B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI"

Transkript

1 T. C Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Yavuz TULUM Danışman Öğretim Üyesi : Prof. Dr. Ferhan G. SAĞIN Bornova - İZMİR 2007

2 ÖNSÖZ " B Kompleks Vitaminleri ve Biyokimyası konulu mezuniyet tezimi hazırlarken tez çalışmamda iyi niyet ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Sayın Prof. Dr. Ferhan G. Sağın a teşekkür ederim. Ayrıca tüm eğitim ve öğretim hayatım boyunca bana hep destek olan aileme teşekkürü bir borç bilirim. Stj. Diş Hekimi Yavuz Tulum 2

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ ve AMAÇ.5 GENEL BİLGİLER.7 I. TARİHÇE...7 II. B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ.9 A) B1 VİTAMİNİ (TİAMİN) TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM LABORATUVAR TAYİNİ EKSİKLİĞİ TEDAVİDE KULLANIMI 19 B) B2 VİTAMİNİ (RİBOFLAVİN) TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM LABORATUVAR TAYİNİ EKSİKLİĞİ TEDAVİDE KULLANIMI.25 C) B3 VİTAMİNİ (NİASİN, NİKOTİNİK ASİD) TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM EKSİKLİĞİ TEDAVİDE KULLANIMI.32 D) B4 VİTAMİNİ (KOLİN)..33 3

4 E) B5 VİTAMİNİ (PANTOTENİK ASİD) TARİHÇES KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM EKSİKLİĞİ...36 F) B6 VİTAMİNİ (PİİRİDOKSİN) TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM EKSİKLİĞİ TEDAVİDE KULLANIMI...40 G) B7 VİTAMİNİ (BİOTİN, H VİTAMİNİ) H) B12 VİTAMİNİ (KOBALAMİN) TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM EKSİKLİĞİ.49 İ) FOLİK ASİD TARİHÇESİ KİMYASAL YAPISI FİZYOLOJİK ROLÜ BESİNSEL KAYNAKLARI GÜNLÜK GEREKSİNİM EKSİKLİĞİ..53 TARTIŞMA ve SONUÇ.56 KAYNAKLAR..58 4

5 GİRİŞ ve AMAÇ Vitamin kelimesi ilk kez 1911'de Funk adlı araştırmacı tarafından kullanılmıştır. Bu araştırmacı, özel bir diyetle beslenen güvercinlerde görülen felçlerin, pirinç muamele işlemleri sırasında çıkan sudan elde edilen bir madde ile tedavi edilebildiğini ve bu nedenle bu felçlerin besinlerdeki mevcut bir madde ile önlenebileceğini gösterince bu maddeye yaşam için gerekli bir amin anlamında 'vitamin' adını verdi. Günümüzde vitamin denince enerji verici ya da yapı taşı olmamakla birlikte sağlıklı yaşam için mutlaka dışardan alınması gerekli, biyolojik olayların normal olabilmesi için etkinliklerine ihtiyaç duyulan moleküller anlaşılmaktadır. Vitaminler vücudun sağlıklı gelişimi, sindirim fonksiyonları, enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanması açısından oldukça gereklidirler. Ayrıca vücudumuzun karbohidrat, yağ ve proteini kullanmasını da, koenzim rolleriyle sağlarlar. Bu nedenle vitaminler besinlerimizde bulunmadığı zaman metabolizmada bozukluklar ortaya çıkabilir. Vitaminler, kimyasal yapı ve özelliklerine göre yağda ve suda eriyen vitaminler olarak gruplandırılırlar. Yağda eriyen vitaminler; A vitamini, D vitamini, E vitamini, K vitaminidir. Suda eriyenler ise B kompleksi ve C vitaminidir. B vitamini, bir vitaminler grubu olduğundan bu gruptaki vitaminlere B kompleks vitaminler de denir. B grubu adı, bu grupta yer alan vitaminlerin kimyasal yapılarının veya etkilerinin benzerliğinden değil, daima beraber bulunmalarından verilmiştir. Eğer bir besin B 1 vitaminince fakirse, diğer B vitaminlerince de fakirdir. Bugün on iki kadar B vitamini bilinmektedir. Fakat bunlar B olarak değil, kimyasal yapılarına göre isimlendirilirler. B grubu vitaminleri, çeşitli enzimlere koenzim olarak görev yaparlar. B grubu vitaminleri vücutta özellikle sinir sisteminin düzenli çalışmasında etkilidirler. Bunun dışında sindirim sisteminde, karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında da önemli görevleri vardır. 5

6 Genellikle B vitaminleri; et, süt, yumurta sarısı, bira mayası, hububat, karaciğer, yeşil sebzeler, yerfıstığı ve soya fasulyesinde bulunurlar. B grubu vitaminlerinin yetersizliğinde, sinir ve sindirim sistemi bozuklukları, anemi ve deride yaralar görülür. Bu tez çalışmasında birincil amacım B grubu vitaminlerinin genel yapılarını, biyokimyasını, sentezini ve vücuttaki dağılımlarıyla ilgili genel bilgileri gözden geçirmek ve bu bilgileri güncel bilgilerin ışığında tartışmaktır. Tezimin ana hedefi ise B grubu vitaminlerinin vücudumuz için biyokimyasal fizyolojik önemini değerlendirmenin yanı sıra karbonhidrat, yağ, protein mekanizmasındaki yeri ve sindirim sistemi, cilt ve özellikle oral sağlık üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesidir. Tüm bu güncel bilgi ve yaklaşımların aktarılmasıyla diş hekimliğinde ve sağlıkta B vitaminleri gerekli konusunda gerekli bilincin oluşturulmasına katkıda bulunmak hedeflenmiştir. 6

7 GENEL BİLGİLER I. TARİHÇE Vitamin kelimesi ilk olarak Funk adlı araştırıcı tarafından 1911'de kullanılmasına rağmen bun tarihten çok daha önceleri protein, karbohidrat, mimeraller, lipid ve su dışında henüz belirlenememiş bazı kimyasal moleküllerin de normal beslenme için gerekli olduğu biliniyordu. 16. yy'in kaşifleri çıktıkları uzun seferlerde gemilerde yaygın olarak görülen skorbüt hastalığını tanımlamışlardı. 1753'te İngiliz donanmasında görevli hekim James Lind, skorbütün limonla önlenebileceğini ve tedavi edilebileceğini göstermişti. Daha sonraki yıllarda ise vitamin eksikliğine bağlı birçok hastalığın bazı besinlerle düzeltilebileceği gösterildi. Kimyasal yapıları aydınlatılmadan önce vitaminleri büyük harflerle gösterme alışkanlığı vardı; A vitamini, B vitamini, C vitamini gibi. Daha sonra hemen bütün vitaminlerin kimyasal yapıları aydınlatıldı ve kimyasal adları belirlendi. Bugün 14 vitamin belirlenmiş durumdadır. Yine de vitaminlerin kimyasal adları yanında büyük harflerle söylenen ilk adları alışkanlık olarak kullanılmaktadır. Örneğin; C vitamini de, L-askorbik asit adı da kullanılmaktadır. (1) Vitaminler vücudun normal metabolizması için az miktarlarda gerekli olan ve vücudun hücrelerinde üretilemeyen organik bileşiklerdir. Bu bileşikler, vücudun sağlıklı gelişimi, sindirim fonksiyonları, enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazanması açısından gerekli oldukları gibi karbohidrat, yağ ve protein metabolizmasında da önemlidirler; bu nedenle besinlerimizde uygun oranlarda bulunmadıkları zaman metabolizmada bozukluklara yol açabilirler. Vitaminler vücutta "yakılmaz", yani vitaminlerden direkt enerji (kalori) alınmaz. Vücut, her vitaminden gerekli olan miktarın kan dolaşımında sürekli mevcut olmasını sağlar. Suda çözünen vitaminlerin fazlası vücut sıvıları ile atılırken, yağda çözünen vitaminlerin fazlası ise yağ dokusunda depolanır. Depolandıkları için yağda çözünen vitaminlerin aşırı dozu zararlı olabilir. (2,3,4) Günümüzde ülkemizde belirgin vitamin eksikliklerine az rastlanmaktadır. Böyle eksiklikler görülen kimselerde genellikle alkolizm gibi kötü alışkanlıklar ya da sindirim ve emilim kusurları bulunmaktadır. Vitamin eksikliğinin daha sık ve 7

8 kolay görülebildiği bir başka yaş grubu da bebeklerdir. Gelişmiş ülkelerde ise kendi başına yaşayan yaşlılarda yemek ihmali ve hazır yemeklerle aşırı ve tek yönlü beslenme sonucu vitamin eksikliği görülebilmektedir. Daha sonra belirtileceği gibi, D vitamini ihtiyacının karşılanmasında güneş ışığının önemli rolü vardır. Çok kapalı giyinen, çok doğum yapan ve emziren bazı kadınlarda D vitamini eksikliği görülebilir. Gelişmiş ülkelerdeki bu kısıtlı eksiklik vakalarına karşın, Güney Asya ve Afrika'da hala şaşılacak derecede vitamin eksiklikleri yaygın görülmektedir. Bazı Afrika ülkelerinde A vitamin eksikliği hala önemli körlük nedenleri arasındadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 'nün olumlu çalışmaları ile bu ülkelerde vitamin eksikliği azalmaktadır. (1) Vitaminlerin keşfinden sonra bu moleküllerin her türlü sağlık sorununda aşırı kullanılması sorunu ortaya çıkmıştır. Bunda sosyal heyecanların ve insanların sağlıkla ilgili modalara kapılma eğilimlerinin rolü olduğu gibi vitaminleri üreten güçlü ilaç firmalarının basına hatta bazı tıp çevrelerine etkileri de rol oynamış olabilir. ABD, İngiltere ve Skandinav ülkeleri bu modadan ilk sıyrılan ve vitaminleri en bilimsel ve rasyonel kullanmaya başlayan ülkelerdir. Vitaminlerin ancak belirli eksiklik hallerinin tedavisi ve korunmasında bilimsel bir mantığa dayandırılarak kullanılması 1960'lı yılların ciddi dünya tıp literatürünün kesin öğüdü olmakla birlikte son zamanlarda bu konuda aşırıya gidildiği, günlük gereksinimlerin asgarisini insanlara sunmanın doğru olmadığı ve bazı durumlarda daha serbest kullanılmasının olumlu sonuçlar verdiği güvenilir bilimsel çevrelerce ileri sürülmektedir. Vitaminler, eksikliklerinin yol açtığı belirgin hastalık tabloları tanındıktan ve bunları düzelten dozlar belirlendikten sonra tıp araştırmalarında ihmal edilmiş ve beslenme yetersizliği içindeki geri ülkelerin sorunu gibi görülmüş, gelişmiş ülkeler daha çok rasyonel olmayan aşırı vitamin ile uğraşmışlardır. Son zamanlarda vitaminler gene araştırmacı hekimlerin dikkatini çekmeye başlamış ve eksiklik ya da fazlalıklarının yarattığı belirgin tablolar dışında, kişilerin günlük aldıkları vitaminlerin değişik miktarları ile uzun süredeki sağlık durumları ve sağlık sorunları arasındaki ilişkiler yeniden araştırılmaya başlanmıştır. (1, 18) 8

9 Vitaminler, kimyasal yapı ve özelliklerine göre yağda ve suda çözünen vitaminler olarak gruplandırılırlar. Yağda çözünen vitaminler; A vitamini, D vitamini, E vitamini, K vitaminidir. Suda çözünen başlıca vitaminler ise B ve C vitaminleridir (Şekil 1). Bu vitaminler vücutta fazla depo edilmezler (B 12 hariç) Water-soluble vitamins Vitamin C (ascorbic acid) B-complex vitamins Energy releasing Hematopoietic Other Thiamin (B 1) Riboflavin (B 2) Niacin (B 3) Panthothenic acid Biotin Vitamin B 6 Folic acid Vitamin B 12 Vitamin B 6 Pathothenic acid Vitamin B 6 Thiamin (B 1) Folic acid Vitamin B 12 Niacin (B 3) Şekil 1- Suda çözünen vitaminler II. B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ B vitamini, bir vitaminler grubu olduğundan bu gruptaki vitaminlere B kompleks vitaminler de denir (Tablo I). Tablo I - B Kompleks Vitaminleri Tiamin (B 1 vitamini) C 12 H 17 ON 14 S Riboflavin (B 2 vitamini) C 17 H 20 O 6 N 4 Nikotinamid, Niasin (B 3 vitamini) Cholin (B 4 vitamini) C 6 H 5 O 2 N Pantotenik asit (B 5 vitamini) C 9 H 17 O 5 N Pridoksin (B 6 vitamini) C 8 H 12 O 3 N Biyotin (B 7 vitamini) C 12 H 16 O 3 N 2 S Folik asit (B 9 vitamini) C 19 H 19 O 6 N 7 Kobalamin (B 12 vitamini) C 63 H 90 N 14 O 14 CO 9

10 B grubu adı, bu grupta yer alan vitaminlerin kimyasal yapılarının veya etkilerinin benzerliğinden değil, daima beraber bulunmalarından verilmiştir. Eğer bir besin B 1 vitaminince fakirse, diğer B vitaminlerince de fakirdir. Bugün on iki kadar B vitamini bilinmektedir. Fakat bunlar B olarak değil, kimyasal yapılarına göre isimlendirilirler. B grubu vitaminleri, çeşitli enzimlere koenzim olarak görev yaparlar. Genellikle B vitaminleri; et, süt, yumurta sarısı, bira mayası, hububat, karaciğer, yeşil sebzeler, yerfıstığı ve soya fasulyesinde bulunurlar. A) B1 VİTAMİNİ (TİAMİN) 1. TARİHÇESİ B1 vitamini, ilk keşfedilen vitamindir. Bu vitaminin keşfi, vitamin bilgisini başlatmıştır. İlk kez bu vitaminin keşfi ile kalori veren besinler, su ve mineraller dışında insanların besinlerle çok az miktarlarda ama yaşamaları içi mutlaka gerekli bazı maddeleri daha alması gerektiği anlaşılmıştır. Vitamin kelimesi 1911'de B 1 vitaminini kristalize bir şekilde elde etmeyi başaran Funk'un önerdiği ' vitalamin' (yaşam için gerekli amin) sözcüğünden gelmektedir. 1890'da Hollandalı hekim Ejikman, Endnezya'da (Cava) bir askeri hastanede çalışırken beri beri yakınmalarından hastanede yatmakta olan hastalara verilen yıkanmış, beyazlatılmış pirinçle bahçedeki tavukları da beslemeye başladı. Bu tavukların bacaklarında felçler, başlarında kasılmalar geliştiğini gözlemledi. O sırada yeni gelen aşçıbaşı muamele edilmiş pirinçlerin kümes hayvanlarına verilmesinin israf ve yasak olduğunu söyleyerek bu amaçla kullanılmak için ancak yerli halka ve yerli hastalara verilen işlemlenmemiş ve iç zarlarını muhafaza eden pirinçlerden bir miktar ayırabileceğini belirtti ve bu pirinçlerle kümes hayvanlarını besledi. Ejikman bu pirinçle beslediği zaman tavukların düzeldiğini şaşkınlıkla gördü. Bu gözlem ona beriberi hastalığının pirinçlerin iç kabuklarında bulunan ve yıkama-beyazlama sırasında kaybolan bir maddenin sonucunda geliştiğini gösterdi. Özellikle Uzak Doğu'da binlerce insanı hasta eden, öldüren beriberi hastalığının nedeni böylece aydınlanmış oldu ve vitamin bilgisine ilk adım atıldı. Bu dikkatli gözlem bir sömürge hastanesinin asker hekimine daha sonra Nobel Ödülü'nü kazandırdı de Mc Collum ve Davis farelerde yaptıkları deneylerde besinlerdeki 10

11 tiyaminin bir gelişim faktörü olduğu ispat ettiler. Jansen ve Donath 1926 yılında anti beriberi vitamin olan tiamini pirinç kabuklarından izole etmeyi başardılar. 1926'da vitamin saf olarak elde edildi, içinde kükürt atomu bulunduğu anlaşılarak adına tiamin dendi ve 10 yıl sonra yapay olarak üretildi. Tiamin hidroklorür beyaz bir tozdur. 2. KİMYASAL YAPISI Tiaminin kapalı kimyasal formulü ( C 12 H 17 CIN 4 OS.HCI) dır. Pirimidin halkası ile tiazol halkasından ibarettir (Şekil 2). Moleküler ağırlığı 337,27 g/mol dür. Şekil 2 Tiaminin kimyasal yapısı 2,5-dimetil-6-amino pirimidin 4-metil-5-hidroksietil tiazoldur. Yani amino grubuna ve tiazol halkasındaki azot atomuna tuz teşkil etmek üzere klorür gibi bir anyon bağlanabilir. Yine tiyazol halkasındaki oksietil grubuna difosfat (pirofosfat) ester halinde bağlanabilir. Tiamin difosfatta OH gurubunun yerini pirofosfat alır 11

12 Tiamin UV spektrumunda absorpsiyon bandı gösterir. Tiamin ve tiamin pirofosfat metabolizmada oksidasyon ve redüksiyona uğrarlar. Tiamin ferrisiyanür gibi oksidleyici maddenin etkisi altında sarı renkli olan ve kuvvetli mavi bir floresans veren tiyokroma oksidlenir. Bundan istifade edilerek tiamin miktarı tayin edilir. Tiamin genellikle asit ortamda tuz halinde, alkali ortamda ise serbest tiamin olarak bulunur. 3. FİZYOLOJİK ROLÜ Tiamin canlının metabolizması için bulunması gereken bir vitamindir. Bütün vücut dokularında karbonhidratların ara metabolizmasında görev alır. Tiaminin en önemli türevi tiamin pirofosfat veya difosfattır. Bu kokarboksilaz fermentinin ko-fermentini teşkil eder. Yani α-keto asitlerin dekarboksilasyonunda bir koenzimdir. Bu şekilde pirüvik asit veya α-keto glutarik asidin dekarboksilasyonunu yapar. Burada kimyasal reaksiyon sonucu karbondioksit açığa çıkar ve asetaldehit meydana gelir. Bu da etil alkole redüklenir. Tiamin karbohidrat metabolizmasında önemli rolü olan bir vitamindir. Tiamin eksikliğinde glükozun oksidatif yıkımı, yani oksijen varlığında karbondioksit ve suya kadar oksidlenmesi bozulur. Glikoz yıkımı, laktat ve piruvat düzeyinde duraklar; beyinde çevre sinirlerinde, kanda ve diğer dokularda laktat ve piruvat birikir. Dokuların, özellikle beynin oksijen tüketimi azalır. Beyin ve sinirler oksijen gereksiniminin hemen tümünü karbohidrattan yani glikozdan sağladığından B 1 vitamini eksikliğinde öncelikle bu dokular zarar görür. Tiamin sinir membranlarında Cl iyon kanallarının aktivasyonunda da önemli rol oynar. Araştırıcılar hayvan ve insan dokularından bilhassa kaslardan ve kalpten tiamin pirofosfat izole etmişlerdir. Tiamin noksanlığında muhtelif dokularda oksijen kullanımı azalır. Pirüvik asit karbohidrat metabolizması ara maddesi olduğundan fazla karbonhidrat alındığı zaman tiamin ihtiyacı artar. Serbest tiamin ince barsaklardan kolaylıkla absorbe olduğu halde tiamin pirofosfat (kokarboksilaz) absorbe olmaz. Bütün bitkilerde ve besinlerimizde tiamin serbest bulunduğundan kolaylıkla absorbe olur. Tiamin karaciğerde, kaslarda, beyin ve eritrositlerde fosforilasyona uğrayarak tiamin pirofosfat 12

13 (kokarboksilaz) haline geçer. Tiamin birleşik olarak tiamin pirofosfat halinde oldukça fazla miktarda kan plazmasında ve eritrositlerde bulunur. Vücutta inaktif şekilde bulunan tiamin dokulara ve hücrelere diffüze olarak fosforilasyona uğrar ve aktif şekle döner. Tiamin depoları vücutta kalp, karaciğer ve böbreklerde oldukça fazladır. Kaslarda ve beyinde biraz daha azdır. Vücuttaki tiaminin %90 nı organizmada yıkılır. Kükürt ve sülfat halinde idrarla itrah edilir. Yıkılmayanı da serbest tiamin halinde idrar ile itrah edilir. Tiamin barsak kanalından kolayca emilir, kalın barsaktan dahi emilebilir. Vücut depoları az olduğundan dışardan alınmaması halinde bir kaç gün içinde depolar tükenir. 4. BESİNSEL KAYNAKLARI B 1 vitaminin besinsel kaynakları Tablo II de özetlenmiştir. Tablo II Bazı yiyeceklerdeki tiamin miktarı Kaynaklar mg / 100 gr İşlenmemiş buğday 0.4 Beyaz ekmek 0.05 Kepek 2-4 Baklagiller 0.4 Kuru bira mayası 6-24 Taze sebze, meyve 0.02 Koyun eti taze Sığır eti taze Balık eti taze Yumurta 0.9 Süt

14 Buğday, kepek, bira mayası, taze sebze meyve, koyun eti, sığır eti, balık eti, yumurta, süt Tiamin, bütün hayvan ve bitkilerde yaygın olarak bulunur. En bol depo edildiği yer ve dolayısı ile en önemli kaynak bitki tohumlarıdır. Tahıllar, fındık, ceviz, fasulye, bakla, nohut, mercimek ve mayalar tiamin bakımından zengindir. Yeşil sebzeler, meyveler, et, yumurta ve süt oldukça bol miktarda B 1 vitamini içerir. Tereyağı ve bitkisel yağlarda ise vitamin hiç bulunmaz. Domuz etinde, sığır ve koyun etinden daha fazla miktarda bulunur. Damıtılmış alkollü içkilerde hiç bulunmaz. İşlenmiş şekerde ve rafine buğday ve mısır unları ile yapılan makarna vb. ürünlerde de hemen hiç kalmamıştır. Tiamin suda çözünen bir vitamindir. Sebzeler ve et bol su ile haşlanır ve sonra bu su kullanılmazsa bu yiyecekler B 1 vitaminlerini büyük ölçüde yitirirler. Tiamin ayrıca alkali ortamlarda ısıya dayanıksızdır, bu nedenle yemeklere karbonat, kabartma tozu vb. konursa pişirirken içlerindeki B 1 vitamini harap olur. Ortalama bir pişirme tarzında yiyecekleri pişirmeye hazırlamak ve pişirmekle husule gelen B 1 vitamini kaybının %25 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Dondurarak saklama, konserve yapmak ve suyunu alarak kurutma gibi yöntemlerle büyük ölçüde B 1 vitamini kaybı olmaz. 5. GÜNLÜK GEREKSİNİM B 1 vitaminin yaşa bağlı günlük gereksinim miktarları Tablo III de verilmiştir. Tablo III Yaşa bağlı günlük tiamin gereksinimi Yaş Gereksinim mg / gün

15 Diyetteki karbohidrat miktarı ne kadar fazla ise günlük tiamin gereksinimi de o kadar fazladır. Alkol de bu gereksinimi önemli ölçüde artırır. FAO ve WHO gibi yetkili kuruluşlar, günlük diyetin kalorisi için 0,4 mg tiamini yeterli görmektedir. Genellikle toplam olarak günde 1 mg tiamin almanın yeterli olduğu rahatlıkla söylenebilir. 6. LABORATUVAR TAYİNİ Kanda tiamin düzeyi tayin edilebilir. Bir tanı aracı eritrositlerde transketolaz enzimi aktivitesinin tayinidir ve tiamin pirofosfat (TPP) eklendikten sonra aktivite %25 veya daha fazla artarsa bu tiamin eksikliğini gösterir. 7. EKSİKLİĞİ Tiamin eksikliği genellikle başka vitamin eksiklikleri ve kalori yetersizliği ile birliktedir. Eskiden olduğu gibi günümüzde de saf tiamin eksikliği görmek hemen hemen olanaksızdır. Ancak gönüllü kimselerle yapılan denemelerde başka her bakımdan yeterli yalnız tiamin bakımından eksik diyetler uygulanmıştır. İlk ortaya çıkan belirtiler iştahsızlık ve anksiete (kaygı, gerginlik) haline benzen psişik belirtilerdir. Ancak bu belirtilerin ne ölçüde tiamin eksikliğine ne ölçüde özel diyetin yarattığı psişik sıkıntıya bağlı olduğu da belli değildir. Ağızda görülen sorunlar arasında dilde yanma, tat kaybı, ağız mukozasında aşırı duyarlılık. Tiamin ve insan tükrüğünde bulunan bakterilerin büyümesini inhibe eder. Tiamin eksikliği; a) besinsel olarak az B 1 vitamini alınmasına, b) mide-bağırsak kanalından emilimin bozulmasına, c) B 1 vitaminine gereksinmenin artmasına bağlı olabilir. B1 vitamini eksikliğinde; İştahsızlık, Depresyon, Yorgunluk, Sindirim rahatsızlıkları, 15

16 Kas ve sinir rahatsızlıkları, Berberi hastalığı görülebilir. B 1 vitamini eksikliği iki grupta incelenebilir: a. Hafif B 1 Vitamini Eksikliği Daha çok kadınlarda görülür. Geliri iyi olmasına rağmen kilo almamak için bilinçsiz bir şekilde rejim yapanlarda, gebelik ve emzirme gibi B 1 vitamini ihtiyacının arttığı hallerde rastlanabilir. Bu bireylerde iştahsızlık, kuvvetsizlik, öğleden sonra daha da artan yorgunluk hali, ruhsal gerginlik ve sıkıntı, kabızlık gibi müphem şikayetler psikojenik veya değişik nedenlere bağlı şikayetler olabileceği gibi B 1 vitamininin hafif eksikliğine bağlı şikayetler olabilir. İyi alınan bir beslenme anamnezi, muayenede tendon reflekslerinin yavaş ve cansız oluşu ve sonunda baldır kaslarının ağrılı durumu ile tanı konabilir. Belirtiler 'minimal hipotroidi' ile karışabilir. Böyle durumlarda bir yandan tiroid incelemeleri yapılırken bir yandan da B 1 vitaminine hastanın verdiği cevap araştırılabilir. Hafif B 1 vitamini yetersizliği düşük gelir nedeniyle beslenmesi yetersiz olanlarda görülebilir. Böyle durumlarda kişiler tek tek veya kitle halinde eğitilebilir. Kısıtlı imkanlarla besin maddelerini alanlar en uygun ve yararlı olanları seçmeli, örneğin beyaz un yerine esmer unu tercih etmeli, baklagillere önem vermeli, sakatat almalı, yemekleri özellikle sebzeleri vitaminlerini en az kaybedecek şekilde pişirmeli (örnek olarak; önce yıkayıp sonra ayıklayıp doğramalı, sebzeleri kaynar suda haşlamalı, haşladıktan sonra hiçbirinin suyunu dökmemeli) ve çeşitli besinlere yönelmeli, özellikle gebe ve büyüme çağında olanların beslenmesine aile içinde ayrı bir özen gösterilmelidir. b. Beriberi Eskiden beriberi hastalığı, başlıca beslenme kaynağı pirinç olan Uzak Doğu insanlarının yaygın bir hastalığı idi. Bu ifadenin, Malezya dilinde güçsüz anlamına gelen 'beri' sözcüğünden türemiş bir isim olduğu sanılmaktadır. Yüz yıl önce Japon deniz birliklerinde hekimlik yapan Takaki, gemiciler arasında çok yaygın bir hastalık olan beriberinin, gemiciler pirinç yerine bol sebze ve etle beslenirse görülmediğini dolayısı ile besinsel bir hastalık olduğunu tanımlamıştı. Takaki bu eksikliğin protein eksikliği olduğunu sanmıştı. 1910'lardan itibaren B 1 vitamini bilgisinin yayılması ile Doğu ve Güney Doğu Asya'da pirincin terbiye 16

17 usulleri değişti ve beriberi de hızla azaldı. Beriberi tarihinde gerçekten ilginç olaylar vardır. 1916'da Türkler Kut-el Emare yi kuşattıkları zaman içerde kalan birliklerden Hintli askerler işlem görmemiş buğdaydan yapılan lapayı yemek zorunda kaldıkları için beriberiye yakalanmamışken, aynı yerde kuşatılmış olan İngiliz askerleri ise beyaz ekmek yediklerinden beriberiye tutulmuşlardır. Günümüzde artık Uzak Doğu da besinsel B 1 vitamini eksikliği pek görülmemektedir. Tayland'ın bazı köylerinde halk başlıca çiğ fakat fermente olmuş balık yemekte, çay yaprağı çiğnemektedir. Bu besinlerde mevcut tiaminaz enzimi zaten az miktarda alınmış olan B 1 vitamini tahrip etmekte ve bu köylülerde beriberi görülmektedir. Beriberi şu klinik tablolarda toplanabilir: 1) Bebek beriberisi - Anne sütü ile beslenen 2-5 aylık bebeklerde görülebilir. Annede aşikar beriberi olmamakla birlikte B 1 vitamini eksikliğinin sınırında yaşamaktadır. Sütündeki tiamin bebek için yetersizdir. Ağır şekilleri ani ve nedensiz kalp yetersizliği ile kendini belli eder. Bebek huysuzdur, ağlar, vücut şiştir, dudaklar ve parmak uçları morarır. Tedavi edilmezse bebek 2-3 gün içinde kaybedilir. Daha hafif ve kronik şekillerinde kas gevşekliği, inatçı kabızlık, kusmalar, kalp yetersizliği (daha yavaş ve sinsi seyirli) görülür. Günümüzde bebek beriberisi, bilindiği kadarı ile Burma ve Tayland'da bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. 2) Yaş beriberi - Ödem en önde gelen belirtidir. Bacaklar, yüz ve gövde şiştir. Plevra ve periton boşluğuna sıvı toplanır. Nefes darlığı olabilir. Kalp yetersizliği yapacak başka bir neden ortada yoktur. Baldırlar ağrılıdır. Kalp aşırı büyümüştür. Parmak uçları soğur ve morarırsa kalp debisi iyice düşmüş demektir ve ölüm yaklaşmıştır. 3) Kuru beriberi - Egemen belirti nöropatidir. Hasta iştahsızlık ve güçsüzlük yanında en çok bacaklarını zor kaldırmaktan ve zorlukla yürüyebilmekten şikayet eder. Ayaklarda karıncalanma ve uyuşma hissi olabilir. Tibia üzerinde yüzeysel duyu kaybı oldukça yüksektir. Kaslar gittikçe erir. Beriberinin yaygın olduğu dönemler Uzak Doğu'da böyle hastaların yıllarca yaşamını sürdürdüğü hatta çalıştığını fakat veriminin çok düşük olduğunu görmek mümkündü. Bu hastalar sonunda yatalak olup ölmekte ve araya giren 17

18 enfeksiyonlar da ölümü kolaylaştırmaktaydı. 4) Alkolik beriberi - Bu tip beriberi vakaları artık bütün dünyada seyrek rastlanan vakalar haline gelmiştir. a) Alkolik nöropati b) Alkolik kardiomyopati c) Wernicke- Korsakoff sendromu d) Ağır laktik asidoz Alkole bağlı beriberinin en yaygın şekli alkole bağlı nöropatidir. Kuru beriberiye karşılıktır. Polinöropatiler çok değişik nedenlerle oluşabilmektedir. Bir periferik nöropatiyi alkole bağlarken dikkatli olmak gerekir. Hasta alkol almakta olan biri olabilir fakat nöropatisi başka bir nedenle gelişmiş olabilir. Alkole bağlı kardiomyopati de yaş beriberiye karşılıktır. Alkole bağlı kardiomyopati genellikle iyi beslenmeyen ve haftalarca aşırı alkol alan bir kimsede ani başlayan kalp yetersizliği belirtileriyle ortaya çıkar. Alkole bağlı kardiomyopatinin oluşmasında en önemli etken tiamin eksikliği olmakla birlikte alkolün myokardium üzerine doğrudan zehirli etkisi ve aşırı bira içenlerde bazı firmaların biraya kattığı kobaltın yaptığı kardiomyopati de söz konusu olabilir. Wernicke-Korsakoff Sendromu ise alkoliklerde uzun zamandan beri tanınmış olan bir sendromdur. Wernicke, bu sendromun nörolojik yönlerini tanımlamıştı. Göz hareketlerinde felçler, ataksi ve nistagmus dikkati çeker. Tedavide yüksek dozda B 1 vitamini kullanılmazsa hastalık öldürücüdür. Kosakoff ise aynı hastalığın daha çok psikiyatrik sayılabilecek belirtilerini tanımlamıştır. Bu belirtiler arasında öğrenme ve akılda tutma yeteneğinin iyice azalması ve uydurma (confobulation) vardır. Hasta biraz önce ne yaptığını unutur fakat unuttum demez ayrıntılı bir masal anlatır. Burada tiamin tedavisine hastanın vermiş olduğu cevap daha yavaştır ve tam düzelme olmayabilir. Her iki lezyonda da beyinde histolojik değişiklik aynıdır, fakat dejeneratif değişiklikler beynin değişik bölgelerine egemen olmuştur. Son zamanlarda ağır laktik asidozla seyreden ve hemen B 1 vitamin ile tedavi edilmezse ölümle sonuçlanan fulminan beriberiler, alkolikler arasında oldukça sık tanımlanmaktadır. 18

19 8. TEDAVİDE KULLANIMI Beriberi tedavisinde, Wernicke ansefalopatisinde B1 tedavisi hayat kurtarıcıdır ve yüksek dozlarda kullanılır. Minimal B 1 vitamini eksikliklerinde, kronik alkoliklerde ise B 1 vitamini vermektense diyeti düzenlemek, eğitim vermek daha doğru bir yoldur. Ancak bazen böyle durumlarda içinde 5 mg kadar da B 1 vitamini bulunan bir multivitamin preparatını günde 2 kez vermek faydalı olabilir. Fazla tiaminin idrarla atılıp ziyan olacağı unutulmamalıdır. Beriberi tedavisinde özellikle yaş beriberide parenteral yol seçilmeli, hatta ağır kalp yetersizliği varsa B 1 vitamini damardan damla damla perfüze edilmelidir. Böyle durumlarda günlük doz 20 mg civarında olmalıdır. Wernicke sendromunda da parenteral yol tercih edilmeli ve dozlar daha da yüksek tutulmalıdır. Gerek beriberide gerekse Wernicke ansefalopatisinde ayrıca bir multivitamin preparatı da tedaviye eklenmelidir. Şüphesiz alkole bağlı beriberinin her çeşidinde B 1 vitamini vermek kadar hatta ondan daha önemli olan alkolün kesilmesidir. Ameliyatlardan sonra veya mide_barsağın ağızdan beslenmeyi engelleyen hastalıklarında parenteral beslenme yaparken bu besin çözeltilerine hemen günde 2 mg kadar tiamin eklenmelidir, çünkü vücutta B 1 depoları çok kısıtlıdır. Ayrıca böyle beslenmelerde genellikle ana kalori kaynağı glikozdur ve bu da tiamine olan gereksinimi artırır. Başka nedenlerle ortaya çıkan nöropatilerde, periferik fasyal paralizide (Bell paralizi ), diskopatilerde B 1 vitamini kullanmak anlamsızdır, savurganlıktır ve ayrıca B 1 vitamini bağlı çeşitli allerjik reaksiyonların gelişebileceği ve bunlardan anaflaktik tipte olanların ciddi tehlikelere yol açabileceği unutulmamalıdır. C) B2 VİTAMİNİ (RİBOFLAVİN) 1. TARİHÇESİ Doğal vitamin kaynaklarının ısıya pek dayanıklı olmayan ve suda çözünen vitamin faktörünün tiamin olduğu anlaşılınca, bu kaynaklarda varolduğu, sıçanlarda ve diğer hayvanlarda büyüme ve gelişme için gerekli olduğu gözlemlenen, yine suda çözünen fakat ısıya dirençli diğer faktörün ne olduğu konusunda geniş araştırmalar başlatılmıştır. Isıya dayanıklı bu faktöre, henüz yapısı aydınlatılmadan B 2 vitamini denmiştir. 1933'te bir Alman araştırma grubu, Kuhn ve arkadaşları, sütten B 2 vitaminini elde ettiklerini ve bunun riboflavin 19

20 olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu araştırma grubu gerçekten de riboflavini keşfetmiş oluyordu. Ancak suda çözünen ve ısıya dayanıklı bütün vitamin aktivitesinin riboflavin tarafından karşılanamadığı ve 'B grubu' vitaminler içinde piridoksin, nikotinamid, pantotenik asit gibi başka maddelerin de bulunduğu daha sonra anlaşılmıştır. Ama şüphesiz riboflavinin vitamin olarak önemi azalmamış, aksine artmıştır. Molekül yapısı bir şeker olan 'ribose'a benzediği için 'ribo' ekini, kristalize halde sarı renkte olduğu için 'flavin' ( flavus = sarı ) ekini almıştır. Riboflavini keşfeden Heldelbergli Kuhn iki yıl sonra da riboflavini sentezlemeyi başarmıştır. 2. KİMYASAL YAPISI Riboflavin sarı-yeşil renkte ve fluoresans veren bir maddedir. Suda çözünür, yağda çözünmez. Nükleotidlerle birleşerek organizmada oksidasyon-redüksiyon zincirlerinin enzim sistemlerine koenzim olarak katılır ve bu enzim sistemlerinin işlerliğe kavuşmasını sağlar. Asit çözeltilerde kaynatılmaya karşı oldukça dayanıklıdır. Alkali ortamda kaynama ile bozulabilir. Ayrıca ışığa uzun süre maruz kalmakla bozulabilir. Normal pişirme ile besinlerdeki riboflavin miktarı pek zarar görmez. Ancak yiyecekler bol su ile pişirilip sonra o su atılırsa B 2 vitamini suya geçerek kaybolur. Süt renksiz şişelerde ışığa maruz bırakılırsa içindeki B 2 vitamini miktarı azalır. Riboflavin dimetil-ribitil-izoalloksazindir. İzoalloksazin bir piteril bakiyesi ile bir fenil halkasından yapılmış 3 halkalı bir sistemdir (Şekil 3= Ribitil grubunun birinci karbonu izoalloksazinde 9 pozisyonundadır. Riboflavindeki D-ribitil şekerlerin D serisindendir. Riboflavin şayet alkalik ortamda ültraviyole ışınlarına maruz kalırsa bunun sarı renkli türevi olan lumiflavine dönüşür. Aynı şekilde yine riboflavin asidik ortamda irradiasyona uğrarsa mavi floresans veren lümikrom meydana gelir. 20

21 Şekil 3 Riboflavinin kimyasal yapısı 3. FİZYOLOJİK ROLÜ Riboflavine fosforik asid ve adenilik asid bağlanmak suretiyle mono ve dinükleotid şeklinde oksido-redüksiyon yapan sarı fermentler yani flavin koenzimleri meydana gelir. Bunlar dokularda hücre solunumu için elektron transport zincirine dahildir (Warburg un sarı solunum enzimi). Bu enzimler organik maddeler ile kendi aralarında hidrojen naklinde bir köprü vazifesini görürler. Vücutta bulunan L- ve D- amino asid oksidaz, ksantin oksidaz, sitokrom c redüktaz bazı hidroksilazlar ve Warburg un sarı solunum enzimi riboflavin ihtiva eder. Riboflavin ihtiva eden enzimlere flavoproteinler denir. 2 türlü koenzim bilinmektedir. Birisi riboflavin fosfat veya flavin mononükleotid (FMN), diğeri de flavin adenin dinükleotid (FAD) dir. Bu iki enzimin kimyasal yapısı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir (Şekil 4). 21

22 Şekil 4 FMN ve FAD yapısı Riboflavin fosfat veya flavin mononükleotid bir fosfat grubunu, flavin adenin dinükleotid ise 2 fosfat grubunu ihtiva eder. Bunlardan başka flavin adenin dinükleotidde adenin ve riboz da vardır. 4. BESİNSEL KAYNAKLARI Karaciğer, süt, yumurta, yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda B 2 vitamini bulunur. B 1 vitamini tersine hububatta azdır. Bağırsakta bakteriler tarafından yapılıp yapılmadığı tartışılmaktadır. Bağırsaktan kolay emilir. Karaciğer, böbrek, buğday unu, patates, et, süt, yumurta, peynir, kepek, yeşil sebzeler, havuç, fındık, yer fıstığı, mercimek 5. GÜNLÜK GEREKSİNİM Riboflavin vitaminin yaşa bağlı günlük gereksinim miktarları Tablo IV de 22

23 verilmiştir. Tablo IV Yaşa bağlı günlük tiamin gereksinimi ÇOCUKLAR ERKEKLER KADINLAR 0-6 Ay 0.4mg 6-12 Ay 0.5mg 1-3 Yaş 0.8mg Yaş Yaş Yaş 1.5mg Yaş 1.3mg 1.8mg 51+ Yaş 1.2mg 1.7mg Hamileler 1.6mg 4-6 Yaş 1.1mg mg Yaş 51+ Yaş 1.4mg Emzirenlerde (ilk 6 Ay) Emzirenlerde (ikinci 6 Ay) 1.8mg 1.7 mg Günlük alınan 1000 kalori başına 0,55 mg ın yeterli olduğu bildirilmektedir (FAO ve WHO, 1967). Günlük toplam gereksinme 1,5 mg civarında olmaktadır. Son zamanlarda E vitamini ve bazı minerallerle birlikte riboflavinin de serbest radikallere karşı organizmayı koruduğu ve daha fazla alınmasının faydalı olduğunu öne sürenler de vardır. 6. LABORATUVAR TAYİNİ Riboflavin mor ötesi ışını ile fluoresans verir. Bu özelliğe dayanarak kanda ve idrarda tayin edilebilir. Mikrobiyolojik tayin yöntemleri de vardır. Ancak kanda ve idrardaki tayinler anlık durumu gösterir ve o günkü alınan besinlere bağlıdır. Eritrositlerde glutation redüktaz enzimi tayin etmek ve flavin adenin dinükleotid (FAD) ekledikten sonra tayini tekrarlamak, FAD ekledikten sonra enzim aktivitesi önemli ölçüde artıyorsa bunu riboflavin eksikliği yönünde değerlendirmek en doğru yoldur. B 2 vitamin eksikliği; a) az alıma, b) emilim bozukluklarına (malabsorbsiyon sendromu) ve c) ateş, hipertroidi, gebelik ve emzirme gibi gereksinmenin artışına bağlıdır. 23

24 7. EKSİKLİĞİ Hayvanlarda riboflavin eksikliğinin en belirgin sonucu büyümenin durmasıdır. Bunun yanında konjonktuvit, saç dökülmesi ve üreme gücünde azalma görülür. İnsanda eksiklik belirtilerini tanımlamak daha zordur, çünkü saf riboflavin eksikliğini görmek zordur. 1949'da Horwitt ve arkadaşları oldukça uzun bir süre gönüllüleri sadece B 2 vitamininden eksik bir diyetle besleyerek sonuçları kaydetmişlerdir. Bu kişilerde ağız köşelerinde stomatit, burun- dudak oluğunda kepeklenme ve seborreik dermatit, kelioz, glossit, skrotumda deri lezyonları, gözde korneaya doğru kılcal damarların yürümesi gibi belirtiler görülmüştür. Dudak köşelerinde ve skrotumdaki bulgular tabloya egemen olduğundan bu tabloyu 'oro-genital' sendromlar içine alanlar olmuştur. Dudak kenarında iltihap, dil üzerinde pırtıklı ve granüllü bir görünüm tipiktir (coğrafik dil). Dil üzerine yiyecek ve içeceklerin değmesi ağrı ve yanma hissi meydana getirir. Bazı olgularda dil morumsu, kırmızı ya da erguvani bir renk alır. Ağır eksikliklerde genellikle diğer vitamin eksikliği belirtileri, özellikle beriberi belirtileri tabloya egemen olur. Az süt içen veya hiç içmeyen, yetersiz besin alan kimselerde ve özellikle yalnız yaşayan yaşlılarda tek yönlü beslenmenin ve açlığa yakın durumların yaygın 24

25 olduğu yörelerde, kilo almamak için bilinçsizce ve kendi kendine diyet yapan bayanlarda hafif B 2 eksikliği oldukça sıktır. Bu hafif B 2 eksikliği kendini dilde ve dudak köşelerinde yanma hissi, gözlerde kaşıntı ve yanma ve deride kepeklenme ile belli eder. Riboflavin vermekle kolaylıkla düzelir. Bu durum alkoliklerde de görülmekle birlikte burada B 1 eksikliği tabloya egemen olur. Diyabetiklerde, yaşlılarda, antibiyotik alanlarda ve immunosüpressiv tedavi görenlerde candida gibi mantar enfeksiyonlarına ve ağzın bakteri florasının değişmesine bağlı stomatitleri B 2 vitamin eksikliği ile karıştırmamak gerekir. Şüpheli durumlarda 3-4 gün, günde 3 defa, 5 mg riboflavin ağızdan verilir. Eğer bu lezyonlar B 2 vitamini eksikliğine bağlı ise hemen düzelir. 8. TEDAVİDE KULLANIMI B 2 vitamini eksikliğinden olması muhtemel ağız ve deri şikayetlerinde günde 3 defa 5 mg riboflavin ağız yolu ile verilir ve sonuç izlenir. Beriberi ve pellegra gibi vitamin eksikliği hastalıklarında B 1 vitamini yada nikotinamid tedavisine riboflavin de katılır. Malabsorbsiyon sendromunda diğer vitaminler ile birlikte verilir. Antibiyotik alanlarda oluşan ağız, dil ve barsak rahatsızlıkları, sindirim kanalındaki barsak florasının değişmesi, antibiyotiğe dirençli bakterilerin aşırı üremesi ve moniliasis ile ilgilidir. B 2 vitamini vermekle düzelmez. Antibiyotik alanlarda B grubu vitaminleri antibiyotiklerle birlikte vermenin (hasta normal beslenmesine devam ederken ve kısa süreli dönemlerde) anlamı yoktur. B 2 vitamininin fazlası insanda toksik olduğu görülmemiştir. Suda eriyen bir vitamin olduğu için fazlası idrarla kolaylıkla atılır. C) B3 VİTAMİNİ (NİASİN; NİKOTİNİK ASİD) 1. TARİHÇESİ Pellegra (pelle:deri, agra:kaba), 12.yy'da tanımlanmış bir hastalık olmasına rağmen ilk defa İspanyol Don Gaspar Casal tarafından 1735 yılında tarif edilmiştir. Bundan sonra 1771 de İtalyan Frapolli, PP vitamininin noksanlığından ileri gelen cilt bozukluklarına İtalyanca pelle agra, kaba cilt manasına gelmek üzere pellegra ismini koymuştur. Amerika kıtasının Avrupalılarca keşfinden ve Amerika'dan Avrupa'ya mısırın besin olarak gelmesinden sonra bu hastalık Avrupa'da da belirmiş ve artmıştır. 19. yy'da kıtlıklar ve mısır ekiminin yayılması ile birlikte pellegra hastalığı da bütün Avrupa'ya yayılmış, 19.yy'da Avrupa'da 25

26 nispeten azalırken Mısır ve diğer Kuzey Afrika ülkelerini ve daha sonra bütün Afrika'yı egemenliği altına almıştır. Sayısız çocuk ve erişkin pellegranın pençesinde sürünmüştür. ABD'de pellegra Kuzey- Güney Savaşı'ndan sonra artmıştır. ABD'nin güneyinde zenciler ve diğer yoksul halk arasında çok yaygın bir hale gelen hastalık, bulaşıcı bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Konuyu incelemek ve bu 'salgın' ile savaşmak için Federal Hükümet tarafından gönderilen Goldberger adlı bir hekim, düşkünler yurdunda barınan yoksulların günlük yemeklerine mısır ve mısır ürünleri dışında et ve sebze katınca hastalığın önlendiği ve düzeldiğini görerek bunun besinsel bir hastalık olduğunu belirtmiştir. Önceleri bu hastalığın protein eksikliği sonucu geliştiği sanılsa da daha sonra kaynamış maya özü ile de bu hastalığın düzeldiği gözlemlenerek ve o sırada vitaminlerle ilgili olarak başlayan yayınların da verdiği ilhamla bu hastalığın bir vitamin eksikliği hastalığı olabileceği tahmin edilmiştir yılında Elvejhem ve arkadaşları köpeklerde pellagra eş değeri olarak oluşan 'karadil' hastalığının karaciğerden elde edilen nikotinamid ile iyileştiğini ve nikotinamidin pellagrayı önleyen vitamin ' pellagra preventive -pp vitamin' olduğunu bildirmiştir. Aslında nikotinamid daha 1897 yılında kimyagerler tarafından tütünün bilinen alkaloidin nikotini oksidasyonu ile elde edilmiştir. Ama ancak aradan 40 yıl geçtikten sonra insanlığın yaygın ve müzmin zehiri olan tütünün alkaloidinden elde edilen bu maddenin çok önemli bir vitamin olduğu anlaşılmıştır. Bu bilgi ve çabalara rağmen ABD'de pellegra II Dünya Savaşı'na kadar azalmakla birlikte devam etmişti. Bu dönemde ABD'de artan refah ve yükselen işçi ücretleri sırf mısır ve mısır ürünleri ile beslenme adetini ortadan kaldırmış ve bununla birlikte pellegra da ortadan kalkmıştır. Günümüzde pellegra Afrika'da sağlık sorunu olabilmektedir. Mısır'da çok azalmış olmakla birlikte görülebilmekte, Sudan ve Tanzanya'da rastlanılabilmektedir. Güney Afrika'da Bantu yerlileri arasında oldukça yaygın olduğu söylenmektedir. Hindistan ve Pakistan'ın bazı bölgelerinde oldukça yaygındır. Bu bölgelerde başlıca besin kaynağı ya mısır yada lösin amino asidi bakımından zengin ' jowar' ( sorghum vulgare ) dir. 2. KİMYASAL YAPISI Nikotinik asit, piridin türevidir. Kimyasal olarak nikotin ile yakınlığı olmakla birlikte fizyolojik etkilerinin nikotin ile benzerliği yoktur. Suda çözünen beyaz- 26

27 kristal bir tozdur. Isıya ve ışığa dayanıklıdır. Aşağı yukarı en dayanıklı vitamin sayılabilir. Sentezi kolaydır. Nikotinik asit vücutta nikotinamid şeklinde bulunur, nikotinik aside niasin adı da verilir. Niasin adı (niacin), nicotinic acid vitamin tamlamasından gelir. Niyasinin (nikotinik asid) piridin-3-karboksilik asidir. Niyasinamid veya nikotinik asid amid de asid amiddir (C 6 H 5 NO 2 ). Molekül ağırlığı : 123,11 g/mol dür. 3. FİZYOLOJİK ROLÜ Nikotinamid, NAD (nikotinamid adenin dinükleotid) ve NADP (nikotinamid adenin dinükleotid fosfat-tpn)'in yapılarına girer. Böylece hücrelerin oksijeni kullanabilmesi için gerekli solunum enzimlerinin işlemesini sağlar. Eksikliğinde deride ve gastrointestinal traktüste oluşan değişikliklerin tam mekanizması aydınlatılmış değildir. Sentez ve yıkılımı Şekil 5 de gösterilmiştir. 27

28 Şekil 5 - Nikotinamid adenin dinukleotit (NAD) sentez ve yıkılımı 4. BESİNSEL KAYNAKLARI Nikotinik asit, besinlerde mevcut triptofan amino asidinden vücutta sentez edilebilir. Yiyeceklerle alınan 60 mg triptofandan 1 mg nikotinik asit sentez edilebilmektedir. Bazı besinler eskiden beri pellegralı hastaların tedavisinde başarılı olmuştur. Fakat içlerinde nikotinik asit miktarı azdır (süt ve yumurta gibi). 28

29 Bunun nedeni bu besinleri nbol triptofan amino asidi içermeleridir. Besinlerdeki nikotinik asidin bir kısmı bağlı haldedir ve biyolojik değeri yoktur. Mısırda niasetin şeklinde bağlı olarak bulunan nikotinik asidin, pişirmeden önce sodalı su gibi alkalilerle muamele edilmesi halinde serbest duruma geçebileceği ve geleneksel olarak mısırı bu şekillerde pişiren Meksikalılarda pellegra görülmediği gözlenmiştir. Mısır, kebap mısır şeklinde kızgın külde pişirilirse nikotinik asit serbestleşebilir ve mısırı bu şekilde yiyen Arizona yerlilerinde de başlıca besin kaynağı mısır olan diğer insan topluluklarına göre pellegranın az görüldüğü bildirilmiştir. Ortalama Batı tarzı bir beslenmede günlük alınan nikotinik asidin en az yarısı proteinlerdeki triptofan aminoasidinden gelmektedir. Bira mayası, kepek, yer fıstığı, sakatat, kırmızı et, balık, buğday, baklagiller, un, yumurta, süt, limon, kabak, incir, portakal, hurma 5. GÜNLÜK GEREKSİNİM 1967'de FAO ve WHO ortak komisyonu günlük diyetin 1000 kalorisi başına 6.6 mg nikotinik asit veya eşdeğeri triptofan içermesi gerektiğini belirtmiştir. Günlük gereksinmenin mg arasında olduğu ve bunun tümü triptofandan karşılanacaksa 600 mg civarında triptofan alınması gerektiği söylenebilir. Gebelikte triptofandan nikotinik aside dönüşüm artar. Östrojenler triptofan dioksijenaz enziminin faaliyetini artırarak kinürenin yolunu hızlandırır. Ancak bu oranlar bol protein alındığı zaman geçerlidir. Kısıtlı protein alımı sırasında az miktarda alınan triptofan organizma içinde diğer amaçlar için kullanılabilir. 6. EKSİKLİĞİ Nikotinik asit eksikliği, yetersiz beslenme sonucu gelişebileceği gibi, karsinoid tümör, izoniazid tedavisi, Hartnup hastalığı gibi triptofan metabolizmasını etkileyen durumlar sonucu sekonder olarak da gelişebilir. Emilimi çok iyi olduğundan malabsorpsiyon sendromlarında eksikliği en az görülen vitamindir. Niyasin eksikliğinde ışığa maruz kalan yerlerde daha ziyade cilt kısımlarında 29

30 dermatit, mukozalarda eritemler, glossit, stomatit, ürojenital sistemde iltihaplar görülür. Ekseriya, hastalarda ishal ve sinir sisteminde bozukluklar görülür. Zekada geriliği, kusma-bulantı izlenir. Karın ağrıları, kramplar en önemli yakınmalardandır. Baş ağrıları, baş dönmeleri ve depresyonlar olur. Birçoğunda karaciğer yağlanmalarına rastlanır. Belirgin nikotinik asit eksikliği sonucu gelişen tablo pellegra adıyla bilinir. Başlıca besin kaynağı mısır olan toplumlarda görüldüğü için mısır hastalığı adı ile de anılmıştır. Mısır hem az miktarda nikotinik asit içerir, hem de mısırdaki nikotinik asit bağlı durumdadır. Bir başka önemli nokta da ' zein' adlı mısır proteininin triptofan amino asidi bakımından zengin olmayışıdır. Bu şekilde hem alınan nikotinik asit yetersiz olur, hem de triptofandan yeterli nikotinik asit yapılamaz. Nikotinik asit alımının kısıtlı olduğu durumlarda lösin amino asidini fazla içeren besinlerin alınışı da pellegraya yol açabilir. Çünkü lösin amino asidi hücreye girmek için triptofan ile rekabet edebilir ve nispi bir triptofan yetersizliği oluşur. Hindistan'da başlıca besini süpürge otu darısı (sorghum vulgare) olanlarda görülen pellegra lösin fazlalığına bağlanmıştır. Pellegrada şüphesiz diğer vitamin eksiklikleri de görülebilir. Pellegranın klinik belirtileri üç ana sistemde yoğunlaşır: a) Deri belirtileri (dermatit), b) Gastrointestinal belirtiler (diare gibi), c) Sinir sistemi belirtileri (demans). Deride ilk belirtiler güneş gören yerlerde güneş yanığı gibi bir eritem belirmesidir. Bu eritem plakları deriden hafifçe kabarık ve kaşıntılıdır. Ağır vakalarda içi su dolu kabarcıklar ( vezikül) ve kabuklar belirir, yaralar açılabilir. Uzun süren hafif vakalarda bu kırmızı plakların yerini esmer pigmentasyon alır ve bu bölgelerde deri kuru ve kalındır. Eksikliğin endemik olduğu bazı Afrika bölgelerinde boyunda yakalık tarzında ve el sırtlarında, kollarda plakalar halinde derinin kuruyup kalınlaşması dikkati çeken tek belirti olabilir. Sindirim sistemi belirtileri olarak hazımsızlık ve ishal görülebilir. İshal üç ana belirtiden biri sayılmakla birlikte (dermatit, diare, demans) bazen görülmeyebilir. Pellegra hastalığında başlıca semtomlar ağız kavitesinde rastlanır. Ağız 30

31 mukozasında yanma hissi saptanır, dudak ve dilin yan kısmı kırmızı ve şiştir. Daha sonraki dönemlerde dilin üstü kırmızı ve şiş olarak devam eder. Diş eti epitelinde de dejarasyonlar görülür. Diş eti iltihabı dişetleri arasındaki papillalarda ülserler tükrük bezlerinin büyümesi tükrük salgısında artış gelir. Sinir sisteminde, ellerde tremor ve ruhi depresyon hali, irritasyon ve bazen delirium görülür. Ağır vakalarda tam bir bunama (demans) tabloya egemen olabilir. Tüberküloz tedavisinde başlıca ilaçlardan biri olan INH (izonlazit-izonikotinik asit hidrazit) verilmesi sırasında nikotinik asit yetersizliği görülebilir. Özellikle hastaya ek olarak B 6 vitamini verilmiyorsa bu durum daha kolay belirir. 31

32 Alkoliklerde beslenme yetersizliğine bağlı olarak pellegra oldukça sık görülür ve genellikle diğer vitamin eksiklikleriyle birliktedir. Kronik böbrek yetersizliği olan vakalarda uzun süre protein kısıtlaması yapılıyor ve ek olarak B grubu vitaminleri verilmesi ihmal ediliyorsa sıklıkla pellegra görülebilir. Karsinoid tümörlerde, argentafin hücrelerden oluşan tümör aşırı serotonin üretir ve triptofan büyük ölçüde serotonin üretimine kaydığı için nikotinik asit eksikliği görülebilir. Hartnup hastalığı denen doğuştan gelen bir hastalıkta barsakta ve böbrek tubulus hücrelerinde triptofanın taşınmasında bir kusur vardır. Triptofan hem emilemez, hem de böbrekten kaybedilir. Pellegra ortaya çıkar ve pellegraya ait belirtiler nikotinik asit tedavisine tam cevap verir. 7. TEDAVİDE KULLANIMI Primer ve sekonder pellegraların tedavisinde (Hartnup hastalığı dahil) başlıca tedavi aracı, B3 vitamininin verilmesidir. Nikotinik asit yüksek dozda verilirse geçici damar açıcı etkisinden dolayı yüzde, boyunda, avuç içinde yanma ve karıncalanma hissi olabilir. Doğrudan nikotinik asit amid verilirse bu etki görülmez. Genellikle dört saatte bir 100 mg lık tabletlerden verilir ve pellegra belirtileri günler içinde silinir. Diğer vitamin eksikliklerinin olması da sıklıkla muhtemel olduğundan genellikle yanına bir multivitamin katılır, hasta iyileştikten sonra diyeti ile ilgili düzenlemeler yapılır ve kendisi de eğitilir. Son zamanlarda triptofan bakımından iki misli, lizin bakımından üç misli zengin olan ' opaque 2' mısırının geleneksel mısır yerine geçirilmesi için çaba gösterilmektedir. Nikotinik asid, vazodilatasyon yapıcı etkisiyle arter yetersizliklerinde de kullanılmıştır. Etkisi hemen sadece deri damarlarınadır; bu bakımdan serebral, koroner ve hatta periferik arter yetersizliklerinde bir faydası beklenemez. Nikotinik asit (niasin) yağ hücrelerinde lipolizi azaltır, bu hücrelerden kana serbest yağ asitleri verilişini engeller. Yüksek dozlarda verilirse kanda düşük ve çok düşük dansiteli lipoproteinlerin miktarı azalır. Hiperlipemi hallerinde bu etkisinden yararlanmak umuduyla kullanılabilir. Tedaviye günde 4 defa, 50 mg ile başlanabilir ve 2-3 hafta içinde doz günde 3 defa 1'er grama yükseltilir. Faydalı etki bu yüksek dozda belirgin olur. Cholestyramine ile birlikte kullanılınca hiperkolesterolemide oldukça başarılı sonuç alınabilir. Ancak yan 32

33 etki sıktır. Vazodilatasyon etkisiyle de hastaya sıkıntılı anlar yaşatabilir, mide şikayetlerine neden olabilir. Karaciğer için zararlı etki gösterebilir. Kanda ürik asit seviyesini artırabilir. Şizofrenide ve zeka geriliklerinde de denenmiştir, ama hiçbir faydası olmamıştır. D) B4 VİTAMİNİ (KOLİN) Kolin betahidroksi etiltrimetil amonyum hidroksittir. Kolin sınıflandırma yönünden vitamin grubuna sokulmamakla beraber besinsel değeri olduğu için çok önemlidir. Yağların dokular arasında orantısız dağılımında kolin miktarı gözden geçirilmelidir. Kolin metabolizması bozukluklarında karaciğer yağlanmaları görülür. Kolin, karaciğeri yağlanmaktan koruyan bir faktör olarak bilinir. Deneysel olarak kolin eksikliği yaratılırsa kolesterol esterleri karaciğerde birikir ve yağlı karaciğer dejenerasyonu meydana gelir. Ancak insanda protein eksikliğinin en belirgin şekli olan ve ağır karaciğer yağlanmasıyla seyreden ''kwashiorkor''da plazma fosfatidilkolin düzeyi normal bulunmuştur. Yaygın bir hastalık olan karaciğer sirozunun sebebi belli olmayan tiplerinde dahi kolin eksikliğini gösterecek bir bulgu saptanmamıştır. Kolin yumurta sarısı, sakatat, et, tahıl ve soya fasulyesinde bol miktarda bulunur. Metionin amino asidinden de vücutta kolin oluşabilir, bu bakımdan metioninden zengin kazein (beyaz peynir) gibi proteinler de kolin kaynağı sayılabilir. Alkoliklerde kolin metabolizması hızlanmış olduğundan koline olan gereksinme de artar. Kolin eksikliğini genel protein eksikliğinden ayırmak hemen hemen olanaksız olduğundan insanda eksikliği güç tanımlanmaktadır. Karaciğer yağlanmalarının tedavisinde kolinin faydalı olduğu kanıtlanamamıştır. Kolinin etkisi asetilkolin sentezini arttırması tarzında olabilir. Nitekim özellikle Altzheimer demansında beyinde asetilkolin sinir ileticisinin eksikliğinin önemi anlaşılınca bol kolin verilerek beyin asetilkolin düzeyini yükseltmeye yönelik deneyler başlatılmıştır. Kolinin önemli fonksiyonları : 33

34 Hücre ve dokuların yapısını oluşturan lesitin ve sfingomyelin gibi fosfolipitlerin sentezi için gereklidir. Yağ metabolizmasında görevlidir. Yağların karaciğerden uygun bir yere taşınması ve depolanmasında rol alır. Ayrıca yağların kullanımını arttırır. Kolin sinir uyarımlarının nakledilmesinde rol oynayan asetilkolinin yapısında bulunur. Kolin diğer organik bileşiklere geçebilen 3 metil grubu içermektedir. Bu itibarla betain ve metiyonin transmetilasyon olaylarında kolinin yerine kullanılabilir. Bundan dolayı biotin ve folik asit yetersizliğinde oluşan perozis kolin verilerek ortadan kaldırılabilir. Hücre yapımı ve korunmasında görevlidir. E) B5 VİTAMİNİ (PANTOTENİK ASİD) 1. TARİHÇESİ Pantotenik asit ilk defa Williams ve arkadaşları tarafından 1933 yılında mayalarda ve mikro organizmalarda gelişim faktörü olarak gösterilmiştir. Bundan sonra da 1940 yılında pantotenik asit izole edilmiş ve strüktürü tayin edilmiştir. 2. KİMYASAL YAPISI Pantotenik asid (C 9 H 17 O 5 N ) β-alanin türevinden meydana gelmiş peptid bağlı bir bileşiktir. Kimyasal yapısı α, γ-dihidroksi- β-dimetil bütiril- β-alanindir. Pantoik asid β-alanin Pantotenik asit adını doğada çok yaygın bulunmasından almıştır (pantothen:her yer). Bütirik asidin dimetil türevinin beta alanine bağlanmış şeklidir. Açık sarı yağlı bir maddedir, kristal değildir. Kalsiyum tuzu kristal halde olabilir ve kalsiyum tuzu suda kolaylıkla erir. Piyasada bulunan şekli kalsiyum pantotenattır (calcium pantothenate). Tam nötr çözeltilerde ısıtılmaya dayanıklı olmakla birlikte hafif asit ya da hafif alkali çözeltilerde ısı ile kolaylıkla parçalanır. 34

35 3. FİZYOLOJİK ROLÜ Pantotenik asid koenzim A nın yapısına girer. Koenzim A ise asetil ve asil gruplarının alıcısı ya da vericisi olarak pek çok biyokimyasal reaksiyonun oluşmasını mümkün kılar. Bunlar arasında prüvatın oksidasyonu, yağ asitlerinin oksidasyonu, bazı ilaçların ve kolinin asetilasyonu, yağ asitlerinin, kolesterolün ve steroid hormonların sentezi sayılabilir. Pantotenik asid, asetilkolin gibi sinir iletimini sağlayan maddelerin üretimine katılır. Çeşitli böbrek üstü bezi hormonları, steroidler ve kortizonun oluşumunda hayati rol oynadığı için antistres vitamini olarak da tanımlanır. Depresyonla savaşmakta olan faydasının yanı sıra mide barsak sisteminin normal çalışmasına yardımcı olur; kolesterol, D vitamini, kırmızı kan hücreleri ve antikorların üretimi için gereklidir. Böbrek üstü bezinin fonksiyonunu destekler, Enerji metabolizmasında gereklidir. Yara iyileşmesini uyarır. Stresi yatıştırır. Alerjilerin tedavisinde, alkolizm, karaciğer sirozu, kabızlık tedavisinde yararlıdır. 4. BESİNSEL KAYNAKLARI Pantotenik asid bileşik şekilde bütün canlı hayvanların dokularında bulunur. Mayalarda, karaciğerde, böbreklerde, yumurtada, beyinde, etlerde, sütte, bazı balıklarda bulunur. Bitkilerde, meyvelerde pantotenik asit oldukça azdır. Dana eti, karaciğer, balık, tavuk, yumurta, peynir, fasulye, tüm tahıllar, hububatlar, karnabahar, bezelye, avakado, patates, mısır, kuru yemişler de bolca bulunur. Karaciğer, kırmızı et, tavuk, yumurta, ekmek, sebzeler 5. GÜNLÜK GEREKSİNİM İnsanlarda pantotenik asit ihtiyacı tam bilinmemekle beraber erişkinlerde günde mg. civarında pantotenik asite ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir. 35

36 6. EKSİKLİĞİ Pantotenik asid de bir gelişim faktörüdür. Noksanlığında farelerde gelişme azalır. Kilo kaybı olur. Verim kapasitesi azalır. Karaciğerde yağlanmaları görülür. Korteks nekrozu sonucu kanamalar olur, adrenokortikal hipofonksiyon görülür. Kanda kolesterol ve yağ seviyeleri azalır. Cilt ve saçlarda kepekler görülür. Cilt bozulur. Saçlar dökülür. Sinir dokularında haraplıklar müşahede edilir. Gastrointestinal arazlar meydana gelir. Enterit, diare, gastrit müşahede edilir. Anemi teşekkül eder. kıllar ağarır, böbreküstü bezlerinde kanama ve nekrozlar olur. Nihayet ölüm sonuç olur. Topuklarda ağrı ve yanmalar, sindirim şikayetleri, halsizlik ve kişilik değişikliği dikkati çeker. Güney Hindistan'da ve II. Dünya Savaşı'nda esir kamplarında pantotenik asit eksikliğine bağlı ayakta yanma sendromları bildirilmiştir. Sinir harabiyetleri Solunum problemleri Cilt problemleri Artrit Alerji Doğumsal bozukluklar Zihinsel yorgunluk Baş ağrısı Uyku bozukluğu Kas spazmları, kramplar F) B6 VİTAMİNİ (PİRİDOKSİN) 1. TARİHÇESİ György ilk defa 1934 yılında eksikliğinde dermatit olan bu vitamini tarif etmiştir. Buna akrodiniya faktör veya fare antidermatitis faktörü veya adermin denmiştir. Sonraları birçok araştırıcılar, 1938 yılında bu vitamini doğal kaynaklardan izole etmişlerdir. Folkers ve Harris 1939 da bu vitamini daha çok incelemişler, diğer bütün araştırıcılar da katılarak bu vitamine piridoksin demişlerdir. Bundan sonra 36

37 piridoksal ve piridoksamin doğal kaynaklardan izole edilmiştir. Bu 3 grup vitamine birden B 6 vitamini ismi verilmiştir. 2. KİMYASAL YAPISI B grubu vitaminlerinden olan B 6 vitamini hayvan ve bitki dokularında geniş miktarda dağılmıştır. B 6 vitamini olan piridoksin, piridin türevlerindendir. Vücutta asid fosforik ile bileşik halde bulunur. Piridoksin, 2-metil-3-hidroksi 4,5- dihidroksimetil piridindir. Piridoksal aldehid, piridoksamin de bir amin grubunu ihtiva eder. Bütün bu 3 grup besinlerimizde muhtelif nispetlerde bulunur. Bu 3 madde sindirimden sonra idrarda bulunmakla beraber 4-piridoksik asid idrarla en fazla atılan şeklidir. Isıya karşı oldukça dayanıklıdır. Vücutta bulunan piridoksin, piridoksal ve piridoksamine değişir ve bu reaksiyon reverzibl değildir. Bunlar fosforik asid ile bileşik olarak bulunurlar. Sindirim esnasında serbest hale geçerek emilirler. Piridoksin su ve alkolde çözünür. Yağ eriticilerde ise az çözünür. Işığa, ültraviyole ışınlara, alkalilere karşı hassastır. 3.FİZYOLOJİK ROLÜ B 6 vitamin grupları çeşitli koenzimlerin yapılarına girerler. Piridoksin vücutta ansatüre yağ asidleri ile amino asidlerin kullanılmasında görev alır. Diğer taraftan piridoksin vücutta proteinlerin yağlara geçişini sağlar. Aynı zamanda normal triptofan metabolizması için bulunması şarttır. Piridoksal fosfat ise tirozin, arjinin, glutamik asit ve bazı amino asitlerin dekarboksilasyonunu katalize eder. B 6 vitamini amino asid metabolizması için lüzumlu olan vitamin grubudur. Amino asitlerin metabolizmasında birçok görevleri vardır. Örneğin serin ve treoninin 37

38 dezaminasyonunu yapar. Transaminasyon, transsülfürasyon, sistein ve homosisteinin desülfürasyonunu yapar. Vücutta birçok vitaminden daha fazla hayati fonksiyonları destekleyici rol oynar. Karbohidrat, yağ ve protein metabolizmasında yer alır. Hormonlar, kırmızı kan hücreleri, sinir hücreleri, enzimler ve prostoglandinlerin oluşumunda rol oynarlar. Ayrıca B 6 vitamini iştahımızı, ağrıya karşı duyarlılığımızı, uyku düzenimizi, ruh durumumuzu etkileyen serotonin adlı maddenin yapımında da etkili olmaktadır. B 6 vitamini eksikliğinde ani uykusuzluk ve santral sinir sisteminin çalışmasında bozukluklar oluşmaktadır. B 6 vitamini bağışıklık sistemini güçlendirir, kolesterol birikimine önler, kalbi korur, böbrek taşı oluşumunu engeller. Karpal tünel sendromu, adet öncesi gerginlik sendromu, artritler, alerjiler, geceleri oluşan bacak kramplarının tedavisinde kullanılır. 4. BESİNSEL KAYNAKLARI Karaciğer, böbrek, kırmızı et, balık, yumurta, ekmek, sebzeler Bitkiler, kepek, maya, pirinç kabuğu, çeşitli tohumlar, yumurta sarısı, karaciğer, böbrk ve kaslar, balıklar B 6 vitamininin en önemli kaynaklarıdır. Nispeten az oranda sütte bulunur. Kırmızı et ve et ürünleri (özellikle karaciğer), çiğ sebzeler, beyaz ette boldur. 5. GÜNLÜK GEREKSİNİM Günlük B 6 vitamini ihtiyacı hayvanlarda tespit edilmekle beraber insanlar için kati olarak bilinmemektedir. Bu ihtiyaç günlük alınan besinlere göre değişir. Erişkinler için günde 2 mg. B 6 vitamini alınması tavsiye edilir. Çocuklar için 38

39 günde 0.3 mg. kifayet eder. Günde bu miktarlar alındığı takdirde normal metabolizma sağlanır. Gebeliğin son aylarında bu ihtiyaç günde 6-7 mg. a kadar çıkar. 6. EKSİKLİĞİ Maymunda, sıçanda, köpekte, domuzda diyet kısıtlamaları ile B 6 vitamin eksikliği oluşturulmuştur. Hayvanlarda eksikliğe verilen cevap değişmektedir. Maymunlarda kolaylıkla ateroskleroz oluşurken, köpeklerde sara nöbetleri, domuzlarda mikrositer anemi, sıçanlarda deri belirtileri görülür. İnsansa eksikliği pek yaygın değildir yılında ABD'de bebekler için hazırlanan süt tozuna, yapımcı firma tarafından B 6 vitamini eklenmesi unutulmuş ve bu formülle beslenen bebeklerde B 6 vitamini ile düzelen konvülsiyonlar görülmüştür. Birçok ilaç anti-b 6 etkisi gösterir. Bunlar arasında İNH (izoniazit), hidralazin, penisilamin ve östrojenler vardır. Özellikle İNH, B 6 vitaminine gereksinmeyi çok artırır. İlk olarak B 6 vitamini verilmiyorsa piridoksin eksikliğine bağlı periferik nevritler ortaya çıkar. Günde 3 defa 10 mg'lık B 6 vitamin tabletleriyle durum düzelir. Bazı bebekler normal beslendikleri halde B 6 vitamin tedavisine cevap veren konvülsiyon nöbetleri gösterebilir. Bu bebeklere ek olarak verilen B 6 vitamin dozu günde 2 mg kadardır. Erişkinlerde seyrek olarak demir depolarının dolu olmasına rağmen ortaya çıkabilen hipokrom sideroblastik anemi yüksek dozda, hatta oral değil parenteral verilen B 6 vitamini ile düzelebilir. Böyle durumlarda bazı doku ve hücrelerde B 6 vitamini metabolizmasında bozukluk olduğu ve ancak yüksek dozlarda piridoksinin bu doku ve hücrelerde etkin olabildiği sanılmaktadır. Oral kontraseptif alan bazı kadınlarda görülen ruhi depresyonun, ostrojenin ortaya çıkardığı B 6 vitamin eksikliğine bağlı olduğu ve B 6 vitamini tedavisine cevap verdiği bildirilmiştir. Eksikliğinde, yetişkin bir kimsede çeşitli belirtiler ortaya çıkar. İlk gözlenen adele 39

40 güçsüzlüğü, yorgunluk ve uykuya eğilimdir. Dudak, burun kıvrımlarında, göz etrafında, yanakların çevresinde alında, kulak arkasında ve ensenin aşağı kısımlarında seboreik dermatit görülür. Dilde ve ağızda iltihaplar çıkar. Dudak kenarında çatlaklar olur. Depresyon, kusma, anemi (kansızlık), böbrek taşları, bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak sık hastalanma gibi belirtileri olabilir. Yeni doğanlarda B 6 vitamini eksikliğine bağlı olarak aşırı sinirlilik, huysuzluk; bazen de kasılma nöbetleri görülebilir. Ek olarak B 6 vitamini bulantı, sabah kusmaları ve depresyon tedavisinde kullanılabilir 7. TEDAVİDE KULLANIMI Maymunda, sıçanda 1990'ların sonunda fazlasıyla ünlenen bir vitamin olan piridoksin birçok doktor tarafından diyete takviye olarak, bir çok hastalık tedavisinde, ilaç şeklinde önerilmektedir. Yine de önerildiği bir çok hastalığa veya soruna etkisinin olup olmadığı klinik düzeyde kanıtlanmamıştır. Piridoksin yüksek miktarlarda dahi toksik olmadığı için, doz aşımlarında büyük sorun yaratmasa da, bazı hastalarda uzun bir süre kullanılan yüksek dozda piridoksinin nörolojik bozukluklara yol açtığı bilinmektedir. Bunların ötesinde piridoksinin birçok hastalığın tedavisinde katkı sağladığı göz ardı edilemeyecek bir gerçektir Piridoksinin kullanılacağı yerleri sıralarsak: Nörit (sinir iltihabı) tedavisinde, Bazı ruhsal bozuklukların tedavisinde, Anemi (kansızlık) tedavisinde, Bazı hormonal hastalıkların tedavisinde, Özellikle hamilelik sırasındaki ruhsal bozuklukların ve şeker hastalığının tedavisinde kullanılmaktadır. G) B7 VİTAMİNİ (BİOTİN, H VİTAMİNİ) 40

41 Sıcanlara, tek hayvansal protein kaynağı olarak çiğ yumurta akı verildiğinde, zayıfladığı ve derilerinin bozulduğu gözlemlenmiştir. Çiğ yumurta akında bulunan avidin adlı maddenin ''biotin''i bağlama yeteneğinde olduğu anlaşılınca bu hayvanlara biotin verilmiş ve deri belirtilerinin silindiği görülmüştür. Bunun üzerine biotine deri vitamini anlamına gelen (almanca deri=haut) H vitamini denmiştir. Yumurta pişirilirse avidin denature olur ve biotini bağlama yeteneği kalmaz. Biotinin sentezi 1943 de yapılmıştır. Biotin doğada yaygın olarak bulunan, mayaların ve bakterilerin yaşaması için şart olan, çok az miktarlarda bile etkisini gösterebilen bir vitamindir. Birçok enzim sistemlerinde ko-enzim olarak rol oynar. Biotin suda ve etil alkolde çözünür. Eter ve kloroformda çözünmez. Isıya karşı dayanıklıdır. Erişkinlerde günde milimikron biotine ihtiyaç olduğu belirtilmiştir. Biotin 1942 yılında gönüllü insanlara diyetin %30 u yumurta akından oluşan bir besin düzenlenmesi ile biotin eksikliği oluşturulmuştur. Bu insanlara biotin dışında diğer bütün vitaminler verildiği halde yorgunluk, iştahsızlık, depresyon, nöröpati, hiperkolesterolemi, anemi ve deride pullanma görülmüş, bunlar ancak biotin verilerek düzelmiştir. Erişkin insanda biotin eksikliği başta tek tük vakalarda da bildirilmiştir. Bu vakaların biri yalnız yumurta akı ve kırmızı şarap içerek yaşayan bir insanda görülen ağır bir dermatitti. Diğeri ise 18 ay süre ile nazogastrik tüpten beslenen ve hergün 6 çiğ yumurta verilen bir kimse idi. Bu vakada da kepekli bir dermatit ve saç dökülmesi görülmüştü. 41

42 Biotin; ciğer, yulaf (pişmiş), soya fasulyesi, yumurta, süt, tavuk, mantar, muzda bol bulunur. Anne sütünde biotin inek sütünün üçte biri kadardır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde özellikle annenin beslenmesi de iyi değilse biotin tedavisine cevap veren kepeklenmeler görülebilir. Sürekli çiğ yumurta ile beslenen ve bunu alışkanlık haline getirmiş bir insanda görülen karaciğer sirozu, siroz patogenezinde biotin eksikliğinin rolü üzerinde durulmasına yol açmıştır. Bu örnekler dışında, biotin doğada çok yaygın olarak bulunduğu için ve bağırsakta bakteriler tarafından da sentez edildiği için eksikliği görülmesi mümkün olan bir vitamin değildir. Doğuştan gelen ve çok nadir görülen bir hata olan propionil koenzim A karboksilaz ve beta-metilkrotonil karboksilaz eksiklikleri farmokolojik dozlarda biotin tedavisine iyi cevap verir. Biotinin gereğinden fazla alınması, diğer B vitaminlerinin alımını olumsuz etkileyebilir 42

43 . H) B12 VİTAMİNİ (KOBALAMİN) 1. TARİHÇESİ Ünlü İngiliz hekimi Thomas Edison ( ) 125 yıl kadar önce pernisiöz anemi hastalığını tanımlamıştır. Bu hastalık değişik ırklarda ve her sosyal çevrede tek tek vakalar halinde görülmekte, ailevi bir yatkınlık dikkati çekmekle birlikte kökeninde besinsel bir eksikliğin yattığını düşündürecek bir delil ya da gözlem bulunmamaktır. Bu öldürücü hastalığın tedavisinde insanlık 1926 yılına kadar tam anlamıyla aciz kalmıştır.1926'da Minot ve Murphy ağızdan karaciğer yedirerek bir ölçüde iyilik elde edilebileceğini göstermişlerdir. Daha sonra Casttle, etin normal mide suyu ile karıştırarak yedirilirse pernisiöz anemili hastaların kansızlığının düzeltilebileceğini saptamıştır. Mide suyundaki etkene ' 43

44 intrensek faktör' yani içteki faktör, etteki etkene 'ekstrensek faktör' yani dıştaki faktör adını vermiştir. Bundan sonra karaciğer ekstrelerinin şırıngası ile pernisiöz aneminin daha başarılı bir şekilde düzeldiği anlaşılmıştır. Karaciğerde depolanan etkili faktörün izolasyon çalışmaları devam ederken folik asit keşfedilmiştir. Önceleri saf folik asit tedavisi ile pernisiöz anemide çok iyi sonuç alındığı sanılmış ancak, kısa sürede folik asidin kansızlığı düzeltse bile bu düzeltmenin geçici olduğu ve sinir dejenerasyonlarını ise hiç önleyemediği anlaşılmıştır. Bunun üzerine, karaciğerde depolanan ve pernisiöz anemiyi tam olarak düzelten faktörün izolasyon çalışmalarına tekrar başlanmış ve 1948'de B 12 vitamini adı verilen etkili faktör izole edilmiştir. 2. KİMYASAL YAPISI B 12 vitamininin karaciğerden elde edilişinde, 20 mg kırmızı renkli kristal halinde saf B 12 elde etmek için 1 ton civarında taze karaciğer kullanılmıştır. Vitamin % 4 oranında kobalt madeni içermektedir ve bu kristalize maddeye kimyasal isim olarak syanokobalamin (cyanocobalamin) adı verilmiştir. Daha sonra siyanür kökünün ekstraksiyon sırasında bir artefakt olarak oluştuğu anlaşılmış ve daha sonraki çalışmalarda B 12 vitamininin kimyasal yapısı iyice aydınlatılmıştır. Kobalt bir porfirin halkasına oturmakta, bu porfirin halkası da riboz ve fosforik asit içeren nükleotide bağlanmaktadır. Kobalamin, vücutta 5'-deoksiadenozilkobalamin, metilkobalamin ve hidroksikobalamin şeklinde bulunur. Hidroksikobalamin, piyasada bulunan şekiller arasında en makbul olanıdır. B 12 vitamini, ilaç sanayinde, streptomisin antibiyotiğini elde etmek için yapılan streptomyces griseus kültürlerinden bir yan ürün olarak elde edildiği için ucuz bir preparattır. 44

45 3. FİZYOLOJİK ROLÜ B 12 vitamini vücutta bütün hücreler için gereklidir. Ancak hücreler ne kadar hızlı çoğalıyorlarsa o kadar fazla B 12 isterler. Mide-barsak kanalının sık yenilenen hücreleri de B 12 vitaminine çok muhtaçtır. Sinir sistemi hücreleri çok yenilenen ve çoğalan hücreler değildir, ancak medulla spinalisteki ve periferik sinirlerdeki sinir lifleri normal işlevlerini yapabilmek için B 12 ye ihtiyaç duyar. DNA sentezi, yani gen yapımı için B 12 vitamini gereklidir. Buna karşılık, B 12 yokluğunda RNA sentezi, yani genetik bilgiye göre protein yapımını sağlayan unsurların yapımı sürer. Bunun sonucu hücreler ve özellikle hücre çekirdekleri büyür ama bölünemez, çünkü DNA replikasyonu olamaz. DNA molekülünde olmayan timidelat nükleotidi (thymine nükleotidi thymidylate) bazlardan birini oluşturur. Bu bazın oluşmasında N10-metilen tetrahidrofolat koenzimine gereksinme vardır. Bu koenzim folik asitten yapılır. Folik asit vücutta en yaygın olarak metil folat halinde bulunur. İşte metil folattan bu aktif folatın yani N10- metil folatın üretilmesi büyük ölçüde B 12 vitamini sayesinde mümkün olur. Ayrıca metil folatın hücrelere en azından eritrositlerin ana hücrelerine girmesi için gene B 12 vitamini yardımı gerekir. Bu bilgilerden de anlaşıldığına göre folik asit 45

46 eksikliğinde ve B 12 vitamin eksikliğinde görülen kansızlık tabloları birbirine benzemektedir. Gerçekten her iki eksiklikte de megaloblastik bir anemi görülür. Ancak pernisiöz anemide plazma B 12 düzeyi düşük, folat düzeyi normal; folat eksikliğinde ise plazma folat düzeyi düşük, B 12 düzeyi normaldir. B 12 vitamininin sinir sisteminde folik asitten ayrı özel bir işlevi vardır. Sinir liflerinde myelinin yapılması ve korunması için B 12 vitamini gereklidir. Eksikliğinde propionil koenzim A, süksenil koenzim A'ya dönmez ve sitrik asit siklusuna giremez. Yağ asidi sentezinde asetil koenzim A yerine propionil koenzim A kullanılırsa tek sayılı yağ asitleri (15 veya 17 karbon atomlu yağ asitleri) sinir sisteminde birikir, myelin dejenerasyonu oluşur. Hidroksikobalaminin siyanüre karşı aşırı afinitesi vardır. Bu afiniteyi besinlerden ya da sigara içerken alınan az miktardaki siyanürü bağlayarak zehirsizleştirme açısından organizmaya yararlı bir özellik olduğu düşünülür. Özellikle iki önemli enzimatik reaksiyonda ko-faktör olarak rol alan vitamin B 12 eksikliğinin genel sağlık ve metabolizma üzerinde çok önemli etkisi olabilir; Sinir hücrelerinin çevresindeki miyelin kılıf yapısı ile ilişkili olan yağ asidi metabolizmasında Metiltransferaz reaksiyonları ve DNA sentezinde (methionine synthase). Methionine synthase baskılanması yaşam boyu sürecek diğer bazı ciddi sağlık sorunlarına da yol açmaktadır. DNA sentezinde azalma, kemik iliği hücrelerindeki hızlı bölünmeyi etkilemekte ve megaloblastik anemiye yol açmaktadır. Ayrıca homosistein düzeyindeki artışın, yüksek kolesterol ve hipertansiyon gibi diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak, kalp hastalığı riskini artırdığına inanılmaktadır. B 12 vitamini normalde mide suyunda bulunan intrensek faktörle birlikte barsaktan absorbe olarak pernisiyöz anemiye mani olur. Şayet intrensek veya ekstrensek faktörlerden birisi eksik olacak olursa megaloblastik anemi, pernisiyöz anemi teşekkül eder. Bu faktörler verilmek suretiyle anemi düzeltilir. İntrensek faktör mide mukoproteininin bir konstitüentidir. Bu mukoprotein derecede yarım saat ısıtılırsa harap olur. Molekül ağırlığı 5000 kadardır, en en 46

47 çok midenin kardiya ve fundusunda bulunur. Herhangi bir sebeple fundus atrofiye uğrayacak olursa asid kloridin eksresyonu azalır ve bunun sonucu da anemi pernisiyöz meydana gelir. B 12 vitamininin uygun emilimi aşağıda sıralanan beş faktöre bağlıdır; Diyetle alınımı, Midede asit-pepsin tarafından bağlı olduğu proteinlerden ayrılması, Pankreatik proteazlar tarafından bağlı olduğu R-faktörden ayrılması, B 12 'yi bağlamak için gastrik paryetal hücrelerden intrinsik faktör (IF) salınımı, İleumda B 12 -IF reseptörlerinin varlığı. B12 vitamini jejinumdan emilmez, ileumun distal kısımlarından emilir ve emilmesi için midenin pariyetal hücrelerinden salgılanan özel bir glikoprotein gereklidir. Casttle'nin tahmin ettiği ' intrensek' - içteki faktör bu glikoproteindir. Pernisiöz anemili hastalarda mide mukozası atrofisine bağlı olarak, bu glikoprotein salgılanmadığı için B 12 emilimi mümkün olmamaktadır. Günlük B 12 gereksinimi 1 mikrogram kadardır. Pernisiöz anemili hastalarda ağızdan 1 mikrogram B 12 vermekle hiçbir sonuç alınamaz. Birkaç mg gibi çok yüksek dozlar verilirse çok az bir miktar emilebilir, bu emilimin basit difüzyonla olduğu sanılmaktadır. Minot ve Murphy'nin 1926'da ağızdan karaciğer yedirmek suretiyle pernisiöz anemide bir miktar sonuç alabilmesi, çok alınmış olan B 12 den az bir kısmını intrensek faktör eksikliğine rağmen emilebilmesi ile mümkün olmuştur. B 12 vitamininin emilimi sırasında serbest kalsiyum iyonunun varlığı gereklidir. Bu bakımdan malabsorpsiyon sendromundaki yağlı ishallerde ortamda kalsiyum iyonu kalmayabilir ve B 12 emilimi bozulabilir. Pernisiöz anemide intrensek faktörün salgılanamama nedeni, midedeki salgı hücrelerine karşı otoantikorların oluşması ve bu otoantikorlara bağlı mide mukozası atrofisidir. Pernisiöz anemi otoimmun, yani insanların kendi dokularına karşı antikor yapmaları ile ilgili bir hastalıktır. Hashimoto troidi gibi başka otoimmun hastalıklarla birlikte olabilir ya da aynı ailede çeşitli otoimmun hastalıklar ailenin ayrı bireylerinde görülebilir. B 12 vitamini kanda transkobalamin denen taşıyıcı proteinlere bağlanarak taşınır ve karaciğerde oldukça yüksek miktarda depo 47

48 edilir (Şekil 5 - B12 vitamini absorpsiyonu ve transportu). Şekil 5 - B 12 vitamini absorpsiyon ve transportu 4. BESİNSEL KAYNAKLARI Karaciğer, yürek, böbrek, kırmızı et, tavuk, balık, süt, peynir, yumurta B12 vitamini, bitkisel besinlerde bulunmaz, fakat hayvansal kaynaklı besinlerle alınabilir. Barsak bakterileri tarafından sentezi yapılabilir ancak bu şekilde sentez edilen vitamin genellikle yararsızdır. Çünkü bakteriler bakımından zengin 48

49 olan barsak kısmı kalın barsaklardır. Buradan da B 12 emilimi hemen hiç mümkün değildir. Bu açıdan tam vejeteryanlarda (yani süt, peynir ve yumurta bile yemeyenlerde) eksikliği görülebilecek en önemli vitamindir. Tam vejeteryan olduğu halde B 12 eksikliği gelişmeyenlerde besinlere bulaşan bakteri ve küflerle az miktarlarda B 12 nin sağlandığı görülmektedir. Karaciğer, böbrek ve yürek gibi sakatatlarda bol miktarda bulunur. Et, balık ve yumurtada da oldukça boldur. Besinlerde muhtelif şekillerde bulunur: Hidroksikobalamin, metilkobalamin, adenozilkobalamin gibi. Bunlar barsakta birbirine dönüşebilir ve hepsinin biyolojik değeri vardır. Pişirmekle önemli bir kayıp olmaz. Ancak bir şekilden diğer şekle dönüşüm olabilir. 5. GÜNLÜK GEREKSİNİMİ Batı toplumlarında günlük alım gelire ve yeme tarzına göre değişmekle birlikte 3-35 mikrogram arasındadır. Günlük B 12 alımı 0.5 mikrograma kadar düşen bazı Asya toplumlarında dahi B 12 eksikliği görülmemektedir. Uzun süreli hafif eksikliklerin ne gibi sonuçlara yol açabileceği henüz belli olmadığından günlük en az 3 mikrogram alınması önerilmektedir. 6. EKSİKLİĞİ Hafif derecede B 12 eksikliği çok sık görülür. Uyuşukluk, unutkanlık, sabahları yataktan yorgun kalkma gibi belirtiler verir. Ağır vitamin B 12 eksikliğinde ise sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Kalıcı sinir harabiyetine yol açabilir. Vitamin B 12 eksikliğinin nörolojik hasar oluşturduğu bilinmektedir. Hasar önce periferik sinirlerde başlar, daha sonra omuriliği etkileyerek reflekslerde azalma, mental fonksiyonlarda bozulma, ataxia, yorgunluk, görme bozukluğu, dokunma ve ağrı duyusunda azalmaya neden olur. Nörolojik hasarın, metil malonat birikimi nedeni ile anormal miyelin yapılanmasının, dejenerasyona neden olması ile ortaya çıktığına inanılmaktadır. Nörodejeneratif süreçte etkin olan diğer mekanizma; methionine synthase baskılanması ile oluşan S-adenosyl methionine eksikliğidir. Beyinde methionine synthase aktivitesindeki azalmanın S-adenosyl methionine sentezini azalttığı, S- 49

50 andenosyl homocysteine düzeyini artırdığı ve bunun da miyelin metilasyonunu azaltarak demiyelizasyona neden olduğu düşünülmektedir. B 12 vitamin eksikliğinin nedeni seyrek olarak yetersiz alınmasıdır. Çoğunlukla, yaşlılarda olduğu gibi, Vitamin B 12 emiliminin yetersiz olması sonucudur. İnsanlar yaşlandıkça gastrik atrofi gelişir. Bu durum besinlerle alınan B 12 -protein kompleksinin parçalanmasında etkin olan pepsin ve hidroklorik asit gibi hazmettirici ajanların salgılanmasının azalması anlamına gelir. Gastrik atrofi farklı yoğunlukta olabilir ve anti asit kullanımı bu gelişimi şiddetlendirebilir. Malabsorbsiyonun diğer nedeni; gastrik cerrahi veya otoimmun hastalıklar sonucu intrinsik faktör (IF) düzeyinin azalmasıdır. Pernisiyöz anemi, IF üreten gastrik paryetal hücrelerin otoantikorlar tarafından tahrip edilmesi (kronik atrofik gastrit) sonucu IF üretiminin azalması veya IF üzerine otimmun saldırı sunucudur. İki tür anti-if antikoru mevcuttur; biri B 12 'nin IF'ye bağlanmasını önler, diğeri ise B 12 - IF kompleksinin reseptörler tarafından alınmasını bloke eder. Vitamin B 12 eksikliğinin bir diğer nedeni ince bağırsaklarda aşırı bakteri üremesi sonucu oluşan aşırı B 12 tüketimidir. Eksikliğin son ve belirgin tablosu pernisiöz anemidir. B 12 vitamini noksanlığında hematolojik ve nörolojik bozukluklar görülür. B 12 vitamin eksikliği, mide sekresyonu ve mide mukozaları bozulduğu hallerde intrensek faktör eksikliğine bağlı olarak meydana gelir. İnsanlarda B 12 vitamini noksanlığına nadiren rastlanır. B 12 vitamini absorpsiyondan sonra kanda proteine bağlı olarak dolaşıma girerek lüzumlu yerlere nakledilir. En önemli depo yeri karaciğerdir. Çok az miktarda B 12 vitamini normalde kan dolaşımında kalır. HIV pozitif kişilerin % 35 inde vitamin B 12 eksikliği olduğu bulunmuştur. Yararı tam olarak kanıtlanamasa da AIDS tedavisinde vitamin B 12 eklenmektedir. B 12 vitamini ince barsaklarda emilir. Diyetle yetersiz alınım, bazı hastalıklar sebebi ile ince barsaklardan yetersiz emilim B 12 vitamin eksikliğini oluşturur. 50

51 Yaş ilerledikçe vitamin B 12 eksikliğinin görülme sıklığı artmaktadır. Araştırmalar 65 yaşın üstündeki kişilerin yaklaşık % 40 ında vitamin B 12 eksikliği olduğunu göstermektedir. Bu yaşlarda görülen bazı zihinsel bozukluklar ve depresyonun bu nedenle oluşabileceği düşünülmektedir. Alzheimer hastalığına benzer belirtiler verebilir ve eksiklik uzun yıllar sürerse zihinsel bozulma geriye dönüşümsüz hale gelebilir. Asetilkolin üretimini arttırdığı ve beyinde sinir iletimini düzenlediği için Alzheimer hastalığında koruyucu rolü olabileceği düşünülmektedir. Folik asit ile birlikte doğum defektlerini önlemekte önemli rol oynar. Yine folik asit ve B 6 vitamini ile birlikte kalp hastalıklarını ve damar tıkanıklığını önleyici rol oynamaktadır. Çocuklarda görülen astımların, depresyonun, şeker hastalığına bağlı nöropatilerin, düşük sperm sayısı ve spermlerdeki hareket yetersizliğinin tedavisinde de B 12 vitamini kullanılmaktadır. I) FOLİK ASİD 1. TARİHÇE Folik asit sözcüğü Latince yaprak anlamına gelen ' folium' dan gelir. Yeşil yapraklarda yaygın olarak bulunduğu için bu ad verilmiştir. Bu adı veren Mitchell ve ark. bu vitamini ıspanak yapraklarından 1941'de elde etmişlerdi yılında Wills'in bildirdiği çalışmadan beri beyaz ekmek ve işlem görmüş pirinç yiyenlerde özellikle gebelerde görülen megaloblastik bir aneminin o güne kadar bilinen vitaminlere cevap vermediği, ancak bazı maya preparatlarına cevap verebildiği biliniyordu. Mayalarda bulunan bu anti-anemik faktöre Wills faktörü adı verilmişti. Mitchell ve ark. 1941'de bu faktörü keşfetmiş oluyorlardı. Bu keşif çok önemli olmakla birlikte o sırada pernisiöz anemiyi düzelten faktörü elde etmeye çalışan araştırmacıların yanılgıya düşmesine yol açtı. Pernisiöz anemide eksik faktörün bu olduğu sanıldı. Ancak folik asitle pernisiöz anemide kansızlığın düzelebilmesi, buna karşın sinir dejenerasyonlarının daha da ağırlaşarak sürmesi araştırmaları daha da alevlendirerek sürdürdü ve B 12 vitamini keşfedildi. 51

52 2. BİYOKİMYASAL YAPISI Folik asit (folasin), para-aminobenzoik aside bağlı bir pterin halkasının bir molekül glutamik asit ile konjuge olmuş şeklidir ve kimyasal adı pteroylglutamik asittir (pteroylgotamik acid-pga). Suda çözünen, kristalize sarı renkte bir maddedir. Asit çözeltilerde ısıya dayanıklı olmakla birlikte alkali ve nötr çözeltilerde ısıya pek dayanıklı değildir. Kimyasal yapısı folik aside benzeyen birçok madde canlılarda bulunmuş ve bunlar folatlar genel adı altında toplanmıştır. Dokularda indirgenmiş folatlar da bulunabilir. Tetrahidrofolat şekli, organizmada folatın birçok enzimatik reaksiyona katılma şeklidir. Tetrahidrofolat 5. veya 10. ya da hem 5. hem 10. karbon atomlarına metil, formil, metilen gibi kökler alarak etkin biçimini kazanır ve bu köklerin transferini sağlar. Folik asidin tetrahidrofolik aside (THF) dönmüş durumuna folinik asit adı verilir. 3. FİZYOLOJİK ROLÜ Folik asid, bir karbon atomlu köklerin moleküller arası transferinde önemli rol oynar. Serin, glisin, histidin gibi amino asitlerden aldığı kökleri pürin ve pirimidin sentezinde kullanır. DNA nın karakteristik yani RNA' da olmayan nükleotidi timidilatı oluşturmak üzere dezoksiüridilik aside bir metil kökü yerleştirme işi tetrahidrofolik asidindir. Bu sentetik aşamanın olmayışı folik asit eksikliğinde görülen megaloblastik anemiyi açıklar. Folik asidin DNA sentezindeki bu rolünü onaylayabilmesi için 5,10-metilen-tetrahidrofolat haline geçmesi gerekir. Bu geçiş B 12 eksikliğinde mümkün olmaz. B 12 eksikliğinin de megaloblastik anemiye yol açışı bu mekanizma iledir. Şüphesiz B 12 vitamininin doğrudan katıldığı önemli metabolik olaylar da vardır. İnce barsak epitelinde bulunan bir karboksipeptidaz enziminin yardımı ile besinlerde bulunan poliglutamil şeklindeki folatlar parçalanarak serbest folat ince barsakların üst kısmından emilir. Folik asit emilirken bir yandan 52

B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI

B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI T. C Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı B KOMPLEKS VİTAMİNLERİ ve BİYOKİMYASI BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Yavuz TULUM Danışman Öğretim Üyesi : Prof. Dr. Ferhan G. SAĞIN İZMİR-2007

Detaylı

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.. 1 BESLENME BİLİMİ 2 Yaşamımız süresince yaklaşık 60 ton besin tüketiyoruz. Besinler sağlığımız ve canlılığımızın devamını sağlar. Sağlıklı bir

Detaylı

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI MİNERALLER Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI MİNERALLER İnsan vücudunun yaklaşık %4-5 i minareldir.bununda yarıya yakını Ca, ¼ ü fosfordur. Mg, Na, Cl, S diğer makro minerallerdir. Bunların dışında kalanlar

Detaylı

Tarihte bugün (27 Eylül) 1908: İlk Ford T Modeli üretildi; 1998: Google kuruldu

Tarihte bugün (27 Eylül) 1908: İlk Ford T Modeli üretildi; 1998: Google kuruldu Tarihte bugün (27 Eylül) 1908: İlk Ford T Modeli üretildi; 1998: Google kuruldu VİTAMİNLER 100 YIL ÖNCESİNE KADAR BİLİNMEZDİ Vitaminler vücudun sağlıklı kalması için çok az miktarlarda gerekli olan organik

Detaylı

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK Beslenme İle İlgili Temel Kavramlar Beslenme: İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması, Yaşam kalitesini artırması için

Detaylı

Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD

Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD Farmakognozi ABD AÜEF Farmakognozi ABD AÜEF B-kompleks vitaminleri B1..Thiamin B2 Riboflavin B3 Nikotinik asit / Niacin B5 Pantotenik asit B6 Pridoksin B9 Folik asit B12..Siyanokobalamin Farmakognozi ABD

Detaylı

Vitaminlerin yararları nedendir?

Vitaminlerin yararları nedendir? Vitaminlerin yararları nedendir? Vitamin ve mineraller vücudun normal fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, büyüme ve gelişiminde çok önemlidir. Az miktarlarda yeterlidirler. Gebelikte anne yanında bebeğin

Detaylı

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın

Detaylı

Vitamin metabolizması bozukluklarında laboratuvar. Prof.Dr.Dildar Konukoğlu

Vitamin metabolizması bozukluklarında laboratuvar. Prof.Dr.Dildar Konukoğlu Vitamin metabolizması bozukluklarında laboratuvar Prof.Dr.Dildar Konukoğlu Vitaminler Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda

Detaylı

B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirir. Yumurta akında bulunan

B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirir. Yumurta akında bulunan BİOTİN - H VİTAMİNİ B grubunda olan bir vitamin olarak kabul edilir. Yumurta akında bulunan avidin isimli madde biotini etkisiz hale getirir. Yumurta akında bulunan avidin maddesi yumurta çiğ iken etkili

Detaylı

Dengeli Beslenme. Efe Kaan Fidancı

Dengeli Beslenme. Efe Kaan Fidancı Dengeli Beslenme Yaşamımız boyunca sürekli büyürüz. Bebeklikten itibaren sağlıklı bir şekilde büyümek ve gelişmek için düzenli, dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir. Beslenmek yani yemek yemek günlük

Detaylı

ADIM ADIM YGS-LYS 14. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK MADDELER 8- VİTAMİNLER

ADIM ADIM YGS-LYS 14. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK MADDELER 8- VİTAMİNLER ADIM ADIM YGS-LYS 14. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ ORGANİK MADDELER 8- VİTAMİNLER 4) VİTAMİN Vücut metabolizması için gerekli olan ancak insan vücudunda üretilemeyen organik maddelerdir. Dışarıdan hazır

Detaylı

VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup

VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup VİTAMİN NEDİR? Vitaminler organik besinler grubunda bulunup normal yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan, yiyecekler içerisinde doğal olarak bulunan basit yapılı bileşiklerdir. VİTAMİNLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ=)

Detaylı

4.Sınıf Fen Bilimleri

4.Sınıf Fen Bilimleri Fen Bilimleri Adı: Soyadı: Numara: Besinler ve İçerikleri Canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için yedikleri ve içtikleri maddelere besin denir.canlılar büyüyüp gelişmek, üremek ( çoğalmak ) ve solunum

Detaylı

C vitamini (Askorbik asit)

C vitamini (Askorbik asit) C vitamini (Askorbik asit) C vitamini suda eriyen, kemik, diş ve damar sağlığını koruyan, çeşitli hastalıklara direnç kazandıran ve bazı besin ögelerinin vücutta kullanılmasına yardımcı bir vitamindir

Detaylı

Enjeksiyonluk Çözelti Veteriner Vitamin

Enjeksiyonluk Çözelti Veteriner Vitamin Prospektüs Betakin sarı renkli, berrak çözelti olup, her ml'si 5 mg Thiamin HC1 (Vit. B,), 2 mg Riboflavin (Vit. B 2 ), 2 mg Pridoksin HC1 (Vit. B 6 ), 4 mcg Siyanokobalamin (Vit B] 2 ), 20 mg Niasin,

Detaylı

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları

GİRİŞ. Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi. Ana Gıda Grupları SAĞLIKLI BESLENME GİRİŞ Sağlıklı Beslenme ve Vücudumuzun Sağlıklı Beslenme Piramidi Ana Gıda Grupları Meyve ve Sebzeler Hububat ve Bakliyat Süt ürünleri Nişasta, Şeker ve Yağlar Vitaminler ve Mineraller

Detaylı

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst. Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları Süreyya ÖZCAN Besin Öğeleri Canlının yaşamını devam ettirmesi için gerekli olan kimyasal element veya bileşiklerdir. Hücrelerin

Detaylı

1 gr yağ: 9 kilokalori, 1 gr protein ve karbonhidrat: 4 kilokalori, 1 gr alkol 7 kilokalori verir.

1 gr yağ: 9 kilokalori, 1 gr protein ve karbonhidrat: 4 kilokalori, 1 gr alkol 7 kilokalori verir. Doğru beslenme için karbonhidrat, yağ ve proteinler belirli oranlarda belirli miktarlarda düzenli olarak alınmalıdır. Alınan kalori verilen kaloriden fazla olduğu zaman kilo alımı başlar. Her gün yenilen

Detaylı

Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları. Süreyya ÖZCAN

Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları. Süreyya ÖZCAN Yemlerde Amino asitler ve B Grubu Vitaminlerinin Önemi ve Test Metotları Süreyya ÖZCAN Besin Öğeleri Canlının yaşamını devam ettirmesi için gerekli olan kimyasal element veya bileşiklerdir. Hücrelerin

Detaylı

Suda eriyen vitaminler Organizma için fazla olanı atılır Yağda eriyen vitaminler Depo edilir.

Suda eriyen vitaminler Organizma için fazla olanı atılır Yağda eriyen vitaminler Depo edilir. VİTAMİNLER Hücrelerin normal metabolizması için gerekli organik maddelerdir. Organizmaya doğal besin kaynaklarından alınırlar. Vitaminlerin besin maddesi ve farmakolojik madde olarak iki farklı görevi

Detaylı

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

gereksinimi kadar sağlamasıdır. Yeterli beslenme, vücudun yaşamı ve çalışmasını sürdürebilesi için gerekli olan enerjinin sağlanması anlamına gelir. Dengeli beslenme ise, alınan enerjinin yanında bütün besin öğelerini gereksinimi kadar

Detaylı

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ Prof. Dr. Metin ATAMER Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Aralık 2006 ANKARA Sütün Tanımı ve Genel Nitelikleri Süt; dişi memeli hayvanların, doğumundan

Detaylı

PROSPEKTÜS BECOVİTAL YUMUŞAK KAPSÜL

PROSPEKTÜS BECOVİTAL YUMUŞAK KAPSÜL PROSPEKTÜS BECOVİTAL YUMUŞAK KAPSÜL FORMÜLÜ : Bir Yumuşak Kapsül ; B 1 vitamini 15 mg B 2 vitamini 15 mg B 6 vitamini 10 mg B 12 vitamini 10 mcg Nikotinamid 50 mg Kalsiyum Pantotenat 25 mg D-Biotin 0.15

Detaylı

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik 2. Ders YB 205 Beslenme İkeleri 2015 Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr BESLENME Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ)

Detaylı

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı Sporcu Beslenmesi Ve Makarna Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı BESLENME Genetik yapı PERFORMANS Fiziksel kondisyon Yaş Cinsiyet Yaş Enerji gereksinimi Vücut bileşimi

Detaylı

Suda eriyen vitaminler. Vücutta kullanılması TİAMİN (B 1 VİTAMİNİ)

Suda eriyen vitaminler. Vücutta kullanılması TİAMİN (B 1 VİTAMİNİ) TİAMİN (B 1 VİTAMİNİ) Suda eriyen vitaminler B grubu vitaminleri içinde ilk tanınanıdır. Bitkilerde serbest, hayvanlarda ise fosfat veya proteine bağlı olarak bulunur. Vücutta kullanılması Bazı çiğ balıklardaki

Detaylı

PROSPEKTÜS BECOVİTAL ŞURUP

PROSPEKTÜS BECOVİTAL ŞURUP PROSPEKTÜS BECOVİTAL ŞURUP FORMÜLÜ: Bir ölçek (5 ml)' de ; B 1 Vitamini 5 mg B 2 Vitamini 2 mg Dekspantenol 3 mg B6 Vitamini 2 mg Nikotinamid 20 mg Yardımcı Maddeler: Şeker, etanol, sodyum benzoat, limon

Detaylı

Vit B3, NIACIN, Nikotinik asit. Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD

Vit B3, NIACIN, Nikotinik asit. Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD Vit B3, NIACIN, Nikotinik asit Farmakognozi ABD AÜEF Farmakognozi ABD AÜEF Niacin: nikotinik asit ve nikotin amid Aynı vitamin aktivitesine sahip Farklı farmakolojik etkide Nikotinik asit ilk kez nikotinden

Detaylı

ĐÇERĐK. Vitamin B6 Formları. LOGO www.themegallery.com. Tarihsel Bakış. Yapısal Formüller. 4 Piridoksin Piridoksal Piridoksamin Piridoksal-fosfat

ĐÇERĐK. Vitamin B6 Formları. LOGO www.themegallery.com. Tarihsel Bakış. Yapısal Formüller. 4 Piridoksin Piridoksal Piridoksamin Piridoksal-fosfat LOGO ĐÇERĐK Tarihsel Bakış B6 Vitamininin Genel Özellikleri Kimyasal Ve Biyolojik Fonksiyonları Biyokimyasal Fonksiyonları YRD. DOÇ. DR. BEKİR ÇÖL SUNAN: DUYGU BAHÇE Emilim, Transport ve Metabolizma İmmün

Detaylı

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin Bu yayın, FSA nın (Food Standards Agency) izniyle tercüme edilmiştir. Bu kitapçık, bir GAV yayınıdır. GAV Yayın No:

Detaylı

GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER GIDALARDA MİKROBİYAL GELİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Mikroorganizmaların gıdalarla gelişmesi; Gıdanın karekteristik özelliğine, Gıdada bulunan m.o lara ve bunlar arası etkileşime, Çevre koşullarına bağlı

Detaylı

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik VİTAMİNLER Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik bileşiklerdir. Vitaminlerin Sınıflandırılması

Detaylı

Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı

Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı Bebek beslenmesinde 0-3 yaş arası kritik bir dönemdir. Bu dönemde annelerin her konuda olduğu gibi beslenme konusunda bebekleri için mümkün olan en 1 / 7 iyi

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

Canlıların enerji kazanabilmeleri için beslenmeye gereksinimleri vardır.

Canlıların enerji kazanabilmeleri için beslenmeye gereksinimleri vardır. 1- Canlılar neden beslenmeye ihtiyaç duyarlar? Canlıların enerji kazanabilmeleri için beslenmeye gereksinimleri vardır. 2- İnsanlar ve hayvanlar hangi şekilde hareket ederler? İnsanlar ve hayvanlar yer

Detaylı

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler BESİNLER Yaşam için gerekli besin öğelerini sağlayan bitkisel ve hayvansal gıdalar BESİN olarak tanımlanır. Besinler, elde edildikleri kaynaklara göre iki gruba ayrılır: Süt, yumurta, peynir, et, tavuk,

Detaylı

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI: KALSİYUM, B1 VE B2 VİTAMİNİ Kalsiyum, insan vücudunda en bol miktarda bulunan mineral olup, yalnızca kemikleri ve dişleri güçlendirmekle kalmaz, kasların kasılmasını, sinirlerin

Detaylı

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -2- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -2- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar Mikro Besinler Vitaminler ve Mineraller Makro besin maddelerine oranla çok daha az miktarlarda ihtiyaç duyulmaları nedeniyle vitamin ve mineraller mikro besin maddeleri olarak adlandırılır. Bununla birlikte,

Detaylı

Bir gün içerisinde tüketilmesi gereken gıdalar beslenme planına göre düzenlenir.

Bir gün içerisinde tüketilmesi gereken gıdalar beslenme planına göre düzenlenir. Beslenme Planı Bir gün içerisinde tüketilmesi gereken gıdalar beslenme planına göre düzenlenir. Bu plan günlük 2000 kalorilik enerji gereksinimi karşılayacak şekilde gıda gruplarından tüketilmesi gereken

Detaylı

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi 1. Termometre Çimlenen bezelye tohumlar Termos Çimlenen bezelye tohumları oksijenli solunum yaptığına göre yukarıdaki düzenekle ilgili, I. Termostaki oksijen miktarı azalır. II. Termometredeki sıcaklık

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.-

1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- 1-GİRİ 1.1- BİYOKİMYANIN TANIMI VE KONUSU.- Biyokimya sözcüğü biyolojik kimya (=yaşam kimyası) teriminin kısaltılmış şeklidir. Daha eskilerde, fizyolojik kimya terimi kullanılmıştır. Gerçekten de Biyokimya

Detaylı

VİTAMİNLER ERZURUM İBRAHİM HAKKI FEN LİSESİ

VİTAMİNLER ERZURUM İBRAHİM HAKKI FEN LİSESİ VİTAMİNLER VİTAMİNLERİN ÖZELLİKLERİ 1) Enerji vermezler. 2) Sindirilmezler, direkt kana karışırlar. 3) Organik maddedirler ve en basit organik moleküllerdir. 4) C, H, O ve N elementlerinden oluşur. VİTAMİN

Detaylı

DENGELİ BESLENME NEDİR?

DENGELİ BESLENME NEDİR? DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gereken dört temel besin grubu olan; süt ve ürünleri, et ve benzeri, sebze ve meyveler, ekmek ve tahıllar dan hergün sizin için gerekli

Detaylı

Vitaminlerin Sınıflandırılması. Vitaminler. Suda Çözünen Vitaminler. Yağda Çözünen Vitaminler. C ve B vitaminleri. A,D,K,E vitaminleri

Vitaminlerin Sınıflandırılması. Vitaminler. Suda Çözünen Vitaminler. Yağda Çözünen Vitaminler. C ve B vitaminleri. A,D,K,E vitaminleri VİTAMİNLER Vitaminler, normal büyüme ve yaşamın sürdürülebilmesi için gıdalarla dışardan alınması zorunlu olan bileşiklerdir. Her vitaminin vücutta belirli ve kendine özgü bir işlevi olduğundan, yiyeceklerle

Detaylı

M. (arpa şekeri) +su S (çay şekeri) + su L.. (süt şekeri)+ su

M. (arpa şekeri) +su S (çay şekeri) + su L.. (süt şekeri)+ su KARBONHİDRATLAR Karbonhidratlar yapılarında.. (C),.. (H) ve. (O) atomu bulunduran organik bileşiklerdir. Karbonhidratların formülü ( ) ile gösterilir. Nükleik asitlerin, ATP nin, hücre, bitkilerde yapısına

Detaylı

Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD

Prof. Dr. Gülçin Saltan İşcan Farmakognozi ABD Farmakognozi ABD AÜEF Vitamin K 2-metil-1,4- naftokinon Yağda Çözünür. Vitamin K1 Vitamin K2 Vitamin K aktivitesine sahip bileşikler Yeşil yapraklı sebzelerde (ıspanak, lahana, karnıbahar, domates, bezelye),

Detaylı

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar Diyet denilince aklımıza aç kalmak gelir. Bu nedenle biz buna ''sağlıklı beslenme programı'' diyoruz. Aç kalmadan ve bütün besin öğelerinden dengeli biçimde alarak zayıflamayı ve bu kiloda kalmayı amaçlıyoruz.

Detaylı

Yağda eriyen vitaminlerden biridir. Retinoidler adı verilen kimyasal bileşik ile, provitamin A karotenoidleri adı verilen kimyasal moleküller vitamin

Yağda eriyen vitaminlerden biridir. Retinoidler adı verilen kimyasal bileşik ile, provitamin A karotenoidleri adı verilen kimyasal moleküller vitamin A vitamini Yağda eriyen vitaminlerden biridir. Retinoidler adı verilen kimyasal bileşik ile, provitamin A karotenoidleri adı verilen kimyasal moleküller vitamin A ailesini oluşturur. All-trans retinol

Detaylı

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ Prof. Dr. Nilgün KARAAĞAOĞLU Doç. Dr. Gülhan EROĞLU SAMUR 4. Baskı Prof. Dr. Nilgün Karaağaoğlu Doç. Dr. Gülhan Eroğlu Samur ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ISBN 978-605-364-200-8 Kitapta

Detaylı

Beslenme Dersi sunusu

Beslenme Dersi sunusu Beslenme Dersi sunusu Beslenme ile ilgili kavramlar Besin (lat.aliment): Yenebilen bitki ve hayvan dokularıdır. Su, organik ve inorganik ögelerden oluşur. Hayvansal ve bitkisel olarak iki kaynaktan elde

Detaylı

Hangi vitamin ne işe yarar?

Hangi vitamin ne işe yarar? On5yirmi5.com Hangi vitamin ne işe yarar? Vitaminler ve mineraller, vücudun biyokimyasal işlevlerinin sürdürülmesini sağlarlar. Yayın Tarihi : 10 Ekim 2012 Çarşamba (oluşturma : 8/24/2015) Yağda eriyen

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... III

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... III İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... III 1: DİYABET...1 Diabetes insipedius...2 Diabetes mellitus...2 Diyabetin Etkileri...3 Belirtiler...4 Nedenler...4 Tedavi...4 Bitkilerin Rolü...5 Tıbbi Faydaları...6 2: KARACİĞER

Detaylı

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ İstanbul Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ Dr. Dyt. Cemile İdiz Ne yemeliyim? DİYABET Tatlı meyve yeme!! Limon şekeri düşürür

Detaylı

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm HİJYEN ve SANİTASYON İkinci Bölüm GIDA HİJYENİ, TANIMI ve ÖNEMİ Üçüncü Bölüm PERSONEL HİJYENİ

İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm HİJYEN ve SANİTASYON İkinci Bölüm GIDA HİJYENİ, TANIMI ve ÖNEMİ Üçüncü Bölüm PERSONEL HİJYENİ İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm HİJYEN ve SANİTASYON Hijyenin Tanımı ve Önemi... 1 Sanitasyon Tanımı ve Önemi... 1 Kişisel Hijyen... 2 Toplu Beslenme Sistemlerinde (TBS) Hijyenin Önemi... 3 Toplu Beslenme Sistemlerinde

Detaylı

Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI

Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI 13. Hafta: Vitaminler ve Koenzimler: Vitamin tanımı, vitaminlerin görevleri, vitaminlerin sınıflandırılmaları, koenzim tanımı, önemli vitaminler, suda çözünen vitaminler, yağda çözünen vitaminler, vitaminlerin

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

Yağlar ve Proteinler

Yağlar ve Proteinler Yağlar ve Proteinler Yağlar Yağlar, yağ asitleri ve gliserolden oluşmuş organik bileşiklerdir. Yağlar en ekonomik enerji kaynaklarıdır. Yağlar aynı miktardaki karbonhidrat ve proteinlerin iki katından

Detaylı

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein, kalsiyum ve fosfor alımı nedeniyle; kemiklerin ve dişlerin gelişiminde Önemlidir.

Detaylı

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein,

Detaylı

ÜNİTE 8 Vitaminler. Amaçlar. İçindekiler. Öneriler

ÜNİTE 8 Vitaminler. Amaçlar. İçindekiler. Öneriler ÜNİTE 8 Vitaminler Amaçlar Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Vitaminlerin genel özelliklerini ve sınıflandırılmasını, Vitaminlerin hangi besin maddelerinde bulunduklarını, Organizmadaki görevlerini, Yetersizliklerinde

Detaylı

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz Diyetisyen Serap Orak Tufan İstanbul 2015 NEDEN OKULA GİDERİZ? PEKİ NEDEN YEMEK YERİZ? Hastalanmamak için Daha Güçlü olmak için Daha çabuk büyümek için Karnımızı

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME. Beslenme BESİN ÖĞELERİ. Beslenme karın doyurmak veya doydurmak demek değildir. Besin maddesi

SAĞLIKLI BESLENME. Beslenme BESİN ÖĞELERİ. Beslenme karın doyurmak veya doydurmak demek değildir. Besin maddesi SAĞLIKLI BESLENME Yrd. Doç. Dr. Omca DEMİRKOL Beslenme Bilim Dalı Beslenme, besinlerin üretiminden hücrede kullanımına değin geçen tüm evrelerde insan-besin ilişkisini inceleyen bir bilim dalıdır. Beslenme

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL SAĞLIKLI BESLENME AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL 1 İNSANLAR NEDEN YEMEK YER 2 3 Sağlığın temeli yeterli ve dengeli (sağlıklı) beslenmedir. İnsan vücudunu bir arabaya benzetebiliriz;

Detaylı

* Yapılarında C, H, O bulunur. Bazılarında C, H, O dan başka N, P, S bulunur.

* Yapılarında C, H, O bulunur. Bazılarında C, H, O dan başka N, P, S bulunur. Lipitler ortak özellikleri su ile karışmamak olan organik maddelerdir ve kimyasal olarak yağ asitlerinin bir alkolle esterleşmesinden oluşur. 1.1. Lipitlerin Yapısı ve Ortak Özellikleri * Yapılarında C,

Detaylı

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü GEBELİKTE BESLENMENİN ÖNEMİ Gebelik kadınlar için doğal fizyolojik bir olaydır. Annenin yeterli ve dengeli beslenmesi bebeğin

Detaylı

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1 Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1 Hazırladığımız bu yazıda; organik bileşikler ve organik bileşiklerin yapısını, canlılarda bulunan organik bileşikleri ve bunların görevlerini, kullanım alanlarını, canlılar

Detaylı

PROTEİNLER. -Proteinlerin Yapısında Bulunan Elementler. -Aminoasitler. --Kimyasal Yapılarına Göre Amino Asitlerin Sınıflandırılması

PROTEİNLER. -Proteinlerin Yapısında Bulunan Elementler. -Aminoasitler. --Kimyasal Yapılarına Göre Amino Asitlerin Sınıflandırılması PROTEİNLER -Proteinlerin Yapısında Bulunan Elementler -Aminoasitler --Kimyasal Yapılarına Göre Amino Asitlerin Sınıflandırılması - Esansiyel olan veya olmayan amino asitler -Proteinlerin Kimyasal Özellikleri

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE Sağlıklı büyümek ve gelişmek için yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. BESLENME İnsanın yaşına, cinsiyetine, çalışma ve özel

Detaylı

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER Canlıların yapısında bulunan moleküller yapısına göre 2 ye ayrılır: I. İnorganik Bileşikler: Bir canlı vücudunda sentezlenemeyen, dışardan hazır olarak aldığı

Detaylı

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU 173 Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU Hiçbir canlının beslenmeden yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Bu, her yaşta olmak üzere, insanlar için de geçerlidir. Özellikle bebekler ve

Detaylı

PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL

PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL Multivitamin ve Mineral Kombinasyonu FORMÜLÜ : PROSPEKTÜS DECAVİT YUMUŞAK KAPSÜL 11 Vitamin Vitamin A 10.000 I.U Vitamin B 1 20 mg Vitamin B 2 5 mg Vitamin B 6 10 mg Vitamin B 12 0.005 mg Vitamin C 150

Detaylı

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı

İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı HASTA BİLGİLENDİRME FORMU HİPERLİPİDEMİ Hiperlipidemi; kanda çeşitli yağların yüksekliğini

Detaylı

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME Beslenme Yetersizliğine Bağlı Sorunlar 1 PROTEİN ENERJİ YETERSİZLİĞİ Büyüme ve gelişme için gerekli olan enerji, protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin yeterince alınmamasına

Detaylı

Besin Öğeleri. 1.Proteinler. 2.Yağlar. 3.Karbonhidratlar. 4.Mineraller. 5.Vitaminler. 6.Su

Besin Öğeleri. 1.Proteinler. 2.Yağlar. 3.Karbonhidratlar. 4.Mineraller. 5.Vitaminler. 6.Su Besin Öğeleri 1.Proteinler 2.Yağlar 3.Karbonhidratlar 4.Mineraller 5.Vitaminler 6.Su PROTEİNLER BESİN ÖGELERİ Proteinler vücudun yapıtaşlarıdır Büyüme ve gelişme için en önemli besin öğesidir. Bağışıklık

Detaylı

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ Sağlıklı yaşam, mutlu bireyler, güler yüzlü toplum DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR Anemi (Kansızlık) Araştırması Korkuttu Bursa'da, Uludağ

Detaylı

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ Prof. Dr. Nilgün KARAAĞAOĞLU Doç. Dr. Gülhan EROĞLU SAMUR 2. Baskı Prof. Dr. Nilgün Karaağaoğlu Doç. Dr. Gülhan Eroğlu Samur ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ISBN 978-605-364-200-8 Kitapta

Detaylı

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ Dünya da bir yanda obeziteyle mücadele yapılırken diğer tarafta açlıktan ölme noktasına gelen insanlara

Detaylı

neden az yağlı az kolesterollü diyet?

neden az yağlı az kolesterollü diyet? neden az yağlı az kolesterollü diyet? DYT-YRD07 Rev / 2 Yürürlük Tarihi / 30.12.2005 Rev Tarihi / 17.18.2012 neden az yağlı az kolesterollü diyet? Kolesterol insan vücudunda doğal olarak bulunan yağa benzer

Detaylı

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme

Detaylı

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler MEME KANSERİ Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler KANSER NEDİR? Hücrelerin kontrolsüz olarak sürekli çoğalmaları sonucu yakındaki ve uzaktaki başka organlara yayılarak kötü klinik

Detaylı

CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ

CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ 1 CANLILARIN TEMEL BİLEŞENLERİ Canlıların temel bileşenleri; inorganik ve organik bileşikler olmak üzere ikiye ayrılır. **İnorganik bileşikler: Canlılar tarafından sentezlenemezler. Dışarıdan hazır olarak

Detaylı

KARBONHİDRATLAR. Glukoz İNSAN BİYOLOJİSİ VE BESLENMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ OLAN

KARBONHİDRATLAR. Glukoz İNSAN BİYOLOJİSİ VE BESLENMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ OLAN KARBONHİDRATLAR Normal diyet alan kişilerde enerjinin % 55-60 ı karbonhidratlardan sağlanır. Bitkiler karbonhidratları fotosentez yoluyla güneş ışığının yardımıyla karbondioksit ve sudan yararlanarak klorofilden

Detaylı

ENERJİ METABOLİZMASI

ENERJİ METABOLİZMASI ENERJİ METABOLİZMASI Soluduğumuz hava, yediğimiz ve içtiğimiz besinler vücudumuz tarafından işlenir, kullanılır ve ihtiyaç duyduğumuz enerjiye dönüştürülür. Gün içinde yapılan fiziksel aktiviteler kalp

Detaylı

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

OKUL ÇAĞINDA BESLENME OKUL ÇAĞINDA BESLENME Doç. Dr. Yeşim ÖZTÜRK Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Gastroenteroloji, Beslenme ve Metabolizma Ünitesi Nisan 2008-İZMİR ADÖLESAN DÖNEM 1. Biyolojik değişim BÜYÜME

Detaylı

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar. ELMANIN FAYDALARI Günde bir elma doktoru evden uzak tutar. Elmanın Sağlığa Faydaları Elma A, E, B6, C, K vitamin kaynağıdır, bunun yanında yüksek miktarda potasyum ve çeşitli mineralleri içeren su içerir.

Detaylı

Diyabette Beslenme. Diyabet

Diyabette Beslenme. Diyabet Diyabette Beslenme Diyabet BR.HLİ.044 Diyabet Hastası Nasıl Beslenmeli? Halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan diyabet, düzenli beslenme programı gerektirir. Düzenli ve bilinçli bir beslenme

Detaylı

Yeterli ve Dengeli Beslen!

Yeterli ve Dengeli Beslen! Yeterli ve Dengeli Beslen! Hareketli Ol, Egzersiz Yap! Kişisel Bakımına ve Günlük Hijyenine Özen Göster! Uyku Düzenine Dikkat Et! Stresten Uzak Dur! Yeterli ve dengeli beslenme «4 Yapraklı Yonca» içerisindeki

Detaylı

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -5- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar

7. ÜNİTE - Beslenme İlkelerini Fiziksel Aktivite Programına Uygulamak. Bölüm -5- Beslenme ve sindirim ile ilgili kavramlar 1 Sindirim sistemi Sindirim Sindirim kısaca, besinlerin kendilerini oluşturan yapı taşlarına kadar parçalanarak hücre zarından geçebilecek hale getirilmesi işlemidir. Sindirimin iki temel görevi vardır

Detaylı

Kazanım Merkezli Çalışma Kağıdı 1. Ünite Vücudumuzda Sistemler Sindirim Sistemi

Kazanım Merkezli Çalışma Kağıdı 1. Ünite Vücudumuzda Sistemler Sindirim Sistemi Fen Bilimleri 7. Sınıf Aşağıda, sindirim sistemi ile ilgili verilen ifadelerden doğru olanlarının yanına (, yanlış olanlarının yanına (Y) koyunuz. Aşağıda verilen resimde sindirim sistemi organlarının

Detaylı

YGS ANAHTAR SORULAR #3

YGS ANAHTAR SORULAR #3 YGS ANAHTAR SORULAR #3 1) Bir insanın kan plazmasında en fazla bulunan organik molekül aşağıdakilerden hangisidir? A) Mineraller B) Su C) Glikoz D) Protein E) Üre 3) Aşağıdakilerden hangisi sinir dokunun

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir. Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir. Proteinlerin yapısında; Karbon ( C ) Hidrojen ( H ) Oksijen

Detaylı

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU Türkiye ulusal düzeyde ölüm nedenleri arasında ilk sırayı 205.457 ölümle kardiyovaskülerhastalıklar (tüm ölüm nedenlerinin %47,73 ü) almaktadır. Kardiyovasküler

Detaylı

Hücre zarının yapısındaki yağlardan eriyerek hücre zarından geçerler.fazlalıkları karaciğerde depo edilir.

Hücre zarının yapısındaki yağlardan eriyerek hücre zarından geçerler.fazlalıkları karaciğerde depo edilir. DERS: BİYOLOJİ KONU: C.T.B(Vitaminler e Nükleik Asitler) VİTAMİNLER Bitkiler ihtiyaç duydukları bütün vitaminleri üretip, insanlar ise bir kısmını hazır alır. Özellikleri: Yapıcı, onarıcı, düzenleyicidirler.

Detaylı

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik

Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik VİTAMİNLER Vitaminler büyüme, sağlık, her türlü verim performansı gibi yaşamsal fonksiyonların devamlılığı için çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan organik bileşiklerdir. Vitaminlerin Sınıflandırılması

Detaylı

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ MENAPOZDA VE YAŞLILIKTA BESLENME 1 MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ MENOPOZDA GÖRÜLEN SORUNLAR MENOPOZ DÖNEMİNDE BESLENME İLKELERİ YAŞLILIKTA BESLENME YAŞLILIKTA BESLENME İLKELERİ 2 3 YAŞAM BEBEKLİK ÇOCUKLUK

Detaylı

ŞİKAYETİNİZ Mİ VAR??? Yemek sonrası şişkinlik hissediyorum... Yemeklerden sonra hazımsızlık hissediyorum...

ŞİKAYETİNİZ Mİ VAR??? Yemek sonrası şişkinlik hissediyorum... Yemeklerden sonra hazımsızlık hissediyorum... ŞİKAYETİNİZ Mİ VAR??? Yemek sonrası şişkinlik hissediyorum... Yemeklerden sonra hazımsızlık hissediyorum... ŞİKAYETİNİZ Mİ VAR??? Ha4ada 2-3 defa kabızlığım oluyor... Kabız olduğumda fissür/hemoroid şikayetlerim

Detaylı

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir.

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir. KANSER HASTALARINDA BESLENME DESTEĞİ Dengeli ve sağlıklı beslenme sadece tedavi gören kanser hastaları için değil tedavi sonrası süreçte de sağlıklı yaşamı oluşturan önemli unsurlardan biridir. Kanser

Detaylı