Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN"

Transkript

1 Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına Prof. Dr. Turhan KAÇAR Editörler Prof. Dr. Ceyhun Vedat UYGUR Doç. Dr. Nurten SARICA Doç. Dr. H. Aliyar DEMİRCİ Hakemli bilimsel bir dergi olan PAUSBED yılda üç kez yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan çalışmalardan, kaynak gösterilmek şartıyla alıntı yapılabilir. Çalışmaların tüm sorumluluğu yazarına/yazarlarına aittir. Grafik ve Dizgi Gülderen ALTINTAŞ Baskı Turkuaz Ofset Yazışma Adresi Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Rektörlük Binası Kat: 2 Kınıklı Yerleşkesi Kınıklı DENİZLİ / TÜRKİYE Tel (258) Fax. +90 (258) e-posta: pausbed@pau.edu.tr

2 Yayın Kurulu Prof. Dr. Ceyhun Vedat UYGUR Doç. Dr. Ali Rıza ERDEM Doç. Dr. Aydın SARI Doç. Dr. İsmet PARLAK Doç. Dr. Mehmet Yaşar ERTAŞ Doç. Dr. Nurten SARICA Doç. Dr. Selçuk Burak HAŞILOĞLU Doç. Dr. Şükran TOK Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali SARI Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ Yrd. Doç. Dr. Saim CİRTİL Yrd. Doç. Dr. Türkan ERDOĞAN Dr. Coşkun DAŞBACAK Hakem Kurulu Prof. Dr. Candan TERWİEL Prof. Dr. Gülsen DEMİR Prof. Dr. Hüseyin ÖZGÜR Prof. Dr. Mehmet MEDER Prof. Dr. Muammer NURLU Prof. Dr. Mehmet Ali ÜNAL Prof. Dr. Nurgül OKTİK Prof. Dr. Sadettin SARI Prof. Dr. Ceyhun Vedat UYGUR Doç. Dr. Abdullah KARAMAN Doç. Dr. Behset KARACA Doç. Dr. Bülent GÜLOĞLU Doç. Dr. Cem BAYDUR Doç. Dr. Ensar YEŞİLYURT Doç. Dr. Feryal ÇUBUKCU Doç. Dr. Nurten SARICA Doç. Dr. Selim YILMAZ Doç. Dr. Süleyman BARUTÇU Doç. Dr. Süleyman UYAR Yrd. Doç. Dr. Abdullah ÖZDEMİR Yrd. Doç. Dr. Ayça ÜLKER ERKAN Yrd. Doç. Dr. Ayşe SAVRAN GENCER Yrd. Doç. Dr. Azer Banu KEMALOĞLU Yrd. Doç. Dr. Cumhur Yılmaz MADRAN Yrd. Doç. Dr. Filiz ACAR Yrd. Doç. Dr. Harun SULAK Yrd. Doç. Dr. Şahin BARANOĞLU Yrd. Doç. Dr. Türkan ERDOĞAN Hacettepe Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Gazi Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Selçuk Üniversitesi Süleyman Demirel Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi MuğlaÜniversitesi Pamukkale Üniversitesi Ege Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Marmara Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Akdeniz Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Düzce Üniversitesi Süleyman Demirel Üniversitesi Adnan Menderes Üniversitesi Pamukkale Üniversitesi Dergimizin bu sayısına gönderilen makaleleri değerlendiren hakem kuruluna teşekkürlerimizi sunarız. Sekreterya Recep DURMUŞ Azize ŞIRALI EKMEKÇİ

3 İÇİNDEKİLER/CONTENTS Birol ERKAN...1 Türkiye İle Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Analysis in Comparative Advantages Perspective of Foreign Trade of Turkey and Border Countries Hakan SARITAŞ Cengiz SARAY Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Analysis of Profitability Performance of Turkish Banking Sector Hakan SARITAŞ Altan GÖKÇE...39 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler Fundamental Analysis of Economic Crisis in the United States and in European Union Countries: Causes And Effects Mustafa Zihni TUNCA - Mustafa BAYHAN...53 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Using Quality Function Deployment Method in the Supplier Selection Sevcan GÜNEŞ-Şakir ÇAKMAK-Filiz YEŞİLYURT-Gökhan TUZCU...71 Ösys Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi The Determinants of OSYS Success Yunus GÜLCÜ-Selim Adem HATIRLI...83 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği An Analysis of Socio-Economic Factors Effecting the Use of Natural Gas: An Example of Isparta City Zuhal ÖNEZ ÇETİN...97 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul-Yanlı Turizm A New Approach at Poverty Alleviation: Pro-Poor Tourism Feyza TOKAT XVII. Yüzyılda Yaşamış Bir Bilgin: Hezârfen Hüseyin Efendi XVII. Century Scholar: Hezârfen Hüseyin Efendi Haldun SOYDAL-Zekeriya MIZRAK-Murat ÇETİNKAYA Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi From Imprantance of Alternatife Energy Need of Turkey Mehmet MEDER- Mustafa GÜLTEKİN Türkiye nin Büyük Kentlerinde Yılları Arasındaki İntihar Eğilimleri Dispositions of Suicide Between the Years in the Large Cities of Turkey Mehmet Yaşar ERTAŞ XV. - XVI. Yüzyıllarda Hambat Yöresinde Yerleşim ve Nüfus Settlement and Population in Hambat Area in the 15 th and 16 th Centuries

4 Meryem AYAN Evlilik Yoluyla Irksal ve Dini Kesişmeler Race and Religious Intersections Through Marriages Rıza SAM Şiddete Sürüklenerek Suça İtilenler: Geleceğin Suçlularını Yetiştirmek Üzerine Düşünceler Individuals Dragged by Violence and Pushed into Crime: Reflections on the Training of Tomorrow s Criminals Necla KÖKSAL Melek ÇINAR Sosyal Bilgiler Öğretmen Adaylarının Bilimin Doğasına ve Öğrenme-Öğretme Sürecine Yansıtılmasına İlişkin Görüşleri Social Studies Preservice Teachers Views on Nature of Science and Reflecting Nature of Science on Learning-Teaching Process Mustafa SARICA Türkçede Eylemsilerin (Ortaçlar ve Ulaçlar) Fransızcayla İlişkili Olarak İncelenmesi Constrastive Study of Participles in Turkish in Relation with French Tuncer YILMAZ Ütopya ve Hicvin Buluşması: Samuel Butler'in Erewhon'u Where Utopia and Satire Meets: Samuel Butler's Erewhon Emre AŞILIOĞLU İlköğretim İkinci Kademe Görsel Sanatlar Dersi Programının Sanat Eğitimi İlkelerinin İncelenmesi Study of Art Education Principles of Visual Arts Curriculum in the Second Level of Primary Education

5 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa 1-22 TÜRKİYE İLE SINIR KOMŞULARI ARASINDAKİ DIŞ TİCARETİN KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER PERSPEKTİFİNDE ANALİZİ* Birol ERKAN** Özet Türkiye nin son yıllardaki komşularla sıfır problem politikası dış ticaretine de olumlu yönde etki etmiş, sınır komşularıyla dış ticareti önemli bir gelişme göstermiştir. Çalışmanın amacı, Türkiye ve sınır komşularının açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayılarını hesaplamak; söz konusu ülkelerin ihracatta avantaj ve dezavantajlarını ortaya koymaktır. Buna göre Türkiye nin özellikle tekstil iplikleri ve kumaş, hazır giyim, meyve ve sebze, seyahat eşyaları ve el çantaları ile tütün mamullerinin ihracatında sınır komşuları karşısında rekabet gücü yüksektir. Bununla birlikte, canlı hayvanlar, hayvansal ürünler, gıdalar ve yağlar, mineral yağlar, petrol ve diğer enerji ürünleri ihracatında sınır komşuları açısından genel bir karşılaştırmalı avantaj durumundan söz edilebilir. Anahtar Kelimeler: İhracat, Rekabet Gücü, Türkiye, Sınır Komşuları. ANALYSIS IN COMPARATIVE ADVANTAGES PERSPECTIVE OF FOREIGN TRADE OF TURKEY AND BORDER COUNTRIES Abstract In recent years, Turkey s zero-problem policy with neighbors has had a positive effect on its foreign trade, and Turkey s foreign trade with its border neighbors has showed an important development. The aim of the study is to calculate the revealed comparative advantage index relative to Turkey and border countries, and to presented advantages and disadvantages in export of countries in question. Accordingly, Turkey has higher competitiveness in the face of border countries in point of the export particularly in the textile yarns and fabrics, clothings, fruit and vegetable, travel goods and handbangs and tobacco products. However, in the export of live animals, animal products, foods and oils, mineral oils, petroleum and other energy products, it can be mentioned that border countries has largely comparative advantage. Key Words: Export, Competitiveness, Turkey, Border Neighbours. 1. GİRİŞ Çalışmanın ana amacı, açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayılarının kullanılması suretiyle Türkiye nin ve sınır ülkelerinin ihracatındaki rekabet gücünün analiz edilmesidir. Söz konusu analiz, sözü edilen ülkelerin ihracatına mikro bazda yaklaşmakta, ürün bazlı bir rekabet profili ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, Türkiye ve sınır komşuları olan Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Azerbaycan-Nahçıvan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye nin Standart Uluslararası Ticaret Sınıflandırması (SITC) bazında ihracatındaki karşılaştırmalı üstünlükler ölçülmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda, INTRACEN-PC TAS ve COMTRADE SITC Rev3 2 haneli verileri kullanılmak suretiyle, sözü edilen ülkelerin ihracatındaki açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayıları (Balassa İndeksi-AKÜ katsayısı ve Dönüştürülmüş Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük Katsayısı-DAKÜ) hesaplanmıştır. * İzmir Üniversitesi tarafından organize edilen Bölgesel ve Küresel Dinamikler: Türkiye ve Yakın Çevresinin İktisadi ve Siyasi Meseleleri (28-29 Nisan 2011) adlı sempozyumda sunulan bildirinin revize edilmiş halidir. ** Yrd. Doç. Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi M.Y.O. Dış Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi, KİLİS e-posta: birolerkan@kilis.edu.tr

6 B. Erkan 2. KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLERİN (İHRACAT REKABET GÜCÜNÜN) ÖLÇÜMÜ: AÇIKLANMIŞ KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER YAKLAŞIMI Karşılaştırmalı üstünlük kavramı uluslararası ticarette adından sıklıkla bahsedilen bir kavram olmasına rağmen, söz konusu teorik kavramın ölçülebilmesi ve ampirik bulgulara dönüştürülebilmesi bağlamında önemli eksiklikler bulunmaktadır. Söz konusu eksikliklerin giderilmesine yönelik en önemli hamle, karşılaştırmalı üstünlüklerin ve rekabet gücünün ölçümünde açıklanmış karşılaşmalı üstünlük katsayılarının (AKÜ) kullanılmasıdır (Sanidas and Shin, 2010: 8). Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ile karşılaştırmalı üstünlüklerin ve rekabet gücünün ölçümü arasındaki bağlantının ortaya koyulması şu sıralama ile olmaktadır: EŞ KÜ TÜT AKÜ EŞ: Ülkelerin ekonomik koşulları, KÜ: Karşılaştırmalı üstünlüklerin uluslararası örnekleri, TÜT: Uluslararası ticaret, üretim ve tüketim, AKÜ: Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük Katsayıları. Diyagrama göre, ülkelerin ekonomik koşullarınca belirlenen karşılaştırmalı üstünlükler uluslararası ticareti, üretim ve tüketimi (ihracat, ithalat) belirlemekte, bu da ülkelerin rekabet gücüne etki etmektedir (Ballance vd., 1987: 157). Açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler (AKÜ) yaklaşımı, karşılaştırmalı üstünlükleri (rekabet gücünü) ölçmede sıklıkla kullanılan yöntemlerden biridir. Bir ülkenin mal ya da sektör bazında ihracat yapısının ülkenin karşılaştırmalı üstünlüklerini, ithalat yapısının ise karşılaştırmalı dezavantajlarını yansıttığı AKÜ yaklaşımına göre; bir malın ticaret dengesinin pozitif olması durumunda o ülkenin o malın/sektörün ihracatında karşılaştırmalı üstünlüğe, tersi durumda ise karşılaştırmalı dezavantaja (rekabet gücünden yoksunluğa) sahip olduğu söylenebilir (Bekmez, 2008: 17). Açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler düşüncesi ilk olarak Liesner (1958) tarafından ortaya atılmıştır. İngiltere nin Ortak Pazar Ülkeleri ile rekabet gücünü karşılaştırmak için oluşturulmuş indeks, Balassa (1965) tarafından işlevsel hale getirilmiştir. Ülkelerin mevcut ticaret verilerinden yararlanılarak karşılaştırmalı üstünlüğünü gösteren Balassa İndeksi, ülkeler arasındaki karşılaştırmalı üstünlüğün nedenine inmeden, görünen bir avantaj farkı olup olmadığını açıklamayı amaçlamaktadır (Seymen, 2009: 237). İndeks, ülkenin belli bir sektör ihracatının toplam ihracatına oranının, aynı sektörün dünyadaki ihracatının dünya toplam ihracatına oranı olarak tanımlanabilir. Balassa İndeksi, herhangi bir malın (sektörün) ülkenin toplam ihracatındaki payının, söz konusu malın (sektörün) dünyanın (bir ülkenin veya bölgenin) toplam ihracatındaki payına oranını ifade eder. Diğer bir ifadeyle Balassa İndeksi, ülkenin bir maldaki yurtiçi uzmanlaşmasını (AKÜ indeksinin payı), dünyanın uzmanlaşmasıyla karşılaştırır (Benigno, 2005: 6). Açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayısı (AKÜ), UN Statistics Office ve Standart International Trade Classification (SITC) verilerinden (UN Comtrade ve PC TAS) hesaplanabilir 1. j ülkesinin t döneminde k malındaki (sektöründeki) açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük (AKÜ) katsayısını Balassa aşağıdaki gibi formülize etmiştir (Balassa, 1965: ): AKÜ indeksinin pay kısmı, malın (sektörün) ulusal ihracattaki payını (%); payda kısmı ise, söz konusu malın (sektörün) dünya toplam ihracatındaki payını temsil etmektedir (Mykhnenko, 2005: 27). Balassa İndeksi aynı sonucu vermek üzere şu şekilde de formüle edilebilir (Mahmood, 2006: 26) (Karşılaştırmalı İhracat Performansı): ( X j / kt Xw ); j ülkesinin k malı ihracatının ülkenin kt toplam ihracatı içindeki payı (X j / t Xw ); j ülkesinin toplam ihracatının dünya t toplam ihracatı içindeki payı AKÜ katsayısının birden büyük olması, ülkenin söz konusu ürün ihracatında açıklanmış karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğunu ve 1 Formüllerde X ; ihracat, M; ithalat, t ; dönem, k ; mal (sektör), j ; ülke 1, m; ülke 2, w; dünya, u; birlik şeklinde sembolize edilmiştir. 2 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

7 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi uzmanlaştığını ifade etmektedir (Coxhead, 2007: 1109). Daha ayrıntılı bir analizle, karşılaştırmalı üstünlüğün gücünü göstermek amacıyla Balassa nın AKÜ katsayısını 4 aşamada sınıflandırabiliriz (Hinloopen, 2001: 13): 1. Sınıflandırma 0 < AKÜ 1; Karşılaştırmalı üstünlük yoktur. 2. Sınıflandırma 1 < AKÜ 2; Zayıf bir karşılaştırmalı üstünlük, 3. Sınıflandırma 2 < AKÜ 4; Orta derecede karşılaştırmalı üstünlük, 4. Sınıflandırma 4 < AKÜ ; Güçlü bir karşılaştırmalı üstünlük vardır. AKÜ katsayılarının sıfır ile sonsuz arasında değer alması ve asimetrik olması nedeniyle, söz konusu indeks için monoton bir dönüştürülme işlemi uygulanmaktadır. Bu işlem ile bulunan AKÜ katsayısı, (AKÜ-1)/(AKÜ+1) şeklinde formülize dilebilir. Bu indekse dönüştürülmüş açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük indeksi denir (Kumar vd., 2008: 131). Bu durumda. Bu dönüştürme sonucunda uç değerler daha az ağırlıklandırılmış olacak, indeks simetrik hale dönüşecek ve sonuç -1 ile +1 arasında değer alacaktır (Filiztekin, 2006: 107). Michael E. Porter, gelişmiş ülkelerin ekonomik başarılarını nasıl sürdürebildiklerini açıklayabilmek için karşılaştırmalı üstünlükler kavramını geliştirmiştir. Porter, rakiplerinden daha düşük maliyetlerle üretebilme ve aşırı maliyetleri nedeniyle ortaya çıkan yüksek fiyatları değiştirebilme yeteneğine sahip olmak olarak iki farklı karşılaştırmalı üstünlük kavramından söz etmiştir. Söz konusu avantajlardan en az birisine sahip olunması durumunda üstün bir firma veya ülkeden söz edilebilir (Porter, 1991: ). Porter, karşılaştırmalı üstünlük kavramıyla birlikte rekabet gücü kavramından da söz etmiş 2, her ikisinin de özünde karşılaştırmalı maliyetlerin yattığını ifade etmiştir. Bu bağlamda, bir ülkenin uluslararası piyasalarda karşılaştırmalı üstünlüklerinin bulunmasının, aynı zamanda rekabet gücünün bulunması anlamına da gelebileceği söylenebilir (Utkulu, 2005: 6). 2 Günümüz dış ticaretinde karşılaştırmalı üstünlükler artık rekabet gücü kavramı ile aynı anlamda kullanılır hale gelmiştir Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlüklere İlişkin Çalışma Örnekleri J. Hinloopen tarafından yapılan çalışmada (Hinloopen, 2001: 1-50), 12 AB üyesi ülkeden Japonya ya ihraç edilen mallardaki rekabet gücü hesaplanmıştır. Araştırmada yılları arası SITC 2 haneli veriler kullanılmıştır. Balassa İndeks değerleri genel olarak 1 den büyük çıkmış, bazı ülkelerin AKÜ katsayıları yıllara göre istikrarlı durumunu sürdürmüş (Almanya gibi), bazı ülkelerin rekabet gücü ise değişken bir seyir izlemiştir (Yunanistan gibi). C. Veeramani tarafından yapılan çalışmada (Veeramani, 2006: 1-20), Çin ve Hindistan ın karşılaştırmalı ihracat performansları analiz edilmiştir. Bununla birlikte, her iki ülkenin de faktör yoğunlukları da ölçülmüştür. SITC 3 haneli mal gruplarına yönelik yapılan çalışmada; Hindistan ın tarımsal hammadde yoğun, mineral kaynak yoğun ve niteliksiz işgücü yoğun mallarda uzmanlaştığı; Çin in ise, niteliksiz işgücü yoğun ve son yıllarda azalsa da tarımsal hammadde yoğun mallarda uzmanlaştığı sonucuna ulaşılmıştır. E.N. Wolff tarafından yapılan çalışmada (Wolff, 2000: 1-33), yılları arasında 33 imalat malında 14 OECD ülkesi baz alınarak, söz konusu ülkelerin ihracat uzmanlaşma ve benzerlik dereceleri ölçülmüştür. Bununla birlikte, Kanada ve ABD nin geleceğe yönelik uzmanlaşma dereceleri tahmin edilmiştir. Sonuçta; Kanada nın ulaştırma ekipmanları, özel karayolu taşıtları, motor araçları, demir ihtiva etmeyen metal ve ağaç ürünlerinde uzmanlaştığı; ABD nin ise, uçak, profesyonel ürünler, petrol ve kömür ürünlerinde yüksek oranda nispi üstünlükleri mevcuttur. B. Yılmaz tarafından yapılan çalışmada (Yılmaz, 2003: 1-20), Türkiye nin dönemine ilişkin AB-15 ve 5 aday ülke (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Romanya, Polonya) karşısındaki üstünlükleri açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayılarıyla ölçülmüştür. SITC teknoloji sınıflandırmasına göre; Türkiye nin, kolay ve zor taklit edilen araştırma yoğun malların ihracatında karşılaştırmalı dezavantajı, hammadde ve emek yoğun mal ihracatında da güçlü bir karşılaştırmalı üstünlüğü bulunmaktadır. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

8 B. Erkan N. Şimşek, D. Seymen ve U. Utkulu tarafından yapılan çalışmada (Şimşek vd., 2007: 1-44), arasında Türkiye nin AB karşısındaki açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükleri SITC Rev 3, 3 haneli bazda teknoloji sınıflandırmasına göre analiz edilmiştir. Sonuç olarak, Türkiye nin hammadde ve emek yoğun malların ihracatında avantaja sahip olduğu görülmüştür. Sermaye yoğun malların ihracatında da mutlak olarak olmasa da, nispi anlamda üstünlük sağladığı görülmüştür. Ar-ge bazlı malların ihracatında ise karşılaştırmalı dezavantaj durumu mevcuttur. A.A. Kaya tarafından yapılan çalışmada (Kaya, 2006: 1-10), döneminde, imalat sanayi ihracatında, Türkiye nin AB-15 ve AB- 10 ile Bulgaristan, Romanya gibi aday ülkeler karşısında üstünlük sahibi olduğu endüstriler belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada SITC Rev 3, 3 haneli imalat sanayi ihracat verileri kullanılmıştır. Balassa İndeksi kullanılarak yapılan analiz sonucunda, 151 imalat sanayi alt ürün grubu içinde 53 endüstride AKÜ 1 tespit edilmiştir. Türkiye nin karşılaştırmalı üstün olduğu 53 maldan 1 i hammadde yoğun, 27 si emek yoğun, 16 sı sermaye yoğun, 9 u zor taklit edilen araştırma yoğun mallar olarak tespit edilmiştir Sınır Komşularına İlişkin Karşılaştırmalı Üstünlük Analiz Örnekleri G. Buturac, Z. Lovrincevic ve I. Teodorovic tarafından yapılan çalışmada (Buturac vd., 2004: ), Hırvatistan ın dış ticaret yapısındaki değişme, 6 Doğu Avrupa geçiş ekonomisi ülkesiyle (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovenya, Slovakya) kıyaslanarak ele alınmıştır. Söz konusu analiz yılları arasında açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayıları kullanılarak teknoloji sınıflandırması bazında yapılmıştır. Hırvatistan ın, diğer komşu geçiş ekonomisi ülkeleriyle karşılaştırıldığında, 2001 yılında herhangi bir ürün grubunda karşılaştırmalı üstünlüğü olmayan tek ülke olduğu sonucuna ulaşılmıştır. rekabet avantajına sahip olduğunu ifade etmiştir (Rana, 1988: 1-21). M. Akal, 1980 den 2005 e Türkiye nin Ortadoğu sınır ülkeleriyle (Irak, İran, Suriye) olan dış ticaretinde fasıl bazında ihracat ve ithalat yoğunlaşmaları ile avantaj ve dezavantajları ortaya koymuştur. Türkiye nin bu ülkelere olan ihracatı tarımsal fasıllardan sanayi fasıllarına, emek yoğun fasıllardan sermaye ve teknoloji içeren fasıl yoğunlaşmasına kaymıştır (Akal, 2008: ). H. Atik tarafından yapılan çalışmada (Atik, 2006: 33-43), Türkiye ve komşu ülkeleri (Yunanistan, Suriye, İran) arasındaki karşılaştırmalı üstünlükler, tercihlerde benzerlik teorisi çerçevesinde panel veri yöntemi ile analiz edilmiştir. Analize dahil edilen ülkelerin ithalat değerlerinin bağımlı değişken olarak kabul edildiği modelde; ülkelerin gayrisafi yurt içi hasıla değerleri, reel döviz kurları ve ülkelerdeki kişi başına gelir seviyeleri arasındaki benzerlik derecesini gösteren Linder değişkeni bağımsız değişkenler olarak yer almıştır. Gerek komşu ülkelerin, gerekse Türkiye nin kişi başına gelir seviyeleri birbirine benzeyen ülkelerle ticaret yaptıkları ortaya çıkmıştır. G. Ayman, A. Sezer, T.A. Kılıçdağı, yıllarına ilişkin analiz yapmak suretiyle, Türkiye nin komşu ve çevre ülkelerle ilişkilerini ekonomik ve ticari açıdan incelemiş, bu yönde hazırlanmış strateji çalışmalarını değerlendirmiştir. SWOT analizi ile sektörel bazda kapsamlı analizler yapılmış ve Türkiye nin komşu ve çevre ülkelerle ilişkilerinde hangi sektörlerin ön plana çıkartılması gereği üzerinde durulmuştur. Sonuç olarak; ulaştırma, enerji ve taahhüt sektörleri ön plana çıkmıştır (Ayman vd., 2007: 1-5). TÜSİAD tarafından yapılan çalışmada (2007: 1-384), başta İran ve Irak olmak üzere komşu ülkelerle olan dış ticaretin gelişimi ihracat pazarlaması bazında ele alınmıştır. Bununla birlikte, sınır komşularıyla olan dış ticaretin gelişiminde mevcut engellerin kaldırılması ve sınır ticaretinin önemi üzerinde durulmuştur. P.B. Rana, Asya-Pasifik ülkelerinin arasındaki ihracatındaki karşılaştırmalı üstünlükleri analiz etmiş, söz konusu komşu ülkelerin özellikle emek yoğun ve bazı sermaye yoğun malların ihracatında karşılaştırmalı 4 3. TÜRKİYE NİN KOMŞU ÜLKELERLE DIŞ TİCARETİNİN ANALİZİ Çalışmada, Türkiye nin komşu ülkelerle dış ticaretinin (ihracat ve ithalat) analizinin yapılması maksadıyla; öncelikle ihracatındaki Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

9 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi ve ithalatındaki ilk 20 ülke 2004 ve 2010 yıllarına ilişkin ele alınmış, söz konusu farklılıklar sınır komşuları perspektifinde irdelenmiştir. Bununla birlikte, Türkiye nin sınır komşularıyla olan dış ticaretinin yıllar itibariyle izlemiş olduğu seyir sapma indeksi ve nüfuz indeksi analizleriyle ortaya koyulmaya çalışılmıştır Türkiye nin Dış Ticaretinde Komşu Ülkelerin Payı Komşuları ile ticaret yapabilme kabiliyeti, kapasitesi ve bu ticarete olanak sağlayacak her türlü alt yapı ve istikrar ortamı bir ülkenin ekonomik refahını etkileyen önemli unsurlardır. Ekonomik açıdan dünyanın müreffeh bölgelerine bakıldığında, ülkelerin komşum zenginse ben de zenginim mantığına sahip oldukları görülmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve Belçika nın Kuzey Batı Avrupa da oluşturduğu ekonomik sinerji komşu ülkeler arasında geliştirilen ortak ticaret zihniyeti ve iktisadi iş birliğinin ne denli bir refah unsuru olduğunun dünya tarihindeki en başarılı örneklerinden birisidir. Aynı şekilde ABD, Meksika ve Kanada nın NAFTA çatısı altında oluşturduğu komşu ülkeler arası ticari birlik, Meksika nın son dönemlerde gelişmekte olan ülkeler arasında ön sıralarda yer almasındaki en önemli etkenlerdendir (Eryaman, 2011: 1). Türkiye nin komşuları ile geliştirmeye çalıştığı ticari ve iktisadi işbirliği ortamının ve bu ortamın oluşturduğu zenginlik ve refah atmosferinin bölgenin potansiyelini yansıttığı söylenemez. Türkiye nin komşuları ile oluşturduğu bölgede 20. yüzyıl boyunca savaşlar, anlaşmazlıklar, siyasi karışıklık ve devrimler çok yoğun olarak yaşanmış, 21. yüzyılda da devam etmiştir. Güvenlik ve istikrarı tehdit eden söz konusu olaylar bölgesel ticaretin gelişmesini engellemiş ve iktisadi işbirliğinin istenilen seviyelere ulaşmasını engellemiştir. Bununla birlikte, her şeye rağmen, özellikle Yunanistan Tablo 1: Türkiye nin ihracatında ilk 20 ülke (1000 $) ÜLKE TOPLAM % ÜLKE TOPLAM % Almanya ,83 Almanya ,21 İngiltere ,55 Birl. Krallık ,22 İtalya ,49 İtalya ,84 A.B.D ,45 Fransa ,47 Fransa ,72 Irak ,37 İspanya ,23 Rusya ,17 Hollanda ,43 A.B.D ,36 Rusya ,33 İspanya ,25 Irak ,91 İran ,70 İsrail ,08 B.A.E ,46 Romanya ,97 Romanya ,32 Belçika ,89 Hollanda ,21 Yunanistan ,86 Mısır ,07 B.A.E ,46 S. Arabistan ,02 Bulgaristan ,32 Çin ,02 Cezayir ,30 İsrail ,86 İran ,27 Libya ,79 S. Arabistan ,23 Belçika ,75 Polonya ,11 Suriye ,65 Danimarka ,01 Nahçıvan ,41 İlk 20 İlk 20 Toplam Genel Toplam (2004 Yılı) (2010 Yılı) Toplam ,15 Genel Toplam ,00 (Kaynak: verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

10 B. Erkan ve Bulgaristan ın AB üyeliğinin bölgeye etkisi, İran ın sahip olduğu zengin yeraltı kaynaklarının öneminin daha da artması, Suriye ve Gürcistan ın yavaş fakat sağlam bir şekilde dışa açılma sürecine girmeleri bölgenin refahını ve dış ticaretini geliştirme potansiyeli anlamında umut verici olmuş, bu gelişmelerin sağladığı olumlu atmosfer ekonomik göstergelere de yansımıştır. Türkiye nin ihracatındaki ilk 20 ülke, 2004 ve 2010 yılları karşılaştırılarak incelendiğinde, Almanya nın ilk sıradaki yerini koruduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Tablo-1 Türkiye nin sınır komşularına ihracatı bağlamında incelendiğinde önemli bir entegrasyon göze çarpmaktadır. Özellikle Irak, 2004 yılında Türkiye nin en fazla ihracat yaptığı 9. ülke (%2.91 pay) iken 2010 yılında 5. ülke (%5.37 pay) konumuna gelmiştir. İran da 2004 yılında 17. sırada iken (%1.27 pay) 2010 da 9. sırada (%2.70 pay) yer almaktadır. Suriye ve Azerbaycan-Nahçıvan 2004 de listede yer almaz iken 2010 da sırasıyla 19. ve 20. sırada yer almaktadır yılında, en fazla ihracat yapılan 20 ülkeden 13 ü batı ülkeleri iken; 2010 da söz konusu rakamın 9 a düşmüş olması, Türkiye nin ihracat eksenini Uzak Doğu, Orta Doğu ve sınır ülkeleri yönünde değiştirdiğini göstermektedir. Türkiye nin ithalatındaki ilk 20 ülke, 2004 ve 2010 yılları karşılaştırılarak incelendiğinde, Almanya ile Rusya nın yer değiştirdiği görülmektedir (Tablo-2). Bununla birlikte, Türkiye nin sınır komşularından yaptığı ithalatı bağlamında incelendiğinde; sadece İran göze Tablo 2: Türkiye nin ithalatında ilk 20 ülke (1000 $) (2004 Yılı) (2010 Yılı) ÜLKE TOPLAM % ÜLKE TOPLAM % Almanya ,83 Rusya ,64 Rusya ,26 Almanya ,46 İtalya ,04 Çin ,26 Fransa ,36 A.B.D ,64 A.B.D ,86 İtalya ,5 Çin ,59 Fransa ,41 İngiltere ,43 Iran ,12 İsviçre ,49 İspanya ,61 İspanya ,34 Güney Kore ,57 Japonya ,75 İngiltere ,52 Güney Kore ,64 Ukrayna ,07 Ukrayna ,57 Romanya ,86 Belçika ,04 Hindistan ,84 Iran ,01 Japonya ,78 Hollanda ,96 Belçika ,73 Romanya ,74 Hollanda ,7 Libya ,55 İsviçre ,7 Cezayir ,29 Polonya ,41 S. Arabistan ,26 Kazakistan ,33 Tayvan ,24 S. Arabistan ,31 İlk 20 Toplam ,25 İlk 20 Toplam ,47 Genel Toplam Genel Toplam (Kaynak: verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). 6 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

11 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi çarpmaktadır yılında Türkiye nin en fazla ithalat yaptığı 14. ülke olan İran ın 2010 yılında 7. sırada yer alması, Türkiye açısından öneminin daha da arttığını göstermektedir. En fazla ihracat ve ithalat yapılan 20 ülke genel olarak ele alındığında, Türkiye nin sınır komşularıyla olan dış ticaretinde ihracat tarafının daha ağır bastığı görülmektedir. Keza, 2010 yılı dış ticaret rakamlarına göre (ilk 20 ülke bazında); Türkiye toplam ihracatının yaklaşık yüzde 10 unu sınır komşularına gerçekleştirirken; toplam ithalatının yüzde 4 ünü sınır komşularından gerçekleştirmektedir. Türkiye nin özellikle sınır komşusu İran ile dış ticaret hacminin önemli boyutlarda olduğu söylenebilir (2010 yılı itibariyle 10 milyar $ civarında). Tablo-3 de, Türkiye nin sınır komşularına olan ihracatının yıllar itibariyle artmakta olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, ağırlıkla doğu ve güney komşularına olan ihracatının yüksekliği ve gösterdiği ivme dikkat çekmektedir. Bu durum, son yıllarda Türk siyasetindeki ve ekonomisindeki eksen Tablo 3: Türkiye nin sınır komşularına ihracatı (milyon $) ÜLKELER Irak İran Suriye Azerbaycan-Nahçıvan Bulgaristan Yunanistan Gürcistan Ermenistan (Kaynak: ). kaymasını işaret etmektedir. Keza, AB üyesi ülkeler olan Yunanistan a ve Bulgaristan a yapılan ihracatın boyutları nispi olarak düşük olup, artış hızı son yıllarda azalmıştır. Tablo-4, Türkiye nin sınır komşularından gerçekleştirilen ithalatının da yıllar itibariyle artmakta olduğunu göstermektedir. Türkiye, en fazla ithalatı İran ve Bulgaristan dan gerçekleştirmektedir. Tablo 4: Türkiye nin sınır komşularından ithalatı (milyon $) ÜLKELER İran Bulgaristan Yunanistan Irak Azerbaycan-Nahçıvan Suriye Gürcistan Ermenistan (Kaynak: ). Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

12 B. Erkan Tablo-3 ve Tablo-4 birlikte incelendiğinde, Türkiye nin İran a (özellikle petrol ve ürünleri talebi sebebiyle) karşı önemli bir dış ticaret açığı bulunduğu görülmektedir. Söz konusu tablolarda, Türkiye nin Yunanistan ve Bulgaristan a karşı da dış açık verdiği görülmektedir. Türkiye nin, ulusal ekonomik büyüklüğü kendisinden küçük ülkeler olan Yunanistan ve Bulgaristan dan kayda değer miktarda ithalat gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, sözü edilen ülkelere olan ihracatın ciddi oranda yetersiz olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, her iki ülkenin de AB üyesi olması, bu ülkelerle olan siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi gereğini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu konuda, Türkiye nin AB ye ihracatında pazar çeşitlendirmesi stratejisi geliştirmesi; gerek ürün, gerekse coğrafya bazında ortaya çıkabilecek riskleri dağıtması gerekmektedir. Zira, Türkiye nin ihracatının yaklaşık yarısının gerçekleştirildiği AB içinde de Almanya, İtalya, Fransa ya yönelik bir pazar yoğunlaşması söz konusudur Türkiye nin Sınır Komşularıyla Olan Dış Ticaretinin Sapma İndeksi Ve Nüfuz İndeksi Yardımıyla Analizi Sapma indeksi ile nüfuz indeksi, ele alınan ülkelere yönelik dış ticaretteki gelişmelerle ilgili daha anlamlı sonuçlar elde edilmesini mümkün kılmaktadır. Sözü edilen indeksler, iki ülke arasındaki dış ticaretin yıllara göre gelişiminin birbirleri lehine veya aleyhine bir seyir gösterip göstermediğini ortaya koymaktadır Sapma İndeksi Yardımıyla Analiz Bir ülkenin başka bir ülkeye olan mal ihracatının, o ülke dışına olan ihracatına oranıdır. X j ülkesinin m ülkesine k malı ihracatı X j ülkesinin m ülkesi dışına k malı ihracatı Belli bir yılın (baz yılı) indeksine 100 denirse; diğer yıllarda indeks değerinin 100 den büyük çıkması, j ülkesinin k malı ihracatının m ülkesi lehine gelişme eğilimi gösterdiği anlamına gelmektedir (Yıldız ve Delice, 2001: 124). 100 den düşük çıkması ise, j ülkesinin k malı ihracatının m ülkesi dışına kaydığını gösterir. Hesaplanan sapma indeksi sonuçları, izleme ve yorumlama kolaylığı açısından ayrı bir indekse çevrilerek tablolaştırılmıştır. Tüm ülkelere ilişkin veri olması sebebiyle 2009 yılı baz yılı olarak ele alınmıştır. Türkiye nin sınır komşularına yılları arasında gerçekleştirdiği ihracata ilişkin sapma indeksi sonuçları 3, özellikle son yıllarda ihracatının sınır komşuları lehine bir gelişme gösterdiğini ortaya koymaktadır (Tablo-5). Bununla birlikte, Türkiye nin Suriye ye olan ihracatında 1998 yılı sonrası sapma dikkat çekicidir. Nüfuz İndeksi Yardımıyla Analiz Sapma indeksiyle birlikte nüfuz indeksine bakılarak, ele alınan ülkelere yönelik ihracattaki gelişmelerle ilgili daha anlamlı sonuçlar elde etmek mümkündür. Söz konusu indeks, karşı ülkenin ithalat talebindeki gelişmede diğer ülkenin rolünü ortaya koymaktadır. M m ülkesinin j ülkesinden k malı ithalatı M m ülkesinin j ülkesi dışından k malı ithalatı Belli bir yılın (baz yılı) indeksine 100 dersek; diğer yıllarda indeks değerinin 100 ün üzerinde olması, m ülkesinin ithalatında j ülkesini tercih etme eğiliminin arttığını, 100 ün altında olması ise azaldığını gösterir. Çalışmada, hesaplanan nüfuz indeksi sonuçları, izleme ve yorumlama kolaylığı açısından ayrı bir indekse çevrilerek tablolaştırılmıştır. Tüm ülkelere ilişkin veri olması sebebiyle 2002 yılı baz yılı olarak ele alınmıştır. Sınır komşularının yılları arasında Türkiye den gerçekleştirdiği ithalata ilişkin nüfuz indeksi sonuçları 4, komşu ülkelerin ithalatının yıllar itibariyle genel olarak Türkiye lehine bir gelişim gösterdiğini ortaya koymaktadır (Tablo-6). 3 Veri yetersizliği nedeniyle bazı ülkelere ilişkin tüm yıllara ait değerler hesaplanamamıştır. 4 Veri yetersizliği nedeniyle bazı ülkelere ilişkin tüm yıllara ait değerler hesaplanamamıştır. 8 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

13 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Tablo 5: Türkiye nin sınır komşularına olan ihracatına ilişkin sapma indeksi Ermenistan Azerbaycan Bulgaristan Gürcistan Yunanistan İran Irak Suriye (Kaynak: COMTRADE verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Sapma indeksi ve nüfuz indeksi sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye nin son yıllardaki komşularla sıfır problem politikasının dış ticaretine de olumlu etki ettiği, sınır komşularıyla dış ticaretinin lehine bir gelişim gösterdiği ifade edilebilir. Bununla birlikte, özellikle Yunanistan ve Bulgaristan ile olan dış ticareti yıllar itibariyle Türkiye nin lehine bir gelişim göstermiştir. Türkiye nin Suriye ile dış ticaretinde ise aleyhte bir seyir söz konusudur. 4. AÇIKLANMIŞ KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER YAKLAŞIMIYLA TÜRKİYE İLE SINIR KOMŞULARI ARASINDAKİ İHRACAT REKABET GÜCÜNÜN ÖLÇÜLMESİ Çalışmada, ülkelerin ihracatındaki açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler hesaplanırken SITC Rev3 2 haneli ihracat verileri kullanılmış, yılları arasındaki en yüksek ve en düşük değerler analizden çıkarılmak suretiyle uygun ortalama hesaplanmıştır. Açıklanmış karşılaştırmalı üstünlük katsayılarına ilişkin Balassa İndeksi ve Dönüştürülmüş Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlük İndeksi kullanılmıştır. Sözü edilen indekslerin tercihindeki amaç; ülkenin bir maldaki yurtiçi uzmanlaşmasını dünyanın uzmanlaşmasıyla karşılaştırmasıdır. Diğer bir ifadeyle, malın dünya toplam ihracatı içindeki payına göre ulusal ihracattaki payını tespit etmemize yardımcı olmasıdır. Elde edilen üstünlük ve dezavantaj sonuçlarına göre malların faktör donanımları, SITC Teknoloji sınıflandırması bazında (Hufbauer, 1974: 3-38) ortaya konulmaya çalışılmıştır. Komşu ülkelerden bazılarına ilişkin SITC Rev3 ihracat verileri belli yıllara ilişkin elde edilemediğinden (söz konusu ülkelerden kaynaklanan veri eksikliği nedeniyle), ortak zamanlı bir ülkeler arası kıyaslama yapılamamıştır. Yapılan analizler sonucunda, Türkiye nin SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 22 sinin ihracatında rekabet gücünün yüksek olduğu 5 görülmektedir. Bununla birlikte, Türkiye nin rekabet avantajının olduğu 22 mal grubunun ihracat rekabet gücü incelendiğinde; üstünlüklerden 5 i güçlü, 5 i orta derecede, 12 si ise zayıf derecededir. Türkiye nin, ihracatta güçlü rekabet avantajına (karşılaştırmalı üstünlüklere) sahip olduğu mal grupları SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde; 1 mal grubunun (05) 5 Rekabet gücünün yüksek olması; rekabet avantajının bulunduğunu, diğer bir ifadeyle ülkenin söz konusu mal grubunun ihracatında açıklanmış karşılaştırmalı üstünlüğünün olduğunu göstermektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

14 B. Erkan Tablo 6: Sınır komşularının Türkiye den ithalatına ilişkin nüfuz indeksi Ermenistan Azerbaycan Bulgaristan Gürcistan Yunanistan İran Irak Suriye (Kaynak: COMTRADE verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). hammadde yoğun, 3 mal grubunun (65, 83, 84) emek yoğun, 1 mal grubunun (12) da sermaye yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-7) ve dönemleri kıyaslandığında, Türkiye nin güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal gruplarının tekstil ürünleri hariç üstünlük dereceleri nispi olarak azalmıştır (Tablo-7). Bununla birlikte, 83 grubu seyahat eşyası, el çantaları vb. taşıyıcı eşya ihracatında ilk dönemde görülen çok yüksek derecedeki üstünlükler ikinci dönemde dezavantaja dönüşmüştür. Tablo 7: Türkiye nin güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları 83-Seyahat eşyası, el çantaları vb. taşıyıcı eşya 84-Giyim eşyası ve bunların aksesuarları 05-Meyve ve sebzeler 65-Tekstil ürünleri (iplik, kumaş, yer kaplamaları, hazır eşya) 12-Tütün ve tütün mamul ort ort. AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 26,06 0,46 7,75 0,76 Emek Yoğun 6,04 5,78 6,23 0,72 Emek Yoğun 7,29 4,76 6,07 0,71 Hammadde Yoğun 3,82 4,86 4,53 0,64 Emek Yoğun 5,18 3,16 4,21 0,61 Sermaye Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). 10 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

15 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Suriye, özellikle canlı hayvanlar mal grubu ihracatında çok yüksek oranda açıklanmış rekabet gücüne sahiptir. Suriye, dokuma ürünlerinin hammaddesinin teşkil eden elyaf ihracatında da önemli bir rekabet avantajına sahiptir. Suriye, SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 16 sının ihracatında rekabet avantajına sahiptir. Suriye nin ihracatında rekabet avantajına sahip olduğu 16 mal grubundan 4 ü güçlü, 5 i orta derecede, 7 si ise zayıf derecededir. Suriye nin ihracatta güçlü karşılaştırmalı üstünlüklere sahip olduğu 4 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 3 mal grubunun (00, 33, 05) hammadde yoğun, 1 mal grubunun da (26) emek yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-8). Grafik 1: Türkiye nin güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Suriye nin, Türkiye den farklı olarak, özellikle canlı hayvanlar ve petrol ürünlerinin ihracatında güçlü derecede karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması; Türkiye nin söz konusu ürünlere karşı olan yurtiçi talep fazlasını Suriye den karşılamasını optimal kılmaktadır. İran, SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan sadece 4 ünün ihracatında rekabet avantajına sahiptir. Söz konusu 4 mal grubu incelendiğinde; İran ın üstünlüklerinden 1 i güçlü, 1 i orta derecede, 2 si ise zayıf derecededir. İran ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu SITC 33 mal grubu faktör donanımı itibariyle hammadde yoğundur (Tablo-9). İran ın ihracat rekabet gücüne sahip olduğu mal gruplarının azlığı, özellikle de tek bir mal grubunun ihracatında güçlü üstünlüğe sahip olması, mal çeşitlendirmesinin düşüklüğünü (ürün yoğunlaşmasının yüksekliğini) işaret Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

16 B. Erkan Tablo 8: Suriye nin güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 00-Canlı hayvanlar 24,29 0,92 Hammadde Yoğun 26-Dokuma elyafı ve bunların artıkları 33-Petrol, petrol ürünleri 05-Meyve ve sebzeler 10,68 0,83 6,53 0,74 4,30 0,61 Emek Yoğun Hammadde Yoğun Hammadde Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Grafik 2: Suriye nin güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Tablo 9: İran ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 33-Petrol, petrol ürünleri 12,10 0,85 Hammadde Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). etmektedir. Birkaç mal grubuna bağımlılık, ülkenin ihracatını riskli kılmaktadır. Diğer taraftan, İran ın stratejik bir mal grubu olan petrol ve petrol ürünleri ihracatındaki rekabet gücünün çok yüksek olması global düzeyde önemli bir avantaj olarak görülebilir. Irak, siyasi karışıklığın ve istikrarsızlığın ekonomiye yansıması sebebiyle veri kısıtının en yüksek oranda görüldüğü ülkedir. Bununla birlikte, mevcut verilerle yapılan analizler sonucunda, Irak ın SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan sadece 1 inin ihracatında rekabet avantajına (güçlü derecede) sahip olduğu Tablo 10: Irak ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 33-Petrol, petrol ürünleri 11,65 0,84 Hammadde Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). 12 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number

17 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi görülmektedir. İran da olduğu gibi Irak ta da tek güçlü ihracat rekabet üstünlüğüne sahip olunan mal grubu petrol ve petrol ürünleridir (Tablo-10). Irak ın da İran gibi tek bir mal grubunun ihracatında güçlü üstünlüğe sahip olması, mal çeşitlendirmesinin düşüklüğünü (ürün yoğunlaşmasının yüksekliğini) ve ihracat riskini ortaya koymaktadır. Gerek İran ın, gerekse Irak ın petrol ürünlerinin ihracatındaki güçlü karşılaştırmalı üstünlüğü; coğrafi yakınlığın doğuracağı maliyet avantajları düşünüldüğünde, Türkiye nin söz konusu sektördeki açığını ortadan kaldırmasındaki en önemli faktörlerden birisi olacaktır. Ermenistan ın, SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 17 sinin ihracatında rekabet gücü yüksektir. Bu durum, küçük bir ekonomiye sahip olan Ermenistan için önemli derecede uzmanlaşmayı göstermektedir. Ermenistan ın ihracatında rekabet avantajına sahip olduğu 17 mal grubunun 6 sı güçlü, 3 ü orta derecede, 8 i Tablo 11.Ermenistan ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 11-İçkiler 16,79 0,89 Sermaye Yoğun 66-Diğer metal olmayan maddeden yapılmış eşyalar 15,45 0,88 Emek Yoğun 35-Elektrik enerjisi 13,32 0,86 Sermaye Yoğun 28-Metal cevheri, döküntüleri, Hammadde 11,97 0,85 hurdaları Yoğun 23-Ham kauçuk 10,35 0,82 Hammadde Yoğun 97-Altın, parasal olmayan 9,72 0,81 Belirtilmemiş (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). ise zayıf derecededir. Ermenistan ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu 6 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 2 mal grubunun (28, 23) hammadde yoğun, 1 mal grubunun (66) emek yoğun, 2 mal grubunun da (11, 35) sermaye yoğun olduğu görülmektedir 6 (Tablo-11). Küçük bir ekonomiye ve ihracat potansiyeline sahip olan Ermenistan ın, özellikle güçlü ihracat rekabet gücüne sahip olduğu mal gruplarının nispi çokluğu ve söz konusu gruplara ait Balassa İndeksi ve Dönüştürülmüş AKÜ indeksi değerlerinin yüksekliği önemli bir avantajdır. Grafik 3: Ermenistan ın güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). 6 SITC 97 Altın, parasal olmayan nun faktör yoğunluğuna dair herhangi bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

18 B. Erkan Azerbaycan ın SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 7 sinin ihracatında rekabet avantajı mevcuttur. Azerbaycan ın ihracatında rekabet avantajına sahip olduğu 7 mal grubu incelendiğinde; üstünlüklerden 3 ünün güçlü, 1 inin orta derecede, 3 ünün ise zayıf derecede olduğu görülmektedir. Azerbaycan ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu 3 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 1 mal grubunun (33) hammadde yoğun, 1 mal grubunun (26) emek yoğun, 1 mal grubunun da (35) sermaye yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-12). Tablo 12: Azerbaycan ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 33-Petrol, petrol ürünleri 10,65 0,83 Hammadde Yoğun 35-Elektrik enerjisi 6,34 0,73 Sermaye Yoğun 26-Dokuma elyafı ve bunların artıkları 6,04 0,72 Emek Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Türkiye nin, Azerbaycan dan yapacağı ithalat düşünüldüğünde, özellikle petrol ürünlerinin ön plana çıkması kaçınılmazdır. Gürcistan, SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 17 sinin ihracatında rekabet avantajına sahiptir. Bu durum, Ermenistan gibi küçük bir ekonomiye sahip olan Gürcistan için de önemli derecede bir uzmanlaşmayı göstermektedir. Gürcistan ın ihracatında rekabet avantajına sahip olduğu 17 mal grubu incelendiğinde; üstünlüklerden 9 u güçlü, 4 ü orta derecede, 4 ü ise zayıf derecededir. Gürcistan ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu 9 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 5 mal grubunun (05, 06, 07, 28, 56) hammadde yoğun, 3 mal grubunun da (11, 35, 67) sermaye yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-13). Grafik 4: Azerbaycan ın güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). 14 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

19 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Tablo 13: Gürcistan ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 11-İçkiler 24,27 0,92 Sermaye Yoğun 56-Gübreler 19,62 0,90 Hammadde Yoğun 28- Metal cevheri, döküntüleri, hurdaları 18,77 0,90 Hammadde Yoğun 35- Elektrik enerjisi 13,38 0,86 Sermaye Yoğun 06- Şeker, şeker ürünleri ve bal 8,58 0,79 Hammadde Yoğun 97- Altın, parasal olmayan 6,67 0,74 Belirtilmemiş 05- Meyve ve sebzeler 5,37 0,69 Hammadde Yoğun 07- Kahve, çay, kakao, baharat ve ürünleri 5,11 0,67 Hammadde Yoğun 67- Demir ve çelik 4,00 0,60 Sermaye Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Gürcistan, Türkiye ve sınır komşuları içinde, güçlü ihracat rekabet üstünlüğüne sahip olunan mal grubu sayısı bazında ilk sırada yer almaktadır. Gürcistan ın, özellikle içki, gübre, metal cevheri ve elektrik enerjisi ihracatındaki önemli üstünlükleri dikkate alındığında; Türkiye nin, söz konusu ülkeyle dış ilişkilerini arttırmasının, sözü edilen ürünlerdeki mevcut/olası yurtiçi talep fazlası durumunu ortadan kaldırabilmesi ve/veya yükselen yurtiçi fiyatları aşağıya çekebilmesi bağlamında faydalı olacağını işaret etmektedir. Yunanistan ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu 6 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 3 mal grubunun (05, 27, 42) hammadde yoğun, 2 mal grubunun (26, 84) emek yoğun, 1 mal grubunun da (12) sermaye yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-14). Grafik 5: Gürcistan ın güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

20 B. Erkan Tablo 14: Yunanistan ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 12- Tütün ve tütün mamulleri 10,58 0,83 Sermaye Yoğun 42- Hazırlanmış bitkisel sıvı ve katı yağ 9,57 0,81 Hammadde Yoğun 26- Dokuma elyafı ve bunların artıkları 8,46 0,79 Emek Yoğun 05- Meyve ve sebzeler 8,24 0,78 Hammadde Yoğun 84-Giyim eşyası ve bunların aksesuarları 4,39 0,63 Emek Yoğun 27- Ham gübre ve madenler (kömür, petrol ve değerli taşlar hariç) 4,34 0,63 Hammadde Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Yunanistan ın, özellikle tütün ihracatındaki güçlü rekabet gücü, Türkiye de son yıllarda söz konusu sektörde ortaya çıkan arz kıtlığı ve talep fazlası durumunu ortadan kaldırmasına yardımcı olacaktır. Bununla birlikte, her iki ülkenin de bazı benzer ürünlerin ihracatında rekabet avantajına sahip olması, ikili dış ticareti engellememektedir. Keza, endüstri-içi ticaret yoluyla da her iki ülkenin dış ticaret sayesinde refahında artış sağlanabilecektir. Bulgaristan, SITC Rev3 2 haneli 66 mal grubundan 33 ünün ihracatında rekabet avantajına sahiptir. Bulgaristan ın ihracatında rekabet avantajına sahip olduğu 33 mal grubu incelendiğinde; üstünlüklerden 5 inin güçlü, 8 inin orta derecede, 20 sinin ise zayıf derecede olduğu görülmektedir. Grafik 6: Yunanistan ın güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Bulgaristan ın ihracatta güçlü rekabet üstünlüğüne sahip olduğu 5 mal grubu SITC Teknoloji Sınıflandırması na göre analiz edildiğinde, 2 mal grubunun (22, 56) hammadde yoğun, 1 mal grubunun (84) emek yoğun, 2 mal grubunun da (12, 68) sermaye yoğun olduğu görülmektedir (Tablo-15). 16 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

21 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Tablo 15: Bulgaristan ın güçlü AKÜ katsayılarına sahip olduğu mal grupları Mal Grupları AKÜ Ort. DAKÜ Faktör Donanımı 56- Gübreler 5,69 0,70 Hammadde Yoğun 68- Demir içermeyen madenler 5,31 0,68 Sermaye Yoğun 12- Tütün ve tütün mamul. 5,27 0,68 Sermaye Yoğun 84- Giyim eşyası ve bunların aksesuarları 4,66 0,65 Emek Yoğun 22- Yağlı tohumlar, yağ veren meyveler 4,19 0,61 Hammadde Yoğun (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Bulgaristan ın özellikle hammadde ve sermaye yoğun bazı ürünlerin ihracatındaki üstünlüğü, söz konusu ürünlerin ihracatında Türkiye ye karşı olan üstünlüğü de dikkate alındığında; Türkiye ile sözü edilen ürünlerin ticaretini rasyonel kılacaktır. Grafik 7: Bulgaristan ın güçlü karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mal grupları (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Türkiye nin ve sınır komşularının ihracat rekabet avantajına sahip olduğu mal gruplarının faktör yoğunluklarına göre sayısı toplu bir şekilde gösterildiğinde, ihracat rekabet gücüne sahip tüm mallar arasında; hammadde yoğun malların sayısı açısından Bulgaristan, sermaye yoğun malların sayısı açısından Yunanistan ile birlikte Bulgaristan, emek yoğun malların sayısı açısından Bulgaristan, kolay taklit edilebilen araştırma bazlı malların sayısı açısından Yunanistan, zor taklit edilebilen araştırma bazlı malların sayısı açısından da Ermenistan birinci sırada yer almaktadır. İhracat ürün çeşitlendirmesi bağlamında da Bulgaristan ın nispi üstünlüğü dikkat çekmektedir. Keza, Bulgaristan tüm faktör yoğunluklarının bulunduğu mal gruplarının ihracatında rekabet avantajına sahiptir. Teknolojik düzeyi ve katma değeri yüksek mal grupları olarak kabul edilen ar-ge bazlı malların ihracatında Bulgaristan (inorganik kimyasal ürünler, metal işleme makineleri), Ermenistan (fotoğraf malzemesi, optik eşya, saatler, metal işleme makineleri), Gürcistan (inorganik kimyasal ürünler, diğer taşıt araçları) ve Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

22 B. Erkan Grafik 8: Ülkelerin faktör yoğunluklarına göre ihracat rekabet avantajı (Kaynak: COMTRADE ve PC TAS verilerinden yararlanılarak tarafımızca hesaplanmıştır). Yunanistan ın (ilk şekilde olmayan plastikler, tıp ve eczacılık ürünleri) nispi üstünlüğü dikkat çekicidir. Türkiye de ar-ge bazlı bir mal grubunun ihracatında (ilk şekilde olmayan plastikler) rekabet avantajına sahiptir. Bununla birlikte, Azerbaycan, Irak, İran ve Suriye nin ihracat rekabet avantajına sahip olduğu ar-ge bazlı mal grupları mevcut değildir (Grafik-8). 5. SONUÇ Büyüme ve sanayileşme stratejisi ihracat odaklı olan Türkiye, ihracatının yarısına yakınını AB ülkelerine gerçekleştirmektedir. Bununla birlikte, Türkiye, ihracatında genel olarak piyasa çeşitlendirmesi gerçekleştirememiştir. Türkiye nin son dönemdeki dış ticaret stratejisi; gerek ürün, gerekse piyasa bazında çeşitlendirmenin arttırılması (yoğunlaşmanın azaltılması) yönündedir. Bu bağlamda, ihracat hacminin arttırılması ve piyasa çeşitlendirmesinin gerçekleştirilmesi amacına ulaşmada komşu ülkelere öncelik verilmektedir. Sapma indeksi ve nüfuz indeksi analizlerine ilişkin çalışmada elde edilen sonuçlar da söz konusu önceliklerin somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye nin komşu ülkelerle olan ticaretini geliştirebilmesi, söz konusu ülkelerle olan dış ticaret stratejilerini karşılaştırmalı üstünlükler bazında ele alması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu perspektifte, öncelikle Türkiye nin ve komşu ülkelerinin karşılaştırmalı üstünlüklerinin yıllar itibariyle ve ayrıntılı olarak ortaya koyulması gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmada ürün bazlı bir yaklaşımla Türkiye ve komşu ülkelerinin SITC Rev3 2 haneli mal gruplarının ihracatındaki rekabet güçlerinin ortaya koyulması amacıyla Balassa İndeksi (AKÜ) ve Dönüştürülmüş AKÜ İndeksi hesaplanmıştır. Elde edilen veriler; gerek Türkiye de, gerekse sınır komşularının tamamında ihracat rekabet avantajına sahip olunan mal gruplarının sayısının, dezavantaja sahip olunan mal gruplarının sayısından daha az olduğunu göstermektedir. Genel bir ifadeyle, Türkiye nin ve sınır komşularının ihracatında rekabet dezavantajı hakimdir. 18 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

23 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi Bununla birlikte, Balassa İndeksi ve Dönüştürülmüş AKÜ indeksi sonuçları SITC Teknoloji Sınıflandırması bazında ele alındığında, Türkiye nin ve tüm sınır komşularının ihracat rekabet avantajına (karşılaştırmalı üstünlüklere) sahip olduğu mal gruplarının ağırlıkla hammadde yoğun olduğu görülmektedir. Hammadde yoğun mal gruplarını emek ve sermaye yoğun mal grupları takip etmektedir. Sözü edilen ülke gruplarının katma değeri ve teknoloji seviyesi nispi olarak yüksek olan kolay ve zor taklit edilebilen araştırma bazlı malların ihracat rekabet dezavantajına sahip oldukları görülmektedir. Bu durum, hem Türkiye nin, hem de komşu ülkelerinin teknoloji ve ar-ge yönünden dışa bağımlı kalmasına ve dış ticaret hadlerinin aleyhte gelişmesine yol açmaktadır. Türkiye nin sınır komşularıyla gerçekleştirmeyi amaçladığı dış ticareti karşılaştırmalı üstünlükler bazında ele alındığında; ithalatının canlı hayvan (Suriye den), petrol ve petrol ürünleri (Suriye, İran ve Irak tan), içki, elektrik enerjisi (Gürcistan ve Ermenistan dan 7 ), ham kauçuk (Ermenistan dan), gübreler, demir 7 Türkiye nin siyasi nedenlerden ötürü mevcut durumda Ermenistan ile dış ticareti bulunmamaktadır. içermeyen madenler ve yağlı tohumlar, yağ veren meyveler (Bulgaristan dan) mal gruplarında yoğunlaşması optimal olacaktır. Keza, komşu ülkelerinin güçlü derecede ihracat rekabet gücüne sahip olduğu sözü edilen mal gruplarında Türkiye karşılaştırmalı dezavantaja sahiptir. Türkiye nin sınır komşularına gerçekleştireceği ihracatının ise daha çok seyahat eşyası, el çantaları vb. taşıyıcı eşya, giyim eşyası ve bunların aksesuarları, tekstil ürünleri (iplik, kumaş, yer kaplamaları, hazır eşya), meyve ve sebzeler, tütün ve tütün mamulleri mal grupları bazında ele alınması rasyonel olacaktır 8. Türkiye nin dış ticaretinin AB de, özellikle Almanya, İtalya, Fransa gibi pazarlar üzerinde yoğunlaşması riskli bir yapı ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu riskin ortadan kaldırılması için öncelikle küresel bazda bir coğrafi çeşitlendirmenin ortaya koyulması (yoğunlaşmanın azaltılması); sonrasında da, AB içinde özellikle Yunanistan ve Bulgaristan gibi sınır komşularına yönelik bir dış ticaret stratejisinin geliştirilmesi gerekmektedir. 8 Bulgaristan hariç tüm sınır komşularının söz konusu mal grubu ihracatında rekabet dezavantajı bulunmaktadır. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

24 B. Erkan EK TABLO 1: SITC teknoloji sınıflandırması Hammadde Yoğun Mallar SITC 0 Canlı hayvanlar ve gıda maddeleri SITC 2 (26 hariç) Tarımsal hammaddeler SITC 3 (35 hariç) Mineral yakıtlar ve mineral yağlar SITC 4 Hayvansal ve bitkisel yağlar SITC 56 Gübreler Emek Yoğun Mallar SITC 26 Dokumaya elverişli lifler (elyaflar) SITC 6 (62, 67, 68 hariç) İmalat malları SITC 8 (87, 88 hariç) Diğer üretim malları Sermaye Yoğun Mallar SITC 1 İçkiler, tütün ve mamulleri SITC 35 Elektrik enerjisi SITC 53 Boyacılıkta kullanılan ürünler SITC 55 Uçucu yağlar, rezinoitler, parfümeri, kozmetik SITC 62 Kauçuk eşya SITC 67 Demir ve çelik SITC 68 Demir ihtiva etmeyen madenler SITC 78 Kara taşıtları Kolay Taklit Edilen Araştırma Bazlı Mallar SITC 51 Organik kimyasal ürünler SITC 52 İnorganik kimyasal ürünler SITC 54 Tıp ve eczacılık ürünleri SITC 58 İlk haliyle olmayan plastikler SITC 59 Kimyasal maddeler ve ürünler SITC 75 Büro makineleri, otomatik veri işleme makinesi SITC 76 Haberleşme, sesi kaydetme ve kaydedilen sesi tekrar veren alet Zor Taklit Edilen Araştırma Bazlı Mallar SITC 57 İlk haliyle plastikler SITC 7 (75, 76, 78 hariç) Makineler ve ulaşım araçları SITC 87 Mesleki, bilimsel ölçü ve kontrol cihazları SITC 88 Fotoğraf malzemeleri, optik eşyalar, saatler (Kaynak: Hufbauer, 1974: 3-38). 20 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

25 Türkiye ile Sınır Komşuları Arasındaki Dış Ticaretin Karşılaştırmalı Üstünlükler Perspektifinde Analizi KAYNAKÇA Akal, M. (2008). Ortadoğu Sınır Ülkeleriyle Dış Ticaret Yoğunlaşması ve Yapısal Değişim, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(2), Atik, H. (2006). Tercihlerde Benzerlik Teorisi: Türkiye ve Bazı Komşu Ülkelerin Dış Ticareti Üzerine Bir Analiz, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 61(2), Ayman, G., Sezer, A. ve Kılıçdağı, T. A. (2007). Avrupa Birliği ne Katılım Sürecinde Türkiye nin Komşu ve Çevre Ülkeler Politikası - Stratejik Yaklaşımlar, TÜSİAD Basın Bülteni, 1-5. Balassa, B. (1965). Trade Liberalization and Revealed Comparative Advantage, The Manchester School of Economic and Social Studies, 33/2, Ballance, R.H., Forstner, H. ve Murray, T. (1987). Consistency Tests of Alternative Measures of Comparative Advantage, The Review of Economics and Statistics, 69/2, Bekmez, S. (2008). Rekabet, Rekabet Gücü ve Rekabet Gücünü Ölçme Yöntemleri, Türkiye Avrupa Birliği Sektörel Rekabet Analizleri, Nobel, Ankara. Benigno, S. (2005). Trade and Transportation Between the United States and China, and Between the United States and India, 2006 Conference of the Society of Government Economists, Washington. Buturac, G., Lovrincevic, Z. ve Teodorovic, I. (2004). Comparison of the Structure and Development of International Trade Within the Framework of EU Enlargement: the Case of Crotia, Proceedings of the 65 th Anniversary Conference of the Institute of Economics Zagreb-Ekonomski Intitut, , Zagreb. Coxhead, I. (2007). A New Resource Curse? Impacts of China s Boom on Comparative Advantage and Resource Dependence in Southeast Asia, World Development, 35/7, Filiztekin, A. (2006). Türkiye de Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlüklerin Evrimi, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları, 1/1, Hinloopen, J. (2001). On the Empirical Distribution of the Balassa Index, Review of World Economics, 137/1, Hufbauer, G. (1974). Specialization by Industrial Countries: Extent and Consequences, The International Division of Labour: Problems and Perspectives-International Symposium, 3-38, Germany. Kaya, A.A. (2006). İmalat Sanayi İhracatında Uzmanlaşma: Türkiye-Avrupa Birliği Analizi ( ), Ege University Working Papers in Economics 2006, 06/05, Kumar, N., Rai, A.B. ve Rai, M. (2008). Export of Cucumber and Gherkin from India: Performance, Destination, Competitiveness and Determinanta, Agricultural Economics Research Review, 21/1, Mahmood, A. (2006). Export Specialization and Competitiveness of the Malaysian Manufacturing: Trends, Challenges and Prospects, Conference on International Trade Education and Research (CITER5)- Managing Globalisation for Prosperity, 1-32, Melbourne. Mykhnenko, V. (2005). What Type of Capitalism in Eastern Europe? Institutional Structures, Revealed Comparative Advantages, and Performance of Poland and Ukraine, Centre for Public Policy for Regions (CPPR) Discussion Paper, 6, Porter, M. (1991). Towards a Dynamic Theory of Strategy, Strategic Management Journal, 12, Rana, P.B. (1988). Shifting Revealed Comparative Advantage: Experiences of Asian and Pacific Developing Countries, Asian Development Bank, 42, Seymen, D. A. (2009). Türkiye nin Dış Ticaret Yapısı ve Rekabet Gücü, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Şimşek, N. Seymen, D. ve Utkulu, U. (2007). Turkey s Competitiveness in the EU Market:A Comparison of Different Trade Measures, European Trade Study Group (ETSG) 9th Annual Conference, 1-44, Atina. TÜSİAD. (2007). Avrupa Birliği ne Katılım Sürecinde Türkiye nin Komşu ve Çevre Ülkeler Politikası-Stratejik Yaklaşımlar, Ankara. Utkulu, U. (2005). Türkiye nin Dış Ticareti ve Değişen Mukayeseli Üstünlükler, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Wolff, E. N. (2000). Has Canada Specialized in the Wrong Manufacturing Industries?, Centre for the Study of Living Standarts (CSLS) Conference on the Canada-US Manufacturing Productivity Gap, 1-33, Ottawa, Ontorio, Canada. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

26 B. Erkan Yıldız, R. ve Delice, G. (2001) Sonrasında Türkiye İhracatındaki Yapısal Değişmeler Üzerine Gözlemler, Journal of Faculty of Business, 2/2, Yılmaz, B. (2003). Turkey s Competitiveness in The European Union: A Comparison with Five Candidate Countries-Bulgaria, The Czech Republic, Hungary, Poland, Romania- and The EU15, Ezoneplus Working Paper, Fifth Framework Programme-European Commission, 12, Eryaman, H. (2011). Komşu Ülkeler İle Ticaretimiz ( ) http// files/komsu_ulkelerle_ticaretimiz.pdf. Sanidas, E. ve Shin Y. (2010). Comparison of Revealed Comparative Advantage Indices with Application to Trade Tendencies of East Asian Countries. ( ) or.kr/eng/papers(2010)/24.full.pdf. Veeramani, C. (2006). India and China:Changing Patterns of Comparative Advantage?. ( ) INTRACEN PC TAS Veri Tabanı 22 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

27 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN KARLILIK PERFORMANSININ ANALİZİ* Hakan SARITAŞ**- Cengiz SARAY*** Özet Yaşanan ekonomik krizlerden büyük darbe alan Türk bankacılık sektörünün daha sağlıklı hale getirilmesi ve sorunlarının kalıcı şekilde çözümlenmesi amacıyla, hükümet tarafından uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının ana unsurlarından birisini oluşturan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Mayıs 2001 de uygulamaya konulmuştur. Söz konusu program çerçevesinde gerçekleştirilen reformlar sonucunda bankacılık sektörünün karlılığında önemli iyileşme kaydedilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye de 2002 yılı ve sonrasında yaşanan ekonomik dönüşüm sürecinde Türk bankacılık sektörünün dönemine ait karlılık performansı, oran analizi yöntemiyle banka grupları açısından incelenmiştir. Çalışma bulgularına göre, analiz döneminde genel olarak bankacılık sektörünün karlılığının arttığı ancak yaşanan küresel krizin etkisiyle 2008 yılında sektörün karlılığının düştüğü görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Bankacılık Sektörü, Karlılık, Oran Analizi ANALYSIS OF PROFITABILITY PERFORMANCE OF TURKISH BANKING SECTOR Abstract The Banking Sector Restructuring Program was put into force in May 2001 in order to permanently resolve the problems of Turkish banking sector which was deeply affected by economic crises. Profitability of the banking sector has improved as a result of the reforms made within the framework of the Restructuring Program. In this study, profitability performance of Turkish banking sector for the period of is analyzed by ratio analysis. Findings of the study indicate that profitability of the banking sector increased in general in the analysis period; however it decreased in 2008 due to the global crisis. Key Words: Banking Sector, Profitability, Ratio Analysis 1. GİRİŞ Türk bankacılık sektörü, 2000 yılının Kasım ayı ve hemen ardından 2001 yılının Şubat ayında yaşanan ekonomik krizlerden ciddi derecede olumsuz etkilenmiştir. Çok sayıda banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu na (TMSF) devredilmiş, özel bankalar ve kamu bankalarının sermayelerinin artırılması ve yeniden yapılandırılabilmesi için yoğun çaba gösterilmiş ve büyük maliyetlere katlanılmıştır. Bu bağlamda, bankacılık sektörünün daha sağlıklı hale getirilmesi ve sorunlarının kalıcı olarak çözümlenmesi amacıyla, Mayıs 2001 de Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı hayata geçirilmiştir yılında Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı nın uygulanmaya başlamasıyla, Türkiye de bir ekonomik dönüşüm sürecine girilmiştir lı yıllar boyunca ortalama olarak yüzde 70 lerin üzerinde gerçekleşen enflasyon oranı 2004 yılı başlarında tek haneli seviyelere indirilmiş, uzun yıllar boyunca Türkiye nin en önemli ekonomik sorunu olarak kabul edilen bütçe açığı ve borç stoku konularında Avro Bölgesi ne girişin ön ekonomik koşulları olan Maastricht kriterlerinde belirtilen seviyelerin altına inilmiş, Hazine nin borçlanma gereksiniminin milli gelire oranı büyük ölçüde azalmış ve Türkiye sürdürülebilir büyüme patikasına girmiştir. * Bu çalışma Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Muhasebe ve Finansman Yüksek Lisans programında hazırlanan aynı isimli Yüksek Lisans Projesinden uyarlanmıştır. ** Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, DENİZLİ e-posta: hsaritas@pau.edu.tr *** Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, DENİZLİ e-posta: CENGIZ.SARAY@halkbank.com.tr

28 H. Sarıtaş - C. Saray Hem genel ekonomik ortamda yaşanan dönüşüm hem de uygulamaya konan yeniden yapılandırma programı, Türk bankacılık sektöründe de büyük bir yapısal değişimi beraberinde getirmiştir yılı sonu itibarıyla bankacılık sektörü toplam varlıkları içerisindeki payı %20 seviyesine gerileyen krediler, döneminde sürekli artış göstermiş ve 2009 yılı sonu itibarıyla Krediler/ Toplam Varlıklar oranı %47,1 e yükselmiştir lı yıllar boyunca, bütçe açıklarının finansmanı nedeniyle oluşan yüksek reel faiz ortamında kamu finansmanına yönelen bankalar, 2001 yılı sonrası dönemde reel sektörü ve hane halkını finanse etmeye yönelik bir dönüşüm yaşamışlardır. 17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye ye Avrupa Birliği ile müzakerelere başlama tarihi verilmesi ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülen programın birer çapa niteliği taşımasının yanı sıra Türkiye ekonomisinde yaşanan olumlu gelişmeler, Türk bankacılık sektörüne olan yabancı ilgisinin artmasını sağlamış ve 2005 yılı ve sonrasında sektöre önemli miktarda yabancı sermaye girişi gerçekleşmiştir. Sektörde yabancı payının artması, yaşanan rekabeti artırmış ve bankaları daha verimli çalışmaya, yenilikçi ürünler ve hizmetler oluşturmaya zorlamıştır yılı sonunda 61 olan banka sayısı, satın alma ve birleşmelerin de etkisiyle 2009 yılı sonunda 50 ye gerilemiştir yılı Haziran ayında yayımlanan yeni Sermaye Yeterliliği Uzlaşısının (Basel-II) yürürlüğe girmesi, bankalarda risk yönetimi açısından önemli değişiklikleri beraberinde getirecektir. Bankaların bilanço yapılarında meydana gelen değişiklikler ve risk yönetimi alanında yapılması gerekenlerin, bankaların karlılık fonksiyonlarını geçmiş dönemlere göre farklılaştırmış olması muhtemeldir. Bankacılık sektörünün sağlam bir yapıya sahip olması, karlılık ile yakından ilişkilidir. Karlılık, oto finansman yoluyla sermaye yapısının kuvvetlendirilmesi için de gerekli bir koşuldur. Makroekonomik çevre ve yasal düzenlemeler değiştikçe bankaların kar fonksiyonları içerisinde yer alan belirleyicilerin de değişmesi mümkündür. Türkiye de 2002 yılından itibaren yaşanan makroekonomik iyileşme, bankacılık sektöründeki yeniden sermayelendirme ve yeniden yapılandırma süreçleri, sektöre olan yabancı ilgisi, artan rekabet ve Basel-II ye uyum sürecinin, sektörün karlılık fonksiyonunu etkilemiş olabileceği düşünülmektedir. Bu noktadan hareketle bu çalışmada, Türkiye de 2002 yılı ve sonrasında yaşanan ekonomik dönüşüm sürecinde Türk bankacılık sektörünün dönemine ait karlılık performansı, oran analizi yöntemiyle banka grupları açısından incelenecektir. Bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Girişi izleyen bölümde, Türk bankacılık sektörünün tarihsel gelişimi, dönüm noktaları, sektörü etkileyen yasal düzenlemeler ve yaşanan krizlere yer verilmiştir. Yeniden yapılandırma programı ve diğer gelişmelere değinilen bu bölüm, sektörün gelişimine genel bir bakış açısı sunmaktadır. Üçüncü bölümde banka karlılığını etkileyen faktörler açıklanmıştır. Dördüncü bölümde, Türk bankacılık sektörünün karlılık performansı oran analizi yardımıyla incelenmiştir. Son bölümde sonuç ve değerlendirmelere yer verilmiştir. 2. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN DÖNEMİNDE GELİŞİMİ Sonrası Finansal Serbestleşme Süreci Türkiye de 24 Ocak 1980 kararları sonrasında dışa açılma, serbest pazar ekonomisine geçiş ve liberalleşmeden en çok etkilenen ve değişim içine giren sektörlerden birisi de bankacılık sektörü olmuştur li yıllarda bankacılık sektöründe uygulanan serbestleşmeye yönelik politikaların temel unsurları aşağıdaki şekilde özetlenebilir (Çankaya ve Öz, 2001: 16): Seçici kredi politikalarının kaldırılması, faiz oranlarının serbest bırakılması ve reel olarak pozitif düzeye erişmesinin yolunun açılması, sektöre yeni banka girişlerinin kolaylaştırılması, yabancı bankaların Türkiye de faaliyet göstermeleri için uygun bir ortamın hazırlanması. Bunların dışında bankacılık sektörünün uluslararası piyasalardan fon tedarik etmesi serbest bırakılmış, sektörde yer alan bankaların yabancı para cinsinden işlem yapmalarına izin verilmiş, bankaların uluslararası ölçütlere uygun yapılanma içerisine girmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılmıştır (Çolak ve Yiğidim, 2001: 14). 24 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

29 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Söz konusu düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle, Türk bankacılık sektörü hızla genişlemiş ve 1980 yılında 43 olan banka sayısı 1990 yılı itibarıyla 66 ya yükselmiştir döneminde Türk bankacılık sektöründe yaşanan genişlemeye ilişkin bazı göstergeler Tablo 1 de yer almaktadır. Tablo 1: Türk Bankacılık Sektörü Büyüklük Karşılaştırması Milyon ABD Doları % Değişim Toplam Aktifler Toplam Krediler Menkul Değerler Toplam Mevduatlar Özkaynak+Kar Kaynak: BDDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu İhracata yönelik bir büyüme modelinin tercih edilmesi sonucu uygulamaya konulan 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte ekonomide birçok radikal kararlar alınmış, bir yandan yeni ekonomik birimler oluşturulur iken, diğer yandan da Bankalar Kanunu gibi bankacılık sektörünü çok yakından ilgilendiren önemli düzenlemeler uygulamaya konulmuştur. Ancak bütün bu düzenlemelere rağmen, döneminde ekonomik alanda tatmin edici düzeyde olumlu sonuçların alındığını söylemek mümkün değildir. Benzer şekilde, Tablo 2 de görüleceği üzere, söz konusu dönemde bankacılık sektörü de hem özkaynaklar hem de karlılık artışı bakımından tatmin edici düzeyde bir gelişim gösterememiştir (Başak, 2009: 29). Tablo 2: Aktif ve Pasif Hesapların Banka Bilançolarındaki Ağırlığı ( ) AKTİF % Likit Aktifler 31,2 29,6 36,1 35,2 40,3 Krediler 53,7 50,0 39,1 45,5 40,6 Duran Aktifler 4,8 5,3 5,4 7,7 7,9 Diğer Aktifler 10,3 15,1 19,4 11,6 11,2 TOPLAM 100,00 100,00 100,00 100,00 100,00 PASİF % Mevduat 49,1 58,0 59,2 62,6 56,2 Mevduat Dışı Kaynaklar 6,2 13,0 8,3 14,8 19,9 Diğer Pasifler 39,2 21,1 22,5 14,7 14,8 Özkaynaklar 4,1 6,2 8,3 6,0 6,5 Kar 1,4 1,7 2,2 1,9 2,6 TOPLAM Kaynak: 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, : 170. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

30 H. Sarıtaş - C. Saray Dönemi: Bankacılık Sektöründeki Kırılganlıklar ve Krizler 1990 lı yıllar boyunca Türk bankacılık sektörü; zayıf sermayeli, kamu bankalarının ağırlıklı olduğu, yüksek kur, kredi, faiz ve likidite riskleri barındıran, kurumsal yönetişim ilkelerinin yeterli ölçüde uygulanmadığı bir görünüm içerisinde olmuştur. Yapısal sorunlar, sektörün şoklar karşısındaki kırılganlığını artırmıştır. Türkiye ekonomisinde 1994 yılında yaşanan derin ekonomik kriz, 1997 ve 1998 de yaşanan Uzakdoğu ve Rusya krizleri ve 1999 yılında yaşanan deprem felaketi nedeniyle Türkiye ekonomisi ile birlikte bankacılık sektörü de olumsuz etkilenmiştir. Kasım 2000 ve Şubat 2001 tarihlerinde Türk ekonomisinde yaşanan krizler ise Türk bankacılık sektörü için büyük bir yıkım olmuştur. Türk bankacılık sektörü Kasım 2000 krizi ile faiz riskine, Şubat 2001 krizi ile de döviz kuru riskine maruz kalmış ve bilançolarında büyük zararlar oluşmuştur (Bumin, 2010: 40) Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma Yaşanan ekonomik krizlerden büyük darbe alan Türk bankacılık sektörünün daha sağlıklı hale getirilmesi ve sorunlarının kalıcı şekilde çözümlenmesi amacıyla, hükümet tarafından uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının ana unsurlarından birisini oluşturan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Mayıs 2001 de uygulamaya konulmuştur. Programın temel hedefi; etkin, uluslararası ölçekte rekabet edebilir ve sağlıklı bir bankacılık sistemine geçiş sağlamaktır. Programın, bankacılık sisteminin finansal ve operasyonel yapısının güçlendirilmesine yönelik uygulamalar ile bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini arttıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemeleri içermesi hedeflenmiştir (BDDK, Yıllık Rapor, 2001: 13). Yeniden Yapılandırma Programı başlıca dört unsur üzerine oturtulmuştur. Programın ilk unsuru olan kamu bankalarının yeniden yapılandırılması çerçevesinde, kamu bankalarının sermayeleri güçlendirilmiş, görev zararı alacakları Hazine den kaynak sağlanmak suretiyle ödenmiş ve bu bankalar operasyonel açıdan yeniden yapılandırılmaya tabi tutulmuştur. Programın ikinci unsuru, TMSF ye devredilen bankaların çözümlenmesidir. Bu çerçevede 2000 ve 2001 krizlerinin öncesinde ve sonrasında TMSF ye devredilen bankalar, Hazine den sağlanan kaynaklarla yeniden yapılandırılmış, bu bankaların bir kısmı yerli ve yabancı yatırımcılara satılmış, bir kısmı da birleşme ve tasfiye yoluyla çözüme kavuşturulmuştur. Krizden zarar gören özel sermayeli mevduat bankalarının büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla sermaye yapılarının güçlendirilmesi Programın üçüncü unsurunu oluşturmuştur. Programın son unsuru ise, bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini arttıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesidir (Bumin, 2010: 40) Yeniden Yapılandırma Sonrası Günümüz Bankacılık Sektörü Bankacılık sektörü özellikle 2000 ve 2001 yılında yaşanan krizlerle beraber önemli bir yapılandırma içine girmiş ve sektörü sağlıklı yapıya kavuşturacak düzenlemeler gerçekleştirilmiştir ve 4491 sayılı kanunlarda değişiklik ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Türk bankacılık sistemi uluslararası standartlarda yasal çerçeveye kavuşturulmuştur (Gediz, 2002: 68). Yapısal reformlara önem verilmiş, bankaların aktif ve pasif dengesinin sağlanması konusunda önemli adımlar atılmıştır. Kriz sonrası alınan önlemlerle üretim ve yatırım artmış, bireysel ve kurumsal kredi talebi büyümüş, bankalar yavaş ta olsa büyüme sürecine girmişlerdir. Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasıyla sektörde konsolidasyon süreci yaşanmış, banka birleşme ve devir teşvikleriyle banka sayısı azalmıştır (BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, 2008). Yeniden yapılandırma sonrasında bankacılık sektörüne ait göstergeler Tablo 3 te verilmiştir. 26 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

31 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Tablo 3: Yeniden Yapılandırma Sonrası Banka Yapısal Göstergeleri Banka Sayısı Kamu Sermayeli Mev. Bankaları Özel Sermayeli Mev. Bankaları TMSF Yabancı Sermayeli Mev. Bankaları Kalkınma ve Yatırım Bankaları Şube Sayısı Personel Sayısı ATM Sayısı POS Sayısı (Bin) Kredi Kart Say.(Bin) Kaynak: BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Haziran Yeniden yapılandırma sonrasında genel ekonomik durumda yaşanan olumlu gelişmelerin de yardımıyla, bankacılık sektöründe önemli bir gösterge olan banka kredilerinin tahsilindeki gecikmeler, 2009 da global krizin etkisiyle artmış olmakla beraber, genel olarak önemli ölçüde azalmıştır. Tahsili gecikmiş alacaklara ilişkin veriler Tablo 4 te yer almaktadır. Tablo 4: Tahsili Gecikmiş Alacaklar / Brüt Krediler Sermaye Yapısına Göre Fonksiyon Grubuna Göre Ölçek Büyüklüğüne Göre Tarih Kamu Sermayeli Bankalar 8,2 36,6 9,4 4,9 3,7 4,3 Özel Sermayeli Bankalar 1,7 9 4,9 3,6 3,5 5,2 Küresel Sermayeli Bankalar 6,9 5,1 3,3 2,8 4,1 6,8 Mevduat Bankaları 4,6 18,6 6,2 3,8 3,7 5,4 Katılım Bankaları 5,3 16,7 6,5 3,8 4,5 4,8 Kalkınma Ve Yat. Bankaları 1,3 4 3,3 2,5 1,7 2,3 Büyük Ölçekli Bankalar 3 18,1 6,9 4,1 3,6 4,9 Orta Ölçekli Bankalar 5,3 20,9 3,9 2,6 3,9 6,5 Küçük Ölçekli Bankalar 6,3 8,9 5,2 3,4 4 5, yılında uygulamaya başlanılan Banka Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı kapsamında, bankacılık sektörü için önemli bir gösterge niteliğinde olan sermaye yeterlilik rasyosunun analiz döneminde Basel II de öngörülen %8 lik oranın çok üzerinde seyretmesi önemli bir gelişmedir. Türk bankacılık sektörü sermaye yeterlilik rasyosunun yıllar itibariyle seyri Şekil 1 de görülmektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

32 H. Sarıtaş - C. Saray Şekil 1: Kriz Sonrası Sermaye Yeterlilik Rasyosu Kaynak: BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Bankacılık sektörünün toplam aktifleri 2002 yılında milli gelirin yüzde 70 inin altındaydı yılında yüzde 87 inin üzerine çıkmıştır. Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğünün yıllar itibariyle seyri Şekil 2 de görülmektedir. Bankacılık sektöründe aktif yapısında gelişmelere rağmen 325 milyar dolar civarında aktif toplamı ile Türk bankacılık sektörünün büyüklüğü hala Avrupa daki orta ölçekli bir bankanın büyüklüğüne ulaşmış değildir. Özellikle kredilerin artmasıyla beraber aktiflerin GSMH ye oranı %75 seviyelerindedir. Aynı oran avro bölgesinde %300 dolayındadır. Şekil 2: Bankaların Toplam Aktifleri 28 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

33 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi 3. BANKA KARLILIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Karlılık, bankaların sektördeki rekabet pozisyonunun belirleyicilerini ve yönetim kalitesini ortaya koyar. Aynı zamanda karlılık, bankanın risk taşıma kapasitesinin ve/ veya sermayesini arttırabilme durumunun belirleyicisidir (Greuning ve Bratanovic, 2000: 83). Bankaların karlılığını etkileyen faktörlerin belirlenmesi, bankanın uygulayacağı politikanın tespiti için önemlidir. Aktiflerinden elde edilen gelirler ile pasiflerin maliyetleri ve yasal yükümlülükler arasındaki fark olarak tanımlanan net kar, bir bankanın faaliyetlerine devam edebilmesi ve en azından bulunduğu düzeyi koruyabilmesi açısından son derece önemlidir. Bir banka karlılığının düzeyini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Örneğin; bankanın risk alma politikası ne olursa olsun, pazarın yapısı uzun vadede banka karlılıklarını etkileyen bir unsur olmaktadır. Temel olarak bir bankanın karlılığını etkileyen faktörleri, kontrol edilebilen faktörler ve kontrol edilemeyen faktörler adı altında iki grupta incelemek mümkündür. Bu bağlamda, bir bankanın faaliyet alanı, net kar marjı, ücret ve komisyonlar, mevduat ve kredi kalitesi, maliyet kontrolü (işlemsel, şube, personel vb.) gibi faktörler kontrol edilebilen faktörler arasında yer alır. Buna karşın, genel ekonomik koşullar, faiz oranları ve sektördeki rekabetin niteliği gibi faktörler ise kontrol edilemeyen faktörlerdir (Atan ve Çatalbaş, 2003: 2). Banka karlılığı aynı zamanda içsel belirleyiciler ile dışsal belirleyicilerin fonksiyonu şeklinde de ifade edilebilir. İç belirleyiciler, mikro ve bankaya özgü karlılık fonksiyonlarıdır. Dış belirleyiciler ise banka yönetimiyle ilişkili olmamakla beraber finansal kurumların performans ve operasyonlarını etkileyen ekonomik ve yasal çevreye yansımaktadır. Belli başlı içsel karlılık belirleyicileri büyüklük, sermaye, risk yönetimi ve masraf yönetimidir (Athanasoglou vd., 2006: 123). Bankanın büyüklüğü, piyasadaki ölçek ekonomisinin varlığının önemini ortaya koymaktadır. Smirlock (1985: 79), banka büyüklüğü ve karlılık arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulmuştur. Demirguc-Kunt ve Huizinga (1999) birçok finansal, yasal vb gibi diğer faktörlerin banka karlılığını etkilemesinin yanı sıra firma büyüklüğü ile karlılık arasında yakın bir ilişki bulmuşlardır. Buna ek olarak, Short a göre (1979: 212), büyüklük daha çok banka sermayesiyle yakından ilişkili olup, nispeten büyük bankalar daha ucuz sermaye tedarik etmeleriyle birlikte daha karlı gözükmektedirler. Risk yönetimi bankacılık sektörünün yapısında var olan bir ihtiyaçtır. Düşük gelir kalitesi ve düşük likidite seviyesi banka iflaslarının iki ana sebebidir. Belirsizliğin artmaya başladığı dönemlerde, finansal kurumlar portföylerini çeşitlendirmekte ve/veya likit değerlerini yükselterek riski azaltmaya çalışmaktadır Molyneux ve Thorthon a göre (1992: 1175), karlılık ile likidite seviyesi arasında anlamlı ve negatif bir ilişki vardır. Buna karşın Bourke (1989: 76) pozitif bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Sonuçta, finansal kurumlar ne kadar çok yüksek riskli kredilere maruz kalırlarsa ödenmemiş kredilerde bir o kadar artmaktadır. Banka harcamaları başka bir önemli karlılık belirleyicisidir ve daha çok etkili yönetim kavramıyla ilişkilidir. Bourke (1989) ve Molyneux ve Thornton a göre (1992), daha iyi kalitedeki yönetim ile karlılık arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Dışsal belirleyiciler de kontrol değişkenleri (enflasyon, faiz oranı ve dönemlik çıktılar) ile piyasa karakteristiklerini gösteren pazar yoğunlaşması, sanayi büyüklüğü ve sahiplik statüsüdür (Athanasoglou vd, 2006: 123). Ayrıca karlılık değişkenleri ile makro ekonomik kontrol değişkenleri arasında da bir ilişki bulunmaktadır. Buradaki makro ekonomik kontrol değişkenleri; enflasyon oranı, uzun vadeli faiz oranı ve /veya para arzındaki büyüme oranıdır. Enflasyonun banka karlılığına etkisi, bankanın ücretlerinin ve diğer işletme masraflarının enflasyondan daha hızlı bir oranda artıp artmadığına bağlıdır. Birçok çalışma enflasyon ve uzun vadeli faiz oranı ile karlılık arasında pozitif bir ilişki olduğunu göstermektedir. 4. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ KARLILIK PERFORMANSI Yöntem ve Veriler Bu çalışmada, Türk bankacılık sektörünün dönemine ait karlılık performansı, oran analizi yöntemiyle incelenecektir. Kolay anlaşılır olması ve basitliği nedeniyle yaygın olarak kullanılmasından dolayı bankacılık Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

34 H. Sarıtaş - C. Saray sektörünün performansının ölçülmesinde ve değerlendirilmesinde oran analizi tercih edilmiştir. Karlılık performansının analizinde birçok oran kullanılmakla beraber, burada yaygın şekilde kullanılan oranlara yer verilmiştir. Analizde kullanılan oranlar, özkaynak karlılık oranı (net kar/özkaynaklar), aktif karlılık oranı (net kar/ aktif toplamı), kredi-karlılık ilişkisi, net faiz geliri/aktif toplamı, net faiz geliri/toplam gelirler ve şube sayısı-toplam kardır. Çalışmada kullanılan veriler, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ve Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin (TKBB) veri kaynaklarından sağlanmıştır. Analiz kapsamında bankalar, fonksiyonlarına ve sahiplik yapılarına göre gruplara ayrılmıştır. Buna göre, bankalar; mevduat bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ve katılım bankaları olarak gruplara ayrılmış, mevduat bankaları ise kendi içinde kamu mevduat bankaları, yerli özel mevduat bankaları ve yabancı mevduat bankaları şeklinde üç alt gruba ayrılmıştır. Analiz döneminde faaliyette olan bankaların sayısı ve bankaların toplam aktifler içerisindeki payları banka grupları açısından Tablo 5 ve Tablo 6 da verilmiştir. Tablo 5 te görüldüğü üzere, yeniden yapılandırma sonrasında sektördeki banka sayısında azalma olmuş ve bu azalmanın büyük kısmı, sektörde gerçekleşen banka birleşmelerinden kaynaklanmıştır. Tablo 5: Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Bankalar Mevduat Bankaları Kamu Mevduat Bankaları Yerli Özel Mevduat Bankaları Yabancı Mevduat Bankaları Kalkınma ve Yatırım Bankaları Katılım Bankaları Fon Bankaları Bankacılık Sektörü-Toplam Kaynak: Türk bankacılık sektöründeki banka gruplarının payları incelendiğinde ise, mevduat bankalarının sektörde en yüksek paya sahip olduğu görülmektedir döneminde mevduat bankalarının aktiflerinin, sektörün toplam aktifleri içerisindeki payları % 89,6 dan, % 93,8 e yükselmiştir. Söz konusu dönemde, kamu sermayeli mevduat bankalarının payında küçük bir düşüş olurken, bu dönemde gerçekleşen satın almalar sonucunda yabancı mevduat bankalarının payında önemli bir artış yaşanmış ve bu grupta yer alan bankalarının payları % 3,1 den % 13,1 e çıkmıştır. Tablo 6: Türk Bankacılık Sektöründe Faaliyette Bulunan Bankaların Aktif Payları Mevduat Bankaları 89,6 91,1 93,5 93,8 94,0 93,3 93,2 93,8 Kamu Mevduat Bankaları 31,3 32,6 34,1 30,5 28,8 28,2 28,4 30,4 Yerli Özel Mevduat Bankaları 55,2 55,8 56,1 58,2 53,3 50,6 50,5 50,3 Yabancı Mevduat Bankaları 3,1 2,7 3,3 5,1 11,9 14,5 14,3 13,1 Kalkınma ve Yatırım Bankaları 4,4 4,0 3,6 3,2 3,1 3,2 3,1 3,2 Katılım Bankaları 1,8 2,1 2,3 2,5 2,7 3,4 3,6 2,9 Fon Bankaları 4,2 2,8 0,6 0,5 0,2 0,1 0,1 0,1 Bankacılık Sektörü-Toplam 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 Kaynak: 30 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

35 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Oranların Analizi Özkaynak Karlılığı (Net Kar/Özkaynak) Türk bankacılık sektörünün özkaynak karlılık oranları, sektör ve banka grupları bazında Tablo 7 de ve özkaynak-kar ilişkisinin seyri de Şekil 3 te verilmiştir. Bankacılık sektörünün özkaynak karlılığı, döneminde dalgalı bir seyir izlemiştir yılında % 15,32 olan özkaynak karlılığı, 2005 yılında % 10,72 ye gerilemiş, yıllarında önemli bir artış göstermiş, ancak global krizin etkisiyle 2008 sonunda düşüş kaydederek % 15,56 ya gerilemiştir yılında piyasalarda izlenilen toparlanmaya paralel olarak sektörün özkaynak karlılık oranı %18,29 a yükselmiştir yılı itibarıyla banka grupları bazında, katılım bankaları % 17,36 lık özkaynak karlılık oranı ile en yüksek oranı gerçekleştirmiş, mevduat bankaları grubu içerisinde ise kamu mevduat bankaları % 22,55 lik özkaynak karlılığına sahip olmuştur yılında yabancı mevduat bankaları ve kalkınma yatırım bankaları, bankacılık sektörünün ortalaması olan % 18,29 oranının altında özkaynak karlılığı gerçekleştirmişlerdir. Tablo 7: Özkaynak Karlılığı (Net Kar/Özkaynaklar) Bankacılık Sektörü-Toplam ,66 13,58 10,72 18,73 19,63 15,56 18,29 Mevduat Bankaları 15,30 15,20 14,55 10,39 19,88 20,92 16,49 19,70 Kamu Mevduat Bankaları 15,65 18,70 26,64 21,65 25,14 26,82 22,55 27,21 Yerli Özel Mevduat Bankaları 16,00 13,92 10,31 4,73 16,88 19,93 15,85 18,50 Yabancı Mevduat Bankaları 5,91 11,16 11,86 15,55 20,54 15,22 10,51 13,07 Kalkınma ve Yatırım Bankaları 15,52 10,58 6,13 10,92 9,76 9,65 8,67 7,81 Katılım Bankaları ,06 25,65 22,31 17,36 15,96 Şekil 3: Özkaynak-Kar İlişkisi Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

36 H. Sarıtaş - C. Saray Aktif Karlılığı (Net Kar/Aktif Toplamı) Türk bankacılık sektörünün aktif karlılık oranları, sektör ve banka grupları bazında Tablo 8 de ve aktif-kar ilişkisinin seyri de Şekil 4 te verilmiştir. Türk bankacılık sektörünün aktif karlılık oranında 2008 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık % 30 oranında bir düşüş yaşanmıştır ve 2007 yıllarında sırasıyla % 2,21 ve % 2,55 lik aktif karlılık oranları kaydeden bankacılık sektörü, 2008 yılında % 1,83 lük 2009 yılında ise %2,43 lük aktif karlılık oranına sahip olmuştur yılı içerisinde, mevduat bankaları % 2,39, kalkınma ve yatırım bankaları % 3,65 ve katılım bankaları da % 2,09 luk aktif karlılık oranlarına ulaşmıştır. Mevduat bankaları grubunda en yüksek aktif karlılığa % 2,55 lik oran ile kamu mevduat bankaları sahip bulunurken, yerli özel mevduat bankaları ile yabancı mevduat bankaları, sektör ortalaması altında sırasıyla, % 2,41 ve % 1,92 lik aktif karlılık oranları gerçekleştirmişlerdir. Tablo 8: Aktif Karlılığı (Net Kar/Aktif Toplamı) Bankacılık Sektörü-Toplam 1,95 2,15 1,95 1,41 2,21 2,55 1,83 2,43 Mevduat Bankaları 1,84 2,11 1,96 1,25 2,10 2,47 1,73 2,39 Kamu Mevduat Bankaları 1,56 2,15 2,51 2,30 2,60 2,76 1,88 2,55 Yerli Özel Mevduat Bankaları 2,03 2,05 1,61 0,59 1,75 2,44 1,75 2,41 Yabancı Mevduat Bankaları 1,24 2,68 2,39 2,48 2,46 2,01 1,32 1,92 Kalkınma ve Yatırım Bankaları 4,93 4,32 2,78 5,31 4,82 4,58 4,02 3,65 Katılım Bankaları ,33 2,98 2,71 2,51 2,09 Şekil 4: Aktif-Kar İlişkisi 32 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

37 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Krediler Toplamı ve Net Kar Türk bankacılık sektöründe kredi-kar ilişkisinin seyri Şekil 5 te verilmiştir. Kredi ile kar ilişkisine bakıldığında, bankaların kredi portföylerindeki genişlemeyi yüksek faiz marjlarına ve karlılığa dönüştürebildikleri görülmektedir. Bu bağlamda, bankaların izledikleri kredi politikalarının, karlılık performanslarını olumlu etkilediği söylenebilir yılı sonu ve 2008 döneminde yaşanan finansal dalgalanmalar istisnai durumları oluşturmakta olup, 2005 yılındaki dalgalanmanın akabinde karlılıkta bir önceki döneme göre %90 oranında bir artış, 2008 yılındaki finansal dalgalanma akabinde karlılıkta bir önceki döneme göre %50 oranında bir artış göze çarpmaktadır. Bu durumda finansal çalkantı döneminde yükselen faiz marjlarının bankaların karlılığına olumlu yönde etki yaptığı söylenebilir. Şekil 5. Kredi Toplamı-Karlılık İlişkisi Net Faiz Geliri/Toplam Aktifler Sektör karlılığında diğer bir ölçüm rasyosu olan net faizlerin toplam aktiflere oranı net faiz marjını vermektedir. Yıllar itibariyle sektörde bu oranın gerilediği görülmektedir. Bunun temel sebebi, kaynak maliyetinin artması diğer bir deyişle bankaların pahalı mevduat toplaması veya kredilerdeki kar marjlarının azalmasıdır. Şekil 6 da görüldüğü üzere 2002 yılında %6,01 olan sektör oranı yıllar içinde dalgalanma göstermesine rağmen 2009 yılında %4,08 e gerilemiştir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

38 H. Sarıtaş - C. Saray Şekil 6. Net Faiz Gelirleri/Toplam Aktifler Net Faiz Gelirleri/Toplam Gelirler Türk bankacılık sektöründe net faiz geliritoplam gelir ilişkisinin seyri Şekil 7 de verilmiştir. Türk bankacılık sektöründe net kar ile net faiz gelirinin seyri izlendiğinde her iki kalemde de yıllar itibari ile büyük oranda artış sağlandığı görülmektedir. Net kar kaleminde yılları arasında %726 oranında artış kaydedildiği buna rağmen faiz gelirlerindeki artışın %226 oranında kaldığı izlenmektedir. Dolayısıyla söz konusu dönem içerisinde net karın yükselmesinde faiz gelirlerinden daha çok faiz dışı net gelirlerin yükseltilmesinin etkili olduğu söylenebilir. Şekil 7. Net Faiz Geliri/Toplam Gelirler Şube Sayısı ve Toplam Kar Türk bankacılık sektöründe şube sayısı-kar ilişkisinin seyri Şekil 8 de verilmiştir. Sektör verileri incelendiğinde, sektördeki şube sayısının yıllar itibariyle arttığı görülmektedir yılında adet olan şube sayısı 2009 yılında adede ulaşmıştır. Benzer şekilde sektör karlılığının da yıllar itibariyle arttığı görünmektedir. Şube başına karlılık 2009 yılında, 2002 yılıyla kıyaslandığında %370 civarında arttığı görülmektedir. 34 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

39 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi Şekil 8. Şube Sayısı Toplam Kar 5. SONUÇ Türkiye de 1980 li yıllarda başlayan mali liberalizasyon süreci ile birlikte bankacılık dahil bütün mali sistemde yapısal değişiklikler uygulamaya konmuş; faiz oranları ve döviz kurlarındaki sınırlamaların kalkması da, bu yapısal değişikliklerin hızla yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. Reform niteliğindeki bu yapısal değişiklikler, bankacılık sektörünün ve mali sistemin gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Türkiye de, 1990 lı yıllardan itibaren serbestleşme ve globalleşme eğilimlerinin artması ve uluslararası piyasalarda gelişmekte olan ülkelerin öneminin artmaya başlaması nedeni ile sermaye hareketleri önemli ölçüde etkilenmiştir. Sermaye hareketlerinin gelişmekte olan ülkelere doğru yönünü çevirmesi bir yandan bu piyasalardaki gelişimi hızlandırırken diğer yandan risklerin boyutunu ve önemini değiştirmiştir. Türkiye de 1994 yılında yaşanan ekonomik krizde hızla küçülen bankacılık sisteminde öz kaynaklar erimiş ve bankacılık sistemine olan güven azalmıştır. Güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla bir çözüm olarak tasarruf mevduatına devlet güvencesi getirilmiştir. Ancak, bankacılık sisteminin denetiminde yaşanan zafiyetler nedeniyle sağlıklı bir yapı tesis edilememiş, tersine mali bünye sorunları daha da büyümüştür yılında başlatılan mali reformlarda bağımsız banka gözetim ve denetim sisteminin oluşturulması, banka bilançolarında şeffaflığın arttırılması ve bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi amacı ile gerekli düzenlemeler yapılmıştır li yıllara gelindiğinde banka sistemi çok ciddi bir sistematik riske maruz kalmış, banka sisteminin yeniden yapılandırılması, bankaların mali bünye sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu amaçla Bankalar Kanunu nda radikal değişiklikler yapılmış, bankaların faaliyetlerinin düzenlenmesine ve denetimine yeni bir yaklaşım getirilmiştir. Düzenlemelerde ve denetim anlayışında uluslararası kabul görmüş prensiplere önemli ölçüde yaklaşılmıştır. Bu düzenlemeler içindeki yeniden yapılandırma programı, bankacılık sisteminin mali ve operasyonel yapısının güçlendirilmesine yönelik uygulamalar ile bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini artıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemeleri içermektedir. Türk bankacılık sektöründe gerçekleşen yeniden yapılandırma süreci, sektördeki banka sayısını azaltmanın yanı sıra, kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasını, özel sektör bankalarının sermaye yapılarının güçlendirilmesini, TMSF bünyesine alınan veya sistemden çıkarılan 21 bankanın tasfiye, satış, devir yoluyla çözüme kavuşturulmasını Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

40 H. Sarıtaş - C. Saray ve denetim ve gözetim altyapısının güçlendirilmesini de sağlamıştır. Ekonomide yaşanan krizlerin olumsuz etkilerine maruz kalan Türk bankacılık sektörünün sorunlarının kalıcı olarak çözümlenmesi ve daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması amacıyla uygulamaya konulan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı kapsamında gerçekleştirilen reformlar, bankacılık sektörünün karlılık performansını olumlu yönde etkilemiştir. Program sonrasındaki dönemde bankacılık sektörünün karlılık performansında yaşanan gelişmeler, bu çalışmada 2002 ile 2009 yılları arasındaki yıllık veriler esas alınarak fonksiyonlarına ve sahiplik yapılarına göre sınıflandırılan banka grupları bazında incelenmiştir. Yapılan analiz sonucunda, Türk bankacılık sektörünün 2007 yılına kadar karlılığında artışlar yaşandığı görülmüştür. Bu gelişmeler kapsamında, bankacılık sektörünün karlılık oranlarında yaşanan artışlar, yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne olan ilgisini artırmış, yüksek karlılık oranları ve sektörün gelecekteki büyüme potansiyeli, yabancı bankaları Türk bankacılık sektöründe faaliyette bulunan bankaları satın almaya yöneltmiştir. Ancak, 2008 yılında dünya ekonomilerinde ve küresel finans piyasalarında yaşanan dalgalanmaların Türk ekonomisini etkilemesi, bu yılda bankacılık sektörünün karlılığında düşüş yaşanmasına neden olmuştur. Küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmaların sona ermesiyle ve Türk ekonomisinde büyümenin tekrar başlamasıyla, bankacılık sektörünün karlılık oranlarının 2009 yılında yükselişe geçtiği izlenmektedir. Türk bankacılık sektörünün 2009 yılındaki toplam karı, bir önceki yıla göre yaklaşık % 50 oranında artış göstererek 20,1 milyar TL ye yükselmiştir. Sonuç olarak, Türk bankacılık sektörünün genel olarak karlılık yapısının gelişimi incelenmiş olup, sektörde 2002 yılından beri artış sağlanılan karlılıkta, 2008 yılında yaşanan düşüşün küresel krize bağlı olduğu, sektörün karlılık oranının 2009 yılından itibaren tekrar yükselişe geçtiği belirlenmiştir. Bu çalışmanın, önümüzdeki dönemde karlılığın gelişimi ile ilgili değerlendirmelerde ve yapılacak çalışmalarda faydalı olabileceği düşünülmektedir. 36 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

41 Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Performansının Analizi KAYNAKÇA Atan, M. ve Çatalbaş, E. (2003). Ticaret Bankalarında Karlılığı Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi, VI. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Gazi Üniversitesi, Ankara. Athanasoglou, P. P., Brissmis, S. N. ve Delis, M. D. (2006). Bank-specific, Industry-specific And Macroeconomics: Determinants of Bank Profitability, Journal of International Financial Markets, Institutions And Money. Başak, R. (2009). Ekonomik Gelişmeler ve Türk Bankacılık Sektöründe 1980 Sonrasında Yaşanan Krizlerin Analizi, İstanbul. BDDK (2001). Yıllık Rapor. BDDK (2003). Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu-VII. BDDK (2008). Finansal Piyasalar Raporu. BDDK (2010). Finansal Piyasalar Raporu. Bourke, P. (1989). Concentration And Other Determinants Of Bank Profitability In Europe, North America and Australia, Journal of Banking and Finance. 13., Bumin M. (2009). Türk Bankacılık Sektörünün Karlılık Analizi, Maliye Finans Yazıları, Sayı 84. Çankaya, F. ve Öz, M. (2001). Türkiye de Kamu Bankalarının Özelleştirilmesi, Kamu ve Özel Sermayeli Ticaret Bankalarında Etkinlik ve Verimlilik Analizi, TBB Yayın No. 221, İstanbul. Çolak, Ö. F. ve Yiğidim, A. (2001). Türk Bankacılık Sektöründe Kriz, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Demirgüç-Kunt, A. ve Huizinga, H. (1999) Determinants of Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Some International Evidence, World Bank Economic Review, XIII, 2, Gediz B. (2002). Türk Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması ve Çözüm Önerileri, Yönetim ve Ekonomi, Cilt No: 9, Sayı No: 1-2. Greuning, H. V. ve Bratanovic, S. B. (2000). Analizing Banking Risk, World Bank Washington D.C. Molyneux P. ve Thornton, J. (1992). Determinants of European bank profitability: A note. Journal of Banking and Finance 16, Short, B.K. (1979). The Relation between Commercial Bank Profit Rates and Banking Concentration in Canada, Western Europe and Japan, Journal of Banking And Finance, ) Smirlock, M. (1985). Evidence On The (Non) Relationship Between Concentration And Profitability in Banking, Journal of Money, Credit, and Banking Vol:17, Türkiye Bankalar Birliği (2008). 50. yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi, , İstanbul. (Erişim Tarihi: ) (Erişim Tarihi: ) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

42

43 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNDE VE AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE YAŞANAN EKONOMİK KRİZLERİN TEMEL ANALİZİ: NEDENLER VE ETKİLER Hakan SARITAŞ* - Altan GÖKÇE** Özet Amerika Birleşik Devletleri nde (ABD) 2000 li yılların başında konut yatımlarına yönelik yoğun ilgi, ipotekli konut finansmanına dayalı kredilerde (mortgage) artışa neden olmuştur. Bu artış kısa vadeli istikrarsız ekonomik büyüme ile birlikte ekonomik kriz ortaya çıkarmış ve bu kriz global bir boyut kazanmıştır. Bu çalışmada ekonomik krizin ABD de büyüme, işsizlik, enflasyon oranları, kamu borç düzeyi ve bütçe dengesi gibi veriler üzerindeki etkisinin yanı sıra ABD kaynaklı ekonomik kriz ile birlikte Avrupa Birliği ülkelerinin yaşadığı yapısal ekonomik sorunlar ve etkileri incelenmiş, ekonomik göstergeler çerçevesinde krizin derinliği analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan analizde, küresel krizin ülkeleri olumsuz etkilemesinin yanı sıra, ülkelerin yapısal sorunlarının ülkelerin kendi ekonomik krizlerini oluşturmada çok önemli yer tuttuğu sonucuna ulaşılmıştır. Ekonomik sorunların çözümünde yapısal reformların gerçekleştirilip etkin şekilde uygulanması önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Küresel Ekonomik Kriz, Konut Finansmanı (Mortgage), ABD, Avrupa Birliği FUNDAMENTAL ANALYSIS OF ECONOMIC CRISIS IN THE UNITED STATES AND IN EUROPEAN UNION COUNTRIES: CAUSES AND EFFECTS Abstract In the early 2000s, the intense interest in real estate investments in the USA caused an enormous increase in mortgage loans. This increase resulted in an economic crisis together with unstable short term growth and the crisis has become global. In this article, we evaluate the effects of economic crisis on economic growth, unemployment rate, inflation rate, public debt development and budget balance in the US. In addition to real estate crisis in USA, we have tried to examine structural economic problems of European Union Countries and their economic effects. We have analyzed depth of the economic crisis through economic indicators. We concluded that although global crisis adversely affects countries, structural problems of countries have great impact on creating their own economic crises. In sum, it is critically important to make and effectively implement structural reforms. Key Words: Global Economic Crisis, Mortgage Credits, USA, European Union 1.GİRİŞ 2000 li yılların başında güçlü bir yapıda olan Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi 2010 lu yıllara geldiğinde hem kendi iç dinamikleri hem de küresel ekonominin getirdikleri ile daha sıkıntılı bir yapıya bürünmüştür. Yatırımlarının büyük bir kısmını yatırım fonlarında değerlendiren Amerikan halkı 2000 li yılların başından itibaren yavaş yavaş gayrimenkul sektörüne yönelmiştir. Bu yönelişin temel nedeni alınan gayrimenkulün prim yapma olasılığının yüksekliği ve gayrimenkulün güvenilir bir yatırım çeşidi olmasıdır. Prim beklentisi ile alınan konutların alımı 2004 yılına kadar sürmüştür. Amerikan Merkez Bankası nın (FED) 2004 yılında düşük faiz politikasını bırakıp, faizleri arttırması ile konut piyasası 2000 li yılların başındaki canlılığını kaybetmiş, konut talebindeki azalma, yüksek konut fiyatlarının da paralel olarak düşmesini beraberinde getirmiştir yılında FED in *Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, DENİZLİ e-posta: hsaritas@pamukkale.edu.tr ** Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Doktora Öğrencisi, DENİZLİ e-posta: altangokce@hotmail.com

44 H. Sarıtaş - A. Gökçe faizleri arttırmaya devam etmesi ve konut fiyatlarındaki düşüş, konut sahibi olanları sıkıntıya sokmuştur. Bu durum taksitlerini zor ödeyen ya da ödeyemeyen yatırımcıların konutlarını, kredi kullandıkları banka ve finans kurumlarına borçlarına karşılık devretmelerine neden olmuştur. Konutların bankalar ve finans kurumlarına devri kısa sürede tüm finans sektörünü ve reel sektörü etkilemiştir. Borcunu ödeyemeyen bu müşteri kitlesi Amerikan bankalarınca kredi riski açısından riskli müşteri yani kredibilitesi düşük müşteri (subprime credit user) olarak tanımlanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ndeki ipotekli uzun vadeli konut kredisine dayanan bu ekonomik kriz (mortgage krizi), 2007 yılının Temmuz ayının sonlarına doğru küresel bir boyuta ulaşmış ve tüm Dünya ekonomisini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri nde konut kredisi kullanıp, borcunu ödeyemeyen kesim artmış, bu durum konut kredisini sağlayan banka ve finans kurumlarını zora sokmuştur. (Babalı, 2008;1). Kullanılan konut kredileri nedeniyle sırasıyla krediyi kullananlar, krediyi sağlayan güvenilirliği sarsılan banka ve finans kurumları ve konut piyasasındaki inşaat firmaları domino etkisi ile hepsi birden zarar görmüşlerdir başı itibari ile ABD deki konut kredisi 10 trilyon Amerikan Doları büyüklüğündeydi. Verdikleri Mortgage kredileri ile birlikte satın alınan konutları dayanak gösterip, bu kredilerin geri ödemelerine güvenip büyük hacimli krediler kullanarak borçlanan bankalar, ekonomik kriz nedeniyle ödeme güçlüğü ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bankaların yaşadığı ödeme güçlüğü 2000 li yılların başlarındaki konut değerlerinin 2007 yılına kadar erimesinden kaynaklanmıştır. Yaşanan finansal kriz daha önce belirtildiği üzere reel sektörden bağımsız kalmayıp, reel sektörü de belli bir derece etkilemiştir. Bankalar kredi politikalarını sıklaştırıp, daha fazla inceleme yaparak kredi vermeye başlamış ve bu durum da kredi muslukları kesilen reel sektör için dezavantajlı bir durum yaratmıştır. Özel banka ve finans kuruluşlarına karşı güveni sarsılan Amerikan Halkı ve atıl fon sahipleri ellerindeki tasarruflarının büyük kısmını hazine bonosuna yöneltmişlerdir. Bu durum hazine bonosu talebini aşırı derecede arttırmıştır. ABD bankaları ise daha fazla nakit bulundurup, kredi hacimlerini daraltarak bu sıkıntılı süreci geçirmeye çalışmışlardır yılında meydana gelen bu ekonomik gelişmeler doğrultusundan Amerika Merkez Bankası (FED), likidite krizi yaşayan bankalara kredi verip, bankaların rahat nefes almalarını sağlamıştır. Bu bankalara örnek olarak Bank of America, JP Morgan Chase ve Citigroup'u verilebilir. Amerikan Merkez Bankası bu süreçte mortgage kredilerinin batmasından çok kurtarılması için zaman zaman faiz indirimine gitmiştir. Kredilerin batmasının maliyeti, kurtarılmasının maliyetinden daha fazladır görüşü bu dönemde hakim olan görüştür. Ekonomik krizin büyüklüğünün tüm reel sektör ile birlikte düşünüldüğünde yaklaşık 10 trilyon ABD Doları olduğu uzmanlarca belirtilmektedir. ABD de yaşanan ekonomik sıkıntı, 2005 yılından sonra Avrupa Birliği ülkelerinde ortaya çıkan yapısal sorunlara dayalı ekonomik kriz ile birleşince küresel kriz kaçınılmaz olmuştur. Bu çalışmada ABD ve Avrupa Birliği ekonomilerinin yılı aralığındaki gelişimi, bu dönemde yaşanan krizlerin ekonomik verilere ve Dünya ekonomisine etkileri incelenmeye çalışılmıştır. 2. ABD DE YAŞANAN EKONOMİK KRİZİN ÜLKENİN FİNANSAL VERİLERİNE VE İÇ DİNAMİKLERİNE ETKİSİ Amerika Birleşik Devletleri nin yılı aralığında yaşadığı mortgage kredilerine bağlı ekonomik kriz sürecini tetikleyen en önemli finansal göstergelerden biri kamu borçlarındaki artıştır. ABD de kamu borçları temelde ikiye ayrılır. Bunlardan ilki yatırımcılara, diğer devletlere olan borçlar (bonolar, tahviller vb.), ikincisi ise devletin kendi kendisine borçlanmasıdır ki buna devlet içi borçlar (intragovernment debts) denir. Bu tarz borçlanmaya devletin, sosyal sigorta fonlarını kullanması örneği verilebilir. Kamu borçları ABD de 1980 li yıllara kadar istikrarlı bir biçimde seyrederken, yılları arası azalan oranda artışa geçmiş, yılları arası ise artan oranla artış göstermiştir yılından 2008 yılına kadar kamu borçları her yıl ortalama 500 milyar ABD Doları artmış, 2008 yılında 1 trilyon ABD Doları, 2009 da 1,9 trilyon ABD Doları, 2010'da ise 1,7 trilyon 40 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

45 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler ABD Doları artış göstermiştir. Kamu borç stokunun (devlet içi borçlar hariç olmak üzere) GSYİH ya oranı 2010 sonu itibariyle %62 dir. Yine 2010 yıl sonu itibariyle ABD nin sosyal sigorta gibi kurumlardan kendi kendisine borçlanması şeklindeki kamu borcunun (devlet içi borçlanma) GSYİH ya oranı ise %31 olup, 4,50 trilyon ABD Doları büyüklüğündedir ( Historicals/). Aşağıdaki tabloda yılları arası ABD deki kamu borcunun gayrisafi yurtiçi hasıla oranı yer almaktadır. Yatay eksen yılları, dikey eksen ise toplam kamu borcunu (trilyon ABD Doları cinsinden) ve Kamu Borç Toplamı/ GSYİH oranını göstermektedir yılına kadar Kamu Borcu/ GSYİH oranındaki artış sınırlı iken, periyodunda orandaki artış giderek yükselmektedir yılında yaklaşık olarak 9 trilyon ABD Doları olan kamu borç toplamı, GSYİH nin %64,4 ünü oluşturmaktadır yılı sonuna doğru ise Kamu Borcu / GSYİH oranı % 93,2 olup, son üç yılda kamu borcu yine yaklaşık olarak % 50 artış göstermiş ve 2010 yılı sonunda ortalama 13,5 trilyon ABD Dolarına ulaşmıştır. Tablo 1- ABD deki Toplam Kamu Borcunun yılları arası Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya Oranı (Devlet İçi Borçlar dahil-milyon ABD Doları) Yıllar Toplam Kamu Borç Stoğu Toplam Kamu Borç Stoğu/GSYİH , , , , , , , , , , , , ,3 Kaynak: ABD de ekonominin gidişatı açısından bir diğer kriter de borç tavanıdır. Borç tavanı ABD Kongresi tarafından belirlenen, hükümetin ne kadar borçlanabileceğini belirleyen sınırdır. ABD de belirlenen borç tavanı yasal olarak milli gelirin %10 unu geçememektedir. Bu borçlanma ile hükümet maaşları, sağlık harcamalarını, kullandığı kredi faizleri gibi giderleri ödemektedir yılında 6 trilyon ABD Doları olan borç tavanı, 2007 yılına kadar yaklaşık 10 trilyon ABD Dolarına ulaşmış olup, 2009 yılı sonu itibariyle bu rakam 12,10 trilyon ABD Dolarıdır yılları arasında Başkan George Bush döneminde ise borç tavanı 6 trilyon ABD Dolarından 10,6 trilyon ABD Dolarına çıkmıştır yılı sonu itibariyle de ABD deki borç tavanı 14 trilyon ABD Doları na ulaşmıştır ( BPDLogin?application=np) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

46 H. Sarıtaş - A. Gökçe Global kriz çerçevesinde, ABD bütçesindeki değişikliklere bakıldığında, 2001 yılında ABD bütçesi milyon ABD Doları fazla vermiş, ancak daha sonraki yıllarda sürekli açık vermiştir yılından 2009 yılına kadar kamu harcamaları yaklaşık olarak %6,5 artmıştır. Bu harcamalardaki artışın %1,6 sı savunma harcamalarından, %1,7 si sağlık harcamalarından, %0,6 sı sosyal sigorta harcamalarından, %1,4 si işsizlik maaşı ve gıda yardımı harcamalarından, %1,2 si de diğer harcamalardan kaynaklanmaktadır. Tablo Yılları Arası ABD nin Gelirleri, Harcamaları, Bütçe Fazlası ve Bütçe Açığı Özet Tablosu (Milyon ABD Doları) Toplam Bütçe İçi Bütçe Dışı(Sosyal Güvenlik Harcamaları) Yıl Gelirler Harcamalar Bütçe Fazlası yada Bütçe Açığı ( ) Gelirler Harcamalar Bütçe Fazlası yada Bütçe Açığı ( ) Gelirler Harcamalar Bütçe Fazlası yada Bütçe Açığı ( ) Tahmini Tahmini Tahmini Tahmini Tahmini Tahmini Kaynak: (Not: Bütçe açığı tablosunda yer alan bütçe dışı sütunu, bir zorunlu harcama olan sosyal güvenlik harcamalarını içermektedir.) ABD bütçesi 2002 yılında milyon ABD Doları toplam açık verirken, 2009 yılında milyon ABD Doları, 2010 da ise ABD Doları açık vermiştir. Bütçe açığının, ABD resmi istatistiklerine göre 2016 yılına kadar sürmesi beklenmektedir. 42 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

47 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler Şekil 1:Kamu Borcu Faiz Maliyetinin Yılları Arası Gelişimi Kaynak: (Not: Şekil 1 de Devlet içi borç ve devlet içi borçların faiz maliyeti hariçtir ve veriler ABD mali yıl sonu olan 30 Eylül itibari ile alınmıştır.) Bununla birlikte bütçe açığının tüketici fiyat endeksi, faiz oranları ve borçlanma maliyetleri üzerinde olumsuz etkisi görülmektedir. Şekil 1 de görüldüğü üzere 2005 yılında 181 milyar ABD Doları olan kamu borcu faiz maliyeti, 2007 yılında 239 milyar ABD Dolarına, 2008 de 242 milyar ABD Dolarına ulaşmıştır yılında ise kamu borcunun faiz maliyeti, faiz oranlarında yaşanan düşüş nedeniyle 189 milyar ABD Dolarına düşmüştür yılları arası enflasyon oranlarındaki değişim incelendiğinde, ABD de tüketici fiyat endeksinin düştüğünü görebiliriz. Bu düşüş istikrardan öte durgunluk ekonomisine gidiş yönünde sinyal vermektedir. Tablo 3 e göre 2000 yılında % 3,38 olan tüketici fiyat endeksi, 2010 yılında % 1,64 e düşmüştür yılları arasında FED in belirlediği gösterge faiz oranları (gecelik faiz oranı) genel olarak düşüş eğilimine girmiştir. FED Eski Başkanı Alan Greenspan, 2002 yılında düşük enflasyon oranlarının da etkisiyle istihdama yönelik olarak FED faizlerini %1 e kadar düşürmüştür yılları arasında düşük faiz politikaları devam etmiştir yılından itibaren düşük faiz oranlarının etkisiyle talep canlanması yaşanmış, petrol ve hammadde fiyatlarındaki hızlı artışla birlikte enflasyon baskısı başlamıştır. Petrol fiyatları 2002 yılında 20 Dolar iken 2008 in ilk yarısı itibariyle 130 Dolara yükselmiştir yılından beri FED in başkanı olan Greenspan enflasyona, faizleri yükselterek müdahale ederken 2006 yılında FED başkanlığına seçilen Ben Bernanke faizleri % 5,25 e kadar yükseltmiştir yılında yüksek faiz politikasıyla enflasyon % 2,5 e kadar düşürülmüş ancak 2007 yılında yüksek faize rağmen enflasyon baskı altında tutulamamış ve enflasyon oranı %4,1 e yükselmiştir (BDDK Çalışma Tebliği ABD Mortgage Krizi, 2008; 34) yılı sonu itibariyle faiz oranları % 5,02, 2008 sonunda %1,92, 2009 da % 0,16, 2010 yılı sonu itibariyle de % 0,18 olarak belirlenmiştir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

48 H. Sarıtaş - A. Gökçe Tablo 3: Tüketici Fiyat Endeksinin Yılları Arasında Değişimi Tablosu Yıllar Ocak Ortalama Enflasyon Oranı % 3.38% % 2.83% % 1.59% % 2.27% % 2.68% % 3.39% % 3.24% % 2.85% % 3.85% % -0.34% % 1.64% % NA Kaynak: Şekil 2: FED in Belirlediği Gecelik Faiz Oranlarının Yıllara Göre Değişimi Kaynak: H15/RIFSPFF_N.A 30 yıl vadeli Mortgage faiz oranları ise 2000 yılının sonunda % 8,06 iken 2003 yılı sonunda % 5,82 olmuştur. Bu faiz düşüşü nedeniyle 2003 ve 2004 yıllarında Mortgage kredileri en yüksek miktara ulaşmıştır. Bu yıllarda yaklaşık milyar ABD Dolarına yaklaşan krediler, 2007 yılında milyar ABD Doları seviyelerine kadar gerilemiştir. 44 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

49 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler Tablo 4-30 Yıl Vadeli Sabit Ödemeli Konut Finansmanı Kredi Faiz Oranları Yıllar (Yıl Sonu itibariyle) Faiz Oranı 8,06 6,97 6,54 5,82 5,84 5,86 6,41 6,34 6,04 5,04 4,69 Kaynak: H15/RMMPCCFC_N.A ABD de yılları arası işsizlik verileri incelendiğinde, işsizliğin ortalama 2000 yılında %4, 2001 de % 4,7, 2002 de % 5,8, 2003 te %6 olduğu görülebilir yılına kadar artan işsizlik oranları 2007 yılına kadar azalıp, 2008 yılında tekrar artışa geçmiştir yılında ortalama %9,3, 2010 yılında %9,6 olarak tespit edilmiştir. İşsizlik oranlarında yaşanan bu artış yaşanan ekonomik krizin en önemli göstergelerinden biridir. İşsizlik oranları hem büyüme hem de alım gücünü düşürmesi ve kapasite kullanım oranlarına etki etmesi açısından önem arz etmektedir. Tablo Yılları Arası ABD deki Aylık Olarak İşsizlik Verilerinin Değişimi Yıllar Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık ,0 4,1 4,0 3,8 4,0 4,0 4,0 4,1 3,9 3,9 3,9 3, ,2 4,2 4,3 4,4 4,3 4,5 4,6 4,9 5,0 5,3 5,5 5, ,7 5,7 5,7 5,9 5,8 5,8 5,8 5,7 5,7 5,7 5,9 6, ,8 5,9 5,9 6,0 6,1 6,3 6,2 6,1 6,1 6,0 5,8 5, ,7 5,6 5,8 5,6 5,6 5,6 5,5 5,4 5,4 5,5 5,4 5, ,3 5,4 5,2 5,2 5,1 5,0 5,0 4,9 5,0 5,0 5,0 4, ,7 4,8 4,7 4,7 4,6 4,6 4,7 4,7 4,5 4,4 4,5 4, ,6 4,5 4,4 4,5 4,4 4,6 4,7 4,6 4,7 4,7 4,7 5, ,0 4,8 5,1 4,9 5,4 5,6 5,8 6,1 6,2 6,6 6,8 7, ,8 8,2 8,6 8,9 9,4 9,5 9,5 9,7 9,8 10,1 9,9 9, ,7 9,7 9,7 9,8 9,6 9,5 9,5 9,6 9,6 9,7 9,8 9, ,0 8,9 8,8 9,0 9,1 9,2 9,1 9,1 9,1 9,0 Kaynak: Reel büyüme oranı ülkelerin ekonomik gelişimini gösteren veridir. Bu anlamda ABD de konut sektörünün en canlı olduğu döneminde büyüme oranları yüksek olup, bu büyüme oranları daha önce bahsedilen düşük mortgage faiz oranları ile desteklenmektedir yılından sonra ise mortgage kredilerinin geriye ödenme sorunu, gecelik faizlerin yıllarında yüksek olması büyüme oranlarının belli bir seviyede kalmasına neden olmuştur yılından sonra ise azalan, 2009 yılında eksi olan bir büyüme ekonomistler tarafından ABD için durgunluk ekonomisinin bir başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

50 H. Sarıtaş - A. Gökçe Tablo 6-ABD de Yılları Arası Reel Büyüme Oranı Yıllar Reel Büyüme Oranı 5 0,3 2,45 3,1 4,4 3,2 3,2 2 1,1 2,6 2,8 Kaynak: 3. AVRUPA BİRLİĞİ(AB) ÜLKELERİ NDE YAŞANAN EKONOMİK KRİZİN YAPISAL FAKTÖRLER ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ Amerika'da başlayan ipotekli konut finansmanına dayalı ekonomik krizin etkisi tam olarak geçmeden bazı Avrupa Birliği ülkelerinde ekonomik krizler yaşanmaya başlamıştır. İrlanda, Yunanistan, İtalya ve İspanya da ortaya çıkan ekonomik krizler genel olarak bakıldığında ülkelerin mali disiplinsizliğinden, kamu yönetiminin bütçe hedefleri ile tutarsız olmasından kaynaklanmaktadır. İrlanda, 2006 yılının sonuna doğru inşaat sektörüne yoğun bir şekilde önem verip konut inşa etmiştir. Devlet harcamalarının etkisiyle de canlanan ekonomi, konut almak isteyen yatırımcılar ve onlara konut kredisi vermek için yarışan bankalar ile hız kazanmıştır. Böylece kredi veren banka ve inşaat firmalarının hisseleri İrlanda Borsa'sında aşırı değerli hale gelmiştir yılında Amerika da ortaya çıkan konut finansmanına dayalı ekonomik kriz (mortgage krizi), dolaylı da olsa İrlanda yı etkilemiştir. Bu durumdan etkilenen yatırımcılar borsadan çıkıp, daha güvenli yatırım araçlarına yönelince inşaat firmalarının borsadaki değeri düşmüş, bu da konut sektörünü olumsuz etkilemiştir. İrlanda Borsası (Iseq) 2007 yılında % 26,3 değer kaybederek Avrupa da en kötü performans gösteren borsa olmuştur (Özcan; 8). Bu süreçte IMF ve Avrupa Birliği İrlanda için 85 milyar Euro'luk yardım paketi hazırlamıştır. İrlanda da bu çabalara paralel olarak vergileri arttırıp, tasarruf ve ücretlerde kesintiye gitmiştir. Bir diğer Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan'ın yaşadığı ekonomik kriz ayrıntılı olarak incelendiğinde, birçok yapısal faktörün bu ekonomik krizi tetiklediği görülebilir. Bu faktörler kamu borç stoku, enflasyon oranı, faiz oranı ve bütçe dengesi gibi ekonomik göstergelerdir yılında Yunanistan, Euro para birimine kullanmaya başladığında, enflasyon oranı Avrupa Birliği'ndeki ülkelerin enflasyon ortalamasının üzerindeydi. Ayrıca Yunanistan'ın Avrupa Birliği ülkesi olması, bağımsız bir ülke merkez bankası olmaması, para politikasının Avrupa Merkez Bankası'nca belirlenmesi aslında bir anlamda sabit döviz kuru yönetimi ile yönetilmesi anlamına gelmektedir. Bu döviz kuru rejiminde, ülkenin Merkez Bankası nın döviz rezerv miktarı önem taşımaktadır. Eğer ülkenin döviz rezervi kritik sınırın altına düşerse, yerli para yabancı para birimleri karşısında değer kaybeder. Bu teori çerçevesinde Euro'nun değer kaybetmesi sadece Yunanistan'ı değil tüm Avrupa Birliği ni sarsacaktır. Euro'nun değer kaybetmesi durumunda faizler artacak ve Avrupa Birliği fonlarına olan güven azalacaktır. Bunu göze alamayan Avrupa Para Birliği üyeleri 25 Mart 2010 tarihinde Yunanistan'ın ekonomik durumu ile ilgili toplantı yapmışlardır. Bu toplantıda Avrupa Birliği üye ülke liderleri Yunanistan'ın ekonomik krizden kurtarılmasına ilişkin mutabakat sağlamışlardır. Bu mutabakata göre piyasa faiz oranından daha düşük bir oranla 110 milyar Euro'luk bir borç paketi hazırlanmış ve bu paket Avrupa Birliği ile IMF tarafından finanse edilmiştir. Bu paket ve önlemler bile Yunanistan'ın kronik hale gelmiş ekonomik sorunlarını düzeltmeye yetmemiştir. Yunanistan'daki kamu borçlarındaki artış, bütçe açığı ve devlet bonolarına karşı güven eksikliği bu süreci hızlandıran en önemli faktörlerdir. Daha önce belirtildiği gibi Yunanistan'ın Avrupa Birliği içinde olması ve Euro'yu kullanması, başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa Birliği ülkelerini tedirgin etmiştir ve bunun sonucunda Yunanistan 46 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

51 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler bonolarına olan güven eksikliği bonolardaki faiz artışını da beraberinde getirmiştir yılının Kasım ayına kadar birbirine yakın faiz oranları ile işlem gören Yunanistan, İspanya, İrlanda, İtalya, Portekiz ve Almanya bonoları daha sonra ülke risk primlerine göre ayrışmaktadır. Yunanistan ve İrlanda Bonoları 2009 yılından sonra artan bir faiz oranı trendine girmiş olup, diğer ülkeler ile farkı açmıştır yılının Eylül ayına doğru ise İrlanda Devlet Tahvili Almanya Devlet Tahvili faiz oranı farkı %1,5 olarak sabitlenirken, Yunanistan Devlet Tahvillerindeki faiz artışı durmamış, Almanya Devlet Tahvilleri ile faiz oranı farkı %3,5'a çıkmıştır. Yunanistan Devlet Tahvillerinin faiz oranın Avrupa Birliği ndeki diğer ülkelere göre yüksek olmasının ana nedeni kredi riskinin (default risk, credit risk) yüksek olmasıdır. Ülke kredi riskinin yüksek olmasının başlıca nedenlerinden biri devletin kendi çıkardığı bono ve tahvile garanti vermemesidir. Bir başka ifade ile tahvillerin ödenebilme gücünün düşük olmasıdır. Avrupa Birliği nin en güçlü ülkesi Almanya ise kredi risk bakımından en güçlü ülkelerden biridir. Almanya, kendi tahvillerine garanti vermekle birlikte ekonomik sıkıntıda bulunan Yunanistan a da mali garantörlük yapmaktadır. Bu durum Almanya nın kredi riskini en aza indirdiğinin bir göstergesidir. Almanya sadece kendi pozisyonun güçlenmesinden öte daha önce belirtildiği gibi Yunanistan dan kaynaklanan bir sıkıntının tüm Avrupa Birliği ülkelerine sıçramasını istememektedir. Yunanistan daki ekonomik kriz eğer Avrupa Kıtasına yayılırsa, bu durumda başta Almanya ve Fransa nın devlet tahvillerinin güvenirliliği sarsılacak ve faizler artacaktır. Faizlerin artması Euro nun değerinin devalüe olmasına kadar gidebilir. Bu durumun yaşanmaması ve Euro nun saygınlığı ve güvenirliliğinin korunması için Yunanistan ı kurtarmak yalnız bırakmaktan daha iyi gözükmektedir. Yunanistan ın bu durumda olmasının bir diğer nedeni de 2001 yılından sonra Avrupa Birliği ekonomi politikalarına çok bağlı olmayışıdır (CES IFO Working Papers The Greek Debt Crisis: Likely Causes, Mechanics and Outcomes, November 2010, s:4-6). Yunanistan ve İrlanda dan sonra, Avrupa da ekonomik sıkıntı yaşayan diğer ülkeler ise Portekiz ve İspanya dır. Portekiz ve İspanya nın ekonomik durumu Yunanistan kadar sıkıntılı olmasa da kamu harcamalarının yüksek olması nedeni ile onlar da büyük risk taşımaktadır. AB İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre özellikle Portekiz deki 2010 yılındaki bütçe açığı ve gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) arasındaki oranın % 9,8 gibi yüksek bir rakam olması ülkenin ekonomik gidişatı hakkında olumsuz bir görüntü vermektedir. Bu oranın 2011 yılında % 5,9 a düşürülmesi hedeflenmesine rağmen, 2011 in ilk altı ayında bütçe açığı / GSYİH oranının % 8,3 olduğu açıklanmıştır. Portekiz le birlikte ekonomik sıkıntı yaşayan bir diğer ülke de İspanya dır. İspanya nın bütçe açığının 2009 yılında %11, 2010 yılında ise %9,24 düzeyinde olması ülkenin ekonomik açıdan riskli olduğunun göstergesidir. İspanya da ekonomik açıdan daha iyi bir duruma gelebilmek ve bütçe açığını azaltabilmek için kamu harcamalarını azaltmayı, bazı mal ve hizmet kalemlerinde vergi oranlarını arttırmayı ve bazı kamu kurumlarını özelleştirmeyi hedeflemektedir. Aslında İspanya yı ekonomik kriz açısından Yunanistan ve İrlanda ile karşılaştırsak bile ekonomik büyüklük açısından bu iki ülkeyle karşılaştıramayız. Çünkü İspanya her iki ülkenin de hemen hemen iki katı büyüklükte bir ekonomiye sahip olup daha fazla finansal derinliğe sahiptir. Ekonomi otoritelerince, 2007 yılından itibaren İspanya'da artan kamu borçları bu sıkıntılı sürecin ana kaynağı olarak öne sürülmektedir yılında İspanya nın kamu borçlarının GSYİH ye oranı % 36 iken, 2011 yılı sonunda bu oran % 68 e yaklaşmaktadır.. Yunanistan, İspanya, İrlanda ve Portekiz gibi büyük ülkeleri içine alan ekonomik kriz Avrupa Birliği'nin genel yapısını derinden etkilemiş, ortak para birimi Euro'nun geleceğini ve değerini tehlikeye atmıştır. Yine Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği nin genel olarak 2006 yılı kamu borcu ve GSYİH oranı %68,6 düzeyinde iken 2009 yılına gelindiğinde bu oran % 78,7 ye ulaşmıştır. Bu durum genel olarak Yunanistan ve İrlanda nın kamu borcundaki artıştan kaynaklanmaktadır. ABD ve Almanya Hükümeti sıkıntılı ülkelere kredi vererek finansal krizin aşılması için defalarca kez girişimde bulunmuşlardır. Bununla birlikte Uluslararası Para fonu da (IMF) finansal sıkıntı yaşayan ülkelere kredi vererek bu sıkıntılı sürecin aşılması için Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

52 H. Sarıtaş - A. Gökçe katkıda bulunmuştur. Avrupa Birliği nde yaşanan finansal sorunlar ile birlikte nüfusun yaşlanması, sağlık harcamalarını, emeklilere ödenen sosyal yardımlar ve maaş ödemelerini arttırmaktadır. Bu durum ülkelerin bütçelerine ek bir maliyet getirmektedir. Ülkelerin finansal durumunu analiz eden ve buna göre onları sınıflandıran uluslararası derecelendirme kuruluşları global ekonomik krizin arttığı 2010 yılında Avrupa Birliği ülkelerinden çoğunun kredi notunu düşürmek zorunda kalmıştır. Bu not indirimine giderken yapısal ekonomik sorunlar ve Avrupa Para Birimi'nin saygınlığı öncelikli olarak öne alınan kriterler olmuştur. Fitch, Moodys ve Standard and Poors Kredi derecelendirme kuruluşlarının internet sitelerindeki verilere göre 2010 yılında Yunanistan'ın uzun vadeli kredi notu Fitch tarafından BBB'den BB'ye, Standart and Poors tarafından kısa vadeli kredi notu A-2'den B seviyesine, Moodys tarafından ise devlet bonolarının görünümü A3'ten Ba1'e düşürülmüştür. Standart and Poors 2010 yılı Nisan ayında Portekiz'in uzun vadeli notunu A'dan A-'ye, Aralık ayında ise İspanya'nın uzun vadeli notunu AAA'dan AA'ya indirmiştir. Moodys de 2010 yılı Temmuz ayında Portekiz'in notunu iki derece, İrlanda nın kredi notunu bir derece indirmiştir. Moodys Aralık 2010 da çok ciddi bir karar alarak İrlanda'nın kredi notunu beş derece indirmiş ve görünümünü negatife çevirmiştir. Ekonomik açıdan sıkıntı yaşayan İrlanda'ya bir not indirimi de Kasım 201 da Standart and Poors tarafından uygulanmış ve ülkenin uzun vadeli kredi notunu (AA-)'den (A)'ya indirmiştir. Bu süreçte Macaristan, Belçika, İzlanda gibi ülkelerinde kredi notları da yapısal ekonomik nedenlerle kredi derecelendirme kuruluşlarınca indirilmiştir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası nın 2010 Ekim ayı Dünya Ekonomik Görünümü 2010 raporuna göre birçok ülkenin borçluluk oranının gittikçe yüksek rakamlara ulaştığı ve bu durumun da Dünya ekonomisi açısından risk taşıdığı belirtilmektedir. Yunanistan, İzlanda, Portekiz, ABD, İngiltere, İrlanda, Japonya ve İspanya bu ülkelere örnek olarak verilebilir yılı ilk üç ayı sonunda ABD Dünya daki en borçlu ülke olup 13 trilyon 917 milyar Dolar toplam borcu bulunmaktadır. ABD yi sırasıyla 9 trilyon 123 milyar dolarla İngiltere ve 5 trilyon 123 milyar Dolarla Fransa takip etmektedir Avrupa Birliği Ülkelerinin İşsizlik ve Ekonomik Büyüme Oranlarında Yaşanan Değişimin Analizi Avrupa Birliği ülkeleri küresel ekonomik kriz nedeniyle gerek ekonomik büyüme gerekse işsizlik anlamında olumsuz etkilenmiştir. İşsizlik oranı anlamında Avrupa Birliği ülkeleri birbirinden farklı gelişim izlemesine rağmen, 27 ülkeden oluşan Birlik açısından genel işsizlik oranı yılları arasında önemsenecek kadar değişim göstermemesine rağmen ülke bazında ciddi değişiklikler olmuştur. Bulgaristan da 2000 yılında % 16,4 olan işsizlik oranı küresel ekonomik krize rağmen 2009 yılında % 6,8 e düşmüştür. Slovakya, Polonya ve Finlandiya da yıllar itibariyle işsizlik oranı düşen ülkelerdir. Bu olumlu durumun tersine İrlanda, İspanya, Macaristan, Lüksemburg, Portekiz, İsveç, İngiltere işsizlik oranı ciddi olarak artan ülkelerdir. Bir diğer önemli ekonomik gösterge olan ekonomik büyüme oranının (GSYİH), Avrupa Birliği ülkelerinde dönemi değişimi incelendiğinde, büyüme artış hızının tüm AB ülkelerinde genel olarak azaldığı Tablo 8 de görülebilir yılında %3,8 olan büyüme hızı, 2009 yılında -%4,3 küçülmeye dönüşmüştür. Küresel krizin etkisini görmek açısından ekonomik büyüme özellikle Avrupa Birliği nin lokomotif ülkesi Almanya açısından değerlendirildiğinde, 2000 yılında % 3,1 olan artış yerini 2009 yılında -%5,1 küçülmeye bırakmıştır. Yapısal faktörler nedeniyle ekonomik kriz yaşayan Yunanistan da da 2000 yılında %3,5 büyüme artışı olmasına rağmen, 2009 yılında -%3,3 küçülme yaşanmıştır. En çarpıcı sonuç ise ekonomik sıkıntı yaşayan İrlanda da görülmektedir yılında % 9,3 gibi yüksek bir büyüme oranı olmasına rağmen, 2009 yılında -%7 küçülme yaşanmıştır. Ekonomik büyüme aşağıdaki tabloda reel olarak değerlendirilmiştir. Enflasyon ve faiz oranları gibi göstergelerden arındırılmış olan bu kalem özellikle Euro para birimini kullanan AB ülkelerinde etkisini çok ciddi olarak hissettirmiştir. Bu ülkelerde büyüme 2000 yılında %3,8 artış gösterirken, 2009 yılında -%4,3 azalış göstermiştir. 48 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

53 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler Tablo 7-Avrupa Birliği Ülkelerinin Ayrı Ayrı ve Genel Olarak Yılları Arası İşsizlik Oranı Değişimi Yıllar Avrupa Birliği (27 ülke) - 8,7 8,5 8,9 9,0 9,1 8,9 8,2 7,1 7,0 8,9 Euro alanı (16 ülke) 9,3 8,4 8,0 8,4 8,8 9,0 9,0 8,3 7,5 7,5 9,4 Belçika 8,5 6,9 6,6 7,5 8,2 8,4 8,5 8,3 7,5 7,0 7,9 Bulgaristan - 16,4 19,5 18,2 13,7 12,1 10,1 9,0 6,9 5,6 6,8 Çek Cumhuriyeti 8,6 8,7 8,0 7,3 7,8 8,3 7,9 7,2 5,3 4,4 6,7 Danimarka 5,2 4,3 4,5 4,6 5,4 5,5 4,8 3,9 3,8 3,3 6,0 Almanya 8,2 7,5 7,6 8,4 9,3 9,8 10,7 9,8 8,4 7,3 7,5 Estonya - 13,6 12,6 10,3 10,0 9,7 7,9 5,9 4,7 5,5 13,8 İrlanda 5,6 4,2 2,9 4,5 4,6 4,5 4,4 4,5 4,6 6,3 11,9 Yunanistan 12,0 11,2 10,7 10,3 9,7 10,5 9,9 8,9 8,3 7,7 9,5 İspanya 12,5 11,1 10,3 11,1 11,1 10,6 9,2 8,5 8,3 11,3 18,0 Fransa 10,4 9,0 8,3 8,6 9,0 9,3 9,3 9,2 8,4 7,8 9,5 İtalya 10,9 10,1 9,1 8,6 8,4 8,0 7,7 6,8 6,1 6,7 7,8 Güney Kıbrıs - 4,9 3,8 3,6 4,1 4,7 5,3 4,6 4,0 3,6 5,3 Letonya 14,0 13,7 12,9 12,2 10,5 10,4 8,9 6,8 6,0 7,5 17,1 Litvanya 13,7 16,4 16,5 13,5 12,5 11,4 8,3 5,6 4,3 5,8 13,7 Lüksemburg 2,4 2,2 1,9 2,6 3,8 5,0 4,6 4,6 4,2 4,9 5,2 Macaristan 6,9 6,4 5,7 5,8 5,9 6,1 7,2 7,5 7,4 7,8 10,0 Malta - 6,7 7,6 7,5 7,6 7,4 7,2 7,1 6,4 5,9 7,0 Hollanda 3,2 2,8 2,2 2,8 3,7 4,6 4,7 3,9 3,2 2,8 3,4 Avusturya 3,9 3,6 3,6 4,2 4,3 4,9 5,2 4,8 4,4 3,8 4,8 Polonya 13,4 16,1 18,3 20,0 19,7 19,0 17,8 13,9 9,6 7,1 8,2 Portekiz 4,5 4,0 4,1 5,1 6,4 6,7 7,7 7,8 8,1 7,7 9,6 Romanya 7,1 7,3 6,8 8,6 7,0 8,1 7,2 7,3 6,4 5,8 6,9 Slovenya 7,3 6,7 6,2 6,3 6,7 6,3 6,5 6,0 4,9 4,4 5,9 Slovakya 16,4 18,8 19,3 18,7 17,6 18,2 16,3 13,4 11,1 9,5 12,0 Finlandiya 10,2 9,8 9,1 9,1 9,0 8,8 8,4 7,7 6,9 6,4 8,2 İsveç 6,7 5,6 5,8 6,0 6,6 7,4 7,6 7,0 6,1 6,2 8,3 İngiltere 5,9 5,4 5 5,1 5,0 4,7 4,8 5,4 5,3 5,6 7,6 Norveç 3,0 3,2 3,4 3,7 4,2 4,3 4,5 3,4 2,5 2,5 3,1 Hırvatistan ,8 14,2 13,7 12,7 11,2 9,6 8,4 9,1 Kaynak: Table_unemployment_rates.PNG Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

54 H. Sarıtaş - A. Gökçe Tablo 8: Avrupa Birliği Ülkeleri nde Reel Büyüme Oranı (GSYİH) Yüzdesel Olarak Değişimi Yıllar Avrupa Birliği (27 ülke) 3,8 2 1,2 1,3 2,5 2 3,4 3,1 0,5-4,3 1,9 1,6 Avrupa Birliği (15 ülke) 3,8 2 1,1 1,1 2,4 1,8 3,2 2,9 0,2-4,3 1,8 1,5 Euro alanı (17 ülke) 3,8 2 0,9 0,7 2,2 1,7 3,2 3 0,4-4,2 1,8 1,5 Belçika 3,7 0,8 1,4 0,8 3,3 1,7 2,7 2,9 1-2,8 2,3 2,2 Bulgaristan 5,7 4,2 4,7 5,5 6,7 6,4 6,5 6,4 6,2-5,5 0,2 2,2 Çek Cumhuriyeti 4,2 3,1 2,1 3,8 4,7 6,8 7 5,7 3,1-4,7 2,7 1,8 Danimarka 3,5 0,7 0,5 0,4 2,3 2,4 3,4 1,6-0,8-5,8 1,3 1,2 Almanya 3,1 1,5 0-0,4 1,2 0,7 3,7 3,3 1,1-5,1 3,7 2,9 Estonya 14 6,3 6,6 7,8 6,3 8,9 10,1 7,5-3,7-14,3 2,3 8 İrlanda 9,3 4,8 5,9 4,2 4,5 5,3 5,3 5, ,4 1,1 Yunanistan 3,5 4,2 3,4 5,9 4,4 2,3 5,5 3-0,2-3,3-3,5-5,5 İspanya 5 3,7 2,7 3,1 3,3 3,6 4,1 3,5 0,9-3,7-0,1 0,7 Fransa 3,7 1,8 0,9 0,9 2,5 1,8 2,5 2,3-0,1-2,7 1,5 1,6 İtalya 3,7 1,9 0,5 0 1,7 0,9 2,2 1,7-1,2-5,1 1,5 0,5 Güney Kıbrıs 5 4 2,1 1,9 4,2 3,9 4,1 5,1 3,6-1,9 1,1 0,3 Letonya 6,1 7,3 7,2 7,6 8,9 10,1 11,2 9,6-3,3-17,7-0,3 4,5 Litvanya 12,3 6,7 6,8 10,3 7,4 7,8 7,8 9,8 2,9-14,8 1,4 6,1 Lüksemburg 8,4 2,5 4,1 1,5 4,4 5,4 5 6,6 0,8-5,3 2,7 1,6 Macaristan 4,2 3,7 4,5 3,9 4,8 4 3,9 0,1 0,9-6,8 1,3 1,4 Malta : -1,5 2,8 0,1-0,5 3,7 2,2 4,3 4,4-2,7 2,7 2,1 Hollanda 3,9 1,9 0,1 0,3 2,2 2 3,4 3,9 1,8-3,5 1,7 1,8 Avusturya 3,7 0,9 1,7 0,9 2,6 2,4 3,7 3,7 1,4-3,8 2,3 2,9 Polonya 4,3 1,2 1,4 3,9 5,3 3,6 6,2 6,8 5,1 1,6 3,9 4 Portekiz 3,9 2 0,7-0,9 1,6 0,8 1,4 2,4 0-2,5 1,4-1,9 Romanya 2,4 5,7 5,1 5,2 8,5 4,2 7,9 6,3 7,3-6,6-1,9 1,7 Slovenya 4,3 2,9 3,8 2,9 4,4 4 5,8 6,9 3,6-8 1,4 1,1 Slovakya 1,4 3,5 4,6 4,8 5,1 6,7 8,3 10,5 5,9-4,9 4,2 2,9 Finlandiya 5,3 2,3 1,8 2 4,1 2,9 4,4 5,3 1-8,2 3,6 3,1 İsveç 4,5 1,3 2,5 2,3 4,2 3,2 4,3 3,3-0,6-5,2 5,6 4 İngiltere 4,5 3,1 2,7 3,5 3 2,1 2,6 3,5-1,1-4,4 1,8 0,7 İzlanda 4,3 3,9 0,1 2,4 7,8 7,2 4,7 6 1,3-6,7-4 2,1 Norveç 3,3 2 1, ,6 2,5 2,7 0-1,7 0,7 2,4 İsviçre 3,6 1,2 0,4-0,2 2,5 2,6 3,6 3,6 2,1-1,9 2,7 1,7 Karadağ : 1,1 1,9 2,4 4,4 14,7 8,6 10,6 6,9-5,7 2,5 2,7 Hırvatistan 3,8 3,7 4,9 5,4 4,1 4,3 4,9 5,1 2,2-6 -1,2 0,6 Makedenyo Cumhuriyeti 4,5-4,5 0,9 2,8 4,6 4,4 5 6,1 5-0,9 1, tahmini Kaynak: =tsieb Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

55 Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Yaşanan Ekonomik Krizlerin Temel Analizi: Nedenler ve Etkiler 4. SONUÇ 2000 li yılların başından sonra Dünya ekonomisinde oluşan sert iniş ve çıkışlar nedeniyle ABD ve AB ülkeleri istikrarlı makro ekonomik politikaları uygulayamaz duruma gelmiş, işsizlik oranları genel olarak artış eğilimine girmiştir. Ekonomi açısından en önemli kriterlerden biri olan büyüme yerini küçülmeye bırakmış, finansal piyasalar reel sektörle birlikte derin ekonomik krizden etkilenmiştir. Küresel kriz nedeniyle ülkeler arasında etkileşim yaşanmakla birlikte, ülkelerin yapısal sorunlarının ülkelerin kendi ekonomik krizlerini oluşturmada çok önemli yer tuttuğu yaygın bir görüştür. Buna İrlanda daki konut sektörüne dayalı büyüme, ABD deki konut kredisi artışı ve Yunanistan daki kamu borcu büyüklüğü gibi örnekler verilebilir. ABD de yaşanan mortgage krizinin reel sektöre yansıması ve birçok ekonomik göstergeyi etkilemesi krizin derinliğinin en önemli göstergelerinden biridir. AB ülkelerinde ise en önemli parametrenin ülkelerin kamu borç stoku ve bütçe açıkları olduğu söylenebilir. Yaşanan ekonomik krizin yapısal sorunlarının çözülebilmesi için ciddi ekonomik önlemlerin alınması, tasarruf yatırım dengesinin iyi kurulması, ülkelerin bütçe açıklarını kapatması ve en önemlisi de finansal yatırımlar üzerine değil üretime dayalı büyüme modelini benimsemesi gerekmektedir. Bu şekilde işsizliğin azaltılması, kapasite kullanım oranının artması ve artan reel büyüme hızı mümkün olabilecektir. İstikrarlı politik, sosyal ve ekonomik ortam hedefleyen Almanya, Fransa gibi gelişmiş ülkeler, sıkıntı yaşayan AB ülkelerine yardım yapmakla aslında kendi ekonomilerini korumaktadırlar. Özellikle bazı finansal çevreler, 2004 yılından sonra Yunanistan ın finansal tablolarını makyajladığını ve bunun fark edilmediğini, bu nedenle de ekonomik krizin ortaya çıktığını iddia etmektedirler. AB ülkeleri bu finansal tablo makyajlaması ile ilgili olarak Yunanistan a kızmakla birlikte Yunanistan ın iflasını istememektedirler. Çünkü Yunanistan, İrlanda gibi bir ülkenin birlikten ayrılması, diğer bir ifade ile iflası AB ülkeleri için kazançtan çok kayıp yaratacaktır. Bu nedenle Yunanistan tahvilleri Almanya tarafından alınmakta, Yunanistan ekonomisi rahatlatılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca Yunanistan için IMF ten yardım alınması da AB için bir miktar saygınlık kaybı olarak değerlendirilmektedir. Özetle AB ülkeleri bu durumu minimum kayıpla atlatmayı hedeflemektedirler. Sonuç olarak, ABD de ve Avrupa Birliği nde yaşanan bu ekonomik kriz sadece finansal sonuçlar doğurmamakta, sosyal patlamalar ve siyasi sorunlar yaratmaktadır. Özellikle Yunanistan da yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar zincir etkisiyle tüm Avrupa yı hatta tüm Dünya yı etkileme gücüne sahiptir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

56 KAYNAKÇA Arghyrou, M.G. ve Tsoukalas, J. D. (2010). The Greek Debt Crisis: Likely Causes, Mechanics and Outcomes, Cesifo Working Paper, No:3266. Babalı, T. (2008). ABD Ekonomisi ve Mortgage Krizi Nereye Gidiyor Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı: 28. T.C.Dışişleri Bakanlığı Yayını. BDDK Çalışma Tebliği.(2008). ABD Mortgage Krizi, Ankara. Birdal, M. (2009). Bir Krizin Anatomisi: ABD Mortgage Piyasasının Kurumsal Yapısı ve Krizin Dinamikleri, Anadolu International Conference in Economics, S: 1-27, Eskişehir. CES IFO Working Papers. (2010). The Greek Debt Crisis: Likely Causes, Mechanics and Outcomes, November Ekinci, A. ve Bocutoğlu, E. (2009). Genel Teori, Küresel Krizler ve Yeniden Maliye Politikası, Maliye Dergisi, Sayı:156, Karahanoğulları, Y. (2011). ABD nin Federal Bütçe Süreci, Maliye Dergisi, Sayı:160, Köse, Y. ve Karabacak, H. (2011). Yunanistan Ekonomik Krizi: Nedenleri, Etkileri ve Alınan Tedbirlere İlişkin Bir Değerlendirme, Maliye Dergisi, Sayı:160, S: Şanlıoğlu, Ö. ve Bilginoğlu, M.A. (2010). Euro Bölgesinde Yaşanan Mali Sorunlar ve Maliye Politikalarında Uyum Arayışları, Erciyes Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı: 35, Uluslararası Para Fonu (IMF).(Ekim 2010). World Economic Outlook. Uygur, E. (2001). Krizden Krize Türkiye:2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, 2001/1. ( ) ( ) ( ) ( ) =tsieb020 ( ) 1Table_unemployment_rates.PNG ( ) H15/RMMPCCFC_N.A ( ) H15/RIFSPFF_N.A ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) %C4%B0rlanda.pdf ( ) ( ) ( ) ( Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

57 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa KALİTE FONKSİYON GÖÇERİMİ YÖNTEMİNİN TEDARİKÇİ SEÇİMİNDE KULLANIMI Mustafa Zihni TUNCA* - Mustafa BAYHAN** Özet Gelişen teknoloji ve buna paralel artan üretim hızıyla, ekonomiler giderek büyümekte, küresel ölçekte rekabet daha da artmaktadır. Müşteri isteklerinin gelişen teknolojiye paralel olarak gün geçtikçe artması ve çeşitlenmesi, ürün yaşam eğrilerinin de giderek kısalmasına neden olmaktadır. Ürün yaşam eğrilerinin kısalması, müşteri taleplerini çok iyi takip edip bu talepleri doğru zamanda, doğru yerde ve doğru fiyattan karşılamayı zorunlu hale getirmektedir. İşletmeler, müşteri taleplerini doğru analiz edip, bu müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak ürün ve hizmeti zamanında müşteriye ulaştırdıkları oranda başarılı olmaktadırlar. İşletmelerin müşterilerine doğru ürünü, doğru miktarda ve doğru zamanda teslim etmeleri büyük ölçüde tedarikçilere bağlıdır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için uygun tedarikçileri seçmeleri ve ürün ve hizmetlerin sürekliliğini sağlamaları gerekmektedir. Bu çalışmada, son yıllarda genellikle ürün ve hizmet üretiminin tasarımında sıkça kullanılan metotlardan biri olan Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG) yöntemi, bir hizmet işletmesinin tedarikçi seçim probleminde çözüm olarak kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kalite Fonksiyon Göçerimi, Tedarikçi Seçimi, Tedarik Zinciri Yönetimi. USING QUALITY FUNCTION DEPLOYMENT METHOD IN THE SUPPLIER SELECTION Abstract Technological advancement and its parallel high production rate contributing more growth in world economies increases global competitiveness. The growing presence of emerging customer requirements along with advances in technology and diversification causes the shortening of product life-cycle. These new trends of shortening of product life-cycle and more diverse customers requirements call for addressing them on right time, at right place, and at right price. To succeed, organizations must have to analyze and fulfill these customers needs in shape of providing appropriate goods and services. Organizations are depended mainly on suppliers to serve the customers with right product, in right quantity, and at right time. Therefore due to these reasons, to survive, organizations have to select appropriate suppliers for the smooth provision of products and services.within the service business context as a solution for the selection of supplier, this study applied Quality Function Deployment (QFD)" method, one of the methods used in the designing of product and service. Key Words: Quality Function Deployment, Supplier Selection, Supply Chain Management. 1. GİRİŞ İşletmeler için tedarikçi seçim probleminin öneminin artması ile birlikte tedarikçi seçim probleminin çözümünde yararlanılabilecek çok sayıda model ve yöntem geliştirilmiştir. Tedarikçi değerlendirme ve seçimi ile ilgili literatürde yer alan çalışmalar incelendiğinde problemin çözümünde pek çok farklı yöntemin kullanıldığı görülmektedir. Çalışmalarda sıkça rastlanan bu yöntemler çok kriterli karar verme yöntemleri, matematiksel programlama ve maliyete dayalı modeller, istatiksel modeller olmak üzere dört sınıfta toplanabilir (Weber vd., 1991: 2-18; Youssef vd., 1994: 60-72; De Boer vd., 2001: 80-83). Tedarikçi seçim * Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi, ISPARTA e-posta: mustafatunca@sdu.edu.tr ** Sorumlu Yazar Arş. Gör. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, DENİZLİ e-posta: mbayhan@pau.edu.tr

58 M. Z. Tunca - M. Bayhan problemi, tedarikçilerin seçiminde birden çok kritere dayalı olarak karar vermeyi gerektirdiğinden, çok kriterli karar problemi yapısındadır. Tedarikçi seçim probleminin çözümünde sıkça kullanılan; doğrusal ağırlıklandırma, analitik hiyerarşi süreci (AHS), analitik ağ süreci vb. yöntemler çok kriterli karar verme modelleri olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin dışında, tedarikçi seçiminin gerçekleştirilmesinde, müşterinin istek ve beklentilerinin organizasyonun bütün fonksiyonel bileşenlerindeki ölçülebilir ürün ya da hizmet karakteristiklerine dönüştürülmesini sağlayan Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG) yönteminin de kullanıldığı görülmektedir (Gunesekaran vd., 2006; Bevilacqua vd., 2006). Bu çalışmalarda, müşteri ihtiyaçlarının öğrenilmesi aşamasında kullanılan KFG, veri madenciliği, monte carlo simülasyonları, bulanık mantık gibi farklı yöntemlerle birleştirilip çok kriterli karar verme modelleri oluşturulmuş ve bu modellerle tedarikçi seçimlerinin yapılabileceği ortaya konulmuştur. Ancak bu çalışmalarda genellikle, üretim süreçlerinin tasarımında KFG kullanılmıştır. Yaptığımız çalışmada ise bir hizmet işletmesinde tedarikçi seçimi KFG yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu yönüyle, tedarikçi seçimi probleminin çözümü ve KFG çalışmalarına bir katkı sağlaması düşünülmektedir. 2. TEDARİKÇİ SEÇİMİ İşletme ile yakın ilişki içinde bulunan en önemli çıkar gruplarından biri işletmeye üretim girdileri arz eden tedarikçiler grubudur. Tedarikçiler denince akla, işletmeye üretim girdileriyle mal ve hizmet sağlayan kişi ve/ veya kuruluşlar gelir (Şimşek, 1998: 51). Tedarikçi seçim kararı stratejik bir karardır. Tedarikçi seçim kararının etkisi uzun dönemde işletmenin performansını şekillendirmektedir. Bu nedenle tedarikçi seçimi kararı, işletmenin hedeflerine ulaşmak için belirlediği stratejiye uyum göstermelidir (Muralidharan vd., 2002: 22). Stratejik tedarikin önem kazanması ve kavramının genişlemesi sonucunda alıcı tedarikçi ilişkisi Tedarik Zinciri Yönetimi (TZY) literatüründe çok önemli hale gelmiştir. Zira tedarikçiler maliyet, kalite, zaman ve alıcı işletmelerin pazara hızlı yanıt verebilme yetenekleri üzerinde çok derin etkilere sahiptir (Chen ve Paulraj, 2004: 134). Tedarikçileri seçmek ve değerlendirmek için tek bir yöntem veya süreç mevcut olmayıp; işletmeler farklı yaklaşımlar kullanmaktadırlar. Tedarikçi değerlendirme sürecinde temel amaç işletme dışı kaynaklardan tedarik nedeniyle ortaya çıkabilecek riski azaltmak ve toplam faydayı veya değeri maksimize etmektir. Tedarikçi seçim süreci genel olarak aşağıdaki basamaklardan oluşmaktadır (De Boer vd., 2001: 7): Problemin tanımı: Tedarikçi seçim problemi tanımlanırken, satın alma sürecinde öncelikle tedarikçi seçimiyle neyin amaçlandığı ortaya konulması yani tedarikçi seçimi ile elde edilmek istenenin tanımı. Seçim kriterlerinin tanımlanması: Karar vericiler tarafından tedarikçi seçiminde kullanılacak kriterlerin tanımlanması. Potansiyel tedarikçilerin ön seçimi: İşletmeler belirledikleri kaynak kullanma stratejisi ve tedarikçi ilişkilerinde belirledikleri politikaya bağlı olarak çalışacakları tedarikçi sayısına karar vermektedir. Bu aşama, mevcut tedarikçiler arasında etkin olmayan veya satın alıcı işletme tarafından belirlenen ön seçim koşullarını yerine getiremeyen tedarikçilerin elenmesidir. Tedarikçilerin nihai seçimi: Tedarikçi seçim kriterlerine uygun tedarikçiler arasından seçim yapılması. Tedarikçi seçim probleminde, karar vericiler için tedarikçi seçim kararını karmaşık hale getiren değişik faktörler ve kriterler vardır (Weber vd., 1991: 3). Tedarikçi seçiminde kullanılacak kriterler ile ilgili en önemli çalışmayı 1966 yılında Dickson yapmıştır. Dickson ın çalışması 170 sorudan oluşan anketten oluşmaktadır; bu anket Ulusal Satın Alma Yöneticileri Birliği nin üyelerinden seçilen 273 Amerika lı ve Kanada lı satın alma elemanları ve yöneticileri tarafından cevaplanmıştır. Dickson bu çalışmasından elde ettiği sonuçlara göre tedarikçi seçimi ile ilgili 23 kriterden oluşan bir sıralama listesi hazırlamıştır (Tablo 1.) (Dickson, 1966: 5-17). 54 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

59 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Tablo 1: Tedarikçi Seçim Kriterleri Sıra Faktör Ortalama Puan Değerlendirme 1 Kalite Çok önemli 2 Teslimat Geçmiş dönem performansı Garanti politikası Üretim yetenekleri ve kapasitesi Oldukça önemli 6 Fiyat Teknik kapasite Finansal pozisyon Prosedürlere uyum İletişim sistemi Endüstrideki yeri ve ünü İş yapma isteği Yönetim ve organizasyon Operasyon kontrol Tamir servisleri Ortalama önemli 16 Davranış Etki Paketleme kabiliyeti İşçi ilişki kayıtları Coğrafi konum Geçmiş iş tutarı Eğitim yardımları Karşılıklı düzenlemeler Düşük önemli Kaynak: (Dickson, 1966). Weber vd. (1991: 2-18) tarafından Dickson ın kriterleri baz alınarak, 1966 yılından bugüne kadar yapılmış 74 tedarikçi seçim kriter ve yöntemini içeren geniş bir derleme çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada, Dickson un kriterlerinden, net fiyat kriterinin 61 makale (%80) ile literatürde en fazla tartışılmış kriter olduğu görülmektedir. Net fiyatı, 44 makale (%58) ile teslimat, 40 makale (%53) ile kalite ve 23 makale (%30) ile üretim yetenekleri ve kapasitesi kriterleri takip etmektedir (Weber vd., 1991: 12). 3. KALİTE FONKSİYON GÖÇERİMİ Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG), ilk olarak 1960 ların sonlarında, İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya da Japon endüstrilerinin taklit ve kopyalama üzerine kurulu olan ürün geliştirme süreçlerini terk etmeye başlayıp orijinal ürün geliştirme süreçleri uygulamalarına başladığı dönemlerde ortaya çıkmıştır (Akao ve Mazur, 2003: 20). Bilinen ilk örnek olay çalışması 1966 yılında Japonya da bulunan Bridgestone lastik firmasında gerçekleşmiştir (Mazur, 2008: 8). Başlıca KFG tanımları şunlardır: Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG), ürün geliştirme ve üretimin diğer aşamalarında uygulanabilen, müşteri isteklerini girdi olarak alıp bunların mevcut kaynaklarla nasıl karşılanacağına cevap arayan planlama ve geliştirme aracı olup detaylı ve yapısallaşmış olmasının yanında esnek ve anlaşılması kolay bir yöntem olarak tanımlanabilir (Akao, 1990: 3; Cohen, 1995: 11; Griffin ve Hauser 1993:2). Aynı zamanda KFG, yüksek kaliteli yeni ürünlerin geliştirilmesinde ve mevcut ürünlerin yeniden tasarlanarak kalitelerinin yükseltilmesinde işletmelere yardımcı olan önemli bir araçtır (Akbaba, 2005: 41). KFG uygulamasının, tasarım ve süreç geliştirmede güçlü bir etkiye sahip olduğu Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

60 M. Z. Tunca - M. Bayhan çeşitli araştırmalarla da ortaya konulmuştur. KFG uygulamasını kullanan Japon üreticileri, mühendislik ve tasarım sürecinde %50 ye varan oranlarda düşüşler sağladıklarını belirtmişlerdir (Zairi ve Youssef, 1995: 12). KFG, fonksiyonlar arası planlama ve iletişim yöntemi sağlayan bir tür kavramsal haritadır (Hauser ve Clausing, 1988: 63). KFG, yönetimin özellikle planlama fonksiyonunu yakından ilgilendiren bir araç olup, örgüt içindeki pek çok bölümün ortak çalışmasını gerektirmektedir. KFG projesinin organizasyonu ve planlaması, uygulamanın başarısı için kritik öneme sahiptir. Proje planının iyi hazırlanmaması sonuç ve başarısını tehlikeye atabilir (Shillito,1994: 102). Tüm projelerde olduğu gibi KFG için de detaylı bir planlama yapılması gerekir. KFG çalışması aylar boyunca sürüp, çeşitli matrislerin oluşturulması ve analizini gerektirebilir. KFG sürecinde amaç, müşteri istek ve ihtiyaçlarını firmadaki tüm faaliyetlere yaymaktır. Bu amaç doğrultusunda, KFG süreci genel olarak; ürün, parça, süreç ve üretim planlamasını kapsamaktadır (Day, 1998: 111; Hauser ve Clausing, 1988: 73). Bu dört aşamalı model, American Supplier Institute (ASI) modeli olarak da adlandırılır. Şekil 1 de görüldüğü gibi bu yaklaşım dört matristen oluşmaktadır. Bu dört aşama şunlardır (Revelle vd. 1998: 6; Shillito, 1994: 2): 1. Müşteri ihtiyaçlarının, teknik veya tasarım gereksinimlerine çevrilmesi, 2. Teknik veya tasarım gereksinimlerinin ürün veya parça özelliklerine dönüştürülmesi, 3. Ürün veya parça özelliklerinin üretim işlemlerine dönüştürülmesi, 4. Üretim işlemlerinin belirli işlemler ve kontrollere dönüştürülmesi için kullanılan yapısallaştırılmış çoklu matris kullanımı. Müşteri ihtiyaçlarının teknik gereksinimlere dönüştürüldüğü ürün planlama matrisi KFG sürecinin ilk aşamasıdır. Bu aşamaya eve benzemesinden dolayı Kalite Evi adı da verilmektedir. KFG uygulamalarının büyük bir çoğunluğu, Kalite Evi olarak adlandırılan bu ilk matrisin oluşturulmasıyla sona erer. KFG metodunu uyguladığını bildiren şirketlerin ancak % 5 inin çalışmalarını Kalite Evi olarak adlandırılan ilk matrisin ötesine taşıyabildikleri bilinmektedir (Han vd., 2001: 798). Parça göçerimi matrisinde, teknik gereksinimleri gerçekleştirebilmek için hangi parçaların kullanılacağı sorusuna cevap aranır. Yani teknik gereksinimlere cevap veren parça özellikleri bulunur. Bu matriste amaç, önemli bileşenlerin belirlenmesidir. Birinci matristen alınan önemli teknik gereksinimler bu matrisin satırlarına taşınır. Parça karakteristikleri de parça göçerimi matrisinin sütunlarına yerleştirildikten sonra teknik gereksinimlerle parça karakteristikleri arasındaki ilişkiler belirlenir. Daha sonra her bir sütunun öncelikleri belirlenir. Böylelikle müşteri memnuniyetini sağlamada hangi bileşenlerin öncelikli olduğu saptanmış olur. Öncelikli parça karakteristikleri bir sonraki matrisin girdisi olacaktır (Chan vd.,1999: 2500; Hauser ve Clausing, 1988: 73). Süreç planlama matrisinde amaç süreçleri tanımlamak ve seçilen parçalar için en uygun süreci belirlemektir. Dört aşamalı matris modelinin son matrisi olan üretim planlama matrisinde ise süreç planlama matrisinden alınan temel süreçler ve önem dereceleri bu matrise taşınır. Bu matrisle üretim planlamasını gerçekleştirecek üretim işlemleri ortaya çıkmaktadır (Chan vd.,1999: 2500). Kısaca, KFG nin temeli müşteri istek ve ihtiyaçlarını, ürün tasarımına veya mühendislik karakteristiklerine, süreç planlamaya ve üretim ihtiyaçlarına uygun biçimde çevirmektir. Bunun için KFG nin temel karakteristiği, müşterinin sesini dinlemek ve bu sayede müşteri ihtiyaçlarını ortaya çıkarmaktır (Kwong ve Bai, 2002: 367) Kalite Evi Kalite Evi, KFG takımı için ürün veya hizmet tasarımı ile ilgili çok önemli bilgileri görüntülemek için kullanılan bir dizi odalardan oluşan matrisler setidir (Morris ve Morris, 1999: 132). Bu sette, müşteri istekleri ile bunları karşılamaya yönelik olarak belirlenen teknik gereksinimler ve bunlar arasındaki ilişkiler, teknik gereksinimler arasındaki olumlu ya da olumsuz korelasyonlar, ürün özelliklerini algılamaya dayalı olarak rakip ürünlerle karşılaştırma değerleri, her bir ürün özelliği için belirlenen teknik özelliklerin öncelik değerleri, rakip ürünlerin elde ettiği teknik performans ölçülerinin ve her bir teknik 56 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

61 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Şekil 1: Dört Aşamalı KFG Süreci Kaynak: Hauser ve Clausing, 1988: 73 özelliğin geliştirilmesindeki zorluk derecesinin kayıt edildiği teknik rekabet değerleri bulunmaktadır. Basit bir kalite evi Şekil 2 de görüldüğü gibi altı ana bölümden meydana gelir (Day, 1998: 89). 1) Müşteri istek ve ihtiyaçları (Ne ler) 2) Teknik gereksinimler (Nasıl lar) 3) İlişkiler Matrisi 4) Korelasyonlar Matrisi 5) Müşteri rekabet değerlendirmesi 6) Teknik rekabet değerlendirmesi Şekil 2: Kalite Evi Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

62 M. Z. Tunca - M. Bayhan Detaylı bir Kalite Evi nin oluşturulmasında dokuz aşamadan oluşan aşağıdaki işlemlerin takip edilmesi gerekmektedir (Chien ve Su, 2003: 345; Guinta ve Praizler 1993: 24). Bunlar: 1. Müşteriler tarafından tanımlanan, ürün veya hizmet özelliklerinin listesi olan NE ler (Müşterinin Sesi), 2. Müşteri isteklerinin yani NE lerin göreli önem düzeylerini belirten Önem Dereceleri, 3. NE lerin elde edilme yolları olan NASIL lar, yani teknik gereksinimler kısmı (Firmanın Sesi), 4. Ürün/hizmet özellikleri (NE) ve bunları elde etme yolları (NASIL) arasındaki ilişki derecesini gösteren İlişki Matrisi, 5. NASIL lar arasındaki ilişkiyi gösteren Korelasyon Matrisi, 6. Rakip ürün/hizmet özellikleri ve firmanın ürün/hizmet özelliklerinin karşılaştırılmasının yapıldığı Müşteri Rekabet Değerlendirmesi, 7. Her bir NASIL için firma ve rakipleri açısından Teknik Rekabet Değerlendirmesi, 8. NASIL ların Mutlak Önem Ağırlık Değerleri, 9. Her bir NASIL ın sahip olduğu Mutlak Önem Ağırlık Değeri ne göre Normalize edilmiş Göreli Ağırlık Değerleri. Kalite Evi nin oluşturulması için gerekli bu dokuz aşama kısaca aşağıda açıklanmıştır. Kalite evi oluşturulurken, öncelikle müşteriler tarafından tanımlanan, ürün veya hizmet özellikleri ile ilgili istek ve ihtiyaçlar tespit edilir. Müşterilerden elde edilen bu bilgiler Kalite Evi nin en önemli kısmını oluşturmaktadır (Day, 1998: 19). Bu müşteri istek ve ihtiyaçları Kalite Evi nin NE ler kısmında yer alır. Bu kısma Müşterinin Sesi de denir. Müşteri istek ve ihtiyaçlarının belirlenmesi yani Müşterinin Sesi nin dinlenmesi için; anket, derin görüşme, Gemba analizi, telefonla görüşme vb. çeşitli pazar araştırma yöntemlerinden yararlanılabilir (Shillito, 1994: 146; Vonderembse ve Raghunathan, 1997: 256; Day, 1998: 32). Bu yöntemlerden hangisinin ya da hangilerinin kullanılacağına duruma göre karar verilir. Kalite Evi nin teknik bilgileri ile ilgili kısmı oluşturulurken ikinci olarak yapılması gereken müşteri isteklerini karşılayacak teknik gereksinimlerin belirlenmesidir yani müşteri istek ve ihtiyaçlarının firmanın diline (teknik gereksinimlere) dönüştürülmesidir (Revelle vd. 1998: 28). Başka bir ifadeyle, müşterilerin kendi dillerinde ifade ettikleri istek ve ihtiyaçların, firmanın ürünlerini tasarım, işleme ve üretimle ilgili olarak açıklamakta kullanacağı lisana dönüştürülmesidir. Müşteri ihtiyaçlarını karşılayacak teknik gereksinimler belirlendikten sonra, her bir müşteri gereksinimi ile yine her bir teknik gereksinim arasındaki ilişki derecesi belirlenir. Kalite evinde ilişki matrisini oluşturmaktaki amaç her bir müşteri ihtiyacını karşılayacak olan önemli teknik gereksinimlerin belirlenmesi ve bir sonraki aşamada yüksek öneme sahip müşteri ihtiyaçlarını üretime taşımak için kuvvetli ilişkiye sahip teknik gereksinimlerden yararlanmaktır (Maddux vd., 1991: 34). Teknik gereksinimler belirlendikten sonra, korelasyon matrisi oluşturulur. Korelasyon matrisi, teknik gereksinimlerin kendi aralarındaki iç ilişkilerini göstermek amacıyla kullanılır. Her bir hücre, iki teknik gereksinim arasındaki korelasyonu ifade eder. Oluşan bu matrise çatı matrisi veya korelasyon matrisi denir. İki teknik gereksinim arasında güçlü pozitif ilişki pozitif korelasyon, güçlü negatif ilişki de negatif korelasyon demektir. Pozitif korelasyon, söz konusu iki teknik gereksinimin birbirini desteklediği yani olumlu etkilediği, negatif korelasyon ise teknik gereksinimler arasında bir sorun olduğunu ve birbirleri üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösterir. Bu korelasyon matrisi sayesinde, teknik gereksinimlerin hangilerinin uyuşup, hangilerinin zıt düştüğü ortaya çıkmış olur. Korelasyon matrisi değerlendirilirken özellikle olumsuz ilişkiler dikkate alınır. Bir teknik gereksinimin diğer teknik gereksinim ile arasında olumsuz ilişki olması durumunda bu gereksinim için alternatifler bulunması gerekir. Uygulamalarda kalite evinde yer verilmekle beraber yapılan hesaplamalarda bu ilişkiler pek dikkate alınmamaktadır. 4. UYGULAMA Tedarikçi seçimi için KFG uygulaması, müşteri olarak firmanın tedarikçiden aldığı 58 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

63 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı mal ve hizmetten beklentileri ile tedarikçide bulunmasını istediği teknik kriterlerin tespitinin yapılmasıyla başlayıp, tedarikçi değerlendirme matrisinin oluşturulmasıyla tamamlanan bir süreçtir. Uygulama bilgisayar sektöründe faaliyet gösteren bir hizmet işletmesinde gerçekleştirilmiştir. Bu sektörün seçilmesinin nedeni, bilgisayar sektörünün çok hızlı değişen esnek bir piyasada olması ve bu piyasada bilgisayar modellerinde ve yazılımlarında sürekli bir gelişme ve değişimin mevcut olmasıdır. Böyle bir sektörde, müşteriler neredeyse günlük fikir değiştirmekte ve satın almaya karar verdiği modeli hemen satın almak istemektedir. Bu yüzden müşterinin istediği model ve kaliteyi zamanında teslim etmek büyük önem arz etmektedir. Aynı zamanda, satış sonrası servis hizmetlerindeki hız ve kalite de tedarikçi firma seçimini önemli hale getirmektedir. Çok geniş kapsamlı değerlendirme yapmadan yanlış tedarikçi seçimi halinde, istenen ürünlerin zamanında gelmemesi, hizmet/servis kalitesinde düşmeler vb. birtakım sıkıntıların doğması da kaçınılmaz olmaktadır. Bu gibi sıkıntılar, firmanın müşterilerine karşı zor durumda kalmasına, müşteri isteklerinin zamanında karşılanamamasından dolayı müşteri güveni hatta müşteri kaybına neden olabilmektedir. Bütün bu ve benzeri tedarik zincirinden kaynaklanan sıkıntıları en aza indirmek için, tedarikçi seçimi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada tedarikten kaynaklanan sıkıntıların çözümüne yardımcı olmak amacıyla firmanın tedarikçi seçimi problemi ele alınmış ve firmaya en uygun tedarikçi tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan uygulama çalışmasında, müşteri isteklerinin, tedarikçi seçimi için gereken işlemlere dönüştürülmesinde iki aşamalı kalite evi oluşturulmuştur (Şekil 3). İlk aşamada müşteri istekleri ve bu istekleri karşılayacak hizmet gereksinimleri belirlenmiş ve müşteri istekleri ile hizmet gereksinimleri arasındaki ilişkiyi gösteren bir Hizmet Gereksinimleri Matrisi oluşturulmuştur. Bu matrisin değerlendirilmesi sonucunda müşteri isteklerini karşılayacak hizmet gereksinimlerinin müşteri isteklerini karşılamadaki önem ağırlıkları belirlenmiştir. İkinci aşamada ise hizmet gereksinimlerinin sağlanması için potansiyel tedarikçiler için öncelik değerlendirmesi yapılmıştır. Bu amaçla öncelikle her bir tedarikçinin hizmet gereksinimlerini karşılama seviyelerini gösteren Tedarikçi Planlama Matrisi oluşturulmuş, bu matrisinin değerlendirilmesi sonucunda, her bir hizmet gereksinimini karşılayacak tedarikçilerin önem ağırlıkları belirlenmiş, buna göre tedarikçi sıralaması yapılmıştır. Şekil 3: İki Aşamalı Kalite Evi Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

64 M. Z. Tunca - M. Bayhan 4.1. Müşteri İsteklerinin Tanımlanması Uygulama yapılan firma yetkilisi ile yapılan görüşmede, müşteri istekleri (Mİ) olarak tedarikçi seçiminde dikkate alınan kriterler, literatür çalışmalarından (Dickson, 1966; Ellram ve Cooper, 1990; Tan vd.,1998) elde edilen bilgiler ve firma yetkilisinin önemli gördüğü kriterler eklenerek belirlenmiştir. Müşteri istekleri, iki seviyede ele alınmış; birinci seviyede, temel kriterler, ikinci seviyede ise, birinci seviyedeki her bir temel kriter altında önem arz eden alt kriterler belirlenmiştir. Müşteri istekleri, Tablo 2 de gösterilmiştir. Tablo 2: Müşteri İstekleri 1. Seviye İstekler 2. Seviye İstekler Kalite Standartlara Uygunluk Ürün Ambalaj Kalitesi Hatalı Ürün Gönderme Oranı Web Sayfasında Ürünler Hakkında Teknik Bilgi ve Resimlerin Bulunması Maliyet Ürünün Fiyatı Satın Almada Fiyat İskontoları Nakliye Masrafları Teslimat Zamanında Teslimat Doğru Miktarda Teslimat Doğru Ürünün Teslimi Ürünü Sağlam Teslim Garantisi Hizmet Servis Kalitesi Eğitim Destekleri Ulaşılabilirlik Fiyat Tekliflerine Zamanında ve Doğru Cevap Verme Hizmet Gereksinimlerinin Tanımlanması Tedarikçiyi değerlendirme kriterleri olan hizmet gereksinimleri (HG), literatür çalışmaları (Dickson, 1966; Ellram ve Cooper, 1990; Tan vd.,1998; Bevilacqua vd., 2006) ve firma yetkilisinin önerileri doğrultusunda belirlenmiştir (Tablo 3). Tablo 3: Hizmet Gereksinimleri Teknik Kriter Kalite Sistem Belgesi Finansal Gücü ve İstikrarı Teknik Kapasite Sektör Deneyimi Lojistik Performans Tedarikçi Firmanın Yönetim ve Organizasyon Kültürü Değişimlere Cevap Verebilme Bilgi Paylaşımı Tedarikçinin Güvenirliliği Coğrafi Konum Kodu KS FG TK SD LP YO CV BP TG CK 60 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

65 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Belirlenen her bir teknik kritere çalışmada kolaylık sağlaması için bir kod verilmiştir. Bu kriterler, Tablo 3 te gösterilmiştir Müşteri İsteklerinin Önem Ağırlıklarının Belirlenmesi 1-9 ölçeği seçilmiştir. Saaty nin geliştirdiği bu ölçekte, 1 den 9 a kadar 5 aşamalı derecelendirme yapılmıştır (Saaty ve Vargas, 2000: 6) (Tablo 4). Mİ ler için önem ağırlıklarının oluşturulmasında ilk defa Saaty (1980) tarafından önerilen Tablo 4: Önem Skalası Değerleri Değer Tanım Açıklama 1 Eşit önemli İki seçenek de eşit derecede öneme sahiptir. 3 Biraz önemli Tecrübe ve yargı bir kriteri diğerine karşı biraz üstün kılmaktadır. 5 Fazla önemli Tecrübe ve yargı bir kriteri diğerine karşı oldukça üstün kılmaktadır. 7 Çok fazla önemli Bir kriter diğerine göre üstün sayılmıştır. 9 Bir kriterin diğerinden üstün olduğunu Aşırı derecede gösteren kanıt çok büyük güvenilirliğe önemli sahiptir. 2,4,6,8 Ara değerler Uzlaşma gerektiğinde kullanılmak üzere iki ardışık yargı arasındaki değerlere karşılık gelmektedir. Kaynak: Saaty ve Vargas, 2000: 6 Mİ lerin önem ağırlıklarının belirlenmesinde, firma yetkilisinden, her bir Mİ için 1 den 9 a kadar önem değerlendirmesi yapması istenmiş ve Tablo 5 daki Mİ önem ağırlıkları elde edilmiştir. Tablo 5: Müşteri İsteklerinin Önem Ağırlıkları Kalite Maliyet Teslimat Hizmet Müşteri İstekleri (Mİ) Kodu Önem Ağırlıkları Standartlara Uygunluk SU 9 Ürün Ambalajlama Kalitesi AK 3 Geri İade Edilen Ürün Oranı İÜ 9 Ürünler Hakkında Teknik Bilgi ve Resimlerin Olması TB 8 Fiyat FY 9 Satın Alma Fiyat Iskontoları Fİ 7 Taşıma Maliyetleri TM 9 Zamanında Teslimat ZT 9 Doğru Miktarda Teslimat DM 9 Doğru Ürünü Teslim DÜ 9 Ürünü Sağlam Teslim Garantisi ST 9 Servis Kalitesi SK 9 Eğitim Destekleri ED 1 Ulaşılabilirlik UL 6 Fiyat Tekliflerine Zamanında ve Doğru Cevap verme ZC 8 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

66 M. Z. Tunca - M. Bayhan Tablo 5 te verilen Mİ lerin önem ağırlıklarının belirlenmesinde, 9 en yüksek önem derecesini, 1de en düşük önem derecesini göstermektedir Müşteri İstekleri ve Hizmet Gereksinimleri Arasındaki İlişki Matrisinin Hazırlanması Müşteri istekleri ile teknik gereksinimler arasındaki ilişkilerin gösteriminde farklı değerlendirme ölçüleri kullanılmıştır. Bunlar; ilişkinin sembollerle gösterimi, diğeri de 5-li veya 9-lu skalada sayılarla gösterimidir (Shen vd.,2001: 68-69; Lin vd., 2004: 225; Liu, 2009: 11139). Tablo 6 da müşteri ihtiyaçları ile teknik gereksinimler arasındaki ilişki derecesinin gösteriminde matriste kullanılan ilişki Tablo 6: İlişki Sembol ve Anlamları Sembol İlişki derecesi 9-lu skala 5-li skala Θ Güçlü ilişki 9 5 O Orta ilişki 3 3 Δ Zayıf ilişki 1 1 Kaynak: Shen vd.,2001: 68-69; Lin vd., 2004: 225; Liu, 2009: Mİ ve HG ler arasındaki ilişkilerin belirlenmesinde 9-lu skala kullanılmıştır (Tablo 7). Tablo 7: Müşteri İstekleri ile Hizmet Gereksinimleri Arasındaki İlişki Matrisinin Gösterimi Müşteri İstekleri (Mİ) Hizmet Gereksinimleri (HG) Kodu Önem Derecesi KS FG TK SD LP YO CV BP TG CK SU AK İÜ TB FY Fİ TM ZT DM DÜ ST SK ED UL ZC Burada; 9: güçlü ilişki, 3: orta derecede ilişki, 1: zayıf ilişki olarak gösterilmektedir. Hizmet gereksinimlerin mutlak önem ağırlık değerlerini hesaplarken, her bir hizmet gereksinimine ait sütunda yer alan ilişki puanları, bunların yer aldığı satırlara karşılık gelen müşteri isteklerinin yüzde önem dereceleri ile çarpılarak birikimli toplamları alınır. Böylece mutlak teknik önem değerleri elde edilmiş olur. Bu işlemin matematiksel gösterimi (3.1) formülündeki gibidir. 62 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

67 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı (3.1) Bu formülde; n: müşteri istekleri sayısını ve m: hizmet gereksinimlerin sayısını göstermek üzere, (ÖA TG ) j : j nci hizmet gereksiniminin önem ağırlığını, (ÖD Mİ ) i : i inci müşteri isteğinin yüzde önem derecesini ve İ ij : i nci müşteri isteği ile j inci hizmet gereksinimi arasındaki ilişki değerini göstermektedir. Hizmet gereksinimlerin mutlak önem ağırlık değerlerini hesaplandıktan sonra, her bir hizmet gereksiniminin mutlak önem ağırlığı, önem ağırlıkları toplamına bölünüp normalize edilerek yüzde önem dereceleri elde edilir. Bu şekilde normalize edilmiş yüzde önem değerlerinin hesaplanması, müşteri memnuniyetine en yüksek düzeyde katkıda bulunacak hizmet gereksinimlerinin belirlenmesine yardımcı olacaktır (Lowe ve Ridgway, 2000: 152). Bu işlem (3.2) formülüyle gerçekleştirilir: (3. 2) Bu formülde; m: hizmet gereksinimlerin sayısını göstermek üzere; N(ÖA HG ) i : i inci hizmet gereksiniminin önem ağırlığının normalize edilmiş değerini göstermektedir. Bu değer 100 ile çarpılarak önem ağırlıkları (%) elde edilir Hizmet Gereksinimleri Arasındaki İlişkileri Gösteren Korelasyon Matrisinin Hazırlanması İlişki matrisinde olduğu gibi bu matriste de korelasyon derecesini ifade etmek için sembol, harf ya da sayılardan yararlanılır (Bevilacqua vd., 2006: 18; Vonderembse ve Raghunathan, 1997: 258). Korelasyon derecesini belirtmekte kullanılan semboller Tablo 8 de verilmiştir. Çalışmada belirlenen HG ler arasında negatif korelasyona rastlanılmamıştır. Bu da belirlenen kriterlerin yerinde ve etkin olduğunu göstermektedir. Tablo 8: Hizmet Gereksinimleri için Korelasyon Dereceleri Korelasyon Derecesi Güçlü pozitif Pozitif Negatif Güçlü Negatif Sembol Q O Kalite evinin çatısını oluşturan korelasyon matrisi oluşturulduktan sonra kalite evi tamamlanmış olur. Çalışmanın ilk aşamasını yani birinci aşama kalite evini oluşturan Hizmet Gereksinimleri Planlama Matrisi Tablo 9 da görülmektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

68 M. Z. Tunca - M. Bayhan Tablo 9: Hizmet Gereksinimleri Planlama Matrisi Kalite Evinin İkinci Aşaması Olan Tedarikçi Planlama Matrisinin Oluşturulması Kalite evinin ikinci aşaması olan Tedarikçi Planlama matrisini oluşturmak için birinci aşamada kalite evi matrisinin NASIL kısmında yer alan Hizmet Gereksinimleri (HG), matrisin NE kısmında yer alırlar. Bu aşamada matrisin NASIL kısmında Tedarikçiler (T) yer alır. Bu aşamada her bir tedarikçinin hizmet gereksinimleri kriterlerini karşılama seviyelerini gösteren ilişki matrisi oluşturulur. Bu matriste, her bir tedarikçinin hizmet kriterlerini karşılama seviyesi derecelendirilir. HG ve T ler arasındaki ilişki matrisinin oluşturulmasında, birinci aşamada kullanılan Tablo 4 teki Saaty (1980) nin 1-9 lu skaladaki sayıları kullanılmış, firma yetkilisinden her bir ilişki için 1 den 9 a kadar önem değerlendirmesi yapması istenmiş ve Tablo 10 daki HG ve T ler arasındaki ilişki matrisi elde edilmiştir. 64 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

69 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Tablo 10: Hizmet Gereksinimleri ve Tedarikçiler Arasındaki İlişki Matrisi Hizmet Gereksinimleri Tedarikçiler (T) (HG) Kodu Önem Derecesi T 1 T 2 T 3 T 4 T 5 T 6 T 7 KS FG TK SD LP YO CV BP TG CK Tablo 10 daki HG ve T ler arasındaki ilişki matrisinin oluşturulmasında; 1, en zayıf ilişkiyi ve 9 da, en güçlü ilişkiyi göstermektedir Tedarikçilerin Ağırlıklarının Hesaplanması Kalite evinin son aşaması olan tedarikçilerin önem ağırlıkları, HG satırındaki her bir kriterin önem derecesi, T sütunundaki karşılık gelen ilişki değeri ile çarpılıp, sütun toplamı alınarak hesaplanır. Bu işlemin matematiksel gösterimi formül (3.3) teki şekildedir: (3.3) Bu formülde; m, HG sayısını ve l, T sayısını ve göstermek üzere; (ÖA T ) k ; k inci T nin önem ağırlığını, (ÖD HG ) j ; j inci HG nin önem derecesini ve İ jk ; j nci HG ile k inci T nin arasındaki ilişki değerini göstermektedir. (3.3) te verilen formül yardımıyla elde edilen her bir T için önem ağırlığı, önem ağırlıkları toplamına bölünüp normalize edilerek yüzde önem ağırlıkları elde edilir. Bu işlem (3.4) formülüyle gerçekleştirilir: (3.4) Bu formülde; l, T sayısını göstermek üzere; N(ÖA T ) k, k inci T nin önem ağırlığının normalize edilmiş değerini göstermektedir. Bu değer 100 ile çarpılarak % önem ağırlıkları elde edilir. Bu değerlerin normalize edilmesi değerlendirmede kolaylık sağlamak için olup sıralamada bir değişiklik meydana getirmemektedir. T ler için normalize edilmiş % önem ağırlıkları elde edildikten sonra, Kalite Evi nin 2.matrisi olan Tedarikçi Planlama Matrisi elde edilir. Bu matris Tablo 11 de verilmiştir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

70 M. Z. Tunca - M. Bayhan Tablo 11: Tedarikçi Planlama Matrisi HG Tedarikçiler (T) Kodu Ö.D. T 1 T 2 T 3 T 4 T 5 T 6 T 7 KS FG TK SD LP YO CV BP TG CK Önem Ağırlıkları , , ,5 % Önem Ağırlıkları 17,52 17,67 14,61 13,67 10,48 10,02 16,02 Tedarikçi Planlama Kalite Evi matrisinin en alt satırında tedarikçiler (T) için % önem ağırlıkları yer almaktadır. Bu ağırlıklar, her bir tedarikçinin ilgili hizmet gereksinimlerini karşılama seviyelerinin toplamını yansıtmaktadır. Bu değerlerden hareketle, tedarikçilerin önem ağırlık sıralaması Tablo 12 deki gibidir. KFG uygulaması sonucunda, tedarikçi Tablo 12: Tedarikçi (T) Önem Ağırlıkları Sırlaması Sıra No Tedarikçi Tedarikçi Önem Ağırlığı (%) 1 T 2 17,67 2 T 1 17,52 3 T 7 16,02 4 T 3 14,61 5 T 4 13,67 6 T 5 10,48 7 T 6 10,02 değerlendirme sıralaması; T 2 T 1 T 7 T 3 T 4 T 5 T 6 şeklinde oluşur. Burada, işareti büyüklüğü değil önem derecesini göstermektedir. Yani, buradaki sıralama, tedarikçilerin büyüklük sıralaması değil, müşteri isteklerini karşılamadaki önem sıralamasıdır. Buna göre, en yüksek önem ağırlık puanına sahip 2 numaralı tedarikçi (T 2 ), tedarikçi seçiminde öncelikli olarak değerlendirilmelidir. 5. SONUÇ Bilgisayar sektöründe faaliyet gösteren bir hizmet işletmesinde yapılan tedarikçi değerlendirme sürecinde, herhangi bir sayısal değerlendirme yöntemi kullanılmadan yapılan tedarikçi değerlendirmesinde özellikle birinci aşama olan hizmet gereksinimlerinin müşteri isteklerine göre ağırlıklarının dikkate alınmadan sadece tedarikçilerin hizmet gereksinimlerini karşılayabilme yetenekleriyle değerlendirildiği görülmektedir. Sayısal bir değerlendirmeye tabi tutmadan yapılan bu 66 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

71 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı yöntemin, sadece kişisel değerlendirmelerle yapılması ve tedarikçi değerlendirme sürecini bütün detaylarıyla değerlendirmeden uzak olmasından dolayı her zaman optimum sonucu vermesi beklenmemelidir. KFG uygulaması ile yapılan tedarikçi değerlendirme sonuçlarının firma yetkilisiyle değerlendirilmesinde, sağlıklı ve rasyonel bir tedarikçi seçimi için uygulanan yöntemin faydalı olduğu ve karar vericiler için karar vermede yaşanan bazı sıkıntıları bertaraf ettiği görüşü hakim olmuştur. Çünkü, halihazırda uyguladıkları tedarikçi seçiminde, bazen tedarikte sıkıntılar yaşandığı, bunun da müşterilerine karşı ürün ve hizmetlerin zamanında teslim edilememesi gibi istenmeyen sonuçlar doğurduğu ve müşteri kaybına neden olduğu belirtilmiştir. Bu ve benzeri tedarikçi değerlendirme ve seçme yöntemlerinin işletmeler için çok önemli bir problem olan tedarikçi seçimine daha rasyonel ve optimal sonuçlar getireceği görülmektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

72 M. Z. Tunca - M. Bayhan KAYNAKÇA Akao, Y. (1990). Quality Function Deployment QFD: Integrating Customer Requirements Into Product Design. Cambridge, Productivity Press, New York. Akao Y. ve Mazur, G. (2003). The Leading Edge in QFD: Past, Present and Future, International Journal of Quality ve Reliability Management, 20 (1): Akbaba, A. (2005). Yeni Ürün Geliştirme Sürecinde Kalite Fonksiyon Göçerimi (KFG): Turizm İşletmeleri için KFG Temelli Bir Ürün Geliştirme Süreci Önerisi, Selçuk Üniversitesi Karaman İİBF Dergisi, 2 (5): Bevilacqua, M., Ciarapica, F.E. ve Giacchetta, G. (2006). A Fuzzy-QFD Approach to Supplier Selection, Journal of Purchasing ve Supply Management, 12: Chan, L. K., Kao, H.P. ve Wu, M.L. (1999). Rating the Importance of Customer Needs in Quality Function Deployment by Fuzzy and Entropy Methods, International Journal of Production Research, 37 (11): Chen, I.J. ve Paulraj, A. (2004). Understanding Supply Chain Management: Critical Research and a Theoretical Framework, International Journal of Production Research, 42(1): Chien, T.K. ve Su, C.T. (2003). Using The QFD Concept to Resolve Customer Satisfaction Strategy Decisons, International Journal of Quality ve Reliability Management, 20 (3): Cohen, L. (1995). Quality Function Deployment: How to Make QFD Work for You, Addison- Wesley Longman Inc. Day, R.G. (1998). Kalite Fonksiyon Yayılımı, Bir Şirketin Müşterileri İle Bütünleştirilmesi, Marshall Boya ve Vernik San.A.Ş.Yayınları, (Çev. Enternasyonel Tercüme Hizm.Ltd.Şti.), Cem Ofset, İstanbul. De Boer, L., Labro, E. ve Morlacchi, P. (2001). A Review of Methods Supporting Supplier Selection, European Journal of Purchasing and Supply Management, 7: Dickson, G.W. (1966). An Analysis of Vendor Selection Systems and Decisions, Journal of Purchasing, 2(1): Ellram, L. ve Cooper, M.C. (1990). Supply Chain Management, Partnerships, and the Shipper- Third Party Relationship, International Journal of Logistics Management, 1(2): Griffin, A. ve Hauser, J.R. (1993). The Voice of the Customer, Marketing Science, 12(1): Guinta, L.R. ve Praizler, N.C. (1993). The QFD Book, The Team Approach to Solving Problems and Satisfying Customers Through Quality Function Deployment, Amacom, New York. Gunasekaran, N., Rathesh, S., Arunachalam, S. ve Koh, S.C.L. (2006). Optimizing Supply Chain Management Using Fuzzy Approach, Journal of Manufacturing Technology Management, 17(6): Han, S.B., Chen, S.K., Ebrahimpour, M. ve Sodhi, M.S. (2001). A Conceptual QFD Planning Model, International Journal of Quality and Reliability Management, 18 (8): Hauser, J.R. ve Clausing, D. (1988). The House of Quality, Harvard Business Review, 66: Kwong, C. K. ve Bai, H. (2002). A Fuzzy AHP Approach to the Determination of Importance Weights of Customer Requirements in Quality Function Deployment, Journal of Intelligent Manufacturing; 13: Lin, M.C., Tsai, C.Y., Cheng, C.C. ve Chang, C.A. (2004). Using Fuzzy QFD for Design of Low-end Digital Camera, International Journal of Applied Science and Engineering, 2(3): Liu, H-T. (2009). The Extension of Fuzzy QFD: From Product Planning To Part Deployment, Expert Systems with Applications, 36: Lowe, A. ve Rıdgway, K. (2000). UK User s Guide To Quality Function Deployment, Engineering Management Journal, 10(3): Maddux, A.G., Amas R.W. ve Wyskida, A.R. (1991). Organizations Can Apply QFD As Starategic Planning Tool, Industrial Engineering, 23(9): Morris, L.J. ve Morris, J.S. (1999). Introducing Quality Function Deployment in the Marketing Classroom, Journal of Marketing Education, 21(2): Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

73 Kalite Fonksiyon Göçerimi Yönteminin Tedarikçi Seçiminde Kullanımı Muralidharan, C., Anantharaman, N. ve Deshmukh, S.G. (2001). Vendor Rating in Purchasing Scenario: A Confidence Interval Approach, International Journal of Operations & Production Management, 21(10): Revelle, J. B., Moran, J.W. ve Cox, C.A. (1998). The QFD Handbook, John Wiley and Sons, New York, NY. Saaty, T.L. (1980). The Analytic Hierarchy Process. McGraw-Hill, New York. Saaty, T.L. ve Vargas, L.G. (2000). Models, Methods, Concepts & Applications of The Analytic Hierarchy Process, Kluwer Academic Pub. Shen, X. X., Tan, K. C. ve Xie, M. (2001). The Implementation of Quality Function Deployment Based on Linguistic Data, Journal of Intelligent Manufacturing, 12(1): Shilllto, M. L. (1994). Advanced QFD, Linking Technology to Market and Company Needs, John Wiley Sons, Inc., New York. Şimşek, M.Ş. (1998). İşletme Bilimlerine Giriş, Nobel Yayın Dağıtım, 5.Baskı, Ankara. Tan, K.C., Kanan, V.R. ve Handfield, R.B. (1998). Supply Chain Management: Supplier Performance and Firm Performance, International Journal of Purchasing and Material Management, 34: 2-9. Vonderembse, M. A. ve Raghunathan, T.S. (1997). Quality Function Deployment s Impact on Product Development, International Journal of Quality Science, 2 (4): Weber, C.A., Current, J.R. ve Benton, W.C. (1991). Vendor Selection Criteria and Methods, European Journal of Operational Research,50: Youssef, M.A., Zairi, M. and Mohanty, B. (1996). Supplier Selection in An Advanced Manufacturing Technology Environment: An Optimization Model, Benchmarking for Quality Management ve Technology, 3(4): Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

74

75 ÖSYS BAŞARISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN ANALİZİ Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa Sevcan GÜNEŞ* - Şakir GÖRMÜŞ** - Filiz YEŞİLYURT*** - Gökhan TUZCU**** Özet Eğitim, ekonomik faktörlerin analiz edilmesinde önemli role sahiptir. Özellikle 1980 li yıllardan itibaren içsel büyüme teorisi ile eğitim, ekonomik etkinliklerin açıklanmasında en önemli değişkenlerden biri haline gelmiştir. Bu modellerle yapılan birçok çalışmada, eğitim değişkeninin açıklayıcı değişken olarak kullanılmasına karşın, bu çalışmada eğitimi etkileyen faktörleri belirlemek için bağımlı değişken olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada 2006 yılı için NUTS 3 düzeyinde eğitimin belirleyicileri çözümlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, okulda öğretmen/öğrenci oranı vb olanakların artmasının başarıyı olumlu etkilediğini ve mekansal etkilerin olmadığını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: ÖSYS Başarısı, Eğitim Harcamaları, Öğretmen Başına Düşen Öğrenci Sayısı, İller Bazında Yatay Kesit Analizi. THE DETERMINANTS OF OSYS SUCCESS Abstract Education has an important role in analyzing the economic activity. Especially after mid-1980s, with endogenous growth models, education has become one of the most important variable in explaining the efficiency. However in these models education is mostly used as an explanatory variable whereas in this study it is used as an dependent variable, to determine the influential factors of education. In this paper we attempted to analyze the determinants of education for year 2006 at NUTS 3 level. The results indicate that an increase in school physical facilities have positive impact on success and there is no spatial effect for Key Words: OSYS Success, Educational Expenditure, Teacher Student Ratio, Cross Section Analysis Based on Cities. 1. GİRİŞ Ekonomik büyüme ve kalkınmada, eğitim ve teknolojinin rolüne ilişkin çalışmalar yapan günümüz ekonomistlerinden Bradford DeLong eğitim tsunamisi olarak adlandırdığı bir olguya odaklanmaktadır. Eğitim ve buna bağlı olarak teknolojinin, büyümeye ve kalkınmaya etkisini, katlanarak büyüyen bir deprem dalgasına benzetmektedir ve bu etki giderek daha da artacaktır. Ekonomik büyümenin itici gücünün, eğitim ve teknoloji olduğunu savunan ekonomistler, insan sermayesi miktarının çok yönlü etkisine dikkat çekmektedirler. Eğitilmiş insan gücü, ülkelerin insan sermayesi miktarını artırırken, beraberinde fiziki yatırımları da artırmaktadır. Daha eğitimli insanlar, yeni teknolojilerin kullanımında ve geliştirilmesinde de başarılı olmakta ve böylelikle ekonomik büyümeyi hızlandırmaktadır. Hızlı büyüyen ülkelerle, yavaş büyüyen ülkelerde eğitim düzeyi, göz ardı edilemeyecek kadar farklıdır. * Yrd. Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, DENİZLİ. e-posta: sgunes@pau.edu.tr ** Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Finansal Ekonometri Bölümü Öğretim Üyesi, SAKARYA e-posta: sgormus@sakarya.edu.tr *** Yrd. Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, DENİZLİ. e-posta: fyesilyurt@pau.edu.tr **** Yrd. Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Öğretim Üyesi, DENİZLİ. e-posta: gtuzcu@pau.edu.tr

76 S. Güneş - Ş. Görmüş - F. Yeşilyurt - G. Tuzcu Tüm teknolojik gelişmelerin ve yeniliklerin arkasında insan sermayesinin olduğu düşünüldüğünde, bilgiye dayalı bir ekonomide, insan gücü daha da önem kazanmaktadır. Çünkü üretimde kullanılan diğer kaynakların aksine, bilgi kullanıldıkça çoğalır ve değeri artar. Bu da ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde olumlu etki yaratır. İkinci Dünya Savaşında, fiziki sermayesi büyük oranda tahrip olan Almanya ve Japonya, savaşın etkisinden sahip oldukları nitelikli insan gücü sayesinde kurtulabilmiştir. İnsana yapılan yatırımlar içerisinde en önemlisi, eğitim alanına yapılan yatırımlardır. Eğitimin toplumsal getirileri denildiğinde, eğitimin topluma olan etkileri (toplumun kazanımları) anlaşılmaktadır. Örneğin eğitimli bireyler, çok çocuk yerine az çocuk tercih ederler, adaletli ve güvenli bir ortamda yaşamak isterler, insan haklarına saygı beklerler, çevre bilincine sahiptirler, farklı görüş ve inançları hoşgörüyle karşılarlar. Bu özellikler, ideal bir toplumun yaratılmasında etkilidir ve bu etki eğitimle daha da artmaktadır. Bunun yanı sıra eğitimin olanakları yetersiz olan bireyler üstündeki refah artırıcı etkisi daha büyüktür. Bilindiği üzere eğitim, farklı türlerden ve düzeylerden oluşmaktadır: Okulöncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim (genelmesleki), yükseköğretim, yaygın eğitim. Bunlar içinde toplumsal getirisi en yüksek olan ilköğretim; bireysel getirisi en yüksek olan ise yükseköğretimdir. Eğitim ekonomisi alanında yapılan araştırmalar bunu kanıtlamaktadır. Bu çalışmalardan birkaçı şöyle sıralanabilir: Thedore Schultz (1961, 1965), John Vaizey (1962), Garry Becker (1964, 1970), Martin Carnoy (1982), Psacharopoulous (1990, 1994, 2004), Bradford DeLong (2000, 2006). Benson a göre (1994, 84) ilköğretim, bir ülkenin kalkınmışlık düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir. Taşıdığı yüksek toplumsal yarar nedeniyle devlet tarafından tam kamusal mal gibi algılanır ve bu nedenle zorunludur ve parasız olarak sunulur. Diğer yandan ortaöğretim (özellikle mesleki) ve özellikle de yükseköğretim düzeyinde artan kişisel getiriler, bu malın rahatlıkla piyasa sistemi içerisinde üretilebilmesine yol açmaktadır. Coombs ve Hallak a (1994, 92) göre ise yükseköğretimden sağlanan yararlar, ekonomik ve ekonomik olmayan ya da kişisel ve toplumsal olmak üzere değişik biçimlerde kendini gösterir. Örneğin bireyler daha iyi bir iş ve yaşam boyu daha yüksek bir kazanç, daha doyurucu bir aile yaşamına sahip olma, var olan sosyal ve kültürel çevrelerini daha da zenginleştirme ve çevrelerindeki dünyaya daha fazla katılma duygusu yollarıyla yarar sağlarlar. Diğer yandan bir bütün olarak toplum; daha iyi yaşam standardı ve daha yüksek üretimden, her düzeydeki etkili liderlik genişlemesinden ve pek çok insanda bulunan yaratıcılığın daha üst düzeye çıkarılması yoluyla kültürün zenginleşmesinden yarar sağlayabilir. Ekonomik bireyler daha iyi iş bulabilmekte, sosyal statülerini ve ekonomik durumlarını daha kolaylıkla düzeltebilmektedirler. Eğitim düzeyinin yükselmesi, toplumsal ve ekonomik gelişme sürecini hızlandırmaktadır. Eğitim bu açıdan, kişinin ve üretimin verimliliğini doğrudan etkileyen önemli bir yatırım unsuru olmaktadır. Daha fazla eğitim alınarak kişisel gelirin artacağını savunan içsel büyüme modeli, kişilerin kendilerine yaptıkları yatırımlar ile elde ettikleri gelirler arasındaki ilişkiyi açıklamaya yönelmiştir. Teoriye göre kişiler, daha iyi iş fırsatları elde etmek için, sağlık hizmetine, örgün ve yaygın eğitime harcama yaparlar. Yaptıkları bu harcamalar sonucunda kazançlarını artırma şansına kavuşurlar. Bireylerin kendilerine yaptıkları bu yatırımlar, bireyin işteki verimliliğini ve yeteneğini doğrudan artırdığı için, sonuçta ücret farklılığına neden olacaktır. Bu nedenle insan sermayesi yatırımları içinde eğitim önemli bir yer tutar ve eğitim harcamalarının, kişisel geliri belirlemede etkisi büyüktür (Schultz, 1961: 14). Eğitimin, özellikle sanayi ve hizmet sektörünün gereksinim duyduğu bilgi ve beceriye sahip nitelikli işgücünü yetiştirerek, dolayısıyla çalışanları daha verimli kılarak, ekonomik büyümeye çok önemli katkıda bulunacağı ileri sürülmüştür (Woodhall, 1979: 34). Genel hatlarıyla eğitim ile ekonomi arasındaki ilişki şu şekilde özetlenebilir. Eğitim, ekonominin gereksinim duyduğu insan gücünü bu hizmetten yararlanmanın maliyeti ile sağlar. Eğitime yapılan harcamalar, kısa dönemde tüketim özelliği taşır, uzun dönemde ise yatırım özelliği taşır. Eğitimin mikro düzeyde bireysel, makro düzeyde 72 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

77 ÖSYS Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi toplumsal getiri yaratma etkisi vardır. Eğitim arzının ve talebinin ekonomiyle ve verimlilik ile ilişkisi vardır (Âdem 1993). Bu çalışmada, eğitim hizmeti üretmek için kullanılan girdilerin, eğitimin başarısı üzerindeki etkileri ekonometrik olarak analiz edilmektedir. Bu çalışmanın motivasyonu EK 4. teki tabloda görülen illerin OSYS sınav kazanma yüzdesinde görülen komşuluk ilişkisidir. Bölgesel olarak özellikle de doğu bölgesindeki illerin sınav kazanma yüzdelerinin birbirine yakın olduğunu gözlemledik.bu nedenle mekansal tahmin ile bu ilişkiyi doğrulamaya çalıştık. Çalışmanın ikinci bölümünü alanyazın taraması, üçüncü bölümünü model, veriler ve analiz sonuçları ve son bölümünü ise sonuç oluşturmaktadır. 2. ALANYAZIN Çoğunlukla psikolojik ve sosyolojik yönden ele alınan eğitim, son yıllarda ekonomistlerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Yapılan çalışmalarda çoğunlukla okul performansını ölçme, eğitim sisteminin ve politikasının belirlenmesi konuları üzerinde durulmuştur. Eğitimin işleyişiyle ilgili çok sayıda çalışma olsa da, bu çalışmalardan net politika araçları ve sonuçları elde etmek zordur (Hanushek, 1986: 1143). Okul performansını ölçme konusunda çok sayıda çalışma yapılmasının nedeni ise, okullaşmanın toplumsal yaşamdaki uyumu ve başarıyı etkilediği konusundaki genel kanaattir. Yapılan ampirik çalışmalar, okullaşma oranlarındaki ve nüfusun eğitim düzeyindeki artışların, toplumsal yaşama kalite kattığını (okul sonrası refah düzeyine olumlu katkıları olduğunu) göstermiştir li yıllara kadar okulların sahip olduğu kaynakların, öğrenci başarısını etkileyen en önemli faktörler olduğuna inanılmıştır. Davis ve Moore (1945), Parsons (1953) ve Sorokin (1959) çalışmalarında, daha iyi olanaklara sahip öğrencilerin daha başarılı olacağını belirtmiştir li yıllardan sonra ise, ampirik çalışmaların bulguları ön plana çıkmıştır. En yaygın bulgular eğitimi, okul kaynak ve olanaklarından çok, ailenin etkilediği yönündedir(köse 1999, 1). Daha sonraki çalışmalarda ise sonuçlar çok çeşitlenmiştir. Ekonomik kaynakların yanı sıra kültür, motivasyon vb değişkenlerin etkisi de incelenmiştir. Yükseköğretim kurumlarıyla ilgili çalışmalardan olan ve üniversiteye yerleşecek öğrencilerin belirlenmesinde etkili faktörler, Coleman ın (1966) çalışmasında analiz edilmeye başlanmıştır. Bu çalışma Coleman Raporu olarak bilinen eğitimde fırsat eşitliği makalesine dayanır. Bu raporda, okullar arasındaki farklılıkların, öğrencinin performansını daha az etkilediği; oysa ki aile yapısı, gelir düzeyi ve okuldaki diğer öğrencilerin kişisel özelliklerinin başarıyı daha fazla etkilediği belirtilmektedir. Buradan çıkan sonuç, liseler arasındaki yapısal farklılıkların beklenildiği kadar etkin olmamasıdır. Bu çalışma oldukça tartışılmış, özellikle politika yapıcılar tarafından eleştirilmiştir. Brooks- Gunn ve Duncan (1997) ile Heyneman ve Loxley (1983) gibi okul başarısını etkileyen faktörleri inceleyen araştırmacılar, okullardaki yapısal değişikliklerden çok, aile etkeninin önemli olduğunu bulmuşlardır. Zamanla akademik başarıyı etkileyen okul ve aile değişkenlerinin yanı sıra diğer değişkenlere de bakılmıştır. Rothstein (2000) çalışmasında, aile, okul, arkadaş grubu, ekonomik durum ve kültür değişkenlerinin akademik başarıyı etkilediğini bulmuştur. Connoly (1998), Veenstra ve Kuyper (2004) çalışmalarında, daha bireysel özellikler olan okul davranışının, okul çevresindeki algılama farklılıklarının, okul etkinliklerine katılım ve motivasyon düzeyinin akademik başarıyı etkilediğini bulmuşlardır. Smits ve Hoşgör (2006) Türkiye de ilköğretimde ve ortaöğretimde okullaşmayı etkileyen faktörleri çözümlemişlerdir. Bu çalışma, ülkenin doğu bölgesindeki ve kırsal bölgelerdeki okullaşma sorunlarına da değinmiştir. Kız çocuklarının okullaşmasını etkileyen en önemli faktörler, ailenin eğitimi, ailenin gelir durumu, kardeş sayısı, babanın işi, annenin geleneksellik durumu ve annenin Türkçe bilip-bilmemesi olarak bulunmuştur. Erkek çocuklarının okullaşmasını etkileyen en önemli faktör ise, ailenin ekonomik durumudur. Demir (2009), gelişmişlik düzeyi düşük olan bölgelerde yapmış olduğu çalışmasında akademik başarıyı etkileyen okul kaynaklı ve aile kaynaklı değişkenleri bir arada çözümlemiştir. Şehirlerin yoksul kesimlerindeki okullarda akademik başarıyı etkileyen en önemli faktörler; öğrencilerin okulda aldığı notlar, cinsiyet, çalışma durumu, okul etkinlikleri, aile desteğinin varlığı, öğretmen davranışlarının öğrenci tarafından Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

78 S. Güneş - Ş. Görmüş - F. Yeşilyurt - G. Tuzcu algılanışı ve okuldaki arkadaş sayısı olarak bulunmuştur. Aile geçmişi ve okul kalite ölçütleri anlamlı bulunsa da, etkisi daha önce söz edilen değişkenlere oranla düşük kalmıştır. Yeşilyurt (2008) çalışmasında, illere göre ortaöğretim okullarının etkinliğini ölçmek için, illere göre öğretmen ve öğrenci sayılarını, çıktı olarak ise ÖSYS başarısını kullanmıştır. Bu çalışma sonucunda, etkinlik düzeyi açısından en düşük illerin Kastamonu, Bartın ve Sinop olduğu bulunmuştur. Alanyazında ilk çalışmalar, okulların programı ve içeriğinin, üniversiteye yerleşmeye etkisine odaklanırken, son dönemlerdeki çalışmalar, özel ve kamu okulları arasındaki farklılıkları da çözümlemeye yönelmiştir. Alexandar ve Eckland (1977), Alwin ve Otto (1977), Meyer (1970) ve Nelson un (1971) çalışmalarında, yüksek sosyal statü gruplarının bulunduğu okullarda, üniversite öğrenimi görme isteği ve üniversiteye kayıt olma daha fazla çıkmıştır li yıllardan sonra yapılan çalışmalarda, sektör içinde kıyaslamalara gidildiği görülmektedir. Coleman ve Hoffer (1987) çalışmasında, özel okulların öğrencileri üniversiteye daha etkin yönlendirdiğini savunmuşlardır. Falsey ve Heyns (1984) okulların örgüt yapısındaki farklılıkların, üniversiteye yerleşmeye etkisine bakmışlardır. Mc Donough s (1997) araştırmasında, liseden üniversiteye geçişte öncelikli olan faktörleri; rehberlik hizmetleri, etnik ve statü farklılıkları gibi boyutlarıyla incelemiştir (Hill 2008, 64). Son olarak Hill in (2008) çalışmasında, üniversiteye yerleşmedeki başarıyı etkileyen faktörler çözümlenmiştir. Çözümleme sonucunda, okulun matematik başarısı, öğrencinin ortaöğretim mezuniyet puanı ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı gibi faktörlerin etkili olduğu bulunmuştur. Bunların yanı sıra, özel okul kamu okulu ayrımı ve öğrencinin eğitim konusundaki beklentileri gibi sosyal değişkenler de üniversiteye yerleşmede etkilidir. Üniversite talebi; bireylerin tercihlerine, eğitimin maliyetine, bu eğitimin yatırım malı olarak değerine, sahip olunan gelir ve servete göre değişmektedir. İnsan sermayesi teorisi, bu etkileri belli bir disiplin içinde çözümlemektedir. Huijsman, Kodde ve Ritzen 1986 yılında, teorik çerçevede belirlenmiş olan etkileri, bir model yardımıyla çözümlemeye çalışmışlardır. Modelde spesifikasyon hatası yapmaktan kaçınmak amacıyla çok sayıda açıklayıcı değişken kullanılmıştır. Wallace ve Ihnen (1975), Johnson (1978), Kodde ve Ritzen (1985) çalışmaları, içsel büyüme modeli ile aynı zamanda sermaye piyasası aksaklıklarına dayanmaktadır. Bu durumda kredi piyasaları önem taşımaktadır. Kredi hacmi yükseldiğinde, bireyler tüketim için ve eğitim talebi için daha fazla para elde edebilirler. Dolayısıyla eğitim için optimal talep düzeyinin burs, bağış ve borçlanma olanaklarıyla yakından ilgili olduğu bulunmuştur (Huıjsman, Kloek, Ritzen, 1986: 182). Türkiye de üniversite arzı, talebin çok altındadır. Ortaöğretimden mezun olan her öğrencinin kendini yükseköğretim görmek zorunda hissetmesi ve ülkenin sosyo-ekonomik durumu açısından yükseköğretime gelen aşırı talep, sayıları hızla artan üniversitelerde nitelik sorunu ve eğitimde kaynak ve yanlış eşleştirme sorunu yaratmaktadır. Üniversiteye giden birçok genç, mezun olduktan sonra edinecekleri iş ve sosyal statüleri ile ilgili yüksek beklentilere sahiptir. Ancak mezunlar bekledikleri kalitede ve donanımda işlere giremediklerinde ya da tamamen işsiz kaldıklarında hayal kırıklığına uğramaktadırlar. Mezunların işsiz kalmalarının en önemli nedeni, yükseköğretim için belirlenen kontenjanların, popülist nedenlerden dolayı, işverenlerin gerçek taleplerinin çok üstünde belirlenmesidir. Türkiye deki üniversite arzı, üniversite talebinin çok altında olduğu için, üniversiteye girecek öğrenciler, ulusal düzeyde yapılan üniversite giriş sınavı ile belirlenmektedir. Aileler, çocuklarının daha iyi iş olanaklarına kavuşabilmesini sağlamak amacıyla, kamunun sunduğu eğitim hizmetleri dışında özel dershane, özel ders vb olanaklara başvurmaktadır. Bu tür harcamalar yoluyla, öğrencilerin üniversite giriş sınavında daha başarılı olmaları beklenmektedir. Tansel ve Bircan ın (2006) çalışmasında belirtildiği gibi, özel dershanelere yapılan harcamaların ana amacı, üniversiteye giriş sınavında başarı sağlamaktır. Anılan çalışmada, ailelerin gelir durumu ve eğitim durumu ile dershanelere yapılan harcamalar arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Aynı çalışmada, şehirlerde yaşayan ailelerin, kırsal yörelerde yaşayan 74 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

79 ÖSYS Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi ailelere oranla daha fazla dershane harcaması yaptığı bulunmuştur. Çalışmada bulunan bir diğer önemli sonuç ise, ailedeki çocuk sayısının artması ile dershane harcamalarının azalmasıdır. Bugüne kadar yapılan çalışmalar genel olarak incelendiğinde ÖSYS başarısı, sosyodemografik değişkenler (ailenin eğitim düzeyi, büyüklüğü, eğitim durumu vb) ve okul değişkenleri (öğretmen-öğrenci sayısı, sınıf büyüklüğü, yapılan harcamalar vb) ile ölçülmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda aile yapısı, çevrede yaşayan diğer fert ve ailelerin aldıkları eğitim, ailenin meslek durumu, din, gelenekler ve okulların fiziksel olanakları ve sayısı, eğitim talebinin belirlenmesinde etkilidir. Gelirde oluşan artış ve eğitimin fiyatında olan düşüş, eğitim talebini artırmaktadır. Eğitimle ilgili yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar, kullanılan örneklem, veri seti ve seçilen yöntemle çok yakından ilgilidir. Bu çalışmalar çoğunlukla, öğrenciler ve aileleri üzerinde yaptıkları anketler aracılığıyla birincil veriler kullanmışlardır. Bu nedenle elde edilen çalışmaların çoğunluğu, politika önermeleri olarak birbirinden farklı sonuçlara ulaşmıştır. 3. MODEL VE VERİ Geçmiş yıllarda akademik başarıyı ölçmeye yönelik çalışmaların birçoğu, anket yöntemiyle yapılmıştır. Bu çalışmalarda, öğrencinin okula giriş sınavlarındaki ve okuldaki başarısı, objektif ölçüm kriterlerinin yanı sıra aile geçmişi ve öğrencinin kişisel özelliklerini içeren bir dizi subjektif değişkenler ile kurulan modellerle açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, diğer çalışmalardan farklı olarak, iller bazında ikincil makro veriler kullanılarak, illerin üniversiteye giriş sınavındaki başarısını etkileyen faktörler açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmada İ.İ.B.S 3 düzeyinde (67 il) 2006 yılı verileri kullanılmıştır. Yatay kesit analizi yapılarak, başarının belirleyicileri ile birlikte iller arasında etkileşimin dolayısıyla mekansal etkilerin varlığı araştırılmak istenmiştir. Bu amaçla öncelikle EKK (En Küçük Kareler Yöntemi) ile model tahmin edilmiştir. Daha sonra mekansal ilişkilerin varlığını araştırmak için ML Yöntemi (Maksimum Olabilirlik Yöntemi) kullanılmıştır. Ek 1 de görüldüğü gibi, iller bazında mekansal etkiler bulunamamıştır. Modelde illerin üniversite giriş sınavındaki başarısını etkileyen değişkenler, 2006 yılı veri seti İ.İ.B.S 3 düzeyinde (67 il) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) elde edilmiştir. Modelde kullanılan değişkenler Tablo 1 de görülmektedir. Bu modelde illerin gelişmişlik durumunun akademik başarıyı etkileyebileceği düşünülmüştür. Schultz un (1961) da belirttiği gibi, az gelişmiş ülkeler kaynaklarını öncelikle barınma, açlık gibi daha yaşamsal alanlara aktarırken; gelişmiş ülkeler eğitim, sağlık, teknoloji gibi alanlara aktararak hızlı kalkınmayı sürdürmektedirler. Bu da anılan ülkeler arasındaki farkların iyice açılmasına neden olmaktadır. Eğitime yapılan yatırımların optimal düzeyinin belirlenmesi, aynı zamanda ülkenin büyüme hızı ve sanayileşme düzeyine bağlıdır. Açıklayıcı değişken olarak, iller bazında sanayi anlamında sıralamayı gösteren sosyoekonomik gelişmişlik endeksi de modele dahil Tablo 1. Modelde Kullanılan Değişkenler Değişken Açıklama Kaynak Beklenen İşaret ÖSYS İller bazında ÖSYS yi kazanma oranı MEB + EĞHAR İller bazında kamunun eğitim harcaması MEB + GEEND İller bazında öğr. yılı gelişmişlik endeksi DPT + T/S İller bazında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı MEB + DER/TOPÖĞ İller bazında toplam öğrenciler içinde, dershaneye giden öğrencilerin oranı MEB + ÖSYS = c + α 1 EĞHAR + α 2 GEEND + α 3 DER/TOPÖĞ +α 4 T/S + ε t (1) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

80 S. Güneş - Ş. Görmüş - F. Yeşilyurt - G. Tuzcu edilmiştir. Bu bağlamda, iller bazında sanayi ve üretim açısından gelişmişliğin, ÖSYS başarısını olumlu etkileyeceği beklenmektedir ile 2006 arasında kırılma yaratacak önemli bir makro ekonomik değişiklik yaşanmaması, iller bazında GSYİH verileri olmaması nedeniyle, bu veri setinden Proxy (temsili değişken) olarak yararlanmakta sakınca görülmemiştir. İller bazında eğitim harcamaları, o ildeki eğitim ve okul standartlarını iyileştirmeye yönelik olarak yapılan harcamalar olarak düşünülmüştür. Bu nedenle eğitim harcamalarının yüksek olması, illerin ÖSYS başarısını artırıcı etkenlerden biri olarak kabul edilmiştir. İller bazında öğretmen başına düşen öğrenci sayısıda (T/S) modele dahil edilmiştir. Alanyazında ek destek alan öğrencilerin daha başarılı olduğunu gösteren çalışmaların ışığında, dershaneye giden öğrencilerin ildeki toplam öğrenciler içindeki oranı da modele dahil edilmiştir. Tablo 2: ÖSYS Başarısını Etkileyen Değişkenlerin Analizi Açıklayıcı Değişkenler EKK Sabit 0.442*** (0.000) EĞHAR 0.019*** (0.000) GEEND * (0.067) DER/TOPÖG 0.077*** (0.019) T/S 1.355*** (0.000) (0.280) Parantez içindeki değerler olasılıkları göstermektedir. *, **,*** % 10 ve % 5 ve %1 düzeylerinde anlamlı. Yukarıda kısaca değindiğimiz ÖSYS başarısını etkileyen değişkenlerin analiz sonuçları Tablo 2 de görülmektedir. Model bu alanda yapılan diğer çalışmalarla karşılaştırıldığında (0.55) açıklama gücü olarak oldukça yüksek olarak değerlendirilebilir. Regresyon analizi sonuçları, iller bazındaki kamu eğitim harcamaları ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısının, illerin ÖSYS başarısını etkileyen en önemli değişkenler olduğunu göstermektedir. Modeldeki kamu eğitim harcamaları (0.019) ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (1.355) değişkenleri, beklendiği gibi, illerin ÖSYS başarısını pozitif yönde etkilemektedir ve istatistiksel olarak % 1 düzeyinde anlamlıdır. Kamunun eğitim harcamaları ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı arttıkça, illerin eğitimdeki başarısı artacaktır ki, bu teoriyle uyumludur. İller bazında dershaneye giden öğrencilerin, toplam öğrenciler içindeki oranı; iller bazında toplam derslik sayısının katsayısı değeri beklendiği gibi pozitif işaretli olmalarına karşın % 10 güven aralığında istatistiksel olarak anlamlıdır. Modeli kurarken, illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksinin, illerin ÖSYS başarısını olumlu etkileyeceği umulmuştu. Ancak değişkenin katsayısı, beklenenin aksine negatif, katsayı değeri ve istatistiksel olarak % 10 düzeyinde anlamlı çıkmıştır. Sosyo-ekonomik 76 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

81 ÖSYS Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi gelişmişlik endeksi yüksek değerler alan iller, İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Kocaeli gibi sanayinin çok gelişmiş olduğu ve yüksek göç alan illerdir. Yüksek göç almasının, eğitimle ilgili nitelik sorunları ile başarıyı olumsuz etkilediği düşünülebilir. Bölgesel düzeyde yapılan çalışmalarda modelde mekansal etkilerin olabileceği bu nedenle etkileşimin varlığının modelde kontrol edilmesi gerektiği belirtilmektedir (Bkz. Anselin (1988). Ancak model istatistiklerinden elde edilen sonuçlara bakıldığında, öncelikle sınav kazanma başarısını etkileyen faktörlerde mekansal etki bulunamamıştır. 1 Model istatistiklerini kontrol ettiğimizde modelin açıklama gücünün yüksek olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra modelde Ramsey-Reset Değişen varyans testi sonucunda değişen varyans problemi görülmemektedir. Tahmin edilen katsayıların istikrarlılığının testi için Brown ve diğerlerinin (1975) önerdiği kümülatif toplam (CUSUM) ve kümülatif karelerin toplamı (CUSUMSQ) testleri uygulanmış ve model sonucunda katsayıların istikrarlı olduğu sonucu elde edilmiştir SONUÇ Genel olarak okul başarısını ölçmek için yapılan çalışmalarda kullanılan değişkenler iki gruba ayrılabilir. Birincisi, ölçülmesi kolay objektif ölçütlere dayanan okul, öğretmen ve sınıf donanımı ile ilgili oranlardır. Bu değişkenler, politika yapıcıları tarafından kontrol edilebilirken; aile yapısı, çocuğun kişisel özellikleri ve genetik miras sonucu belirlenen öğrenme kapasitesi gibi subjektif değişkenler ise kontrol edilemez ve tam olarak ölçülemez. Yapılan çalışmalar, genel olarak belli bir zaman diliminde yatay kesit verileri ile başarıyı ölçmeye çalışmıştır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, eğitim süreci kümülatiftir. Geçmiş yıllarda öğrenciye verilen bir kazanım da, öğrencinin başarısında oldukça etkili olabilir. Bunun yanı sıra kullanılan değişkenlerin çoğunluğu, bu çalışmalar için özel üretilmiş değişkenler değildir. Dolayısıyla birçok değişkeni ölçmek için en uygun temsili (Proxy) değişkenler kullanılır. Bu da değerlendirme hatalarına yol açabilecek bir eksikliktir. Bugüne kadar yapılmış tüm ampirik uygulamalarda, bu konunun modellemelerle açıklanma zorluğu belirtilmiş, tam ve kesin politika önermelerinden çok, bu konuda görüş vermeleri amacıyla yapılmasına devam edilmiştir. Bu çalışmada, uygulamadan ve ölçümden kaynaklanabilecek hatalar göz ardı edilirse, okul donanım ölçütlerinin kalitesinin artırılması, öğretmen sayısının artırılması ve öğrencinin dersaneler yolu ile aldığı destekler, illerin ÖSYS başarısını artırmada en önemli politika araçları olduğu görülmektedir. 1 EK 1 de mekansal istatistik katsayıları verilmiştir. 2 EK 2 de katsayıların istikrarlılığı için CUSUM ve CUSUM of Squares test sonuçları yer almaktadır. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

82 S. Güneş - Ş. Görmüş - F. Yeşilyurt - G. Tuzcu KAYNAKÇA Âdem, M (1993). Ulusal Eğitim Politikamız ve Finansmanı, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayını. Anselin, L. (1988). Spatial Econometrics: Methods and Models, Dordrecht: Kluwer Academic Publishers. Benson, C. (1994). Eğitimin Finansmanı, Eğitim Ekonomisi-Seçilmiş Yazılar, (Çev: Y. Kavak - B. Burgaz), Pegem Yayını, Ankara. Brooks-Gunn, J. ve Duncan, G. J. (1997). Consequences of Growing up Poor, Russell Sage Foundation. Brown R.L., Durbin J., Evans J.M. (1975). "Techniques for testing constancy of regression relationships over time", Journal of the Royal Statistal Society, B, 37, Coleman, J. S. (1966). Equality of Educational Opportunity (COLEMAN) Study (EEOS), 1966 [Computer file]. ICPSR06389-v3. Ann Arbor, MI: Inter-university Consortium for Political and Social Research [distributor], doi: /icpsr Connolly, P. (2000). Racism and Young Girls Peer-group Relations: The Experiences of South Asian Girls, Sociology, 34:3: , Cambridge University Press. Coombs, P. ve Hallak, J. (1994). Bir Sistem Olarak Eğitim, Eğitim Ekonomisi-Seçilmiş Yazılar, (Çev: Y. Kavak B. Burgaz), Pegem Yayını, Ankara. Davis, K. ve Moore W. E. (1945). Some Principles of Stratification, American Sociological Review, 10: Demir, C. E. (2009). Factors influencing the academic achievement of the Turkish Urban Poor, International Journal of Educational Development 29, Demir, C. E. ve Paykoç, F. (2006). Challenges of Primary Education in Turkey: Priorities of Parents and Individuals, International Journal of Educational Development 26, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), (2003). İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, Ankara. Hill, L. D. (2008). School Strategies and the College Linking Process: Reconsidering the Effects of High Schools on College Enrollment Sociology of Education, Vol.81, Huijsman R, Kloek T, Kodde D.A, Ritzen, J. M. (1986). An Empirical Analysis of College Enrollment in the Netherlands, De Economist 14, Nr. 2, Hanushek, E. A. (1986). The Economics of Schooling: Production and Efficiency in Public Schools, Journal of Economic Literature, Vol.24, No.3, Heyneman, P. S. ve Loxley, W. A. (1983). The Effect of Primary-School Quality on Academic Achievment Across Twenty Nine High and Low Income Countries", American Journal of Sociology, Vol. 88, Issue 6. Köse, M. R. (1999). Üniversiteye Giriş ve Liselerimiz, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 15, Psacharopoulous, G. (2004). Economics of Education: From Theory to Practice Brussels Economic Review, 47, (3-4), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ( Rothstein, J. (2000). Conversation: Merit, Testing, and Opportunity (with Richard Rothstein). The American Prospect 11 (21), Sept. 25-Oct. 9, Sarı, R. ve Soytaş, U. (2006). Income and Education in Turkey: A Multivariate Analysis, Education Economics, Vol.14,No.2, Schultz, T. W. (1961). Investment in Human Capital. The American Economic Review, 1(2), Smits, J. ve Hoşgör, A. G. (2006). Effects of Family Background Characteristics on Educational Participation in Turkey, International Journal of Educational Development, 26, Tansel, A. ve Bircan, F. (2004). Demand for Education in Turkey: A Tobit Analysis of Private Tutoring Expenditures, Economics of Education Review 25, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ( Veenstra R. ve Kuyper (2004). Effective Student and Families: The İmportance of İndividual Characteristics for Achievement in High School, Educational Research and Evaluation, Volume 10, Number 1, (30). 78 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

83 ÖSYS Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi Woodhall M. (1979). Education, Work and Employment in Developing Countries A Synthesis of Recent Research, Education, Work and Employment. International Development Research Center Manuscript Reports, Ottowa, IDRC. Yeşilyurt, M. E. (2008). Eğitim Sektöründe Etkinlik ve Mekansal İlişkiler Girdi Tıkanıklığı, Aylak Girdi ve Gizli İşsizlik, İktisat, İşletme ve Finans, 23, (263), Yükseköğretim Kurulu (YÖK) (1997). Üniversite Öğrencileri Aile Gelirleri, Eğitim Harcamaları, Mali Yardım ve İş Beklentileri Araştırması, ( Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

84 S. Güneş - Ş. Görmüş - F. Yeşilyurt - G. Tuzcu EK C U S U M 5 % S i g n i f i c a n c e EK 2 EK 3. Mekansal Otokorelasyon Sonuçları LM LAG (0.575) LM ERROR (0.601) Moran I (0.224) 80 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

85 ÖSYS Başarısını Etkileyen Faktörlerin Analizi EK 4. İller bazında ÖSYS yi kazanma oranı IL_ADI snavkazanmayzdesi Hakkari Mardin Muş Ağrı Kars Van Bilecik Bingöl Bitlis 76.5 Ş.urfa Siirt Yozgat Istanbul Çankırı Diyarbakır Sakarya Tekirdağ Giresun Kastamonu Afyon Rize Ordu Sinop Artvin Tunceli Gaziantep 79.6 Bolu Kocaeli Gümüşhane Çanakkale Edirne Adıyaman Erzurum Amasya Amasya Bursa Kırklareli 80.7 Isparta Kütahya Burdur Kmaraş Erzincan Manisa Zonguldak Malatya 82.2 Samsun Balıkesir Ankara Muğla Niğde İzmir Eskişehir Uşak Adana Elazığ Trabzon Antalya İcel Konya Kayseri Nevşehir Hatay Kırşehir Denizli Çorum Tokat 84.4 Aydın Sivas Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

86

87 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa DOĞALGAZ KULLANIMINI ETKİLEYEN SOSYO-EKONOMİK FAKTÖRLERİN ANALİZİ: ISPARTA İLİ ÖRNEĞİ Yunus GÜLCÜ* - Selim Adem HATIRLI** Özet Bu çalışmada, enerji sektörünün en aktif ve stratejik enstrümanlarından biri olan doğalgazın, dünyadaki ve Türkiye deki tarihsel gelişimi ile birlikte tüketicilerin doğalgaz kullanımını etkileyen faktörler analiz edilmiştir. Çalışmada, Isparta ilinde yaşayan ailelerin doğalgaz kullanımı tercihlerini etkileyen başlıca sosyo-ekonomik faktörlerin analizi amaçlanmıştır. Bu amaçla, Logit modeli kullanılmış ve hanehalkları ile yapılan anketlerden elde edilen veriler kullanılarak model tahmin edilmiştir. Analiz sonuçlarında ailelerin aylık ortalama tüketim harcaması ve doğalgaz harcaması sırasıyla, 1464,807 TL ve 86,117 TL olarak belirlenmiştir. Doğalgaz ile ısınan ailelerin, kömür ile ısınan ailelere göre yıllık ısınma harcamalarında %23,83 tasarruf ettikleri belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, hanehalklarının doğalgazı tercih etmelerinin başlıca nedenleri önem sırasına göre, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre kullanımının daha kolay olması, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre çevreye daha az zarar vermesi, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha güvenli ve ucuz olmasıdır. Araştırma sonuçlarına göre, gelir seviyesi arttıkça doğalgaz kullanımı yaygınlaşmaktadır. Model tahmin sonuçlarına göre, açıklayıcı değişkenlerden gelir grupları, oturulan konutun alanı, bina yaşı ve evlerin müstakil ya da apartman oluşu ile doğalgaz kullanımını arasında ters yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Doğalgaz, Logit, Talep, Isparta AN ANALYSIS OF SOCIO-ECONOMIC FACTORS EFFECTING THE USE OF NATURAL GAS: AN EXAMPLE OF ISPARTA CITY Abstract In this study, natural gas which is one of the most active and strategic energy instruments of sector has been examined. The aim of this study is to identify the factors that affect the consumers use of natural gas with the historical development of natural gas in the world and Turkey. The analysis of the main socio-economic factors that influence the use of natural gas preferences of households living in the province of Isparta has been intended. For this purpose, Logit models were used and the model was estimated with using the data, obtained from household survey. In the results of analysis, average monthly consumption expenditure and consumption of natural gas was determined as 1464,807 TL and 86,117 TL, respectively. It is determined that families using natural gas save 23, 83% from their annual heating expenditures compared with households using coal. In reference to the analysis of survey results, main reasons of preferring its usage are easier, cheaper, safer and less harmful for the environment than other fuel types. According to the survey results, the income level increases, use of natural gas in widespread increases. The explanatory variables income groups, living area of the house, age of building and detached houses or apartment buildings included in the logit were found statistically significant. According to these results, it is revealed that there is a negative relationship between the use of natural gas and age of building, living area, detached house or apartment buildings which families living in. Key Words: Natural Gas, Logit, Demand, Isparta * Öğr. Gör., Fırat Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Görevlisi, ELAZIĞ e-posta: ygulcu@firat.edu.tr ** Prof. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, ISPARTA e-posta: selimhatirli@sdu.edu.tr

88 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı 1. GİRİŞ Tüm sektörlere vazgeçilmez bir girdi sağlayan enerji sektörü ekonomi ile birlikte büyümekte ve giderek daha pahalı hale gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme çabaları ve gelişmiş ülkelerdeki sosyal refah ve teknolojinin ilerlemesi; yerel, bölgesel ve küresel enerji kaynakları üzerindeki baskıyı sürekli arttırmaktadır. Enerji kaynakları arzı, Türkiye temelinde ve dünya genelinde GSMH ların yaklaşık %6-7 sini oluşturmaktadır. Enerji arzının zaman içerisinde artan talebe oranla yeterince arttırılamaması ve uzun dönemde yenilenemez enerji kaynaklarının tükeneceğinin bilinmesi, enerjinin gelecekte de önemli bir sorun olma özelliğini sürdüreceğini göstermektedir. Bu nedenlerle enerji her ülke için büyüme ve barışın tesisi açılarından stratejik öneme sahip bir sektördür. Tüm diğer gelişmekte olan ülkelerin, enerji alanında yaşadığı sorunları, Türkiye de yaşamaktadır. Özkaynaklarının yetersizliği nedeniyle dışa bağımlılığı sürekli olarak artmaktadır. Dışa bağımlılığın fazla olması, enerjinin verimli kullanılması gerekliliğinin önemini arttırmaktadır. Dünyada binlerce yıldan beri bilinmesine rağmen yaygın olarak kullanımı 1960 lı yıllarda başlayan doğalgazın Türkiye de kullanımı 1980 li yıllardan itibaren artmaya başlamıştır (Çıkış, 1991: 1). Türkiye de özellikle 1980 li yıllardan sonra meydana gelen endüstrileşme, kentleşme ve hızlı nüfus artışı gibi faktörlerin sonucu olarak doğalgaz talebinde önemli artışlar gerçekleşmiştir (Sarak ve Satman, 2003: 929). Avrupa nın en hızlı büyüyen doğalgaz pazarı olan Türkiye nin 1984 de SSCB ile yaptığı ilk doğalgaz anlaşmasından sonra Türkiye nin diğer enerji kaynaklarına göre pek çok yönden üstün olan doğalgazla tanışması ve bu enerji kaynağını benimsemesi Türkiye nin doğalgaza olan talebini hızla arttırmaya başlamıştır (Oğan, 2003: 1). Doğalgaz Türkiye de konut sektöründe büyük ölçüde yerli ve ithal kömür ile LPG yi; sanayi sektöründe ise fueloil ve LPG yi ikame etmektedir. Türkiye de doğalgazın konutlarda kullanımına ilk olarak 1988 yılında Ankara da başlanmış ve daha sonra 1990 lı yıllarda, İstanbul, Bursa, Eskişehir ve Kocaeli illerinde de doğalgaz kullanımına geçilmiştir. Isparta ilinde ise 2008 yılından itibaren doğalgazın sanayi, konut ve ticarethanelerde kullanımına başlanmıştır. Bu çalışmada, Isparta ilinde hanehalklarının doğalgaz kullanım durumları, ailelerin sosyoekonomik özellikleri ve doğalgaz kullanma ve kullanmama nedenlerinin ekonometrik olarak analizi amaçlanmıştır. Analiz sonuçları, doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması için ilgili sektörde faaliyet gösteren kişi ve kurumların uygulayacak oldukları politikaları belirlemelerinde doğrudan katkılar sağlayabilecektir. Isparta ilinde doğalgaz kullanımına 2008 yılında başlanmış ve geniş kitlelerin kullanımını sağlamak için halen altyapı çalışmaları devam etmektedir. Buna karşın, Isparta ilinde doğalgaz kullanan hanehalkı sayısının doğalgaz kullanabilecek hanehalkı içindeki payının oldukça yetersiz seviyede olduğu belirlenmiştir. Nitekim 2009 yılı verilerine göre Isparta ilinde adet hanehalkının doğalgaz kullanımı için altyapı çalışmalarının tamamlanmış olmasına karşın sadece %13 ü doğalgaz kullanmaktadır. 2. LİTERATÜR ÖZETİ Konuyla ilgili olarak Aras ve Aras ın (2002) Eskişehir de Konutsal Doğalgaz Talebine Ekonomik Göstergelerin ve Dış Ortam Sıcaklığının Etkileri adlı çalışmalarında, ısıtma dönemine ait aylardaki konutların doğalgaz tüketiminin tahmini için zaman serisi modeller oluşturmuşlardır. Isıtma dönemi için kurulan birinci derece otoregresif tahmin modeliyle, derece gün değeri sabit tutulduğunda, zamandaki her 1 birimlik artış karşılığında doğalgaz tüketiminin 169,959 sm 3 artacağı sonucuna ulaşmışlardır. Zaman değeri sabit tutulursa, derece gün değerinin her 1 birimlik artışında doğalgaz tüketiminin 27,918 sm 3 artması beklenmektedir. Yapılan analizler sonucu, mekân ısıtma amaçlı konutsal doğalgaz talebini etkileyen en önemli unsurun hava sıcaklığı olduğu sonucuna varılmıştır. Talebi etkileyen diğer unsurların ise, doğalgaz fiyatı, tüketici geliri ve dolar kuru olduğu sonucuna varılmıştır. Özçomak, Oktay ve Özer Erzurum İlinde Potansiyel Doğalgaz Talebini Etkileyen Faktörlerin Tespiti konulu çalışmalarında, ankete katılan 995 hanehalkından %90,2 si doğalgazı tercih edeceklerini ifade ederken geri kalan %9,8 i 84 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

89 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği doğalgazı tercih etmeyeceklerini ifade etmişlerdir. İstatistikî olarak anlamlı bulunan evin niteliği değişkeni incelendiğinde hanehalklarının %12,5 i müstakil evde otururken, %87,5 i apartman dairesinde oturmaktadır. Hanehalklarının %92,9 u yaşanılan bölgede hava kirliliği olduğunu düşünürken, ankete katılan aile reisinin doğalgaz bilgisi sorulduğunda, %47,8 inin bu konuda az da olsa bilgili oldukları tespit edilmiştir. Hanehalklarının yıllık toplam ısınma giderleri incelendiğinde %53,6 sının yılda 401 ile 800 YTL arasında ve %38 inin 801 ile 1200 YTL arasında ısınma giderinin olduğu belirlenmiştir. Elde edilen olasılık oranlarına göre, hanehalkının yıllık toplam ısınma gideri doğalgaz talep olasılığını 1,001 kat arttırırken, yaşanılan bölgede hava kirliliğinin olmasının ise doğalgaz talep olasılığını 3,755 kat arttırdığı tespit edilmiştir. Hanehalkı reisinin doğalgaz bilgisi dikkate alındığında; hanehalkı reisi doğalgaz hakkında hiçbir bilgisi olmadığında doğalgaz talep olasılığı 2,353 kat, az da olsa bilgi sahibi olduğunda 6,793 kat artarken hanehalkı reisi doğalgaz hakkında yeterince bilgili olduğunda doğalgaz talep olasılığı 3,755 kat artmaktadır. Yukarıda ifade edilen değişkenler doğalgaz talep olasılığını arttırırken, evin apartman dairesi olmasının doğalgaz talep olasılığını 0,330 kat azalttığı tespit edilmiştir. Yaşar, Aydın, Erol ve Bezek (2009) Batman İlinin Doğalgaz Tahmini Tüketiminin Matematiksel Yöntemlerle Modellenmesi konulu çalışmalarında, Batman için en uygun model belirlendikten sonra, çalışmanın yapıldığı zamandan sonraki 1,5 yıl için, doğalgaz tüketim tahmini yapılmıştır. Çalışmada yapılan analizler sonucu oluşturulan model, TM=2884 1,25 * DK 0,03 * GSF 20,2 * T olarak tanımlanmıştır. Modelde R 2 %73,9 olarak hesaplanmıştır. Yıldızay (2005) Kütahya da Doğalgaz Kullanımının Hava Kalitesine Etkilerinin İrdelenmesi konulu çalışmasında, Türkiye de doğalgaz tüketiminin her geçen gün daha da büyüyen bir ivmelenme ile arttığını, bu tüketimin; enerji ve sanayi sektörü dışında özellikle konutların ısıtılmasındaki talep artışından kaynaklandığını, doğalgazın konutlarda kullanımındaki artışın hava kirliliğine karşı alınabilecek en etkili ve en kalıcı yöntem oluşundan kaynaklandığını belirtmiştir. Akay (2009) Kırıkkale-Kırşehir Bölgesinde Doğalgaz Tüketim Analizi konulu çalışmasında, Kırıkkale ve Kırşehir illerinde dağıtımı ve kullanımı yapılan doğalgazın; hanehalkı ve endüstriyel kullanımını analiz etmiştir. Yapılan araştırma sonucunda; bağlantı / hane oranları; Kırıkkale de %23,1, Kırşehir de %72,1 olarak belirlenmiş ve Kırşehir de oldukça yüksek bir doğalgaz bağlantı oranı görüldüğü tespit edilmiştir. Kullanım / hane oranları; Kırıkkale de %18,5, Kırşehir de %57,1 olarak belirlenmiş ve yine Kırşehir de doğalgaz kullanımının yüksek olduğu belirlenmiştir. Bölgede 2005 yılında m 3, 2006 da m 3, 2007 yılında m 3 ve 2008 yılında ise m 3 gaz harcandığı belirtilmiş, 2005 ve 2006 yıllarında tüketimde Kırşehir önde iken, 2007 den itibaren Kırıkkale ilinin daha çok tüketmeye başladığı sonucuna varılmıştır yılında her iki şehirde de doğalgaz daha çok sanayide kullanılırken, 2007 yılından itibaren konutlarda doğalgaz kullanımının daha yoğunlaştığı sonucuna varılmıştır. Özdemir (2006) Türkiye Doğalgaz Piyasasının Özellikleri ve Eskişehir Üzerine Bir İnceleme konulu çalışmasında, Eskişehir in, doğalgaz ile tanışan Türkiye nin beşinci şehri olduğunu ve 2006 yılı itibariyle Eskişehir ilinde doğalgaz kullanımının yaygınlığının %75 olduğunu belirtmiştir. Eskişehir ilinde 2005 yılında tüketilen doğalgazın Türkiye tüketimi içindeki payının %1,70 olduğunu belirtmiştir. Çalışma kapsamında 2006 yılı Mart, Nisan ve Mayıs ayları içerisinde 200 kişiye anket uygulanmış. Bu anket sonucunda; kira ve özellikle apartmanlarda doğal gaza geçişte yaşanan ortak karar alma sürecindeki mülkiyet sorunları ve doğalgaza geçişte karşılaşılan tesisat maliyetlerine rağmen, kiracı olduğu halde doğalgazı tercih edenlerin oranının %32 olmasının doğalgazın ekonomik ve tercih edilen bir yakıt olduğunun göstergesi olduğu ve gelir düzeyi arttıkça doğalgaza olan talebin arttığı sonucuna varılmıştır. Jaeyoung Lee (2005) Amerika da Doğalgaz Talebi konulu çalışmasında, doğalgaz talebinin 1980 deki petrol krizinden sonra artmaya başladığını ve talebin hala büyümeye devam ettiğini, sadece Texas ın İngiltere ve Japonya kadar doğalgaz kullandığını belirtmiştir. Kullanılan doğalgazın %40 ının sanayide, %22 sinin meskenlerde, %15 inin işletmelerde ve %14 ünün elektrik üretiminde kullanıldığını ve doğalgaz talebinin 2025 yılında bugüne göre %38 artacağını belirtmiştir. Honore (2006) Avrupa nın Gelecekteki Doğalgaz Talebi konulu Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

90 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı çalışmasında, çok istikrarsız bir süreçte olduğumuzu, 2003 ile 2005 yıllarındaki gaz fiyatlarındaki artışların, Avrupa daki tüm ülkeleri yatırımları konusunda büyük sıkıntı içerisine soktuğunu belirtmiştir. Ama her ne olursa olsun kalkınmak ve gelişmek için geleceğe dönük yatırım planlarının yapılması gerektiğini ve bu süreçte gaz fiyatlarının büyük önem taşıdığını belirtmiştir. Avrupa da İtalya ve İspanya nın bu konuda oldukça yoğunlaşan ve dikkat çekici sonuçlar alan iki ülke olduğunu belirtmiştir. Yorkan (2009) Avrupa Birliği nin Enerji Politikası ve Türkiye ye Etkileri konulu çalışmasında, Avrupa Birliği nin enerji politikasının; elektrik ve doğalgaz sektörlerinde rekabete açık, şeffaf ve tamamı entegre olmuş bir iç pazarın kurulması, çevrenin korunması ve küresel iklim değişikliğiyle mücadele ve enerji arz güvenliğinin sağlanması olmak üzere üç temel prensibe dayandığını belirtmiş ve bu üç prensibin göz önüne alındığında doğalgazın bu özellikleriyle ön plana çıktığını belirtmiştir. Birliğin doğalgaz üretiminin %46 sının yerli üretime dayandığını, kalan yarısından fazlasının ithalatla karşılandığı, bu bakımlardan Türkiye ile benzerlik gösterdiğini belirtmiştir. Yılmaz (2005) Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları Üzerine Genel Bir Değerlendirme konulu çalışmasında, dünyada ve ülkemizde en yaygın olarak kullanılan iki yakıt türünden; petrol ve doğalgazdan bahsetmiştir. Önümüzdeki yıllarda kullanımı daha da yaygınlaşacağından, daha çok doğalgazın özelliklerinden, Türkiye de halen var olan, yapımı devam etmekte olan ve yapılacak olan boru hatlarından, doğalgazın Türkiye için ekonomik katkılarının neler olabileceği, doğalgazın verimli, etkin ve zamanında bilinçli bir şekilde kullanılabilmesi için ilgili kurumların neler yapması gerektiği üzerinde durmuştur. Doğalgazın ülkemizde tüketiminin en fazla elektrik üretimi ile sanayi sektöründe gerçekleştiğini, konutlarda ısınma amacıyla kullanımının henüz tüm illerimizde kullanılmadığından Türkiye geneli itibariyle düşük bir yüzdeye sahip olduğunu belirtmiştir. Türkiye de 1990 yılında doğalgaz tüketiminin 3,315 milyon m 3 iken, 2000 yılında 14,148 milyon m 3 olduğu belirtilmiştir. Önümüzdeki yıllarda doğalgaz kullanımının daha da yaygınlaşmasıyla, 2020 yılında doğalgaz tüketiminin 43,430 milyon m 3 olacağı tahmin edilmiştir. Türkiye nin bulunduğu coğrafi konum itibariyle, Orta Doğu ve Rusya daki rezervlerle Avrupa arasında kaynak aktarımı ve boru hatlarının uzanması için büyük öneme sahip olduğu, bu önemini avantaja çevirmesi gerektiği belirtilmiştir. Gültekin ve Örgün (1993) Doğal Gaz ve Çevre konulu çalışmalarında, son yıllarda konut ve endüstriyel alanlarda yaygın olarak kullanılan doğalgazın oluşumu üzerinde durulmuş, çevreye olan olumlu etkileri konu edilmiştir. Bileşiminde kükürt ve kükürdioksit içermemesinin diğer fosil yakıtlara göre en önemli üstünlüğü olduğunu ve başlıca bileşenlerinin atmosfer koşullarında gaz halinde bulunan metan ve etanın oluşturduğunu belirtmişlerdir. Bu açıdan, özellikle büyük metropollerde kükürt içerikli kömür ve fuel-oil yerine gerçekten çevreyi kirletmeyen doğalgazın bir alternatif enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlandığını, rüzgârdan veya güneşten solar enerji üretme çalışmalarının hız kazandığını, ülkemizde de yoğun kentleşmeyle ortaya çıkmış bulunan hava kirliliğini gidermede doğalgazdan faydalanma yoluna gidildiğini, bu konuda olumlu sonuçlara ulaşıldığını belirtmişlerdir. Bayraç (1999) Dünya da ve Türkiye de Doğalgaz Piyasasının Ekonomik Analizi konulu çalışmasında, 1970 li yıllardaki petrol krizlerinden sonra, enerji sektörünün bağlantılarını gaz sektörü ile kademeli olarak genişletmeye başladığını ve sonucunda, doğalgazın dünyanın önemli enerji kaynaklarından biri haline geldiğini belirtmiştir. Türkiye de doğalgaz sektörünün özellikle, 1987 yılında eski SSCB den doğalgaz ithalatının başlaması ile önemli bir atılım yaptığını belirtmiştir. Türkiye nin doğalgaz talebini etkileyen en önemli unsurlardan birinin hava sıcaklığı olduğunu ve özellikle hava sıcaklığının düşük olduğu zamanlarda, özellikle konutlardaki doğalgaz talebinin arttığını belirtmiştir yılı sonu itibariyle, Türkiye nin doğalgazda kanıtlanmış rezervinin 18,1 milyar m 3, üretilebilir rezervin 12,3 milyar m 3 olduğunu ve şimdiye kadar üretilen gaz miktarının 2,9 milyar m 3, kalan üretilebilir rezervin 9,4 milyar m 3 olduğunu belirtmiştir. Türkiye de mevcut doğalgaz rezervlerinin yetersizliği karşısında, hızla artmakta olan talebi karşılamak amacıyla, giderek artan oranlarda doğalgaz ithal edilmeye başlandığını, bu gelişmelerinde enerjide dışa bağımlılığı artırdığını ve bu nedenle doğalgazın verimli kullanımı ve tasarruf 86 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

91 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği olanaklarının geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. 3. MATERYAL VE METOT Araştırmanın temel verilerini Isparta ili kent merkezinde ikamet eden hanehalklarından anket yöntemiyle elde edilen yatay kesit verileri oluşturmuştur. Araştırmanın anket çalışmaları 2010 yılı Nisan ayında yapılmıştır. Ayrıca, konu ile ilgili daha önce yapılmış çeşitli araştırmalar ve istatistikî verilerden de yararlanılmıştır. Örnek hacmini belirlemek amacıyla öncelikle Isparta ili şehir merkezinde bulunan doğalgaz abone sayısı tespit edilmiştir. Isparta ilinde doğalgaz dağıtıcı firması olan Torosgaz kayıtlarına göre, Isparta ili şehir merkezinde toplam 13 mahallede konuta doğalgaz bağlantısı yapılmış olup, bunların 4150 si doğalgaz aboneliği alarak kullanıma geçmiş oldukları tespit edilmiştir. Çalışmanın örnek hacminin belirlenmesinde gayeli örnekleme yöntemi kullanılmış ve bu kapsamda Isparta ilinde 235 hanehalkı ile anket uygulanarak veriler elde edilmiştir. Bununla birlikte, anketlerin değerlendirilmesi aşamasında 2 adet ankette tutarsız cevapların olduğu belirlenmiş ve toplam 233 adet anket analiz edilmiştir. Bu araştırmada Isparta ilindeki ailelerin doğalgaz kullanımını etkileyen faktörler Logit Modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Logit modelinde bağımlı değişken kesikli olup tahmin edilen olasılık değerleri 0 ile 1 arasında değişir (Greene, 2000: 110). Kümülâtif Logistic olasılık fonksiyonuna bağlı olan Logit Modeli aşağıdaki şekilde ifade edilmektedir (Gujarati,1995: 192). (1) İlgili eşitlikte; F: Kümülâtif olasılık fonksiyonu, Z i : α + β X i α : Sabit katsayı, β : Her bir açıklayıcı değişken için tahmin edilecek parametreleri, X i: i ninci bağımsız değişkeni ifade etmektedir. Bu denklemde eşitliğin iki tarafının doğal logaritması alınarak aşağıdaki denklem elde edilir: (2) Bu regresyon modelinde (Z i ) bağımlı değişkeni, belirli bir seçeneği seçmenin, seçmemeye olan oranının doğal logaritmik değerini ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, logit modelinden elde edilen katsayılar, bir olayı tercih etmenin etmemeye olan olasılığını ifade etmektedir. Modele dahil edilen değişkenlerin marjinal etkilerinin hesaplanması ve sonuçlarının yorumlanması logit analizinde önemlidir. Sürekli ve kesikli değişkenler için marjinal etkiler aşağıda ifade edilen eşitlikler yardımıyla hesaplanmaktadır. Oluşturulan modele dahil edilen bağımlı ve bağımsız değişkenlerin bir kısmı, literatür özetinde değinilen konuyla ilgili daha önceki çalışmalardaki değişkenlerle tutarlılık arz etmektedir. Nitekim Özçomak, Oktay ve Özer (2005) ile Özdemir (2006) doğalgaz talebine yönelik geliştirdikleri modellerde benzer açıklayıcı değişkenlere yer vermişlerdir. Sürekli değişken: (3) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

92 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı Kesikli değişken: (4) Bu çalışmada, bağımlı değişken olarak, doğalgaz kullanan hanehalkları 1 ve doğalgaz kullanmayan hanehalkları ise 0 olarak kabul edilmiştir. Hanehalklarının doğalgaz kullanımını etkileyen sosyo-ekonomik faktörlerden anket yapılan kişinin eğitim durumu, aylık geliri, kişinin ev sahibi ya da kiracı oluşu, oturulan evin alanı (m 2 ), oturulan binanın yaşı ve oturulan evin müstakil ya da apartman oluşu açıklayıcı değişkenler olarak dikkate alınmıştır. Gelirin doğalgaz tercihi üzerine olan etkisini araştırmak için görüşülen ailelerin gelir grupları düşük, orta ve yüksek olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır. Logit analizde kullanılan bağımlı ve açıklayıcı değişkenlere ilişkin kodlamalar Çizelge 1 de verilmiştir. Çizelge 1: Değişkenlerin Tanımlaması ve Kodları Bağımlı Değişken KYÇ Hanehalklarının Kullandığı Yakıt Çeşidi Doğalgaz İse =1 diğer=0 Açıklayıcı Değişkenler GI Aylık gelir TL arasında ise =1 diğer=0 GIII Aylık gelir 2001 TL ve üzerinde ise =1 diğer=0 EDII Hanehalkı reisinin eğitimi lise ve üzeri ise =1 diğer=0 MUD Kişi oturduğu evde mülk sahibi ise =1 diğer=0 M 2 Kişinin oturduğu evin oturum alanı (metrekare) sürekli BY Bina yaşı (yıl) sürekli MUSAP Ev müstakil ise =1 diğer=0 (5) 4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA İncelenen hanehalklarının aylık ortalama gelirleri frekans dağılımından faydalanılarak üç gruba ayrılmıştır. Birinci gelir grubunu 1200 TL/ay ve daha az, ikinci gelir grubunu TL/ay arasında; üçüncü gelir grubunu ise 2000 TL/ay dan daha fazla gelire sahip olan aileler oluşturmuşlardır. Isparta il merkezinde görüşülen hanehalkları gelirlerine göre üç gruba ayrılmıştır (Çizelge 2). 88 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

93 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği Çizelge 2: Hanehalklarının Aylık Ortalama Gelirlerinin Gruplara Göre Dağılımı Gelir Grupları I. Grup II. Grup III. Grup Toplam Gelir (TL) Ortalama Aile Sayısı % 924, , , , , , , ,00 Görüşülen hanehalkları, üç gelir grubuna ayrılarak incelendiğinde, hanehalklarının %31,35 inin (73 aile) I. gelir grubunda, %36,90 ının (86 aile) II. gelir grubunda ve %31,75 inin (74 aile) III. gelir grubunda olduğu belirlenmiştir. I. gruptaki hanehalklarının aylık ortalama geliri 924,65 TL, II. gruptaki hanehalklarının 1651,16TL, III. gruptaki hanehalkarının 3013, 649 TL iken tüm hanehalklarının ortalaması ise1856,26 TL dir. Analiz sonuçlarına göre, görüşülen hanehalklarının aylık ortalama tüketim harcamasının 1464,807 TL/ay, gıda harcamasının 511,588 TL/ay, kira harcamasının 87,103 TL/ay ve elektrik ile ısınma harcamalarının 135,31 TL/ ay olduğu belirlenmiştir. Gelir seviyesi arttıkça hanehalklarının tüketim, gıda, kira, elektrik ve ısınma harcamaları artmaktadır. İncelenen hanehalklarının toplam gelirleri içerisinde elektrik ve ısınma harcamalarına ayırdıkları payın, gelir seviyesi arttıkça mutlak olarak arttığı, buna karşın oransal olarak azaldığı belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, elektrik ve ısınma harcamasının toplam harcamalar içerisindeki payı, I. gelir grubunda %13,92, II. grupta %9,06, III. grupta ise %7,46 olduğu belirlenmiştir. Tüm hanehalkları için elektrik ve ısınma harcamasının toplam harcamalar içerisindeki payı ise %9,23 olarak belirlenmiştir. Gıda harcamalarının toplam harcamalar içerisindeki payı da, gelir seviyesi arttıkça mutlak artış göstermesine karşın, oransal olarak azalmıştır. Analiz sonuçlarına göre aylık ortalama gıda harcamalarının I. grupta 358,2192 TL, II. grupta 533,7209 TL, III. grupta 637,1622 TL ve tüm aileler ortalamasında ise 511,588 TL olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, konut kira harcamasının da gelir grupları arttıkça mutlak olarak arttığı fakat tüketim harcamaları içindeki payının ise azaldığı belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre görüşülen hanehalklarının yaklaşık %40 ının doğalgaz kullandığı ve yaklaşık %60 ının ise doğalgaz kullanmadığı belirlenmiştir. Araştırma bulgularına göre doğalgaz kullanan hanehalklarında ortalama gelirin I. grupta 954,68 TL, II. grupta 1638,46 TL ve III. grupta 3033,61 TL; doğalgaz kullanmayan hanehalklarında sırasıyla 901,21 TL, 1656,66 TL ve 2994,73 TL olduğu ve doğalgaz kullanan hanehalklarının aylık gelirinin ortalama 1940 TL, doğalgaz kullanmayan hanehalklarının aylık ortalama gelirinin 2012,101 TL olduğu belirlenmiştir. Gelir gruplarına göre doğalgaz kullanan hanehalklarının %34,05 i I. grupta; %27,66 sı II. grupta ve %38,29 u III. grupta yer almaktadır. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarında bu sıralama, %29,50 si I. grupta, %43,17 si II. grupta ve %27,33 ü III. grupta yer almaktadır. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının tamamının ısınma amaçlı yakıt olarak kömür kullandıkları belirlenmiştir. İncelenen hanehalklarının oturdukların evlerin mülkiyet durumlarına bakıldığında, doğalgaz kullanan hanehalklarının %76,59 unun oturdukları evde mülk sahibi olduğu, %41 inin kiracı olduğu belirlenmiştir. Gelir gruplarına göre doğalgaz kullanan hanehalkarının konutlarının mülkiyet durumları incelendiğinde, I. gelir grubundaki hanehalklarının %93,75 inin, II. gelir grubundaki hanehalklarının %76,92 sinin ve III. gelir grubundaki hanehalklarının %61,11 inin oturdukları konutta mülk sahibi olduğu belirlenmiştir. Doğalgaz kullanan hanehalklarının %11,70 i müstakil evde, %88,29 u apartman dairesinde yaşamaktadır. Bu oran gelir gruplarına göre incelendiğinde; I. gruptaki hanehalklarının %78,12 si, II. gruptaki hanehalklarının tamamı ve III. gruptaki hanehalklarının %88,88 inin apartman dairesinde yaşadıkları belirlenmiştir. Doğalgaz kullanan hanehalklarının konutları ortalama Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

94 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı 106,25 m 2 dir. I. gruptaki hanehalklarının evleri ortalama 104,21 m 2 iken, II. gruptaki hanehalklarının 100,69 m 2 ve III. gruptaki hanehalklarının ise 112,08 m 2 dir. Doğalgaz kullanan hanehalklarının oturdukları binaların yaşı ortalama 20,19 dur. Bu ortalama; I. grupta 22,75, II. grupta 17,65 ve III. grupta 18,87 dir. İncelenen hanehalklarının oturdukların evlerin mülkiyet durumlarına bakıldığında, doğalgaz kullanmayan hanehalklarının %75,53 ünün oturdukları evde mülk sahibi olduğu, %24,47 sinin kiracı olduğu belirlenmiştir. Gelir gruplarına göre mülkiyet durumları incelendiğinde ise, I. gelir grubundaki hanehalklarının %90,24 ünün, II. gelir grubundaki hanehalklarının %78,33 ünün ve III. gelir grubundaki hanehalklarının %55,26 sının oturdukları konutta mülk sahibi olduğu belirlenmiştir. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının %23,03 ü müstakil evde, %76,97 si apartman dairesinde yaşamaktadır. Bu oran gelir gruplarına göre incelendiğinde; I. gruptaki hanehalklarının %53,65 i, II. gruptaki hanehalklarının %85 i ve III. gruptaki hanehalklarının %89,47 sinin apartman dairesinde yaşadıkları belirlenmiştir. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının evleri ortalama 108,07 m 2 dir. I. gruptaki hanehalklarının evleri ortalama 101,65 m 2 iken, II. gruptaki hanehalklarının 107,58 m 2 ve III. gruptaki hanehalklarının 115,78 m 2 dir. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının oturdukları binaların yaşı ortalama 22,30 dur. Bu ortalama; I. grupta 27,46, II. grupta 20,65 ve III. grupta 19,36 dır. Hanehalklarının doğalgaz kullanımına geçişte yapılan masraflar; kombi masrafı, tesisat ve abonelik masrafı ve diğer masraflar olarak gruplandırılmıştır. Abonelik ücreti, Isparta ilindeki doğalgaz dağıtıcı firması olan Torosgaz tarafından 180$+KDV olarak belirlenmiştir ( html, Erişim Tarihi: ). Tesisat masrafı, konutta doğalgaz kullanımı öncesinde var olmayan doğalgaz boruları ve genel olarak apartman ya da konuta kullanım amacına uygun şekilde çekilen boru hatları ve benzeri harcamalardır. Diğer harcamalar içerisinde ise, ortak kullanım için kazan alınması ya da ortak abonelik durumunda konut başına düşen masrafları içermektedir. Analiz sonuçlarına göre, doğalgaz kullanan hanehalkları, doğalgaza geçiş için toplam ortalama olarak 3688,617 TL masraf yapmışlardır. Bu masrafın ortalama %36,14 ünü (1333,298 TL) kombi masrafı, %61,56 sını (2259,787 TL) tesisat ve abonelik masrafı ve %2,30 unu (79,574 TL) diğer masrafları oluşturmaktadır. Doğalgaz kullanan hanehalklarının oturdukları evlerin büyüklükleri de göz önüne alındığında, doğalgaza geçiş için metrekare başına 34,71 TL masraf yapıldığı belirlenmiştir. Yine doğalgaza geçişte, evin 1 metrekaresi için, 12,54 TL kombi masrafı, 21,26 TL tesisat ve abonelik masrafı ve 0,74 TL diğer masrafların yapıldığı belirlenmiştir. Bu masraf unsurları içerisinde evin büyüklüğünden en çok etkilenecek olan tesisat masrafıdır. Bu bakımdan evin alanı büyüdükçe tesisat masrafının da artması beklenmektedir. Isparta ilinde, doğalgaz 2008 yılından itibaren konutlarda kullanılmaktadır. Görüşülen hanehalklarının %11,70 i 2008 yılında, %84,04 ü 2009 yılında ve %4,26 i 2010 yılında doğalgaz kullanmaya başlamıştır. Doğalgaz kullanan hanehalklarının 2009/2010 döneminde, yıllık ortalama ısınma harcamaları 958,91 TL olarak hesaplanmıştır. Görüşülen hanehalklarından doğalgaz kullanmayanların tamamı ısınmak için kömür kullanmaktadır ve bu hanehalklarının 2009/2010 dönemi ortalama ısınma harcamaları 1258,78 TL olarak belirlenmiştir. 2009/2010 dönemi için doğalgaz kullanan hanehalklarının, ısınma harcamalarında %23,83 tasarruf ettikleri belirlenmiştir. Doğalgaz kullanan hanehalklarının 2009/2010 döneminde, yıllık ortalama tüp amaçlı doğalgaz harcamaları 74,50 TL olarak hesaplanmıştır. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının ise yıllık ortalama 484,57 TL olarak belirlenmiştir. 2009/2010 döneminde doğalgaz kullanan hanehalklarının, tüp yerine geçecek harcamalarında %84,63 tasarruf ettikleri belirlenmiştir. Doğalgaz kullanan hanehalklarının 2009/2010 döneminde, yıllık ortalama ısınma ve tüp yerine geçen harcamaları 1033,41 TL, doğalgaz kullanmayan hanehalklarının ise 1743,35 TL olarak hesaplanmıştır. 2009/2010 dönemi için doğalgaz kullanan hanehalklarının, ısınma ve tüp harcamalarında doğalgaz kullanmayan henehalkalrına göre %40,73 tasarruf ettikleri belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, hanehalklarının doğalgazı tercih etme nedenleri önem sırasına göre, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine 90 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

95 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği göre kullanımının daha kolay olması (4,93), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre çevreye daha az zarar vermesi (4,93), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha güvenli olması (4,63), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha ucuz olması (4,38), doğalgaz kullanımının diğer yakıt çeşitlerine göre daha fazla tasarruf sağlaması (4,29) ve doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha verimli olması (4,22) olarak belirlenmiştir. Gelir grupları itibariyle incelendiğinde, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha fazla tasarruf sağlaması (4,5) I. gelir grubunda diğer gelir gruplarından daha yüksek olması dikkat çekici bir noktadır. Daha yüksek gelir gruplarında bu oranın daha düşük olduğu görülmektedir; II. gelir grubunda 4,07 ve III. gelir grubunda 4,3. Üç gelir grubuna da bakıldığında, genel olarak hanehalklarının, doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre çevreye daha az zarar verdiğini düşünmeleri ve doğalgazın kullanımının kolay olması oldukça yüksek oranlıdır. Hanehalklarının doğalgazı tercih etmelerinde bu iki faktörün ön plana çıktığı görülmektedir. Nitekim doğalgaz kullanan hanehalklarının, ankette sorulan doğalgaz kullanma nedenlerinden birinci öncelikleri sorusuna, %37,23 ü doğalgaz kullanımının kolay oluşunun, %30,85 i doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre çevreye daha az zarar vermesinin tercihlerinde öncelikli nedenler olduğu belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre, hanehalklarının doğalgaz kullanmama nedenleri, önem sırasına göre, doğalgaz kullanımına geçişin ilk yatırım maliyetinin yüksek olması (4,54), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre pahalı olması (3,34), apartmandaki komşu evlerin tasarruf etmek istemelerinden dolayı ısınmada problem yaşanacağına inanılması (2,53), doğalgaz arzına yönelik sorunlar olabileceği (2,51), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha verimsiz olması, çevredeki doğalgaz kullanıcılarının memnun olmaması (2,36), doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha güvensiz olması (1,89) ve apartmandaki çoğunluğun doğalgaz kullanmak istememesi (1,43) olarak belirlenmiştir. Gelir gruplarına göre bakıldığında, doğalgaz kullanmayan hanehalklarının, kullanmama nedenlerinin gruplar arasında çok farklılık göstermediği görülmektedir. Her üç gelir grubunda da çok yüksek bir orana sahip olan ilk yatırım maliyetinin yüksek oluşu; I. grupta 4,41, II. grupta 4,56 ve III. grupta 4,65 dikkat çekici bir noktadır. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının, doğalgazı tercih etmemesinde bu faktör ön plana çıkmaktadır. Nitekim doğalgaz kullanmayan hanehalkları, ankette sorulan doğalgaz kullanmama nedenlerinden birinci öncelikleri sorusuna, %54,67 si ilk yatırım maliyetlerinin yüksek oluşunun, %24,46 sının da doğalgazın diğer yakıt çeşitlerine göre daha pahalı oluşunun tercih etmemelerindeki öncelikli neden olduğu belirlenmiştir. Hanehalklarının doğalgaz kullanımlarını etkileyen sosyo-ekonomik faktörlerin analizi için (5) nolu eşitlik logit modeli kullanılarak maksimum olabilirlik yöntemi ile tahmin edilmiştir. Modelin tahmin sonuçları Çizelge 3 te verilmiştir. Logit modelinin başarı ölçütleri olarak genellikle modelin doğru tahmin oranı, Mc Fadden ve Pseudo belirlilik katsayıları (R 2 ) kullanılmaktadır (Greene; 2000, 100). Muhtemel olabilirlik test istatistiği (LR), modele dahil edilen değişkenlerin katsayılarının tamamının %5 önem düzeyinde anlamlı olduğunu ifade etmektedir. Analiz sonuçlarına göre, modelin doğru tahmin oranı %70, Mc Fadden ve Pseudo belirlilik katsayıları 0,06 ve muhtemel olabilirlik indeks değeri 0,003 olarak tahmin edilmiştir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

96 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı Çizelge 3: Ekonometrik Analiz Sonuçları Değişkenler GI GIII EDII MUD M2 BY MUSAP Sabit Mc Fadden R 2 Pseudo R 2 LR Doğru Tahmin Oranı Katsayılar t-değeri P-değeri Marjinal Etki (%) 0,768 1,965 0,049* 18,60 1,100 3,015 0,002* 26,51-0,263-0,603 0,546-6,38 0,308 0,874 0,382 7,20-0,305-2,211 0,027* -0,729-0,036-1,813 0,069* -0,873-0,920-2,092 0,036* -20,01 3,171 1,940 0,052* - 0,06 0,06 21,360 0,70 *%10 önem seviyesinde istatistikî olarak anlamlıdır. Model tahmin sonuçlarına göre, aile reislerinin eğitim durumu ve ailelerin oturdukları evde mülk sahibi ya da kiracı olmaları dışındaki değişkenlerin tamamı %10 önem seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Modele dahil edilen değişkenlerden ailelerin aylık ortalama geliri ile doğalgaz kullanımı arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca, analiz sonuçları I. ve III. gelir grubundaki hanehalkarının II. gelir grubundaki hanehalklarına göre sırasıyla %18,60 ve %26,51 oranında daha fazla doğalgaz kullanımını tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu sonucun en önemli nedeni olarak II. Gelir grubunun %69,77 gibi önemli bir oranının doğalgaz kullanmaması belirtilebilir. Modele dahil edilen bir diğer değişken ise hanehalklarının oturdukları evde ev sahibi ya da kiracı olmalarıdır. Analiz sonuçları ailenin oturduğu evde mülk sahibi olması ile doğalgaz kullanımı arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğunu ve mülk sahiplerinin kiracılara göre %7,20 oranında daha fazla doğalgaz kullanmayı tercih ettiklerini ortaya koymaktadır. Bu sonucun en önemli nedeni olarak, doğalgaza geçiş için yapılan ilk yatırım maliyetlerinin ev sahipleri tarafından genellikle karşılanmak istenmemesi olarak belirtilebilir. Modele dahil edilen değişkenlerden aile reislerinin eğitim durumları ile doğalgaz kullanımı arasında negatif yönlü bir değişim olduğu belirlenmiştir. Eğitim durumu lise veya daha yüksek seviyede olan ailelerin eğitim durumu liseden daha düşük seviyede olan ailelere göre %6,38 daha az oranda doğalgaz kullandıkları belirlenmiştir. Lise ve daha üzeri eğitim seviyesindeki ailelerin daha çok oturdukları evde kiracı olmalarının doğalgaz tercihlerini olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Modele dahil edilen değişkenlerden evin müstakil ya da apartman dairesi olması ile doğalgaz kullanımı arasında da negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Evi müstakil olanların apartman dairesinde yaşayan ailelere oranla %20,01 daha az doğalgaz kullandıkları belirlenmiştir. Modele dahil edilen değişkenlerden oturulan evin bina yaşı ve oturma alanı (m 2 ) arasında da negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, bina yaşı 1 yıl arttıkça doğalgaz kullanımı %0,87 ve alanı 1 m 2 arttıkça doğalgaz kullanımı %0,72 azalmaktadır. Bunun nedeni olarak, bina yaşı ve evin alanı arttıkça tesisat masrafının artacağı ve ısınmada problem yaşanacağı ve dolayısıyla doğalgaz maliyetinin yükseleceği endişesinin olması belirtilebilir. 92 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

97 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği 5. SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye, birçok enerji kaynağında olduğu gibi doğalgazda da dışa bağımlı bir konumdadır. Ancak, doğalgazın diğer enerji kaynaklarına göre olan birçok üstünlüğünden dolayı, Türkiye de kullanımının yaygınlaştırılması; hem ülke ekonomisine, hem de hanehalklarının bireysel ekonomilerine ve çevreye olumlu katkılar sağlayacağı açıktır. Bu çalışmada, Isparta ili kentsel alanda yaşayan hanehalklarının doğalgaz kullanım durumları ve doğalgaz kullanımını etkileyen sosyo-ekonomik faktörler analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, hanehalklarının %40 ı doğalgaz kullanmaktadır. Yapılan ankette, aylık toplam tüketim harcamasında ısınma ve elektrik harcamasının payı %9,23 olarak belirlenmiştir. Analiz sonuçlarında hanehalkalarının aylık ortalama gelirleri 1856,26 TL iken aylık ortalama toplam tüketim harcaması ile ısınma ve elektrik harcaması sırasıyla, 1464,807 TL ve 135,31 TL olarak belirlenmiştir. Doğalgaz kullanan hanehalklarıyla yapılan anketlerden, doğalgaz kullanma nedenleri olarak; doğalgazın çevre dostu bir yakıt türü olması (4,93) ve doğalgaz kullanımının daha rahat olması (4,93) olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçtan, doğalgaz kullanan hanehalklarının çevreye daha duyarlı hanehalkları olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, 2009/2010 döneminde, doğalgaz kullanan hanehalklarının, ısınma harcamalarında kullanmayanlara göre %23,83 tasarruf ettikleri hesaplanmıştır. İlgili dönemde doğalgaz kullanan hanehalklarının yıllık ortalama ısınma harcamaları 958,90 TL, yıllık ortalama tüp harcamaları 74,50 TL ve yıllık ortalama ısınma ve tüp harcamaları 1033,41 TL iken doğalgaz kullanmayan hanehalklarının yıllık ortalama ısınma harcamaları 1258,77 TL, yıllık ortalama tüp harcamaları 484,57 TL ve yıllık ortalama ısınma ve tüp harcamaları 1743,35 TL olarak belirlenmiştir. Doğalgaz kullanmayan hanehalklarının ise, analiz sonuçlarına göre kullanmamalarındaki en önemli faktörün, doğalgaza geçiş için yapılan masraf (4,54) olduğu belirlenmiştir. Hanehalklarının doğalgaza geçişte ortalama 3688,617 TL masraf yaptıkları belirlenmiştir. Hanehalklarının doğalgaz kullanımına geçtikten sonra yıllık ortalama ısınma ve tüp harcamalarında %40,73 tasarruf ettikleri belirlenmiştir. Dolayısıyla, doğalgaza geçişte tek seferlik yapılan abonelik, tesisat ve kombi masraflarının yaklaşık 5,5 yılda amorti edileceği belirlenmiştir. Isparta şehir merkezinde 13 mahallede ve yaklaşık 4250 abonenin kullandığı doğalgazın kullanımının yaygınlaşması için öncelikle tüketicilerin bu konuda bilinçlendirilmeleri kaçınılmazdır. Bu anlamda, basın ve medya organlarını kullanarak tüketicileri; doğalgaza geçişle hem bireysel, hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacakları, hava kirliliğinin giderilmesinde fayda sağlayacakları ve ısınma, mutfak ve banyo ihtiyaçlarını daha kolay şekilde giderebilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri önem arz etmektedir. Ayrıca, hanehalklarının doğalgazı tercih etmemelerindeki en önemli faktör olarak belirlenen ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olması konusunda da, hanehalklarına bu masraflar için taksit imkânının sağlanması ya da hanehalklarına herhangi bir ticari banka aracılığıyla kredi imkânının sağlanması durumunda, doğalgaz kullanımının artabileceği düşünülmektedir. Doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması konusunda belediye ve sivil kuruluşlara da bir takım görevler düşmektedir. Doğalgazın kömüre göre çevreye çok daha az zarar veren bir yakıt çeşidi olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Hava kirliliğinin önemli bir sorun olduğu Isparta ilinde kömür kullanan konutlarda yapılabilecek olan sıkı kömür denetimleri ile hava kirliliğinin önüne geçilebilinecek olmakla birlikte ucuz fakat çevre düşmanı kömürlerin piyasadan çıkarılmasının hanehalklarını doğalgaza yönlendirebileceği düşünülmektedir. Analiz sonuçlarında doğalgaz kullanımında bireysel tercihlerin önemli olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle hanehalklarına yönelik olarak doğalgaz kullanımının maliyet bakımından avantajının yanı sıra çevre gibi faktörlere karşı üstünlüklerinin detaylı olarak anlatılması gerekir. Bir diğer ifadeyle, tüketiciler bilinçlendirilmelidir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

98 Y. Gülcü - S. A. Hatırlı Araştırma bulgularına göre doğalgaza geçiş masrafının düşürülmesinde binaların doğalgaza uyumlu şekilde inşa edilmesi oldukça önemlidir. Bu hususun, inşaat sektörünün bundan sonraki süreçte önemli bir politikası olması halinde doğalgaza geçiş maliyetlerinin yeni binalarda düşeceği ve kullanımının artacağı tahmin edilmektedir. Aynı şekilde TOKİ evlerinde ısınmanın ortak kazandan yapılıyor olmasının aylık ortalama doğalgaz harcamalarını oldukça düşürdüğü tespit edilmiştir. Doğalgazın ortak kullanımının bireysel kullanıma göre daha tasarruflu olduğu konusunda da hanehalklarının bilinçlendirilmesi durumunda kullanımının yaygınlaşacağı düşünülmektedir. 94 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

99 Doğalgaz Kullanımını Etkileyen Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Analizi: Isparta İli Örneği KAYNAKÇA Akay, M.E.(2009). Kırıkkale-Kırşehir Bölgesinde Doğalgaz Tüketim Analizi, Elektrik Mühendisleri Odası-Ankara Şubesi, İçanadolu Yerel Enerji Forumu, Kırşehir. Bayraç, H.N. (1999). Uluslararası Doğalgaz Piyasasının Ekonomik Analizi, Türkiye deki Gelişimi ve Eskişehir Uygulaması, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. Aras, H., Aras N. (2002). Eskişehir de Konutsal Doğalgaz Talebine Ekonomik Göstergelerin ve Dış Ortam Sıcaklığının Etkileri, Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt: 46, Sayı: 540. Çıkış, Y. (1991). Sanayide Doğalgaza Dönüşüm ve İstanbul da Sanayinin Doğalgaz Tüketim Potansiyeli, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Greene, W.H. (2000). Econometrics Analysis, Englewood Cliffs, NJ: Prentice Hall. Gujarati, D.N. (1995). Basic Econometrics, Mc Graw-Hill Inc, USA. Gültekin, A.H. ve Örgün, Y. (1993). Doğalgaz ve Çevre, Çevre Dergisi, Sayı: 9. Honore, A. (2006). Future Natural Gas Demand In Europe The Importance of the Power Sector, Oxford Institute for Energy Studies, January. Jaeyoung Lee, P.E. (2005). Natural Gas Demand in USA-Why LNG&Gas Hydrate. Sarak, H. ve Satman, A. (2003). The Degree-day Method to Estimate the Residential Heating Naturel Gas Consumption in Turkey: A Case Study, Energy Magazine, Sayı: 28. Oğan, S. (2003). Mavi Akım Projesi: Bir Enerji Stratejisi ve Stratejisizliği Örneği, Stradigma Dergisi, Sayı:7. Özçomak, M.S., Oktay, E. ve Özer, H. (2005). Erzurum İlinde Potansiyel Doğalgaz Talebini Etkileyen Faktörlerin Tespiti, 7. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi. Özdemir, C. (2006). Doğalgazla İlgili Merak Edilenler, Anadolu İş Dünyası Dergisi, Eskişehir, Sayı: 12, Nisan. Yaşar, F., Aydın, H., Erol, A. ve Bezek, Ö. (2009). Batman İlinin Doğalgaz Tahmini Tüketiminin Matematiksel Yöntemlerle Modellenmesi, 5.Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu (IATS 09), Karabük. Yıldızay, H.D. (2005). Kütahya da Doğalgaz Kullanımının Hava Kalitesine Etkilerinin İrdelenmesi, (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi), Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kütahya. Yılmaz, N.F. (2005). Petrol ve Doğalgaz Boru Hatları Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 87. Yorkan, A., (2009). Avrupa Birliği nin Enerji Politikası ve Türkiye ye Etkileri, Bilge Strateji Dergisi, Sayı:1, Konut Aboneliği, 05 Mayıs Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

100

101 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa YOKSULLUĞU AZALTMADA YENİ BİR YAKLAŞIM: YOKSUL-YANLI TURİZM Zuhal ÖNEZ ÇETİN* Özet Yoksulluğu azaltma söylemi, 1990 lardan bu yana ulus-üstü örgütlerin en önemli gündem maddesi haline gelmiş ve Yoksul Yanlı Turizmin (YYT) ortaya çıkmasının yolunu açmıştır. Bu bağlamda, turizm sektörünün yoksulluğu azaltmada bir araç olup olamayacağına yönelik ulusal ve uluslararası düzeyde yapılan birçok araştırma söz konusuysa da, bunun yeterli seviyede olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Çalışma kapsamında ilk olarak turizm ve yoksulluk arasındaki çift yönlü ilişki; turizmin yoksula sağlayacağı avantajlı ve dezavantajlı yönler üzerinden incelenecektir. Bu kapsamda yoksulun turizmden pay almasının önündeki engeller ve bunlara yönelik çözüm önerileri üzerinde durulacaktır. İkinci aşamada turizmin yoksulluğu azaltmada önemli bir sektör olduğunu savunan Yoksul Yanlı Turizm (YYT) yaklaşımının genel özellikleri ve küresel düzeyde ulus-ötesi kuruluşlar tarafından algısı üzerinden incelemelerde bulunulacaktır. Son aşamada YYT e yönelik genel eleştirel bir değerleme yapılarak, yaklaşımın güçlü ve zayıf yanları irdelenecektir. Anahtar Kelimeler: Turizm, Yoksulluk, Yoksulluğu Azaltma, Yoksul-Yanlı Turizm A NEW APPROACH AT POVERTY ALLEVIATION: PRO-POOR TOURISM Abstract Poverty Alleviation discourse has become the leading agenda of multi-national organizations since 1990s and it paves the way for the emergence of Pro-poor Tourism (PPT). At that context, whether there have been lots of researches implemented at national and international scale concerning tourism can be a tool at poverty alleviation or not; it cannot be stated that those attempts are at a required level. Within the framework of the study, two-way relation between tourism and poverty searched around tourism s advantages and disadvantages to the impoverished, in that line hinders that blocking the poor taking pie from tourism and solutive proposals towards those handicaps will be examined. At the second phase PPT approach s peculiarities and visions that supporting tourism is an influential sector at the alleviation of poverty, and its perception by multi-national agencies are searched. Lastly, a general critical evaluation of PPT approach will be made, and its strengths and weaknesses are investigated. Key Words: Tourism, Poverty, Poverty Alleviation, Pro-poor Tourism 1.GİRİŞ Global Dünya, 1980 lerden başlayarak yeniliberal politikalar ve 1990 larda küreselleşme söylemiyle birlikte sosyal, ekonomik ve politik bağlamda dönüşüm süreciyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu dönüşüm süreci insanoğlu için yeni problemler ve tehditler yaratmış, yoksulluk olgusunun ağırlaşan bir problem olarak küresel gündemin üst sıralarına yerleşmesine sebep olmuştur (Birleşmiş Milletler, 2004: 2). Uluslararası kalkınma hedefleri, Milenyum Zirvesiyle (2000) birlikte deklere edilmiş ve açıklanan sekiz temel hedeften biri de yoksulluğu azaltma stratejisi olarak belirlenmiştir. Bu sözü edilen Zirvede yoksulluk hedefi, 2015 yılına kadar yoksulluğun yarı yarıya düşürülmesi olarak açıklanmaktadır. 1 Turizm sektörü temelinde yoksulluğu azaltma söylemi, yoksul-yanlı büyüme stratejileriyle, 1990 ların sonlarında ulus-aşırı ajanslar tarafından benimsenmeye başlanmıştır. Bu doğrultuda, turizm sektörünün yoksulluğu azaltmada bir kalkınma aracı olup 1 Detaylı bilgi için bakınız; UN, UN Millennium Development Goals (MDGs). < * Araş. Gör., Pamukkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, Yönetim Bilimleri Anabilim Dalı, DENİZLİ e-posta: zuhalonez@gmail.com, zonez@pau.edu.tr

102 Z. Önez Çetin olamayacağına yönelik araştırmalar ulusal ve uluslararası ölçeklerde yapılmaktadır ancak bu çabaların yeterli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Turizm ve yoksulluk olgusu arasındaki ilişkinin incelenmesi, turizmin yoksulluğu azaltmada ki olumlu ve olumsuz katkılarını incelemede katkı sağlayacaktır. Ulusal hükümetler ve ulus-ötesi örgütler, turizm sektörünü genelde makro-ekonomik büyümeye olan katkısı yönünde dikkate almaktadır. Yoksulun turizm sektörüne katılmasının önünde yatan engeller, bununla ilişkili alınması gereken tedbirler turizm kalkınması kapsamında göz ardı edilmektedir. Turizm dinamiği genelde küreselleşmeye hız veren ve kalkınmada lokomotif bir sektör olarak algılanmaktadır (Plüss and Backes, 2002:9). 21. yy da, özellikle Üçüncü Dünya Ülkelerini etkisi altına alan turizm kalkınma düşüncesi, yayılmacı etki (trickle down) varsayımına dayanmaktadır. Bu düşüncenin temelinde ekonomik büyümenin faydalarının önce zengin kesimde etkisini göstereceği ve ikincil devrede zenginlerin kazanımlarını harcamalarıyla, yoksulun da bu süreçten faydalanmaya başlayacağı görüşü vardır (Kakwani and Pernia, 2000: 2). Yayılmacı kalkınma düşüncesi 1990 larla birlikte birçok eleştiriye hedef olmuştur ve yoksul-yanlı büyüme ve turizm (pro-poor growth/ propoor tourism) düşüncesinin, bu periyodun sonunda ortaya çıkmasına etki etmiştir. Bu temelde artık küresel düzeyde, ulus-üstü ajans ve örgütler tarafından yayımlanan kalkınma raporlarında, turizm sektörü yoksulluğu azaltma düşüncesinin bir aracı ve mekanizması olarak tanımlanmaktadır. Örnek olarak, 1992 Rio Zirvesinde, sürdürülebilir kalkınma küresel eylem planında turizm ve yoksulluk şu şekilde ilişkilendirilmektedir; Turizm yoksulluğu azaltmada mutlaka yardımcı bir araç olmalıdır. Sosyal ve çevresel adalet, yoksulun katılımı da bu düşüncenin temel taşlarını oluşturmalıdır. 2 Makale kapsamında öncelikle Yoksul Yanlı Turizmin 1990 larda ortaya çıkmasından önce küresel ölçekteki yoksulluğu azaltma söylemi üzerinde durulacaktır. Bu incelemeyle, yeni yaklaşımın nasıl bir sosyo-ekonomik dönüşümün sonucunda ortaya çıktığının altı çizilmiş olacaktır. İkincil olarak çalışmada 2 Deyatlı bilgi için bakınız, UN (1993). Agenda 21 turizm ve yoksulluk arasındaki çift yönlü ilişki, turizmin yoksulluğu azaltmadaki pozitif ve negatif etkileri yönünde irdelenecek, yoksulun turizme katılması noktasında karşılaştığı engeller ve bu engellere yönelik çözüm önerilerinden bahsedilecektir. Son olarak yoksul yanlı turizm söyleminin kilit unsurları detaylı bir şekilde incelenecektir. 2.YOKSULLUĞU AZALTMA SÖYLEMİ Yoksul yanlı turizm (YYT) 3 yoksul bireyler için net fayda sonuçları yaratan, spesifik bir olgu olmaktan öte, turizm kalkınmasına ilişkin bir yaklaşımdır. Yoksul Yanlı Turizm Ortaklığı (YYTO) (2011), bu yaklaşımın, turizm endüstrisi ve yoksul arasındaki bağı güçlendirdiğini vurgulamaktadır. Turizm sektörü sayesinde yoksulun kalkınma sürecine dahil olma hakkını elde ettiğini öne sürülmektedir. YYT kalkınma literatürüne ilk kez 1999 yılında girmiştir, bu dönem yoksulluğu azaltma söyleminin başat bir strateji haline geldiği on yıla denk gelmektedir. Çalışmada, YYT nin derinlemesine incelenmesinden önce, bu yaklaşımdan önceki yoksulluğu azaltma çabaları üzerinde durulacaktır. Yoksul yanlı söylem, 1980 sonrasında yapısal uyarlama politikalarına (YUP) tepki olarak tanımlanmaya başlanmıştır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası nın (WB) izlerini taşıyan küresel ölçekli politikalar, ulus-ötesi örgütlere gelişmekte olan ülkelerin politik ve ekonomik alanlarına müdahale şansı yaratmıştır. Ancak uyarlanma politikaları ülkeler üzerinde yıkıcı etkiler bırakmıştır. Yoksulluğu azaltmaktan öte yoksulluğu içinden çıkılamayacak bir darboğaza sürüklemiştir. YUP politikaları, yeni-liberal politikalardan oluşup, serbest market ekonomisine dayanmaktadır. Özelleştirme, kamu sektörünün küçültülmesi, sosyal refah harcamalarının azaltılması temel argümanları olarak göze çarpmaktadır (Gibbon, 1992: 212). Yapısal uyarlama döneminde ulus-üstü kuruluşlar, gelişmekte olan ülkelerin yönetsel ve politik sistemlerini geri-kalmış olmakla suçlamaktadır. Ulus-aşırı örgüt politikaları 3 Yoksul Yanlı Turizm (YYT), yoksul bireylere turizmin net fayda sağlamsının yolunu arttırmayı amaçlayan turizm türü olarak tanımlanmaktadır. YYT, turizm sektörü ile yoksul bireyler arasındaki bağı arttırarak, turizmin yoksulluğu azaltmaya katkı sağlamasını amaçlamaktadır. Detaylı bilgi için bakınız, < org.uk/what_is_ppt.html> 98 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

103 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul - Yanlı Turizm şekillenirken, ülkelerin sahip oldukları kapalı ekonomik yapıları yüzünden, küresel ekonomiden pay alamadıkları ve bunun sonucunda yoksulluğa düştükleri varsayımı üzerine odaklanmaktadır ( poverty.com). 4 Bu süreçte ulus-aşırı örgütler tarafından dayatılan bu politikalar, iş gücünün birçok mücadeleyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Yoksulun istihdamla ilintili problemlerini şu şekilde sıralamak mümkündür; hizmet sektöründe düşük ücretli işler, informal sektörün genişlemesi, geçici ve yarı-zamanlı işlerde uzun çalışma saatleri, düşük güvenlik önlemleri, kadın ve çocuk işgücünde artış. Bu problemler yoksulun yoksulluk döngüsünden çıkışını engelleyen faktörler olarak ayrıca önem arz etmektedir (Gilbert, 1997: 26-28). Gelişmekte olan ülkelere yapılan bu küresel müdahaleler yoksulluk ve gelişmiş-gelişmemiş farkının daha da artmasına sebep olmuştur. Bu noktada YUP lar sert eleştirilerin hedefi olmuş ve reform sürecine girmiştir. Sonuç olarak, İnsani Çehre ile Uyarlama (Adjustment with a Human Face) programı, diğer ulus-ötesi ajanslar tarafından da desteklenmiş ve YUP un yumuşayan yüzü olarak kendini göstermiştir (Storey vd., 2005: 30) yılında, IMF gelişmekte olan ülkelere, Yoksulluğu Azaltma Strateji Raporları (YASP) hazırlamayı önermiştir, bu raporlar daha çok YUP ların katılımcı ve yoksul-odaklı alternatifleri olarak sunulmuştur (Uluslararası İşçi Örgütü, 2006). Bir süre sonra YASP yaklaşımı yoksulluğu azaltmada yardım kuruluşlarının bir aracı haline dönüşmüştür (Norton ve Foster, 2001). Raporların temel prensibi kalkınma literatüründe yoksulluğu azaltma düşüncesine öncelik vermektir. Bu kapsamda birçok gelişmekte olan ülke YASP stratejilerini hazırlamış ve yoksulluğu azaltmaya katkıda bulunacak ekonomik sektörler arasında da turizmi sürece kritik bir endüstri olarak sürece dahil etmiştir. Bu noktada, YYT ortaklığının sözleriyle ifade etmek gerekirse, şu ana kadar olan süreç turizmin yoksul yanlı etkisinin büyük oranda anlaşılmadığını ve iyi ifade edilemediğini göstermektedir (YYTO, 2004c). Bütün 4 Detaylı bilgi için bakınız, Causes of Poverty- Global Issues < mmbrico.com> bu küresel politika önerilerinden sonra, 1990 larda ulus-aşırı ajansların yoksulluk gündeminde değişim görülmektedir. Burada değişimin en büyük nedeni yapısal uyarlama politikalarının ve yoksulluğu azaltma strateji raporlarının uygulanmasındaki başarısızlıktan ileri gelmektedir. Dünya Bankasının yılları arasında yoksulluğu azaltma yaklaşımı daha önce uygulanan stratejilerinden kaynaklanan sosyo-ekonomik hasarların giderilmesine yöneliktir den sonra Banka yayımlanan Raporlarında, ekonomik kalkınmada ve özellikle yoksullukla mücadelede sosyal boyutun önemini vurgulamaktadır. DB nın (2001) Yoksulluk Atağı (Attacking Poverty) Raporunda, yeni yoksullukla mücadele anlayışının izlerini görmek mümkündür. Rapor, etkin olduğunu savunduğu Yoksulluğu Azaltma Stratejisi önermektedir ve bu öneri sıralanan şu üç temel boyuttan oluşmaktadır; fırsatları arttırma, yetkilendirmeyi kolaylaştırmak ve güvenliği arttırmak (DB, 2000/01: 6-7, 32, 38-40). DB nın değişen yoksullukla mücadele yaklaşımı yeniden yapılandırma programlarının yıkıcı etkilerini gidermek adına ortaya atılan çabalar olarak değerlendirilebilir. Yoksul-yanlı turizm söylemi böyle bir sosyo-ekonomik dönüşümün ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Yoksulluğu azaltmadaysa yayılmacı yaklaşımların etkinsizliği gözler önüne serilmiştir. İnsani ve sosyal boyutun yoksullukla mücadelede temel taşları; katılım, yetkilendirme, çok ortaklılık gibi küresel söylemlerle atılmaya başlanmıştır. Çalışmada bu yeni kavramların etkisi ulusaşırı örgütlerin turizmle yoksulluğu azaltma politika önerileri üzerinden irdelenecektir. 3.TURİZM VE YOKSULLUĞU AZALTMA İLİŞKİSİ Dünya da birçok ülkede, özellikle gelişmemiş üçüncü Dünya ülkelerinde turizm önemli bir ekonomik sektör olarak kendini göstermektedir. Dünya Turizm Örgütü (DTÖ, 2010) ne göre 2000 yılında gelişmekte olan ülkelerde turizm, ticari sektörler arasında üçüncü grupta yer almaktadır. Turizm büyümede ve ihracat kazanımlarında bazı ülke ve bölgeler için hızlı kaynak sağlamaktadır, özellikle ellerinde az kalkınma seçeneği olan ülkeler için yoksulluğu azaltmada turizm sektörü önemli bir görev üstlenmektedir. Turizm sektörü, özellikle yoksul bireylerin yaşadığı kırsal bölgelerde Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

104 Z. Önez Çetin uygun işgücüne dayalı istihdamın arttırılması noktasında, yoksul için yaşam kaynağı haline dönüşmektedir. Bu doğrultuda, yoksulluğu azaltmada, yoksul ve turizm sektörü arasındaki çift yönlü ilişkinin incelenmesi, turizmin yoksula etkisinin avantaj ve dezavantajlı yönlerinin kavranmasında önemlidir. Ayrıca turizm sektörünün yoksula sağladığı pozitif etkinin yoksul tarafından kullanılabilmesinin önündeki engellerin açıklanması ve bu engellere yönelik çözüm önerileri geliştirilmesi gerekmektedir. Çalışmada öncelikle, turizmin yoksul üzerinde etkisi, sosyal ve ekonomik temeller üzerinden irdelenecek; sonrasında yoksulun sektöre katılım boyutunda yaşadığı engeller tartışılacaktır. Turizmin Yoksula Yönelik Ekonomik Etkileri: Turizm yoksul yerel halk için dört farklı yerel gelir yaratımı ve artırımı sağlamaktadır; bunlar, a) Formal istihdam bazında kazanılan ücretler, b) Meta satışları, hizmetler veya geçici istihdamla kazanılan kazanımlar, c) Yerel-sahipli girişimlerden doğan karlar ve temettüler, d) Kollektif gelir; bir halk girişiminden kaynaklanan karlar, özel sektör ortaklığından kaynaklı temettüler. Turizmi ekonomik boyut üzerinden değerlendirecek olursak sektör, yerel ekonomileri çeşitlendirmede önemli bir etkiye sahiptir. Yoksul ve marjinal alanlar sahip oldukları orijin, kültür, doğal hayatları ve değerleriyle turizm cazibe merkezi haline gelirler, böylece yoksulluk turizmin yarattığı yeni istihdam olanakları ve gelir yaratıcı aktivitelerle azaltılma şansını kazanır. Turist (tüketici) turizm merkezine gelir, yoksulun da içinde yer aldığı yerel halkın ürettiği mal ve servislerden satın alır (tarımsal ürünler, el ürünleri gibi). Turizm sayesindeki direkt ve direkt olmayan istihdam artırımıyla elde edilen gelir, yerel halkın gelir yoksulluğunu azaltmada olumlu bir işlev görmektedir. Buna ek olarak, turizmin yarattığı istihdam sahaları, küçük-ölçekli iş fırsatlarıyla, yüksek oranda kadın işgücüne istihdam şansı yaratmaktadır. Kadınlar yoksulluğa maruz kalan en önemli gruplardan birini oluşturduğundan, turizm yoksulluğu azaltmada önem kazanır (Shitundu, 2003: 16). Bu noktada turizm sektörü sadece kadın işgücüne değil; genç, kalifiye olmayan işgücü, tarımsal sektörde çalışanlar gibi kırılgan yerel halka turizmin sağladığı işgücü imkânlarından yaralanma fırsatı sunar ve böylece geçimlik stratejilerine katkıda bulunur. Bütün bu ekonomik olumlamalara rağmen turizm ve yoksullukla ilintili yapılan araştırmalarda görülmüştür ki turizmden elde edilen dönemsel kazançlar hane halkında sadece bir ya da birkaç çocuğun okul ücretlerini karşılamada yarar sağlamaktadır. Buna ek olarak sürdürülebilir kolektif gelir ve başarı örneklerine kolektif gelir başlığı altında çok az rastlanmaktadır (Ashley, 2000a: Shah, 2000). Bu noktada turizm sektörünün yoksul üzerindeki negatif ekonomik etkilerini şu şekilde sıralamak mümkündür; enflasyon, arazi marketlerinin yabancılar tarafından ele geçirilmesi, turizm endüstrisinin gelişimi için yoksul arazinin kamulaştırılması, yüksek turizm işlem maliyetleri, yoksul girişimcilerin endüstriye giriş engelleri: bilgi, iletişim, yoğun pazarlama. Bu problemler yerel ölçekte yoksulun ekonomik fırsatlarını eriten olgular olarak değerlendirilmektedir (Shah, 2000). Turizmin Yoksula Yönelik Sosyal Etkileri: Turizm kalkınmasında turizm merkezi için gerekli olan altyapı, ulaşım, iletişim, sağlık, su, atık, enerji gibi hizmet alanlarının yaratılması ve etkinliğinin arttırılması, yoksul halk için de elzem olan ihtiyaçlara çözüm bulma imkânı yaratmaktadır (YYTO, 2004b). Turizm kalkınması yoksulun yaşam standartlarındaki erişilebilirliklerine cevap verdiği gibi, sosyal sermaye yaratımının hızlandırılmasına öncelik tanımakta ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimini güçlendirmektedir. Yerel halk da genellikle turizmin diğer yaşamsal amaçlarına; kültür, kontrol duygusu, sağlıklı yaşam ve savunmasızlık hissinin azaltılması üzerinden pozitif yönde atıfta bulunmaktadır. Burada unutulmaması gereken, turizmin yoksul üzerindeki pozitif ve negatif yaşamsal etkileri durumdan duruma, insandan insana ve zamansal olarak değişmekte olduğudur (Ashley vd., 2000b: 2-3). Turizm endüstrisinin sağladığı bu sosyal avantajlara rağmen, turizm her zaman yoksulluğu azaltmada etkin olmamaktadır. Bu noktada yoksulun turizm alt-yapısına 100 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

105 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul - Yanlı Turizm erişiminin kısmi olması, yeterli turizm market bilgisinin olmayışı, aktiviteleri koordine edecek organizasyonlardan yoksun olmaları, turizmin yoksulluğu azaltmada eksik görünümü olarak göze çarpmaktadır (Walter ve Mandke, 2002). Bu sayılan engeller itibariyle, yoksulların turizmden elde ettikleri direkt fayda azalmaktadır. Bütün bu açıklamalara ek olarak, turizmin yoksulluğa olumlu yönde etki edebilmesinin şartları Yunis in (2005: 4), turizmin yoksulluğu azaltabilmesinin koşulları üzerinden açıklanacaktır: Bunlar; 1. Turizm işletmelerinde yoksullara istihdam sağlamak, 2. Turizm işletmeleri için alınacak olan mal ve hizmetlerin öncelikli olarak yoksullardan temin edilmesi, 3. Turistlere yapılacak olan direkt mal ve hizmet satışlarının yoksullar tarafından yapılması, 4. Turizm işletmelerinin (küçük ya da orta ölçekli) yoksullar tarafında kurulması, 5. Yoksulluğun azaltılması programlarının, turizm gelirleri veya karları üzerinden alınan vergilerden istifade etmesi, 6. Turizm şirketleri veya turistler tarafından, ziyaret edilen yerlerdeki sosyal projelerin (HIV/AİDS) gönüllü olarak desteklenmesi, 7. Yoksul toplumların, turizm yatırımlarından fayda sağlamaları olarak belirtilmiştir. Turizm sektörünün yoksulluğu azaltmada, yoksula sağladığı avantaj ve dezavantajlı yönler incelendikten sonra çalışmada sıra yoksulun sağlanan turizm olanaklarından faydalanabilmesinin önündeki engeller, bu engellere yönelik çözüm önerileri tartışmalarına gelmektedir. Aşağıdaki tablo yoksulun turizme katılımıyla ilintili önemli ipuçları sunmaktadır. Genel bir çıkarsama yapılacak olunursa, Yoksul-Yanlı Turizmin ortaya çıkışı turizmin yoksulluğu azaltmada araç olabilmesi adına gerçekleştirilmesi ve atılması gereken birçok yeni adım olmasından kaynaklanmaktadır. Önemle belirtilmesi gereken bir husus, açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yoksulun turizmden net fayda sağlayabilmesinin yollarının ulusal hükümetler tarafından sağlanması gereğidir. Bu noktada, Yoksul- Yanlı Turizm Ortaklığı nın (2004a) yayınladığı raporun şu sözleri önem arz etmektedir, Turizm ekonomik kalkınma ve yoksulluk için bir şifa kaynağı değildir; turizmle kalkınma birçok sorunla karşı karşıyadır. Görüldüğü üzere yaklaşımın ortaya çıkışındaki en önemli küresel ortaklık dahi, yeni yaklaşımın yoksulluğu azaltmada her derde deva bir çare olmadığının altının çizmektedir. 4. YOKSUL - YANLI TURİZM YAKLAŞIMI Yoksul-Yanlı Turizmin, yoksulluğu azaltma kapsamında kalkınma söylemiyle güçlü bağları bulunmaktadır. Bu kapsamda, YYT tanımı ve anahtar kavramlarının açıklanması, yoksulluk ve turizmin kritik ilişkisini incelemede önem kazanmaktadır. YYT yaklaşımı, ST-EP (Sürdürülebilir Turizm- Yoksulluğu Azaltma) BM Dünya Ticaret Örgütü programı ve YYT ortaklığı çerçevesinde açıklanmaya çalışılacaktır. Araştırma işbirliği olan YYT ortaklığının üç kurumsal ortağı bulunmaktadır, bu ortaklar; Uluslararası Sorumlu Turizm Merkezi (ICRT), Uluslararası Çevre ve Kalkınma Enstitüsü (IIED) ve Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI) dür. YYT ortaklığının, Yoksul-Yanlı turizm tanımı turizm ve yoksulluk ilişkisinde önemli açılımlar sunmaktadır; Yoksul-yanlı turizm yoksula net yarar sağlayan turizm olarak tanımlanmaktadır. Bu faydalar ekonomik olabileceği gibi; sosyal, çevresel ve kültürel olabilir. Fakat bu tanım turizmin göreceli fayda dağıtımı hakkında bilgi vermemektedir. Bu yüzden yoksul ne zaman turizmden semeresini alacaksa, bu turizm yaklaşımı yoksul-yanlı olarak tanımlanmış olacaktır (burada zenginin yoksuldan daha fazla yarar sağlamasının önemi yoktur). Yoksulyanlı turizm spesifik bir ürün ya da turizm sektörü değildir. Micro düzeyden makro düzeye birçok ölçekte aktivede bulunan çoğul yerel-paydaşları içermektedir. Bu paydaşlar hükümet, özel sektör, sivil toplumu içerdiği gibi, üretici ve karar verici mercideki yoksulu da kapsamaktadır (YYTO, 2001:2). YYT yaklaşımını diğer turizm anlayışlarından, ayıran fark YYT nin turizm kalkınma sürecini makro, meso ve mikro süreçler olarak değerlendirmesinden kaynaklanmaktadır. Yaklaşım çözüm önerilerini makro düzeye yönelik sunmakta fakat diğer ölçeklere pozitif etkinin büyüyerek geçeceğini savunmaktadır. YYT sadece sivil toplum örgütü ve onun Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

106 Z. Önez Çetin Tablo 1: Yoksulun Turizme Katılımı Önündeki Engeller ve Engelleri Aşacak Önlemler Yoksulun Turizme Katılımı Önündeki Engeller İnsan sermayesinde yetersizlik Sermaye, kredi yetersizliği Örgütlü formal sektör tarafından dışlanma Mekan-Turizm alanına Uzaklık Pazar gücü eksikliği Düzenlemeler ve bürokrasi Turizm pazarına yetersiz giriş Turizm pazarının ihtiyaçlarını karşılamada sınırlı kapasite Bağımsız turizmin yerli ve bölgesel düzeyde yetersiz gelişimi Devlet desteğinin örgütlü, formal örgütlere yönelmesi Engelleri Aşacak Önlemler Yoksulu hedefleyen eğitim programlarıyla (özellikle kadınların) istihdam olanaklarının arttırılması Mikro-finans olanaklarını arttırılması Yoksul üretici örgütlerini tanınması ve desteklenmesi Göreceli olarak yoksul alanlarda turizm değer ve alt-yapısının geliştirilmesi Kültürel miras, doğal hayat, toprak mülkiyet haklarının geliştirilmesi Resmi formalitelerin azaltılması, Az nitelikli iş görenleri kapsamına almayan yasaların revize edilmesi ya da kaldırılması, Turizm yasalarının yoksullar tarafından işletilen sektörleri ve faaliyetleri kapsadığından emin olunması Yerel üreticilerin turistlere doğrudan ulaşmasının sağlanması, erişim yollarına yakın konumlandırılmaları ve küçük ölçekli satıcıların desteklenmesi Kaliteyi artırmaya yönelik iş destek, arz güvenilirliği, ulaşım bağlantılarının sağlanması Yerel ve bölgesel turizmin planlama stratejilerine eklenmesi İnformal örgütlerin farkına varılmalı, planlama stratejileriyle desteklenmeli (Kaynak: Ashley vd., 2000b: 4) temsilcilerinin bir alanı olmamakla birlikte hedefi yoksula net fayda sağlamak olan bütün turizm formların kapsamına almaktadır. Merkezi hükümet, yerel yönetimler, ulusaşırı örgütler, sivil toplum kuruluşları ortak hareket etmesi gereken paydaşlar olarak nitelenmektedir (Harrison, 2008: 258). İkincil olarak YYT değerlemesinde ST-EP programı hayati bir öneme sahiptir çünkü bu platform turizm ve yoksulluk arasındaki bağı açıklamada anahtardır. Çevre ve Kalkınma Uluslararası Örgütü (IIED) ve Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODİ) programı, 1999 yılında hayata geçirmişlerdir. Programın oluşturulma hedefi; ulus-aşırı ajansların, kalkınma bankalarının var olan ve planlanan aktivitelerinin, politikalarının ve kılavuzlarının, yoksulluk ve turizm arasındaki bağı kalkınmakta olan ülkelerde kurabilmek için gözden geçirmeleridir (YYTO, 1999). ST-EP in genel amaçlarını sıralayacak olursak: Bunlar, a) İş yaratmaya yönelik ekonomik araçlar, b) Eğitim ve toplumu güçlendirmek, c) Kültür ve mirası korumak, d) Turizm imkânlarını geliştirmek, e) Yaşam standardını iyileştirmek, f) Çevresel koruma, g) Pazarlama ve promosyon olarak sıralanmaktadır. ST-EP yeni bir turizm çeşidi olmamakla birlikte; turizm olanaklarının yoksullara açılması 102 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

107 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul - Yanlı Turizm konusuna odaklanmaktadır. Programın öncelikli amacı turizmin kalkınmadaki gücünün, yoksulluğu azaltmak üzere kullanılmasının kolaylaştırılmasıdır. Programın kapsamı, hedefleri ve aktiviteleri B.M. Milenyum Zirvesi hedefleri temelinde belirlenmiştir. Programın, Milenyum Zirvesiyle en önemli kesişim noktası, yoksulluğun 2015 yılına kadar azaltılması amacında gözlemlenmektedir. Programın hedef kitlesi Dünyadaki en gelişmemiş ülkeler (özellikle Afrika) ve gelişmekte olan ülkelerde günlük 1$ altında yaşayan yoksul halk olarak belirlenmiştir (DTÖ-STEP, 2011). Bu noktada, YYT nin nasıl bir yaklaşım olduğu, hangi karakteristik özelliklere sahip olduğu ya da olmadığı, ST-EP programı ve YYT ortaklığının açıklamalarına ilaveten ve Harrison un (2008) YYT nin tanımına yönelik kategorileştirme çabası üzerinden tartışılacaktır. Tablo 2: Yoksul Yanlı Turizm Yoksul Yanlı Turizm.değildir. Anti-kapitalist Yoksul Yanlı Turizm.dır/dir. Yoksulu, ortak fayda sağlamak adına istihdam olanakları ve girişimcilik fırsatları yaratarak kapitalist markete dahil etmektir. Bu da bir anlamda özel sektör temelli ekonomik bir müdahaledir. Teori veya model Turizmden yoksula ve diğerlerine net fayda sağlamanın yollarının araştıran bir yaklaşımdır. Spesifik bir metot Sadece yoksula yönelik Sadece bireysel faydaya yönelik Sadece açlık ve gelir yetersizlikleriyle ilgili Birçok metot kullanmasına karşın, yoksula yönelik kendine özgü değer zincir ve veri toplama analizi yoktur. Yoksul olmayan kesim de turizmden orantısız bir şekilde faydalanabilmektedir. Toplumsal faydaya (su, temizlik, sağlık, eğitim, altyapı hizmetleri gibi) yöneliktir. yoksulluk : özgürlük, fırsat eşitliği, güç, beceri eğitim konularını da kapsayan geniş bir tanıma sahiptir. (Kaynak: Harrison, 2008: 856) Bu noktada YYT ile ilintili genel bir değerleme yapılacak olunursa, tablodan da anlaşıldığı üzere, YYT yaklaşımı spesifik bir teori ya da model olmadığı gibi herhangi bir teori ya da modele de bağımlılığı söz konusu değildir. Modernizasyon, az gelişmişlik, statizm ve yeniliberalizm perspektiflerinden herhangi biriyle ilişkisinin olmadığı vurgulanmaktadır. Bu turizm türü herhangi bir turizm yaklaşımına, yoksula net yarar sağladığı ölçüde benzeşebilmektedir. Benzeşebilmesinin temel öğesi hangi turizm türüne yakın olduğu ile bağlantılı değildir, önemli olan hangi oranda yoksula fayda sağladığıdır (Harrison, 2008: 858). YYT ye özgü yoksulluk ve yoksulluğu azaltma konusunda; veri toplamada, hedefleme ve analizde bir metot mevcut bulunmamaktadır. Goodwin in (2006: 1) de belirttiği gibi, yaklaşım turist gelişi, harcamaları, turizmin bölgeye etkisi hakkında çok az ipucu vermektedir. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

108 Z. Önez Çetin Bunlara ek olarak, YYT toplumda sadece en yoksul kesime yönelmemektedir. Yaklaşım; elinde çok az değer ve beceri olan yoksulun, ticari sektöre katılmak ve ulaşmak için bir aracı olmasının ötesinde, yoksul olmayan kesime yönelik olarak da birçok faydaya sahiptir (Ashley vd., 2006). Yoksul ve yoksul olmayana fayda noktasında ki en önemli özellik; turizm dinamiğinin yoksul yanlı olmasının, yoksulun turizmden pay almaya başladığı ya da başlayacağı süreçte ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. YYT ile ilintili detaylı açıklamaların ardından; Harrison un (2008: 858) ifadeleri YYT nin küresel ölçekte duruşunu sergilemekte kritiktir; YYT anti-kapitalist değildir; kapitalist market ekonomide istihdam, girişimci fırsatlar ve kolektif fayda sağlamayı amaçlamaktadır. Adilane ticaret gibi; bu da özellikle özel sektöre dayalı bir market müdahalesidir. YYT ortaklığı yayımladığı raporlarda yeni-liberal yapıları kabul etmekte ve var olan turizm endüstrisini daha yoksul-yanlı yapmaya çabalamaktadır. Bu noktada YYT nin yeni bir turizm formu olmadığı aşikârdır. Goodwin in (2008: 58) de söylemiyle var olan turizm küresel ölçekte nasıl yoksul-yanlı olacaktır sorusun cevabı bir ikilem olarak kalmaktadır. YYT yabancı sermaye değiş-tokuşuna, yeniliberal turizm gündeminde önem veren bir yapıya sahiptir. Önerilen yeni politikalar yoksulun bu sermayeden pay almasının önünün açılması hedefini taşımaktadır. YYT nin bir diğer hedefiyse yoksul ve özel sektör ortaklığını pekiştirmektir; bunun altında yatan düşünceyse özel sektörün turizm bilgisi ve markete erişebilirliğindeki öncelikten kaynaklanmaktadır. Bu temelde, ulus-üstü ajans ve örgütlerin yoksul yanlı turizme yönelik girişimleri, yoksulluk ve turizm arasındaki ilişkiyi nasıl tanımladıkları temelinde irdelenecektir Yoksul Yanlı Turizme Yönelik Küresel Girişimler 1990 lardan sonra birçok ulus-üstü kurum ve örgüt, turizmi yoksulluğun azaltılmasında bir araç olarak görmeye başlamıştır. Dünya Ticaret Örgütü nün yanı sıra Pasifik Asya Seyahat Birliği (PATA), yoksulluğu azaltmak için turizmi destekleme çabalarını aktif hale getirmiştir. PATA yayımlanan bir raporda, turizmin; eğitime, toprak reformuna, kadınların güçlendirilmesine ve bilgi teknolojisine olan katkısı ihmal edilmemelidir görüşünü vurgulamaktadır (De Jong, 2003) yılında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, PPT/STEP projesinin bir öncüsü olarak Nepal de başlayan Kırsal Yoksulluğun Azaltılmasında Turizm (TRPAP) projesine destek olmuştur. Birleşmiş Milletler Ajanslarına ek olarak; Devlet Kalkınma Yardımı Ajansları olan; Birleşik Krallık Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü, Hollanda Yardımlaşma Kurumu (SNV) ve İskandinav devletleri turizmin geliştirilmesi ile ilgili araştırmaları teslim almışlardır (Muqbil, 2002: 1). Bütün bu kuruluşların turizmle bağlantılarına rağmen, uluslararası düzeyde turizm ve yoksul yanlı söylemle en güçlü bağları bulunan kuruluş, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü dür. Turizm ve yoksulluk üzerine çabaları turizmin yoksulluğu azaltma üzerindeki etkisini vurgulamada son derece önemlidir. Dünya Turizm Örgütü (DTÖ), Birleşmiş Milletlerin turizm alanında uzmanlaşmış uluslararası önemli bir kuruluşudur. Ulus-ötesi kuruluş öncelikli amaç olarak turizm sektörüyle ekonomik gelişmenin dinamiğini yakalamaya çalışmakta, bir yandan da yoksulluğu azaltma konusunda yoksul yanlı stratejilere hizmet etmektedir. DTÖ, hükümetlere yoksulluk savaşına daha uygun bir yönetim modeli kapsamında turizmle yoksulluğu azaltmaya ilişkin önerilerde bulunmaktadır; önerilen politikaların bazıları şu şekilde özetlenebilir; a) Ortaklıklar: Turizm yoluyla yoksulluğun azaltılması konusunda hükümet, sivil toplum ve özel sektör arasında ortaklıklar geliştirilmelidir. b) Adil dağılım: Turizm kalkınma stratejilerinin daha adil mal ve hizmet dağılımına odaklanvması sağlanmalıdır. c) Yerel Hareket Etmek: Ulusal politikalar desteğiyle yerel ölçekte eylemlere odaklanılmalıdır. d) Yetkilendirmek: Yoksulun bilgiye erişiminin ve kararları etkilemesinin yolları yaratılmalıdır. e) İnsan Hakları: Her türlü sömürü ve ayrımcılığın, turizm sektöründe engellenmesi sağlanmalıdır. DTÖ genel programı, az gelişmiş ülkeler 104 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

109 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul - Yanlı Turizm yararına turizm etkisini maksimum düzeye çıkaracak faaliyetler dizisini içermektedir. Yoksulluk ve turizme yönelik, 2002 den bu yana birçok rapor yayımlanmıştır. Bu raporlardan bazıları şu şekilde sıralanmaktadır; Turizm ve Yoksulluğu Azaltma (2002), Turizm ve Yoksulluğu Azaltmaya Yönelik Eylem Planları (2004), Turizm Yoluyla Yoksulluğu Azaltma-Başarı Örnekleri (DTÖ, 2010). DTÖ nün yoksul yanlı gündeminde dikkat çeken en önemli program ST-EP (Sürdürülebilir Turizm- Yoksulluğu Kaldırılması Girişimi) programı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu program daha öncede belirtildiği üzere uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma; sosyal, ekonomik, ekolojik hedeflerine odaklanmaktadır. Özelde hedef kitle, günde bir doların altında yaşayan yoksul halka yönelik eylem planları hazırlamaktır (DTÖ, 2005). Scheyvens (2007: 244) bu noktada STEP programını şu sözlerle eleştirmektedir; DTÖ nün turizmle sektörünü kullanarak yoksulluğu azaltma söylemleri göz boyamaktan ibarettir, ulus-üstü örgütün temel amacı turizmle ekonomik büyümenin sağlanmasıdır. Son söz olarak, DTÖ yoksulluğu azaltmada sıraladığı argümanlar yerel ölçeklidir, ulusal ölçekte değişim vurgusu göz ardı edilmektedir. 5. YOKSUL YANLI TURİZME ELEŞTİREL BİR BAKIŞ Ulus-ötesi kuruluşların YYT yaklaşımı, yoksulluğu azaltma söylemine yönelik geniş ve bütünsel bir bakış açısı sergilemektedir. Birçok ekonomik olmayan fayda bu yeni turizm algısıyla vurgulanmaya başlanmıştır; bu faydalardan bazıları; kolektif yarar, kapasite artırımı, eğitim ve yetkilendirme, sosyal ve kültürel etkiler ve katılımı desteklemedir (Ashley ve Roe, 2002). Ancak bu noktada unutulmaması gereken, YYT tanımlarından da hatırlanacağı üzere yaklaşım anti-kapitalist bir düşünce üzerine inşa edilmemektedir. Yoksul Yanlı Turizm Ortaklık raporlarında da belirtildiği gibi, yeni-liberal yapılar kabul edilmekte ve bu küresel politik süreç içerisinde turizmin daha yoksul yanlı olmasının önünün açılması tartışılmaktadır. YYT nin anahtar kavramlarından bahsederken yaklaşımın bir teori ya da modele bağlı olmadığı belirtilmiştir. Ancak yoksul-yanlı turizm söylemini vurgulayan ulus-aşırı örgütlerin temel retorikleri liberal söylem üzerine kilitli durumdadır. Dünya Ticaret Örgütü gibi, küresel örgütler, esas hedefleri olan turizmle ekonomik büyüme stratejilerini, yoksul yanlı bir söyleme entegre ederek daha önce yoksulluğu azaltmada ulus-aşırı örgütlere yöneltilen eleştirilerin önünü kapatma çabası içerisindedirler. Çalışma kapsamında, yoksulluğun ulus-aşırı örgütlerin politika önerileri ile yapısal uyarlanma döneminde daha da içinden çıkılmaz bir hal aldığı görülmektedir (Zabcı, 2006: 112). Bir diğer değerleme ortaklık düşüncesiyle ilintili yapılacak olursa, yoksulluğu azaltmada yoksulyanlı turizm vurgusu kendini ortaklık fikri üzerinden tanımlamaktadır. STK, özel sektör, yerel, ulusal hükümetler ve ulus-aşırı örgütlerin turizmle yoksulluğu azaltmada paydaş oldukları açılımları yaklaşım kapsamında yer almaktadır. Ancak temel sektör olarak özel sektöre dikkat çekilmekte, özel sektör temelli ekonomik müdahalelerle yoksulun ekonomik sisteme dahil edilebileceği fikri üzerinde durulmaktadır. Burada belirtilmesi gereken nokta, yoksulyanlı turizm söyleminin özellikle gelişmekte olan ülkeler için iyimser bir senaryo olarak sunulmasıdır, ancak gözden kaçırılmaması gereken konu yaklaşımın uygulamada aksaklıklarla karşılaşmakta olduğudur. En önemli aksaklıksa sermaye birikim sürecinde küresel dinamiklerin genelde ulus-aşırı girişimlerden yana olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksulun turizme katılmasının teşvik edilmesi, önündeki yasal, bürokratik engellerin kaldırılması, devlet tarafından desteklenmeleri önerileri iyimser atılımlar olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu rekabetçi ortamda sermaye avantajlı durumdadır ve karlı görmediği alandan çekilme serbestliği çok fazladır (Simon and Duncan, 1988: 62-64). YYT mantığı kapsamında, turizmle yoksulluğu azaltmada güçlü şirketlerin kardan ziyade, yoksulu desteklemeyi seçmelerinin nasıl sağlanacağı bir ikilem olarak kendini göstermektedir. YYT yaklaşımında, eğer yapısal değişimler yapılmaz ise, yoksulluğu azaltma ümitleri gelişmekte olan ülkeler için sonuçsuz kalacaktır. Yapısal değişimlerden kasıt, yaklaşımın öncelikle ulusal hükümetlerce içselleştirilmesi sürecinden geçmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler temelinde, net fayda-zarar Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

110 Z. Önez Çetin analizlerinin yapılması, turizm dinamiğiyle yoksulluğun azaltılması gerekli pilot yoksul kesimlerin tespiti ve öncelik hedeflerinin belirlenmesi gereklidir. Harrison (2008) nın da belirttiği gibi YYT yaklaşımı yapısal değişim ihtiyacına yönelmeden, zenginliği ve kaynakların yeniden dağıtımını adil bir şekilde sağlamadan, yeni-liberal yaklaşımı benimsemiş ve uluslararası kapitalist turizm sistemine yönelmiştir. Bu formasyona bütünleşik çözümler geliştirilmediği taktirde yoksul için çok az kaynak mevcut olacaktır. 6. SONUÇ VE ÖNERİLER Turizm sektörü stratejik bir şekilde yönetilebildiği takdirde yoksulluğu azaltmada etkin bir araç olabilmesinin ötesinde, birçok farklı yoksulluğu azaltma programının (istihdam yaratımı, kapasite artırımı, eğitim vb.) tamamlayıcısı olabilir. YYT yaklaşımı çerçevesinde yoksulluğu azaltmaya yönelik bir dizi olumlu adım mevcuttur; ilk olarak yoksulluk algısı artık sadece gelir yoksulluğu çerçevesinde tanımlanmamaktadır. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri olan sosyal, çevre, kültür boyutları temelinde de yoksulluğu azaltma stratejileri tartışılmaktadır. İkincil olarak, YYT ortaklık tanımlarından hatırlanacağı gibi, yaklaşım kavramsal olarak geniş bir yoksulluğu azaltma boyutunu ortaya koymaktadır. Bireysel fayda yerine toplumsal faydaya; gelir yetersizliklerine ek olarak da yoksulluğun insani ve sosyal boyutları olan özgürlük ve fırsat eşitliği kavramlarına atıfta bulunmaktadır. Bu kavramlara ek olarak BM ST-EP programı ve DTÖ turizm rapor ve önerileri; adil dağılım, insan hakları, yaşam standartlarını iyileştirme, eğitimle toplumu güçlendirme, yetkilendirme, katılım gibi söylemlere yer vermektedir. Pozitif yöndeki gelişmeler üzerinden değerleme yapılacak olunursa, yoksulun yetkilendirilmesi, politika oluşturma süreçlerine dahil edilmesine yönelik gelişmeler, yoksula avantaj oluşturmaktadır. Bu doğrultuda yoksulun kendi bölgesinde söz sahibi olmasının önü açılmakta ve aidiyet duygusunu perçinlemektedir. Ancak turizmin yoksulluğu azaltma üzerinde yoksul yanlı söylemle uyumlu pozitif bir dinamiğin oluşturabilmesi, yaklaşım üzerinde bir dizi eksikliğin giderilebilmesine bağlıdır. Yaklaşımın esas hedefi yoksula ve diğerlerine yani yoksul olmayan kesimi de dahil ederek, net fayda sağlamın yollarını araştırmak olarak tanımlanmaktadır. Bu doğrultuda öncelik yoksulun turizmden fayda ve çıkarımlarının önünün açılması olarak belirlenmelidir. Yoksul olmayan kesimin turizmden orantısız bir şekilde faydalanmasının yolunu tıkayacak özel önlemler üzerinde ilerlemeler kaydedilmelidir. Bir diğer eksiklik, yaklaşımın yoksulluğu azaltmaya yönelik kendine özgü değer zinciri ve veri toplama analizlerin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Yoksulun kim olduğunu bilmeden, kimlere yönelik strateji geliştirileceğinin rastgele yöntemlerle yapılması, baştan yaklaşımın atıl sonuçlar doğurmasına sebebiyet verecektir. Bunlara ek olarak, ulusal düzeyde turizm sektörü hala ekonomik gelişmenin bir unsuru olarak değer kazanmakta, yoksulluğu azaltmakta bir araç olarak algılanmamaktadır. Öncelikli olarak turizmin yoksulluğu azaltabileceği görüşü merkezi ve yerel politika oluşturucular tarafından yerel, bölgesel, ulusal düzeyde benimsenmelidir. Küresel düzeyde oluşturulan yoksul yanlı turizm söylemleri, ulusal bazda içselleştirilmediği sürece küresel bir dayatma olarak algılanması kaçınılmazdır. Son olarak, yoksulluğu azaltmanın, farklı bir turizm yaklaşımı geliştirilerek aşılacağını beklemenin iyimser bir yaklaşım olduğu açıktır, turizm sektörü yoksulluk alanında yoksula odaklı doğru stratejilerle uygulandığı takdirde, diğer yoksullukla mücadele politikalarına katkı sağlayabilecektir. 106 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

111 Yoksulluğu Azaltmada Yeni Bir Yaklaşım: Yoksul - Yanlı Turizm KAYNAKÇA Ashley, C. (2000a). The Impacts of Tourism on Rural Livelihoods: Experience in Namibia, ODI Working Paper, London: ODI, No. 128, 1-34, Ashley, C., Boyd, C. ve Harold, G. (2000b). Pro-Poor Tourism: Putting Poverty At the Hearth of the Tourism Agenda, Natural Resource Perspectives Report, March 2000, No. 51, 1-6. Ashley, C., Roe, D. ve Harold, G. (2001). Pro-Poor Tourism Strategies; Making Tourism Work For The Poor: A Review of Experience, Pro-Poor Tourism Report, No.1, Ashley, C. (2006). Participation By the Poor in Luang Prabang Tourism Economy: Current Earnings and Opportunities of Expansion, Working Paper 273, London: Overseas Development Institute. Ashley, C. ve Roe, D. (2002). Making Tourism Work for the Poor: Strategies and Challenges in Southern Africa, Development Southern Africa, 19 (1), Birleşmiş Milletler (BM) (2004). A More Secure World: Our Shared Responsibility, Report of the High-level Panel of Threats, Challenges and Change. UN Publications. DB (2000/2001). World Development Report, Attacking Poverty, Washington D.C: World Bank. DB (2001). Comprehensive Development Framework: Meeting the Promise?, CDF Secretariat. De Jong, P. (2003). PATA: Harnessing Travel and Tourism as a Leading Force for Poverty Reduction, Paper Delivered at the Second Global Summit on Peace Through Tourism, Geneva, 4-9 February. DTÖ (2005). Sustainable Tourism-Eliminating Poverty (ST-EP): An Overview, T. Sofield and J. Bauer, Sustainable Tourism Cooperative Research Centre (Australia 2005). DTÖ (2010). Report of the World Tourism Organization to the United Nations Secretary, General in Preparation for the High Level Meeting on the Mid-Term Comprehensive Global Review of the Programme of Action for the Least Developed Countries for the Decade , WTO Publications. DTÖ-STEP (2011). Overview and Mission, ST-EP Stands for Sustainable Tourism for Elimination of Poverty,< unwtostep.org/> ( ) Gibbon, P. D. (1992). The World Bank and African Poverty , Journal of Modern African Studies, 30 (2), Gilbert, A.(1997). Work and Poverty during Economic Restructuring, IDS Bulletin, 28 (2), Goodwin, H. (2006). Community Based Tourism: Failing to Deliver, 61, Brighton: Institutte of Development Studies. Harrison, D. (2008). Pro-poor Tourism: A Critique, Third World Quarterly, 29(5), Uluslararası İşçi Örgütü (ILO) (2006). Preface to Social Dialogue and Poverty Reduction Strategies, (ed.) G.J. Buckley and G. Casale, Geneva: ILO Publication. Kakwani, N. ve Ernesto, M. P. (2000). What is Pro-poor Growth?, Asian Development Review, 18 (1), Muqbil, I. (2002). Asian Development Bank Signals Funding Pull and Visa Push, Travel Impact Newswire, New Edition 15, Wednesday, April 10, Norton, A. ve Foster, M. (2001). The Potential of Using Sustainable Livelihoods Approaches, Poverty Reduction Strategy Papers, (London: ODI). Plüss, C. ve Backes, M. (2002). Red Card for Tourism? 10 Principles and Challenges for a Sustainable Tourism Development in the 21st Century, Freiburg: DANTE (NGO Network For Sustainable Tourism Development). Scheyvens, Regina (2007), Exploring the Tourism-Poverty Nexus. Current Issues in Tourism, 10 (2), Shah, K. (2000). Tourism, the Poor and Other Stakeholders: Asian Experience, ODI Fair-Trade in Tourism Paper, London: ODI. Shitundu, J. ve Luvanga, N. (2003). The Role of Tourism in Poverty Alleviation, Tanzania Research Report, Repoa Publications, (3)4, Simon, D. ve Goodwin, M. (1988). The Local State and Uneven Development: Behind the Local Government Crisis, Polity Press: Basil Blackwell. Storey, D, Bulloch, H. ve Overton, J. (2005). The Poverty Consensus: Some Limitations of the Popular Agenda, Progress in Development Studies, 5 (1), Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

112 Z. Önez Çetin Walter, J. ve Pallavi, M. (2002). Exploration of the National Policy Issues Related to the Use of Tourism Development in Poverty Reduction in Southeast Asia, Conference Proceedings, Tourism in Asia, Hong Kong Polytechnic University, Hong Kong. Yoksul Yanlı Turizm Ortaklığı (Pro Poor Tourism Partnership) (1999). Sustainable Tourism and Poverty Alleviation Study, A Report to the Department for International Development, ODI publications. YYTO (2001). Pro-Poor Tourism Strategies: Making Tourism Work for the Poor, A Review of Experience, ODI publications. YYTO (2004a). Pro-Poor Tourism Projects,PPT Info Sheets, Sheet No (12). YYTO (2004b). Tourism and Poverty Reduction: Making the Links, PPT Info Sheets, Sheet No (3). YYTO (2004c). Tourism in Poverty Reduction Strategy Papers, PPT Info Sheets, Sheet No (9). YYTO (2011). What is Pro-poor Tourism? < org.uk/what_is_ppt. html> ( ) Yunis, E. (2005). Tourism enriches? Poverty Reduction, Tourism and Social Corporate Responsibility, Presentation on 16 June 2005, Wageningen University, Netherlands. Zabcı, F. (2006). A Poverty Alleviation Programme in Turkey: The Social Risk Mitigation Project, South East Europe Review, 9(1), Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

113 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa XVII. YÜZYILDA YAŞAMIŞ BİR BİLGİN: HEZÂRFEN HÜSEYİN EFENDİ Feyza TOKAT* Özet XVII. yüzyılın ünlü bir tarihçisi ve ansiklopedist bir bilgini olan Hüseyin Efendi, Hezâr-fenn lakabı ile şöhret bulmuş ve bu lakaba yakışacak bir şekilde her biri ayrı uzmanlık gerektiren bilim dallarında önemli eserler kaleme almıştır. Hezârfen Hüseyin Efendi, Kâtip Çelebi den sonra Batı kaynaklarından faydalanan ikinci Osmanlı müellifidir. Hayatı hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Hezârfen Hüseyin Efendi nin tıp, tarih, tasavvuf, dil, coğrafya ve devlet teşkilâtı konularında eserleri vardır. Bu çalışmada Hezârfen Hüseyin Efendi nin hayatı ve eserleri farklı kaynaklardan incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Hezârfen Hüseyin Efendi, XVII. Yüzyıl, Tarih Yazarları XVII. CENTURY SCHOLAR: HEZÂRFEN HÜSEYİN EFENDİ Abstract Huseyin Efendi, an eminent historiographer and scholar-encyclopaedist of the XVII. century, has found name under the pseudonym Hezâr-fenn and in a way that suits this pseudonym wrote important works in different branches of science each of which requires separate expertise. After Katip Çelebi, Hezârfen Hüseyin Efendi is the second Ottoman author benefiting from Western resources. Hezârfen Hüseyin Efendi, whose life is not known in advance, has works in various subjects as medical science, history, mysticism, language, geography, state organization each of which is a separate branch of science. In this study, the life and works of Hezârfen Hüseyin Efendi are examined from various sources. Key Words: Hezârfen Hüseyin Efendi, XVII. Century, Historiographers 1. HAYATI XVII. yüzyılın ünlü bir tarihçisi ve ansiklopedist bir bilgini olan Hüseyin Efendi, Hezâr-fenn 1 lakabı ile şöhret bulmuş ve bu lakaba yakışacak bir şekilde her biri ayrı uzmanlık gerektiren bilim dallarında önemli eserler kaleme almıştır. Bildiği Grekçe ve Latince sayesinde Kâtip Çelebi den sonra Batı kaynaklarından faydalanan ikinci Osmanlı müellifi olan Hezârfen Hüseyin Efendi nin (DİA, C 18: 544) hayatı hakkında bildiklerimiz çok azdır ve bu bilgiler de kendi eserlerindeki bilgiler ile Bursalı Mehmet Tahir ve Hilmizâde Rıfat Bey in yazdıklarından ibarettir. İstanköy (Kos) adasında doğan (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 244) Hezârfen Hüseyin Efendi nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Muhtasar Târih-i Umûmî de Hüseyin İbn Cafer el-istanköyî 1 Çok bilen, elinden çok iş gelen, bin hüner sahibi eş-şehir be- Hezârfenn şeklindeki kaydından baba isminin Cafer olduğunu anlaşılmaktadır. (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 244) Tahsiline memleketi olan İstanköy de başlayan Hüseyin Efendi, daha sonra İstanbul a gelmiş ve burada da tahsiline devam etmiştir. Fakat onun İstanbul a neden ve nasıl geldiği hakkında bilgimiz yoktur. Tahsilini bitirdikten sonra devlet hizmetine girmiştir. Devlet hizmetindeyken bir süre Divân-ı Hümâyun tercümanı Ali Ufkî Bey in yanında görev almıştır. Hüseyin Efendi nin H (M. 1669) tarihinde meydana gelen Kandiye Gazâsı (Girit in Fethi) nda bulunması da yine bu memuriyet sebebiyle olsa gerektir. O sıralarda muhtemelen defter eminliği görevinde bulunuyordu. (DİA, C 18: 544) Daha sonra ilme olan merakı sebebiyle devlet memuriyeti görevinden ayrılıp hayatını özel dersler vererek * Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Doktora Öğrencisi, DENİZLİ e-posta: feyzaturgut@yahoo.com.

114 F. Tokat sürdürmüş; kendisini okumaya, öğrenmeye, araştırmaya ve kitap telifine adamıştır. Hezârfen Hüseyin Efendi, ilme karşı duyduğu büyük alâka ile devrin büyüklerinin dikkatini çekmiş ve onların himayesini görmüştür. Fazıl Ahmet Paşa nın ve özellikle yeniçeri ağası ve velinimetim dediği Vezir İbrahim Paşa nın lütfuna mazhar olmuştur. (İlgürel, 1998: 5) Hezârfen Hüseyin Efendi kısa bir müddet IV. Mehmed in tarih hocalığı vazifesini de yapmıştır. Hezârfen Hüseyin Efendi ilk defa Batı kaynaklarından istifade eden ve edindiği malûmatı eserlerinde kullanan tarihçilerden idi. Bu arada, İstanbul u ziyaret eden Avrupalı âlimlerin pek çoğunu tanırdı ki, bunlar arasında Kont Ferdinand Marsigli, Demetrius Cantemir, Pétis de la Croix ve Antoine Galland ı sayabiliriz. (İlgürel, 1998: 6) Bin Bir Gece Masalları nı Fransızcaya tercüme ederek ilk defa Batı ya tanıtan Antoine Galland, Hezârfen Hüseyin Efendi ile karşılaşmalarını ve onunla ilgili düşüncelerini şöyle anlatmaktadır: 15 Eylül Cuma (1673) Büyükelçi hazretleri (Marquis de Nointel) namına Hüseyin Efendi isimli bir Türk tarihçisini ziyaret ettim. Bir Rum kilisesinden çevrilme Kilise Câmii denilen bir cami yakınında oturmaktadır. Bu camiin kapısı, dokunulmamış eski sütunlarla hâlâ süslüdür. Son Excellence namına kendisinden dostluğunu istedim ve kendisini buna hazır bulduğum hâlde, gönlünü daha fazla kazanmak üzere B. Büyükelçinin yolladığı bir çuha ve bir saten ceket verdim. O, beklemediği böyle bir şey verildiği için çok şaşırdı ve son Excellence ı bu tarz bir lütufta bulunmaya mecbur edecek hiçbir şey yapmamış olduğunu söyledi. B. Büyükelçinin ondan istediği dostluğu kendisine vermeyi arzu eylediğini ve bu hediyenin vücuda getirmiş olduğu bir tarih kitabına karşı bir takdir nişanesi olduğunu söyledim. Bunun üzerine, bana bu kadar değersiz bir şeyin bu derecede takdir edilmeye lâyık olmadığını, bu eseri asla beğenmediğinden bir yenisini yazmakta olduğunu ve yeni kitabı bitirir bitirmez son Excellence a takdim etmeyi ihmal etmeyeceğini söyledi. 16 Eylül Cumartesi (1673) Aynı Hüseyin Efendi, Excellence ı görmeye geldi. Excellence, ona sultanla vezirin yaptırmış olduğu portrelerini gösterdi. Ve Hüseyin Efendi, kendisine sofrasında yemek yediren Büyükelçinin nezaket ve ikramlarından pek memnun bir hâlde döndü. (Galland: 1998: ) Bu dostluk vesilesiyle Hüseyin Efendi birçok defa Fransa sefarethanesine yemeğe çağrılmış, bu davetlerin birinde Tenkihu t-tevârih adlı eserinin bir nüshasını Fransız elçisine hediye etmiştir. Şüphesiz ki bunların ve diğer Avrupalı arkadaşlarının yardımları sayesinde, Hezârfen Hüseyin Efendi, devrinde Garp tarihine ait kaynakların muhteviyatından istifade etmeyi ve onları kendi kitapları ile birleştirebilmeyi başarmıştır. (Lewis, 1962: 122) Mesela İtalyan coğrafyacı, tabiat bilgini ve Osmanlı askerî tarihi konusunda uzman Luigi Fernando Comte de Marsigli, L Etat Militaire de L Empire Otoman ı yazarken Hezârfen Hüseyin Efendi nin Osmanlı devlet teşkilât tarihine ait olan Telhîsü l-beyân ını Yahudi mütercim Abraham Gabai nin yardımıyla tercüme etmiş ve mezkûr eserinin özünü bu tercüme teşkil etmiştir. Fransız seyyah ve XVII. yüzyıl Fransız sefareti görevlilerinden Pétis de la Croix un Etat General de L empire Ottoman par un Solitaire Turc(Paris, 1695) u ile Giovanni Battista Donado nun Della Letterature de Turchi(Venezia, 1688) si Hezârfen in Telhîsu l- Beyân ından tercümelerle meydana getirilmiş eserlerdir. Tarihçiliğinin yanı sıra bestekârlığıyla da tanınan Kantemirogulları nın en şöhretlisi Demetrius Cantemir, ilk defa bir Batılı tarafından birinci elden kaynaklara dayanılarak yazılmış bir Osmanlı tarihi olarak bilinen History Of The Growth and Decay Of The Ottoman Empire adındaki eserini Hezârfen Hüseyin Efendi nin Tenkîhu t-tevârih-i Mülûk adlı meşhur tarihinden faydalanarak kaleme almıştır. (Özdemir, 2007: 14) İstanbul da ölen (Bursalı Mehmet Tahir,1329: 872) Hezârfen Hüseyin Efendi nin ölüm tarihi bazı kaynaklarda 1103/1691 (Babinger, 1950: 251; Lewis, 1962: 121; Yurdaydın: 1971: 134; DİA C 18: 544); bazı kaynaklarda da 1089/1678 (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 243) olarak geçmektedir. Bu kaynakların hiçbirinde de mezarının yeri hakkında bilgi yoktur. Hezârfen Hüseyin Efendi nin XVII. yüzyılın Osmanlı ilim ve kültür hayatında önemli bir yeri vardır. Hezârfen Hüseyin Efendi nin çok yönlü kişiliği farklı kültürlerden insanlarla iletişim kurmasını sağlamış ve tarihçi kişiliğini de desteklemiştir. Tarihî eserlerinde Yunan ve Roma tarihinden, İslam tarihinden, Osmanlı tarihinden bahsetmiş; ayrıca yaşadığı dönemin tarihî ve siyasî olaylarını da kaleme almıştır. Ama bu bilgileri yalın bir tarzda aktarmakla 110 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

115 XVII. Yüzyılda Yaşamış Bir Bilgin: Hezârfen Hüseyin Efendi kalmamış kendi görüşlerini de belirtmiştir. Telhîsu l-beyân Fî Kavânîn-i Âl-i Osman da idamın uygulanmaması, reayanın kolayca kapıkulu olabilmesi, tımarların ehil olmayanlara dağıtılması gibi konularda padişahı ve idarecileri eleştirmiştir. Hezârfen Hüseyin Efendi Kos adası doğumludur. Onun tıpçı kişiliğinin oluşmasında Kos adası doğumlu olan Hipokrat ın ve Hipokrat ın Kos adasında kurduğu Kos Tıp Okulu nun etkisi düşünülebilir. Tıp eserlerinde Yunan, Roma hekimlerinden olduğu kadar İslam tıbbının önde gelen bilginlerinden de iktibaslar yapmış ve tüm bu bilgilere kendi fikirlerini, tecrübelerini ilave etmiştir. Hezârfen Hüseyin Efendi nin başlı başına felsefeyle ilgili bir eseri olmasa da tıp ve tarih eserlerinde yeri geldikçe felsefî konulardan da bahsetmiştir. Tuhfetü l-erîbi n-nâfia li r- Rûhânî ve t-tabîb de Bukrat der ki mevcûd ve madûm olan eşyâ bulunmaz tâ kim mâzîde vücûdı bulunmadıkça lâkin ecsâm üzerine terkîb ile tefrîk müteâkib iken zann böyle ki teferruk-ı ebdân malûm olur ve mürekkeb olan mevcûd bulunur (Hipokrat der ki mevcut olan ve olmayan eşya, mazide yoksa yoktur varsa vardır; lâkin cisimler üzerinde birleşme ve ayrılma arka arkaya gelirken zannedilir ki bedenlerin (cisimlerin) ayrılması gerçekleşir ve mürekkep -bileşik- olan mevcut bulunur) 2 diyerek felsefeye olan ilgisini ve bilgisini de göstermiştir. Hezârfen Hüseyin Efendi nin tarihle ilgili kitapları, coğrâfî bilgiler de ihtiva etmektedir. Örneğin Tenkîhu t-tevârih te Çin ve Hint denizlerindeki bazı adalar ile enlem ve boylam üzerinde durmuştur. Tüm bunlara ek olarak Hezârfen Hüseyin Efendi dinî, tasavvufî, ahlâkî eserler yazacak kadar din ve tasavvuf bilgisine; karşılaştırmalı bir sözlük yazacak kadar yabancı dil bilgisine de sahiptir. Denilebilir ki Hezârfen Hüseyin Efendi gerçek bir münevver, çeşitli konularda ilim sahibi ansiklopedist bir bilgin, ünlü bir tarihçi, çok yönlü gerçek bir bilim adamıdır. 2. ESERLERİ Tevârih-i eslâfa ziyadesi ile merakı olan, geçen 2 Hezârfen Hüseyin Efendi, Tuhfetü l-erîbi n-nâfia li r- Rûhânî ve t-tabîb, Bosna Hersek Gazi Hüsrev Kütüphanesi R. 986, 6a/18-6b/1. asırlarda meydana gelen ahvâl-i beşeri tahkîk eden ve ekser-i hayâtını bu yolda sarf eden (Hilmizâde İbrahim Ri fat, 1313: 705) Hezârfen Hüseyin Efendi; tıp, tarih, coğrafya, tasavvuf, dil ve devlet teşkilatı gibi her biri ayrı bir uzmanlık gerektiren bilim dallarında önemli eserler kaleme almıştır. Bu bakımdan Hezârfenn lâkabını tam anlamıyla hak etmektedir. Eserlerinde bulunan ansiklopedik bilgiler onun bu eserleri kaleme alırken birçok kaynağa başvurduğunu göstermektedir. Örneğin Tuhfetü l-erîbi n-nâfia li r-rûhânî ve t-tabîb adlı tıbbî eserinde Hipokrat, Calinus, Aristo gibi Yunan hekimlerinin yanı sıra; İbn Sina, Razi, Zehravî gibi İslam tıbbının en önemli hekimlerinin eserlerinden de alıntılar yapmıştır. Yine Telhîsü l-beyân ı yazarken Âşık Çelebi, Şakâik, Lütfi Paşa, Ayn Ali gibi tarihçiler ile Tabakâtü l- Mâlik ve Şerh-i Siyer-i Kebîr gibi eserlerden istifade etmiştir. (İlgürel, 1998: 21) Diyebiliriz ki eserlerinin özünü muhtelif kaynaklardan toplanan bilgilerin bir araya getirilmesi ve daha sonra kendisine ait düşüncelerin aktarılması oluşturur. Eserlerinde üslûptan çok, anlama önem vermiş; genel olarak sözü fazla uzatmaktan kaçınmıştır. Hezârfen Hüseyin Efendi nin kaleme almış olduğu eserler şunlardır: 2.1. Tuhfetü l-erîbi n-nâfia li r-rûhânî ve t- Tabîb Türkçe yazılmış tıbbî bir eserdir. Bosna Hersek Gazi Hüsrev Kütüphanesi R. 986 da, Nuruosmaniye Kütüphanesi nr.3466 da, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nr de, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nr da, Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Tıbbı Türkî Talat 2 de, Reşid Efendi (Süleymaniye Kütüphanesi) 710 da, Şehit Ali Paşa (Süleymaniye Kütüphanesi) 2086 da, Millî Kütüphane nr de ve Mescid-i al- Hac Namr an-nablusi nr. 38 de nüshaları bulunmaktadır. (Osmanlı Medeniyeti Tarihi, 1999: 405; Osmanlı Tıbbî Bilimler Literatürü Tarihi, 2008: 287) Hezârfen Hüseyin Efendi, Tuhfetü l- Erîbi n-nâfia li r-rûhânî ve t-tabîb i daha önce yazdığı Lisān-ı Etıbbā isimli sözlüğün haşiyesi olarak yazmıştır. Eser makale diye adlandırılan üç ana bölümden oluşmaktadır. Eserin birinci bölümü genel tıp bilgisi ve hekimin sorumlulukları ile ilgilidir. İkinci bölüm Arap alfabetik düzeniyle yazılmış bir sözlüktür. Bu bölümde çeşitli bitki, besin, hayvansal Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

116 F. Tokat ürün ve madenlerin hangi hastalıklarda nasıl kullanıldığı anlatılır. Üçüncü bölüm kendi içinde birkaç fasl a ayrılır. Bu bölümde de yıldızlara, organlara, hıltlara (kan, safra, sevda ve balgamdan oluşan, ahlât-ı erbaa denen dört unsur) göre hastalıklar ve bunlara faydalı ilaçlar anlatılmıştır Telhîsu l-beyân Fî Kavânîn-i Âl-i Osman Osmanlı teşkilat tarihiyle ilgili bu eserini Kazasker Vişnezâde İzzetî Mehmet Efendi nin tavsiyesi üzerine kaleme almıştır. On üç bölümden oluşan eserde Osmanlı Devleti nin ortaya çıkışı, İstanbul şehrinin kuruluşu ve tarihî yapıları, saray görevlileri, Dîvân-ı Hümâyûn toplantıları, hazine gelir ve giderleri, taşra teşkilatı ve başta beylerbeyi ile sancak beyi olmak üzere taşra görevlileri, yeniçeriler ve öteki kapıkulu ocakları, Kırım hanları, sefere çıkma törenleri, saray düğünleri hakkında geniş bilgiler bulunmaktadır. Telhîsu l-beyân ın Venedik, San Marco, nr.91 de; Bibliotheque Nationale, Ancien Fonds nr.40 ta; Leningrad, Orient Institut, nr.357 de ve Bibliotheque Nationale, Supplem, turc nr.694 te olmak üzere dört yazma nüshası bulunmaktadır. (DİA, C 18: 545) Eser üzerine Sevim İlgürel in çalışması vardır. (İlgürel: 1998) Tenkîhu t-tevârih veya Tenkîhu t- Tevârih-i Mülûk Kendisine tarih dersi verdiği IV. Mehmed e sunulmuş özet hâlinde bir genel tarihtir. Bu eser o zamana kadarki bu türlü eserlerin özelliği olan olayların yıl yıl anlatıldığı analistik bir karakterde olmayıp, bir bakıma sistematik denilebilecek bir tarzda kaleme alınmıştır. Ayrıca o zamanki eserlerden farklı olarak, bu eserde, ilk defa olarak, Yunan ve Roma devirleri hakkında Yunanca ve Latince eserlerden faydalanmak suretiyle bilgi verilmiştir. (Yurdaydın, 1971:135) Bir giriş, dokuz bölüm ve iki hatimeden oluşan eserde sırasıyla İran tarihi, Sâsâniler, Batlamyuslar, Hz. Muhammed, ilk halifeler, Emevîler, Abbâsîler, Fâtımîler, Osmanlılar, Roma İmparatorluğu nun kuruluşu ve bazı ünlü Yunan filozofları, İstanbul ve Bizans İmparatorları, Çemberlitaş ve Dikilitaş, Cenevizliler in Roma yı ele geçirmesi, Çin, Maçin, Hıtay ve Hoten, Çin ve Hint denizlerindeki bazı adalar, burada yaşayan insanların kanunları, dinleri, ilim, ahlâk, örf ve âdetleriyle Amerika nın keşfi hakkında bilgi verilmiş, birinci hatimede enlem ve boylamlarla fersah ve mil üzerinde durulmuş, ikinci hatimede ise müellif cemiyet ve devlet hayatıyla ilgili görüşlerini açıklamıştır. Eserin Türkiye ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde pek çok yazma nüshası bulunmaktadır. (Babinger, 2000: 253; DİA, C 18: 545) British Museum nr. Or te kayıtlı nüshanın müellif hattıyla yazılmış nüsha olması kuvvetle muhtemeldir. (Yurdaydın, 1971:135) Tenkîh üzerinde bilhassa batılı müelliflerin yaptığı çalışmalar dikkat çekicidir: Yunan filozofları hakkındaki bab, H.F. von Diez tarafından Denkwürdigkeiten von Asien, I, 71 vd.da; Danişmendlilere dair bab, A.D. Mortmann tarafından ZDMG, XXX, 468 vd.da yayınlanmıştır. (Şeşen, 1998: 315) Eserin bir bölümü üzerine Kerim Özdemir yüksek lisans tezi yapmıştır. (Özdemir: 2007) Muhtasar Târih-i Umûmî İsminden de anlaşılacağı gibi genel bir dünya tarihidir. Bursalı Mehmet Tahir in Osmanlı Müellifleri nde ayrı bir eser olarak adı geçse de Tenkîhu t-tevârih in bazı kısımlarının biraz değiştirilmiş şeklinden ibaret olduğu için bazı kaynaklarda ayrı bir eser olarak sayılmamaktadır. (Anhegger, 1953:365) Târih-i Devlet-i Rûmiyye Genel olarak Latin ve Yunan tarihlerinden, bazı kısımları da İslam tarihinden iktibas suretiyle meydana getirilmiştir. Bursalı Mehmet Tahir in Osmanlı Müellifleri nde ayrı bir eser olarak adı geçse de Tenkîhu t-tevârih in bazı kısımlarının biraz değiştirilmiş şeklinden ibaret olduğu için bazı kaynaklarda ayrı bir eser olarak sayılmamaktadır. (Anhegger,1953: 365) Tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi nr.2641 dedir Kâtip Çelebi nin Takvîmü t-tevârihi ne Zeyl Kâtip Çelebi nin Takvîmü t-tevârih adlı eserine yazdığı zeyldir. Bu eserin bir nüshası 112 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

117 XVII. Yüzyılda Yaşamış Bir Bilgin: Hezârfen Hüseyin Efendi Köprülü Kütüphanesi nr.1064 te kayıtlıdır. (DİA, C 18: 545) Telhîsü l-beyân Fî Tahlisi l-büldan Müellifin hayatının sonlarına doğru kaleme aldığı, İslâm devletlerinden ve ünlü hükümdarlardan bahseden otuz iki fasıl hâlinde bir eserdir. Herkesin kolayca anlayabilmesi için eserin seciden uzak sade bir dille kaleme alındığı özellikle belirtilmektedir. (DİA, C 18: 545) Nüshaları İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı nr. K 185 ve Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu nr. 788/3 te bulunmaktadır. (İlgürel, 1998: 12) Tercüme-i Lûgat-i Hindî Hüseyin Efendi nin Özbek elçisi Feyzullah Efendi nin yardımıyla meydana getirdiği, Hintçe kelimelerin Farsça ve Türkçe karşılıklarından oluşmuş bir sözlüktür. Bir nüshası Yıldız Kütüphanesi nde bulunmaktadır. (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 244) Lisânü l-etibbâ fî Lûgati l-edviye Türkçe bir eserdir. Hastalıkların, mizaçların, bünyelerin kısaca tarifi verildikten sonra bazı basit ilaçların adları da yer almaktadır. (Osmanlı Medeniyeti Tarihi, 1999: 421) Lisânü l-etibbâ fî Lûgati l-edviye bir tıp sözlüğüdür. Bu sözlüğün birinci kısmı Arapçadan Türkçeye; ikinci kısmı ise Türkçeden Arapçaya tıp maddelerini içine almaktadır. Eserin Şehit Ali Paşa kitaplığı nüshasını (nr.2086) incelemiş bulunan Adnan Adıvar, eserde ilaçların Yunanca isimlerine rastladığını, ancak Bursalı Mehmet Tahir in söylediği gibi İbranice ve Berberce tabirlerin bulunmadığını söylemektedir. (Adıvar, 1991:138) Kahire- Mısır Hidiv Kütüphanesi Türkçe Yazmaları 8632/1, 8632/2; Milli Kütüphâne (Çankırı İl Halk Kütüphanesi) 118/1; Türk Dil Kurumu Kütüphanesi Türkçe Yazmaları B.51; Mısır Milli Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Lugatı Türkî 19; Reşid Efendi (Süleymaniye Kütüphanesi) 705; Hamidiye (Süleymaniye Kütüphanesi) 1041; Şehit Ali Paşa (Süleymaniye Kütüphanesi) 2086; Bağdatlı Vehbi Efendi (Süleymaniye Kütüphanesi) 1474 eserin tespit edebilen nüshalarıdır. (Doğan, 2010: 78) Fihrisü l-evrâm Çeşitli ilaçların Arapça, Farsça, İbranice ve Yunanca karşılıkları Türkçe olarak verilmektedir. (Osmanlı Medeniyeti Tarihi, 1999: 421) Adnan Adıvar, bazı kaynaklarda ayrı bir eser olarak gösterilen Fihrisü l-evrâm ın, Lisânü l-etibbâ ile aynı eser olduğunu belirtmiştir. (Adıvar, 1943: 137) Eserin Reşid Efendi (Süleymaniye Kütüphanesi) nr.705/2 de, Hamidiye (Süleymaniye Kütüphanesi) nr.1041/14 te, Bağdatlı Vehbi (Süleymaniye Kütüphanesi) nr.1474 te ve Şehid Ali Paşa nr. 2086/2 de kayıtlı nüshaları bulunmaktadır. (Türkiye Tıbbî Bilimler Literatürü Tarihi, 1984: 386) Enîsü l-ârifin ve Mürşidü s-sâlikîn Kısa anekdotlarla verilen siyasete ve ahlâka dair kuralların toplandığı bir eser olup 1090 da (1679) telif edilmiştir. Vatikan Kütüphanesi nde Vat. Turco 94 te, Süleymaniye Kütüphanesi nde Düğümlü Baba, nr.227 de ve İngiltere Millî Kütüphanesi nde Türkçe Yazmaları Or da nüshaları bulunmaktadır Câmiü l-hikâyât: Otuz sekiz hikâyeyi ihtiva eden eserin baş tarafında bir fihristi vardır. (Bursalı Mehmet Tahir, 1337: 185) İslâm dünyasında Kelile ve Dimne, Türk edebiyatında ise Hümâyunnâme adı ile tanınmış olan Beydeba ya ait ünlü Hint eserinden naklen ahlâkî ve siyasî nasihatler ihtiva eden motiflerdir. (Bursalı Mehmet Tahir, 1329: 873) Bir nüshası Topkapı Sarayı Kütüphanesi Koğuşlar Kitaplığı nr. 919 dadır Mehâsinü l-kelâm ve l-hikem fî Şerhi İsmillâhi l-a zam Tasavvufa dâir bir eser olup mukaddimesinde Nakşibendî tarikatına mensup olduğunu belirtmiştir. (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 244) Risâle-i Hikemiyye Bursalı Mehmet Tahir, hikmet ve ahlâk üzerine yazılmış Türkçe bir risale olduğunu belirtir ve Hezârfen Hüseyin Efendi nin kendi el yazısıyla yazdığı nüshasının şahsî kütüphanesinde olduğunu söyler. (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 245) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

118 F. Tokat Şerhü l-lemati n-nûrâniyye fi l-evrâdi r-rabbâniyye Tasavvufî bir eserdir. (Bursalı Mehmet Tahir, 1342: 244) Misbâhül-Münîr fî Ehâdîsil-Beşîrin-Nezir 3 Hadis ilmi üzerine yazılmış Arapça bir eserdir. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nde nr.07 Ak 206/2(a) da bir nüshası vardır. Bu eserden Bursalı Mehmet Tahir ve diğer kaynaklar bahsetmemiştir. Hezârfen Hüseyin Efendi nin burada bahsi geçen eserlerinin dışında ona mâl edilen başka eserler de vardır. E. Blochet, Seyyid Ali Ekber-i Hitai nin Hitay-namesi ni (Anhegger, 1953: 365); Pétis de la Croix, Kanuni Sultan Süleyman ın Nasihat-nâmesi ni (İlgürel, 1998: 34) Hezârfen e atfetmişlerdir. Diyânet İslam Ansiklopedisi ne Hüseyin Efendi, Hezârfen maddesini yazan Mücteba İlgürel, İbn Baytar ın eserinden tercüme olan Terceme-i Müfredât adlı eseri, Adnan Adıvar ın Osmanlı Türklerinde İlim adlı eserine dayanarak Hezârfen Hüseyin Efendi ye ait göstermiştir. Ancak Adıvar, kitabında, bahsi geçen eserin müellifinin Hezârfen in çağdaşı Mehmed b. Ahmed b. İbrahim olduğunu belirtir. (Adıvar, 1949: 138) Aynı yanlışı Telhîsü l-beyân ı hazırlayan Sevim İlgürel de yapmıştır. 3. SONUÇ XVII. yüzyılın ünlü tarihçisi ve ansiklopedist bilgini Hezârfen Hüseyin Efendi, bildiği yabancı diller sayesinde hem Batı kaynaklarından hem de Doğu kaynaklarından faydalanmıştır. Toplam on altı tane eseri olan Hezârfen Hüseyin Efendi nin eserlerinden altısı tarihî, altısı dinî ve tasavvufî, üçü tıbbî, biri de dille ilgilidir. Bu eserlerden biri olan Misbâhül-Münîr fî Ehâdîsil-Beşîrin-Nezir den onunla ilgili yapılan çalışmaların hiçbirinde bahsedilmemiştir. İlk kez bu çalışmada Misbâhül-Münîr fî Ehâdîsil-Beşîrin-Nezir, Hezârfen Hüseyin Efendi nin eserleri arasında gösterilmiştir. Yine yapılan çalışmalarda onun eseri olarak belirtilen Terceme-i Müfredât, Hezârfen Hüseyin Efendi nin eseri değildir. Hezârfen Hüseyin Efendi nin hayatı ve eserleri üzerine yapılan çalışmalar genellikle onun tarihçi yönünü vurgulayan çalışmalardır. Onun tarihî eserleri kadar tıbbî, dinî, tasavvufî eserleri de araştırmacılar tarafından bilim dünyasına yeniden kazandırılmayı beklemektedir. 3 T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Yazmaları Kataloğu, ( ) 114 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

119 XVII. Yüzyılda Yaşamış Bir Bilgin: Hezârfen Hüseyin Efendi KAYNAKÇA Adıvar, A. (1991). Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi Yayınları, İstanbul. Anhegger, R. (1953). Hezarfen Hüseyin Efendi nin Devlet Teşkilatına Dâir Mülâhazaları, Türkiyat Mecmuası, 10 ( ), s Babinger, F. (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, 3. Baskı, (Çev: C. Üçok), Kültür Bakanlığı Yayınları/435, Ankara. Bursalı Mehmet Tahir (1329). Hezârfen Hüseyin Efendi, Türk Yurdu, 5/1, İstanbul. (1342). Osmanlı Müellifleri III, Matbaa-i Amire, İstanbul. (1337). Hezârfen Hüseyin Efendi, Dergâh Mecmuası, 1/12, 185, İstanbul. Doğan, Ş. (2010). XVI ve XVII. Yüzyıl Türkçe Tıp Yazmalarına Genel Bir Bakış, Müjgân Cumbur Armağanı (Haz: Prof. Dr.Tuncer Gülensoy), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, s , Ankara. Galland, A. (1998). İstanbul a Ait Günlük Hatıralar 1672/1673, 3. Baskı, 2.C (Çev: N. S. Örik), TTK Yayınları, Ankara. Hilmizâde İbrahim Ri fat (1313). "Hüseyin Sehir be- Hezârfen", Ma lûmât, IV/82, İstanbul, s Türkiye Kütüphaneleri İslami Tıp Yazmaları Kataloğu Arapça, Türkçe ve Farsça (1984). (Ed: E. İhsanoğlu), IRCICA, İstanbul. Osmanlı Medeniyeti Tarihi (1999). 2. C, (Ed: E. İhsanoğlu), İstanbul. Osmanlı Tıbbî Bilimler Literatürü Tarihi (2008). (Haz: E. İhsanoğlu, R. Şeşen, M.S. Bekar, G. Gündüz, V. Bulut), ISAR, İstanbul. İlgürel, S. (1998). Hezarfen Hüseyin Efendi Telhîsü l- Beyân Fî Kavânîn-i Âl-i Osmân, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. İlgürel, M. (1998). Hezarfen Hüseyin Efendi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 18, s , İslam Araştırmaları Merkezi, İstanbul. Menage, L.(1971). Husayn Hezârfenn, Encylopedia of Islam, (Ed: B. Lewis, V.L. Ménage, Ch. Pellat and J. Schacht), 2. Baskı, C III, s Özdemir, K. (2007). Hezarfen Hüseyin Efendi nin Tenkîhu t-tevârih Adlı Eserinin Selçukluların Zuhurundan Osmanlı Devleti nin Kuruluşuna Kadar Geçen Bölümlerinin Transkripsiyon ve Değerlendirilmesi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Manisa. Şeşen, R. (1998). Müslümanlarda Tarih- Coğrafya Yazıcılığı, İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştırma Merkezi (IRCICA), İstanbul. Yiğit, Ş. (1968). Hezarfen Hüseyin Efendi nin Hayatı ve Eserleri (Basılmamış Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Edebiyat Fakültesi Tarih Seminer Ktp., nr.1187, İstanbul. Yurdayın, H.G. (1971). İslâm Tarihi Dersleri, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Yazmaları Kataloğu. ( ) Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

120

121 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa MAKRO EKONOMİK AÇIDAN TÜRKİYE NİN ALTERNATİF ENERJİ İHTİYACININ ÖNEMİ Haldun SOYDAL* - Zekeriya MIZRAK** - Murat ÇETİNKAYA*** Özet Hammadde ihtiyacına yönelik artışlar sanayi devrimi ile başlamaktadır. Küreselleşme ile hız kazanan uluslararası ticaret beraberinde enerji kaynaklarının önemini gittikçe güçlendirmiştir. Artan enerji ihtiyacı ülkeleri alternatif enerji kaynakları arayışına da itmiştir. Ayrıca ülkelerin enerji politikaları sadece ülke ekonomileri için değil bir ülkenin dünyadaki siyasal ve uluslararası ilişkilerdeki rolü açısından da büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada son yıllarda önemi giderek artan alternatif enerji politikalarının Türkiye ekonomisi açısından önemi incelenecektir. Alternatif enerji kaynaklarının durumu, verimliliği, Dünya ülkeleri ve Türkiye ekonomisi içindeki payı ortaya konulacaktır. Alternatif enerjinin geliştirilmesi ya da maksimum fayda sağlayacak biçimde kullanılmasına olanak sağlayacak teşviklerin uygulanması konusunda değerlendirmeler yapılarak, Türkiye nin enerji politikaları,diğer dünya ülkeleri örnekleriyle de kıyaslanmak suretiyle, çeşitli verilerle desteklenerek dünü, bugünü ve geleceği açısından ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Alternatif Enerji, Türkiye'nin Enerji Politikaları, Nükleer Enerji. FROM IMPRANTANCE OF ALTERNATIFE ENERGY NEED OF TURKEY Abstract Increases in the needs for raw materials begin with the industrial revolution. The international trade that gained momentum with globalization, increasingly strengthened the importance of energy resources. Increasing energy needs, has led countries have also sought alternative sources of energy. In addition, the countries' energy policies have a great importance not only in terms of national economies of countries and also for the role of political and international relations in the world of a country. In this study, the importance of alternative energy policies that is growing in recent years, will be examined in terms of importance for Turkey's economy. The potential of alternative energy sources, its efficiency, and its share in the world country's and Turkey economy will be introduced. By evaluating of the alternative energy development or the implementation of incentives that will provide to use maximum benefit and by supporting a variety of datas, to compare against other countries in the world by examples, Turkey's energy policies will be discussed in terms of its past, present and future. Key Words: Alternative (Renewable) Energy, Turkey s Energy Policies, Nuclear Energy 1. GİRİŞ Son iki yüzyıldaki gelişmeler, dünyada hammaddenin, enerji kaynaklarının önemini arttırmıştır. Birinci adımda sanayi devriminin gerçekleşmesi, endüstride çıktı oranlarının artmasını sağlayacak teknolojik altyapı, makine teçhizat sistemlerinin gelişmesi dünyada özellikle hammadde ihtiyaçlarını arttırmıştır.artan hammadde ihtiyacı bu ülkelerin kendi kaynakları dışında dünyanın neresinde olursa olsun hammadde elde etmek için sömürgeleştirme, gerekirse işgal etme arzusunu güçlendirmiştir.daha fazla kar elde etmek isteyen işletmeler pazar paylarını arttırmak için, dünyada toplam talebi yukarıya çekerek daha fazla tüketmeyi ve artan tüketime karşı daha fazla üreterek maksimum karı tutturabilmek için, şirket bünyelerini ÇUŞ bünyelerine taşımışlar * Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, KONYA e-posta: hsoydal@gmail.com ** Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü Öğretim Üyesi, KONYA e-posta: zmizirak@selcuk.edu.tr *** Yrd. Doç. Dr., Gazi üniversitesi, Bankacılık Yüksek Okulu, ANKARA e-posta: mcetinkaya@gazi. edu.tr

122 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya ve dünyanın her yerinden ucuz maliyetli hammadde teminine çalışmışlardır. Jeolojik araştırmalar arttırılmış, özellikle petrol bölgeleri, bir çok Batı ülkesi tarafından tespit edilerek gelecek yüzyılda bu bölgelerdeki rezervleri kontrol etmek için siyasi organizasyonlar tasarlanmıştır. İçinde bulunduğumuz son yüzyılda küreselleşmenin artması, uluslararası ticaretin zenginleşmesi enerji ihtiyacını daha fazla arttırmaktadır. Ülkeler arası rekabet artmış, ve bu rekabeti arttırmak için mutlak surette enerji kaynaklarının kontrolünün gerekliliği ortaya çıkmıştır.fakat şu bilinmektedir ki; mevcut şartlarda enerji kaynaklarının rezervleri hem sınırlıdır, hem de dünyadan her ülkeye eşit oranda dağılmamakta, belirli bölgelerde yer almaktadır.bu nedenle, bilinen enerji kaynaklarının yerine ikame edebilecek alternatif enerji kaynakları çalışmaları hız kazanmış, özellikle gelişmiş ülkeler bu konuda çok önemli araştırma geliştirme fonu ayırmış ve deneysel çalışmalarla uygulanabilirliğini sağlamak için bir çok element üzerinde kimyasal uygulamalar ve yine doğada bulunan birçok farklı alanlardan yararlanılarak yeni enerji kaynakları yaratmanın sınırlarını zorlamaktadırlar. Türkiye açısından bu konunun önemi, gerek makroekonomik açıdan ciddi bir enerji ithalatçısı olması ve cari işlemler dengesine döviz çıkışlarının olumsuz yansıması ve bulunduğu jeostratejik coğrafi konumu enerji kaynaklarının nakline uygun olması ya da bir başka deyişle coğrafi sınırlarına yakınlığı, Türkiye nin enerji politikalarının üzerine daha fazla yoğunlaşmasını ve önem atfetmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca Anadolu coğrafyasının jeofiziksel açıdan alternatif enerji kaynakları üretimine müsaitliği ve geleceğin en önemli alternatif enerjisi olup kullanılacağı kabul edilen Bor, Uranyum ve Toryum gibi kimyasal elementlerin sınırlar içerisinde dünya rezerv oranlarının ciddi bir yoğunluğuna tekabül etmesi Türkiye yi çok ciddi bir konuma getirmektedir. Bu nedenle dünyada her zaman çok önemli olan ama son yıllarda daha da artan ve özellikle gelişmiş ülkelerce birçok çalışmaya konu olan enerji konusunun dünya ve Türkiye açısından önemini değerlendirerek neler yapıldığını ve yapılması gerektiğini ortaya koyacağız. 2. DÜNYA DA ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARININ KULLANIMI Dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına en fazla ilgi gösteren ülkelerin başında Almanya gelmektedir.danimarka, Finlandiya, İspanya, İrlanda, Hollanda, Amerika gibi ülkeler de yenilenebilir enerjiye yoğun ilgi göstermektedir. Dünya da biyoenerjiden elde edilebilecek yıllık enerji, MW samandan, MW hayvan atıklarından, MW orman atıklarından, MW çöplerden ve MW şeker kamışı, odunsu bitkiler gibi enerji tarlalarından olmak üzere yaklaşık toplam MW gibi büyük bir potansiyele sahiptir. Biyoenerji elde etmek için harcanan enerji ve %20 dolayında bir çevrim göz önüne alındığı zaman yılda net 3000 MW gibi bir enerji elde edilebileceği açıkça görülmektedir (Fidan, 2006, s:30). Finlandiya ürettiği elektriğin %22 sini, İsveç ise %20 sini enerji ormanları yetiştirerek elde edilmektedir. Kanada ve Yeni Zelanda içinde biyoenerji kullanımı geçerli olmakla birlikte Brezilya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinde de biyoenerji kullanımı giderek artış göstermektedir. Örneğin Brezilya da 6 milyon araç ta yakıt olarak şeker kamışından üretilen metanol kullanılmaktadır (Ulusaler, 2007,s:29) Dünya da toplam su miktarı milyon m3 tür. Bu su miktarının %97,5 i denizlerde ve okyanuslardaki tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan %2,5 lik pay tatlı su kaynağıdır ve çeşitli amaçlar için kullanılabilmektedir. Fakat tatlı su miktarının %68,7 si kutuplarda buzul kütle, %0,8 i yeraltında fosil, %30,1 i yeraltı suyu ve %0,4 ü yerüstü suyu ve atmosferik buharlardan oluşmaktadır. Dünya teorik hidrolik potansiyeli yaklaşık TWh/yıl, teknik yapılabilir hidroelektrik potansiyeli yaklaşık TWh/yıl, ekonomik olarak yapılabilirlik potansiyeli ise yaklaşık TWh/yıl dır. Bu değerin 2003 yılı itibari ile 728,5 GW kurulu gücü işletmede, 100,7 GW ı inşa aşamasındadır. Yapımı planlanan kısmı ise 337,9 GW dir. Hidroelektrik enerji bugün dünyada üretilen toplam elektrik enerjisinin yaklaşık %20 sini sağlamaktadır. AB ülkeleri içinde hidroelektriğin ulusal elektrik üretiminde %50 den fazla bir paya sahip olan ülkeler Avusturya %70, Letonya 118 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

123 Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi Tablo 1: Dünya Biyokütle Enerji Potansiyelinin Kıtasal/Bölgesel Dağılımı ( ) %70, İsveç %50, ve bu ülkeleri takibende Portekiz %35, Romanya %35, Slovenya %27 gelmektedir(dektmk, 2004). Tablo 2: Hidroelektrik Enerji Potansiyelinin Kıtasal/Bölgesel/Ülkesel Dağılımı Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

124 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya Tablo 3: Dünya Hidroelektrik Enerji Kullanımında Başat Ülkeler (2006) Dünya da jeotermal enerjiye bakıldığında 2000 yılı verilerine göre toplam elektrik üretiminin %1,6 sı jeotermal enerjiden sağlanmaktadır. Jeotermalden elektrik üreten ülkeler arasında 2228 MWe ile ABD, 1909 MWe ile Filipinler, 785 MWe ile İtalya, 775 MWe ile Meksika, 590 MWe ile Endonezya, 547 MWe ile Japonya ilk sıralarda yer almaktadır. Çevre bilincinin gelişmesi ile jeotermal enerji dünya ülkelerinde kent ısıtmasında kullanılmaktadır. ısıtma, soğutma termalizm gibi doğrudan kullanım kapasitesi 2000 yılı itibariyle MWt e ulaşmıştır (Arslan, Darıcı, Karahan, 2001). Dünyada jeotermal enerji üretiminde ABD, Filipinler, İtalya, Meksika ve Endonezya ilk beş sırayı almaktadırlar. Dünya jeotermal ısı ve kaplıcaları sıralamasında ise potansiyel açısından ilk beş ülke ; Çin, Japonya, ABD, İzlanda ve Türkiye dir. (Ulusaler, s:29). Dünya da rüzgar enerjisi üzerine yapılan araştırmalara bakıldığında rüzgar gücünün şu anda dünyada en hızlı yayılan enerji kaynaklarından biri olduğunu göstermiştir. EWEA(Avrupa Rüzgar Enerjisi Briliği) nın yaptığı araştırmalara göre, Avrupa nın 2002 yılındaki toplam kurulu gücü MW tır. Bu rakam 1990 yılında 2160 MW, 1994 yılında 3738 MW, 1997 yılında ise 7000 MW olmuştur. Son yıllarda dünyada ortalama kurulu gücün artış oranı %34 tür. EWEA, 2010 yılında hedef olarak MW olarak belirlenmiştir. Avrupa ülkelerinde özellikle Almanya ve Danimarka da rüzgardan enerji üretimi düşüncesi sanayi safhasına gelmiştir (Nazlı,2007, s:38). Bugün dünyadaki toplam teknik olarak işe koyulabilir rüzgar kaynağı yılda TWh tir ve bu değer dünyanın 1998 yılındaki toplam elektrik tüketiminin yaklaşık 4 katıdır yılına kadar dünya elektriğinin %10 u rüzgar gücüyle sağlansa da rüzgar potansiyelinin çoğu hala kullanılmamış durumda olacaktır. Uluslar arası Enerji Ajansı na göre dünya elektrik tüketimi 2 katına çıkarken, rüzgardan elde edilecek elektriğin oranı TWh ile eş değer olan %10 rakamı şeklinde görülmektedir (Uyar, 1999). Dünya da güneş enerjisi potansiyeline baktığımızda, Dünya da güneş enerjisi tüketiminin toplam enerji içindeki payı tahminlerine bakarsak, 2010 yılı için %0,1 ve 120 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

125 Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi 2030 yılı içinde %1,4 şeklindedir. Avustralya, Japonya, İsrail ve ABD güneş enerjisinden yararlanan ülkelerin başında gelmektedir. İsrail de güneş enerjisi ile her yıl 300 bin ton petrole eşdeğer enerji elde edilmektedir ( Güneş pili kurulu gücü açısından bazı ülkelerin yüzdelerine bakarsak, Japonya %48.6 ile en büyük değere sahiptir, Almanya %21 iken ABD ise %16 dır. Tablo 4: Dünya Toplam Enerji Tüketimi İçerisinde Güneş Enerjisinin Yeri Şekil 1: Dünya nın Farklı Bölgelerinde Yıllık Ortalama Güneş Enerjisi Miktarı Tablo 5: Güneş Enerjisi Kullanımında Başlıca Ülkeler Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

126 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya Dünya da nükleer enerji kullanımına baktığımızda dünya elektrik gereksiniminin %17sini karşılamaktadır. Ayrıca tıp ve endüstride de bir çok alanda işletilmektedir. Günümüzde 31 ülke nükleer enerji santrali işletmektedir. Dünya genelinde 1000 den fazla ticari, askeri ve araştırma amaçlı nükleer reaktör işletilmektedir yılında dünya nükleer enerji durumuna bakıldığında kurulu santrallerin net gücü MWe ve üretilen enerji 2544 TWh dir (Nalbant, 2003, s:61). ABD elektrik üretiminde nükleer enerjiyi %20 oranında kullanmaktadır. Dünya 21. yüzyıla girerken tükettiği 8.8 milyar ton petrol eşdeğerinin %7,6 sının nükleer enerjiden tüketmiştir. Nükleer enerji dünya enerji üretimimin yaklaşık olarak %7,6 sına sahiptir. Nükleer enerji santralleri için kuruluş maliyetlerinin çok yüksek olması ve atıklar sorununa kalıcı bir çözüm getirememiş olması nedeniyle giderek kullanımdan çıkartılmaktadır. Tablo 6: Nükleer Elektriğin Dünyadaki Enerji Payları (TAEK, 2000) ÜLKE Nükleer Elek. ÜLKE Nükleer Elek. Payı % Payı % Fransa 77 Finlandiya 31 Belçika 58 İspanya 27 Slovakya 53 İngiltere 23 Ukrayna 46 ABD 20 İsveç 44 Çek. Cum. 20 Macaristan 39 Rusya Fed. 15 G. Kore 39 Kanada 13 İsviçre 36 Arjantin 8 Japonya 34 G. Afrika 7 Almanya 31 Hindistan 4 Tablo 7: Dünya Nükleer Enerji Reaktörlerinin Ülkelere Göre Dağılımı (2007) 122 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

127 Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi 3. ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARINI İÇEREN POLİTİKALARIN İZLENMESİNİN NEDENLERİ Dünya siyasi tarihine baktığımızda, ilk çağ ve orta çağda medeniyetlerin çatışma alanlarının ve güç mücadelelerinin diğer bölgelere göre daha yüksek oranda seyrettiği Anadolu, Mezopotamya gibi önemli coğrafi alanlarda kurulan medeniyetlerin, çağına göre ticari kapasiteleri yüksek ülkeler olduğu, tarihsel verilerle bilinmektedir. Bu alanlarda, çağlar boyunca ipek gibi, buğday gibi temel gıda ve kullanım maddelerinin bulunduğu ve bunlara erişmede kullanılan yolların geçtiği artellerin hegomonyatif güç unsuru olan Hitit, Asur, Pers, Mısır gibi medeniyetlerce kontrol altına almak için ciddi mücadelelerin yapıldığı görülmektedir. Bu günün koşullarında kullanılan hammaddelere sahip olan ülkeler, dönemin zengin ve gelişmiş ülkeleri arasında gösterilmektedir. Agamennon Truva ya, Helen için değil zenginliği için gelmiştir. Şuppililuma Mısır ı kraliçenin güzelliği için değil zenginliği için istemektedir.nabukadnezzar, dünyanın ilk yer altı dağıtım kanallarını ve sulama kanallarını inşa ederek daha fazla üretimle süper güç olmuştur.ve yüzyıllar geçtikçe aslında tarih bize hiçbir şeyin değişmediğini, hammadde ve kaynaklara sahip olma savaşının bugün sadece ad değiştirdiğini, Nabukadnezzar ın Nabucco ya isim verdiğini Mezopotamya nın hala aynı mücadeleye sahne olduğunu, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerce şekillendirildiğini, Hazar havzası için yapılan mücadeleyi, kısaca tarihsel reel politiğin ve gerçeklerin değişmediğini, sadece oyuncuların ve oyun alanlarının değiştiğini görmekteyiz. Türkiye nin bulunduğu coğrafya da stratejik önemini yüzyıllar boyu kaybetmedi ve kaybetmeyecektir. Bu coğrafya yüzyıllar boyu mücadelenin ayakta kalabilmenin güç olduğu bir coğrafyanın adıdır. Kuzey Irak ta yaşanan gelişmeler ve son Ermenistan la yaşanan süreç, Hazar ve Orta doğu enerji oyunlarının birer izdüşümüdür. Ve gelecekte de tarih Türkiye yi bu oyun alanında önemli bir oyuncu olarak gösterecektir. Ülkelerin sahip oldukları enerji kaynakları üzerinde bir takım siyasi ve ekonomik içerikli oyunlarından dolayı her ülke sahip olduğu kaynaklar çerçevesinde bir strateji takip etmek zorunda kalmıştır. Mevcut kaynakların en iyi şekilde nasıl değerlendirilebileceği, petrol ve doğalgaz gibi temel enerji maddelerinin ithalinden ziyade eldeki yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi değerlendirilmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması birincil hedef olmuştur. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliminin temelini elbette ki enerji bağımsızlığı oluşturmaktadır. Dünya enerji ihtiyacının önemli bir bölümü fosil yakıtlar tarafından karşılanmaktadır. Ancak bu enerji çeşitlerinin rezervlerinin kısıtlı olması, çevreye zarar vermesi, dışa bağımlılık oranlarındaki artış ve ülkeler arası ilişkilerdeki belirsizlikler gibi nedenlerden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarına bir yönelim neredeyse zorunlu hale gelmiştir. Birincil enerji kaynaklarının ömürlerinin kısalığı da alternatif enerji arayışları içine girilmesinin en önemli nedenlerindendir çünkü bakıldığında petrolün 50, doğalgazın 70 ve kömürün 240 yıl gibi bir rezerv ömrü kaldığı öngörülmektedir. Yapılan çalışmalar güneşin ömrünün 5 milyar yıldan fazla olduğunu ortaya koyarak neden alternatif enerjilere ihtiyaç duyulduğunu açıklamaktadır. Ayrıca maliyet ve verimlilik açısından bakıldığında da %50-70 arası bir oranda verimlilik sağlanabilmektedir. SSCB nin dağılmasından sonra, ABD nin yayılmacı hamleleri çevresinde yürütülen Batı enerji diplomasisi, ilk önce Hazar ın enerji kaynaklarının güvence altına alacak üretimpaylaşım anlaşmalarının tamamlanması üzerinde yoğunlaşmış: bu bölgedeki temel üreticilerle yıllık işbirliği olanakları imza altına alındıktan, yani Batı nın 15 yıllık bir plan dahilinde tedrici olarak Kuzey Denizi kaynakları yerine geçireceği Hazar rezervleri son koz olarak masaya sürüldükten sonra, ABD, bu kez Ortadoğu kaynaklarına egemen olmak üzere harekete geçmiştir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl enerjide geçiş yüzyılı şeklinde olacaktır yani fosil kaynaklardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yüzyılı. Her türlü değişim ve yenilenme gibi bu sürecin de sancılı olması kaçınılmazdır. Bugün yaşanan işgaller, enerji savaşları, sahip olunan kaynakların silah olarak kullanılması birer ipucudur. Gelecek 25 yılda, enerji oldukça stratejik bir öneme sahip olmaya devam edecek, yeni gelişmekte olan ekonomiler, özellikle Asya dakiler hızlı bir biçimde büyüdükçe fosil türündeki yakıtlara Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

128 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya talepleri de artacaktır. Dünya petrol piyasasının istikrarı, İran Körfezi nden kesintisiz petrol teminine bağlı olmaya ve fosil türü yakıt rezervleri jeopolitik önemini korumaya devam edecektir. ABD, Japonya ve pek çok ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği içinde önümüzdeki yıllar enerjiye bağımlılığının artacağı yıllar olacaktır. Avrupa Birliği günümüzde hala Rusya Federasyonu ile güven sorunu yaşmaktadır. Özellikle son zamanlarda içerisinde Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında yaşanlar, Rusya çıkışlı doğalgazın özellikle Ukrayna ve Beyaz Rusya arasında fiyatlar bakımından büyük farklılıkların olması, Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasında hem fiyat üzerinden hem de siyasi açıdan sorunların yaşanmasının pek çok sıkıntıları gündeme getirebileceği de görülebilmektedir. Bütün bunlara bakıldığında Türkiye ye verilen önem daha da ön plana çıkmış olmaktadır. Dolayısıyla petrol ve doğalgaz için önemli bir alternatif güzergah, geçiş yolu Türkiye dir. (Ulusaler, 2007, s:28). İmzalanan Nabucco antlaşmasının dünya kamuoyunda uyandırdığı yankı Türkiye nin önemini artırmıştır.türkiye elindeki bu kozu son derece menfaatlerine uygun olarak kullandığı takdirde siyasi ve ekonomik bir çok avantajı da yaratabilecektir.özellikle sanayileşmiş Batı nın artan enerji ihtiyacı şiddeti enerjinin naklinde Türkiye yi vazgeçilmez bir konuma taşımıştır. Türkiye nin gelecek dönemde bu önemli faktörü AB giriş sürecinde ve diğer konularda çok iyi pazarlık payı olarak kullanması önemlidir. 4. TÜRKİYE NİN ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI Türkiye de alternatif enerji kaynakları açısından özellikle iklimi ve konumu nedeniyle geliştirilebilecek başlıca kaynaklar ve özelliklerini sıralayacak olursak: Jeotermal Enerji: Yer kabuğunun derinliklerinden gelen ısının doğal olarak yer altındaki sulara akıtılması ve ısının suyun yeryüzüne ulaşması sonucunda ortaya çıkan bir enerji türüdür. Yerkabuğunun çeşitli derinliklerinde birikmiş basınç altındaki sıcak su, buhar ve gazın yerüstünde enerjiye dönüştürülmesi işlemi jeotermal enerjidir. Yeryüzü kabuğunun üst 5 km. sinde bulunan jeotermal enerjinin dünyadaki ham petrol ve doğal gaz potansiyelinin yaklaşık olarak 40 milyon katı olduğu bulunmuştur (Arı, 1997, s:333). Düşük sıcaklıkta olan jeotermal enerjiden ise ısıtma amacı ile yararlanıldığı da bilinmektedir. Jeotermal enerji yenilenebilir, ucuz, sürdürülebilir, güvenilir ve çevre dostu bir enerji türüdür. (Nazlı, 2007, s:43).türkiye, jeotermal enerji kaynağı açısından Avrupa da birinci, Dünya da yedinci sırada yer almaktadır. Bu nedenle jeotermal enerji kaynağının yaygın ve aktif bir şekilde kullanılması önemli bir avantaj sağlayacaktır.1962 yılından beri yapılan çalışmalarla bugüne kadar C nin üzerinde olan 170 jeotermal saha bulunmuştur. Bu sahaların çoğu Batı Anadolu da bulunmakla beraber yüksek sıcaklıklara sahiptir. Türkiye nin muhtemel jeotermal ısı potansiyeli MWt olarak öngörülmektedir (Arslan,Darıcı, Karahan, 2001) MW lik jeotermal ısı potansiyeli 5 milyon konut ısınması ve yılda 30 milyar m 3 doğalgaza karşılık gelmektedir. Jeotermal kaynaklarının hepsi değerlendirildiği zaman ekonomiye yılda 20 milyar $ lık net katkı sağlanacaktır ve şu anda jeotermal potansiyelimizin %2 si değerlendirilmektedir (Fidan, 2006, s:41). Türkiye de belirlenen jeotermal sahaların en önemlileri Denizli-Kızıldere sahası(198 C), Aydın-Germencik( C), Çanakkale- Tuzla(173 C), Aydın-Salavatlı(171 C), Kütahya- Simav(162 C) ve İzmir-Seferihisar(150 C) sahalarını gösterebiliriz. Jeotermal enerjiden elektrik üretme maliyeti nükleer enerji ve fosil yakıtlara göre ortalama olarak %80 daha ucuzdur. Türkiye de ilk jeotermal ısıtma uygulaması 1964 yılında Gönen Park Oteli nin ısıtılması ile olmuştur (Şimşek, 1998, s:28). Türkiye nin yer altı zenginliklerinin harekete geçirilmesi amacıyla ETKB bünyesinde MTA ve TKİ, MİGEM başta olmak üzere, enerji üretimi yapan kuruluşlar tarafından Türkiye Maden ve Jeotermal Kaynak Rezervlerinin Geliştirilmesi ve Yeni Sahaların Bulunması projesi 2007 yılında başlatılmıştır (Narin, 2008, s:60). 124 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

129 Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi Şekil 2: Türkiye Jeotermal Enerji Uygulamalarında 2013 Yılı Hedefleri Rüzgar Enerjisi: Rüzgar enerjisi atmosferdeki hava kütlesinin yatay, dikey veya çapraz olmak üzere her yönde hareket etmesi sonucu oluşan mekanik bir güçten ibarettir. Bu enerji türünden iki yöntemle yaralanılmaktadır. Rüzgarın mekanik enerjisini yine mekanik enerjiye dönüştüren sistemler ve mekanik enerjiyi, elektrik enerjisine çeviren türbinler veya elektrik jeneratöründen oluşan düzeneklerdir. Rüzgar enerjisini başka enerji şekillerine çeviren sistemler oldukça basit ve göreceli olarak ucuz oldukları için, eski teknolojilerle bile, yaygın bir şekilde kullanılması mümkün olabilmiştir (Karadaş, 2008, s:80). Ülke genelinde çok zengin bir kaynak olarak ele alınmasa da zengin sayılan rezervleri vardır. Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeline ilişkin sağlıklı ölçüm sonuçlarına ve çıkarılmış rüzgar atlasına dayalı kesin verilere sahip değildir. Rüzgardan elektrik enerjisi sağlamak için kullanılan rüzgar enerjisi çevrim santralleri için gerekli ortalama m/sn başlangıç rüzgarı, 7 m/sn üretim hızının bulunabilirliği ve sürekliliği adına ülkemizde Marmara, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde büyük bir potansiyelimiz mevcuttur (Gençoğlu ve Cebeci, 2001, s:5).ülkemizin ekonomik rüzgar potansiyelinin 50 milyar kwh/yıl olduğu tahmin edilmektedir. Bu potansiyelin kullanılabilmesi için gereken kurulu rüzgar gücü MW dir. Bugün ölçümlerle kanıtlanmış güvenilir 12,4 milyar kwh/yıl rüzgar potansiyeli, yaklaşık 5000 MW kurulu güçle değerlendirilmek için beklemektedir. Çeşme de kurulan ilk rüzgar santrali 580 kw lık üç türbinden oluşan ilk rüzgar santralı 1988 de hizmete açılmıştır. Çeşme-Alaçatı da ise bir özel kuruluş tarafından kurulan 1,8 MW kurulu gücündeki santral 1988 de üretime başlamıştır (Atılgan, 2000, s: 36). Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

130 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya Tablo 8: Türkiye de İşletmede Bulunan Rüzgar Enerjisi Santralleri Hidroelektrik Enerji: Ülkemizde son yirmi yıl içerisinde büyük hidroelektrik santralleri kurularak, bu konuda her ne kadar büyük bir ivme katedilse de sınırlar içerisinde önemli büyüklükte akarsu ve baraj göletlerine sahip ülkemizde hidroelektrik enerji santralleri sayısı arttırılabilecektir. Bu enerjinin temel kaynağının güneş enerjisi olması, Güneş in hidrolik çevriminin bir parçası olarak su kütlesinin ortaya çıkışı ile ilgilidir. Hidrolik çevrim içinde meydana gelen atmosfer kökenli su, yağış şeklinde dünya yüzeyine ulaşmaktadır. Hidroelektrik enerji üretimi, suyun sahip olduğu enerjinin bir başka enerji türüne dönüştürülmesini gerçekleştirmektedir. Dünya hidroelektrik potansiyelin büyük bir kısmını henüz kullanamamaktadır. Buna rağmen hidroelektrik enerjini küresel elektrik tüketimi bakımından tüm alternatif kaynaklar içindeki payı %90 civarındadır (Gülay, 2008, s:63). Bu enerji çeşidi diğer alternatif enerji kaynaklarına göre daha yüksek bir verimliliğe sahiptir. İlk yatırım maliyetleri bakımından küçük ölçekli hidroelektrik santraller (10 MW den küçük) daha uygun olmakla birlikte, büyük ölçekli hidroelektrik enerji santrallerinde (10 MW den büyük) elektrik üretimi daha düşük maliyetlerle gerçekleşmektedir. Buna göre; santrallerin ilk yatırım maliyeti 126 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

131 Makro Ekonomik Açıdan Türkiye nin Alternatif Enerji İhtiyacının Önemi ortalama 2.400$/MW; bu santrallerden elde edilen elektriğin birim maliyeti ise 0,03-0,04 $/MW seviyesindedir yılı için yapılan tahminlerde bu değerlerin %10 oranında düşmesi beklenmektedir (Gülay, 2008, s:69). Türkiye elektrik üretiminde kullanabileceği çok zengin bir hidroelektrik potansiyele sahiptir. Türkiye enerji stratejilerini, hidroelektrik potansiyelin tümünü en erken zamanda geliştirmek üzerine kurmalıdır (www. ressiad.org.tr). Hidrolik enerjiden çok fazla yararlanılmamakla beraber kullanılmayan büyük bir rezerv mevcuttur.ülkemizde kurulan ilk hidroelektrik santral, 1902 yılında Tarsus ta kurulan 2 kw gücündeki santraldir. Zamanla yenileri eklenen hidroelektrik santraller, ülkemizin enerji gereksiniminin çok önemli bir kısmına cevap verebilmektedirler. Ülkemiz yıllık 433 milyar kwh hidrolik enerji potansiyeline sahiptir ve bu rakam dünya rezervlerinin yaklaşık olarak %14 üne karşılık gelmektedir. Teknik ve ekonomik araştırmalar, mevcut potansiyelin %34 ünün işletilmeye hazır durumda olduğunu göstermiştir. Bu oran ülkemiz enerji ihtiyacının %35 lik bir kısmına karşılık gelmektedir. Yapılan çalışmalar, 2020 yılında hidrolik güçten yıllık 97,5 TWh enerji üretmeye yöneliktir. Aktif durumda olan 329 hidroenerji santrali sayısının 2020 yılına kadar 483 e çıkarılarak, MW olan enerji üretiminin artarak MW a yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Türkiye de bu santrallere büyük önem verilmesinin bir nedeni de hizmet süresinin oldukça uzun olmasıdır (Bozkurt, 2008, s:82-83). Türkiye de elektrik enerjisi üretiminin %30-40 ı sudan üretilmektedir. Türkiye de radyoaktif mineral araştırmalarına 1956 yılında başlanmıştır yılında Manisa-Salihli bölgesinde tortullar içinde zenginleşmiş uranyuma rastlanmıştır. Bugüne kadarki çalışmalar sonunda ton U 3 O 8 saptanmış ve yapılan çalışmalar sonucunda yaklaşık 4000 ton U 3 O 8 rezervinin olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde giderek artan elektrik enerjisi talebine cevap verme amacı ile yapılan planlamada ilk nükleer santralin 2005 yılında devreye girmesi ihtiyacı baş göstermiştir ve bu alandaki çalışmalara öncelik verilmiştir. Ticari nitelikte olan nükleer santrallerin yakıtı olan uranyum ülkemizde Salihli-Köprübaşı havzasında ve Yozgat-Sorgun da bulunmaktadır. Eskişehir- Sivrihisar da da önemli toryum rezervleri bulunmaktadır (Kaya, 2004, s:21). Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu enerji çeşidinin atık sorunundan dolayı tercih edilme oranı düşmekte ve kullanımı sınırlandırılmaktadır. Güneş Enerjisi: Bölgelere göre değişiklik gösteren bu enerji çeşidinin çok fazla bulunduğu ülkeleri enerji bağımlılığı gibi bir sorundan kurtarabilecek güce sahiptir. Dünya dönme ekseninin eğiminden dolayı, bölgenin enlemine bağlı olarak değişmektedir. Bu nedenle, Dünya üzerindeki her bölge ve her ülke değişik yoğunlukta Güneş ışını almaktadır. Yoğunluk ölçüsü ise bir saatte metrekareye düşen enerji değeri (KWh/m 2 ) ile ifade edilmektedir (TÇV, 2006). EİE tarafından yapılan bazı küçük projeler ile FV pil panellerinden elektrik enerjisi üretimi incelenmiş ve 1983 yılı itibariyle EİE ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu işbirliği ile metalyalıtkan-yarıiletken türü 2 WP gücünde bir güneş pili panelini yerli imkanları kullanarak üretmişlerdir (Atlaş, 1998, s:2). Türkiye 45 derece kuzey ve güney enlem daireleri arasındaki güneş kuşağı içinde yer aldığından dolayı güneşten faydalanabilen ülkeler arasındadır. Yıllık olarak ortalama güneş süresi h dir ve yılın %29.8 lik kısmını oluşturmaktadır. Ülkemizde kurulu 3 milyon m 2 güneşli su ısıtıcı kolektörle kullanılan güneş enerjisi 120 Btep/yıl düzeyindedir ve ekonomik potansiyelin %0.5 ine tekabül etmektedir (Kaya, 2004, s:126). Kurulu kolektör alanının en az 500 MW lık bir ısıl güce karşılıktır. Ülkemizin yıllık güneşlenme süresi ortalama 2640 saattir. En fazla güneşlenme süresi 362 saat ile Temmuz ayında, en az güneşlenme süresi ise 98 saat ile Aralık ayında görülmektedir. Nükleer Enerji: Son yıllarda önemli tartışmaların konusu nükleer enerji üzerinedir.ülkemizde bu konuda enerji Bakanlığı Sinop ta reaktör Santrali kurmak konusunda çalışmalar yapmaktadır.son derece önemli ve hassas olan nükleer enerji konusu, önemli bir alternatif enerji kaynak kullanımı konusudur.ağır radyoaktif atomların bir nötronun çarpması ile daha küçük atomlara bölünmesi (fizyon) veya hafif radyoaktif atomların birleşerek daha ağır atomları oluşturması(füzyon) sonucu büyük Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 11,

132 H. Soydal - Zekeriya Mızrak - Murat Çetinkaya Tablo 9: Türkiye nin Aylık Ortalama Güneş Enerjisi Potansiyeli Tablo 10: Türkiye nin Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı bir miktarda enerji açığa çıkar ve bu enerjiye nükleer enerji adı verilir. Nükleer reaktörlerde fizyon reaksiyonu ile elde edilen enerji elektriğe çevrilir (Nalbant, 2003, s:60). Nükleer enerji petrol şoku sonrası dikkatleri üzerine çekse de çevresel etkilerinden dolayı birçok ülkede sınırlamalara dahil olarak tam olarak kullanılamamıştır. Atık sorununu henüz çözülememiş olması bu sınırlamanın nedenlerindendir. Uluslararası Enerji Ajansı nın 2030 yılına kadarki dönem için yaptığı araştırmada mevcut veriler doğrultusunda, nükleer enerji kullanımında önemli bir oranda azalma olacağına dikkat çekişmektedir. Birincil enerji payı içindeki %7 lik payının 2030 yılı itibari ile düşüş göstereceği öngörülmektedir (Pamir, 2003, s:25). Biyoenerji: Bu enerji çeşidine biomas enerji de denmekle beraber odun, atık ve alkollü yakıtlar olmak üzere topluca üç kaynaktan elde 128 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 11, 2012

TÜRKİYE İLE SINIR KOMŞULARI ARASINDAKİ DIŞ TİCARETİN KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER PERSPEKTİFİNDE ANALİZİ*

TÜRKİYE İLE SINIR KOMŞULARI ARASINDAKİ DIŞ TİCARETİN KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER PERSPEKTİFİNDE ANALİZİ* Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 11, 2012, Sayfa 1-22 TÜRKİYE İLE SINIR KOMŞULARI ARASINDAKİ DIŞ TİCARETİN KARŞILAŞTIRMALI ÜSTÜNLÜKLER PERSPEKTİFİNDE ANALİZİ* Birol ERKAN**

Detaylı

Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN

Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN Sayı/Number 11 Ocak / January 2012 ISSN 1308-2922 Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adına Prof. Dr. Turhan KAÇAR Editörler Prof. Dr. Ceyhun Vedat UYGUR Doç.

Detaylı

DİYARAKIR DIŞ TİCARETİ 2014

DİYARAKIR DIŞ TİCARETİ 2014 DİYARAKIR DIŞ TİCARETİ 2014 Nisan 2015 Hikmet DENİZ İçindekiler 1. İhracat... 2 1.1. İhracat Yapılan Ülkeler... 3 1.2. 'ın En Büyük İhracat Partneri: Irak... 5 1.3. İhracat Ürünleri... 6 2. İthalat...

Detaylı

T. C. KARACADAĞ KALKINMA AJANSI Diyarbakır Yatırım Destek Ofisi

T. C. KARACADAĞ KALKINMA AJANSI Diyarbakır Yatırım Destek Ofisi İçindekiler 1.... 2 1.1. Yapılan Ülkeler... 4 1.2. 'ın En Büyük Partneri: Irak... 5 1.3. Ürünleri... 6 2. İthalat... 8 2.1. İthalat Yapılan Ülkeler... 9 2.2. İthalat Ürünleri... 10 3. Genel Değerlendirme...

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Haziran 2016 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2016 MAYIS İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME Yılın İlk 5 Ayında %7,5

Detaylı

İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi

İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi 2012 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU İhracatçı Birliklerinden elde edilen veriler doğrultusunda, 2012 yılında ihracatımız yüzde 9,2

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2014 MART AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Niisan 2014 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2016 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜMÜZÜN YILI MAYIS AYI İHRACAT PERFORMANSI yılı mayıs ayında, Türkiye

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi. HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi Ocak 2018 Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi 1 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2017

Detaylı

Endişeye mahal yok (mu?)

Endişeye mahal yok (mu?) tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Endişeye mahal yok (mu?) Güven Sak İstanbul, 19 Ekim 2011 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 1995 2000 2005 2010 Reel milli gelir (1960=100) www.tepav.org.tr

Detaylı

İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ İç Ticaret ve Ekonomik Araştırmalar Şefi

İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ İç Ticaret ve Ekonomik Araştırmalar Şefi İÇ TİCARET MÜDÜRLÜĞÜ HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ İç Ticaret ve Ekonomik Araştırmalar Şefi 2013 YILI Ocak-Mart Dönemi ADANA DIŞ TİCARET RAPORU Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde bulunan İhracatçı Birliklerinden

Detaylı

2018 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

2018 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU 2018 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ WORKİNG PAPER SERİES. Tartışma Metinleri WPS NO/ 185 / DÜNYADA ve TÜRKİYE DE MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI TİCARETİNİN

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ WORKİNG PAPER SERİES. Tartışma Metinleri WPS NO/ 185 / DÜNYADA ve TÜRKİYE DE MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI TİCARETİNİN DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ WORKİNG PAPER SERİES Tartışma Metinleri WPS NO/ 185 /2018-05 DÜNYADA ve TÜRKİYE DE MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI TİCARETİNİN İNCELENMESİ ve DEĞERLENDİRİLMESİ Fatih ÇALIŞKAN 1 1

Detaylı

2014 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU

2014 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU 2014 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 EKİM / TÜRKİYE

Detaylı

Birol ERKAN * COMPARATIVE ANALYSIS OF BRIC COUNTRIES AND TURKEY S LEVELS OF EXPORT SPECIALIZATION AND COMPETITION

Birol ERKAN * COMPARATIVE ANALYSIS OF BRIC COUNTRIES AND TURKEY S LEVELS OF EXPORT SPECIALIZATION AND COMPETITION Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Bahar 2012, Cilt:8, Yıl:8, Sayı:1, 8:101-131 BRIC ÜLKELERİ VE TÜRKİYE NİN İHRACAT UZMANLAŞMA VE REKABET DÜZEYLERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ Birol ERKAN * COMPARATIVE

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 07/ DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YILI AYI İHRACAT PERFORMANSI yılı Haziran ayında, Türkiye

Detaylı

2014 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU

2014 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU 2014 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 TEMMUZ /

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 06/2015 DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI AYI İHRACAT PERFORMANSI 2015 yılı

Detaylı

2018 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU

2018 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU 2018 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 21 24 Nisan 2012

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 21 24 Nisan 2012 ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 21 24 Nisan 2012 29. Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı 4. İstanbul Teknik Tekstiller ve Nonwoven Fuarı 9. Uluslararası İstanbul İplik Fuarı Hazırlayan TEKNİK Fuarcılık

Detaylı

2017 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

2017 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU 2017 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 ŞUBAT / TÜRKİYE

Detaylı

2014 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

2014 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU 2014 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 MAYIS / TÜRKİYE

Detaylı

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI

SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ VE SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ SEKTÖRÜNDE DÜNYA İTHALAT RAKAMLARI ÇERÇEVESİNDE HEDEF PAZAR ÇALIŞMASI ORTA ANADOLU İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ Seramik sektörünün en

Detaylı

2017 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU

2017 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU 2017 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 NİSAN / TÜRKİYE

Detaylı

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI NİSAN 2014 İçindekiler 2013 YILI İHRACAT RAKAMLARI HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME... 3 2013 YILI TR 71 BÖLGESİ İHRACAT PERFORMANSI... 4 AKSARAY...

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Mayııs HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA

Detaylı

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ ve DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ EKONOMİK VE TEKNİK İLİŞKİLER DAİRE BAŞKANLIĞI 2015 YILI OCAK DÖNEMİ DIŞ TİCARET VERİLERİ Hazırlanma Tarihi: 27 Şubat

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Aralık Ayı İhracat Bilgi Notu TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YILI AYI İHRACAT PERFORMANSI yılı Aralık ayında, Türkiye nin

Detaylı

2016 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

2016 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU 2016 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 MAYIS / TÜRKİYE

Detaylı

2016 YILI İPLİK İHRACAT İTHALAT RAPORU

2016 YILI İPLİK İHRACAT İTHALAT RAPORU 2016 YILI İPLİK İHRACAT İTHALAT RAPORU Haziran 2017 İçindekiler Yönetici Özeti... 2 1. Dünya İplik İhracatı... 3 2. Türkiye nin İplik İhracatı... 5 Yıllar İtibariyle İhracat ve Pay... 5 Başlıca Ülkeler

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2011 OCAK - ARALIK İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2011 OCAK - ARALIK İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2011 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Ocak 2012 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2011 OCAK - ARALIK İHRACAT

Detaylı

2013 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU

2013 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU 2013 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU A.T.S.O DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2013 AĞUSTOS/

Detaylı

2015 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU

2015 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU 2015 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2015 EYLÜL / TÜRKİYE

Detaylı

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU 2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2019

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2017 Ekim Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2017 Ekim Ayı İhracat Bilgi Notu 2017 Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2017 Ekim Ayı İhracat Bilgi Notu TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜMÜZÜN 2017 YILI EYLÜL AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 05/ DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YILI AYI İHRACAT PERFORMANSI yılı Nisan ayında, Türkiye

Detaylı

2015 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

2015 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU 2015 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2015 MAYIS / TÜRKİYE

Detaylı

OCAK 2012 AKİB GENEL SEKRETERLİĞİ

OCAK 2012 AKİB GENEL SEKRETERLİĞİ OCAK 2012 AKİB GENEL SEKRETERLİĞİ SANAYİ UYGULAMA ŞUBESİ AKİB TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖRLERİ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Mehmet ÖZÇELİK / Uzman Yrd. TEKSTİL VE KONFEKSİYON SEKTÖREL

Detaylı

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ 14.09.2017 OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ Türk Karayolu Taşımacılarının Gittiği Ülkelerin Tümü Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Ağustos

Detaylı

2015 AĞUSTOS DIŞ TİCARET BÜLTENİ 30 Eylül 2015

2015 AĞUSTOS DIŞ TİCARET BÜLTENİ 30 Eylül 2015 2015 AĞUSTOS DIŞ TİCARET BÜLTENİ 30 Eylül 2015 Ağustos 2015 Dış ticaret istatistiklerine ilişkin veriler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 30 Eylül 2015 tarihinde yayımlandı. TÜİK, Gümrük ve

Detaylı

2018 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU

2018 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU 2018 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

2013 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi

2013 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi 2013 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Ekonomik Araştırmalar Şefi İhracat: 2013 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde bulunan İhracatçı

Detaylı

2016 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU

2016 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU 2016 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 TEMMUZ /

Detaylı

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi

CAM SANAYİİ. Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi CAM SANAYİİ Hazırlayan Birsen YILMAZ 2006 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi TÜRKİYE'DE ÜRETİM Cam sanayii, inşaat, otomotiv, meşrubat, gıda, beyaz eşya, mobilya,

Detaylı

2014 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Meslek Komitesi ve Kararlar Şefi

2014 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU. HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Meslek Komitesi ve Kararlar Şefi 2014 YILI OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ ADANA DIŞ TİCARET RAPORU HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Meslek Komitesi ve Kararlar Şefi İhracat: 2014 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU Türkiye İstatistik Kurumu 2014 Haziran ayı sonu

Detaylı

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2014 MART AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİ NİSAN 2014 TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Detaylı

Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2015 Yılı Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu

Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2015 Yılı Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu Eylül 2015 Tekstil ve Hammaddeleri Sektörü 2015 Yılı Eylül Ayı İhracat Bilgi Notu Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 10/2015 TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI EYLÜL AYI İHRACAT

Detaylı

2016 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

2016 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU 2016 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 ŞUBAT / TÜRKİYE

Detaylı

Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri Sektör Raporu 2010

Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri Sektör Raporu 2010 Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri Sektör Raporu 2010 Avrupa kıtasından Amerika kıtasına, Orta Doğu Ülkelerinden Afrika ülkelerine kadar geniş yelpazeyi kapsayan 200 ülkeye ihracat gerçekleştiren

Detaylı

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Uzman - Berkalp Kaya 23.01.2017 berkalp.kaya@und.org.tr 2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU Türk araçlarının taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi. İHRACAT TAŞIMALARI

Detaylı

2014 MART DIŞ TİCARET RAPORU

2014 MART DIŞ TİCARET RAPORU 2014 MART DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 MART / TÜRKİYE

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu Deri ve Deri Ürünleri Sektörü Mart Ayı İhracat Bilgi Notu Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 04/ DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YILI AYI İHRACAT PERFORMANSI yılı Mart ayında, Türkiye

Detaylı

2014 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU

2014 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU 2014 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 OCAK / TÜRKİYE

Detaylı

2015 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU

2015 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU 2015 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2015 EKİM / TÜRKİYE

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2016 HALI SEKTÖRÜ Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2016 KASIM AYI İHRACAT PERFORMANSI 2016 yılı Ocak-Kasım döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

2017 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU

2017 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU 2017 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 AĞUSTOS

Detaylı

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ 12.10.2017 OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ Türk İhracat Taşımalarında Yoğunluk Haritası İHRACAT TAŞIMALARI Geçen yıl Ocak-Eylül toplamına bakıldığında 2016 yılında 849.247

Detaylı

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter 2013 yılı, dünya ekonomisi için finansal krizin etkilerinin para politikaları açısından

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2018 HALI SEKTÖRÜ Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2018 OCAK AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılında Türkiye nin toplam ihracatı 2016 yılına kıyasla

Detaylı

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ EKİM 2017 AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Cemile ASKER TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ TÜRKİYE VE AKİB DEĞERLENDİRMESİ Türkiye

Detaylı

2014 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU

2014 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU 2014 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU HAZIRLAYAN : CENK KADEŞ Meslek Komitesi ve Ekonomik Araştırmalar Şefi YAZI İŞLERİ VE KARARLAR MÜDÜRLÜĞÜ 2014 YILI ADANA DIŞ TİCARET RAPORU Dış Ticaret: Türkiye İstatistik

Detaylı

* Ticaret verileri Nace Revize 2 sınıflandırmasına göre 45 ve 46 kodlu sektörleri içermektedir. Kaynak: (Türkiye İstatistik Kurumu, u)

* Ticaret verileri Nace Revize 2 sınıflandırmasına göre 45 ve 46 kodlu sektörleri içermektedir. Kaynak: (Türkiye İstatistik Kurumu, u) 1.1. Ticaret Türkiye ye paralel olarak TR82 Bölgesi nde de hizmetler sektörünün ekonomideki payının artmasıyla öne çıkan alanlardan biri de ticarettir. 2010 TÜİK Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistiklerine

Detaylı

2017 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

2017 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU 2017 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 MAYIS / TÜRKİYE

Detaylı

ÇORAP SEKTÖRÜ 2016 YILI VE 2017 OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

ÇORAP SEKTÖRÜ 2016 YILI VE 2017 OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU ÇORAP SEKTÖRÜ YILI VE OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İTKİB GENEL SEKRETERLİĞİ HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON ARGE ŞUBESİ Şubat ÇORAP SEKTÖRÜNÜN YILI VE OCAK AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Detaylı

2014 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU

2014 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU 2014 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 EYLÜL / TÜRKİYE

Detaylı

2019 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

2019 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU 2019 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2019

Detaylı

2017 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

2017 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU 2017 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 HAZİRAN

Detaylı

2014 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

2014 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU 2014 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 HAZİRAN

Detaylı

Türkiye Geneli 2016 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi

Türkiye Geneli 2016 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi 3-4 Türkiye Geneli 2016 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi 5 Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektörü 2016 Yılı Ocak - Aralık İhracatında Ürün Grubu Değerlendirmesi 6 Hazır Giyim

Detaylı

2014 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU

2014 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU 2014 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 NİSAN / TÜRKİYE

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2017 HALI SEKTÖRÜ Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

2016 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

2016 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU 2016 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 HAZİRAN

Detaylı

2017 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU

2017 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU 2017 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 OCAK / TÜRKİYE

Detaylı

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ

AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ KASIM 2017 AKDENİZ İHRACATÇI BİRLİKLERİ TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ İHRACAT RAKAMLARI DEĞERLENDİRMESİ Hazırlayan: Cemile ASKER TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ TÜRKİYE VE AKİB DEĞERLENDİRMESİ Türkiye

Detaylı

2015 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU

2015 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU 2015 HAZİRAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2015 HAZİRAN

Detaylı

2017 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU

2017 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU 2017 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 ARALIK /

Detaylı

TÜRK İNŞAAT MALZEMELERİ. Tahsin ÖZTİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği

TÜRK İNŞAAT MALZEMELERİ. Tahsin ÖZTİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği TÜRK İNŞAAT MALZEMELERİ TANITIM STRATEJİSİ Tahsin ÖZTİRYAKİ Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği 2009-2010 İNŞAAT MALZEMELERİ TANITIM STRATEJİSİ PROJE AMACI

Detaylı

TEKSTİL SEKTÖRÜ İHRACAT DEĞERLENDİRME RAPORU

TEKSTİL SEKTÖRÜ İHRACAT DEĞERLENDİRME RAPORU TEKSTİL SEKTÖRÜ İHRACAT DEĞERLENDİRME RAPORU OCAK-HAZİRAN 2011 DÖNEMİ AKİB GENEL SEKRETERLİĞİ SANAYİ UYGULAMA ŞUBESİ Hazırlayan: Burcu ŞENEL / Uzman 1 İÇİNDEKİLER I. 2011 OCAK-HAZİRAN DÖNEMİ TÜRKİYE İHRACATI

Detaylı

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2018 Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2018 Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu 2018 Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2018 Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu TDH Ar&Ge ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜMÜZÜN 2017 YILI ARALIK AYI İHRACAT PERFORMANSI 2018 yılı

Detaylı

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU 2018 yılı içerisinde Türk araçlarının karayolu ile taşımacılık yaptığı ülkelerin harita üzerinde gösterimi OCAK-HAZİRAN 2018 İHRACAT VERİLERİ

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2012 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU İİTKİİB GENEL SEKRETERLİİĞİİ AR & GE VE MEVZUAT ŞUBESİİ Ağusttos 2012 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 ARALIK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Ocak 2016 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2015 ARALIK İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME 2015 Yılında 17 Milyar Dolarlık

Detaylı

Türkiye Geneli 2012 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi

Türkiye Geneli 2012 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi 3-4 Türkiye Geneli 2012 Yılı Ocak - Aralık Sektörel Bazda İhracat Rakamları Değerlendirmesi 5 Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektörü 2012 Yılı Ocak - Aralık İhracatında Ürün Grubu Değerlendirmesi 6 Hazır Giyim

Detaylı

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama İstatistik Genel Müdürlüğü Ödemeler Dengesi Müdürlüğü İçindekiler I- Yöntemsel Açıklama... 3 2 I- Yöntemsel Açıklama 1 Nominal efektif döviz

Detaylı

2018 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU

2018 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU 2018 NİSAN DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Ekim 2015 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2015 EYLÜL İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME 2015 Ocak-Eylül Döneminde

Detaylı

2018 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU

2018 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU 2018 MAYIS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

2014 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU

2014 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU 2014 ARALIK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2014 ARALIK /

Detaylı

2018 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU

2018 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU 2018 TEMMUZ DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı

Dış ticaret göstergeleri

Dış ticaret göstergeleri 75 76 Dış ticaret göstergeleri Milyon $ 3 25 71,8 9 8 7 2 6 15 5 4 Oran (%) 1 3 5 2 1 198 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 199 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2 21 22 23 24 25

Detaylı

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU 1. Dünya Seramik Sektörü 1.1 Seramik Kaplama Malzemeleri SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU 2007 yılında 8,2 milyar m 2 olan dünya seramik kaplama malzemeleri üretimi, 2008 yılında bir önceki yıla oranla %3,5 artarak

Detaylı

plastik sanayi PLASTİK SEKTÖR TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ VE 2014 BEKLENTİLERİ 6 AYLIK Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

plastik sanayi PLASTİK SEKTÖR TÜRKİYE DEĞERLENDİRMESİ VE 2014 BEKLENTİLERİ 6 AYLIK Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri plastik sanayi 2014 TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖR DEĞERLENDİRMESİ VE 2014 BEKLENTİLERİ 6 AYLIK Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Barbaros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri Türkiye

Detaylı

2016 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU

2016 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU 2016 AĞUSTOS DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 AĞUSTOS

Detaylı

2017 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU

2017 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU 2017 EYLÜL DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2017 EYLÜL / TÜRKİYE

Detaylı

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

HALI SEKTÖRÜ. Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1 2017 HALI SEKTÖRÜ Mayıs Ayı İhracat Bilgi Notu TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği Page 1 HALI SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYI İHRACAT PERFORMANSI 2017 yılı Ocak-Mayıs döneminde Türkiye nin toplam

Detaylı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2018 OCAK AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi Şubat 2018 Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi 2 HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2018 OCAK

Detaylı

2016 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU

2016 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU 2016 EKİM DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2016 EKİM / TÜRKİYE

Detaylı

ÜLKELERĠN KARġILAġTIRMALI ĠHRACAT PERFORMANSLARININ AÇIKLANMIġ KARġILAġTIRMALI ÜSTÜNLÜK KATSAYILARIYLA BELĠRLENMESĠ: TÜRKĠYE-SURĠYE ÖRNEĞĠ

ÜLKELERĠN KARġILAġTIRMALI ĠHRACAT PERFORMANSLARININ AÇIKLANMIġ KARġILAġTIRMALI ÜSTÜNLÜK KATSAYILARIYLA BELĠRLENMESĠ: TÜRKĠYE-SURĠYE ÖRNEĞĠ ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 8, Sayı 15, 2012 ZKU Journal of Social Sciences, Volume 8, Number 15, 2012 ÜLKELERĠN KARġILAġTIRMALI ĠHRACAT PERFORMANSLARININ AÇIKLANMIġ KARġILAġTIRMALI ÜSTÜNLÜK KATSAYILARIYLA

Detaylı

2015 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU

2015 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU 2015 OCAK DIŞ TİCARET RAPORU ATSO DIŞ TİCARET SERVİSİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2015 OCAK / TÜRKİYE

Detaylı

2018 MART DIŞ TİCARET RAPORU

2018 MART DIŞ TİCARET RAPORU 2018 MART DIŞ TİCARET RAPORU ATSO AR-GE VE DIŞ İLİŞKİLER BİRİMİ *Tablo ve listeler TİM ve TUİK istatistikleri ihracat ve ithalat verilerine göre ATSO- Dış Ticaret Servisi tarafından derlenmiştir. 2018

Detaylı