlar, kentte yaşayan insanlar üzerinde imaj yaratma özelliğine sahiptir. Kentsel mekânlarda bulunan bazı öğeler, insanın mekânı algılaması ve mekânla arasında bir bağlantı kurmasında önemli rol oynamaktadır. Mekânın o kentte yaşayan insanlar tarafından kavranmasını sağlayan kentsel doku, kentlerin kimliklerini oluşturan en önemli etmenlerden biridir (Özer, 1998: 22-23). Birçok araştırmacı kent mekânını dolaşım (yollar, sirkülasyon izleri, sokaklar), açık alanlar (meydanlar, parklar ve yeşil alanlar) ve yapılar olmak üzere üç ana grupta tanımlanmaktadır (Can, 1999: 49). Bu öğeler, içinde bulunduğumuz kenti tanımamıza ve algılamamıza böylece de kimliklendirmemize yardımcı olmaktadır. Dolaşım (yollar, sokaklar, sirkülasyon izleri) Yollar, kent içerisinde ayrı ayrı oluşan kentsel mekânları birbirine bağlayarak bir bütün ortaya çıkarır. Böylece, kentsel mekânların ve kent kimliğinin anlaşılmasına yardımcı olur. Ana akslar, bu aksları belirleyen yapılar ve diğer öğelerle, bu akslara bağlanan diğer yollar kentliler tarafından çok iyi tanınan öğelerdir (Özer, 1998: 24). 20

31 Sokaklar da kent içinde iz oluşturan yapay unsurlardır. Özellikle eski kent sokaklarında rastladığımız farklı ölçü, zemin kaplama malzemeleri vb., mekânın kimliğini etkilemektedir. Sosyal dokunun oluşumunda sokaklar, kentin temel dış mekânının ve kentsel yapının esas bileşenidir. Sokağın formla ilişkili iki temel özelliği bulunmaktadır, Bunlar sokağın, aynı anda hem yol hem de mekân olmasıdır (Erdönmez, 2005: 72). Sokaklar, heterojen yapı gösteren kentlerde insanların birbirleri ile temasını sağlayan, özel ile kamusalın iç içe geçtiği ya da özel alandan kamusal alana ilk geçiş olarak insanlara zengin deneyimler sunan mekânlardır. Sokaklar, kamusal yaşam alanlarımızın en temel bağlayıcı elemanlarıdır. Kentsel mekân analizlerinin başlangıç noktası olarak da sokaklar, en alt mekânsal birim şeklinde ele alınmaktadır. Modernistlere göre sokak, yaşanılan bir yerden çok insanları ve araçları bir noktadan diğerine götüren bir mekândır. Postmodernistlerin yaklaşımları açısından ise sokak, yeni kentsel yaşam biçiminin tamamlayıcısı bir yer olarak görülmeli ve bunu teşvik edici şekilde tasarlanmalıdır. Bu yaklaşım sokağı bir ulaşım sisteminden bir yaşam ortamına doğru çekmektedir (Özcan, Bayraktar, Görer, Tekel, 2003: 20). Zaman içinde toplumların kültürleri, sosyo ekonomik yaşantıları ve teknolojileri üzerine oluşan değişimler, özellikle yapı çevresi ve sokaklarda hissedilmektedir. Sokaklar, toplumların işlev ve kültür etkileşimi açısından yoğun faaliyet gösterdiği alanlardır (Kaplan, 1991: 24). Bu bağlamda, tarihî mekân kullanımının günümüz koşulları ile ilişkilendirilmesi yaşam kalitesinin artırılmasında, öncelikle sokak düzenlemesine ağırlık verilmelidir. Tarihî kentsel dokulardaki sokaklar, yaya ya da atlıya göre oluşmuştur. Bu nedenle sokak genişlikleri sınırlı, ulaşım ağı organiktir. Sokak ve yapılar arasındaki en doğal ara yüzey, yumuşatılmış kıvrımlar şeklindedir. Burada duvarlar, yaklaşık doğrusal düzende, güçlü, bütünleşik üniteler hâlinde, bir bütünü tanımlayacak 21

32 biçimde sıralanmıştır. Her duvar cephesi veya bölümü, alt ölçekte birbirleriyle kıvrımlı veya açı yapacak şekilde oluşmuştur (Salingaros, 2000: 291). Yer yer genişleyip yer yer daralarak devam eden sokaklar, çıkmaz sokaklara da yer verir. Bazen de, birkaç sokağın kavşağı, geometrik ve önceden tarif edilmiş düzeni olmayan bir genişlik kazanır. Bir dükkân, çeşme, kahve veya mescidin yer aldığı düğüm noktasında bir çınara, bir asma çardağına rastlanır. Bu alanlar, çoğunlukla toplanma alanı olarak değerlendirilmişlerdir. Tarihî dokularımızdaki sokakları ilginç yapan, ayrıcalıklı kılan olgu, sokakları tanımlayan yapılar ile bu yapıların kullanıcıları arasında oluşan diyalektiktir. Sokakların oluşmasına neden olan bu diyalektikte ortaya çıkacak bozulmaların derecesine bağlı olarak, sokaklarda da kimliğin yitirilmesini ortaya çıkartacak değişimler olmaktadır. Bu nedenle yapılacak tasarımın sınırlarının doğru bir biçimde tarif edilmesi gerekir. Bu tanımlı mekân içinde yapılacak düzenlemelerde de sadelik, uyum ve dokunun okunabilirliği öncelikli olarak göz önünde bulundurulmalıdır (Yaşlıca, Şenlier, Çalışır, Hovardaoğlu, 2002: 9). Açık alanlar (meydanlar, parklar ve yeşil alanlar) Açık alanlar, bireylere istemli ve istemsiz, gelişigüzel hareketlilik sağlayan, içinde sürekli ve yönlendirilmiş bir hareket düzeninden çok durma olanağı veren ve hareketliliğe zorlamayan mekânlardır. Açık alanlar, insanlar arası ilişki ve bilgi alışverişinin sağlandığı ve kent kültürünün geliştiği mekânlardır (Can, 1999: 49). Açık kentsel mekânların en önemli fonksiyonu binaların arasında bir sosyal hayat (doku) yaratmaktır. Bu sosyal hayat birden fazla insanın kamusal bir mekânda bir arada olmasıyla, insanların birbiriyle iletişim kurup sosyalleşmesini sağlar ve ortak bir kimlik oluşturur. Bu sosyal doku, oynayan çocukları, kutlamaları, konuşmaları, toplu eylemleri ve pasif iletişimi, görmeyi, duymayı içermektedir (Erdönmez, 2005: 72). 22

33 Kent içinde açık alanları; meydanlar, parklar ve yeşil alanlar, gibi kamusal alanlar oluşturmaktadır. Gerek mekânın genel kurgulanış biçimi, gerekse bu mekânlarda kullanılan öğeler çeşitli mesajlarla kentlilere ulaşmakta ve kent kimliğini etkilemektedir. Meydanlar Meydanlar, sadece üzerinden geçip gidilen yerler olarak değil, kentlilerin özel günlerde kültürel, politik, ticari faaliyetler için birlikte olabilecekleri, kentsel odak noktaları ve sembolik öğeler olarak tanımlanmaktadır. Meydanlar, fiziksel özellikleri ile kentlilerin bir araya geldikleri, birbirlerini tanıdıkları ve etkileşimde bulundukları ve kentte bir arada yaşadıkları mekânlar ve aynı zamanda kent kimliği ideallerinin tartışıldığı noktalardır (Can, 1999: 55). Eski Yunan şehirlerinde agora, Roma döneminde forum, ismini alan meydanlar sosyal yaşantının geçtiği mekânlar olmuştur. Avrupa meydanları ise, Orta Çağdan günümüze kadar, festivallere, seremonilere mitinglere ve politik gösterilere sahne olmuştur. Türk şehirlerinde, sosyal yaşamın ve meydanın mekânsal gelişiminde etkili olan ticari yaşamın kapalı mekânlarda gerçekleşmesi, meydan kavramının gelişimini yavaşlatmıştır. Toplumsal yaşamın merkezi cami olduğu için kent meydanı gelişimi, cami etrafında gerçekleşmiştir. Geçmişten günümüze kadar meydanlarda, dinî tören ve kutlamalar, ticaret, politika, eğitim, kültür ve sanatsal faaliyetler, ulaşım, iletişim ve rekreasyonel aktiviteler gerçekleştirilmiştir. Kent meydanlarının, kent halkı için en önemli fonksiyonu rekreasyonel aktivitelere imkân sağlamasıdır. 20. yy da kentlerde görülen fonksiyonel değişimler, meydanların da değişik biçim ve fonksiyonlara cevap veren mekânlar olarak düzenlenmesine neden olmuştur. Böylece meydanlar; alışveriş, oyun, toplantı, trafik, din, ticaret vb. fonksiyonların gerçekleştirildiği açık ortak kullanım mekânları olarak tasarlanmaya başlanmıştır. 23

34 Bir meydanın oluşmasında en önemli faktörlerin başında meydanın profili gelmektedir. Meydanların plandaki ölçüleri ile onu çevreleyen yapı yüksekliklerinin oranı bu bileşenlerin başında gelmektedir. Meydanın estetik düzeyini, buna paralel olarak cazibelerini ve ünlenmelerini sağlayan ölçü oranlarının dışındaki bir başka özellik de, belirli bir objeye karşı yönlenmelerindeki sürprizli olgulardır. Meydanın bir yanının güzel bir manzaraya, doğal ya da yapısal önemli bir öğeye açılması çok önemlidir. Meydanların planlaması bir kent bütünü içinde trafik planlaması ve kentin yapısal düzenlemesiyle doğrudan ilişkilidir. Kent meydanlarının ve yaya bölgelerinin planlamasında, gelişen kent merkezlerinde yer alan meydanların yeniden düzenlenmesinde ve yapı-çevre ilişkilerinde proporsiyon önemli bir faktördür. Düzensiz uygulamalar ve kentin gelişimi dikkate alınmadan yapılan planlama çalışmaları sonucunda meydan olarak ayrılmış alanların zaman içinde kentin gelişmesine göre yapılaşmaya dönüştüğü görülmüştür. Bu nedenle meydanların çevresinde planlanacak konstrüktif elemanların ve bitki materyalinin mekâna olabilecek olumsuz müdahaleyi önleyici niteliği bulunmalıdır (Önder ve Aklanoğlu 2002: 103). Meydanların düzenleme ve uygulamasında, en önemli öğe olan insanın ihtiyaçları ve niteliklerinin amaca ve fonksiyonlara uygun yorumu yapılabilmeli ve bu yorum mekânsal düzene kavuşturulmalıdır. Meydanlar, kentin karakterini canlandıracak şekilde, estetik ve fonksiyonel olarak tasarlanmalıdır. Tasarımın hedefleri doğrultusunda bazı bölümlerin daha baskın olarak vurgulanması gereklidir. Meydanda çim veya bitkisel düzenleme yapılmış alanların oranı sert zemini geçmemelidir. Aksi takdirde mekân, meydandan çok bir park niteliği kazanır. Sert zemin hakim olmalı, fakat bitkisel materyal kullanımıyla alanda değişik mekânsal etkiler yaratılmalıdır. Kullanılacak bitkiler görsel açıdan da mekâna zenginlik katmalıdır. Sert zemin üzerinde bitkiler saksı veya bitki kasalarında kullanılarak 24

35 mekânın görsel olarak değeri arttırılabilir. Meydanlarda bitkisel eleman kullanımı hem biçimsel hem de fonksiyonel ilişkiler açısından ilginç mekânların oluşmasını sağlar. Optik çekici olarak tek ağaç, bu tür mekânlara hem ölçek hem de kullanım bakımından değişik olanaklar sağlar. Karşılıklı iki ağaç veya ağaç grupları meydanda, bir geçit veya bir kapı etkisi yaratarak o mekâna ölçek ve fonksiyon kazandırabilir. Hareket yönünün vurgulanmasında önemli rol oynar. Toplu ağaç gruplarının hem kendi aralarında hem de diğer öğelerle birlikte kullanılarak meydanda değişik, ilgi çekici, fonksiyonel ve biçimsel bütünleşme ile insan ölçeğine ve gereksinimlere uygun mekânlar oluşturulabilir. Kent meydanları, kentliye kısa süreli rekreasyon imkânı sağlayan kentsel mekânlar olduğu için, kent halkının istek ve gereksinimlerine cevap verecek donatı elemanlarını bulundurmalıdır. Donatı elemanlarının hem estetik hem de fonksiyonel olması tercih edilmektedir. Meydanlarda kullanılacak donatı elemanlarının konulacakları yerlerin, sayılarının, renk ve biçimlerinin etüt edilmesi, birbirleriyle ve çevresiyle uyumlu olması gerekmektedir. Meydanlara kimlik kazandıran heykel ve plastik elemanlar, hem dekoratif hem de sanat eseri olarak kullanılabilir. Su yüzeylerinin, bitkisel materyal kadar önemli etkileri olup, meydanda yer alacak havuz, meydanın stiline göre şekillendirilmelidir. Meydanda, kullanıcıyı en çok etkileyen ve yönlendiren elemanlardan biri de döşemedir. Döşemenin dokusu yayanın hareketi ve aktivite seçiminde rehberlik yapmakta, yönünü belirlemekte, özel mekânlara girilmesini engellemekte veya hızını yavaslatmaktadır (Önder ve Aklanoğlu 2002: ). Parklar ve yeşil alanlar Kentlerde yaşayan insanlar, kentli olmanın getirdiği toplumsal, sosyolojik, ekonomik ve psikolojik baskıları üzerlerinde hisseder. Yaşamlarını kendilerine sunulan ortamlarda sürdürürler. Apartman blokları, trafik yükü, kirlilik vb. gibi faktörler kentsel ortamın bileşenlerindendir. Kent ortamının kırsala bakan yüzü olan 25

36 kentsel yeşil alanlar, kentte yaşamanın getirdiği olumsuz koşulları iyileştirici etkiye sahiptir. Kent parkları, kentsel yaşam kalitesinin arttırılmasında önemli bir etkendir. Kent parkları, planlama, tasarım, uygulama ve bakım koşullarından etkilenmektedir. İyi park tasarımları, kullanıcılara katılabilecekleri değişik aktiviteler sağlamalı, parka ulaşım kolay olmalı, güvenli, bakımlı ve çekici olmalı, insanlara diğer insanlarla bir arada olma fırsatı vermelidir. Bu noktada kriterler, aktivite ve kullanımlar (çeşitlilik), ulaşılabilirlik (okunaklılık), konfor ve imaj (güvenlik ve bakım), sosyallik (sahiplik hissi) olarak belirlenmiştir (Yücel ve Yıldızcı, 2006: ). Açık alanlar, içerisinde kullanılan birçok öğe ile bir bütünlük oluşturmaktadır. Plastik öğeler ve kent mobilyaları (kent donatı elemanları) olarak sınıflandırılabilecek bu öğeler, açık alanların insanlar tarafından algılanan mesajlarını güçlendirmektedir (Uçkaç, 2006: 25-26). Plastik öğeler Plastik öğeler, kent içerisinde dikkati çeken, kolayca akılda kalan öğelerdir. Bu anlamda, kentteki insanlarda kolayca imaj yaratma özelliğine sahiptir. Özellikle dikkat çekecek boyutlarda olan, bulunduğu çevrenin fiziksel yapısı ve ruhu ile bütünleşen plastik öğeler, kent için birer simge özelliği taşıyabilmektedir. Ancak bu noktada, her simgesel öğenin kent kimliğini etkileyen bir faktör olmadığını unutmamak gerekmektedir. Plastik öğeler içerisinde özellikle kentliler açısından anı, anlam ve değer yüklü olanlar, kent kimliğini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bunlar, topluma özgü kimlik tanımlamalarını mekânsal olarak geçmişten geleceğe aktaran yapı taşları olarak değerlendirmektedir (Asiliskender, Balcı ve Yılmaz, 2005: 77-83). 26

37 Kentsel mekânlarda plastik elemanlar olarak ortaya çıkan heykeller, kentsel peyzajı oluşturan diğer elemanlarla (bitkiler, diğer kent mobilyaları, vb.) birlikte kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktadırlar. Özellikle, kamusal alanda yer alan heykeller, görsel duyu zenginliğine katkıda bulunarak, mekânın estetik kalitesini artırır. Heykeller insanları bir araya getirip kaynaştırma, kültür alışverişini sağlama gibi işlevlere sahiptir. Ayrıca heykeller, özgün belirleyici özellikleri ile alanda gerçekleşen etkinlikler ve elde edilen diğer deneyimler ya da algılarla birlikte mekâna ve kente ilişkin bireysel ve/veya toplumsal imgeler oluşturur. Özgün, belirleyici, sınırlı alanlarda görülür, lokal özellikte olabileceği gibi, kent ölçeğinde de etkili olabilir. Kent ölçeğindeki özgün belirleyici, geniş bir toplulukça paylaşılan bir ana referans noktası niteliğindedir. Bu, belirli bir mesafeden ve pek çok açıdan algılanabilen, genellikle daha alçak binaların aralarından ve çatılarından görülebilen bir işaretdir. Türk tarihine bakıldığında, zafer kuleleri, kule türbeler, dikilitaşlar ve gözetleme kuleleri anıtsal yapılar olarak ortaya çıkmaktadır. Camiler ve kümbetlerin de aynı anıtsal etkiyi oluşturdukları söylenebilir. Selçuklu Döneminden beri mimaride görülen taş yontu süsleme ve kabartmalar ya da Anadolu da Şamanizm etkisi ile oluşturulmuş hayvan biçimli mezar taşları da heykel kapsamında değerlendirilebilir. Batı anlamında heykel sanatı ise, Osmanlı da Tanzimat Döneminden sonra gelişmiş, Lale Devrinde Barok ve Rokoko üsluplarından etkilenen mimaride geleneksel bezeme motifleri, kabartma heykellere dönüşmüştür. Bu dönemde, özellikle çeşmeler, birer meydan heykeli görünümündedir. Aynı dönemde, padişahlar için heykel özelliğinde nişan taşları dikilmiş; yapıların dış duvarlarında, bahçe ve bulvarlarda hayvan figürleri yer almıştır. Daha sonraki dönemlerde ise, kentlerde bir dizi saat kulesi ile figürsüz mimari anıtlar ortaya çıkmıştır. Modernleşme ile birlikte Türkiye de, anıt-heykeller ortaya çıkmış, Yunan ve Roma uygarlıklarında olduğu gibi odak noktası özelliği kazanmıştır. Osmanlı Döneminde yapılmış olan atlı hükümdar heykelleri, kentsel mekânda yer almamış, siyasi liderin kentsel mekânda temsili, Atatürk ile gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Döneminin yeni kent anlayışı içinde parklar ve meydanlar, kamusal yaşamın önemli 27

38 merkezleri olarak ortaya çıkmış; bu alanlara ek olarak bulvarlarda ve dönemin kamusal yapılarının bahçelerinde, Atatürk heykelleri yer almıştır. Söz konusu alanlar, Kurtuluş Savaşının, Cumhuriyetin, çağdaşlık ve laikliğin birer göstergesi olmuştur (Kutaslan, 2005: ). Kent mobilyaları (kentsel donatı elemanları) Kent mobilyaları tarihsel olarak İngiltere de kullanılmaya başlanmış, daha sonra Fransa da bulvar kavramının ortaya çıkışı ile burada ve Avrupa da yayılmıştır. Özellikle Avrupa daki birçok ülkede, kentin sembolü hâline gelmiş kent mobilyalarından, mobilyaları ile anılan şehirlerden söz etmek mümkündür (Yıldırım, 2004: 136). Kent, onu yaşayan ve algılayan insanlar için çeşitli mesajlarla dolu bir sistemdir. Kent mobilyaları da bu iletişim ortamına değişik boyutlarda katkıda bulunmaktadır. Kent mobilyaları, kentsel çevre karakterini güçlendirici görüntü elemanlarıdır. Bu elemanlar, genellikle mekânı tanımlayan veya tamamlayan öğeler niteliğindedir (Can, 1999: 61). Kent mobilyaları, kentteki iletişim ortamına değişik boyutlarda katkıda bulunur. Kentsel görünüm içerisinde, yola bağlı olarak göz önüne serilen öğeler, imgelenmeyi ve ilgiyi doğurur. Zihni hazırlar, dikkatli kılar. Genellikle görüntü elemanı olarak sergilenen öğeler, ayrıntı da olsa her şeyi söylemiş olur. İnsanların yaşayarak, seyrederek dolaştığı mekânların makyajı, süsü gibidirler. Kent mobilyaları, kentsel çevre karakterini güçlendirici görüntü elemanlarıdır. Herkese açık ve kamunun sorumluluğunda olan yapılanmış veya yapılanmamış kentsel kamusal alanlarda kent mobilyaları, genellikle mekânı tanımlayan veya tamamlamayan öğeler niteliğindedir. Koruma amaçlı, süsleme amaçlı, eğlenme-oyun amaçlı olmak üzere, kent mobilyaları çok çeşitlidir. Kent mobilyaları, çevre içinde 28

39 diğer kent öğeleriyle birlikte, daha geniş bir bütün içinde ele alınarak işlevi ile uyumlu strüktürel, fonksiyonel ve estetik bir değer taşımaktadır. Toplumun değişik kesimleri tarafından farklı anlaşılan kent mobilyaları, tüm kültür grupları tarafından anlaşılabilecek yalınlıkta olmalıdır. Her kültürel kökenli kullanım nesnesi gibi kent mobilyaları da, temel kullanım işlevlerinin yanı sıra toplum içinde zamanla bir anlam aktarma, anlamaya konu olma, bilgi iletme, bir bildirinin taşıyanı olma gibi iletişimsel işlevleri de yüklenirler. Böylece, nesne kendisini anlatmakla kalmaz, katıldığı çevrenin peyzajı içinde işlevsel anlamsal, estetik boyutlarda görevler yüklenerek, çevre kimliğinin ayırıcı, özelleştirici varlıklarından biri olarak yerini alır Kent kimliği, zaman içinde oluşur ve gelişir. Kent mobilyası daha kısa ömürlü bir sistemdir. Kent kimliğine dayanan, ayırıcı öğelerinden biri olan ve destekleyen bir sistemin parçası olarak kent mobilyalarının, hem teknik hem de görsel açıdan kent içinde süreklilik göstermesi zorunludur. O hâlde, kent mobilyaları, yüklendikleri işlevsel görevlerin yanı sıra, kent kimliği ile ilişkileri açısından kentin anlamsal, simgesel boyutunun oluşmasında katkıda bulunmaktadır. Kent mobilyalarının oluşturduğu simgesel boyut, çok yönlü bir iletişim ağının varlığından kaynaklanır. Bir yandan nesnelerle, kenti kullanan kişiler arasındaki işlevsel anlamsal iletişim, bir yandan da kent mobilyalarının kent otoritesini temsil eden bildiriler iletmesi, bu iletişim ağının odak noktalarını oluşturur. Trafik işaretleri, ışıklar, oturma bankları, bahçe duvarları, çit, parmaklık, telefon kulübesi, posta ve çöp kutuları, direkler, yangın muslukları, parkmetreler, çeşitli afiş türleri vb. sokak dekoru içinde mobilya niteliği taşıyan değişik öğeler, kent mobilyası olarak sıralanabilir. Sokak dekorunu bütünleyici ve gözlemciyi uyarıcı nitelikleri vardır. Sokak ve meydan görünümlerinde etkili olan elemanlardır. Bu yüzden sokak ve meydanların vazgeçilemeyecek küçük parçalarını oluşturur. 29

40 Bazı durumlarda özellikle belirgin olmaları istenir. Örneğin Avrupa da kullanılan yangın muslukları kırmızı boyalıdır ve hemen algılanır. Eski kent mekânlarının karakterinin zenginleştirilmesinde etken olabilecek bu öğelerin geçmiş ile ilişkili olarak kullanılmasında kentsel çevre imgesi açısından yarar vardır (Bayrakçı, 1992: 75-76). Tablo 1 Kentsel donatı elemanları Alt yapıya bağlı donatı elemanları Yol aydınlatıcıları Alan aydınlatıcıları Telefon kabinleri Parkmetreler Trafik lambaları ve aydınlatmalı trafik kolonları Çeşmeler Satış Birimleri Alt yapı tesisleri bakım kapakları Meydan saatleri Otobüs durakları Izgaralar Aydınlatmalı kolonlar Bilet otomatları Alt yapıya bağlı olmayan donatı elemanları Döşeme elemanları Geçici trafik lambaları, trafik işaretleri Yaya bariyerleri Reklamlar, posterler Sokak levhaları, numaralar, ticari levhalar Gölgelikler, tenteler Bayrak, flama direkleri Çiçeklikler Caydırıcı sınırlayıcılar Yönlendiriciler, yer belirleyiciler Çöp kutuları Oturma elemanları Oyun alanı elemanları Kaynak: KUTER, Nazan, 2002, Çankırı Kenti Açık ve Yeşil Alan Varlığı İçinde Tarihî Kent Merkezinin Kentsel Peyzaj Tasarımı Açısından Değerlendirilmesi, Ankara: Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi (Yayınlanmamış), 117 Yapılar Kentlerdeki mimari dil önemli bir kimlik unsurudur. Belirgin bir mimari stil ve yapı malzemesi ile oluşturulmuş yapıların yer aldığı kentlerde, belirgin bir kimlikten söz etmek mümkündür. Kentlerde özellikle, binlerce yıllık geçmişe sahip Anadolu kentlerinde, kentin kültür mirasını oluşturan ve kentlere kimlik kazandıran yapı öğeleri, anıtsal yapılar ve sivil mimarlık örnekleri olmak üzere iki grupta incelenmektedir. 30

41 Anıtsal yapılar bir kentte Antik Çağlardan bu yana inşa edilmiş, büyük ölçekli ve genellikle sosyo-kültürel ve dinî nitelik taşıyan yapılardır. Ülkemizde bu yapılar, tapınaklar, tiyatrolar, stadyumlar, odeonlar, agoralar, kiliseler vb. Antik Çağ yapıları, hanlar, hamamlar, bedestenler, camiler, külliyeler, imarethaneler, arastalar, kapalı çarşılar vb. Selçuklu ve Osmanlı Dönemi yapıları, okul, hükümet binası, gar binası, belediye binası vb. kamu yapıları ile çaşitli kamu yatırımları (sağlık, kültür, mali, idari yapılar) gibi Cumhuriyet Dönemi yapıları olabilmektedir. Sivil mimarlık örnekleri ise, Anadolu kentlerinde kent kimliğini oluşturan, kentlerde korunması ve geliştirilmesi gerekli dokuları oluşturan geleneksel mimarlık örnekleridir. Hemen her kentte o yöreye özgü mimari tarz ve malzeme ile yapılmış konaklar, evler ve daha mütevazi ölçeklerde bazen bir doku oluşturan yapılar bulunmaktadır (Uçkaç, 2006: 27-28). Yapılar, içinde yaşayan, onları kullanan insanların dünya görüşünü, estetik tercihlerini, yaşam biçimlerini, kısacası kültürel kimliklerini ifade edebilmektedir. Her insan veya toplum, yaşadığı mekânları ve çevreyi kendi kültürüne göre düzenlemektedir. Yapılar, toplumların yönetim biçimlerini, ideolojilerini ifade etme görevini yüklenebilir. Bu yolla mimari, siyasi rejimin kimliğinin anlatılması için araç ve amaç olarak kullanılabilir. Belediye yapıları, adliye sarayı, önemli kamu yapıları gibi mimari eserler, pratik fonksiyonlarının yanı sıra, kent içinde psikolojik fonksiyonları da yerine getirerek önemli yapıların simgesel kimliklerini belirlemektedir (Kortan, 1996: 96-97) Sosyal faktörler Kent kimliği, kente özgü fiziksel niteliklerin yanı sıra, o kentte yaşayan kentlilerin sosyo-kültürel özellikleri ile de tanım bulmaktadır. Kentte yaşayanların 31

42 tarihî süreçte oluşturdukları kültürel birikim, alışkanlıklar, değerler, inançlar mekânın oluşumunda ve kimlik kazanmasında önemli rol oynamaktadır (Can, 1999: 66). Kent kimliğini etkileyen sosyal faktörler, birey kimliği ve toplum kimliği ile yakından ilintilidir. Sosyal anlamda bireyin sahip olduğu kimlik, daha geniş kapsamlı ele alınması gereken bir kavramdır. Bireyin kendisini tarif edişinin yanı sıra toplumun bireyi tarif ediş biçimi bireyin kimliğinin oluşumunda son derece etkilidir. Bireyin sahip olduğu özellikler yaşama ilişkin yapmış olduğu tüm tercihler ve kendisine biçtiği rol, bir kimlik taslağı olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyin etnik kökeni, sosyal grubu, ekonomik düzeyi, dinî inançları, kültürel özellikleri ve kişisel tercihleri kimliğin oluşumunda etkin olan bileşenlerdir. Toplumsal kimlik ise, bireylerin tek tek kimliklerini biçimlendiren etkenlerden ve bunun dışında çok daha geniş ölçekte şekillenen ve toplumun diğer toplumlardan farklılaşmasını sağlayan şartların tümüdür. Elbette bireylerin kimliklerinin bir araya gelmesinin çok daha ötesinde toplumun kültürel yapısına bağlı olarak gelişen, bireyleri ve kenti biçimlendiren bir üst oluşumdur (Uçkaç, 2006: 15). Kent kimliğini etkileyen sosyal faktörler, sosyo-kültürel yapı, ideoloji, ekonomik yapı ve teknolojidir (Özer, 1998: 25-27). A) Sosyo-kültürel yapı Toplumsal olarak oluşturulan kent kimliğini, sosyal faktörler açısından etkileyen en önemli etken kültürdür. Kültür terimi, Felsefe Terimleri Sözlüğü nde; Tarihî ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal 32

43 çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlar bütünüdür ifadesi ile açıklanmış ve kavram, toplum bilimlerinde önemle üzerinde durulan noktalardan biri olmuştur. İnsanlar tarih boyunca bir yerden diğerine kendi kültürlerinin pek çok özelliğini taşıyarak göç etmiştir. Bu nedenle, dünyanın pek çok yerinde kültür, önceki durumların sembolik mirası olarak kabul edilmektedir ve süreç içinde kültürel normlar, bir nesilden diğerine etkileşim içerisinde iletilir (Erdönmez, 2005: 68-69). Kültür, her toplumda geçerli olan ve gelenek hâlinde devam eden her türlü dil, duygu, düşünce, inanç, sanat ve yaşayış öğelerinin tümüdür (Uçkaç, 2006: 31). Kültür kavramı, zaman içinde gelip geçen, bireylerin bütününde belirli davranışların yaratılması biçiminde ortaya çıkan ve insanı bir örtü gibi bürüyen bir takım bilgilerin (teknoloji, bilim) insanlar arası davranışların (aile, iyelik, gelenekler), inançların, öğretilerin, kuramların (din, sanat, töre) tümünden örülü bir yumak olarak ifade edilmekte ve bu yumağa, kültür yumağı adı verilmektedir Bireylerin tutum ve davranışlarını yönlendiren, anlamlandıran kültür, kentsel merkezlerde gelişmiş ve kendi koşullarında yaşama anlam kazandırmıştır. Kentsel alanlarda gerçekleştirilen yaşam tarzı ve bu yaşam tarzına anlam veren kültür, birbirine benzemeyen düşünce ve yaşam anlayışlarına sahip olan insanları bir arada tutabilmektedir. Kent kültürü adı verilen bu güçlü yapıştırıcı, kentlerin kendi tarih ve yaşam deneyimleri ve insanoğlunun bugüne değin yaratmış olduğu bilgi birikimlerinin ürünüdür. Kentsel kültür, belirli yerleşim yerlerinin somut koşullarında, yerleşik düzende yaşayan toplulukların ekonomik, siyasal, toplumsal düzlemlerdeki birlikte yaşam pratiklerinin, tarihî süreç içindeki birikimi ve birleşimidir. Kentsel kültür içerisinde heterojenlikler taşımaktadır (Can, 1999: 73). Kentler, yalnız büyük insan topluluklarının yaşadıkları yerler değil, aynı zamanda insanların karşılıklı tinsel ilgilerinden meydana gelen kültür mekânlarıdır. Kültürler kentte doğar, kentte yaşar ve kentte kente etki yapar. Bu niteliğiyle kentler, belirli bir kültürü simgelemektedir (Uçkaç, 2006: 31). 33

44 İnsan, fiziksel çevreyi oluştururken, doğa şartlarının getirdiği kısıtlamalara rağmen, günün teknolojik, ekonomik, sosyal durumundan, toplum beğenileri, akımları, dinî görüşlerine varıncaya kadar belirli bir birikimi ve durumu da yansıtmaktadır. Bir bakıma, kültürel çevrenin bir parçası olarak, ortamı hem etkileyip hem de ortamdan etkilenerek, kültürle sürekli bir etkileşime girmektedir. İnsanın çevresiyle ilişkilerinde kültür, iletişim aracı olarak ve mekânı belirleyici niteliği ile önemli rol oynamaktadır (Velioğlu ve Tavşan, 1992: ). Her kültürel uzantı, mekânı kavramamızı, anlayışımızı ve mekân kullanımımızı yakından etkilemektedir. Mekân kullanımında fiziksel çevre, içinde yaşayanların değerlerini, yargılarını, hayat görüşlerini ileten bir ortamdır. İçinde barındırdığı anlamları kapsayan simgeleri kullanan mimari dil, gücünü gelenek ve kültürden alır (Erdönmez, 2005: 69). B) İdeoloji Sadece toplumun değil, bireyin de kurucu bir öğesi olduğu mekân, politika ve ideoloji yüklüdür. Ancak, mekânın ideolojik ve politik niteliği örtüktür, göze hemen görülmez. Ancak ne kadar örtülü olsa da, mekânsal pratikler, öznelliğin oluşumunu derinden etkilemektedir (Can, 1999: 74). Kentsel mekânların biçimlenmesinde, toplumların belirli dönemlerindeki siyasal, askerî ve dinsel etkenler önemlidir. Örneğin, Versailles ın büyük ölçüde Güneş Kralı XIV. Louis nin erkinin ürünü olduğu, İmparator III. Napoleon un ve Vali Haussmann ın 19. yy Paris inin gerçek mimar ve plancıları sayılmaları gerektiği, Roma nın bugünkü görünümünü kazanmasında bir zamanlar dinsel erkin yanı sıra, siyasal gücü de ellerinde tutan papaların büyük paylarının bulunduğu, Hint- Türk Hükümdarı Şah Cihan olmasaydı, Tac Mahal inde olamayacağı, Notre Dame Katedrali nin mimarının değil, bu ünlü katedralin yapılmasına ön ayak olan Paris Psikoposu Mavrica da Sully nin adının bilindiği, Hitler in Alman ve Stalin in Sovyet mimarisini ve kentsel mekânlarını yönlendirdiği yadsınamaz gerçeklerdir (Özer, 1998: 30). 34

45 İnanç ideolojisi Toplumda egemen sınıfın belirlediği ideolojinin temelini oluşturan öğe, kentsel mekânın biçimlenmesinin de belirleyicisi olmaktadır. Tarihin birçok döneminde din, bu temel işlevi yüklenmiştir. Örneğin, tarihteki dinsel yönetimlerin birleştiği despot kentler, tanrı kralın kentleridir. Bu ideoloji ile gelişimini sağlayan kentlerde savaş, kenti biçimlendiren temel olgudur. Surlar, hendekler ve kuleler kentin biçimini oluşturmaktadır. Orta Çağda ortaya çıkan psikoposluk kentlerinin ideal modeli, manastırdır. İslam kentlerinde, kamusal alan ya da bu kavrama denk düşen bir mekân, söz konusu değildir. Bunun en belirgin örneği, meydanların İslam kentlerinde yer almamasıdır (Özer, 1998: 31). Devlet ideolojisi Dinsel ideolojinin yanında, demokratik yapının temel belirleyicisinin olduğu kentler, Antik Çağ ve 10. yy dan itibaren ortaya çıkan kentlerdir. Monarşik, feodal, mutlakiyetçi ve demokratik idare, kentsel mekânların temel belirleyicileri olmuştur. Kentsel mekânların biçimlendirilmesi ve bu mekânlarda ortaya çıkan sorunların çözümüne ilişkin geliştirilen stratejiler de devlet ideolojisinin bir parçasıdır. Hitler in Alman, Stalin in Sovyet mimarisini ve kentsel mekânlarını yönlendirdiği yadsınamaz gerçeklerdir. Bu örneklerin yanı sıra, günümüzde de kentler bu kadar baskın görüntülerle olmasa da, kentsel mekânların politik mesajlar üreten yerler olması bağlamında, devlet ideolojisinin etkisi altında biçimlenmektedir. Günümüzde küreselleşme söylemlerinin ve bunun paralelinde, yerellik kavramının öneminin artmasıyla, devlet ideolojisinden çok daha baskın biçimde, yerel idarenin ideolojisinin mekâna yansıdığını belirtmektedir. 35

46 Sanat anlayışı Rasyonalizm, realizm, modernizm, postmodernizm gibi aslında varolan ideolojik yapıdan ayrı tutulamayacak birçok sanatsal akım, her alanda olduğu gibi, kent planlama ve kentsel tasarımı da büyük ölçüde etkileyerek farklı kentsel mekânlar oluşmasında önemli rol oynamaktadır (Özer, 1998: 31). C) Ekonomik yapı Kentlerin tarihî gelişimi incelendiğinde, çeşitli dönemlerde farklı işlevleri üstlendikleri görülmektedir. Ekonomik anlamda kentin kalkınması için mekânda farklı işlevlerin, farklı alanlarda yer seçtiği görülmektedir. Kentlerin ekonomik yapısındaki gelişmeler ile sosyo-kültürel yapısındaki gelişmeler arasındaki dengesizlikler, fiziksel yapıya da yansımaktadır. Kent kimliğinin devamlılığının sağlanması ancak bu üçlü yapının dengeli gelişmesi ile mümkün olabilecektir (Güley, 2001: 30). Günümüzde bazı kentler, o kentin yaşamasını sağlayan ve o kente hayat veren işlevlerin adıyla anılmaktadır. Bu tip kentlerde genellikle tek tip fonksiyon ve iş alanı yoğunluktadır ve kent de bu iş alanının sayesinde gelişmiştir. Bu tip kentlerde kimlik, işleve bağlı olarak ortaya çıkmakta ve kentsel mekânlar bu işlev ve kimlik ekseninde şekillenmektedir. Kocaeli nin sanayi kenti, Eskişehir in üniversite kenti, Antalya nın turizm kenti, Zonguldak ın maden kenti kimliği ile anılması buna örnek teşkil etmektedir. Benzeri biçimde, bazı kentler sektörel etkinliklerine göre tarım kenti, ulaşım kenti, ticaret kenti, hizmet kenti, hastane kenti, fuar kenti vb. adlarla anılmaktadır (Çöl, 1998: 33-34). 36

47 D) Teknoloji Teknolojik gelişmeler, toplumun refahını artırmakta, bu da yeni değişimleri doğurmaktadır. Dünyada, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş yaşanırken, kentler teknolojik yeniliklerin sonuçlarının hemen alındığı mekânlardır. Bunlar, yalnızca teknolojiye bağlı yapım tekniklerinin farklılaşması, yeni malzemelerin bulunması vb. teknolojinin kentsel mekânlarda direkt kullanımına ilişkin sonuçlar değildir (Özer, 1998: 30) lı yıllar, iletişim ve bilişim teknolojilerindeki bütünleşme sonucu, mekâna ilişkin sınırların büyük ölçüde kalktığı bir dönemdir. Hayatımıza giren bilgisayar, faks, televizyon, video gibi hızlı iletişim araçları, zaman-mekân algımızı değiştirirken yer kavramını da bulanıklaştırmıştır. Dolayısıyla, yakınlığın değil, evimizdeki ekrana, büromuzdaki faksa ve elimizdeki dergiye ulaşılabilirlik olgularının biçimlendirdiği bir dünyada yere özel bir mimari elemanı salt kimlik oluşturmak amacı ile alıp kullanmak yapay bir zorlama hâline gelmektedir İletişim teknolojisinin gücünün doruğunda olduğu bir dönemde, onun tekdüzeleştiriciliğine, küreselleştiriciliğine tepkiler de eş zamanlı olarak gelişmekte, kişisel ve kolektif kimlik arayışları, insanların ve grupların kendi farklarını ortaya koyma ihtiyaçlarını da gündeme getirmektedir. Elektronik iletişim teknolojisinin hemen hemen hayatın her alanını etkileyen bir paradigmaya dönüştüğü dönemimizde, bir yandan küreselleşme bir yandan da yere özel farklılığı koruma söylemleri, varlıklarını beraberce gerilim içinde sürdürmektedir (Can, 1999: 82). 37

48 Kent kimliğinin oluşum nedenleri Günümüzde kent ve çevre ile ilgilenen tüm araştırmacıların üzerinde en çok durduğu konu, yeryüzünde bulunan bütün yerleşmelerin ya da kentlerin hepsinde farklı bir imajın algılanmasıdır. Şehircilik biliminde, gerek tasarımcılar gerek planlamacılar gerekse korumacılar olsun her kentin kendine özgü bir yaşayışı, iskelet sistemi, fiziksel ve sosyal yapısı olduğu konusunda ortak bir görüşte birleşmektedir. Bu ortak görüş ise, kent kimliğinin oluşum nedenlerini doğurmuştur. Konuya açıklık getirebilmek amacı ile tüm uzmanlar bir tanım getirme zorunluluğu duymuştur. Her kentte farklı algılanan bu oluşumu da kısaca, kent kimliği olarak tanımlamışlardır. Bir yerleşmenin kent olabilmesi için yerleşmenin belirli bir büyüklüğe ulaşmış olması, içinde kendi gıdasını dışardan sağlayan ve tarımın dışındaki alanlarda çalışan kişilerden oluşması, yaşayanlar arasında uzmanlaşma ve işbölümünün gelişmiş olması gereklidir. Bunun yanında kentler; mahalleler, alışveriş merkezi, eğlence, dinlence, spor, eğitim, sağlık, konaklama merkezi, tarihî, yönetimsel, dinsel merkez, savunma merkezi (surlar) gibi alt bölgelerden ve bunları birbirine bağlayan yollardan oluşmaktadır. Kentler de geçmişten günümüze kadar saydığımız bu olgulara bağlı olarak oluşmuş, yine bu olgulara bağlı olarak farklılıklar göstermiştir. Günümüzde kentlerde izlenen oluşum, farklı kentsel yaşam felsefelerinin mekâna yansıma biçimindeki farklılıklardır. Bunun anlaşılabilir nedeni, kentsel mekânı birlikte kullanan kentlilerin, kenti farklı anlam ve farklı içerikte yorumlamalarıdır. Kentlerde izlenen karmaşık kültürel değişim süreçleri, önceden varolan ilişkilerin çözülmesi ile alışılagelmiş kentsel yaşam ve davranış biçimlerinin başkalaşmasına, kentsel mekânların kent örtüsünün giderek topyekûn kent görünümünün, kent imgesinin de önemli ölçüde değişmesine neden olmaktadır. 38

49 Ülkemizde, hızlı kentleşme olgusunun beraberinde getirdiği karmaşık ve belirsiz yapılanma, kentlerin kimliklerinin ve kültürlerinin oluşumunda etkili öğeler olan mimari ve estetik değerleri olumsuz yönde etkilemekte, bu olumsuzluk özellikle eski dokuyu içinde barındıran, geçmiş kültürlerin göstergesi olan fiziksel öğelerin bulunduğu kentlerimizde daha da belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, özellikle kullanıcıların geçmişe, geçmişte yaşanan çevrelere duydukları özlem de giderek artmakta dolayısıyla da, geçmişle günümüz arasındaki arayışlar alışverişler sürüp gitmektedir. Kentleşme sürecinin getirdiği bozuk, karmaşık ve düzensiz kentlerden bıkan kentlerin asıl sahiplerinin, geçmişe yönelik bu arayışları belki de kent kimliğinin keşfedilişinin ya da varolan bu olgunun ortaya çıkarılışının en önemli nedenidir. Kısaca kent kimliği kavramı, bir gereklilik olarak ortaya çıkmıştır. Gelişen kentler ve ortaya çıkan kentleşme ile birlikte kentlerin tekrardan ele alınması sorunu gündeme gelmiş, bu noktada kentin hangi kriterlere göre değerlendirilip ele alınacağı sorunu olduğu anlaşılmıştır. Böylece her kent ya da yerleşim bölgesi için belirli farklılıklar bulma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar, sonuçta kent kimliğinin oluşumuna ve dolayısıyla da, her kentin kendi kimlik özelliklerine göre yapılanmasına yol açmıştır (Çöl, 1998: 38-40) Kent kimliğinin gerekliliği ve sürekliliği Kent kimliğinin oluşması için demokratikleşme ve sivilleşme gereklidir. Bu da kent bilincinin oluşması ile mümkündür. Kent bilincinin oluşması ise, birikim, eğitim, üretim, yatırım birlikteliği ile sağlanabilir. Sürekliliği arayanlar, bunu eskiyi taklit etmek olarak anlamaktadırlar. Oysa süreklilik, kent bilinci oluşumunun tamamlanması ile mümkündür. 39

50 Kent kimliği, sivilleşme ve özerkleşme ile birliktelik gösterir. Kent bilinci yoktur. Kent bilinci, kent kimliğiyle ilgilidir ve tarihî sürece dayanır. Tarihî sürekliliği sağlamak için kent kimliği gereklidir. Kent kimliğinin gerekliliğinin en önemli nedenlerinden biri budur. Toplumların kentleşme süreci ancak, tarihî sürekliliğin devamını sağlamakla ve kent bilincini oluşturmakla tamamlanacaktır. Bu da kent kimliğinin varlığı kabullenilmeden tamamlanamaz (Çöl, 1998: 40-41) KENT İMAJI İmaj, herhangi bir objeye veya fikre yönelik bireylerin zihninde oluşan bir resim olarak nitelendirilebilir. Bu resim, o objeye yönelik düşünceleri ve değer yargılarını içermektedir (Kavak ve Arığ, 2007: 32). Çevre ve insan arasındaki karşılıklı ilişkinin sonucunda imaj ortaya çıkar. Çevrenin sunduklarını insan algılayarak seçer, organize eder. İmaj, karşılıklı ilişkiler sonucu çevreden ortaya çıkan verilerin anlık filtrelerden geçirilerek algılanmasıdır. Kimlik ve imaj özdeş değildir. Kimlik, varlığın kendisini tanımlaması, imaj bu varlığın dışarıdan algılanmasıdır (Güvenç, 1991: 9). İmaj yaratma ise, insanın beş duyusuna hitap etme ile olur. İmaj yaratma eylemi, beynin yaratıcı gücü yanında, çeşitli olaylarla etkilenmesi ile olmaktadır. İmaj, psikolojik, kültürel, sosyo-ekonomik etmenlerle, beş duyu süzgecinden geçerek algılanan bilgi birikiminin kişinin zihninde bıraktığı izlerdir. Beş duyu arasında görme, diğerlerine oranla zihin yargılarında belleğe yerleşmesi açısından en duyarlı olandır. İmaj verilmiş bir kent, iyi biçimlendirilmiş, farklı ve ilginç görünür, gözün ve kulağın daha dikkatli olmasını, olaya katılmasını ister. Böylesi bir çevrenin duyumsal 40

51 açıdan kavranışı yalnızca basitleştirilmekle kalmayacak, aynı zamanda genişletilip derinleştirilmiş olacaktır. Böyle bir kent, birbiriyle bağlantısı açıkca görülebilen birçok farklı öğesi olan sürekliliği kesilmeyen bir model olarak zaman içinde kavranabilecektir. Gözlemci bulunduğu yeri bilir, çevresinin farkındadır. Kent imajı yaratılması ise, gözlemci üzerinde türlü izlenimler bırakılmasıdır. Bu izlenimlerin toplamı, o kentin insanda bıraktığı imajı oluşturmaktadır. Her an gözün görebileceğinden kulağın duyabileceğinden fazlası kentte vardır, keşfedilmeyi bekleyen bir dekor, bir manzara vardır. Hiçbir şey kendi başına algılanamaz, çevresiyle, kendisini doğuran olaylar zinciriyle, geçmiş yaşantıların anısıyla ilintili olarak algılanır. Her insanın yaşadığı kentin bir yeriyle uzun süren ilişkisi vardır, o kentle ilgili imajı, anı ve anlamlarla yüklüdür (Can, 1999: 32-35). Kentsel mekânların kompozisyonları, mekânın öğe ve bileşenlerinin işlevlerine bağlı olarak mekânın düzenlenme biçimleri, insan davranışı üzerinde etkilidir. Mekânlarda davranışa yön veren özellikler bulunmaktadır. Bu doğrultuda, çevresel anlam, gösterge ve simgeler ile mekânın değişen özellikleri ortaya çıkmaktadır (Erdönmez, 2005: 71). Kent simgeleri genel olarak, kent içerisinde dikkati çeken, kolayca akılda kalan ve imaj yaratan öğelerdir. Bu nedenle kent imajı ve kentlerdeki sembolik öğeler birlikte değerlendirilmelidir Kentlerde sembolik öğe/simge Kentsel mekânda sembol veya simgelerin kullanılması iki farklı biçimde olmaktadır. Bunların birincisi, tüm kentin oluşum sistemini bir sembolün üzerine oturtmak, kent planında sembolizme gitmektir. İkincisi ise, kentsel mekânda bazı öğelerin kendiliğinden veya bilinçli bir biçimde tasarlanarak, dikkat çeken öğe konumuna, odak noktası hâline dönüştürülmesi ile oluşan simgeleştirmedir. 41

52 Günümüz kentlerinde ikinci tip sembol kullanımı, yani bazı öğelerin sembolleştirilmesi çok daha yaygın olarak görülen bir uygulama biçimidir. Simgelerin bazıları toplumsal anlamlar taşırken, bazıları da bireysel olabildikleri gibi bireyler arası ilişkilerin de anlamsal ifadeleri olabilir. Mekânın ölçeğinin de simgesel bir dili bulunmaktadır (Erdönmez, 2005: 76). Kamusal açık mekânlar ve dinî amaçlar taşıyan mekânlar gerektiğinden büyük, ferah, vurgulu ve anıtsal tasarlanır. Sembolleştirilen, bir anıt (Çanakkale Anıtı), bir heykel (Samsun daki Atatürk Heykeli), anıtsal bir yapı (Sultanahmet Camii), bir meydan (Pekin deki Tiananmen Meydanı), doğal bir oluşum (Pamukkale), bir canlı türü (Denizli Horozu), dinî veya tarihî öneme sahip kentsel bir öğe (Kemeraltı nda yer alan camiler, Kadifekale) olabilir (Uçkaç, 2006: 13). Bazı semboller son derece anlaşılabilir ve geneldirler. Bu semboller dünyada yaygındır ve kültürler arasında ortak duygulara seslenir ve insanlığın ortak deneyimlerini vurgulayarak paylaşım için başkalarını âdeta davet eder. Bazı semboller ise anlaşılmazdır ve anlamlarının çözülebilmesi için kültürel ipuçlarına gereksinim vardır. Bu semboller görünmez bir savunma duvarı oluşturarak sadece bir kültürün üyeleri tarafından anlaşılabilir. Kent merkezinde yükselen bir kule, 21. yy. da onu izleyen birisi için hiç bir anlam ifade etmeden sadece görsel bir imaj olarak hitab ederken, geçmişindeki yaşantıyı öğrendikten sonra durum farklılık gösterebilir (Başkaya, 2001: 67). Kentte düzen ve yönlenme de sembolizm ile yakından ilişkilidir. Bir kent düzeni ve dolayısıyla yönün tayini, estetik ve sembolik değerlerin gerçek anlamda belirlenmesi ile sağlanabilir. Varolan çevre modeli içersinde, toplumun tüm üyeleri tarafından paylaşılabilecek, yön ve mesafe konusunda ipuçları içeren, kademe kademe farklılıklar gösteren, anlamlarla yüklü görsel imajlar sunulmalıdır. Örneğin İstanbul daki düzen ve yönlenme Taksim, Eminönü, Beyazıt Meydanlarına, İstiklal 42

53 Caddesi ne ve bir takım kent sembollerine (cami, gökdelen, vb.) bağlıdır (Başkaya, 2001: 65) Kent imajını etkileyen faktörler Kentleri bugünkü anlamda incelediğimizde; imajı etkileyen aşağıdaki değişik faktörlerle karşılaşırız (Çöl, 1998: 4-12): Kentlerin farklı ölçeği Tarihî gelişim perspektifinde kent mekânları gözlemlenecek olursa, farklı devirlerde, farklı ölçekte biçimlenmiş ortamlar görülür. Örnek olarak, anıtsal karakter taşıyan iki kent, Roma ve İstanbul u ele aldığımızda ölçek farkını daha iyi anlamış oluruz. Her ikisi de aynı fiziksel şartlara (Akdeniz İklimi, deniz kıyısı kenti) sahip olmalarına ve aynı karakteristik imajı yansıtmalarına rağmen, farklı devirlerdeki farklı ihtiyaçlar nedeniyle ölçek olarak aynı imajı taşımamaktadır. İlk kuruluş amacı askerî kaynaklara dayanan Roma Kenti nin de, İstanbul Kenti gibi surlarla çevrili olması savunma amaçlıdır. Kentin anıtsal karakter kazanması ise, dinin etkisi ile olmuştur. Romalıların yarımadayı egemenlik altına aldıktan sonra geniş bir alana yayılarak büyük bir uygarlık kurmasının sebebi, Roma toplumunun askerliğe ve yöneticiliğe olan yatkınlığı, Yunan uygarlığının korunmasıyla devralınan yüksek sanatsal yaratıcılık, bilimsel araştırma ve felsefi düşünce düzeyi gibi özelliklerle açıklanabilir. Roma Kenti nin bugünkü ölçeği ve imajı ise, bu faktörler ile İtalyan toplumunun genel yapısının (Akdeniz yöresinin kimliğini taşıyan, duygusal, güçlü ve yaratıcı toplum) etkisi altında gelişmiştir. 43

54 Bunun yanında, İstanbul Metropol Alanı nın bugünkü oluşum nedenleri çok daha farklı ve olumsuz faktörlere bağlıdır. Kentin bugünkü ölçeğe ulaşmasının en önemli nedenlerinden biri göçtür. İstanbul a göçün başlangıcı, Fatih Dönemine uzanır. İyice büyümüş olan imparatorluğun çeşitli yörelerinden insanlar, İstanbul a yerleştirilmiştir. Bu yapılırken de etnik bir ayrım gözetilmemiştir. Şehrin fazla kalabalıklaştığına dair ilk alarm işaretleri, Kanuni Sultan Süleyman zamanına rastlamıştır. Sonuçta günümüze kadar uzanan ve her geçen gün katlanarak büyüyen bu kalabalık, kentin bugünkü imajının oluşumunu sağlamıştır Kentlerin farklı yorumu Tarih boyunca kentlerin doğuşunda egemen olan toprağa bağlı fonksiyonlar, yerini sanayiye bağlı fonksiyonlara bırakmıştır. Bu fonksiyonelliğin yüklülük derecelerine göre kent boyutları da değişmiş, kentlerin farklı yorumlanmasına yol açmıştır. Günümüzde aynı bölgesel özelliklere sahip olan İstanbul ve Kocaeli, sosyal ve ekonomik koşullar nedeniyle birbirinden farklı kent anlayışları ile yorumlanmaktadır. İstanbul un kent imajı evrensel bir görüşle yorum kazanırken, Kocaeli Kenti nin görünümü sadece sanayi ile kişilik göstermektedir. Avrupa kentleri arasındaki yorum farkına bakılacak olursa, Almanya nın aynı bölgesinde bulunan iki kenti, Köln ve Aachen da yaşam şartları açısından değişik yorumlanabilecek kentler sınıfına girer. Köln, yüzyıllardır gelenekselliği ile yaşamış tarihî ve büyük bir kent olarak görüntüsünü korumaktadır. Bunun yanında, bir üniversite kenti olarak imajını koruyan Aachen da, hemen hemen aynı boyutlarda kent görünümüyle yorum kazanmıştır. Kentlerin bugün karşı karşıya kaldığı niteliksel sorunlar, büyük ölçüde kent kavramının yanlış değerlendirilmesine bağlıdır. Uygulanmakta olan çeşitli kente bakış sistemleri tanımlanabilse de, özellikle tarihî ve sosyal değerleri göz ardı eden, 44

55 soyut ve biçimsel yaklaşımların sonucu olarak yaşam kalitesine sahip olmayan kentler ve kent parçaları ortaya çıkmaktadır Sosyo-ekonomik ve kültürel farklılıklar İnsan davranışları, insanların ekonomik ihtiyaçları, sosyo-kültürel ilişkileri, bu ilişkilerin yarattığı sorunlar, kentin varolan görünümünü kazanmasında, kent ortamının oluşmasında önemli rol oynar. Toplumların yüzyıllardan bu yana belirli bir birikim sonucu oluşmuş ahlaki davranışları, kültürleri, gelenekleri kent tasarımına büyük ölçüde çözüm getiren olgulardır. Bunun yanında toplumun yönetim sistemi, dinî inançları, ekonomik yapısı gibi toplumsal sürece bağlı olan sistemleri de, kent dokusunu ve kentin ne yönde gelişeceğini tayin eder. Antik Çağ, Orta Çağ kent dokularını gözden geçirecek olursak, her iki dönemde de sosyal yaşam tarzı aynı, kuruluş amacı ise savunma amaçlıdır. Ekonomik açıdan her iki dönemde de tarım hâkimiyeti söz konusudur. İki dönem arasındaki farkı yaratan en önemli sebep, yönetim sistemlerindeki değişikliktir. Askerî yönetimden feodaliteye geçişte, toplumun yapısı ve yaşam tarzı değiştiğinden, kentlerin görüntüsü de değişmiştir. Bunun yanında, yönetim sisteminin getirdiği değişiklikten doğan ticari gelişme de kentlerin gelişiminde rol oynamıştır Kentlere özgü değişkenler ve oluşumu sağlayan faktörler Kenti bir fiziksel bütün olarak ele aldığımız zaman, kentin tasarım sürecinde ya da kentin çözümlenip yorumlanmasında kente özgü değişkenlerle karşılaşırız. Bu değişkenleri üç ana başlık altında toplayabiliriz: 45

56 - Kentin oluşturduğu ortam, mekân - Kente özgü kentsel elemanlar - Kentsel elemanlar arasındaki ilişkiyi sağlayacak biçimlenme faktörleri Mekân, insanın insanla, insanın nesneyle ve nesnenin nesneyle olan aralıklarının, uzaklıklarının ve ilişkilerinin üç boyutlu bir anlatımıdır (Erdönmez, 2005: 69). Mekân, kendisini saran hacimlerden daha fazla biçim ağırlıklıdır. Kendisini saran kütlelerle bütünleşen bir ilişki içindeki pozitif bir varlık olarak, kentin biçimsel oluşumuna ağırlığını koymuştur. Mekân, tüm kent dokusunun kendisinden türediği bir ön şart ortamıdır. Bir kent bütünü oluşturmada mekân, kendisiyle birlikte çevresini de kurar. Kurduğu çevre ile mekân, bir doku bütünlüğü oluşturur. Bu oluşumun unsurları; cadde, meydan, bloklardır ki, bunları da kente özgü kentsel elemanlar olarak tanımlayabiliriz. Bu elemanların ustaca birleştirilmiş bir bütünü tipik bir kentsel yaşantıyı, kentsel deneyim sürecini oluşturur. Bu bütünleşme, birbirine küçük geçişlerle bağlı, çeşitli özellikteki bölge ve mahalleleri birbirine bağlayan kamusal ve özel bölgeleri meydana getirir. Bu kentsel eleman bütünleşmelerinden ortaya çıkan anlamlar, bütünleşmelerin şekline bağlıdır. Biçimlenme faktörleri ise, bu bütünleşmelerin çağlara göre şekillerini belirler. Kentlerin oluşumu, gerek tarihî çerçeve içerisinde incelendiğinde, gerekse günümüz kentleri kapsamında ele alındığında, bu oluşumu hazırlayan bir takım göreceli faktörlerin olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Bu faktörler, kentlerin kuruluşundan gelişimine kadar tüm aşamalarında mevcut olup, her devirde değişik boyutlarda karşımıza çıkar. Kentin oluşumunu sağlayan faktörleri; doğal yapı, toplumsal yapı, yönlendiriciler ve biçimlenişler olmak üzere 4 ana başlık altında toplamak mümkündür. Kentlerin fiziksel ve sosyo-ekonomik oluşumunu sağlayan bu etkenler, çeşitli dönemlerde farklılıklar göstererek, ait olduğu dönemde kazandığı karaktere göre mekânsal yapıyı ve dolayısıyla kentsel dokuyu etkilemişlerdir. 46

57 Kentsel algılamada seçicilik Görsel imajın ortaya konması, algılayan ve algılanan (izleyen ve izlenilen) arasında geçen iki yönlü bir süreçtir. Algılanan uyarıcının bir imaja sahip olabilmesi için onu başkalarından farklı kılan ve ayrı bir mevcudiyet olarak okutan bir kimliğe ihtiyaç vardır. İzleyen, belirli bir zaman dilimi içinde duyu organlarına ulaşan uyaranlar içersinden ancak belirli bir kısmını seçerek algılayabilir. İzleyenin bu zaman süresince ne gördüğü, neyi seçtiği algılanılan uyarıcıdan kaynaklanan değişkenlere bağlı olarak farklılıklar gösterir. Dış etkenler olarak tanımlanan bu değişkenler şiddet, büyüklük, kontrast, tekrar ve hareket olarak ifade edilmektedir. Bu değişkenler, uyarıcının okunabilirliğini, görülmesini ve seçilmesini olumlu yönde etkileyecektir. Fakat algılayanın bu objeyi nasıl yorumladığına, dikkatini neye yönlendirdiğine bağlı olarak, ne gördüğü farklılık gösterir. İç etkenler olarak tanımlanan algılayıcıya bağlı bu değişkenler ise, geçmiş deneyimler, beklentiler, amaçlar, ilgiler, inançlar, gereksinimler ve kişilik sistemi olarak sıralanabilir. Beden ve mekân sürekli olarak etkileşim hâlindedir. Bu etkileşimde algılayıcı, algılama zamanına, hızına ve bakış açısına bağlı olarak farklı mekânsal imajlar edinir ve farklı detaylara dikkat eder. Mekânın içersinde zamana ve deneyime bağlı olarak iki çeşit hareketten bahsedilebilir. Birincisi bilinmeyen bir çevrede gözleme dayalı hareket, diğeri ise bilinen bir çevrede dolanımdır. Birinci harekette mimari yenidir, önemlidir ve ilginçtir, yeni şeyler deneyimlenilerek bir hareket vardır. İkincisinde mimari fondadır, zorlukla farkedilir, çevrenin farkında olmadan dolaşılır ve amaç hedefe ulaşmaktır. Algılayıcı, içinde hareket ettiği mekândan, değişik açılardan birbiri ardına eklenen farklı görüntüler elde eder. Bir bulvarda yol alırken çeperleri algılamakla, bir meydandan geçerken şehri algılamak, bir koridordan geçerken çeperleri algılamakla, bir galeride yürürken çevreleyen mekânları algılamak arasında büyük farklar vardır. Mekân içinde hareket ederken algılayıcı, nesnenin farklı görüntülerinden bir imaj 47

58 sahibi olur. Hareket ederken mekânsal ilişkileri ölçer, yetenek ve dikkatle detayları alır, görsel nitelikleri kavrar. Sürekli değişen görsel niteliklerin kavranması, hareketin hızına bağlı olarak farklılıklar gösterecektir (Başkaya, 2001: 65-68). Dış ve iç mekâna ilişkin deneyimsel algı, yukarıda anlatıldığı gibi, hareketin de dâhil olduğu duygusal bir olaydır. Her bir deneyim birliktelik içinde hareket eden duyuları farklı şekillerde etkiler. Göz, kulak, burun ve deri aracılığıyla beyin uyarıcılara seri bir şekilde cevap verir. Örneğin eğlence merkezine yapılan bir gezide alışık olunmayan mekân hisleri uyarıcıları harekete geçirir. Aşırı yüksek seviyede ses, koku, tat ve dokunma ile birlikte abartılı, form ve renk gösterimleri bir eğlence dünyasının sahip olduğu özelliklerdir. Bu duruma zıt bir şekilde bir Orta Çağ katedraline girildiğinde bedenimizin izlenimine farklı duyumlar hitap eder. Derimiz düşen sıcaklığı, burnumuz küflü, bazen gizemli, ekzotik bir kokuyu hisseder, boyalı camlardan gelen renkli düşük seviyedeki ışık gözümüze hitap eder, kulaklarımız geniş, derin mekânın içinde yankılanan sesi toplar Kent imajının oluşturduğu marka imajı Marka, insanların zihninde oluşturulan imajdır (Keller, 1993:3). Marka kişiliktir ve taşıdığı anlamları insanlara ileterek, kişiliği tanımlamaktadır (Aaker, 1996: 112). Marka, insanların zihninde, diğer markalardan farklı bir iz bırakmak için özetlenmiş, algılanan değer ifadesidir (Uztuğ, 2003: 22). Marka, sosyal değer ve anlam taşıyan, tüketicilerin spesifik durumlarında hareketlerine destek olan sembolik ve ifadesel araçlardır (Tek, 2006:70). Marka bir ürünü, bir hizmeti ya da düşünceyi rakiplerinden farklı kılan ve/veya farklıymış gibi algılanmasını sağlayan, en önemli iletişim araçlarından biridir (Saruhan ve Özdemir, 2004:140). Marka imajı ise, geleneksel olarak marka ile ilişkili en temel ve bilinen kavramlardan biridir. Marka imajı, insanların zihninde yer alan markanın, bütüncül 48

59 resmi olarak tanımlanabilir (Howard, 1989: 32). Marka imajı, insanların akılcı ya da duygusal temelde yaptıkları yorumlamalarla biçimlenen, geniş anlamda öznel ve duygusal bir algı olarak özetlenebilir (Dobni ve Znkhan, 1990:143). Başarılı bir marka imajı, benzersizlik, özgünlük kavramı üzerinden tasarlanmalıdır. Ülkelerin, kentlerin birer obje olarak değerlendirilebileceği düşünüldüğünde, bireylerin ülkeler hakkındaki imajları, o ülkeye özgü değerlendirmelerini, duygularını ve hislerini tanımlayacaktır. Birey bu değerlendirmelerini o ülke ya da kente özgü kararında kullanabilecektir. Ülkenin veya kentin kültürel özelliklerinin diğerlerinden farklı olduğunu düşünüyorsa, bu kültürel özellikleri görmek için buraları ziyaret etmeyi düşünebilecektir. Söz konusu inanç ve düşünceler, ülkeye, kente yönelik siyasal, ekonomik, kültürel ve turistik boyutlara ulaşacaktır (Kavak ve Arığ, 2007: 32). İnsanları kentlere çeken faktörleri sınıflandırmak ya da tek tek saymak çok güçtür. Binalar, kiliseler, camiler, sanat galerileri, müzeler, tiyatrolar, lokanta ve dükkânlar gibi tek ya da birlikte ilgi alanı oluşturan unsurların yanında, ayrı bir kişilik ve atmosfere sahip birçok kent vardır. Bunun en açık örneği Paris tir. İnsanların yalnızca Eiffel Kulesi ni görmek, Louvre Müzesi ni ziyaret etmek niyetiyle bu kente geldikleri düşünülemez. İnsanlar, şarkılarda ve hikâyelerde işittiği gibi, kentin ruhu ve atmosferini yaşamak istediği için ziyaret etmektedir. Aynı şey büyük ölçüde dünyanın başka şehirleri için de geçerlidir. Avrupa da; Londra, Roma, ABD de; New York, Asya da; Pekin, Tokyo, Hong Kong gibi kentler orada yaşayanlara ve ziyarete gelenlere sundukları çeşitlilik ve özgünlük, kısacası dünya üzerindeki işlevlerinin o kentli olmayanlarca algılanış biçimi ile markalaşmıştır. Bu kentlerin her birinin ayrı bir ruhu, ayrı bir kimliği, kendine özgü bir atmosferi vardır. Geleneksel turizm ülkeleri yanında turizmde yeni gelişmeye başlayan birçok ülke de, kentsel turizm üzerinde durmaktadır. Daha çok turist çekmek ve turistin aradığı mekânsal farklılığı canlı tutmak için eski kentlerin, tarihî çekirdeklerinin 49

60 korunma çabaları bu bağlamda artmaktadır. Eski kentlerde tarihî yapılar, birer çekicilik unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Yerleşmenin en eski kesimi orijinal sokak kalıbını ve bazen de binaların bir kısmını korurken, daha sonraki dönemlerden kalan binalar da bunların arasına dağılır. Dünya ülkelerinin turist sayıları ve turizm gelirlerini arttırma çabaları tarihî olsun olmasın, büyüklü küçüklü bütün şehirlere yansımış ve bu çaba coğrafi görünümü de büyük ölçüde değiştirmeye başlamıştır. Yeni düzenleme projeleriyle turizmden pay kapma yarışına giren birçok şehirde, başka şehirlerle rekabette ancak mekânsal farklılığın önem taşıyacağı artık kabul edildiğinden, turizm açısından farklı özellikler üzerinde yoğunlaşılmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda, kent merkezlerinin düzenlenmesi kentin tarihî kesimlerinin restorasyonu ve yeniden kazanılması, turistik ürün olarak kentin kimlikleştirilmesi ya da kimlik yapısının öne çıkartılmasına yardımcı olmaktadır (Can, 1999: 97-98) TARİHÎ ÇEVRE KORUMA KAVRAMI Toplumların geçmişlerine ait mimari, toplumsal, ekonomik, teknolojik, kültürel vb. verilerini, yapıldıkları devirlerin duygu, düşünce, eğitim, sosyal yaşam deneyim ve birikimlerini bugüne aktararak kentlerin algılanabilirliğini artıran tarihî çevreler, kentin fiziksel ve sosyal yapısı içinde birer düğüm noktalarıdır (Kuter, 2002: 34). Uzun bir zaman süreci içinde şekillenmiş olan tarihî çevreler vasıtasıyla, toplumların sosyo-kültürel yapıları, ekonomik durumları, gelenek görenekleri, yönetim şekilleri, dinî inançları, teknoloji düzeyleri gibi detaylar hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Ayrıca tarihî çevre içinde yer alan binaların sergilemiş oldukları mimarlık üslupları, mekân tasarımları, yapım teknikleri, duvar resimleri ve ahşap oymacılığı gibi bezemelerin kalitesi ile yörenin mimari kimliği tanımlanabilmekte ve bazı yazılı kaynaklarda bile var olmayan tarihî bilgilere 50

61 ulaşılabilmektedir. Tarihî çevreler ölçeğe bağlı olarak üç gruba ayrılmaktadır (Kuter, 2002: 35): Tarihî çevre: Tarihî, mimari, arkeolojik ve anıtsal değerleri ile bütünlük gösteren bir veya birkaç sokaktan oluşan dokulardır. Örneğin; İstanbul da Kariye çevresi, Antalya Kaleiçi, Bursa da Hisar Mahallesi gibi alanlar. Tarihî kent: Tarihî, mimari, arkeolojik ve anıtsal değerleri ile bütünlük gösteren dokuların oluşturduğu kent yerleşmeleridir. Örneğin; Safranbolu, Venedik, Prag, Bologna gibi. Tarihî bölge: Birkaç kenti de içine alan tarihî, mimari, arkeolojik ve anıtsal değerleri ile bütünlük gösteren bölgelerdir. Örneğin; Mezopotamya, Orta Asya gibi. Koruma sözlük anlamıyla, bir şeyi dış etkilerden, tehlikelerden veya zor bir durumdan uzak tutmak, muhafaza etmektir. Koruma, bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermektir. İlk tanımda dikkati çeken iki özellik vardır. Korunması gereken şeyler için tehdit olan unsur dışarıdan gelen etkilerden oluşmaktadır. İkinci önemli özellik, korunması gereken şeylerin muhafaza şekliyle sürdürülmesidir. İkinci tanımda ise, eskime ve yıpranmanın önlenmesi için gerekli çabanın gösterilmesi dikkat çekmektedir (Bektaş, 2001: 32). Bu yaklaşım çerçevesinde korumaya çalıştığımız şeylerin belirli değerlerinin olması, tarihî bir değer taşıması, bizden önceye ve bizden sonraya örnek teşkil edebilecek nitelikte olma şartı vardır. Korunması gerekli olan varlıkları iki başlık altında değerlendirmek mümkündür (Alsaç, 1992: 45): 51

62 Doğal varlıklar: Doğal olan şeyler insan eliyle yapılmamış olanlardır. Doğal olanlardan korumamız gerekli olanlar, ilginç yer oluşumları, soyu tükenmekte olan hayvan ve bitkilerdir. Kültürel varlıklar: Kültürel varlıklar, bilim, tarih, sanat değeri olan yapıtlar olarak tanımlanabilir. Kültürel varlıklar, kültürel veya finansal değerinden önce, geçmişin sonsuza dek yaşatılması için gereklidir. Bu daha sonrasında günümüz toplumunun sosyal değişimlerini gelecekte görebilmek açısından da önemlidir. Tarihî çevre korumanın düşünsel temelini, tarihin toplumların belleği ve bilinci olduğu anlayışı oluşturmaktadır. Tarihî çevre koruması, batı ülkelerinde başlangıçta kültürel mirasın fiziksel bakımıyla sınırlı kalmış ve tek anıtsal yapılara yönelik olarak uygulanmaya başlanmıştır. Özellikle çağdaş tarih anlayışındaki gelişmeler, koruma kavramına yeni içerikler kazandırarak yeni yorumlar getirmiş ve tarihin sürekliliği kavramına dayanan bir koruma anlayışına ulaşılmıştır. Bu yeni koruma anlayışı tarihî dokunun bir bütün olarak korunmasının ve koruma yaklaşımlarının fiziksel çevrenin sürekli değişmesi üzerine kurulu bir düzlemde geliştirilmesinin gerekliliğine dayanmaktadır (Kuter, 2002: 38). Tarihî çevrelerin korunması, toplumların sosyo-kültürel ve ekonomik değerlerinin biçimlendirdiği fiziksel ve sosyal yapısının bugünün gereksinimleri nedeniyle tahrip edilmesinin engellenerek sürekliliğinin sağlanması olarak nitelendirilmektedir. Korumanın temel amacını ise, fiziksel ve kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılması oluşturmaktadır. Yapılacak her türlü koruma çalışmalarında tarihî çevrelerin geçmişten geleceğe iletilmesi kadar dokunun özgün yapısının bozulmadan canlandırılması, yenilenmesi ve işlevlendirilmesi de amaçlanmalıdır. 52

63 ICOMOS tarafından koruma, Tarihî bir kentin veya yörenin korunması ve uyumlu bir biçimde tanıtımının sağlanması için alınacak tüm önlemleri ifade eder şeklinde tanımlanmaktadır. Bu, önlemleri korunacak alanın belirlenmesini, korunmasını, restorasyonunu, sağlıklaştırılmasını, bakımını ve yenilenmesini içermektedir (Kuter, 2002: 39). Ekim 1987 de Washington da yapılan ICOMOS Genel Kurulunda kabul edilen Washington Tüzüğü nde (Tarihî Kentlerin ve Kentsel Alanların Korunması Tüzüğü), tarihî kentlerin ve alanların korunması ile ilgili ilkeler, hedefler ve yöntemler tanımlanmaktadır. Tüzük, tarihî kent ve bölgelerdeki özel ve kamusal yaşam alanları arasında uyum sağlamayı ve bu alanlarda mütevazi boyutlarda da olsa, var olan ve insanlığın belleğini oluşturan kültürel değerlerin korunmasını desteklemeyi hedeflemektedir ( ( )) Tarihî çevre korumanın önemi ve gerekliliği Tarihî çevrenin korunmasında üç temel amacın saptanabileceği belirtilmektedir (Eruzun, 1987: 47-50): Tarihî mirasın gelecek kuşaklara iletilmesi: Tarih içinde çeşitli medeniyetlerin oluşturduğu kültür ürünleri çevreleri ile birlikte benzeri yapılamayan değerli kültür miraslarıdır. Bu mirasta en büyük hak, gelecek kuşaklarındır. Bunun içindir ki, tarihî kentlerdeki planlama ve düzenlemelerde öncelikle kültür mirası onarılarak, korunarak ve yaşatılarak gelecek kuşaklara iletilmelidir. Kültürel sürekliliğin sağlanması: Toplumlar tarihî süreç içerisinde, kültürel birikimlerine sahip çıkarak gelişirler. Toplumun kimliğini yitirmemesi ve kültürel değerlerin korunup yaşatılmasına bağlıdır. 53

64 Çağdaş insana tarih ile birlikte yeni yaşam olanaklarının sağlanması: Güncel sorunlarının çözümünde tarihî çevrenin oluşumundaki ilkeler ve sonuçları çok önemli ipuçları verebilmektedir. İnsan ölçeğindeki eski yapılar, sokaklar ve bunların oluşturduğu kentsel doku, çağımızda çok akılcı küçük onarım ve yenilemelerle çağdaş yaşama uygun hâle getirilebilmektedir. Tarihî çevrelerin korunma nedenleri, sahip oldukları özelliklerle ve değerlerle yakından ilişkilidir. Bu nedenler, kültürel değerler, duygusal değerler ve kullanım değerleri olmak üzere üç grupta toplanabilir (Kuter, 2002: 43-44): Kültürel değerler: Canlı bir müze özelliği gösteren tarihî kentler, tarihî anıtlar ve eski medeniyetlerin yaşayan kanıtları, ulusal kültürün sembolleridir. Bu yönleri ile gelecek kuşaklar için eğitim ve kültür değeri oluşturmaktadır. Ulusun tarihî sürekliliğini koruyan, ait oldukları dönemin estetik ve mimari anlayışını yansıtan kültürel varlıklar, belgesel, tarihî, estetik, mimari, kentsel görünüm ve doğal değerlerini taşır. Günümüz insanının olduğu gibi geleceğin insanının da yararlanması için bu değerlerin geleceğe aktarılması gerekmektedir. Duygusal değerler: Çok önceki dönemlere ait eserler karşısında duyulan merak, hayranlık, toplumların kendi kültürlerine ait eserlere yabancılar tarafından gösterilen ilgi karşısında gurur duyması ve ait olma duygusu, koruma felsefesinin temelini oluşturan manevi değerlerdir. Kullanım değerleri: Tarihî çevre, tarihî anıtlar ve eski yapılar işlevsel, ekonomik, sosyal ve siyasal yönden de önemli ölçüde kullanım değerlerine sahip olabilirler. Geçmişin canlı tanıkları olarak günümüze kadar gelebilen tarihî eserler, birçok yazılı kaynakta bile olmayan tarihî bilgileri taşıyarak, nesiller arasındaki devamlılığı sağlamaktadır. Tarihî kentler incelenerek geçmişteki sanatçıların mimari 54

65 çözümleri ve yaratıcılıklarına ilişkin bilgiler elde edilmektedir. İçinde yaşayanlar olmasa bile, bu mekânların ayakta olması bugün ve gelecek kuşaklar için yaşayan tarih olarak büyük önem taşımaktadır. Bu özgün veriler sayesinde, günümüze kadar ulaşamamış ve hakkında çok az bilginin bulunduğu yaşam biçimlerinin anlaşılması ve canlandırılması sağlanmaktadır. Tüm bu özelliklerinin yanı sıra tarihî çevre koruma çalışmalarında, binlerce yıllık geçmişe sahip olan bu çevrelerin yok edildikleri takdirde bir daha asla elde edilemeyecekleri gerçeği unutulmamalıdır Dünya da ve Türkiye de tarihî çevre koruma düşüncesinin gelişimi Dünya daki ilk koruma işlemlerinin yönetim binaları, kilise ve manastır gibi dinsel binalarda yapıldığı bilinmektedir. Kral ya da imparatorların gücünü temsil eden bu binalar, doğal ve fiziksel yıpranmaları önlemek ve temsil ettikleri gücün etkisini artırmak amacıyla, koruma altına alınmış ve restorasyonları yapılmıştır. İlk çağlarda ve Hıristiyanlığın yayılma döneminde dinsel etkilere ve yetki gücüne bağlı olarak gelişen, Orta Çağda işlevsel ve siyasal nedenlere dayanan koruma anlayışı, Rönesans ta papaların Roma Devri kalıntılarını kapsayan koruma emirnameleri, 17. yy da İsveç, Danimarka gibi ülkelerde daha çok taşınır eski eserlerin korunmasına yönelik kral buyrukları ile yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır (Bostancı, 1989: 25-26). 18. yy da Fransız İhtilali sonrasında, yıkımlara tepki olarak ortaya çıkan koruma düşüncesinin kısa sürede tüm Avrupa ülkelerine yayılması ile birlikte, 18. yy ikinci yarısı ile 19. yy başlarında eski eserlerin korunmasına yönelik ilk yasalar hazırlanmıştır (Kuter, 2002: 46). 19. yy ikinci yarısında, sanayi devriminin etkisi ile tarihî ve doğal çevrenin yok olma tehlikesi, doğal çevre ile birlikte tarihî kent parçalarına da ilgiyi artırmış, çevre koruma düşüncesi ortaya çıkmıştır (Bostancı, 1989: 25-26). 55

66 Koruma anlayışının Avrupa da bugünkü anlamda kentsel nitelik kazanması, I. Dünya Savaşı sonrasında olmuştur. Savaşta pek çok kentin tarihî merkezlerinin yıkılması, tarihî kent dokularının korunmasına yeni boyutlar kazandırmış, tarihî, geleneksel, görsel değer taşıyan yerleşmelerin bir bütün olarak görülerek devletin görevi olarak algılanmıştır. Savaş sonrasında bombalanma nedeni ile yıkılan yerler, politik nedenlerden ötürü, aslına bağlı kalarak yeniden inşa edilmiş, ulusal kimliğin sürdürülmesi endişesi ile koruma çalışmaları hızlandırılmıştır (Kuter, 2002: 47). Sanat değeri taşıyan anıtsal yapıların korunmasında kent koruma düşüncesine geçiş, yerleşme dokusunu oluşturan öğelerin biçimsel ve tarihî değerlerinin anlaşılmasından sonra olmuştur. Avrupa da 19. yy sonunda önceleri önemli anıtlara fon oluşturan kentsel dokuların korunması ile başlayan tarihî çevre koruma uygulamaları, uluslararası düzeyde ilk kez 1931 de Uluslararası Müzeler Örgütü tarafından düzenlenen, Atina Konferansı nda, tarihî anıtların estetik değerinin arttırılması maddesi kapsamında dile getirilerek, yapılar yapılırken yerleşmelerin kişiliğine, dış görüntülerine, özellikle çevreleri özel itina isteyen tarihî anıtların etrafına saygı gösterilmesi önerilmiştir (Ahunbay, 2004: 20). Bunu 1933 yılında yine Atina da düzenlenen, Çağdaş Mimarlık Kongresi izlemiştir. Yapılan Atina Antlaşması nın 65. ve 66. maddeleri ile tarihî mimari değerlerle, geçmişin önemli varlıklarının korunması hükme bağlanmıştır. Atina Antlaşması çerçevesinde, koruma olgusunun bütün Avrupa ülkelerinde yaygınlaştığı ve korumaya yönelik yasal düzenlemelere hız verildiği görülmektedir (Kuter, 2002: 47). II. Dünya Savaşı nın neden olduğu yıkımlar, tarihî çevre korunmasında tarihî ve kültürel mirasın sadece sınırları içinde kaldıkları ülkelerin değil, tüm dünyanın ve insanlığın ortak malı olduğu düşüncesinin benimsenmesini sağlamış ve yeni örgütlenmelere gidilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu amaçla (Eke ve Özcan, 1988: 34-35): 56

67 1946 yılında UNESCO tarafından ICOM, 1949 yılında 10 Avrupa ülkesi tarafından Avrupa Konseyi, 1959 yılında UNESCO tarafından ICCROM, 1963 yılında Avrupa Konseyi tarafından Europe Nostra, 1965 yılında UNESCO tarafından 5 Amerika, 10 Asya, 26 Avrupa ve Afrika ülkesinin üye olduğu ICOMOS oluşturulmuştur. Tarihî kent merkezleri ve tarihî çevre açısından, 1957 Paris Kongresi (Uluslararası Tarihî Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri I. Kongresi), kent içindeki tek anıt kavramından, anıt olarak kent kavramına doğru bir gelişmenin başlangıcına da sahne olmuştur kongresinde, daha sonraları bütünleşik koruma olarak adlandırılacak kavramın çekirdeği olan koruma ve yeniden yaşama kavuşturma arasındaki zor dengenin kurulma sorunları irdelenmiştir. Kentlerin sosyal, ekonomik ve politik açıdan yeniden hayata kavuşturulması tartışılmış, daha sonra bu tartışmalar Fransa da Malraux Yasası olarak bilinen yasanın köklerini oluşturmuştur (Binan, 1999: 6). Malraux Yasası, bir yandan tarihî kent dokularındaki yaşam kalitesinin daha anlamlı olabileceği seçeneğini, kentin yenilenerek yeniden kazanılmasını içerirken, öte yanıyla Atina Tüzüğü ne de somut bir karşı çıkıştır (Kuter, 2002: 48). Kırsal ve kentsel sitlerin korunmasıyla ilgili düşünsel zeminin oluşması 1960 lı yılların ortalarına rastlamaktadır. Bu konu, 1964 yılı Mayıs ayında Venedik te toplanan II. Uluslararası Tarihî Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi nde gündeme gelmiş ve alınan kararlarla olumlu yönde somut adımlar atılmıştır. Toplantı sonuçlarını içeren, Venedik Tüzüğü nün 1. maddesinde, tarihî anıt kavramının kentsel ve kırsal yerleşmeleri kapsayacak biçimde tanımlanması, tarihî çevre koruma alanında büyük bir atılım olmuştur. Aynı tüzüğün 6. maddesinde, korunacak anıtların çevrelerinin de korunmasıyla ilgili önemli bir ilke daha yer almaktadır. Anıtın korunması, ölçeği dışına taşmamak koşulu ile çevresinin de 57

68 bakımını içine almalıdır. Geleneksel ortam varsa, olduğu gibi bırakılmalıdır. Kütle ve renk ilişkilerini değiştirecek hiçbir yeni eklentiyi yok etmeye ya da değiştirmeye izin verilmemelidir. Birçok ülkenin benimsemiş olduğu, Venedik Tüzüğü ile koruma kararları tek yapı ölçeğinden çıkarılıp, çevre boyutuna taşınmıştır. Yasal düzenlemeler, Venedik Tüzüğü kararlarına uygun olarak değiştirilerek tarihî çevre korumanın yasal çerçevesi oluşturulmuştur. Avrupa Konseyi tasarısında kabul edilen, 1975 Avrupa Mimari Miras Yılı kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda, Avrupa Mimari Miras Tüzüğü hazırlanmış ve Avrupa Konseyi tarafından düzenlenen kongre sonunda yayınlanan Amsterdam Deklarasyonu ile bütünleşmiş koruma kavramı üzerinde durulmuştur (Ter, 2002: 14) yılında yayınlanan ve 1981 yılında tekrar gözden geçirilen Kültürel Önemdeki Alanların Korunması İçin Avustralya ICOMOS Bildirgesi (Burra Charter) ise, tek yapı ölçeğinde müdahalelerin tanımlarını, koruma ilke ve yöntemlerini açıklığa kavuşturmakta ve kültürel önem koruma politikası, araştırma ve raporlarına ilişkin prensipleri ortaya koymaktadır (Kuter, 2002: 50) yılları arasında Avrupa Konseyi, Kentsel Yenileşme Kampanyası na başlamıştır. Bu kampanya, kentsel miras kavramı ışığında kent planlama konusundaki gelişmelerin geniş bir perspektif içinde tartışılmasını amaçlamaktadır yılında Berlin de yapılan, Kentsel Yenileşme Kampanyası nın kapanış konferansında, kentlerin gelişme ve işletilmesinde restorasyonun gerekliliği, çevre ve sosyo-kültürel bir varlık olarak komşuluk üniteleri ile eski merkezlerin toplumsal bir yeniden üretim merkezi olarak rehabilitasyonu ve nüfus çekim gücünün arttırılması konuları tartışılmıştır. Bu tartışmalarda, yerel yönetimlerin kentsel çevrenin düzenlenmesi ve daha büyük halk kitlelerinin katılımı ile toplumsal bütünleşmeyi sağlayıcı işlevler için daha fazla para, zaman ve yardım sağlamaları konuları üzerinde önemle durulmuştur (Eke ve 58

69 Özcan, 1988: 34-35) tarihli, Tarihî Kentlerin ve Kentsel Alanların Korunması için ICOMOS Bildirgesi ise, Amsterdam Deklarasyonu ile belirlenen genel ilkeleri aydınlatmış ve korunması gereken değerleri tanımlamıştır. Bildirgenin korumaya en önemli katkısı ise, koruma planının içeriğinin belirlenmesi olmuştur (Kuter, 2002: 51). Avustralya ICOMOS Ulusal Komitesi, kendi ülkesinde geçerli olmak ve gerektiğinde yenilenmek, uyarlanmak koşuluyla, 1981 de Burra Tüzüğü nü geliştirmiştir. İslam ülkelerindeki mimari mirasın korunması ile ilgili olarak 1982 yılında Pakistan da yapılan, Geleneksel Mimarinin Belgelenmesi ve Korunması konulu seminer sonunda, Müslüman ülkelerdeki onarım etkinliklerini yönlendirecek bir İslam Tüzüğü denemesine girişilmiştir (Ahunbay, 2004: 116). Koruma ilkeleri, geleneksel malzemenin korunması, tarihî yapı ve çevrelerin çağdaş yaşam içindeki yerleri, kültürel kimliğin tanımına katkıları gibi konularda sık sık toplantı yaparak tartışma ortamı yaratan UNESCO, ICOMOS ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar, gelişen koşullara uygun yol gösterici ilkeler belirtmektedir. Hangi uygarlığın ve kültürün ürünü olursa olsun, belirli bir tarihî anıta ya da doku bütünlüğüne insanlığın ortak mirası olarak bakan UNESCO, koruma ve kurtarma çalışmalarını bu felsefeden yola çıkarak uluslararası katkılar aracılığı ile gerçekleştirme çabası vermektedir. Tarih boyunca çok çeşitli kültür ve uygarlıkların birleşme noktasında yer alan ve bugün de bu özelliğini koruyan Anadolu ve Trakya, üzerinde birçok halkın bugüne bıraktığı kültür mirasını taşımaktadır. Türkiye sınırları içerisinde yer alan bu mirasın köklerinde eski Anadolu kültürleri (Hitit, Likya, Karya, Frig gibi), Akdeniz ve Ege kültürleri (Miken, Helen, Roma, Bizans gibi) Orta Asya, İran, Arap etkileri ile Selçuklu ve Osmanlı kaynakları bulunmaktadır (Özdemir, 2005: 20-21). 59

70 Türkiye deki tarihî çevreye yönelik yapılan çalışmaları Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet Dönemi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Osmanlı Döneminde fıkıh hükümlerine bağlı olarak, malik ve sahipleri olmayan taşınabilir eşyalar olarak tanımlanan eski eserler, taşınabilir eşya olarak kabul edilmiş, müze anlayışıyla obje ölçeğinde koruma gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Döneminde ise, hem taşınır hem de taşınmaz kültür varlıklarının korunması amaçlanmış ve fiziki korumanın yanı sıra sosyo-kültürel yapının da korunduğu bütünleşik koruma anlayışına geçiş olmuştur. Tarihî çevre koruma kavramının ulusal boyutta geliştirilmesinde önemli aşamalar kaydeden Türkiye, uluslararası platformlara da katılarak dünya devletleri arasındaki yerini almıştır. Venedik Sözleşmesi (1964), Avrupa Konseyi (1965), Barcelona Sözleşmesi, Avrupa Mimari Sözleşmesi ve Amsterdam Deklarasyonu (1975), II. Mimari Mirastan Sorumlu Bakanlar Avrupa Konferansı (1985, Granada), 1987 Washington Sözleşmesi, Tarihî Kentler ve Kentsel Bölgeler İçin Koruma Sözleşmesi gibi etkinliklere fiilen katılmıştır. Ayrıca 1965 yılında, UNESCO tarafından kurulan ICOMOS a üye olarak uluslararası toplantı ve sözleşmelerde alınan önemli kararları benimsemiş ve ilke olarak kabul etmiştir (Ter, 2002: 31). 60

71 2. BÖLÜM TASARIM ve KENTSEL TASARIM KAVRAMLARI, TARİHÎ KENTLERİN KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM 2.1. TASARIM KAVRAMI Tasarlamak, yeni bir obje (makina, bina, ürün vs) için bir plan yaratma ve geliştirme sürecine işaret eder. Tasarı ise, hem son plan veya taslak (bir çizim, modelleme vs) ya da bir plan veya taslağın sonucu (üretilen bir obje) için kullanılır. Tasarım, algı ile kavram arasında bir bağlama aracıdır. Nesnel gerçeklik ile doğrudan ilişkisi bulunmaz. Bu nedenle önemsiz ayrıntılar yerine, önemli özelliklere dikkat çeker. Bunun sonucu olarak, algılardan genelleştirme yapılarak kanılara varılır. Güzel sanatlar alanında tasarım, yaratıcı sürecin kendisi olup, bir faaliyet için gerekli olan eskiz ve planların hazırlanması çalışmalarını kapsar Tasarım öğeleri Bir tasarım ürünü çeşitli öğelerden oluşur. Bu öğeler, çizgi, ton, renk, doku, biçim, ölçü, yöndür. Çizgi: Düz ya da kıvrımlı, sürekli ya da kesik, grenli ya da keskin özelliklere sahip olabilir. Çizgiler karakterine ya da konumuna bağlı olarak, bazı mesajlar iletebilir. Düşey çizgi; saygınlık, yatay çizgi; durgunluk, kıvrımlı çizgi; zafer, diyagonal çizgi; canlılık anlamlarını taşımaktadır.

72 Ton: Tonlar genellikle, görsel imgenin yarım ton reprodüksiyon tekniği ile ayarlanması yoluyla elde edilir. Ton ve çizgi, tasarımda kontrastlık yani, karşıtlık oluşturan elemanlardır. Renk: Renk, bir tasarımı meydana getiren yapıtaşlarından biridir. Renkler, ışıkla birlikte varolurlar ve izleyen üzerinde değişik etkiler uyandırırlar. Sıcak renkler, izleyeni uyarır ve neşelendirirken, soğuk renkler sakinleştirir ve dinlendirir. Lokantaların daha çok sıcak renklerle boyanmış olmasının nedeni, insanların yemeklerini zevkle yemelerini, hastanelerin soğuk renklerde boyanmasının nedeni ise, panik hâlindeki insanların sakinleşmelerini sağlamak içindir. Soğuk renklerin aşırı kullanımında kasvetli ve moral bozucu bir etki ortaya çıkabilir. Yine sıcak renklerin fazla kullanımı, insanları şiddete yöneltebilir. Renkler, kültürel açıdan ele alındıklarında da değişik kavramları çağrıştırırlar. Örneğin, altın sarısı, doğu kültürlerinde kutsal renk sayılırken, bazı batı toplumlarında korkaklığın ve ihanetin simgesi olarak kabul edilir. Kırmızı ise, tutkuyu simgeler. Bazı araştırmalar, kırmızı rengin kan basıncını artırdığını ve nabız atışını hızlandırdığını ortaya koymuştur. Turuncu, bilimi, uygarlığı, enerji ve gücü temsil ederken, maviye yaklaşan mor maneviyatı, kırmızıya yaklaşan mor ise, cesareti simgeler. Edilgen ve soğuk bir renk olan mavi, hem uzaklık ve resmiyeti, hem de doğruluk ve sadakati temsil eder. Serinleticidir, gökyüzünü, buzu ve suyu hatırlatır. Yeşil, tazeliğin ve verimliliğin rengidir. Çevreyi ve doğayı simgeler, rahatlatıcı ve dinlendiricidir. Beyaz saflığı ve dürüstlüğü ifade ederken, siyah, üzüntüyü, kasveti, kederi, ölümü simgeler. Doku: Bir yüzey üzerinde tekrarlara dayalı biçimsel bir düzen bulunuyorsa orada bir dokunun varlığından söz edilebilir. Biçim: Birçok çizginin bir arada bulunuşu, tek bir çizgi içerisindeki dönüş ve kıvrımlar ile değişik tonların oluşturduğu yüzeyler, bir tasarımda biçimi oluşturan unsurlardır. 62

73 Ölçü: Tasarım daima değişik ve belirli ölçülere sahip görsel unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. Ölçüler büyüdükçe, algılama düzeyi ve etkileyicilik artar. Yön: Bir tasarım üzerindeki çizgiler ve noktalar, değişik noktalara yönelerek bir hareket oluşturur. Tasarımcı, vereceği etki doğrultusunda bu hareketi yönlendirmekle yükümlüdür. Bir tasarım yüzeyi üzerinde bulunan çizgisel, tipografık ve görsel unsurların yönü önemlidir. Örneğin bir gazete haberinde yer alan insan fotoğrafı, ilgili habere doğru bakmalıdır. Ya da tasarım yüzeyinde hareket eden unsurların önündeki boşluk arkasındaki boşluktan daha fazla olmalıdır Tasarım süreci Tasarım süreci, aşağıdaki 5 aşamadan oluşmaktadır: Problemin tanımlanması: Bir tasarım probleminin çözümündeki ilk aşama, problemi tanımlamaktır. Verilen konunun ne olduğunu tam olarak anlama ve o konuyu benimseyebilmektir. Bilgi toplama: Yapılacak tasarımda bir hareket noktası bulabilmenin tek yolu, problem hakkında mümkün oldukça çok bilgi toplayabilmektir. Yaratıcılık ve buluş: Yaratıcılık, tasarımın en önemli bölümüdür ve yaratıcılıkta iki aşama olduğu söylenebilir. Tasarımcı kâğıda ilk eskizlerini karaladığında, dışavurumcu yaratıcılık aşamasındadır. Eskiz biraz daha ayrıntılı bir hâle getirildiğinde ise, üretken yaratıcılık aşamasına geçilmiş olur. 63

74 Çözüm bulma: Yaratıcılık ve buluş süreci, problemin ortaya konması ve olasılıkların araştırılmasına yönelik çalışmaları içerir. Çözüm bulmak ise, bu olasılıklar hakkında bir karara varılarak, araştırmanın sona erdirilmesidir. Çözüm olarak seçilen olasılıklar, daha sonra ayrıntılı taslaklar hâlinde hazırlanır. Uygulama: Tüm aşamalardan geçmiş olan tasarımın hazır hâle getirilmesi işlemidir Tasarım ilkeleri Tasarım ilkeleri ise denge, orantı ve görsel hiyerarşi, devamlılık, bütünlük ve vurgulama olmak üzere aşağıdaki gibidir: Denge: Denge, tasarımı oluşturan hareketli unsurların, belirlenen düzlem üzerinde dağılımıdır. Bir tasarımda iki farklı denge sistemi kullanılabilir. Bunlar; simetrik ve asimetrik dengedir. Muhafazakâr ve sakin bir imaj için simetri, çağdaş ve genç bir imaj için asimetri seçilebilir. Simetride düzen ve kural, asimetride rastlantı ve keyfilik egemendir. Simetri; katılık ve sınırlılığı, asimetri ise; hayatı, eğlenceyi ve özgürlüğü simgeler. Orantı ve görsel hiyerarşi: İki ya da daha çok sayıda görsel unsur, tasarım yüzeyinde birleştirilirken mutlaka bir orantı sorunu ile karşılaşılır. Genişliğin uzunluğa, renkli olanın renksiz olana, bir ölçünün diğerine eşit olduğu tasarımlar, tekdüze görünürler. Görsel hiyerarşi, tasarım içinde vurgulanmak istenen mesaja göre görsel unsurların ölçülendirilmesi anlamına gelir. Kimi tasarımlarda fotoğraf öne çıkarılırken, kimisinde tipografik unsurlar, kimisinde renk, hatta bazılarında tasarım yüzeyindeki beyaz boşluk öne çıkabilir. Boyut dışında renk tonlarını (açıklık, koyuluk) kullanarak ya da 64

75 unsurları uzak yakın konumlandırarak da, görsel hiyerarşi yaratılabilir. Hatta bazen, hiyerarşik yapı içindeki unsurlar çatıştırılarak, hareketli tasarımlar elde edilebilir. Örneğin, görsel unsurlardan biri boyutuyla, diğeri rengiyle ön plana çıkarılabilir. Devamlılık: Okuyucunun gözü, tasarım yüzeyinde belirli ilkeler doğrultusunda hareket eder. Göz hareketlerinin ustaca değerlendirildiği bir tasarım daima hedefine ulaşır. Göz, alışkanlık gereği, soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru bir yön izler. Gözün yatay hareketleri, dikey hareketlerine göre daha kıvrak ve hızlıdır. Ayrıca göz, büyükten küçüğe, koyu renkten açık renge, renkliden renksize, alışılmamış olandan alışılmış olana doğru bir yol izler. Göz bir unsurdan diğerine doğru kesintisiz geçişler yapabiliyorsa, devamlılık sağlanmış demektir. Devamlılık, görsel unsurların boyutları ve biçimleri arasında oluşturulan benzerlikler, tekrarlamalar ve görsel hiyerarşi ile sağlanabilir. Tek bir tasarım içinde olduğu kadar dizi oluşturan birçok tasarım arasında da devamlılık sağlanabilir. Bütünlük: Tasarım ilkelerinden belki de en çok dikkat edilmesi gereken, bütünlüktür. Bir tasarımda bulunan görsel unsurlar bütünlük oluşturacak şekilde bir araya getirildiğinde etkili olur. Aynı temel biçime, dokuya, boyuta, renge ya da duyguya sahip öğeler bir tasarımda bütünlüğü oluşturur. Vurgulama: Hangi görsel unsuru vurgulayacaksak, ona göre boyut büyütme, koyu ton ya da canlı renk kullanımı gibi vurgulama yöntemleri denenmelidir. Bir tasarım yüzeyinde her şey aynı anda vurgulanmak istenirse vurgu kavramı yok olur ( ( )). 65

76 2.2. KENTSEL TASARIM KAVRAMI Kentsel tasarım üzerinde uzlaşılmış, yaygın kabul gören bir tanım bulunmamaktadır. Bununla birlikte, kentsel tasarıma ilişkin sayısız tanımlar arasında, kentsel tasarımın kent çevresini biçimlendirmek, kullanmak ve düzenlemek için kullanılan bir süreç olduğuna dair bir uzlaşma söz konusudur. Kentsel tasarımın açıklanmasına yönelik olarak günümüze kadar birçok tanım üretilmiştir. Kentsel tasarım bir grup bilim insanı tarafından yalnızca, güzelleştirme ve süsleme sanatı olarak görülmektedir. Bunun tam karşısında ise, kentsel tasarımı, kentsel planlamanın merkezi ve odağı olarak tanımlayan bir grup bulunmaktadır. Yapılan tanımlamalar, kentsel tasarım disiplin alanı ve sınırları konusunda net bir çerçeve çizememektedir Kentsel tasarım, kentsel gelişmeye kılavuzluk etmesine ve kentsel yapılı çevrenin kalite iyileştirmesinde esaslı bir rol oynamasına rağmen, bu sosyal sanat ancak, son zamanlarda ayrı bir disiplin olarak önemsenmeye başlamıştır. Bununla beraber, rolüne, diline, spesifik konusuna dair tanım ve yorumlar hâlen tartışılmaktadır. Hem profesyoneller hem de akademik çevrelerce tartışılan konular yalnızca kentsel tasarımın bileşen elemanlarına dair değil, aynı zamanda kent planlama, mimarlık, peyzaj mimarlığı, mühendislik gibi yapısal sanatlarla olan ilişkileri bağlamında yoğunlaşmaktadır (Uçkaç, 2006: 37-39). Kentsel tasarıma ilişkin tanımlamalardan bazıları şu şekildedir: Kentsel tasarım, sosyal, politik, ekonomik, yönetimsel ve fiziksel yapısı sürekli değişim içinde olan kentin, farklı kullanımdaki bina gruplarının ve bunları besleyen yaya hareketlerinin, servislerinin, bunların arasındaki mekânların ve objelerin tasarım eylemidir (Karaman, 1999: ). 66

77 Kentsel tasarım, kentsel mekânda, fiziksel, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik bağlamlarda çok boyutlu, kentsel detay irdeleme ve çözümlemelerini içeren ayrıntılı bir düzenleme yöntemidir (Kaplan, Bayraktar, Tekel, Çalgüner ve Yalçıner, 2003: 1-15). Kentsel tasarım, kent planlamasının, kentin fiziksel formuyla uğraşan, imaj gücü ve sanatsal kapasitenin ön planda olduğu bölümüdür. Bu nedenle en zor ve tartışmalı süreç olduğu kabul edilmektedir (Sert, 1956: 98). Kentsel tasarım, kentsel mekânda çok boyutlu ve ayrıntılı bir düzenleme yöntemidir. Burada çok boyutluluk; fiziksel üç boyuta ek olarak, maliyet-olabilirlik ve programlama-zamanlama anlamında dördüncü ve beşinci boyutların da katılmasını, ayrıntılı düzenleme ise; uygulama için gereken tüm ayrıntıları, uygulama politika ve araçları ile birlikte, düzenleme kapsamı içinde tanımlanmasını ifade etmektedir (Bilsel, 1991: 39-44) Kentsel tasarımın ortaya çıkışı ve tarihî gelişimi Kentleşme, sanayi devrimi ile başlayan bir olgudur. Bu döneme damgasını vuran olaylardan biri olan, II. Dünya Savaşı, başta Amerika ve Avrupa kentleri olmak üzere, pek çok kentte yok olma, bozunma ve yıpranmaya neden olmuştur. Kentsel tasarımın ortaya çıkışı bu döneme rastlamaktadır. II. Dünya Savaşından sonra, kentlerin yeniden inşa edilmesine yönelik çalışmalar, kentsel yenileme projelerinin yapılması ve sosyal değişim süreci, kentsel mekânların düzenlenmesinde yeni bir kavram olarak kentsel tasarımı gündeme getirmiştir. 67

78 Batı dünyasında, kentsel tasarımın aciliyeti, 60 lı yıllara hakim politikaların, yeni kentlerin inşası ve savaş sonrası zarar görmüş alanların yeniden inşasını kapsadığı zamana uzanmaktadır. Bu dönemde, ekonomik, politik, sosyal süreçlerin sebep-sonuç ilişkileri içerisinde yer bulan modernizm, üretim teknolojilerinde bir standartlaşma getirirken, bundan mimari ve kentsel tasarım da etkilenmiştir. Savaştan çıkmış ülke ekonomileri, yaşanan ekonomik kriz ve kısa sürede inşa edilebilmeleri dolayısıyla tercih edilen standartlaşmış yapı teknikleri, sadece her yerde kolay ve ucuz mimari ve kentsel tasarım ürünleri ortaya koymakla kalmamış, aynı zamanda bütün insanların istek ve beklentilerinin de aynı olduğu düşüncesiyle, zevkleri ve yaşam stillerini standartlaştıran bir anlayışa neden olmuştur (Uçkaç, 2006: 41). Daha sonraki dönemde, kent planlamasında parçacı yaklaşımların temel alınmasıyla kentsel tasarımda da bazı değişimler söz konusu olmuştur. Bu değişimler şöyle özetlenebilir (Duyguluer,1992: 17-20): - Bu dönemde, daha çok yapı ve yapılar arası ilişkilenişi ön planda tutan kentsel tasarımda, yapılar arası mekânlar önem kazanmaya başlamıştır. - Planlama sürecinden kopuk ve rant temelinde şekillenen kentsel tasarım projeleri ortaya çıkmıştır. - Tasarımda insan ölçeği önemli hâle gelmiştir. - Kent içindeki ulaşılabilirlik sadece konut-iş ilişkisi için değil, özellikle kentin içindeki çeşitli faaliyetlere ve çeşitli olanaklara ulaşma için de gündeme gelmiştir. - Bu dönemde, kentsel tasarımın kapsamı içinde yer alabilecek kent kimliği, kimlik kazandırma ya da var olan kimliğin korunması ve kentsel yenileme gibi konular önem kazanmıştır. 68

79 Kentsel tasarımın amacı Kentsel tasarımın tanımlarında olduğu gibi, amacına dair de çeşitli görüşler bulunmaktadır. Kentsel tasarımın amaçlarının saptanmasına dair yapılan çalışmalarda insan yapısı çevrenin hem güzel duyu hem de işlevsel kalitesini zenginleştirmek konusunda genel bir kabul hakimdir. Kentsel tasarımın temel amacı, kentsel mekânlarda gerçekleştirilen fiziksel düzen ile ekonomik ve sosyal yaşamın bütünlüğünü kurmak olarak özetlenmektedir. Kentsel tasarım ve tasarımcının amaçları şu şekilde alt gruplara ayırılmaktadır (Uçkaç, 2006: 43-44): İnsan ve obje ilişkilerinin önemi açısından: - Doğrudan fonksiyonellik için yapılması gerekenler, sürdürülebilir ve uzun ömür sunan bir çevre yaratmak gibi, biyolojik veya teknik amaçlar, - İnsanların mekânla ilişkileri için yapılması gerekenler, anlam zenginliği taşıyan bir çevre yaratmak gibi psikolojik ve estetik amaçlar. İnsanlar arası ilişkilerin önemi açısından: - İnsanların iç dünyaları için yapılması gerekenler; insanın iç iletişimini maksimize edecek kentsel mekânlar yaratmak gibi, sosyolojik ve psikolojik amaçlar, - Grup fonksiyonelliği için yapılması gerekenler; grubun hayatta kalması ve sürekliliğinin sağlanması gibi, sosyal amaçlar Kentsel tasarımın özellikleri Kentsel tasarım, öncelikli olarak, kentsel mekânların fiziksel özelliklerine ilişkin hizmet vermektedir. Ancak, kentsel mekânların fiziki yapısı, kentin ve 69

80 toplumun sosyo-kültürel özellikleri, politik süreçleri, ekonomik yapısından ayrı düşünülemez. Kentsel tasarım, alan, anlam ve iletişim organizasyonu olmakla birlikte, bu faktörlerden birinin kendi başına varlığından çok, diğer faktörlerle ve bu faktörleri oluşturan koşulların ilişkilenişi ile ilgilenmektedir. Kentsel tasarımın odak noktasına kullanıcılar yerleştirilerek, ancak kentlilerin gereksinim ve değerlerini önemseyen bir kentsel tasarım yaklaşımıyla kaliteli kentsel mekânlar üretilebilmektedir. Kentsel tasarım eylemleri, kentsel mekânlar üzerinde gerçekleştirilmektedir. Kentlilerin ortak kullanım alanları olan kentsel mekânlar, toplumsal alan ya da kamusal alan kapsamı içerisinde yer almaktadır. Kentsel tasarım eylemleri için kamusal alan ve kamu yararının gözetilmesi vazgeçilmez parametrelerdir. Kentsel tasarımın özellikleri şöyle sıralanmaktadır (Uçkaç, 2006: 44-45): - Kentsel tasarımın kamusal bir boyutu vardır, ilgi odağı kamusal mekândır. - Uzun süreli bir eylem ve belirsiz bir gelecek içerir. - Sonuç ürünü kesin değildir. - Mekân düzenlemesine katkı yapar, onu belirlemez. - Ürünü kişisel değil, anonimdir. - Müşterisi tek değil, çoktur, kurumsaldır. - Mekânsal, üç boyutlu forma dönüktür. 70

81 Kentsel tasarımda ölçek Kentsel tasarım projelerinin ölçeğini, çevre düzeni planları, nazım ve uygulama imar planları gibi net bir biçimde ortaya koymak mümkün olamamaktadır. Kentsel tasarım tartışmalarında telaffuz edilen ölçekler, birbirinden çok farklıdır. Makro ölçeklerle tanımlanan kentsel tasarım, alanların organizasyonu ve işlevleri konusuna odaklanırken, mikro ölçeklerle tanımlanan kentsel tasarım, kentlerin bir parçası olan kamusal alanlar ve bu ölçekteki tasarımların ayrıntıları üzerinde yoğunlaşmaktadır (Uçkaç, 2006: 47-48). Kentsel tasarım farklı ölçeklerde kullanılmaktadır ve bu ölçeklere göre kapsamları şöyledir (Öner, 2004: 16): Ülkesel ölçekte kentsel tasarım - Ulusal kentleşme aksları, park alanları, kıyı kullanımı, ulaşım tasarımı Bölgesel ölçekte kentsel tasarım - Farklı karakterdeki bölgeleri birer tasarım öğesi olarak ele alınması - Bölgesel-mekânsal ağ sistemleri kentsel ağ sistemleri kurulması Metropoliten ölçekte kentsel tasarım - Metropoliten strüktür için tasarım geliştirmek - Metropoliten biçim ve model ortaya koymak - Metropoliten açık mekân sistemi kurmak - Metropoliten bütüne yaklaşım - Metropoliten bütün de görsel kaynaklar - Metropoliten bütünde yüksek yapılar ile ilgili kararlar üretmek - Metropoliten korunacak özel sitler belirlemek Kent ölçeğinde kentsel tasarım - Kentsel açık mekân sistemi - Yaya ulaşım sistemi - Ağaçlandırma-yeşil sistem tasarımı - Aydınlatma tasarımı - Sokak mobilyaları-afişler 71

82 - Kentsel plastik ve sanat öğeleri - Kentsel peyzaj yaratılması - Eski doku-kent merkezleri yenilenmesi - Yeni akslar, yeni kentler, alt merkezler oluşturulması - Kentsel dönüşüm projeleri - Endüstri parkları-teknoloji parkları - Konut alanları tasarımı - Prestij mekânları, restorasyon bölgeleri Kentsel tasarım süreci Bazı teorisyenler kentsel tasarımı bir süreç olarak düşünürken bazıları ise, bir ürün olarak ele almaktadır. Aslında, kentsel tasarım, hem bir süreç hem de bir ürün şeklinde düşünülebilir. Bir ürün olarak kentsel tasarım, sokak peyzajı gibi kentin parçasından bütününe kadar farklı ölçeklerde meydana gelmektedir. Diğer taraftan bir süreç olarak kentsel tasarım, birçok farklı aktör tarafından zaman içinde yapılaşmış çevrenin şekillendirilmesi sanatını kapsamaktadır. Sonuç olarak, kentsel tasarım hem bu şekillendirme süreciyle hem de şekillendirilmesine yardımcı olduğu mekânla ilgilenmektedir (Cömertler, 2003: ). Kentsel tasarım süreci, üç farklı görüş açısından açıklamaya çalışılmaktadır. Kentsel tasarımcılar genelde bu süreçlerden yalnızca birini benimsemeye eğilimlidir. Ancak kentsel tasarım tüm bunların bileşkesi olarak bir süreçtir. Bu süreçler aşağıdaki gibidir (Mandanipour, 1996: 241): Teknik bir süreç olarak kentsel tasarım: Bu görüşte kentsel tasarıma tamamen teknik bir süreç olarak bakılmaktadır. Bu süreçte kaynakların yararlı kılınması için yüksek bir bilimsel düzey ve teknik yeterlilik gerekmektedir. 72

83 Burada, kentsel tasarımın asıl ilgilendiği fiziksel mekânların dönüşümü olmaktadır. Sosyal bir süreç olarak kentsel tasarım: Burada kentsel tasarım sürecine, farklı aşamalarda çeşitli roller ve amaçlarla katılan çok sayıda aktörü kapsaması nedeniyle, sosyal bir süreç olarak bakılmaktadır. Yaratıcı bir süreç olarak kentsel tasarım: Üçüncü bakış açısında, kentsel tasarım yaratıcı bir süreçtir. Burada tasarımcılar kendi özellikleriyle estetik anlayışlarını ve grafik yeteneklerini kullanarak uygun bir formda mekânsal konseptlerini ifade etmektedir KENTSEL TASARIM İLKELERİ Kentsel tasarım ilkeleri, tasarımcının başarılı bir mekân tasarımı için neler araması gerektiğinin veya aramasının iyi olacağını hatırlatmaktadır. Bu konuda kabul edilebilir, birbirleriyle ilişkili ve üst üste gelen ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkeler, müdahalenin derecesini belirlemede, tasarım politikalarının oluşmasında yerel planların uygulanmasında, standartların belirlenmesinde, mevcut durum analizinde koruma alanlarına yaklaşımda, kentsel tasarım rehberlerinin oluşturulmasında, plan notlarının belirlenmesinde, yoğunluğun kontrol altına alınmasında ve kısaca koruma alanlarıyla uyumlu ve güzel tasarlanmış alanların oluşturulmasında önemli bir rol almaktadır. Kentsel tasarımda prensiplerin belirlenmesi konusunda çalışmış ve kentsel tasarım kuramlarının gelişmesinde araştırmaları olan kent tasarımcı ve kuramcılarının oluşturduğu görüşler bir araya getirildiğinde, iyi tasarlanmış mekânlardaki ortak kentsel tasarım ilkeleri şunlardır (Ergen, 2006: 11-19): 73

84 Karakter Karakteri kısaca o alanın kendine has özellikleri olarak tanımlayabiliriz. Karakteri, kent planlama ve kentsel tasarımda değerlendirmeden önce, kentsel karakter kavramının planlama yazınına girmesinde temel teşkil eden, mekânın ruhu kavramları üzerinde durulmalıdır. Genius Loci, yani mekânın ruhu kavramının Latince den İngilizce ve diğer dillere kavramsal olarak girmesinde, 18. yy. da yeni peyzajların yeni estetik değerleri önemli rol oynamıştır. Kentsel algı, tasarım ve mekân kalitesi bağlamında uygulamaya yönelik kullanılması yenidir. 18. yy. da mekânın ruhu olarak çevrilen deyim şimdilerde yeni bir düşünce olarak çevrenin kendi kalitesi, mekânın atmosferi olarak kullanılmaktadır Aynı yaklaşımla, en güzel kentlerde daima daha fazla uyum, daha fazla ölçek beraberliği ve daha fazla ruh sürekliliği mevcuttur. Burada vurgulanan ruh sürekliliği, o kentin insanda oluşturduğu duygular bütünü ve karakterdir Devamlılık ve tanımlılık Devamlılık ve tanımlılık bir alanda kamu ve özel mekânların iyi bir şekilde ayrılması ve tasarlanmasını içermektedir. Binaların birbiriyle ve sokakla ilişkileri ve bu ara mekânlarda özel ve kamu mekânlarının iyi tasarlanmış olması, önemli bir ilkedir. Devamlılık ve tanımlılık ilkesi; iyi tanımlanan alanların bir araya ve ardı ardına gelmesiyle kentsel mekânın oluşturulmasının yanında, kentsel yapının da bununla birlikte belirlenmesini içermektedir. Binaların birbirleriyle ilişkisini sağlayan bina hat çizgisi, kentsel tasarımda düzenin sağlanması için gereklidir. Aynı zamanda binaların kütleleriyle olan uyumu, 74

85 bina hat çizgisinden elde edilecek bir düzenle sağlanabilir. Bina girişleri, binanın sokakla olan ilişkisini tanımlayan noktadır. Bina girişi, aynı zamanda kamusal alan ile özel alan arasındaki ilişkiyi ve geçişi tanımlayan öğe olması açısından da önemlidir. Bina iç mekân organizasyonunun ön bahçe ve arka bahçeye bakan cephelerde fonksiyonel olarak farklılaşması, bina iç mekânı kullanımında optimizasyonu sağladığı gibi, bina cephe ara yüzünün sokağa yansımasında çeşitliliği de beraberinde getirmektedir. Kent içinde hareketi yönlendiren mekânlar olarak sokağın tanımlanmasında, bina yüksekliği önemli bir ilkedir. Bina ön bahçelerinin iyi şekilde tanımlanması yarı kamusal alanın tanımlanmasını sağlayacağı gibi aynı zamanda da kentsel tasarım açısından bir düzenin sağlanmasını kolaylaştıracaktır Kamusal alanların niteliği Kamusal alanlar, toplumun ortak eylem ve paylaşımının gerçekleştiği ve paylaşımla birlikte sosyalleşmenin arttırıldığı ve insan davranışlarında yeniden üretim sürecinin oluşturulduğu, toplumsal bilincin dışa vurulduğu alanlardır. İnsanları birbirine bağlayan sosyal hayatın yaratılması, mekân ve boşluk deneyimi olarak anlaşılmaktadır. Kentsel doluluklar ve boşluklar arasındaki ilişki tamamlanmış ve anlaşılır olduğunda, mekânsal ilişkiler başarıyla kurgulanır. Doluluklar ve boşluklar arasındaki ilişki iyi organize edilmediğinde, parçalar ayrılır ve çerçevenin dışında kalır ki, bunlar kayıp ve kullanımsız mekânlar olarak çevrede yerlerini alırlar (Erdönmez, 2005: 71). Uzaktan bakınca şehir gökyüzüne yükselen uzun ve keskin binaların şekilleri ile siluet olarak görünür, ancak şehrin içine girince en çok görmek istediğimiz ve bölgenin niteliği hakkında bize en çok bilgiyi sağlayan şey kamusal alanlardır. Kamusal alanda, sokaklar, meydanlar, parklar şehrin en önemli parçalarını oluşturur. 75

86 Ulaşımda kolaylık Ulaşım alanları, binalar, açık alanlar, kent içi bölgelere aktarmanın yapıldığı ve kent içi hareketlerin ve devingenliğin sağlandığı, hareketin yönlendiği mekânlardır. Ulaşım ağlarının oluşturduğu rotalar, o mekân için kentsel tasarımın kalitesini belirler. Öyle ise, ulaşım ağlarında kesişim noktaları ve dağıtım odakları oluşturulmalıdır. Oluşturulan bu ulaşım sistemi, mühendislik tasarımından çok, alanı tanımlamaya yönelik kentsel tasarım çalışmalarından oluşmalıdır. Bu açıdan toplu taşıma mekânla birlikte düşünülmelidir. Toplu taşıma ile yaya ulaşım ilişkisi, minimum yürüme mesafesi ölçüsünde olmalıdır. Yüksek yoğunluktaki ticari alanlar, karma işlev alanları, konut alanları trafiğin yoğunlaştığı alanlardır. Bu alanlar için günün her saatinde güvenli ulaşımı sağlayacak ana aktarma noktalarına ihtiyaç vardır. Sokaklar ulaşımı sağlarken aynı zamanda hareketlilik ve çeşitli aktiviteleri içerecek şekilde tasarlanmalıdır. Kent içi taşıt trafiği mümkün olduğu kadar, yavaş olan trafik hızını destekleyecek yönde olmalıdır. Sokaklarda kullanılan kaplamanın malzemesi değişince sürücüyü uyaracak levhaların konulması şarttır. Tarihî dokuda; tarihî sur kapıları, dar sokaklardaki kurp yarıçapı küçük olan sokakların araç trafiğinde kullanılması sınırlandırılmalıdır. Sokak dokusu yukarıdaki değerleri taşımaz ise, yapılı çevrenin, kentsel yapılı çevre olabilmesi için gerekli bağlamların kurulması açılarından olumsuz imaj değeri fazla, kimliksiz çevre patolojisi oluşur 76

87 Okunabilirlik Okunabilirlik, bir alanın iyi ve anlaşılabilir bir imaja sahip olmasıyla mümkündür. Bir kentin imajının iyi ve okunaklı olması, insanların o kenti kolayca algılaması ve anlamasıyla orantılıdır. Okunabilirliğin en önemli ölçütü, o kente yabancı olan bir kişinin kentte dolaşırken kaybolma hissi yaşamamasıdır. Uyum, düzen ve basitlik bir çevrenin okunabilmesinde gerekli olan özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Kentin okunabilirliği kavramı, ilk olarak Lynch in Amerika da üç kent üzerinde yaptığı araştırmada ortaya atılmıştır. Lynch e göre; kentsel mekânın okunabilirliği, kentsel mekânın kolayca fark edilmesi ve belirli bir doku olarak organize edilmesi kolaylığıdır. Düzenli, okunabilir bir kentsel mekân somut bir referans sistemi, bir aktiviteler veya bilgi düzenleyicisi olabilir (Erem ve Erkman, 2003: 52).. Bir kentin okunaklı olmasında Kevin Lynch in beş öğesi üzerinde durmak mümkündür. Bu öğeler, aşağıdaki şekilde açıklanabilir (Lynch, 1960: 251): Nirengi noktaları, insanların kentlerde dolaşırken yollarını bulmalarını sağladığı gibi mekâna da kimlik katmaktadır. Nirengi noktaları, çoğunlukla üçüncü boyutta etkili yapılardır, fakat kimi zaman da kamu binaları olabilmektedir. Binalar ve çevresindeki kamusal açık alanlar birlikte kentlinin mekânı tanımasında önemli rol oynar. Yollar, kentin veya bir bölümünün okunaklı olmasında insanlara yönlerini tarif eden rotalardır. Bunlarla bütünlük oluşturan bina cepheleri, farklı kimliklerdeki kamusal açık alanlar da okunaklılığı arttırmaktadır. Örneğin; kuyumcuların sıra hâlinde bulunduğu bir sokak hemen diğer sokaklardan ayrılmaktadır. Sokakla bir bütünlük oluşturan levha, reklam panoları ve tek örneği bulunan detaylar, kentin ulaşımda okunabilirliğini arttırmaktadır. 77

88 Sınırlar, kentin okunabilirliğini arttıran öğelerden bir diğeridir. Kent içinde sınırlar, doğal ya da yapay olabilmektedir. Örneğin, bir sur duvarı önemli bir yapay sınır oluşturabileceği gibi, kent içinden geçen çok büyük bir nehirde doğal sınır oluşturabilmektedir. Kentin yerleşik alanının bittiği nokta da, kentin sınırını oluşturmaktadır. Kent içindeki sınırlar kentin makro formunu etkilediği gibi, ulaşımda yaya ve taşıtları da sınırlamaktadır. Odaklar, insanların birbiriyle ilişki kurabildikleri toplayıcı mekânlardır. Bu toplanma mekânları, kent mekânının içerdiği öğelerle birlikte, yarattığı farklılıklar, kent ya da o bölgesi için ayırt edici özellikler sunmaktadır. Odak noktaları, kent içinde meydan, büyük yapı blokları içerisinde avlu gibi yaya ulaşımının toplandığı ve dağıldığı mekânlardır. Bölgeler, kentin okunabilirliğini arttırmaktadır. Bu açıdan kentin sunduğu fonksiyonel bölgelerin farklılaşması, bina yükseklikleri ve yapı yoğunluğu açısından kent içinde oluşan farklılıklar ya da kullanılan malzeme açısından başka bölgelerden ayrılan bölgeler, kent içinde algısal olarak ya da kentin insan üzerinde ve zihninde oluşturduğu haritalar açısından önemli rol oynamaktadır. Örneğin, ahşap mimari örneklerinin daha yoğun olduğu bölgeler, konut, ticaret vb. fonksiyonların yoğunlaştığı ve diğer bölgelerden ayrıldığı bölgeler, yüksek yapıların bir arada bulunduğu ve siluet etkisi yarattığı bölgeler, tarihî bölge ya da kentin yeni gelişme bölgesi gibi ayrımların kent içinde ya da bir bölümünde okunaklılığın artmasını sağlayacaktır Uyarlanabilirlik Uyarlanabilirlik; mevcut ve gelecekteki koşullara, yapılacak ve yaşanacak değişikliklere uyum sağlayabilmektedir. Bir mekânın dönüşümü aslında bir döngüdür. Uyarlanabilirlik, her ölçekte gözlenebilir. Bunu kimi zaman bir binanın iç 78

89 mekânının dönüşümünde, cephenin dönüşümünde ya da binanın tamamının dönüşümünde görebiliriz. Bu değişimlerde esas olan, mekânın gelecekteki kullanımına göre iyi tasarlanması ve bu yönde değişikliklerin yapılmasıdır. İyi tasarlanmış bir kamusal alan çeşitli aktiviteleri içerir. Bu aktiviteleri destekleyen birimlerle beraber mekânda çeşitlilik ve esneklik sağlanabilir. Bu aktivitelerdeki çeşitlilik, giderek mimariye yansır. Binalarda balkon, cumbalar, süslemeler ve iç avlu sistemleri öne çıkmaya başlar. Kent bütününde de gelişime ve değişime dayalı, uyarlanabilirlik gözlenebilir. Örneğin, kenti terk eden büyük sanayi alanlarının kent için tekrar kazanılmasına yönelik çalışmalar da, bu alanların kente tekrar uyarlanmasına örnek verilebilir. Anlamını, kullanıcısını ve fiziksel kalitesini yitirmeye ve kentin baskısıyla korunamamaya başlayan tarihî dokunun, kente tekrar kazandırılmasına yönelik politikalar oluşturulması da, bir çeşit değişim ve buna bağlı uyarlamadır. Fakat küçük ve parçacıl gelişmeleri bütüne adapte edebilme, büyük alanlara göre her zaman daha kolaydır Çeşitlilik ve farklılık Bir bina, sokak ya da bir alanın farklı kullanımlara sahip olması o alanın sosyal, ekonomik ya da fiziksel açıdan çeşitliliğini göstermektedir. Bu çeşitlilik, kent merkezinde ticaret üstü konut, büro ve benzeri kullanımlarla oluşmaktadır. Ticaretle ilgili birim gün içinde mekânı canlı tutmakta, gece ise, ticaret birimleri kapanınca bu canlılığı konutlar sağlamaktadır. Bu, o bölgenin gece-gündüz hareketli olmasına bağlı olarak, daha güvenli mekânlar olmasını beraberinde getirmektedir. Tamamen konuta dayalı bir yerleşme, gündüzleri boşalmakta, geceleri ise, sadece yatakhane kentler görünümünü kazanmaktadır. 79

90 Kent merkezinde bulunan tarihî dokunun sürdürülmesinde ve korunmasında, çeşitlilik önem kazanmaktadır. Bunun nedeni, sadece ticarete yönelik bir kullanımda, tarihî dokunun sürdürülmesine ve korunmasına yönelik istek azalmakta, binalar ticaretin gerektirdiği formlara göre değiştirilmektedir. Sadece konuta yönelik bir koruma politikasında ise, en önemli tehdit gelir durumu yüksek kesimin daha iyi koşullar sağlayan bölgelere doğru taşınma ve kullanıcı değişikliğine bağlı düşük gelirli kesimin bu bölgelere yerleşmesidir. Bu da korumaya olan ilginin azalmasına neden olmaktadır. Öyle ise, bu iki paradigmanın orta noktada buluşturulması gereklidir. Bu konuda en önemli olan, bu alana getirilecek fonksiyonun birbiriyle uyumudur. Bir arada olabilecek fonksiyonlar seçilmelidir. Fonksiyonel çeşitlilikle, farklı kullanımlar bir araya getirilebilir. Bu aynı zamanda, mekânda algıyı da artırır ve mekânın kullanıcı tarafından benimsenmesini de beraberinde getirir TARİHÎ KENTLERİN KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM Geleneksel kent dokularının ve tarihî kent merkezlerinin korunmasında, tarihî çevre koruma planlaması yöntemi uygulanmaktadır. Koruma planlaması, fiziki mekânın sosyo-ekonomik yapısının, diğer kent parçalarından farklı nitelikte ve çeşitlilikte olması nedeniyle, değişik ve çok sayıda disiplinin bir arada yer aldığı bir ekip çalışmasını gerektirmektedir. Tarihî çevrenin planlanmasında temel amaç kültürel mirasın korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilerek gelecek kuşaklara iletilmesidir Koruma planlamasında ilke, tarihî yapılar ile yol, kavşak, meydan, park ve benzeri kamusal alanların oluşturduğu kent dokusunun kente kazandırdığı kimliğin 80

91 korunmasıdır (Eruzun, 1992: ). Kent planlama bir süreçler bütünüdür. Üst ölçek kararlar, sosyo-ekonomik ve ülke bütününde verilen kararlardan başlayarak kentin gelişiminin planlandığı, yapılaşma koşullarının belirlendiği bir bütünlük içermektedir. Bu süreçler birbirini takip ederek yaşadığımız fiziksel mekânın şekillenmesini sağlamaktadır. Üst ölçek plan kararlarının, alt plan kararlarını bağlayıcı olması, üst ölçek kararları verirken bir sonraki aşamanın göz ardı edilmemesini zorunlu kılmaktadır. Kısaca, makro, orta ölçekli ve mikro kararların verildiği bir süreçler bütünü düşünülmelidir. Bu bütünlük giderek belirli ilkelerle mekânın oluşumu üzerinde düşünülerek kararların üretilmesi, son ürün olarak fiziki mekânın yerel niteliklerini yansıtacak şekilde tasarlanmasını beraberinde getirecektir. Süreçler bütünlüğü içerisinde belirlenen ilkeler, aynı zamanda planın uygulanmasını sağlayacaktır. Bu noktada kentsel koruma ve kentsel tasarımın birleştiği, birbirlerini bütünlediği daha net görülecektir. Planlama hiyerarşisi, mikro ölçekte, uygulama aşamasında kentsel tasarım ile mekân boyutuna indirgendiğine göre, kentsel sit alanlarını koruma planı sisteminde de, kentsel tasarım en önemli kriterleri oluşturmalıdır. Koruma alanlarında yapılan, Koruma Amaçlı İmar Planları nda analiz ve sentez aşamasında, planlama verilerine kentsel tasarım verileri de kriter olarak dâhil edilerek, gerek sosyo-kültürel yapı ve gerekse fiziki çevreyi içeren mimari kültür korunarak mekânın güncellenmesi sağlanmış olur (Ergen, 2006: 38-39). Tarihî kentlerin korunmasında kentsel tasarım çalışmalarında aşağıdaki hususlar önem taşımaktadır (Eruzun, 1992: ): - Tarihî çevrede yapılacak olan kentsel tasarım tarihî süreç içindeki değişimlerle yakından ilgilidir. Kentsel tasarım çalışmaları ile öncelikli olarak mevcut tarihî dokunun evrimi, yapıların biçimlenmeleri, insanların etkinlikleri, sosyoekonomik ve politik süreçlerin tanınması ve değerlendirilmesiyle gerçekleştirilebilecektir. 81

92 - Tarihî çevrede yapılacak kentsel tasarım çalışmaları ile, o çevrede yaşayan bireylerin, toplulukların ve sosyal grupların incelenebileceği ölçeklerdeki alanlar ele alınarak mevcut insan çevre ilişkileri analiz edilmelidir. Ayrıca mekân kullanıcılarının parasal kaynak olanakları, yaşam biçimleri, hareketlilikleri, estetiğe yönelik ilgi alanları ve duyarlılıkları incelenerek değerlendirilmelidir. Tüm bu çalışmalar, mevcut yazılı kaynaklardan, daha önce yapılmış planlama çalışmalarının verilerinden, yerinde yapılacak anket, gözlem vb. alan çalışma modellerinden yararlanılarak gerçekleştirilebilir. - Koruma planlamasında kentsel tasarımcı, kent plancısı ve restoratör mimar gibi konu ile ilgili uzmanlar arasında bir ara uzman konumundadır. Tarihî çevrede yapılacak koruma amaçlı planlamada diğer uzmanlık alanları ile yapılacak ortak çalışmalar kentsel tasarımcı tarafından yönlendirilmelidir. - Planlamada kentsel tasarımın ilgi alanı, yapılar arasındaki kamusal ve özel açık alanlardır. Açık mekânları belirleyen mimari yapılar, duvarlar ve kent mobilyalarına kadar, kent silueti, vistalar, nirengi noktaları vb. kent imajını belirleyen öğeler de, kentsel tasarımın konuları arasında yer almaktadır. - Tarihî çevrede yapılacak koruma planlamasında, o çevrede yaşayanların gerçek ihtiyaçları ve istekleri göz ardı edilmemelidir. Kamusal alanlarla doğrudan ilgi kurması nedeni ile kentsel tasarımcı, alandaki pek çok mülk sahibi ve kullanıcı ile karşı karşıya gelmektedir. Ayrıca hedeflerin, alt hedeflerin ve eylem araçlarının seçiminde kullanıcılarla, gönüllü kuruluşlarla, meslek örgütleri ile ilişki kurularak bilgi iletişimi sağlanmalıdır. Tunçer tarafından yapılan bir araştırmada; geleneksel kent dokuları ile iç içe olan tarihî kent merkezlerinin planlanmasında kentsel tasarımın etkin olarak kullanılması yollarından biri olan, Böl ve Yönet Modeli yaklaşımı ve bu yaklaşımın Ankara, Antalya ve Konya tarihî kent merkezlerinde uygulanışı, örneklerle açıklanmış, ülkemiz için genelleştirilebilecek sonuçlar çıkarılmıştır. Kentsel tasarım kent planları bütününde ele alınmalı ve üst-alt ölçekler arasında bütünlüğü 82

93 sağlayacak biçimde temel ilkeler, kent planlarında belirlenecek olan alt uygulama bölgeleri ve proje paketleri şeklinde gerçekleştirilmelidir anlayışı, modelin temel felsefesini tanımlamaktadır. Alt uygulama bölgeleri belirlenirken kent planlarında getirilen kararlar, kentsel tasarımı bağlayıcı ve esnek olmayan kararlar olmamalıdır. Bu alt proje alanları arasında da çevresel ilişkiler kurulmalıdır. Aynı zamanda, üst ölçekli kent planı tasarım kararları, daha alt ölçekteki plan-tasarım uygulamalarının verileri ile tekrar değerlendirilmeli ve gerektiğinde değiştirilmelidir. Bu modelde, kentsel tasarım etkin olarak kullanılmakta, planın sürekliliği ve tutarlılığı açısından kentsel politikalar için etkin bir eylem planı oluşturmaktadır. Alt proje alanları şu şekilde gruplanabilir: - Ulaşıma yönelik (meydan, yaya yolu, yaya bölgesi, toplu taşıma vb.), - Korumaya yönelik (öncelikli koruma alanı, sağlıklaştırma alanı vb.), - Yenilemeye yönelik (yeni merkez kullanımları oluşturma, yıkıp yeniden yapma), - Çevre düzenlemesine yönelik (anıtsal, sivil mimarlık örneklerinin yakın çevrelerini de içine alan düzenleme alanları). Bölmek, nitelik ve özelliğine uygun alt bölümlere hakim olma açısından kolaylık getirmekte, uygulamada farklı birimlere (Belediye, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı vb.) yol göstermektedir. Kentsel tasarım ölçeklerinde ele alınacak bu alt birimler, 1/1000 ölçekli (bazen 1/5000 ölçekli) planlarda, sınırları ile belirlenerek kentsel tasarıma yol gösterecek ilke ve yönlendirici kararları belirlemektedir. Bu alt proje alanları önceliğine göre (politik/kentsel öncelikler), daha büyük ölçeklerde ele alınarak uygulama için detaylı projeler hâline getirilmektedir 83

94 Görüldüğü gibi, Böl ve Yönet Modeli olarak nitelendirilen planlama yöntemi, alanı, Özel Proje Alanları / Kamu Proje Alanları na ayırarak detaylı planlama, kentsel tasarım, peyzaj ve dış mekân öğeleri, plan ve projelerinin hazırlanması yöntemidir. Bu yöntemin geleneksel kent merkezlerinin karmaşık sorunlarına çözümler bulduğu ve uygulama için önemli kolaylıklar sağladığı gözlenmektedir. Ülkemizde uygulama ölçeği olan 1/1000 ölçekli planlar, çağdaş yaşamın karmaşık hâle getirdiği alanlarda, kentsel tasarım ağırlıklı planlama ve projelendirmeler için yetersiz kalmaktadır. Tarihî kent merkezlerinde etkin olarak uygulanabilir ölçek, kentsel tasarımın konusu olan, 1/500 1/200.1/1 ölçeklerdir. Meydan düzenlemeleri, yaya bölgesi/sokağı düzenlemeleri, anıtsal yapı (cami, han, hamam, bedesten vb.) çevre düzenlemeleri, yapı gruplarının korunmasına yönelik çevre düzenleme çalışmalarının tümü, tarihî kent merkezlerinde belirli yönlendirici bir plan bütünü çerçevesinde kentsel tasarım ölçeklerinde (1/500 ve daha büyük) ele alınarak yönetilmelidir (Tunçer, 1998: 1-10) Tarihî kentlerde yapılan kentsel tasarım çalışmalarında karşılaşılan sorunlar Türkiye nin planlama tarihî süreci içinde uzun bir süre, öncelikli müdahale edilmesi gereken alanlar olarak görülmeyen tarihî kent merkezleri, genellikle korunması gereken doğal, tarihî ve arkeolojik alanlar ile iç içe çoğu zaman ise, üst üste yer almaktadır. Tarihî çevre bilincinin gelişmesiyle birlikte tarihî kent dokularının kent bütününün ayrılmaz parçası olduğu, kente ait kararların yeni ve eski kent merkezlerinin tümü için geçerli olduğu ve öncelikli planlama gerekliliği fikri yaygınlaşmıştır (Kuter, 2002: 106). 84

95 Kentleşme etmenlerinden en önemlisini oluşturan nüfus artışı, tarihî çevredeki yapılaşmada da önemli bir sorundur. Tarihî dokuya aykırı, geleneksel dokuyu tahrip eden ulaşım aksları ve otopark uygulamaları, geleneksel doku içinde yer alan korunması gerekli anıtsal ve sivil mimarlık örneklerinin yıkımına yol açacak trafikteki yoğunluk artışları gibi sorunlar, kent planlarında bir anlamda terk edilmiş ve unutulmuştur (Kuter, 2002: ). Türkiye ve diğer ülke kentlerindeki tarihî kentsel doku örnekleri incelendiğinde, ulaşım sorununu çözücü öneriler olarak kısıtlı kapatma, yoğunluğu azaltma, yayalaştırma ve paylaşımlı yol düzenlemelerinin yapıldığı görülmektedir. Tarihî dokunun yoğun olduğu kent merkezlerinde gerçekleştirilen yayalaştırma çalışmalarında, toplumsal aktivitelerde ve kentsel çevrenin görünümünde olumlu gelişmelerin sağlanması hedeflenmektedir. Avrupa kentlerinde tarihî kent merkezinin korunmasına yönelik gerçekleştirilen yayalaştırma uygulamalarına en iyi örneklerden biri olan Budapeşte tarihî kent merkezi hâlen, Orta Çağdan kalma büyüklük ve bütünlüğü koruyan alanı kaplamaktadır. Tarihî kent merkezi, Peşte tarafından büyük bir ring ile çevrelenmiştir. Szabadsag ve kuzeyde Margit Köprüleri arasında oluşturulan yarım daire biçimindeki küçük ring ile hem trafiğin tarihî kent merkezine girişi önlenmiş hem de radyal caddeleri birbirine bağlayan önemli bir aks oluşturulmuştur. Tarihî merkezde ticari ve turistik işlevlerin yanı sıra, parlamento binası, devlet enstitüleri, bankalar ve büyük ticari kuruluşların yönetim binaları yer almaktadır. Yayalaştırılan bu alanda, tarihî bina ve anıtların egzos gazının zararlı etkisinden korunması amacıyla, raylı toplu taşıma sistemi tercih edilmiştir. Otopark alanları ise ring çevresinde çözümlenmiştir (Ter, 2002: 68). Tarihî dokulardaki ulaşım sorununa farklı zamanlarda, ilginç çözümler geliştirilmiştir. Bu çözümlerden biri de, Tırnova-Bulgaristan için olandır. Bir Osmanlı kenti olan Tırnova, bir ırmak tarafından sarılmış olup, ince uzun bir tepede 85

96 yer almaktadır. Bükreş-Romanya dan Edirne ye giden uluslararası yol, Rusçuk tan Bulgaristan a girdikten sonra Tırnova Kenti nin ortasına saplanmaktadır. Kenti çevreleyen ırmağın zaman içerisinde demiryolu ve karayolu bağlantılarına güçlü bir engel olmaya başlaması üzerine, Tırnova Tepesi, karayolu ve demiryolunun içerisinden geçmesine imkân verecek şekilde delinmiş, böylece yolun tepenin çevresini dolaşarak ırmağı aşmasına gerek kalmamıştır. Benzer çözümün gerçekleştirildiği bir diğer örnek ise, Çek Cumhuriyeti nin başkenti Prag dır. Doğal zenginliğinin yanı sıra, Doğu Avrupa kentleri arasında II. Dünya Savaşından yara almadan çıkan tek kent olma özelliğine de sahiptir. Bu görkemli kent, tarihî kulelerinden dolayı, Yüz Kuleli Kent, olarak da bilinmektedir. Karayolu, tepeler üzerinden viyadüklerle kente bağlanmaktadır. Bu çözüm, kentsel dokuyu bozmasa da, viyadüklerin yüksek ayakları kentsel görüntüyü olumsuz olarak etkilemektedir. Bu anlamda bir diğer örnek ise, Avusturya nın başkenti Viyana dır. Kent, önce Keltler sonra da Romalıların yerleşim yeri olmuştur lerde Avusturya- Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Viyana yı Avrupa nın sanat ve kültür merkezi yapacağını ilan etmiştir. Bu amaçla, Türk saldırılarını önleyen ünlü Viyana Surları nı yıktırıp, hendekleri boşaltarak 55 m genişliğindeki alanda, Ring Strasse, ring yolunuçevre yolu- inşa ettirmiştir. Çevresine ise, opera binası vb. kültür-sanat yapıları yaptırmıştır. Bugün Viyana nın tarihî kent merkezini çevreleyen bu yol çok kısa duraklama ve parka izin verilen, trafiğe açık bir yol olarak kullanılmaktadır. Tarihî kent yayalaştırılmıştır ve tarihî kente otobüs, tramvay, tren ve kentin altından metro ile ulaşılmaktadır. Ring Strasse de uygulanan bu sistem, birçok tarihî kentte görmek mümkündür. Yeni yapılanmalarda çevre yoluna kadar gelinerek, tarihî dokuya yaya veya tramvay ve yer altı metrosu gibi basit bir taşıt sistemi ile girilmektedir (Yaşlıca, Şenlier, Çalışır, Hovardaoğlu, 2002: 3-8). 86

97 Önemli örneklerden biri de, Almanya nın Mainz kentinde oluşturulan yeşil koridor çalışmasıdır. Peyzaj mimarı Dieter Magnus, Grüne Achse Tarihî Kent Merkezi nden kentin önemli bir bölümüne yayaları trafikten arındıran yeşil bir koridor oluşturmuştur. Ulaşım sorununa çözüm olarak yayalaştırma çalışmalarının yapıldığı önemli kentler arasında İngiltere-Bristol-Bedminster, Prag da Wenceslas Meydanı ve Venedikte St. Mark s Meydanı da yer almaktadır. Ayrıca, Floransa Ponte Vecchio, Eski Londra Köprüsü, Paris Pont Neuf, İngiltere Pulteney ve Venedik Ponte Di Rialto Köprüleri, hem yeni bir kent mekânı yaratmak hem de yaya ulaşımı içinde mekânları birbirine bağlamak amaçlı yapılmışlardır (Kuter, 2002: 110). Türkiye de ise, tarihî kent merkezlerinin korunmasında ulaşım sorununa yönelik çözüm önerilerinin getirildiği en belirgin örnek, Beyoğlu İstiklal Caddesi nde gerçekleştirilen yayalaştırma uygulamasıdır. Beyoğlu Belediyesi, 1990 yılında tarihî ve kültürel değerlerine uygun olarak bölgedeki geleneksel yapı ve dokuyu bozmadan güncel gereksinimlere en iyi cevap verebilecek bir düzenlemenin gerçekleştirilmesi ve İstiklal Caddesi nin yayalaştırılmasına yönelik bir yönetmelik hazırlamıştır. Yönetmelik, trafik, otopark, servis araçları, inşaat çalışmaları, çöp toplama dış mekân düzenlemeleri, reklam panoları ve seyyar standlar konusunda hükümler içermektedir. Uygulamaya yönelik hedefler ise, Beyoğlu nu eskisi gibi cazip bir merkez hâline getirmek, tarihî dokunun karakterini vurgulamak, yayaların yoğun olarak bulunduğu bu alanı tamamen tahsis ederek hareketlerini kolaylaştırmak, tünel- Taksim bağlantılı tramvay ile yaya hareketini desteklemek, ticareti daha cazip hâle getirmek, kültürel faaliyetleri yoğunlaştırarak yaya çekimini kuvvetlendirmek olmuştur (Gülersoy, Tezer, Eyüpoğlu ve Yiğiter, 1993: 97). 87

98 Eyüp Sultan Camii Meydanı Çevre Düzenlemesi kapsamında yayalaştırma projesi ise, Eyüp ün ülke ve dünya ölçeğinde tartışılmaz yerinin, layık olduğu önem ve duyarlılıkla ele alınarak tanıtılması, koruma ve kullanım kararlarının gerçekleştirilmesi prensibiyle başlatılmıştır. İstanbul da yer alan Eyüp Camii Meydanı ve yakın çevresi uluslararası boyutta bir ziyaret ve ibadet yeri niteliği taşımaktadır. Meydan ve çevre düzenlemesi çalışmaları kapsamında, Haliç Kıyı Şeridi Sahil Yolu, ana ulaşım arteri olmaktan çıkarılmış günübirlik ihtiyaca cevap verecek fonksiyonlarla gezi ve dinlenme alanı olarak planlanmıştır. Bu yolun yükünü ise, cami ve merkezini çevreleyen bir tünel üstlenmektedir. Bu trafik akışı içerisinde kalan alan tamamen yayalaştırılmıştır. Ülkemizdeki önemli örneklerden biri de, tarihî açıdan önemli bir merkez olan Konya dır. Kentte ilk yayalaştırma uygulaması, Kazım Karabekir Caddesi nde gerçekleştirilmiştir. Kazım Karabekir Caddesi nin Camlı Köşk ile Şato Form Kavşağı arası taşıt trafiğine kapatılarak yayalaştırılması uygun görülmüştür. Türkiye de yayalaştırma çalışmalarının yapıldığı kentler arasında; Bartın Hükümet Caddesi, İstanbul - Taksim Talimhane Bölgesi nde beş caddeyi kapsayan alan ve İzmir - Çeşme Alaçatı da, Rum mimari örneklerinin ve tarihî sokak karakterlerinin yansıtıldığı Hacı Memiş Mahallesi, Safranbolu - Karabük, Şanlıurfa Balıklıgöl çevresi de yer almaktadır. Trafiğin olumsuz etkilerinden uzak bir mekân oluşturmak, tarihî kent merkezinin çekim gücünü artırmak, kullanıcıların boş zamanlarını değerlendirebilecekleri yaya mekânları yaratmak gibi hedeflerle yapılan yayalaştırma çalışmalarında ana amaç geleneksel dokuyu korumaktır (Kuter, 2002: ). 88

99 3. BÖLÜM TARİHÎ KENT İMAJININ KORUNMASINDA KENTSEL TASARIM ANTAKYA ÖRNEĞİ 3.1. ARAŞTIRMA BULGULARI VE DEĞERLENDİRMELER verilmiştir: Araştırma bulguları ve bu bulgulara ilişkin değerlendirmeler aşağıda Antakya Kenti nin tarihî gelişimi Hatay, Türkiye nin en eski yerleşim yerlerinden biridir. Bölgede değişik zamanlarda yapılan kazı ve araştırmalarda elde edilen buluntular, Hatay yöresinin, Neolitik, Kalkolitik Dönemlerde ve Tunç Çağında yaygın ve hareketli bir yerleşim yeri olduğunu göstermiştir. Antakya ve çevresi, MÖ 15. yy ortalarında, Orta Anadolu da kurulan Hitit Krallığı nın egemenliği altına girmiştir. MÖ 9. yy da Asur Krallığı denetimi altında kalmıştır. Reşideddin Oğuznamesi ne göre, bir Türk Kavmi olan Sakaların hükümdarı Oğuz Han, MÖ 654 yılında Filistin yöresine gelmiş ve 10 yıl kadar sonra Antakya Şehri ni kuşatarak zaptetmiştir. Burada 18 yıl kaldıktan sonra, MÖ 626 yılında ayrılmıştır. MÖ 6. yy. ortalarında Antakya ve çevresi, merkezi Tars (Tarsus) kenti olan Kilikya Satraplığı sınırları içinde bulunmuştur (Tekin, 2000; 1-4).

100 Seleucos Dönemi Antakya nın kuruluşu (MÖ 323 MÖ 64) MÖ yıllarında Anadolu yu baştan başa aşıp Gülek Boğazı ndan Çukurova ya geçen Büyük İskender, Akdeniz in kuzeydoğu ucunda, bir sahil kasabası olan Myriandros ta (İskenderun) kamp kurmuştur. Burada, İskenderin ordusu ile Pers ordusu savaşa tutuşmuş ve İskender, Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştır. İskender in MÖ 323 yılında ölmesi üzerine komutanları arasında nüfus mücadelesi ortaya çıkmıştır. I. Antigonos, MÖ 307 yılında, bugünkü Antakya nın biraz kuzeyinde, Akdeniz sahilinden doğuya giden yol üzerinde, Asi Nehri kenarında bir şehir kurmuş ve bu şehre, Antigonia adını vermiştir. Daha sonra, I. Seleucos, Antigonia yı yıktırıp, daha güneyde dağ eteğinde (Antakya nın bugünkü yerinde) yeni bir şehir yapılmasını emretmiş ve şehre babasının (ya da oğlunun) adına izafeten, Antakya adını vermiştir. Izgara Plan yöntemi uygulanarak planlanmış olan şehrin temeli, MÖ 300 yılında atılmış ve inşası tamamlanınca devlet merkezi buraya nakledilmiştir. Antakya, Helenistik Çağ kentlerinin tipik bir örneğidir. Kent, mimar ve şehirci Hippodamos un geliştirdiği şehircilik nizamında (Şekil 2) olduğu için, şehircilik tarihinde, Hippodamos Tarzı Plan olarak isimlendirilen bu plan uyarınca gelişmiştir. Helenistik Çağ da kurulan birçok kentte uygulanmış olan bu nizam, belirli bir disiplin içinde birbirine dik ve paralel cadde ve sokakların meydana getirdiği yapı adalarından oluşmaktadır. Bu planda; sokakların, hakim rüzgara açık olmasını sağlayan, güneybatı- kuzeydoğu doğrultusunda kışın maksimum güneş ışığını, yazın ise en fazla rüzgarı alacak şekilde yer aldığı gözlenmektedir. 90

101 Şekil 2 - Antakya Kenti kuruluşunda uygulanmış şehircilik nizamı Kaynak: Hatay Destinasyonu proje sunumu, 2006 Kentin kuruluşunda uygulanmış olan bu şehircilik nizamından günümüze izleri kalmış olan bazı sokak istikametleri (Orhan ve Meydan Mahalleleri) bunu doğrulamaktadır. Aralarında 112 m mesafe bulunan sokaklara dik ve 56 m aralıkla düzenlenmiş diğer yollar arasında kalan yapı adaları, kentin ızgara planının ana şemasını oluşturmuştur (Şekil 3). Kentin merkezindeki agora (Ulucami çevresi), 160 m x 147 m ebatlarındadır. Izgara Plan ın dikdörtgen çerçevesi ise, yerel topoğrafyaya uyması açısından, kuzeydoğu - güneybatı yönlerinde konumlandırılmıştır. Kentin temel elemanları biçimlendikten sonra, agora, tapınaklar ve bouleterion (kent meclisi) gibi anıtsal kamu yapıları ve kent elemanları eklenmeye başlanmıştır. (Demir, 1996: ). Başkent Antakya, hızla gelişip dünyaca ünlü bir ticaret ve sanayi merkezi olmuştur. I. Seleucos Döneminde su kanalları yapılarak, Daphne (Harbiye) çağlayanlarından Antakya ya su getirilmiştir. Şehirde su deposu ve dağıtım şebekesi yapılmıştır. Bu çalışmalar sonraki dönemlerde de devam etmiştir. 91

102 Antakya, aynı zamanda bir olimpiyatlar şehri olmuş ve bilindiği kadarıyla Antakya da ilki, MÖ 195 yılında olmak üzere, MS 6. yy a kadar muhteşem olimpiyatlar düzenlenmiştir (Tekin, 2000: 4-5). Antakya, kuruluş çağında heterojen bir toplum yapısına sahip olmuştur. Çeşitli toplumlardan insanları barındıran Seleucos Krallığında, Suriyeliler, Makedonlar, Atinalılar, Giritliler, Kıbrıslılar ve Yahudiler bulunmuştur (Demir, 1996: ). Seleucos Döneminde, birçok ırktan meydana gelen Antakya halkına, Helenizm kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Hıristiyanlığı ilk benimsemiş halklardan olan Antakya halkı, IV. Antiochus Döneminde Helenizm e isyan etmeye başlamıştır. Seleucos Döneminde, krallığın başkenti olan Antakya ya Yunan usulü hamamlar, jimnazyumlar, Silpius Dağı (Habib-ün Neccar Dağı) eteklerinde villalar, agora ve mabetler yapılmış, ancak MÖ 148 de meydana gelen deprem sonucu bu eserlerin birçoğu günümüze ulaşamamıştır (Turgut, 1996: 40-46). Kentin ikinci kurucusu sayılan IV. Antiochus Epiphanes tarafından Romalı bir mimara yaptırılan agora ise, politik faaliyetler için kullanılmıştır. Helenistik Çağda sarayların kendine özgü bir planı olmadığından, Antakya nın kuruluş çağı olan Seleucos Krallığı nda saraydan bahsedilemez (Demir, 1996: ). 92

103 Şekil 3 - Antakya Kenti ızgara plan şeması ve Antik Çağdaki kent haritası Kaynak: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arşivi,

104 Şekil 4 - Antakya Tyche si Kaynak: ( ) Seleucos tarafından kente kazandırılan çok sayıda anıt arasında en ünlü olanı, günümüze kadar gelmiş, Şekil 4 te görülen Antakya Tyche sidir. Kentin talihinin koruyucusu, bolluk ve refahın simgesi olan bu ilahe, Silpius Dağını temsil eden bir kaya üzerine oturmuş, sol eli ile bu dağa dayanmaktadır. Sağ elinde tuttuğu buğday başağı kentin zirai zenginliğini, başındaki taç şehir surlarını ve tepedeki kaleyi simgelemektedir. Sağ ayağını bastığı nehir tanrısı şeklindeki çocuk figürü Orontes Nehri ni (Asi Nehri) temsil etmektedir. Bu ilahe, Antakya darphanesinde basılan paralarda da sembol olark kullanılmıştır. Antakya Tyche si, 83,5 cm yüksekliğindedir ve günümüzde Vatikan Müzesinde sergilenmektedir. Seleucos Döneminde güvenliği sağlamak amacıyla, Antakya Kalesi inşası başlamış, daha sonraki dönemlerde kaleye ilaveler yapılmış, bazı yerler genişletilmiştir. Kale, Asi Nehri nden başlayıp, Habib-ün Neccar Dağı ndan geçerek yine nehirde son bulmuştur (Kireçci, 2001: 5-29). Türkiye nin İstanbul dan sonra en uzun 2. surları olan ve kenti çevreleyen Antakya Surları, Helenistik, Roma ve 94

105 Bizans Dönemlerinde yapılmıştır. Kalenin Osmanlı Dönemindeki fonksiyonları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bugün, surların sadece Hacı Kürüş Deresi ne bakan yamaçlardaki bölümü ile dere üzerinde aynı zamanda bent ve köprü görevi de yapan, Demir Kapı bölümü sağlamdır. Antakya Kalesi nde tespit edilen kapılar; doğuda Halep Kapısı, batıda Akakıyr Kapısı, güneyde St. George Kapısı ve St. Pierre Kapısı, Demir Kapı, Asi Nehri üzerindeki köprüye açılan Köprü Kapısı ve Köpek Kapısı dır (Demir, 1996: ). Roma Dönemi (MÖ 64 MS 395) Antakya, MÖ 64 yılında Roma İmparatorluğu hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Roma, İskenderiye ve İstanbul ile beraber imparatorluğun önde gelen dört kentinden biri olmuştur. Olimpiyat oyunlarının düzenlendiği kent, bu dönemde Doğu nun Kraliçesi olarak adlandırılmıştır. MÖ 47 yılında Sezar şehri ziyaret etmiş ve büyük yapıların yapılmasını sağlamıştır. Roma İmparatorluğu içindeki önemi ve imparatorluğun Yakın Doğu daki kontrol merkezi olması, imparatorların Antakya ya cömert davranmasını ve onun kentsel çevresini sürekli zenginleştirmesini sağlamıştır. Bu dönemin en önemli imar faaliyeti, kenti boydan boya geçen ve 2956 m uzunluğunda olduğu söylenen ünlü Kolonadlı Cadde nin inşasıdır. Caddenin iki tarafında yer alan kolonadlar, 10 m genişliğinde inşa edilmiştir. Cadde, üzeri örtülü ve iki kenarını sınırlayan sütun dizilerinden oluşmuştur. Döşemesi mermer kaplı, bronz heykellerle süslü, kolonadları ise mozaiklerle bezeli olan cadde, şiddetli depremler sonucu yer yer toprağın altında kalıp asıl doğrultusunu kaybetse de, kenti boydan boya geçen bir aks olarak Osmanlılara kadar ulaşmıştır. Cadde üzerinde ilk kez aydınlatmanın görüldüğü bilinmektedir. Caddenin iki tarafında gelişen mahalleler ve çevredeki ticari yapılar merkez alanını genişletmiştir. Kolonadlı Cadde üzerinde yer alan büyük Altın Kilise, merkezdeki en önemli dinî yapıdır. 95

106 MS 256 yılında gerçekleşen Pers istilası, Antakya nın kent formu üzerinde etkili olmuş olaylardan biridir. Bu istila sırasında zarar gören kentsel çevre, daha sonra yeniden yapılandırılmış ancak, art arda gelen felaketler sonucu kent formu ciddi biçimde zarar görmüştür. Depremler ve ardından başlayan yangınlar, kent merkezinde önemli tahribata sebep olmuştur (Güzer, 2007: 36). MS 1. yy ın ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya da yayılmış ve Hz İsa ya inananlara ilk defa burada, Hıristiyan adı verilmiş, ilk kilise Antakya da kurulmuştur. Antakya, Asya da Hıristiyanlığın merkezidir. Başlangıçta Hıristiyan olan halkın hepsi, Yahudilik ten ayrılanlardır. Yahudi cemaatinden olmayanlar arasında Hıristiyanlığın yayılması da, Antakya da başlamıştır. İsa nın ölümünden sonra Hıristiyanlığı yaymak için havarilerinden Pavlos ve Barnabas, daha sonra ilk kiliseyi kuran Aziz Petrus, MS 40 yılında Antakya ya gelmişlerdir. Kentin tarihinde önemli bir yer tutan Antakya-Reyhanlı yolu üzerindeki, Habib-ün Neccar Dağı eteklerinde doğal bir mağara iken eklemelerle kiliseye dönüştürülen St. Pierre Kilisesi, ilk kilise olarak kabul edilmektedir. MS yıllarında Daphne de (Harbiye) bir tiyatro, MS yıllarında ise, Afrodit ve Asklepius Mabetleri inşa edilmiştir. MS yılları arasında İmparator Trajan, Daphne den kente su getirmek amacıyla bir su kemeri yaptırmıştır. Memekli Köprü denilen bu kemer, günümüze kadar gelmiştir. Ayrıca, zenginlerin, önemli kişilerin evlerinin zeminleri eşiz sanat eserleri olan, mozaiklerle süslenmiştir. (Demir, 1996: ). Bizans Dönemi (MS 395 MS 638) MS 395 te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, Antakya, Doğu Roma Bizans egemenliğinde kalmıştır. Bizanslılar zamanında da önemini koruyan kent, İran seferleri için bir üs olarak kullanılmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu 96

107 Döneminde, Daphne ye giden yolda, Altın Kapı inşa edilmiştir. Bu dönemde meydana gelen şiddetli depremler sonucu kentin nüfusu önemli ölçüde azalmıştır. Hz Muhammed in ölümünden kısa bir süre sonra Antakya, MS 638 yılında Müslüman Arapların eline geçmiştir (Ömeroğlu, 2006: 41). Arap Dönemi (MS 638 MS 963) Arap Dönemi ile Antakya için bir dönem kapanmış, Roma, Bizans ve Hıristiyanlık kültürünü yansıtan mahallî özelliklerin, İslam Medeniyeti ile karışmasıyla Antakya için yeni bir dönem açılmıştır (Demir, 1996: ). Hıristiyanlaşarak kültürel dönüşüm geçiren Antakya, bu dönemde Araplaşma sürecini yaşamaya başlamıştır (Turgut, 1996: 40-46). Hippodamos tarzı şehir planı, Arap Dönemine kadar korunmuştur. Bu dönemde dükkanlar, Kolonadlı Cadde nin kolonları arasında ve kentin ilk ticaret merkezi olan agora etrafında konumlanmıştır (Ömeroğlu, 2006: 41-42). Antakya, Hıristiyan âlemi için sürekli cazip bir kent olmuştur. Arap hâkimiyeti döneminde de Antakya Kenti, Araplar ile Bizanslıların ilişkilerinde askerî önemini sürdürmüştür (Demir, 1996: ). Bizans Dönemi (MS ) Üç asırdan fazla bir süre boyunca Müslüman hâkimiyetinde kalan Antakya, MS 963 te tekrar Bizans hâkimiyetine girmiştir yılına kadar, bir asırdan fazla süren Bizans Döneminde Antakya, tekrar eski günlerine döndürülme özlemi ve gayreti içinde büyük ilgi görmüştür. Bu dönemde surlar ve kapılar onarılmıştır. 97

108 Selçuklular Dönemi ( ) Selçuk Sultanı Süleyman Şah İznik ten Antakya ya 1084 yılında gelmiştir. Süleyman Şah ın ölümünden sonra, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Antakya ya gelmiş ve buraya vali atadıktan sonra bölgeden ayrılmıştır. Haçlı seferleri sonrasında Antakya da, Antakya Prensliği kurulmuş, ardından bölgede Eyyubiler, Memluklar, Özeroğulları ve Gündüzoğulları nın kısa süreli hâkimiyetleri yaşanmıştır (Tekin, 2000; 7). Haçlılar Dönemi ( ) Evleri, çarşıları, dağ eteklerindeki villaları ve sarayları, dağ tepelerinden Asi Nehri ne kadar inen 360 kule ile desteklenmiş, 12 km uzunluğunda kenti çepeçevre saran surları ile zapt edilmesi imkânsız gibi görünen Antakya, Haçlıların hayranlık duydukları bir kent olmuştur (Demir, 1996: ). Memluklar Dönemi ( ) Antakya, 170 sene Hıristiyanların elinde kalmıştır yılında, Memluk Sultanı Baybars tarafından ele geçirilen kentte, bu tarihten başlayarak, Hıristiyan hâkimiyeti sonlanmış, Antakya bir daha el değiştirmemek üzere İslam hâkimiyetine girmiştir. Kuşatma sırasında kent yağmalanmış, anıtsal yapılar tahrip edilmiştir. Kente büyük tahribat verilmesinin sebebi, Antakya Kenti nin, batı dünyasının doğudaki önemli bir siyasi ve iktisadi merkezi ve Hıristiyanlığın yayıldığı yer olması özelliklerinden dolayı, Hıristiyan Dünyası ndaki imajının yıkılmak istenmiş olmasıdır (Pehlivanlı, 2001: 45-66). Önceleri bir Roma mabedi olan Habib-ün Neccar Camii nin, kilise olarak kullanımından sonra camiye dönüşü, Memluklar 98

109 Döneminde gerçekleşmiştir. Kentin İslam hâkimiyetine girişi, Kuzey Suriye deki Hıristiyanlığın çöküşünde hızlandırıcı bir etken olmuştur (Demir, 1996: ). Osmanlı Dönemi ( ) I. Dünya Savaşına kadar Antakya Kenti, Osmanlı İmparatorluğu nun hâkimiyeti altında kalmıştır. Antakya Kenti, Osmanlılar Döneminde askerî ve ekonomik açıdan önemini kaybetmesi ile büyük bir kentten küçük bir kasaba hâline gelmiş ve durgun bir yapıya sahip olan kent merkezinde bir kilisenin camiye dönüştürülmesi haricinde mimari ürünlerde farklılaşamamıştır. Kentin toplumsal ve mekânsal yapısı, 1876 yılında değişmiş, o tarihe kadar surlar dışında bir mahallesi bulunmayan Antakya da, 1876 yılında yapılan Osmanlı- Rus Savaşı sonucu topraklarından atılan Çerkezler için, Asi Nehri nin karşı yakasında, Muhacirin Osmaniye (Yeni Mahalle) adı altında yeni bir yerleşme kurulmuştur. Bu bölge, topoğrafyasının da uygunluğu nedeniyle, hızlı bir biçimde yapılaşmıştır. Antakya nın bu yeni yerleşim bölgesi, bütünüyle modern yapılardan oluşmuştur. Antakya da 19. yy ın ikinci yarısında, 8775 i Müslüman, 1129 u Müslüman olmayan ve 33 ü de Yahudi olmak üzere toplam 9904 hane bulunmaktaydı. Bu dönemde, kentte çok sayıda cami yapısı, mescit, okul, 1000 e yakın dükkân, sekiz han ve diğer geniş yapılar bulunduğu ve Antakya Kenti nde, Osmanlı Döneminin ilk kamu yapılarına da bu dönemde rastlandığı bilinmektedir. Tarihî Kolonadlı Cadde nin çevresinde, Osmanlı Dönemine ait sivil yapılar bulunmaktaydı. Başlangıçta kentte görülen Izgara Plan şeması, merkez alanında baskınlığını yitirerek organik dokuya dönüşmüştür. Hürriyet Caddesi nin sonunda bulunan Ulucami Meydanı etrafında, 1940 lı yıllara kadar gelişimini sürdüren eski 99

110 merkez, Osmanlı Dönemi mimari izlerini taşımaktadır. Osmanlı Döneminde, Roma Döneminin Izgara Planı nın üzerine, İslam Kenti özellikleri empoze edilmiş, avlulu tipoloji ağırlıklı olarak yer almaya başlamıştır. Izgara Plan ın aksine, içe dönük mimari de hakim olmuştur. Asi Nehri kıyısındaki kışla binalarından yeni hükümet binasına giden yol daraltılarak, Saray Caddesi adını almıştır (Güzer, 2007: 37-39). Osmanlı Döneminde, Ulu Cami den başlayıp Uzun Çarşı nın sonuna kadar uzanan ticaret merkezi, farklı meslek gruplarına ayrılmış olan sokaklarda bulunan dükkânlar, küçük imalathaneler, hanlar, sabunhanelerden oluşmakta, kentin yaklaşık dörtte birini kaplamaktaydı. Antakya içerisinde hemen hepsi geçmiş yüzyıllarda vakıflar tarafından yaptırılmış olan; Cindi Hamamı, Saka Hamamı, Meydan Hamamı, Yeni Hamam, Kurşunlu Han, Sokullu Han hâlen kullanılmakta olup, farklı kullanımlar sonucu yapıların mimari karakterleri değişmiştir Osmanlı Döneminde Antakya nın yol dokusu belirli bir planlamanın sonucunda ya da bir düzene bağlı olarak ortaya çıkmamıştır. İhtiyaca, mevcut dokuya ve topografik yapıya bağlı olarak kendiliğinden gelişen yol dokusu, girift, dolambaçlı ve organik bir yapı göstermektedir. Yapıların ya da avluların duvarları, sokakları sınırlamaktadır. Sokaklar, dardır ve çıkmazlara sıkça rastlanmaktadır (Ömeroğlu, 2006: 51-52). Fransızlar Dönemi ( ) Hatay İli ve çevresi, gerek ticaret yolları, gerekse Doğu Akdeniz in güvenliği açısından, jeopolitik ve jeostratejik öneme sahip bir bölge olmasından dolayı, 18. yy başlarından itibaren, Fransa nın elde etmek istediği bir yer olmuştur. İngiltere ve Fransa, I. Dünya Savaşı sırasında gizli olarak imzaladıkları, Sukes Picot Antlaşması ile Orta Doğu Bölgesi ni paylaşmışlardır. Buna göre, Suriye, Lübnan ve Çukurova dolayısıyla, İskenderun Sancağı, Fransızlara verilmiştir 100

111 Halkın Fransız yönetimine karşı mücadele kararı alması ile sancakta ilk direniş hareketleri başlamış, Sivas Kongresi nde ilk esasları ortaya çıkmış olan, Misak-ı Milli sınırları içerisinde, İskenderun Sancağı ve çevresinin de (Hatay) bulunduğunun, Mustafa Kemal tarafından belirtilmesi, kuşku içinde olan bölge halkını rahatlatmıştır. Fransız Hükümetini huzursuz eden direnişlerin ve çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla, 1921 yılında imzalanan, Ankara Antlaşması ile uzlaşma sağlanmıştır. Ankara Antlaşması na göre; Fransızlar, Adana, Mersin, Osmaniye, Kilis ve Antep i boşaltırken, İskenderun, Antakya ve Kırıkhan, Reyhanlı, Altınözü ve Samandağ dan çekilmeyip, bu şehirleri kapsayan İskenderun Sancağı nı özel bir statü içinde Fransız mandası olarak yönetilmekte olan, Suriye Devleti ne bağlamışlardır Fransızlar Döneminde dinî ayrımlar söz konusu olmuştur. Ankara Antlaşmasına gore, sancak içindeki okullarda Türkçe okutulması, Arapçanın yanında Türkçe nin de resmî dil olması, Türk Kültürü nün yayılması, sancak bayrağının Türk bayrağına benzer olması gibi maddeler bulunmasına rağmen, Fransızlar bu maddeleri uygulamamışlardır (Demir, 1996: ). Fransız Hükümeti, Türk kökenli halkın etkinliğini azaltmak amacıyla, üst düzey görevlere, Arapları ve Hıristiyanları getirmiştir Fransızlar tarafından yıllarında, kentin kadastro haritaları çizilmiş, fakat Fransızlar kenti terk ederken bu haritaları da yanlarında götürmüşlerdir. Kentin, Fransız egemenliğinde olduğu dönem, ulaşımı rahatça sağlayacak geniş bir caddeye ihtiyaç duyulmuş, böylece kenti güneybatı- kuzeydoğu doğrultusunda kesen ve en önemli ulaşım aksını oluşturan, Kurtuluş-Dörtayak Caddesi, 1935 yılında ulaşıma açılmıştır. Günümüzde Kurtuluş Caddesi adını alan cadde, kentin kuruluşundan beri var olan bir aks iken (Kolonadlı Cadde), yapısı zamanla değişmiştir. Ancak, kentin Asi Nehri ile Habib-ün Neccar Dağı arasında kalan kısmı için hâlen önemli bir akstır 101

112 Fransız mandası döneminde, kentte tiyatro ve konserler için de kullanılan sinemalar mevcutken, günümüze kalan tek sinema, köprünün batı yakasında yer alan Gündüz Sineması dır. Hatay Devleti nin kuruluşu da bu binada gerçekleşmiştir (Ömeroğlu, 2006: 54-55). Hatay Devleti Dönemi Hatay meselesi, 1923 yılında Mustafa Kemal in Adana da yaptığı konuşmada, kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz sözü ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti nin gündemine ciddi olarak girmiştir. Osmanlı Döneminde belirli bir idari bütünlük ve coğrafi bölge olarak tanımlanmayan, Fransızlar Döneminde, İskenderun Sancağı olarak adlandırılan bölgeye, 1936 yılında Atatürk TBMM de, Hatay adını vermiştir (Ömeroğlu, 2006: 56). Milletler Cemiyetine, Türkiye Cumhuriyeti tarafından sunulan bağımsızlık talebi, 1937 yılında kabul edilmiştir. Hazırlanan taslağa gore; sancak, iç işlerinde bağımsız, dış işleri, maliye, gümrük işlerinde Suriye ye bağlı kalacaktır, sancağın toprak bütünlüğü, Fransa ve Türkiye nin garantörlüğü altında olacaktır. Bir süre sonra Fransız mandasındaki Suriye Devleti ile Hatay Devleti arasında, yetki ve yönetim açısından anlaşmazlıklar artmıştır (Demir, 1996: ). Hatay ın Türkiye Cumhuriyetine katılması Türkiye, Hatay a yönelik politikasında iki aşamalı bir strateji uygulamıştır; önce Hatay a bağımsızlık verilerek Suriye den koparılması daha sonra, Türkiye Cumhuriyeti ne katılması sağlanmıştır yılında, Fransız Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan anlaşma ile Hatay Meclisi varlığını sona erdirmiş ve Hatay, Türkiye Cumhuriyeti ne katılmıştır. Bundan sonra Hatay İl, Antakya merkez ilçe olmuştur (Ömeroğlu, 2006: 57). 102

113 Cumhuriyet Sonrası Dönem Cumhuriyet ile birlikte kentlerin planlı gelişim süreçleri başlamıştır. Antakya Kenti için, günümüze kadar 3 imar planı ve 1 koruma amaçlı imar planı hazırlanmıştır. Plan hazırlık süreçleri ve kararları, kentin bugünkü yapısına ilişkin önemli ip uçları vermektedir (Demir, 1996: ). Kentin ilk imar planı, 1948 yılında İller Bankası tarafından Asım Kömürcüoğlu na hazırlatılmıştır. İkinci plan, Antakya Belediyesince, 1957 yılında Doç. Dr. Gündüz Özdeş e yaptırılmıştır. Bu imar planında, kentin Asi Nehri nin karşı yakasındaki gelişimi ile eski kentin imarı ve bu kesimin Reyhanlı (kuzeydoğu) ve Harbiye (güneybatı) yönlerindeki büyümesi planlanmıştır. Bu plan, kentin kuzeydoğu-güneybatı yönünde yeni yerleşim alanlarına ilişkin kararları ile eski dokunun sınırlarının genişletilerek çevresinde farklı kullanımlara olanak tanıması, kent makroformunda ve arazi kullanımlarında köklü değişikliklerin oluşmasına neden olmuştur. Planın öngördüğü yeni sistem, geleneksel kent dokusunun radikal olarak dönüşmesine neden olmuştur. Eski dokudaki yerleşim alanlarının Harbiye ye doğru genişletilmesi ve eski doku çevresinde sanayi bölgesinin oluşturulması ve buna bağlı olarak, dar sokakların genişletilerek birçok yeni cadde açılması ile geleneksel doku bozulmuştur. Antakya ya özgü sokak, konut, avlu ilişkisi yok olmaya başlamıştır. Yoğun ve kendine has bir karaktere sahip kent dokusunu büyük ölçüde değiştiren, sokak-avlu-ev ilişkisinin bütün özelliklerini zedeleyen bir nizam getirilmiştir. Aralarında Kurtuluş Caddesi nin de yer aldığı birçok yol için düşünülen, yol genişlemeleri ve yeni arterlerin açılması suretiyle mevcut doku, bu yollarla sınırlanan büyük yapı adaları hâline getirilmiş ve kentin girift dokusuna yabancı, yeni bir doku teklif edilmiş, sadece Orhanlı Mahallesi ile Meydan Mahallesi nde, Antik Çağdan kalan ve kentin Antik Çağdaki şehircilik nizamının izleri olan yapı adaları muhafaza edilmiştir. Kentin Harbiye (güneybatı) 103

114 tarafında ise, mevcut sağlık yapılarının gelişimi ile yeni konut alanlarının açılması şeklinde bir planlama öngörülmüştür (Güzer, 2007: 41-43). Kentin organik dokusuna yabancı olan bu yeni düzenleme, kentsel gelişme ihtiyacına cevap veremediğinden, 1978 yılında Mimar Yavuz Taşçı tarafından hazırlanan imar planı (Şekil 5) onaylanmıştır (Ömeroğlu, 2006: 70). Bu plana göre; bir önceki plandaki gibi Asi Nehri nin doğusunda ticari alan önerilirken, farklı olarak, batısında ise, 1450 ha alan kentsel amaçla planlanmış ve pasif yeşil alanlarla çevrelenmiştir (Demir, 1996: ). Bu plan, şehrin doğu yakasında koruma anlayışına uygun yol genişliklerini, kat adetlerini ve diğer yapılaşma şartlarını yeniden düzenleyerek, KAİP çalışmalarına zemin hazırlamıştır (Ömeroğlu, 2006: 70). Hazırlanan imar planında yapılan değişikliklere rağmen, birçok plan kararlarına uyulmamış ve kentte o yıllarda kaçak yapılaşmalar meydana gelmeye başlamıştır (Ömeroğlu, 2006: 70). Gelişen konut bölgelerini düzene sokmak ve kentin yeniden organize edilmesi için belediye bünyesinde 2981 sayılı Kanun a dayanarak, İslâh İmar Planları hazırlatılmıştır. İslâh İmar Planları, büyük ölçüde uygulanmış olmasına rağmen, daha önceki planlarda olduğu gibi, yerel yönetimlerin karar ve uygulama politikalarının birbirini desteklemesinden dolayı, tam olarak amacına ulaşılamamıştır. Antakya için 3. imar planının hazırlanması sırasında, GEEAYK nun tarih ve 8521 sayılı kararı ile korumaya ilişkin girişimler başlatılmıştır. Bu doğrultuda; korunacak 1. sınıf eski eserleri teşkil eden toplam 70 yapı, Anıtsal Eser, 132 ev de, Sivil Mimarlık Örneği olarak tescil edilmiş, arkeolojik, kentsel ve doğal sit sınırları belirlenmiştir (Demir, 1996: ). KAİP yapılması amacıyla, gerçekleştiren çalışmalar sonucunda ise, 99 muhtelif yapı, Anıtsal Eser, 190 ev de, Sivil Mimarlık Örneği olarak tescil edilmiştir. 104

115 Kentsel, I. ve III. Derece Arkeolojik ve Doğal Sit Alanları nın sınırları ve Antakya KAİP sınırı, KTVKYK nun tarih ve 1558 sayılı kararı ile belirlenmiştir. Antakya KAİP ve Uygulama Yönetmeliği, KTVKYK nun tarih ve 2962 sayılı kararı ile yürürlüğe girmiştir. Antakya Belediyesinin yaptığı başvurular üzerine, Kurul tarafından bazı mevzi imar planı değişiklikleri yapılmış, KAİP nın eksiklikleri tamamlanmış ve uygulama yönetmeliğinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Kentin eski yerleşim dokusunun yer aldığı, tarihî kentsel sit alanı içerisinde mevcut dokunun öngörülmesiyle birlikte, bu girift doku içerisinde bulunan yolların genişletilmesi, düz hatlar hâline getirilmesi Antakya ya özgün dokunun bozulmasına neden olmuştur. Günümüzde, Antakya Sit Alanları içindeki imar faaliyetleri, Şekil 6 da verilen bu plan ve Kurulun, 1990 yılında 638 sayılı kararı ile son şeklini alan, Antakya Tarihî Sit Alanı KAİP Uygulama Yönetmeliği ne göre sürdürülmektedir (Demir, 1996: ). Yönetmeliğe göre: Doğal Sit Alanı; Reyhanlı Harbiye (Daphne) Antik yolu ile Antakya Kentsel Alanı nın doğu ve kuzeyinde kalan kale ve sur duvarlarının 100 m. doğusundan geçen su kaynakları, doğal ve tarihî olaylarla ilgili değerleri olan alanlardır. Kentsel Sit Alanı; Batıda Vilayet Caddesi, Hürriyet Caddesi, İstiklal Caddesi ile kuzeyde bugünkü otobüs garajı güneyi 1. cadde, Fabrika Caddesi ile Ataker İlkokulu güneyinden giderek Kazıklı Caddesi ni takip eden ve güneyde dispanserin kuzeyinden, Fevzi Çakmak İlkokulu kuzeyinden, Arifiye Saray Emniyet Sokak tan geçerek, Hükümet Binasını da güneyden saran sınırların içidir. Arkeolojik Sit Alanı; Antakya Sit Alanı nın tamamı arkeolojik sit değerleri taşır. Ancak hâlihazır yerleşme ile doğal sit alanları dışında kalan alan arkeolojik sit alanı olarak tarif edilmiştir. 105

116 Ticaret Bölgesi; Kentsel sit alanı içinde, Ulu Cami çevresinden başlayıp Mustafa Kemal Bulvarı, Fabrikalar Caddesi, Nato Caddesi, İstiklal Caddesi ile sınırlanan alan ile Kurtuluş Caddesi üzerindeki bir bölüm alandır. Tek Eserler; Kale, Kaya Kilise, Kaya Mezar, Kaya Üstü Kabartmaları, Hipodrom, Tiyatro, Stadion, köprü, ağaç vb. gibi tarihî ve arkeolojik elemanlar ile bu sit alanı içinde ve dışında kalan resmî, dinî, askerî, el sanatları, sivil mimarlık örneklerinin oluşturduğu doku, çevre, meydan, sokak, doku ve değerlerdir. Günümüz Dönemi Bugünün Antakya sı, geleneksel doku ile yeni dokunun bir aradalığını barındırmaktadır. Geleneksel doku, iyi korunamamış, yeni doku ise, çağdaş ve modern bir planlama anlayışından çok, bütüncül olmayan, anlık gelişmeleri yansıtmaktadır. Açık alanların, kendi işlevleri dışında fazladan yüklenerek kullanımı nedeniyle, trafik adasına dönüşmesi önemli bir sorun olarak belirtilmelidir. Yarı açık alanlar, ağırlıklı olarak bu bölgenin açık alan tipolojisini oluşturmuştur. Asi Nehri nin doğu ve batı yakası birbirine Ata Köprüsü ile bağlanmaktadır. Ata Köprüsü nün araç trafiğine çözüm getiren, Köprübaşı (Belediye) Meydanı kentin en önemli açık alanlarındandır. Ancak belirtildiği şekilde bu meydan, daha çok kavşak olarak işlev görmektedir. 106

117 Şekil 5 - Antakya İmar Planı Kaynak: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arşivi,

118 Şekil 6 - Antakya Koruma Amaçlı İmar Planı Kaynak: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü arşivi,

119 Eski kent merkezinde hâlen Osmanlı Dönemi şehircilik anlayışının izlerine rastlanmaktadır. Yapılar bitişik nizamda olup, dar ve çıkmaz sokaklara açılmaktadır. Asi Nehri, Uzun Çarşı ve Kemal Paşa Caddeleri arasında bulunan hanlar ve bedestenlerin oluşturduğu sokaklar da, birbirini dik kesmektedir. Eski merkezde, ticari alanlar varlığını sürdürmektedir. Kent merkezinin 1/4 ini kaplayan arasta, muntazam olmayan dokudadır. Aralarında 1 m genişlik bile bulunmayan sokaklar mevcuttur. Bu alanda da yapılar bitişik nizamdadır ve dükkanları kesen sokaklar arasında kalan alanlar, 8-16 m uzunluğunda küçük bloklar oluşturmaktadır (Güzer, 2007: 57-58). Anıtsal nitelikteki Ulu Cami, Habib-ün Neccar Camii, Sermaye Camii, her biri Antakya evlerinden daha büyük olmayan mahalle camileri, mescitleri, Papalık tarafından kutsanmış olan St. Pierre Mağara Kilisesi, Katolik Kilisesi, Protestan Kilisesi, Ortodoks Kilisesi ile bir sinagog, üç büyük dine mensup Antakyalıların yüzyıllardır huzur ve barış içinde yaşadıkları bir dönemden günümüze kadar gelen bir nefestir (Demir, 1996: ). Saray Caddesi nde bulunan, 1340 yılından beri faaliyet gösteren Ortodoks Kilisesi, 1872 yılında depremden zarar görmüş, zamanın Rusya Hükümeti nin yardımıyla, Rus Mühendisler tarafından onarılmıştır yılında ise, Antakyalı Hıristiyanlar tarafından 7 aylık bir restorasyon çalışmasıyla kilisenin taş dokusu ortaya çıkarılmıştır yılından bu yana Antakya da faaliyet gösteren Katolik Kilisesi, 1977 yılında Antakya nın tarihî ve eski Musevi Mahallesi ne, Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan 150 yıllık bir eve taşınmıştır. Fransızlar Döneminde yapılan ve o dönemde Fransız Bankası ve Elçilik olarak kullanılan taş bina, 2000 yılında restore edilerek Protestan Kilisesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kentte yaşayan Musevilerin ibadet amacıyla kullandıkları sinagog ise, Kurtuluş Caddesi üzerinde yer almaktadır. Bu ibadet yapılarının kent içerisindeki konumları Şekil 7 de, görüntüleri ise Şekil 8 de verilmiştir. 109

120 Şekil 7 - Antakya daki ibadet yapılarının konumu Antakya da pek çok tarihî cami (Şekil 9) ve mescit bulunmaktadır. Camilerin en önemlilerinden biri olan Ulu Cami (Sultan Selim Camii) şehirde en eski yapı olarak bilinmektedir yılında yıkılarak aynı tarzda yeniden yapılmıştır yılında restore edilmiştir. Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan Habib-ün Neccar Camii, önceleri bir Roma mabedi iken daha sonra kiliseye ve İslam Döneminde de camiye dönüştürülmüştür. 9. yy da depremden zarar gördüğü için 17. yy da Osmanlı Döneminde yeniden yapılmıştır (Ömeroğlu, 2006: 61-64). 110

121 Katolik Kilisesi (avlu) Ortodoks Kilisesi St. Pierre Kilisesi Protestan Kilisesi Sinagog Şekil 8 - Antakya daki kiliselerden ve sinagogdan görüntüler 111

122 Ulu Cami Habib-ün Neccar Camii Sermaye Camii Şekil 9 Antakya daki anıtsal nitelik taşıyan camiler Antakya kent kimliğini etkileyen faktörler Antakya Kenti nin kimliğini etkileyen faktörler, fiziksel ve sosyal faktörler (Bölüm ) olmak üzere iki ana başlık altında incelenmiştir. 112

123 Fiziksel faktörler Fiziksel faktörler, doğal ve yapay faktörlerden oluşmaktadır. A) Doğal faktörler Antakya nın gelişim süreci boyunca doğa ile var olan ilişkisi, kentin stratejik açıdan öne çıkmasına ve sık sık istila edilmesine neden olmuştur. Bu durum, kent formu üzerinde belirleyici olmuştur. Planlanarak kurulan bir kent olduğu için doğal eşik ve sınırları, planlama aşamasında göz önüne alınmıştır. Antakya Kenti, 36 o 09 / ve 36 o 13 / kuzey enlemleri ile 36 o 06 / ve 36 o 11 / doğu boylamları arasında bulunmakta ve 689 km 2 lik bir alanı kaplamaktadır. Akdeniz iklim bölgesinin doğu ucunda, kıyıdan 22 km kadar içeride olan kentin denizden yüksekliği, yaklaşık 80 m dir. Kent, Şekil 10 da görüldüğü gibi, kuzeyde Amanos Dağları (Nur Dağları) ile güneyde Kel Dağ (Cebel-i Akra) arasında kalan, aşağı Asi Vadisi nin başlangıcında, Kel Dağı nın kuzeydoğusunda, 440 m rakımlı, Habib-ün Neccar Dağı nın eteklerinde kuruludur (Demir, 1996: ). Kentin kuzeydoğusuna doğru gelişen ve Hatay çöküntü alanının ortasında yer alan Amik Ovası, zirai potansiyeli çok yüksek, kalın bir alüvyon toprak tabakası ile kaplı olup, aynı zamanda ilin en büyük toprak düzlüğünü oluşturur. Antakya ve civarında, Akdeniz iklim tipi egemendir. Bu nedenle, kentte yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Ancak, kıyı şeridi ile dağların arka kısımları ve yükseltisi fazla olan yerler arasında, iklim koşullarındaki bölgesel farklar nedeniyle, Antakya'daki iklim koşulları, kıyı şeridine kıyasla biraz farklılık gösterir. 113

124 Şekil 10 - Hatay haritası ve Antakya nın konumu Kaynak: ( ) Bu nedenle sıcaklık, kıyılarda yüksek değerlerde kalır. Yazların, kıyı şeridine kıyasla daha serin geçmesinin bir nedeni de en sıcak ortalamaların kaydedildiği ayların aynı zamanda, Antakya'da rüzgârın en hızlı estiği ve en çok esme sayısına ulaştığı aylar oluşudur. Antakya'da yıllık ortalama nem oranı, % 69'dur. Nem oranı, Antakya'da kış aylarında en yüksek değerlere ulaşır. Sonbahar ve ilkbahar daha az yağış alan aylardır. Temmuz ve Ağustos aylarında hiç yağış almayan Antakya'da, yıllık yağış ortalaması mm dir. Özellikle bahar aylarındaki sağanaklar meşhur olup kısa bir süre içinde kentin sokaklarını dereler hâline getirir. Bölge coğrafyasında, Asi Nehri nin önemli bir yeri vardır. Antakya nın ortasından geçen, Antik Çağın Orontes i, Asi Nehri nin kaynağı, Lübnan dır. Asi Nehri, Hatay İli ne bağlı Samandağ ın güneyinde bir delta oluşturarak, Akdeniz e dökülür. Toplam uzunluğu 380 km olan nehrin büyük bölümü, Suriye toprakları içerisinde kalmaktadır. Antik Çağda küçük tonajlı nehir gemilerinin seyredebildiği Asi Nehri, yüzyıllar boyunca Antakya yı Akdeniz e bağlayan bir suyolu olmuştur 114

125 (Şekil 11). Antakya Kent Merkezini, doğu-batı doğrultusunda ikiye ayıran Asi Nehri nin yatağı, günümüzde Antakya içerisinden geçen bir kanal hâlindedir. Kentin kuzeydoğusunda bir sel yatağı niteliğinde olan Hacı Kürüş Deresi ile güneybatıdaki Hamşen Deresi, Habib-ün Neccar Dağı ndan doğarak, Asi Nehri ne doğru akan iki önemli su yatağıdır. Şekil 11 - Asi Nehri nin kent dışındaki doğal görüntüsü Kaynak: Hatay Destinasyonu proje sunumu, 2006 Hatay Bölgesi, Türkiye nin sismik haritasında 1. derece deprem bölgesi (Şekil 12) içinde yer almaktadır Roma, Bizans, Arap ve Osmanlı uygarlıklarının görkemli anıtsal ve kültürel değerleriyle eşsiz bir kent dokusuna sahip olan Antakya nın, değişmeyen bir özelliği, yaşadığı depremlerdir Antakya Kenti, tarih boyunca birçok kez yerle bir olup yeniden kurulmuştur (Ömeroğlu, 2006: 32-33). 115

126 Şekil 12 - Türkiye deprem haritası Kaynak: Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem ve Araştırma Dairesi, 2007 Kentin, takip edilebilen Asi Nehri boyunca konumlanması, Akdeniz deki limanı olan Seleuceia Pieria ya (Samandağ) 25 km mesafede bulunması ve aşağı Asi Vadisi nin oluşturduğu verimli alanlar ve iklim koşulları kenti ayrıcalıklı bir yere koymuştur. Antakya kent dokusunun oluşumunda, topoğrafya, kentin suyla olan ilişkisi ve iklimsel özellikler belirleyici olmuştur (Güzer, 2007: 32). B) Yapay faktörler Antakya nın eski mahallelerinde bulunan ve yıllar boyunca geçirdiği değişimlerle belirli bir mimari karaktere ulaşmış sokaklar (Şekil 13) sokak-ev ilişkisi, sokak boyunca devam eden daralmalar genişlemeler ve sokakların kesişme noktalarında meydana gelen birbirinden farklı perspektifler, ilginç bir kent dokusu meydana getirmektedir. Antakya Kentsel Sit Alanı ndaki geleneksel konut dokusu ve beraberinde oluşan açık alan tipolojileri, kısmen özgün durumlarını korumaktadır. 116

KENT KİMLİĞİ ve PEYZAJ TASARIMI

KENT KİMLİĞİ ve PEYZAJ TASARIMI ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ KENT KİMLİĞİ ve PEYZAJ TASARIMI KÜLTÜR SANAT VE PEYZAJ KENT KİMLİĞİ Lynch (1960), kimliği bir objenin diğer objelerden farklı ve özgün olma

Detaylı

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ Kentsel planlama toplum yararını esas alan güvenli ve sürdürülebilir yaşam çevresi oluşturmaya yönelik bir kamu hizmetidir. Kent planlama, mekan oluşumunun nedenlerini,

Detaylı

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ RESTORASYON ANABİLİM DALI YERLEŞİM DOKULARININ ÇÖZÜMLENMESİ

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ RESTORASYON ANABİLİM DALI YERLEŞİM DOKULARININ ÇÖZÜMLENMESİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ RESTORASYON ANABİLİM DALI YERLEŞİM DOKULARININ ÇÖZÜMLENMESİ Yerleşim Dokularının Çözümlenmesi Yapı Çözümlemesi İşlev Yapım tarihi Yapım sistemi

Detaylı

PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ

PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ Yrd.Doç.Dr. Simay KIRCA 2017-2018 Güz Yarıyılı DERS 5 KÜLTÜREL PEYZAJLAR Kültür; toplumların yaşam biçimleri, gelenek ve göreneklerinin, üretim olanaklarının bileşkesi olarak

Detaylı

Bitkilerle Alan Oluşturma -1

Bitkilerle Alan Oluşturma -1 Bitkilerle Alan Oluşturma -1 Peyzaj Mekanlarının 3 Temel Elemanı Yüzey Zemin Düzlemi: Mekanın tabanını oluşturur. Mekanın diğer elemanları bu tabanın üzerinde yer alır.örneğin üstünde hiçbir bitki veya

Detaylı

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL

TOPLUM TANILAMA SÜRECİ. Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUM TANILAMA SÜRECİ Prof. Dr. Ayfer TEZEL TOPLUMUN TANIMI A.Ü.AHE 402 Halk Sağlığı Hemşireliği Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların

Detaylı

PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI

PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI DERS 7 YAPISAL ELEMANLAR ALAN KULLANIM-TESVİYE-MERDİVENLER-RAMPALAR-DUVARLAR Yrd.Doç.Dr. Simay Kırca Merdiven Basamaklaryoladikolacakşekildedüzenlenmelidir. Mediven kenar

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı

Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı Üst Ölçekli Planlar Mekansal Strateji Planı Mevcut yasal düzenlemelere göre mekânsal planlama kademelenmesinin en üst düzeyinde yeni bir plan türü olarak mekânsal strateji planı yer almaktadır. Mekânsal

Detaylı

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 Türkiye de Arazi Kullanımı Türkiye yüzey şekilleri bakımından çok farklı özelliklere sahiptir. Ülkemizde oluşum özellikleri birbirinden farklı

Detaylı

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ Doğal, beşerî ve ekonomik özellikler bakımından çevresinden farklı; kendi içinde benzerlik gösteren alanlara bölge denir. Bölgeler, kullanım amaçlarına göre birbirine benzeyen

Detaylı

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler 1 Örgüt Kültürü Örgüt Kültürü kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler bütünüdür. 2 Örgüt kültürü, temel grupsal

Detaylı

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS 31. 32. Televizyonda hava durumunu aktaran sunucu, Türkiye kıyılarında rüzgârın karayel ve poyrazdan saatte 50-60 kilometre hızla estiğini söylemiştir. Buna göre, haritada numaralanmış rüzgârlardan hangisinin

Detaylı

Peyzaj Mimarlığı çalışmalarında bitkisel materyalinin kullanımında, tasarım ilkeleri ile birlikte bitkilerin denrolojik özelliklerinin

Peyzaj Mimarlığı çalışmalarında bitkisel materyalinin kullanımında, tasarım ilkeleri ile birlikte bitkilerin denrolojik özelliklerinin Peyzaj Mimarlığı çalışmalarında bitkisel materyalinin kullanımında, tasarım ilkeleri ile birlikte bitkilerin denrolojik özelliklerinin ve ekolojik isteklerinin de dikkate alınması gerekir. Her bitki ölçü,

Detaylı

PROJE I DERSİ UYGULAMA VE TESLİM ASGARİ STANDARTLARI

PROJE I DERSİ UYGULAMA VE TESLİM ASGARİ STANDARTLARI PROJE I DERSİ UYGULAMA VE TESLİM ASGARİ STANDARTLARI Çalışma Konusu : Tek Konut Çevresi Peyzaj Tasarımı Ölçek : 1/100 Çalışma Alanı Büyüklüğü : 70x100 cm Çizim Tekniği : Bristol kağıdına el çizimi Devam

Detaylı

ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR. İsmail ERTEN

ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR. İsmail ERTEN ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR İsmail ERTEN Çanakkale bölgesi düz damlı ve kırma çatılı yapılar dağılım Çanakkale kentinin yerleşim alanlarının 1. dönem dağılışı 1462-1500 Çanakkale

Detaylı

MUĞLA-BODRUM-MERKEZ ESKİÇEŞME MAHALLESİ-BARDAKÇI MEVKİİ 9 PAFTA 14 ADA 70 ve 90 PARSELLER KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU

MUĞLA-BODRUM-MERKEZ ESKİÇEŞME MAHALLESİ-BARDAKÇI MEVKİİ 9 PAFTA 14 ADA 70 ve 90 PARSELLER KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU İÇİNDEKİLER TABLOSU 1. PLANLAMA ALANININ TANIMI... 1 2. MEVCUT PLAN DURUMU... 2 3. PLANLAMA GEREKÇESİ-PLANLAMA KARARLARI... 5 4. EKLER... 9 i 1. PLANLAMA ALANININ TANIMI Plan değişikliği yapılan alan;

Detaylı

Çankaya/Alacaatlı da Konut Yapısı Ada 1 Parsel ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Çankaya/Alacaatlı da Konut Yapısı Ada 1 Parsel ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME RAPORU Çankaya Belediyesi 64451 Ada 1 parsel için hazırlanan 57490.82 m 2 inşaat alanına sahip konut projesi, Projenin Adı : 64451 / 1 de Konut Yapısı Yeri : Çankaya / Alacaatlı Parsel Alanı : 18190 m 2 Emsal

Detaylı

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR VE ŞEHİRCİLİK DAİRE BAŞKANLIĞI ŞEHİR PLANLAMA MÜDÜRLÜĞÜ NE

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR VE ŞEHİRCİLİK DAİRE BAŞKANLIĞI ŞEHİR PLANLAMA MÜDÜRLÜĞÜ NE Tarih: 24.02.2011 Sayı: 2011/0244 İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İMAR VE ŞEHİRCİLİK DAİRE BAŞKANLIĞI ŞEHİR PLANLAMA MÜDÜRLÜĞÜ NE Konu: 24.01.2011 tarihinde askıya çıkarılan EYÜP İlçesi, Rekreasyon Alanı

Detaylı

PROJE TEKNİĞİ DERSİ. PEYZAJ TASARIM ÖĞELERİ ve TASARIM İLKELERİ. Öğr. Gör. Hande ASLAN

PROJE TEKNİĞİ DERSİ. PEYZAJ TASARIM ÖĞELERİ ve TASARIM İLKELERİ. Öğr. Gör. Hande ASLAN PROJE TEKNİĞİ DERSİ PEYZAJ TASARIM ÖĞELERİ ve TASARIM İLKELERİ Öğr. Gör. Hande ASLAN 1. PEYZAJ TASARIM ÖĞELERİ ÇİZGİ Tüm tasarım oluşumlarının temelidir. Peyzaj tasarımında bütün fikirler bir proje düzeni

Detaylı

BOLU KENT VİZYONU HEDEF 2023

BOLU KENT VİZYONU HEDEF 2023 BOLU KENT VİZYONU HEDEF 2023 VİZYONUMUZU OLUŞTURDUK BOLU ÜNİVERSİTE, TURİZM,SPOR VE SAĞLIK KENTİ OLACAK BOLU nun GELECEĞİNİ PLANLADIK Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) ile Bolu Belediyesi arasında imzalanan

Detaylı

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI Kültür varlıkları ; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi

Detaylı

SANAYİDE GÜRÜLTÜ DENETİMİ. Arş. Gör. Dr. Nuri İLGÜREL Prof. Dr. Neşe YÜĞRÜK AKDAĞ

SANAYİDE GÜRÜLTÜ DENETİMİ. Arş. Gör. Dr. Nuri İLGÜREL Prof. Dr. Neşe YÜĞRÜK AKDAĞ SANAYİDE GÜRÜLTÜ DENETİMİ Arş. Gör. Dr. Nuri İLGÜREL Prof. Dr. Neşe YÜĞRÜK AKDAĞ SANAYİ YAPILARININ TASARIMINDA GÜRÜLTÜ ETKENİ Sanayi Yapılarının Organize Sanayi Bölgelerinde Planlanması Sanayi birimlerinin

Detaylı

Herhangi bir yerin ya da ülkenin turist çekebilme potansiyelinin bağlı olduğu unsurlar

Herhangi bir yerin ya da ülkenin turist çekebilme potansiyelinin bağlı olduğu unsurlar TURİZMDE ARZ Herhangi bir yerin ya da ülkenin turist çekebilme potansiyelinin bağlı olduğu unsurlar Bir yerin turist çekebilme potansiyelinin bağlı olduğu unsurlar Çekicilikler (Attractions) Erişim (Accessibility)

Detaylı

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat 18. 9.sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler

Soru Sınıf ve Nu: Müfredat 18. 9.sınıf YGS Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler 2010 YGS SOS.BİL. TESTİNDEKİ / COĞRAFYA SORULARININ MÜFREDAT AÇISINDAN ANALİZİ Soru Sınıf ve Nu: Müfredat 18. Harita Bilgisi-Arazi Rehberimiz: İzohipsler 19. Hayali Rehberler: Paraleller ve Meridyenler

Detaylı

ANTALYA KENT MERKEZİ KÜLTÜR VE TURİZM KORUMA VE GELİŞİM BÖLGESİ

ANTALYA KENT MERKEZİ KÜLTÜR VE TURİZM KORUMA VE GELİŞİM BÖLGESİ İLKE PLANLAMA ANTALYA KENT MERKEZİ KÜLTÜR VE TURİZM KORUMA VE GELİŞİM BÖLGESİ ANTALYA İLİ MURATPAŞA İLÇESİ BALBEY KENTSEL SİT VE ETKİLEME GEÇİŞ ALANI I. ETAP 1/5000 ÖLÇEKLİ KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANI

Detaylı

Planlama Kademelenmesi II

Planlama Kademelenmesi II Planlama Kademelenmesi II İMAR PLANLAMA SÜRECİ İmar Planı Elde Etme Yolları İmar planları İmar Planlarının Yapımını Yüklenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Yeterlilik Yönetmeliği nde tanımlanan niteliklere

Detaylı

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi Doç.Dr.Tufan BAL Dersin İçeriği Kırsal Kalkınma Kavramının Tarihçesi Kırsal Kalkınmada Temel Amaç Kırsal Alan Kalkınma Politikaları Kırsal

Detaylı

Test. Beşeri Yapı BÖLÜM 7

Test. Beşeri Yapı BÖLÜM 7 BÖLÜM 7 Beşeri Yapı 1. Yeryüzünde sıcaklık ve yağış gibi iklim özellikleriyle birlikte denizler, buzullar ve yüksek alanlar gibi etkenler nüfus ve yerleşmenin dağılışında önemli rol oynar. Doğal şartlar

Detaylı

Çarşı Bölgesini koruma altına almak amacıyla Kültür Bakanlığı İstanbul İli II Numaralı K.T.V.K. Kurulu nca / 3623 sayılı kararı ile Sit

Çarşı Bölgesini koruma altına almak amacıyla Kültür Bakanlığı İstanbul İli II Numaralı K.T.V.K. Kurulu nca / 3623 sayılı kararı ile Sit KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE ve KÜLTÜR DEĞERLERİNİ KORUMA ve TANITMA VAKFI Kadıköy,bugünkü çarşı alanı ile şekillenmeye başlamış, 18.yy da Türkler ve Rumların yaşadığı bölgeye Ermeniler de yerleşmeye başlamıştır.

Detaylı

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Ünite 11 KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Kentlerimizde ilk dönüşüm dalgası Tazminat dönemi ile başlamaktadır. 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasının özellikle liman

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsan Ve Doğa Etkileşimi Coğrafyanın

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1 Ankara Ülke Ekonomisinde Etkili Olan Faktörler Tarih Doğal Kaynaklar Coğrafi yer Büyüklük Arazi şekilleri

Detaylı

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU ÖLÇEK:1/1000 Pafta No: K19-d-02-a-3a / K19-d-02-a-4b PİM PLANLAMA BÜROSU Yılmaz Şevket KOCATUĞ / Şehir Plancısı Yarhasanlar

Detaylı

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece SİLİVRİ 2014 DÜNYA VE AVRUPA KENTİ Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte rekabetçi bir sanayi ekonomisi haline gelmiştir. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin

Detaylı

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar

İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar İnsan-Mekân İlişkisi Bağlamında Yaşlı Dostu Mekânlar Yazar Dr. Nihal Arda Akyıldız ISBN: 978-605-9247-62-7 Ağustos, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 234 Web: grafikeryayin.com Kapak ve Sayfa

Detaylı

Yerleşik Alanlar, Yapılı Kentsel Çevre Çevre Düzeni Planları Nazım İmar Planları 3- Planlama Aşaması Gelişmeye Açılacak Alanlar

Yerleşik Alanlar, Yapılı Kentsel Çevre Çevre Düzeni Planları Nazım İmar Planları 3- Planlama Aşaması Gelişmeye Açılacak Alanlar 3- Planlama Aşaması Gelişmeye Açılacak Alanlar Gelişme alanlarında yapılacak planlarda jeolojikjeoteknik veriler, alanın yerleşime açılma önceliği, açılacak ise hangi kullanım türü için uygun olduğu, yerleşme

Detaylı

GALATA KULESİ Mimari Aydınlatma Konsepti

GALATA KULESİ Mimari Aydınlatma Konsepti GALATA KULESİ Mimari Aydınlatma Konsepti 1. Galata Kulesi nin Konumu. Kent İçerisinde Galata Kulesi. Silüette Galata Kulesi. Kulenin Yakın Çevresi 2. Tarih Boyunca Galata Kulesi nin Kullanımı 3. Kule Aydınlatmasının

Detaylı

İçinde hareket edilen, günlük aktivitelere sahne olan, insanı çevresinden yalıtan, sınırlandırılmış ve algılanabilir özel ortam.

İçinde hareket edilen, günlük aktivitelere sahne olan, insanı çevresinden yalıtan, sınırlandırılmış ve algılanabilir özel ortam. MİMARİ ÇEVREDE FORM VE MEKAN KAVRAMLARI MEKAN İnsanın içinde eylemlerini yerine getirdiği, onu saran ve ait olma duygusu yaratan, yatay ve düşey elemanlarla sınırlandırılmış üç boyutlu düzenlemeler. İçinde

Detaylı

EYÜPSULTAN MEVCUT DURUM TESPİTLERİ

EYÜPSULTAN MEVCUT DURUM TESPİTLERİ SUNUŞ EYÜPSULTAN MEVCUT DURUM TESPİTLERİ İslam aleminin en önemli ziyaret merkezlerinden olan Eyüp Sultan, İstanbul daki ilk Osmanlı yerleşkesidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar kentsel

Detaylı

H+Bredgatan H+ BREDGATAN KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ. Erik Giudice Architects sunar. Helsingborg, İsveç

H+Bredgatan H+ BREDGATAN KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ. Erik Giudice Architects sunar. Helsingborg, İsveç Görseller: EGA H+ BREDGATAN KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ Helsingborg, İsveç İsveç in en iddialı planlama ve kentsel dönüşüm projelerinden biri olan H+ projesi, Helsingborg kentinin güney kısımlarının mavi-yeşil

Detaylı

KENTSEL TASARIM YARIŞMALARINDA YEREL DEĞERLER: BALIKESİR ÇAMLIK TEPESİ YARIŞMASI

KENTSEL TASARIM YARIŞMALARINDA YEREL DEĞERLER: BALIKESİR ÇAMLIK TEPESİ YARIŞMASI KENTSEL TASARIM YARIŞMALARINDA YEREL DEĞERLER: BALIKESİR ÇAMLIK TEPESİ YARIŞMASI Gaye BİROL, Yrd. Doç. Dr., Yasemin İNCE GÜNEY, Dr. Araş. Gör. Balıkesir Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Mimarlık

Detaylı

TÜRKİYE DE KORUMA VE YENİLEME UYGULAMALARI

TÜRKİYE DE KORUMA VE YENİLEME UYGULAMALARI TÜRKİYE DE KORUMA VE YENİLEME UYGULAMALARI YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLÜMÜ ŞEHİR YENİLEME KORUMA DERSİ Doç. Dr. İclal Dinçer TARİHİ KENT DOKUSUNUN DÖNÜŞÜM BASKISI

Detaylı

KARTVİZİT. www.diversotour.com. Ceren ANADOL ceren@diversotour.com. tour. tour

KARTVİZİT. www.diversotour.com. Ceren ANADOL ceren@diversotour.com. tour. tour Diverso Firmanız tarafından verilen sözlü brief de de belirtildiği üzere Diverso farklı anlamına gelen İtalyanca bir kelimedir. Marka olarak diverso nun tercih edilmiş olması aynı zamanda oluşturulmak

Detaylı

Dersin Amaçları Dersin İçeriği. Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

Dersin Amaçları Dersin İçeriği. Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : YAPI BİLGİSİNE GİRİŞ Ders No : 0010120012 Teorik : 2 Pratik : 2 Kredi : 3 ECTS : 5 Ders Bilgileri Ders Türü - Seçiniz - Öğretim

Detaylı

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ DANIŞMAN:Özer YILMAZ HAZIRLAYAN: Erşad TAN,Tacettin TOPTAŞ İÇİNDEKİLER GİRİŞ I-İNANÇ TURİZMİ A- İnanç Kavramı

Detaylı

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ

MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ MANİSA İLİ SARUHANLI İLÇESİ UYGULAMA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU ÖLÇEK:1/1000 Pafta No: K19-d-01-b-3b / K19-d-02-a-4a PİM PLANLAMA BÜROSU Yılmaz Şevket KOCATUĞ / Şehir Plancısı Yarhasanlar

Detaylı

6.6 OFİSLER. 6.6.1 Ana Konular

6.6 OFİSLER. 6.6.1 Ana Konular 6.6 OFİSLER 6.6 OFİSLER 166 6.6 OFİSLER Başkent Lefkoşa İmar Planı alanında var olan ofis gelişmelerinin yaklaşık %94.1 i (sigorta, banka, finans, kamu idaresi ve mesleki hizmet) şehrin merkezinde toplanmıştır.

Detaylı

DÜNYA GÖRÜŞÜ VE SİYASAL SİSTEMİN MEKANA YANSIMASI. Dy3 ANTİK YUNAN KÜLTÜRÜ YUNAN KENTİ SİTE (POLİS)

DÜNYA GÖRÜŞÜ VE SİYASAL SİSTEMİN MEKANA YANSIMASI. Dy3 ANTİK YUNAN KÜLTÜRÜ YUNAN KENTİ SİTE (POLİS) DÜNYA GÖRÜŞÜ VE SİYASAL SİSTEMİN MEKANA YANSIMASI Dy3 ANTİK YUNAN KÜLTÜRÜ YUNAN KENTİ SİTE (POLİS) Yalnızca üç poliste nüfus 20.000 i aşıyordu: Atina; Syracuse (Sicilya) ve Acragas (Sicilya). POLİS : OTONOM

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ KÜLTÜR SANAT VE PEYZAJ ÇEVRE NEDİR?ÇEVRE OLUŞUMLARI VE YORUMLAR

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ KÜLTÜR SANAT VE PEYZAJ ÇEVRE NEDİR?ÇEVRE OLUŞUMLARI VE YORUMLAR ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ KÜLTÜR SANAT VE PEYZAJ ÇEVRE NEDİR?ÇEVRE OLUŞUMLARI VE YORUMLAR ÇEVRE NEDİR? Çevre, yeni ve giderek güncelleşen bir kavram olarak gittikçe daha

Detaylı

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU

TEKİRDAĞ- MALKARA. G-17-b-13-b PAFTA. Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU TEKİRDAĞ- MALKARA G-17-b-13-b PAFTA Kültür Merkezi Alanı Oluşturulması ve Yeşil Alan Yer Değişikliği NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU 1. PLANLAMA ALANININ GENEL TANIMI İlçemiz Yenimahalle,

Detaylı

Boğaçhan Dündaralp. ddrlp

Boğaçhan Dündaralp. ddrlp MAYIS 2011 - XXI 64 proje - futbol akademisi - kırklareli PARÇALAYARAK BİrLEŞTİRMEK Lüleburgaz Yıldızları Futbol Akademisi, parçalı yapı kurgusu ve yapılar arasında önerdiği yaşayan ara mekanlar ile yalnızca

Detaylı

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3

DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 DOĞA - İNSAN İLİŞKİLERİ VE ÇEVRE SORUNLARININ NEDENLERİ DERS 3 İnsan yaşamı ve refahı tarihsel süreç içinde hep doğa ve doğal kaynaklarla kurduğu ilişki ile gelişmiştir. Özellikle sanayi devrimine kadar

Detaylı

ZEMİN ELEMANLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA İSTANBUL PARK VE BAHÇELERİ NDEN ÖRNEKLER

ZEMİN ELEMANLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA İSTANBUL PARK VE BAHÇELERİ NDEN ÖRNEKLER MYO-ÖS 2010- Ulusal Meslek Yüksekokulları Öğrenci Sempozyumu 21-22 EKİM 2010-DÜZCE ZEMİN ELEMANLARI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA İSTANBUL PARK VE BAHÇELERİ NDEN ÖRNEKLER Yıldız AKSOY 1 Şevki KOCABAŞ 1 Erol EKİNCİ

Detaylı

BASIN AÇIKLAMASI Dünya Kupası Başlarken Bir Şehir Stadımız Daha Yıkılıyor

BASIN AÇIKLAMASI Dünya Kupası Başlarken Bir Şehir Stadımız Daha Yıkılıyor BASIN AÇIKLAMASI Dünya Kupası Başlarken Bir Şehir Stadımız Daha Yıkılıyor Antik çağlardan beri, kentsel dokunun ve kentin kültürel öğesi olarak kent kimliğinin önemli bir parçası olan statlar, en temel

Detaylı

Levent SÜMER, PMP, Torunlar GYO Planlama Müdürü, UPYE Kurucu YK Üyesi

Levent SÜMER, PMP, Torunlar GYO Planlama Müdürü, UPYE Kurucu YK Üyesi PMI Türkiye Proje Yönetim Zirvesi Eylül 27-28, 2013 Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Levent SÜMER, PMP, Torunlar GYO Planlama Müdürü, UPYE Kurucu YK Üyesi 1 Levent SÜMER (PMP) Torunlar GYO Planlama Müdürü

Detaylı

BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI

BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI ISS EYLÜL BÜYÜKPARK SOSYAL ODAKLI KAFETERYA TASARIMI 2 YA AR Ü ERS TES M MARLIK FAKÜLTES MIMARLIK E E RE TASARIMI B LÜMÜ 3 Y M O AT LA B B B BİF (Bornova İçin Fikirler) Bir kenti tasarlamak, o kent için

Detaylı

Kentsel Donatı Alanları

Kentsel Donatı Alanları Kentsel Donatı Alanları Açık yeşil alanların konumlanma politikaları Rekreasyon planlamasında, kentte bir sistem içinde ele alınmayan yeşil alanların yapı gruplan arasında parçalı, dağınık ve düşük nitelikli

Detaylı

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Ders Tanıtım Formu Dersin Adı Öğretim Dili Tasarımda İnsan-Mekan İlişkisi Türkçe Dersin Verildiği Düzey Ön Lisans ( ) Lisans (X) Yüksek Lisans( ) Doktora( ) Eğitim Öğretim Sistemi Örgün Öğretim (X) Uzaktan

Detaylı

sonra Türkiye deki şehirli nüfus, toplam nüfusun yarısını geçmiştir. TÜİK in 2017 verilerine göre şehirli nüfus oranı %92,5 dir.

sonra Türkiye deki şehirli nüfus, toplam nüfusun yarısını geçmiştir. TÜİK in 2017 verilerine göre şehirli nüfus oranı %92,5 dir. Şehirlerin Gelişimi Şehirlerin ortaya çıkış biçimleri ve ekonomik etkinlikleri farklı olduğundan, şehirlerle ilgili tek bir tanım yapabilmek güçtür. Ancak şehirleri kırsal yerleşim birimlerinden ayıran

Detaylı

Çalışma alanları. 19 kasım 2012

Çalışma alanları. 19 kasım 2012 Çalışma alanları 19 kasım 2012 Çalışma alanları Hizmet alanları Sanayi alanları Tarım tarımsal üretim tarım+ticaret kenti Sanayi imalat sanayi atölyeden hafif sanayi fabrikaya ağır sanayi seri üretim (fordizm)

Detaylı

içindekiler Bölüm I Planlama Sürecine İlişkin Öneriler... 15

içindekiler Bölüm I Planlama Sürecine İlişkin Öneriler... 15 içindekiler GEÇMİŞİMİZ İÇİN BİR GELECEK...VII GİRİŞ...IX Bölüm I KÜLTÜREL MİRAS KAVRAMI VE TARİHSEL ÇEVRE KORUMASININ ÖNEMİ Kültürel Miras Kavram ve Tanımları...4 Kültürel Mirasın Korunmasının Önemi...5

Detaylı

1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı. Tarih:10.03.2008 Yer:PLN 302 Şehir Planlama Stüdyosu Saat: 13.15

1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı. Tarih:10.03.2008 Yer:PLN 302 Şehir Planlama Stüdyosu Saat: 13.15 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Tarih:10.03.2008 Yer:PLN 302 Şehir Planlama Stüdyosu Saat: 13.15 Tanım Onaylı halihazır haritalar üzerine Kadastral durumu işlenmiş olan Nazım İmar Planına uygun olarak

Detaylı

PEYZAJ MİMARLIĞI VE PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ

PEYZAJ MİMARLIĞI VE PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ BARTIN ÜNİVERSİTESİ ORMAN FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI PEYZAJ MİMARLIĞI VE PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ İletişim: www.bartin.edu.tr/ Tel : 03782235126 Fax : 03782235065 Adres : Bartın Üniversitesi, Orman Fakültesi,

Detaylı

6.15 TURİZM. 6.15.1 Ana Konular

6.15 TURİZM. 6.15.1 Ana Konular 6.15 TURİZM 6.15 TURİZM 334 6.15 TURİZM Başkent Lefkoşa çeşitli dönemlere ait tarihi, mimari, ve kültürel değerler açısından oldukça zengindir. Ayrıca Başkent olması nedeniyle ülkenin yönetsel, iş ve alışveriş

Detaylı

TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ VE SİT ALANLARININ KORUNMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN GEREKLİ PROJELER VE PLANLAR NELERDİR?

TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ VE SİT ALANLARININ KORUNMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN GEREKLİ PROJELER VE PLANLAR NELERDİR? TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ VE SİT ALANLARININ KORUNMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN GEREKLİ PROJELER VE PLANLAR NELERDİR? Taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi için iki değişik

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Kültür nedir? Kültür ile ilgili tanımlar, Kültür ve Peyzaj

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Kültür nedir? Kültür ile ilgili tanımlar, Kültür ve Peyzaj ANKARA ÜNİVERSİTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ Kültür nedir? Kültür ile ilgili tanımlar, Kültür ve Peyzaj İÇİNDEKİLER Kültür, kültür ile ilgili tanımlar. Kültürel Peyzajlar Çevre ve Kültürel Peyzajlar Kültür

Detaylı

1.Turizm Coğrafyası ve Planlama. 2.Doğal Coğrafi Kaynaklar ve Turizm Türleri. 3.Beşeri Kaynaklar ve Turizm Türleri

1.Turizm Coğrafyası ve Planlama. 2.Doğal Coğrafi Kaynaklar ve Turizm Türleri. 3.Beşeri Kaynaklar ve Turizm Türleri 1.Turizm Coğrafyası ve Planlama 2.Doğal Coğrafi Kaynaklar ve Turizm Türleri 3.Beşeri Kaynaklar ve Turizm Türleri 4.Uluslararası Turizm Ulaştırması ve Turist Akışı 5.Dünya Turizm Bölgeleri 6.Türkiye nin

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. PLATO: Çevresine göre yüksekte kalmış, akarsular tarafından derince yarılmış geniş düzlüklerdir. ADA: Dört tarafı karayla

Detaylı

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İZMİR ŞUBESİ KÜLTÜRPARK İMAR PLANLARINA İLİŞKİN EK RAPOR TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından oluşturulan Kültürpark Projesi Değerlendirme Raporu nda belirtilen görüşlerimizin

Detaylı

3. ANA POLİTİKALAR 3.1 EKONOMİK POLİTİKALAR

3. ANA POLİTİKALAR 3.1 EKONOMİK POLİTİKALAR 1. BAŞLA NGIÇ 2. VİZYON, AMAÇ VE STRATEJİLER 3. ANA POLİTİKALAR 3.1 EKONOMİK POLİTİKALAR 1. Turizm Gelişim Yasası madde 13(5)(C) uyarınca, sosyal, ekonomik ve fiziksel taşıma kapasiteleri dikkate alınarak

Detaylı

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 11. HAFTA

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 11. HAFTA KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 11. HAFTA 11. HAFTA KÖY FİZİKİ PLANLAMASI Yerleşim Yerinin Seçimi Köy iskan gelişme veya yeni yerleşme alanlarının seçiminde yasal ve teknik zorunlulukların

Detaylı

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 9.2.12. Beşiktaş Residence Tower 11.11.2008 / 28.10.14185 Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Mesleki Denetimde Çevresel Etki Değerlendirmesi Çekince Raporu Projenin adı: Residence Tower Müellifi:

Detaylı

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale (*)Türkeş, M. ve Koç, T. 2007. Kazdağı Yöresi ve dağlık alan (dağ sistemi) kavramları üzerine düşünceler. Troy Çanakkale 29:18-19. KAZ DAĞI YÖRESİ VE DAĞLIK ALAN (DAĞ SİSTEMİ) KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ PEYZAJ, KÜLTÜR VE SANAT KÜLTÜREL PEYZAJ VE SINIFLANDIRILMASI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ PEYZAJ, KÜLTÜR VE SANAT KÜLTÜREL PEYZAJ VE SINIFLANDIRILMASI ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ PEYZAJ, KÜLTÜR VE SANAT KÜLTÜREL PEYZAJ VE SINIFLANDIRILMASI Kültür; toplumların yaşam biçimleri, gelenek ve göreneklerinin, üretim olanaklarının

Detaylı

ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ. MMR401 MİMARİ TASARIM V Yürütücüler: Emel Akın, Mete Öz

ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ. MMR401 MİMARİ TASARIM V Yürütücüler: Emel Akın, Mete Öz ATILIM ÜNİVERSİTESİ GSTMF l MİMARLIK BÖLÜMÜ MMR401 MİMARİ TASARIM V Yürütücüler: Emel Akın, Mete Öz ATATÜRK BULVARI / ZAFER MEYDANI FİKİR PROJESİ ve MİMARİ PROJE Amaç Kent belleği, toplumsal ve kültürel

Detaylı

MİMARİ RAPOR

MİMARİ RAPOR 5 3 7 2 6 MİMARİ RAPOR MAHALLE Mahalle, kendisini oluşturan özel mekan, kamusal mekan ve yarı kamusal mekan dağılımlarının kesin sınırlarla ayrışmadığı, mekanlar arası sosyal etkileşimin her alanda var

Detaylı

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı

Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı Doğu ve Batı Mekânsal Tasarım Sürecinin Aktif Yaşlanma Açısından Ele Alınışı Yazar Dr. Nihal Arda Akyıldız ISBN: 978-605-2233-25-2 1. Baskı Aralık, 2018 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No: 291 Web: grafikeryayin.com

Detaylı

DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark

DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark DEMO : Purchase from Yaşlı www.a-pdf.com Dostu Kent Amasya to remove the watermark Şekil 4.7.9.11.7 Konut girişleri özel durumu olan engelli vatandaşların erişimlerine olanak sağlayacak nitelikte olmayıp

Detaylı

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü lisans programında yer alan Arch 471 - Analysis of Historic Buildings dersi kapsamında Düzce nin Konuralp Belediyesi ne 8-14 Ekim 2012 tarihleri

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA VE ONARIM BÖLÜMÜ KVK101 KORUMA-ONARIM KAVRAM VE İLKELERİ DERS 5 Doç. Dr. Cengiz ÇETİN KORUMA ALANINDAKİ ULUSLARARASI KURULUŞLAR II.

Detaylı

PEYZAJ, PEYZAJ İLE İLGİLİ TANIMLAR, PEYZAJ TASARIMI VE ÖRNEKLER

PEYZAJ, PEYZAJ İLE İLGİLİ TANIMLAR, PEYZAJ TASARIMI VE ÖRNEKLER PEYZAJ, PEYZAJ İLE İLGİLİ TANIMLAR, PEYZAJ TASARIMI VE ÖRNEKLER PEYZAJ NEDİR? PEYZAJ SÖZLÜK ANLAMI GÖRÜNÜM, MANZARA OLAN FRANSIZCA PAYSAGE KELİMESİNDEN DİLİMİZE GİRMİŞTİR. İNGİLİZCEDE LANDSCAPE, ALMANCADA

Detaylı

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM PROGRAMI

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM PROGRAMI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ - MİMARLIK BÖLÜMÜ EĞİTİM VE ÖĞRETİM PROGRAMI 1.YARIYIL GÜZ DÖNEMİ MİM 1501 TEMEL TASARIM (*)(+) 4 4 6 10 MİM 1601 YAPIM BİLGİSİNE GİRİŞ I (+) 2 2 3 5 MİM 1503

Detaylı

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ 2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ Ay EKİM Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsan Ve Doğa Etkileşimi Coğrafyanın

Detaylı

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR 2017 Doç. Dr. Adnan BOYACI Neden Eğitimin Sosyal Temelleri Eklektik bir alan olarak Eğitim Yönetimi Büyük sosyal bilimler teorisi Eğitim yönetiminin beslendiği

Detaylı

YAPILARDA HASAR SYON - RESTORASYON PROJE DÜZENLEME ESASLARI. Yapılarda Hasar Tespiti-I Ögr. Grv. Mustafa KAVAL AKÜ.Afyon MYO.Đnşaat Prog.

YAPILARDA HASAR SYON - RESTORASYON PROJE DÜZENLEME ESASLARI. Yapılarda Hasar Tespiti-I Ögr. Grv. Mustafa KAVAL AKÜ.Afyon MYO.Đnşaat Prog. YAPILARDA HASAR TESBĐTĐ-I 3. RÖLEVE RESTĐTÜSYON SYON - RESTORASYON PROJE DÜZENLEME ESASLARI RÖLEVE RESTĐTÜSYON SYON - RESTORASYON PROJE DÜZENLEME D ESASLARI: (Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarının Gruplandırılması,

Detaylı

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA

KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA KIRSAL YERLEŞİM TEKNİĞİ DOÇ.DR. HAVVA EYLEM POLAT 8. HAFTA Araştırıcı ve bilim adamları fiziksel planlamayı değişik biçimlerde tanımlamaktadırlar. Bu tanımlar, genellikle, birbirleri ile eş anlam ve kapsama

Detaylı

YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÖRESEL MİMARİ ÖZELLİKLERE UYGUN TİP KONUT PROJESİ TRABZON-RİZE EVLERİ

YAPI İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YÖRESEL MİMARİ ÖZELLİKLERE UYGUN TİP KONUT PROJESİ TRABZON-RİZE EVLERİ YÖRESEL MİMARİ ÖZELLİKLERE UYGUN TİP KONUT PROJESİ TRABZON-RİZE EVLERİ Trabzon ve Rize, doğu Karadeniz'de topografya, iklim ve doğal çevre koşullarının hemen tümünü içeren bir ilimizdir. doğu Karadeniz

Detaylı

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir. İKLİM MÜCADELELERİ 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, iklimdeki değişimler daha belirgin hale gelmiştir. Günümüzde, hava sıcaklığındaki ve yağış miktarındaki değişimler, deniz seviyesinin yükselmesi,

Detaylı

PLANLAMAYA ETKİ EDEN FAKTÖRLER. Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ

PLANLAMAYA ETKİ EDEN FAKTÖRLER. Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Ünite 3 Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Planlamaya girdi oluşturan çeşitli etmenler beş ana grupta toplanabilir. Bu etmenlerin en önemlileri şunlardır: Doğal etmenler; Zemin yapısı ve toprağın niteliği, topografya,

Detaylı

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK İKLİM ELEMANLARI Bir yerin iklimini oluşturan sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış gibi olayların tümüne iklim elemanları denir. Bu elemanların yeryüzüne dağılışını etkileyen enlem, yer şekilleri, yükselti,

Detaylı

PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI

PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI PEYZAJ TASARIMI TEMEL ELEMANLARI 3 DERS ARAZİ FORMU Yrd.Doç.Dr. Simay Kırca Arazi Formu Arazi Tipi İlişkisi 2. Dışbükey (Konveks) arazi formu Dağ, tepe, tepecik, vb. yükseltilerdir. Görsel ve fonksiyonel

Detaylı

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları Ders Adı Ders Kodu Dönemi Ders Uygulama Saati Saati Laboratuar Saati Kredi AKTS Çağdaş Yapı Malzemeleri MMR 353 Seçmeli 2 0 0 2 3 Ön Koşul Ders(ler)i Dersin

Detaylı

İstanbul Politikalar Merkezi. FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017

İstanbul Politikalar Merkezi. FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017 İstanbul Politikalar Merkezi FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017 Yerel Kalkınmada Yeni Dinamikler: Türkiye nin Kentlerinden, Kentlerin Türkiye sine raporu; 12 kentimize ilişkin sosyo-ekonomik verilerin derinlemesine

Detaylı

COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİNİN İNŞAAT ALANINDAKİ UYGULAMALARI

COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİNİN İNŞAAT ALANINDAKİ UYGULAMALARI COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİNİN İNŞAAT ALANINDAKİ UYGULAMALARI Ali Baran AKGÜN Egemen ÇAKIR Melike ERSOY Özlem PALABIYIK Danışman: Y. Doç. Dr. Esin ERGEN 1 İçerik CBS nedir? CBS nin inşaatta kullanım alanları

Detaylı

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ STAJ ESASLARI. Stajın yurtiçi ve/veya yurtdışında şu alanlarda yapılması söz konusudur:

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ STAJ ESASLARI. Stajın yurtiçi ve/veya yurtdışında şu alanlarda yapılması söz konusudur: AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ STAJ ESASLARI Amaç: Birim dışı eğitim ve uygulama, öğrencilerin peyzaj mimarlığı eğitimi süresince bölümde teorik ve uygulamalı derslerde edindikleri

Detaylı

Cumhuriyet Dönemi nde ;

Cumhuriyet Dönemi nde ; O Orta Asya Türklerinin bahçe düzenlemeleri hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır. Bunun en büyük nedeni belki de Türklerin mekan olusturmada toprak, kerpic gibi cabuk dağılan malzeme kullanmalarının

Detaylı

TEKİRDAĞ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENT ESTETİK KURULU ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

TEKİRDAĞ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENT ESTETİK KURULU ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK TEKİRDAĞ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENT ESTETİK KURULU ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK ( 14/10/2014 tarih ve 316 sayılı Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararı ile yürürlüğe girmiştir.)

Detaylı

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 2. HAFTA

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 2. HAFTA 2. HAFTA 1 ÇEVRE DÜZENİ PLANI : Çevre Düzeni Planları, Bölge Planlarına uygun olarak, yönetsel, mekansal ve işlevsel bütünlük arz eden bir veya birden fazla il sınırlarını kapsayan planlardır. Bu planlar

Detaylı

Cami Mimarisi Üzerine Fikir Yarışması

Cami Mimarisi Üzerine Fikir Yarışması Cami Mimarisi Üzerine Fikir Yarışması İhtiyaç duyulan büyük bir boşluktur, ışığa ihtiyaç duyan büyük bir boşluk, çok uzun zamandır unutulmaya yüz tutmuş olan da budur. Yapılmak istenen ihtiyaç duyulan

Detaylı