Başbakan Yıldırım ın Çevre Projeleri Açılış Töreni nde yaptığı konuşmanın tam metni

Transkript

1 Başbakan Yıldırım ın Çevre Projeleri Açılış Töreni nde yaptığı konuşmanın tam metni Şubat 24, :51:00 Cumanız mübarek olsun, gününüz aydınlık olsun. Çok değerli misafirler, çok değerli hanımefendiler, beyefendiler, sevgili gençler; hepinizi bu mübarek günde, Cuma gününde sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bütün milletimizin de Cuma sını tebrik ediyorum, Cuma nız mübarek olsun. Sizlerin şahsında 81 ilimizi, 80 milyon vatandaşımızı selamlıyorum. Bugün şehirlerimizin geleceği için çok önemli gördüğümüz çevre projelerinin toplu açılışını yapıyoruz. Az önce Çevre Şehircilik Bakanımız Mehmet Bey çevrenin önemini mübarek Cuma gününün mehabetine uygun olarak en güzel şekilde anlattı, hiç ilave bir izahata gerek kalmadı. İnşallah bu törenle Türkiye ye yakışan 120 adet tesisin açılışını bir anda gerçekleştiriyoruz. AK Parti hükümetlerinin bir sıkıntı var; iş çok, açılış için zaman yok. Onun için 100 er 100 er, 200 er 200 er bir paket yapıyoruz, demet yapıyoruz, öyle açıyoruz. Eskiden o zayıf iktidarlar döneminde üç aylık, beş aylık, 1 yıllık, en fazla 1,5 yıl taş çatlasa ya bir şey bulun da açalım, bir çeşme yok mu? Bir şey bulun, oraya geleceğim. Valiyi, kaymakamı bihuzur ederler. Ama Allah a şükür şimdi zaman yok, o kadar çok eser, o kadar çok proje var ki hamdolsun işte bugün de memleketin her köşesinde tesislerin toplu açılışını yapıyoruz. Bu tesisler arasında ne var? Katı atık depolama tesisi, arıtma tesisi, temiz hava merkezi ve içme suyu şebekelerine varıncaya kadar birçok yatırım. Ayrıca, 340 tane de çevre temizlik aracı sokakları süpüren araçlar var, böyle dönüyor iki tane fırçası var. Eskiden bizim sokağın çöpçüleri vardı, o çalı süpürgesi bir kürek sapına takılmış vaziyette, süpürürken ortalık toz-duman. Temizlik yapayım derken etrafı toz-duman içinde bırakırdı. Şimdi makinenin üzerinde keyfini bozmadan süpürüyor, o kaldırımla yol arasında biriken bütün ne var-ne yok toplayıp deposuna atıyor. Ayrıca, 21 adet çöp konteyneri dağıtımı da yapılıyor. 81 ilde açılışı ve dağıtımı yapılan bu projeler, hizmetler, araçlar ve diğerlerinin toplam bedeli 955 milyon, kabataslak 1 milyar de, yani 1 katrilyondan bahsediyoruz. Helali hoş olsun şehirlerimize, ilçelerimize, beldelerimize. Yeter ki çevremiz temiz olsun, şehirlerimiz daha yaşanabilir marka şehirler olsun. Bu yatırımlar ne ilk, ne son, bu bir başlangıç, bunun devamı gelecek. Bakın sevgili kardeşlerim, AK Parti çevre ve şehircilik konusunda da farklı bir partidir. Hiçbir partide bakanlık yanı sıra parti genel başkan yardımcılarına baktığınız zaman, bizde hem Yerel Yönetimler Genel Başkan Yardımcımız var Çiğdem Karaaslan, kendisi mimardır, o da aramızda. Çiğdem Hanım, kalk bir boyunu göster. Kendisi Çevre ve Şehircilikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, yanlış söylediysem düzeltmiş olayım. Ayrıca, bir de Belediyelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı var, o da Erol Kaya, İstanbul Milletvekili. Evvelinden belediyeciliği de var, Pendik Belediye Başkanlığı da yaptı. Gördüğünüz gibi çevreyi ve şehirciliği biz çok önemsiyoruz. Yıl içinde açılışlar yapmaya, buna benzer eserleri gerçekleştirip milletimize kazandırmaya devam edeceğiz. Bugün Antalya Finike, Çanakkale Bayramiç, Gümüşhane Köse, Mardin Nusaybin, Şırnak Silopi ilçe

2 belediyelerimizin çevre temizlik araçlarının anahtarını vereceğiz. Ama bunlarla sınırlı değil, hepsini vermeye kalksak akşama kadar, Cuma yı zaten kaçırırız, ama akşama kadar da bitmez. Ayrıca, Kastamonu ya, Bartın a, Samsun a bağlanarak oradaki tesislerin canlı açılışını da gerçekleştireceğiz. Değerli yol arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler; bütün bu hizmetlerin ve çevre temizlik araçlarının ilçelerimize, illerimize, beldelerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Değerli misafirler; şehir bir medeniyettir, medine den gelme. Hacı Bayram, Ankara nın manevi mimarı. Ben merak etmeyin Özhaseki gibi çok böyle vaaza dönüştürmeyeceğim, zaten ona ilmim yetmez. Hacı Bayram Veli Hazretleri diyor ki; insan şehri inşa ederken aslında taşın-toprağın arasında kendini de inşa eder. Marifet, halkın kalbini, ruhunu, benliğini ihya edecek, insana huzur verecek şehirler imar etmektir. Şimdi bir bakıyorsunuz şehirler inşa ediliyor, Amerika da o Manhattan denen yerde gidiyorsunuz binalar arasında göğün 7 kat yukarısına kadar çıkıyor. Binalar büyük, heybetli, ama ruh yok ruh. Onun için biz yatay mimari diyoruz. Dikey mimariden ziyade yatay mimaride daha fazla sıcaklık var, daha fazla ruh var, daha fazla insanların birbiriyle meşveret etmesi var, tanışması, görüşmesi var. Hiçbir zaman şehircilik konusunda böyle geldi böyle gider demedik, demeyeceğiz. Çünkü bizim Kurucu Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kendisi de belediyecilikten geliyor, belediyeciliği iyi bilen ve birçok hizmete de İstanbul un o zor zamanlarında imza atıp İstanbul un o yoksunluktan, çukurdan, çamurdan ve yol yoksunluğundan kurtarmış ve o dönem çalışmaları da bugünlerin altyapısını oluşturmuştur. Göreve başladığımız, 15 sene geçti, ilk günlerden beri yanlışları doğruya tahvil etmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Temelleri yanlış atılmış, planları yanlış yapılmış, yanlış inşa edilmiş şehirleri maalesef şimdi kentsel dönüşüm diye riskli alanlar ilan ederek kendi elimizle yaptığımız bu yanlışı, bu rezilliği düzeltmenin gayretini gösteriyoruz. Yıllar önce bir arkadaşım bana bir hatırasını anlattı, hiç unutmam. Yıl 1986, Almanya da yaşıyor, uzun yıllar Almanya da yaşadıktan sonra orada çocukları dünyaya geliyor, onlar da büyüyor, sürekli İstanbul u dinliyorlar babalarından; İstanbul şöyle güzel, İstanbul böyle güzel. Artık çocuk diyor ki; ya baba, anlatıyorsun anlatıyorsun, tamam anladık da bir götür bize şu İstanbul u göster. Karar veriyorlar, uçağa atlayıp geliyorlar, Atatürk Havalimanında iniyorlar, Yenibosna, Şirinevler, Topkapı ya doğru giderken evladım diyor, İstanbul ne kadar güzel, beğendin değil mi diyor. Çocuk öyle gayet sakin, mutsuz. Baba, İstanbul güzel de keşke savaştan sonra gelseydik. Şaşırıyor; çünkü hatırlayın o zaman oralar Şirinevler, Bahçelievler, Yenibosna, Topkapı ya kadar olan bölge yeni inşa ediliyor. Vatandaş ne yapıyor? Bir kat atıyor, bir filiz bırakıyor, parası olunca bir kat daha atıyor, ondan sonra bir kat daha atıyor, bu kadar katı bu temel çeker mi, çekmez mi, hak getire. O çatısız filizleri, demirleri açıkta gören, kolonları görünce çocuk, zannediyor ki bura bombalanmış, onun için savaş bitseydi de ondan sonra gelseydik diyor. Şimdi o yaptığımız işleri daha fazla para harcayarak düzeltmeye çalışıyoruz. 200 den fazla yerde kentsel dönüşüm rezerv alan, riskli alan ettik, yapmaya çalışıyoruz. İzmir gibi Türkiye nin, benim de milletvekilli olduğum şehirde Karabağlar da da bunu yapacağız, oranın da ihalesi olmuş, buradan da İzmirlilere duyuralım, Bakanımıza teşekkür edelim, temel atmaya hazır. İzmir in yüzde 62 si bina stokunun imarsız, kuralsız ve gerekli depreme dayanaklılık bakımından sorunlu, İstanbul hakeza. Yani bütün herhalde Türkiye çapında olaya baktığımız zaman 7 milyon eğer yanlış hatırlamıyorsam binayı yenilemek gerekiyor, 100 milyar liralardan bahsediyoruz. Peki, bunları daha baştan düzgün yapsaydık, önce kanalizasyonu, suyu, altyapısı, sokakları, parselleri, garajı, yeşil alanı, sonra binayı yapsaydık, bu iki masraf olmayacaktı. Düzeltmek için harcadığımız para, yapmak için harcadığımız paradan daha fazla. Bir de mağduriyetler var, içinde oturan insanlar

3 var, bütün varını yoğunu oraya vermiş, ona yer bulacaksın, sonra oraları yeniden planlayıp yeniden yapacaksın, velhasıl nereden bakarsan bak sıkıntı. 15 yılda memleketin bir ucundan diğer ucuna uzanan yeni bir Türkiye inşa ettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizi, şehirlerimizi, insanımızı ihya etmek üzere önemli bir hamle başlattık. Cemil Meriç in ifadesiyle, kökü derinlerde olan bir çınarı yaşatmak için kolları sıvadık ve bugünlere geldik elhamdülillah. Yaşanabilir marka şehirler bizim AK Parti iktidarının şehircilikteki en önemli hedefidir. Şehirlerimizi 7 den 70 e herkesin huzur içinde hayatını sürdüreceği bir hale getirmek için gece-gündüz çalışıyoruz, nihai hedefimiz bu. Buna uygun adımlar kararlılıkla atılıyor. Elbet her şey bir anda olmuyor, bu bir dönüşüm, bu bir ihya hareketi, zaman içerisinde daha ideal hale gelecek. Yapılanları da görmemiz lazım, 15 yılda nereden nereye geldiğimiz milletimiz görüyor, takdir ediyor ve her seçimde de Allah a şükür desteğini artırarak bizi bugünlere getirdi; milletimize müteşekkiriz. 15 yılda Türkiye nin gerçekten çehresini değiştirdik. Yollar, yol medeniyet, su medeniyet, şehirleri, ülkeleri konforlu bölünmüş yollarla, hızlı trenlerle, modern havaalanları ve hava yolu taşımacılığıyla elhamdülillah birbirine bağladık. 6 bin kilometre devraldığımız bölünmüş yol miktarı 24 bin kilometreye çıkarttık, 3 kat üzerine koyduk. 80 yılda 6 bin, 15 yılda 18 bin, AK Parti farkı bu. Az laf çok iş, laf üstüne laf değil, taş üstüne taş koyduk, biz bu yola baş koyduk. Vatandaşlarımızın hızlı tren özlemini gerçeğe çevirdik. Şimdi Kayseri ye de hızlı tren gelecek, Ankara-Yozgat tarafından Yerköy den sağa sapacağız Güneydoğu ya doğru, pat 144 kilometre sonra ver elini Kayseri. 81 ilde 15 yılda 755 bin konut inşa ettik TOKİ yle. Gelişmişlik en çok şehirlerde kendini gösteriyor değerli kardeşlerim. Her şehri kendi değerleriyle, kendi potansiyeliyle, kendi zenginliğiyle birer marka yapmayı hedef olarak önümüze koyduk ve bu hedeflerimizi gerçekleştirdik. Türkiye de ilk defa çevreye karşı işlenen suçları Türk Ceza Kanunu kapsamına aldık, kabahatten çıkardık Ceza Kanununa dahil ettik. Atık su hizmeti verilen belediye nüfusu, dikkatinizi çekiyorum, mutfak suları, diğerleri, kanalizasyon suları, bunların yüzde 35 di Türkiye de, yüzde 81 e ulaştırdık, demek ki geriye yüzde 19 kalmış atık su hizmeti götürülemeyen yerler. Çöpsüz temiz şehirler için katı atık depolama sayısını 15 ten 83 e çıkarttık. Atık çöp toplama tesislerinde elektrik üretiyoruz, şu an için 28 adet depolama sahasında 175 megavat enerji üretimi var. 15 yılda tam 4 milyar fidan diktik. Bazıları itiraz ediyor, efendim, nasıl olur? İnanmıyorsan say kardeşim. Biz diktik, senin de işin-gücün yoksa say. Her ilde bir şehir ormanı projesini başlattık, bal ormanları, piknik alanları, rekreasyon alanları, değişik değişik bir sürü ormanlar var. Veysel Hocada orman kıtlığı mı? Okul bahçelerini, üniversite külliyelerini, ibadethane, mezarlık, hastane, sağlık ocağı bahçelerini, yol kenarlarını, özellikle bölünmüş yolların kenarları, orta refüjlerine sürekli ağaç dikiyoruz, bir yandan yollar yapılıyor, bir yandan ağaçlar dikiliyor, şehirlerde, ilçelerde yeşil alanlar oluşturuluyor. 15 yılda biz yeşil alan miktarını ciddi ölçüde artırdık, orman varlığımızı 2 milyon hektar seviyesinde artırdık. 5 bin köye 5 bin gelir getirici orman yapıyoruz, artık diyoruz ki, sen şurayı al, burayı ağaçlandır, buradan da bir şeyler üret, nemalan. Şimdi en son aldığımız karar, bu çok önemli, millet şimdi gidiyor mümbit, bereketli topraklara bina

4 yapıyor, fabrika yapıyor, yazık günah, aradaki yamaçlar, kıraç yerler, meralar boş duruyor. Şimdi Tarım Bakanlığımız bir karar aldı, Türkiye genelinde 184 tane ova var, bu ovaları tarımsal SİT alanları ilan ettik, bunun dışında bir amaçla kullanamayacak, bu çok önemli bir şey. Tarım için, verim için, kentsel dönüşüm çalışmaları aralıksız sürüyor, bu bağlamda 187 proje, 162 bin konutluk şu anda devam eden iş var. Hele hele bu alçak terör örgütünün Güneydoğu da yaptığı bu hendekler, binalar yerle bir oldu, oradaki Kürt kökenli vatandaşlarımız terk etmek zorunda kaldı evlerini, barklarını, ama biz onların canını okuduk, hepsini o şehirlerden çıkarttık. Şimdi onlara dışarıda da hayat hakkı yok, hangi deliğin arkasında olursa olsun bulup teker teker çıkarıyoruz. Şimdi aralarda ne konuşuyorlar? Aman bu referandum evet çıkarsa biz bittik. Biteceksiniz başka yolu yok. Şimdi ben bölgedeki vatandaşlarıma şunu söylemek istiyorum: Siz kimliğinizle gurur duyun. Kürt sünüz Kürtlüğünüzden iftihar edin, ama PKK terör örgütü sizinle ilgili hiçbir derdi yok, bunlar işi gücü size hayatı zehir etmek. Yaşlı demez, çocuk demez, daha Viranşehir de 11 yaşında süt almaya giden çocuğu alçakça şehit ettiler, oradaki bir bekçiyi şehit ettiler dolayısıyla, bunların Kürtler diye bir sorunu yok. Asıl Kürt vatandaşlarımızın terör örgütü gibi bir sorunları var, bu sorunu gündemden kaldıracağız, Allah a şükür kalkmaya başladı. Dünyada aynı anda üç tane terör örgütüyle mücadele eden başka bir ülke gösterin bana. FETÖ, BETÖ, PKK ve DEAŞ bu üç alçak terör örgütüyle amansız mücadele ediyoruz. Şimdi dünya DEAŞ la mücadele ediyormuş gibi davranıyor gerçekte mücadele eden yok, tek mücadeleyi veren Türkiye. Fırat Kalkanıyla elhamdülillah Bab ı da hallettiler ve oradaki insanlar normal hayatlarına döndüler. Bir yandan 5 yıldır onları bağrımıza bastık 3 milyonu, bununla sınırlı değil Ege adalarından gitmek için denize açılan 5 yılda 50 bin insanı ölümden döndürdük. Bırak 50 bin kişiyi, bizim inancımıza göre bir kişiyi yaşatsan bile bütün cihanı yaşatmış gibi oluyorsun. Şehirlerimizin kimliğini tekrar ortaya çıkarıyoruz, medeniyetimizin mirası olan sayısız tarihi eserlerimizi onarıyoruz. Bugüne kadar 4500 den fazla tarihi eseri onardık aslına uygun hale getirdik. O büyük Selçuklu, Osmanlı eserlerine bakın eski hallerine bakın, yeni hallerine bakın ne yaptık? Emlak Vergisi paylarından kestik dedik ki, bu payları şu şu işleri kullanacaksın başka yere kullanamazsın ve dolayısıyla hiçbir yere oraya buraya yalvarmadan valilikler bu işleri tertemiz vakıflar yaptılar, yapmaya devam ediyor. Sadece Doğu Güneydoğu da terörden yıkılan, yok olan 30 bin konutun yapımına başladık. Bütün yolları asfaltladık kaldırımlar çevresi, bahçesi, hepsi tam bir tekmil yeniden mahalleler, yeniden şehirler kuruyoruz. Yeter ki, insanımızın yüzü gülsün, bu alçak terör örgütünün verdiği zararlar yol olsun, çünkü biz biriz, beraberiz, birlikte Türkiye yiz. Doğusu da, batısı da, kuzeyi de, güneyi de bizim için aynı. Değil mi ki bir ocak tütüyor, bir Ay Yıldızlı bayrak dalgalanıyor nerede olursa olsun biz oradayız, hizmet orada. Daha önce bu gemilerin çöpleri toplanmıyordu, atıkları alınmıyordu, onlar ne atıyorlardı? Hop limanda denize boşaltıyorlardı. Şimdi bu da yasaklandı 269 tane limanda hepsinde atık toplama, sintine toplama tesisi var. Bunlar alınıyor kimisi enerjiye dönüştürülüyor, kimisi gübreye dönüştürülüyor hepsi cins cins ayrılıyor ve bu şekilde bir işlemden geçiyor. O yüzden denize kıyısı olan şehirlerimize mavi bayrak turizmcilerin tabiridir mavi bayrak veriliyor. Bu neye göre veriliyor? Eğer oradan denize lağım akıyor mu, atık sular akıyor mu, yağ bırakılıyor mu, çöp atılıyor mu bunlara göre değerlendiriyorlar bayrak veriyorlar. 15 yılda mavi bayraklı sahil sayımızı 127 den 444 e çıkardık dünyada ikinciyiz. 15 yılda Türkiye olarak dünyaya biz bir şey anlattık nedir o? Biz bunları yapabiliriz bu millet azmederse, kararlılık gösterirse her şeyi başarabilir. Bu millet Fatih in torunları o gemileri karadan denize indirdi, onun torunları da trenleri, arabaları denizin altından karaya çıkardı farkımız bu. Marmaray, Marmaray ı gören var mı? Geçtiniz mi? Nasıl? Denizin 106 metre altına girip Sirkeci den giriyorsunuz daha doğrusu Ahırkapı dan giriyorsunuz ondan sonra Karacaahmet in yakınından numuneden çıkıyorsunuz. Bu işin sahibi millet, milletin duası, desteği olmazsa biz ne yapacağız? Başımızda Recep Tayyip Erdoğan olmasa nasıl yapacağız? Bu bir ekip işi, bu bir inanç ekip ruhuyla

5 bütün bu işler yapıldı? Bu millet isterse, karar verirse her engeli aşar. AK Parti iktidarı olarak biz görev anlayışımızda şu prensibi belirledik: Zor olan hemen yapılır, imkansız biraz zaman alır. Pırıl pırıl gençlerimiz birikimli dinamik iş gücümüz var. İşte bu güçle Türkiye yi yeniden inşa ediyoruz. Bakın Doğu ve Güneydoğu da çok genç bir nüfusumuz var. Daha önce bu alçak terör örgütü bunların gelecek gençlerin gelecek umudunu kararttı. Onlara dağdan, ölümden başka hiçbir şey vaat etmedi. Ama şimdi o gençler gerçeği gördüler ve gelecek planlarını yapıyorlar. 23 ilimize özel bir kalkınma projesi uyguluyoruz. Bu 23 ilde bugüne kadar müracaatlarda 20 milyarlık yatırım vaadinde bulundular, 115 bin doğrudan eleman çalışacak. Bu gençlerimiz dağda terörün tuzağına düşmeyecek daha güzel bir gelecek için, daha güzel bir Türkiye için Gazi Mustafa Kemal in muasır medeniyetler seviyesi, hedefi için el ele doğuyla batı, kuzeyle güney ele ele vereceğiz ve inşallah Türkiye yi cumhuriyetimizin 100. yılında parmakla gösterilen memleketler arasına sokacağız buna ahdettik, karar verdik. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi çıraklık ve kalfalık döneminin ardından ustalık projelerimiz birer birer hayata geçiyor. Dünyanın en büyük havalimanı, şehir hastaneleri, dünyanın 3 ncü büyük köprüsü Osman Gazi Gebze yle Yalova yı, Altınova yı birbirine bağlıyor. Siz hatırlayın Bursa dan bayramlarda efendim İzmir e giderken veya Bursa dan gelirken o Eski Hisar Topçular da 1 saat 1,5 veyahut kuyruk beklediğiniz veya Körfez den giderken 2-3 saatte Körfez i dönemediğiniz günleri hatırlayın öyle bir şey yok artık. Biliyorsun Gebze den Altınova ya 3-4 dakikada geçiyorsun, koca denizin üzerinden geçip gidiyorsun. Yetmedi Yavuz Sultan Selim, 3. Havalimanı, Avrasya, Marmaray hızlı tren, Kanal İstanbul sırada, Çanakkale geçilmez dedik düşmana, ama dosta Çanakkale dünyanın uzun köprüsüyle geçiliyor, 18 Mart ta temel atıyoruz. Bunlar laf değil, elle tutulur işlerden bahsediyorum ey ahali, ey vatandaş. Şimdi çıkmış konuşuyorlar efendim bu halk oylaması olursa Türkiye bölünür. Türkiye bölünmez kardeşim, Türkiye 80 milyon vatandaşıyla tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek devlet kararımız? Evet. Kararımız? Evet. Kararımız? Evet. Allah sizden razı olsun, siz işi bitirmişsiniz. Şimdi 16 Nisan, 16 Nisan da sandığa gideceğiz. Sanki ölüm kalım meselesi, efendim sanki genel seçim oluyor. Partiler seçime gidecek, oradan milletvekilleri seçecek, o milletvekillerinin arasından cumhurbaşkanı birini görevlendirecek o hükümet kuracak böyle bir şey var mı ya? Ya seçimi daha 1 Kasım da yaptık, üzerinden 1 sene kaç ay geçti? İşte 2 seneye 1,5 seneyi geçti, önümüzdeki Kasım da daha yarı bir ancak olacak. Seçim filan yok, bu bir referandum. Neyin referandumu bu? Şimdi mevcut sistem cumhuriyet kuruldu parlamenter sistem. Parlamenter sistemin 1923 den bu tarafa bir bak sürekli problem. Problem nerede çıkmış? İki yerde çıkıyor. Bir, zayıf iktidarlarda. İkincisi de, cumhurbaşkanı seçiminde. Cumhurbaşkanı seçilecek Cumhurbaşkanını milletvekillerine seçtirmiyorlar. Kim seçecek? Ankara da gözükmeyen ortaklar var. Meydana iniyoruz milletle haşır neşir oluyoruz, derdimizi anlatıyoruz, yerine göre millet fırça da çekiyor, ayarda veriyor hakkıdır. Şu işler eksik oluyor, şuraya dikkat edin diyor, zahmeti çekiyorsun dağ, bayır, ova şehir koşturuyorsun geliyorsun, hop seçim bitti iktidar olduk tek başına, iş başına. Ankara ya geliyoruz hoş geldiniz biz sizin yeni ortaklarınız filanca, filanca, filanca. Ya kardeşim siz nereden çıktınız? Biz sizi hiç görmedik, kahvelerde görmedik, esnaf ziyaretinde görmedik, mitinglerde görmedik. Ha bizi göremezsiniz, biz bu devletin bekçileriyiz, siz yanlış yaparsanız biz düzeltmeye memuruz. Kim verdi size bu yetkiyi? Cevap yok. Öyle diyenler AK Parti iktidarında gereken cevabı aldılar Nisan bildirgesi hemen iade ettik, kardeşim bir dakika dedik, milletin iradesi üzerinde güç tanımayız. Olmadı Aralık yine aynı şeyi söyledik. Olmadı kapatma davası. Olmadı ve en son 15 Temmuz. 15 Temmuz da bu sefer tanklarıyla, toplarıyla, bombalarıyla geldiler, ama iman gücü vatandaşın, gençlerin yüreğindeki bu iman gücü, bayrak sevgisi, memleket sevgisi, her şeyin üstünde. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla o gün Cumhurbaşkanı nın, Başkomutanın, Başbakanının çağırısıyla meydanları doldurduk ve bu alçaklara anlayacakları dilden en güzel cevabı verdik. Şimdi mevcut sistem de ne yapıyoruz? Biz seçim oluyor milletvekillerini seçiyoruz değil mi? Partiler aday gösteriyor, o milletvekilleri seçildikten sonra Meclis e toplanıyor A partisinin şu kadar milletvekili,

6 B partisinin bu kadar, C-D 20 milletvekili daha üstü olan grup kuruyor Meclis e giriyor. Mevcut sisteme göre Cumhurbaşkanı o partilerden gelenek öyle bir şart da yok, en büyük partinin genel başkanına hükümeti kurma görevi veriyor. Eğer hükümeti kurarsa güvenoyu için Meclis e geliyor, 276 yla güvenoyu alıyor çalışmaya başlıyor. Bu iş en az iki ay, bazen üç ayı da buluyor eğer tek başına iktidar yoksa. Bazen hiç bulmuyor güvenoyu almadan yok olup gidiyor. Yani millet sandıkta memleketi kimin yöneteceğine karar veremiyor, veremediği için orada da Ali Cengiz oyunları başlıyor. Milletin seçtiği değil, vesayet odaklarının, güç odaklarının uygun gördükleri birbiriyle hükümet kuruyor. Hatırlayın, ilk 1995 seçimlerini hatırlayın, orada Refah Partisiyle önce zannediyorum Anavatan Partisi koalisyon kuracaktı konuştu, konuştu, konuştu son dakika da birileri birinin kulağını çekti vazgeçtiler, bu sefer diğeri kuruldu Doğru Yolla-Refah, ama onları da rahat bırakmadılar. 28 Şubat post modern darbesi Cumhurbaşkanı orada vesayet odaklarıyla birlikte hareket etti ne yazık ki. BİR KATILIMCI- Muhsin Yazıcıoğlu vardı Sayın Başbakanım o zaman. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Hükümeti kurdurturdu. BAŞBAKAN BİNALİ YILDIRIM- Doğru o da doğru. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. O da hep şunu söyledi: Bu memlekete başkanlık sistemi lazım, Demirel de aynı şeyi söylemiş, Erbakan Hocamız Allah nur içinde yatırsın o da aynı şeyi söylemiş, Özal aynı şeyi söylemiş, Menderes dahi aynı şeyi söylemiş, böyle olmuyor. Hele hele 2007 de biz Cumhurbaşkanını seçemedik, 254 milletvekilimiz var Allah tan korkun. 276 yla seçmek mümkün, bizim var 354 seçemedik. Neymiş? 367 nin üstünde Meclis e giren olursa o zaman seçim yapılırmış. CHP hemen bizim 357 oy aldık doğru Anayasa Mahkemesi ne seçimi durdurdu. İkincide de gene 367 yi bulamadık, bu sefer biz ne dedik? Tamam, anlaşıldı kardeşim vesayetçiler CHP yi sürdüler piyasaya. Ve biz de dedik ki, madem öyle, işte böyle, millete gidiyoruz dedik. 22 Temmuz 2007, yüzde 47 AK Parti aslanlar gibi 343 milletvekiliyle işbaşına geldi, orada işte cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören kanunu gönderdik, görev süresi bitmiş Cumhurbaşkanı bu kanunu onaylamadı, görev süresi bitmiş, fazladan duruyor cumhurbaşkanı seçilemediği için, geri gönderdi. Tekrar gönderdik, mecburen onayladı. Ama hemen Anayasa Mahkemesine gitti, Anayasa Mahkemesi de artık ona bir şey diyemedi mecburen ve 21 Ekim de 2007 de biz referandumu yaptık, orada da elhamdülillah millet yüzde 69 kabul oyuyla cumhurbaşkanını doğrudan vatandaşın seçmesi için karar verdi, o günden itibaren her şey değişti. Aslında şimdi o günden itibaren, o karardan sonra Ağustos unda halkın dorudan oylarıyla seçilen ilk cumhurbaşkanı da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Bu durumda olacak? Bir yanda güçlü bir başbakan, bir yanda daha da güçlenmiş bir cumhurbaşkanı vatandaşın seçtiği; yürür mü bu? Yürümez, yakın tarihimiz boyunca yürümemiş. Yıldırım Akbulut-Özal çok iyi anlaşarak başladılar, kısa sürede fikir ayrılığı oldu. Aynı şekilde Mesut Yılmaz, Demirel, Özal, hangisini alırsanız alın. Ahmet Necdet Sezer i seçtirmek için rahmetli Ecevit in yaptığı gayretleri biliyorsunuz, en sonunda neyi yaşadıklarını da biliyorsunuz. Bedeli Türkiye ye çok büyük oldu, bir gecede faizler, o anayasa kitabının atılmasının bedeli, bir gecede faizler yüzde 7500 arttı, Türkiye bir gecede yüzde 100 fakirledi, bunlar yaşandı. Biz ne diyoruz? Artık kriz üretmeyen, istikrarsızlık üretmeyen, güçlü, tek başına bir iktidar olsun. Bunu öyle göz korkutuyorlar ki, aman şöyle oluyor, böyle oluyor. Belediye başkanı seçimi yapılıyor yıllarca değil mi arkadaşlar? Burada belediye başkanları çok arkadaşımız var. Ne yapıyorsunuz? 2 tane sandık koyuyoruz, birine meclis üyelerine, birine de başkan, açıyorsunuz başkan seçiliyor, burada da meclis üyeleri seçiliyor. Meclis üyeleri hep bir partiden mi oluyor? Yok, değişik değişik partilerden, bazen başkanın partisinin çok üyesi oluyor, tersi de oluyor, meclis başkanın partisinden olmuyor, başkan bu taraftan oluyor veya başkan başka partiden oluyor, meclis çoğunluğu başka partiden oluyor. Bu da aynı, aynı belediye başkanlığı seçimi gibi, rejim falan değişmiyor, onların kimyası değişiyor. Bu değişime ayak uydurmak mecburiyetinde, ama bunların böyle bir derdi yok. Çalışıp çabalayarak iktidar olmak diye derdi yok, bir karambol olsa da bir taraftan sisteme dahil olsak. Ömürleri boyunca

7 terlemeden yorulmadan ya ihtilaller öncesi, ya ihtilaller sonrası iş çıkarmışlar. Artık yağma yok, davetsiz misafirlere geçit yok, işin adını millet koyuyor, sandıkta hükümeti kuruyor, sandıkta da hesabını soruyor. İki sandık arasında yetkiyi veriyor, vekillere de yetkiyi veriyor, cumhurbaşkanına da yetkiyi veriyor, olay budur, bunun dışında söylenenler hep lafügüzaf, kafa karıştırma, tamamen yanlış yalan beyanlarla milleti ifsat etme. Bizim milletimiz bunların hepsini bilir, basireti engindir, ariftir, neyin yapıldığını, neyin yapılmadığını millet çok iyi bilecektir ve inşallah milletimiz 16 Nisan da Türkiye nin 2023 hedeflerine giden aydınlık Türkiye nin yolunu açacak, sürekli istikrar, tek başına iktidar dönemini başlatacak ve böylece artık zaman israfının önüne geçeceğiz, projeler gecikmeyecek, belirsizlikler ortadan kalkacak, her şey tıkır tıkır çalışacak. Meclis kendi işini yapacak, hükümet de kendi işini yapacak. Meclis kanunları yapacak, hükümeti denetleyecek millet adına, tam bir demokratik erklerin denge ve kontrol sistemi içerisinde çalışması gerçekleşmiş olacak. Hazırız değil mi? Evet. İstikrar için evet. Güven için evet. Güçlü iktidar için evet. Aydınlık yarınlar için evet. Gençlerimiz için evet. Kadınlarımız için evet. 80 milyonun mutluluğu ve refahı için evet. Kararımız Evet. Kararımız Evet. Kararımız Evet. Allah razı olsun, gününüz mübarek olsun.