Pavlovian Koşullama ve Sönme

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Pavlovian Koşullama ve Sönme"

Transkript

1 Pavlovian Koşullama ve Sönme B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Pavlov klasik koşullamayı, bir beyin çalışma tekniği olarak görmüştür. Klasik koşullama, salgısal ve iç organlara ilişkin tepkilerle sınırlı değildir. Koşullu tepki, her zaman koşulsuz tepkiye benzemez. Koşullu uyarıcılar, koşulsuz uyarıcı tarafından harekete geçirilerek davranış sisteminin bir parçası olur. Pavlovian koşullama, çoğunlukla, uyarıcı-tepki ya da S-R (stimulus-response) arasındaki bir öğrenmeden ziyade, uyarıcı-uyarıcı ya da S-S (stimulus-stimulus) arasındaki bir öğrenmeye ilişkindir. Klasik koşullamada, hangi uyarıcının koşullu uyarıcı olarak kullanılabileceği, kullanılan koşulsuz uyarıcıya bağlıdır. Seçkisiz kontrol yordamında bağıntısal öğrenme ortaya çıkabilir. Sönme, edinimin ya da kazanımın (acquisition) karşıtı değildir; sönme, öğrenmenin tersine çevrilmesi (unlearning) anlamına gelmez.

2 Üçüncü Bölümde, davranışın bireysel uyarıcılarla olan yaşantılar tarafından nasıl değiştirildiği üzerinde durdum. Alışma ve duyarlılaşma, tek-uyarıcı öğrenmesi durumları olarak düşünülebilir. Şimdi, organizmaların uyarıcı çiftlerini nasıl öğrendiklerini ele almaya hazırız. Bu gibi öğrenmeler, bağıntısal öğrenme (associative learning) olarak adlandırılır. Bağıntısal öğrenme, davranıştaki değişmenin bir uyarıcının, ikinci uyarıcıya göre, ne zaman ortaya çıktığına bağlı olduğu, tek-uyarıcı öğrenmesinden farklıdır. Bağıntısal öğrenme, uyarıcı kombinasyonları hakkında ne öğrendiğimizi temsil eder. Burada betimleyeceğim ilk bağıntısal öğrenme formu, Pavlovian ya da klasik koşullama olacaktır. Pavlov un Efsanevi Zili Çoğumuz Pavlovian ya da klasik koşullamanın temel bileşenlerine aşinayızdır. Bu konudaki açıklamalarda, genellikle Profesör Ivan Pavlov un, test ettiği köpeklere bir parça yiyecek tozu vermeden hemen önce, zil çaldığı hipotetik bir deney anlatılır. Bu deneyde, bir köpek bir koşum takımının içine yerleştirilmiş ve köpeğin ne kadar salya salgıladığını ölçmesine olanak sağlayan aletlere bağlanmıştır. Başlangıçta köpekler sadece yiyecek tozu verildiği zaman salya salgılamaktadırlar. Bununla birlikte, yemeğin sunumuyla eşleştirilmiş zil sesinin olduğu bir kaç denemeden sonra, köpekler zil sesi duydukları zaman yine salyalamaya başlamaktadırlar. Profesör Pavlov un, köpeklerine zil sesine salya salgılamayı öğrettiği hikaye, bazı önemli teknik kavramlara iyi bir giriştir. Önceki bir eğitime dayanmaksızın, ilgili tepkiyi ortaya çıkaran -yiyecek tozu gibi- bir uyarıcı, koşulsuz uyarıcı (unconditioned stimulus) ya da US olarak adlandırılır. Yiyecek tozu tarafından ortaya çıkarılan salya salgılama tepkisi, koşulsuz tepki (unconditioned response) ya da UR a bir örnektir. Zil, koşullu uyarıcı (conditioned stimulus) ya da CS olarak ve zile karşı geliştirilen salya salgılama da, koşullu tepki (conditioned response) ya da CR olarak adlandırılır. Pavlov un efsanevi zili, bağıntısal öğrenmeyi gösterir; çünkü, zile salya salgılama, zil ile birlikte yiyecek tozu kombinasyonunun sunuluyor olmasına bağlıdır. Her zil çalışında, köpeğin bir parça yiyecek alıyor olması, muhtemelen zil ile yiyeceğin bağıntılanmasıyla sonuçlanır. Bir kez zil, yiyecek ile bağıntılanmaya başlandığında, köpek zile yiyecekmiş gibi tepki vermeye; zili duyduğu zaman salya salgılamaya başlar. Bazı Genel Yanlış Anlamalar Pavlov un efsanevi zili, Pavlovian ya da klasik koşullamayı tanımlamada kullanılan teknik terimleri tanıtmada yardımcı olmasına karşın, bu örneğin birçok yönü çarpıtılmaktadır. Öncelikle, Pavlov klasik koşullamayı, yiyecek sunumundan hemen önce zil çalarak keşfetmedi. Pavlovian koşullamanın temel bileşenleri, Pavlov klasik koşullama çalışmalarına dikkatini yönlendirmeden önce, Pavlov un laboratuvarında zaten biliniyordu (Boakes, 1984). Pavlov un keşfettiği şey, klasik koşullama fenomeni değil; bu tip bir öğrenmenin önemidir. Pavlov, klasik koşullamayla ilgilenmeye başladı; çünkü, bunun sinir sisteminin nasıl işlediğini incelemek için güçlü bir teknik olabileceğine inanıyordu. Bu anlamda, Pavlov, karmaşık sinirsel fonksiyonları daha iyi anlamak için, klasik koşullama çalışmalarını amaç edinmiş bir fizyologdur (Babkin, 1949). Efsanevi zilin anlamının saptırılmasına bir başka örnek, klasik koşullamanın, esas olarak, önceden etkisiz olan bir uyarıcıya verilen tepkinin koşullanmasını içerdiği görüşüdür. Birçok tanımda, klasik koşullama, yeni tepkilerin öğrenilmesine yönelik bir mekanizma olarak sunulur. Bu açıklamaya göre, klasik koşullama bir uyarıcı-tepki öğrenmesi ya da S-R öğrenme (S-R learning) formudur. Daha uygun bir açıklama ise, klasik koşullamanın, koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki bağıntının öğrenilmesine ilişkin olduğu yaklaşımıdır (Rescorla, 1988). Bu görüşe göre, klasik koşullama, bir uyarıcı-uyarıcı öğrenmesi ya da S-S öğrenme (S-S learning) formudur. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, klasik koşullamanın tepki öğrenmeden (S-R öğrenme) çok, uyarıcı öğrenmeye (S-S öğrenme) ilişkin olduğunu göstermektedir.

3 Meşhur zile salya koşullama örneğinde, klasik koşullama esas olarak, iç-salgısal tepkilerin değişimlenmesiyle ilgilidir. Skinner bu saptamayı bir aksiyoma çevirmiş ve klasik koşullama ile sadece salgısal ve iç organlara ilişkin tepkilerde değişiklik yapılabileceğini iddia etmiştir (Skinner, 1938). Bununla birlikte, sonraki araştırmalar bunun yersiz bir iddia olduğunu göstermiştir. Pavlovian koşullama, sadece salgısal ve iç organlara ilişkin tepkilerde değil, aynı zamanda iskeletsel tepkilerde de değişiklik yapabilmektedir (Hollis, 1997; Turkkan, 1989). Pavlovian koşullamada iskeletsel davranışın genel bir örneği, işaret izleme (sign tracking) fenomenidir. Bu, hayvanların, koşulsuz bir pozitif uyarıcı (yiyecek gibi) ile eşleştirilen bir koşullu uyarıcıya doğru hareket edeceğini ifade eder. (Bu fenomenle ilgili daha fazla bilgi için, bu bölümden sonraki Apetetif Koşullama konusuna bakınız). Efsanevi zil örneğinde, koşullu tepki (zile salya salgılama), koşulsuz tepkiye (yiyecek tozuna salya salgılama) benzerdir. Bu durum, koşullu tepkinin her zaman koşulsuz tepkiye benzer olduğu biçiminde, Pavlovian koşullama hakkındaki başka bir genel yanlış anlamaya yol açmaktadır. Bu anlayışın tersine, koşullu tepki formu, bazı durumlarda koşulsuz tepki formunun zıttıdır (Siegel, 1975). Yine bazı diğer durumlarda da, koşullu tepki formu, koşulsuz tepki formundan ya da topografyasından tümüyle farklıdır (Holland, 1984). Son olarak, efsanevi zil örneği, öğrenme sürecinin doğası, deneyde kullanılan özgün koşullu ve koşulsuz uyarıcılara bağlı değildir görüşünü destekler niteliktedir. Bu görüşe göre, Pavlov zilin yerine herhangi bir uyarıcı seçebilir ve oldukça benzer sonuçlar elde edebilirdi. Ancak, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların keyfi bir şekilde seçilebileceğine dair görüşün yanlış olduğu anlaşıldı. Modern araştırmalar, öğrenme hızının, hangi koşullu uyarıcının hangi koşulsuz uyarıcı ile kullanıldığına bağlı olduğunu göstermektedir (örneğin, LoLordo & Droungas, 1989). Bu bölümde, bu gibi bağıntıların seçiciliği hakkında daha ayrıntılı bilgi verilecektir. Çağdaş Pavlovian Koşullama Düzenekleri Klasik koşullama, köpeklerle yapılan salya koşullama çalışmalarında keşfedilmiş olsa da, köpekler bu tür deneylerde kullanılmamaktadır ve salya salgılama nadiren ölçülen bir tepkidir. Onun yerine, deneyler, genellikle, güvercinler, sıçanlar ve tavşanlar ile yapılmakta ve öğrenmenin bir göstergesi olarak da birçok farklı tepki kullanılmaktadır. Bazı modern Pavlovian koşullama durumlarında, koşulsuz uyarıcı (yiyecek uyarıcısı gibi) istendiktir. Bu düzenekler apetetif koşullamanın (appetitive conditioning) Gagalama anahtarı Yiyecek kabı ŞEKİL 4.1 Otomatik şekillendirme deneyindeki güvercin. Işık düğmesi periyodik bir şekilde yiyecekle eşleştirilir. Sonuç olarak, güvercin ışık yandığı zaman düğmeyi gagalamaya başlar.

4 çalışılmasında kullanılır. Diğer durumlarda nahoş ya da itici olay koşulsuz uyarıcı olarak kullanılır. Bu tür düzenekler de itici uyarıcılarla koşullamanın (aversive conditioning) çalışılmasında kullanılır. APETETİF KOŞULLAMA Apetetif koşullama, sık sık güvercinler ve laboratuvar sıçanları ile çalışılmaktadır. Apetetif koşullama deneylerinde kullanılan güvercinler, genellikle bir miktar açtır ve Skinner kutusu (Skinner box) adı verilen küçük bir deneysel odacığın içinde test edilirler (bkz. Şekil 4.1). Koşullu uyarıcı, küçük bir plastik diskten yansıtılan bir ışık ya da yiyecek kabının yakınlarındaki bir tepki düğmesidir. Anahtara yapılan gagalamalar, elektronik olarak duyarlı bir devre tarafından tespit edilir. Koşullama yordamı, kısa bir süre için ışık düğmesinin açılmasını ve ardından da küçük bir parça yiyeceğin sunulmasını içermektedir. Işıklı disk ile yemeğin pek çok defa eşlenmesinden sonra, güvercinler diske yaklaşmaya ve ışık yanar yanmaz da diski gagalamaya başlarlar (Hearst & Jenkins, 1974; Tomie, Brooks, & Zito, 1989). Işıklı disk, yiyecek kabından biraz uzağa yerleştirilse bile koşullu yaklaşma ve gagalama davranışı gelişir (Boakes, 1979). Işık, yiyecek için bir sinyal haline gelir ve güvercinler ışığı takip etmeye başlarlar. Bundan dolayı bu tip koşullamanın bir adı da işaret izlemedir (sign tracking). Yordam, güvercinlerde deneycinin fazla bir müdahalesi olmaksızın tepki düğmesini gagalama ile sonuçlandığı için, otomatik şekillendirme (autoshaping) olarak da adlandırılır. Laboratuvar sıçanları, yiyeceğin koşulsuz uyarıcı (US) olduğu, Pavlovian koşullamada da kullanılır. Örneğin, Holland (1977), laboratuvar sıçanlarına kısa bir ses uyarıcısı ile eşleştirilmiş yiyecek parçacıkları sunmuştur. Koşullamanın devamı olarak ses, head-jerk tepkisi denilen ani bir kafa hareketi oluşturmaya başlamıştır. Başka bir sıçan grubunda, deneysel odacığın tepe kısmına yakın bir yere yerleştirilen ışık, koşullu uyarıcı (CS) olarak kullanılmıştır. Işığın tekrarlı bir şekilde yiyecek ile eşleştirilmesiyle, sıçanlar tavana doğru yönelmeye ve arka ayaklarının üstünde kalkmaya başlamışlardır. Bu sonuçlar, sıçanların hem sesi, hem de ışığı yiyecekle bağıntılandırmayı öğrenebildiklerini; ancak farklı koşullu tepkilerin (CR), farklı koşullu uyarıcılarla (CS), geliştiğini göstermektedir (Holland, 1984). İTİCİ UYARICILARLA KOŞULLAMA Laboratuvar sıçanları itici uyarıcılarla koşullama çalışmalarında da sıklıkla kullanılır. İtici uyarıcılarla koşullama yordamı, sıklıkla, koşullu bastırma (conditioned suppression) olarak bilinen özel bir yordam ile yürütülür. Koşullu bastırma yordamı, duygusal öğrenmeyi çalışmak için geliştirilmiş bir tekniktir ve orijinal olarak koşullu duygusal tepki yordamı (condioned emotional response procedure) ya da CER olarak adlandırılır (Estes & Skinner, 1941). Koşullu bastırma ya da CER yordamı, hayvanların korktukları zaman hareketsiz kalma ya da donakalma eğiliminde oldukları bilgisinden yararlanmaktadır. (Bouton & Bolles, 1980). Koşullu bastırma yordamında sıçanlar, ilk önce yiyecek elde edebilmeleri için tepki manivelası adı verilen küçük bir çubuğa basmak üzere eğitilirler (bkz. Şekil 4.2). Yiyecek, sıçanların tepkide bulundukları bazı zamanlarda, düzenli bir biçimde, kesintisiz olarak manivelaya basmayı sürdürmelerini sağlamak üzere verilir. Manivelaya basma tepkisi iyice yerleştikten sonra, koşullu bastırma denemelerine başlanır. Bu denemelerin her birinde ses ya da ışık CS i, bir ya da iki dakika için sunulur ve daha sonra sıçanların ayaklarına, kafesin tabanına yerleştirilmiş bulunan ızgaradan kısa bir elektrik şoku verilir. Birkaç koşullama denemesi içerisinde, CS in sunumu, yiyecekle pekiştirilen, manivelaya basma tepkisinin bastırılması ile sonuçlanır. Bastırma tepkisinin derecesi, CS in itici uyarıcı ile koşullanmasının bir ölçüsünü verir. İtici uyarıcılarla koşullama, göz kırpma tepkisi kullanılarak da kapsamlı bir şekilde çalışılmıştır. Göz kırpma, ürkme refleksinin bir erken bileşenidir. Göz kırpma koşullaması ilk olarak insan katılımcılarla geliştirilmiştir (Kimble, 1961, syf ). Katılımcının bir gözüne hafifçe hava üflenmesi, koşulsuz uyarıcı (US), bir ışık da koşullu uyarıcı (CS) olarak işlev görmüştür. Işık ile havanın tekrarlayan bir biçimde eşlenmesinden sonra; ışık, koşullu göz kırpma tepkisini ortaya çıkarmaya başlamıştır. Daha sonra, göz kırpma koşullamasına ilişkin paradigmaların geliştirilmesi sayesinde, albino tavşanlar ve sıçanlar denek olarak kullanılarak, öğrenmenin nörofizyolojisinin incelendiği çalışmalarda da bir ilerleme sağlanmıştır.

5 Bu deneklerle, bir gözün çevresindeki deriye verilen hafif bir elektrik şoku US olarak, kısa bir görsel ya da işitsel ipucu da CS olarak işlev görmüştür. CS ve US eşlemeleri, CS e verilen koşullu göz kırpma tepkisi ile sonuçlanmıştır (Gormezano, Kehoe, & Marshall, 1983). Koşullu Tepkinin Doğası Pavlov un salya koşullaması deneylerinde, koşullu tepki (CS e salya salgılama), koşulsuz tepki (yiyecek tozuna salya salgılama) formuna benzeyen iç organlarla ilişkili bir salgısal tepkiydi. Koşullu davranışın bu özellikleri yirminci yüzyılın büyük bir kısmında aksiyomatik bir statüye yükseltilmiştir. Önce de değindiğim gibi, Pavlovian koşullama, esas olarak, yaşantı yoluyla fizyolojik ve salgısal tepkilerin çevreye uygun bir hale gelmesini sağlayan bir ayarlayıcı mekanizma olarak ele alınmaktaydı (Skinner, 1938) ve koşullu tepkinin her zaman koşulsuz tepkiye benzer olduğu kabul edilmekteydi (örneğin, Mackintosh, Tepki manivelası Yiyecek kabı 1974). Ancak, çağdaş Pavlovian koşullama çalışmaları, yukarıda ŞEKİL 4.2 Koşullu bastırma deneyindeki sıçan. Tepki manivelasına basma bazen bir yiyecek parçasının verilmesini sağlar. Periyodik olarak, bir ses uyarıcısını izleyen bir elektrik şoku ızgara tabandan sunulur. Sıçan, sesin varlığı durumunda manivelaya-basma tepkisini bastırmaya başlar. sözü edilen iki sayıltıya ilişkin herhangi bir ikna edici deneysel doğrulamanın bulunmadığını ortaya koymuştur (Gormezano, Kehoe, & Marshall, 1983). İSKELETSEL KOŞULLU TEPKİLERE KARŞI SALGISAL KOŞULLU TEPKİLER Pavlovian koşullama çalışmalarına ilişkin genel çağdaş yordamların hiç birinde ölçülen koşullu tepki, salgısal ya da iç organlara ilişkin bir tepki değildir. İşaret izlemede ya da otomatik şekillendirmede, koşullu tepki, yaklaşma ve ışık düğmesini gagalamadır. Bu tepki, iç organlarla ilişkili tepkileri içeren düz kas sistemi ile değil; iskelet kaslarıyla ilgilidir. İskeletsel tepkiler, aynı zamanda koşullu baskılamanın temeli olan donakalma davranışını da içerir. İtici uyarıcılarla koşullamadaki koşullu göz kırpma tepkileri ve sıçanlarla apetetif koşullamada gözlenen kafayı aniden çevirme ve ayaklar üzerinde dikilme tepkileri de düz kas sisteminden ziyade, iskeletsel kas sistemiyle ilgilidir.

6 Çağdaş Pavlovian koşullama yordamlarında ölçülen tepkilerin, gerçekte, koşullanan şeyin dolaylı bir yansıması olduğu ve gerçek koşullu tepkinin aslında iç organlarla ilişkili ya da bir salgısal tepki olduğu görüşü ileri sürülebilir. Bu türden bir görüş, koşullu bastırma yordamı durumu için bir miktar haklı bir eleştiri olarak düşünülebilir. Korku ve hoşlanmamayla ilgili birçok fizyolojik görüngü, elbette, CER yordamında koşullanmaktadır. CS in ortaya çıkardığı bastırmaya, iç organlarla ilgili koşullu tepkiler aracılık ediyor olabilir. Ancak, iç organlara ilişkin hangi koşullu tepkilerin, güvercinlerde koşullu işaret izleme, sıçanlarda koşullu kafayı aniden çevirme ve ayaklarının üzerinde dikilme ya da koşullu göz kırpma tepkilerini içeren iskeletsel tepkilerin çıkmasına yol açtığı o kadar açık değildir. Eldeki görgül kanıt, Pavlovian koşullamanın iskeletsel tepkilerde değişmeyle sonuçlanabileceğini göstermektedir ve bu da, bilimsel yaklaşımın parsimoni ilkesiyle uyum göstermektedir. KOŞULLU VE KOŞULSUZ TEPKİLERİN BENZERLİĞİ Koşullu tepkinin, topografyası açısından, koşulsuz uyarıcı tarafından ortaya çıkarılan davranışa benzer olduğunu varsayan geleneksel görüş üzerinde çağdaş Pavlovian koşullama yordamlarının etkileri nelerdir? Bu konudaki kanıtlar biraz karışıktır. Bazı koşullama yordamlarında koşullu tepki koşulsuz tepkiye benzerdir. Örneğin, göz kırpma koşullamasında bu durum, CR ve UR ın benzerliğiyle gözlenir. Ancak, başka durumlarda CR ve UR birbirinden tamamen farklıdır. Koşullu baskılama yordamında, koşulsuz uyarıcı, sıçanın üzerinde durduğu ızgara zemine uygulanan kısa süreli, orta şiddette elektrik şokudur. Sıçan şoku ayağının altından aldığı için şok ani ve güçlü bir zıplamaya yol açar. US e verilen bu ani zıplama davranışı, daha sonra koşullu tepki olarak gelişen hareketsizlik ve davranışın baskılanmasıyla dramatik biçimde bir zıtlık oluşturur. DAVRANIŞSAL SİSTEM YAKLAŞIMI Madem, koşullu tepkinin her zaman koşulsuz tepkiye benzer olduğunu söyleyemiyorsak, Pavlovian koşullama ile gelişecek davranışın ne türden bir davranış olduğunu nasıl yordayabileceğiz? Bu, gerçekten de çözülmesi zor bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (örneğin, Cunningham, 1997; Stewart & Eikelboom, 1987). Kesin bir yanıt henüz bulunamamış olmasına karşın, son yıllarda, davranış sistemleri fikri temel alınarak, koşullu tepkilerin topografyasını analiz etmek üzere umut verici bir yaklaşım geliştirilmektedir. İkinci Bölümde davranış sistemleri kavramına bir giriş yapmıştım. Bir Pavlovian koşullama yordamında, bir koşulsuz uyarıcı, o koşulsuz uyarıcı ile ilgili davranış sistemini (behavior system) harekete geçirdiği için, söz konusu kavram buradaki tartışma ile yakından ilgilidir. Aç bir hayvana sunulan yiyecek beslenme sistemini, şokun sunumları da savunma davranış sistemini harekete geçirir. Beslenme sistemi, genel arama moduyla başlar, sonra odaksal aramayla devam eder ve son olarak da tüketici ya da doyurucu davranışla sonlanır (bkz. Şekil 4.3). Eğer bir CS, hayvanın aldığı her yiyecek parçasından önce sunulursa, CS beslenme davranış sistemindeki tepki modlarından birisinin parçası haline gelir ve bu da, organizmanın ne tip koşullu tepkide bulunacağını belirler (Timberlake & Lucas, 1989). Eğer CS odaksal arama modunun bir parçası haline gelirse, koşullu tepki, yaklaşma ve işaret izleme gibi odaksal arama tepkilerinden oluşacaktır (Wasserman, Franklin, & Hearst, 1974). Bunun tersine, eğer CS tüketici, doyurucu tepki modunun bir parçası haline gelirse, bu sefer koşullu tepki, CS in yakalanması ve yenmesi koşullu tepkisini içerecektir (Boakes, Poli, Lockwood, & Goodall, 1978). İtici uyarıcıyla koşullamada, koşullu tepkinin doğası, savunucu davranış sistemi tarafından belirlenir (Fanselow, 1997). Koşullu bastırma çalışmalarında kullanılan ayak- şoku bir dışsal acı kaynağıdır ve bir avcı tarafından ısırılmaya benzer, dahası, şoka verilen tepki, ısırılmaya verilen tepkiye benzerdir. Küçük kemirgenler, yılanlar ve diğer avcılarla baş etmek zorundadırlar. Bir sıçan, bir yılan tarafından ısırıldığında, sıçan havaya sıçrar. Benzer biçimde sıçanlar ayak-şoku aldıkları zaman da havaya sıçrarlar.

7 Sıçanın gelmek üzere olan ya da gelmesi muhtemel olan bir saldırıya verdiği savunma tepkisi, saldırının kendisine verdiği tepkiden farklıdır. Bir sıçan saldırmak Yiyeceği elde etme ve Genel arama modu Odaksal arama modu tüketme modu CS ŞEKİL 4.3 Davranışsal sistem ve Pavlovian koşullama. US olarak yiyeceğin kullanıldığı koşullama yordamları beslenme sistemine ilişkindir. CS in yiyecekle eşleştirilmesinin bir sonucu olarak, CS beslenme sisteminin bir parçası haline gelir ve beslenme ile ilgili tepkileri çıkarmaya başlar. US üzere olan bir yılanı gördüğünde ya da kokusunu aldığında donakalır. Koşullu bastırma yordamında, koşullu uyarıcı gelmekte olan bir saldırıyı sinyaller. Böylece CS donakalma savunucu davranışını ortaya çıkarır. Pavlovian Bağıntıların İçeriği Önce de belirttiğim gibi, Pavlovian koşullama hakkındaki genel bir inanç, Pavlovian koşullamanın bir koşullu uyarıcıya bir koşullu tepkinin verilmesinin öğrenilmesine ilişkin olduğudur. Ancak, birçok durumda, Pavlovian koşullama uyarıcı-tepki (S-R) öğrenmesinden ziyade, uyarıcı-uyarıcı (S-S) öğrenmesini içerir. Pavlovian koşullamanın bir S-S mi, yoksa bir S-R bağıntısının sonucu mu olduğu, öğrenmenin içeriğiyle ilgilidir. Bu bölümde araştırmacıların S-S ve S-R öğrenme arasında nasıl bir ayırt etme yaptıkları üzerinde durulacaktır. S-S öğrenme mekanizmasına göre, klasik koşullama koşullu ve koşulsuz uyarıcılar arasında bir bağıntının kurulmasına yol açar. Bu bağıntının bir sonucu olarak, CS in sunulması koşulsuz uyarıcının bir sinirsel temsilini aktive eder (bkz. Şekil 4.4). Daha günlük terimlerle ifade edecek olursak, organizma, CS ile karşılaşması üzerine koşulsuz uyarıcıyı hatırlar. Organizmanın, US i düşünmek üzere uyarıldığında, ne yapacağı, US e tepkide bulunmaya yönelik güdüsüne bağlıdır. US DEĞER DÜŞÜRÜMÜNÜN ETKİLERİ S-R ve S-S mekanizmaları arasındaki ayırımı yapmak için güçlü bir teknik Robert Rescorla (1973) tarafından popüler hale getirilmiştir ve söz konusu teknik, temel olarak bir performans testidir. Test, bireyin koşulsuz uyarıcıya tepkide bulunma güdüsü değiştirildikten sonra, koşullu tepkinin etkililiğinin değerlendirilmesine ilişkindir. Buna ilişkin bir deney tipinde, US e tepkide bulunma motivasyonu azaltılır. Bu manipülasyon US değer düşürümü (US devaluation) olarak adlandırılır. Örneğin, erkek bıldırcınlar kullanılarak yapılan bir cinsel Pavlovian koşullama çalışmasını ele alalım (Holloway & Domjan, 1993). Bu çalışmada, görsel uyarıcı, bir dişi kuşla günde bir kereliğine bir araya gelme fırsatıyla eşlenmiştir. Başlangıçta görsel CS herhangi anlamlı bir davranış ortaya çıkarmamaktaydı. Ancak, erkekler cinsel açıdan güdülü oldukları için, her bir koşullama denemesinin sonunda sunulan dişi ile çiftleşmiştir. Bunun gibi 10 koşullama denemesinden sonra, CS güçlü bir yaklaşma tepkisi ortaya çıkarmaya başlamıştır. Test alanının neresinde bulunduklarından bağımsız olarak, deney hayvanları CS sunulduğu zaman hemen oraya koşmuşlardır.

8 S-R Öğrenme CS CR CS S-S Öğrenme US in temsili CR ŞEKİL 4.4 S-R ve S-S öğrenme arasındaki fark. S-R öğrenmesinde CS ve CR arasında doğrudan bağıntı kurulur. S-S öğrenmesinde CS, CR a yol açan US in temsilini harekete geçirir. S-R öğrenme mekanizmasına göre, koşullu tepki, CS ve CR arasında kurulan doğrudan bir bağıntıyı yansıtır. Eğer, arada böyle bir bağıntı kuruldu ise, o zaman hayvanın koşulsuz tepkide bulunma motivasyonundaki bir değişmenin, hayvanın koşullu tepkide bulunması üzerinde herhangi bir etkiye sahip olmaması gerekir. Bu öğrenmenin bir S-R öğrenmesi olduğu doğru ise, bıldırcın bir kez cinsel koşullu yaklaşma tepkisini öğrendikten sonra, cinsel açıdan güdülü olmasa bile, CS in sunumu kuşta CR ı ortaya çıkarmalıdır. Holloway ve Domjan, S-R yordamasını bir grup kuşun cinsel dürtülerini azaltmak suretiyle test ettiler (cinsel dürtülerin azaltılması, laboratuvar ortamındaki ışık koşulları kış koşullarına ayarlanarak gerçekleştirilmiştir). Deneyin sonuçları Şekil 4.5 de özetlenmiştir. S-R mekanizması yordamasının tersine, cinsel motivasyondaki azalma, görsel CS e koşullu tepkide bulunmayı azaltmıştır. Şekil 4.5 de özetlenen sonuçlar, deneyde S-S tipi bir öğrenmenin gerçekleştiğine işaret etmektedir. S-S öğrenmesi özgün bir koşullu tepkinin öğrenilmesine ilişkin değildir. Daha ziyade, bu, CS ile US arasındaki bir bağıntının öğrenilmesine ilişkindir. CS-US bağıntısı kurulduğunda, CS in sunumu, US in bir temsilini harekete geçirir. Bu da, koşullu davranımda bulunmaya yol açar; fakat bu, sadece katılımcıların US e tepkide bulunmaya güdülü olmaları durumunda gerçekleşir. Bıldırcın deneyinde, dişiyle çiftleşme fırsatı koşulsuz uyarıcıydı. Eğitim sonrasında, CS sadece cinsel açıdan güdülü kuşlarda, koşullu yaklaşma davranışı ortaya çıkarmıştır. US DEĞER ARTTIRIMININ ETKİLERİ Son örnekte koşulsuz uyarıcıya tepkide bulunma güdüsü, S-S öğrenmesini test etmek üzere azaltıldı. Bir başka yaklaşım, koşulsuz uyarıcıya verilen tepkiyle ilgili güdüyü arttırmaktır. Söz konusu yordam, US değer arttırımı (US inflation) olarak adlandırılır ve eğer S-S mekanizması doğru ise, koşullu tepkide bulunmada bir artış ile sonuçlanmalıdır.

9 25 20 Azaltılmış Cinsel Güdü Normal Cinsel Güdü Koşullu Yaklaşma Davranışı Test Denemeleri ŞEKİL 4.5 Cinsel yaklaşma koşullu davranışında US değer düşürümünün etkileri. İki grup bıldırcın koşullu yaklaşma tepkisini kazandıktan sonra, bir hafta aralıkla, üç test oturumu yürütülmüştür. Test aşaması boyunca bir grup kuşun cinsel motivasyonu azaltılmıştır. US değer düşürümü yordamı kuşların koşullu tepki vermelerinde bir azalma ile sonuçlanmıştır. Holloway ve Domjan dan uyarlanmıştır (1993). US değer arttırımı yönteminin özellikle ilginç bir uygulamasında, laboratuvar sıçanları katılımcı olarak kullanıldı ve bu uygulamada koşulsuz uyarıcı tuz tadı idi (Rescorla & Freberg, 1978; Fudim, 1978). Hayvanlarda (insanlar da dahil olmak üzere) tuz ihtiyacı, fizyolojik bir sodyum eksikliği yaratmak suretiyle arttırılabilir. Sodyum eksikliği yaratmak, tuza koşullu tepki vermeyi önemli ölçüde arttıracağı için, bu güçlü bir US değer arttırımı yordamı olarak değerlendirilebilir. Rescorla ve Freberg tarafından sorulan soru, US değer arttırımının, tuzla bağıntılandırılan CS e tepkide bulunmayı artırıp artırmayacağıdır. Bu çalışmada, iki grup laboratuvar sıçanı karşılaştırılmıştır. Koşullama, sodyum yoksunluğu yaratılmaksızın gerçekleştirilmiştir. CS olarak hafif acı bir tat (suya bir miktar kinin karıştırılarak elde edilmiştir) ve US olarak da tuz tadı kullanılmıştır. Deneysel grupta, acı tat (su-tuz karışımına kinin eklenerek elde edilmiştir) tuzun tadıyla eşlenmiştir. Kontrol grubunda ise, acı tat ve tuz tadı birbirini izleyen günlerde, değişimli olarak sunulmuştur. Bu yordamlardan sonra her iki grupta da sodyum eksikliğine yol açmak suretiyle US değer arttırımı yaratılmıştır. Daha sonra sıçanların tek başına sunulan acı tada yönelik tepkileri test edilmiştir. Test boyunca deneysel gruptaki hayvanlar, kontrol grubundaki hayvanlardan çok daha fazla kinin tadındaki suyu içtiler. Bu dikkate değer bir sonuçtur. Çünkü genellikle sıçanlar kinin içmekten nefret ederler. Bu çalışmada kininin tadı, tuz ile bağıntılı hale gelmiştir. Koşullamadan sonra, sodyum yetersizliği tuzun değerini arttırmış ve bu da tuz ile bağıntılandırılmış kinin tadına tepkide bulunmada bir artışa yol açmıştır. Bağıntıların Seçiciliği

10 Pavlovian koşullamaya ilişkin üzerinde duracağımız en son geleneksel sayıltı, bir koşullama durumundaki bir CS in etki düzeyinin (örneğin, hafif bir ses), aynı CS in diğer bir koşullama durumundaki etki düzeyine eşit olacağına ilişkindir. Bu eş potansiyellik sayıltısı (equipotentiality assumption) olarak bilinir. Araştırmacılar çok uzun süredir hayvanların bütün koşullu uyarıcıları eşit hızda öğrenmediklerini bilmektedirler. Örneğin, Pavlov (1927) düşük şiddetli bir CS in, yüksek şiddetli bir CS den daha yavaş koşullandığını gözlemiştir. Bununla birlikte, bu tür farklılıklar eş potansiyellik sayıltısı ile çelişmez. Çünkü, hangi koşulsuz uyarıcı kullanılırsa kullanılsın, düşük yoğunluklu bir CS in koşullanması daha güçtür. Eş potansiyellik sayıltısı aleyhine ilk kanıt, itici uyarıcılar ile koşullama çalışmalarından elde edilmiştir. Koşullu bastırma fenomeni, bir çeşit itici uyarıcı koşullamasına karşılık gelir. Burada, bir ses ya da bir görsel uyarıcı, şok ile eşlenir ve sonuçta ses ve ışık itici özellikler edinir. İtici uyarıcı koşullamasının diğer bir tipi tat itinmesi öğrenmesidir (taste aversion learning). Bu durumda, bir hastalık durumu (örneğin, hafif bir yiyecek zehirlenmesi durumu) alışılmadık bir tadı izler ve organizma sonuç olarak alışılmamış tattan itinmeyi öğrenir. Koşullu bastırma ve tat itinmesi fenomenleri, hem işitsel-görsel ipuçları ve hem de tat ipuçlarının koşullu uyarıcı olarak etkili olduklarını göstermektedir. Ancak ilginç bir şekilde bu ipuçları sadece kendi koşulsuz uyarıcısı ile birleştirildiklerinde etkilidirler (bkz. Şekil 4.6). Sıçanlar hastalıkla eşlenen işitsel ya da görsel ipuçlarına tat itinmesi göstermeyi kolayca öğrenemezler. Ayrıca sıçanlar şok ile eşlenen bir tat uyarıcısından itinmeyi de kolayca öğrenemezler (Domjan & Wilson, 1972; Garcia & Koelling, 1966). Bunlar, seçici bağıntı (selective association) fenomenine işaret etmektedir. Pavlovian koşullama yordamındaki koşullu uyarıcının etkinliği, kullanılan koşulsuz uyarıcının seçiciliğine bağlıdır (LoLordo & Droungas, 1989). İnsanlar da, laboratuvar sıçanlarında olduğu gibi, seçici bir şekilde uyarıcılardan itinmeyi öğrenirler. Sindirim sistemi ile ilgili bir hastalık yaşayan bir kişinin, kusmadan hemen önce yediği alışılmamış bir tattan itinmeyi öğrenmesi, daha sonra karşılaşabileceği diğer uyarıcı tiplerinden itinmeyi öğrenmesinden daha kolaydır. Seçici bağıntılandırmayla tutarlı olarak, insanlar fiziksel bir kazada yaralanmaları ya da derilerinde oluşan bir tahriş durumuyla, bundan önce yedikleri yiyecek arasında bir bağıntı kurmazlar; dolayısıyla bu yaşantılar herhangi bir yiyecek itinmesine yol açmaz (Logue, Ophir, & Strauss, 1981; Pelchat & Rozin, 1982). Yiyecek itinmesini ortaya çıkarmada daha çok hastalık yaşantıları etkili olur. Yiyecek itinmesi öğrenmesiyle ilgili çalışmalarda seçici bağıntıların ilk gösterilmesinden bu güne, benzer etkiler öğrenmenin diğer türlerinde de bulunmuştur. Örneğin, Shapiro, Jacobs ve LoLordo (1980) güvercinlerin yiyecekle, görsel bir uyarıcıyı, işitsel bir uyarıcıdan daha kolayca bağıntılandırdıklarını bulmuşlardır. Buna

11 3,5 Tat Koşullama Test Yalama sayısı/ dakika 3 2,5 2 1,5 1 Görsel-İşitsel CS Tat + Görsel-İşitsel Tat + Görsel-İşitsel US Şok Hastalık CS Tat ya da Görsel-İşitsel Tat ya da Görsel-İşitsel 0,5 0 Hastalık Şok US ŞEKİL 4.6 Garcia ve Koelling (1966) tarafından, itici uyarıcı öğrenmesinde seçici bağıntıları göstermek üzere yapılan deneye ilişkin yordam ve sonuçları. karşın, kuşlar şok kullanıldığında, işitsel ipuçlarına, görsel ipuçlarından daha hızlı koşullanmışlardır. Seçici bağıntıların çalışılmasında, seçici öğrenme durumlarının mutlak olmadığını akılda bulundurmak gerekir. Örneğin, tat uyarıcılarının sindirim sistemiyle ilgili hastalıklarla bağıntılandırılması, işitsel-görsel uyarıcıların bu hastalıklarla bağıntılandırılmasından daha kolaydır demek, tat dışındaki ipuçlarının hastalıkla bağıntılandırılamayacağı anlamına gelmez. Bu tür öğrenmeler de meydana gelebilir; ama, daha zordur ve özel yordamları gerektirir (örneğin, Best, Batson, Meachum, Brown, & Ringer, 1985). Seçici bağıntılar, öğrenme hızının, CS ve US in bireysel ya da bağımsız özelliklerine değil; ama, kullanılan koşullu ve koşulsuz uyarıcıların kombinasyonuna bağlı olduğu durumları ifade eder. Seçici bağıntılar oldukça güçlü bir biçimde gösterilmiş olmasına rağmen, bu tür etkiler yine de spekülasyonlara açık kalmaktadır. Seçici bağıntıların nedeni olarak düşünülebilecek bir faktör, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların benzerliğine ilişkindir. Kanıtlar, CS ve US arasındaki benzerliğin, bağıntıların kuruluşunu kolaylaştırdığını göstermektedir (Rescorla & Gillan, 1980; Testa, 1974). Bununla birlikte, seçici bağıntıların hepsi de benzerlik kavramı ile açıklanamamaktadır. Örneğin, güvercinlerde işitsel ipuçlarının şokla bağıntılanmasının, görsel ipuçlarının şokla bağıntılanmasından neden daha kolay olduğu, benzerlik kavramıyla pek de açıklığa kavuşturulamamaktadır. İşitsel ipuçlarının, şoka benzerliği, görsel ipuçlarından daha fazla değildir. Pavlovian Koşullamada Kontrol Problemi Pavlovian koşullamanın kritik özelliği, koşullu uyarıcı ve koşulsuz uyarıcı arasında bir bağıntının oluşumuna ilişkin olmasıdır. Bu bakımdan, davranışta gözlenen herhangi bir değişme, Pavlovian koşullamaya yüklenmeden önce, etkinin, CS ve US arasında kurulan bir bağıntıdan kaynaklandığı gösterilmelidir. Bir bağıntının gelişmesi için, koşullu ve koşulsuz uyarıcılar, birbirini izleyen kombinasyonlar halinde sunulur. Örneğin, her bir koşullama denemesinde, US in sunumundan hemen önce CS in sunulması belirgin bir biçimde etkili olur (sonraki bölümde bu konuya daha ayrıntılı olarak değinilecektir). Ek olarak, bir öğrenmenin oluşabilmesi için, genellikle pek çok koşullama denemesine gereksinim duyulur. Bu bakımdan, Pavlovian koşullama yordamında, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların tekrarlı bir şekilde sunumu söz konusudur. Bölüm 3 de gördüğümüz gibi, uyarıcıların tekrarlı sunumu alışma ve duyarlılaşma etkileri

12 ile sonuçlanabilir. Bu nedenle alışma ve duyarlılaşma etkileri Pavlovian koşullama denemeleri boyunca da meydana gelebilir. Tekrarlayan CS ve US sunumlarıyla ortaya çıkabilecek alışma ve duyarlılaşma etkileri, CS ve US arasında bir bağıntının oluşmasına bağlı olmadığı için, bu, Pavlovian koşullama olarak değerlendirilmez. Davranışta gözlenen bir değişikliğin bir Pavlovian koşullama durumu olarak nitelenebilmesi için, olası alışma ve duyarlılaşma etkilerinden ayırt edilmesi gereklidir. Alışma etkileri tipik olarak pek fazla dikkate alınmaz; çünkü, alışma, tepkide bulunmada azalma ile sonuçlanırken, Pavlovian koşullama CS e verilen tepkide bir artmayı ifade eder. Öte yandan, potansiyel duyarlılaşma etkileriyle uğraşmak daha güçtür. CS e verilen tepkideki artma, CS e maruz kalma sonucunda ortaya çıkan duyarlılaşmadan kaynaklanabilir; US sunumlarının sonucu olarak alışmanın ortadan kalkması veya duyarlılaşma tarafından ortaya çıkarılmış olabilir ya da işin içinde bunların her ikisi de yer alıyor olabilir. Bu bakımdan, Pavlovian koşullama çalışmalarında, bu tür duyarlılaşma etkilerini dışarıda tutmak için bir takım kontrol yordamları işe koşulmalıdır. Söz konusu kontrol problemine evrensel olarak uygulanabilir ve kabul edilebilir bir çözüm mevcut değildir. Onun yerine, her biri kendi avantaj ve dezavantajlarına sahip olan, çeşitli kontrol yordamları kullanılmaktadır. Bir yordamda, CS duyarlılaşma etkileri, CS in kendisinin tekrarlı biçimde sunulması ile değerlendirilir. Ancak, CS in tek başına kontrolü (CS-alone control) olarak isimlendirilen bu tür bir yordam yetersizdir. Çünkü burada, CS e verilen tepkideki muhtemel artışa neden olan, US e alışmanın ortadan kalkması veya US e duyarlılaşma etkileri hesaba katılmamaktadır. Başka bir kontrol yordamı, US in yarattığı duyarlılaşmayı ölçmek üzere, US in kendisinin tekrarlı bir biçimde sunulmasını içerir US in tek başına kontrolü (US-alone control)). Ancak, US in tek başına kontrolü de tekrarlı CS sunumlarının olası duyarlılaşma etkilerini dikkate almaz. Otuz yıl kadar önce, Rescorla, kontrol problemine dahice bir çözüm önerdi (Rescorla, 1967). Seçkisiz kontrol (random control) yordamı olarak adlandırılan bu işlem, CS in tek başına kontrolü ve US in tek başına kontrolü yordamlarındaki problemleri de çözmekteydi. Seçkisiz kontrolde, CS ve US tekrarlı olarak sunulur; ancak, sunumları birbirine göre seçkisiz zamanlarda gerçekleşir. CS ve US sunumlarının seçkisiz zamanlanması, bu iki uyarıcı arasında bir bağıntının oluşumunu engeller, ama duyarlılaşma süreci üzerinde bir etkide bulunmaz. Seçkisiz kontrol yöntemi, kısa bir süre içinde popüler olmuştur. Öte yandan, araştırmacılar söz konusu kontrol yordamının ayrıntılarını incelemeye başladıklarında, bazı ciddi sorunlar buldular (Papini & Bitterman, 1990). Çalışmalar, seçkisiz kontrolün, öğrenme yaratmada, etkisiz olmadığını ortaya koymaktaydı. Bağıntısal öğrenme, seçkisiz kontrol yordamında iki yolla gelişebilir. İlki, seçkisiz CS ve US sunumları CS in US ile birlikte sunulduğu bazı durumlara yol açabilir. Diğer bir deyişle, seçkisiz yordamlar kısa vadede seçkisiz olmayan bir örüntü ile sonuçlanabilir. Örneğin, madeni bir parayı beş kere fırlatmak, nadiren de olsa, bir dizide peşpeşe beş kez tura gelmesi ile sonuçlanabilir. Benzer bir şekilde, CS ve US in seçkisiz sunumları, zaman zaman CS ve US in eşlenmesiyle de sonuçlanabilir. Eğer kazara oluşan bu tür CS-US eşlenmeleri eğitimin erken evrelerinde meydana gelirse, bir koşullu tepki gelişebilir (Benedict & Ayres, 1972). Seçkisiz kontrol yordamında bağıntısal öğrenme, CS olmaksızın, US in sunulduğu zamanlarda da ortaya çıkabilir. Bu durumlarda US, deneyin yapıldığı belirli bir ardalandaki (background) bağlamsal ipuçların (contextual cues) varlığında sunulmaktadır. Pavlovian koşullama kuramının gelişiminin ilk zamanlarında bağlamsal ipuçları göz ardı edilmiştir. Oysa, son zamanlarda yapılan birçok çalışma, belirgin bir CS in eksikliğinde, koşulsuz bir uyarıcının tekrarlayan sunumlarının, ardalana ilişkin ipuçlarına koşullanma ile sonuçlanabildiğini göstermektedir (Balsam & Tomie, 1985; Kremer, 1974). Ardalan ipuçlarının koşullanması, seçkisiz kontrol yordamı için sorunlar yaratır. Çünkü, koşullu bağlamsal ipuçları, asıl ilgilendiğimiz uyarıcıların koşullanmasında aktif bir karıştırıcı etki kaynağı oluşturabilir. Örneğin, CS, koşullu ardalan uyarıcılarının varlığında verilirse, organizmanın koşullu bir uyarıcıyı, örneğin, yiyecekle bağıntılandırması daha zor olacaktır (Tomie, Murphy, Path, & Jackson, 1980). Dolayısıyla, seçkisiz kontrol yordamı, bağlamsal ipuçlarının koşullanmasına izin verdiği ölçüde; Pavlovian koşullamanın gösterilebilmesi için gerekli, nötral, bağıntısız bir temel düzey oluşturmaz.

13 Pavlovian koşullama için bütünüyle tatmin edici bir kontrol yordamı mevcut olmamasına rağmen, Şekil 4.7 de özetlenen ayırt edici kontrol (discrimination control) yordamı akla yatkın bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Seçkisiz kontrolden farklı olarak, ayırt edici kontrol CS + ve CS - olmak üzere iki koşullu uyarıcıyı içerir. Bu iki CS, kısa süreli olarak sunulan bir ses ve bir ışık olabilir. Denemelerin yarısında CS +, US ile eşleştirilir ( + işareti US in CS ile birlikte sunulduğunu göstermektedir). Kalan denemelerde CS - sunulur ve US verilmez ( - işareti US in dahil edilmediğini göstermektedir). CS + ve CS -, denemeler boyunca, dönüşümlü bir biçimde, seçkisiz olarak sunulur. Katılımcıların yarısı için ses CS + olarak kullanılırken, ışık CS - olarak kullanılır; katılımcıların diğer yarısı için bu uyarıcı sunumu tersine çevirilir. Eğer, US in sunumları sadece ışık ve ses CS lerine tepkide bulunmaya duyarlılaştırsaydı ne olacaktı? Duyarlılaşma bağıntıya dayanmamaktadır ve bu yüzden de bir uyarıcı ile US in eşlenmesine bağlı değildir. Bu nedenle, duyarlılaşmanın hem CS + a, hem de CS - a verilen tepkiyi yükseltmesi beklenir. Ayırt edici kontrol yordamında, eğer, duyarlılaşma ortaya çıksaydı, katılımcıların CS + ve CS - a aynı biçimde tepki vermeleri gerekirdi. O halde, bağıntısal öğrenmede durum nedir? Duyarlılaşmanın tersine, bağıntısal öğrenme, US ile eşlenen uyarıcıya özgün olmalıdır. Bu bakımdan, bağıntısal öğrenme CS + a verilen tepkiyi, CS - a verilen tepkiden daha çok yükseltmelidir. Ayırt edici kontrolde, CS + a CS - dan daha fazla tepki verilmesi, bağıntısal öğrenmeye bir kanıt oluşturur. Ayırt etmenin kontrolünde, bazen ortaya çıkan bir sorun, CS + a karşı CS - a verilen ayırımlı tepkilerin farklı biçimlerde ortaya çıkabilmesine ilişkindir. CS + a verilen tepki CS + CS - US Zaman ŞEKİL 4.7 Pavlovian koşullamada ayırt edici kontrol yordamına ilişkin grafik gösterim. Seçkisiz yer değiştirmede iki tip deneme söz konusudur. Bazı denemelerde bir koşullu uyarıcı, (CS + ) US ile eşlenir. Diğer denemelerde ise, başka bir koşullu uyarıcı, (CS - ) tek başına sunulur. CS + a, CS - dan daha güçlü bir şekilde verilen koşullu tepki, duyarlılaşmadan ziyade, bağıntısal öğrenmenin bir kanıtıdır. eğitim yordamı tarafından yükseltilebilir ya da CS - a verilen tepki ketlenebilir (ketleme koşullaması Bölüm 5 de tartışılacaktır). CS - a karşı ketlenmenin gelişmesi, sıklıkla karşılaşılan bir sonuç değildir; ancak, eğer bundan şüphe duyulursa, belirsizliği ortadan kaldırmak üzere ek kontrol yordamlarının işe koşulması gerekir. Pavlovian Koşullu Davranışın Sönmesi Bir kez, CS in US ile eşlenmesi sonucunda koşullu bir tepki elde edildiğinde, davranış sonsuza kadar sürer mi? Eğer CS, US ile daha fazla eşlenmezse, organizma koşullu tepki vermeye yine de devam eder mi? CS in koşullamadan sonra, yalnız başına (US verilmeksizin) sunulduğu yordam sönme yordamı (extinction procedure) olarak adlandırılır. Tahmin edilebileceği gibi, CS in US olmaksızın tekrarlanması, daha önceden koşullanmış tepkinin azalmasıyla sonuçlanabilir. Koşullu davranıştaki bu tür bir azalma sönme etkisi (extinction effect) olarak adlandırılır. Bir Pavlovian koşullu tepkinin sönmesine ilişkin yordam, Bölüm 3 de tartışılan alışma yordamına çok benzer. Her iki koşulda da uyarıcı tek başına tekrarlayan bir biçimde sunulmakta ve o uyarıcı tarafından ortaya çıkarılan davranış yavaş yavaş azalmaktadır. Bu iki durum arasındaki en önemli fark, alışmada

14 önceden alınan özel bir eğitim yordamının sonucunda kurulmuş bir tepkinin azalmasının söz konusu olmamasıdır. Buna karşılık, Pavlovian koşullama yordamındaki sönmede, ortaya çıkarıcı uyarıcı -US ile önceden eşlenmiş- bir CS dir. Bu farklılığa karşın, genel olarak, Pavlovian sönme fenomeni, daha önce tartıştığımız, alışma çalışmalarındaki etkilere benzerdir. SÖNME VE ALIŞMA Alışma ve Pavlovian sönme arasındaki önemli bir benzerlik her iki koşulda verilen tepkinin uyarım olmayan bir dönemden sonra yeniden elde edilir olmasıdır. Bölüm 3 de gördüğümüz gibi, bir dinlenme döneminin ardından, alışılmış tepkinin yeniden elde edilmesi kendiliğinden geri gelme (spontaneous recovery) olarak adlandırılır. Bir dinlenme döneminden sonra meydana gelen söndürülmüş tepkinin geri gelmesi de kendiliğinden geri gelme olarak adlandırılır (Brooks & Bouton, 1993; Robbins, 1990). Koşullu tepki Yeni Uyarıcı Denemeler ŞEKİL 4.8 Sönmedeki ketlenmenin kalkmasının gösterimi. Bir koşullu tepkinin sönmesi sırasında alışılmamış bir uyarıcı sunulur ve koşullu tepkinin geçici olarak yeniden geri gelmesi sağlanır (Not: veriler hipotetiktir). Alışma ve Pavlovian sönme arasındaki başka bir benzerlik, iki fenomende de yeni bir uyarıcının sunumunun, tepkinin geçici bir şekilde geri gelmesine neden olabilmesidir. Uyarılmışlık yaratan veya duyarlılaştırıcı bir uyarıcının sunumundan dolayı alışılmış tepki geçici olarak geri gelebilir. Bölüm 3 de bahsettiğim gibi, bu görüngü alışmanın ortadan kalkması olarak adlandırılır. Yeni bir uyarıcının sunumu, sönmeyi takip eden koşullu tepkinin geçici olarak geri gelmesiyle de sonuçlanabilir (Pavlov, 1927). Bu durumda, fenomen dışsal ketleme (external inhibition) ya da ketlenmenin kalkması (disinhibition) olarak adlandırılır. Ketlenmenin kalkmasını gözlemek için önceden koşullanmış bir uyarıcı, koşullu tepki azalana kadar tek başına tekrarlı bir biçimde sunulur. Daha sonra, CS, yabancı bir uyarıcı ile sunulur ve koşullu davranışta geri gelme gözlenir (bkz. Şekil 4.8). Ketlenmenin kalkmasında ortaya çıkan tepkinin, yeni uyarıcıya yüklenemeyeceğine dikkat ediniz. Yeni uyarıcılar koşullu tepkileri ortaya çıkarmaz. Daha ziyade, yeni uyarıcı, bir ketleyici etkiden, söndürülmüş tepkiyi serbest bırakır. ÖĞRENMENİN TERSİNE ÇEVRİLMESİ (UNLEARNING) OLARAK SÖNME Kendiliğinden geri gelme ve ketlenmenin kalkması fenomenleri sönme kuramları için önemli doğurgulara sahiptir. Yüzeysel olarak bakıldığında, sönme, edinimin (acquisition) tersi gibi görünür. Pavlovian edinim boyunca verilen koşullu tepki giderek artar. Bunun tersine, sönme boyunca verilen koşullu tepki giderek azalır. Bu simetri, sönmenin, edinimin tersi olduğu biçiminde hatalı bir görüşe yol açabilir. Sönmenin,

15 edinimin tersi olduğu biçimindeki görüş, sönmenin CS-US bağıntısının kaybedilmesi ya da ilgili öğrenmenin tersine çevrilmesi sonucu ortaya çıktığını iddia eder. Kendiliğinden geri gelme ve ketlenmenin kalkması fenomenleri önemlidir. Çünkü, sönmenin edinimin karşıtı olmadığını gösterirler. Eğer sönme, CS-US bağıntısının kaybedilmesi ya da öğrenmenin tersine çevrilmesi nedeniyle ortaya çıkıyorsa, o zaman dinlenme periyodunun koşullu davranışın geri gelmesine neden olmaması gerekirdi. Yeni bir uyarıcının sunumunun da, öğrenmenin tersine çevrilmesi sonucunda kaybedilen koşullu bir tepkiyi tekrar kuramaması gerekirdi. Oysa, daha önce de gördüğümüz gibi, durum hiç de böyle değildir. Bu bakımdan, sönmenin öğrenmenin tersi olduğuna ilişkin yaklaşım, ketlenmenin kalkması fenomenini açıklayamamaktadır. KETLEMENİN BİR TÜRÜ OLARAK SÖNME Kendiliğinden geri gelme ve ketlenmenin kalkması fenomenleri, sönmenin koşullu tepkinin bir çeşit ketlenmesi olduğunu ileri sürer. Ketlenme, söndürülmüş tepkinin kendiliğinden geri gelmesiyle sonuçlanan bir dinlenme dönemiyle yok olur. Yeni bir uyarıcının sunumu da, sönme tarafından yaratılan, ketlemeyi bozar ve ketlenmenin kalkması fenomene neden olur. Sönmenin öğrenmenin tersi olmaktan ziyade, ketlemenin bir türü olduğu fikrini destekleyen diğer bir fenomen ise, yenileme etkisidir (renewal effect) (örneğin, Bouton, 1993). Yenileme etkisi, eğitimin taşınmasına ilişkin yapılan araştırmalar sırasında keşfedilmiştir. Bu tür çalışmalarda temel soru, bir durumun diğer koşullar ya da bağlamlara aktarılmasının ya da taşınmasının nasıl öğrenildiğiyle ilgilidir. Örneğin, kalabalık bir öğrenci yurdunda öğrendiklerinizi, sessiz bir sınıfta aldığınız bir teste aktarabilir misiniz? Eşit derecede önemli bir soru da, sönmenin taşınması ile ilgilidir. Sönme belirli bir ortamda gerçekleştirildi ise, koşullu uyarıcı o ortamda artık koşullu davranışı ortaya çıkarmıyor demektir; şimdi sorumuza dönecek olursak: Acaba sözkonusu CS diğer durumlarda da etkisiz mi olacaktır? Yenileme etkisiyle ilgili birçok çalışma, laboratuvar sıçanları ile yürütülmüştür. Hayvanlar özel bir aydınlatma düzeyi ve özel bir koku ile deneysel bir odacıkta koşullanmıştır. Bu koşullama odacığını A bağlamı olarak isimlendirelim. Denekler daha sonra daha az ışıklı ve farklı bir kokulu ve sönme yordamına maruz bırakıldıkları başka bir odacığa yerleştirilirler. İkinci odacığı da B bağlamı olarak isimlendirelim. Sönme eğitiminde katılımcıların B bağlamına taşınmalarının nedeni, sönme etkilerinin A bağlamına geri taşınıp taşınmayacağını görmektir (bkz. Şekil 4.9). Eğer sönme, bir koşullu tepkiye ilişkin öğrenmenin tersine çevrilmesi ise, B bağlamındaki sönmeden sonra, katılımcıların A bağlamına dönüşü, koşullu davranışın geri gelmesi ile sonuçlanmamalıdır. Bu yordamanın tersine, B bağlamındaki sönme eğitiminin etkileri, orijinal A bağlamına taşınmamıştır. Katılımcılar A bağlamına döndürüldüklerinde, koşullu tepki tekrar ortaya çıkmıştır. Koşullu tepkide bulunma, katılımcıların orijinal eğitim bağlamına döndürülmeleri üzerine yenilenmiştir. Bundan dolayı fenomen yenileme etkisi olarak adlandırılmaktadır. Kendiliğinden geri gelme, ketlenmenin kalkması ve yenileme etkisi, sönmenin koşullu davranışa ilişkin öğrenmenin tersine çevrilmesi ile sonuçlanmadığını göstermektedir. Sönme, daha ziyade, koşullu tepkide bulunmanın baskılanmasının sonucu olan, bir tür ketlenme ile ilişkilidir. Üstelik, tepki vermenin baskılanması sürekli değildir ve bir dinlenme periyodu, alışılmamış uyarıcı ya da eğitim durumuna geri dönüş ile tersine çevrilebilmektedir. KLİNİK DOĞURGULAR Kendiliğinden geri gelme, ketlenmenin kalkması ve yenileme etkisi, tedavi durumlarında sönme uygulamaları açısından önemli doğurgulara sahiptir. Sönme yordamının kullanılmasındaki tedaviye ilişkin amaç, istenilmeyen koşullu tepkiyi azaltmaktır. Örneğin, sönme, koşullu ilaç bağımlılığı ya da patalojik koşullu korkuyu azaltmada kullanılabilir. Kendiliğinden geri gelme, ketlenmenin kalkması ve yenileme etkisi,

16 Koşullama bağlamı A Sönme bağlamı B Test bağlamı A Koşullu tepki Denemeler ŞEKİL 4.9 Yenileme etkisinin gösterimi. Katılımcılar başlangıçta A bağlamında koşullu tepkiyi edindiler. Daha sonra, B bağlamında, koşullu tepkinin azalması ile sonuçlanan sönme eğitimine maruz kaldılar. Üçüncü aşamada test için, durum A ya döndürüldüler. Katılımcılar A bağlamına döndürüldüklerinde, koşullu tepki yenilendi. (Not: Veriler hipotetiktir.) sönme yordamının tedaviye yönelik olarak uygulanmasından sonra kötüleşmeye neden olabilmektedir. Yenileme etkisi, koşullu tepkinin edinildiği bağlam ile söndürüldüğü bağlam arasındaki farklılıkların hastalığın kötüleşme olasığını belirleyebileceğini ileri sürebilir (Bouton & Swartzentruber, 1991). Eğer tedavi amaçlı sönme, istenilmeyen tepkinin orijinal olarak edinildiği bağlamdan çok farklı bir yerde uygulanırsa, hasta, orijinal bağlama döndüğünde patolojide ciddi kötüleşmeler gözlenebilir. Özet Pavlovian koşullama çalışmaları köpeklerde salya salgılama tepkisi ve diğer salgısal tepkilerle başladıysa da, çağdaş araştırmalar işaret izleme, koşullu bastırma ve göz kırpma düzeneklerinde iskeletsel tepkilerin koşullaması üzerinde odaklanmaktadır. Bu araştırmalar koşullu uyarıcının doğasına ve koşulusuz uyarıcı tarafından devreye sokulan davranış sistemine bağlı olarak, koşullu tepkilerin farklı türlerinin geliştirilebileceğini göstermektedir. Koşullu tepkinin şiddeti sadece CS e değil, US in sahip olduğu değere de bağlıdır. US in değer düşürümü CR da bir azalmaya neden olmakta ve US deki değer arttırımı da CR da bir artışa neden olmaktadır. Bu sonuçlar, Pavlovian koşullamanın tipik olarak, S-R öğrenmeden çok, S-S öğrenmesi ile sonuçlandığını göstermektedir. Pavlovian koşullama CS ve US arasındaki bir bağıntının öğrenilmesini içerdiği için, salt CS ve US in tekrarlanmalarından oluşan davranışsal değişiklikler dışarıda tutulmalıdır. Seçkisiz kontrol yordamı, bağıntısal öğrenme ile sonuçlanabileceği için etkili değildir. Tümüyle tatmin edici kontrol yordamları mevcut olmasa da, ayırt edici kontrol yordamı eldeki en iyi kontrol yöntemi olarak alınabilir. Bu kontrol yordamında, bir CS, US ile eşlenir ve başka bir CS, US olmaksızın sunulur. İki CS e verilen farklı tepkiler bağıntısal öğrenmeye kanıtlar sağlar. Edinimin ardından, CS in US ile eşlenmemesi üzerine, Pavlovian koşullu tepki, azalacaktır. Bu, sönme olarak adlandırılır ve CR a ilişkin öğrenmenin tersine çevrilmesinden çok, ketleme ile ortaya çıkartılır. Dinlenme periyodunu, yeni uyarıcıyı ve orjinal eğitim durumuna geri dönmeyi içeren çeşitli yordamlar, sönme etkilerini tersine çevirebilir ve koşullu davranışın geri gelmesine neden olabilir. Önerilen Okumalar

17 BOUTON, M. E. (1993). Context, time and memory retrieval in the interference paradigms of Pavlovian learning. Psychological Bulletin, 114, HOLLAND, P. C. (1984). Origins of behavior in Pavlovian conditioning. In G. H. Bower (Ed.), The psychology of learning and motivation (Vol. 18, pp ). Orlando, FL: Academic Press. HOLLIS, K. L. (1997). Contemporary research in Pavlovian conditioning: A new functional analysis. American Psychologist, 52, LOLORDO, V. M. & DROUNGAS, A. (1989). Selective associations and adaptive specializations: Taste aversions and phobias. In S. B. Klein & R. R. Mowrer (Eds.), Contemporary learning theories: Instrumental conditioning and the impact of biological constraints on learning (pp ). Hillsdale, NJ: Erlbaum. PAPINI, M. R. & BITTERMAN, M. E. (1990). The role of contingency in classical conditioning. Psychological Bulletin, 97, Teknik Terimler Apetetif koşullama Ayırt edici kontrol Bağıntısal öğrenme CS in tek başına kontrolü Davranış sistemi Dışsal ketleme Eş potansiyellilik sayıltısı İşaret izleme İtici uyarıcılarla koşullama Kendiliğinden geri gelme Ketlenmenin kalkması Koşullu bastırma Koşullu duygusal tepki yordamı Koşullu tepki Koşullu uyarıcı Koşulsuz tepki Koşulsuz uyarıcı Otomatik şekilllendirme Seçici bağıntı Seçkisiz kontrol Skinner kutusu Sönme yordamı Sönme etkisi S-R öğrenme S-S öğrenme Tat itinmesi öğrenmesi US değer arttırımı US değer düşürümü US in tek başına kontrolü Yenileme etkisi

ÖĞRENME. Temel Kavramlar

ÖĞRENME. Temel Kavramlar ÖĞRENME Temel Kavramlar Öğrenme nedir? Davranışlarda göreli olarak kalıcı değişimlere yolaçan deneyimlerdir. Olgunlaşma sonucu davranışların değişmesi öğrenme sayılmaz. Davranışta kısa süreli ufak değişiklikler

Detaylı

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA Öğrenmede Temel Kavramlar Öğrenme, deneyim yoluyla yeni ve kalıcı bilgi ya da davranış edinme süreci olarak tanımlanabilir. Yiyecek/acı gibi olayları beklemeyi ve bu

Detaylı

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20)

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20) Değerlendirme Arasınav (%30) Final (%35) Psikolojiye Giriş Temeller, Bölüm 2: Skinner Ders 4 Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20) Deneye katılım 2 Değerlendirme Arasınav (%30) Final (%35)

Detaylı

Bağıntısal Öğrenme Kuramları

Bağıntısal Öğrenme Kuramları Bağıntısal Öğrenme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Rescorla-Wagner modeline göre, bir uyarıcının öğrenilmesi eş-zamanlı olarak sunulan diğer uyarıcıların bağıntısal değerine bağlıdır.

Detaylı

BAĞINTISAL ÖĞRENMEYİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK KURAMSAL YAKLAŞIMLAR

BAĞINTISAL ÖĞRENMEYİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK KURAMSAL YAKLAŞIMLAR BAĞINTISAL ÖĞRENMEYİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK KURAMSAL YAKLAŞIMLAR THEORETICAL APPROACHES TO ASSOCIATIVE LEARNING Hakan ÇETİNKAYA*, Seda DURAL** ÖZET: Özellikle, uyarıcılar arasındaki sinyal ilişkilerinin incelenmeye

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2

ADIM ADIM YGS LYS Adım DAVRANIŞ 2 ADIM ADIM YGS LYS 187. Adım DAVRANIŞ 2 SONRADAN KAZANILMIŞ DAVRANIŞLAR (ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞLAR) Deneyim sonucu kazanılan davranışlardır. Bu davranışlar aynı türün farklı bireylerinde farklı sonuçlar doğurabilir.

Detaylı

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme, Örgütsel Öğrenme Öğrenme: Kişide istediği sonuca ulaşmak amacıyla hareket etmesini engelleyecek çeşitli eksiklikleri tamamlamasını sağlayacak bir süreç Hayatın her sürecinde öğrenme İşyerinde

Detaylı

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır.

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır. Davranışçı Yaklaşım Bu yaklaşıma göre; Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır. Duygu, düşünce, güdü gibi özellikler gözlenip ölçülemediği için bilimsel olarak araştırılamaz ancak uyaranlar

Detaylı

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ Edimsel Koşullama Davranış ile sonuç arasında bağlantı kurmayı öğrenmedir. Pekiştirilen (memnun edici sonuçlara yol açan) davranışlar güçlenir, cezalandırılan

Detaylı

Kaçınma Öğrenmesi B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z?

Kaçınma Öğrenmesi B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Kaçınma Öğrenmesi B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Kaçınma, edimsel tepkinin itici bir uyarıcının verilmesini engellediği bir edimsel koşullama biçimidir. Kaçınılan itici uyarıcının yokluğu

Detaylı

EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER

EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER EDİMSEL KOŞULLANMA Doç. Dr. Tülin ŞENER Skinner (1904-1990) Programlı öğretimin kurucusu olarak bilinir. Skinner in görüşlerine dayalı olarak geliştirilen davranışı biçimlendirme yaklaşımı otistik ve zihinsel

Detaylı

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK

ÖĞRENME. Temel Kavramlar. Doç.Dr.Hacer HARLAK ÖĞRENME Temel Kavramlar Öğrenme nedir? Davranışlarda göreli olarak kalıcı değişimlere yolaçan deneyimlerdir. Olgunlaşma sonucu davranışların değişmesi öğrenme sayılmaz. Davranışta kısa süreli ufak değişiklikler

Detaylı

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM

KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM KENDİNİ GELİŞTİRME ve KENDİ KENDİNE (ÖZ) YÖNETİM 1. ÖĞRENME VE KİŞİSEL ÖĞRENME GEREKLERİ Öğrenme, bir değişim aracı, ya da değişimin sonucunda varılan bir olgudur. İnsanın öğrenmesini tanımlamak zordur;

Detaylı

Araçsal ya da Edimsel Koşullama

Araçsal ya da Edimsel Koşullama Araçsal ya da Edimsel Koşullama B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Yeni bir edimsel tepkinin öğrenilmesi, genellikle, bilindik tepki bileşenlerini yeni kombinasyonlar içerisine koymayı içerir.

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA nın Kökenleri UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA nın Kökenleri Bilişsel açıklamalar Wertheimer Algılanan şeyler arasındaki ilişkiler algılanan şeylerden daha önemlidir. Neyin görüldüğü ve duyulduğu görülen veya duyulan

Detaylı

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I GÜDÜLENME Dersin konuları Güdülenme ile ilişkili kavramlar Güdülenme kuramları Biyolojik kuramlar İçgüdü Dürtü-azaltma Uyarılma Psikososyal Kuramlar Özendirici Bilişsel Biyopsikososyal kuram Maslow un

Detaylı

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar. Kaçma Koşullanması - Kaçınma Koşullanması Farkı Kaçma koşullanması kaçınma koşullanması arasındaki farkı bilmek KPSS denemelerinde ve sınavda arkadaşlara

Detaylı

Psikoloji sağlıklı insanın bilincini ögelerine analiz eden bilim dalıdır.

Psikoloji sağlıklı insanın bilincini ögelerine analiz eden bilim dalıdır. ÖĞRENME Yapısalcılık (1879-1900) Psikoloji sağlıklı insanın bilincini ögelerine analiz eden bilim dalıdır. Yöntem: içe bakış Wundt Titchener Davranışçılık (1913-1950) Radikal Davranışçılık: Psikoloji canlının

Detaylı

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram ÖĞRENME KURAMLARI Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram DAVRANIġÇI KURAMLAR Davranışçı kuramlar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR

EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR EĞİTİM-ÖĞRENME-ÖĞRETİM İLİŞKİSİ VE TEMEL KAVRAMLAR EĞİTİM VE ÖĞRENME İLİŞKİSİ Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana

Detaylı

Eğitimin Psikolojik Temelleri

Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitimin Psikolojik Temelleri Eğitim sürecinin daima iki boyutu olmuştur. Bunlardan birincisi yukarıda değindiğimiz toplumsal ya da sosyal boyut, diğeri ise bireysel boyuttur. Eğitim ne kadar sosyal amaçlarla

Detaylı

Öğrenilmiş Korkunun Söndürülmesinde Yeni Bir Yaklaşım: Belleğin Yeniden-Bütünleştirme Sürecine Müdahale

Öğrenilmiş Korkunun Söndürülmesinde Yeni Bir Yaklaşım: Belleğin Yeniden-Bütünleştirme Sürecine Müdahale Türk Psikoloji Yazıları, Haziran 2015, 18 (35), 67-82 Öğrenilmiş Korkunun Söndürülmesinde Yeni Bir Yaklaşım: Belleğin Yeniden-Bütünleştirme Sürecine Müdahale Seda Dural Ezgi Gür Hakan Çetinkaya İzmir Ekonomi

Detaylı

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi

ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi ÖĞRENMEDE DAVRANIŞSAL YAKLAŞIMLAR Sevim Çiftçi 183-202 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan; Sevim ÇİFTÇİ 2005-2006 Slaytları Yeniden Düzenleyen; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ Ders Sor.;

Detaylı

Davranışın Uyarıcı Kontrolü

Davranışın Uyarıcı Kontrolü Davranışın Uyarıcı Kontrolü B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Ayırımlı tepkide bulunma, belirli bir uyarıcı tarafından davranışın kontrolünü tanımlamak için kullanılmıştır. En basit uyarıcılar

Detaylı

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşımlar Bireyin algılama, hatırlama ve düşünme gibi bilişsel süreçlerine ağırlık veren bir bakış açısı. Bilişsel öğrenme: Doğrudan gözlenemeyen zihinsel

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI

ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI ALGI VE ALGISAL ÖRGÜTLEME YASALARI Çevredeki nesneleri ve olayları, tanıma, kavrama ve anlama, etiketleme ve tepki vermeye hazırlanma gibi işlemlerdir. ALGI Duyu organlarıyla gelen bilginin anlamlandırılmasıdır.

Detaylı

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ. PSİ154-PSİ162 Psikolojiye Giriş II PSİKOLOJİK BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİ Psikolojik bozukluklar nasıl iyileştirilir? Tedavi için uygun kişi kimdir? En mantıklı tedavi yaklaşımı hangisidir? Bir terapi biçimi diğerlerinden daha iyi midir? Herhangi

Detaylı

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx.

1.Giriş İÇİNDEKİLER. Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx. Öğrenme ve Bellek İÇİNDEKİLER Önsöz... xxv Teşekkür... xxvii Çeviri Eser İçin Önsöz... xxix İkinci Baskı İçin Önsöz... xxx 1.Giriş Öğrenme Çalışmalarının Kökenleri... 4 Epistemoloji Felsefesi... 4 Evrim...

Detaylı

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S

Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S Beyin Temelli ve Basamaklı Öğrenme S.240-247 Kaynak II; Eğitimde Program Geliştirme Yazar;Ö.DEMİREL Hazırlayan; Abdurrahman İNAN 2005-2006 Ders Sor.; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ, 1-Önce Soruları Tıklayın Yanıtlamaya

Detaylı

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ve İLETİŞİM DUYGULAR - 1 YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ Duygu ile ilgili alanyazında araştırmacıların, biyolojik temelli olan, diğer hayvanlarla paylaşılan, tüm kültürlerde görülen ve evrensel

Detaylı

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Duygular Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duygusal bir tepki üç tip bileşen içerir: Davranışsal Otonomik Hormonal Tepki Örüntüleri

Detaylı

Birey ve Çevre (1-Genel)

Birey ve Çevre (1-Genel) Birey ve Çevre (1-Genel) Prof. Dr. Turgut Göksu PA GBF Öğretim Üyesi tgoksu@hotmail.com Turgut Göksu 1 DAVRANIŞ NEDİR? İnsanların (ve hayvanların) gözlenebilen veya herhangi bir yolla ölçülebilen hareketlerine

Detaylı

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir."

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir. KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir." KİŞİSEL BİLGİLER Doğum Tarihi Cinsiyet Okulun Adı Sınıf İl İlçe Uygulama Tarihi Formu Dolduran 8.6.2011 ERKEK

Detaylı

ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL

ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL ÖĞRENMENIN DOĞASI Gülay ÇENGEL 154-158 Kaynak II; Eğitim Psikolojisi Yazar;B.YEŞİLYAPRAK Hazırlayan; Gülay ÇENGEL 2005-2006 Ders Sor.; Doç. Dr. Nasip DEMİRKUŞ, 1-Önce Soruları Tıklayın Yanıtlamaya Çalışın.

Detaylı

Alışma ve Duyarlılaşma

Alışma ve Duyarlılaşma Alışma ve Duyarlılaşma B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Refleksif davranış otomatik ve değişmez değildir; fakat, yaşantıların bir sonucu olarak artabilir veya azalabilir. Ortaya çıkarılan davranışın

Detaylı

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI

BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI BİLİŞSEL AÇIDAN ÇOCUK GELİŞİMİNİN BASAMAKLARI REYHAN SAĞLAM ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ BILIŞ NE DEMEKTIR? Biliş; düşünme, öğrenme ve hatırlama süreçlerine denir. Bilişsel gelişim neleri kapsar?

Detaylı

Bölüm Onbir Hataların Düzel4lmesi

Bölüm Onbir Hataların Düzel4lmesi Bölüm Onbir Hataların Düzel4lmesi Genel Bir Bakış Geri Bildirim Çeşitleri İçsel geribildirim Dışsal (destekleyici) geribildirim Hareke&n hemen arkasından ve Hareket sırasında verilen geribildirim Performans

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖĞRENME VE ÖĞRENME TEORİLERİ Doç. Dr. Mahmut AKBOLAT * Öğrenme Kuramı : Bir çok kapsamlı araştırma sonucuna dayalı olarak insanların NASIL ÖĞRENDİĞİNİ açıklamak üzere oluşturulmuş çeşitli

Detaylı

UYARAN KONTROLÜ VE BİÇİMLENDİRME O D S (PEKİŞTİREÇLER)

UYARAN KONTROLÜ VE BİÇİMLENDİRME O D S (PEKİŞTİREÇLER) İpuçları UYARAN KONTROLÜ VE BİÇİMLENDİRME O D S (PEKİŞTİREÇLER) Uyaran kontrolü Biçimlendirme Yardımlar Çevrenin davranış üzerindeki etkisini düşünerek, davranışlar (öğrencinin tepkisi) ortaya çıkmadan

Detaylı

Yöntem Seçimine Etki Eden Etmenler ve Öğretimde Planlama

Yöntem Seçimine Etki Eden Etmenler ve Öğretimde Planlama Yöntem Seçimine Etki Eden Etmenler ve Öğretimde Planlama Öğretim Yöntem Ve Tekniklerinin Genel Sınıflandırılması Öğreten Merkezli Anlatım Öğrenen merkezli Soru Yanıt Problem Çözme Gösteri Gözlem gezisi

Detaylı

Pavlovian koşullamada uyarıcı ilişkileri.

Pavlovian koşullamada uyarıcı ilişkileri. Ek.1 2014 / 2015 Eğitim ve Öğretim Yılı GÜZ Dönemi Ders İçerikleri Dersin Adı Öğrenme Psikolojisi Kodu PSİ 222 DERS BİLGİLERİ Yarıyılı Güz T+L+U Saati T - 3 Kredisi 3 AKTS 5 Dersin Dili Dersin Türü Dersin

Detaylı

DAVRANIŞSAL ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI

DAVRANIŞSAL ÖĞRENME YAKLAŞIMLARI PEDEGOJİK FORMASYON Yrd.Doç.Dr. Nursel TOPKAYA Koşullama Süreci Koşullama ilkeleri Bitişiklik Habercilik Pekiştirme Sönme Genelleme Ayırt etme Birden fazla uyarıcıya koşullama Engelleme Gölgeleme Öğrenilmiş

Detaylı

İÇİNDEKİLER. BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN...

İÇİNDEKİLER. BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN... İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 EĞİTİM PSİKOLOJİSİ: ÖĞRETİM İÇİN YAPILANMA Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu - Dilek Pekince EĞİTİM ve PSİKOLOJİ... 3 İYİ ÖĞRETMEN... 6 Yansıtıcı Öğretmen... 8 İyi Öğretmenden Sahip Olması Beklenen

Detaylı

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ Psikolojik Danışma ve Rehberlik RPD 201 Not V Uz. Gizem ÖNERİ UZUN Bireyi Tanıma ve Tanıma Teknikleri *Kendilerine özgü birer varlık olan bireyler, gerek doğuştan

Detaylı

İletişimin Sınıflandırılması

İletişimin Sınıflandırılması İletişimin Sınıflandırılması Toplumsal ilişkiler sistemi olarak Kişiler arası Grup i Örgüt i Toplumsal Grup ilişkilerinin yapısına göre Biçimsel olmayan (informel) / yatay Biçimsel / Formel) /dikey Kullanılan

Detaylı

UYGULAMALAI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA Yöntemlerinin Sorumlu Kullanımı

UYGULAMALAI DAVRANIŞ ANALİZİ. UDA Yöntemlerinin Sorumlu Kullanımı UYGULAMALAI DAVRANIŞ ANALİZİ UDA Yöntemlerinin Sorumlu Kullanımı UDA ile ilgili kaygılar O «hümanist» söylemler O Davranışı değiştirmek için bireyleri zorladığımızı bu nedenle de insanlık dışı yöntemler

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yöntem Dr. Seher Yalçın 3.2.2017 Dr. Seher Yalçın 1 YÖNTEM Araştırmanın Modeli Evren ve Örneklem Veriler ve Toplanması Verilerin Çözümü ve Yorumu 3.2.2017 Dr. Seher Yalçın

Detaylı

Koşulsuz Davranışın Yapısı

Koşulsuz Davranışın Yapısı Koşulsuz Davranışın Yapısı B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Öğrenme, organizmanın koşulsuz davranışı tarafından sınırlanır. Koşulsuz davranış karmaşık ve sistematik yollarla organize edilmiştir.

Detaylı

ETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ

ETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ ETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ Doç. Dr. Hakan OĞUZ KSÜ Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü 1 İKNA SÜRECİNİN UNSURLARI Kaynak İleti Kanal Alıcı 2 İLETİ İkna edici iletişimdeki bir diğer önemli öge de iletidir.

Detaylı

Dr. Hakan Karaş. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu

Dr. Hakan Karaş. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu Dr. Hakan Karaş Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Konuşmacı: Yok Grubun kollektif refahına katkı (Brewer&Kramer,1986) Gruplara

Detaylı

İçindekiler KISIM 1 BÖLÜM 1 KISIM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 2

İçindekiler KISIM 1 BÖLÜM 1 KISIM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 2 İçindekiler KISIM 1 İNSAN ÖĞRENMESİNE GİRİŞ BÖLÜM 1 Öğrenme Yaklaşımları 1 Öğrenmenin Önemi 2 Öğrenmeyi Tanımlama 4 Öğrenmenin Ne Zaman Oluştuğunu Belirlemek 4 Araştırma, İlkeler ve Kuramlar 5 Zaman İçinde

Detaylı

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I

ÜNİTE PSİKOLOJİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I HEDEFLER İÇİNDEKİLER GELİŞİM PSİKOLOJİSİ I Gelişim Psikolojisinin Alanı Gelişim Psikolojisinin Temel Kavramları Gelişimi Etkileyen Faktörler Gelişimin Temel İlkeleri Fiziksel Gelişim Alanı PSİKOLOJİ Bu

Detaylı

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ BAĞLAŞIMCILIK HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ Edward Lee Thorndike (1874-1949) Thorndike ilk yazılarında, öğrenmenin temelinin, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olduğunu

Detaylı

Deneysel Araştırma Düzenekleri

Deneysel Araştırma Düzenekleri Deneysel Araştırma Düzenekleri Araştırmacı tarafından oluşturulan farkların bağımlı değişken üzerindeki etkisini test etmeye yönelik çalışmalardır. Temel amaç neden-sonuç ilişkisini test etmektir. Dört

Detaylı

BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler. 1.5.2. Çevre. 1.5.3. Fizik Çevrenin Organizmayı Etkilemesi

BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler. 1.5.2. Çevre. 1.5.3. Fizik Çevrenin Organizmayı Etkilemesi BÖLÜM 2 1.5. Organizma ve Çevre İlişkileri 1.5.1. Organizma, Davranış ve Zihinsel Süreçler İnsan davranışının temelini oluşturan zihinsel süreçleri açıklamadan önce davranış terimini iyi anlamamız gerekir.

Detaylı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5. Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı TANI, TEDAVİ VE ARAŞTIRMA AÇISINDAN CİNSEL BOZUKLUKLAR VE DSM 5 Prof. Dr. Cem İncesu Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Açıklama (2011-2013) Danışman: Pfizer Konuşmacı: Pfizer

Detaylı

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Meslekte Ruh Sağlığı A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD Çalışan Sağlığı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından sağlık, kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan tam

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 61 DAVRANIŞ

11. SINIF KONU ANLATIMI 61 DAVRANIŞ 11. SINIF KONU ANLATIMI 61 DAVRANIŞ DAVRANIŞ Canlıların çevrelerindeki canlı veya cansız varlıklardan gelen uyarılara göre oluşturdukları tepkiye davranış denir. Canlıların davranışlarını inceleyen bilim

Detaylı

KRİMİNOLOJİ -I- 8 Ocak 2015 Kriminolojide Araştırma Teknikleri. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU

KRİMİNOLOJİ -I- 8 Ocak 2015 Kriminolojide Araştırma Teknikleri. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU KRİMİNOLOJİ -I- Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU tuba.topcuoglu@gmail.com 8 Ocak 2015 Kriminolojide Araştırma Teknikleri İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ KRİMİNOLOJİDE KULLANILAN ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ İkincil

Detaylı

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir.

Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma. Öğrenme: Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana gelen değişmeye denir. Eğitim: İstendik davranış değiştirme ya da oluşturma sürecidir. Formal eğitim: Eğitimin kasıtlı olarak okullarda yapılanına denir. İnformal eğitim: Gelişi güzel bir biçimde bireyin içinde yaşadığı çevre

Detaylı

Dikkat Değerlendirme Bataryası

Dikkat Değerlendirme Bataryası Dikkat Değerlendirme Bataryası Adı: Soyadı Uygulama Tarihi: Uygulayıcı: www.cocukpsikiyatri.org Genel Değerlendirme Puanlaması Vaka Profili Standart Puan Aralığı >75 25-74 9-24 2-8

Detaylı

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... iii YAZARLAR HAKKINDA... iv 1. ÜNİTE EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1 Giriş... 2 Eğitim Psikolojisi ve Öğretmen... 3 Eğitim Psikolojisi... 3 Bilim... 6 Psikoloji... 8 Davranış... 9 Eğitim...

Detaylı

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ

ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ ZİHİN ENGELLİLER VE EĞİTİMİ ÖZELLİKLERİ Demografik ve Sosyal Özellikler Cinsiyet: Erkeklerde kızlara göre daha sıklıkla görülmektedir. Etnik özellikler: Bazı etnik gruplara ait çocukların zihinsel yetersizlik

Detaylı

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI 1 DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI Örgütte faaliyette bulunan insan davranışlarının anlaşılması ve hatta önceden tahmin edilebilmesi her zaman üzerinde durulan bir konu olmuştur. Davranış bilimlerinin

Detaylı

BİLGİ SİSTEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ

BİLGİ SİSTEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ BİLGİ SİSTEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ Bilgi sistemi kavramı genellikle işletmelere yönelik olarak kullanılmaktadır. Bu yönüyle bilgi sisteminin amacını; yöneticilere teslim edilen ekonomik kaynakların kullanımına

Detaylı

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli

Tüketici Satın Alma Davranışı Tüketici Davranışı Modeli Bölüm 6 Pazarları ve Satın alma Davranışı Bölüm Amaçları davranış modelinin unsurlarını öğrenmek davranışını etkileyen başlıca özellikleri belirtmek Alıcı karar sürecini açıklamak Satın Alma Davranışı

Detaylı

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı:

KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) nötr(ilişkisiz) koşullu uyarıcı Nötr(ilişkisiz) Uyarıcı: KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA-(Pavlov) Başlangıçta nötr(ilişkisiz) olan bir uyarıcının geçirilen yaşantılar sonucu koşullu uyarıcı haline gelmesi durumuna klasik(tepkisel) koşullanma denir. Nötr(ilişkisiz)

Detaylı

Kullanılan Kaynaklar: - Mucuk, İ. (2012). Pazarlama İlkeleri. Türkmen Kitabevi - - Kotler, Philip & Armstrong, Gary (2014), Principles of Marketing,

Kullanılan Kaynaklar: - Mucuk, İ. (2012). Pazarlama İlkeleri. Türkmen Kitabevi - - Kotler, Philip & Armstrong, Gary (2014), Principles of Marketing, Kullanılan Kaynaklar: - Mucuk, İ. (2012). Pazarlama İlkeleri. Türkmen Kitabevi - - Kotler, Philip & Armstrong, Gary (2014), Principles of Marketing, Prentice Hall, Inc., New Jersey, 15 th Edition Tüketici

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Yrd. Doç. Dr. FATİH ÇINAR TEMEL KAVRAMLAR. Öğretim teknolojisi

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Yrd. Doç. Dr. FATİH ÇINAR TEMEL KAVRAMLAR. Öğretim teknolojisi TEMEL KAVRAMLAR Eğitim Öğrenme Öğretme Ortam Teknoloji Araç - gereç Öğretim materyali Eğitim teknolojisi Öğretim teknolojisi İletişim EĞİTİM: Davranışçı yaklaşıma göre eğitim, bireyin davranışında kendi

Detaylı

1.İkna Kavramı. 2. İknanın Psikolojik, Toplumsal ve Mantıksal Boyutları. 3. İkna Kuramları. 4. İkna Edici İletişimde Kaynak

1.İkna Kavramı. 2. İknanın Psikolojik, Toplumsal ve Mantıksal Boyutları. 3. İkna Kuramları. 4. İkna Edici İletişimde Kaynak 1.İkna Kavramı 2. İknanın Psikolojik, Toplumsal ve Mantıksal Boyutları 3. İkna Kuramları 4. İkna Edici İletişimde Kaynak 1 5. İkna Edici İletişimde Mesaj 6. İkna Edici İletişimde Mesajın Alıcıları 7. Sözsüz

Detaylı

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir.

O Psiko-motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da bireyin tüm yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. PSİKOMOTOR GELİŞİM O Psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanır. O Psiko-motor gelişim

Detaylı

Koku Ölçüm Yöntemleri

Koku Ölçüm Yöntemleri Orta Doğu Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Koku Ölçüm Yöntemleri HAZIRLAYANLAR: Prof. Dr. Aysel Atımtay Çevre Müh. Meltem Güvener ODTÜ, 1-2 Nisan 2004 Ankara 1 KOKU ÖLÇÜM YÖNTEMLERİ Elektronik

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ İŞLEVSEL ANALİZ HİPOTEZ OLUŞTURMA

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ İŞLEVSEL ANALİZ HİPOTEZ OLUŞTURMA UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİ İŞLEVSEL ANALİZ HİPOTEZ OLUŞTURMA DAVRANIŞ DEĞİŞTİRMEDE HİPOTEZ OLUŞTURMAK / İŞLEVSEL DEĞERLENDİRME Problem davranış için; 1.Davranışı ölçülebilir / gözlenebilir tanımlıyoruz.

Detaylı

21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Eskişehir 21 Ekim Doç.Dr.. Hakan Kayır GATA T. Farmakoloji AD. Ankara

21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Eskişehir 21 Ekim Doç.Dr.. Hakan Kayır GATA T. Farmakoloji AD. Ankara Bazal ön uyaran aracılı inhibisyonun dürtüsellik ve fensiklidine yanıtlardaki rolü 21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Eskişehir 21 Ekim 11 Yrd.Doç.Dr Doç.Dr.. Hakan Kayır GATA T. Farmakoloji AD. Ankara Şizofreni

Detaylı

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ

EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ EDIMSEL KOŞULLANMA ELİF GÖKALP TAŞ EMEL DOKUR MERMERDAŞ Camilerin etrafında güvercin ve kumruların toplanması, kuşların dindar olduğunu mu gösterir? Nasrettin Hoca, eşeğine nasıl okuma öğretti? EDİMSEL

Detaylı

9. HAFTA PFS102 SINIF YÖNETİMİ. Yrd. Doç. Dr. Ali Çağatay KILINÇ. cagataykilinc@karabuk.edu.tr

9. HAFTA PFS102 SINIF YÖNETİMİ. Yrd. Doç. Dr. Ali Çağatay KILINÇ. cagataykilinc@karabuk.edu.tr 9. HAFTA PFS102 Yrd. Doç. Dr. Ali Çağatay KILINÇ cagataykilinc@karabuk.edu.tr Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 2 İÇİNDEKİLER MOTİVASYON Motivasyon Teorileri Kapsam Teorileri

Detaylı

FEN BİLİMLERİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (3, 4, 5, 6, 7 VE 8. SıNıF) TANITIMI. Öğretim Programı Tanıtım Sunusu

FEN BİLİMLERİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (3, 4, 5, 6, 7 VE 8. SıNıF) TANITIMI. Öğretim Programı Tanıtım Sunusu FEN BİLİMLERİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (3, 4, 5, 6, 7 VE 8. SıNıF) TANITIMI Öğretim Programı Tanıtım Sunusu Sununun İçeriği Programın Yapısı Ünite, Kazanım Sayı ve Süre Tablosu Fen Bilimleri Dersi Öğretim

Detaylı

Tek Denekli Araştırmalar. 2014-Kdz.Ereğli

Tek Denekli Araştırmalar. 2014-Kdz.Ereğli Tek Denekli Araştırmalar 2014-Kdz.Ereğli Tek Denekli Araştırma Nedir? Nerelrde Kullanılır? Sadece bir deneğe ilişkin bulguların yorumlandığı araştırmalardır. Yarı-deneysel bir araştırma türüdür. Değişimlerin

Detaylı

1 Hipotez konusuna öncelikle yokluk hipoteziyle başlanılan yaklaşımda, araştırma hipotezleri ALTERNATİF HİPOTEZLER olarak adlandırılmaktadır.

1 Hipotez konusuna öncelikle yokluk hipoteziyle başlanılan yaklaşımda, araştırma hipotezleri ALTERNATİF HİPOTEZLER olarak adlandırılmaktadır. Özellikle deneysel araştırmalarda, araştırmacının doğru olup olmadığını yapacağı bir deney ile test edeceği ve araştırma sonunda ortaya çıkan sonuçlarla doğru ya da yanlış olduğuna karar vereceği bir önermesi

Detaylı

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler

Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler Zihinsel yetersizlik üç ölçütte ele alınmaktadır 1. Zihinsel işlevlerde önemli derecede normalin altında olma 2. Uyumsal davranışlarda yetersizlik gösterme 3. Gelişim

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ...III Ünite:I Eğitim Psikolojisinde Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri 13 Psikoloji ve Eğitim Psikolojisi 15 Eğitim Psikolojisi ve Bilim 17 Eğitim Psikolojisi ve Bilimsel Araştırma

Detaylı

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD

Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD Araş.Gör. Dr. Meltem Yanaş ESOGÜTIPFAK PSİKİYATRİ ABD 1 Psikiyatride İlaç Etkisinin Hastalık merkezli Modeli 2 Alternatif İlaç merkezli İlaç Modeli 3 Fiziksel Tedaviler Ve Hastalık merkezli Model 1 Psikiyatride

Detaylı

Portfolyo, Portfolyo Değerlendirme Nedir? (öğrenci gelişim dosyaları)

Portfolyo, Portfolyo Değerlendirme Nedir? (öğrenci gelişim dosyaları) Portfolyo, Portfolyo Değerlendirme Nedir? (öğrenci gelişim dosyaları) Öğrencilerin belirli bir zaman diliminde, belirli bir amaç dahilinde becerilerini, yeteneklerini, zayıf ve güçlü yönlerini öğrenme

Detaylı

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENLERİNİN YETİŞTİRİLMESİNDE DEĞİŞİM VE GEREKÇELER Öğrencinin performansını yükseltmek istiyorsanız kaliteli öğretmen yetiştirmek zorundasınız Alan bilgisi Genel eğitim ve kültür dersleri

Detaylı

Pekiştirme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z?

Pekiştirme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Pekiştirme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Pekiştireçlerin bir biyolojik güdü ya da ihtiyacı azaltması gerekmez. Sadece uyarıcılar değil, tepkiler de pekiştireç olarak iş görebilir.

Detaylı

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR?

KRONOLOJİK YAŞ NEDİR? Yaşlılık YAŞ NEDİR? Yaş;Kronolojik ve Biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır. İnsan yaşamının, doğumdan içinde bulunulan ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreci kronolojik yaş ; içinde

Detaylı

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ

boarding school lunchtime Dr. Abdullah ATLİ Fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları ile psikofizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarını derinden etkiledi. Bu nedenle her iki bilim dalının kurucularından sayılır. Pavlov laboratuvarda mide üzerine

Detaylı

Dr. Halise Kader ZENGİN

Dr. Halise Kader ZENGİN Bilişsel öğrenme kuramları, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri inceleyen kuramlardır. Kuramcılar, gözlenilebilen davranışlara ek olarak öğrenenin kafasının içinde olup bitenlerle, yani

Detaylı

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) Huriye Tak Uzman Klinik Psikolog Türk Kızılayı Bağcılar Toplum Merkezi Sağlık ve Psikososyal Destek Programı Asistanı İÇERİK

Detaylı

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır. Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır. Öğrenme bölümlere ayrılır Öğrenme gerçekleşmediyse ek süre ve ek öğrenme

Detaylı

Otizm Spektrum Bozukluğu. Özellikleri

Otizm Spektrum Bozukluğu. Özellikleri Otizm Spektrum Bozukluğu Özellikleri Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların büyük bir bölümünde duyusal uyaranlara karşı abnormal tepki (örn. aşırı hassasiyet ya da tepkisizlik) gözlemlenmektedir. Yaygın

Detaylı

CANLILAR DÜNYASINI OYUNLA ÖĞRENİYORUM AYÇA SAYLAK-ŞENAY TANKUŞ

CANLILAR DÜNYASINI OYUNLA ÖĞRENİYORUM AYÇA SAYLAK-ŞENAY TANKUŞ CANLILAR DÜNYASINI OYUNLA ÖĞRENİYORUM AYÇA SAYLAK-ŞENAY TANKUŞ 6. sınıf öğrencilerimiz Canlılar Dünyasını Öğrenelim. konusu çok ezber bilgiler içerdiği için öğrenciler tarafından öğrenilmesi uzun süren

Detaylı

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ

BİTİŞİKLİK KURAMI. Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ BİTİŞİKLİK KURAMI Hzl: ELİF ŞİRİNGÜL ASLIHAN AKBAĞ JOHN BROADUS WATSON (1889-1958) Güney Carolina, Greenvilel'de yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Watson, katılık ölçüsünde dindar bir anne

Detaylı

İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA. Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu.

İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA. Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu. İŞYERİNDE SAĞLIĞI GELİŞTİRME ve PROGRAM PLANLAMA Prof.Dr.Ayşe Beşer Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi ayse.beser@deu.edu.tr 1 HEDEFLER.Sağlığı, koruma ve geliştirme kavramlarını bilme İşyerlerinde

Detaylı

KPSS'de 4 soru hatalı iddiası

KPSS'de 4 soru hatalı iddiası On5yirmi5.com KPSS'de 4 soru hatalı iddiası Yargı Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Can OKTAYLAR, 6-7 Temmuz 2013 tarihinde yapılan KPSS'de 4 sorunun hatalı olduğunu iddia etti. Yayın Tarihi : 18 Temmuz

Detaylı

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİNDE VERİLERİN GRAFİKSEL ANALİZİ

UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİNDE VERİLERİN GRAFİKSEL ANALİZİ UYGULAMALI DAVRANIŞ ANALİZİNDE VERİLERİN GRAFİKSEL ANALİZİ Uygulamalı davranış analizinde verilerin gösterilmesi ve yorumlanması için grafikler kullanılır. Grafikler öğrenci performansının merkezi eğilimi,

Detaylı