YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI SAFİYE HÜSEYİN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI SAFİYE HÜSEYİN"

Transkript

1 SAFİYE HÜSEYİN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ MAKEDONYA TÜRKLERİNİN GEÇİŞ DÖNEMLERİ ETRAFINDA OLUŞAN İNANÇ VE PRATİKLER SAFİYE HÜSEYİN KASIM 2016 TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI KASIM 2016

2 MAKEDONYA TÜRKLERİNİN GEÇİŞ DÖNEMLERİ ETRAFINDA OLUŞAN İNANÇ VE PRATİKLER Safiye HÜSEYİN YÜKSEK LİSANS TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KASIM 2016

3

4

5 iv MAKEDONYA TÜRKLERİNİN GEÇİŞ DÖNEMLERİ ETRAFINDA OLUŞAN İNANÇ VE PRATİKLER (Yüksek Lisans Tezi) Safiye HUSEYİN GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Kasım 2016 ÖZET İnsan hayatında, doğum, evlenme ve ölüm yaşamın üç geçiş dönemini oluşturmaktadır. İnsanların paylaşmayı toplumsal niteliğini ön planda olan törenleri ve dini uygulamaları gerçekleştirdikleri görülür. Bu çalışma, Makedonya Türklerinde doğum, düğün ve ölüm gibi insan ve toplum hayatını derinden etkileyen geçiş dönemi etrafında yoğun bir şekilde kümelenmiş inanç ve pratiklerinin tespiti ve değerlendirilmesidir. Bunların hepsinin amacı kişinin bu geçiş dönemlerinde yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden korunmasıdır. Uygulanan âdet ve inanışlar kişinin içinde yaşadığı toplumun halk kültürünü oluşturur. Aslında geçiş dönemlerinde kümelenen âdetler, gelenekler ve göreneklerin geleneksel kültürün ana bölümlerinden birini meydana getirir. Bugünlere bakılırsa. Makedonya ve çevresinde oluşan âdetler ne kadar unutulsalar bile bazı bölgelerde hâlâ uygulanıyor. Aslında ritüel işlevini kaybetmiş eski Türk inanç kalıntıları âdet adı altında yaşamaktadır. Bilim Kodu : Anahtar Kelime : Makedonya Türkleri Sayfa Adedi : 145 Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Dr. Murat Ersöz

6 v BELIEFS AND PRACTICES IN MACEDONIA TURKS FORMED AROUND THE TRANSITION PERIODS (M. Sc Thesis) (Safiye HUSEYİN) GAZİ UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES November 2016 ABSTRACT In human life, birth, marriage and death constitute the three transition period of life. The people at the forefront of social nature to share liturgies and they perform religious practices. This study identifies and evaluates that faith and practices of Macedonia Turks which are heavily clustered around the transition period affecting deeply human and community life such as birth, wedding and death. The aim of all this is to protect person from the dangers which are believed that they are intensely concentrated on transition periods. Faith and customs which are applied constitute culture of community in which person lives. In fact, customs and traditions clustered in the transition period create one of the main part of traditional culture. Judging by these days, even if the customs in and around Macedonia are forgotten, they are still being implemented in some regions. In fact, the ruins of the old Turkish beliefs lost ritual function is living under the name of custom. Science Code : Key Word : Macedonia Turks Number of Pages : 145 Supervisor : Assist. Prof. Dr. Murat Ersöz

7 vi TEŞEKKÜR Sıra Teşekkür yazımı yazmaya geldi! Yüksek lisans tezimin çalışmasının yürütülmesi sırasında tez konusunu seçerken isteklerimi göz önünde bulundurup, engin bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, yönlendirme ve bilgilendirmeleriyle çalışmamı bilimsel temeller ışığında şekillendiren, desteğini esirgemeyen danışmanım Yrd. Doç. Dr. Murat Ersöz e teşekkür ve şükranlarımı sunarım. Yoğun çalışmalarım sırasında tüm eğitim hayatım boyunca benden maddi ve manevi desteklerini, sevgilerini benden eksik etmeyen her zaman yanımda olan. Canım ailem annem, babam, ablam Semra Hüseyin, kardeşlerim Nuray Hüseyin, Nuran Hüseyin'e sevgilerimi sunuyorum, desteklerini ve sevgilerini bir borç bilirim. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın bize verdiği imkânlarda okumamı, yüksek lisans eğitimimin desteğini sağlayan Yabancı Türkler Topluluklar Başkanlığına, bana verdikleri burs ve eğitimi maddi ve manevi destekleri için sonsuz teşekkür ve şükranlarımı sunarım. Ankara da eğitimim sırasında bana ailem kadar yakın olan aslında benim ikinci ailem, teşekkür kısmımda onların isimlerine aşkla teşekkürler yazmak isterim. Ayyüce Ayşegül Alptekin, Hilal Yiğit, Gülnur Sağlık, Sadık Sağlık, Gülnaz Sağlık, Aslı Aydın. Sunum hazırlığımda benden yardımını eksik etmeyen arkadaşım Şeyma Çaylıoğlu ve kuzenim Nergis Ramo Akgün'e teşekkür etmek istiyorum.

8 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii YABANCI SÖZLER... x GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM MAKEDONYADA DOĞUM İNANÇ VE PRATİKLERİ 1.1. DOĞUM ÖNCESİ PRATİKLERİ Çocuk Sahibi Olabilmek Çocuğu Olmaması Ve Düşmesi İle İlgili İnanışlar Gebelik Ve Aşerme Çocuğun Cinsiyeti Yaşamayan Veya Ölü Doğan Çocuklarla İlgili İnanışlar Doğumun Kolay Olmasıyla İlgili Ritüeller Doğum Ritüelleri Doğum Sırası Doğum Anında Ritüeller Göbek İle İlgili Ritüeller Doğum Esnasında Eş İKİNCİ BÖLÜM DOĞUM SONRASI RİTÜELLERİ 2.1. YIKAMA KURBAN KESME LOĞUSALIK VE LOĞUSANIN KAÇINMA RİTÜELLERİ ÇOCUĞA İSİM VERME RİTÜELLER ÇOCUĞUN SAÇINI VE TIRNAĞINI İLK OLARAK KESİLMESİ ÇOCUĞUN NAZARDAN ÖNLENMESİ İÇİN YAPILAN UYGULAMALAR ÇOCUĞUN İLK KEZ EVDEN ÇIKMASI... 52

9 viii Sayfa ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SÜNNET RİTÜELERİ 3.1. SÜNNET MERASİMİ ÖNCESİNDEKİ UYGULAMALAR SÜNNET MERASİMİ ESNASINDAKİ UYGULAMALAR SÜNNET MERASİMİ SONRASINDAKİ UYGULAMALAR SÜNNET DÜĞÜNLERİNDE SÖYLENEN TÜRKÜLER EVLENME RİTÜELLERİ KIZ İSTEME VE SÖZ KESME NİŞAN TÖRENİ VE NİŞNALIK DÖNEMİ BOHÇA HIDIRELLEZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EVLENME SIRASINDA RİTÜELLER 4.1. DÜĞÜNE HAZIRLIK KISMET AÇMA KINA GECESİ VE ÇEYİZ KINA GECESİ VE KINA YAKILIRKEN SÖYLENEN MANİLER: KINA GECESİ- TIRAŞ GELİN ALMA VE İNDİRME RİTÜELİ GELİN ARABADAN İNERKEN SÖYLENEN TÜRKÜLER: DİNİ NİKÂH GERDEK BEŞİNCİ BÖLÜM EVLENME SONRASI RİTÜELLER 5.1 KIZ VE OĞLAN TARFLARININ DÜĞÜNDEN SONRA İLK GÖRÜŞMESİ ALTINCI BÖLÜM ÖLÜM İLE İLGİLİ RİTÜELLER 6.1. ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜREN BELİRTİLERİ VE BUNLARDAN KAÇINMALAR ÖLÜM ÖNCESİ ÖLÜMÜN DUYURULMASI CENAZENİN BEKLETİLMESİ DURUMU ÖLÜNÜN YIKANMASI

10 ix Sayfa 6.6. CENAZENİN KEFENLENMESİ CENAZE TÖRENİ YEDİNCİ BÖLÜM ÖLÜNÜN GÖMÜLMESİ SONRASI RİTÜELLERİ 7.1. CENAZE DEFNEDİLMESİ SIRASINDA ÖLÜ EVİNDE YAPILANLAR ÖLUM SONRAKİI BELLİ GÜNLER ÖLÜ ANMAK YAS TUTMA RİTÜELLERİ SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMİŞ

11 x YABANCI SÖZLER Bu çalışmada kullanılmış yabancı sözler, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. Yabancı Sözler -Bonbonyera -Çintanlar -Dernek -Düşekler -Koysida -Küstek -Macatoreler -Marama -Petulica -Sefteyi -Saltalar -Stroynik -Şamiler Açıklamalar -Çikolata -Şalvar -Âdet İsmi -Döşek -Komşu -Takı İsmi -Düğünde Yardımcı Olanlar -Mendil -Börek -İlk Defa -Kaftan -Sağdıç -Yazmalar

12 1 GİRİŞ Tezimin amacı Makedonya Türklerinin doğum, düğün ve ölüm gibi insan ve toplum hayatını derinden etkileyen geçiş dönemi etrafında yoğun şekilde kümelenmiş inanç ve pratiklerinin tespit ve değerlendirmesidir. Etnik yapısı ve coğrafi hudutları tartışma konusu olan Makedonya, Türk Tarihinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca Balkanların etnik, dinsel, kültürel ve lengüistik açıdan en karışık bölgelerindendir. Makedonya bölgesi, Ege Makedonya sı (Yunanistan da), Vardar Makedonya sı (Bugünkü Makedonya Cumhuriyeti ) ve Prin Makedonya sı ( Bulgaristan da ) şekilde üçe bölünmüş durumdadır. Makedonya ya tarih boyunca çeşitli kavimler (Traklar, İliriler, Romalılar, Slavlar ) yerleştiler. IV. Yüzyılda Hun Türklerinin buralara gelişini, Avarlar, Bulgarlar, Kıpkaçlar, Peçenekler takip ettiler. XIV. Yüzyılın ikinci yarısından Balkan Savaşları na kadar bölge Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Balkan Savaşları ndan sonra Osmanlı Devleti nin bölgeden çekilmesiyle çeşitli vesilelerle göç etmek durumunda kalan Türkler zamanla azınlık konumuna düştüler. Gerek krallık Yugoslavya sında gerekse Tito nun başta olduğu dönemde mağdur durumda olan Türkler; din, dil, eğitim, sosyal ve siyasal örgütlenme gibi hususlarda pek varlık gösteremediler. Tito nun ölümüyle (1980) genel anlamda yapıcı ve barışçı konumunun kaybetmeye başlayan Yugoslavya nın 1990 ların başında parçalanması ile Makedonya 8 Eylül 1991 bağımsızlığını ilan etti. Böylece diğer milletler gibi Türkler açısından da yeni bir dönem başlamış oldu. Sözlüklerde Ritüel ayinle ilgili karşılığı olarak ayin anlamı verilmektedir. 1 Ayin ise dini tören, ibadet olarak karşılık bulmaktadır. Ayrıca ritüel ayinle ilgili folklor sözlüklerinde ayin, merasim, tören, anlamları bulunmaktadır. Bir grubun ya da dini topluluk üyelerinin belirli aralıklarla gerçekleştirdiler kuralları önceden belirlenmiş, biçimselleşmiş davranış kalıplardır. 2 Ritüel terimi pek çok bilim alanında farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Nasıl karşılanacağı ise bilim alanlarında geçerli olan varsayımlara bağlıdır. Bir sosyolog ritüeli, uygun zamanlarda bazı aleni değerlerin veya kişi ya da gruplarla alakalı bazı değişmez değerlerin değişmez bir üslupla tekrarlanması ya da kişi için hazır olan uyarlanmaya, intibakın bir yolu 1 Ali Doğan, age., s Özkan Öztürk, Ritüel Maddesi, Folklor ve Mitoloji Sözlüğü, Phoenix Yay., Ankara-1999

13 2 olarak görürken, psikolojide anlamı oldukça geniştir. Sosyal bilimlerde en büyük problem ki bizim araştırmamızda da zaman zaman tereddütte kaldığımız ve çözüm bulmakta zorlandığımız husus bütün seremoni ve geleneklerin ritüel kabul edilip edilemeyeceğidir. Seremoni kolektif bir grup gerektirirken ritüel de bireysel veya bir kaç kişi tarafından yapılma imkanı vardır. 3 Biz bu noktada ikisini ayırırken ritüel törensel faaliyetler benzediği ama mistik düşünceleri de ihtiva ettiği yani inanç içeriğinin de bulunduğunu düşünerek yola çıktık. Ritüelin tam olarak anlaşılabilmesi için, oluşun sürecine dikkat etmek gerekir. Ritüellerin mitlerle ilgisinin olduğu düşünen ve Mit- Ritüel Halkbilimi Kuramının kurucusu olan Lord Raglan, 1955 tarihinde yayınlanmış olduğu Mit ve Ritüel adlı çalışmada mit konusunda ileri sürülen tezleri çürütmek için son derece basit bir şekilde mitlerin sadece ritüel ile ilgili ortaya çıkmış anlatılar olduğunu ifade etmektedir. Buradan hareketle mitlerden yola çıkarak ritüellerin oluşmuş ve görevi hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Bununla alakalı olarak mitin ne olduğu konusuna değinmekte yarar görüyoruz. Mit kelimesinin kökeni, Yunanca da anlatı veya hikâye gibi sözlü edebiyat kategorileri, herhangi bir şekilde bir türü tanımlamanın çok ötesinde son derece geniş tanım yapmayı imkânsız kılan bir muhtevaya sahiptir. Sözlü kültür üzerine çalışanlar da hemen hemen ele aldıkları bütün türlerin genel özelliklerinden başka hiçbir anlamı ifade etmezler. Öte yandan mitler de, masal, epik destan ve halk hikâyesi gibi göreceli olarak daha değişken ve akışkan özelliklere sahiptirler ve söz konusu anlatı türleri gibi dış yapıya ait şekil özelliklerinden hareketle kolayca tanımlanıp benzerlerinden ayrılabilirler. İncelediğimiz kaynaklara baktığımız zaman hemen hemen bu kaynakların tamamında kesin bir mit tanımı yapılmakta, aksine böyle bir kavramın tanımını yapmanın güçlüğü üzerinde durulmaktadır. Tanımlar genellikle, umumiyetle veya şuna göre, buna göre gibi tam sınır çizmeyen ifadelerle verilmekte ve kesin bir tarif verilmekten kaçınılmaktadır. Modern tenkitte, sık sık kullanılan mit kelimesi, dini folklor, antropoloji, sosyoloji, psiko analiz ve güzel sanatlar gibi alanlarda da çok kullanılmaktadır. Kelimenin bazen tarih, ilim, felsefe, alegori veya gerçek kelimesinin zıddı olarak kullanılması alışkanlık hâline gelmektedir. Mit kelimesinin manasını kesin olarak belirlenmek kolay değildir. Günümüzde bu kelime belirli bir mana taşımaktan ziyade çeşitli manaları kapsayan bir alanı göstermektedir. Bütün bilginlerin kabul edeceği ve aynı zamanda da uzman 3 Lauri HANKO, Çeviren. Ruhi Ersoy, Ritüellerin Oluşum Süreci, Halk Biliminde Kuramlar ve yaklaşımlar 3, Yayına Hazırlayanlar M. Öcal Oğuz, Selcan Gürçayır, Sunay Çalış, geleneksel Yay. Ankara 2009 s

14 3 olmayanlarda yabancı gelmeyecek bir mit tanımı bulmak güç olacaktır. Gerçi mitosun nasıl doğduğu ve ne olduğu üzerinde çağımızın bilginleri arasında tam bir anlaşma yok. cassirer e göre sanatın, mitin ve dinin ne olduğu mantıki tanımlarla açıklanama. Herkes mitin ne olduğundan ziyade kendisinin ne aradığıyla ilgilenmiştir. Mitoloji kelimesi, myth ve logia (logos) kelimelerinin birleşiminden gelmektedir. Aslı Yunancadır. Kelimenin birinci kısmı olan myth e kaynaklarda çok değişik anlamlar verilmektedir. Bu kelimeden söylemeye, hikâyeden kurguya kadar birçok anlama sahiptir. 4 Mitoloji kelimesiyle ilgili olarak bir de mitos sözcüğü vardır. Bazı kaynaklar mitoloji kelimesinin kökü olarak bu kelimeyi alırlar ve izah ederler. Türkiye de mitoloji alanında ilk ve en kapsamlı çalışma yapanlardan olan Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi adlı eserinde şöyle bir tanım yapmıştır. Tarihte adı geçmeyen, artık unutulmuş kahramanlara ait efsaneler, mitolojinin kadrosuna girer. Tarihte yaşadıklarını bildiğimiz kişilere ait efsaneler, mitolojinin kadrosuna girer. Tarihte yaşadıklarını bildiğimiz kişilere ait efsaneler ise destan, yani Legende dir. 5 Ritüellerin oluşum süreci ve toplumdaki etkisinin arka planında din ve inancın etkisi yadsınamaz bir etkendir. Robert A. SEGAL Mit-Ritüel kuramını biraz daha geliştirerek Dinsel Mit Ritüel Kuram olarak yeniden ifade etmiştir. Buna göre din ilkel bir bilim olarak görülmekte mit ve ritüelin birbiriyle işlev görmesi yoluyla esası oluşturmaktadır. 6 Toplumların bir araya gelmesinde, bütünlük oluşturmasında etkili olan din sosyal normlar, statüler ve statü arası geçişlerde bireyden hareketle toplumu dizayn etmektedir. Böyle bir argümanın toplumsal bir tören olan geçiş dönemlerinde de etkisizinin olmaması mümkün görülmektedir. Ritüellerin oluşumu, uygulanması, tasnif edilmesi ve incelenmesi sırasında din ve inancın, toplumun benimsemiş olduğu akaidi ve değer verdiği halk inançlarının göz ardı edilmesi mümkün değildir. Buna istinaden kısaca din ve halk inancı kavramlarından bahsetmek istiyoruz. İnsanla birlikte var olmakta olan ve insanlık tarihi kadar eski olan din; kelime olarak tarihi derinlik içinde Avesta da daena, Pehlevi dilinde den Farsça ise din olarak ifade edilmektedir. Günümüzde kullanılan kelime buradan geçmiştir. Yol, mezhep, ayin, üslup, tarz anlamlarına gelen din kutsal fikrine dayalı olan ve inanmışlar bir sosyo-dinsel topluluk içinde birleştiren bir inançlar, semboller, pratikler kümesidir. İnanç kelimesi sözlük anlamı 4 Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurları Ankara-2000, s.5. 5 Bahattin ÖGEL, Türk Mitolojisi I, TTK Yay., Ankara-1998, s.5 6 Robert A. SEGAL, çev. Naim ATABAĞSOY, Dinsel Mit- Ritüel Kuram, Milli Folklor, 2012, Yıl 24, s

15 4 olarak kişi veya toplum tarafından bir düşüncenin, bir olgunun, bir nesnenin, bir varlığın gerçek olduğunun kabul edilmesidir. Halk inançları ise toplum tarafından kabul edilmiş ilahi bir dinin bilinen hükümleri ve öğretileri dışında kalan fakat halk arasında yaygın bir şekilde yaşayan itibar gören bir sonraki nesle aktarılan itikatlardır. 7 Ritüel uygun zamanlarda yerine getirilen ve sembollerin kullanıldığı, sık sık tekrarlanan bir davranış modelidir. Ritüellerin etkili olduğu başlıca toplumsal alanlarda biri de dindir. Ancak, ritüellerin etki alanı gündelik yaşama kadar uzanır. Ritüeller inançlı bir insanın hayatında çok önemli bir rol oynamaktadır. Kuşkusuz en mükemmel geçiş ayini bir yaş grubundan bir başkasına, (çocukluktan gençliğe) veya fani dünyadan baki dünyaya (ölüm) geçiş sırasında meydana getirilmektedir. Fakat aynı zamanda doğuma ve evliliğe ve töreni de vardır ve bunların her birinde her zaman topluluğa katılıma töreninin söz konusu olduğu söylenebilir. Örneğin bir çocuğun doğması biyolojik bir olaydır. Çocuk doğduğunda yalnızca fizik bir varoluşa sahiptir. Henüz ailesi tarafında tanınmamıştır ve cemaat tarafından da kabul edilmemiştir. Yeni doğan çocuğa tam anlamıyla canlı statüsünü ancak doğumdan hemen sonra uygulanan ayinler ritüeller sağlamaktadır. Ancak bu ayinler sayesinde canlılar cemaatiyle bütünleşmektedir. 8 Evlilik de aynı şekilde, toplumsal dinsel bir gruptan bir başkasına geçiş nedenidir. Ölüme ilişkin ayinler sadece doğal bir olay değil de, onunla birlikte hem varoluşsal, hem de toplumsal olan bir hal değişikliği söz konusu olduğundan daha da karmaşıktırlar. Ölen kişi mezar ötesi kaderini ilgilendiren bazı sınamalarda geçmek ve ölüler cemaati tarafından tanımak, onların arasına kabul edilmek zorundadır. Bazı halklar için yalnızca ayinsel gömülme ölümü teyit etmektedir, âdetlere göre gömülmeyen kişi ölü değildir. Toplumlarda ritüellerin zamana ve uygulandığı döneme göre belli başlı işlevler vardır. Ritüellerin işlevlerini şu şekilde sıralayabiliriz. Ritüel bireyleri bir araya getirir, bireyler arasındaki toplumsal bağları güçlendirir, ortaklığı pekiştirir. Ritüellerin toplumda canlandırıcı bir işlevi vardır, geleneklerin sürmesine, inançları tazelenmesine, değer yargılarının kökleşmesine yardım ederek toplumu canlı bir biçimde ayakta tutarlar. 9 Aynı zamanda ritüellerin mutluluk verici işlevler vardır. Toplumun bir üyesi olmanın mutluluk duygusunu verir. Özelikle toplumun bunalımlı dönemlerinde, kişilerin coşku ve duygularını bir arada dile getirilmesine olanak tanıyan bozulan dengeyi 7 Özkul Çobanoğlu, Türk Kültüründe Memoratlar ve halk inançları, Akçağ Yay.,Ankara s Mircea ELIADE, Kutsal ve Dindişi, Gece yay, İstanbul- 1991, s Maksat Jumabaev, Kırgız Gelenek ve İnanışlarında Dini Ritüeller YLT AÜ SBE Felsefe ve Din Bilimlere Anabilim Dalı, Ankara-2006, s.13-15

16 5 düzeltir. Ritüellerin işlevi yalnız benzetme değildir, tapınanların kutsal olgunun kendisine katılmasını sağlar. Ritüel, hem kültürel bir kurumdur hem de yaşanan bir pratiktir. Hareketlerine ve tavırlarına ne denli değer verilirse ritüel o denli yaşayan kültürünün bir parçası olur. Geçiş dönemleriyle ilgili toplumun yaptığı adlandırmalar genel olarak bakıldığında, törenin başlıca özelliğin, törende sunulan yiyeceklerin (tatlı, helva, çay, şerbet) gerçekleştirildiği zamanın (öğle kınası, akşam kınası) ve yapıldığı mekânın (salon düğünü, ev düğünü, nikâh) etkili olduğu anlaşılmaktadır. Geçiş dönemi ritüellerini geçiş dönemlerinde bağlı olarak belirli bir ritim, müzik ve pratikler toplamı olarak ifade edebilir. Çünkü pek çok toplulukta ritüellerin gerçekleşmesi sırasında müzik ve ona bağlı pek çok sözlü ürün icra edilmektedir. Bu noktada ritüeller sırasında icra edilen türlerden de bahsetmek gerektiği kanaatindeyiz.

17 6

18 7 BİRİNCİ BÖLÜM MAKEDONYADA DOĞUM İNANÇ VE PRATİKLERİ 1.1. DOĞUM ÖNCESİ PRATİKLERİ Makedonya Müslümanların da doğum ve doğumla ilgili inanış ve uygulamaları anlayabilmek için, öncelikle çocuğa verilen önemi anlamak daha doğru olacaktır. Her toplumda olduğu gibi Makedonya Müslümanlarında da anne-baba olma, soyunu devam ettirecek salih evlat veya evlatlara sahip olma arzusu önemli bir yere haizdir. Evlat sahibi olanlar büyük bir sevinç ve mutluluk yaşarlarken, evlat sahibi olamayanlar ise derin bir üzüntüye kapılırlar. Makedonya Müslümanlarından çocuk sahibi olma arzusunu ne kadar önemli olduğunu anlamak için, ileride de bahsedileceği üzere, anne-babanın çocuk sahibi olma uğruna başvurdukları muhtelif yollar ve çektikleri sıkıntılara, dini yasaklara aldırış etmeden gerçekleştirdikleri uygulamalara bakmak yeterli olacaktır. Her toplumda olduğu gibi Makedonya da da aile kurmanın önemi büyüktür. Aile kurmanın en önemli hedefi çocuk veya çocuklar sahibi olmak, onları büyütmek ve böylece, kendi soyunu devam ettirmektir. İşte bu takdirde, gerek kadın gerekse erkeğin toplumda layık oldukları yere ulaşacağı kabul edilir. Yani toplumdan dışlanmayacakları düşünülür. Çocuk sahibi olamayanlar ise toplumunda farklı tepkilerle karşılaşırlar. Meselâ bir kadınlar meclisinde çocuğu olmayan bir kadın var ise, annelik veya çocuklar hakkında konuşulmamaya dikkat edilir. Bazı yerlerde ise bu tür kimseler tam bir mutluluğu ermemiş, bir yönleri eksik kalmış olarak değerlendirirler. Çocuk sahibi olamayan kadınlara hemen hasta olduğu ihsas ettirilir veya sen kısırsın ifadeleriyle eksikliği yüzüne vurulur. Bu nedenle hiçbir kadın çocuksuz olmak istemez. Bu hem çocuğa karşı duyulan iştiyak ve sevgiden, hem de toplumsal bir statü elde etmek ve tekitlerden kurtulmak bakımından arzulanan bir durumdur. Her toplumda olduğu gibi, Makedonya Müslümanlarında da çocuk, ailenin huzur kaynağı, hayatın sevinci, neşesi, tadı ve evin aynası sayılmaktadır. İşte bu yüzden bu huzur ve neşeyi tatmak isteyen her ferdin evlendikten sonra ilk isteği çocuk sahibi olmaktır. Eskiden aileler, nesli kalabalık olsun diye daha çok çocuk yapmayı arzulamışlardır. Son dönemlerde ise bu arzu bir, iki veya üçe kadardır. Fakat erkek çocuk

19 8 neslin devamı için önemli olduğundan, doğan ilk çocuklar kız olduğunda, erkek oluncaya kadar çocuk yapmaya devam edildiği de olur. Çocuğa bu kadar önem verilince, bir kadın ve erkeğin çocuk sahibi olamaması hayal kırıklığı yaratmakta, çocuğu olmayan aileler kendilerini en mutsuz ve en çaresiz insan olarak görmektedir. Bu kadar önemli bir husus olması sebebiyle Makedonya Müslümanlarının çocuk sahibi olmak için benimsedikleri pek çok inanış ve uygulamanın varlığı dikkat çekmektedir Çocuk Sahibi Olabilmek Makedonya genelinde, çocukları olmayan çiftlerde sorunun ekseriyetle kadından kaynaklandığı yaygın bir kanaattir. Eksiklik sadece kadında kabul edilir. Bu yüzden ilk olarak kadın için harekete geçilerek, öncelikle hastaneye gidilir, bu çare olmadığında da ilkel yöntemlerle veya kocakarı ilaçlarına başvurulur. Bazıları ise bunun tersiyle, yani önce geçmişte uygulanan yöntemleri denemekle işe başlar. İlk olarak tıbbi yöntemlere başvuran kimseler, tıbbın sunmuş olduğu tedaviden ve uyguladıkları ilaç tedavisinde uzun bir zaman sonuç alamadıkları takdirde, insanların tavsiyelerinin de etkisiyle üzerine değişik dinsel ve büyüsel yöntemlere, hocalara ve ziyaret yerlerine başvurur. Makedonya Müslümanlarının bir kişinin çocuk sahibi olmasına neyin engel olduğunu düşünüyorlarsa, öncelikle ona göre çare arar. Örneğin, çocuk sahibi olamamaya cin, şeytan, kötü ruhlar, zararlı güçler gibi varlıkların neden olduğu düşünülüyorsa, başvurulan çareler manevi, eğer çocukluk döneminde yaşanılan bir soğuk algınlığı veya ağır bir hastalığın neden olduğu düşünülür ise, maddi olmaktadır. Meselâ konuyla ilgili dinlendiğimiz bir uygulama şöyledir. Çocuk sahibi olamayan kadınlardan biri, halkın tavsiyesi üzerine kocakarılardan birine başvurmuş. Kocakarı ona bir solucan bulup üstü kapalı ve suyla dolu bir bardakta saklamasını, yine evde bir saksıya buğday ekmesini söyler. Buğdayların kırk gün büyümesini beklemesini, kırk gün sonra filizlenmiş olan buğdaylardan kırk gün süreyle birer adet sabahleyin, yemekten önce yenmesi tavsiye edilir. Bu esnada, suya koyulmuş olan solucan bardakta çıkarılacak ve kurutulacaktır. Kurutulmuş olan yılancık, başkaları tarafından herhangi bir yemeğe karıştırılacak ve yemesi için gizlice çocuk sahibi olamayan kadına verilecektir. Bu uygulama ile kadının 10 Mensur Nuredini, İzmi-2007 s.17

20 9 derdine çare bulunacağı kabul edilir. 11 Bu misalde yılancığın ve buğdayların yenilmesiyle, kadının içinde canlı bir varlığın yeni bir canlı varlığa kaynaklık edeceği inancı hâkimdir. Türkiye de de, türbelerin topraklarından toplanan solucanları yeme geleneği. Bursa da tespit edilmiştir. 12 Başka bir misal de şöyledir. Kocakarılardan birine başvurulur. Kadının direktifleri doğrultusunda şu uygulama gerçekleştirilir. Üç adet örtünecek bulunur. Bu örümcekler canlı olarak ekmek içine koyulur. Çocuk sahibi olamayan kadına, ekmekle birlikte canlı örümcekler yedirilir. Haberi olmadan bu örümcekleri yiyen kadının, bu vesileyle çocuk sahibi olacağına inanılır. Burada, örümceklerin kadının midesine canlı olarak girmesi ve rahme dokunmasıyla, kadının hamile kalacağı veya çocuk sahibi olacağı kabul edilir. Yine burada dikkat çeken husus, üç sayısının kullanılmasıdır. Bu durum, uygulamanın başka kültürlerde veya dinlerden esinlenmiş bir uygulama olabileceği fikrini aklımıza getirmektedir. 13 Bir başka uygulama şöyledir. Çocuğu olmayan kadın, içinde lahana yaprakları bulunan bir kapta su kaynatır. Sıcak bir banyo yaptıktan sonra, lahana yapraklarının bulunduğu kaynamış suyun üzerine oturur. Suyun dumanının ve lahana yapraklarının kokusunun alt taraftan rahme girmesini sağlar. Böylece çocuk sahibi olacağına inanır. Diğer bazı uygulamalar şöyledir. Topraktan yapılmış bir çömlek ısıtılır. Isıtılmış kabın içinde ateş yakılır, duman oluşturulur. Sıcak kap, ağız kısmı ile kadının karnına koyulur ve karın çekilir. Bu uygulama ile kadın rahminin yerine getirildiği düşünülür ve artık hamile kalabileceği kabul edilir. Çocuğu olmayanlar için, hacca giden hacılardan, orada kurban olarak kesilen deve etinden getirmeleri istenir. Gelen et pişirilip çocuğu olmayana yedirilir. Böylece kutsal olduğu kabul olunan ve hac gibi mukaddes bir vazife icra edilirken kesilen devenin eti yendiğinde, söz konusu rahatsızlığın giderileceği düşünülür. Hamile olmayanın karnı üç gün süresiyle sabun ile ovulur ve karın sıkı bir şekilde bağlanır. Üç gün zarfında karın sıkı bir şekilde bağlı durur. Bel çektirme, baş aşağı doğru tutulmak da, hamile kalamayan kadınlar için uygulanan diğer hareketleridir. Böylece bu uygulamalarla, karın ile ana rahminin birbirine yakınlaşacağı, karnın rahme düşeceği, karın ile rahim yollarının açılacağı düşünülür ve böylece hamile kalınacağına inanılır. Buna benzer hareketler İstanbul, Eskişehir, Elazığ illerinde de görülmüştür. 14 Kocakarı küp veya çömlek içinde bir kâğıt yakar. Kâğıdı dumanı ile küpün içi doldurulur. 11 Mensur Nuredinin İzmir s Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Yayınlar Berikan Ankara s Mensur Nuredini İzmir-2007 s Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bilgesu Yayıncılık İstanbul-2003 s.145.

21 10 Küpün ağzını kadının karnına koyar. Küp karında yapışır. Böylece küp ile ovularak kadının karnı düzeltilmeye çalışılır. Yani kadının hamile kalabilmesi için rahmin yerine getirilmesi amaçlanır. Bu uygulama üç gün içinde üç defa tekrar edilir. Kırşehir de de benzer uygulamalara rastlanmaktadır. 15 Yeşil iken yonca otundan bir demet alınır. Bu demetin sararması için naylon içine koyulur. Yaklaşık iki hafta, yonca naylon içinde tutulur. Sararmaya başlayınca bir kabın içindeki kaynatılmış süte koyulur. Kadın, sütten çıkan dumanın üzerinde durur. Bu uygulama ile sütten çıkan yonca kokulu buharın alt tarafından kadının içine girmesi sağlanır. Uygulama birkaç defa tekrar edilir. Ateşte kızdırılmış tuğla rakı ile yıkanır. Çocuk sahibi olamayan kadın, bunun üzerine oturur. Bu uygulama ile tuğladan çıkan rakı buharının kadının alt tarafından içine girmesi sağlanır. Sıcaklığı dayanılır dereceye kadar inmiş fırınlar üzerine oturmak, dayanılır derecede olan kaynar suyla banyo yapmak da kısırlığı gidermek için yapılan uygulamalardır. Koçkarılar tarafından, çocuk sahibi olamayan kadınlara üç gün aç iken sabahleyin bir fincan rakı içmesi tavsiye edilir. Veya rakı bir kap içinde kaynatılır. Çocuğu olmayan kadın bu rakı ile bir bez parçasını ıslatır ve karın dibine veya rahmin bulunduğu yere, rakı ile ıslanan sıcak bezi koyar. Bu uygulama birkaç defa tekrarlanır. Kırgız Türklerinde, çocuk sahibi olamayan kadınlara, sünnet olan bir çocuğun kesilen fazlasını bazen bilinçli olarak bazen ise haberi olmadan gizlice yedirilmesi ve böylece çocuk sahibi olunacağı inancı dikkati çeken başka bir örnektir. Hamile kalamayan kadınlara daha kalın elbiseler giymeleri önerilir. Zira sıcaklık hamile kalınmasını kolaylaştırdığı düşünülen bir unsurudur. Valandova ve yöresinde doğal bitkilerle ilaç yapan kocakarılara başvurulur ve onlardan medet istenir. Alınan ilaç istenildiğinde şekilde kullanıldığında ve ilaççı kadının tavsiyeleri dinlendiğinde, çocuk sahibi olunacağına inanılır. Usturumca nın Yüksek Mahalle ve yöresindeki Müslümanlarda çocuk olması için ilk olarak kocakarı ilaçlarına ve hocaların muskalarına başvurulur. Sonuç alınamadığı takdirde doktorlara yönelinir. Valandova ve yöresinde yaşayan Türk köylerinde kadınlardan bazıları, kendilerine gelen çocuk sahibi olamayan gençlere, bellerine bağlayıp taşımaları için pamuktan dokunmuş bir iplik verir. Bu iplik kadının tavsiyesi doğrultusundan kullanıldığı takdirde, hamile kalındığı ifade edilir. Resne de yaşayan Müslümanlarda çocuğu olmayan kadınların karınları ebeler tarafından ovulur. Karına masaj yapmakta rahmin düzeleceği ve çocuk sahibi olunacağına inanılır. Bu uygulama ile başarılı olunamadığı takdirde, Kırnçar köyünde bulunan Salih Baba türbesi 15 Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bigesu Yayıncılık İstanbul-2003 s.143.

22 11 ziyaret edilir ve adanış oldukları şeyler yerine getirilir. Genelde aldanılan şeyler büyükbaş veya küçükbaş hayvan olmaktadır. Salih Baba Türbesi, Resne ve civarında yaşayan Müslümanlardan çocuğu olmayanlar tarafından en çok ziyaret edilen ziyaret yerlerinden biridir. Çocuğu olmayanlar, Kınçar köyündeki Salih Baba türbesinden dertlerine derman bulamadıklarında, Manastır ın Hasan Baba türbesine giderler. Bu türbeyi ziyaret etmekte dertlerine çare bulacaklarına inanırlar. 16 Çocuk sahibi olmak isteyen kadınların bazı hocalara ve yatırlara da başvurdukları görülmüştür. Bunlardan bazı örnekler şunlardır. Bazı meşhur hocalara gidilir ve meseleyle ilgili bir muska yazması istenir. Yazılan muskayı kadınlar üzerinde taşırlar. Böylece derman bulunacağı ümit edilir. Bazı hocalar tarafından ise üç tane muska yazılır. Bunlardan biri, bir bardak içinde suya bırakılır ve daha sonra suyu içilir. İkinci muska kadının entarisinin ön kısmına, tam cinsel organının önüne dikilir. Üçüncü muska ise döşeğin veya yastığın herhangi bir yerine dikilir. Bazı hocalara göre ise muskalardan biri erkeğe verilir ve onun tarafından taşınır. Buna benzer bir uygulama Sivas ve çevresinde de görülmüştür. 17 Muska ile ilgili uygulamalarda, muskada var olduğu tasavvur edilen doğurganlık sağlayıcı sihirli kuvvetin, kısır kadına temas yolu ile geçmesi söz konusu edilmektedir. Kadının suyu içmesiyle muskada var olduğu kabul edilen sihirli kuvvetin doğrudan doğruya kadına geçeceği farz edilir. Böylece doğurganlık gücü kazanılacağı düşünülür. Muskanın cinsel organın önüne ve yatak veya yorganın herhangi bir yerine dikilmesi, muskadaki sihirli kuvvetin cinsel ilişki esnasında eşlere geçeceği ve onlara doğurganlık imkânı vereceği inancındadır. Çocukları doğduktan sonra ölen kadınlar da değişik hocalara başvurarak (hamele) yazdırırlar. İçinde Kur an-ı Kerim den ayetlerin yazılı olduğu söylenen hamele yuvarlak şeklindeki içi boş bir kâğıt parçasının etrafına yazılır. Katlanıp hamele şeklinde getirilir hamile kalmış kadının göbeğinin tam ortasında dokuz ay taşınması istenir. Çocuk doğduktan sonra hamele açılır. Yeni doğan bebek, çember şeklindeki hameleden üç defa geçirilir, böylece çoğu yaşayacağı ve uzun ömürlü olacağı düşünülür. Her yerde olduğu gibi Makedonya genelinde de evlat hasreti ile yanmış olan kadınlar, bir çocuk sahibi olabilmek için başvurmadık yer bırakmazlar. Yörede ün kazanmış imamlara gidip muska yazdırır, eşyaları üfletirler. Bazı imamlar, bitkilerden elde etmiş oldukları tabi ilaçlar bile hazırlanmaktadırlar. Kadınlar imamların bu tavsiyeleri 16 Mensur Nuredini İzmir 2007, s Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Batıl İnançları ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkisi, Ankara 1966, s. 56

23 12 çocuk sahibi olacakları ümidiyle yerine getirirler. Gostivar ve yöresinde yaşayan bir hoca, hamile kalamayan kadınların yanlarında bir yemek tabağı getirmelerini ister. Bu tabağın etrafına Kuran-ı Kerimden ayetler yazar ve hamile kalıncaya kadar kadının, o tabaktan yemek yemesi istenirmiş. Yine Makedonya genelinde yatırlarda veya ziyaret yerlerinde mum yakmak ve dua etmek, yatı parmaklıklarına veya kutsal sayılan akarsularının yanındaki ağaçlarla ve çalılıklara bez bağlamak da çocuk sahibi olmak için yapılan yaygın uygulamalarındandır. Ziyaret yerlerinin bazılarında, çocuk olması için kadınlar, çocuk elbisesi götürürler. Görevliler getirilen elbiseleri, ermiş kişilerin mezarlarının yanlarına koşarlar. Elbiseler bir gece orada kaldıktan sonra, anne adayı ertesi gün onları almaya gelir. Böylece ermiş kişiler tarafından dua edilerek kutsanan bu elbiseler çocuk sahibi olmada yardımcı olacağı düşünülür. Buna benzer bir uygulama ve inanış Amasya da da vardır. 18 Makedonya da Kanatlar köyünde, ilerde erkek çocuk sahibi olmak için gelinin erkek evine geldiği ilk gece, yatağına bir erkek çocuk yatırılır ve yuvarlatılır. Ardından dileklerinin gerçekleşmesi için, bu çocuğa hediyeler verilir. Anadolu da da aynı maksatla, damat evine geldiğinde, gelinin eteğine bir erkek çocuk oturtulur. 19 Bazı bölgelerde ise erkek çocuk olmasını temin için, gerdekten evvel evli çiftlerin yatağına erkek çocuk yatırtılır veya gelin geldiğinde, kucağına erkek çocuk verilir. 20 Makedonya genelinde gerdek gecesinde çiftler, namaz kılıp çocukları (özellikle erkek) olması için dua ederler. Buna benzer inanış ve uygulamalar Dobruca Türklerinde de görülmüştür. 21 Makedonya genelinde çocuk sahibi olmak isteyenler, Allah ın rızasını kazanmak için fakirlere, açlara, çıplaklara yardım eder, vakıflara bağışta bulunurlar ve kendileri için dua edilmesini isterler. Dede Korut değişlerinde de bu inancın özlerine tesadüf edilmektedir. Çocuğu olmayan veya çocukları düşen bazı kadınlar ise, değişik ziyaret yerlerine giderler. Dileklerinin yerine gelmesi için buralarda dua edip adaklar adadıktan sonra dönür yolculuğundan ilk karşılaştığı kişinin ismini sorar ve doğacak olana bebeğe o isim verirler. Türkiye nin bazı bölgelerinde çocuğu olmasının isteyen kadın, değişik yollara başvurur. Genç kadın, hatta daha evlenmemiş genç kızlar çocuğu olup olmayacağını öğrenen hususunda sabırsızlık göstererek fal türünden bazı işlere tevessül ederler. Örneğin, Balıkesir de Deve Dede ve Çırçır Dede adlı yatırlardan birine giderler. Bir küçük salıncak 18 Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Yayın Berikan Ankara 2009 s Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları, 1994 s Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folklor, Yayın Bilgesu Ankara s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri., Kültür bakanlığı Ankara-1998 s 33.

24 kurarlar, içine deve biçiminden bir taş yatırırlar. Salıncak kendiliğinden sallanırsa çocuk olacak, sallanmazsa olmayacak derler Makedonya da da bu nevide uygulamalar ve inanışlar yaygındır. Hatta bu amaçla manastırlara gidildiğin de bile şahit olunur. En çok ziyaret edilen amaçla manastırlara gidildiğine bile şahit olunur. En çok ziyaret edilen manastırlardan biri Kırcova nın Sveti Gorgija (Aya Gorgiya) manastırı, kayalar ise Sveti Nikole kasabasındaki Govedar Baba- Taş, Gostivar kasabasının Simniça köyündeki Kadınlar Taşı, Kırcova nın Leşniça köyündeki Delik Taş, yatırlar ise, Ohri Tekkesi, Kırcova Tekkesi Gibi yerlerdir. Evliliğin üzerinden uzunca bir zaman geçtiği halde hâlâ çocuğun geleceğini bildiren belirtiler görünmüyorsa, genç kadınlar kısırlık kuşkusuna kapılır ve bu engeli gidermek için çeşitli yollara başvurulurlar. Bunlarda bazıları olağan üstü güçlere veya çeşitli yollara başvururlar. Bunlardan bazıları olağanüstü güçlere veya çeşitli büyü işlemlerine yönelmektedir. Böyle durumlarda evvela yatır ziyaretleri gerçekleştirilir. Hikmet Tanyu nun Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri isimli kitabında bu konu ile ilgili otuz dokuz ziyaret yerinin tespit ettiğini söylemesi, bu inancın ne kadar yaygın olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Gerçekten de, bütün Türkiye göz önüne alındığında bu sayının ne kadar yüksek olacağı fark edilecektir. Mesela Bergama ve çevresindeki altı yatırdan beşi, bu maksatla kullanılmaktadır. 23 Bu gibi durumlarda bazı kimseler ise ilaç ve değişik onarma niteliğini taşıyan tedbirlere başvururlar. Bazıları döl, yatağının soğuklamış, eğrilmiş veya kapalı olduğu düşünesiyle, bele şişe çektirir, küllü veya tarçınlı sıcak banyo yaptırır. Tütsü veya çeşitli buğulara oturmak, ekmek pişirdikten sonra sıcaklığı dayanılır bir dereceye inmiş fırında oturmak gibi yollara başvururlar. 24 Herhangi bir nedenden dolayı dua edip kurban kesme geleneği, eski Türk inanç sisteminde görülen bir uygulamadır. Türklerin, atalarının ruhlarını memnun etmek, onlara isteklerinin, dileklerinin kabul ettirmek için ziyaret ettikleri yerlerde kurban kestikleri bilinmektedir Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folklor, Yayın Bilgesu Ankara-1998s Petev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bilgesu Yayınları Ankara-2013 s. 143, Pertevv Nail Boratav, 100 Sorudan Türk Folkloru, Bilgesu Yayınlar Ankara-2013 s Ethem Ruhi Fığlalı, Geçmişte Günümüze Halk İnançları Açısından Alevilik- Bektaş ılık, Ankara 1994,s 59.

25 14 Çocuk sahibi olamayan kadınlar tarafından değişik ziyaretgâhların veya yatırların ziyaret edildiğine dikkat çektik. Şimdi de bu ziyaret yerlerinden bazılarının ve burada yapılan uygulamaları kısaca açıklamaya çalışacağız Çocuğu Olmaması Ve Düşmesi İle İlgili İnanışlar Hamile olduğunu farkına varan çocuğu dünyaya getirmek istemeyen bazı Müslüman kadınların kürtaj ve benzeri tıbbi müdahaleler dışında bazı ilkel ve tehlikeli yöntemlere de başvurarak hamilelikten kurtulmaya çalıştıkları görülür. Bunlardan yaygın olan bazıları şöyledir. 1-Rahme rasgele bir hap konur ve bunun acı olduğu için, çocuğun düşmesine neden olacağı düşünülür. Bu işlem bazen armut ağacından alınan bir dal yardımıyla yapılır. Bazıları ise, armut dalına kibritlerin yanar tarafını yerleştirip rahme dokundurmak suretiyle çocuğu düşürmeye çalışır. 2- Aynı işlem bir tavuk tüyü yardımıyla delinmesi ve böylece çocuğun düşürülmesi şeklinde de olabilir. 3- Hamilelikten kurtulmak isteyen kadın, kızgın bir tuğlanın üzerine sirke döker ve tuğladan çıkan buharın üzerine oturur ve onun alt taraftan rahme ulaşmasını sağlar oluşan ağrı kokulu buharın çocuğun düşmesine neden olacağı kabul edilir Bazı kimseler ağır yük taşımak, yüksek yerden atlamak suretiyle çocuk düşürmeye çalışır. Bu uygulama Romanya nın Dobruca Türklerinde de vardır Bazıları saba kalkınca aç karnına soğuk karanfil suyu ya da maydanoz suyu içilmesinin çocuk düşürmek için geçerli yol olduğu kabul eder. 6- Bazen kaynar su ile dolu bir kabın üzerine hamile kadının karnına koyması yoluyla çocuk düşürmeye çalışır ki bu çoğu zaman kadının kısmen yanmasına da yol açabilir. 26 Mensur Nuredini İzmir s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s.38

26 15 Bunların dışında bir anda çok sayıda hap içmek, soğuk soğan suyu içmek, muska yazdırmak gibi değişik uygulamalar yoluyla insanların istenmeyen hamilelikten kurtulmaya çalıştıkları gözlenir. Türkiye de de gebeliği önlemek için çeşitli uygulamalar söz konusudur. Kadınlar normal korunma tedbirlerinin dışında, kadınlık uzvunun içine, döl yatağının ağzına çeşitli nesneler sokarak gebeliği önlemeye veya gebe iseler, çocuğu düşürmeye çalışırlar. Mesela buğuya oturarak (saman ve sirke buğusu) döllenmeyi engellemeye çalışırlar. Çocuk olmamasını isteyen kadınlar uzvunun içine, döl yatağına doğru karbonat, şap, tuz, aspirin, sarı-sabır taşı, limon tozu gibi maddelerden belirli miktarda yerleştirirler. Bunun dışında patlıcan sapı, sedef otu, maydanoz sapı, kaz veya kartal kanadından koparılmış tüy, örgü şişi gibi şeyleri uzuv içinde döl yatağına koymakla da gebelik önlenmeye çalışılır. Bazıları ise bunun için büyücülük işlemlerine başvururlar. Mesela Eskişehir de, gerdek gecesi gelinin yüzünü yıkadığı su, bir gül fidanının dibine dökülür. Bu sırada kaç yıl sonra çocuk olması isteniyorsa, ona göre dua edilir. Yine nikâh gecesi çamaşır teknesi, gerdek gecesi de hamam tası ters çevrilir, işlem sırasında kaç yıl sonra çocuk olması isteniyorsa, o sayıda parmak açılır. 28 Buna karşın hamile kadın çocuğunu düşürmemek için kendini bir takım kısıtlamaların içine sokardı ki, bunlara bugün de rastlanmaktadır. Fazla ağır yük kaldırmamak, çok iş yapmamak, gerekirse doğuma kadar devamlı yatakta yatmak, yüksek yerden atlamamak, hızlı hareket etmemek gibi tedbirlerde bunlardan bazılarıdır. Bu uygulamalarda anlaşılacağı üzere Makedonya Müslümanlarında önemli olan sadece hamile kalmak değil, çocuğu sağlıklı bir şekilde dünyaya getirip, büyütüp, yetiştirmektir. Bu nedenle kadın bir takım kısıtlamalarla karşılaşır. Erkeğin de, eşi hamile iken dikkat etmesi gereken bazı hususlar, kendisine düşen bazı görevler vardır. Buna göre erkek, hanıma ağır şeyler kaldırtma, onu zorlamamalı ve ona küfür etmemelidir. Zira kadına küfür eden, karnındaki çocuğa da küfür etmiş olarak kabul edilir. Bütün bu kısıtlamaların yerine getirilmesi, büyük önem verilen çocuğun sağlıklı bir şekilde doğması içindir. Hareketlere, kullanılan sözlere, yenilen yemeklere, gelen kişilere de dikkat edilmelidir. Çünkü yenilen yemeklerin çocuğun geleceğine etkisi olduğu inancı 28 Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bilgesu Yayınları Ankara s

27 16 hâkimdir. Ziyarete gelen kişilerin de çocuğa ya da hamile kadına zarar verebileceği kabul edilir. Kadın hamile iken helale, harama dikkat etmeli, her işi yapmamalı, her yere gitmemelidir. Çünkü yaptığı bütün davranışların çocuğun geleceğinin üzerine etkili olduğuna inanılır. Türkiye nin bazı bölgelerinde de benzer uygulama ve inanışların olduğu dikkati çeker. Hamile kadının güğüm, bir kilim ve örtü bile kaldırması yasaklanmıştır. Yani kesinlikle ona iş yaptırılmaz, bebeğe zarar verebilecek her türlü hareket yasaklanır. Kesinlikle ağır kaldırmaması gerektiğine inanılır. Bunların dikkat edilmemesi halinde rahmin düşeceği veya bebeğin düşme ihtimali olacağı kabul edilir Gebelik Ve Aşerme Makedonya Müslümanlarında yeni gelinin hamile kalıp kalmadığı hususu, aile içerisinde merak konusudur. Hamile kadın aile içerisinde sevindirici bir durumdur. Fakat kadının bu şekilde ev halkı dışından kişilere görünmesi, ayıp olarak kabul edilir. Özellikle hamilelik belirginleştiğinde kadının erkeklere görünmesi hoş karşılanmaz. Bu yüzden son aylarına girmiş hamile kadının evine misafir gelmez. Ev halkı hamile olan gelinlere yardımcı olmaya, onları korumaya çalışır. Yakın akrabaların kadınları ve komşu kadınlar da hamile kadınlara ayrı bir sevgi ve şefkat gösterirler. Baş dönmesi, kusma, mide bulantısı, adetten kesilme, yemek yemekten hoşlanmama, yalnızlığı tercih etme, ilişki esnasında haz duyulmama, az yiyip çok uyuma arzusu, zayıflama veya şişmanlama, tansiyon düşmesi vb. durumlar hamilelik belirtileri olarak kabul edilir. Hamilelik belirtilerinden en çok dikkat çekeni ise aşerme durumudur. Aşermenin aslı aş yerme yani yiyecek şeylerden aşırı derece tiksinme veya arzu etmedir. Gebe kalan kadında belli bir süre sonra bazı şeylere karşı aşırı istek veya tiksinme belirtileri ortaya çıkar. Genelde hamile olan kadın tatlıya ve ekşiye, gül kokusu ve yemek kokusu gibi şeylere karşı aşerebileceği gibi, sabun, toprak, kireç gibi maddelere karşı de aşerebilir. Doğacak çocuğun fiziki yapısına, cinsiyetine huy, kişilik ve karakterine doğrudan tesir edeceğine inanılan bazı adetler şöyledir. Kadınlar her şeye aşerebilir. Bazen mevsim dışı meyve ve sebzelere karşı daha çok aşererler Makedonya Müslümanlarında hamile kadının aşerdiği bu şeylerin temin edilmesi 29 Erdentuğ, Hal Köyünün Etnolojik Tetkiki, Ankara Üniversitesi Dil tarih Coğrafya 1968 s. 86

28 17 gerektiğine, aksi takdirde istenilmeyen durumlarla karşılaşılanına hatta doğacak çocuğun ölebileceğine inanılır bu sebeple hamile kadının canının çekebileceğini düşünerek komşular, yemeklerde bir miktarını hamile kadının evine gönderirler. Meselâ Ustrumca ve yöresinde, hamile kadının komşudan kokusunu duyduğu yemeği yiyemediği takdirde, bebeğinin düşüneceğine inanılır. Türkiye ve genelinde gebe olan bir kadının canının her istediğinin verilmesine özenle dikkat edilir. Bu istek ne kadar münasebetsiz de olsa, yerine getirilmeye çalışılır. Bu husus gözetilmese, anada veya doğacak çocukta zararlı etkilerin meydana geleceğine, çocuğun düşeceği, sakat veya kusurlu doğacağına inanılır. Türkiye ve genelinde gebe olan bir kadının canını her istediğinin verilmesine özenle dikkat edilir. Bu istek ne kadar münasebetsiz de olsa, yerine getirilmeyi çalışır. Bu husus gözetilmezse, anada veya doğacak çocukta zararlı etkilerin meydana geleceğine, çocuğun düşeceğine, sakat veya kusurlu doğacağına inanılır. Buna bağlı olarak annenin canının çektiği şeylerle, doğacak çocuğun cinsiyeti arasında bir ilişki olduğu, ekşiye aşerenin kıza, tatlıya aşerenin oğlana gebe kaldıklarına inanılır. 30 Gebe kadının yediği şeylerin, baktığı insanların, hayvanların da çocuğa huyuna, vücut yapısına, yüz özelliklerine etkide bulunacağı kabul edilir. Gebe kadının bir şeyleri çalışmasının gizlice bir şeyler yemesinin doğacak çocuklar bir iz bırakacağına, kusurlu veya sakat kimselerle alay etmesinin son derece tehlikeli olduğuna inanılır. 31 Bu hususların, Makedonya Müslümanlarında var olan inanış ve uygulamalarla benzer taraftarları olduğunun da belirtmek gerekir. Makedonya da, hamile kadının veya ayaklarının üzerinde geçilmesine izin verilmez. Böyle yapılırsa, doğumun gerçekleşmeyeceği için hamile kadının üzerinden tekrar atlaması gerektiğine inanılır. Hamile kadının çekmece üzerinde oturmaması gerekir. Zira bu doğumun olmayacağına işaret olarak görülür. Doğum sancıları geldiği zaman hamile kadının oturmuş olduğu çekmecenin kapağı açılmadığı takdirde, doğumun olmayacağı kabul edilir. Anne adayının eşyalarının ters giymesine dikkat etmesi gerekir. Eğer eşyalarından birinin ters giyerse doğacak olan çocuğun tersten doğacağına inanılır. Bu da çocuk için bir tehlikedir. Gebe kadınların cenaze törenlerine katılmalarına izin verilmez. Cenazeye giden gebe bir kadının doğacak çocuğun lekeli olacağına veya doğum esnasında ölebileceği inancı hâkimdir. Çocuğun bu tehlikelerde korunabilmesi için, cenaze törenine katılan gebe kadının küçük parmağına kırmızı renkte bir ip sarması gerekir. Bu uygulama ile çocuğun zarardan 30 Sedat Veyis Örnek, Türk Halk Bilimi, Ankara 1995, s Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bilgesu Yayınları Ankara s.146.

29 18 kurtulacağına inanılır. Görüldüğü üzere hamile bir kadın en iyi şekilde ağırlanmaya çalışır. Onun her arzu ettiği mümkün olduğu ölçüde temin edilmeye ve böylece kötülükten korunmaya çalışır. Komşular da hamile olan kadınlara yemek kokularının ulaşması için azami dikkat gösterirler. Kokunun ulaştığı düşündüklerinden de pişirmiş olduklarından anne adayına mutlaka gönderirler. Yani anne adayını, ev halkı düşündüğü kadar etraftaki komşular ve yakın akrabalar da gözetir Çocuğun Cinsiyeti Makedonya Müslümanlarının genelinde, soyun yok olmaması düşüncesiyle çocuk hususunda arzu olunan cinsiyet erkektir. Çocuğu olmayan kadınlar genelde erkek çocukları olsun diye dua ederler. Yapılan inanışlar ve uygulamalar da erkek çocuk niyetine gerçekleştirilir. Bazı yörelerde ise, özellikle dini inançları sağlam olanlar, doğacak çocuğun ister erkek, ister kız olsun sağlıklı olmasını temenni ederler. Bütün Türk boylarında olduğu gibi Kırgızlarda da erkek evladın ayrı bir önemi vardır. Erkek evladı olmayan aile zürriyetsiz, nesilsiz kabul edilir. Onun için anne-babanın en büyük dileği erkek evlat sahibi olmaktır. 33 Şimdi, Makedonya Müslümanlarında erkek çocuk arzusu ve çocuğun cinsiyet, huy ve karakterini belirlediği düşünülen hususlarla ilgili inanış ve uygulamaları kısaca vermeye çalışalım: Hamilelik döneminde anne adayının kalçaları büyürse kız çocuğu, kalçalar fazla belirgin olmaz ise erkek çocuğu doğuracağına hükmedilir. Yine karın kısmının aşağı doğru uzaması, göğüslerin büyümesi, dudakların büyümesi ve genişlemesi, anne adayının yüzünde lekeleri veya çillerin oluşması, kaşlarının veya kirpiklerinin düşmesi annenin kız çocuğu doğuracağının alameti sayılır. Bu Gostivar ve yöresinde yaşayan Müslümanlarda yaygın olan bir inanıştır. 34 Hamile olan kadının, hamilelik döneminde yiyeceklerinden arzu ettiği şeyler daha çok tatlı ise erkek, ekşi veya tuzlu ise kız çocuk doğuracağı kabul edilir. Yani tatlılık erkeğe, ekşilik ve tuzluluk ise kız çocuğa işarettir. Sivas ve yöresinde de bu inanışın var olduğu dikkatimizi çekmiştir. 35 Gostivar ve çevresindeki Müslümanlarda, hamile kadının karnı göğüslere doğru şişer ve hamilelik esnasında kadın şişmanlayıp güzelleşirse doğacak olan çocuğun kız, kadının şişkin karnı daha sert ise 32 Mensur Nuredini İzmir-2007, s Dr. Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde. Diyanet Vakfı yayınlar s Mensur Nuredini İzmir-2007,s Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresinde. Basımevi Ankara Üniversitesi, 1966 s.59

30 19 doğacak çocuğun erkek olacağına hükmedilir. Doğan kız çocuğunun iki gözü arasındaki burun kısmında, mor renginde bir damar görünürse bu, bir sonraki doğacak bebeğin erkek olacağına yorulur. Resne ve civarında, kadının karnı göğüslere doğru şişerse bebeğin kız olacağına, yok eğer karın rahmin üzerinde daha çok şişerse erkek evlat doğacağına inanılır. Resnenin Bela Crkva (Beyaz Kilise) köyünde yaşayan Müslüman kadınlar çocuğun cinsiyetini öğrenmek için, hamile kadın fark etmeden gizlice saçların tuz serperler. Kadın eğer burun göz, alın, kulak yerlerini kaşırsa, çocuğun erkek olacağını, ağız, yanak, ense gibi yerlerini kaşırsa kız olacağına inanılır. Hamile kadın üçüncü ayında çocuğun canlı olduğu veya bebeğin kıpırdamışını hissederse, bebeği kız olacağına inanılır. Eğer bu canlı kıpırdamayı anne adayı beşinci ayında hissederse, çocuğu erkek olacağına delalet sayılır. Yani anne karnındaki erken kıpırdama kız, daha geç kıpırdama ise erkeğe işaret olduğu kabul edilir. Yine anne, kıpırdamayı karnını her tarafında hissederse kız, sadece göbek kısmında hissederse erkek olacağı söylenir. Bu ifadelerde anlaşıldığı kadarıyla anne karnındaki çocuk kız ise kıpırdama hem erkek, hem de çok olur. Anne karnındaki erkek ise kıpırdama daha az hissedilir. Yani, anne karnındaki kızların erkeklerden daha hareketli olduğuna inanılır. Yine Resne ve civarında, bir ailenin ilk çocuğu kız ise ve o ki çocuğunun bel kısmında iki tane gamze şeklinde delik belirtisi varsa, doğacak ikinci çocuğun erkek, eğer hiçbir belirti yoksa kız olacağına inanılır. Yani çocuğun vücudundaki işaretlerle de bir sonraki çocuğun cinsiyeti tayin edilmeye çalışılır. Kadının hamileliği esnasında göbeğinden aşağı doğru bir çizgi belirlerse erkek, hiçbir işaret olmazsa kız; kadının göğüs uçları daha koyu bir renkte olursa erkek, daha açık bir renkte ise kız olacağı kabul edilir. Hamile kadının yedikleri daha çok tatlı şeyler ise, erkek evlat sahibi olacağı kabul edilir. Sadece kız çocukları doğurmuş olan kadınlar, erkek çocuğu olması için hocalara gidip muska yaptırır. Okunmuş olan muskayı anne adayının altı ayın üzerinde taşıması gerekir. Muska ile karnındaki bebeğin cinsiyeti kız ise, bunun erkeğe dönüştüğüne inanılır. Bebek erkek olur ve böylece erkek çocuk dileği gerçekleşmiş olursa, çocuğa genelde Muhammed ismi verilir. Bu isim verilmese bile, onun göbek adı Muhammed olur. Muhammed isminin takılması, erkek çocuk dileğinde bulunma esnasında verilen bir vaat ya da adak gibi düşünülür. Erkek çocuk olması için Hıdırellez gününde kadınlar çayırlara çıkarlar. Anne adayı olan kadın, o esnada yere uzanır ve diğer bir yakını tarafından başının ucunda, ayaklarının dibinde, ellerinin ucunda ve kadın

31 20 kalktığında belinin olduğu yerde küçük çukurlar açılır. Bu çukurlar ekmek parçaları ile doldurulur. Kadının boyunca çizilmiş ekmek ile dolmuş olan bu şekil, olduğu gibi o çayırda bırakılır. Bu uygulama ile hamile kadınların doğacak olan bebeklerinin erkek olacağına inanılır. 36 Makedonya Müslümanlarında doğum öncesi çocuğun cinsiyetini tayin etmede, rüyaların da rolü olduğuna inanılır. Örneğin, kadının hamilelik döneminde rüyasında altınlar görmesi erkek, şalvar, entari gibi kadın elbiseleri görmesi kız çocuğu doğuracağına işret sayılır. Buna benzer bir inanış da Erzurum da tespit edilmiştir. Hamile kadın rüyasında kendini pahalı elbiseler, takılar takmış olarak görürse erkek çocuk, ucuz şeyler giymiş görürse kız çocuk doğuracağına inanılır. Aynı şekilde rüyasında armut gören hamile kadının erkek, elma görenin ise kız çocuğu doğuracağı kabul edilir. Gostivar ve yöresinde yakın akrabalarının gözünde arpacık çıkması yoluyla da, doğacak çocuğun cinsiyeti tahmin edilir. Eğer arpacık gözün alt tarafından çıkarsa erkek olacağı kabul edilir. Gözünde arpacık çıkan kişinin, hamile yakını doğum yapıncaya kadar gözündeki arpacık kaybolmaz. Hamilelik döneminde kadının eşi ile ilişki arzusu azalırsa çocuğun erkek, istek açısından bir değişiklik yok ise kız doğuracağı kabul edilir. Anne adayının karnında erkek olduğu zaman, erkeğin erkeği kıskanmasından hareketle bunun anneye de etki ettiği ve hamilelik döneminde eşi ile cinsel ilişkiye girme arzusunun azaldığı inanılır. Doğaca çocuğun sağlıklı ve güzel olması için anne adayının ayva yemesi önerilir. Bu, Makedonya nın bazı bölgelerinden yaygın olan bir inanıştır. Makedonya Müslümanlarından, aya bakan hamile kadının çocuğu ay gibi güzel, elma yiyen hamile kadının doğacak çocuğun yanaklarının elma gibi kırmızı olacağına inanılır. Buna benzer inanışlar Sivas ve yöresinde de görülmüştür. Doğacak çocuğun mavi gözlü olmasını isteyen kadınlar gökyüzün bakarlar. Benzer uygulamalar Türkiye nin değişik yerlerinde de görülür. Hamile kadının güzelleşip veya çirkinleşmesinden, meme uçlarının uzaması veya renginden doğacak çocuğu erkek ya da kız olacağına hükmedilir. Yine kadının sağ ayağından aksaması oğlan, sol ayağının aksaması kız doğuracağına dair inanışlara da Türkiye nin bazı bölgelerinde tesadüf edilmektedir. Bunlara ilave olarak kara üzüm yiyen gebe kadının çocuğunun kara gözlü 36 Rıfat Araz, Harput ta Eski Türk İnançları ve Halk Hekimliği. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurum Ankara 1991., s 95-96

32 olacağı aya bakan gebe kadın çocuğunun yanaklarının kırmızı olacağı, balık yiyen gebe kadının çocuğunun ağzı açık, bedeninin de pul pul olacağı inanışları da mevcuttur Yaşamayan Veya Ölü Doğan Çocuklarla İlgili İnanışlar Dünyanın her yerinde olduğu gibi Makedonya Müslümanların arasındaki evli çiftlerin de ilk olarak çocuklarının olup olmayacağı, daha sonra da doğacak çocuğun erkek mi kız mı olacağı, doğduktan sonra ise sağ-salim, yaşayıp yaşamayacağı endişesini taşırlar. Genel bir inanış olarak, doğacak çocuğun anne karnında dokuz ayı tamamlarsa yaşayacağı, yedi aylık olarak doğarsa yaşama ihtimali bulunduğu, sekiz aylık doğarsa yaşamayacağı düşüncesi hâkimdir. Bundan dolayı doğum yaklaştığında daha sık doktor kontrolüne başvurur. Yine Makedonya daki Müslümanların genelinde ölü doğan, doğduktan sonra yaşamayan, hamilelik döneminde hayati bir sıkıntı geçiren ve doğacak olan çocuklarla ilgili değişik tedbirlerin alındığı ve bu hususta muhtelif inanışlar ve uygulamaların olduğu da dikkatimiz çekmiştir. Doğup da çocukları vefat eden kadın, hamilelik döneminde hocalara gidip muska yaptırır. Bu muskayı doğum yapıncaya kadar göbek altında, yani rahmin olduğu yerde taşıdığında, çocuğunun yaşayacağına inanır. Çocukları yaşamayan kadınlar, hamile kaldıkları zaman, civarda çocukları yaşayan yedi hamile kadının evine giderler. Bunlardan gönüllerinden koptuğu kadar para alır ve bu parayı biriktirirler. Daha sonra bu para ile küpe satın alırlar. Doğum yaptıktan sonra da ister erkek ister kız olsun çocuğun kulağına, çocukları yaşayan hamile kadınların paralarıyla satın alınan küpeyi takarlar. Bu küpenin ömür boyu taşınması gerekir. Bazılarına göre ise yirmi- otuz yaşlarına kadar taşınır. 38 Türkiye nin Erzincan bölgesinde çocukları yaşamayan, küçük yaşta ölen aileler yedi komşudan yedi parça kumaş toplar, bununla yeni doğan çocuğa elbise yaptırırlar. Yine çocukları yaşamayan aileler, çocuk doğduktan sonra çocuğun kulağını delerler mavi boncuklu küpe takarlar Dr. Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde. Diyanet Vakfı yayınları 2008 s.64,65,80 38 Mensur Nuredini izmir 2007s.,43 39 Abdurrahman Küçük, Erzincan ve Çevresindeki Halk İnanışları Toplu Bakış, ııı, Milletler Arası Türk Folklor Kongresi Bildirileri,s.,

33 22 Bebekleri yaşamayan kadınlar, hamilelik döneminde, Gostivar ın Simniça köyündeki Kadınlar Taşı denilen ziyaret yerine giderler. Oradaki daha büyük delikli olan taşta gerekli ritüelleri yerine getirdikten sonra, ziyaret yerinden ayrılırlar. Yolun üzerinde ilk gördükleri kişiye bir erkek ve kız ismi sorarlar. Doğacak çocuğa da bu isimlerden birinin verirler. Böylece çocuklarının kendilerinden değil, ziyaretinden kaynaklandığını düşünerek, onların yaşayacaklarına inanırlar. Bu uygulamayı yerine getirip de çocuklarının yaşadığına şahitlik etmiş pek çok kadına tesadüf edilmektedir. Üsküp ün içerisinde önceden erkek çocukları yaşamayan hanımlar, erkek çocukları doğduğunda onlara kızların giydikleri elbiseleri, kız çocukları doğunca da erkek elbiseleri giydirmektedir. Bu uygulama Türkistan, Kırgızistan ve Anadolu Türklerinde de görülmektedir. 40 Bu uygulama ile kötü ruhların kandırılıp doğacak olan çocukların yaşamasına neden olunacağı düşünülmektedir. Kırçova ve yöresindeki Müslümanlarda erkek çocukların yaşamayan aileler, yeni doğan erkek çocuklara küpe takarlar. Bu uygulama ile erkek çocukların ölümüne neden olduğuna inanılan kötü ruhların yanıltılarak, doğan erkek çocukların kötü ruhlardan korunduğuna ve yaşamasının sağlandığına inanılır. Bu uygulamanın bir benzeri Sivas ve civarında da görülmektedir. 41 Debre nin Papradnik köyündeki Müslümanlarda da, yaşamayan çocukların ölümüne neden olduğuna inanılan kötü ruhlardan korunması için, yeni doğan çocuğa erkek ise kız, kız ise erkek elbiseler giydirilir. Erkek çocuğunun yedi yaşına varıncaya kadar kulağına küpe takılır. Bu uygulama ile yeni doğan çocukların kötülüklerden korunup yaşamalarının sağlanacağına inanılır. 42 Kırgız Türklerinde de ölü doğan veya doğduktan sonra yaşamayan çocuklar için değişik uygulamalar mevcuttur. Bu gibi durumlarda çocuğunu kaybetmiş aile yeni bir beşik satın alır ve bunu herhangi bir mezarlığa bırakır. Orada dua edip çocuklarının yaşamasını diler. Böylece çocukların yaşayacağına inanılır. Aynı zamanda 40 Yaşar Kalafat Doğu Anadolu da.eski Türk İnançları izleri Berikan-Ankara 1995 s Yaşar Kalafat Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları.Türk Dünyası Araştırmaları Berikan Ankara 1995 s Kalafat Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları. Berikan- Ankara 1995s. 21 Sedat veyis Örnek, Sivas ve çevresinde. Ankara Üniversitesi 1966,s Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk inançları. Türk Dünyası Araştırmalar Berikan Ankara 1995 s.21

34 23 ağaçlara veya değişik ziyaret yerlerine gidilir, çaput bağlanır, dua edilir. Çocuk sahibi olamayan veya doğduktan sonra çocukları yaşamayan kadınlar kabristana gidip orada geceler, dua eder ve kurban keser. Şayet kaynana veya kaynata ölmüş ise, bu durumda onların mezarları yanında geceleyerek kurban keserler. Makedonya Müslümanlarında görülen diğer bir uygulama da anne adayının çok çocuklu bir ailenin evine gidip iki-üç gece orada kalmasıdır. Daha sonra, çocuk doğduğunda o ailenin elbiselerinden alır ve yeni doğan çocuğuna giydirir. Yine anne adayı da bu ailenin elbiselerinden giyer. Bu uygulamalar ile kadınlar çocuk sahibi olacaklarına ve doğacak olan çocuklarının yaşayacaklarına inanırlar. Çocukları yaşamayan aileler, yeni doğan çocuklarının yaşaması için seçtikleri isimlere dikkat gösterirler. Bu şekilde seçilen ismin, çocuğun ömrü üzerinde etkili olduğuna dair bir inanış da Kırgızlarda dikkati çekmiştir. Çocukları ölenler arasında bunun nazardan kaynaklandığına da inananlar vardır. Bu yüzden doğan çocukları kötü ruhlardan korumak ve nazardan sakındırmak için kötü isimlerle isimlendirilir. Yine, çocuğun yaşamasının, ad koyma geleneğiyle ilgili olduğuna dair Kırgızlarda tespit edilen diğer bir inanış ve uygulama şöyledir. Çocukları yaşamayan aileler, çocuk doğduktan sonra çocuğun uzak bir yerde çok çocuklu başka bir aileye verirler. Çocuk orada anne babasının görmeden yedi ile kırk gün kalır. Sonra aile cüzi bir parayı o aileye verip çocuğuna satın alır. Çocuğun yaşaması için Kırgızlarda dikkat çeken diğer bir uygulama ise, yeni doğan bebeğin anne ve babasına elbiseleri ters giydirir yoldaki yaşlılardan onlar için dua istenir. 43 Erzincan ve çevresinde çocuğu olup da yaşamayan aileler, çocuklarının yaşaması için Duran, Durak, Dursun, Yaşar, kız ise Dursune vb. isimleri verirler. Birbiri ardına doğan çocuklar kız ise ve daha sonra doğacak olanın erkeğe dönüşmesi isteniyorsa. Döne, Döndü gibi isimler takılır. Çok çocukları olup da artık fazlasını istemeyen veya doğan çocukları hep kız olan aileler ise, son kız çocuğuna Yeter, Netice, Songül gibi isimler verilir. 44 Görüldüğü gibi çocukların yaşaması için başvurulan yollardan biri de, ad takma geleneğiyle kendini dışa vurur. Buna benzer gelenek ve inanışlar Kırgız Türklerinde de görülmüştür. Yani, bu şekilde isimlerin çocuklarının yaşaması ve kaderlerinin çizilmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Vermiş olduğumuz örneklerden de anlaşılacağı üzere, çocukları doğmadan veya doğduktan sonra ölen ailelerin sahip oldukları inanışlar ve yaptıkları 43 Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde gelenek ve İnanışlar, Türkiye Diyanet Vakfı Ankara- 2008s Erzincan ve Çevresindeki Halk inançları Toplu Baskı, s

35 24 uygulamalar, Müslümanlarda, özellikle de Türk kültürünün yaşayan ve yaşamış olan topluluklarda benzer özellikler arz etmektedir. Örneğin, ölünün ruhuna aldatmaya veya kötü ruhlarda koruma inanışı ve bu konudaki uygulamalar Makedonya Müslümanları arasında görüldüğü gibi Yakutlar, Başkurtlar Kırgızlar ve Anadolu Türklerinde de tesadüf edilen olgulardandır Doğumun Kolay Olmasıyla İlgili Ritüeller Makedonya Müslümanları, doğumun kolay olması için değişik inanışlara ve uygulamalara sahiptirler. Genel olarak bu gibi durumlarda insanlar, tıbbın kontrolü altından bulunmak yerine, kendi yörelerindeki hâkim inanca göre bazı davranışlar ve uygulamalara kendilerini teslim ederler. Eskiden, şehirlerde, kadının doğum sancıları başladığında, hemen daha önce belirlenmiş olan bir ebeye haber verilirdi. Günümüzde ise hastaneye kaldırılır ve doğumun kolay olması için kendisine dua edilir. En çok Allah kurtarsın ifadesi kullanılır. Köylerde ise köyün en yaşlısı veya bu işlerde tecrübeli olan bir kadın çağırılır ve diğer kadınların da yardımıyla doğum yaptırılmaya çalışır. Doğum zorlaştığı takdirde hamile kadın hastaneye kaldırılır. Doğumun kolay olması için yapılan bazı inanış ve uygulamalar şöyledir: 1- Babaanne tarafından üç pirinç tanesi alınır, hocalardan bu pirinçlere üfleyerek üç Yasin okuyarak üflemeleri istenir. Yasin okunmuş olan bu üç pirinç tanesi, anne adayının doğum sancıları geldiğinde, suyla dolu bardağın içine koyulur ve bardaktaki su doğum yapacak kadına içirilir. Bu uygulama ile ağrıların daha az olacağı ve doğumun daha kolay olacağına inanılır. 2- Doğumdan önce hamile kadının kocasının ayakkabısına su doldurulur ve bu su kadına içirilir. Böylece doğumun daha kolay geçeceğine inanılır. Doğumun kolay olması için kocasının ayakkabısından su içirme uygulaması, Türkiye nin değişik yerlerinde de rastlandığına dikkat çekilmiştir Kemal Polat Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışları, Türkiye Diyanet Vakfı Ankara-2008 s Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. K.K.T.C Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı s

36 25 3- Hamile kadın, kolay bir doğum yapmak için, dut ağacının gövdesine sırtı ile yaslanır ve birkaç defa sıvazlar. 4- Bunların dışında anne adayının saçlarının örgüleri çözülmesi, evdeki kilitlerin açılması, doğum esnasında orada bulunanların bacak bacak üstüne atmamaları ve kocanın üç defa karısının üzerinden atlatılması doğum kolaylaştıran uygulamalar arasından yer alır. Doğumun kolay olması için Türkiye nin değişik yerlerinde de örülü saçları, bağlı kemerleri, düğümlü olan eşyaları, kocasının ayakkabı bağlarını, yeleğinin düğmelerini çözmek, kilitli eşyaları açma uygulamaları vardır. Yine çeşmeyi açmak, Silah atmak, gürültü yapmak gibi uygulamalarında, doğumu kolaylaştıracağına inanılır. 47 Hakkâri de, kadın doğum esnasında zorluk çekiyorsa, müezzin tarafından ezan okunur. Buna ezan-ı ferah denir. 48 Gebe kadına kocası, kaynatası, kaynanası ve yakın akrabaları ile dargın olduğu kimselerin ellerinden su içirmek, yine bu kimselerinin ellerini, kimi hallerde ayaklarını yıkadıkları sudan içirmek, gönlü kırılmış olan veya olabilen kimselerle gebe kadının barışmasını sağlamak ve bu şekilde onlardan gelebilecek düşmanca etkileri önlemeye çalışmanın da doğumu kolaylaştıracağına inanılır. Kolay doğum yapmış elinden su içmenin de, kolay doğum yapmaya sebep olacağına inanılır. Çocuğun ters gelmesi, göbek bağı ile boğulması gibi halleri önlemek için ise kilimler ters yüz çevrilir, doğumda hazır bulunanların bacak bacak üstüne koymaları yasaklanır, düğümlü, örgülü şeyler çözülür, odunlar fırının ağzına dikey gelecek biçimde uzunluğuna konulur, kadının iç gömleği yırtılır, kuşlara yem serpilir, kapıya tuz serpilir, yeni ve kullanılmamış bir çanağı üstüne Fatiha süresi yazılır. Çanağındaki üstündeki yazı, bal şerbeti, yağmur suyu, zemzem ya da halis su ise bozulup doğum sancısı çeken kadına içirilir. 49 Bazı yörelerde doğum sancıları yaklaştığında kadının saçlarının bir örgüsü çözülür, bir örgüsü çözülür, bir örgüsü çözülmez. Doğum esnasında çözülmemiş örgülü saçları kadının ağzına koyulur. Bu uygulama ile kadının iğreneceği ve çocuğu daha çabuk doğuracağına inanılır. Doğum olmadan önce, babaanne çeşmeden üç ağız dolusu su alır ve doğumun 47 Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili Adet ve İnanmaların Etnolojik Etüdü, Erzurum 1961.,s Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu da Eski Türk İnançların izleri. Berikan- Yayın evi Ankara ,s Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru Bilgesu- Yayınları. Ankara-2013.s.149 Dr. Sedat Veyis Örnek Sivas ve Çevresindeki. Ankara Üniversitesi-1966 s.60-63

37 26 kolay olması niyetiyle anne adayının ensesine üç defa ağzı ile su atar. Doğum yapacak olan kadının sancıları gelmeden babaanne bir yumurta alır, doğumun yumurta gibi kolay olması niyetiyle hamile kadının yüreğinde gezdirir. Hamile kadının sancıları esnasında, evde bulunan kadınlar doğumun kolay olması için yüreğine ve rahmine sıcak bezler koyarlar. Doğumun kolay gerçekleşmeyeceği kanaatine varıldığında, anne adayı hastaneye götürülür ve doğum orada gerçekleştirilir. Valandova nın Bahçebosu ve yöresindeki Müslüman köylerde, doğumun kolay olması için kadınların kesinlikle ağır işler işlememeleri ve genel olarak hareket halinde olmaları gerektiği kabul edilir. Ustrumca nın Yüksek Mahalle ve yöresindeki Müslümanlarda doğumun kolay olması için bir bardak suya, Kuran-ı Kerim den bir kaç ayet ve bazı dualar okunarak üflenir ve doğum yapacak kadına üç defa içirilir. Aynı sudan kadının ellerine ve ayaklarına da sürülür. Resne ve civarındaki Müslümanlarda, doğumun kolay olması için hamile kadının saç örgüleri çözülür. Hamile kadının doğumu iyice yaklaştığında arkasına yaşlı bir kadın veya ebe tarafından bir ağız dolusu su atılır. Doğumun kolay olması için doğumla ilgili olarak yakınları dışında hiç kimseye bir şey söylenmez ve doğum gizli yaptırılır. Doğum anını ne kadar fazla kişi öğrenirse, doğumun o kadar zor olacağına inanılır. Yine doğumun kolay olması için, kadının sancıları geldiğinde, yakınları tarafından kadına ilk bir banyo yaptırılır. Bazıları ise yukarda ifade ettiğimiz gibi bu durumun gizli kalması gerektiğine ve yakınlarından bir kadının hamile kadının arkasına bir ağız dolusu su atmasıyla doğumunun daha kolay geçeceğine inanılır. Yine Resne ve civarı köylerinde düğüm sancıları gelen kadının yakınında bulunan musluklar açılır ve o musluklardan birinin suyu ile kadının elleri yıkanır, ağzına ve burnuna su verilir. Daha sonra yüzü ve kolları yıkanır, başına mesh edilir ve ayakları yıkanarak abdest aldırılır. Bu esnada, suyu hızlı akışı gibi doğumun da kolay olması için dua edilir. Bu uygulama ile doğumun kolay geçeceği kabul edilir. 50 Doğumun kolay olması için, doğum saatlerinde ebeler, doğum yapacak kadını bir battaniye ya da kilim içine yatırır ve silkelerler. Bu uygulama ebeler tarafından büyük bir gizlilik içinde yapılır. Makedonya genelinde, özellikle Valandova ve Gostivar 50 Mensur Nuredini izmir 2007.,s.49

38 27 yöresinde doğumun kolay olması için, kadının hamileliğini ve bu uygulamaları, kendi ailesi dışında kimsenin bilmemesi gerekir. Hamilelik olayı yabancı biri tarafından duyulmuş ise, yapılan uygulamanın fayda vermeyeceği ve doğumun da zor olacağı kabul edilir. Buna benzer uygulama ve inanışlar Batı Trakya Türklerinde de dikkatli çekmektedir. Doğum olayı, hamile kadının ailesi dışında hiç kimseye söylenmez. Öğrenildiği takdirde doğumun zor olacağı kabul edilir. Batı Trakya Türklerinde ebe, doğumun kolay olması için daha farklı uygulamalar gerçekleştirir. Doğum için ebe çağırıldığında kadını tiksindirmek için saç örgüleri çözülüp ağzına konur. Yastık üzerine oturtturulur ve yastıktan atlaması sağlanır. Buna rağmen doğum gerçekleşmez ise kadının karnı sabun ile ovulur. Bu da yeterli olmazsa, baba adayı camiye gönderilir ve caminin kapısının açık bırakması söylenir. 51 Gostivar ve yöresinde hamile kadının sancıları geldiğinde, mangal yanına oturtulup beli ısıtılır. Bunun dışında, kadının karın ve bel kısımları sıcak bezlerle sarılır ve doğumun daha kolay olması sağlanır. Hacdan getirilmiş olan kurumuş hanımeli türünden bir çiçek, suyla dolu bir bardak içine konur. Eğer çiçek bardak içinde açarsa, doğumun daha kolay olacağına inanılır. Hamile kadının sancıları yaklaştığında, hacdan getirilen çiçeğin bulunduğu sudan içirilmesi halinde, doğumun daha kolay olacağı düşüncesi hâkimdir. Çiçeğin hacdan getirilmesi sebebiyle halk arasında onun kutsal olduğuna inanılır. Kutsal olan bu çiçeği suyunun hamile kadınlara içirilmesi durumunda da, doğumunun kolay olacağına inanılır. Hamile kadının sancıları gelmeden önce kadınlar, Kuran-ı Kerim den Yasin süresinin sayfalarını açarlar. Bu sayfaların her birinden yukardan aşağıya doğru su akıtırlar. Akan sular bir bardakta biriktirilir. Sancıları gelen kadına bu sudan içirilir ve bu şekilde kolay doğum yapacağı varsayılır. Bu inanç ve uygulama Gostivar Müslümanlarında daha yaygındır. Kırgızlarda, hamile kadına, doğumunun kolay geçmesi için, badem çayı, tatlı çay veya boza içmesi önerilir. Kadının yatağına un serpilir ve doğum gerçekleşinceye kadar yatak kaldırılmaz. Doğum yapacak kadın, her seferinde kolay, doğum yapmış kadınların elbisesini veya iç çamaşırını giyerse, onun da onlar gibi kolay doğum yapacağına inanılır. Kırgızlarda doğum köylerde yapıldığından ve bu iş de genelde evde icra edildiğinden, evde bulunan her şey düz tutulur. Ayakkabı, tencere, bardak, tabak, bütün her şey ters değil de düz tutulur. Evin kapısı, penceresi, elbiselerin düğmeleri vb. hepsi açılır. Kapalı veya 51 Abdürrahim Dede, Batı Trakya Türk Folkloru, Ankara 1978.,s.97

39 28 düğümlü bir şeyin kalmamasına dikkat edilir. Böylece doğumun kolay olacağı düşünülür. Doğduğunda ağlamayan çocuğu sağlıksız ve ömrünün kısa olacağına inanılır. Çocuğun ağlayarak doğması ise sağlıklı ve uzun ömürlü olacağına işaret sayılır Doğum Ritüelleri Çocuk dünyaya gelmeden önce yörelere göre kısmı farklılıklar arz eden çeşitli hazırlıklar yapılır. Makedonya da Müslümanlarının yaşadığı bölgelere göre farklılıklar arz eden bu hazırlıklardan, tespit edilebilen bazıları burada ele alınmıştır. Gostivar ve yöresinde bu hazırlıklara, ilk olarak anneanne başlar. Doğum esnasında kullanılacak bez parçaları, bebeğin sarılacağı özel havlular, doğumdan sonra giydirilecek olan gömlekler, genellikle anneanne tarafından el işi ile hazırlanır. Bunların dışında durumuna göre iki veya üç senelik elbiseler de anneanne tarafından temin edilir. Yine anneanne, anne adayı olan kızının, loğusalık döneminde gerekli olan ihtiyaçlarının da karşılar. İç çamaşırından başlayarak pijamalara, geceliklere, entarilere ve özel olarak giyilen eşyalara kadar tüm malzemeleri, kadının annesi tarafından temin edilir. Babaanne de benzer şekilde gelini ve doğacak torunu için hazırlıklar yapar. Doğumdan sonra, hastaneden çıkmadan önce, bebek için gerekli eşyalar, baba tarafından hastaneye götürülür. Bunlar, kundak ve pamuktan yapılmış iç çamaşırlarıdır. Doktor tarafından gerekli oranda kontrol altında tutulduktan sonra, çocuğa iç çamaşırları giydirilir ve kundaklanır. Eğer herhangi bir sağlık tehlikesi yoksa anne de hazırlanır ve hastaneden çıkılıp ev gidilir. Doğumdan sonra anne, anneanne tarafından yaptırılan ve düğünlerde giyilen özel olarak el işi ile hazırlanmış Çinkanları (sırmalı yöresel şalvarları) giyer. Bunun dışında babaanne çocuk doğmadan önce, üç gün süreyle, sacayak üzerinde akıtma (gözlemeye benzer)yapar. Bunun bir bölümünün gelen yakın misafirlere, diğer bir bölümünün ise daha sonra yapılacak merasimde gelecek olan misafirlere takdim eder. Doğum evde yapılacaksa yakın akrabalarda tecrübeli bir ebe tayin edilir ve doğum evde yaptırılır. Ancak doğum esnasında bir problemle karşılaşırsa, doğum için hastaneye gidilir. Doğum olmadan evvel çocuğun bakımı, yıkanması ve gerekli uygulamalarının gerçekleştirilmesi için yakın akrabalardan tecrübeli bir kadın seçilir. Bu kadına avo nine veya avo anne (ebe) denir. Avo anne, doğum hastanede yapılmış ise, babanın getirmiş olduğu eşyaları çocuğa giydirerek 52 Dr. Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde. Diyanet Vakfı s.69-72

40 29 hastaneden çıkarır ve eve kadar getirir. Eve geldiğinde, doğan çocuğun abisi veya ablası varsa, bebeği kıskanmamaları için onlara ilk olarak bebeğin ayak kısmı gösterilir. Bu uygulama ile kardeşlerin bebeğe karşı kıskançlık beslemelerinin önünde geçirmeye ve ona sevgiyle yaklaşmaları temin edilmeye çalışılır. Avo anne kırk gün aralıksız bebeği yıkamakla yükümüdür. Cildinin güzel olması için, bebeğin yıkandığı suya kırk gün süreyle yumurta, şeker ve tuz atılır. Çocuğu yıkama esnasında, gözlerinin renkli, kaşlarının yay gibi, yüzünün ay gibi parlak, ağzının pare gibi yuvarlak, burnun koç gibi olması için kırk gün süreyle dua edilir. İfade olunana bu uygulamalar Gostivar ve çevresindeki Müslümanlarda daha yaygın olan görülür. Genel olarak Makedonya daki Müslümanlarda, bebeğin iç çamaşır ve sargı bezlerinden beşik ve beşikten eşyalarına kadar bütün ihtiyaçları, anneanne tarafından temin edilir. Babaanne ise kendisine bir torun verilmesinin şerefine, gelinine çeşitli elbise ve fistanlar hatta altın bile satın alır. Yani, genel olarak doğacak olan bebeğe lazım olan bütün malzeme ve ihtiyaçları anneanne, anneye lazım olanları ile babaanne karşılamakla yükümlüdür. Elazığ da Hal köyünde de beşik düzmesi ve doğacak çocuğun ihtiyaçları anneanne tarafından hazırlanır. 53 Makedonya nın Valandova yöresinde yaşayan Müslümanlarda, doğacak çocuk için ilk olarak bezler dokunur. Dokunan bu bezler daha sonra biçilerek elbiseler dikilir. Bu dokunan bezelerinden, doğacak olan çocuk için sargı bezleri, entariler, takkeler, elbiseler, doğum esnasında kullanılacak bezler, anne adayı için de giyeceği çamaşır ve entariler hazırlanır. Bebek doğmadan önce, göbek bağını kesmek için temiz bir ustura ve jilet, yine göbek bağının bağlanması için özel bir ip temin edilir. Doğum olmadan önce aile tarafından bir ebe tayin edilir. Doğum için bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra, tayin edilmiş olan ebe eve davet edilir ve doğum onun tarafından gerçekleştirilir. Makedonya Müslümanlarında, doğuma hazırlık döneminde, doğacak hazırlık döneminde, doğacak olan bebeğe anneanne tarafından beşik temin edilir. Beşikle beraber yorgan, yastık, çarşaf el işi ile hazırlanır. Kenarları işlenmiş beyaz renkteki mendiller de anneanne tarafından temin edilir. Bu mendillerle, beşikte yattığı müddetçe bebeğin yüzü örtülür. Böylece bebeğin yüzü görülmediğinde hem nazardan kurulduğuna hem de ileride utangaç olacağına inanılır. Resne ve civarında, doğumu yaklaşmış kadın hastaneye kaldırılır. Bu esnada, yol boyunca herhangi bir şey olur endişesiyle, doğum için 53 Erdentuğ, Hal Köyünün Etnolojik Tetkiki. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya s.87

41 30 gereken tüm eşyalar, makas, ip, battaniye gibi doğum malzemeleri de hazır halde bulundurulur. Ani bir doğum olur düşüncesiyle, gerekli hazırlıklar yapılır. Yol boyunca, kadının yanında, ebe veya doğum yaptırabilecek bir kişi de bulunur. Kadın hastaneye yetiştirilse doğum hastanede yaptırılır. Romanya daki Dobruca Türklerinde ise doğacak olan çocuğu çeşitli ihtiyaçları anne adayı, çocuğun ninesi ve yakın akrabalardan olan kadınlar tarafından hazırlanır. Doğum evde yapılırsa ebe tayin edilir. Anne adayı, doğum yapacağı zamana kadar, ağır olmamak şartıyla evdeki hafif işlerle uğraşır. 54 Türkiye nin çeşitli yerlerin de, doğum yaklaştıkça bebek için kundak ve beşik takımı hazırlanır. Bunun dışında, Makedonya Müslümanlarındaki gibi, bebek için çeşitli hazırlıklar da yapılır. 55 Mesela Elâzığ ın Hal köyünde, doğuma hazırlık döneminde, köy elbiselerinden biri ebe olarak seçilir. Gömlek, fistan ve kundak hazırlanır. Aynı zamanda beşik düzmesi de hazırlanır. Anne adayı bir beşik satın alır ve içine konulacak olan çarşaf yastık ve yorganı kendisi dokur. 56 Bazı yerlerde çocuk doğduğunda, ilk olarak bir göbek adı verilir. Doğumdan sonra, çocuğun ölebileceği düşüncesiyle, adsız kalmaması için göbek adı geciktirmeden verilir. İkinci ad ise, daha sonraki günlerde, hoca veya evin erkeklerinden biri tarafından kulağına ezan ve kamet okunarak verilir. Çocuğun göbeği kesilip adı koyulduktan sonra, tuzlanması ve yıkanması işlemleri gelir. Vücuduna tuz serpip, kısa bir zaman böylece bırakıldıktan sonra, su ile yıkanır ya da çocuk önce tuzlu bir suda, daha sonra duru suda yıkanır. Tuzlama, Makedonya Müslümanlarında da görüldüğü gibi, bir halk geleneği olarak, çocuğun terinin ve nefesinin kokmaması için öncede alınmış bir sağlık tedbiridir. Bazı bölgelerde çocuğun ilerde zengin olması dileğiyle yıkandığı tuzlu suyun içine paralar atılır. Arnavutluk tan Anadolu ya göç etmiş bir kadından, İzmir de derlenmiş olan bir bilgiye göre. Bu inanç Makedonya daki Müslümanların bazı köylerinde de mevcuttur. Bir zar veya torba içinde doğan çocukların uğurlu olduğuna inanılır. Her derde deva sayılan bu torba 54 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı, Ankara- 1998s Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili adet ve inanmaların etnolojik etüdü.atatürk Üniversitesi ,s Erdentuğ, Halk Köyünün Etnolojik Tetkiki. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya-1968,s.87

42 31 alınıp kurutulur. Güç işler bu torba ile çözüme kavuşturmaya çalışır. Çocuk erkek ise, askere giderken bu torba yanına verilir. Bunu boynunda taşıyana kurşunun işlemeyeceğine inanılır. 57 Kırgız Türklerinde ise, Makedonya Müslümanları ve Türkiye nin birçok bölgesinin aksine, doğumdan önce çocuk için beşik, elbise vb. kesinlikle hiçbir hazırlık yapılmaz. Zira Kırgızların inanışına göre, doğmaya çocuk henüz anne babaya it değildir. Onun, Allah a ait olduğu kabul edilir. Doğacak çocuğun sağ salim doğmayabileceği, hatta doğum esnasında ölebileceği de göz önüne tutulur. Bebeğin sağlıklı olabilmesi için, kadın kendini doğumdan bir-iki ay önce hazırlar. Uzun bir yolculuğa çıkmaz, kocasıyla birlikte olmaz, cin, şeytan ve kötü ruhların kendisine zarar vermemesine dikkat eder. 58 Yapılan araştırmalarda, Makedonya ve Türkiye nin değişik ilerindeki doğum öncesi inanışların birçoklarının benzer olduğunun ortaya çıkması, Osmanlı imparatorluğundan Makedonya Müslümanlarına intikal etmiş olan mirasın veya emanettin hâlâ devam ettiğini gösterir. Günümüzde doğacak çocuğun cinsiyetinin tayini konusunda Allah ın takdiri diyenlerin dışında, farklı tutumlarla da yorum yapıldığı bir gerçektir. Müslümanlarda içerisindeki farklı etnik grup mensupları ve değişik bölgelerde yaşayanlar doğum ile ilgili değişik inanış ve uygulamalar geliştirilmişlerdir. Makedonya daki Müslümanları bölgesel olarak değerlendirecek olursak, İslam dininin zayıf olduğu yerlerde doğum öncesi ile ilgili dönemde sakıncalı görünen bazı inanışlar ve geleneklerin mevcut olduğu inkâr olunamaz bir gerçektir. Özellikle Doğu Makedonya bölgesi böyledir. Hatta bazı bölgelerde bu inanışlar, dini bir vecibe olarak görülmektedir. Ancak, günümüzde bu uygulamaların artık terk edilmesi gerektiği yönünde yorumlar yapılmaktadır. Makedonya nın batı bölgesindeki Müslümanlarda görülen uygulamalar ise genel olarak dini inanışlara uygundur. Doğum öncesi inanışlar ve uygulamalar konusunda yukarıda maddeler halinde verdiğimiz bilgilerden, çocuğu olmayan kadınların değişik yöntemlere başvurduklarını, bu hususta çeşit çeşit inanışlar geliştirdiklerini söylememiz mümkündür. Makedonya da Müslümanların yaşadığı değişik bölgelerinde yapmış olduğunuz araştırmalarda, Türkiye nin değişik bölgelerinde de görüldüğü gibi, Makedonya da da inanışın mevcut 57 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu Yayınları Ankara-2013,s Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışlar. Türkiye Diyanet Vakfı Ankara s.69

43 32 olduğunu, çocuk sahibi olmak için başvurulan yöntemler veya yapılan uygulamaların bölgelere göre bir miktar değişiklikler arz ettiği görüyoruz. Çocuğu olmayan kadınlardan kimileri tıbbın çizmiş olduğu sınırlar içerisinde kalmakta, kimileri ise, tıptan ümidini keserek değişik kocakarı ilaçları yoluyla derdine çare aramaya yönelmektedir. İslam dinin zayıf olduğu bölgelerde bu gibi inanış ve uygulamaların daha yoğun olduğu bir gerçektir. Çaresizliğin bir sonucu olarak, İslam ın daha güçlü olduğu yerlerde bile, uygun olmayan bazı uygulamalara başvurulduğu ve değişik inanışların yaygınlık kazanmış olduğu da görülmüştür. Bu şekilde İslam a aykırı, bilimsel açıdan doğrulduğu tartışmalı bazı doğum öncesi inanış ve uygulamaların yanında icra olunan diğer bazı uygulamaların ise tıbbın ve bilimin önerdiği uygulamalar olduğu da dikkatimizi çekmiştir. Çocuk sahibi olmak veya olmamak için başvurulan bazı uygulamaların doğrulukla ilgisini kurmak pek mümkün değilse de anne karnındaki bir çocuğun sağlıklı olması için anne ve babanın dikkat etmesi gereken hususların, annenin yemesi gereken şeylerin, yapması gereken işlerin bilimsel bazı gerçeklerle paralellik arz ettiği söylenebilir Doğum Sırası Makedonya da yaşayan Müslümanlar önceleri doğumlarını, hastanede yaptırmak yerine ebeler veya tecrübeleri yaşlı kadınlar eliyle gerçekleştirmeyi daha uygun bulmakta idiler. Geçmişte hastanelerde Müslüman doktorların az olması nedeniyle, doğacak çocuğun, bir Müslüman tarafından değil de bir Hristiyan eliyle dünyaya getireceği endişesi bu anlayışa yol açmakta idi. Yine ebelerin Makedonya daki Müslümanlarda ayrı bir öneme haiz olması, onlara anneler kadar değer verilmesi sebebiyle de ebe seçimine dikkat edilmekteydi. Genellikle Gostivar Müslümanları, özellikle de Yukarı Banisa köylüleri geçmişte doğum yaptıracak kadının yani avo anne veya avo anne (ebe yi) önceden tespit ederlerdi. Doğum gerçekleşmeden önce hamile kadına, ebe, kayın valide ile birlikte yardımda bulunurdu. İlk doğum sancıları başladığında bu durum kimseye söylenmez, ebe çağırılır ve ilk müdahale yapılırdı. Doğumun kolay olması için hamile kadın yere yatırılır ve beli ovulur, sıcak sulara oturtulurdu. Bazıları ise Kur an okuturlardı. Günümüzde ise ağrıları gelen hamile kadın hastaneye kaldırmakta ve ilk müdahale oradaki hemşireler tarafından yapılmaktadır. Doğum gerçekleşinceye kadar da hemşirelerin kontrolü altında tutulmaktadır. Doğum sonrasında da doktorların tavsiyelerin de doktorların tavsiyelerine göre birkaç gün

44 33 hastanede gözetimin altında tutulmakta, herhangi bir menfi durum gözlemlemediğinde taburcu edilip evine gönderilmektedir. Makedonya da yaşayan Müslümanlarda genelde bu izlek uygulanır. Kasabalarda yaşayanlar doğumu yaklaşan kadını hastaneye kaldırırlar. Köylerde ise genellikle ilk müdahale yine evlerde yapılır. Eğer doğumda hemen herhangi bir zorluk belirirse hastaneye gidilir ve doğum orada gerçekleştirilir. Doğumdan önce yakın akrabalarda tecrübeli bir avo nene (ebe) seçilir. Ebe, doğum esnasında hastanede hazır halde bulunur ve bebeği hastaneden çıkartır. Cinsiyetini söyleyene hediyeler ikram eder. Bebeğin ilk giyeceği eşyaları avo nene satın alır ve ilk olarak o giydirir. Avo nene hastanede anneyi de giydirir ve çocukla beraber evine getirir. Loğusa olan kadını avo nene üç gün arayla banyo yaptırır ve beraber evine getirir. Loğusa olan kadının avo nene üç gün arayla banyo yaptırır ve hazırlamış olduğu yatağına yatırır. Yatağa ekseriyetle el işi oyalarla süslenmiş en güzel çarşaflar serilir. Gelen misafirlerin kutlamalarını anne bu yatakta kabul eder. Yeni doğan çocuk da bu yatakta anne ile birlikte bulunur. Avo nene bunlara ilave olarak çocuğu da kırk gün ara vermeden yıkamakta yükümlüdür. Ebe (avo nene veya avo anne) kocanın amca karıları, hala veya kocanın yakın akrabalarından olan kadınlardan biridir. Hamile kadının baba tarafından veya yakınlarından seçilmez. Bazen komşulardan tecrübeli yaşlı kadınlar da ebe olarak tayin edilebilir. Resne ve civarında yaşayan Müslümanlarda doğum esnasında özel olarak ebe seçilmez. Civarında veya yakın akrabalardan becerikli olan veya bu işten anlayan kişiler tercih edilir. Doğum yaptırırken gereken eşyaları ve ılık su hazır halde bulundurulur. Bu eşyalar arasında doğacak bebeğe bağlanacak bezler, göbeğin kesileceği makas, göbeği bağlanacağı ip, bebek için ilk eşyalardan olan zıbın, kundak malzemesi ve bebeğin sarılacağı battaniye önceliği teşkil eder Doğum Anında Ritüeller Gostivar ve yöresinde yaşayan Müslümanlarda doğum hem kız hem erkek tarafı için neşe ve heyecan kaynağıdır. Daha hamilelik döneminden kadının giyeceği özel eşyalar temin edilir. Hamileliği sırasında kadının bol elbise giymesi gerekir. Ayrıca, ağır kaldırmak, yüksekten atlamak, fazla yorulmak gibi davranışlardan kaçınması gerekir. Hamilelik esnasında kadınlara, kendilerine ve bebeğe zarar gelmemesi düşüncesiyle iyi bakılır. Hamilelik döneminden kadın cenazeye giderse parmağına kırmızı bir iplik bağlanır.

45 34 Hamileliğin döneminde kadın cenazeye giderse parmağına kırmızı bir iplik bağlanır. Hamileliğin sekizinci ayına gelindiğinde ise kadın, ailesi dâhil hiçbir yere misafirliğe gitmez. Doğum sancılarının başlamasıyla hamile kadın hastaneye kaldırılır, doğum jinekolog ve hemşireler tarafından gerçekleştirilir. Teknolojinin gelişmesi ve ilerlemesiyle artık doğumun ebe tarafından yaptırılması hemen hemen ortadan kalkmış gibidir. Çocuğun doğumundan sonra normal, yani bilinen kundaklı yapılır, ilk süt doğumdan hemen sonra verilir. Ana sütü yoksa süt tozu sıvılaştırılarak biberonla verilir, çocuk ılık su ile yıkanır. Doğumdan sonra kız tarafına bir çocuk aracılığıyla müjde verilir. Haberi getiren çocuğa para verilir. Kadın hastaneden çıkarıldıktan sonra eline kına yakılır. Kız tarafı ziyarete gelir, kadının annesi ziyareti sırasında çocuğa altın hediye eder. 59 Usturumca nın Yüksek Mahalle köyünde Müslümanlarda doğum evde ebe tarafından yaptırıldığında bir tekne ve çocuğu yıkamak için su hazırda bulundurulur. Çocuğun sarılması için teninin incitmeyecek pamuktan havlular kullanılır. Önceleri Resne ve civarında, doğum genelde evlerde, tecrübeli kadınlar tarafından yaptırılır, mecbur kalınmadıkça hastaneye gidilmezdi. Son zamanlarda ise genellikle hastaneler tercih edilmektedir. Doğan bebeğin kardeşi varsa, ona ilk olarak bebeğin ayakları gösterilir. Bu esnada da bebeğin ayakları arasına bir yumurta koyulur. Bu yeni bebek bir hediye getiriş anlamını taşır. Böylece büyük bebeğin kardeşin bebeği kıskanmaması, ona iyilikle yaklaşması, ona karşı sevgisinin eksilmemesi temin edilmeyi çalışılır. Türkiye nin değişik yerlerinde doğum esnasında sancılar geldiğinde gebe kadın odada gezdirilir; seccade, yorgan, battaniye gibi şeyler sarılır. Gebe: eşik, süpürge, kadın pisliği, gazi kılıcı gibi şeyler üzerinden atlatılır. Doğumu ebe ana yaptırır. Yanında yakınları yardımcı olarak bulunur. Doğan çocuk erkek ise çok sevinilir. Kız ise Allah vergisi olduğu söylenir Göbek İle İlgili Ritüeller Geçmişte, doğumun ebeler tarafından yapıldığı zamanlarda, doğan çocuğun göbeği ebeler tarafından kesilirdi. Onların ölçülerine göre göbek, üç parmak sağdan ve üç parmak soldan (bazılarına göre dörder parmak sağdan ve soldan) bırakılır ve ortası bağlanırdı. Göbek bağı bir hafta içinde kuruyup düşer (damlar). Göbeğin fazlası düştüğünde ev halkı tarafından 59 Mensur Nuredini İzmir-2007,s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı Ankara S.40

46 35 alınıp saklanır. Düşen bu kısım ya sarılarak daha sonra çocuğun sağ omzuna asılır ya da sevap olduğu ve evi beklediği inancıyla evde saklanır. Ebeler, ebeliği ekseriyetle ihtiyarlardan görüp öğrenmişlerdir. Gostivar ve yöresindeki halk arasında üç ebelik yapmanın ve üç cenaze yıkamanın çok sevap olduğu yaygın bir kanaattir. Önceden çocuğa kundak yapılır, eller 40 gün önce doğru bağlanırdı. Şimdilerde ise, genelde hastanede doğum yapıldığı için, hemen giysiler giydirilmektedir. Gostivar ve civarında doğum esnasında göbek kordonu bebeğin boğazına sarılı ise, daha sonra doğacak çocuğun da aynı cinsten olacağına inanılır. Yani doğan bebek kız ise ve boğazı göbek kordonu ise sarılı ise, bir sonraki bebeğin de yine kız olacağı kabul edilir. Doğum esnasında bebeğin boğazı göbek kordonuyla kaç defa sarılı ise, kadının gelecekte o kadar çocuğu olacağı düşünülür. Yani yeni doğan bebek erkek ise ve bebeğin boğazı göbek kordonuyla iki defa sarılmış ise, annenin gelecekte iki erkek çocuğun daha olacağı varsayılır. Doğan bebeğinin göbeği, üç veya dört parmak uzunluğunda sıkıca bir bez parçasıyla bağlandıktan sonra kesilir. Göbek bağı bir hafta içerisinde koruyarak kendiliğinden düşer. Düşen göbek bağı sarılır ve çocuğu nazardan koruyacağı inancıyla omzunun sağ tarafına takılır. Ya da bazen temiz kalması için akıntılı sulara atılır. Resne ve civarında yaşayan Müslümanlarda doğmuş olan erkek bebeklerin göbeği dört parmak, kızların ise üç parmak uzunluğunda kesilir. Erkeklerin göbeğinin daha uzun kesilmesi, erkeğin söz sahibi ve gür sesli olacağı düşüncesiyle yapılır. Kızlarınkinin daha kısa kesilmesi ise, seslerin daha kısık olması, daha düşük sesle konuşmaları arzusuyladır. Erkek doğmuş olan kadının göbeği ise kesildikten sonra erkek evladı olmayan kadınlara verilir. Bazılarının göbekten kesilen parçayı yemeğin içine atıp yedikleri de söylenir. Bazı kimseler ise göbek bağını banyo yaptığı suyu içine atarak yıkanırlar. Bazen de erkek çocuğu olmasını isteyen kadın, duşun altına gire, kesilmiş göbek bağı bir süzgeç içine başının üzerine koyulur ve duştan gelen suyu süzgecin içinden geçirerek banyo yapar. Banyodan sonra göbek parçası bir bez parçası ile sarılır ve kadının yattığı yastığın altına hamile kalıncaya kadar saklanır. Erkek doğmuş kadınlar, göbek bağını yakın akraba dışında kimseye vermez. Aksi takdirde ileride, çocuk büyüyüp evlendiğinde, erkek çocuğu olmama ve rızkının da kesilme ihtimali bulunduğuna inanılır. Bütün bunlara rağmen çocuğun göbek bağını vermiş olan bir annenin daha sonra çocuğunun olduğunu görmesi de vâkidir. 61 Romanya nın Dobruca Türklerinde kesilen göbek parçası ev kapısının eşiğine gömülür. Bu uygulama aile fertlerin uğuru ve sağlığı için yapılır. Bazıları ise 61 Mensur Nuredini İzmir 2007., s60

47 36 gömülen göbek parçasını çocuk büyüyünceye kadar saklar. Bunun çocuğun kısmeti olduğuna inanılır. Türkiye de de göbek bağı ile farklı uygulamalar mevcuttur. Mesela kesilen göbek bağı cami avlusuna, ıssız yerler, gül ağacının altına veya ev çevresine gömülür. Çocuğun rahat uyuyabilmesi için de göbek bağı bebeğin yastığına dikilir. 62 Kırgız Türklerinde bebeğin göbeği ebenin ayakkabısının kenarına koyularak kesilir. Bu uygulama ile çocuğun uzun ömürlü olacağına inanılır. Kırgızlarda ebe, tecrübeli, çok çocuk sahibi olmuş kadınlardan seçilir. Ebeye çok önem verilir, zira artık o çocuğun ikinci annesi sayılır. Bundan sonra bütün törenlere özel davetli olarak çağırılır. Kırgızlarda göbek kesme ve göbeğin atılacağı yer konusunda dikkatli davranmaktadırlar. Çocuğun bolluk içinde ve çocuk sahibi olması için göbek parçası bir meyve ağacının dibine gömülür. Kardeşler arasında geçim olması ve kardeşlerin birlik içinde yaşamaları için, bütün kardeşlerin kesilen göbek parçaları toplanıp beyaz bir mendil içine konulup bol meyve veren bir ağacın dibine gömülür. 63 Türkiye de doğumla birlikte gelen plasentaya eş veya son denir. Makedonya da ise son ifadesi daha yaygındır. Doğu Anadolu da eş veya son, gelecekte çocuğun ne olması isteniyorsa, ona uygun yerlere gömme düşüncesi hâkimdir. Mesela çocuğu okuması isteniyorsa, okul duvarına gömülür. 64 Batı Trakya Türklerinde eş in düşmesi için kadına kına yakılmakta veya ayva ya da havas yaprağı kaynatılıp suyu içermektedir. 65 Türkiye nin değişik yörelerinde göbek makas, ustura, bıçak, jilet gibi aletlerle kesilir. Göbek ne kadar uzun olursa çocuğun sesinin o kadar güzel olacağı inanışı vardır. Kesilmiş olan göbek bağını fareler yiyecek olursa çocuğun hırsız olacağı, göbek bağı rasgele bir yerlere atılırsa çocuğun gözünün dışarılarda olacağı, denize veya dama atılırsa çocuğun zengin olacağı inanılır Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri.Kültür Bakanlığı Ankara s Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde. Türkiye Diyanet Vakfı Ankara s Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu da Eski Türk İnançları. Yayınevi Berikan. Ankara s Abdürrahim Dede, Batı Trakya Türk Folkloru. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara s Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili adet ve inanmaların etnolojik etüdü Atatürk Üniversitesi yayınları-1961 s.52

48 Doğum Esnasında Eş Makedonya daki Müslümanların genelinde doğum esnasında kocanın evden uzak olması istenir. Kocanın evde durması ayıp sayılmıştır. Ancak bu durum doğumların evlerde yapıldığı zaman söz konusudur. Hastanede gerçekleştirilen doğumlarda ise, baba dışarıda bekletilir, bebek olduktan sonra erkek mi, kız mı olduğu haberi hemşireler veya doktor tarafından verilir. Bunun üzerine de baba doğumu yaptıranlara hediyeler verilir. Usturumca ve yöresindeki Müslümanlarda da doğum evde gerçekleşecek ise, bu esnada koca evden uzakta bekletilir. Bu şekilde koca doğumun gerçekleşip gerçekleşmediği haberini bekler. Bu haberi kendisine ulaştırana genelde para olarak bir müjde verir. Türkiye nin genelinde ve Türkiye dışında yaşayan Türklerde de, genelde doğum esnasında koca evden dışarıda bekletilir. Doğum olduktan sonra kendisine, erkek veya kız olduğu müjdesi verilir. Erkek evlat olduğunda daha çok sevinilir. Kız olduğunda ise Allah vergisi, yeter ki sağlıklı olsun şeklinde dua edilir.

49 38

50 39 İKİNCİ BÖLÜM DOĞUM SONRASI RİTÜELLERİ 2.1. YIKAMA Makedonya genelinde ilk yıkama veya kırk gün bebeği yıkama diye bir uygulama vardır. Fakat bu hususta da bölgesel olarak bazı farklılıklara mevcuttur. Şimdi ilk önce bu farklılıkları belirtecek, sonra da Türkiye nin bazı bölgelerindeki uygulamalar ve inançlara kıyaslamaya çalışacağız. Gostivar ve civarında yaşayan Müslümanlarda, yeni doğan bebeklerin avo nene denilen ebe tarafından yıkanılması mecburi bir uygulama olarak yerine getirilir. Kırk yıkaması sırasında bebeğin suyuna yumurta, şeker ve tuz atılır. Çocuğun suyuna tuz atma Kırgız Türklerinde de görülen bir adettir. 67 Bu uygulama ile bebeğin cildinin güzel olacağı düşünülür. Yıkama esnasında ebeye yardım edecek bir kişi daha hazır bulunur. Su dökme, yıkama ve pamuklu havlu ile kurulama esnasında bu yardımcıya ihtiyaç duyulur. Ebe bebeği yıkarken gözlerinin siyah, kaşlarının yay gibi, ağının pare gibi yuvarlak, burnunun koç gibi, yüzünün ay gibi, teninin yumurta gibi ve toplu olması için dua eder. Bu hususlar bebeğin her yıkanışında dile getirilir. Yani kırk gün, sıra ile hem bebek yıkanır hem de dualar edilir. Yapılan işin kutsal bir iş olduğu düşünüldüğünde yıkama esnasında edilen duaların makbul olacağına inanılır. Ustrumca ve yöresinde Müslümanlarda bebeğin bakımını ebe yüklenir. Bu esnada yapılması gerekenler ebe tarafından yerine getirilir. Yıkama da onun tarafından yapılır. Ebe bebeği göğsüne tutarak tekneden bir miktar yükseğe kaldırır, yardımcısı da bu esnada ılık su döker. Bebek yıkandıktan sonra, özellikle pamuktan olması dikkat edilen bir havlu ile sarılıp kurulanır. Daha sonra bebek kundaklanarak beşiğine yatırılır. Kırklanıncaya ( kırk gün oluncaya) kadar yıkanan bebeğin teknesindeki suya tuz ve yumurta atılır. Bu bebeğin teninin kokmaması ve vücudunda sivilce çıkmaması için yapılmaktadır. 67 Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışlar. Türkiye Diyanet Vakfı- Ankara 2008 s 95.

51 40 Resne de yaşayan Müslümanlardan yıkamayı, özel olarak ebeler değil, ev halkından becerebilen kişilere yapar, bazı bölgelerde ise yıkamak için özel olarak ebele tayin edilir. Yıkanan çocuğun suyuna çocuğun sevimli olması için tuz ve şeker atılır. Romanya nın Dobruca Türklerinde bebek, yumurta, bazı bölgelerinde ise yumurta sarısı ve şeker karışımı su ile yıkanır. Yumurta çocuğa kuvvet ve temizlik vermesi, şeker ise çocuğun tatlı olması içindir. Diğer bazı bölgelerinde ise bebeğin teni, kokmasın diye tuzlanır ve daha sonra su ile yıkanır. 68 Türkiye de çeşitli yerlerde çocuk doğduktan sonra göbeği kesilir ve tuzlandıktan sonra yıkanır. Tuzlama işi çocuğun vücudunun kokmaması, terlememesi, kibirsiz olması için yapılır. Bazı bölgelerde ise yıkama suyuna ince tuz, tuz-şeker, tuz-baltereyağı atılarak çocuk yıkanılır. Balıkesir de çocuğun zengin olması için suyuna para atılır. 69 Batı Trakya Türklerinde doğum genelde ebe tarafında gerçekleştirilir. Doğumdan sonra çocuğun göbeği, başparmağın ikinci büklümüne kadarki uzunlukta kesilir. Kesilen göbek ebe tarafından yedi kat iple bağlanır. Daha sonra yıkanır ve bellenir (bezlenir). Annesi çocuğu, günün beş vakit namazdan üçü geçinceye kadar emzirmez. Daha sonra ilk emzirmesini gerçekleştirir. Çocuk üç günlük olunca tuzlu suda yıkanıp ayrıca tuzlanır. Teninin kokmaması için çocuk tuzlu olarak üç gün bırakılır. Üç gün sonra temiz su ile yıkanır. Çocuğun banyo yaptığı suyun içine demir para ve çiğ yumurta atılır. 70 Makedonya Müslümanlarında çocuk kırk gün ardı ardına avo anne ve yakınları tarafından yıkanır. Her yıkamada suyuna tuz, şeker, yumurta atılır. Sonra kurulanıp kundak yapılır. Zarar gelmesin diye çocuk oda içinde leğende yıkanır. Ebe her yıkamada bebeğin burnunu çekerek ve dualar okur. Bunun nedeni çocuğun burnunun koç gibi olması isteğidir. Makedonya da çocuğun kırk gün yıkanmasına (kırklama) denir. Kırk gün yıkamanın nedeni de kırk gün içerisinde bebeğe bir kötülük gelebileceği ve ölebileceği inancından dolayıdır. Bu nedenle bebeğin ve loğusa kadının evden dışarı çıkması da sakıncalı görülür. Kırk gün yıkama bitince, kırk çıktı diye bir rahatlama hissedilir. Kırkıncı gün yıkamada ayrı bir uygulama yoktur. Fakat kırk günden sonra bebek ve loğusa kadın evden dışarı çıkabileceği için bir rahatlama hissedilir ve ilk olarak ebe ziyaret edilir. Kırklamadan sonra bebeğin ilk defa gittiği her evde, ikişer yumurta verilir. Bu, çocuğun evine farelerin dolmaması için yapılır. 68 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkeri. Kültür Bakanlığı- Ankara 1998.,s Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili adet ve inanmaların etnolojik etüdü. Atatürk Üniversitesi s Adrurahim Dede, Batı Trakya Türk Folkloru. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara-1978 s.97

52 41 Bebeğin kırk gün yıkanması loğusa kadın için de söz konusu olan bir uygulamadır. Bu esnada bebeğin giysilerinin de kırk gün süreyle yıkanması gerektiğine inanılır. Kurulamak için elbiseler kesinlikle dışarıya asılmaz, bu işi için evin içerisi kullanılır. Bu uygulama bebeğe ve loğusa kadına şeytan, cin gibi varlıkların zarar vermesinden korkulduğu için yapılır. Kırk günden sonra ise bebek ve loğusa kadına yeni elbiseler giydirilerek evden dışarı çıkarılır. Yeni doğan çocukların kırk gün yıkama uygulaması, Türkiye nin bazı bölgelerinde de görülmüştür. Diğer bazı bölgelerde ise, bebek ve loğusa kadının yedi, sekiz ve yirminci günlerinde yıkanması yaygındır. Mesela bebeğin üçüncü gün, dördüncü gün, onuncu gün ya da ilk kırk gün içinde her gün ve her hafta yıkanabileceğine inanılır. 71 Romanya nın Dobruca Türklerinde, Makedonya Müslümanlarındaki gibi kırk gün artarda bebeğin yıkanması gerektiğine inanılır. 72 Yeni doğmuş çocuğun ileride vücudunda yara çıkmaması, vücudunun güzel olması ve sağlığının iyi olması için Kırgızlar, çocuğu tuzlu su ile yıkarlar. Bazen ise çocuğun sağlıklı, güzel ve temiz olması için çocuğun yıkandığı suya altın tozu atılır. Çocuğun yıkandığı su, kuru ve temiz bir yere boşaltılır. Eğer akarsuya ve nemli bir yere dökülürse, çocuğun ilerde hasta olacağına inanılır. Kırkıncı gün çocuk yakın akrabaları tarafından yıkanır. Hazırlanan suya kırk ayrı kişiden toplanan kırk kaşık su katılır. Bazen koyunun dışkısından kırk parça toplanır ve bu suya katılır. Böylece çocuğun çok zengin olacağına inanılır KURBAN KESME Makedonya da yaşayan Müslümanlar arasında çocuğun doğumu nedeniyle az da olsa kurban kesme âdetine tesadüf edilmiştir. Bazı köylerde hâlâ bu uygulama yerine getirilir. Bu uygulama daha ziyade doğum gerçekleşmeden evvel ailenin doğacak olan bebeği sağlıklı olursa kurban keseceğim diye adakta bulunduğu takdirde, nezrin yerine getirilmesi açısından doğum gerçekleştikten sonra kurban kesilmesi şeklinde olur. Bu kurbanın eti fakirlere dağıtılır. Yine, uzun zaman evlat sahibi olamamış kimseler, çocuk sahibi olduklarında, sevindiklerini belli etmek amacıyla kurban keserler. Zor hamile kalan kadınların, kısa zamanda hamile kalması için de aileleri tarafından kurban kesilir. 71 Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili adet veinanmaların etnolojik etüdü. Atatürk Üniversitesi Yayınları-1961 s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri Kültür Bakanlığı- Ankara 1998,s Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışlar. Türkiye Diyanet Vakfı. Ankara-2008 s. 81,95.

53 42 Ekseriyetle ilk hamilelik olduğunda, bazı aileler kurban adamakta, çocuk olunca da kesmektedirler. Erkek evlat sahibi olanlar veya doğmuş olan kız çocuklardan sonra bir erkek evlada sahibi olanlar sevinçlerinin karşılığı olarak kurban keser ve bunu fakirlere dağıtır. Zengin olanlar da, özellikle sağlıklı bir erkek evlada sahip olduklarında kurban keserek etini fakirlere dağıtır. Yine dindarların da şükür kurbanı kestiği görülmüştür. Resne ve civar köylerde yaşayan Müslümanlar bebek adına kurban keserler. Bu kurban akrabaların davet edildiği gün kesilir, mevlit okutulup akrabalara yemek olarak ikram edilir. Romanya nın Dobruca Türklerinde de uzun zaman çocuğu olmayan aileler, varlıklı aileler ve adakta bulunmuş aileler tarafından nadiren de olsa kurban kesildiği görülmüştür. Kesilen kurban komşu ve fakirlere dağıtılır. 74 Türkiye genelinde kız çocuk olduğunda değil, erkek evlat olduğunda kurban kesilir, ağaç dikilir, helva yapılır. Bu evlat helvası olarak dağıtılır. Bazı yerlerde ise bebeğin sağlıklı doğması nedeniyle şerbet dağıtılır. 75 Bazı bölgelerde ise kurban kesilir. Mesela Muş ta çocuğun yaşaması için yedi yaşına kadar her yıl kurban kesilir. Malatya ve Kars yörelerinde de çocuk sahibi olmak isteyenler kurban keserler LOĞUSALIK VE LOĞUSANIN KAÇINMA RİTÜELLERİ Doğumun sebep olduğun kan kaybı ve ardından gelen loğusalık dönemi yüzünden, doğum olayı ekseriyetle tabularla kuşatılmıştır. Bu esnada hem anne hem de çocuğun korunması açısından kötü niyetli güçleri bertaraf etmek için bazı âdetler ve uygulamalar mevcuttur. Zira gerek doğum anı, gerekse doğumdan sonraki kırk günlük dönem anne ve bebek açısından en hassas dönem olmakta, dolayısıyla bu dönemle ilgili birçok halk inanışı karşımıza çıkmaktadır. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Makedonya genelinde loğusa kadınla ilgili değişik inanışlar ve uygulamaların var olduğu görülmüştür. Bu inanış ve uygulamalar bölgesel olarak birbirinden farklılıklar arz etmektedir. Gostivar bölgesinde loğusa kadına sütünün daha bol olması için boza, tatlı yiyecekler ve değişik meyve suları içirilir. Loğusa kadının ve yeni doğmuş bebeğinin eşyaları kırk gece 74 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı Ankara s Orhan Acıpayamlı, Türkiyede Doğumla ilgili adet ve inanmaların etnolojik etüdü. Atatürk Üniversitesi Yayınları-1961s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk inançların izleri. Berikan Yayınları. Ankara s.80

54 43 dışarı bırakılmaz. Yani yıkanmış olan eşyaları kuruması için dışarıya değil balkonlara asılır. Saçak altına eşya asılmamasına kesinlikle dikkat edilir. Zira kötü ruhların saçaklarda olduğu düşünülür. Yine kötü cinlerin loğusa kadına ve çocuğa nüfuz edebileceklerinden de çekinilir. Bu konularda Makedonya daki Müslümanların çok derin ve hassas inanışları olduğuna dikkat çekilmiştir. Kırk gün loğusaya iş yaptırılmaz. Kırk gün kötü ruhların çarpmaması için anne aynaya baktırılmaz. Güneş kavuştuktan sonra dışarı çıkarılmaz. Aksi takdirde sütünün kesileceğine inanılır. Fakat anne dışarı çıkma mecburiyetinde kalırsa korunmak için mutlaka başörtüsüyle sarınmak zorunda kalır. Bu uygulama, kötü ruhların loğusa kadına zarar vermemesi için kendini gizleme amaçlıdır. Bir kırk günün loğusa olan kadın için tehlikeli olduğu kadar çocuğu için de büyük tehlikeler taşıdığına inanılır. Mesela, kadının loğusalık döneminde ve daha sonra da çocuğun üstünden atlaması iyi sayılmaz. Atlandığında çocuğun büyümeyeceği, boyunun uzamayacağı kabul edilir. Bunun için alınan tedbir, üzerinden atlayan kişiden tekrar ters yönde atlaması istenir. Bu uygulama Makedonya da yaşayan Hristiyanlar arasında da yaygındır. Buna benzer uygulamalar Türkiye nin bazı bölgelerinde de dikkat çeker. 77 Makedonya Müslümanları arasında yaygın olan bir diğer uygulama, çocuk enediği zaman yanında bulunanın şahadet parmağın alt dudağından üst dudağına doğru üç defa gezdirmesi ve iyi dilekle sözler söylenmesidir. Bunun çocuğa sağlık esenlik getireceğine inanılır. Bu inanış Türkiye nin değişik bölgelerinde dikkati çekmektedir. Yine, Midilli Rumlar arasında rastlanmaktadır. Loğusa kadın kırk gün boyunca kesinlikle makyaj yapmaz. Loğusa ilk defa annesine gideceği zaman, evden çıkacağı sırada ayrılmadan önce önünde bir tabak veya kapak kapatılır. Bununla bebeğin ağlamamasına engel olunacağına inanılır. Loğusa kadınların sütü kesildiğinde bunun nazardan olduğuna inanılır. Bunun kaldırmak için etraftaki yedi komşu evinden ekmek parçaları toplanır. Bunlar bir gece gecelemesi için bir soğu dama bırakılır. Ertesi gün bu ekmek lokmaları alınır ve loğusa kadına yedirilir. Bu uygulama ile sütünün tekrar geleceği nazarın gideceğine inanılır. Loğusanın mezarının kırk gün açık olduğuna inanılır. Onun için kırk gün evden çıkmaması özenle dikkat edilir. Çıktığı takdirde uğrak alacağı (çarpılacağı) ve ölebileceğine inanılır. Loğusa kadın en az üç gün yatakta kalır. Tam kırk gün veya temizleninceye kadar kocadan uzak durur, gerektiğinde de ayrı yataklarda yatarlar. Loğusanın ve bebeğin çamaşırları, 77 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru Bilgesu- Yayınları- Ankara-2003 s. 155

55 44 kötü ruhlardan kötülük geleceğine inanıldığından gece dışarı bırakılmaz. Usturmca ve yöresinde, loğusa kadının kırklanıncaya kadar geceleri evden çıkması izin verilmez. Dışarı çıkan loğusa kadına geceleri cinlerin çapacağına inanılır. Resne ve çevredeki Müslümanlarda, loğusa kadının akşam komşudaki ışıkları kesinlikle görmemesi, dışarı çıkmaması gerekir. Eğer buna dikkat edilmezse kadının sütünün kesileceğine inanılır. Bazı yörelerde ise loğusa ve bebeğin neden yalnız kalınmaması gerektiği bilinmese de, bu husus eski bir gelenek olarak kabul edilip uygulanır. Makedonya genelinde çok yaygın olan husus kötü göze alınan tedbirdir. Bunu önlemek için nazarlık, maşallah gibi takılar çocuğu da, loğusayı da korumak için kullanılan yaygın geçerlidir. Bebek, ilk kırk gün ruhlardan korunmak amacıyla yalnız başına bırakılmaz. Yine bu kırk gün için bir bardak su alınır ve içine süpürge telleri konulur. Bu bardak kırk gün bebeğin başucunda bırakılır. Bu uygulama ile bebeğin kötü ruhlardan, cinlerden ve her türlü kötülükten korunacağına inanılır. Romanya nın Dobruca Türklerinde loğusa kadın ve bebek kırk güne kadar yalnız bırakılmaz. Onların yakınlarında mutlaka birilerinin bulunması gerekir. Böylece onların perilerden, cin ve şeytandan, kötü ruhlardan korunacağına inanılır. Yine, loğusa kadının ilk kırk gün dışarı çıkmasının günah olduğu kabul edilir. Loğusanın bastığı çimenin kuruyacağına inanılır. Loğusanın getireceği su haram kabul edilir. 78 Türkiye nin çeşitli yerlerinde de kırk basmaması için loğusa ve bebek yalnız bırakılmaz. Kırk basmasına kırk gün için geçerlidir. Bu dönemin loğusa kadına ve yüksek olduğu düşünülür. Loğusa ve bebek kesinlikle evde tek başına bırakılmaz. Bırakıldığı takdirde loğusanın başucunda Kur an-ı Kerim, ekmek, süpürge, kuru soğan, haymalı (muska) veya bunlardan bir ya da birkaçı koyulur. Orak, bıçak, makası, çörek otu, at yuları gibi şeyler de loğusanın yastığı altına bırakılır. Kırklayıncaya kadar geceleri çırağ yakılır. Bunlarla loğusa ve bebeğin korunacağına inanılır. 79 Diğer bir koruma yöntemi de, loğusanın ve çocuğun yastıklarına veya başka yerlere al kurdele bağlamak, anneyi ve bebeği görmeye gelenlere al renkte şerbet (loğusa şerbeti) ikram etmektedir. Nazarın etkilerinden bir ananın sütünün kesilmesine sebep olmasıdır. Sütün kesilmemesi için, ziyarete gelenler ayrılıp giderken bebeği annesi onlara güle güle dememelidir. Çünkü sütün bu sözün etkisiyle gezmeye çıkabileceğine ve kesilebileceğine inanılır. 80 Batı Trakya da, ilk üç günde annenin bebeğinin 78 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlı- Ankara 1998 s Orhan Acıpayamlı, Türkiye de Doğumla ilgili adet ve inanmaların etnolojik etüdü. Atatürk Üniversitesi s Pertev Naili Boratav, 100 Soru Türk Folkloru Bilgesu Yayınlar- Ankara 2013s.153

56 45 kesinlikle yalnız bırakmaması ve ona arkasını dönmemesi gerekir. Dönerse ve yalnız bırakırsa çocuğu sarılık olacağına inanılır. Kadının loğusalık döneminde akrabalar ziyaretine gelirler. Bu ziyaretle esnasında, gelen kadınlar annenin yatağına oturtulmaz, gelenlere anne kendi eliyle hiçbir şey ikram etmez. Bunlarda biri gerçekleşmiş olursa annenin sütünün kesileceğine inanılır. 81 Bunlara benzer inanış ve uygulamalar Kırgız Türklerinde de görülmüştür. Kırgızlarda çocuk sahibi olmayan kısır kadınlar, loğusa kadının yanına sokulmaz. Loğusa, cenaze gibi soğuk merasimlere katılamaz. Zira dirinin kırkı ile ölünün kırkının karşılaşacağına, kırk basması olacağına, diri insanın zarar göreceğine inanılır. Kötü ruhların ve şeytanın zarar vermemesi için, loğusa akşamları tek başına dışarı çıkmaz, çocuğu evde tek bırakamaz. Sütünün bol olması için yeme, içme ve temizliğe dikkat eder. Kırkı çıkıncaya kadar, nazar değmemesi için çocuğu mümkün olduğu kadar herkese göstermez. Gelen misafirlerle eliyle değil, kafasıyla selamlaşır. Kırk gün içerisinde ağır iş işlemez, temizliğe dikkat eder, kendisini sıcak tutar. Bu hususlara dikkat etmeyen kadın inanışa göre hastalanır ve bir daha çocuk sahibi olamaz. Loğusa kadın kırkı çıkıncaya kadar saçlarını kesmez, kestiği takdirde çocuğun kısa ömürlü olacağına inanılır. Kırkı çıkmamış iki kadın birbiriyle görüşemez. Görüştüklerinde kırk basması olacakları düşünülür. Adetli kadınlarında loğusa kadını ziyaret etmesine izin verilmez. Ziyaret ederlerse çocuğun hasta olacağına inanılır. 81 Abdurahim Dede, Batı Trakya Türk Folkloru. Kültür bakanlığı Ankara-1978 s.97

57 46 ( Loğusa yatağı ) 2.4 ÇOCUĞA İSİM VERME RİTÜELLER Hangi toplumda olursa olsun çocuklara gelişi güzel ad konmaz. Çocuğa konulacak adın içerdiği anlamın onun karakter, kişilik, toplum içindeki yerini ve geleceğini belirleyecek işaretler veya simgeler taşımasına dikkat edilir. Dolayısıyla ad koyma geleneği bütün toplumlarda canlılığın korumakta, her toplum kendi kültürel değerleri içerisinde çocukların en güzel isimleri vermeye çalışmaktadır. Bazıları ise rastladıkları güzel huylu ve karakterli kişilerden etkilenerek, çocuklarının da onlara benzemesi isteğiyle bu kimselerin isimlerini çocuklarına verirler. Ünlü veya meşhur kişilerini isimlerinin de çocuklara verildiği görülmüştür. Makedonya Müslümanları arasında bu gibi nedenlerle isimler takıldığı görülmektedir. Bazı aileler yeni ve enteresan isimler bulmaya çalışıp, pek bilinmeyen isimleri tercih etme eğilimindedirler. Bazıları ise çocuklarına geçmişlerinin isimlerini vererek onları bir nevi yaşatmaya çalışırlar.

58 47 Bebeğin adı genelde büyükler tarafından seçilir veya onların istekleri dikkat alınarak belirlenir. Bazen çocuğa ölmüş olan dedelerinin veya kız ise babaannelerinin isimleri verilir. Bu uygulamada, ailenin devamlılığı düşüncesi etkindir. Makedonya da çocuğun doğduğu zamanı hatırlatan isimleri de takılır. Buna göre Ramazan günlerinde doğmuş çocuğa Ramazan, Bayram gününde doğmuş olana Bayram, Kadir gecesinde doğmuş olana Kadir isimleri verilir. Yine peygamber ve Türk-İslam büyüklerinin adlarını verme geleneği de halk arasında yaygın olan bir uygulamadır. Böylece çocukların aldığı ismin davranış, ahlak ve tutumuna yansıyacağı düşünülür. Yine İslam a göre güzel isim verme gerekliliğini bilen ve dini duyguları yüksek olan Makedonya Müslümanları, çocuklarına verdikleri isimlere dikkat ederler. Genelde Kur an-ı Kerim de geçen isimler vermeye çalışırlar. Milli duyguları yüksek olanlar ise çocuklarına milli önem taşıyan veya milli kahramanların isimlerinin takmayı tercih ederler. Resne de yaşayan Müslümanlarda bebek adına yapılan merasimden sonra bebeği ismi verilir. Adlar genelde olduğu gibi, bu bölgede de isimler, İslam geleneğine uygun olarak ezan ve kamet ile verilir. Gostivarın Banisa köyünde Hz. Peygamber in sünneti üzerine doğumdan yedi gün sonra çocuğun adı konulur. Bazı aileler tarafından çocuk için o gün adak kurban kesilir. Günün akşamında köyün hocaları davet edilir. Bu merasime yakın akrabalar ve komşularda erkekler de katılır. Mevlit ya da hatim okunur. Hatim indirilip mevlit 82 okunduktan sonra dua yapılır. Daha sonra kurulmuş masa veya sofralarda yemekler yenilir. Yemekten sonra köyün imamı çocuğu kucağına alır, kıbleye dönerek çocuğun kulağına ezan okur, kamet getirir ve üç ihlâsın ardından çocuğun ismini kulağına söyler, çocuk için dua eder. İsim takıldıktan sonra, çocuk misafirlerin ellerinde gezdirilir ve bu esnada misafirler çocuğa para takarlar. Misafirler kahve veya çaylarını içtikten sonra, çocuğa sağlık ve uzun ömürler dileyerek evden ayrılırlar. Böylece çocuğa isim verme merasimi son bulmuş olur. Romanya nın Dobruca Türklerinde bebeklere ad vermek için bir hoca davet edilir. Doğumdan sonraki ilk üç gün içinde bebeğe ad verilir. Hoca bebeğin sağ kulağına ezanı, sol kulağına kameti üç defa okur. Daha sonra belirtilen isim dua ile birlikte verilir. Makedonya da olduğu gibi Romanya Türklerinde de genellikle dede veya nine isimleri tercih edilir. İsim hoca tarafından çocuğun kulağına söylenir. Bazı bölgelerde çocuğa yedi gün içerisinde isim verilmesi gerekir. Hoca bebeğe ezan ve kametle isim verdikten sonra 82 Mensur Nuredini izmir.2007 s.73

59 48 dört duvara dönerek çocuğun ismini söyler. Hoca yoksa dini eğitimi olan kişiler tarafından da isim takma merasimi gerçekleştirilebilir. Bazı bölgelerde tespit edilen birkaç isim kura çekilerek belirlenir. Çıkan isim kısmet buymuş diyerek hocalar tarafından takılır. Bazı bölgelerde ise, ad verme merasimi kırkıncı gün gerçekleşir. 83 Türkiye de Doğu Anadolu da çocuğa isim verme merasimine ve geleneğine ayrı bir önem verilir. Çocuğun sağlam ve uzun ömürlü olması için Demir, Özdemir, Kandemir, Çelik, Özçelik, Gökdemir gibi isimler verilir. Kız çocuğuna da Ana kız, Ana kadın, erkek çocuğa ise Baba, Ata, Dede gibi isimler de takılır. Bu isimler çocuğun ikinci ismi olur ve bunların çocuğun hayatı üzerine etkisi olacağına inanılır. 84 Kırgız Türklerinde çocuğa isim verilirken anne babanın ümidi ve gelecekten beklentiler ile çocuğun ismi arasında bir bağ bulunur, isme belli bir mana yüklenir. Verilen ismin çocuğu kaderine tesir edeceğine, onun kaderini yönlendirebileceğine, geleceği hazırlayacağına inanılır. Kırgızlarda ad verme geleneğinin bir diğer önemi de çocuğa kazandırdığı özellikle ilgilidir. Aile çocuğa isim vererek, onu adam olmaya namzet kılmakta, ona insanlar arasında bir yer bahşetmektir. Bu nedenle Kırgızlarda isim verme uygulaması bir hayli önem taşımaktadır. Kırgızlarda, çocuğa konacak isim doğumdan önce tespit edildiği gibi, doğum sonrası veya ad koyma töreni sırasında bile karar verilebilmektedir. Kırgızlarda çocuğun ismi ezan ve kamet getirmeye bilenler tarafından takılır ÇOCUĞUN SAÇINI VE TIRNAĞINI İLK OLARAK KESİLMESİ Makedonya Müslümanlarında bebeğin ilk saçını ve tırnağını kesme hadisesi de bir gelenek halinde icra edilir. Kırkından sonra çocuğun saçları bir miktar uzadığında ilk saç kesimi gerçekleştirilir. Saçlar genelde kadının veya erkeğin yakın arkadaşlarından, eve pek gelmeyen yabancı biri tarafından kesilir. İlk saç kesiminin yapan kişi, artık o evin bir aile ferdi olarak kabul edilir. Özel günlerde o kişiye hediyeler gönderilir. İlk tırnaklar ise aile fertlerinden biri tarafından kesilir. Tırnaklar, çocuğun dindar biri veya din adamı olması için caminin avlusuna gömülür. Çocuğun ilk tırnağı ise kırkı çıktıktan sonra kesilir. Tırnaklar makasla kesilmez. Tırnakların sağlıklı ve iyi çıkması için bu kesilen tırnaklar yerlere 83 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı Ankara s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk İnançları. Berikan Yayınları. Ankara-1995 s.,87 85 Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışlar. Türkiye Diyanet Vakfı- Ankara 2008 s.86-86

60 49 sürtülür. Çocuğun ilim sahibi olması için ise kitapların üzerine sürtülür. Çocukların nasıl olması isteniyorsa o özelliklere sahip kişilere kestirilir. Çocuğun terzi olması isteniyorsa terziye, usta olması isteniyorsa ustaya, zengin olması isteniyorsa zengine kestirilir. Kırgız Türklerinde de ilk saç ve ilk tırnak kesme geleneğinin varlığına dikkat çekilmiştir. Çocuğun ilk saç kesimi kırkından sonra gerçekleşir. Saçın tamamı ya da bir kısmı kesilir ve bu saç saklanır. Bu uygulama yapılmadığı takdirde çocuğun gözlerinin şaşı olacağına inanılır. Saçın kesilip saklanması kadar saçı kesen kişi de çok önemlidir. Bu yüzden, toplumun sevip saygı duyduğu, çok yaşayan, hastası, öleni olmayan yaşlılar- kız çocuğu ise yaşlı kadın, erkek çocuk ise yaşlı adam- tarafından kesilir. Bu uygulama yapıldığında ana- baba yakın akrabaları davet ederek bir merasimi tertip eder. 86 Türkiye genelinde dikkat çeken bir uygulamaya göre çocuğun eli, tırnakları kesildikten sonra, içinde altın paraları bulunan bir keseye sokturulur. Oradan aldığı paralar, erkekse büyüdüğü zaman tutacağı işin sermayesine, kız ise çeyizine ilk maya olarak saklanır. Adana ve civarında küçük çocuğun fakir olur inancıyla uzun zaman kesilmez. Ayrıca çocuğun kırkı çıktığı gün, süzgeçten su geçirerek çocuk kırklanır. 87 İlk dişin çıkması kutlamak için, çocuk yere serilen beyaz bir yaygı üzerine oturtulur. Daha önce hazırlanmış olan toz şekerle karıştırılmış pişmiş buğdaydan bir avuç çocuğun başından serpilir. Önünde de makas, Kur an ve altın konulur. Çocuk bu iç nesneden hangisini seçerse, geleceği hakkında ona göre yorum yapılır. Kur an alanın okunmuş olacağı, makası alanın (kız ise) ev hanımı, işinde hünerli, becerikli olacağı, (erkek ise) terzi olacağı, altını seçen kız ise zengin bir kocaya varacağı, erkek ise ilerde zengin olacağı kabul edilir ÇOCUĞUN NAZARDAN ÖNLENMESİ İÇİN YAPILAN UYGULAMALAR Makedonya Müslümanlarında nazara karşı bölgelere göre değişik önlemlerin alındığı ve farklı uygulamaların tatbik edildiğine dikkat çekilmiştir. Fakat en yaygın uygulamanın göz 86 Kemal Polat, Beşikten Mezara Kırgız Türklerinde Gelenek ve İnanışlar. Türkiye Diyanet Vakfı- Ankara 2008 s., Kalafat İslamiyet ve Türk Halk İnançları. Berikan yayınları. Ankara-2009 s.9 88 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru Bilgesu- Yayınları- Ankara-2003,s 155,156

61 50 boncuğu ve hocalar tarafından okunmuş haymalılar (muskalar) çocukların omuzlarına takmak olduğu görülmüştür. Tespit edilebilen nazar önemlerinden bazıları şunlardır: 1- Makedonya genelinde yeni doğmuş bebek herkese gösterilmeyecek nazardan korunmaya çalışır. 2- Genelde çocuğa göz boncuğu takılır. Bazıları bunun omuz veya göğüs kısmına takılmasına dikkat eder. 3- Bazı bölgelerde çocukların üzerine cevşen takılır. 4- Nazardan korunması için hocalar tarafından okunmuş veya yazılmış olan haymalılar, biri de parçasıyla üç gen şeklinde sarılarak çocuğun omuzuna takılır. Bu uygulama ile çocuğun nazardan korunacağına inanılır. Bu uygulama daha ziyade Makedonya nın Kuzey-Batı Bölgesi ndeki Müslümanlar arasında daha yaygın olarak görülür. 5- Hocalar tarafından üflenmiş olan susam taneleri, bebeklerin üzerine asılır. 6- Gostivar ve çevresindeki Müslümanlarda misafirin bol olduğu evlerde, ev halkından biri, genelde babaanne, ağız dolusu su alıp evin içerisinde en çok basılan yerlere (genelde Praglara yani eşiklere) döker. Daha sonra da ıslanmış olan bu yerlere elini sürüp çocuğun yüzüne iç defa sürer. Bebeğin içi çamaşırından biri ters giydirmekle de nazardan korunacağına inanılır. 7- Tespihler üç kapı kolundan geçirilecek suyla dolu bir bardak içine konulur. Daha sonra bu su çocuğun yüzüne üç defa sürülür. Bu nazar değmiş olan çocuklar için yapılan bir uygulamadır. 8- Yine nazar değmiş çocukların, nazar değdirdiği inanılan misafirin gitmesiyle oturduğu yere üç defa oturulması da, nazarın etkisini silinmesine matuf uygulamalardandır. 9- Nazar değmiş çocukları bundan kurtarmak için, tuvaletlerde temizlenmek için kullanılan kabin içerisinde kalan su alınır, çocuğun yüzüne üç defa sürülür ve bu su üç defa içirilir. 10- Yine nazar değen bebekler için hacdan getirilen üzerinde Kur an ayetleri yazılı bakır taslarda su doldurulur ve bu su çocuğun yüzüne üç defa sürülerek içirilir. 11- Kadınlar, Kurban bayramlarının ilk günü Cuma gününe denk gelen senelerde, o gün kesilen kurbanların beş veya yedisinin sağ sözünü alırlar ve bunları bir ipe dizerek

62 51 ve kuruturlar. Kuruyan bu gözler nazar değmiş çocuklar için su şekilde kullanılır: Bir kabın içine su koyulur, kurumuş gözler o suyun içine üç defa daldırılır. Daha sonra nazar değmiş çocukların yüzüne bu sudan sürülüp içirilir. Böylece kutsal bir günde kesilen ve kutsal kabul edilen kurbanın gözleri vasıtasıyla nazarın giderileceğine inanılır. Yukarıdaki suların içirilmesi uygulamasının, kayın valide tanımamış yani evlenmemiş kızlar tarafından yapılmasının daha yararlı olduğuna inanılır. Gostivar ve yöresinde yaygın olan bir inanış da nazarın, çocukta kemik erişmesine neden olacağıdır. Buna engel olmak için kurban bayramlarından kesilen kurbanların kemiklerinden birkaç parça toplanır. Kemikler iyice temizlendikten sonra suyla dolu kabın içine koyulur. Daha sonra o suyla çocuğun bütün vücudu üç defa mest edilir. Bu uygulama ile çocuğun nazardan korunacağına ve kemiklerinin sağlam olacağına inanılır. Ustrumca daki Müslümanlarda bebek nazar değmemesi için herkese gösterilmez. Nazara uğramış bebekler ise, hocalara götürülerek üfletilir veya muska yazdırılır. Resne ve çevre köylerde yaşayan Müslümanlarda ise, nazara engel olmak için, genelde mavi boncuk veya üzerinde Allah yazan süsler bebeğin omuzuna takılır. Yine bebeğin hastaneden çıktığı ilk gün, kırk bir tane süpürge teli toplanır, küçük parçacıklara bölünür. Yine ilk gün yemeklerin yapıldığı etlerin kemiklerinden küçük parçacıklar alınır, bunlar bir lokma ekmek ile birlikte bir mendile sarılır. Bu mendil bebeğin yastığı altına koyulur. Böylece bebeğin nazardan korunacağına ve evin bereketleneceğine inanılır. Görüldüğü üzere nazardan korumak ve nazar değmiş çocuklardan bunun etkisini kaldırmak için ilginç uygulamalar yapıldığı ve bunların hâlâ günümüzde geçerliğini koruduğu durumlardır. Uygulamaların ilginç olması kadar, inanışların da güçlü olduğu dikkat çekmektedir. Bu uygulamalar bir nevi mecburiyet kazanmış, yani olmazsa olmaz durumuna kadar yükselmiştir. Hiçbir şeyi olmadığı halde sebepsiz yere ağlayan çocuklara hemen nazar değdiğinin düşünülmesi, nazara olan inançların ne kadar güçlü olduğuna işarettir. Bu gibi durumlarda, ilk önce kişilere kendi bildiği yöntemlere başvurmakta, bu yöntem başarısız olduğu ve çocuğun ağlaması kesilmediği takdirde doktor tercihi gündeme gelmektedir Mensur Nuredini izmir 2007.,s

63 ÇOCUĞUN İLK KEZ EVDEN ÇIKMASI Makedonya Müslümanlarında çocuğun ilk evden dışarı çıkarılması bazı bölgelerde merasim ile gerçekleşirken, bazı bölgelerde bu esnada kötü ruhlar veya kötülük yaptıkları inanılan perilerden korunmak amacıyla bazı tedbirlerin alındığı dikkati çekmiştir. Ancak bu konuda özel bir hassasiyet gösterilmediği de bir vakıadır. Bu konuda tespit edebildiğimiz uygulamalardan bazıları şunlardır: Bebek evden ilk kez çıkarıldığında ebenin evine götürülür. Ebe, çocuğun evinin bereketli olması ve evinin içerisinde çocuğa zarar vermesi muhtemel fareleri kovması düşüncesiyle yumurta ve ekmek verir. Evin tatlılık içerisinde olması, tatlı ilişkilerin yaşanması için şeker de verildiği olur. Bebek ilk defa ebenin evine ötürülmeden önce, evde yemek tabağı ters çevrilir. Bu esnada bebeğin ağlamaması ve kötü ruhlardan korunması için dua edilir. Bu uygulama ile çocuğu zarar gelmeyeceğine ve çok ağlamayacağına inanılır. Beşiğe ilk koyulan bebek kız ise, ondan sonra gelecek bebeğin erkek olması için beşik ilk olarak erkek bir çocuğun poposu ille sallanır. Ustrumca da cinler tarafından çarpılmaması düşüncesiyle bebek kırk gün evden çıkarılmaz. Kırk günden önce dışarı çıkarmak mecburiyeti hâsıl olursa, çarpılmasın diye kömür, tuz, ekmek kırığı, süpürgeye kırığı bir bez içine koyularak bebeğin beline bağlanır. Bununla bebeğin kötü ruhlardan korunacağı düşünülür. Kırk günden sonra bu eşyalar çıkarılır. Ustrumca da diğer bir koruyucu yöntem ise bebeğin eşyalarının her gün yıkanmasıdır. Rende de yaşayan Müslümanlarda uygulanan yönteme göre bebek ilk kez evden çıkarıldığında anneanneye götürülür. Götürülen her yerde, anneye yumurta ve içine tuz atılmış bir ekmek parçası verilir. Annenin bu evlerden aldıklarını yediğinde sütünün kesilmeyeceğine ve bol olacağına inanılır. Anneanne dışında gittiği her evde, bu uygulama gerçekleştirilir. Kırk günden sonra bebek evden çıkarılır. Bazı evlerde ise yumurta ve tuzlu ekmeğin yanı sıra, sulu ekmek ve yumurta verilir her gittiği evde bir bardak su içirilir. Daha sonra ev sahibi, elini bebeğin yüzüne sürer ve aksakallı olsun diye de sakalını okşar. Bazıları çocuğun tatlı dilli olması, gittiği evin şekeri ve tatlı gözükmesi, o eve karşı sevgi beslemesi amacıyla bebeğin ağzına şeker veya şekerli su verir. Yine Resne ve civarında sütlü bir anne evden çıktığında, yanına bir parça ekmek alıp bebeğin başucuna koyar.

64 53 Gideceği eve vardığına, o ekmek parçasını hayvanların yiyebileceği bir yere bırakır. O evden ayrılırken de yine bir ekmek parçası alır. Eve varınca tekrar ekmek parçasını hayvanların yiyebileceği şeklinde evin bir köşesine bırakır. Bu uygulamayla bebek ve annenin cinlerden ve kötü ruhlardan korunacağına ve annenin sütünün kesilmeyeceğine inanılır Mensur Nuredinin İzmir-2007.,s.79

65 54

66 55 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SÜNNET RİTÜELERİ Dini bir gerek ve inanç olarak erkek çocuklar zamanı gelince sünnet edilir. Yapılan uygulama bazılarına göre dini bir gerek olarak kabul edilirken, bazılarına göre ise bir gelenek veya sağlık açısından önemli bir ameliyedir. Çocukları sünnet etmek, İslam dan önce de Sami asıldan ve başka soylardan gelen topluluklarda olduğu gibi, Araplarda da uygulanan bir töre idi. Peygamber efendimiz de bu uygulamayı devam ettirmiştir. İslam da Peygamber efendimizin uygulamalarına ve yapılmasını emrettiği şeylere sünnet adı verildiği için, erkek çocukların erkeklik uzuvlarının ucundaki deriyi kesip alma işlemi de halk dilinde bu ifadeyle adlandırılır. Yani Peygamber in uygulamaları bizim için sünnet olduğu için, bu uygulama da sünnet ismi ile alınır. Osmanlıcada ise bu işleme, Arapçada olduğu gibi hıtan denilir. Sünnet işlemi, İslam ve Yahudilikle beraber Afrika kavimlerinde ve Amerika yerlilerinden kimi toplumlarda olduğu gibi, bu dinler dışında kalmış birçok toplum tarafından da icra olunan bir uygulamadır. Bazı araştırmacılar bu uygulamanın cinsi birleşmede ve döl türemesinde kolaylık sağladığını ifade eder ve bundan dolayı, bu işleme bereket töresi denildiği kaydeder. Bereket tanrılarına veya bereket sağlayıcı kutsal güçlere, türetme uzvunun bir parçasının sunulması diye nitelendirilen bir işlemin olduğu da kabul edilir. 91 Müslüman-Türk geleneklerinde sünnet törenlerinin en belirgin yönü, çocuğun bununla Müslüman toplumun yetişkinliğe adımını atan bir üyesi olarak cemiyete katılması anlamını taşımasıdır. Makedonya ve çevresinde yaşayan Müslümanlarda çocuklar genelde 5-11 yaşları arasında sünnet edilir. Eğer çocuklarda herhangi bir rahatsızlık gözükürse doğumdan sonraki iki ay içerisinde de çocuklar sünnet edilir. Makedonya daki Müslümanlar bu merasimle ilgili olarak değişik uygulamalar yaparlar. Çocuğunu sünnet ettirenlerin bir kısmı, hatim okutur, bir kısmı davullu zurnalı eğlenceler tertip eder, diğer bir kısmı ise hem hatim okutur, hem de davullu zurnalı eğlenceler düzenler. Daha ziyade tercih edilen, bu son uygulamadır. 91 Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançlar. Berikan Yayınları- Ankara 2009 s. 9

67 56 Hatim ile yapılan uygulamada çevredeki hocalar davet edilir. Bunlarla beraber yakın akrabalar, köylerde ise köylü erkeklerin tamamı çağırılır. Kıbrıs Türk toplumunda sünnet edilecek çocuk eğer öğrenci ise sünnet edilmeden önce hatim indirilmiş olması gerekliğine inanılır. Çocuk sünnet edilirken, onu kucağında tutacak bir sağdıç seçilir. Sağdıç çocuğun sünnetin yapılacak masrafların bir kısmını karşılar ve değerli bir hediye verir SÜNNET MERASİMİ ÖNCESİNDEKİ UYGULAMALAR Sünnet merasiminin vakti, genel olarak aile büyükleri tarafından tayin edilir. Sünnet olacak çocuğun dedesi, babaannesi hayatta ise bu konuda söz sahibi onlar olur. Maddi durumları iyi olan ailelerde yaşlılar bu heyecanı bir an önce yaşamak isterler. Bundan dolayı sünnet düğününü en kısa zamanda yapmaya kara verilir. Maddi durumu iyi olmayan aileler ise, yakın akrabaların yaptıkları merasimlere katılarak sünnet düğünü yaparlar. Meselâ bazıları evlenen amcalarının veya dostlarının düğünleri, bazıları da kızların kına geceleri ile birlikte düzenlerler. Bu uygulamalar ile, sünnet düğünleri için gereken masrafın asgariye indirilmesine çalışır. Sünnet merasimi, en fazla bir ay önce duyurulur. İlanın iki ayda önce yapılmasının o ailede bir kötülüğe, evde ölüm, yangın, kaza gibi felaketlere sebep olacağına inanılır. Bunun için sünnet merasimi daha önce karar verilmiş olmasına rağmen son bir ayda akrabalara duyurulur ve sünnet düğünü günü, son bir aya kadar gizli tutulur. Gostivar ve çevresinde yaşayan Müslümanlarda son bir ay esnasında düğün günü yakınlara ilan edilir. Bunun üzerinde yakın akrabalar, dostlar merasimi kutlamak için sünnet yapılacağı eve giderler. Merasime son bir hafta kala, sünnet merasiminin düğün ile yapılmasına karar verilmiş ise, o evde hazır bulunan kadınlar (hala, teyze gibi yakın akrabalar ve genç kızlar) tarafından zilli def (daire) eşliğinde sünnet türküleri söylenir. Böylece bu merasim, daha açık bir şekilde çevreye ilan edilmiş olur. Sünnet merasimi yapılacak eve gelen misafirlere yemek verilir. Sünnet edilecek çocuğun anneannesinin erkek çocuğu yoksa bu daire merasimi yüklenir. Anneanne böyle bir heyecanı 92 Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. Yayın K.K.T.C Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı s

68 57 yaşayamadığı için anneanne bu yemek merasiminin külfetini üstlenir ve davetlilere kendi evinde yemek verir. Böylece daire merasimi, şarkılar eşliğinde onun evinde de gerçekleşmiş olur. Sünnet merasimi daire şenliğinde sonra üç gün sürer. İlk günü öğleden önce yakın akrabalardan halalar, teyzeler, yengeler, gelin ve kızlar sünnetin yapılacağı eve gelirler. Gelenler bu esnada, bu merasim kutlanarak yapılması gereken uygulamalarına geçerler SÜNNET MERASİMİ ESNASINDAKİ UYGULAMALAR Önceden düğün merasimlerinin genelde Perşembe günleri, yani Cuma öncesi yapılması uygun görülürdü. Pazar günleri, Hristiyanların tatil günü olduğu düşüncesiyle, kesinlikle düğün yapılmazdı, yapanlar ise ayıplanırdı. Günümüzde ise düğünlerin salonlara taşınması ve salonların yoğun olmasından dolayı düğünler haftanın her gününde yapılmaktadır. Makedonya da yaşayan Müslümanlarda düğünler, genelde yaz aylarında yapılır. İlk gün, çocuğu yıkama günü olarak bilinir. Gelen akrabaların gençleri, kova ve değişik kapları tel ve çiçeklerle süsleyip, beraberlerine sünnet çocuğun da alarak çevredeki akan bir dere veya kaynak gibi bir yere türkü ve maniler eşliğinde yürüyerek giderler. Çocuğun sağlıklı olması için özellikle yürüyerek gidilmesi tercih edilir. Su alındıktan sonra tekrar türküleri eşliğinde eve dönerler ve çocuğu yıkamak için hazırlıklara başlarlar. Su ısıtıldıktan sonra evlerin bahçelerinde, önceleri tel ve çiçeklerle süslenmiş büyük leğenlerde, şimdiki ise küçük şişme su havuzlarında türkü ve maniler eşliğinde çocuğu yıkarlar. Bu esnada yıkanılan yerde misafirler de halaylar çekerler. Yıkandıktan sonra bekâr kızlar tarafından çocuğa sünnet elbiseleri giydirilir. Elbiseler Türkiye den getirilir. Sünnet elbisesi: Takım elbise, sünnet fesi, pelerin, beyaz gömlek, baston, maşallah yazılı atkı ve ayakkabıdan ibarettir. Çocuğun bekâr kızlar tarafından giydirilmesi ile, ileride hayatının daha sağlıklı ve bereketli olacağına inanılır. Çocuğun ailesi tarafından çocuğu giydiren kızlara elbise ve kolteli (telden yapılan çiçek) gibi hediyeler, yakın akrabalara da düğün için elbiselik kumaşlar verilir. Düğünün yapılacağı güne kadar bu kumaşlar dikilir ve söz konusu günde giyilir. Çocuk giyindikten sonra, annesi tarafından önceden temin edilen çorap, başörtü, telden yapılan çiçekler (kolteli) gibi hediyeler, o gün orada hazır bulunan tüm misafirlere çocuk tarafından yaşlılardan başlayarak elleri öpülerek dağıtılır. Bu esnada misafirler de beraberinde getirdikleri altın takı veya para gibi hediyeleri çocuğun sünnet elbiselerine

69 58 iğnelerle takarlar. Daha sonra gelen tüm misafirlere yemek servisi yapılır. Sünnet merasiminin bu ilk günü, tümüyle kadınlar tarafından gerçekleştirilir. Bu günün akşamından tıraş denilen eğlence tertip edilir. Bunun sünnet olacak çocuğun saç kesim merasimi olarak da ifade etmek mümkündür. Bu merasime yakın akrabalarının tümü davetlidir, çevredeki komşu erkekler de hazır bulunur. Tümüyle erkeklerle mahsus olan bu gece de, müzik eşliğine halaylar çekilir. Çocuk elden ele dolaştırılır. Genellikle dayıları, sünnet çocuğunun kucaklarına alarak müzik eşliğinde halaylar çekerler. Çocuğun saç kesme merasimi gece yarısına kadar devam eder. Sünnet merasiminin ikinci gününde, öğleden önce baba, amca veya dede tarafından Türkiye den temin edilmiş sünnet elbiselerini giyinmiş olan çocuk anneannenin, yani dayının evine götürülür. Genelde lacivert, krem veya beyaz renkte olan sünnet elbiseleri pantolon, süslü ve beyaz gömlek, ceket ve taşlarla süslü taç şeklinde festen ibarettir. Bu esnada sünnetin yapılacağı yerdeki karyola, genç kızlar tarafından tel, çiçek, balon ve Türkiye den getirilmiş sünnet süsleriyle süslenir. Anneannenin evinde ise, çocuk için kurban edilecek koyun veya koç, üzerine para bağlı tellerle süslenmiş olarak hazır halde bulundurulur. Çocuk anneanne evine vardığında davul zurna eşliğinde halaylar çekilmeye başlanır. Bu şekilde topluca, davul zurna eşliğinde düğün yerine (salon veya eve) gidilir ve orada da halay çekme işlemi devam eder. Anneanne tarafından getirilen kurban, aynı gün veya düğünden sonraki gün kesilir. Kurban eti, çocuğun sağlıklı ve uzun ömürlü olması niyetiyle fakirlere dağıtılır. Bazıları ise bu et yakın akrabalara ziyafet çeker. Sünnet düğünün ikinci gününde, anneanneden düğün mahallinde gelindikten sonra da davul zurna eşliğinde halaylar çekilir, türküler söylenir. Sünnetin yapılacağı yere gidilirken çocuğa fayton veya at üzerinde köy gezdirilir, geçilen her meydanlarda davul zurnalı halaylar çekilir. Öğle namazından önce hocalar tarafından hatim okunur. Öğle namazı kılındıktan sonra hocalar ve davetli olan erkekler sünnetin yapılacağı yere gider. Bu esnada, çocuk gezisinin tamamlamış, salon veya sünnetin yapılacağı evin bahçesine ulaşmış olur. Sünnet geçmişte berberler tarafından yapılmaktaydı. Şimdi ise hem berberler hem de doktorlar tarafından yapılmaktadır. İki çeşit sünnet yapılır. Birinci çeşit kan aktırmadan yapılır, buna kansız sünnet denir. İkinci çeşidi ise kan akıtarak yapılan sünnettir. Bu iki sünnet hem doktorlar hem de berberler tarafından yapılır. Bazen de çocuk, doktorun bulunduğu hastaneye götürülür sünneti gerçekleştirdikten sonra davetlilerin geleceği mekâna (salon veya bahçeye) getirilir.

70 59 Sünnetin evde veya salonda yapıldığı düğünlerde, berber veya doktor geldiğinde, çocuğa sünnet pijaması veya sünnet için özel yaptırılmış elbise şeklinde gömlek giydirilir. Hocalar tarafından sünnet edilecek çocuk için dua edilir. Ardından sünnet işlemlerine başlanılır. Çocuk dayısı tarafından tutulur ve sünnet gerçekleştirilir. Sünnet yapılacağı gün doktor veya berber geldiğinde, çocuğun annesi, içine azıcık su doldurulmuş bir tepsi (sini) içerisinde yalın ayak durur. Ağzına bir altın koyulan anne, elini bir oklava alır ve hiç durmadan oklavayı ovuşturur. Bu uygulama çocuğun sünneti gerçekleşinceye kadar devam eder. Bunun amacı, ilerde çocuğun müstakbel eşinin, annesine karşı kıskançlık duymasına mani olmak ve sevgiyi paylaşmasını sağlamaktadır. Çocuğun elbiseleri çıkarıldığında fesi, yakın akrabalarından sünnet olmamış bir çocuğa verilir. Davetliler arasında fesle dolaşan çocuğa paralar verilir. Böylece ilerde sünnet olacak bu çocuğun, sünnetten korkmaması sağlanır. Sünnet esnasında akan kandan çocuğun alnına sürülür. Bu uygulama çocuğa nazar değmemesi için yapılır. Sünnet işlemi yapıldıktan sonra çocuk teller, balonlar ve değişik süslerle benzemiş olan karyolaya yatırılır. Bu esnada gelen misafirler de hediyeleri çocuğa verirler. Erkekler hediye olarak genelde para vermeyi tercih ederler. Bundan sonra topluca masaların kurulmuş olduğu mekâna yemeğe gidilir. Yemek yenildikten sonra erkekler düğünden ayrılır. Erkeklerin ayrılmasından sonra davet edilmiş kadınlar düğüne gelir ve sünnet olmuş çocuğun annesine, anneannesine, babaannesine ve yakın akrabaların geçmiş olsun dileklerini iletirler. Allahu Teala evlenme merasimin de yetişmeyi nasip eylesin temennisinde bulunarak çocuğa getirilmiş oldukları hediyeleri verirler ve kendilerine tahsis edilmiş yerlere oturttururlar. Gençler ve yakın akrabalar ise, bu esnada, müzik eşliğinde salon veya evlerin bahçelerinin ortasında halaylar çekerler. Bu arada önce uzak misafirlerden başlanarak gruplar halinde yemek yenilmeye geçilir. Erkekler düğün mekânından ayrıldıktan sonra, kadınlar canlı müzik eşliğinde bu merasimi akşama kadar devam ettirirler. Akşam, yakın akrabalar dışındaki bütün davetliler evlerine dönerler. Yakın akrabalar ise, düğün evde yapılmış ise çocuğun evine, salonda yapılmış ise eve dönüp orada şenliklerine devam ederler. Yakın akrabalardan bekâr kızlar varsa, o akşam aile fertlerinden şarkılar eşliğinde bahşiş isterler. Her ferdin yanına giderek, daire denilen çalgı eşliğinde o kişiye veya sünnet olacak çocuğa hitaben şarkı-türküler söylerler. Kişiler ceplerinden bir miktar para çıkarıp kızlara verirler. Kızlar burada biriktirilen paralarla gece

71 60 yarısı kasabanın herhangi bir pastanesine gidip pasta-tatlı yerler ve düğünün yapıldığı yere tekrar dönerler. Bazıları ise marketten değişik içecek ve yiyecekler alırlar. Sonra kendi aralarında sabaha kadar eğlenirler. Buraya kadar anlattıklarımız daha ziyade Gostivar ve çevresinde icra olunan bir sünnet merasimiyle ilgilidir. Kıbrıs Türk toplumunda ise çocuk, erkek misafirlerin bulunduğu odada sünnet edilirken, bağırmaması için ağzına lokum veya yiyecek başka bir şey konulur. Çocuk acı çekmesin diye de, annesi başka bir odada bir oklavayı avuçlarının içinde ovuşturur. 93 Türkiye de Balıkesir ve civarında, çocuk sünnet edilirken bardak türünden bir şey kırılır. Kırılan bardak veya yere atılan herhangi bir kabın ses çıkarmasıyla kötü güçlerin korkup dağılacağına ve çocuğa zarar vermeyeceğine inanılır. Aydın da çocuk sünnet edilirken horoz kesilir ve oklava çevrilir. Horozun kesilmesiyle akan kanın, çocuğu kara güçlerden koruyacağı kabul edilir. 94 Sünnet olan çocuğun deri parçası alınır ve kurtulur. Kurumuş bu deri parçası ile bir muska yapılır ve üzerinde taşıması için çocuğa verilir. Çocuk büyüyünceye, yani olgun hale gelince kadar bu muskayı taşır. Bu muskanın çocuğu nazardan koruyacağına inanılır. Genellikle sünnet olacak çocukları 1-11 yaş arasında. Ancak çocuk herhangi bir hastalığa yakalanırsa, bir yaşından önce de sünnet edilir. Kıbrıs Türk toplumunda ise 3, 5, 7, 9 yani genelde tek yaşlarda sünnet etme geleneği vardır. Çift yaşlarda sünnet edildiği takdirde, evlendiğinde hep kız babası olacağına inanılır. Ancak bugün bu inanç ortadan kalkmış gibidir SÜNNET MERASİMİ SONRASINDAKİ UYGULAMALAR Sünnet merasiminin üçüncü gününde, düğünde çocuğun evinde kalmış olan yakın akrabalara ev sahibi tarafından kahvaltı hazırlanır. Adı her ne kadar kahvaltı ise de, öğle vaktinde verilen bir yemektir. Anneanne bu kahvaltıya petuliça denilen yufkalı gözlemeye benzer bir kahvaltılık getirir. Diğer yakın akrabaların bazıları ise kâhi denilen değişik susamlı simit veya açmalar getirirler. Köfteler yapılır v.s. Yani zengin bir sofra hazırlanır. Çok yakın akrabaların hemen hepsi, bu kahvaltıya evlerinde yapmış oldukları bir şeyler 93 Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. Yayın K.K.T.C. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı s Dr. Yaşar Kalafat, İslamiyet ve Türk Halk İnançlar. Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı s Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. Yayın K.K.T.C. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı s

72 61 getirirler. Bu kahvaltıya evlerine gitmiş, yani yatıya kalmamış olan yakınlar tekrar davet edilir. Kahvaltı merasimi bittikten sonra, akşama doğru herkes evlerine dağılır ve böylece sünnet düğünü sona erer. Ev sahibi yakın akrabalara hediyeler verir. Meselâ dayılara takım elbise, halalara fıstan (entari) diktirir, yaşlı (başörtü), küçük kızlara hazır elbiseler alır. Dolayısıyla gelenekler çerçevesinde icra olunan sünnet merasiminin masrafı bir hayali kabarıktır. Gostivar kasabasının Banisa köyünde çocukların sünneti, doğduğu günden itibaren 11 yaşına kadar yapılabilir. On üç yaşından sonra sünnet yapılması hoş görülmez. Sünnet olacak çocuğun yaşının tek sayılı olmasına dikkat edilir, çift sayılı yaşta sünnet yapmanın uğursuzluk getireceğine inanılır. Sünnet yapılacak çocuğa sünnetlik elbiseleri alınır. Ailenin isteğine göre kimileri şanlı şöhretli düğün yapar, kimisi ise şarkı söyletmez, Kur an (hatim) okutur. Düğünün bir gün öncesinde, sünnet olacak çocuk şarkı, türküler eşliğinde yıkanır. Çocuğun yıkanacağı suya çiçekler atılır. Yıkandıktan sonra sünnetlik elbiseleri giydirilir ve misafirlerin elini öper. Misafirler de hazırladıkları para veya altını, fesine veya elbisenin omzuna takarlar. Ertesi gün çocuğun yatağı hazırlanır, yatağı süsler, balonlar takılır. İlk olarak erkekler toplanıp hocalarla birlikte sünnet duası yapılır. Çocuğun sünneti doktorlar veya eğitim görmüş berberler tarafından yapılır. Sünnet esnasında çocuğu yakın akrabalarından biri, genelde dayı tutar ki buna kirve denir. Kirve çocuğun babası tarafından yakın akraba veya dostlar arasından seçilir. Seçilen kişinin bu görevi kabul etmesi, hem bir onur hem de bir borç olarak görülür. Kirvelik olgusu doğu, güneydoğu Anadolu da da görülmektedir. Kirve, aşağı yukarı Hristiyan çocukların vaftiz törenindeki perrain (vaftiz babası) ile marraine (vaftiz anası nın) yerini tutar Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu Yayınları Ankara s.162

73 62 (Petulica)

74 SÜNNET DÜĞÜNLERİNDE SÖYLENEN TÜRKÜLER Koy Berkan aga koltelini Dayıların getirsin berberini Giy paltoni Berkan aga donmayasın Gelecektir berberin korkmayasın Giyeceyim paltomi hiç donmam Gelsın benım berberım hiç korkmam Gelsın benım berberım ben korkmam Yanımdadır dayılarım hiç korkmam Degırmenın degırmenım iragi Budur dayıların sefte müradi Şenlenecek berkan ağanın konagi Çik Berkan aga çik nere dere Gelecektır berberın al getır eve Çik Berkan aga çık nere kapi Gelecekler dayıların durasın karşı Çik berkan aga çik nere fürun Gekecektır misafirlar deyesın buyrun. Yavaş yürü Berkan aga taşta kaymayasın İzın vermez sana baban konağa çıkasın Küçük sünnet baban konaga çıkasın Küçük sünnet olacaksın nazar olmayasın.

75 64 Berkan ağanın bahçesinde kıramadım buzi Getirecek dayıları şamatali kuzi Şamatali kuzi dildır hiçbişi Budur dayıların sefte cünbüşi Koy berkan aga koy kol telini Dayıların getırsın berberini Dayıların getırsın berberıni Sünnet etsın nazlı yegenıni Elıme mendil, mendilin yeni Berkan ağanın berberinden yenliktır eli Berkan ağanın berberinden yenliktir eli Gelecektır berkan aga sünnet etsın seni. Koy fesıni berkan aga başına Sünnet olacasın tamam yaşına Koy fesıni berkan aga koy fesıni Aglama duymasın dayon sesıni Duyarse sesıni meraklanacak Küçük Berkan aga sünnet olacak. Küçük Berkan aga sünnet olacak Ablalara, teyzelere teller salacak. Berkan aganın bahçesinde bülbüller ütecek Berkan aganın dayça ( yenge)lari karyola düzecek Düzeceyiz karyolay mavi atlaslarle Sünnet olsun berkan agah aşari (şen )kızlarle

76 65 Elıme teller, elıme teller Da bir hafta Berkan agay sünnet ederler Da bir hafta Berkan aga sünnet olacak Haçın eller vurulacak kurtulacak.

77 EVLENME RİTÜELLERİ Evlenecek çiftlerin seçimi konusunda ilk girişim erkek tarafının kız seçmesi için yapılan bir iştir. Ya delikanlı bir kıza göz koymuştur yahut da seçme işini anasına, babasına bırakmıştır. Genel olarak erkek tarafının ilk önemli değerlendirmesi kızın güzellik ve huyu, edebi, iffeti ile güzel olmasıdır. Akrabalık kuracak ailelerin ekonomik durumları da önemli bir faktördür. Genelde durumları eşit olan aileler birbirinin seçmeye çalışır. Erkek tarafının ekonomik durumunun üstün olması kız tarafı için bir sıkıntı doğurmaz, hatta arzulanır. Çünkü seçen erkektir, buna karşılık erkek tarafının ekonomik durumu düşük olması ise bazen büyük zorluklara neden olur. Akrabalık bağlarını da sıkıntıya sokabildiği bir durumdur ki Makedonya Müslümanlarında da sıkça karşılanan sıkıntılardan biridir. Önceleri Makedonya daki Müslümanlarda evlenecek çiftlerin kararlarını babalar verirdi. Anne ve babanın sözü emirdi. Kız, evleneceği erkeği seçemezdi, onunla konuşmaz ve görüşemezdi. Anne ve baba kızı verselerdi gider, vermeselerdi gelin olamazdı. Gençler nişanlansa bile birbirilerinin tesadüfen görmüşlerse aksi halde hiç görüşmemişler, birbirlerinin ancak gerdek gecesi tam olarak görebilirlermiş. Önceki kızın gönlü olduğu gence varmak istemesine rağmen aile razı olmadıkça kız erkeğe varamazdı. Kız arzu ettiği erkeğe değil ailenin uygun gördüğü kişiye giderdi. Makedonya nın bazı bölgelerinden ise, kız ve erkek önce birbirlerini beğenir daha sonra kız babasında istenir. Babası bu evliliği razı olmadığında ise, çoğu zaman kız bohçasını alıp sevdiği erkeğe kaçardı. Bu olaydan sonra her iki tarafın aileleri birbirinin ile küs olurdu. Bu durum bazen aylarca, bazen ise senelerce sürerdi. Bazı bölgelerde ise kız sevdiği erkek veya erkeğin sevdiği kızı alabilmesi için veya katı olan ailelerin ikna olması için değişik büyü şekillerine müracaat edildiği de olur. Bunun gerçekleşmesi için ün yapmış hocalardan muskalar yazdırılarak ailelerin ikna olmasına çalışılır. Bu uygulamalardan olumlu sonuçlar alındığı anlatılan yaygın rivayetlerdendir. Bazı aileler ise beğendikleri bir kızı, gönlü olmamasına rağmen, büyü veya değişik sihirlerle gelin almaya mecbur kaldığı da anlatılır. Bu uygulamalar genelde düğünlerde kızın arkadaşları ve bu evliliğin gerçekleşmesini isteyen aileler yemeğine değişik üfürülmüş gıdalar veya sıvılar katarak kızın hiç tanımadığı erkeğe kaçmasına neden olurmuş. Kızın ve erkeğin gönlü olmadan evlenecek yaşa gelmiş olan gençlerin babalarının birbiri ile gerçekleştirmiş anlaşmasıyla çocuklarını güç birliği olsun diye bazı bölgelerde evliliklerin

78 67 olduğuna da dikkat çekilmiştir. Günümüzde ise, evlenecek yaşa gelmiş gençler ise aileler birbirlerine evlilik konusunda danışırlar. Eğer gençlerden birinin gönlünde bir kişi varsa bunu ailesi ile paylaşır. Aile buna razı olursa çiftleri evlendirirler. Evlilik çağına gelmiş olan gençlerin gönlünde birileri yoksa aile uygun gördüğü kişi için çocuklarıyla istişare eder. Uygun görüldüğü takdirde evlilik gerçekleşir. Bazı hallerde evlilikler görücü usulüyle gerçekleşir. Erkeğin beğendiği bir kız var ise, bunu ailesi de uygun görürse akrabaların evlerinden birinde erkek ve kız aileleri eşliğinde görüşüp tanışırlar. Burada erkek ve kız birbirlerini tanır, birbirlerinin tanır, birbirlerini daha yakında görme fırsatı bulur ve birbirlerinin şartlarının karşılıklı olarak konuşurlar. Bunun sonucunda erkek ve kız birbirini beğenir ve ortaya koyulan şartları kabul ederse stroynik (sağdıç) aracılığıyla bu evlilik düzenlenir. Yok, eğer bir engel var ise bu evlilik geçekleşmez ve hiçbir şey olmamış gibi kimseye söylenmez. Bu usul çok gizli bir şeklide yapılır. Onun için kimsenin görmemesi veya dedikodulara neden olmaması için ya farklı bir evde veya akşamleyin yapılır. Çünkü sonuç olumsuz olursa evlenecek kız veya erkeğin şanının düşeceği kabul edilir. Görücü usulüyle evlilikler son zamanlarda oldukça yaygındır. Bu durum daha önceleri, sadece şehir ve kasabalarda yaygın iken günümüzde köylere de yerleşen bir uygulamadır. Yaşam şartlarının hızla değişmesi, insanların sosyal kurumlarda daha çok çalışması, özgürlüğün yaygınlaşması nedeniyle kişilerin birbirinin görme ve tanıma imkânları artırmış. Yani görücülük ve kız isteme törenleri birbiriyle kaynaşmıştır. Bu ortamda ailelerin ve evlenme çağındaki gençlerin birbirlerini tanımasına, oğlan tarafının kız istemeye gitmeden önce ilk bilgileri edinmesine hiçbir engel yoktur. Bu çevrelerde yapılan evlilikler hem görücü hem de dünürcü usulüyle gerçekleşmektedir. Görücülük usulü uygulanan çevrelerde bu görevi kadınlar üstlenir. Bunlar oğlanın anası veya yakın akrabalardan yaşlı kadınlardır. Görücüler, oğlana uygun olacak kızların güzelliği ve törelere uygun davranıp davranmadığına göre adayı değerlendirir. Bundan sonra, ailenin durumu ve diğer konularda soruşturmalara girişirler. İkinci aşama ise oğlan tarafının, soruşturmaları sonunda kızı uygun gördükleri zaman kızı isteme işlemidir. Kız tarafı da verilen mühlet içerisinde oğlanı soruşturup ve tam üzerinde düşündükten sonra, her iki taraf karşılıklı olumlu bir değerlendirmeye varınca, görücülerin işi sona erer ve evlilik hazırlıkları başlar. Makedonya Müslümanların genelde evlenecek çocuklarına düğünlerde veya yakın akrabaların tavsiyesi üzerine kız seçerler. Beğenilen kızların ailesinin, soyunu, terbiyesini,

79 68 başka bir erkeği sevip sevmediği, başka birine gönlü olup olmadığı bilinirse, en kısa zaman içinde kız istenir. Eğer ki kızda aranan özellikler var ise kız istenir. Aileler uygun gördüğü takdirde evlilik gerçekleşir. Resne deki Müslümanlarda ilk dikkat çekilen hususlar, hem erkek hem de kız tarafını iyi, soylu ailelerden olmasının önemli olduğu görülür. Bunun yanı sıra kızın güzel olması, adsız (yani adı kötü davranışlarla çıkmayan, başka erkeklerle çıkmamış) olması, eğitimi, boyuposu yerinde olmasında da dikkat edilir. Bu şartlara sahip olan çiftler dünürler aracılığıyla kızlar istenir, razı olduklarında evlilik gerçekleşir. Kalkandelen in Tearce yöresinde yaşayan Müslüman Türklerde ise genelde sadece evlenecek çiftlerin kız ve erkeğin ailesinin uygun gördüğü evliliklere izin verilir. Yani eğer kız veya erkeğin ailesi bu evliliğe karşı olursa, kız ve erkek birbirlerinin beğenmiş olmasına rağmen evlilik gerçekleşmez. Aksi halde aileler arasında büyük bir düşmanlık oluşur ve bu düşmanlık oluşur ve bu düşmanlık bazen aylarca, hatta senelerce sürermiş. Makedonya da yaşayan Müslümanlardaki benzer uygulama Romanya nın Dobruca Türklerinde görülmüştür. Dobruca Türklerinde de 1930 yılı öncesinde evlenecek çiftler birbirlerini seçemezmiş, evlenecek gençler ancak sokaktan tesadüfen geçen gençleri görebilirlermiş. Çiftlerin birbirlerini seçme şansı ancak kaçma ile mümkün olurmuş. Son zamanlarda ise çocuk anneleri kızları özellikle düğünlerde beğenir. Seçilecek olan kızın huyuna, terbiyesine fıtratına çok önem verirlermiş. Açıkgöz delikanlıya açıkgöz bir kız seçilirmiş, yavaş erkeğe de yavaş bir kız seçilirmiş. Makedonya da yaşayan Müslümanlar otuz-kırk yıl önce evlenecek kız ve erkeklerinin birbirlerini seçme şansı yok iken bu tutumun yavaş yavaş yumuşadığı ve evlenecek çiftlerin birbirlerini seçmeye ve beğenmeye başladığı görülmüştür yıllarından sonra kolektiflerde çalışmaya başlayan erkek ve kızları bu mekânlarda birbirlerini görüp konuşmaya ve beğenmeye başladıkları, köylerde ise, 1965 yıllarından sonra evlenecek erkek ve kızlar birbirlerini görüp beğenmeleriyle evlenme hazırlıklarına başlanıldığı ifade edilir ler gelindiğinde bu durum biraz daha ileriye gidip, evlenecek çiftler okul, çarşı, gezi gibi mekânlarda beğenip seçmesiyle ailelere bildirip stroynik (sağdıç) aracılığıyla kız istenir ve sorun olmadan evlilik kolay bir şekilde gerçekleşir. Buna benzer uygulamalar

80 69 Romanya nın Dobruca Türklerinde de görülmüştür. 97 Türkiye de mesela Isparta da önceleri kızın kendisine danışılmaz, evlenecek erkeğin de rızası alınmazmış. 98 Ana babanın müsait gördüğü evlilikler olurmuş lü yılların başlarında ise bu katı davranışın Türkiye de yumuşadığı görülür. Mesela İstanbul un Kâğıthane ve Göksu gibi gezinti yerlerinde genç erkekler genç kızlara sandal gezintilerinde mani attıklarını ve birbirlerini seçtiklerini görüyoruz. Böylece gençler birbirlerini seçerek evlilikleri gerçekleştiğine dikkat çekilir KIZ İSTEME VE SÖZ KESME Kız isteme Makedonya genelinde çoğunlukla stroynik (sağdıç) denilen kişiler sayesinde olur. İstisnalar dışında genelde erkek tarafı kız tarafına gider. İsteme genelde yakın çevre veya akrabalardan seçilmiş stroynik (sağdıç) tarafından gerçekleşir. Erkek tarafı beğendikleri kızı istemek için hem kız tarafı hem de erkek tarafı ile yakınlığı bilinen ve sözü geçen, itibarlı kişilerden sağdıç seçer. Seçilen sağdıç kız tarafına gidip erkek tarafının selamını götürecek Allah ın emri Peygamberin kavli ile kızı ister. Kız isteme genelde yatsı namazlarından sonra olur. Bu bazen gizli bazen da bütün yakınlara ilan edilerek yapılır. Kız istenildiğinde verilmez ise erkek tarafının itibari düşeceği endişesiyle istemeler çoğunlukla gizli olur. Eğer kızın verileceği bilinirse, o zaman aile yakın akrabaların söze davet eder ve sağdıcın cevabını hep birlikte dört gözle beklerler. Makedonyalı Müslümanların genelinde erkek, kızı ister. Bazı durumlarda ise kız tarafı erkek tarafına kızlarını istemeleri için haber gönderir. Ya da kız istendiğinde önce kız verilmeyip daha sonra pişmanlık duyulduğunda erkek tarafına tekrar istemeleri için haber gönderilir. Eğer ki kız ve erkek birbirlerini isteyip de aileler razı olmadığında bazen kaçırma olayları gerçekleşir. Yani erkek kızı gizlice kaçırıp kendisine eş edinir. Bazı aileler kendilerine gelen teklifi kabul etmeden önce yakın akrabalardan fikir alarak kızın verilip verilmemesine karar verilir. Bundan dolayı erkek tarafı kız istemesi için sağdıcı göndermeden önce kız tarafındaki danışabilecek ailelerden yardımcı olmaları istenir. Bunun sonucunda kız istenildiğinde yakın akrabalara danışıldıktan sonra olumlu cevap verilmesiyle bu evlilik gerçekleşir. Bazen, ilk gönderilen isteme sonucunda olumsuz cevap alınırsa, çok beğenilen bir kız ise sağdıcı değiştirip kız tekrar istenir. Bu durum defalarca tekrar edilebilir. Bazen 97 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu Yayınları Ankara s.167

81 70 de, olumlu sonuç alınıncaya kadar devam edebilir. Yani ümitlerini kesmeden sonuna kadar mücadele verilir. Eğer kız başka birine verilirse veya gönlü başkasında olduğu anlaşılırsa kız istemekten vazgeçilir. Sağdıç kız istemeye giderken sonucunu olumlu olması için cebine erkek tarafından aldığı makas veya bıçak gibi nesneler koyar. Bunun nedeni kız isterken söz kesiminin çabuk ve kolay olmasıdır. Yani kesici araçları söz kesmede de etkisi olduğu düşünülür. Sağdıcın kız isterken tatlı dilli olması için önceden ağzının tatlandırılması gerekir. Bu uygulama atalarımızın tatlı yiyelim, tatlı konuşalım sözlerinin bir uzantısı olarak görülebilir. Kızın evine ulaşan kapıyı çaldığında, kapıyı istenilecek kız açarsa kız isteme olayının olumlu sonuçlanacağına delildir. Yani kız evinde sağdıcı ilk olarak istenilen kız görünürse sağdıca olumlu cevap verilecek demektir. Aynı şekilde, sağdıç su istediğinde suyu istenilen kız getirirse olayın olumlu sonuçlanacağı düşünülür. Çünkü bazı belgelerde, kızın verilmeyeceği evlerde istenilen kız kesinlikle sağdıca görünmez. Kız isteyen aile zengin ise, kız istemek için gönderilen sağdıca beşli yani beşi bir yerde altın verir. Sağdıç kızın evine ulaştığında kapıyı bu altın aile çalar. Bu ise kız isteyen ailenin zengin olduğuna dair bir işarettir. Aynı zamanda bu gibi kız isteme durumları genelde olumlu sonuçlanır. Kız istemeye sağdıç seçildiğinde, sadece iki kişi yani sağdıç eşi ile gider. Damat adayı veya ailesinden hiçbir kimse gitmez. Bu Makedonya nın Gostivar ve civarındaki Müslümanlarda var olan bir uygulamadır. Makedonya nın doğu bölgelerinde ise bazı durumlarda ailenin kendisi hatta damat bile kız istemeye gidebilir. Makedonya da kızlar genelde Pazartesi ve Perşembe akşamları istenir. Bu günler daha kutsal olarak kabul edilir ve arzu edilen şeyin olumlu sonuçlanacağı düşünülür. Pazartesinin Peygamber efendimizin doğum günü olması ve Cumanın Müslümanların bayramı olarak kabul edilmesi böyle bir inancın temel nedenleridir. Bazı bölgelerde kız isteme diğer günlerde de gerçekleşse de genelde bu iki gün tercih edilir. Salı ve Pazar ise uğursuz sayılır. Bu günlerde başlanan işlerin başarısız olacağına inanılır. Bu Hristiyanlığın İslam a etkisi olarak yorumlanabilir. Çünkü Salı günü İstanbul un fethi olduğu için Hristiyanlar o günü uğursuz kabul eder. Pazar günü de Hristiyanların bayram günüdür. Bu gün yapılacak işlerin hayırlı olmayacağına inanılır. Bazı bölgelerde ise iki bayram arasında da kız isteme uğursuzluk olarak nitelenir. Bu sırada yapılacak söz kesmelerin sonucunda ortaya çıkacak evliliklerin mutlulukla sonuçlanmayacağına inanılır.

82 71 Kız istenildiği zaman kız ailesi sağdıca hemen cevap vermeden, birkaç gün süre ister. Bu esnada kız ailesi yakın akrabalarına danışarak, erkek tarafını iyi tanıyan ailelerden de erkek ailesi hakkında araştırmalar yapılır. Eğer ki olumlu sonuçlara varılırsa olumlu cevap, eğer erkek tarafı beğenilmezse olumsuz cevap verilir. Olumsuz cevap verildiğinde, sağdıcın iki gün içinde gelmesi, olumlu cevap verilecekse sağdıcı en geç bir hafta sonra gelmesi istenir. Kız istenildiğinde eğer verilmeyecekse hemen olumsuz cevap verilmez. Bu geleneklere göre büyük bir ayıp ve aşağılıcı bir davranış olarak kabul edilir. Resne ve civarında da aynı durum söz konusudur. Eğer ki erkek ve kız birbirinin beğenmiş ise sağdıç seçilir ve kızın evine kız istemeye götürülür. Kızın ailesi de bu isteği onayladığı takdirde düğün hazırlıklarına başlanır. Struga ve yöresinde yaşayan Müslümanlarda kız sağdıç tarafından istenir. Bazen kız isteme iki veya üç defa sağdıç tarafından istenebilir. Fakat bu durumdan kızın haberi olmazdı. Çünkü bu konuda kızın ailesi karar verirdi. Kız verildiğinde bir mendil ve bir kutu lokum erkek tarafına olumlu haber olarak gönderilir. Erkek tarafından ise sadece bir başörtü verilir. Böylece ilk aşamada söz kesilmiş olur. Düğün tarihi tekrar sağdıç aracılığıyla tayin edilir. Düğün yaklaştığında erkek tarafı kız için siyah renkte bir elbise hazırladıktan sonra, düğüne yedi gün kala siyah elbise bir grup kadın tarafından geline gönderilir. Bunun yanında kına, altın küpe ve yüzükler de geline götürülür. Gelin tarafından yemekler ikram edildikten sonra kız evinden ayrılırlar. Geline götürülen siyah elbise düğüne kadar giydirilir. Bu uygulama ile gelinin kötü ruhlardan ve sihirlerden korunacağı düşünülür. Kız isteme konusunda Müslüman Türklerde genelde geleneklere bağlılık konusunda eski ve şimdiki uygulamalarla farklılık olmasına rağmen, aynı kültür mirasına sahip olan Makedonya Müslümanları, Anadolu Türkleri, Kıbrıs Türkleri, Dobruca Türklerinde de benzer uygulamaların olduğu dikkat çeker. 99 Makedonya genelinde kız istendikten sonra kızın verilmesine karar verilirse, işaret olarak kız ve erkek tarafı birbirlerine söz denilen hediyeler verir. Bu işi genellikle sağdıç eder. Sağdıcın kızı istemesinden sonra aile karar vermek için düşünme mühleti istenir. Bu esnada kız ailesi erkek tarafını araştırır ve ona göre kararını verir. Önceleri hem olumlu hem de olumsuz cevap için sağdıç, kızın evine giderken son zamanlarda ise, sadece cevap olumlu ise söz kesilmesi için sağdıç çağırılır ve kız tarafı Allah ın emri Peygamberin kavli 99 Mensur Nuredini, İzmir.,s

83 72 ile verdiklerini sağdıca bildirir. Yok eğer uygun görülmezse, erkek tarafını incitmeden bir bahane bulunarak kızın verilmeyeceği telefonla karşı tarafa bildirilir. Aslında olayın olumlu veya olumsuz olacağı sağdıca önceden belli edilir. Bu yüzden son söz söylenmeden hem kız hem de erkek tarafı hazırlıklara koyulur. Sağdıç genelde Pazartesi ve Cuma gecelerinde olumlu cevabın verilmesi için davet edilir. Bu gecelerde daha bereketli bir evliliğin olacağı düşüncesiyle genelde olumlu kararlar verilir. Sağdıç kız evine geldiğinde kızın ailesi olumlu kararlar verir. Sağdıç kız evine geldiğinde kız ailesi olumlu cevabı verdikten sonra sağdıç kız ailesinin hiçbir şey almadan hemen erkek tarafına müjdeli haberi vermeye gider. Erkek tarafı aynı gecede söz kesme hediyeleri hazırlar. Eğer bu haber ana ise erkek tarafı söz için bombonyera bir (kutu çikolata) üzerinde beşli yani beşi bir yerde, oyalı mendil içinde söz yüzüğü ve bir buket çiçek hazırlayıp sağdıca verilir. Bunlar ani kararlara gönderilen söz hediyelerdir. Dolayısıyla her bekâr evinde mutlaka hazır olarak bulunmaları gerekir. Eğer kızın verileceği erkek tarafına önceden bildirilirse hazırlıklar daha masraflı ve hediyeler daha farklı olur. Bu gibi aileler yukarıda belirtilen söz hediyelerinin yansıra, ab iyelik elbise kumaşı alınır ve bunlar genelde simli, taşlı ve süslü kumaşlardan seçilir. Bu gibi kumaşlar önceden kâğıt içinde sarılı halde götürülürken, bugünlerde tahtadan özel olarak yapılmış bir sandığın içine konulmaktadır. Bu kumaşın üzerine ise beşi bir yerde, yüzük, altın bronş, iç çamaşırlar, abiyelik kumaşa uygun ayakkabı, çanta ve başörtü yerleştirilir. Bunlar veya gümüşten takım halinde tepsi ve içi çikolata ve şekerlerle dolu şekerlik hazırlanır ve sağdıç aracılığıyla kız tarafına gönderilir. Sağdıç aynı gecede hazırlanmış olan söz hediyelerini kız tarafına ulaştırdıktan sonra kız tarafı da erkek tarafı için hazırladıkları hediyeleri sağdıca teslim eder. Kız tarafının hazırladığı söz hediyeleri, ani karar verilmiş ise, bonbonyera (kutu çikolata), üzerinde oyalı havlu, mendil üzerine erkek için söz yüzüğü ve parfümden oluşur. Yok, eğer önceden hazırlıklı iseler bunların yansıra kız tarafı da söz sandığı hazırlar. Bu sandığı içine oyalı, işlemeli havlu, mendil içerisinde altın yüzük, kayın valideye başörtü, kayın pedere gömlek gibi eşyalar yerleştirilir. Bununla birlikte buket çiçek, bakır veya gümüşten tepsi ve içi çikolata ve şeker ile dolu şekerlik gönderilir. Sağdıç aynı gecede bu söz hediyelerini erkek tarafına teslim ettikten sonra söz merasimi gerçekleşmiş olur. Söz bittikten ve davetliler ayrılınca gece yarısında erkeğin annesi, evlenecek olan oğlanın elbiselerinden bir parça ip sökerek evin bahçesindeki bir ağaca bağlar. Bu ip düğün bitinceye kadar bağlı tutulur. Bunun nedeni erkeğin kendi sözlüsünden başka kimseyi düşünmemesi ve ondan başka kızlara yakınlık hissetmemesi, düğünden sonra sadece

84 sözlüsü ile ilişkiye girmesi içindir. Gelin almaya gidildiğinde erkeğin anası bağlı olan ipi ağaçtan gizlice çözer. Böylece büyü çözülmüş olur. Kıbrıs Türklerinde de söz kesildikten sonra oğlan evi kız evine çeşitli hediyeler gönderir. Kıza elbiseler, eldiven, iç çamaşırı, terlik, ayakkabı, şemsiye, makyaj malzemesi, kokular, elle işlenmiş mendiller, yemişler ve bir de nişanın yapıldığında işaret olarak nişan yüzüğü götürülür. Bu nişana oğlan evinde altı yedi kişi götürür. Nişana götürülürken en önde kız için hazırlanmış bohçayı, onun arkasında kızın ailesi için konulan hediyeler, en arkada ise evin ihtiyaçlarını gidermek için konulmuş eşyalar götürülür. Bunlar beyaz bohçalar içinde sarılıdır. Hediyeler teslim edilip ikramlar sunulduktan sonra erkek tarafına hazırlanmış hediyeler de alınır ve neşeli bir şekilde erkek evine getirilir. Kız evinden oğlan evine tıraş takımı, takım elbise, iç çamaşırı, saat, elde işlenmiş para kesesi, kına yakıldığı zaman parmağına koysun diye işlemeli parmak kılıfı ve en önemlisi nişan yüzüğü gönderilir. Böylece söz kesme merasimi gerçekleştirilmiş olur. Nogay Türklerinde ise dünürler, söz kesmeye genellikle Pazartesi günleri gönderilir, bu gün uğurlu gün olarak kabul edilir. 100 Romanya nın Dobruca Türklerinde söz kesmede yakın akrabalardan yaşlı erkek ve kadınlar ile çocuğun anne ve babası kız evine gider. Giderken küçük iki bohça hazırlanır. Kız tarafı da bir bohça hazırlar. Bohça karşı tarafa olan bir bağın sembolü sayılır. Bohçanın içinde elbiselik, çamaşır, pabuç, çorap, gecelik, pijama, havlu gibi hediyeler bulunur. Bu hediyeler maddi durumlarına göre değişiklik arz eder. Önceleri Dobruca Türklerin söz kesme töreninde ayrılan çocuk tarafına, her gelene birer havlu verilir. Bu havlunun anlamı, biz kızımızı verdik, nişan yapılabilir demektir. Türkiye nin bazı bölgelerinde de söz kesme hediyesi olarak oğlan evinde bir sele için lokum konarak üzeri işlemeli bohça ile örtülür. Sele dünürlük yapan kadının başında taşınarak kız evine götürülür. Oğlan evine verilecek hediyeler ise kız evinde duvara asılırmış ve üzerinde kime ait olduğu yazılır. Örneğin, Malatya da hoca dua eder ve şerbet içilir. Oğlan tarafından bir genç kızın babasının veya amcasının sakalı öpülür. Kız tarafından fincan çalma ve bunu güveye götürülüp davet karşılığı geri verme geleneği de hayli yaygındır. Maraş ta da söz kesme şerbeti içilir. Oğlan evinin yolladığı şekerle şerbet yapılıp dağıtılır. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı şerbet içer, çerez ve meyve yenir, çalgı ve türkülerle eğlence yapılır. Kaynana kıza yüzük takar. 101 Makedonya da başlık parası milletlere ve bölgelere göre farklılık arz eder. Mesela Arnavut 100 Mehmet Naci Önal Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı Ankara 1998.,s Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu Yayınları Ankara s.,175 73

85 74 Müslümanların bu uygulama bazı bölgelerde oldukça yaygındır. Özellikle köylerde kız için yüksek miktarda para istenir. Makedonya nın Doğu bölgesinde yaşayan Türkler arasında daha önce var olan başlık uygulaması son dönemlerde ekonomik sıkıntılardan dolayı hiç yok denecek kadar azalmıştır. Gostivar, Kalkandelen, Üsküp şehirlerinde yaşayan Müslümanlarda özellikle Türklerde başlık parasına neredeyse hiç rastlanmaz. Türkiye nin değişik bölgelerinde günümüzde de başlık parası dikkat çeker. Mesela Elazığ da yüklü bir miktarda erkek tarafı kız tarafına başlık parası ödemektedir. Erzurum da söz kesmede başlık miktarı kararlaştırılır hatta nişandan önce kız tarafına bir miktar para ödenir. Eskişehir de başlık parasına ağırlık denir ve en fakir olan bile kız tarafına ağırlık ödemek zorundadır. 102 Türk tarih kaynaklarında genelde kalın geleneğinden bahsedilir. Kalın kızın ailesine verilen bir aile malıdır. Bu yüzden kalında oğlan ailesinin de payı veya miras hakkı vardır. Kalın ile başlık aynı anlama gelmez. Kalın babanın sağ iken oğullarının evlendirebilmek için verdiği paydır. Başlık ise evlenme sırasında kız ailesine verilen bir hediyedir. Fakat kalın zamanla gerçek anlamını yitirmiş ve başlık kelimesi ile özdeşleşmiştir. Günümüzde Türk kültüründe kalın ile başlık aynı anlamda kullanılmaktadır. 103 Kaşgarlı Mahmut un derlediği atasözünde Kızı ancak kalın verebilen alabilirdi, yoksa para ile alınabilen şey ya cariye ya da kadın olabilirdi. diye geçmektedir. Bu ifadede de anlaşıldığı gibi kalın ve başlık aynı anlamda kullanılmış ve Türk kültüründe eskiden var olan bir gelenek ve uygulanmıştır NİŞAN TÖRENİ VE NİŞNALIK DÖNEMİ Makedonya Müslümanları kendi gelenek, inanış ve uygulamalarına eskiden olduğu gibi günümüzde de sıkı sıkıya bağlıdır. İşte bu uygulamalarda biri nişan merasimidir. Nişan, söz kesiminden sonra evliliğin ilk adımı olarak kabul edilir. Bu uygulama bölgesel ve etnik kültürlere göre farklılık arz etmektedir. Aynı zamanda önceden yapılan uygulama ile günümüzde yapılan uygulama kişilerin maddi durumuna göre değişiklik gösterir. Zenginler bu merasimi daha coşkulu, müzik şenliğinde, bol hediyeli gerçekleştirirken, ekonomik 102 Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri, Maarif Vekiliği Eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü Yayınları- Ankara 1944 s.20,21,22,44, Bahaeddin Ögel, Dünden Bugüne Türk Kültürünün Gelişme Çağları İstanbul 1988 s Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara-2014 s. 528

86 75 durumu zayıf olanlar daha sade bir şekilde yapmaktadır. Fakat nişansız düğün olmaz sözü Makedonya da çok yaygın olan bir anlayıştır. Önceleri, Makedonya nın batısında yaşayan Müslümanlarda, özellikle Gostivar ve çevresinde yaşayan Türklerde söz kesildikten sonra düğüne kadarki yapılıp edilenler günümüzdeki gibi değildi. Törenler daha sade idi ve çoğu zaman gelin ve damat ortalarda görünmez. Her şeyi ebeveynler düzenlerdi. Örneğin nişanda geline kayınvalide tarafından yapılan özel bir tatlı ekmek ve beyaz bir tülbent götürülürdü. Tatlı ekmeğin anlamı, gelin erkek tarafını tatlı tatlı düşünsün ve erkek ailesine karşı sevgisi ekmeği kabartan maya gibi günden güne çoğalması içindi. Beyaz tülbent ise, gelinin nişanlı olduğu müddetçe başındaki saçlarının düşmemesi ve onu düğüne kadar kullanılması içindir. Beyaz tülbent ve tatlı ekmek götürme işi genelde Hıdrellez günü yapılırdı. Fakat nişan dönemi Hıdırellez e denk gelmez ise, tatlı ekmek ve beyaz tülbent nişanda götürülür. Bunların yanında bazen, şekerlemelerle dolu işlemeli mendil de gönderilir. Ayrıca kız tarafının ipliğini özel olarak girdikleri ipek işlemeli çevre bu sırada erkek tarafına gönderilir. Söz kesildikten sonra üç, beş veya bir hafta sonra erkek tarafı yakın akrabalarının kadınlarını davet ederek- on yirmi kişi arası akşam sonrası geline gidilir. Bu gecede geline hediyeler, giyecek eşyalar, altın takılar gibi hediyeler verir ve takılar takar. Bazen de Hıdırellez ziyaretinde olduğu gibi yine tatlı ekmek ve tülbent götürülür. Bu esnada daire yani def eşliğinde şarkılar söylenir ve oyunlar oynanır. Söz kesildikten sonra nişan merasimi kız evinde gerçekleşir. Kız tarafı da gelen misafirlere ikramlarda bulunur bazen yemek verirler, beraberce çay, kahve içerler ve eğlenirler. Burada bir-iki saat kalınır. Geri dönüşte ise kız tarafının erkek tarafı için hazırlamış oldukları hediyeler misafirlere teslim edilir. Misafirler şarkılar eşliğinde kız evinden ayrılıp erkek evine gelirler. Erkek evinde gönderilen hediyeler, gelen misafirlerin görmesi için özel bir odada sergilenir. Kız evinde yaşananlar erkek tarafında olanlara anlatılır. Makedonya nın Doğu bölgelerinde yaşayan Müslümanlarda ise bu son zamanlarda söz ve nişan törenlerinde içki kullanıldığı dikkat çeker. Batı bölgesinde ises içki kullanılmaz. Özellikle Gostivar, Kalkandelen, Üsküp, Debre de yaşayan Türkler arasında içkili eğlenceler pek bilinmez ve merasimler erkek-kadınlar için ayrı ayrı mekânlarda gerçekleşir. Merasimlerini erkek- kadın bir arada yapan Müslüman ailelerden bazıları yani günümüzde

87 76 banketlerde eğlencelerini veya merasimlerini gerçekleştirenlerin sofralarında, son zamanlarda maalesef içkilerin de olduğu dikkatimizi çekmiştir. Erkek tarafından bazı aileler nişandan sonra hocalara gidip kızın düşmanlardan ve kötülüklerden korunması için muska yaptırır ve bu muskayı kız düğüne kadar üzerinde taşır. Böylece gelinlik ile kızın bütün kötülüklerden korunacağı kabul edilir BOHÇA İki aile bunun için bir gün belirler. Bohça gönderme merasimi önceden evlerin bahçelerinde yapılırken günümüzde salonlarda yapılmaktadır. Bohçada erkek tarafınca hazırlanmış saltalar- el işi simli kaftanlar, uzun etek- abiyelik elbise, döpiyes takımlar, ayakkabılar, altın takılar: küstek ve yüzükler, kolye halkalar- bilezikler gibi eşyalar vardır. Bu eşyalar törenin yapıldığı salonda geline tek tek giydirerek davetlilere gösterilir. Bunun yanı sıra düğüne kadar gelinin giyeceği taşımalık eşyalar da erkek tarafından götürülür. Bunlar: günlük kıyafetler, yatak takımları, seccade, oyalı başörtüler gibi eşyalardır ki salonda ayrı bir yerde sergilenir. Bu esnada gelen davetliler ve gelin adayı canlı müzik eşliğinde halay çekerler. Bohçayı kız tarafına genelde erkekler götürür. Yapılan kısa ikramlarda sonra erkekler eve dönüp eğlencenin yapılacağı mekâna daha sonra arabalarıyla kadınları götürür. Bohçanın yapıldığı alanda gelin adayı, gelen tüm davetlileri selamlayıp sonra kendisine getirilmiş olan eşyaları giyerek onlara gösterdikten sonra damat adayı da kız tarafından getirilmiş elbiseleri giyerek eğlencenin yapıldığı alana girer. Gelin ve damat adayına burada altın yüzükler takılır. Damat gelin ile beraber halay çektikten sonra kadınlar arasında ayrılır. Bohça merasiminde kız tarafından erkek tarafına hazırlanan eşyalar da salonda veya merasimin yapıldığı alanda sergilenir. Kız tarafından hazırlanan eşyalar şunlardır: gelinin kayın pederine, takım elbiselik kumaş, gömlek, pijama takımı, çorap, kravat, ayakkabı, seccade, özel işlemeli yatak takımı, özel işlemeli el bohçası gibi eşyalar özel bir kutuda süslü bir şekildedir. Gelin, kayın validesine hazırladığı eşyaların aynısını eltiye, görümceye, babaanneye, amcanın karısı- yengeye, anneanneye ve dayının karısı olan yengeye götürür. Bunların eşlerine kayın pederine hazırladığı eşyaların aynılarını götürür. Bohça merasimi ismini, hediye olarak götürülen özel işlemeli el bohçasından almıştır. Ayrıca bohça merasiminde erkek ve kız tarafı birbirlerine konak tatlısı gönderir. Bu batı Makedonya da yaşayan Müslümanlara ait özel bir tatlıdır. Tatlı,

88 77 tereyağı, un, yumurtadan elde edilen hamura gül veya üçgen şekli verilerek pişirilir ve şerbetlenir. Buna gelin ve damat tatlısı adı da verilir. Dobruca Türklerinde de bohça uygulaması vardır. Nişandan sonra kız tarafı oğlan tarafına bohçalar gönderir bu bohçalar kime ait olduğunu belirtmek için üzerlerinde isimler yazılır. Bohçalar eşyaların çokluğu, kalitesi ve bohçaların sayısı ailelerin maddi durumlarına göre değişir HIDIRELLEZ Hıdırellez den bir gün önce yani çiçek gününün akşamında, yatsı namazından sonra erkek tarafından topraktan yapılan bir çömlek (küp) alınır. Orada hazır bulunan genç kızlar ve gelinler toka, yüzük, küpe, kolye, bilezik gibi eşyaların o gece küpün içine atar. Küp beyaz bir yazma ile örtülür ve tellerle süslendikten sonra gül ağacın altına saklanır. Burada geceleyen küp ertesi günün sabahında, içinde nelerin atıldığını bilmeyen bir kadın seçilir. Evin bahçesinde kilim serildikten sonra kadın küpü alır bahçenin ortasında oturur. Küpün içine eşyasını koymuş olan kız, gelin ve kadınlarda onun etrafında oturur. Kadınlar maniler eşliğinde küpün örtüsünü açtıktan sonra elini küpün içerisine koyarak değerli eşyaları maniler eşliğinde küpün örtüsünü açtıktan sonra elini küpün içerisine koyarak değerli eşyaları maniler eşliğinde tek tek dışarı çıkarır. Her eşyayı çıkarmadan mani söyler ve o maninin manası, eşyası çıkan kişiye ait olur. Buna martifal uygulaması denir. Yani bu Hıdırellez gününde yapılan eğlenceli bir çeşit faldır ve sadece nişanlı erkeklerin evlerinde yapılır. Bunun nedeni falların gerçeğe dönüşeceği, yani, falın günlük hayatı etkileyeceğine inanılır. Bu tören sırasında söylenen bazı maniler şöyledir: Karanfilsin bibersın Bilerım ki güzelsın Söz verdım ki alacim Niçin gayle çekersın 105 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı, ankara-1998 s.100

89 78 Çay şekersız içilmes Sen üteye ben burda Böyle dünya çekilmez Bahçeden tikenliği Gel evimden şenliği Hep mi sana verıldi Dünyanın güzelliği Çarşıda latif çiçek Boyumdur ince yüksek Ben sana gönül verdım Allah yardım edecek Güle bindım gülmedim Gülden düştüm ülmedım Ben o nazli yârimi Hiçbir yerde gürmedim Odamdaki yaygılar İpte serdım havlilar Senin için yüregım Yanar nasıl kandilar Ak şalım yeşil şalım Dağlarda dolaşalım Haçın nasip olacak yârimle buluşalım Yârimle buluşalım

90 79 Gel bahçeye girelim Uzat el gül vereyim Aramız uzak oldi Seni nerde göreyim Keremit parçaları Sayarım haftaları Eğer yarım gelmezse Kırırım tahtaları Süt ocakta pişiyor Bülbüller konuşuyor Sen aklıma gelince Yüreğim tutuşuyor Karşıda kara kapı Kapıda çengel sapı Sevdıgımden ayıran Dilensın kapi kapi Taş attım gümlesın Aşık olan dinlesın Beni sevdıgımden ayıran Düşeklerden inmesın Makedonya daki küp uygulamasına benzer eğlenceler Ağrı da da görülür. Fakat bu, kısmetleri kapalı olan kızlar için yapılan bir uygulamadır. Aynı şekilde Hıdırellez gününde bir testi alınıp içine üzerlerinde bulunan yüzük, küpe gibi takılır konur. Testi gül ağacı

91 80 altına bir müddet bırakılır. Daha sonra maniler eşliğinde testi içindeki takıları çıkarırlar. Böylece kapalı kısmetlerin açılacağı kabul edilir. 106 Yine Hıdırellez gününde genç kızlar, bereketin bol olması ve hayırlı kısmetler açılması için ağaçların yeşil dallar kırıp ellerine alarak türküler eşliğinde mahalledeki nişanlı erkeklerin kaplarını yeşil dallarla süslerler. Ayrıca sağlık ve sıhhat için de özellikle bu günde bol bol yürünmesi tavsiye edilir. Hıdırellez dolayısıyla erkek tarafı kız tarafına kıyafet, gelin tatlısı olan konak, anne, baba, varsa dede, nine, kardeşlere değişik kıyafetlerinden oluşan hediye paketleri gönderir. Kız tarafı da aynı şekilde erkek ve ailesine hediyeler götürürler. Bunun tanında erfene adı verilen meyve, kuru yemiş, çikolata, pastalardan oluşan süslü bir sepet hazırlanır ve kıza gönderilir. Bunlar yakın akrabalardan beş-on genç kız tarafından kız evine taşınır. 106 Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk İnançların izleri, Berikan Yayınları Ankara-1995 s.102

92 81 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EVLENME SIRASINDA RİTÜELLER 4.1. DÜĞÜNE HAZIRLIK Düğün hazırlıkları her bölgede farklılık gösterir. Hem geleceklerin sayısının belli olması hem de yapılacak masrafların ortaya çıkarması bakımından davet önemlidir. Tüm düğünler yemekli olduğu için davetlilerin sayısının yaklaşık da olsa bilinmesi gerekir. Düğünden üç gün evvel kişilerin listesi hazırlanır. Erkek tarafı akşam yemeği hazırlar. Yakın akraba ve komşularda bu listeye ilave edilir. Erkek tarafı bu gecede kimin düğün esnasında yemek ve temizlik konuların yardımcı olacağını tespit eder. Bunlar genellikle yakın akrabalardan iki kadındır. Erkek tarafından davet edilecek kişilerin listesi hazırlandıktan sonra, erkekleri davet etmesi için yakın akrabalarda veya bekâr gençlerden iki erkek, kadınların davet içinde iki genç kız seçilir. Davetler evden eve gezerek selam eder Hasan (ev sahibi) iki kişi pazartesi rubalar, salı tıraş, perşembe de yemeğe gelesiniz şeklinde erkekler selam eder hasanica iki kişi pazartesi mayaya, salı akşam kınaya çarşamba kına gece ve arabaya, perşembe düğüne gelesiniz şeklinde yapılır. Davetler genelde, düğünden iki gün evvel yani davet listesinin hazırlandığı gecenin ertesi günü yapılır. Genelde yakın akrabalar davet edilir. Bunun yani sıra yakın akrabalarda mesela görümce, elti, anneanne, dayı, amca, hala, enişte gibilerine de sayı belli ederek onların da akraba veya tanıdıklarını davet etmeleri istenir. Köylerde, dargın olanlar dışından tüm köy düğüne davet edilir. Davetler okuyucular tarafından yapılır. Hazırlanmış listeler onlara teslim edilir. Erkekleri tayin edilen erkek, kadınları ise iki küçük kız okuyucu seçilir ve davetleri onlar yapar. Genç kız okuyuculara geleneksel olarak bahşiş verilir. Bu para şeklinde olur. Önceleri de Makedonya genelinde davetler aynı şeklinde yapılırmış. Fakat sayıları bugüne göre daha azmış. Tearçe de yaşayan Türklerde kızlar daireler-defler eşliğinde komşulara, köy halkına, yakın akrabalara gidip düğüne davet ederler. Bu davete yürüyerek, şarkı, türkü eşliğinde gidip evden eve gezip ev sahibinin selamını ileterek düğüne davet ederler. Dobruca Türklerinde düğüne davet yıllar içerisinde değişmiştir. Önceleri bir çocuk beygire biner sokak sokak gezerek herkesi düğüne bağırmakla davet edermiş. Falanın düğünü

93 82 var, falan yerde, davetlisiniz diye köylülere bağırırmış. Ata peşkir bağlandıktan sonra çocuk, yarım saat ata köyü gezerek herkesi düğüne davet edermiş. Köyde dargın olan varsa çocuk ev sahibi tarafından tekrar gönderilir ve onu özel olarak tekrar düğüne davet edermiş. Günümüzde ise düğüne, düğün kartları ile davetler yapılmaktadır. 107 Kıbrıs Türklerinde düğüne davet edilecek ailelerin reislerinin adının yazılı olduğu bir liste köy kahvehanesine asılır ya da kasabalarda olduğu gibi, çağrıcı hanımların ağzından gül suyu ikram edilerek yapılırmış. Yakın akrabalar ve dostlar ise düğün sahibi tarafından davet edilirmiş. 108 Türkiye genelinde önceleri de bezer davet şekilleri vardır. Eskişehir de daveti yengeler yapar. İkişer veya dörder yenge okuyuculuk yapar; türkü, şarkı eşliğinde davet yapılır. Davetlilere bahşiş veya şerbet verilir. Malatya da hem kadın hem de erkek okuyucular tarafından davet yapılırmış. Menemen de davetler, kâğıtlara sarılan şekerler ikram edilerek yapılır ve davet edene mutlaka harçlık verilirmiş. 109 Eskişehir de davet okuyucuların tarafından yapılır. Çağırılanlara sabun, şeker, mum gibi sembolik hediyeler götürülür. Yeri ve zamanı söylendikten sonra okuyuculara bahşiş verilirmiş. Toroslar bölgesinde düğüne çağrı, yol dağıtma diye adlandırılır. Bu işi genelde kadınlar görürmüş. Bazı yerlerde erkeklere erkek, kadınlara kadın okuyucular gönderilirmiş Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri. Kültür Bakanlığı, Ankara-1998 s, Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar K.K.T.C. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı-1992 s Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri Maarif Vekilliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları Ankara s Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu Yayınları Ankara s.177

94 KISMET AÇMA Bölgesel olarak veya yaşanılan kültürel çevreye göre evlenme yaşının geçmiş olarak kabul edilen gençlerin kısmetlerinin kapalı olduğu düşünülür. Böyle durumlarda, evlenecek çiftlerin kısmetlerinin açılması için değişik büyüsel uygulamalara başvurulur. Bazı aileler veya evlilik yaşı geçmiş değişik yatırlara, ziyaret yerlerine veya çare bulmakla ün yapmış türbelere gidip, kısmetlerinin açılması için adaklar adayabilir ve dua edebilir. Yaşı geçen bir kızın evlenebilmesi için mutlaka kısmetinin açılması gerekir. Kısmetin bazen kendi kendine açılabilmesi mümkün olduğu gibi, kısmetin açılmasını çabuklaştıracak, hatta zorlayacak uygulamalara da başvurulur. Bazı aileler kısmet açılması için Kur an okumaya ve duaya yönelir. Bazı aileler ise tavsiyeler doğrultusunda belli duaların belli sayıda okunduğunda kısmetlerin açılacağı kabul edilir. Eğer birinin talip olduğu ve sonradan evde bir kız varsa, bu durumda onu önceden isteyen ailenin kısmeti kapanması için sihir yaptırdığı düşünülür. Onun kısmetinin açılması için yeni kilitler satın alarak üzerine okunup o kızının kısmetinin açılacağı ve çok geçmeden mutlu bir yuva kuracağı düşünülür. Bunun dışında da zaman zaman civarda ün yapmış ziyaret yerlerine veya ün yapmış kocakarılar da başvurulduğu görülür. Kısmet açma erkeklerden ziyade kızlar tarafından başvurulan bir uygulamadır. Örneğin, Resne ve civarında yaşan Müslümanlarda yirmi üç yaşını geçmiş kızlar kısmetlerinin açılması için değişik uygulamalara başvurur. Bazıları ise civarda bulunan meşhur yatırlara yönelir. Kırnçar da bulunan meşhur türbe bu durumlarda en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. Kısmeti açılsın diye yaşı ilerlemiş kızlar türbeye gidip orada bir gece geceleyerek iç çamaşırlarından birini bırakır. Ertesi gün bırakılan çamaşırlar almaya gidilir ve dileklerinin kabul olunması için yatır başında dua edilir. Gecelemiş çamaşırları kızlar yedi gece üzerlerinde taşırlar. Yedi gün sonra tekrar iç çamaşırlardan birini türbede gecelemesi için bırakır ve yine yedi gün üzerlerinde taşırlar. Bu uygulama üç defa tekrarlanır. Bu uygulamadan sonra kızın kısmetinin açılacağı varsayılır. Resne ve civarındaki dikkat çeken diğer bir uygulama ise, kız istemeye gelindiğinde, kız istenildiği akşamdan sabaha kadar hiç konuşmaz. O gece kız rüyasında kırmızı ve siyah renkleri görürse evliliğin kendisi için hayırlı olmayacağı, yeşil ve beyaz renkleri görürse hayırlı bir evlilik olacağına işaret sayılır. Kız buna göre kararını verir. Debre yöresi

95 84 Türklerinde ise gençlerin kısmetlerinin açılması için ün yapmış hoca ve türbelere gidildiği görülür. Bazen kısmetinin açılması istenilen erkek veya kızın haberi olmadan, hocalardan muska yazdırıp üzerlerinde taşımaları için eşyalarına dikilir veya giysileri türbeye bırakılıp ertesi gün alınıp giydirilir. Türbedarlardan yardım alma inancı Anadolu da da vardır. Örneğin, Güney Anadolu da mahkûmlar belirli türbelere gömlek bıraktırır, duruşma günü bu gömleği giydiklerinde davalarının kazanacaklarına inanırlar. Makedonya Müslümanlarının yaşadığı bazı bölgelerde ise genç kızlar, kısmetlerinin açılması için yakında bulunan değirmenlere giderek değirmenin çatısındaki kiremitleri ters çevirdikleri görünür. Böylece ters giden kısmetlerinin düzeleceğine inanılır. Ayrıca Hıdırellez de gün doğmadan değirmene gidip değirmenin suyu ile yüzlerini yıkadıkları takdirde nasipleri açılacağı düşünülür. Bazıları ise güğüm ile su alıp bununla evinde yıkanır. Bu uygulama ile hem kısmetlerinin açılacağı, hem de sağlıklarının yürüyeceğine inanılır. Değirmenin ve suyunun hikmetleri ile ilgili inanışlar Kuzey Irak, Doğu Anadolu ve Azerbaycan Türklerinde de vardır. 111 Kırçova yakınlarında Peri Suyu diye bilinen bir yer vardır. Büyü yapılarak kısmeti kesildiği düşünen kızları bu su ile üç defa yıkanılırsa kısmetlerinin açılacağı yani büyülerinin bozulacağına inanılır. Bu yerlere bozuk para atmak ve ekmek bırakmak da bu inancın bir parçasıdır. Bazen da söz konusu yerlere kişiye ait eşyalar bırakılır. Bu uygulamalar daha ziyade Hıdırellez de Lisiçani, Çelopesi vb. çevre köylerden gelen kadınlar tarafından yapılır. Üsküp te kısmetinin açılmasını isteyen kız ve erkekler, Yiğit Baba ve onun hocası olan Meddah baba türbelerine giderler. Buradaki suyun yararlı olduğu yapılan büyünün bu sudan içilmesiyle bozulacağı ve kısmetlerinin açılacağı inancı yaygındır. Bazılarına göre ise buradan alınan su ile yıkanılması sonucunda kısmetler açılır. Bu ziyaret yerine ayrıca hastası olan, çocuk sahibi olmak isteyenler de gider. Bazı kızlar kısmetlerinin açılması için Hıdırellez de Nevruz ağacının altına kırk taş koyarlar. Hıdırellez ve Nevruz ile ilgili inanış ve Taş Kültü Türk Dünyasının her yöresinde yaygındır. 112 Makedonya Müslümanlarında kısmetinin açılmasını isteyen kız ve erkekler için hocalardan kilit de açtırılır. Ayrıca hocaların yazdıkları muskalarla da kısmetlerinin açılması istenir. Yazılan muskalar odanın dört köşesinde halının dört başının altına konur, bu muskalar burada üç gün kaldıktan 111 Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları. Türk Dünyası araştırmalar Vakfı Ankara- 1994, s, Hikmet Tanyu, Türklerinde Taşla İlgili İnançlar, Ankara- 1968, s. 107

96 85 sonra kısmetinin açılmasını isteyen kişi bunları kazanda kaynatır ve suyuyla yıkanır ve uygulama ile kısmetlerinin açılacağına inanılır. Ayrıca kısmetlerinin açılması için hacdan getirilmiş toprak veya sulardan da medet umulur. 113 Buna benzer inanış ve uygulama Malatya da da görülmüştür. Kısmeti kapalı kızların bahtlarının açılması için, hiç kullanılmamış bir kilidin Cuma namazdan çıkan ilk kişiye açtırılması ile kısmetlerinin açılacağına inanılır. 114 Ayrıca kısmetinin açılması inancıyla bazıları hacca gidecek hacılara eşyalarından kazak, gömlek, tişört gibi eşyalardan biri verilir. Hacca giden hacı adayı bu elbiseyi zemzem suyuyla yıkar, onlara dua eder ve bu elbiseyi kutsal yerlerde gezdirdikten sonra geri getirir ve kısmeti kapalı olan kızların giymesi için geri verilir. Aynı zamanda kısmeti kapalı olanlar hacca giden hacı adaylarına açılmamış bir kilit de verir. Hacca Mekke ye varılınca bu kilidin açılmasıyla kısmeti kapalı olanın da kısmetinin açılacağı varsayılır. Bu inanış ve uygulama Makedonya nın batısında yaşayan Müslümanlarda daha yaygındır. Bazı bölgelerde yeni evliliklerde gelinin duvağı üç gün sonra çıkarılır. Çıkarılan duvak etrafta bulunan kızların üzerine atılır. Duvağın değdiği kızların en kısa zamanda kısmetlerinin açılacağı ve gelin olacaklarına inanılır. Bu uygulamada bir olayın başka birine bulaşacağı kabul edilir. Kına gecesi yapıldıktan sonra akşamları gelin almaya gidilir. Gelinin evine varıldığında çalgılar eşliğinde kadınlar gelinin evinde oyunlar oynarlar. Geri dönme zamanı yaklaşınca gelin evinde bahçeye çıkarılır. Bu esnada erkek tarafından tayin edilen bir kadın (leblebiçica) tarafından gelinin güzel, bereketli olması için bozuk para, leblebi ve şekerler gelinin duvağına atılır. Duvakta kalan bu şeker ve leblebililer kısmetlerinin açılması veya en kısa zamanda gelin olmasını istenilen kızlara yemeleri için verilir. Bu uygulama ile en kısa zamanda sonuç alındığı dikkat çekilmiştir. Üsküp ve civarında yaşayan Müslümanlar, kısmetlerinin açılması için değişik türlere giderler. Buralarda mum yakılır, türbelere para atılır. Gazi Baba, Kadı baba, Rufai Tekkesi gidip Üsküp te en çok ziyaret edilen ve kısmetlerinin açılması için adak adanılan yerlerdir. Kısmet açılması için Makedonya Müslümanları tarafından ziyaret edilen diğer yerler, Kanatlar çevresinde Dikmen Baba, Mustafa Baba, İsmail Baba Salman Baba, Kurt Dede Sultan Baba türbeleridir. Ziyaretçiler türbelerden getirdikleri toprağı şifa için suyu 113 Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları. Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Ankara , s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk İnançları izleri, Berikan Yayınları Ankara s.102

97 86 süzülerek içildiği de görülmüştür. 115 Makedonya Müslümanlarındaki benzer kısmet açma inanış ve uygulamaları Türkiye nin değişik bölgelerinde dikkatimiz çekmiştir. Doğu Anadolu da, evlenmek isteyen fakat buna bir türlü muradına eremeyen genç kız ve erkeklerin, kısmetlerinin kapalı veya bağlı olmasına inanılır. Bunu çözmek ve kısmetlerini açmak için birtakım yollara başvururlar, yatır veya türbe, kutlu yer gibi ziyaretgâhlara gidip adak adarlar, büyü ve benzeri yollara başvururlar, kilit açma, Hıdırellez de niyet ve dilek yapılan uygulamalar ile kısmetlerini açmaya çaba gösterirler. Bu gibi uygulamalar ile kısmetlerinin açılacağına, sevdiklerine kavuşabileceklerine inanılırlar. Ayrıca yeni evlenen gelinin ayağının altına isim yazmak, gelinin arkasına süpürge bağlamak, saçından bir parça kesip almak ile kısmetlerinin açılacağına inanırlar. Kına gecesi gelin duvağını başa kakmak da kısmetleri açacak uygulamamalardandır. Muş ta evlenme çağı geçen kızlar, kısmetlerinin bağlı olduğuna inanırmış. Eğer bu kız art arda üç Çarşamba bir oklava alıp, oklavayı ata biner gibi iki bacağı arasında alarak minareye çıkar ve orada şerefede üç defa dönerse, o kızın kısmeti hemen açılırmış ve istemeye gelirler diye İnanırlarmışlar. 116 Sivas ve çevresinde Cuma günü sala okunduğunda kısmetinin kapalı olduğuna inanan kızlar ayak altına bir anahtar koyup bahtım açılsın diye dua edermiş. Evlenmeyen kızın ismi, evlenen bir kızın ayakkabısı içine yazılırmış. Gelin olana bir örgülü çorap verilir, gelin kocasının evine giderken çorabın örgüsünün açmakla kısmetin de açılacağını inanılırlar. Gelinin duvağı, evde kalmış kızların başına atılırmış. Gelin elbisenin eteğine evlenmemiş kızların isimleri yazılırmış Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları. Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Ankara , s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk İnançları izleri, Berikan Yayınları Ankara s Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresindeki. Ankara Üniversitesi Basımevi 1966 s.77-78

98 KINA GECESİ VE ÇEYİZ Makedonya da kızlara çeyiz hazırlama erken başlar. Üsküp civarlarında düğüne bir hafta kala bu elbiseler kız evine götürülür. O gün kız kendi evinde arkadaşlarının yardımıyla çeyizini serer. Çeyiz, danteller, çarşaflar, peçeteler, yatak örtüleri ve değerli el işleriyle yapılmış takımlarla diğer bazı eşyalardan oluşur. Bu çeyizler serilmeden önce gelin adayı ve yakınlarınca yıkanarak ütülenir. Burada yine erkeğin yakınlarına olmak üzere bohçacıklar hazırlanır. Çeyiz üç gün kız evinde serili durur. Bu arada kadınlar ve kızlar çeyizi görmeğe gelir. Görmeğe komşular, akrabalar gelir ve gelenlere lokum ya da şeker ikram edilir. Pazartesi günü serilen çeyiz çarşamba günü toplanarak düzenli bir şekilde sandık ve bavula yerleştirilir. Erkek evinden bir grup adam çeyizi almak üzere kız evine gelir. Adamlar çıkarken kızın kardeşi sandık üzerine oturur ve çeyizi almaya gelenlerden para almadan da kalkmaz. Parayı alan kalkınca, çeyiz sandığı, kız evinden erkek evine götürülür. Çeyizi almaya gelenlerin her birine çorap ya da mendil hediye edilir. Aynı gün öğleden sonra, kızın yakınlarından birkaç kadın çeyizi sermek üzere erkek evine gider. Kızın anası ve yakın akrabaları neredeyse bebek doğar doğmaz çeyiz hazırlamaya koyulur. Hazırlanan çeyizde neredeyse bebek doğar doğmaz çeyiz hazırlamaya koyulur. Hazırlanan çeyizde neredeyse tüm takımların el işi olması gerektiğinden çeyiz hazırlanması uzun zaman sürer. Erkekler ise başlık parası uygulanan bölgelerde erkenden bu parayı temin etmeye çalışır. Bunun yanı sıra düğün masraflarını karşılanabilmesi için yapılan hazırlıklara yardımcı olurlar. Onlardan bazıları bunun için gurbete çıkmak zorunda kalır. Kına gecesi Makedonya nın her yerinde yapılır. Fakat bölgesel farklılıklar söz konusudur. Makedonya Müslümanlarında kına genelde kız evinde olur. Kınayı geline kızlar yakar. Kına tepesinden bazı bölgelerde mum bulundurma âdeti vardır. Doğu Makedonya da yaşayan Türklerde kına, türküler eşliğinde yakılır. Vurun gelin kınasını, ağlatmayın anasını gibi türküler söylenir. Kızın anasının gelin giderken ağlamaması için teselli edilir. Kına yakılırken kızlar geline ayna tutarlar. Bazıları ise aynayı gelinin başına koyarlar. Gostivar ve çevresinde önceden kına gecesi salı günlerinde yapılır, çarşamba günü ise gündüz yapılan yemekle kına gece, perşembe ise düğün yapılırmış. Salı günü akşamı yakın kadın akrabalar ve kızın yakın arkadaşları davet edilir. Gelin kınası, onun bekâr arkadaşlarına yakılır. Ana-babası sağ olan kızlar tercih edilir. Bunun nedeni, gelinin kocasının erken vefat etmemesi yani,

99 88 gelinin genç yaşta dul kalmamasıdır. Kına yakıldıktan sonra kınalı gelin orada bulunan yakın arkadaşlarına ve ailesine tek tek sarılarak veda eder. Bu esnada ağlaması o kadar şiddetli olur ki bütün komşular bu ağlamayı duyar. Gelinin yüksek sesle ağlaması, bütün komşuların duyup onu acıması ve hakkını helal etmesi içindir. Birkaç saat sonra yine kınayı yakan kızla beraber yakılan kınanın yıkanması için bahçedeki çeşmeye ve yakındaki akarsuya gider. Kınanın akarsuda veya çeşmede yıkanması, gelinin ömrünün su gibi akması ve uzun olması içindir. Günümüzde ise kına gecesi yine salı geceleri yapılır. Kına erkek tarafından hazırlanır ve erkek tarafından yeni evlenen gelinler, bekâr kızlar ve erkek tarafının kadınlardan oluşan yakın akrabaları kızın evine gitmek için hazırlık yapar. Gelin ve kızlar bu gecenin merasimi dolayısıyla genelde sim işlemeli kırmızı renkte kaftanlar götürür. Aynı zamanda erkek tarafından küçük mendiler içine sarılmış leblebi, fındık ve fıstıkları gelin götürür. Gelin ise bu kuru yemişleri orada hazır bulunanlara kınayla birlikte dağıtır. Düğün halkı yani erkek tarafı, salı akşamı gelinin evine gider. Gelin evinin bahçesinde gelen misafirler toplandığında, gelin alkışlar eşliğinde misafirlere hoş geldin demesi için evden çıkar. Herkesin elini öper. Gelin misafirleri özel kıyafetleriyle karşılar. Gelin çıktığında ve herkesin elini öptükten sonra elti ve görümce tarafından kızın elinden tutup evin müsait bir odasında bu geceye özel olarak hazırlanmış kırmızı kaftanlar giydirilir. Başı da kırmızı bir duvak ile örtülür. Kırmızı renk genelde gelinin şanlı olması inancıyla tercih edilir. Gelinin daha güzel görünmesi için bu renk seçilir. Gelin giyinmiş halde tekrar dışarı çıkarılır.

100 89

101 90

102 91

103 92 Bahçede ya da Düğün Salonunun ortasında bir sandalyede oturtulur. Elti veya görümce gelinin elini açıp, evden kayın validesi tarafından gönderilen bir altın lira ile kıza kına yakılır. Gelinin çalışkan ve hayırlı olması inancıyla kına, ilk önce sağ sonra da sol eline yakılır. Kına yakılırken gelinin ağlaması için hüzünlü türkü ve maniler söylerler KINA GECESİ VE KINA YAKILIRKEN SÖYLENEN MANİLER: Çarşıdan aldırdım ne isterdi canım Zannetme gelin hanım gelmişik alalım Gelmişik gelin hanım kınani koyalım Hain duşmanlarıni çatlatıralım Güzel ablarıni aglatıralım Gelin hanım alnına lira takacasık Yarın akşam anneden ayıralım Gekin hanım elinde telli su sırçasi Ağlama mıri anne sofra boşanacak Benım yerime be anne kim oturacak Arkadaşlarımle annem kim konuaşacak Büyük bahçeleri anne kim dolaşacak

104 Kına koyulduktan sonra düğün evinden gelenler kına gecesinden ayrılmadan önce son olarak bu türkü ile veda ederler. Aynı zamanda gelini ağlatmak için bu türkü söylenir: 93 Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçanda kuşlara malum olsun Ben annemi özledim Hem annemi hem babamı Ben köyümü özledim Babamım bir atı olsa binse de gelse Babamım bir atı olsa binse de gelse Annemin yelkeni olsa açsa da gelse Annemin yelkeni olsa açsa da gelse Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse Uçanda kuşlara malum olsun Ben annemi özledim Hem annemi hem babamı Ben köyümü özledim Uçanda kuşlara malum olsun Ben annemi özledim Hem annemi hem babamı Ben köyümü özledim

105 94 Daha sonra gelin yerinden kalkıp gelenlere kayın valide tarafından gönderilen kuru yemiş ve kınayı dağıtır. Misafirler bir taraftan canlı müzik eşliğinde halaylar çekip eğlenirken, diğer taraftan kızın ailesi tarafından çay, tatlı, meyve suyu gibi şeyler ikram edilir. Geç saatler doğru, kına gecesi sona erer ve misafirler dağılır. Ertesi gün kına günü yapılır. Bu merasim öğlenden ikindiye kadar devam eder. Önceleri bu uygulama evlerin bahçelerinde yapılırken günümüzde modern düğün salonlarından gerçekleşir. Gelin o gün gelinliğini ilk defa giyer ve süslenmiş halde kınanın yapılacağı salona getirilir. Kızın gelinliği, ilk doğacak olan bebeğin erkek olması için erkek çocuk tarafından giydirilir. Bu merasime hem erkek hem de kız tarafından yakın akrabalar, kadın ve kızlar davet edilir. Davete icap edenlere yemek verilir ve müzik eşliğinde halaylar çekerler. Bu halaylara ara sıra gelin de eşlik eder. 118 Üsküp te kına gecesi kız evinde düğünden üç gün önce olur. Büyük ve küçük kına gecesi olarak iki gün yapılır. Büyük kına gecesi genelde cumartesi günü olur. Bu gün kızlar ve kadınlar müzikler eşliğinde eğlenir ve yemekler verilir. Küçük kına gecesi ise cuma günü yapılır kınada sadece kızlar bulunur. Kına mumların yandığı bir tepside getirilir. Kına bittikten sonra gelin yakınlarıyla helalleşir. 119 Gelin ağlatma Türkiye nin değişik bölgelerinde de var olan bir uygulamadır. 120 Kına tepsisine Anadolu da mum konulur. Bilhassa Elazığ kına gecelerinde mum önemli bir yol oynar. Mum, gelinin geleceği aydınlık, nurlu olması, yeni çiftlere feyz, ışık vermesi için yakılır. 121 Kına yakma, Türk inançlarında seçilmiş, adak edilmiş olanı gösterir. Bunun içindir ki, asker adayına kurban edilecek hayvana, evliliğe aday olan gençlere kına yakılır. İnanca göre, o işareti taşıyan canlı ve cansız varlıkların mukaddesliğine inanılır ve onlara dokunulmaz. Bu niteliği taşıyan nesne ve şeylere dokunmak, onlara saygısızlık etmek, uğursuzluk ve felaket getirir inancı ile adanmışlar koruma altına alınmış olunur. Düğünlerde, nişanlarda kına yakma âdeti bu inancın bir uzantısı olarak devam etmektedir. Diyarbakır da sünnet olan çocuğa, gelin ve güveye, askere giden gençlere kına yakılır. Bu ilde kınanın koruyuculuğuna inanılır. Sivas ta kına gecesi, kına yakma sırasında gelinin ağlaması, yaş dökmesi şarttır. Gelinin çok çocuğu 118 Mensur Nuredinin izmir 2007.,s Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları. Türk Dünyası araştırmalar Vakfı 1994 s Pertev Nail Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Bilgesu yayınları, Ankara-2013 s Kalafat, Geçmişte Günümüze Halk İnançlarımızda Işık, Milli folkloru, Ankara 1994.,s.20

106 95 olması, zürriyetinin devamı için ağlaması gerektiğine inanılır. 122 Erzurum da kına hamamda yakılırmış. Kınanın üstüne yedi mum konur. El ve ayaklara kına yakılırmış. Eskişehir de yaşlı kadınlar gelinin etrafında daire olur, üç defa dönerlermiş. Kız kıbleye karşı oturtulur ve duvağı açıp saçına kına konulurmuş. Ayrıca ellerine bileklerine kadar ve ayaklarına kına yakılırmış. İzmir de gelin kınası yakılırken odanın ortasında bir yatak konulurmuş. Gelinin eline ve ayağına kına yakılırmış. Kızlar ve erkekler pınar başına gider orada oyunlar oynarlar, eve döndüklerinde kızlar odada, erkekler bahçede oyuna devam ederlermiş. 123 Bolu da düğünün ilk akşamında kına yakılırmış. Kınaya gelenler tek tek oynatılırmış. Oyundan sonra tepsi içinde çerez ve mumlar getirilmiş. Gelin kırmızı duvaklı olur, kızlar türküler söyler, gelenlere hediyeler verirmiş. Gece yarısından sonra gelinin eline kına yakılırmış. 124 Dobruca Türklerinde kına gecesi gündüz dini nikâhın yapıldığı akşamı yapılırmış. Buna gelin kınası denir. Kına gecesi misafirlere çerez ikram edilirmiş. Gelinin kınası önceleri ellerini bileklerine kadar olurmuş. Sonra parmak uçları ve avucuna yakılırmış. Bu esnada gençler daire çalıp türküler söyler, eğlenirlermiş. Kına yakıldıktan sonra kınayı kara yapmak için kınalı yerleri kireç suyuna sokarlarmış. 125 ÇEYİZ: Çeyiz küçük yaşlardan hazırlamaya başlanır. Anne, babaanne, teyze, hala, komşular kızın çeyizinin hazırlanmasında yardımcı olurlar. Çeyizde, olmazsa olmaz çay peçetesi, el işlemeli yatak takımları, yazmalar, kıvraklar, dokuma gömlekler, çıkanlar- şalvarlar, eve lazım olan, masa örtüleri, yemek takımları, mutfak takımları kız tarafından yakınlarının da yardımıyla bulunur. Bunların hepsi el işlemeli, tığla veya iğne oyasıyla yapılır. Çeyiz gelin alındıktan sonra, aynı gecede kız tarafından erkek tarafına bekâr kızlarca götürülür. Günümüzde ise çeyiz, bir hafta önce, kızın yakın akrabaları tarafından gündüz erkek evine yollanmaktadır. O günden düğün bitene kadar çeyiz erkek evinde gelen misafirlerin görmesi için sergilenir. Çeyiz götürülürken ve orada sergilenmesi için pakete 122 Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk İnançların, Berikan Yayınları, Ankara-1995 s. 105, 106, Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri Maarif Vekiliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları. Anara-1944 s.124,161, Pertev Nail Boratav,100 Soruda Türk Folkloru. Bilgesu yayınları Ankara 2013.,s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara s. 132,133

107 96 koyulur ve üstü şeffaf folyolara sarılır. Bunun, Türkiye den geçmiş olan bir uygulama olduğu kabul edilir. Fark ise, çeyizin misafirlerin görmesi için sergilenmeden dolaplara konulmasıdır. Düğünden sonra çeyiz maniler, türküler eşliğinde bekâr kızlar tarafından toplanır. Gelin de adet olarak kızlara çeyizden birer hediye verir. Bekâr kızlar tarafından toplanması, gelin eşyalarının iyi günde giymesi ve kullanması inancını taşır. Dobruca Türklerinde ise, çeyiz ilk önce kızın evinde dizilir. İplere, duvarlara ve uygun yerlerde serilir. Gelin gitmeden önce akraba ve komşular çeyiz görürler. Çeyiz bakmaya gelenler eli boş gelmezler, kızın eksiğini tamamlayan eşyalar getirirler. Kimden ne gelirse okuyucu bağırarak davetlilere duyurur. Çeyizler tarafların maddi durumuna göre değişir. Bazıları çeyiz olarak beyaz eşya ve mobilyalar da götürürmüş. Çeyiz, güvey odasında dizilirmiş. Duvarlara ve iplere asılarak kız ne yapmışsa orada hepsi sergilenir. Düğüne kadar eve gelen herkese çeyiz gösterilir. 126 Türkiye de çeyiz sergilenmesi tören gerçekleştirilir. Amaç boşanma durumunda veya anlaşmazlık halinde kızın eşyasının ispatı içindir. Bazı yerlerde ise çeyiz senedi yazılır. Buna, kız ve oğlana ait eşyalar tek tek yazılır, bedeli de belirtilir. İki tarafının vekilleri ve şahitleri senedi imzalar Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara s.103, Mahmut Tezcan, ülkemizde geleneksel halk hukuku, Folklor Araştırmaları, 1985,s101,102; Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara s.100,101

108 KINA GECESİ- TIRAŞ Salı günü akşamı tıraş gecesidir. Aynı gece kız tarafından da kına gecesi yapılır. Kına gecesi, erkek tarafındaki da kına gecesi yapılır. Kına gecesi, erkek tarafındaki tıraş eğlencesinden önce akşam ile yatsı namazları arasıdır. Erkek tarafına kadınlarından bir grup da kadına gecesine katılır. Ancak onlar tıraş merasimi başlamadan önce geri döner. Ev halkı bu merasimler için önceden hazırlıklarını yapar. Uzak akrabalardan kadınlar ise, düğünü kutlamak için kısa süreli damadın evine gelirler. Tıraş, canlı müzik eşliğinde yapılır. Evin bahçe kapıları açılır ve müziği duyan davetli davetsiz tüm erkekle, daha ziyade gençler tıraş gecesine katılır. Tıraşlar bahçede açık alanda yapılır. Berber o gece, halayların çekildiği bahçenin ortasına masasını kurup, gelen davetlilerden isteyene ücretsiz sakal tıraşı yapar. Tıraş merasimi başladıktan sonra yemek ve temizlik için seçilen iki kadın-kız evine gider ve davetli sayısı hakkında kız tarafı bilgilendirilir. Bunun yanı sıra kızın yakınları kızın anasının selamını ileterek onlar da erkek tarafını kına gününe yani büyük kınaya davet ederler. Aynı zamanda erkek tarafından bir bohçadan oluşan hediyeleri kız tarafına kumaş götürürler. Bohçadaki içinde bıçak da bulunur. Bu bıçağın manası, gelinin mecazı manada dilini kesmesi, yani kocaya geldiğinde kocasına kötü sözler söylememesi içindir. Kısa bir süre sonra tekrar tıraşın yapıldığı erkek evine dönülüp, kız tarafının selam ve kelamı erkek tarafına iletilir. Misafirler o gece akşam saatlerinden başlayıp şarkılar, türküler eşliğinde geç saatlere kadar coşkulu bir şekilde eğlenir. Bu gece genç kızlar da pencere arkalarından düğün evine gelen gençleri seçme imkânı da bulurlar. Eskiden halay çeken erkekleri beğenen kızlar camdan pullu mendil atarmış. Halayı çeken erkek kızı beğenirse mendili alıp onunla halaya devam eder. Kızda gönlü yok ise mendili alıp cebine koyarmış. Bu eğlence gecesi sona ermeden önce, gecenin geç saatlerinde davetliler dağılmadan evvel damat tıraş olmak için berberin koltuğuna oturur. Bekâr kızlar tarafından süslenmiş, boynuna, kız tarafından gelen söz havlu konur. Berber, damadı sakal tıraşı yapıp tekrar sabunladıktan sonra, arkadaşları onu sabunlu halde halaya davet eder. Damat birkaç defa halay çektikten sonra arkadaşlarının omuzlarına alınır. Halaydan sonra müzik kesilir ve damat, berber önüne tekrar oturtturulur ve bekârlığa veda manileri söylenmeye başlar.

109 98 Bu manilerden bazıları şöyledir. Elımıze, elımızı boncuklar, Allah versın Ali beye çocuklar, Elımıze, elımızı boncuklar, Allah versın Ali beye kızçeler, Mutfakta trupçe, mutfakta trupçe, insanın Ali aga gelinin gugufçe, Mutfaktalamba, mutfakta lamba, insanın Ali aga gelin alafranga çik Ali aga çık nere kapi, gelecektır babalığın durasın karşi Bundan sonra fon müziği eşliğinde damat oturduğu sandalye ile beraber havaya kaldırılıp bahçe içinde gezdirilir ve böylece tıraş gecesi sona erer. Damat arkadaşlarıyla vedalaşır ve herkes evine gider. Debre Türklerinde damat tıraşı perşembe günü olur. Bu gecenin sonunda damat sandalyeye oturtulur, çocuklar bohçalık denilen bir tıraş örtüsü tutar. Davul zurna eşliğinde bohçayla ilgili türküler söylenir. Damadı, kardeşi veya dayısı tıraş eder. Damadı tıraş edene hediye verilir. Açılan bohçanın içine para, şekerlemeler, pirinç türünden şeyler atılır. Para ve pirinç bol bereketi sembolize eder. 128 Kıbrıs Türklerinde inanışa göre ise salı günü başlayan iş bitmek bilmez, düşüncesiyle bu günde hiçbir iş yapılmaz. Sadece yemek yenip, içki içilir ve bol bol eğlenceler yapılır. 129 Dobruca Türklerinde damat tıraşı düğünün son gününde yapılır. Damat tıraş olmadan önce boy abdesti alınır. Bu esnada erkek ve kız tarafından iki grup oluşturulur. Eğlence mahiyetinde iki grup para verecek berberin tıraşını durdurur ve kim fazla para verirse onun sözü geçerli olur. Çünkü o grup berber ve damada istediğini yaptırabilir. Bu esnada davul zurnalar çalınır. Tıraş bittikten sonra, Makedonya Müslümanlarında olduğu gibi güvey sandalye ile birlikte üç defa havaya kaldırılır. Damat tıraş aynı zamanda merasim için bitti tıraş olarak kabul edilir. Yani güvey delikanlılıktan-bekârlıktan çıkar gençler arasına katılır Yaşar Kalafat, Makedonya Türkleri Arasında Yaşayan Halk İnançları, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı s Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. K.K.T.C. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı 1992 s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara s

110 99 ( Damat Tıraşı) Tıraş merasimi bittikten sonra Çarşamba günü sabahı, orada kalmış olan yakın akrabalar birlikte kahvaltı yapar ve kız tarafındaki kına günü için hazırlıklar yapılır. Kahvaltıda hazır bulunan yakın akrabalara bugüne ait olarak petulica - yufkadan oluşan bir tür katlı börek ve kayılar-açma türü gibi hamurlar yiyecekler verilir. Kına gününe genelde kızlar iştirak etse de davet edilen kadınlar da gider. Kına günü yemekli ve canlı müzik olur. Müzik takımı erkek tarafından gönderilir. Bu merasimde halaylar çekilir, gelin de halaylara eşlik eder. Yemekler yenildikten sonra misafirler dağılır, erkek halkı ise damadın evine geri döner, artık gelin alma hazırlıklarına başlama zamanı gelmiştir. Kıbrıs Türklerinde ise kına gecesi çarşamba geceleri yapılır. Saat ona kadar misafirler toplanır, çalgılar çalınır, eğlenceler yapılırmış. On bire doğru erkek evinden kız evine davul zurna eşliğinde gelin kınası getirilmiş. Kına yenge tarafında sağdıçların elinden alınır. Kına gecesi eğlenceleri sabaha dek sürer, sabahleyin gelin yatmaya götürülür Hüray Mear, Kıbrıs Türk Toplumunda doğum evlenme ve ölüm ile ilgili adet ve inanışlar. K.K.T.C. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı s.71

111 GELİN ALMA VE İNDİRME RİTÜELİ İlk önce gelin arabası kızlar tarafından süslenir. Gelin almaya gidecekler ise şalvarlar giyerler. Gelin alma genelde Gostivar ve çevresinde yaşayan Müslümanlarda gece olur. Arnavut Müslümanlarında ise, gelin sabahleyin alınır. Bu uygulama ile gelinin erkenci olacağı yani, gelinin erken kalkacağına inanılır. Gelin, çarşamba akşamı yani perşembe gecesi eve getirilir. Gelin almaya gitmeden önce yakın akrabalar erkek evinde toplanır. Orada türküler, maniler eşliğinde gelin almaya gitme hazırlıkları yapılır. Gelin almaya gidenlere gelin alıcıları, kadınlara da gelin alıcıları denir. Gelin almaya on beş-yirmi arabadan oluşan konvoy hainde kornalar eşliğinde gidilir. Üsküp çevresinde ise gelin alma pazar günü ise Koçi Halkı gelini almaya gider (Gelinin evi yakınsa gelini almaya gece geç saatte gidenler de vardır). Koçi Halkı (gelin alayı)gelin evine vardığında kadınlar gelinin evine, erkekler de Konak adı verilen eve girerler. Konak en yakın komşu (bu akrabası da olabilir) düğün nedeniyle boşaltılan evdir, Gostivarda olduğu gibi de Üsküp de şerbet ikram edilir. Daha sonra gelinin çıkarmaları için Koçi halkı emaneti isterler deyince gelin çıkarılır. Gelini Koçi halkı alkışla karşılar. Gelinin duvağını ilk önce erkek çocuğu açar ve çocuk gelin duvağına bir avuç çerez koyar. Davetli olan tüm kadınların üzerine bu çerezden atılır. Gelin bu arada yakınlarıyla görüşüp ağlamaya başlar. Gelinle görüşenler geline para verir. Bu arada Koçi halkı arabalara biner, bu arabaların hepsi çiçeklerle süslüdür. Eskiden ise gelin almaya faytonla gidilirmiş. Faytonu çeken atlar çiçeklerle süslenip üzerlerine kumaş atılırmış. Bugün sadece daha kırsal yerleşim yerlerinde atlar kullanılır. Gelini de arabaya alan Koçi halkı erkeğin evine doğru yol alır. Koçi halkı arasından bir araba erkeğin evine daha çabuk varır ve diğer arabaların yola çıktığını haber verir. Bu haber getirene müjdeci denir. Müjdeciye gelinin çeyizinden bir takım dantel hediye edilir. Koçi halkı güvey tarafından kapıda beklenir. Gelin arabası evin önüne varınca, güvey arabanın üzerine tabakla çerez atar ve tabağı elinden fırlatır. Bu tabağı yakalayan, kaynanadan para almadan geri vermez. Güvey, arabaya binip gelinin yanına oturur. Gelinin koltuk altında Kur an vardır. Gelin arabadan indirilirken arabanın kapısı önünde bakır bir tepsinin içine su dökülür ve bu tepsi içine gelin basar. Bunun anlamı, evliliğin su gibi tertemiz, yani sorunsuz geçmesidir. Arabadan inen gelin kapı eşiğini şerbet batırdığı parmaklarıyla üç defa dokunur. Bunun anlamı da haytlarının tatlılık içinde geçmesidir. Gelin eve ilk adımını atarken sağ ayağıyla atmaya dikkat eder. Gelin ile güvey

112 101 birkaç dakikalığına odalarına girerler. Kadınlar ise kapı önüne türkü söyleyip kapıyı yumruklarlar. Odadan çıktıklarında damat erkeklerin, gelin de kadınların arasına alınır ve eğlence devam eder. Gostivar çevresinde ise gelin kadınlar tarafından alınır. Gelinin evine varıldığında, gelin halkı veya araba halkı birkaç halaydan sonra bir arda toplanıp bir ağızdan gelinin evden dışarı çıkmasıyla ilgili maniler, türküler söylenir; Gelin Almada Söylene Türküler: Çarşıdan aldırdım ne isterdi canım Gelmişık alalım güzel gelin hanım Yüz yuvarlak toz toparlak Kibar gelin hanım be! en parlak Çik gürelım gelin hanım çık gürelım Uymiş mi dır gelinlıgın biz gürelim Uymiştır mıri kızlar uymiştır Duymiştır damat aga duymıştir (damadın ismi söylenir) Yüzüğümden taşi, yüzüğümden taşı Olmiştır gelin hanım gelınlerin başı ( gelinin ismi söylenir ) Olmiştır gelin hnım gelınlerin başı Diğer aile gelınlerini aldı ayak altı Tomoflın kolcasi lastık Gel artık güzele hanım ayağına bastık Tomofilın kolcasi gümüş Ay gel artık güzel hanım bizde vardır cümbüş Tomofilın kolcasi ne modali döner Gelin olmiş güzel hanım sorur nere gider Damat ovardarın konagıni biler

113 102 Ay şefki vurmiş şami dalına Gelinlik uymiş güzel gelin hanıma Çık dışarı gelin hanım okuyor sabah Pek keyifle seni bekler efendi baban Çik dışarı gelin hanım okuyor üle Pek keyifle seni bekler hanım anne Çık dişari gelin hanım okur ikindi Pek keyifle seni bekler damat efendi İki gugufçe ( güvercin ) annem buğday ister Soydandır damat aga hanımıni soyda ister İki gugufçe annem buğday aldi Soydandır damat aga hanımıni aldi Soydandır damat aga hanımıni soydan aldi Gitti geldi stroynigiça ayaksız kaldi Sandiler damat aga karisız kaldi Sandilar gelin hanım kocasız kaldi. Furunda kaplamalar yağ yüzer Damat aga, gelin hanım ikisi güzel Fürunda kaplamalar pişti mi? Stroyniçka ayakların şişti mi Gitti gelin stroynigiça ayaksız kaldı Alacisız gelin hanımı arabayle Aglasın gelin hanım maramayle

114 103 Gelin almaya gelen misafirlere şerbet ikram edilir. Şerbeti içenler orada bulunan tabakaya para atarak geline verirler. Bunun nedeni yeni başlayacak dostlukların tatlı bir şekilde sürmesi, tatsızlık olmaması içindir. Misafirler de özel tabakaya para atarak bu ikrama karşılık verir. Gelinlikli, duvaklı ve süslü tellerle süslenmiş gelin, evden dışarı kız tarafından iki kişi eşliğinde yavaş yavaş ve başı önde olarak çıkarılır. Leblebiciça (leblebiyi atan kişi)olarak seçilen kadın tarafından gelinin duvağına leblebi, bozuk para ve şeker avuçla atılır. Bunlardan yiyen genç kızların tez evleneceklerine ve kısmetlerinin açılacağına inanılır. Gelin evden çıkarken, erkek tarafından getirilmiş bir top halı veya yolluk, macatoreler (Düğünlerde yardımcı olanlar) tarafından yere serilir. Halının serilmesi, erkek tarafının hem zenginliğin hem de geline verdikleri değeri simgeler. Gelin halıya ilk adımını attıktan sonra bekletilir. Bu esnada erkek tarafından gelen gelin alıcıçalar (gelini alanlar) maniler eşliğinde gelini beğendiklerini söylerler. Mesela toz toparlak, yüz yuvarlak, gelin hanım be en parlak gibi maniler söylenir. Bu esnada gelin ilk defa elti ve görümcenin elini öptükten sonra bir sandalyeye oturtturulur. Leblebiçica gelinin başına bajdırma (erkek tarafından verilen para) koyar, baş üzerinde koyulan para yanında bulunan gelin akrabası tarafından saklanır. Bunun nedeni gelinin onlardan korunması içindir. Zira eğer getirilen para gizlenirse gelinin hiç baş ağrısı olmayacağı kabul edilir. Bu sırada gelinin duvağı açılır ve yüzü beyaz bir mendille örtüldükten sonra duvak tekrar indirilir. Bu, kızın ilk defa makyaj yapıp süslendiği için, kendisini uğurlamaya gelecek erkek yakınlarından utandığı içindir. Geline aynı zamanda, üzerinde kırmızı ipekten oluşan, pardösü şeklinde biniş giydirilir. Buna biniş denme nedeni, gideceği yerde bin tane işinin olacağının varsayılmasındadır. Bundan sonra gelin alıcıları maniler eşliğinde arabalarına yönelir. Bu sırada kızın babası, kardeşi ve erkek yakınları gelini tek tek kucaklar ve gelin bekâr iki genç tarafından gelin arabasına bindirirler. Gelin arabası hareket edince araba çocuklar tarafından tartaklanır. Bunun manası gelinin üzülmemesi ve ailesinin daima onun arkasında olacağına hatırlatmak içindir. Gelin konvoyu birkaç tur yaptıktan sonra güvey evine gidilir. Damat, gelin gelmeden önce evinde temizlenip tıraş olur damatlıklarını giyer ve gelini evin havlusunda hazır halde bekler. Bu arada damada sağdıçlık yapacak yeni evli bir çift de damatla birlikte hazır bulunur. Gelin arabası eve girince damadın, ilk defa gelinliklere süslenmiş göreceği gelini nazar etmemesi için yüzü beyaz bir tülbent veya

115 104 elekle kapatılır. Gelin arabasının kapısı açıldıktan sonra, gelinin ilk doğacak olan çocuğu erkek olsun diye kucağına erkek çocuk oturtturulur. Bu esnada gelin için söylenen şarkı ve türküler hiç durmaz. Gelin uzun zaman arabadan indirilmez. Gelin arabadayken macatoreler tarafından hazırlanmış, içinde bozuk para bulunan üç tatlı ekmek tek tek gelinin başına koyulur. Bu uygulama sayesinde ailenin huzurlu, mutlu ve bereketli olacağı düşünülür. Yani ekmek ve bozuk para bereketi ve mutluluğu sembolize eder. Gelinin başına ekmek koyma geleneği, Sivas ve çevresinde de var olan bir uygulamadır. 132 Daha sonra gelinin kuracağı ailenin dağılmaması yani lahana yaprakları gibi birbirine bağlı olması inancıyla üç lahana gelinin başında tek tek gezdirilir. Araba üzerine ise pirinç atılır. Gelin arabadan inerken kuzu postu üzerine bastırılır. Bu, gelinin huyunun kuzu gibi yumuşak olması içindir. Bazı bölgelerde ise gelin araba veya attan inerken yüzüne ayna tutulur, iki koltuğu arasında birer ekmek koyulur ve önü sıra su dökülür. İnanca göre bu uygulamalar hem geline hem de o eve uğur, bereket ve sağlık getirir GELİN ARABADAN İNERKEN SÖYLENEN TÜRKÜLER: Bahçede otluk, bahçede otluk Endıerecek damat aga alafranga koltuk Alafranga koltuk endırecek Camli odasına bindirecek Sefa geldin hanım değecek Yüzügümünden taşi, yüzüğümden taşı Olmiştır gelin hanım gelinlerın başı Boynuma beşli, boynuma beşli Olmiştır gelin hanım ayın on beşi Yavaş yürü gelin hanım yere basmayasın Pek var keyfimız utandırmayasın Hain duşmanlarıni patlatırasın 132 Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresinde, Ankara Üniversitesi Basımevi s.79

116 105 Güllerın güllerın pupkasi ( goncası ) Olmiş gelin hanım nama ( dükkanın kuklası ) kuklasi Kibar gelin hanım nama kuklasi Tos toparlak, yüz yuvarlak Kibar gelin hanım be en parlak. Sivas ve çevresinde gelin attan veya arabadan inerken, Makedonya Müslümanlarında olduğu gibi koyun postu serilir ve o posta ilk olarak bastırılır. Ayı zamanda gelin eve girerken yüzüne ayna tutulur. 133 Dobruca Türklerinde bazı yerlerde damadın da gelin almaya giderken, bazı yerlerde damat gelini evde beklermiş. Gelin almaya köylüler ve yakın akrabalar gidermiş larda Tatar ve Nogay Türklerinde gelin alıcı yokmuş. Gelinin kız tarafı kendi getirirmiş. 134 Dobruca Türklerinde gelin arabadan inerken önüne bir sandalye konur ve sandalyeye basarak inermiş. Ondan sonra yere bir post, kilim veya örtü, serilirmiş. Gelin inince örtüye basar, yere basmazmış. Aynı zamanda gelin inerken yanında Kur an bulundurulur. Burada hatim indirilmiş olması gerektiğinde inanılırmış. Kur an gelinin boynuna asılırmış. Gelin indikten sonra yenge veya bir yaşlı kadın tarafından beyaz bir tavuk veya bir horoz gelinin başından üç defa geçirilmiş ve sonra gelinin başına birkaç avuç üflenmiş şeker atılırmış. Bu uygulama ile gelinin etrafını sarmış olabilecek kötü ruhlardan korunacağına inanılır. 135 Nogay Türklerinde gelin geldiği zaman, önceden hazırlanmış olan futbol kalesine benzer bir kaleden geçirilmiş. Gelin buradan geçerse, ölene kadar kaynanasının sözünden çıkmazmış. Makedonya nın doğusunda yaşayan Türklerde eski bir uygulama olarak gelin alma hala at ile yapılır. Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Debre gibi yerlerde eski uygulama yerine gelin arabalarla alınır. Kırçova veya Gırçova kasabasında gelin arabadan inince oğlan evinin eşiğinden geçirilmeden önce gelinin başına erkek şapkası konur. Bu uygulama ile kötü ruhların caydırılıp gelinin yapılmış sihirlerden korunacağı inanılır. Üsküp te gelin eve girmeden önce çiftlerin 133 Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresinde, Ankara Üniversitesi Basımevi s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara- 1998, s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara- 1998,s

117 106 birbirinin görmesi için ayna tutulur. Bu, bazı yerlerde gerdek gecesinde damat ve gelinin başlarına bir ayna konulup birbirlerine bakmaları sağlanır. Makedonya doğusundaki Topolniça Türklerinde gelin, arabasından inerken yüzüne ayna tutulur. Gelinin iki koltuğu altına ekmek koyulur. Gelinin önüne su dökülür. Bu uygulamalarda ekmek bereketi, su ise aydınlığı simgeler. Gelin eve gelince binişi bir erkek çocuk tarafından çıkarılır. Bunda da ilk türkülere karşılık olarak gelin temen na alınır. Temenna, gelinin sağ elini çeneden sakala kadar yavaşça götürmesidir. Daha sonra orada hazır bulunanlar halaylar çekerek mani ve türküler eşliğinde gelinin evin giriş kapısına kadar getirilir. Bazı yörelerde gelin eve girerken kötü ruhlardan korunması için başına Kur an-ı Kerim konur. Sihirlerin de genelde eşiklere konulduğuna inanıldığı için, gelin eve girerken kendisine sihrin dokunmaması için eşiğe bastırılmaz. Struga ve civarında gelin eve gelince o gece yakın akrabalardan bir erkek çocukla yatırılır. Bu uygulama ile doğacak ilk çocuğun erkek olacağına inanılır. Gelin erkek evine geldikten düğün bitinceye kadar küçük büyük demeden herkesin elini öper. El öptükten sonra da herkese ayrı ayrı temenna da eder. Türkiye nin değişik yerlerinde geline el öptürme geleneği yaygındır. İki yaşında bir çocuk bile olsa eli öpülür. Örneğin, Çankırı da nişanda gelin çıkıp büyük küçük herkesin elini öpermiş. 136 Elazığ da gelin kapıdan içeri girerken eşiğe konan kaşığı basıp kırarsa eve bolluk getireceğine inanılırmış. Diyarbakır ve Ağrı da ise Makedonya da olduğu gibi gelin eve girerken ayağına su dökülür. 137 Sivas ve çevresinde ise gelin damadın evine geldiğinde, gelin attan indirilirken, onun sağlam ve güçlü olması için ters çevrilip kazana bastırılır. Gelinin uğursuzluğu varsa gidermek için önüne küp kırılırmış: gelin için eşik ve ocak başında dua ettirilmiş. Bazı bölgelerde ise gelin eğilip evin eşiğini öper, bir avuç şekeri içeri atar, kayınvalidesinin koltuğu altından geçerek eve girermiş. 138 Dobruca Türklerinde gelin eve girerken gelinin eline bir ibrik verilir ve gelin eve girinceye kadar bu sudan dökermiş, gelin eve girerken ayağına su dökerlermiş, gelin su gibi bereket getirsin, su gibi geçinsinler diye yapılırmış, gelin eve girerken sağ ayağı ile girmesi uğurlu olacağına inanılırmış. Türkiye genelinde gelin eve gelince arabadan inmezmiş, hediye verileceğine dair söz verildikten sonra inermiş. Bu uygulamalar İzmir Karaburun, Ürgüp, iç Anadolu bölgesi, Eskişehir vb. yerlerde var olan bir uygulamadır. Bazı bölgelerde ise gelin inerken gelinin üzerine para 136 Koşay, Türkiye Türk Düğünleri, Maarif Vekilliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları. Ankara s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk inançların izleri. Berikan Yayınları-Ankara 1995,s Dr. Sedat Veyis Örnek, Sivas ve Çevresinde Ankara Üniversitesi Basımevi s.79-80

118 107 saçılırmış. Antalya da ise, Makedonya da olduğu gibi gelin inerken pirinç, buğday atılmaktadır. Bazı bölgelerde ise kaynananın göğsünü ve ayağını öpme geleneğini dikkat çeker. Malatya ve Kahramanmaraş ta gelin ve güvey birlikte kaynananın bacakları arasından geçermişler. Bu uygulama ise çiftlerin evlat sahibi olacağına inanılmasından ötürüdür. 139 Sonuç olarak, gelin alma ile ilgili uygulamalar ve inanışlar, basit birer gelenek gibi görünen bu işlemlerin içinde gelinin iş gücü ve çalışkanlığı, evin bereketli olması, işlerin su gibi yürümesi, gelinin kuzu gibi yumuşak huylu olması kötü ruhlardan korunması gibi inanışların var olduğu ve bunları büyüsel işlemlerle gerçekleştirmeye ve koruma altında almaya çalışmak, hem Makedonya Müslümanlarında hem de Türkiye nin değişik bölgelerinde var olan yaygın geleneklerdir. Gelin, kına gecesinde sarı simli saltalar - kırmızı kaftanlar: Kına gününde duvaklı beyaz gelinlik, kına gecesinde yani evinden ayrılacağı akşam gelinlik üzerine biniş yani ipekten kırmızı pardösü düğün günü ise kayınvalidesinin diktirmiş olduğu özel simli on metrelik kumaştan oluşan çıntanlar yani şalvarlar giyip başına gelinlik duvağı takar. Cuma günü yani düğünün beşinci gününde gelin, çeyizinde getirmiş olduğu şalvarlar ve duvağı giyer. Cumartesi ise yine kayınvalidesinin yaptığı şalvarlar giydirilir, gelin o gün, süpürme gününde şalvar üzerine oya işlemeli önlük takar. Aynı zamanda gelinin yüzüne yapıştırmalı süsler ve kolan bele kadar kolteli denilen makara telleri konulur. Gelin almaya gidildiğinde damat, eve girip banyo yapıp tıraş olduktan sonra odasına çıkıp damatlıklarını giyer. Giyinip kuşandıktan sonra kendisinin damat yapacak kişi ile dışarı çıkıp gelinin gelmesini bekler. Bu esnada damat yapacak kişi güveye nelere dikkat etmesini ve gelin geldiğinde neler yapması gerektiğini öğretir Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk inançl arın izleri. Berikan Yayınları-Ankara 1995 s Yaşar Kalafat, Doğu Anadoluda Eski Türk inançların izleri. Berikan Yayınları-Ankara 1995, s.88

119 108

120 DİNİ NİKÂH Makedonya Müslümanlarında dini nikâh genelde köyün imamı tarafından gerdek gecesinden evvel veya büyük düğünün yapıldığı günün akşamında kıyılır. Bazı aileler ise söz kesip nişan yapıldıktan sonra nikâh kıydırır. Bu oğlanın kızı istediği zaman evinden gidip alabilme imkânı elde etmesi içindir. Genelde söz kesildikten sonra erkek ve kız birbiriyle sık sık gizli veya açık olarak görüşürler. Bu görüşme düğüne kadar devam eder. Nikâhta erkek ve kız tarafından ikişer şahit ve imam hazır bulunur. Bu esnada mehr-i müeccel de tayin edilir. Mehr-i müeccel kızın hakkı anlamına gelmektedir. Mehir, genelde altın lira olarak belirlenir. Mehir değeri, şahitlerin huzurunda belirlenir. Genelde kız tarafı yüksek miktarda altın lira ister. Erkek tarafı ise ondan düşük bir sayı söyleyerek onun ortası bulunur. Miktar genelde sonu bir rakamıyla biten bir sayı ile tayin edilir. Mesela 51,61,71,91,141,151,201 gibi. Çiftlerin ayrılma durumlarında erkeğin bu miktarı mutlaka ödemesi gerektiğine inanılır. Fakat son zamanlarda mehrin miktarı ve tayinin sadece formalite olarak algılandığını söylemek mümkündür. Mehir çoğu yerde gelin alınmadan önce kızın evinde veya camide kararlaştırılır. Karar yazılı bir kâğıda her iki tarafın imzalamasıyla yazılı hale getirilir. Kızın dini nikâh hazırlığı daha farklıdır. Kız bir odada oturtturulup yüzü kırmızı bir duvakla örtülür. Başında bir kadın Kur an çevirir. Gelinin koltuğu bir ekmek, yanına un konur, bir eline ayna ve tuz verilirmiş. Bu uygulamadaki Kur an, ekmek un ve tuz bereketin ve kısmetin bol olması anlamındadır. Bekâr kızlar kısmetlerinin açılması için bu ekmekten alıp yemek için birbiriyle yarışır eder. Gelinin ayakları altında ise su dolu bir leğen bulunur. Önceden gelinin saçları açılırmış, saç örgüleri varsa bozulurmuş, küpeler de açık tutulurmuş. Yaşlı bir kadın ise nikâh kıyılıncaya kadar odanın bir köşesinde Kur an okurmuş. Böylece imam gelip nikâh kıyar. Türkiye deki dini nikâhlar bölgesel olarak farklılık gösterir. Elâzığ da dini nikâh esnasında Kur an okunup dua edilir. Kayseri de mehr-i müecel için beşibirlik, mahmudiye, elmas, küpe, altın lira ile değer biçilir. 20 ile 60 lira arasında anlaşırlar sonra nikâh duası yapılır. Kırşehir de ikişer şahit ve birer vekil tarafından başlık parası konuşulur. Niğde de nikâhtan önce mehr-i müeccel kararlaştırılır sonra nikâh kıyılır. Isparta da gelini almadan önce kızın evinde veya camide mehr-i müeccel kararlaştırılır. Malatya da mehr-i müeccel kararlaştırıldıktan sonra imam tarafından bir kâğıda yazıp her ihtimale karşı bu yazılanlar

121 110 esas alınmaktadır. 141 Diyarbakır da nikâh esnasında gelinin elleri dizlerinde ve parmakları açık olurmuş. Kızın üzerindeki bütün düğmeleri çözülür, saçları açılırmış. Kızın elleri kenetli olursa bahtlarının kapalı olacağına inanılırmış. Düğmelerin çözülmesi ve saçların açılması ise sihirlere karşı alınan bir tedbirdir. Bu uygulama Hatay da da yapılmaktadır. 142 Kıbrıs Türk toplumunda da kız ve erkek nikâhları kıyılırken aynı odada bulunmazlar. Hoca eve gelip bir odada ayrı bir bölümde iki kadınla birlikte oturan kıza; vekilin olayım, nikâhını kıyayım mı? Diye üç kez sorar ve evet cevabını aldıktan sonra camiye gidip nikâhı orada kıyarmış. Bu arada kız evde Kur an okur dua edermiş. Bulunduğu odada da kurulacak yuvanın rızkı bol olsun diye ekmek, mutluluk için tuz, kurulacak yuvanın aydınlık olması için de ayna bulunurmuş GERDEK Üsküp civarlarında gerdek gecesi Pazar akşamı yemek verilir. Bu yemeğe hoca da davet edilir. Hocanın oturduğu sofraya damadın da oturması gerekir ve buna hoca sofrası denir. Ancak bu adet günümüzde herkes tarafından uygulanmamaktadır. Yemek yenildikten sonra güveyin gerdeğe girme sırası gelir. Güvey gerdeğe girdiği sırada arkasına yumruk yememek için halk arasından koşarak ayrılır. Güvey (damat) odaya girince gelin odada tek başına bekler. Güvey odaya girdikten sonra birbirlerine hoş geldin derler. Gelin damadın elini öper. Güvey gerdeğe girmeden önce gelinin duvağında namaz kılar. Bu namazla ilgili bilgiler düğünden önce aileleri tarafından çocuklara tez ve erkek olsun. Ertesi gün sabah erkenden kızlar türkü söyleyip def çalarlar, gelinin dışarı çıkmasını beklerler. Gelin odadan çıkınca kaynana odaya girip nişan ister. Bu nişan gelinin bakire olup olmadığı kanıtlar. Üsküp teki Türk halkı için bu çok önemlidir. Fakat damat gelinin bakire olmadığını önceden biliyorsa o zaman gelinin gönderilmesi söz konusu değildir. Kimi zaman da erkeğin gerdeğe girememesi olayı görülür ve gerdeğe girmesi ertesi akşama ya da ondan sonraki akşamlara ertelenir. Gelinin odadan çıkınca kadınlara ve kızlara başörtü ya da çorap dağıtılır o sabah, gelinin annesine, kadınlardan biri tarafından simit poğaça ( bazı yerlerde o gece kullanılan çarşaf) götürülür. Bu gelinin bakire 141 Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri Maarif Vekilliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları Ankara s.77,80,87,, Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri Maarif Vekilliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları Ankara s,76-94

122 111 olduğunu kanıtlar. Kaynata ile kaynana ise geline o sabah altın takılar takarlar (bilezik, yüzük, kolye, küpe vb.) Gostivar yöresinde yatsı namazından sonra damada yakın arkadaşları gelir. İmam nikâh duasının yaptıktan sonra, güvey orada hazır bulunan akrabalarının ellerini öper. Erkek yakınlarının ellerini öptükten sonra koşarak gerdek odasına gider. Bu esnada damat arkadaşları tarafından kaçırılmaya çalışılır, ayrıca damadın sağlıklı ve güçlü olması, kadının hareket ettirilmesi ve uyuşukluktan kurtulması için sırtına vurulur. Damadın yatak odası, gelinin çeyiz olarak getirmiş olduğu işlemeli yatak örtüleri kızlar tarafından hazırlanır. Damat karyolanın tam ortasına bağdaş kurup oturur. Daha sonra maniler eşliğinde gelin odaya getirilir. Bu esnada okunan maniler bazıları şöyledir; Ay şefki vurmiş şami dalına Gelinlık uymiş hanıma Damatlık uymiş damat ağaya Ayler olaydi vayler olaydi Gelinlik gelin hanım hayırli olaydi Güvegilık dmat aga hayırli olaydi Damat aganın asma binecek Damat aga hanımıni şimdi gürecek Damat aganın odasından asma binmemiştır Damat aga hanımıni hiö gürmemiştır Tos toparlak yüz yuvarlak Kibar gelin hanım be en parlak Gelin hanım malesinden bekârları sümükli bucak ( salyangoz ) Gelin odasına gelince damat ile maniler eşliğinde oyunlar oynanır. Mesela damadın dizine üç defa şeker konulur ve gelin tarafından bu şekerler alınmaya uğraşırlar. Damat ise dizi ile onları aldırmamaya çalışır. Bu esnada :

123 112 Gelin kızlar oturalım postegide bizde, Alacaktır gelin ahanım şeker bizden Gelin kızlar oturalım koyşida bizde Yiyecektır gelin hanım şekeri bizden Gelın kızlar oturalım koyşide bizde Yiyecektir damat aga şekeri bizden manisi söylenir. Bu uygulama aynı şekilde gelin tarafından yapılır. Yani, damat da gelinin dizindeki şeker almaya çalışır. Bu oyunda kim fazla şeker alırsa ailede onun sözünün geçeceğine inanılır. İkinci oyun ise gelin ile damat bir aynada baş başa baktırılır. Burada kim başını daha şiddetli vurursa evlilik hayatında onun sözünün geçerli olacağı inanılır. Bu uygulamada: Gelin kızlar gidelım baynaya ( kaplıca ) Bakılacak gelin hanım aynaya Gelin kızlar gidelım baynaya ( kaplıca ) Bakılacak damat bey aynaya manisi okunur. Gelin ve damadın birbirinin saçlarını çekmesi de yapılan diğer bir uygulamadır. Burada da, en fazla kıl çekenin evlilikte sözünün geçerli olacağına inanılır. Bu uygulama da: Baktım gelin hanımın kaşını Çekecektır damat beyın saçini Baktım damat aganın kaşıni Çekecektır gelin hanımın saçını manisi kızlar tarfından söylenir. Diğer bir uygulama ise, gelinin damada şerbeti eli ile içirmeye çalışmasıdır. Fakat bu uygulama rahat rahat yaptırılamaz. Başaran gelinin kocasına karşı saygılı olacağı şerbeti de kocasının dili tatlılaşacağı kabul edilir. Burada da kızlar tarafından. Gelin geldi odasına, gelin geldi odasına Şerbet verır kocasına, şerbet verır kocasına manisi söylenir.

124 113 Bundan sonra damat odasında bulunanlar oradan ayrılırlar. Odada damat ile gelin tek başına kalır ve macatoreler (Düğünde yardımcı olanlar) tarafından yapılmış gelin tatlısı odaya getirilir. Damatla gelin bu tatlıdan hayatlarının tatlı geçmesi duasında bulunurlar. Genç evlilerin tatlı dili olmaları için de tatlının şerbetinden de içerler. Gerdek odasında yapılan bütün uygulamalarda güvey ve geline yardımda bulunup onlara neler yapmaları gerektiğini öğreten yakın akrabalardan evli bir çift hazır bulunur. Bu çift düğünün başından bitimine kadar yeni evlilere yarımda bulunurlar. Bu çift düğün başladıktan bitimine kadar yeni evlilere yardımda bulunurlar. Bu evli çifte gelin-damat yapan denir. Gerdek gecesinde gelin ile damadın yattığı yataktaki çarşaf daha sonra yıkanıp saklanır. Bu çarşaf bir daha ölüm döşeğinde kullanılır. Ölüm anındaki çiftlerin döşeğine bu çarşaf serilir. Geç saatlerde ise damadın arkadaşları gelir. Damada, ararlarında biriktirmiş oldukları para ile alınan hediyeleri getirirler. Arkadaşları damat odasının kapısı önünde oturup damada ve geline şu maniler söylenir; Elımıze, elımızı boncuklar, Allah versın Ali beye çocuklar Elmız, elımıze bızçeler, Allah versın Ali beye kızçeler Mufakta trupçe, mutfakta trupçe, inanasın Ali aga gelinin guguvçe Mutfakta lamba, mutfakta lamba, insanın Ali aga gelin alafranga Çık Ali çık nere kapi, gelecektırbablıgın durasın karşi Elımıze elımıze tenekiçeler, Allah versın damat aga çingenkiçeler Elımıze, elımıze telli yumurta, Çok aykırdık dmat aga bizi unutma Bu uygulama ve eğlenceden sonra damadın arkadaşları evden ayrılır. Bundan sonra damadın evindeki gençler bir araya gelip yakın akrabalardan herfene (Arkadaşların aralarında para toparlayarak yaptıkları eğlence) mani eşliğinde toplanır. Okunan mani ise şöyledir; para toplamaya başlarlar. Bu herfene Elımıze elımıze tabaka, Ver aga baba bize sadaka, Sadakay aga baba biz yiyecısık Gelecisık torunlarından zevk edecisık

125 114 Elımıze elımıze tabaka, Ver hanım anne bize sadaka, Sadakay hanım anne biz yiyecesik, Gelecesik torununda zevk edecisık. Bu mani düğünde bulunan yakınların hepsine söylenir. Para veren kişilere teşekkür manasında ağa babanın ( veya yakınların isimleri zikredilir) odası yaygili, ne imiş bu aga baba saygili manisi söylenirken, para vermeyenlere ise Ali aganın odasi yaygısı ne imiş bu Ali aga saygısız manisi söylenir. Bu merasimde biriktirilen paralarla kasabalar veya yakında bulunan pastanelere gidip harcanır. Önceleri bu merasim sırasında düğünde bulunan gençler komşuların evlerinden tavuk çalıp, pişirip yerlermiş. Tavuk çalma geleneği bilindiği için komşular kızmazmış. Çalınan tavuklar pişirilip aralarında yenirmiş. Düğünün ertesi günü Cuma günüdür. Ustruga da gerdek gecesinden sonra ertesi gün gelin, sabahın erken saatlerinde yanına bir çocukla birlikte köyün çeşmesine su almaya gider. Alınan su ile kaynanası ve kaynatası abdest alır, gelin de yanlarında hazır bulunur. Bu uygulama ile evin bereketinin bol olacağı ve gelinin hayırlı olacağı düşünülür. Kaynanası ise gün boyu, akşam verilecek davete hazırlık yapar. Davet bütün yakın akrabalar iştirak eder. Davetten sonra evde kalan aile halkının ayakları gelin tarafından yıkanır. Bazıları da geline eziyet olsun, oyun olsun diye ayaklarına zeytinyağı sürer. Geline ayaklarını yıkatmalarının nedeni kendisinin ne kadar saygılı olduğunu tespit etmek içindir. Bunun sonucunda geline para veya hediyeler verilir. Dobruca Türklerinde yatsı namazı kılınıp Yasin süresi okunduktan sonra güveyi kapatılırmış. Bazı bölgelerde ise güveyi gece geç saatlerde arkadaşları tarafından evin kapısına kadar getirip, içeri girerken sırtına yumruk vururlarmış Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s

126 115 BEŞİNCİ BÖLÜM EVLENME SONRASI RİTÜELLER 5.1 KIZ VE OĞLAN TARFLARININ DÜĞÜNDEN SONRA İLK GÖRÜŞMESİ Üsküp civarlarında düğünden iki gün sonra Salı günü dernek denilen toplantı yapılır. O gün gelinin yakınları olan kadınlar gelir. Dernek e gelenler içinde yeni gelin var ise o da gelinliğiyle gelir. Gelinin annesi baklava getirir. Kadınları kapıda damat karşılar ve baklava getirenlere para verir. Damat yakınlarının da katıldığı bu günde lokum, çay, pasta, poğaça, baklava, limonata ikram edilir. Gelinin annesi geline takı takar. Gelin herkesin elini öper. Cuma günü yine erkek evine gelinin kız arkadaşları gelir. Eğer kız kardeşi varsa kız kardeşi de takı takar. Pazartesi günü ise gelinin yakınları toplanır, gelin de getirdiği bohçaları onlara dağıtır. Bohçaları dağıtırken önce kaynanaya, eltiye, görümceye ve sırasıyla diğerlerine verirken önce el öper, bohçayı ellerine verir ve yine el öper. Pazar günü, damat kaynananın evine yemeğe davet edilir. Buna kaynananın elini öpülmesi denir. Yemek yenildikten sonra çaylar içilir ve sohbet edilir. Haftaya, pazar günü, gelinin babası damat evine bazı yakınlarıyla birlikte yemeğe davet edilir. Düğün gününde üç hafta sonra gelini üç akşam annesi misafir eder. Buna pırviçe denir. Beş hafta gerince, gelin baba evine beş geceliğine misafir götürülür. Üsküp ve çevresindeki bu evlenme adetlerini Türkiye ye göç etmiş olanlarda da görmek mümkün olmakla birlikte bazı adetlerin uygulandığı görülür. Gostiva civarındaki adetler ise düğünden bir hafta sonra yedinci günü akşamleyin sefte (ilk defa) veya pırviçe denilen merasim yapılır. Öncelikle erkek tarafı kız tarafından ağırlanır. Bu buluşmada dostların akrabaları birbirlerini tanıma fırsatı bulur. Akşamları yapılan bu yemekli davetlerde dostlar birbirlerini eksiksiz, en iyi şekilde ağırlamaya gayret gösterirler. Kurulan sofralar zengin olur. Kız tarafında bu davette özel olarak akıtmak (börek) ve bal ikram edilir. Akıtma, yağ içerisinde pişirilmiş yufka şeklinde bir tür börek. Davetler genelde evlerde yapılır. Davetlere kalabalık bir şekilde davetliler katılır. Damadın kız tarafına gidişi sırasında, ilk olması nedeniyle ayakkabılarına bal, bazı yerlerde ise soğan, gül vb. gibi şeyler konulur. Kız tarafına gidildikten sonra ertesi akşam veya iki akşam sonra kız tarafı ve yakın akrabaları erkek tarafına gelirler. Burada da gelen davetliler ilk olması bakımından en iyi bir şekilde, eksiksiz bir biçimde ağırlanmaya gayret edilir. Bu gibi davetlere Makedonya nın batı kesiminde

127 116 yaklaşık kişilik kalabalık bir katılım olur. Gelen davetliler evin avlusunda veya restoran girişlerinde karşılanır. Erkekler ve kadınlar ayrı ayrı birbirini selamlar hoş geldiniz der. Gelen misafirler yerlerini aldıktan sonra tekrar ev halkı içeri girip davetlileri selamlar. Daha sonra herkese şeker, lokum ve çikolata ikram edilir. Bu hoş geldin ikramından sonra davetliler yemeklerin yenileceği sofra veya masalara oturtulur. Misafirlere çorbadan tatlıya kadar zengin bir sofra sunulur. Yemekler yenilip sofra duası yapıldıktan sonra davetliler oturmaya devam eder. Bu sırada ilk olarak kahve, daha sonra da çaylar ikram edilir. Davetliler evden ayrılmadan evvel meyve ve en sonunda meyve suları ikram edilir. Bu gibi davetler bazı kesimlerde kadın erkek ayrı yapılırken bazı bölgelerde ise bir arada yapılır. Makedonya Müslümanlarında düğün bittikten sonra, gelin tarafının ve erkek tarafının yakınlarının birbirlerini tanımaları için bu tür ziyafetler verilir. Bunlar genelde akşamları evlerde yapılır. Erkek ve kız tarafı karşılıklı davetlerini yani sefteyi yaptıktan sonra, iki ay içerisinde erkek ve kız tarafının yakınları yeni evlilere ziyafet verir. Bu ziyafetlerin amacı damadın veya gelinin akrabalarını tanıması ve dostların birbiriyle kaynaşması içindir. Yakın akrabaların bu ziyafeti vermesi neredeyse mecburidir. Çünkü vermeyen akrabalar ayıplanır. Makedonya da yediğinde yedirme gerekir ifadesi çok yaygındır. Yani davetlere katılan kimseler aynı zamanda davet ve ziyafet vermek zorundadır. Dobruca Türklerinde bu uygulamaya geze denir. Geze, gezdirme anlamına gelmektedir. Yani gelin akrabalara gezmeye götürme geleneğidir. Geze ailelerin birbirlerini çağırmasıyla gerçekleşen bir uygulamadır. Bu davetlere sağdıç, da mutlaka davet edilir. Gelen misafirler uzak köylerden ise iki veya üç gün ağırlanır. Üç gün yemekler verip hizmet edilir. Gezeler genelde amca, teyze, hala, dayı gibi yakın akrabaların davetleri ile devam eder. Gelin, teyze kim çağırırsa onlar için hediyelerle bir bohça hazırlar. Gelin o evden çıkarken de kendisine bahşiş verilirmiş, evden boş çıkarılmaz. 144 Erzincan da düğünden on beş gün sonra güvey, yanına kardeşini ve akrabalarından birkaç kişiyi alarak kız evine gider. Gelin ise bundan bir hafta sonra el öpmeye gelir. Erzurum da bir ay sonra güvey ve gelin kız evine götürülür. Buna ayak dönme denilir Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Hamit Zübeyr Koşay, Türkiye Türk Düğünleri Maarif Vekilliği eski eserler ve müzeler umum müdürlüğü yayınları Ankara s

128 117 ALTINCI BÖLÜM ÖLÜM İLE İLGİLİ RİTÜELLER 6.1. ÖLÜMÜ DÜŞÜNDÜREN BELİRTİLERİ VE BUNLARDAN KAÇINMALAR Ölüm korkusunun bilinçaltındaki baskısıyla tedirgin olan insanların düşünceleri, geleceği bilme arzusu, araç ve nesnelerin şu veya bu şekilde kullanılışları, tabii olayların zuhur etmesi, hayvanların hareket ve sesleri, rüyalar veya rüyalarda görülenler vb. hususlar halk arasında çoğu zaman ölümünün bir işareti, bir ön belirtisi olarak kabul edilmektedir. Makedonya Müslümanlarında da ölümün ön belirtileri olduğu kabul edilen bu gibi olaylarla ilgili değişik inanış ve uygulamalar dikkatimizi çekmiştir. Halk inançlarında bazı hayvanlar ölümün habercisi veya ölümle bağlantılı kabul edilirler. Örneğin, hutbolu, yani baykuşun ötmesi, evin çatısına veya bacasına tünemesi o evde yakınlarda bir ölüm olacağı şeklinde yorumlanır. Baykuş uğultusunun ölüm habercisi olduğu düşünülür. Aynı şekilde bir tavşanın yolda insanın önünü kesmesinin kişiye uğursuzluk veya kötülük getireceğine, hatta yakınlarında vuku bulacak bir ölümün işareti bile olabileceği varsayılır. Makedonya nın bazı bölgelerinde köpeğin uluması da benzer şekilde ölümün habercisi kabul edilir. Köpeklerin ezan okunurken ulumaları ise onların kendi dillerince zikir yaptıkları şeklinde yorumlanır. Aynı şekilde horozların akşama doğru ötmesinin hayra işaret olmadığı, hatta yakın zamanda bir ölüm olacağının habercisi olduğu kabul edilir. Bunların dışında bütün evcil hayvanların huzursuzlukları ve alışkanlık dışı davranışları da sahiplerinin başına kötü bir şey geleceğinin belirtisi olarak kabul edilir. Trabzon ve yöresinde de Makedonya Müslümanlarında var olan benzer uygulamalar dikkatimizi çekmiştir. Trabzon da da ölümünün ön belirtileri olarak hayvanlarla ilgili birçok inanış görüyoruz. Mesela köpeğin uğuldaması, zamansız horoz ötmesi, kargaların ötmesi vb. Bunlardan başka rüyada dişin ağrıması, diş doldurtmak veya çektirmenin, kalabalıklar içerisinde görünme veya bu kalabalıkta beyaz cübbeleriyle hocaların veya Beydullah ın görülmesi ve ölülerle uğraşmak veya sık sık ölü görmek ölümün habercisi olarak veya yakınlarda aile üyelerinden birinin vefat edeceğine işaret kabul edilir. Trabzon ve yöresinde ise, rüyada bulanık su görmek ölüme işaret olarak yorumlanır. Rüyada ölü bir şey verirse iyiye yorumlanır, bir şey alırsa ölüm olacağı kabul edilir. Rüyada soğan, biber

129 118 gibi acı şeyler görülürse, yakında acıklı bir yer olacak diye yorumlanır. Makedonya Müslümanların arasında günlerin de ölüm için ön belirti olduğuna inanılır. Örneğin, bazı bölgelerde yaşayan Müslümanlar arasında kadınların salı günü çamaşır yıkaması aileye bir kötülük veya ölüm getireceği algısına yol açar. Salı günü veya gecesinde tırnakların kesilmesi ile el ve ayak tırnakların artarda kesilmesinin kötülüğe, hatta ölüme işaret olduğuna inanılır. Kısacası, salı günü genelde Müslümanlarda uğursuz bir gündür denilebilir. Dolayısıyla, Salı günü yapılması gereken bazı işlerin çoğunlukla ertelendiği dikkati çeker. Nitekim yolculukta kaza olmaması ve sıkıntılı durumlarla karşılaşmamak için yolculukların ertelendiği sıkça görülür. Makedonya da yaklaşık on sene önce meydana gelen uçak kazasının salı günü gerçekleşmesi ve birçok vatandaşın hayatını kaybetmesi salı günüyle ilgili var olan uğursuzluk inancını daha da pekiştirmiştir. Salı günün uğursuzluğuna dair bu inanışlar muhtemelen Hristiyan inancından Müslümanlarla geçmiştir. Çünkü İstanbul un fethi salı gününe denk geldiği için Hristiyanların bu günü uğursuz kabul eder. Makedonya Müslümanlarında böyle bir kültür içerisinde yaşadıkları için muhtemelen ondan etkilenmişlerdir. Yine değişik nesne ve uygulamalar da Makedonya Müslümanlarında ölüm habercisi olarak algılanır. Mesela, bir evde ölüm olmuşsa, cenaze yıkandıktan sonra suyun kullanıldığı kazan, yıkanarak ters çevrilir. Eğer böyle yapılmaz ise, ölümün o eve tekrar döneceğine ve ölen kimsenin hortlak olarak geri geleceğine inanılır. Makedonya Müslümanlarında ölen kişinin eşyaları genelde yakılır. Zira ölenin eşyaları kullanılırsa, o eve ölümün tekrar geleceği kabul edilir. Bazı bölgelerde ise ölünün tüm eşyaları dışarı çıkarılır ve yıkandıktan sonra fakir fukaraya verilir. Bazen ölünün döşeği de dışarı çıkarılır, yıkanıp kurutulduktan sonra eve alınır. Benzer şekilde ölümden sonra taziye için gelen misafirlerin ayakkabıları çevrilmez, yani çıkarıldığı gibi bırakılır. Eğer ayakkabıları çevrilirse, o eve ölüm yolunun açıldığına inanılır. Ayrıca taziyeye ve cenaze merasimine katılanların, merasimden sonra doğrudan eve gitmeleri son derece önemlidir. Eğer onlar doğrudan evlerine değil de başka bir eve giderse, gittiği evin halkına ölüm getireceği kabul edilir. Bu nedenle, ölüm ve taziyeden dönenler yakın akraba bile olsa ev halkı tarafından soğuk karşılanır, yani pek hoş karşılanmaz. Önceleri ölü yıkanılan suyun ölünün ailesi tarafından içildiği rivayet olunur. Böylece ailesinin ölümden soğukluk hissedeceği, yani yaşanılan ölüm hadisesini kısa zamanda unutacağı düşünülürmüş. Bu uygulamanın söz konusu evde bir daha ölüm olayının yaşanmaması için bir nevi koruma amacına matuf olduğu düşünülürmüş. Ancak günümüzde bu uygulama terk edilmiştir. Günümüzde ise

130 ölünün yıkandığı su, kötü amaçlar için kullanılır. Sihir yapmak isteyen bu sudan gizlice alır ve onu kendi kötü niyetlerinin gerçekleştirmek için kullanmaya çalışır. Mesela birbirinin seven iki kişiyi birbirinden soğutmak için bu suyun kullanıldığı ve neticeyi hâsıl ettiği yaygın bir kanaattir. Yine ölünün çenesini kapamak için kullanılan bez parçası, şami (çember) veya tülbent de sihir yapmak için kullanılmaktadır. Bu daha çok kişinin düşüncesini değiştirmek için kullanılır. Mesela kızını vermek istemeyen babanın fikrini değiştirmek için kızın anası, bu tülbendi üç defa düğümleyip dua eder ve bu yolla amacını düşürür. Bu uygulamanın etkisini gösterdiğine dair birçok örnek zikredilmiştir. Beşikte uyuyan bebeğin iki kişi tarafından beşikle beraber taşınmasının da ölüm habercisi olabileceği kabul edilir. Makedonya Müslümanlarında psikolojik ve fizyolojik değişiklikler de ölüm habercisi olarak yorumlanır. Örneğin, kişinin parmağının veya vücudunun bir bölümünün sararması veya morarması ölüm habercisi olarak kabul edilir. Yine hastanın bedeninde meydana gelen bazı değişiklikler halk arasında ölümün yaklaştığının belirtisi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca hastanın nefesinin kısılması, nefes alıp vermede zorlanması nefesinin göğsüne çıkması, renginin sararması (buz gibi olması) gibi belirtiler ölümün işareti olarak kabul edilir. Ölüm, ayak ve ellerden gelir inancı hâkimdir. Hastanın sürekli olarak beni yatır, beni kaldır gibi isteklere bulunması, burnunun uzaması, gözlerinin dönmesi veya gözlerini tavana doğru dikmesi de ölümünün yaklaştığının belirtileri kabul edilir. Dobruca Türkleri de Makedonya Müslümanları gibi hayvanlar, nesneler, rüyalar, psikoloji, astronomi, günler, ölenin durumu, rastlantıları yoluyla ölümün ilk belirtileri üzerine yorum ve tahminlerde bulunur. Bunlarda hayvanlarla ilgili olan bazıları; Rüyalarla ilgili olanları: Hocalar görmek, ziynet eşyası görmek; Astronomi ile ilgili olanları: Yıldız kayması; Günlerle ilgili olanları: Cumartesi günü bir kimse ölürse, yakında o köyden bir kişinin daha öleceğine inanılır. Ölenin eti yumuşak olursa, ardından bir ölüm daha olacağı yorumu yapılır. 146 Türkiye nin değişik yerlerinde, ölümün ön belirtisi olarak köpeğin uluması, uluma biçimi, uluma süresi ve uluduğu yere göre değişik yorumlar yapılmaktadır. Öküz, inek, koyun, at, tavşan, horoz gibi hayvanlar da ölümün ön belirtisi olarak kabul edilir. 147 Türkiye de ev, ev eşyası, araç ve gereçler, yiyecekler de ölümün ön belirtisi olarak kabul edilmektedir. Bu konudaki inanışlar şunlardır: kapı, tavan, dolap çıtırdaması, geceleyin beklenmedik bir 146 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971, s

131 120 anda kapının çalınması, eşyanın kendiliğinden kırılması gibi. Yine Türkiye nin çeşitli yerlerinde rüyada bazı hayvanları görmek ve onların zarar verdiğini görmek de ölümünün ön belirtisi olarak algılanır. Yıldız kayması da ölüm habercisi olarak kabul edilir. Ay ve güneş tutulması, şimşek çakması da ölüm habercisi olarak kabul edilir. Ölünün eti yıkanırken yumuşarsa, ardından başka bir ölüm daha olacağı biçiminde yorumlanır ÖLÜM ÖNCESİ Ölümden önce her yerde olduğu gibi Makedonya Müslümanlarında da hazırlıklar yapılmaktadır. Bunlarda bazıları dini bir vecibe olarak, bazıları da geleneksel bir tutum olarak yapılır. Makedonya da ölüm öncesi yapılan uygulamaları şöylece sıralayabiliriz. Ölmek üzere olan kişi, eğer bir güçlük yoksa kıbleye doğru ve sağ yani üzerine çevrilir. Dini bakımdan da bu uygulamanın gerektiği olduğu kabul edilir. Sırtına ve ensesine yastık gibi şeyler konup başı yükseltilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde ve ayakları kıbleye uzatılır duruma getirilir. Mümkünse yüksek olan karyoladan indirilir, canının, yerde serilmiş döşekte çıkması gerektiğine inanılır. Ölüm anında baş ucunda Kur an ı Kerim özellikle de Yasin-i Şerif okunur ve sık sık kelime-i tevhid tekrarlanır. Bir hadiste Kimin son sözü La İlahe illallah olursa o kişi Cennete girer buyrulmuştur (Ebu Davud, Cenaiz, 16). Bu hadise binanen Makedonya da yaşayan Müslümanlarda ölüm yatağında iken yakınları tarafından sık sık kelime-i tevhid hatırlatılır. Hacdan getirilmiş zemzem suyu hastanın dudaklarına sürülür. Hastanın susuzluk çektiği düşünülerek dudaklarına ve yüzüne yakınlarından biri tarafından zemzem sürülür. Makedonya genelinde, hacca gitmiş aile fertleri vasıtasıyla her evde ölüm için zemzem hazır bulundurulur. Hacca gidenler ise hacda kullandıkları ihramları ölüm için saklar. Öldüklerinden bu ihramları kefen olarak kullanılır. Hacca gitmiş olduğu belirtilmek için ihramlar ölenin mezarına konulur. Bu uygulama ile o kişilerin sorgu-sualinin daha kolay olacağına inanılır. Ölüm döşeğinde olan kişi, kendileriyle helalleşmesi için yakınlarını yanına çağırttırır ve herkesten tek tek helallik ister. Son nefesini kelime-i tevhid ile vermesine özellikle dikkat edilir. Onun için baş ucunda bulunanlar devamlı kelime-i şehadeti ve kelime-i tevhidi hatırlatır. Ölüm anında yakınları tarafından başka bir odada Kur an okunması hemen kesilir ve o anda ölü için yapılması gereken hazırlıklara geçilir. Ölüm gerçekleştikten sonra Kur an okunmasının iyi olmadığına inanılır. Eğer Kur an okunmak isteniyorsa, başka odada okunma nedeni de

132 121 ölüm anında olan hastanın temiz olup olmadığından meydana gelen şüphedendir. Kur an a saygısızlık olmasın diye başka odalarda okunur. Ölüm anında yabancıların orada hazır bulunması uygun görülmez. Ölümden önce hastanın durumuna göre bazen genel temizlik yapılabilir. Yani var olan fazla kılları temizlenir. Ağır hasta olanlarda, can verirken eziyet vermemek için olduğu gibi bırakılır. Dobruca Türklerinde de, son nefesine yaklaşan hastanın başında, hastanın ruhunun daha kolay verebilmesi için yaşlılar tarafından Kur an okunur. Hasta son nefesine kadar yalnız bırakılmaz. 148 Türkiye nin değişik yerlerinde de hastanın başında Kur an okunur, kelime-i şahadet devamlı tekrarlanır, ölüm anında hastanın dudaklarına susuzluk çekmemesi için su sürülür ÖLÜMÜN DUYURULMASI Cenaze için bütün bu uygulamalar yapıldıktan sonra, yakın akrabalara telefon la dolayılı ifadelerle verilir. Yakınları yurt dışında olanlara ise gelmeleri için haber dolaylı ifadelerle verilir. Babasının çok hasta olduğu ve başka bir yakının vefatı veya hasta olduğu söylenir. Bu, gelirken kişinin kendini kaybedip kaza veya benzeri sıkıntılara düşmemesi için yapılır. Ayrıca, Makedonya genelinde yakınlarına veya akrabaların bulunduğu köy ve kasabaların müezzinlerine, ölen kişinin kimin babası veya anası olduğu bilgilerin anlaşılacak şekilde detaylıca yazıldığı bir kâğıt gönderilir. Bu kâğıtla birlikte müezzine bahşiş de verilir. Müezzin, camideki hoparlörler yardımıyla bütün köy veya kasabanın duyacağı şekilde salah- selah okur. Salah, ölen kişinin yakınlarının bulunduğu her yerde okunur. Yedi veya dokuz salah okutulmasına dikkat edilir. Yani, Makedonya Müslümanlarında tek sayı inancı oldukça yaygındır. (Çocuklara sünnet edilirken bile, tek saatli saatlerde yapılmasına özen gösterilir. Bu şekilde kötü ruhlardan korunacağına, zira çift sayıların uğursuz olduğuna inanılır). Makedonya Müslümanlarında bu inanışın dini olduğu da kabul edilir. Allah ın tek olduğu, sıfatlarının tek olduğu ve tespihlerin tek sayılarla çekildiği gibi düşüncelerle bu inanış savunulmaktadır. Salah okunduğunda defin işleminin ne zaman olacağı da bildirilir. Ölüm gece gerçekleşmiş ise salah sabah okutulur. Sabah namazından çıktıktan bir saat sonra, halkın kalkmış olduğu bir zamanda salah okunur. Normalde öğle namazından sonra defin yapılır. Bir engel var ise defin, ikindi namazından sonra da yapılabilir. Karanlık 148 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm s Kalafat, Doğu Anadolu da.,s.107 Önal Romanya Dobruca Türkleris.247

133 122 basması muhtemel zamanlarda kesinlikle defin yapılmaz. Karanlıkta kabristan gidilmesinin tehlikeli olduğu ve bunun ölü için de iyi olmadığına inanılır. Dobruca Türklerinde ise yakın akrabalar ve dostlara telefonla haber verilir. Ölüm Cuma gününe denk gelirse, ölüm haberi camide iken diğerlerine verilir. 150 Türkiye de ölüm olayının duyurulması köyde, kasabada ve büyük şehirlerde farklı şekillerde gerçekleşir. En doğal biçimi ise ölenin yakınlarının ağlamasıyla olur. Ağlamayı duyan komşular ölü evine toplanarak, ev halkının acılarına ortak olmaya, onları teselli etmeye çalışırlar. Yapılması gereken ilk hazırlıklarda da yardımcı olurlar. Bunun dışında cenaze sahibinin komşuları tarafından, camilerde sela verdirilecek, gazete ilanlarıyla, radyo, televizyon, telefon, telgraf gibi araçlarla da ölüm haber verilir CENAZENİN BEKLETİLMESİ DURUMU Ölüm haberi verildikten sonra diğer işlemler tamamlanmaya çalışılır, yakın akrabalar aralarında paylaştıkları görevleri, sabahın ilk saatlerinden itibaren yerine getirmeye koyulur. Ölü hemen hemen her yerde elde geldiğince çabuk gömülmeye çalışılır. Hasta gece ya da sabah ölmüş ise öğle namazına, öğle ölmüş ise ikindi namazına yetiştirilmeye gayret edilir. İkindiden sonra ölenler o gece bekletilerek ertesi gün öğle namazında gömülmemektedir. Bazen uzaktaki akrabaların cenaze törenine katılmalarını sağlamak için ölünün bekletilmesi zaruri olduğunda gömülme işlemi ikindi namazından sonraya tehir edilebilmektedir. Bu esnada yakın akrabalar yapılması gereken işlemleri aralarında paylaşıp bir an önce yerine getirmeye çaba sarf ederler. Yakın akrabalardan bazıları kefen alma işlemiyle uğraşırlar. Bunun yanında cenazenin yıkanması için gereken malzemeler de temin edilir. Bu malzemeler, sabun, sünger, kefenlere sürülecek kokular, suyun döküleceği bir maşrafa (sürahi) taşınacağı kovalar gibi şeylerdir. Diğer bir grup ise, mezarda koyulacak platica, yani tahta parçalarını temin eder. Bu ağaçlar, tahta şeklinde kesilmiş yaklaşık bir metrelik parçalardır. Genelde daha dayanıklı olan ağaç türleri tercih edilir. Dut veya çam ağacından yapılmış platiçaların daha dayanıklı olduğu ce daha geç çürüdüğü kabul edilir. Başka bir grup ise, cenazenin yıkanacağı teneşiri ve tabutu camiden alıp ölenin evine getirir. Aynı zamanda mezar açacak görevliye de haber verilir. Önceleri Makedonya 150 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998,s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s.41-43

134 123 Müslümanlarında birkaç kadından müteşekkil ağlayıcılar grubu varmış. Ölüm olan evlere bu kadın grubu, ağlamaları ve ağlatmaları için davet edilirmiş. Çok ağlanmasının ölü için daha iyi olduğuna inanılırmış. Bu ağlayıcı kadınlara aynı zamanda dizciler de denilirmiş. Bunlar, ağlama esnasında ağıtlar da dizdikleri için ağıt yakıcılar da denilmiştir. Köy imamı ve köyün hafızları konağın açıldığı evde öğle veya ikindi namazından yaklaşık iki saat önce toplanırlar. Ölen için hatim indirirler. Bu esnada köyün imamı veya müezzini bir yardımcı ile birlikte kefeni hazırlar. Hatim indirildikten sonra köy veya kasaba imamı, cenazenin evin bahçe veya avlusuna çıkarılmasını ister. Ölen kadın ise, kadın tarafından, erkek ise erkek tarafından yıkanır. Bu işlemi, kadınlardan tayin edilmiş, dini bilgisi olan iki kişi gerçekleştirir. Erkekleri ise genelde imamlar yıkarlar. Ölüm olayı haber verildikten sonra, yakınlar, dostlar ve akrabalar başta olmak üzere herkes ölü evine gelir. Yakınlara başsağlığı dilenir ve ölüye dualar okunur. Bu esnada, ölenin evinde sıkışıklık olmaması için komşulardan birinin evi konak olarak açılır. Konak, başsağlığı için gelenlerin karşılandığı evdir. Konak, evin tam karşısına denk gelen komşunun evinde kesinlikle açılmaz. Ya daha yukarıda ya da daha aşağıda ola evde açılır. Bazı bölgelerde bu gibi uygulamaların, o eve tekrar ölümü getireceği inancı hâkimdir. Konak açılan evde, yakın akrabalar evin kapılarında gelenleri karşılar. Yaşlılar ise, evin içinde belirlenmiş bir odada gelenlerin başsağlığı dileklerini kabul etmek için hazır bulunur. Gelen kadınlar, yine ölenin evinde ayrılmış bir odada yakınlarına başsağlığı dileklerini iletirler. Başsağlığına gelenler genelde kısa durup evden ayrılırlar. Erkeklerden yakın akrabalar, gelenleri karşılamak için konakta hazır bulunurlar. Kadınlar ise, ölenin evinde oturur ve gelenlerin taziyelerini kabul ederler. Cenazenin bir an önce defnedilmesi gerektiğine inanılır. Özellikle yaz aylarında sıcaklardan dolayı kokuşmaması ve şişmemesi için cenaze en kısa zamanda gömülür. Ancak ölüm ikindi zamanında olmuş ise, cenaze ertesi gününe kadar bekletilir. Çünkü akşama doğru cenazenin defnedilmesinin iyi olmadığı kabul edilir. Kötü ruhların akşam ölüye zarar vereceğine inanılır. Ya da ölen kişinin yakınları yurtdışında olduğu zamanlarda da cenaze, yakınları gelinceye kadar bekletilir. Eğer ölüm kişinin memleketi dışında olmuş ise, cenazenin memlekete götürülmesi işlemleri tamamlanıncaya kadar bekletilir. Cenaze gelip durum yakın akrabalara duyurulduğunda, bu esnada hafızlar tarafından hatim indirilmiş, imam tarafından da kefenler kesilip hazırlanmış olur. Bunda sonra namaz vaktinden yaklaşık

135 124 yarım saat önce, cenaze evin avlusuna çıkarılır. Kadın ise kadın tarafından, erkek ise imam ve müezzin tarafından cenaze yıkanır. Bazı bölgelerde hatim indirildikten sonra konak açılan evde hocalar tarafından ıskat ve devir uygulaması yapılır. Ancak, bazı bölgeler bunu haram sayarak bu uygulamadan vazgeçmişlerdir. Dobruca Türklerinde doktor raporu alınmadan cenaze kaldırılamaz. Doktor raporu alındıktan sonra defin işlemleri yapılabilir. Doktor raporuna göre cenazenin otuz altı saat bekletilmesi gerekebilir. Bu esnada mezar açılıp hazırlıklar yapılır. Ölüm ikindi vakti olmuş ise veya uzaktan gelmesi gereken yakınlar var ise cenaze bir gece bekletilir ÖLÜNÜN YIKANMASI Makedonya Müslümanlarında cenazenin bir an önce yıkanması, kefenlenip hazırlanması ve defnedilmesi gerektiğine inanılırken, bunun dini açıdan da müstear olduğu kabul edilir. Yıkama işini yapmak için cenaze, önce evdeki ölüm döşeğinden kaldırılıp dışarı çıkarılır, teneşir denilen tahta veya metal bir sedir üzerine, sağ tarafı kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılır. Teneşirin çevresine ve kefenlere güzel kokular sürülür. Ölünün göbeğinden diz altına kadar olan avret yeri bir örtü ile kapatılır ve elbiseleri tamamen çıkarılır. Evden cenaze çıkarıldıktan sonra ölü döşeği toplanıp dışarı çıkarılır. Ölü döşeğinin olduğu yere su serpilir. Bu uygulama ölü döşeğinin bulunduğu yerin ölü kalmaması, su ile tekrar canlanması inancıyla yapılır. Daha sonra odada oturacak olanların da ölü gibi değil canlı bir şekilde oturacakları kabul edilir. Su dökülen bu yere bir tasın içinden un da serpilir. Bu evin bereketinin tekrar canlanması, ölenle birlikte ölmemesi inancıyla yapılan bir uygulamadır. Tasta arta kalan un da fakir olan birine verilir. Evin dışında su hazırlanırken genelde üç kazan olur. Bu kazanlardan birinde su kaynatılır, diğerinde soğuk su olur. Üçüncüsünde ise bu iki kazandaki sulardan faydalanarak fazla sıcak olmayacak şekilde ılık ölü suyu hazırlanır. Ölü suyu el kazana sokularak kontrol edilemez. Maşrapayla veya saplı bir kapla kazandan su alınır, dışarıda ele dökerek kontrol edilir. Suyu taşıyanların abdestli olmaları gerektiğine inanılır. Mevta erkek ise erkek, kadın ise kadın yıkayıcı yıkamaya geldiğinde cenaze evvela evin bahçe veya avlusuna çıkarılır. İlk olarak bağlı olan ayaklarındaki başparmakları çözülür ve taharetin daha kolay alınabilmesi için sol ayağı sağ ayağının üstüne gelecek şekilde koyulur. Çene altından beline doğru ağzı kapatmak için 152 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998,s.251

136 125 bağlanan bez çözülür ve üzerinden eşyası varsa tamamen çıkarılır, cesedin üzeri bir çarşafla örtülür. Cenaze yıkayan erkek varsa kadın, farz olan yıkama görevini yerine getirmeye niyet eder ve yıkama bitinceye kadar da (Güfraneke ya Rahman) Artık senin af ve mağfiretinle baş başa, sen onu bağışla ey rahman olan Allah Diye dualar okunur. Yıkamaya kişi ilk olarak elini bir bezle sarıp üç defa, bazen da beş defa taharet verir. Ölü tamamen temizleninceye kadar avret yerlerini yıkar. Sonra abdest aldırmaya başlar. Önce yüzünü yıkar. Ağız ve buruna su verilmez. Sadece dudaklarının içini ve dışlarını, burun deliklerini, göbek çukurunu parmakla veya parmağına sardığı bezle mümkün mertebe siler. Ondan sonra ellerini, kollarını yıkar. Başını da methedip, ayaklarını geciktirmeksizin hemen yıkar. Böylece sağ ve sol tarafları üçer defa yıkanır. Bundan sonra cenaze hafifçe kaldırılır. Bu esnada cenaze, yıkayan kişinin göğsüne veya eline veya dizine dayandırılır. Sonra karnı hafifçe ovulur. Aynı zamanda midesinde var olanın tamamen dışarı çıkması için başı da üç defa hafifçe kaldırılır. Bir şey çıkarsa su ile yıkanıp giderilir. Böylece ölüye gusül verilmiş olur. Cenazeyi sabunlu yıkama işlemi iki defa tekrarlanır. Abdest ve gusül verildikten sonra cenaze havlu ve benzeri bir şey ile kurulanır. Daha sonra kefen gömleği giydirilir ve arta kalan kefenleri yayılır. Kefene sarıldıktan sonra ölüden çıkacak bir sıvı veya benzeri şeyler artık yıkanmaz, öylece gömülür. Dobruca Türklerinde yıkama işlemini hocalar yapar. Köyün hocası yoksa başka bir köyün veya kasabanın hocasına haber verilir. Cenaze evlerde veya son zamanlarda, hazırlanmış gasilhanelerde yıkanır. Erkek cenaze erkek, kadın cenaze de kadın yıkayıcılar tarafından yıkanır. Kullanılan malzemeler Makedonya dakilerle ayrıdır, sadece eldiven ve ispirto kullanılmaz. 153 Türkiye nin çeşitli yerlerinde cenaze, evin avlusunda veya evin uygun bir yerinde, bahçesinde, kapı ardında, çadırda, gasilhanede ya da camide yıkanır. Büyük kentlerde ise cenazenin tekfin ve teçhiz işlemleri mezarlıkların gasilhanelerinde yapılır. Burada cenaze belediye görevlileri tarafından yıkanır. Bunun karşılığı olan ücret belediyeye ödenir. Küçük şehir ve köylerde cenaze ücret karşılığı veya sevabına da yıkanır. Bazı durumlarda, şeytan girmemesi, pislikakıntı çıkmaması, su kaçmaması, abdestin bozulmaması için cesedin burnunun, kulaklarının vb. pamuk ile tıkandığı da görülmüştür. Anadolu köylerinde cenazeler genelde evin bahçesinde yıkanır. Ölünün artan suyu ile değişik uygulamalar yapılır. Bazı yerlerde ev 153 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998,s

137 126 halkı bu suyla elini yüzünü yıkar, ölenin çamaşırları yıkanır, abdest alınır ve şifa niyetiyle hastalar yıkanır. 154 Dini açıdan ise: Ölü kapalı bir mekânda yıkanmalı, yıkayan ve yardım edenden başka kimse görmemelidir. Bir ölüyü ona en yakın olan biri veya takva sahibi güvenilir bir kimse yıkamalıdır. Erkek ölüyü erkek, kadın ölüyü kadın yıkamalıdır. Yıkayan kişiler abdestli olmalıdır. Bir kadın vefat eden kocasının yıkayabilir. Zira kadın hiddet bekleyecektir ve bu hiddet müddetince evlilik devam ediyor sayılır. Fakat koca, ölmüş karısını yıkayamaz. Çünkü erkeğin iddet beklemesi gerekmez, karısı ölünce aralarındaki evlilik bağı kalkmış olur. Ancak yıkayacak kimse bulunmadığı takdirde, koca karısına teyemmüm verebilir. Ebu Hanife nin dışındaki diğer üç imama göre ise koca karısını yıkayabilir. Cenaze yıkamak için kullanılan su, sabun, cenazenin ağzının bağlandığı bez parçası vb. şeyler Makedonya nın bazı bölgelerinde sihir amaçlı da kullanılır. Cenaze yıkandıktan sonra ekseriyetle kadınlardan olan sihirle uğraşan kimseler gizlice cenaze suyundan bir miktar alır ve bu suyu, zarar verilmesi istenen kişilerinin ya içmesi sağlanır ya da eşyaları üzerine serpilir. Bu su genelde iki seveni birbirinden soğutmak için kullanılır. Ölünün yıkandığı sabun da, sihir yapan kadınlar tarafından gizlice alınır. Sabunun üzerine su dökülerek sabun gibi bitsin, yok olsun diye bedduada bulunur. Böylece kişinin adı anılarak onun zarar görmesi, başına mahvedici kötülükler gelmesi sağlanmaya çalışılır. Ölünün ağzını bağlamak için kullanılan bez de sihir için kullanılır. Genelde iki seveni birbirinden ayırmak veya evli kişilerin evliliklerini bozmak için bundan istifade edilir. Gizlice bu bez parçasını alıp üç düğüm ile bağlandıktan sonra, isimlerini anıp filan kişiler birbiriyle bu düğümler gibi bağlansın, yani birbirlerine karşı sevgileri yol olsun, birbirinden ayrılsınlar diye mırıldanılır. Bir genç kızın kısmetinin kapanması için de bu yola başvurulur. Yaşanmış pek çok olaydan hareketle, yapılan bu sihirlerin gerçekten bir netice verdiği anlayışı yaygınlaşmıştır. Hristiyanlar da dâhil olmak üzere Makedonya halkının çoğunda, yapılan bu gibi sihirlerin etkili olduğu inancı hâkimdir. 154 Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s.49-52

138 CENAZENİN KEFENLENMESİ Kefen, cenazenin yıkanıp kurulanmasından sonra sarıldığı beze denir. Bu bez, bir yönüyle ölünün bedenin örtme görevi görürken diğer bir yönüyle de insanın bu dünyadan bir şey götüremeyeceğinin, doğduğu gibi çıplak ve sade gideceği temsil eder. Bu bakımdan yemsiz ve yakasız, dikişsiz ve oyasız sade bir bezdir. Genelde dokuz metrelik beyaz hasse bezi olmasına dikkat edilir. Erkek veya kadın ölen kişinin tüm bedenini örtecek şekilde üç kısımdan oluşur. Erkeğin kefeni, biri gömlek (kamis), bir etek (izar) ve biri de sargı- bürgü (Lifafe) olmak üzere renksiz ve yakasız, etrafı dikişsiz üç kat bezden; kadının kefeni ise bu üç kata ilave olarak bir baş örtüsü ve bir de göğüs örtüsü olmak üzere beş parça bezden oluşur. Kamis, boyun kısmından ayaklara kadar uzanan bir bezdir. İhzar, eteklik olarak kullanılan baştan ayağa kadar uzanan bir bezdir. Lifafe ise, sargı yerine kullanılmakta olup başta ayağa kadar uzanan ve baş ve ayak taraflarından düğümlenen bir bezdir. Bu bakımdan ihzarda biraz daha uzundur. Kefen tabutun içine sırasıyla dizilir ve güzel kokular sürülür. Yıkama işlemi tamamlandıktan sonra cenaze teneşirden birkaç kişi tarafından kaldırılır ve kefenlerle birlikte hazır olan tabutun içine koyulur. Cenaze tabut içine indirilir ve kefenler sırasıyla sarılır. Cenaze kefenlenip güzel kokular sürüldükten sonra sadece yüzü açık olarak bırakılır. Yakınları son defa gelip görür, yüzünü okşarlar, bazıları ise öper. Daha sonra cenazenin baş ve ayakuçları bir bezle bağlandıktan sonra, cenaze üzerinde Ayetel-Kürsi ve kelime-i şehadet yazılı olan yeşil bir örtüyle örtülür. Makedonya genelinde kefenin genellikle beyaz renkli pamuktan olmasına dikkat edilir. Ölülere sarılmadan önce birkaç defa güzel kokulu sıvılar veya hacdan getirilen misvak türünden kokularla kokulandırılır. İlk olarak lifafe, tabutun içine veya hasır veya kilim gibi bir şeyin üzerine yayılır. Onun üzerine ihzar serilir. Sonra da ölü, kefen gömleği içinde ihzarın üstüne konur. Ölü erkek ise, ihzar önce solun, sonra da sağına getirilerek sarılır. Sonra lifafe de aynı şekilde sarılır. Ölü kadın ise, saçları ikiye ayrılarak kefen gömleği üzerinden göğsü üzerine konulur. Üstüne, yüzünün de örtecek şekilde baş örtüsü konur. Sonra üzerine ihzar sarılır ve ihzarın üzerinden göğüs örtüsü bağlanır. Son olarak lifafe sarılır. Dobruca Türklerinde de kefen beyaz renktedir. Önce gömlek giydirilir. Avuçlarına, boynuna, koltuk altlarına ve ayaklarına pamuk koyulur. Daha sonra kefen sarılır.

139 128 Makedonya Müslümanlarında pamuk koyulmaz, sadece kefenle sarılır. Kefen sağdan sarılmaya başlanır. Başucu, ayakucu ve ortasından bağlanır. 155 Türkiye de kefen genelde beyaz renktedir. Bilindiği üzere beyaz renk imanın belirtisi olarak kabul edilmektedir. Burada da kefen üç bölümden oluşmaktadır. Erkek kefeni: Gömlek (omuzdan ayağa kadar örtülen bez), izar (baştan ayağa kadar örtülen bez) ve lifafe (yine baştan ayağa kadar örtülen bez) olmak üzere üç para bezden oluşur. Kadın kefeni ise: Himar (başa örtülen bez), dir (göğsü bağlandığı bez), hırka (göğüsten göbeğe kadar ya da diz kapağına kadar örtülen bez), izar (baştan ayağa kadar örtülen bez) ve lifafe olmak üzere beş parça bezden ibarettir. 156 Ölünün defin işleri için gereken meblağ, kendisinin önceden biriktirmiş olduğu ölüm parası varsa ondan, yoksa yakınları tarafından karşılanır CENAZE TÖRENİ Cenaze yıkanıp kefenlendikten sonra, dışarıda hazır bulunan cemaat içeri çağırılır. Cenaze imanın önüne gelecek şekilde koyulur. İmam en önde cemaat da onun arkasında saf tutar. Müezzin üç ihlas okuduktan sonra, imam cemaatle birlikte ellerini kaldırılıp dua eder. Duadan sonra cenaze evden kaldırılıp camiye götürülür. Cenaze caminin avlusunda kıbleye doğru yapılmış musalla taşına veya teneşirin üzerine konulur. Bunula ölünün kötü ruhlardan korunacağına inanılır. Ölüyle karşı duyulan saygı nedeniyle da cenaze yalnız bırakılmaz. Cemaat camiye girip imamla birlikte vakit namazını kıldıktan sonra, teşbih çekmeden dışarı çıkar. Cenazenin önünde, kıbleye yönelik saf tutup cenaze namazına hazır olur. Cemaatin hazır olmasından sonra imam gelip en öne geçer, cenaze önüne gelecek şekilde durur. Ölünün erkek veya kadın olduğunu bilmeyen cemaat olabileceği düşüncesiyle imam, er ve kadın kişi niyetine diye bağırır. Niyet yapıldıktan sonra imama uyulur. İmam ilk tekbiri aldıktan sonra cemaat da tekbir alır. Subhaneke.duası celle senauke ile okuduktan sonra imam ellerini kaldırmadan tekrar tekbir alır. Cemaat da tekrar eder. Bu esnada Sallı ve Bari okunur. İmam ellerini kaldırmadan tekrar tekbir alır, cemaat da tekrar ettikten sonra cenaze duası okunur. Duadan sonra imam tekrar tekbir alıp, önce sağ sonra sola doğru cemaatle beraber selam verir. Böylece namaz bitmiş olur. Namazdan sonra imam cemaat döner ölen erkek ise cemaat mevtaya nasıl bilirsiniz diye 155 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971, s.52-54

140 129 üç defa sorar. Cemaat da iyi biliriz diye üç defa cevap verir. Eğer kadın ise bazı yerlerde bu kısım atlanır. Doğrudan helallik istemeye geçilir. İmam üç defa hakkınızı helal edin talebine cemaat da helal olsun ifadesiyle cevap verir. Bundan sonra cenaze tabut ile birlikte dört kişi tarafından kaldırılıp omuzlara alınır ve mezarlığa doğru yola çıkılır. Ölen kişi genç ise cenaze arkadaşları tarafından taşınır. Bu durumda tabut omuzlarda değil, parmaklar üzerine mezarlığa kadar götürülür. Şehirlerde mezarlık uzak ise, cenaze müftülükler tarafından tayin edilmiş cenaze arabaları ile mezarlığa götürülür. Cenaze götürülürken, cenazenin nünde yürünmeye dikkat edilir. Bunun iyi olmadığı, ölüye karşı saygısızlık olduğu kabul edilir. Yine bunun kişiye kötülük getireceği, hatta ölümüne sebebiyle vereceği inancı da hâkimdir. Makedonya Müslümanlarında cenaze namazına kadınlar katılmaz, mezarlığa da gitmezler, evde kalırlar. Dobruca Türklerinde, cenaze namazında hoca öne çıkar ve cenazenin yanındayken cemaat dönerek şöyle der: Ey cemaat-i Müslüm ün, bu kişinin yiyecek, içecek nafakası bu kadarmış. Ağlamanız gerekmez, hayır yapmanız gerekir 157 Türkiye genelinde ise her Müslüman için iki rekât cenaze namazı kılınır. Namaz kılındıktan sonra hoca cemaat dönüp: Ey cemaat bu ölüyü nasıl bilirdiniz? diye sorar. Cemaat da iyi biliriz, Allah rahmet eylesin diye cevap verir. 158 Cenaze namazı kılındıktan sonra cenaze, omuzlar üzerine alınarak gömülmek üzere mezarlığa götürülür. 157 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998,s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s

141 130

142 131 YEDİNCİ BÖLÜM ÖLÜNÜN GÖMÜLMESİ SONRASI RİTÜELLERİ 7.1. CENAZE DEFNEDİLMESİ SIRASINDA ÖLÜ EVİNDE YAPILANLAR Cenaze evden çıktıktan sonra her evde yapılması gereken bazı törenler vardır. Bunlarda ilki, ölü evindeki misafirlere karşı saygının ihmal edilmemesidir. Yine ölünün eşyaları ve odası ile ilgili yapılması gerek bazı işlemler de vardır. Her yerde olduğu gibi Makedonya da cenazenin yıkandığı yer ve ölünün eşyalarıyla ilgili bazı inanış ve uygulamalar dikkat çekicidir. Cenaze evden ağlamakta olan yakınları tarafından uğurlanır. Eskiden cenazelerin ağlayıcıları veya ağıt yakıcılar tarafından uğurlandığı söylenir. Bu kimselerin ölenin evindekilerini de ağlattıkları rivayet edilir. Fakat günümüzde ağıt yakıcılar yoktur. Ölen kişi genç ise daha çok ağlanır, sıralı ölümlerde ise sadece yakınları ağlar. Ağlama cenaze evden çıktıktan sonra da devam eder. Cenazenin yıkanmasında suyu ısıtılması için kullanılan kazan ters çevrilir. Bundan ölümün o eve tekrar gelmemesi inancı yatar. Bazı yerlerde cenaze evden çıktıktan sonra, ölünün eşyaları toplanıp dışarda yakılırken, bazı yerlerde ise bu eşyalar güzelce yıkandıktan sonra fakirlere dağıtılır. Ölünün anında kullanılan döşek ve diğer eşyalar da güzelce yıkanır. Döşeği içinde bulunan pamuk bile boşatılıp yıkanır. Ev sahibi ihtiyacı varsa bu döşeği kullanır, yoksa fakirlere verir. Hatta bazı bölgelerde odalar bile yıkanır. Bu uygulama muhtemelen ölümün bulaşıcı özelliği olduğu inancından kaynaklanır. Bazıları ise Azrail in canını alırken boğazını kestiği ve kanların etrafa sıçradığı düşüncesiyle, odaları tepeden tırnağa yıkarlar. Ölen kişinin odası temizlendikten sonra, orada yedi gün ışık kapatılmaz. Ölenin ruhunun bu yedi gün içerisinde geri geldiğine inanılır. Bazı bölgelerde ise hastanın odasında kırk gün ışık açık bırakılır. Burada ölenin ruhunu o odaya kırk gün geldiği inancı yatar. Geldiğinde ruhun korkmaması düşüncesiyle ışık açık bırakılır. Dobruca Türklerinde de ölünün ruhunun kırk gün veya kırk gece eve geldiğinde inanılır. Onun için evde kırk gün ışık veya mum yakılır. Bazı bölgelerde ise cenazenin yıkandığı yerde kırk gün, odasında ise yedi gün mum yakılır. Kırım Türklerinde de aynı uygulama

143 132 mevcuttur. 159 Türkiye nin çeşitli yerlerindeki inanışlara göre, ruh evin çevresinde dolaşır, evinde ışık, sağlık görürse memnun olur ve sevinerek gider. Belli günlerde gelen ruhun evin çevresinde dolaştığı kabul edilir. 160 Hastanın öldüğü evde ağzı açık kaplarda sular varsa hepsi boşaltılır. Hazır yemekler dökülür. Uyuyanlar uyandırılır. Kazma kürek elden ele değil, yere bırakılarak değiştirilir. Ağzı açık kaplar da ters çevrilir veya kapatılır. Bu uygulamalar ile ölümünün tekrar geri gelmesinden ve kötü ruhlardan da korunurmuş olur. Ruhla ilgili benzer uygulamalar Türkiye nin çeşitli yerlerinde de dikkatimizi çekmiştir. 161 Cenaze evinde bir hafta yemek pişmez, yemekleri komşular veya akrabalar getirir. Bazıları ise orada hazır bulunan akrabalar ve ev halkı için lokantalarda yemek ısmarlar. Önceleri Makedonya nın bazı bölgelerinde ölü helvası hazırlanırdı. Son zamanlarda ise bu uygulama oldukça azalmıştır. Cenaze kabristana doğru götürüldüğünde komşu evinde kazanlar kurulur, helva pişirilirdi. Bu helva hem cenazeye katılanlara, hem de çocuklar tarafından evlere dağıtılır. Buna üleşmek denirdi. Bu uygulama ile ölüye dua edilmesinde vesile olmak, onun kabir sualinin de kolay geçmesinin sağlamak amaçlanırdı. Dobruca Türklerinde definde sonra durumu iyi olanlar evlerinde yemekler verirler. Durumu iyi olmayanlar ise kazanlarda helva pişirip davetlilere dağıtılırlar. Ölünün elbiseleri, Makedonya Müslümanlarında olduğu gibi dışarı çıkarılıp yıkanır ve ihtiyaç sahiplere verilir. 162 Türkiye de ise, ölenin elbiseleri öldürücü etkisi olduğu düşüncesiyle, bir an önce evden çıkarılır, üzerlerine su serpilir ya da dışarıda asarak ayaklandırılır. Genellikle ihtiyacı olmayanlar bu elbiseleri yoksullara, dullara veya ihtiyaç sahiplere verilir. Bazıları ise ölümün geri geleceği korkusundan dolayı, tüm eşyalarını yıkadıktan sonra dağıtırlar. Anadolu nun beşiklik ettiği eski kültürlerde görülen mezarlara hediye, yiyecek, içecek, kişisel eşya bırakma âdetinde bugün de Türkiye de bazı bölgelerinde rastlanmaktadır. Mesela, Sivas ın Kevenli köyünde ölenin kullandığı saat, sigara tabağı, hatta yatağı ve yorganıyla birlikte gömüldüğüne rastlanmıştır. Urfa da ölen kadının yüzüğü, küpesi ve gelinliği ile gömüldüğüne de dikkat çekilmiştir. 163 Makedonya da Müslümanlarda ise ölen bekâr, nişanlı veya yeni evli ise tabutun üzerine gelinlik koyma geleneği vardır. Gömüldüğünde ise mezarına kefenden başka bir şey koyulduğu görülmemiştir. Eski Türk 159 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s.72,77

144 topluluklarından, ölenin eşyaları ölenle birlikte yakılırdı. 164 Ölülerini gömenler ise ölülerini eşyalarıyla birlikte gömerlerdi ÖLUM SONRAKİI BELLİ GÜNLER Makedonya Müslümanlarında ölümden sonra icra olunan inanışları ve uygulamalar içinde şu belli günlerde yapılanlar dikkat çeker. Birinci günü, yedinci günü, kırkıncı günü, elli ikinci günü, altıncı ayı ve yıllığı. Birinci günü: Ölünün gömülmesinden sonra ölünün evinde yemek üzere lokantalardan sıcak yemek ısmarlanır ve ölünün ruhuna cenazeye katılanlara verilir. Taziyeye ölümün birinci gününde daha kalabalık gelinir. Ölenin yakınları gelenlerin taziyelerini kabul eder. Taziyeye gelenler tarafında : siz sağ olun (Başınız sağ olsun). Allah cennette kavuşturun. Allah sabır versin gibi sözler söylenir. İlk günden yedinci güne kadar kadınlar tarafından kırk Yasin okunur. Bu uygulamayla ölünün kabir azabı çekmeyeceğine inanılır. İkinci günü: Taziyeye gelenlerin taziyeleri kabul edilir. Akşam ile Yatsı arası kırk Yasin okunur. Gelenlere sadece lokum ikram edilir. Yeni evli gelinler taziyeye gelenleri evin içinde değil, dışarıda karşılarlar. Bu esnada ölü yakınları koyu renkte yazmalar takarken, gelinler beyaz başörtülü olurlar. Taziyeye gelenler bu esnada birbiriyle kucaklaşmazlar. Uzaktan selamlaşırlar. Ölümün bulaşıcı olduğu inancı hâkim olduğu için birbirleri ile uzaktan selamlaş ılır. Bir bakımdan bu şekilde korunacaklarının düşünürler. Üçüncü gün: Erkekler için komşuda açılmış olan konak sona erer. Taziyeye gelenler artık ölü evinde kabul edilir. Gelenlere üçüncü gününde sütlü kahve verilmeye başlanır. İlk iki günde lokumdan başka bir şey ikram edilmez. Akşam ile yatsı arasında kadınlar tarafından yine kırk Yasin okunur. Yedinci gün: Ölü evinde yedi veya on gün yemek pişirilmez. Orada hazır bulunanalar yemek dostlar tarafından ve lokantalardan getirilir. Yedi veya on günden sonra artık ölü evinde yemek pişirilmeye başlanır. Akşam ile Yatsı arasında yine kadınlar tarafından Yasin 164 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür tarihine Giriş, Kültür Bakanlığı-2014 s Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi cilt 1 Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara-1993s.371; Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998,s.268

145 134 okunur. Makedonya nın Ohri kasabasında ölünün ruhu için yedi gece Tebareke süresi, Yasin-i Şerif ve mevlid okunur. Bu uygulama ile ölünün kabir sualinin ve kabir hayatının iyi geçeğine inanılır. Son zamanlarda ölünün yedinci gününe özel önem verilmeye başlanılmıştır. Ancak, bu uygulamanın Hristiyan inancından geçmiş olduğu kabul edildiğinden haram kılınmış ve uygulamaktan vazgeçilmiştir. Kırkıncı günü: Ölünün ruhunun kırk gün eve geldiği inancı hâkim olduğu için, bu son gecesinde gelip mutlu olarak geri dönemsi gelip mutlu olarak geri dönemsi için yapılan bir uygulamadır. Ölünün kırkı da denilen bu günde bazıları tarafından ölünün sevabına mevlit veya hatim okutulur, dua yapılır. Mevlit veya hatim ikindi namazından sonra okunur. Yakın akrabalar davet edilir. Yemek ikram edilir. Yemeklerden sonra davetlilere çay veya kahve verilir ve davetliler dağılır. Kırkıncı gece uygulaması ölüyü bir nevi anma merasimi olarak kabul edilir. Elli ikinci gece: Ölünün kemiklerinin bedenden veya etten ayrıldığına inanılır. Bundan dolayı ölünün acı çektiği kabul edilir. Burun kemiğinin de bedenden düştüğüne inanılır. Bu vesileyle ölünün acı ve zorluk çekmemesi düşüncesiyle o evde hatim indirilir, mevlit okutulur, ölüye dua edilir, ölünün ruhuna yemek ikram edilir. Dobruca Türklerinde de ölümün birinci, ikinci, üçüncü, yedinci, kırkıncı, elli ikinci ve senesi değişik uygulamalarla anılır. Bunun dışında Makedonya Müslümanlarında olmayan yirminci, otuz yedinci veya otuz sekizinci, yüzüncü veya üçüncü ay ve altıncı ay da yad edilir. Bu merasimlerde mevlit ve Kur an okunur, hatim indirilir. Ölen kadın ise kadınlar tarafından, erkek ise erkekler tarafından okunur. Davetlilere, maddi durumlarına göre bazıları yemek, bazıları helva veya peksimet ikram ederler. Ölenin ruhuna dualar okunur ÖLÜ ANMAK Ölü yemeği genelde, öleni anmak, onu hatırlamak amacıyla icra olunan hatim veya mevlit okutma merasimleri gibi belirli günlerde ölüye dua ve sevap olması niyetiyle verilir. Bazı bölgelerde defin işlemi sona erdikten sonra, cenazeye uzaktan katılan misafirlere evde kurulmuş sofralarda yemek ikram edilir. Yemeklerin ölü evinde yapılmaması inancı hâkim olduğu için, dostlar tarafından getirilir veya lokantalardan hazır yemekler ısmarlanır. Bazı 166 Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998 s

146 135 yerlerde ilk üç veya yedi gün içinde ölü evinde yemek yapılmasının iyi olmasının inanılır. Ölümünün o eve tekrar geri döneceği kabul edilir. Bazı bölgelerde ölü yemeği, yukarda da ifade ettiğimiz gibi kelime-i tevhit merasiminde de verilmektedir. Ölünün kırkında ve elli ikisinde de ölünün ruhuna davetlilere yemek ikram edilir. Bu da ölü yemeği veya ölünün ruhu için verilen yemektir. Bu vesileyle ölü yemeğine katılanlar, ölü için dua edeceklerdir diye düşünülür. Ölen zengin veya ünlü bir kişi ise ölüm yıldönümü olarak misafirler davet edilir, mevlit okutulur ve ölünün sevabına yemek verilir ki bu da ölünün ruhuna dua amaçlı bir yemektir. Türkiye de de ölü yemeği ölünün ruhu veya canı için verilir. Ölü evine, Makedonya Müslümanlarında olduğu gibi yemek, ölümün ilk gününden onuncu gününe kadar komşular veya akrabalar tarafından getirilir. Ölüm acısı olan evde genellikle ocak yakılmaz. 167 Dini açıdan da, cenaze evine yemek gönderilmesi uygun görülmüştür. Akraba ve komşuların ölü evine yemek götürmelerinin olumlu bir davranış olduğu üzerinde durulmuş, ölü evinde yemek hazırlanması ve başkalarına ikram edilmesi İslam bilginlerinin bazılarınca mekruh, bazılarınca da haram sayılmıştır YAS TUTMA RİTÜELLERİ Yakının kaybeden bir insanın duyduğu şaşkınlık, üzüntü ve acı neticesinde içine girdiği halet-i ruhiye genel olarak yas diye ifade edilir. Toplumsal, ekonomi, biyoloji ve duygusal yönden bağlı bulunulan bir insanı kaybetmek, ister istemez insanlarda farklı bir duygunun ortaya çıkmasın neden olur. Fakat bu esnada bu duyguyu kontrol altında alıp kendini kontrol etmek, yapılması gereken en önemli davranıştır. Toplumsal geçerliği bulunan yasla ilgili tutumlar da bu duygunun makul ve kabul edilebilir ölçülerde dışa vurumdur. Makedonya genelinde yas süresini kesin olarak sınırlandırmak mümkün değilse de bu süre üç gün ile bir yıl arasında değişmektedir. Bazen yasın birkaç yıl da devam ettiği görülmüştür. Bu, ölen kişinin yakınlığa göre değişiklik arz etmektedir. Yas tutma süresi bakımından kadınların erkeklerden daha tutucu olduğu, yasların daha uzun devam ettirenlerin kadınlar olduğu dikkatimizi çekmiştir. Kocası ölmüş kadınlardan, özellikle tekrar evlenmeyi düşünmeyenler, ömrümün sonuna kadar yas tutanlar vardır. Fakat kocası ölmüş kadın genç ise, beklemesi gereken hiddete kadar yas tutar, daha sonra yasını 167 Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s Hayrettin Karaman, Edebiyet Yolcusunun Uğurlarken, Diyanet Vakfı Yayınları-1985 s.56-57

147 136 bozup tekrar evlenebilir. Bu yüzden yasın belli süresi yoktur. Ölen kişilerin yakında düğünleri varsa, bu düğün dolayısıyla da yaslarını bozanlar olmaktadır. Erkeklere oranla kadınların daha uzun yas tuttukları bilinmektedir. Bu süre içerisinde komşular ve yakın akrabalar da yaslı aileye karşı bazı hususlarda dikkat ederler, onların acısının paylaşmaya, onlara karşı saygılı olmaya çalışırlar. Yas süresince giyilen giysilerden, yapılan davranışlardan ve gidilen yerlere kadar bir takım değişikler görülür. Mesela yas tutan kişi başındaki başörtü veya şamiyi zaruri olmadıkça kesinlikle çıkarmaz. Şamiyi çıkarmanın yazı bozacağına inanılır. Yas tutan kişinin giydiği elbiseler yine koyu renkte olur. Hristiyan geleneğine benzemeleri için siyah yerine, kahverengi veya krem elbiseler tercih edilir. Bazı bölgelerde ise Hristiyan inanışları etkisi altında kalınarak yas süresince siyah elbiselerin de giyildiği dikkatimizi çekmiştir. Yas süresince kadınlar renkli yazmayı tercih etmez, sade, tek desende olan ve oyasız şami veya yazma takarlar. Kocası ölmüş ve yas tutan kadınlar kesinlikle hazır elbise giymezler. Sadece seçilmiş özel renk ve desende, modelsiz düz elbiseler diktirip giyerler. Bununla kadının çekici gözükmemesi istenir. Bu aynı zamanda, yas tutuculuğun da bir göstergesidir. Yas tutan kadın evden dışarı çıkmaz. Komşuya kadar bile çıkmayarak yas tutanlar vardır. Evden çıkmakla yasın bozulacağı veya kocaya karşı saygısızlık yapılacağına inanılır. Yas tutulan evde televizyon bile kapalı durur. Kesinlikle eğlenceli yerlere katılamaz ve her türlü eğlenceden uzak durulur. Her fırsata üzüntülerini belli etmeye çalışırlar. Ölen genç, ise, o evde yas tuttukları süre içerisinde bahçelerde çiçek bile ekilmez. bizim çiçeğimiz söndüğü için bahçenin çiçeği de sönsün ifadeleri kullanılır. Evlerdeki süs eşyaları bile kaldırılır. Bu evin de üzüntülü olduğunu göstermek için yapılan bir uygulamadır. Yaslı olan kişi kesinlikle süslenmez. Süslenmesi yası bozacağına inanılır. Kadınlar arasında yüzlerine ağda yapma ve kaş alma geleneği vardır. Yaslı olanın ise bu uygulamalardan kesinlikle uzak durması gerekir, aksi halde yası bozulur. Yasın genelde, yazma veya şaminin baştan, kendisinin de rızasıyla büyükler tarafından çekilmesiyle sona erdiği kabul edilir. Bundan sonra kadın, üzüntüsünün birkaç gün daha devam ettirir. Yazmasını çıkararak normal hayata yavaş yavaş döner. Bütün kültürlerde yas geleneği ve uygulamaları vardır. Dobruca Türklerinde yas tutan kadın başına siyah çevre bağlar. Ölünün yedinci, otuz yedinci ve elli ikinci günlerinde yapılan merasimlerde siyah çevre başka renklerle değiştirilir. Yas tutan kadınlar, Makedonya Müslümanlarında olduğu gibi süslenmezler, başları bağlı olur. Akraba ziyaretine düğünlere veya şenliklere

148 137 kesinlikle gitmezler. Yas genelde kadınlarda daha belirgin olur. Erkeklerde de yas dolayısıyla bir süre sakallarını kesmezler. 169 Türkiye de yas tutma süresi üç gün ile yedi sekiz yıl arasında değişmektedir. Yapılan araştırmalarda yas tutma süresi olarak üç gün, bir hafta, bir ay, kırk gün, altı ay, bir yıl ve bir yıldan çok gibi verilere ulaşılmıştır. Bu sürelerinin içerisinde en çok görülen kırk günlük yastır. Ancak yas tutma süresi ölenin yakınlığına ve uzaklığına, genç ve yaşlı oluşuna, kişiliğine, sayılıp sevilmesine, ölüm biçimine göre de değişiklik arz etmektedir. Kadınlar bu süre içerisinde renkli ve süslü şeyler giymemekte, gezmeye, eğlenmeye gitmemektedirler. Yas tutulan evde radyo, televizyon açılmamaktadır. Erkekler de bir süre tıraş olmazlar. Anadolu da yas giyiminin rengi karadır. Bazı yerlerde seyrek de olsa ak elbiseler giyildiği görülmüştür. Yas belirtisi olarak rengi dışında elbiseleri ters giyme uygulamasına da rastlanır. Mesela Kars bölgesindeki kadınlar tarafından ölümün elli ikici gününe kadar giysiler ters giyilir, siyah başörtü takılır. Yas belirtisi olarak siyah giyinme geleneği Oğuzlarda, Selçuklularda, Türkmenlerde, Anadolu Beyliklerinde eve Osmanlılarda da görülmektedir. 170 Dini açıdan, ölüye yas tutmayı Peygamber Efendimiz yasaklamıştır. Sadece ölenin hatırasına hürmeten yakınlarının üç gün, kadının kocası için ise dört ay on gün bir nevi yas tutması meşru kılmıştır Mehmet Naci Önal, Romanya Dobruca Türkleri, Kültür Bakanlığı Ankara-1998, s Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971 s Hayrettin Karaman, Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken, Diyanet Vakfı Yayınları-1985, s.55

149 138

150 139 SONUÇ Bu tezde Makedonya Müslümanlarının, arasında olan Türklerin halk inanışları anlatmaya, tanıtmaya çalışılmıştır. Makedonya Müslümanları arasında görülen inanış ve uygulamaların benzerleri, Türkiye nin ve Türk Dünyasının çeşitli bölgelerinde de karşımıza çıkmaktadır. Araştırmam esnasında Makedonya Müslümanlarında doğumla ilgili inanış ve uygulamaların oldukça geniş ve dolu dolu olduğu görülmüştür. Bunlar genel itibarıyla bize, Makedonya Müslümanlarında çocuk soyun devam etmesi için de daha çok erkek çocuk sahibi olmaya verilen önemi, çocuk sahibi olamayanların toplumdan istenilmediğini hatırlatmak istemiştim. Verilen birçok örnekte çocuk özlemini dindirmek için insanların nasıl bir tehlikeli yollara başvurdukları, bilimin önerilerini ve tıbbın tavsiyelerini hiçe saydıkları da görülmektedir. Makedonya Müslümanlarında çocukları yaşamayan veya doğumdan sonra ölenler konusunda da birtakım inanışlar ve uygulamaların bulunduğu tespit edilmiştir. Çocukları anne karnında veya doğduktan sonra ölenlerin sahip oldukları inanışlar ve yaptıkları uygulamaların, Müslümanlarda özellikle Türk Kültürünü yaşayan topluluklarda benzerlik olduğu, örneklerde görülmüştür. Makedonya daki doğum öncesine ait inanış ve uygulamaların Türkiye ile Mukayesesi yapıldığında arada büyük ölçüde farklılık olmadığı söylenebilir. Doğumla ilgili inanış ve uygulamalar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Makedonya Müslümanlarında bebeğin kırk gün yıkanması, yıkanırken yapılan uygulamalar, anne ve bebeğin kırklanması, loğusa kadının durumu, loğusa ve bebeğin kötü ruhlardan korunma tedbirleri ve bu pratiklerin altında yatan değişik inanışlar oldukça zengin bir görünüm anlatıyor. Makedonya Müslümanlarında evlenme ile ilgili inanış ve uygulamalar büyük ölçüde geleneksel bir boyutta sürse de bazı eksikler değişikler de görülmektedir. Önceleri düğünler evlerin bahçelerinde ve kesinlikle kadın erkek ayrı bir şekilde yapılırken günümüzde bunların yerini, salonlarda ve kadın erkek birlikte yapılanlar almaktadır. Evlenecek eşlerin seçiminde de geçmişe göre bazı farklılıklar söz konusudur. Anne ve babanın seçtiği kişi ile evlenme zorunluğundan, kişinin özgürce kendi seçimine kadar uzanan süreçte bir değişim yaşanmaktadır. Makedonya da başlık parası konusu, milletlere göre ve bölgesel olarak farklılık arz etmektedir. Mesela Müslümanlardan bazıları bölgelerde özellikle köylerde kız için yüksek miktarda paralar istenirken, şehirlerde bu uygulama daha azdır. Makedonya Müslümanlarında nişan ile düğün arasında Bohça-

151 140 Taşımalık, Hıdırellez, Aşure, Ramazanlık, Bayramlık bu gibi eğlence ve hediyeleşmelerle gerçekleşen birçok tören ve merasim yapıldığını görüyoruz. Bunların birçok masrafa katlanılarak gerçekleştiği dikkat çekmektedir. Kına gecesi ise Makedonya nın her yerinde uygulanan bir merasimdir. Gelin ve kızlar bu gece genelde sim işlemeli kırmızı renkte şalvarlar giyerler. Kırmızı renk, Türkiye de de olduğu gibi, bu törende vazgeçilmez olarak kabul edilir. Kına yakma, Türk inançlarında seçilmiş, adak edilmiş olan gösterir. Düğünlerde, nişanlarda kına yakma âdeti bu inancın bir uzantısı olarak da devam etmektedir. Makedonya Müslümanlarında düğün süresince, rubalar, tıraş, gelin alma, düğün günü, dini nikâh, gerdek gecesi merasimleri birbirini takip etmektedir. Bu merasimler oldukça zengin motiflerle süslü ve değişik inanış ve uygulamalarla karşımıza çıkmaktadır. Makedonya Müslümanlarında ölüm konusunu. Ölüm öncesi, ölüm esnasında ve ölüm sonrası olmak üzere üç başlık altında çalışılmıştır. Makedonya Müslümanlarında ölümden hemen sonra yerine getirilen işlemler, ölümün duyurulma biçimleri, ölünün duyurulma biçimleri, ölünün defnedilmeye hazırlanması, cenazenin defnedilmesi, konular ele alınmıştır. Halk inanışlarına göre, yaklaşan ölüm belli birtakım ön belirtilere dayanılarak sezilebilir. Halk arasında gerçek ile düşler arasında kesin bir çizgi çekilememesi, düşlerdeki birtakım simgelerin veya olayların ölümün ön belirtisi olarak algılanmasına neden olduğu düşünülebilir. Ölümün anılması ise Türk Kültüründe olduğu gibi Makedonya Müslümanlarında da belli dünlerde gerçekleşmektedir. Bu günler içerisinde en yaygın olanı elli gün ve Yılı dır. Bazı bölgelerde yedinci ve kırkıncı günlerinde de ölü anılır. Bu törenlerde genelde mevlit okunur veya hatim indirilir. Davetlilere de yemek ikram edilir. Bu uygulamaların pek çoğu eski Türk geleneklerine dayanırken birçoğunu Türkiye de de görmek mümkündür. Makedonya genelinde yas süresini kesin değildir, ölen kişinin yakınlığına göre, üç gün ile bir yıl arasında değişmektedir. Yas süresince giyilen giysilerde, yapılan davranışlar ve gidilen yerlere kadar o insandan değişikler görülmektedir. Yapmış olduğum bu çalışmamda, gelecekte bu konuların üzerinde araştırma yapacak arkadaşlarım yararlanması bakımından yardımcı olacağımı umuyorum.

152 141 KAYNAKLAR A.KİTAPLAR Ahmet Vefik Paşa, Şecere-i Türki,İstanbul,1863. Alptekin,Ali Berat, Halk Hikayelerinin Motif Yapısı,Akçağ Yayınları, Ankara, Ali Seydi, Resimli Kamus-ı Osmanı, İstanbul, Yıldırımı (Şiirler),Cokuuskay,2000. Arat, Reşit Rahmetli, Eski Türk Şiiri,Ankara Ağaoğlu, Samed, Sovyet Rusya İmparatorluğu,İstanbul, Awezov, Muhtar, Folklor Yazıları, (Hzırlayan: Ali Abbas Çınar ), Ankara Bacon, Elizabeth E., (Tercüme: Tansu Say ), Esir Orta Asya, Tercüman 1001 Temel Eser Serisi, No. 79, İstanbul, Bakiler, Yavuz Bülent, Türkistan, Ankara, Banarlı, Nihad Sami, Resimli Türk Edebiyatlı Tarihi, İstanbul, Bang,W,-Arat, R.R., Oğuz Kağan Destanı,İstanbul,1936. Banguoğlu, Tahsin, Türkçenin Grameri,Ankara Brathold, Wilhelm, Moğol İstilasına Kadar Türkistan, (Hazırlayan: Hakkı Dursun Yıldız), Ankara, Barthol,Wilhelm, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Ankara, Mahir, Behçet,(Anlatan) Ankara,1973. Köroğlu Destanı, ( Hazırlayan: M. Kaplan M. Bali), Boratav, Peretev Naili, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, İstanbul, Soruda Folklor, İstanbul, Folklor ve Edebiyat I. Ankara, Halk Hikayeleri ve Halk Hikayeciliği, Ankara, 1993.

153 142 Köroğlu Destanı, İstanbul, Folklor, Ankara, Halk Edebiyatı Dersleri, Ankara, 2001 Türk Kavimleri, Ankara, Çay, Abdülhaluk Türk Milli Kültüründe Hayvan Motifleri, Ankara, Çınar,Ali Abbas, Türk Dünyası Halk Kültürü Üzerine İncelenmeler, Muğla, Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara, Dizdaroğlu, Hikmet, Halk Şiirinde Türler, Ankara, Durmuş, İlhami, İskitler (Sakalar), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınlaro, Ankara, Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime, (Hazırlayan: Zuhal Kargı Ölmez), Simurg Yayınları, Ankara, Eberhard, D. W. Ankara,1942. H yung-nu (Proto-Türk) Kavimleri, Çin in Şimal Komşuları, Ediskun, Haydar, Türk Dili Bilgisi, Remzi Kitapevi, İstanbul, Elçin, Şükrü, Halk Edebiyatının Girişi, Ankara, Kerem ile Aslı Hikayesi, İstanbul, Eliade, Mircea, Şamanizm, (Çeviren İsmet Birkan),İmge Yayınları, Ankara, Ercilasun, Ahmet Bican, Örneklerle Bugünkü Türk Alfabeleri, Ankara, Türk Dünyası Üzerine İncelemeler, Ankara, 1993 Dilde Birlik, Ankara,1993. Ergin, Muharrem, Dede Korkut Kitabı (Metin- Sözlük), Ankara, Orhun Abideleri, İstanbul, Ergun, Metin, Türk Efsanelerinde Değişme Motifi (I-II), Türk Dili Kurumu

154 143 Yayınları, Ankara, Eren, Hasan, Yayınları, Ankara, Türklük Bilimi Sözlüğü (I.Yabancı Türkolaglar), Türk Dili Kurumu Esin, Emel, İslamiyetten Önceki Türk Kültürü Tarihine ve İslam a Giriş ( Türk Kültürü El Kitabı), İstanbul, Türk Kosmolojisi, İstanbul, Türk Kültürü Tarihi ve İç Asya daki Erken Safhalar, Ankara, Gökalp, Ziya, Hars ve Medeniyet, Ankara 1972 Türk Medeniyeti Tarihi, İstanbul, 1974 Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 1970 Altun Işık, İstanbul, 1923 Kızıl Elma, İstanbul, Gökyay, Orhan Şaik, Dedem Korkudun Kitabı, İstanbul, Eski, Yeni ve Ötesi (Seçme Makaleler 1), İletişim Yayınları, İstanbul, Gömeç, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ yayınları, Ankara, Gümilov, L.N., Eski Türkler (Çeviren: Ahsen Batur), Birleşik Yayıncılık, İstanbul, s. Hunlar,( Çeviren: Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul, s. Mensur Nuredini Doktora Tezi- Makedonya daki Müslümanlarda Doğum, Evlenme ve Ölüm İle İlgili İnanışlar ve Uygulamalar- İzmir 2007

155 144

156 145 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Soyadı, adı : Safiye HÜSEYİN Uyruğu : Makedonya Doğum tarihi ve yeri : ÜSKÜP Medeni hali : Bekar Telefon : safiye-huseyin@hotmail.com Eğitim Derece Yüksek lisans Eğitim Birimi Gazi Üniversitesi Türk Halk Edebiyatı Mezuniyet tarihi Devam ediyor Lisans Az.Kiril ve Metodiy Lise Arseni Jovkoj Yabancı Dil Makedonca, Sırpça, Boşnakça Hobiler Kitap Okumak, Yeni Kültürler Tanımak, Araştırma Yapmak

157 GAZİ GELECEKTİR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Mit, Mitoloji, Ritüel DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Kelime olarak Mit Yunanca myth, epos, logos Osmanlı Türkçesi esâtir, ustûre Türkiye Türkçesi: söylence DR. SÜHEYLA SARITAŞ

Detaylı

Siirt'te Örf ve Adetler

Siirt'te Örf ve Adetler Siirt'te Örf ve Adetler Siirt'te diğer folklor grupları gibi örf ve adetlerde ke NİŞAN Küçük muhitlerde görülen erken evlenme adeti Siirt'te de görülür FLÖRT YOK Siirt'te nişanlıların nişandan evvel birbirlerini

Detaylı

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız 4. SINIFLAR (PROJE ÖDEVLERİ) Öğrenci No 1- Dinimize göre Helal, Haram, Sevap ve Günah kavramlarını açıklayarak ilgili Ayet ve Hadis meallerinden örnekler veriniz. 2- Günlük yaşamda dini ifadeler nelerdir

Detaylı

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum VIII. BÖLÜM- DOĞUM 8. Doğum Türk Medeni Kanunu nda kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başladığı ve ölümle son bulduğu kabul edilmiştir. Dolayısıyla kültürel öğrenme süreci doğumla başlar.

Detaylı

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce ÖDEV- 3 ADI SOYADI:.. HAYAT BİLGİSİ Tırnaklar, el ve ayak parmaklarının ucunda bulunur. Tırnaklar sürekli uzar. Uzayan tırnakların arasına kir ve mikroplar girer. Bu yüzden belli aralıklarla tırnaklar

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 TARİHİ COĞRAFİ FİN KURAMI UYGULAMALARI DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 KONULAR Axel Olrik in Epik Yasaları Anti Aarne nin Masal Tipleri Kataloğu Stith Thompson un Halk

Detaylı

MAKEDONYA TÜRKLERİ VE TÜRK TOPLULUKLARININ BAZI BÖLGELERİNDE DOĞUM ÖNCESİ İLE İLGİLİ BENZER İNANIŞLAR VE UYGULAMALAR

MAKEDONYA TÜRKLERİ VE TÜRK TOPLULUKLARININ BAZI BÖLGELERİNDE DOĞUM ÖNCESİ İLE İLGİLİ BENZER İNANIŞLAR VE UYGULAMALAR . Doç. Dr. Mensur NUREDİN MAKEDONYA TÜRKLERİ VE TÜRK TOPLULUKLARININ BAZI BÖLGELERİNDE DOĞUM ÖNCESİ İLE İLGİLİ BENZER İNANIŞLAR VE UYGULAMALAR 316.728:392.1(497.7:=512.161) (1.02 Overview scientific article)

Detaylı

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir. ÖRNEKLER DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHL. BİLGİSİ ÜNİTE: 1. ÜNİTE (KADER İNANCI) KONU: KAZA VE KADER İNANCI KADER: Kelime olarak KAZA: Kelime olarak kader; bir şeye gücü kaza, hükmetmek, - Su 100 yetmek, biçimlendirmek,

Detaylı

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Tanrı Tasavvuru Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir? Peker e göre: Kişinin bebekliğinden itibaren, zeka gelişimine, edinmiş olduğu bilgi ve yaşantısına göre, Tanrı yı zihninde canlandırması, biçimlendirmesi

Detaylı

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 ŞAMANİZM Şamanizmin tanımında bilim adamlarının farklı görüşlere sahip olduğu görülmektedir. Kimi bilim adamı şamanizmi bir din olarak kabul etse de, kimisi bir kült olarak kabul

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir

Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir DEFNE Latince ismi : Laurus nobilis Defne ağacı, bahçeye güzellik verir. Defne yaprağı, yemeklerinize lezzet katar. Defne yağlı sabunu ise cildinizi güzelleştirir Defne Bitkisi: Anavatanı Asya olan Defne,

Detaylı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı çeken sigara vücuda birçok zarar vermekte ve uzun süre

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK YENİ YIL Bizlere kutlu olsun. Sizlere kutlu olsun. Eski yıl sona erdi, Yepyeni bir yıl geldi. Bu yıl olsun mutlu bir yıl, Bu yıl

Detaylı

3) Aşağıda verilen ifadelerden hangisi mayoz bölünmenin sebep olduğu faydalardan değildir?

3) Aşağıda verilen ifadelerden hangisi mayoz bölünmenin sebep olduğu faydalardan değildir? 1) 3) Aşağıda verilen ifadelerden hangisi mayoz bölünmenin sebep olduğu faydalardan değildir? A) Genetik yapısı aynı hücreler oluşur. B) Tür içi çeşitliliğin ortaya çıkmasını sağlar. C) Eşeyli üreme için

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ KURBAN: AYET ve HADİSLER Biz, her ümmet için Allah ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine onun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. İlahınız,

Detaylı

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? 5 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile nedir? Aileyi oluşturan bireylerin

Detaylı

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları Ramazan Bayramı Sevinci Maun Suresi ve Anlamı BÖLÜM: 2 Sosyal hayatımızı

Detaylı

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ *

UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ * UYGUR TÜREYİŞ EFSANESİ NDEN HAREKETLE KIZ KUMU EFSANESİNDE MİT-RİTÜEL İLİŞKİSİ * Bilindiği üzere efsanelerin en önemli özelliği, inanç unsurudur. İster belli bir mekâna, ister kişiye, isterse zamana bağlı

Detaylı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 KONULAR Halkbiliminin İçeriği Halkbiliminin diğer bilimlerle ilişkisi Halkbiliminin sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2 Halkbiliminin İçeriği Prof. Dr. Dursun

Detaylı

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1

Mitoloji ve Animizm, Fetişizm. Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Mitoloji ve Animizm, Fetişizm Dr. Süheyla SARITAŞ 1 Animizm Canlıcılık olarak da bilinin animizmin mitolojinin gelişmesinde önemli rolü vardır. İlkel devirde, eski insanlar her bir doğa olayının, eşyanın,

Detaylı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi Dil - Kültür İlişkisi Kültür Nedir? 2 Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam, yemek,

Detaylı

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi? Organ Doku Birimi ve Bağış Organ Bağışı Başka Hayatlara Can Katmaktır Organ bağışı nedir? Organ bağışı kişinin hayatta iken kendi özgür iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını ölümünden sonra

Detaylı

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya

Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya Adet döneminin gecikmesi ile beraber göğüslerde aşırı şişkinlik ve hassasiyet oluşur. Gebelik ilerledikçe göğüsler büyür ve göğüs uçları koyulaşmaya başlar. Ayrıca esmerleşme göbekte ve karnın orta kısmında,

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

CANLILAR VE YAŞAM BEŞ DUYUMUZ DUYU ORGANLARI VE GÖREVLERİ

CANLILAR VE YAŞAM BEŞ DUYUMUZ DUYU ORGANLARI VE GÖREVLERİ CANLILAR VE YAŞAM 2. ÜNİTE BEŞ DUYUMUZ DUYU ORGANLARI VE GÖREVLERİ DUYU ORGANLARININ TEMEL GÖREVLERİ GÖZ: Görme Organımız Göz, cisimlerin şeklini, rengini ve büyüklüğünü kısacası görüntüsünü algılamamızı

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 MİT VE DİN İLİŞKİSİ (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1 Mit ve Din Mitolojiler genel olarak dinsel, ruhani ve evrenin ya da halkların oluşumu gibi yaratılış veya türeyiş gibi temaları içerirler.

Detaylı

XV. BÖLÜM - SONUÇ VE ÖNERİLER 15. SONUÇ

XV. BÖLÜM - SONUÇ VE ÖNERİLER 15. SONUÇ XV. BÖLÜM - SONUÇ VE ÖNERİLER 15. SONUÇ Bu çalışma İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü Kültür Haritası Projesi kapsamında Sinop köylerinin sosyo-kültürel demografik ve ekonomik özelliklerinin araştırılması

Detaylı

Sözlü Bilgi Kaynakları

Sözlü Bilgi Kaynakları Adana Düğünlerinde Gelin Hamamı * Uzm. Ayşe BAŞÇETİNÇELİK Çukurova Üniversitesi Anadolu'nun pek çok yerinde kına gecesinden önce, gelin hamama götürülür. Eğer yörede hamam yoksa böyle bir âdete rastlanmaz.

Detaylı

168 TÜBİAR-X-/2001/ Dr. Yaşar KALAFAT

168 TÜBİAR-X-/2001/ Dr. Yaşar KALAFAT 168 SİVAS YÖRESİ ÖRNEKLERİ İLE TÜRK HALK İNANÇLARINDA AŞERMEK/ YERİKLEMEK Dr. Yaşar KALAFAT * Aşerme / Yerikleme Türk halkları arasında çok yaygın bir inançtır. Biz, bu inançla ilgili çalışma yaptığımız

Detaylı

DERS İÇİ İLİŞKİLENDİRME

DERS İÇİ İLİŞKİLENDİRME SABIR ŞUBAT 2017 Bak Postacı Geliyor Hafta Sınıf Düzeyi ve Sınıf Süre 40 Dakika Yöntem SoruCevap, Mektup Yazma ve Teknik KAZANIM SÜREÇ Araç - Gereç Kağıt Zarf Mektup yazar. Anlamlı ve kurallı cümleler

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI: 09.04.2010 1. Vücudumuzdaki şeker oranını aşağıdaki organlarımızdan hangisi ayarlar? A) Kalp B) Böbrek C) Karaciğer 2. Sağlıklı bir yaşam için en önemli seçenek

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ

ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ ÖZEL ASÇAY ANAOKULU SİHİRLİ ELLER SINIFI HAFTALIK BÜLTENİ Hazırlayan: Zeynep TEKİN ÖĞRETMENİN MESAJI: MERHABA:14.10.2016-18.11.2016 tarihleri arasında uygulanan etkinliklerin özetini sizlere sunmaktayım.

Detaylı

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III İÇİNDEKİLER GİRİŞ...III Bölüm I Çocuk Edebiyatı ve Gelişimle İlgili Temel Kavramlar 15 Fiziksel (Bedensel)Gelişim 20 İlk Çocukluk Döneminde(2-6)Fiziksel Gelişim 21 6-12 Yaş Arası Fiziksel Gelişim 23 12-18

Detaylı

Etkinlik No 15 Dersin Adı Görsel Sanatlar Sınıf

Etkinlik No 15 Dersin Adı Görsel Sanatlar Sınıf Etkinlik No 15 Dersin Adı Görsel Sanatlar Sınıf 4.Sınıf Tarih / /2013 Etkinlik Adı Duygusal Renklerim Önerilen Süre 40'+40 1. Renklerin ışığa göre değiştiğini fark eder. Öğrenci Kazanımları 2. Renklerin

Detaylı

Gerçek yaşam, minik minik değişiklikleri hayata geçirmeyi başardığınızda yaşanmaya başlanır. - Leo Tolstoy

Gerçek yaşam, minik minik değişiklikleri hayata geçirmeyi başardığınızda yaşanmaya başlanır. - Leo Tolstoy Gerçek yaşam, minik minik değişiklikleri hayata geçirmeyi başardığınızda yaşanmaya başlanır. - Leo Tolstoy YENİ BİR YIL YENİ BİR SİZ Kendimizde dahil, birçok kişi, yeni bir yıla birçok yeni kararla başlar.

Detaylı

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır. Eşyada yenip içilme bakımından asıl olan mubah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı olmayan bir kısım hayvan

Detaylı

T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI

T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI ORTAÖĞRETĠM DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ ÖĞRETĠM PROGRAMLARINDA ÖĞRENCĠ KAZANIMLARININ GERÇEKLEġME DÜZEYLERĠ

Detaylı

E ECZANE EDEBİYAT EDİRNE EFENDİ EĞİLMEK

E ECZANE EDEBİYAT EDİRNE EFENDİ EĞİLMEK E ECZANE EDEBİYAT Her iki el göğüs hizasındadır. Sağ elin işaret parmağı açık, öbür parmakları kapalıdır. Sol elin serçe ve başparmağı kapalı öbür parmaklar açıktır. Sağ el, sol elin açık parmaklarının

Detaylı

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Kızılay Haftası (29 Ekim 4 Kasım) Atatürk Haftası (10-16 Kasım) Öğretmenler Günü (24 Kasım) SERBEST ZAMAN

Detaylı

1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM 1. ÜNİTE VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM Yandaki resimde hastalandığında hastaneye giden Efe nin vücudunun röntgen filmi verilmiştir. Röntgen filminde görülen açık renkli kısımlar Efe nin vücudunda bulunan

Detaylı

Adı Soyadı :. Numarası :.

Adı Soyadı :. Numarası :. Adı Soyadı :. Numarası :. Çalışma Kağıdı Konu: Beş Duyumuz Kazanım 1: Duyu organlarının önemini fark eder. 2: Duyu organlarının temel görevlerini açıklar. 3: Duyu organlarının sağlığını korumak için yapılması

Detaylı

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER DERS : ÇOCUK RUH SAĞLIĞI KONU : KİŞİLİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER A) BİYOLOJİK ETMENLER KALITIM İÇ SALGI BEZLERİ B) ÇEVRE A) BİYOLOJİK ETMENLER 1. KALITIM Anne ve babadan genler yoluyla bebeğe geçen özelliklerdir.

Detaylı

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ -Okul nedir? Okulumuzu tanıyoruz.okulumuzun bölümlerini tanıyoruz. -Okulda kimler çalışır ve ne iş yaparlar öğreniyoruz.

Detaylı

Gebeliğiniz süresince Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri;

Gebeliğiniz süresince Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri; Gebeliğiniz süresince Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri; Aile Sağlığı Merkezlerinde Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezlerinde Toplum Sağlığı Merkezlerinde ÜCRETSİZ verilmektedir. Temizlik, genel vücut

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

2. Kozmetik Kongresi, Subat 2012, Antalya. Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU

2. Kozmetik Kongresi, Subat 2012, Antalya. Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU 2. Kozmetik Kongresi, 17-19 Subat 2012, Antalya Prof.Dr. Mustafa BĐRĐNCĐOĞLU Kozmetik, bir kimseyi daha çekici hale getirmek ya da görünüm sorunlarını gidermek için kullanılan ürünleri, bakımları ve tedavileri

Detaylı

KURAN IN ANLAMI İLE BULUŞMAK ARAŞTIRMASI

KURAN IN ANLAMI İLE BULUŞMAK ARAŞTIRMASI KURAN IN ANLAMI İLE BULUŞMAK ARAŞTIRMASI Kasım 2007 İÇİNDEKİLER Metodoloji I. Araştırmanın Metodoloji ve Örneklemin Yapısı II. Örneklemin Mezhep Bağlılığı ile İlgili Yapısı III. Dindarlık Algısı IV. Din

Detaylı

3-6 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

3-6 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ 3-6 YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ GELİŞİM NEDİR? Gelişim, Çocuğun hareket etmeyi, Düşünmeyi, Hissetmeyi, Başkalarıyla ilişki kurmayı öğrendiği, ileriye doğru giden bir değişim sürecidir. Gelişim ana rahminde

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN ilkok Adı-Soyadı:... Yukarıdaki resmi inceleyelim. Sonrasında aşağıdaki yönergelere göre, çocukları numaralandıralım ve soruları cevaplayalım. Deniz

Detaylı

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ 1 SONBAHAR VE YAPRAKLAR Sonbahar Mevsimin de gözlemlediğimiz hava olaylarını isimlendirdik. Sonbahar mevsimine ait giysileri ayırt ettik. Rüzgâr

Detaylı

Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor

Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor Kari m ve eşi Kelly alti sonra çocuk sahi bi olmak i sti yor Karim in eşi Kelly altı ay sonra hamile olmak istiyor 1. Karim in eşi Kelly altı ay sonra hamile olmak istiyor Karim in eşi Kelly hamile olmak

Detaylı

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME Size üç antikanser ajan or ilaç oluşan FEC tedavisi öneriliyor.: Fluracedyl, Epirubicin ve Cyklofosfamid Üç haftalık

Detaylı

GALETA UNLU POĞAÇA VE SUSAM MANTOLU KEK TARİFİ

GALETA UNLU POĞAÇA VE SUSAM MANTOLU KEK TARİFİ GALETA UNLU POĞAÇA VE SUSAM MANTOLU KEK TARİFİ GALETA UNLU POĞAÇA VE SUSAM MANTOLU KEK TARİFİ yazımda hamur işi yapalım dedim. Mis gibi sıcacık bir poğaça ve lezzetli mi lezzetli bir kek. İkisini de beğeneceğinize

Detaylı

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir. Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir. Görünümü Elbiseleri Hz. Peygamber çeşitli renk ve desenlerde elbiseler giymiştir. Ancak daha çok

Detaylı

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN! Sağlıklı olan ne varsa yaparım. Zararlı olan her şeyle savaşırım. Kötülerin düşmanı, iyilerin dostuyum. Zor durumda kaldığınızda İmdaat! diye beni çağırabilirsiniz. Sesinizi

Detaylı

VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ

VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ ARI-ÇİÇEK-TAVŞAN GRUPLARI ŞUBAT AYI BÜLTENİ BÜLTENİ VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ Sınıfta kız,erkek çocuğuna ait pano hazırlama Vücudun bölümlerini resimlerle göstererek isimlerini söyleme İskelet üzerinde vücudun

Detaylı

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

timasokul.com / bilgi@timasokul.com OKUMAYI SEViYORUM DiZiSi zç Yayın Yönetmeni Savaş Özdemir Hazırlayan Reşhat Yıldız Kapak Tasarım M. Aslıhan Özçelik Grafik Tasarım M. Aslıhan Özçelik Esra Bayar Resimler shutterstock.com Sevengül Sönmez

Detaylı

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ 209 ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 47/135 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

Detaylı

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO

NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO Cilt:3 Sayı:4 Şubat 2013 Issn: 2147-5210 www.thestudiesofottomandomain.com NER TERİMİNDEN HAREKETLE TÜRK MİTOLOJİK DEĞERLERİNİN SÜNNET TÖRENLERİNE ETKİSİ THE EFFECT OF TURKISH MYTHOLOGICAL VALUES TO THE

Detaylı

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU 2016-2017 ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ TEST: 16 1. Hac ibadeti ne zaman farz olmuştur? A) Hicretin 9. yılında B) Hicretin 6. yılında C) Mekke nin fethinden

Detaylı

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü Kadına Şiddet Raporu 1 MİRBAD KENT TOPLUM BİLİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ KADINA ŞİDDET RAPORU BASIN BİLDİRİSİ KADIN SORUNU TÜM TOPLUMUN

Detaylı

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ

EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ EN ESKİ İNANÇLARDAN BİRİ OLAN ZERDÜŞTLÜK VE ZERDÜŞT HAKKINDA 9 BİLGİ Kültürü sanatı ve gelenekleriyle çok köklü bir geçmişi olan İran Zerdüşt ve onun öğretisi Zerdüştlük e de ev sahipliği yapmıştır. Zerdüşt

Detaylı

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( / 02 / 2014 )

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( / 02 / 2014 ) 9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim 3.Ünite Toplumsal İletişim GELENEK-GÖRENEKLER / DİNİ ve AHLAKİ KURALLAR 20. Hafta ( 10-14 / 02 / 2014 ) 2 3 Toplumda, uzun zaman içinde oluşmuş ve uyulması zorunlu

Detaylı

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ 1- Beni çok iyi tanımlıyor 2- Beni iyi tanımlıyor 3- Beni az çok iyi tanımlıyor 4- Beni pek tanımlamıyor 5- Beni zaman zaman hiç tanımlamıyor 6- Beni hiç tanımlamıyor

Detaylı

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI Hazırlayan İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni 1 Saçları hangisi tarar? o A) Bıçak o B) Tarak o C) Eldiven o D) Makas 2 Hangisi okul eşyası değil?

Detaylı

Armada Salon Kış Düğünleri Teklifi. www.armadadugun.com

Armada Salon Kış Düğünleri Teklifi. www.armadadugun.com Armada Salon Kış Düğünleri Teklifi ARMADA SALON İstanbul usulü yaşam tarzını yeniden yaşatan etkinlik, davet ve eğlenceler; ve yüzlerce çiftin dünya evine attığı ilk adımın kayda geçtiği düğünler İşte

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14 Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk

Detaylı

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. 1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır. Cümlesinde altı çizili kelimenin zıt anlamlısı hangi cümlede vardır? 1. A. Bugün çok çalıştım. 2. B. Akşamları az yemek yemeliyiz. 3.

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU KASIM 2018 EĞİTİM BÜLTENİ 10 KASIM 10 kasım 10 kasım 10 kasım benim en büyük yasım Sen yüreğimde sen damarımda Sonsuzluğa akan kansın Yurdumu

Detaylı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı III. ÜNİTE TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI VE İLK TÜRK DEVLETLERİ ( BAŞLANGIÇTAN X. YÜZYILA KADAR ) A- TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI I-Türk Adının Anlamı

Detaylı

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017 AY: ŞUBAT YIL: 2017 ANAOKULU BİRİMİ ÖZLEM KAYA(KURUCU MÜDÜR) HÜLYA ÖNDER(KURUCU MÜDÜR) FATMA KIVRAK(lider öğretmen) BAHAR ÇALIK(lider öğretmen) EZGİ ATEŞ(lider öğretmen) ŞİRİN GÖK(lider öğretmen) AYIN

Detaylı

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK? DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER SERBEST ZAMAN YAPTIK? Çocuklara sporun önemi anlatıldı ve her sabah spor yaptırıldı. Çocuklar ilgi köşelerinde öğretmen rehberliğinde serbest

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM

SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM SOLUNUM YOLU TIKANIKLIĞI VE BOĞULMALARDA İLK YARDIM AMAÇ Solunum yolu tıkanması ve boğulmada ilk yardım konularında bilgi, tutum ve beceri kazandırmak. HEDEFLER-1 Solunum yolu tıkanıklığının tanımını söyleyebilme,

Detaylı

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU

GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU GEBELİĞİN PSİKO-SOSYAL VE KÜLTÜREL BOYUTU A R A Ş. G Ö R. Z E Y N E P K I R I K K A L E L İ Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır. Anne karnında gelişen

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN ilkok Adı-Soyadı:... Yukarıdaki resmi inceleyelim. Sonrasında aşağıdaki yönergelere göre, çocukları numaralandıralım ve soruları cevaplayalım. Deniz

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ YERLİ MALI Yerli malı yiyelim, yerli malı loy loy. Yerli malı giyelim, haydi arkadaş. Yerli malı alalım, yerli malı loy

Detaylı

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri) EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri) KONULAR 1-Okula Uyum Haftası 2-Okulumuzu Tanıyoruz 3-Okul Kuralları BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR 1-1-4 Eylül kurban bayramı 2-25 Eylül- 1 Ekim itfaiye haftası 3-Eylülün 3. haftası

Detaylı

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir? Kurban sözlükte yaklaşmak, yakınlaşmak gibi anlamlara gelmektedir. Kurban, Allah a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belirli bir zamanda uygun nitelikteki bir hayvanı kesmektir. Kesilen

Detaylı

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ VE ETİK SORUNLAR 12/11/2009

YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ VE ETİK SORUNLAR 12/11/2009 YARDIMCI ÜREME TEKNİKLERİ VE ETİK SORUNLAR 1 12/11/2009 Yardımcı üreme teknikleri bir açıdan kadının infertilite problemine ışık tutarken diğer yandan birçok riski ve problemi beraberinde getirmektedir.

Detaylı

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME NEDEN ÖNEMLİDİR? Hayat sağlıkla güzeldir BESLENME ve DİYET POLİKLİNİĞİ Gebelik öncesi ideal ağırlığında olan yetişkin kadınların ortalama 9-14 kg arasında (ayda 1-1,5kg)

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ

İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İÇİNDEKİLER BÖLÜM I GİRİŞ İNSAN İLİŞKİLERİ... 1 İNSAN İLİŞKİLERİNİ DÜZENLEYEN KAVRAM VE İLKELER... 4 Temel Kavramlar... 5 Karşılıklı İlgi... 5 Kendine Özgü Olma... 6 Eyleme İsteklilik... 7 Onur... 7 İnsan

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır.

NAMAZ. 2 Namaz kimlere farzdır? Ergenlik çağına gelmiş, akıllı ve Müslüman olan herkese farzdır. NAMAZ 1 Namazın önemi ve faydaları nelerdir? 1. İslam ın şartlarından biridir. 2. Kulu, Allah a yaklaştırır. 3. Cemaatle kılınması, birlik ve beraberliği pekiştirir. 4. Sorumluluk bilincini geliştirir.

Detaylı

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2 CÜMLEDE ANLAM 2 ÜSLUP (BİÇEM) : Yazarın anlatım tarzı ve dilidir. Yazar nasıl anlatıyor. Sait Faik in sade, özentiden uzak, akıcı bir dili ve şiirsel anlatımı vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur romanında

Detaylı

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana. Konu: "Woyzeck ve "Matmazel Julie Adlı Eserlerde Kullanılan İmge ve Simgelerin Eserlerin Tezlerine Katkısı Adı-Soyadı: Halil İbrahim Yüksel No: 149 Sınıfı: 11-D WOYZECK VE MATMAZEL JULIE DE İMGE VE SİMGE

Detaylı

Ç ÇABUK ÇAKI ÇALIŞMAK ÇAMAŞIR ÇAMUR

Ç ÇABUK ÇAKI ÇALIŞMAK ÇAMAŞIR ÇAMUR Ç ÇABUK ÇAKI Her iki el göğüs hizasında, sol el işaret parmağı ve başparmak açık öbür parmaklar kapalı (C el) biçimde, el öne doğru çıkarılır. Sağ el işaret parmağı açık öbür parmaklar kapalı, sağ el işaret

Detaylı

İCAT NEDİR? İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ortaya koydukları tüm yeni gelişimler icattır.

İCAT NEDİR? İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ortaya koydukları tüm yeni gelişimler icattır. İCAT NEDİR? İnsanların gereksinimlerini karşılamak için ortaya koydukları tüm yeni gelişimler icattır. İCAT ETMEYİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ NELER VAR? Öğretmenin söylediklerini yazabilen kalem icat etmek isterdim.

Detaylı

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut Havada bulut Sen bunu unut 8 TEK TEK TEKERLEME Öğrendiğim ilk tekerlemeyi hatırlamıyorum ama; çocukluğuma dönüp, baktığımda onlarca tekerleme arasından ikisinin öne çıktığını çok net görüyorum. Bir tanesi,

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır.

.com. Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. .com Haftanın Diğer Çalışmaları En Kısa Zamanda Yayınlanacaktır. ilkok 2/... Sınıfı Türkçe Dersi Değerlendirme Sınavı Adı-Soyadı:... Yaşayabilmek için oksijene ihtiyaç vardır. Oksijen sayesinde karadaki

Detaylı