Bu ay ki konumuz her zaman ki gibi çok

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Bu ay ki konumuz her zaman ki gibi çok"

Transkript

1 Editörden Bu ay ki konumuz her zaman ki gibi çok önemli bir konu: Dil ve onun afetleri. Hakikaten birçok günawhlar ve hatalar dil ile olmaktadır. Söz Sultanı Efendimizin (sallalhu aleyhi ve sellem) buyruklarına kulak verelim: Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Susan kurtulmuştur! (Tirmizî) Susmak, hikmettir. Susan ise pek az!.. (Deylemî) Abdullah b. Süfyan, babasından şöyle rivayet eder: Ben Hz. Peygamber e Ey Allah ın Rasûlü! Bana İslâm dan öyle birşey öğret ki bundan sonra artık hiç kimseden İslâm hakkında birşey sormaya muhtaç olmayayım! diye sorduğumda, Hz. Peygamber cevap olarak şöyle dedi: Allah a iman ettim de, sonra dosdoğru ol! Hz. Peygamber e sormaya devam ettim: Hangi şeyden sakınayım ya Rasûlallah? O da eliyle dilini işaret etti. (Tirmizî, Nesâî) Ukbe b. Âmir der ki: Ey Allahın Rasûlü! Kurtuluş nedir? dedim, Hz. Peygamber cevap olarak şöyle dedi: Dilini koru! Evinden çıkma! Günahın için ağla! (Tirmizî) Sehl b. Sa d es-sa dî, Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet eder: Kim diline ve tenâsül organına kefîl olur, haramda kullanmayacağına dair Allah a söz verirse, ben de onun için cennete kefîl olurum.(buhârî) Hz. Peygamber e İnsanı cennete götüren şeyin en büyüğü sorulduğu zaman şu cevabı verdi: Allah tan sakınmak ve güzel ahlâk (Tirmizî) Ateşe sokanın en büyüğü nden sorulduğu zaman da şu cevabı verdi: İki içi boş olan nesne: Ağız ile tenâsül organı! İhtimal ki hadîste bahsi geçen ağız dan murâd, dilin âfetleridir. Çünkü ağız dilin mahallidir ve yine ihtimaldir ki mideden murâd onun menfezidir. Yani tenâsül uzvudur. Çünkü Muaz b. Cebel Hz. Peygamber e Ey Allah ın Rasûlü! Biz söylediklerimizden sorumlu muyuz? diye sordu. Hz. Peygamber (s.a) şöyle cevap verdi: Ey Cebel in oğlu! Annen matemini tutsun! İnsanları burunları üzerine ateşe sürükleyen dillerin mahsulünden başka ne olabilir? (İbn Mâce, Hâkim) Abdullah es-sakafi Ey Allah ın Rasûlü! Bana sığınacağım birşey söyle! deyince, cevap olarak şöyle buyurmuştur: Rabbim Allah tır de, sonra dosdoğru ol! (Nesâî) Ya Rasûlullah! Benim için en tehlikeli şey nedir? diye sordum. Dilini tutarak Budur dedi. Rivayet ediliyor ki Muaz (r.a) Ey Allah ın Rasûlü! Amellerin hangisi daha faziletlidir? dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini çıkardı. Sonra üzerine parmağını koydu. (Taberânî, İbn Ebî Dünya) Daha güzel Burhan larda buluşabilmek dileğiyle Allah a emanet olunuz.

2 ! " # $! % $ $ & ' ' ( ) * " +, + ' + -. / 0 1 / * ", " : " ; < + " + " # ' (! : " ; < + " + % < = > ", + ;? + " A! İçindekiler Dilini Koru Ey Muâz! 4 Prof. Dr. Mustafa Ağırman Dilin Âfetleri 8 Yrd. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK İnanan Kişinin Lisanını Kontrol Etmesi Gerekir 15 Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sami YILDIZ B /. / 1 / % <! C ( D $ E, $! ' # > % F G. H B I. 4 0 # 8 J 4 I G / # % ( K L M N L O K N P Q P H R S T U V * W X I 1 N W Y N Z [ ; $ * \ ] I 1 ", ^ N W ; $ * \ 6 _ ` a Dil Bilgisi Dersi 22 Dilini Tut 32 Kendi İsmini Söyleyebilen Tek Organ: Dil 38 Efendim 41 Hikmet Damlası 42 Nureddin YILDIZ Abdullatif ACAR Fatih Sultan SEMİZ Hattat Mustafa ANTİKA Hz. Pîr Seyyid Ahmed er-rufai (k.s) b a c d e R f g R c d h T i 9 _ j T ` T e T ` V : ; % E * W ' > ; k \ ]! " # $! % $ + & + " +, + ' + ) * l " W $ * ' * % * % m > ; X ] X n! > I. k k X ] X l " W ' * o ' $ $ % $ * ' * % ' l ^ * " ' > ; \ \ X 4 9 p I. ] ] ] \ \ X q ' "! $ W % $ * ' * % * % m > ; ] r s s ] k k X X n k 4 9 p I. ] \ ] s s ] k k X X k t I * # ( * W ' < # + " $ " % F, + > ; O u $ * ' v + * w P Y K Z N Q [ M P O P M K K o W % w P Y K Z N Q [ x P O P M Q P 9 I I 8. 6 " # $, * " y ' % ' z # ; ( ' + { ; ( + " # $, * " y ' % ' + { ; ( B 4 ' % $ + + K Z N Z Q P u N K K K I 7. 7 W l " * ' $ G } c ~ d ` R e d c S T V e T ` ~ T d ~ R U } ` d S T S V c f _ ` _ e _ ~ d R R f e R f S T i T b R e R ` ƒ G } c ~ d ` R e d c S T V e T ` R T ~ d d ~ R e j d ƒ 2 T V e T ` ~ T c f T S c T f } h U d ` R e d ` d f T e V c U V S T i V e T b R e R ` ƒ 2 T S V c e T c T c ` d f e T j e T ` ~ T f R ` c d R j d U e d n ` R c h a ` _ j e _ e _ _ ` d f e T j d ` d c d T R U U R ` ƒ Kur an da Gençler Aracılığıyla Verilen Ahlaki ve Edebî Mesajlar 44 Kur-an-ı Kerim ve Öteki Kitaplar 52 Kibâr-ı Kelâm (Ehlullahın Dilinden...) 56 Dünya İslam Sağlık Birliği 58 Çocuklarda Kekemeliğin Nedeni Baskı ve Korku mu? 60 Hakkın Tarafında Yer Almak ve Erbakan Hocamız 64 El-Esmâ Ül-Hüsnâ 68 Burhan Çocuk 70 Su Kasidesi 72 Yrd. Doç. Dr. Mehmet KAYA Av. Bahaddin ELÇİ Ubeyd FAKİRULLAH Nevzat LALELİ M. Emin Karabacak Ersan BİLGİN Hamza MERT Musa KARACA Fuzuli

3 4 Dilini Koru Ey Muâz! Prof. Dr. Mustafa Ağırman 15 İnanan Kişinin Lisanını Kontrol Etmesi Gerekir Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sami YILDIZ 22 Dil Bilgisi Dersi Nureddin YILDIZ 32 Dilini Tut Abdullatif ACAR

4 Prof. Dr. Mustafa AĞIRMAN Dilini Koru Ey Muâz! 4

5 Hz. Peygamber Efendimiz, şöyle buyurdu: Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi? Ben de evet, bildiriniz Yâ Rasûlallah! dedim. İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır. buyurdu. Sonra da Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını) bildireyim mi? dedi. Ben de Evet, bildir Yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini tuttu ve: Şunu koru! buyurdu. Bunun üzerine ben: Ya Rasûlallah! Biz konuştuklarımızdan da sorguya-suâle çekilecek miyiz? dedim. - Annen, yokluğuna yansın ey Muâz! İnsanları yüzüstü cehenneme (Tirmizî, Îmân,8; İbn Mâce, Fiten, 12) sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir! buyurdu. Ashâb-ı kirâm dan Muâz b. Cebel (r.a.) Medinelidir ve dolayısıyla ensârdandır. Hz. Peygamber Efendimiz, Mekke den Medine ye hicret ettiğinde Hz. Muâz, on sekiz veya yirmi yaşlarındaydı. Huneyn gazâsı ve Tâif seferi hariç Hz. Peygamber Efendimizin katıldığı bütün savaşlara katıldı ve kabilesinin bayraktarlığını yaptı. Mekke nin fethinden sonra Hz. Peygamber Efendimiz onu Mekke ye önce emîr, sonra da Kur ân ve dînî bilgiler muallimi tayin ettiği için Huneyn gazâsı ve devamındaki Tâif seferine katılamadı. Hz. Peygamber Efendimiz, hicretin dokuzuncu yılında Hz. Muâz ve Hz. Ebû Mûsâ yı Yemen e elçi, zekât memuru ve kâdî olarak gönderdi. Muâz, yukarı Yemen de; Ebû Mûsâ da aşağı Yemen de görev yapacaklardı. Hz. Peygamber, bu iki arkadaşına Yemen de nasıl hüküm vereceklerini ve ayrıca halka kolaylık gösterip zorluk çıkarmamalarını, müjde verip nefret ettirmemelerini tembih etti. Yemen heyetini uğurlarken bir süre Muâz ın yanında yürüyen Hz. Peygamber Efendimiz, ona belki bir daha görü- Yemen heyetini uğurlarken bir süre Muâz ın yanında yürüyen Hz. Peygamber Efendimiz, ona belki bir daha görüşemeyeceklerini, Medine ye döndüğünde sadece mescidini ve kabrini bulacağını söyleyince Muâz ağladı. 5

6 şemeyeceklerini, Medine ye döndüğünde sadece mescidini ve kabrini bulacağını söyleyince Muâz ağladı. Hz. Peygamber de onu teselli etti. Yemen de, İslâm adına güzel hizmetler yapan ve yalancı peygamber Esved el-ansî nin ortadan kaldırılmasında önemli rol oynayan Muâz, görevinin bitiminde Medine ye geldiğinde Hz. Peygamber Efendimiz vefat etmiş, Hz. Ebû Bekir halife olmuştu. Hz. Muâz, Hz. Ebû Bekir devrinde Suriye fetihlerine katılmak için halifeden izin istedi. Halifenin danışmanı olan Hz. Ömer, onun bilgisine ihtiyaç duyulacağı gerekçesiyle izin verilmemesini telkin ettiyse de halife, şehid olmak isteyen kimseyi engellemeye hakkının olmadığını söyleyerek ona izin verdi. Muâz, önemli görevler üstlendiği Yermûk ve Ecnâdeyn savaşlarıyla Şam ın fethinde bulundu. Ecnâdeyn savaşında ordunun sağ Muâz b. Cebel, devamlı Hz. Peygamber in yanında bulunmaya gayret eder, merak ettiği konuları sorup öğrenirdi. Hz. Peygamber de onu sever, denk geldiği zaman Ufeyr adlı eşeğinin terkisine bindirirdi. Hz. Peygamber bir keresinde ona Muâz! Vallahi seni gerçekten seviyorum diyerek sevgisini belli etmişti (Ebû Dâvûd, Vitir, 26; Nesâî, Sehv, 60). Uzun boylu ve heybetli olan Muâz, Asr-ı Saâdet te Kur ân-ı Kerîm i tamamen ezbere bilen birkaç kişiden biriydi. Hz. Peygamber in, kendisinden Kur ân öğrenilmesini tavsiye ettiği kişilerden biri de Muâz dı. Hz. Peygamber in vahiy kâtiplerinden biri olan Muâz, o devirde fetvâ veren âlim Sahâbîlerden biriydi. Bu özelliğinden dolayı Hz. Peygamber, Muâz ne iyi adam! diye ona iltifat eder ve kıyâmet gününde onun âlimlerin önünde yürüyeceğini söylerdi (Buhârî, Fezâilü l-kur ân, 8, Menâkıbü l-ensâr, 16). İnsanlara iyiyi ve hayırlı olanı öğretmesi ve güçlü bir îmâna sahip olması sebebiyle sahâbîler onu Hz. İbrahim e benzetirlerdi. Hz. Ömer, hilâfeti zamanında fıkhî meseleler için Muâz b. Yemen de, İslâm adına güzel hizmetler yapan ve yalancı peygamber Esved el-ansî nin ortadan kaldırılmasında önemli rol oynayan Muâz, görevinin bitiminde Medine ye geldiğinde Hz. Peygamber Efendimiz vefat etmiş, Hz. Ebû Bekir halife olmuştu. kanadına kumanda etti. Hz. Ömer halifelik görevini üstlendiğinde Suriye ordusunun kumandanı Ebû Ubeyde b. el-cerrâh ile ona bir mektup yazdı. Ebû Ubeyde, vebâ salgınında ölünce ordunun başına Muâz b. Cebel geçti. Daha sonra bazı sahâbîlerle birlikte Şam a muallim olarak tayin edildi. 17/638 de Amvâs tâunu diye bilinen veba salgınında iki hanımı ve iki oğluyla birlikte vefat etti. Cebel e başvurulmasını tavsiye ederdi. Muâz, geceleyin bir süre uyuduktan sonra kalkıp Kur ân okur ve namaz kılardı. Daha dinç bir şekilde ibâdet edebilmek niyetiyle uyuduğunu, bu sebeple uykusundan da sevap beklediğini söylerdi (Buhârî, Meğâzî, 60; Müslim, İmâre, 15). Hz. Muâz b. Cebel ile ilgili bu bilgileri ondan rivâyet edilen şu hadîs-i şerifi bilgilerinize sunacağım için verdim. Yazın en sıcak aylarında yapılan Tebük gazâsına giderken aşırı sıcak sebebiyle herkes bir tarafa çekilmiş ve büyük sahâbî Muâz, kendisini bir an için Hz. Peygamber in yanında buluvermişti. Bu fırsattan istifâde ederek aşağıdaki konuşmayı gerçekleştirmişti. Karşılıklı konuşmayı bizzat kendisi anlatmaktadır. 6

7 Hz. Muâz şöyle dedi: Ey Allah ın Elçisi! Beni cennete girdirecek ve cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) söyle bana dedim. Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allah ın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allah a kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Gücün yeter, imkân bulabilirsen haccedersin buyurdu. Sonra sözüne devamla: Şimdi sana hayır kapılarını haber vereyim mi? Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azâbını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür buyurdu. Bundan sonra Rasûlullah (s.a.v.) Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk ettikleri için vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez (Secde sûresi, 32/16, 17) âyetini okudu. Daha sonra Hz. Peygamber Efendimiz, şöyle buyurdu: Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi? Ben de evet, bildiriniz Yâ Rasûlallah! dedim. Lisan kişinin yarısıdır, kalbi diğer yarısı, Geriye bir şey kalmaz ancak kan ve et parçası. Nerede bir sukut eden görsen, bir hayranlık gelir sana, Kişinin üstünlük veya noksanlığı, konuşmasında. (Ebû Munkiz el-a ver eş-şennî) İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu cihaddır. buyurdu. Sonra da Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını) bildireyim mi? dedi. Ben de Evet, bildir Yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini tuttu ve: Şunu koru! buyurdu. Bunun üzerine ben: Ya Rasûlallah! Biz konuştuklarımızdan da sorguya-suâle çekilecek miyiz? dedim. - Annen, yokluğuna yansın ey Muâz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir! buyurdu. (Tirmizî, Îmân,8; İbn Mâce, Fiten, 12) Saygıdeğer okuyucularım! Bütün organlarımıza sahip olalım, ama dilimize daha çok sahip olalım! 7

8 Yrd. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK Dilin Âfetleri 8 Ebû Saîd el Hudrî den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, Allah Rasûlü şöyle buyurdu: Sabah olduğu zaman bütün organlar dile yalvararak Bizim hakkımızda Allah tan kork! Zira biz sana bağlıyız; sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen şaşırırsan biz de şaşırırız derler. (Tirmizî, Zühd, 60/2407). İnsanoğlunun en önemli organlarından biri de dildir. İmanımızı ilk onunla ortaya çıkarırız. Müslüman olduğunu iddia eden veya Müslüman olmak isteyen bir kişiden diliyle kelime-i şehâdet getirmesini isteriz. Çocuklarımıza ilk öğrettiğimiz kelime ve cümlelerden biri de Allah, besmele ve benzeridir. Zikirlerimizde ve ibadetlerimizde dil, temeldir. Onunla ibadetlerimizi ve sosyal ilişkilerimizi sağlarız. Bunun neticesinde dilimizle insanlara güzel söz söyleyerek onları sevindirdiğimiz gibi kötü sözler söyleyerek de kalplerini kırabiliriz. Rabbimiz, İslam ın en azılı düşmanı Firavun a dahi Mûsâ ve Hârûn peygamberleri gönderirken onlardan ona yumuşak, güzel sözle hitap edilmesini istemektedir: Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar. (Tâhâ, 20/44). Bunu destekleyici mahiyette atalarımız Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır demişlerdir. İnsanın diğer organları dile tabidir. Ebû Saîd el Hudrî den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, Allah Rasûlü şöyle buyur-

9 du: Sabah olduğu zaman bütün organlar dile yalvararak Bizim hakkımızda Allah tan kork! Zira biz sana bağlıyız; sen doğru olursan biz de doğru oluruz, sen şaşırırsan biz de şaşırırız derler. (Tirmizî, Zühd, 60/2407). Bize bizden daha yakın olan, içimizden geçirdiklerimizi dahi bilen Rabbimiz (Kâf, 50/16) melekleri vasıtasıyla her davranış ve sözü yazdırmaktadır. İnsan bir söz söylemesin ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın. (Kâf, 50/18). Muâz b. Cebel den (r.a.) bir rivâyete göre, o şöyle demektedir: Rasûlüllah (s.a.v.) ile bir yolculukta beraberdim yolda yürürken yanına yakın oldum Ey Allah ın Rasûlü! dedim; Bana öyle bir amel öğret ki beni Cehennemden uzaklaştırıp Cennete koysun! Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdular ki: Bana çok büyük bir soru sordun ama bu mesele Allah ın kolaylaştırdığı kimseler için çok kolaydır. Şöyle ki: Her konuda ve her zaman kulluğu Allah a yapar ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazını devamlı ve düzgün kılarsın, zekatını verir, Ramazan orucunu tutar, haccedersin... Sonra şöyle devam etti: Sana hayır yollarını göstereceğim oruç kalkandır. Sadaka; suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları siler süpürür. Kişinin gece kıldığı namaz da yine hataları siler süpürür. Muâz dedi ki: Sonra, Rasûlüllah (s.a.v.), Secde sûresi 32/ ayetlerini Onlar yataklarından geceleri kalkarak korku ve ümit içerisinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçimlik verdiğimiz şeylerden başkalarına harcayanlardır. Böyle davranan mü minlere gelince yaptıklarından dolayı mükâfat olarak öteki dünyada onlara şimdiye kadar gizli kalan göz aydınlığı olarak onlar için nelerin saklanıp bekletildiğini hiç kimse bilip hayal edemez okudu ve şöyle buyurdu: Size bütün işlerin başını, direğini ve en üst noktasını bildireyim mi? Ben de evet, ey Allah ın Rasûlü! dedim. Şöyle buyurdu: Her işin başı İslam, yani iradeyi Allah a teslim etmek demektir. Direği namaz, zirvesi ve üst noktası da cihattır. Sonra şöyle devam etti: Sana tüm bunların can damarını bildireyim mi? Ben de evet ey Allah ın Peygamberi dedim. Rasûlüllah (s.a.v.) dilini tuttu ve kendi rahatlığın için şunu tut buyurdular. Ben de Ey Allah ın Rasûlü! Bizler konuşmalarımız yüzünden sorguya çekilecek miyiz? dedim. Şöyle dedi: Anan hasretine yansın Ey Muâz! İnsanları yüzükoyun ve burunları yerde süründürerek cehenneme dolduran dillerin kazandığından başkası değildir. (Tirmizî, İman, 8/2616). Müslüman Ya Hayır Söyler veya Susar Allah Rasûlü, dili korumanın ya hayır konuşmak ya da sessiz kalmak gibi iki yolu olduğunu bildirmiştir. Allah a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun. (Buhârî, Edeb, 31/6018, 6019, 85/ ). Allah Rasûlü, dili korumanın ya hayır konuşmak ya da sessiz kalmak gibi iki yolu olduğunu bildirmiştir. Allah a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun. (Buhârî, Edeb, 31/6018, 6019, 85/ ). 9

10 Allah Rasûlü, Allah ın yasakladıklarını şöyle saymıştır: Allah size, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı, emanet edilen malları zayi etmeyi, anne babaya itaatsizliği, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip de almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi haram kılmıştır. (Buhârî, Rikâk, 22/6473, İ tisâm, 3/7292). Allah Teâlâ bazı âyetlerde Müslümanın özelliğini sayarken onların boş şeylerden yüz çevirdiklerini bildirmektedir: Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. (Mü minûn, 23/3). Bu, belki Türkçe de dedikodu dediğimiz insanların dünya ve ahiretlerine faydası olmayacak boş sözlerdir. Bu ise yasaklanmıştır. Allah size anne babaya itaatsizliği, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip de almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi haram kılmıştır. Size, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı, emanet edilen malları zayi etmeyi mekruh kılmıştır. (Buhârî, Husûmât, 19/2408, Edeb, 6/5975). Başka bir rivayet ise Muğîre nin belirttiğine göre Allah Rasûlü, Allah ın yasakladıklarını şöyle saymıştır: Allah size, dedikodu yapmayı, çok soru sormayı, emanet edilen malları zayi etmeyi, anne babaya itaatsizliği, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmeyi, verilmesi gerekeni vermeyip de almaya hakkı olmayan şeyi istemeyi haram kılmıştır. (Buhârî, Rikâk, 22/6473, İ tisâm, 3/7292). İnsanlar bazen çok konuşmalarının bir semeresi olarak ağızlarından çıkan bir söz onları cehenneme sürükleyebilir. Ebû Hüreyre den (r.a.) rivâyete göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bir kimse bir söz söyler ve söylediği sözde bir sakınca görmez fakat o sözü yüzünden cehennemde yetmiş yıl dibe doğru düşer gider. (Tirmizî, Zühd, 10/2314; İbn Mâce, Fiten, 12/3970). Rasûlü! Benim için en korkulacak şey nedir? dedim. Rasûlüllah (s.a.v.) Kendi dilini tutarak, İşte bu buyurdular. (Tirmizî, Zühd, 60/2410). Dilini, insanın kötü veya iyi amaçlarla kullanması kendi elindedir. Ukbe b. Âmir den (r.a.) rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah a (s.a.v.) kurtuluş nedir? diye sordum. O da Diline sahip ol; evin başına dar gelmesin, günahlarından dolayı ağla. buyurdu. (Tirmizî, Zühd, 60/2406). Hadisteki evin başına dar gelmesin ifadesi şöyle anlaşılmıştır: Müslüman için asıl olan evidir. Kendisini her fırsatta dışarıya atmaması dedikodu, gıybet, iftira gibi günahların fazlaca işlendiği yerlerde bulunmaması gerekir. İhtiyaç için dışarı çıkar; diğer zamanlarda evinde kendisini meşgul edecek zikir, namaz ve günahlarına tövbe ve çocuklarının eğitimi ile ilgilenir. Çünkü boş söz yani insanın dünya ve ahiretine faydası olmayacak konuşmalar hatadan uzak değildir. Abdullah b. Ömer den (r.a.) rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır: Allah anılmaksızın sözü uzatma. Zira Allah anılmaksızın sözün uzatılması kalplerin katılaşmasına sebeptir. İnsanların Allah tan en uzak olanı katı kalpli kimselerdir. (Tirmizî, Zühd, 61/2411). Mü minlerin annesi Ümmü Habibe den gelen rivayette yine Allah Allah Rasûlü nün bizler hakkında en çok korktuğu şey de dilimize sahip olamamamız olduğu Süfyân b. Abdullah es-sekâfî nin rivayet ettiği bir hadiste belirtilmiştir: Süfyân b. Abdullah es Sekafî den (r.a.) rivâyete göre, şöyle demiştir: Ey Allah ın Rasûlü! Bana bir iş söyle ona sımsıkı sarılayım dedim. Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Rabbim Allah tır de sonra dosdoğru ol. Süfyân Ey Allah ın 10

11 Rasûlü şöyle buyurmaktadır: Ademoğlunun tüm konuşmaları aleyhinedir, faydasına değildir. Ancak iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve Allah ı hatırlatıcı sözler söylemek bunun dışındadır. (Tirmizî, Zühd, 62/2412). İnsanlar birçok büyük günahı dilleriyle işlemektedirler. Bunlardan bazısı küfür, hakaret, iftirâ, yalan, gıybet, kovculuk vb. gibi pek çok günah sayılabilir. Hadislerde dile sahip olmak cennete götüren yollardan biridir. Kim dili ile namusunu kötü yolda kullanmamaya bana söz verirse ben de onun cennete gireceğine söz veririm (Tirmizî, Zühd, 60/2408, 2409). Ubâde b. es-sâmit in rivayet ettiği başka bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurdu: Bana altı şeyi garanti edin, ben de size cenneti garanti edeyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde sözünüzü tutun, size emanet verildiğinde (zamanı gelince sahibine) geri verin, namusunuzu koruyun, ve gözlerinizi (haramdan) sakının. (İbn Hanbel, el-müsned, V, 323). Dille işlenen günahlardan bazısı şunlardır. 1- Yalan Söylemek Yalan söylemek İslam da münafıklığın özelliklerinden sayılmıştır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir. (Münâfıkîn, 63/1). Allah Rasûlü de şöyle buyurmaktadır: Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklardan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar. (Buhârî, imân, 24/33, 34). Dilden en çok sâdır olan şey yalandır. Kişi yalanı alışkanlık haline getirirse günahkârlardan yazılır ve bu da cehenneme gitmesine sebep olur. Bir hadiste Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır: Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk, hayra ve iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında doğrulardan yazılır. Yalancılık günaha sürükler. Günah da cehenneme götürür. Kişi yalanı meslek edinince Allah katında çok yalancı diye yazılır. (Buhârî, Edeb, 69/6094; Müslim, Bir ve Sıla, 103/2607). Müslüman hiçbir şekilde yalan söylememeli, haktan adâletten ayrılmamalıdır. Bir hadiste geçtiğine göre Allah Rasûlü, Müslümanın asla yalan söylememesini bildirmektedir. Safvân bin Süleym (r.a) anlatıyor: Rasûlüllah a (s.a.v) Mü min korkak olabilir mi? diye soruldu. Evet, olabilir! buyurdu. Mü min cimri olabilir mi? diye soruldu. Allah Rasûlü (s.a.v) yine Evet, olabilir! buyurdu. Pekâlâ mü min yalancı olabilir mi? diye soruldu. Rasûlüllah (s.a.v) bu sefer Hayır, aslâ! buyurdu. (Mâlik, el-muvatta, Kelâm, 19). 2-İftirâ Atmak Allah Teâlâ, Rasûlü ne kadınlardan biat alırken iftira atmamak üzere de biat almıştır: Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehıne, 60/12). Âyette yer alan elleri ve ayakları arasında ifadesi, yalnızca avret mahallerinden değil, zattan kinaye olarak kendi nefislerinden uydurdukları her çeşit iftirayı içine almaktadır. Zira bu âyetin manasına daha uygundur ve böylece fiili cinayetlerin yasaklanmasından sonra kavli (sözlü) olan cinayetler de yasaklanmış demektir. Binaenaleyh burada, namuslu bir kadına zina isnad etmek, gıybet, koğuculuk ve diğer hususlarda yapılması düşünülmüş olan iftiradan, yalan ve sahtekârlıktan nehiy vardır. (Yazır, Elmalılı, Hak Dini Kur an Dili, VII, 559). 11

12 Mü minlerin Annesi Âişe ye İftira Hz. Peygamber hicretin 5. yılında (Benî Müstalik diye de anılan) Müreysi seferine çıkarken her zaman yaptığı gibi eşlerinden birini bu defa da Hz. Âişe yi yanına almıştı. Daha önce Peygamber eşlerinin başkalarıyla ancak perde arkasından görüşüp konuşmalarıyla ilgili emir bulunduğundan (Ahzâb, 33/53) Hz. Âişe, deve üzerine kurulmuş çadır benzeri bir yerde (perdeli mahfede) seyahat ediyordu. Dönüşte Medine ye yaklaşıldığında bir yerde istirahat edilmiş ve gece hareket emri verilmişti. Bu sırada Hz. Âişe ihtiyacını gidermek için biraz uzaklaşmış, yerine geldiğinde değerli bir kolyesinin düşmüş olduğunu fark etmiş, aramak için tekrar gitmiş, epeyce aradıktan sonra bulup dönmüştü. Bu sırada görevliler Hz. Âişe nin kapalı mahfesini kaldırıp deveye yüklemişler, onun mahfenin içinde olmadığını anlayamamışlardı. Hz. Âişe dönüp de kafilenin gitmiş olduğunu görünce, Fark ettiklerinde beni burada ararlar veya arkayı toparlayarak gelen kişi beni burada bulur diyerek oturmuş, beklemeye koyulmuş, beklerken uykusu geldiğinden uyuya kalmıştı. Birliğin arkasını emniyete almak ve toparlamak üzere görevlendirilmiş bulunan Safvân isimli sahabi konaklama yerinden geçerken bir karartı görmüş yakınına geldiğinde onun Hz. Âişe olduğunu anlayınca innâ lillâh diye seslenerek uyandırmış, devesini çökertip kendisi biraz uzaklaşmış, Hz. Âişe deveye binmiş, yola koyulmuşlar ve öğle üzeri istirahat etmekte olan kafileye yetişmişlerdi. (Diyanet Kur an Yolu Tefsiri, IV/ 58-59). Bu olay üzerine başta Münafıkların başı Abdullah b. Übey b. Selûl olmak üzere Hz. Âişe ye olmadık iftiralar attılar. Bazı Müslümanlar da bu tuzağa ortak oldular. Başta Hz. Peygamber, Hz. Âişe, ailesi ve Müslümanlar büyük sıkıntılar çektiler. Bu olayın üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti ki Hz. Âişe nin temiz olduğunu bizzat Rabbimiz bildirmiş ve bu olay şu âyetlerin nâzil olmasına sebep olmuştur: (Peygamber in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır. Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnü zanda bulutnup da: Bu, apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi? Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler. Eğer dünyada ve ahirette Allah ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi. Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Hâlbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur. Onu duyduğunuzda: Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. Hâşâ! Bu, çok büyük bir iftiradır demeli değil miydiniz? Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarır. Ve Allah âyetleri size açıklıyor. Allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan { } Ebû Hüreyre den (r.a.) rivâyete göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bir kimse bir söz söyler ve söylediği sözde bir sakınca görmez fakat o sözü yüzünden cehennemde yetmiş yıl dibe doğru düşer gider. (Tirmizî, Zühd, 10/2314; İbn Mâce, Fiten, 12/3970). 12

13 kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Ya sizin üstünüze Allah ın lütuf ve merhameti olmasaydı, Allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı (haliniz nice olurdu)! (Nûr, 24/11-20). Rabbimiz, namuslu bir kadına zina iftirasında bulunanların dünya ve ahirette lanetlenmiş olduklarını bildirmektedir: Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır. O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir. (Nûr, 24/23-24). İftiranın her türlüsü günah olmakla birlikte özellikle kişinin şerefine dil uzatmak daha büyük günahtır. Hz. Ebû Hüreyre den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Büyük günahların en büyüğü kişinin haksız yere bir Müslü manın şerefine dil uzatmasıdır. Bir sövmeye karşılık iki defa sövmek de büyük günahlardandır. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4877). Allah Rasûlü bazı meclislerde konuşulanların orada bulunanlar nazarında bir emanet olduğunu belirtmiştir. Bir adam bir söz söyler de sonra (o sözün, orada bulunmayanlar ta-rafından işitilmesini istemezmiş gibi) sağına soluna bakınırsa; o söz emânettir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 32/4868). Fakat günah işlenen meclisleri bundan istisna etmiştir: Bunlardan birisi de kişinin namusuna, şerefine dil uzatıldığı meclistir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 32/4869). Abdullah b. Ömer den (r.a.) rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü şöyle buyurmaktadır: Allah anılmaksızın sözü uzatma. Zira Allah anılmaksızın sözün uzatılması kalplerin katılaşmasına sebeptir. İnsanların Allah tan en uzak olanı katı kalpli kimselerdir. (Tirmizî, Zühd, 61/2411). 3- Gıybet ve Kovculuk Gıybet, bir Müslümanı, işittiği takdirde incinebileceği şeylerle gıyabında anmaktır. Bu şeyler ister o Müslümanın bedenine, nesebine, yaradılışına dair olsun, ister dinine, elbisesine, eşya ve yiyip içeceklerine dair olsun. Söylenen şeyler o kimsede varsa gıybet olur, yoksa iftira olur. Ebû Hüreyre den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber e (s.a.v.) Ey Allah ın Rasulü gıybet nedir? diye sordum da, (Müslüman) kardeşini (gıyabında) hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır buyurdu, (sonra) Eğer benim söylediğim (şeyler o) kardeşimde varsa ne buyurursun? dedim. Eğer söylediğin (şeyler) onda (gerçekten) varsa gıybet etmiş olursun. Eğer söylediğin (şeyler) onda yoksa iftira etmiş olursun. cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4874). Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline! (Hümeze, 104/1). Gıybet büyük günahlardandır. Rabbimiz bir âyetinde şöyle buyurmaktadır: Ey Mü minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin 13

14 kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir. (Hucurât, 49/11-12). Hz. Âişe şöyle demiştir: Hz. Peygamber e (s.a.v.) Safiyye nin şöyle şöyle (kusurlarının) olması (onun) sana (layık olmadığını itiraf etmen için) yeter. (Hz. Âişe bu sözüyle Hz. Safiyye nin) kısa boylu olduğunu söylemek istiyordu. Bunun üzerine (Hz. Peygamber bana) Muhakkak ki sen öyle bir söz söyledin ki eğer (o söz) deniz suyuyla karıştırılmış olsaydı kesinlikle denizin suyuna galip gelirdi (onu ifsad eder) buyurdu. (Rivayete göre yine, Hz. Âişe) şöyle demiştir: Ben (yine bir gün) Hz. Peygamber e bir adamın taklidini yaptım da (Hz. Peygamber) Benim için şu kadar (dünya malı verilmiş) olsa da ben bir insa nın taklidini yapmayı sevmem buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4875). Enes b. Malik ten rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Miraca çıkarıldığım zaman bakırdan tırnakları olan bir topluluğa uğradım. (Bu tırnaklarıyla) yüzlerini ve bağırlarını tırmalıyorlardı. Cebrail e Bunlar da kimlerdir? dedim. (Gıybet etmek suretiyle) halkın etlerini yiyenler ve şereflerine saldıranlardır cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878). Saîd b. Zeyd den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Muhakkak ki ribanın en şiddetlisi haksız yere bir müslümamn şerefine (dil) uzatmaktır. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4876). Bu hadisi şerife göre gıybetin haramlık bakımından faizden daha şiddetli olduğu ifade edilmektedir. Çünkü faizde kişinin haksız yere malına tecavüz vardır. Gıybette ise kişinin şeref ve haysiyetine tecavüz vardır. Şeref ve haysiyyetin ise maldan üstünlüğü âşikârdır. Müslüman kardeşinin gıybetini yapan kişiyi Allah, evinde dahi olsa rezil eder: Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmeyen kimseler topluluğu! Müslümanların gıybetini yapmayınız ve onların ayıplarını araştırıp durmayınız. Çünkü her kim onların ayıplarını araştırırsa Allah da onun ayıplarını araştırır. O (şunu iyi bilsin); Allah kimin ayıbını araştırırsa (o ayıbı) evinde (en gizli bir köşede işlemiş olsa dahi meydana çıkarmak suretiyle) o kimseyi (alemin gözleri önünde) kepaze eder. (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4880. Ayrıca benzer hadis için bkz. Tirmizî, Bir ve Sıla, 85/2032). Âlimler gıybet ile kovculuk arasında bir fark olup olmadığı konusunda ihtilâf etmişlerdir. Gerçek olan şudur ki gıybetin gıybet sayılabilmesi için mutlaka kişinin arkasından yapılması gerekirken, kovculukta böyle bir şart söz konusu değildir. İkinci bir husus da şudur ki; gıybette iki kişinin arasını açmak gayesi olmayabildiği halde kovculuk da vardır. Bu bakımdan gıybetle kovculuk (nemime) arasında umum-husus yönünden fark vardır. Hz. Hüzeyfe den rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) Kovcu cennete gir(e) mez buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 3/4871). Sonuç olarak Mü minler ancak kardeştirler. (Hucurât, 49/10). Kardeşliğimizi zarara uğratacak yalan, gıybet, iftira gibi her türlü davranıştan uzak durmamız gerekir. Çünkü Müslüman; elinden ve dilinden diğer insanların zarar görmediği kişidir. (Buhârî, İman, 4/10, 5/11, Rikâk, 26/6484; Müslim, İman 64/40, 65/41, 66/42). Selam ve dua ile 14

15 Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sami YILDIZ İnanan Kişinin Lisanını Kontrol Etmesi Gerekir Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk /doğru sözlü diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb/çok yalancı diye yazılır. Bu dünya ve içinde bulunduğu alemi doğru bir şekilde okuyan ve anlamlandıran insan, etrafındaki her bir şeyin bir amaç uğruna yaratıldığının ve her bir varlığın bu yaratılış amacını kusursuz bir şekilde yerine getirmesiyle büyük bir dengenin varlığının farkına varır. Bu dengenin kendi yaşamının varlığı ve devamı için ne kadar gerekli olduğunu anlar. Sayısız sayıda, birbirinden farklı, akıl sahibi olmayan bu varlıkların kendi başlarına böyle mükemmel bir dengeyi oluşturmak için bir araya gelmesinin imkansız olduğunu bilir ve buradan bunları büyük bir amacı gerçekleştirmek için her şeye güç yetiren, her şeyi bilen hikmet sahibi daha nice güzel vasıflara sahip birinin yarattığının ve devamını sağladığının bilincine ulaşır. Gözlemlediği bu alemde zerreden küreye kadar her bir şeyin bir amaç uğruna yaratıldığını gören insan Bu Yaratıcının kendisini boşuna yaratmadığını kendisinin de bir gayesi olduğunu anlar ve merak etmeye başlar, bu görevi bilmeden rahat edemez ve Yaratıcı ya Hz. İbrahim (a.s.) gibi şöyle seslenir: 15

16 Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yolunu şaşırmış kimselerden olurum 1 veya biz Müslümanların namazlarımızın her bir rekatında seslendiğimiz gibi şöyle seslenir: Ezelden ebede kadar, bütün olmuş ve olacak hamd ve sena övgü tam ve kemaliyle âlemlerin yegâne yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan, sınırsız rahmeti ve engin merhameti ile hayat veren, yaşatan, koruyan, rahmetine, merhametine, lütfuna, ihsanına, hayırlara mazhar eden, rahmân ve rahîm olan, ödül ve ceza gününün tek hâkimi Allah adır. Rabbimiz! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru yola ilet; nimetine erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların yoluna da, doğrudan sapmışların yoluna da değil! 2 Sonra bu kişi tamamen Rabbine yönelir ve İbrahim (a.s.) gibi şöyle der: Tabiatı ve kendini doğru okuyan, yaratılış amacını merak eden, doğruyu arayan insana peygamberlerin çağrısı ulaşınca bu çağrıyı derhal kabul etmiş ve artık yörüngesini bulmuştur. Bu dünyaya geliş amacının, Allah a kulluk olduğunu 6, bu kulluğun da hayatımızı gerçekleştirirken eylemlerin/işlerin en güzel olanını (ehsenü amel) 7 tercih ederek, gerek tercihte gerekse uygulamada Peygamberi model alarak yerine getirileceğini öğrenmiştir. Allah (c.c) ve Elçisi nin görüş beyan ettiği konularda kendisinin seçme hakkının olmadığını bilmiş, 8 bütün karşılaştığı her şeyde Peygamber i (s.a.v.) model almış hiçbir konuda onun önüne geçmemeye 9 söz vermiştir. Hayatının bütün alanlarını Allah ın emrettiği şekilde Hz. Peygamberi (s.a.v.) model alarak anlamlandırmak ve yaşamak zorunda olan Müslüman insanın, Allah ın biz insanlara lütfettiği en önemli özelliklerden biri olan dilini de Allah ın emrettiği ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) uyguladığı şekilde kullanması gerekir. Müslümanın dili ile işleyeceği ameller içerisinde iyisi vardır, daha iyisi vardır, daha daha iyisi vardır: kötüsü vardır, daha kötüsü vardır, daha daha kötüsü vardır, en kötüsü vardır. Her işte olduğu gibi Müslüman diliyle de yapabileceğinin en iyisini yapmaya odaklanır çünkü o şunu bilir: Ben, O nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. İşte insanın bu talebini bilen Yüce Yaratıcı ise insana kendi aralarından seçtiği elçileri, Kendini (Allah ı), insanın yaratılış gayesini, dünyada ölümün ve hayatın niçin yaratıldığını, insanın bunu nasıl başaracağını, dünya hayatından sonra insanın nelerle karşılaşacağını içeren bilgilerle göndermiştir. Bu elçileri de gönderildikleri topluluklar için en güzel bir örnek kılmıştır. 3 Bu elçilere inanarak tâbi olan kimselere de hem dünyada hem de ahrette her türlü korkudan güvende olacaklarını, üzülmeyeceklerini 4 ve en güzel sona ulaşacaklarını 5 bildirmiştir. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. 10 Diğer taraftan Müslüman kimse, Allah Teâla ile ilişkilerinde gücü nispetinde O nun güzel isimlerinin gerektirdiği saygı, önem ve duyarlılığı gösterir. O nun isimlerinden birisi de gizli ve açık her şeyi işiten anlamında semî dir. Bütün yönelişi ile O na yönelen Müslüman, O nunla en güzel bir şekilde iletişim kurmaya çalışır. Kur an ı Kerim de O nun her nerede olursa olsun sürekli insanla beraber olduğunu 11, üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsünün mutlaka Allah (c.c.) olduğunu, beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısının mutlaka Allah (c.c.) olduğunu, bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede 16

17 bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O,nun onlarla beraber olacağını ve sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber vereceğini, 12 öğrenen inanan insan, En Büyük ile birlikte olmanın sorumluluğunu idrak eder. Davranışlarını da En Büyükle birlikte olduğu bilinciyle düzenlemeye çalışır. Artık gelişi güzel ve kabaca konuşamaz çünkü onu, En Büyük duyuyor, gelişi güzel ve rast gele davranışlarda bulunamaz, çünkü onu, En Büyük görüyor. Artık Müslümanı, En Büyüğün yanında olma anlayışı, edepli olmaya sevk etmiş onun sözüne ve davranışlarına bir ölçü getirmiştir. Kısacası onu edepli kılmıştır. Ayrıca inanmış kimse bütün yapıp ettiklerinin Allah Teâlâ tarafından kayıt altına alındığının bilincindedir. Çünkü yanında bu işle görevli meleklerin bulunduğunu, konuşması da dahil her şeyin bunlar tarafından kaydedilip muhafaza edildiğini, Kur an-ı Kerim ona şu ayetlerle bildirmiştir: Görüldüğü gibi Müslüman kişinin, Yüce Allah tarafından sürekli gözetildiğine olan inancı, yaptıklarının bütün ayrıntılarıyla kusursuz bir şekilde kayıt altına alınması ve Kıyamet günü her yaptığı güzel amel karşısında kazanacağı derece ve ödül; yanlış yaptığı amel karşılığında çaptırılacağı ceza, ona dilini kontrol etme ve Allah a karşı hesap verecek şekilde onu kullanma bilinci kazandıracaktır. Bunun için de dilini dünyasına ve ahiretine en yararlı bir şekilde kullanırken dünyasına ve ahiretine zarar getirecek her türlü kullanımdan koruyacaktır. Bütün bunları gerçekleştirirken de Kur an-ı Kerim ve sünnette geçen emir, tavsiye ve nehiyler ona rehberlik yapacaktır. Bu konuda Kur an ve Sünneti incelediğimiz de dilin bir takım kullanımlarının Allah (c.c.) ve Elçisi tarafından emredildiğini, övüldüğünü ve teşvik edildiğini, sahiplerinin ödül ile müjdelendiğini görürüz. Diğer bir takım kullanımlarının da yasaklandığını, yerildiğini ve yapanların ceza ile uyarıldığını görürüz. Şimdi bunları sıra ile açıklayalım: A. Dinin Güzel Gördüğü, Emrettiği, Tavsiye ve Teşvikte Bulunduğu Sahibini Ödül ile Müjdelediği Dil Kullanımları: 1. Doğru söylemek: İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptığını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız. O hiçbir söz söylemez ki yanında çok dikkatli bir gözetleyici olmasın! 13 Allah Teâla bizlere konuştuğumuz zaman doğru söz konuşmamızı emretmiş, işlerimizin düzeltilmesini, günahlarımızın bağışlanmasını da doğru sözlü olmaya bağlamıştır ve şöyle buyurmuştur: Kişi tamamen Rabbine yönelir ve İbrahim (a.s.) gibi şöyle der: Ben, O nun birliğine inanarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. 17

18 Ey iman edenler! Allah a itaatsizlikten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah a ve resulüne itaat ederse gerçekten büyük bir kazanç elde eder. 14 Hz. Peygamber (s.a.v) ise şöyle buyururlar: Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer. 16 Aynı şekilde Hz. Peygamber in (s.a.v) üslup ve davranışlarındaki yumuşaklığı övmüş bunun insanların kalplerini ısındırıp birlik ve beraberliği pekiştirdiğine işaret etmiştir. Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk / doğru sözlü diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb/çok yalancı diye yazılır Yumuşak sözle hitap etmek: Yüce Rabbimiz Musa ya ve Harun a (a.s.) Firavun a mesajlarını iletirken yumuşak bir üslup kullanmalarını emretmiş bunun daha etkili olacağına işaret etmiştir. Sen onlara sırf Allah ın lütfü sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever İnsanlar ile sözün en güzeli ile iletişim kurmak: Allah Teâlâ İsra suresinde şöyle buyurmuştur: { } Müslüman diliyle de yapabileceğinin en iyisini yapmaya odaklanır çünkü o şunu bilir: Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. 18

19 Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; çünkü şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır. 18 Sözün en güzelini seçerek inanmış insanlar, şeytanın kapılarını kapatarak insanların kalplerinin birleşmesine zemin hazırlarlar. Böylece inadın zeminini kırarak insanları doğruya sevk etmeyi daha uygun, daha kolay bir yöntemle gerçekleştirirler. Gerçekten, İnanmış insanın sözün en güzel olanının tercih ederek dilinin kontrol etmesi, yüksek edep, terbiye ve ulvi bir medeniyet olarak İslam toplumunun inşasının önemli bir unsurudur. Çünkü sürekli sözün en güzelini seçme emri Müslümanlar tarafından doğru uygulandığında onları her defasında daha iyi bir sözü seçmeye teşvik ettiğinden Müslüman toplum, sözün güzeli ile yetinmeyecek hep daha iyisini arayacaktır. Bu da İslam toplumunun, söz alanında yüksek bir medeniyetin merdivenlerinden basamak basamak yükselmesini sağlayacaktır. Ey iman edenler! Allah a itaatsizlikten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin, günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah a ve resulüne itaat ederse gerçekten büyük bir kazanç elde eder. Allah a çağıran, dine ve dünyaya yararlı iş yapan ve Ben müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim vardır? 20 Allah Teâlâ, hak bir görev karşısında kabul edip güzel söz söylemenin daha hayırlı olacağını bildirmiştir: Diğer bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurur: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir Muhtevası hakka davet olan ve Hakka davet karşısında kabul ile ifade edilen güzel söz Allah Tarafından Övülmüştür: Allah Teâlâ kendine çağıran sözü övmüş ve onu en güzel söz olarak nitelemiştir: Güzel olan itaattir, makbul sözdür. Durum (savaş emri) kesinlik kazanınca Allah a karşı sadâkat gösterselerdi onlar için hayırlı olacaktı. 21 B. Dinin Hoş Görmediği, Yasakladığı, Uzak Durulmasını Tavsiye Ettği Sahibini Azab ile Uyardığı Dil Kullanımları: 1. Yalan ve gerçeğe aykırı sözler: Allah Teâlâ, yalan ve gerçeğe aykırı söz kullanmayı bir çok ayette yasaklamıştır onlardan bir tanesini vermek ile yetineceğiz: 19

20 Yüce Rabbimiz Musa ya ve Harun a (a.s.) Firavun a mesajlarını iletirken yumuşak bir üslup kullanmalarını emretmiş bunun daha etkili olacağına işaret etmiştir. Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer. Yapılması gereken işte budur. Kim Allah ın koyduğu yasaklara saygı gösterirse bu, rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur. Size vahiy ile (haramlığı) bildirilenlerin dışındaki hayvanları yemeniz helâl kılınmıştır. Öyleyse pislikten yani putlardan uzak durun ve asılsız sözden de kaçının. 22 Allah Teâla, yalan sözle hidayet arasında bağlantı kurmuş ve yalanın onu söyleyenleri hidayete ulaştırmayacağını bildirmiştir: Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler Allah ın ayetlerine karşı duyarsız kalmak: Allah Teâlâ, övmüş olduğu kullarının özellikleri arasında şu özelliği de anmıştır: Kendilerine rablerinin âyetleri hatırlatıldığında o âyetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar. 25 Firavun ailesinden olup imanını gizleyen bir mümin kişi şöyle dedi: Adamı, Rabbim Allah tır dediği için öldürecek misiniz? Oysa o size rabbinizden âyetler getirmiştir. Eğer yalancı biriyse yalanı kendi zararınadır; ama eğer doğru söylüyorsa size bildirip uyardığı şeyin bir kısmı başınıza gelecektir. Hiç kuşku yok ki Allah, aşırılığa sapmış, yalancı kimseyi doğru yola ulaştırmaz Alaya almak, uygun olmayan lakaplar takarak küçümsemek: Allah Teâla bütün bunları yasaklamıştır: 2. Yalancı şahitlik yapmak veya kötü eylemlerin yapıldığı yerlerde bulunmak: Allah Teâlâ, övmüş olduğu kullarının özellikleri arasında şu özelliği de anmıştır: Ey iman edenler! Erkekler diğer erkeklerle alay etmesinler; onlar kendilerinden daha 20

21 iyi olabilirler; kadınlar da diğer kadınlarla alay etmesinler; alay edilen kadınlar edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi karalamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır Kötü zanda (su-i zan) bulunmak, birbirlerinin arkasından çekiştirmek/gıybet etmek: Allah Teâla bütün bunları da yasaklamıştır: Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bak bundan tiksindiniz! Allah a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur Her türlü iftirada bulunmak: İmanlı, saf ve namuslu kadınlara iftira atanlar dünyada ve âhirette lânetlenmişlerdir, onlara büyük bir ceza vardır Gerekmediği yerde yüksek sesle bağırarak konuşmak, özellikle de anne, baba öğretmen v.b. büyüklerin yanında onların seslerini bastıracak şekilde konuşmak hoş karşılanmamıştır: Bu konuya işaret eden ayet: Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır. 29 Sonuç Buluğ çağından son nefesine kadar istemli olarak bilinçli bir şekilde yaptığı bütün amellerinden Allah Teâlâ tarafından sorguya çekileceğine, yaptığı en ufak bir iyilikten ödül alacağına, en ufak kötülükten de cezaya çaptırılacağına inanan insanlar olarak biz Müslümanların en dikkat etmeleri gereken alanlardan biri de dil imizin diğer bir ifade ile lisan ımızın kullanımıdır. Allah Teâlâ nın bize verdiği diğer imkanlarda olduğu dilimizin imkanlarını da bütün potansiyeli ile salih amele yani Allah ın rızasını kazandıracak eyleme dönüştürmek bu alanda başlıca hedefimiz olmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için Allah Teâlâ nın bu konudaki emirlerini, nehiylerini, tavsiyelerini ve övgülerini dikkate alarak bütün bunları Hz. Peygamberi model alarak gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda yapmamız gerekenleri, doğru sözlü olmak; yumuşak bir üslup kullanmak, insanlarla konuşmalarımız esnasında sözün en güzelini seçmek; doğruya, güzele, faydalı olana davet edildiğimizde güzel bir şekilde itaat etmek şeklinde özetleyebiliriz. Sakınmamız gerekenleri ise yalan söz, yalancı şahitlik, Kur an ve güzel sözler karşısında kayıtsız kalmak, başkalarıyla alay etmek, insanları küçük düşürücü lakaplar kullanmak,iftira etmek, su-i zanda bulunmak, gıybet etmek, gereksiz olarak yüksek sesle konuşmak olarak özetleyebiliriz. Allah Teâla hepimize lisanımız dahil olmak üzere bütün alanlardaki imkanlarımızı O nu razı edecek şekilde değerlendirmeyi nasip eylesin! Allah a emanet olun! Allah ın selamı ve bereketi üzerinize olsun. Dipnotlar 1. En am 6/77 2. Fatiha 1/ Ahzab 33/21 4. Bakara 2/39 5. Rad 13/24; Taha 20/132; kassas 28/83; Araf 7/ Zâriyât 51/56 7. Mülk 67/2 8. Ahzab 33/36 9. Hucurât 49/1 10. En am 6/ Hadid 57/4 12. Mücadele 58/6 13. Kaf 50/16,17, Ahzab 33/70, Buhari, Edep, Taha 20/ Âl-i İmran 3/ İsra 17/ Nahl 16/ Fussilet 41/ Muhammed 47/ Haç 22/ Mü min 40/ Furkan 25/ Furkan 25/ Hucurât 49/ Hucurât 49/ Nur 24/ Lokman 31/19 21

22 Nureddin YILDIZ Dil Bilgisi Dersi 22 Resûlullah buyurmuş ki: Muaz, şimdi sana bütün bunların hepsini bir kelimede özetleyeyim mi? Buyur ya Resûlullah demiş. Şimdi şifre geliyor. Mübarek dilini tutmuş ve çıkarmış. Buna sahip ol, işin aslı bu demiş. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdüli llahi Rabbi l âlemin ve sallallahu ve selleme âla seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn. Âlemlerin Rabb i Allah a hamd, efendimiz Muhammed aleyhisselama, ailesine, ashabına salat ve selam olsun. Değerli Mü min Kardeşlerim, İlk Müslümanlardan ve ashabı kiramın büyüklerinden olan Muaz ibni Cebel radıyallahu anh isimli sahabi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle yaşadığı bir hatırasını, ondan dinlediği bir nasihati naklediyor. Biz bu hadiseyi, aradan yüzlerce sene geçtikten sonra sanki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle berabermişiz, özellikle bize konuşuyormuş gibi dinlemeliyiz.

23 Oldukça mühim ve bizim imanımızla ilgili ciddi konular ihtiva eden bu nasihati, lütfen can kulağıyla dinleyelim. Başlıklarından kendimize dersler çıkaralım. Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz ibni Cebel in Peygamber iydi, bizim de Peygamberimiz dir. Muaz, O ndan dinlediği nasihatleri özümseyip yaşayınca Muaz ibni Cebel oldu. Bakınız asırlar sonra bu camide onu muhteşem bir dua ile yâd ediyoruz. Melekler de yâd ediyorlar. Biz de bugün, bu hadisi Muaz ın ağzından dinleyip onun Resûlullah tan dinlerken istifade ettiği gibi istifade edebilirsek, biz de -Allah ın izniyle- asırlar sonrasında meleklerin dilinde ve duasında oluruz. Kardeşlerim, Muaz ibni Cebel radıyallahu anh diyor ki: Bir yolculuk esnasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi yalnızken yakalamaya çalıştım. Bir yerde fırsat oldu. Bineğine yakın bir yerde, yani yan yana gidebileceğimiz bir mesafede yanına ulaştım ve ya Resûlullah! Bana öyle bir nasihat yap ki, o nasihatin beni cennete yaklaştırsın, cehennemden uzaklaştırsın dedim. Böyle bir nasihat istemiş. Muaz radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz den cennete girmenin ve cehennemden kurtulmanın nasihatini istiyor. Ona: Muaz, sen ağır bir şey istedin. Basit bir şey istemiyorsun ki? Cennete girmek cehennemden kurtulmak istiyorsun ama Allah kolay ederse bu kolay olabilir. Madem sordun Allah a kulluk yap, hiç kimseye şirk koşma. Namaz kıl, zekât ver, oruç tut ve hac yap. Muaz, tamam mı? buyurmuş. O da: tamam ya Resûlullah demiş. Arkadaşlarım, Kardeşlerim, Dostlarım, Soru ne? Bunu muhabbetle dinlemeye çalışalım. Bana cenneti göster, beni cehennemden uzak tut. Bunun için ne yapayım ya Resûlullah? diye sorduğunda Efendimiz hepimizin bildiği şeyi söylemiş. Şirk koşma, namaz kıl, zekât ver, oruç tut, hacca git. Şöyle bir gizli muhasebe yapalım, bu muhasebe açık yapılmaz. Yani bunu zaten Muaz da biliyordu. Şimdi biz içimizden: Muaz bir şifre istedi, peygamber koca bir matematik kitabını verdi deriz. Muaz çok küçük bir şey istiyor. Öyle bir şey söyle ki ben onu yapınca kendimi cennetlik bileyim, cehennemden de kurtulmuş bileyim diyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de zaten Muaz ın kestirmeden gitmek istediğini biliyor. Bunun için: Muaz, bütün bunların en iyisi nasıl olur? Kapılar nasıl açılır onu söyleyeyim sana? buyurmuş. Muaz: Buyur ya Resûlullah demiş. Muaz ın namaz sorunu yok, şirk yok elhamdülillah. Oruç tutuyor, Resûlullah ile iftar ediyor. Otelde değil, Resûlullah ile iftar ediyor. Muaz yedi yıldızlı Resûlullah: Sana iyiliklerin kapısını açayım mı buyurdu. Buyur ya Resûlullah deyince, nafile oruç iyi bir kalkandır, dikkat et buyurmuş. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları affettirir dikkat et. Herkes uyurken gece teheccüde kalkmak da iyi bir iştir Muaz buyurmuş. 23

24 Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önce, şirk koşma, namaz kıl, oruç tut demişti. Sonra nafile orucu emretti. Sadakayı tavsiye etti. Gece namazını tavsiye etti. İşler, beşti sekiz oldu. Bir şifre istiyordu, sekiz dosya açıldı. otelde iftar etmiyor ki. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle Mekke yi fethederken Harem-i Şerif in avlusunda iftar ettiler, yedi yıldızlı otelde iftar etmediler. Belki de yedi milyar melekle iftar ediyorlardı. İstediği şeyi biraz daha açtı. Resûlullah: Sana iyiliklerin kapısını açayım mı buyurdu. Buyur ya Resûlullah deyince, nafile oruç iyi bir kalkandır, dikkat et buyurmuş. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları affettirir dikkat et. Herkes uyurken gece teheccüde kalkmak da iyi bir iştir Muaz buyurmuş. Bu sefer yine bildiği şeyleri saymış. Muaz, Medine nin tamamını Resûlullah a sadaka olarak vermeye hazır. Zaten nafile oruç tutuyor. Gece teheccüd de kılıyor. Muaz ne istiyordu? Bana cenneti garanti et, cehennemden de kurtar diyerek bir kimlik kartı istiyordu. Üye oldum, iş garanti olsun diyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem önce, şirk koşma, namaz kıl, oruç tut demişti. Sonra nafile orucu emretti. Sadakayı tavsiye etti. Gece namazını tavsiye etti. İşler, beşti sekiz oldu. Bir şifre istiyordu, sekiz dosya açıldı. Resûlullah sonra da buyurmuş ki: Bütün bu konuştuğumuz işlerin başı, direği ve zirvesi nedir biliyor musun? Muaz: Bunu söyle ya Resûlullah demiş. Şimdi şifreye yaklaşmış. İşin başı; Müslüman olmaktır. Sonra namazlı Müslüman olmaktır. Sonra cihatla zirveye çıkmaktır buyurmuş. Müslüman, namazlı, cihat zirvesinde duruyor. Demek ki zirve cihatmış. Muaz ın işi biraz daha zorlaştı. Sekiz maddeydi, bu sefer on bir madde oldu. Efendimiz aleyhisselam buyurmuş ki: Muaz, sen herhâlde yoruldun, zor oldu. Çünkü Resûlullah, on bir şey saydı: -Allah a şirk koşma, namaz kıl, zekât ver, oruç tut, haccet, nafile oruç tut, sadaka ver, gece namazı kıl, Müslümanlığın hakkını ver ve namazı işin direği gibi tut. Cihatla zirveye çık.- Muaz, bir şifre istiyordu, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem on bir madde saydı. Sonra buyurmuş ki Muaz, şimdi sana bütün bunların hepsini bir kelimede özetleyeyim mi? Buyur ya Resûlullah demiş. Şimdi şifre geliyor. Mübarek dilini tutmuş ve çıkarmış. Buna sahip ol, işin aslı bu demiş. Bildiğimiz dil. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dilini çıkarmış ve tutmuş buna sahip ol demiş. Muaz radıyallahu anh ne sormuştu? Bir şey söyle ki cennet garanti olsun, cehennemden kurtulayım demişti. Resûlullah, saydı, saydı, saydı bunlar sana uzunsa bir kelimede özetleyeyim buyurdu. Buyur ya Resûlullah? deyince diline sahip ol. Onu dizginle diyor. Kardeşlerim, Burada Muaz ın bir sorusu ve Efendimiz in de bir cevabı var. Ancak bunu anlayabilmemiz için ben, sizler, varsa eşlerimiz, talebelerimiz, çocuklarımız bir yere toplanalım. Bin dört yüz senelik Müslümanlığı, Kur an ı, binlerce hadis şerifi, yeryüzünü dolduran 24

25 milyonlarca camiyi, minareleri, ezanları, ilimleri, âlimleri bir kelimede özetleme yarışı yapsak dilini tutmak diye bir cevap duyar mıyız? Ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz a ne buyuruyor? İslam, cihat, şirk koşmaki namaz, oruç, hac, gece namazı, nafile namaz, sadaka vermek bütün bunlar dile sahip olmakla mümkündür buyuruyor. Bu hadis şerifi yedi günde bir, haftada bir, Cuma akşamları, cumartesi günü evimizin Müslümanlığını, cennete veya cehenneme mesafesini ölçeceğimiz sağlık testi olarak okuyabiliriz kardeşlerim. Çünkü Muaz radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden ne istedi? Bana bir iş öğret ki beni cennete yaklaştırsın, cehennemden uzaklaştırsın dedi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem saydı, saydı sonra da dilini göstererek bu işi, bu düğümleyecek dedi. Muaz dayanamamış. Ya Resûlullah! Bu kadar büyük bir İslam sorumluluğunun altına girdikten sonra iki kelime konuştuğumuz dilimiz mi bizi batıracak? Burada cennetten, cehennemden, şirkten, oruçtan, namazdan konuşuyoruz, sen tuttun dilini, buna sahip ol dedin demiş. Resûlullah dönmüş, buyurmuş ki: Anasını kaybedesice çocuk, -yetim misin sen- ne biçim söz söylüyorsun? İnsanların cehenneme yüz üstü atılmalarının ının sebebinin ne olduğunu unu zannediyorsun ki diye sormuş. Efendimiz sallalla-allahu aleyhi ve sellem: Dile sahip olamadıkları ları için, insanların cehenneme düşmesiyle so- nuçlanıyor buyurmuş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazla başladı. Şirki, namazı, İslam ı, gece namazını saydı sonra da diliyle bağladı. Dil olmayınca öncesinde saydığı on bir madde yokmuş gibi insanlar cehenneme yuvarlanıyor buyurdu. Kardeşlerim, Biz, Ramazan da on kişiye iftar vermekle elbette Allah ın razı olacağı bir iş yapıyoruz. Ailece umreye gitmekle muhteşem bir iş yapıyoruz. Akrabalarımızdan biri ölünce evde Yasin okuttuk, hatim okuttuk, inşallah bu da iyi bir şeydir. Kendimiz okusak garanti olarak iyi bir şey olurdu da başkasına okutunca biraz dolambaçlı olduğu için inşallah demek zorunda kalıyoruz. Bunlar iyi şeyler. Ama Peygamber sallal- Resûlullah sonra da buyurmuş ki: lahu aleyhi ve sellem, Muaz ın beni cennete Bütün bu konuştuğumuz işlerin başı, koyan şeyi söyle ya Resûlullah isteğine direği ve zirvesi nedir biliyor musun? cevap olarak neler saymıştık? Allah a iba- det, şirk koşmama, Kardeşlerim, Mü minler birbirlerine, hakkı ve sabrı tavsiye ederler. Mü min kardeşiniz olarak sizlere tavsiyem; v bu hadis şerifi, Tirmizi nin sahih hadislerinden biri olarak, hadisi haftada bir defa mı, her cuma akşamı mı, yedi günde bir mi evlerde ilaç gibi kullanalım namaz, zekât, Rama- zan orucu, hac, nafi- le oruç, sadaka, gece namazı, İslam, cihat diyor ama sonrasında da bunların hepsinin başında ve sonunda da hepsinin şifresinde dil var buyuruyor. Gayet açık kardeşlerim. derim. Eşimize dönüp sevgili zevcem, sevgili eşim, sence dilim garantide mi, dilimi tutabiliyor muyum diyelim. Bir başkasına kendimizi test ettirelim. Arkadaşlarımız, dilimizle ilgili yorum yapsınlar. Müslüman evde çok meziyetli, bereketli, hayırlı işler yapar. Bunlar Müslümanlığının işaretidir. Bunları zaten Peygamber aleyhisselam Efendimiz öğrettiği için yapıyoruz. Ama ağzı kapanmamış bir şey içindekini dökebiliyor. Bir kelimelik boş söylenmiş söz, torbamızdan namazları boşaltabilir. Düğümleyip büzmek dille mümkündür. Çok açık ve seçik bir şekilde sevgili Peygamber aleyhisselam Efendimiz Muaz ın üzerinden, ona iman eden Ümmet ine ne mesaj gönderdi? Bütün yaptığınız güzel işlerin ana kumandası, dilinizdir, dikkat edin dedi. Bunun için kardeşlerim, can 25

26 dostlarından birisi olan bir sahabe, öbür sahabeye zencinin çocuğu diye hitap edince -bu ağızdan çıkan bir cümledir- ona ne buyurdu? Sen cahiliyeyi hâlâ damarlarında taşıyorsun buyurdu. Cahiliye ne? Ebu Cehillik, Ebu Leheblik. Peygamber aleyhisselamın ağzından dökülen bu söze muhatap olan sahabe, Peygamber le Bedir e katılmış bir sahabeydi veya Uhud a katılmıştı veya Hendek e katılmıştı. Ya da senelerden beri Resûlullah ın mescidinde, O nun arkasında sabah namazı kılıyordu. Dil, batırıyor veya yükseltiyor. La ilahe illallah Muhammedun Resûlullah demek ebedi cennetlere götürüyor. Arkadaşına bir kere kaba, ağır, toplumun hor göreceği bir cümleyi söyleyene de Allah Teâlâ, fasık diyor. Mü mine kaba bir kelime kullandığın için fasıksın diyor. Bütün bu büyük dediğin şeylerin hepsinin kumandası dildir buyurdu. Bunu biz Ümmet i olarak duyduk mu? Elhamdülillah, duyduk, hamd ederiz. Aziz kardeşlerim, değerli mü minler, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin Ümmeti nden olanlar, kendisini Peygamberi nin Ümmeti nden olmakla şerefli kabul edenler; O zaman çok net, apaçık ilan edebiliriz ki biz, dil terbiyesi olan bir Ümmet iz. Biz dili eğitilmiş bir Ümmet iz. Onun için mü min olmak, kırk gün filan kampa katılmakla değil kırk saniyeden az bir zamanda söylenecek olan la ilahe illallah ı söylemekle gerçekleşiyor. Kırk yıl aidat ödeyerek değil, kırk saniye la ilahe illallah Muhammedun Resûlullah diyerek cennete sahip oluyorsun. Çünkü biz, dil Ümmet iyiz. Dil terbiyesi görmüş Ümmet iz. Allah: Bu fasıklık ne kötü bir şeydir (Hucûrât, 11) buyuruyor. Tatlı bir söz, yılanı deliğinden çıkarıyor, acı söz ise canı tenden de çıkartıyor. Bundan anlaşılıyor ki kardeşlerim, mademki sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bin dört yüz otuz yıl önce bugün Ankara da, İstanbul da, Atina da, Bağdat ta, Mekke de, Medine de, Moskova da, dünyanın herhangi bir yerinde la ilahe illallah Muhammedun Resûlullah diyerek mü min vasfıyla yaşayacak olan herkese bir mesaj gönderdi. O ne mesajıdır? Koca koca, büyük büyük işler yap ama dil bunların hepsinin son kararını verecektir, haberin olsun! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: Miraçta eğitilmiş olan, meleklerle oturup kalkan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin terbiyesi ile eğitilmiş ve ahlak standartlarını Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin Medine de belirlediği bir Ümmet iz kardeşlerim. Onun için çocuklarımızı hafız yapıp yapmadığımızdan, abdesti öğretip öğretmediğimizden, teyemmümü, guslü öğretip öğretmediğimizden, amcalarını-halalarını tanıtıp tanıtmadığımızdan, insani ve İslamî görevlerimizi yapıp yapmadığımızdan sorulacağımız gibi sözlük kullanmayı, kullanılabilir-kullanılamaz kelimeleri, ifade tarzının Medine standartlarında veya internet standartlarında olup olmadığını çocuk- { } Muaz: Bunu söyle ya Resûlullah demiş. Şimdi şifreye yaklaşmış. İşin başı; Müslüman olmaktır. Sonra namazlı Müslüman olmaktır. Sonra cihatla zirveye çıkmaktır buyurmuş. 26

27 larımıza verip vermediğimizden de kıyamet günü mesul olacağız. Sadece Kur an öğreterek değil, Kur an kültürü vererek de Kur an aşısı yaparak da nesil yetiştirmek gerekiyor. Biz, dil terbiyesi görmüş, eğitimini dil üzerinden kapmış bir Ümmet olmak zorundayız. Öyle bir Peygamber in Ümmeti yiz. Kardeşlerim, Bunun için evlerimizde Muaz radıyallahu anhın bu hadis şerifini okuyalım. Kendimizi test edelim. Hani birimize evden çıkarken eşi yahu gömleğinde bir leke var, aynaya bir baksana dediğinde Allah razı olsun, iyi ki ikaz ettin, değiştireyim bu gömleği dediği ve bunu bir insanlık görevi, eş olmanın zorunlu görevi olarak gördüğü gibi, Medine yi kendisine tarz olarak görmüş, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin dilini gösterip ona sahip ol dediği manayı içine sindirmiş bir mü min olarak, evden çıkarken eşi onu gömlek konusunda ikaz ettiğinde teşekkür ettiği gibi sen dün akşam şöyle bir cümle kullandın, sonra da yatsı namazına gittin. İkisi aynı şeyler değil, yatsı namazı kılan o cümleyi kullanmaz dediğinde de teşekkür etmeli, kuyumcuya gidip bu ikazı için hediye olarak güzel bir bilezik almalıdır. Çünkü gömleğini kirli olarak arkadaşları görse idi o ikazı yaparlardı. Bu en fazla yeni bir gömleğe mâl olurdu. O da maaşının yüzde birine bile tekabül etmezdi. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin her şeyin başı dediği bu dil düzeltilmediğinde ahiret yanar. Çünkü beni cehennemden uzaklaştıracak formülü söyle ya Resûlullah diyene Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sonunda buna sahip ol dedi. Eğer bir mü mine eşi, oğlu, çocuğu, işçisi, sokaktaki biri, onun hiç önem vermediği biri bir kelime ikazı yapıyor da bu cümleyi yanlış kullanmış olmalısınız diyorsa sonra da o mü min, sen ne karışıyorsun tarzında dikleniyorsa kat edilecek mesafe çok demektir. Allah ashabı kiramdan razı olsun. Bu terbiyeyi gördüler de sonra kalktılar, bana bendeki bir ayıbı hediye edenden Allah razı olsun dediler. Şu ifadeye bir bakın! Beni ikaz eden demiyor. Şu senin yanlışındır demeyi hediye olarak kabul ediyor. Hediye olarak kabul ediyor. Bundan güzel Muaz radıyallahu anh ne sormuştu? Bir şey söyle ki cennet garanti olsun, cehennemden kurtulayım demişti. Resûlullah, saydı, saydı, saydı bunlar sana uzunsa bir kelimede özetleyeyim buyurdu. Buyur ya Resûlullah? deyince diline sahip ol. Onu dizginle diyor. hediye olur mu? Ahiretini kurtarıyor, mü minlik kalitesinin düşmemesini sağlıyor. Bu bir ayakkabı, bir kol saatinden çok daha değerli bir hediye değil mi? Onun için bana ayıbımı hediye edenden Allah razı olsun demiş. Çünkü dost ayıp da ikaz eder, hakkı da tavsiye eder. Düşman ise ayıp üzerinde yatırım yapar. Bir insanın eşinden, çocuğundan, iş arkadaşından daha yakını kim olabilir? Elbette o herkesten önce onun ayıplarını teşhir etmeden, medyatik yapmadan, internete dökmeden baş başa gelip Allah rızası için ikaz eder. Milyonların izlediği bir televizyondan Allah rızası için mü min kardeşi olarak ikaz ediyorum deme seviyesizliği yapmaz. Bizim Ümmet imizde teşhir yoktur. Kardeşlerim, Bundan çok rahat bir şekilde şu kuralı çıkarıyoruz; biz Müslümanlar olarak yaşadığımız toplumumuzda sadece insan topluluğu değiliz. Müslümanlar, camisi, medresesi, vesairesi olan bir semtte yaşarken insanlık ortak paydasında buluştukları için orada yaşamıyorlar. Çünkü Hristiyanlar, Yahudiler, hatta hiçbir dine mensup olmayanlar da zaten o paydada buluşuyorlar. Biz elbette insanlık alt paydasında buluşuyoruz. Ama biz aynı zamanda mü min kardeşleriz. Bizim bulunduğumuz topluluk sadece yasaların birbirimizin haklarına tecavüz etmemek, hakkını hukukunu çiğnememek konusunda garanti sağladığı bir toplum değildir. Kanunlar ve ahlak anlayışı zaten başka toplumlarda da var. Kanunlar var, her toplumun kendine göre ahlakı var. Bir insanın diğer insanı üzmemesi, Müslüman olmayan bir toplumda kanunların garantisi altındadır. 27

28 Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: Dile sahip olamadıkları için, insanların cehenneme düşmesiyle sonuçlanıyor buyurmuş. O toplumun örfünün ve ahlakının garantisi altındadır. Ama la ilahe illallah Muhammedun Resûlullah diyen, kendisini mü min, Müslüman, muvahhid, Kur an ehli, Resûlullah ın sünnetine iman etmiş birisi olarak gören mü minin dili, diğer mü mine zarar vereceği zaman -Allah ın koruma altına aldığı bir mü mine zarar vereceğinden dolayı- kendisini geri çeker. Çünkü Müslümanların topluluğunda insanlık alt paydasından başka mü min olmak, aynı Allah ın muvahhid kulları olmak diye bir alt payda daha var. Dolayısıyla biz, yasalardan, ahlaktan önce Allah koruma altına aldığı için birbirimizin onurunu, birbirimizin şahsiyetini saygın kabul etmek zorundayız. Elimizle ezmediğimiz gibi dilimizle de ezemeyiz. Birbirimize vuramayız, rastgele de konuşamayız. Çünkü diline sahip olmayanlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ikazı ile yüz üstü burunlarının üstünde cehenneme sürüklenirler. Namaz kılmadıkları için değil, Ramazan da oruç tutmadıkları için değil, hacca gitmedikleri için değil, Ramazan da oruç tutacak bir Müslüman a ağır kaçan bir kelimeyi kullandıkları için. Demek ki biz sadece üniversiteye girsin, imtihan kazansın diye dil eğitimi, imla kuralı öğretmiyoruz. Nazik, kırmayan, incitmeyen cümleler kullanan toplum olmak zorunda olduğumuz için düzgün konuşmak zorundayız. Allah azze ve celle Kur an ının Rahman Suresi nin başında çok net bir şekilde ne buyuruyor kardeşlerim; Allah Rahman dır. Kur an indirdi. İnsana öğretti. Neyi öğretti? Düzgün konuşmayı, kaliteli konuşmayı öğretti. Kaba saba konuşmak, köylüce konuşmak anlamında değil. Bu Ümmet in köylüsü, şehirlisi yok. İnsan onurunu saygın tutan veya tutmayan konuşmaya kaba saba ya da düzgün konuşma diyoruz. Mü min düzgün konuşmak, konuştuğu ile incitmemek zorundadır. Arkadaşı, eşi, çocuğu, ebeveyni, bütün insanlar için bu geçerlidir. Mü min kâfirle konuşurken bile kaliteli konuşur. Allah: Kâfirlerle konuşurken bile en güzel sözleri kullanın (Ankebût, 46) buyuruyor. Musa aleyhisselamı ve kardeşi Harun aleyhisselamı Firavun a gönderirken, görevlendirme noktasında Allah; Firavun a gidin, Firavun azdı (Tâhâ, 43) diyor. Nasıl azdı? Her açıdan azdı. Öldürüyor, asıyor, kesiyor ve dağlara su olarak dökülse, dağları eritecek bir söz söylüyor: En büyük Rabb iniz benim (Nâziât, 24) diyor. Böyle büyük bir suça karşı, dili kıyma makinasına konsa az gelir. Kur an ımızın kâfirliğin en baş lideri dediği adamlardan bir adama Allah, beş büyük kulundan birisi olan bir peygamberi gönderiyor. Yanında da onun kardeşi başka bir peygamberi gönderiyor. Sonra da ikisine de ne buyuruyor? Onunla nazik konuşun. (Tâhâ, 44) Bu olay kaç bin sene önce oldu? Bu ayet indiğinde, bu olayın 28

29 üzerinden belki iki bin sene geçmişti. Bizim için tarihten başka bir değeri olmaması gerekir. Hayır, öyle değil. Ümmeti Muhammed bütün insanlığın özüdür. Bütün insanlığın olaylarının yorumu, Muhammed aleyhisselamın Ümmeti nde gizlidir. Ben en büyük Rabb inizim. Şu Nil nehrinin etrafındaki ülkenin ilahı benim diyen kâfir, zalim, tağut ve katil bir Firavun dan bahsediyoruz. Allah Teâlâ nın bizzat konuştuğu kullarından birisi olan Musa aleyhisselam gibi bir peygamber, onu Allah a ve hidayete davet etmek için görevlendiriliyor. Firavun a gidin, Firavun azdı, kudurdu, tuğyan etti diyor. Onunla nazik konuşun buyuruyor. Belki aklını başına alır, Allah tan korkar. Aziz Kardeşlerim, Başımızı önümüze eğip, yüreklerimizi göklere doğru dikip, eşiyle, çocuğuyla henüz eşi Firavunluk makamına yükselmediği hâlde bir insanla konuşmanın çok ötesinde konuşan mü minin, kıyamet günü nezaket standartları hakkında sıkıntı çekeceğini buyurun düşünelim. Geçen hafta ben tembih etmiştim, on gün geçti hâlâ şunu yapmamışsın diyerek değil, nezaketle bunu yapmalıyız. Hatta er-komutan ilişkisinin de ötesinde. Bir kedinin fareyle oynadığı gibi karşısındakiyle oynayan mü min tavrı, şu hadisteki dile dikkat et mesajının her hafta okunması gereken bir evde yaşanıldığını gösteriyor. Firavun a Allah kimi gönderiyor ve ne emrediyor? Firavun; kâfirlerin şahı, tağutların en büyüğü. Musa aleyhisselam; mü min kulların en büyük beşinden biri. Kur an: Allah Musa ile konuştu (Nisâ, 164) diyor. Allah ile konuşmuş bir peygamber, ben sizin en büyük Rabb inizim diyen bir hainin, kâfirin ayağına gönderiliyor. Allah: Onunla tatlı konuşun Kardeşlerim, diye tembih ediyor. Allah, Firavun un akıbetini bilmiyor muydu? Şu adama bakın, benden başka bir ilahtan söz ediyor diye Musa aley- Hâlbuki bunun ne kendisi Musa, ne de di- ğeri Firavun. Ama ko- hisselamı öldürmeye kal- nuşmada alabildiğince Biz, dil terbiyesi görmüş, kışacağını bilmiyor muydu konuşuyor. Yorum yapa- Allah? Bilmez olur mu, bi- eğitimini dil üzerinden kapmış bir cağı zaman da çok si- liyordu. Zaten Allah, Firanirliydim diyor. Musa Ümmet olmak zorundayız. Öyle bir vun yaratılmadan, dünya aleyhisselam, Firavun un yaratılmadan bunu biliyordu. Niye yumuşak ko- nuşun diyor? İki den dolayı böyle diyor. şey- Peygamber in ümmeti yiz. önüne giderken çok mu neşeliydi? Firavun, onun yüzlerce mü min karde- şini öldürmüştü. Neşe- liyken herkes tebessüm Bir; Firavun yarın dirildiğinde: Çok diklenmişti peygamberin, benim de erkekliğime dokundu, onun için böyle yaptım demesin, özrü kalmasın diye böyle dedi. eder zaten. Mü min odur ki, ölümcül bir sahnede bile Resûlullah ın hatırı için, Kur an ın emri için tebessüm eder, mü min budur. Sinirlenince karakteri değişen hangi eğitimden geçmiş, hani dil kursu görmüştür? İki; Firavun kim olursa olsun, mü min zaten nazik adamdır. Mü min, karşısındakine göre karakter değiştirmez. Bizim, hayvan keserken bile nezaketinizi bozmayın diyen Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem var. Kardeşlerim, Bizim mü min olduğumuz namazımızdan, orucumuzdan, cihadımızdan hepsinden belli olur. Ama bunların hepsinin dosyasının zımbası buradadır, iki dudağın arasındadır. Bir gıybet, bir nemime, bir yalan, bir istihza, karşındaki mü minle alay etmek, bir suizan uygulaması, bir mü minin gizli işini araştırmak, cep telefonundaki mesajı karıştırmak ve benzeri gizli işini araştırmak, olduğun gibi kıldığın gece namazlarının yarın ona verilmesi demek olacaktır. Gıybet deyip geçtin ama o gıybet, kıyamet günü kaç vakit namaza, kaç hacca, kaç umreye satılacak belli değil. 29

30 Kardeşlerim, Biz insan topluluğu değiliz sadece, mü min insanlar topluluğuyuz. Ebu Cehil, kâfir olarak ölüp gitti. Kendisinden altı sene sonra oğlu İkrime iman etti. Ama altı senede babasının mirasını iyi doldurdu. Sonunda Allah hidayet lütfetti, yüreği açıldı ve iman etti. Medine ye geldi, Medineliler onu tanımadılar. Çünkü Mekkeli birisiydi. Kim bu adam diye çarşıda, pazarda soruldu. Mü min ama babası Ebu Cehil. Birisi arkadaşına demiş ki; Bu var ya, bu Ümmet in Firavun unun oğlu. Doğru mu? Doğru. Babası bu Ümmet in Firavun u. Mısır da kral olsaydı, belki onu da geçebilirdi. Bu cümle kulağına gelince üzülmüş. Firavunun oğlu olarak yaratılmayı o istemedi ki, Allah öyle murat etti, öyle yaratıldı. Üzülmüş. Çünkü her ne kadar sen de Firavun sun denmiyorsa da babasının bu Ümmet in Firavun u olması onu incitmiş. Hiç beklemeden Medine ye ikaz gelmiş. Kimse kimsenin yükünü taşımaz. (Fatır, 18 - En âm, 164 ) Babası Peygamber olanlar, Nuh un oğlu diye bir mutluluk hissedebilecek mi kıyamet günü? Edemeyecek. Babası Ebu Cehil olan da kıyamet günü niye o yükü taşısın? Kaldı ki mü min, Firavun a söylenmeyecek bir lafı, diğer mü mine söylediğinde göklerde neler oluyordur acaba? Dil standardımız! Muaz, ya Resûlullah iki sözden dolayı mı cehenneme gireceğiz deyince ne buyurdu? Ne zannettin, insanlar hep bu dilden dolayı yüz üstü cehenneme yuvarlanıyorlar buyurdu. Kardeşlerim, Batırırken dil batırıyor, kazandırırken de dil kazandırıyor. Selamun aleyküm ve rahmetullah diyorsun, melekler seni yüceltmek için göklere kadar kaldırıyorlar. Bildiğin şeyler, konuşmana yeterli olmadığı için susuyorsun. Bu, Allah a ve ahirete iman ettiğinin belgesi oluyor. Yumuşak konuşuyorsun, Musa aleyhisselama benziyorsun. Kardeşlerim, Allah için, mü min olma ifadesini şu camilerden çıkaralım. İnsanlar zindanlarda ceza yer, İslam da camilerde ceza yiyor. İslam ı camiye hapsettik. Sokakları da şeytana ve onun yâranlarına bıraktık. İslam sokakların dinidir. Müslümanların Kâbe si yokken, sokakları vardı, Dar ul Erkamları, evleri vardı. Medine de Mescidi Nebi yokken, Müslümanların yürüdüğü caddeler vardı. Biz camisiz de Müslümanlık yaşarız ama dili bozuk Müslüman olarak camide de işe yarayamayız. Dilimiz kazandığımız bütün sevapları alıp götürdükten sonra biz ne kazanacağız ki? Dil kursuna katılalım kardeşlerim. Dil terbiyesi görmek zorundayız. Gıybet, nemime, dedikodu, iftira, yalan, istihza, alay, eğlenme, hor görme, hakir görme bunlar dil hatalarıdır. İmam Gazali rahmetullahialeyhin deyimiyle dil afetleridir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Seninle ilgili olmayan bir şeyi terk etmen İslam kaliteni gösteriyor demişti. Kardeşlerim, Ve dilimizle ilgili pek önemli bir eğitim daha. Hani sömestr oluyor ya, kurslara katılıyorlar, buna birinci sömestr, ikinci sömestr deniliyor. Bir sömestri de yemin üzerine kurulmalı kardeşlerim. Müslümanların toplumunda yeminli ve yeminsiz sözlerin farkı yoksa eğer, eyvah denilecek durumdayız. Bu, Allah ın isminin bile aramızda garanti belgesi olmayı kaybetmiş olmasıdır. Ha vallahi demişsin, ha billahi demişsin. O kadar bol, o kadar ipe sapa gelmez işler için yemin yapılınca neticede ne oldu? Yeminimiz maya tutmaz oldu. Vallahi billahi demekle tamam demek arasında fark olmadı. Lütfen inşallah sözcüğünü nerede ve ne zaman kullandığımızı bir test etmeye çalışalım kardeşlerim. İnşallah ne demektir? Yani yarın gelecek misin? İnşallah. Bu, ben gelmek istiyorum, kararım kesindir ama Allah ın emri olur, ecel olur, Allah izin vermezse gelemem. Yoksa ben garanti geleceğim demektir. İnşallah bu demektir. 30

31 Şimdi biz, kesin gidecek olduğumuzda inşallah demiyoruz. Muhakkak oradayım ağabey, söz diyoruz. Eğer, başımızdan savsaklamak gerekiyorsa bakarız inşallah oluyor. Kimin adını baştan savmak için kullanıyoruz? Sonra da kadir gecesi rahmet duaları yapıver sen. Mevlit töreninden sonra bas duayı, yap bakalım. Dil terbiyesi standartlarından biri budur, bununla ilgili özel bir seans yapmamız gerekir. Kardeşlerim, Son bir madde daha ekleyeceğim. Enes bin Malik, ashabı kiramın delikanlılarından biridir. Allah ondan razı olsun, şefaatini görmeyi hepimize nasip etsin. On yaşında iken annesi onu Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme getirmiş. Tam yirmi yaşındayken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat etti. On sene Peygamber in evinde evlatlık gibi durdu. İslam da evlatlık yok ama o evde öyle durdu. Bir gün Efendimiz aleyhisselam onu bir yere gönderdi. Enes filan yere git, bu sözü de kimseye söyleme dedi, ikaz etti. Yolda onu annesi gördü: Enes ne yapıyorsun? dedi. O da bir yere gidiyorum dedi. Nereye gidiyorsun? dedi. Onu söyleyemem anne dedi. Nereye gidiyorsun yavrum dedi. Beni Resûlullah gönderdi dedi. Nereye gönderdi? diye sorunca anne, senin oğlun Resûlullah ın sırrını yayamaz, boşuna sorma dedi. Bana kimseye söyleme demişti, ben de sana söylüyorum, sen kimseye söyleme demedi. On beş yaşındaki çocuklar Medine de sır söylenmez diye iman gibi öğrenip gittiler. Kafaları koptu, ağızlarından bir cümle kopmadı. Sırdaş mü min olarak yaşadılar. Dil terbiyemizden, eğitimimizden, kalitemizden ölçüm yaparken sır tutup tutmadığımıza da bakabiliriz. Hani kolesterole bakmışken bir de filan şeye bakılıyor ya, ona bakabiliriz. Kardeşlerim, Hadisi şerifi ve Muaz radıyallahu anhı tekrar hatırlayalım. Bana bir şeyler öğret ki Ya Resûlullah cennete gireyim, cehennemden kurtulayım. Öğretti, kelime şahadeti, namazı öğretti, öğretti, Muaz ın önünde koca bir kitap gibi bilgi çıkınca şimdi sana anahtarını vereyim bu işin dedi Bütün bunların hepsinin anahtarı ne biliyor musun Muaz? Buyur Ya Resûlullah. Diline sahip ol buyurdu. Ben o soruyu tekrar sizinle paylaşmak istiyorum kardeşlerim. Şu kadar yıldır namaz kılan Müslüman ız elhamdülillah, oruçlar tuttuk. Beş on yaşlımız, gencimiz bir araya oturduğumuzda bu hadisi yok kabul edip birbirimize soralım. Herkes Müslümanlığı bir kelimeyle özetlesin. Cennete nasıl gireriz gibi bir test sorusu soralım. Cennete girmenin en kestirme yolu. Bakara Suresi ni mi baştan sona anlatsak diye düşünürüz. Ama insanlara Allah ı, cennetin yollarını, cehennemden kurtuluşu öğretmek için gönderilen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dilini tuttu ve bunu koru dedi. Bu herkesi batırıyor. Biz ise kimseye sövmedik, hâşâ dinden çıkacak söz kullanmadık diyoruz. Zaten Müslüman öyle şeyler söylemez. Ölülerin neresi ağrıyor diye sorulmuyor ki. Canlı olan adamın neresinde yara var diye soruluyor. Kâfirin dil, kulak hesabı yok ki. Kâfirlere bu incelikler yok kardeşim. Mü min incitmez, incinmeye razı olamaz bir insandır. Mü min yürek adamıdır. Mü min Allah ile konuşan bir adam olduğu için kitabı Kur an ile ulu orta konuşmaz bir adamdır. Mü min bir kere vallahi dedi mi ciğerlerini söksen, mü mini bir daha vazgeçiremezsin. Öyle kefaret ödeyeyim bozulsun demek mü minde yoktur.svel hamdülillahi Rabb il alemîn. 31

32 Abdullatif ACAR Dilini Tut 32 Peygamber Efendimiz (s.a.v) uyarıyor: Allah ı unutarak konuşmalara lüzumsuz dalmayın! Çünkü Allah ı unutarak yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olan kimsedir. (Tirmizi). Onun için; Kim ki selamette kalmayı seviyorsa, sukuttan ayrılmasın. (Beyhaki). Yüce Allah buyuruyor ki: Biz ona bir dil ve iki dudak vermedik mi (Beled,9) Allah Teala hiçbir canlıya vermediği konuşabilme yeteneğini insana lütfetmiştir. İnsan Allah ın verdiği nimetlerle insandır. Her verilen nimet nice sorumlulukları da beraberinde getirir. İşte dil de bu nimetlerin en önemlilerindendir. Dil, hayrında şerrinde kapısını açan iki taraflı bir anahtar gibidir; cennete de kapı açar cehenneme de Dil insanı hakkın rızasına da ulaştırabilir, şeytana veya nefsine de esir edebilir. Dil insanı insan, bekli de sultan eder. İnsanı vezir de eden rezil de eden yine dildir. İnsanı yüzü koyun cehennemin gayyalarına sürükleyen dilden başkası değildir. Davut Aleyhisselam bir koyun keser, Lokman hekime koyunun en iyi uzvundan getirmesini emreder. Lokman hekim dil ile yüreğini getirir.

33 Başka bir zaman yine bir koyun keser bu defa da en kötü iki uzvunu ister. Lokman hekim yine iki uzvunu; dil ile yüreğini getirir. Davut aleyhisselam bunun sebebini sorunca Lokman hekim şu cevabı verir: Bu iki uzuv iyi olursa her şey iyi olur, eğer kötü olursa her şey kötü olur. Evet, insan aslında dili ile yüreğinden ibarettir, farklılığı bunlardır. Dili Hz Ali teraziye benzetmiş ve şöyle buyurmuştur: O, cehaleti ile hafifler aklı ile ağırlaşır. Dil yerinde kullanılırsa insan için ibadet olur, mükafat üstüne mükafat kazanmaya vesile olur. Ancak her ağzımıza geleni sarf etmek insanı nice dönülmez badirelere sürükler. Dil yaydan çıkan ok, namludan fırlayan mermi gibidir. Hedef iyi tayin edilmeli, söyleyeceğimiz sözün karı ve zararı iyiden iyiye yapılmalı yoksa geri dönüşü olmayan bir yola girilmiş olunur. Diyor ki: Söz söylemeden önce senin esirindir, söyledikten sonra sen onun esiri olursun. Yunus emre der ki: Sözü bilen kişinin, yüzünü ak eder bir söz Sözü pişirip, diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz Dil, Emanettir Dil, emanettir ve Allah, rızası istikametinde onu kullanmaya razıdır. Zikirle, Kur an okumakla, emri bil maruf nehyi anil münker yapmakla, ilim tahsil etmekle, hayır konuşup insanlara faydalı olmakla onu kullanmalı, aksi taktirde her kelimenin hesabını vermek mecburiyetindeyiz. Bunu unutmamalıyız. Cenab-ı Allah kitabında buyuruyor ki: Hatırla ki İnsanın sağında hem solunda, onun amellerini tespit etmekte olan iki(melek) vardır. O bir söz atmaya dursun, mutlak yanında hazır bir gözcü vardır. ( Kaf, 17-18). Allah korkusu taşıyan bir Müslüman, Allah ın kendisini her an görüp gözlemlediği bilinciyle; ihsan derecesinde bir hayat sürmeye gayret eder. Hz İbrahim der ki: Akıl sahibi, dilini boş ve lüzumsuz sözlerden muhafaza etmelidir. Kim ki her söylediği sözün amel olduğunu ve onun hesabını vereceğini düşünürse az konuşur Mümin elinden ve ilinden başkalarının selamette olduğu kimsedir. Onlar ki, boş (sözden) ve faydasız işlerden yüz çevirirler (Mü minun,3) Lokman süresinde ise, lüzumsuz sözlerle meşgul olmayı fasıklık ve delalet olarak nitelendirmiştir yüce Allah. Tebessümün dahi sadaka sayıldığı yüce dinimiz İslam, hikmetle ve güzel sözle insanları dine davet etmeyi emir buyurmuştur. Katı ve kaba bir üslubun insanların nefretini kazanmaya sebep olacağı aşikardır. Peygamberimiz(s.a.v.) in etrafında insanların kısa bir zamanda toplanması onun eşsiz uslübu ve metodu sayesindedir. Dİli bütün kötülüklerden muhafaza etmek her şeyden önce imani hakikatlere vakıf olabilmenin bir şartıdır. Yunus emre der ki: Sözü bilen kişinin, yüzünü ak eder bir söz Sözü pişirip, diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz 33

34 Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyuruyor ki: Kul imanın hakikatine eremez, dilini hazine gibi muhafaza etmedikçe. (Taberni). düşünüp bir konuşmalı. Kelimelerimizi özenle seçmeli kısa ve öz cümleler kurmalıyız. Sözlerin haram ve helalliğine dikkat etmeliyiz. Nizami derki: Vefa bile olsa sana verilmedikçe alma, senden bir şey sorulmadıkça doğru bile olsa söyleme, madem sözün bal oldu ucuz satma. Sakın balın sineklere açma. Sukut etmekten kimse zarar etmez ancak konuşmak suretiyle zarar edenler çoktur. Söz az ve yeterince olduğunda kıymet ifade eder. Fazlası israf ve samimiyetsizliktir, israfsa haramdır. Niyetler bozuk olunca söylediğin söz hakkın tebliği maksadıyla olsa da Allah ın katında kıymet ifade etmez. Nefis Konuşmayı Sever Nefis çoğu zaman konuşmayı sever, sen nefsin isteğini değil, Allah ın razı olduğunu yerine getirmelisin. Fazla söz mubah olsa da fuzuli ve malayanidir, bu da insanın yanılmasına, günaha dalmasına sebeptir. Günahta ısrar edenin kalbi kararır en nihayet tedbir alınmazsa o kalp ölür. Peygamber Efendimiz (s.a.v) uyarıyor: Allah ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın! Çünkü Allah ı unutarak yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah tan en uzak olan kimse ise kalbi katı olan kimsedir. (Tirmizi). Onun için; Kim ki selamette kalmayı seviyorsa, sukuttan ayrılmasın. (Beyhaki). Susulması gereken yerde susmasını bilmeyen, nerde konuşması gerektiğini de bilmez. Kısaca susulacak yerde susmayı, konuşulacak yerde konuşmayı, bağırılacak yerde avazımız çıkana kadar bağırmayı ölçü ve kural telakki etmeliyiz. Her şeyi yerli yerinde kullanmanın kanun ve kuralı içerisinde dilimize daha fazla dikkat kesilmeliyiz. Bin { } Peygamber Efendimiz(s.a.v) buyuruyor ki: Kul imanın hakikatine eremez, dilini hazine gibi muhafaza etmedikçe. (Taberni). Sadi Şirazi der ki: Akıllı kimsenin yanında susmak, edep icabıdır ve terbiye böyle gerektirir ama yeri gelmişse sözü söylemeli. İki şey akıl hafifliğindendir. Biri, konuşulacağı ve söyleneceği vakit susmak, öbürü de susmak icap ettiği vakit konuşmaktır. Kainatın Efendisi bir gün Ashabı Kirama sordu: Hangi amel daha sevimlidir? Sahabeler sukut ettiler. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Dili muhafaza etmek. (Beyhaki) Sukut Etmek Zordur Ancak Başarmalıyız Dilin kilidi yoktur ki kilitlensin, açıktır orası gireni çıkanı çoktur, kulaklarını açmış dinleyenleri de vardır. Nimetteki külfet budur belki. Kapalı olan yerin muhafazasındaki kolaylık yoktur açık olan yeri muhafaza etmede. Hafif bir vahamet ve gaflet nedeniyle esir ettiğiniz, tuttuğunuz sözler fırsat bu fırsat deyip çıkıverir ağzınızdan. Sonra nice günahlara bulanırsınız. Kendinize geldiğinizde nerden düştüm buraya der belki pişman olursunuz. Bugün nice insanlar vardır ki ibadet ve itaatindedir zikir ve fikirle meşguldür. Ancak sıra dile geldiğinde, birçoğu dilin tuzağına düşerler. Hamdele ve salveleyle başlayıp, gıybet gıybet devam eden sohbetlere şahit olmuşsunuzdur. Çok konuşup hak ihlallerine giren nice kitap yüklü insanlara rastlıyoruz. Allah rızası görüntüsünde, bir gözü Allah ın rızasında öteki gözüyle kendisini gösterecek, takdir edecek parmakları gözlemleyen insanların konuşmaları afet değil de nedir. Hele birde konuşmanın kolaylığı, nefsin telkinleri ve şeytanın ayartmaları kar- 34

35 şısında teyakkuz halinde olmazsanız, duruşunuz gevşek, iradeniz zayıf ise gıybetin yanında yalan, iftira, koğuculuk, alay edici sözler, lanet, sırrı açığa vurmak, tecessüs, lüzumsuz ve manasız konuşmak gibi nice günahlarla dininizde ve imanınızda onarılmaz yaralar açarsınız. Onun için dilin muhafazası dinin muhafazasıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) günaha sürükleyen insanların hemencecik aldandıkları iki organa dikkatleri çekerek buyurmuştur ki: Kim ki diline ve tenasül organına kefil olur, haramda kullanmayacağına dair Allah a söz verirse ben de onun için cennete kefil olurum. (Buhari). Yine, Kim ki ahret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin ya da sussun. (Tirmizi) buyuran Allah Resulü, bir sahabenin; bana öyle bir şey söyle ki onunla kendimi cehennemden korunayım isteği karşısında: Rabbim Allah de sonra dosdoğru ol. buyurmuştur. Sahabe: Benim hakkımda en fazla korktuğun şey nedir diye sorduğunda da, Peygamber Efendimiz (s.a.v), dilini tutarak, işte budur. (Tirmizi) diye uyarmıştır. Dil bir anlaşma aracı oluğundan güzeldir. Fakat tek yöntem bu değildir. Yani konuşmak dertler ve meramların anlatılması için çoğu kez yeterli olmayabilir. Bazen susmanın ikrardan daha etkili ve tesirli yöntem oluğu inkâr edilemez bir gerçektir. Söz istisna, susmak esas olmalı. Sukut vatan, söz sıla olmalı. Ebu Bekir El- Farisi şöyle demiştir: Kim sukut halini vatan edinmemişse diliyle sessiz kalsa bile boş işlerle uğraşıyor demektir. Hal Dilinizi Kullanın Dil, anlaşma aracı olarak madem kıymet ifade ediyor o zaman nice konuşmalara rağmen anlaşılamamanın arkasındaki eksikliğin ne olduğunu iyice düşünmeliyiz. Sözlerimizle kalbimizin, hayatımızın farklılığı, sözlerde ki suni samimiyeti, taklidi söylemleri ön plana çıkarıyor bu da içi farklı dışı farklı bir insan imajı oluşturduğundan muhataplar tarafından pek dikkate alınmıyor. Bunun, için en etkili yöntem Sadi Şirazi der ki: Akıllı kimsenin yanında susmak, edep icabıdır ve terbiye böyle gerektirir ama yeri gelmişse sözü söylemeli. İki şey akıl hafifliğindendir. Biri, konuşulacağı ve söyleneceği vakit susmak, öbürü de susmak icap ettiği vakit konuşmaktır. hal ehli ve yaşantı sahibi olmaktır. Dilimizin anlatamadığını halimiz fevkalade anlatıyor. Hal ehli olmak samimiyet ve ihlasın bir neticesidir. Yaşantı ehli olanların tesirli ve etkili olmaları bundandır. Etrafına nice kitleleri toplayan Allah dostları bunu yaşantı ehli olmalarına borçludurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v): Müslüman ı susmuş vakur gördüğünüz zaman ona yaklaşınız çünkü o hikmet telkin ediyor. ( İbni Mace) buyurmuştur. Kainatın efendisi ashabını dünyanın her tarafına İslam ı anlatmalar için gönderdiğinde sahabeler gittikleri beldelerdeki konuşulan dileri bilmiyorlardı onların yaşantılarına bakanlar, ashabın samimiyet ve ihlaslarıyla harmanladıkları hayatlarının tesiri altına kalıyor, kısa bir zaman da fevç -fevç İslam sancağı altında toplanıyorlardı. Asıl dil hal dilidir, söz halinizi anlamayanlar olduğunda ikinci bir yöntemdir. Hasan-ı Basri Hz. buyuruyor ki: Mümin bir kimsenin dili kalbinin arkasındadır, konuşmak istediği zaman o şeyi düşünür. Sonra diliyle onu geçiştirir. Münafığın dili, kalbinin önündedir bir şeyi kastettiğinde onu diliyle söyler kalbiyle düşünmez. Susmak gönlün konuşmasına vesiledir. Belli bir kıvama ulaşamamış kimseler dilleriyle konuşurken aslında gönüllerinin ağızlarını bağlamış olurlar. O gönülleri sustururlar. Gönül susunca hak ve hakikat adına her şey susar. İnsan etki ve yetkisini kaybedip, gönül de söz sahibi olmayınca şeytan orda karargah kurar. Kalbin şeytan tarafından istilası da her azanın günaha girmesi anlamına gelir. 35

36 Kainatın Efendisi bir gün Ashabı Kirama sordu: Hangi amel daha sevimlidir? Sahabeler sukut ettiler. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular ki: Dili muhafaza etmek. (Beyhaki) Muaz b.cebel Hz. şöyle buyurmuştur: İnsanlarla az, Rabbinle çok konuş, böylece umulur ki kalbin Allah ı müşahede eder. Dilinizin Esiri Olmayın Dil, bütün azaları kendine tabi hale getiren bir organdır. İnsanı esaret altına sokan düşünmeden söylenen bir sözden başkası değildir. Onun için, Âdemoğlu sabahladığında bütün azalar dile hatırlatıcı olukları halde sabahlarlar yani derler ki; bizim hakkımızda Allahtan kork, zira sen müstakim olursan biz de müstakim (doğru) oluruz. Sen inhiraf edersen (yanlış konuşursan) biz de inhiraf ederiz (yanlış) oluruz (Tirmizi). Bir söz söylersiniz düşünmeden, yanlış oluğunu bildiğiniz halde, nefsinize ve gururunuza yediremediğinizden, ben yanlış söyledim diyemezsiniz, adeta o sözün doğru olduğunu ispat etmek için bin dereden su getirtirsiniz. Diyelim ki gıybet ettiniz, insanlar nazarında itibarınız var sizin takva ehli biri olduğunuzu düşünüyorlar ben hatalıyım diyemiyorsunuz. İnanmadığınız şeye inanmış gibi, doğru olmadığını bildiğiniz sözü doğruymuş gibi kendinizi koruma refleksiyle hareket ediyorsunuz. Yani yanlış sözünüzün esaretini yaşıyorsunuz. Bir insana yalan söyleyerek ve iftira atarak zarar verseniz. Hakkını helal etmesi erdemli bir davranış olmasına rağmen helal etmezse ona verdiğiniz zararı nasıl telafi edecek, onun karşısında düştüğünüz halden hangi imkanlarla kurtulacaksınız. Ya da koskocaman bir toplumu, bir cemaati veya bir tarikatı, kişiye yalan olarak yeten, başkalarından duyduğunuz bir söz üzerine, zannın haramlığını düşünmeden, pek önemsemediğiniz bir kelimeyle de olsa zarara uğratsanız kime gidip kimin zararını telafi edeceksiniz. Böyle bir duruma düşen, o kadar büyük bir toplumun hakkı altında ezilen bir insan başını kaldırıp rahat gezebilir mi, ya da tanıyıp tanımadığı herkese hakkını helal et deme imkanı bulabilir mi? İşte bunlar sözün insanı nasıl da esir alabileceğine dair sadece birkaç örnektir. Yarın huzuru mahşerde bu nedenle bütün azalar dilden şikayetçi olacak (Bknz, İbni Ebi dünya) İnsanın her azası insanın aleyhine şahitlik yapacak. (bkz. Nur, 25) insan şaşırıp kalacak. İtiraz edecek ancak bu itirazı asla kabul görmeyecek. İmam Gazali Hz. Dil ile azaların irtibatını farklı bir açıdan şöyle ifade ediyor: Dil görünüşte bir et parçasıdır ama her şey onun tasarrufu altındadır. Dilin kalp gibi bütün azalarla münasebeti vardır. Dil ile yalvarır ağlar, sızlar ağlama sesleri çıkarsa kalp bundan bir incelik yanma ve üzüntü sıfatı edinir. Kalpteki ateşin alevi beyni kaplar. Ve gözlerden yaş akmaya başlar kötü sözler söylerse kalp kararır. Doğru ve iyi şeyler konuşursa kalp nurlanmaya, parlamaya başlar. İmam-ı Şafi buyurur ki: Söz yırtıcı hayvana benzer. Onu daima bağlı tutmalıdır. Bağlanmasa sahibine hücum eder. Atalarımız ne güzel demiş: Bana benden olur ne olursa Başım selamet olur dilim susarsa Dil söyleyip saklanır, baş belaya katlanır İyi kulların kabirleri, sırların kabirleridir. 36

37 Dil Yarası İyileşmez Atalarımız, Kılıç yarası onarılır ancak dil yarası onarılmaz. demişlerdir. En büyük yara dilin açtığı yaradır. Zaman geçtikçe kılıcın açtığı yara iyileşir, unutulur gider. Ancak dilin açtığı yara her geçen gün daha da derinleşir. Hoş olmayan, haram olan kötü sözler kin ve nefretin tohumudur. Onu eke urun hemen kök salar. Nice huzur ve saadeti söker atar. Senelerce dost olduklarınızla bir anda düşman olursunuz. Huzurunuz kaçar ailedeki ilişkileriniz bozulur. Merhametin yerini zülüm alır. Huzurun yerine huzursuzluk gelir. İyilik gider kötülük ön plana çıkar. Aldatma hak hukuk ihlalleri birbirini izler. Birlik, dirlik bozulur onun için Kullarıma söyle, en güzel olan sözü söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Şeytan insanın apaçık düşmanıdır (isra,53) buyurarak yüce Allah bizleri uyarmaktadır. Dil doğru Olmadıkça Kalp Doğrulmaz Doğru ve güzel söz, Allah korkusunun belirtisidir, Ey iman enler Allahtan korkun (emirlerine bağlanın yasaklarından sakının) ve doğru söz söyleyin (Ahzap,70) buyuruyor Yüce Allah. Peygamber Efendimiz (s.a.v) dilin doğru olmasını imanla irtibatlandırmıştır. Buyurmuşlar ki: Bir kulun imanı doğrulmaz kalbi doğrulmadıkça, kalbi doğrulmaz dili doğru olmadıkça. (İhya). Evet, söz deyip geçmemeli iki kelimenin belini kıralım, zamanımızı geçirelim diye yalan, gıybet, isyan, su-i zan, malayani soluklarız da imanımızın belini kırar, hafife aldığımız bir kelimeyle her şeyimizi yıkarız. Kim bilir belki ibadet ve itaatlerle en zirvelere çıkmış oluğumuz halde. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki bu hususta: Bir insan anlamını düşünmeden bir söz söyleyiverir ki, o yüzden cehennemin, doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider (Buhari) Düşünceleri ifade eden yazı, söz kuşlarının kanatlarına bağlanmıştır. Daima taze görünen şu köhne alem içinde kılı kırk yaran sözden daha keskin bir şey yoktur. Düşüncelerin başı, sayının sonu hep sözdür. Söz, bunu iyi bil! Sultanlar ona sultan demişler. Başkaları başka vasıflar demişler (Mahsen-i Esrar) Akıl tam oluğunda söz noksanlaşır (Hz Ali k.v). Akılsızların ve cahillerin sözü fazla ancak tesirsiz hatta zararlıdır; alimin sözü yaşantıyla desteklenince az ancak tesirlidir. Son Söz Yerine: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. dil ile ilgili söylenecek her şeyi şu mısralarda ne güzel özetlemiştir: Doğru konuşmak insanı selamete götürür. Çok gülmek ayıp ve hafifliktir. Fazla şaka cehaletin alametidir. Fazla kelime mana ve kavram eksikliğinin sonucudur. Susmak vakar ve ağırbaşlılıktır aklın süsü ve cehaleti örtmektir. Güzel sözlü, güleç yüzlü ve tatlı dilliler, gönüllerde azizdir. Şakası çok olanın aklı illetlidir. Gülmesi çok olanın kalbi ölür. Yalanı çok olanın doğrusu azdır. Gıybet eden uğursuzdur. Şakacının itibarı azdır. Gizli kusurları bulan kalp sevgilerini bulamaz. Kendilerini öven nefsini ve gururunu kabartmıştır. Kişi lisanıyla insandır halbuki dili kendisine düşmandır. Dedikoduyu terk eden gönül hoşluğunu bulur. Susmanın faydaları sonsuzdur, en azı selamettir. Canın ölümü dilin ucundadır. Sırrı sen sakla, sır kimseye emanet edilmez. Dostuna her şey verebilirsin sakın sırrını verme. Sırrı açıklayanın sonu pişmanlıktır. (Marifetname). 37

38 Fatih Sultan SEMİZ Kendi İsmini Söyleyebilen Tek Organ: Dil 38 Allah ın Rasulü, deyince dilini tutup şöyle buyurdu: Buna gereği gibi hâkim ol! buyurdu. Allah Azze ve Celle Kur an-ı Kerim in Ahzab Suresi nin 45. Ayeti kerimesinde Resulullah Sallahu Aleyhi ve Sellem i neden gönderdiğini bize şöyle bildiriyor: Ey Peygamber, gerçekten biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı, korkutucu olarak gönderdik. Uzun izahlara gerek olmadan yalın bir dille bize aktarılan bu ayet Resulullah Sallahu Aleyhi ve Sellem in üç nedenle gönderildiğini bize bildiriyor. 1- Şahit 2- Müjdeleyici/Müjde veren/teşvik eden 3- Uyarıcı/Korkutucu/Tehdit eden Evet, O şahittir ve ahirette de şahitlik yapacaktır. Dünyayı bırakıp gittikten sonra dünyayı ne duruma getirdiğimize şahitlik yapacaktır. Geçmiş ümmetlerin peygamberlerine yaptıklarına şahitlik yapacaktır. Abdestli adam kim, ezana kim kulak vermiş bunlara da şahitlik yapacaktır. Dili salavatla ıslanmış olanlara da şahitlik yapacaktır.

39 Evet, O teşvik eder, müjde verir. Her namazdan sonra otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz üç kere Allahü ekber derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur 1 diyerek bizi tesbih çekmeye, namazın ardından kıldığımız namazı tefekkür etmeye teşvik eder. Veya Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o kişi için cennet vardır 2 diyerek bizi çocuklar arasında ayrımcılık yapmamaya, kız çocuğunu hor görmemeye teşvik eder. Evet, O tehdit eder, uyarır. Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım 3 diyerek namaz kılmayanları, alnında secde izi olmayanları tehdit eder. Veya Gözlerin zinası bakmaktır, dilin zinası konuşmaktır, elin zinası dokunmaktır, her nefis arzu eder ve iştahlanır. Ferc ise ya yalanlar ya da doğrular 4 diyerek karşı cinsle olan münasebetlerimizde sınırlar çizer ve bu sınırların aşınması sonucu başımıza gelecek olanlar konusunda bizi tehdit eder. Şimdi hem teşvik hem de tehdidin içerikli olan şu Hadisi Şerife göz atalım. Muâz b. Cebel (r.a) den, dedi ki: Ey Allah ın Rasulü dedim, bana beni Cennet e girdirecek ve beni Cehennem den uzaklaştıracak bir ameli bildir. Peygamber aleyhisselam şöyle buyurdu: Büyük bir şey hakkında soru sordun. Bununla birlikte Yüce Allah ın kolaylaştırdığı kimse için de şüphesiz ki o çok kolaydır. Allah a, O na hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibadet edersin, namazı dosdoğru kılarsın, zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutarsın ve Beyt i haccedersin. Daha sonra şöyle buyurdu: Sana hayrın kapılarını da göstereyim mi? Oruç bir kalkandır, sadaka su ateşi nasıl söndürüyorsa günahı öylece söndürür. Bir de kişinin gece ortasında namaz kılması. Sonra da şöyle buyurdu: Sana işin başı, temel direği ve tepesinin zirvesini haber vereyim mi? Evet ey Allah ın Rasulü, dedim, şöyle buyurdu: İşin başı İslâm, temel direği namaz, tepesinin zirve noktası da cihâddır. Sonra şöyle buyurdu: Sana bütün bunların esasını da haber vereyim mi? Ben de: Evet, ey Allah ın Rasulü, deyince dilini tutup şöyle buyurdu: Geçmiş ümmetlerin peygamberlerine yaptıklarına şahitlik yapacaktır. Abdestli adam kim, ezana kim kulak vermiş bunlara da şahitlik yapacaktır. Dili salavatla ıslanmış olanlara da şahitlik yapacaktır. 39

40 Buna gereği gibi hâkim ol! Ey Allah ın Peygamberi dedim, biz konuştuğumuz şeylerden dolayı da sorgulanacak mıyız? Rasulullah Sallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Hay anan seni kaybedesice! İnsanları yüzüstü -yahut da burunları üzerine-cehennem e yıkan, dillerinin biçtiklerinden başka bir şey midir ki? 5 dedi. Nafile oruç tutmanın, sadaka vermenin, teheccüd namazı ile ilgili teşvikleri okuduğumuz hadisi şeriften dille ilgili tehdidi de anlamışızdır. Yapacağımız bütün faziletli işlerin ucunun dönüp dolaşıp dile bağlanıyor olması imtihanın ağırlık merkezini bize bildiriyor zaten. Dilini kontrol altına alamayanların dinini de kontrol edemeyecekleri gün gibi ortadadır. Yaptığımız bunca faziletli işi -ki bu işler biz söylemezsek kimsenin bilemeyeceği oruç, sadaka ve gece namazıdır- dilimizle heba edebiliriz. İnsanların bilmesini isteyip dilimizle bunları ifşa ettiğimizin anda kazandıklarımız oruç karşılığında aç kalma, gece namazı karşılığında uykusuz kalma olacaktır. O yüzden dilin kemiği olmayışı imtihanın büyüklüğünü görmemiz için yeterlidir. 1- Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2 2- Ebu Davud, Edep, 120, Buhârî, Ahkâm 52, Ezân 29; Müslim, Mesâcid Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 48; Nesâî, İmâmet Buhari, istizan, Baku Zina l-cevârih. VII/130. Müslim.. Kader, 2657 Ebu Dâvud. Nikâh, 2152; Ahmed b. Hanbel, Müsned. II / 317, Tirmizî, Sünen, İman 8 Dilim Dilim Dil, kendi küçük, imtihanı büyük bir organdır. Mühimmatı ses olan, söylediği ile dünyaları yıkan veya dünyaları yapandır. Kurşunda daha fazla kalıcı hasar bırakır. Bu hasarı da hiç iz bırakmadan bırakır. Dilin ne kadar etkili bir silah olduğunu buradan bile anlayabiliriz. Dil, kalbimizde ki imanın izharı için gereklidir. O, namazın kıraatı, haccın telbiyesi, Kur an ın okunması için gereklidir. O, hakkı haykırma, yanlışa müdahale etmek için vardır. O, hayır konuşmadığında susmak için vardır. O, serçe parmağımız gibi değildir. Kalbin kalibrasyon merkezidir. Kalbin doğruluğu dilin doğruluğuna bağlıdır. İstikamet üzere kalabilmemizin ilk durağı, iki dudak arasında ki dilimizdir. Dilim dilim şeklinde kullanıldığında cennete, kullanılmadığında ucu cehenneme çıkan bir köprüdür. Dil, bıçak gibidir. Hayır işleri için kullanılabildiği gibi şer işlerinde de başını çeker. Gıybetin baş mimarı dilimizdir. Yalan, iftira onun başının altından çıkar. Ara bozuculuk, laf taşıma dilin maharetlerindendir. Kalp kırma, hakaret, küfür onun işidir. Konuşulacağı yerde susmak, susulacağı yerde konuşmak gibi zamansız işleri de yok değildir. Pişmanlıklarımızın en büyük nedenidir. İyisiyle kötüsüyle dil budur. İşte bu dili korumakta müminin imanından dolayı ayrılmaz vasıflarındandır. En son söyleyecek sözü, en son söylemelidir mümin. İki kulak bir dil verilmesinin hikmetini düşünüp çok dinlemeli az konuşmalıdır. Dilin önüne engel olarak konulmuş dudakları ve dişleri tefekkür etmeli ve laf ağızdan kaçmamalıdır. Kemiksiz yaratılmış dili kemikli bir şekilde kullanmayı becermelidir. Ağızındaki baklayı hiç çıkarmamalıdır. Sustuklarından daha fazla konuştuklarından pişman olduğunu hatırda tutmalıdır. Cebinde değil dilinde akrep varmış gibi yaşamalıdır. Küçük büyük demeden her şeyin yazıldığına iman eden biri hesapsız para harcamadığı gibi hesapsız da konuşmaz. Parasını sayarak harcadığı gibi kelimeleri de sayarak harcar. Kendi adımıza, tutarsak kurtulduğumuz bir organ hakkında çok konuşarak/yazarak aleyhimize delil biriktirmeyelim. Öyle bir susalım ki, her şeyi söylemiş olacak kadar susalım. 40

41 EFENDİM Güzel gözlerine kurban olduğum, biran nazarını ayırma bizden, Bu kadarcık lütfu çok görme nolur, yüce makamınız, aleminizden. Ey muhbir-i sadık Yüce Peygamber, Allah ın kelamı Kur andan sonra, Saadet asrından mahşere kadar, hidayet saçılır sözlerinizden. Allah ve Peygamber aşkıyla yanan, aşıklara bade sunulur her an, İçtikçe susarlar, kanmak bilmezler, rahmet akıtan gönül çeşmenizden. Zahirde batında ne emretmişsen, bütün yaşantını örnek alarak, İslam-i hayatı yaşamak için, zerre ayrılmazlar sünnetinizden. Önüne sunulan her ne var ise, Sizi her şeylere tercih ederek, Sonsuz iştıyakla olmak isterler, görmeden inanan kardeşinizden. Sunduğun mesaja sırtını dönüp, gözü kör kulağı sağır olanlar, Ebedi mahrum olur cümlesi, dünyada ukbada rahmetinizden. Dünyada süvari gibi yaşayıp, Ebedi Alemi arzu edenler, Başka bir kazanci tercih eder m? Kur an ile sünnet servetinizden. Manevi alemde seyyah olanlar, muhabbetinizde fena bulunca, Asla ayrılmayı arzu etmezler, bir anlık teveccüh edişinizden. Hasretinle yanan tutuşan gönlün, zaman mekan kalksın aralarından, Bütün zerrelerim ferahnab olsun, gül kokan lahuti esintinizden. En büyük saadet en büyük lütuf, en büyük armağan aşığa elbet, Başka bir arzusu yoktur sevenin,canına can katan nefesinizden. Gezdiğin yerleri hayal eyleyip, aşığın koklayıp yüz sürmek ister, Bastığınız toprak zerrecikleri, nasipkar olunca kademinizden. Mücrim, zelil, hakir, geda, aciz ve hiç bir şey olmayan bu yüzü kara, Bir an bile mahrum kalmamak ister, alemi kaplayan rahmetinizden. Acizane salat selamlarımız, hiç şüphesiz Size ulaştırılır, Anında karşılık alabilmekse, Sizin bize lütuf himmetinizden. Hattat Mustafa ANTİKA 41

42 Hazreti Pîr Seyyid Kardeşlerim! Gururla yapılan her hareket, iyice tetkik edilip araştırılırsa, bu hareketin içinde acziyyete çağıran bir hususun olduğu anlaşılır ve bu âcizlik insanın haddi aşmasına engel olur. Gururdan kaynaklanan kuvvet, insanı acze davet eden şeye engel olamazken, ne yazık ki akıl, gururun keyfiyetini ve özünü anlamaktan uzak kalmıştır. Hele aklın her sükunu da araştırılıp incelenirse, onun idrâkın sırlarıyla karışmış olarak hareket ettiği ve ibret denizinde yüze yüze Allah ın vahdaniyyet prensibini kabule doğru yol aldığı ve bundan habersiz olduğu görülür. Muhtelif nefislere verilen hayat, nasıl da yok oluyor? Gece ve gündüz nasıl da beraberce gelip geçiyor? Acaba akıllara ne oldu da, ibret almaksızın faydasız şeylerle oyalanıyorlar? İnsan, hangi vehimlerden dolayı meşhûdâtı bırakıp belirsiz ve sonsuz şeylerle meşgul oluyor?

43 Ahmed er-rufai (k.s) den Güzel nasihat, kalb-i selimde oldukça fazla müessir oluyorsa da, kalb-i selim sahibi olmayan kişide hiç tesir göstermez. Kalb-i selim olanlar, nasihatlere kulak verip ondan gerektiği gibi istifade ettiklerinden ibâdetle meşgul olurlar. Nasihat, kalb-i selim sahibi olmayan kişilere ise hiç tesir etmez. Çünkü nasihat, onların kulaklarının birinden girip öbüründen çıkıverir. Bu durumda onlar, nasıl hayır ve menfaat elde edebilirler? Bu mümkün değildir. Bütün bu sayılan faydalardan, ancak akıl sâhipleri ibret alır. Fakat kâmil akıl sahipleri nerdedir? Onlar gerçekten çok azdır. Halkın içinde akıl sahipleri çok olursa -aralarındaki ihtilaf büyük olsa bile- hakikatler, yeşerip mutlaka ortaya çıkacak ve hakikat sırları, hile ve tuzak ile gizlenmeye çalışılsa da bu başarılamayacaktır. Aklın dâhi kuvveti, zihinde mevcuttur. Ve kalbin sahasında dil ile tesirli olur.

44 Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya Kur an da Gençler Aracılığıyla Verilen Ahlaki ve Edebî Mesajlar 1 44 Gençlerimiz, Hz. Peygamberin iki emaneti Kur an ve sünnet ilkelerini doğru bir şekilde anlayıp yaşamlarına geçirdiklerinde gerek imanî gerek de ahlaki açıdan yollarını şaşırmayacakları gibi, güzel ahlaki vasıflarıyla kendilerinden sonraki nesillere de örnek olacaklardır. İnsanı insan yapan değerlerden biri olarak ahlâk, hem bireysel hem de toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Gelişmişlik seviyesi ne olursa olsun, toplumdaki ahlaki zaaf onun bekasını da etkilemektedir. Kur an da toplumları helake götüren sebepler incelendiğinde temel faktörün ahlaki yozlaşma olduğu görülecektir. Bu konu geçmişte olduğundan daha fazla günümüzü ilgilendirmektedir. Geçmişte sınırlı bir toplumu ilgilendiren ve sayısı belli olan gayri ahlaki davranış biçimleri bugün iletişim araçları sayesinde zaman ve mekân olgusunu da aşarak her zaman ve her yerde karşımıza çıkmakta, gençler başta olmak üzere dil, din, ırk farkı gözetmeksizin her kesimden insanı etkisi altına almakta ve hayatına etki etmektedir. Özellikle bu yozlaşmanın yaşamımıza yavaş yavaş enjekte edilerek bizi fark ettirmeden bir uçuruma sürüklediği de gözden kaçmamalıdır. Günümüzde ahlaki yozlaşmada gençlerin hedef kitle olarak seçilmesi, bu konuda bir şeyle yapılması ve de bu tehlikeye Kur an ve sünnet merkezli bir çözüm bulun-

45 masını da zorunlu hale getirmektedir. Biz bu yazıda, gençlerin karşı karşıya kaldıkları ahlaki problemlere Kur an penceresinden bakmaya çalışacağız. Arapça kökenli bir kelime olarak ahlak, yaratılış ve fıtrat anlamındaki fiilinden türeyen (hulk) kelimesinin çoğuludur. 2 Sözlükte seciye, 3 huy, kişilik, mizaç ve din anlamına gelen bu terim, 4 İnsan ruhunda yerleşmiş, düşünmeye ihtiyaç hissetmeden ve de kolaylıkla fiillerin meydana gelmesine kaynaklık eden bir durum 5 ya da Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları şeklinde tanımlanmıştır. 6 Gazali (ö. 505/1111) nin yaptığı birinci tanımda ahlakın kaynağı üzerinde durulurken, ikinci tanımda ise ahlakın toplumsal boyutu temel alınmıştır. Bu iki farklı tanımdan anlaşılacağı üzere ahlak, temelde bireysel bir olgu olup toplum içerisinde şekillenen, toplumdan etkilenen ve aynı zamanda onu etkileyen bir olgudur. Bu yönüyle ahlak, insanların var oluşlarına uygun hareket etmelerini sağlayarak, onların mutluluklarını temin etmek için kendilerine doğru, iyi ve faziletli olanla bunların zıddı olan kötü ve yanlışı gösteren bir olgudur. 7 Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda ahlakın hem bireysel hem de toplumsal açıdan ne denli önemli bir olgu olduğu ortaya çıkmaktadır. İslam ahlakının dinamik yapısı onun sadece bir kitle ahlakı veya sadece bir seçkinler ahlâkı olmadığı, aksine maddî, zihnî ve psikolojik bakımdan her seviyedeki insanın kaygılarını ve özlemlerini dikkate alan, bununla birlikte ona, içinde bulunduğu durumdan daha ideal olana doğru yükselme imkânı sağlayan, kapsamlı ve uyumlu bir ahlâk olduğunu gösterir. 8 Bu sebeple Kur an da verilmek istenen mesaj ön planda olduğu figürler hakkında ayrıntıya girilmez. Ahlaki açıdan kendileri üzerinden mesaj verilen gençler için de aynı durum söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında Kur an da Hz. Yusuf, Lokman (a.s.) ın oğlu, Kabil ile ashabı Kehf ve Şuayb (a.s.) ın kızlarının genç olduklarına işaret edilmekle birlikte, Hz. Musa, Hz. Yahya, Hz. İbrahim, Hz. Meryem gibi örnek gençler aracılığıyla verilen mesajlarda yaşları hakkında bilgi verilmez. Bununla birlikte ahlaki mesaj içeren ayetlerde bu şahıslara yönelik verilen bilgilerden kendilerinin gençlik döneminde olduğu fikri oluşmaktadır. Kur an da, en doğru ve güzele yönlendirme prensibine bağlı olarak 9 ahlaki mesajlar verilirken de çoğunlukla olumlu davranış modellerine yer verilmiş, gençlerle verilen mesajlar için de aynı yöntem kullanılmıştır. Bu yönüyle Kur an da Kabil ile Hz. Yusuf un kardeşleri hariç gençler, hep güzel ahlakı yönüyle örnek gösterilmiştir. Ayrıca Kur an da gençlerin biyopsikolojik yapıları göz önünde bulundurularak çoğunlukla iffet ve hayâ üzerinden ahlaki mesajların verildiği görülmektedir. İffe- (hulk) kelimesinin çoğuludur. 2 Sözlükte seciye, 3 huy, kişilik, mizaç ve din anlamına gelen bu terim, İnsan ruhunda yerleşmiş, düşünmeye ihtiyaç hissetmeden ve de kolaylıkla fiillerin meydana gelmesine kaynaklık eden bir durum ya da Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kuralları şeklinde tanımlanmıştır. 45

46 tin ardından dürüstlük ve anne babaya saygı ve iyilik gibi güzel hasletler üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Kur an da Hz. Meryem, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Yahya, Şuayb (a.s.) ın kızı ve Lokman (a.s.) ın oğlu, kendileri aracılığıyla ahlaki mesajlar verilen gençler olarak karşımıza çıkmaktadır. 1. Hz. Meryem: Bayanlar İçin İffetin ve Dürüstlüğün Timsali Kur an ın en çok üzerinde durduğu konulardan ahlaki konulardan biri de iffettir. Helal ve güzel olmayan söz ve davranışlardan uzak durarak insanın bedeni ve maddi hazlara aşırı düşkünlükten korunmasını ifade eden bu ahlaki kavram 10 hakkında Kur an da çeşitli yerlerde tavsiye ve uyarılarda bulunulmanın yanı sıra hem erkeler hem de kadınlar için iki model şahıs üzerinden konu ile ilgili ahlaki ilkelere temas edilmiştir. Kur an da iffet konusunda bayanlar için Hz. Meryem örnek şahsiyet olarak gösterilirken, erkekler için ise Hz. Yusuf rol model olarak sunulmuştur. Her iki cins için farklı modellerin örnek gösterilmesi İslam ahlâkı açısından iffetin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Bir peygamber annesi olarak daha anne karnında iken Kur an a konu olan Hz. Meryem 11 ulvî bir gaye için dünyaya getirilmiş, 12 Zekeriya (a.s.) ın eğitim ve terbiyesinde yetişmiş, 13 Kur an da ismiyle hitap edilen ve de meleklerle konuşabilmek gibi peygamberlere has bir özelliği olan bir bayandır. Ayrıca eşi olmadan çocuk doğurmak gibi sıra dışı deneyimlere de şahit olan Hz. Meryem 14 sahip olduğu bu nitelikleri ile diğer kadınlardan farklı bir konuma oturtulmuştur. 15 Hz. Meryem Kuran da iffeti ile imtihan edilmiş ve bu imtihanındaki başarısı ile kadınlar başta olmak üzere herkese örnek olarak sunulmuş bir bayandır. Yaşadığı sıra dışı tecrübeler bir yana Hz. Meryem iffeti ile örnek gösterilen bir bayandır. Kur an da iffet adeta Hz. Meryem ile özdeşleşmiş olarak sunulur. Hz. Meryem in iffetine yönelik olarak Kur an da bir yerde ismi belirtilerek bir yerde de belirtilmeden zikredildiği görülmektedir. Onunla ilgili ayetlerde bir şekilde iffetine ve temizliğine vurgu yapıldığı görülmektedir. Örneğin Al-i İmran suresi 42. ayetteki Bir zaman melekler Meryem e, Ey Meryem! Allah seni seçti, tertemiz kıldı ve diğer tüm kadınlara üstün kıldı. ifadesiyle Hz. Meryem in kutsal bir vazife için seçildiği ve bu vazifenin temel şartı olan iffetini Allah ın yardımıyla koruduğuna bir işaret vardır. Ayette iki defa seçti ifadesine yer verilmiş olması da kadınlar için numune-i imtisal olduğuna ve örnek alınması gerektiğine işaret etmektedirinsanlık için peygamber hanımı olmalarına rağmen iffet açısından kötü örnek olarak sunulan Nûh ve Hûd (a.s.) ın eşlerinin ardından, kâfirlere bile örnek bir kişilik olarak takdim edilen Hz. Meryem Tahrim suresi 12. ayette Irzını koruyan İmran ın kızı Meryem şeklinde bize iffetiyle ön plana çıkarılmıştır. Ayette Hz. Meryem in annesine nispetle anılması ve de hamile kalabilmesi yönüyle bu tecrübeyi yaşarken genç olduğunu düşündüğümüz Hz. Meryem in Enbiya suresi 91. ayette ise kendisinden isim belirtilmeden Namusunu koruyan kadın şeklinde bahsedilmesi ve ayetin sonunda Biz onu ve oğlunu diğer insanlar için bir işaret kıldık. ifadesine yer verilmesi de onun iffet ile bütünleşen ve bu yönüyle insanlara örnek olan bir bayan olduğuna işaret etmektedir. Hz. Meryem in on yedi yaşında genç bir kız iken 16 erkek suretinde kendisine gelen Cebrail i ilk gördüğünde Şayet Allah tan korkarsan ben sana Allah a sığınırım. şeklindeki tepkisine Kur an da yer verilmesi de 17 hem Meryem (a.s) ın iffetine dikkat çekmek ve de bu yolla, Müslüman kadının iffetli olmasının gerekliliğini anlatmak için olduğu açıktır. Yine aynı surenin 23. ayetinde doğumu esnasında söyle- { } Ahlak, temelde bireysel bir olgu olup toplum içerisinde şekillenen, toplumdan etkilenen ve aynı zamanda onu etkileyen bir olgudur. 46

47 diği Keşke daha önce ölseydim de unutulup gitseydim. ifadesiyle açığa vurduğu ölüp unutulma temennisinin altında yatan sebebin iffetine leke gelmesi korkusu olduğu anlaşılmaktadır. İffetini özenle koruyan bu asil kadının, namusuna dil uzatılması da onu ölümü isteyecek kadar yaralamaktadır. Surenin 26. ila 28. ayetleri arasında belirtildiği gibi insanlar tarafından iffeti ile tanınan Hz. Meryem in kucağında babası olmayan bir çocuk ile çıkagelmesi toplum tarafından elbette ki hoş karşılanmayacak ve de bu durum Hz. Meryem e ağır gelecekti. Bedenî ve ruhî saflığı, kendini Allah a adaması ve iffetini koruması açısından Kur an da örnek şahsiyet olarak karşımıza çıkan Hz. Meryem, hadislerde de bu vasfıyla öne çıkarılmış, en zamanlarının hayırlı kadınları olduğu gibi 18 Cennet hanımlarının da en hayırlıları arasında sayılmıştır. 19 Hz. Meryem in üzerinde durulan bir diğer ahlaki vasfı ise doğruluğudur. Maide suresi 75. ayette kendisinden Çok doğru kadın şeklinde bahsedilmesi onun bu ahlaki vasfıyla da kadınlar başta olmak üzere insanlar için örnek olduğunu ifade etmektedir. Kur an da Hz. Yusuf için de aynı özelliklere dikkat çekilmesi, hem bayanlara hem erkeklere ayrı ayrı mesaj vermek içindir. Ayrıca Kur an da Hz. Meryem in iffeti ve doğruluğu sebebiyle övülmesi, buna mukabil Züleyha nın yalancı ve iffetsiz bir kadın olarak öne çıkarılması, Müslüman kadın için bu iki haslete sahip olmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. İffet ile doğruluk arasındaki kuvvetli bağı göstermesi açısından önem arz eden bu iki örnek, kadınların en İffetin ardından dürüstlük ve anne babaya saygı ve iyilik gibi güzel hasletler üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Kur an da Hz. Meryem, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Yahya, Şuayb (a.s.) ın kızı ve Lokman (a.s.) ın oğlu, kendileri aracılığıyla ahlaki mesajlar verilen gençler olarak karşımıza çıkmaktadır. çok sınandıkları iki ahlaki vasfa işaret etmesi ve bu yönüyle de dikkatli olunması gerekliliğini hatırlatması açısından da önemlidir. 2. Hz. Yusuf: Erkekler İçin İffetin, Dürüstlüğün, Affediciliğin ve Ana Babaya Saygının Timsali ve Tam Karşısında Bir Kişilik Olarak Züleyha Kur an da iffetiyle öne çıkan ve gençlere bu yönüyle örnek olarak sunulan diğer şahsiyet ise Hz. Yusuf tur. Hz. Meryem bayanların iffet önderi iken Hz. Yusuf ise bu konuda erkeklere öncülük etmektedir. Kur an da yaşadıklarından ders çıkarılması gereken bir peygamber olarak takdim edilen Hz. Yusuf un 20 kuyuya atılma süreci ile başlayan imtihanı Mısır sarayına ulaştığında nefsiyle devam etmiştir. Kur an da, ergenliğe erişmesinin ardından kendisine hikmet ve ilim verildiği belirtilen genç yaştaki Hz. Yusuf a karşı Mısır azizinin karısı Züleyha da farklı hisler uyandığı ve Hz. Yusuf la gayrı meşru ilişki planını devreye soktuğu ve Hz. Yusuf un kurulan bu tuzağa Allah ın yardımıyla alet olmadığı anlatılmaktadır. 21 Züleyha nın ısrarına rağmen Hz. Yusuf nefsine uymamış zindana atılmayı ahlaksız teklife tercih ederek bir peygambere yakışır ahlaki bir duruş sergilemiştir. 22 Bu kıssada Hz. Yusuf Allah ın inayeti ile iffetli bir genç olarak kendisinden sonraki gençlere örnek teşkil ederken, Züleyha gayri meşru arzularının esiri olmuş, iradesine hâkim olamayan, amacına ulaşmak için başkalarının ve kendisinin hayatını hiçe sayan, iffetsiz, gözü dönmüş, müfteri ve düzenbaz bir kişilik olarak resmedilmiştir. 23 Ayrıca surenin 18. ve 53. ayetlerinde insanın psikolojik yapısı- 47

48 na işaret edilmiş, onun kötülüğe olan potansiyeline dikkat çekilerek bu hususta bireysel çabanın gerekliliğinin yanı sıra Allah ın yardımının önemine vurgu yapılmıştır. Yusuf (a.s.) iffetli gençlerin önderi olduğu gibi, Hz. Meryem gibi doğruluğu ile de örnek gösterilmiştir. Kur an da kadınların tuzak kurmakla mahir olduğunun belirtildiği ayetlerin 24 ardından 46. ayette Hz. Yusuf a Ey Doğru insan şeklindeki hitaba yer verilmesi onun ahlaken şartlar ne olursa olsun hileye başvurmayan bir kişiliğe sahip olduğunu ve Müslüman gencin de bu hasletle donanması gerektiğine işareten belirtilmiş olmalıdır. Surenin sonlarına doğru Hz. Yusuf üzerinden bir başka ahlaki mesaj daha verilmektedir ki o da affedici olmaktır. Kardeşlerinin kendisine yapmış olduğu kötülüğe karşı Hz. Yusuf un Bugün size azarlama yok. şeklinde cevap vermesi, 25 Mekke nin fethinde yıllarca kendisine zulmeden müşrikleri Artık serbestsiniz. 26 diyerek intikam almayan Hz. Peygamberin ahlakı ile örtüşmektedir. Her iki örnekte de Müslümanın kindar olamayacağı, affedici olması gerektiğine de işaret edilmiştir. Hz. Yusuf un anne babasını bağrına bastığının anlatıldığı 99. ayetle onları tahtına oturttuğunu belirten 100. ayet birlikte düşünüldüğünde Hz. Yusuf un anne babasına karşı tutumu da ahlaki açıdan örnek teşkil etmektedir. Hz. Yusuf makam sahibi olmasına rağmen anne ve babasına karşı saygıda kusur etmemiştir. Babaya saygı yönüyle Hz. Yusuf ile müşrik olmasına ve kendisine kaba davranmasına rağmen babasına saygıda kusur etmeyen Hz. İbrahim arasında benzerlik bulunmaktadır. Her iki örnekte de Müslüman gencin her durumda ebeveynine saygıda kusur etmemesi gerektiğine işaret edilmiştir. 3. Bayanlar İçin Hayâ Örneği: Hz. Şuayb ın Kızı Kur an da tevhit mücadelesinde çoğunlukla kavminin ahlaki bozukluklarını düzeltmeye çalıştığı sahnelerle ön plana çıkarılan Şuayb (a.s.) ın 27 kızlarına da yine bir ahlaki davranış olan ve nefsin çirkin işlerden rahatsız olup onları terk etmesi anlamındaki hayâyı 28 vurgulamak üzere Kur an da yer verilmiştir. Kasas suresi 25. ayette koyunlarını otlatması karşılığında babası Şuayb (a.s.) ın davetini iletmek üzere kızlarından birinin Hz. Musa ya gelişinin anlatıldığı ayette Hayâlı bir şekilde yürüyerek ifadesi ile olayın adeta dramatize edilmesi, Müslüman genç kızda bulunması gereken hayâ duygusunun zihinlerde yer etmesini sağlamaya yöneliktir. Bu yönüyle ayette Müslüman kadının, mahrem erkeklerle ilişkisinin nasıl olması gerektiğine de işaret edilmiş olup, iki cinsin edep ve hayâ sınırları içerisinde birbirileriyle iletişime geçmeleri mesajı da verilmiştir. Bu ahlaki vasfın ayette bayan üzerinden aktarılması bu konuda bayanın daha hassas olması gerektiğini de düşündürmektedir. Ayrıca hadislerde hayânın imanla ilişkilendirilmesi, 29 İslam ahlakının hayâdan oluştuğunun belirtilmesi 30 ve utanma ile davranış arasındaki bağa işaret edilmesi 31 bu ahlaki vasfın dinimizdeki önemini ve konumunu göstermesi açısından yeterlidir. { } Kur an da iffet konusunda bayanlar için Hz. Meryem örnek şahsiyet olarak gösterilirken, erkekler için ise Hz. Yusuf rol model olarak sunulmuştur. Her iki cins için farklı modellerin örnek gösterilmesi İslam ahlâkı açısından iffetin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. 48

49 4. Hz. İbrahim: Şefkatli, Dürüst ve Anne Babasına Saygılı Bir Peygamber Kur an da tevhit mücadelesinin baş aktörlerinden biri olarak aktarılan Hz. İbrahim in 32 bu mücadelesi, Allah a dönük yumuşak huylu bir kul olması 33 ve ahlaki vasıfları sebebiyle Allah a dost olduğu ifade edilir. 34 Baba-oğulun diyaloğunun aktarıldığı ayet grubu incelendiğinde genç olduğu anlaşılan 35 ve anne babasını seven ve sayan bir peygamber olarak Hz. İbrahim in Kur an da ebeveyni için dua ettiği görülmektedir. 36 Hz. Yusuf, Hz. İdris 37 ve Hz. Meryem 38 gibi çok doğru bir kişilik olarak bizlere sunulan Hz. İbrahim, 39 tevhit mücadelesine giriştiği babasına yönelik aynen Hz. Yusuf gibi 40 ey babacığım şeklinde tekrarladığı saygı ve sevgi içeren ifade biçimiyle dikkat çekmektedir. Kur an da Hz. İbrahim in, müşrik olmasına rağmen babasının tehditkâr ifadelerine karşılık ona saygısızlık etmek şöyle dursun bilakis yumuşak bir üslup ile hitap etmekte 41 ve kendisine dua ederek Allah tan bağışlanma dilediği görülmektedir. 42 Bu açıdan bakıldığında Hz. İbrahim ve Yusuf un babalarına karşı kullandıkları bu kibar ifade biçimleri ve takındıkları tavırlar Kur an da bir evlâdın anne babasına nasıl davranması konusunda Müslüman gençlere örnek olarak verilmektedir Hz. Yahya: Temiz, Anne Babasına İyi Davranan, Mülayim Bir Peygamber Kur an da birçok güzel ahlaki huy ve davranışıyla övülen bir peygamber olarak Hz. Yahya (a.s.), önder vasıflı, çok namuslu ve salih, 44 insanlara merhametle muamele eden temiz fıtratlı, Allah tan korkan, anne babasına iyilikte bulunan, mülayim 45 bir örnek şahsiyet olarak takdim edilmiştir. Kendisine daha çocukken peygamberliğin verildiği belirtilen Hz. Yahya 46, sahip olduğu bu ahlaki vasıfları sebebiyle de hayatı boyunca ve öldükten sonra Allah ın iltifatına mazhar olmuştur. 47 Liderlik ruhu ve iffetine yönelik övgülere bakıldığında ayette, bu davranış biçimlerinin, gücü kuvveti yerinde genç kişilere ait olması yönüyle 48 Hz. Yahya nın gençlik döneminin anlatıldığı anlaşılmaktadır. Birçok ahlaki vasfıyla Kur an da ön plana çıkarılan Hz. Yahya nın Ali İmran suresi 39. ayette ahlâken namuslu olduğu belirtilirken mübalağa kalıbının kullanılması, kendisinin bu konudaki özen ve dikkati ile Allah katında gördüğü önemini göstermesi açısından önemlidir. Surede iffetiyle ön plana çıkarılan Hz. Yahya nın peşi sıra aynı ahlaki vasıf ile Hz. Meryem in anlatılması konunun önemini vurgulamak içindir. Zira iffet, karşısındakine aynı zamanda güven telkin eden ahlaki vasıflardan birisidir ki tebliğ vazifesiyle görevli bir peygamberde ve Müslümandaki en önemli vasıflardan birisidir. Hz. Peygamber in Müslüman Müslümanın elinden ve dilinden emin olduğu kişidir. 49 hadisi de bu hususu desteklemektedir. Ayrıca Hz. Meryem ile İsa nın akraba oldukları düşünüldüğünde bu ayet grubunda ahlaki konularda yakınların birbirine örnek olmaları konusunda da bir mesajın olduğu akla gelmektedir. Hz. Yahya Meryem suresi 13. ve 14. ayetlerde diğer peygamberlerde olduğu gibi salih, temiz bir ahlaka sahip olma, anne babaya iyi davranma merhametli ve yumuşak huylu olmak gibi ahlaki vasıflarla gençlere örnek gösterilmiştir. Esasında Kur an da bu gibi vasıfların sadece Yahya (a.s.) için değil, Hz. İsa 50 ile Peygamber Efendimiz 51 gibi farklı zamanlarda yaşamış peygamberler için de belirtilmesi, yüce Kitabımızda belirtilen bu ahlaki davranışların her zaman ve mekânda geçerli olduğuna da işaret etmektedir. Dikkat edildiğinde bu vasıfların olgun insanın özellikleri olduğu, 52 bu örnekler aracılığıyla da gençlerin, peygamberler ve salih kimseleri örnek alarak onlara benzemeye çalışmaları yolunda mesaj verildiği anlaşılmaktadır. 6. Hz. Lokman (a.s.) ve Oğlu: Baba Oğul Diyaloğunda Verilen Ahlak Dersi Kur an da kendisi vasıtasıyla ahlaki mesaj verilen bir diğer kişilik ise Hz. Lokman ın oğludur. Peygamber veya bilge/salih bir kişi olduğu konusunda ihtilaf edilen Hz. Lokman (a.s.) ın 53 Kur an da ismi belirtilmeyen oğluna verdiği bazı ahlaki öğütler yer 49

50 Allah ın gönderdiği her dinde olduğu gibi İslam dininin temel gayelerinden birisi de ahlaklı bireyler yetiştirmektedir. almaktadır. Lokman suresi 13. ayette belirtildiğine göre Hz. Lokman, oğluna dikte edici bir üslupla değil, şefkat dolu ve öğüt verici bir üslupla tavsiyelerde bulunmaktadır. Lokman (a.s.) ın bu üslubu bizlere eğitim metodu açısından çocuklara nasıl yaklaşılması konusunda bir ufuk çizmektedir. İlk diyalog cümlesinin ardından diyaloğun kesilip Allah a şirk koşmaya zorlasalar bile çocuğun anne babasına iyi davranması gerektiği yönündeki ara cümleye yer verilmesinin ardında 54 Allah nezdinde anne babanın önemini ifade etmek ve baba oğul arasında geçecek olan diyaloğun önemli mesajlar içermesi yönüyle dikkatlice okunmasını sağlamak amacının güdülmesi muhtemeldir. Hz. Lokman surenin 17 ila 19. ayetleri arasında oğluna verdiği öğütlerde toplumsal ahlâkın devamlılığı açısından önem arz eden iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı öğütlemiş ve bu ahlaki öğretiyi, önemine işaret etmek için İslam ın en temel ibadeti olan namazla ilişkilendirmiştir. Hz. Lokman ardından, oğluna kibirden uzak durmasını öğütlediği görülmektedir. Hz. Lokman ın oğluna ilk önce ilkesel olarak ardından teşbih yoluyla nasihat vermesi, bu davranışın çirkinliğini daha iyi anlayabilmesi içindir. Eğitim metodu açısından örnek alınması gereken bu betimleme yönteminde, kibirlenen kişinin davranış biçimi adeta resmedilmiş, insanın baş hareketleri, yürüyüş biçimi ve ses tonuyla kibrini dışa vurduğuna değinilerek, toplum arasında yaygın olarak yaptığımız ve farkında bile olmadığımız bazı istenmeyen davranış biçimlerine dikkat çekilmiştir. 18. ayette ise kibrin, develerin boyunlarına sirayet eden bir hastalıkta kullanılan kelime ile anlatılması, 55 bir sonraki ayette de kibre ait davranış biçiminin hayvanla ilişkilendirilmiş olması bu davranış biçimlerinin çirkinliğine işaret etmek içindir. 18. ayette yapılmaması öğütlenen yürüyüş biçiminin, bir sonraki ayette olması gerektiği şekliyle anlatılması da toplum içerisinde davranış biçimlerinin ne denli önemli olduğunu ve bu konuda özellikle gençlerin dikkatli davranması gerektiğini ifade etmek içindir. 7. Hz. Musa ve Hızır: Bilge Kişi İle Nebi Diyaloğunda Verilen Ahlak Dersi Kehf suresi 65 ila 82. ayetlerde Hz. Musa ile kendisine Allah tan bir ilim verilmiş olduğu belirtilen salih bir kul olarak aktarılan kişinin yolculukları esnasında karşılaştıkları bazı olaylar anlatılmaktadır. 66. ayette Hz. Musa nın, kaynaklarda Hızır (a.s.) olduğu belirtilen 56 kişiden, Allah ın kendisine öğretmiş olduğu bilgilerden öğretmesini istediği belirtilir. Bu olayda bir peygamberin makamca kendisinden daha düşük konumda bulunan birisinden ilim talep etmesinde gençlere, öğrenci olarak öğretmenlerine karşı saygılı tutum sergilemelerine ve ilim öğrenmede alçak gönüllülük ve edebe yönelik ahlaki bir mesaj verilmektedir. 57 Bu ayette Hz Musa nın bilge Hızır dan zorba bir tavırla değil de kibarca, Sana öğretilen doğru bilgiyi bana öğretmen için size eşlik edebilir miyim? şeklinde izin istemesi bu ahlaki tutumun davranışa yansıyan biçimidir. Yine 69. ayette, Hz. Musa nın ilim talebine karşılık buna dayanamayacağını ifade eden Hızır a Hz. Musa nın, Allah ın izniyle beni sabırlı bir kişilik olarak bulacaksın ve de ben sana hiçbir hususta karşı çıkmayacağım. şeklinde verdiği cevap da öğrencinin hocasına karşı takınması gereken saygılı tavır konusunda gençlerimize yol göstermektedir. Yine, 73. ayette merakına yenik düşen Hz. Musa nın Hızır ın hatırlatmasına karşı verdiği Unuttuğum şey konusunda beni azarlama şeklindeki cevabı, öğrencinin hatasını kabullenip hocasından af 50

51 dileme; hocasının da öğrencisini bağışlama erdemine sahip olması gerektiğini de düşündürmektedir. Ayetin sonundaki bana işim hususunda güçlük çıkarma! ifadesinde de öğretmenlerin eğitimde kolaylaştırıcı bir yöntem takip etmeleri gerektiğine de işaret edilmektedir. Sonuç Allah ın gönderdiği her dinde olduğu gibi İslam dininin temel gayelerinden birisi de ahlaklı bireyler yetiştirmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kur an ın birçok ayetinin yanı sıra hadislerde de ahlaki konulara sıkça temas edilmektedir. İslam ın her iki kaynağında mesele daha çok ilkeler üzerinden ele alınmakla birlikte yer yer şahıslar üzerinden de konuya temas edildiği görülmektedir. Kur an da bazı ahlaki prensipler gençler üzerinden verilse de, gençlere yönelik vurguyu her zaman açıktan görmek mümkün değildir. Kur an da gençler çoğunlukla olumlu davranış özellikleri ile ön plana çıkarılmışlardır. Kur an da bu gençlerin şahsiyetleri örnek olarak sunulmakta ve günümüz gençliğinin bu şahısların hayatlarından ibretler çıkararak İslam ın öngördüğü biçimde ahlaki bir hayat biçimlerini benimseyip yaşamaları istenmektedir. Kur an da olumlu ahlaki davranış biçimleriyle Hz. Meryem, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. Yahya, Şuayb (a.s.) ın kızı ve Lokman (a.s.) ın oğlunun ön plana çıkarıldığı, bu dönemin psikososyal özelliğine binaen iffetli ve hayâlı olmaya ilişkin ahlaki mesajlara ağırlık verildiği ve de bu konuda hem erkek hem de bayanlar için ayrı örnekler verildiği görülür. Bu açıdan bakıldığında Kur an da yaşamlarından kesit sunulan bu örnek şahsiyetlerin, her gencin yaşamında örnek alınması gereken bir yönü bulunmaktadır. Ayetlerde -dönemin biyopsikolojik özellikleri açısından- bu şahsiyetler üzerinden özellikle iffetli olmaya vurgu yapılması, basın yayın organları başta olmak üzere dört bir taraftan ahlâksızlık ve iffetsizlik girdabına sürüklenmek istenen gençlerimize karşılaşacakları tehlikenin büyüklüğünü önceden haber vermek içindir. Gençler aracılığıyla üzerinde sıkça durulan konulardan biri de anne babaya ve büyüklere saygıdır. Bu ahlaki vasfın çoğunlukla peygamberler üzerinden işlenmesi de konunun Allah katındaki değerini göstermesi açısından önemini göstermektedir. Günümüzde anne-babaya karşı bazı evlatların takındığı olumsuz tavırların nasıl olumlu bir yöne kanalize edilmesi hususunda da Kur an ın bu yöntemi bizlere ışık tutup yolumuzu aydınlatacaktır. Bu yönüyle her türlü ahlaki bunalımdan kurtuluş yöntemleri Kur an ve onun açıklayıcısı Hz. Peygamberin sünnetinde verilmiştir. Gençlerimiz, Hz. Peygamberin iki emaneti Kur an ve sünnet ilkelerini doğru bir şekilde anlayıp yaşamlarına geçirdiklerinde gerek imanî gerek de ahlaki açıdan yollarını şaşırmayacakları gibi, güzel ahlaki vasıflarıyla kendilerinden sonraki nesillere de örnek olacaklardır. Sahip oldukları bu güzel hasletlerle de bu gençlerimiz hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah ın gölgesinde yer bulan zümreye dâhil olma şerefine de nail olarak hem bu dünyada hem de ahirette saadete erecektir. 1.Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kaya, Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi, 2. Cevherî, İsmail b. Hammâd, (1984). es-sıhâh, Tâcu l-lüğa ve Sıhâhu l-arabiyye, th. Ahmed Abdülğafûr Attâr, Beyrut: Dâru l-ilm li l-melâyîn, s. 1472; İsmail Parlatır v.d. (1998). Türkçe Sözlük, Ankara: TDK Yayınları, I/ Cevherî, Sıhâh, s Bk. Parlatır v.d, Türkçe Sözlük, I, 48; Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed b. akub, el-kâmûsu l-muhît, Müessesetü r-risale, s Gazâlî, Ebû Hâmid, İhyâu Ulûmi d-dîn, Beyrut: Dâru l-marife, III, Parlatır v.d, Türkçe Sözlük, I, 48; ayr. bk. Mustafa Çağrıcı, (1998). Ahlak, DİA, İstanbul: I, /1. 7. Bk. Aydın, İbrahim Hakkı, (2011). Seküler Ahlak Bağlamında Din-Ahlak İlişkisi, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 35, s Çağrıcı, Ahlak, II, İsra 17/ Bk. Çağrıcı, İffet, DİA, İstanbul, 2000, XXI, Ali İmran 3/ Ali İmran 3/ Ali İmran 3/ Ali İmran 3/42-47; Meryem 19/ Ali İmran 3/ Mesudî, Ebu l-hasen b. Ali, Mürûcu z-zeheb ve Me âdinü l-cevher, th. Kemal Hasen Mer â, Beyrut, 2005, el-mektebetü l-asriyye, I, Meryem 19/ Buhari, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, el-câmi u s-sahîh, Dâru Tavki n-necât, ts. Enbiya, 32; Ahmed b. Hanbel, Müsnedü Ahmed b. Hanbel, th. Muhammed Abdülkadir Atâ, Beyrut, 2008, Dâru l-kütübi l-ilmiyye, Müsned, II, 111, Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, Yusuf 12/ Yusuf 12/ Yusuf 12/ Yusuf 12/ Yusuf 12/28, Yusuf 12/ Beyhakî, Ahmed b. el-hüseyn b. Ali Ebûbekr, es-sünenü l-kübrâ, th. Muhammed Abdülkadir Atâ, 2003, Beyrut: Dâru l-kütübi l-ilmiyye, IX, Araf 7/85-92; Hud 11/84-95; Şuara 26/ Isfahânî, Râgıp Müfredât fî Ğarîbi l-kur an, Mektebetü Nezâr Mustafa el-bâz. ts Buhari, Sahîh, İman, İbn Mace, Ebû Abdillah Muhammd b. Yezîd, Sünenu İbn Mâce, th. Beşşâr Avvâd Maruf, Beyrut, 1998, Dâru l-cîl, Zühd, Buhari, Sahîh, Edeb, Bakara 2/258; Enbiya 21/51-70; Şuara 26/69-82; Zuhruf 43/ Tevbe 9/114; Hud 11/75; Saffât 37/ Nisa 4/ Meryem 19/ İbrahim 14/ Meryem 19/ Maide 5/ Meryem 19/ Yusuf 12/4, Meryem 19/ Meryem 19/ Karaman v.d. Kur an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ankara, 2007, DİB. Yay. III, Ali İmran 3/ Meryem 19/ Meryem 19/ Meryem 19/ Bk. Elmalılı, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur an Dili, İstanbul, Azim Dağıtım, ts. II, Buhari, Sahîh, Îmân, Meryem, 19/ Ali İmran 3/59; İsra 17/ Ebu Zehra, Muhammed, Zehratü t-tefâsîr, Dâru l-fikr, ty. IX, İbn Atiyye, Ebû Muhammed Abdilhak b. Ğâlib, el-muharraru l-vecîz fî Tefsîri l-kitâbi l-azîz, th. Abdüsselâm Abdü ş Şâfî Muhammed, Beyrut, 2001, IV, 347; Elmalılı, Hak Dini, VI, 271; Karaman v.d. Kur an Yolu, IV, Lokman, 31/ Elmalılı, Hak Dini, VI, Elmalılı, Hak Dini, V, 370; Karaman v.d. Kur an Yolu, III, Elmalılı, Hak Dini, V,

52 Av. Bahaddin ELÇİ Kur-an-ı Kerim ve Öteki Kitaplar Tercihimiz belli Kur an ı ve Sünneti okuyacağız ki sonuçta iflah olanlardan olabilelim. Kur an ve Sünnet muhtevalı olmayan, bunlara aykırı olan tüm heva ürünü kitaplar bizi hüsrana götürebilir... Bu, kullara kulluk tehlikesini taşıyabilir. Her şeyi yaratan Rabbülalemin, insanda konuşma/beyan/söz söyleme/kelam ve yazma kabiliyetlerini de ona ikram ve ihsanda bulunmuştur. Tevrat, Zebur ve İncil ortada yok. Tahrif edilmiştir. İlahi özellikleri kaybolmuştur. Mahfuz (korunmuş) tek kitap Kur-anı Kerimdir. Onun da sınav gereği metni korunmuştur (Hicr, 9) anlamı korunmamıştır. Kerim Kitabında son Elçisi ne (s.a.v) ilk hitabı da Yaratan Rabbinin adıyla oku! (Alak,1-7) oldu. Bu, sıradan bir okuma değildi ümmi (Ankebut, 48) Peygamber neyi, neleri okuyacaktı?. 52 Yine ilk indirilen surelerden birisi de Kalem Suresi başlangıcında kaleme, yazdıkları şeyler üzerine yeminle başlanmış... Okuma, yazma, hitap, kelam, kalem... Bunların gereği, yararları, önemi tartışılmaz. Müfessirlerimiz

53 oku manın hem Kur an-ı Kerim i, hem de O nunla tüm kainat kitabını, küçük kainat da denen insan, kitabını, hayatı, olayları, fikirleri her şeyi Vahiyle okumak, Vahiyle ölçmek, değerlendirmek olduğunu beyan ederler. Ki okumalar doğru olabilsin. (Beyanü l Hak Tefsiri) Rahman suresinin başlangıcındaki Kur-an, insan, beyan sıralamasının hikmetinin de bu olduğu yorumu yapılır. Başka bir ifade ile beyanlarımızın, Kur an a göre olması, O na dayanması, ölçme ve değerlendirmemizin, fikir ve görüşlerimizin de vahye aykırı olmaması gerektiğine işaret edilmiştir. (İsfehani, Mutluluğun Kazanılması ) İki seçenek var; hitaplarımızda da, kitaplarımızda da. Ya vahiyle (vahye uygun)ona dayanarak konuşacağız, yazacağız, okuyacağız ki okumalarımız doğru olabilsin... Veya nefsin heva sına göre vahye aykırı olarak bunları yapacak ve yanlışlara düşeceğiz, sapacağız. Vahiy yolu, heva/şeytan/tağut yolları... Vahyin de metluv (ayet), gayri metluv (hadis) şeklinde olduğunu biliyoruz. Kitapla birlikte mizan da indirilmiş (Şura, 17) onların hevalarına uyma (Maide, 49). Vahiy, biz ümmeti Muhammede/ merhumeye emanet (Veda hutbesi). Her şeyin bir ölçüsü var. Hak ile batılın, hayır ile şerrin, doğru ile yanlışın, faydalı ile zararlının, dostluk ile düşmanlığın, güzel ile çirkinin, iyilik ile kötülüğün, adaletle zulmün... Ölçüsünü, özelliklerini de biz Furkan Kitabımızdan öğreniyoruz. Ve biz Müslümanların değerlendirmeleri hep buna göre olmalıdırlar. Sözümüzü de vermişiz zaten ta ezelden (Araf, 172). Ne yazık ki çoğumuz bu ahdimize vefa gösteremeyecekmişiz (Araf, 102) Vefa gösterenlere lütfuyla bizleri de katsın... Hakkı/doğruyu ölçüsünü bilerek tanıyabiliriz. İnsanları buna göre değerlendirmeliyiz. İlmin kapısı Hz.Ali (r.a) Hakkı insanlarla tanımaya çalışan sapabilir. Doğrusu sen önce Hakkı tanı ki, hak ehlini tanıyasın, buyurmuş. Yoksa hakkı insanlara göre değerlendiremeyiz. Bu konuda yanılabiliriz, hata yapabiliriz. Günümüzde örnek olabilecek insan ne kadar az... Dünyamızda milyarlarca kitap var. Hemen hemen her şeye dair... Hayat sınırlı. Zamanda, ömürde büyük nimet ve emanetlerdendir. Milyarlarca kitaplardan hangilerini okumayı seçmeliyiz? Bu tercihimizde isabet etmemiz gerekiyor ki sonuçta okumamızdan yararımız olsun; yararımız olmazsa zarar ortaya çıkar... Kitap ya yararlı (nimet) olur ya da zararlı olabilir. Biz Müslümanların işi kolay...kur an ımız/ Furkan ımız/şifamız var... Tercihimiz belli Kur an ı ve Sünneti okuyacağız ki sonuçta iflah olanlardan olabilelim. Kur an ve Sünnet muhtevalı olmayan, bunlara aykırı olan tüm heva ürünü kitaplar bizi hüsrana götürebilir...bu, kullara kulluk tehlikesini taşıyabilir. O halde Kur an ve Sünnet bize, tüm ihtiyaçlarımıza yeter... Nimetler tamamlanmış. Ne eksik ki onu tamamlayalım... Ne fazla ki, onu çıkartalım hem bu bizim haddimize mi? O nun hudutları içinde durmalıyız, haddimizi aşmamalıyız. 53

54 Akıl, vahye tabi olmazsa nefse, heva ya tabi olur ve insanı helake götürebilir. Aklı olmayanın dini sorumluluğu da yoktur. Akıl vahye uymaya, teslim olmaya, kulluk sınırında durmaya ilmi edinmeye yarayan çok değerli bir nimettir. Okuduklarımızın yararları da zararları da kalıcı oluyor. Yiyecekler gibi geçici değil... Çok kitap bize şifa yerine zehir verebilir. Şifa sadece Kur an da değil mi? Havaya, suya, güneşe nasıl muhtacız, Kur ana öyle muhtacız. O halde Kur an ve Sünnet bize, tüm ihtiyaçlarımıza yeter... Nimetler tamamlanmış. Ne eksik ki onu tamamlayalım... Ne fazla ki, onu çıkartalım hem bu bizim haddimize mi? O nun hudutları içinde durmalıyız, haddimizi aşmamalıyız. Hakkı öğrendiğimizde batılı da öğrenmiş oluruz. (Yunus, 32) Hak tan öte, batıldan başka ne var ki? Efendim dünya çapında nice ünlü müellifler eserler var. Bunlardan yararlanmak mümkün değil mi? Sorusu önemli. Hakkı (İslam) öğrendikten, ölçüyü bildikten sonra ömür de varsa faydalanmak mümkün olabilir. Hakkı (vahiy) bilmeden ölçüyü ele almadan dolduruşa gelerek, aydın özentisi ile yazılan/ okunan, vahiyle ışıklanmayan kitaplar ne kadar yarar sağlayabilir? Akıl ile Vahiy (Maide, 15), göz ile ışık (vahiy) gibidir. Işık olmadan göz neyi, nasıl görebilir, seçebilir? Akıl, vahye tabi olmazsa nefse, heva ya tabi olur ve insanı helake götürebilir. Aklı olmayanın dini sorumluluğu da yoktur. Akıl vahye uymaya, teslim olmaya, kulluk sınırında durmaya ilmi edinmeye yarayan çok değerli bir nimettir. Mükellefiyet /emanet/sorumluluk onunla... Akıl, vahye, peygambere muhtaç olarak yaratılmış büyük bir nimet. Vahyin dışındaki kitaplar, vahiyden değil de nefsin hevasından üretilmişse telafisi olmayan zararlar fesatlar doğurur. İşte İslamı kabul etmekten nasibi olmayanların aklını nefsin, hevanın ürünü sistemlerini ideolojilerinin tahribatlarını yaşamıyor muyuz? -Kabe Halil in(a.s), gönül de Celil in(c.c)eseri... Mü min Allah indinde Kabe den daha değerlidir. -Esere, kitaba saygı sahibine saygıdır. Onu gerektirir. -Selimiye ye saygı, Sinan a saygıdır. -Kur an a saygı, Ubeydullah a saygı, Elçi sine saygı onları korumayı gerektirir. Tebliğ uygulama ile birlikte tahrif etmeme, gizlememe, dünyalıkları tercih etmeme, savunmayı, ona uymayı gerektirir, hakkı tavsiyeyi gerektirir. Ve İla-i kelimetullah için CİHAD ı gerektiriyor. Kur-an (vahiy) bizi bize hayat veren şeylere (kur-an ve sünnete) çağırıyor.(enfal, 24) İlim, hikmet ve şifa kaynağı... Kur an ahsen-i kelam, sözlerin en güzeli, en üstünü, doğrusu, hikmetli olanı... İçinde çelişki, yanlışlık, hata...gibi noksanlıklar yok. Gönderen gibi, eşsiz, benzersiz, hatasız, yanlışsız... Nimet, şifa, adalet, hukuk... İhtiyacımız olan her şey mevcut. (Nur, 34, 46) Alemlerin Rabbinden(Fatiha) Alemlere Rahmet (s.a.v)aracılığı ile halife eşref i mahlukat ahseni takvim (Tin Suresi) olarak yarattığı biz insanlara gönderilmiş büyük bir nimet... Hayat Kitabımız Kur an lafzı, anlamı, hükümleri ve üslubuyla, tüm kapsamıyla özgün/nev-i şahsına münhasır bir mucize şaheser... Önceki kitapların tahrifatlarından, metin/lafız olarak korunmuş (mahfuz) imtihan hikmeti gereği anlamını 54

55 tahrifine izin verilmiştir. Kalbimizin nasıl olması gerektiğinden, yürüyüşümüze, konuşmamıza, uluslararası ilişkilere kadar hayatımızın her alanında, her zaman, herkes için geçerli eskimez, aşınmaz, pörsümez, hikmet dolu bir KİTAP... Anlamsız gereksiz kelam yok. Hepsi hikmetli. -Konuştuklarımız, duruşlarımız kaydediliyor.(zuhruf, 80)(Kaf, 17, 18) (İnfitar, 12). Malayani, faydasız söz ve işler bize zararlı (müminun) Zaman nimeti de israf edilmeyecek. -İlaçlar nasıl tabiatta vardır arayıp bulunmalı, kullanılmalıdır, tedavi için... Tüm sorunlarımızın /hastalıklarımızın çözümleri, ilaçlar da ŞİFA kitabındadır. Bir kısmı açık bir kısmı da araştırılıp keşfedilmeyi kullanılmayı beklemektedirler.(madenler gibi) -Kur an kitabındaki sözlerin kendileri de kelam sahibi de tebliğ edilen Elçi (s.a.v)de mirasçıları da değerlidir önemlidirler. -İlim, doğru bilgi olmayınca düşünce/tefekkür görüş ve anlayışlar da doğru olmaz. Doğru bilgi olmadan, doğru görüş, fikir ve düşünce olamaz. Doğru bilginin kaynağı Kur an dır, Sünnettir. Tüm insanlar bir araya gelseler bir Kur an ayetinin benzerini yazamazlar. (Tur, 34) bir araya gelseler bir sineğin kanadını dahi yaratamazlar. Kur an dan başka hangi kitap ezberlenebilir? Akıl vahiyle mi meşgul olmalı, hevayla mı? -Gayrimüslimler Kitab ı reddettikleri için hemen her konuda kitap yazmak zorunda kalmışlardır. Ve bu kitapların insanlığı getirdiği durum ortada... Kitab a aykırı hiç bir kitabın kıymeti önemi yoktur... Hatta zararlı ve zehirlidir. Besmelesiz kitapların okunması, öğretimi bizi ne hallere düşürdü? Eh ortaöğretim müfredatı 70 yıla yakındır Amerikalı dostlarımızın (?.) inisiyatifinde değil mi? Faydasız ilimden Allah a sığınırım, Ya hayır söyle ya da sus, İlim yağmur gibidir. Allah onunla ölü toprağı dirilttiği gibi ölü kalpleri de onunla ihya eder. Ya alim ol, ya talebe ol; üçüncüsü olma. -Kur an dan nasipsizler kör, sağır, dilsizlerdir, anlamazlar, akletmezler... (Bakara, 171) Bilenlerle bilmeyenler, dirilerle ölüler, aydınlıkla karanlık, görenle görmeyen, bir olur mu? -Tüm nimetleri bize emanet ve sınav olarak bağışlayan Allah u teala ya itaat ederek verilen bu nimetlerle ahiretteki nimetleri kazanmak da akıl işi... En akıllılarımız peygamberler değil mi? Haydi onların yoluna, vahyin rehberliğine... Haydi vahiy okumaya, vahye uygun kitaplar okumaya, aykırı olanları da çöp sepetine vesselam. Bize ve tüm İnsanlığa İslam yeter. İSLAM ın, hiçbir ideolojiden, sistemden, görüşten alacağı birşey yoktur; teknolojiden, varsa hikmetten başka... Biz Müslümanların da tüm insanların da İSLAM gerçeğine /adaletine ihtiyacımız çok fazla. Hatta başka çıkış, çözüm, yol da yoktur... nereye gidiyorsunuz (Tekvir, 26) İslam a muhtacız. İslam a mecburuz... Haydi yeni baştan İSLAM a, ki kurtulabilelim! Vesselam. 55

56 İşte Güzelliğin Ölçüsü Kibâr-ı Kelâm (Ehlullahın Dilinden...) Ubeyd FAKİRULLAH Dünya ve Ahiret Saadetini İçerisine Toplayan Terkip Yahya b. Muâz er-râzî (rahimehullah) münacâtında demiştir ki: Ey benim İlahım! Gece ancak sana münacâtla güzelleşir. Gündüz ancak sana itaatle güzelleşir. Dünya ancak seni zikretmekle güzelleşir. Ahiret ancak senin affınla güzelleşir. Cennet ancak seni görmekle güzelleşir. Helak Edici Kötü Vasıflar Amr ibni l As ın oğlu Abdullah (radiyallahu anhüma) buyurmuştur ki: Beş şey vardır ki onlar kimde bulunursa dünya ve ahiret saadetine erer: Zaman zaman kelime-i tevhidi zikretmek. Bir imtihana tabi tutulduğunda Biz Allah tan geldik yine ona döneceğiz, yüce ve azim olan Allah tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur diyerek teslim olmak. Kendisine bir nimet bahşedildiğinde o nimetin şükrü olarak Elhamdülillah diyerek Allah a hamdetmek. Bir şeye başlayınca besmele çekerek başlamak. Hataaen bir günah işlediğinde Azim olan Allah a tevbe eder ondan bağışlanmamı talep ederim diyerek istiğfara sarılmak / 2017 Bazı Âbidler münacâtlarında şöyle yalvarmışlardır: Ey benim ilahım! Tûl-i emel (hiç ölmeyecekmiş gibi uzun ümit ve beklenti içerisinde olmak) beni aldattı. Dünya sevgisi beni helak etti. Şeytan beni dalalet ve sapkınlığa düşürdü. Kötülüğü emreden nefsi emmare beni hak tan menetti. Kötü arkadaş isyan ve günah işlememde bana yardım etti. Ey imdâd isteyerek senden yardım talep edenlerin imdâdına yetişen (Allah ım!) benim imdâdıma yetiş. Zira sen bana merhamet etmezsen senden başka bana kim merhamet edebilir ki?

57 Rahmetten Mahrum Olmaya Sebep Olan Şeyler Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular ki: Altı şey vardır ki onlar altı yerde gariptir: Mescid içerisinde namaz kılmayanların arasında gariptir. Mushaf kendisini okumayanların arasında gariptir. Kur ân-ı Kerîm fasık bir kişinin sadrında gariptir. Müslüman ve saliha bir hanım, ahlakı kötü zalim bir adamın elinde gariptir. Müslüman ve salih bir adam, ahlakı kötü şerli bir kadının elinde gariptir. Alim, kendisini dinlemeyenlerin arasında gariptir. Sonra Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular ki: Hiç şüphesiz Allah u Teâlâ, (kötü olarak vasfedilen bu şeylere sebep olan) bu kimselere kıyamet gününde rahmet nazarıyla bakmaz. Mal Biriktirmenin Kötülükleri Biriktirmemenin Güzellikleri Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdular ki: Mal toplayıp biriktirmede beş (kötü) haslet vardır: biriktirmede eza, cefa, zorluk ve sıkıntı; (işlerini) düzene koyma ile meşgul olduğundan Allah ın zikrinden uzaklaşmak; (yan kesici veya eşkıya gibi) soyuculardan ve hırsızlardan korkmak; (malının hakkını vermediği için) kendisine cimri isminin takılma ihtimali; malından ötürü (sohbet ve meclislerinden uzak kalmak veya kazancına haram karıştırarak kötülerden olmak suretiyle) Salihlerden ayrılmak. Maldan ayrılıp uzaklaşmakta ise beş (güzel) haslet vardır: mal peşine koşmaktan (kurtularak) rahat etmesi; malı muhafaza etme derdi olmadığından Allah ın zikri için boş vakti olmak; hırsız ve soygunculardan emin ve güvende olmak; kendisine kerîm (cömert) ismini kazanması; maldan uzaklaşmak sebebiyle Salihlerin arkadaşlığı(nı kazanması).... /

58 Nevzat LALELİ Dünya İslam Sağlık Birliği HAY-DER Cuma sohbetinde bu hafta Dünya İslam Sağlık Birliği ve Sağlık-Der Genel Başkanı Dr. Kasım Sezen i ağırladı. Kasım Sezen konuşmasının başında; Müjdeler olsun. Dünya İslam Birliğinin kurulmasını sağlayacak ikinci adım da atıldı dedi. HAY-DER Genel Başkanı Müh. Nevzat Laleli nin tebrikleriyle başlayan sohbette Dr. Kasım Sezen Dünya İslam Sağlık Birliği hakkında bilgiler vermiştir. Kasım Sezen; Müslüman ülkelerde ki STK ların İslam Sağlık Birliğini kurmaktaki gayret ve çabalarını bu ülkelerin yöneticilerinde görmek mümkün değildir. Müslüman bir halkı idare eden bu ülke yöneticileri, Dünya İslam Birliği kurma çabaları yerine ya ABD veya AB (Avrupa Birliği) katılmanın büyük fedakârlıklarını yapmaktadırlar demiştir. Bu terslik nedendir? diye bir soruya cevap aradığımızda karşımıza, Müslüman ülke yöneticilerinin hemen hepsinin Batı işbirlikçisi oldukları görmekteyiz. Niçin Müslüman ülkeleri işbirliğini isteyen insanlar o ülkelerde işin başına gelemezler de hep Batı işbirlikçileri işin başındadırlar? sorusu cevap bekleyen bir başka sorudur. Bilindiği gibi Dünya İslam Birliğinin ilk adımı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan iken 17.Haziran.1997 günü 8 Müslüman ülkenin İstanbul da bir araya gelmesiyle D 8 adında resmi bir birlik kurulmuş, böylece ilk adım atılmıştı. Ancak dış güçlerin içerideki maşaları yüzünden D-8 çalıştırılmamış ve atıl bir vaziyette tutulmaktaydı. Bu birliğin kurulmasıyla Dış emperyalist güçler, Türkiye de 28 Şubat ı devreye sokmuş, diğer ülkelerde de (İran hariç) çeşitle darbelerle yönetimleri düşürmüşlerdi. 58

59 Dünya Sağlık İş Birliği 2-4.Aralık.2016 tarihinde, Sağlık-Der gibi bir Sivil toplum kuruluşunun organize ettiği Dünya İslam sağlık kuruluşları temsilcileri, İstanbul da toplanmış ve ittifakla Dr. Kasım Sezen i bu kuruluşun başına Genel Başkan olarak seçmişlerdir. Sağlık-Der in Dr. Kasım Sezen imzası ile Müslüman ülke SK larına gönderdiği mektup şu şekildedir. Değerli Başkanım, İslam coğrafyasının yangın yerine döndüğü bu zor zamanlarda sağlık camiasının sorumluluğu daha çok artmıştır. Her gün yüzlerce Müslüman ın öldüğü, yaralandığı, mülteci olduğu, aç ve evsiz bırakıldığı günümüz dünyasında sağlıkla ilgili alanlarda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları olarak bizlerin uluslararası düzeyde yapabileceği birçok faaliyetin olduğu düşüncesindeyiz. Türkiye nin seçkin sivil toplum kuruluşlarından biri olan Sağlık-Der bu sorumluluğunun farkındadır. Sağlık-Der 1991 yılında rahmetli Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN ın talimatları ile kurulmuş, Türkiye de sağlık alanında birçok yeniliğe öncülük etmiş, aynı zamanda Suriye, Filistin, Gazze, Mısır, Endonezya, Pakistan, Azerbaycan, Çeçenistan, Bosna gibi ülkelerde depremlerde, savaşlarda, mülteci kamplarında sağlık yardımlarında bulunmuş bir kuruluştur. Gerek öğrenci faaliyetleri, gerek ulusal ve uluslararası yardım kampanyaları, gerekse sağlık politikalarının geliştirilmesinde politika yapıcılara verdiği destek ve danışmanlık hizmetleri yanı sıra ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşu ile ortak çalışmalarda bulunan Sağlık-Der, İslam Dünyasında aynı çizgide faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum kuruluşu olmasına rağmen aralarında işbirliğinin olmadığını gözlemlemektedir. Bizler bu eksikliğin giderilmesi, Dünyanın değişik bölgelerinde sağlıkla ilgili alanlarda faaliyet gösteren Müslüman Sivil Toplum Kuruluşlarını bir araya gelip tanışması, kaynaşması amacı ile sizleri Aralık 2016 tarihleri arasında İstanbul da Dünya Müslüman Sağlık Toplulukları Kongresine davet ediyoruz. Dünyanın dört bir yanından Müslüman Sağlık Kuruluşlarını bir araya getirecek bu kongre ile Dünya İslam Sağlık Birliği nin kuruluşunu hedefliyoruz. Bu birliğin merkezi Türkiye ve Ankara olacaktır. Bu sebeple Türkiye nin İslam âlemi ve dünya sağlık camiası nezdinde itibarı çok yüksek olacaktır. Birliğim Uzuvları ve Çalışması Kuruluşa katılmak için gereken; 1.Müslüman olmak, 2.Sağlık kuruluşu olmak veya tüzüğünde sağlık işleri ile ilgilendiğini belirtmek, 3. Yıllık aidat ödemeyi kabul etmek ve 4. Sağlık üzerine yılda en az bir proje üretmeyi kabul etmek şartlarını yerine getiren 65 ülkeden 105 sivil toplum kuruluşu yanı sıra Türkiye den 17 sivil toplum kuruluşu bu birliğe katılmışlardır. Bu birlik, 17 maddelik bir eylem planını da kabul ederek çalışmalarına fiilen başlamıştır. Birliğin uzuvları olarak, Birliğin Genel sekreterine bağlı 10 konsey üyesi asil ve 10 yedek üye tespit edilmiş, konsey asil üyeleri arasından 4 Genel sekreter yardımcısı tayin edilmiştir. Bu genel sekreter yardımcılarının çalışma sahaları şu şekildedir. 1. İletişim, medya ve sağlık yardımları, 2. Müesseseler ve yardımlar, 3. Bilim, sağlık istatistikleri ve eğitim, 4. Sosyal organizasyonlar Ayrıca kadın sağlığı ve daimi komisyonların kurulması da kararlaştırılmıştır. İslam ülkelerinde değişik alanlarda çalışmalar yapan STK ların da bu birliğe benzer çalışmalar yapmalarını, bu suretle Dünya İslam Birliği nin alt yapısının biran evvel kurulmasını Allah dan (c.c) dileriz. 59

60 M. Emin KARABACAK Çocuklarda Kekemeliğin Nedeni Baskı ve Korku mu? Kekemeliğin kesin bir nedeni yoktur. Nedenleri kişiden kişiye değişmektedir. Kekemeliğin en büyük tetikleyicisi olarak da korkma ve korkutulma gösterilmektedir. Kekemelik; konuşurken cümle başlarındaki kelimeyi çıkaramama ya da cümle başındaki kelimeyi tekrar etme şeklinde görülen bir konuşma biçimidir. Kekemelik; normal konuşmanın akışını bozacak şekilde kelimeleri uzatma, duraksamalar, hece ve sözcük yinelemeleri şeklinde görülen bir konuşma problemi olarak tarif edilmektedir. Kekemeler; rahat konuşamamaya ve kelimeleri çıkaramamaya bağlı olarak kendilerini sıkarak, gözlerini yumarak, el kol hareketleriyle bedenin diğer organlarından destek alarak konuşmaya çalışırlar. 60 Kekemelik genelde 7 yaşından önce ve 3-5 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. Önceleri çok güzel konuşan çocuk, birden kekeme olabileceği gibi bazı kelimelere takıntı

61 yaparak da kekeme olabilirler. Bu durum çocuklarda kekemeliğin nedenine bağlı olarak değişmektedir. İlk başlarda ilk heceyi çıkarmakta sıkıntı çeken kekeme çocuklar, daha sonraları kelimeleri uzatma ya da yinelemeye başlarlar. Bu aşamada kekeme çocuklar, sıkıntılarını azaltmak ve kelimeyi çıkarmak için el, kol ve başından destek almaya çalışırlar. Kekemeler genellikle ilk kelimeleri çıkardıktan sonra cümleyi çok rahat tamamlayabilmektedirler. Kekemeliğin şiddeti kişiden kişiye ve bulunduğu ortama göre değişebilmektedir. Bazı çocuklar sadece evde, bazısı okulda, bazısı yabancı bir ortamda, bazısı otoriter kişilerin karşısında, bazısı de heyecan ve korku anlarında kekelemektedir. Bazı çocuklar ilk sözcükte takıntı yaparken bazı çocuklar belli sözcüklerde takıntı yapmaktadırlar. Okulumuzun birinci sınıf öğrencisi Hasan ın öğretmen olan annesiyle, Hasan ın kekemeliği konusunda sürekli fikir alışveriş yapardık. Hasan normalde kekeme olmadığı halde sadece bazı kimselere karşı kekeleme yapmaktadır. Bir gün Hasan, okul müdürünün yanına gelerek bir şeyler anlatmaya başladı. Okulun Türkçe öğretmeni, Hasan a oğlum heyecanlanmadan anlat demesiyle Hasan kekelemeye başladı. Kekelemeyen çocuk, öğretmenin uyarısı kendisine bir şeylerin çağrıştırması sonucunda kekelemeye başladı. Hasanın annesi benim de görüşlerimi alarak çocuğun okulunu değiştirdi. Çocuğunun probleminin evde hala devam ettiğini söyleyen Hasan ın annesi, o okulda da çocuğu gözlememi rica etti. Hasan ın sınıfına rehberlik için girdiğimde Hasan ın sınıfta kekeme olmadığını ve arkadaşları tarafından çok sevildiğini hatta sınıf başkanı olduğunu gördüm. Öğretmeninden de Hasan ın kekeme olmadığı konusunda olumlu geri bildirimler aldım. Bu olaylara ve benim görüşme sonuçlarıma fazla inanmak istemeyen aile, öğrenci velilerinin katıldığı okul yılsonu gecesinde Hasan ın hiç takıntı yapmadan konuşmasıyla hayrete düşmüştü. Hasan ın anne babası, çocuklarının normal ortamlarda kekeme olmadığını, çocuğunun sadece aile ortamında ve yakın çevresinde konuşurken kekeme olduğunu kabul etti. Aile ortamı ve yakın çevrenin çocuğa verdikleri geri bildirimlere ve çocuktan beklentilerinin onu kekeme yaptığını ve çocuğun değil de kendilerinin çocuğa karşı yaklaşımının değişmesi gerektiğini geç de olsa anladılar. Kekemelerin Kur an-ı Kerim okurken, dua ederken, şarkı söylerken, şiir okurken, kendi kendilerine mırıldanırken, telefonla konuşurken, yabancı dilde konuşurken, oyun oynarken kekelememeleri, kekemeliğin farklı bir boyutta değerlendirip düşünülmesini gerektiğini gösterir. Kekemelik genelde 7 yaşından önce ve 3-5 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. Önceleri çok güzel konuşan çocuk, birden kekeme olabileceği gibi bazı kelimelere takıntı yaparak da kekeme olabilirler. 61

62 Bazı çocuklar sadece evde, bazısı okulda, bazısı yabancı bir ortamda, bazısı otoriter kişilerin karşısında, bazısı de heyecan ve korku anlarında kekelemektedir. Bazı çocuklar ilk sözcükte takıntı yaparken bazı çocuklar belli sözcüklerde takıntı yapmaktadırlar. Kekemeliğin kesin bir nedeni yoktur. Nedenleri kişiden kişiye değişmektedir. Kekemeliğin en büyük tetikleyicisi olarak da korkma ve korkutulma gösterilmektedir. Ali; yedi yaşındayken babasını bir trafik kazasında kaybeder. Ali, amcasının şaka amaçlı arabayı üzerine sürmesinden korkar ve kendini ifade etmede sıkıntılar yaşamaya başlar. Önceleri sadece bazı kelimelerde takıntı yapan Ali nin kekemeliği, kendisinin toplum içine çıkmasına engel olacak kadar ilerler. Araştırmalarda kekemelik; % kalıtımsal etkinin olduğu, erkeklerde kızlara nazaran 4-5 kat daha fazla görüldüğü, 2 ile 3,5 yaş arasında başlayan kekemeliğin geçici olduğu, 7-12 yaşları arası dediğimiz okul çağında kekemeliğin çok nadir görüldüğü çıkan sonuçlar arasındadır. Hangi Çocuklar Kekeme Olabilir? 1. Anne babası tarafından yetenekleri üstünde beklenti içinde olunan çocuklar. 2. Anne babaları aşırı titiz ve kuralcı olan çocuklar. 3. Sürekli korkutularak yetiştirilmeye çalışılan çocuklar. 4. Aşırı duygusal, güvensiz, tedirgin ve korkak çocuklar yaşları arasında dramatik bir olay yaşayan veya travmaya maruz kalan çocuklar. 6. Anne babası tarafından mükemmel çocuk olma konusunda baskı altında olan çocuklar. 7. Konuşmaya yeni başlayan, konuşmalarına anne babaları tarafından fazla müdahale edilen çocuklar. 8. Benlik saygısı düşük ve kendine güvensiz olarak yetiştirilen çocuklar. 9. Yaptıkları beğenilmeyen ve sürekli eleştirilen çocuklar. 10. Erkek çocukların sünnet olma olayının yakın çevresi tarafından çarpıtılarak anlatılan çocuklar. Çocukların Kekeme Olmamaları için Neler Yapmalı? 1. Çocukların seviyelerine ve yeteneklerine uygun beklenti içine girilmeli. 2. Çocukların konuşmalarına fazla dikkat edilmemeli. 62

63 3. Çocukları kekemelik konusunda taklit ve model alabilecek kişilerden uzak tutulmalı. 4. Çocuklara benlik saygısını zedeleyici, aşağılayıcı, eleştirici konuşmalardan, baskıcı tutumlardan kaçınılmalı. 5. Çocukların korkmasına sebebiyet verecek hal, hareket ve ortamlardan uzak durulmalı. 6. Çocukların mükemmel ve kibar konuşmaları konusunda kuralcı ve ısrarcı olunmamalı. 7. Çocuklarla daha fazla zaman geçirerek onlara değerli oldukları hissettirilmeli. 8. Çocuklar, aile içi konuşmalara katılmaları konusunda teşvik edilerek, aile içinde kendisinin vazgeçilmez oldukları hissettirilmeli. Kekeme Çocuklar için Neler Yapılmalı? 1. Çocuğun kekemeliğine neden olabilecek korkuları ortadan kaldırılmalı. 2. Çocuğun kekemelikle ilgili duygu yoğunluğu konusunda deşarj olması sağlanmalı. 3. Kekeme çocuğun dikkati ve ilgileri, konuşması yerine olumlu yönlerine çekilmeli. 4. Çocukların olumsuz yönleri yerine onların olumlu yönleri görülerek, kendilerini olumlu hissetmeleri sağlanmalı. 5. Aile, çocuk kekemedir diye aşırı sevgi gösterisinde bulunma yerine, ona karşı her zaman doğal davranışlar içinde olmalı. 6. Çocuklar konuşurken konuşmaları kesilmeden gerekli anlayış ve sabır gösterilerek, kendilerini ifade etmeleri için cümlelerini tamamlama konusunda cesaretlendirilmeli. 7. Kekeleyen ya da takıntı yapan çocuğun gözlerinin içine bakılmalı. Başka yerlere bakarak çocuğun kendisini farklı değerlendirmesinin önüne geçilmeli. 8. Kekeme çocukların konuşmaları taklit edilmemeli ve onlarla alay edilmemeli. 9. Takıntı yapılan kelimeyi söylemesi konusunda çocuğa telkinde bulunulmamalı. 10. Çocukla iletişim kurulurken çocuğun kaygılı ve heyecanlı olmamasına dikkat edilmeli. 11. Çocuğun kelimeyi söyleyiş şekline odaklanmamalı. 12. Takıntı yapıp konuşmak istemeyen çocukların konuşması için psikolojik baskı uygulanmamalı. 13. Çocuk takıntı yaptığı zaman konuyu değiştirmemeli, çocuğun yerine cümle tamamlamak amacıyla çocuğun konuşması sık sık kesilmemeli. 14. Çocuğun takıntılı durumlarda rahatlaması için geri bildirimlerden kaçınılmalı 15. Kekemeliği yenme konusunda küçük gruplara sunumlar yapması teşvik edilmeli. 16. Çocukların kendine güveni sağlamak için basit ve kısa cümleler kurmaları sağlanmalı. 17. Çocuğun akıcı ve rahat konuşması için kekemeliği hatırlatıcı çağrışımlardan uzak durulmalı. 18. Çocukların konuşurken takıntı yapmadığı ya da daha az takıntı yaptığı ortamlara katılmaları teşvik edilmeli. 19. Çocukların kendilerine güven ve dil gelişimleri için sesli kitap okumaları teşvik edilmeli. 20. Çocuğun problemine bağlı olarak gerekirse uzmanından yardım alınmalı. Kekemeliğin Gidişatı ve Sonucu Kekemelik iç çatışmanın dile yansıması olduğu için problemin özüne inilmeli. 2-6 yaşları arasında görülen kekemelik geçici olduğu için çocukların konuşmaları hakkında olumsuz geribildirimler verilmemeli. Kekemeliğin çoğu geçici olduğu ve hafif vakaların % 50 - % 80 kendiliğinden düzeldiği bilinmeli. Ağır vakalar, inatçı ve tedavisi zaman isteyen bir konuşma bozukluğu olduğundan bu konuda bir uzmandan yardım almak gerekir. 63

64 Ersan BİLGİN Hakkın Tarafında Yer Almak Ve Erbakan Hocamız 64 Rahmetli Erbakan Hocamız dan hakkın safında yer almaya dair tarihi cümleler: - Hayat; iman ve cihattır. Bu iki değere kim sahipse zaferi onlar kazanacaktır. Toplumların istikametini ve gidişatını uygulanan siyaset belirler. Müslümanın siyaseti Müslümanca olur. Namazda kıblemiz neyse, siyasette, ekonomide, ahlakta ve sosyal hayatta da o olmalıdır. Müslüman İslam siyasetini yapar, piyasa siyaseti yapamaz. Hakkı batıla karıştıramaz. Tabiri caizse Hakla batıl arasında şirket kuramaz. Hakka teslim olur. Müslümanın siyasette de en güzel örneği Peygamberimiz dir. Peygamberimiz (sas) aynı zamanda devlet başkanı, hakim ve ordu komutanıdır. İman ve sadakatte öncü isim Hz. Ebû Bekir (ra), Allah Rasûlü ne sorar: - Yâ Rasûlallah! Saçınızda beyazlar görüyorum. Birdenbire ihtiyarladınız; bir derdiniz mi var? Ve İki Cihan Serveri (sas) cevap verir: Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât Sûreleri ihtiyarlattı. (Tirmizî, Tefsir 57). Hûd Suresinde, Rasulullah aleyhisselam a ve O nun şahsında tüm müminlere, bir çok emirle birlikte Emro-

65 lunduğun gibi dosdoğru ol (11/Hûd, 112) esası emredilmişti. Bu doğruluk, Cenâb-ı Hakk ın, hakkın tarafında yer almaktı, çizdiği istikametti, tavizsiz İslam dı. Kutlu Nebi (sas), Rabbimiz in emir ve yasaklarına riayette acaba bir kusur mu işlerim, istikametten saparmıyım derdiyle derleniyor ve bu mübarek dert O nu ihtiyarlatıyordu. Bütün hayatı, çilesi ve hüznü dosdoğru olabilmek içindi. Peygamberimiz (as), Emrolunduğun gibi dosdoğru ol (Hud 12) istikametinden asla şaşmamış ve bize bu noktada eşsiz bir örnek olmuştur. O nun yolunda olan Müslümanlar olarak ferdi ve toplumsal hayatımızda, eğitimimizde, siyasetimizde, ahlakımızda ve hayatın her alanında istikametimizi ve İslami duruşumuzu asla bozmamalıyız. Hakkın tarafında yer almak her müminin, her dem şiarı olmalıdır. İslam hakkın tarafında olmak ve istikamettir. Müslüman Allah a ve Rasulü ne teslim olmuş insandır. Bu bağlamda Seyyid Kutup un ifadesiyle Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. Onu hayatına geçirmeye çalışmayan Müslüman, Müslüman değildir...! Onlar Amerikancı İslam ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren, ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumlarına fetva vermeyen İslam ı istiyorlar. Son yarım asırda bu istikamet şuurunu ümmete rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız ve Milli Görüş Hareketi kazandırdı. Bu büyük nimetle hareket edenlere selam olsun. Sarp yokuşu tırmanmak, her ne pahasına olursa olsun hakkın safında yer almak ve istikameti korumak olsa da kazananlar böylesi insanlar olacaktır. Kur an dan ve Sünnet ten, Peygamberlerin Mücadelesinden bunu anlıyoruz. Anlamamız ve idrak etmemiz duasıyla, 6 sene önce böyle bir şubat ayında bizi gurbette bırakıp vefat eden, Rahmetli Erbakan Hocamız dan hakkın safında yer almaya dair tarihi cümleler: - İslâm bize ve zamana uymaya mecbur değildir. Ama herkes ve her zaman, İslâm a uymak mecburiyetindedir. - İslâm dini bir bütündür. Ona bir şey katılamaz ve ondan bir şey çıkarılamaz. Baştan sona Hak tır hayırdır ve hepsi, herkes için ve her yerde lazımdır. - Müslüman hakkın hakimiyeti için motor, şerrin yok olması için fren olma görevlisidir. - Dünyadan Ay a gönderilen bir füze nasıl ki hedef açısından bir milimlik bir sapma bile gösterirse, bu açı giderek büyüyecek ve neticede o füze Ay a değil başka bir gezegene çarpıp parçalanacaktır. Bu sebeple istikamet çok mühimdir. - Kabir suali bir nevi kimlik tespitidir. İnsanın gerçek kimliği ve kişiliği ise, tarafgirliği ile belirlenir. Bir insan Hakkın mı, yoksa Ba- Seyyid Kutup un ifadesiyle Hayata hükmetmeyen İslam, İslam değildir. Onu hayatına geçirmeye çalışmayan Müslüman, Müslüman değildir...! Onlar Amerikancı İslam ı istiyorlar. Onlar abdesti bozan şeylere fetva veren, ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve ictimai durumlarına fetva vermeyen İslam ı istiyorlar. 65

66 tılın mı safındadır? sorusunun cevabı oldukça önemlidir. - Şu dünyaya gönderiliş gayemiz olan kulluk imtihanını başarabilmek için, üç tane temel ve birbirini tamamlayan esas vardır: 1-) Her şeyden önce İslâm ı öğrenmek, İslâm ın her konudaki emrini bilmek, 2-) Öğrendiğimiz İslâmi esaslara göre yaşamak, Kur-an ın hükmünü hayatımıza tatbik etmek, 3-) Her yerde, her halde ve her meselede, mutlaka İslâm a göre, yani İslâmca düşünmek. - İtikat ve ilmihal konularını öğrendiği ve bildiği, bir kısım ibadetleri yerine getirdiği halde, ticaret, siyaset ve devlet hayatında müşrikler gibi düşünen, olayları batılı ve cahili ölçülerle değerlendiren bir kimse, hakikat nazarında kamil Mümin sayılamaz. - Örneğin, beş vakit namazı imamın arkasında ve tadili erkanıyla kılan bir insan, içinden Camiden çıktıktan sonra, sattığım tarlanın parasını acaba hangi bankaya yatırsam? diye geçiriyor ve rahatlıkla faiz yiyorsa, bu kişi İslamca düşünmüyor demektir - Haksız bir davada zirve olmaktansa, hak davada zerre olmayı tercih ederiz. - Hakk ı üstün tutmak her zaman saadet getirir. - Cihad izzet ve aydınlık, gevşeklik ise zillet ve karanlıktır. - Cihad: Kur an nizamını kurmak ve yürütmek için, var gücümüzle çalışmaktır. - Cihat, huzur ve hürriyet içinde yaşanacak, temel insan haklarına saygı duyulacak bir ortamı hazırlama gayretidir. Ülke içerisinde yapılan ilmi-ahlaki ve siyasi hizmetlerdir. Askeri ve silahlı cihad ise, ancak dışarıdan saldıracak düşmanlar için geçerlidir. - Namaz dinin direği cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz. - Hakkın tesisi için çalışmamakla Batılın hakimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur. - Dönelikten hayır gelir mi be ahmak. Sütü bozukluk yapamazsın. - Şeytan, Allah ın mevcudiyetini ve kudretini bildiği gibi, siyonist Yahudi de İslam ın canının cihat olduğunu bildiği için, bütün gücüyle Müslümanların cihat ruhunu söndürmeye çalışmaktadır. - Yanlışın en tehlikesi, doğruya en yakın olan yanlıştır. Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır. - Avrupa kültürü ile er yada geç hesaplaşacağız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz batılı değiliz. Biz Avrupalı değiliz. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yoğunlaştırmak durumundayız. - İmanla küfür bir kalpte birleşmez ve barışmaz. Her gece en son kıldığımız vitir namazındaki kunut duasını okurken, Allah a şu sözü vermeden başımızı yastığa koymuyoruz; Ya Rabbi, facir ve fasık kimselerle bütün bağlarımızı kestik ve Senin dinini yıkmak isteyenleri terk ettik diyoruz. (Facir; itikâdı bozuk, görüşü batıl olan kişilerdir. Fasık; ameli bozuk, ahlâkı berbat kimseler demektir.) - Son zamanlarda fikir kirlenmesi olarak, modern Müslüman, ılımlı İslam, light İslam, çağdaşlık diye birtakım kavramlar kullanılıyor. Dünyayı ifsat eden odaklar birkaç asır önce nasıl Hristiyanlığı protestanlaştırdılarsa şimdi de bu kavramlarla İslam ı protestanlaştırmak için çalışıyorlar. Ne demek ılımlı İslam! İslam ın ılımlısı, ılımsızı olmaz. İslam, İslam dır. İslam tek hak ve gerçektir. - İslam, bütün insanlığı eşit haklara sahip görür, Hakkı üstün tutar, sömürüyü reddeder, kimsenin kimseye kul ve köle olmasını kabul etmez. Bu yüzden Siyonizm tarihi boyunca, hep hakkı üstün tutan ve köleliği reddeden İslam ı hedef almıştır. - Hayat; iman ve cihattır. Bu iki değere kim sahipse zaferi onlar kazanacaktır. - Ben kesinlikle inanıyorum ki önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür seda Hakkın ve Hakka inananların olacaktır. 66

67 M. Emin KARABACAK Bilinçaltı Şakadan Anlamaz Eğitimci yazar M. Emin Karabacak ın yeni kitabı Bilinçaltı Şakadan Anlamaz kitabı okurlarla buluştu. Bayramlık İstemeyen Çocuklar (Çocukların başarısını artırma da anne babalara düşen görevler), Tabakları Ayırdık Çocuklar Söz Dinlemez Oldu, Çocuklara Allah ve Namazı Bilinçaltında Sevdirebilmek kitabından sonra Bilinçaltı Şakadan Anlamaz kitabını çıkardı. Yazarın Ensar Neşriyat tan çıkan üçüncü kitabı olan bu kitap, diğer kitapları gibi çocuk eğitimi üzerine değildir. Bu kitap bilinçaltının kişinin günlük yaşamdaki davranışlarına etkileri ile Allah a kulluktaki etkileri ele alan kişisel gelişim ağırlıklı bir kitap. Yazar diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da ele aldığı psikolojik konuları ayet ve hadislerle destekliyor. Çağımızın hastalığı olarak tarif edilen psikolojik hastalıkların birçoğunda dini yaşayamamanın verdiği sıkıntılar yatmakta olduğunu ve buna bağlı olarak da insanların egosantrik duygularının ön plana çıktığını dile getiren yazar; bu kitabında çözüm yollarını da birlikte sunuyor. Yazar bilinçaltını psikolojik olarak ele aldığı gibi dini olarak da ele alıp değerlendirmiş. İçindekiler bölümüne bakınca bunu rahat görebilmekteyiz. İşte bunlardan bazılar: Bilinçaltı Nedir? Bilinçaltı Neye Benzer? Bilinçaltının İşleyişi, Bilinçaltı Nasıl Kaydeder? Reklâmlarda Bilinçaltının Kullanılması, Alış Veriş Merkezlerinin Bilinçaltına Mesajı, Bilinçaltının Kendini Ortaya Koyduğu Durumlar, Bilinçaltı Unutur Mu? Sabah Namazına Kaldıran Bilinçaltı, Ölüm Anında Bilinçaltı, Ahirette Hesap Bilinçaltıyla mı Verilecek? Müminin Bilinçaltı Nasıl Olmalıdır? Psikolojik kişiliğimizi tanımada gülme ve ağlamanın psikolojik dili, ağlamanın ve duanın psikolojik faydaları yanında baş ağrısından titizliğe, fazla kilolardan vücut şekil bozukluğuna, nomofobiden tokofobi gibi konuları güncellediğine de dikkat ederek psikolojik ve dini olarak ele almış. Sonuç olarak kitapta bilinçaltının kişinin psikolojik ve sosyal gelişimin yanında dini yaşantısına da etkilerini güncel örneklerle açıklamaya çalışmış, ayet ve hadislerle de desteklemeye çalışmıştır. Kitaba ulaşmak isteyen okurlar: Ensar Neşriyat Tic. A.Ş. Oruçreis Mah. Giyimkent Sitesi 12.sk. No:40-42 Esenler-İstanbul Eposta:bilgi@ensarkitap.com Tel: Faks: ARKA KAPAK: Bilim adamları, bir araştırma için idam cezası almış bir mahkûm bulurlar. Mahkûma bilim ve insanlık için çok önemli bir araştırma yapacaklarını, eğer kabul ederse bu araştırmada çok ciddi bir beyin operasyonu geçireceğini, operasyondan sonra kanamasının devam edeceğini ve aynı gün öleceğini söylerler. Zaten üç gün sonra idam edilecek olan mahkûm,?ölmeden önce bilime bir faydam olsun diye düşünerek araştırmaya katılmayı kabul eder. Ertesi gün mahkûm cezaevinden bayıltılarak çıkartılır, fakat kendisine hiçbir müdahalede bulunulmaz. Mahkûma ayıldığında operasyonun yapıldığı söylenir ve tekrar cezaevine geri götürülür. Ertesi sabah mahkûm ölü halde bulunur. Ölüm nedeni ise, aşırı kan kaybıdır. Bugünkü sıkıntılarımızın birçoğunu kullukta ve yaşamda anı yaşayamamaktan kaynaklandığını ifade eden yazar; kişinin bakış açısı bilinçaltını, bilinçaltı da davranışlarını olumlu ya da olumsuz olarak etkilediğini kitabında değerlendirip ele almıştır. Yazar yine psikolojik rahatsızlıkların temelinde kültürel ve dini değerlere göre yaşanmamasından kaynaklandığını ele alarak psikolojik rahatsızlıkları ayet be hadislerle anlatarak çözüm yollarını da sunuyor.

68 el-esmâ Değerli dostlar! Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) in bir çok hadis-i şerifinde bizlere, Allah u Teâlâ hazretlerinin isimleri arasında İsm-i A zam ı olduğunu ve bu isimle Allah u Teâlâ ya dua edenlerin dualarına icabet edileceğini ve bu isimle isteyenlerin isteklerinin kendilerine Allah (celle celalühü) tarafından verileceğini bildirmektedir. Hz Enes (radiyallahu anh) ın anlattığına göre, bir gün Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem) mescide girince ve orada namazını bitirmiş dua eden bir adamın şöyle dediğini işitir: En Güzelin En Güzel İsimleri Bunu duyan Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurur ki: Siz farkına varabildiniz mi? Bu adam Allah u Teâlâ ya ne ile dua etti? Allah u Teâlâ ya ism-i a zam ı ile dua etti. O isim öyle bir isimdir ki, onunla dua edilince icabet edilir, onunla istenince verilir. (Tirmizî, Sünen, nr. 3544) Hz. Büreyde (radiyallahu anh) den bir başka rivayette ise Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem) bir adamı şöyle dua ederken işitir: Bunun üzerine buyurur ki: Muhakkak ki bu kişi ism-i a zam ile Allah u Teâlâ dan istedi. O öyle bir isimdir ki, kendisiyle istenince verilir, dua edilince icabet edilir. (İbn-i Mâce, Sünen, nr. 3857) Daha bir çok rivayette farklı farklı isim ve dualar hakkında Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) İsm-i A zam müjdesi vermiş ve bu nimetten istifade edebilmemiz için bunları bizlere bildirmiştir. Buradan hareketle, Allah u Teâlâ hazretlerinin isimlerinden hiçbirisi için kesin olarak şu ismi azamdır gibi bir isim belirtilmemiş aksine Esmâ-i Hüsnâ nın tamamında olabileceği hatta Kur an-ı Kerimden Ayet el-kürsi, Âl-i İmran veya Tâhâ suresindeki bazı ayetlerin de ismi azam olabileceği söylenmiştir. Tamamını yayınlamış olduğumuz bu isimleri ezberleyerek bunlarla rabbimize dua etmek ve belki de ismi azam a denk gelmek, onunla dua etmiş olmak ümit ve temennisiyle sizleri En Güzel İsimlerin sahibi En Güzele emanet ediyorum.

69 ül-hüsnâ

70 Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir im! Senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsâade edemem. Abdülkâdir Geylâni hazretlerinin ısrarı üzerine annesi ikna olur ve ilim öğrenmesi için Bağdat a gitmesine izin verir. Annesi Abdülkâdir Geylâni Hazretlerinin babasından miras kalan seksen altını alır, kırkını kardeşine ayırır. Kırkını da bir keseye koyar ve keseyi elbisesinin koltuğuna diker. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak: -Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir im! Hak teâlânın rızâsı için olmasaydı asla seni göndermezdim. Huzur ve esenlik içinde git! Yolun açık olsun! Seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatim şudur ki: Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme, doğruluktan asla ayrılma! Allahü teâlâ her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir. Abdülkâdir Geylâni hazretleri annesine söz verir ve ağlayarak elini öper. Bağdat a gitmek üzere bulunan bir kervana rastlar ve aralarına katılır. Bir müddet yol aldıktan sonra kervanda bağrışma sesleri duyulur. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırırlar. Bir anda sandıklar yere yıkılır. Eşyalar yağma edilmeye başlanır. Eşkıyalar, kervandakilerin üzerlerinde her ne bulsa alırlar. Sıra Seyyid Abdülkâdir Geylâni hazretlerine gelir. Eşkıyalardan biri latife olsun diye önüne çekip sorar: -Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var? -Üzerimde yalnız 40 altınım var. Eşkıya inanmaz bırakıp gider. İkinci bir harâmi gelir, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirirler. Bu çocuk kırk altınım var. diyor, derler. Bu defa da reisleri sorar: - Senin üzerinde ne var? -Hırkamda dikili 40 altınım var. Reisleri adamlarına dönerek: -Açın bakalım! Adamları Seyyid Abdülkâdir Geylâni hazretlerinin üstünü ararlar, içinde kırk altın bulunan keseyi bulup reislerine verirler. Eşkıya reisi hayretle sorar: - Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir Geylâni hazretleri: - Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemeyeceğime söz vermiştim. Kırk altın için sözümü bozar mıyım? Bu sözleri duyan eşkıya başının gözleri yaşarır. Abdülkâdir Geylâni hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını kıyaslar. Kendisinin bu yaşa kadar nice ihanet ve zulümler işlediğini, bir gün Hakka yönelmediğini acı acı düşünerek o güne kadar yaptıklarından pişmanlık duyar. Ellerini başına vurarak şöyle haykırır: -Eyvah! Biz de Allahü teâlâ söz vermiştik. Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak? Sonra arkadaşlarına dönerek der ki: Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak Teâlâ ya karşı olan ahdimi bozdum. O na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna dönüyorum. Bundan böyle inşallah, Hak Teâlânın râzı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmayacağım. Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan derler ki: -Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidâyette de reisimiz ol! Bunun üzerine kervandakilerden aldıkları bütün eşyaları sahiplerine geri verirler. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdülkâdir Geylâni hazretlerinin önünde tövbe eder. Kendisi de tekrar yoluna devam ederek Bağdat a varır.

71 Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur. Mevlana Dilin Afetleri Yalan söylemek - Yalan yere şahitlik etmek - Yalan yere yemin etmek - İftira atmak - Gıybet, dedikodu yapmak - Küfür etmek, kötü ve çirkin sözler söylemek, - Boş sözler konuşmak, zanda bulunma Çiğneyerek Kullan Fadime nine bir gün eczaneye giderek eczacıya şöyle der: - Uşağım paa pel ağrısi için ilaç verir misun? - Tamam Fadime nine. Bu hapları sabah akşam günde iki kez çiğne. Bir hafta sonra Fadime nine eczaneye gelir: - Ula uşağım paa ne biçum ilaç verdun. Pelime hiçbir faydasi olmadi, pi de üstüne üstlük çiğnemekten pacaklarim kopti. DİLİN GÖREVİ Allah ı tespih etmek, Nasihat etmek, Boş sözlere alet olmamak, İnsanlarla iletişim sağlamak, Kuran okumak, İnsanlara iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmak, İlim öğrenmek, Düzgün konuşmaktır. Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim. Hadis Allah a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır koşuşsun ya da sussun. Hadis

İşin Başı İslam, Direği Namaz, Zirvesi Cihaddır Perşembe, 17 Mayıs :08

İşin Başı İslam, Direği Namaz, Zirvesi Cihaddır Perşembe, 17 Mayıs :08 Cihad, beden ile ve mal ile yapılan bir ibadettir. Cihada soyunan bir mümin canını, malını ve her şeyini ortaya koymalıdır. Çünkü cihad, bu yolda yürüyeni zirveye çıkaracak bir ibadettir. Biz, bu gerçeği

Detaylı

Dilin Âfetleri Perşembe, 02 Mart :24

Dilin Âfetleri Perşembe, 02 Mart :24 İnsanoğlunun en önemli organlarından biri de dildir. İmanımızı ilk onunla ortaya çıkarırız. Müslüman olduğunu iddia eden veya Müslüman olmak isteyen bir kişiden diliyle kelime-i şehâdet getirmesini isteriz.

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 1) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86) 2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: Müslüman ın Müslüman üzerindeki hakkı

Detaylı

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23) Dedikodu (Gıybet) Gıybet Dedikodu (gıybet), birisinin yüzüne söylenmesinden hoşlanmadığı şeyleri arkasından söylemektir. O kimse söylenen şeyi gerçekten yapmış ise bu gıybet, yapmamış ise iftira olur (Hadis,

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar 1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar İÇİNDEKİLER KUR AN NEDİR? KUR AN-IN AMACI? İNANÇ NEDİR İBADET NEDİR AHLAK NEDİR KISSALAR AYETLER KUR AN NEDİR? Kur an-ı Hakîm, alemlerin Rabbi olan Allah ın kelamıdır.

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com amaz Memduh ÇELMELİ NAMAZ: AYET ve HADİSLER «Namazı kılın; zekâtı verin ve Allah a sımsıkı sarılın...» (Hac, 78) Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nûr, 56) «Muhakkak

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ Varlıklar Âlemi Evrende bulunan varlıklar yalnızca duyularımızla algılayabildiklerimizden ibaret değildir. Âlemde görünen ve görünmeyen sayısız varlık bulunmaktadır.

Detaylı

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Güzel Ahlâkı Kazanmak Ramazan, Allah a yakınlaşma vesilesidir. Oruç tutan insan Allah ın beğendiği davranışlar sergilemeye, nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytana karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının doğruyu fısıldayan

Detaylı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Kültürümüzden Dua Örnekleri Güzel İş ve Davranış: Salih Amel İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 Kültürümüzde birçok dua örneği

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

3 Her çocuk Müslüman do ar.

3 Her çocuk Müslüman do ar. TAHR C * 1 Sözlerin en güzeli Allah ın kitabı, yolların en güzeli Muhammed in yoludur. Buhari, Edeb, 70; tisam, 2. z Müslim, Cuma, 43. z Nesai, Iydeyn, 22. z bn Mace, Mukaddime, 7. z Darimî, Mukaddime,

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Razaman ve oruç. Rahmet ayı. Bağışlanma ayı. Hayır hasenatı çoğaltma ayı.

Razaman ve oruç. Rahmet ayı. Bağışlanma ayı. Hayır hasenatı çoğaltma ayı. Razaman ve oruç. Rahmet ayı. Bağışlanma ayı. Hayır hasenatı çoğaltma ayı. Sloganik mesajlar dolaşıyor sosyal paylaşım sitelerin de. Resimli mesajlar yolluyoruz birbirimize. Önemsiyoruz fazlasıyla aklımız

Detaylı

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar Camiye Girerken Allah ın adıyla, Allah ın Resulüne salat ve selam olsun. Allah ım, hatalarımı bağışla ve bana rahmet kapılarını aç. Camiden Çıkarken Allah ın adıyla, Allah

Detaylı

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ 1 KİTAB VE SÜNNETE DAVET YAYINLARI 1435 HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI ŞEYH MUHAMMED NASIRUDDİN EL-ELBANİ irtibat kitabvesunnet@gmail.com

Detaylı

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6. 40 HADİS 1 ( : : ) (Allah Rasûlü) Din nasihattır/samimiyettir buyurdu. Kime Yâ Rasûlallah? diye sorduk. O da; Allah a, Kitabına, Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün müslümanlara diye cevap

Detaylı

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ Kur an-ı Kerim : Allah tarafından vahiy meleği Cebrail aracılığıyla, son Peygamber Hz. Muhammed e indirilen ilahi bir mesajdır. Kur an kelime olarak okumak, toplamak, bir araya

Detaylı

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın Ey iman edenler! Allah'ın emrine uygun yaşayın, O'na (yakın olmaya) vesile/imkan arayın. O'nun yolunda (malınızla, canınızla) cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.

Detaylı

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir. UMRE DİNİ SUNUM UMRENİN FAZİLETİ CİHADA DENKTİR Hz. Aişe (r.a) Efendimiz e (s.a.v) sorar: Ey Allah ın Resulü, kadınlara da cihad var mıdır? Efendimiz (s.a.v): Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4. KUR AN VE HADİSLERE GÖRE BÜYÜK GÜNAHLAR Yüce Rabbimiz Kur an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: + Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir

Detaylı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler 3. ÜNİTE: EN GÜZEL ÖRNEK HZ. MUHAMMED İN İBADETLERİ 3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler KAZANIMLARIMIZ O Bu ünitenin sonunda öğrenciler Hz. Muhammed'in: O 1. Öncelikle bir kul olarak davrandığını kavrar.

Detaylı

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ حكمة ريم م ا ير ] تر [ Türkçe Turkish Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil 2009-1430 1 حكمة ريم م ا ير» باللغة ال ية «مد صالح

Detaylı

Muhammed Salih el-muneccid

Muhammed Salih el-muneccid KABİRDEKİ HAYATIN TABİATI NASILDIR? [ Türkçe ] طبيعة الحياة في القبر [باللغة التركية [ Muhammed Salih el-muneccid محمد بن صالح المنجد Terceme eden : Muhammed Şahin ترجمة: محمد بن مسلم شاهين Tetkik eden

Detaylı

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31 Dünya bilimde altın çağını yaşarken insanlıkta yerlerde sürünüyor. Hayâ kalmamış, saygı kalmamış, sevgi kalmamış, büyüğe hürmet kalmamış. Hayatımızda ne eksik biliyor musunuz? Edeb. Edebe hiç önem vermiyoruz.

Detaylı

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Veda Hutbesi. Ey insanlar!  Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Veda Hutbesi Peygamberimiz Vedâ Hutbesinde buyurdular ki: Hamd, Allahü Teâlâya mahsûstur. O'na hamd eder, O'ndan yarlığanmak diler ve O'na tövbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin günahlarından

Detaylı

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

KUR'ANDAN DUALAR. Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru. ( Bakara- 201 ) KUR'ANDAN DUALAR "Ey Rabbimiz Bizi sana teslim olanlardan kıl, neslimizden de sana teslim olan bir ümmet çıkar, bize ibadet yerlerimizi göster, tövbemizi kabul et zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli

Detaylı

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL Ey İnsanlık! Sizi bir tek canlı varlıktan yaratan, ondan da eşini var eden ve her ikisinden de bir çok erkek ve kadın üreten Rabbınıza karşı sorumluluğunuzun

Detaylı

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06 Şehâdet kelimesi sözlükte tanıklık etmek, huzurda bulunmak, idrak etmek, haber vermek, muttali olmak ve bilmek anlarına kullanılmıştır. Dini ıstılahta ise, Allah ın dinini en yüce tutmak için bu uğurda

Detaylı

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım. TEMEL DİNİ BİLGİLER 1 Rabbin kim? Rabbim Allah. 2 Dinin ne? Dinim İslam. 3 Kitabın ne? Kitabım Kur ân-ı Kerim. 4 Kimin kulusun? Allah ın kuluyum. 5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu

Detaylı

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ UMRENİN FAZİLETİ UMRE YAPMANIN FAZİLETİ İbn Mâce deki rivayet şöyledir: Hz. Aişe (r.a) der ki: Ey Allah ın Resulü, kadınlara da cihad var mıdır? Efendimiz (s.a.v): Evet, içinde savaş olmayan bir cihad

Detaylı

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir. Duası müstecap, günü bereketli, kalbi mutmain, huzurlu, umutlu, salih bir mü min olabilmek için helal yeme-içme ve helal yaşama ölçülerimizin bilinmesi gerekiyor. Her imtihanımızda ve hayatımızın her kesitinde

Detaylı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN KUR AN KARANLIKLARDAN AYIDINLIĞA ÇIKARIR Peygamber de (şikayetle): Ya Rabbi! Benim kavmim bu Kur an ı (okumayı ve hükümlerine uymayı bırakıp hatta menedip onu) terkettiler. dedi. (Furkân /30) Elif, Lâm,

Detaylı

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir; Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla 3 Bu güvenli belde şahittir; 1 4 1 İNCİR AĞACI ve zeytin (diyarı) şahittir! 4 Doğrusu Biz insanı en güzel kıvamda yaratmış, 2 İncir ile Hz Nuh un tufan bölgesi olan

Detaylı

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor. Bugün her şeyi sorgulayan genç beyinlere ikna edici cevaplar

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün URL: Dua Dua İbadetin Özüdür Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2 Dua Arapça kökenli bir kelime olup «istemek, davet etmek» demektir.

Detaylı

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR

OKUNMAMIŞ ÜÇ MESAJINIZ VAR RABBİMİZDEN ÇAĞRI Ey iman edenler! Allah'ın emrine uygun yaşayın, O'na (yakın olmaya) vesile/imkan arayın. O'nun yolunda (malınızla, canınızla) cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. (Maide Suresi /35) OKUNMAMIŞ

Detaylı

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? On5yirmi5.com Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir? Muharrem orucunun önemi nedir? Yayın Tarihi : 6 Kasım 2013 Çarşamba (oluşturma : 1/22/2017) Hayatın bütün

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Mülheim an der Ruhr Fatih Camii Islam kelimesi üc manaya gelir 1. Yüce Allahın emirlerine itaat edip, yasaklarından kacınmak. 2. Bütün insanlarla diğer canlılar

Detaylı

Kur an-ı Kerim deki Temel Emirler ve Yasaklar

Kur an-ı Kerim deki Temel Emirler ve Yasaklar Kur an-ı Kerim deki Temel Emirler ve Yasaklar Emirler Allah a iman edin (Al-i İmran [3] 193), O na hiçbir şeyi ortak koşmayın (Nisa [4] 36). Yalnızca O na kulluk edin (Fatiha [1] 5). Allah ı çok anın ve

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir? Besmele Kitapcığı Besmelenin Anlamı Besmele, bütün varlıkların hal diliyle ve iradeli varlık olan insanın lisanıyla ve haliyle meşru olan her işine Allah ın ismiyle başlamasıdır. En önemli dua ve zikirlerdendir.

Detaylı

ODUNPAZARI MÜFTÜLÜĞÜ AİLE VE DİNİ REHBERLİK BÜROSU 40 HADİS EZBERE OKUMA YARIŞMASI

ODUNPAZARI MÜFTÜLÜĞÜ AİLE VE DİNİ REHBERLİK BÜROSU 40 HADİS EZBERE OKUMA YARIŞMASI ODUNPAZARI MÜFTÜLÜĞÜ AİLE VE DİNİ REHBERLİK BÜROSU 40 HADİS EZBERE OKUMA YARIŞMASI EZBERLENECEK HADİSLER: 1.HADİS-İ ŞERİF Yapılan işler (ameller) niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Yalan Söylemeyen Çocuk Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister. Annesi: Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir

Detaylı

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar] Ezan Vakti uygulaması sadece bir ezan vakti icin yola baş koymuş zamanla gelişerek farkli ozelliklere sahip olmuş çok faydalı ve önemli bir

Detaylı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn RAMAZAN GECELERİNDE KILINAN NAMAZIN CEMAATLE EDÂSININ MEŞRULUĞU ] ريك Turkish [ Türkçe Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin 2011-1432 وعية اجلماعة يف قيام رمضان»

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

Dua ve Sûre Kitapçığı

Dua ve Sûre Kitapçığı Dua ve Sûre Kitapçığı Hazırlayan: Melike MÜFTÜOĞLU instagram.com/oyunveetlinliklerledinogretimi SÜBHANEKE DUASI Allah ım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder ve överim. Senin

Detaylı

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı Öğrenci : ALİ İHSAN ASLAN Eğitsel Performans Bismillâhirrahmanirrahim

Detaylı

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri 1 ) İlahi kitapların sonuncusudur. 2 ) Allah tarafından koruma altına alınan değişikliğe uğramayan tek ilahi kitaptır. 3 ) Diğer ilahi

Detaylı

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26

Haydin Câmiye Pazartesi, 31 Ekim :26 Hz. Peygamber Efendimiz, Mekke den Medine ye hicret ettikten sonra ilk iş olarak, Mekke den Medine ye hicret eden muhâcirlerle Medine nin yerlisi olan Ensâr ı birbirine kardeş yaptı. Bu iki şehrin Müslümanlarını

Detaylı

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır. İslam a göre kadınlar erkeklerden daha değersiz kabul edilmez. Kadınlar ve erkekler benzer haklara sahiptirler ve doğrusu bazı hususlarda kadınlar, erkeklerin sahip olmadığı bazı belirli ayrıcalıklara

Detaylı

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir. 1- Ramazan ayının birinci gecesi kılınacak namaz: Bu gecede bir kimse 2 rekat namaz kılsa, her rekatta da KADİR SÜRESİNİ okursa; ALLAHÜ Teâlâ ( cc ) o kişiye 3 türlü kolaylık verir. Bu ay içinde orucu

Detaylı

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ حكم الصلاة مع الجماعة ] باللغة التركية [ Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid ألفه الشيخ: محمد صالح المنجد Terceme edenler Muhammed Şahin ترجمه: محمد

Detaylı

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar Dualar Beddualar Çocuklara gösterilen sevgi, dua ile birlikte beden diliyle de gösterilmesi onların okul başarısını artıracaktır. Çocuklar okula giderken sarılarak ve dua ile yollanmalıdır. Bu, çocukların

Detaylı

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise O nun Rasulünedir. Bundan sonra: Allah sana hidayet etsin. Bil ki şirk koşmak günahların en büyüğüdür ve bütün amelleri

Detaylı

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Otur, hanım otur. Allah aşkına bir otur. Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun. Ahmet: Allah aşkına bir otur hanım. Sabahtan beri dolaşmaktan ayaklarımın

Detaylı

ikindi akşam Günün Duası:

ikindi akşam Günün Duası: Ramazan Günlüğüm Peygamber Efendimiz (S.A.V.): Eğer kullar, Ramazanın fazîletlerini bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temennî ederlerdi. buyurmuştur. Bu mübarek aya bizleri eriştiren Allah a hamdolsun.

Detaylı

Kur ân da Dua Ayetleri

Kur ân da Dua Ayetleri Kur ân da Dua Ayetleri (1) Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi 6-7) (2) (Musa) Cahillerden olmaktan Allah a sığınırım

Detaylı

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan. Sevgili Peygamberimiz 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke de doğdu Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre dir. Doğduktan sonra 4 yaşına

Detaylı

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah Arapça da barış, esenlik ve selamet gibi anlamlara gelen selam kelimesi, ilk insan ve ilk peygamber Âdem den (a.s.) beri vardır: Allah Ademi yarattığı vakit, git şu oturan meleklere selam ver, selamını

Detaylı

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar ICERIK Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar Salih amel nedir? Salih: dogru yolda olan, fesat icinde olmayan, faydalı ve yarayışlı

Detaylı

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE Aile, tek başına olmaktan kurtulup, can yoldaşına kavuşmaktır Aynı çatı altında yalnızlık ve yabancılık değil! Ve O, iki eşi, erkeği ve kadını yarattı. (Necm, 53/45) Kadınlar,

Detaylı

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim 2013 09:31

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim 2013 09:31 Tarih boyunca hayatın her alanında özellikle de evlilik-aile hayatı ve yönetim-iktidar alanında seçim ve geçim çok önemli unsurlardır. Seçim ile geçim iç içedir, geçim seçime bağlıdır. Geçim yani nasıl

Detaylı

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25 136. Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, uzak bir sapıklıkla

Detaylı

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi Niçin Teravih Namazı denilmiştir? Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı

Detaylı

Dua Dua, insan ile Allah arasında iletişim kurma yollarından biridir. İnsan, dua ederken Allah ın kendisini işittiğinin bilincindedir. İnsan dua ile dileklerini aracısız olarak Allah a iletmekte ondan

Detaylı

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran 2015 19:17 Ramazan ayı İslam inancının kendisine yüklediği önem sebebiyle halk arasında On bir ayın sultanı ve Şehr-i Mübârek (Mübârek Ay) olarak kabul edilmiştir. Ramazan ayı Müslümanların değerlendirmek için adeta

Detaylı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi; 1) Güçlük içinde ve çok zor durumda olan insanın, 2) Savaş altındaki insanın

Detaylı

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Müminlerin annesi... İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular. Hazret-i Meymune, Hazret-i Abbas ın hanımı Ümm-i Fadl ın kızkardeşi idi. İlk

Detaylı

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ Bu Beldede İlim Ölmüştür Rivayet edildiğine göre Süfyan es-sevrî (k.s) Askalan şehrine gelir, orada üç gün ikamet ettiği halde, kendisine hiç kimse gelip de ilmî bir mesele hakkında

Detaylı

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ ZEKAT SADAKA: AYET-İ KERİMELER «Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görür.» (Bakara,

Detaylı

HAC BÖLÜMÜ. 233) Hac İle İlgili Hadisler

HAC BÖLÜMÜ. 233) Hac İle İlgili Hadisler HAC BÖLÜMÜ 233) Hac İle İlgili Hadisler Bu bölümdeki bir ayet ve 14 hadis-i şeriften, gücü yeten kimselere haccın farz kılındığını, haccı inkar edenlere Allah ın ihtiyacı olmadığını, haccın İslamın 5 temel

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? ] تريك Turkish [ Türkçe Abdulkerim el-hudayr Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 0-43 هل لرسو صىل الله عليه

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 29 9 Sertifika no: 14452 2 Uğurböceği

Detaylı

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler GÜNAH ve İSTİĞFAR Israr etmek kişiyi nasıl etkiler Peygamber (s.a.v) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Hiçbir küçük günah yoktur ki, ısrarla işlenilmeye devam edildiği halde büyümesin. Ve

Detaylı

KUR AN DA TEVBE1 BAKARA SÛRESİ

KUR AN DA TEVBE1 BAKARA SÛRESİ KUR AN DA TEVBE 1 BAKARA SÛRESİ (37) Âdem Rabb inden öğrendiği kelimelerle tevbe etti. Allah da tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir. (54) Mûsâ kavmine dedi ki: Ey

Detaylı

SEN ONLARIN ARALARINDA İKEN, ALLAH ONLARA AZAP ETMEZ Cuma, 18 Haziran :45

SEN ONLARIN ARALARINDA İKEN, ALLAH ONLARA AZAP ETMEZ Cuma, 18 Haziran :45 Kutlu doğum; Mekke de iman, birlik-beraberlik, Allah a teslimiyet, zorluklara tahammül, sarp yokuşu tırmanmak ve sabırdır. Kutlu doğum; Medine de kardeşlik, fedakarlık, cihad, sadakat, fetih ve devlettir.

Detaylı

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet. BULUŞ YOLUYLA ÖĞRENME ETKİNLİK Ders: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ Sınıf: 9.Sınıf Ünite: İslam da İman Esasları Konu: Kitaplara İman Etkinliğin adı: İlahi Mesaj Süre: 40 dak + 40 dak Yine onlar, sana indirilene

Detaylı

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar yusufisik1@hotmail.de K ur ân-ı Kerim deki dua ayetleri gibi Peygamberimizin duaları da Arapça aslından okunursa daha iyidir. Ancak, tercümeleri de dua olarak okunabilir.

Detaylı

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın.

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın. GÜNAH RADYASYONU Semud halkına da içlerinden biri olan kardeşleri Salih'i gönderdik."ey benim halkım!" dedi, "yalnız Allah'a ibadet. edin! Çünkü sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. İşte size Rabbinizden

Detaylı

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur. Alıntı; FarukBeşer İsra Suresi hicretten bir yıl önce indirilmiş. Yani Hicret yakındır ve artık Medine de Yahudilerle temas başlayacaktır. Sure sanki her iki tarafı da buna hazırlıyor gibidir. Mescid-i

Detaylı

Sabah, uyanabildiğinin şükrü olarak Rabbi için namaz kılar ve niyazda bulunur. Gününe, ilk olarak temizlikle (abdestle) başlar. Allah temizdir.

Sabah, uyanabildiğinin şükrü olarak Rabbi için namaz kılar ve niyazda bulunur. Gününe, ilk olarak temizlikle (abdestle) başlar. Allah temizdir. Müslümanın 24 Saati Sabah, uyanabildiğinin şükrü olarak Rabbi için namaz kılar ve niyazda bulunur. Gününe, ilk olarak temizlikle (abdestle) başlar. Allah temizdir. Temizliği ve temiz olanları sever. (Hadis,

Detaylı

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ استواء االله عرشه ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman el-berrâk Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 00-43 استواء االله عرشه» باللغة ال ية «عبد الر ن ال اك

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan İÇİNDEKİLER Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan Teveffi Kelimesi Ve Resulüllah ın Açıklaması İmam Buhari Ve Teveffi

Detaylı

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? حكم تكر لعمر م يكو بينهما ] تريك Turkish [ Türkçe Muhammed Salih el-muneccid Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza

Detaylı

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s) Ahmed el Hasan (a.s) 1 Rahman ve Rahim olan Allahın Adıyla. Hamd Alemlerin Rabbi Allahadır. Allahın selamı Muhammed ve Al-i Muhammedin, İmamlar ve Mehdilerin üzerine olsun. Dünyanın Doğusundaki ve Batısındaki

Detaylı

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47 Kimi beşerî sistemler malı kişinin tekeline vermiş, mal kişinindir, istediği gibi kazanır ve istediği gibi harcar demiştir. Kimisi de mal devletindir, kişiler devlet için kazanır ve devlet için harcarlar

Detaylı

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته ] تر [ Türkçe Turkish Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin 2010-1431 1 ما حكم الصيام وحكمته» باللغة ال ية «عبد

Detaylı

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ Gençlik Programları 1. HAFTA SIYER NEDIR? Siyeri nasıl okuyalım? Niçin Peygamber gönderilmiştir? Hz. Peygamber i sevmek ve hayatının bilinmesi gerekliliğini

Detaylı