T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ( ) SERKAN ÖZER TARİH ANA BİLİM DALI ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ ( ) SERKAN ÖZER TARİH ANA BİLİM DALI ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI"

Transkript

1 SERKAN ÖZER TARİH ANA BİLİM DALI ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DOKTORA TEZİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) SERKAN ÖZER AĞUSTOS 2015 TARİH ANA BİLİM DALI ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI AĞUSTOS 2015

2 FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Serkan ÖZER DOKTORA TEZİ TARİH ANA BİLİM DALI ORTAÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AĞUSTOS 2015

3

4

5 iv FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Doktora Tezi Serkan ÖZER GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Ağustos 2015 ÖZET 1095 yılında Clermont Konsili nde yapılan çağrıyla başlayan Haçlı Seferlerinin orduları, Kudüs ü Kurtarmak sloganıyla doğuya hareket etmişler; İznik i zapt edip Eskişehir Savaşı nda Türkleri yendikten sonra Antakya önlerine ulaşmışlardır. Haçlılar, Antakya önlerinde yaşanan kıtlık dolayısıyla acı çekerlerken Fâtımî elçileri gelerek Selçuklulara karşı ittifak teklif etmişlerdir. Fakat bu şekilde dostane başlayan ilişkiler, Haçlıların hedefinin, Kudüs olduğunun anlaşılmasıyla bozulmuş ve yerini mücadele safhasına bırakmıştır. Kudüs ün zaptı sonrası yaşanan Askalân Savaşı, taraflar arasındaki ilk büyük savaştır. Bu savaşı müteakip başlayan mücadeleler, Fâtımî Devleti nin sükûtuna kadar devam etmiştir. Haçlıların başarılı olmasında Fâtımîlerin dâhili olayları, Haçlıların elini güçlendirmiş ve bu durumda sahil şehirlerine gereken önem verilememiştir. Devlete gerçek manada hâkim olan vezirler arasındaki mücadele ve devletteki bu istikrarsızlık, Suriye deki son Fâtımî şehri olan Askalân ın 1153 te zaptıyla sonuçlanmış ve bu tarihten sonra Zengîler ve Haçlılar arasında Mısır ın ele geçirilmesi için başlayan mücadele, devletin sonunu getirmiştir. Bilim Kodu : 1124 Anahtar Kelimeler: Fâtımîler, Haçlılar, Haçlı Yayılması, Mısır Hâkimiyeti İçin Mücadele Sayfa Adedi : 228 Tez Danışman : Doç. Dr. Nihat YAZILITAŞ

6 v THE RELATIONS BETWEEN FÂTIMIDS AND CRUSADERS ( ) (Ph. D. Thesis) Serkan ÖZER GAZİ UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES August 2015 ABSTRACT In 1095, the armies of the Crusades, which began with the summon conducted in the Council of Clermont, moved eastward with the slogan to save Jerusalem; reached the Antioch front after defeating the Turks in the Battle of Eskişehir by capturing İznik. While the Crusaders were suffering because of famine experienced in front of Antioch, the Fâtimid envoys came and offered alliance against the Seljuks. Yet, the relations starting in a friendly manner in that way deteriorated as it became clear that the aim of the Crusaders was Jerusalem and was replaced by the struggle phase. The Battle of Ascalon experienced following the capture of Jerusalem is the first major battle between the sides. The struggles which began following the battle continued up to the downfall of the Fâtimid State. In the success of the Crusaders the interior events of the Fâtimid strengthened the hands of the Crusaders and in this case the coastal cities were not given the required importance. The struggle among the viziers who had a command of the state in a real sense and the instability in the state resulted in the capture of Ascalon, which was the last Fâtimid city in Syria, in 1153; and after this date, the struggle which began for the capture of Egypt between Zengis and Crusaders brought the end of the state. Science Code : 1124 Key Words : Fatimids, Crusaders, Expansion of Crusaders, Struggle for the Control of Egypt Page Number : 228 Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Nihat YAZILITAŞ

7 vi TEŞEKKÜR Öncelikle tüm üniversite hayatım boyunca benden desteğini esirgemeyen ve bana inanan saygıdeğer danışman hocam Doç. Dr. Nihat YAZILITAŞ a saygılarımı sunmayı bir borç bilirim. Çalışmalarım süresince gösterdiği sabır ve ilgileri için sonsuz teşekkürler. Bu vesileyle devamlı desteğini gördüğüm Yrd. Doç. Dr. Ahmet AKŞİT e ve Yrd. Doç. Dr. Selahattin TOZLU ya şükranlarımı sunuyorum. Çalışmalarımı tüm evlerinde inceleyen ve yönlendiren Prof. Dr. İlhan ERDEM ve Prof. Dr. Altan ÇETİN e teşekkür ediyorum. Yine yoğun çalışma sürecimde benden yardım ve destekleri ile müsamahalarını esirgemeyen Erzurum Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarım Prof. Dr. Murat KÜÇÜKUĞURLU, Yrd. Doç. Dr. Naim ÜRKMEZ ve Yrd. Doç Dr. Uğur AKBULUT a sonsuz teşekkürler. Burada teşekkür etmek istediğim, benden manevi desteğini esirgemeyen dostlarım ve büyüklerim bulunmaktadır: Arş. Gör. Bilal KOÇ, Yrd. Doç. Dr. Nasrullah UZMAN, Arş. Gör. Mevlüt GÜNLER, Savaş YILMAZ, Erzurum Teknik Üniversitesi nden tüm Araştırma Görevlisi arkadaşlarım ve hassaten Yavuz DAŞDEMİR e bu vesileyle sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Danışman hocamla beraber en büyük desteği veren aileme, özellikle ablalarım Emine ve Neval ÖZER e sonsuz kere teşekkürler

8 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET... iv ABSTRACT... v TEŞEKKÜR... vi İÇİNDEKİLER... vii KISALTMALAR... xii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM EL-MUSTA LÎ BİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 1.1.EL-MUSTA LÎ BİLLÂH ( ) FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASI Haçlıların Antakya yı Kuşatmaları (21 Ekim Haziran 1098) ve Fâtımî- Haçlı İlişkilerinin Başlaması (1098) Antakya nın Zaptından Kudüs e Kadar Haçlılar Haçlıların, Kudüs ü Zaptı (15 Temmuz 1099) Askalân Savaşı (12 Ağustos 1099) Hayfa'nın Zaptı (25 Temmuz 1100) Urfa Kontu Baudouin de Boulogne nin Kudüs Kralı Olması, Askalân Civarına Keşif Seferi ve Önemli Gelişmeler İbn Ammâr ın, Cebele yi Ele Geçirmesi Arsûf'un Zaptı (29 Nisan 1101) Kaysâriye'nin Zaptı (17 Mayıs 1101) Birinci Remle Savaşı (7 Eylül 1101)... 73

9 viii Sayfa İKİNCİ BÖLÜM EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 2.1.EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ ( ) EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) İkinci Remle Savaşı (Mayıs 1102) Tâcü l-acem in, Haçlılara Karşı Yollanması (Eylül 1103) Fâtımîlerin, Yafa ve Kaysâriye ye Saldırmaları ( ) Akkâ'nın Zaptı (26 Mayıs 1104) Üçüncü Remle Savaşı (27 Ağustos 1105) Yılları Arasında Askalân Merkezli Yaşanan Mücadeleler Trablus'un Zaptı (26 Haziran 1109) Tartûs un (Antartûs) Zaptı (Şubat 1102) ve Trablus Kuşatması Raymond un Trablus u Tekrar Kuşatması (1104) Raymond un Hacılar Tepesi nde Kale İnşa Etmesi (1104) Raymond un Ölümü (28 Şubat 1105) ve Yerine Yeğeninin Geçmesi Fahrü l-mülk İbn Ammâr ın Yardım Almak İçin Bağdad a Gidişi Arka Şehri nin Zaptı (Mart-Nisan 1109) Bertrand ın Doğuya Gelişi Trablus un Zaptı (26 Haziran 1109) Cübeyl (Cebayl)'in Zaptı (1109) Cebele nin Zaptı (12 Temmuz 1110) Beyrut'un Zaptı (13 Mayıs 1110) Sayda nın Zaptı (4 Aralık 1110) Fâtımîlerin Askalân ı İtaate Almaları (1111) Fâtımîlerin Yafa yı Kuşatmaları (12-22 Ağustos 1115)

10 ix Sayfa Baudouin in Mısır a Keşif Seferi (Mart 1118), Hastalanması ve Ölümü (2 Nisan 1118) Tuğtigin ve Fâtımîlerin Haçlılarla Savaşı (1118) Fâtımîlerin Yafa yı Kuşatmaları (29 Mayıs 1123) Venediklilerin Doğuya Gelişi ve Fâtımî-Venedik Savaşı (1123) Sûr Şehrinin Haçlılar Tarafından Zaptı (7 Temmuz 1124) Fâtımîlerin, Tibnîn Kalesine Saldırısı (1107) Haçlıların, Sûr un Karşısına Toron Kalesi ni İnşası ( ) Baudouin in İkinci Kez Sûr Şehrini Kuşatması (29 Kasım Nisan 1112) Sûr Şehrinde Düzenin Sağlanması Akkâ ile Sûr Arasına Alexandirium Kalesi nin İnşası (1117) Venediklilerle Haçlıların Sûr Şehrini Kuşatmak Üzere Anlaşmaları (1123) Sûr Şehrinin Zaptı (1124) Fâtımî Donanmasının Yenilgisi (1125) ve Sonrasında Beyrut un Fâtımîler Tarafından Yağmalaması (1126) ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİNE KADAR FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 3.1.EL-HÂFIZ Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Fâtımîlerin, Nûreddîn ile Haçlılara Karşı İttifak Girişimleri Haçlıların Askalân a Saldırısı (1141) Askalân ın Takviye Edilmesi EZ-ZÂFİR Bİ-EMRİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Haçlıların, Farma ya Saldırısı ve Mukabil Fâtımî Saldırısı ( )

11 x Sayfa Haçlıların Askalân Şehrini Zapt Etmeleri (19 Ağustos 1153) Askalân ın, Fâtımîler ve Haçlılar İçin Önemi Askalân ın Zaptı İçin Yapılan Hazırlıklar Askalân ın Zaptı (19 Ağustos 1153) EL-FÂİZ Bİ-NASRİLLÂH ( ) DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ Haçlıların Tinnîs Şehrini Yağmalamaları (1154) Haçlılarla Anlaşma Yapılması ( ) Nureddîn ile Haçlılara Karşı Anlaşma Çabaları ( ) Sûr Şehrine Baskın Düzenlenmesi (1155) Haçlı Topraklarına Düzenlenen Seferler ( ) Haçlıların Ateşkes Talebi ve Yaşanan Diğer olaylar (1159) DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 4.1.EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ ( ) EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Amaury nin, Mısır a Seferleri (1161, 1163) Şâver in, Nûreddîn den Yardım İstemesi ve Birinci Mısır Seferi (15 Nisan Ekim 1164) İkinci Mısır Seferi ( 9 Ocak- 5 Eylül 1167) Amaury nin Bizans ın Desteğini Sağlama Çabaları ve Evliliği Üçüncü Mısır Seferi (17 Aralık Ocak 1169) Şâver in Katli, Şirkûh un Fâtımî Veziri Olması ve Sonrasında Selâhaddîn in Başa Geçmesi Fâtımî Askerlerinin İsyanı Haçlıların Yardım Bulma Çabaları ve Dimyât Kuşatması

12 xi Sayfa Selâhaddîn in Dârum ve Gazze Seferleri ile Eyle yi Fethi Amaury nin, Bizans ı Ziyareti Fâtımî Hilafetinin Kaldırılması (10 Eylül 1171) SONUÇ KAYNAKÇA EKLER ÖZGEÇMİŞ

13 xii KISALTMALAR Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur. AÜDTCF AÜİFD Çev. DEÜİFD DGBİT DİA Edit. EI Haz. İA İng. Trc. İÜ MEB Neşr. SDÜ Tah. TD Tran. TTK UHSS Vol. vd. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Çeviren Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi Diyanet İslam Ansiklopedisi Editör The Encyclopaedia of Islam Hazırlayan İslam Ansiklopedisi İngilizce Tercüme İstanbul Üniversitesi Milli Eğitim Bakanlığı Neşreden Süleyman Demirel Üniversitesi Tahkîk Tarih Dergisi Translate Türk Tarih Kurumu Uluslararası Haçlı Seferleri Sempozyumu Volume ve devamı

14 1 GİRİŞ Kaynaklar ve Araştırmalar Hakkında Hıristiyan Kaynakları İsmini bilmediğimiz bir Haçlı askeri tarafından yazıldığı düşünülen Anonim Haçlı Tarihi (Gesta Francorum et Aliorum Hierosolymitanorum) 1 adlı eser, Haçlı Seferleri Tarihinin ana kaynaklarından biridir. Yazarın, Clermont Konsili nde bulunduğu da anlaşılmaktadır. Bohemond a sempatisi vardır ve bu da yazarın, Bohemond un ordusunda yer alan bir asker olduğunu düşündürür. Yazar, anlatımını Clermont Konsili ile başlatır ve Kudüs ün zaptı sonrasında vuku bulan 1099 Askalân Savaşı ile bitirir. Eser, Haçlıların Anadolu yolculuğu ve özellikle de Antakya yı ele geçirmeleri ile ilgili ilk elden bilgiler verir. Çalışmamız açısından önemi ise Antakya kuşatması devam ederken Haçlı karargâhında Fâtımî elçilerinin bulunduğunu haber vermesinden kaynaklanır. Kudüs ün zaptı ile Haçlıların işledikleri cinayetleri de çok açık bir şekilde gözler önüne sermiştir. Eser, Kudüs ün zaptı ve Askalân Savaşı için en önemli kaynaklarımızdandır. Çalışmamızda Ergin AYAN tarafından yapılan tercümeyi kullandık yılında Chartes te dünyaya gelen Fulcherius Carnotensis, Clermont Konsili nde hazır bulunmuş ve haçı kabul ederek Etienne de Blois in yanında Kudüs yolculuğuna başlamıştır. Urfa Haçlı Kontluğu nu kuracak olan Baudouin de Boulogne ile Urfa ya giden yazar, Baudouin in ordu vaizliği görevini ifa etmiştir. Godefroi nin ölümü üzerine, yerine geçen kardeşinin emrinde Kudüs e gelmiş ve bu tarihten sonra olaylara daha yakından şahit olmuştur. Yazarın, Antakya ve Kudüs ün zaptı ile Askalân Savaşı konularında Anonim Gesta yı kullandığı anlaşılıyor. Yazarın, Gesta Francorum Iherusalem Peregrinantium 2 adını verdiği eserinin 1101 yılından sonraki kayıtları daha güvenilir ve orijinaldir. Kudüs kralı Baudouin in yanında keşif seferlerine katılması ve meraklı kişiliğiyle coğrafyayı inceleyip bunları eserine alması ile ilginç bilgiler de aktarmıştır. Eser, Clermont Konsili ile başlar ve 1127 yılı olayları ile sona erer. Çalışmamız açısından Remle de yaşanan savaşlar, Askalân merkezli düzenlenen Fâtımî saldırıları ve Sûr şehrinin Haçlılar tarafından zaptı konularında verdiği bilgiler çok 1 Anonim Haçlı Tarihi (Gesta Francorum et Aliorum Hierosolymitanorum), Çev. Ergin Ayan, Selenge Yayınları, İstanbul Fulcherius Carnotensis, Kudüs Seferi -Kutsal Toprakları Kurtarmak-, Çev. İlcan Bihter Barlas, IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2009

15 2 değerlidir. Eserden, belirtilen zaman dilimindeki olaylar hakkında geniş ölçüde yararlandık. Çalışmamızda İlcan Bihter BARLAS tarafından yapılan çeviriyi kullandık. Albertus Aquensis (Albert of Aachen), doğuya hiç gelmemiş ve Historia Ierosolimitana (History of the Journey to Jerusalem) 3 adlı eserini ülkesinde, doğudan gelen haber ile raporlara ve olaylara şahit olanların anlatımlarına dayanarak yazmıştır. Kendi anlatımına göre Haçlı Seferine katılmayı çok istemiş fakat buna nail olamayınca Haçlıların faaliyetlerini yazmakla bu özlemini dindirmeye çalışmıştır. İkinci elden bir kaynak olmasına rağmen Clermont Konsili ile başlayıp 1120 yılı olayları ile sona eren eser, en detaylı ve güvenilir Haçlı kaynaklarının başında gelmektedir. Yazar, olayları anlatırken gereğinden fazla detaya girerek olayları zaman zaman anlaşılmaz bir hale getirmiştir. Çok az tarih belirtmesi de olayların takibini zorlaştırmaktadır. Verdiği bilgiler, Fulcherius ve Anonim Gesta ile genelde uyumludur. Askalân dan Haçlı topraklarına düzenlenen saldırılar gibi konularda ise tek kaynak olma özelliği gösterir. Yazarın asker veya savaş gemilerinin sayısına dair verdiği rakamlar genelde diğer kaynaklara uymamaktadır. Çalışmamıza Fâtımîler ile Haçlılar arasında Antakya önlerinde yapılan ittifakın şartlarını kaydetmekle en büyük katkıyı yapmıştır. Çalışmamızda kullandığımız baskısında eserin Latince ve İngilizcesi bir aradadır. Yani ilk sayfa Latince, ikinci sayfa İngilizcedir. Bu durum, dipnotlarda geniş sayfa aralıkları göstermemize neden olmaktadır. Bu yüzden sayfa numaraları arasına tek tek virgül koymak yerine (-) ile belirtmeyi uygun bulduk yılında Kudüs te dünyaya gelen Willermus (William, Arcbishop of Tyre) un A History of Deeds Done Beyond the Sea 4 adlı 2 ciltlik eseri, geç dönem kaynaklarından olmakla beraber en ayrıntılı Haçlı kaynağıdır. Yazar, eserini Haçlı Seferlerinden çok öncesi ile (Kudüs ün Hz. Ömer zamanındaki fethi, Bizans ın Müslümanlarla mücadelesi vs.) başlatmış ve 1184 yılına kadar getirmiştir. Eserden, Clermont Konsili nden başlayarak konumuzun sonuna kadar tüm olaylarda yararlanmamız mümkün olmuştur. Erken dönem Haçlı kaynaklarının (Anonim Gesta, Albertus, Fulcherius, Raymondus) yanı sıra İslam kaynaklarını da görmüş olması eseri özellikle önemli kılmaktadır. Öyle ki yazar, Şîî-Sünnî çatışmasına detaylarına kadar hâkimdir. Antakya önlerinde vuku bulan Fâtımî-Haçlı ittifakını kaydederken de bu çatışmayı anlatımının temeline almıştır. Diğer Haçlı kaynaklarının bitiminden sonra tek Haçlı yazarı olan Willermus, Amaury nin çağdaşı 3 Albertus Aquensis (Albert of Aachen), Historia Ierosolimitana (History of the Journey to Jerusalem), Tran. Susan B. Edgington, Oxford University Press, New York Willermus, (William, Arcbishop of Tyre), A History of Deeds Done Beyond the Sea, I-II, Trans: E. A. Babcock-A. C. Krey, Colombia University Press, New York 1943

16 3 olması dolayısıyla Mısır için verilen mücadelede birinci elden kaynaktır. Yine müttefik ordunun, Dimyât kuşatmasında en detaylı bilgileri Willermus tan öğrenmekteyiz. Bu başarısız kuşatmaya dair yaptığı değerlendirme de özellikle kıymetlidir. Eser, daha önceki çalışmaların verdiği bilgileri ikmal ve düzeltme açısından en önemli Haçlı kaynaklarındandır. Çalışmamızda eserin İngilizce baskısından yararlandık. Radulphus Cadomensis (Ralph of Caen) in kaleme aldığı, Birinci Haçlı Seferinin ana kaynaklarından olan The Gesta Tankredi of Ralph of Caen - A History of the Normans on the First Crusade 5 adlı eserde olaylar, Tankred merkeze alınarak anlatılmaktadır. Yazarın, Antakya ve Kudüs kuşatmalarında Tenkred in faaliyetlerine dair verdiği geniş bilgi, eseri kıymetli kılmaktadır. Tankred in hayatının anlatıldığı bu özel tarih, Tankred ve Baudouin in Çukurova da yaşadıkları ve Haçlıların kendi aralarındaki ilişkileri (bir bakıma da çıkar kavgalarını) yansıtması açısından önemlidir. Guibert of Nogent e ait olan The Deeds of God Through the Franks 6 adlı eser, Clermont Konsili nin anlatımıyla başlamaktadır. Yazarın temel aldığı eser, Anonim Gesta dır. Detaylarının ise Albertus ile uyum içinde olduğu görülür. Çalışmamızda Haçlılarla ilgili genel anlatımda ve diğer kaynakların desteklenmesinde bu eserden yararlandık. Ulaşabildiğimiz PDF versiyonu metin, sayfa numaraları barındırmadığı için mevcut dosyanın sayfa sayıları esas alınmıştır. Bu yüzden eseri, ilk defa gösterirken ulaştığımız internet adresini ve erişim tarihini belirtmeyi uygun bulduk. Ordericus Vitalis in kaleme aldığı 4 ciltlik Kilise Tarihi olan The Ecclesiastical History of England and Normandy 7 adlı eser, konumuza pek az bir katkı sağlamaktadır. Eserin III. cildinde Haçlılarla ilgili genel anlatımlar bulunmaktadır ve çalışmamızda bu kısımlar diğer rivayetleri desteklemek için kullanılmıştır. Kilise merkezli olayları anlatan yazar, Haçlılarla ilgili kısımlara kısaca temas etmiştir. Gregory Abû'l-Farac olarak tanınan Bar Hebraeus (ö.1286) un 2 ciltlik Abû'l- Farac Tarihi 8 adlı eserinin II. cildinde Haçlılara dair malumat oldukça fazladır. Yazarın kronolojisinde çoğu zaman hatalar görülür. Haçlılarla ilgileri ölçüsünde Fâtımî Tarihi ne 5 Radulphus Cadomensis (Ralph of Caen), The Gesta Tankredi of Ralph of Caen - A History of the Normans on the First Crusade, Trans. Bernard S. Bachrach, David S. Bachrach, England Guibert of Nogent, The Deeds of God Through the Franks, (pdfbooks.co.za/library/guibert_of_nogent- THE_DEEDS_OF_GOD_THROUGH_THE_FRANKS.pdf) Erişim Tarihi: , s Ordericus Vitalis, The Ecclesiastical History of England and Normandy, III, Trans. Thomas Forester, London Abû'l-Farac, Gregory (Bar Hebraeus), Abû'l-Farac Tarihi, II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK, Ankara 1999

17 4 dair bilgiler de bulunmaktadır. Diğer Süryânî ve Ermeni kaynakları gibi Abû l-farac ın da Bizans a bakış açısı pek olumlu değildir. Yazarın rivayetleri, İbn el-esîr in eseriyle uyum göstermektedir. Çok detaylı olmayan kayıtlar, İslam ve Haçlı kaynaklarına katkıda bulunmaktadır. Konumuz açısından önemi, Amaury nin henüz kral değilken 1161 yılında Mısır a düzenlediği seferi kaydeden çok az müelliften biri olmasından da kaynaklanmaktadır. Eserin, Ömer Rıza Doğrul tarafından yapılan tercümesinden yararlandık. Anonim Süryânî Vakayinamesi 9, Birinci ve İkinci Haçlı Seferlerini kapsamaktadır. Yazarın anlatımı yanlıdır ve Bizans a öfkeli oluşu derhal fark edilir. Fâtımîlere dair kayıtları çok sınırlı olmasına karşın, -tüm Haçlı ve İslam kaynaklarına rağmen- onların Kudüs ü 1096 yılında Artuklular dan aldıklarını kaydetmesi ilgi çekicidir. Fâtımî-Haçlı mücadelesine dair kayıtları da sınırlıdır fakat Askalân ın Haçlılar tarafından zaptını, tarihi yanlış olsa da kaydetmiştir. Çalışmamızda Vedii İLMEN tarafından yapılan tercümesini kullandık. Süryânî Mihail in kendi adıyla anılan Vakayiname si 10, olaylara bakış açısının farklılığıyla dikkat çekmektedir. Diğer Ermeni ve Süryânî kaynakları gibi kronolojik hatalar görülmektedir. Anonim Süryânî Vakayinamesi ile rivayetleri uyum içinde olmasına karşın bu eser, daha detaylıdır. Yazarın anlatımında tam bir Bizans aleyhtarlığı göze çarpar ve yazar, her fırsatta Bizans ı eleştirir. Haçlı Seferlerinin sebebi olarak gösterilen Doğu Hıristiyanlarına zulmedildiği yönündeki anlatımı, Latin kaynaklarıyla uyum içindedir. Rivayetleri, çoğunlukla Abû l-farac a dayanır. Çalışmamızda olayların teyidi ve bazı farklılıkların gösterilmesi konusunda; Hrant D. ANDREASYAN ın tercümesini yaptığı ve TTK da yayınlanmamış olan nüshadan yararlandık. Urfalı Mateos (ö.1136 dan sonra), yıllarını kapsayan bir Vakayiname 11 yazmış ve kendisinden sonra Papaz Grigor, bu esere yazdığı Zeyl ile eserin anlatımını 1162 yılına kadar getirmiştir. Yıllara göre düzenlenmiş olan eser, Fâtımîlere dair çok az bilgi barındırır. Buna karşılık Haçlı Seferlerine dair zengin malzeme sunmaktadır. Fakat kronolojisi genelde hatalıdır. Eserde koyu bir Bizans aleyhtarlığı göze çarpmaktadır. 9 Anonim Süryânî Vakayinamesi (I. ve II. Haçlı Seferleri Vakayinamesi), Notlar H. A. S. Triton, Türkçe Çev. Vedii İlmen, Yaba Yayınları, İstanbul Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), Çev. Hrant D. Andreasyan, TTK da Yayınlanmamış Nüsha Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vakayinamesi ( ) ve Papaz Grigor un Zeyli ( ), Çev. Hrant D. Andreasyan, TTK, Ankara 2000

18 5 Eserden Haçlılara dair genel konularda ve bazı olayların teyidinde faydalandık. Fâtımî- Haçlı ilişkisine dair kayıtları çoğunlukla muhtasardır ve Haçlı kaynaklarıyla çelişmektedir. Çalışmamızda Hrant D. ANDREASYAN ın TTK dan yayınlanan tercümesini kullandık yılında dünyaya gelen Anna Komnena, Alexiad 12 adlı eserinde, babası Aleksios Komnenos ( ) un imparatorluk dönemi olaylarını anlatmıştır. Süslü ve detaylı bir anlatımı bulunan yazar, olayları anlatırken yanlı davranmaktan kurtulamamıştır. Çalışma konumuza eser, Haçlı Seferleri öncesinde Bizans ın ve Türklerin durumunu anlamamıza katkı sağlamakla başlar. Haçlı zihniyetini anlamamıza yardımcı olan eserlerin başında gelmektedir. Her ne kadar bu anlatımlarda yanlı davranmış olsa da özellikle Antakya konusunda Haçlılarla Bizans arasında yaşanan sorunlar, Anna Komnena yı haklı çıkarmaktadır. Fâtımî-Haçlı ilişkileri konusunda eserden yararlanmak pek mümkün olmamakta fakat bazı konularda hiçbir kaynakla teyit olunamayan rivayetleri bulunmaktadır. Aleksios, -tüm Haçlılar üzerinde yüksek hâkim olması düşüncesinden hareketle- zaman zaman olaylara dâhil edilmiştir. Örneğin Alexiad a göre Hacılar Tepesi denen yere yapılan kale, tamamen Bizans ın işidir. Yine Raymond-Aleksios dostluğu nedeniyle eserde Raymond un oğlu Bertrand da Aleksios un vasalı haline getirilmiştir. Ayrıca Remle Savaşı nda esir alınanları da Alexiad ın anlatımına göre Fâtımîlere elçiler yollayan Aleksios, fidyesiz kurtarmıştır. Çalışmamızda Alexiad ın Bilge UMAR tarafından yapılan tercümesini kullandık. Niketas Khoniates in kaleme aldığı Historia 13 adlı eser, çalışmamız açısından 1169 Dimyât Seferini kaydetmesi dolayısıyla önem taşımaktadır. Yazarın, Bizans donanmasına dair verdiği ayrıntılar orijinaldir. Ioannes Kinnamos un eseri gibi, Niketas da Haçlı kaynağı Willermus un rivayetlerini tamamlamaktadır. Yazarın Haçlılara karşı olumsuz tavrı, anlatımına da yansımış ve dolayısıyla seferin başarısızlığında Haçlıların ihanetini ön plana çıkarmıştır. Kinnamos a göre yazarın anlatımı biraz daha detaylıdır. Özellikle açlık sıkıntısı yaşayan Bizans kuvvetlerinin durumunu öğrenmemiz açısından önemli bir kaynaktır. Yazar, Meryem Ana Kilisesi nin taşa tutulması dolayısıyla Bizans kumandanıyla Müslümanların alay etmesini kaydetmekten çekinmemiştir. Çalışmamızda eserin Fikret IŞILTAN tarafından yapılan ve Ioannes ile Manuel Komnenos devirlerini içeren tercümesini kullandık. 12 Anna Komnena, Alexiad (Anadolu da ve Balkan Yarımadası nda İmparator Alexios Kommenos Dönemi nin Tarihi, Malazgirt in Sonrası), Çev. Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul Niketas Khoniates, Historia, (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara 1995

19 6 Ioannes Kinnamos un Historia 14 adlı eseri, önemli Bizans kaynaklarından biridir. Çalışmamız açısından önemi, Haçlı-Bizans ordularının Dimyât kuşatmasına dair verdiği bilgilerden kaynaklanmaktadır. Yazar, Willermus un anlatımının tersine bu girişimde başarısız olunmasında Haçlıların ihanetini teşhis etmektedir. Yapılan anlaşma gereğince Amaury i, yükümlülüklerini yerine getirmediği ve yavaş hareket etmesi dolayısıyla Bizans ordusunu açlığa mahkûm ettiği için eleştirmektedir. Niketas ın eserinde olduğu gibi yazarın eserinde de Dimyât a düzenlenen sefer, bir Bizans projesi olarak sunulmuş, Haçlıların rolü kısıtlanmıştır. Sefer öncesinde Mısır a elçi yollanıp haraç istenmesi ve bunun Fâtımîlerce kabul edilmeyişinin ardından Dimyât ın, Haçlı yardımı alınarak kuşatılması bilgisi ise hiçbir kaynakla teyit olunamaz ve olayların seyrine de uymaz. Çalışmamızda Işın DEMİRKENT tarafından yapılan tercümeyi kullandık. Diğer Hıristiyan kaynakları olmak üzere kısaca bahsedeceğimiz Smbat Sparapet in, Chronicle 15 adlı eseri, Urfalı Mateos un rivayetlerini tekrarlamaktadır. Keza Vardan Vardabet in Cihan Tarihi 16 de Haçlılar konusunu çok muhtasar incelemiş, sadece Doğu Hıristiyanlarına zulmedildiği yönünde bilgi vermiştir. İslam Kaynakları 1073 yılında Dımaşk ta dünyaya gelen Ebû Ya lâ Hamza İbn el-kalânisî ( ), tahsilini tamamladıktan sonra devlet kademelerinde görev almıştır. Zeylu Târîhu Dımaşk 17 adlı eseri, Hilâl b. el-muhassin es-sâbî nin Tarih adlı eserinin zeylidir. Eser, yılları arasını kapsamaktadır. Çağdaş müelliflerden biri olması dolayısıyla kayıtları güvenilirdir ve diğer yazarlara da kaynaklık etmiştir. Eserde konumuzun başlangıç yılı olan 1097 / 1098 den eserin bitimine kadar hem Fâtımî Tarihi ne hem de Haçlıların faaliyetlerine dair ilk elden bilgiler bulmak mümkündür. el-âdid döneminin başlangıcında son bulan eser, bazı noktalarda Hristiyan kaynaklarını tamamlamakta, bazı noktalarda da bunları düzeltmektedir. 14 Ioannes Kinnamos, Ioannes Kinnamos un Historia sı ( ), Yayına Hazırlayan: Işın Demirkent, TTK, Ankara Smbat Sparapet, Smbat Sparapet's Chronicle, Trans, Robert Bedrosian, Long Branch, New Jersey Vardan Vardabet, Cihan Tarihi, ( ), Türk Fütûhat Tarihi, Çev. Hrant D. Andreasyan, Tarih Semineri Dergisi, I/2, İstanbul 1937, s Ebû Ya lâ Hamza İbn el-kalânisî, Zeylu Târîhu Dımaşk, Haz. H.F. Amedroz, Leyden 1908

20 7 İzz ed-dîn Ali b. Muhammed İbn el-esîr, 1160 yılında Cizre de dünyaya gelmiştir. Yaratılıştan 1231 yılına kadar gelen el-kâmil fî et-târîh 18 adlı eseri, yıllara göre düzenlenmiş Genel Dünya Tarihi dir. Eser, İbn el-kalânisî nin eseri ile beraber çalışmamızın en önemli İslam kaynağıdır. Genel Fâtımî Tarihi ve Fâtımî-Haçlı ilişkileri konusunda detaylı ve güvenilir bilgiler barındırmaktadır. Çalışmamızın sonuna kadar eserden geniş ölçüde yararlandık. İbn el-kalânisî gibi bu eser de Haçlı kaynaklarına yansımamış bazı olayları veya olayların detaylarını içermesi açısından özellikle önemlidir. Mısır hâkimiyeti için verilen mücadele konusunda Willermus un eseri ile beraber en önemli kaynak konumundadır. Çalışmamızda eseri, Arapçası ve Türkçe tercümesi ile bir arada kullandık. Çalışma konumuz, eserin Arapçasının VIII, IX, X; Türkçe tercümesinin X, XI. ciltlerini kapsamaktadır. Takiyy ed-dîn Ahmed b. Ali el-makrizî ( ), Memlük dönemi tarihçilerinden olmasına rağmen kaleme aldığı İtti âz el-hunefâ bi-ahbâr el-eimme el- Fâtimiyyîn el-hulefâ 19 adlı 3 ciltlik müstakil Fâtımî Tarihi, konumuz açısından çok değerlidir. Eserin III. cildi, çalışma konumuzu ihtiva etmektedir. Muahhar bir kaynak olmasına rağmen önceki kaynaklardan yaptığı nakillerle sağlıklı bilgiler sunmaktadır. Gerek Fâtımî halifelerinin dönemleri, gerekse Fâtımî-Haçlı ilişkileri hususunda zengin bilgiler içermektedir. Eserin, Fâtımî dâhili olaylarına dair verdiği bilgiler özellikle önemlidir. Bu bilgiler, Haçlılara karşı yeterince mücadele vermemekle eleştirilen Fâtımî Devleti nin vaziyeti hakkında bilgi sahibi olmamızı da sağlamaktadır. Yazarın diğer eseri es-sülûk li-ma rifet Düvel el-mülûk un 20 I. cildi konumuza çok az katkı sağlamakta ve Selâhaddîn in şahsiyetine dair verdiği bilgi ön plana çıkmaktadır. Şıhâb ed-dîn Ahmed b. Abd el-vehhâb en-nuveyrî ( ) nin, Nihâyet el-ereb fî Funûn el-edeb 21 adlı 31 ciltlik eserinin XXVIII. cildinde Fâtımî Devleti Tarihi nin derli toplu ve sade bir anlatımını bulmak mümkündür. Başlangıçtan sonuna kadar bir Fâtımî Tarihi olması hasebiyle çalışmamızın tüm bölümlerinde eserden büyük 18 İzz ed-dîn Ali b. Muhammed İbn el-esîr, el-kâmil fî et-târîh, VIII, (Tah. Muhammed Yusuf ed-dekkâk), Dâr el-kütüb el-ilmiyye, Beyrut 1987, Aynı Eser, IX-X, (Tah. Muhammed Yusuf ed-dekkâk), Dâr el-kütüb el-ilmiyye, Beyrut 2003; İslam Tarihi, X-XI, Çev. Abdülkerim Özaydın, Bahar Yayınları, İstanbul Takiyy ed-dîn Ahmed b. Ali el-makrizî, İtti âz el-hunefâ bi-ahbâr el-eimme el-fâtimiyyîn el-hulefâ, III, Kahire Takiyy ed-dîn Ahmed b. Ali el-makrizî, es-sülûk li-ma rifet Düvel el-mülûk, I, Tah. Muhammed Abdülkadir Ata, Beyrut Şıhâb ed-dîn Ahmed b. Abd el-vehhâb en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb fî Funûn el-edeb, XXVIII, Tah. Necîb Mustafa Fevvâz-Hikmet Kaşlî Fevvaz, Beyrut 2004

21 8 ölçüde yararlandık. İbn el-esîr den çok fazla rivayet içermesine rağmen başka rivayetlere de yer vermiş olması, özellikle tarihlerin teyidinde kolaylık sağlamaktadır. Usâme İbn Munkız ın, İbretler Kitabı (Kitâb ül İ tibâr) 22 adlı hatıratı, Haçlılar hakkında çok ilginç kayıtlar içermektedir. el-hâfız ve ez-zâfir dönemlerinde Mısır da bulunuşu, yazarın eserini bu dönem için önemli ve birinci elden kaynak kılmaktadır. Yazar, Haçlıların Gazze yi onarmaya başlaması üzerine halife tarafından Nûreddîn Mahmûd un yardımını temin için Dımaşk a gönderilmiş, sonrasında da Gazze de Haçlılara karşı savaşan grubun içinde yer almıştır. Mısır a dönüşü sonrası saray entrikalarına dâhil olarak İbn Salâr ve ez-zâfir cinayetlerine karışmış ve sonrasında Dımaşk a kaçmak zorunda kalmıştır. Eserde Fâtımî dâhili olayları ve bu olayların Fâtımî-Haçlı ilişkilerine yansıması konusu ile Haçlıların Askalân kuşatması konusunda ilk elden bilgiler bulunmaktadır. Çalışmamızda Yusuf Ziya Cömert tarafından yapılan tercümeyi kullandık. Abd er-rahmân b. İsmâil Ebû Şâme ( ) nin, kaleme aldığı Kitâb er- Ravzateyn fî Ahbâr ed-devleteyn (en-nûriyye ve es-salâhiyye) 23 adlı eserinin I ve II. ciltleri, çalışmamızın önemli kaynaklarındandır. Eser, Zengîler ve Eyyûbîler Tarihi ne hasredilmiştir. Eserde İmâdeddîn Zengî, Nûreddîn Mahmûd ve Selâhaddîn hakkında detaylı rivayetler bulunmaktadır. Konumuz açısından Selâhaddîn-Nûreddîn ilişkileri, Mısır için verilen mücadeleler ve Fâtımî Hilafeti nin son bulmaları hususunda verdiği bilgiler önem taşımaktadır. Büyük ölçüde İbn Şeddâd ve İbn el-esîr den yararlanmışsa da verdiği detaylar, eseri değerli kılmaktadır de Hama da dünyaya gelen Cemâl ed-dîn Muhammed b. Sâlim İbn Vâsıl el-hamavî, çok iyi bir tahsil almıştır. Kendisi, Hama Tarih Ekolü nün kurucusu kabul edilir. Muferric el-kurûb fî Ahbâr Benî Eyyûb 24 adlı eseri, çok iyi bir araştırma sonucu, güvenilir rivayetlerin bir araya getirilmesi ile ortaya çıkmış önemli bir kaynaktır. Birinci ciltte Eyyûbî Tarihi ne ve Selâhaddîn in hayatına dair detaylı bilgiler bulunmaktadır. Çalışmamızda eserden Mısır için verilen mücadele, Mısır ın ele geçirilmesi ve Fâtımî Hilafeti ne son verilmesi konularında yararlandık. 22 Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı (Kitâb ül İ tibâr), Çev. Yusuf Ziya Cömert, Kitabevi Yayınları, İstanbul Abd er-rahmân b. İsmâil Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn fî Ahbâr ed-devleteyn (en-nûriyye ve es- Salâhiyye), I-II, Neşr. İbrahim Şems ed-dîn, Beyrut Cemâl ed-dîn Muhammed b. Sâlim İbn Vâsıl el-hamavî, Muferric el-kurûb fî Ahbâr Benî Eyyûb, I, Neşr. Cemâl ed-dîn eş-şeyyâl, Kahire 1953

22 9 Cemâl ed-dîn Ebû el-mehâsin Yusuf b. Tağrîberdî ( ), geç dönem tarihçilerindendir. Yazarın, en-nucûm ez-zâhire fî Mulûki Mısr ve el-kahire 25 adlı eserinin V ve VI. ciltleri, konumuza dair bilgileri içermektedir. Makrizî gibi İbn Tağrîberdî de kendinden önceki tarihçilerin eserlerinden bolca nakillerde bulunmuş ve gerek genel Fâtımî tarihine gerekse Eyyûbîler e dair zengin malzeme sağlamıştır. Mısır için verilen mücadele ve Fâtımî halifelerinin dönemleri konusunda bu eserden geniş ölçüde faydalandık. Baha ed-dîn Yusuf b. Râfî İbn Şeddâd ( ), 1145 yılında Musul da dünyaya geldi. Nizâmiye Medresesi nde tahsilini tamamladıktan sonra Selâhaddîn in emrine girdi. en-nevâdir es-sultâniyye fî el-mehâsin el-yûsufiyye 26 adını verdiği eserinde Selâhaddîn Eyyûbî nin hayatını ve faaliyetlerini anlatmıştır. Selâhaddîn in şahsiyeti hakkında geniş bilgiler vererek başladığı eseri, Üçüncü Haçlı Seferi hakkında önemli bir kaynaktır. Bizim konumuz açısından Mısır Seferlerine dair verdiği bilgiler önemlidir. Ebû el-abbas Ahmed b. Muhammed b. İbrâhim b. Ebî Bekr İbn Hallikân ( ) ın kaleme aldığı Vefeyât el-a'yân ve Enbâu Ebnâ ez-zamân 27 adlı eseri, müellifin zamanına kadar yaşamış olan çeşitli çevre ve meslekten önemli insanların biyografilerini konu almaktadır. Çalışmamızda bir şekilde yer almış olan şahısların ve özellikle Fâtımî halifeleri ile vezirlerinin biyografilerinde bu eserin muhtelif ciltlerinden yararlandık. Velî ed-dîn Abd er-rahmân b. Muhammed b. Haldûn ( ) un kısaca Kitab el-iber olarak bilinen ve Mukaddimesi yle meşhur olan Dîvân el-mubtedâ ve el- Haber fî Eyyâm el-arab ve el-berber ve Men Âsârahum Min Zevî es-sultan el-ekber 28 adlı eserinin IV. ve V. ciltlerinde genel olarak Fâtımîler ve Haçlılara dair kayıtlar bulunmaktadır. Yazar, büyük ölçüde İbn el-esîr den yararlanmıştır. Devletlere göre başlıklar halinde yer alan dağınık kayıtların Fâtımîleri, Eyyûbîleri veya Haçlıları ilgilendiren kısımlarından çalışmamızda yararlandık. 25 Cemâl ed-dîn Ebû el-mehâsin Yusuf İbn Tağrîberdî, en-nucûm ez-zâhire fî Mulûk-i Mısr ve el-kahire, V-VI, Tah. Muhammed Hüseyin Şemseddin, Beyrut Baha ed-dîn İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye ve el-mehâsin el-yûsufiyye (Sîret-i Selâhaddîn), Tah. Cemâleddîn eş-şeyyâl, İskenderiye Ebû el-abbas Şems ed-dîn Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr İbn Hallikân, Vefeyât el-a'yân ve Enbâu Ebnâ ez-zamân, I-VII, Tah. İhsan Abbas, Beyrut Velî ed-dîn Abd er-rahmân b. Muhammed b. Haldûn, Târih-i İbn Haldûn (Dîvân el-mubtedâ ve el- Haber fî Eyyâm el-arab ve el-berber ve Men Âsârahum Min Zevî es-sultan el-ekber), IV-V, Haz. Halil Şihâde-Süheyl Zekkar, Beyrut 2000

23 10 Kemâl ed-dîn Omar b. Ahmed b. Ebî Cerrâde İbn el-adîm ( ), Haleb de dünyaya gelmiş ve Haleb e dair Bugyet et-taleb fî et-târîh Haleb adlı önemli bir eser yazmıştır. Biz, çalışmamızda Bugyet et-taleb in özeti mahiyetinde olan Zübdet el- Haleb min Târîh el-haleb 29 adlı eserinden yararlandık. Yazar, Haleb ve civarında cereyan eden olaylara ağırlık vermektedir. Haçlıların Antakya yı zaptı sonrasındaki Kudüs yolculukları ve bu esnada geçtikleri şehirlerle ilişkileri konusunda eserden yararlanmak mümkündür. Nûreddîn in, Dımaşk ı zaptı ve bunun Fâtımî-Haçlı ilişkilerine yansımasına dair verdiği bilgiler önemlidir de Haleb de dünyaya gelen Muhammed b. Ali el-azîmî (ö. 1161), Tarih el-azîmî 30 adlı eserini İmâdeddîn Zengî ye atfen kaleme almıştır. Muhtasar bir İslam Tarihi olan eserin 1038/ /44 yıllarını kapsayan kısmı, Ali SEVİM tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Eserin, Haçlıların zuhuruna dair verdiği bilgi önemlidir. Haçlı Seferlerinin başlangıcında Bizans imparatorunun, Haçlılar ve Müslümanlarla olan ilişkilerine dair kayıtları da dikkate değerdir. Dımaşk ta dünyaya gelen İmâd ed-dîn İsmâil b. Ali Ebû el-fidâ ( ), ilim tahsiliyle meşgul iken Haçlılara karşı verilen mücadelelere de katılmıştır. Yazarın, yaratılıştan zamanına kadar geçen olayları anlattığı, el-muhtasar fî Ahbâr el-beşer 31 adlı eserinin, II ve III. ciltleri konumuzla ilgili bilgileri barındırmakta fakat tamamen İbn el- Esîr in kayıtlarına dayanmaktadır. Ebî Bekr Abdullâh b. Aybek ed-devâdârî (ö.1336 sonrası) nin, Kenz ed-durer ve Câmi' el-gurer / ed-durre el-madiyye fî Ahbâr ed-devle el-fâtımiyye 32 adlı eserinin VI. ve VII. ciltlerinde yıllara göre düzenlenmiş genel bir Fâtımî Devleti Tarihi yer almaktadır. Eser, pek çok ve farklı rivayeti barındırmakla beraber diğer ikinci elden kaynaklar gibi konumuza pek az bir katıda bulunmuştur yılında Bağdad da dünyaya gelen Şems ed-dîn Ebû el-muzaffer Yusuf b. Kızoğlu Sıbt İbn el-cevzî, el-muntazam adlı eserin yazarı el-cevzî nin torunudur. Mir ât 29 Kemâl ed-dîn Omar b. Ahmed b. Ebî Cerrâde İbn el-adîm, Zübdet el-haleb min Târîh el-haleb, Tah. Halil el-mansûr, Beyrut Muhammed b. Ali Azîmî, Azîmî Tarihi, Selçuklularla İlgili Bölümler (H = 1038/ /44), Metin, Çeviri, Notlar ve Açıklamalar: Ali Sevim, TTK, Ankara Ebû el-fidâ, İmâd ed-dîn İsmâil b. Ali, el-muhtasar fî Ahbâr el-beşer, II-III, Kahire h Ebî Bekr Abdullâh b. Aybek ed-devâdârî, Kenz ed-durer ve Câmi' el-gurer/ ed-durre el-madiyye fî Ahbâr ed-devle el-fâtımiyye, VI, Tah. Selâhaddîn el-müneccid, Kahire 1961, Kenz ed-dürer ve Cami el- Gurer, VII, Tah. Said Abdülfettah Aşûr, Kahire 1972

24 11 ez-zaman fî Târîh el-a'yân 33 adlı eserinin daha sonraki dönemleri orijinal olmasına karşın incelediğimiz döneme dair verdiği bilgiler çoğunlukla muhtasar ve İbn el-kalânisî ile dedesi el-cevzî nin rivayetlerine dayanmaktadır. Çalışmamızda James Richard JEWETT in el yazmasını aynen yayınladığı VIII. cildinden yararlandık. Konumuza, olayların teyidi yönünden katkısı bulunmaktadır. Yâkut bin Abdullah el-hamavî er-rûmî el-bağdâdî (ö. 1228) nin Mu'cem el- Büldân 34 adlı 5 ciltlik eseri, yer isimlerinin okunması ve yerleşim yerlerinin konumlarının tespiti hususlarında çok önemli bir kaynaktır. Çalışmamızda, yer adları ilk defa geçtikleri yerlerde bu eser el verdiğince kısa tarifler vermeye çalıştık. Eser, ayrıca bahis konusu ettiği şehirlerin Haçlılar tarafından zapt tarihlerini vermekle de kronolojiye yardımcı olmaktadır. Keza Ahmed b. Yahya b. Câbîr el-belâzurî nin Fütûh el-büldân 35 adlı eseri de bazı şehirlerin daha eski tarihlerinin açıklanması konusunda yardımcı olmaktadır. Cemâl ed-dîn Ebî el-ferec Abd er-rahmân b. Ali el-cevzî ( ) nin el- Muntazam fî Tevârîh el- Mulûk ve el-umem 36 adlı eseri, yıllara göre düzenlenmiş genel bir İslam Tarihi dir. Abbâsîler, Selçuklular ve şahıs biyografileri konusunda çok zengin bilgiler ihtiva etmesine karşın, çalışma konumuza çok az katkısı bulunmaktadır. İmâd ed-dîn Ebî el-fidâ İsmail İbn Ömer b. el-kesîr ( ) in Genel İslam Tarihi olan el-bidâye ve en-nihâye 37 adlı eserinin XVI. cildinde Fâtımîlere dair bilgiler bulunmaktadır. Yıllara göre düzenlenmiş olan eserde olaylar çok muhtasar yer bulmuş ve el-cevzî nin el-muntazam adlı eserinde olduğu gibi biyografiler ağırlık kazanmıştır. Çalışma konumuza pek bir katkısı olmamakla beraber Fâtımî halifelerinin zamanlarıyla ilgili genel konularda yararlandık. Aynî nin, el-ikd el-cumân fî Târih ez-zaman 38 adlı eserinin I. cildi 1169 yılı olaylarıyla başlamakta ve Haçlıların Dimyât kuşatması ile Mısır için verilen mücadele konusuna katkı sağlamaktadır. Yine diğer ikinci elden kaynaklar gibi bu eser de orijinal bir rivayet barındırmamakta, olayların teyidine imkân sağlamaktadır. 33 Şems ed-dîn Ebû el-muzaffer Yusuf b. Kızoğlu Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman fî Târîh el-a'yân, VIII, Edit. James Richard Jewett, The University of Chicago Press, Chicago Yâkût bin Abdullah el-hamavî er-rûmî el-bağdâdî, Mu'cem el-büldân, I-V, Beyrut Ahmed b. Yahya b. Câbîr el-belâzurî, Fütûh el-büldân, Beyrut el-cevzî, Cemâl ed-dîn Ebî el-ferec Abd er-rahmân b. Ali, el-muntazam fî Tevârîh el-mulûk ve el- Umem, XVII-XVIII, Tah. Muhammed Abd el-kadir A ta- Mustafa Abd el-kadir A ta, Beyrut İmâdeddîn Ebî el-fidâ İsmail İbn Ömer b. el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, Tah. Abdullah b. Abdülmuhsin et-türkî, Riyâd Bedr ed-dîn Mahmud el-aynî, el- Ikd el-cumân fi Târih ez-zaman, Kahire 2010

25 12 Salâh ed-dîn Halil b. Aybek es-safedî nin, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât 39 adlı 29 ciltlik Vefeyât kitabında çalışmamıza konu olan şahısların biyografileri hakkında bilgiler bulmak mümkündür. Çalışmamızda eserin muhtelif ciltlerinden kısmen yararlandık. Alâeddin Ata Melik Cüveynî ( ) nin, Târîh-i Cihan Güşâ 40 adlı, tercümesi Mürsel Öztürk tarafından yapılan 3 ciltlik eserinin III. cildinde Fâtımîlerden özet bir şekilde bahsedilmektedir ve bu kayıtlar da genellikle hatalıdır. Fâtımî-Haçlı mücadelesi hakkında herhangi bir bilgi içermeyen eserin genel Fâtımî tarihine dair kayıtları da karmaşık ve hatalıdır. Diğer İslam kaynaklarından Umâra b. Ali b. Zeyd el-yemenî nin, en-nuket el- Asriyye fî Ahbâr el-vüzerâ el-mısriyye 41 adlı eserinden İskenderiye kuşatmasının bitimi ile Şâver in İskenderiyelilere karşı sert tutumu ve Fâtımî Hilafeti ni ihya için girişilen denemeye dair verilen bilgilerden yararlandık. Kadı el-kudât Ebû el-yemen el-kadı Mucîr ed-dîn el-hanbelî tarafından kaleme alınan ve bir şehir tarihi olan el-üns el-celîl bi-tarih-i el-kuds el-halîl 42 adlı eserin I. cildinden de Kudüs ün, Haçlılar gelmeden önceki durumunun tasvirinde ve Haçlıların Kudüs ü zaptı konularında yararlanmak mümkün olmuştur. Bu başlıkta bahsedilmesi gereken diğer kaynaklar ise Abd el-hayy b. Ahmed el-akrî İbn el-imâd ın, Şezerât ez-zeheb fî Ahbâr Men Zeheb 43 adlı eseri ile Abdullah b. Es'ad el-yafîî nin, Mir'ât el-cinân ve İbret el-yekzân fî Ma'rifeti Ma Yu teber min Havâdis ez-zamân 44 adlı eserleridir. Bu sayılanlar ikinci elden kaynaklar olmakla çok fazla rivayet barındırmaktadırlar. Fakat ilk elden kaynakları tekrarlamakta ve sadece olayları desteklemektedirler. Bunların dışında İmâd el-kâtib el-isfahânî nin, el- Berk eş-şâmî 45 adlı eserinden Bundârî nin oluşturduğu muhtasar çalışma, yıllarını kapsamakta ve konumuza Mısır Seferleri ve Fâtımîlere son verilmesi konularında katkı sağlamaktadır. 39 Selâhaddîn Halil b. Aybek es-safedi, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, I-XXIX, Tah. Ahmed el-arnavud-türkî Mustafa, Beyrut Alâeddin Ata Melik Cüveynî, Târîh-i Cihan Güşa, III, Çev. Mürsel Öztürk, Ankara Umâra b. Ali b. Zeyd el-yemenî, en-nuket el-asriyye fî Ahbâr el-vüzerâ el-mısriyye, Neşr. Hartwig Derenbourg, Paris Kadı el-kudât Ebû el-yemen el-kadı Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el-celîl bi-tarih el-kuds el-halîl, I, Abd el-hayy b. Ahmed el-akrî İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb fî Ahbâr Men Zeheb, V-VI, Neşr, Abd el- Kadir el-arnavut-muhammed el-arnavut, Beyrut Abdullah b. Es'ad el-yafîî, Mir'ât el-cinân ve İbret el-yekzân fî Ma'rifeti Ma Yu teber min Havâdis ez- Zamân, III, Tah. Halil el-mansûr, Beyrut İmâd el-kâtib el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, İhtisâr: el-bundârî, Tah. Fethiye en-nebravî, Mısır 1979

26 13 Araştırmalar Ülkemizde Haçlı Seferleri Tarihi konusunda çalışmalar, son zamanlarda artış göstermiştir. Fakat buna karşılık Fâtımî Devleti Tarihi çalışmaları daha kısıtlıdır. Fikret IŞILTAN ın, Haçlı Seferlerine dair yazılmış en yetkin eserlerden biri olan Steven Runciman ın eserini tercüme etmesiyle bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Daha sonra Işın DEMİRKENT ve onun öğrencileri tarafından yapılan incelemeler, bu konudaki çalışmaları belirli bir düzeye taşımıştır. Sonrasında da bu çalışmalar artış göstermiştir. Haçlı Seferleri konusunda en fazla Steven Runciman ın Haçlı Seferleri Tarihi 46 adlı 3 ciltlik eserinden geniş ölçüde yararlanmamız mümkün olmuştur. Genel bir Haçlı Seferleri Tarihi olması itibariyle olayları, en başından sonuna kadar takip etmek mümkündür. Olayların detaylarını takip ve teyid etmek için çok önemli bir eserdir. Çoğu zaman kaynaklarda bulunmayan tarihlerin, tespiti konusunda da vazgeçilmez bir incelemedir. Işın DEMİRKENT in Haçlı Seferleri 47 adlı incelemesi de aynı konularda fayda sağlamaktadır. Çalışmamız açısından Işın Demirkent in Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti 48 adlı makalesi de yönlendirici olmuştur. Birsel KÜÇÜKSİPAHİOĞLU nun Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi 49 adlı çalışması da Trablus kuşatmaları ve şehrin zaptı konularında çalışmamıza büyük katkıda bulunmaktadır. Stevenson un The Crusaders in the East 50, K.M. Setton editörlüğünde hazırlanan A History of the Crusades adlı eserin I. cildi 51, August C. KREY in The First Crusade 52 adında ve Raymondus un kayıtlarını barındıran eseri, çalışmamızda yararlandığımız diğer Haçlı Seferleri çalışmalarındandır. Fâtımî Tarihi ne dair yurtdışında yoğun bir çalışma ve birikim olmasına karşılık ülkemizde bu konuya ilgi çok eskilere dayanmaz. Fâtımî Devleti Tarihi ile ilgili en çok başvurduğumuz araştırma, Nihat YAZILITAŞ ın Fâtımî Devleti Tarihi 53 adlı çalışması ile özellikle Fâtımî şehirlerinin valilerini teşhis hususunda yararlandığımız Fâtımî 46 Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I-III, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Yay. İstanbul Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, Bizans Tarihi Yazıları (Makaleler-Bildiriler-İncelemeler), Dünya Yayıncılık, İstanbul 2007, s Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul M. A. Stevenson, The Crusaders in the East, Cambridge University Press, (Ed.) K.M. Setton, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, August C. Krey, The First Crusade, Oxford Universıty Press Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, Kriter Yay., İstanbul 2010

27 14 Devleti nde Türkler 54 adlı çalışmasıdır. Yine Sûr şehrinin Haçlılar tarafından zaptı 55 konusuna dair makalesi de konumuz açısından önemlidir. Bu konudaki Arapça araştırmalardan Eymen Fuâd SEYYİD in kaleme aldığı ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, Tefsîr Cedîd 56 adlı eseri ile Muhammed Süheyl TAKKÛŞ un Târîh el-fâtımiyyîn -fî Şimâli İfrikiyye ve Mısr ve Bilâd eş-şâm- 57 adlı incelemesi, çalışmamızda en çok müracaat ettiğimiz kitaplardandır. Murat ÖZTÜRK ün Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti 58 adlı doktora tezi de o sıralarda donanmaya sahip tek Müslüman Devleti olan Fâtımîlerin deniz gücü ve deniz savaşları konusunda önemli bilgiler barındırmaktadır. Eyyûbîler Tarihi çalışmaları, özellikle Mısır ın Zengîler tarafından ele geçirilmesi ve Fâtımî Hilafeti ne son verilmesi konularında çalışmamızın önemli incelemeleridir. Bu konuda en çok Ramazan ŞEŞEN in Salâhaddîn Eyyûbî ve Devlet 59 adlı kitabı, konuyla ilgili makaleleri ile Yaacov LEV in Saladin in Egypt 60 adlı eserinden yararlandık. Diyanet İslam Ansiklopedisi, MEB İslam Ansiklopedisi ve The Encyclopaedia of Islam ın ilgili maddeleri müracaat ettiğimiz diğer referanslardır. Haçlı Seferleri Haçlı Seferleri, Ortaçağa damga vuran en önemli olaylardandır. Avrupalıların XI. yy ın sonlarında Türkleri Anadolu dan atmak ve bütün Yakın Doğu ya hâkim olmak için Kudüs ü Kurtarmak sloganıyla başlattıkları siyasi amaçlı askeri hareket, Haçlı Seferleri olarak tanımlanmaktadır. Bu dönem, yaklaşık iki yüzyıllık bir dönemi ( ) kapsamakla beraber bu zihniyet, devamlılık gösterdiği için Türk ve Müslümanlara karşı daha sonraki girişimler de Haçlı Seferi kapsamında değerlendirilir. Günümüzde dahi başka şekil ve adlar altında- devam ettirildiğini söyleyebileceğimiz bu Haçlı ruhu, 54 Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti nde Türkler, TTK, Ankara Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, VII/3, Ankara 2003, s Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, Tefsîr Cedîd, Dâr el-mısriyyet el-lübnâniyye, Beyrut Muhammed Süheyl Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn -fî Şimâli İfrikiyye ve Mısr ve Bilâd eş-şâm-, Dâr en- Nefâis, Beyrut Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, İÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi, Danışman: Abdülkerim Özaydın, İstanbul Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, Çağ Yay. İstanbul Yaacov Lev, Saladin in Egypt, Brill, USA 1999

28 15 Selçuklular sonrasında Osmanlı Devleti ne karşı da hep saldırgan bir tutum izlemiş ve devamlılık göstermiştir 61. Haçlı Seferlerinin nedenleri ya da itici gücü konusunda farklı sınıflandırmalar yapmak mümkündür. Resmi söylem, Doğu Hıristiyanlarını Müslümanların zulmünden kurtarmak üzerine inşa edilse de siyasi ve ekonomik boyutları gözden kaçırmamak gerekmektedir. Fulcherius un uzun uzadıya tasvir ettiği Avrupa, ekonomik bunalım, siyasi istikrarsızlık ve içtimai bir kaos yaşamaktaydı. Papa-Kral çatışmalarının tüm bu sayılanları körüklediği de muhakkaktır. Düzen bozukluğuna çare arayan kilise, önce Tanrı Barışı 62 fikrini ortaya atmış fakat bundan bir sonuç alamayınca Kutsal Savaş projesini gündeme almıştı. Haçlı Seferine insanları ikna etmek için dini motiflerin kullanıldığı malumdur ki bu yüzden özellikle batılı araştırmacılar, dini nedenleri ön plana çıkararak diğer faktörleri etkisizleştirmek eğilimindedirler. Sefere katılan insan profiline bakıldığı zaman çoğunluğun düzeni bozan insanlar olduğu görülür. Albertus un anlatımına göre Pierre l Ermite nin etrafında toplanan kalabalığın çoğunluğunu köylüler teşkil ediyordu. Bunlar arasında günahkârlar, sahte sofular, zânîler, katiller, hırsızlar, yalancı şahitler, soyguncular ve kadınlar bulunuyordu. Amaçları, tövbe etmek ve arınmaktı. Bu insanların Avrupa dan uzaklaştırılıp Kutsal Savaş fikri etrafında Müslümanlar üzerine kanalize edilmeleri de bir bakıma Avrupa nın geniş çaplı bir temizlik yapması anlamına geliyordu 63. Zira Avrupa nın içinde bulunduğu durumu, Clermont Konsili ne katılmış olan Fulcherius, çok güzel özetlemiştir. Buna göre Avrupa da çatışma yalnızca hükümdarlar arasında değil, ruhban sınıfı arasında da mevcuttu. Ruhbanlarla kralların çatışması da yaşanan anarşinin başka bir yönüdür. Sosyal hayata baktığımızda insanların birbirlerinin mallarını çaldığını, adaletsizce esir alınıp zulme uğradıklarını, kutsal mekânların ve evlerin yakılıp yağmalandığını 61 Bkz. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.651, Haçlı Seferlerinin siyasi-askeri karakter taşıdığı, sefere gitmeye güçlü ve sağlıklı şövalyelerin teşvik edilip ihtiyarların, kadınların ve hastaların bunun dışında bırakılmasından da anlaşılmaktadır. Aynı yazar, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, Haçlı Seferleri ve XI. Asırdan Günümüze Haçlı Ruhu Semineri Mayıs 1997, İstanbul 1998, s.7, Aynı yazar, Haçlı Seferleri düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, Tarih Dergisi, XXXV (Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), İstanbul 1994, s.67, Jonathan-Smith Riley, Haçlılar Kimlerdi?, Çev. Berna Kılınçer, Bileşim yay. İstanbul 2005, s Hıristiyanlık, kan dökmeyi yasaklamaktaydı. Tanrı Barışı adı altında kilisenin uygulamaya çalıştığı bu düşünce, Avrupa yı bir düzene kavuşturamadı. Bunun üzerine kilise, bu şiddeti önlemek için anarşiye sebep olanları Müslümanlarla savaşmaları için organize etti fakat Kutsal Savaş olarak adlandırılan bu yönlendirmeden de bir sonuç alınamadı. Ancak Haçlı Seferleri vaaz edilirken daha alt tabakadan insanlar üzerinde Kutsal Savaş motifi etkili olmuştur. Bkz. Güray Kırpık, Haçlı seferlerinde Tanrı Barışı Müessesesi, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, XVI / 2007, s.81-90, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.6, Jonathan-Smith Riley, Haçlılar Kimlerdi?, s Albertus Aquensis, s.5, Sefere katılan kitlelere baktığımızda bu insanların bazı nedenleri de vardı. Kimisi sefere katılmaya karar vermiş olan arkadaşlarını yalnız bırakmak istemiyor, kimisi herhangi bir işi olmadığı, kimisi de alacaklılarından kaçıp kurtulmak için bu sefere katılmak istiyordu. Willermus, I, s.93

29 16 görüyoruz. İnsanlar, emniyetleri olmadığı için yolculuğa dahi çıkamıyorlar ve eğer çıkarlarsa da hırsızlara, eşkıyalara yem oluyorlardı 64. Halkın dini duygusuna hitap etmek için kullanılan yöntemlerden biri, öç alma fikridir 65. Bunun örneği, kısa bir süre önce İspanya Müslümanlarına karşı düzenlenen seferlerle hayata geçirilmişti. Kutsal Savaş ya da öç alma yönlendirmesinin Kutsal Barış fikrinden daha başarılı olduğu, İspanya daki başarılardan anlaşılabilir. Yeniden Fetih (Reconquesta) olarak tanımlanan bu savaşlarla özellikle Tuleytula ve Sicilya gibi yerlerde Müslümanlara karşı başarılı savaşlar verilmişti. Papa Urbanus, İspanya daki savaşları, Haçlı seferi çağrısında vurgulayarak Hıristiyanları bir yerde Müslümanlardan kurtarıp başka bir yerde onları, Müslüman zulüm ve baskısı altında bırakmak fazilet değildir diyerek bunun Hıristiyanlıkla bağdaşmayacağını dile getirdi. Nitekim İbn el-esîr de İspanya ya düzenlenen Haçlı Seferleri ile Suriye-Filistin bölgesine yönelen tehdit arasında bağlantı kurmaktadır. Yazarın rivayetine göre İspanya seferleri sonrası Sicilya kralı Roger a haber yollayan Baudouin, gelip İfrikiyye yi zapt etmek ve kendisine komşu olmak düşüncesini bildirdi. Bunu kendi çıkarları için tehlikeli bulan Roger ise onu doğuya, Kudüs e yönlendirdi ve Kudüs ü ele geçirmenin Hıristiyanlık adına daha büyük bir hizmet olacağına inandırdı 66. Papanın bahsettiği Müslüman zulmü altında olanlardan kasıt, Doğu Hristiyanları olmakla beraber Bizans ın içinde bulunduğu durumu da gözden kaçırmamak 64 Fulcherius Carnotensis, s.45-46, 49, Ayrıca Bkz. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, s , Aynı yazar, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.8, Aynı yazar, Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, s.66-68, Aynı yazar, Haçlı Seferleri, s.1, Willermus, Papa Urbanus un konuşmasını çok detaylı kaydetmiştir. Papanın, Doğu Hıristiyanlarının zulme uğradığını anlattığı kısımlar dışında kayda değer bir yanı bulunmamaktadır. Zira Willermus, en başından beri Pierre l Ermite nin rolünü fazla büyütmüştür. Papa da konuşmasında Pierre e atıfta bulunmuştur ki bu da başka kaynaklarla teyit edilemez. Willermus, I, s Papa Urbanus, aile kavramından bahsederek Müslümanlardan öçlerinin alınmasını istemişti. Fakat bu öç alma tavsiyesi, henüz Haçlı Seferine hazırlık aşamasında İsa nın Katileri Olan Yahudilere uygulanan katliamla cevap buldu. Fakir Haçlı şövalyelerinin ve açgözlü liderlerin para hırsı için binlerce Yahudi katledildi. Albertus Aquensis, s.51-57, Willermus, I, s , Steven Runciman, I, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.8-9, Aynı yazar, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, s.653, Aynı yazar, Haçlı Seferleri, s.6, 8, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri Müslüman-Haçlı Siyasi İttifakları-, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2008, s.46, İbrahim Erhem Polat, Doğu ve Batı Kaynaklarında Haçlı Seferlerinde Yaşanan İnsanlık İhlalleri, Uluslararası Suçlar ve Tarih, V- VI, Ankara 2008, s.9, el-hâkim in, Yahudiler tarafından kışkırtıldığına dair Fransa da bir fikir oluşmuştu. Yahudilere uygulanan kıyımda bu düşüncenin de etkisi olmalıdır. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, Çev. Mustafa Daş, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2010, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.13, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İspanya da verilen savaşların Urbanus a ilham kaynağı olup olmadığı tartışılabilir fakat Roma Kilisesi nin hâkimiyet alanını doğuya da taşıma isteğinde burada yürütülen faaliyetlerin etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.75

30 17 gerekmektedir. Zira Haçlı Seferlerine Bizans ı dâhil ederek bakıldığında işin siyasi yönü de gün yüzüne çıkmaktadır 67. Fulcherius, Clermont Konsili nde 68 papanın, Türklerin Marmara kıyılarına kadar sokulduklarını, Bizans ın bu ilerleyişi durdurmakta aciz kaldığını çok endişe verici bir dille anlattığını kaydetmektedir 69. İstanbul ve Roma kiliseleri arasında itikadî ayrılıkların bulunmasına karşın Türklerin Anadolu da yerleşmeleri üzerine taraflar, siyasi ittifak çabalarına girmişlerdi. İmparator VII. Mikhail, Papa VII. Gregory ile 1074 te temasa geçerek ücretli asker talebinde bulunmuş ve bu yardımlaşma ile kiliseler arasındaki ayrılığın 70 ortadan kaldırılması için adımlar atılmak istenmişti. Papa, imparatora yardım vaad ederek bizzat kendisinin kumanda edeceği bir orduyla Doğu Hıristiyanlarını Müslümanların zulmünden kurtarmayı taahhüt etmişti. Bunun üzerine kiliseler arasındaki ayrılığı gidermek ve İstanbul Kilisesi ne üstünlüğünü kabul ettirmek için VII. Gregory, papalığın her türlü siyasi otoritenin üzerinde olduğunu ilan etti. Fakat bu durum, Alman kralı IV. Heinrich in muhalefetine ve dolayısıyla Roma Kilisesi içinde de bir anlaşmazlığa neden oldu. Dolayısıyla o an için bu yardım gerçekleştirilemedi İspanya da Müslümanları hedef alan Haçlı Seferleri için Bkz. İbn el-esîr, el-kâmil, VIII, s.439, , , a. mlf., İslam Tarihi, X, s , , , Lütfi Şeyban Hıristiyan Dünyasında Endülüs e Karşı Haçlı Düşüncesinin Doğuşu, Saldırıların Başlaması ve Neticeleri,Tarih ve Düşünce, C. 63, Şubat 2006, s.28-35, Steven Runciman, I, s.69-71, Işın Demirkent, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.6, Jonathan-Smith Riley, Haçlılar Kimlerdi?, s Papanın, Clermont Konsili ndeki çağrısı, Fulcherius Carnotensis, Robert de Monk, Anonim Gesta Francorum, Guibert of Nogent gibi Haçlı yazarlarının eserlerinde yer almıştır. Yapılan incelemeler için Bkz. A.M. Dana Carleton Munro, Urban and the Crusaders, The Department of History of the University of Pennsylvania, Philadelphia 1901, Georg Strack, The Sermon of Urban II in Clermont and the Tradition of Papal Oratory, Medieval Sermon Studies, Vol. 56, 2012, 30 45, Frederic Duncalf, The Councils of Piacenza and Clermont, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s Fulcherius Carnotensis, s.50-51, Ordericus Vitalis, III, s İstanbul ve Roma kiliselerinin ayrılma nedeninde Latin-Grek kültür rekabeti yatmaktadır. Siyasi faktörlerin de bulunduğu bu ayrılık, Papanın, Güney İtalya daki Grek kiliselerini Latinleştirmek istemesiyle kesinleşti. Bu Latinleştirme zorlamasına İstanbul Patriği Michael Cerularius İstanbul'daki Latin kiliselerini kapatarak karşılık verdi. Bunun üzerine Kardinal Humbert; İstanbul Patriği Cerularius'u, Bizans kilisesinin Rühulkudüs doktrinini ve Bizans rahiplerinin evlenmesini aforoz eden bir beyannameyi Ayasofya sunağına bıraktı ve kiliseler arasındaki ayrılık (schisma) kesinleşti (16 Haziran 1054). Kürşat Demirci, Hıristiyanlık (Giriş, Tarih), DİA, XVII, Ankara 1998, s.334, M. Süreyya Şahin, Doğu-Batı Kiliseleri, Ayrılmaları Ve Sebepleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IV, İstanbul 1986, s , Steven Runciman, I, s.45, Peter Charanis, The Byzantine Empire in the Eleventh Century, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s , Kiliseler arasında bu ayrılığın yaşanmasına rağmen, Haçlı Seferleri öncesi Bizans, ücretli asker talebini papalık aracılığıyla yaptı. Bu itikadî uzaklaşmanın siyasi ilişkileri etkilediği malumdur. Hatta Bizans ın son bulmasına kadar da devam etmiştir. Yani Selçuklular sonrası, Osmanlı Devleti ne karşı Bizans, ne zaman papalıktan yardım istese bu dini ayrılık, pazarlıklara konu olmuştur. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Anna Komnena, Alexiad, s.50-52, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.38, Haçlı Seferi çağrısı yapılıp hazırlıkları sürdürülürken Urbanus u uğraştıran başka bir konu daha vardı. VII. Gregorius

31 18 İmparator Aleksios ve Papa II. Urbanus zamanında Bizans ın bu asker talebi yenilenince bu defa şartlar daha uygun olduğu için Papa, halk yığınlarını yola çıkararak bu talebi cevaplandırdı. Papalığın, Bizans ın yardım isteği ile düzeni bozan grupları, dini hislerine hitap etmek suretiyle yola çıkardığını ve belki de bu sayede İstanbul Kilisesi ne boyun eğdirmek istediğini söylemek mümkündür 72. Haçlıların hedefinin, Bizans olup olmadığı tartışmalı olmakla beraber Bizans kaynaklarının sıkça dile getirdiği üzere IV. Haçlı Seferi nin, batının Bizans ı zapt gayesinin gecikmiş bir sonucu olduğunu düşünmek daha doğru olacaktır. Netice itibariyle Bizans ın, sınırlarını Türklere karşı korumak için Batıdan ücretli asker isteği, Haçlıların harekete geçmesinde etkili olmuştur. Bizans ı, batıya yaklaştıran sebeplere bakıldığında Türklerin Anadolu da yerleştikleri ve Bizans ın yanı başında İznik i başkent edindikleri görülür. Türkiye Selçuklularının, sınırlarını Bizans aleyhine devamlı genişletmeleri bir yana, İzmir merkezli bir beylik kurmuş olan Çaka Bey 73, doğrudan Bizans başkentini hedef almaktaydı. İlk ikisine, yukarıdan Normanların, Peçeneklerin ve Kumanların saldırılarını da ekleyince tablo tamamlanmaktadır. Fakat askeri bir darbeyle tahtı ele geçirmiş olan Aleksios Komnenos, bilinen ince Bizans siyasetiyle düşmanı düşmana kırdırmayı başardı. Aleksios, Norman reisi Robert Guiscard a karşı Venedik i, Çaka Bey e karşı Kılıç Arslan ı, Peçeneklerin ciddi saldırılarına karşı da Kumanları kullanmış ve başarılı da olmuştur. Haçlı seferleri döneminde ise Türklere karşı Haçlıları, Haçlı Devletlerine karşı da Türkleri kullanma siyasetini ustalıkla sahneye koydu 74. zamanında IV. Henry nin yardımıyla papalık makamını gasp eden Guibert, Urbanus yasal olarak papa seçilmesine rağmen onu bu makamdan uzak tutmuştu. Urbanus, seferi vaaz ederken bile hala Guibert e karşı destek arayışını devam ettiriyordu. Kilise içindeki bu çift başlılığı ortadan kaldırması, birliği sağlaması gerekliydi. Bu arada toplumda sorunlara neden olanları doğuya yönlendirme amacı da güdüyordu. Fakat Urbanus ve Guibert taraftarları Roma da çatışmışlar ve Fulcherius un ifadesine göre pek çok kişi bu olayları görünce sefere katılmaktan vazgeçmişti. Fulcherius Carnotensis, s.54-56, 59-60, Krş. Willermus, I, s Işın Demirkent, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.2-3, Aynı yazar, Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, s.68-69, Aynı yazar, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, s.652, Aynı yazar, Haçlı Seferleri, s.2, Steven Runciman, I, s.77-78, P.M. Holt, Haçlılar Çağı, 11. Yüzyıldan 1517 ye Yakın Doğu, Çev. Özden Arıkan, Tarih Vakfı Yurt Yay. İstanbul 2003, s.18-19, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.34-35, Jonathan-Smith Riley, Haçlılar Kimlerdi?, s , Şerif Baştav, Bizans ve Haçlı Seferleri, UHSS, (23-25 Haziran 1997), TTK, Ankara 1999, s.58, 73 Çaka Bey ve faaliyetleri için Bkz. Akdes Nimet Kurat, Çaka Bey (İzmir ve Civarındaki İlk Türk Beyi M.S ), Türk Kültürünü araştırma Enstitüsü, Ankara 1966, Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, TTK, Ankara 1996, s.6-8, Şerif Baştav, Bizans ve Haçlı Seferleri, s.59, Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara 2011, s , 339, Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat, İstanbul 1971, s.97-98, Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.17-19, Peter Charanis, The Byzantine Empire in the Eleventh Century, s

32 19 Burada hemen ifade edilmesi gereken bir nokta, Bizans ın, batıyı Haçlı seferine çağırmadığıdır 75. Anna Komnena nın tabiriyle hilekâr ve kurnaz bir adam olan Aleksios, düşmanı düşmana kırdırtmış ve Batıdan alacağı ücretli askerlerle Türklerin Anadolu daki varlığına son vermek istemiştir. Yani Bizans, sınırlarını korumak için asker yardımı istemişti -ki bu uğraşa bir kutsallık yüklenemez 76 - fakat İstanbul Kilisesi ne üstünlüğünü kabul ettirmek ve Doğu Hıristiyanlarını etki alanına dâhil etmek isteyen Papalık, bu isteği kutsal bir savaşa dönüştürmüştür. Çünkü eğer Avrupalılar gerçekten doğudaki Hıristiyan kardeşlerine yardım etme düşüncesinde olsalardı Bizans a profesyonel ve eğitimli askerler yollayarak imparatorluğu zor durumdan kurtarabilirlerdi. Zaten Bizans ın talebi de tam olarak buydu. Fakat doğuda kendi devletlerini kurmak ve Bizans a boyun eğdirmek isteyen Papalık, yüz binlerle ifade edilen insan gürûhunu yola çıkardı 77. Bu tabloya göre Bizans, Haçlı Seferinin başlamasında etkili olmuş gibi görünüyor fakat batının, beklediği fırsatı, şartları uygun olduğunda değerlendirdiğini düşünmek daha doğru olacaktır. Zira Aleksios un, etrafını saran düşmanlarıyla mücadelesinde, daha önce Filistin dönüşü İstanbul da misafir ettiği Robert de la Flandre ye yazdığı ve yardım istediği bir mektubun varlığı bilinmektedir. Fakat VII. Mikhail zamanındaki yardım isteği ve bunun karşılığında kiliseleri birleştirme vaadi daha önce atılmış bir adımdı. Aleksios un, yardım isteklerinin karşılık bulması, Batının daha uygun bir durumda oluşuyla alakalıdır. Başka bir deyişle Türklerin, Anadolu daki varlığına son vermek isteyen Bizans a yardım etmek bahanesiyle üstünlüğünü kabul ettirmeleri için Batılılara bir fırsat doğmuş ve buna bizzat Bizans sebep olmuştu. Haçlılar, harekete geçtiği zaman Aleksios un durumunu düzeltmiş olduğu ve sadece ücretli askerlerin gelişinin yeterli olacağı malumdur. Binlerce insanın Papalık 75 Bizans ın kutsal savaş hassasiyetine sahip olmadığını biliyoruz. Doğu Hıristiyanlarını Müslüman hâkimiyetinden kurtarmak gibi bir düşüncesi de yoktur. Doğu Hıristiyanlarının da Avrupa dan böyle bir talebi olmamıştı. Claude Cahen e göre Ermeni patriği ile Papa VII. Gregory mektuplaşıyordu fakat ikili arasındaki yazışmanın konusu, Bizans a karşı ortak hareket etmekti. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Bizans, Haçlı Seferine katılmıştı fakat Bizans ile Roma nın seferlere bakışı farklıdır. Papalık, haccı kurtuluş için yegâne yol görürken Bizans çok ısrarcı davranmamıştır. Zaten Bizans ın bilinen bir Kudüs hassasiyeti de yoktur. Örneğin imparator Çimiskes in yıllarında gerçekleşen Suriye seferi, bir Haçlı Seferi gibi değerlendirilir. Fakat Çimiskes in böyle bir düşüncesi bulunmuyordu. İmparator için Kuzey Suriye den Ermenistan a kadar sağlam bir hattın oluşturulması önemli idi. Onun Kudüs ü kurtarmak gibi bir fikri olduğuna dair bir iz yoktur. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.70, Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.1 77 Işın Demirkent, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.10-11, Steven Runciman, I, s.90-91, Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s.334, Anna Komnena, İstanbul a ulaşan Haçlıların seksen veya 100 bin civarında olduğunu kaydetmiştir. Anna Komnena, Alexiad, s.306

33 20 tarafından harekete geçirilmesi bu bağlamda Haçlı seferinin mahiyeti hakkında ipuçları vermektedir 78. Bu dönemde İslam Dünyasına baktığımızda bir bölünmüşlük göze çarpar. Melikşah ın 1092 de vefatı sonrası onun mirası üzerinde kavgalar baş göstermiş, Haçlılar geldikleri sırada da bu durum devam ettirilmiş, Haçlıların faaliyetlerine engel olmak şöyle dursun, İslam Dünyasının iç mücadelesi, Haçlıların Doğu ya yerleşmelerine kolaylık sağlamıştır. Fâtımî-Selçuklu mücadelesi de İslam Dünyasındaki çatışmaları körüklüyordu. İslam hâkimiyetinde Doğu Hıristiyanlarının durumu, Avrupa nın zannettiğinden ya da bilinçli olarak sunduğundan oldukça farklı idi. Bazı dönemlerde [Mesela Fâtımî Halifesi el-hâkim bi-emrillâh dönemi ( )] takibata uğramış olmalarına rağmen kiliseleri açıktı, vergiler Bizans dönemine göre daha hafifti ve hac trafiğinin kesilmesi gibi bir durum söz konusu değildi 79. Müslümanların, Doğu Hıristiyanlarına zulmettiğine dair anlatılan hikâyeler 80 insanları sefere ikna etmek için kullanılan motiflerden ibaretti. Nitekim Bizans ile itikadî farklılıkları 81 bulunan Ermeniler ve Süryânîler çoğu zaman Müslüman hâkimiyetini Bizans ınkine tercih etmekteydiler. Kudüs e yapılan hac ziyaretleri, Şîî-Sünnî mücadeleleri dolayısıyla zaman zaman daha zor şartlar altında yapılsa da Kudüs ün Hıristiyanlara kapatıldığı veya oraya gelenlere zulmedildiği yönündeki rivayetler gerçeği yansıtmamaktadır 82. Müslümanların idaresinde yaşayan Hıristiyanlar 78 Auguste Bailly, Bizans Tarihi, II, Çev. Hadi Dımaşkan İstanbul Tarihsiz, s , Guibert of Nogent, s.30-31, Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s İslam hâkimiyetindeki Gayri Müslimler zimmî sınıfını meydana getiriyor ve İslam da bunlara mal ve can emniyeti sunuyordu. Özellikle X. yy da Gayri Müslimlerin durumu çok iyi idi ve bu durum, geniş bir ihtida ile sonuçlandı. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.17, 19, Steven Runciman, I, s İslam fetihleri sonucunda Doğu Hıristiyanlarının ta en başından beri işkencelere tabi tutulduğu, dinlerini yaşayamadıkları ve en önemlisi Kudüs e hac ziyaretlerinin tehlikeye girdiği yönünde genel bir algı oluşturulmaya çalışılmış ve bunda Willermus ve Albertus gibi tarih yazarlarının etkisi büyük olmuştur. Willermus, özellikle el-hâkim döneminde Kumâme Kilisesi nin yıkılması sonrasında Hıristiyanların takibata uğradıklarını abartılı bir dille anlatmaktadır. Yazarın dile getirdiği bir başka konu, hac ziyaretlerinin çok zor olduğudur. Kudüs e girişte hacılardan para alınması, yollarda emniyetin bulunmaması da bu cümledendi. Willermus, I, s.67-69, 79-81, Albertus ve Guibert de kiliselerin, Müslümanlarca ahır olarak kullanıldığını iddia ediyorlardı. Albertus Aquensis, s.5, Guibert of Nogent, s.31, Süryânî Mihail ve Vardan Vardabet ise Hıristiyanların dövülüp soyuldığunu ve bunların ülkelerine dönünce olayları anlatmaları üzerine Haçlı Seferi başlatıldığını kaydetmişlerdir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.39, 44, Vardan Vardabet, Cihan Tarihi, ( ), s , Fâtımî halifesi el-hâkim in davranışları, Haçlı Seferlerinde propaganda amaçlı kullanılmıştır. Fakat el-hâkim döneminde dahi Hıristiyanlar uzun süreli takibata uğramamıştır. Zira el-hâkin in birbiriyle çelişen ve ve birbirini hükümsüz kılan uygulamaları vardı. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s İstanbul ile Roma 1054 te bağlarını kopardılar. Doğu Hıristiyanları resmi olarak İstanbul a yakın olsalar da bunların büyük bir bölümü, İstanbul ve Roma dan ayrılmış olan kiliselere (İskenderiye, Antakya, Kudüs patrikhaneleri) bağlanmışlardır. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Işın Demirkent, Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, s.6-7, Aynı yazar, Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, s.72, Steven Runciman, I, s.16-17, Ermenilerin Bizans a bakış açıları olumsuzdur. Bu yüzden Ermenilerin de Bizans tansa İslam hâkimiyetine daha sıcak bakmaları tabîîdir.

34 21 arasında zamanla ihtida olayları arttı. Claude Cahen, buna sosyal baskının yanı sıra dini etkileşimin sebep olduğunu düşünmektedir. Sebep ne olursa olsun Hıristiyanların zamanla azınlık durumuna geldiği bir gerçektir. Bazı uygulamaların da mantıklı bir açıklaması bulunmaktadır. Mesela farklı elbise uygulaması, casusluğu önlemeye yönelik bir uygulama idi. Yeni ibadet yeri açma yasağının da para ile etkisiz hale getirildiği zamanlar vardı. Fakat İslam ı kabul ettikten sonra tekrar dinden dönme ve İslam a hakaret, ölümü gerektiriyordu. İnançları yaşama noktasında ise İslam, Hıristiyanlara bir zorluk getirmemiştir 83. İslam Dünyasının içinde bulunduğu durum, bizi biraz daha fazla ilgilendirmektedir. Zira Şîî-Sünnî çatışması 84 ve küçük hanedanlar arasındaki siyasi rekabet İslam ı, Haçlılar karşısında zayıf düşürmüştür. Melik Rıdvan ve kardeşi Dukak, Haçlılar bölgeye gelmeden hemen önce savaş yaşamışlar ve bu savaş, Rıdvan ın Fâtımîler adına hutbe okutmasına dahi sebep olmuştu. Bu savaşta Antakya valisi Yağısıyan ın da taraf olmuş olmasından dolayı Antakya ya gelen yardım sınırlanmış ve bu iki kardeş, aynı amaç etrafında birleşememişlerdi. İlerleyen zamanlarda Haçlılara karşı harekete geçilmek istendiğinde de Müslüman hâkimlerin kendi aralarındaki siyasi rekabetin pazarlıklara sebep olduğu görülecektir. Selçuklu sultanlarının tutumu, ayrıca önemlidir. Hanedan devletlerin yüksek metbûû olmak sıfatıyla bunları bir arada tutması veya iç-dış düşmana karşı organize etmesi beklenen Selçuklu sultanları, bizzat kendileri, saltanat mücadeleleriyle istikrarsızlığı körüklemekteydiler. Bağdad Abbâsî halifesinin, dini otorite olarak bir ağırlığı bulunmaktadır fakat Haçlılara karşı yardım istendiğinde ettikleri cihad ilanı, yine siyasi kaygıların gölgesinde kalıyor ve sonuç alınamıyordu. Mevcut durumdan, Selçukluların veya halifenin Haçlılarla mücadeleye tamamen kayıtsız kaldığı anlamı çıkmaz. Fakat mücadele, yerel hanedanlar veya Haçlı devletlerine sınırları olanlar tarafından yürütülürken Selçuklu sultanları düzenli ordularla 1110 gibi geç bir dönemde harekete geçmişlerdir. Bu da doğuya yerleşmiş ve hatta dört Haçlı devleti kurarak kökleşmiş olan Haçlıları söküp Nitekim Urfalı Mateos, Bizans ı korkak, aciz ve Allah ın Kilisesi içinde ikilik çıkarmakla suçluyordu. Urfalı Mateos, Vakayiname, s , Claude Cahen in değerlendirmesine göre de Monofizistler, İslam hâkimiyetine alışmışlardı ve herhangi bir Hıristiyanlık hareketi karşısında bilinen bir duyarlılıkları yoktu. Claude Cahen, İslam ve Haçlılar, Çev. İsmet Kayaoğlu, Belleten, C. LI, S. 200, Ankara Ağustos 1987, s. 1049, P.M. Holt, Haçlılar Çağı, s.16, 83 Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Bu çatışmanın bir de fikrî boyutu vardır. Yani Fâtımîlerin Şîî propaganda merkezlerine karşılık, Selçuklular medrese ve camilerde Sünnî İslam ı yayacak insan yetiştiriyorlardı. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.28

35 22 atmaya yetmedi 85. Şîî-Sünnî mücadelesi ve bu mücadelenin Fâtımîleri Haçlılara yaklaştırması ilk bölümde görüleceği için bu konuya değinmeye lüzum yoktur. Şunu söyleyelim ki siyasi çatışmalara mezhebî rekabet de eklenince Haçlılar, doğuda güçsüz ve bir araya gelmeyi uzun süre başaramayacak bir İslam âlemi buldular 86. Haçlı Seferi propagandası yapanlar arasında en meşhur olan Pierre l Ermite dir. Albertus, Willermus ve Anna Komnena gibi yazarlar, onun Haçlı Seferlerindeki rolünü gereğinden fazla büyütüp onu seferin mimarı gibi sunsalar da Pierre l Ermite nin papayla görüşüp görüşmediği bile kesin değildir 87. Kesin olan husus, Pierre l Ermite nin çok etkili bir vaiz olduğu ve binlerce insanı peşinden sürüklediğidir. Kendisi, Halkın Seferi olarak bilinen ve Anadolu ya henüz geçtiklerinde Türkiye Selçukluları tarafından imha edilen başıbozuk, düzensiz orduya liderlik etmekteydi. Balkanlar daki yolculukları, tam bir çapulculuk ve vahşet havası uyandıran bu grup, İstanbul a ulaştığında Aleksios, bunları boğazdan karşıya geçirmek konusunda ecele etti. Civetot denilen karargâha yerleştirilen Haçlılara Aleksios, düzenli ordular gelinceye kadar Türklerle çatışmaya girmemelerini tembih etmişti. Fakat bu nasihati göz ardı eden Haçlılar, önce Türklerin bir tuzağı olduğu anlaşılan Kserigordon Kalesi nde, sonra da Drakon Vadisi denen mevkide kılıçtan geçirildiler. Etrafa dağılanları imparatorun gemilerle toplatması sonrasında bu Haçlı grubunun kalanları, asiller liderliğindeki düzenli orduları beklemeye başladılar Selçuklu orduları başarısız olsa da Haçlılara karşı mücadele veren askerlerin çoğunluğu Türklerden oluşuyordu. Yerli halkın mücadelelere katılımının sınırlı olduğu bir ortamda gönüllüler ve profesyonel Türk askerler çatışmaların yükünü sırtlanmışlardır. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, TTK, Ankara 2000, s , Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s Haçlı Seferlerinde Pierre l Ermite nin rolü bazı Haçlı yazarlarınca fazla büyütülmüştür. Amiens li bir keşiş olan Pierre in, Kudüs e bir hac ziyaretinde bulunduğu ve bazı sıkıntılarla karşılaştığı bilinmektedir. Fakat onun Kudüs teki ve ülkesine döndükten sonraki faaliyetlerinin çoğunluğu hayal ürünü olmalıdır. Buna göre Pierre, Kudüs te yaşanan sıkıntıları, hacılara yapılan zulmü görünce Kudüs patriği Simeon ile görüşmüş ve durumun vahametini onunla değerlendirmişti. Sonrasında bizzat İsa, Kutsal Mezar ın kurtarılması görevini Pierre e vermiş ve o da bunu dönüşte Kudüs patriğinin yardım içeren mektuplarıyla beraber Papaya bildirmişti, Albertus Aquensis, s.5-7, Kudüs te patrik, Pierre e bize çok yakın olmasına rağmen Bizans imparatorunun yardımını da artık ümit edemiyoruz demişti. Zaten Bizans, kendisini korumak konusunda zaaf içindeydi. Bu da Bizans ın yerini artık Latinler almalı anlamına geliyordu. Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.57, Anonim Haçlı Tarihi, s.52-54, Albertus Aquensis, s.31-45, Wilermus, I, s , Guibert of Nogent, s.41-45, Ordericus Vitalis, III, s.78-80, Steven Runciman, I, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, s , Aynı yazar, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.21-23, Bu ordu, Anadolu ya geçince Hıristiyan-Müslüman ayrımı yapmadan halkı katletmeye ve etrafı yağmalamaya başladı. Anna Komnena nın ifadesiyle bunlar; ( ) ana kucağındaki süt bebeklerini ya sakat ettiler ya da şişlere takıp ateşte kızarttılar; yaşı ileri insanları ise her çeşit işkenceden geçirdiler. Anna Komnena, Alexiad, s. 306, Anonim Süryânî kaynağı ise bu olayda imparatorun ihanetinden bahsetmektedir. Yazara göre imparator, Türklere haber verip bu Haçlı ordusunu imha ettirmişti. Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.10

36 23 Önemli Haçlı liderleri Fransa kralının kardeşi Vermandois kontu Hugue, Norman reisi Bohemond, Lorraine dükü Godefroi, piskopos Adhemar, Provence kontu Raymond, William ın oğlu Normandia dükü Robert, onun eniştesi Blois kontu Stephan ve Flandre kontu Robert ten ibarettir. İlk yola çıkan lider olan Vermandois kontu Hugue, Bulgaristan üzerinden yolculuğunu olaylı bir şekilde tamamlayarak İstanbul a ulaştı. Sonrasında hemen aynı yolu takip eden Bohemond; Macaristan üzerinden ilerleyen Godefroi ile yanında Gotlar, Gasconlar ve Adhemar olduğu halde Raymond, Kudüs yolculuklarına başladılar. Ekim de İngiltere kralı William ın oğlu Normandia dükü Robert, Normanlar ve İngilizlerden müteşekkil büyük bir orduyla yola çıktı. Yanında, eniştesi Blois kontu Stephan (William ın kızı Adele nin kocası) ve Flandre kontu Robert (Normandiya kontu Robert ın kuzeni) da bulunuyordu 89. Düzenli orduların hareketi, Aleksios u tedirgin etti. İmparator, başkente kadar bir sıkıntı yaşanmaması için gerekli önlemler alarak Haçlılara Balkanlar daki yolculuklarında refakat etmeleri ve bir bakıma onları kontrol altında tutmaları için birlikleri yola çıkardı. Asiller idaresindeki Haçlı ordularının İstanbul a yolculukları daha sorunsuz gerçekleşti. Fakat şimdi Aleksios u, bu kadar kalabalık orduların İstanbul da toplanmış olması rahatsız ediyordu. Şehrin varoşlarını yağmalamaya başlamış olan bu orduları da bir an önce karşıya geçirmek gerekiyordu fakat daha önce yapılması gereken, bunların Bizans a bağlılıklarını temin idi. Godefroi dışında diğer liderlerin vasallık yeminini, kolayca ettiği anlaşılmaktadır. Raymond de Saint Gilles, imparatora sadık kalacağına dair farklı bir yemin ederken 90 gizlice karşıya geçen Tankred in 91 yemini de İznik kuşatması sonrasında alındı. Anna Komnena nın ifadesine göre liderler arasında bu yemine en istekli olan ve durumu kolayca kabul eden Bohemond idi ki kendisi zaten bu yemine uymak niyetinde değildi. Antakya nın zaptı ile Anna Komnena nın haklılığı da ispat edilmiş oldu. Haçlı liderleriyle imparator arasında yapılan anlaşmaya göre vaktiyle Rum Devletine ait olup 89 Fulcherius Carnotensis, s.56-58, Anonim Haçlı Tarihi, s.55-62, Willermus, I, s.95-96, Guibert of Nogent, s.45-48, Ordericus Vitalis, III, s Raymond un gelişinin özel bir anlamı vardır. Zira yanında Papanın temsilcisi sıfatıyla Le Puy piskoposu Adhemar da bulunuyordu. Fakat bu önemli lider, Pelagonia da Bulgarlar tarafından esir alınmış ve sonrasında kurtarılmıştı. Kaynaklar Aleksios ile Raymond un çatışmasından bahsetmezlerken Willermus, Raymond un vasallık yemini etmemesi üzerine imparator ile savaştığını ve nihayetinde diğer liderlerin ettiği yeminle aynı olmayan bir yemin ettiğini kaydetmektedir. Willermus, I, s , Haçlı Seferinde Papaimparator bağlantısı söz konusudur. Bu noktada liderler ile imparatorun çatışması normal karşılanabilir. Fakat Le Puy Piskoposu ile Raymond dan böyle bir çatışma beklemek mantıksız olurdu. Çünkü kendileri, Papanın temsilcileriydiler ve imparator ile ilişkilerinde dikkatli olmak zorundaydılar. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.75, Tankred, imparatora yemin etmekten kaçınmış ve gizlice karşıya geçmiştir. Fakat İznik ele geçirildikten sonra o da vasallık yemini etmek durumunda kaldı. Radulphus Cadomensis, s.33-34, 40-41, Krş. Steven Runciman, I, s

37 24 da şimdi kendisinin (Godefroi kast ediliyor) (bugünkü işgalcilerinden) ele geçireceği tüm kentleri, ülkeleri ya da kaleleri imparatorun bu iş için göndereceği yüksek rütbeli subaya teslim edecekti. 92 Vasallık yemininin detaylarına girmemekle beraber bu anlaşmayı Haçlılar açısından alçaltıcı veya gerekli bulanlar vardı. Fulcherius, bu anlaşmanın gerekliliğini Şu bir gerçektir ki imparatorla dostluk kurup yardımını almamış olsalardı bizler için bu yolculuğu yapmak bu kadar kolay olmazdı diyerek dile getirmektedir 93. Farklı bir bakış açısına göre ise Kutsal Toprakları kurtarmak üzere yola çıkmış bir orduyu Bizans ın, kendi fetihlerinde bir aracı olarak kullanması ve bunun için de bağlılık yemini alması alçaltıcı bir durum idi. İtikadî ayrılıklar yaşayan bu iki toplum arasındaki husumet, bu yolla daha da derinleşmiştir denilebilir 94. Fakat Haçlılaın arz ettiği tehlike ve yapılan anlaşmaları çiğnemeleri, imparatoru haklı çıkarmıştır. Vasallık yemininin ardından karşıya geçirilen Haçlıların ilk hedefi, Türkiye Selçuklu Devleti başkenti İznik oldu. Sultan Kılıç Arslan, bu sırada Malatya yı kuşatmakta idi 95 ve rivayete göre Drakon da kazandığı zafere aldanarak Haçlılar hakkında yanılmıştı. Başkentinin kuşatıldığını haber alınca diğer Türk beylerinden de takviyeler alarak derhal yola çıktı. Fakat kuşatmayı yarıp şehre yardım edemeyince çekilmek zorunda kaldı. Şehrin, göl tarafından aldığı yardımlar Aleksios un gönderdiği gemilerle kesilince zor durumda kalan Türkler, imparatorun temsilcisine teslim olmak zorunda kaldılar (19 Haziran 1097). Şehri yağmalayamayan Haçlılar, imparatora öfke duysalar da imparatorun yolladığı hediyelerle yeterince tatmin edildiler ve Kudüs yolculuklarına devam ettiler Anna Komnena, Alexiad, s.317, , Anonim Haçlı Tarihi, s.63-65, Vasallık yemini ve tarafların hukuki durumu için ayrıca Bkz. Guibert of Nogent, s.52-53, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2006, s Fulcherius Carnotensis, s Şerif Baştav, Bizans ve Haçlı Seferleri, s.61, Bizans ın, Haçlıları ücretli askermiş gibi görmesi bir noktaya kadar anlaşılabilir. Fakat bu kadar kalabalık orduların gelişi, Aleksios u Haçlılar konusunda uyarmıştır. Özellikle daha önce savaş verdiği Bohemond un varlığı, onu özel tedbirler almaya sevk etti. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Gülay Öğün Bezer in değerlendirmelerine göre Türkiye Selçukluları, Güney Doğu politikalarını Haçlı tehlikesine rağmen devam ettiriyorlardı. Türkiye Selçuklu sultanlarının Büyük Selçuklularla olan ailevi rekabeti, Arslan Yabgu nun esir alınmasına kadar uzanmaktadır. Bu uğurda Kutalmış, Süleymanşah ve Kılıç Arslan hayatlarını kaybetmişlerdi. Birinci Haçlı Seferi orduları geldiği sırada da Kılıç Arslan, Malatya yı ele geçirmeye ve bir engeli daha ortadan kaldırarak Büyük Selçuklu Devleti aleyhine genişlemeye çalışıyordu. Bkz. Gülay Öğün Bezer, Türkiye Selçuklularının Güneydoğu Siyaseti ve I. Haçlı Seferinin Bunun Üzerindeki Etkileri, Türklük Araştırmaları Dergisi, XII, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 2002, s Anna Komnena, Alexiad, s , Fulcherius Carnotensis, s.65-67, Anonim Haçlı Tarihi, s.67-70, Albertus Aquensis, s , Guibert of Nogent, s.54-57, Ordericus Vitalis, III, s.93-98, Willermus, şehrin işgal tarihini 20 Temmuz 1097 olarak vermiştir. Willermus, I, s.168, Işın Demirkent, İznik in

38 25 Başkentini kaybeden Kılıç Arslan, Haçlıları Anadolu da yakından takip etti. Daha önce Haçlıların geçeceği yerlerdeki hasadı tahrip ederek kuyuları zehirletmişti. Haçlıların ilerleyişi ve yiyecek bulmayı kolaylaştırmak için ayrı bölükler halinde hareket ettiklerinden habersiz olduğu bir anda Eskişehir (Dorylaion) yakınlarında Haçlı ordusuna saldırdı. Fakat diğer bölüğün yetişmesi neticesinde hem savaşı hem de hazinesini kaybetti (1 Temmuz 1097) 97. Haçlıların Anadolu yolculukları açlık, susuzluk ve sıcaklar yüzünden oldukça zor geçmiş ve çok fazla kayıp vermişlerdir. Boşaltılmış olan Konya da fazla oyalanmayan Haçlılar, Göksun yönünde ilerlemeye başladılar. Ana Haçlı ordusu, Maraş ta bulunurken ordudan ayrılan Tankred ve Baudouin, Çukurova da kısa süreli bir anlaşmazlık yaşadıktan sonra 98 Baudouin, aldığı davet üzerine Urfa ya yöneldi. Fulcherius, her ne kadar aklamaya çalışsa da Urfa hâkimi Thoros, Baudouin in de dahli ile kendi halkı tarafından acımasızca öldürüldü ve Urfa da ilk Haçlı Devleti kurulmuş oldu (10 Mart 1098) 99. Bizans imparatoru, İznik in zaptı ve Kılıç Arslan ın Eskişehir Savaşı nda yenilmesi üzerine bu durumdan faydalanarak Batı Anadolu kıyılarını ele geçirdi. İznik te esir alınanlar arasında Çaka nın kızı olan Kılıç Arslan ın eşi de bulunmaktaydı. Haçlılar imparatorun, esirlere iyi muamele etmesine kızmışlardı fakat bir şey yapamadılar ve çaresiz yollarına devam ettiler. Aleksios, Haçlıların ayrılmasının ardından aralarında Çaka nın kızının da bulunduğu esirlerle İzmir üzerine yürüdü ve bu esirleri de göstererek Çaka nın oğlunun direncini kırdı. Bu sayede İzmir ve civarında tekrar Bizans hâkimiyeti sağlandı. Kılıç Arslan ise Orta Anadolu ya çekilmek zorunda kaldı 100. Haçlılar Tarafından Kuşatılması (6 Mayıs-19 Haziran 1097), Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler- Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul 2007, s.21-39, Aynı yazar, Haçlı Seferleri, s.29-33, Aynı yazar, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.24-28, Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.68-71, Anonim Haçlı Tarihi, s.71-74, Albertus Aquensis, s , Anna Komnena, Alexiad, s , Guibert of Nogent, s.57-60, Ordericus Vitalis, III, s , Radulphus Cadomensis, s.44-47, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.34-36, Aynı yazar, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.28-31, Steven Runciman, I, s Bu konudaki en önemli kaynak, Gesta Tankredi dir, Radulphus Cadomensis, s.57-70, Willermus, I, s , Anonim Haçlı Tarihi, s.75-78, Albertus Aquensis, s , Guibert of Nogent, s.61-62, Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.72-76, Willermus ile Albertus da Baudouin in, Thoros un ölümüne engel olmadığını kaydetmekle Fulcherius a uymuşlardır. Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s , Urfalı Mateos, Baudouin in, halk ile anlaşarak Thoros u katlettiklerini yazmaktadır. Urfalı Mateos, Vakayiname, s , Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.11-12, Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, I, ( ), TTK, Ankara 1990, s Anna Komnena, Alexiad, s , Steven Runciman, I, s , Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.103, Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.32

39 26 Ana ordu, Eskişehir den sonra Akşehir-Konya-Ereğli yolunu takip ederek Maraş ve Göksun 101 üzerinden 20 Ekim 1097 de Antakya önlerine vardılar. Haçlılar, Antakya ya ilerlediklerinde şehrin hâkimi Yağısıyân, gerekli hazırlıkları yapmış 102 ve civardaki Müslüman emirlerden yardım istemek üzere oğullarını yola çıkarmıştı. Haçlıların Antakya kuşatması, açlık sıkıntısının zirveye ulaştığı dönemdir. Yaşanan açlığın etkisiyle orduda firarların çoğaldığı bir sırada Anna Komnena ya göre Bohemod tarafından kandırılan 103 ; Haçlı yazarlarına göre ihanet eden 104 imparatorun temsilcisi Tatikios un kuşatmadan çekilmesiyle sefer, yeni bir döneme girdi. Ordudan kaçan Blois kontunun, imparatoru yanlış yönlendirmesi ve Bizans ordusunun Antakya ya herhangi bir yardımının dokunmaması ile Bohemond, planlarını uygulama fırsatı buldu 105. Her ne kadar şehre yardıma gelen Müslüman emirler, henüz Antakya ya ulaşamadan Haçlılar karşısında başarısız olmuşlarsa da 106 Haçlı liderleri arasında bir uyum ve hedef birliğinden söz etmek de zordur. Genel taarruz önerisi, şehri kendi namına elde etmek isteyen Bohemond un etkisiyle reddedilmişti. Çünkü Bohemond, İki Kız Kardeş Kulesi nin muhafızı Fîrûz ile iletişim halindeydi. Fîrûz ile şehrin teslimi hususu, karara bağlandıktan sonra Bohemond; şehir, kimin gayretleriyle ele geçirilirse onun hâkimiyetinin 101 Bizans kumandanı Tatikios un rehberliğinde Anadolu yoculuklarına başlayan Haçlılar, Sakarya Köprüsü yanındaki Osmaneli (Lefke) den geçip Eskişehir yakınlarındaki Dorylaion dan (Şarhöyük) devam etmişler ve Eskişehir in kuzeybatısındaki Sarısu Ovası nda ordugâhlarını kurmuşlardır. Burada yaşanan savaşta Kılıç Arslan ı yendikten sonra yollarına devam etmişler ve Akşehir üzerinden Konya ya inmişlerdir. Tankred ve Baudouin in, ordudan ayrılmasının ardından ana Haçlı ordusu, Ereğli den sırasıyla Kayseri, Komana (Placentia), Göksun ve Maraş tan geçerek Antakya Ovası na indiler. Ebru Altan, Haçlı Ordularının Anadolu da Geçtiği Yollar, Belleten, LXV / 243, TTK, Ankara 2001, s Yağısıyân, şehrin etrafına hendekler kazdırmış ve bu işte ilk gün Müslümanları, ikinci gün Hıristiyanları kullanmıştı. Gün sonunda eş ve çocuklarını koruyacağına dair söz verdiği bu Hıristiyanları şehre almadı. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.14, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.229, İbn el-kalânisî, Zeyl, s Anna Komnena ya göre Bohemund, Antakya ya sahip olmak için Bizans kumandanı Tatikios u, kendisine bir suikast düzenleneceği yolunda ikna edip gönderdi ve Haçlı liderlerini de burçlardaki kumandanları kazanarak şehre sahip olmak fikrine inandırdı. Bunun üzerine Tatikios kuşatmadan ayrıldı. Anna Komnena, Alexiad, s Anonim Haçlı Tarihi, s.91-92, Albertus Aquensis, s , Guibert of Nogent, s.72, Ordericus Vitalis, III, s , Joseph Francois Michaud, The History of the Crusades, I, İng. Trc. W. Robson, London 1881, s.135, Willermus, Tatikios u hain ve hilekâr biri olarak tasvir etmektedir. Yazara göre Tatikios, kısa bir süre sonra yardımla döneceğine söz vererek Haçlıları aldatmış ve kuşatmadan ayrılmıştı, Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.77-81, Blois kontunun, hastalığını bahane ederek İskenderun a gitmesi, iyileştikten sonra geri dönmemesi ve ülkesine dönüş için yola koyulması, sıkıntılarla boğuşan Haçlı askerleri için kötü bir örnek teşkil etmiştir. Bu yüzden liderler, ordudan kopmaları önlemek için önlemler almaya başladılar. Willermus, I, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.134, Anonim Haçlı Tarihi, s.93-95, Willermus, I, s , Yağısıyân ın yardımına koşan Dukak, Cenâhü d-devle ve Tuğtigin, el-bara mevkiinde cereyan eden savaşta ağır kayıplar vererek ülkelerine dönmek zorunda kaldılar (31 Aralık 1097). Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), Marmara Üniversitesi Yay., İstanbul 1985, s.12, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s , Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.846

40 27 tanınması konusunda Haçlı liderlerini ikna etti. Raymod un itirazları, Musul valisi Kürboğa nın yaklaşmakta olduğu haberleri ile etkisini kaybetti ve şehir 3 Haziran 1098 de ihanet yoluyla ele geçirildi. Vali Yağısıyân, şehri terk etmiş ve bir dağ yamacında atından düşerek yaralanmıştı. Muhafızları tarafından ölüme terk edilen Yağısıyân ın başı, orada odun kesmekte olan bir Ermeni tarafından Haçlı liderlerine getirildi 107. Kürboğa nın, Antakya yı işgal eden Haçlıları kuşatmasında Müslüman emirler arasındaki rekabet ve anlaşmazlıklar ön plana çıkar. İslam kaynakları, Kutsal Mızrağın bulunmasıyla moralleri düzelen ve Müslümanlarla savaşmak için şehirden çıkan Haçlılara hemen bir saldırı düzenlememesi konusunda Kürboğa yı eleştirirler. Buna göre Haçlıların tamamını yok etmek isteyen Kürboğa, Haçlıların şehirden tamamen çıkmasını bekledi. Fakat Kürboğa, Müslüman emirlerden bazılarının ordudan ayrılması sorasında Haçlı ordusu karşısında duramadı ve bozgun halinde çekilmek zorunda kaldı. Kürboğa nın yenilgisi, Haçlıların Antakya daki hâkimiyetini tasdik etti ve burada dinlenen Haçlılar, bir müddet sonra Kudüs yolculuklarına devam ettiler 108. Haçlıların Antakya kuşatması, konumuz açısından özellikle önemlidir. Öncelikle Haçlı zihniyeti konusunda ipuçları verir. Haçlıların, Doğu Hristiyanlarına yardım etmekten çok, buralarda kendi devletlerini kurmak azminde oldukları, Urfa da kurulan Haçlı kontluğu ile açığa çıkmıştı. Antakya nın zaptı ile de anlaşmalara uymadıkları ve dini duyguların, seferde o kadar da etkili olmadığı anlaşıldı. Şehrin imparatora teslim edilmeyişi, Haçlı-Bizans ilişkilerine yön verirken Fâtımî-Haçlı ilişkilerinin de Antakya kuşatmasında başladığı bilinmektedir. Fâtımî Devleti ( ) yılları arasında Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye de hüküm süren Fâtımî Devleti nin kurucuları, soylarını Peygamber Efendimizin kızı Hz. Fatıma ya dayandırmaktadırlar 109. Şîî inanca sahip olmalarından dolayı Abbasi halifeliğinin etki 107 Antakya nın, Haçlılar tarafından zaptı konusunda hemen bütün kaynaklarda tafsilatlı bilgi bulunmaktadır. Fulcherius Carnotensis, s.82-83, Anonim Haçlı Tarihi, s , Willermus, I, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.14-15, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , Albertus Aquensis, s ve öncesi, Guibert of Nogent, s.81-85, Ordericus Vitalis, III, s , Radulphus Cadomensis, s.92-94, Abû'l-Farac, II, s , Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.85-90, Kürboğa ile yapılan savaşın en tafsilatlı anlatımı Anonim Gesta da bulunmaktadır. Anonim Haçlı Tarihi, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.15-16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.136, Albertus Aquensis, s.313 ve devamı, Willermus, I, s , Ordericus Vitalis, III, s , Radulphus Cadomensis, s , Abû l-farac, II, s.340, Steven Runciman, I, s , Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s Devleti kuran hanedanın, soylarının Hz. Fatıma ya dayandığını iddia etmeleri sebebiyle bu devlete Hz. Fatıma ya atfen Fâtımîler Devleti; Şîî oldukları için ed-devlet el-aleviyye ve kurucusu Ubeydullâh el- Mehdî ye atfen de ed-devlet el-ubeydiyye denilmiştir. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.13, Fâtımîlerin nesebinin Hz. Fâtıma ya dayanmadığı, Sünnî yazarların eserlerinde belirtilmektedir. Bu görüşe

41 28 alanından uzakta, Kuzey Afrika da yapılanmasını tamamlayan Fâtımîler 110, yönetim merkezlerini Mısır a taşımışlar ve zamanla Suriye nin bir kısmını ele geçirerek Sünnî İslam dünyası ile devamlı mücadele halinde olmuşlardır. Fâtımî Devleti ni karakteristik özelliklerine göre üç dönemde incelemek mümkündür. İlk dönem kuruluştan hilafet merkezinin Mısır a nakline kadarki dönem ( ); ikincisi Mısır hâkimiyetinden başlayıp el-mustansır ın ölümüne kadar süren dönemdir ( ). Çalışma konumuzu oluşturan son dönem ise el-mustansır ın ölümünden başlayıp yıkılışa kadar devam eder ( ). Bu dönemin en önemli özelliği, el-mustansır döneminde başlayan Vezirler Asrı nın devam etmesi ve devlete vezirlerin hâkim olmasıdır 111. Kuruluş döneminin en belirgin şahsiyeti, Ebû Abdullah eş-şîî dir. Kendisi, kuruluş için gerekli alt yapıyı hazırlamasına ve Ubeydullâh el-mehdî yi hapis bulunduğu Sicilmasa dan kurtarıp halifeliğinde önemli rol oynamasına rağmen kuruluştan bir süre sonra ortadan kaldırılmıştır 112. el-mehdî dönemi, devletin var olma mücadelesi verdiği yıllardır ve bu yeni oluşuma karşı pek çok isyan olmuştur. el-mehdî, bu tehlikelerden emin olmak için inşasına başladığı Mehdiyye şehrine Şubat 921 de taşındı ve böylece devletin donanmaya olan ihtiyacı ortaya çıktı. Donanmanın teşkiliyle devlet, zamanla Akdeniz de de etkili olmaya başladı 113. Devletin temel politikasının Kuzey Afrika da yerleşip kalmak olmadığı anlaşılmaktadır. Daha ilk Fâtımî halifesi el-mehdî döneminden itibaren devletin doğuya nakli düşüncesi hep var olmuştur. Yani İslam dünyasının liderliği konusunda iddia sahibi olmaları Fâtımîleri, İslam dünyasının merkezinden uzakta durmaktan alıkoymaktaydı. Fâtımîlerin Mısır a yerleşme düşünceleri, el-mehdî zamanında ortaya çıkmış ve bu dönemde Mısır a iki başarısız sefer düzenlenmişti 114. Bu girişimler, Abbâsîlerin Mısır ı takviye etmesiyle sonuçlansa da Fâtımîler bu hedeflerinden vazgeçmediler. el-kâim göre devletin kurucusu Ubeydullâh el-mehdî nin, Meymûn el-kaddâh adında bir Yahudi nin soyundan olduğu ileri sürülmektedir. Buna karşılık Fâtımîlerin nesebinin sahih olduğunu kabul eden tarihçiler de bulunmaktadır. Bkz. Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, Çağ Yayınları, İstanbul 1987, s.79-96, Nihat Yazılıtaş, Fatımi Devleti Tarihi, s.13-14, Eymen Fuâd Seyyid, Fâtımîler, DİA, XII, İstanbul 1995, s Bkz. Neşet Çağatay, Fatımiler Devleti nin Kuruluşu ve Akideleri, AÜİFD, VIII, Ankara , s.63-77, Aydın Çelik, Fâtımîler Devleti nin Kuruluşu, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15/2, Elazığ 2005, s Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.16-29, Hasan İbrahim Hasan, Fatımiler, DGBİT, V, s , Eymen Fuâd Seyyid, Fatımiler, DİA, XII, İstanbul 1995, s Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s Nihat Yazılıtaş, Mısır ın Fâtımîler Tarafından Ele Geçirilmesi, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Reşat Genç Özel Sayı, 29, Ankara 2009, s , Aynı yazar, Fâtımî Devleti Tarihi, s.36-38, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s

42 29 zamanındaki Mısır seferi de yine ilk ikisi gibi başarısız oldu. Bu arada Mısır ın Abbâsî valisi Muhammed b. Tuğc el-ihşid, 938 de Fâtımî-Abbâsî rekabetinden yararlanarak hâkimiyetini ilan etmiş ve Mısır da yeni bir devlet kurulmuştu el-kâim den sonra halifelik makamına gelen el-mansûr, uzun süredir devam eden Ebû Yezîd isyanı ile meşgul olduğundan Mısır a sefer düzenlenemedi. Fâtımîlerin Mısır ı ele geçirme uğraşları, el- Mu izz zamanında sonuç verdi. Fâtımî komutanı Cevher, görevlendirildiği bu işi, tamama erdirdi ve Mısır da Ihşidî hâkimiyetine son vererek Fâtımîler devrini başlattı 116. Mısır gibi zengin bir ülkenin ele geçirilmesiyle Fâtımîler, Suriye-Filistin bölgesinde etkin olmaya başladılar. el-musta lî Billâh a kadarki dönemde Fâtımî halifelerinin; Filistin ile Suriye sahil şehirleri için mücadeleleri ve Abbâsîlerle İslam dünyasının liderliği için rekabetleri öne çıkan olaylardır. Burada konumuzu yakından ilgilendiren bir Fâtımî halifesinden, el- Hâkim den kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Aklî dengesinin yerinde olmadığı yorumlarına sebep olacak davranış ve uygulamalarıyla Fâtımî Tarihi nde özel bir yeri olan el-hâkim döneminde el-kumâme Kilisesi nin yıkılması (1009), Haçlı Seferleri döneminde sıkça başvurulan propaganda malzemelerinden olmuştur. Hıristiyan kutsal mekânlarının tahribi ve Hıristiyanların takibata uğradıkları yönündeki saldırıların temeli de bu olaya dayandırılmakta ve Haçlı Seferlerine bir kutsallık, bir haklılık kazandırılmaya çalışılmaktadır. el-hâkim den sonraki dönemler için de İslam hâkimiyetindeki Doğu Hıristiyanlarının zulme uğradıkları dillendirilmekle beraber, el-hâkim dönemi bu iddialara temel oluşturmaktadır 117. İncelediğimiz dönemden önceki son halife el-mustansır dönemi, Fâtımî Tarihi nde Vezirler Asrı nın 118 başlangıcıdır. Bu dönemde devletin, dâhili karışıklıklar ve ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiği görülmektedir. Fakat el-mustansır döneminin en belirgin yanı 115 Kâzım Yaşar Kopraman, Ihşidîler, DGBİT, VI, Çağ Yayınları, İstanbul 1987, s , Nihat Yazılıtaş, Mısır ın Fâtımîler Tarafından Ele Geçirilmesi, s.415, aynı yazar, Fâtımî Devleti Tarihi, s Nihat Yazılıtaş, Mısır ın Fâtımîler Tarafından Ele Geçirilmesi, s , Kâzım Yaşar Kopraman, Ihşidîler, DGBİT, VI, s , Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s el-hâkim, birbiriyle çelişen uygulamalarıyla dikkat çekmektedir. Onun koyduğu yasaklar ve uygulamalardan hem Müslümanlar hem de Gayri Müslimler nasibini almıştır. Bkz. Nihat Yazılıtaş, İlginç Kişiliği İle VI. Fâtımî Halifesi El-Hâkim Bi-Emr Allah ( ), İSAR, (Prof. Dr. Ramazan Şeşen Armağanı), İstanbul 2005, s , Aynı yazar, Fâtımî Devleti Tarihi, s Bu dönemde yaşanan ekonomik krize Türkler ile diğer unsurların çatışması da eklenince istikrar yok olmuştu. Bu durumda el-mustansır, Akkâ valisi Bedrü l-cemâlî yi davet ederek devlet işlerinde onu etkin kıldı. Yeni Fâtımî veziri ile Türklerin gücü, önemli ölçüde kırılırken halife de vezirin gölgesinde kalmaya başladı. Bu durum, devletin yıkılışına kadar devam edecektir. Abdülkerim Özaydın, Bedr el-cemâlî, DİA, V, İstanbul 1992, s.330, Eymen Fuâd Seyyid, Fatımiler, DİA, XII, s.231, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s , Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s

43 30 Selçukluların yükselişi ve Sünnî İslam dünyasının hamisi haline gelmeleridir. Tuğrul Bey in 1055 te Bağdad a girerek Abbâsî halifesine itibarını iadesi ve sonrasında Doğunun ve Batının Sultanı ilan edilmesiyle başlayan bu dönem, Alp Arslan döneminde Malazgirt te Bizans ın ezilmesiyle devam etmiştir. Türklerin Anadolu ya yerleşmeleri de ki bunu Ermeni-Bizans çatışması kolaylaştırmıştır- bu zaferin sonrasındadır 119 ve Türkiye Selçuklu Devleti nin kuruluşuyla Anadolu nun vatan haline gelişi, Bizans tarafından da tanınmıştır. Bu bağlamda Türkiye Selçukluları, Haçlı Seferleri tarihinde en etkin Türk devletlerinden biri olacak ve ilk savaşları vereceklerdir. Fâtımîler, yönetim merkezlerini Mısır a taşıdıktan sonra Abbâsî halifesinin hâkimiyet alanına nüfuz etmeye başladılar. Nihâî emelleri olan Abbâsî Hilafeti ne son vermek kabilinden faaliyetlerinde kısa bir dönem, Arslan el-basasirî vasıtasıyla Bağdad da Fâtımîler adına hutbe okutuldu. Arslan el-basasirî nin hareketini, Fâtımîlerin dahlinin de bulunduğu Tuğrul Bey in anne bir kardeşi İbrahim Yınal ın isyanı kolaylaştırmıştı. İbrahim Yınal ın isyanını bastıran Tuğrul Bey, böylece Abbâsî halifeliğine zaman ayırabildi ve Fâtımî halifesi adına okunan hutbeye son verdi 120. Bahsedilen dönemde Atsız ın faaliyetleri önem arz eder 121. Türkmen Beyi Uvakoğlu Atsız, 1071 de Remle ve Kudüs ü, 1076 da da Dımaşk ı ele geçirdikten sonra Mısır üzerine yürüdü. Aralık 1076 da Mısır a ulaşan Atsız, 19 Şubat 1077 de 5 bin kişi ile çıktığı 30 bin kişilik Fâtımî ordusu karşısında tutunamadı ve Dımaşk a çekilmek zorunda kaldı. Tutuş un, Atsız ı 1079 da ortadan kaldırmasıyla mezkûr yerler, Tutuş un hâkimiyetine girdi ve 1085 te Artukoğullarına ikta edildi. Ancak Haçlıların, Suriye-Filistin bölgesine gelmelerinden önce Kudüs te tekrar Fâtımî hâkimiyeti sağlandı Fâtımî veziri Bedrü l-cemâlî ve sonrasında el-mustansır un ölümleriyle Fâtımî tarihinde yeni bir dönem başlamış ve el-musta lî nin hilafetiyle beraber Fâtımîler, itikadî 119 Bkz. Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ötüken, İstanbul 2005, s , , Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s Bkz. Süleyman Genç, Selçuklu Tarihinde İbrahim Yınal İsyanı Ve Onun Fâtımî Arka Planı, DEÜİFD, XXXI-2010, s Fâtımî halifeliğine son vererek Mısır ı ele geçirme düşüncesi, Tuğrul Bey den beri var olan bir plandı. Mısır ın ele geçirilmesi ile İslam dünyasının bütünlüğü sağlanmış olacaktı. Alp Arslan döneminde Atsız ın Kudüs ve Remle yi fethi ile önemli bir adım atılmış fakat sonraki dönemde Atsız, Mısır da yenilgiye uğrayarak çekilmek zorunda kalmıştı. Buna rağmen Atsız, Suriye ve Filistin bölgesinde hâkimiyeti büyük oranda ele geçirmişti. Fakat Tutuş ile olan mücadelesinde öldürülmesi ile bu girişimler sekteye uğradı ve Mısır ın ele geçirilmesi planı da tamamen sona erdi. Salim Koca, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve Türkmen Beyi Atsız, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XXII, Konya 2008, s.1-37, Mehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK, Ankara 1998, s Atsız ın faaliyetleri için Bkz. Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s.64-66, 74-78, Aynı yazar, Ünlü Selçuklu Komutanları-Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, TTK, Ankara 2011, s.35-36, 41-42

44 31 bir bölünme yaşamışlardı. Bunun hemen akabinde başlayan Haçlı Seferleri döneminde Haçlılara karşı etkili bir mücadele verilememiş ve Haçlılar, Fâtımî şehirlerini işgale başlamışlardır. el-musta lî Billâh döneminde vezir el-efdâl in mutlak hâkimiyeti söz konusudur ve Haçlılara karşı mücadeleyi de o yürütmüştür. Tartışmalı bir konu olmakla beraber el-efdâl in, Haçlılarla Sünnî İslam dünyası aleyhine anlaşmaya çalışması en çok eleştirilen yanıdır. Onun, Haçlı Seferlerinin mahiyetini anlayamamış olması bunda etkili olmakla beraber bu durum, tüm İslam dünyası için de geçerlidir. Tarihçilerin değerlendirmesine göre, Müslümanlar, Haçlıları doğuda ilk defa gördüklerinde bunu, rutin bir Bizans seferi, Haçlıları da Bizans ın ücretli askerleri zannetmişlerdi. Yani doğu sınırında Bizans, faaliyet halindeydi ve durumun geçici olacağı düşünülmüştü. Müslümanlar, Haçlılar doğuda yerleşmeye başlayınca durumun vahametini kavrayabildiler fakat bu noktadan sonra da etkin bir mücadele, uzun bir süre için verilemedi 123. Fâtımîlerin, Haçlıların doğuda yerleşme niyetinde olduklarını diğer Müslüman devlet veya emirliklerden daha önce idrak ettikleri görülür. Çünkü Antakya yı ele geçiren Haçlılar doğrudan, Fâtımî hâkimiyetinde olan Kudüs e yönelmişlerdi. Kudüs ün işgal edildiği yıl başlayan Fâtımî-Haçlı mücadelesi, bu tarihten sonra devamlılık göstermiştir. Haçlıların, Fâtımî hâkimiyetindeki Suriye-Filistin şehirlerini devamlı surette tehdit etmeleri, Fâtımîleri de önlem almaya sevk etmişti. Fakat Fâtımî şehirlerinin birbiri ardından zapt edilmesi, Fâtımîlerin, Haçlılarla mücadelelerinde ne derece başarılı olduklarını sorgulamayı gerektirmektedir 124. Haçlılarla sınırı bulunan küçük hanedanlar ile emirliklerin, Haçlılara karşı daha dirençli oldukları görülmektedir. Ancak bunların, kendi aralarındaki rekabet ve tâbîî bulundukları Abbâsî ve Selçuklulardan yeterince destek görmemeleri, onların mücadelesini de sınırlamıştır. 123 Haçlıların birçok defa Filistin e yaptıkları seferler, Bizans a yardım olarak lanse edilmiştir. Bu yüzden Haçlılar, Doğu da ilk göründüklerinde Müslümanlar, genelde tepkisiz kaldılar. Müslümanları etkileyen ve bir reaksiyona sevk eden, Haçlıların Doğu da yerleşmeleri oldu. Yani Doğu ya gelen Franklar, başlangıçta Bizans ın ücretli askerleri, bu sefer de rutin bir Bizans seferi olarak algılanmıştı. Claude Cahen in değerlendirmesine göre Haçlıları Doğu Hıristiyanları da Bizans ın askerleri sanmışlardı. Bizans, zaman zaman sefer düzenler fakat uzun süreli sonuçlar alınmazdı. Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.93, Aynı yazar, İslam ve Haçlılar, s.1045, 1048, Eymen Fuâd Seyyid, Efdal bin Bedrü l- Cemali ve Fatımilerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, Haçlı Seferlerinin 900. Yıldönümünde Selâhaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu (23-24 Kasım 1996 Diyarbakır), Diyarbakır 1997, s.144, 124 Tarihçiler, el-efdâl i Haçlılara karşı etkili bir mücadele vermemekle suçlamaktadırlar. İlk olarak onun Haçlılarla Selçuklular aleyhine ittifak denemeleri, eleştirilerin çıkış noktası olmuştur. el-efdâl in, büyük bir orduya sahip olduğu halde Haçlılara karşı bu orduyu kullanmayışı ve Suriye sahil şehirlerini Türklerin elinden alıp bunları korumak konusunda gayret göstermeyişi de bir başka eleştiri kaynağıdır. Abdülkerim Özaydın, Efdal b. Bedr el- Cemâlî, DİA, X, İstanbul 1994, s.452, Yusuf Derviş Gavanime, el-efdal b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, Trc. Abdülkerim Özaydın, TD, XIII, (Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu Hatıra Sayısı), İstanbul 1987, s.154

45 32 Haçlı Seferleri başladığı sırada Selçuklu Devleti, saltanat mücadeleleri ile sarsılmaktaydı. Melikşah ın 1092 yılında vuku bulan ölümünden sonra Muhammed Tapar- Berkyaruk mücadelesi 125 başlamış ve siyasi otoritenin kaybolduğu bu dönemde Büyük Selçuklu Devleti nin Haçlılara müdahalesi, 1110 gibi geç sayılabilecek bir tarihte olmuştur 126. Zira bu tarihte doğuda dört Haçlı Devleti ve birkaç prenslik kurulmuş bulunuyordu. Bu dönemde Selçuklu Devleti ne bağlı emirler ile Abbâsî-Fâtımî mücadelesinden yararlanarak bağımsızlıklarını devam ettiren küçük hanedanlar, Haçlılara karşı savaşmışlarsa da etkili mücadeleler için Aksungur el-porsukî, Mevdûd, Belek, Tuğtigin, İmâdeddîn Zengî, Nûreddîn Mahmûd ve Selâhaddîn Eyyûbî gibi güçlü devlet adamlarını beklemek gerekecektir. Çalışmamızın konusunu oluşturan Fâtımî-Haçlı ilişkileri, Haçlıların Antakya yı kuşatmaları ile başlamıştır. Yukarıda ifade edildiği üzere Fâtımîlerin, Sünnî İslam dünyasına karşı Haçlıların yardımını sağlama düşüncesiyle başlayan ilişkiler, Haçlıların hedefinin Kudüs olduğu anlaşılıncaya kadar olumlu bir seyir izledi. Kudüs ün işgali ve Haçlıların burada vahşet sergilemeleri üzerine de mücadele dönemine girildi. el-efdâl in bizzat komutanlık ettiği ilk Fâtımî-Haçlı Savaşı olan Askalân Savaşı (1099), Fâtımîlerin hezimetiyle sonuçlanınca bundan sonraki savaşların komutası, Fâtımî emirlerine tevdî edildi te Sûr şehrinin, 1153 te de Askalân ın kaybı ile yeni bir dönem başladı ve Mısır hâkimiyeti için Zengîler ile Haçlıların mücadelesi Fâtımî Devleti nin sonunu getirdi. Bölgenin Siyasi ve Coğrafi Durumu Haçlılar doğuya geldikleri sırada bölgenin siyasi yapısına bakıldığında üç önemli güç, diğerlerine göre daha etkin idi: Türkiye Selçuklu Devleti, Abbâsî Halifeliğini korumasına alan Büyük Selçuklu Devleti ve bunların rakibi Fâtımîler Devleti. Selçuklular 1040 yılında Gaznelilere karşı kazandıkları Dandanakan Savaşı sonrasında devletlerini kurmuşlar ve fetihlerine hız vermişlerdi. Zamanla Şîî Büveyhîlerin tahakkümünde zor günler yaşayan Abbâsî Halifeliğinin hamisi durumuna gelen Selçuklular, 1055 yılında Bağdad a girerek Sünnî İslam Dünyasının güvencesi oldular. Fâtımîlere karşı Suriye- Filistin bölgesine müdahale etmeye başlayan Selçuklular, Bizans aleyhine de topraklarını 125 Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), TTK, Ankara 1990, s.12-37, Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, s Büyük Selçuklu sultanının Haçlılara karşı yolladığı ordular ve mücadeleleri için Bkz. Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), s , Aynı yazar, Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi ( / ), İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2001, s , Mehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s

46 33 devamlı surette genişlettiler Malazgirt Savaşı ile Bizans a ağır bir darbe indiren Selçuklu Devleti, bu tarihten sonra Anadolu ya devamlı sürecek olan bir Türkmen yerleşmesinin önünü açtı. Kutalmış ın oğullarının Anadolu daki fetihleri kısa sürede burada Büyük Selçuklulara tabi yeni bir devleti ortaya çıkardı. Bizans başkentinin yanı başında İznik i merkez edinen Türkiye Selçukluları, Haçlılar geldikleri sırada onları ilk karşılayan ve mücadele veren devlet oldular 127. Türkiye Selçuklu sultanı Süleymanşah ın, 1085 yılında Antakya yı fethi, Bizans ın prestijine ağır bir darbe vurdu. Onun Antakya yı ele geçirmesi, Bizans a bağlılıkları tam olmayan tabi Ermenilerin tutumuyla alakalı idi. Ermeniler ile Bizans arasındaki itikadî farklılıklar, Ermenilerin çoğu zaman Türk ve Müslüman hâkimiyetini tercihleriyle sonuçlanıyordu. Doğu Hıristiyanları olarak bahsedebileceğimiz Süryânîler ve diğer grupların durumları da ilkinden pek farklı değildir. Bölgenin Türk ve Müslüman unsuru arasındaki çatışmalar ise bölgedeki Haçlı yerleşmesine daha büyük katkılarda bulundu. Haçlı Seferlerinin hemen öncesinde bölgede Tutuş, etkin bir konumdaydı. Onun Büyük Selçuklu sultanlarıyla olan rekabeti, nihayet ölümüyle sonuçlanınca oğulları Rıdvan ile Dukak, Haleb ve Dımaşk merkezli iki ayrı meliklik kurdular. Bu iki kardeşin çatışması ve bu duruma bölgenin diğer hâkimlerinin katılımı, Haçlılar Anadolu yu kat ederken hala devam etmekteydi. Bu çatışmanın büyük ölçekte Sünnî İslam dünyasına yansımaları ise daha tehlikelidir. Zira Rıdvan ın, Fâtımîler adına hutbe okutarak kardeşi Dukak a karşı elini güçlendirmek istemesi Artukoğlu Sökmen ve Antakya valisi Yağısıyan ın telkinleriyle nihayet bulmuştu. Türkiye Selçuklu sultanı Kılıç Arslan ın güney doğuya nüfuz etme mücadelesi, Haçlılar, Anadolu ya geçtiklerinde devam ediyordu. Haçlılar, başkent İznik i kuşattıklarında Kılıç Arslan, Malatya yı kuşatmakla meşguldü. Bu meşguliyet, Haçlılara zamanında müdahale edememesi ve başkentini kaybetmesi ile sonuçlandı. Danişmendliler ve Artuklular da bu sırada bölgede etkinliklerini sürdüren diğer yapılardı. Ermeni ve Süryânîler, İslam hâkimiyetinde gayet rahat bir hayat sürmelerine karşın Haçlıları bir kurtarıcı addettiler ve derhal işbirliğine başladılar. Doğuda kurulan ilk Haçlı Devleti olan Urfa Haçlı Kontluğu da Doğu Hıristiyanlarının Haçlılardan beklentilerinin bir sonucu oldu. Fakat Haçlıların, kendilerine yardımdan ziyade onları hâkimiyetlerine alma düşünceleri kısa sürede anlaşıldı ve bu Hıristiyanlar, Haçlı zulmü ile karşı karşıya kaldılar. 127 Bkz. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.33 vd.

47 34 Fakat bir arada yaşama zorunluluğu, Haçlıları Doğu Hıristiyanlarına daha esnek davranmaya mecbur etti 128. Zamanla doğunun siyasetine yeni unsurlar da eklendi. Bunlar Haçlılara denizden destek veren ve bu yardımlarına karşılık Haçlı devletlerinden imtiyazlar elde eden İtalyan şehir devletleri idi. Fâtımîler Mısır a, Filistin bölgesine ve Suriye sahil şehirlerine hâkim, coğrafyanın en güçlü siyasi yapılarından biri idi. Nihai hedefleri Bağdad ı ele geçirip Abbâsîlere son vermek olan Fâtımîler, çalışma konumuzu teşkil etmekle beraber onların öncelikleri daha farklıydı. Sünnî İslam dünyasında bir çatışma vaki idi fakat Fâtımîlerin girişimleri, Haçlılar karşısında daha tehlikeli sonuçları ortaya çıkarabilirdi. Onların Selçuklulara karşı Haçlılarla anlaşma çabaları bu bağlamda Haçlıların işini kolaylaştıracaktı. Fakat Haçlıların, doğrudan Fâtımî hâkimiyetindeki yerleri hedef almaları bu düşünceyi boşa çıkardı. Fâtımîlere bağlı yapılar da bundan pek farklı bir görünüm arz etmez. Bunlardan Trablus hâkimleri (ve Trablus a bağlı Cebele), bazen Abbâsîler adına bazen de Fâtımîler adına hutbe okutarak değişken bir siyaset izlemişler ve bağımsızlıklarını devam ettirmişlerdi. Bahsedilen yapılar, Haçlılarla anlaşıp hediyeler sunmak suretiyle bir dereceye kadar Haçlıların zararından da emin oldular. Bölgenin coğrafi yapısına baktığımızda coğrafyanın Haçlılar için güçlük arz ettiğine şahit oluruz. Zira Haçlılar özellikle Anadolu yolculuklarında dağlık, sarp alanda ilerlemek konusunda sıkıntı yaşamışlar ve alışık olmadıkları aşırı sıcaklarda kendileri ve binekleri telef olmuşlardı. Haçlıların işlerini, Kılıç Arslan ın yiyecek maddelerini tahrip edip kuyuları zehirlemesi de zora sokmuştu. Anadolu gibi geldikleri Suriye-Filistin bölgesi de dağlık bir alandı. Bölgenin bu yapısı Haçlıların hareketini son derece kısıtlamıştır. Antakya, Asi Nehri nin suladığı verimli bir ovada yer almaktadır. Kaynakların belirttiğine göre Haçlılar, Antakya önlerinde bol yiyecek bulmuşlar fakat stok etmedikleri için kuşatmanın ilerleyen zamanlarında kıtlık yaşamışlardı. Süveydiye limanına gelen Cenovalıların erzak yardımında bulunmaları o an Haçlılar için paha biçilmez bir yardım oldu. Ancak bu noktada uzun süre eksikliği hissedilecek bir sorun daha gündeme gelmektedir ki o da deniz gücünün var almayışıdır. Antakya yı ihanet yoluyla ele geçiren ve burada bir prinkepslik kuran Haçlıların Kudüs yolculuğunda açlık sıkıntıları devam etti. Bu da bir noktaya kadar geçtikleri şehirlerin hâkimlerinin pazar imkânı sunmalarıyla bir çözüme kavuşturuldu. Daha içeride 128 Claude Cahen, Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, s.233

48 35 yer alanlar hariç olmak üzere Haçlıların geçtikleri sahil şehirlerinin hemen hemen tamamı Fâtımî hâkimiyetinde idi. Bu durumda Haçlılar, uzun süre donanmanın eksikliğini hissettiler. Fakat bir süra sonra Venedik ve Cenevizlilerin donanmalarıyla Haçlılara katılması, Fâtımî şehirlerinin hızlı bir şekilde zaptına yardımcı oldu. Limanlar, bu durumda önem kazanmaktadır. Yafa; Kudüs ve Remle nin limanı konumundadır ve henüz 1099 yılında Haçlıların eline geçmiştir. Fakat limanın sığ ve rüzgâr etkisine açık oluşu, kullanımını sınırlandırıyordu. Hemen sonrasında ele geçirilen Hayfa limanı daha derin olmakla beraber o da rüzgâra açık idi yılında ele geçirilen Akkâ, bu bakımdan en kullanışlı limana sahip olmakla Haçlılara önemli bir hareket üssü olmayı uzun süre devam ettirdi. Sahilin orta kısımlarında yer alan Trablus ele geçirilince bağlı yerleşimlerle beraber Haçlı arazisine bir genişlik kazandırdı. Trablus limanı da bu bağlamda önemli bir kazanç oldu. Limanların ekonomik yönü önemlidir. Akkâ, hacıların ulaşımda tercih ettikleri bir yer olmakla beraber geniş ve emniyetli limanı hacı ve mal taşıyan büyük gemilere de açıktı. Limanın uygun durumu, burada canlı bir ticareti ortaya çıkarıyordu. Aynı şekilde 1124 te ele geçirilen Sûr un limanı özellikle güvenli oluşuyla ön plana çıkar ve bu durum, hem askeri hem ticari hayat için son derece önemlidir. Yafa nın durumu biraz daha farklıdır. Kudüs e yakınlığı nedeniyle hacıların canlı tuttuğu bir yerdir ve ticari hayatta da bunun etkileri görülmektedir 129. Sûr ve Askalân, Haçlılara en uzun süre direnen şehirler oldular. Bir hareket ve gerektiğinde sığınma noktası olmakla bu iki şehirden Haçlılara karşı mücadele sürdürüldü. Sûr un 1124 te düşmesinin ardından Askalân, tek Müslüman şehri olarak kaldı. Askalân ın ele geçirilmesinde bölgede inşa edilen kaleler etkili olmakla beraber, Suriye-Mısır yolunda yer alan Gazze nin yaptığı katkı büyük oldu. Askalân ın zaptı ise Haçlılara artık Mısır yolunun açıldığını haber veriyordu. Suriye-Mısır ticaret yolunu kontrol altına almak için inşa edilen Şevbek Kalesi, sonrasında Cezîretül-Firavun denen mevkiye başka bir kale daha yapılması Haçlıların uzun vadede hedeflerinin bir yansıması idi. Askalân ın zaptı ile de genişleme imkânı kalmayan Haçlılar, Mısır a yöneldiler. Mısır, zengin ve stratejik bir ülkedir. Burayı birbirlerine kaptırmamak için Zengîler ile Haçlılar arasında başlayan mücadeleden Zengîler galip çıktılar. Örneğin İskenderiye limanına sahip olmak demek ticari alanda çok önemli bir konuma sahip olmak anlamına 129 W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s

49 36 geliyordu. Keza Dimyât için de aynı durum geçerlidir ki Mısır ın kapısı olarak gördükleri Dimyât, Haçlı-Bizans birleşik ordusu tarafından kuşatılacaktır. Mısır ın konumu ve zenginliği kadar önemli olan bir başka husus da buranın Sünnî İslam a kazandırılmasıdır. Zira burada Zengî hâkimiyeti ile itikadi bir bütünlük sağlanmış ve Haçlılar adeta çembere alınmıştır. Bölgenin diğer yerleşimlerine gelince bunlardan Urfa, Haçlıların ilk ele geçirdikleri yerdir. Antakya ile beraber, Haçlıların güvenliğini temin eden yerdir. Zira Haçlılar, Kudüs e devam ederken Urfa ve Antakya hâkimleri, buralarda hâkimiyetlerini sağlamlaştırmak zorunluluğunu dile getirerek bu iki şehirle meşgul olmuşlar ve hac görevlerini daha sonra yerine getirmişlerdi. Bu iki şehir, Haçlıların ileri-geri hareketlerinde en önemli yer olmaya devam ettiler. Daha içeride yer alan Dımaşk, Haleb ve Musul gibi şehirler de Haçlıların tehdidine maruz kalmakla beraber buraları savunmak konusunda Müslümanlar, daha gayretli oldular ve mezkûr şehirler Haçlıların eline hiçbir zaman geçmediler. Haçlı Seferlerinde Müslüman ve Haçlı İmajı Haçlı-Müslüman çatışmasında tarafların birbirine bakış açıları da önemli bir konudur. Haçlıların Müslümanlara olumsuz yaklaşımları anlaşılabilir bir durumdur. Fakat Latinlerin Doğu Hıristiyanlarına, Doğu Hıristiyanlarının Latinlere bakış açıları da çoğu zaman olumsuzdur ve hatta hakaret içeren ifadeler barındırmaktadır. Latinlerin Doğu Hristiyanlarına (Ermeni, Süryani vs.) hükmetmeye başlamaları, onları bir üstünlük duygusuna sevk ederken; Doğu Hıristiyanları da kurtarıcı olarak gördükleri Latinlerin zulmü karşısında buna uygun bir yazım geliştirdiler. Ancak Ermeni, Süryani ve Latinler Bizans düşmanlığı paydasında birleşiyorlardı. Zira Haçlılar her ne zaman Anadolu dan geçmek isteseler veya Türkler ne zaman Haçlıları mağlup etse Haçlılar bunda Bizans ın parmağı olduğu hissine kapılmışlardır. Bizans ın da Doğu Hıristiyanlarına veya Latinlere yaklaşımı bundan farklı değildir. Bizans yazarları, Haçlıların çıkarları doğrultusunda davrandıklarını (Mesela 1169 Dimyat kuşatması) ve anlaşmalara uymayarak Bizanslıları kandırmaya çalıştıklarını düşünmektedirler. Dahası Bizans ta Haçlıların İstanbul u zapt edecekleri yönünde bir korku oluşmuştu ki bunda da pek haksız değillerdi. İtikadî ayrılıklar dolayısıyla birbirlerini ihanetle, dinsizlikle, Tanrı nın Kilisesi içinde ikilik çıkarmakla suçlayan bir dinin mensuplarının Müslümanlara yaklaşımları daha acımasızdır. İslamiyet hakkında bilgileri sınırlı olduğu için Hıristiyanlar, Müslümanlara

50 37 paganlığı 130, çok tanrıcılığı yakıştırıyorlardı. Dolayısıyla Haçlı Seferlerinin propaganda aşamalarında İslam ve Müslümanlar hakkındaki yanlış bilgiler ve yönlendirmeler, halk üzerinde etkili olmuştur. Haçlılar, doğuya geldikten sonra yavaş yavaş Müslümanları tanımaya başladılar. Fakat yine de Haçlı kroniklerine yansıyan Müslüman imajında fazla bir değişim olmadı. Hemen hemen bütün Haçlı kaynakları Müslümanlardan Kâfir, dinsiz, İsa Düşmanı, Tanrı Düşmanı, putperestler, Hıristiyanların Düşmanı vs. şeklinde bahsetmektedirler 131. Keza İslam kaynaklarının Hıristiyanlara karşı üslubu da bundan farklı değildir. İslam kaynaklarında dikkat çeken ifade beddualardır. Hemen her yerde Haçlılara lanet edilmektedir. Haçlı kaynakları, Araplar ile Türkleri birbirinden ayırmaktadırlar. Sarazen / Saracen ifadesiyle çoğunlukla Araplar kast edilirken; Türkler için Türk, İskit (daha çok Bizans kaynaklarında), İranlılar 132 vs. ifadeleri kullanmaktadırlar. Fâtımîler ise çoğunlukla coğrafi durumları vurgulanarak Mısırlılar şeklinde ayırt edilmektedirler. İlişkilerin daha eskiye dayandığı Bizans ın Türk ve Müslümanlara yaklaşımı çoğu zaman daha yumuşak ifadeler barındırmıştır. Hristiyan kaynaklarında Türkler ve Araplar, savaşçılık özellikleri bakımından özellikle bir ayrıma tabi tutulmuşlardır. Zira özellikle Anadolu da Türkiye Selçukluları, Danişmendliler ve Artuklular ile olan mücadelelerinde Haçlı yazarları, Türklerin savaşçılık özelliklerini övmüşlerdir. Hatta zaman zaman bu anlatımlarda bir hayranlık da sezilmektedir. Belek, Nûreddîn Mahmûd, Mevdûd, Selâhaddîn gibi devlet adamlarından bahsederlerken bir korku ifadesi ile ne kadar iyi savaşçı oldukları vurgulanmaktadır. Türklerin savaşçılık özelliklerini Haçlılar daha yaptıkları ilk savaşta fark etmişlerdir. Nitekim Türklerin cesaretleri ve savaşçılıkları bizzat kendisi de bir asker olan Anonim Gesta yazarı tarafından övülmekte ve yazar, böyle yiğit bir milletin Hıristiyan olmadığına hayıflanmaktadır. 1 Temmuz da Eskişehir de yaşanan savaş dolayısıyla verdiği bilgide yazar, Tanrı onları bizimkiler kadar iyi olmaktan saklasın demekte ve Haçlıların üstünlüğünü Tanrının, yanlarında olmasına bağlamaktadır. Yani eğer Türkler, Hıristiyan olsalar ve Tanrı onların yanında olsa idi onları kimse yenemezdi Mesela Fulcherius, Müslümanlar dualarını Muhammed adında bir idole adıyorlardı ve bu dualar boşuna gidiyordu demektedir. Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius Carnotesis, Anonim Gesta, Willermus, Albertus, Urfalı Mateos vd. her ne zaman Türk veya Müslümanlardan bahsedecek olsalar bu ifadelerle başladıkları görülmektedir. 132 Doğrudan Büyük Selçuklular kast edilmektedir. 133 Anonim Haçlı Tarihi, s.73-74

51 38 Buna karşılık genel olarak bir Müslüman ya da Arap imajı için aynı durumdan söz edemiyoruz. Özellikle Fâtımî şehirlerinin halkından bahseden yazarlar, bunlar için ticarete alışkın, savaşçılık özelliği olmayan ve kadınsılaşmış ifadelerini kullanmaktadırlar. Ancak Suriye sahil şehirleri ile Mısır halkının konumları itibariyle ticarete daha yatkın olmaları ve ücretli asker istihdamları bu yorumlar yapılırken Haçlılar tarafından anlaşılmamıştır. Bu bahsettiğimiz yapılar içindeki Türk askerler de doğal olarak sivrilmektedir. Bunun en net örneği Haçlıların Sûr şehrini kuşatmasında görülür. Zira Willermus, şehirde savunma yapan askeri unsur olarak sadece Tuğtigin in gönderdiği 700 Dımaşk askerini ön plana çıkarmıştır. Yazarın anlatımına göre şehri ayakta tutanlar da bunlardı. Bahsedilen askerlerin okçular oluşu da Haçlılar için ayrı bir endişe kaynağıydı 134. Haçlılar ve Müslümanlar birbirlerini tanımaya başladıktan sonra zamanla fikirlerinde değişiklikler de meydana geldi. Mesela Usame İbn Munkız, Haçlıları daha yakından tanıma imkânı bulmuş ve eserinde özellikle Haçlıların ahlaki yapıları hakkında tafsilatlı bilgi vermiştir. Yazarın anlatımına göre doğuda yerleşen Haçlılar zamanla Müslümanların yaşamlarından etkilenmişler ve bu durum, ahlak yapılarına da yansımıştı 135. Askeri alandaki etkileşim de çok önemlidir. Savaş taktiklerinin karşılıklı olarak anlaşılması ve buna uygun önlemler alınması, savaşların sonuçlarında etkili olmuştur 136. Genel olarak Haçlı şövalyesi ağır zırhlı iken Müslüman süvarisi hafif silahlı idi. Hatta Haçlı şövalyesinin atı da zırhlı olurdu. Bu durum, Haçlı askerini yakın savaşta üstün kılmasına rağmen hızlı manevra kabiliyetine sahip Müslüman süvarisi karşısında çoğunlukla hareketsiz bırakıyordu. Türklerin ok kullanmadaki ustalığı, Haçlıların korkuyla karışık hayranlığını kazanmıştı. Yapılan savaşlar sonucunda Haçlılar, Türk oklarından korunmak için toplu halde ilerleme zorunluluğunu ve ordudan kopmamayı öğrenmişlerdi. Haçlılarla mücadelede Türkleri, hızlı atlara sahip olmaları ve hareket halindeyken okla isabetli atışlar yapmaları üstün duruma getiriyordu. Buna karşılık Haçlı şövalyesi de kılıç ve mızrak kullanımında yani yakın savaşta başarı gösteriyordu. Yine Arap askerler mızrak kullanmak konusunda usta idiler. 134 Willermus, II, s Usame İbn Munkız, İbretler Kitabı, muhtelif yerler. 136 Mesela sahte geri çekiliş taktiğine karşı uyanık olunmasına ve ihtiyatlı davranılmasına karşın bu ihtimal, göz ardı edildiğinde zayiat büyüyordu. Örneğin Bâbeyn Savaşı bunun en güzel örneklerindendir.

52 39 BİRİNCİ BÖLÜM EL-MUSTA LÎ BİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 1.1.EL-MUSTA LÎ BİLLÂH ( ) el-muntasır Billâh, 28 Aralık 1094 te ölünce yerine oğlu Ebû l-kâsım Ahmed, el- Musta lî Billâh lakabıyla geçti. el-mustansır, sağlığında diğer oğlu Nizâr ı veliaht tayin etmişti. Fakat Fâtımî veziri el-efdâl, arasının iyi olmadığı Nizâr ı değil de el-musta lî yi tahta çıkardı. Bu durumu kabul etmeyen Nizâr, İskenderiye de Mustafa li-dînillâh lakabıyla halife ilan edilmesine ve başlangıçtaki muvaffakiyetine rağmen yanında İskenderiye valisi Nasrü d-devle Alptigin olduğu halde el-efdâl karşısında tutunamamış ve Kahire ye götürüldükten sonra bir hücrede üzerine duvar örülerek ölüme terk edilmiştir (1095). Nasrü d-devle Alptigin de bu arada idam edildi. el-musta lî nin halife olmasıyla beraber onun imametini kabul etmeyenler ki bunların başında Hasan Sabbâh gelmektedir- Fâtımîlerle bağlarını kopardılar 137. Yeni duruma göre Fâtımî İsmâiliği, Musta lîyye ve Nizâriyye olarak ikiye ayrıldı. İsmâilî-Fâtımî akîdesine göre imam, ancak mevcut imamın vasiyeti ile olur ve bir kişi, imam olarak vasiyet edildikten sonra bu durum değiştirilemezdi. Yani Nizâr ın bertaraf edilmesi, bir inanç meselesiydi 138. Bu ayrılık, sonraki dönemde derinleşerek devam etmiş ve Nizârîler, suikastlarla el-musta lî taraftarlarına zarar vermişlerdir. el-musta lî Billâh döneminin en önemli olayı, Haçlı Seferlerinin başlamasıdır. Haçlılar, bu dönemde Suriye-Filistin bölgesine gelmişler, Urfa, Antakya ve Kudüs ü ele geçirerek buralarda birer Haçlı devleti kurmuşlardır. Bu dönemde Fâtımîlerin ve diğer İslam devletlerinin, Haçlı Seferlerinin mahiyetini tam anlamıyla kavrayamamaları ve mücadelede geç kalmaları, Haçlıların Doğuda kök salmasıyla sonuçlanmış, Haçlıları bu topraklardan söküp atmak için uzun yılların geçmesi gerekmiştir. el-musta lî döneminde 137 İbn el-esir, el-kâmil, VIII, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.450, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Haldûn Kitâb el-iber, IV, s.84-85, el-makrizî, İtti âz, III, s.11-14, İbn Tağrîberdî, en-nucûm, V, s , Azîmî, Tarih, s.33-34, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.446, Cüveynî, önce Nizâr ın halife olduğunu, sonra azledilerek el-musta lî nin halife yapıldığını söylemekle hataya düşmüştür. Zira kendisi veliaht tayin edilmiş fakat halife olarak başa geçmemişti. Cüveynî, Târîh-i Cihan Güşa, III, s , İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, V, s.410, Nadir Özkuyumcu, Müsta lî-billâh el-fâtımî, DİA, XXXII, Ankara 2006, s.115, Abdülkerim Özaydın, Efdal b. Bedr el- Cemâlî, DİA, X, s , Farhad Daftary, İsmaililer-Tarihleri ve Öğretileri-, Çev. Erdal Toprak, Doruk Yay. İstanbul 2005, s Nihat Yazılıtaş, Fatımi Devleti Tarihi, s.190, Ayşe Atıcı, Büyük Selçuklu İmparatorluğu nda Bâtınî Hareket (Hasan Sabbah ile İlk Halefleri ve İran Nizarî İsmâilîleri), ( ), Ankara Üniversitesi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2005, s.27-28

53 40 idarede el-efdâl in hâkimiyeti söz konusuydu ve Haçlılara karşı mücadeleyi de el-efdâl sürdürmüştü. el-efdâl, bu görevini el-musta lî nin 11 Aralık 1101 de vefatı sonrasında yerine geçen el-âmir Bi-Ahkâmillâh döneminde de devam ettirmiştir FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİNİN BAŞLAMASI Haçlıların Antakya yı Kuşatmaları (21 Ekim Haziran 1098) ve Fâtımî-Haçlı İlişkilerinin Başlaması (1098) Kaynaklardan tespit edilebildiğine göre Fâtımî-Haçlı ilişkileri, Haçlıların Antakya yı kuşattıkları sırada başlamıştır. Taraflar arasındaki ilk haberleşme, kuşatmada Haçlıların erzak sıkıntısı çektiği zamana tarihlenmektedir. Fakat bu konuda Hıristiyan ve İslam kaynakları birbirinden ayrılmaktadır. Yani Hıristiyan kaynakları Fâtımîlerin, Haçlılara Sünnî İslam dünyasına karşı ittifak teklif ettiğini açık bir şekilde ifade ederken İslam kaynakları bu konuda açık bir bilgi vermemektedir. Aşağıda görüleceği üzere İbn el- Esîr in rivayeti de bu konuda net bir bilgiye ulaşmamıza imkân vermemektedir. Olayın geri planına baktığımızda Şîî Fâtımîler ile Sünnî Abbâsîler / Türkler arasında uzun yıllardan beri devam eden mücadele malumdur. Eserini Birinci Haçlı Seferinden çok sonraları kaleme alan Willermus da bu konudaki rivayetlerine bu durumu vurgulayarak başlamıştır. Yazarın kaydına göre mezhep farklılığı nedeniyle devam eden mücadelede Fâtımîler, doğuya henüz ulaşmış olan Haçlılarla bağlantı kurmak için acele etmiştir. Zira Haçlıların gelişinden önce Türklerin yükselişi ve hâkimiyeti söz konusuydu ve bu durum, her zamankinden daha endişe vericiydi. Antakya nın Türklerin eline geçmesi de bu noktada Türkler için önemli bir kazanımdı 140. Haçlı kaynağı, anlatımını Şîî-Sünnî çatışması üzerine bina etmiştir diyebiliriz. Çünkü özellikle vurguladığı nokta, Haçlıların Türkler karşısındaki başarısına Fâtımîlerin memnun olup sevindiğidir. İznik in Haçlıların yardımıyla Bizans a iadesi, bu sürecin ilk ayağıdır. Willermus a göre Fâtımîler, Türklerin zarara uğramasını kendileri için bir kazanç addetmişler ve Türklerin sıkıntılı zamanlar geçirip Haçlılarla uğraşmasını fırsata çevirerek 139 İbn el-esir, el-kâmil, IX, s.46, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.269, İbn Hallikân, Vefeyât, I, s.180, İbn el- Kalânisî, Zeyl, s.141, İbn Haldun, Kitab el-iber, IV, s.87, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s , en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti âz, III, Kahire 1996, s Willermus, I, s.223, Kutalmışoğlu Süleymanşah, 12 Aralık 1084 te Antakya yı, 12 Ocak 1085 te de iç kaleyi ele geçirmeyi başardı. Hıristiyanlar için özel bir şehir olan Antakya nın kaybı, her şeyden önce Bizans ın prestijine darbe vurmuştu. Süleymanşah ın ölümünden sonra şehir, Melikşah ın hâkimiyetine girmiş ve Melikşah, şehre Yağısıyân ı vali atamıştı. Ali Sevim, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK, Ankara 1990, s.31-32, aynı yazar, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s

54 41 durumlarını düzeltmek istemişlerdir 141. Fâtımîlerin, durumlarını düzeltmesinden kasıt, kaynakların hemen tamamının ittifakla ifade ettiği üzere Kudüs ün Artukoğullarından alınmasıdır. Kaynaklar, Türklerin Haçlılar karşısında aciz kaldıklarında durumdan istifade eden Fâtımîlerin, Kudüs ü ele geçirdiğini kaydetmektedirler. Fakat aşağıda detayları bulunduğu vecihle buradaki kayıtların, -tarihleme sıkıntılı olmakla beraber- Haçlıların yardımıyla Fâtımîlerin kaybettikleri toprakları daha uzun vadede ele geçirme umutlarını yansıtıyor olmasını düşünmek daha doğru olacaktır. İbn el-esîr in kaydı da Haçlı kaynağını destekler niteliktedir: Bir rivayete göre (ise) Şîî Mısır Fâtımîleri, Selçuklu Devleti nin gücünü kuvvetini, Gazze'ye kadar Suriye şehirlerini ele geçirip yerleştiklerini ve Mısır ile aralarında onlara mani olacak başka bir vilayet kalmadığını; Atsız ın da Mısır'a girip orayı muhasara ettiğini görünce korktular ve Franklara haber gönderip onları Suriye'yi ele geçirmek üzere harekete geçmeğe ve böylece Müslümanlarla kendileri arasına girmeye davet ettiler. Doğrusunu Allah bilir. 142 İbn el-esîr in rivayetinden Fâtımîlerin, Haçlı Seferlerinin tetikleyicisi oldukları anlamını çıkarmak zor görünmektedir. Zira kendisi de temkinli bir ifade kullanmıştır. Yazarın rivayetinin konuya katkısı, Haçlılar doğuya geldikleri sırada İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu çok iyi özetlemesinden ibarettir. Şîî-Sünnî mücadelesi göz önüne alındığında Hıristiyan kaynaklarının kayıtları, mantıklı bir çerçeveye oturmaktadır. Hatta Fâtımî-Haçlı haberleşmesinde Fâtımîlerin, Haçlıların olası başarısızlığından endişe duydukları kaydedilmiştir. Uzun ve yorucu kuşatmada Haçlıların başarısız olması, Fâtımîleri kaygılandırmaktaydı. Bu doğrultuda Antakya önlerine yollanan Fâtımî elçileri, Haçlılara askeri ve lojistik yardımı garanti ediyorlardı. Ayrıca bu delegeler, Haçlıların güvenini kazanmakla ve bu sayede bir anlaşmaya varılmasını temin ile görevliydiler 143. Haçlı karargâhına ulaşan Fâtımî elçileri, gayet iyi karşılandı. Willermus, elçiler tekliflerini ilettiler demekle beraber bu teklifin 141 Willermus, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.13-14, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.228, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.161, Bu rivayet, Haçlı Seferlerinin sebepleri veya itici güçleri söz konusu olduğunda daha anlamlı görünmektedir. Bu konuda Azîmî nin kaydı, olayın başka bir boyutuna dikkat çekmekle beraber yine İbn el- Esîr i destekler: Sahil halkı, Frank ve Rum hacılarının Beytülmukaddes e (Kudüs) gitmelerine engel oldular. Bu hacılardan sağ salim memleketlerine gidenlerden (alınan) onların bir sefere hazırlandıkları haberi yayıldı. Bu haberler bütün sahil kentlerine ve İslam memleketlerine erişti. Azîmî, Tarih, s.33, Azîmî nin 1093 yılına ait olan bu rivayetini Şîî-Sünnî çatışmasında Hıristiyan hacıların zarar görmüş olmalarının imkân dâhilinde olacağı şeklinde yorumlamak mümkündür ve yine İslam dünyasının mevcut durumunu yansıtması açısından dikkate değerdir. 143 Willermus, I, s.224, Bu mezhep çatışması, erken dönem kaynaklarında yer almazken Willermus gibi eserini daha sonraki dönemlerde yazanlar bu durumu ön plana çıkarmışlardır.

55 42 içeriğine dair bir bilgi vermemiştir. Yazar, burada elçilerin, Haçlılar hakkındaki intibaını ön plana çıkarmış ve bu yorucu kuşatmaya nasıl dayandıklarına hayretlerini dile getirmiştir. Tabi Haçlıların bu güçlü duruşu ve azmi, Fâtımî elçilerini ileride çok tehlikeli olabilecekleri konusunda korkuya sevk etmişti. Yani Fâtımîler, Haçlıların yardımıyla Türklere ait yerleri ele geçirmeyi umuyorlardı fakat Fâtımî elçilerinin kaygıları boşa çıkmadı ve Haçlılar, Fâtımî şehirlerini bir bir işgal ettiler 144. Fâtımîlerin teklifleri konusunda en detaylı bilgiyi Albertus tan öğrenmekteyiz. Haçlı karargâhına gelen on beş Fâtımî elçisi, ortak bir amaç için taraflar arasında barış ve ittifak kurulmasını istediler. Getirdikleri mesajda Haçlıların doğuya gelişinden Fâtımî halifesinin memnuniyeti dile getirildikten başka Türklerin arz ettiği tehlike vurgulanmıştır. Kudüs e hâkim bulundukları sırada Türkler, Fâtımî şehirlerini ele geçiriyorlardı. Fakat Haçlıların gelişinden önce Kudüs ü Fâtımîler ele geçirmişti. Hatta verilen mesajda Fâtımî topraklarında yaşayan Hıristiyanların durumunun da düzeltileceği ifade edildi. Buna göre kurulacak ittifak ile Fâtımîler, Hıristiyanları kucaklamaya hazırdılar. İşte bu yüzden Bizans tan gasb edilmiş olan Antakya nın kuşatılması konusunda Haçlıların kararlı davranmaları rica edildi 145. Willermus da bu durumu, Haçlılara askeri ve lojistik yardım sağlanması konusunda Fâtımîlerin verdiği teminatla teyit etmektedir. Eserlerini erken dönemlerde kaleme alan yazarların kayıtları daha muhtasardır. Örneğin Anonim Gesta yazarı, 9 Şubat 1098 de Asi Nehri ile Antakya arasında vuku bulan çatışmada Türklerin mağlubiyetini anlatırken öldürülen Türklerden yüz tanesinin başının Fâtımî heyetinin de bulunduğu şehir kapısı önüne getirildiğini kaydetmiş ve başka bir detay vermemiştir 146. Fâtımî elçilerinin Haçlı karargâhında ne kadar kaldıklarına dair bir kayıt da bulunmamakla beraber elçilerin dönüşü, yukarıda bahsedilen zafer sonrası 144 Willermus, I, s Albertus Aquensis, s.231, Bizans ile Fâtımîler genelde anlaşma içinde olmuşlardı. Hatta Aleksios, Haçlılar henüz İstanbul da iken onlara Şîî-Sünnî mücadelesinden bahsetmiş ve Fâtımîlerle anlaşmalarını tavsiye etmiş olması muhtemeldir. Albertus un da ifade ettiği gibi Fâtımîler, Hıristiyan halka hoşgörülü davranıyorlardı ve bu durumu sürdürmeye hazırdılar. Steven Runciman, I, s.176, Azîmî nin başka kaynaklarda yer almayan kaydına göre Haçlılar, harekete geçtiklerinde Aleksios, Müslümanlara mektup yazmış ve gelişlerini haber vermişti. Bundan kasıt, Fâtımî-Bizans haberleşmesi olmalıdır. Azimi, Tarih, s.35, Amin Maalouf a göre Nisan 1097 de imparatorun elçileri el-efdâl e gelerek Haçlıların, Anadolu da ilerlemekte olduklarını haber verdi. el-efdâl, bu duruma çok sevindi. Bu iletişim daha sonraları da kopmadı. Hatta el-efdâl, Antakya önlerinde bulunan Haçlılara bir elçilik heyeti yollamadan önce Bizans imparatoruna bir mektup yolladı ve İznik in kazanılması hususunda kendisini tebrik ederek sevincini dile getirdi. Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, Çev. Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2007, s Anonim Haçlı Tarihi, s.95, Albertus Aquensis, s.237, Guibert of Nogent, s.77, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.64, Willermus un ifade ettiği üzere bu elçiler zaman zaman Haçlı liderleriyle görüşme imkânı bulmuşlardı. Anonim yazarın ifadesindeki Türklerin kesik başlarının ordugâha taşınması, elçilere gözdağı vermek amacına matuf olmalıdır.

56 43 olmalıdır. Albertus, elçilerin muhteşem hediyelerle onurlandırıldıktan sonra deniz yoluyla güvenli bir şekilde uğurlandıklarını zikretmiş fakat o da tarih belirtmemiştir. Fâtımî elçileri, varılan anlaşma dolayısıyla memnun bir şekilde Antakya dan ayrılmışlardı 147. Görüldüğü üzere kaynaklar, Fâtımîlerle Haçlılar arasında bir anlaşmaya varıldığını ifade etmektedirler. Fakat Fâtımî elçilerine kesin bir cevap verilip verilmediği net değildir. Yani Haçlıların, Müslümanlar arasındaki ihtilaflardan yararlanma hevesine kapılmış olmaları muhtemel olmakla beraber net bir anlaşmaya varıldığını söylemek, Haçlıların daha sonraki faaliyetleri göz önüne alındığında mümkün görünmemektedir. Bunu Haçlıların, sözlerinde durmadığı, anlaşmalara uymadığı şeklinde düşünmek de mümkündür. Zira İbn el-esîr, Haçlıların Kudüs ü işgali sonrasında el-efdâl in, Haçlılara elçi gönderip onları yaptıkları dolayısıyla yadırgadığını, tehdit ettiğini kaydetmiştir. Kudüs ün, kesin hedef olduğu bir ortamda el-efdâl in, Haçlıları yadırgaması / kınaması onlardan bu işin beklenmediği şeklinde anlaşılırsa Haçlılarla Fâtımîlerin anlaştığı fakat Haçlıların bu anlaşmaya uymadıkları anlamı çıkmaktadır 148. Ancak tüm bu gelişmeleri, Fâtımîlerin Haçlılara, Türklere karşı anlaşma teklif ettiği fakat Haçlıların Kudüs e gelişlerine kadar Fâtımîlerle iletişimi kesmeyerek onları oyaladıkları yönünde yorumlamak olayların seyrine daha uygun düşmektedir 149. Daha önce ifade edildiği üzere Fâtımîlerin, Haçlılarla anlaşma gayretleri onların (ya da geniş manada Müslümanların) Haçlı Seferlerinin mahiyetini anlamadıklarını gösterir. Fâtımîler, Haçlıları Bizans ın ücretli askerleri olarak düşünmüşlerdi ki buna göre Haçlıların doğuda yerleşme amaçları başlangıçta anlaşılmamıştı. Fâtımîlerin, Antakya kuşatmasını rutin bir Bizans seferi sanmaları, Haçlılarla anlaşma konusunda bir beis görmediklerini göstermektedir. Haçlıların gerçek niyeti, Antakya ele geçirildikten sonra Kudüs e ilerlemeleri esnasında gün yüzüne çıktı fakat bu noktadan sonra Haçlılara karşı etkili bir mücadele verilemedi. Haçlılar, Kudüs e ilerlerken el-efdâl, önce durumu anlamaya çalışmış ve Bizans imparatorundan bilgi almaya çalışmıştı. Fakat Aleksios, Haçlılar üzerinde bir kontrolü olmadığını ve anlaşmaların devamından yana olduğunu bildirmekle yetindi Albertus Aquensis, s.239, Steven Runciman, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s Steven Runciman, I, s Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.49, Steven Runciman, I, s.210, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.63, Eymen Fuâd Seyyid, Efdâl bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, s.145, Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, s.57

57 44 Fâtımîlerin bir elçilik heyeti de Haçlılar Arka Kalesi ni kuşatırken geldi. Antakya önlerinden ayrılan Fâtımî elçileriyle beraber Mısır a giden Haçlı elçileri, yanlarında Fâtımî halifesinin elçileri bulunduğu halde döndüler. Bunlar, Türklere karşı Haçlıların yardımını kazanmak için gelmişlerdi. Fakat bu defa durum değişmiş, Türkler yenilmiş ve güçleri kırılmıştı. Fâtımîler, Haçlıların hedefinin Kudüs olduğunu anladıklarından Haçlılara topraklarına girmemelerini, buna karşılık hacıların Kudüs teki kutsal mekânlara silahsız olarak serbestçe girişini sağlamayı teklif ettiler fakat bu teklif, Haçlılar tarafından reddedildi 151. Tüm bu rivayetlerden Fâtımîlerin, Suriye-Filistin topraklarını Haçlılarla taksim etmek üzere bir anlaşma teklifinde bulundukları anlaşılmaktadır. Araştırmacılar bu taksimi, Antakya ve Kuzey Suriye nin Haçlılara; Kudüs ve Filistin topraklarının Fâtımîlere ait olması şeklinde yorumlamaktadırlar. Bu da Selçukluların hâkim bulundukları toprakların paylaşımı demektir. Sahil şehirleri ile Filistin in Fâtımîlerde kalması, bir bakıma Haçlıların, Selçuklular üzerine yönlendirilmesidir. Buna karşılık Fâtımî hâkimiyetindeki şehirlerde ve özellikle Kudüs te Hıristiyanların durumu düzeltilecek, kutsal mekânlar hacıların ziyaretine her daim açık bulundurulacak, hacılar silahsız olarak buraları ziyaret edebilecekler fakat ziyaretleri bir ayı geçmeyecekti Antakya nın Zaptından Kudüs e Kadar Haçlılar Haçlılar, Antakya yı ele geçirdikleri sırada Azaz emiri Ömer, bağlı bulunduğu metbûû Rıdvan a isyan etmiş ve Rıdvan, onu itaate almak için yola çıkmıştı. Daha öncesinde Ömer in subaylarından biri, bir Haçlı kadınını esir almış ve ona âşık olmuştu. Bu kadının tavsiyesi ile Ömer, Godefroi den yardım istedi. Azaz üzerine bir sefer düzenlemeyi zaten düşünmüş olan Godefroi, Azaz ı Rıdvan a kaptırmamak için derhal yola çıktı. Baudouin de Urfa dan yardımcı birlikleri yola çıkardı. Haçlıların yaklaşması üzerine Rıdvan çekilirken Ömer, Godefroi nin tabîî haline geldi. Haçlı-Müslüman ilişkilerinde dinî taassubun ikinci plana atılıp siyasi ittifaklar kurulabileceğinin ilk örneği de böylece verildi 153. Antakya yı ele geçiren Haçlılar, burada beş ay, sekiz gün kalarak dinlendiler ve durumlarını düzelttiler. Askerlerden bir kısmı Kudüs e ilerlemek konusunda acele 151 Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s.403, Steven Runciman, I, s.210, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.64, Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, s.57, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, Beyrut 2001, s Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s , Steven Runciman, I, s.176, Yusuf Derviş Gavanime, El-Efdâl b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, Eymen Fuâd Seyyid, Efdâl bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, s.143, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s.63, M. A., Stevenson, The Crusaders in the East, Cambridge University Press, 1907, s.26, 153 Albertus Aquensis, s , Steven Runciman, I, s

58 45 etmekteydiler. Haçlı liderlerinin, Kudüs yolculuğunu Fulcherius un ifadesinin aksine geciktirmek istedikleri bilinmektedir. Zira Antakya nın zaptı sonrası Aleksios a mektup yazılmış ve gelip şehri teslim alması istenmişti. Bu noktada Raymond de Saint Gilles, imparatorun haklarını korumaya çalışırken Bohemond, şehirde kendi hâkimiyetini kurma telaşındaydı. Antakya da fazla etkin olamayan Kont Raymond, Kasım 1098 de Suriye içlerine yöneldi ve Rugia (er-rûc) şehrini geçerek Bâre ye (el-bara) ulaştı. Bâre, kolayca ele geçirildikten 154 sonra yağmalandı. Sonrasında Raymond, 28 Kasım da Maarra ya (Maarratü n-numân) 155 saldırdı ve kendisine burada Bohemond da katıldı. Şehre yapılan ilk saldırıya Müslümanlar başarılı bir şekilde karşı koydular. Bunun üzerine Haçlılar, şehrin içinin görülebileceği yükseklikte bir kuşatma kulesi yaptılar fakat Maarra halkı da aynı şekilde bir kule yaparak bundan Haçlı askerlerine taş fırlatmaya, zayiat verdirmeye başladılar. Halkın, kuleyi yakma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanınca şehir, devamlı surette taş atışına maruz kaldı 156. Diğer duvarda 157 merdivenin kırılmasına rağmen birkaç şövalye duvara tırmanmayı başardı. Burada göğüs göğüse vuku bulan çarpışmaların ardından Haçlı askerleri, şehrin savunma aletlerini tahrip ettiler ve bunun üzerine savunmadaki askerler, şehrin iç kısımlarına kaçtılar (11 Aralık 1098). Bu muvaffakiyetin ardından Bohemond, halka müzakereciler yollayarak teslim olmak isteyenlerin, aileleri ve mallarıyla şehir kapısının üst kısmında bulunan büyük eve sığınmalarını söyledi. Bunun ardından Haçlılar, şehre girerek katliama başladılar. Anonim Gesta yazarının ifadesiyle sokaklarda, insan cesetlerine basmadan yürümek mümkün olmuyordu. Katliam sürerken Bohemond, saraya (Dârü l-maarra) sığınmalarını söylediği kişilere karşı sözünde durmadı ve değerli eşyalarını aldıktan sonra bazılarını öldürdü bazılarını da esir etti 158. Haçlılar, dört gün 154 Albertus Aquensis, s.369, Willermus, I, s.309, Raymond, Ekim-Kasım 1098 de el-bara yı kuşatmıştı. Şehirde suyun az olması, halkı emanla teslim olmaya zorladı. Raymond, sözünde durmayarak kadın ve erkeklere eziyet ederek mallarına el koydu. Kimi öldürülürken kimi de esarete sürüklendi. İbn el- Adîm, Zübdet el-haleb, s.244, Ordericus Vitalis, III, s.155, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s Coşkun Alptekin in verdiği bilgiye göre Şubat 1097 de Yağısıyan, Maarra yı teslim almıştı. Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s Anonim Haçlı Tarihi, s.140, Fulcherius Carnotensis, s.95, Guibert of Nogent, s , Willermus, I, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , Albertus Aquensis, s , Ordericus Vitalis, III, s , İbn el-kalânisî, Haçlıların, Maarra ya geliş tarihini 19 Kasım 1098 olarak verirken İbn el-kalânisî, Zeyl, s.135, İbn el-adim, bu tarihi 26 Kasım olarak kaydetmiştir. İbn el- Adim, Zübdet el-haleb, s İbn el-kalânisî, Haçlıların şehre doğu ve kuzey yönlerinden saldırdığını haber vermektedir. Fakat Haçlı kaynağının bahsettiği duvarın hangisi olduğunu anlamak mümkün olmamaktadır. Zaten İbn Kalânisî de Haçlıların şehre hangi yönden girdiğini kaydetmemiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s Anonim Haçlı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s , Radulphus Cadomensis, s , Steven Runciman, I, s , İbn el-kalânisî, Haçlı kaynağını teyit etmektedir. Haçlılar şehre girdiği

59 46 boyunca Maarra da katliamlarını sürdürdüler. Açlık sıkıntısı çeken Haçlıların vahşetini Fulcherius, çok sarih bir şekilde nakletmektedir: Bu kuşatma sırasında adamlarımız, şiddetli açlığın neden olduğu cinnetle korkunç eziyetler çekmiş ve çevrede yatan ölü Müslümanların kalçalarından et parçaları kesmişlerdi. Bu parçaları pişirip yemiş, yeteri kadar kızarmamış olan etleri bile vahşice yutmuşlardı. Yani bu kuşatma, kuşatanlara daha çok zarar vermişti 159 Anonim Gesta yazarı ise Haçlıların, altın bulacaklarını umarak Müslüman cesetlerini parçaladıklarını kaydederek vahşetin boyutlarını anlamamıza katkı sağlamaktadır. Maarra da, kaynakların ifadesine göre 100 binden fazla Müslüman katledildi 160. Raymond ve Bohemond un anlaşmazlığı, Maarra kuşatması boyunca devam etti. Bohemond, Antakya ya dönüp Haçlı liderlerine haber yollayarak kendisiyle Rugia da buluşmalarını ve seferin devamını görüşmelerini istedi. Liderler, bu toplantıya iştirak ederken Raymond, Antakya nın imparatora teslim edilmeyişi dolayısıyla kızgınlığını belirterek Maarra yı onarmaya gitti (13 Ocak 1099) 161. Kendisine orada Normandie kontu da katıldı. Raymond, Maarra da iken Şeyzer emirinin elçileri gelerek anlaşma teklif ettiler ve topraklarına zarar verilmediği takdirde belli bir para ödemeyi, at ve erzak satmayı taahhüt ettiler 162. Maara dan yollarına devam eden Haçlıların önünden Refâniye şehrinin sırada halk, Dârü l-maarra ya sığınmıştı. Bunlara eman verildiği halde Haçlılar sözlerinde durmadılar ve bu insanları da katlettiler. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.136, İbn el-esîr, Bohemond un sığınmalarını söylediği saray ya da evden bahsetmekle beraber bu olayda Bohemond un dahlini zikretmez. Buna göre halk, surlar üzerinde savaşmaktan yorulmuş ve büyük bir eve sığınırlarsa kurtulabileceklerini düşünmüşlerdi. Fakat surların boş bırakılması üzerine Haçlılar, şehre girmiş ve halkı katletmişlerdi. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.164, Halkın, yeraltındaki mağaralara mallarıyla beraber saklandığını kaydeden Willermus, Bohemond un verip tutmadığı sözünden bahsetmemektedir. Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.96, Ordericus Vitalis, III, s.158, Ayrıca Bkz. Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.211, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.164, Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, s Anonim Haçlı Tarihi, s.142, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, Abû'l-Farac, II, s.340, Maarra kuşatmasında halkın Cenahüddevle den yardım istediğini fakat bu yardımın gerçekleşmediğini kaydeden İbn el-adim, şehirde katledilenlerin sayısını 20 binden fazla olarak vermiştir. İbn el-adim, Zübdet el-haleb, s.244, Ayrıca Bkz. Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.211, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.164, Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, s Anonim Gesta Francorum, s.143, Guibert of Nogent, s.109, Ordericus Vitalis, III, s.159, Fulcherius ve Willermus, Maarra dönüşü Bohemond un Antakya ya iyice yerleşmeye başladığını ve Raymond un elinde bulundurduğu yerleri de alarak şehirde kendi hâkimiyetini kurduğunu rivayet etmektedirler. Fulcherius Carnotensis, s.96, Willermus, I, s , Antakya nın imparatora teslimi konusunda Raymond, ısrarcı davranmıştır. Haçlı liderleri, onun şehirdeki hâkimiyetine razı olduklarında Raymond, buna itiraz ederek Köprü Kapısı civarı ile Yağısıyan ın sarayını zapt etmişti. Maarra dönüşü yukarıda bahsedildiği üzere buraları Bohemond a teslim etmek durumunda kaldı. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.41-42, İbn el-kalânisî, 13 Ocak 1099 tarihini Haçlıların Maarra dan Kefertâb a doğru ayrılış tarihi olarak vermiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s Anonim Haçlı Tarihi, s.144, Willermus, I, s.316, İslam kaynakları, Şeyzer hâkiminin, Arka kuşatması esnasında elçi yolladığını ve kale üzerinde bir anlaşmaya varıldığını rivayet ediyor. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Haldûn, Kitab el-

60 47 sakinleri kaçmışlardı. Şehirdeki tüm mallar yağmalandı ve Haçlılar 25 Aralık ta buradan ayrılıp Bukayye Vadisi ne girdiler. Bukayye Vadisi nde bulunan Hısnü l-ekrâd kuşatıldı fakat ertesi gün genel bir saldırı hazırlığı yapıldığı sırada halkın gece kaçmış olduğu görüldü. Haçlılar, buradaki zengin ganimeti yağmalamakla yetindiler 163. Haçlılar, Hısnü l- Ekrâd da bulundukları süre içinde Hıms emiri Cenâhü d-devle, altın ve at yollayarak Hıristiyanlara bir zarar vermeyeceğine dair anlaşma yaptı. Anonim Gesta nın rivayetine göre yine aynı şekilde Trablus hâkimi İbn Ammâr 164 da anlaşmak için on at ve dört katır yollamış fakat Haçlılar, kendisi, Hıristiyanlığı kabul etmediği sürece anlaşmayacaklarını söyleyerek bu dostluk teklifini reddetmişlerdi. Ancak Gesta nın tam tersi bir rivayetle Willermus, Trablus hâkiminin, Haçlıların yaklaşması üzerine yüksek miktarda para göndererek şehirde bulunan Hıristiyan esirleri serbest bıraktığını ve anlaşma sağlandığını kaydetmektedir 165. Bukayye Vadisi nden ayrılan Haçlılar, Şubat ayı ortalarında Arka Kalesi ne 166 geldiler. Ordudan ayrılan bir birlik, Trablus a yönelerek burada karşılaştıkları yaklaşık altmış Türk e saldırdılar ve bunlardan altısını öldürüp altı tane atı da ele geçirdiler 167. Keza Raymond Pilet ve Raymond von Turenne, ordudan ayrılarak Trablus a bağlı olan Antartûs (Tartûs, Hıristiyan kaynaklarında Tortosa) 168 şehrine saldırdılar. Bu kontlar, geniş bir alanda ateş yakarak kalabalık oldukları izlenimi uyandırmışlar ve şehri teslim olmaya zorlamışlardı. Ertesi gün (17 Şubat 1099) şehre saldırdıklarında ise şehri terk edilmiş İber, V, s.210, Şeyzer hâkimi İzzeddin İbn el-asâkir in vaadleri arasında Haçlılara yolları bilen kılavuzlar vermek de vardı. Haçlıların geri kalan yolculuklarında bu kılavuzlar sayesinde zorluk çekmedikleri anlaşılmaktadır. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s Anonim Haçlı Tarihi, s.145, Steven Runciman, I, s.207, Haçlılar Hısnü l-ekrâd a saldırdıklarında halk, koyunları şehirden dışarı saldı ve bunları ele geçirmeye çalışan Haçlılara saldırıp şehre çekildiler. Bu hileye kanan Haçlılar, ertesi gün şehre genel bir saldırıya hazırlanıyorlardı ki halkın sürülerini de alarak şehri gece terk etmiş olduklarını gördüler. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s Trablus, Suriye sahilinde Lazıkiye ve Akkâ arasında, âlimleriyle ünlü bir şehirdir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, I, s.218, Ammâroğulları için Bkz. Abdüllkerim Özaydın, Ammâroğulları, DİA, III, Ankara 1991, s Anonim Haçlı Tarihi, s.145, Willermus, I, s.318, Guibert, Anonim Gesta yı tekrar etmiştir. Guibert of Nogent, s.110, Ordericus Vitalis, III, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, İbn Haldun, Kitab el-iber, V, s.210, Abû l-farac, II, s.340, Steven Runciman, I, s , Aydın Usta, Haçlı Seferleri Döneminde Din Değiştirme Vakaları, Belleten, LXXV / 274, TTK, Ankara 2011, s Doğu Trablus a 4 fersah (24 km.) uzaklıkta yer alan güçlü bir kaledir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el- Büldân, IV, s Anonim Haçlı Tarihi, s.146, Guibert of Nogent, s.110, Ordericus Vitalis, III, s Suriye sahilinde Trablus a bağlı bir yerleşimdir. Arka Kalesi nin doğusunda yer alır ve ikisi arasındaki mesafe yedi fersahtır (42 km.). Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, I, s.270

61 48 buldular. Mezkûr kontlar, Antartûs a on altı km. mesafede bulunan Markiye şehri emiri ile de bir anlaşma yaptıktan sonra Arka kuşatmasına kadar Antartûs ta kaldılar 169. Raymond, Arka Kalesi ni kuşatmaya başladığı sıralarda Godefroi ve Flandre kontu Robert, Trablus a bağlı olan Cebele yi 170 kuşatıyorlardı. Raymond, kuşatmanın kolay olmayacağını anlayarak bu kontlara haber yolladı ve onları yardıma çağırdı. Bunun üzerine Godefroi ve Flandre kontu, Cebele hâkimiyle anlaşma yapıp, at ve altın alarak Arka kuşatmasına katıldılar. Bu yeni katılımlara ve Ceneviz gemisinin getirdiği erzaka rağmen Haçlılar, şehri düşüremediler ve Kudüs yolculuğunu daha fazla geciktirmek istemeyerek kuşatmayı kaldırdılar. Zira hasat mevsimiydi ve bu nedenle Kudüs yolculuğunda yiyecek bulmak daha kolay olacaktı 171. Haçlılar, 13 Mayıs ta Trablus ta idiler. Trablus hâkimi, 300 den fazla Hıristiyan esiri serbest bırakmayı, 15 bin Bizans altını ödemeyi, on beş at vermeyi teklif edip Haçlıların zararından korunmaya çalışarak Haçlıların uygun bir şekilde erzak satın almalarını sağladı Mayıs ta Trablus tan, hâkiminin tahsis ettiği rehberlerle ayrılan Haçlılar, Botrun ve Cübeyl i 173 geçerek Nehrü l-kelb e yani Fâtımî sınırına ulaştılar. Buradan hareketle geldikleri Beyrut ta şehrin valisi, etraftaki meyvelikleri ve ağaçları tahrip etmemeleri şartıyla para ve erzak vermeyi taahhüt etti. Haçlılar, bu teklifi kabul ettiler ve orada bir gece kalarak ertesi gün yollarına devam ettiler 174. Beyrut tan ayrılan Haçlılar, ertesi gün Sayda ya ulaştılar (20 Mayıs). Sayda hâkimi, Haçlıları dostça karşılamadı. Halkın, Haçlılara karşı ilk saldırısında bir kısmı öldürüldü ve geri kalanlar şehre çekildiler. Haçlılar, orada bir süre kalıp dinlenmeye ve durumlarını düzeltmeye karar 169 Anonim Haçlı Tarihi, s.146, Willermus, I, s , Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, I, s.208, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.50-51, Antartûs un düşmesi üzerine buranın 15 km kadar kuzeyindeki Markiye nin valisi de Raymond a itaat arz etti. Antartûs ile önemli bir yer ele geçmiş oldu. Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s Suriye sahilinde Lazıkiye ye yakın bir kaledir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s.105, 171 Anonim Haçlı Tarihi, s , Fulcherius Carnotensis, s.97, Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s , Guibert of Nogent, s , İbn el-esîr e göre bu kuşatma, dört ay devam etmiştir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, Steven Runciman, I, s Albertus Aquensis, s.387, Anonim Gesta yazarı eğer Haçlılar, Fâtımîleri yener ve Kudüs ü alırlarsa Trablus hâkiminin Hıristiyanlığı kabul etmeye hazır olduğunu da kaydetmektedir. Anonim Haçlı Tarihi, s.149, Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s.166, Haçlı Seferine katılmış olan yazarın aksine Willermus, Trablus ta savaş yaşandığını ve anlaşmanın savaş sonrasında sağlandığını kaydetmektedir. Buna göre Arka kuşatmasında Haçlıların başarısız olması, Trablus hâkimini cesaretlendirmişti. Yaşanan savaşta Müslümanlardan 700, Haçlılardan üç veya dört kişi ölmüştü. Sonrasında Trablus hâkimi para ve at vererek anlaşma sağladı. Willermus, I, s Beyrut a sekiz fersah (48 km.) uzaklıkta yer alan sahil şehridir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s Willermus, I, s.331

62 49 verdiler. Hafif silahlı askerler de etrafa yiyecek aramaya gittiler 175. Haçlılar, Sayda sonrası geldikleri Sûr da dağ ve deniz arasındaki ovaya yerleştiler. Şehir hâkimi, Haçlılarla anlaşma yoluna giderek hediyeler ve uygun şartlarda pazar imkânı sağladı 176. İbn el-esîr, Haçlıların Akkâ yı 177 bir süre kuşatıp düşüremediklerini kaydetmekteyse de Willermus, şehir hâkiminin eğer Haçlılar Kudüs ü alır ve Fâtımîleri yenerlerse Akkâ yı zorluk çıkarmadan kendilerine bırakmayı vaad ettiğini zikretmektedir 178. Haçlılar, Akkâ sonrasında Hayfa ya 179 ulaşıp 30 Mayıs ta Kaysâriye 180 yakınlarından geçtiler. Arsûf a 181 kadar kıyıyı takip ettikten sonra da 3 Haziran da Müslüman halkın, terk ettiği Remle ye varıp şehri Hıristiyanlığa kazandırdılar 182. Burada ana Haçlı ordusundan ayrılan yaklaşık 100 şövalyenin arasında Tankred ve Baudouin de Bourg da bulunmaktaydı. Bu şövalyeler, Bethlehem e gittiler ve Hıristiyan olan halkı tarafından sevinçle karşılandılar. Ana Haçlı ordusu, Kudüs e yaklaştığında bu 100 şövalye de orduya katıldı ve nihayetinde Haçlılar Kudüs e ulaştılar (7 Haziran 1099) Haçlıların, Kudüs ü Zaptı (15 Temmuz 1099) Dağlık bir alanda kurulmuş olan Kudüs, dörtgen bir yapıya sahiptir. Şehrin planı, gayet muntazam olup sokaklardaki kanalizasyon sayesinde şehir temiz tutulmaktaydı. Şehre, kutsal mekânlar ayrı bir önem kazandırmaktadır. Fulcherius, bunlardan Süleyman Mabedi nin çok görkemli olduğundan fakat Haçlıların yağması sonucu çok fazla zarar gördüğünden de bahsetmektedir. Silaom (Siloah olarak da geçer) Gölü ya da havuzu denen 175 Willermus, I, s.331, Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s Filistin in batı kıyısında sahilde bir şehirdir. Güneyinde 15 km. uzaklıkta Hayfa bulunmaktadır. Birçok çiftliği, elverişli limanı ve çeşitli milletlerden halkı ile geniş bir yerleşimdir. F. Bulh, Akkâ, İA, I, İstanbul 1978, s Krş. Willermus, I, s.332, Albertus Aquensis, s.395, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.16, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.232, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.165, Michaud, I, s Hayfa, Kuzey Filistin de Karmal Dağı eteklerinde kurulmuş olup, doğal bir limana sahip olmasıyla önem arz eder. F. Buhl, Hayfa, İA, V / 1, MEB, İstanbul 1987, s Haçlılar, Kaysâriye de yaklaşık üç buçuk km. uzaklıkta olan nehir kenarına kamplarını kurdular. 28 Mayıs ta Penecost Yortusunu kutladılar ve yola çıktılar. Willermus, I, s.332, Albertus Aquensis, s Suriye sahilinde Kaysâriye ve Yafa arasında yer alan şehirdir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, I, s Anonim Haçlı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s , Haçlıların Kudüs yolculuğunu Krş. Fulcherius Carnotensis, s.97-99, Albertus Aquensis, s.397, Willermus, I, s , Radulphus Cadomensis, s Fulcherius Carnotensis, s.98-99, Radulphus Cadomensis, s.128, Anonim Gesta ve ondan naklen Guibert, bu tarihi 6 Haziran olarak vermişlerdir. Anonim Haçlı Tarihi, s.151, Guibert of Nogent, s.116, Haçlıların, Remle de iken bir savaş meclisi topladıkları ve burada bazı konular üzerine fikir alışverişinde bulundukları kaydedilmektedir. Bu toplantıda İskenderiye veya Kahire üzerine Kudüs ten önce bir sefer düzenlenmesi teklif edildi. Fakat Kudüs ün zaptının yiyecek ve malzeme stoku göz önüne alındığında daha kolay olacağına karar verilmiş ve bu düşünceden vazgeçilmişti. Michaud, I, s , Steven Runciman, I, s , Bu fikri muhtemelen İtalyan tüccarlar gündeme getirmişti. Eymen Fuâd Seyyid, Efdâl bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, s.145

63 50 yer hariç dışarıda su kaynağı bulunmamaktadır. Fakat şehrin içinde olduğu gibi dışarıda da sarnıçlar sayesinde su ihtiyacı karşılanabiliyordu. Şehrin surları arasındaki mesafe, dört ok atımıdır (2 km.) ve vadinin bulunduğu taraf kuşatmaya uygun bulunmamaktadır 184. Kudüs, 1071 yılında Atsız tarafından ele geçirilmiş, 1077 yılında Arap asıllı kumandanların isyanıyla kısa bir Fâtımî dönemi yaşanmış ve 1079 yılında Atsız ı bertaraf eden Tutuş un hâkimiyetine girmişti. Tutuş, burayı 1085 yılında Artuk b. Eksük e ikta etti. Artuk b. Eksük ün 1091 de vuku bulan ölümü üzerine de şehir, Artuk un oğulları Sökmen ve İlgazi yi intikal etti 185. Haçlılar, doğuya geldikleri sırada Kudüs, Fâtımîlerin elindeydi. Kudüs ün Fâtımîler tarafından ele geçirildiği tarih, kaynaklara farklı yansımıştır. İbn el- Esîr bu tarihi, 489 Şaban ayı (Temmuz-Ağustos 1096) olarak fakat bu olayın, Antakya önlerinde Kürboğa ve Haçlılar arasındaki savaştan sonra Haçlılara yenilen Türklerin kargaşa içinde bulundukları sırada- vukua geldiğini kaydeder. İbn el-esîr in kaydına göre Türkler, Haçlılara yenilmiş ve muhtelif yerlere dağılmışlardı. Türklerin bu zayıf anında harekete geçen el-efdâl, Kudüs ü Artuk un iki oğlu Sökmen ve İlgazi nin elinden almıştır. Fakat İbn el-esîr in verdiği tarihler arasında tutarsızlık bulunmaktadır. Türklerin Antakya da Haçlılara yenilmesi, 1098 yılı olayıdır. Ancak bu olayı tarif etmesine rağmen İbn el-esîr, şehrin Fâtımîler tarafından zapt tarihini 1096 olarak vermiştir. Anonim Süryânî kaynağı ve Süryânî Mihail de 1098 yılında Kudüs ün, Fâtımîlerin elinde olduğunu ve Fâtımîlerin, şehri iki yıl önce Artuk un oğullarından aldıklarını kaydetmekle İbn el-esîr i desteklemektedir 186. Şehrin zaptı hususuna gelince; el-efdâl, kırktan fazla mancınık ile Kudüs ü kırk küsur gün kuşatmış ve surların bir kısmını yıkmış; 184 Fulcherius Carnotensis, s , Radulphus Cadomensis, s.132, Steven Runciman, I, s.215, Hz. Davud dan sonra oğlu Süleyman, yedi yıl içinde Kudüs te muhteşem bir mabed (Mescid-i Aksa) inşa ettirmiş ve Kudüs ün çevresine duvar çektirmiştir. Ömer Faruk Harman, Kudüs, DİA, XXVI, Ankara 2002, s.325, F. Buhl, Kudüs, İA, VI, İstanbul 1977, s Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el-celîl, I, s.305, Casim Avcı, Kudüs (Fethedilişinden Haçlı İstilasına Kadar), DİA, XXVI, Ankara 2002, s , Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.193, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s Anonim Süryanî Vekayinamesi, s.9, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.41, Guibert of Nogent, geleneksel yoruma uymuş ve Antakya nın zaptı sonrası Türklerin gücünün kırılması üzerine Fâtımîlerin, Kudüs ü ele geçirdiğini kaydetmiştir. Guibert of Nogent, s , Ali Sevim, Kudüs ün Fâtımîler tarafından zaptının 1096 yılında olduğu görüşündedir. el-efdâl i 1096 yılında Kudüs e gönderenin el-mustansır olduğu kaydını hesaba katmazsak onun bu görüşü, olayların seyrine uygun düşmektedir. Buna göre Haçlılar bölgeye ulaşmadan önce Rıdvan ve Dukak ın arasında cereyan eden anlaşmazlıktan yararlanmak isteyen Fâtımîler, Kudüs ü ele geçirmişlerdir. Zira 489 yılının sonlarında Rıdvan, Dımaşk üzerine yürüdüğünde bir başarı sağlayamamış ve Kudüs e yönelmişti. Fakat burasını ele geçirmeyi de başaramadı ve Kudüs, Fâtımîlerin elinde kaldı. Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s

64 51 bunun neticesinde Artuk un oğulları, şehri teslim etmek zorunda kalmışlardır. Sonrasında şehre İftihârü d-devle adında bir vali atayan el-efdâl, Mısır a dönmüştür 187. Daha Haçlılar, Antakya yı alıp Kudüs e doğru hareket ettiklerinde el-efdâl, şehrin kule ve duvarlarının onarılmasını emretmiş ve şehri, silahlı adamlarıyla güçlendirmişti. Haçlıların şehre yaklaşmakta oldukları haber alınınca İftihârü d-devle, gerekli hazırlıkları yapmış, şehri erzak ve silah yönünden tahkim ederek savunmaya hazır hale getirmişti. Kaynakların ifadesine göre yaşlı, kadın ve çocuklar dışındaki Hıristiyanların şehirden çıkarılmaları da alınan tedbirler arasındaydı. Bu Hıristiyanlar, etrafa dağıldılar ve sığınacak yer aradılar. Sonrasında da Haçlı ordusuna katıldılar. Yahudiler ise şehirde bırakıldılar 188. Remle de üç gün geçiren Haçlılar, Emmanus Köyü ne geldiler. Haçlılara Bethlehem den gelen elçiler, Müslümanların Kudüs ü onardıklarını, kutsal mekânları işgal ettiklerini ve kendilerine ağır vergiler yüklediklerini dile getirdiler. Bunun üzerine Godefroi, yüz kadar hafif silahlı askere, Bethlehem e yürümelerini ve oradaki Hıristiyanlara yardım etmelerini emretti. Bu askerlerin başına da Tankred i verdi. Şehirde coşkuyla karşılanan Tankred in sancağı, kiliseye zafer nişanesi olarak çekildi 189. Tankred in gelişinden önce Gaston de Beziers kumandasında Behtlehem den yola çıkan otuz hafif silahlı şövalye, şehrin dışında hayvan sürüleri bulmak umuduyla Kudüs e yöneldi. Haçlı şövalye birliği, şehre yaklaşırken şehrin yanında sürüleri otlatan insanlara rastladılar ve bunlar derhal şehre kaçtılar. Fakat Gaston, dönüş yoluna girdiğinde ani bir çıkışla saldırıya geçtiler ve bu Haçlı birliğini kovalamaya başladılar. Gaston u bu zor durumdan, yüz askeriyle beraber hareket etmiş olan Tankred kurtardı. Tankred ile birleşen Gaston, tekrar saldırıya geçti ve kendilerini takip eden Müslümanlardan birçoğunu öldürdü 190. Ana Haçlı ordusunun hareketi üzerine etrafa dağılmış olan Hıristiyanların da 187 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.235, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.135, İbn Haldûn, Kitab el-iber, V, s.25, a. mlf, IV, s.86, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.211, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s.22, Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el-celîl, I, s.305, Yusuf Derviş Gavanime, el-efdâl b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, s.143, Azîmî, şehrin zapt tarihini Eylül 1098 olarak vermiştir. Azimi, Tarih, s Willermus, I, s , Willermus ayrıca Kutsal Mezar Kilisesi nin boşaltıldığını ve Hıristiyanların 14 bin parça altın ödemeye zorlandığını kaydetmektedir. Hıristiyan halk, bu parayı ödeyecek gücü olmadığı için Kıbrıs tan yardım sağlamaya çalışmıştı. Willermus, I, s.334, Haçlılar gelmezden evvel kuyular zehirlendi ve hayvan sürüleri şehrin iç kısımlarına götürüldü. Eymen Fuâd Seyyid, Efdâl bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, s.146, Steven Runciman, I, s Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s Willermus, I, s.337, Albertus Aquensis, s.401, 403

65 52 katılımıyla ordu, Kudüs ü gördükleri ve sonradan Sevinç Tepesi (Montjoie) 191 adlandıracakları tepeye vardılar. olarak Haçlılar, 7 Haziran 1099 da Kudüs e ulaştılar ve kuşatmayı başlattılar. Normandie kontu Robert kuzeye Çiçek Kapısı na (Herodes Kapısı), onun sağına Sütunlar Kapısı na (Aziz Etienne veya Dımaşk Kapısı) Flandre kontu Robert yerleşirlerken Godefroi ve Tankred, şehri batıdan kuşattılar. Raymond ise güneye, Sion Dağı na yakın bir yere mevzilendi 192. İlk çatışmanın ne zaman yaşandığını kestirmek mümkün görünmemektedir. Fakat Fulcherius un kaydına bakılırsa Haçlı ordusu, Kudüs e yaklaşırken şehirden, Haçlı öncülerine ani bir saldırı düzenlenmiş fakat bunlar Haçlılar tarafından püskürtülmüştü 193. Gesta yazarı ise 9 Haziran da Raymond Pilet, Raymond von Turenne ve bazı diğer şövalyelerin yaklaşık 200 Müslümana rastladıklarını ve bunların katledilip otuz tane atın ele geçirildiğini kaydetmekteyse de olayın nerede yaşandığına dair açık bir bilgi bulunmamaktadır 194. Haçlılar, 12 Haziran da Zeytûn Dağı na bir ziyaret gerçekleştirdiler ve burada bir keşişle karşılaştılar. Keşiş, onlara ertesi gün şehre saldırırlarsa Tanrının, zafer nasip edeceğini müjdeledi 195. Bunun üzerine 13 Haziran 1099 da şehre şiddetli bir saldırı gerçekleşti. Başarısızlıkla sonuçlanan bu saldırı, Haçlıların kuşatma aletlerine ne kadar ihtiyaçları olduğu gerçeğini ortaya koydu. Anonim Gesta yazarının, dış surların yıkıldığını, duvarlara bir merdivenin yerleştirildiğini ve her iki taraftan da birçok zayiatın olduğunu kaydetmesine rağmen Yafa ya 196 gelen gemilerin, şehre yardım göndermesine kadar kuşatmada önemli bir muvaffakiyetten bahsetmek zordur 197. Haçlılar, kuşatmanın hemen 191 Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s Anonim Haçlı Tarihi, s.151, Willermus, Haçlılar Kudüs e ulaştıklarında 1500 yaya ve 20 bin yayadan müteşekkil olduklarını haber vermektedir. Willermus, I, s , Guibert of Nogent, s.116, Ordericus Vitalis, III, s , Radulphus Cadomensis, s.133, Stevenson, The Crusaders in the East, s.33-34, Raymondus, Haçlıların dizilişini daha farklı vermiştir. Onun tarifine göre Godefroi, Flandre ve Normandie kuzeyde, Raymond batıda yer alıyordu fakat bir süre sonra Raymond, karargâhını Zion Dağı eteğine nakletmişti. Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s.250, Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.99, İbn el-kalânisî, Remle den Kudüs e yönelen Haçlılar, burada halktan bazılarını öldürdü ve şehri kuşattı demekle Fulcherius u desteklemiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s Anonim Haçlı Tarihi, s.151, Aynı rivayet, Guibert of Nogent, s.116, Ordericus Vitalis, III, s Albertus Aquensis, s.415, Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s.251, Steven Runciman, I, s Kaysâriye ve Akkâ arasında yer alan sahil şehridir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, V, s.426, Yafa limanı rüzgâra açık ve büyük gemilerin yanaşamayacağı kadar sığdır. Çıkarma işleri, küçük kayıklar vasıtasıyla yapılmak durumundaydı. Yafa, Kudüs ve Remle nin limanı gibiydi. Sükûn ortamlarında çok canlı bir ticaret merkezi idi. Ebru Altan, Yafa, DİA, XLIII, Ankara 2013, s Anonim Haçlı Tarihi, s.151, Fulcherius ve Willermus da Gesta yazarı gibi bu saldırıda kuşatma aletlerinin yetersiz olmasından şikâyet etmektedirler. Fulcherius Carnotensis, s.102, Willermus, I, s

66 53 başında açlık ve susuzlukla karşı karşıya kaldılar. Ekmek satın alacak bir yerin olmayışı bir yana atları sulamak için de on altı km kadar açılmak zorunda kalıyorlar ve yollarda Müslümanların oklarına hedef oluyorlardı. Bu korkunç susuzluk, büyük oranda Sion Dağı nın eteğindeki Silaom Havuzu sayesinde giderildi fakat burası da müdafilerin hedefinde bulunuyordu. Buradan su tedarik edilebilse bile ordugâhta çok pahalıya satılması da ayrı bir sıkıntıya sebep oluyordu Haziran 1099 da Ceneviz ve İngilizlere ait olan altı gemi, Müslüman halkı tarafından terk edilen Yafa ya girdi. Gemilerin gelişini haber alan Haçlılar, 18 Haziran da aralarında Raymond Pilet, Achard von Montmerle ve Wilhelm von Sabran un da bulunduğu yüz kadar şövalyeyi Yafa ya doğru yola çıkardılar. Şövalyeler, Yafa ya geldiklerinde otuz şövalye ayrılarak Remle de Askalân dan gelen 700 kişilik Fâtımî birliğiyle çarpışmaya girdiler. Çatışmada Achard von Montmerle ve birkaç Haçlı askeri ölmüştü ki çarpışmadan kaçan bir şövalyenin haber vermesi üzerine diğerleri, derhal yardıma koştular. Raymond Pilet in yerinde ve zamanında müdahalesi ile Fâtımî birlikleri daha fazla dayanamadılar. Haçlı takibinde yaklaşık altı buçuk km. kaçan Müslümanlardan bazıları öldürülürken bazıları, bilgi almak için sağ bırakıldılar. Bu takipte 103 at da ele geçirildi 199. Bu sırada Kudüs önlerindeki sefalet artmaktaydı. Haçlılar, manda derilerini birbirine dikerek yaklaşık on km. uzaktan karargâha su taşıyorlar, pis suları içmek zorunda kalıyorlar ve arpa ekmeği yiyorlardı. Ayrıca bu su taşıma işi de öyle kolay gerçekleşmiyor, su kaynaklarının arkasında saklanan Müslümanlar, Haçlıları pusuya düşürüyorlardı 200. Yafa ya gelen gemiler, yüklerini boşaltmaya muvaffak olamadan Fâtımî donanması tarafından muhasara edildiler. İngiliz gemileri, Lazıkiye ye doğru yol alırken diğer gemiler, yüklerini boşaltır boşaltmaz, Fâtımî ablukasından kurtularak denize açıldılar. Nihayetinde Raymond Pilet refakatinde Kudüs e taşınan bol miktarda kereste ile kuşatma aletleri yapılmaya başlandı. Fakat hala eksikliği hissedilen kereste ihtiyacı için daha uzak mesafelere açılmak gerekiyordu. Flandre ile Normandie kontlarının sorumluluğunda 198 Anonim Haçlı Tarihi, s.152, Fulcherius Carnotensis, s.102, Willermus, I, s , Guibert of Nogent, s.117, Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, I, s Anonim Haçlı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s , Yafa ya gelen yardım için Bkz. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.53, aynı yazar, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s.224, Steven Runciman, I, s.217, Willermus un kaydı diğer kaynaklardan ayrılmaktadır. Yazara göre; Raymond, Yafa ya gitmek üzere Geldemar Carpinel kumandasında otuz süvari ve elli yaya görevlendirdi. Liderlerin, bu sayının az olduğunu bildirip takviye birlik göndermesini istemesi üzerine de Raymond Pilet ve William de Sabran, elli askerle yola çıkarıldı. Lydda (Lud) ve Remle arasında bu birliğe yaklaşık 800 Müslüman saldırdı. Neticesinde Haçlılar galip geldi. Fakat yazar bu olayı Yafa öncesine tarihlemektedir. Willermus, I, s Anonim Haçlı Tarihi, s.153, Guibert of Nogent, s.118, Ordericus Vitalis, III, s.173

67 54 kereste tedarik ve kule inşası sürecinden, Müslümanların da şehrin sur ve kulelerini tahkim edip yükseltmek suretiyle yararlanmalarının ardından Godefroi ve Raymond, inşa edilen kuleleri mancınıklarla donattılar ve saldırıya hazır hale getirdiler 201. İnşasının tamamlanmasının ardından kuşatma aletleri, kuzeyde bulunan Stephan Kapısı na taşındı ve doğudaki Jehosophat Vadisi nden mancınıklar için taşlar taşındı. Müslümanlar, surlarda yerlerini alırken Haçlılar da hazırlıklarını tamamlayıp saldırıya hazır hale geldiler. Müslümanlar, duvarların zarar gördüğünü fark edince saman çuvallarıyla duvarları kapladılar. Bunun üzerine Haçlılar, ateşli oklarla bu çuvalları tutan ipleri yakmaya çalıştılar. Bu başarı üzerine Müslümanlar, ani bir çıkışla Haçlıların mancınıklarını ateşe verdiler. Mancınığın yakılmasının ardından kuşatma kulesi dikildi, yangına karşı deriyle kaplandı ve içine Eustace ve Lithold-Engilbert kardeşlerle beraber birçok asker yerleştirildi 202. Albertus un verdiği bilgiye göre henüz kuşatılmamış olan Zeytûn Dağı ve Jehosophat Kapısı ndan Müslümanların, el-efdâl ile haberleşmeleri sürüyordu. Bunu engellemek isteyen Haçlılar, mezkûr yerlere pusular kurarak şehri dış dünyadan tecrit ettiler. Burada yakalanan bir haberciden el-efdâl in, şehre yardıma gelme sözü verdiği öğrenildi. Eğer bir aksilik olmazsa el-efdâl, on beş gün içinde şehre gelebilecekti. Biraz da kuşatılanların moralini bozmak için yakalanan adam, mancınıkla şehre fırlatılmak istendi. Fakat adam, ağırlığı nedeniyle şehre ulaşmadı ve keskin taşlar üzerine düşerek feci şekilde can verdi Temmuz günü artık kuşatma kuleleri, asıl saldırı bölgeleri olan kuzey suru ile Sion Dağı na taşınmış bulunuyordu. Dini telkinlerin ve ayinlerin ardından 15 Temmuz da genel saldırıya geçildi. Kulelerin duvarlara yaklaştırılmasının ardından daha yakın çatışmalar başladı ve bu esnada Lethold 204 adında bir şövalye, kuzeyde surun üzerine çıkmayı başardı. Onu diğer askerler izledi ve surda tutunamayan müdafiler, şehrin içlerine 201 Anonim Haçlı Tarihi, s.154, Willermus, I, s , Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s , Radulphus Cadomensis, s , Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s.257, Steven Runciman, I, s Albertus Aquensis, s , Duvarların saman çuvallarıyla kaplandığından bahsetmeyen Fulcherius, müdafilerin mazgallı siperlerden halatlarla sallandırdıkları iki büyük keresteyle atılan taşlara karşı koymaya çalıştıklarını fakat kısa süre sonra Haçlıların, bu halatları kesmeyi başarınca müdafilerin avantajlarını yitirdiklerini nakletmektedir. Haçlılar şiddetle duvarlara saldırırken Müslümanlar, yağa ve gaza batırılmış yanan küçük odunlar atarak mancınıklara zarar verdiler. Fulcherius Carnotensis, s.103, İbn el-esîr in verdiği bilgiye göre ise Haçlıların şehir önüne diktikleri iki burçtan Sihyevn tarafında yer alanı, Müslümanlar tarafından yakıldı ve içindeki Haçlı askerleri de öldürüldü. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.235, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.165, İbn Tağrîberdi, en-nücum, V, s.147, Abû l- Farac, II, s Albertus Aquensis, s Willermus a göre Ludolf ve Gislebert adında iki şövalye kardeş, surlara ilk tırmananlardır. Willermus, I, s.369, Albertus bu askerlerin adını Lithold ve Engilbert olarak kaydetmiştir. Albertus Aquensis, s.429

68 55 çekildiler. Anonim Gesta nın anlatımıyla bu müdafilerin takip edilmesiyle ayak bileklerine kadar ulaşan Müslüman kanı içinde Süleyman Mabedi ne kadar uzanan bir kıyım başladı 205. Raymond, İftihârü d-devle nin bizzat savunduğu güney surunda, kuşatma kulesini duvarlara, arada hendek bulunması dolayısıyla yaklaştıramamıştı. Hendeğe her üç taş atana bir dinar ödeyen Raymond, nihayetinde kuleyi sura yaklaştırmayı başardı fakat bu defa da müdafileri geçemedi 206. Kuzey surundan Haçlıların, şehre girdikleri haberi ulaşınca Raymond da bu beyhude çabadan vazgeçti ve kuzeye yöneldi 207. Şehrin düşmesi üzerine, Davud Kulesi ne çekilen İftihârü d-devle, burada Raymond tarafından muhasara edildi. İftihârü d-devle, teslim olmaktan başka çare bulamadı; canları ve malları ile serbest çıkış müsaadesi istedi. Raymond un, bu teklifi kabul etmesi üzerine kuleyi teslim ederek maiyeti ile beraber şehirden çıktı ve Askalân a gitti. Haçlıların, kan ile yıkandıkları Kudüs ten kurtulan yegâne grup da bunlar oldular 208. Haçlı kaynakları, Kudüs te sergilenen vahşeti, tüm çıplaklığıyla tasvir etmişlerdir. Sokaklarda rastladıkları Müslümanları katleden Haçlıların önünden kaçan bir grup, Mescid-i Aksâ ya sığınmış ve Tankred in 209 bayrağını camiye asmışlardı. Fakat bunlar da 205 Anonim Haçı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s , Ordericus Vitalis, III, s Albertus un verdiği bilgiye göre Davud Kulesi tarafında bulunan Raymond a Müslümanlar, on dört mancınık kurarak karşı koyuyorlardı. Müslümanlar, aynı zamanda kuşatma kulesi ve mancınıkları yakmaya uğraştığından Raymond, savaş aletlerini yan duvara taşıdı ve ateşe karşı bunları kapladı. Böylece Müslümanların teşebbüsleri akamete uğradı. Albertus, Aquensis, s , Steven Runciman, I, s Gesta yazarına göre, bu hendeğin doldurulması için üç gün (12 Temmuz dan 15 Temmuz a kadar) uğraşılmıştır. Anonim Haçlı Tarihi, s , Krş. Fulcherius Carnotensis, s.104, Willermus, I, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, Haçlılar Kudüs ü kuşatınca el-efdâl in bir ordu hazırlayarak Kudüs e yardım için yola çıktığı rivayet edilmektedir. Bunu haber alan Haçlılar, muhasarayı şiddetlendirdiler ve şehri ele geçirdiler. el-efdâl, şehrin zaptından yirmi gün sonra Askalan a ulaştı ve Haçlıları anlaşmalara uymamakla kınamak üzere elçilerini yolladı. Eymen Fuâd Seyyid, Efdâl bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, s Anonim Haçlı Tarihi, s.156, Ordericus Vitalis, III, s.180, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, İbn el-kalânisî, Zeyl, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.165, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.211, Işın Demirkent, Kudüs (Haçlılar Dönemi), DİA, XXVI, Ankara 2002, s , Albertus un kaydına göre Davud Kulesi ne sığınmaya çalışan on altı kişi atların ayakları altında ezilerek can verdi. Albertus Aquensis, s Tankred, Kubbetü s-sahra yı yağmaladı. Fakat buranın kutsal bir mekân olması dolayısıyla bu aldığı zengin ganimeti daha sonra iade etmek zorunda kaldı. Fulcherius Carnotensis, s.105, Radulphus Cadomensis, s.144, 148, 153, Willermus, I, s.371, Abû l-farac, II, s , Albertus a göre Tankred, Kubbetü s-sahra dan ele geçirdiği muazzam ganimeti Godefroi ile paylaşmıştır. Albertus Aquensis, s.433, İslam kaynaklarına Tankred in, Kubbetü's-Sahra'nın kırk küsur gümüş kandilini aldığı yansımıştır. İbn el- Esir in verdiği detaya göre her bir kandilin ağırlığı 3600 dirhemdi (yaklaşık on kg). Ayrıca kırk rıtl (yetmiş dört kg) ağırlığında gümüş bir ocak da bu arada Tankred in eline geçti. Bu hırsızlığa 150 tane küçük kandil ve yirmi küsur altın kandil de dâhildi. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s.23, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.211, İbn Tağrîberdi, en-nücûm, V, s.148, İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.166, el-cevzî, el- Muntazam, XVII, s.47, Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el-celîl, I, s.308

69 56 masun kalmadılar ve burada yapılan katliam sonucunda mabedin her yerinden kan damlıyordu. Ertesi sabah mabedin çatısındakiler de kadın-erkek ayırt edilmeden katledildiler. Buradan şehre dağılan Haçlılar, her türlü malı gasb ederek evlere, içlerindeki her türlü eşyayla beraber el koydular 210. Tankred, tapınağın çatısına sığınanların katledildiğini gürünce çok kızdı. Anlaşıldığı kadarıyla bu kimseleri esir ederek el-efdâl ile mücadelesinde veya pazarlıklarda kullanmak niyetindeydi. Albertus, bu insanların katledildiğini gören Tankred in durum değerlendirmesini nakletmiştir. Buna göre Tankred, bu insanları öldürmek yerine bunlara hükmetmeyi daha uygun buluyordu: Şimdi tüm şehir cesetle kaplanmıştı fakat Türkler bu şehri 300 kişiyle ele geçirdikleri zaman kimseyi katletmemişler, bunlara ağır vergiler yükleyip hükmederek şehre uzun süre hâkim olmuşlardı. el-efdâl, İznik ve Antakya da Türklerin mağlup edildiğini duyup şehri ele geçirdiği sırada o da şehirde kimseyi katletmemişti. el-efdâl, iyi bir siyasetle Türklere ve Hıristiyanlara kötü davranmadı, kiliseleri yıkıp onların inançlarını kısıtlamadı. Fakat el- Efdâl yine de Türklerden tedirgindi; bu yüzden Antakya önlerindeki Haçlılara elçiler yollayıp anlaşmak, durumunu güçlendirmek istemiş ve Hıristiyanların rahatını garanti etmişti. Tüm bu örneklere rağmen peki Haçlılar neden katliam yapıyorlardı? Tankred in bu sözleri üzerine buradaki katliama 17 Temmuz da son verildi 211 Şehirdeki vahşeti yine Haçlı kaynaklarından takip etmek mümkündür: Müslümanların, katledilmeden önce yuttukları Bizans altınlarına ulaşmak için karınları deşildi ve bundan sağlıklı bir sonuç alınamayınca yığınlar halinde yakıldılar 212. Kudüs te ne kadar Müslümanın katledildiği konusunda kaynaklar değişik rakamlar vermektedirler. Örneğin Fulcherius, Süleyman Mabedi nde yaklaşık 10 bin Müslümanın boynunun vurulduğunu haber vermekte ve burada olsaydınız ayak bilekleriniz katledilenlerin kanlarıyla lekelenebilirdi diyerek Gesta yı teyit etmektedir 213. Fakat İslam kaynakları ve Abû l-farac, bu rakamı Haçlılar, Mescid-i Aksâ'da 70 binden fazla Müslümanı öldürdüler demekle yalanlamaktadırlar 214. Ermeni kaynaklarından Urfalı Mateos ve 210 Anonim Haçlı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s.121, Haçlılar, katliamdan sonra evlere dağıldılar ve içindekilerle beraber bu evlere sahip oldular. Herkesin, ele geçirdiğine sahip olması şeklinde anlaşmışlardı ve bu yolla birçok fakir, zengin oldu. Fulcherius Carnotensis, s.105, Işın Demirkent, Kudüs (Haçlılar Dönemi), DİA, XXVI, s Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius Carnotensis, s.104, Radulphus Cadomensis, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.165, el-makrizî, İtti az, III, s.23, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.211, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.211, İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.166, el-cevzî, el-muntazam, XVII, s.47, Mucîr ed-dîn el- Hanbelî, el-üns el-celîl, I, s.307, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.118, Abû l-farac, II, s.340, Bu vahşet için

70 57 Smbat bu rakamın yaklaşık olarak 66 bin olduğunu haber verirken Anonim Süryânî kaynağı 30 bin olarak kaydetmiştir 215. Bu arada Kudüs te bulunan Yahudiler de bu katliamdan nasiplerini aldılar ve sığındıkları sinagoglarda toplu halde yakıldılar 216. Raymondus a göre ise şehre dağılan Haçlılar, acımasızca Müslümanları katletmeye başladılar ve şehirde müthiş sahneler sergilendi. Daha merhametli olanlar, Müslümanların kafalarını kesiyorlardı. Bazıları, Müslümanları oklarla öldürüyor bazıları ise daha fazla işkence çektirerek ateşte yakıyorlardı. Sokaklarda kafa, el ve ayaklara takılmadan yürümek çok zordu. Fakat bunlar, Süleyman Mabedi nde cereyan edenler yanında bir hiçtir. Burada kesilen Müslümanların kanı, Haçlı askerlerinin dizlerine kadar ulaşıyordu. Haçlılar, dizlerine kadar Müslüman kanı içinde katliamlarını sürdürdüler. Şehir, ceset ve kanla dolmuştu 217. el-efdâl in, Kudüs konusunda ihmalkâr davrandığı kabul edilmektedir. Yusuf Derviş Gavanime nin değerlendirmelerine göre Fâtımî Devleti nin durumuna bakıldığında bu sonuca ulaşmak mümkündür. Kudüs ün Fâtımîlerce 1098 yılında ele geçirildiği varsayılırsa yeterince askeri gücü olan el-efdâl in, Haçlıları Kudüs te karşılamaması ve Mısır a dönüşü, ihmalkârlık olarak görünmektedir. Fakat el-efdâl in, Haçlılarla ittifak ettiği ve kaygı duymadan Mısır a döndüğü de karşı tez olarak sunulabilir. Fâtımîlerin askeri gücünün yeterli oluşu, 1098 yılı içinde Sûr şehrini itaate almalarından 218 ve Kudüs ü direnişle karşılaşmadan ele geçirmelerinden anlaşılabilir. Bu noktada el-efdâl in, yukarıda bahsedilen Kudüs ü tahkim etmesinde yeterli asker göndermediği değerlendirmesinde bulunmak daha yerinde olacaktır. Zira Haçlılar, sahil şehirlerini kuşattıklarında da yeteri kadar askeri yardımda bulunmadığı kaynaklara yansımıştır 219. Bkz. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.55-56, Steven Runciman, I, s , İbrahim Erhem Polat, Doğu ve Batı Kaynaklarında Haçlı Seferlerinde Yaşanan İnsanlık İhlalleri, s Urfalı Mateos, Vakayiname, s.199, Smbat Sparapet, Chronicle, s.51, Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.14, Albertus ve Willermus ise sadece tapınak içinde 10 bin Müslümanın katledildiğini nakletmişler ancak sokakların cesetle dolu olması nedeniyle bu rakamın daha fazla olduğunu da not düşmüşlerdir. Albertus Aquensis, s , Willermus, I, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, Edward Gibbon, The Crusades (A.D ), London 1869, s.44, Steven Runciman, I, s Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s yılında Bedr el-camâlî nin gönderdiği Nâsırüddevle el-cüyûşî, Sûr şehrini Tutuş un elinden aldı yılına gelindiğinde vali Kuteyle, isyan etti fakat Fâtımîler, bu isyanı kanlı bir şekilde bastırdılar. Mısır a götürülen Kuteyle öldürüldü. İbn el-kalanisî, Zeyl, s , Ebru Altan, Sûr, DİA, XXXVII, Ankara 2009, s Yusuf Derviş Gavanime, el-efdâl b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, s.146, 149

71 Askalân Savaşı (12 Ağustos 1099) Haçlılar, hedefleri olan Kudüs ü nihayet ele geçirdiler ve bunu, Tanrı ya bir şükran ifadesi olmak üzere Müslüman ve Yahudileri katlederek kutladılar. Bu defa Kudüs ün nasıl yönetileceği, Müslümanlara karşı nasıl korunacağı, gerek duyulan insan ihtiyacının nasıl karşılanacağı gibi konular gündeme geldi. Başka bir sorun daha vardı ki bu noktada Müslümanlara psikolojik işkence uygulandı. Şehir temizlenmeliydi; kokmaya başlayan Müslüman cesetlerinin, yakılmak üzere bir araya toplanması gerekiyordu ve Haçlılar bu işi hayatta kalmış Müslümanlara yaptırdılar. Anonim Gesta nın anlatımıyla; ( ) hayatta kalmış olan Müslümanlar, cesetleri kapıların önüne sürüklediler ve evler yüksekliğinde birbiri üzerine yığdılar. Böyle bir imansız katliamı şimdiye kadar ne görülmüş ne de işitilmişti zira odun yığınları üzerinde yanan piramitlere benziyorlardı ve ne kadar çok olduklarını yalnız Tanrı bilir. Kont Raymond, sadece o emir ile yanında bulunanların sağ salim Askalân a gitmelerine izin verdi. 220 Bu vahşetin sonrasında Haçlılar, Godefroi yi yönetici (23 Temmuz 1099), Arnulf u da patrik seçtiler (1 Ağustos 1099) 221. Haçlıların Kudüs ü işgali ve sergiledikleri vahşete Fâtımîlerin ilk reaksiyonu, Askalân da yaşanan savaş ve sonrasında şehrin kuşatılması ile sonuçlandı. İbn el-esîr in ifadesine göre Kudüs ün ele geçirilmesinin hemen sonrasında el-efdâl, Askalân a yürürken Haçlılara da elçi yolladı ve onları yaptıklarından dolayı yadırgadığını bildirip tehdit etti. Haçlılar ise Fâtımî elçilerinin yola çıkışını müteakip harekete geçtiler 222. Anonim Gesta nın verdiği detaya göre ise Kudüs te yönetici ve patrik seçimleri yapıldığı sıralarda Haçlılara Nablus tan 223 haberciler geldi (4 Ağustos 1099 civarı) ve şehri teslim almalarını 220 Anonim Haçlı Tarihi, s.158, Guibert of Nogent, s.122, Steven Runciman, I, s Anonim Haçlı Tarihi, s , Guibert of Nogent, s.123, Fulcherius, Godefroi nin hükümdar = prinkeps seçildiğini yazar, fakat Raymond un itirazları nedeniyle- kendisi Kutsal Mezarın Savunucusu unvanıyla başa geçmişti. Ayrıca yazar, Anonim Gesta nın aksine papaya sorulmadan bir piskopos tayini yapılmadığını kaydetmiştir. Fulcherius Carnotensis, s , Şehre yönetici seçimine geçildiğinde Raymond de Saint Gilles üzerinde duruluyordu fakat o, ülkesine dönme niyetini açıklayınca Godefroi Kutsal Mezarın Savunucusu unvanıyla başa geçti. Willermus, I, s , Steven Runciman, I, s , 17 Temmuz da yapılan toplantıda Raymond un başa geçmesi teklif edildi fakat Raymond bunu reddedince Godefroi başa geçti. Godefroi nin başa geçmesiyle ikili arasında anlaşmazlık baş gösterdi. Zira tüm Haçlılar üzerinde tek hâkim olmak isteyen Godefroi, Raymond dan Davud Kulesi ni teslim etmesini istedi fakat Raymond reddetti. Albertus Aquensis, s Savaş, 12 Ağustos 1099 da yaşandı. Fulcherius, Askalan ile Kudüs arasının bir buçuk gün olduğunu söylemektedir. Savaş, Haçlıların ganimet ele geçirmesinin ertesi günü olduğuna göre Haçlılar 9 Ağustos ta yola çıkıp 10 Ağustos ta bölgeye ulaşmış olmalılardır. Krş. Fulcherius Carnotensis, s , Anonim Haçlı Tarihi, s.160, İbn el-esîr burada انكر = Bilmedi, İnkâr etti, Yadırgadı, Hoş karşılamadı fiilini kullanmıştır. Fâtımî-Haçlı ittifakına dair kayıtlar göz önüne alındığında İbn el-esîr in bu kaydı da bir Fâtımî- Haçlı anlaşmasını doğrular mahiyette görünmektedir. Zira el-efdâl inki bir tehditten ziyade ahde vefasızlıkla suçlama mahiyetindedir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.237, İbn Haldûn, Kitâb el- İber, V, s.211, Steven Runciman, I, s Kudüs e on fersah (60 km.) mesafede dağlık bir bölgedir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, V, s.248, Nablus, Kudüs ün kuzeyinde Tur ile Selimiye Dağları arasında kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan

72 59 istediler. Kont Eustach ve Tankred, derhal yola çıkmışlardı ki Fâtımîlerin, büyük bir orduyla yolda oldukları haberi üzerine Godefroi, mezkûr kontları tekrar çağırdı. Bunun üzerine Kont Eustach ve Tankred önce Kaysâriye ye sonrasında Remle ye geldiler ve Remle de Müslümanların öncüleriyle çatışmaya girip geri püskürttüler. Bu çatışmada Müslümanlardan bazılarını yakalayıp Fâtımî ordusu ve savaş gücü konusunda bilgi aldılar 224. Savaşın Askalân da yaşanacağı haberi, Kudüs e ulaştırıldığında Raymond de Saint Gilles ile Robert de la Normandie bu bilgiyi teyit etme ihtiyacı hissettiler ve adamlarını yollayıp Fâtımî ordusunun bulunduğuna kani oluncaya kadar harekete geçmeyi reddettiler 225. Haçlılar arasında bunun gibi güven sorunları bundan sonra da yaşanacaktır. Hatta olayların devamında, Askalân kuşatmasında bu durum tekrar etmiştir. Haçlılar, Askalân a 10 Ağustos ta ulaştılar. Burada savaşa hazırlanırlarken bol miktarda hayvan (öküz, deve, koyun, keçi vs.) ele geçirdiler. Fulcherius un kaydına göre Haçlılar, Müslümanlara karşı harekete geçtiklerinde bu hayvanları geride bırakma niyetindeydiler. Fakat Haçlılar ilerleyince bu hayvanlar da askerlerin ardından gittiler ve bu durum, Müslümanlarda Haçlı ordusunun çok kalabalık olduğu intibaı uyandırdı 226. Bu hayvanlar ele geçirildiği sıralarda ilk çatışma da yaşandı. Yaklaşık 300 Müslüman askeri, Haçlılara saldırdı fakat tutunamadılar ve iki esir bırakarak çekildiler 227. Tarafların sayısı hakkında birbirini tutmayan rivayetler mevcuttur. Raymondus ve Willermus, Haçlı ordusunun sayısını 1200 şövalye ve yaklaşık 9 bin piyade olarak verirlerken; Urfalı Mateos ve Smbat, Fâtımî ordusundan 100 bin kişinin boğulduğunu ifadeyle toplam rakamın 300 bin olduğunu kaydetmişlerdir. Radulphus Cadomensis, bir vadide kurulmuştur. Ticaret yollarına hâkimdir, stratejik bir kanumu vardır ve su kaynaklarının bolluğu ile ön plana çıkar. Şehir, daha önce Selçuklular ve Fâtımîler arasında mücadeleye sahne olmuş olmakla beraber 1098 yılında Fâtımîlerin elinde bulunuyordu. Şit Tufan Buzpınar, Nablus, DİA, XXXII, Ankara 2006, s , Kaynaklarda burada yaşanan bir mücadeleden bahsedilmiyor. Buranın Müslüman halkı da diğer birkaç şehir gibi Haçlıların önünden kaçmış olmalıdır. 224 Anonim Haçlı Tarihi, s.159, Guibert of Nogent, s.127, Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, I, s.228, Alınan bilgiye göre Fâtımî ordusunda çok sayıda Türk, Arap ve Habeşli bulunmaktaydı. Fulcherius Carnotensis, s.108, Willermus, I, s.394, Nablus taraflarına giden kontların dönüşü sonrasında ilk çatışma yaşanmıştı. Esir edilenlerden alınan bilgiye göre el-efdâl in ordugâhı, oraya on bir km kadar uzaklıktaydı ve el-efdâl, iki gün sonra Haçlılara karşı yürüme niyetindeydi. Willermus, I, s , Haçlıların buna göre plan yapmaları ve harekete geçmeleri, İslam kaynaklarında ifade edilen hazırlıksız yakalanma durumunu açıklar mahiyettedir. Albertus un kaydına göre Haçlılar, Remle ye ilerlediklerinde Kudüs alındığı zaman Haçlılarla anlaşma yapmış olan- Remle valisi, gelerek destek vermeye hazır olduğunu bildirdi ve Fâtımîlerin planları hakkında bilgi vererek onları yönlendirdi. Albertus Aquensis, s Anonim Haçlı Tarihi, s.160, Guibert of Nogent, s.128, Albertus, Raymond un Davud Kulesi anlaşmazlığı (elinden alındığı için) sebebiyle Askalan a hareket etmediğini, adamlarının tavsiyeleri üzerine harekete geçmeye ikna olduğunu kaydetmektedir. Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s Anonim Haçlı Tarihi, s.161, Guibert of Nogent, s.128

73 60 Fâtımîlerin mevcudunu 360 bin atlı ve denizdeki kumlardan daha çok yaya olarak kaydedip mübalağalı bir rakam vermiş; Albertus ise bu savaşta 20 bin Haçlının, 300 bin Müslümana karşı olduğunu söyleyerek olayı daha karmaşık bir hale getirmiştir 228. Haçlıların savaş düzenine bakıldığında Godefroi nin sol kanatta, Raymond de Saint Gilles in sağ kanatta, Normendie ve Flandre kontlarıyla Tankred in de ortada yer aldıklarını görmekteyiz. Fâtımîlerin öncü birlikleri iki kola ayrılmışlardı. Nihayet ordular karşı karşıya geldiğinde daha hızlı hareket eden öncü birlik, Haçlıları arkadan sarmak için ilerledi. Godefroi nin bunu erken fark etmesi, Haçlıları savaşın hemen başında büyük bir tehlikeden kurtardı. Karşılıklı ok atışlarıyla sakin başlayan savaş, yerini bir süre sonra mızrakların daha çok kullanıldığı yakın çarpışmalara bıraktı. Kaynakların ortak ifadesi; Fâtımîlerin, şiddetli Haçlı hücumlarına dayanamadıkları yönündedir. Öyle ki Fulcherius, yaklaşık bir saat içinde Fâtımîlerin bozguna uğradığını ve kaçmaya başladığını kaydetmektedir (12 Ağustos 1099) 229. Müslümanlar, bozgun halinde çekilirlerken bölgede bol miktarda bulunan incir ağaçlarına saklanarak Haçlıların takibinden kurtulmak istemişlerdi. Fakat Haçlılar, bu ağaçları ateşe verdikten sonra buradaki Müslümanların bazılarını oklarla öldürüp bazılarını da ölümcül derecede yaraladılar. el-efdâl ise sağ kalanlarla beraber Askalân a çekildi 230. Kaynakların çok açık bilgiler vermediği kayıplar konusunda İbn el-kalânisî, Müslümanların kaybını 10 bin kişi olarak kaydetmiştir. Hemen sonrasındaki Askalân kuşatmasında ise halkın çeşitli tabakalarından yaklaşık 2700 kişinin hayatını kaybettiğini rivayet eder. Albertus da kaçmaya çalışanların sahile yöneldiğini, Raymond un takibinde bunların birçoğunun katledildiğini kaydetmiştir. Yazar, şehre girmeye çalışırken 2 binden fazla kişinin ezilerek öldüğünü söylemekle de bir bakıma İbn el-kalânisî yi teyit etmiştir 231. Haçlıların ele geçirdikleri ganimet arasında altın, gümüş, değerli taşlar, 228 Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s.270, Willermus, I, s , Urfalı Mateos, Vakayiname, s.200, Smbat Sparapet, Chronicle, s.51, Radulphus Cadomensis, s.154, Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s.109, Anonim Haçlı Tarihi, s.161, Ordericus Vitalis, III, s , Askalan da yaşanan savaşın tarihini Anonim Gesta yazarı 12 Ağustos 1099 olarak kaydetmekte, Anonim Haçlı Tarihi, s.163 ve Fulcherius da onu teyit etmektedir. İbn el-kalânisî, tarih vermezken İbn Kalânisî, Zeyl, s.137, İbn el-esîr, gün belirtmeden savaş tarihini Temmuz-Ağustos 1099 olarak kaydetmiştir. İbn el- Esir, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, Krş. Willermus, I, s.397, Albertus Aquensis, s , Raymondus un verdiği bilgiye göre Haçlılar dokuz bölüğe ayrıldılar. Üç bölük önde, üç bölüük arkada, üç bölük de merkezde yer alıyordu. Raymondus tan naklen August C. Krey, The First Crusade, s Fulcherius Carnotensis, s.109, Anonim Haçlı Tarihi, s.162, Guibert of Nogent, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.237, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, el-makrizî, İtti az, III, s.24, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, Albertus Aquensis, s

74 61 kaftanlar, altın süslü miğferler, değerli yüzükler, çok sayıda kılıç ve hububat yer almaktaydı. Hatta Fulcherius, ordu geri dönerken bu mallardan çoğunun taşınamadığı için ateşe verildiğini kaydetmiştir 232. İslam kaynakları, Askalân Savaşı nı daha muhtasar kaydetmişlerdir. Bunların birleştikleri nokta, Askalân da Müslümanların hazırlıksız yakalandığıdır. el-efdâl, 4 Ağustos 1099 da Askalân a ulaşmış olmasına rağmen burada donanmanın gelişini beklemek durumda kalmıştı. Haçlıların ani saldırısı karşısında ordusunu savaş düzenine soktuysa da yukarıda ifade edildiği üzere bozgun halinde geri çekilmek zorunda kaldı 233. Askalân a sığınan el-efdâl, Mısır a doğru yola çıktı. Onun hareketinin hemen akabinde geceyi tetikte geçiren Haçlılar, ertesi gün Askalân ı kuşatmaya başladılar. Askalân kuşatması konusunda kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Askalân kuşatmasının öne çıkan tarafı, Haçlılar arasındaki anlaşmazlıklardır. Buna göre Haçlılar, 20 bin dinar karşılığında kuşatmayı kaldırmaya razı olmuşlar ve çekilmişlerdir 234. Kaynaklar, Askalân da Müslümanları yenen Haçlıların, kuşatmada aynı başarıyı gösteremedikleri ve çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri için Askalân ın kurtulduğu düşüncesindedirler. Haçlı kaynakları halkın, -Davud Kulesi ndeki Müslümanlara karşı sözünde durmuş olan- Raymond a teslim olma niyetinde olduğunu fakat Godefroi nin muhalefeti üzerine bunun gerçekleşmediğini nakletmektedirler. Zaten bu olayın ardından Raymond çok kızmış ve yanında Normendie ve Flandre kontları olduğu halde kuşatmadan ayrılarak Arsûf a yönelmiştir 235. Albertus un, bu kuşatma ve sonrasında Arsûf ta gelişen olaylar dolayısıyla Raymond a öfkeli olduğu görülmektedir. Zira yazarın bambaşka bir anlatımı vardır. Bir bakıma Raymond, Haçlılar arasına nifak tohumları serpen biri konumundadır. Buna göre Askalân kuşatıldığında Raymond, halka gizli bir elçilik heyeti yollamıştı. Halktan kendisine teslim olmalarını istemiş; eğer bu gerçekleşemezse birçok Haçlı liderinin, askerleriyle beraber ülkelerine dönme niyetinde oldukları, Godefroi nin 232 Fulcherius Carnotensis, s , Normandie kontunun ele geçirdiği el-efdâl in bayrağı, zaferin nişanesi olarak Kutsal Mezar a asılmıştır. Anonim Haçlı Tarihi, s.162, Guibert of Nogent, s.130, Ordericus Vitalis, III, s.190, Albertus Aquensis, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s Genel olarak İslam kaynakları, kuşatmanın kaldırılması için 12 bin veya 20 bin parça altının ödendiğini rivayet ederken İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.237, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.166, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.149, İbn el-kalânisî, bahsedilen 20 bin dinar hazırlanırken Haçlı kumandanları arasında anlaşmazlık çıktığını ve böylece herhangi bir para alamadan elleri boş döndüklerini kaydetmektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, Ayrıca Krş. İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.211, Abû l-farac, II, s.341, Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, I, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s.35, Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , s.375, Michaud, I, s.244

75 62 yanında çok az adam kalacağı için şehri teslim etmemelerini tembihlemişti. Böylece teslim olma niyetinde olan Askalânlılar vazgeçmiş ve Raymond un iki kont ile çekilmesinin ardından sadece 700 şövalyeyle kalan Godefroi de kuşatmayı kaldırarak Arsûf a yönelmişti 236. Raymond un bu davranışına Davud Kulesi nin hâkimiyeti sorununun sebep olduğu akla gelmektedir. Fakat yazarın kayıtları, başka hiçbir kaynakta yer almamaktadır. Albertus, Arsûf kuşatması için de aynı rivayeti nakledecektir. Netice itibariyle Haçlı liderleri arasındaki anlaşmazlık Askalân ı kurtardı ve şehir, 1153 yılına kadar Fâtımîlerin hareket üssü olarak kaldı. Raymond un Flandre ve Normandie kontlarıyla beraber bölgeden ayrılması üzerine Godefroi, Tankred ile kalmıştı. Tankred, özellikle Galilaea bölgesine sağlam bir şekilde hâkim bulunuyordu. Bu bölge, Haçlıların gelişinden önce Fâtımîler ile Dımaşk meliki Dukak arasında anlaşmazlıklara sebep olmuş, Askalân yenilgisi sonrasında Dukak, burayı ele geçirmeyi düşünmüş fakat başarılı olamamıştı. Tankred, yirmi dört şövalye ve yaya maiyetiyle hala Fâtımîlerin elinde bulunan Galilaea ya girdiği sırada yerli Müslümanlar, Tankred e direniş göstermediler ve Tankred, bölgenin merkezi Taberiye ye ilerlediği sırada Dımaşk a bağlı yerlere kaçtılar. Şehirdeki Hıristiyan halkın, Tankred i sevinçle kabul etmesiyle Müslümanlar, şehri terk ettiler. Hemen sonrasında Tankred, Müslüman arazisine ani baskınlar düzenleyerek etrafı yağmalamaya başladı. Bu akınlar, Tankred e zengin ganimet kazandırdığı gibi Galilaea bölgesindeki hâkimiyetini de sağlamlaştırdı 237. Tankred, aşağıda görüleceği üzere Bohemond un esareti sonrası Antakya ya giderken buraları Godefoi ye teslim etti Hayfa'nın Zaptı (25 Temmuz 1100) Hayfa şehrinin ele geçirilip yağmalanması, İslam kaynaklarında Haçlılar, bu sene (1100) Akkâ yakınlarındaki Hayfa şehrini silah zoruyla işgal ettiler şeklinde tek cümle ile yer bulmuştur 238. Haçlı kaynaklarında ise Venediklilerin deniz kuvvetlerinden yararlanılarak şehrin ele geçirildiği ve halkın katledildiği yer almıştır. Haçlıların bu sıradaki en büyük sıkıntısı, deniz gücüne sahip olmamalarıydı. Bu yüzden Godefroi, 1100 yılında Yafa ya ulaşmış olan Venediklilerle temasa geçerek bunların deniz gücünden yararlanmak istedi. Taraflar arasında yapılan anlaşmaya göre Venedikliler, iki ay boyunca Haçlıların seferlerine katılacak ve denizden yardım sağlayacaklar; buna karşılık 236 Albertus Aquensis, s Steven Runciman, I, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.139, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.43, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.267, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.167, el-makrizî, İtti az, III, s.26, Azîmî, Tarih, s.39

76 63 kendilerine Godefroi nin hâkimiyeti altındaki topraklarda serbest ticaret hakkı, pazar yerleri, kilise ve Müslümanlardan zapt edilecek şehirlerin üçte biri verilecekti. Venedikliler de tüm bunlara sahip olurlarken belli bir para ödeyeceklerdi 239. Anlaşma gereğince Haçlılar, 1100 yılında Akkâ yı kuşatırlarken Godefroi hasta yatmaktaydı. Kralın hastalığı ve bir süre sonra da ölümü kaynaklarda birbirini tutmayan rivayetleri içerir. İslam kaynakları Godefroi nin, Akkâ kuşatmasında isabet eden bir okla yaralanıp bir süre sonra da öldüğünü naklederler 240. Hıristiyan kaynaklarının kayıtları ise olayın seyri açısından daha tutarlıdır. Buna göre Godefroi, Kaysâriye yi kuşatırken şehrin hâkimi, dostluk göstergesi olarak yemek ikram etmiş fakat Godefroi bunu reddetmiş, sadece gönderilen meyvelerden yemişti. Meyveler zehirli olduğu için de bir süre sonra hastalanmış ve kırk adamıyla beraber ölmüştü. Albertus un kaydına göre kral zehirlenince Yafa ya taşındı. Yafa da bulunan Venediklilerle anlaşma yaptı ve ortak bir harekâta katılmaya söz verdi. Fakat hastalığı şiddetlenince Kudüs e taşındı 241. Kral hasta bir şekilde Kudüs e taşındığında Tankred, Venediklilerle anlaştı ve Hayfa yı kuşattı. Warner de Gray ve Tankred karadan, Venedikliler denizden şehri kuşatmaya aldılar. Bu sırada Warner hasta olduğu için Yafa ya, dört gün sonra da Kudüs e döndü. Godefroi ise 18 Temmuz 1100 de Kudüs te öldü 242. Tankred ve Venedikliler, Hayfa yı kuşatırlarken Godefroi nin, sağlığında şehri Geldemar Carpanel e vaad etmiş olduğu duyuldu. Buna kızan Takred, mücadeleden vazgeçmişti ki Patrik Daimbert, onu kuşatmaya devam hususunda ikna etti. Şehirde Yahudi nüfus fazlaydı. Kuşatma aletleri kurulup şehir şiddetli bir şekilde sıkıştırılırken Müslüman ve Yahudiler, şehri beraberce başarılı bir şekilde savundular. Şehir duvarları tahrip edilirken halk, iç kalede direnmeye devam etti. Nihayetinde şehrin ele geçirilmesi ile de şiddetli bir kıyım başladı. Şehirde bulunan Yahudi ve Müslümanlar acımasızca öldürülürken altın, gümüş, değerli elbise, atlar, katırlar ve erzaka el konuldu. Şehrin ele geçtiği gün, halkın bir haç etrafında toplanması emredilmişti. Burası, onlar için güvenli bir alan olacaktı. Fakat sözlerinde 239 Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.138, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.43, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.266, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.167, Azîmî, Tarih, s.38, 241 Albertus Aquensis, s , Urfalı Mateos, Vakayiname, s.203, Willermus, I, s , Steven Runciman, kralın tifüs nedeniyle hastalandığını ifade etmektedir. Steven Runciman, I, s Albertus, bu tarihi 17 Temmuz olarak vermiştir. Albertus Aquensis, s

77 64 durmayan Haçlılar, burada toplanan halkı, yaşa ve cinsiyete bakmaksızın acımasızca katlettiler 243. Şehir zapt edildikten bir süre sonra Geldemar Carpanel ve Tankred arasında şehrin hâkimiyeti üzerine yaşanan tartışmalara Bohemond de dâhil oldu. Tartışmaların ardından Malatya ya yönelen Bohemond, gelişen olayların devamında esir alınacaktır. Albertus un kaydına göre bu mücadeleden Tankred galip çıktı ve şehre hâkim oldu. Zira Urfa kontu Baudouin, Kudüs e giderken şehre ulaştığında buraya hâkim olan Tankred, kendisini şehre almamıştı Urfa Kontu Baudouin de Boulogne nin Kudüs Kralı Olması, Askalân Civarına Keşif Seferi ve Önemli Gelişmeler Godefroi ölünce Kudüs tahtı üç ay boyunca boş kaldı 245. Kont Garnier de Gray, Davud Kulesi ni ele geçirerek Urfa kontu Baudouin e haber yolladı ve Kudüs e gelip tahta geçmesini istedi. Aynı sıralarda Patrik Daimbert de Bohemond a aynı mealde mektup yollamıştı. Patrik, mektubunda Garnier Gray tehlikesine dikkat çekmişti fakat bu mektup Bohemond a ulaşmadı 246. Bu sırada Urfa kontu olan Baudouin, Bohemond un esir alınmasından sonra Malatya ya yardıma gitmiş ve Malatya hâkimi Gabriel, onun vasalı olmuştu. Baudouin, Malatya da işleri yoluna koyup Urfa ya döndüğü sırada şehre ulaşan elçiler, Godefroi nin ölüm haberini getirdiler. Bunun üzerine Baudouin, 200 şövalye ve 800 piyade ile 2 Ekim 1100 tarihinde Kudüs yolculuğuna başladı 247. Urfa da yerine Baudouin de Bourg u bırakan Baudouin, Antakya-Lazıkiye-Cebele-- Valenia-Maraclea-Antartûs-Akkâ güzergâhını takip ederek Trablus a ulaştı. Trablus emiri, Baudouin e çadır, ekmek, şarap, şeker gibi ihtiyaç duydukları maddeleri göndererek Dımaşk hâkimi Dukak ile Hıms hâkimi Cenâhü d-devle nin planları konusunda onu bilgilendirdi 248. Trablus tan ilerlemeye başlayan Haçlılar, Cübeyl i geçip Nehrü l-kelb e ulaştılar. Sahil yolunun, Beyrut a yaklaşık sekiz km. mesafede dağlar ve deniz arasında iyice daraldığı ve geçişi zorlaştırdığı yerde Türkler, pusularını kurmuşlardı 249. Haçlıların 243 Albertus Aquensis, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s.42, Steven Runciman, I, s.245, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s Albertus, s , Willermus, I, s Willermus, I, s , Steven Runciman, I, s Willermus, I, s.421, Fulcherius Carnotensis, s.121, Nuveyrî, Urfa kontunun 500 atlıyla yola çıktığını kaydetmiştir, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.167, Albertus, bu sayıyı 1000 yaya ve 400 şövalye olarak vermiştir. Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s.122, Willermus, I, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.138, Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.122, Willermus, I, s.422

78 65 öncüleri Türklerin, yakınlarında olduklarını haber vermeleri üzerine savaş düzeni alındı. Çatışmanın başlangıcında Fulcherius un kaydına göre Haçlılardan sadece dört kişi ölürken Müslümanlar daha fazla zayiat verdiler. Çatışma durduğunda Haçlılar, Beyrut ve Cübeyl den gelen gemilerin de yardımıyla karadan ve denizden tamamen kuşatmaya alındılar. Umutsuzca bekleyen Haçlılar, gece boyu Türklerin ok atışlarına hedef oldular. Sabahında yükler önde, savaşçılar arkada olarak geri çekilmeye başladılar. Bu sırada Türkler de deniz ve karadan onları takip ediyorlardı 250. Gemilerden inen Türkler, Haçlılara saldırdılar fakat Haçlıların ani dönüşü, dengeleri değiştirdi. Türklerin bir kısmı kaçarken kalanlar katledildi. Bu beklenmedik gelişme üzerine gemiler de denize açıldı. Haçlılar, ganimetleri toplayarak yollarına devam ettiler ve ertesi gün, terk edilmiş bir yer olan Yûniye ye vardılar. Türklerin çekilmesinin ardından daha rahat hareket etme imkânı bulan Haçlılar, geceyi Beyrut yakınlarında geçirdiler. Burada Beyrut hâkimi, Haçlılara yemek göndererek Fulcherius un ifadesiyle yapmacık bir dostluk gösteriyordu. Haçlılar Sûr, Sayda ve Akkâ yı geçtikten sonra nihayet Tankred in hâkimiyetinde bulunan Hayfa ya ulaştılar. Tankred, Baudouin e Çukurova da yaptıkları dolayısıyla olan nefretini, burada açığa vurdu. Zira Tankred in, şehre almadığı Haçlılar, ancak halktan ekmek ve şarap satın alabildiler. Nihayetinde Baudouin, Arsûf tan geçerek geldiği Yafa da kral olarak karşılandı ve oradan da Kudüs e gitti 251. Baudouin, Kudüs te fazla kalmadı ve derhal bir keşif seferine çıktı. Amacı, Askalân ın savunma hattını araştırmak ve Kahire-Dımaşk kervan yolu hakkında incelemede bulunmaktı. Azotus ve Akkâ dan geçen Haçlılar, Askalân a geldiler ve buradan daha uzaklara açılarak Müslüman topraklarında tahribatta bulundular. Fulcherius un verdiği bilgiye göre Müslümanlar, mallarını ve canlarını korumak için mağaralarda saklanmışlardı. Haçlılar, bu Müslümanları, mağara girişlerine ateş yakarak dışarı çıkardılar. Bahsedilen Müslümanların çoğunluğu, Remle ve Kudüs arasında Hıristiyanlara zarar verenlerdi. Haçlılar, Müslümanlardan yaklaşık yüz kişiyi öldürüp buralarda rastladıkları Süryânîleri himayelerine aldılar 252. Bölge hakkında bazı Müslümanların bilgi vermesi ile Haçlılar, Müslüman arazisinde ilerlemelerini sürdürdüler. Ölüdeniz in güneyinde bulunan Segor Köyü nü ve sonrasında uğradıkları diğer köyleri boş bulan Haçlılar, bu köylerde kayda değer bir şey elde edemediler ve üç gün kaldıkları 250 Fulcherius Carnotensis, s.123, Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s , Wilermus, I, s , Baudouin in Kudüs yolculuğu için Bkz. Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, I, ( ), s Fulcherius Carnotensis, s.127, Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s

79 66 zengin bir vadiden dönüş yoluna girip 21 Aralık 1100 de Kudüs e ulaştılar 253. Baudouin, 1101 yılı Noel inde taç giyerek Kudüs ün ilk Latin kralı oldu yılı itibariyle Haçlıların durumuna bakıldığında durumlarının pek parlak olmadığı görülür; o sıralarda Antakya prinkepsi Bohemond, Danişmendliler tarafından 255 esir alınmıştı. Bunun üzerine Antakya halkı, Tankred e haber yollayarak Antakya ya gelmesini ve idareyi ele almasını istediler. Tankred, Bohemond un mirasına sahip çıkmak üzere Hayfa ve Taberiye şehirlerini Baudouin e teslim ederek 9 Mart 1101 de Antakya ya doğru yola çıktı. Bunun üzerine Baudouin, Taberiye yi Hugh de St. Omar a verdi 256. Aynı yılda Kudüs ün ele geçirilmesinin verdiği coşku ve insan gücüne olan ihtiyaç sebebiyle Avrupa da yeni bir Haçlı Seferi için hazırlıklar yapılıyordu Yılı Haçlı Seferleri olarak adlandırılan bu seferde Haçlı orduları, İstanbul a ulaştıklarında -Aleksios un yardımını sağlamak üzere burada bulunan- Raymond de Saint Gilles ile karşılaştılar ve Niksar Kalesi nde esir tutulan Bohemond u kurtarmak için boğazı geçtiler. Anadolu içlerinde kaybolup giden bu seferin amacına ulaşamamasını Haçlı kaynakları, Bizans ın ihanetine bağlamak çabasında olmalarına karşın büyük umutlarla teşkil olunan bu orduya karşı Türklerin çok iyi bir stratejiyle etkili bir savaş verdikleri bilinmektedir 257. Türklerin elinden kurtulabilenlerle Raymond, -Antakya daki hapis süresinden sonra- Tartûs a geldi. Burada kendisine katılan asillerle beraber şehri birkaç günlük bir kuşatmadan sonra kılıç 253 Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.131, Willermus, s , Baudouin taç giydiği sırada Haçlıların içinde bulundukları durumu Fulcherius tasvir etmiştir: Kudüs krallığı, başlangıçta çok az şehre ve nüfusa sahipti. Kış bitiminde bölgeye gelen hacıların bir kısmı burada kaldı fakat bunların çoğunluğu, hac görevini yerine getirip tekrar ülkelerine döndüler. Bu sırada sayıları çok az olan Haçlılara, Müslümanların neden saldırmadığını Fulcherius hayretle kaydetmiştir. Zira bu sırada Haçlıların elinde bulunan Kudüs, Yafa, Remle ve Hayfa yı korumak çoğu zaman zor oluyordu. Buraları koruyacak ancak 300 kadar şövalye ve yaya vardı. At yönünden çekilen sıkıntılar da Haçlıları zor durumda bırakıyordu. Müslümanların, Haçlıların içinde bulundukları durumu anlamamalarını da yazar, şans olarak değerlendirmiştir. Fulcherius Carnotensis, s Bkz. Işın Demirkent, Antakya Prinkepsi Bohemond un Esir Alınması, Niksar da Hapsedilmesi ve Serbest Bırakılması, Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler-Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul 2007, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s.428, Albertus Aquensis, s Yılı Haçlı Seferleri için Bkz. Işın Demirkent, 1101 Yılı Haçlı Seferleri, Prof. Dr. Fikret Işıltan a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul 1995, s.17-56, aynı yazar, 1101 Yılı Haçlı Seferleri Ordularının Anadolu da Takip Ettikleri Yollar Hakkında, UHSS, (23-25 Haziran 1997), TTK, Ankara 1999, s , aynı yazar, 1101 Yılı Haçlı Ordularına Karşı Mcadelede Selçuklu-Danişmendli İşbirliği, Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler-Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul 2007, s , aynı yazar, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, s.34-46, James Lea Cate, The Crusade of 1101, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s , Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s

80 67 zoruyla ele geçirdi ve halkını esir etti. Raymond, Tartûs ta kalırken yanındakiler Kudüs yolculuklarına devam ettiler İbn Ammâr ın, Cebele yi Ele Geçirmesi İlk defa Haçlıların, Kudüs yürüyüşü esnasında kuşatılan Cebele de İbn Süleyhâ, İbn Ammâr a isyan ederek bağımsızlığını ilan etti ve Abbâsîler adına hutbe okutmaya başladı. Bunun üzerine İbn Ammâr, Dukak ı Cebele yi alması konusunda kışkırtınca Dukak, Tuğtigin ile beraber Cebele üzerine yürüdü. Kuşatmada Tuğtigin, dizinden yaralandı, başarı sağlanamadı ve geri döndüler ( ) 259. Böylece şehirde, İbn Süleyhâ nın hâkimiyeti devam etti. Haçlılar, Cebele yi birkaç kez kuşattılar. Bu konuda bilgi veren İbn el-esîr, ne yazık ki tarih belirtmemiştir. Buna göre ilk kuşatma Cebele kadısının, Sultan Berkyaruk un harekete geçtiğini duyurması üzerine kaldırılmış; Berkyaruk un döndüğü haberi üzerine Haçlılar, şehri tekrar kuşatmışlardır. Bu kuşatma da Fâtımîlerin, Haçlılara karşı yürüdüğü haberinin alınmasının ardından kaldırıldı. Haçlılar, şehri üçüncü kez kuşattıklarında bu defa şehirdeki Hıristiyanlarla burçlardan birini teslim etmeleri hususunda anlaşmış bulunuyorlardı. Plan gereğince 300 Haçlı şövalyesi, burca tırmanmaya başladı. Fakat İbn Süleyhâ, durumu fark ederek burca tırmanan askerleri öldürdü ve sabahında şövalyelerin kafalarını Haçlı karargâhına fırlattı. Haçlılar, kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldılar. Bir sonraki kuşatmalarında Haçlılar, şehrin önüne bir kuşatma kulesi dikerek saldırıya geçtiler ve burçlardan birini yıkmayı da başardılar. İbn Süleyhâ, huruç ederek çatışmaya girdi fakat mağlup oldu. Fakat İbn Süleyhâ nın çekilişi esnasında şehirden çıkan askerlerin Haçlılara saldırması ile Haçlılar bozgun halinde geri çekildiler. Çatışmada Haçlı kumandanı da esir alındı ve yüksek miktarda kurtuluş akçesi alınarak serbest bırakıldı 260. Haçlı kuşatmalarının tehlikeli bir hal alması üzerine İbn Süleyhâ, Bağdad a gidip yardım istemeye karar verdi. Onun yokluğunda şehri Atabeg Tuğtigin muhafaza edecekti. Tuğtigin, şehrin idaresini teslim alması için oğlu Tâcü l-mülk Börü yü gönderdi. İbn Süleyhâ, Dımaşk a ulaşmasının ardından Tuğtigin in verdiği refakatler eşliğinde Bağdad a 258 Willermus, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.35, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.256, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s.253, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s.16, İbn el-esîr in verdiği bilgilere göre İbn Süleyhâ nın babası, Bizans devrinde de Cebele nin hâkimi ve kadısı idi. Bizans ın zayıf döneminde Cebele, Trablus hâkimi Celalü l-mülk Ebû el-hasan Ali b. Ammâr ın hâkimiyetine geçti. İbn Süleyhâ nın babası, bu zamanda da görevine devam etti. Babasının yerine geçen İbn Süleyhâ, başarılı bir insandı. Şahsiyeti güçlü biri idi ve askeri konulara gereken önemi veriyordu. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.35, a. mlf., İslam Tarihi, X, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.35, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.256, Steven Runciman, II, s.27

81 68 gitti 261. Şehrin idaresini ele alan Börü ve adamları, halka kötü davranmaya başladılar. Bunun üzerine halk, birleşerek Trablus hâkimi İbn Ammâr dan, şehri teslim alacak bir adamını yollamasını istediler. Trablus tan gönderilen askerlerle Cebele halkının işbirliği yapmasıyla şehirde İbn Ammâr ın hâkimiyeti sağlandı. Börü, önce Trablus a getirildi ve sonra da Dımaşk a yollandı. İbn Ammâr, şehri Haçlıların eline geçmesinden korktuğu için devralmıştı (1101) 262. İbn el-esîr in kayıtları, Müslüman hâkimlerin aralarındaki mücadeleyi ve Haçlılara karşı neden topyekûn bir saldırının gerçekleşmediğini gözler önüne sermektedir. İbn Süleyhâ, Bağdad yolculuğunda Dımaşk a uğradığı sırada Trablus hâkimi İbn Ammâr, Melik Dukak a haber yollayarak bütün mallarını aldıktan sonra İbn Süleyhâ yı kendisine teslim etmesini istedi. Üstelik bunu yapması karşılığında 300 bin dinar teklif etti. Fakat Melik Dukak, bu teklifi kabul etmedi ve bu sayede İbn Süleyhâ Bağdad a ulaştı. İbn Süleyhâ, Bağdad da iken bu sırada Sultan Berkyaruk da orada bulunuyordu. Sultan Berkyaruk, kardeşi Muhammed Tapar ile saltanat mücadelesi vermekte ve o sıralar ekonomik sıkıntı yaşamaktaydı. Bu yüzden İbn Süleyhâ dan Sultan adına mal ve para istediler. İbn Süleyhâ nın, mallarının Enbâr da olduğunu söylemesi üzerine Berkyaruk un adamları giderek bu mallara Sultan adına el koydular. İbn Süleyhâ, herhangi bir yardım sağlayamadığı gibi bu arada Cebele yi de kaybetti Arsûf'un Zaptı (29 Nisan 1101) Haçlıların insan ihtiyacı, önemli bir sorun olarak göze çarpmaktadır. Bohemond ve Baudouin in Kudüs ziyaretleri 264 sonrası maiyetlerinden bazılarının Kudüs Krallığı nda kalması, Godefroi nin insan ihtiyacını karşılamasa da onu taarruza geçirmeye yetmiştir. Kudüs ün korunması için sahil şeridinin zaptı olmazsa olmaz bir keyfiyettir. Bu noktadan hareketle sahil şehirlerini zapt edip kıyıda güvenli bir koridor oluşturmak isteyen Godefroi, 1099 sonbaharında Yafa nın kuzeyinde bulunan Arsûf u kuşattı. Yukarıda ifade edildiği 261 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.139, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.35-36, a. mlf., İslam Tarihi, X, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.36, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.257, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s.254, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s.17, Azîmî, Tarih, s.39, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.35-36, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.257, el-cevzi, el-muntazam, XVII, s.67, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s , Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), s Bohemond ve Baudouin, ana Haçlı ordusuyla Kudüs yolculuklarına devam etmemişlerdi. Antakya ve Urfa da devletler kurulup işler yoluna koyulduktan sonra kontlar, hac görevlerini yerine getirmek üzere Kudüs e gittiler. Mezkûr kontların yolculukları esnasında Trablus ve Kaysâriye hâkimleri, herhangi bir zararlarının dokunmaması şartıyla yiyecek satmışlar ve kontlar, Kudüs e sıkıntı yaşamadan ulaşmışlardı. Willermus, I, s.401

82 69 üzere Askalân kuşatmasında yaşanan anlaşmazlık sonrasında Raymond, Flandre ve Normandie kontlarıyla beraber Askalân dan ayrılmış ve Arsûf a gelmişti. Bunun üzerine Godefroi de kuşatmaya daha fazla devam edememiş ve o da kuşatmayı kaldırarak Arsûf a yönelmişti. Bu sırada Raymond, Arsûf u bir gün bir gecedir kuşatmakta ve şehri teslim olmaya iknaya çalışmaktaydı. Albertus un kaydına göre Raymond, Godefoi nin gelişini haber alınca şehri teslim olmaması yönünde cesaretlendirdi ve Arsûf tan ayrıldı. Raymond, Arsûf tan ayrılırken yanında yine Flandre ve Normandie kontları bulunuyordu. Arsûf tan ayrılan kontlar Kaysâriye ve Hayfa arasında bulunan nehre doğru yöneldiler. Bu esnada Arsûf a ulaşıp şehri kuşatan Godefroi, Raymond un Askalân daki hareketini tekrarladığını anladı ve Raymond a, yaptıklarını kınamak için adamlarını yolladı. Raymond ise çok kızgındı hatta bu gelenlerle savaşmak için savaş düzeni bile aldı. Fakat Flandre kontu araya girerek olayları yatıştırdı 265. Albertus un ifadesiyle Godefroi, Arsûf a geldiği zaman savaşmaya ve sonuna kadar direnmeye hazır bir şehir buldu. Fakat bir süre sonra dirençleri kırıldı ve Godefroi ile anlaşmaktan başka çare bulamadılar. Gerard d Avesnes, yarı rehine yarı resmi temsilci olarak şehre gönderildi. Fakat Arsûf ta bir anlaşma ortamı beklenirken Godefroi nin anlaşmak değil, şehri zapt etmek kararlılığında olduğu anlaşıldı 266. Godefroi, Ekim-Kasım 1099 da hala Arsûf u kuşatıyor fakat bir sonuca ulaşamıyordu. İlk kuşatma kulesinin, kuşatılanlar tarafından yakılması üzerine yenilerinin inşasına başlandı. Godefroi nin, şehri ele geçirme hususunda gösterdiği hırs, şehirde rehin bırakılan Gerard ın çarmıha gerilmesine duyarsız kalmasından anlaşılabilir. Fakat Gerard ın feda edilmesine ve surlarda yoğun bir savaş verilmesine karşın kuşatma bir sonuca ulaşmadı. Rothold adında bir şövalyenin duvara tırmanmayı başarması, kuşatanları heyecanlandırsa da halkın, devamlı surette savunma makineleri ile karşı saldırıda bulunmaları ve Haçlı kulelerini ateşe vermeleri, Haçlıları hareketsiz kılıyordu. Kulelerin yakılması ve Haçlı askerlerinin yaralanıp çok fazla zarar görmesi üzerine Godefroi nin, kuşatmayı kaldırmaktan başka çaresi kalmadı. Godefroi, Aralık ayı ortasında Kudüs e dönüş emrini vermiş bulunuyordu. Kuşatma kaldırılırken şehrin civarını tahrip etmeleri için bir miktar asker burada bırakıldı. Fakat bu birliklerin de Arsûflular tarafından pusuya düşürülüp kayıplara uğratılması, Haçlıların bu kuşatmadan herhangi bir sonuç 265 Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , Krş. Steven Runciman, I, s

83 70 alamadıklarını göstermektedir ki bir müddet sonra bu bırakılan kuvvetler de Kudüs e döndüler 267. Kaynaklar, Haçlıların sayısı ya da kuvvetleri hakkında bir bilgi vermemektedir. Fakat Willermus, bu kuşatmada Haçlıların deniz gücüne sahip olmamasını başarısızlıkta en önemli neden olarak görmektedir. Şehir, kara cihetinden kuşatılmış olmasına ve hatta şehrin dış dünyayla bağlantısının kesilmiş olmasına rağmen tam bir kuşatmadan söz edilemez. Zira deniz yönünden kuşatma tamamlanmadığı için şehir direnebilmiştir 268. Şehrin zaptı hususunda görüleceği üzere deniz kuvvetinin temini Willermus u haklı çıkarmaktadır. Arsûf kuşatması Haçlıların, deniz gücüne ne kadar ihtiyaç duyduklarını gözler önüne sermişti. Bu sırada deniz yoluyla (Pisa gemileriyle) doğuya gelen hacıların Haçlılara yardımı ile hem denizde bir ağırlık oluşturuldu hem de Mısır dan gelen yardımlar zora sokulmaya başlandı. Deniz gücü sıkıntısını acil bir çözüme kavuşturmak isteyen Godefroi, bölgeye gelen Pisalı gemicilerle iyi ilişkiler geliştirmeye özen göstermiştir. Pisalılardan alınan yardımla Yafa nın tahkim edilmesi ve Pisa gemilerinin Haçlı kıyılarında bulunması dolayısıyla Fâtımî donanmasının hareketi de kısıtlanmıştır. Haçlılar, sahil şeridine hâkim olmak ve bu sayede Batı ile deniz yoluyla bağlantılarını devam ettirmek durumundaydı. Bu bağlamda İtalyan deniz devletlerinin yardımına ihtiyaçları vardı. İtalyan tüccarları, daha Haçlılar doğuya ulaştıkları sırada yardıma koşmuşlar ve Haçlı Devletleri nin kurulmasında önemli katkıları olmuştu. Bunu ilk olarak Antakya kuşatmasına erzak sağlanması ile Kudüs e Yafa dan malzeme yollanmasında görüyoruz. Bundan sonrası için de bu devletlerin donanmaları olmadan Fâtımî sahil şehirlerini ele geçirmek pek mümkün görünmüyordu. Bu nedenle mezkûr devletlerle şehir kuşatmalarında anlaşmalar yaparak onlara ayrıcalıklar vermişlerdir yılı Şubat ortalarında Arsûflular, rahat ve güvenli bir şekilde günlük işlerini görebiliyorlar ve Haçlı tehlikesinden emin görünüyorlardı. Godefroi, tarlalarda çalışan 267 Albertus Aquensis, s , Albertus un bahsettiği üzere kuşatılanlar, Haçlı kulelerini ateş vermişti. Fulcherius, bu kulenin fazla ağırlık sebebiyle çöktüğünü haber vermektedir. Buna göre çok fazla askerin kuleye çıkması sonucu kuşatma kulesi çökmüş ve yaklaşık 100 kadar Haçlı askeri ölmüştü. Yazar, bu talihsizliğin ardından esir alınanların çarmıha gerildiğini anlatıyor ki bu olay da Gerard adlı şövalyenin surlardan iple sarkıtılmasıdır.. Krş. Albertus Aquensis, s , Fulcherius Carnotensis, s.135, Willermus, kulenin çökmesi sonucu yaşananları Baudouin zamanında şehrin zaptında göstermiştir. Willermus, I, s , Krş. Steven Runciman, I, s Wilermus, I, s.434, Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , s Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, Çev. Enver Ziya Karal, TTK, Ankara 2000, s

84 71 halka saldırmanın tam zamanı olduğuna karar vererek kırk silahlı adamını Remle yanında pusuya yatırdı. Şehir dışında çalışan bin kadar Müslümana yapılan saldırıda bunlardan 500 ü öldürülür veya ölümcül derecede yaralanırken kadın ve çocukları da esir alındı. Bu ağır darbenin ardından halk, Mısır dan yardım istedi. el-efdâl, bu isteğe Mısır dan 300 asker yollayarak cevap verdi (Mart 1100). Bu askerlerin gelişiyle Arsûflular, kendilerini daha rahat hissetmeye başlayıp tarlalarında çalışmaya döndüler. Fakat Remle den hareket eden Haçlı birliğinin, Mısır dan gelen şövalyeleri pusuya çekip bir kısmını öldürmesiyle bu emniyet tekrar kaybedilmiş oldu. Bu başarı üzerine Haçlı şövalyeleri, Müslümanların atlarını ve ağırlıklarını alarak Kudüs e döndüler 270. Godefroi, Arsûf a zarar vermek için bu fırsatı kaçırmadı ve 140 şövalyeye Warner of Gray ile Robert of Apulia kumandasında pusu kurması için Remle den yola çıkmalarını emretti. İki gün pusuda kalan Haçlı birliği üçüncü gün, tarlalarında çalışmaya gelen Arsûflulara saldırdı. Müslümanların bir kısmı öldürülürken çok sayıda at ve malzeme de ele geçirildi. Bunun ardından geriye kalan Müslüman askerleri, tekrar Mısır a dönmeyi tercih ettiler. Arsûf halkı, bu ümitsizlik anında şehir ile kulenin anahtarını, itaatlerinin sembolü olarak Haçlılara sundular (25 Mart 1100). Albertus, Arsûfluların yıllık haraç ödemeyi kabul ettiğini hatta bu haracı Robert of Apulia nın tahsil ettiğini kaydetmekteyse de ödenen miktar hakkında bir bilgi vermemektedir 271. Arsûf örneğine uyan Askalân, Kaysâriye ve Akkâ da Haçlılarla anlaşmak / itaat arz etmek durumunda kaldılar. Nisan 1100 de bu şehirlerden gelen temsilciler, bol erzak ve hediyelerle itaatlerini bildirip barış istediler. Bu temsilcilerle de ayda 5 bin Bizans altını tutarında vergi verilmesi hususunda anlaşma sağlandı. Bu anlaşma kapsamında, Arsûf ta surlardan sarkıtılan ve ağır yaralı olan Gerard, Kudüs e yollandı ve kendisine iktalar ile bol para verildi 272. Ekim-Kasım 1099 da Godefroi nin deniz gücü eksikliğiyle zapt edemediği Arsûf u, 1101 yılında yeni kral Baudouin, Ceneviz ve İtalyan deniz kuvvetlerinden yararlanarak muhasaraya başladı. Bu sırada Lazıkiye de bulunan Ceneviz ve İtalyan donanmaları, baharla birlikte Yafa ya gelmişlerdi. Bu hacılar, Kudüs e gidip hac görevlerini yerine getirdiler ve Yafa ya dönüşlerinde bu kez Baudouin de onlara eşlik etti. Yafa da yapılan müzakereler sonucunda taraflar arasında bir anlaşmaya varıldı (21 Nisan 1101). 270 Albertus Aquensis, s , Haçlı tehlikesine karşı el-efdâl in, sadece 300 asker yollamakla yetinmesi yine vezirin bir ihmali olarak değerlendirilmektedir. Yusuf Derviş Gavanime, el-efdâl b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, s.151, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s Albertus Aquensis, s , Steven Runciman, I, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s Albertus Aquensis, s , Steven Runciman, I, s.239, Stevenson, The Crusaders in the East, s.40

85 72 Anlaşmaya göre ( ) Cenevizliler arzu ettikleri sürece kutsal topraklarda kalabileceklerdi, destekleriyle ele geçirilecek Müslüman şehirlerinden elde edilecek ganimetlerin ise üçte biri zararlarının telafisi olarak onlara verilecekti. Ayrıca Cenevizliler, bu yolla ele geçirilecek şehirlerden ticari imtiyaz ve bazı yerlerden de veraset hakkı elde edeceklerdi. Anlaşmanın hemen ardından Arsûf, karadan ve denizden kuşatıldı. Fulcherius un kaydına göre kuşatma üç gün sürdü ve durumun ümitsizliğini anlayan Arsûflular, aileleri ve mallarıyla beraber Müslüman arazisine gönderilmeleri şartıyla teslim oldular (29 Nisan 1101). Bunun üzerine halkın güvenli bir şekilde Askalân a gitmesine müsaade edildi Kaysâriye'nin Zaptı (17 Mayıs 1101) Albertus un kaydına göre Arsûf un teslim alınması sonrasında Baudouin, Kaysâriye hâkimine haber yolladı ve teslim olmasını istedi. Yoksa şehri kılıç zoruyla aldıktan sonra halkı kılıçtan geçireceğini de ekledi. Teklifi kabul edilmeyince de Arsûf a bir garnizon yerleştirerek Kaysâriye ye yöneldi 274. Kaysâriye, müstahkem bir şehir olmakla beraber burası da Haçlı kuşatmasına fazla dayanamadı. Haçlılar, şehir önlerine ulaşınca gemi kürekleri ile direklerinden bir kule ve mancınık yaparak şehri beş gün boyunca taşa tuttular fakat şehre herhangi bir zarar vermeyi başaramadılar. Genel bir taarruzla şehri ele geçirmeyi deneyen Haçlılar, surlara merdivenleri dayamayı başarınca halkın yapacak bir şeyi kalmadı ve hızla şehrin içlerine doğru kaçmaya başladılar (17 Mayıs 1101) 275. Şehrin ele geçirilmesiyle Haçlıların vahşeti son noktasına ulaşmıştır. Fulcherius, halkın bundan sonraki durumunu detaylı bir şekilde kaydetmiştir. Yazarın kaydına göre erkeklerin çok azı, Haçlı katliamından kurtulabildiler. El değirmenlerinde çalışan kadınlar hayatta bırakılırken canlı ele geçirilen kadın ve erkekler esir olarak satıldılar. Ganimet, o kadar büyüktü ki pek çok fakir, Kaysâriye nin zaptı ile zengin oldu. Asillere gelince; bunlardan şehrin emiri ve kadısı fidye için Baudouin tarafından korundu. Müslümanlar, ölmeden önce yuttukları veya diş etleri arasına sakladıkları Bizans altınları için yığınlar 273 Fulcherius Carnotensis, s , Albertus Aquensis, s.563, Willermus, I, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.139, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.43, a. mlf, İslam Tarihi, X, s. 267, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.167, el-makrizî, İtti âz, III, s.26, Steven Runciman, II, s.59-60, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.443, Albertus un kaydına göre Arsûflular krala, kuşatmayı kaldırması için para teklifinde bulundular. Fakat kral, ekonomik sıkıntı yaşamasına rağmen teklifi kabul etmedi kuşatmayı sürdürdü. Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.139, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.43, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.267, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.167, el-makrizî, İtti az, III, s.26, Guibert of Nogent, s , Fulcherius gün belirtmeden şehrin 1101 yılında zapt edildiğini kaydetmiştir. Fulcherius Carnotensis, s.137, Steven Runciman, II, s.60

86 73 halinde yakıldılar. Haçlılar, yakaladıkları Müslümanların boğazlarına yumruk atarak bu Bizans altınlarını çıkarıyorlardı. Fulcherius, bundan sonrasını tasvirde sıkıntı yaşamış ve bunları söylemek istemediğini kaydetmiştir. Zira kadınlar, bu altınları içlerine saklamışlardı ve bu altınlar da bir şekilde çıkarılmıştı 276. Yapılan anlaşma gereği şehir, Cenevizlilerle paylaşıldı. Haçlılar, şehre başpiskopos seçilip garnizon yerleştirilmesi ardından Remle ye gittiler Birinci Remle Savaşı (7 Eylül 1101) Remle de yaşanan savaş, el-efdâl in bozguna uğradığı 1099 Askalân Savaşı ndan sonraki ilk büyük Fâtımî-Haçlı savaşıdır. Belki biraz da bu yenilginin intikamını almak isteyen el-efdâl, Sa dü d-devle et-tavâşî kumandasında Fâtımî ordusunu Askalân a yolladı. Bu arada Kaysâriye nin zaptı sonrası şehre bir garnizon yerleştirip Remle ye gelen Haçlılar, Askalân dan gelmesi muhtemel Müslüman saldırısını yirmi veya yetmiş gün kadar beklediler. Haçlıların, sayıları yetersiz olduğundan harekete geçmeleri mümkün değildi. Eğer yola çıkarlarsa pusuya düşmeleri mutlak görünüyordu ve bu yüzden Remle de kalmayı tercih ettiler. Etraftaki Müslüman askerlerinin bir kısmı dağılınca da Yafa ya döndüler. 4 Eylül civarında Fâtımî ordusunun, Askalân da saldırıya hazırlandığı haberi alınınca hızlı bir şekilde Kudüs, Taberiye, Kaysâriye ve Hayfa dan askerlerin bir araya gelmesi emredildi. Hatta bu sırada Haçlıların sayıca yetersiz oluşu nedeniyle toprak sahiplerinden de şövalye teminine gidildi. Ordu mevcudu, bu sayede yaklaşık 260 şövalye ve 900 piyadeye ulaşırken Müslümanlar 10 bin süvari ve 20 bin piyadeye sahip bulunuyorlardı 278. Taraflar harekete geçtiğinde Haçlı keşif birliği, Müslüman ana ordusunun, öncülerin arkasında ilerlediğini sanıyorlardı fakat bir süre sonra ana ordunun ovada yerleşmiş olduğu anlaşıldı. Olayın şahidi Fulcherius, Müslüman ordusunun ovada yerleşmesini kendileri için bir şans addetmektedir. Çünkü eğer Müslümanlar harekete geçmezlerse Haçlılar saldırıya geçeceklerdi ve savaş açık ovada olacaktı. Bu ise Müslümanların daha fazla kayıp verme ihtimalini barındırıyordu. Yani Haçlılar için surlar çevresinde olması muhtemel bir savaştansa ovada savaş vermek daha iyi olacaktı. Remle de vuku bulan savaş, fazla uzun sürmedi. Haçlılar, altı bölük halinde savaş düzeni 276 Fulcherius Carnotensis, s.137, Willermus, I, s , Guibert of Nogent, s Fulcherius Carnotensis, s.138, Willermus, I, s Fulcherius un verdiği rakamlar gerçekçi görünmemektedir. Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Steven Runciman, II, s.60-61, İbn el-kalânisî, Haçlıların sayısını 1000 atlı ve 10 bin piyade olarak vermiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.140, Albertus ise Haçlıların sayısını 300 şövalye ve 1000 yaya olarak vermiştir. Müslümanlar ise sayısız yaya ve 20 bin civarında şövalye idi. Albertus Aqensis, s.577

87 74 aldılar ve Müslümanlara saldırdılar. Mücadelenin ilk anlarında Müslümanların, Haçlı öncülerini geri püskürtmeleri üzerine Baudouin, derhal artçılardan yardım gönderdi. Fâtımî kuvvetlerinin bu yeni gelen Haçlı birliği karşısında fazla bir varlık gösteremediği ve bozgun halinde etrafa dağıldıkları anlaşılmaktadır. Fulcherius un ifadesiyle bir saatten daha kısa bir sürede her tarafı başıboş dolaşan atlar kaplamıştı. Savaş alanında bol miktarda savaş aleti ve maktûl bırakan Fâtımîler, Haçlılara karşı koyamadılar ve geri çekildiler. Haçlı kaynakları, Müslümanların çok zayiat verdiğini kaydederler. Fulcherius, Müslümanların bıraktığı ganimeti toplamanın yoruculuğunu anlatırken ölenlerin sayısını hesaplamanın imkânsızlığını da vurgular. Fakat rivayete göre Fâtımî ordu komutanı Sa dü d-devle et-tavâşî 279 de dâhil olmak üzere bu savaşta 5 bin Müslüman öldürülmüştü. Kesin bir bilgi bulunmamasına rağmen Haçlıların ise yetmiş şövalye ve bundan biraz daha fazla yaya askeri kaybettikleri kaydedilmiştir (7 Eylül 1101) 280. Savaşın başında Haçlıların artçılarına saldıran, yayaların çoğunu öldüren ve sağ kanadı dağıtan yaklaşık 500 Müslüman askeri, aldıkları ganimetlerle beraber Yafa ya gitmişlerdi. Amaçları, savaşta kralın öldüğünü söyleyerek halkın direncini kırmak ve şehri teslim olmaya zorlamaktı. Fakat başarılı olamayacaklarını anladıklarında Askalân a dönmek üzere yola çıktılar. Savaşın ertesi günü (8 Eylül 1101) Haçlılar, Yafa ya dönerken Ibelin de bu Müslümanlara rastladılar ve kaçamayanları öldürdüler. Yafa halkına gelince; bunlar kral ve adamlarının öldüğünü sanıyorlardı. Bu yüzden o sırada Yafa da bulunan Baudouin in karısı, Tankred e haber yollamış ve yardım istemişti. Fakat Tankred hazırlıkların yapılmasını emrettiği sırada kralın sağ olduğu haberi ulaştı ve Tankred de hazırlıklara son verdi Haçlıların şiddetli saldırısında Müslümanların sağ ve sol kanatları çökerken Sa dü d-devle merkezde direnmeye devam etti. Fakat atı tökezleyince yere düştü ve öldürüldü. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.140, İbn el-esîr ve ondan yararlanan kaynaklar bu olayı yılı içinde kaydetmişlerdir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.67-68, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.214, el-makrizî, İtti az, III, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.444, Steven Runciman, II, s.61, İbn el-kalânisî, Sa dü d-devle nin intikamını almak isteyen Fâtımî ordusunun, Haçlılara şiddetli bir saldırıda bulunup Yafa ya püskürttüklerini, çok az kayıp vererek üstünlüğü ele geçirdiklerini kaydetmekte fakat bu rivayet, diğer kaynaklarla teyit edilememektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Kralın karısı, Taphnuz un kızıdır ve kaynaklarda ismi, Arda olarak da geçmektedir. Kral bu kadınla çeyizi için evlenmişti.

88 75 İKİNCİ BÖLÜM EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 2.1.EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ ( ) el-musta lî Billâh, 11 Aralık 1101 de ölünce yerine oğlu el-âmir bi-ahkâmillah geçti. el-musta lî zamanında devlete vezir el-efdâl hâkim idi. el-âmir, hilafete geçtiğinde çocuk yaşta olduğu için devleti yine el-efdâl, 1121 yılında öldürülünceye kadar idare etti 282. el-efdal, ehlisünnete muhalefeti yasaklamıştı ve bu yüzden tepkileri üzerine çekiyordu. el-efdâl, es-seyâkıla Çarşısı nda dolaşırken yanına yaklaşan üç kişi tarafından yaralandı. Halife, saraya taşınan yaralı haldeki el-efdâl den hazinelerinin yerini öğrendi. Hatta halife ile vezirin arası iyi olmadığı için onu halifenin öldürttüğü de rivayet edilir. el- Efdâl öldürülünce (5 Aralık 1121) vezirliğe Ebû Abdullah b. el-batâihî el-me mûn lakabıyla getirildi fakat o da 1125 yılında katledildi 283. el-batâihî, vezirliğinde halifenin kardeşi Emir Ca fer ile el-âmir i öldürmek üzere anlaşmıştı. Fakat Batâihî den işkence görmüş biri olan Ebû el-hasan b. Ebû Usâme nin, durumu halifeye haber vermesi üzerine el-batâihî yakalandı ve idam edildi (Ekim 1125) 284. el-âmir dönemi, Fâtımî-Haçlı mücadelesinin en yoğun yaşandığı dönemdir. el- Âmir, kendisine ait bir mesire yerine gezintiye çıktığı 7 Ekim 1130 günü öldürüldü. Katline sebep olarak halka kötü muamelesi sebep gösterilmiştir. Öldüğünde oğlu olmadığı için amcasının oğlu el-meymûn Abdülmecîd, el-âmir in hamile olan karısı, bir erkek çocuk doğuruncaya kadar vekâleten idareye getirildi. Vezirliğe de Ebû Ali tayin edildi ve güç, vezirin eline geçti İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.46, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.269, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.4, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.176, el-makrizî, İtti az, III, s.31, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.168, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Hallikan, Vefeyat, II, s , a. mlf, Vefeyât, V, s.299, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.89-90, İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.235, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.180, el-makrizî, İtti az, III, s.60-61, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.170, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.234, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.90-91, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.212, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s.110, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.255, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.525, İbn Hallikan, Vefeyat, V, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.91-92, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.185, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.171, el-cevzî, el-muntazam, XVII, s.257, İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, VI, s.120, el-yafîî, Mir'ât el- Cinân, III, s.185

89 EL-ÂMİR Bİ-AHKÂMİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) İkinci Remle Savaşı (Mayıs 1102) 7 Eylül 1101 de Remle de yaşanan savaş sonrasında Baudouin, Kudüs e döndü. Mayıs 1102 ortalarında alınan habere göre Askalân da vezirin oğlu Şerefü l-meâlî kumandasında yaklaşık 20 bin kişilik bir Fâtımî ordusu tekrar toplanmış bulunuyordu. Fâtımî kuvvetleri, Askalân dan Remle ye hareket ederek 16 Mayıs 1102 de şehir önünde karargâhlarını kurdular. Şehrin varoşlarını yağmalayan Fâtımîler, içinde kralın yerleştirdiği elli muhafızın bulunduğu şehir kulesini yıkmaya çalıştılar. Sonrasında St. George Kilisesi ni kuşatan Fâtımîler, burayı da ele geçiremeyince geri çekilmek zorunda kaldılar. Fâtımîlerin, ikinci kez kiliseyi kuşatmaya hazırlandığı sırada başpiskopos, Baudouin e haber yolladı ve yardım istedi. Bunun üzerine kral hemen yola çıktı 286. Kralın hareketinin ardından Vendome kontu Geoffry, Burgundy kontu Stephan ve Raymond un kardeşi VI. Hugue de yola çıkmışlardı. Fulcherius un yorumuna göre Baudouin in, adamlarını beklemeden Fâtımîlerle savaşa girmesi büyük düşüncesizlikti. Baudouin, Fâtımî ordusunu en fazla 700 veya 1000 kişi olarak tahmin ediyordu fakat ordunun büyüklüğünü anladığında artık çok geç kalmıştı. Fulcherius un verdiği rakamların abartılı olması muhtemeldir ki buna göre Baudouin, yanındaki 200 askerle 20 bin kişilik Fâtımî ordusu tarafından kuşatıldı ve bir saat içinde askerler katledildiler. Kral ise birkaç şövalye ile kuşatmadan kurtularak Remle ye sığındı 287. Willermus, kralı Remle den daha önce çölde ele geçirdiği kervandaki hamile kadının kocasının 288 kaçırdığını nakletmektedir. Bu adam, gizlice krala gelmiş ve daha önceki iyiliğine karşılık ona Müslümanların, Remle ye ilerlediğini ve hemen kaçması gerektiğini öğütlemişti. Kral Remle den, birkaç adamıyla beraber Arap şefin rehberliğinde 286 Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Krş. Albertus Aquensis, s , Müslümanların takibi esnasında Baudouin in saklandığı sazlıklar ateşe verildi ve hatta vücudunun bir kısmı yandı fakat kral kurtulmayı başararak Remle ye sığındı. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.141, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.56, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.282, Ordericus Vitalis, III, s , İbn el-kalânisî, Haçlıların sayısını yaklaşık 700 atlı ve piyade olarak vermiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.141, Urfalı Mateos un ve ondan naklen veren Smbat ın Remle savaşı hakkındaki rivayetleri hatalıdır. Zira bu kaynaklar, yenilen kralın önce Baalbek e sığındığını, buradan da Kudüs e döndüğünü kaydetmişlerdir. Urfalı Mateos, Vakayiname, s.219, Smbat Sparapet, Chronicle, s Kral, Ürdün ü geçip çölde yaşayanlara saldırmış ve onlardan pek çok esir ile ganimet almıştı. Esirler arasında bir Arap şefinin hamile karısı da bulunmaktaydı. Bu şef, krala müracaat etmiş ve kral da şefe karısının hamileliği dolayısıyla hürmetkâr davranmıştı. Bu olay, Arap şefi tarafında unutulmamış ve yukarıda bahsedildiği üzere krala minnet borcunu ödemek için onu Remle den kaçırmıştı. Willermus, I, s

90 77 kaçtı ve dağlık bir alana ulaşıp Müslüman takibinden kurtuldu 289. Remle, Fâtımîler tarafından tekrar kuşatıldı ve şehirde birçok kişi öldürülürken bazıları da esir alındı. Willermus, rivayetinin devamında 1101 yılı ordularıyla doğuya gelmiş olan bazı Haçlıların da bu coğrafyayı emniyetli bulmayarak ülkelerine döndüklerini belirtmiştir. Zira bu sırada Yafa ve Kaysâriye dışındaki tüm sahil şehirleri Fâtımîlerin elinde bulunuyordu 290. Kral, tüm gece dağlarda dolaştıktan sonra 19 Mayıs 1102 de Arsûf duvarları önünde dolaşan 500 Müslüman askerinin kısa bir süre önce buradan ayrılmış olmalarından faydalanarak Arsûf a girebildi 291. Aynı gün Hugue de Taberiye de Arsûf a kralın yanına ulaştı. Fakat Baudouin, Fâtımîlerin Yafa ya ilerlediğini haber alınca yola çıktı. Kral yolda pusu kurulmuş olması ihtimaline karşı deniz yolunu tercih ederken 21 Mayıs 1102 de Hugue de Yafa ya doğru yola çıktı 292. Yafa dan Kudüs e gönderilen elçinin, kralın yaşadığını haber verip yardım istemesi üzerine Fulcherius un verdiği rakama göre at bulabilen sıradan askerlerle beraber toplam doksan şövalye tedarik edilebildi. Bunlar, önce Arsûf a sonra da sahilden Yafa ya ulaştılar. Bu takviye kuvvetle birlikte kendine güveni artan Baudouin, hala civarda bulunan Fâtımîlere karşı savaş hazırlığına başladı 293. Fâtımîler, Yafa ya yaklaşık beş km. uzaklıkta idiler. Haçlılar, Yafa dan çıkıp savaş başladığında Müslümanlar, ilk olarak şövalye korumasından mahrum olan yayalara saldırdılar. Fakat yayalar, ok atarak Müslümanlara direnmeye devam ettiler. Şövalyelerin de mızraklarla sürdürdüğü şiddetli bir çatışmanın ardından nihayet Müslümanlar, mallarını geride bırakarak geri çekilmeye başladılar 294. Willermus, Baudouin in savaşmak üzere Müslümanlara yaklaştığında askerlerin ordugâhta her şeyden habersiz keçe, çadır, merdiven vs. yapmakla meşgul olduklarını ve Haçlıları 289 Albertus Aquensis, s , Rivayete göre bu adam, Müslüman ordusundan gizlice ayrılmış, kralı kaçırmış ve tekrar Müslüman ordusuna dönmüştü. Willermus, I, s Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.152, Willermus, I, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.445, Steven Runciman, II, s Fulcherius Carnotensis, s.153, Willermus, I, s.447, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.56, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.282, Kralı deniz yoluyla Yafa ya Cudericus adında bir İngiliz korsan ulaştırmıştı. Albertus Aquensis, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s Fulcherius Carnotensis, s.154, Willermus, bu doksan kişilik askeri gücün dağlardaki insanlardan temin edildiğini kaydetmektedir. Willermus, I, s Fulcherius Carnotensis, s.155, Albertus Aquensis, s , Anna Komnena nın anlatımı kısadır ve zaten yazar, buradaki savaşla ilgilenmez. Onun rivayetine göre Remle yenilgisini haber alan Aleksios, Fâtımîlere elçi yollayarak esir alınanların serbest bırakılmasını istedi. Halife de fidye almaksızın onları serbest bıraktı. Anna Komnena, Alexiad, s , Ordericus, Alexiad ı teyit etmektedir. Onun rivayetine göre savaşta Blois kontu, Milo de Brai, Harpin de Bourges, William Sans-Avoir ve Simon gibi Haçlılar yerlerini almışlardı, Harpin burada esir alındı ve sonrasında Bizans imparatoru Aleksios un girişimiyle serbest bırakıldı. Diğerleri ise katledildi. Albertus Aquensis, s.645, Ordericus Vitalis, III, s , Steven Runciman, II, s.65

91 78 fark etmeleri üzerine de savaş düzenine geçtiklerini kaydetmektedir. Her ne kadar Fulcherius belirtmese de Haçlılar karşısında Fâtımîlerin daha güçsüz oldukları ve habersiz yakalandıkları Willermus tarafından ifade edilmiştir 295. İbn el-esîr e göre tüm bu yaşananlara Fâtımî ordusundaki kararsızlık sebep olmuştu. Daha Baudouin, yenilip savaş meydanından kaçtığı sırada Fâtımî ordusunda bazıları Kudüs e yürümeyi tavsiye ederken bazıları hareketsiz kalmayı tercih ediyordu. Fâtımîler, Yafa yı karadan ve denizden kuşatmaya aldıkları sırada Arsûf ta durumunu düzelten Baudouin, o sırada deniz yoluyla doğuya ulaşmış olan çok sayıda hacının yardımını da alarak Fâtımîlere üstünlük sağladı ve Fâtımî ordusu, Askalân a çekilmek zorunda kaldı. İnisiyatifi ele alan Haçlılar, Müslümanları Askalân da kuşattılar. İbn el- Esîr in kaydına göre Fâtımîlerin bir kuşatmaya uzun süre direnmeleri zor görünüyordu fakat orduya yeni katılan Haçlılar, Askalân ın müstahkem bir yer olduğunu düşündüler ve Yafa ya dönmek istediler. Bunun üzerine kuşatma kaldırıldı Tâcü l-acem in, Haçlılara Karşı Yollanması (Eylül 1103) el-efdâl, Eylül 1103 te Haçlılara karşı bu defa Tâcü l-acem adlı memlükü kumandasında bir orduyu kara yoluyla Askalân a yollarken donanmayı da Kadı İbnü l- Kadûs liderliğinde harekete geçirdi. Tâcü l-acem, Askalân önlerinde karargâhını kurduğu sıralarda donanma da Yafa ya ulaşmış ve limana demirlemişti. İbnü l-kadûs, Yafa dan haber yollayarak Tâcü l-acem in harekete geçmesini istedi. Fakat Tâcü l-acem, el- Efdâl in emri olmadan hareket etmeyeceğini bildirerek Yafa ya gitmedi veya yardım da yollamadı. Bunun üzerine İbnü l-kadûs; Askalân kadısına, şahitlerine ve ileri gelenlerine bir elçi gönderip Yafa önlerinde yirmi gün beklediği ve Tâcü l-acem i yardıma çağırdığı halde onun buna icabet etmediğine dair bir yazı aldı. el-efdâl, durumu haber alınca Tâcü l- Acem in tutuklanmasını emretti ve Askalân a Cemâlü l-mülk adında birini yolladı ve onu Suriye orduları başkumandanı yaptı. Bu sayede Fâtımîlerin bir girişimi daha başarısız oldu Willermus, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.68, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.296, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.214, el- Makrizî, İtti az, III, s.32, Krş. Albertus Aquensis, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.445, İbn el- Kalânisî, aynı yıl içinde kırk kadar, adam ve malzeme dolu Haçlı gemisinin fırtınada sürüklendiğini ve pek çoğu kaybolurken pek az insanın kurtulduğunu kaydetmektedir. Fakat bu olay, diğer kaynaklarda yer bulmamıştır. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.141, Steven Runciman, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.68, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.214, el- Makrizî, İtti az, III, s.32-33, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.446, İbn el-kalânisî, Dımşak tan yardım istendiğini fakat bazı aksilikler yüzünden yardım gelmediğini nakletmektedir. Donanmanın Yafa ya Temmuz-Ağustos 1103 sonuna kadar saldırılar düzenlediğini de kaydeden yazar, 1102 ve 1103 yılı olaylarını

92 Fâtımîlerin, Yafa ve Kaysâriye ye Saldırmaları ( ) Baudouin in, Akkâ kuşatması dönüşü yaralandığını ve Haçlıların zor günler yaşamakta olduğunu haber alan Fâtımîler, harekete geçerek Yafa ya saldırıya hazırlanıyorlardı. Askalân dan yola çıkan Fâtımî kuvvetleri, Yafa da hacılara ait iki gemiye saldırdılar ve ele geçirdiler. 500 erkek ve sayısız kadın esir alınıp birçoğu katledilirken kaçabilenler sahilde direnişe geçtiler. Daha büyük olan geminin kaptanı, mürettebatını bırakarak kaçmıştı. Gemilerden ele geçirilen mallar, Fâtımî askerleri arasında paylaştırıldı. Albertus un verdiği bilgiye göre daha küçük olan gemiden 150 hacı ve tüm kadınlar mallarıyla beraber esir alınmıştı. Sahildeki çatışmada altı şövalye ve orada bulunan tüm kadınları da esir alan Fâtımîler, yüzerek kaçan biri dışındakilerin boyunlarını vurdular. Baudouin, Yafa da yaşananları haber alınca aceleyle yola çıktı. Bunun üzerine Yafa da daha fazla kalmaya cesaret edemeyen Fâtımîler, Ekim ayında uygun rüzgârların da yardımıyla kurtuldular. Baudouin, Fâtımî kuvvetlerini takip etmek istemişse de başarılı olamadı 298. Albertus un kaydına göre Askalân dan çıkan Fâtımî kuvvetleri, ertesi yıl, tekrar Yafa önünde göründüler ve Haçlıları savaşa kışkırttılar. Şehirde bulunan Otto Altaspata, yirmi askerle bunları karşıladı fakat kendisi ve yanındakilerden beşi esir alınıp başları kesildi. Sonrasında Müslümanlar Askalân a döndüler Eylül 1104 te Askalân dan çıkan altmış süvari, bu defa Kaysâriye ye saldırdı. Fakat etrafta kimseyi bulamadıklarından sürülere el koydular. Halktan 200 kişi, henüz iyileşmemiş hasta bir şövalye ile bunlara karşı çıktı. Bahsedilen şövalye, esir alındı ve başı kesildi. Bunun üzerine halk, Yafa da bulunan kraldan yardım istedi. Kral, yanında yirmi asker olduğu halde Kaysâriye ye yöneldi. Baudouin, yolda on şövalyeyi etraftaki dağlara yollayarak Askalânlıların dönüş yolunu kesmekle görevlendirdi. Albertus un kaydına göre Haçlı şövalyeleri, Askalânlılara rastlayıp nereye yolculuk yaptıklarını sordular. Sonrasında bahsedilen şövalyenin kesik başını görünce bunların, Kaysâriye ye saldıranlar olduğunu anladılar. Kralın, yanındakilerle yetişmesinin ardından Askalân birliği pusuya düşürüldü ve kaçamayanlar katledildi. Sonrasında kral, Yafa ya döndü 300. karıştırmış gibi görünmektedir. Fâtımî ordusunun dağıldığından bahsetmesi ile Tacü l-acem ve İbnü l-kadûs arasındaki irtibatsızlığa vurgu yapan müellif, sonrasına dair önemli bir bilgi vermektedir. Buna göre Fâtımî ordusunun dağılmasının ardından fiyatlar yükselmişti fakat Fâtımî filosunun getirdiği erzakla halkın durumu tekrar düzeldi. İbn el-kalânisî, Zeyl, s Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s

93 Akkâ'nın Zaptı (26 Mayıs 1104) Akkâ, deniz kenarında Phoenicia eyaletinde, Sûr a bağlı bir şehirdir. Gemilerin demirlemesine imkân veren ve şehre doğal bir savunma sağlayan limanı 301, her iki duvar boyunca uzanmaktadır. Dağlar ve deniz arasında kurulan şehir, zengin ve bereketli bir yerdedir 302. Raymond, 1102 yılında Hısnü l-ekrâd ı kuşatmıştı. Durumu haber alan Cenâhü d-devle, ona karşı yürümeye hazırlanıyordu ki camide bir Bâtıni tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Raymond, Hıms üzerine yürüdü ve Hıms a bağlı yerleri yağmaladı. Raymond, Hıms tan döndükten sonra Mart-Nisan 1002 de on altı gemi desteğiyle Akkâ yı kuşattı. Fakat mancınık ve gemilerinin, Müslümanlar tarafından ateşe verilmesi üzerine şehir önünde daha fazla tutunamadı ve kuşatmayı kaldırdı ilkbaharında (Paskalya sonrası = 29 Mart 1103) bu defa Baudouin, Akkâ yı kuşatmak için yola çıktı. Albertus, bu kuşatmaya Askalânlıların Haçlılara pusu kurmasını sebep göstermiştir. Kuşatmada deniz gücünün olmaması, Haçlıların işini zorlaştırıyordu. Buna rağmen etraftaki meyvelikleri talan eden kral, kuşatmayı inatla sürdürdü. Hatta yaşanan küçük çatışmalarda Müslümanlara epeyce zarar da verdi. Direnen halkı, şehir dışındaki sürüleri ele geçirerek güçsüz düşürmek suretiyle teslim olmaya zorladı fakat şehrin direncini kıramadı. Albertus un kaydına göre Fâtımî hâkimiyetindeki Sûr, Trablus ve Sayda dan yardım için on iki kadırga ile şehre 500 asker takviyesi yapan büyük bir gemi geldi. Bu kuşatma esnasında yüz kadar Müslüman askerinin yaralandığını da yine Albertus haber vermiştir. Baudouin, tüm bu çabaya rağmen kuşatmanın sonuca ulaşmayacağını anladı ve nihayetinde geri çekilmek zorunda kaldı 304. Akkâ kuşatmasını kaldıran Baudouin, Kaysâriye ye doğru ilerlemeye başladı. Yolda Petra Incisia 305 denen yerde, hacılara pusu kuran Müslümanlara rastladı. Bunların bazıları öldürülürken çoğunluğu kaçtı. Bu sırada bahsedilen Müslümanlardan biri, aniden Baudouin e mızrakla saldırdı. Mızrak, arkadan kaburgalardan girip kalbinin yanından çıktı 301 Akkâ nın zaptı mutlak surette gerekliydi. Yafa ve Hayfa limanları rüzgâr etkisine açık olduğu için Akkâ gibi korunaklı bir limanın ele geçirilmesi ve buradan diğer Fâtımî şehirlerine taarruz edilmesi şarttı. Steven Runciman, II, s Willermus, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.56, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.282, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.214, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s Albertus Aquensis, s , Willermus, I, s.453, Fulcherius Carnotensis, s.157, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s Petra Incisia: Antik Sûr yanında / Capharnaum ve Dora arasında, bugün Districtum denen yerdedir.

94 81 ve kralı ölümcül derecede yaraladı. Kudüs e taşınan krala iyi bir tedavi uygulandı ve kral sağlığına kavuştu 306. Kral, yaralanıp Kudüs e döndüğü sırada aynı yıl içinde Fâtımîlerin Yafa ya saldırısı gerçekleşti. Fâtımîler, burada Haçlılara epeyce zarar verdikten sonra kralın gelişi üzerine çekilmek zorunda kaldılar. Ertesi yıl, Lazıkiye ye ulaşan Cenova ve Pisa gemilerinin yardımıyla Raymond, Cübeyl i ele geçirdi. Yukarıda anlatıldığı üzere 1103 yılında Akkâ yı kuşatan fakat deniz kuvvetlerinin eksikliği nedeniyle şehri ele geçiremeyen Baudouin, Askalânlıların, Yafa saldırısını savuşturduktan sonra Mayıs 1104 te şehri kuşatmak için harekete geçti. Bu kez daha umutlu olabilirdi zira yetmiş gagalı gemiden oluşan Cenova filosu, Suriye topraklarına henüz ulaşmıştı. Bunu haber alan Baudouin, Müslümanlara karşı mücadelesinde bunların yardımlarını talep etti. Onlara yolladığı haberde Cübeyl in zaptındaki yardımlaşmayı hatırlatarak harekete geçirmeye çalıştı. Cenevizlilerle varılan anlaşmaya göre alınacak malların ve yerlerin üçte biri daimi surette Cenevizlilere ait olacaktı. Ayrıca bir cadde, bir kilise verildikten başka Cenevizlilerin kendi mahkemeleri de bulunacaktı 307. Anlaşmanın ardından Cenevizliler denizden, Haçlılar karadan Akka yı muhasaraya başladılar. Şehre tüm girişlere engel olunduğu gibi surların etrafına kuşatma aletleri de yerleştirildi. Kuşatma kulelerinden atılan taşlarla siperler ve hatta binalar zarar görmeye başladı. Müslümanlar, hem kara ordusuna hem de Ceneviz deniz kuvvetlerine karşı koymak zorundaydılar. Şehir, yirmi günlük bir direnişin ardından Haçlı kralına teslim olmak zorunda kaldı. Teslim şartlarına göre şehirden ayrılmak isteyenler eş, çocuk ve taşınabilir tüm mallarıyla istedikleri yere gidebilecekler; kalmak isteyenler krala yıllık belirli bir vergi ödeyerek şehirde kalabilecekti 308. Haçlı kaynakları, şehrin eman ile ele geçirildiğini haber veriyorlar. Fakat İslam kaynakları, bu konuda öncekilerle çelişmektedir. Buna göre şehrin valisi Bennâ (Zehrü d- Devle el-cüyûşî) idi ve şehri savunamayacağını anlayınca şehirden ayrılmayı tercih etti. Onun ayrılışı sonrası Haçlılar, şehri kılıç zoruyla ele geçirdiler ve halka çok çirkin işler 306 Willermus, I, s.453, Albertus Aquensis, s , Fulcherius, kralın bir kaya ardına saklanmış olan bir Habeşlinin attığı okla yaralandığını riveyet etmektedir. Fulcherius Carnotensis, s.158, Urfalı Mateos, kralın yaralanmasını diğer kaynaklardan tamamen farklı anlatmaktadır. Yazarın rivayetine göre Dımaşk ve Mısır kuvvetleri, Kudüs e yürümüş fakat kral, bunları mağlup etmişti. Sonrasında kral, Kudüs e döndüğünde bir ağaç arkasında pusuya yatan Habeş askeri, aniden saldırıya geçti ve kralı ağır yaraladı. Kaynaklar, kralın iyi bir tedaviyle iyileştiğini haber vermesine rağmen Urfalı Mateos, kralın yarasının ölünceye kadar iyi olmadığını kaydetmektedir. Urfalı Mateos, Vekâyinâme, s Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s Willermus, I, s.455, Fulcherius Carnotensis, s , Albertus Aquensis, s.673

95 82 yaptılar. Vali, önce Dımaşk a, sonra da Mısır a gitti. el-efdâl e özürlerini bildirdi ve affedildi 309. İslam kaynaklarının bahsettiği halkın katledilmesi vakasına Albertus, açıklık getirmektedir. Buna göre teslim olup aileleri ve mallarıyla serbestçe şehirden ayrılan halka Pisalılar ve Cenevizliler saldırdılar. Anlaşmalara uymayarak bunlardan 4 bin kadarını öldürüp mallarına el koydular. Bunu haber alan Kral, çok kızdı ve adamlarını yollayıp olayları yatıştırdı 310. Ele geçirilen şehir, anlaşma gereğince Cenevizlilerle paylaşıldı ve müthiş bir zenginlik ele geçirildi. Akkâ nın düşmesi, Müslümanlar için büyük bir kayıptır. Limanı ele geçiren Haçlılar, Müslümanlara saldırılarında güvenli ve uygun bir hareket noktası ele geçirmiş oldular Üçüncü Remle Savaşı (27 Ağustos 1105) Willermus, 1105 yılında yaşanan Fâtımî-Haçlı savaşının sebebini Kudüs ileri gelenlerinden bazılarının, Kahire ye giderek Haçlıların sayısının çok az olduğunu belirterek halifeyi savaşa teşvik etmelerine bağlamaktadır. Buna göre Haçlıların birçoğu, hac görevlerini ifa ettikten sonra memleketlerine dönmüşlerdi ve Kudüs Krallığı şu anda askeri güçten mahrum olduğu için savunmasız durumdaydı. Fulcherius da Fâtımîler, saldırıya geçtikleri sırada Haçlıların mevcudunun çok az olduğunu söylemekle Willermus u teyit etmektedir. Bunun üzerine Mısır da bir ordu hazırlanarak el-efdâl in oğlu Senâü l-mülk ün kumandasında Askalân a gönderildi. Ayrıca Dımaşk hâkimi Tuğtigin den de yardım istenmesi üzerine Tuğtigin, bu çağrıya İspehbüd Sabâve kumandasında 1300 kişilik süvari birliğini yola çıkararak cevap verdi. Fâtımî ordusunun gelişini haber alan Haçlılar da Yafa ya ilerlediler ve burada savaşa hazırlandılar 312. Tuğtigin, bu sırada Haçlılarla haberleşen Ertaş b. Tâcüddevle ile meşguldü 313 ve onu Busra da kuşatmıştı. Başlangıçta Şerefü l-meâlî yi takviye etmek için İspehbüd 309 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.72, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.302, İbn el-kalânisî, Zeyl, s , en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.169, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.185, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.215, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.217, el-makrizî, İtti az, III, s.34, İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, V, s.414, İbn Hallikan, Vefeyat, V, s.300, Keza Fulcherius da anlaşma şartlarından bahsetmez. Yazarın rivayetine göre ele geçirilen şehirde Müslümanların bir kısmı öldürüp bir kısmı sağ bırakılırken tamamının mallarına el konulmuştu. Fulcherius Carnotensis, s.159, ayrıca Bkz. Stevenson, The Crusaders in the East, s.47, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s Albertus Aquensis, s Willermus, I, s.456, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.447, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s Willermus, Senâü l-mülk ü el-amir in oğlu olarak göstermiştir. Willermus, I, s.464, İbn el-esîr, el- Kâmil, IX, s.75, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.319, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.216, el-makrizî, İtti az, III, s.35, Fulcherius Carnotensis, s , Steven Runciman, II, s Ertaş, 17 Eylül 1104 te Dımaşk meliki ilan edildi. Annesi, Tuğtigin ve Safvetü l-mülk Hatun a karşı dikkatli olmasını öğütlüyordu. Onlara karşı elini güçlendirmek isteyen Ertaş, Baalbek e giderek asker toplamaya karar verdi. Burada kuvvet toplamayı başaramayınca I. Baudouin den yardım istedi. Fakat

96 83 kumandasında 1300 kişilik bir kuvvet yollamakla yetinmiş fakat İbn el-kalânisî nin kaydına göre Ertaş ı bırakarak Fâtımî ordusuna yardım etmek üzere bizzat harekete geçmişti 314. Haçlı kayakları, Haçlı ordusunun sayısını 500 şövalye ve yaklaşık 2 bin yaya, Fâtımî ordusunu ise 15 bin kişi olarak kaydeder. İslam kaynaklarına ise Fâtımîlerin aldıkları yardımcı birlikler hariç- 5 bin, Haçlıların 1300 askere sahip olduğu yansımıştır. Ayrıca Fâtımî ordusuna donanma da eşlik ediyordu. Fâtımî kara ordusu, Askalân dan harekete geçtiği sırada donanma da demir aldı. Ordu, Azotus a geldiği sırada ikiye ayrıldı. Plana göre ordunun bir kısmı Remle ye 315 ilerleyip Haçlıları savaşa zorlayacak ve onları üzerine çekecek, diğer kısmı ise bundan istifadeyle donanmanın da desteğiyle- Yafa ya saldıracaktı. Fakat Baudouin in bunu fark etmesi, Fâtımîlerin planlarını bozdu ve ani Haçlı saldırısında orduda panik başladı 316. Haçlı kaynaklarına göre orduda başlayan panik, kısa sürede bozguna dönüştü ve Fâtımîlerden 4 bin, Haçlılardan altmış kişi hayatını kaybetti. Askalân valisi Cemâlü l-mülk de maktûl düşenler arasındaydı (27 Ağustos 1105). Fâtımî ordugâhını yağmalayan Haçlılar, esirlerle beraber Yafa ya döndüler. Önceden Akkâ valiliği yapmış olan Zehrü d-devle Bennâ el-cüyûşî nin esirler arasında olduğu ve Baudouin in bu kimsenin fidyesi olmak üzere Fâtımîlerden 20 bin altın aldığı da rivayet edilmektedir 317. Fâtımî donanması, plan gereğince Yafa limanında bulunuyordu. Kara ordusunun bozgun haberini alınca donanma da Sûr a çekildi. Sonrasında Mısır a dönmek isteyen Fâtımîlerin Kudüs ü tehdit ediyor olmasından dolayı kral, Ertaş a yardım etmedi. Bir süre Haçlıların arasında kalan Ertaş, Havran a çekildi. Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Gülay Öğün Bezer, Müslümanların, Haçlılar karşısındaki durumuna dikkat çekerek Haçlıların en küçük başarılarının kendi aleyhine bir gelişme olacağının şuurunda olan Atabey, yardım hususunda tereddüt göstermedi değerlendirmesinde bulunmaktadır. Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s Kaynaklarda bu savaş, Remle Savaşı olarak geçmektedir. Fakat Albertus, bu savaşın Remle ve Askalan arasında bulunan Yubna da (Habilin) yaşandığını ifade etmektedir. Albertus Aquensis, s Willermus, I, s.465, Fulcherius Carnotensis, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.75, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.319), İbn el-kalânisî nin rivayetine göre ise Müslüman ordusunun sayısı atlı ve piyade olmak üzere 10 bini aşıyordu. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.148, Albertus, Müslümanların sayısını 6 bin olarak vermiştir. Haçlılara Kudüs ten kralın yardım isteği üzerine 150 şövalye katılmıştır. Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , Fulcherius, Haçlıların kaybını altmış kişi verirken, Müslümanlardan binlerce kişinin öldüğünü kaydetmiştir. Fulcherius Carnotensis, s , Tarafların birbirine üstünlük sağlayamadığını söyleyen İbn el-esîr e göre Fâtımîlerden 1200, bir o kadar da Haçlılardan kayıp vardı. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.75, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.319, Azîmî de savaşta galib tarafı tayin etmenin zorluğunu kaydederek İbn el-esîr in rivayetini desteklemektedir. Azîmî, Tarih, s.42, Keza İbn el-kalânisî de ölenlerin sayısının birbirine eşit olduğunu rivayet etmektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.149, el-makrizî, İtti az, III, s.35, Haçlı kaynaklarının verdiği rakamlar mantıklı görünmemektedir. Zira Albertus da ölenlerin sayısını 7 bin olarak vermiştir. Haçlılardan ise 100 kişinin öldüğünü rivayet eder. Albertus Aquensis, s.711, Steven Runciman, II, s.73-74

97 84 donanma, fırtınaya yakalandı ve yirmi beş Fâtımî gemisi, Haçlı kıyılarına sürüklendi. Fırtınada birçok Müslüman boğulurken Haçlılar da 2 binden fazlasını esir aldılar Yılları Arasında Askalân Merkezli Yaşanan Mücadeleler Baudouin in 1104 yılında Sayda kuşatmasında başarısız olması üzerine Askalânlılar, fırsatı kaçırmadılar zira kral, kuşatmada başarısız olmuş, Taberiye hâkimi ölmüş ve kralın yanındaki deniz kuvvetleri ülkelerine dönmüşlerdi. Askalânlılar derhal harekete geçerek Remle ve Askalân arasında bulunan nehir (Nehr el-futrus = Yarkon?) yanında toplandılar. Amaçları, burada pusu kurarak hacılara saldırmaktı. Nihayetinde Ekim 1106 da saldırıya geçip 5 bin kadar hacıyı katlettiler 319. Bu olayın hemen ardından içinde sadece sekiz şövalyenin bulunduğu Remle ye yürüdüler. Bu sırada Yafa valisi Roger, Remle de bulunan Askalânlıların üzerine yürüdü fakat mağlup oldu ve Askalân kuvvetlerinin takibinde zorlukla Yafa ya çekildi. Yafa da bulunan bazı şövalyeler, Askalânlıları karşıladılarsa da bunların bazıları esir alındı, bazıları da katledildi. Yafa dan Remle ye dönen Askalânlılar, Kudüs e yöneldiler ve Kudüs yolundaki Arnoulf Kalesi ni kuşattılar. Kale, ele geçirildiğinde kaçıp kurtulmayı başaran sorumlusu Gundfrid dışındakileri kılıçtan geçirdiler. Sonrasında da Askalân a döndüler 320. Kara ordusu, Haçlı topraklarında tahribatta bulunurken 15 Ekim 1106 da Askalân dan hareket eden sekiz galeri, o civarda bulunan Haçlı gemilerini ele geçirmek için Yafa ya doğru ilerlemişti. Askalân kuvvetleri, Yafa yolunda rastladıkları erzak ve malzeme yüklü büyük bir Haçlı gemisine saldırdılar. Yafa dan gelen yardım, gemiyi kurtarmaya yetmedi ve Haçlı gemisi, içindekilerle beraber ele geçirildi. Yafa da yaşananları haber alan kral, 1107 de Yafa ya geldi ve buradan da Askalân yakınlarındaki Hebron a ulaştı. Baudouin, Askalân a saldırma niyetindeydi fakat Askalân kuvvetleri ona göz açtırmadı ve kral, bir sonuca ulaşamadan Kudüs e dönmek zorunda kaldı yılında Baudouin, Taberiye de bulunuyor ve bu civarda pusular kuran Türklerle uğraşıyorken 3 bin kişilik Askalân kuvvetlerinin Yafa yı kuşattığı haberi alındı. 318 Willermus, I, s.466, Fulcherius Carnotensis, s.169, O güne kadar denizde etkili olduğu görülen Fâtımî donanması için bu, büyük bir darbe olmuştur. Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.141, Albertus, Yafa da bekleyen Fâtımî donanmasının önce Askalan a oradan da Mısır a döndüğünü haber vermiş fakat denizde yaşanan felaketten bahsetmemiştir. Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s.727, Steven Runciman, II, s Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , Steven Runciman, II, s.75, Askalân merkezli yapılan saldırıların Haçlılara zarar verme nedeni ta en başından beri Haçlıların denizde söz sahibi olamamalarıyla alakalıdır. Zira Fâtımî şehirlerinden hareket eden Müslüman donanması, özellikle Yafa yı defalarca tehdit etmiştir. Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , s.375

98 85 Bunun üzerine Baudouin, Akkâ ya gelerek yanına aldığı altmış şövalyeyle Yafa ya yardım etmek üzere denizden ilerledi. Yafa da bulunan askerlerin, kralın yolda olduğu haberiyle cesaretlenerek dışarı çıkmasıyla yaşanan çatışmada Müslümanlar on sekiz, Haçlılar on üç kayıp verdi. Kralın Yafa ya ulaşıp şehir kuvvetleriyle birleşmesinden çekinen Askalânlılar, bu çatışmanın ardından çekildiler 322. Kralın, Yafa dan dönüşünün dördüncü günü (?1108) Askalânlıların, Dımaşk askerlerinin yardımını alarak St. Abraham Kalesi ne saldırı hazırlığında oldukları haberi ulaştı. Yetmiş şövalye ile kaleye yönelen Baudouin, sabahında her şeyden habersiz olan Askalân kuvvetlerinin kampını basarak geri püskürttü. Fakat kısa sürede toparlanan Askalân ve Dımaşk askerleri saldırıya geçtiler. Çatışmanın başlarında Müslümanlar üstün durumda idi. Aralarında Hugh of Cassel ve Albert adında iki askerin de bulunduğu beş Haçlı, bu ilk saldırıda öldürüldü. Haçlıların bir süre sonra toparlanmasıyla Müslümanlar, otuz maktûl ve altmış esir bırakarak çekilmek zorunda kaldılar. Bu sayede otuz üç deve, altmış sekiz at, birçok çadır ele geçiren Baudouin, Kudüs e döndü 323. Ağustos 1110 da Askalânlılar, Kudüs e kadar uzanan tehlikeli bir saldırıda bulundular. Baudouin, şehir surlarına saldıran Askalânlıların saldırılarına dirençle karşı koydu. Sonrasında saldırıya hazırlanmak için askerlerini hazır hale getirildi. Vuku bulan çarpışmada bir süre sonra Askalânlılar, cesaretlerini kaybedip kaçmaya başladılar. Haçlılar, kaçan Askalânlıları takiple bunlardan 200 askeri katlettiler. Yanlarında ele geçirdikleri ganimetle ve bol sayıda esirle geri döndüler yılında Mısır dan yola çıkan tüccarlar, Ürdün nehrini geçtiler. Tüccar gemileri, Sûr, Beyrut, Sayda ve Dımaşk a gitme ve ticaret mallarını buralarda ihtiyaç duyan insanlara ulaştırma niyetindeydi. Bunu haber alan kral, altmış şövalyesiyle gece yola çıkarak nehre ulaştı. Kafilenin kalabalık oluşundan biraz ürkse de yine de korumasız tüccarlara saldırıya geçti. Kafileden on birini öldürüp kırkını esir alan Baudouin, ele geçirdiği yüklü ganimetle Kudüs e döndü. Ele geçirdikleri arasında on bir şeker yüklü deve, dört yük biber ile diğer baharatlar, değerli eşyalar, yetmiş yağ ve bal yükü vardı. Baudouin, bu ele geçirilen ganimetle durumunu epeyce düzeltti Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , Steven Runciman, II, s Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , el-makrizî, İtti az, III, s.46, Abû l- Farac, II, s.350

99 86 Çeşitli yağmalarla zengin ganimetler ele geçiriyor olmasına rağmen Baudouin in ekonomik sıkıntısı uzun bir süre devam etmiştir. Albertus un kaydına göre 1112 yılındaki Sûr kuşatmasından dönen kral, Sicilya kontu Roger ın annesinin, yanında muazzam bir servet olduğu halde Akkâ da karaya çıktığını haber aldı. Para sıkıntısı yaşayan kral, bu kadınla evlenmek ve bu sayede ekonomik durumunu düzeltmek istedi. Bu amaçla hiç vakit kaybetmeden bu hanımı karşılamaları için üç gemiyi yola çıkardı. Fakat gemiler rüzgârın etkisiyle Askalân limanına sürüklendi. Askalânlıların bu gemileri fark etmesi üzerine vuku bulan çarpışmada elli askerin bulunduğu bir Askalân gemisi battı. Askalânlılar, geri çekilmek zorunda kalırken Haçlı gemileri de Akkâ ya yöneldiler Trablus'un Zaptı (26 Haziran 1109) Birinci Haçlı Seferi Urfa, Antakya ve Kudüs te Haçlı Devletlerinin tesisi ile amacına ulaştı. Sefer boyunca Haçlı liderleri arasında bir rekabetin yaşandığı görülmektedir. Çukurova bölgesinde birbirinin hâkimiyet alanına müdahale ederek çatışan Baudouin de Blougne ile Tankred bunların ilkidirler. Antakya zapt edildikten sonra ise Bohemond ile Raymond de Saint Gilles arasındaki anlaşmazlık, zaman zaman seferin devamını tehlikeye sokacak dereceye varmıştı. Raymond, Antakya da imparatorun haklarını korumaya çalışan biri olarak görünmektedir. Fakat Antakya konusunda yeterince söz sahibi olamadı ve elinde bulundurduğu yerleri Bohemond a teslim ederek Kudüs yolculuğuna devam etti. Kudüs ün zaptı sonrası bu defa Godefroi ile karşı karşıya geldi. Kudüs ün idaresini kendince sebeplerle kabul etmeyişi üzerine Godefroi nin hâkimiyet sağlamasıyla Antakya da yaşananlar adeta tekrar etti. Kudüs ün idaresinde tek başına söz sahibi olmak isteyen Godefroi nin karşısında tutunamadı ve Davud Kulesi ni teslim etmek mecburiyetinde kaldı ki bunda diğer liderlerin (Normandie ve Flandre kontları) Godefroi nin yanında oluşu da etkili olmuştu 327. Godefroi nin, Raymond un gücünü kırmak istediği malumdur. Askalân ve Arsûf kuşatmalarında halk, Raymond a teslim olmak istemiş fakat bunu iktidarına bir müdahale addeden Godefroi nin muhalefeti gecikmemişti. Tüm bu olayların neticesinde Raymond, Godefroi karşısında tutunamamış İstanbul a, Aleksios un yardımını sağlamak üzere doğudan ayrılmıştı. Raymond, İstanbul da iken 1101 Yılı Haçlı Seferi orduları ile Anadolu ya geçti fakat Türklerin, bu orduları imha etmesi sonucunda tekrar İstanbul a sığındı. Burada durumunu düzelttikten sonra karısının bulunduğu Lazıkiye ye gitmek üzere 326 Albertus Aquensis, s Willermus, I, s

100 87 yola çıktı. Fakat Tarsus a ulaştığı sırada Merzifon da vuku bulan savaştan kaçtığı ve böylece Hıristiyanlığa ihanet ettiği suçlamasıyla Tankred tarafından tutuklanarak Antakya da hapsedildi. Bir süre sonra arkadaşlarının yoğun ısrarları sonucu da serbest bırakıldı Tartûs un (Antartûs) Zaptı (Şubat 1102) ve Trablus Kuşatması Raymond, 1101 yılı sonunda Antakya dan yanında Etienne de Blois, Aquitania dükü IX. Guillaume ve Bayvera dükü Welf olduğu halde ayrıldı. Lazıkiye den karısını da yanına alan Raymond un ilk hedefi Tartûs oldu. Ceneviz gemilerinin de yardımı üzerine şehir fazla direnemedi (Şubat 1102). Raymond, Tartûs u ele geçirdi ve etrafa yapacağı akınlar için burayı bir üs olarak kullanmaya başladı 329. Şehre hâkim olan Raymond, Kudüs yolculuğuna devam etmeyerek burada kalınca yanındaki dükler, Tartûs dan ayrıldılar ve Kudüs e yöneldiler 330. İbn el-esîr, Raymond un yanında sadece 300 kişinin bulunduğunu haber vermektedir. Bu yüzden Trablus hâkimi İbn Ammâr, Hımıs taki vekili Yâhız ile Dımaşk hâkimi Dukak a haber yollamış ve Raymond a karşı harekete geçilmesini istemişti. Hımıs tan gönderilen birliklere Dukak da 2 bin asker yollayarak katkıda bulundu. Bu sırada Trablus önlerinde bulunan Raymond ile Müslümanlar böylece karşı karşıya geldiler. İbn el-esîr in taraflar konusunda verdiği rakamlar ilgi çekicidir. Buna göre Raymond, Dımaşk askerlerine yüz, Trablus askerlerine yüz ve Hıms kuvvetlerine elli kişi ayırmış ve elli kişiyi de yanında bırakmıştı. Çatışma başladığı zaman Hıms ve Dımaşk askerleri hemen mağlup olarak geri çekildiler. Trablus kuvvetleri ile Raymond un yüz adamı savaşa girince Raymond da geri kalan askerlerle savaşa dâhil oldu ve Trablus kuvvetlerinin de yenilgisi neticesinde Müslümanlardan toplam 7 bin kişi öldürüldü. Savaşı kazanan Raymond, böylece şehri muhasaraya başladı Albertus Aquensis, s.633, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.57, Steven Runciman, II, s Albertus Aquensis, s.633, Azîmî, şehrin zapt tarihini Mart-Nisan 1102 olarak vermiştir. Azîmî, Tarih, s.39, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.58, Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , s Albertus Aquensis, s.633, Steven Runciman, II, s İbn el-esîr in verdiği bilgilere göre 300 kişilik Haçlı kuvveti, kalabalık bir Müslüman ordusunu bozguna uğratmış, 7000 kişiyi öldürmüş ve 300 kişi ile şehri kuşatmıştır. Bu rakamlarda veya olayların seyrinde bir tutarsızlık vardır. Zira sadece Dımaşk tan 2000 asker gelmişti. Buna Hıms ve Trablus kuvvetlerini de dâhil edince bu savaşın seyri ve sonucu gerçeğe uygun görünmüyor. Ayrıca bu çatışmada İbn el-esîr, Haçlıların herhangi bir kaybından da bahsetmemektedir ki kayıp vermedikleri düşünülse bile bu kuvvetlerin, bir şehri muhasaraya kâfi gelip gelmeyeceği de şüphelidir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.55, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.168, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.213, Abû l-farac,

101 88 Raymond a Trablus muhasarasında bölgeden Hıristiyanların da katılması sonrası Trablus önlerinde şiddetli bir çatışmanın yaşandığı rivayet edilir. Raymond, burada 300 kişi kayıp verdikten sonra at ve para almak karşılığında Trabluslularla anlaşmaya vardı ve Tartûs a çekildi 332. Hısnü l-ekrâd, Haçlıların eline Kudüs yolculukları esnasında geçmişti. Fakat burayı Müslümanların tekrar fethetmesi üzerine Raymond, Tartûs dan çıkarak kaleyi kuşatmaya başladı. Hıms emiri Cenâhü d-devle, Raymond a müdahale hazırlığındayken Bâtıniler tarafından katledildi. Bu gelişme, Raymond'u daha da cesaretlendirdi ve bu defa Hıms a bağlı yerleri yağmalamaya başladı 333. Hıms dönüşünde de Akkâ yı kuşattı fakat bir başarı sağlayamadı Raymond un Trablus u Tekrar Kuşatması (1104) Raymond un Trablus kuşatması, 1103 yılında da belli aralıklarla devam etmişti. Kuşatmaya ikmal maddelerinin ulaşmasıyla Raymond, kuşatmada ısrarcı davrandı. Fakat İbn Ammâr da Haçlı şehirlerine gemilerle birlikler yolluyor ve buraları tahrip ettirip halkı öldürtüyordu. İbn el-esîr in kaydına göre İbn Ammâr, bu sayede köylerde tarımda çalışan insanlara zarar veriyor ve ikmal maddelerinin gelişine engel olmak istiyordu 334. Ertesi yıl Raymond, durumunu biraz daha düzeltti. İçinde tüccar, asker ve hacıların bulunduğu Cenova gemileri Mart-Nisan 1104 te Lazıkiye ye ulaştılar. Cenovalıların muvasalatını haber alan Raymod, bunların deniz gücünden Trablus kuşatmasında yararlanmak için yardım istedi. Cenovalıların da katılımıyla Trablus, 1104 yılında karadan ve denizden II, s.343, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s , İbn el-kalânisî nin kaydı, daha muhtasardır. İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.2, Anna Komnena nın kaydı İslam ve Haçlı kaynaklarına uymamaktadır. Yazara göre Tartûs zapt edilince Dımaşk atabeği, Raymond un üzerine yürüdü. Raymond, bunun üzerine halktan kendisini saklamalarını ve atabeğe şehirde bulunmadığını söylemelerini istedi. Atabey gelince Raymond un şehirde bulunmadığına inandı ve dinlenmek için ordugâhını kurdu. Hazırlıksız yakalanan Müslümanlara 400 adamıyla saldıran Raymond, bunların tamamını öldürdü ve Trablus u kuşattı. Anna Komnena, Alexiad, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.55, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.281, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Haldûn, Raymond un 10 bin dinar ve birçok esirle Trablus tan ayrıldığını haber vermiştir. İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.56, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.282, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.216, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.169, İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Cenahü d-devle nin eşi, oğlu Haleb meliki Rıdvan dan yardım istedi ve şehri teslim edeceğini bildirdi. Rıdvan dan çekinen bazı devlet ileri gelenleri ise Dımaşk meliki Dukak ı tercih ettiler. Rıdvan, yolda iken Raymond un aldığı para karşılığı Hıms arazisinden çekildiğini haber aldı. Rıdvan ın dönüşünden sonra Dukak, Hıms a gelerek şehri teslim aldı ve idaresini Tuğtigin e verdi. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.67, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.297, Makrizî nin kaydına göre Fâtımîlerin de Trablus u ele geçirme teşebbüsleri olmuştu yılında Senaü l-mülk Hüseyin, Haçlılara karşı yollandığında savaş öncesinde Trablus a gelmiş ve ekomomik sıkıntı yaşayan şehrin teslim edilmesini istemişti. Fakat İbn Ammâr bunu reddetti ve Makrizî nin ifadesiyle kapıları yüzüne kapattı. Senaü l-mülk ise bir süre burada kaldıktan sonra Haçlıların yaklaşması üzerine Askalân a çekildi, el-makrizî, İtti az, III, s.42

102 89 kuşatmaya alındı. Fakat kuşatmanın bir sonuca ulaşmayacağı anlaşıldığında Cübeyl in kuşatılmasına karar verildi 335. Albertus, Raymond un Cenova ve Pisa kuvvetleriyle Cübeyl i 1104 ilkbaharında zapt ettiğini kaydetmektedir fakat ileride görülecği üzere şehrin 1109 yılında ele geçirildiği kaydı, daha mantıklı görünmektedir. Burada Cübeyl in, Raymond a itaat arz ettiği anlaşılmaktadır Raymond un Hacılar Tepesi nde Kale İnşa Etmesi (1104) Cübeyl in zaptı sonrası Raymond, Trablus kuşatmasına ağırlık verdi. Trablus u karşıdan gören ve şehirden yaklaşık üç buçuk km. uzaklıkta bulunan tepeye bir kale yaptırdı ve buraya Hacılar Tepesi adı verildi. Kale, inşa edilir edilmez Trablus için tehlikeli olmaya başladığı görülmektedir. Zira buradan yapılan saldırıları durdurmakta zorlanan Trablus hâkimi, Raymond a yıllık vergi ödemeye başladı 337. Albertus un kaydına göre buraya kale inşası zaruri idi. Zira şehre Mısır, Askalân, Sayda ve Sûr dan yardım gelmekteydi. Bu durumda bu yardımların önünü almak ve şehri tecrit etmek için kalenin inşası, Haçlılar için çok faydalı olmuştur 338. İslam veya Haçlı kaynakları, kale yapımında Bizans ın dahlinden bahsetmemektedirler. Fakat Anna Komnena, Raymond-Aleksios yakınlığını ön plana çıkararak diğer kaynaklardan tamamen farklı bir kayıt düşmüştür. Trablus Haçlı Kontluğu üzerinde daha sonraları görülecek olan metbûluk iddiaları bu zamana temellendirilmek istenmiş olmalıdır. Anna Komnena nın anlatımına göre Raymond, bizzat Aleksios a başvurmuş ve bahsedilen yere bir kale yaptırmasını rica etmişti. İmparator da Kıbrıs valisini göndermiş ve Raymond un istediği şekilde bir kale inşa ettirmişti 339. Anna Komnena, daha sonraları, Bertrand ın, imparatora vasallık yemini ettiğini ve babası zamanındaki dostluğu devam ettirdiğini zikredecektir. Bu kale yapımı konusu da Bizans ın, Haçlı Devletleri üzerinde kendisini yüksek hâkim görme iddiasının bir tezahürü olmalıdır. 335 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.72, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.302, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.143, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.169, Stevenson, The Crusaders in the East, s Albertus Aquensis, s.671, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s Willermus, I, s.454, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.60, İbn Tağrîberdî, en- Nücûm, V, s.182, Radulphus Cadomensis, s Albertus Aquensis, s Anna Komnena, Alexiad, s.345, Fink de kalenin, Bizans yardımıyla inşa edildiği fikrindedir. Harold S. Fink, The Foundation of the Latin States, , s.396, Radulphus Cadomensis ise Raymond un yardım isteğini Lazıkiye üzerinde Tankred in tehdidiyle alakalı bulmaktadır. Radulphus Cadomensis, s.161

103 Raymond un Ölümü (28 Şubat 1105) ve Yerine Yeğeninin Geçmesi Raymond, kara yönünden şehri kontrol edebilmekle beraber deniz gücünün olmayışıyla sıkıntıya düşüyordu. Buna karşılık İbn Ammâr ın bir ticaret filosu bulunuyor ve Mısır donanması da limana erzak ulaştırmada sıkıntı yaşamıyordu. İbn Ammâr, ani bir huruçla şehrin varoşlarını Hacılar Tepesi ndeki kuleye kadar ateşe verdi (Eylül 1104). Bu sırada Raymond, üzerine çöken, alev almış bir tahta parçası altında kaldı ve öldü (28 Şubat 1105) 340 Raymond un ölümü üzerine yerine yeğeni Guillaume-Jourdain geçti ve Trablus kuşatmasını devam ettirdi. Raymond un ölümünü haber alan imparator, Lazıkiye de bulunan adamlarına Trablus a yardım götürmelerini emretti. Bunun üzerine İbn Ammâr, bu Bizans birliğinin üzerine donanma gönderdi ve Trablus kuvvetleri, Bizanslıları yenilgiye uğratarak içindekileri esir aldılar 341. İbn Ammâr, civardaki Müslüman emirlerden de durmadan yardım istiyordu. Bu yardım isteğine cevap veren Artukoğlu Sökmen, yola çıktığında Dımaşk hâkimi Tuğtigin den aldığı mektupta Tuğtigin, çok hasta olduğunu belirtiyor ve şehrin idaresini almak üzere gelmesini istiyordu. Tuğtigin, şehri Haçlılara karşı koruma gayretindeydi fakat adamları, Sökmen gelirse bir daha şehirden çıkmaz diyerek onu uyardılar. Tuğtigin, bu arada yaptığından pişman olmuştu ve bir çözüm arıyordu. Bu sırada Sökmen in el- Karyeteyn de öldüğü haberi ulaştı. Onun ölümüyle Tuğtigin, rahat bir nefes aldı fakat Trablus da bu yardım ümidini kaybetti 342. Kuşatma devam ederken şehir, erzak sıkıntısı çekmeye başladı. İbn Ammâr, büyük bir azimle sorunların üstesinden gelmeye uğraşıyordu. Askerlerin ve fakirlerin nafakasını dağıtmakta ihmal göstermedi. Fakat hem yiyecek hem de parası azalmıştı. Bu yüzden bazı vergiler tahsis etti. Bu vergilerin toplanmasından, şehirde bulunan iki zengin rahatsız oldular ve Haçlı karargâhına kaçarak İbn Ammâr ın, mallarını müsadere ettiğini bu yüzden burada kalmak istediklerini söylediler. Bu iki zengin, Trablus un ikmal yollarını da ifşa ederek özellikle Arka ve Cibâl den gelen yardım yolları hakkında bilgi verdiler. Bunun 340 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.146, 147, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.95-96, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.331, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.170, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.61, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.187, Urfalı Mateos, Vakayiname, İbn el-imâd, Şezerâet ez-zeheb, V, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.96, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.331, Anna Komnena, Alexiad, s.348, İmparator, Guillaume üzerinde hakimiyet kurmak istemiş olmalıdır, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.82, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.315, Ebû el- Fidâ, el-muhtasar, II, s.219, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s.81, Azîmî, 10 bin atlıyla yardıma gelen Sökmen in Menâzır da öldüğünü kaydediyor. Azîmî, Tarih, s.40, Urfalı Mateos un kaydı muhtasardır. Urfalı Mateos, Vakayiname, s.225

104 91 üzerine Haçlılar, bahsi geçen yerlere birlikler yollayarak bu yolları kontrol altına almak istediler. İbn Ammâr, bu iki kişinin iadesini taleble karşılığında bol miktarda mal göndermeyi teklif etti fakat olumlu cevap alamadı. Daha sonra İbn Ammâr ın yolladığı adamlar tarafından bu iki kişi gizlice öldürüldü 343. Nisan-Mayıs 1105 te bu defa Haleb hâkimi Rıdvan, Trablus a yardım için hazırlanıyordu. Fakat bu defa da Tankred, Haleb in önemli bir kalesi olan Artah ı kuşatınca Rıdvan, bu işle uğraşmak zorunda kaldı ve yine Trablus a yardım götürülemedi 344. Tüm sıkıntılara rağmen İbn Ammâr, yardım arayışını sürdürdü. Bu cümleden olarak yılında Sultan Muhammed Tapar a bir mektup yollayarak Haçlılar karşısındaki sıkıntılı durumunu anlattı. Yine Dımaşk emirlerinden Abak b. Abburrezzâk ı da şehrin durumunu konuşmak üzere Trablus a çağırdı 345. En nihayetinde kendisi bizzat Abbâsî halifesi el-mustazhir Billâh ın huzuruna varmaya karar verdi Fahrü l-mülk İbn Ammâr ın Yardım Almak İçin Bağdad a Gidişi Trablus hâkimi Kadı Fahrü l-mülk İbn Ammâr, Nisan-Mayıs 1108 de Haçlılara karşı yardım istemek için Bağdad a gitmeye karar verdi. Zira şehir, uzun süredir kuşatma altındaydı ve yukarıda ifade edildiği üzere yiyecek sıkıntısı da baş göstermişti. İbn el- Esîr in ifadesine göre Haçlılar, durumlarını Kıbrıs, Antakya ve Venediklilerden aldıkları yardımlarla düzeltmişlerdi 346. İbn Ammâr, Nisan 1108 de Bağdad a doğru yola çıkarken amcasının oğlu Zül-Menâkıb ı Trablus ta vekili olarak bıraktı. Askerlerin altı aylık maaşlarını peşin ödedi ve yola çıktı. Fakat İbn Ammâr, Dımaşk yolunda idi ki Zül- Menâkıb isyan ederek Fâtımîlerin hâkimiyetini ilan etti. İbn Ammâr, bunu haber alınca adamlarına mektup yazdı ve tutuklanan Zül-Menâkıb, Havâbî Kalesi nde hapsedildi 347. İbn Ammâr, Dımaşk ta Tuğtigin tarafından çok iyi karşılandı ve Bağdad a giderken yanına oğlunu da verdi. İbn Ammâr, Bağdad da da büyük bir saygıyla karşılandı. Sultan ve halife ile ayrı ayrı görüşen İbn Ammâr a her ikisi de yardım sözü verdi. Sultan Muhammed, Mayıs-Haziran 1108 de Bağdad dan ayrılırken Emir Hüseyin b. Atabeg Kutluğtigin e Emir Mevdûd kumandasında Çavlı ile savaşmak için Musul a gönderdiği- 343 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.96, a. mlf., İslam Tarihi, X, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.148, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.66, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.120, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s.362, el- Makrizî, İtti az, III, s.38, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.218, Azîmî, Tarih, s.43, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.67, Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), s.94-95

105 92 kuvvetlerini İbn Ammâr ile beraber yollamasını ve kendisinin de ona eşlik etmesini emretti 348. Emir Hüseyin in görevi, Çavlı ya karşı yollanan orduyu Haçlılarla savaşa kanalize etmek ve Çavlı nın gönlünü alıp itaatini sağlamaktı. Emir Hüseyin, Çavlı yı itaate razı etmesine rağmen ordu komutanı Mevdûd, Musul u kuşatmaktan geri durmadı ve böylece Trablus a askeri güç gönderilemedi ( ) 349. İbn Ammâr, 25 Ağustos 1108 de Dımaşk a döndü; burada birkaç gün kaldıktan sonra da Cebele ye gitti. Bu sırada Trablus ta önemli gelişmeler yaşanmıştı. Trablus halkı, Fâtımî veziri el-efdâl e haber gönderip idareyi teslim alacak bir vali ve erzak istediler. Bunun üzerine Mısır dan Şerefü d-devle Ebû Tayyib, bol miktarda erzak ile beraber Trablus a gönderildi. Yeni vali, ilk olarak İbn Ammâr ın ailesinden bazılarını tutukladı ve İbn Ammâr a ait mallara el koyup Mısır a yolladı Arka Şehri nin Zaptı (Mart-Nisan 1109) Antakya nın zaptı sonrası Raymond tarafından kuşatılan fakat alınamayan Arka Kalesi, İbn Ammâr ın bir memlukünün elindeydi. Bu sırada Trablus, Fâtımîlerin eline geçmişti. Bir müddet sonra bu kaledeki memlük isyan etti. Olayı haber alan İbn Ammâr kalenin, Haçlıların eline geçmesinden endişe duyuyordu. Derhâl Tuğtigin e haber yollayarak adamlarını gönderip kaleyi teslim almasını istedi. Tuğtigin in 300 askerle gönderdiği İsrail, İbn Ammâr ın memlükünü öldürdü ve kaleye hâkim oldu. Tuğtigin de kaleye gitme niyetindeydi fakat aralıksız yağan yağmurlar buna iki ay boyunca engel oldu. Nihayetinde Tuğtigin, 4 bin süvariyle beraber yola çıkıp Haçlılara ait el-akma ve diğer bazı kaleleri ele geçirdi. Fakat Tuğtigin in gecikmesini fırsat bilen Guillaume Jourdain, Arka Kalesi ni kuşatmaya başlamıştı. el-akma Kalesi nin fethini haber alan Jourdain in Tuğtigin ile çatışması, Müslümanların mağlubiyetiyle sonuçlandı ve Tuğtigin, geride bol ganimet bırakarak çekildi (Mart-Nisan 1109). Bu ganimetle Guillaume Jourdain, 348 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.121, a. mlf., İslam Tarihi, X, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.128, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.371, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.161, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.218, Detaylar için Bkz. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.68, Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), s.96-97, Ali Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.121, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.363, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.161, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.171, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.218, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.223, Makrizî, 1107 yılı olayları arasında kaydetmiştir. el-makrizî, İtti az, III, s.38, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.68-69, Azîmî, Fâtımî valisinin erzakla geldiğini ancak tutuklanarak malların elinden alındığını kaydeder. Azîmî, Tarih, s.43

106 93 durumunu düzeltti ve Arka Kalesi ni şiddetle sıkıştırdı. Yardım umudu kalmayan halkın eman dilemesi sonucu Arka Kalesi Mart-Nisan 1109 da ele geçirildi Bertrand ın Doğuya Gelişi Raymond un oğlu Bertrand, Toulouse dan 1108 yılı sonbaharında 4 bin kişilik atlı ve yaya askeri olduğu halde kırk gemilik bir filoyla babasının mirasına sahip çıkmak üzere denize açıldı. Cenova da görüştüğü denizciler, kendisine yardımda bulunmayı vaad ettiler ki bunlar alınacak şehirlerde ticari imtiyazlar koparma peşindeydiler 352. Bertrand, Süveydiye de karaya çıktı ve derhal Tankred ile görüşmek istedi. Tankred ile buluşan Bertrand, eski haklarına dayanarak Antakya nın eskiden babasının elinde bulunan kısımlarını talep etti. Tankred ise bunu kabul etmeyerek ülkesini terk etmesini istedi. Yolda kendisine yiyecek verilmemesini de tembihlemişti. Bunun üzerine Bertrand, Antakya dan ayrılarak önce Tartûs a, sonra Mart 1109 da da Trablus a ulaştı 353. Hacılar Tepesi nde Guillaume Jourdain ile görüşen Bertrand, babasının mirasını devralmak istedi. Fakat bu talep, Guillaume Jourdain tarafından reddedildi. Fulcherius un kaydına göre Guillaume Jourdain, Hacılar Tepesi ndeki kalede yaşıyordu ve Raymond ölünce şehre o sahip çıkmıştı. Bertrand şehri kuşatanın, tepeye kaleyi yapanın ve kendisine şehri vasiyet edenin babası olduğunu söylüyor ve haklarını istiyordu. Guillaume ise Raymond un ölümünden beri kendi kuvvetleriyle düşmanı kontrol altında tuttuğunu ve şehrin etrafındaki toprakları ele geçirmeye çalıştığını iddia ediyor ve sahip olduklarından vazgeçmek istemiyordu 354. Guillaume, iddiasını güçlendirmek için Tankred den yardım isterken Bertrand, tüm Haçlıların yüksek hâkimi olması dolayısıyla I. Baudouin in hakemliğine başvurdu. Yapılan taksime göre Arka ve Tartûs Guillaume ye; Cübeyl, Hacılar Tepesi nin çevresi ve ele geçirilince Trablus Bertrand a verilecek; Guillaume Tankred in, Bertrand Baudouin in 351 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.14-15, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , en-nuveyrî, Nihâyet el- Ereb, XXVIII, s.170, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.69-70, Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s.847, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), s Bertrand ın, doğuya gitmeden önce Aleksios ile görüşmek istediği nakledilmektedir. Buna göre ikilinin karşılaşması, Raymond un hatırasına binaen çok dostça olmuş ve sonrasında Bertrand, Bizans arazisinden sorunsuzca geçebileceği sözünün yanında muazzam hediyelerle yola çıkmıştı. Fakat bu bilgi doğru olmasa gerektir. Zira Bizans kaynaklarında bu konuda bir bilgi yer almamıştır. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.71-73, Albertus, Bertrand doğuya geldiği zaman Aleksios un hediyeler yollayarak dostluklarını yenilediklerini kaydetmiştir. Fakat o da Bertrand ın Bizans ziyaretinden bahsetmemiştir. Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s Kendisine katılan Cenevizlilerle beraber Bertrand yaklaşık yetmiş savaş gemisinden oluşan bir filo ile Trablus a gelmişti. Fulcherius Carnotensis, s.175

107 94 vasalı olacaktı 355. Anlaşmadaki en önemli maddeye göre eğer taraflardan biri, varis bırakmadan ölürse diğeri tüm topraklara sahip olacaktı. Anlaşmadan kısa bir süre sonra Guillaume, bir gece yolda okla vurularak öldürüldü. Guillaume, Bertrand ile anlaşmaya vardıktan sonra Arka ya doğru yola çıkmıştı. Yolda tarlada bir Frenk görmüş ve onu vurmak istemişti fakat bu Frenk daha atik davranarak Guillaume yi öldürdü. Bunu haber alan Bertrand, adamlarını yollayarak Arka yı teslim aldı. Herkes Bertrand dan şüpheleniyordu fakat failler bulunmadı Trablus un Zaptı (26 Haziran 1109) Guillaume nin katli ile Bertrand, çok önemli bir sorunu çözüme kavuşturmuş bulunuyordu. Derhâl Trablus kuşatmasına döndü. Haçlılar, tüm gücüyle şehri kuşatmaya başladılar. Kuşatma kuleleri ve merdivenler, surlara dayanmaya başlamış, halkın dayanacak gücü kalmamış, erzakları tükenmişti. Şehrin valisi, Fâtımîlerden yardım istedi fakat bu yardım, gemilerin rüzgâra kapılması sonucu gecikti ve ancak şehir düştükten sekiz gün sonra gelebildi. Yardımların ulaşmaması üzerine şehrin valisi, Bertrand ve Baudouin e başvurarak eman ile teslim olmak istedi. Teslim şartlarına göre şehirden ayrılmak isteyenler serbestçe ve hiç bir engellemeye maruz kalmadan ailelerini ve mallarını alarak gidebilecekler; kalmak isteyenler konta yıllık belli bir miktar para ödemek koşuluyla mallarını ellerinde tutabilecek, şehirde güven içinde yaşayabileceklerdi. Bu şartlarda şehrin teslimi gerçekleşti 357 ve Haçlılar Trablus a 12 Temmuz 1109 da sahip oldular İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.136, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.380, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.75-76, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.171, Baudouin, 5 bin şövalye ve birçok yaya ile yola çıkmış ve bölgeye gelerek Trablus tan payını almak istemişti. Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s.176, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, Albertus, kimin attığı belli olmayan bir okla vurulduğunu ve sonrasında Bertrand ın Arka Kalesi ne sahip olduğunu kaydetmektedir. Albertus Aquensis, s İbn el-esîr, burada şehrin eman ile teslim olması konusuna bir açıklık getirmektedir. Şehir, düşmeden önce vali ile askerlerin bir kısmı eman dilemişlerdi. Şehir, kılıç zoruyla düşünce bunlar katliamdan kurtularak Dımaşk a gittiler. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.136, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.381, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s Willermus, I, s.478, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , İbn el-esîr, bu tarihi 1 Temmuz 1110 olarak vermiştir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.136, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.381, İbn Hallikân ise bu tarihi 11 Zilkade 502 = 12 Haziran 1109 olarak verir, İbn Hallikan, Vefeyat, V, s.300, Makrizî, bu tarihi 22 Temmuz 1109 vermiştir. el-makrizî, İtti az, III, s.44, Azîmî, bu tarihi 3 Temmuz 1109 olarak verir. Azîmî, Tarih, s.44, Trablus un zaptı için Bkz. İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.77-78, Işın Demirkent e göre Cenovalılara şehrin bir mahallesi, Trablus un 15 km. uzağındaki Marşal Kulesi ve Cübeyl in üçte ikisi verildi. Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s.226, Safedî, yanlarında yetmiş gemi olduğu halde Raymond (doğrusu Bertrand), Tankred ve Baudouin in Trablus a gelerek 1 Mart-12 Temmuz 1109 arasında kuşatarak şehri aldıklarını kaydetmiştir. es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, XXII, s.68-69

108 95 Donanmanın gecikmesi ve şehre zamanında yardım götürememesi, şehrin düşmesinde etkili olmuştur. İbn Tağrîberdî ye göre Trablus a gönderilen donanmaya ve bunun yerine zamanında ulaşması konusuna Fâtımîler, gereken önemi vermemişlerdir. İlk olarak donanmanın hazırlanması konusunda uzun bir tereddüt evresi yaşanmıştı. Ayrıca donanmadaki askerler zayıf durumdaydı ve bunlar, Haçlıları şehir önünden uzaklaştırmakta zorluk yaşayabilirlerdi. Son olarak da Askalân Savaşı ndan beri Haçlılara karşı yürümeyen el-efdâl in askerlerle beraber olmayışı, askerlerin kendilerine güvenini azaltmış olmalıydı. İbn el-esîr, bu kaydı desteklemekte ve donanmanın ne zaman harekete geçeceğinin tartışma konusu olduğunu vurgulamaktadır. Bu tartışmalar sonucunda bir yıldan fazla bir süre geçti. Fakat donanma harekete geçirildiğinde de bu defa şiddetli rüzgâr, donanmanın Trablus a ulaşmasına engel oldu 359. Şehre giren Haçlılar, halkı katletmeye, mallarını yağmalamaya başladılar. Erkekler ve kadınlar esarete sürüklenirken medreseler, zengin kitaplarıyla beraber yağmalandı. Sonrasında halka şehirde eziyete başlandı 360. Trablus un zaptından sekiz gün sonra Mısır dan gönderilen donanma da bölgeye ulaştı. Trablus un işgali haberini alınca Sûr şehrine giden donanma, erzakları Sûr, Sayda ve Beyrut ta dağıttıktan sonra Mısır a döndü 361. Yapılan anlaşma gereğince yağma edilen mallar da dâhil olmak üzere şehrin üçte biri Cenevizlilere verildi. Şehir, Bertrand ın idaresine bırakılırken Baudouin de para yönünden memnun edildi. Karşı tarafta bulunması dolayısıyla Tankred, umduğunu bulamamış görünüyor ki zaten kendisi burada fazla kalmayıp Banyas ı kuşatmak üzere ayrılmış ve sonrasında Cebele yi ele geçirmiştir 362. Trablus un da Fâtımîlerin elinden çıkmasıyla Haçlı Devletleri nin sayısı dörde çıktı. Bu sayede deniz hâkimiyetinde Haçlılar, Fâtımîlere karşı ellerini güçlendirmiş oldular. Müslümanların zor duruma düştüğünü Abû l-farac nakletmiştir. Yazarın verdiği bilgiye göre Müslümanlar, Haçlı saldırılarından çok korkmaya başladılar. Hatta Haleb meliki 359 İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.136, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.380, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.163, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.136, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.381, İbn Hallikân, Vefeyat, V, s.300, Urfalı Mateos un rivayetleri diğer kaynaklardan farklılık gösterir. Buna göre halk, şehri Tankred e teslim etmişler fakat bunu duyan Bertrand ve Baudouin derhal Tankred e savaş açmışlardı. Kral ve Bertrand, şehri uzun süredir kuşatıyor olmaları dolayısıyla buna çok kızmışlardı. Neticesinde Tankred Antakya ya dönmek zorunda kaldı ve Kral ile Bertrand kuşatmayı şiddetlendirip şehri aldılar. Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayiname, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.164, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.137, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.381, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.171, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.221, el-makrizî, İtti az, III, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.172, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , Albertus Aquensis, s

109 96 Rıdvan, Tankred e 32 bin dinar, yirmi Arap atı ve kıymetli kumaşlardan kırk balya gönderdi. Sûr hâkimi 7 bin, Askalân hâkimi 4 bin dinar yollarken Hama emiri Ali, 2 bin dinar yollayıp Haçlılarla sulh yaptılar. Bu barış, mahsulün toplanmasına kadar geçerli olacaktı Cübeyl (Cebayl)'in Zaptı (1109) Raymond un Mart-Nisan 1104 te Cenovalılarla birlikte Trablus u kuşattığı fakat bir sonuç alınamadığı için Cübeyl in kuşatılmasına karar verdikleri yukarıda ifade edilmişti. Trablus kuşatmasından bir sonuç alamayan Haçlılar böylece Cübeyl e ilerleyip şehri karadan ve denizden kuşatmaya başladılar. Halk, şiddetli saldırılara karşı koyamadı ve emanla teslim oldu. Fakat Haçlılar, eman verdikleri halde halkın mallarına el koyduktan başka daha fazlasına sahip olmak için halka işkence etmeye başladılar. Şehrin üçte biri, yardımları karşılığı Cenevizlilere verildi. Sonrasında Haçlılar, Akkâ ya yöneldiler 364. Kaynaklarda 1109 yılına kadar şehri Müslümanların ele geçirdiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu durumda şehrin 1104 ilkbaharında zapt edildiği kaydı, Haçlılara itaat arz ettiği şeklinde anlaşılmaktadır yılına baktığımızda Bertrand ın beraber geldiği iki Cenovalı Ansaldus ve Hugh Embriacus kumandasındaki Cenova filosunda yetmiş kadırganın bulunduğunu görmekteyiz. Bu Cenevizliler, Trablus kuşatmasına katılmışlardı. Willermus un kaydına göre mezkûr kimseler, Trablus kuşatması devam ederken kuşatmanın başarılı olabileceğine inanmamışlar ve Trablus tan ayrılarak Cübeyl e gelerek şehri karadan ve denizden kuşatmışlardı. Şehrin savunma gücü yetersiz olduğundan halk, Ansaldus ve Hugh Embriacus a haber yollayıp teslim olmak istediler. Teslim şartlarına göre isteyenler, eşleri ve çocuklarıyla şehri terk edebilecekler; gitmek istemeyenler ise uygun şartlarda kalabileceklerdi. Hugh Embriacus, Cenova hazinesine yıllık belirli bir para ödemek şartıyla şehri bir süre devraldı. Cübeylîn ele geçirilmesinin ardından Ceneviz filosu, tekrar Trablus kuşatmasına döndü Cebele nin Zaptı (12 Temmuz 1110) el-musta lî Billâh zamanında anlatıldığı üzere Cebele, İbn Ammâr a isyan eden ve Abbâsîler adına hutbe okutan İbn Süleyhâ nın elinde bulunuyordu. Haçlı saldırılarına karşı 363 Abû l-farac, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.72, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.302, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.143, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.169, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.215, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.217, Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.79

110 97 koyamayan İbn Süleyhâ, Bağdad a yardım istemeye gittiği sürede şehri Atabeg Tuğtigin in idaresine bırakmış, o da şehre oğlu Börü yü yollamıştı. Börü nün kötü idaresi sonucu da şehir, halkının daveti üzerine İbn Ammâr ın askerlerine teslim olmuştu. Bu sayede İbn Ammâr ın eline geçen Cebele, Trablus ta umduğunu bulamayan Tankred tarafından zapt edildi. Buna göre Trablus düşünce karşı tarafta bulunması dolayısıyla Tankred, umduğunu bulamamış ve Banyas ı kuşatmak üzere Trablus önlerinden ayrılmıştı. Banyas kuşatması sonrasında Tankred, Cebele ye gelerek şehri muhasaraya başladı. Şehir, çok az yiyecek maddesinin bulunması ve uzun sürebilecek bir kuşatmaya dayanma ihtimali olmadığı için teslim olmak zorunda kaldı (12 Temmuz 1110) Beyrut'un Zaptı (13 Mayıs 1110) Cübeyl ile Sayda arasında bulunan Beyrut, Sûr a bağlı bir şehirdir. Baudouin, şehri yılında uzun süre kuşatmış fakat bir başarı sağlayamayınca geri çekilmişti 367. Bu başarısızlıkta yine deniz kuvvetlerinin eksikliği etkili olmuş görünüyor. Bundan uzun bir süre sonra Cenova ve Pisa deniz kuvvetlerinden yararlanan Baudouin, şehri 1110 Şubat ayında kuşatmaya başladı. Yanında vasalı Bertrand da bulunmaktaydı. Haçlılar, şehrin önüne bir kuşatma kulesi inşa ettiler fakat şehirdeki mancınıklardan atılan taşlarla bu kule, kullanılamaz hale geldi. Bunun üzerine Haçlılar, iki kule daha yapmaya başladılar. Başlangıçta şehrin tam olarak kuşatıldığını söyleyemeyiz. Çünkü halk şehre, rahatça girip çıkıyordu. Sûr ve Sayda dan gelmiş olan on dokuz parçalık Fâtımî gemileri şehre yardım götürdü ve halkın durumu bir parça düzeldi. Bu sırada Cenevizlilerin kırk parçalık deniz kuvvetleri de bölgeye ulaştı. Deniz yardımı da sağlayan Haçlı ordusu, bu sayede daha avantajlı hale geldi. Bu gelişme üzerine açık denizin güvenli olmadığına hükmeden Fâtımî filosu, limana çekilmek zorunda kaldı ve denizde üstünlüğü de ele geçiren Haçlılar, şehri tamamen kuşatma imkânı buldular. Zira Fâtımî filosunun kumandanı, bir grup Müslümanla beraber öldürülmüştü. Şehir yakınlarındaki çamlıklardan kesilen ağaçlarla kuşatma aletleri yapan Haçlılar, kuşatmayı inatla sürdürürken kuşatmanın ikinci ayında bir Haçlı askeri duvara çıkmayı başardı. Onu diğer askerler takip etti ve neticesinde kapıları açmayı başardılar. Halk, sahile doğru kaçmaya başladığı sırada Haçlı donanması da limanı ele geçirmişti. İki ateş arasında kalan Müslümanlar, kılıçtan geçirilmeye başlandı. 366 İbn el-kalânisî, Zeyl, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.172, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , Albertus Aquensis, s , Sıbt İbn el-cevzî, Cebele nin zapt tarihini 23 Temmuz 1109 olarak vermiştir. Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.17, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabekliği (Tugtekinliler), DGBİT, VII, Çağ Yayınları, İstanbul 1988, s.474, Aynı yazar, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), s.38, Stevenson, The Crusaders in the East, s.86, Steven Runciman, II, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.140

111 98 Baudouin in, kıyımı görüp durulmasını emredinceye kadar Müslümanlar bu şekilde katledildiler ve şehir 13 Mayıs 1110 da Haçlıların eline geçti 368. Şehir düştüğü sıralarda Mısır dan yollanan 300 atlı, Ürdün yakınlarına ulaşmıştı. Haçlılar bu birliğe saldırıya geçince birçoğu öldürülürken bir kısmı dağlara kaçtı Sayda nın Zaptı (4 Aralık 1110) 1106 ilkbaharında Baudouin, Sayda yı İngiliz, Flaman ve Danimarkalı hacılardan aldığı yardımla kuşatmıştı. Kuşatmaya Hugh of Taberiye, Süveydiye den 200 şövalye, 400 yaya ve bol miktarda altın ve gümüş yollayarak yardımda bulundu. Fakat kuşatmada işlerin pek yolunda gitmediği, kralın anlaşma eğiliminden anlaşılmaktadır. Bu duruma bir de Taberiye hâkiminin ölüm haberi eklenince kral, Taberiye de işleri yoluna koymak üzere şehrin valisi Mecdü d-devle den 10 beş bin dinar alarak anlaşma yaptı ve kuşatmayı kaldırdı 370. Bir sonraki Sayda kuşatması, 1108 yılında gerçekleşti. Kudüs kralı Baudouin, yılında Sûr şehrine yürümüş, oraya bir kale inşa etmiş ve şehri bir ay kuşattıktan sonra şehirden yedi bin dinar alarak muhasarayı kaldırmıştı. Baudouin, Sûr önlerinden ayrıldıktan sonra Sayda ya yöneldi. Şehir, karadan ve denizden kuşatıldı. Haçlılar, bir kuşatma kulesi inşa edip buradan saldırılarını sürdürürlerken Fâtımî donanmasının şehre yardıma yetişmesi ve Ceneviz donanmasını mağlup etmesi o an için kuşatılanları rahatlattı. Albertus un verdiği bilgiye göre Cenovalılara ait elli gemi ve sekiz kadırga, Fâtımî donanması karşısında mağlup olmuştu. Limana kaçmaya başlayan Haçlı donanmasından üç gemi ele geçirildi ve içindekiler öldürüldü. Sonrasında Fâtımîler, limanı ele geçirmeyi de başardılar. Bu başarı üzerine Saydalılar, şehirden çıkıp Haçlılara saldırmaya karar verdiler. Albertus a göre kralın yanında sadece 500 şövalye ve 1000 yaya vardı. Çatışmada Müslümanlardan 5 bin, Haçlılardan 500 kişi öldürüldü. Fakat bu sırada 368 İbn el-kalânisî, Zeyl, s , el-makrizî, İtti az, III, s.45, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.19, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.474, İbn Hallikân, Vefeyat, V, s.301, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.132, Willermus, şehrin zapt tarihini 27 Nisan 1111; Albertus ise 27 Mayıs 1110 olarak vermekle hataya düşmüşlerdir. Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s.791, Ayrıca Bkz. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.80, Takkûş, şehirde 20 bin Müslümanın katledildiğini kaydetmektedir. Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.167, el-makrizî, İtti az, III, s Albertus Aquensis, s , 727, Steven Runciman, bu miktarı 19 bin olarak kaydetmiştir. Steven Runciman, II, s.75-76

112 99 Dımaşk tan, bir ordunun şehre yardıma geldiği haberi alındı ve Haçlılar, kuşatmayı kaldırarak Akkâ ya çekilmek zorunda kaldılar 371. Tuğtigin in gönderdiği birlik, Sayda ya geldiğinde Haçlılar çekildiği için vali, artık yardıma ihtiyacı olmadığını bildirip onları şehre almadı ve vaad ettiği 30 bin dinarı vermedi. Albertus a göre çıkan anlaşmazlık üzerine Dımaşklılar on gün boyunca şehre saldırmışlar ve 10 bin dinar alarak çekilmişlerdir 372. Müslümanların elinde bulunan sahil şehirlerinin zaptı konusu, Baudouin in aklını devamlı meşgul etmekle beraber Haçlı deniz gücünün yeterli olmayışı, Haçlıların hareketini sınırlandırıyordu. Daha önce birkaç şehrin zaptında görüldüğü üzere Haçlılar, batıdan gelecek bir hacı grubunu veya Cenevizliler, Venedikliler gibi ticari maksatlarla doğuya seyahat eden tüccar gemicileri beklemek durumundaydılar. Bahsedilen gruplar, doğuya geldiğinde Haçlıların bu fırsatı kaçırmadığı, bir sahil şehrini zapt ettikleri veya kuşatıp yağmaladıkları görülmektedir. İşte Sayda nın zaptı da Norveçli gemicilerin Kudüs ziyareti sırasında gerçekleşti. Beyrut un zaptı sonrası Sayda yı kuşatan Baudouin, halka teslim olma çağrısında bulundu. Halkın, kraldan mühlet istemesi üzerine Baudouin, senelik 6 bin dinar haraç ödenmesi şartıyla mühlet vermeyi kabul etti. Daha önce halk, 2 bin dinar haraç ödüyordu yazında Norveçli hacılar, elli beş gemilik donanmalarıyla Yafa ya ulaştıklarında Baudouin, bu duruma çok sevindi. Norveçli hacılar, Kudüs e gidip hac ziyaretlerini gerçekleştirdikten sonra Baudouin, onlardan bu topraklarda biraz daha kalmalarını istedi. Fulcherius ve Wilermus un kayıtlarına göre Baudouin, bir Müslüman sahil şehrinin zaptında deniz desteği istediğinde bu hacılar, yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması dışında herhangi bir talepte bulunmayarak Haçlılara denizden destek vermeyi kabul ettiler 374. Fulcherius un ifadesine göre Haçlılar, önce Askalân ı zapt etmeyi 371 Albertus Aquensis, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.162, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s , el-makrizî, İtti az, III, s.43, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.16, Diğer kaynaklar sadece Cenovalılardan bahsederken Albertus, bu kuşatmaya İtalya deniz kuvvetlerinin (Pisa, Cenova, Venedik, Amalfi) katıldığını kaydetmiştir. Albertus Aquensis, s Albertus Aquensis, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.457, Coşkun Alptekin, 7 bin üzerine anlaşma sağlandığını kaydetmiştir. Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.167, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , İslam kaynaklarında bu donanmanın altmış gemiden oluştuğu kaydedilmiştir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.171, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.139, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.384, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.172, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.144, Albertus a göre bu sırada Akkâ ya Fâtımî donanmasının tehlikeli bir saldırı olmuş ve kralın, Bertrand ile hareketini haber alınca da çekilmişlerdi. Bu olayın sonrasında kral, Norveçli denizcilerle bağlantı kurdu. Öncelikli hedefin Sayda olup olmadığına dair yazar, bir şey söylemiyor fakat

113 100 düşünmüşler fakat Sayda da karar kılmışlardır. Sayda, Beyrut ile Sûr arasında bulunduğu için bu sırada Sûr da bulunan Fâtımî donanması, tehlike oluşturabilirdi fakat Norveç donanmasının karşısına muhtemelen yeterli gemiye sahip olmadıkları için- çıkmadılar 375. Haçlılar karadan ilerlerken, donanma da Akka dan harekete geçti ve Sayda 19 Ekim 1110 da karadan ve denizden kuşatılmaya başlandı. Willermus un kaydına göre halk, kuşatmaya uzun süre dayanabilecek durumda değildiler ve bu kötü durumdan kurtulmak için tehlikeli bir girişimde bulundular. Saydalılar, ihtida etmiş ve kralın çok güvendiği Baudouin adında biriyle temasa geçip kralı öldürmesi halinde kendisine büyük paralar vereceklerini vaad ettiler. Adam, bu teklifi kabul etmiş olmakla beraber şehirdeki Hıristiyanların, durumu Haçlılara haber vermesi üzerine derhal idam olundu 376. Bu hamleleri başarısızlığa uğrayan halkın, teslim olmaktan başka çareleri kalmadı ve Haçlılara elçi yollayarak asillerin şehirden çıkmalarına izin verilmesini istediler. Halk ise uygun şartlar altında şehirde kalabilecekti. Şartların kabul edilmesinin ardından asiller, eşleri ve çocuklarıyla birlikte şehirden ayrıldılar. Baudouin, şehri asillerden Eustache Garnier e ailesine miras bırakma hakkı ile beraber- verdi (4 Aralık 1110). Denizden destek sağlayan Norveçliler ise zengin hediyelerle doğudan ayrıldılar 377. Şehir, eman ile ele geçirildi. Burada yaşamak isteyen birçok kişi şehirde kaldı. Baudouin de Kudüs e gitmişti. Fakat bir süre sonra tekrar Sayda ya geldi ve şehirde kalan Müslümanları 20 bin dinar ödemeye zorladı. Böylece bu insanların malları ve paraları da ellerinden alındı Fâtımîlerin Askalân ı İtaate Almaları (1111) Haçlılar, Askalân için tehlike olmakla beraber Askalân a atanan valilerin tutumu da önem arz etmektedir. Tehlike, her zaman dışarıdan gelmemiştir. Örneğin yılında Askalân valisinin Haçlılarla yakınlaşması, Fâtımîleri tedirgin etmiş hatta şehrin deniz gücünün yetersizliğini bu sayede gidermek isteyen kralın, Fâtımîlere üstünlük kurma düşüncesinde olduğu açıktır. Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s.181, Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , İbn el-kalânisî şehrin kuşatılma tarihini 30 Ekim 1109 olarak vermiştir. İbn el- Kalânisî, Zeyl, s Willermus, I, s.488, Albertus Aquensis, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.139, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.384, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.171, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s.46, İbn Hallikân, Vefeyât, V, s.301, Fulcherius, Willermus un bahsettiği asillerden ücretli askerler olarak bahsetmektedir. Buna göre garnizondaki ücretli askerler eman verilmesinin ardından paralarını dahi almadan şehri terk etmişler, halk ise şehirde kalmıştı. Fulcherius Carnotensis, s.181, Fulcherius, şehrin zapt tarihini gün belirtmeden Aralık ayı verirken; Willermus 19 Aralık 1111 olarak kaydetmiştir. Fulcherius Carnotensis, s.181, Willermus, I, s.488, Sayda nın Zaptı için ayrıca Bkz. İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.221, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.224, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.171, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.139, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.384, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.173

114 101 elden çıkma ihtimali bile belirmişti. Buna göre 1110 yılında el-âmir Bi-Ahkâmillâh, Askalân a Şemsü l-hilâfe adında birini vali atamıştı. Bu vali, Sayda dan dönen Kral Baudouin ile anlaşma yaparak hediyelerle birlikte para yolladı. Şemsü l-hilâfe, savaştan çok, ticarete meyilli biriydi. Vali, Fâtımîlerin tahakkümünden kurtulmak istiyordu ve istemediği bir durumla karşılaşırsa Fâtımîlere karşı Haçlı yardımı sağlayabilecekti. Bu durumu haber alan Fâtımîler, Askalân a bir ordu sevk ettiler ve ordunun, Haçlılara karşı cihada yollandığı söyleyerek gerçek niyeti gizlediler. Donanma kumandanına da valiyi tutuklaması emredilmişti. Bunun üzerine Şemsü l-hilâfe, Mısır dan yollanan orduyu karşılamayarak açıkça isyan etti ve şehirdeki Fâtımî askerlerini dışarı çıkardı. el-efdâl, valinin şehri Haçlılara teslim etmesinden korkuyordu. Bunun için valinin gönlünü aldı ve görevinde bıraktı. Vali ise artık Askalânlılara güvenemediğinden Ermenileri orduda istihdam etmeye başladı. Halkın, bu Ermenilere karşı oluşu, valinin sonunu getirdi ve saldırıya uğrayan Şemsü l-hilâfe öldürülüp malları yağmalandı (1111). Bu sayede Fâtımîler büyük bir tehlikeyi bertaraf etmiş oldu ve buraya yeni bir vali atandı Fâtımîlerin Yafa yı Kuşatmaları (12-22 Ağustos 1115) Fâtımîlerin, 1115 yılındaki Yafa kuşatması konusunda Fulcherius tek kaynaktır. Yazarın kaydına göre 1115 Haziran da Hemedan emiri Porsûk, Fırat ı geçerek Haçlı topraklarına bir sefer düzenlemişti. Bunun üzerine Haçlıların, Şeyzer de bulunan Porsûk a karşı çıkmasını, Askalânlılar değerlendirmek istediler ve Yafa ya ani bir saldırı düzenlediler. Kudüs topraklarının askerden yoksun olmasından istifade ile Yafa, karadan ve denizden kuşatıldı. Kadırgalar, savaş gemileri ve erzak taşıyan yük gemileri olmak üzere yetmiş kadar gemiden müteşekkil Fâtımî donanması da buraya ulaşmıştı. Fâtımî askerleri, merdivenlerle surlara tırmanmaya uğraşırlarken, kuşatılanlar da şiddetle karşı koydular. Fâtımîler, şehrin girişini ateşe verdiler fakat buradan da bir giriş bulamadılar. Kudüs Krallığı ndan yardım gelmesinden çekindikleri için de kuşatmayı kaldırarak Askalân ve Sûr a çekildiler (12 Ağustos 1115). Fâtımî kuvvetleri, 22 Ağustos 1115 te ani bir baskınla ele geçirmek umuduyla tekrar Yafa ya saldırdılar ve surlara merdivenler dayayıp duvarlara ulaşmaya çalıştılar. Bu defa kuşatılanların daha iyi bir savunma yaptıkları anlaşılmaktadır. Zira altı saat boyunca şehre saldıran Müslümanların bazıları 379 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.172, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s.385, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.221, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.21, el-makrizî, İtti az, III, s.46-47, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.205, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s

115 102 öldürülüp atları ele geçirildi. Nihayetinde kuşatmanın sonuca ulaşmayacağına hükmeden Fâtımî kuvvetleri çekildiler Baudouin in Mısır a Keşif Seferi (Mart 1118), Hastalanması ve Ölümü (2 Nisan 1118) Baudouin in, Mısır ı ele geçirme gayretinde olduğu görülmektedir. Zira Kudüs ün güney doğusundan başlamak üzere Ölüdeniz in güneyinden Akabe Körfezi ne kadar uzanan çöl bölgesini (Vadi-i Araba) ve buradaki yolları kontrolüne almaya çalışıyordu. Bu sayede Mısır, İslam dünyasının geri kalanından ayrılmış olacaktı. Baudouin, 1115 yılında Şevbek Kalesi ni inşa ettikten sonra Eyle yi (Akabe) ele geçirdi ve buraya bir iç kale inşa etti. Sonrasında Haçlıların Graye dedikleri Ceziretü l-firavun a da bir kale yaptırarak her iki kaleye de garnizon kurdu. Baudouin, Şevbek Kalesi ile tüm vadiyi; Akabe Körfezi sahiline 1116 yılında inşa edilen Eyle ile de Dımaşk-Mısır kafile yolunu kontrol altına almak hedefindeydi 381. Bu defa Baudouin, altmış adamıyla 1117 yılında Kızıldeniz e yönelmiş fakat bu seferinde, Mart ayında hastalanmıştı. Kralın hastalığını haber alan ve o sırada Sûr da bulunan Fâtımî donanması, Haçlılara karşı harekete geçmek istemiş fakat kralın, sağlığına kavuşması üzerine buna muvaffak olamamıştı yılında Baudouin, Mısır a sefere çıkıp Farma ya saldırdı. Farma, deniz kıyısında Nil Nehri nin denize dökülen ağızlarından birine yakın yerde kurulmuştur. Baudouin, buradan bol ganimet ele geçirip mescitleri yaktıktan sonra Nil in mezkûr kolunu görmek için şehirden ayrıldı. Kaynakların ifadesine göre Baudouin, bu coğrafyaya hayran kalmıştı. Burada yakalanan balıklardan yedikten sonra aniden rahatsızlandı. Akkâ kuşatması dönüşünde aldığı yaranın ağrıları nüksetmişti. Haçlılar, derhal dönüş yoluna girdi fakat el-arîş e ulaştıkları sırada kral öldü (2 Nisan 1118); cesedi Kudüs e taşındı ve defnedildi Fulcherius Carnotensis, s Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.463, Mustafa L. Bilge, Akabe, DİA, II, Ankara 1989, s.210 Steven Runciman, II, s Albertus Aquensis, s Willermus, I, s , Fulcherius, Baudouin in Farma nın seksen km. doğusundaki Laris Köyü de öldüğünü haber vermektedir ki el-arîş, Hıristiyan kaynaklarında Laris olarak kaydedilmiştir. Fulcherius Carnotensis, s , el-arîş, Mısır da Sina yarımadasının kuzeyinde Akdeniz sahilinde bulunan bir yerleşimdir. Mustafa L. Bilge, Arîş, DİA, III, Ankara 1991, s.378, Kralın ölümü için Bkz. İbn el-esîr, el- Kâmil, IX, s.178, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.431, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.199, İbn Hallikân, Vefeyât, V, s.301, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, II, s.225, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, X, s.112, Azîmî, diğer kaynaklarda yer almayan rivayetinde kralın, Mısır seferinde ele geçirdiği ganimetin kırk atlıyla Askalân a götürüldüğünü, bunlara Askalân kuvvetlerinin saldırdığını ve

116 103 Baudouin in ölümü üzerine yerine Urfa kontu Baudouin de Bourg geçti. Baudouin, Kudüs ü ziyaret etmek amacıyla yola çıkmıştı. Yoldayken kralın ölüm haberini aldı ve yürüyüşüne hız verip cenazenin defnedildiği gün Kudüs e ulaştı 384. Bu sırada yasal varis Eustache Avrupa daydı. Buna daha önce haber yollanmış ve hatta kont, yola çıkmıştı. Fakat Baudouin in Kudüs e gelerek tahta çıktığını haber alınca geri döndü. Kendisi yasal varis olduğu için yola çıkmıştı, yoksa bu makam için isteksiz olduğunu kaynaklar haber vermektedir Tuğtigin ve Fâtımîlerin Haçlılarla Savaşı (1118) Kudüs kralı Baudouin in, 1118 yılında ölümü ile Haçlılar, Müslümanlardan daha fazla çekiniyorlardı ki bu sıralarda Tuğtigin, Haçlı topraklarına yürümüştü. Kudüs kralının ölüm haberi alındığında Tuğtigin, Deyr-i Eyyûb ile Yermük teki Kefer Basal arasında konakladı. Bunu haber alan II. Baudouin, elçilerini yollayarak barış teklif etti. Tuğtigin, barışı ancak Cebel-i Avf, el-hannâne es-salt ve el-gavr'ın yarı yarıya paylaşılması durumunda kabul edebileceğini bildirdi. Haçlıların, bu şartları kabul etmemesi üzerine de Taberiye ve civarını tahrip ettikten sonra Askalân a çekildi 386. Müteveffa kral, Mısır a sefer düzenlediğinde buna bir karşılık verilmesi için Mısır dan, sayıları 7 bin süvariyi bulan bir askeri birlik, Askalân a gönderilmişti. Tuğtigin de Askalân a gelince ordular birleştirildi. Hatta İbn el-esîr in ifadesine göre Mısır dan gönderilen askerlere Tuğtigin in direktiflerine göre hareket etmeleri emredilmişti 387. İbn el- Esîr, ordunun yaklaşık iki ay Askalân da kaldığını fakat Haçlılar üzerinde bir tesir oluşturmadığını ve Tuğtigin in Dımaşk a döndüğünü nakletmektedir. Fakat Fulcherius; Baudouin in Antakya ve Trablus tan aldığı kuvvetlerle Azotus u geçip Müslümanlarınkinden fazla uzak olmayan bir yere ordugâhını kurduğunu ifade etmektedir. Rivayetlerin ortak noktası Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları boyunca orduların karşı malları aldıklarını kaydeder. Azîmî, Tarih, s.49, Farma da kralın, cami ve mescitleri ateşe verdiği de rivayet edilmektedir. ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.80, Albertus Aquensis, s.865, İbn el-imâd, Şezerât ez- Zeheb, VI, s.49, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s Willermus, I, s Baudouin, 14 Nisan 1118 de kutsandı, 25 Aralık 1119 da resmi olarak taç giydi. Detaylar için Bkz. Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s.203, Steven Runciman, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.178, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , Yeni kralın başa geçmesi ve işleri düzene koyması için zamana ihtiyaç vardı. Bu durumun farkında olan ve Haçlıların müşkül durumundan faydalanmak isteyen Tuğtigin, ağır şartlar ileri sürmüş gibi görünüyor. Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.178, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.432, Fulcherius, ordunun mevcudunu 15 bin atlı ve 20 bin yaya olarak vermiştir. Fakat yazar, burada İslam kaynağının vermediği bir detaya dikkat çekmektedir. Buna göre Fâtımî kara ordusu Askalan da toplanırken donanma da Sûr a ilerlemiş ve orada gelişmeleri beklemeye başlamıştı. Fulcherius Carnotensis, s

117 104 karşıya beklediği ve savaşın devamlı olarak ertelendiğidir. Nihayetinde Tuğtigin in çekilmesinin ardından Haçlılar da çekildiler Fâtımîlerin Yafa yı Kuşatmaları (29 Mayıs 1123) Kudüs kralı Baudouin, 1122 yılında Belek tarafından esir alınınca 389 Haçlılar, Akkâ da toplanarak Kaysâriye ve Sayda hâkimi Eustace yi kralın yerine lider seçtiler. Haçlılar, kralın yokluğunda doğabilecek idari sorunlara karşı önlem almaya çalışırlarken 1123 yılı Mayıs ortalarında Mısır da Haçlılara karşı büyük bir kara ve deniz ordusunun hazırlanmakta olduğu haberi alındı. Bunun üzerine Haçlılar, bölgeye yeni ulaşmış olan Venediklilere elçiler gönderip yardım istemeye karar verdiler 390. Kudüs kralı Baudouin in esarette olmasından faydalanmak isteyen Fâtımîler, Mayıs 1123 ortalarında Haçlı topraklarına saldırmak için büyük bir ordu topladılar. Hemen aynı sıralarda yetmiş gemilik Fâtımî donanması da hazır hale getirildi ve denize açıldı. Kara ordusu, hareket noktaları olan Askalân a ulaşıp şehir yakınlarına karargâhını kurduğu sırada donanma da Yafa ya ulaşmıştı. Fâtımî ordusunun, şehri kuşattığı ilk zamanlarda küçük çaplı çarpışmalar vukua geldi ve atılan büyük taşlarla surlar yıpratılmaya çalışıldı. Şehirde Haçlı nüfusunun az olması, Fâtımîleri avantajlı kılıyor ve duvarların altını kazmak da mümkün oluyordu 391. Yafa da yaşananları haber alan Kaysâriye ve Sayda hâkimi Eustache Garnier, kraliyet konetablı ve diğer ileri gelenler, Haçlı ordusunu hazırlayarak Caesarea (Kaysâriye) Ovası nda Caco (Kakun) 392 adında bir yerde toplandılar. Orduya Akkâ, Kaysâriye ve Kudüs askerleri katılmıştı. Haçlıların hareketini haber alan Fâtımîler, kuşatmayı kaldırarak gemilere döndüler. Haçlılar, buradan Yafa ya doğru harekete geçtiklerinde taraflar Ibelin denen mevkide karşılaştılar. Willermus un kaydına göre Haçlı kuvvetleri 7 bin kişiden 388 Haçlıların, Tuğtigin in elinde bulunan el-habis ve Hısn-ı Celdek kalelerine baskın düzenlemeleri, onun çekilişinde etkili olmalıdır. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.178, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.432, Fulcherius Carnotensis, s.204, Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s , Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s.850, Robert L. Nicholson, The Growth of the Latin States, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s Kudüs kralı, 18 Nisan 1123 te daha önce Joscelin ve Galeran ı esir alan Belek tarafından esir alınmıştı. Fulcherius Carnotensis, s.217, Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, II, ( ), TTK, Ankara 1994, s.35, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius, şehirdekilerin sayısının az olmasından dolayı Fâtımîlerin daha avantajlı olduğunu haber vermektedir. Fakat Kudüs te toplanan orduyu haber alınınca kuşatma kaldırıldı. Hatta Fâtımîler, mazgallı siperlerden bazılarını yıkmayı da başarmışlardı. Fulcherius Carnotensis, s.218, Willermus, I, s , el- Makrizî, İtti az, III, s Kayseriye nin on altı km. güneydoğusunda bulunan bir kaledir.

118 105 oluşurken Fâtımîler 16 bin askere sahipti. Fulcherius ise bu Haçlı ordusunun sayısını 8 bin, Fâtımîlerinkini 16 bin olarak vermektedir. Çarpışmanın başlamasından kısa bir süre sonra Haçlıların üstünlüğü ortaya çıktı. Fâtımî kuvvetleri, bir müddet direnmeyi denemişlerse de tutunamayıp geri çekilmek zorunda kaldılar (29 Mayıs 1123). Willermus, Haçlıların takibinde 7 bin Müslümanın katledildiğini rivayet etmektedir. Fakat ordunun mevcudunun zaten 7 bin olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu kayıt gerçek görünmemektedir. Zira Fulcherius da Haçlıların kaybı konusunda bilgi vermezken Müslümanlardan 6 bin kişinin öldürüldüğünü haber vermektedir. Müslüman takibinden dönen Haçlıların ele geçirdiği ganimetler arasında bol miktarda altın, gümüş, değerli kap-kacak, çadırlar, atlar ve göğüs zırhları bulunmaktaydı. Yafa da bulunan Fâtımî donanması ise kara ordusunun mağlubiyetini haber alınca Askalân a çekildi Venediklilerin Doğuya Gelişi ve Fâtımî-Venedik Savaşı (1123) Haçlıların yardım talebini değerlendiren Venedikliler, 1122 yılında Korfu Adası na geldiler ve burada hareket etmek için uygun rüzgârları beklemeye başladılar baharında artık hazırlıklar tamamlanmıştı. Yanlarına bol miktarda erzak depoladılar ve kışı geçirdikleri barakaları ateşe vererek yola çıktılar. Gemilerde 15 bin silahlı asker, bunlara katılan hacılar ve 300 at bulunmaktaydı. Donanmada küçük sandallar ve kayıklar hariç 120 gemi vardı. Bunlardan bazıları sivri madeni burunlu savaş gemisi, bazıları tüccar gemisi, bazıları da kadırga idi 394. Böylece hareket için hazır hale gelen Venedik filosu, Doge Domenigo Michieli liderliğinde kırk kalyon, yirmi sekiz chartz ve yük taşımaya mahsus dört büyük gemiden oluşan donanmayla denize açıldı. Kıbrıs a ulaştığında Yafa şehri kıyılarında bulunan ve Haçlı şehirlerini taciz eden Fâtımî filosunun varlığını haber aldılar ve hareketlerini hızlandırdılar. Fakat bu arada Fâtımî kara ordusu, Yafa da bozguna uğrayınca donanma da daha fazla o kıyılarda kalmamış ve daha güvenli olan Askalân a çekilmişti. Venedik donanması, Haçlı kontrolünde olan şehirlerden geçerek Askalân daki Fâtımî donanmasına saldırmak için savaş düzeninde ilerledi. Filodaki chartz denen uzun burunlu gemiler ile malzeme, silah vs. taşıyan dört büyük gemi, Fâtımîler tarafından ticaret 393 Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s , Fulcherius, Fâtımîler Askalan da toplandığı sırada Haçlıların Venedik donanmasından yardım istenmesine karar verildiğini aktarmaktadır. Fakat bu düşüncenin hayata geçirilemediği anlaşılmaktadır. Fulcherius Carnotensis, s.217, Steven Runciman, II, s.137, Stevenson, The Crusaders in the East, s Fulcherius Carnotensis, s

119 106 gemisi veya Kıbrıs tan hacı taşıyan gemiler zannedilir düşüncesiyle önden ilerlerken kalyonlar da bunları takip etti 395. Venedik donanmasının yaklaştığını gören Fâtımîler, savaş düzenine geçmişlerdi fakat bir süre sonra panikle geri çekilmeye çalıştılar. Bu uğraş esnasında Venedik Doge unun da içinde bulunduğu gemi, Fâtımî kumandanının gemisine çarptı ve Fâtımî gemisi içindekilerle beraber battı. Fâtımî-Venedik çarpışması, kısa fakat kanlı oldu. Fâtımîlerin başlangıçtaki direnci kısa sürede kırıldı ve kaçan Fâtımî donanmasından dört kalyon, dört chartz ve büyük bir gemi ele geçirildi. Fulcherius un anlatımına göre Venedikliler, Müslümanları gemilere çekerek katlediyorlardı. Bu savaşta o kadar insan katledildi ki gemidekilerin ayakları kana bulanmış ve cesetler gemilerden atılınca deniz, yaklaık altı buçuk km. açığa kadar kıpkırmızı olmuştu. Bu kıyım sonrası Fâtımî donanmasını takibe başlayan Venedikliler, el-arîş civarına kadar ulaştılar ve burada rastladıkları Fâtımîlere ait on yedi 396 gemiyi ele geçirdiler. Gemide bulunanların bir kısmı öldürülürken bir kısmı da esir alındı. Haçlı kaynaklarına göre ele geçirilen ganimet büyüktü. Zira gemiler, doğudan gelen mallarla doluydu: savaş aletleri yapımına uygun uzun ve düz keresteler, diğer savaş malzemeleri, altın-gümüş paralar, biber, kimyon ve daha başka baharatlar Doğudaki bu ilk başarıdan sonra Venedikliler, Akkâ da karaya çıktılar Sûr Şehrinin Haçlılar Tarafından Zaptı (7 Temmuz 1124) Şehir için iki isim kullanılır: Sûr ve Tyre 398. Sûr, Suriye nin güneyinde uzanan ve sahil şeridindeki birçok şehrin bağlı olduğu- Phoenicia eyaletinin sınırlarında yer almaktadır. Şehir, Phoenicia eyaletinin metropolü konumundadır. Geniş nüfusu ve 395 Willermus, I, s.548, Fulcherius un anlatımına göre Dogue, Akkâ ya çıktığı sırada Yafa da yaşanan savaşı haber almıştı. Bunun üzerine kendisi, Yafa ya gitmek için hazırlık yaparken diğer gemileri, bahsedildiği üzere Fâtımîleri yanıltmak için önden yollamıştı. Fulcherius Carnotensis, s.221, Steven Runciman, II, s Fulcherius a göre on gemi vardı, Fulcherius Carnotensis, s Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s.114, Bu çatışma, İbn el-esîr e çok muhtasar yansımıştır. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.225, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.488, Süryânî Mihail, Venediklilerin geliş tarihini 30 Mayıs 1123 olarak vermiştir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.73, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.147, W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s , Makrizî nin bir kaydına göre yılında İskenderiye ye Venedik ve Rum gemileri ulaştı. Vuku bulan çarpışmada Fâtımî donanması galip gelerek birkaç gemiyi ele geçirdiler ve birçok esir aldılar. el-makrizî, İtti âz, III, s Sûr şehrini Fenikeliler inşa etmiştir. Soylu, Mor Sûr olarak adlandırılmakla birlikte Sûr, Boğaz, Geçit demektir. İbranicede şehre Soor-Sayda denmektedir. Fulcherius Carnotensis, s.234, Sûr, daha çok Araplar tarafından kullanılırken; Tyre, Grekçedir. İkincisi kurucusunun adından gelmektedir. Eski geleneğe göre Tyras, Nuh un oğlu Japhet in yedinci oğludur. Yani Tyras, Nuh un torunudur. Tyras, bu şehri kurmuş ve kendi adını vermiştir. Bir başka anlatıma göre ise değerli deniz canlılarını (kabuklu deniz canlıları) öğütüp toz haline getirerek mor rengini elde edip bu rengi ilk defa tanıtan Sûrlulardır. Şehir, ismini bu renkten almaktadır. Willermus, II, s.2

120 107 zenginliği yanında bu şehre kutsallık da atfedilmiştir. Sûr un güneyinde Akkâ ve Hafya; kuzeyinde Sidon (Sayda) ve Beyrut; doğusunda ise -daha içte Banyas- bulunmaktadır. Doğal zenginlikleri yönünden yine şehrin haklı bir şöhreti vardır. Neredeyse bir ada konumunda olan şehrin toprakları verimlidir. Tatlı su kaynakları ile bahçeleri ve meyvelikleri burayı çekici kılarken; üretilen güzel ve kaliteli camları ticari yönden şehri önemli kılmaktadır. Örneğin Sûr vazosu, o dönemde meşhur ve aranan bir eşya idi 399. Willermus un tasvirine göre şehir, bir ok atımı mesafede karaya bir şerit ile bağlantısı dışında her yönden su ile çevrilir ki bu da şehre doğal bir savunma sağlamaktadır. Suyla çevrili kısımlar, ayrıca tehlike arz etmektedir. Öyle ki denizde iriliufaklı gizli birçok kaya bulunmaktadır. Bu yöreyi bilmeyen ve şehre denizden yaklaşmak isteyen gemilerin karaya oturması veya parçalanması muhtemeldir. Şehrin tahkimatına gelince; deniz yönünde şehir, yüksek kuleli çifte duvarla çevrilmiştir. Doğuda karaya yaklaşan kısımda birbirine yaklaşan -neredeyse birbirine değecek kadar yakın- yüksek kulelere sahip üçlü bir duvar vardır. Burada geniş dalgakıranlar vardır ki buradan halk, kolayca çift yönlü ulaşım sağlamaktadır. Kuzeydeki girişi, iki kule ile güçlendirilmiştir. Burada şehir duvarlarının içine doğru uzanan liman vardır. Dışarıda ada kıyısında dalgalar şiddetini kaybeder, bu yüzden ada ile kara arasında gemiler için güvenli bir sığınak olur - zira kuzey kısmı, sığınmak için daha az uygundur-. Buranın iç kısımlarında filonun demirlemesine uygun bir yer bulunur 400. Şehir, Fâtımîler için özellikle önemlidir ve Fâtımîler için adeta bir siperdir. Bu yüzden Fâtımîler burayı yiyecek ve silahla çok iyi takviye etmişler, garnizonunu güçlü askerlerle donatmışlardır. Willermus un ifadesiyle Fâtımîler, o sırada ellerinde tuttukları iki şehirden biri olan Sûr, sağlam kalırsa halifeliğin diğer bölümlerinin de güvende olacağına inanmaktaydılar 401. Şehir, pratikte iki hâkime sahipti. Şehrin iki bölümüne sahip olan Fâtımî halifesi yüksek metbû olmakla beraber şehrin diğer kısmı, yardımları karşılığı Dımaşk hâkimi Tuğtigin e verilmişti. Fâtımî halifesi, Tuğtigin in niyetinden şüphelenmekle beraber Tuğtigin, ileride görüleceği üzere kriz anlarında devamlı surette şehre yardıma koşmuştur. Sûr un sosyo-ekonomik yapısına bakıldığında zengin ve asil 399 Willermus, II, s Willermus, II, s.7-9, Şehrin, birbiri arkasına yerleştirilmiş üç-dört kapısı bulunmaktaydı. Deniz tarafında iki yüksek kulesi bulunan kapalı bir kapı vardı ve bunların arasından eski Sidon (Sayda) limanına ulaşılıyordu. Liman, üç taraftan şehrin istihkâmları ile çevrilmişti. Dördüncü tarafta gemilerin demir attığı bir çeşit kemer ile bir duvar vardı. Adeta şehrin içinde bulunan bu liman, iki kule arasına sağlam bir zincir germekle kapatılabiliyordu. E. Honigmann, Sûr, İA, XI, MEB, İstanbul 1979, s Willermus, II, s.7

121 108 birçok vatandaşın varlığı göze çarpar. Bunlar Akdeniz de yaptıkları ticaretle yabancı malları ve değerli eşyaları şehre taşımaktaydılar. Ayrıca Haçlı hâkimiyetine giren sahil şehirlerinden (Kaysâriye, Akkâ, Sayda, Cübeyl, Trablus vd.) de seçkin insanlar bu korunaklı yere gelmişler ve sahip oldukları zenginlikleri buraya taşımışlardı Fâtımîlerin, Tibnîn Kalesine Saldırısı (1107) Haçlıların Sûr ile temasları Kudüs yolculukları esnasında başlamış olmasına rağmen şehri ilk defa kuşatmaları, yılına tesadüf etmektedir. Daha önce Sûr dan, Haçlılar üzerine bir sefer düzenlendiği de bilinmektedir. Sûr konusunda karşımıza çıkacak olan Dımaşk-Mısır yakınlaşması kapsamında Tuğtegin, Haçlı topraklarını tahrip ederken Sûr dan da bir saldırı düzenlenmiş ve Haçlılar zor durumda bırakılmak istenmişti. Buna göre 1107 yılında Haçlıların Sevâd, Havran ve Cebel-i Avf a saldırıp yağmalamaları ve halkın bundan şikâyetlerinin artması üzerine Tuğtigin, çoğunluğunu Türkmenlerin oluşturduğu ordusuyla Sevad a ilerleyip karargâhını burada kurdu. Baudouin in, Sevâd a yürümesi üzerine atabeg de Taberiye yakınlarında bulunan bir Haçlı kalesine saldırdı ve içindekileri katlettikten sonra el-medân a çekildi. Haçlıların takibi üzerine de Zürre ye doğru ilerledi. Fakat savaş yaşanmadı. Tarafların öncüleri savaşa hazırlanmaktayken Haçlılar, önce Taberiye ye oradan da Akkâ ya çekilince atabeg de Dımaşk a çekildi. Atabeg ile eşzamanlı olarak Sûr valisi İzzü l-mülk de derhal Tibnîn 403 Kalesi ne saldırarak dış mahalleleri tahrip etti, insanları kılıçtan geçirdi ve bölgeyi yağmaladı 404. Haçlıların, bu olaya bir karşılık verip vermediği konusunda kaynakta bilgi bulunmamaktadır. Fakat ertesi yıl Haçlılar doğrudan Sûr üzerine yürümüş ve kuşatmışlardır. 402 Willermus, II, s.9, Michaud, şehrin ikiyee ayrıldığını ve Dımaşklılar ile Mısırlılar arasında paylaşıldığını ifade etmektedir. Michaud, I, s Banyas yöresinde, Sûr ve Dımaşk arasında dağlık alanda yer alan bir şehirdir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.151, el-makrizî, İtti az, III, s.37, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.12, el-cevzi, el-muntazam, XVII, s.133, Tuğtigin in, Haçlılara karşı seferi için ayrıca Bkz. Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabekliği (Tugtekinliler), DGBİT, VII, s Aynı yazar, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), s.32, Yukarıda bahsedilen yerlerin Haçlılar tarafından tahribi üzerine Tuğtigin ve İbn Ammâr, Sultan Muhammed Tapar a mektup yazarak içinde bulundukları zor durumu bildirmişler ve yardım istemişlerdi. Bunun üzerine sultan, Çavlı, Seyfü d-devle Sadaka ve Musul emiri Çökürmüş ü Haçlılara karşı savaşmakla görevlendirdi. Fakat emirler arasındaki mücadele buna engel oldu. Seferin kumandanı tayin edildiği anlaşılan Çavlı ya Rahbe ve Fırat Nehri kıyısındaki arazi ikta edilmişti. Çökürmüş, bu duruma olan tepkisi dolayısıyla sefere katılmazken Sadaka, zaten başından beri cihadla ilgilenmedi. Bunun üzerine Çavlı da sefere çıkmak istemedi ve Çökürmüş ile mücadeleye başladı. Tüm bu gelişmeler, Haçlılarla mücadeleyi engelledi ve Trablus a yardım götürülemedi. Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), s.93-94

122 Haçlıların, Sûr un Karşısına Toron Kalesi ni İnşası ( ) Fâtımîlerin hâkimiyetinde bulunan Sûr şehri, Haçlıların ilerlemesine engel teşkil ediyordu. Tankred in, 1101 de Antakya ya gidişinden sonra Taberiye nin idaresine getirilen Hugue de Saint Omer, Sûr a devamlı saldırı halindeydi ve Taberiye-Sûr arasındaki kırk sekiz km. mesafede Müslümanları rahatsız ediyordu. Bahsedilen aralıkta Haçlılar da tehlikeye açıktı zira Müslüman saldırılarında sığınabilecekleri muhkem bir yer bulunmuyordu. Hugue, tüm bu sebeplerle şehre on altı km. mesafede Sûr a bakan dağların tepesinde bir kale yapımına başladı. Bu mevkiinin adı Tibenin olmakla beraber kale, çok yüksekte olduğu için Toron adı verildi. Kale, deniz ile Lübnan Dağları arasında Asher kabilesinin yaşadığı yerde ve Sûr ile Banyas şehirlerine hemen hemen aynı uzaklıktadır. Müstahkem ve stratejik olmasının yanında temiz havası, elverişli iklimi ve verimli toprakları vardır. Kale, Haçlılar için önemli bir kazanç olmuştur 405. Görüldüğü üzere Haçlı kaynağında kalenin, Hugue tarafından inşa edildiği kaydedilmiş ve kral Baudouin den bahsedilmemiştir. Fakat İslam kaynaklarında olayın merkezine Baudouin alınmıştır. Buna göre kral, yılında Sûr a bir sefer düzenlemiş, şehrin yamacına Tell Ma şuka denen mevkie bir kale inşa etmiş ve şehir önünde yaklaşık bir ay kalmıştı. Bunun üzerine şehrin Türk asıllı valisi Sa dü l-mülk Gümüştekin, yedi bin dinar ödemiş ve kuşatmayı kaldırtmıştı Baudouin in İkinci Kez Sûr Şehrini Kuşatması (29 Kasım Nisan 1112) Temmuz 1111 de Baudouin, ödemeyi vaad ettiği vergiyi ödemeyen ve anlaşmalara uymayan Sûr u kuşatmayı planlıyordu. Bu düşüncesi, devlet ileri gelenlerince de uygun bulununca Sûr şehrinin kuşatılmasına karar verildi. Durumu haber alan Sûr valisi İzzü l- Mülk Anuştekin el-efdâlî 407, derhal Tuğtigin in yardımını taleb etti. Albertus un kaydına göre Sûr valisi, Tuğtigin e yollayacağı okçular ve diğer savaşçılar için 20 bin dinar ödeyecekti. İslam kaynakları buna şehrin Tuğtigin e teslimi vaadini eklemekte ve durumun aciliyetine vurgu yapmaktadırlar 408 Bu gelişmeler üzerine Sûr valisi, kendisine ait değerli malları, Dımaşk a yollamış ve burada muhafazasını rica etmişti. Dımaşk a giden 405 Willermus, I, s.469, Steven Runciman, II, s.78, 406 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.159, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.122, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , el- Makrizî, İtti az, III, s.38, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.16, Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s.119, şehrin valisi hakkında Bkz. aynı yazar, Fâtımî Devleti nde Türkler, TTK, Ankara 2009, s Bkz. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti nde Türkler, s Albertus Aquensis, s.827

123 110 kervandaki Rainfred adlı Frank ın, durumu Baudouin e haber vermesiyle kral 200 şövalye ve piyade ile derhal bu kervana saldırdı. Kervandakilerin bir kısmı öldürüldü ve mallar yağmalandı. Muazzam bir ganimet ele geçiren Baudouin, bunun ardından Sûr a hareket etti ve şehri tam donanımlı 10 bin askerle 29 Kasım 1111 de kuşatmaya aldı 409. Şehrin tek avantajı, Tuğtigin in yolladığı 500 okçunun Haçlıların muvasalatından önce şehre girmiş olmasıydı. Fâtımî Devleti nden yardım istendiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Zaten İbn el-kalânisî nin, Sûr halkının el-efdâl umutları tükenmişti kaydı, durumu çok güzel özetlemektedir. Şehir önüne ulaşan Baudouin in ilk işi, şehir civarından kestirdiği hurma ağaçlarıyla barınaklar inşa ettirmek oldu 410. Tuğtigin, Sûr a yardım için yola çıkmış ve Banyas tayken usta okçularından seçme bir birliği göndermişti. Bunlara yolda Sûr ve Cebel-i Amile den gelen piyadeler de eklendi. Tuğtigin, doğrudan Sûr üzerine yürümek yerine Banyas ta ordugâhını kurarak Haçlı topraklarına birlikler sevk etmeyi tercih etti. Amacı, bu sayede Haçlıların, kuşatmayı kaldırmasını sağlamaktı. Gönderdiği birlikler, etrafı yağmalarken kendisi de Sevâd daki el- Habis Kalesi ne yürüdü. Şiddetli bir saldırının ardından kale düştü ve garnizonu kılıçtan geçirildi. Fakat Tuğtigin in bu girişimleri, Haçlıları vazgeçirmedi zira Sûr u kuşatan Haçlılar, iki kuşatma kulesi ile şehre saldırılarını sıklaştırmışlardı. Kuşatma kulelerinin yakılması, ilk akla gelen tedbir idi. Fakat durumun farkında olan Haçlılar, kulelerin etrafını hendeklerle çevirdiler ve daha fazla nöbetçiyle korumaya başladılar 411. İlk çarpışmalarda Haçlıların daha aktif olduğu, kuşatılanların ise ihtiyatı elden bırakmadığı görülmektedir. Fakat şehir garnizonun da tehlikeli çıkışları olmaktaydı. Albertus un kaydına göre kuşatılanlar, doğrudan kralın çadırını hedef alarak saldırıya geçtiler. Bu ani saldırıyla şaşkına dönen Haçlılara özellikle okçuların kayıplar verdirdiği anlaşılmaktadır. Haçlıların toparlanıp savunmaya geçmesi üzerine şehir garnizonu, Haçlı takibinde şehre çekilmek durumunda kaldı. Girişi zorlayan ve şehre dâhil olmayı başaran bir grubun tekrar dışarı atılmasının ardından kapılar kapandı ve Haçlılar, ölü ile yaralılarını toplamaya başladılar Albertus Aquensis, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.178, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.144, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.390, Albertus un kaydına göre Bizans imparatoru bu kuşatma için yardım sözü vermişti fakat Bizans birlikleri, kış şartları dolayısıyla Haçlılara katılamadılar. Albertus Aquensis, s.829, Steven Runciman, II, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.145, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.391, el- Makrizî, İtti az, III, s.49, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.174, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.223, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s Albertus Aquensis, s

124 111 Haçlıların, yeni kuşatma kuleleri inşası ile daha tehlikeli olmaya başlamalarının ardından Sûr valisi İzzü l-mülk, Tuğtigin den yardım isteğini yineledi. Tuğtigin, bunun üzerine valiye bir mektup yazmış ve belirlenecek bir yerde gemi bulundurmalarını, oraya asker yollayacağını bildirmişti. Mektubu taşıyan güvercin, bir Haçlı gemisine indi. Mektubu orada bulunan bir Müslüman okudu ve Haçlılara haber verdi. Bunun üzerine Haçlılar, gemi yollayıp bu Dımaşk askerlerini ele geçirdiler ve öldürdüler 413. Mevsim kış olduğu için orduların durumu önem arz etmektedir. Haçlıların, sert ve kumlu bir arazide yerleştikleri için kış şartlarından çok fazla etkilenmediklerini İbn el-kalânisî den öğrenmekteyiz. Fakat şehre yardıma gelen Tuğtigin in aynı rahatlığı yaşadığı söylenemez. Türkler, Haçlı ordugâhına yaklaşamadıkları için onların erzak ve destek hatlarını kesmekle yetindiler. Bu cümleden olarak Sayda ya ulaşan yolu da Türkler kontrole almışlardı. Fakat bu defa Haçlılar, yardımların denizden gönderilmesi için haber yolladılar. Bunun üzerine Tuğtigin, Sayda nın varoşlarına saldırarak kıyıdaki yirmi kadar gemiyi ateşe verdi ve bu sayede Haçlıları geri çekilmeye zorladı 414. Haçlıların kuşatma kuleleri, kaynaklarda farklı tarif edilmesine rağmen çok büyük ve Müslümanlar için çok tehlikeli olduğu açıktır. Küçük olanı kırk arşın, büyüğü ise yaklaşık elli arşın boyundaydı ve Haçlılar bu iki kuleyi yaklaşık yetmiş beş günde tamamlamışlardı. Bu kuleler, 17 Şubat 1112 de yürütüldüler ve Haçlılar bu sayede daha etkili saldırılar yapmaya başladılar. Müslümanlar ise bu burçlara 8 Mart 1112 de katran ve neftlerle bir saldırı düzenlediler. Küçük olan kule ateşe verildi ve Haçlılar buna müdahale edemediği için kule tamamen yandı. Kuleleri yakma işini İbn el-esîr in ismini kaydetmediği Trabluslu tanınmış bir kişi üzerine almıştı. Haçlı askerlerinin, ateşi söndürmesine engel olmak için üzerlerine pislik dolu çuvallar fırlatılmış ve kuleler bu sayede tahrip edilmişti. Bu arada küçük kuleden kancalarla çekilen yanan odun parçaları ile daha büyük olan kule de tutuşturuldu. Fakat bu esnada vuku bulan gelişmeler bu kulenin kurtulmasını sağladı. Buna göre Müslümanlar, kuleyi yakmaya uğraşırken Haçlıların savaştan çekildikleri yönünde bir haber yayıldı. Bunun üzerine burçlardaki Müslümanlar, çekilmeye başladılar. Haçlıların ani bir saldırısı tam da bu esnada geldi ve burçlardaki askerlerin korumasından mahrum kalıp hazırlıksız yakalanan Müslümanlar, 413 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.145, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.391, Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.37, Steven Runciman, II, s.77, Albertus, Tuğtigin in, Sûr a bağlı araziye girdiğinde yaklaşık 760 Haçlı askerine rastladığını ve bunların neredeyse tamamını katlettiğini haber vermektedir. Fakat bu olay, diğer kaynaklarla teyit olunamamaktadır. Albertus Aquensis, s.835, Steven Runciman, II, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.179, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.23, Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s.848

125 112 kulelerin etrafından uzaklaştırıldı. Yangının söndürülmesinin ardından kule, daha fazla nöbetçiyle korunmaya başlandı 415. Haçlılar, Müslümanların çekilmesinin ardından saldırıya geçtiler ve kulenin etrafına kazdıkları hendekleri doldurarak kuleyi duvarlara yaklaştırmaya başladılar. Müslümanlar ise kulenin yaklaştırıldığı duvarın dibini ateşe vererek kulenin hareketine engel oldular. Kulenin başka bir duvara yaklaştırılmasının ardından koçbaşlarıyla saldırılar devam etti. Duvarların, bu darbelerle zarar gördüğü ve bazı taşların söküldüğü kaydedilmiştir. Fakat garnizonun, bu koçbaşlarının bağlı bulundukları halatları kesmesi üzerine Haçlıların bu girişimi de başarısız oldu. Bu defa kulenin yakılması işine ağırlık verildi. İbn el- Kalânisî nin tarifine göre makaralı bir düzenekle hareket ettirilen büyük bir kiriş sayesinde kulenin üzerine neft dökmek mümkün oldu ve kuleyi alevler kapladı. Haçlıların beyhude çabaları sonrası kule, küle döndü ve Sûr askerlerinin hurucunda bu kuleden silah, zırh vs. birçok ganimet ele geçirildi 416. Büyük kulenin de ateşe verilmesinden sonra Haçlıların umudunun tükendiği görülmektedir. Şehrin önüne inşa ettikleri barınakları ve kıyıdaki gemileri ateşe verdiler. Nihayetinde 10 Nisan 1112 de dört buçuk aydır sürdürdükleri kuşatmayı kaldırarak Akkâ ya çekildiler. Haçlıların çekilişinin ardından Sûrlular, Haçlı karargâhına giderek bulabildiklerini ganimet aldılar. Sûr kuşatması esnasında tarafların kaybını tam olarak tespit etmek mümkün görünmemektedir. Bu konuda yalnızca İbn el-kalânisî, Haçlıların 2 bin, Sûrluların 100 kişi kaybı olduğunu rivayet etmektedir 417. Haçlıların, kuşatmayı kaldırma sebepleri de kaynaklara farklı yansımıştır. İbn el-esîr, kuşatmanın kaldırılmasını hasat mevsiminin yaklaşmasına ve Tuğtigin in, Haçlı topraklarındaki hasada zarar vermesinden korkmalarına bağlamakta iken Albertus, yukarıda bahsedilen Haçlı birliğinin Tuğtigin tarafından imhası sonrası şehre Dımaşk kuvvetlerinin iyice yaklaşmasına 415 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.179, Kulelerin tahribi ile Haçlıların durumu zayıflatılmıştı. Fakat bu sırada şehirden kaçarak Haçlılara sığınan bir grup Müslümanın, şehrin durumunu haber vermesiyle bu avantaj yitirildi. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s , Haçlı kulelerinin tahribi için ayrıca Bkz. Albertus Aquensis, s.833, el-makrizî, İtti az, III, s.48, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.179, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.24, Kuşatılanlar da kuleler ve mancınıklarla kendilerini korudular. Fulcherius ve Willermus un kayıtlarına göre kuşatılanlar Haçlılarınkinden daha yüksek kuleler ile saldırıya geçtiler ve bu kuleler sayesinde Haçlı kulelerini yaktılar. Fulcherius Carnotensis, s.184, Willermus, I, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Fulcherius Carnotensis, s.184, Willermus, I, s , İbn el-esîr, el- Kâmil, IX, s.146, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.392, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.174, Albertus a göre Tuğtigin yolda rastladığı şövalyeleri katletmiş, hızla şehre yaklaşıyordu. Bunu haber alan Baudouin, Türklerin gelişini tehlikeli bulmuş ve durumu riske atmak istemeyerek kuşatmanın kaldırılmasına karar vermişti. Albertus Aquensis, s.835

126 113 yormaktadır. Bu birbirini tamamlayan iki rivayeti, kuşatmanın kaldırılma sebebi olarak düşünmek daha doğru olacaktır 418. Şehir, kuşatmanın kaldırılmasının ardından rahat bir nefes aldı. Valinin, şehri Tuğtigin e teslim etme konusunda verdiği sözü tutmadığını fakat Tuğtigin in de bu konuda herhangi bir talebinin olmadığını İbn el-kalânisî haber vermektedir. Tuğtigin, amacının cihad olduğunu ifade etmiş ve bu konu üzerinde durmamıştır 419. Albertus un kaydına göre kuşatmanın kaldırılmasının akabinde ülkelerine dönmek isteyen 1500 hacı, Sûr şehrinden gelebilecek bir saldırı nedeniyle tedirgin idiler. Hacılar, bu sıkıntıyı dile getirince Baudouin, kafileye emniyet sağlamak için 300 şövalyeyle tekrar Sûr a, şehrin etrafındaki dağlık alana yöneldi. Bu esnada Sûr dan çıkan 500 asker, mezkûr hacılara saldırıp bazılarını katlettiler, bazılarını da esir aldılar. Durumu öğrenen Baudouin, hızlı bir yürüyüşle Müslüman askerlerine yetişti ve kaçan birlikten 200 kişiyi öldürdü. Bu sayede hacılar, kralın korumasında denize açıldılar Sûr Şehrinde Düzenin Sağlanması 1113 yılına gelindiğinde Sûr halkının, hala Haçlı saldırısından endişeli olduğu göze çarpmaktadır. Vali İzzü l-mülk, el-efdâl e haber yollayarak şehrin idaresini Tuğtigin e vermek konusunda fikrini sordu. el-efdâl in de uygun bulması üzerine Tuğtigin e, şehrin idaresini devralması hususunda haberciler yollandı. Haberciler, Banyas a ulaştıklarında Tuğtigin in, Hama da olduğunu ve Haleb hâkimi Rıdvan ile meşgul bulunduğunu öğrendiler. Banyas valisi Seyfü d-devle Mesud, Tuğtigin in dönüşüne kadar Haçlıların, Sûr a bir saldırısından çekindiği için Tuğtigin in naibi Börü nn izni dâhilinde derhal Sûr a 418 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.146, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.392, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.174, Albertus Aquensis, s.835, Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s , İbn el-kesîr in rivayetine göre Haçlıların okları ve teçhizatları tükenmiş; buna karşılık İzzü l-mülk, Tuğtigin den yardım alarak saldırıya geçmişti. Bunun üzerine Haçlılar, zor durumda kalıp çekildiler. İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.213, Anna Komnena nın rivayeti yine diğer kaynaklara uymamaktadır. Yazara göre Bizans ın Kıbrıs valisi, Bertrand a para yardımında bulunmuş ve bu sayede kontu tabîî haline getirmek istemişti. Bu parayı konta verirken de Tankred ile ilişkisi olmamasını şart koşmuştu. Bu haber Baudouin e Sûr u kuşatmaktayken ulaştı ve bu parayı almak istedi. Fakat kuşatma devam ederken hemen harekete geçemedi. Bu arada Sûr halkı, sanki anlaşmak istiyorlarmış gibi görüşmelere başladılar ve bu sürede kuşatma kulelerini yakmak için gerekli hazırlıkları yaptılar. Kuşatma aletlerinin yakılmasının ardından meydana gelen hengâmede altı Haçlı askeri esir alınıp kesilen başları Haçlı harargahına fırlatıldı. Durumları iyice kötüleşen Haçlılar, kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldılar. Anna Komnena, Alexiad, s , Kıbrıs tan gelen yardım ve değerlendirmeler için Bkz. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.181, Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s.848, Geoffrey Hindley, Tuğtigin in Sûr un kendisine teslim edilmemesi karşısında şehri kuşatmayı düşündüğünü fakat bunu sakıncalı bularak böyle bir şey söylediğini ifade etmekte ve Tuğtigin i samimi bulmamaktadır. Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selahaddin, Çev. Süleyman Genç, Doruk Yayınları, İstanbul 2011, s Albertus Aquensis, s.839

127 114 gitti ve idareyi teslim aldı. Tuğtigin de Hama dan dönünce gelişmeleri öğrendi ve şehre yardımcı birlikler gönderdi. Şehirde Türkler hâkim duruma gelmesine rağmen idari olarak bir değişim yaşanmadı ve Fâtımîler adına sikke kesilip hutbe okutulmaya devam edildi. Tuğtigin, el-efdâl e yolladığı haberde önemli olanın, şehrin Haçlılara karşı korunması olduğunu ve her ne zaman Mısır dan bir vali yollanırsa idareyi ona teslim etmeye hazır bulunduğunu bildirdi 421. Türklerin Sûr a yerleşmesi üzerine Haçlılar, artık şehre saldırmanın daha zor olduğunu anlamışlardı. Baudouin, önceki yılki kuşatmanın ardından Akkâ ya gitmişti fakat Sûr a saldırmak konusunda herhangi bir teşebbüste bulunamadı 422. Tuğtigin in Mısır a yolladığı ve durumu özetlediği habere el-efdâl, gayet memnun olmuştu. Şehri takviye etmek için bir filo hazırlayıp erzak, para ve vali Mesûd ile Tuğtigin e sunulacak hediyelerle beraber Sûr a yolladı. Eski Trablus valisi Şemsü d-devle Bedr b. Ebû Tayyib ed-dımaşkî idaresinde filonun, Ağustos 1113 te şehre ulaşmasının ardından şehirde fiyatlar düştü ve istikrarlı bir ortam tesis olundu. Sûr un Türklerle kuvvetlenmesi üzerine Baudouin, anlaşma teklifinde bulundu. Mesûd un da kabul etmesi üzerine huzurlu bir ortam, bir süre için temin edildi ve ticaret kervanları daha emniyetli seyredebildiler Akkâ ile Sûr Arasına Alexandirium Kalesi nin İnşası (1117) Suriye de Fâtımîlerin elinde Askalân ve Sûr dışında başka bir şehir kalmamıştı. Sûr şehrini kontrol altına almak isteyen Baudouin, Kızıldeniz civarına yaptığı sefer dönüşü yakalandığı hastalıktan kurtulunca (1117) Akkâ ile Sûr arasına bir kale inşa ettirdi. Kale, Sûr şehrine sekiz km. uzaklıkta yer almaktaydı ve özellikle su kaynakları yönünden zengindi 424. Scandalion (Alexandirium) olarak bilinen kalenin adının anlamını Fulcherius yanlış olarak Arslan Meydanı olarak kaydetmiştir. Fakat Willermus un açıklamalarına 421 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.182, el-makrizî, İtti az, III, s.51, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.24, Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s Bu sırada Askalân dan Ruzayk kabilesine mensup bir adam, kendi kabilesinden esir olanların bırakılması karşılığında Dımaşk tan Mısır a doğru yola çıkan bir kervanın yerini gösterebileceği teklifiyle Baudouin e geldi. Bahsedilen kervana Azib Geçidi civarında saldırıldı ve malları yağmalandı. Bunun ardından Baudouin tekrar Akkâ ya döndü. İbn el-kalânisî, Zeyl, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , el-makrizî, İtti az, III, s Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s.198, Sayda, Sûr u kuzeyden, Toron Kalesi de doğudan kontrol ediyordu. Alexandirium Kalesi nin inşasıyla da şehir tamamen ablukaya alınmış oldu. Steven Runciman, II, s.81, Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s.121

128 115 göre kale, İskender in Sûr u almak için bir kale yaptırıp adını Alexandirium koyduğu yere inşa edilmişti ve adını buradan almaktaydı Venediklilerle Haçlıların Sûr Şehrini Kuşatmak Üzere Anlaşmaları (1123) Venediklilerin doğuya gelişi ve 1123 te Fâtımî donamasına karşı zafer kazandıkları haberi Kudüs e ulaştı. Bu sırada Kudüs kralı Baudouin esaretteydi. Bu yüzden Kudüs patriği Gormond, kraliyet konnetablı ve procuratoru Guillaume de Bures, chancellor Payens, başpiskoposlar, piskoposlar ve krallık ileri gelenleri adına bir elçilik heyeti, yardım istemek üzere Venediklilere yollandı. Hac görevini yerine getirmek ve Kudüs ileri gelenleriyle görüşmek üzere Venedik Doge u Kudüs e gitti ve 1124 Noel indeki kutlamalarda hazır bulundu. Doge un, yardım talebine olumlu cevap vermesi üzerine Fâtımîlerin elinde bulunan bir kıyı şehrine saldırmak konusunda anlaşma sağlandı. Yani Sûr veya Askalân a bir sefer düzenlenecekti 426. Bu arada Fulcherius, başka bir soruna dikkat çekmektedir. Kralın yokluğunda Kudüs Krallığı müthiş bir ekonomik sıkıntı yaşıyordu. Hatta orduyu donatmak ve harekete geçirmek bile alınan borçlarla mümkün olabildi. Şövalye ve yayalara ödenmek üzere para toplandı fakat bu da yeterli olmayınca Kudüs Kilisesi ndeki değerli eşyalar Venediklilere, verecekleri borçlar karşılığında rehin bırakıldı 427. Zaptı düşünülen iki şehir konusunda fikir ayrılığı yaşanmazken, hangisine sefer düzenleneceği tartışma konusu oldu. Zira Kudüs, Remle, Yafa, Nablus ve civar şehirlerden gelen temsilciler bu şehirlere daha yakın olduğu ve daha az masraflı olacağı için- Askalân a saldırılmasında ısrar ederlerken; Akkâ, Nazareth, Sayda, Beyrut, Taberiye, Cübeyl ve komşu şehirlerin temsilcileri aynı sebeplerle Sûr şehrinde ısrar ettiler. Müslümanların, Sûr dan Haçlı topraklarına saldırıları daha kolay olacağı düşüncesi ağır basmasına rağmen mesele, kura ile çözüme kavuşturuldu ve kuradan Sûr şehrinin yazılı olduğu kâğıt çıktı. Anlaşmanın ardından 20 Ocak 1124 te Kudüs ten hareket eden Haçlılar, Akkâ da toplanırken Venedik filosu da limana demirledi. Her iki tarafın anlaşmaya sadık 425 Willermus, I, s.515, Fulcherius Carnotensis, s Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius Carnotensis, s.232

129 116 kalmak için yemin etmesinin ardından 16 Şubat 1124 te Sûr şehri, karadan ve denizden kuşatıldı 428. Willermus, Venediklilerle yapılan anlaşmanın metnini eserine almıştır yılında yapılan ve Haçlıların aczini gözler önüne seren anlaşmanın önemli maddeleri kısaca şöyledir: -Haçlıların tüm yerleşimlerinde Venediklilerin bir kilisesi ve kendilerine ait bir sokakları olacak, buralar daima vergiden muaf tutulacak, bir meydan, bir fırın ve bir hamam da Venediklilere verilecektir. -Ticari konulara ait olan bir maddeye göre Venedikliler, satış yaparken kendi ölçütartı birimlerini kullanırlarken başkalarından satın aldıkları mallarda kraliyet ölçüleri kullanılacaktır. -Venedikliler, çok geniş bir alanda vergiden muaf tutulacaklardır. Haçlı krallığında hiçbir Venedikli den herhangi bir şehre girerken, oralarda ikamet ederken ve oralardan ayrılırken vergi alınmayacaktır. -Haçlılar, Venediklilere yıllık 300 dinar verecekler ve muhtelif şehirlerde Venediklilere evler hediye edeceklerdir. -Venediklilerin kendi aralarındaki davalara Venedik mahkemeleri bakacak, Venedikli olmayanlarla olan davaları krallık mahkemesinde görülecektir. -Ölen Venedikli'nin malları, vasiyeti olsun veya olmasın Venediklilere kalacak; deniz kazası yaşanması durumunda mallar yine Venedikliler arasında kalacaktır. -Ele geçirilecek Sûr ve Askalân ın, çevresiyle birlikte üçte biri Venediklilere verilecek, sonra ele geçirilecek diğer şehirlerde de Venediklilerin bu üçte birlik hakları gözetilecektir. -Kudüs yetkilileri, eğer kral esaretten dönerse bu anlaşmayı tasdiki konusunda garanti verecekler; başka biri kral olursa tahta çıkma şartı olarak bu anlaşmayı onaylamasını sağlayacaklardır. Bu kabul meselesi, krallıktaki baronlar ve halefleri için de geçerli olacaktır. 428 Willermus, I, s , Fulcherius Carnotensis, s.233, Stevenson, The Crusaders in the East, s.115, Steven Runciman, bu tarihi 15 Şubat olarak kaydetmiştir. Steven Runciman, II, s.138

130 117 Antakya Prinkepsliği, bu şartları kabul ederse Venediklilerin hakları, Antakya Prinkepsliği toraklarında da geçerli olacaktır Sûr Şehrinin Zaptı (1124) Haçlıların Sûr şehrini kuşatmaları, İslam kaynaklarında şehirde yaşanan idari değişim ile bağlantılı bulunmuştur. Zira Haçlıların 505 ( ) yılındaki kuşatmalarında halk, şehri savunmadan aciz kalmış ve Dımaşk hâkimi Tuğtigin den yardım isteyerek bir vali gönderip şehrin idaresini teslim almasını istemişti. Tuğtigin de Seyfü d-devle Mesûd isminde bir valiyi yiyecek ve para ile Sûr a yollamış ve idareyi devralmıştı. Bu süreçte Fâtımî halifesi adına okunan hutbe değiştirilmediği gibi Mesûd un Fâtımîlerle ilişkileri de iyi olmuştu. Mesûd, Fâtımî veziri el-efdâl ile devamlı iletişim halinde olmuş ve Sûr a donanma gönderilerek şehir takviye edilmişti. Bu durum, el- Efdâl in katli sonrasına (516 = ) kadar devam etti. Fakat bu tarihte Sûr a gönderilen donanma kumandanı Mesûd b. Sattâr a Fâtımî halifesi el-âmir, Mesûd u tutuklamasını ve Mısır a yollamasını emretti. Buna gerekçe olarak Sûr halkının Mesûd dan şikâyetçi olması gösterilmekteydi. Neticesinde Mesûd tutuklandı, önce Mısır a sonrasında da Dımaşk a yollandı 430. İşte bu yönetim değişikliği, daha doğrusu Mesûd un Sûr dan ayrılması üzerine Haçlılar, Sûr u ele geçirmek için uygun bir fırsat doğduğuna karar verdiler. Bu değişikliğe Tuğtigin in tepkisi konusunda kaynaklar birbirinden ayrılmaktadır. İbn el-kalânisî, Haçlılar şehri kuşattığı zaman Sûr şehrinin yeni valisinin yardım isteğine Tuğtigin in olumsuz cevap verdiğini kaydederken; İbn el-esîr, yardım vaadinde bulunduğunu nakletmektedir. İbn el-kalânisî ye göre şehrin yeni valisinin, Tuğtigin e bu değişikliğin halkın şikâyetinden kaynaklandığını bildirmesi üzerine Tuğtigin, artık bu işin sorumluluğunun kendinde olmadığını bildirmiş ve kendisine başka yardımlar temin etmesini söylemişti. İbn el-esîr in kaydına göre ise yeni vali, durumu Tuğtigin e açıklamış ve bundan sonrası için de yardımlaşma talebini dile getirmişti. Tuğtigin de valiye olumlu cevap vermiş ve yardım vaadinde bulunmuştu 431. Olayların seyri, İbn el-esîr i haklı çıkarmaktadır. Zira Willermus, kuşatma başladığında şehirde 700 Dımaşk askerinin bulunduğunu haber vermiştir. Yani Tuğtigin, şehre hem asker yardımı yapmış ve hem de kuşatma esnasında görüleceği üzere iki kez 429 Willermus, I, s , W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s Gelen şikâyetlere göre Mesud, halka muhalefet ediyor, onların adetlerini saymıyor ve onlara eziyet ediyordu. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.207, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.228, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.490, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti az, III, s.96, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.228, E. Honigmann, Sûr, İA, XI, s İbn Kalânisî, Zeyl, s.211, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.228, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.490

131 118 şehri ablukadan kurtarmak için bizzat bölgeye gelmiştir. Haçlılar, şehri kuşatmak için hazırlıklarını yaparlarken vali, el-âmir den yardım istedi. el-âmir ise derhal Tuğtigin in yardımını rica etti. Yukarıdaki birbiriyle çelişen rivayetlerin bir devamı olmak üzere yine İbn el-kalânisî, Tuğtigin in şehre bir tek asker dahi yollamadığını yazmış; buna karşılık İbn el-esîr, Tuğtigin in, Sûr a hâkim olup yeterli sayıda asker görevlendirdiğini ve erzak depo ettiğini kaydetmiştir. Tuğtigin in, Fâtımî donanması ile eşzamanlı harekete geçmesi de yine atabeğin bu konuya önem verdiğini göstermektedir 432. Haçlı-Venedik birleşik ordusu, 16 Şubat ta şehir önlerine ulaşmış ve mümkün olabildiğince şehri muhasaraya başlamışlardı. İlk olarak şehir yanındaki meyvelikler ele geçirilmiş; ordugâh, giriş çıkışa tamamen engel olmak için- halka şeklinde kurulmuştu 433. Acil durumlar için tetikte ve biraz açıkta bekleyen bir gemi hariç diğer gemiler limana yakın bir yere konumlandırıldı. Ordugâhı çevrelemek ve korumak için hendek kazılırken Venediklilere ait erzak stokları, kuşatma aleti yapımına uygun malzemeler vs. ordugâha taşındı ve kuşatma aletleri yapacak ustalar toplandı. Kuşatma aleti yapımına Haçlılar ve Venedikliler ayrı ayrı başladılar. Kuşatma makinelerinin, duvardaki savunuculara karşı yakın savaş verilebilecek bir tarzda yapımına özen gösterilirken, şehrin içinin görülebilecek yükseklikte olmasına da dikkat edildi. Çok büyük taşlar fırlatabilen bu aletlerle sonuç alınması öngörülmüştü. Fakat aralıksız surların dövülmesi, başlangıçta kuşatılanları tedirgin ettiyse de bir müddet sonra toparlanan şehir garnizonu, aynı şekilde cevap vermekte gecikmedi. Şehirde inşa edilen büyük mancınıklarla bu defa Haçlı kuleleri taşa tutuldu. Hatta kuşatma aletlerinin bulunduğu yerde kuşatılanlar inisiyatifi ele almış, üstün duruma gelmişlerdi. Şimdi Haçlılar, civarda kalmaya cesaret edemedikleri gibi kuşatma aletlerini korumaktan da aciz kalmışlardı 434. Kuşatılanların da savaş aletleri inşa etmesiyle çatışmalar şiddetlendi. Kuşatma aletleri içindeki Haçlı askerleri, mukabelede bulunmaya çalışırken duvar üzerindeki ve kulelerdeki Müslümanlar, zaman zaman ileriye çıkıp savaşmaya başladılar. Haçlılar, bu defa daha fazla kuşatma kulesiyle saldırmaya ve aralıksız duvarları dövmeye devam ettiler. Bu arada duvarlar yavaş yavaş tahrip olmaya başlamıştı. Öyle ki atılan taşların etkisiyle çıkan tozdan kuşatılanlar, artık Haçlıları göremez olmuşlardı. Atılan taşların surları aşarak 432 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.211, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.228, a. mlf., İslam Tarihi, X, s Willermus, şehrin kuşatılma tarihini 18 Şubat olarak vermiştir. Willermus, II, s.7-9, Fulcherius Carnotensis, s.133, İbn el-kalânisî ve İbn el-esîr ise bu tarihi 518 Rebiyülevvel = Nisan-Mayıs 1124 olarak kaydetmişlerdir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.211, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.228, a. mlf., İslam Tarihi, X, s Willermus, II, s.10, Fulcherius Carnotensis, s.215

132 119 şehrin içine de düştüğü bu şiddetli çarpışma, surlarla sınırlı kalmadı. Şehir garnizonu, zaman zaman ani bir şekilde şehirden çıkıyor ve Haçlılara karşı duvarların dışında da savaş veriyorlardı 435. Surlarda ve kapı önünde günlük çatışmalar devam ederken krallık ileri gelenleri tarafından çağrılmış olan Trablus kontu Pons, bölgeye ulaştı. Onun gelişi, Haçlılara moral olmuş ve güç kazandırmıştır. Şehir halkı için ise yeni bir korku kaynağı oldu. Willermus un kaydına göre bu nazik durumda kuşatılanlara şehirde bulunan 700 Dımaşk süvarisi güç veriyordu. Fakat Sûr halkının savaşçılık özellikleri sınırlıydı ki yazar da onları asil takımı ve savaştan anlamayan efemine karakterli insanlar olarak tarif etmektedir. Halkın tutumunun da etkisiyle Dımaşklılar da zamanla ilgilerini kaybettiler ve savaşın tüm yükünü tek başlarına yüklenmeyeceklerini ilan ettiler. Bunlar da Haçlıların her geçen gün takviyelerle güçlendiğinin, buna karşılık şehirde kaynakların (malzeme, erzak vs.) yavaş yavaş eridiğinin farkındaydılar. Bu Dımaşklı askerler, halka teslim olmaları gibi bir tavsiyede bulunmamakla beraber artık eskisi gibi cesaret de vermiyorlardı. Savaş ise ağırlıklı olarak kapı önünde yaya ve süvariler arasında devam ettiriliyordu 436. Sûr kuşatması devam ederken Askalânlıların Kudüs e saldırıları, Sûr halkını biraz olsun rahatlatabilirdi fakat bu teşebbüsten somut bir sonuç çıkmadı. Askalânlılar, Haçlıların Sûr kuşatmasıyla meşguliyetini avantaja çevirmek ve halkı gafil avlamak istemişlerdi. Nitekim Askalânlıların gelişi, Kudüs halkı için beklenmedik oldu. Tarla ve bağlarda çalışan yaklaşık sekiz Hıristiyan derhal katledildi. Şehirde askeri unsur çok olmamakla beraber Haçlılar yine de Askalânlıları karşıladılar. Willermus, tarafların, üç saat boyunca karşı karşıya beklemekle birlikte Haçlılar, savaşçı unsurları sadece yaya asker olduğu; Askalânlılar da şehre yakın bir yerde savaş vermeyi tehlikeli buldukları için bir çatışma yaşanmadığını ve Askalânlıların geri çekildiğini kaydetmektedir. Fakat Fulcherius, sekiz kişinin öldürüldüğünü haber alan Frank ve Süryânîlerin Askalânlılarla üç saat boyunca çatıştığını ve çok sayıda yaralılarını yanlarına alan Askalânlıların çekildiğini 435 Willermus, II, s Willermus, II, s.11-12, Trablus kontu Pons un gelişi, Haçlılara güç kattı. Trablus, zaten 1109 yılından beri Kudüs ün tabîî idi. Trablus un yardıma gelmesini anlatırken Fulcherius un yaptığı bir değerlendirme, Haçlıların birbiriyle olan ilişkilerine ışık tutmaktadır. Buna göre Sûr kuşatmasına Antakya Prinkepsliğinin bir yardımı dokunmadı. Zira Sûr yüzünden Antakya ve Kudüs kilisesi arasında ihtilaf yaşanmaktaydı. Antakya Prinkepsi, Bizans döneminde Sûr un yönetiminin Antakya ya ait olması dolayısıyla iddia sahibi idi. Kudüs Krallığı ise Papanın verdiği imtiyazları yani bu toprakları Kudüs Krallığı na dâhil etmesini dile getirip şehir üzerinde hak iddia ediyordu. Fulcherius Carnotensis, s , Steven Runciman, II, s.260, Pons un sefere katkısı şüphe götürmez. Onun seferdeki etkin rolüne, diğer liderlerle beraber sancağının teslim olan şehrin burcuna çekilmesi de delalet etmektedir. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s.111, 114

133 120 söylemektedir. Fakat ortak rivayete göre Haçlılar, Askalân birliklerini uzun süre takip edememişler ve kısa mesafede onlara saldırarak kayıp verdirmişlerdi. Willermus a göre kırk kişi öldürülmüş, dört süvari esir alınmış ve on yedi at ele geçirilmişti. Fulcherius a göre ise on yedi kişi katledilmiş, birçok at ele geçirilmiş ve üç süvari de esir alınmıştı 437. Rivayetler birbirini tutmamakla beraber Askalânlıların, bu girişimde maksatlarına ulaştıklarını söylemek zordur. Zira kendilerinin Sûr kuşatmasını düşünerek bu sefere giriştiklerine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Yani Haçlıları, kuşatmayı kaldırmaya zorlayacak geniş çaplı bir hareket değildi. Amaçlarının yağma ve Hıristiyan halka zarar vermek olduğu göz önüne alındığında bunda başaralı olduklarını söylemek de zordur. Sûr kuşatmasına baktığımızda halkın durumunun her geçen gün kötüye gittiğini görüyoruz. Halk ve askerler, aralıksız süren çarpışmalar ve nöbetler dolayısıyla iyice yıpranmışlar, enerjilerini kaybetmişler ve savaş hususunda daha az gayret göstermekteydiler. Buna ek olarak şehrin nüfusu da kalabalıktı. Zira Sûr, önemli toplanma yerlerinden biridir. Haçlı ablukasında kimse dışarı çıkamıyor veya içeri giremiyordu. Bunun doğal bir sonucu olarak bir süre sonra açlık tehlikesi ortaya çıktı. Şehirde erzak hızla tükenmeye başlayınca şehrin valisi, Fâtımî halifesi ile Dımaşk hâkimi Tuğtigin den yardım istemek durumunda kaldı. Gönderilen haberde Haçlıların artan gücü karşısında şehrin güç kaybettiği dile getirilmiş ve açlık riskine vurgu yapılmıştı. Yardım talebi, halkın ümidini yenilese de askerlerin çoğu yaralı ve savaşmaktan aciz durumdaydı. Kaynaklar, bir rakam vermemekle beraber haberi alan Tuğtigin in, kalabalık bir askeri birlikle harekete geçtiğini ve Sûr a yaklaşık altı buçuk km. uzaklıkta, nehir kıyısında ordugâhını kurduğunu kaydetmektedirler. Willermus un kaydından Fâtımîlerin gönderdikleri kuvvet hakkında bir fikir sahibi olmamız zor görünmemektedir. Fakat yazar, herhalde Fâtımîlerin, bu konuya gereken önemi vermediğini vurgulamak istemiştir ki Mısır da olağandan büyük olmayan bir donanma hazırlandı ve sıradan sayıda silahlı adamla donatıldı ifadesini kullanmaktadır. Hazırlanan donanmanın üç gün içinde Sûr a yardıma ulaşacağı haberi, Haçlılara ulaştı. Bu sırada Tuğtiğin de ihtiyatlı bir şekilde hala bekliyordu ki bu da Fâtımî donanmasının şehre ulaşmasına yönelik bir tedbir olmalıdır. Yani Fâtımî donanması geldiğinde Tuğtiğin, kara ordusuyla savaşacak ve bu sayede donanma, engelsizce şehre girebilecekti Willermus, II, s.12-13, Fulcherius Carnotensis, s Willermus, II, s.13-14

134 121 Tuğtigin in planından haberdar olan Haçlılar, tedbir almaya başladılar. İlk olarak Haçlı ordusu üç bölüme ayrıldı. Buna göre tüm şövalyeler ve ücretli yayalar, Trablus kontu Pons ile krallığın yöneticisi ve şurtası William de Bury kumandasında Tuğtigin e karşı çıkacaklar; eğer Dımaşklılarla savaşmak icab ederse bu bölük, Tuğtigin i hareketsiz bırakarak Fâtımî donanmasına muhtemel yardımını önleyeceklerdi. Venedik Doge u, kuvvetleriyle denize açılacak ve eğer rastlarsa Fâtımî donanmasına karşı mücadele verecekti. Krallığın çeşitli yerlerinden kuşatmaya katılanlarla Venediklilerin çoğunlukta olduğu üçüncü bölük ise kuşatma aletlerini koruyacak; kuşatma aletlerindeki savaşçılar yoruldukları zaman kapı önünde çatışmaların devamını temin edeceklerdi. Plan gereğince Pons ve Bury, Tuğtigin e karşı çıktılar ve üç buçuk km. kadar ilerlediler. Bu sırada Tuğtigin, nehri geçme niyetindeydi fakat Haçlıların planını haber aldığı için çatışmaya girmekten çekindi ve ordusuna geri çekilme emri verdi. Venedik Doge u ise filosunu düzenledi ve Sûr dan yaklaşık dokuz buçuk km. uzaklıkta olan Alexandrium a (=Scandalium) doğru yelken açtı. Fakat buraya ulaştığında Tuğtigin in geri döndüğünü haber aldı. Zaten Fâtımî donanması da ortada görünmediği için kuşatmaya geri dönmek için sahile hareket etti 439. Şehir dışında bunlar yaşanırken kuşatılanların, Haçlı kulelerini yakma teşebbüsü başarıya kavuşsa da bu da uzun vadede bir yarar sağlamadı. Şehirden cesur genç bir adamın Haçlı kampına sızıp büyük bir savaş aletini ateşe vermesi, başlangıçta Haçlıları endişeye sevk etti fakat derhal silahlanan Haçlılar, kuleyi söndürmek için yoğun bir uğraş verdiler ve yakalanan genç, şehir halkı önünde idam edildi 440. Fulcherius, şehirden bir grubun çıkarak kuşatma aletlerini ateşe verdiğini kaydederek Willermus tan ayrılmakla beraber bu saldırıda Haçlıların otuz, Müslümanların ise bunun iki katı kayıp verdiğini söylemekle Willermus u tamamlamaktadır 441. Kuşatılanların saldırısı geri püskürtüldükten sonra Haçlılar, daha aktif olmaya başladılar. Kuşatılanların mancınığının yakılması ile işe başlandı. Willermus un bu konudaki rivayetini diğer kaynaklarla teyit edemiyoruz. Zira Fulcherius veya İslam kaynakları bu konuda bir şey söylememişlerdir. Willermus un kaydına göre ise şehirden Haçlıların üzerine taş fırlatmakta ve büyük zararlara sebep olmakta olan büyük mancınığın tahrip edilmesine karar verildi. Fakat bu makineyi nişanlayacak ustalıkta bir asker bulunmamaktaydı. Bu yüzden Antakya dan bu işte uzman Havadic adında bir Ermeni getirildi. Havadic, ustalıkla belirlenen hedeflere isabetli atışlar 439 Willermus, II, s Willermus, II, s Fulcherius Carnotensis, s.242

135 122 yaptı ve kuşatılanların savaş aletlerini tahrip etti. Bu başarının ardından da genel hazineden büyük paralar verilerek onurlandırıldı 442. Sûr kuşatması sürerken Haçlıların morallerini düzelten bir başka gelişme daha yaşandı. Bu olay, Belek in Menbic şehri önünde şehid edilmesiydi 443. Belek in kesilen başı, önce Antakya ya oradan da Sûr a getirildi. Bu haber, Haçlıların moralini epeyce yerine getirmişti. Hatta Pons, Belek in kafasını Haçlı kampına taşıyan askeri, şövalye silahtarlığına terfi ettirdi. Haçlılar, şimdi kuşatmayı daha şevkli devam ettiriyorlardı. Kuşatılanlara baktığımızda ise şehirde açlığın artık net bir şekilde hissedildiğini ve halkın savunmayı iyice gevşettiğini görmekteyiz 444. Bu sırada Fulcherius un, 22 Mayıs 1124 e tarihlediği bir olayda beş Venedik askeri, iki Müslümanı öldürerek surların yakınında bulunan bir evi yağmaladılar ve küçük bir ganimet ele geçirdiler. Fakat daha sonra şehirden çıkan birkaç asker, Hçılara ait bir kayığı ele geçirdiler 445. Sûr kuşatmasında bunlar yaşanırken Kudüs civarına Askalânlıların, ikinci bir saldırısı gerçekleşti. Krallık ordusunun Sûr kuşatmasıyla meşgul olmasından dolayı Haçlı toprakları savunmasız ve saldırıya açıktı. Bunun bilincinde olan Askalânlılar, ellerinden geldiğince Haçlılara zarar verme gayretindeydiler. Askalân kuvvetleri, Judea bölgesine ilerleyip -Mahumaria olarak bilinen ve Kudüs ün kuzeyine sekiz km. uzaklıkta bulunanel-bîre Köyü ne ani bir baskın düzenlediler ve köyü zorla ele geçirip halkın çoğunu kılıçtan geçirdiler. Fakat yaşlılar, kadın ve çocuklarla beraber kuleye çekildikleri için bunlar hayatlarını kurtarabildiler. Bunun üzerine Askalânlılar bölgeye yayılıp rastladıkları Hıristiyanları öldürdü veya esir aldılar Willermus, II, s Belek in ölümle sonuçlanan Menbic kuşatması hakkında hemen bütün kaynaklarda bilgi bulunmaktadır. Haçlı ve İslam kayakları, onun ölüm şeklini farklı anlatırlar fakat önemli olan husus, korkulu rüyaları olan Belek in ölümüyle Haçlıların moral buldukları ve kuşatmayı daha da şiddetlendirdikleridir. Belek in ölümü hakkında Bkz. Willermus, II, s.16, Fulcherius Carnotensis, s , Urfalı Mateos, Vakayiname, s , İbn el-adim, Zübdet el-haleb, s , el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.169, Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, II, ( ), s Willermus, II, s Fulcherius Carnotensis, s.243, Kayığın, Sûrlular tarafından ele geçirilmesini, Willermus detaylandırmaktadır. Buna göre şehirden çıkan genç ve yüzme konusunda iyi bir adam, ihtiyat için orada bekleyen gemiye kadar yüzdü ve yanında getirdiği halatları gemilere (kayık veya sandal olmalı) bağladı. Bu esnada gemide bulunan gözcü, bunu görüp alarm verdi ve Haçlılar sahile koşuştular. Fakat Haçlılar daha durumun ne olduğu anlayamamışlardı ve onlar ne yapacaklarına henüz karar veremeden adam, gemileri şehrin içine çekti. Haçlı gemisinde koruma olarak beş asker görevlendirilmişti. Bunlardan biri öldürülürken diğer dördü gemiden atlayarak hayatlarını kurtardılar. Willermus, II, s Fulcherius Carnotensis, s.243, Willermus, bu köyün adını Bilin olarak kaydetmiştir. Willermus, II, s.17-18

136 123 Sûr da dayanma sınırlarını aşan bir açlık yaşanmaktaydı. Vali, şehir ileri gelenleri ve halktan insanlar toplanarak bu sefaleti nasıl bitirebilecekleri üzerine görüşmeye başladılar. Tartışmaların ardından yardım ümidi olmayan bu durumda ölmeyi beklemektense teslim olmaya karar verildi. Bu kritik durumda Tuğtigin, tekrar harekete geçti ve daha önce ordugâhını kurduğu yere indi 447. Tuğtigin in gelişi, Haçlıları endişelendirse de kuşatmayı tüm hızıyla devam ettirerek kapı önünde olması muhtemel bir savaş için hazırlıklarını tamamladılar 448. Haçlılar, savaşmaya hazırlanırken Tuğtigin in elçileri Haçlı karargâhına geldiler. Willermus un kaydına göre elçiler, uzlaşmacı bir dille Tuğtigin in tekliflerini ilettiler. Haçlıların, kendi aralarında teklifleri değerlendirmesinin ardından nihayet anlaşma sağlandı. Anlaşmaya göre; gitmek isteyenler serbestçe eş, çocuk ve tüm mallarıyla gidecekler; kalmak isteyenler evlerinde güven içinde kalacaklardı. Anlaşmanın ardından şehir kapısı üzerindeki burca Haçlı kralının, Green Tower denen yere Venedik Dogue nin ve Tranaria Burcu na (Tower) da Pons un bayrakları çekildi 449. Haçlı kaynaklarının ifadesine göre teslim olan halk, şehirden çıktı. Bunlar, Haçlı ordugâhını gezdiler ve burada Haçlıların kuşatma aletlerini inceleyip aletler hakkında bilgi aldılar. Bu arada şehre giren Haçlılar, hayranlıklarını gizleyememişlerdi. Şehrin tahkimatları, sağlam binaları, yüksek kuleleri ve giriş-çıkışa izin vermeyen limanını çok beğendiler. Şehrin teslim olmasını kolaylaştıran açlık, şimdi daha iyi anlaşıldı zira Haçlılar şehirde sadece beş ölçek buğday bulabilmişlerdi. Sûr şehrinin ele geçirilmesi, Haçlılar açısından fevkalade bir kazanımdı. Şehir üç kısma ayrıldı; bunlardan ikisi Haçlılara ait olurken bir kısmı da anlaşma gereği Venediklilere bırakıldı. Bu sayede Haçlılar, Sûr şehrini 8 Temmuz 1124 te ele geçirdiler Willermus, II, s.18, Tuğtigin, Haçlıların kuşatmayı kaldıracaklarını düşünerek Banyas a indi fakat Haçlılar kuşatmayı bırakmadılar. Tuğtigin, buradan Mısır a haber gönderip yardım istedi fakat Fâtımîler herhangi bir yardımda bulunmadı. Bunun üzerine Tuğtigin de şehirdekileri en azından sağ kurtarmak için Haçlılarla anlaşma yoluna gitti. İbn Kalânisî, Zeyl, s.211, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s.491, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.175, Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, s Willermus, II, s Willermus, II, s.19, İslam kaynakları da teslim olma şartları konusunda Hıristiyan kaynaklarıyla mutabıktır. İbn Kalânisî, Zeyl, s.211, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s.491, Ayrıca Bkz, Urfalı Mateos, Vakayiname, s Fulcherius Carnotensis, s.144, Willermus, şehrin zapt tarihini 29 Haziran 1124 olarak kaydederken Willermus, II, s.20-21, İbn el-kalânisî, İbn Esir ve Sıbt İbn el-cevzî 8 Temmuz 1124 tarihini, İbn Kalânisî, Zeyl, s.211, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.70, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.229, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.491, Makrizî ise 28 Temmuz 1124 el-makrizî, İtti az, III, s.107 tarihini vermişlerdir. Abû l- Farac, şehrin alınışını yanlış olarak 1126 yılı vermekle beraber Venediklilerin katılımıyla şehir kuşatılırken Kudüs kralının da yardıma gelmesi sonrası şehrin alındığını kaydetmektedir ki bu sırada Kudüs kralı esarette bulunuyordu. Abu l-farac, II, s , Süryânî Mihail, Abûl-Farac ı tekrar etmiştir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.86-87, Venediklilere verilen yer, şehir içinden

137 124 Her ne kadar Tuğtigin, şehre yardıma gelmişse de onun çabası, şehri kurtarmaya yetmedi. Şehir civarındaki arazinin Haçlıların elinde olması da şehrin zaptını kolaylaştırmıştı. Zira Sûr şehrinin yanındaki korunaklı kaleleri ve arazileriyle Lübnan (Lebanon) yakınlarına kadar uzanan- tüm dağlık yerler, güçlü bir asil olan ve dağlarda yaşayan Humphrey of Toron un eline geçmişti. Bu adam, Sûr a dört veya sekiz km. mesafedeki yerlerin tartışmasız hâkimiydi ve burada bulunan kalesinden Sûr üzerine ani saldırılar düzenlemekteydi. Ayrıca bahsedilen yerlerde Taberiye hâkiminin, Bury nin, Urfa kontu Joscelin in geniş mülkleri de bulunmaktaydı. Bunlar da aynı şekilde Sûr halkına tehlikeli pusular kurup zarar vermekteydiler. Tüm bunlara güneyde I. Baudouin in, Scandalium adında bir kale yaptırdığını da eklemek gerekir. Buralardan tekrarlanan saldırılarda şehir, yoğun şekilde baskıya tabi tutuluyordu. Şehir, daha Fâtımîlerin elindeyken (1122) bu kuşatmada ölen Odo, Sûr a metropoliten atanmıştı 451. Sûr un ele geçirildiği haberi ulaştığı sırada Kudüs te olan Fulcherius, halkın sevincini ve kutlamaları tasvir etmekte ve bu sevinci Kudüs, bir anne gibi kızı Sûr için sevindi ve onu uygun olduğu üzere tahtının sağına oturttu şeklinde dile getirmektedir Şehrin, Haçlılar tarafın zaptı, Müslümanlar içinse büyük bir zaaftır. Çünkü Sûr, Suriye sahilindeki en müstahkem ve stratejik şehirdi. Bu kuşatma, aynı zamanda Fâtımîler ile Selçuklu Devleti ne bağlı Tuğtigin arasında ilk ittifakın yaşanmasına da vesile olmuştu. Fakat bu ittifak, şehrin düşmesi ile amacına ulaşamadı Fâtımî Donanmasının Yenilgisi (1125) ve Sonrasında Beyrut un Fâtımîler Tarafından Yağmalaması (1126) 1125 yılında Fâtımîlerin, yıllık olağan yardımları Askalân a ulaştı. Willermus un her fırsatta vurguladığı üzere şehir, yılda birkaç kez Mısır dan yollanan yardımlarla güçlendiriliyordu. Böylece erzak ve malzeme sıkıntısı çekmeyen Askalânlılar, Haçlılara saldırıyor ve kurdukları pusularla hacılara zarar veriyorlardı. Fulcherius un anlatımına göre Baudouin, 1125 yılı yazında Suriye içlerine bir sefer düzenlemiş ve zengin üç köyü yağmalamıştı. Bu akın sonrasında da Askalân a yöneldi. İlk olarak Askalân kuvvetleri harekete geçti. Haçlı öncüleri, Askalânlıların önünden çekilerek bunları şehirden uzaklaştırdılar ve Baudouin in pusu kurduğu mevkiye çektiler. Burada pusuya düşürülen limanın yakınına kadar uzanıyordu. Fulcherius Carnotensis, s.247, Stevenson, The Crusaders in the East, s , Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.151, Steven Runciman, bu tarihi 7 Temmuz olarak vermiştir. Steven Runciman, II, s Willermus, II, s.19-20, Fulcherius Carnotensis, s Fulcherius Carnotensis, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.229, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.491, Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s.122, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.470

138 125 Askalânlılardan kırk kişi öldürüldü ve diğerleri yoğun bir Haçlı baskısı altında şehre çekildiler. Fulchrius, sayı vermemekle beraber Haçlı askerlerinin az olduğunu ve eğer sayıları fazla olsa idi şehrin düşebileceğini dile getirmektedir 454. Ertesi yıl, Fâtımî ordusunun yolda olduğu haberi ulşmasına rağmen Baudouin, Kuzey Suriye ye hareket etti. Zira bu sırada Aksungur el-porsûkî, Esârib Kalesi ni muhasaraya başlamıştı. Bu yüzden Baudouin, Porsukî yi daha tehlikeli buldu ve Esârib e yöneldi. Bu arada bahsedilen Fâtımî donanması ise Farma-Askalân-Yafa-Kaysâriye-Akkâ- Sûr-Sayda istikametinde ilerleyerek bölgeyi araştırdı ve Haçlılara zarar vermek için fırsat aradı. Fakat kaynaklar, bu güzergâhta Fâtımîlerin herhangi bir tahribinden bahsetmemektedir. Sonrasında Fâtımî donanması, Beyrut a ani bir saldırı düzenledi. Beyrutluların, burada bulunan hacılarla beraber Fâtımîlere karşı iyi bir savunmada bulunmasıyla Fâtımîler, Beyrutlulara karşı üstünlük sağlayamadılar. Beyrut önlerinden ayrılarak önce Trablus a sonra da Kıbrıs a yöneldiler 455. Fulcherius un kaydına göre Fâtımî donanması, yolculuk boyunca açlık ve tatlı su bulamama yüzünden yıpranmıştı. Beyrut saldırısında ise şiddetli bir direnişle karşılaşınca 130 ölü bırakarak geri çekilmek zorunda kaldılar. Fulcherius, 5 binden fazla askerin bulunduğunu kaydettiği donanmanın, yirmi iki kadırga ve elli üç farklı tür gemiden oluştuğunu haber verirken; Willermus bu rakamı yirmi dört gemi olarak kaydetmiştir Fulcherius Carnotensis, s.258, Willermus, I, s.26, Stevenson, The Crusaders in the East, s.117, Steven Runciman, II, s Fulcherius Carnotensis, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s.119, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, s.230, Steven Runciman, II, s Fulcherius Carnotensis, s.271, Willermus, I, s.32, Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.151

139 126

140 127 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİNE KADAR FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 3.1.EL-HÂFIZ Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) el-âmir Bi-Ahkâmillâh ın 7 Ekim 1130 günü öldürülmesi, Fâtımî Devleti ni yeni bir kriz ortamına sürükledi. el-âmir, veliaht bırakmadan öldüğü için yerine amcasının oğlu el-meymûn Abdülmecîd vekâleten geçti. Bu sırada el-âmir in eşlerinden biri hamile olduğu için doğum gerçekleşinceye kadar el-meymûn, işleri yürütecekti. Doğacak çocuk erkek olursa ona halife olarak biat edilecek ve el-meymûn da onun naibi olacaktı 457. el- Meymûn, iktidarı ele alınca vezirliğe Ebû Ali Ahmed b. el-efdâl i getirdi. Fakat Ebû Ali, idareye hâkim olarak devleti, tek başına idare etmeye başladı ve el-meymûn un hareketlerini kısıtladı. Ebû Ali, beklenen imam adına hutbe okutuyor ve devlet işlerine el- Meymûn u karıştırmıyordu. Nihayetinde Ebû Ali, 8 Aralık 1131 de öldürülünce el- Meymûn a halife olarak biat edildi ve el-hâfız li-dînillâh lakabı verildi 458. Başa geçen el-hâfız, Ebû l-feth Yânis i veziri tayin etti fakat bir müddet sonra Yânis in aşırı güçlenmesini bir tehdit olarak algılamaya başladı ve neticesinde Yânis, 7 Kasım 1132 tarihinde zehirlenerek öldürüldü. Yerine el-hâfız ın oğlu Hasan vezir tayin edildi 459. Yeni vezir Hasan, kan dökmekten çekinmeyen bir insan olarak ön plana çıkar. Hatta el-hâfız, Ebû Ali taraftarlarından intikam almasını söylediğinde o kadar ileri gitti ki el-hâfız dahi kendisinden çekinmeye başladı. Hasan, idareye hâkim oldu ve Mısır ileri 457 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.255, a. mlf, İslam Tarihi, X, s.525, el-makrizî, İtti âz, III, s.137, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.231, İbn Hallikân, Vefeyât, III, s.235, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.192, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.91-92, ed-devâdârî, Kenz e-durer, VII, s el-âmir in öldürülmeden önce Ebû el-kâsım Tayyib adında bir oğlunun dünyaya geldiği, bu çocuğun veliaht tayin edildiği ve el-hâfız ın bu çocuğu gizlediği yönündeki rivayetler bu defa Fâtımî akidesinde Tayyibiyye- Hafıziyye olarak yeni bir bölünmeye neden oldu. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.208, Ahmet Güner, Hâfız Lidinillah, DİA, XV, Ankara 1997, s.108, Abdülmecîd, Emanetçi İmam olarak el- Âmir in eşi doğum yapıncaya kadar devlet idaresine getirildi. Yani kendisine doğumu beklenen imamın kefili olarak biat edilmişti. Eymen Fuâd Seyyid, Fâtımîler, DİA, XII, s.232, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el- Fâtımiyye fî Mısır, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s. 261, a. mlf, İslam Tarihi, X, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , 143, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el- Ereb, XXVIII, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.92-93, Azîmî, Tarih, s.66, Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, III, s.5-6, el-yâfîi, Mir at el-cinân, III, s.191, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s , İbn el-imâd, Şezerâet ez-zeheb, VI, s , Ahmet Güner, Hâfız Lidinillah, DİA, XV, s.108, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf, İslam Tarihi, X, s.531, el-makrizî, İtti âz, III, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.234, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.194, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.6, Azîmî, Tarih, s.66, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.93, Farhad Daftary, İsmaililer, s

141 128 gelenlerine de zulmetmeye, onları öldürmeye başladı. Mısır ileri gelenlerinin şikâyetleri ve halifeyi tehditleri üzerine el-hâfız çaresiz, oğlunu zehirleterek ortadan kaldırmak zorunda kaldı 460. Hasan ın yerine Hıristiyan asıllı Emir Tâcü d-devle Behrâm tayin edildi ki onun vezareti zamanının en belirgin özelliği devlette Ermenilerin çokça istihdam edilmesidir. Behrâm, Ermeni asıllı bir Hıristiyan idi. İdareyi ele aldı, Müslümanları görevlerinden alıp yerlerine Ermenileri tayin etti ve Ermeniler, Müslüman halka kötü davranmaya başladılar. Rıdvân b. Velehşâ, bu durumdan rahatsız oldu, etrafına topladığı kalabalıkla Kahire üzerine yürüdü. Behrâm ise savaşmadan Yukarı Mısır a kaçıp (Şubat-Mart 1137) Asvan şehrine gitti fakat şehre alınmadı. Sudanlılar, Ermenilerin pek çoğunu öldürdüler. Asvan a giremeyen Behrâm, Halifeye haber yolladı ve eman diledi. Kahire ye dönünce de sarayda hapsedildi 461. Vezirliğe getirilen Rıdvân ile halifenin arası bir müddet sonra bozuldu. 15 Haziran 1139 da halkın ayaklanması üzerine Rıdvân, kaçmak zorunda kaldı. Suriye den asker toplamak üzere yola çıkan Rıdvân, İbn Massâl ın araya girmesiyle geri döndü 462. Rıdvân ın kaçışından sonra Behrâm tekrar vezir ilan edildi fakat bir yıl sonra 1140 yılında öldü 463. Rıdvân, yılında hapsedildiği saraydan kaçıp topladığı askerlerle Tolunoğlu Cami yanında halifenin adamlarıyla savaşa girdi fakat yenildi ve öldürüldü İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf, İslam Tarihi, X, s.31-32, el-makrizî, İtti âz, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn el-kalânisî, bu dönemde halife ile vezir Hasan arasındaki sorunların askerlerin bölünmesine ve Şîî-Sünnî çatışmasına sebep olduğunu kaydetmektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.242, Safedî ise Hasan ın kan dökmekte ileri gittiğini zira Ehlisünnete meyli olduğunu rivayet etmektedir. es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, XII, s.59, Azîmî, Tarih, s.71, Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, III, s.9, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.93, el-yâfîi, Mir at el-cinân, III, s.195, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf, İslam Tarihi, XI, s.51-52, el-makrizî, İtti âz, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.11, İbn Haldûn, Kitâb el- İber, IV, s.94, İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , İbn el-kalânisî de vezirin Hıristiyan yanlısı bir politika izlemesi sonucu olayların çıktığını haber vermektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.262, ed- Devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s Rıdvân ın kaçmasına sebep olan olay, güçlenmesinin yanında Sünnî yanlısı bir politika takip etmesidir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.297, a. mlf, İslam Tarihi, XI, s.52-53, el-makrizî, İtti âz, III, s , , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.94, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.270, , Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.56-59, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , Rıdvan ın sonunu hazırlayan olaylardan biri de el-hâfız'ın meşrû halife olmayıp sadece onun vekili olduğunu söylemesi ve fakihlerden onun azli için fetva almak istemesidir. Fakat fakihler bu fetvayı vermemişlerdir. Ahmet Güner, Hâfız Lidinillah, DİA, XV, s en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.200, el-makrizî, İtti âz, III, s.175, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s el-makrizî, İtti âz, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.199, İbn el-kalânisî, Zeyl, 296, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.272, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.12, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.94-95, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.527, Usâme nin kaydına göre Rıdvân ı Sudanlı bir asker öldürdükten

142 129 Yaşanan kıtlık ve veba 465 ile Nizâr ın oğlu olduğunu iddia eden birinin isyanı, el-hâfız döneminin öne çıkan diğer olaylarıdır 466. Halifeliğini vezirlerin tahakkümü altında geçiren el-hâfız, Ekim-Kasım 1149 da öldü 467. Kaynaklar el verdiği kadarıyla el-hâfız zamanında Fâtımî-Haçlı ilişkileri birkaç başlıkta toplanabilir. Bu dönemde Haçlılara karşı etkili bir mücadele verildiğini söyleyemeyiz. Bunun temel nedeni, Fâtımîlerin dâhili olaylarının mücadeleye fırsat vermemesidir. İstikrarın kaybolduğu bir dönem olmasına rağmen Askalân ın takviyesinde bir ihmal görülmemektedir. Bu arada Fâtımîlerin eskisi gibi güçlü olmadığını da gözden kaçırmamak gerekmektedir. Belki bunun da etkisiyle bu dönemde Nûreddîn ile ilişkilerde bir yoğunluk göze çarpmaktadır. Müslümanların kendi aralarında zaman zaman birleşmeleri vaki idi. Fakat Haçlıların, yaşadığı anlaşmazlıklarda Fâtımîlere yaklaştıkları da görülmüştür. Mesela 1132 yılında vukua gelen olayda Yafa kontu Hugue, Askalân a sığınarak Fâtımîlerin yardımını talep etmişti. Willermus un verdiği bilgiye II. Baudouin, babasından kalan miras olmak üzere II. Hugue de Puiset adındaki asile Yafa yı vermişti yılında Hugue, Eustache Garnier in dul karısı Emma ile evlendi fakat üvey oğulları kendisinden nefret etmekteydiler. Bu arada Fulk ile evlenmiş olan kraliçe Melisende nin Hugue ile olan yakınlığı dedikodulara sebep olmaktaydı ve bir süre sonra kral ile Hugue nin de arası açıldı yılına gelindiğinde Hugue nin üvey oğlu Gautier Garnier, bir toplantıda üvey babasını, krala suikast hazırlamakla suçladı ve düelloya davet etti. Bunun üzerine Hugue, düelloya çıkmayarak Askalân a kaçtı ve Fâtımîlere sığındı. Hugue nin en önemli destekçileri Ibelin hâkimi ve Yafa konnetablı Balian idi. Askalânlılar, Hugue yi Yafa ya götürdükleri sırada Kudüs ten yollanan ordu da şehre ulaşmış bulunuyordu. Kudüs ordusunu gören Balian, kontu yalnız bırakarak çekildi. Bunun üzerine Askalân kuvvetleri de kendisini yalnız bıraktı yılında gerçekleşen bu olay, o zamanlar için bir sonra Mısırlılar, cesedini parçalamışlar ve şecaat gösterisi olarak onun etinden yemişlerdi. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.276, Azîmî, Tarih, s.81, el-makrizî, İtti âz, III, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.302, el-makrizî, İtti âz, III, s.186, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.361, a. mlf, İslam Tarihi, XI, s.128, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.308, el-makrizî, İtti âz, III, s.189, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.201, İbn Hallikân, Vefeyât, III, s.237, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.21, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.95, el- Yâfîi, Mir at el-cinân, III, s.216, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.552, İbn el-imâd, Şezerâet ez-zeheb, VI, s Willermus, II, s.72-73, Steven Runciman, II, s

143 130 istisnadır. Mısır için mücadeleler başlayıncaya kadar başka bir örneği bulunmamaktadır. Fakat devletler arasında ateşkes dönemleri yaşanmıştır Fâtımîlerin, Nûreddîn ile Haçlılara Karşı İttifak Girişimleri el-hâfız döneminde Nûreddîn ve Dımaşk hâkimi Muîneddîn e Mısır dan elçiler yollanmış, karşılıklı hediyeler sunulmuş ve bir manada taraflar, birbirlerini Haçlılara karşı cihada teşvik etmişlerdir. Bu konuda kaynaklara yansıyan kayıtlar açık olmamakla beraber bu elçi teatisi ile amaçlananın, Haçlılara karşı yardımlaşma olduğuna hükmedebiliriz. İbn el-kalânisî nin kaydına göre 19 Eylül 1147 de el-hâfız ın elçileri, Dımaşk a Muîneddîn e hediyelerle geldiler 469. Fakat elçi heyetinin getirdiği mesaj veya konuşulan konular hakkında kaynakta herhangi bir kayıt yer almamıştır. Ancak Haçlı topraklarına tarafların eşzamanlı gerçekleştirecekleri saldırılar hakkında konuşulmuş olması muhtemeldir. Çünkü Fâtımî donanması harekete geçtiğinde Dımşak tan kara yoluyla gerçekleşecek bir saldırı, Haçlıları zor duruma sokabilirdi Haçlıların Askalân a Saldırısı (1141) Askalân, sahildeki tek Fâtımî ve Haçlı toprakları ortasındaki tek Müslüman şehri olması dolayısıyla el-hâfız zamanında da Haçlıların hedefi olmuştur. Askalân ve civarına yapılan ve İslam kaynaklarına çok kısa bir şekilde yansıyan bu saldırı, Nisan-Mayıs 1141 de gerçekleşmişti. Fakat Askalân kuvvetleri, bu Haçlı saldırısına aynı şekilde karşılık verdiler ve yaşanan mücadelede Haçlıları mağlup ettiler 470. Bu konuda Haçlı kayaklarında bir kaydın yer almaması bizi olayın detaylarından yoksun bırakmaktadır. Bu bağlamda tarafların kuvvetleri, kayıpları ve çatışmanın gerçekleştiği yer konusunda herhangi bir bilgiye sahip olamıyoruz Askalân ın Takviye Edilmesi Rıdvân, vezirliğe geldikten sonra Hıristiyanların nüfuzunu azaltarak Müslümanlara ağırlık vermeye başlamıştı. Mısır da içişlerini düzene koymaya çalışan Rıdvan, Haçlılara karşı Askalân ı da ihmal etmeyerek buraya erzak ve malzeme yollamış ve şehri desteklemiştir. Hatta Rıdvân ın, Haçlılara karşı sefere çıkacağı da söylenmekteydi fakat bu düşüncesini hayata geçiremedi 471. Bunun nedeni, halife ile arasının zamanla bozulması ve daha ihtiyatlı davranarak devlet idaresinde etkinliğini kaybetmek istememesi olmalıdır. Zira 1137 de vezirliğe gelen Rıdvân, 1139 yılında halkın ayaklanması sonucu ülkeden kaçmak zorunda kalmıştı. Askalân ın, Mısır dan desteklenmesi konusunda Makrizî nin 469 İbn Kalânisî, Zeyl, s.295, el-makrizî, İtti âz, III, s İbn Kalânisî, Zeyl, s.273, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.318, a. mlf, İslam Tarihi, XI, s el-makrizî, İtti âz, III, s , Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s.268

144 131 kaydı önemlidir. Daha önce bahsedildiği üzere Fâtımîler, Askalân ı yılda üç veya dört kez gönderdikleri silah, erzak ve askerle destekliyorlardı. Ayrıca buraya gönderilen emir ve askerlere iyi bir para ödeniyor ve bunların sıkıntı yaşamadan, şehirle meşgul olmaları sağlanıyordu EZ-ZÂFİR Bİ-EMRİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) el-hâfız, 1149 yılında ölünce yerine oğlu ez-zâfir geçti ve vezirliğe de İbn Massâl getirildi. İbn Massâl, henüz kırk günlük vezir iken Sudanlı bazı bozguncuları yakalamak için Kahire dışında bulunduğu bir sırada el-âdil b. İbn Salâr, harekete geçti ve vezirliği ele geçirdi. İbn Massâl, İbn Salâr ın üvey oğlu Abbas tarafından yenilgiye uğratıldı ve öldürüldü (15 Şubat 1150) 473. Aşağıda detayları görüleceği üzere İbn Salâr, Askalân ı kuşatan Haçlılara karşı bir donanma hazırlığındayken üvey oğlu Abbas tarafından Usâme b. Munkız ın tavsiyeleri ve halifenin onayı ile- öldürüldü ve Abbas vezir oldu 474. İbn Salâr ın katli sonrasında vezirlik makamına geçen Abbas, oğlu Nasr ile halifenin yakınlığının dedikodulara sebep olmasından rahatsızdı. Bu rahatsızlığı, İbn Salâr ın öldürülmesinde büyük payı olan Usâme de çok ustaca kullanmıştır. Zira Mısırlı emir ve askerler, olayın iç yüzünü bildiklerinden Usâme yi öldürmeyi planlıyorlardı. Bu zor durumdan kurtulmak isteyen Usâme, Abbas a geldi ve halife ile oğlu Nasr hakkında çıkan dedikoduları hatırlatarak halifeyi öldürmenin zorunluluğu konusunda onu ikna etti. Abbas, durumu oğlu Nasr a anlattı ve halifenin öldürülmesine karar verildi. Halifeyi öldürme işini Nasr üstlendi. Nasr, halifeye giderek onu kendi evine ziyafete davet etti ve yanına fazla adam almamasını söyledi. Yanında çok az hizmetçisiyle gelen halifeyi, Nasr öldürdü ve eve gömdü. Sadece küçük bir hizmetçi, saklanarak bu cinayetten kurtuldu. Ertesi sabah Abbas, saraya giderek hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi halifeyle görüşmek istedi. Halife aranırken Nasr ın evinden kurtulan hizmetçi gelerek durumu haber verdi. Bunun üzerine Abbas, halifenin kendi adamları, bir tuzak kurmuş olabilirler diyerek sarayı 472 el-makrizî, İtti âz, III, s.190, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.31-33, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.361, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn Kalânisî, Zeyl, s.311, el-makrizî, İtti âz, III, s.193, , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.287, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, I, s.237, Ebû Şâme, Kitâb er- Ravzateyn, I, s.253, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.43-45, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.160, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.287, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , Ebû el- Fidâ, el-muhtasar, III, s.27, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.95-96, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s.418

145 132 aramaya başladı. Halifenin kardeşleri Yusuf ve Cibrîl i de bu arada öldürdü ve aynı gün, halifenin oğlu el-fâiz i halifelik makamına getirdi. (15 Nisan 1154) 475. ez-zâfir döneminin en önemli olayı, Haçlıların Askalân şehrini zapt etmeleridir. Bunun öncesinde Farma ya yapılan saldırıya Fâtımîlerin karşılık vermesi ve Askalân ın zaptından sonra Sicilya dan hareket eden Haçlı gemilerinin Tinnîs 476 şehrini yağmalamaları, dönemin diğer olaylarıdır. Aradaki gelişmeler, aşağıda görüleceği üzere Askalân ile bağlantılıdır ve aynı başlık altında değerlendirmek daha uygundur. el-hâfız döneminde ifade ettiğimiz üzere Mısır daki dâhili olaylar, Haçlılarla mücadeleyi olumsuz etkiliyordu. Fakat ez-zâfir döneminde yaşanan olaylar, Fâtımîlere pahalıya mal olmuştur. İbn Salâr gibi Haçlılara karşı mücadelede etkili olabilecek bir devlet adamı öldürülünce ülkede sükûnet sağlanıncaya kadar Fâtımîler harekete geçememiştir ve bu da ancak Talâ i b. Ruzzîk in vezirliği zamanında olmuştur Haçlıların, Farma ya Saldırısı ve Mukabil Fâtımî Saldırısı ( ) İbn Salâr ın, kısa vezirliği döneminde Haçlılarla mücadelede güçlü bir duruş sergilediği görülmektedir. Askalân ı ihmal etmemesinin yanında Haçlı saldırılarına da etkili cevaplar vermiştir. ez-zâfir döneminde Haçlıların Farma ya Ekim-Kasım 1150 de saldırıları gerçekleşti. Haçlılar, Farma yı yağmaladıktan sonra tahrip ettiler ve ateşe verdiler 477. Bu saldırıya karşılık ertesi yıl İbn Salâr, 300 bin dinar harcayarak donattığı yetmiş gemilik Fâtımî donanmasını harekete geçirdi. Donanma, ilk olarak Yafa ya saldırdı. Burada insanların bir kısmını öldürülürken bir kısmı da esir alındı. Donanma, tahrip edilen yerleri ateşe verdikten sonra Yafa dan ayrıldı. Yolda birkaç Bizans gemisini ele geçiren Fâtımî donanması, Akkâ ya ilerledi ve burada da Yafa da yaşananlar tekrar edildi. Akkâ da Haçlı gemileri ele geçirilip halktan ve hacılardan birçok kimse öldürüldü. Sonrasında Sayda, Beyrut ve Trablus kıyıları tahrip edilip yağmalandıktan ve halkın bir kısmı öldürüldükten sonra birkaç Haçlı gemisi daha ele geçirildi 478. Bu arada kaynaklara 475 ez-zâfir in öldürülmesi konusunda olaylara bizzat katılmış olan Usâme nin eseri en önemli kaynaktır. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , Ebû el- Fidâ, el-muhtasar, III, s.28, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.97, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s , İbn el-imâd, Şezerâet ez-zeheb, VI, s , el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s Yakın Mısır da bir adadır. Kara yönünden Farma ve Dimyat (Farma nın doğusu, Dimyat ın batısı) arasında kalır. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s el-makrizî, İtti âz, III, s.201, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.205, Th. Bianquıs, al-zâfir bi- A dâ Allah, EI, XI, Leiden 2002, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.315, el-makrizî, İtti âz, III, s.202, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.205, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.259, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s.210, Nihat

146 133 el-hâfız döneminde bahsedilen Mısır-Dımaşk yakınlaşmasını teyit eden kayıtlar yansımıştır. Buna göre Nûreddîn, 1151 yılında sefere çıkan bu Fâtımî donanmasına karadan destek vermek istemiş fakat Dımaşk ı ele geçirmek hususunda devamlı bir gayret içinde oluşu, onu bu girişimden alıkoymuştu 479. Süryânî kaynaklarına yansıyan bir kayda göre 1152 yılında Haçlılar, Hristiyanlığa ihanetleri dolayısıyla Bizans arazine girip tahribatta bulundular. Bunların bir kısmı, Doğuya geldiler ve Askalân civarındaki köylerde rastladıkları Müslümanları öldürüp köyleri ateşe verdiler. Sonrasında Askalân dan Mısır a yöneldiler. Mısır da da Miçrin in? batı mıntıkasındaki şehir ve köyleri içindekilerle beraber yaktıktan sonra geri döndüler 480. Süryânî kaynaklarının bu rivayeti, ne İslam kaynaklarında ne de Haçlı kaynaklarında yer alır. Kronoloji sorunu olan bu kaynakların kaydı, muhtemelen Haçlıların Farma saldırısıdır. Bizans arazisinde yapılan tahribat da yine bu kayakların Bizans aleyhtarlığının bir tezahürü gibi görünüyor Haçlıların Askalân Şehrini Zapt Etmeleri (19 Ağustos 1153) Askalân, Filistin sahilinde Gazze ile Cibrîn 481 arasında yer almaktadır ve Suriye nin Gelini olarak meşhurdur 482. Suriye sahil şeridindeki Filistin şehirlerinden biri olan Askalân, yarım daire şeklinde kurulmuştur. Doğuya doğru içeriye kavis çizerek uzanan sınırları sahil boyunca devam eder. Denize doğru meyilli bir konumu olan şehir, müstahkemdir ve üzerinde birçok kulenin bulunduğu kalın duvarlara sahiptir. Aynı kalınlıktaki dış duvarları ise şehre ayrı bir emniyet sunmaktadır. Dezavantaj sayılabilecek bir durum, yani duvarların içinde ve yakınlarında su kaynaklarının bulunmayışı, kuyular ve yağmur sularının biriktirildiği sarnıçlar sayesinde çözümlenmiştir. Şehrin dört kapısından doğuda bulunanı Büyük Kapı veya Kudüs e baktığı için Kudüs Kapısı olarak adlandırılır. Batıda deniz tarafında bulunan Deniz Kapısı ; güneyde Gazze ye bakan ise Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s.169, Th. Bianquıs, al- Zâfir bi-a dâ Allah, EI, XI, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.315, el-makrizî, İtti âz, III, s.202, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.259, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s. 153, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , K.M. Setton, Nûreddin in Faaliyeti, Çev. Kazım Yaşar Kopraman, Tarih Araştırmaları Dergisi, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Enstitüsü Yayını, IV/ 6-7, Ankara 1968, s.510, Th. Bianquıs, al- Zâfir bi-a dâ Allah, EI, XI, Abû l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Kudüs ile Askalân arasında yer alan bir kaledir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s Yâkut el-hamavî, Mu'cem el-buldân, IV, s.122, Askalân, Peygamber Efendimiz tarafından iki gelinden biri olarak tarif edilmiştir. Burası, İslam ordularının en son ele geçirdiği şehirlerden biridir. Muâviye nin 640 ta ele geçirdiği veya Amr b. As ın daha önce fethettiği fakat Bizans ın yardımı gelmesi üzerine şehrin tekrar elden çıktığı rivayet edilir. Bunun üzerine Muâviye nin 644 yılında şehri tekrar fethettiği kaydedilmiştir. Mustafa Fayda, Askalân, DİA, III, Ankara 1991, s , el-belâzurî, Fütûh el-büldân, s.194

147 134 Gazze Kapısı olarak anılır. Güneybatıda bulunan son kapı da adını bu yönde bulunan Yafa dan almaktadır. Kıyılar, gemilerin yanaşmasına elverişli olmamakla beraber rüzgârsız zamanlarda kıyıya ulaşmak mümkün olmaktadır. Şehrin yakın civarı kumla örtülü olduğu için -bazı küçük vadiler hariç- toprakları tarıma elverişli değildir. Bu kumlu arazi, asmaların ve diğer meyve ağaçlarının yetişmesine imkân vermektedir 483. Suriye ile Mısır arasında önemli bir geçit olması Askalân ı ticari açıdan önemli kılar. Mısır a denizden ve Gazze sahilinden kolayca ulaşım sağlanabilmesi dolayısıyla Askalân, bir ticaret şehri olarak gelişme göstermiştir 484. Haçlılar doğuda yerleşmeye başlayıp Suriye-Filistin şehirlerini bir bir ele geçirmeye başladıklarında Askalân da Haçlı tehdidiyle karşılaşmıştır. Sahildeki tüm şehirler içinde son olarak Sûr da Haçlıların işgaline uğrayınca Fâtımîlerin elinde sadece Askalân kalmıştır. Bu yüzden Fâtımîler, Askalân a ayrı bir itina göstermişlerdir. Zira eğer Askalân düşerse bir sonraki hedefin Mısır olması ihtimali, Fâtımîleri yılda dört kez bu şehri karadan ve denizden takviye etmeye yöneltmişti. Yoğun bir nüfusun barındığı Askalân ı Fâtımîler silah, erzak ve asker ile desteklemekte ihmal göstermemişlerdir Askalân ın, Fâtımîler ve Haçlılar İçin Önemi Askalân, Haçlı işgaline uğrayan şehirlerin halkına önemli bir sığınma yeri olmuştur. Bunların ilki, Kudüs ün Haçlılar tarafından işgali esnasında Dâvûd Kulesi ne sığınanlara Raimond de Saint Gilles emân verdiğinde yaşandı ve Kudüs katliamından kurtulan yegâne grup, Askalân a sığındı 486. Keza 1101 yılında Arsûf, Haçlılara teslim olmak zorunda kaldığında da halk, Askalân a sığınmıştı 487. Haçlı-Fâtımî çatışmalarında (ki Remle ve Yafa da birçok savaş yaşanmıştı) Fâtımî askerleri, savaşların sonucuna göre yine Askalân a çekiliyorlardı. Askalân, sadece kara ordusu için değil aynı zamanda donanma 483 Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s.283, Şehrin durumu hakkında ayrıca Bkz. Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s W. Heyd, Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, s.191, Mustafa Fayda, Askalân, DİA, III, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.164, Willermus, II, s.220, Steven Runciman, II, s Anonim Haçlı Tarihi, s.158, Fulcherius Carnotensis, s.107, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.19, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.236, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, Willermus, I, s.378, Albertus Aquensis s.439, Radulphus Cadomensis, s.143, Detaylar için ayrıca Bkz. Steven Runciman, I, s Fulcherius Carnotensis, s.135, Albertus Aquensis, s.505, Willermus, I, s.435, İbn Kalânisî, ve İbn el- Esîr, ele geçirilen şehrin halkının şehirden sürüldüğünü kaydetmekle yetinmişlerdir. İbn Kalânisî, Zeyl, s.139, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.43, a. mlf., İslam Tarihi, X, s.267

148 135 için de Sûr şehri ile birlikte hem bir hareket hem de tehlike anında bir sığınma noktası olmaya devam etmişti 488. Askalân, Fâtımîlerin elinde bulunduğu sürece Haçlılar için gerçek bir tehlike olmuştur. Zira Haçlılar, doğuda devletlerini kurup kök salmaya çalıştıkları süreçte ve sonrasında Haçlı Krallığına hemen bütün Fâtımî saldırıları, Askalân dan hareketle düzenlenmek durumunda idi. Fâtımî veziri el-efdâl in bizzat katıldığı tek Fâtımî-Haçlı Savaşı olan Askalân Savaşı (12 Ağustos 1099) bunların ilkidir 489. Yukarıda bahsedilen Remle ve Yafa ya saldırılar da yine Askalân dan gelmişti. Askalânlıların, Haçlılar saldırıya uğradığında harekete geçtikleri de görülmektedir. Örneğin, Mevdûd ve Tuğtegin in 1113 yılında Haçlı topraklarına düzenledikleri ortak saldırı esnasında Askalânlılar da -askeri gücün uzakta olmasını fırsat bilip- harekete geçmiş ve Kudüs e ilerleyip hasadı ateşe vermişler fakat halk, şehre sığındığı için pek etkili olamamışlardı 490. Bu durum, 1115 Haziranı nda Porsûk un saldırısı esnasında da Yafa ya düzenlenen saldırıyla tekrarlandı Fulcherius Carnotensis, s.191, Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon and the Ascalon Project of the Second Crusade, The Second Crusade and the Cistereians, St. Martin's Press, New York 1992, s.120, Fâtımî-Haçlı mücadelesinde bu dönemde Remle de yaşanan üç savaş özellikle önemlidir yılında el-efdâl in, Sa dü d-devle et-tavâşî kumandasında yolladığı Fâtımî kuvvetleri Remle de Haçlılara yenildi ve Sa düddevle de bu mücadelede hayatını kaybetti (7 Eylül 1101). İbn l- Kalânisî, Zeyl, s.140, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.67-68, a. mlf, İslam Tarihi, X, s , Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s , Fulcherius Carnotensis, s , Steven Runciman, II, s.60-61, Bu yenilgi sonrasında el-efdâl, oğlu Şerefü l-meâlî komutasında yeni bir orduyu Haçlılara karşı yolladı. Savaşta Müslümanlar galip geldiler. Hatta Baudouin, saklandığı yerde çalılıkların ateşe verilmesi üzerine yaralanmış ve zorlukla Yafa ya kaçabilmişti (Mayıs 1102). Bunun akabinde 1103 yılında bu defa Tâcü 1- Acem, Haçlılara karşı yollandıysa da bu girişimden bir sonuç alınmadı. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.68, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , İbn Kalânisî, Zeyl, s.141, Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s , Fulcherius Carnotensis, s , Steven Runciman, II, s.62-64, 66, Ağustos-Eylül 1105 yılında bu defa el-efdâl, diğer oğlu Senâü l-mülk Hüseyin i Haçlıların üzerine yolladı. Orduya Dımşak tan da birlikler katıldı fakat Askalân ile Yafa arasında yaşanan çatışmada taraflar birbirine üstünlük sağlayamadı. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.85, a. mlf, İslam Tarihi, X, s.313, İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Fulcherius Carnotensis, s.169, Willermus, I, s Haçlıların Kudüs ü zaptı ve sergiledikleri vahşet üzerine Fâtımî veziri el-efdâl, bizzat Askalân a hareket etmiş ve burada ordusunu savaşa hazırlamıştı. Haçlıların bölgeye ulaşması üzerine yaşanan savaşta Müslümanlar bozguna uğramış, el-efdâl önce Askalân a sığınmış sonra da Mısır a dönmüştü. Bunun üzerine Haçlılar, Askalân ı kuşatmış fakat aralarındaki anlaşmazlıklar dolayısıyla şehirden para alarak kuşatmayı kaldırmışlardı. Askalân Savaşı hakkında hemen bütün kaynaklarda detaylı bilgi bulunmaktadır. Anonim Haçlı Tarihi, s , Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Albertus Aquensis, Askalân kuşatmasında Haçlılar arasındaki anlaşmazlıkları kaydetmiş ve Askalân Savaşı nı detaylı tasvir etmiştir. Albertus Aquensis, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.137, İbn el-esîr, el-kâmil fî et-târîh, IX, s.21, a. mlf., İslam Tarihi, X, s , Steven Runciman, I, s , Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s.495, Haçlılara düzenlenen sefer için Bkz. Willermus, I, s , Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s.47-48, Işın Demirkent, Mevdûd b. Altuntegin, DİA, XXIX, Ankara 2004, s , Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, aynı yer. 491 Fulcherius Carnotensis, s

149 136 Haçlılar, Müslüman şehirlerinden birini kuşattıklarında muhasarayı kaldırtmak veya askeri gücün şehir dışında olmasından faydalanmak için Askalânlıların harekete geçtikleri de görülmektedir. Örneğin; Haçlıların Sûr kuşatmasını sürdürdükleri süreçte Askalânlıların Kudüs e iki defa saldırısı gerçekleşmiş ve korumasız şehir halkına zarar verilmeye çalışılmıştı 492. Bu saldırılarda Dımaşk kuvvetlerinin de Fâtımîlere yardıma geldiğini görmekteyiz. Kudüs kralı II. Baudouin, 1118 yılında öldüğünde 493 sayıları 15 bin atlı ve 20 bin yayayı bulan Fâtımî kuvvetleri, Haçlı topraklarına saldırmak için Askalân da toplanmış, Fâtımî donanması da Sûr a ilerlemişti. Bu sırada Fulcherius un kaydına göre Tuğtegin, Fâtımîlerin isteğiyle veya kendiliğinden Askalân a yardım için yola çıktı. Bunun üzerine Baudouin, Antakya ve Trablus tan yardımcı birlikler alarak hızla ilerledi ve Haçlılar, Müslüman karargâhından uzak olmayan bir yere ordugâhlarını kurdular. Üç ay boyunca ordular karşı karşıya beklediler fakat herhangi bir çatışma yaşanmadı 494. Bunlara ek olarak Askalân kuvvetleri, Yafa ile Kudüs arasında süren hac trafiğine de zarar vermeye uğraşıyorlardı. Bu bağlamda Askalânlılar, çok defa Yafa ile Kudüs arasında pusular kurarak Haçlı devletlerine birçok şehir kuşatmasında faydası dokunan bu hacılara zarar vermişlerdir 495. Haçlıların, Askalân ın önemini kısa sürede kavradıkları görülmektedir. Godefroi de Bouillon zamanı, Haçlı krallığının kuruluş dönemi olarak değerlendirilir ve bu dönemde Haçlı yayılması pek hızlı gerçekleşmemiştir. Hem bu süreçte Haçlıların sayı olarak yeterli 492 Fulcherius Carnotensis, s.233, 243, Willermus, II, s.12-13, 17-18, Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, aynı yer. 493 Kudüs kralı II. Baudouin, Mart 1118 de Farma ya saldırdı. Nil civarında dolaşırken şövalyelerin tuttuğu balıklardan yedikten sonra rahatsızlandı. Muhtemelen 1103 yılında aldığı yara dolayısıyla ağrıları nüksetti ve el-arîş e ulaştıklarında 25 Mart 1118 de öldü. Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , Trablus kontu Pons un da katıldığı bu seferin değerlendirmesi için Bkz. Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, s Fulcherius Carnotensis, s , Willermus, I, s , R. Hartmann, Askalân, İA, I, MEB, İstanbul 1978, s.676, Haçlılar, Askalân için tehlike olmakla beraber Askalân a atanan valilerin tutumu da önemlidir. Yani tehlike her zaman Haçlılardan gelmemiştir. Örneğin yılında Askalân valisinin Haçlılarla yakınlaşması, Fâtımîleri tedirgin etmiş hatta şehrin elden çıkma ihtimali bile belirmişti. Buna göre 1110 yılında el-âmir Bi-Ahkâmillâh, Askalân a Şemsü l-hilâfe adında birini vali atamıştı. Bu vali, Sayda dan dönen Kral Baudouin ile anlaşma yaptı, hediyeler ve para (7 bin dinar üzerine anlaşılmıştı) yolladı. Şemsü l-hilâfe, savaştan çok ticarete meyilli biriydi. Vali, Fâtımîlerin tahakkümünden kurtulmak istiyordu ve istemediği bir durumla karşılaşırsa Fâtımîlere karşı Haçlı yardımı sağlayabilecekti. Bu durumu haber alan Fâtımîler, Askalân a bir ordu sevk ettiler. Ordunun Haçlılara karşı cihada yollandığı söylenerek gerçek niyet gizlendi. Donanma kumandanına ise valiyi tutuklaması emredilmişti. Bunun üzerine Şemsü l- Hilâfe Mısır dan yollanan orduyu karşılamayarak açıkça isyan etti. Hatta şehirdeki Fâtımî askerlerini de dışarı çıkardı. el-efdâl, valinin şehri Haçlılara teslim etmesinden korkuyordu. Bunun için valinin gönlünü aldı ve görevinde bıraktı. Vali ise artık Askalânlılara güvenemezdi. Bu yüzden Ermenileri orduda istihdam etmeye başladı. Halkın bu Ermenilere karşı oluşu, valinin sonunu getirdi ve saldırıya uğrayan Şemsü l-hilâfe öldürülüp malları yağmalandı (1111). Bu sayede Fâtımîler, büyük bir tehlikeyi bertaraf etmiş oldu ve buraya yeni bir vali atandı. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.172, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, X, s.385, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.205

150 137 olmaması da hareketlerini sınırlandırıyordu. Fakat Godefroi nin ölümü üzerine yerine geçen Urfa kontu Baudouin de Boulogne, daha yayılmacı bir politika takip etmiştir. I. Baudouin in ilk faaliyetlerinden biri, Askalân ın savunma hatlarını araştırmak için keşif seferine çıkmak oldu ki bu durumu, Askalân dan gelebilecek tehlikenin kral tarafından hemen fark edilmesi şeklinde yorumlamak mümkündür. Baudouin, bu keşif seferinde hem Askalân ve civarını hem de Kâhire-Dımaşk kervan yolunu incelemişti (Kasım-Aralık 1100) 496. Yine Sayda nın işgali öncesinde Haçlılar önce Askalân üzerinde durmuşlar fakat Sayda da karar kılmışlardı. 497 Askalân ın zaptının ciddi bir şekilde ilk defa 1124 te, -Sûr un ele geçirilmesiyle sonuçlanan- kuşatma öncesinde düşünüldüğünü söyleyebiliriz. Kuşatma öncesi Venediklilerle, sahildeki Fâtımî şehirlerinden birini zapt etmek hususunda anlaşmaya varılmıştı. Bu noktada hangi şehrin zapt edileceği hususu tartışma konusu oldu 498. Fakat Sûr kuşatıldı ve şehrin 1124 yılında zaptı üzerine artık Askalân gündeme alındı ki Fâtımîlerin elinde kalan tek sahil şehri burası idi. Hatta İkinci Haçlı Seferi nde kralların, Dımaşk önlerinde başarısız olup şöhretleri alt üst olduğunda bunu telafi etmek ve önemli bir iş başarmak adına Askalân ı kuşatmaya karar vermeleri de şehrin Haçlılar için arz ettiği öneme bağlanmalıdır. Fakat bu düşünce hayata geçirilemedi ve Askalân ın zaptı 1154 yılına kadar ertelenmek zorunda kaldı 499. İslam kaynaklarında Fâtımîlerin iç meseleleri ile Askalân ın işgali bağlantısı, özellikle vurgulanmıştır. Çünkü Fâtımî halifeliğinde gerçek güç vezirlerde idi. Vezirler, Askalân ı desteklemek hususuna her zaman dikkat etmişlerdi ama İbn Salâr öldürülüp 496 Fulcherius Carnotensis, s.127, Willermus, I, s , Albertus Aquensis, s Fulcherius Carnotensis, s Zaptı düşünülen iki şehir konusunda bir fikir ayrılığı yaşanmazken, hangisine sefer düzenleneceği tartışma konusu oldu. Zira Kudüs, Remle, Yafa, Nablus ve civar şehirlerden gelen temsilciler bu şehirlere daha yakın olduğu ve daha az masraflı olacağı için- Askalân a saldırılmasında ısrar ederlerken; Akkâ, Nazareth, Sayda, Beyrut, Tâberiye, Cübeyl ve komşu şehirlerin temsilcileri aynı sebeplerle Sûr şehrinde ısrar ettiler. Müslümanların Sûr dan Haçlı topraklarına saldırıları daha kolay olacağı düşüncesi ağır basmasına rağmen mesele kura ile çözüme kavuşturuldu ve kuradan Sûr şehrinin yazılı olduğu kâğıt çıktı. Anlaşmanın ardından ordu, Akkâ da toplanırken Venedik filosu da limana demirledi. Her iki tarafın anlaşmaya sadık kalmak için yemin etmesinin ardından 16 Şubat 1124 te Sûr şehri, karadan ve denizden kuşatıldı. Willermus, I, s Willermus, II, s.195, Ebru Altan, İkinci Haçlı Seferi ( ), TTK, Ankara 2003, s.113, Virginia G. Berry, The Second Crusade, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s.510, Stevenson, The Crusaders in the East, s.163, Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, s.124, Haçlılar, Sûr şehrini 1111 yılında kuşatmışlar fakat ele geçirememişlerdi. Fâtımî-Tuğtigin ittifakı, şehri bir süre için Haçlılara karşı korudu. Fakat 1116 yılında Haçlılar bu defa Sûr un zaptını kolaylaştırmak için şehrin karşısına bir kale inşa ettiler. Tüm bunlara rağmen Sûr, 1124 yılına kadar direndi. Tuğtigin in şehirdeki valisinin Fâtımîler tarafından azledilmesi üzerine Haçlılar, savunmasız kalan şehri ele geçirdiler. Detaylar için Bkz. Nihat Yazılıtaş, Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtekin İttifakı, s

151 138 yerine onun üvey oğlu Abbâs geçince durum değişmiştir. Bu vezir değişikliğinde Mısır da sükûnet sağlanıncaya kadar Askalân ihmal edildi ve Fâtımîlerin iç karışıklıklarından faydalanan Haçlılar da Askalân ı muhasaraya başladılar 500. İbn Salâr, öldürülmeden önce Haçlılara karşı Askalân ı takviye etmek (zahire, asker vs.) hususunda hazırlıkları konuşmak üzere 3 Mayıs 1153 tarihinde bir meclis toplamıştı. Burada Askalân a yollanmak üzere bir filo hazırlanması kararlaştırıldı. Fakat o gece İbn Salâr dinlenmeye çekildiği sırada üvey oğlu Abbâs tarafından katledildi. Sonrasında yaşanan olaylar ise yardımları imkânsız kıldı Askalân ın Zaptı İçin Yapılan Hazırlıklar Askalân merkezli saldırıları kontrol altına almak isteyen Haçlıların 1132 yılından itibaren bazı tedbirler aldığını görmekteyiz. Bu bağlamda Haçlılar, bir dizi kale inşasına başlamışlardır ki bu kalelerin inşası, Askalân ın zaptında önemli rol oynamaktadır. Bu 500 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.392, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.164, İbn el-esîr, Fâtımîlerin içinde bulunduğu durumu, Mısır'da vezirlik mütegallibenin elindeydi. Halifeler, hâciblerin gerisinde kalmıştı. Vezirler âdeta mütegallibe ve zorba gibiydiler. Efdâl'den sonra bu makama savaş, öldürme ve benzeri hâller dışında normal yolla geçenlerin sayısı azdır. şeklinde kaydetmiştir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.161, İçte çatışmaların yaşandığı, istikrarın kaybolduğu bir ortamda ihmal edilen Askalân, Haçlı saldırılarına açık bir hale gelmişti. İbn Salâr ın, Haçlı saldırılarına etkili bir şekilde karşılık verdiğini söylemek mümkündür. Bunlardan biri yılında yaşanmıştır. Zikredilen yılda Haçlıların Farma ya saldırıp civarını yağmalamaları üzerine İbn Salâr, Fâtımî donanmasını yollamış; donanma Yafa, Akkâ, Sayda, Beyrut ve Trablus kıyılarını tahrip ederek yağmaladıktan ve halkın bir kısmını öldürdükten sonra dönmüştü. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.316, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.205, el-makrizî, İtti âz, III, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.259, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s.210, Nûreddin, 1151 yılında sefere çıkan bu Fâtımî donanmasına destek vermek istemiş fakat Dımaşk işleri onu bu girişimden alıkoymuştu, İbn el-kalânisî, Zeyl, s.316, Coşkun Alptekin, Dımaşk Atabegliği (Tog- Teginliler), s. 153 Keza Askalân a 1141 yılındaki Haçlı saldırısına da Askalân kuvvetleri aynı şekilde karşılık vermişler ve Haçlıları mağlup etmişlerdi. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.273, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.318, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.78, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.27, İbn el-kalânisî, bu toplantının ardından vezirin, evine çekildiğini ve orada öldürüldüğünü haber vermekteyse de bu donanmanın hazırlandığı ve Bilbîs e ulaştığı bilinmektedir. İbn Salâr ın görevlendirdikleri arasında üvey oğlu Abbas, Usâme İbn Munkız, Mulhem ve Dırgâm gibi emirler bulunmaktaydı. Burada Usâme, Abbas ı üvey babasını öldürmeye teşvik edince Abbas, babalığını halifenin onayı ile öldürdü ve bu sayede Askalân a yardım götürülemedi. Bkz. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.215, M. Canard, Dırgham, EI, II, Leiden 1991, s.318, Th. Bianquıs, al-zâfir bi-a dâ Allah, EI, XI, s.382, Abbas, İbn Salâr ın katli üzerine Bilbîs ten geri dönmüş ve vezareti alarak işleri düzenlemeye çalışmıştı, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.96, Vezir İbn Salâr ın öldürülmesi konusunda en önemli kaynak, olaylara bizzat karışmış olan Usâme İbn Munkız ın eseridir. İbn Salâr ın üvey oğlu Abbas, oğlu Nasr a veziri öldürmesini öğütlemiş, ez-zâfir de bunu uygun bulmuş ve Usâme nin de tavsiyeleri üzerine İbn Salâr 6 Muharrem 548 Perşembe = 3 Nisan 1153 öldürülmüştü. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.43-45, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.389, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.160, el-makrizî, İtti âz, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s.418, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.95-96, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VI, s , İbn Salâr, 1149 yılında İbn Massal ile yaptığı mücadeleyi kazanınca vezirlik makamına getirilmişti. Haçlıların yılındaki saldırısına Haçlı şehirlerine saldırarak karşılık verdi. Haçlılar, Askalân ı kuşattıklarında da şehre yardım için hazırlıklara giriştiği sırada öldürüldü ve Askalân bu yardımdan mahrum kaldı. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s , Şehrin 25 Ocak 1153 te kuşatıldığı düşünülünce İbn Salâr ın çok kritik bir dönemde öldürüldüğü görülüyor. Zira bu dönemde yapılabilecek bir yardım, şehre büyük faydalar sağlayabilirdi. Fakat Fâtımîlerin şehre yardımı kuşatmanın ancak beşinci ayında ulaşabildi.

152 139 kaleleri kurmaktan maksat, Askalân-Yafa-Remle arasında emniyetli bir koridor oluşturmak ve Mısır ile Fâtımî şehirlerinin bağlantısını koparmak ya da en azından kontrol etmekti 502. Willermus un kayıtlarına göre ilk olarak Kral Fulk ( ) zamanında 1132 yılında Yafa ile Kudüs arasına Arnold adında bir kale yapıldı. Arnold Kalesi nin yapımıyla yolların daha güvenli hale geldiğini ve hacıların daha az tehlikeye maruz kaldığını söylemek mümkündür yılına gelindiğinde, Fâtımîlerin her üç ayda bir yolladığı yardımlarla güçlenen Askalânlıların saldırıları artış gösterince yeni bir kale yapımına karar verildi. Askalân a yakın bir yere kurulması düşünülen kale, Haçlı askerlerinin toplanma yeri olacak, Askalânlıların hareketlerini kontrol altında tutacak ve Askalân a yapılacak saldırıların hareket noktası olacaktı. Kale, Judea bölgesinde dağların hemen altında ve ovanın başlangıcında eski bir şehir olan Beersheba harabeleri üzerine kuruldu. Eski şehre atfen Beersheba adı verilen kale, Askalân a yirmi km. uzaklıkta bulunuyordu. Tamamlanan kale, Hospitalier Şövalyelerinin idaresine verildi. Bu kalenin inşasıyla Haçlıların bir süre için amaçlarına ulaştıklarını ve Müslüman saldırılarının seyrekleştiğini Willermus haber vermektedir 504. III. Baudouin zamanında 1141 yılında yeni bir kalenin inşasına şahit olmaktayız. Haçlılar, Askalânlıların saldırılarına karşı Lydda dan fazla uzak olmayan bir yere Remle yakınlarına bir kale inşa etmeye karar vermişlerdi. Ovanın üst tarafında yükselen tepeye (Gath denen mevki) yapılacak olan kale, Askalân a yaklaşık on altı km. uzaklıktaydı ve sahilden fazla uzakta değildi. Neticede su kaynakları bol olan bu yere Haçlılar, 1141 yılı içinde dört kuleli sağlam bir kale inşa ettiler. Kale tamamlanınca krallık asillerinden Balian de Ibelin in sorumluluğuna verildi. O ve sonrasında da oğullarının, Askalân zapt edilinceye kadar kaleyi gayet iyi idare ettikleri görülmektedir 505. Beersheba ve Ibelin kaleleriyle Askalân, kontrol altında tutulmaya çalışıldı yılında aynı amaçlarla Askalân dan on üç km. uzaklıkta Judea daki dağlık alanın bitip ovanın başladığı yerde bulunan tepeye başka bir kale yapımına karar verildi. Arapçada Telle Saphi denen bu mevkie 1142 baharında Askalân ın gözlemlenebileceği şekilde dört kulesi bulunan bir kale inşa edildi. Askalân a yakın olan bu kaleye birçok aile yerleştirildi ve kale, asker ve erzakın yanı sıra nüfus yönünden de desteklendi. Hatta 502 Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, s Haçlıların bu aralıkta saldırıya açık olması dolayısıyla kalenin yeri iyi seçilmiştir. Willermus, II, s.58, Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, s Willermus, II, s.80-82, Stevenson, The Crusaders in the East, s Willermus, II, s , Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, aynı yer. Stevenson, The Crusaders in the East, s.146

153 140 Askalânlılara bu kaleden zaman zaman saldırıların düzenlendiği de vaki idi. Burada asıl önemli olan nokta, bu kalenin de inşasıyla Askalân ın adeta çembere alınmasıdır 506. Aşağıda görüleceği üzere Gazze nin de tamir edilmesiyle bu çember iyice daraltılmıştır yılına gelindiğinde Haçlılar, Askalân ı zapt etmek için hazırlıklara giriştiler. İlk olarak -Askalân ı güney yönünden yıpratmak için- şehre on altı km. uzaklıkta bulunan harab vaziyetteki Gazze yi tamir etmeye başladılar. Buranın onarılmasıyla Fâtımî saldırılarına karşı bir savunma hattı oluşturulmuş olacaktı. Kısa sürede onarılan Gazze, Templier Şövalyelerinin 507 idaresine verildi. Böylece Gazze nin tahkim edilmesiyle Haçlılar, Askalân üzerine saldırılar düzenlemeye başladılar. Hatta Willermus un kayıtlarından anlaşıldığına göre Askalân halkı, artık eskisi gibi rahat hareket edemiyor, şehirden çıkamıyor ve Haçlı saldırılarını savuşturmak için para da ödemek zorunda kalıyordu. Fakat bu durum uzun sürmedi. Kudüs kralı III. Baudouin, şehri Templierlere teslim edip oradan ayrılınca Mısır dan yollanan Fâtımî kuvvetleriyle güçlenen Askalân ordusu, Gazze önünde toplandı. Fakat Templierlerin, surlar arkasına çekilip sağlam bir müdafaada bulunması üzerine Askalân kuvvetleri çekilmek zorunda kaldılar. Bu geri çekilişi kıyıda bulunan Fâtımî donanmasının denize açılması izledi Willermus, II, s , Bu kalelerin sonrasında Gazze nin tamiri ile artık Fâtımî kuvvetleri, Askalân a deniz yoluyla ulaşmayı tercih ettiler. Martin Hoch, The Crusaders' Strategy against Fâtımîd Ascalon, s.123, Haçlıların inşa ettikleri kaleler hakkında Bkz. Stevenson, The Crusaders in the East, s.136, , Steven Runciman, II, s Templier ve Hospitalier şövalye tarikatları hakkında Bkz. Ebru Altan, Templier ve Hospitalier Şövalye Tarikatlarının Kuruluşu, Belleten, LXVI / 245, TTK, Ankara 2002, s.87-93, Steven Runciman, II, s , Ramazan Şeşen, Dâviyye ve İsbitâriyye, DİA, IX, Ankara 1994, s.19-21, Güray Kırpık, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlı Seferleri, Selenge Yayınları, İstanbul 2009, s Gazze, surlarla çevrili geniş bir alanda ve ufak bir tepecik üzerinde bulunuyordu. Haçlılar, şehrin tamamını onarmanın zorluğunu anladıklarından yalnızca bahsedilen tepenin bir bölümünü onardılar. Gazze, çok iyi tahkim edildi ve Templierler de burayı başarıyla müdafaa etti. Bu savunma hattını aşamayan ve korkuya kapılan Mısır askerlerinin denize açılması da yine Templierlerin ve dolayısıyla bölgede Haçlıların güçlenmesiyle alakalıdır. Willermus, II, s , Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s , İbn el- Kalânisî, Askalânlıların Gazze ye saldırı tarihini 17 Nisan 1152 Perşembe olarak kaydetmiştir. Fakat Haçlı kaynağının tersine burada Haçlılardan pek çok kişinin öldürüldüğünü haber vermektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s.318, Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.43, Gazze nin tamir edilmesi, Askalân için önemli bir tehlike arz etmektedir. Zira Askalân ın batısında yer alan Gazze ile Askalân arasında iki fersah (12 km.) veya daha az bir mesafe bulunmaktadır. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, VI, s.202, Ebû Şâme, Kitâb er- Ravzateyn, I, s.269, Haçlılar 544 ( ) yılında Gazze yi onarmaya başladıklarında Nûreddîn, Havran halkına saldıran Haçlılara karşı harekete geçmiş ve Dımaşk tan da yardım istemişti. Fakat Dımaşk hâkimi, Haçlılarla anlaşma içinde olduğu için buna yanaşmadı. Bunun üzerine Nûreddîn de Dımaşk a doğru yola çıktı. Bunu haber alan Dımaşklılar, Haçlılardan yardım istediler. Bu sırada Haçlılar Gazze yi tamir etmekle meşguldüler. Nûreddîn Banyas a indi ve sonra Dımaşk a bağlı yerlerde halkın gönlünü aldı. Sonra el-a vac a hareket ederek 26 Zilhicce 544 Salı günü (26 Nisan 1150 Çarşamba) Menâzil-i Asir olarak bilinen Cisr el- Haşeb de ordugâhını kurdu. Buradan Dımaşk a haber yollayarak kendilerini kuşatma azminde olduğunu ve kendisini buna sevk edenin de Havran halkının Haçlılardan şikâyeti olduğunu bildirdi. Haçlılarla Askalân ve Gazze de yapacağı cihatta kendi kuvvetlerinin yeterli olmadığını bu yüzden kendisine 1000 atlı yollamalarını istedi. Bu sırada Nûreddîn, Dımaşklıların durumlarını ve onları Haçlılarla anlaşmaya iten sebepleri de dile getirmiş ve Dımaşklıları cihada teşvik etmek istemişti. Fakat Dımaşklılar buna olumlu cevap vermedikleri

154 141 Gazze nin tamir edilmesinin Askalân a ne kadar zarar vereceği Fâtımî veziri İbn Salâr ın gözünden kaçmamıştı. Haçlıların bu girişimini engellemek isteyen İbn Salâr, o sırada Mısır da bulunan Usâme İbn Munkız i bir miktar parayla Nûreddîn Mahmûd Zengî ye yolladı. Usâme nin bizzat hatıratında anlattığı üzere görevi, bu parayı Nûreddîn e vermek ve Gazze nin tamirine engel olmasını istemekti. Yani Nûreddîn, Haçlı topraklarına saldırarak Haçlıların dikkatini başka yere çekecek ve bu sürede Fâtımî kuvvetleri, Gazze yi yıkacaklardı. Eğer Nûreddîn, bu teklifi kabul etmezse bu defa Usâme, o civardan toplayabildiği kadar asker temin edecek ve Askalân a gidip şehri tahkim edecekti 509. Usâme ve yanındakiler Busra da konakladıklarında Nûreddîn de Şam a saldırmak için orada bulunuyordu. Usâme, yanına gelen Şirkûh ile Nûreddîn in yanına vardı ve teklifini bildirdi. Nûreddîn in, Dımaşklıların ve Haçlıların kendisinin düşmanı olduğunu ve güvenilmezlik konusunda aralarında fark olmadığını belirterek bu teklife yanaşmaması üzerine Usâme, asker toplamak için izin istedi. Ayrıca Nûreddîn in otuz süvarisi, başlarında Aynü d-devle el-yarûkî olduğu halde Usâme ye katıldı ve böylece Usâme, Askalân a gitmek için Haçlı topraklarında ilerlemeye başladı 510. Usâme, Askalân da dört ay kaldı. Bu esnada Haçlılarla -küçük çaplı çatışmalar olduğu anlaşılan- mücadelelerde bulundu. Bunlardan birisi Yubnâ ya düzenlenen ve Haçlılardan yaklaşık yüz kişinin katledilip bir kısmının da esir alındığı saldırıdır. Usâme, bu bört ayın sonunda Fâtımî veziri İbn Salâr tarafından Mısır a çağrıldı 511. Sonrasında ise yukarıda ifade edildiği üzere Usâme nin de dâhil olduğu olayların patlak vermesi üzerine Askalân, adeta kaderine terk edildi Askalân ın Zaptı (19 Ağustos 1153) Haçlılar, 23 Kasım 1152 de Kudüs ü kuşatan Artukoğullarına karşı büyük bir başarı kazandıktan 512 sonra ve bu moralle civardaki Müslümanlara sefer düzenlemeye gibi kendilerine Haçlıların yardıma geldiğini söylediler. Buna sinirlenen Nûreddîn Dımaşk üzerine yürüyecekti ki şiddetli yağan yağmurlar buna engel oldu. İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s Usâme nin yanında 6 bin Mısır dinarı, bir deve yükü Dabik elbisesi, yirmi beş tane sırmalı-altın işlemeli elbise, sincap kürkünden cübbe, Dimyat dokuması ve sarık ile Arap rehberler vardı. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.35, İbn Salâr, Askalan ın tahkim edilmesi konusuna vezirliğe geldiği ilk zamanlardan beri özen göstermişti. el-makrizî, İtti âz, III, s Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s Usâme nin Askalân da Haçlılara karşı verdiği mücadele için Bkz. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.40-43, Usâme nin dönüşünden sonra Gazze ye yukarıda bahsedilen saldırı düzenledi. Usâme eserinde bu saldırıyı tek cümle ile belirtirken kardeşi İzzüddevle Ebu el-hasan Ali nin şehid olması dışında bir detay vermez. Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.43, Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, s Artukoğulları, Kudüs ü ele geçirmek için yola çıktılar. Fakat bu girişim, Artukoğullarına çok zarar verdi. Zira şehri Zeytûn Dağı yönünden kuşatan Türklere saldırıya geçen Haçlılar, -takip sırasında ölenler de dâhil-

155 142 karar verdiler. Alınan karara göre Askalân ın meyve bahçeleri yağmalanacaktı. Yola çıkan Haçlılar, 1153 yılı başında Askalân a ulaştılar. Haçlıların başlangıçtaki amacının tahribat ve yağma olduğu anlaşılmaktadır. Fakat Haçlılar, geldikleri zaman Askalân halkının büyük bir korkuyla şehre çekilmesi üzerine şehri kuşatmaya karar verdiler. Bunun üzerine Askalân da bulunan Haçlı kuvvetleri, Kudüs ten takviye istedi ve kral Baudouin, krallıktaki askerleri alarak 25 Ocak 1153 te kuşatmaya katıldı 513. Şehir, krallık ordusu tarafından karadan kuşatılırken Sayda hâkimi Gerard, on beş gemilik Haçlı filosuyla, denizden şehre gelebilecek yardımlar ile giriş-çıkışları kesmek için hazır bulundu. Willermus un kaydına göre Haçlılar, kuşatma esnasında erzak veya su sıkıntısı yaşamadılar ki bu durum, kuşatmanın devamı için elzemdir. Haçlılar, şehirden yapılacak bir huruç hareketine veya Mısır dan gelmesi muhtemel birliklerin ani saldırılarına karşı devamlı tetikte bulunurlarken kuşatılanlar da şehri canla başla savunarak gece-gündüz nöbet tuttular. Haçlılar yine aynı kaygılarla Gazze ve civarına da nöbetçiler yerleştirdiler. Her iki tarafın da emniyeti elden bırakmadığı ilk günler, böylece küçük çaplı çatışmalara sahne oldu 514. Kuşatmanın ikinci ayında (takriben Mart ayı sonu) bölgeye hac ziyareti için gelen hacıların Haçlı ordusuna katılması, kuşatanları avantajlı duruma getirdi. Özellikle bu hacılardan alınan çok sayıda gemi, Haçlıların deniz gücünü artırdığı gibi kuşatılanların morallerini de alt üst etti. Haçlı kuvvetlerinin sayısı bu yolla arttığı için Askalânlılar artık daha az huruç edebiliyorlar ve Mısır dan devamlı yardım istiyorlardı. Hem halkın hem de Fâtımî sarayının şehrin uzun süre dayanamayacağının farkına vardığı anlaşılıyor. En azından Fâtımî halifesi ez-zâfir, şehrin karşı karşıya olduğu tehlikeyi kavramıştı. Derhal bir filo hazırlanmasını emretti ve asker, silah, yiyecek vs. tedarikine girişildi. Durumlarını düzelten Haçlılar ise yeni gemiler satın alarak bunların direklerinden yüksek bir kule inşa ettiler. Gemilerin geri kalan tahtaları da mancınık yapımında kullanıldı. Kulenin şehir duvarına dayanması, şimdi daha yakın çatışmaları mümkün kılıyordu ve kule, yangına karşı izole edildiği için kuşatılanlar, Haçlılara ancak ok atarak zarar verebiliyorlardı. Bu yaklaşık 5 bin kişiyi katlettiler. Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s , Stevenson, The Crusaders in the East, s Willermus, II, s Willermus, II, s

156 143 yüksek kule ile avantajı ele geçiren Haçlılar karşısında kuşatılanların ümitleri yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı. Fakat bu sırada Mısır donanması şehrin imdadına yetişti 515. Mısır da hazırlanmakta olan filo, kuşatmanın ancak beşinci ayında şehre ulaşabildi. Sayda hâkimi Gerard, filoyu engellemek için bir girişimde bulunmayı düşündüyse de Fâtımî filosu karşısında bir şansı olmadığını görerek çekilmek zorunda kaldı. Willermus un tahminlerine göre yetmiş kadırga ile diğer büyük gemilerden oluşan Fâtımî filosu, Gerard ın saf dışı kalmasıyla getirdiği yardımı şehre ulaştırdı. Bu yardımla morali düzelen Askalânlılar, Haçlılara daha çok saldırmaya başladılar. Hatta şehre yeni gelen birlikler, Haçlı kuvvetlerini henüz tanımadıkları için daha çok çıkış yapıyorlardı fakat kayıpların artması üzerine o ilk zamanlardaki heyecanları azaldı ve daha ihtiyatlı davranmaya başladılar 516. Olaylar farklı kaydedilmekle beraber kaynaklarda Nûreddîn in Askalân a yardım için harekete geçtiği anlatılır. Nûreddîn, hazırlıklarını tamamladığında ona Dımaşk hâkimi Mücîreddîn Abâk da katıldı (10 Nisan 1153). Sayısı yaklaşık 10 bin süvari ve yayayı bulan Müslüman ordusu, ilk olarak İflîs olarak bilinen kaleyi kolayca ele geçirip buradaki Haçlı ve Ermenileri katletti. Sonrasında Nûreddîn ve Mücîreddîn Abâk, 26 Mayıs 1153 Cumartesi günü Banyas a indiler. Banyas kuşatması başladığı sıralarda Nûreddîn e Askalân dan ısrarla yardım çağrısı geliyordu. Bu noktada yaşananlara dair kaynaklarda açık bir kayıt yoktur. İslam ordusunda bir anlaşmazlığın baş göstermesi üzerine apar topar Mücîreddîn Abâk Dımaşk a, Nûreddîn de Hıms a çekildi. Böylece Askalânlılar, bu yardım ümitlerini kaybetmiş oldular Willermus, II, s , İbn Salâr, Mayıs ayı başında bir donanma hazırladığı sırada öldürülmüştü. Kuşatma 25 Ocak ta başladığına göre kuşatmanın beşinci ayında ulaştığı rivayet edilen Fâtımî donanması muhtemelen Haziran ayı sonlarında Askalân a ulaşmış olmalıdır. 516 Willermus, II, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s.321, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s , K.M. Setton, Nûreddîn in Faaliyeti, s.511, Willermus un kaydı İslam kaynaklarına uygun olmakla beraber, olayları Nûreddîn in Dımaşk ı zaptı sonrasına tarihlemesi hatadır. Zira yazar, Askalân ın zapt tarihini de 1154 olarak kaydetmiştir. Willermus un kaydına göre Nûreddîn, Dımaşk ı zapt etmiş ve Askalân ı kuşatan Haçlıların muhasarayı kaldırarak yardıma geleceklerini hesaplayarak Banyas ı kuşatmıştı. Fakat Banyas direndiği gibi Haçlılar da kuşatmayı kaldırmadılar. Olayların seyrine uymayan bu rivayetin devamında Willermus un Dımaşk a dair verdiği bilgi önemlidir. Yazara göre Nûreddîn in Dımaşk ı zapt etmesinin Haçlılara zarar vereceği açıktır. Zira Haçlılara yıllık vergi veren ve tabi olan Mucîreddîn Abâk ın yerine Nûreddîn gibi güçlü bir rakip gelmişti. Willermus, II, s , Abak, Askalân a ilerlemek yerine Banyas ı ele geçirmeyi daha uygun buluyordu. Mucîreddîn Abâk ın, Haçlılara karşı ciddi bir girişimden kaçındığı anlaşılmaktadır. Neticesinde ordular Banyas önlerinden ayrıldılar. Sonrasında Askalân ın Haçlıların eline geçmesi, Mucîreddîn Abâk ı endişelendirdi ve bu şehrin zaptı ile güçlenen Haçlı kralına, eski anlaşmaları yenilemek için haber yolladı. Bu arada Nûreddîn ile ittifak halinde olmasına rağmen Banyas önündeki kararsızlığı dolayısıyla da çekinmekteydi. Zira kendisi 1151 yılı içinde Nûreddin in üstünlüğünü tanımıştı. Özetle İslam ordusunun Banyas önünde ayrılmasını Mucîreddîn Abâk ın çekimserliğine bağlamak mümkündür. Coşkun Alptekin,

157 144 Haçlılar, kuşatmayı büyük kapıda (Doğuda bulunan Kudüs Kapısı) yoğunlaştırırlarken surları mancınıklarla aralıksız dövdüler. Şehir halkından ölenlerin sayısını bilemiyoruz fakat burada ölenlerden daha fazlası, kuleden atılan taşlarla ve şehirde bazı işler dolayısıyla dolaşanları hedef alan oklarla can verdi. Zamanın kuşatılanlar aleyhine işlemesi üzerine Askalânlılar, kendilerine çok zarar veren bu kuleyi yakmaya karar verdiler. Surlardan atılan odunların tutuşturulması çok zor olmadı fakat surlara doğru esen rüzgâr dolayısıyla bu girişim de kuşatılanların zararına oldu. Rüzgârın tüm gece esmesinin de etkisiyle sabahleyin sur, bir burçtan diğerine kadar çöktü. Fakat hedeflenen de oldu ve kule yıkıldı. Surun yıkılmasıyla Haçlılar, şehri çok kolay bir şekilde toplu bir hücumla zapt edebilirlerdi fakat bu noktada Haçlıların anlaşmazlığı ya da hasisliği şehri şimdilik kurtardı. Willermus un kaydına göre Templierlerin üstadı Bernhard, surun yıkılan kısmından içeriye kimseyi bırakmadı. Haçlıların âdetine göre içeriye ilk giren, en büyük yağmayı yapıp en büyük payı alacağı için Bernhard, yaklaşık kırk kişi ile açılan gedikten içeriye girdi fakat kuşatılanların ani saldırısı sonucu tamamı öldürüldü. Bu başarı, Askalânlıların kendine güvenini tazeledi ve gemilerden tedarik edebildikleri odunlarla açılan gediği tamir etmeyi ve hatta bir kısım Haçlıyı öldürmeyi de başardılar. Sonrasında ölüleri duvarlara asarak Haçlıların morallerini bozmaya çalıştılar 518. Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), s , aynı yazar, Dımaşk Atabekliği (Tugtekinliler), s , aynı yazar, Musul Atabekliği (Zengîler), DGBİT, VII, Çağ Yayınları, İstanbul 1988, s.555, Stevenson, The Crusaders in the East, s , Mucîreddîn Abâk ın, Haçlılarla tekrar temasa geçmesi şehirde huzursuzluğa da sebep olmuştu. Hatta Dımaşk ın düşmesinde de bu durumun etkili olduğu söylenebilir. Gülay Öğün Bezer, Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), s.854, Stevenson, The Crusaders in the East, s.172, Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.474, Nûreddîn den yardımı İbn Salâr istemişti. İbn Salâr, Sünnî idi ve bu yüzden arası halife ile zaman zaman açılmıştı. Hatta araştırmacılar, onun Nûreddîn den yardım istemesini dahi Sünnî oluşuna ve Nûreddîn e yakınlık hissetmesine bağlamaktadırlar. Yani vezirin yardım isteği, Nûreddîn dolayısıyla Sünnîliğin Mısır a yayılması ve hakim olması için atılmış bir adım olarak değerlendirilmektedir. Buna göre İbn Salâr ın, İbn Massâl ile olan mücadelesini de bir Şiî- Sünnî çatışması olarak düşünmek gerekmektedir. Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, s , Askalân ın zaptı ile Dımaşk, güneyden Haçlılar, kuzeyden Nûreddîn tarafından çembere alınmış oldu. Hareket alanı kalmayan Mucîreddîn Abâk, Haçlılara yaklaşmak durumunda kaldı. Aydın Usta, Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri, s Willermus, II, s , İbn el-esîr in, halk arasında anlaşmazlık çıktığı yolundaki rivayeti, bu olayla alakalı olmalıdır. Buna göre Haçlıların moralleri öylesine bozulmuştu ki kuşatmayı kaldırmayı düşünüyorlardı. Fakat bu arada halk arasındaki anlaşmazlığı haber aldılar ve kuşatmayı sürdürmeye devam ettiler. Kuşatılanlardan her bir taife, zaferin kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlardı. Bu iddialar, o kadar büyüdü ki şehirde bu kimseler arasında yaşanan tartışmalarda ölenler dahi oldu. Bu durumda Haçlılar, saldırılarını şiddetlendirdiler ve bu olaylar şehrin işgali ile sonuçlandı. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.392, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.164, İbn Haldûn Kitâb el-iber, V, s.237, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.219, Anonim Süryânî yazarı da detay vermeden Müslümanların kendi aralarında çatıştığını haber vermiştir. Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.73, Abû l-farac, açılan gedikten içeriye 400 kişinin girdiğini ve bunların orada bekleyen 20 bin zırhlı Müslüman tarafından katledildiğini haber vermektedir. Diğer kaynaklarla teyit edilmeyen rivayetinin devamında yazar, Haçlı kaynağının aksine bu açılan gediği Haçlıların beklediğini ve Müslümanların kapatmasına izin vermediklerini de yazmaktadır. Abû'l-Farac, II, s.391, Süryânî Mihail de aynı rivayetleri vermekle beraber kralı geri dönmekten Renaud un (de Chatillon veya Saint-Jean baş reisi

158 145 Kulenin tahribi ve sonrasında yaşanan olaylarla Askalânlıların amaçlarına ulaştıkları, o an için Haçlılara büyük zarar verdikleri söylenebilir. Çünkü Haçlılar, uğradıkları kayıplar dolayısıyla kuşatmanın devamını sorgulamaya başlamışlardı. Fikir ayrılığına düşen Haçlılardan bir grup, kuşatmanın kaldırılması gerektiğini dile getirirken diğer bir grup sebat etmenin gerekliliği üzerinde duruyordu. Kuşatmanın kaldırılmasını savunanlara göre birçok şövalye ölmüş, daha fazlası yaralanmış, çok zaman ve para harcanmıştı. Fakat bu kadar emek heba edilmedi, kuşatmanın devamına karar verildi ve bu karardaki isabet, şehrin zaptı ile ispat edildi. Bundan sonraki ilk çatışmada Haçlıların, Müslümanlara çok büyük zarar verdikleri görülüyor. İslam kaynaklarında yer almayan bu durumu Willermus, (Müslümanlar) kuşatmanın ilk gününden bu ana kadar böylesine büyük bir zarar ve kayba hiç uğramamışlardı. Ordunun gücü bitmiş, şehirdeki ileri gelen kimseler ölmüş, kudret ve güvenlerini kaybetmişler ve artık ne yapacaklarını bilmiyorlardı diyerek dile getirmiştir. Fakat bu çatışmada Haçlıların da kayıplarının fazla olduğunu tahmin edebiliriz. Zira çatışmanın hemen akabinde Askalânlılar, krala başvurarak ateşkes istemişler ve bu sürede ölülerin gömülmesini teklif etmişlerdi. Kral da teklifi kabul edince ölüler karşılıklı olarak geri verildi ve gömüldüler 519. Müslümanların ümidine son darbeyi, büyük bir kirişi taşıyan kırk askere mancınıktan atılan taşın isabet etmesi ve bu askerlerin ezilmeleri vurdu. Sürekli kayıp veren halkın direnecek gücü kalmamış ve yardım umutları tamamen tükenmişti. Şehir ileri gelenlerinin toplantısı ve durumu değerlendirmesi, malumun ilanından başka bir şey değildi. Yani görüşmeden, canları ve malları için emân dilenmesi kararı çıktı 520. Haçlı karargâhına giden elçilere krallık ileri gelenlerinin, bu teklifi değerlendirmelerinin ardından- olumlu cevap verildi. Fakat Müslümanların üç gün içinde şehri boşaltmaları da şart koşuldu. Müslümanların, Haçlılara güvenmedikleri için bu sözü yeminle tasdik ettirmeleri üzerine Haçlılar da Müslümanlardan rehineler istediler. Nihayetinde elçiler, onlara katılan Haçlı şövalyeleriyle birlikte şehrin en yüksek burcuna, verilen Haçlı bayrağını çekmek üzere geri döndüler. Haçlıların şartının aksine Müslümanlar, şehri iki günde boşalttılar ki bu durum, Askalânlıların yeminlere rağmen Haçlılara güvenmediğini göstermektedir. Willermus un kaydına göre kral sözünde durdu, Müslümanlara zarar vermedi hatta çölde bulunan el-arîş e kadar yanlarına kılavuzlar da Renaud?) vazgeçirdiğini eklemiştir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Willermus, II, s Willermus, II, s

159 146 verdi. Haçlılar nihayet şehri zapt etmişlerdi. Baudouin, şehirde bulunan malları kuşatmada yararlılık gösterenlere dağıttı ve şehri, Yafa kontu olan kardeşi Amaury ye hediye etti. Böylece Haçlılar Askalân ı 19 Ağustos 1153 te ele geçirmiş oldular 521. Ele geçirilen şehrin Haçlılar açısından önemi tartışma götürmez. Kudüs Krallığı na Fâtımî saldırılarının buradan düzenlenmesi ve Sûr kuşatmasında olduğu gibi halkın eşzamanlı saldırıları, Haçlıları zor durumda bırakabiliyordu. Ayrıca Sûr un ardından Askalân ın da Haçlıların eline geçmesi, Haçlıların denizde daha rahat hareket edebilecekleri anlamı da taşımaktadır. Haçlılar açısından önemli başka bir nokta, şehir ele geçirildikten hemen sonra gün yüzüne çıktı. Burada çok büyük bir ganimet ele geçirilmişti. Willermus un kaydına göre 1153 sonrasında Haçlıların yaşadıkları kıtlık, burada ele geçirilen ganimet sayesinde daha hafif atlatılmıştı. Çünkü yukarıda bahsedildiği üzere Fâtımîler, her yıl birkaç kez Askalân ı takviye ediyor ve şehirde büyük bir erzak stoku bulunuyordu 522. Haçlılar, Askalân ı ele geçirerek Filistin ile Mısır arasındaki son engeli de ortadan kaldırmış oldular. Gerçekte Haçlıların genişleme imkânı bulacakları bir yön kalmadığından Askalân ın zaptı, Kudüs Krallığı için yeni bir kapı açacaktı. Ancak Nûreddîn in, Dımaşk ı zaptı da aynı anlama gelmektedir. Tüm bu sebeplerle Mısır gibi zengin bir ülkeyi birbirine 521 Willermus, II, s , Willermus un kaydına göre Müslümanların yanına verilen kılavuzlar geri dönünce aralarında bulunan Nocquin? adlı bir Türk, bu çaresiz insanlara saldırıp mallarını yağmaladı ve onları öylece çölde bıraktı. Yazarın kaydını başka kayaklarla teyit etmek mümkün olmamaktadır. Ayrıca Willermus, şehrin zapt tarihini hatalı olarak 12 Ağustos 1154 kaydetmiştir. Willermus, II, s , İbn el- Kalânisî, Zeyl, s.321, Yâkût el-hamavî, şehrin zapt tarihini 27 Cemaziyülevvel 548 = 20 Ağustos 1153 olarak verirken, Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, IV, s.122, Urfalı Mateos, bu tarihi 16 Ağustos 1153 olarak kaydetmiştir, Urfalı Mateos, Vekâyiname, s.320, Şehrin emânla alındığı tüm kaynaklarda kaydedilmiştir. Fakat Abû l-farac, burada 15 bin Müslümanın öldürüldüğünü, diğerlerinin de Mısır a kaçtıklarını haber vermektedir ki bu rivayet olayların seyrine uymamaktadır. Abû l-farac, II, aynı yer, Süryânî Mihail ise bu rakamı 18 bin olarak vermektedir. Süryânî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.170, Ebû Şâme, duvar yıkıldığında şehre giren Haçlıların, Müslümanlardan pek çok kimseyi öldürdüğünü haber vermekle beraber rakam vermez. Bu olay, Haçlıların saldırılarını şiddetlendirdiklerinde Willermus un kaydettiği olay olmalıdır. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.276, ed- Devâdârî, şehrin teslim edilmesi hususunda diğer kaynaklarda yer almayan bir detay vermektedir. Buna göre şehir, kuşatmaya direnirken şehre küçük bir kayık yaklaşmaya başladı. Halk, bunun ardından yardıma gelecek diğer gemileri beklerken gemiden bir adam indi ve Askalân naibine bir mektup uzattı. Mektupta; mektubu alıp okuduğunda Askalân sazlığından sağlam (kalın) Acem kamışlarından bir demet kamış alması yazılıydı. Askalân naibi baş üstüne dedikten sonra geceye kadar bekledi ve sonrasında Haçlılardan şehir adına emân istedi. ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VI, s Willermus, II, s.236, İslam kaynakları da şehirdeki malların çokluğunu haber vermektedir. Bkz. İbn Kalânisî, Zeyl, s , İbn Tağrîberdî, en-nucûm, V, s.287, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.27

160 147 kaptırmamak için mücadeleye başlayan Zengîler ve Haçlılar, Fâtımî Devleti nin sonunu hazırlamışlardır 523. Şehrin zaptıyla birlikte Fâtımîler, Suriye deki son kalelerini de kaybetmiş oldular. Bu kaybın yaşanmasında en büyük rolü, Fâtımî dâhili olaylarının oynadığını söyleyebiliriz. İbn el-esîr in ifade ettiği üzere güç, galip gelenin eline geçiyor ve bu mücadele çok sık yaşanıyordu. Güce gerçek manada sahip olan vezirlerin çok sık değişmesi, ülkede istikrarı alt üst ediyordu. Vezirliğe yeni gelen ise henüz düzeni sağlayamadan ya makamından oluyordu ya da hayatından. İbn Salâr gibi vezirlerin, Suriye de Haçlılara karşı direnen şehirlere gösterdikleri ihtimam, bu kaos ortamlarında ihmal ediliyor ve bu şehirler bir bakıma kaderine terk ediliyordu. Askalân ın Haçlılar tarafından kuşatılması ve neticede emân ile ele geçirilmesi de işte böyle bir zamana denk düşmüştür. Nitekim İbn Salâr ın hazırlamaya çalıştığı donanma, onun katlinden sonra Askalân a ancak kuşatmanın beşinci ayında ulaşabilmiştir. Bu yardımların süreklilik arz etmemesi de şehrin kaderinde belirleyici olmuştur. Burada Haçlılar, Askalân ı zapt ettiklerinde Fâtımîlerin içinde bulunduğu durumu Makrîzî çok güzel özetlemiştir: ez-zâfir in etrafında eğlencelerin yanı sıra oyun dolan arttığı için Fâtımî Devleti nde zayıflık ve bozukluklar ortaya çıkmıştı. Bunun bir sonucu olarak da Haçlılar, Askalân ı aldılar ve istila ettiler. 524 Haçlıların zaman zaman Mısır topraklarına düzenledikleri keşif seferleri göz önüne alındığında artık Mısır ın da Haçlı saldırısına uğrayacağı aşikârdı. Bu durumda Haçlıların Askalân ı zaptından bir yıl sonra Nûreddîn de Dımaşk ı ele geçirerek Haçlılarla arasındaki engeli kaldırdı ve Haçlıları gözlemlemeye başladı. Yani eğer Haçlılar, Mısır a saldırırsa arada Dımaşk engeli olmadığı için rahatça müdahale edebilecekti. Nûreddîn, uzun süreden beri Dımaşk ı hâkimiyet alanına katma uğraşındaydı. Bunun için haklı sebepleri de vardır. İlk sebep, Dımaşk hâkiminin Haçlılarla ittifak halinde olması ve bu durumun Müslümanlara zarar vermesidir. İkinci olarak Dımaşk, Nûreddîn in Haçlılara ulaşmasına engel teşkil ediyordu. Bunun en net örneğini, 547 ( ) yılında Haçlılar, Askalân ı kuşattıkları sırada aradaki Dımaşk engeli sebebiyle Nûreddîn in Askalân a yardım 523 Ramazan Şeşen, Selâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s.41, Askalân ve Dımaşk ın zaptı ile çatışmaların merkezi, Suriye-Filistin bölgesinden Mısır a kaydı. P.M. Holt, Haçlılar Çağı, s.46-47, Nureddin in Dımaşk ı zaptı için Bkz. İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn Tağrîbirdî, en-nücûm, V, s.304, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.29, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, el-makrizî, İtti âz, III, s.209

161 148 edememesinde görüyoruz 525. Neticesinde Askalân ın ve Dımaşk ın ele geçirilmelerinden kısa bir süre sonra Haçlı-Müslüman çatışmasının yönü de Mısır olarak belirdi. 3.3.EL-FÂİZ Bİ-NASRİLLÂH ( ) DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ Vezir Abbas ın idaresine karşı genel bir hoşnutsuzluk söz konusuydu. Özellikle saraydaki kadınların faaliyetleri, Abbas ın sonunu getirdi. Saray kadınları, mektupların içine saçlarını koyarak Talâ i b. Ruzzîk ten yardım istediler. Talâ i b. Ruzzîk in Kahire üzerine yürümesi karşısında Abbas, Nasr ve Usâme, Kahire yi terk ederek Suriye ye doğru yola çıktılar. Yolda Haçlıların saldırısı sonucu Abbas öldürülürken Nasr esir alındı 526 ve bu arada Usâme kurtulmayı başardı. Talâ i b. Ruzzîk, Kahire ye girince halifenin gömüldüğü yeri öğrenerek onu gereğince defnetti ve idareyi ele aldı. Sonrasında Haçlılardan satın alarak Kahire ye getirdiği Nasr, halk tarafından paramparça edildi. Talâ i b. Ruzzîk, bundan sonra kendisine rakip olabilecek devlet ileri gelenlerinden bazılarının mallarına el koyarken bazılarını da Hicaz, Yemen gibi yerlere sürdü İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.398, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.169, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.126, Nûreddîn in Dımaşk ı zapt etmesi şart idi. Zira Haçlılar, Askalân ı alınca Askalân ile Dımaşk arasında onları rahatsız edecek bir yer kalmamıştı. İbn el- Adîm, Zübdet el-haleb, s.336, Willermus un yukarıda bahsedilen kaydı da bu görüşü desteklemektedir. 526 Willermus un kaydında Mısır da yaşananlar İslam kaynaklarına uymamakla beraber Nasr ın esir alınması ve sonrasında gelişen olaylar konusunda önemli bilgiler vermiştir. Yazar, Talâ i b. Ruzzîk in hareketinden bahsetmezken Abbas ve Nasr ın Mısır dan kaçışını halkın toplanıp cinayetin hesabını sormak istemesine bağlamaktadır. Bunun üzerine Suriye ye doğru yola çıkan Abbas ve Nasr, endişesizce Scylla dan Charybbis e gittiler. Bu sırada orada Haçlılar tesadüfen onları gördü. Abbas ve Nasr, Haçlıların saldırısında ölümcül derecede yaralanırken yanlarında hazineleri taşıyan hizmetçiler de esir alındı. Ele geçirilen ganimet paylaşıldı fakat bu işte asıl önemli rolü Templierler oynadığı için en büyük payı da onlar aldılar. Nasr da Templierlerin eline geçti. Nasr, hapiste tutulduğu sırada Hristiyan olmak istediğini söyledi ve din değiştirdi. Bu sırada Fâtımîler onu öldürmek için Haçlılardan istediler ve Templierler, Nasr ı 60 bin altına sattılar. Elleri ve ayakları zincirli ve demir bir kafes içinde Mısır a yollanan Nasr, halk tarafından paramparça edildi. Willermus, II, s , es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, IX, s.91, Aydın Usta, Haçlı Seferleri Döneminde Din Değiştirme Vakaları, s.696, Süryânî Mihail, Nasr yerine Abbas ı vermiştir. Yazarın rivayeti diğer kaynaklara uymaz: Abbas yanında 3 bin Ermeni ile Nureddin e sığınmak için yola çıktı. Fâtımîler onu takip ederken bu Ermeniler döndüler ve Fâtımîlerden çok sayıda insanı öldürdüler (yaklaşık 5 bin). Kılavuzlar, ona ihanet ettiler, üç gün aç susuz çölde dolaştırdılar. Abbas, Askalan ın karşısına geldiğinde Haçlılara rastladı. Abbas ın yanındaki Ermeniler Haçlılara katıldı, Abbas esir alınıp Mısır a yollandı ve çarmıha gerildi. Abû l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s , Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , İbn el-kalânisî, Abbas ve Nasr ın Gazze ve Askalân civarında bir yere geldiklerinde Haçlıların saldırısına uğradıklarını haber vermektedir. İbn el-kalânisî, Zeyl, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , Usâme İbn Munkız, İbretler Kitabı, s.48-54, el-makrizî, İtti âz, III, s , 220, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.294, , en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , a. mlf, II, s.526, Ebû el- Fidâ, el-muhtasar, III, s.28, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.97-98, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s , İbn el-imâd, Şezerâet ez-zeheb, VI, s.252, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.236, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, MEB, İstanbul 1979, s.693, Talâ i b. Ruzzîk, güçlü Fâtımî vezirlerinin sonuncusudur. Vezirliğe geldiği zaman büyük saray memuriyetlerini altı ayla sınırlı tutarak devlet adamlarının güçlenmesinin önüne geçmek istemişti. Yani Talâ i b. Ruzzîk, valilikleri her altı

162 149 Devlete gerçek manada hâkim olan Talâ i b. Ruzzîk, bu dönemde Haçlılara karşı başarılı bir mücadele yürütmüş, Mısır dan yolladığı ordular, Haçlı şehirlerine önemli zararlar vermişlerdir. Burada üzerinde durulması gereken bir nokta, Askalân ın kaybı konusunda anlatıldığı üzere Nûreddîn in Dımaşk ı zapt etmesidir. Zira bu şehrin zaptı, bundan sonra Askalân ile beraber Fâtımî-Haçlı ilişkilerine yön verecektir. Talâ i b. Ruzzîk, Haçlı topraklarına birlikler sevk ederken bir taraftan da Nûreddîn ile yazışıyor ve Haçlılara karşı ortak hareket etme konusunda onu teşvik ediyordu. Bu yazışmaların somut sonuçları tam olarak tespit edilemese de Fâtımîlerin, Sünnî İslam dünyasıyla bağlantı kurması ve Haçlılara karşı daha etkin bir işbirliğine girme çabası yönünden önemlidir. Nitekim daha sonraki dönemde Mısır ı Haçlılara kaptırmak istemeyen Nûreddîn ile Fâtımî vezirleri daha yakın ilişki içinde olacaklardır 528. el-fâiz, Abbas ın cinayetlerine şahit olarak akli dengesini kaybetmiş, halifeliği müddetince vezirlerin gölgesinde kalmış ve devlet işlerinde etkin olamamıştı. Nihayetinde 23 Temmuz 1160 ta öldü 529. Yukarıda ifade edildiği üzere Askalân ve Dımaşk ın zaptı sonrası Mısır ın hâkimiyeti için şiddetli bir mücadele başladı. Haçlıların Mısır a saldırıları daha öncesinde sınırlı idi fakat bu dönemde başka hareket alanları kalmadığı için Mısır topraklarına sefer düzenlemeye başladılar. Bu seferler, genelde yağma amaçlı idi. Fakat Talâ i b. Ruzzîk in bu saldırılara aynı şekilde mukabele ettiği görülmektedir. Talâ i b. Ruzzîk in vezirliği esnasında Haçlılara karşı iyi bir mücadele verildiğini, dahası Nûreddîn ile ilişkilerin geliştirilip Haçlıların her iki yönden de yıpratıldığını söyleyebiliriz. Eşzamanlı bir seferle Haçlılara büyük zararlar verildiği görülmez fakat Nûreddîn ile mücadele ederken Fâtımîler tarafından bir saldırı gelmesini engellemek isteyen Haçlıların ateşkes talepleri, Kahire- Dımaşk arasındaki yakınlaşmanın olumlu sonucu olarak yorumlanmalıdır. ayda bir satmakla senede iki defa vergi topluyor ve bu da halkı zorluyordu. Eymen Fuâd Seyyid, Fâtımîler, DİA, XII, s.232, Umâra el-yemenî de Talâ i b. Ruzzîk i şu sözlerle övmektedir: Mısır vezirlerinden hiç biri Salih b. Ruzzik gibi devlet adamlarını yüceltmemiş; hiçbiri de Dırgam gibi o adamları yok edememiştir. Şaver sülalesi gibi devlet mallarını talan eden ailelere de rastlanmamıştır. Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, s Dımaşk ın Nûreddîn tarafından zaptı için Bkz. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn el-kalânisî, Zeyl, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.212, el-makrizî, İtti âz, III, s.238, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, III, s.37, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.98, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.344, ed- Devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.12, el-cevzî, el-muntazam, XVIII, s.143, İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, VI, s.292

163 Haçlıların Tinnîs Şehrini Yağmalamaları (1154) Askalân ın zaptının ertesi yılı, Fâtımî topraklarına bu defa Sicilya dan hareket eden bir Haçlı kafilesinin saldırısı gerçekleşti. Haçlılar 21 Temmuz 1154 te Tinnîs şehrine saldırarak halkın bir kısmını öldürüp bir kısmını da esir aldılar. Kaynakların ifadesine göre Haçlılar burada çok büyük bir ganimet ele geçirmişlerdir. Haçlıların çekilişinin akabinde şehirden kaçanlar ve saklananlar geri döndüler 530. Bu saldırıya karşılık verilip verilmediğine dair kaynaklarda herhangi bir bilgi yoktur. Bir şey yapılmadığına hükmedebiliriz zira bu sırada vezir Talâ i b. Ruzzîk, devlet işlerini yoluna koymaya uğraşıyordu. Hatta aşağıda görüleceği üzere Talâ i b. Ruzzîk, bu çabaları esnasında Haçlılarla anlaşmayı dahi düşünmüştü Haçlılarla Anlaşma Yapılması ( ) ez-zâfir den sonra da Fâtımî Devleti nde sular durulmadı. Özellikle vezirlik makamı için verilen mücadelelerin devleti zayıf düşürdüğü göz önüne alındığında bu makama sahip olanların çok dikkatli davranma zorunlulukları ortaya çıkıyordu. Bu noktada Haçlılardan gelebilecek bir saldırı, devleti çok zor durumda bırakabilirdi. Bu nedenlerle Fâtımî veziri Talâ i b. Ruzzîk, devlet işlerini düzene koymakla uğraşırken Haçlıların saldırılarından emin olmak niyetiyle Haçlılara hazineden ve devlet adamlarının iktalarından alınacak belli bir miktarda para ödemeyi ve anlaşma yapmayı düşündü. Fakat bu düşüncesini açıkladığında devlet ileri gelenleri, buna şiddetle karşı çıktılar ve hatta kendisini azletmekle tehdit ettiler. Bu nedenle bu düşünce hayata geçirilemedi (1155) 531. Kaynaklara yansıdığına göre ertesi yıl Mısır da devleti sarsan bir kıtlık yaşanmıştır. Buğday kıtlığı dolayısıyla yükselen fiyatlar, Fâtımîleri zor duruma sokmuştu 532. Bu nazik durumda Talâ i b. Ruzzîk, bu kez Haçlılarla anlaşma yapmıştır. Kaynaklarda anlaşmanın ne şartlarda yapıldığına veya başka bir detaya dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. 530 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.331, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.692, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.295, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.219, Th. Bianquıs, Talâ i b. Ruzzîk, EI, X, Leiden 2000, s.150, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.304, el-makrizî, İtti âz, III, s.207, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.27, İbn el-esîr, bu olayı 548 = 1153 / 1154 yılı olayları arasında zikretmiştir. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.393, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.164, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.563, E. Graefe, bu tarihi 1155 olarak vermiştir. E. Graefe, Fâtımîler, İA, IV, MEB, İstanbul 1979, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.331, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.692, daha önceki örnekler göz önüne alındığında Talâ i b. Ruzzîk in risk almayarak bu devlet adamlarına rağmen harekete geçmemesi yerinde bir davranış olmuştur. 532 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.336, el-makrizî, İtti âz, III, s.229

164 151 Fakat devletin güçsüz düştüğü bir ortamda Haçlılara karşı koyamayacağı düşüncesiyle böyle bir anlaşmanın yapıldığını tahmin edebiliriz Nureddîn ile Haçlılara Karşı Anlaşma Çabaları ( ) Haçlılarla anlaşma yapmanın, devlete uzun süreli bir faydası olmayacağı açıktır. Ayrıca anlaşma yapılmasına rağmen Haçlı tehlikesinden emin olmak da mümkün değildir. Bu yüzden Fâtımîlerin, Nûreddîn ile ittifak kurması daha etkili bir siyasettir. Hem Haçlıların Askalân kuşatmaları ve daha öncesinde Nûreddîn ile iletişim kurulmuştu. Bunun somut bir neticesinden bahsetmek zordur fakat Askalân ın kaybı sonrasında Haçlıların, Mısır a yöneldikleri göz önüne alındığında Nûreddîn in de daha aktif olacağı kesindir. Bu arada Dımaşk ı zaptı da Nûreddîn i önemli bir sorundan kurtarmıştı ve Haçlılarla daha rahat bir mücadeleye girebilirdi. Bu dönemde Fâtımî veziri Talâ i b. Ruzzîk in, Haçlılara karşı Nûreddîn ile ittifak kurma çabasında olduğunu görüyoruz. Talâ i b. Ruzzîk, bu amaçla 1157 yılı içinde Nûreddîn e bir elçilik heyeti yolladı. Kaynaklarda olayın detayına dair bir bilgi bulunmamasına rağmen bu elçilik heyetiyle Talâ i b. Ruzzîk, muhtemelen Haçlılara karşı Nûreddîn in yardımını taleb etmişti. Aynı yıl içinde (24 Nisan 1157) yine benzer konularda görüşmek üzere Nûreddîn in elçisi Zeynel-Haccâc, Mısır a -Fâtımî elçileriyle beraber- gönderildi 534. Ertesi yıl (16 Ekim 1158) bu defa Talâ i b. Ruzzîk in elçisi Mahmûd el-müvelled, Nûreddîn in huzuruna geldi. Yanında Nûreddîn e sunulmak üzere gönderilen bol miktarda hediye de bulunuyordu. Haçlılar, bu heyete yolda saldırmışlar fakat pek çoğu katledilmişti 535. Fâtımî elçilerine yapılan saldırının detaylarının İslam kaynaklarına 533 Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.692, Talâ i b. Ruzzîk zamanı Dımaşk-Kahire yakınlaşmasının ön plana çıktığı bir dönemdir. Bu yakınlaşma ile Fâtımî-Haçlı ilişkileri daha karmaşık bir hal aldı. Yaacov Lev, Saladin in Egypt, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.338, el-makrizî, İtti âz, III, s.230, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al- Malik al-salih, İA, XI, s.692, Haçlıların arz ettiği tehlikeyi gören Talâ i b. Ruzzîk, Usâme b. Munkız a yazdığı mektupta Nûreddîn in Kudüs e saldırmasını istiyordu. Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.353, Ebû Şâme, Mısır elçisinin adını Hacîb Mahmûd el-müsterşîdî olarak kaydetmiştir, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.338, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.693, Elçi uzun süre Dımaşk ta kaldıktan sonra 23 Şubat 1159 da döndü. Makrizî, bu haberleşmenin tarihini 11 Ekim olarak vermektedir. Müellifin verdiği detaya göre Nûreddîn e silahlarla beraber bir hilat ve 3 bin dinar kıymetinde hediyeler yollanmıştı. Ayrıca Haçlılara karşı kendisini takviye etmesi için 7 bin dinarı Nûreddîn i Haçlılara karşı mücadelesinde öven bir kaside ile beraber göndermişti. el- Makrizî, İtti âz, III, s.234, Stevenson, The Crusaders in the East, s.180, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el- Fâtımiyye fî Mısır, s.283

165 152 yansımamış olmasının yanı sıra Haçlı kaynakları da bu konuya değinmemiştir. Bu elçilik heyetinin görevi de yine Nûreddîn i Haçlılara karşı cihada teşvik etmek olmalıdır Sûr Şehrine Baskın Düzenlenmesi (1155) 1155 yılında Talâ i b. Ruzzîk, Haçlılara karşı sefere girişecek bir orduyu hazır hale getirmişti. Hazırlanan donanmaya tayin edilen kumandanın adı kaynaklara yansımamıştır. Fakat kendisinden yetenekli bir kumandan şeklinde bahsedilmektedir. Donanma kumandanı, Frank dilini konuşabilen birkaç adamını Haçlı kıyafetleri giydirerek önden yolladı. Bunların hareketinin ardından kendisi de Bizans gemilerinin izlediği yollar ile gerektiğinde sığınılabilecek yerleri incelemek için denize açıldı. Yoldayken Sûr limanında büyük bir Bizans gemisinin bulunduğunu haber alınca derhal Sûr a yöneldi. Yapılan ani saldırı sonucu bu gemi ele geçirilip içindekiler öldürüldü ve mallara el konuldu. Donanma, Sûr limanını ele geçirip üç gün boyunca yağmaladıktan sonra mezkûr gemiyi ateşe verdi ve tekrar denize açıldı. Fâtımî donanması, denizde rastladığı hacıları taşıyan birkaç gemiyi de ele geçirdi. Bu hacıların da bir kısmı öldürülürken büyük bir çoğunluğu esir alındı. Nihayetinde donanma, bol ganimet ve esirle Mısır a döndü Haçlı Topraklarına Düzenlenen Seferler ( ) el-fâiz döneminde Haçlı topraklarına yapılan seferlerin artış gösterdiği gözlemlenmektedir. Bu olaylar, Makrizî nin eserinde çok muhtasar ve dağınık bir şekilde yer bulmuştur. Çoğu zaman bunların zamanını tayin etmek de mümkün olmamaktadır. Bu seferlerin, çoğunlukla aynı kalıp üzerinden anlatılmış olması da olayların takibini zorlaştırmaktadır. Bu olayları diğer kaynaklarla çoğu zaman teyit etmek mümkün olmamaktadır. Talâ i b. Ruzzîk, 1156 yılında Haçlılarla yapılmış olan anlaşmayı bir yıl sonra bozdu ve Haçlı topraklarına sefer düzenledi. Bu bağlamda 1157 yılı içinde Haçlı topraklarına birkaç sefer düzenlendiğini ve bu seferlerde esir ve ganimetle dönüldüğünü görmekteyiz. Makrizî nin kayıtlarına göre ilk olarak 27 Haziran ve 24 Temmuz 1157 de düzenlenen seferlerde önce Gazze ve etrafı yağmalandı. Sonra Askalân ve civarında Haçlılardan esirler ve ganimetler ele geçirilerek dönüldü. Bu başarılar Nâsırü d-devle Hûmân kumandasında Şeria ya düzenlenen seferle de tekrar edildi. Aynı yıl içinde Beyrut a yönelen donanma, Haçlı gemilerini yenerek esir ve ganimet aldı. Ağustos-Eylül 536 İbn el-kalânisî, Zeyl, s.332, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.298, el-makrizî, İtti âz, III, s.224, en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.211, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s.219, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.692

166 de Senîatü l-mülk Zubyân ın idaresinde Şevbek e düzenlenen seferde de bol miktarda ganimet ve esir alındı. Bu sıralarda Fâtımî donanması da Akkâ ya yönelmişti. Burada 700 civarında esir alıp Haçlı gemilerine karşı etkili bir mücadele veren donanma, Ekim-Kasım 1157 de salimen döndü. Ekim-Kasım 1157 de Haçlı topraklarına tekrar akınlar başladı ve bol ganimet ele geçirildi. Takip eden ay içinde 5 Aralık 1157 de düzenlenen akını, 9 Aralık taki izledi ve Dımaşk topraklarına kadar uzanan alanda Haçlı arazisi tahrip edildi. Aynı yıl içinde rüzgârın İskenderiye önlerine sürüklediği Haçlı gemileri de ele geçirildi Şubat 1158 de Şemsü l-hilâfe Ebû l-eşbâl ve Dırgâm kumandasında Gazze ve Askalân üzerine 4 bin kişilik bir ordu Mısır dan yola çıkarıldı. Ordu, Mart ayında el- Ucûl Tepesi ne ulaştı ve burada vuku bulan çarpışmada Haçlılar bozguna uğradı. Haçlılardan pek çok kişi bu çarpışmada hayatını kaybetti. Eylül sonunda Fâtımî ordusu, bu defa el- Arîş e yöneldi ve buradaki çarpışmalarda da aralarında atların ve çeşitli malların bulunduğu büyük ganimet elde etti 538. Aynı sıralarda denizde de başarı sağlandı ve Fâtımî donaması, rastladığı birkaç Haçlı gemisini içindekilerle beraber ele geçirdi. Gemidekilerden bir kısmı öldürüldü, bir kısmı da esir alınarak bol miktarda ganimetle birlikte Mısır a götürüldü 539. Mayıs 1158 de Fâtımî ordusu, Vadi-i Musa ya girerek حصن الدميرة yı sekiz gün kuşattı. Ordunun bir kısmı buradan Şevbek e yöneldi ve civara baskınlar düzenledi. Kuşatılan kaleye iki emir, bir miktar askerle bırakıldıktan sonra ordu geri döndü el-makrizî, İtti âz, III, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.211, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.692, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.351, Ramazan Şeşen, Dırgâm b. Âmir, DİA, IX, Ankara 1994, s.276, E. Graefe Gazze deki savaşı Fâtımîlerin büyük bir zaferi olarak değerlendirmektedir. E. Graefe, Fâtımîler, İA, IV, s.526, Makrizî, bu seferlerin hemen sonrasında Beyt Cibrîn e düzenlenen ve ganimetle dönülen bir seferden bahsetmekte fakat bu olay, diğer kaynaklarda yer almamaktadır. el-makrizî, İtti âz, III, s.233, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.326, Nuveyrî, bu olayı 1157 yılı içinde kaydetmiştir. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.211, İbn el-kalânisî, el-arîş teki savaşta Haçlıların 400 den fazla kaybı olduğunu rivayet etmektedir. İbn Kalânisî, Zeyl, s.353, Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.693, el-cevzî, Nûreddîn ile Haçlılar arasında mücadeleler sürerken, Mısır askerlerinin Gazze ye sefer düzenlediklerini kaydetmekle yetinmiştir. el-cevzî, el-muntazam, XVIII, s.119, Bu da Kahire-Dımaşk yakınlaşmasının ve paralel politikalar geliştirmelerin bir sonucu olarak görünmektedir. Yaacov Lev, Saladin in Egypt, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s.351, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.326, Fâtımî donanması, Mayıs ayında Tinnîs ten Haçlı topraklarına doğru demir almıştı. el-makrizî, İtti âz, III, s el-makrizî, İtti âz, III, s.233, Ramazan Şeşen in verdiği detaya göre Vadi-i Musa halkı, kadıları Zeynel Arab ı Talâ i b. Ruzzîk e yollamış ve Haçlı saldırılarından kendilerini kurtarması için yardım istemişlerdi. Bunun üzerine Talâ i b. Ruzzîk, buraya yukarıda bahsedilen seferi düzenledi ve sonrasında aynı ordu, Şevbek civarını da yağmaladı. Fakat yazar, kuşatılan kaleyi el-vuayrâ olarak kaydetmiştir. Ramazan Şeşen,

167 154 Haziran 1158 de Haçlı topraklarına düzenlenen ve Haçlıların mağlup olduğu seferden de Fâtımîler ganimetle dönmüşlerdi. Bu seferin hemen sonrasında Talâ i b. Ruzzîk, beş gemilik bir deniz gücünü, 1 Eylül 1158 de yola çıkardı. Sahil şehirlerine yönelen donanma, Haçlı gemilerini yenerek çok sayıda esir ve ganimetle yüklü olarak 17 Ekim 1158 de Mısır a döndü yılının son günlerinde Talâ i b. Ruzzîk, orduyu karadan ve denizden tekrar harekete geçirdi. Makrizî nin kaydına göre ordu, Haçlılara karşı başarılı savaşlar verdikten sonra bol ganimet ve esirle salimen döndü. Bu esirler arasında Kıbrıs hâkiminin kardeşi de bulunmaktaydı. Talâ i b. Ruzzîk, bu kimseyi çok iyi ağırladıktan sonra Bizans imparatoruna yolladı Haçlıların Ateşkes Talebi ve Yaşanan Diğer olaylar (1159) 27 Mart 1159 da Haçlı elçileri, ateşkes talebiyle Kahire ye geldiler. Bu sırada 1158 yılında Nûreddîn e gönderilen Hacîb Mahmûd el-müsterşîdî, Dımaşk tan döndü. Haçlı elçilerinin ateşkes isteğinin sebebi bu sayede anlaşıldı. Zira Nûreddîn, Haçlı topraklarına cihada çıkmış ve Gazze ye akınlar düzenlemeye başlamıştı. Haçlı elçilerinin teklifini Talâ i b. Ruzzîk in reddettiği anlaşılmaktadır zira Mahmûd el-müsterşîdî nin gelişinin hemen sonrasında Haçlılara karşı bir ordu hazırlamaya başlamıştır 543. Donanmanın hazırlanıp yola çıkarılması, Bizans imparatorunun hareketiyle alakalı olmalıdır. İbn el- Kalânisî nin ifadesine göre Bizans imparatoru 1159 yılında Ermeni Leon un toprakları ile Antakya havalisini tahrip ettikten sonra Müslüman şehirlerine ilerlemekteydi. Bu durumda Nûreddîn, bölgedeki emirlere mektuplar göndererek hazırlıklı olmalarını istemişti 544. Makrizî nin kaydında bu konuya dair herhangi bir detay bulunmamasına rağmen, Fâtımî donanmasının hareketi, bu olayla alakalı olmalıdır 545. Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.693, Nuveyrî, bu olayı 1157 yılı içinde kaydetmiştir. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s Aynı sıralarda el-arîş e bir baskın düzenleneceğini haber alan Talâ i b. Ruzzîk, buraya asker sevk etmiş fakat bir olay yaşanmayınca askerler geri dönmüştü. el-makrizî, İtti âz, III, s el-makrizî, İtti âz, III, s.234, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, 220, Steven Runciman, II, s.292, Th. Bianquıs, Talâ i b. Ruzzîk, EI, X, s el-makrizî, İtti âz, III, s.236, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s İbn el-kalânisî, Zeyl, s el-makrizî, İtti âz, III, s.236, Aynî den naklen verdiği bilgide Ramazan Şeşen, donanmanın hareketi ile aynı zamana denk gelen bir Gazze seferinden bahsetmektedir. Bu olayın aynı amaca yönelik olması muhtemeldir. Ramazan Şeşen, Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, s.693

168 155 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) 4.1.EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ ( ) el-fâiz bi-nasrillâh ın ölümü üzerine yerine el-hâfız ın torunu Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf, el-âdid lakabıyla halife oldu. el-fâiz öldüğü zaman vezir Talâ i b. Ruzzîk, saraya gelip kimin halife olabileceğini sormuş ve sayılan isimlerden yaşı büyük birisinin getirilmesini emretmişti. Fakat adamları ona, kendisinden önceki vezir Abbas ın, büyük yaştakiler yerine daha küçük olanları tercih ettiğini ve dolayısıyla daha küçük yaştaki halifelere hükmetmenin daha kolay olduğunu hatırlattılar. Talâ i b. Ruzzîk, bunun üzerine el-âdid de karar kıldı. el-âdid in babası halife değildi ve o sırada buluğ çağına yaklaşmıştı. el-âdid e halife olarak biat edildi (23 Temmuz 1160) ve Talâ i b. Ruzzîk saraydaki yerini sağlamlaştırmak için halifeyi bir yıl sonra, kızıyla evlendirdi 546. Talâ i b. Ruzzîk, devlete tamamen hâkim durumda idi. Halkın ileri gelenlerinden birçoğunu, gelebilecek saldırılara karşı ülkenin çeşitli yerlerine sürmüştü. Kızını halife ile evlendirmesi ve saray kadınlarını kendisine düşman etmesi de böylece sonunu hazırladı. el- Âdid in halası Sitt el-kusûr, Mısır emirlerine para yollayarak onları veziri öldürmeye teşvik etti. Sarayın dehlizlerinde bekleyen vezirin düşmanları, onu ağır yaraladılar. Talâ i b. Ruzzîk, ağır yaralı bir halde evine götürüldü. Sonra el-âdid e haber yollayarak kendisini halife yaptığı halde böyle bir şeye izin verdiği konusunda halifeyi suçladı. el-âdid in, olayda bir dahli olmadığına dair yemin etmesi üzerine halasını kendisine teslim etmesini istedi. el-âdid in halasını, bizzat kendisi öldürdükten sonra yerine oğlu Ruzzîk in getirilmesini vasiyet etti ve 12 Eylül 1160 da öldü. Oğlu Ruzzîk, el-âdil lakabıyla vezirliğe getirildi İbn el-esîr, el-kamil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.212, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , 246, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.37, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.344, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.528, a. mlf, III, s.110, İbn el-kesîr, el-bidâye ve en- Nihâye, XVI, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.12-13, es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, XVI, s.288, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.345, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.213, 216, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.528, el-makrizî, İtti âz, III, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.16, 18, el-âdid dönemi için ayrıca bkz. İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.38-39, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s

169 156 Talâ i b. Ruzzîk, ölmeden önce oğluna yaptığı vasiyette Şâver i azletmemesini veya yerini değiştirmemesini tembih etmişti 548. Şâver, Yukarı Mısır (es-saîd) valisi idi ve bu makam, vezirlikten sonraki en büyük makam idi. el-âdil, vezirliğe gelince etrafındakilerin (daha çok akrabalarının) de kışkırtmasıyla babasının vasiyetini dikkate almayarak Şâver i azletti. Bunun üzerine Şâver, Kahire ye yürüdü. İtfîh e doğru yola çıkan el-âdil, Şâver i karşıladıysa da 27 Aralık 1163 Cuma günü yakalanarak öldürüldü. Vezirliği bir yıl, üç ay ve birkaç günden ibaret kaldı 549. Emîrü l-cüyûş lakabını alan Şâver, Talâ i b. Ruzzîk ve oğluna ait tüm mallara el koydu. Kısa bir süre adaletle davranan Şâver, sonrasında halka zulmetmeye başladı. Şâver, devlete hâkim olurken oğulları da devlet işlerinde aktif olmaya başladılar. Bu sayede devlet ileri gelenleri, askerler ve el-âdid ikinci planda kalmaya başladı 550. Bunun üzerine Dırgâm, çok sayıda adam toplayarak Şâver in üzerine yürüyünce Şâver, mallarını yanına alarak geceleyin Kahire den çıktı. Bâb en-nasr dan Kahire ye giren Dırgâm, Şâver in oğlu Tayy ı öldürürken el-kâmil i de esir aldı (13 Ağustos 1164). Şâver in, bu ilk vezirliği sekiz ay, beş gün sürdü 551. Şâver, Nûreddîn in yardımını sağlamak için Şam a giderken Dırgâm, el-melik el- Mansûr lakabıyla vezir ilan olundu. Dırgâm, Nûreddîn e elçi yollayarak Şâver i tutuklamasını istedi fakat Nûreddîn, buna olumlu yaklaşmış gibi göründü. Dırgâm, hâkimiyeti açısından tehlikeli olabileceğini düşündüğü Mısır ileri gelenlerinden birçoğunu öldürdü veya başka yerlere sürdü. Böylece devlet zayıfladı 552. Şâver, Nûreddîn den yardım istediği sıralarda Haçlıların, Mısır a baskıları iyice hissedilir olmuştu. Nûreddîn, Mısır ı 548 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.460, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.237, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.215, Talâ i b. Ruzzîk, Şâver i Yukarı Mısır a vali atamıştı. Talâ i b. Ruzzîk, yaralı bir halde evine taşındığında yaptığı üç büyük hatadan birinin Şâver i vali atamak olduğunu fakat onu görevden alamadığını itiraf etti. Oğluna da onu görevinden almamasını öğütledi. Fakat yeni vezir el-âdil, Şâver i görevden alınca Şâver de isyan ederek Kahire üzerine yürüdü. İbn Hallikân, Vefeyât, II, s , 443, el-makrizî, İtti âz, III, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.460, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.529, 440, Ayrıca Bkz. Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.40, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.289, el-makrizî, İtti âz, III, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.18-19, es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, XIV, s en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.218, İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.460, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.218, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.440, İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.75, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , aynı eser, IV, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.25, Ebû Şâme nin verdiği bilgiye göre vezir el-âdil, hapse atılmıştı. Şâver in oğlu Tayy, onu ortadan kaldırmak isteyince babası buna izin vermedi. Fakat Tayy, el-âdil i bulunduğu hapishanede öldürdü. Dırgâm da geldiği zaman Tayy ve Süleyman ı öldürdü, el-kâmil i esir aldı (29 Ağustos 1163). Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.57-58, Fikret Işıltan, Şâver, İA, XI, İstanbul 1979, s.358, Ramazan Şeşen, Dırgâm b. Âmir, DİA, IX, s.277, M. Canard, Dırgham, EI, II, s Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.40, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.58

170 157 Haçlılara kaptırmamak için aşağıda görüleceği üzere Mısır a Şâver ile birlikte ordu göndermiş ve Haçlılarla Zengîler arasında Mısır hâkimiyeti için mücadeleler başlamıştır. Görüldüğü üzere Mısır üzerinde Haçlı-Zengî mücadelesi başlamadan önce Fâtımîler, dâhili olaylarla istikrarsız bir dönem yaşamaktaydı. Vezirlik mücadelesi, devleti güçsüz ve dış müdahalelere açık bir hale getirmişti. Mısır, taraflar için önemli bir ülkedir. Her şeyden önce zengin bir beldedir. İskenderiye limanına ve dolayısıyla ticaret yollarına sahip olması dolayısıyla da ticari açıdan vazgeçilmez bir yerdir. Olaya itikadî yönden bakıldığında Mısır, Sünnîliğin hâkim kılınması ve mezhep birliğinin sağlanması açısından önem arz etmektedir. Kudüs Krallığı, Haçlı devletlerinin merkezi olarak kabul edilirse Mısır da olası bir Zengî hâkimiyetiyle Haçlılar muhasara edilmiş de olacaktı EL-ÂDİD Lİ-DÎNİLLÂH DÖNEMİ FÂTIMÎ-HAÇLI İLİŞKİLERİ ( ) Amaury nin, Mısır a Seferleri (1161, 1163) el-âdid zamanında ilk olarak III. Baudouin in kardeşi Yafa ve Askalân kontu Amaury nin, 1161 yılında Mısır a sefer düzenlediğini görmekteyiz. Fâtımîler bu saldırıyı Haçlılara 160 bin dinar vermeyi kabul ederek önleyebildiler 554. Bundan iki yıl sonra III. Baudouin, 10 Şubat 1163 te öldü ve kral, çocuksuz öldüğü için yerine tek kardeşi ve varisi olan Yafa ve Askalân kontu Amaury geçti. Amaury nin tahta çıkışı, krallık ileri gelenleri arasında önemli tartışmalara 555 neden oldu. Bu tartışmaların daha da büyüyüp çok ciddi sorunlara neden olmaması, din adamlarının ve halkın çoğunun Amaury nin yanında yer almasına bağlanabilir. Fakat baronlar arasında da Amaury yi destekleyenler vardı. 553 Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s , Marshall W. Baldwin, The Latin States under Baldwin III and Amalric I, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London, 1969, s Willermus, II, s.302, Abû l-farac, II, s.398, Süryanî Mihail, Amaury nin Mısır a sefer düzenlemeden önce Dımaşk topraklarına saldırdığını ve buradaki bedevilerin Nûreddîn e isyan edip Haçlılara katıldığını rivayet etmektedir. Amaury, Mısır a sefer düzenlerken yanına bu bedevileri de almış ve yağmada bulunmuştu. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.187, İslam kaynaklarından sadece ed-devâdârî de yer alan bu olay, çok muhtasar ve Süryânî kaynaklarından çok farklı anlatılmıştır: yılında Haçlılar, Mısır a sefer düzenleyip Fâkus a geldiler. Talâ i b. Ruzzîk, asker toplayıp bunları karşılayarak Bilbîs e geldi. Fakat Haçlılar geri çekildiler. ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.15, Steven Runciman, 1160 yılına tarihlediği bu olayın gerçekleşmediğini söylemektedir. Yani mezkûr yılda Fâtımîler, Mısır a saldırı düzenlemekle III. Baudouin tarafından tehdit edilmişler ve onlar da 160 bin dinar haraç ödemeyi kabul etmişlerdi. Fakat bu miktar hiç ödenmedi. Steven Runciman, II, s.306, Fâkûs, Mısır a on sekiz mil uzaklıkta Mısır ın doğusundadır. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, IV, s Amaury, tek varis olmasına rağmen, eşi Agnes ile kilisenin yasakladığı kan akrabalığı derecesinde yakın akraba olması, itirazların temel noktasıdır. Fakat Amaury, kral olduktan sonra eşinden ayrıldı ve sonrasında taç giydi. Willermus, Amaury nin evliliğini ve akrabalık derecesini inceler ve bir bakıma kralın savunmasını yapar. Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s.303, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.124

171 158 Amaury, ağabeyinin ölümünden sekiz gün sonra tahta sahip oldu. Kutsal Mezar Kilisesi nde patrik tarafından taçlandırıldığında yirmi yedi yaşında bulunuyordu 556. Amaury, tahta çıktığı sıralarda Fâtımîler, III. Baudouin zamanında kararlaştırılan vergiyi ödemekten imtina ettiler. Bunun üzerine Amaury, 1 Eylül 1163 te Mısır a saldırdı. Vezir Dırgâm, Haçlıları karşıladı fakat bu Haçlı ordusuna karşı koyması zor görünüyordu. Willermus un kaydına göre çölde vuku bulan ilk çarpışmada Dırgâm, çok sayıda kayıp vererek Bilbîs 557 şehrine çekildi. Haçlı ilerleyişini durdurmak konusunda çözüm arayan Dırgâm, bu sırada taşma zamanı olan Nil in bentlerini açarak Haçlı karargâhını sular altında bıraktı. Daha fazla ilerleyemeyen Haçlılar da geri çekilmek zorunda kaldılar 558. Nûreddîn, Haçlı kralının yokluğunda Trablus Haçlı Kontluğu topraklarına saldırdı. Hısnü l-ekrâd Kalesi ni muhasaraya alan Nûreddîn, hac ziyareti için bölgeye gelenler ve Bizans birlikleri ile takviye edilmiş Haçlı ordusunun yetişmesi üzerine bozgun halinde çekilmek zorunda kaldı 559. Hârim de yaşanacak olan savaş, bu yenilginin intikamı olacaktır. İbn el-esîr in, Müslümanlara en sert davranan kişi olduğunu haber verdiği Bizans valisi Koloman da esir alınacaktır. Kaynakların, Haçlıların Mısır a saldırısı ile Nûreddîn in Haçlı topraklarına girişi arasında bir bağlantı kurmamalarına rağmen Nûreddîn in faaliyetlerini, Haçlıları çekilmeye zorlamak doğrultusunda düşünmek mümkündür. Amaury nin bu seferi ile vezaret mücadelesi dolayısıyla devletin ne kadar zayıflamış olduğu ve kale ile istihkâmlarının güçlendirilmesi gerektiği anlaşılmış oldu. Ayrıca seferin korku uyandırdığına da şüphe yoktur Şâver in, Nûreddîn den Yardım İstemesi ve Birinci Mısır Seferi (15 Nisan Ekim 1164) Şâver, vezirliği ele geçirdikten sonra devlete hükmetmeye başlamış ve bu durum da hoşnutsuzluğa sebep olmuştu. Onun zulme varan davranışları sonucu Dırgâm, harekete geçmiş ve böylece Şâver, makamından olarak Nûreddîn in yardımını sağlamak üzere 556 Willermus, II, s , Nûreddîn, Renaud de Chatillon u esir aldığından III. Baudouin, Haleb topraklarına akında bulundu fakat Nûreddîn ile anlaşmak zorunda kaldı. Akkâ ya geldiğinde de öldü ve yerine kardeşi Amaury geçti. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Bilbîs veya Bilbeys. Fustat ve Mısır arasındadır. Şam yolu üzerinde yer alır ve Mısır a 10 fersah (60 km.) uzaklıktadır. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, I, s Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s.306, Makrizî, Talâ i b. Ruzzîk in, Haçlılarla yıllık 33 bin dinar ödenmesi konusunda anlaşmaya vardığını, Şâver vezirliği ele geçirdiği sırada Haçlıların bu miktarı talep etmek için Mısır a geldiklerini kaydetmekteyse de başka bir detay vermemiştir. Bu rivayet, diğer kaynaklarla da teyit edilememektedir. el-makrizî, İtti âz, III, s.259, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el- Fâtımiyye fî Mısır, s.284, Stevenson, The Crusaders in the East, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , Steven Runciman, II, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.479

172 159 Mısır ı terk etmişti. Şâver, Nûreddîn in yanına 2 Şubat 1164 te ulaştı. Şâver in, Nûreddîn e yaptığı teklife göre Nûreddîn, vezirliği ele geçirmesi için Şâver ile beraber Mısır a bir ordu yollayacak ve buna karşılık -askerlerin iktaları hariç- Mısır gelirinin üçte biri Nûreddîn e verilecekti. Şirkûh ve askerleri Mısır da kalacaklar ve Nûreddîn in emirlerini uygulayacaklardı. Fakat Nûreddîn, kapısına kadar gelmiş olan Şâver in taleplerini değerlendirirken aceleci davranmamıştır. Bunun başlıca sebebi Şâver den daha fazlasını almak olmakla beraber; çıkılacak bir seferde Haçlılardan gelebilecek tehlikelerin de göz önünde tutulması gerekmekteydi. Ancak Mısır ın ele geçirilmesi ile Haçlılara karşı sağlanacak üstünlük, Nûreddîn in kararında belirleyici olmuştur. Tüm bu faktörlerin yanında Nûreddîn in zihnini meşgul eden bir başka ihtimal, Şâver in verdiği sözleri tutmaması idi ki daha sonra bunda haksız olmadığı görülecektir 561. Mısır a gönderilecek ordunun kumandanlığına Şirkûh getirildi. Willermus, Şirkûh u İslam kaynaklarına uygun bir şekilde tasvir etmektedir. Yazarın kaydına göre Şirkûh, cömert ve çok sevilen bir insandı. Köken olarak asil olmamakla beraber kısa zamanda itibar ve mal-mülk sahibi olmuştu. Kısa boylu ve şişmandı. Yaşı da ilerlemişti. Bir gözündeki katarakttan mustarip idi. Bir asker olarak ise zorlukların yıldıramayacağı bir yapıya sahipti. Be nedenle Zengîlerin yanında hızla yükselmiş ve önemli makamlara gelmişti. Mısır a sefer düzenlenmesi gündeme gelince de bu göreve kendisi uygun bulundu 562. Gerekli hazırlıkların tamamlanmasının ardından ordu, 15 Nisan 1164 te 563 ilk Mısır seferine çıktı. Nûreddîn, Haçlıların yolda Şirkûh u rahatsız etmemeleri için Haçlı topraklarına akınlar düzenleyip dikkatlerini dağıtmaya çalıştı. Haçlılar tarafından taciz edilmediği anlaşılan Şirkûh, Kerek ve Şevbek in doğusundan Eyle ye sonra Sadr (Kahire 561 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.465, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.243, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, I, s.356, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.138, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.444, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.290, el-makrizî, İtti âz, III, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.41, İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.409, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s , Ayrıca Bkz. Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.42, Ebû Şâme nın rivayetine göre Dırgâm, Nûreddîn e elçi yollayarak Şâver i yardımsız bırakmasını istedi fakat Nûreddîn buna olumlu cevap vermedi. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.59, Willermus un kaydına göre makamı gasb edilen Şâver, bir müddet kendi kabilesi arasından yardım sağlamaya çalıştı. Bu esnada olayların neticesini de bekliyordu. Zira bu kadar sık vezir değişimi yaşayan Fâtımîlerin içişlerinin kolay yatışmayacağı malumdur. Bu yüzden Şâver de Dırgâm a karşı bir fırsat kolluyordu. Willermus, Dırgâm ı Şâver den daha gururlu ve kibirli bulmaktadır. Zira Dırgâm, Haçlıların 1163 yılındaki seferini akamete uğratmıştı ve bununla övünüyordu. Tüm bu olayların neticesi olarak Şâver, Dırgâm a karşı şansını Nûreddîn den alacağı yardımla denemeye karar verdi ve Mısır dan ayrılarak Nûreddîn e sığındı. Willermus, Şâver in Nûreddîn ile yaptığı anlaşmanın içeriğine dair bir bilgi vermemektedir. Willermus, II, s Willermus, II, s , Eyyûbîlerin menşei ve ilk dönemleri için Bkz. Ramazan Şeşen, Eyyûbîler, DİA, XII, İstanbul 1995, s.20, Aynı yazar, Eyyûbîler, Türkler, V, Yeni Türkiye Yay. Ankara 2002, s.60-61, Aynı yazar, Eyyûbîler Devleti, DGBİT, VI, Çağ Yayınları, İstanbul 1987, s , Aynı yazar, Salâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s Abû l-farac, ilk Mısır seferinin tarihini 1163 olarak vermiştir. Abû l-farac, II, s.401

173 160 ve Eyle arasında harab bir kale) ve Süveys e ulaştı. Nihayetinde Bereke ye 564 ve Kahire önlerine ulaşıp Bilbîs e indi. Şirkûh u Bilbîs te Dırgâm ın kardeşi Nâsıreddîn karşıladı. Nâsıreddîn, Şirkûh karşısında pek bir varlık gösteremeyip Kahire ye çekilince Şirkûh da Mayıs 1164 te şehir önünde konakladı. Dırgâm, Dımaşk ordusu karşısında kendisini pek şanslı görmeyerek kaçmayı tercih etti fakat Seyyide Nefîse Türbesi civarında yakalanarak öldürüldü 565. İslam kaynaklarına bu şekilde yansıyan olayın Haçlılarla ilgili kısmını Willermus tamamlamaktadır. Buna göre Şirkûh un hareketi üzerine Dırgâm, Haçlılara başvurarak yardım istemişti. Willermus un kaydına göre Dırgâm, III. Baudouin zamanında kararlaştırılan haracın yanı sıra belirlenecek ondan daha yüksek bir meblağı ödemeyi önerdi. Ayrıca Haçlılar, Mısır a geldiklerinde sıkıntı yaşamamaları için zahire hazırlamayı ve Amaury ye itaati taahhüt etti 566. Bu konuda bilgi veren tek İslam kaynağı olan Makrizî ye göre Haçlılarla kararlaştırılan miktar 33 bin dinar idi. Şâver ve Şirkûh un gelişi üzerine Dırgâm, Haçlılara haber yollamış ve anlaşma sağlanmıştı 567. Bu anlaşmanın hayata geçirilemediği anlaşılmaktadır. Zira Şirkûh un gelip Dırgâm karşısında başarı sağlaması esnasında Haçlıların herhangi bir dahlinden söz edilmemektedir. Haçlıların daha sonra harekete geçmeyişleri de Dırgâm ın öldürüldüğünü haber almalarıyla alakalı olmalıdır. Neticede bu anlaşmanın bir anlamı kalmadı. Fakat bundan sonraki gelişmelerde Şâver için bir örnek teşkil etti. Dırgâm ın öldürülüşünün ertesi günü (25 Mayıs) Şâver, vezirlik makamına iade edildi. Fakat Nûreddîn in de çekincelerinden biri olan Şâver in sözünde durmama ihtimali, 564 Hacıların karaya indiği yerdir, Bereketü l-hüccâc olarak da bilinir ve deniz tarafındadır. 565 İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.138, el-makrizî, İtti âz, III, s.266, , İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s , İbn Tağrîberdî, en- Nücûm, V, s.330, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.290, 327, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.219, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.345, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.26, Ayrıca Bkz. Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, III, s.41, es-safedî, Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, XVI, s.211, Dırgâm öldürülünce cesedinin orada üç gün kaldığı ve köpeklerin yediği rivayet edilir. Sonra defnedilmiştir. İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.442, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.139, Ramazan Şeşen, Dırgâm b. Âmir, DİA, IX, s.276, M. Canard, Dırgham, EI, II, s.318, Ordular Mısır a gelince Şîrkûh, bu kalabalık orduyu görünce tereddüt etmiş ve bunun üzerine Şâver; Bu kalabalık seni korkutmasın, kumandanlarının gönderdiği mektuplar yanımda. Bunların çoğu dokumacı, çiftçi vs. gibi meslek erbabıdır. Davul çalarsan toplanırlar, sopa gösterirsen kaçarlar. demiş ve Şîrkûh u rahatlatmıştır. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.60, el-makrizî, İtti âz, III, s.267, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s. 44, Willermus, Dırgâm ın kardeşi Nâsıreddîn den bahsetmezken, Kahire önünde yaşanan çatışmada Dırgâm ın, kendi adamlarından birinin attığı okla öldüğünü kaydetmektedir. Willermus, II, s Dırgâm, Haçlılardan yardım istemişti fakat Şirkûh, çok hızlı hareket etmiş ve Haçlılar henüz hazırlıklarını tamamlayamadan Mısır a ulaşmıştı. Bu durumda Haçlılar, harekete ancak Şâver ile Şirkûh anlaşmazlık yaşadığında geçebildiler. Steven Runciman, II, s.307, Ayrıca Bak. İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s el-makrizî, İtti âz, III, s.266

174 161 derhal gün yüzüne çıktı. Şâver, Kahire dışında ikamet etmekte olan Şirkûh a haber göndererek Suriye ye dönmesini istedi fakat Şirkûh bunu şiddetle reddetti. Durumu haber alan Nûreddîn, Şâver e haber yollayarak anlaşmaya uymasını istedi fakat bunu da Şâver kabul etmedi. Olayların bu raddeye varması üzerine Nûreddîn in ilk hamlesi, naiblerini yollayarak Bilbîs şehrini ele geçirmek olurken; Şâver buna Haçlıları yardıma çağırarak cevap verdi 568. Mısır ın zenginliğinin ve stratejik öneminin Müslüman-Haçlı mücadelesinde ne kadar büyük öneme sahip olduğunun farkında olan Haçlıların, Şâver in bu çağrısını cevapsız bırakmaları imkân dâhilinde değildir. Öncelikle Şâver in bol para teklifi söz konusuydu. Dahası Şâver, Mısır ın Nûreddîn in eline geçmesi ihtimaliyle Haçlıları korkutmuştu. Mısır ın, Nûreddîn e kaybedilmesi, Haçlıların kabul edebilecekleri bir durum olmadığını henüz Haçlılar, hazırlıklarını tamamladıklarında yaşanan gelişmelerden anlayabiliriz. Haçlılar hazırlıklarını tamamlayıp Mısır a hareket etmek üzereyken Nûreddîn, onları bu girişimden vazgeçirmek için Haçlı topraklarına akınlar düzenlemeye başlamıştı. Fakat Haçlılar, Şirkûh un Mısır da bulunmasını daha tehlikeli bulduklarından hareketlerinden vazgeçmemişlerdi. Belki Şâver den alacakları paralarla durumlarını düzeltmeyi ve Nûreddîn in karşısına daha güçlü çıkmayı da hesaplamışlardı. Haçlı Krallığında muhafız olarak bırakılanlara Kudüs ü ziyarete gelen Hıristiyan hacılar katılırken bunlardan bazıları da Mısır a giden orduda yer aldılar 569. Şâver ile yapılan anlaşmanın detaylarına dair bu konuda en önemli kaynak olan Willermus, Şâver in elçilerinin, Dırgâm zamanındaki anlaşmayı yenilemeye veya daha fazlasını kararlaştırmaya yetkili oldukları dışında bir bilgi vermemiştir 570. Ebû Şâme ile Makrizî, Fâtımî-Haçlı anlaşmasını kaydeden İslam kaynaklarıdırlar ve bu konuya açıklık getirmektedirler. Buna 568 İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.466, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s.244, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.220, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.139, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.327, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.41, Willermus, Şâver in Kahire ye girince Dırgâm ın adamlarını ve akrabalarını katlettiğini nakleder. Fakat Willermus un anlatımında kopukluk vardır. Buna göre Şâver, vezirliği tekrar ele geçirir fakat Şirkûh, birdenbire Bilbîs e saldırır ve bu şehir üzerinde hak iddia etmeye başlar. Yani, verilen sözlerin yerine getirilmemesi üzerine ilişkilerin gerilmesi ve Şirkûh un Bilbîs i ele geçirişi anlatılmaz. Willermus a göre Bilbîs i alan Şirkûh, söz ve davranışlarıyla -Bilbîs i aldığı gibi- Mısır ın diğer bölgelerini de halife ve vezire rağmen ele geçirebileceğini ima ediyordu. Willermus, II, s.305, Süryânî kaynakları, Şâver ile Şirkûh un arasının bozulmasını Şirkûh un Mısır a hâkim olma düşüncesinin Şâver tarafından anlaşılmasına bağlamaktadırlar. Buna göre Şirkûh, Fâtımî Halifeliğini kaldırma düşüncesini daha ilk seferde belli etmişti. Bunun üzerine Şâver Haçlılardan yardım istedi ve Nûreddîn e vaad ettiklerini vermedi. Şirkûh da Bilbîs şehrini ele geçirdi. Abû l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.197, Krş. Ramzan Şeşen, Selahaddin Eyyubi ve Devlet, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.466, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s Willermus, II, s.305

175 162 göre Şâver, kat edecekleri yolda her merhale için Haçlılara bin dinar ödeyecekti. Yani Askalân dan yola çıkan Haçlılar, bu hesaba göre 27 bin dinar alacaklardı 571. Haçlılar, Mısır a doğru ilerlerken Şirkûh da Bilbîs şehrini tahkim etti ve gerekli tedbirleri aldı. Fâtımî-Haçlı müttefik ordusu tarafından Bilbîs te kuşatılan Şirkûh, -İbn el- Esîr in, Bilbîs in etrafında hendek bulunmadığını ve surların da yüksek olmadığını kaydetmesine rağmen- üç ay başarıyla direndi. Kuşatmanın akamete uğraması, Haçlıların aldıkları riskle bağlantılıdır. Zira İslam kaynakları, kuşatmanın kaldırılmasını Nûreddîn in Hârim de Haçlıları bozguna uğratmasına ve Haçlı topraklarında ilerlemesine bağlamaktadırlar. Şirkûh un bu zaferden haberdar olmadığı da özellikle kaydedilmiştir. Nûreddîn Mahmud, Şîrkûh un Mısır a hareketinden önce 1163 te Trablus Haçlı Kontluğu topraklarına yaptığı bir akında Hısnü l-erkâd yakınlarında Trablus, Antakya, Bizans ve Ermeni müttefik ordusunun pususuna düşmüş ve mağlup olmuştu 572. Nûreddîn Mahmûd, bunun intikamını almak, Haçlı ordusunu Mısır dan çekilmeye zorlamak ve Şîrkûh u kuşatmadan kurtarmak için Hârim üzerine yürüdü. Ordusunda Musul ve el-cezîre bölgesi hâkimi olan kardeşi Kutbeddîn Mevdûd, Hısn Keyfâ hâkimi Fahreddîn Karaarslan, Mardin hâkimi Necmeddîn Alpı ve diğer bölge askerleri vardı. Nûreddîn Mahmûd, 10 Ağustos 1164 te yapılan savaşta müttefik ordusunun, sağ kanada saldırması üzerine bozgun halinde geri çekilir gibi yaptı ve düşmanı üzerine çekince ani bir dönüşle Haçlıları hezimete uğrattı. Savaş sonunda Antakya Prinkepsi III. Bohemund, Trablus Kontu Raymond, Bizans valisi Konstantinos Koloman, Ermeni Thoros ve Hugue de Lusignan gibi liderleri esir aldı Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.61, el-makrizî, İtti âz, III, s , Steven Runciman ve Işın Demirkent, bu miktara Hospitalier şövalyelerine hediyeler ve atların yem paralarının da vaad edildiğini eklemektedirler. Steven Runciman, II, s , Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.126, en-nuveyrî nin Bilbîs kuşatmasının kaldırılmasına dair verdiği bilgi, bu konuya ışık tutmakla beraber ilk ikisine uymamaktadır. Yazarın kaydına göre Şirkûh un Bilbîs i terk etmesinin ardından Şâver, yanında Haçlılardan bir grup olduğu halde Kahire ye döndü. Yardımları için Haçlılara 400 bin dinar verdi ve onlarla beş yıllık bir barış yaptı. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez- Zaman, VIII, s , İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.406, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.196, Steven Runciman, II, s , Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.19, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.41, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s , İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.410, Abu l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.196, Anonim Süryânî Vakayinamesi, s.74-76, Steven Runciman, II, s. 308, Ramazan Şeşen, Selâhaddin Eyyûbî ve Devlet, s.44, Stevenson, The Crusaders in the East, s , Birsel Küçüksipahioğlu, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi s , Ioannes Kinnamos, Renaud un da esir alındığını yazmaktadır fakat Renaud un esir alınması 23 Kasım 1160 ta idi ve kendisi

176 163 Bu haber, Haçlı karargâhına ulaştığında Haçlılar, Şirkûh a başvurarak ele geçirdiği yerleri teslim etmesi ve Suriye ye dönmesi konusunda teklifte bulundular. Şirkûh un, bu teklifi kabul etmesi ise kaynakların ifadesine göre erzakının azalmasının bir neticesi idi. Anlaşmaya varılmasının ardından Şirkûh, Ekim-Kasım 1164 te Bilbîs ten ayrıldı ve yolu üzerindeki Haçlıların pususunu, yolunu değiştirerek etkisiz hale getirdikten sonra Suriye ye vardı (13 Kasım 1164) 574. Willermus, Bilbîs kuşatmasının kaldırılmasını Şirkûh un yorulmasına ve erzakının tükenmesine bağlamakta, bu sıkıntılar üzerine Şirkûh un şehri teslim ettiğini söylemektedir. Fakat İslam kaynakları, Hârim felaketi ile Haçlıların çekilişini bağlantılı bulurlar. Willermus, Amaury nin, Mısır da iken bazı haberler aldığını fakat ülkesine dönünce Hârim de yaşanan felaketin detaylarını öğrendiğini kaydetmekte fakat Haçlıların çekilişi ile Hârim bozgunu arasında bir ilişki kurmamaktadır. Aslında Hârim de yaşananların Haçlı karargâhına ulaşmasını zikretmekle bir noktada İslam kaynaklarını teyit etmektedir 575. İlk Mısır seferi sonrasında Şâver, makamına kavuştu. Bu seferden Zengîlerin, Mısır ı tanımak ve kendilerine Sünnî çevrelerden taraftar edinmek konusunda bir kazanımlarının olduğunu söyleyebiliriz. Haçlıların ise Mısır ın Nûreddîn in eline geçmesine engel olmalarının yanı sıra ekonomik olarak elde ettikleri önemlidir İkinci Mısır Seferi ( 9 Ocak- 5 Eylül 1167) Mısır a düzenlenen ikinci seferin sebebi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. İslam kaynaklarına göre Mısır a düzenlenen ilk seferden dönen Şirkûh, bu ülkeyi ele geçirmek hususunda çok hırslı davranışlar sergilemiştir. Fakat Nûreddîn, yeni bir sefere 1176 yılında esaretten kurtulmuştur. Ioannes Kinnamos, Historia, s , Krş. Ebru Altan, Renaud de Châtillon: Antakya Prinkepsi ( ), Mâverâ-i Ürdün Senyörü ( ), Tarih Dergisi, S: 55 / 2012 / 1, İstanbul 2013, s.10-11, Hârim zaferi sonrasında askerler, Antakya yı zapt etmek için Nûreddîn e tavsiyede bulunmuşlardı. Fakat Nûreddîn; Şehri zapt etmek kolay, fakat kale çok müstahkem olduğu için orayı almak zordur. Ayrıca şehri Bizans İmparatoru'na da teslim edebilirler, çünkü Antakya hâkimi imparatorun kardeşinin oğludur. Bohemond'a komşu olmak benim için Kostantmiyye hükümdarıyla komşu olmaktan daha iyidir. demiş ve bu işe kalkışmamıştır. İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s.469, a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s İbn el-esîr, el-kâmil, IX, s , a. mlf., İslam Tarihi, XI, s , İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.348, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , Ebû el-fidâ, el- Muhtasar, III, s.41, İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.75-76, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , Şirkûh a Kerek ve Şevbek hakimi Arnat ın pusu kurduğu ve Şirkûh un bu durumu fark etmesiyle kurtulduğu rivayet edilmekteyse de Arnat (Renaud?) bu sırada esarette idi. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.63, el-makrizî, İtti âz, III, s Willermus, II, s.305, 310, Abû l-farac da Hârim bozgunu haberinin Haçlılara ulaşması üzerine Amaury nin Şirkûh a anlaşma teklif ettiğini ve geri döndüğünü teyit eder. Abû l-farac, II, s.402, Süryânî Mihail, bu rivayete Amaury nin, Haçlı askerlerine kendisi, Mısır dan dönünceye kadar Nûreddîn in karşısına çıkmamalarını tembih ettiğini de ekler. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.197, Bu konuda Makrizî nin kaydı abartılı durmakla beraber Haçlıların, elde ettikleri yönünde bir fikir vermektedir. Buna göre sadece Bilbîs kuşatması süresince Şâver, Haçlılara her gün 1000 dinar ödeme yapmıştı. el-makrizî, İtti âz, III, s.278, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.44

177 164 taraftar değildi. Ancak Şirkûh un bu azmi karşısından Nûreddîn de daha fazla itiraz etmeyerek yeni bir sefer için hazırlıkların yapılmasını emretti. Şirkûh un yanına bazı emirler de verildikten başka ordu tamamen toplanıncaya kadar hareketine izin verilmedi 577. Bu konuya dair Willermus un kaydında ise Nûreddîn, etkin bir rol oynamaz. Buna göre Şirkûh, Nûreddîn i aşarak doğrudan Abbâsî halifesi ile bağlantı kurmuştur. Şirkûh, Mısır ın zenginliklerini anlatmasının ardından, halkın kendini lükse verdiğini ve savaş konusunda yetersiz olduklarını da ekledi. Fakat bunlardan daha etkili olan bir noktayı Şîî- Sünnî çatışmasını gündeme getiren Şirkûh un, bu sefere bir cihad mahiyeti kazandırması, halifenin kararında etkili oldu. Böylece Mısır seferi için halifenin onayı alındı 578. Bu birbirinden farklı rivayetlerden İslam kaynaklarının daha tutarlı olduğunu kabul edebiliriz. Öncelikle halife ile Şirkûh un görüşmesi, hiçbir İslam kaynağında yer almamıştır. Şîî- Sünnî çatışmasına Willermus un detaylarıyla vakıf olduğunu düşündüğümüzde böyle bir kurguya başvurduğu sonucuna ulaşabiliriz. Ayrıca böyle bir olay yaşanmış olsaydı bunu Zengî hanedanına bağlılığıyla bilinen İbn el-esîr in atlamış olması da imkânsızdı. Takkûş, seferin sebeplerini Mısır ın zenginliğini ele geçirip cihad için harcama, Haçlıların Mısır ı ele geçirmesinden korkulması, İslam ülkelerini Nil den Fırat a kadar birleştirme, Mezheb birliğini sağlama, Şâver in ihanetinin ödetilmek istenmesi şeklinde özetlemiştir 579. Sebep ne olursa olsun Şirkûh, hazırlıklarını tamamladı ve Ocak-Şubat 1167 de harekete geçti. Şirkûh, Atfîh civarında Nil i geçip Mısır ın batısına ilerledi ve el-cîze de 580 elli küsur gün konakladı. Şirkûh un ilerlemesi karşısında Şâver, telaşa kapılarak Haçlıların yardımına başvurmuş ve Nûreddîn in Mısır ı ele geçirmesi halinde kendilerine hayat hakkı tanımayacağı konusunda Haçlıları ikna etmişti 581. Şirkûh un harekete geçtiği haberi ulaştığında Amaury Nablus ta idi. Nasıl hareket edileceğini konuşmak üzere derhal bir konsil topladı. Şirkûh un bu sefere çok iyi hazırlandığı, yeterli erzak ve su tedariki ile yola çıktığı Haçlılarca bilinmekteydi. Bu yüzden konsilde krallıktaki herkesin menkul mallarının onda birini krallığın kurtuluşu için vermesi kararlaştırıldı. Amaury, ilk olarak 577 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.3, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.263, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.148, el- Makrizî, İtti âz, III, s Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s Fustat ın batısında büyük bir alandır. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.3, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.263, İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.76-77, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.221, el-makrizî, İtti âz, III, s , İbn Vâsıl, Müferric el- Kurûb, I, s.149, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.43, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.7, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.290, Abû l-farac ın rivayetleri de İbn el-esîr e uygundur, Abû l-farac, II, 403

178 165 Şirkûh u engellemeye çalıştı fakat Haçlı birlikleri, çölde Kades-Barnea denen yere kadar ilerlemelerine rağmen Şirkûh u bulamadılar. Bu esnada Haçlılar, Askalân da toplandılar ve gerekli hazırlıkların yapılmasından sonra Gazze ile Mısır arasındaki Sina Çölü nü geçmek için 30 Ocak ta yürüyüşe geçtiler. el-arîş te sayım yapan ve tüm ordunun birleşmesini bekleyen Haçlılar, sonrasında Bilbîs şehrine ulaştılar 582. Haçlı karargâhında yapılan toplantıdan, Şirkûh a nehri geçmeden önce saldırılması gerektiği kararı çıktı. Şirkûh un, Haçlılardan yaklaşık on altı km. ötede bulunduğu öğrenilince Haçlı keşif birlikleri, derhal yola çıktılar. Ancak oraya vardıklarında Şirkûh un nehri çoktan geçmiş olduğunu gördüler. Bu keşif birlikleri, Şirkûh hakkında -İslam kaynaklarına yansımayan- detaylı bilgilerle döndüler. Buna göre Suriye den yola çıkan Şirkûh, Suriye-Sobal ı geçtiği sırada çölde müthiş bir kum fırtınasına yakalandı. Askerler yere yüzükoyun yatarak fırtınanın dinmesini beklediler. Hava durulduğunda çölde birkaç gün vakit geçirdikten sonra rotalarını zor tayin ederek zorlukla Mısır a ulaştılar 583. Taraflar arasında çatışmalar başlamadan önce Haçlıların, Şâver ile olan hukukî durumlarını güvenceye almak istedikleri görülüyor. Şâver, Şirkûh a karşı Haçlı yardımı olmadan direnemezdi. Fakat Şâver in bir başka korkusu da Haçlıların kendisini yalnız bırakmasından kaynaklanıyor ve bu durumda Amaury yi Mısır da tutmanın yolu da ona daha fazla para ödemekten geçiyordu. Bu yüzden Şâver, Haçlılarla olan anlaşmayı yenilemek için teklifte bulundu. Yıllık haraç artırılacak ve anlaşma, Fâtımî halifesinin hazinesi ile garanti edilecekti. Varılan anlaşmaya göre Amaury ye 400 bin parça altın (Bizans altını) ödenmesine karar verildi. Bu miktarın 200 bini peşin; geri kalanı da belirlenen zamanlarda sorunsuzca ödenecekti. Buna karşılık Amaury, Şirkûh Mısır dan ayrılıncaya veya zorla çıkarılıncaya kadar Mısır da kalacağına dair garanti verecekti. Fakat Şâver konusunda daha temkinli davranmayı uygun bulan Haçlılar, onun sözünü tek başına muteber kabul etmediler ve halifenin de anlaşmayı onaylamasını şart koştular 584. Hugh of Caesarea ve Templierlerden Geoffrey Fulcher, anlaşmayı onaylatmak üzere Fâtımî sarayına gönderildiler. Mezkûr kimseler, türlü dar ve ışıksız koridorların 582 Willermus, II, s.314, Yukarıda Şirkûh un hareketi üzerine Şâver in Haçlılardan yardım istediği kaydedilmişti. Fakat Willermus, bu bilginin tam tersi bir durumdan bahsetmektedir. Ona göre Bilbîs e gelen Haçlıları gören Şâver telaşa kapılmış ve onların Mısır a saldıracaklarını zannetmişti. Durumu anlamaya çalışan Şâver, başlangıçta Haçlıların kendilerine yardıma geldiklerine inanmak istememişti. Fakat çöle keşif birliği yollayıp da Şirkûh un Attâsi ye kadar ulaştığını teyit edince Haçlılara inanmış ve anlaşma yoluna gitmişti. Krş. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.3, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.263, Willermus, II, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s Willermus, II, s Willermus, II, s

179 166 aşılmasından sonra bahçelerin, havuzların bulunduğu, mermer kaplı ve sahip olunan tüm zenginliği gözler önüne seren sarayın iç kısımlarına ulaştılar. Yoğun bir koruma ve lüks, sarayda ilk dikkat çekenlerdendi. Haçlı elçileri, dâhili kısma alındıklarında inci ve altın işlemeli, süslü bir perde arkasında altın tahtında yüzü kapalı olarak oturan halife ile karşılaştılar. Şâver, halifeye Haçlılarla ittifakın şart olduğunu zira Şirkûh un, Mısır ın merkezinde bulunduğunu ve halifeliği tehdit ettiğini anlattı. Bunun üzerine halife de anlaşmayı kabule hazır olduğunu belirtti. Sıra, anlaşmanın onaylanmasına gelmişti fakat bu esnada bazı protokol sıkıntıları yaşandı. Zira Hugh of Caesarea, anlaşmayı el sıkışarak onaylamak isteyince bu cüreti fazla bulan saray erkânı şaşkınlığa uğradı. Halife, isteksizce eldivenli elini uzattı. Fakat Hugh için bu kadarı da yeterli değildi. Hugh un, çıplak elle yapılan el sıkışmanın samimiyet ifadesi olduğunu anlatması üzerine halife, istemeyerek de olsa buna razı oldu. Halife, Hugh un söylediği anlaşma şartlarını hece hece tekrar etti ve anlaşma sağlanınca Haçlı heyeti, zengin hediyelerle saraydan ayrıldılar 585. Anlaşma sağlandıktan sonra Haçlılar, Şirkûh a karşı tedbirler almaya başladılar. Haçlıların dinlenmeye çekildikleri gece Şirkûh, gece boyu ilerlemiş ve ordugâhını nehrin diğer kıyısına Haçlı karargâhının karşısına kurmuştu. Bunun üzerine Amaury, gemilerle hurma ağaçları getirilmesini ve köprü inşasına başlanmasını emretti. Tekneler, ikişer ikişer birleştirilip demirlerle sabitlendi. Kirişlerle desteklenip üzerleri toprakla kaplandı. Sonrasında da tahta kulelerle desteklenip savaş aletleriyle donatıldı. Köprü, nehrin ortasına kadar sürdü fakat karşı kıyıda Türkler olduğu için tamamlanamadı. Bu esnada günlük çatışmalara bir aydan fazla ara verilmişti zira Haçlılar karşı kıyıya geçemiyorlar, Türkler de bu durumda onlara saldıramıyorlardı 586. İki ordu karşı karşıya beklerken 587 Şirkûh, Haçlıların saldırılarını önlemek amacıyla daha kuzeyde Yukarı Delta da bulunan bir adayı (Ravza Adası) ele geçirmeleri için birliklerini yolladı. Bunu öğrenen Amaury, Milon de Plancy ile beraber Şâver in oğlu el- 585 Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s , Willermus un tasvirine göre halife genç, cömert, sakalları yeni çıkmış, esmer tenli, uzun ve güzel gövdeli biriydi. Çok sayıda da eşi vardı. Willermus, II, s Willermus, II, s Şîrkûh, Şâver e haber göndererek; Düşmanımız Franklar elimizde, üslerinden çok uzakta ve kopmuş durumdalar. Ordularımızı birleştirip onları yok edelim. Zaman uygun; bu fırsat bir daha çıkmayabilir dedi ve işte o zaman Mısır ı ebediyen terk edeceğini hatta Mısır a kimsenin saldırmasına izin vermeyeceğini vaat etti. Fakat cihad değil de kendi menfaatlerini düşünen Şâver, bu teklife olumlu cevap vermedi. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.64, el-makrizî, İtti âz, III, s.283, Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, s.127, Amin Maalouf, Şâver in, bu teklifi getiren ulağı idam ettirdiğini ve bir bağlılık işareti olarak Şirkuh un mektuplarını Amaury ye gönderdiğini kaydetmektedir. Amin Maalouf, Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, s.156

180 167 Kâmil i yola çıkardı. Türkler, adayı ele geçirmişlerdi fakat gelen Haçlı birliğinin ani saldırısı sonucunda yenilgiye uğradılar. Türklerin 500 kişi kayıp verdiği bu saldırıda bazıları Haçlılarca öldürülürken bazıları da nehirde boğuldular 588. Bu ilk başarının ardından nasıl hareket edileceği konusunda görüşen Haçlılar, Haçlı karargâhından yaklaşık on üç km. aşağıda bulunan adaya gemileri sevk etmeyi ve bu sayede ada ile bağlantı kurmayı kararlaştırdılar. Gece boyunca ilerleyen filoya kara ordusu da eşlik etti ve neticesinde Haçlılar, zahmetsizce adaya hâkim oldular. Bunun üzerine Türkler, nehri geçmeye çalıştılarsa da çıkan kasırga nedeniyle bunu başaramadılar. Adada bunlar yaşanırken aralarında Hugh d Ibelin in de bulunduğu geride kalan Haçlılar, yarım kalan köprüyü tamamladılar 589. Haçlıların, adaya hâkim olmalarına karşılık daha küçük olan kanal, Türklerin elindeydi. Haçlı filosunun nehirde Türkleri tedirgin etmesine rağmen Şirkûh yine de harekete geçmekten geri durmadı ve nehri geçmeyi başardı. Haçlılar, Şirkûh a ertesi gün saldırmayı düşündüler ve o an için bir girişimleri olmadı fakat Şirkûh da tüm gece ilerledi. Şirkûh a karşı bazı tedbirler düşünen Amaury, bunun üzerine Hugh d Ibelin ve Şâver in oğlu el-kâmil i Haçlı ve Mısır askerlerinden oluşan büyük bir süvari birliğiyle ani saldırılara karşı korumaları için Kahire ve köprüye; Gerard de Pougy ve Şâver in oğlu Mahadan ı (Muazzam, aslında torunu) nehrin uzak bir başka köşesine Şirkûh un nehri tekrar geçme girişimini kontrol etmeleri için yolladı. Kendisi ise ağırlıkları geride bırakarak Şirkûh u takibe başladı 590. Willermus, Bâbeyn de yaşanan savaş öncesinde tarafların sayısı hakkında bilgi verir. Buna göre çok düzensiz olmasına rağmen Haçlı zırhlı askerlerinden iki ordu oluşturulabiliyordu fakat net bir rakam yoktur. Buna karşılık Şirkûh, 20 binden fazla askere sahipti. Bunların 9 bini zırhlı ve miğferli iken diğer 3 bini sadece yay ve ok kullanıyorlar, 10 bin veya 11 bini ise sadece mızrakla savaşıyorlardı. Bu rakama Willermus un sayısını bilmediği hafif silahlı Türkopolleri de eklemek gerekecektir. Haçlıların 374 savaşçıya 588 Willermus, II, s Willermus, II, s , Willermus un verdiği bilgiye göre adaya kendi sakinleri Mahalla diyorlardı. Ada, verimli ve zengindi. Nil in suları adayı karadan ayırırdı ve kollar, denize kadar bir daha birleşmezdi. Bu kollar denize dört ağızda karışırlar. Suriye tarafındaki birinci kol denize iki antik şehir arasında Tinnîs ve Farma da akar. İkinci kol, denizle Dimyat ta, üçüncü ise Sturio da birleşir. Dördüncü İskenderiye ye yaklaşık altı buçuk km. mesafede Rosetta da denize ulaşır. Willermus, II, s Willermus, II, s , Şehrin tüm kulelerinin ve halife sarayının sorumluluğu (koruması) Haçlılara aitti. Hatta Şâver ve halife kendileri ile ailelerinin güvenliği konusunda Haçlı kuvvetlerine güveniyorlardı. Haçlıları yavaş yavaş tanımaya başlayan Mısır halkı da Haçlılara alışmaya başlamışlardı. Willermus, II, s.328

181 168 sahip olduğu bilgisi ise mantıklı görünmemektedir. Bunların yanı sıra Haçlı ordusunda yazarın tabiriyle faydadan çok engel ve yük oluşturan Fâtımî askerleri de vardı 591. Şirkûh, keşif birlikleri yollayıp Haçlılar hakkında bilgi edinmişti. Gelen habercilerin Haçlıların, sayı ve silah yönünden daha üstün olduklarını rapor etmeleri üzerine Şirkûh un ordusunda bazı ümitsizlik belirtileri görünmüş hatta bu yabancı ülkede ölmektense tekrar Suriye ye dönmeyi teklif edenler dahi olmuştu. Bunun üzerine Nûreddîn in Şâkif valisi Şerefeddîn in Bozkuş adlı memlükü, askerlerin kendilerine güvenini tazeleyen bir konuşma yapmış ve Şirkûh ile Selâhaddîn de onu teyit edince savaş taktiği konuşulmaya başlanmıştı 592. Şirkûh, savaş taktiğini açıkladı ve Selâhaddîn i, ordunun merkezine yerleştirdi. Haçlıların, Şirkûh un merkezde olduğunu zannedip ilk olarak oraya saldıracakları hesaplanmıştı. Merkezde bulunanlar, ciddi bir çarpışmaya girmeden düzenli bir şekilde geri çekilecekler ve Haçlı takibi durduğunda hızla geri dönüp saldıracaklardı. Bu direktifin ardından Şirkûh, sağlam ve cesur savaşçıları seçip sağ kanada yerleştirdi ve ordusunu savaşa hazır hale getirdi 593. Çatışma, Bâbeyn denen mevkide yaşandı. Willermus un tasvirine göre burada yer, çöküntüler ve tepeler nedeniyle pürüzlüdür. Geçiş, tepeler arasında dar bir noktadan yapılır ve burası Bâbeyn olarak adlandırılır. Bâbeyn in Lomania dan on altı km. ötede bulunması nedeniyle yaşanan savaşa Lomania Savaşı da denmiştir. Daha önce hareket eden Şirkûh un öncüleri, tepeleri ele geçirdiler. Türklerin harekete geçmesi üzerine Haçlılar da ilerlemeye başladılar (18 Mart 1167) fakat yükselti ve kumlar, Haçlıların hareketini zorlaştırıyordu 594. Haçlı birlikleri, Şirkûh un bulunduğunu sandıkları merkeze saldırdıklarında ordunun merkezi geri çekilmeye başladı. Haçlıların takibe başlaması üzerine Şirkûh, geride kalan 591 Yazar, Fâtımî askerleri için değersiz ve efemine tabirlerini kullanmaktadır. Willermus, II, s.331, Abû l- Farac, Türklerin sayısını 2 bin, müttefiklerin sayısını 10 bin olarak verir. Abû l-farac, II, s Bozkuş; Öldürülmekten ve esir düşmekten korkanlar hükümdarların hizmetine girmez, bilakis evinde karısının yanında oturur. Allah'a yemin ederim ki, eğer galip gelmeden veya mazur görülebileceğimiz bir felaketle karşılaşmadan geri dönersek hiç şüphesiz Nûreddîn, iktâlarımızı da maaşlarımızı da elimizden alacaktır. Bu güne kadar yaptığımız hizmet karşılığı elde ettiğimiz şeylerin hepsi geri alınacak ve: Siz Müslümanların mallarını alıp düşmanın önünden kaçıyor, Mısır gibi bir ülkeyi de kâfirlere teslim ediyorsunuz! diyecektir; hüküm onundur. demiş ve Şirkûh da bu sözleri beğenmişti. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.4, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.264, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.221, Ebû Şâme, Kitâb er- Ravzateyn, II, s.8, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.150, Abû l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s , İbn el-kesîr, bunu Öldürülmekten ve esir düşmekten korkan kişi, evinde karısının yanında otursun. İnsanların vergilerini alan kimse onların beldelerini düşmanlarına teslim edemez şeklinde kaydetmiştir. İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.4, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.264, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.8, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.348, Abû l-farac, II, s.404, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Willermus, II, s.332, Steven Runciman, II, s.312

182 169 Fâtımî ve Haçlı askerlerine saldırıp pek çok kişiyi öldürdüğü gibi çok sayıda da esir aldı. Geri çekilenleri takip eden Haçlı birlikleri, döndüklerinde geride kalan askerlerin bozguna uğradığını gördüler ve onlar da geri çekilmek zorunda kaldılar 595. Bu çatışmada Hugh of Caesarea, Selâhaddîn in bulunduğu kısma yani merkeze saldırmıştı fakat yanındaki birçok askerle esir düşmekten kurtulamadı. Şirkûh un savaş taktiğini anlayamayan Willermus, bu başarılar üzerine Türklerin birleştiğini, morallerinin yerine geldiğini ve sonrasında şiddetli bir saldırıyla Haçlı ağırlıklarını, onları koruyan Sicilyalı Hugh of Creona yı öldürdükten sonra yağmaladıklarını düşünmektedir. Yine yazar, -Şirkûh un da tahmin ettiği gibi- Şirkûh un merkezde yer aldığını ve Haçlıların önünden kaçtığını kaydetmiştir 596. Willermus, savaşın sonucuna dair daha ayrıntılı bilgiler vermektedir ki buna göre bozguna uğrayan Haçlılar, etrafa dağıldılar fakat çatışmalar devam etti. Zaman zaman Haçlılar, zaman zaman da Türkler galip geliyorlardı. Amaury nin bulunduğu nokta daha az zarar gördüğünden kral, bayrağını tepeye çekerek dağılan birliklerini toplamaya çalıştı. Fakat ağırlıkların yağmalandığını, askerlerin katledildiğini gördüğünde artık geri çekilmekten başka çarenin bulunmadığını anlamış bulunuyordu. Haçlıların, geri çekiliş için yukarıda bahsedilen ve Şirkûh un birliklerinin elinde olan iki tepe arasından geçmekten başka seçenekleri yoktu. Haçlılar, bu noktadan çok dikkatli bir şekilde ilerlediler ve nehrin sığ bir yerinden nehri geçtiler. Bu geri çekiliş gece boyunca sürdü (18 Nisan 1167) 597. Amaury, nehri geçmesine ve kendisine Joscelin of Samosata nın, piyade kıtalarıyla eşlik ediyor olmasına rağmen hala tedirgindi. Amaury, üç gün Türklerin nehri geçişini kontrol etmek için Lomania da bulunan- Gerard de Poghy ile Şâver in torunu Mahadan ı (Muazzam) bekledi. Onların katılımı, Amaury i bir parça olsun rahatlatmıştı. Dördüncü gün, diğer şövalyelerle birleşen Amaury, Kahire ye doğru ilerleyip köprü yanında ordugâhını kurdu 598. Tarafların kaybı konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. İbn el-esîr Bu, tarihin kaydettiği garip hadiselerden biridir çünkü 2 bin süvari, Mısır ve 595 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.4, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.8-9, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.151, el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.20, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.349, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.328, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.28-29, Abû l-farac, II, s.404, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.202, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s Willermus, II, s.332, Nuveyrî de Kaysâriye hâkiminin esir düştüğünü kaydetmiştir. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.221, Steven Runciman, II, s Willermus, II, s , İslam kaynakları, savaşın tarihini 18 Nisan 1167 olarak kaydetmişlerdir. İbn el- Esîr, el-kâmil, X, s.3, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.264, el-makrizî, İtti âz, III, s Willermus, II, s

183 170 sahildeki Haçlı kuvvetlerini mağlup etmiştir 599 derken; Willermus, Kahire önünde yapılan konsilde 100 şövalyenin kayıp olduğunun yani öldürülmüş olduğunun anlaşıldığını, Türklerin ise 1500 kaybı olduğunu kaydetmektedir 600. Bâbeyn savaşını kazanan Şirkûh, çölden Feyyûm u geçerek İskenderiye ye 601 ilerledi ve şehri ele geçirdi. Bu durumu değerlendirmek için toplanan konsile Amaury nin baş müşavirlerinin yanı sıra Şâver, Şâver in oğulları ve Mısır ileri gelenleri de katıldı. İskenderiye, kuşatılmadan önce durum değerlendirildi. İlk olarak İskenderiye de tahıl ve diğer yiyecekler az olduğu ve bunlar Yukarı Mısır dan nehir yoluyla temin edildiği için gelebilecek yardımları, Haçlı filosunun engellemesi kararlaştırıldı. Bu sayede insanların dışarıyla bağlantısı da büyük oranda kesilecekti. Bu önlemin ardından müttefik ordu, İskenderiye den yaklaşık on üç km. uzakta olan Toroge ve Demenhut (Damanhur) arasına ordugâhlarını kurdular. Amaury, çölün en ücra köşelerine kadar birlikler yollayarak Şirkûh a gelebilecek yardımların önünü almak için buraları tahrip ettirdi. Filo, nehirde aktifti ve ani bir baskın ihtimaline karşı herkes sorgulandı ve geçişlerine izin verilmedi 602. Bu durum, bir ay devam etti. Bu esnada kuşatılanlar herhangi bir yardım sağlayamadılar ve insanlar yavaş yavaş söylenmeye başladılar. Zira ekmek tükenmeye başlamıştı. Tehlikeyi sezen Şirkûh, şehrin idaresine Selâhaddîn i yaklaşık bin askerle bırakarak Haçlı karargâhının çok yakınından gece gizlice geçip Yukarı Mısır a gitmeyi 599 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.4, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s Willermus, II, s.334, Savaşta 1500 kişinin katledildiği bilgisi, zaten 2 bin kişilik bir askeri gücün, daha sonraki faaliyetleri söz konusu olduğunda gerçek dışı görünmektedir. 601 Kaynaklar, İskenderiyelilerin, Şâver i sevmemesi dolayısıyla Şirkuh a kapılarını açtıklarında hemfikirdirler: Şirkûh, halkın bir kısmının kendisine yardım etmesi yoluyla şehri ele geçirmiş ve sonrasında Selâhaddîn i şehirde naib bırakarak Yukarı Mısır a gitmişti, İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.4-5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.265, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.43, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.9, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.151, Nuveyrî ve Makrizî nin ortak rivayetine göre de halk, dışarı çıkarak Şirkûh a teslim olmuştu. Bu sırada şehrin valisi Necmeddîn b. Massâl idi. Şirkûh un, Yukarı Mısır a gidişi sonrası Şâver, şehirde bulunanlardan, Selâhaddîn i kendisine teslim etmelerini istedi. Fakat onlar, şehrin Haçlılara veya İsmâilîlere teslim edilme ihtimalinden dolayı (ki zarar görmeleri mukadderdir) bundan imtina ettiler. en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , el-makrizî, İtti âz, III, s.283, Geoffrey Hindley, İskenderiye yi Şâver in zulmünden kaçanların sığınağı olarak tarif etmektedir. Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, s.101, Fikret Işıltan a göre de İskenderiyeliler, Şâver i Haçlılarla ittifak kurduğu için sevmemekteydiler. Fikret Işıltan, Şâver, İA, XI, s.360, Nitekim Şirkûh, İskenderiye ye yaklaşırken halka haber yolamış ve Şâver, Haçlılarla beraber hareket ettiği için yardım istemişti. Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, Çev. Zehra Savan, Pınar Yayınları, İstanbul 2006, s Willermus, II, s.334, İskenderiye, nehir yatağından yaklaşık sekiz km. uzaklıkta yer alır. Nehrin sularının yükseldiği mevsimlerde su, şehre birçok kanalla taşınır. Bu su, bir sarnıçta toplanır ve sular yeraltından şehre, daha çok sulama için taşınır. İskenderiye, ticaret için uygun bir yerde kurulmuştur ve iki limana sahiptir. Şehir, Nil yoluyla Yukarı Mısır dan gereksinimlerini sağlar ve bolluk içindedir. Haçlıların bilmediği birçok şey (inci, baharat, doğuya ait hazineler) buraya Hindistan, Saba, Arabia, Habeşistan ve Persia dan getirilir. Tüm bu mallar, Yukarı Mısır a Kızıldeniz yoluyla taşınır. Doğu ve batıdan insanlar oraya iner ve İskenderiye, Doğu ve Batı için bir pazar yeridir. Willermus, II, s

184 171 başardı. Amaury, Şirkûh un geçişini haber aldığında derhal takibe başladı hatta Fustat a kadar geldi. Burada ağırlıklar hazırlanırken Ben Ercarsele? adında bir Mısır asili, Amaury ye gelerek İskenderiye nin müthiş bir açlıkla sıkıntıda olduğunu haber verdi. Zor durumda olan şehri teslime zorlamanın Şirkûh u takip etmekten daha mantıklı görünmesi üzerine müttefik ordu, tekrar İskenderiye kuşatmasına döndü 603. İskenderiye kuşatması devam ederken Suriye deki Haçlılara şehrin kuşatıldığı haberi ulaştı. Bunlar eğer denizde durdurulmazlarsa birkaç gün içinde İskenderiye ye ulaşabilirlerdi. Gemileri gerekli malzemelerle doldurduktan sonra müttefik orduya destek sağlamak için yola çıktılar. Bu esnada şehir önündeki Haçlılar, kuşatmayı sonuca ulaştırmak için uğraşıyorlardı. Marangoz ve ustalara şehrin içinin görülebileceği yükseklikte kuşatma kuleleri inşa etmeleri emredildi. Bu, Petraries denen savaş makineleri, duvarların stratejik noktalarına yerleştirildi ve şehir bombardımana başlandı. Atılan taşlarla duvarlar tahrip edildikçe kuşatılanların korkuları da arttı; halkı etkileyen bir başka olay ise şehri çevreleyen meyveliklerin Haçlılar tarafından makine yapımı için yok edilmesiydi 604. Haçlılar, şehri şiddetle sıkıştırmaya devam ederlerken kuşatılanların moralleri de iyiden iyiye bozuldu. Zaten halk, çoğunlukla ticaretle uğraştığından savaşa ve savaşın meşakkatlerine alışkın değildi. Şehirde bulunan Türklere gelince; bunların sayısı azdı ve güçlü bir direniş konusunda bunların şehirlilere güvenmesi zor görünüyordu. Bu yüzden de çarpışmalar seyrek gerçekleşiyor, Türkler çok nadiren ileri çıkıyorlardı. Günlük çatışmalar, ölümler, sürekli nöbetler ve en önemlisi yiyecek kıtlığı dolayısıyla halk, ümitsizliğe sürükleniyordu. Willermus un ifadesine göre kuşatılanların ümitleri iyice kırıldı. Şehirden vazgeçebilirler, köle edilmeyi açlıktan ölmeye tercih edebilirlerdi. Huzursuzluklar iyice artmıştı ve bu sıkıntıları sonlandıracak bir anlaşmanın gerekliliği konuşulmaya başlandı. Bu söylentiler üzerine Selâhaddîn, haberciler yollayıp Şirkûh u durumdan haberdar ederek Şehrin perişan durumunu, yiyeceğin tükendiğini, dahası halkın kendisini terk edebileceğini dile getirdi. Acilen yardım edilmesi, şehrin bu durumdan kurtarılması elzemdi. Selâhaddîn, halktan ve ileri gelenlerden, kadınları ve çocukları için ölümüne savaşmalarını isteyerek yardımın yolda olduğunu, Şirkûh un Mısır ı kat ettiğini, Haçlıları kovup şehri rahatlatacağını, kısa bir süre sonra çok sayıda askerle şehre ulaşacağını da ekledi. Bu arada Haçlılar, şehirdeki huzursuzlukların farkında olduklarından şehri daha 603 Willermus, II, s Willermus, II, s

185 172 şiddetli sıkıştırmaya başladılar. Şâver de Haçlı kumandanları arasında dolaşıyor ve onları cömertçe ödüllendiriyordu. Kuşatma aletleri yapanlara, fakirlere ve ihtiyacı olanlara hediyeler yolluyor, yaralıları tedavi ettiriyordu 605. Şehrin zor durumunu haber alan Şirkûh, Yukarı Mısır dan süratle ilerlemeye başladı. Kûs u ele geçirmeyi düşündüyse de bu işin daha uzun bir zamana ihtiyaç göstermesi ve Selâhaddîn in acil yardım beklemesi nedeniyle buralardaki şehirlerden para alarak yoluna devam etti. Fustat a geldiğinde Hugh of Ibelin in Kahire ve köprüyü koruduğunu gördü 606. Şirkûh un buradan daha fazla ilerleyemediği anlaşılmaktadır. Bu noktada barış teklifinin hangi taraftan geldiği konusu tartışmalıdır. İslam ve Süryânî kaynakları, müttefiklerin barış istediğini kaydederken 607 Willermus, barışın Şirkûh tan geldiğini uzun uzadıya hikâye etmiştir. Buna göre Şirkûh, Bâbeyn Savaşı nda esir aldığı Hugh of Caesarae yi çağırıp ona yaşanan sıkıntılardan bahsetti. Kral, burada başkaları için boşuna zaman ve emek harcıyordu zira bunca zaman geçmesine rağmen bir sonuç alınamamıştı. Kralı, ülkesinde başka işlerin de beklediği malumdu. Bunları dile getiren Şirkûh, Hugh tan barış konusunda aracı olmasını istedi. Ayrıca Şirkûh, esir aldıklarını iade edecek; kuşatma kaldırılacaktı. Kral da Şirkûh a yolda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağını garanti ederse Şirkûh, Mısır dan ayrılmaya razı idi 608. Hugh, barış teklifinin taraflar için elzem olduğunu anladı fakat bu görevi üstenmekten -kendi hayatını kurtarmak için uğraşıyor intibaı oluşur düşüncesiyle- çekindi. Bunun üzerine Hugh ile beraber esir alınan Arnulf of Turbessel, bu teklifi Amaury ye iletmesi için yola çıkarıldı. Amaury ile teklifi değerlendirenler arasında Haçlı baronlarının yanı sıra Şâver ve oğulları da hazır bulundu. Nihayetinde teklif kabul edildi ve buna göre şehir, Amaury ye teslim olacak, karşılıklı esir değişimi yapıldıktan sonra Şirkûh, Mısır ı boşaltacaktı. Şirkûh a yol boyunca şehirlerden aldıkları hariç 50 bin dinar verilecek, Haçlılar da Mısır ı derhal boşaltacaklar ve bir köyü dahi ellerinde tutmayacaklardı Willermus, II, s Willermus, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.265, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.152, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.290, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.222, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.43-44, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.9, Abû l-farac ve Süryânî Mihail, İskenderiye kuşatmasından hiç bahsetmezlerken Şirkûh un İskenderiye yi ele geçirmesi üzerine müttefiklerin barış istediklerini kaydederler. Abû l-farac, II, s.404, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Willermus, II, s Willermus, II, s , İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.265, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.152, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.222, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.9, el-isfehânî, el-berk eş-şami, s.20-21, ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.29, İbn Şeddâd, ve Sıbt İbn

186 173 Savaşın sona erdiği ve İskenderiyelilerin taciz edilmesinin yasaklandığı, bir fermanla duyuruldu. Barış, uzun süren kuşatmadan bunalan halkı rahatlatmıştı. Willermus un kaydına göre kuşatma başlarken Haçlıların sayısı 50 bin silahlı asker iken şehir teslim olduğunda bu sayı 5 bin şövalye ve 4 veya 5 bin yayadan ibaret idi 610. Selâhaddîn, şehirden çıkıp Amaury nin yanına Haçlı karargâhına gitti ve dönüş hazırlıkları tamamlanıncaya kadar da burada kaldı. Kendisine zarar gelmemesi için korumalar verildi ve hürmetle ağırlandı. Şâver, şehre girince halktan bazılarını cezalandırdı, bazılarını da ödüllendirdi. Hatta Şirkûh ile işbirliği yapan halka çok ağır vergiler yüklendi. Ebû Şâme nin rivayetine göre Şâver in İskenderiye halkına zulmü, Selâhaddîn in krala başvurup Şâver i durdurmasını istemesi üzerine son buldu 611. Şâver Kahire ye dönerken Haçlılar da dönüş yolculuğuna başlayarak 21 Ağustos 1167 de Askalân a girdiler 612. Şirkûh ise İskenderiye yi 4 Ağustos 1167 de teslim ederek yola çıktı ve 5 Eylül 1167 de Dımaşk a vardı 613. Yukarıda bahsedildiği üzere Şâver ile Haçlılar arasında bir anlaşma yapılmış ve bu anlaşma, halife tarafından da onaylanmıştı. Fakat Şâver ile Haçlılar arasında -halifenin haberi olmadan yapıldığı anlaşılan- başka bir anlaşmaya göre Haçlılar, Kahire de temsilciler bırakacaklar, bunlar Nûreddîn in saldırılarına karşı şehir kapılarını koruyacaklar ve buna karşılık Şâver, Haçlılara her yıl 100 bin dinar gönderecekti. Ancak bu anlaşmaya başta Şâver in oğlu el-kâmil olmak üzere pek çok kişi taraftar değildi. Çünkü bu olayın el-cevzî, Haçlıların dönme nedenini krallık toprakları için korkuya kapılmış olmalarına bağlarlar. Zira o sırada Nûreddîn, Munaytıra Kalesi ni ele geçirmişti. Şirkûh un barışa razı olma sebebini ise askerlerinin çok zayıflamış olmasıyla açıklarlar. İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.77, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez- Zaman, VIII, s.168, İbn İbn el-kesîr de yine Haçlıların dönme nedenini Nureddin in, Haçlı topraklarını tahrip etmesiyle alakalı bulmaktadır. İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , Anlaşma şartları için ayrıca Bkz. Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s.493, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.47, Steven Runciman, II, s Willermus, II, s Willermus, II, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.66, Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s.28, Umara el-yemenî de Şâver, İskenderiye kuşatmasından döndükten sonra haksız yere çok fazla kan döktü ve ağır vergiler yükledi demektedir. Umâra el-yemenî, en-nuket, s.87, Selâhaddîn in Haçlı karargâhında misafir edilmesi, daha sonraları onun, Konnetabl Onfroi de Toron tarafından şövalyeliğe yükseltildiği dedikodularını doğurmuştur. Steven Runciman, II, s.313, Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, s.103, 612 Willermus bu tarihi hatalı olarak 20 Ağustos kaydetmiştir. Willermus, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.265, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.44, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.152, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.9, Nuveyrî, Dımaşk ordusunun önce Akkâ ya oradan da Dımaşk a ulaştığını haber vermektedir, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.223. Bu durum, Selâhaddîn in, Amaury den, ordudaki zayıf insanların gemilerle taşınmasını istemesiyle alakalıdır. Zira Selahaddin, hasta ve yaralı askerlerin, Akkâ ya taşınması konusunda Amaury ye başvurmuştu. Bu isteği yerine getirildi fakat mezkûr kimseler, kral dönüp de bunları memleketlerine gönderinceye kadar şeker kamışı tarlalarında çalıştırıldılar. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.66, el-makrizî, İtti âz, III, s.285, Krş. Steven Runciman, II, s.313, Bahattin Kök, Nûreddîn Mahmûd un Mısır ı Ele Geçirmesi ve Fâtımîlerin Yıkılışı-I, AÜİFD, IX / 1990, s.180

187 174 ardından Nûreddîn ile iletişime geçen el-kâmil, Nûreddîn e itaat edeceğini, herkesi itaat ettireceğini ve her sene Mısır gelirinden belli bir miktarı göndereceğini vaad ediyordu. Bunun üzerine Nûreddîn de el-kamil e bir miktar para göndererek mukabelede bulundu 614. Şâver, ikinci seferden de Mısır ın hâkimi olarak çıktı. Fakat yılında Yahya b. el-hayyât, vezirliği ele geçirmek için Şâver e karşı ayaklandı. Bu teşebbüsünde başarılı olamayan el-hayyât yenildi ve Haçlılara sığınmak zorunda kaldı 615. Başarısızlığa uğrayanların Haçlı Krallığına sığınması, Haçlıların samimiyeti konusunda Şâver e bir uyarı niteliğindeydi. Bunun üzerine Şâver, Kahire de bulunan Haçlı garnizonunu geri gönderdi ve Bâbeyn Savaşı öncesinde yapılan anlaşmayı tek taraflı lağvettiğini bildirdi Amaury nin Bizans ın Desteğini Sağlama Çabaları ve Evliliği Mısır konusunda aktif bir siyaset izleyen Amaury, bir yandan da Bizans imparatorunun desteğini sağlamaya çalışıyordu. Mısır dönüşü, Amaury e Bizans sarayında uygun bir eş bakmak için yollanmış olan Kaysâriye başpiskoposu Hernesius ile kilercibaşı Eudes de Saint Amand Bizans tan döndüler. Manuel Komnenos un yeğeni Maria Komnena, krala eş olarak seçilmişti. Evlilik töreni 29 Ağustos 1167 de Sûr şehrinde yapıldı ve Amaury burada taç giydi yazında bu defa imparatorun temsilcileri Kont Alexander of Gravine ile Michael Hydruntinus (of Toronto), Sûr a geldiler. Manuel Komnenos, mektubunda Fâtımîlerin her geçen gün zayıfladığını, bu durumun Mısır ın komşuları tarafından da teşhis edildiğini ve eğer Amaury, kendisine yardım ederse Mısır ın kolayca ele geçirilebileceğini söylüyordu. Bu bağlamda İmparatorun temsilcileriyle yapılan anlaşmaya göre Mısır ın belli bir kısmını Bizans alacak, alınacak diğer yerlerden de Bizans a pay verilecekti. Bu teklif üzerine Amaury de karadan ve denizden güçlerini bu işe hasretmeyi vaad etti. Anlaşma sağlandıktan sonra mukabil elçilik heyeti yola çıkarıldı. Heyette tarih yazarı Willermus da vardı ve Trablus ta bekleyen Bizans heyetine katıldı. 614 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.223, el-makrizî, İtti âz, III, s.287, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.152, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.445, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.44, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.9-10, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.329, Abû l-farac, II, s en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.223, el-makrizî, İtti âz, III, s Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s , Urfalı Mateos, Amaury nin evliliği dolayısıyla verdiği bilgide Manuel Komnenos un Haçlılara yardım vaad ettiğini yazar. Fakat Manuel in seferinde Renaud ile birleşip Kıbrıs ı yağmalayan Thoros un itaate alınması öncelik kazandı. Sonrasında Antakya ya giren Manuel, buradan Belane ye (Belen) yürüdü fakat memleketinden kötü haberler alması üzerine Nûreddîn ile anlaşarak geri döndü. Urfalı Mateos, Vekayiname, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s , Ioannes Kinnamos un verdiği bilgiye göre Amaury nin evliliği konusu görüşülürken Antakya üzerinde Amaury nin bir hâkimiyet iddia etmemesi ve Antakya nın, İmparatora itaati gündeme getirildi. Amaury, Antakya üzerinde yüksek hâkimiyetinin tanınması hususunda bir ümidi kalmayınca bu kez evliliğin bir an önce gerçekleşmesi için imparatora ısrarcı oldu ve evlilik gerçekleşince imparatora sadakat yemini etti. Ioannes Kinnamos, Historia, s

188 175 Haçlı heyeti, Sırbistan seferi dönüşünde imparatorla görüştü. Yapılan görüşmelerde Haçlıların teklifi de imparator tarafından kabul edildi. Bizans ta çok iyi ağırlanan Haçlı heyeti, zengin hediyelerle beraber 1 Ekim de dönüş yolculuğuna başladı Üçüncü Mısır Seferi (17 Aralık Ocak 1169) Mısır a üçüncü kez sefer düzenlenmesinin sebepleri de yine farklı rivayetleri içerir. İslam kaynakları bu durumu, Haçlıların Mısır da güçlenmesine bağlarlarken Haçlı kaynakları, Fâtımîlerin, anlaşmalara uymamalarını ve Nûreddîn ile haberleşmelerini ileri sürerler. Haçlılara göre -Bizans a giden elçilik heyeti henüz imparatorun yardım sözüyle dönmeden önce- Şâver, Nûreddîn e elçi yolluyor ve Haçlılara karşı onun yardımını temin etmeye çalışıyordu. Şâver ise bu durumun kendi isteği dışında geliştiğini ve Haçlılarla olan anlaşmanın devamından yana olduğunu belirtiyordu. Fakat Haçlıların zihninde oluşan tabloya göre Şâver, samimi değildi ve eğer Nûreddîn in yardımı sağlanırsa anlaşmaları bozmaması için hiçbir sebep yoktu 619. Haçlıların Mısır a saldırısı için bu söylentilerin bir bahane oluşturduğuna şüphe yoktur. Zira Haçlılardan, Şâver in anlaşmalara sadık kaldığını, bu girişimin Haçlıların sadakati konusunda ipuçları verdiğini; başka bir ifadeyle Şâver in Nûreddîn ile görüştüğü söylentisinin Haçlıların saldırısına bahane oluşturmaktan başka bir amaç taşımadığını söyleyenler de vardı. Willermus, Mısır a sefer düzenlenmesini talihsiz bir girişim olarak niteler ve bu işin müessisi olarak da Hospitalierlerin büyük üstadı Gilbert d Assaily yi işaret eder. Gilbert, Hospitalierlerin hazinelerini açmış, şövalyelere borç vermiş ve öyle ağır borçlar altına girmiştir ki daha sonra tarikattaki görevinden ayrılmak durumunda kaldı. Tüm bunlardan maksadı ise eğer Bilbîs zapt edilirse tüm mal varlığıyla ve sürekli olarak Hospitalierlere verileceğini ummasıydı. Templierlere baktığımızda onların, bu seferin içinde yer almak istemediklerini görürüz. Onlara göre bu, vicdani bir zorlamaydı. Bir başka hoşnutsuzluk ise seferin liderliğinin Hospitalierlere ait olmasından kaynaklanıyordu. Bu sebeplere bir de seferin haksız olduğunu düşünmeleri eklenince Templierler sefere katılmayı ve asker sağlamayı reddettiler 620. İslam kaynakları, Şirkûh un Mısır a 618 Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s Willermus, II, s , İbn el-esîr in yukarıdaki kaydı bunu kısmen teyit etmekle beraber Nûreddîn ile haberleşen Şâver değil, oğlu el-kâmil idi. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.5, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s Willermus, II, s , Mısır a sefer düzenleme konusu gündeme geldiği sıralarda Nevers kontu IV. Guillaume, Filistin e ulaşmıştı. Onun da gelişiyle Mısır seferine taraftar olanlar, ısrar etmeye başladılar. Bunların başında Hospitalierlerin olduğu bilinmektedir. Templierler ise sefere katılmaktan kaçındılar. Onların bu kararında Mısır ile ticari ilişkiler geliştiren İtalyanlara olan yakınlıkları önemli rol oynamış olmalıdır. Kralın, Bizans yardımını bekleme fikri ise başta Hospitaller olmak üzere asiller tarafından muhalefetle karşılandı ve seferin Ekim ayında yapılması kararlaştırıldı. Steven Runciman, II, s.317

189 176 yürümesinin temel sebebini Haçlıların Kahire de temsilci bırakmalarına, onların burada yerleşmelerine ve dahası Mısır da insanlara zulmetmelerine bağlamaktadırlar 621. Fakat olayların seyrine baktığımızda Şirkûh, ancak Haçlıların, Bilbîs i ele geçirmeleri sonrasında Kahire ye yürümeleri üzerine el-âdid in Nûreddîn den yardım istemesi ile harekete geçmiştir. Willermus un ifadesinin aksine Kahire de bulunan Haçlı temsilcileri, Amaury ye haber göndermişler, Mısır ın savunmasız olduğunu söyleyerek onu harekete geçirmek istemişlerdir. Amaury nin, Mısır a sefer düzenlemeye taraftar olmadığı rivayet edilir. Yani Amaury, zaten Mısır ın geliri kendisine geldiği için boşuna Nûreddîn i tahrik etmekten kaçınıyordu fakat bu fikrini krallık ileri gelenlerine kabul ettiremedi. Mısır a sefer düzenlenmesi fikrinde ısrar edenler, Mısır dan sağladıkları kazancı ve hatta Mısır ı kaybedeceklerini hesaplayamamışlardı 622. Amaury nin fikri en azından Bizans ın yardımı sağlanıncaya kadar Mısır seferini ertelemek yönünden düşünüldüğünde mantıklı görünmektedir. Fakat ele geçirilecekleri Bizans ile paylaşmak istemeyenlerin ısrarı kendilerine pahalıya mal olmuştur. Amaury, Dârum da iken Şâver in elçisi Bedrân geldi fakat bu elçi rüşvetle kazanıldı. Bedrân ın satın alınmasının ardından bu defa Şemsü l-hilâfe Haçlılara yollandı. Şemsü l-hilâfe, kralı anlaşmalara uymamakla suçladı. Amaury ise Şâver in oğlu el- Kâmil in, Selâhaddîn ile yakınlaşması dolayısıyla hareketinin halkı olduğunu bildirdi. Zira el-kâmil in Selâhaddîn in kız kardeşiyle evlenme isteğinde olduğu biliniyordu. Amaury nin ileri sürdüğü bahanelerden biri ise batıdan gelen Haçlıların Mısır a saldırma hazırlığında oldukları ve kendisinin de onları dizginlemek için sefere katıldığı yönündeydi. Fakat kendisine derhal iki milyon dinar verilirse dönebilirdi İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.11-12, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.272, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.223, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.32, İbn Vâsıl, Müferric el- Kurûb, I, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.445, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.12, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.272, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.223, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.32-33, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.156, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s , Abû l-farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s , Her ne kadar Amaury nin yeni bir Mısır seferine taraftar olmadığı kaydedilse de onun, sefere çıkmadan önce Mısır topraklarını baronları arasında taksim ettiği de rivayet edilir. Ramazan Şeşen, Eyyûbîler Devleti DGBİT, VI, s Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.68-69, el-makrizî, İtti âz, III, s.292, Steven Runciman, II, s.318, Süryânî Mihail, Haçlıların Mısır a sefer düzenlemesini bizzat Nûreddîn in Mısır halkı ile bağlantı kurmasına bağlamaktadır. Buna göre Nûreddîn, Fâtımîlere Haçlılara verdikleri parayı kesmeleri halinde yardım edeceğini vaad etmişti. Bunun üzerine Fâtımîler, Bilbîs i tahkim ederek oraya 12 bin atlı ile 200 bin piyade yerleştirdiler. Fâtımîlerin parayı kesmesi ve Bilbîs i tahkim etmesi üzerine Haçlılar harekete geçerek Bilbîs i zapt ve yağma ettiler. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s ,

190 177 Hazırlıklarını tamamlayan Haçlılar 624 Ekim 1168 de Mısır üzerine yürüdüler 625. İlk hedefleri olan Bilbîs e on günlük bir yürüyüşten sonra ulaştılar. Üç günlük bir kuşatmanın ardından Haçlılar, kendilerine bir yol açmayı başararak şehre girdiler. Şâver in oğlu Tayy ın savunduğu şehir, 4 Kasım 1168 günü tamamen ele geçirilmişti. Bunu vahşice bir kıyım takip etti: halk, yaş ve cinsiyetine bakılmaksızın kılıçtan geçirilirken kurtulabilenler esir edildi ki bunlar arasında Şâver in oğulları Tarî ve Nâsır ile torunları Muazzam Süleyman b. Şâver ve Kays b. Tayy b. Şâver de vardı. Yine silah taşıyanlar yani askeri unsur da tamamen yok edildi 626. Bunun sonrasında aralarında İbnü l-hayyât ve İbn Fercele nin de bulunduğu Mısır ileri gelenlerinden bazıları, Şâver e düşmanlıklarından dolayı Bilbîs in yağmalanması sonrası Haçlılara yardım vaad ettiler ve bununla cesaretlenen Haçlılar, 13 Kasım 1168 de Kahire ye ulaşıp şehri kuşatmaya aldılar. Halk, Bilbîs te yaşananların etkisiyle şehri daha gayretli savunmaya başladı. Haçlılar, Kahire ye ulaşmadan bir gün önce (12 Kasım 1168) Şâver, Fustat ın yakılmasını ve halkın Kahire de toplanmasını emretmişti. Bu durum, halkın fakirliğinde etkili olan en önemli sebep olarak yapılan pazarlıklarda karşımıza çıkacaktır 627. Şâver in, Bilbîs te yaşanan felaket sonrası Amaury yi para vererek durdurmak istediği görülür. Willermus, Şâver in, bir yandan da diğer seçenekleri değerlendirdiğini ve Nûreddîn e haber yollayarak yardım istediğini kaydeder. Fakat Nûreddîn den mektupların içine kadınları ve kızlarının saçlarını koyarak- yardım isteyen 624 Haçlılar, yola çıkmadan önce Hıms üzerine yürüyeceklerini ilan edip hedef şaşırtmak istemişlerdi. İbn el- Esîr, el-kâmil, X, s.12, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.272, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.33, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s Willermus un kaydına göre Haçlılar yola Ekim ayında çıkıp on gün sonra Bilbîs e ulaştılar ve üç günlük bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirdiler. Ebû Şâme ise Haçlıların Ekim ayı ortalarında yola çıktıklarını kaydetmiştir. Buna göre Haçlılar 20 veya 21 Ekim de yola çıkmış olmalılar. Willermus, II, s.351, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s Willermus, Şâver in oğlu Mahadan (Muazzam) ile yeğeninin esir edildiğini zikretmektedir. Willermus, II, s , el-makrizî, İtti az, III, s.293, İslam kaynaklarının geneli ve Bilbîs in zapt tarihini 4 Kasım 1168 olarak verirken İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.12, a. mlf. İslam Tarihi, XI, 273, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.157, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.69-70, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.333, el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.39, Makrizî, Haçlıların 4 Kasım 1168 de Bilbîs e indiklerini, 5 Kasım 1168 de şehri zorla ele geçirdiklerini kaydetmiştir. el-makrizî, İtti âz, III, s en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.12-13, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.273, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.157, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.70, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.446, Nuveyrî, aralarında Yahya b. el- Hayyât ın da bulunduğu bazı Mısır ileri gelenlerinin Şâver den kaçtıklarını belirtir fakat bunların Haçlıları Kahire yi kuşatmaya davet ettiklerinden bahsetmez, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.224, Fustat ın yakılması olayı için ayrıca Bkz. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.33, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.329, el-makrizî, İtti az, III, s.296, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s , Fustat ateşe verildiğinde Fâtımî donanmasının büyük bir bölümü de yok oldu. Bu ise Fâtımîlerin deniz gücüne ağır bir darbe vurdu. Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s.157

191 178 bizzat halife el-âdid idi. Nûreddîn, bu çağrıya Şirkûh u yanına verdiği diğer emirlerleyola çıkararak cevap verdi 628. Kahire önünde savaş aletleri hazır hale getirildi. Hazırlıkların tamamlanmış olmasından, kısa bir süre içinde bir saldırı düzenleneceği tahmin olunabilirdi fakat Amaury, hücumu bilerek erteledi. Amacı, Şâver den daha fazla para almaktı. Bilbîs te yaşananlar, henüz yeniydi ve Şâver, Kahire yi de gözden çıkarmamak için daha fazlasını teklif edecekti. Nitekim bu, daha sonra gerçekleşmiştir. Şâver, kuşatmayı kaldırması için Amaury ile bağlantı kurdu ve Willermus un deyimiyle tamahkâr kral, bu teklife razı oldu. Fakat Şâver in teklifi pek gerçekçi durmuyordu ki Willermus sonrasında Şâver in söz verdiği para, Mısır ın her köşesinden kazançlar bir araya getirilse bile ödemeye yetmezdi diye eklemiştir. Şâver; oğlu, yeğeni ve Haçlıların Mısır dan çekilmesi için iki milyon parça altın teklif etmişti. Şâver in, bu miktarı ödeyemeyeceği belliydi fakat o, bu tekliflerle Amaury yi oyalıyor, onu Kahire ye ani bir saldırıdan alıkoymak istiyordu. Bu arada Kahire halkının morali, Bilbîs te yaşananlar dolayısıyla ziyadesiyle bozuluştu. Hem halk, askeri konularda tecrübe sahibi olmadığı gibi rahata alışkın insanlardı. Yani Kahire nin de Bilbîs ile aynı kaderi paylaşması muhtemeldi 629. Haçlı donanmasının bölgeye gelişiyle Fâtımîlerin durumu daha kritik bir hal aldı. Haçlı donaması Nil e, Carabes diye bilinen kolundan girdi ve o kıyıda bulunan Tinnîs (Tanis) şehrini alarak yağmaladı. Haçlı deniz ve kara güçleri bileşme eğilimindeydi fakat buna Fâtımî donanması engel oldu. Bunun üzerine Amaury, seçme şövalyelerle Humprey of Toron u henüz ele geçirilmemiş olan karşı kıyıya yolladı ancak bu defa da Şirkûh un 628 Krş. Willermus, II, s.352, İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.13, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.273, el-âdid in yanı sıra Şâver in de Nûreddîn den yardım istediği rivayet edilmektedir. Neticede Nûreddîn, kendisine Mısır ın gelirinin üçte biri de vaad edilince bu yardım isteğine cevap verdi, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.224, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.158, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45, Abû l-farac, II, s.407, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.207, Ebû Şâme ve Makrizî, Şâver in değil de oğlu Kâmil in el-âdid ile görüştükten sonra Nûreddîn e yardım için mektuplar yazdığını ifade etmektedirler. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.70, el-makrizî, İtti az, III, s , ed-devâdârî nin kaydına göre el-adid, mektubu bizzat yazarak Mısır gelirinin üçte birini, her sene vergi vermeyi ve askerlerin nafakalarını sağlamayı vaad etmiştir. ed-devâdârî, Kenz ed-durer, VII, s.30, Cengiz Tomar, Şâver b. Mucîr, DİA, XXXVIII, Ankara 2010, s Willermus, II, s , Şâver, Haçlıları Kahire önlerinden uzaklaştırmakta aciz kalmış ve hileye başvurmuştu. Kendisinin, şehri teslim etmek istediğini fakat Nûreddîn ve el-âdid den korktuğunu söylemişti. Neticesinde Müslümanlar, şehrin teslimine razı olmadıkları için anlaşma yapmanın yani para alıp gitmesinin daha uygun olacağını belirtip bir kısmı peşin, bir kısmı daha sonra ödenmek üzere bir milyon dinar üzerinde Haçlılarla anlaşmıştı. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.13, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , İbn Hallikân, Vefeyât, II, s , Abû l-farac, II, s.407, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.207, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.33, Yapılan pazarlıklar için ayrıca Bkz. Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s.32

192 179 yaklaştığı haberi alınınca bu da gerçekleşmedi. Şirkûh un gelişi, dengeleri değiştirdi ve Haçlı donanması geri çekilirken kadırgalardan biri de kayboldu 630. Tüm bu süreçte Şâver, söz verdiği parayı tedarik etmek hususunda zamanı uzatması için Amaury yi oyalamaktan başka bir şey yapamadı. Oğlu ve yeğeni serbest bırakılınca da derhal 100 bin parça altın ödeyerek 631 kalan miktar için iki yeğenini rehin bırakmayı önerdi. Bunun üzerine Haçlılar, kuşatmayı kaldırarak yaklaşık iki km. öteye çekildiler ve ordugâhlarını Balsam Bahçesi denen yere kurdular. Burada kaldıkları sekiz gün içinde Şâver-Amaury haberleşmesi sürüyordu. Sonunda Haçlı karargâhı, Syriacus (Seryakus) denen köye taşındı. Şâver ise Mısır ın her yerine birlikler yolluyor, yardım sağlamaya çalışıyordu. Çok sayıda silah toplayıp Kahire ye erzak stokları yaptı ve istihkâmların zayıf noktalarını güçlendirdi. Şâver Bilbîs te yaşananların Fâtımîler üzerinde derin izler bırakmış olmasından halka bunları hatırlatarak onları gayrete getirmeye çalıştı 632. Haçlıların Mısır dan çekilme sebepleri, Şirkûh un Mısır a yaklaşmasıyla ilişkili olmakla beraber Willermus, bu durumu para alıp Mısır dan çekilmesi konusunda kralın aklını çelen Milon de Plancy ye ve doğrudan Amaury nin para hırsına bağlamaktadır. Milon de Plancy, Kahire nin zapt edilebileceğine inanmıyordu ve krala, teklif edilen parayı almasını öğütlüyordu. Zira yağma, bu seferin tek sonucu olacaktı fakat yağmada herkes eline geçirdiğine sahip olurdu. Yani halk ve askerler de ganimetten pay alacaktı. Buna karşılık anlaşma yoluna gidilirse avantaj kralda olacak ve kral daha büyük miktarlar kazanacaktı. Bu durum, çeşitli tartışmalara neden oldu ve hatta Haçlılar iki gruba ayrıldılar. Fakat kral ve taraftarlarının fikri kabul edildi: anlaşma sağlanacaktı. Bu süreçte Şâver de Haçlıları söz verdiği parayı temin için sabırlı olmaları konusunda devamlı surette oyalamaya devam etti 633. Haleb de bulunan Nûreddîn, Şirkûh a yeni bir Mısır seferine hazırlanmasını emretmişti. Gerekli malzemeler dışında 200 bin dinar ile kendisine askerler ve harcamalar konusunda tam yetki verdi. Şirkûh ise 2 bin süvari seçtikten sonra bir miktar para aldı ve 6 bin süvari topladı. Şirkûh ve Nûreddîn, 2 Aralık 1168 de Dımaşk a vardılar. Nûreddîn, 630 Willermus, II, s Halk, o kadar fakir düşmüştü ki bu 100 bin dinar dışında 500 dinar bile toplamak mümkün olmadı. İbn el- Esîr, el-kâmil, X, s.13, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.274, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.158, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.71, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.224, el-makrizî, İtti az, III, s , Abû l-farac ve Süyânî Mihail, bu miktar ödenince Haçlıların ülkelerine döndüklerini kaydetmişlerdir. Abû l- Farac, II, s , Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s Willermus, II, s Willermus, II, s.355

193 180 Şirkûh un yanına İzzeddîn Cordik, İzzeddîn Kılıç, Şerefüddîn Bozkuş, Aynü d-devle el- Yârûkî, Kutbeddîn Yınâl b. Hassan el-menbîcî ile Şîrkuh'un yeğeni Selâhaddîn Yûsuf b. Eyyûb gibi emirleri de verdi ve Şirkûh, 17 Aralık 1168 de Ra sü l-mâ dan Mısır a hareket etti 634. Şirkûh un Mısır a artık iyice yaklaşmış olduğu haberi ulaşınca Haçlılar, apar topar Bilbîs e döndüler ve şehri korumaları için birlikler bıraktıktan sonra da 25 Aralık 1168 de Şirkûh u karşılamak için çöle doğru yürüyüşe geçtiler. Keşif birliklerinin, Şirkûh un Nil i çoktan geçmiş olduğuna dair ulaşan haberi üzerine Haçlılar için artık dönüş yolculuğu başlamıştı. Şirkûh un çok iyi takviye edilmiş ordusu karşısında Mısır da daha fazla kalmak riskini göze alamayan Haçlıları, aynı derecede korkutan bir diğer husus da Şâver in Şirkûh ile anlaşma ihtimaliydi. Görünüşe göre Şâver in anlaşmaya uymaya niyeti yoktu ve Şirkûh un gelişiyle beraber Haçlıların da Şâver i buna zorlayacak güçleri kalmamıştı. Nihayetinde Bilbîs e dönen Haçlılar, 2 Ocak 1169 da dönüş yolculuğuna başladılar 635. Şirkûh, Haçlılar çekildikten sonra 8 Mart 1169 tarihinde Kahire ye ulaştı, el-âdid ile görüştü ve kendisine hilat giydirildi. Artık olaylar Şâver in isteği dışında gelişiyordu ve Şirkûh un Kahire ye ulaşıp çok iyi bir şekilde karşılanması, Mısır ın Nûreddîn in hâkimiyeti altına girdiği şeklinde yorumlanabilirdi Şâver in Katli, Şirkûh un Fâtımî Veziri Olması ve Sonrasında Selâhaddîn in Başa Geçmesi el-âdid, Şirkûh tan Nil in kenarında Meks te kalmasını istedi. Bu esnada Şâver ile Şirkûh, görüşme halinde idiler. Bu görüşmelerde Şirkûh, Şâver den askerlerin nafakalarını 634 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.13-14, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.158, 160, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.447, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.350, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.34-35, el-makrizî, İtti az, III, s.294, el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.39-40, Süryânî kaynakları, Haçlılar, Mısır dan çekildiği halde Nûreddîn in yine de Mısır a asker yollamasını onun Fâtımîlere yardım etmekten ziyade Mısır ı ele geçirme niyetiyle ilişkilendirmişlerdir. Abû l-farac, II, s.408, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.207, 635 Willermus, II, s.356, Nuveyrî ve Makrizî nin verdiği tarihe göre Haçlılar, 4 Ocak 1169 da yanlarındaki 12 bin esirle beraber dönüş yolculuğuna başladılar. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.225, el-makrizî, İtti az, III, s Nûreddîn, bu süreçte Ra sü l-mâ da bekliyordu. Haçlıların çekildiği haberi ulaşınca bunu sevinçle ülkenin her yerine duyurdu. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.14, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.275, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.35, 72, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , en- Nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.225, Ebû Şâme, Şirkuh un Kahire ye giriş tarihini Ocak 1169 olarak kaydederken Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.38; Cüveynî, bu tarihi hatalı olarak 16 Ocak 1169 olarak vermiştir, Cüveynî, Tarih-i Cihan Güşâ, III, s Mısır ın, Nûreddîn in hâkimiyetine girmesi ile burada da artık Sünnî İslam hâkim olacaktı. Dolayısıyla Haçlıların durumu daha tehlikeli bir hal aldı. Haçlılar, Fâtımîlerden anlaşmalarla elde ettikleri avantajları, bundan daha da önemlisi ekonomik kazançlarını yitirdiler. Marshall W. Baldwin, The Latin States under Baldwin III and Amalric I, , s.556

194 181 vermesini istiyor ve Nûreddîn e verdiği sözleri hatırlatıyordu 637. el-âdid in Şirkûh a teveccühü, Şâver in keyfini kaçırdı fakat Şâver, bu duruma engel olabilecek güçte bulunmuyordu. Bu defa Nûreddîn ile yapılan anlaşmanın gereğini yerine getirmek konusunda yavaş davranmaya başladı. Söz verdiği para, askerlere dağıtılacak iktalar ve Nûreddîn in payına düşen üçte birlik gelir konusunda Şirkûh u boş vaadlerle oyalamaya başladı. Hatta olaylara müdahale etmekte artık zorlanan Şâver, bir ziyafet esnasında Şirkûh ve adamlarını tutuklamayı dahi düşündü fakat bu düşüncesi, bizzat kendi oğlu el-kâmil tarafından engellendi. el-kâmil, eğer Şirkûh Mısır da etkisiz hale getirilirse bu durumun Haçlıları cesaretlendireceğini biliyordu 638. Şâver in ortadan kaldırılmasını Selâhaddîn ve İzzeddîn Cordik başta olmak üzere diğer emirler zaruri buluyorlardı. Fakat bu fikri, ilk defa Şirkûh a açtıklarında o, buna el- Âdid in emri bulunmadığı için onay vermemişti. Şâver in katline gelince; Şâver, bir gün Şirkûh u ziyarete geldiğinde onu çadırında bulamadı. Şirkûh, İmam Şâfîî nin kabrini ziyarette idi ve Şâver bunu öğrenince kendisi de oraya gitmek istedi. Kendisine yolda Selâhaddîn ve İzzeddîn Cordik eşlik ederlerken birdenbire Şâver i atından aşağı attılar. Adamları da kaçınca Şâver esir alındı. Şâver in esir edildiği, Şirkûh a iletildiğinde o, katline yine izin vermedi. Bu defa durum, el-âdid e iletildi ve halifenin onayı alınınca 18 Ocak 1169 da 639 Şâver idam edildi. el-âdid in emriyle Şâver in evi yağmalanırken Şirkûh a vezirlik hilatı giydirilip el-melik el-mansûr Emîr el-cüyûş unvanı verildi. Artık Şirkûh un konumu daha sağlamdı. Derhal güvenilir adamlarını vali atadı ve askerlere iktalar dağıttı. Şâver in oğulları 640 da bu esnada idam edildiler. Fakat vezirlik makamına oturan Şirkûh, çok yaşamadı ve 23 Mart 1169 da öldü en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.225, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.161, el-makrizî, İtti âz, III, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.14-15, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.38, el-makrizî, İtti âz, III, s.300, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.161, İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.447, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.330, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.172, Abû l-farac, İbn el-esîr i tekrar etmekle beraber devlete Şâver hâkim olduğu ve el-âdid in bir hükmü olmadığı dolayısıyla el-âdid in Şirkûh a yüz vermediğini kaydetmiştir. Abû l-farac, II, s.408, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.207, Cüveynî, Şâver in Şirkûh u öldürme planını bizzat el-âdid in etkisiz hale getirdiğini zikreder. Zira el-âdid, Şâver in tahakkümünden usanmıştı ve hatta Selâhaddîn ve yanındakiler, Şâver i yakaladıkları zaman el-âdid in fermanına uyarak onu katletmişlerdi. Cüveynî, Târîh-i Cihan Güşâ, III, s İbn Hallikân, Vefeyât, II, s.441, , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.73, el-makrizî, İtti âz, III, s.301, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s Şâver öldürüldüğü sırada oğulları (el-kâmil Şüca, Muazzam Tari, Fârisü l-müslimin) kaçarak el-âdid e sığındılar. Halife bunlara Türklerle gizli ilişkiler içine girmedikleri sürece hayatlarına dokunulmayacağını beyan etti. Fakat Şâver in oğulları, Şirkûh ile görüşmelere başlayınca halifenin emri ile idam edildiler. Willermus, II, s.357, Şirkuh un öldürüldügünü duyan oğlu el-kâmil, saraya kaçmış ancak kurtulamamıştı.

195 182 Şirkûh ölünce yerine kimin geçeceği konusunda bazı tartışmalar yaşandı. Zira Nûreddîn in Mısır a düzenlenen bu seferde Şirkûh un yanına verdiği emirlerden Aynü d- Devle el-yarûkî, Kutbeddîn, Seyfeddîn el-maştûb el-hakkârî ve Selâhaddîn in dayısı Şihâbeddîn el-hârimî de vezirlik konusunda ümitliydiler. Fakat el-âdid, kendisine Selâhaddîn in güçsüz ve yaşça diğerlerinden daha küçük olduğu ve dolayısıyla ona hükmetmenin daha kolay olacağı telkin edildiği için tercihini Selâhaddîn den yana kullandı. Selâhaddîn, Fâtımî veziri ilan edilirken Şirkûh un askerlerini kendi saflarına çekmek planı etkili olmuştu ve neticesinde Selâhaddîn, el-melik en-nâsır unvanıyla vezir ilan edildi (26 Mart 1169). Fakat Selâhaddîn e Nûreddîn in emirlerinden hiç biri itaat etmedi. Fakih İsa el-hakkârî nin ikna çabaları sonucunda Aynü d-devle el-yarûkî hariç diğerleri durumu kabullenince el-yarûkî, bazı emirlerle beraber Nûreddîn in yanına döndü 642. Vezirlik makamına getirilen Selâhaddîn, konumunu güçlendirmek için bazı tedbirler aldı. Bu bağlamda el-âdid in gücünü zayıflatmak ve halkın gönlünü kazanmak için bol bağışlarda bulundu. Yine Nûreddîn den, aile fertlerini Mısır a göndermesini istedi. Nûreddîn, ailesini Mısır a gönderince onlara ve kendi adamlarına Mısır emirlerinin iktalarını vererek durumunu güçlendirdi 643. Şirkûh, sonrasında da Selâhaddîn in Fâtımî veziri olması konusuna Nûreddîn in memnun olmadığı ve Şirkûh u Suriye ye çağırdığı yönündeki rivayetler, Eyyûbîlerin Nitekim biraz sonra onun ve kardeşlerinin çocuklarının kafaları da gümüş bir kap içinde halife tarafından Şirkûh a gönderilmiş bulunuyordu. Bahattin Kök, Nureddin Mahmud un Mısırı Ele Geçirmesi Ve Fâtımîlerin Yıkılışı-II, AÜİFD, IX / 1991, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.15-16, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s , İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.45-47, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.38-39, 43. İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.80-81, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.336, 369, el-makrizî, İtti âz, III, s , İbn Hallikân, Vefeyât, VII, s.151, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.351, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.290, , Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.172, İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el- Celîl, I, s.312, Abû l-farac, II, s.408, Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s , Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.17, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.47, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.47-49, 76-77, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , İbn Hallikân, Vefeyât, VII, s , İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.351, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.331, el- Makrizî, İtti âz, III, s Kaynaklarda Selâhaddîn in, Mısır seferlerine gönülsüz, bir bakıma Nûreddîn ve Şirkûh un, kendisini mecbur etmesiyle katıldığı kaydedilmektedir. Hatta Selâhaddîn, İskenderiye kuşatmasında yaşadığı zorlukları hatırlayarak Vallahi bana Mısır'ın hükümdarlığı verilse bile oraya gitmem; çünkü İskenderiye ve diğer bazı yerlerde hiç bir zaman unutamayacağım sıkıntılarla karşılaştım demiştir. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.17, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.278, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.47, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.18, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.279, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.49-50, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.174, Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el-celîl, I, s.311, Yaacov Lev, Saladin in Egypt, s.81-82, bazı İslam kaynaklarında Selâhaddîn in, vezir olduktan sonra içkiye tövbe ettiği, daha dindar yaşamaya başladığı ve eğlenceden yüz çevirdiği kaydedilmektedir. Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.48, el-makrizî, es-sülûk, I, a.150, a. mlf., İtti âz, III, s.310, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.47, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.168, İbn el-adîm, Zübdet el-haleb, s.351

196 183 Mısır da bağımsız olma düşüncesinde olduğunu söyleyen yazarların görüşü olmalıdır. Nitekim İbn el-kesîr, Selâhaddîn in vezir olması üzerine Nûreddîn in, ona mektup yazarak vezirliği, fermanı olmadan kabul ettiği için kınadığını kaydetmektedir. Mısır dan ele geçirdiği malların hesabını çıkarmasını istemesi ve Selâhaddîn in bunu kabul etmeyişi üzerine de Eyyûb un oğlu hükümdar olmuş demeye başlamıştır. Fakat Selâhaddîn, ailesini yanına isteyince onları göndermekten de geri durmadı Fâtımî Askerlerinin İsyanı Selâhaddîn, konumunu sağlamlaştırmaya ve bazı düzenlemeler yapmaya uğraşırken Fâtımî sarayında etkili bir isim olan Muteminü l-hilâfe ve Mısır ileri gelenlerinden bazıları Selâhaddîn e karşı Haçlılardan yardım istediler. Yardım isteğinin yer aldığı mektuplar bir Türkmen in dikkati sayesinde ele geçirildi 645 ve bu mektupların sahibinin Muteminü l- Hilâfe olduğu anlaşıldı. Mektuptan edinilen bilgiye göre plan şu şekildeydi: Haçlılar Mısır a saldırdıkları zaman Selâhaddîn, onları karşılamaya çıkacak, Muteminü l-hilâfe de ayaklanarak Selâhaddîn in geride kalan askerlerine saldıracak ve onları öldürecekti. Sonrasında Selâhaddîn e saldırdıklarında Haçlılarla Fâtımî askerleri arasında kalan Selâhaddîn yok edilecekti. Durumdan haberdar olan Selâhaddîn, hemen harekete geçmedi. Bunun üzerine Muteminü l-hilâfe de korkup saraya kapandı fakat bu durum fazla uzayınca gezinmek için el-harkâniyye Köyü ne gittiği bir sırada Selâhaddîn in adamları tarafından öldürüldü (20 Ağustos 1169). Selâhaddîn, Muteminü l-hilâfe den boşalan yere yani saray işlerinin başına Bahâeddin Karakuş u getirdi ve bu sayede artık saray da Selâhaddîn in hükmüne girdi İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.432, Geoffrey Hindley de Şirkûh ve sonrasında Selahâddîn in Mısır daki konumlarını Nûreddîn in tasvip etmediğini ve Şirkuh un iktalarını derhal aldığını ifade etmektedir. Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, s.112, İlerleyen yıllarda Selâhaddîn ile Nûredîn in arasının açıldığı da rivayet edilecektir. Fakat bu durumun temel sebebi, Selâhaddîn in güçlenmesiyle değil, Selâhaddîn in Mısır gelirlerini harcama konusunda Nûreddîn in tutumu ile alakalı olmalıdır. Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s Muteminü l-hilâfe, güvendiği bir adamla Haçlılara bir mektup yollamış ve onları Selâhaddîn e karşı birleşmeye davet etmişti. Bu adam, el-bîr el-beyzâ ya geldiği sırada bir Türkmen ile karşılaştı. Bahsedilen Türkmen, Haçlılara giden adamın yanında bir çift yeni ayakkabı görünce bunların giyilmemesinden şüphelendi ve ayakkabıları Selâhaddîn e getirdi. Ayakkabıların tabanı sökülünce içinden Haçlılara yazılan mektup çıktı. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.18-19, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.18-19, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.48, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.86-87, el-makrizî, İtti âz, III, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.43-44, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.54-55, Yaacov Lev, Saladin in Egypt, s.84, Selâhaddîn, Mısır a hâkim olmakla beraber Fâtımî vezirliği gibi tehlikeli bir konumda çok dikkatli olmak zorundaydı. Bu yüzden Selâhaddîn, Mısır halkının gönlünü kazanmak, ihsanlarda bulunarak ve iktalar dağıtarak Şirkûh un askerlerini kendine bağlamak ve Nûreddîn den askeri yardım sağlayarak her daim güçlü olmak zorundaydı. Tüm bunlara ilaveten ailesini de yanına isteyerek etrafında güvenilir bir taraftar kitesi oluşturmak durumundaydı. Takkûş, Târîh el- Fâtımiyyîn, s.509

197 184 Muteminü l-hilâfe nin öldürülmesi sonrasında sayıları 50 bini aşan zenci askerler 647 ayaklandılar ve Selâhaddîn ile savaşmak için toplandılar. Çatışma, Beynel- Kasreyn denen mevkide (İki Saray Arası, el-kasr el-kebîr eş-şarkî ve el-kasr es-sağîr el- Garbî) gerçekleşti. Her iki taraf da kayıplar yaşamış olmasına rağmen bir rakam vermek mümkün değildir. Çatışmalar devam ederken Selâhaddîn in, zencilerin el-mansûra olarak anılan mahallelerine birlikler yollaması ile evlerini, mallarını, çocuk ve karılarıyla beraber ateşe verdirmesi olayları sona erdirdi. Bu haberi alan zenciler geri çekilmek istedilerse de yollar tutulduğu için çoğu kılıçtan geçirildi ve neticesinde emân dilemek zorunda kaldılar. Emân verilen zenciler, Cîze ye sürüldülerse de daha sonra Selâhaddîn, ağabeyi Turanşah ı üzerlerine yolladı ve kaçıp kurtulmayı başarabilenler dışındakiler kılıçtan geçirildi Haçlıların Yardım Bulma Çabaları ve Dimyât Kuşatması Mısır ın kaybedilmesi, Haçlıları zor duruma düşürdü. Türklerle güçlenen Mısır dan yapılan saldırılar, şimdi daha tehlikeli olacaktı. Mısır donanmasının da saldırılara katılıyor olmasıyla Haçlılar, hem karadan hem de denizden ablukaya alınmış oldular. Nûreddîn in karadan tacizlerine Fâtımîlerin denizden baskınları eklenince Haçlılar, batıdan yardım arayışlarına girdiler. Yola çıkan Kaysâriye başpiskoposu Hernesius ile Akkâ piskoposu William; Roma imparatoru Frederick, Fransa kralı Louis, İngiltere kralı Henry, Sicilya kralı William gibi hükümdarlara ve Philip of Flandres, Henry of Troyes, II. Theobold of Chartes gibi asillere yardım mektuplarını iletmekle görevliydiler. Fakat hareket ettikleri gecenin ertesi günü çıkan fırtınada gemiler savruldu, kürekler kırıldı ve elçiler, bu büyük tehlikeden zorla kurtularak üç gün sonra geri dönmek zorunda kaldılar. Batıya gönderilmek üzere seçilen yeni heyette Sûr başpiskoposu Frederick, Banyas piskoposu John ve bazı asiller vardı. Bu yeni heyet, batıya ulaştı fakat piskopos John Fransa da ölürken, 647 Fâtımî ordusu Arap, Berberî, Slav, Türk, Zenci ve Ermeni unsurlarına dayanıyordu. Kuruluştaki Arapların baskınlığı, zamanla yerini Berberîlere bıraktı. es-sekâlibe olarak adlandırılan Slav kökenli askerler ise Balkanlar, İtalya ve Bizans ta yapılan savaşlarda esir alınanların orduya kazandırılması ile ordunun bir unsuru haline gelmişti. el-azîz zamanında Türkler önemli bir unsur haline gelmişti fakat Türklerin orduda istihdam edilmesi daha önceki bir zamana tarihlenmelidir. Devletin doğulu askerleri arasında Deylemliler de önemli bir yer tutmakla beraber Seyyide Rasâd ile Zenciler ve Bedr el-cemâlî ile de Ermeniler etkin hale gelmişti. Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Ordusunu Meydana Getiren Etnik Unsurlar, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XVIII, Konya 2005, s , aynı yazar, Fâtımî Devleti nde Türkler, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.19, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.281, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.87-88, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.332, el-makrizî, İtti âz, III, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.44, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.337, Olayda el-âdid in dahli de bulunmaktaydı. Çatışmalar sürerken Mısır askerlerine, Türklere ok atmalarını bizzat el-âdid emretmiş fakat Selâhaddîn in sert bir şekilde karşılık vermesi üzerine de bu tutumundan vazgeçmişti. İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.434

198 185 başpiskopos Frederick iki yıl batıda kaldıktan sonra yardım konusunda herhangi bir başarı sağlayamadan geri döndü 649. İslam kaynakları, bu yardım arayışında Haçlı kaynağından farklı bazı noktalara dikkat çekmektedirler. Mısır ın Nûreddîn tarafından zaptı ile iyice sıkışan Haçlılar, Sicilya, Endülüs ve bazı Avrupa ülkelerine elçiler yolladılar. Elçilerin dikkat çektikleri temel husus, Mısır dan sonra Kudüs ün de Nûreddîn in eline geçmesi tehlikesiydi. Yani Haçlı Seferlerinin propaganda dönemlerinde sıkça başvurulan Kudüs ün tehlikede olduğu motifi, batıyı harekete geçirmek için tekrar kullanıldı. Fakat bu defa tam da Haçlıların bahsettikleri gibi bir tehlike mevcuttu ve krallık her taraftan sarılmıştı. Willermus un kayıtlarından bildiğimiz kadarıyla batıya giden elçiler somut bir yardım sağlayamadılar fakat İslam kaynaklarında batıdan Haçlılara silah ve asker yardımı yapıldığı rivayet edilmektedir. Dahası batılı devletler, Dimyât ı 650 ele geçirmek üzere toplanmaya da söz vermişlerdi. Fakat Haçlı kaynağı, batıdan gelen herhangi bir yardımdan bahsetmemektedir ve Dimyât kuşatmasına da yalnızca Bizans katılmıştır 651. Avrupa ya giden elçiler, herhangi bir yardım sağlayamazlarken Bizans a gönderilen elçiler daha başarılı oldular. Bizans imparatoru Manuel Komnenos, daha önce yapılan anlaşma 652 gereğince söz verdiği filoyu 10 Temmuz 1169 da yola çıkardı. Hazırladığı donanmada 150 gagalı (sivri burunlu) ve çift kürekli savaş gemisinin (kadırga) yanı sıra at taşımak için kullanılan zırhlı altmış büyük savaş gemisi ve insan ile hayvan naklini kolaylaştırmak için tasarlanmış köprüler bulunuyordu. Donanmada on veya yirmi Dromones denen büyük gemi vardı ki bunlarla da daha çok erzak ve silah taşınıyordu. Donanmanın başına imparatorun akrabası Megas Dukas Andronikos Kontostephanos tayin edilirken ona Maurica adlı bir asil eşlik ediyordu. Bu ikisine Apulia lı bir asil olan kont Alexander of Conversana da katıldı 653. Donanmanın hazır hale getirilmesinden sonra 649 Willermus, II, s , Steven Runciman, II, s Mısır ve Tinnîs arasında yer alan eski bir şehirdir. Güzel havası ve tatlı suyuyla meşhurdur. Yâkût el- Hamavî, Mu cem el-büldân, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.22, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.284, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.332, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s , el-makrizî, İtti âz, III, s.315, Krş. Willermus, II, s , el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.34, İslam kaynaklarında Dimyat ı kuşatan ordulardan Frenkler şeklinde bahsedilmekteyken İbn Şeddâd, Haçlı-Bizans ittifakını teşhis etmiştir. İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s Amaury, Bizanslı prenses ile 1167 yılında evlenmiş ve taraflar arasında bir iyi ilişkiler tesis olunmuştu yazında Bizans temsilcilerinin gelişiyle Mısır a sefer düzenleme konusunda anlaşma sağlanmıştı. Bkz. Amaury nin Bizans Desteği Sağlama Çabaları ve Evliliği 653 Willermus, II, s , Niketas ın verdiği bilgiye göre donanmada 200 ün üzerinde büyük savaş gemisi bulunmaktaydı ve Draç tan gelen on gemi ile altı süratli yelken gemisi de buna dâhildi. Niketas Khoniates, Historia, s.111

199 186 Theodoros Mavrozumes, altmış gemiyle önden, Bizans donanmasının hareketini haber vermesi için yola çıkarıldı. Mavrozumes, aynı zamanda Amaury yi hazırlıklarını tamamlamaya teşvik edecek ve sefere katılacak Haçlı askerlerine masrafları için gerekli parayı verecekti Temmuz 1169 da yola çıkan Andronikos, yolda kendisine katılanlarla beraber Kıbrıs a doğru yol almaya başladı. Kıbrıs yolunda Fâtımîlerin keşif amaçlı yolladıkları altı gemi ile karşılaşan Bizans donanması, bunlardan ikisini zapt ettiyse de diğerleri kurtuldular 655. Niketas ve Kinnamos, tüm sefer boyunca Haçlıların çok yavaş hareket etmesinden şikâyet etmektedirler. Hatta Niketas, Amaury nin daha Bizanslılar yoldayken yavaş davrandığını nakleder. Buna göre Andronikos, Kıbrıs a ulaştığında Amaury ye haber yollamış ve kendisini Kıbrıs ta mı bekleyeceğini yoksa hareket mi edeceğini sormuştu. Fakat Amaury, imparator ile anlaşma yapmış olmasına rağmen 656 konu üzerinde hala düşünüyormuş gibi görünerek Bizans donanmasını oyalamaya devam etti. En nihayetinde Andronikos, Kudüs e çağrıldı. Bu oyalama, Kudüs te de devam ederken Andronikos un sabrı iyice tükenmeye başlamıştı. Zira imparator, Ağustos ayından itibaren donanmanın üç aylık iaşe masrafını onaylamıştı ve Eylül ün sonu gelmişti 657. Bizans donanması, Eylül sonunda Sûr limanına ulaşmış, oradan Akkâ ya ilerleyerek limanın girişine demirlemişti. Donanma, burada kralın kararını bekliyordu ve Niketas ın da ifade ettiği üzere hareketsizlik, Bizans ın aleyhine bir durumdu 658. Bizans donanması Akkâ da beklerken Amaury, Mısır a yapılacak sefer öncesinde krallıkta işleri düzenlemekle uğraşıyordu. Kendisinin yokluğunda kraliyet topraklarını korumaları için 654 Niketas Khoniates, Historia, s.111, Steven Runciman, II, s Niketas Khoniates, Historia, s , Murat Öztürk ün yorumuna göre Dimyât gibi önemli bir denizcilik merkezi kuşatılmıştı fakat Fâtımî donanmasından söz edilmiyordu. Demek ki Selâhaddîn vezir olduğu zaman donanma iyi durumda değildi. Murat Öztürk, Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, s Ioannes Kinnamos, Mısır seferinde Bizans ın rolünü fazla öne çıkarmıştır. Yazarın anlatımına göre imparator, Mısır a elçi yollayarak haraç ödemeye başlamalarını yoksa savaş açacağını bildirdi. Fâtımîlerin bunu reddetmesi üzerine de Andronikos Kontostephanos kumandasında bir filoyu yola çıkardı. Andronikos, Mısır a ulaşınca Amaury ye haber göndererek daha önceden karara bağlanmış anlaşma uyarınca kendisine yardıma gelmelerini istedi. Fâtımî-Bizans diyaloğunu teyit etmek mümkün görünmemekle beraber Kinnamos, Haçlı-Bizans ittifakına dair önemli ipuçları da vermiştir. Anlaşıldığına göre bu ittifak, en başından beri sağlam temellere oturmamıştı ve Haçlılar, kendi çıkarlarını ön planda tutmaktaydılar. Kinnamos ve Niketas bu doğrultuda Haçlıları devamlı olarak geç hareket etmekle suçlamaktadırlar. Bizans donanması da bu gecikmeyi Tinnîs şehrini zapt ederek değerlendirdi. Fakat Bizans kaynağının verdiği bu bilgi hatalıdır. Zira Tinnîs daha sonra yağmalanmıştır. Ioannes Kinnammos, Historia, s , Niketas da aynı şekilde Mısır seferini Bizans ın bir projesi olarak sunmuştur. Manuel Komnenos, bu fikrini Amaury ye açmış ve onu da istekli bulunca donanmayı hazırlamaya başladı. Niketas Khoniates, Historia, s Niketas Khoniates, Historia, s Willermus, II, s

200 187 süvari birlikleri görevlendirmekle işe başladı. Sonrasında Haçlı ve Bizans kuvvetlerine 15 Ekim 1169 da Askalân da toplanmalarını emretti. Birkaç gün öncesinde Akkâ dan ayrılan donanma da Mısır a doğru demir aldı. Haçlılar böylece 16 Ekim de Askalân dan Mısır a hareket ettiler. Mısır seferinde Amaury nin orduyu yıpratmak istemediği anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda su sıkıntısı yaşamayacakları yerlerde sık sık dinlenerek 25 Ekim de Farma ya 659 ulaştılar. Haçlıların, yolculukları esnasında bazı sıkıntılar da yaşadıkları görülmektedir. Haçlı ordusu, sahil yolunu takip etme niyetindeydi fakat deniz ve ova arasındaki bazı bentler yıkıldığı için daha içten yol almak zorunda kaldılar. Burada havuz yapan Haçlılar, denizden buraya taşınan balıklarla erzak sıkıntılarını gidermişlerdi. Fakat sahilden ilerlemek istendiğinde on milden fazla içeriye girmek ve sonrasında tekrar sahilden devam etmek mümkün oluyordu. Amaury nin planlarının aksine bu durum da orduyu yıpratmaktaydı. Bu bahsedilen taşma nedeniyle önceden kurak ve verimsiz olan bu alan, şimdi münbit bir yere dönmüştü 660. Haçlılar Farma ya geldiklerinde donanma, bölgeye ulaşmıştı. Askerler, burada gemilerle karşı kıyıya taşındı ve Tinnîs i solda bırakarak bataklık ve kıyı arasında yer alan bir yoldan yaklaşık otuz iki km. ilerleyip iki günlük bir yürüyüşten sonra Dimyât a ulaştılar 661. Dimyât, Mısır ın en eski ve ünlü şehirlerinden biridir ve Nil in kıyısında yer almaktadır. Yani şehir, nehir ile deniz arasında yaklaşık iki km. ötededir. Dimyât a 27 Ekim 1169 da ulaşan Haçlılar, şehir ile deniz arasına ordugâhlarını kurup fırtına ve ters esen rüzgârlar dolayısıyla geciken donanmayı beklediler. Hava düzeldikten üç gün sonra da donanma gelerek kıyıya demirledi. Çünkü nehrin karşı kıyısında iyi silahlandırılmış bir garnizonun bulunduğu bir kuleden şehre bir zincirin gerilmiş olması, Haçlı donanmasına engel oluyor ve hareketsiz bırakıyordu 662. Haçlı askerleri, şehir ile Haçlı ordugâhı arasında bulunan ve Haçlıların, şehir duvarlarına çok fazla yaklaşmasını mümkün kılan 659 Farma, Nil in ilk kolu olan Carabes yanında çöl kenarında, sınırda kurulmuş bir yerleşimdir. Nehir, deniz ve çöl arasında yer alır. Önceden büyük bir nüfusu olmasına rağmen o sıralarda ıssız, tenha bir yer olmuştu. Willermus, II, s Willermus, II, s , Niketas ın verdiği bilgiye göre kral, karadan ilerleyecekti. Yolda Tunion ve Tenesion u? ahalisinin çoğu Hıristiyan olduğu için- rahatça ele geçirme imkânı vardı. Nitekim buralar Amaury nin de dediği gibi rahatça ele geçirildi. Niketas Khoniates, Historia, s Willermus, II, s.363, Ebû Şâme, Haçlıların, Dimyât a inişleri tarihini 25 Ekim 1169 olarak kaydederken, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.91, Süryânî Mihail, seferin tarihini 1170 olarak kaydetmiştir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.210, Steven Runciman, Haçlıların Bilbîs e saldıracağını düşünen Selâhaddîn in burayı tahkim ettiğini, Haçlıların Dimyât a yönelmesi üzerine de hazırlıksız yakalandığını kaydetmektedir. Steven Runciman, II, s Willermus, II, s.363, Niketas, Willermus un kaydının aksine donanmanın daha erken geldiğini nakleder, Niketas Khoniates, Historia, s.113

201 188 meyveliklere doğru ilerlediler. Fakat müttefiklerin saldırıyı üç gün ertelemeleri 663 aleyhlerine oldu ve bu sırada Yukarı Mısır dan çok sayıda Türk birliği gelerek şehri takviye etti. Willermus un tahminine göre Haçlıların bu gecikmesi, seferin akamete uğramasında birinci derecede etkili idi. Kısa bir süre sonra Haçlılar, kuşatma aletleri olmadan şehri almanın mümkün olmayacağını kavramış bulunuyorlardı. Gerekli malzemenin sağlanmasının ardından yedi katlı ve şehrin içini görebilecek yükseklikte bir kule ile bazı kuşatma makineleri inşa edildi. Bunlar arasında duvarları dövmek için büyük taşlar fırlatan aletler ile tünel kazanları korumak için siper görevi gören savunma aletleri de bulunuyordu. Makineleri duvarlara yaklaştırıp surları dövmek ve bu sayede şehre sahip olmak hedefinde olan Haçlılar, surlara devamlı surette atış yaptılar. Buna karşılık kuşatılanlar, Haçlıların kulesinin karşısına aynı yükseklikte bir kule dikerek karşı direnişe geçtiler ve aynı şiddette mukabelede bulundular 664. Willermus, Haçlıların -özellikle komutanlar- arasında bir ihanet ihtimali olabileceğinden bahsetmektedir. Zira Haçlılar, kuşatmayı daha şiddetlendirebilir ve belki de bu sayede bir sonuç alabilirlerdi fakat Haçlılar, kuşatmada daha ilgisiz davranmaya başladılar. Yani kuşatmanın başında daha tavizsiz, sert davranan Haçlılarda şimdi bir esneklik gözle görünür hale gelmişti. Dolayısıyla bu tavır değişikliğini ihanet veya ihmalkârlık şeklinde yorumlayanlar da vardı. Bu bahsedilen durum, en çok da Haçlı kumanda heyeti arasında söz konusuydu. Bu hareketsizliğin ardından Haçlılar, yeni bir kule daha yaptılar ve bunu duvara yaklaştırdılar fakat burasının surların en güçlü noktalarından birisi olması dolayısıyla Haçlılara bir fayda sağlamadı. Willermes, daha alçak ve ele geçirilmesi kolay yerler mevcutken buraya kuşatma kulelerinin kurulmasını eleştirir ki bunda haklıdır da. Çünkü bu büyük saldırı kulesiyle ancak Meryem Ana Kilisesi hedef alınabilirdi. Haçlıların bu yanlış kararları, kuşatılanların güçlenmesine hizmet etmiştir diyebiliriz. Willermus un da sürekli eleştirdiği üzere ilk saldırılar ve saldırı 663 Willermus un aksine Niketas, müttefik ordu, Dimyat önünde birleştiği gün kuşatılanların bir çıkış yaptığını ve vuku bulan şiddetli çatışmada Bizanslıların yiğitçe savaştıklarını nakleder. Bu çatışmada kuşatılanlar tutunamamış ve geri çekilmişlerdir. Ertesi gün (26 Ekim 1169) yine bir çatışma yaşanmış olmasına rağmen bu defa da Müslümanlar, surların biraz önüne kadar çıkmaya cesaret etmişler, hendekleri aşmamışlardı. Bizanslıların saldırısı üzerine de yine duvarların arkasına çekilmişlerdi. Niketas Khoniates, Historia, s Willermus, II, s , Niketas, kuşatma aletleri yapılmasını Andronikos un teklif ettiğini fakat alet yapımı tamamen bitirilmeden Amaury nin saldırıdan uzak durmakta kararlı olduğunu haber veriyor. Buna göre hurma ağaçları kesildi fakat bunlardan hiçbir kule yapılmadı. Zira Amaury, kule yapımı işini durmadan erteliyordu. Andronikos u ise zor günler bekliyordu, iaşeleri iyice azalmıştı. Niketas Khoniates, Historia, s

202 189 noktalarının isabetsizliği, şehir halkının devamlı yardımlarla güçlenmesi sonucunu doğurdu ve sadece surların içinde değil dışında da bir direniş başladı 665. Burada vurgulanması gereken bir nokta, Selâhaddîn in Dimyât konusuna yeterince eğildiğidir. Yukarıda ifade edildiği üzere şehir, devamlı surette yardım almıştır. Haçlılar Dimyât ı kuşattıklarında Selâhaddîn, karadan Takıyyüddîn Ömer ve Şıhâbeddîn el-hârimî kumandasında asker sevkinde bulunmuş 666 ve derhal Nûreddîn in yardımını talep etmişti. Bu tehlikenin, Nûreddîn in yardımı olmadan atlatılmasının mümkün olmayışı bir yana; Mısır da bir ayaklanmanın vukuu ihtimali de Selâhaddîn i düşündürüyordu. Selâhaddîn, vezir olduğu sırada Muteminü l-hilâfe, Haçlılarla anlaşmış ve Selâhaddîn i iki ateş arasında bırakıp yok etmek istemişti. Selâhaddîn, bu olayın etkisinde olmalıdır ki Nûreddîn e yolladığı haberden anlaşılacağı üzere daha temkinli davranmıştır. Çünkü Dimyât ı kuşatan Haçlılara karşı çıkmak, geride Fâtımî askerlerinin ayaklanması ihtimalini barındırdığından asker sevki ile Nûreddîn in yardımına başvurmak daha akıllıca bir davranış olmuştur 667. Müttefiklerin, surları aşamamasına başka bir sıkıntı daha eklendi ki bu durum seferin başarısızlığındaki en etkili unsurların başında gelir. Ekmek stoklarının hızla erimesi ve yiyecek bulma konusunda bölgenin bir şey vaad etmeyişi, müttefik orduyu düşündürmeye başladı. Kampın yakınlarındaki hurma ağaçları, kuşatma aletleri yapmak amacıyla yok edildiği için bu umutları da tükenen orduda açlığın hedefinde olanlar daha ziyade Bizans birlikleriydi. Bizanslıların fakir kesimleri, türlü yollarla açlıklarını 665 Willermus, II, s.365, Steven Runciman, II, s.323, Willermus, saldırının geciktirilmesini kötü niyetlilere bağlar fakat bundan kastının Bizans kuvvetleri mi yoksa Haçlılar mı olduğu pek net değildir. Willermus, II, s.365. Niketas, surun bu bölgesinde savaş verenlerin Bizanslılar olduğunu haber veriyor. Surun bu bölümü koçbaşlarıyla dövülmüş hatta bir kısmı yıkılmıştı. Bu esnada Müslümanlar da surların üstünden kuşatma aletleri kullananlara taşlar atıyorlardı. Surun çöken kısmı, Meryem Ana Kilisesi nin olduğu yere isabet ediyordu. Hatta Müslümanlar böyle kutsal bir yerin tahribi dolayısıyla Andronikos u alaya almışlar, hakaret dolu sözlerle saldırmışlardı. Niketas, bu başarısızlık sonrası Andronikos un krala başvurduğunu ve kuşatma aletleri için hurmalıkların tahrip edildiğini yazıyor. Fakat Willermus, bu olayı daha öncesinde anlatmıştı. Niketas Khoniates, Historia, s Mezkûr kimseler 13 Aralık 169 da Dimyat a ulaştılar ve kale ile bağlantı kurdular. Ebû Şâme, Kitâb er- Ravzateyn, II, s.93, el-makrizî, İtti âz, III, s.315, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, VI, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.22, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.284, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.181, el- İsfehânî, el-berk eş-şâmî, s.45, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Dimyât a gereken önemin verilmesinde el-âdid in, hazinesini bu iş için açmasının da katkısı büyüktür. Selâhaddîn in ( ) el-âdid den daha cömerdini görmedim. Haçlıların Dimyat ı muhasarası sırasında elbise vs. hariç bana bir milyon Mısır dinarı gönderdi ifadesi bunu teyit etmektedir. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.23, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.285, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.183, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, VI, s.6, el-makrizî, İtti âz, III, s.316, el- Aynî, Ikd el-cumân, I, s.35, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.333, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.48-49, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.91-92, İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.445, el-yafîî, Mir'ât el-cinân, III, s.284, Mustafa Kılıç, Haçlıların Dimyat Muhasaraları ve Eyyûbîlerin Mücadeleleri, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII / , s

203 190 gidermeye çalışırlarken çok fakir olmayanlar yulaf, kuru üzüm ve kestane ile bu ihtiyaçlarını karşıladılar. Haçlı birliklerinin yakın bir zamana kadar yetecek erzakı vardı fakat kuşatmanın ne kadar süreceği konusundaki belirsizlik, onları Bizanslılara yardım etmekten alıkoyuyordu. Tam bu sırada başlayan sağanak yağmur ve fırtına da kuşatanların sıkıntılarını ikiye katladı 668. Bizans kaynakları, açlık sıkıntısı dolayısıyla Amaury yi hedef almaktadır. Zira Amaury nin saldırıyı ve hatta kuşatma aletleri yapımını durmadan ertelemesi yüzünden yaşanan zaman kaybında zaten sınırlı yiyeceğe sahip olan Bizanslılar zor günler yaşamaya başlamışlardı. Askerlerin yiyecek maddesi alacak yeterli paraları yoktu; sefer, planlanan zamanı çoktan aşmıştı ve bu durumda imparatorun, Andronikos a kralın emirlerine uymasını kesin olarak emretmiş olması da Bizanslıları başka veya bağımsız bir girişimden alıkoyuyordu. Ordunun çoğunluğu bitki kökleriyle hurma yapraklarını yemeye başlamışlardı ki bu sefalete bir de Dimyât ı kurtarmak üzere Abbâsî halifesi tarafından yollanan Müslüman ordusunun çok yakınlara ulaştığı haberi eklendi. Bunun üzerine Andronikos, Haçlıların yardımı olmadan savaşmaya karar verdi. Andronikos orduya yaptığı konuşmada hiç çadırından çıkmayan Amaury ile Dimyâtlılar arasında bir fark bulunmadığını, kendilerinin burada daha fazla kalmalarının ise daha büyük felaketlere yol açacağını ve Dimyât tan eli boş dönmek zorunda kalacaklarını vurguladı. Zira Amaury nin ordugâhı Bizanslılarınkinden daha uzaktaydı ve Bizanslılar için Amaury yi bir girişime zorlamanın imkânı kalmamıştı. Andronikos artık, Amaury nin kuşatılanlardan altın alarak kuşatmayı gevşettiğine kani olmuştu. Bu yüzden savaş, Bizans birlikleri tarafından verilecekti 669. Haçlıların denizde yaşadıkları felaket, belki de seferin son bulduğunun ilanı idi ve bu durumda inisiyatifin artık kuşatılanlara geçtiğini rahatlıkla kabul edebiliriz. Şehir garnizonu, buldukları ilk fırsatta bir tekneyi kuru odun, zift ve kolay tutuşabilir malzemelerle doldurarak ateşe verdi ve müttefiklerin donanmasına doğru gönderdiler. Güney rüzgârlarının beslediği ateş büyüdü ve filodan altı sivri burunlu gemiyi küle çevirdi. Amaury nin kahramanca davranıp askerleri harekete geçirdiği ve diğer gemileri kurtardığı rivayet edilse de yanan gemileri söndürmeye yeltenemeyen Haçlıların denizdeki kayıplarının morallerini alt üst edecek ölçüde büyük olduğuna şüphe yoktur Willermus, II, s Niketas Khoniates, Historia, s Willermus, II, s

204 191 Bu felaketin ardından -küçük çaplı çatışmaların yaşanmasına rağmen- Haçlılar saldırıya birkaç gün ara verdiler. Haçlıların tacizlerine Müslümanlar nadiren karşılık veriyorlar ve bunları da Bizanslıların bulunduğu arka kapıdan yapıyorlardı. Müslümanların, Bizans kuvvetlerinin daha zayıf olduklarını duymuş veya açlıkla savaşan bu kesimde başarı sağlamalarının mümkün olacağını düşünmüş olmaları muhtemeldir. Fakat Bizans kuvvetleri zor da olsa bu saldırıları atlatmayı başardı. Bu tablodan, kuşatılanların Haçlılar için bir tehlike kaynağı olmaya başladıkları sonucuna ulaşmak mümkündür. Ancak asıl tehlike, Haçlı karargâhında idi ve bizzat Haçlıların kendilerinden kaynaklanmaktaydı: harcanan çabanın boşuna olduğu söylentilerine seferin Tanrının isteği dışında olduğu yorumu da katkıda bulundu. Mısır da açlıktan veya Müslümanların kılıçları ile ölmektense seferin sona erdirilmesi gerektiği daha makul olan yorumlardı. Anlaşma teklifinin kimden geldiği ve anlaşma maddeleri hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Zira dönemin en önemli ve tafsilatlı kaynağı olan Willermus da gizli şartları olan bir anlaşmanın şehrin güçlü valisi Jevelino? 671 ile karara bağlandığı dışında bir bilgi vermemiştir. Bizans kumandanları bu anlaşmaya kızmakla beraber yaşadıkları sıkıntılar dolayısıyla fazla itiraz edecek durumda değildiler ve anlaşmaya uymaktan başka çareleri kalmadı 672. Anlaşma sağlanınca taraflar arasında karşılıklı bir güven ortamı oluştuğu hatta şehir halkının dışarı çıkarak oluşturulan ortak pazarda Haçlılarla bir araya geldikleri Haçlı kaynağı tarafından kaydedilmektedir. Haçlılar, dönüş için hazırlıklarını yaptıktan sonra kuşatma aletlerini ateşe vererek yola çıktılar ve 21 Aralık 1169 da 673 Askalân a ulaştılar. Bizans kuvvetlerine gelince; bunlar yola çıktıklarında sert bir fırtınaya yakalandılar; parçalanan ve neredeyse tamamı tahrip olan gemiler kıyıya vurdular. Doğuya gönderilen 671 Willermus un kaydettiği bu isim hakkında fikir yürütmek mümkün görünmüyor. Fakat Haçlıların, Çavlı el-esedî aracılığıyla Müslümanlara barış teklif ettikleri kaydedilmiştir. Mustafa Kılıç, Haçlıların Dimyat Muhasaraları ve Eyyûbîlerin Mücadeleleri, s Willermus, II, s , Niketas ın kaydına göre anlaşma, Bizans birlikleri saldırıya geçtiği sırada sağlandı. Niketas a bakılırsa Bizans birliklerinin saldırıya geçtiğini haber alan Amaury, hemen bu noktaya gitti ve saldırıya son verilmesini emretti. Amaury, kan dökülmeden teslim olmayı kabul eden bir şehre saldırdıkları için Bizanslıları uyardı. Bunun üzerine saldırı durduruldu. Hemen ardından Amaury, kuşatılanlarla müzakerelere başladı ve bir anlaşmaya varıldı. Niketas Khoniates, Historia, s.116, Haçlı ve Bizans kuvvetlerinin Dimyât kuşatmasında tam bir uyumundan bahsetmek zordur. Bu nedenle Niketas ın kaydını kralın, şehir halkıyla bir anlaşmaya vardığı fakat bundan Bizanslıların haberi olmadığı şeklinde yorumlamak mümkün görünmektedir. 673 Steven Runciman bu tarihi, 24 Aralık olarak vermiştir. Steven Runciman, II, s.324

205 192 büyük Bizans donanmasından sadece birkaç gemi, hasarlı bir şekilde 1170 ilkbaharında Bizans başkentine dönebildi 674. Müttefikler, bu başarısızlık dolayısıyla birbirlerini suçlamaktadırlar. Haçlılar, tüm suçu Bizans a yüklememekle beraber ihmallerinin altını çizerler. Haçlılara göre Bizans birlikleri, ellerinden geleni yapmış olmakla beraber kötü idareleri söz konusuydu. Ayrıca söz verdiği üzere imparator, donanmayı yollamıştı fakat ordunun iaşesini düşünmek gibi hayati bir konuyu ihmal etmesi affedilmez bir hataydı. Çünkü Haçlı yazarı, seferin başarısızlığını yaşanan açlık sıkıntısına bağlamak eğilimindedir 675. Willermus un bu imalarına karşın Süryânî Mihail tam bir Bizans ihanetinden söz etmektedir. Yazarın kaydına göre Bizans kuvvetleri, Mısır a geldiklerinde Haçlıları aldatıp Dimyât ı kendileri zapt etmek istediler fakat bu durum, Amaury ye haber verildi. Müttefikler arasındaki bu ihtilaftan yararlanmak isteyen Dimyât halkı da Amaury ye kuşatmayı kaldırması için her sene düzenli ödenmek üzere altın vaad edip rehineler verdiler. Amaury, kuşatmayı kaldırınca da Bizanslılar sefalet içinde kaldılar. Yazar bir başka kaydında ise Bizans ın niyetini Amaury ye bizzat Dimyât halkının haber verdiğini kaydetmektedir 676. Bizans tarafından bakıldığında ise Haçlıların kabahati sabittir. Ioannes Kinnamos un verdiği bilgiye göre Mısır da zapt edilen yerlerin taraflar arasında yarı yarıya paylaşılması kararlaştırılmıştı. Bu durumda Kinnamos, Haçlıları sürekli geç kaldıkları için suçlar. Yani Amaury, savaşın tüm yükünü Bizanslılara yüklemek ve zahmetsizce zafere ulaşmak istiyordu ki zaten Bizanslılar, Mısır a ulaştıklarında da Haçlılar bilerek gecikmişti. Haçlıların, Mısır a geldikten sonra saldırıyı devamlı ertelemeleri de Kinnamos un yakındığı bir başka nokta idi. Bir başka ihtimal de şehir ele geçirilirse burada imparatorun hâkimiyetinin Haçlıların işine gelmeyişi olmalıdır 677. Willermus un bahsettiği ihanet söylentilerini Kinnamos da teyit etmektedir. Yukarıda bahsedilen, savaşın ertelenmesi durumu buna bağlı olmalıdır. Zira söylentiye göre kuşatılanlar, Amaury yi parayla 674 Niketas Khoniates, Historia, s , Willermus, II, s , Ioannes ve Niketas ın Haçlı veya İslam kaynaklarıyla teyit olunamayan rivayetine göre Fâtımîler, Bizans ın ikinci kez Mısır a saldırmasından korkuyorlardı. Bu yüzden Manuel e elçi yollayarak her yıl belirli bir miktar altın ödemeyi teklif ettiler ve olası bir Bizans saldırısının önünü kesmek istediler. Fakat Kinnamos, bu teklifin geri çevrildiğini belirtmesine karşın Niketas Fâtımîlerle anlaşma sağlandığını kaydetmiştir. Krş. Ioannes Kinnamos, Historia, s.200, Niketas Khoniates, Historia,, s Willermus, II, s Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.210, 213, Süryânî Mihail in özellikle Amaury ye para ve rehineler verilmesi konusundaki rivayetini hiçbir kaynakla teyit edemiyoruz. Her ne kadar Willermus, kumandanlar arasında ihanet söylentileri çıktı demekteyse de açık bir kayda ulaşmak zordur. 677 Ioannes Kinnamos, Historia, s

206 193 kandırmışlar ve Amaury de kuşatmaya gereken önemi vermemişti. Yani Bizans bakış açısından seferin akamete uğraması tamamen Haçlıların suçu idi 678. İslam kaynakları, Hıristiyan kaynaklarının aksine olayın başka bir boyutuna dikkat çekmektedirler ki bu da Nûreddîn in faaliyetleridir. İslam kaynaklarına göre Dimyât a devamlı asker yardımı sağlanırken bir yandan da Nûreddîn, Haçlı topraklarını tahrip etmiştir. Bu haberler Dimyât ı kuşatmakta olan Haçlılara da ulaşmıştı. Zaten döndüklerinde de ülkeyi harabe, insanların bir kısmını ölü, bir kısmını da esir olarak buldular. Haçlılar, Dimyât önünde kaldıkları bu elli gün içinde Haçlı kaynaklarının haber verdiği üzere açlık başta olmak üzere- birçok sıkıntı yaşamışlardı fakat kuşatmanın kaldırılmasına Nûreddîn in faaliyetlerini de eklemek olayın bütünlüğü açısından daha doğru olacaktır 679. İbn Şeddâd ve ona dayanan İslam kaynaklarında Haçlılar, Dimyât önündeyken Nûreddîn in Kerek Kalesi ni kuşattığı ve Haçlılara kuşatmayı kaldırtmaya çalıştığı bilgisi yer almıştır. Rivayete göre Nûreddîn, Kerek Kalesi ni Nisan-Mayıs 1170 tarihinde kuşattı ve Mayıs-Haziran 1170 de Necmeddîn İbn Dâye nin vefatı üzerine de kuşatmayı kaldırdı. Fakat bu rivayetlerde tarihleme sorunu vardır. Zira bu tarihlerde müttefik ordu, kuşatmayı çoktan kaldırmışlar ve hatta Haçlılar 21 Aralık 1169 da Askalân a ulaşmışlardı. Mart- Nisan 1170 te Haçlıların Hısnü l-akkâr Kalesi ni kuşattığı ve burada görevli olan Nûreddîn in memlükü Hutlug u esir aldıkları bilinmektedir. Bahsedilen kaynaklar, Nûreddîn in bu olay üzerine harekete geçtiğini kast etmiş olmalıdırlar 680. Zira Nûreddîn in, Kerek Kalesi ni kuşatması İbn el-esîr in kaydından anlaşılacağı üzere Şubat-Mart 1170 tarihindedir. Bundan maksat da Mısır a hareket eden Selâhaddîn in babasının yolda Haçlılardan zarar görmesinin önüne geçilmesi ve onun yolculuğunda Haçlıların meşgul edilmesi idi 681. Sebep ne olursa olsun, bahsedilen tarihlerde müttefik ordu, Dimyât önlerinden çoktan ayrılmışlardı. Dolayısıyla bu iki olay arasında bağlantı kurmak zordur ve İbn el-esîr in kaydı daha muteberdir. 678 Ioannes Kinnamos, Historia, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.22-23, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.285, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , Nûreddîn in Dimyât a Kutbeddîn Hüsrev el-hezbânî kumandasında asker yolladığını ve şehri bunlarla tahkim ettiğini Ebû Şâme haber vermekteyse de Nûreddîn in Haçlı topraklarında yaptığı tahribatın detaylarına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.93, İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s İbn Hallikân, Vefeyât, VII, s.152, İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.83, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.34, 49, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, VI, s.14, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.23, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.285

207 194 Dimyât kuşatmasının sonuçlarına kısaca baktığımızda Selâhaddîn in Mısır daki hâkimiyetini güçlendirdiği görülür. Bu sayede Türklerin Mısır da daha da köklü bir şekilde yerleştikleri ve bir bakıma Mısır da Nûreddîn in hâkimiyetinin tasdik olunduğu söylenebilir. Haçlılar Dimyât tan çekildikleri sırada el-âdid ile Nûreddîn arasında vuku bulan yazışmada el-âdid, Nûreddîn den Selâhaddîn in yanında bir miktar asker bıraktıktan sonra diğer askerleri çekmesini istedi. Nûreddîn bu isteğe Frenkler ancak Türklerden korkarlar. Onlar olmasaydı Frenklerin Mısır a karşı tamahları artar ve ülke üzerindeki maksatlarına ulaşırlardı diyerek cevap vermiştir 682. Dimyât kuşatmasının başarısızlığıyla Selâhaddîn, güçlenmeye ve devlette ağırlığını daha fazla hissettirmeye başladı. Dolayısıyla el-âdid in nüfuzu da kırıldı. Haçlılar açısından bakıldığında ise Nûreddîn ve Selâhaddîn arasında kalan Haçlıların doğudaki varlıları artık daha tehlikeli bir hal aldı 683. Dimyât muhasarasında açlık ve hava şartları yüzünden yaşanan sıkıntılar nedeniyle Haçlı-Bizans ittifakı 684 kötü neticelendi ve taraflar arasındaki uyumsuzluk, bunları birbirinden uzaklaştırdı. Bundan sonra Selâhaddîn-Bizans ilişkileri genelde iyi olacaktır Selâhaddîn in Dârum ve Gazze Seferleri ile Eyle yi Fethi 1170 Aralık ayında Selâhaddîn in Mısır ve Dımaşk tan çok sayıda asker topladığı ve Haçlı topraklarına saldırı hazırlığında olduğu söylentileri üzerine Amaury, hiç vakit kaybetmeden Askalân ı tahkim etmeye başladı. Askalân da güvenlik önlemleri alınırken bu defa Selâhaddîn in iki günden beri Dârum Kalesini 685 kuşattığı ve halka büyük zararlar verdiği yönünde yeni haberler geldi. Selâhaddîn in, bu iki günlük Dârum kuşatmasında 682 Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.94, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.183, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.37, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s Takkûş, Târîh el-fâtımiyyîn, s , Yaacov Lev, Saladin in Egypt, s.84, Mustafa Kılıç, Haçlıların Dimyat Muhasaraları ve Eyyûbîlerin Mücadeleleri, s.421, Ramazan Şeşen, Selahaddin Eyyubi ve Devlet, s.57, Marshall W. Baldwin, The Latin States under Baldwin III and Amalric I, , s Müttefik ordu bu kuşatmada çok zarar gördü ve başarısızlık dolayısıyla tarafların araları açıldı. Makrizî nin kaydına bakılırsa müttefik ordu, Dimyât kuşatmasında yaklaşık 300 gemilerini kaybetmişlerdi. el-makrizî, İtti âz, III, s Idumea da (Edom) yer alan Dârum a Amaury, birkaç yıl önce belli belirsiz göze çarpan kalıntıları üzerine bir taş atımı mesafeyi kapsayan ölçekte bir kale yaptırmıştı. Kale, kare planlıydı ve her köşesinde kule vardı. Bu kulelerin biri, diğerlerinden daha müstahkem olmakla beraber kalenin etrafında hendek ve gözetleme kulesi bulunmamaktaydı. Dârum Kalesi, denize yaklaşık beş, Gazze ye de altı buçuk km. mesafede idi. Kaleye yakın bir yerde birkaç çiftçinin tarlası bulunmaktaydı. Bunlar buraya bir köy ve kilise inşa ettiler ve böylece kaleden çok uzak olmayan bir noktada küçük bir yerleşim alanı ortaya çıktı. Dârum da önceden bir Grek manastırı bulunuyordu ve kale, adını ondan alıyordu: Dârum = Greklerin Evi, Willermus, II, s , Yâkût un tarifine göre Dârum, Gazze den sonra Mısır yolu üzerinde yer alan bir kaledir. Bir durak görevi görür. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, II, s.424, Filistin in güneybatısında yer alan Gazze, idari olarak Filistin e bağlı olmakla beraber Mısır ile ticareti daha çok gelişmiştir. Haçlılar geldikleri sırada harabe halinde idi. Daha önce ifade edildiği üzer Haçlılar burayı onardılar. F. Buhl, Gazze, İA, IV, MEB, İstanbul 1979, s.761, Mustafa L. Bilge, Gazze, DİA, XIII, Ankara 1996, s.534, Amaury bu sırada Bizans ın yardımını sağlamak için Bizans a gitmeye karar vermişti fakat Selâhaddîn in Dârum a saldırısı ile bu seyahati ertelemek zorunda kaldı. Steven Runciman, II, s.326

208 195 Haçlı askerlerinin çoğu, ok atışlarıyla yaralanmış ve şehirde silah kullanabilecek durumda olan çok az insan kalmıştı. Kale duvarlarının altı kazılıp surların bir kısmı ele geçirilince halk, daha güvenli olan iç kaleye çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Selâhaddîn, duvarın alçak bir kısmından girişi ateşe verdi ve bu kısımda üstünlüğü ele geçirdi. Fakat Dârum halkı, üst kısımlarda direnmeye devam etti 686. Kale komutanı Annselm de Pass, şimdilik iyi bir savunma yapmış ve kaleyi ele geçirilmekten kurtarmıştı fakat acil olarak Amaury nin yardımı gerekliydi. Amaury, 250 şövalye ve 2 bin piyadeden ibaret olan ordusu ile Askalân dan Gazze ye hareket etti ve buraya 18 Aralık 1170 te ulaştı. Haçlılar, Gazze de uykusuz ve tedirgin bir gece geçirdikten ve Gazze yi korumaya gelen Templierler de kendilerine katıldıktan sonra hep birlikte Dârum Kalesi ne ilerlemeye başladılar 687. Haçlılar, Dârum a yaklaşıp Selâhaddîn in ordugâhını gördüklerinde Müslümanların çokluğundan korkuya kapıldılar. Bu yüzden bir arada ilerlemeye ve dağılmamaya gayret gösterdiler. Hatta o kadar sıkışık yürüyorlardı ki ilerlemeleri büyük oranda zorlaşmıştı. Selâhaddîn in, bu sıradaki ilk saldırısına da kalabalık ilerlemeleri sayesinde dayanabildiler ve Dârum Kalesi nin yanında bulunan köy civarına karargâhlarını kurmayı başardılar. Günün erken saatlerinde başlayan fakat küçük çaplı olduğu anlaşılan çatışmalar geceye kadar sürdü. Gece Selâhaddîn, Dârum dan ayrılarak nehrin kenarında konakladı ve sabahleyin Gazze ye doğru ilerlemeye başladı 688. Selâhaddîn, Gazze yi 689 kuşatmaya aldığında Kudüs e yakın bir yer olan ve el-bîre olarak da anılan Mâhumaria dan asker sağlanıp altmış beş kişilik silahlı bir birlik oluşturuldu fakat bunlar şehrin savunma ihtiyacına çare olamadılar. Bahsedilen birlik, dış kapıyı savunan Milon de Plancy ye katıldılar hatta iyi bir savaş da verdiler fakat Müslümanların ani saldırısında safları bozuldu ve hemen hepsi kılıçtan geçirildi. Selâhaddîn in, avantajı ele geçirdiği bir sırada aniden çekilmesiyle Haçlılar, rahat bir nefes 686 Willermus, II, s Willermus, II, s Willermus, II, s , Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s Willermus un kayıtlarına göre Gazze, önceden Filistin in ünlü metropolitlerinden biri olmasına rağmen o sıralarda eski ihtişamından eser yoktu. Askalân ın alınmasından önce III. Baudouin, Gazze yi onarmış, tepeye müstahkem bir kale inşa etmişti. Kalenin sorumluluğu da devamlı surette Templierlere verilmişti. Bu bahsedilen kalenin duvarları alçaktı, pek sağlam değildi ve şimdi bu haliyle Selâhaddîn in hedefindeydi. Selâhaddîn in yaklaştığı haberini alan halk, iç kaleye çekilerek şehrin kalanını savunmasız bıraktılar. Milon de Plancy nin, halkı cesaretlendirme gayretlerine rağmen buranın halkı toprakla uğraşırdı, silahsızdı ve savaş bilgileri yoktu. Willermus, II, s.374

209 196 aldı ve toparlandılar 690. Bu aralıktan istifade etmek isteyen halk, iç kaleye sığınmaya çalışırken Müslümanlar, tekrar saldırıya geçti ve şehirde rastladıkları herkesi kılıçtan geçirdiler. Haçlıların kaybını kesin olarak bilmiyoruz fakat Willermus un kaydına göre yaşa ve cinsiyete bakılmaksızın kimse bağışlanmadı. Bu sırada iç kale, devamlı taş atışlarıyla dövülmesine rağmen buraya sığınanlar zarar görmediler. Gazze yi yağmalayan Müslümanlar, tekrar Dârum a yöneldiler ve bu arada yolda, Dârum daki Haçlı ordusuna katılmak üzere ilerleyen yaklaşık elli Haçlı piyadesini de kılıçtan geçirdiler 691. Selâhaddîn, ordusunu Dârum da savaş düzenine soktu ancak burada yaşananlar hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır. Mesela Willermus un kaydı çok kısadır ve herhangi bir fikir vermez. Buna göre Haçlılar, savaş hazırlıkları yaparlarken Selâhaddîn birdenbire Mısır a çekildi. Hatta bu çekiliş o kadar hızlı oldu ki Haçlılar, bunu bir savaş hilesi zannetmişlerdi. Gönderilen keşif birlikleri, Selâhaddîn in gerçekten çekildiğini teyit ettiler. Bunun üzerine Amaury, harap bir halde olan Dârum u onarmaları için birlikler bıraktıktan sonra Askalân a döndü 692. Selâhaddîn in ani çekilişi, İslam kaynaklarına göre Eyle nin 693 fethi düşüncesiyle alakalıdır. Zira Selâhaddîn, Mısır a döner dönmez Eyle nin fethi için hazırlıklara başlamıştı. Selâhaddîn, Mısır da parçalar halinde yaptırdığı gemileri develerle sahile taşıdı. Neticesinde karadan ve denizden kuşatılan Eyle, 31 Aralık 1170 te fethedildi 694. Eyle nin fethedildiği tarihi sadece Makrizî 31 Aralık 1170 olarak vermiştir. Diğer kayaklarda bu tarih Aralık 1170 olarak geçmektedir. Zaten en makul görüneni de Makrizî nin kaydıdır. Zira Haçlılar, 18 Aralık ta Darum a gelmişler ve burada yukarıda anlatılan mücadeleler yaşanmıştı. Selâhaddîn in ani çekilişi ve Eyle nin fethi için yapılan hazırlıklar göz önüne alındığında 22 Aralık tarihi mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla 690 Willermus, II, s Willermus, II, s.375, Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s Willermus, II, s.375, İbn el-esîr in kaydı çok muhtasardır. Selâhaddîn in Askalân ve Remle ye bağlı yerleri yağmalamasından bahseden yazar, daha genel olarak Gazze ve varoşlarının yağmalanmasını vurgular. Dârum da yaşanan mücadele hakkında bilgi vermemekle beraber Amaury nin neredeyse esir alınacak olduğu savaştan kastı, Dârum önünde yaşanan çatışma olmalıdır. Zira hemen sonrasında Selâhaddîn, Mısır a dönmüştür. İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.31, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s Hicâz ın son şehridir. Kulzum Denizi sahilinde küçük bir şehirdir. Yâkût el-hamavî, Mu cem el-büldân, I, s el-makrizî, İtti âz, III, s.320, İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.31, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.294, Selâhaddîn in Haçlı topraklarına saldırısı ve Eyle yi fethi için ayrıca Bkz. Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.50, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.118, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.333, Aynî, Ikd el-cumân, I, s.63, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.199. Eyle nin, Müslümanlar için tehlike arz eden bir kale olduğundan bahseden Sıbt, Selâhaddîn in, fetih sonrası içindekileri katlettiğini haber vermektedir. Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.177

210 197 Eyle nin fethi tarihini Aralık ayı sonu ile 1171 yılı başına tarihlemek daha uygun olacaktır Amaury nin, Bizans ı Ziyareti Mısır ın kaybedilmesi ile Haçlılar hem karadan hem de denizden tehdit edilir duruma geldiler. İslam dünyasının, Mısır ın kazanılması ile yükselişi karşısında Haçlı Krallığında bir içe kapanma göze çarpmaktadır. Willermus un değerlendirmesine göre genç nesiller, babalarından miras aldıkları topraklarında kendilerini lükse kaptırmış bir şekilde hâkimiyetlerini devam ettirmekteydiler. Bu durumda Kudüs Krallığının ön ayak olacağı girişimlerle Haçlı Devletleri, Müslümanlara karşı durmak zorundaydılar. Amaury nin çözüm arayışlarında Roma, İngiltere, Fransa ve İspanya gibi yerlerin krallarından yardım temini öne çıkıyordu fakat tüm bu ihtimallere karşılık en somut yardımın Bizans tan geleceği de aşikârdı. Zira Bizans, hem Kudüs Krallığına yakındı ve hem de diğerlerine göre daha zengindi 696. Amaury, Bizans ın yardımını sağlamak için bizzat kendisi yola çıkmaya karar verdi. 10 Mart 1171 de yola çıkan Amaury ye bu deniz yolculuğunda on galeri eşlik ediyordu. Bizans a ulaşan Amaury, çok iyi ağırlandı. Amaury nin, Manuel Komnenos a Mısır ın ele geçirilmesinin mümkün olabileceğinden bahsetmesi üzerine Manuel Komnenos ile bir anlaşmaya varıldığını Willermus tan öğreniyoruz. İçeriğine dair bir bilgimizin olmadığı bu anlaşma, yazılı hale getirildi ve imzalandı. Bizans tan çok memnun bir şekilde ayrılan Amaury, 17 Temmuz 1171 de Sayda da karaya çıktı Fâtımî Hilafetinin Kaldırılması (10 Eylül 1171) Selâhaddîn Eyyûbî, Mısır da vezirlik makamına geldikten sonra birçok iç ve dış mesele ile uğraşmak zorunda kalmıştı fakat gerek Fâtımî Devleti dâhilindeki karışıklıkların hallini gerekse Haçlılarla olan mücadeleyi başarıyla sonuçlandırmayı başardı. Bu dönemde Selâhaddîn Eyyûbî nin, Fâtımî Halifeliğine son vermek için çalışmalara başladığı görülmektedir. Fâtımî halifeliğinin kaldırılması için önce idari ve fikri alt yapının hazırlanması icab ediyordu. Bu doğrultuda atılan adımlara baktığımızda ilk olarak Dâr el- 695 Ramazan Şeşen de bu tarihi, kaynak belirtmeden 1171 yılı başına tarihlemiştir. Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.60, Krş. Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s Willermus, II, s Willermus, II, s , Süryânî Mihail, Amaury nin Bizans seyahatini hatalı olarak 1172 yılı olayları arasında kaydetmiştir. Süryanî Mihail, Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), s.220, Ioannes Kinnamos, bu olayı bir cümleyle kaydetmiştir. İstediklerini elde eden Amaury nin, İmparatorun tebası olmayı da kabul ettiğini yazan Kinnamos, anlaşmanın şartlarına dair bir bilgi vermemiştir. Ioannes Kinnamos, Historia, s.200, Ayrıca Bkz. Steven Runciman, II, s

211 198 Mâûne adlı evin yıkılarak yerine Şafîîler için bir medrese yapıldığını görmekteyiz (1170 Eylül sonu). Hemen ardından Şîî kadılar azledilerek yerlerine ülkenin her yerinde Şâfîî kadılar tayin edildi (28 Şubat 1171). Bu bağlamda kaza işlerinin başına 2 Mart 1171 de Sadrüddîn Abdülmelik b. Dirbâs el-marânî eş-şâfîî getirildi. Selâhaddîn in yeğeni Takiyyüddîn Ömer in, Mısır daki bazı değerli yerleri satın alarak Şâfîîler için medrese yaptırması da bu çalışmalara dâhildi 698. Yine Selâhaddîn in kardeşi Şemsü d-devle Turanşah ın, Yukarı Mısır da kargaşaya sebep olan bedeviler üzerine yürüyüp bunları itaat altına alması da bu dönemde Selâhaddîn in elini güçlendiren olaylardandır 699. Ayrıca dış saldırılara karşı önlemler de alan Selâhaddîn, Eyle nin fethi sonrası 1 Mayıs 1171 de İskenderiye nin surlarını ve burçlarını tamir ettirdi 700. Saray işlerinin başına Bahâeddin Karakuş getirilerek burası da emniyet altına alındı. Bundan sonra Selâhaddîn, Abbâsîler adına okunacak hutbeyi kolaylaştırmak ya da insanları buna hazırlamak için ezandan Hayye ala hayr el-amel ifadesini kaldırdı ve hutbede dört halife adına dua edilmesini emretti. Aile mensuplarının iktalarını da bir taraftan artırarak gelebilecek muhalefete karşı gücünü artırdı 701. Selâhaddîn, Mısır da hâkimiyetini sağlamış olmakla beraber bazı çekinceleri olduğu da muhakkaktır. Bu durumu, Abbâsî halifesi el-mustazî nin, Haziran 1171 de Nûreddîn Mahmûd Zengî aracılığıyla yolladığı Abbâsîler adına hutbe okunması emri geldiğinde görebiliyoruz. Selâhaddîn, her ne kadar Bahâeddin Karakuş dolayısıyla sarayda da hâkimiyet sağlanmış bile olsa Abbâsîler adına hutbe okunması halinde Fâtımîlere bağlı halkın isyan etmesinden korkuyordu. Bu çekincesini dile getirerek hutbeyi bir süre için erteledi 702. Zengî hanedanına bağlılığıyla bilinen İbn el-esîr, Selâhaddîn in bu konudaki 698 İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.31-32, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.294, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.50 Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.57-58, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.62-63, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , el-makrizî, İtti âz, III, s.320, Malcolm Cameron Lyons- D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s.61, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.58, aynı yazar, Âdıd-Lidînillâh, DİA, I, İstanbul 1988, s.375, Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el- Fâtımiyye fî Mısır, s.305, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.32, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.295, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.63, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.118, el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.58, İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s , Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.120, el-makrizî, İtti âz, III, s.317, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.39, İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s.448, Nuveyrî, tüm bu hazırlıklara Meclis-i Da ve yi (Fâtımîlerin el-ezher deki propaganda merkezi) kapatılmasını da eklemiştir. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.227, Selahaddin in Mısır daki ıslahatları için Bkz. Eymen Fuâd Seyyid, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, s.304, Bahattin Kök, Nureddin Mahmud un Mısırı Ele Geçirmesi Ve Fâtımîlerin Yıkılışı-II, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.33, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.296, Abû l-farac, II, s.414, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.227, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s.105, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.69, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s.200, el-makrizî, İtti âz, III, s.325, Çağdaş yazarlar da Selâhaddîn in, Fâtımî

212 199 mazeretini gerçekçi bulmamaktadır. Yazarın ifadesine göre eğer Fâtımîler ortadan kalkarsa Nûreddîn, ülkeyi istediği zaman Selâhaddîn in elinden alabilirdi ve bu yüzden Selâhaddîn, Fâtımî hilafetinin devamını istemekteydi. Hatta yazar, Nûreddîn in olası bir Mısır seferi gerçekleşirse Selâhaddîn, buna Fâtımîlerin yardımıyla karşı koymak düşüncesindeydi diye de eklemiştir. Fakat İbn el-esîr in öne sürdüğü iddialar bir yana Selâhaddîn ile aynı fikirde olan adamları da vardı. Yani Abbâsîler adına hutbe okunması emri gelince Selâhaddîn, bu durumu adamlarıyla istişare etmiş ve bu toplantılarda bazı ileri gelenler emrin yerine getirilmesini savunurken, bazıları Selâhaddîn ile ortak kaygıları paylaşmıştı. Fakat Nûreddîn, Fâtımî hutbesine son verilmesi konusunda ısrar edince Selâhaddîn in de direnecek durumu kalmadı. Zira Selâhaddîn in hukuki durumuna bakıldığında kendisi her ne kadar Fâtımî veziri de olsa o, aynı zamanda Nûreddîn in Mısır daki naibi idi. Selâhaddîn, bu hutbe konusunu değerlendirirken işleri kolaylaştıran bir olay yaşandı ve Fâtımî halifesi el-âdid, Ağustos 1171 de ağır bir hastalığa yakalandı 703. Mısır da Abbâsîler adına hutbe okunması, planlı bir şekilde gerçekleşmedi, bir bakıma doğal gelişti. O sırada Mısır da bulunan Emir el-alem adında biri, kimsenin Abbâsîler adına hutbe okumaya cesaret edemediğini gördü ve 10 Eylül 1171 de (7 Muharrem 567 Cuma günü) hatipten önce minbere çıkarak Abbâsî halifesi el-mustazî adına dua etti. Bu duruma herhangi bir tepki gelmemesi üzerine ikinci Cuma (17 Eylül 1171 = 14 Muharrem 567) da hutbe tekrarlandı ve tüm şehirlerde Abbâsîler adına hutbe okunması emredildi 704. Mısır da Abbâsîler adına hutbe okunduğu zaman Fâtımî halifesi el- Hilafeti ni kaldırmaya hâkimiyet alanı elinden alınacağı için taraftar olmadığı düşüncesindedirler. Bkz. Steven Runciman, II, s , Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s.67-69, Hasan İbrahim Hasan, Mısır ın fethi ile Selâhaddîn in büyük bir imparatorluk kurma idealine sahip olduğunu ve bu amaçla Haçlıların ülkeden çıkarılması için büyük çaba sarf ettiğini bildirir. Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.33, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s , el-makrizî, İtti âz, III, s , Abû l-farac, II, s.414, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s , Ramazan Şeşen, Eyyûbîler Devleti, DGBİT, VI, s.309, Nuveyrî ye göre Selâhaddîn kaygılarını dile getirince Nûreddîn, Selâhaddîn e el-âdid i tutuklamasını ve Fâtımî hutbesine derhal son vermesini emretti. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.227, Malcolm Cameron Lyons-D. E. P. Jackson, Selahaddin Kutsal Savaşın Politikaları, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.34, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.297, el-makrizî, İtti âz, III, s.326, İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.58-59, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.333, aynı eser, IV, s , Abû l-farac, II, s.414, Hasan İbrahim Hasan, Fâtımîler, DGBİT, V, s.244, Ebû el-fidâ, el-muhtasar, III, s.50-51, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s. 338, Mucîr ed-dîn el-hanbelî, el-üns el- Celîl, I, s.314, İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, VI, s.364, Sıbt İbn el-cevzî, Mir ât ez-zaman, VIII, s.178, Ramazan Şeşen, Selâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, s.58-59, aynı yazar, Adıd-Lidinillah, DİA, I, s , Cüveynî nin kronolojisi hatalıdır, Cüveynî, Târîh-i Cihan Güşâ, III, s.112, Abbâsîler adına hutbe okuyan ilk kişinin adını Ebû Şâme, Ebû Abdullah Muhammed b. el-muhassen b. el-hüseyn b. Ebî el-maza el- Baalbekî olarak verirken Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s ; bazı kaynaklarda bu kişi el-fâkih el-yes b. Yahya b. el-yes şeklinde kaydedilmiştir. en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.228; el-makrizî, İtti âz, III, s.323, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.69, ilk hafta Fustat taki büyük camide; ikinci hafta

213 200 Âdid, hastaydı; bu durum kendisine haber verilmedi ve nihayet 13 Eylül 1171 de (10 Muharrem) Fâtımîler adına okunan hutbeye son verildiğini öğrenemeden öldü. el-âdid in ölümüyle Fâtımî hilafeti de son bulmuş oldu. el-âdid öldükten sonra Selâhaddîn, halifenin sarayındaki mallara el koydu. el-âdid in aile efradı sarayın başka bir yerine gönderildi ve burada muhafaza altına alındılar 705. Mısır da Abbâsîler adına hutbe okutulması, başka bir deyişle Fâtımî hilafetine son verildiği haberi, Bağdad a ulaşınca şehir süslendi ve günlerce şenlikler düzenlendi. Abbâsî halifesi, Nûreddîn ve Selâhaddîn e hilatler gönderdi 706. el-âdid in ölümünden sonra Fâtımî taraftarları, el-âdid in oğlu Davud a biat etiler. Fakat Selâhaddîn bunu haber alınca bu kimseleri tutukladı ve öldürdü. Bir süre sonra Fas taraflarında Davud un oğlu Süleyman el-mehdî unvanıyla ortaya çıktıysa da bu da yine öldürüldü 707. Fâtımî Halifeliğine son verilmesi ile Mısır da yeni bir dönem başlamıştır. Bundan sonra gelişen olaylar Selâhaddîn in, Eyyûbîler Devleti ni kurmasına kadar varacaktır. Mısır ın ele geçirilip Fâtımîlere son verilmesi sonucunda zamanla Nûreddîn ile Selâhaddîn in arasının açıldığı rivayet edilmektedir. Bu sorunların nedeni olarak Selâhaddîn in Mısır da bağımsız olma düşüncesi gösterilmektedir. Buna en büyük delil olarak da Fâtımî hutbesine son vermek hususundaki tereddütü delil gösterilir. Bu Kahire deki büyük camide Abbâsîler adına hutbe okundu, Geoffrey Hindley, Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, s.117, İbn İbn el-kesîr, el-âdid öldükten sonraki hafta hutbe okunduğunu kaydetmektedir. İbn İbn el-kesîr, el-bidâye ve en-nihâye, XVI, s İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.34-35, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s ,, Selâhaddîn Eyyûbî, Fâtımî sülalesinin oğullarını ve aile erkânını hapse koydu, onları nesillerinin çoğalmaması için kadınlarından ayırdı. İbn Vâsıl, Müferric el-kurûb, I, s , el-isfehânî, el-berk eş-şâmî, s.59, Abû l-farac, II, s.414, Ramazan Şeşen, Eyyûbîler Devleti, DGBİT, VI, s , Cüveynî, el-âdid in ölüm tarihini 14 Eylül 1171 olarak vermiştir. Cüveynî, Târîh-i Cihan Güşâ, III, s.112, en-nuveyrî, Nihâyet el-ereb, XXVIII, s.228, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s , el-âdid in ölümü için ayrıca Bkz, İbn Hallikân, Vefeyât, III, s , İbn Şeddâd, en-nevâdir es-sultâniyye, s.86, İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s , ayı eser, IV, s.106, İbn Tağrîberdî, en-nücûm, V, s.325, 339, Nihat Yazılıtaş, Fâtımî Devleti Tarihi, s , el-âdid in hastalığı şiddetlendiğinde Selâhaddîn i görmek istediği fakat Selâhaddîn in bir tuzaktan korkarak gitmediği, el-âdid ölünce de buna pişman olduğu rivayet edilir. İbn Haldûn, Kitâb el-iber, V, s.334, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.76, el-adid in, ölmeden önce Abbâsîler adına hutbe okunduğunu öğrendiği de rivayet edilir. Ebû Şâme, Selâhaddîn in, el-âdid zaten hasta idi keşke o ölünceye kadar hutbeyi kesmeyi erteleseydim diyerek pişman olduğunu rivayet etmektedir. Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.125, İbn el-esîr, el-kâmil, X, s.35, a. mlf. İslam Tarihi, XI, s.298, Nûreddîn in, Bağdad a müjdeci olarak yolladığı kişinin ismi Şehâbeddîn Ebâ el-meâlî el-mutahhar b. Ebî Asrûn, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.132, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.216, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.70, Nûreddîn e Bağdad dan gönderilen elçi ise İmâdeddîn Sandâl idi, Ebû Şâme, Kitâb er-ravzateyn, II, s.135, el-aynî, Ikd el-cumân, I, s.72, İbn Vâsıl, Muferric el-kurûb, I, s.218, el-makrizî, es-sülûk, I, s İbn Haldûn, Kitâb el-iber, IV, s , Farhad Daftary, İsmaililer, s , Eymen Fuâd Seyyid, ed- Devle el-fâtımiyye fî Mısır, s , İbn el-imâd, Şezerât ez-zeheb, VI, s.369, es-safedî, Kitâb el-vâfî biel-vefeyât, XXIX, s , Umara el-yemenî nin kaydına göre Mart-Nisan 1174 veya Nisan-Mayıs 1174 te el-âdid in oğlu etrafında toplanan bir grup, Haçlılarla haberleşmeye de başlamışlar fakat bertaf edilmişlerdi. Umâra el-yemenî, en-nuket, s.396

214 201 tereddüdün sebebi yukarıda da ifade edildiği üzere Fâtımî taraftarlarının isyan etmesi ihtimaliydi. Fakat arada bir soğukluk varsa bu, ekonomik sebeplere bağlanmalıdır. Mısır gelirlerinden Nûreddîn e gönderilen miktar ve Selâhaddîn in harcamaları konusunda Nûreddîn bir adamını görevlendirmiş, Selâhaddîn den bir bakıma hesap vermesini istemiş ve Selâhaddîn de buna tepki göstermişti. Kerek ve Şevbek kuşatmalarından çekilmesi de Fâtımîlerin ayaklanması ve babasının ölümü ile alakalı idi 708. Eyyûbîlerin Mısır da bağımsızlık ummaları konusuna ise G. Wiet, çok mantıklı bir açıklama getirmiştir: ( ) Şîrkûh un Mısır da bir hanedan kurmak fikrini taşıdığını kabul etmek; onun, efendisi Nûreddin e karşı gösterdiği büyük sadakat ve itaat müvacehesinde hiç de doğru olmasa gerektir. Şirkûh un Mısır halifesi yanında vezirliği kabul etmesinin dahi Nûreddîn in emri ve rızasıyla vuku bulduğu anlaşılmaktadır. Nûreddîn in bu suretle Mısır ı Sünnîleştirerek Haçlılara karşı emrinde birleştirmeyi düşündüğü muhakkaktır. Ancak bu hususun birdenbire değil, yavaş gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Şirkûh bu sebeple Mısırlıların inançlarına müdahale etmemiştir. Buna zaten pek kısa süren vezirliği sırasında imkân da bulamamış olacaktır. (..) Bkz. Bahattin Kök, Mısır ın Alınmasından Sonra Nûreddîn Mahmûd la Selâhaddîn Eyyûbî Arasında Ortaya Çıkan Soğukluğun Sebepleri, Belleten, LVII/219, TTK, Ankara 1994, s G. Wiet, Şîrkûh, İA. XI, MEB. İstanbul 1979, s. 571

215 202

216 203 SONUÇ Fâtımî-Haçlı ilişkileri, Haçlıların Antakya yı kuşatmasında açlık sıkıntısı yaşadıkları sırada başlamıştır. İznik i ele geçirdikten sonra Eskişehir Savaşı nda Kılıç Arslan ı yenen Haçlılar, Antakya önlerine ulaşmışlar ve şehri kuşatmışlardı. Şehrin yardımına gelen İslam ordusunun Antakya ya ulaşmadan yenilgiye uğraması üzerine Haçlılar, kuşatmayı şiddetlendirdiler. Antakya kuşatmasında Haçlılar, korkunç bir açlıkla karşı karşıya geldiler. Kaynakların ifadesine göre bu sırada Fâtımî veziri el-efdâl in gönderdiği elçiler, Haçlı karargâhına geldiler. İslam kaynakları, bu konuda herhangi bir bilgi vermemişlerdir. Rivayetler, tamamen Hıristiyan kaynaklarında yer almaktadır. Her ne kadar İbn el-esîr, Haçlıları, Fâtımîlerin çağırarak Sünnî İslam dünyasıyla aralarına girmelerini istediler demekteyse de yazar, bu rivayeti ihtiyatla nakletmiştir. Haçlı kaynaklarına göre ise el-efdâl, Haçlıların, Türklerin gücünü kırmasından memnun kalmış ve Haçlı liderlerine elçi yollayarak Türklere karşı ittifak teklif etmiştir. Haçlılar, bu teklifi değerlendirirken acele etmemişler ve mukabil elçilik heyetini yola çıkarmışlardır. Hatta Türkleri yendikleri çatışmada kestikleri başları, Fâtımî elçilerine göndererek bir bakıma onlara gözdağı vermişlerdir. Fâtımîlerin ikinci elçilik heyeti, Haçlılar Antakya yı alıp Kudüs yolculuklarına başladıkları sırada kuşattıkları Arka Kalesi önlerine ulaştılar. el-efdal in teklifine göre Haçlılar Antakya ya ve Kuzey Suriye ye, Fâtımîler Filistin e sahip olacaklar; buna karşılık Fâtımîlerin hâkimiyetinde yaşayan Hıristiyanların canları, malları ve dini inançları, Fâtımîlerin güvencesinde olacaktı. el- Efdâl, Antakya sonrası Haçlıların hareketiyle hedeflerinin Kudüs olduğunu anlamış bulunuyordu. Bu yüzden Arka Kalesi önüne gönderdiği elçilerle Kudüs yolculuklarına son vermeleri karşılığında Hıristiyanların silahsız olarak Kudüs ü bir ayı geçmeyecek şekilde ziyaretlerine ve kutsal mekânlarının açık bulunmasına müsaade etmeyi vaad ediyordu. Fakat bu defa Haçlılar, bu teklifi reddettiler. Bu gelişmelerden anlaşıldığına göre Haçlılar, İslam dünyasındaki parçalanmadan yararlanmaya karar vermişlerdi. İslam dünyasının bu zaafından zaman zaman siyasi ittifaklar kurarak daha sonraki dönemlerde yararlanmışlardır. Başka bir açıdan baktığımızda Haçlı liderleri arasındaki kavgalarda Haçlılar da aynı şekilde hareket etmişler ve doğunun karmaşık siyasetine yeni bir halka eklemişlerdir. Fâtımîlerin, Bizans ile de iletişim halinde oldukları bilinmektedir. Haçlılar, daha İstanbul önlerindeyken Aleksios, Haçlılara Fâtımîlerle iletişim kurmalarını ve Türklere

217 204 karşı onların yardımını sağlamalarını tavsiye etmişti. el-efdâl, Haçlıların ilerleyişi karşısında Aleksios a Haçlıların niyetlerinin ne olduğunu sorma ihtiyacı hissetti. Bu sırada anlaşmalara uymayarak Antakya yı teslim etmeyen Haçlılarla Aleksios un arası açılmaya başlamıştı. Aleksios, el-efdâl e Haçlılar üzerinde bir kontrolü olmadığını ve Haçlıların kendi hesaplarına hareket ettiklerini bildirdi. Antakya önlerinde zor durumda bulunan Haçlılarla iyi başlayan ilişkiler bu noktadan sonra hızla bozuldu ve Fâtımî-Haçlı çatışması başlamış oldu. Bizans ın, Haçlı Devletleri üzerindeki metbûluk iddiası, zamanla hem Haçlılar hem de Fâtımîler ile ilişkilerini etkilemiştir. Zira zaman zaman Haçlılarla savaş durmuna gelen imparator, daha geç dönemlerde Haçlılarla birleşerek Mısır a sefer de düzenlemiştir. el-efdal i Haçlılarla anlaşmaya iten sebeplere bakıldığında İbn el-esîr in de rivayet etiği gibi Türklerin hızlı yükselişi göze çarpmaktadır. Her ne kadar Fâtımîler, sahil şehirlerini ele geçirmiş olsalar da Bizans ın ücretli askerleri sandıkları Haçlıların da yardımını alarak Türkleri tamamen saf dışı bırakmak ve nihai hedefleri olan Abbâsî Halifeliğine son vermek niyetinde olmalıdırlar. Nitekim Haçlı kaynaklarına göre de İznik ve Antakya yı alarak Türklerin gücünü kıran Haçlılardan Fâtımîler, bir şekilde yararlanmak istemişlerdi. Bu yanılgıya Bizans faktörü sebep olmuştur. el-efdâl in, İznik in Bizans a iadesi üzerine tebriklerini bildirmesi; Haçlılardan Antakya kuşatmasını ısrarla sürdürmelerini, gereken her türlü yardımı sağlamaya hazır olduğunu iletmesi bu durumu teyit etmektedir. Yani görüntüye göre Bizans, Türklere kaybettiği eski topraklarına sefer düzenlemişti. Fakat el-efdâl, Kudüs ün işgali ile yanıldığını çok acı bir şekilde görmüştür. Haçlılar, Kudüs e yolculuklarında Maarra yı zapt ettiklerinde zihniyetlerini derhal belli ettiler. Yapılan katliam bir yana, yaşanan açlıkta Müslüman ölülerini yiyerek yamyamlıklarını da sergilediler. Fâtımîlerin hâkimiyetindeki topraklarda ilerleyen Haçlılar, genellikle mukavemet görmemişlerdir. Yerel yöneticiler, hediyeler sunarak Haçlıların zararından emin olmaya çalıştılar. Hatta Haçlı kaynaklarına bakılırsa Hıristiyan olmaya söz veren Müslüman valiler dahi vardı. Haçlılar geldikleri sırada Kudüs, Fâtımîlerin elinde bulunuyordu. Şehrin valisi İftihârü d-devle gerekli önlemleri alarak şehri savunmaya hazırlamıştı. Neticesinde Kudüs düştü ve sergilenen vahşet, sadece Fâtımîleri değil tüm İslam dünyasını dehşet içinde bıraktı. Fakat Haçlılara karşı Selçukluların reaksiyonu, geç denilebilecek bir tarihte gerçekleşti. Bu süreçte mücadele, Haçlıların ele geçirdikleri yerlere sınırı olan devlet ve hanedanlar ile toprakları doğrudan hedef alınan Fâtımîlerce sürdürüldü.

218 205 İbn Tağrîberdî, Fâtımîlerin Haçlılara karşı etkili bir savaş vermediğini düşünmektedir. Yazar, yeterli askeri ve mali gücü olan Fâtımîlerin neden harekete geçmediğini bir türlü anlayamamaktadır. Fulcherius ise sayılarının çok az olmasına rağmen Müslümanların neden kendilerini bu topraklardan söküp atmadığına hayretini dile getirir. Müslümanların yaşadığı bölünme ve rekabet, Fulcerius un kafasındaki sorulara cevap olmakla beraber el-efdâl in tutumu, daha anlaşılmaz görünmektedir. el-efdâl in katıldığı tek savaş olan Askalân Savaşı sonrası, bir daha ordunun başında Haçlılara karşı mücadele vermeyişi ve Haçlılarca kuşatılan şehirlere gereken yardımı yapmadığı, eleştirilen noktaların başında gelmektedir. Fakat Fâtımî-Haçlı mücadelesinin geneline bakıldığı zaman Fâtımîlerin, mücadeleyi hepten bıraktığını veya gevşettiğini söylemek de zordur. Özellikle Remle de yaşanan savaşlarda Fâtımîlerin, ellerinden geleni yaptıkları göze çarpar. Ancak buradaki olumsuzluk ise gönderilen kumandanların kararsız davranışlarıdır. Örneğin Haçlılara karşı gönderilen ordunun başındaki Tâc ül-acem ile donanma kumandanı İbnü l-kadûs arasındaki iletişimsizlik, bunun en bariz örneğidir. el-âmir zamanı, Fâtımî-Haçlı mücadelesinin en yoğun olduğu dönemdir. Bu dönemde Askalân hariç tüm Fâtımî şehirleri, Haçlılar tarafından zapt edilmiştir. Bu da Haçlıların denizde de üstünlüğü ele geçirdiği anlamına gelmektedir. Fâtımî sahil şehirleri içinde Haçlılara en uzun süre direnen Sûr ve Askalân olmuştur. Bu şehirler, Haçlılara karşı mücadelede hem hareket noktası hem de sığınak olmuşlardır. Hem denizde hem karada (Fâtımîlere ve Selçuklulara karşı) savaş veren Haçlılar, zaman zaman eşzamanlı saldırılara da maruz kalmışlardı. Fakat deniz gücünden mahrum olan Haçlılar, İtalyan şehir devletlerinin deniz kuvvetlerinden yararlanmayı ve bu saldırılara karşı koymayı başardılar. Haçlıların, Sûr şehrini kuşatmaları, hem Fâtımî-Selçuklu ilişkileri hem de Haçlılarla olan savaş açısından yeni bir dönemi başlattı. Dımaşk hâkimi Tuğtigin ile Fâtımîlerin ittifakı, şehri 1124 yılına kadar Fâtımîlerin elinde tuttu. Bundan sonra da Dımaşk-Kahire hattında belli zamanlarda elçiler gidip gelmeye başladı. el-âmir zamanında iki defa Fâtımî elçilerinin Dımaşk a geldiğini İbn el-kalânisî kaydetmiştir. Bu yakınlaşma el-hâfız ve Nûreddîn zamanında yoğunluk kazanmış, Mısır ın Zengîler tarafından ele geçirilmesine kadar sürmüş ve Haçlılar iki taraftan yıpratılmıştır. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen geniş çaplı bir seferle Haçlıların varlığı tehdit edilememiş ve Mısır Seferleri beklenmek durumunda kalınmıştır.

219 206 Haçlılara karşı başarı sağlanamamasında ya da Fâtımî şehirlerinin birbiri ardına düşmesinde Fâtımîlerin dâhili durumunun birinci derecede etkili olduğu görülmektedir. Zira Bedr el-cemâlî ile başlayan Vezirler Asrı Fâtımîlerin sükûtuna kadar devam etmiş, halifeler devre dışı bırakılmış ve bu arada vezirlik makamı için vuku bulan çatışmalar, devlette uzun süreli bir istikrarı önlemiştir. Bu durum, özellikle el-efdâl sonrası dönemde net bir şekilde görünmektedir. Nitekim devletin sonunu da bu vezaret mücadelesi getirmiştir. Rıdvân el-velehşâ, İbn Salâr ve Dırgâm gibi güçlü vezirler, hâkimiyet devreleri kısa sürmesine rağmen Haçlılara karşı başarıyla mücadele etmişlerdir. Fakat şahsi ihtiraslarından kurtulamayan Abbas ve Şâver gibi vezirler, hem devleti güçsüz bırakmış hem de dış müdahalelere açık bir hale getirmişlerdir. el-âmir sonrası dönemde Fâtımî-Haçlı mücadelesinde bir durgunluk göze çarpar. Fâtımî Devleti nde yaşanan ikinci bir itikadi bölünme ve sonrasında gelişen olaylar ile el- Hâfız zamanına denk düşen İkinci Haçlı Seferi nin mücadele alanını değiştirmesi, bunda etkili olmuştur. ez-zâfir döneminin en önemli olayı ise Fâtımîlerin Suriye deki son kalesi olan Askalân ın düşmesidir. Askalân ın zaptında yine vezirlik makamı için verilen mücadele ve entrikalar etkili olmuştur. Askalân ıın zaptının ertesi yılı Nûreddîn in, Dımaşk ı ele geçirmesiyle yeni bir döneme girilmiştir. Sahil şehirlerinin zaptı, Askalân ile tamamlanmış bulunuyordu. Bu durumda Haçlıların, Mısır dışında ilerleyecek yönleri kalmamış ve Mısır a ilk saldırıyı Amaury, henüz kral değilken gerçekleştirmişti. Bu saldırıyla beraber Fâtımîlerin, Haçlı saldırılarını para ile önlemeye çalıştıkları dönem başlamış oldu. Bundan iki yıl sonra Kudüs tahtına oturan Amaury, selefi III. Baudouin zamanında kararlaştırılan haracın ödenmemesini bahane ederek Mısır a girdiyse bu saldırı, şans eseri Nil in taşma zamanına denk geldiği için zararsız atlatıldı. Fâtımîlerin güçsüz durumu ve saldırılara dayanamayacağı anlaşıldığından Haçlıların Mısır konusundaki iştahı kabardı. Mısır a bundan sonraki ilk Haçlı müdahalesine, makamı gasb edilen Şâver in, Nûreddîn Mahmûd dan yardım istemesi fırsat verdi. Nûreddîn in, Şirkûh kumandasında Mısır a bir ordu yolladığını haber alan Dırgâm, Haçlıların yardımına başvurarak çok tehlikeli bir geleneği başlatmış oldu. Haçlıların, hazırlıklarını tamamlayamadan Dırgâm ın katli ve Şâver in makamına iadesi Haçlıları devre dışı bıraksa da Şâver in sözünde durmayışı üzerine Şirkûh un Bilbîs i kuşatması, bu defa Şâver in Haçlılardan yardım istemesini mucib kıldı. Haçlıların, Şâver ile birleşip Şirkûh u Bilbîs te kuşatmaları, Nûreddîn in müttefik Hıristiyan ordusunu Hârim de bozguna uğratıp seferin liderlerini esir almasıyla akamete uğradı. Her ne kadar Şâver,

220 207 Mısır ın hâkimi olarak makamını korusa da her iki taraf için de Mısır ın savunmasız hali netleşmiş oldu. İkinci Mısır Seferinin nedenleri konusu tartışmalıdır. İkinci seferde öne çıkanlar, Şirkûh un müthiş bir stratejiyle Haçlıları Bâbeyn de bozguna uğratması ve Selâhaddîn in İskenderiye yi başarılı bir şekilde savunmasıdır. İskenderiye halkının Şâver e Haçlılarla ittifakı nedeniyle kızgın olması bu savunmada etkili oldu. Seferin en somut sonuçlarından biri olmak üzere bu sayede Şirkûh, Mısır da özellikle Sünnî çevrelerden taraftar edinmiş oldu. Zira bizzat Şâver in oğlu el-kâmil, Nûreddîn ile haberleşmeye ve yardım vaad etmeye başlamıştı. Bu yakınlaşma ve Nûreddîn in ordusuna oluşan sempati, Üçüncü Mısır Seferinde Şirkûh un çok işine yarayacaktır. Amaury nin Bizans tan yardım sağlama çabaları henüz bir karara bağlanmamışken doğuya yeni gelenlerin heyecanı sonucunda Mısır a sefer kararı alınması, Haçlıların aleyhine olmuş ve Mısır, kesin olarak Nûreddîn e kaybedilmiştir. Bilbîs şehrinin zaptı sonrasındaki katliam, Kahire halkına örnek teşkil etmiş ve halk, şehri canla başla savunmuştur. Bu arada savunulamayacağından korkularak Fustat ın ateşe verilmesi, devleti güçsüz düşürdü. el-âdid in, Nûreddîn den yardım istemesi üzerine Şirkûh un üçüncü kez Mısır a girişi ile Haçlılar, Mısır ı kesin olarak kaybettiler ve ülkede Nûreddîn in hâkimiyeti başladı. Şâver in katli sonrasında Şirkûh un vezirliği ne yazık ki kısa sürmüş ve yerine yeğeni Selâhaddîn geçmiştir. Selâhaddîn in Mısır a hâkim olması, yeni bir dönemi başlatıyordu. Zira çağdaş yazarlar, Eyyûbîlerin Mısır da bağımsız olma niyetlerinin en başından beri var olduğunu iddia etmektedirler. Selâhaddîn in davranışları, zaman zaman bu iddiayı destekler mahiyette olsa da ekonomik konuların sorun oluşturduğu bir ortamda Selâhaddîn in niyetinden şüphe etmeye gerek yoktur. Dimyât muhasarası, hem Selâhaddîn, hem Nûreddîn hem de Fâtımîler için zorlu bir sınav olmuştur. Selâhaddîn in asker sevki, Nûreddîn in zamanında müdahalesi ve el-âdid in, hazinesini savunma için açması, anlaşmazlık yaşayan müttefik ordusunu Mısır dan eli boş göndermiştir. Bu başarısızlığı, Selâhaddîn in zaferi olarak görmek mümkündür. Çünkü bu durum, Selâhaddîn in Mısır daki hâkimiyetini tasdik etmiş ve Fâtımîlerin gücünün kırılmasına hizmet etmiştir. Selçukluların Mısır ı ele geçirme planları, Atsız ın yenilgisiyle uzun bir süre ertelenmişti. Nihayet Nûreddîn Mahmûd zamanında Mısır da Abbâsîler adına hutbe okunarak Fâtımî hâkimiyetine kesin olarak son verildi. Sünnîliğin hâkim kılınmasının

221 208 yanında Mısır gibi zengin bir ülkenin ele geçirilmesi Haçlılarla mücadelede İslam ın elini güçlendirmiştir. Bu sayede kıskaca alınan Haçlılar, Müslümanlar karşısında devamlı güç kaybetmişler ve Kudüs ün fethine kadar giden, İslam ın yükselişi başlamıştır.

222 209 KAYNAKÇA A-ANA KAYNAKLAR ABÛ'L-FARAC, Gregory (Bar Hebraeus), (1999), Abû'l-Farac Tarihi, II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK, Ankara ALBERTUS AQUENSIS (Albert of Aachen), (2007), Historia Ierosolimitana (History of the Journey to Jerusalem), Tran. Susan B. Edgington, Oxford University Press, New York ANNA KOMNENA, (1996), Alexiad (Anadolu da ve Balkan Yarımadası nda İmparator Alexios Kommenos Dönemi nin Tarihi, Malazgirt in Sonrası), Çev. Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul ANONİM Haçlı Tarihi (Gesta Francorum et Aliorum Hierosolymitanorum), (2013), Çev. Ergin Ayan, Selenge Yay., İstanbul ANONİM Süryânî Vakayinamesi (I. ve II. Haçlı Seferleri Vakayinamesi), (2005), Notlar H. A. S. Triton, Türkçe Çev. Vedii İlmen, Yaba Yayınları, İstanbul el-aynî, Bedr ed-din Mahmud, (2010), el- Ikd el-cumân Fi Tarih ez-zaman, I, Kahire AZÎMÎ, Muhammed b. Ali, (2006), Azîmî Tarihi, Selçuklularla İlgili Bölümler (H = 1038/ /44), Metin, Çeviri, Notlar ve Açıklamalar: Ali Sevim, TTK, Ankara el-belâzurî, Ahmed b. Yahya b. Câbîr, (1987), Fütûh el-büldân, Beyrut el-cevzî, Cemâl ed-dîn Ebî el-ferec Abd er-rahmân b. Ali, (1992), el-muntazam fî Tevârîh el- Mulûk ve el-umem, XVII-XVIII, Tah. Muhammed Abd el-kadir A ta- Mustafa Abd el-kadir A ta, Beyrut CÜVEYNÎ, Alâeddin Ata Melik, (1988), Târîh-i Cihan Güşâ, III, Çev. Mürsel Öztürk, Ankara ed-devâdârî, Ebî Bekr Abd Allâh b. Aybek, (1961,1972), Kenz ed-durer ve Câmi' el- Gurer/ ed-durre el-madiyye fî Ahbâr ed-devle el-fâtımiyye, VI, Tah. Selâhaddîn

223 210 el-müneccid, Kahire; Kenz ed-dürer ve Cami el-gurer, c.vii, Tah. Said Abdülfettah Aşur, Kahire EBÛ EL-FİDÂ, İmâd ed-dîn İsmâil b. Ali, (h. 1286), el-muhtasar fî Ahbâr el-beşer, II- III, Kahire EBÛ ŞÂME, Abd er-rahmân b. İsmâil, (2002), Kitâb er-ravzateyn fî Ahbâr ed- Devleteyn (en-nûriyye ve es-salâhiyye), I-II, Neşr. İbrahim Şems ed-dîn, Beyrut el-hamavî ER-RÛMÎ EL-BAĞDÂDÎ, Yâkut bin Abdullah, (1977), Mu'cem el- Buldân, I-V, Beyrut el-isfehânî, İmâd el-kâtib, (1979), el-berk eş-şâmî, İhtisar: el-bundârî, Tah. Fethiye en-nebravî, Mısır FULCHERIUS CARNOTENSIS, (2009), Kudüs Seferi -Kutsal Toprakları Kurtarmak-, Çev. İlcan Bihter Barlas, IQ Kültür Sanat Yay., İstanbul GUIBERT OF NOGENT, (Erişim Tarihi: ), The Deeds of God Through the Franks, (pdfbooks.co.za/library/guibert_of_nogent- THE_DEEDS_OF_GOD_THROUGH_THE_FRANKS.pdf) IOANNES KINNAMOS, (2001), Ioannes Kinnamos un Historia sı ( ), Yayına Hazırlayan: Işın Demirkent, TTK, Ankara İBN EL-ADÎM, Kemâl ed-dîn Omar b. Ahmed b. Ebî Cerrâde, (1996), Zübdet el-haleb min Târîh el-haleb, Tah. Halil el-mansur, Beyrut İBN EL-ESÎR, İzz ed-dîn Ebû el-hasan Ali Muhammed el-cezerî, (1987), el-kâmil fî et- Târîh, c.viii, (Tah. Muhammed Yusuf ed-dekkâk), Dâr el-kütüb el-ilmiyye, Beyrut, (2003), c.ix-x, (Tah. Muhammed Yusuf ed-dekkâk), Dâr el-kütüb el- İlmiyye, Beyrut, (1987), İslam Tarihi, X-XI, Çev. Abdülkerim Özaydın, Bahar Yay., İstanbul İBN EL-İMÂD, Abd el-hayy b. Ahmed el-akrî, (1989), Şezerât ez-zeheb fî Ahbâr Men Zeheb, V-VI, Neşr, Abd el-kâdir el-arnavut-muhammed el-arnavut, Beyrut İBN EL-KALÂNİSÎ, Ebû Ya'lâ Hamza, (1908), Zeylu Târîhu Dımaşk, Haz. H.F. Amedroz, Leyden

224 211 İBN EL-KESÎR, İmâdeddîn Ebî el-fidâ İsmail İbn Ömer, (1998), el-bidâye ve en- Nihâye, XVI, Tah. Abdullah b. Abdülmuhsin et-türkî, Riyâd İBN HALDÛN, Velî ed-dîn 'Abd er-rahmân b. Muhammed, (2000), Târih-i İbn Haldûn (Dîvân el-mubtedâ ve el-haber fî Eyyâm el-arab ve el-berber ve Men Âsârahum Min Zevî es-sultan el-ekber), IV-V, Haz. Halil Şihâde-Süheyl Zekkar, Beyrut İBN HALLİKÂN, Ebû el-abbas Şems ed-din Ahmed b. Muhammed b. Ebî Bekr, ( ), Vefeyât el-a'yân ve Enbâ Ebnâ ez-zamân, I-VII, Tah. İhsan Abbas, Beyrut İBN ŞEDDÂD, Behâeddin, (1964), en-nevâdir es-sultâniyye ve el-mehâsin el-yusûfiyye (Sîret-i Selâhaddîn), Tah. Cemâleddîn eş-şeyyâl, İskenderiye İBN TAĞRÎBERDÎ,, Cemâl ed-dîn Ebû el-mehâsin Yusuf, (1992)en-Nucûm ez-zâhire fî Mulûk-i Mısr ve el-kahire, V-VI, Tah. Muhammed Hüseyin Şemseddin, Beyrut İBN VÂSIL EL-HAMAVÎ,, Cemâl ed-dîn Muhammed b. Sâlim, (1953)Muferric el- Kurûb fî Ahbâr Benî Eyyûb, I, Neşr. Cemâl ed-dîn eş-şeyyâl, Kahire el-makrizî, Takiyy ed-dîn Ahmed b. Ali, (1996), İtti âz el-hunefâ bi-ahbâr el-eimme el-fâtimiyyîn el-hulefâ, III, Kahire, (1997), es-sülûk li-ma rifet düvel el-mülûk, Tah. Muhammed Abdülkadir Ata, Beyrut MUCÎR ED-DÎN EL-HANBELÎ, Kadı el-kudât Ebû el-yemen el-kadı, (1966), el-üns el-celîl bi-târih-i el-kuds el-halîl, I, NIKETAS KHONIATES, (1995), Historia, (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara en-nuveyrî, Şıhâb ed-dîn Ahmed b. 'Abd el-vehhâb, (2004), Nihâyet el-ereb fî Funûn el-edeb, XXVIII, Tah. Necîb Mustafa Fevvâz-Hikmet Kaşlî Fevvaz, Beyrut ORDERICUS VITALIS, (1853), The Ecclesiastical History of England and Normandy, III, Trans. Thomas Forester, London RADULPHUS CADOMENSIS (Ralph of Caen), (2005), The Gesta Tankredi of Ralph of Caen - A History of the Normans on the First Crusade, Trans. Bernard S. Bachrach, David S. Bachrach, England

225 212 es-safedî, Salâh ed-dîn Halil b. Aybek, (2000), Kitâb el-vâfî bi-el-vefeyât, I-XXIX, Tah. Ahmed el-arnavud-türkî Mustafa, Beyrut SIBT İBN EL-CEVZÎ, (1907), Şems ed-dîn Ebû el-muzaffer Yusuf b. Kızoğlu, Mir ât ez-zaman fî Târîh el-a'yân, VIII, Edit. James Richard Jewett, The University of Chicago Press, Chicago SMBAT SPARAPET, (2005), Smbat Sparapet's Chronicle, Trans, Robert Bedrosian, Long Branch, New Jersey SÜRYANÎ MİHAİL, (1944), Süryanî Patrik Mihail in Vakâyinâmesi ( ), Çev. Hrant D. Andreasyan, TTK da Yayınlanmamış Nüsha URFALI MATEOS, (2000), Urfalı Mateos Vakayi- Namesi ( ) ve Papaz Grigor un Zeyli ( ), Çev. Hrant D. Andreasyan, TTK Yay. Ankara USÂME İBN MUNKIZ, (2008), İbretler Kitabı (Kitâb'ül İ tibâr), Çev. Yusuf Ziya Cömert, Kitabevi Yay. İstanbul VARDAN VARDABET, (1937), Cihan Tarihi, ( ), Türk Fütûhat Tarihi, Çev. Hrant D. Andreasyan, Tarih Semineri Dergisi, I/2, İstanbul, s WILLERMUS, (William, Arcbishop of Tyre), (1943), A History of Deeds Done Beyond the Sea, I-II, Trans: E. A. Babcock-A. C. Krey, Colombia University Press, New York el-yafîî, Abdullah b. Es ad, (1997), Mir'ât el-cinân ve İbret el-yekzân fî Ma'rifeti Ma Yu teber min Havâdis ez-zamân, III, Tah. Halil el-mansûr, Beyrut YEMENÎ, Umâra b. Ali b. Zeyd, (1897), en-nuket el-asriyye fî Ahbâr el-vüzerâ el- Mısriyye, Neşr. Hartwig Derenbourg, Paris B-ARAŞTIRMALAR ALPTEKİN, Coşkun, (1985), Dımaşk Atabegliği (Tog-Teginliler), Marmara Üniversitesi Yay., İstanbul, (1988), Dımaşk Atabekliği (Tugtekinliler), DGBİT, VII, Çağ Yayınları, İstanbul, (s )

226 213, (1988), Musul Atabekliği (Zengîler), DGBİT, VII, Çağ Yayınları, İstanbul, (s ) ALTAN, Ebru, (2001), Haçlı Ordularının Anadolu da Geçtiği Yollar, Belleten, LXV / 243, TTK, Ankara, (s ), (2002), Templier ve Hospitalier Şövalye Tarikatlarının Kuruluşu, Belleten, LXVI / 245, TTK, Ankara, (s.87-93), (2003), İkinci Haçlı Seferi ( ), TTK, Ankara, (2009), Sûr, DİA, XXXVII, Ankara, (s ), (2013), Renaud de Châtillon: Antakya Prinkepsi ( ), Mâverâ-i Ürdün Senyörü ( ), Tarih Dergisi, S: 55 / 2012 / 1, İstanbul, (s.1-30), (2013), Yafa, DİA, XLIII, Ankara, (s ) ATICI, Ayşe, (2005), Büyük Selçuklu İmparatorluğu nda Bâtınî Hareket (Hasan Sabbah ile İlk Halefleri ve İran Nizarî İsmâilîleri), ( ), Ankara Üniversitesi (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara AVCI, Casim, (2002), Kudüs (Fethedilişinden Haçlı İstilasına Kadar), DİA, XXVI, Ankara, (s ) BAILLY, Auguste, (Tarihsiz), Bizans Tarihi, II, Çev. Hadi Dımaşkan İstanbul BALDWIN, Marshall W., (1969), The Latin States under Baldwin III and Amalric I, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) BAŞTAV, Şerif, (1999), Bizans ve Haçlı Seferleri, UHSS, (23-25 Haziran 1997), TTK, Ankara, (s.57-64) BERRY, Virginia G., (1969), The Second Crusade, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) BEZER, Gülay Öğün, (2002), Böriler (Dımaşk Atabeyliği ), Türkler, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, (s )

227 214, (2002), Türkiye Selçuklularının Güneydoğu Siyaseti ve I. Haçlı Seferinin Bunun Üzerindeki Etkileri, Türklük Araştırmaları Dergisi, XII, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, (s ) BIANQUIS, Th., (2000), Talâ i b. Ruzzîk, EI, X, Leiden, (s ), (2002), al-zâfir bi-a dâ Allah, EI, XI, Leiden, (s ) BİLGE, Mustafa L., (1989), Akabe, DİA, II, Ankara, (s ), (1991), Arîş, DİA, III, Ankara, (s ), (1996), Gazze, DİA, XIII, Ankara, (s ) BUHL, F., (1977), Kudüs, İA, VI, İstanbul, (s ), (1978), Akka, İA, I, İstanbul, (s ), (1979), Gazze, İA, IV, MEB, İstanbul, (s ), (1987), Hayfa, İA, V / 1, MEB, İstanbul, (s.390) BUZPINAR, Şit Tufan, (2006), Nablus, DİA, XXXII, Ankara, (s ) CAHEN, Claude, (1987), İslam ve Haçlılar, Çev. İsmet Kayaoğlu, Belleten, C. LI, S. 200, Ankara Ağustos, (s ), (2010), Haçlı Seferleri Zamanında Doğu ve Batı, Çev. Mustafa Daş, Yeditepe Yayınevi, İstanbul CANARD, M., (1991), Dırgham, EI, II, Leiden, (s ) CATE, James Lea, (1969), The Crusade of 1101, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) CHARANIS, Peter, (1969), The Byzantine Empire in the Eleventh Century, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) ÇAĞATAY, Neşet, ( ), Fâtımîler Devleti nin Kuruluşu ve Akideleri, AÜİFD, VIII, Ankara, (s.63-77)

228 215 ÇELİK, Aydın, (2005), Fâtımîler Devleti nin Kuruluşu, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 15/2, Elazığ, (s ) DAFTARY, Farhad, (2005), İsmaililer -Tarihleri ve Öğretileri-, Çev. Erdal Toprak, Doruk Yay. İstanbul DEMİRCİ, Kürşat, (1998), Hıristiyanlık (Giriş, Tarih), DİA, XVII, Ankara, (s ) DEMİRKENT, Işın, (1990), Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, I, ( ), TTK, Ankara, (1994), Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, II, ( ), TTK, Ankara, (1994), Haçlı Seferleri düşüncesinin Doğuşu ve Hedefleri, Tarih Dergisi, XXXV (Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız Hatıra Sayısı), İstanbul, (s.65-78), (1995), 1101 Yılı Haçlı Seferleri, Prof. Dr. Fikret Işıltan a 80. Doğum Yılı Armağanı, İstanbul, (s.17-56), (1996), Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan, TTK, Ankara, (1998), Haçlı Seferlerinin Mahiyeti ve Başlaması, Haçlı Seferleri ve XI. Asırdan Günümüze Haçlı Ruhu Semineri Mayıs 1997, İstanbul, (s.1-14), (1999), 1101 Yılı Haçlı Seferleri Ordularının Anadolu da Takip Ettikleri Yollar Hakkında, UHSS, (23-25 Haziran 1997), TTK, Ankara, (s ), (2002), Haçlı Seferleri ve Türkler, Türkler, VI, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, (s ), (2002), Kudüs (Haçlılar Dönemi), DİA, XXVI, Ankara, (s ), (2004), Haçlı Seferleri, Dünya Yay. İstanbul, (2004), Mevdûd b. Altuntegin, DİA, XXIX, Ankara, (s ), (2007), 1101 Yılı Haçlı Ordularına Karşı Mücadelede Selçuklu- Danişmendli İşbirliği, Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler-Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul, (s )

229 216, (2007), Antakya Prinkepsi Bohemond un Esir Alınması, Niksar da Hapsedilmesi ve Serbest Bırakılması, Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler- Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul, (s ), (2007), Haçlı Seferleri Sırasında Doğu Akdeniz de Deniz Hâkimiyeti, Bizans Tarihi Yazıları (Makaleler-Bildiriler-İncelemeler), Dünya Yayıncılık, İstanbul, (s ), (2007), İznik in Haçlılar Tarafından Kuşatılması (6 Mayıs-19 Haziran 1097), Haçlı Seferleri Tarihi Makaleler-Bildiriler-İncelemeler, Dünya Yayıncılık, İstanbul, (s.21-39) DUNCALF, Frederic, (1969), The Councils of Piacenza and Clermont, A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) FAYDA, Mustafa, (1991), Askalân, DİA, III, Ankara, (s ) FINK, Harold S., (1969), The Foundation of the Latin States, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) GAVANİME, Yusuf Derviş, (1987), el-efdal b. Bedr ül Cemâlî ve Birinci Haçlı Seferindeki Rolü, Trc. Abdülkerim Özaydın, Tarih Dergisi, XIII, (Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu Hatıra Sayısı), İstanbul, (s ) GENÇ, Süleyman, (2010), Selçuklu Tarihinde İbrahim Yınal İsyanı Ve Onun Fâtımî Arka Planı, DEÜİFD, XXXI, İzmir, (s.9-48) GIBBON, Edward, (1869), The Crusades (A.D ), London GRAEFE, E., Fâtımîler, İA, IV, (s ) GÜNER, Ahmet, (1997), Hâfız Lidinillah, DİA, XV, Ankara, (s ) HARMAN, Ömer Faruk, (2002), Kudüs, DİA, XXVI, Ankara, (s ) HARTMANN, R., (1978), Askalân, İA, I, MEB, İstanbul, (s.676)

230 217 HASAN, İbrahim Hasan, (1987), Fâtımîler, DGBİT, V, Çağ Yayınları, İstanbul, (s ) HEYD, W., (2000), Yakın-Doğu Ticaret Tarihi, Çev. Enver Ziya Karal, TTK, Ankara HINDLEY, Geoffrey, (2011), Bir İslam Kahramanı Selâhaddîn, Çev. Süleyman Genç, Doruk Yayınları, İstanbul HINZ, Walther, (1990), İslam da Ölçü Sistemleri, Çev. Acar Sevim, Marmara Üniversitesi Yayınları, İstanbul HOCH, Martin, (1992), The Crusaders Strategy Against Fâtımîd Ascalon and the Ascalon Project of the Second Crusade, The Second Crusade and the Cistereians, St. Martin's Press, New York, (s ) HOLT, P.M., (2003), Haçlılar Çağı, 11. Yüzyıldan 1517 ye Yakın Doğu, Çev. Özden Arıkan, Tarih Vakfı Yurt Yay. İstanbul HONIGMANN, E., (1979), Sur, İA, XI, MEB, İstanbul, (s.42-46) IŞILTAN, Fikret, (1979), Şâver, İA, XI, İstanbul, (s ) KILIÇ, Mustafa, (2007), Haçlıların Dimyât Muhasaraları ve Eyyûbîlerin Mücadeleleri, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VII-4-, (s ) KIRPIK, Güray, (2007), Haçlı seferlerinde Tanrı Barışı Müessesesi, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, XVI /, (s.81-90), (2009), Doğunun ve Batının Gözünden Haçlı Seferleri, Selenge Yayınları, İstanbul KOCA, Salim, (2008), Büyük Selçuklu Sultanı Melikşâh ın Suriye, Filistin, Mısır Politikası ve Türkmen Beyi Atsız, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XXII, Konya, (s.1-37) KOPRAMAN, (1987), Kâzım Yaşar, Ihşidîler, DGBİT, VI, Çağ Yayınları, İstanbul, (s ) KÖK, Bahattin, (1990), Nûreddîn Mahmud un Mısır ı Ele Geçirmesi ve Fâtımîlerin Yıkılışı-I, AÜİFD, IX /, (s )

231 218, (1991), Nûreddîn Mahmud un Mısırı Ele Geçirmesi Ve Fâtımîlerin Yıkılışı-II, AÜİFD, IX /, (s ), (1994), Mısır ın Alınmasından Sonra Nûreddin Mahmud la Selâhaddin Eyyûbî Arasında Ortaya Çıkan Soğukluğun Sebepleri, Belleten, LVII/219, TTK, Ankara, (s ) KÖYMEN, Mehmet Altay, (1998), Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK, Ankara KREY, August C., (1921), The First Crusade, Oxford Universıty Press KURAT, Akdes Nimet, (1966), Çaka Bey (İzmir ve Civarındaki İlk Türk Beyi M.S ), Türk Kültürünü araştırma Enstitüsü, Ankara KÜÇÜKSİPAHİOĞLU, (2006), Birsel, Trablus Haçlı Kontluğu Tarihi, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul LEV, Yaacov, (1999), Saladin in Egypt, Brill, USA LYONS, Malcolm Cameron -D. E. P. Jackson, (2006), Selâhaddîn -Kutsal Savaşın Politikaları-, Çev. Zehra Savan, Pınar Yayınları, İstanbul MAALOUF, Amin, (2007), Arapların Gözünden Haçlı Seferleri, Çev. Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul MICHAUD, Joseph Francois, (1881), The History of the Crusades, I, İng. Trc. W. Robson, London MUNRO, Dana Carleton, (1901), Urban and the Crusaders, The Department of History of the University of Pennsylvania, Philadelphia NICHOLSON, Robert L., (1969), The Growth of the Latin States, , A History of the Crusades, Vol. I, The University of Wisconsin Press, Madison, Milwaukee, London,, (s ) OSTROGORSKY, Georg, (2011), Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara ÖZAYDIN, Abdülkerim, (1990), Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi ( / ), TTK, Ankara

232 219, (1991), Ammâroğulları, DİA, III, Ankara, (s.76-77), (1992), Bedr el-cemâlî, DİA, V, İstanbul, (s.330), (1994), Efdal b. Bedr el- Cemâlî, DİA, X, İstanbul, (s ), (2001), Sultan Berkyaruk Devri Selçuklu Tarihi ( / ), İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul ÖZKUYUMCU, Nadir, (2006), Müsta lî-billâh el-fâtımî, DİA, XXXII, Ankara, (s.115) ÖZTÜRK, Murat, (2012), Fâtımîlerin Deniz Gücü ve Akdeniz Hâkimiyeti, İÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi, Danışman: Abdülkerim Özaydın, İstanbul POLAT, İbrahim Erhem, (2008), Doğu ve Batı Kaynaklarında Haçlı Seferlerinde Yaşanan İnsanlık İhlalleri, Uluslararası Suçlar ve Tarih, V-VI, Ankara, (s.5-27) RILEY, Jonathan-Smith, (2005), Haçlılar Kimlerdi?, Çev. Berna Kılınçer, Bileşim yay. İstanbul RUNCIMAN Steven, ( ), Haçlı Seferleri Tarihi, I-III, Çev. Fikret Işıltan, TTK, Ankara SETTON, K.M., (1968), Nûreddin in Faaliyeti, Çev. Kazım Yaşar Kopraman, Tarih Araştırmaları Dergisi, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Enstitüsü Yayını, IV/ 6-7, Ankara, (s ) SEVİM, Ali, (1990), Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK, Ankara, (2000), Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, TTK, Ankara, (2011), Ünlü Selçuklu Komutanları-Afşin, Atsız, Artuk ve Aksungur, TTK, Ankara SEYYİD, (1992), Eymen Fuâd, ed-devle el-fâtımiyye fî Mısır, Tefsîr Cedîd, Dâr el- Mısriyyet el-lübnaniyye, Beyrut, (1995), Fâtımîler, DİA, XII, İstanbul, (s )

233 220, (1997), Efdal bin Bedrü l-cemali ve Fâtımîlerin, Haçlılara Karşı Güttüğü Siyaset, Haçlı Seferlerinin 900. Yıldönümünde Selâhaddîn-i Eyyûbî Sempozyumu (23-24 Kasım 1996 Diyarbakır), Diyarbakır, (s ) STEVENSON, M. A., (1907), The Crusaders in the East, Cambridge University Press, STRACK, Georg, (2012), The Sermon of Urban II in Clermont and the Tradition of Papal Oratory, Medieval Sermon Studies, Vol. 56,, (s.30 45) ŞAHİN, M. Süreyya, (1986), Doğu-Batı Kiliseleri, Ayrılmaları Ve Sebepleri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, IV, İstanbul, (s ) ŞEŞEN, Ramazan, (1979), Talayi, Tala i b. Ruzzik al-malik al-salih, İA, XI, MEB, İstanbul, (s ), (1987), Eyyûbîler Devleti, DGBİT, VI, Çağ Yayınları, İstanbul, (s ), (1987), Selâhaddin Eyyûbî ve Devlet, Çağ Yay. İstanbul, (1988), Âdıd-Lidînillâh, DİA, I, İstanbul, (s ), (1994), Dâviyye ve İsbitâriyye, DİA, IX, Ankara, (s.19-21), (1994), Dırgâm b. Âmir, DİA, IX, Ankara, (s ), (1995), Eyyûbîler, DİA, XII, İstanbul, (s.20-31), (), Eyyûbîler, Türkler, V, Yeni Türkiye Yay. Ankara 2002, (s.60-76) ŞEYBAN, Lütfi, (2006), Hıristiyan Dünyasında Endülüs e Karşı Haçlı Düşüncesinin Doğuşu, Saldırıların Başlaması ve Neticeleri, Tarih ve Düşünce, C. 63, Şubat, (s.28-35) TAKKÛŞ, Muhammed Süheyl, (2007), Târîh el-fâtımiyyîn -Fî Şimâli İfrikiyye ve Mısr ve Bilâd eş-şâm-, Dar en-nefais, Beyrut TOMAR, Cengiz, (2010), Şâver b. Mucîr, DİA, XXXVIII, Ankara, (s ) TURAN, Osman, (1971), Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat, İstanbul, (2005), Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, Ötüken, İstanbul

234 221 USTA, Aydın, (2008), Çıkarların Gölgesinde Haçlı Seferleri Müslüman-Haçlı Siyasi İttifakları-, Yeditepe Yayınları, İstanbul, (2011), Haçlı Seferleri Döneminde Din Değiştirme Vakaları, Belleten, LXXV / 274, TTK, Ankara, (s ) WIET, G., (1979), Şîrkûh, İA, XI, MEB. İstanbul, (s ) YAZILITAŞ, Nihat, (2003), Sûr Şehri nin, Haçlılar Tarafından Tehdidi Karşısında Fâtımî-Tuğtegin İttifakı, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, VII/3, Ankara, (s ), (2005), İlginç Kişiliği İle VI. Fâtımî Halifesi El-Hâkim Bi-Emr Allah ( ), İSAR, (Prof. Dr. Ramazan Şeşen Armağanı), İstanbul, (s ), (2005), Fâtımî Ordusunu Meydana Getiren Etnik Unsurlar, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, XVIII, Konya, (s ), (2009), Mısır ın Fâtımîler Tarafından Ele Geçirilmesi, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Reşat Genç Özel Sayı: 29, Ankara, (s ), (2009), Fâtımî Devleti nde Türkler, TTK, Ankara, (2010), Fâtımî Devleti Tarihi, Kriter Yayınları, İstanbul

235 222

236 EKLER 223

237 224 EK-1: FÂTIMÎ HALİFELERİ ( ) Ubeydullâh el-mehdî ( ) el-kâim Bi-Emrillâh ( ) el-mansûr Billâh ( ) el-mu izz Li-Dînillâh ( ) el-azîz Billâh ( ) el-hâkim Bi-Emrillâh ( ) ez-zâhir Li-Î zaz Dînillâh ( ) el-mustansır Billâh ( ) el-musta lî Billâh ( ) el-âmir Bi-Ahkâmillâh ( ) el-hâfız Li-Dînillâh ( ) ez-zâfir Bi-Emrillâh ( ) el-fâ'iz Bi-Nasrillâh ( ) el-âdid Li-Dînillâh ( )

238 225 EK-2: KUDÜS HAÇLI KRALLARI ( ) Godefroi de Bouillon ( ) I.Baudouin (de Boulogne) ( ) II.Baudouin (de Bourg) ( ) Foulques d Anjou ( ) III.Baudouin ( ) I.Amaury ( ) IV.Baudouin ( ) V.Baudouin ( ) Guy de Lusignan ( )

239 226 EK-3: HARİTALAR Harita-1: Suriye-Filistin

240 Harita-2: Suriye-Mısır 227

ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR

ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR 1 ÖZGEÇMİŞ VE YAYINLAR Adı Soyadı: Ebru ALTAN Doğum Tarihi: 5.11.1969 Unvanı: Doç. Dr. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans TARİH İSTANBUL ÜNİ. 199 Y. Lisans ORTAÇAĞ TARİHİ İSTANBUL ÜNİ. 1995

Detaylı

Haçlıların Antakya yı Zaptına İslam Dünyasının Tepkileri

Haçlıların Antakya yı Zaptına İslam Dünyasının Tepkileri Haçlıların Antakya yı Zaptına İslam Dünyasının Tepkileri Dr. Serkan ÖZER * ETÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, I/1, Aralık 2015, Sayfa: 65-92 ÖZET Türkiye Selçuklu sultanı Süleymanşah tarafından 1085

Detaylı

E. AYAN, Anonim Haçlı Tarihi. İstanbul Selenge Yayınları, 184 sayfa. ISBN:

E. AYAN, Anonim Haçlı Tarihi. İstanbul Selenge Yayınları, 184 sayfa. ISBN: www.libridergi.org Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations Volume III (2017) E. AYAN, Anonim Haçlı Tarihi. İstanbul 2013. Selenge Yayınları, 184 sayfa.

Detaylı

Araştırma Makalesi-Research Article

Araştırma Makalesi-Research Article Dr. Öğr. Üyesi, Erzurum Teknik Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Assist. Prof. Dr. Erzurum Technical University, Faculty of Letters, Department of History serkan.ozer@erzurum.edu.tr https://orcid.org/0000-0003-4079-9454

Detaylı

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı / Number 58, Haziran / June 2017,

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı / Number 58, Haziran / June 2017, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı / Number 58, Haziran / June 2017, 175-202 Gönderim Tarihi: 29.04.2017 Kabul Tarihi: 30.05.2017 ANTAKYA YI

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 10.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. IV.-V. vd. HAÇLI SEFERİ

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 10.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. IV.-V. vd. HAÇLI SEFERİ HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 10.Ders Dr. İsmail BAYTAK IV.-V. vd. HAÇLI SEFERİ IV. Haçlı Seferi Üçüncü Haçlı Seferi nin sonuçsuz kalması üzerine, Papa nın gayretleriyle yeni bir Haçlı ordusu hazırlandı. Hazırlanan

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Muharrem KESİK İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 Mail : muharremkesik@gmail.com 2. Doğum -

Detaylı

Haçlılar Karşısında Dânişmendliler Danishmends Against the Crusaders

Haçlılar Karşısında Dânişmendliler Danishmends Against the Crusaders History Studies: International Journal of History ISSN: 1309 4173 (Online) 1309-4688 (Print), p. 227-234, July 2012 Haçlılar Karşısında Dânişmendliler Danishmends Against the Crusaders Yrd. Doç. Dr. Hüseyin

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders Dr. İsmail BAYTAK HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları Hristiyanlarca kutsal sayılan Hz. İsa nın doğum yeri Kudüs ve dolayları, VII. yüzyıldan beri Müslümanlar ın elinde

Detaylı

Journal of History and Future. El Efdal Bin Bedr ül Cemali Ve Ortadoğu Siyasetine Etkisi

Journal of History and Future. El Efdal Bin Bedr ül Cemali Ve Ortadoğu Siyasetine Etkisi Cilt: 1, Sayı: 1, ss.71-77, Aralık 2015 Volume: 1, Issue: 1, pp.71-77, December 2015 El Efdal Bin Bedr ül Cemali Ve Ortadoğu Siyasetine Etkisi Yunus Emre DOĞDU Özet Çalışmamızın konusu gerek İslam Tarihi

Detaylı

Remle Savaşı ve Selâhaddîn Eyyûbî (25 Kasım 1177) Battle of Ramla and Selâhaddîn Eyyûbî (25 November 1177)

Remle Savaşı ve Selâhaddîn Eyyûbî (25 Kasım 1177) Battle of Ramla and Selâhaddîn Eyyûbî (25 November 1177) ISSN: 1309 4173 (Online) 1309-4688 (Print), p. 185-198, DOI Number: 10.9737/hist..655 Remle Savaşı ve Selâhaddîn Eyyûbî (25 Kasım 1177) Battle of Ramla and Selâhaddîn Eyyûbî (25 November 1177) Dr. Serkan

Detaylı

Haçlı Seferleri yenilikçi tarih öğretmeni için bulunmaz bir konudur. Farklı bakış açılarından bakma zorunluluğu,

Haçlı Seferleri yenilikçi tarih öğretmeni için bulunmaz bir konudur. Farklı bakış açılarından bakma zorunluluğu, HAÇLI SEFERLERİ Tablolardan haçlı seferleri ile ilgili neler öğrenebiliriz? Fatma GÜLTEKİN * yenilikçi tarih öğretmeni için bulunmaz bir konudur. Farklı bakış açılarından bakma zorunluluğu, Türk ve Avrupa

Detaylı

HAÇLI SEFERLERi Orta Çağ'da Avrupalıların Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için

HAÇLI SEFERLERi Orta Çağ'da Avrupalıların Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için HAÇLI SEFERLERi Orta Çağ'da Avrupalıların Müslümanların elinde bulunan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresini geri almak için düzenledikleri seferlere "Haçlı Seferleri" denir. Haçlı Seferlerinin

Detaylı

Vefatı münasebetiyle. Prof. Dr. Işın Demirkent i VEFEYÂT. Semavi EY CE

Vefatı münasebetiyle. Prof. Dr. Işın Demirkent i VEFEYÂT. Semavi EY CE VEFEYÂT Vefatı münasebetiyle Prof. Dr. Işın Demirkent Semavi EY CE Prof. Dr. Işın Demirkent i 10 Şubat 2006 Cuma sabahı kaybettik. Fakülte arkadaşım ve çok değer verdiğim meslektaşım olan bu hanımefendinin

Detaylı

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ

Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Dersin Adı İSLAM TARİHİ Sınıf 12 İSLAM TARİHİ Tarihi Öğretim Yılı Dönemi Sırası 2014-2015 2 1 B GRUBU SORULARI 12.Sınıflar Öğrencinin Ad Soyad No Sınıf Soru 1: Aşağıdaki yer alan ifadelerde boşluklara

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ GENEL YAYIN İLKELERİ 1. Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi hakemli bir dergidir. Yılda iki kez yayımlanır. 2. KTÜİF Dergisi

Detaylı

TARİH TÜRKLER DEN ÖNCE ANADOLU HAÇLI SEFERLERİ VE ANADOLU DA HAÇLI DEVLETLERİ

TARİH TÜRKLER DEN ÖNCE ANADOLU HAÇLI SEFERLERİ VE ANADOLU DA HAÇLI DEVLETLERİ T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ TARİH TÜRKLER DEN ÖNCE ANADOLU HAÇLI SEFERLERİ VE ANADOLU DA HAÇLI DEVLETLERİ Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet ÇAY 2009 ANKARA 2.4. Haçlı Seferleri

Detaylı

YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ORTAÇAĞ BİLİM DALI ŞEHRİ KARAKAŞ V. HAÇLI SEFERİ ( )

YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ORTAÇAĞ BİLİM DALI ŞEHRİ KARAKAŞ V. HAÇLI SEFERİ ( ) ŞEHRİ KARAKAŞ TARİH ANABİLİM DALI ORTAÇAĞ BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ V. HAÇLI SEFERİ (1218-1221) ŞEHRİ KARAKAŞ ŞUBAT 2017 TARİH ANABİLİM DALI ORTAÇAĞ

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : Unvanı :Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu :Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

ÖZGEÇMİŞ. 2. Doğum Tarihi : Unvanı :Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu :Doktora Derece Alan Üniversite Yıl Lisans ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı :Hasan KARAKÖSE İletişim Bilgileri :Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Adres Tarih Bölümü Bağbaşı Yerleşkesi KIRŞEHİR Telefon Mail : O.386.2804573 :hkarakose@ahievran.edu.tr

Detaylı

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TALAS SAVAŞI (751) Diğer adı Atlık Savaşıdır. Çin ile Abbasiler arasındaki bu savaşı Karlukların yardımıyla Abbasiler kazanmıştır. Bu savaş sonunda Abbasilerin hoşgörüsünden etkilenen

Detaylı

I. HAÇLI SEFERİ (1096) ÖNCESİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU NUN SİYASÎ DURUMUNA BAKIŞ

I. HAÇLI SEFERİ (1096) ÖNCESİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU NUN SİYASÎ DURUMUNA BAKIŞ Cilt: 2, Sayı: 4, Temmuz-2012, s. 141-153 I. HAÇLI SEFERİ (1096) ÖNCESİNDE BİZANS İMPARATORLUĞU NUN SİYASÎ DURUMUNA BAKIŞ Sevtap GÖLGESİZ KARACA ÖZ: XI. Yüzyıl, Bizans İmparatorluğu Tarihi açısından son

Detaylı

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ T.C. FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ AZİZZÂDE HÜSEYİN RÂMİZ EFENDİ NİN ZÜBDETÜ L-VÂKI ÂT ADLI ESERİ NİN TAHLİL ve TENKİTLİ METNİ

Detaylı

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2018-2019 BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ Öğretim Bilim Okutacağı Ders ve Derste Takip Edilecek Materyaller Ali KAYA Hadis

Detaylı

HAÇLI SEFERLERĐ TARĐHĐNĐN KAYNAKLARI

HAÇLI SEFERLERĐ TARĐHĐNĐN KAYNAKLARI HAÇLI SEFERLERĐ TARĐHĐNĐN KAYNAKLARI Güray KIRPIK ÖZET Haçlı Seferleri tarihi genel olarak doğu kaynakları ve batı kaynakları olmak üzere iki kısımda ele alınır. Ortaçağın en önemli olaylarından biri olan

Detaylı

DÂNİŞMENDLI DEVLETİ ZAMANINDA MARAŞ TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ

DÂNİŞMENDLI DEVLETİ ZAMANINDA MARAŞ TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ KAHRAMANMARAŞ SEMPOZYUMU 421 DÂNİŞMENDLI DEVLETİ ZAMANINDA MARAŞ TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kayhan Maraş, İslâm fetihleri sonucu Anadolu topraklarına kadar ilerleyen Müslüman Arapların

Detaylı

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler OLAY ÇEVRESINDE GELIŞEN EDEBI METINLER Oğuz Türkçesinin Anadolu daki ilk ürünleri Anadolu Selçuklu Devleti

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 6.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Haçlı Devletleri nin Kuruluşu

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 6.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Haçlı Devletleri nin Kuruluşu HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 6.Ders Dr. İsmail BAYTAK Haçlı Devletleri nin Kuruluşu Doğu'da Kurulan Haçlı Devletleri Birinci Haçlı Seferi sırasında ve sonrasında Haçlılar doğuda; Urfa, Antakya, Kudüs, Trablus,..bu

Detaylı

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU XII. TEFSİR AKADEMİSYENLERİ KOORDİNASYON TOPLANTISI KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU (22-23 MAYIS 2015 / SİVAS) Editör Prof. Dr. Hasan KESKİN Yrd. Doç. Dr. Abdullah DEMİR Sivas 2016 Cumhuriyet Üniversitesi

Detaylı

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI Tıbb-ı Nebevi İslam coğrafyasında gelişen tıp tarihi üzerine çalışan bilim adamlarının bir kısmı İslam Tıbbı adını verdikleri., ayetler ve hadisler ışığında oluşan bir yapı olarak

Detaylı

KURULUŞ DÖNEMİNDE ( ) ANTAKYA HAÇLI PRİNKEPSLİĞİ BİZANS İLİŞKİLERİ T.C EGE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI

KURULUŞ DÖNEMİNDE ( ) ANTAKYA HAÇLI PRİNKEPSLİĞİ BİZANS İLİŞKİLERİ T.C EGE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI T.C EGE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI KURULUŞ DÖNEMİNDE (1098 1112) ANTAKYA HAÇLI PRİNKEPSLİĞİ BİZANS İLİŞKİLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Sevtap GÖLGESİZ Danışman Prof.

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 14 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2014 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2014 (14/2)

Detaylı

Şam Antlaşması (571/1175) *

Şam Antlaşması (571/1175) * Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, Yıl 3, Cilt 3, Sayı 2, Güz 2017 (163-181) SelahÂddİn EyyÛbÎ nin Kudüs Haçlı Krallığı İle Yaptığı Şam Antlaşması (571/1175) * Ziya POLAT ** Özet:

Detaylı

TARİH BOYUNCA ANADOLU

TARİH BOYUNCA ANADOLU TARİH BOYUNCA ANADOLU Anadolu, Asya yı Avrupa ya bağlayan bir köprü konumundadır. Üç tarafı denizlerle çevrili verimli topraklara sahiptir. Dört mevsimi yaşayan iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 : abulut@fsm.edu.tr

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) 521 81 00 : abulut@fsm.edu.tr AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ 1. Adı Soyadı : Ali Bulut İletişim Bilgileri Adres : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (01) 51 81 00 Mail : abulut@fsm.edu.tr. Doğum - Tarihi : 1.0.1973

Detaylı

BİLECİK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU KİŞİSEL BİLGİLER

BİLECİK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU KİŞİSEL BİLGİLER Adı Soyadı Ünvanı Alanı Doğum Yeri BİLECİK ÜNİVERSİTESİ AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU ABDULHALİK BAKIR PROF. DR. KİŞİSEL BİLGİLER ORTAÇAĞ TARİHİ-İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ-ORTAÇAĞ ENDÜSTRİ TARİHİ KERKÜK Doğum

Detaylı

II. Bohemund Döneminde Antakya Haçlı Prensliği (M.S. 1126-1130)

II. Bohemund Döneminde Antakya Haçlı Prensliği (M.S. 1126-1130) II. Bohemund Döneminde Antakya Haçlı Prensliği (M.S. 1126-1130) Antıoch Crusader Principality at the Reign of Bohemund II ( 1126-1130 A.D.) Gürhan BAHADIR Öz I. Bohemund un hileyle 3 Haziran 1098 de Antakya

Detaylı

T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI

T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI T.C. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ LİSANS PROGRAMI BİTİRME ÇALIŞMASI YAZIM KURALLARI Tarih Bölümünde 4. Sınıfta (Örgün ve II. Öğretim) okutulmakta olan Bitirme Çalışması dersinde

Detaylı

* Sakarya Üniversitesi Tarih ABD Doktora Öğrencisi (MUTLAKAYAZILMALIDIR)

* Sakarya Üniversitesi Tarih ABD Doktora Öğrencisi (MUTLAKAYAZILMALIDIR) Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl 3, Cilt 3, Sayı 1, Bahar 2017 (139-160) Nûreddin Mahmud Zengî nin Faaliyetleri İle Dul Kalan Haçlı Kadınlarının Haçlılar Açısından Yol Açtığı Sorunlar

Detaylı

Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:

Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN: Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE) ISSN:2148-9963 www.asead.com HAÇLILARLA MÜCADELEDE HALEB ŞEHRİNİN ROLÜ VE ÖNEMİ (SELÇUKLULAR-İMÂDEDDÎN

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 15 Sayı 1 Ocak-Haziran 2015 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2015 (15/1) Ocak-Haziran

Detaylı

Cilt: 4 Sayı: 7 Ocak 2016 / Volume: 4 Issue: 7 January 2016

Cilt: 4 Sayı: 7 Ocak 2016 / Volume: 4 Issue: 7 January 2016 Cilt: 4 Sayı: 7 Ocak 2016 / Volume: 4 Issue: 7 January 2016 SURİYE SELÇUKLULARI DÖNEMİNDE İKİ KARDEŞ ARASINDA YAŞANAN ÇEKİŞMELERİN BÖLGE KADERİNE ETKİLERİ (1094-1104) During The Period of Syria Seljuk

Detaylı

NORVEÇ KRALI I. SİGURD (SİGURÐR) UN XII. YÜZYILDA KUDÜS E SEFERİ

NORVEÇ KRALI I. SİGURD (SİGURÐR) UN XII. YÜZYILDA KUDÜS E SEFERİ NORVEÇ KRALI I. SİGURD (SİGURÐR) UN XII. YÜZYILDA KUDÜS E SEFERİ ÖZET Norveç kralı I. Sigurðr un XII. yüzyılda Kudüs e seferinin anlatıldığı bu çalışmada, kralın 1106/1107 yılında ülkesi Norveç ten doğuya

Detaylı

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ

KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ 2 www.mirasimiz.org.tr KUDÜS TE BULUNAN TARİHİ OSMANLI ESERLERİ Kudüs, Müslümanlarca kutsal sayılan bir şehirdir. Yeryüzündeki ikinci mescid, Müslümanların ilk

Detaylı

T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI

T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ FELSEFE-DĠN BĠLĠMLERĠ (DĠN EĞĠTĠMĠ) ANABĠLĠM DALI ORTAÖĞRETĠM DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ ÖĞRETĠM PROGRAMLARINDA ÖĞRENCĠ KAZANIMLARININ GERÇEKLEġME DÜZEYLERĠ

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Takdim...7 Önsöz...9 Kısaltmalar I. DEVLET...13 Adâletnâme...15 Kanun...19 Kanunnâme...29 Padişah...43

İÇİNDEKİLER. Takdim...7 Önsöz...9 Kısaltmalar I. DEVLET...13 Adâletnâme...15 Kanun...19 Kanunnâme...29 Padişah...43 İÇİNDEKİLER Takdim...7 Önsöz...9 Kısaltmalar...11 I. DEVLET...13 Adâletnâme...15 Kanun...19 Kanunnâme...29 Padişah...43 II. EYALET İDARESİ...53 Cizye...55 Çiftlik...65 Eyalet...69 İspence...77 Kırım Hanlığı...79

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 1 Ocak-Haziran 2012 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2012 (12/1) Ocak-Haziran

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

BĠLECĠK ÜNĠVERSĠTESĠ AKADEMĠK ÖZGEÇMĠġ FORMU

BĠLECĠK ÜNĠVERSĠTESĠ AKADEMĠK ÖZGEÇMĠġ FORMU BĠLECĠK ÜNĠVERSĠTESĠ AKADEMĠK ÖZGEÇMĠġ FORMU Adı Soyadı İlhami YURDAKUL Ünvanı Doç. Dr. Alanı Tarih Doğum Yeri İspir-Erzurm Doğum 01/08/67 E-Posta ilhami.yurdakul KĠġĠSEL BĠLGĠLER EĞĠTĠM DURUMU Derece

Detaylı

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Elveda Rumeli Merhaba Rumeli İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Hamdi Fırat BÜYÜK* Balkan Savaşları nın 100. yılı anısına Kitap Yayınevi tarafından yayınlanan Elveda Rumeli Merhaba

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 13 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2013 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2013 (13/2)

Detaylı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ  Youtube Kanalı: tariheglencesi YÜKSELME DEVRİ KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ www.tariheglencesi.com Youtube Kanalı: tariheglencesi 05.08.2017 II.Selim (1566-1574) Tahta Geçme Yaşı: 42.3 Saltanat Süresi:8.3 Saltanat Sonundaki Yaşı:50.7

Detaylı

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ... İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1 I. ARAŞTIRMANIN METODU... 1 II. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI... 3 A. Tarihler... 4 B. Vakayi-Nâmeler/Kronikler... 10 C. Sikkeler/Paralar ve Kitabeler... 13 D. Çağdaş Araştırmalar... 14

Detaylı

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ

PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ PROF. DR. İRFAN AYCAN ÖZGEÇMİŞ Doğum Yeri ve Tarihi : Bolu/Gerede 1961 Lisans : 1982 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans : 1985 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora :

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KURÂN A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR ILH333 5 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985 1. Adı Soyadı : MEHMET ÇELİK 2. Doğum Tarihi: 05 Haziran 195. Unvanı : Prof.Dr.. Öğrenim Durumu Derece Alan Üniversite Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU İLH322 6 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Türkçe Lisans Dersin Türü Yüz Yüze

Detaylı

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ

EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ EMEVİLER VE ABBASİLER DÖNEMİ DERS NOTLARI VE ŞİFRE TANER ÖZDEMİR DETAY TARİHÇİ TÜRK TELEKOM NURETTİN TOPÇU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİ EMEVİLER Muaviye tarafından Şam da kurulan ve yaklaşık

Detaylı

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Bilim,Sevgi,Hoşgörü. Mehmet Akif Ersoy 20 Aralık 1873 27 Aralık 1936 Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı nın yazarıdır. Vatan Şairi olarak anılır. Yahya Kemal Beyatlı

Detaylı

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ Selçuklu Devleti nin Kuruluşu Sultan Alparslan Dönemi Fetret Dönemi Tuğrul ve Çağrı Bey Dönemi Malazgirt Zaferi Anadolu ya Yapılan Akınlar Sultan Melikşah Dönemi Sultan Sancar Dönemi

Detaylı

Tülay METİN. Ocak-Nisan 2011 January-April 2011 Sayı IX, ss Number IX, pp

Tülay METİN. Ocak-Nisan 2011 January-April 2011 Sayı IX, ss Number IX, pp Tarih Okulu The History School Ocak-Nisan 2011 January-April 2011 Sayı IX, ss. 199-204. Number IX, pp. 199-204. Ahmad N. Ibesch, Dimaşk fi Asrı Selâtin el-memâlik, Orient Printing- Publishing, Damascus-Syria,

Detaylı

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine) MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine) Hipokratik-Galenik Tıp ekolunun devamı Cerrahi teknikler bilinmesine rağmen, yüksek enfeksiyon riski nedeniyle zorunlu haller dışında pek uygulanmıyor Tam olarak hangi

Detaylı

Doç. Dr. Ahmet Özcan Çerkeş-ÇANKIRI da doğdu. İlkokulu Elazığ, ortaokulu Kars, lise öğrenimini Antakya da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve

Doç. Dr. Ahmet Özcan Çerkeş-ÇANKIRI da doğdu. İlkokulu Elazığ, ortaokulu Kars, lise öğrenimini Antakya da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Doç. Dr. Ahmet Özcan Çerkeş-ÇANKIRI da doğdu. İlkokulu Elazığ, ortaokulu Kars, lise öğrenimini Antakya da tamamladı. Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarih bölümünden mezun oldu.(1992) Kırıkkale

Detaylı

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ 1992 SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt IX, Sayı 2, Aralık 2007 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences Vol. IX, Issue 2, December 2007 Sahibi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ Editörler Prof.

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : İslam Tarihi Kaynakları I Ders No : 80020030 : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 0 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Nurdan Şafak 2. Doğum Tarihi ve Yeri:. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996 Yüksek Siyasi Tarih ve Marmara

Detaylı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders. Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 9.Ders Dr. İsmail BAYTAK III. HAÇLI SEFERİ 3.HAÇLI SEFERİ (1189-1192) Sebepleri: 1187 yılında Selahattin Eyyubi nin Hıttin Savaşı nda Küdus Kralı nı yenmesi ve şehri ele geçirmesi

Detaylı

6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU

6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU 6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU 11-12 Kasım 2016, Antalya PROGRAM Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu Kampüs / ANTALYA SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Ahmet

Detaylı

HAÇLILARIN DİMYAT MUHASARALARI VE EYYÛBÎLERİN MÜCADELELERİ

HAÇLILARIN DİMYAT MUHASARALARI VE EYYÛBÎLERİN MÜCADELELERİ HAÇLILARIN DİMYAT MUHASARALARI VE EYYÛBÎLERİN MÜCADELELERİ Mustafa KILIÇ ÖZET İslam Tarihinde doğu ile batı arasındaki ilişkilerde Mısır, her zaman önemli bir yer tutmuştur. Coğrafi konumu nedeniyle Orta

Detaylı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Hadrianopolis ten Edrine ye : Bizans Dönemi.......... 4 0.2 Hadrianopolis Önce Edrine

Detaylı

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii (1143-1163), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN 978-975-8951-33-8.

Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii (1143-1163), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN 978-975-8951-33-8. Ergin AYAN (2009). Willermus Tyrensis in Haçlı Kronii (1143-1163), Karadeniz Dergisi Yayınları, Ankara, 160 s, ISBN 978-975-8951-33-8. Abdullah GÜNEYSU Avrupa Hıristiyanlarının, kendilerince kutsal kabul

Detaylı

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23 İÇİNDEKİLER KISALTMALAR 11 ÖNSÖZ 13 G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23 B r nc Bölüm KLASİK İSLÂMÎ PARADİGMA ve ORYANTALİST PARADİGMA 25 I. ORYANTALİST PARADİGMA ve KURUCU

Detaylı

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ İlahiyat Fakültesi, Manisa İl Müftülüğü ve İlim Yayma Cemiyeti Manisa Şubesi işbirliği ile düzenlenen; Manisa Valisi Erdoğan Bektaş, Rektörümüz Prof. Dr. A. Kemal Çelebi, Rektör

Detaylı

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları KURTALAN İLÇESİ Siirt deki Kültür Varlıkları 163 3.5. KURTALAN İLÇESİ 3.5.1. ERZEN ŞEHRİ VE KALESİ Son yapılan araştırmalara kadar tam olarak yeri tespit edilemeyen Erzen şehri, Siirt İli Kurtalan İlçesi

Detaylı

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı/Number 54, Haziran/June 2015,

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı/Number 54, Haziran/June 2015, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences Sayı/Number 54, Haziran/June 2015, 261-272 II. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİNDE NUREDDİN MAHMUD VE SELAHADDİN EYYÛBÎ İLE

Detaylı

Arş. Gör. Togay Seçkin BİRBUDAK

Arş. Gör. Togay Seçkin BİRBUDAK Arş. Gör. Togay Seçkin BİRBUDAK ÖZGEÇMİŞ 10 Ocak 1983 tarihinde Ankara da doğdu. İlköğrenimini Ankara Aydınlıkevler İlkokulu Okulu ve Bilecik İnhisar İlkokulu nda tamamladı. Daha sonra Bilecik Bozüyük

Detaylı

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF.

İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM DERS ADI ÖĞRETİM ELEMANI BÖLÜM SINIF ÖĞRETİM GRUP FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT HADİS TENKİDİ PROF. İLAHİYAT 3. SINIF - 1. ÖĞRETİM FARSÇA I DOÇ. DR. DOĞAN KAPLAN İLAHİYAT 3 1 1 HADİS TENKİDİ PROF. DR. ADİL YAVUZ İLAHİYAT 3 1 1 KUR'AN TARİHİ (KIRAAT) YRD. DOÇ. DR. ALİ ÇİFTCİ İLAHİYAT 3 1 1 DİNLER TARİHİNDE

Detaylı

Eyyûbî Ailesinin İlk Dönem Tarihleri a

Eyyûbî Ailesinin İlk Dönem Tarihleri a Iğdır Üniversitesi / Iğdır University İlahiyat / Journal of Divinity Faculty Sayı / No: 7, Nisan / April 2016: 37-60 Eyyûbî Ailesinin İlk Dönem Tarihleri a ABDULHALİM OFLAZ b Öz: Eyyûbî ailesinin tarih

Detaylı

ŞANLIURFA ULUSLARARASI XI. KUTLU DOĞUM SEMPOZYUMU

ŞANLIURFA ULUSLARARASI XI. KUTLU DOĞUM SEMPOZYUMU ŞANLIURFA ULUSLARARASI XI. KUTLU DOĞUM SEMPOZYUMU SEMPOZYUM BAŞKANLIĞI Prof. Dr. Murat AKGÜNDÜZ (Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı) İhsan AÇIK (Şanlıurfa İl Müftüsü) SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU

Detaylı

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I

Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I Tezkire-i Şeyh Safî (İnceleme-Metin-Dizin) Cilt I Yazar Feyza Tokat ISBN: Takım Numarası: 978-605-9247-50-4 (Tk) Cilt I: 978-605-9247-51-1 (1.c) 1. Baskı Nisan, 2017 / Ankara 100 Adet Yayınları Yayın No:

Detaylı

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 11 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 14 Sayı 1 Ocak-Haziran 2014 T. C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ 2014 (14/1) Ocak-Haziran

Detaylı

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI Güncelleme: İslâm Araştırmaları Dergisi nin son sayısında görüleceği üzere, dipnot gösterimlerinde belirli bir neşir hakkında okuyucunun

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KARADENİZ ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ Karadeniz Teknik Üniversitesi Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlanacak olan Doğu Karadeniz Kültür Araştırmaları Serisi isimli

Detaylı

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

FOSSATİ'NİN AYASOFYA ALBÜMÜ FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ Ayasofya, her dönem şehrin kilit dini merkezi haline gelmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa ettirdiği en büyük kilisedir. Aynı zamanda dönemin imparatorlarının

Detaylı

Fatih Mehmet SANCAKTAR. II. Meşrutiyetten Cumhuriyete Milli Egemenlik Düşüncesinin Gelişimi: Hüseyin Cahit (Yalçın) Örneği (1908-1924)

Fatih Mehmet SANCAKTAR. II. Meşrutiyetten Cumhuriyete Milli Egemenlik Düşüncesinin Gelişimi: Hüseyin Cahit (Yalçın) Örneği (1908-1924) KİŞİSEL BİLGİLER Ad ve Soyadı Unvanı Adres e-posta Doğum Medeni Durumu MESLEKÎ DENEYİMİ Arş. Gör. 06.1.199 Yrd. Doç. Dr..06.006 Yrd. Doç. Dr. 18.11.010 EĞİTİM-ÖĞRETİM DURUMU Lisans 199 Yüksek Lisans 1996

Detaylı

ŞANLIURFA YI GEZELİM

ŞANLIURFA YI GEZELİM ŞANLIURFA YI GEZELİM 3. Gün: URFA NIN KALBİNDEN GÜNEŞİN BATIŞINA GEZİ TÜRKİYE NİN GURURU ATATÜRK BARAJI Türkiye de ki elektrik üretimini artırmak ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ndeki 9 ili kapsayan tarım

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Yasemin ERTEK MORKOÇ Unvanı Görev Yeri Daha Önce Bulunduğu Görevler Anabilim Dalı Yabancı Dili Akademik Aşamaları Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk

Detaylı

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 1994. Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 1994. Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı ve Soyadı :Muammer BAYRAKTUTAR 2. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 3. Görevi : Öğretim Üyesi/Dekan Yrd. 4. Görev Yeri : Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 5. İletişim : muammerbayraktutar@hotmail.com

Detaylı

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER SOSYAL BİLGİLER KONU:ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ (Büyük)Asya Hun Devleti (Köktürk) Göktürk Devleti 2.Göktürk (Kutluk) Devleti Uygur Devleti Hunlar önceleri

Detaylı

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci; Image not found http://bologna.konya.edu.tr/panel/images/pdflogo.png Ders Adı : ŞEHİR VE MEDENİYET Ders No : 005003000 Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 5 Ders Bilgileri Ders Türü Öğretim Dili Öğretim

Detaylı

1. Yıldız, Musa ve diğ., Arapça Tekâmül Kursu Ders Kitabı, Kara Kuvvetleri Lisan Okulu, İstanbul 2000.

1. Yıldız, Musa ve diğ., Arapça Tekâmül Kursu Ders Kitabı, Kara Kuvvetleri Lisan Okulu, İstanbul 2000. KİTAPLARI: 1. Yıldız, Musa ve diğ., Arapça Tekâmül Kursu Ders Kitabı, Kara Kuvvetleri Lisan Okulu, İstanbul 2000. 2. İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Çeviri Kılavuzu, Bizim Büro Basımevi, Ankara 2000.

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII JULY 2011 NUMBER: 80 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ANONİM HALK EDEBİYATI VE ÂŞIK EDEBİYATINDA SÖZLÜ TARİH Esra ÖZKAYA YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA

Detaylı

AKDENİZ DE COĞRAFYA, TEKNOLOJİ VE SAVAŞ:

AKDENİZ DE COĞRAFYA, TEKNOLOJİ VE SAVAŞ: sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 12 / 2005, s. 227-233 kitap tanıtımı AKDENİZ DE COĞRAFYA, TEKNOLOJİ VE SAVAŞ: Araplar, Bizanslılar, Batılılar ve Türkler John H. Pryor (trc. Füsun Tayanç

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ i YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ ÖZKER YAŞIN NIN 1969-1972 YILLARI ARASINDAKİ SAVAŞ GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZILARI BEYTULLAH TOPALOĞLU 20082978 LEFKOŞA,

Detaylı

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. Adı Soyadı Ünvan Doğum Yeri Bölüm E-posta : Bülent AKOT Doç. Dr. Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı. bulentakot@hotmail.com EĞİTİM BİLGİLERİ Derece Bölüm Program Üniversite

Detaylı

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora ÖZ GEÇMİŞ A. KİŞİSEL BİLGİLER: Adı Soyadı : Hamza KOÇ Doğum Tarihi : 19.09.1983 Doğum Yeri : Akçaabat-TRABZON Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Detaylı

İlcan Bihter BARLAS. Tarih Okulu Sonbahar 2009 Sayı V,

İlcan Bihter BARLAS. Tarih Okulu Sonbahar 2009 Sayı V, Tarih Okulu Sonbahar 2009 Sayı V, 213-217. Yusuf Ayönü, Katalanların Anadolu Ve Trakya daki Faaliyetleri (1302-1311), 130 sayfa, Ege Üniversitesi Basımevi, Ege Üniversitesi Yayınları Edebiyat Fakültesi

Detaylı

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN Konular *Abbasiler *Me mun döneminden Mu temid dönemine kadar Mu temid Döneminden İtibaren Kaynaklar: *Hakkı Dursun Yıldız, Şerare Yetkin, Abbasiler, DİA, I, 1-56. * Philip

Detaylı