BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILIK HUKUK KONFERANS-PANEL AVRUPA BİRLİĞİ. Aralık 2005 SAYI 55 MEVZUAT ISSN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILIK HUKUK KONFERANS-PANEL AVRUPA BİRLİĞİ. Aralık 2005 SAYI 55 MEVZUAT ISSN"

Transkript

1 ISSN BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILIK Türkiye Bankalar Birliği Türk Bankacılık Sistemi, Eylül 2005 ATM Çalışma Grubu Bazı Belediyelerin Otomatik Para Ödeme Makinelerine (ATM) İlişkin Uygulamaları Hakkında Değerlendirme HUKUK Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez-Yrd. Doç. Dr. Güray Erdönmez Bankacılık Kanunu nun İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi KONFERANS-PANEL Ersin Özince İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler Şüpheli İşlem Kategorileri Hukuk Çalışma Grubu 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Paneli AVRUPA BİRLİĞİ Aralık 2005 Türkiye Bankalar Birliği Avrupa Birliği Finansal Hizmetler Politikası: Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri SAYI 55 MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler

2 BANKACILAR Yayın türü : Yerel süreli Basım yeri : İstanbul Yılı : 16 Sayısı : 55 -Aralık 2005 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike MUMCU Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat: Etiler-İSTANBUL Tel : Faks : Web sitesi: Baskı-Yapım Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Tel: Faks: Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. ISSN Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevrelerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlanmaktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar verilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Bankalar Birliği nin resmi görüşlerini yansıtmaz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarına ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istenebilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gönderilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektronik ortamda olmak üzere tüm yayın haklarına sahiptir.

3 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 İçindekiler BANKACILIK sayfa Türkiye Bankalar Birliği Türk Bankacılık Sistemi, Eylül ATM Çalışma Grubu Bazı Belediyelerin Otomatik Para Ödeme Makinelerine (ATM) İlişkin Uygulamaları Hakkında Değerlendirme 19 MAKALE /HUKUK Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez - Yrd. Doç. Dr. Güray Erdönmez Bankacılık Kanunu nun İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi 25 KONFERANS-PANEL Ersin Özince İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler 45 Hukuk Çalışma Grubu 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Paneli 50 AVRUPA BİRLİĞİ Türkiye Bankalar Birliği Avrupa Birliği Finansal Hizmetler Politikası: Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri 93 MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (Ekim-Aralık 2005) 107 1

4

5 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Türk Bankacılık Sistemi Eylül 2005 * 1. Genel Değerlendirme Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların bankacılık sistemine doğrudan veya ortaklıklar yoluyla yaptıkları yatırımlar olmuştur yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. nin çoğunluk hisseleri Fortisbank tarafından alınmıştır. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. yılın ikinci yarısına, statüsü değişerek, Türkiye de kurulmuş yabancı banka olarak girmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito ortaklığı, Koç Finansal Hizmetler in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş nin çoğunluk hisselerini almıştır. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmeler ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır. T. Garanti Bankası A.Ş. nin yabancı yatırımcılar ile olan görüşmeleri de GE Consumer Finance ile yapılan ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. nin 2005 üçüncü çeyreğinde bilançosunda yaptığı düzenleme özellikle krediler, gelir-gider, özkaynaklar ve nazım hesaplardaki taahhütler kalemlerini önemli ölçüde etkilemiştir. 1 Hisseleri borsada işlem gören bankaların piyasa değeri artmaya devam etmiştir. Finansal kurumların toplam piyasa değeri de 2004 yıl sonundaki 28,6 milyar dolardan, Eylül 2005 itibariyle 44,8 milyar dolara yükselmiştir. Finansal Kurumların Piyasa Değeri (Milyon dolar) Aralık 2003 Ocak 2004 Şubat 2004 Mart 2004 Nisan 2004 Mayıs 2004 Haziran 2004 Temmuz 2004 Ağustos 2004 Eylül 2004 Ekim 2004 Kasım 2004 Aralık 2004 Ocak 2005 Şubat 2005 Mart 2005 Nisan 2005 Mayıs 2005 Haziran 2005 Temmuz 2005 Ağustos 2005 Eylül 2005 * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu tarafından hazırlanmıştır. 3

6 Türkiye Bankalar Birliği Türk bankacılık sisteminin toplam aktifleri Eylül 2005 itibariyle 364 milyar YTL (271 milyar dolar) olmuştur. Toplam aktifler bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24 artmıştır. Toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Eylül 2005 itibariyle yüzde 78 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Enflasyonun düşmesi, bütçe disiplinin sürdürülmesi, ekonomik faaliyetin büyümesi ve beklentilerdeki iyimserliğe bağlı olarak YTL ye olan talep bilanço yapısı ve büyüklüğü üzerinde olumlu bir etki yapmıştır. Toplam aktiflerdeki büyüme, özellikle yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde ivme kazanmıştır. Bilançodaki büyüme, özellikle YTL mevduattaki artıştan kaynaklanmaktadır. Türk bankacılık sisteminde Aralık döneminde enflasyon muhasebesi uygulanmıştır. Yetkili kurumların aldığı kararlar çerçevesinde, 2005 yılında enflasyon muhasebesi uygulamasına son verilmiştir. Bu nedenle, 2005 yılına ait verilerin değerlendirilmesinde bu hususun dikkate alınması gerekmektedir. 120 Bankacılık Sistemi Toplam Aktifleri (GSM H'nın yüzde si) T Toplam aktifler ticaret bankalarında yüzde 25, mevduat kabul etmeyen bankalarda ise yüzde 5 oranında artmıştır. Kamu bankalarının toplam aktifler ve mevduat içindeki payı, bir önceki yılın aynı dönemine göre sırasıyla 2 ve 1 puan azalarak yüzde 31 ve yüzde 38 e gerilerken, kredi payı 1 puan artarak yüzde 20 ye yükselmiştir. Özel bankaların toplam aktifler içindeki payı 1 puan artarak yüzde 59 a, mevduat payı 1 puan artarak yüzde 57 ye yükselmiş, krediler içinde payı ise 1 puan azalarak yüzde 67 ye gerilemiştir. Aktif büyüklüğüne göre ilk on bankanın aktif, kredi ve mevduat payları artmıştır. Eylül 2004 dönemine göre, YTL aktiflerin toplam aktifler içindeki payı 5 puan artarak yüzde 66 düzeyine, YTL kaynakların toplam pasifler içindeki payı 5 puan artarak yüzde 63 e yükselmiştir. Aktif kalemler içinde dikkati çeken önemli bir gelişme, menkul değerler cüzdanının payının özellikle alım-satım amaçlı ve vadeye kadar elde tutulacak menkul değerlerdeki azalmaya bağlı olarak gerilemesidir. Kredilerdeki artış eğilimi sürmüştür. Kredilerin toplam aktiflere oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 4 puan artışla yüzde 37 olmuştur. Öte yandan, duran aktiflerin payı azalmıştır. Likit aktiflerde T.C. Merkez Bankası ve bankalar alt kalemleri hızlı bir artış gösterirken, diğer alt kalemler azalmış veya artışları sınırlı kalmıştır, böylece likit aktiflerin yüzde 14 olan payı değişmemiştir. 4

7 Bankacılar Dergisi Eylül 2005 itibariyle, bankaların euro cinsinden açık pozisyonları ve dolar cinsinden fazla pozisyonları önemli ölçüde daralırken, toplam döviz açık pozisyonu azalmıştır. YP kalemlerin hem aktifler hem de pasifler içindeki payının düşüş eğilimi devam etmiştir. Pasifte yurtdışından kullanılan krediler artmıştır. Toplam Aktifler Milyar YTL Milyar dolar /1 2003/2 2003/3 2003/4 2004/1 2004/2 2004/3 2004/4 2005/1 2005/2 2005/3 0 M ilyar YTL M ilyar dolar Toplam aktiflerin yüzde 55 i, kaynakların ise yüzde 81 i 1 yıldan daha kısa vadelidir. Özkaynaklar bir yıl öncesine göre yüzde 19 oranında büyüyerek 47,4 milyar YTL ye (35,3 milyar dolar) ulaşmıştır. Yapı Kredi Bankası A.Ş. bilançosunda yapılan düzenleme özkaynaklardaki artışı önemli ölçüde sınırlamıştır. Serbest özkaynaklardaki iyileşme sürmüştür. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. bilançosundaki düzeltme nedeniyle net dönem karı azalmıştır. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. hariç tutulduğunda kar hacmi reel olarak artmıştır. Net faiz gelirlerindeki artış eğilimi menkul değerler cüzdanından alınan faizlerin azalmasına bağlı olarak duraklamıştır. Ücret ve komisyon gelirlerindeki iyileşme ve net kambiyo gelirlerinin kara dönmesi karlılık performansını olumlu yönde etkilemiştir. Gayri nakdi kredilerde, bir önceki yılın aynı dönemine göre emanet ve rehinli kıymetler kalemlerinde dikkati çeken bir artış gerçekleşmiştir. Bunun nedeni, 2005 başından itibaren İMKB Takasbank A.Ş. de emanette tutulan yatırım fonu paylarıyla ilgili izleme yönteminde değişiklik yapılmış olmasıdır. Taahhütler kaleminde ise Yapı Kredi Bankası A.Ş. bilançosunda yapılan düzenleme paralelinde gerileme görülmüştür. Eylül 2005 itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 47 olmuştur. Şube sayısı ilk dokuz ayda 58 adet artarak e yükselmiştir. 2. Bilanço ve Bilanço Dışındaki Gelişmeler 2.1. Büyüme Türk bankacılık sistemi toplam aktifleri Eylül 2005 tarihinde bir önceki yılın aynı dönemine göre YTL bazında yüzde 24 artarak 364 milyar YTL, dolar bazında ise bir önceki yıla göre yüzde 38 artarak 271 milyar dolar olmuştur. Haziran 2005 itibariyle yüzde 74 olan toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Eylül 2005 itibariyle yüzde 78 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. 5

8 Türkiye Bankalar Birliği Başlıca Bilanço Kalemlerinde Değişme (Milyon YTL) Aralık 2004-Eylül 2005 Haziran 2005-Eylül 2005 Varlıklar Likit aktifler Menkul değerler cüzdanı Krediler Diğer aktifler Toplam YTL YP Kaynaklar Mevduat Mevduat dışı kayn Özkaynaklar Diğer pasifler Toplam YTL YP Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının üçüncü çeyreğinde 27 milyar YTL artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 64 ü (17,2 milyar YTL) mevduattan; yüzde 20 si (5,5 milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, kalanı diğer pasifler ile özkaynaklardan gelmiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 41 i (11,1 milyar YTL) kredilere, yüzde 39 u (10,6 milyar YTL) menkul değerler cüzdanına, yüzde 19 u (5,1 milyar YTL) likit aktiflere ayrılmıştır. Diğer aktiflerdeki artış sınırlı kalmıştır. Türk Bankacılık Sistemi, Eylül 2005 Milyon YTL Milyon dolar Yıllık yüzde değişme YTL Dolar Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının ilk dokuz ayında 57,8 milyar YTL artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 58 i (33,6 milyar YTL) mevduattan; yüzde 27 si (15,8 milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, 1,4 milyar YTL özkaynaklardan, kalanı diğer pasiflerden gelmiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 57 si (33,2 milyar YTL) kredilere, yüzde 31 i (18,3 milyar YTL) menkul değerler cüzdanına ayrılmıştır. Likit aktiflerdeki artış sınırlı kalırken, diğer aktifler gerilemiştir. Aktif toplamı, 12 aylık dönemde, ticaret bankaları grubuna dahil olan; kamu bankalarında yüzde 18, özel bankalarda yüzde 27, yabancı bankalarda yüzde 111 oranında artmış; Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu nda (Fon) bulunan bankalarda yüzde 69 oranında azalmıştır. Mevduat kabul etmeyen bankalar grubunun aktif toplamı ise yüzde 5 oranında artmıştır. Türk 6

9 Bankacılar Dergisi Dış Ticaret Bankası A.Ş nin yabancı bankalar grubuna geçmesi, yabancı bankalar grubunun aktif toplamındaki hızlı artışta etkili olmuştur Sektör Payları Eylül 2005 itibariyle, bir önceki yılın aynı dönemine göre sektör toplam aktifleri içinde, ticaret bankalarının payı 1 puan artarak yüzde 97 ye yükselirken, mevduat kabul etmeyen bankaların payı yüzde 3 düzeyine gerilemiştir. Ticaret bankaları grubunda yer alan özel bankaların payı 1 puan artarak yüzde 59 a, yabancı bankaların payı 3 puan artarak yüzde 6 ya yükselmiş, kamu bankalarının ve Fondaki bankaların payları ise sırasıyla 2 ve 1 puan azalarak yüzde 31 ve yüzde 1 e gerilemiştir. Toplam mevduatın dağılımında, yabancı bankaların ve özel bankaların payları 2 ve 1 puan artarak sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 57 ye yükselmiştir. Kamu bankalarının payı 1 puan azalarak yüzde 38 e gerilemiştir. Toplam krediler içinde, ticaret bankaları grubunun payı 2 puan artarak yüzde 95 e yükselmiştir. Ticaret bankaları grubunda; yabancı bankaların ve kamu bankalarının payları sırasıyla 2 ve 1 puan artışla yüzde 7 ve yüzde 20 ye yükselmiştir. Özel bankaların payı 1 puan azalarak yüzde 67 ye gerilemiştir. Grupların Sektör Payları (Yüzde) Toplam aktifler Toplam mevduat Toplam krediler Eylül 2004 Eylül 2005 Eylül 2004 Eylül 2005 Eylül 2004 Eylül 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam Yoğunlaşma Sektördeki ilk beş bankanın sektör aktif payı yüzde 62, mevduat payı yüzde 65, kredi payı ise yüzde 55 olmuştur. İlk on bankanın ise sektör aktif payı yüzde 85, mevduat payı yüzde 89, kredi payı yüzde 78 olmuştur. Bankacılık Sisteminde Yoğunlaşma (Yüzde) Eylül 2004 Aralık 2004 Eylül 2005 İlk beş banka* T. aktif T. mevduat T. krediler İlk on banka* T. aktif T. mevduat T. krediler * Toplam aktiflere göre 7

10 Türkiye Bankalar Birliği Eylül 2004 itibariyle ilk beş banka içinde, 1 kamu bankası ve 4 özel banka yer alırken; Eylül 2005 itibariyle 2 kamu bankası ve 3 özel banka bulunmaktadır. Her iki dönem itibariyle de ilk on banka arasında 3 kamu bankası ve 7 özel banka bulunmaktadır. Milyar dolar 8 Banka Büyüklükleri / / / / / /9 05/9 Sayı Mevduat b Kamu Özel Yabancı Fon Mevduat kabul etm. b. Toplam Bilanço YTL-YP Yapısı Sektör bilançosunda Eylül 2004 e göre, YTL aktifler yüzde 35, yabancı para (YP) aktiflerin YTL karşılığı ise yüzde 7 oranında büyümüştür. Buna karşın YTL pasifler yüzde 34, YP pasiflerin YTL karşılığı yüzde 10 oranında artmıştır. Buna göre bilanço içinde YP aktiflerin payı 5 puan azalarak yüzde 34 e, YP pasiflerin payı ise 5 puan azalarak yüzde 37 ye gerilemiştir. Bilanço İçinde Yabancı Para Payı ve YP Aktifler-YP Pasifler (*) YP aktifler YP pasifler YP aktifler-yp pasifler Yüzde pay Yüzde pay Milyar dolar Eylül 2004 Eylül 2005 Eylül 2004 Eylül 2005 Eylül 2004 Eylül 2005 Ticaret bankaları ,1-9,2 Kamu bankaları ,3-1,6 Özel bankalar ,8-7,1 Fondaki bankalar ,4-0,1 Yabancı bankalar ,5-0,4 Mevduat kabul etmeyen bankalar ,1 0,1 Toplam ,2-9,4 (*) Türk Bankacılık Sistemi Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan Yabancı Para Aktifler-Yabancı Para Pasifler tanımı sadece bilanço içi döviz varlıkları ve döviz yükümlülüklerini içermektedir. Bu nedenle, bu tanım Net Genel Pozisyon/Sermaye Tabanı Standart Rasyosu nda yer alan Net Genel Pozisyon tanımından farklıdır. Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan tanım dövize endeksli krediler ile bilanço dışı döviz varlık ve yükümlülüklerini içermemektedir. Yapılacak değerlendirmelerde bu hususun dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir. Bankacılık sektörünün bilanço içi YP aktif ile YP pasif farkı, Eylül 2004 dönemindeki 15,2 milyar dolar düzeyinden Eylül 2005 döneminde 9,4 milyar dolara gerilemiştir. Diğer taraftan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından dövize endeksli varlık ve yükümlülükler de dahil edilerek yapılan hesaplamalara göre Eylül 2005 itibariyle sektörün bilanço içi yabancı para pozisyonu milyon dolar olmuştur.

11 Bankacılar Dergisi Sektör Bilanço İçi Yabancı Para Pozisyonu Milyon dolar Eylül 2004 Eylül 2005 Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar 56 Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Sektör Kaynak: BDDK Dövize endeksli değerler dahil edildiğinde, toplam YP varlıkların yüzde 31 i euro ve yüzde 67 si dolar cinsindendir. Buna karşılık, toplam YP yükümlülüklerin yüzde 32 si euro, yüzde 65 i dolar cinsindendir Aktiflerin Yapısı Toplam aktifler içinde duran aktiflerin ve menkul değerler cüzdanının payları sırasıyla 1 ve 2 puan azalarak yüzde 6 ve yüzde 39 a gerilemiştir. Menkul değerler cüzdanının payındaki gerilemede, alım-satım amaçlı ve vadeye kadar elde tutulacak menkul değerler kalemlerinin paylarındaki azalma etkili olmuştur. Likit aktiflerin toplam aktifler içindeki payı yüzde 14 düzeyinde kalırken, diğer aktiflerin payı 1 puan azalışla yüzde 4 e gerilemiştir. Aktiflerin Gelişimi ve Yapısı, Eylül 2005 Milyon YTL Milyon Dolar Yıllık yüzde değişme YTL Dolar Yüzde pay Eylül Eylül Likit aktifler Menkul değerler cüzdanı Alım-satım amaçlı m.d Satılmaya hazır m.d Vade. kadar elde. tut. m.d Krediler Takip. krediler Özel karşılıklar (-) Duran aktifler İştirakler Bağlı ortaklıklar Maddi duran var Maddi olmayan duran var Diğer aktifler Toplam aktifler Kredilerin payı yüzde 33 den yüzde 37 ye yükselmiştir. Özellikle YTL kredilerdeki hızlı artış devam etmiştir. YTL kredilerin payı 6 puan artarak yüzde 26 ya yükselmiş, YP kredilerin payı ise 2 puan azalarak yüzde 11 e gerilemiştir. Kredi stokundaki artışta başta konut ve otomobil kredileri olmak üzere, tüketici kredileri ve kredi kartları yoluyla kullandırılan kredilerdeki artış etkili olmuştur. Mevduat bankaları kredileri içinde tüketici kredilerinin 9

12 Türkiye Bankalar Birliği payı 2004 yılsonunda yüzde 16 dan Eylül 2005 itibariyle yüzde 23 e yükselirken, kredi kartlarının payı 3 puan azalarak yüzde 14 e gerilemiştir. Kredilerin toplam aktiflere oranı kamu bankalarında yüzde 24, özel bankalarda yüzde 43 ve yabancı bankalarda yüzde 50 düzeyindedir. Mevduatın krediye dönüşme oranı, tüm sektör itibariyle, bir önceki yıla göre 8 puan artarak yüzde 59 a yükselmiştir. Eylül 2005 itibariyle, bu oran kamu bankalarında yüzde 31, özel bankalarda yüzde 69 ve yabancı bankalarda yüzde 84 olmuştur. Karşılık öncesi takipteki kredilerin bilanço içindeki payı yüzde 2 düzeyinde kalmıştır. Kredi stokundaki hızlı artış sonucu takipteki kredilerdeki gerileme süreci duraklamıştır. Kredilerdeki hızlı artışa bağlı olarak karşılık öncesi takipteki kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 6 dan yüzde 5 e gerilemiştir. Özel karşılıklar düşüldükten sonra takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı i- se yüzde 0,6 olmuştur. Takipteki kredilerin yüzde 90 ı için özel karşılık ayrılmıştır. Takipteki Krediler* ve Özel Karşılık Oranı (Yüzde) Takipteki krediler/ Toplam krediler Özel karşılıklar/ Takipteki krediler Eylül 2004 Eylül 2005 Eylül 2004 Eylül 2005 Ticaret bankaları 6,6 5,6 88,5 89,6 Kamu bankaları 13,2 9,1 96,1 96,8 Özel bankalar 4,7 4,6 83,6 86,1 Fondaki bankalar 42,3 542,1 78,3 87,2 Yabancı bankalar 2,9 3,9 80,1 83,1 Mevduat kabul etmeyen bankalar 2,3 2,3 90,6 88,9 Toplam 6,2 5,4 88,6 89,6 * Karşılık öncesi 2.6. Pasiflerin Yapısı Eylül 2005 itibariyle toplam mevduat yüzde 22 oranında, YTL mevduat ise yüzde 38 oranında artmıştır. YP mevduatın YTL karşılığı değerinde ise artış yüzde 3 düzeyinde kalmıştır. Bu gelişmeye bağlı olarak toplam pasifler içinde YTL mevduatın payı 4 puan artarak yüzde 39 a yükselmiş, YP mevduatın payı ise 5 puan azalarak yüzde 25 e gerilemiştir. Dolar cinsinden YP mevduattaki artış yüzde 15 düzeyinde kalmıştır. Toplam mevduatın payı 1 puan azalarak yüzde 63 e gerilemiştir. Eylül 2005 itibariyle YP mevduat 90,7 milyar YTL (67,6 milyar dolar), YTL mevduat ise 140,3 milyar YTL (104,5 milyar dolar) düzeyindedir. YTL mevduatlar içinde en yüksek paya sahip olan tasarruf mevduatlarının toplam mevduat içindeki payı 3 puan artarak yüzde 34, ticari kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatlarının payları ise sırasıyla 2 ve 1 puan artarak yüzde 13 ve yüzde 8 düzeyine yükselmiştir. Resmi kuruluşlar mevduatının payı da 1 puan artmıştır. Bankalar mevduatının payı değişmezken; döviz tevdiat hesaplarının payı 7 puan azalarak yüzde 37 düzeyine gerilemiştir. 10

13 Bankacılar Dergisi Pasiflerin Gelişimi ve Yapısı, Eylül 2005 Milyon YTL Milyon Dolar Yıllık Yüzde değişme YTL Dolar Yüzde pay Eylül Eylül Mevduat YTL YP Mevduat dışı kaynaklar Özkaynaklar Ödenmiş sermaye Sermaye yedekleri Kar yedekleri Kar/zarar Geçmiş yıllar K/Z Dönem K/Z Diğer pasifler Toplam Mevduat vade dağılımı önemli bir değişiklik göstermemiştir. YTL, YP ve toplam mevduatın ortalama vadesi, yaklaşık olarak 3 ay düzeyinde gerçekleşmiştir. Toplam kaynakların yüzde 17 sini oluşturan mevduat dışı kaynaklar Eylül 2005 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 27 oranında artmıştır. Mevduat dışı kaynaklardaki artış, yurtdışından sağlanan kredilerdeki artıştan kaynaklanmıştır. Mevduatın Türlerine Göre Dağılımı, Eylül 2005 Milyon YTL Milyon Dolar Yıllık yüzde değişme YTL Dolar Yüzde pay Eylül Eylül Tasarruf mevduatı Resmi kuruluşlar Ticari kuruluşlar Bankalar mevduatı Diğer kuruluşlar DTH Kıymetli madenler depo Toplam Sektör özkaynakları yüzde 19 oranında artarak 47,4 milyar YTL (35,3 milyar dolar) olmuştur. Ticaret bankaları grubuna dahil tüm banka gruplarının özkaynaklarında artış kaydedilmiştir. Özel bankalardaki artışın sınırlı kalmasının nedeni Yapı Kredi Bankası AŞ bilançosunda yapılan düzenleme ve Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş. nin özel bankalar grubundan yabancı bankalar grubuna geçmesi olmuştur. Yabancı bankalar grubunda görülen yüksek artışın nedeni de bu değişikliktir. Mevduat kabul etmeyen bankaların özkaynakları da yüzde 17 oranında artarak 5,8 milyar YTL ye (4,3 milyar dolar) yükselmiştir. Özkaynakların toplam aktiflere oranı söz konusu dönem itibariyle 1 puan azalarak yüzde 13 e gerilemiştir. 11

14 Türkiye Bankalar Birliği Özkaynaklar, Eylül 2005 Milyon YTL Yıllık Milyon Yüzde değişme Dolar YTL Dolar Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam Serbest özkaynaklar rasyosunda (özkaynaklar-duran aktifler-karşılık sonrası takipteki alacaklar/toplam aktifler) iyileşme devam etmiş, Eylül 2004 itibariyle yüzde 6,1 olan değeri Eylül 2005 itibariyle yüzde 7 ye yükselmiştir. Eylül 2005 itibariyle sektörün net dönem karı milyon YTL (3.130 milyon dolar) olmuştur. İlk dokuz aylık dönemde bankacılık sektörünün aktif karlılığı yüzde 1,1, özkaynak karlılığı ise yüzde 8,6 oranında gerçekleşmiştir. Net Dönem Kar-Zararı, Eylül 2005 Net dönem kar-zararı (Milyon YTL) Aktif karlılığı** (Yüzde) Özkaynak karlılığı** (Yüzde) Eylül 2004* Eylül 2005 Eylül 2004* Eylül 2005 Ticaret bankaları ,0 8,6 Kamu bankaları ,8 18,9 Özel bankalar ,4 3,4 Fondaki bankalar ,5 15,7 Yabancı bankalar ,1 13,2 Mevduat kabul etm. bankalar ,1 8,6 Sektör toplamı ,1 8,6 * Eylül 2004 rakamları enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır. ** Dönemsel Kalan vadelerine göre, bankacılık sisteminin toplam varlıklarının yüzde 33 ünün vadesi 3 ayın; yüzde 55 inin vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam varlıkların yüzde 45 i 1 yıl ve üzeri vadeye sahiptir. Buna karşılık toplam yükümlülüklerin yüzde 70 inin vadesi 3 ayın, yüzde 81 inin vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam yükümlülüklerin yüzde 19 u 1 yıl ve üzeri vadeye sahiptir Gelir-Gider Durumu Eylül 2005 itibariyle bankacılık sektörünün faiz gelirleri milyon YTL, faiz giderleri milyon YTL olmuş, net faiz gelirleri ise milyar YTL ye ulaşmıştır. Kredilerden alınan faizler kredi miktarındaki genişlemeye bağlı olarak artmıştır. Net ücret ve komisyon gelirleri yüzde 29 oranında artarak milyon YTL ye ulaşmıştır. 12

15 Bankacılar Dergisi Gelir-Gider Tablosu, Eylül 2005 Milyon YTL Yıllık yüzde Milyon değişme* Dolar YTL Dolar Faiz gelirleri Faiz giderleri Net faiz geliri Net ücret ve komisyon geliri Temettü Gelirleri Net ticari kar/zarar Sermaye piyasası işlemleri kar/zarar Kambiyo kar/zarar Diğer faaliyet gelirleri Faaliyet gelirleri toplamı Diğer faaliyet giderleri(-) Faaliyet karı Vergi öncesi kar zarar Vergi karşılığı(-) Net kar zarar * 2004 yılı verileri enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır. Faaliyet karı yüzde 16 oranında gerilemiştir. Net faiz gelirleri ve net ücret ve komisyon gelirlerindeki artış yanında kambiyo zararlarının kara dönmesi kar hacmindeki artışı olumlu etkilemiştir. Enflasyon muhasebesi uygulamasının kaldırılması net dönem karını olumlu, buna karşın Yapı Kredi Bankası AŞ nin bilançosunda yapılan düzenleme olumsuz etkilemiştir. Buna göre net dönem karı yüzde 12 azalarak milyon YTL (3.032 milyon dolar) olmuştur Nazım Hesaplar Bilanço dışı yükümlülükler geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 19 oranında artarak 191 milyar YTL ye, emanet ve rehinli kıymetler ise yüzde oranında artarak milyar YTL ye yükselmiştir. Böylece toplam nazım hesaplar yüzde 703 oranında artarak milyar YTL olmuştur. Nazım Hesaplar, Eylül 2005 Milyon YTL Milyon Dolar Yıllık yüzde değişme YTL Dolar Bilanço dışı yükümlülükler Garanti ve kefaletler Taahhütler Türev finansal araçlar Emanet ve rehinli kıymetler Toplam Bilanço dışı yükümlülüklerdeki artış garanti ve kefaletlerle, para ve faiz swap işlemleri alt kalemlerinden kaynaklanırken, taahhütler kalemi Yapı Kredi Bankası AŞ bilançosunda 13

16 Türkiye Bankalar Birliği gerçekleştirilen düzenlemeden dolayı gerilemiştir. Emanet ve rehinli kıymetlerdeki olağanüstü artış İMKB Takasbank A.Ş. nin yatırım fonu paylarının izlenmesiyle ilgili yöntem değişikliğinden kaynaklanmıştır Banka ve Şube Sayısı Eylül 2005 itibariyle bankacılık sektöründe 47 banka faaliyet göstermiştir. Toplam şube sayısı ilk dokuz aylık dönemde 58 adet artarak e yükselmiştir. Mevduat kabul etmeyen bankaların şube sayısı bir; ticaret bankalarının şube sayısı ise 57 adet artmıştır. Bankacılık Sisteminde Banka ve Şube Sayısı* Aralık 2004 Eylül 2005 Bankalar Şubeler Bankalar Şubeler Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fon bankaları Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam * K.K.T.C ve yabancı ülkelerdeki şubeler dahil. Bankacılık sektöründe, 2004 yıl sonunda olan çalışan sayısı kişi artarak, Eylül 2005 itibariyle ye yükselmiştir. Çalışan sayısı özel bankalar ve yabancı bankalarda artarken, kamu bankaları ve fon bankalarında azalmıştır. 3. Banka ve Kredi Kartları Bankalararası Kart Merkezi nin verilerine göre, Eylül 2005 itibariyle, toplam kredi kartı sayısı 2004 yıl sonuna göre yüzde 9 oranında artarak 29,1 milyona ulaşmıştır. Aynı dönem itibariyle toplam banka kartı sayısı da yüzde 6 artışla 45,8 milyon düzeyinde gerçekleşmiştir. Banka Kartı, Kredi Kartı ve ATM Sayısı Değişme Eylül 2005 Aralık 2004 Adet Yüzde Toplam Kredi Kartı ,9 Toplam Banka Kartı ,3 POS Sayısı ,9 ATM Sayısı , yılının ilk dokuz ayında, POS ve ATM sayıları da sırasıyla yüzde 21 ve 7 artarak, ve düzeyine yükselmiştir. Dipnot 1 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş bilançosunda yapılan düzenlemeler hakkında ayrıntılı bilgiye kamuya açıklanan 30 Eylül 2005 tarihli bilanço ve buna ait dipnotlarından ulaşılabilir. (

17 Türk Bankacılık Sistemi Rasyolar (%) Eylül 2005 Eylül 2004 Sermaye Yeterliliği Özkaynaklar / (Risk Ağırlıklı Varlıklar + Piyasa Riskine Esas Tutar) 23,3 26,5 Özkaynaklar / Toplam Aktifler 13,0 13,6 (Özkaynaklar - Duran Aktifler) / Toplam Aktifler 7,0 6,1 Aktif Kalitesi Menkul Değerler Cüzdanı (net) / Toplam Aktifler 39,0 40,9 Toplam Krediler / Toplam Aktifler 37,5 33,0 Takipteki Krediler (net) / Toplam Krediler 0,6 0,7 Özel Karşılıklar / Takipteki Krediler 89,6 88,6 Duran Aktifler / Toplam Aktifler 6,0 7,5 YP Aktifler / Toplam Aktifler 33,7 39,1 YP Pasifler / Toplam Pasifler 37,2 42,0 Net Bilanço Pozisyonu / Özkaynaklar -5,3-5,4 (Net Bilanço Pozisyonu + Net Bilanço Dışı Pozisyon) / Özkaynaklar -1,4-3,7 Likidite Likit Aktifler / Toplam Aktifler 39,1 38,4 Likit Aktifler / Kısa Vadeli Yükümlülükler 82,7 78,4 Karlılık Dönem Net Karı (Zararı) / Toplam Aktifler 1,1 1,6 Dönem Net Karı (Zararı) / Özkaynaklar 8,6 11,6 Gelir-Gider Yapısı Net Faiz Geliri / Toplam Aktifler 3,8 4,3 Net Faiz Geliri / Toplam Faaliyet Gelirleri 65,5 71,2 Faiz Dışı Gelirler / Toplam Aktifler 2,0 1,7 Faiz Dışı Giderler / Toplam Faaliyet Gelirleri 50,2 43,9 Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı / Toplam Aktifler 1,2 0,8 Grup Payı Toplam Aktifler - - Toplam Krediler - - Toplam Mevduat - - Sektör Payı Toplam Aktifler 100,0 100,0 Toplam Krediler 100,0 100,0 Toplam Mevduat 100,0 100,0 Kar rakamlarını içeren rasyolar dönemsel olarak yorumlanmalıdır.

18 Türk Bankacılık Sistemi Aktifler (Bin YTL) Eylül 2005 % Eylül 2004 % TP YP Toplam Dağ. TP YP Toplam Dağ. Nakit Değerler ve Merkez Bankası , ,4 Kasa , ,4 Efektif Deposu , ,3 T.C. Merkez Bankası , ,7 Diğer , ,0 Alım Satım Amaçlı Menkul Değerler (Net) , ,6 Devlet Borçlanma Senetleri , ,5 Devlet Tahvili , ,0 Hazine Bonosu , ,3 Diğer Kamu Borçlanma Senetleri , ,2 Hisse Senetleri , ,1 Diğer Menkul Değerler , ,1 Bankalar ve Diğer Mali Kuruluşlar , ,5 Bankalar , ,5 Yurtiçi Bankalar , ,2 Yurtdışı Bankalar , ,2 Yurtdışı Merkez ve Şubeler , ,2 Diğer Mali Kuruluşlar , ,0 Para Piyasaları , ,7 Bankalararası Para Piyasasından Alacaklar , ,7 İMKB Takasbank Piyasasından Alacaklar , ,0 Ters Repo İşlemlerinden Alacaklar , ,0 Satılmaya Hazır Menkul Değerler (Net) , ,8 Hisse Senetleri , ,3 Diğer Menkul Değerler , ,5 Krediler , ,0 Kısa Vadeli , ,1 Orta ve Uzun Vadeli , ,7 Takipteki Krediler , ,1 Özel Karşılıklar (-) , ,8 Faktoring Alacakları , ,0 Vadeye Kadar Elde Tutulacak MD (Net) , ,5 Devlet Borçlanma Senetleri , ,0 Devlet Tahvili , ,4 Hazine Bonosu , ,0 Diğer Kamu Borçlanma Senetleri , ,6 Diğer Menkul Değerler , ,5 İştirakler (Net) , ,2 Mali İştirakler , ,1 Mali Olmayan İştirakler , ,1 Bağlı Ortaklıklar (Net) , ,5 Mali Ortaklıklar , ,4 Mali Olmayan Ortaklıklar , ,1 Diğer Yatırımlar (Net) , ,2 Finansal Kiralama Alacakları (Net) , ,1 Finansal Kiralama Alacakları , ,1 Kazanılmamış Gelirler ( - ) , ,0 Zorunlu Karşılıklar , ,2 Muhtelif Alacaklar , ,3 Faiz ve Gelir Tahakkuk ve Reeskontları , ,3 Kredilerin , ,0 Menkul Değerlerin , ,1 Diğer , ,2 Maddi Duran Varlıklar (Net) , ,5 Defter Değeri , ,0 Birikmiş Amortismanlar ( - ) , ,5 Maddi Olmayan Duran Varlıklar (Net) , ,1 Şerefiye , ,1 Diğer , ,3 Birikmiş Amortismanlar ( - ) , ,2 Ertelenmiş Vergi Aktifi , ,0 Diğer Aktifler , ,0 Toplam Aktifler , ,0

19 Eylül 2005 Pasifler (Bin YTL) Eylül 2005 % Eylül 2004 % TP YP Toplam Dağ. TP YP Toplam Dağ. Mevduat , ,4 Bankalararası Mevduat , ,4 Tasarruf Mevduatı , ,3 Resmi Kuruluşlar Mevduatı , ,0 Ticari Kuruluşlar Mevduatı , ,1 Diğer Kuruluşlar Mevduatı , ,3 Döviz Tevdiat Hesabı , ,4 Kıymetli Madenler Depo Hesapları , ,0 Para Piyasaları , ,3 Bankalararası Para Piyas. Alınan Borçlar , ,7 İMKB Takasbank Piyas. Alınan Borçlar , ,1 Repo İşlemlerinden Sağlanan Fonlar , ,6 Alınan Krediler , ,3 T.C. Merkez Bankası Kredileri , ,0 Alınan Diğer Krediler , ,3 Yurtiçi Banka ve Kuruluşlardan , ,1 Yurtdışı Banka, Kuruluş ve Fonlardan , ,2 İhraç Edilen Menkul Kıymetler (Net) , ,2 Bonolar , ,0 Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler , ,0 Tahviller , ,2 Fonlar , ,5 Muhtelif Borçlar , ,3 Diğer Yabancı Kaynaklar , ,6 Ödenecek Vergi, Resim, Harç ve Primler , ,2 Faktoring Borçları , ,0 Finansal Kiralama Borçları (Net) , ,0 Finansal Kiralama Borçları , ,1 Ertelenmiş Finansal Kiralama Giderleri ( - ) , ,0 Faiz ve Gider Reeskontları , ,8 Mevduatın , ,6 Alınan Kredilerin , ,1 Repo İşlemlerinin , ,0 Diğer , ,1 Karşılıklar , ,6 Genel Karşılıklar , ,3 Kıdem Tazminatı Karşılığı , ,2 Vergi Karşılığı , ,6 Sigorta Teknik Karşılıkları (Net) , ,0 Diğer Karşılıklar , ,5 Sermaye Benzeri Krediler , ,3 Ertelenmiş Vergi Pasifi , ,0 Özkaynaklar , ,6 Ödenmiş Sermaye , ,1 Sermaye Yedekleri , ,6 Hisse Senedi İhraç Primleri , ,1 Hisse Senedi İptal Kârları , ,0 Menkul Değerler Değer Artış Fonu , ,0 Yeniden Değerleme Fonu , ,0 Yeniden Değerleme Değer Artışı , ,0 Diğer Sermaye Yedekleri , ,2 Ödenmiş Sermaye Enflas. Düzeltme Farkı , ,3 Kâr Yedekleri , ,1 Yasal Yedekler , ,7 Statü Yedekleri , ,0 Olağanüstü Yedekler , ,4 Diğer Kâr Yedekleri , ,0 Kâr veya Zarar , ,2 Geçmiş Yıllar Kâr ve Zararları , ,8 Dönem Net Kâr ve Zararı , ,6 Toplam Pasifler , ,0

20 Türk Bankacılık Sistemi Bilanço Dışı Yükümlülükler (Bin YTL) Eylül 2005 Eylül 2004 TP YP Toplam TP YP Toplam Garanti ve Kefaletler Teminat Mektupları Banka Kredileri Akreditifler Garanti Verilen Prefinansmanlar Cirolar Diğer Garanti ve Kefaletler Taahhütler Cayılamaz Taahhütler Cayılabilir Taahhütler Türev Finansal Araçlar Vadeli Döviz Alım-Satım İşlemleri Para ve Faiz Swap İşlemleri Para, Faiz ve Menkul Değer Opsiyonları Futures Para İşlemleri Futures Faiz Alım-Satım İşlemleri Diğer Emanet ve Rehinli Kıymetler Emanet Kıymetler Rehinli Kıymetler Kabul Edilen Avaller ve Kefaletler Toplam Bilanço Dışı Hesaplar Gelir ve Gider Kalemleri (Bin YTL) Eylül 2005 Eylül 2004 Faiz Gelirleri Kredilerden Alınan Faizler Zorunlu Karşılıklardan Alınan Faizler Bankalardan Alınan Faizler Para Piyasası İşlemlerinden Alınan Faizler Menkul Değerlerden Alınan Faizler Diğer Faiz Gelirleri Faiz Giderleri Mevduata Verilen Faizler Para Piyasası İşlemlerine Verilen Faizler Kullanılan Kredilere Verilen Faizler İhraç Edi. Menk.Kıym. Verilen Faizler Diğer Faiz Giderleri Net Faiz Geliri Net Ücret ve Komisyon Gelirleri Alınan Ücret ve Komisyonlar Verilen Ücret ve Komisyonlar Temettü Gelirleri Net Ticari Kar / Zarar Sermaye Piyasası İşlemleri Kâr/Zararı (Net) Kambiyo Kâr/Zararı (Net) Diğer Faaliyet Gelirleri Faaliyet Gelirleri Toplamı Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı (-) Diğer Faaliyet Giderleri (-) Faaliyet Karı Bağlı Ortaklık ve İştiraklerden Kar/Zarar Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı Vergi Öncesi Kar/Zarar Vergi Karşılığı (-) Vergi Sonrası Olağan Faaliyet Kar/Zararı Vergi Sonrası Olağanüstü Kar/Zarar Net Dönem Kar / Zararı

21 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Bazı Belediyelerin Otomatik Para Ödeme Makinelerine (ATM) İlişkin Uygulamaları Hakkında Değerlendirme Türkiye Bankalar Birliği ATM Çalışma Grubu * Bankalar, bankacılık işlemlerinin hızlı ve kolay bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla, özel veya kamusal mahallerde, malikler veya ilgili kurumlardan bedelleri karşılığı kiralama ve/veya taraflar arasındaki protokol hükümleri kapsamında, nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu caddeler üzerinde otomatik para ödeme makinaları (Automatic teller machine-atm) kurmaktadırlar. Üyelerimizden alınan başvurularda; belediye mülkleri dışındaki özel veya kamusal mahallelere kurulan ATM ler ile ilgili olarak bazı belediyeler tarafından yasal dayanağı belirtilmeksizin ve herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin; - ATM lere ilişkin ücret adı altında yıllık olarak para talep edildiği, - ATM lerin imar mevzuatı kapsamında ruhsata tabi bina/yapı olarak nitelendirilerek mühürlenmesi ve para cezası tahsili yoluna gidildiği, - işyeri olarak nitelendirilerek "işyeri açma izni harcına" tabi tutulduğu ve harcın ödenmemesi halinde mühürlenmesi yoluna gidildiği, - şubelerin dış cephelerinde bulunan ATM lerden kaldırım işgal harcı talep edildiği, - banka şubelerinde mühürsüz broşür bulundurulduğu ve dağıtıldığı gerekçeleriyle el ilanı/broşür ücreti ve damga vergisi ile ilan ve reklam vergisi ile ilgili vergi ziyaı cezası tahakkuk ettirildiği belirtilmektedir. Belediyelerin söz konusu talepleri, Birliğimiz Hukuk Müşavirleri Kurulu nda değerlendirilmiştir. Oluşturulan Çalışma Grubu tarafından, yasal düzenlemelere aykırı olduğu düşünülen söz konusu uygulamalar hakkında bir değerlendirme hazırlanmıştır. Değerlendirme, belediyelerin, devlet yapılanması içinde yerel bir idare olması, yerel idarelerin sayılarının fazlalığı ve her bir belediyenin konuya yaklaşımlarındaki farklılıkların önlenerek haksız ve keyfi uygulamalara son verilmesi için belediyelerin bir genelge ile uyarılmasını teminen TC İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü ne de gönderilmiştir. 1. Özel mülk ya da belediye mülkleri dışındaki kamusal mahallerde malikler veya ilgili kurumlardan bedelleri ödenerek kiralanan ve/veya taraflar arasındaki protokol hükümleri kapsamında kurulan ATM lere ilişkin ücret adı altında yıllık para talep edilmektedir. Bu taleplere ilişkin olarak; a) Bazı belediyeler tarafından ATM lerin izin alınmadan kurulduğu iddia edilerek, verilen belirli bir süre içerisinde ATM lerin kaldırılması, aksi takdirde belediye tarafından kaldırılacağı bildirilmektedir. * Oyakbank A.Ş. Hukuk Müşaviri Barış Kurmuş un başkanlığında, TBB Hukuk Müşaviri Özcan Uludağ ın eşbaşkanlığında, T. İş Bankası A.Ş. temsilcileri; Hukuk Müşavir Yardımcısı Oğuz Eğilmez, Mali Müşavir Yardımcısı Gülçin Doğan, T. Vakıflar Bankası T.A.O. temsilcisi Hukuk Daire Başkan Yardımcısı Nejla Göktürk ve Akbank T.A.Ş. temsilcisi Avukat Özgür Topcu Doğan dan oluşturulan Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. 19

22 Türkiye Bankalar Birliği ATM Çalışma Grubu b) Bankalar tarafından, ATM lerin bulundukları yerlerde kalabilmeleri için ne tür işlemlerin yapılması gerektiği sorulduğunda ise, belediyeler tarafından alınmış çeşitli encümen kararları gönderilerek, söz konusu encümen kararlarında ATM başına yıllık olarak ücret adı altında bir ödeme yapılmasının talep edildiği görülmektedir. c) Söz konusu kararlarda ATM ler ile ilgili ücret talebine ilişkin hiçbir yasal dayanak bildirilmediği gibi, talep edilen ücretin niteliği (vergi, resim veya harç olup olmadığı) dahi hiçbir şekilde belirtilmemektedir. d) Belediye gelirlerinin mutlaka yasal bir dayanağının bulunması gerekmekte olup, yasal dayanağı olmaksızın hiçbir vergi, resim ve harcın tahakkuk ettirilmesi ve tahsil edilmesi kanunen mümkün değildir. e) Bu açıdan Belediye Bütçe ve Muhasebe Usulü Tüzüğü nün 30 uncu maddesinde yasal dayanak olmadıkça hiçbir vergi, resim ve harç salınamaz ve alınamaz hükmü düzenlenmiş olup, aynı Tüzük ün 33 üncü maddesinde Belediyeye ait vergi, resim, harç ve benzeri gelirler kanuna dayanmadıkça ve yasal yetkisi bulunan memurlar tarafından tarih ve tahakkuk ettirilmedikçe tahsil olunamaz hükmü tanzim edilmiştir. f) Bu nedenle, bankalarca hukuka aykırı olarak düzenlenen bu tür encümen kararlarının iptali için yasal yollara başvurulmakta olup, çoğunlukla hâlâ derdest olan bu tür davalarda Mahkemeler tarafından yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlar verilmektedir (Muğla İdare Mahkemesi nin 2005/1021 E. sayılı Kararı). Yukarıda belirtilen nedenlerle, belediyeler tarafından yasal dayanağı belirtilmeksizin ve herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin ATM lere ilişkin ücret adı altında yıllık olarak para talep edilmesinin kanuna aykırı olduğu düşünülmektedir. 2. ATM lerin, ruhsata tabi bina/yapı olarak nitelendirilip ruhsatsız ve kaçak olarak inşa edildiği gerekçesi ile mühürlenmeleri yoluna gidilmektedir. Bu uygulamaya ilişkin olarak; Bazı belediyeler tarafından ATM ler, imar mevzuatı kapsamında ruhsata tabi bina/yapı olarak nitelendirilerek,... ATM lerin 3194 Sayılı İmar Kanunu nun 32 inci maddesine ilişkin yönetmelik ve genelgelere aykırı şekilde ruhsatsız ve kaçak olarak inşa edildiği... gerekçesiyle mühürlenmektedir. Nitekim; söz konusu mühürleme işlemlerine karşı bazı bankalar tarafından açılan iptal davalarına dayanak teşkil etmesi amacıyla, ATM lerin 3194 Sayılı İmar Kanunu kapsamında ruhsat gerektirir yapı/bina olup olmadıklarının tespiti talebiyle tespit davaları açılmış olup, inşaat mühendisleri ve konu hakkında uzman hukukçulardan oluşan bilirkişiler tarafından düzenlenen tespit raporunda (Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi nin 2005/103 D. İş. sayılı bilirkişi tespit raporu) özetle: a) ATM lerin kurulduğu yerde imal edilmemiş olduğu, blok olarak montajlı bir şekilde naklen getirilen ve sadece zemin tesviyesi yapıldıktan sonra üzerine konulan taşınabilir nitelikte oldukları; b) ATM lerin hiçbir şekilde belediye hizmetlerinden yararlanmadıkları ve yararlanmalarına da ihtiyaç bulunmadığı; 20

23 Bankacılar Dergisi c) Mimarlık hizmetlerine esas olan yapı sınıfına girmedikleri; d) İmar Kanunu nun 5 inci maddesinde yer alan yapı veya bina tanımlarına uymadıkları ve piyasada şehir mobilyası olarak adlandırdıklarından, ATM lerin yapı veya bina olarak nitelendirilmelerinin mümkün olmadığı; e) Yapı veya bina olarak nitelendirilebilecek yapıların ayrıca iskan ruhsatına da tabi olmaları gerektiği dikkate alınarak, bu tür yapıların kullanılabilmesi için, elektrik, su, kanalizasyon ve gaz gibi belediye hizmetlerinden yararlanılması ve ayrıca fen ve sağlık mensuplarınca muayene edilip, kullanımlarında fen ve sağlık bakımından mahzurlarının bulunmaması gerektiği, oysaki ATM ler açısından böyle bir durumun söz konusu olmadığı; f) Belediyeler tarafından ATM lerin mühürlenmesi ile ilgili olarak düzenlenmiş olan yapı tadil tutanakları nın ve ATM ler ile ilgili olarak banka ile ATM lerin kurulu oldukları özel mülkiyet malikleri arasında imzalanmış olan kira sözleşmelerinin incelenmesi sonucunda: - ATM lerin kurulu oldukları alanların özel mülkiyete tabi alanlar olduğu; - Söz konusu yer malikleri ile bankalar arasında ATM lerin kurulması ile ilgili olarak imzalanmış olan kira sözleşmelerinin bulunduğu; - ATM lerin üzerinde kurulu oldukları ve kira sözleşmeleri ile kiralanan, özel mülkiyete tabi yerlerin, yol, meydan, pazar, iskele, köprü gibi umuma ait yerlerden olmadığı dikkate alınarak, raporda atıf yapılan Danıştay 9. Dairesinin 1984/1606 E /512 K. sayılı kararı doğrultusunda işgal harcı dahi gerektirmediği hususları tespit edilmiştir Yukarıda belirtilen nedenlerle, ATM lerin imar mevzuatı kapsamında ruhsata tabi bina/yapı olarak nitelendirilip belediyeler tarafından mühürlenmesi ve para cezası tahsil edilmesinin kanuna aykırı olduğu düşünülmektedir. 3. ATM lerin işyeri olarak nitelendirilip "işyeri açma izni harcına" tabi tutulması ve harcın ödenmemesi halinde ATM lerin mühürlenmesi yoluna gidilmektedir. Uygulama ile ilgili olarak; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu`nun 81 inci maddesinde, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bir işyerinin açılmasının işyeri açma izni harcına tabi olduğu belirtilmiş, işyerinin tanımı ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu`nun 156 ncı maddesinde yapılmıştır. Bu maddeye göre; ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri; dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerler işyeri sayılmaktadır. Bankacılık Kanunu nun 3 üncü maddesinde şube; Elektronik işlem cihazlarından ibaret birimleri hariç olamak üzere, bankaların bağımlı bir parçasını oluşturan ve bu kuruluşların faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını kendi başına yapan, sabit ya da seyyar büroları gibi 21

24 Türkiye Bankalar Birliği ATM Çalışma Grubu her türlü işyerini şeklinde tanımlanmış olup, bankaların elektronik işlem cihazlarından ibaret birimleri (ATM cihazları) şube/işyeri olarak kabul edilmemiştir. Resmi Gazete nin 17 Haziran 1989 gün ve sayılı nüshasında yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 3572 sayılı Kanun un 2 nci maddesinde, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu nun inci maddeleri kapsamına giren 1 inci sınıf gayrisıhhi müesseseler, nerede açılırsa açılsın, yakıcı, parlayıcı, patlayıcı ve tehlikeli maddelerle çalışılan işlerle oksijen LPG dolum ve depoları, bunlara ait dağıtım merkezleri, perakende satış yerleri, taşocakları, akaryakıt istasyonları ve benzeri yerler, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamına giren turizm işletmeleri 1 inci, 2 nci ve 3 üncü sınıf gıda maddesi üreten gayri sıhhi müesseseler olarak sayılan işletme ve işyerlerinin bu Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş olup, bunlar arasında banka şubeleri sayılmamış, 3 üncü maddesinde ise belediye hudutları ve mücavir alan içinde kalan tüm işyerleri ve işletmelere işyeri açma izninin belediyeler tarafından verileceği hükme bağlanmıştır. Kaldı ki; Belediyelerden ruhsat alma durumunda olan işyerleri, aynı zamanda belediyelerin denetim ve gözetimine tabidir. Bu tür işyerlerinden ne anlaşılması gerektiği 1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 15 inci maddesinin 4 üncü bendinde "... umumun yiyip içmesine, yatıp kalkmasına, taranıp temizlenmesine ve eğlenmesine mahsus..." ifadesi ile açıklığa kavuşturulmuştur. Bu bağlamda, açılma izinleri ve faaliyetlerinin denetimi özel kanunlarına göre yürütülen işyerlerinin, özel kanunlarında belirtilen mercilerden aldıkları izinler yeterli olup, ayrıca belediyelerden işyeri açma ve çalışma izni alma zorunlulukları bulunmamaktadır. 4. Şubelerin dış cephelerinde bulunan ATM lerden kaldırım işgal harcı talep edilmektedir. Bu talebe ilişkin olarak; 2464 Belediye Gelirleri Kanunu nun ikinci bölümündeki İşgal harcı başlığını taşıyan 52 inci maddesi: Belediye sınırları içinde bulunan aşağıdaki yerlerden herhangi birinin satış yapmak veya sair maksatlarla ve yetkili mercilerden usulüne uygun izin alınarak geçici olarak işgal edilmesi, işgal harcına tabidir: 22 - Pazar veya panayır kurulan yerlerin, meydanların, mezat yerlerinin her türlü mal ve hayvan satıcıları tarafından işgali, - Yol, meydan, pazar, iskele, köprü gibi umuma ait yerlerden bir kısmının herhangi bir maksat için işgali, hükmünü içermektedir. Belediye Gelirleri Kanunu nun 52 nci maddesinin 2 nci bendinde yer alan hükümle ilgili olarak M.G.K. İhtisas Komisyonunun madde gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere: madde sadece geçici işgallerin harca tabi olacağını gösterir şekilde değiştirilmiş, yaya kaldırımlarının bir kısmının veya halkın oturmasına, yiyip içmesine veya eğlenmesine tahsis edilen yerlerin geçici işgalleri ile deniz, göl ve nehirlerin geçici işgalleri harcın kapsamı dışına çıkarılmıştır denilmek sureti ile kaldırımların geçici olarak işgalinin dahi işgal harcına tabi olmayacağı vurgulanmıştır. Anılan Kanun un Harcın Tarifesi başlığını taşıyan 56 ıncı maddesi ise; İşgal harcı aşağıda gösterilen hadler içinde düzenlenecek tarifeye göre alınır.

25 Bankacılar Dergisi 52 inci maddenin 1 ve 2 inci bendlerinde yazılı işgallerde beher metrekare için günde en az 500 en çok lira olarak, belediyelerce tahsil edileceğinin hükme bağlandığı görülmektedir. Açıklanan Kanun hükümleri gereğince; Belediye tarafından işgal harcının talep edilebilmesi için, işgal edilen yerlerin kanunda gösterilen yerlerden olması gerektiği, Belediye tarafından İşgal harcı talep edilebilmesinin, belediye sınırları içerisinde, özel ve kamu mülkiyetine konu olmayan, kaldırım, tretuvar gibi kamuya ait bir alan üzerine ATM kurulması durumunda söz konusu olabileceği (Danıştay 9 uncu Dairesi'nin 18 Ocak 2000 tarih ve 1999/1807 E.-2000/3 K. sayılı kararı) Bu kapsamda olmayan, özel veya kamunun mülkiyetinde bulunan ve mülkiyet hakkı sahiplerine bedeli ödenerek kiralanan ve/veya taraflar arasındaki protokol hükümleri kapsamında taşınmazlara kurulan ATM' lerle ilgili olarak, belediyenin işgal harcı, işgal ücreti vb adı altında yıllık bir bedel istemesinin mümkün olamayacağı, Bu bağlamda, şube hizmet binalarının ortak yer olan dış cephesinde bulunan, kaldırıma taşma ve çıkma olmaksızın kurulan ATM lerde, kaldırım, tretuvar gibi kamuya ait bir alan üzerine konulmadığından, belediyenin bu ATM' ler için de işgal harcı, işgal ücreti vb adı altında yıllık bir bedel istemesinde mevzuata ve kesinleşmiş yargı kararlarına (Kocaeli Vergi Mahkemesinin 10 Mart 2005 tarih ve 2005/108 E.-2005/105 K. sayılı kararı, Sakarya Bölge İdare Mahkemesinin 27 Nisan 2005 tarih ve 2005/108 E.-2005/221 K. sayılı kararı, Kocaeli Vergi Mahkemesinin 04 Ağustos 2005 tarih ve 2005/184 E.-2005/450 K. sayılı kararı ve Kocaeli Vergi Mahkemesinin 04 Ağustos 2005 tarih ve 2005/223 E.-2005/452 K. sayılı kararı ile şube lokaline monte edilmiş ATM ler için kaldırım işgal harcı ödenmeyeceği hükme bağlanmıştır) aykırılık teşkil ettiği, Belediyelerin, ATM'lerin kuruldukları yerleri işgal ettiği savıyla yetinmeyerek, bu ATM leri kullanan banka müşterilerinin kaldırımlarda yoğunluk oluşturması ve diğer yayaların geçişine engel teşkil etmesini de gerekçe göstererek ayrıca işgalden söz etmesinin, gerek yasanın açık hükmü, gerekse kanunun gerekçesi ve de yargı kararları karşısında mümkün olmadığı, Ayrıca, belediye sınırları içerisinde, özel ve kamu mülkiyetine konu olmayan, kaldırım, tretuvar gibi kamuya ait bir alan üzerine ATM kurulması durumunda, belediye tarafından talep edilebilecek işgal harcının sınırları, 2464 sayılı Yasanın 52 inci ve 56 ıncı maddelerinde belirlenmiş olup, belediyelerin Kararname ile üst sınırı belirlenen ve Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan hususlarda, üst sınırı aşan şekilde işgal harcını arttırma yetkisinin mevcut olmadığı, Madde metninde yer alan tutar yeni bir Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilmeyip, bugün itibariyle hala geçerli olduğundan, böyle bir işgal durumunda, beher metrekare için günde en az 0,5 en çok 2,5 Yeni Türk lirası olarak belediyeler tarafından tahsil edileceğinin hükme bağlandığı, sayılı Belediye Kanunu nun belediye meclisinin görev ve meclisin görev ve yetkilerini düzenleyen 15 inci maddesinin (b) fıkrası ile, meclisin Kanunlarda vergi, resim, harç 23

26 Türkiye Bankalar Birliği ATM Çalışma Grubu ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek hususunda karar alabileceğinin belirlendiği, 2464 sayılı Kanun un işgal harcını düzenleyen 52 ve 56 ncı maddelerinde harcın tarife ve nispetleri belirlendiğinden, belediye meclislerinin bu nispetlerin sadece alt ve üst sınırları arasında miktar belirleme yetkisi olduğundan, Kararname ile belirlenen üst sınırı aşan şekilde işgal harcını arttırma yetkisi de bulunmadığı düşünülmektedir. 5. Banka şubelerinde mühürsüz broşür bulundurulduğu ve dağıtıldığı gerekçeleriyle Belediyeler tarafından el ilanı/broşür ücreti ve damga vergisi ile ilan ve reklam vergisi ile ilgili vergi ziyaı cezası tahakkuk ettirilmesine ilişkin olarak; Bazı belediyelerin gelir müdürlüklerince, banka şubelerinde bulunan ve çeşitli bankacılık ürünlerinin tanıtımını yapan broşürlerle ilgili olarak öncelikle yoklama fişleri düzenlenmekte, buna istinaden bilahare el ilanı/broşür ücreti ve damga vergisi ne ilişkin vergi ihbarnameleri ile ilan ve reklam vergisi ile ilgili vergi ziyaı cezası na ilişkin ceza ihbarnameleri gönderilmektedir. Bu açıdan; a) Belediye Gelirleri Kanunu nun 15 inci maddesinde düzenlenen ilan ve reklam vergisi tarifesinde broşürler açısından ilan ve reklam amacıyla dağıtılan broşür, katalog, duvar ve cep takvimleri, biblolar veya benzerlerinin her biri için ibaresinin yer aldığı; b) Belediyeler tarafından düzenlenen ve vergi ve cezaya dayanak teşkil eden yoklama fişlerinde, söz konusu broşürlerin banka içerisinde bulunduğunun açıkça belirtildiği ; c) Broşür dağıtımı olgusu gerçekleşmeksizin, bu konuda kanunen vergi tahakkuk ettirilmesinin mümkün olmadığı dikkate alınarak, belediyelerin bu tür taleplerinin ve buna ilişkin olarak vergi ve vergi cezası tahakkuk işlemlerinin de kanuni dayanaktan yoksun ve haksız olduğu düşünülmektedir. Yukarıda sunulan tespit ve değerlendirmeler kapsamında; İdari işlemler tek taraflı olarak düzenlenmekte ve ilgilinin rızası aranmaksızın yürütülmekte olduğundan, belediyelerin haksız ve hukuka aykırı uygulamalarından zarar gören bankalar, yasal dayanağı olmayan bahse konu idari işlemlerin iptalini teminen idari yargıda dava açmak zorunda bırakılmaktadır. 24

27 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Bankacılık Kanunu nun İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez - Yrd. Doç. Dr. Güray Erdönmez 1. Genel Olarak tarihinde kabul edilen ve Resmi Gazete nin 1 Kasım 2005 tarih ve mükerrer sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununu icra ve iflas hukukuna ilişkin hükümleri açısından değerlendirmeden önce, kanun yapma tekniği ve Kanunda kullanılan Türkçe yönünden ele almak gerekmektedir. Toplam 169 madde ve 23 geçici maddeden oluşan Bankacılık Kanununda, 4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak, değişik konuların aynı madde içinde yığın biçiminde düzenlenmesi terk edilmiş, daha kullanışlı ve kanun yapma tekniğine uygun bir metin oluşturulmaya çalışılmıştır. Bankalar Kanunu ndaki sayfalarca devam eden maddeler, bu maddelerin altında fıkra mı, yoksa bent mi olduğu anlaşılamayan numaralandırma ve ayrıca bir makale gibi a, b gibi alt ayırımlar kanun yapma tekniğine uygun düşmemekte idi. Bankalar Kanunundaki ve/veya biçimindeki bağlaçların bu Kanunda da muhafaza edilmesi ise kanaatimizce isabetli olmamıştır. Çünkü veya, ve yi de kapsar. Böyle olunca, zaten ve yi kapsayan veya yanına tekrar ve yazılması hem Türkçe bakımından hem de görünüş ve okunuş açısından isabetli olmamıştır. Bunun gibi, diğer Kanunlarda genellikle yer almayan biçimde, başka bir Kanuna atıf yapılmak istendiğinde Kanun numarasının her defasında tekrar zikredilmesi alışılmış olmadığı gibi, gerekli de değildir. Hatta bazı maddelerde Kanunun tarihi ayrıca zikredilmiştir. Örneğin, 125 nci maddenin altıncı fıkrasında 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Kanun dan söz edilmiştir. Kanunun adını verdikten sonra sayısını ve hatta tarihini belirtmek gerekli değildir. Örneğin 19 uncu maddede olduğu gibi 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu veya 61 inci maddenin birinci fıkrasında olduğu gibi 818 sayılı Borçlar Kanunu denilmesi gereksizdir. Çünkü, Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu muhtemelen tamamen değişecek ve yeni kanun numarası alacaktır. Bu değişikliklerden sonra eski kanun numaralarına yapılan atıflar uygulamada tereddütler yaratacak ve bu nedenle tekrar değişiklik yapılması gerekebilecektir. Kanun numarasının her seferinde anılması yanıltıcı olmasının yanında lüzumsuz bir tekrara da neden olmaktadır. Nitekim, Kanunun 132. maddesinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun neredeyse her fıkrada tekrar tekrar yazılmıştır. Yine İcra ve İflas Kanunu her seferinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu şeklinde gereksiz olarak zikredilmiştir. Ancak, bazen bundan ayrılınmış ve 135 inci maddede yapıldığı gibi, sadece 6183 sayılı Kanun denilmiştir. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul ve İcra-İflâs Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 25

28 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Kanunda, mevcut kanunlarda kullanılan terimler dikkate alınmadan eski terimlere yer verilmiştir. Nitekim, İcra ve İflas Kanununda 5092 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle tarihinden itibaren, icra tetkik mercii, icra mahkemesi olarak değiştirildiği için Bankacılık Kanunundaki icra tetkik mercii ifadesi de, icra mahkemesi olarak düzeltilmelidir. Bunun gibi Medeni Kanunda kullanılan kavramlara uygun olarak gayrimenkul ve menkul yerine, taşınmaz ve taşınır ; ikametgah yerine ise yerleşim yeri terimlerinin kullanılması uygun olurdu. 2. Mevduat ve Katılım Fonu Sahipleri ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun Alacağının Sıra Cetvelindeki Yeri a) Mevduat ve Katılım Fonu Sahiplerinin Alacaklarının Sıra Cetvelindeki Yeri Bankalar Kanununun 10/II, c maddesinde; Bir bankanın iflası halinde tasarruf mevduatı sahipleri, Fonun alacaklarından sonra gelmek üzere tasarruf mevduatlarının sigortaya tabi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ıncı maddesindeki birinci sırası anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar denilmekte iken, Bankacılık Kanununda bu konuda bir değişiklik yapılmış ve Kanunun 63 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında; Kredi kuruluşlarının iflası halinde mevduat ve katılım fonu sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere sigortaya tabi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar hükmüne yer verilmiştir. Doktrinde, 4389 sayılı Bankalar Kanununun sözü geçen hükmü eleştiri konusu olmuş; İİK.m.206 da sayılan imtiyazlı alacakların ortak özelliği göz önüne alındığında, tasarruf mevduatı sahiplerinin alacaklarının birinci sıra yerine üçüncü sırada yer almasının daha uygun olabileceği belirtilmiştir 1. Nitekim, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda da bu yönde değişiklik yapılmış ve mevduatlarının sigortaya tabi olmayan kısmı için sıra cetvelinin birinci sırasında yer alan mevduat sahipleri 2 bundan böyle 206 ncı maddedeki üçüncü sıraya konulmuştur. Bankacılık Kanununda getirilen bu düzenleme İcra ve İflas Kanununun sıra cetveli sistemine de uygundur. Gerçekten, İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde 4949 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak, özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacakların İ- İK.m.206 nın üçüncü sırası anlamında imtiyazlı kabul edilecekleri belirtilmiştir. Tasarruf mevduatı sahiplerinin ve katılım fonu sahiplerinin mevduatlarının sigortaya tabi olmayan kısmının İİK.m.206 nın üçüncü sırası anlamında imtiyazlı olacaklarının kabulüyle de, Bankacılık Kanunu ve İcra ve İflas Kanunundaki düzenleme arasında paralellik sağlanmıştır. Bu durumda, mevduatlarına elli milyar lira güvence tanınan mevduat sahipleri, mevduatlarının geri kalan kısmı için bugüne nazaran daha az korunacaklardır. Ancak Kanunun 64 üncü maddesine göre, sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamı ve tutarı, Merkez Bankası, Kurul ve Hazine Müsteşarlığının olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirleneceğinden, mevduat sahiplerinin sahip olduğu güvence tespit edilen miktara göre değişecektir. 26

29 Bankacılar Dergisi Diğer yandan, Bank.Kan.m.63 de mevduat sahiplerinin ve katılım fonu sahiplerinin sigorta kapsamında kalan alacaklarının sıra cetvelinde Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra geleceği öngörülmektedir. Kanun koyucu bu hükümle, Fonun imtiyazlı alacaklarının ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının amme alacaklarının, mevduat sahiplerinin ve katılım fonu sahiplerinin alacaklarından önce ödenmesini kabul etmektedir. Böylece, Bankacılık Kanunu nda bir bankanın iflası halinde Devlet ve sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamında kalan alacaklarının (6183 sayılı AATUHK.m.1) sıra cetvelindeki yeri de düzenlemektedir. Kanun koyucu Bank.Kan.m.63 hükmünü sevk ederken Bank.Kan. m.106/v deki düzenlemeyi de göz önünde bulundurmuş ve iki hüküm arasında paralellik kurmaya gayret göstermiştir. Nitekim, her iki hükümde de, mevduat sahiplerinin ve katılım fonu sahiplerinin sigorta kapsamı dışında kalan alacaklarının, Fonun imtiyazlı alacaklarından sonra ödeneceği açıkça vurgulanmıştır. Bu iki alacak grubu arasındaki sıranın nasıl olacağına aşağıda Fon alacaklarının sırası izah edilirken değinilecektir. b) Fon Alacaklarının Sıra Cetvelindeki Yeri Kanunun 106 ncı maddesinin beşinci fıkrasının birinci cümlesinde; Yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi halinde Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder hükmü yer almaktadır. Böylece Kanunda, Bank.Kan.m.16/IV ün İflas kararı alınması halinde Fon, iflas masasına imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder... ifadesinden ayrılınarak, farklı bir düzenleme getirilmektedir. Bankacılık Kanunundaki düzenlemenin Fon alacaklarının sıra cetvelindeki yerini ne şekilde etkileyeceğini incelemeden önce, 4389 sayılı Bankalar Kanunu zamanında Fon alacaklarının hangi sırada yer aldıklarını belirlemek yerinde olacaktır. Bir bankanın iflası halinde Fonun müflis bankadan olan alacaklarına tanınan imtiyazlar Bank.Kan.m.16/IV, 14/V, ab ve 10/II,c de gösterilmiştir sayılı Kanun yürürlükte iken, Bank.Kan.m.16/IV de İflas kararı alınması halinde Fon, iflas masasına imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder... denilmekle birlikte, Fon alacaklarının hangi derecede imtiyazlı olduğunun açıkça belirtilmediği; bu durumda, Fon alacaklarının İİK.m.206 daki bütün imtiyazlı alacaklardan önce ödenmesi gerektiği; bu çözümün Bank.Kan.n.10/II,c nin Fon alacaklarının mevduat sahiplerinin alacaklarından önce ödeneceğine ilişkin düzenlemesiyle de uyum içinde olduğu belirtilmiştir sayılı Kanunla İcra ve İflas Kanununda değişiklik yapılmış ve özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacakların üçüncü sırada yer alacakları öngörülmüştür 4. Bankacılık Kanununda ise, 4389 sayılı Bankalar Kanununun Fon alacaklarının sırasıyla ilgili düzenlemesinden ayrılınarak, yönetim ve denetimi Fona intikal eden banka hakkında iflas kararı verilmesi halinde Fonun iflas masasına İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak edeceği kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi Bankacılık Kanunu, 4389 sayılı Bankalar Kanunundan farklı olarak Fon alacaklarının hangi sırada yer alacağını açıkça belirtmektedir. Fakat, Fon alacaklarının mevduat sahipleri ve katılım fonu sahiplerinin alacaklarından önce ödeneceğine dair prensip bu Kanunda da korunmaktadır (Bank.Kan.m.106/V). 27

30 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Fon alacakları ile üçüncü sırada yer alan diğer imtiyazlı alacaklar arasındaki öncelik i- lişkisini tespit edebilmek için, Fon, iflas masasına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinde yer alan üçüncü sıradaki tüm imtiyazlı alacaklılardan önce gelmek üzere imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder hükmü üzerinde durmak gerekmektedir. Bilindiği gibi, sıra cetvelinde aynı sırada yer alan alacaklıların birbirlerine üstünlükleri yoktur (İİK.m.207). Bir sıraya düşen para o sıradaki alacakların tümünü karşılıyorsa, alacaklılara alacakları tam olarak ödenir. Buna karşılık, bir sıraya düşen para o sıradaki alacaklıların tümünün alacağını karşılamıyorsa, ele geçen para alacaklılara alacakları oranında paylaştırılır. Ayrıca, aynı sırada yer alan alacaklılara eşit ödeme yapılır (İİK.m.207). Sıra içinde sıra oluşturmak ise mümkün değildir sayılı Bank.Kan.m.106/V de ise bu prensibe uyulmadığı; üçüncü sırada yer alan alacaklılara ödeme yapılmadan önce Fonun alacağının ödeneceği, geriye kalan paranın ise diğer imtiyazlı alacaklılar arasında eşit olarak paylaştırılacağı öngörülmektedir. Bu durumda, her ikisi de İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinin üçüncü sırası anlamında imtiyazlı olduğu halde, Fon alacaklarına mevduat sahiplerinin alacaklarına göre bir öncelik tanınıp tanınamayacağı üzerinde durmak gerekmektedir. Bu konudaki bir görüşe göre, Fon alacaklarına üçüncü sırada, mevduat ve katılım fonu sahiplerinin alacaklarına ise (Bankacılık Kanununda üçüncü sıra denildiği halde) dördüncü sırada yer verilmelidir 5. Hemen belirtelim ki, ulaşılan bu sonuç Bankacılık Kanununun Fona, mevduat ve katılım fonu sahiplerinden önce ödeme yapılmasını öngören düzenlemesine uygundur. Yazar, İİK.m.207 gereğince sıra içinde sıra oluşturulamayacağını da göz önüne alarak, mevduat ve katılım fonu sahiplerinin alacaklarını adi alacak kategorisine dahil etmekte ve Bankacılık Kanununun bu alacaklılara tanıdığı imtiyazı bertaraf etmektedir. Kanaatimizce, Bankacılık Kanununun mevduat ve katılım fonu sahibi alacaklılara tanıdığı bu imtiyaz hakkının salt Fon alacaklarına öncelikli olarak ödeme yapılabilmesi için ellerinden alınması mümkün değildir. Burada, mevcut düzenlemelere (İİK.m.207) aykırılık teşkil eden husus Fona üçüncü sıradaki diğer alacaklılar karşısında bir ayrıcalık tanınmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, burada Bankacılık Kanununun sıra içinde sıra oluşturan düzenlemesinin İİK.m.207 hükmüne aykırı olduğu için hiçbir bir sonuç doğurmayacağı; bu nedenle, Fonun üçüncü sıradaki diğer alacaklılara ve bu arada mevduat sahiplerine karşı herhangi bir önceliğinin bulunmadığı ve üçüncü sıraya düşecek paranın Fon, mevduat sahipleri ve bu sıradaki diğer alacaklılar arasında garameten paylaştırılması gerektiği sonucuna ulaşılabilir. Fon alacaklarına, mevduat ve katılım fonu sahiplerine karşı imtiyaz tanımak için ise, bir Kanun değişikliği yapılarak, bu alacakların ikinci sırada yer alacağının açıkça öngörülmesi gerektiği düşünülmektedir Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalara İlişkin Hükümler 4389 sayılı Bankalar Kanunu nda, denetlemeler sonucunda 14. maddenin 3. fıkrasının a ila e bentlerinde sayılan hallerden bir veya birkaçının varlığı halinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun iki imkana sahip olduğu; Kurulun ya bankanın temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimini Fona devredeceği ya da o bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına karar vereceği kabul edilmekte idi. Bankalar Kanunu nda değişiklik yapılmasına yönelik çalışmalar çerçevesinde hazırlanan Kredi Kuruluşları Kanunu Tasarısı Taslağı nda ise Bankalar Kanununun söz konusu düzenlemesi terk edilerek, mali durumu bozulan bankaların Fona devrini takiben bir iyileştirme süreci gündeme gelmeksizin iflas tasfiyesine tabi tutulması öngörülmüştür. Ancak, kanun koyucu neticede 4389 sayılı Bankalar Kanununun sistemini muhafaza ederek, Kanunda sayılan hallerden birinin varlığı halinde o bankanın rehabilite edilebilmesine imkanı tanımıştır. Gerçekten, Bankacılık Kanununun 71 inci maddesinde, denetlemeler sonucunda bu

31 Bankacılar Dergisi maddenin a ila e bentlerinde sayılan hallerden bir veya birkaçının varlığı durumunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla, bir bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkilidir hükmüne yer verilmiştir. Bilindiği gibi, bir bankanın temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetiminin Fona devri, Fonun oy hakkı ile, yönetim ve denetim organlarının yerine geçerek bankayı kurtarma, düzeltme ve iyileştirme amacına yönelmesi ve bu amaçla sınırlı olarak bankayı geçici olarak denetlemesi ve yönetmesi anlamına gelir 6. Yukarıda belirtildiği gibi, bu seçenek Bankacılık Kanununda muhafaza edilmişse de, kanun koyucu bir bankanın temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetiminin Fona devri halinde bankanın mali durumunun düzeltilmesi ve iyileştirilmesi sürecini belli bir süreyle sınırlanmıştır. Buna göre, Bank.Kan.m.71 gereğince temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona devredilen bankalar için bu süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık süreyle sınırlandırılmış; bu sürenin Fon Kurulunun kararıyla en fazla üç ay uzatabileceği öngörülmüş; buna rağmen, devir, birleşme veya satış tamamlanamamışsa Fonun talebi üzerine Kurulun bankanın faaliyet iznini kaldıracağı kabul edilmiştir (Bank.Kan.m.107/son). Böylece, başlangıçta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından faaliyet izni kaldırılmayan bankaların rehabilitasyon süreci belli bir süreyle sınırlandırılmış ve bu süreç sonunda başarısız olunduğu takdirde, bankanın iflası ve tasfiyesinin gündeme geleceği kabul edilmiştir. Kanunun 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasında ise; İznin kaldırılmasına ilişkin Kurul kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki ihtiyatî tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibatı durur ve yeni icra ve iflas takibi yapılamaz. Banka hakkında Fon haricinde üçüncü kişiler tarafından açılmış tüm dava, icra ve iflas takipleri mahkeme, icra ve iflas dairesi tarafından derhal Fona bildirilir hükmü getirilmektedir sayılı Bankalar Kanununda daha önce başlatılan icra ve iflas takiplerinin bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına karar verilmesiyle birlikte duracağı kabul edilmiş ve fakat yeni takip yapma yasağı öngörülmemiştir (Bank.Kan.m.16/II). Bankacılık Kanunu nda ise, sözü geçen yasağın kapsamı genişletilerek, faaliyet izni kaldırılan bir banka aleyhinde yeni takip yapılması da yasaklanmaktadır. Yeni takip yasağı, alacaklıların faaliyet izni kaldırılan bankaya karşı takip yapmak, bankanın mallarını haczettirerek sattırmak ve bu suretle, o malın bedelinden tek başına yararlanmalarını önleyecektir. Bir diğer deyişle, bankanın faaliyet izni kaldırılmadan önce icra takibi başlatan alacaklılar ile daha sonra takip başlatan alacaklılar arasında eşitliği sağlayacaktır. O nedenle, Bankacılık Kanunuyla getirilen yeni düzenlemenin alacaklılar arasında eşitliği sağlayacağından yerinde olduğu kanaatindeyiz. Bundan başka, 4389 sayılı Bankalar Kanununda üçüncü kişilerin başlattıkları takiplerin Fona bildirilmesi de öngörülmüyordu. Bankacılık Kanununda, üçüncü kişilerin banka hakkında açtıkları dava ve icra ve iflas takiplerinin Fona bildirilmesi öngörülerek, iflas idaresi sıfatıyla tasfiyeyi yürütecek olan Fon, iflas tasfiyesi başlamadan önce bankanın taraf olduğu tüm dava ve takiplerden haberdar edilmektedir. Bu bilgilerin Fona bildirilmesi özellikle alacak iddialarının incelenmesi ve sıra cetvelinin düzenlenmesi sırasında önemli bir kolaylık sağlayabilecektir. 29

32 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Kanunun 106 ncı maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde; iflas isteminde bulunulması halinde iflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Bu suretle, faaliyet izni kaldırılan bankalar hakkında rehabilitasyon sürecine gidilemeyeceği ve bu bankaların iflas ettirilmeleri gerektiği açıkça kabul edilmiş olmaktadır. Doktrinde daha önce, faaliyet izni kaldırılan bankanın alacaklılarının iyileştirme projesi vermeleri halinde iflasın ertelenmesinin söz konusu olabileceği ileri sürülmüşse de 7, yeni düzenleme bu ihtimali de ortadan kaldırmaktadır 8. Kanunda açıkça faaliyet izni kaldırılan bir banka hakkında İİK.m.179 un uygulanmayacağı belirtildiğine göre, bundan böyle bankanın alacaklıları bir iyileştirme projesi vererek banka hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmesini talep edemeyeceklerdir. Aynı şekilde İcra ve İflas Kanununa göre, uzlaşma suretiyle sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin hükümler de bankalar ve sigorta şirketleri hakkında uygulanmayacaktır (İİK.m.309t/II). 30 Kanunun 106 ncı maddesinin beşinci fıkrasında; Fon, bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 166 ncı, 218 inci, 219 uncu, 223 üncü, 234 üncü, 236 ncı, 249 uncu, 251 inci ve 254 üncü maddelerindeki yetki ve görevler hariç olmak üzere iflas dairesi, alacaklılar toplantısı ve iflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye eder hükmü yer almaktadır sayılı Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası ise: İflas kararı alınması halinde Fon, iflas masasına imtiyazlı alacaklı sıfatıyla iştirak eder ve bu Kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı iflas dairesi ve alacaklılar toplantısı ile iflas idaresi görev ve yetkilerine de sahip olarak bankayı anılan Kanun hükümleri çerçevesinde tasfiye eder şeklinde idi. Görüldüğü gibi, Bankalar Kanununun 16 ncı maddesinin 4 üncü fıkrası gereğince Fon, bankaların iflas tasfiyesinin yürütülmesinden tek başına sorumludur. Bankacılık Kanununda da, Fona, Bankalar Kanununda olduğu gibi, bankayı iflas dairesi ve alacaklılar toplanması ile iflas idaresinin görev ve yetkilerine sahip olarak tasfiye etme yetkisi verilmekle birlikte, tasfiye sırasında yerine getirilmesi gereken bazı görevler Fondan alınarak iflas dairesine bırakılmakta; böylece, bir taraftan Fonun tasfiyenin yürütülmesi bakımından yükü hafifletilmekte, diğer taraftan ise, iflas dairesi iflas tasfiyesinde daha aktif hale gelmektedir. Nitekim, Kanunda iflas kararının tebliğ ve ilanı (İİK.m.166); adi tasfiyenin ilanı (İİK.m.218); sıra cetvelini ilan ve ihbar yükümlülüğü (İİK.m.234); borç ödemeden aciz vesikasının düzenlenmesi (İİK.m.251); nihai raporun hazırlanması ve iflasın kapanması kararının ilanı (İİK.m.254) iflas dairesine bırakılmakta; ayrıca, geç kalan müracaatların iflas dairesine yapılacağı (İİK.m.236) ve pay cetvelinin iflas dairesine bırakılacağı (İİK.m.249) öngörülmektedir. Kanunda, İcra ve İflas Kanununa yapılan bu atıfların ne gibi sonuçlar doğuracağına kısaca değinmekte fayda vardır. Kanunda en başta İİK.m.218 e atıf yapılmakta ve böylece, basit tasfiye usulünün uygulandığı hallerde tasfiyeyi Fon yerine iflas dairesinin yürüteceği kabul edilmektedir. Bilindiği gibi, basit tasfiye iki halde gündeme gelebilir. Buna göre, İİK.m.218/I gereğince iflas dairesince defteri tutulan malların bedelinin tasfiye masraflarını karşılamayacağı anlaşılırsa basit tasfiye usulü uygulanır. Fakat, bir bankanın iflası halinde bu hükmün uygulama alanı bulması güçtür. Çünkü, borca batık veya aciz halinde bulunsa bile müflis bankanın en azından tasfiye giderlerini karşılayacak kadar mal, hak veya paraya sahip olacağı varsayılabilir. Bundan başka, adi tasfiyenin iflasın açılmasından itibaren 6 ay içinde bitirilememesi halinde alacaklılar basit tasfiye usulünün uygulanmasına karar verebilirlerse de, uygulamada bu yola hemen hiç başvurulmamakta ve icra mahkemesinden Kanundaki 6 aylık

33 Bankacılar Dergisi sürenin uzatılmasına karar verilmesi talep edilmektedir 9. Ayrıca, banka iflaslarında alacaklıların toplanarak Kanunda öngörülen alacak çoğunluğunu bulmaları (İİK.m.256) ve basit tasfiye usulünün uygulanmasına karar vermeleri pek olası değildir. Çünkü, mevduat sahiplerinin sigortalı mevduatlarını ödediği için önemli bir alacak miktarına sahip olan Fonun, Bankalar Kanununda kendisine tanınan geniş yetkilerden vazgeçerek (Bank.Kan.m.106/V), adi tasfiye usulü yerine basit tasfiye usulünün uygulanmasını istemesi ve tasfiyenin yürütülmesini iflas dairesine bırakması gerçekleşmesi zor bir ihtimaldir. Bu nedenle, Kanunda İİK.m.218 e yapılan atfın pratik bir sonuç doğurmayacağı söylenebilir. Esasen, iflasın yürütülmesi bakımından Fona tanınan geniş yetkilerin basit tasfiye usulünde iflas dairesine devredilmesi Fonun menfaatine de değildir. Çünkü, Fon basit tasfiye usulünde de, ancak Kanunda kendisine tanınan kapsamlı yetkileri muhafaza ettiği takdirde tasfiyenin kontrolünü elinde tutabilecektir. Aksi takdirde, Fonun tasfiyenin yürütülmesi bakımından diğer alacaklılara göre herhangi bir ayrıcalığı kalmayacaktır. Kanunda İİK.m.223 e yapılan atıf da dikkat çekicidir. Yapılan atıf iflas idaresi sıfatıyla tasfiyeyi yürüten Fonun yaptığı işlemleri iflas dairesinin denetimi dışında bırakmaktadır. Böylece Fon, Bankacılık Kanunu nda bir taraftan iflas tasfiyesinin tek hakimi kabul edilirken diğer taraftan da denetim mekanizmasının dışında tutulmaktadır. Bankacılık Kanununda İİK.m.236 ya yapılan atıf ise İcra İflas Kanununun sistemine uygun değildir. Adi tasfiye usulünde, tasfiyeyi yürüten iflas idaresi masaya gerek zamanında gerekse geç yazdırılan alacakları inceler ve bu alacakların sıra cetveline kabul edilip edilmeyeceklerine karar verir (İİK.m.230; 236). İflas dairesinin geç kalan alacakları tahkik etmesi ve buna göre sıra cetvelini düzeltmesi mümkün değildir. Onun için, İİK.m.236 ya yapılan atıf eleştiriye açıktır. Bankacılık Kanununda İİK.m.230 hükmüne atıfta bulunmamak suretiyle, zamanında bildirilen alacakları inceleme ve sıra cetveline kayıt yetkisi iflas idaresine verilirken, masaya geç yazdırılan alacakları inceleme ve buna göre sıra cetvelini düzeltme yetkisinin iflas dairesine bırakılması yerinde olmamıştır. Diğer yandan, Kanunda İİK.m.251 e yapılan atıfla, alacağının tamamını alamayan alacaklılara borç ödemeden aciz vesikasının Fon tarafından değil, iflas idaresi tarafından verileceği öngörülmüştür. Aslında tasfiye iflas idaresi sıfatıyla Fon tarafından yürütüldüğüne göre, aciz belgesinin de Fon tarafından verilmesi uygun olabilirdi. Bu yapılmadığı için uygulamada paraları paylaştıran ve aciz belgesini düzenleyen organlar farklı olacak ve sorunlar yaşanabilecektir. Aynı şekilde, İİK.m.254 e yapılan atıfla, iflasın kapanması için nihai rapor hazırlanarak ticaret mahkemesine sunulması Fonun görevleri dışında bırakılmıştır. Başka bir ifade ile, iflasın kapanması için iflas idaresinin ticaret mahkemesine vereceği nihai rapor hususunda Fonun yetkili olmadığı belirtilmiştir. Halbuki bu raporu tasfiyeyi yapan iflas idaresinin yani burada Fonun hazırlaması uygun olurdu. Buna ilaveten, kapanma kararının kim tarafından ilan edileceği de belli değildir. Bu görevlerin, prensip olarak iflas dairesi tarafından yerine getirileceği düşünülebilir. Kanunun 106 ncı maddesinin altıncı fıkrasında; Alacaklılar sıra cetvelinin düzenlenmesinde İcra ve İflas Kanununun 232 nci maddesinde öngörülen üç aylık sürenin yetersiz kalması halinde iflas idaresinin talebi üzerine, Fon Kurulu tarafından üçer aylık ek süreler verilebilir denilmekte ve Bankalar Kanununda yer almayan yeni bir hüküm getirilmektedir. 31

34 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez İİK.m.232 de iflas idaresine sıra cetvelini düzenlemek için tanınan üç aylık sürenin, en çok üç ay daha uzatılacağı ve bu süre içinde sıra cetvelinin verilmemesi halinde iflas idaresi üyelerinin görevlerine son verileceği öngörülmektedir. Bankacılık Kanununda ise, İcra ve İflas Kanununun bu düzenlemesinden ayrılınarak, Fon Kurulu nun talebi üzerine sözü geçen sürenin üçer aylık dönemler için uzatılabileceği kabul edilmekte ve bir üst sınır getirilmemektedir. Bankaların, kredi kurumları olarak ticari ve iktisadi hayatta çok sayıda kişi ve kurumla ve zaman zaman son derece karmaşık ticari ilişkilere girdiği göz önüne alınırsa, İİK.m.232 de öngörülen sürenin bankaların iflas tasfiyelerinde uygulanmasının güç olduğu; o yüzden, getirilen bu düzenlemenin yerinde olduğu söylenebilir. Kanunun 107 nci maddesinin sekizinci fıkrasında; Fonun iflas talebi hakkında 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır ve en geç altı ay içerisinde iflas talebi hakkında karar verilir hükmü yer almaktadır. Bilindiği gibi, HUMK.m.507/I de iflas davalarında basit yargılama usulünün uygulanacağı kabul edilmektedir. Bankacılık Kanununda ise, Fonun bir bankanın iflasını talep etmesi halinde iflas davasının seri yargılama usulüne tabi olacağı kabul edilmiştir 10. Seri yargılama usulü, belki bu usulün diğer yargılama usullerine göre farklılığı bilinmediği takdirde, adından ötürü daha hızlı, daha seri bir usul olarak düşünülebilir. Ancak, seri yargılama usulü Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ncı maddelerinde düzenlenmiş olup, küçük değişiklikler dışında yazılı yargılama usulüne tabidir. Nitekim, HUMK.m.505 de cevap süresinin yedi, daha sonraki replik ve düplik dilekçelerinin süresinin ise beşer gün olması dışında, bu usul, yazılı yargılama usulüne tabidir (HUMK.m.502). Uygulamada cevap süresinin genellikle talep üzerine uzatıldığı düşünülürse, seri yargılama usulünün yazılı yargılama usulünden hiçbir farkı kalmamaktadır 11. Halbuki basit yargılama usulü, yazılı yargılama usulüne nazaran daha seri bir yargılama usulüdür. Bu nedenle, seri yargılama usulüne göre daha hızlı olan basit yargılama usulünden ayrılmanın bir anlamı kanaatimizce bulunmamaktadır. Bundan başka, davanın bir an önce hükme bağlanması için Bankalar Kanunundan farklı olarak, iflas davasının 6 ay içinde karara bağlanacağı öngörülmüştür. Burada, bankalar hakkında doğrudan doğruya iflas yolunun uygulanacağı; doğrudan doğruya iflas sebebinin mevcudiyetinin açık olduğu ve Fonun alacağını daha kolay ispat edebileceği göz önüne alındığında, Bankacılık Kanunundaki sürenin yeterli olduğu düşünülebilir. Fakat, mevcut davaların ne kadar uzun sürede sonuçlandıkları göz önüne alınırsa, 6 aylık süreye uyulmasının son derece güç olduğu söylenebilecektir. Kanunda öngörülen sürenin aşılması ise ticaret mahkemesinin verdiği kararın hüküm ve sonuçlarını etkilemeyecektir. Çünkü, bu düzenleyici bir hükümdür. Kanunun 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre; Fon, Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankaların hakim ortaklarından ve tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarlarından ve yöneticilerinden, bunların eşlerinden, üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımlarından, evlatlıklarından ve kendilerini evlat edinenlerden kendilerine ait taşınmaz ve iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır hak ve alacaklarını ve menkul kıymetlerini, her türlü kazanç ve gelirleri ile yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve ayrıca bildirimden önceki iki yıl içinde ivazlı veya ivazsız olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri taşınmaz, haczi caiz taşınır, hak, alacak ve menkul kıymetlerini gösterir birer mal beyannamesi vermelerini istemeye yetkilidir. 32

35 Bankacılar Dergisi Bu düzenlemeyle, mal beyanında bulunacak kişilerin kapsamı değiştirilmekte ve Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin 5, b, bb hükmünden farklı olarak, Kanunda sayılan kişilerin üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımlarının, evlatlıklarının ve kendilerini evlat edinenlerin mal, hak ve alacaklar ile her türlü kazanç ve gelirlerini göstermeleri zorunlu kılınmaktadır. Ayrıca Kanunda, Kredi Kuruluşları Kanunu Tasarısı Taslağı ndan farklı olarak (KKKTT.m.107/IV) kan ve kayın hısımlarının derecesinin belirtilmesi kimlerin mal beyanında bulunması gerektiğini açıklığa kavuşturduğundan kanaatimizce isabetli olmuştur. Bundan başka, Kanunda bu kişilerin mal beyanında bulunurken yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını da bildireceği öngörülerek, İİK.m.74 hükmüyle paralellik sağlanması da yerinde bir düzenleme olmuştur. Kanunun 109 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında; bir bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya Fona devredilmesi halinde, Faaliyet izninin kaldırıldığı veya Fona devredildiği tarihten itibaren bankanın alacaklılarından temlik yoluyla alacak edinen borçlular, temlik yoluyla edindikleri alacakları ile bankaya olan borçlarının takasının yapılması veya mahsup edilmesi talebinde bulunamaz. Bu sonucu doğuracak takas ve mahsup işlemleri banka açısından geçersizdir hükmü getirilmektedir sayılı Bankalar Kanununda bu konuyla ilgili olarak sadece, Bankanın alacaklıları, alacaklarını temlik edemez veya bu sonucu doğurabilecek işlemleri yapamazlar (Bank.Kan.m.16/III) denilmekte idi. Bankalar Kanununun mezkur hükmü, alacak temlikleri veya bu sonucu doğuracak işlemlerin faaliyet izni kaldırılan bankaya karşı hüküm ifade etmesini önlemek ve böylece, bankanın iflasına karar verilmeden önce kanun dolanmalarını önlemek amacıyla sevk edilmişti 12. Bankacılık Kanununda ise alacağın temlikini yasaklamak yerine, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın alacaklılarından temlik yoluyla alacak edinen borçluların, temlik yoluyla edindikleri alacaklar ile bankaya olan borçlarının takas edilmesini veya mahsup yapılmasını isteyemeyecekleri ve bu sonucu doğuracak takas mahsup işlemlerinin banka açısından geçersiz olacağı açıkça vurgulanarak, temlik ve benzeri işlemlerin sonuçları bu defa Kanunda açıkça gösterilmiştir. Böylece, borçluların faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın alacaklılarından temlik yoluyla alacak edinmek ve takas beyanında bulunmak suretiyle masanın aktiflerini azaltmaları ve iflas alacaklılarını zarara uğratmaları önlenmiş olmaktadır (İİK.m.201) Banka Kaynaklarının İstismarı Bankacılık Kanununun 108 inci maddesinin beşinci fıkrasında, 4389 sayılı Bankalar Kanununda bulunmayan bir hükme yer verilerek, bankanın faaliyet izninin kaldırılması halinde, bu maddede sayılan kişilere bankanın kullanılan kaynaklarını ve bu suretle uğranılan zararı iade ve tazmin etmeleri için bir süre verileceği kabul edilmiştir. Buna göre, Fonun amme alacağı haline gelen bu alacaklarını tahsil edebilmek için 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip başlatması, bu alacağın borçluya verilen süre içinde ödenmemesi şartına bağlanmıştır. Borçlulara neden böyle bir süre verilmesine gerek duyulduğu konusunda ise Kanunun gerekçesinde herhangi bir açıklama yapılmamıştır (Gerekçe.m.109). 5. Şahsi Sorumluluk Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasında; şahsi sorumluluklarına gidilerek, Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan şahsen iflaslarına karar verilebilecek kişiler arasına denetçiler 14 de eklenmektedir. Halbuki, Bank.Kan.m.17/I de denetçiler şahsen iflaslarına karar verilebilecek kişiler arasında sayılmamakta idi. Ayrıca, 33

36 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Kanunun 110 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, şahsi sorumluluklarına gidilenlerden tahsil edilen tutarın Fon tarafından ödenen mevduat ve katılım fonu tutarı ve fer'ileri mahsup edildikten sonra bakiye kısmının tasfiye halindeki veya iflasa tabi bankaya iade edileceği de öngörülmüştür. Diğer yandan, Bankalar Kanununda her banka yöneticisi ve mensubu hakkında iflas davası açılamayacağı kabul edilmiş ve iflası istenebilecek banka görevlileri tahdidi şekilde sayılmış iken 15, Bankacılık Kanununda: Bir bankanın yöneticilerinin ve denetçilerinin kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında 71 inci madde hükümlerinin uygulanmasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya verdikleri zararlarla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek, Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilir denilerek şahsi iflası istenebilecek kişiler sayma yoluyla belirtilmemiştir (Bank.Kan.m.110/I). Böylece, yönetim kurulu üyeleri dışında kalan ve fakat, banka hakkında Bank.Kan.m.71 hükmünün uygulanmasına neden olan tüm yöneticiler hakkında iflas davası açılabileceği vurgulanmıştır. 6. Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin Yetki ve Usuller Bankacılık Kanununun Fon alacaklarının takip ve tahsilini düzenleyen 132 nci maddesinde; 4389 sayılı Bankalar Kanununda Fona tanınan önemli bir ayrıcalık kaldırılmaktadır. Gerçekten, Bank.Kan.m.15/III, c.4 deki Ancak Fon, her türlü alacakları ve devraldığı alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edebileceği gibi, takibi devam ettirmekten ve/veya davanın takibinden sarfınazar ederek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsiline de karar verebilir ifadesi bu Kanunda yer almamaktadır. Bankalar Kanunundaki bu düzenlemenin uygulanması sırasında son derece önemli sorunlar ortaya çıkabilecek idi. Örneğin takibin başladığı icra dairesi bu takibi kaldığı yerden 6183 sayılı Kanuna göre devam ettirecek olursa, bu Kanunu icra dairesinin uygulaması gibi bir durum ortaya çıkacak, buna karşılık dosya tahsil dairesine gönderilirse farklı zamanlarda farklı kanunlara tabi olarak yapılan işlemler ortaya çıkacak ve çözümü bazen imkansız sorunların yaşanmasına neden olacaktı 16. Ancak, Bankacılık Kanununda bu değişiklik yapıldığına göre, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetmeliği nde 17 yer alan aynı yöndeki hükmün de değiştirilmesi gerekecektir (Fon Yönetmeliği.m.18/c). Kanunun 132 nci maddesinin ikinci fıkrasında; Fon, bu Kanunun 108 inci maddesinde sayılan alacakların takibine, banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden, 130 uncu maddesinde sayılan alacakların takibine tahakkuk eden anapara üzerinden, 135 inci maddesinde belirtilen alacakların takibine ödemeye esas olmak üzere tespit edilen tutar üzerinden başlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun kapsamındaki alacaklara uygulanan oranda gecikme zammı uygular denilmektedir. 34

37 Bankacılar Dergisi Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında Fonun 7 numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takibine, alacağın devralındığı gün itibariyle banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden gecikme zammı uygulanacağı belirtilirken; Bank.Kan.m.15/VII, b nin karşılığını oluşturan Kanunun 132. maddesinin ikinci fıkrasında, bu fıkrada sayılan alacakların takibine, banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun kapsamındaki alacaklara uygulanan oranda gecikme faizi uygulanacağı kabul edilmektedir. Böylece, gecikme faizinin işlemeye başlayacağı tarih banka kaynağının kullanıldığı tarihe kadar geri çekilmektedir. Ayrıca, Bankacılık Kanununda Fonun gelirlerinin (m.130) ve eksik beyan olunan sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu tutarının (m.135) Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu ndan yararlanarak tahsil edileceği durumlarda, bu alacaklara 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca gecikme faizi yürütüleceği de kabul edilmiştir. Kanunun 132 nci maddesinin altıncı fıkrasında; Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapacağı satışlarda; satış bedelinin vadeli tahsiline karar verebilir. Ancak, bu durumun ve vadeli satış şartlarının, satış ilanında ve satış şartnamesinde belirtilmesi zorunludur denilerek, alıcılar lehine ödeme kolaylığı getirilmektedir. Fonun başlattığı takiplerde bazı taşınır ve taşınmaz malların çok yüksek muhammen bedellerle satışa çıkarıldığı göz önüne alındığında, bu düzenlemenin artırmalara olan ilginin fazlalaşmasına ve elde edilecek muhtemel gelirin çoğalmasına katkı sağlayabileceği söylenebilir. Bankalar Kanununda ise Fona bu ölçüde bir hareket serbestisi tanınmamakta idi. Kanunun 132 nci maddesinin yedinci fıkrasında; Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre satışa arz ettiği mal hak ve alacaklarla ilgili ihaleye katılmaya, pey sürmeye ve alacağına mahsuben ihaleden mal, hak ve alacakları satın almaya yetkilidir denilmektedir. Bu hükümle, Fonun 6183 sayılı Kanuna göre başlattığı takiplerde ihaleye katılabileceği açıkça düzenlemektedir. Halbuki, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda artırmaya katılabilecek kişiler bakımından herhangi bir kısıtlama öngörülmüş olmayıp, ihale herkese açıktır sayılı Kanunun 94. maddesinin birinci fıkrasında... artırmaya iştirak edeceklerden gayrimenkule biçilmiş rayiç değerin yüzde 7.5 u nispetinde 10 uncu maddenin 1 ila 4 üncü bentlerinde yazılı teminat alınır denilmek suretiyle, İcra ve İflas Kanununa paralel bir düzenleme getirilmiş (İİK.m.124/III) ve artırmaya katılacak kişiler konusunda herhangi bir sınırlama öngörülmemiştir. Dolayısıyla Fon, mevcut düzenleme karşısında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun gereğince başlattığı takiplerde ihaleye katılmaya zaten yetkilidir, getirilmek istenen hüküm sadece bu durumu tekraren ifade etmeye yarayacaktır. Kanunun 132 nci maddesinin dokuzuncu fıkrasında; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 223 üncü maddesindeki iflas idaresi, Fonun talep etmesi halinde üyelerinden en az biri, Fonun göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik merci tarafından seçilir. Fon, alacağının tahsili bakımından gerekli görürse iflas idaresinin en az iki üyesinin önereceği iki katı aday arasından seçilmesini talep etmeye yetkilidir. Bu 35

38 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez durumda, icra tetkik merci iflas idaresinin asgarî iki üyesini Fonun önereceği adaylar arasından seçer şeklinde olup, Fona borçlu olanların iflası halinde iflas idaresinin ne şekilde oluşturulacağını hükme bağlamaktadır. Bu hükmün konuluş sebebi: Fon alacaklarının hak kaybına sebebiyet vermeden tahsilinin hızlandırılmasını teminen, iflas bürosunun ve iflas idaresinin oluşumunda yeni düzenleme getirilmiştir. Mülga metindeki icra tetkik merciine tanınan takdir hakkı kaldırılarak Fonun talebine uygun işlem tesis edilmesi amaçlanmıştır şeklindedir (Gerekçe.m.134/III). Bankalar Kanununun aynı konuyu düzenleyen 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası ise: Fona borçlu olanların iflası halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu Fon temsilcisinin katılımıyla teşekkül eder sayılı İcra ve İflas Kanununun 223 üncü maddesindeki iflas idaresinin, Fonun talep etmesi halinde üyelerinden biri veya ikisi, Fonun göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik mercii tarafından seçilir hükmünü içermektedir. Görüldüğü gibi, Bankalar Kanununda icra mahkemesi iflas idaresine Fonun gösterdiği adaylardan birini veya ikisini seçmek hususunda takdir yetkisine sahiptir. Bankacılık Kanununda ise Fona, iflas idaresinde daha fazla sayıda temsilci bulundurma imkanı tanınmaktadır. Çünkü, Kanunda Fonun talep etmesi halinde üyelerinden en az birinin Fonun göstereceği iki kat aday arasından seçileceği belirtildikten sonra, Fona, alacağının tahsili bakımından gerekli gördüğü takdirde, iflas idaresinin en az iki üyesinin önereceği adaylar arasından seçilmesini isteme hakkı da verilmektedir. Böylece Fon, gerekli görürse iflas idaresinde en az iki üye bulundurma yetkisine kavuşmakta ve icra mahkemesinin bu konudaki takdir yetkisi elinden alınmaktadır. Bir başka deyişle icra mahkemesi, Fon gerekli gördüğü takdirde iflas idaresi üyelerinden ikisini Fonun önereceği adaylar arasından seçmek mecburiyetinde kalmaktadır. Halbuki, Bankalar Kanununun konuyla ilgili düzenlemesi daha yerinde olup, bu hususta icra mahkemesine takdir yetkisi tanınması doğru olurdu. Ayrıca Bankacılık Kanununun sözü edilen hükmünde bununla da kalınmayarak en az ifadesiyle Fonun gerekli gördüğü hallerde iflas idaresinin 3 üyesinin birden kendi gösterdiği adaylar arasından seçilmesini isteyebileceği kabul edilmektedir. İcra ve İflas Kanunu nda iflas idaresinin üç kişiden oluşacağı öngörüldüğüne göre (İİK.m.223/I), Fon bu hüküm sayesinde bir bankanın iflasında olduğu gibi (Bank.Kan.m.106/V), Fona borçlu olanların iflası halinde de tasfiyenin yürütülmesi bakımından Bankalar Kanunu ndaki döneme göre daha etkin bir konuma kavuşmaktadır. İflas bürosu bakımından ise, Bank.Kan.m.15/III de: Fona borçlu olanların iflası halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu Fon temsilcisinin katılımıyla teşekkül eder denilirken, Kanunun 131. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ilk cümlesinde : Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca devralınan alacaklar nedeniyle Fona borçlu olanların iflası halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu Fon temsilcisinin katılımıyla teşekkül eder hükmüne yer verilmektedir. Dolayısıyla, büronun oluşumunda herhangi bir farklılık söz konusu değildir. 36 Kanunun 132 nci maddesinin onuncu fıkrasında; Fonun takip ettiği alacaklarla ilgili olarak sahip olduğu tasarruf yetkisine de kısıtlama getirilmektedir sayılı Bankalar Kanunu, Fonu alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın devralmaya yetkili kılarken (4389 sayılı Bank.Kan.m.15/III), Kanunda Fon un alacağına mahsuben bu mal, hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralabileceği belirtilmektedir.

39 Bankacılar Dergisi Kanunun 132 nci maddesinin on birinci fıkrasında; Fonun her türlü alacağının teminatını teşkil etmek üzere Türk Lirası ve/veya yabancı para üzerinden ticari işletme rehni, taşınmaz rehni ve taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü ayni ve şahsi teminat almaya ehil ve yetkili olduğu belirtilmiştir. Bankalar Kanununda ise Fon aslen veya devir suretiyle sahip olduğu her türlü alacağının teminatını teşkil etmek üzere Türk parası ve/veya taşınmaz rehni ve/veya taşınır rehni dahil olmak üzere her türlü aynî ve şahsî teminat almaya ehil ve yetkilidir denilmekte; Fona, yabancı para üzerinden ayni veya şahsi teminat alma yetkisi ise tanınmamaktadır (4389 sayılı Bank.Kan.m.15/III). Bilindiği gibi, Medeni Kanunda belirli nitelikteki para alacaklarının yabancı para üzerinden tesis edilen taşınmaz rehniyle teminat altına alınabileceği kabul edilmiştir (MK.m.851/2, c.1). Buna göre, yurt içinde veya yurt dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşları tarafından yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri teminat altına almak için yabancı para üzerinden taşınmaz rehni kurulması mümkündür 18. Rehinle teminat altına alınan alacağın Türk Lirası olarak gösterilmesini zorunlu kılan kurala (MK.m.851/I. c.1) getirilen bu istisnalara bir ilave de Bankacılık Kanununda yapılmakta ve Fona, alacağının teminatını teşkil etmek üzere yabancı para üzerinden ipotek tesis etme yetkisi tanınmaktadır. Kanunun 134 üncü maddesinin altıncı fıkrasında; Fona alacağını takip ve tahsil etmesi için ilave bazı yetkiler tanınmıştır. Esas itibariyle Bankalar Kanunu nda da Fona bu konuda benzer bir yetki verilmişti (4389 sayılı Bank.Kan.m.15/VII, a). Ancak, Bankacılık Kanunu nda özellikle iktisadi ve ticari bütünlüğün bozulmaması için yapılacak satışlarda Fona geniş bir serbesti ve takdir yetkisi vermektedir. Kanunda, ihale bedelinin ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken şartları, ödeme tarihini ve ihalenin sair usûl ve esaslarını ile satış şartlarını belirleme yetkisinin Fon Kurulu na tanınması; mahcuzların satışında kapalı zarf veya açık artırma usûllerinden biri veya ikisinin birlikte uygulanması; Fon Kurulunun gerekli görmesi halinde ihalelere pazarlık usûlü ile devam edilebilmesi, haczedilen malların satışı neticesinde ele geçecek para miktarının artırılmasında etkili olacaktır. Çünkü, Fon gerek Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun ve bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde de İcra ve İflas Kanununun öngördüğü sınırlamalarla ve öngördüğü prosedürlerle bağlı kalmaksızın mahcuz malın satışı için en uygun yolu belirleme yetkisine sahip olmaktadır. Bank.Kan.m.134 ün son cümlesiyle ise takip hukuku bakımından Fon lehine önemli istisnalar getirmektedir. Bu düzenlemeye göre,... Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mahcuzların, Fonun izni olmaksızın imtiyazlı alacaklılar dahil üçüncü kişiler tarafından muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların malîklerinin iflasına karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez. Bu hükmün konuluş gerekçesi ise şu şekildedir: İktisadi ve ticari bütünlüğün bozulmasına yol açabilecek girişimlerin önüne geçilebilmesi amacıyla; Fonun izni olmaksızın bu bütünlük içerisinde yer alan bir malın satışının talep edilemeyeceği düzenlemesi getirilmiş, ancak iyiniyetli üçüncü kişilerin haklarının zayi olmaması bakımından bunlarla ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği hükme bağlanmıştır (Gerekçe.m.136). Böylece, Fon Kurulu na haczedilen hak ve varlıkları bir araya getirme ve mahcuz malların iktisadi ve ticari bir bütünlük oluşturduğuna karar verme yetkisi tanınmakta; söz konusu bütünlük içinde kalan mahcuz malların muhafaza altına alınması ve satışı hususunda ise birtakım sınırlamalar getirilmektedir. Buna göre, Fon Kurulu tarafından iktisadi ve ticari bir bütünlük oluşturduğuna karar verilen mallar, bu karar verilmeden önce başka bir alacaklı tarafından haczettirilmiş 37

40 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez olsa bile, haczi koyduran alacaklı bu malı sattırma yetkisine sahip bulunmamaktadır. Türk hukukunda, bir mal veya hakkın haczedilmesi durumunda o malı daha sonra haczettiren alacaklı ancak İİK.m.100 deki koşulları yerine getirerek önceki hacze iştirak edebilir. Fakat, önceden konulan hacze iştirak edilmesi ilk haczi koyduran alacaklının mahcuz mal hakkında muhafaza tedbirleri uygulama ve satış isteme yetkisinin elinden alınması sonucunu doğurmaz. Bank.Kan.m.134 de ise, Fon un 6183 sayılı Kanun hükümlerine dayanarak haciz koydurması halinde, Fon o malların akıbeti hakkında karar verecek tek merci haline getirilmekte ve aynı mal veya hak üzerinde haciz koyduran diğer alacaklılar, bu malların iktisadi ve ticari bir bütünlük içinde satılmasını beklemek mecburiyetinde bırakılmaktadır. Bu düzenleme, alacaklılar arasındaki eşitliği bozduğu gibi, İcra ve İflas Kanununun sistemine de uygun değildir. Buna ilaveten Bank.Kan.m.134 de iktisadi ve ticari bütünlük teşkil eden mahcuz malların sahiplerinin iflasına karar verilemeyeceği belirtilmektedir. Bu durumda, böyle bir malın sahibi olan borçlu iflas davasına bakan ticaret mahkemesine kendisinin iflasına karar verilemeyeceğini ileri sürebilecek; mahkeme ise, iktisadi ve ticari bütünlük teşkil eden mallar Fon tarafından satılıncaya kadar borçlunun iflasına karar veremeyecektir. Böylece, iktisadi ve ticari bütünlük teşkil eden mahcuz malların borçlunun iflas masasına girmesi önlenerek, birlikte satılmaları sağlanacak; neticede ise, Fon alacağını daha yüksek miktarda tahsil etme olanağına kavuşacaktır. Ancak hemen belirtelim ki, malları haczedilen böyle bir borçlunun iflasına karar verilemeyeceğinin kabulü, Fon dışındaki alacaklıların külli icra yolunu işletememeleri sonucunu doğurduğundan İcra ve İflas Kanunu na aykırılık teşkil etmektedir. 7. Fon ve Fon Bankalarına İlişkin Davalarda Yetkili Mahkemeler Bankalar Kanununun 14/V, d maddesinde: Bankalar ile Fon ve bankalarının iflas i- dareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde, bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür denildikten sonra Bankalar ile Fon ve bankaların iflas idareleri tarafından muamele merkezi veya ikametgahı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açılacak hukuk davaları ile borçlular hakkında açılacak iflas davaları İstanbul (1) ve (2) numaralı Asliye Ticaret mahkemesinde görülür ifadesine yer verilmektedir. Bankacılık Kanununun 142 nci maddesinde ise sözü edilen hüküm değiştirilmekte ve bundan böyle bankaların gerek muamele merkezi veya ikametgahı İstanbul ili sınırları içinde olan kişiler aleyhine açacakları hukuk davalarının gerekse borçluları hakkında açacakları iflas davalarının (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görüleceğine dair hüküm bertaraf edilmektedir. Bundan böyle, sadece Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri davalarını sözü geçen mahkemelerde açacaktır. 8. Fonun, Fonun Atadığı veya Fonu Temsilen Seçilen Yöneticilerin İflas İdare Memurlarının ve Fon Personelinin Sorumlulukları Kanunun 127 nci maddesinin üçüncü fıkrasında; yöneticiler ve diğer Fon personeliyle birlikte iflas idare memurlarının sorumlulukları düzenlenmektedir. Bankalar Kanununda bulunmayan bu hüküm, iflas idare memurları aleyhlerine açılmış ve açılacak ceza davalarının talep halinde, bunlarla vekalet akdi yapmak suretiyle görevlendirilecek bir avukat tarafından takip edileceğini öngörmektedir. Söz konusu davalara ilişkin dava giderleri ve Türkiye Barolar Birliğince açıklanan asgarî ücret tarifesinde belirlenen avukatlık ücretinin on beş katını aşmamak üzere avukatlık ücreti ise Fon bütçesinden karşılanmaktadır. 38

41 Bankacılar Dergisi Diğer yandan, iflas idaresi memurları aleyhine, Fon Kurulunun veya Fonun bu Kanunda yazılı görevlere ilişkin karar, eylem ve işlemleri sebebiyle, gerek görevlerinin ifası sırasında gerekse görevden ayrılmalarından sonra, açılmış veya açılacak her türlü tazminat ve alacak davasının, Fon aleyhine açılmış sayılacağı ve bu davalarda husumetin Fona yöneltileceği düzenlenmiştir. 9. Sigortaya Tabi Mevduat Tutarının Eksik Beyanı Halinde Uygulanacak Takip ve Tahsil Usulleri 4389 sayılı Bankalar Kanununun Ek.m.1/IV de, sulh ceza hakimince verilen tedbirlerin, Kurum veya Fon tarafından bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde suç duyurusunda bulunulması halinde sona ereceği; bu süre içinde suç duyurusunda bulunulması halinde ise tedbirlerin, takipsizlik kararının veya açılacak dava sonucunda verilecek hükmün kesinleşmesine kadar devam edeceği kabul edilmiştir. Kanunun 135. maddesinin dördüncü fıkrasında ise mevcut hükümde değişikliğe gidilerek, Fonun, bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat ve katılım fonu kabul etme izninin kaldırıldığı tedbir kararlarının verildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde suç duyurusunda bulunulması veya 6183 sayılı Kanuna göre alacağın tahsili yolunda takip başlatması ya da alacağın tahsili için hukuk mahkemelerinde dava açılması halinde, sulh ceza hakimince verilen tedbirlerin, Fon alacakları tamamen tahsil edilinceye kadar devam edeceği kabul edilmiştir. Görüldüğü gibi, Kanunda sigortaya tabi mevduatın eksik bildirilmesi halinde sulh ceza hakimince verilen tedbirlerin devamına bundan böyle sadece Fon yetkili kılınmakta diğer taraftan alacağın tahsili için hukuk mahkemelerinde dava açılması veya 6183 sayılı Kanuna göre takip yapılmasının bu tedbirlerin devamını sağlayacağı kabul edilmekte ve ayrıca Bankalar Kanununun düzenlemesinden farklı olarak tedbirlerin alacak tamamen tahsil edilinceye kadar devam edeceği öngörülmektedir. Böylece, mahkemenin verdiği tedbirlerin uygulama süresi uzatıldığı gibi, tedbirin ayakta tutulması için ilave yollar getirilmektedir. 10. Fon Alacaklarının Yasal Teminatı Kanunun 136 ncı maddesiyle, 5020 sayılı Kanunla Bankalar Kanununun 15 nci maddesine ilave edilen 10 numaralı fıkra değiştirilerek yeniden düzenlenmektedir sayılı Bank.Kan.m.15/X da, Fon tarafından açılan davalarda verilen ihtiyati tedbir kararları uyarınca üzerine tedbir konulan para, her türlü mal, hak ve alacakların, bu davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturduğu ve mahkemece karara bağlanan alacakların, tedbir konulan para, mal her türlü hak ve alacakların bedelinden imtiyazlı alacak olarak tahsil olunacağı öngörülmüştür. Bu maddenin Hükümet gerekçesi şöyledir: Maddeye 10 numaralı fıkra eklenerek Fon alacaklarının tahsilini teminen açılan davalarda, Fon alacaklarının genellikle teminatlı ve likit olmaması nedeniyle yargılamayı geciktirmeyi başlangıçta veya davanın devamı sırasında alınan tedbir kararları, tedbir konulan malların devir ve temlikini önlerken dava konusu alacağın teminatını oluşturmamaktadır. Ancak tedbir kararları ile korunan borçlu malları üzerine yasal ya da muvazaalı işlemler ile üçüncü kişilerce korunan haciz ya da rehinler, Fon lehine olan tedbirin hacze dönüştürülmesi sırasında öne geçmekte ve Fon alacağı teminatsız kalmaktadır. Bu nedenle anılan 10 numaralı fıkra maddeye eklenmiştir 19. Bankacılık Kanununun 136 ncı maddesinde de, Bankalar Kanununun sözü edilen hükmü esas itibariyle muhafaza edilmekte ve Fonun açtığı davalarda mal, hak ve alacaklar üzerine konulan ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizlerin, bu alacakların yasal teminatını oluştura- 39

42 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez cağı; karar kesinleşinceye veya takip sonuçlanıncaya kadar bu teminatın devam edeceği ve neticede ele geçen paradan mahkemece karara bağlanan alacakların, tedbir konulan para, mal, her türlü hak ve alacakların bedelinden imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil olunacağı öngörülmektedir. Böylece, Fonun açtığı davalarda ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz kararıyla teminat altına alınan alacakların, mahkeme dava sonunda bu alacağın varlığını kabul ettiği takdirde, diğer tüm alacaklardan önce ödeneceği kabul edilmektedir. Bir diğer ifadeyle, Fona devredilen bankaların üçüncü şahıslardan olan alacaklarının tahsili için, bu kişilerin para, her türlü mal, hak ve alacakları üzerine konulan haciz ve tedbirlerin Fon alacaklarını imtiyazlı alacak sınıfına dahil ettiği görülmektedir. Kanunun 136 ncı maddesinde, Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin onuncu fıkrasından farklı olarak Fon alacakları için konulan ihtiyati hacizlerin de öncelik hakkı doğuracağı kabul edilmektedir. Böylece, adeta Fonun tuttuğu altın olmakta, ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz bile Fon alacaklarına teminat oluşturmakta ve rehin ve diğer teminatlardan önce gelmektedir. Hatta Kanunda ihtiyati tedbir veya ihtiyati haczin Fon alacaklarına teminat oluşturacağı belirtilirken hiçbir sınırlama yapılmadığından, bu imtiyaz, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacizlerden sonra kurulacak rehinler yanında o mal, hak veya alacak üzerindeki mevcut rehinlere karşı dahi ileri sürülebilecektir. Halbuki, ihtiyati haciz alacaklısı ancak İcra ve İflas Kanununda sayılan şartlar mevcutsa hacze iştirak edebilir (İİK.m.268) veya diğer alacaklılardan önce alacağını tahsil edebilir. İhtiyati tedbir ise dava konusu olan ve taraflar arasında çekişmeli olan mal için bir muhafaza tedbiridir. Geçici hukuki himaye tedbiri olan bu kurumlara rehin veya ipotek gibi ayni hakların sahip olduğu öncelikli tatmin edilme etkisini tanımak mümkün değildir sayılı Kanunla Bankalar Kanununun 15 inci maddesine eklenen onuncu fıkrada, Fon lehine tanınan bu imtiyaz kısmen yumuşatılmış ve bankanın Fona devrinden önce diğer bankaların ve üçüncü kişilerin lehine tesis edilmiş ve muvazaalı bulunmadığı ilgilisi tarafından ispat edilmiş sınırlı aynî haklar ile işçi alacakları ve nafaka alacaklarının tedbirin önüne geçmesine izin verilmişti 20. Bankacılık Kanununda ise, Fon dışındaki alacaklılar için böyle bir istisnaya dahi yer vermeye gerek duyulmamış ve Fonun alacakları mutlak şekilde imtiyazlı kabul edilmiştir İspat Külfeti Kanunun 125 inci maddesinde, Fon tarafından bu Kanunun banka kaynaklarının istismarı ile ilgili 108 ve şahsi sorumluluğu düzenleyen 110 uncu maddeleri hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalarda ispat külfetinin davalılara ait olacağı ifade edilmiştir sayılı Bank.Kan.m.17/a da ise, temettü hariç ortaklık hakları ve/veya yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar tarafından eski yöneticiler ve denetçiler aleyhine aslen açılan ve/veya külli halef sıfatı ile takip edilen şahsi sorumluluk davalarında da ispat külfeti davalılara aittir. Bank.Kan.m.17/a Bankalar Kanunu na 5020 sayılı Kanunla getirilmiştir. Bu hüküm ile genel kuralın aksine yerine getirilmesi olağanüstü zor bir ispat külfeti getirilmiştir. İspat yükünün kime ait olduğu usul hukukunun en önemli konularından birisidir. Çünkü hakim olayın ispat edilememesi halinde, ispat yükünün yerine getirmeyen taraf aleyhine karar verecektir. Banka kaynaklarının istismarı ile ilgili 108 ve şahsi sorumluluğu düzenleyen 110 uncu madde hükümleri uyarınca Fonun açtığı davalarda lehine sonuç çıkaran Fon olduğu halde,

43 Bankacılar Dergisi ispat külfeti davalılara yüklenmiştir. Adeta davacı iddia yükü ile birlikte ispat yükünü de yerine getirmiş gibi kabul edilmiştir. Açtığı davalar hiçbir harca ve tazminata tabi olmayan Fon, her ne kadar kendi lehine haklar çıkarsa ve talepte bulunsa da ispat yükünü taşımayacak, aksine aleyhine iddiada bulunduğu taraf bunu yerine getirmeye çalışacak, aksi halde dava davalının aleyhine sonuçlanacaktır. Fon sadece dava açacak, davada başka bir ispat yükü taşımayacaktır. Davalı ispat yükünü yerine getiremezse, Fon iddiasını ispat etmiş gibi lehine karar alabilecektir. Maddenin konuluş gerekçesindeki şu sözler ise dikkat çekicidir: Türk Medenî Kanununun 6 ncı maddesindeki düzenlemede "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça" şartı ile taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlü olduğu öngörülmüştür. Bu genel hüküm dahi, kanun koyucunun davalarda ispat yükünün paylaştırılmasında, hal ve şartlara göre, bu yükün davalıya da tahmil edilebileceğini, açıkça düzenlemektedir (Gerekçe.m.140/V). Bu gerekçe ispat yükünün yer değiştirmesini kesinlikle haklı göstermemektedir. İspat yükünü ters çeviren kanun koyucu, bu değişikliğe makul bir gerekçe gösterememektedir. Gerekçe de dahi hal ve şartlara göre bu ispat yükünün yer değiştirebileceğinden söz edilirken, burada hangi hal ve şartın bu durumu gerektirdiği açıklanamamıştır. Bu nedenle, gösterilmeye çalışılan gerekçe hukuki değildir. Çünkü, ispat yüküne ilişkin Medeni Kanunun 6. maddesinde kanunda aksine hüküm bulunacağından söz edilmiş olması, kanun koyucunun haklı sebeplerle ispat yükünü değiştirebileceğini ifade etmektedir. Ancak bunun anlamı kanun koyucunun dilediği gibi ve dilediği zaman ispat yüküne ilişkin ayrık hükümler getirebileceği değildir. Öncelikle ispat yükünün yer değiştirmesinde iyi niyet kuralı dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde Fon, nasıl olsa ispat yükü karşı tarafa düşüyor diyerek rasgele dava açabilecektir. Bunun yanında Fon dava harcı da ödeyemeyeceğinden, açtığı davadan haksız çıksa bile herhangi bir ceza veya tazminat ödemesi söz konusu olmayacağından, kolaylıkla dava açabilecektir. Böyle bir düzenlemenin hiçbir hukuki dayanağı olamaz. Bu gerekçelerle ispat yükünün kime ait olduğuna ilişkin getirilen hükmün kaldırılmasının uygun olacağı kanısındayız. 12. Haczedilemeyen Mal ve Haklar Kanunun 111 inci maddesinin yedinci fıkrasında; Fonun malları Devlet malı hükmündedir. Fonun mal, hak ve alacakları haczedilemez ve rehnedilemez ifadesiyle, Fonun mal ve hakları haczedilemeyen mal ve haklar arasına sokulmaktadır. Böylece, Fona Bankalar Kanununda yer almayan ilave bir ayrıcalık tanınmaktadır. Kanunun 82. maddesinin 5. fıkrasında ise, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun malları Devlet malı hükmünde olduğu ve bu malların haczedilemeyeceği ve rehnedilemeyeceği kabul edilmiştir. Böylece, İcra ve İflas Kanununda düzenlenen haczedilemeyen malların kapsamı genişletilmiştir (İİK.m.82). 13. Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin İstisnalar Kanunun 138 inci maddesinin 2 nci fıkrasında; Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın, borçlarının, taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması halinde, bu borç, taahhüt ve alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak dava ve icra takiplerinde kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dahil her türlü süre, alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon bakımından dokuz ay süre ile durur hükmü getirilmiştir. Bu hükmün konuluş gerekçesi ise, 108 inci madde uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi 41

44 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Fona devredilen bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili sürecin devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içerisinde sekteye uğratılmamasının sağlanması amaçlanmıştır şeklinde açıklanmaktadır (Gerekçe.m.140). Bu hükümle bankayla ilgili rehabilitasyon süreci devam ederken, Fon un devraldığı hak ve alacakların zamanaşımına uğraması veya hak düşürücü süreler nedeniyle sükut etmesi önlenmektedir. Fon böylece 9 aylık süre boyunca devraldığı alacakları tahsil etmek için dava açmak ve icra takibi başlatmak zorunda kalmayacak ve Banka nın rehabilitasyonuna odaklanacaktır. 42 Kanunun 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında; Fonun alacaklı olduğu dosyalarda yaptırılan kıymet takdirleri ile satış ilanlarının borçlular dışındaki ilgililere tebliği, ilanda belirtilen süreler geçerli olmak kaydıyla, varsa bilinen son adreslerine yapılacak tebligat ile yoksa keyfiyetin ilanen tebliği suretiyle yapılır hükmüne yer verilmekte ve Fona kıymet takdirleri ile satış ilanlarının borçlular dışındaki ilgililere tebliği konusunda kolaylık getirilmektedir. 14. Varlık Yönetim Şirketi Kanunun 143 ncü maddesi daha önce hakkında yönetmelik 21 yayınlanan varlık yönetim şirketleriyle ilgilidir. Söz konusu maddede: Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır ifadesine yer verilerek, varlık yönetim şirketlerine, Fondan satın aldıkları batık kredilerin tahsili bakımından bazı yetkiler tanınmaktadır. Ancak, varlık yönetim şirketlerinin Bankacılık Kanunu ndaki istisnalardan faydalanabilmesi için Fonun bu şirketlere en az yüzde 20 oranında ortak olması şartı getirilmektedir. Buna göre, bir varlık yönetim şirketinin Fondan devraldığı alacaklar devir tarihi itibarıyla Fon alacağı sayılacak ve şirket, bu alacakları tahsil etmek için borçlu aleyhine İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edebilecektir (Bank.Kan.m.132/VIII). Ayrıca, varlık yönetim şirketlerine borçlunun mallarının satışı konusunda da bir kolaylık sağlanmakta ve kıymet takdirleri ile satış ilanlarının borçlular dışındaki ilgililere, varsa bilinen son adreslerine yoksa ilanen tebliğ edileceği öngörülmektedir. Bankacılık Kanununda Fona tanınan yetkilerin mevduat sahiplerinden devralınan alacakları bir an önce tahsil etmek, banka tasfiyelerini mümkün olduğunca sekteye uğramadan neticelendirmek ve bu suretle kamu yararını gözetmek amacıyla sevk edildiği ileri sürülebilir. Bu bağlamda, Fonun takip etmek istemediği takipteki kredileri tahsil etmek için kurulan varlık yönetim şirketlerine Fonun yetkilerinin bir bölümünün verilmesi yerinde olacaktır. Nitekim, Kanunun gerekçesinde de Fonun sermaye sağlamak suretiyle hissedar olarak katılabileceği şirkete de birtakım istisna ve muafiyetler tanınarak, alacakların takip ve tahsilinin kolaylaştırılması amaçlandığı belirtilmektedir (Gerekçe.m.145). Varlık yönetim şirketlerinin salt Fonun elindeki batık kredileri satın aldığı için, bir kamu tüzel kişisi olan Fon ile aynı yetkilere sahip olması ve Fona tanınan istisnaların tamamından yararlanması ise uygun değildir. Varlık yönetim şirketleri, Fondan satın aldığı batık kredileri diğer özel hukuk süjeleri gibi İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde tahsil etmelidirler. Bu nedenle, varlık yönetim şirketlerinin Bankacılık Kanununda tanınan istisnalardan yararlanabilmesi için Fonun en az yüzde 20 oranında bu şirkete ortak olmasının öngörülmesi yerinde bir düzenleme olmuştur.

45 Bankacılar Dergisi 15. Katılım Bankaları Kanunda, özel finans kurumları katılım bankaları olarak yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, katılım bankaları Bankalar Kanunu ndan farklı olarak takip hukuku bakımından bankalar için öngörülenlerle aynı hükümlere tabi kılınmışlardır. Bankalar Kanunu yürürlükte iken, faaliyet izni kaldırılan bir özel finans kurumunun İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre iflasının istenmesi mümkün olmayıp, kurumun yönetim ve denetimi tasfiye kuruluna geçince, Tasfiye Kurulu bu şirketin tasfiyesini genel hükümlere göre, Türk Ticaret Kanununun anonim şirketlerin tasfiyesine dair hükümlerine göre yürütmekte idi (4389 sayılı Bank.Kan. m.20/vi) 22. Bankacılık Kanununda ise, faaliyet izninin kaldırılması, iflas tasfiyesi ve şahsi sorumluluk gibi konularda bankaların ve katılım bankalarının aynı hükümlere tabi oldukları görülmektedir. Nitekim, Bankacılık Kanununun tanımlar başlıklı 3 üncü maddesinde banka: mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları olarak tanımlandığı için mevduat bankaları ile katılım bankaları na uygulanacak takip hukuku hükümleri yönünden paralellik sağlanmıştır. Dolayısıyla, bu çalışmada icra ve iflas hukuku açısından yapılan değerlendirmeler mevduat bankalarının yanında daha önce özel finans kurumları olarak adlandırılan katılım bankaları için de uygulama alanı bulacaktır. 16. Bankalar Kanununun Değişmeyen Hükümleri Son olarak, 4389 sayılı Bankalar Kanununun bazı hükümlerinin değiştirilmesi gerektiği halde aynı kaldığı görülmektedir. Özellikle 5020 sayılı Kanunla getirilen hükümler ciddi şekilde gözden geçirilmelidir. Bu konu adil yargılanma hakkı, yargılamaya hakim olan ilkeler ve temel hak ve özgürlükler bakımından değerlendirilmelidir. Zira, 5020 sayılı Kanun Fon alacakları bakımından adeta bir sıkıyönetim kanunu dur. Olağanüstü haller için getirildiğini kabul edebileceğimiz bu hükümlerin, bundan sonra yapılacak Bankacılık Kanununda yer alması isabetli olmayacaktır. Örneğin bu hükümlerden 134 üncü maddenin 11 inci fıkrasına göre: Üçüncü kişiler bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin Fona devrinden sonraki işlemler nedeniyle, bu maddenin birinci fıkrasında sayılan kişiler ise bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin Fona devrinden önceki ve/veya sonraki işlemler nedeniyle iyiniyet iddiasında bulunamazlar. Bankanın faaliyet izninin kaldırılması veya yönetim ve denetiminin Fona devrinden önce satış, kira, devir ve temlik gibi işlemler ile aynî ve şahsi hak tesisine ilişkin işlemlere taraf olan üçüncü kişiler iyiniyetli olduklarını kanıtlamak zorundadırlar. Bankalar Kanununa 5020 sayılı Kanunla getirilen hükümlerden olan ve Bank.Kan.m.15/VII, b de düzenlenen bu ifade yeni Kanunda tekrar gözden geçirilmiştir. Çünkü ilk cümlede bu işlemleri yapan kişiler adeta kötü niyetli kabul edilmekte ve iyi niyetli olduklarını ispat edebilmelerine dahi izin verilmemektedir. Dipnotlar 1 Erdal Tercan, 4389 sayılı Bankalar Kanunu na Göre Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun ve Tasarruf Mevduatı Sahibi Alacaklıların Bir Bankanın İflas Halinde İflas Masasına İmtiyazlı Alacaklı Olarak Yazılmaları, Batider, 2003/1, s ; Adnan Deynekli/ Sedat Kısa, Hacizde ve İflasta Sıra Cetveli, Ankara 2005, s Reisoğlu, İİK.m.206 da sayılan imtiyazlı alacaklıların hepsi alacaklarını aldıktan sonra, tasarruf mevduatı sahiplerine ödeme yapılacağını kabul etmektedir (Seza Reisoğlu, Bankalar Kanunu Şerhi ve Bankacılık Uygulamasında Diğer Hukuki Kavramlar, Ankara 2002, s. 359) sayılı Kanun la İcra ve İflâs Kanunu nda değişiklik yapılmadan önce doktrinde, Fon un alacağının İİK.m.206 daki diğer tüm imtiyazlı alacaklardan önce geleceği kabul ediliyorlardı. Baki Kuru, İcra ve İflâs 43

46 Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez/Yrd. Doç Dr. Güray Erdönmez Hukuku, İstanbul 1993, C.IV, s. 3008; Ünal Tekinalp, Fondaki Banka Hukuku, İstanbul 2003, s. 70, No, 156; Tercan, s Altay, İcra ve İflas Kanunu nun 206. maddesinde yapılan değişiklikten sonra da 4389 sayılı Bank.Kan.m.16/V hükmünün Fon a bütün imtiyazlı alacaklılardan önce ödeme yapılması gerektiğini belirtmiştir bkz. Sümer Altay, Türk İflas Hukuku, C. I, İstanbul 2004, s Deynekli/Kısa, s Tekinalp, s. 17, No. 44; s. 20, No Tekinalp, s , No Mali durumunun güçlendirilmesi için tedbir alınan bankaların durumunun uygulanan tedbirlere rağmen iyileşmemesi halinde, bu tedbirlerin bir kez daha iflasın ertelenmesi prosedürü içinde btalep edilemeyeceği yönünde bkz. Hakan Pekcanıtez, İflasın Ertelenmesi, İBD 2005/2, s Kuru, İcra ve İflâs Hukuku, s vd. 10 Kredi Kuruluşları Kanunu Tasarısı Taslağı nın 145. maddesinin beşinci fıkrasında da seri yargılama usulünün uygulanması kabul edilmiştir. 11 Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, s. 5577; Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/ Mıhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2005, s. 576 vd. 12 Reisoğlu, Şerh, s. 930 vd.; Tekinalp, s. 68, No Halihazırda Fon, böyle durumlarda İİK.m.201 hükmüne dayanarak bu işlemlerin iptalini talep edebilirse de, daha önce ödeme yapılmış olduğundan iade yargılamayı gerektirmekte ve bu durum diğer iflâs alacaklılarının aleyhine sonuç doğurmaktadır (Ahmet Battal, Bankalar Kanunu Şerhi, İstanbul 2003, s. 189). 14 Kredi Kuruluşları Kanunu Tasarısı Taslağı nda ise denetim kurulu başkan ve üyeleri şahsi sorumluluklarına gidilebilecek kişiler arasında sayılmakta idi (KKKTTm. 137/II). 15 Tekinalp, s. 75, No Finansal Hizmetler Kanunu Tasarısı Taslağı nın, teminatın paraya çevrilmesiyle ilgili usul ve esasların Fon Yönetmeliği nde düzenleneceğini öngören hükmüne Bankacılık Kanunu nda yer verilmemesi isabetli olmuştur. Bu konudaki görüş ve eleştiriler için bkz. Hakan Pekcanıtez, Finansal Hizmetler Kanunu Tasarısı Taslağı nın İcra ve İflas Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Türk- İsviçre Banka Hukuku Haftası, İstanbul 2005, s RG Kemal Oğuzman/Özer Seliçi, Eşya Hukuku, İstanbul 2001, s Seza Reisoğlu, 5020 sayılı Kanun un Bankaları İlgilendiren Düzenlemeleri ve Uygulama Sorunları, TBB Dergisi, 2004 Mart, S. 48, s Reisoğlu, Makale, s Ekim 2002 tarih ve sayılı RG. 22 Reisoğlu, Şerh, s

47 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler Ersin Özince Hypo Vereinsbank AG (HVB) tarafından 21 Kasım 2005 tarihinde İstanbul da düzenlenen İpotek Teminatlı Tahviller Konferansında Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince tarafından yapılan konuşmaya ilişkin metin aşağıda yer almaktadır. Sayın Başkan, Değerli Katılımcılar Türkiye Bankalar Birliği adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu toplantıyı düzenlemelerinden ve beni davet etmelerinden dolayı HVB yöneticilerine teşekkür ediyorum. Sayın konuklar, teminatlı ipotek tahvil ihracını konuşmak üzere bir toplantının ülkemizde düzenlenmiş olması bile Türkiye ekonomisinin ve finansal sektörünün kaydettiği aşamayı göstermesi açısından son derece önemli ve anlamlıdır. Finansal sektörü yakından izleyenler ve finansal sektörde çalışanlar bu durumu çok iyi analiz edebileceklerdir. Bu vesile ile ben bu konudaki gözlemlerimi ve konu ile ilgili Birliğimiz değerlendirmelerini sizinle paylaşmak istiyorum. Son çeyrek yüzyıllık dönemde dünya ekonomisinde çok hızlı bir gelişme ve değişme yaşanmaktadır. Ülkelerarasındaki ekonomik işbirliği artmıştır, uluslararası ticaret büyümüştür. Giderek çok daha fazla sayıda ülke ekonomik entegrasyona katılma çabası içindedir. Bu süreci etkileyen en önemli unsurlar piyasa ekonomisinin daha iyi işlemesine yönelik politikalar, verimlilik artışını destekleyen teknoloji alanındaki gelişmeler, rekabeti özendiren uluslararası kurumlar ve kurallar, finansal sektörün küresel bir nitelik kazanması ile sermaye hareketlerindeki hızlı büyüme olmuştur. Sermaye hareketlerinde dikkati çeken en önemli gelişme ise daha önceleri hükümetler arasında olan hareketin yerine özel sektör ağırlıklı bir hareketin geçmesidir. Sermaye hareketleri bir yandan gelişmekte olan ülkelerde büyümenin ve kalkınmanın hızlandırılmasına ve sürdürülmesine olduğu gibi risklerin uluslararası boyutta dağılmasına ve daha iyi yönetilmesine, kaynakların daha verimli alanlarda kullanılmasına ve rekabetin artmasına da olumlu katkı yapmıştır. Daha da önemlisi sermaye hareketleri uluslararası kuralların ve iyi uygulamaların uluslararası işbirliğine katılan ülkelerin ortak düzenlemeleri ve uygulamaları haline gelmesini sağlamıştır. Bu sayede finansal sektörde kamunun dışlama baskısı altında olan özel sektörün gerekli borçlanma koşullarını taşıması kaydıyla, kendi piyasalarından sağlayabileceğinden çok daha iyi koşullarda uluslararası piyasalardan kaynak kullanması mümkün olabilmiştir. Uluslararası Finans Enstitüsü nün (IIF) tahminlerine göre 2005 yılında özel sektörden özel sektöre sermaye hareketi 350 milyar dolar düzeyindedir. Türkiye nin uluslararası piyasalardan sağladığı kaynaklar son dönemde dikkati çeken bir büyüme göstermiştir yılında yıllık 1 milyar dolar düzeyinde bulunan rezerv ve Uluslararası Para Fonu hesapları hariç sermaye girişi 2005 yılının Eylül ayında yıllık 28 milyar dolar düzeyine ulaşmıştır. Diğer önemli bir gelişme ise sermaye hareketinin yapısındaki değişmedir. Kamunun ve Merkez Bankası nın dış borçlanması azalırken özel sektörün 45

48 Ersin Özince borçlanması büyümüştür. Asıl çarpıcı gelişme ise yabancı yatırımcıların doğrudan sermaye piyasası araçlarına olan talepleri olmuştur. Yabancı yatırımcıların sermaye piyasası araçlarına olan talepleri 2002 yılında 1 milyar doların dahi altındayken 2005 Eylül itibariyle talepleri 12 milyar dolara yaklaşmıştır. Stok olarak baktığımızda yabancı yatırımcıların hisse senetleri portföylerinin 24, tahvil ve bono portföylerinin ise 18 milyar dolar olduğu görülmektedir. Bu farkı yaratan nedir? Uluslararası piyasalardaki olumlu gelişmelerin Türkiye nin performansına kuşkusuz pozitif katkısı olmuştur. Ancak Türkiye nin yaptıkları da son derece önemlidir. Makro dengesizliklerin giderilmesine yönelik istek ve çok ciddi bir çaba vardır. Dengesizliklerin en önemli nedeni olan kamu kesimi açığının 2002 yılında yüzde 12 olan düzeyinin 2005 yılında yüzde 1 e gerilemesi beklenmektedir. Böylece kamunun finansal piyasalardan kaynak talebi ve baskısı önemli ölçüde azalmıştır. Bunun en önemli yansıması ise borç stokunun milli gelire oranının düşmesi, kamunun borçlanma maliyetinin reel olarak önemli ölçüde azalması ve borçlanmanın vade yapısının uzamasıdır. Enflasyon tek haneli düzeye gerilemiştir ve düşüş eğiliminin sürmesi beklenmektedir. Özel sektör yatırımlarında, özellikle teknoloji ağırlıklı yenileme yatırımlarında önemli artışlar kaydedilmiştir. Kapasite artırımına yönelik yatırımlarda artış eğilimi görülmektedir. Büyüme 2002 yılından sonra göreli olarak daha yüksek düzeyde ve istikrarlı bir seyir izlemiştir. Faaliyet ortamının iyileşmesi, belirsizliklerin önemli ölçüde azalması hatta risklerin daha düşük düzeye gerilemesi hiç kuşku yok ki finansal sektörün daha sağlıklı olarak büyümesini ve çalışmasını olumlu etkileyecektir, bu yönde somut gerçekleşmeler de olmaktadır. Türkiye de finansal sektör henüz büyüme aşamasındadır. Finansal varlıkların toplamının milli gelire oranı gelişmekte olan ülkeler düzeyine yakındır, ancak gelişmiş ülkelerin ortalamasının oldukça gerisindedir. Finansal sektörün diğer özelliği banka sistemi ağırlıklı bir yapıda olmasıdır. Sermaye piyasasında, tahvil ve bono ihracı ve işlemleri sadece kamu kağıtlarında vardır. Ancak, gerek ekonomik ortamdaki gelişme gerekse vergi düzenlemelerinde yapılan değişiklikler nedeniyle özel sektörün de bu piyasaya girmesi ve kaynak yaratması ekonomik hale gelecektir. Böylece hem finansal sektörün büyümesi hem de yeni ürünler ve kurumlar yoluyla derinleşmenin sağlanması mümkün olacaktır. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken önemli bazı konular vardır. Finansal sektörün faaliyetine ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar Türkiye de yerleşik kurumların uluslararası rakipleri ile rekabet gücünü olumsuz yönde etkilememelidir. Bizler uzunca bir süredir uluslararası iyi örneklerin ülkemizde de olmasını savunuyoruz, ancak bazı düzenlemelerde uyum sağlanmaya çalışılırken diğer düzenlemelerin eskisi gibi korunması ve tercihe bırakılması rekabetimizi olumsuz etkilemektedir. Sadece bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi değil banka dışı kurumların ve finansal olmayan sektörlerin de uluslararası standartlara yaklaştırılması gerekmektedir. Faaliyetleri kayıt içinde olan kurumlar ile kayıtdışında faaliyet sürdüren kurumlar arasında çok ciddi haksız rekabet yaşanmaktadır. Kayıtdışı ile mücadelenin etkinlikle ve kararlılıkla sürdürülmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu değerlendirmeler ışığında bugünkü toplantının gündemi olan ipotek teminatlı menkul kıymetler ve ipoteğe dayalı konut finansmanı kanun tasarısı taslağına ilişkin düşüncelerimizi sizinle paylaşmak istiyorum: Gelişmiş ülkelerde ipotekli menkul kıymetlerin kullanılması uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Bu ülkelerdeki sermaye piyasaları konut finansmanı için uzun dönemli finansman sağlanması için cazip ürünler sunmaktadır. İpotekli menkul kıymet ihracı (teminatlı tahvil, daha karmaşık üretilmiş finans ürünleri vb.) konut finansmanı sağlayan kuruluşların bu fonlama kaynaklarına daha kolay erişimini sağlarken, risklerini daha iyi yönetme ve dağıtma imkanı tanımıştır. Şöyle ki; 46

49 Bankacılar Dergisi - Sermaye piyasalarından ipotekli menkul kıymet ihraç etmek suretiyle fonlanma sağlanması ipoteklerin likiditesini artırmakta, böylelikle hem konut finansmanı kuruluşlarının hem de tüketicinin riskinin azalmasını sağlamaktadır. - Sermaye piyasaları bu menkul kıymetleri ihraç etmek suretiyle kaynakların uzun dönemli kullanılması için çok önemli bir faktör olan bir aktifin makul bir süre ve değerde tasarruf edilmesine imkan tanıyan bir hizmet sunmaktadır. - Uzun dönemli fonlama kaynaklarına erişimin sağlanması sistemdeki likidite riskini azaltmakta ve konut alanların kredilerini geri ödeme güçlerini artırmaktadır. - İpotekli menkul kıymetler birincil piyasalarda rekabetin artmasına imkan tanımaktadır. Sermaye piyasasında fonlama kaynaklarının oluşturulması, finansman sağlayan kuruluşların fonları toplamak için pahalı fonlama kaynaklarını (örneğin şube ağları) tercih etmelerini engellemektedir. - Rekabetin ve uzmanlığın artması konut finansman sisteminin etkiliğini artırmakta, maliyet ve marjların düşmesini sağlamaktadır. - Sermaye piyasası fonlama araçları kredi vadelerinin uzamasını sağlamaktadır. Kısa dönem yükümlülükleri olan finansman kuruluşları genellikle kısa dönem ipotek imkanı tanımaktadır. Uzun dönemli konut kredileri özellikle düşük faizli ortamda bireylerin ödeme gücünü artırabilmektedir. Bununla birlikte diğer ülkelerde yaşanan deneyimler bir çok gelişmekte olan ülkede i- potekli menkul kıymetlerin oluşturulmasının önünde önemli engellerin bulunduğunu göstermektedir. Bu ülkelerde genellikle ikamet amaçlı borçlanma düşük düzeydedir. Finansman sağlayan kuruluşlar önemli kredi, likidite ve faiz oranı riski ile karşı karşıyadır. Bunun sonucunda konut finansmanı bu ülkelerde pahalı olmaktadır. Konut finansmanının başarısı sağlıklı bir yasal ve düzenleyici çerçeve, liberal bir finansal piyasa ile birincil ve ikincil ipotek piyasasının gelişmesi gibi bir çok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerin gerçekleştirilmesi uzun zaman almakta ve yasal ve düzenleyici alt yapının geliştirilmesi ciddi devlet desteği gerektirmektedir. Bu alt yapı gereksinimi de menkul kıymet ihracı yoluyla fonlama maliyetini daha da artırmaktadır. Türkiye de ise son dönemde konut finansman sisteminin oluşturulmasına yönelik olarak, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı hazırlanmıştır. Tasarıda konut finansman kuruluşları tarafından ihraç edilmek üzere ipotek teminatlı menkul kıymetler (covered bonds) ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler olmak üzere iki yeni sermaye piyasası aracının oluşturulması öngörülmüştür. İpotek teminatlı menkul kıymetler (covered bonds) bir çok yönden ipoteğe dayalı menkul kıymetlere (mortgage- backed securities) benzemektedir. Her iki ürün de sermaye piyasalarında borç menkul kıymetlerinin ihracı için ipotek kredilerinin teminat olarak kullanılması esasına dayanmaktadır. Bununla birlikte aralarında yapısal ve yasal açılardan önemli farklılıklar bulunmaktadır. En uzun soluklu ipotek teminatlı menkul kıymet piyasası Alman Pfandbriefe dir. Hollanda, İrlanda, İspanya ve İngiltere gibi diğer Avrupa piyasalarında da ipotek teminatlı menkul kıymet piyasaları bulunmaktadır. Kıta Avrupası nda yaygın 47

50 Ersin Özince olarak kullanılan ipotek teminatlı menkul kıymetler ihraççıların genel niteliğinde olan ve oluşturulan teminat havuzundaki varlıklar karşılık gösterilerek ihraç edilen borçlanma senetleridir. İpotek teminatlı menkul kıymetler itfa edilene kadar teminat havuzundaki aktifler herhangi bir amaçla kullanılamamaktadır. Bu sermaye piyasası araçlarının Türkiye de konut finansman fonlarına erişimi ve tüketicilerin geri ödeme güçlerini artıracağı, konut finansmanı sağlayan kuruluşların ise likiditelerini artıracağı ve risklerinin daha iyi yönetilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Ancak konut finansmanından beklenen başarının sağlanması için diğer ülke örneklerinin göz önünde bulundurulmasında sayısız fayda bulunmaktadır. Söz konusu ülke deneyimlerinden elde edilen bazı sonuçlar şöyle özetlenebilir: 48 - Bir ülkenin ipotekli menkul kıymetleri ihraç etmeden önce yeterli yasal, düzenleyici ve birincil ve ikincil piyasa altyapısını oluşturması yeterli koşul değil, bir zorunluluktur. - Kamu sektörünün ipotekli menkul kıymet ihracında aktif rolü oynaması konut finansman sisteminin başarısını her zaman garanti etmemektedir. Sermaye piyasası fonlaması için hem yatırımcılar hem de piyasa aktörleri tarafından gerekli talebin olması önemlidir. Kamunun en önemli rolü, düzenleyici olması yanında menkul kıymet ihracı ve yatırımı önündeki engelleri kaldırmak ve konut finansmanı için gerekli yasal ve düzenleyici çerçeveyi oluşturmaktır. - Sermaye piyasası araçlarından daha basit olanları daha başarılı olduğu gözlemlenmiştir. Sermaye piyasası araçları içinde en etkin araç genellikle tahvil ihracı olmaktır. İ- potek teminatlı menkul kıymetler genellikle sermaye sorunu olmayan, güçlü ve istikrarlı bir bankacılık sektörünün varlığında ve portföy çeşitliliği olan yüksek aktif kalitesine sahip konut finansmanı kuruluşlarının olduğu bir sistemde beklenen etkiyi yaratabilmektedir. Bu değerlendirmelerden hareketle, Tasarı Taslağına ilişkin değerlendirmelerimize gelince, öncelikle belirtmek isterim ki bu düzenlemeyi son derece önemli buluyoruz ve destekliyoruz. Ancak aşağıdaki hususlardaki görüşlerimizin de dikkate alınmasını talep ediyoruz: Ülkemizde finansal sektörün yapısı gereği konut finansmanında birincil piyasa işlemlerine ilişkin düzenlemelerin BDDK, ikincil piyasa işlemlerine ilişkin düzenlemelerin SPK tarafından gerçekleştirilmesi uygun olacaktır. Risklerin hesaplanması, yönetilmesi ve denetlenmesi açısından bazı iyileştirmelere gereksinim vardır: AB düzenlemelerinde olduğu gibi konut kredileri tüketici kredileri tanımında çıkarılmalıdır. Bankaların ayıplı maldan ve malın hiç teslim edilmemesi veya geç teslim edilmesinden kaynaklanan sorumluluğu sınırlandırılmalıdır. Konut kredilerinde konut sigortası, hayat sigortası ve DASK poliçeleri kredinin ayrılmaz parçası, bu nedenle bu tür sigortalar zorunlu hale getirilmelidir. Sabit faizli kredilerde erken ödeme ücreti serbestçe belirlenebilmelidir. İcra yoluyla satışlarda vergisel yükler düşürülmeli ve eşitlik sağlanmalıdır.

51 Bankacılar Dergisi Aslında özetle, bu konudaki talebimiz ülkemizin gerçeklerini de dikkate alarak uluslararası iyi uygulamaların rekabeti en iyi şekilde sağlayacak şekilde düzenlemeye yansıtılmasıdır. Türkiye de son dönemde kredi stoku büyümekte ve çeşitlenmektedir. Kredi stokunun GSMH ya oranı yüzde 18 den yüzde 28 e yükselmiştir. Bu artışta tüketici kredileri ve konut kredilerinin önemli bir rolü olmuştur. Son dönemde konut kredileri hızlı bir artış eğilimi içindedir. Bununla birlikte AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında konut kredilerinin GSMH ya oranı ülkemizde çok düşük bir düzeydedir. Bu durum aynı zamanda ülkemizdeki potansiyeli açıkça ortaya koymaktadır. Bizler finansal sektörün büyümesini, güçlenmesini ve sağlıklı olarak çalışmasını istikrar içinde büyümenin temel koşullarından bir tanesi olarak görmektedir. Bu nedenle, finansal sektörü doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren tüm düzenlemelerin bu çerçevede ele alınmasında yarar görülmektedir. Hepinize teşekkür ederim. TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ TÜRK FİRMALARININ DIŞ YATIRIMLARI: SAİKLER VE STRATEJİLER Dr. Emin Akçaoğlu Yayın No:241 Fiyatı: 10,00 YTL İsteme Adresi: Türkiye Bankalar Birliği Nispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat Etiler İstanbul Tel: (212) Faks: Web sitesi: www. tbb.org.tr 49

52 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, Sayılı Bankacılık Kanunu Paneli Türkiye Bankalar Birliği tarafından 9 Kasım 2005 tarihinde İstanbul da düzenlenen 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Paneli nin deşifre edilmiş ya da metin olarak hazırlanmış sunumlarına konuşmacıların onayı alınarak aşağıda yer verilmiştir. Panel Başkanı: Türkiye Bankalar Birliği, Hukuk Başdanışmanı Prof Dr. Seza Reisoğlu; Açılış Konuşması: Türkiye Bankalar Birliği, Genel Sekreteri Dr. Ekrem Keskin; Konuşmacılar: Buket Himmetoğlu, Mahmut Magemizoğlu, Cüneyt Sezgin, Osman Günaydın, Mehmet Çakıcı. Ekrem Keskin: Saygıdeğer Hocam, değerli konuşmacılar, değerli konuklar, Bankacılık Kanununun değerlendirilmesine ilişkin Türkiye Bankalar Birliği tarafından düzenlenen toplantıya hepiniz hoş geldiniz. Kısa bir açılış konuşması için huzurunuza geldim. Fransız iktisadından iktisat teorisine katılan çok önemli bir söz vardır. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler. Nedense iktisat derslerinde bu kadarı anlatılır. Oysa bu konunun derinlemesine bir incelemesi yapıldığında felsefenin şöyle bir değerlendirmesi olduğu görülür: Serbest piyasa ekonomisi için doğru kuralları koyun, bu kuralları doğru denetleyin, denetim sonuçlarına ilişkin doğru kararları alın, kamuoyunu doğru bilgilendirin, noktalı virgül, bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler. Dolayısıyla piyasa ekonomisi, herkesin istediğini, istediği şekilde yaptığı ya da yorumladığı bir ekonomi değildir. Son derece önemli ve son derece hassas bir konudur ve piyasa ekonomisinin yaşayıp geliştiği, güçlendiği ortam ise siyasi ortam ve demokrasidir. Piyasa ekonomilerinin en önemli kurumları da finansal sektördür. Yine iktisat teorisi açıkça ortaya koyuyor ki, finansal sektörün olmadığı bir ortamda, kaynakların etkin, doğru ve düşük maliyetle dağıtımını sağlayan başka hiçbir sistem yoktur. Dolayısıyla piyasa ekonomilerinin en önemli kurumları olan finansal sektörün doğru düzenlenmesi ve denetlenmesi, doğru kararların alınması ve bu kararların kamuoyuyla paylaşılması son derece önemlidir. Türkiye de finansal sektör henüz büyüme aşamasındadır. Diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda, finansal sektörün büyüklüğü neredeyse üçte bir düzeyindedir. Gerçi gelişmekte olan ülkeler ortalamasını Türkiye yakalamış durumdadır. Türkiye'de finansal sektörün bir başka özelliği ise bankacılık sektörü ağırlıklı olmasıdır. Finansal aktiflerin toplamına baktığımızda, bankacılık sistemi yüzde civarında bir ağırlığa sahiptir. Ancak son dönemde banka dışı kurumların ve sermaye piyasasının da çok önemli bir gelişme içinde olduğunu görüyoruz. O nedenle, bankacılık sistemini düzenleyen kanunlar hepimiz tarafından son derece ö- nemle izlendi. Son Bankalar Kanunu'nun kabul edildiği 1999 yılından günümüze dek geçen altı yıllık sürede Bankalar Kanunu nda çok sık değişiklikler oldu. Bu değişiklikleri etkileyen, kuşkusuz hem ulusal hem de uluslararası gelişmeler oldu. Umarız bu kez Kanunumuz daha uzun soluklu olur. 50

53 Bankacılar Dergisi Bankacılık Kanunu hazırlık çalışmalarına 2003 yılının Aralık ayı sonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ndan aldığımız bir yazıyla başladık. Uzun süren bir çalışma oldu ve bu çalışmayı bankalarımızın tümünün görüşlerini, eleştirilerini, değerlendirmelerini alarak yaptık. İçimizde bir çalışma grubu oluşturduk ve değerli hocam Prof. Dr. Seza Reisoğlu nun başkanlığında ve gözetiminde bu çalışma grubu, üyelerimizden gelen değerlendirmeleri de dikkate alarak taslak görüşlerimizi hazırladı. Bu süre içerisinde düzenleyici otoritelerle, hem Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile hem de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile çok yoğun, çok verimli, çok meşakkatli çalışmalar yaptık. Onlar da bize bu konuda önemli zamanlar ayırdılar. Daha sonra hükümetimize görüşlerimizi sunduk. Sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu na bu görüşlerimizi aktardık. Orada da çok kabul gördük. Gerçi, görüşlerimizin tümü belki dikkate alınmadı ama değerlendirildi, tartışıldı, gece yarılarına kadar süren çalışmalar oldu. Bu çalışmalarda tek tek yönetim kurulumuzda olan bankalarımızın ve yönetim kurulu dışındaki bankalarımızın temsilcilerinin önemli katkıları oldu ve onlara huzurlarınızda çok teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, oluşturulan çalışma gruplarında gönüllü olarak grup başkanlıklarını üstlenmiş olan ve bugün de panelist olan grup başkanlarımıza yine huzurlarınızda çok teşekkür etmek istiyorum. Çünkü, onların katkıları olmasaydı, böyle etkin ve sağlıklı bir sonuca ulaşamazdık. Yine tabii en önemli teşekkürü Seza Hocamıza yapmak istiyorum. Her zamanki dinamizmi ve birikimiyle bu Kanun'un gerek hukuki, gerekse iktisadi açıdan, bankacılık sistemine olan etkilerini, birçok yönüyle bize değerlendirdi ve ışık tuttu. Tümüyle de konuşmacılarımıza ve yine Seza Hocamıza bu panelimize katılmalarından ve görüşlerini sizinle paylaşmalarından dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Son teşekkür tabi katılımlarınızdan dolayı sizlere. Panelin hayırlı ve iyi olmasını, başarılı olmasını diliyorum. Saygılarımla. Prof. Dr. Seza Reisoğlu: Değerli konuklar, Bankacılık Kanunu nda öngörülen yeni düzenlemeler ve değerlendirmeler paneline hoş geldiniz. Sayın Genel Sekreter açıkladılar. Panelist arkadaşlarımız gerçekten bu yasanın çıkması döneminde oluşturulan çalışma grupları başkanları olarak büyük katkılar yaptılar. Devamlı olarak BDDK ve TMSF ile tasarının her döneminde konuları tartıştılar. Taslak ile ilgili olarak bankaların görüşlerini birden fazla kere aldık, mümkün olan yapıldı. Bazı önerilerimiz kabul edildi, bazıları ise benimsenmedi. Panelistlerin hepsi tanıdığınız bankacı ve hukukçu arkadaşlarımız. Ben kısaca tekrar görevlerini belirteyim. Konuşma sırasına göre; Sayın Buket Himmetoğlu;Türkiye İş Bankası Genel Müdürlüğü Hukuk Müşaviri, Sayın Mahmut Magemizoğlu; Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı, Sayın Osman Günaydın; Koç Finansal Hizmetler ve Koçbank A.Ş. Genel Muhasebe ve Harici Raporlama Grup Yöneticisi, Sayın Dr. Cüneyt Sezgin; Türkiye Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi, Sayın Mehmet Çakıcı; Türkiye Garanti Bankası Genel Müdürlük Hukuk Müşaviri olarak görev yapmaktadırlar. Kendileri çalışma gruplarında tartışılmış, değerlendirilmiş konular açısından sizleri bilgilendirecekler. Program zannediyorum elinize ulaşmıştır. Programda üç arkadaşımız, konularının genişliği dolayısıyla yirmişer dakika, iki arkadaşımız onar dakika görüş açıklayacaklar. Sonra bir ara vereceğiz yirmi dakika. Saat a kadar görüşmeler devam edecek. Tartışma bölümünde konuların değerlendirilmesi mümkün olacak. Bankacılık Yasası konusunda arkadaşlarımız tüm değerlendirmeleri yapacaklar. Gerekirse kuşkusuz ben de görüşlerimi açılamak isteyeceğim ama esas görevim burada, bu paneli yönetmek olacak. Ancak, on dakikalık kısa bir süre içinde de olsa, birkaç konuya 51

54 Türkiye Bankalar Birliği değinmek istiyorum Yeni Bankacılık Yasası ile ilgili olarak. Bir kere adı niye Bankacılık Yasası? Çünkü ilk tasarılarda Finansal Hizmetler Kanunu Tasarısı şeklindeydi. Ama bence doğal, normal ismi bu olmalıydı. Zaten bir toplantıda bu görüşü de aktarmıştım. Neden? Çünkü bu yasa esas itibariyle bankaları ilgilendiriyor. Yasanın kapsamı bankalar ve finansal holding şirketleri. İlave edilen tek husus buydu. Finansal holdingler, özel finans kurumları da katılım bankası olarak Tasarıda yer alıyordu. Onun için adının Finansal Hizmetler Yasası olması yanlış olurdu. Buna karşılık finansal hizmetlerle ilgili bu Kanunda ilave bir düzenleme de var. O da bankaları yakından ilgilendiriyor. Finansal kiralama şirketleri, factoring şirketleri, finansman şirketleri kendi yasalarına tabi olmakla beraber Bankacılık Kanunu nda yapılan bir düzenleme ile bu üç grup şirketin kuruluşu, düzenlenmesi, faaliyetleri, denetimi BDDK ya tabi tutulmuştur. Yani bu görev ve yetkiler Hazine Müsteşarlığı ndan alınmıştır. Buna karşılık bu üç tür şirket Bankacılık Kanunu maddelerine tabi değildirler. Finansal Kiralama Şirketleri 3226 sayılı Finansal Kiralama Yasası na, faktoring şirketleri ile finansman şirketleri 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmündeki Kararnameye tabidir. Demek ki Bankacılık Yasası nın kapsamına sadece finansal holding şirketleri ilave edilmiştir. Bu Kanun çeşitli yönlerden değerlendirilecek. İlk olarak söylenecek husus, kanun tekniği açısından olumlu bir gelişme var. Neden? 4389 sayılı Yasa, bildiğiniz nedenlerle, sıkıştırılmış, 5-10 maddenin tek fıkra haline getirildiği bir yasaydı. 25 maddeydi. Halbuki yeni Yasa 171 madde. Yani, kanun tekniği açısından ayrı maddeler, ayrı fıkralar oluşturulmuş. Hukuki açıdan bu çok önemli. Çünkü birçok düzenlemenin yorumunda, maddenin başlığı, düzenlemenin aynı fıkra içinde mi, ayrı bir paragrafta mı yer aldığı, ayrı bir madde halinde mi olduğu fevkalade önemli. Halbuki 4389 sayılı Yasa da tek bir fıkra içinde, ilgisiz, devam eden, paragraf başı olmayan düzenlemeler vardı. Bankacılık Yasası bu nedenle kanun tekniği açısından lehte bir gelişmedir. İkinci lehte gelişme, tanım maddesinin kapsamının genişletilmesidir. Çünkü eski Yasada, mesela hakim ortak tek başına veya birlikte, doğrudan veya dolaylı olarak bankanın yönetim ve denetimini elinde bulunduran kişi olarak, eski Yasanın her maddesinde tekrar edilmişti. Yeni Yasada bu husus hakim ortak olarak tanımlanmıştır. Ancak bu Kanun da bana göre, uzun çalışma dönemine rağmen yine aceleye gelmiştir. Örneğin bu Kanunda da bazı maddelerde hakim ortak diyorsunuz, diğer maddelerde, sanki hakim ortak tanımı yok gibi eski Kanundan kalan ibareyi, herhalde zaman darlığı nedeniyle kullanıyoruz. Bankacılık ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurumlarının ayrı yasalar olmaması diğer bir eleştiri konusu olmuştur. Bankalar Birliği nin görüşü de buydu. Hatta bir toplantıda Sayın BDDK Başkanı da aynı görüşte olduğunu söylemişti. Çünkü özellikle TMSF hükümlerinin büyük çoğunluğu geçen dönemin olağanüstü şartlarında, daha çok İcra İflas Kanununu, Amme Alacakları Kanunu nu ilgilendiren maddelerden oluşmaktadır. Bu maddelerin Bankacılık Yasası nda yeri yok. Ayrı bir kanun düzenlersiniz. Zaten ayrı tüzel kişiliği var. Ayrıca tamamen bağımsız oldu. BDDK yla ayrıldı. Bu iki Kurumun aynı Yasada düzenlenmesi, bir arada olması bence yanlıştır ve büyük sakınca yaratmaktadır. TMSF maddeleri zorunlu olarak çok eleştiri alan maddelerdir. Bir süre sonra onlar da değişecektir, değişmek zorundadır. Çünkü Anayasa açısından çok eleştirilmektedir, normal bir düzenin maddeleri değildir. Bu iki Kurum arasında çok önemli farklar var. Bir kere TMSF maddeleri daha ağırlaştırılmıştır. Bunun yanında her iki kanunun gerekçesine bakarsanız, ikisi de Avrupa Birliği normlarına uyum yasasıdır der. Gerçekten 4389 sayılı Yasa, Avrupa Birliği normlarına büyük ölçüde uyum sağlamış bir yasadır. Bunun için yeni bir yasaya gerek var mıydı, o dahi çok tartışılır. Zaten yeni yasanın ilk çalışmaları, BDDK da bildiğim kadarıyla, kanun tekniği açısından olmuştur. Yani bunu bir normal yasaya dönüştürelim, böyle 25 maddelik 52

55 Bankacılar Dergisi yasa olmaz denmiştir, ilk çalışmalar böyledir. Ama sonra önemli değişiklikler yapılmıştır, gelişmeler olmuştur. TMSF maddeleri ise hiçbir Avrupa Birliği bankacılık mevzuatında yer almamaktadır. İki noktaya daha çok kısa değineceğim. Birincisi 4389 da dolaylı pay sahipliği, dolaylı iştirak, dolaylı kredi, ortaklık payları vs. konularında BDDK ya büyük yetkiler verilmiştir. BDDK bu yetkilerini kullanmış, Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkındaki Yönetmelikte bu konuları düzenlemiştir. Ama nedense benim anlayamadığım, BDDK bizzat kendi hazırladığı tasarıda tüm bu yetkilerini iade etmiştir. Hepsini kanun maddesi haline getirmek istemiştir. Halbuki ilk olarak bu hususlara 4389 sayılı Yasanın Tasarısında yer verildiğinde, bankalar tereddüt yaşamışlardı. Bu önemli konuların Yasada düzenlenmesinden, BDDK nın yetkisine verilmesinden, istikrarın bozulmasından endişeye kapılmışlardı. O dönemde denmişti ki endişe etmeyin, bu yetkilerin BDDK ya verilmesi bankaların lehinedir, bankacılık öyle bir sektördür ki, devamlı gelişme ve değişme halindedir, bunu katı kanun maddeleriyle düzenlemek hatalıdır, BDDK bankalarla, Bankalar Birliği yle sıkı işbirliği içinde sektöre en uygun ve yararlı düzenlemeleri yapacaktır. Yasa bu kadar yıl başarı ile uygulandıktan sonra neden tekrar katı kanun maddelerine dönüldü bunu anlamak mümkün değil. Ayrıca da kanun maddelerine dönüşürken Bankalar Birliği nin katı bulduğu, itiraz ettiği maddeler de vardır. Son bir noktaya değinip sözü bitireceğim. Çok tartışılan konu şuydu: Geçen dönemde banka fona devredildi. Aslında bu bankanın fona devri bir zorunluluk olarak ortaya çıktı. Çünkü kanunun tam amacına uygun değildi bana göre. Çünkü 4389 sayılı Yasaya göre fona devredilecek bankalar, yaşaması mümkün olan bankalardı. Yaşatılabilecek bankalardı. Aksi takdirde Kurul bankanın, faaliyet iznini kaldırır ve banka iflasa gider. Ama bu bankanın, yaşayabileceği kıstası uygulanarak fona devredilmediğini hepimiz biliyoruz. Onun için Bankalar Birliği bundan vazgeçilmesini önermiştir. Yönetim Kurulu da bu konuda karar almıştır. Yani, artık bankalar bundan sonra fona devredilmesin, zaten Hazine de milyar dolar zarara girdi, normal prosedür işlesin, banka faaliyetlerini yerine getiremiyorsa faaliyet izni kaldırılsın, bankanın iflasına gidilsin denilmiştir. Çünkü artık yeni yasada, sistemik risk diye Bakanlar Kurulu na yetki veren önemli bir madde var. Artık Bakanlar Kurulu sistemde bir risk ortaya çıktığı zaman her türlü kararı alma yetkisine sahiptir. BDDK da bu görüşte olduğu halde, Hükümet 4389 sayılı Yasadaki düzenlemeyi benimsemiştir. Bir bankanın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Fona devri yeni Yasada da muhafaza edilmiştir. Ben konuşmalarıma burada son vermek istiyorum. Zaman da önemli. İlk sözü Sayın Buket Himmetoğlu na bırakıyorum. O kendi konusunu size aktaracak ve yirmi dakikalık bir sürede açıklamalarını yapacak. Buket Himmetoğlu: I. Genel Olarak tarihli Mükerrer Resmi Gazete de yayınlanan 5411 sayılı Bankacılık Kanununun, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile karşılaştırılması halinde ilk göze çarpan husus 5411 sayılı Kanunun, kanun yapma tekniğine uygun olarak hazırlamış olmasıdır sayılı Bankalar Kanunu, TBMM de yasalaşma sürecini hızlandırmak amacıyla 27 madde olarak düzenlenmiş iken, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu yirmiüçü geçici madde olmak üzere toplam 194 maddeden oluşmaktadır. Kanun, aşağıda başlıklarına yer verilen 15 kısma ayrılmıştır. 53

56 Türkiye Bankalar Birliği - Birinci kısım -Genel Hükümler (1-5) - İkinci kısım İzne Tabi İşlemler (6-22) - Üçüncü kısım-kurumsal Yönetim (23-42) - Dördüncü kısım-koruyucu Hükümler (43-59) - Beşinci kısım-mevduata ve Katılım Fonu Toplamaya İlişkin Hükümler (60-64) - Altıncı kısım-denetim ve Alınacak Önlemler (65-72) - Yedinci kısım-kanuni Yükümlülükler (73-76) - Sekizinci kısım-kalkınma ve Yatırım Bankaları ve Finansal Holding Şirketi (77-78) - Dokuzuncu kısım-kuruluş Birlikleri (79-81) - Onuncu kısım-bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna İlişkin Hükümler (82-105) - On birinci kısım-faaliyet İzni Kaldırılan ve Fona Devredilen Bankalara İlişkin Hükümler ( ) - On ikinci kısım Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ilişkin Hükümler ( ) - On üçüncü kısım-diğer Hükümler ( ) - On dördüncü kısım-yaptırımlar, Soruşturmalar ve Kovuşturma Hükümleri ( ) - On beşinci kısım-son Hükümler ( ) 5411 sayılı Kanun, 4389 sayılı Kanunda yer alan maddelerin bir çoğunu aynen benimsemekle birlikte, 4389 sayılı Kanunda yer almayan çok yeni tanım ve kuruluşlara ilişkin hükümler de getirmiş bulunmaktadır (Finansal holding şirketi, destek hizmeti kuruluşu, denetim komitesi, değerleme ve derecelendirme kuruluşları gibi). Ayrıca, 5411 sayılı Kanunun 4389 sayılı Kanundan farklı düzenlediği önemli ana konulara aşağıda yer verilmektedir; Katılım bankaları Kanunun genel sistematiğinde bu kuruluşlara özgü istisnai durumlar haricinde temel olarak mevduat bankaları ile aynı hükümlere tabi tutulmaktadır. Buna göre daha önce, faaliyet izni kaldırılan özel finans kurumlarının tasfiyesi Özel Finans Kurumları Birliği tarafından atanan beş kişiden oluşan tasfiye kurulu tarafından gerçekleştirilirken ve bu kuruluşların hakim ortak ve yöneticilerinin iflası söz konusu değil iken, artık mevduat bankaları ile aynı hükümlere tabi kılınmış bulunmaktadırlar sayılı Kanunda özel finans kurumları nezdindeki özel cari hesap ve katılım hesapları, Özel Finans Kurumları Birliği nezdindeki Güvence Fonu tarafından sigorta ettiriliyor iken, Özel Finans Kurumları Birliği nezdindeki Güvence Fonu kaldırılmış ve katılım bankaları nezdindeki bu hesapların da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na sigorta ettirilmesi hükme bağlanmıştır sayılı Kanun bankaların Fona devrini belirli koşullara tabi tutmuştur. Şöyle ki, Kanunun 71 inci maddesinde, 5 bend halinde sayılan koşullardan herhangi birinin veya birkaçının varlığı durumunda Kurulun, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkili olacağı öngörülmüştür. Kanunun 107 nci maddesinde de 71 inci madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içeri- 54

57 Bankacılar Dergisi sinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın tamamlanamamış olması hâlinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır. şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir sayılı Kanunda Sistemik riske karşı alınacak önlemler başlıklı 72 nci maddede, finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir gelişmenin ortaya çıkması ve bu durumun Kurumun koordinasyonunda, Fon, Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankasınca müştereken tespiti hâlinde, alınacak olağanüstü tedbirleri belirlemeye Bakanlar Kurulu nun yetkili olduğuna ilişkin yeni bir düzenleme getirilmektedir sayılı Kanundan oldukça farklı olarak, bankalarda yapılacak yerinde denetimin, Kurumun meslek personelini oluşturan bankalar yeminli murakıp ve yardımcıları yanında, bankacılık uzmanı ve yardımcıları, bilişim uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı ve yardımcılarının da görev alacağı bir denetim ekibi tarafından yerine getirileceği öngörülmektedir. Geçici madde 1 de, 4389 sayılı Kanunda olduğu gibi, bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmelik, tebliğ ve kararlar yürürlüğe girinceye kadar, kaldırılan hükümlere dayanılarak çıkarılan düzenlemelerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmektedir.yine aynı maddede, bu Kanunda öngörülen düzenlemelerin bir yıl içinde yürürlüğe konulacağı hükme bağlanmıştır. Kanunun Başkan Yardımcıları başlıklı 90. maddesi ile Kurumun Hizmet Birimleri başlıklı 91 inci maddesinin Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki ay içinde, 168 inci maddesinin(b)(c) (D) ve (E) fıkralarının tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülmüştür. 90 ve 91 maddeler ile getirilen düzenlemelerin ileri tarihte yürürlüğe girmesinin amacı Kurumun halihazırdaki teşkilat yapısında değişiklik yapılması, 168 inci maddesindeki düzenlemelerin amacı ise Finansal Kiralama Şirketleri, Finansman Şirketleri ve Faktoring şirketlerinin Hazine Müsteşarlığı ndan BDDK ya intikalinin zaman almasıdır. Anılan maddeler dışındaki tüm maddeler tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. II. Kanun Kapsamı 4389 sayılı Kanunun 1 inci maddesinde tek tek sayılmasa da, Türkiye de kurulmuş bankalar ile yurtdışında kurulu bankaların Türkiye deki şubeleri, Özel Finans Kurumları, Türkiye Bankalar Birliği, Özel Finans Kurumları Birliği,BDDK, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kanun kapsamındaki kuruluşlar olarak yer almıştı. Bu defa, Finansal Holding Şirketleri, yeni bir kurum olarak Bankacılık Kanunu kapsamına dahil edilmektedir. İçlerinden en az bir tanesi bir kredi kuruluşu olmak şartıyla, bağlı ortaklıklarının tümü veya çoğunluğu kredi kuruluşu veya finansal kuruluş olan şirket olarak tanımlanan bu şirketler hakkında Kanunun 78 inci maddesinde öngörülen düzenlemede, finansal holding şirketinin kapsamını belirleme ve kurulmasını zorunlu tutma; sermaye yeterliliği, iç sistemler, konsolide denetim ve denetimin koordinasyonuna ilişkin usul ve esasları belirleme hususunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yetkili olduğu ifade edilmiştir 55

58 Türkiye Bankalar Birliği 56 III. Tanımlar 4389 sayılı Kanunun ilgili maddesinde sadece on iki adet tanım var iken, 5411 sayılı Kanunda 32 tanım yer almış, ödenmiş sermaye, yedek akçeler, özkaynak ve konsolide özkaynak tanımlarına bu kısımda yer verilmemiştir sayılı Kanundan farklı olarak; - Fon Kurulu, - Fon Başkanı, - Kuruluş Birlikleri, - Kredi kuruluşu, - Mevduat bankası, - Katılım bankası, - Kalkınma ve yatırım bankası, - Finansal holding şirketi, - Merkez şube, - Fon bankası, - Finansal kuruluş, - Kontrol, - Ana ortaklık, - Bağlı ortaklık, - Nitelikli pay, - Hakim ortak, - Yöneticiler, - Mevduat, - Tasarruf mevduatı, - Özel cari hesap, - Katılma hesabı, - Katılım fonu, - Destek hizmeti kuruluşu, - Kıyı bankacılığı tanımlarına yer vermiştir sayılı Kanunda mevduat bankası kendi nam ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye deki şubeleri olarak tanımlanmıştır 4389 sayılı Kanunda Mevduat kabul etmeyen banka olarak tanımlanan bankalar ise 5411 sayılı Kanunda Kalkınma ve yatırım bankası olarak adlandırılmakta ve Kalkınma ve yatırım bankası, mevduat veya katılım fonu kabul etme dışında, kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren ve/veya özel kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getiren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubeleri olarak tanımlanmaktadır. Kanunun 77 nci maddesinde de bu bankaların Kanunun hangi hükümlere tabi olacakları belirlenmiştir 4389 sayılı Kanun kapsamındaki özel finans kurumları, Katılım bankası olarak adlandırılmakta ve özel cari ve katılma hesapları yoluyla fon toplamak ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluşlar ile yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye deki şubeleri olarak tanımlanmaktadır sayılı Kanunda banka tanımından farklı olarak kredi kuruluşları tanımına da yer verilmiştir Kredi Kuruluşu, mevduat ve katılım bankalarını, Banka ise mevduat ve katılım bankaları ile kalkınma yatırım bankalarını ifade etmektedir.

59 Bankacılar Dergisi Şube tanımında, 4389 sayılı Kanundan farklı olarak bankaların bağımlı parçaları olduğuna ve faaliyetlerin tamamını veya bir kısmını kendi başına yaptıkları hususuna yer verilmiş bulunmaktadır. Finansal kuruluş 4389 sayılı Kanunda yer alan mali kurum ifadesine denk gelmektedir ve kredi kuruluşları dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasası faaliyetinde bulunmak veya bu Kanunda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları ve finansal holding şirketini ifade etmektedir. Maddedeki kontrol kavramında şirket yönetiminin elde bulundurulması esas alınmıştır. Katılım bankalarında açtırılan hesap türleri olarak, özel cari hesap (istenildiğinde kısmen veya tamamen her an geri çekilebilme özelliği taşıyan ve herhangi bir getiri ödenmeyen hesap), katılım hesabı (yatırılan fonların bu kurumlarca kullanılmasından doğacak kar veya zarara katılma sonucu veren, karşılığında hesap sahibine önceden belirlenmiş herhangi bir getiri ödenmeyen ve ana paranın aynen geri ödenmesi garanti edilmeyen fonların oluşturduğu fonu) tanımlarına yer verilmiş, her iki hesabı ifade etmek üzere de katılım fonu ifadesi kullanılmıştır. Destek hizmeti kuruluşu bu Kanun kapsamındaki kuruluşlara ana hizmetlerinin u- zantısı veya tamamlayıcısı niteliğinde hizmet veren kuruluşlar şeklinde tanımlanmıştır. IV. Bankaların Faaliyet Konuları (Madde 4) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, hangi işlemlerin bankacılık faaliyeti sayılacağına ilişkin tartışmaları sona erdirmiş ve 4 üncü maddesinde bankaların gerçekleştirebilecekleri faaliyet konularını 21 bent halinde tek tek belirlemiştir. Kanunun yasalaşma sürecinde bankacılık faaliyetlerinin yasada belirlenmesinin uygulamada gelişen piyasa koşullarına göre geliştirilecek yeni ürünler açısından sıkıntı yaratabileceği ifade edilmiş ise de Avrupa Birliği Direktifleri ve uluslararası uygulamalara uyum açısından madde metninde değişiklik gerçekleştirilmemiştir. Ancak maddenin birinci fıkrasının son bendinde, kurulca belirlenecek diğer faaliyetler ifadesine yer verilmek suretiyle, bankaların yasada belirtilemeyen faaliyetleri de yasa değişikliği yapılmasına gerek kalmadan yapabilmelerine imkan sağlanmış bulunmaktadır. Maddede, bankaların sayılan faaliyetleri gerçekleştirebilecekleri ifade edilirken diğer kanunlarda öngörülen hükümlerin saklı olduğu hususuna da yer verilmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, bankaların gerçekleştirebilecekleri öngörülen faaliyetler diğer kanunlar ile Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine Müsteşarlığı gibi yetkili mercilerin iznine tabi tutulmuş ise bankalar ilgili kurumdan izin almak durumundadırlar ve bu kurumların denetim süreçleri de devam etmektedir. Finansal Kiralama Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik düzenlemesine göre, halihazırda mevduat kabul etmeyen kalkınma ve yatırım bankaları ve özel finans kurumları finansal kiralama faaliyetinde bulunabiliyordu. Maddenin son fıkrasında, bu kural bozulmamış, 5411 sayılı Kanunda da mevduat bankalarının finansal kiralama işlemini yapamayacakları hükme bağlanmıştır. Ayrıca,niteliklerinin farklı olması nedeniyle, mevduat 57

60 Türkiye Bankalar Birliği bankaların katılım fonu kabulü, katılım bankalarının mevduat kabulü, kalkınma ve yatırım bankalarının ise mevduat ve katılım fonu kabulü yapamayacakları da ifade edilmiştir sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 3 üncü maddesinde, Kanun yürürlüğe girdiği tarihte Kurum tarafından daha önce faaliyet izni almış olan bankaların, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki Kanunlara uygun olarak yapmakta oldukları faaliyetleri iki ay içinde Kuruma verecekleri beyanname ile Kuruma bildirecekleri ve 4 üncü madde kapsamında faaliyet konularını genişletmeden önce Kurumdan izin almakla yükümlü oldukları hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme uyarınca, faaliyette bulunan bankalar, tarihinden itibaren 2 ay içinde bu madde çerçevesinde düzenlenecekleri beyannameyi Kuruma tevdi etmek zorundadırlar. V. Bankaların İzne Tabi İşlemleri A. Kuruluş veya Türkiye de Şube veya Temsilcilik Açma (Madde 6 9) 5411 sayılı Kanunun 6 ncı üç ay içinde eksiklikleri ilgiliye bildireceği ve eksikliklerin 6 ay içinde tamamlanmaması halinde başvurunun geçersiz sayılacağı hükme bağlanmıştır. Maddede kıyı bankacılığına ilişkin 4389 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeye paralel hüküm getirilmiş, ancak 4389 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin 5 inci fıkrasındaki serbest bölgelerdeki bankacılık faaliyetleri hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağına ilişkin düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Kanunda bu hususta açık bir düzenleme yer almasa da serbest bölgelere dair mevzuat gereğince serbest bölgelerdeki banka şubeleri açısından Bankacılık Kanunu hükümleri uygulanmaya devam edecektir. Türkiye de kurulacak bir banka için 4389 sayılı Kanunda yer alan şartlara ilave olarak; - Yönetim kurulu üyelerinin bu Kanunun kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen nitelikleri ve planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek mesleki tecrübeyi haiz olması, - Öngörülen faaliyet konularının planlanan mali, yönetim ve organizasyon yapısı ile uyumlu olması, - Kurumun etkin denetimini engellemeyecek şeffaf ve açık bir ortaklık yapısı ve organizasyon şemasına sahip olması, - Konsolide denetimi engelleyici nitelikte herhangi bir hususun bulunmaması, - Öngörülen faaliyet konularına ait iş planlarını, kuruluşun mali yapısı ile ilgili projeksiyonlarını sermaye yeterliliğini de içerecek şekilde, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemi de dahil olmak üzere ibraz etmesi şartları getirilmiştir. Mevduat bankaları için asgari ödenmiş sermaye tutarı Yeni Türk Lirası olarak öngörülmüştür. Merkezi yurt dışında kurulu bankaların Türkiye de şube açması için 4389 sayılı Kanunda öngörülen şartlara ilave olarak ise; 58

61 Bankacılar Dergisi - Merkezinin bulunduğu ülkenin yetkili denetim merciinin Türkiye de faaliyet göstermesine ilişkin olumsuz görüşünün bulunmaması, - Müdürler kurulu üyelerinin, kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen şartları ve planlanan faaliyetleri gerçekleştirebilecek mesleki tecrübeyi haiz olmaları, - İzin kapsamındaki faaliyet konularına ait iş planlarını, ilk üç yıl için bütçe planını ve yapısal örgütlenmesini gösteren bir faaliyet programını ibraz etmesi, - Dahil olduğu grubun ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması hususları öngörülmüş bulunmaktadır. Ayrıca, maddenin son fıkrasında merkezinin bulunduğu ülkedeki yerel düzenlemelere aykırılıkları nedeniyle faaliyeti yasaklanan konularda faaliyet izni alınamayacağı öngörülmüştür. B. Bankaların Faaliyet İzni (Madde 10) 4389 sayılı Kanunda, mevduat kabul etme ve bankacılık yapma izni olarak adlandırılan izin yeni Kanunda faaliyet izni olarak kullanılmıştır sayılı Kanunun bu maddesinde, Kurulun vereceği faaliyet izninin aksi kararlaştırılmadığı sürece, Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen bütün faaliyetleri kapsayacağına ilişkin önemli bir düzenlemesi karşımıza çıkmaktadır. Buna göre, Kurul faaliyet izni için başvuran bankaya vereceği faaliyet izninde 4 üncümaddede sayılan faaliyet konularından birini veya birkaçını hariç bırakabilecektir. Yine maddede yeni bir düzenleme olarak faaliyet izninin başvurudan itibaren 3 ay içinde verileceğine ilişkin bir süre de getirilmiş bulunmaktadır. Eksiklikleri tamamlamak için, 4389 sayılı Kanunda uygun süre olarak düzenlenen ve Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesine göre iki ay olarak öngörülen süre, 5411 sayılı Kanunun bu maddesinin ikinci fıkrasında 6 ayı geçmemek üzere şeklinde belirlenmiştir. Bankaların, faaliyet izni almaları için, - Ödenmiş nakit sermayesinin planlanan faaliyetleri gerçekleştirecek düzeyde olması, - Faaliyetlerinin kurumsal yönetim ilkelerine uygunluğunun sağlaması ve yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması, - Yöneticilerinin kurumsal yönetim hükümlerinde belirtilen niteliklere haiz olması ve - Kurulca faaliyet konularını yürütebilecek yeterliliğe sahip olunduğu kanaatine varılması, ilave şart olarak öngörülmüş bulunmaktadır. Ayrıca 4389 sayılı Kanunda sisteme giriş payının yarısının peşin ödenmesi öngörülür iken, 5411 sayılı Kanunda, dörtte birinin peşin ödenmesi yeterli görülmüştür. Maddenin son fıkrasında da sisteme giriş payının ödemeyen kısmının ödeme planı çerçevesinde Fon hesabına yatırılacağına ilişkin taahhütnamenin Kuruma ibrazının zorunlu olduğu ve banka hissedarlarının bu tutardan müteselsilen sorumlu oldukları hükme bağlanmıştır. C. İzin İptalleri 1. Kuruluş İzninin İptali (Madde 11) 4389 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasında, kuruluş veya Türkiye de şube açma izni alındığı tarihten itibaren bir yıl içinde faaliyete geçilmemesi halinde verilen iznin geçersiz olacağı öngörülmüş iken, 5411 sayılı Kanunda daha detaylı bir iptal prosedürü düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu düzenlemede, 59

62 Türkiye Bankalar Birliği - İznin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması, - Kuruluş izninin verildiği tarihten itibaren dokuz ay içerisinde faaliyet izni için başvurulmaması, - Kuruluş izninden vazgeçildiğinin beyan edilmesi, - İznin verilmesinde aranan şartların, faaliyete geçilinceye kadar kaybedilmesi, - Faaliyet izni alınamamış olması, - İradi olarak bu Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen faaliyetlerin tümünden vazgeçilmesi ve iradi tasfiyenin tamamlanması, - Devrolunan bankanın birleşme veya bölünme işlemlerinin tamamlanması, - Bu Kanunun 106 ncı maddesi kapsamında tasfiye veya iflas takibatının tamamlanması, hallerinden birinin gerçekleşmesi ile Kurulun en az beş üyesinin aynı yöndeki oyu ile kuruluş izninin iptal edilmesi öngörülmüştür. Banka kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde kurul kararı için öngörülen asgari sayı bu maddede de muhafaza edilmiş bulunmaktadır. 2- Faaliyet İzninin İptali veya Sınırlandırılması (Madde 12) 5411 sayılı Kanun ile karşımıza çıkan diğer bir yeni düzenleme de faaliyet izninin iptali ve sınırlandırılmasıdır. Maddede bir bankanın faaliyet izninin gerçeğe aykırı beyanlarla alınmış olması veya faaliyet izninin alınmasından itibaren altı ay içinde faaliyete geçilmemesi ya da bir yıl içinde kesintisiz altı ay süre ile faaliyette bulunulmamış olması halinde faaliyet izninin iptal edileceği öngörülmüştür. Faaliyet izninin alınmasından itibaren bir ay içinde kuruluş birliklerine üye olunmaması veya sisteme giriş payının kalan taksitlerinin yatırılmamış olması ve bu yükümlülüklerin uyarıya rağmen yerine getirilmemesi durumunda da, Kurulun 4 üncü madde düzenlenen (a) ve (b) bentleri dışında kalan faaliyet konularını tek tek sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Maddenin son fıkrasında kredi kuruluşları yönünden kurul tarafından (a) ve (b) bentlerine ilişkin yapılacak bir sınırlandırmanın faaliyet izninin iptali hükmünde olacağı ifade edilmiştir. D- Yurtiçinde Şube Açma İzni (Madde 13) 4389 sayılı Bankalar Kanununda her bir şube için Kanunun 7 nci maddesinde belirtilen sermaye tutarının yüzde biri oranında özkaynak bulundurma zorunluluğuna, 5411 sayılı Kanunda yer verilmemiş, yeni şube açılması, Kurulca belirlenecek esaslara, kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere uyulmuş olması ve Kuruma bildirilmesi şartı ile serbest bırakılmıştır. E- Sınır Ötesi Faaliyetler İçin İzin (Madde 14) Maddede, Türkiye'de kurulan bankaların, kıyı bankacılığı bölgeleri de dahil olmak ü- zere yurt dışında şube veya temsilcilik açmaları, ortaklık kurmaları veya kurulmuş ortaklıklara katılmaları Kurul izninin yanısıra Kanunda yer alan kurumsal yönetim hükümleri ile koruyucu hükümlere ve Kurulca belirlenecek esaslara uyulması kaydına bağlanmıştır. 60

63 Bankacılar Dergisi F- Bağımsız Denetim, Değerleme, Derecelendirme ve Destek Hizmet Kuruluşlarının Yetkilendirilmesi (Madde 15) 4389 sayılı Kanunda sadece bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş ve faaliyetlerine dair düzenlemeler var iken 5411 sayılı Kanunda, değerleme, derecelendirme ve destek hizmeti kuruluşlarının yetkilendirilmesine, yetkilerinin geçici ve sürekli olarak kaldırılmasına ilişkin düzenlemeleri yapma konusunda Kurul yetkili kılınmıştır. Maddede Kurulun buna ilişkin esas ve usulleri kuruluş birliklerinin görüşünü alarak yapacağı ifade edilmektedir. Destek hizmeti kuruluşlarının BDDK düzenleme ve denetimine alınmasının gerekçesi olarak, hali hazırda bankaların dışarıdan destek hizmeti almalarına karşın gerekli kontrollerin yapılamaması nedeniyle çeşitli suiistimallerle karşılaşılması veya oluşan aksaklıkların bankaların itibarını etkilemesi olarak gösterilmektedir G-Ana Sözleşme Değişiklikleri (Madde16) Bu maddede esas itibariyle 4389 sayılı Kanunda madde 8/1 de yer alan düzenleme e- sas alınmış ancak uygulamada bankaların ana sözleşme değişikliklerinde birden fazla resmi kurumdan izin alınma aşamasında yaşadıkları sorunları çözme amacı ile yeni bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre, bu Kanunda ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen izin, onay ve olumlu görüş başvurularının yetkili mercilerce 15 gün içinde cevaplandırılması gerekmektedir. Başvuruların Kanunda öngörülen 15 gün içinde cevaplandırılmamasının herhangi bir müeyyidesi bulunmamakla birlikte, bu düzenlemenin resmi kurumları daha hızlı hareket etmeye sevk etmesi mümkündür sayılı Kanunda yer almayan diğer yeni bir düzenleme ise bankalara ana sözleşmelerini güncel olarak internet sitelerinde yayınlama ve değişiklik halinde 10 iş günü içinde güncelleştirme yapma yükümlülüğünün getirilmesidir. Madde gerekçesinde, bu düzenleme ile kamuoyunun aydınlatılması ve finansal kurumların şeffaflığının sağlanmasının amaçlandığı ifade edilmektedir. H-Sermaye Artırımlarında İzin (Madde 17) Maddede, sermaye artırımlarının, her türlü muvazaadan âri olarak, ilgili mevzuatla i- lâve edilmesine izin verilen kaynaklar hariç, iç kaynaklara başvurulmadan nakden ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. I-Pay Edinim Devirlerinde İzin (Madde 18) Maddenin ilk fıkrasında, Kurulun iznine tabi pay devirleri konusunda 4389 sayılı Kanundan farklı olarak, bir ortağa ait payların Kanunda belirtilen nisapları aşmasının Kurul iznine tabi olacağı ifade edilirken dolaylı payların da dikkate alınacağı öngörülmektedir. Maddede 4389 sayılı Kanunda denetim kurulu olarak yer alan ibareler denetim komitesi şeklinde değiştirilmiş, maddenin uygulama alanı genişletilerek yönetim kurulu ve denetim komitesine üye belirleme imtiyazı veren devri yanında tesisi ve yeni imtiyazlı pay ihracı da BDDK iznine tabi kılınmış, ayrıca 4389 sayılı Kanunda hisselerin rehnedilmesinde de Kurul izni alınması gerekliliğine ilişkin kural, 5411 sayılı Kanunda hisseler üzerinde intifa hakkı kurulmasında izin alınması yönünde değiştirilmiştir. 61

64 Türkiye Bankalar Birliği 5411 sayılı Kanun, izne konu devirler yönünden nominal bedelin veya borsa değeri daha yüksek olduğu takdirde borsa değerinin yüzde biri oranında yapılacak ödeme yerine, bu izinlerin verilmesinde devre konu hisselerin nominal değerinin yüzde biri oranında devir payı ödeneceği düzenlemesini getirmektedir. Yeni bir düzenleme olarak, banka ortağı tüzel kişilerin paylarının maddede belirtilen oranlarda el değiştirmeleri haline dönük olarak, Kurulun izni olmadan payların devri halinde, tüzel kişinin temettü hariç ortak haklarının Fon tarafından kullanılacağı öngörülmüştür. Diğer yandan, 4389 sayılı Kanunda madde 8/2-c yer alan tüzel kişi ortağın yönetim ve denetimini belirleyen sermaye paylarının bir başka tüzel kişiye ait olması halinde gerçek kişi ortak veya ortaklara ulaşılıncaya kadar uygulanır cümlesine yer verilmemiştir. Yine 4389 sayılı Kanunda yer almayan bir düzenleme de, hisseleri borsada işlem gören bankaların hisselerinin borsadan alınması ve banka hisselerinin İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre icra dairesinden satın alınması durumunda gerçekleştirilecek işlemlere dair usul ve esasların Kurulca belirleneceği yönündeki son fıkradır. 62 İ-Birleşme, Bölünme, Hisse Değişimi İzni (Madde 19) 5411 sayılı Kanun bu maddesinde, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesinin veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesinin, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesinin ya da hisse değişiminin Kurulun iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, bir bankanın bir veya birkaç finansal kuruluş ile de birleşmesi mümkün hale gelmiştir. Maddede ayrıntılar yer almamakta, maddenin uygulanmasına ilişkin esasların Kurum tarafından çıkarılacak Yönetmelikle belirleneceği öngörülmektedir. Hisse değişimi ve bölünme konusunda da madde metninde açıklık bulunmamaktadır. VI. Kurumsal Yönetim A. Kurumsal Yönetim İlkeleri (Madde 22) 5411 sayılı Kanunla kurumsal yönetim ilkeleri kavramı bankacılık mevzuatına girmekte, maddede kurumsal yönetim ilkelerine ilişkin yapı ve süreçlerin ve bunlara ilişkin ilkelerin, Sermaye Piyasası Kurulu ile Kuruluş Birliklerinin de görüşü alınarak Kurul tarafından belirleneceği hükme bağlanmaktadır. Bu maddeye ilişkin Hükümet gerekçesinde; uluslararası alanda son yıllarda yaşanan şirket yolsuzluk ve suiistimallerinin altında yatan en önemli sorunlar arasında ağırlıklı olarak ülkelerin ve şirketlerin kurumsal yönetim politikalarının yetersizliği olduğu görüşüne yer verildiği, bu nedenle OECD tarafından kurumsal yönetim ilkeleri belirlenerek tüm üye ülkelerin kendi hukuksal yapıları çerçevesinde söz konusu ilkeleri uygulamalarının önerildiği, ayrıca Basel Bankacılık Gözetim ve Denetim Komitesi tarafından bankacılıkta kurumsal yönetimin geliştirilmesine yönelik ilkelerin yayınlandığı hususlarına yer verilerek kanun kapsamındaki kuruluşların kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde yönetim, yapı ve uygulamalarını geliştirmelerinin önem arz ettiği ifade edilmektedir.

65 Bankacılar Dergisi Halihazırda halka açık şirketler için belirlenmiş kurumsal yönetim ilkeleri bulunması ve bu ilkeler arasında uygulamada kargaşa yaşanmaması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu ile kuruluş birliklerinin görüşlerinin alınması benimsenmiştir. B. Yönetim Kurulu (Madde 23) 4389 sayılı Kanunda genel müdür için öngörülen şartların süre hariç yönetim kurulu üyelerinin yarıdan bir fazlası için de aranacağı ifade edilmişken yeni Kanunda süre hariç ibaresine yer verilmeyerek koşullarda değişikliğe gidilmiştir. Ayrıca, ilave bir düzenleme olarak, yönetim kurulu üyelerinde gerekli mali güç ve itibar ve işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olması koşulları dışında kurucularda aranan şartların aranacağı ifade edilmiş, tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla yönetim kurulunun en az beş kişilik üye sayısına genel müdürün dahil olduğu belirtilmiştir. Yeni bir düzenleme olarak; genel müdürlük ve yönetim kurulu başkanlığının aynı kişi tarafından icra edilemeyeceği öngörülmektedir. Madde gerekçesinde, Avrupa Birliği direktifleri ve OECD nin kurumsal yönetim ilkeleri gösterilmektedir. Banka yönetimindeki yeterliliğin güvence altına alınması amacıyla, yönetim kurulu ü- yeliğine seçilenler ve herhangi bir nedenle boşalma halinde görevlendirilenlerin bu maddede aranan şartları taşıdıklarını gösteren belgelerle birlikte yedi iş günü içinde Kuruma bildirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca, iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin ilgili mevzuata uygun olarak tesis edilmesi, işlerliğinin, uygunluğunun ve yeterliliğinin sağlanması, finansal raporlama sistemlerinin güvence altına alınması, banka içindeki yetki ve sorumlulukların belirlenmesinin yönetim kurulunun sorumluluğunda olduğu hususuna bu kez Kanunda yer verilmiştir. C. Genel Müdür ve Yardımcıları (Madde 25) Banka genel müdürlerinin hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda en az lisans düzeyinde, mühendislik alanında lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların ise belirtilen alanlarda lisansüstü öğrenim görmüş olmaları ve bankacılık veya işletmecilik alanında en az on yıllık meslekî deneyime sahip olmaları şart koşulmuştur. Maddede genel müdür yardımcılarının en az yedi yıllık meslekî deneyime sahip ve asgarî üçte ikisinin birinci fıkrada belirtilen alanlarda en az lisans düzeyinde öğrenim görmüş olmasının şart olduğu öngörülmüştür. Genel müdür yardımcılarında aranacak koşullar sayılırken, belli alanlarda öğrenim ve deneyim şartlarını mevcut Kanun genel müdür yardımcılarının asgari yarısı için ararken yeni Kanun bu oranı üçte ikiye çıkarmaktadır. Kanunda, 4389 sayılı Kanunda yer almayan, genel müdür ve yardımcılarının, konsolide denetime tabi ortaklıklar hariç başka bir ticari kuruluşta tam veya yarı zamanlı olarak görev alamayacakları yönünde bir hükme yer verilmektedir. D. Çalışma ve İmza Yetkisi Yasağı (Madde 26) 4389 sayılı Kanunda, söz konusu çalışma yasağına tabi kişilerin sayımında birinci derecede imza yetkilisi ibaresine yer verilmiş iken yeni Kanun birinci derecede ibaresine yer 63

66 Türkiye Bankalar Birliği vermemekte, imza yetkisine haiz görevli olarak çalıştırılma yasağı getirerek kapsamı genişletilmektedir. 64 E. Karar Defteri (Madde 28) 4389 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin 5 inci fıkrasında yönetim kurulu kararları ile merkezleri yurtdışında bulunan bankaların Türkiye deki şubelerinin müdürler kurulu kararları için öngörülen düzenleme, bu madde ile denetim komitesi ve kredi komitesi kararları için de geçerli kılınmakta, ayrıca kararların karar tarihinden itibaren en geç bir ay içinde imzalanması zorunluluğu getirilmektedir. Diğer yandan, karar defteri yerine yıl sonlarında ciltlendirilmesi şartıyla yaprakları noterce tasdikli ve müteselsil sıra numaralı ayrı kalamoza kullanılması imkanı 4389 sayılı Kanunda işlem hacmi büyük olan bankalara tanınmış iken, bu defa bu kıstasa yer verilmeyerek, bu uygulamanın usul ve esaslarının Kurul tarafından belirleneceği ifade edilmiştir. Ayrıca yeni bir düzenleme olarak bu maddeye konu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda idari para cezası öngörülmektedir. VII. Yetkili Kuruluşlar A. Bağımsız Denetim Kuruluşları (Madde 33) 4389 sayılı Kanunda bağımsız denetim kuruluşlarının çalışma esaslarının Kurul tarafından düzenlenmesi sırasında Merkez Bankası ile Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliğinin görüşünün alınacağı ifade edilmişken 5411 sayılı Kanun ile görüşü alınacak kuruluşlar arasına Türkiye Serbest Muhasebe Standartları Kurulu ile Kuruluş Birlikleri de ilave edilmiştir sayılı Kanunda, 4389 sayılı Kanunda yer almayan, bağımsız denetim kuruluşlarının denetim esnasında bankanın varlığını tehlikeye sokabilecek veya yöneticilerin Kanun veya esas sözleşmeyi ihmal etmiş olduklarını gösteren hususlar tespit ederlerse durumu derhal Kuruma bildirecekleri yönünde yeni bir düzenleme getirilmektedir. Maddede, bu bildirimin mesleki ilkelere ve banka sırrına aykırı olmayacağı hükme bağlanmıştır. B. Değerleme ve Derecelendirme Kuruluşları (Madde 34) TBMM sine sevk edilen Hükümet Tasarısında sadece değerleme kuruluşları düzenlenmiş iken, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmaları sırasında derecelendirme kuruluşları da madde kapsamına alınmıştır.hükümet gerekçesinde, değerleme kuruluşlarına ilişkin olarak bu Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde öngörülen değerlendirmelerin, rayiç değer tespiti gereken durumlarda değerin gerçekliğinin ve doğruluğunun sağlanması amacıyla değerleme kuruluşlarına yer verildiği ifade edilmektedir. Madde düzenlemesine göre, Bankalar, Kurulca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, bu Kanun veya bu Kanuna istinaden çıkarılan düzenlemelerde öngörülen değerlemeler ve derecelendirmeleri, değerleme ve derecelendirme kuruluşlarına yaptırmakla yükümlüdürler. C. Destek Hizmet Kuruluşları (Madde 35) 5411 sayılı Kanun ile, yeni bir kurum olarak getirilen destek hizmeti kuruluşlarına ve hizmet alınabilecek konulara ilişkin usul ve esasların Kurulca belirleneceği hükme bağlan-

67 Bankacılar Dergisi maktadır. Hükümet gerekçesinde, bankaların destek hizmet kuruluşlarından alacakları hizmetlerin, niteliğine göre denetimi zafiyete uğratabilecek, bankanın faaliyetlerinin sürekliliğini ve güvenliğini zedeleyebilecek nitelikte olabileceğine dikkat çekilerek, bankaların dışarıdan alacakları hizmetlerin belirli usul ve esaslar çerçevesinde temini, icrası ve denetiminin önemli olduğu vurgulanmıştır. Bankalar, destek hizmetinden doğabilecek riskler ile bunların yönetilmesine, beklenen fayda ve maliyetin değerlendirilmesine ilişkin hazırlayacakları programı Kuruma ibraz etmek zorundadırlar. Maddede ayrıca alınacak destek hizmetinin bankaların yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini, ilgili düzenlemelere uymalarını ve etkin biçimde denetlenmelerini engelleyici nitelikte olamayacağı çok net bir şekilde ifade edilmiştir. VIII. Belgelerin Saklanması (Madde 42) 5411 sayılı Kanunun bu maddesinde 4389 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin 5 inci fıkrasındaki düzenleme esas alınmıştır.4389 sayılı Kanunda bankaların belge saklama süresine ilişkin bir süre öngörülmemiş iken, TTK 68 maddede öngörülen 10 yıllık saklama süresine bu kez maddede açıkça yer verilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanununda öngörülen beş yıllık belge saklama süresine 5411 sayılı Kanunda atıf yapılmamıştır. Ayrıca yine bu madde de 4389 sayılı Kanundan farklı olarak belgelerin saklama keyfiyetinin ilgili banka nezdinde yapılması zorunluluğu getirilmektedir. Söz konusu saklama yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin müeyyidesi aynı Kanunun 154 üncü maddesi ile 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 500 günden 1500 güne kadar adli para cezası olarak düzenlenmiştir. IX. Gayrimenkul ve Emtia Üzerine İşlemler (Madde 57) 5411 sayılı Kanunda, 4389 sayılı Kanundaki gayrimenkullerin amortismanlar düşüldükten sonraki kayıtlı değeri toplamı nın esas alınması kıstası değiştirilmiş, bankaların gayrimenkullerinin net defter değerleri toplamının özkaynakların yüzde ellisini aşamayacağı, bu hesaplamada değerleme ve enflasyon düzeltilmesine bağlı olarak oluşan ve gayrimenkul hesabına eklenen değer artışlarının yüzde elli oranında dikkate alınacağı öngörülmüştür sayılı Kanunda, gayrimenkul ve emtia ticareti yasağına yeni bir istisna olarak 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında gayrimenkul ve emtiayı esas alan sözleşmelerin bu sınırlamaya tabi olmadığı ifade edilmiştir sayılı Kanunda, bankaların münhasıran gayrimenkul ticareti yapan kişilere kredi açma yasağına yer verilmez iken, ana faaliyet konusu gayrimenkul ticareti olan ortaklıklara ortaklık yasağı yönünden gayrimenkul yatırım ortaklıklarının yanı sıra İpotekli Konut Finasmanı Kanun Tasarısında öngörülen ipotekli konut finansmanı kuruluşları bir diğer istisna olarak öngörülmüştür. X. Sandık ve Vakıflara İlişkin İşlemler (Madde 58) 5411 sayılı Kanunda, bankalarca münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara açıklarının kapatılması için kaynak aktarılamayacağına ilişkin yeni bir düzenleme getirilmek- 65

68 Türkiye Bankalar Birliği tedir. Bu madde ile ilgili geçici 7 inci maddede, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamında sandık ve vakıfları bulunan bankaların durumlarını tarihine kadar 58 inci madde hükmüne uygun hale getirmek zorunda oldukları hükme bağlanmıştır. Diğer yandan, 5411 sayılı Kanuna TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunun son toplantısında ilave edilen ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından da veto edilen, ancak TBMM tarafından aynen kabul edilerek Cumhurbaşkanına gönderilen Geçici 23 üncü madde düzenlemesinde de, sandıkların iştirakçileri ile malulluk, yaşlılık ve ölüm sigortasından aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahiplerinin, Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde Sosyal Sigortalar Kurumu na devredileceği ve maddede belirlenen kıstaslara göre belirlenecek peşin değerin on beş yıl içinde sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlardan müteselsilen tahsil edileceği öngörülmektedir. 66 XI. Bağış Sınırları (Madde 59) Bankalarca ve konsolide denetime tabi kuruluşlarınca, bir mali yılda yapılabilecek bağış miktarının banka özkaynaklarının binde dördünü aşamayacağı, ancak bu maddeye göre yapılacak bağış ve yardımların en az yarısının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşmasının zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Maddede bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Kurulca belirleneceği i- fade edilmektedir. Bankalarca halihazırda maaş ödemesine aracılık edilmesi karşılığında ödenen tutarların bu kapsamda değerlendirilmesi ihtimali bulunmaktadır. XII. Mevduat ve Katılım Fonuna İlişkin Hükümler A. Mevduat ve Fon Kabulü (Madde 60) Maddede, 4389 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasındaki hüküm esas i- tibariyle korunmuş, açıklık getirmek amacıyla mevduat kabulü sayılmayan işlemlere, Bankaların çalışanlarından emeklilik amacıyla toplanan paralar da dahil edilmiştir. Maddede, kalkınma ve yatırım bankaları açısından mevduat kabul edilmeyecek işlemlere, ortak ve ortaklıklarından, para piyasaları, sermaye piyasaları ve organize piyasalardan sağlayacakları fonlar da ilave edilmiştir. Ayrıca, Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmeliğin 12 nci maddesinde yer alan; - Türkiye de bulunan kredi kuruluşlarının yurtdışındaki şubeleri ve ortaklıklarının mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin diğer evrakın düzenlenmesi işlemlerini faaliyette bulundukları ülkede yapmak zorunda oldukları, bu şube veya ortaklıklar adına hiçbir şekil ve surette yurtiçinde mevduat cüzdanı ve fon toplamaya ilişkin diğer evrakın düzenlenemeyeceği veya verilemeyeceğine ilişkin düzenleme ile - Türkiye de kurulu kredi kuruluşlarının, yurt dışında kurulu ortaklıkları veya başka banka veya finansal kuruluşlar adına yurtiçinde yerleşik kişilerden mevduat veya katılım fonu kabul etmek amacıyla evrak yada cüzdan bulundurmalarının, personel istih-

69 Bankacılar Dergisi dam etmelerinin, bu ortaklıklar veya başka kredi kuruluşu veya finansal kuruluş adına toplanacak mevduat ve katılım fonu üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri adlar altında para ödemelerinin veya personele bu kuruluşların reklamlarını yaptırmak suretiyle müşterilerini anılan kuruluşlara yönlendirmelerinin, bu ve benzeri yöntemler kullanarak yurtdışında kurulu kuruluşlar adına mevduat ve katılım fonu kabul etmelerinin izinsiz mevduat ve katılım fonu kabulü sayılacağına ilişkin düzenlemelerin Kanun metnine alındığı görülmektedir. B. Mevduat ve Katılım Fonunun Çekilmesi (Madde 61) Mevduatın ve katılım fonunun geri alma hakkının sınırlandırılamayacağı hususunun istisnaları arasına Medeni Kanunda yer alan hapis ve Borçlar Kanununda yer alan takas da eklenmiştir. C. Zamanaşımı (Madde 62) 4389 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasında; zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet, hak ve alacakların doğrudan Fona gelir kaydedileceği öngörülmüş iken, 5411 sayılı Kanunda, önce bankanın hak sahibiyle irtibata geçmeye çalışacağı, bankanın irtibata geçememesi halinde yapılacak ilanı müteakiben bu tutarların Fona gelir kaydedileceği hükme bağlanmıştır. Bu ilanın kim tarafından, nasıl yerine getirileceği hususunda maddede açıklık bulunmamakta olup bu hususun Yönetmelik ile netleştirilmesi muhtemeldir. D. Mevduatın Sigortalanması (Madde 63) Maddenin ikinci fıkrasında, kredi kuruluşlarının nezdindeki tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarını sigortaya tabi kısım üzerinden sigorta ettirecekleri ve bunun üzerinden prim ödeyecekleri öngörülmektedir. Maddenin üçüncü fıkrasında ise yeni bir düzenleme olarak sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatı ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsam ve tutarının, Merkez Bankası, Kurul ve Hazine Müsteşarlığı nın olumlu görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirleneceği, risk esaslı sigorta priminin, yıllık bazda sigortaya tabi tasarruf mevduatı ve katılım fonunun binde yirmisini aşamayacağı, risk esaslı sigorta priminin tarifesinin, tahsil zamanının, şeklinin ve diğer hususların Kurulun görüşü alınmak suretiyle Fon Kurulu tarafından belirleneceği hususuna yer verilmektedir sayılı İcra ve İflas Kanununda özel kanunlar ile imtiyazlı alacaklı sırasında yapılan değişikliğe paralel olarak burada da bir değişiklik öngörülmüştür. E. Sigorta Kapsamı Dışında Kalan Mevduat ve Katılım Fonu (Madde 64) Sigortaya tabi olmayan mevduat ve katılım fonu belirlenirken, velayet altında olmayan çocukların mevduatı ve katılma fonu ile kredi açmaya yetkili memurları ile denetçileri madde kapsamı dışında bırakılmıştır. Ayrıca Türk Ceza Kanunun 282 nci maddesindeki suçtan kaynaklanan malvarlığı ile Kurul tarafından belirlenen diğer mevduat, katılım fonu ve hesaplar da sigorta kapsamı dışında kalan mevduat ve katılım fonu kavramı içine alınmıştır. 67

70 Türkiye Bankalar Birliği 68 XIII. Kanuni Yükümlülükler A. Sırların Saklanması (Madde 73) 4389 sayılı Kanunda, Banka ve müşteri sırrını saklamakla yükümlü kişiler, banka mensupları ve diğer görevliler olarak belirlenmiş iken, 5411 sayılı Kanunda bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden kişiler ifadesi kullanılarak kapsam genişletilmiştir. Ayrıca, bankaların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları da bu madde kapsamına alınmıştır. Aynı maddede, kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların destek hizmeti kuruluşu ile yapacakları yazılı sözleşmeler çerçevesinde veya bu kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya veya en az beş banka tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları bilgi ve belge alışverişi, sadece kredilerin takip ve kontrolü ile sınırlı tutulmamış, müşterilerin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılacak bilgi ve belge alışverişi ile hizmet temini de madde kapsamına alınmıştır. Maddeye, Kurumun yurt dışında kurulu finansal kurumların denetiminden sorumlu mercileri ile aktedeceği anlaşmalarda ortaya çıkan ve anlaşmalar dışında elde edeceği sırlarla ilgili olarak asgari gizlilik konularındaki uyuşmazlıktan kaynaklanan sorunların çözümlenmesini teminen hüküm ilave edilmiştir. B. İtibarın Korunması (Madde 74) 4389 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin 7 nci fıkrasına denk gelen bu düzenlemede, bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olanların cezalandırılması öngörülürken, 4389 sayılı Kanundan farklı olarak, isimleri belirtilmese dahi bankaların güvenirliliği konusunda kamuoyunda tereddüde yol açarak bankaların mali bünyelerinin olumsuz etkilenmelerine neden olabilecek asılsız haber yapılması müeyyidelendirilmemiştir. C. Etik İkeler (Madde 75) Bu maddede 4389 sayılı Kanunda yer almayan, bankalara ve mensuplarına etik ilkelere uyma yükümlülüğü getiren bir düzenleme söz konusudur. Etik ilkelerin kuruluş birlikleri tarafından Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle belirleneceği öngörülmektedir. D. Müşteri Hakları (Madde 76) 5411 sayılı Bankacılık Kanununda yer alan diğer yeni bir düzenleme, müşteri haklarına ilişkindir. Bu düzenleme ile bankalara müşteri şikayetlerini cevaplamaya dönük sistem kurma ve bu hizmetle ilgili bilgilendirme yapma, kredi sözleşmelerinin onaylı bir örneğinin, ayrıca talepleri halinde müşteri ile yapılan diğer işlemlere ilişkin her türlü belgenin birer örneğini verme yükümlülüğü getirilmektedir. Maddede ayrıca bu Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan faaliyet konularına ilişkin olarak bankalar ile bireysel müşterileri arasında akdedilecek sözleşmelerin içeriğinde yer alması gereken asgari hususlar ile tip sözleşmelerin uygulanacağı işlemlerin Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle kuruluş birliklerince belirleneceği öngörülmüştür.

71 Bankacılar Dergisi Mahmut Magemizoğlu: Değerli konuklar, değerli meslektaşlarım, hepiniz biliyorsunuz, Bankalar Kanunu uzun süredir konuşulan, tartışılan bir yasa idi. Ve sonunda yasa bu ayın başında yürürlüğe girdi. Türkiye Bankalar Birliği nezdinde oluşturulan iştirakler ve krediler grubundaki çalışma arkadaşlarımla birlikte yasanın kredilere ve iştiraklere ilişkin hükümleri konusunda ortak bir çalışma yürüttük. Buradaki görüşlerimizi mümkün olduğunca düzenleyici kurumdaki arkadaşlarımıza aktarmaya çalıştık. Yeni yasaya baktığımız zaman, 5411 in içinde, 4389 daki kredilendirme, risk grubu ve iştiraklere ilişkin sınırlamalarda temel felsefenin ana hatlarıyla korunduğunu görüyoruz. Ama bunun yanında özellikle banka ile bankanın içinde bulunduğu risk grubu ve diğer risk grupları arasında kurulacak olan kredi ilişkilerinde, bankanın içinde bulunduğu risk grubuna ilişkin hükümlerin gittikçe ağırlaştırıldığını belirtmek isterim. Bu konudaki ayrıntıları, ilgili maddelere ilişkin görüşlerimizi ifade ettikçe, sizlere anlatma imkanına sahip olacağım. Yeni adıyla Bankacılık Kanununda düzenlemeye esas konulara ilişkin tanımlar yapılmış ve tanımlar bölümünde krediler ve iştiraklere ilişkin tanımlara da yer verilmiştir. Bunlar özetle; Finansal Holding Şirketi tanımı; bu tanım bankaların üzerinde yer alması düşünülen ve bankaların ortağı konumunda olan kuruluşlara ilişkin özellikleri belirlemek için yapılmıştır. Finansal Kuruluş tanımı - eskiden yasada ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları ile sigortacılık olan mali kurumlar olarak belirlenen tanım burada biraz daha netleştirildi. Kontrol; önemli bir tanım. Bu; geçmiş dönemde özellikle risk gruplarının belirlenmesinde değişik yorumlara neden olan bir maddeydi. Yeni yasada, çok açık ve net bir biçimde kontrolün, risk grubunun oluşturulmasında esas alınacağı bir yapı benimsenmiştir. Kontrolün tanımında da, bir tüzel kişiliğin karar verme süreci içinde karar verme gücünü elinde bulundurma diye özetleyebileceğim eskisine kıyasla daha açık ve amaca uygun bir kıstas kullanılmıştır. Bu paralelde, konsolide denetim, konsolide sınırlama gibi düzenlemeler için ana ortaklık, bağlı ortaklık tanımlamaları yapıldı. Nitelikli pay tanımı da özellikle bankanın ortaklarıyla olan ilişkilerini içeren düzenlemeler için yapılmış oldu. Bu bölümde, özellikle kredilerle ilgili olduğu için, özkaynaklar ve standart oranlar başlığı altında düzenlenmiş olan bazı hükümleri ifade etmek isterim. Yasanın 43 üncü maddesinde koruyucu düzenlemeler başlığı altında özellikle düzenleyici kuruma verilmiş olan yetkiler sıralanmıştır. Bu maddeye baktığımız zaman Kuruma verilmiş olan yetkilerin çok geniş olduğunu görüyoruz. Bunları özetlemek gerekirse eğer, Kurul hem konsolide hem de konsolide olmayan bazda, mali bünyeyi etkileyen tüm unsurların ve maruz kalınan risklerin tespiti, tahlili, izlenmesi, ölçülmesi ve değerlendirilmesi amacıyla standart oranlar ve sınırlamalar belirleme, bu hususta gerekli düzenlemeleri yapma ve bunlara ilişkin her türlü tedbiri alma hususunda yetkili kılınmıştır. Ayrıca Kurul, kurumsal yönetim hükümleri ve koruyucu hükümlerin uygulanmasını dikkate alarak, her bir banka veya banka grubu için daha ihtiyatlı sınırlar ve/veya oranlar tespit edebilme, hesaplama ve bildirim dönemlerini farklılaştırma, genel olarak belirlenmiş sınır ve oranlar tespit etme hususlarında da yetkili kılınmıştır. Yani burada sektörün, belirli bir banka grubunun ya da bankanın içinde bulunduğu duruma göre Kurulun değişik tedbirler alabilmesine imkan sağlayacak bir yapı getirilmiştir. Sermaye yeterliliği oranı; bu oran geçmiş yasada da vardı, ama burada önemli olarak vurgulanması gereken temel unsurlardan bir tanesi; Kurulun, bankaların iç sistemleri, aktif ve mali yapılarını dikkate alıp, asgari sermaye yeterliliği oranını artırmaya, bankalar bazında farklılaştırmaya, kaynağı katılma hesabı olan aktiflerin risk ağırlıklarını belirlemeye yetkili kılınmış olmasıdır. Burada da Kurul, içinde bulunulan yapıya ve sektördeki gelişmelere bağlı olarak bir hareket serbestisine kavuşmuştur. 69

72 Türkiye Bankalar Birliği Aşımların giderilmesinde farklı bir düzenleme var. Yeni yasada, aşımların giderilmesi biraz daha geniş bir çerçeveye oturtuldu ve bu konuda da düzenleyici kurum BDDK ya bir yetki verildi. Kurul, verilen bu yetki çerçevesinde aşımların nasıl giderileceğine ilişkin usul ve esasları belirleyecektir. Sanırım bunun böyle olmasının temel nedenlerinden bir tanesi Avrupa Birliği mevzuatında olduğu gibi aşımların farklı yöntemlerle giderilebilmesine imkan tanıyacak bir esneklik sağlamaktır. Avrupa Birliği mevzuatında bazı aşımların özkaynakla desteklenmesi halinde bunların aşım olarak dikkate alınmamasına ya da daha doğrusu sınır hesabında dikkate alınmayacağına ilişkin bazı temel uygulamalar vardır. Bu konu taslak çalışmaları sırasında uzun süre müzakere edildi ama bu konuda yasanın içine bir şey koyma imkanı bulunamadı ancak, muhtemelen bu imkanı bir şekilde koruyabilmek açısından da Kurul bu konuda yetkili kılındı. Sanıyorum Avrupa Birliği topluluğuna uyum çerçevesindeki çalışmalar süreci içinde bu konu tekrar gündeme gelecektir. Bunun dışında, bankaların pasif durumda olduğu, yani kendi ellerinde olmayan mali gelişmeler nedeniyle zarar etmeleri, aktiflerindeki kıymet azalışları neticesinde özkaynaklarında azalışlar olması gibi sebeplerden ötürü özkaynağın belirli bir oranı ile ilişkilendirilen oran veya sınırlarda bir aşım oluşması halinde bu aşımın giderilmesi açısından bir imkan daha tanınmıştır. Kurum bu konuda bir değerlendirme yapacak, değerlendirme sonrasında bu aşımların giderilmesi için bir süre verecek, ama bu süre içinde idari para cezası uygulanmayacaktır. Böylece bu maddeyle bir yanda Kuruma aşımların giderilmesi için yasal sınırlar içinde aşımın niteliğine ve duruma uygun bir süre belirleyebilme imkanı sağlanmış öte yanda da pasif durum nedeniyle ortaya çıkan aşımlar nedeniyle bankaların belirli bir süre için cezaya muhatap olmamaları sağlanmıştır. Krediler ve risk grubu tanımına baktığımız zaman da, krediler tanımı bir önceki yasaya çok yakın, ama ilave edilen birtakım hükümler var. Bunlar kontrgarantiler, gayri nakdi kredi niteliğindeki taahhütler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem, opsiyon ve benzeri sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler. Burada eskiden, kanun uygulamasında kredi olarak sayılan işlemler arasında vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri sözleşmeler vardı ama burada kastedilenin aslında bunlardan doğan riskler olduğu açıkça belirtilmemişti, yapılan değişiklikle bu daha açık bir biçimde ifade edilmiş oldu. Bunun dışında, özellikle piyasalardaki gelişme, yeni ürün çıkarma olasılıkları ve bu gelişme içindeki esnekliği sağlayabilmek için kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler ayrı bir bent olarak bu maddeye ilave edildi. Risk grubu, kredi işlemlerindeki temel unsurlardan bir tanesi olacak. Risk grubu tanımı temelde 4389 da olduğu gibi, yalnız daha önce ifade ettiğim gibi kontrol tanımının netleştirilmesiyle birlikte, risk grubunu belirleme konusunda biraz daha net olabilme imkanına kavuştu sektör. Ancak, yönetim kurulu üyesi, genel müdür gibi sıfatlara sahip kişiler ile velayet altında olmayan çocukların, yani erişkin çocukların risk gruplarına dahil edilip edilmemesi hususunda uzun süren müzakereler yapıldı. Avrupa Birliği topluluğunda bunlar dahil değil. Ama Avrupa Birliği topluluğunun buna ilişkin direktiflerine baktığımız zaman, üye ülkelere dilerlerse direktifte öngörülen hükümlerden daha ağır hükümler ihdas edebileceklerine ilişkin bir imkan tanınmış vaziyette. Tabi bu imkanı değerlendirirken de, sektörler arasındaki rekabetin düzeyini ve rekabet gücünü de değerlendirmek lazım. Bu çerçevede sonuçta Kurula, yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve velayet altında olmayan çocuklar açısından risk grubuna dahil edilme esaslarını belirleme yetkisi verildi. Biliyorsunuz daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan bu risk grubu tanımı içinde bir de, birinin ödeme güçlüğüne düşmesinin diğer veya birkaçının ödeme güçlüğüne düşmesi sonucu doğuracak boyutta ilişki bulunan kişiler tanımı vardı. Burada bu ilişki tanımını biraz daha somutlaştırabilmek için kefalet, garanti ve benzeri ilişkiler bulunan diye daha açık ve net bir ifade 70

73 Bankacılar Dergisi kullanılması söz konusu oldu. Bunun ötesinde mensuplara kullandırılan krediler biliyorsunuz, sürekli konuşulan, tartışılan bir konuydu. Burada banka risk grubu açısından olayı değerlendirdiğimizde, ağırlaştırılmış birtakım koşulları ve daha ayrıntılı düzenlemeleri görüyoruz. Nedir bunlar? Bunlar kredi kararlarının yönetim kurulu üye tam sayısının 2/3 ü ile daha doğrusu üçte iki çoğunluğu ile alınması şartı getirildi. Bir ikincisi de, çok açık ve net bir biçimde kredi koşullarının, kredi kullananın lehine diğer kişi ve gruplara kullandırılandan ve piyasa koşullarına farklılık arz etmemesi şartı kondu. Bu biraz subjektif. Bunun nasıl ölçüleceğine ilişkin esasları herhalde yönetmelikte görürüz diye düşünüyorum. Bunun dışında da düzenli bir raporlama zorunluluğu getirildi. Bankanın yönetim kurulu üyelerine, mensuplarına, bunların eşlerine, velayeti altındaki çocuklara verilecek krediler, yasada açık ve net olarak belirtildi. Daha önce biliyorsunuz kredi kartları için Kurulun belirleyeceği esaslar çerçevesinde belirlenen bir yapı vardı. Ama burada artık Kurul yetkisine bırakılan bir kredi türü yok. Net ücretin beş katına kadar kullandırılacak krediler, aylık net ücretin üç katına kadar kredi kartı veya çek karnesi verilmesi suretiyle kullanılacak krediler ile nakit, nakit benzeri kıymet, hesap, kıymetli maden veya Hazine nin, Merkez Bankası nın, Özelleştirme İdaresi nin ve Toplu Konut İdaresi nin ihraç ettiği veya garanti ettiği borçlanmaya ilişkin menkul kıymetler karşılığı verilecek krediler kredi yasağına ilişkin sınırlamaların dışında tutuldu. Kredi açmaya ilişkin olarak yapılan düzenlemelerde de; özellikle kredi açmanın, genel bir çerçevesi çizilmeye çalışıldı. Onun için bu maddede, yönetim kurulunun kredi açma, onay verme ve diğer idari esaslara ilişkin politikaları oluşturmak, bunların uygulanmasını ve izlenmesini sağlamak ve gerekli tedbirleri almak ile yükümlü olduğu, kredi açma yetkisine haiz olanların; kendileri, eşleri ve velayet altındaki çocukları ile bunlarla risk grubu oluşturan kişilerin kredi taleplerine ilişkin değerlendirme ve karar verme aşamalarında yer alamayacağı ve bu durumu yazılı olarak yetkililere bildirmekle yükümlü olduğu belirtilerek, hem kredi sürecinin önceden yönetim kurulu tarafından belirlenmiş politikalar çerçevesinde yürütülmesi, hem de muhtemel çıkar çatışmalarının önlenmesi hedeflenmiş. Kredi açma sürecine ilişkin diğer hükümlere baktığımızda; burada Kanunun 50 ve 51 inci maddeleri, yani az önce okuduğum maddelerine ilişkin aşımlarda, aşım miktarını özkaynaktan ya da bu kredilerin özkaynaktan indirim kalemi olarak dikkate alınmasına karar vermeye veya bu krediler tutarında ilave özkaynak temin edilmesini zorunlu tutmaya yetkili kılındı Kurul. Kredilerin izlenmesi, karşılık ve teminatlara ilişkin temel esaslar, 52 ve 53 üncü maddelerde düzenlendi. Ama bunların uygulama esasları, yani daha geniş biçimde uygulamanın nasıl yapılacağına ilişkin mevzuat, Kurulun yetkisi çerçevesinde çıkarılacak. Buket Hanım bahsetti; aracılık maliyetlerini artıracak olmasına rağmen ve müşterilerin talebi halinde bu belgelerin onlara verilebilmesine imkan sağlama yoluna gidilmesi tercih edilebilecek iken, burada müşterilere bütün kredi sözleşmelerinin baştan hemen birer suretinin verilmesi esası benimsendi. Kredi sınırlarında, kredi risk grubu açısından kredi sınırlarında önemli bir değişiklik; iki tane değişiklik var. Bunlardan bir tanesi bankanın dahil olduğu risk grubuna ilişkin sınır, yüzde 25 ten yüzde 20 ye çekildi. Ancak burada yine sektördeki gelişmelere göre hareket edebilme imkanı sağlamak için Kurula, bu yüzde 20 oranını yüzde 25 e kadar çıkarma, tekrar yüzde 20 ye kadar indirme yetkisi verildi. Bunun dışında eskiden olmayan bir kural daha getirildi. Bununla banka sermayesinde yüzde 1 ve daha fazla pay sahibi olup da, pay defterine kayıtlı olan ortaklara ve bunlarla risk grubu oluşturan kişilere kullandırılacak kredilerin toplamı özkaynakların yüzde 50 si ile sınırlandırıldı. Bu açıdan banka sermayesinde yüzde 1 ve daha fazla pay sahibi olan ortakları takip etme, bunların risk gruplarını belirleme 71

74 Türkiye Bankalar Birliği gibi bir prosesi yerine getirmek durumunda olacak bankacılık sektörü. Onun dışında, kredi sınırlarının belirlenmesinde bir yeni yapı daha oluşturuldu. Biliyorsunuz eskiden birlikte kontrol edilen şirketlere açılan kredileri, birlikte kontrolü gerçekleştiren kişilerin dahil olduğu risk gruplarının her ikisine de birden aynı miktarda, kredinin yüzde 100 ü kadar riske ediyorduk. Yeni yasada yer alan bir hüküm çerçevesinde artık, birlikte kontrol edilen ortaklıklara ilişkin risk dağılımını, kontrole sahip olan ortakların payları oranında yapma imkanına kavuşacak sektör. Böylece riskin mükerrer olarak, daha doğrusu müşterilerin mükerrer olarak riske edilmesi ortadan kaldırılmış olacak. Önemli bir fıkra var bu maddenin içinde; o da son fıkrası bu maddenin. Orada kredi sınırları ana ortaklık bakımından konsolide esasa göre uygulanır hükmü var. Bu hüküm çerçevesinde bu kredi sınırlamalarının sadece konsolide bazda hesaplanacağı düşünülmektedir. Ancak buna ilişkin netlik, bu Kanuna ilişkin olarak BDDK tarafından çıkarılacak yönetmeliklerde belirlenecektir, diye düşünüyorum. Onun için de bunun o çerçevede açıklığa kavuşturulması gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. Risk grupları açısından bu kredi sınırlarına (yüzde 20 ve yüzde 25) ilişkin geçiş dönemleri hemen hemen aynı. Bu geçiş dönemlerine baktığımız zaman da, sadece yüzde 20 sınırına çekilen bankanın dahil olduğu risk grubu için tarihi esas alınmış, ama diğer gruplar için yüzde 25, geçen Kanunda olduğu gibi tarihinden itibaren geçerli olmaya başlayacak. Ortaklık paylarının kredi olarak dikkate alınma oranları da yine tarihine kadar uzayan bir yapı içinde, bir geçiş dönemi içinde belirlendi. Kredi sınırlamalarına tabi olmayan işlemler temelde geçen 4389 daki hükümlere çok yakın. Ancak burada Kurulca belirlenecek diğer işlemler ibaresi ile Kurula kredi sınırlamalarına dahil olmayacak, yeni istisnalar yaratma imkanı da sağlanmış oldu. Ortaklık paylarına ilişkin sınırlamalara baktığımız zaman; burada yine yüzde 15, yüzde 60 sınırı, temel kuralı korundu. Fakat burada bir farklılık var. Farklılıklardan önemli olanlarını ifade edeyim. Bunlardan bir tanesi; eskiden biliyorsunuz iştirak edilen şirketin sermayesinin yüzde 10 nun altındaki iştirak payları, bu sınırların hesabında dikkate alınmazdı. Artık böyle bir ayrım yok. Bir adet hisse dahi olsa bu sınırlamaların içine dahil edilecek. Onun ötesinde sınırların aşılması halinde iştirak edilememesi hükmü vardı geçmiş yasada. Bu yeni getirilen yasada, sınırların aşılması halinde aşım tutarlarının özkaynak hesabında ana sermayeden yani kıymetli diye addettiğimiz ana sermayeden, indirim kalemi olarak dikkate alınması hükmü getirildi. Teşekkür ederim. Osman Günaydın: Teşekkür ederim Hocam. Herkese tekrar hoş geldiniz diyorum. Taslak Kanun çalışmalarımızda, finansal raporlama ve muhasebeye ilişkin maddelerin yanı sıra; gerek krediler, kredi ve iştirakler ve risk yönetimi, gerekse genel olarak bankacılık ve hukuk çalışma gruplarına ait maddeler üzerinde de, doğal olarak, bilfiil çalışmamız ve görüş bildirmemiz gerektiğinden, diğer çalışma grubu arkadaşlarımızla da koordineli olarak maddeler üzerinden gidilmiştir. Çünkü bunların içerisindeki bir sürü muhasebe, finansal raporlamayla ilgili tanımlar, saptanması gereken oranlar ve kriterler bizimle de ilgiliydi. Benim söyleyeceğim maddeler aslında çok fazla değil bu aşamada. Arkadaşlarım, çoğundan bahsettiler bunların. BDDK, Kurul ve TMSF yle yapılan çalışmalarda, finansal raporlama ve muhasebeye ilişkin aşağı yukarı yapılması istenen değişikliklerin çoğunu yaptırdık. Bizim bir, iki maddenin dışında pek fazla bir çekincemiz kalmadı, yasalaşan en son metinle ilgili olarak. Şüphesiz bir takım zorluklar, ek yükler geldi. Ama bunların çoğuna, özellikle yeni gelen uygulamalara, artık bankacılık sektöründe yapılması gereken düzenlemeler olarak bakmak lazım. Biz de öyle bakıyoruz, Kurul da buna bu şekilde bakıyor. Ama çoğunlukla biz kendi lehimize, yani bankacılık sektörü lehine olabilecek değişiklikleri yaptırdık. Yalnız şurada önemle bahsetmek istediğim bir şey var. Hocam da belirtti. İlk taslak çıktığında o kadar 72

75 Bankacılar Dergisi detaylıydı ki, örneğin özkaynak tanımında ana sermaye, katkı sermaye, sermayeden indirilecek değerler bile tek tek tanımlanmıştı. Bu tür detay tanımlamaların, usul ve uygulama esaslarının çıkarılacak yönetmeliklerle yapılması gerektiği ve kanun metnin de yer almaması düşüncesinden hareketle, metinlerden çıkartılması BDDK ile ortaklaşa olarak kararlaştırıldı. Bu tür tanımlamalar için kanun maddelerinin çoğunda dikkat ederseniz, burası önemli bir konu, maddelerin sonuna Usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir ibareleri eklendi. Böylece biz Kurulla tekrar bire bir çalışma imkanı sağlamış olduk. Buna bağlı olarak hemen akabinde, Bankalar Birliği nde aşağı yukarı beş, altı tane, alt komisyon kuruldu. Bunu Kurulla da konuştuk. BDDK yla TBB Çalışma Grubu Başkanları olarak yaptığımız toplantıda, kendileri de bunu desteklediler, kabul ettiler. Dedik ki; Bu usul ve esasları, BDDK yayınlamadan önce, biz bunların üstünde çalışalım, size kendi görüş ve önerilerimizi bildirelim, ondan sonra nihai taslak görüşü BDDK bize göndersin, tekrar üstünden gidip varsa öneri ve düzeltme taleplerimizi yapalım. Yani bir ortak nokta bulalım. Kurul da buna çok olumlu ve sıcak baktığı için çalışmaya bu şekilde devam ediyoruz. Bu nedenle, Usul ve esaslar Kurul tarafından belirlenir. ibaresi olan her maddeyle ilgili, Bankalar Birliği nden çalışma grupları aracılığı ile bankalara gönderilen görüşlere lütfen herkes cevap versin ve iştirak etsin, katılım sağlansın. Çünkü son zamanlarda, çok az katılım sağlandığını görüyoruz. Sonradan, usul ve esasların uygulanmasından dolayı bankacılık sisteminde karşılaşılabileceğimiz zorluklar nedeniyle şikayetçi olmayalım. Tebliğler yayınlanmaya başladıktan sonra bunu niye böyle yaptık diye bir serzenişimiz olmasın arkadaşlar. Şimdi maddeler üstünden kısaca özet olarak geçelim. Finansal Holding Şirketlerinden (FHŞ) hem Hocam, hem Buket Hanım bahsetti. Tanım ve kanun kapsamına alınmaları açısından. Ben sadece 78 maddenin FHŞ ile ilgili olduğunu belirtmek istiyorum. Kanunun çoğu maddesinde tekrardan kaçınmak amacıyla maddeler Bankalar ibaresiyle başlatılmıştır. Aslında bir çok madde Bankalar ve Finansal Holding Şirketleri.. ibaresi ile başlaması gerekirdi. İşte kanun koyucu bu tekrarı önlemek için, hangi maddelerin FHŞ ni de kapsadığını 78 nci maddede belirtmiştir. Kanun çalışmalarınızda, bunu ilgili maddelerin kenarına not olarak önceden düşerek çalışırsanız kolaylık olacaktır. Ben bunu belirterek geçiyorum. 7 nci Maddede ödenmiş sermayenin en az 30 milyon Yeni Türk Lirası olması şartı getirildi. Yeni şube açılması, kuruma bilgi vermek şartıyla serbest bırakıldı biliyorsunuz (Madde 13). Sunumda bazı maddelerin altına ilgili madde 146, 147, 148 şeklinde not koydum. Bunlar ceza maddeleri arkadaşlar. Yani aşımlarda veya uygunsuzluklarda para ve hapis cezaları var. Çalışmalarınızda bunları önceden okuyup ilgili maddelerin yanına not etmenizde yarar görüyorum. Bağımsız denetim ile ilgili 15 inci maddeyi geçiyorum Zannedersem Cüneyt Bey bahsedecek bundan. Ana sözleşme değişikliği ile ilgili 16 ncı maddeden yine Buket Hanım bahsetti. İnternet sayfasında ana sözleşmelerinizi yayınlayacaksınız. Değişikliklerinde 10 gün içerisinde güncellenmesi gerekiyor. Kanun yürürlüğe girdiği için bunu yapmak durumundayız hemen. Pay edinim ve devirleri, 18 inci maddede, devralan tarafından Fona yatırılması gereken tutar nominal değerin yüzde 1 i olarak düzenlendi. Bu biliyorsunuz eskiden, nominal bedel veya borsa değeri yüksek olması durumunda; borsa değeri alınırdı. Şimdi sadece nominal değer üzerinden ödenecek. Finansal raporlama madde 37 den itibaren başlıyor. Kurul ile 37 nci maddede ufak bir değişiklik yapılmasında mutabık kaldık. Biliyorsunuz akılları karıştırıyordu. Eski Kanunda; Hesap uygunluğu sağlanarak yıl sonunda defterler kapatılır. deniyordu. Biz bunu hesap mutabakatı olarak değiştirdik. Yani bu şu demek; hesap uygunluğu deyince sanki yabancı muhabirlerle yıl sonu işlemlerinde bende 100 lira var, karşı tarafın ekstresinde de 100 lira gözükmesi sağlanarak hesap uygunluğu sağlanmalı gibi bir ters anlam çıkıyordu ortaya. Hayır, öyle değil. Bankanın kayıtlarında 100 lira gözükür, karşı 73

76 Türkiye Bankalar Birliği banka ekstresinde 80 lira olur, ama açık kalan kalemleri, yoldaki işlemleri dökersiniz, mutabakatı sağlarsınız ve kapatırsınız defterlerinizi. Bu o demek, yani hesap mutabakatı sağlanması. Kurumsal yönetim ilkeleriyle, yemin, mal beyanı, destek hizmeti kuruluşları, bunlardan Buket Hanım bahsetti. Destek hizmeti kuruluşları izinle olacak biliyorsunuz, BDDK tayin edecek. Konsolide finansal raporlama; bunda pek olağan dışı bir değişiklik yok. Finansal raporların imzalanmasında, Kurulun belirleyeceği raporlara çok fazla imza atılmak zorunda kalınacak, Yani şu anda üç ayda bir yaptığımız, imzaladığımız finansal tabloları, raporları, yönetim kurulu başkanı, denetim komitesi üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcısı ve ilgili müdür imzalayacak. Denetim komitesi üyeleri iki kişiden fazla ise hepsi tek tek imzalayacak. Denetim komitesi konusundan Cüneyt Bey bahsedecek. Burada önemli bir nokta da; bankaların genel kurullarına sunacağı yıllık finansal raporların bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şartı. Şimdi burada biraz sıkıntı yaşayacağız. Bu durumda demek ki, yıl sonu işlemlerimizi çok çabuk bitirmemiz lazım. Denetim raporunun genel kurul tarihinden önce onaylanması lazım. Bu biraz sıkıntı yaratacak, özellikle halka açık bankalarda ya da ocak-şubat ayında hemen genel kurul yapmak isteyen bankalarda. Bağımsız denetim çalışmalarının bitmiş, raporun yazılmış, onaylanmış olması gerekiyor. Yoksa genel kurulunuzu yapamayacaksınız. Bu bir sıkıntı yaratacak. 40 ıncı madde ile yıllık faaliyet raporu uygulaması getirildi. Biliyorsunuz yıllık faaliyet raporunu (annual report) her banka farklı hazırlamakla birlikte, mali tabloları UFRS-IAS standartlarında, hatta enflasyon muhasebesi uygulanmış halde hazırlıyoruz. Şimdi yıllık faaliyet raporu, oldukça da detaylı olarak, Bankacılık Kanununa girmiş oldu. Usul ve esasları kurul belirleyecek. Fakat burada şöyle bir sıkıntı var. Muhasebe Uygulama Yönetmeliği ve tebliğleri ile UFRS arasında farklılıklar var. Bu farklılıklar olduğu için, yurt dışına gönderdiğiniz yıllık rapor ile Kurula gönderdiğiniz yıllık rapor, daha doğrusu bağımsız denetim raporu, ikisi birbirinden farklı. Öyle olunca iki tane yıllık rapor hazırlamak zorunda olabilirsiniz. Bir rapor bu Kanuna göre hazırlanacak, diğeri de yine normal hazırladığınız, UFRS-IAS çerçevesinde düzenlenen yıllık faaliyet raporu. Bununla ilgili usul ve esasları Kurul belirleyeceği için, bu konudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz, belli ortak bir noktaya gelmek için. İnşallah bir yere geleceğiz. Burada da desteğinizi istiyoruz. Madde 41, sorumluluk maddesi, bundan da bahsedildi, yönetim kuruluna getirilen sorumluluklar. Burada bilgi sistemlerini yeterli hale getirmek, uygulamayı gözetmek, bunlar, hepsi yönetim kurulunun sorumluluğunda. 42 nci madde belgelerin saklanması ile ilgili bununla ilgili alt komisyon usul ve esaslar üstünde öneri çalışması yapıyor. Yine Buket Hanım belirtti bu konuda 1 ila 3 yıl ceza var. Madde 43, 44, 45, 46, 47, koruyucu düzenlemeler, özkaynak ve standart oranlarla ilgili. Burada Kurulun bazı öngörüleri var. Sermaye yeterliliği oranında bankalar bazında farklı oranlar tespit edebilir. Bu konularda da usul ve esasların tesbit edilmesinde TBB komitelerinde çalışma yapılıyor. Önerilerimiz Kurula iletilecek. Madde 46 yeni bir koruyucu düzenleme getiriyor. Likidite yeterliliği. Bu konuda da komitemiz çalışıyor. Bunun nasıl hesaplanacağı, Basel II çerçevesi içinde hangi kriterlerin alınacağı, detaylı olarak çalışılıyor. Burada biz uygulaması konusunda süre istedik. Bankaların takip ve bilgisayar alt yapısı açısından uygulama aşamasında, biraz problemleri olabilir. Çalışmalar onu gösteriyor. Madde 53 Karşılıklar ve teminatlar. Burada genel karşılıkların kararname gereği zorunlu olarak ayrılması istendiği halde gider kabul edilmemesi konusu var. Bu da henüz, yapamadığımız konulardan bir tanesi. Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanımız Ersin Bey de özellikle her fırsatta dile getiriyor. Özel karşılıklar biliyorsunuz; gider kabul edildiği halde genel karşılıklar kabul edilmiyor. Her iki karşılıkta, bankaların inisiyatifinde olmayan, kararname gereği belli kriterlerle ayrılması zorunlu tutulduğu göz önünde bulundurularak, ilk taslakta gider kabul edilmesi önerilmişti. Kurulda bu konuda bizimle aynı görüşteydi. Hatta Meclis e giden taslakta da bu böyleydi. Fakat daha sonra Bütçe 74

77 Bankacılar Dergisi Plan Komisyonu nda bu çıktı. Sadece özel karşılıklar gider kabul edilebilecek, genel karşılıklar gider kabul edilemeyecek. TBB Yönetim Kurulu bu konudaki girişimlerine Maliye Bakanlığı nezdinde devam ediyor. Sandık ve vakıflara ilişkin işlemleri (Madde 58) ve bağış sınırlarını (Madde 59) yine Buket Hanım belirtti. Yani özkaynakların 4/1000 ini aşamayacak bağışlarımız. Ve yapılan bağışların en az yarısının kurumlar vergisinden matrahının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınacak bağış ve yardımlardan oluşması zorunlu. Buna dikkat etmemiz gerekiyor. Bu arada zamanaşımı ile ilgili 62 nci maddede önemli bir nokta var. Mevcut uygulamada olmayan, ilan yükümlülüğü getirildi zaman aşımına. Bunların ayrıca ilan edilmesi gerekiyor. Yıl sonu yaklaşmış olması nedeniyle bildirim süresi geldi biliyorsunuz. Şu sıralarda herkesin çalışıyor olması lazım zaman aşımlarıyla ilgili. On yıllık bildirimleri mektupla bildiriyorduk sadece, şimdi ilan da edeceğiz. Sistemik riskten, Hocam bahsetti. Önemli bir madde getirdiler sistemik riskle ilgili. Sadece maddeyi hatırlatmak için geçiyorum. Finansal Holding Şirketlerinin, daha önce belirttiğim gibi, ilgili maddesi 78 inci maddedir. Ben sadece not alan arkadaşlar için söylüyorum. Yerinde denetim ve gözetim maddesi var, 95 inci maddemiz. Bu maddede ilgili bölümü sadece hatırlatmak için aldım. Burada önemli bir konu var arkadaşlar, buna biraz dikkat etmemiz gerek. Çünkü uygulaması nasıl olur pek bilemiyorum. Biliyorsunuz gözetim raporlarını, Kurula transfer ediyoruz. Sistem aracılığıyla. Veri gönderim sistemi aracılığıyla transfer ediyoruz. Bir sürü çapraz kontrolden geçiyor. Geçici madde 146 da bunlarla ilgili parasal cezalar var. Yani çapraz kontrollerinizi iyi yapmanız gerekecek raporları yaparken yoksa her seferinde çapraz hatasından süreklilik arzetmesi halinde ceza ödeyebilirsiniz. Zaman açısında konuşmamı burada bitirmek durumundayım. Çok teşekkürler. Cüneyt Sezgin: Sağolun Hocam. Ben de herkese günaydın demek istiyorum. Ben çok az sayıda maddeden bahsedeceğim. Ama etkilerinin son derece kapsamlı olacağını düşünüyorum e geçmeden önce denetim ve risk yönetimiyle ilgili ilk maddelerin 4389 a yani bir önceki versiyona, kanuna girdiğini hatırlatmak istiyorum. Bildiğiniz gibi orada bankaların etkin bir iç denetim ve risk yönetimi sistemi kurması zorunluluğu tanımlanmıştı. Daha genel bir tanımlamaydı. Bir de daha önceki kanun maddelerinden süregelen yeterince müfettiş çalıştırma zorunluluğu vardı. Buna karşılık risk yönetimi ve denetimle ilgili maddeler, daha doğrusu düzenlemeler; sonradan çıkartılan 8 Şubat 2001 Yönetmeliğiyle ele alınmıştı ve bununla ilgili zorunlu iki tane de komite vardı, üst düzey risk komitesi ve bank risk komitesi. Fakat 5411 sayılı Kanunda çok önemli bir değişiklik var. Bu da; hepimizin bildiği gibi, denetim komitesinin kurulmasının zorunlu hale getirilmesi ve görevlerinin tanımlanması. Bunun, Buket Hanım ın da kendi kısmında yer alan kurumsal yönetimle de oldukça ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla 5411 sayılı Kanun, benim en azından kapsayacağım konularda neler getiriyor? Risk yönetimi, iç kontrol ve iç denetim sistemlerinin organizasyonel yapısı ve görevlerini ilk defa kanun detaylı bir şekilde tanımlıyor. Bir denetim komitesinin kurulmasının zorunluluğunu ve yine görevlerini tanımlıyor. Sermaye yeterliliğiyle ilgili madde zaten ele alındı fakat yüzde 8 in de yine kanun maddesi olarak koyulduğunu, tabi onu BDDK artırabilir, hatırlatmak lazım. Tabi şu an kurulu olan bankaları ilgilendirmiyor ama kuruluş şartları maddesinde, Türkiye de kurulacak bir bankanın sermaye yeterliliğiyle ilgili projeksiyonları yanı sıra, yine bu denetim ve risk yönetimiyle ilgili kuracağı yapıyı bir kere BDDK ya anlatması gerekiyor ve onaylanması gerekiyor bu projeksiyonların. Onun dışında da, denetim komitesiyle girdim ben söze ama tabi iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin kurulmasıyla ilgili esas sorumluluğun yönetim kurulunda olduğunu kanunun en baştan tanımladığını söylemek lazım. Tabi denetim komitesi de yönetim kurulu içindeki bir organ olarak aslında bu görevin ifasında yardımcı olacak bir organ olarak 75

78 Türkiye Bankalar Birliği düşünülmüş. Dolayısıyla madde 23 yönetim kurulunun sorumluluğu olarak iç denetim, iç kontrol ve risk yönetim sistemlerinin kurulması, işbirliği ve idame ettirilmesi şeklinde tanımlanmış. Dediğim gibi denetim komitesi, yönetim kurulu üyeleri içinden icrai faaliyeti olmayan en az iki üye tarafından oluşturulacak ve yönetim kurulunun denetim ve gözetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine yardımcı olacak. Bu, madde 24 te yapılan düzenleme. Bu kurulan komitenin görevlerine biraz daha detaylı olarak yer vermek istiyorum. Bunlar; iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin etkinliği ve yeterliliğini gözetmek, bu arada bir parantez açmak istiyorum, sürekli iç denetim sistemleri diyorum, Kanunda gördüğümüz teftiş kurulu, açık olarak burada zikredilmemiş, fakat iç denetim sistemlerinin altında, tanımlarda ve müfettiş kavramının orada geçmesinden biz aslında burada iç denetim sistemleri olarak tanımlanan yapının, şu anki mevcut teftiş kurulları olduğu varsayımını çıkartıyoruz. Bu sadece varsayımımız değil yani, BDDK yla olan konuşmalarımızda da bunun bu şekilde ele alındığını biliyoruz. O yüzden ben Kanundaki ifadeyle iç denetim sistemleri diye aktaracağım ama siz lütfen bunu teftiş kurulları olarak değerlendirin. Yönetim kurulu tarafından seçilen bağımsız denetim kuruluşları için gerekli ön değerlendirmeleri yapmak, konsolide denetime tabi kuruluşların iç denetim işlevlerinin sürdürülmesi ve muhasebe ve raporlama sistemlerinin kanunla ilgili çerçevede yürütülüyor olmasını temin etmek; denetim komitesinin görevleri arasında. Bankanın faaliyetlerinin sürekliliğinin güven içinde yürütülmesini olumsuz etkileyebilecek hususlar, mevzuata ve iç düzenlemelere ilişkin aykırılıklar, altı ayı aşmayacak sürelerde yönetim kuruluna denetim komitesi tarafından raporlanacak. Dolayısıyla Kanun ne getiriyor? Denetim komitesi aslında yönetim kurulu adına bütün bu faaliyetleri gözden geçiriyor ve yine yönetim kuruluna, süresi daha kısa olabilir ama altı aydan az olmamak kaydıyla, bu aralılarda raporlama yapması gerekiyor. İç sistemlere ilişkin yükümlülükler dedim, Madde 29 da bankaların tüm şube ve konsolidasyona tabi ortaklıklarını kapsayan yeterli ve etkin bir iç kontrol risk yönetimi ve iç denetim sistemi kurması gerektiği söyleniyor. Burası da çok önemli. Dolayısıyla bugüne kadar, yönetmelikte tabi daha kapsamlıydı ama Kanunda zikredilmeyen bir unsur daha kanun maddesi haline gelmiş oluyor; o da konsolidasyona tabi ortaklıklar da aslında yine bu denetim komitesi tarafından banka adına denetlenecek ve bunların faaliyetleri de yönetim kuruluna aktarılacak. Madde 30, 31, ve 32 yi ayrıntılı olarak ele almayacağım. Bunlar sadece şu açıdan söylenmesi önem arz eden konular, burada iç kontrol, risk yönetimi ve teftiş kurulu veya iç denetim sisteminin faaliyetleri tanımlanıyor. Dolayısıyla 8 Şubat 2001 Yönetmeliğinden çok farklı şeyler değil. Ama önemli olan ne, bunlar artık kanun maddesi haline gelmiş oluyor. Dolayısıyla kurulması zorunlu olan departmanlar ve fonksiyonlar oluyor. Konsolide denetimden bahsettim. Yurt içi ve yurt dışı bağlı ortaklıklar, birlikte kontrol edilen ortaklıklar, şube ve temsilcilikler, konsolide bazda sınırlama ve oranlara tabi olan ana ortaklık, bankaların hepsi konsolide denetim kapsamına alınıyor ve dolayısıyla bu bankanın kendi denetim sistemleri ve risk yönetim sistemlerinin ve dolayısıyla denetim komitesinin sorumluluğu altına giriyor. Sermaye yeterliliği aktarıldı. Likidite yeterliliği aktarıldı. Dolayısıyla benim hızlıca, zamanı iyi kullanmak adına size söyleyebileceklerim bunlar. Teşekkür ediyorum. 76 Mehmet Çakıcı: 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu nda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu İle Kamu Bankalarının Alacaklarına İlişkin Düzenlemeler: esas ve 23 geçici madde olmak üzere toplam 194 maddeden oluşan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu nun bir bölümü Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun alacaklarının tahsil ve takibine ilişkin düzenlemelere ayrılmıştır. Ayrıca bu Kanunun geçici 13 üncü maddesinde

79 Bankacılar Dergisi yapılan düzenleme ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu nda yer alan ek 5 madde korunmuş ve kamu bankalarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na tanınan özel takip ve tahsil usulünden yararlanacağı kabul edilmiştir. İlk bölümde, kısaca bir bütün olarak Anayasaya aykırılık iddialarına değinilecek, ikinci bölümde maddeler değerlendirilecek, son bölümde ise, uygulamada ortaya çıkan sorunlara değinilecektir. Bölüm 1 Anayasa ya Aykırılık İddiası: 2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası nın 148 inci maddesinde; Anayasa Mahkemesi Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi iç tüzüğünün Anayasa ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetler denilmektedir sayılı Bankacılık Kanunu nun özellikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na ilişkin; Banka kaynaklarının istismarı başlıklı 108 inci maddesi, Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalara ilişkin ortak hükümler başlıklı 109 uncu maddesi, Fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin yetki ve usuller başlıklı 132 nci maddesi, Fon alacaklarının tahsiline ilişkin diğer yetkiler başlıklı 134 üncü maddesi, Fon alacaklarının yasal teminatı başlıklı 136 ncı maddesi, İspat külfeti başlıklı 137 nci maddesi, Fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin istisnalar başlıklı 138 inci maddesi, zaman aşımı başlıklı 141 inci maddesi ve Geçici madde 11 in bazı hükümleri ile Geçici madde 13 ün; Anayasamızın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine, 10 uncu maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine, 13 üncü maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçülülük ilkesine, yerleşme ve seyahat hürriyetine ilişkin 23 üncü maddesine, mülkiyet hakkına ilişkin 35 inci maddesine, 36 ncı maddesinde belirtilen hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkı ilkesine, 38 inci maddesinde belirtilen suç ve cezalara ilişkin esaslar ile kimseye suçun işlendiği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez ilkesi ile hiç kimse, yanlızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz ilkesine aykırı olduğu ileri sürülebilecektir. Ancak bu düzenlemelerin önemli bir bölümü; esasen daha önce özellikle 5020 sayılı Kanun ve diğer bazı kanunlarla, 4389 sayılı Bankalar Kanununda değişiklik yapılmak suretiyle kanunlaşmıştır. Bu düzenlemeler hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi nde grubu bulunan partiler ve Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesinde dava açılmamıştır sayılı Kanunun bazı maddelerinin iptali için mahkemeler tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulduğu bilinmektedir. Bu başvurular ile ilgili henüz verilmiş bir karar da bulunmamaktadır Bankacılık Kanununun, şekil bakımından da Anayasa nın 148 inci maddesine aykırı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi nde görüşülerek kabul edildiği de ileri sürülebilecektir. Zira; bu Kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün Temel Kanunlar başlıklı 91 inci maddesinin değiştirilmesi sonucu oluşan yeni iç tüzüğe göre görüşülerek kabul edilmiştir. Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün Temel Kanunlar başlıklı 91 inci maddesi aynı doğrultuda iki kez değiştirilmiştir. Bu değişikliklere karşı Anayasa Mahkemesinde açılan davalar sonucu, Anayasa Mahkemesi tarih 2001/129 E. ve 2002/24 K. Sayısı ve yine tarih 2003/30 E., 2003/38 K. Sayısı ile bu değişiklikleri Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, siyasal iktidarı sınırlamak ve devlet faaliyetlerini kurallara bağlamakla istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü ise, hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Bunu gerçekleştirmenin başlıca yolu ise kural konulmasını gerektiren durumlarda bunların genel, soyut, 77

80 Türkiye Bankalar Birliği anlaşılabilir ve sınırlarının belirli olmasını sağlamaktır. Öte yandan, milletvekillerinin Anayasanın 87 nci maddesinde belirtilen görevlerini yerine getirebilmeleri ve yetkilerini kullanabilmeleri yaşama faaliyetlerine etkili biçimde katılmaları ile olanaklıdır. Bunu sağlamanın ön koşulu ise, Meclis çalışmalarını düzenleyen içtüzük kurallarının belirlilik, genellik, soyutluk ve öngörülebilirlik özelliklerine sahip olmasıdır. Dava konusu 91 inci maddede belirtilen temel kanun ve ülkenin ekonomik ve teknolojik gelişimi ile doğrudan ilgili yeniden yapılanma kanunları nın kapsamına açıklık getirilmemesi, pek çok yasanın bu kapsam içinde düşünülmesine neden olabilecektir. Ayrıca maddede öngörülen her tasarı veya teklife özgü biçimde uygulanacak görüşme ve oylama usulü önceden bilinemeyeceğinden objektiflik sağlanamayacaktır. Bu durumda, dava konusu kural, belirlilik, genellik, soyutluk ve öngörülebilirlik özellikleri taşımaması nedeniyle, yasama yetkisinin amacına uygun biçimde kullanılmasına elverişli olmadığı gibi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. şeklindeki gerekçesi ile iptal etmiştir. Bu bağlamda, Kanunun tümünün iptali için 60 günlük dava açılma süresi içinde dava açılması da mümkündür. Bölüm 2 3. Bu bölümde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na tanınan yetkiler ile kamu bankalarına tanınan yetkiler maddeler halinde değerlendirilecektir. Fona Devredilen Bankalar İle İlgili Hükümler (Madde 107) 4. Bu Kanunun 71 inci maddesine göre, Fona devredilecek bankalara uygulanacak hükümlerin bir bölümü bu maddede düzenlenmiştir. Banka Kaynaklarının İstismarı (Madde 108) Sayılı Bankacılık Kanununun 108 inci maddesinde özet olarak; Bu maddenin uygulanmasında bankaların hakim ortaklarının ve yöneticilerinin; yönetim kurulu, kredi komiteleri, yöneticiler, şubeler ve diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle, banka kaynaklarını ve varlıklarını; rehnetmek, teminat göstermek, açıldığı tarih itibariyle kredibilitesi olmadığı aşikar bulunan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi ve yurt dışı banka ve mali kuruluşlar nezdinde depo ve sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde doğrudan veya dolaylı olarak kendileri veya başkaları lehine para, mal, her türlü hak ve alacak temini amacıyla kullandıkları veya başkalarına kullandırdıkları banka kaynakları ve varlıkları, dolanlı kaynak olarak kullanılmış sayılır. denilmektedir. Görüleceği üzere, bu madde muğlak ifadeler taşımaktadır. Bir bankanın 71-e maddesine göre, faaliyet izninin kaldırılması veya Fona devredilmesi halinde, sorunlu hale gelen kredilerin önemli bölümü kaynak istismarı olarak değerlendirilebilecek ve buna ilişkin olarak kanunda öngörülen hukuki ve cezai yaptırımlar uygulanacaktır. Hukuki yaptırımlar Kanunun 132 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 134 üncü maddesindeki hukuki yaptırımlar Fona önemli yetkiler tanımaktadır. Ayrıca bu Kanunun 160 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrasında belirtilen zimmet suçunun da oluştuğu ileri sürülebilecektir. 78

81 Bankacılar Dergisi Faaliyet İzni Kaldırılan veya Fona Devredilen Bankalara İlişkin Ortak Hükümler (Madde 109) sayılı Bankacılık Kanunun 109 uncu maddesinde; Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankaların hakim ortaklarından ve tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarlarından ve yöneticilerinden, bunların eşlerinden, üçüncü dereye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımlarından, evlatlıklarından ve kendilerini evlat edinenlerden kendilerine ait taşınmaz ve iştiraklerini, haczi caiz olan taşınır hak ve alacaklarını ve menkul kıymetlerini, her türlü kazanç ve gelirleri ile yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve ayrıca bildirimden önceki iki yıl içinde ivazlı veya ivazsız olarak iktisap ettikleri veya devrettikleri taşınmaz, haczi caiz taşınır, hak, alacak ve menkul kıymetlerini gösterir birer mal beyannamesi vermelerini istemeye yetkilidir. Mal beyannamesinin en geç yedi gün içinde Fona verilmesi zorunludur. Bu mal beyanının hüküm ve sonuçları hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ilgili hükümleri geçerlidir. denilmektedir sayılı Bankacılık Kanununun 109 uncu maddesi ile bir bankada çalışan yöneticinin ve bu yöneticinin ikinci derecedeki kayın hısımları ile üçüncü derecedeki kan hısımlarına dahi Fonun talep etmesi halinde, mal beyanında bulunma zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme Anayasanın ve 36 ncı maddelerine aykırıdır. Bu maddeye aykırı davranmanın yaptırımı, İcra İflas Kanununun 338 inci maddesine göre, bir aydan altı aya kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. Ayrıca, bu suçun Bankacılık Kanununun 155 inci maddesinde yer alan gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçu kapsamında da değerlendirilmesi mümkündür. Bu durumda da, suçu işleyenler hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilebilecektir. Bir suç için iki ayrı ceza öngörülmesi gibi, bir yanlışlığın içine de düşülmüştür. Bu durumda daha yüksek olan ceza uygulanacaktır. Şahsi Sorumluluk (Madde 110) sayılı Bankacılık Kanununun 110 uncu maddesinde, bir bankanın yönetim ve denetiminin Fona intikal etmesi veya faaliyet izninin kaldırılması halinde, bankanın yöneticilerinin ve deneticilerinin şahsi sorumlulukları düzenlenmiştir. Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin Yetki ve Usuller (Madde 132) Sayılı Bankacılık Kanununun 132 nci maddesinde özet olarak; Fonun bu Kanunun108 inci maddesinde belirtilen banka kaynaklarının istismarına i- lişkin alacakları ile 135 inci maddede belirtilen, sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu tutarının eksik beyanı halinde doğan alacakları 6183 sayılı Kanun kapsamında tahsil edilecektir. Buna göre, Fon, bu Kanunun 108 inci maddesinde sayılan alacaklarının takibine banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren, banka defter kayıt ve belgelerine göre, anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden, 130 uncu maddesinde sayılan alacakların takibine ise, tahakkuk eden ana para üzerinden, 135 inci maddede belirtilen alacakların takibine ise, ödemeye esas olmak üzere, tespit edilen tutar üzerinden başlar ve 6183 sayılı Kanun kapsamında bu alacaklara gecikme zammı uygulanır. Ayrıca, Fonun borçlusunun iflas etmesi halinde, borçlunun niteliği ne olursa olsun, İcra İflas Kanununun 221 inci maddesinde öngörülen iflas bürosunun Fon 79

82 Türkiye Bankalar Birliği temsilcisinin katılımı ile teşekkül edeceği, yine İcra İflas Kanunu nun 223 üncü maddesinde belirtilen, İflas İdaresinin ise Fonun talep etmesi halinde, üyelerinden en az birinin Fonun temsilcisi olması öngörülmektedir. Bankacılık Kanunu na göre, Fon bir bankanın veya hakim hissedarının iflası halinde, imtiyazlı alacaklı olarak masada yer almaktadır. Bunun dışında kalan borçluların iflası halinde, Fon alacakları için herhangi bir imtiyaz tanınmamıştır. Buna rağmen, Fon alacakları bakımından imtiyazlı olmayan bir borçlunun iflası halinde, İflas Bürosunda ve İflas İdaresinde Fona ayrıcalık tanınması Anayasa nın 10 uncu ve 36 ncı maddelerine aykırıdır. Bu maddede diğer önemli bir düzenleme ise, Fona borçlu gerçek kişi ile tüzel kişilerin kanuni temsilcileri hakkında 5682 sayılı pasaport kanununun 22 nci maddesi hükümlerinin Fonun talebi üzerine uygulanacağının kabul edilmesidir. Bu düzenlemede, Anayasa nın 23 üncü maddesindeki seyehat hürriyeti ilkesine, 38 inci maddesindeki hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı, özgürlüğünden alıkonulamaz ilkesine aykırıdır. 80 Sorumluluk Davalarına İlişkin İstisnai Yetkiler (Madde 133) sayılı Bankacılık Kanununun 133 üncü maddesinde; Faaliyet izni kaldırılan bankalarda Fona tanınan olağanüstü yetkilerin bir bölümü bu maddede düzenlenmiştir. Özellikle Yönetim Kurulu üyelerinin daha önce ibra edilmelerinin Fona karşı etkili olmayacağı ve Fonun 5 yıl içinde gerekirse dava açabileceği kabul edilmiştir. Fonun Alacaklarının Tahsiline İlişkin Diğer Yetkiler (Madde 134) sayılı Bankacılık Kanununun 134 üncü maddesi, Fonun alacaklarının tahsilinde, Fona olağanüstü yetkiler tanıyan ve bu yetkilerin kullanılması halinde, bu alacaklarla hiçbir ilgisi bulunmayan iyiniyetli üçüncü şahısların zarar görmesine sebep olacak düzenlemeleri içermektedir. Kanunun bu maddesi, 4389 sayılı Bankalar Kanununda, özellikle 5020 ve 5354 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikleri kapsamaktadır. Bu maddeye göre, Fon alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca, haczedilen her türlü taşınır, taşınmaz ve diğer hak ve alacaklar üzerinde Fon lehine tam bir hakimiyetin kurulması sağlanmakta, diğer üçüncü şahısların bu borçlulardan olan alacakları Fonun alacağı yanında adeta ikinci sınıf bir alacak olara kabul edilmektedir. Örnekleyecek olursak, diğer imtiyazlı ve rehinli alacaklılar da dahil, iktisadi ve ekonomik bütünlük nedeniyle iki yıl boyunca bu malları paraya çevirememekte ve muhafaza altına alamamaktadırlar. Bu maddeye göre, bu Kanunun 71 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (e) bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalarda, ilk kaynak istismarından itibaren Fon alacağın tahsili bakımından yarar görmesi halinde ve Fona borçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, Fon bankaları; a. Yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerin, b. Hakim ortağı olan tüzel kişilerin, c. Gerçek ve tüzel kişi, hakim ortaklarının, hakim ortak olduğu iştiraklerin, d. Yukarıda sayılan kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerinin ortaklarının, Gerçek kişilerin kan ve kayın hısımlarının edindikleri veya bu suretle üçüncü kişileri edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacakların banka kaynağı kullanılmak suretiyle

83 Bankacılar Dergisi edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilir. Bu maddeye göre, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın hakim ortakları, yönetim kurulu üyeleri, denetim kurulu üyeleri, genel müdür, genel müdür yardımcıları, bunların eş ve çocukları ile evlatlıklarının, bunların diğer kan ve kayın hısımlarının ve imzaya yetkili banka mensuplarının ilk kredinin ve banka kaynağının kullanıldığı tarihten sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik sınırlı ayni hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni ve şahsi her türlü hak Fona karşı hüküm ifade etmez. Ancak üçüncü kişiler iyi niyetli olduklarını kanıtladıkları takdirde, bu tasarrufları geçerli olur. Kısacası bu maddeye göre, bankaların hakim hissedarlarından, yönetim kurulu üyelerinden, bunların kan ve kayın hısımlarından mal alan, bunlarla sözleşme yapan bütün üçüncü şahıslar daha sonra bankanın Fona devredilmesi halinde, bu tasarruflarda iyi niyetli olduklarını yargı önünde ispatlamak zorunda kalacaklardır. Örnekleyecek olursak, imzaya yetkili bir banka mensubundan yıllar önce bir taşınmaz veya araç satın alan bir üçüncü şahsın bu tasarrufları da geçersizlik savı ile karşı karşıya kalacaktır. Fona devirden sonra ise, üçüncü şahısların hakları, yaptıkları sözleşmeler hiçbir şekilde korunmayacaktır. Dolaylı kaynak kullanımı çok sonra ortaya çıksa bile, dolaylı kaynak kullandığı ileri sürülen gerçek ve tüzel kişiler ile iyi niyetli üçüncü şahıslar arasında kurulmuş bulunan hukuki ilişkiler bir anda hukuken geçersiz ve yok sayılacaktır. Bu düzenlemenin Anayasa nın 10 uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine, 13 üncü maddesinde belirtilen temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçülülük ilkesine, 35 inci maddesindeki mülkiyet hakkına, 36 ncı maddesindeki hak arama hürriyetine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu açıktır. Öte yandan, 4389 sayılı Bankalar Kanununda, 5020 sayılı Kanunla yapılan bu düzenlemeler karşısında iyi niyetli üçüncü şahısların korunması için, ek 6 madde kapsamında bir düzenleme yapılmışken, bu Kanunda sözkonusu düzenleme de yer almamıştır. Ayrıca, 4389 sayılı Bankalar Kanunu na 5020 sayılı Kanun ile eklenen bu düzenlemeler, geçici 3 üncü madde kapsamında tarihine kadar Fona intikal eden bankalar için uygulanması kabul edilmiş iken, bir bankanın 71/e maddesi kapsamında faaliyet izninin kaldırılması veya Fona devredilmesi halinde, bundan sonra da uygulanması hükme bağlanmış ve kalıcı hale getirilmiştir. Sigortaya Tabi Mevduat ve Katılım Fonu Tutarının Eksik Beyanı Halinde Uygulanacak Takip ve Tahsil Usulleri (Madde 135) sayılı Bankacılık Kanununun 135 inci maddesinde, sigortaya tabi mevduatın veya katılım fonu tutarının eksik beyan edilmesi halinde, uygulanacak hükümler ve Fona tanınan yetkiler düzenlenmiştir. Fon Alacaklarının Yasal Teminatı (Madde 136) sayılı Bankacılık Kanununun 136 ncı maddesinde, Fon alacaklarının tahsilini teminen, Fon tarafından bu Kanun hükümleri çerçevesinde açılan ve/veya takip edilen dava ve takiplerde verilen ihtiyati haciz veya tedbir kararları uyarınca üzerine ihtiyati haciz veya tedbir konulan para, her türlü mal,. Hak ve alacaklar, bu davalara konu alacakların yasal teminatını oluşturur ve karar kesinleşinceye veya takip sonuçlanıncaya kadar devam eder. Mahkemece karara bağlanan alacaklar, tedbir konulan para, mal, her türlü hak ve alacakların bedelinden, imtiyazlı alacak olarak öncelikle tahsil olunur. denilmektedir. 81

84 Türkiye Bankalar Birliği Bu maddeye göre Fon alacağı nedeniyle taşınır, taşınmaz, hak ve alacaklar üzerine konulan haciz ve tedbirler, Fon lehine rehnin hukkuki sonuçlarını doğuracaktır. Bilindiği üzere, rehin hakkı bir alacak ödenmediği takdirde, alacaklının taşınır, taşınmaz mülkiyetini veya başka bir hakkı paraya çevrilmek suretiyle, satış bedelinden alacağını öncelikle alma yetkisi sağlayan sınırlı bir ayni hak olarak tanımlanmaktadır. Maddi hukukun sağladığı bu hak, Fon alacakları bakımından, haciz, tedbir ve benzeri usul hukuku araçları ile sağlanmıştır. Doğal olarak, aynı borçludan alacaklı olan diğer alacaklılara göre, Fona üstünlük sağlanmıştır. Ayrıca, 4389 sayılı Bankalar Kanunu nun 15/10 maddesi olarak, 5020 sayılı Kanun ile ilave edilen bu düzenleme, geçici 3 üncü madde kapsamında tarihine kadar faaliyet izni kaldırılan veya Fona intikal eden bankalara uygulanması öngörülmüşken, bu düzenleme ile kalıcı hale getirilmiştir. İspat Külfeti (Madde 137) sayılı Bankacılık Kanununun 137 nci maddesinde; Fon tarafından bu Kanunun 108 ve 110 uncu maddeleri hükümleri uyarınca açılmış ve açılacak davalarda ispat külfeti davalılara aittir. denilmektedir. Bu madde ile ispat külfeti tersine çevrilmiş olup, bu durum Anayasanın 36 ncı maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, 4389 sayılı Bankalar Kanunu nun 17/a maddesi olarak, 5020 sayılı Kanun ile ilave edilen bu düzenleme Geçici 3 üncü madde kapsamında tarihine kadar faaliyet izni kaldırılan veya Fona intikal eden bankalara uygulanması öngörülmüşken, bu düzenleme ile kalıcı hale getirilmiştir. Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin İstisnalar (Madde 138) sayılı Bankacılık Kanununun 138 inci maddesinde özet olarak, kanunlardaki zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin, Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinde, alacağın devralındığı tarihten itibaren 9 ay süre ile duracağı kabul edilmektedir. Ayrıca, Fonun alacaklı olduğu bütün icra takiplerinde, takibe itiraz edilmesi halinde, satış dışındaki takip işlemlerinin durmayacağı hükme bağlanmış ve tebligat kolaylığı sağlanmıştır. Bu düzenleme ilk olarak 4672 sayılı Yasa ile 4389 sayılı Bankalar Kanununa 15/9c maddesi olarak girmiştir. Fonun taraf olduğu dava ve takiplerde, alacağın Fon tarafından devralınmasından itibaren hak düşürücü sürelerin ve zamanaşımının 9 ay süre ile sınırlı olmak üzere duracağı kabul edilmiştir. Daha sonra, 4743 sayılı Kanun ile borcun ve taahhüdün yüklendiği ibaresi metne ilave edilmiş, son olarak tarihinde yürürlüğe giren 5020 sayılı Kanun ile süre 3 aya indirilmiştir. Ancak 5411 sayılı Kanun ile bu süre yeniden 9 aya çıkarılmıştır. Bu düzenleme uygulamada bazı sorunlara yol açmakta, dava ve takipte taraf olmayan üçüncü şahısların da bu düzenlemelerden etkilendiği görülmektedir. Kanunda yapılan düzenleme ile alacağın devralınmasından, borcun veya taahhüdün yüklenilmesinden itibaren 9 aylık süre ile sınırlı olmak üzere, hak düşürücü sürelerin ve zamanaşımının duracağı, bu sürenin bitiminden sonraki hukuki işlemlere bir etkisi olmayacağı kabul edilmelidir. 82

85 Bankacılar Dergisi Zamanaşımı (Madde 141) sayılı Bankacılık Kanununun 141 inci maddesinde, Bankalar Kanunundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıl olarak kabul edilmiştir. BK nda kabul edilmiş bulunan en uzun zaman aşımı süresi, bu Kanun ile Fon bakımından iki katına çıkarılmıştır. Bu düzenleme özellikle Türk Ticaret Kanununda öngörülen defter ve diğer kayıtların saklama süresini aştığından, uygulamada olası sorunlara yol açacak niteliktedir. Görevli ve Yetkili Mahkemeler (Madde 142) sayılı Bankacılık Kanununun 142 nci maddesinde, Fon, Fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların, iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarında o yetki çevresindeki 1 ve 2 no.lu Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olacağı kabul edilmiştir sayılı Bankalar Kanunu 14/5-d maddesinde, Bankalar ile Fon ve bankaların İflas İdareleri tarafından açılacak hukuk davalarına... 1 ve 2 Numaraları Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülür. Şeklindeki düzenleme değiştirilmiş ve bankalar maddenin kapsamı dışına çıkarılmıştır. Artık bankalar tarafından açılacak davalara diğer Asliye Ticaret Mahkemeleri de bakabileceklerdir. Zimmet (Madde 160) sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı maddesinde, 71-e maddesine göre faaliyet izni kaldırılan ve Fona devredilen bir bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek nitelikte doğrudan ve dolaylı olarak kendileri veya başkaları lehine kredi verilmesi zimmet olarak kabul edilmekte ve bu suça katılanlar için on yıl ile yirmi yıl arası hapis cezası öngörülmektedir. Bu düzenleme Anayasamızın 2, 10, 13, 36 ve 38 inci maddelerine aykırıdır. Geçici Madde sayılı Bankacılık Kanununun Geçici 11 inci maddesinde, bu Kanunun yayım tarihinden önce tarihine kadar temettü hariç ortaklık haklarıyla yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve/veya bankacılık yapma işlemleri kaldırılan bankalar için 4389 sayılı Kanunun a a ve 18 inci maddeleri ile Ek1,2,3,4,5,6 ncı maddelerin uygulanması kabul edilmiştir. Bilindiği üzere Ek6 madde 5020 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler karşısında iyi niyetli üçüncü şahısların korunmasını öngören bir içeriğe sahiptir. Geçici Madde sayılı Bankacılık Kanununun geçici 12 nci maddesinde, 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 3 üncü maddesine tekabül etmektedir. Geçici üçüncü maddeye göre, 5020 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler tarihine kadar Fona intikal eden bankalara, bunların hakim ortaklarına ve yöneticilerine uygulanacaktır. Geçici 12 nci maddeye göre ise, bir bankanın 71-e maddesine göre Fona intikal etmesi veya faaliyetlerinin durdurulması halinde, bu Kanunun 134 üncü maddesinin 9, 10,11 12 ve 13 üncü fıkraları, 136 ncı maddesi, 137 nci maddesi, 138 inci maddenin 2 nci fıkrası, 11 inci maddenin 2 nci fıkrasıancak,redaksiyon hatası yapılmış olup, 10 uncu maddenin 2 nci fıkrası olarak kanunlaşmıştır. 10 uncu madde tek fıkradır, konuyla ilgisi yoktur.- ve 4208 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin a bendinin 6 numaralı alt bendinin uygulanmasına devam edilecektir. Böylelikle 5020 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler, kalıcı hale getirilmiştir. 83

86 Türkiye Bankalar Birliği 84 Geçici Madde sayılı Bankacılık Kanununun geçici 13 üncü maddesinde, Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan bankalar için getirilen takip kolaylıklarını düzenlemektedir sayılı Kanuna, 5020 sayılı Kanun ile eklenen Ek 5 maddeye tekabül etmektedir. Bu madde ile kamu bankalarına tanınan takip kolaylığının ve diğer yetkilerin, diğer bankaların ve üçüncü kişilerin aleyhine kullanılmayacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen, uygulamada kargaşaya sebep olduğu, sıra cetvellerinin kesinleşmesini engellediğini ve paraya çevrilen mal ve hakların alacaklılara ödenmesini geciktirdiği görülmektedir. Mevduat ve Katılım Fonunun Sigortalanması (Madde 63) sayılı Bankacılık Kanunun 63 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasında Kredi kuruluşlarının iflası halinde mevduat ve katılım fonu sahipleri, Fonun imtiyazlı alacaklarından ve Devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarından sonra gelmek üzere sigortaya tabi olmayan kısım için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 206 ncı maddesindeki üçüncü sıra anlamında imtiyazlı alacaklıdırlar. denilmektedir sayılı İİK nun 206 ncı maddesinde üçüncü sıra özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklara ayrılmıştır sayılı Bankacılık Kanunu, devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının 6183 sayılı Kanun kapsamındaki alacaklarının tahsil ve takibine ilişkin özel kanun niteliğinde olmadığından, bir bankanın iflası halinde, devlet ile sosyal güvenlik kuruluşlarının alacaklarının üçüncü sıraya alınması tartışmaya yol açacaktır. Görüşümüz, Devlet ve sosyal güvenlik kuruluşlarının alacaklarının imtiyazlı sayılmasının hukuken mümkün olamayacağı şeklindedir. Devlet ve sosyal güvenlik kuruluşlarının alacaklarının üçüncü sıraya alınması tasarının Komisyondaki görüşmeleri sırasında kabul edilmiştir. Bölüm 3 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun ve Kamu Bankalarının Alacaklarının Takip ve Tahsili Konusunda 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ile Kaldırılan 4389 Sayılı Bankalar Kanunda ve Bu Kanunda Tanınan Yetkiler ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar 22. Gerek 5411 Bankacılık Kanunda gerekse bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun üçüncü şahıslardan olan alacakları, imtiyazlı alacak olarak kabul edilmemiştir. Ancak uygulamada, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun üçüncü şahıslardan olan alacaklarının imtiyazlı olduğu ileri sürülmüş ve bu konu yargıda tartışılmıştır. Görüşümüz, gerek 5411 sayılı Bankacılık Kanununda gerekse 4389 sayılı Bankalar Kanununda Fonun üçüncü şahıslardan olan alacaklarının imtiyazlı olduğuna ilişkin bir düzenleme bulunmadığı şeklindedir. Nitekim, 4389 sayılı Bankalar Kanununda 4672 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu, 15/3 maddesi aşağıda belirtilen şekilde yeniden düzenlenmiştir. Fon, her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. 14üncü maddenin (6) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarını ve hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bankaların; yönetim ve

87 Bankacılar Dergisi denetimi, doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, Yönetim ve Denetim Kurulu Üyeleri, Genel Müdür ve Yardımcıları, Kredi Komitesi Başkan ve Üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fona intikal eden diğer bankaların, bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (7) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup, Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümleri uygulanır. denilmiştir. Görüleceği üzere, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15/3 maddesinde, Fona intikal eden bankaların, bu bankaların hakim hissedarlarından ve bu hakim hissedarların ortağı bulunduğu şirketlerden olan alacakları imtiyazlı alacak olarak kabul edilmiştir. Öte yandan; Bankalar Kanununun 15/3 maddesinde yapılan değişiklikten önce, Hükümet tarafından Meclise gönderilen değişiklik tasarısında, Fon tarafından devralınan üçüncü şahıslardaki alacakların takip ve tahsilinde de, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun Hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Hükümet tarafından TBMM ne gönderilen metinde: 3. Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. 14 ncü maddenin ( 6 ) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacakları ve hisseleri kısmen veya tamamen Fona ait olan bankaların Fon tarafından devralınan üçüncü şahıslardaki alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Fon, devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibariyle banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlar. Bu alacaklar, Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanır ve birikmiş alacak tutarına, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 nci maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır. Ancak Fon alacağının devralındığı tarihten önce borçlu nezdinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edebileceği gibi, takibi devam ettirmekten ve/veya davanın takibinden vazgeçerek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Hükümlerine göre takip ve tahsilene de karar verebilir sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takibine karar verilen alacaklara ilişkin her türlü teminatın paraya çevrilmesinde de anılan Kanun hükümleri uygulanır. Fon 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı, tahsil dairesi ve diğer makam, mercii ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanır. Bu yetkilerin kullanılmasına ilişkin esas ve usuller Fon Yönetmeliğinde gösterilir. denilmiştir. Kanun Tasarısı Taslağı, yukarıdaki şekliyle geçmiş olsaydı, hisseleri kısmen ya da tamamen Fona ait olan bankaların her türlü alacağı 6183 sayılı Yasanın kapsamına girecekti. Ancak görüldüğü üzere, Kanun Tasarısı Taslağında Fon tarafından devralınan üçüncü şahıslardaki alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Bölümü Yasanın TBMM nde yapılan görüşmeleri sırasında metinden çıkarılmıştır. 85

88 Türkiye Bankalar Birliği Nitekim bu husus doktrinde de tartışılmış, TMSF nin üçüncü şahıslardan olan ve sözleşmelerden kaynaklanan alacaklarının, imtiyazlı alacak olarak değerlendirilmeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Prof. Dr. Seza Reisoğlu na ait Ankara 2002 basım, Bankalar Kanunu Şerhi ve Bankacılık Uygulamasında Diğer Hukuki Kavramlar adlı kitabının 856 ve devam eden sayfalarında şöyle denilmektedir: d- Fona İntikal Eden Bankaların Bu Fıkrada Belirtilen Alacaklarının, Fon Tarafından Devralınması Halinde 6183 sayılı Yasanın Uygulanması aa) Genel Olarak: Bu fıkraya göre, Fon Bankalarının, Fona devredilen her türlü alacaklarının devrinde değil, sadece bu fıkrada sayılan belli alacaklarının devri halinde, 6183 sayılı Yasa hükümleri uygulanır. Fona devredilen diğer alacaklar hakkında İ.İ.K. hükümleri uygulanmaya devam olunur. Yasal düzenleme ile Fonun Her türlü alacakları ile Fon Bankalarının belli alacaklarının devrinin kastedildiği açıklığa kavuşturulmuştur. Madde gerekçesinde ise, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun Hükümlerinin uygulanacağı esas olmakla birlikte, Fonun, kendisine 14 ncü maddenin (6) numaralı fıkrasını (b) bendi ile verilen yetkiler çerçevesinde Bankalardan devraldığı alacaklar için bu bentte belirtilen yöntemleri, 6183 sayılı Kanun Hükümlerine başvurmaksızın uygulayabileceği hususuna açıklık kazandırmak suretiyle, alacağın Fon tarafından sonra da bu yetkilerin kullanımına olanak sağlamak amacıyla Kanunun 15 nci maddesinin (3) numaralı fıkrası değiştirilmektedir denilmektedir. Tasarının ilk şeklinde Fon bankasının devredilen tüm alacakları hakkında 6183 sayılı Yasa uygulanırken, daha sonra bu sınırlandırılmış, ancak gerekçede bir değişiklik yapılmamıştır. Bu fıkrada Fon bankalarınnı her türlü değil, sadece sayılan alacaklarının Fona devri halinde, 6183 sayılı Yasanın uygulanacağı açıkça belirtildiğinden, burada bir açıklama değil, fakat sınırlamanın getirildiği kuşkusuzdur. Nitekim bu konu uygulamada da tartışılmış, Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesi 2004/776 E., 2004/8105 K. sayılı içtihatında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na devredilen bankaların alacakları, 6183 sayılı Yasaya göre tahsil edilmekte ise de, sıra cetvelinde imtiyazlı olarak sıraya alınacağına dair ne Bankalar yasasında ve ne de 6183 sayılı yasada özel bir hüküm bulunmadığından, Fon alacağının imtiyazlı alacak olarak kabulü ve sıra cetvelinin bu nedenle yeniden düzenlenmesine karar verilmesi doğru değildir denilerek, konuya ilişkin uyuşmazlıklar bu kapsamda çözüme kavuşturulmuştur sayılı Kanun ile 4389 sayılı Bankalar Kanununa Ek-5 madde olarak ilave e- dilen ve kamu bankalarının alacaklarının takip ve tahsilinde çeşitli kolaylıklar sağlayan düzenleme uygulamada tartışılmıştır. Nitekim, Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesi, tarih, 2004/6110 E. ve 2005/1519 K. sayılı içtihatında; 5020 sayılı Yasa ile Bankalar Kanunu na eklenen Ek 5. maddeye göre, davacı alacağının kamu alacağı niteliğinde kabul edilmesi gerektiği ve dolayısıyla 6183 sayılı Yasa nın 21 inci maddesindeki iştirak imkanının da bu alacağa sağlanacağı tartışmasızdır. Ne var ki, Ek5 inci madde ile getirilen düzenlemeye göre, davacı alacağının bu imkandan yararlanması üçüncü kişilerin hakları aleyhine olmamak kaydıyla kabul edilebilir. Somut olayda davalı sıra cetvelinde birinci sırada olup, dağıtıma esas paranın tamamı kendisine isabet etmiştir. Davacı alacağının davalı alacağına iştirakinin kabulü halinde, dağıtıma esas paranın taraflar arasında garameten tevzii gerektecektir ki, bu durum açıkça davalı şirketin aleyhine- 86

89 Bankacılar Dergisi dir. Davalı şirket alacağının muvazaalı olduğu iddia ve isbat edilmediğine göre, davanınn reddi sonucu itibariyle doğrudur. denilmiştir. Aynı şekilde, Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesinin tarih, 2004/8320 E., 2005/3407 sayılı içtihatında da, kamu bankalarına tanınan imtiyazın üçüncü şahıslar aleyhine kullanılamayacağı belirtilmiştir. Yine borçlunun iflası halinde, kamu bankalarının alacaklarının imtiyazlı olarak kabul edilemeyeceği, Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesinin tarih 2004/7273, 2005/2833 sayılı içtihatında bir kısım bankaların alacakları 5020 sayılı yasa ile Bankalar Kanunu na eklenen Ek 5. madde uyarınca kamu alacakları gibi takip ve tahsil edilebilme imkanına kavuşturulmuştur. Yukarıda açıklanan maddenin son fıkrası hükmüne göre, borçlunun iflası halinde İİK nin 206 ncı maddesindeki sıraya göre muamele yapılacağından ve yapılan değişiklikten sonra kamu alacakları için ayrı bir sıra belirlenmediğinden, davacı banka alacağı imtiyazı olmayan diğer bütün alacaklar gibi dördüncü sırada yer alması gerekir. Bu nedenle davanın reddi sonucu itibariyle doğru olup, hükmün HUMK.nun 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. denilmiştir. Yargıtay 19 uncu Hukuk Dairesinin içtihatları da göz önüne alındığında, kamu bankalarına sağlanan takip ve tahsil kolaylığının diğer üçüncü şahısların alacaklarına etkili olmayacağı açıktır. Esasen, muvaazalı alacaklara sıra cetvelinde genel hükümlere göre itiraz etme olanağı bulunmaktadır. Kamu bankalarının alacaklarının takip ve tahsilinde kolaylık sağlayan 4389 sayılı Kanunun Ek-5 maddesi ile bu Kanunun 13 üncü maddesi yeterli açıklık ve kanun tekniğine uygun olarak düzenlenmemiştir. Bu konudaki içtihatlar yerleşinceye kadar uygulamadaki aksaklıkların devam edeceği düşünülmektedir. 24. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu nun ve kamu bankalarının alacaklarının 6183 sayılı Kanunun 21 inci maddesi kapsamında imtiyazlı sayılması, 6183 sayılı Kanunun 1 inci maddesine de aykırıdır sayılı Kanunun 1 inci maddesinde, akitten, haksız fiilden ve haksız iktisaptan doğan alacakların 6183 sayılı Kanunun kapsamı dışında olduğu açık bir biçimde vurgulanmıştır. 87

90 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Avrupa Birliği nde Finansal Hizmetler Politikası ( ) * I. Giriş Avrupa Birliği nin (AB) uzun dönemli hedeflerinden birisi de finansal hizmetler alanında tek pazar yaratmaktır. AB nin daha rekabetçi bir yapıya kavuşması için finansal hizmetlerin entegrasyonu esastır. Böylelikle finansal sektörde; üretim ve rekabet artışı, sermayenin daha etkin dağılımı, daha yüksek ve istikrarlı bir büyüme ve sektörde daha yüksek ve daha iyi koşullarda istihdam yaratılması sağlanacaktır. AB de ilk kez 1985 tarihli Beyaz Kitap ta 1 finansal hizmetler alanında tek pazara geçiş vizyonu açıklanmıştır. O tarihten itibaren AB de finansal hizmetlerin entegrasyonuna yönelik önemli aşamalar kaydedilmişse de en önemli gelişmeler 2000 yılından itibaren gerçekleşmiştir. AB de finansal hizmetler alanında tek pazar oluşturulmasına yönelik olarak yapılan temel düzenlemelerle finansal hizmetlerde ticaretin serbestleşmesi ve piyasalarda eşit rekabet koşullarının, etkinliğin ve şeffaflığın sağlanması amaçlanmıştır. İlk aşamada bankacılık sektöründe, sermaye piyasalarında ve sigortacılık sektöründe istikrarın sağlanması, sermaye piyasalarında şeffaflık, finansal suçlarla mücadele, finansal hizmetlerde tüketicilerin korunması ve tek ödeme sisteminin oluşturulmasına yönelik adımlar atılmıştır. AB nin finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yapılan düzenlemelerde benimsemiş olduğu temel ilkeler: - Karşılıklı tanıma ilkesi; kredi kurumlarına verilen faaliyet izinleri ve kredi kurumlarının denetimlerine ilişkin işlemlerin AB ye üye devletler tarafından karşılıklı olarak tanınması ve denetim alanında menşe ülke denetimi ilkesinin benimsenmesi, - Asgari ve kısmi uyumlaştırma (harmonizasyon); bankaların faaliyete geçme koşulları, denetimi, tasfiyesi gibi alanlarda ülkeler arasında asgari düzeyde uyumunun sağlanması, - Gözetim ve denetimin ulusal düzeyde (para politikasının tersine) uygulanması, - Üçüncü ülkelerin finansal aracılarıyla olan ilişkilerde karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesine bağlı olarak ulusal uygulamanın benimsenmesidir. AB finansal sektörünün uzun dönemli hedeflerinin gerçekleştirilmesi, sektörün rekabet gücünün artırılması ve sınır ötesi ticaret kolaylaştırılarak entegrasyon sürecinin hızlandırılması amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından 11 Mayıs 1999 da Finansal Hizmetler Eylem Planı (Financial Services Action Plan - FSAP) 2 açıklanmıştır. FSAP, finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yasal mevzuatta yapılması planlanan değişiklikleri ve diğer öncelikli konularda atılacak adımları bir zaman çizelgesine bağlayan bir dizi önlemler paketidir. FSAP kapsamındaki düzenlemeler büyük ölçüde AB takvimine uygun olarak tamamlanmıştır. Komisyon tarafından FSAP sürecine ilişkin değerlendirme raporu 2006 yılında yayımlana- * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Melike Mumcu tarafından hazırlanmıştır. 88

91 Bankacılar Dergisi caktır. Halihazırda AB düzenlemesi olarak kabul edilen ancak üye ülkelerin mevzuatına aktarılmayan düzenlemeler olmakla birlikte, söz konusu süreç tamamlanarak düzenlemelerin üye ülkelerde yürürlüğe konulması, denetim otoriteleri arasındaki işbirliği ve yasal uygulamanın tutarlı bir şekilde sağlanması FSAP nin hedeflerine ulaşmasında önemli aşamalardır. FSAP süreci sonrasında Komisyon Mayıs 2005 te ise finansal hizmetler politikasını i- çermek üzere hazırladığı Green Paper ı görüşe açmıştır. Bu dokümanda gelecek beş yıl için Komisyon un finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikalarına ilişkin görüşlerini sunmuştur. Komisyon un nihai politika programı, istişare ve sonraki hazırlık çalışmaları sonrasında, Aralık 2005 te White Paper olarak sunulmuştur. 3 Aşağıda yer alan çalışmada AB nin finansal hizmetler tek pazarına geçiş sürecine ilişkin olarak Komisyon tarafından dönemi için açıklanmış olan temel politika ve yaklaşımlara yer verilmektedir. II. AB nin Finansal Hizmetler Politikası: Düzenlemelerin Daha İyi Hale Getirilmesi, Ulusal Mevzuata Geçirilişi, EtkinUygulama/Yürütme ve İzleme Süreci AB Komisyonu nun yeni dönemde finansal hizmetler alanındaki öncelikli politikası, yeni düzenlemeler yapılmasından ziyade, mevcut önlemlerin ulusal mevzuatlara geçirilişinin sağlanması ve düzenlemelerde uygulama/yürütmenin takip edilmesidir. Komisyonun açıkladığı temel politika hedefleri şöyle özetlenmektedir: i. AB de ekonomik açıdan önemli olan engellerin kaldırılması ve böylece sermayenin ve finansal hizmetlerin en düşük maliyetle serbestçe dolaşımına ve sunumuna imkan sağlanması, ii. İhtiyati düzenlemelerle finansal istikrarın korunması, iii. Tüketici yararına ve haklarının korunmasına yönelik uygulamaların artırılması, iv. AB de gözetim ve denetim alanında işbirliğinin ve uyumun artırılması, global finansal piyasalardaki diğer ülke ve kurumlarla ilişkilerin ve Avrupa nın global etkisinin güçlendirilmesi. AB kurallarına başvurulması ve etkin biçimde yürürlüğe konulması finansal entegrasyonun bir önkoşuludur. Bu hedefe ulaşılması için belirlenen öncelikli önlemler: - Finansal hizmetlerle ilgili tüm kuralların basitleştirilmesi ve konsolidasyonu yanında, birkaç alanda yeni düzenleme yapılmasını, - AB kurallarının ulusal mevzuatlara etkin biçimde geçirilmesi ve kuralların denetim otoritelerince sıkı biçimde uygulanmasını, - Finansal entegrasyonun desteklenmesi için farklı kamu politikaları (rekabet, tüketicinin korunması) arasındaki sinerjinin artırılmasını, - Düzenlemelere ilişkin uygulama/yürütmenin sıkı biçimde izlenmesini ve AB finansal sektörü üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesini, değerlendirme sonunda gerekiyorsa önlemlerin yürürlükten kaldırılmasını, - İstişare mekanizmaları etkin kullanılarak politikaların açık ve şeffaf biçimde yapılmasını, - Standart ve uygulamaların gözetim ve denetim düzeyinde birleştirilmesini, - Kuralların ihlaline karşın mevcut mevzuata ek olarak uygun prosedürler geliştirerek yürütmenin etkin biçimde sağlanmasını öngörmektedir. 89

92 Türkiye Bankalar Birliği III. Finansal Hizmetlerin Konsolidasyonu AB de gelecek beş yıl içinde gerçekleştirilmesi öngörülen finansal hizmetler mevzuatının konsolidasyonu için dört temel süreç bulunmaktadır. 1. Devam eden girişimler: a. Komisyon FSAP kapsamında kalan yarım kalmış konuların tamamlanmasını öngörmektedir; - Sınır-ötesi takas ve mutabakat düzenlemesi; sınır-ötesi işlemlerin takas ve mutabakatının ulusal düzeyde etkin olarak yapılması yüksek maliyetler içermektedir. Teknik, yasal ve mali engeller dolayısıyla AB düzeyinde bir yasal çerçeve bulunmamaktadır yılında Komisyon bu konuda yapacağı resmi girişimlerine karar verecektir. - Sigortacılıkta yeni sermeye yeterliliği çerçevesi; Komisyon 2007 yılında bir direktif teklifi sunmayı planlamaktadır. - İç pazarda ödemeler konusunda yeni düzenleme önerisi; tek AB ödeme alanının yaratılması amacıyla Komisyon 2007 yılında alınacak önlemler konusunda çalışacaktır. b. Ekonomik ve diğer faydaların sağlanamaması durumunda Komisyon düzenlemelerin yasallaşmasını öneremeyecektir. Komisyon şu alanlarda yeni direktif öngörmemektedir: - Derecelendirme firmaları ve finansal analistler, - Devralma teklifleri (take over bids) c. Konsey, aracı kurumlar nezdinde tutulan menkul kıymetlere ilişkin çok taraflı hukuk anlaşmasının (Lahey Konvensiyonu) imzalanması konusundaki Komisyon önerisini değerlendirecektir. 2. Etkin gözetim ve denetim: Komisyon ilk kez finansal sektörün gözetim ve denetimindeki değerlendirme yaklaşımını açıklamıştır: a. Politika hedeflerinin tanımlanması ve mutabakat sağlanmasına yönelik olarak finansal gözetim ve denetimin iki temel amacı olmalıdır: - Hem kurumlar hem ürün ve hizmetler bazında sınır-ötesi finansal faaliyetin geliştirilmesi, - Finansal piyasaların giderek artan entegrasyonuna paralel olarak gözetim ve denetim standartlarının ve alınacak önlemlerin etkinliğinin sağlanması. b. Mevcut kurumsal çerçevenin etkin olarak kullanılması. Ancak yukarıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesinde mevcut yapının yetersiz kalması durumunda yeni yapıların oluşturulması da gerekmektedir. Komisyon gelecek beş yıllık dönemde Pan-Avrupa gözetim ve denetim kültürünün geliştirilmesi yönünde çalışacaktır. 90

93 Bankacılar Dergisi 3. Sınır-ötesi yatırımların ve rekabetin artırılması: Komisyon, finansal hizmetler alanındaki konsolidasyonun önünde halihazırda belirlenmiş engellerin kaldırılmasının ekonomik fayda sağlayacağı görüşündedir. Ayrıca, Komisyon finansal hizmetlerde konsolidasyonun piyasa güdümlü olacağını öngörmektedir. Komisyon muhtemel engeller hakkında bir ön rapor hazırlamıştır: Bu engellerin kaldırılması ya da en azından azaltılması sektörün ve ekonominin rekabet gücünü artıracak, büyümeyi ve istihdamı teşvik edecektir. 4. Dışsal unsurlar: Komisyonun temel hedeflerinden birisi AB finansal sektörünün global piyasalardaki rekabet gücünün artırılmasıdır. Komisyon üye ülkelerin finansal hizmetler alanında üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirip getirmediğini yakından izleyecektir. Ayrıca, ABD ve Çin ile düzenlemeler konusunda önceden yapılmış görüşmeleri ilerletecek, diğer ülkelerle (Japonya, Hindistan gibi) finansal alandaki ilişkilerini arttıracaktır. IV. Yeni Düzenleme Girişimleri Yeni düzenlemeler yapılmasına yönelik girişimler için Komisyonun benimsediği temel prensip; muhtemel maliyet ve faydanın daha iyi değerlendirilmesi için yoğun ön çalışmalar yapılmasıdır. Buna bağlı olarak Komisyon AB ekonomisine fayda sağlayacağını düşündüğü 2 temel politika alanını şöyle belirlemiştir: 1. Aktif yönetimi 2. Perakende finansal hizmetler Özel perakende ürünler için Komisyon, hem tüketici hem de sektör haklarını savunmak üzere alanında uzman kişilerin katılımıyla forum gruplarının oluşturulmasını, bu forumlarda sektördeki engellerin tanımlanması ve çözüm önerileri geliştirilmesini önermektedir. 1. Aktif yönetimi Komisyon Temmuz 2005 te yatırım fonları için AB düzenleme çerçevesinin geliştirilmesine yönelik olarak bir Green Paper yayımlamıştır. Green Paper da Avrupa piyasasında yatırım fonlarının çok yaygın olan bir türünün (Undertakings for Collective Investment in Transferable Securities, UCITS) gelişiminin desteklenmesi için AB mevzuatının etkileri değerlendirilmektedir. UCITS ile ilgili mevzuatın geliştirilmesi için önerilen adımlar üç başlık altında toplanmıştır: - Öncelikli önlemler (UCITS seçilebilir aktiflerinin açıklanması, bildirim prosedürleri, türev ürünlere yönelik tavsiyeler vb.), - Mevcut düzenlemeler baz alınarak çalışılacak konular (yönetim şirketleri pasaportu, fon dağıtımı, satış ve promosyon), - Uzun dönemli fırsatlar (sınır-ötesi birleşmeler, yatırımcıların korunması, alternatif yatırımlar vb), Komisyon kendisine iletilen görüşler sonrasındaki değerlendirmesini 2006 yılı ortalarında yayımlayacaktır. 91

94 Türkiye Bankalar Birliği 2. Perakende finansal hizmetler FSAP sürecinde perakende finansal hizmetler alanında Birliğin daha ileri adımlar atması gereği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte ürün karakterleri, dağıtım kanalları, tüketicinin korunması, sözleşme hukuku, tüketim kültürü, ekonomik ve yapısal gerçekler vb. konuların büyük rol oynadığı, dolayısıyla perakende finansal hizmet piyasalarının entegrasyonunun karmaşık ve zor olacağı vurgulanmıştır. Birliğin yeni dönem için açıkladığı politikalarda en önemli sınır-ötesi engellerin ve tüketiciler için risklerin belirlenerek bu alanlarda aksiyon alınması üzerinde durulmuştur. Komisyonun ilgisini yönlendireceği perakende finansal hizmet alanları şöyle belirlenmiştir: - Pan-Avrupa modeline göre tasarlanmış olan perakendeci hizmetlerdeki dağıtım kanallarının geliştirilmesi, - İpotekli konut finansmanı piyasalarının entegrasyonu, - Bilgi sağlama yükümlülüklerine ilişkin mevcut kuralların basitleştirilmesi ve kanunlaştırılması, - Finansal aracılık faaliyetleri, - Banka hesapları (sınır-ötesi hesap açılmasına yönelik engeller, havaleler vb.), Rejim (hayat sigortası, tasarruf ürünleri vb.). V. İzleme Süreci Komisyon White Paper da ele aldığı konularda kaydedilen ilerlemeler ve gelişmeler hakkında yıllık bazda değerlendirme raporu hazırlayacak ve kamuoyuna sunacaktır. Dipnotlar 1 Avrupa Tek Pazarı nın kurulması için alınacak önlemleri içeren 15 Haziran 1985 tarihli Avrupa Topluluğu Raporudur. 2 Avrupa Komisyonu tarafından 28 Ocak 1999 da kurulan Finansal Hizmetler Politikaları Uzman Grubu (High Level Financial Policy Group) tarafından hazırlanan rapordur. 3 Bkz. Financial Services Policy

95 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri * I. Giriş Avrupa Birliği (AB) bankacılık sektörü özellikle son beş yılda önemli yapısal değişiklikler geçirmiştir Bu süreçte öne çıkan temel değişiklikler, euronun ortak para birimi olarak üye ülkelerde kullanılmaya başlanması, 10 yeni üyenin AB ye katılması ve en önemlisi de Avrupa da finansal piyasaların entegrasyonunun sağlanmasına yönelik Mali Hizmetler Eylem Planı nın (Financial Services Action Plan-FSAP) hazırlanması olmuştur. AB finansal piyasalarının değişen yapısı bir takım değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Söz konusu süreçte bankaların geleneksel rollerinin değiştiği ve karlılıklarını artırmak için farklı ürün ve coğrafi bölgelere yatırım yapmaya başladıkları gözlemlenmektedir. Bu arada bankaların risk profilleri, bu riskleri yönetme yöntemleri ve fonlama mekanizmaları da değişikliğe uğramıştır. Bu çalışmada Avrupa Merkez Bankası verileri esas alınarak AB bankacılık sektöründe son dönemde gerçekleşen piyasa gelişmeleri ele alınmaktadır. Bu çerçevede AB bankacılık sektöründeki gelişmeler, konsolidasyon, piyasa yapısı, AB ye üye ülkelerin bankacılık sektörlerinde yaşanan önemli yapısal farklılıkların entegrasyon sürecinde ne ölçüde giderildiği, banka karlılığı ve fiyatlardaki gelişmeler ile bankacılık sektörünün karşı karşıya olduğu riskler dikkate alınarak incelenmektedir. Sonuç bölümünde ise çalışmanın kısa bir değerlendirmesi yapılmaktadır. II. AB Bankacılık Sektöründe Entegrasyon Sürecindeki Gelişmeler 1977 yılında düzenlenen Birinci Bankacılık Direktifi, AB de bankacılık düzenlemelerinin uyumlaştırılmasını amaçlamıştır. Ancak, entegrasyon süreci konusunda anlaşmaya varılamaması entegrasyon yöntemlerinde değişiklik yapılmasını gerekli kılmıştır. Yeni kabul edilen yöntemde ise ulusal düzenlemelerin asgari harmonizasyonu amaçlanmış, bu çerçevede karşılıklı tanıma ve menşe ülke kontrolü benimsenmiştir. Akabinde, 1986 Tek Avrupa Senedi (Single European Act) ve iç piyasasının tamamlanmasına yönelik Beyaz Belge, İkinci Bankacılık Direktifi, sermaye hareketlerinin liberalleştirilmesine ilişkin 1998 Konsey Direktifi, 1999 da euronun tedavüle girmesi ve Mali Hizmetler Eylem Planı (FSAP) ( ) tek Avrupa finansal piyasasının gelişimi için uygun ortamı sağlamıştır. 1 Avrupa da bankacılık sektörünün tarihsel yapısı itibariyle, entegrasyon sürecinin başında üye ülkelerdeki kurumsal, ekonomik ve demografik yapı her ülkede önemli ölçüde farklılık göstermekteydi. İkinci Bankacılık Direktifi ve karşılıklı tanıma prensibinden önce bankalar yabancı şube ve iştirak açma açısından önemli engellerle karşılaşmışlardır. Temel olarak karşılıklı tanıma prensibi 2 ve İkinci Bankacılık Direktifi çerçevesinde bankacılık hizmetlerinin ve şubeleşmenin önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu durum AB bankacılık sektöründe entegrasyon sürecinin geçmişten çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamıştır. * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Pelin Ataman Erdönmez tarafından hazırlanmıştır. 93

96 Türkiye Bankalar Birliği AB bankacılık sektöründe 1999 yılında kabul edilen Mali Hizmetler Eylem Planıyla (Financial Services Action Plan-FSAP) mali piyasaların entegrasyonunun önündeki engeller ve bu engellerin kaldırılması amaçlanmıştır yılında tamamlanması öngörülen FSAP, finansal hizmetlerde tek pazara geçiş için yasal mevzuatta yapılması planlanan değişiklikleri ve diğer öncelikli konularda atılacak adımları bir zaman çizelgesine bağlayan ve 42 düzenlemeden oluşan önlemler paketidir. Söz konusu 42 düzenlemeden 39 u 2005 in ilk yarısında tamamlanmıştır ve 2005 yılı başını kapsayan dönemde; yeni uluslararası finansal raporlama standartları uygulanmaya başlamış, (ii) Avrupa Komisyonu Basel II uygulamasıyla ilgili Direktifi ve Finansal Hizmetler Politikası ( ) na ilişkin Yeşil Belge yi (Green Paper) yayınlamıştır. Bunların yanında yeni kurumsal yönetim ilkeleri oluşturulmuş, diğer yandan şirketler kanununda değişiklik, muhasebe hükümlerinin modernleştirilmesi, iletişim ve kurumsal yönetim, finansal ortaklıkların denetimi ve finansal enstrümanlar piyasasına ilişkin direktifi de içeren bazı önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Söz konusu düzenlemelerin, AB bankacılık sektörünün uzun dönemli hedeflerinin gerçekleştirilmesinde etkili olması beklenirken, piyasaların rekabet gücünü artırmak ve sınır ötesi ticareti kolaylaştırmak suretiyle entegrasyon sürecini daha da hızlandırması öngörülmektedir Son yıllarda entegrasyon sürecinin ilerlemesindeki bir diğer önemli etken euronun tedavüle girmesi olmuştur. Tek para programının bir çok önemli sonucu bulunmaktadır. Euronun tedavüle girmesi sınır ötesi faaliyetlerin artmasına, finansal ürünlerin fiyatlarının ülkeler arasında karşılaştırılmasına, işlem maliyetlerinin düşmesine ve merkez bankası likiditesine ulaşılmasına olanak sağlayan ortak bir çerçeve yaratılmasına yol açmıştır. AB de entegrasyon sürecini sağlayan unsurlardan birisi de bankaların yurtdışında şube açmaları ve iştirak edinmeleridir. Bu süreç iştirak edinmekten ziyade giderek artan bir oranda şube açmak suretiyle devam etmektedir. Bununla birlikte, iştirak edinmek de önemlini korumaya devam etmektedir. AB ülkelerindeki yabancı bankaların yaklaşık yarısı iştirak edinmek suretiyle sistemde var olmaktadır. AB de yabancı şube ve iştiraklerin piyasa payları 2003 te yüzde 23,4 iken bu oran 2004 sonunda yüzde 24,7 ye yükselmiştir. AB ye yeni katılan ülkelerin bankacılık sektörlerinde ise yabancıların payı yüksektir. Euro bölgesinde yabancıların payı yüzde 15,5 iken, yeni üyelerin bankacılık sektöründe yabancıların payı yüzde 71 dir (ECB, 2005, s. 12). AB bankaları euro bölgesinde faaliyetlerini sınır ötesi hizmet sunmak suretiyle coğrafi olarak da çeşitlendirmiştir. Euro bölgesi bankaların sınır ötesi interbank kredileri 1998 de yüzde 20 den 2003 de yüzde 25 e yükselmiştir. Banka dışı kurumlar tarafından ihraç edilen sınır ötesi menkul kıymetler ise yüzde 20 den yüzde 45 e yükselmiştir. Buna karşılık, banka dışı kurumlara verilen sınır ötesi krediler toplam kredilerin yüzde 5 inden daha düşük kalmıştır. Euro bölgesinde toptancı piyasalarda ve menkul kıymet piyasalarında önemli ölçüde gerçekleştirilirken, perakende piyasaların entegrasyonu tamamlanmamıştır. Entegrasyon süreci bankaların faaliyetlerini sürdürdükleri operasyonel ortamlarda değişiklik yaratmıştır. Özellikle rekabet artmış, karlılık ve etkinlik üzerinde daha fazla baskı yaratmıştır. AB de banka dışı kurumların da 3 bankacılık hizmeti sunmaya başlaması rekabetin önemli ölçüde artmasına neden olmuştur. 4 94

97 Bankacılar Dergisi III. AB Bankacılık Sektöründe Piyasa Gelişmeleri 1. Konsolidasyon 1980 li yılların sonu ve 1990 lı yılların başında yeniden yapılandırma sürecinin bir sonucu olarak çok sayıda AB ülkesinde birleşme ve devralmalar yaşanmıştır lı yıllarda banka birleşmeleri açısından iki dönemden bahsetmek mümkündür. İlk dönem 1990 ların başında tek piyasa programıyla bağlantılı olarak, ikinci dönem ise 1990 ların sonunda euronun tedavüle girmesiyle ortaya çıkmıştır. İlk dönemde yaşanan birleşmeler sonucunda genellikle ulusal bazda büyük bankalar yaratılmıştır. Son zamanlarda gerçekleştirilen birleşmeler ise daha çok küçük bankalar arasında yaşanmaktadır. AB bankacılık sektöründe birleşme ve devralmalar düşük düzeyde kalmakla birlikte, Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinden özellikle Almanya, Avusturya, İtalya, İskandinav ülkeleri, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg daki bazı bölgesel bankalar son zamanlarda birleşme ve devralma suretiyle büyüme göstermişlerdir. Bunun yanında, bankaların, sigorta şirketleri ve menkul kıymet firmalarıyla birleşmeleri sayesinde mali ortaklıklar (financial conglomerates) yaratılmıştır. Birleşme ve devralmaların toplam değerinin yüzde 30 u, sektörler arasında birleşme ve devralmalardan oluşmuştur. Özellikle Belçika, Almanya, Finlandiya ve İrlanda da sektörler arasında birleşmeler yoğun şekilde yaşanmıştır (Ataman, 2004, s.73). AB de kredi kuruluşlarının sayısı 1997 den beri düşmektedir de bu düşüş sürmüş, kredi kuruluşlarının sayısı olarak gerçekleşmiştir. Birleşme ve devralma faaliyetlerindeki azalma ise 1999 yılından beri sürmektedir. Bu eğilim yerel birleşme ve devralma faaliyetlerinin azalmasına bağlı olarak 2004 ve 2005 in ilk yarısında da sürmüştür. Buna karşılık, sınır ötesi birleşme ve devralmalar, dönemine göre finansal piyasaların daha çok entegre olması, yüksek rekabet ortamı ve euronun tedavüle girmesi gibi nedenlerle artmıştır. Grafik 1: AB-13 Ülke Birleşme ve Devralma Sayıları Grafik 2: Yeni 10 Üye Ülke Birleşme ve Devralma Sayıları Kaynak: ECB (2005e) 95

98 Türkiye Bankalar Birliği Banka birleşmeleri sonucunda Avrupa Birliği ülkelerindeki bankaların şube ve personel sayılarında düşüşler meydana gelmiştir. Özellikle, Belçika, Finlandiya, Hollanda, Danimarka ve İsveç gibi konsantrasyon oranının çok arttığı ülkelerde birleşme ve devralmalar sonucunda banka şube ve personel sayılarında önemli oranda gerileme yaşanmıştır. AB bankacılık sektöründe süregelen konsolidasyon süreci daha rekabetçi bir ortam yaratılmasını, bankalarının etkinliklerinin artmasını ve sermaye piyasalarında faaliyet göstermek için gerekli optimal büyüklüğe ulaşmalarını sağlamıştır. Bundan sonraki süreçte, ulusal sınırlar içinde gerçekleşen birleşme ve devralmaların yerini sınır ötesi birleşme ve devralmaların alması beklenmektedir. Bunun yanında bankaların büyüme stratejilerini özellikle gelişmekte olan ülkelerde banka satın almak suretiyle devam ettirmeleri öngörülmektedir Piyasa Yapısı Bankacılık sektöründeki rekabet çok sayıda üye ülkede yüksek konsantrasyon oranlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bir çok ülke özellikle de küçük AB üyesi ülkelerin bankacılık sektöründe yoğunlaşma oranı yüksektir. (Belçika, Hollanda ve Finlandiya da en büyük 5 kuruluşun aktifleri, toplam aktiflerin yüzde 84 ü civarındadır.) Bununla birlikte yoğunlaşma oranı Almanya, İtalya, Lüksemburg ve İngiltere de göreli olarak düşük kalmıştır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda yoğunlaşmış piyasa yapısının rekabetçi piyasa koşullarını olumsuz yönde etkileyip etkilemediği değerlendirilmektedir. Eğer bir piyasa monopol veya oligopol şekilde karakterize edilirse bu durum piyasa gücünün istismar edildiği endişelerini gündeme getirmektedir. Nitekim bir çok AB ülkesinde bankacılık piyasasının monopol bir yapıda olduğu gözlemlenmektedir. Öte yandan başka çalışmalarda daha yoğunlaşmış bir bankacılık piyasasının daha rekabetçi bir piyasa anlamına geldiği gösterilmektedir (Tablo 4-5). Deregülasyon ve entegrasyon süreci bankaların yeni faaliyetlere yönelmelerine ve farklı piyasalarda faaliyet göstermelerine yol açmıştır. Bu yeni alanlardan elde edilen getiriler, geleneksel bankacılık nedeniyle düşen kar marjlarının yeniden yükselmesini sağlamıştır. Bazı ülkelerde maliyetleri azaltmaya ve küçülmeye doğru bir yöneliş vardır. Daha çok büyük bankalar şube kapatmayı tercih etmişlerdir. Bazı bankalar ise bireysel bankacılığa odaklanmak için, yeniden pozisyon oluşturmaya ve yatırım bankacılığı, refah yönetimi, sigortacılık gibi temel olmayan faaliyetlerini elden çıkarmaya yönelmişlerdir (ECB, 2005e,11). 3. Banka Karlılığı ve Fiyat Gelişmeleri AB-25 bankalarının karlılığı 2004 yılında daha da artmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasındaki en önemli etkenler, karşılık miktarındaki azalma ve hanehalkına verilen konut kredilerindeki artıştır. Uluslararası finansal raporlama standartlarının yayınlanması geçmiş yıllarla olan karşılaştırmayı gölgelese de bu eğilim 2005 yılının ilk yarısında da sürmüştür. Banka karlılığını artıran bir diğer etmen ise, kurumsal sektör iflaslarının azalması ve takipteki kredilerin azalmasıdır (Tablo 7). Bununla birlikte, toplam gelirler içinde faiz gelirlerinin oranı 2003 de olduğu gibi 2004 yılında da düşmeye devam etmiştir yılında AB-25 bankaları için ortalama özkaynak karlılığı yüzde 12,21 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 2003 deki seviyesinden 2 puan daha yüksektir. Aktif karlılığındaki gelişmeler de özkaynak karlılığına benzer şekildedir. Hem AB kökenli hem de AB dışından yabancı bankalardaki özkaynak karlılığı ise 2004 sonunda yüzde 11,7 olarak gerçekleşmiştir.

99 Bankacılar Dergisi Toplam gelirin toplam aktifler içindeki oranı AB-25 ülkelerindeki, euro bölgesindeki ve AB-13 ülkelerindeki hemen hemen tüm kuruluşlarda 2003 ve 2004 yılında düşmüştür. Ayrıca, toplam gelir içinde net faiz geliri 2003 ve 2004 yılları arasında AB-13 ve euro bölgesinde düşmüştür. Bir çok banka, özellikle ipotekli konut finansmanı (mortgage), tüketici kredileri, KO- Bİ kredileri ve fon yönetimine ağırlık vermek suretiyle temel bankacılık faaliyetlerine odaklanmaya devam etmiştir yılında yüzde 120 olan yurtiçi kredilerin GSYİH e oranı, 2004 de yüzde 116 olarak gerçekleşmiştir. Menkul kıymet borsası kapitilizasyonu ise yüzde 68 e ulaşmıştır. Grafik 3: AB-25 Bankalarının Karlılığı ve Maliyet/Gelir Oranı* *ROE: Özkaynak karlılığı Kaynak: ECB, 2005 Tüketici kredileri AB ye yeni katılan ülkelerde dahil olmak üzere 1998 yılından beri yükselmektedir yılının sonunda AB de toplam kredi stoku yaklaşık olarak 900 milyar euro olup, 2003 yılına göre yüzde 6,7, 1998 yılına göre ise yüzde 40 yükselmiştir. Tüketici kredileri içinde yüzde 17 lik bir paya sahip olan hanehalkına verilen kredilerin bu düşük oranına rağmen tüketici kredileri en cazip ve karlı bankacılık faaliyetlerinden birisi olarak görülmektedir. Aralık 2004 de euro bölgesinde tüketici kredilerinin yüzde 40 ı 5 yıl veya daha fazla, yüzde 37 si 1-5 yıl, geri kalan yüzde 23 ü ise 1 yıldan az vadeye yayılmıştır. Almanya, İngiltere ve Fransa tüketici kredilerinde en büyük piyasa payına sahip ülkelerdir. Tüketici kredilerindeki yoğunlaşma oranı incelendiğinde beş büyük bankanın toplam krediler içindeki payı özellikle küçük ülkelerde yüksektir. Bu oran sadece beş ülkede (Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve Avusturya) yüzde 40 ın altındadır. Kredi kuruluşları tarafından verilen tüketici kredileri fiyat, kredi büyüklüğü ve vade a- çısından farklı kombinasyonlar içermektedir. Son yıllarda tüketiciye farklı ve yeni ürünler sunulmaktadır. Söz konusu yeni ürünler tüketiciye sunulan ürün çeşitliliğini artırmıştır. Bu kredilerin miktarı ve vadeleri son beş yılda yüzde 100 den fazla yükselmiştir. 97

Türk Bankacılık Sistemi. Eylül 2005

Türk Bankacılık Sistemi. Eylül 2005 Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 2005 Türk Bankacılık Sistemi 2005 * 1. Genel Değerlendirme Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların bankacılık sistemine doğrudan veya

Detaylı

Türk Bankacılık Sistemi Haziran 2005 *

Türk Bankacılık Sistemi Haziran 2005 * Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Türk Bankacılık Sistemi Haziran 2005 * I. 2005 Yılının İlk Yarısında Ekonomideki Gelişmeler Yabancı yatırımcıların YTL cinsinden finansal araçlara olan talepleri sürerken

Detaylı

Türkiye Bankacılık Sistemi 1, 2 Eylül 2007

Türkiye Bankacılık Sistemi 1, 2 Eylül 2007 Türkiye Bankacılık Sistemi 1, 2 Eylül 27 Eylül 27 İtibariyle Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler 1. Genel Değerlendirme Bankacılık sistemi, Temmuz 27 de gerçekleşmiş olan genel seçimler öncesi, likit varlıklarını

Detaylı

MNG BANK A.Ş. BİLANÇOSU

MNG BANK A.Ş. BİLANÇOSU BİLANÇOSU Bağımsız Sınırlı Denetimden Geçmiş Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot (30/09/2006) (31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 10.069 2.643 12.712

Detaylı

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. ENFLASYONA GÖRE DÜZELTİLMİŞ KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. ENFLASYONA GÖRE DÜZELTİLMİŞ KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU ENFLASYONA GÖRE DÜZELTİLMİŞ KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2004 ) ( 31/12/2003) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 84 541 625 168 1,101 1,269 1.1.Kasa

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU MİLYAR TÜRK LİRASI AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2004) ( 31/12/2003 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 69.949 59.419 129.368 107.671

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO BİN YENİ TÜRK LİRASI

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO BİN YENİ TÜRK LİRASI KONSOLİDE BİLANÇO AKTİF KALEMLER Dipnot (31.12.2005) (31.12.2004) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 146.337 47.398 193.735 60.664 51.822 112.486 1.1.Kasa 29.512-29.512 22.284-22.284

Detaylı

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2005 ) ( 31/12/2004 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 84 221 305 84 541 625 1.1 Kasa 33 0 33 84 0 84 1.2 Efektif

Detaylı

DENİZBANK A.Ş. MİLYAR TÜRK LİRASI

DENİZBANK A.Ş. MİLYAR TÜRK LİRASI DENİZBANK A.Ş. 30 HAZİRAN 2003 VE 31 ARALIK 2002 TARİHLERİ İTİBARİYLE ENFLASYONA GÖRE DÜZELTİLMİŞ KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOLAR Sınırlı Denetimden Geçmiş Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU BİN YENİ TÜRK LİRASI CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2005 ) ( 31/12/2004) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ

Detaylı

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/03/2006 ) ( 31/12/2005 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 73 468 541 84 221 305 1.1 Kasa

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2004 ) ( 31/12/2003) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 80.104 59.988 140.092 74.313

Detaylı

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2006 ) ( 31/12/2005 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 174 412 586 84 221 305 1.1 Kasa

Detaylı

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2006 ) ( 31/12/2005 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 106 405 511 84 221 305 1.1 Kasa

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO BİN YENİ TÜRK LİRASI

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO BİN YENİ TÜRK LİRASI ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO Bağımsız CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot (30.06.2005) (31.12.2004) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 87.535 48.206 135.741

Detaylı

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

ÇALIK YATIRIM BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2005 ) ( 31/12/2004 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 165 365 530 84 541 625 1.1.Kasa

Detaylı

DENIZBANK A.S. VE BAGLI ORTAKLIKLARI

DENIZBANK A.S. VE BAGLI ORTAKLIKLARI KONSOLIDE BILANÇOLAR AKTIF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2005 ) ( 31/12/2004 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKIT DEGERLER VE MERKEZ BANKASI (5.I.1) 170,980 268,682 439,662 106,476 294,200 400,676 1.1.Kasa 40,328-40,328

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2003 ) ( 31/12/2002 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 97.415 48.817 146.232 50.101 52.282 102.383

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31 / 03 / 2006 ) ( 31 / 12 / 2005 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

DENİZBANK A.Ş. VE BAĞLI ORTAKLIKLARI

DENİZBANK A.Ş. VE BAĞLI ORTAKLIKLARI 30 EYLÜL 2005 VE 31 ARALIK 2004 TARİHLERİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇOLAR Sınırlı Denetimden Geçmiş Tam Kapsamlı Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2005 ) ( 31/12/2004 ) TP YP Toplam TP YP

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2006) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 119.404

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2006) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 89.421

Detaylı

TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş. 31 Mart 2006 ve 31 Aralık 2005 Tarihleri İtibariyle Bilançolar (Bin Yeni Türk Lirası)

TÜRKİYE SINAİ KALKINMA BANKASI A.Ş. 31 Mart 2006 ve 31 Aralık 2005 Tarihleri İtibariyle Bilançolar (Bin Yeni Türk Lirası) 31 Mart 2006 ve 31 Aralık 2005 Tarihleri İtibariyle Bilançolar TSKB Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 31 Mart 2006 31 Aralık 2005 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

Diğer(+/-) Diğer (+/-)

Diğer(+/-) Diğer (+/-) EK-1-E V. KONSOLİDE OLMAYAN NAKİT AKIM TABLOSU Dipnot (01/01/2006-30 / 09 / 2006 ) (01/01/2005-30 / 09 / 2005 ) A. BANKACILIK FAALİYETLERİNE İLİŞKİN NAKİT AKIMLARI 1.1. Bankacılık Faaliyet Konusu Aktif

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO 5 I. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2006) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI 3,667,294 117,322 3,784,616 2,649,395

Detaylı

ALTERNATIFBANK A.S. KONSOLIDE OLMAYAN BILANÇO

ALTERNATIFBANK A.S. KONSOLIDE OLMAYAN BILANÇO ALTERNATIFBANK A.S. KONSOLIDE OLMAYAN BILANÇO Bagimsiz Denetimden Geçmis AKTIF KALEMLER Dipnot (30.09.2006) (31.12.2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKIT DEGERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 46,877 36,048

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2006 ) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 89.421 264.153

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2007) ( 31/12/2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 13,795 25,923 39,718 11,080 16,987 28,067 II. GERÇEĞE

Detaylı

AKTIF TOPLAMI 1,291, ,642 1,630,590 1,177, ,192 1,470,292

AKTIF TOPLAMI 1,291, ,642 1,630,590 1,177, ,192 1,470,292 KONSOLIDE OLMAYAN BILANÇO Bagimsiz Denetimden Geçmis AKTIF KALEMLER Dipnot (31.03.2006) (31.12.2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKIT DEGERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 23,811 33,219 57,030 9,512 30,278

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU Denetimden Geçmiş Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2007) ( 31/12/2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 10.796

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/09/2007) ( 31/12/2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 13.795 25.923 39.718 11.080 16.987

Detaylı

KONSOLİDE BİLANÇO AKTİF TOPLAMI

KONSOLİDE BİLANÇO AKTİF TOPLAMI TÜRKİYE SINAİ KALKINM TSKB KONSOLİDE BİLANÇO Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM Dipnot (30 Eylül 2007) (31 Aralık 2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ

Detaylı

AKTİF TOPLAMI 153, , , , , ,818. İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu mali tabloların tamamlayıcı bir unsurudur.

AKTİF TOPLAMI 153, , , , , ,818. İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu mali tabloların tamamlayıcı bir unsurudur. 30 Haziran 2007 Tarihi İtibarıyla Konsolide Olmayan Bilançolar CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2007 ) ( 31/12/2006 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

AKTİF TOPLAMI İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı bir unsurudur.

AKTİF TOPLAMI İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı bir unsurudur. 30 Haziran 2007 Tarihi İtibarıyla Konsolide Bilançolar Bağımsız Denetimden Geçmiş CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2007 ) ( 31/12/2006 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2006) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 1.696.787 853.752 2.550.539 867.786 418.513

Detaylı

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2012 (Son Dönem Karşılaştırmalı)

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2012 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2012 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Rapor Kodu : DT08 Ağustos 2012 İçindekiler Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık

Detaylı

ALTERNATIFBANK A.S. VE MALI ORTAKLIKLARI KONSOLIDE BILANÇOSU BIN YENI TÜRK LIRASI

ALTERNATIFBANK A.S. VE MALI ORTAKLIKLARI KONSOLIDE BILANÇOSU BIN YENI TÜRK LIRASI KONSOLIDE BILANÇOSU Bagimsiz Denetimden Geçmis AKTIF KALEMLER Dipnot (31.03.2006) (31.12.2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKIT DEGERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 23,825 33,219 57,044 9,525 30,278 39,803

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30/06/2007) ( 31/12/2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI. A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2004 ) ( 31/12/2003) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 60.107 97.578 157.685 78.233 50.387 128.620

Detaylı

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Mart 2015 (Son Dönem Karşılaştırmalı)

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Mart 2015 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Mart 2015 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Rapor Kodu : DT08 Haziran 2015 İçindekiler Sayfa No. Türkiye'de Bankacılık Sistemi

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 EYLÜL 2015 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız 31 Aralık 2014 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/12/2006) ( 31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 11.080 16.987 28.067 5.983 15.649 21.632

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 HAZİRAN 2017 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız 2017 31 Aralık 2016 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 30.09.2017 31.12.2016 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 MART 2017 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden 31 Mart 2017 31 Aralık 2016 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 EYLÜL 2016 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden 30 Eylül 2016 31 Aralık 2015 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam

Detaylı

I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU)

I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) 31 MART 2016 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden 31 Mart 2016 31 Aralık 2015 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 31.03.2017 31.12.2016 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. ve FİNANSAL ORTAKLIKLARI KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 30.06.2017 31.12.2016 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 31.03.2017 31.12.2016 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot 30.06.2017 31.12.2016 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 MART 2017 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Sınırlı denetimden Bağımsız denetimden 31 Mart 2017 31 Aralık 2016 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 EYLÜL 2016 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Sınırlı denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 30 Eylül 2016 31 Aralık 2015 AKTİF KALEMLER Dipnot TP

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 HAZİRAN 2016 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Sınırlı denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 30 Haziran 2016 31 Aralık 2015 AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 HAZİRAN 2015 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız 30 Haziran 2015 31 Aralık 2014 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden AKTİF KALEMLER Dipnot 30.09.2013 31.12.2012 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 372.396

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO AKTİF KALEMLER Dipnot 31.03.2008 31.12.2007 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 312.796 243.170 555.966 209.602 217.950 427.552

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU EK1A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31/03/2007) ( 31/12/2006) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 3,341,784

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) ŞEKERBANK T.A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Denetimden AKTİF KALEMLER Dipnot 30.06.2013 31.12.2012 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 359.252

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu konsolide finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 EYLÜL 2012 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız Cari dönem Önceki dönem 30 Eylül 2012 31 Aralık 2011 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU Denetimden Geçmiş Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot (30/09/2008) (31/12/2007) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 7.208

Detaylı

ŞEKER FAKTORİNG A.Ş. Finansal Kurumlar Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim

ŞEKER FAKTORİNG A.Ş. Finansal Kurumlar Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU ŞEKER FAKTORİNG A.Ş. Finansal Kurumlar Finansal Rapor 2017-1. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama 01.01.2017-31.03.2017 Dönemine Ait Finansal Tablolar

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız AKTİF KALEMLER (31/03/2010) (31/12/2009) Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 9,197 27,592

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU Bağımsız AKTİF KALEMLER Dipnot (31/03/2008) (31/12/2007) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 13,874 26,919 40,793 9,212 21,459 30,671

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU Bağımsız AKTİF KALEMLER Dipnot (30/06/2008) (31/12/2007) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 15,556 24,647 40,203 9,212 21,459 30,671

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31 / 03 / 2016 ) ( 31 / 12 / 2015 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30 / 06 / 2014 ) ( 31 / 12 / 2013 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31 / 03/ 2015 ) ( 31 / 12 / 2014 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31 / 03 / 2016 ) ( 31 / 12 / 2015 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1)

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim

ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan 2016-2. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama Bağımsız Denetçi Görüşü Bağımsız Denetim Kuruluşu

Detaylı

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU AKTİF KALEMLER Dipnot (31/12/2006) (31/12/2005) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 1.696.787 853.752 2.550.539 867.786

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar, bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar, bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. Tarihi İtibarıyla Konsolide Olmayan Bilanço (Finansal Durum Tablosu) Sınırlı 31 Aralık 2013 AKTİF (VARLIKLAR) Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI 5-I-1 637 53 690 808 53

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 MART 2015 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden 31 Mart 2015 31 Aralık 2014 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 30 EYLÜL 2014 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız 30 Eylül 2014 31 Aralık 2013 AKTİF KALEMLER Dipnot TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE

Detaylı

I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU)

I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) 31 MART 2015 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇO I. KONSOLİDE BİLANÇO (KONSOLİDE FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden 31 Mart 2015 31 Aralık 2014 AKTİF KALEMLER TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT

Detaylı

RABOBANK A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim

RABOBANK A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU RABOBANK A.Ş. Banka Finansal Rapor 2016-2. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama Bağımsız Denetçi Görüşü Bağımsız Denetim Kuruluşu Denetim Türü Denetim

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 31 / 03 / 2017 ) ( 31 / 12 / 2016 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1)

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız AKTİF KALEMLER Dipnot (30/09/2008) (31/12/2007) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 7,164 24,628 31,792 9,207 21,459

Detaylı

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU

TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU TURKISH BANK A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU Bağımsız Denetimden Geçmiş AKTİF KALEMLER Dipnot (31/03/2009) (31/12/2008) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 14.812 22.141

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30 / 06 / 2015 ) ( 31 / 12 / 2014 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30 / 06 / 2015 ) ( 31 / 12 / 2014 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1)

Detaylı

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan 216-3. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama Bağımsız Denetçi Görüşü Bağımsız Denetim

Detaylı

ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Aylık Bildirim

ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU ŞEKERBANK T.A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide 2016-3. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama Bağımsız Denetçi Görüşü Bağımsız Denetim Kuruluşu Denetim

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot ( 30 / 09 / 2016 ) ( 31 / 12 / 2015 ) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1)

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot (31 / 03 / 2013) (31 / 12 / 2012) TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 4.435.750

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI.A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN NAKİT AKIŞ TABLOSU

T.C. ZİRAAT BANKASI.A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN NAKİT AKIŞ TABLOSU T.C. ZİRAAT BANKASI.A.Ş.'NİN KONSOLİDE OLMAYAN NAKİT AKIŞ TABLOSU EK1-E A. BANKACILIK FAALİYETLERİNE İLİŞKİN NAKİT AKIMLARI Dipnot ( 31/12/2006) ( 31/12/2005) 1.1 Bankacılık Faaliyet Konusu Aktif ve Pasiflerdeki

Detaylı

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2014 (Son Dönem Karşılaştırmalı)

Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2014 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık Dönemler İtibariyle Banka ve Grup Bilgileri Haziran 2014 (Son Dönem Karşılaştırmalı) Rapor Kodu : DT08 Ağustos 2014 İçindekiler Türkiye'de Bankacılık Sistemi Üç Aylık

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot 30.09.2012 31.12.2011 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 3.551.941 12.437.109

Detaylı

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU)

T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) EK1-A T.C. ZİRAAT BANKASI A.Ş. KONSOLİDE BİLANÇOSU (FİNANSAL DURUM TABLOSU) AKTİF KALEMLER Dipnot 30.06.2012 31.12.2011 TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER VE MERKEZ BANKASI (1) 4.025.609 8.886.559

Detaylı

İlişikteki notlar bu konsolide finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır.

İlişikteki notlar bu konsolide finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır. 31 MART 2013 VE 31 ARALIK 2012 TARİHLERİ İTİBARIYLA KONSOLİDE BİLANÇOLAR (FİNANSAL DURUM TABLOLARI) CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM AKTİF KALEMLER Dipnot 31/03/2013 31/12/2012 (Beşinci Bölüm) TP YP Toplam TP YP

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 ARALIK 2012 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 31 Aralık 2012 31 Aralık 2011 AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 ARALIK 2013 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 31 Aralık 2013 31 Aralık 2012 AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

FİNAL VARLIK YÖNETİM A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim

FİNAL VARLIK YÖNETİM A.Ş. Banka Finansal Rapor Konsolide Olmayan Aylık Bildirim KAMUYU AYDINLATMA PLATFORMU FİNAL VARLIK YÖNETİM A.Ş. Banka Finansal Rapor 2017-2. 3 Aylık Bildirim Finansal Tablolara ilişkin Genel Açıklama Bağımsız Denetçi Görüşü Bağımsız Denetim Kuruluşu Denetim Türü

Detaylı

Banka, Şube ve Personel Sayıları

Banka, Şube ve Personel Sayıları İÇİNDEKİLER Banka, Şube ve Personel Sayıları... 1 Seçilmiş Bilanço Kalemleri... 2 Bilanço İçi Büyüklükler... 4 Bilanço Dışı Büyüklükler 5 Temel Büyüklüklere İlişkin Gelişim 7 Kârlılık... 8 Krediler...

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 ARALIK 2011 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 31 Aralık 2011 31 Aralık 2010 AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

ÜÇÜNCÜ KISIM 31 ARALIK 2010 HESAP DÖNEMİNE AİT KONSOLİDE OLMAYAN FİNANSAL TABLOLAR

ÜÇÜNCÜ KISIM 31 ARALIK 2010 HESAP DÖNEMİNE AİT KONSOLİDE OLMAYAN FİNANSAL TABLOLAR 31 Aralık 2010 Tarihinde Sona Eren Döneme Ait Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu İçin Hazırlanan Bağımsız Denetim Raporu ÜÇÜNCÜ KISIM 31 ARALIK 2010 HESAP DÖNEMİNE AİT KONSOLİDE OLMAYAN FİNANSAL

Detaylı

İlişikteki notlar bu finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır Yurt Dışı

İlişikteki notlar bu finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır Yurt Dışı 31 ARALIK 2012 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO AKTİF KALEMLER TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER 3 11.864 14.215 26.079 34.489-34.489 II. GERÇEĞE UYGUN DEĞER FARKI K/Z'A YANSITILAN FV 4-5.000-5.000

Detaylı

İlişikteki notlar bu konsolide finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır.

İlişikteki notlar bu konsolide finansal tabloların ayrılmaz bir parçasıdır. KONSOLİDE NAKİT AKIŞ TABLOLARI CARİ DÖNEM ÖNCEKİ DÖNEM (01/01/2013 - (01/01/2012-30/06/2013) A. BANKACILIK FAALİYETLERİNE İLİŞKİN NAKİT AKIMLARI 1.1 Bankacılık Faaliyet Konusu Aktif ve Pasiflerdeki Değişim

Detaylı

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır.

İlişikteki açıklama ve dipnotlar bu finansal tabloların tamamlayıcı parçalarıdır. 31 ARALIK 2014 TARİHİ İTİBARIYLA KONSOLİDE OLMAYAN BİLANÇO I. BİLANÇO (FİNANSAL DURUM TABLOSU) Bağımsız denetimden geçmiş Bağımsız denetimden geçmiş 31 Aralık 2014 31 Aralık 2013 AKTİF KALEMLER Dipnot

Detaylı

Cari Dönem

Cari Dönem 31 ARALIK 2011 TARİHİ İTİBARIYLA BİLANÇO AKTİF KALEMLER TP YP Toplam TP YP Toplam I. NAKİT DEĞERLER 3 34.489-34.489 47.360-47.360 II. GERÇEĞE UYGUN DEĞER FARKI K/Z'A YANSITILAN FV 4 5.000-5.000 1.010-1.010

Detaylı