Sağlıkta dünyanın Ö dikkatini çektik

Transkript

1 28 EKİM 2014 SALI 4.BÖLÜM 13 YIL GERİDE KALDI SAĞLIK HİZMETLERİ - YATIRIMLAR - TURİZM - EĞİTİM Buca Tıp ve Tınaztepe kuruluşlarını kutladı Sağlıkta dünyanın Ö dikkatini çektik zel Tınaztepe Hastanesi ve Buca Tıp Merkezi geçtiğimiz hafta kuruluş yıl dönümünü kutladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Tesisleri nde düzenlenen geceye Tınaztepe Hastanesi ve Buca Tıp Merkezi nden 450 ye yakın personel katıldı. Özel Tınaztepe Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdürü Dr. Serap Uluırmak sağlık sektöründe geçirdikleri 13 yılı değerlendirdi. SAYFA 15 TE İZMİR İN POTANSİYELİ VAR Türkiye son 10 yılda sağlık alanında reform niteliğinde çalışmalara imza attı. Ülkemizin bu başarısı, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası sağlık alanının en etkin kuruluşu tarafından tescillendi. Acil sağlık hizmetleri, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri alanlarında kendine özgü geliştirdiği yönetişim stratejileriyle dünyanın dikkatini çeken Türkiye, artık bu başarısını başka ülkelere aktarıyor hedeflerine doğru ilerlerken Sağlık Bakanlığı da yeni projelerle özellikle de sağlık turizmi alanında başarılar elde etmek istiyor. Sağlık Bakanlığı nın bu konudaki strateji ve planlarını Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu na sorduk. Son yıllarda yıldızı parlayan sağlık turizminin aslında binlerce yıllık geçmişe sahip olduğunu belirten Müezzinoğlu, Bu alanda yapılan bilimsel çalışmalardan biliyoruz. Termal suların iyileştirici etkisinin fark edilmesi ve tropik iklimin, kimi hastalıklara iyi geldiğine olan inanç, tedavi amacıyla bu bölgelere sağlık için seyahatlerin yapılmasını beraberinde getirdi. Kitle iletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesiyle farklı coğrafyaları görme fırsatını yakalayan insanlar artık en büyük hazinleri olan sağlıklarını korumak ya da iyileşmek için seyahat etmeye başladı SAYFA 3 TE Sağlık meslek liseleri önemli bir açığı kapatacak H ükümetin gerek sağlık politikaları gerekse özel sağlık sektörüne verdiği destekten dolayı özel sağlık kuruluşlarının sayısının her geçen gün arttığını belirten Batı Anadolu Sağlık ve Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Özer Gürbüz, Bu artış beraberinde de bir takım sorunları getiriyor. Örneğin yardımcı sağlık personeli ve hemşire ihtiyacı. Gerek devlet sağlık meslek liseleri, gerekse üniversiteler personel yetiştiriyor. Fakat yelpaze geniş olduğu için bu açık kapanmıyordu. Yeni açılan özel sağlık meslek liseleri de artık hemşire ve yardımcı sağlık personeli de yetiştiriyor SAYFA 21 DE Kadın hastalıklarında neden kapalı ameliyat? K apalı ameliyatların son dönemde kadın hastalıkları da dahil bir çok alanda sıklıkla uygulanan tedavi yöntemlerinden biri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ümit İnceboz, bu ameliyatları, tanı ve tedavi amaçlı olmak üzere 2 amaçla gerçekleştirdiklerini söyledi. SAYFA 18 DA Sağlık turizminin başkenti olacağız Ü lke olarak sağlık turizmine daha çok önem verilmesi gerektiğini kaydeden İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Medical Park Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Zafer Beken, İzmir sağlık turizminde daha iyi konuma gelecektir. Bu hepimizin çalışmasıyla olacak SAYFA 17 DE YENİ DOĞAN SAĞLIĞI Bebek dostu yoğun bakım üniteleri Ö Ekol KBB de hedef üniversite kurmak Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz sağlık alanındaki gelişmeleri değerlendirerek, Üniversite çalışmalarımızı kısa sürede sonuçlandıracağız dedi İ zmir de sağlık alanındaki önemli isimlerden biri olan Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz ile sağlık sektöründeki 15 yıllık serüveni, Ekol Hastaneleri, sağlık politikaları ve Ekol Grubu nun gelecekteki hedefleri hakkında konuştuk. SAYFA 6 DA 2 BÖLÜM - EKO 1 CMYK zel Karataş Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik, hamilelerin doğum için 3. basamak yeni doğan yoğun bakım ünitesine sahip hastaneleri tercih etmelerinin bebek sağlıkları için önemli olduğunu belirterek yeni doğan yoğun bakım üniteleri hakkında bilgiler verdi. SAYFA 15 TE ESTETİK CERRAHİ Meme estetiğinde kişinin isteği önemli M eme yapısı ve şeklinin kadın vücuduna etki eden önemli bir bölge olduğunu dile getiren Ekol Hastanesi Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Fatih Uygur, Bu sebeple meme küçüklüğü ya da büyüklüğünden şikayeti olanlar, estetik cerrahiye başvuruyor SAYFA 11 DE

2 2 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ EGE ÖZEL HASTANELER BİRLİĞİ BAŞKANI MAHMUT KAŞKALOĞLU SAĞLIKTA 2023 PROJEKSİYONUNU ANLATTI Ege nin geleceği sağlık sektöründe KENTİN kalkınmasında sağlık turizmi ve yatırımların önemli rol oynayacağını söyleyen Kaşkaloğlu, modern binalar kurulması, yabancı dil bilen eğitimli personel yetiştirilmesi ve sağlık turizmi konseptine uygun bir kent planlaması yapılması gerektiğini belirtti Türkiye hem sosyal hem de ekonomik olarak büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor yıl özel ilavemizde bizler de sağlık sektörünün şu anki durumu ve gelecek planlarını öğrenmek üzere Ege Özel Hastaneler Birliği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu ile bir röportaj yaptık. Özel Hastaneler Birliği çünkü sağlık anlamında gelişmeleri en yakından takip eden ve teknoloji yatırımlar yapan kesim genelde özel sektör oluyor. Kaşkaloğlu sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Sn. Kaşkaloğlu, Türkiye Cumhuriyeti nin 100 üncü yılı olan 2023 için belirlenmiş hedefler var. Türkiye yi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokmak. Kişi başına milli geliri 25 bin dolara çıkarmak ve 500 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmak gibi. Sizce bu hedeflere ulaşılabilir mi? Şu andan itibaren neler yapılmalı? Türkiye yi, genç nüfusu, stratejik konumu ve taşıdığı potansiyellerle birlikte değerlendirdiğimizde sözü edilen hedeflere ulaşmamamız için hiçbir neden yok. Ancak burada planlama, hedefe ulaşmada anahtar rol üstlenecek. Çünkü hangi sektör olursa olsun doğru planlama her şeyin başı. Bir plan ve proje üretilirken günü kurtarmak için değil geleceğe dönük Ege Özel Hastaneler Birliği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Kaşkaloğlu projeksiyonun ortaya konması gerekiyor. Günümüzün ihtiyaçlarını doğru analiz edip en akılcı çözümler bulmalı ve gelecekte yaşanabilecek gelişmeler de göz önünde bulundurularak projeler oluşturmalı. DOKTOR KALİTESİ Ben sağlık sektörünün içinde bir hekim olarak İzmir ve Ege Bölgesi nin geleceğinde sağlık turizminin önemli bir payı olacağını düşünüyorum. Gerek coğrafi konumumuz, gerekse de doktor kalitemiz bu konuda belirleyici etkenler. Sağlık turizmi alanında birden çok parametrenin aynı anda sunulması gerekiyor. Başta sağlık altyapısı, modern binalar kurulmalı ve yabancı dil bilen eğitimli personel yetiştirilmeli. Daha sonra ki aşamada sağlık turizmi konseptine uygun bir kent planlaması yapılmalı. Çünkü İzmir e gelen turist hava alanından, yollara, kaldığı otele, kendisiyle ilgilenen personelden, doktorla olan iletişimine kadar her şeye dikkat ediyor. Eğer bu yatırımlar yapılırsa hem yeni istihdamlar artar hem de önemli ekonomik girdi sağlanır. Sağlık sektörünün geleceğe dair ne gibi değişimler bekliyorsunuz? Gerek hekimliğe başladığım tarihte gerekse Kaşkaloğlu Göz Hastanesi nde her dönemde teknolojiye yatırım yaptık. Hem hekim hatalarını sıfıra indirmek hem de hastanın konforunu artırmak için hiç bir yatırımdan kaçınmıyoruz. Bilimsel gelişmelere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Bizler de yenilikleri sürekli takip ediyoruz. Kendimizi geliştiriyoruz. Sektörün gelişmesi bahsettiğim sağlık politikalarının iyileştirilmesiyle de alakalı. Sadece yatırımla olacak işler değil bunlar. Devletin de desteklerini artırması ve gerekli düzenlemeleri zamanında yapması önem taşıyor. HİZMET SEKTÖRÜ ÖNEM KAZANDI Türkiye 2023 hedeflerine ilerlerken Ege Bölgesi nin buna katkısı nasıl olabilir? İzmir ve Ege, her zaman söylediğimiz gibi gerek coğrafi gerekse de tarihi birçok zenginliğe sahip. Bence İzmir bir sanayi kenti olmaktan çok hizmet sektöründe kendisini geliştirmeli. İklimi ve yetişmiş nitelikli insan yapısıyla Ege Bölgesi tüm dünyaya hitap eder bir yapıda. DOĞRU PLANLAMA Eğitim, sağlık, turizm, yeme içme ve eğlence, fuarlar ve kongre turizmi, önemli dini merkezleri barındırması bu konudaki başlıca zenginlikleri. Yalnızca doğru planlama yapılması ve yılın 12 ayına yayılacak şekilde bu sektörleri hareketlendirecek mekanizmaların sağlanması yeterli olacaktır. Tabi bu hedeflere ulaşmak için de bölgede yetkili kurumlar eşgüdüm içinde hareket ederek yol almalıdır. 4 BÖLÜM - EKO 2 CMYK

3 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ 28 EKİM 2014 SALI 3 SAĞLIK Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, acil sağlık hizmetleri, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri alanında geliştirdiği stratejilerle dünyanın dikkatini çektiğini söyledi MÜEZZİNOĞLU, yeni dönemde de özellikle sağlık turizmi alanında başarılarını taçlandırmayı hedeflediklerini anlattı. Müezzinoğlu Yeni Asır a özel açıklamalarında gelecek projeleri anlattı Sağlık turizminde lider olacağız n Sağlık turizminde başarılı olmak için ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz? Bakanlığımızın sağlık turizmini destekleyen ve denetleyen uygulamalarının ülkemizi, dünyada sağlık turizminde lider konuma getireceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bunun için gelişmeleri titizlikle takip edip, sürekli araştırmalar yapıyoruz. Kalite ve uluslararası standartlardan taviz vermeden kendimizi yeniliyoruz. Sağlık turizminin bütün branşlarındaki gelişmelerine entegrasyon sağlayarak, insan kaynağı efektifini en iyi şekilde kullanıyoruz. Sağlık alanında birikimi olan, yabancı dil bilen personellerinizin olması sağlık turizminde büyümenize ivme kazandıracaktır. Bu noktada özellikle üniversitelerimizin sağlık turizmiyle ilgili çalışmalar yapmalarını bekliyor ve ortaya konulan innovasyonlara son derece önem veriyoruz. 10 yılda sağlıkta devrim yaptık Türkiye son 10 yılda sağlık alanında reform niteliğinde çalışmalara imza attı. Ülkemizin bu başarısı, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası sağlık alanın en etkin kuruluşu tarafından tescillendi. Acil sağlık hizmetleri, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmet alanlarında kendine özgü geliştirdiği yönetişim stratejileriyle dünyanın dikkatini çeken Türkiye, artık bu başarısını başka ülkelere aktarıyor. Sağlık Bakanlığı yeni dönemde, sağlık hizmet sunumunda yakaladığı başarıyı sağlık turizmi ile taçlandırmak istiyor. Sağlık Bakanlığı nın bu konudaki strateji ve planlarını Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu na sorduk. n Öncelikle sağlık turizmi kavramında başlayacak olursak, bu alan için nasıl bir tanımlama yapmamız gerekiyor? Son yıllarda yıldızı parlayan sağlık turizminin aslında binlerce yıllık geçmişe sahip olduğunu, bu alanda yapılan bilimsel çalışmalardan biliyoruz. Termal suların iyileştirici etkisinin fark edilmesi ve tropik iklimin, kimi hastalıklara iyi geldiğine olan inanç, tedavi amacıyla bu bölgelere sağlık için seyahatlerin yapılmasını beraberinde getirdi. Kitle iletişim ve ulaşım araçlarının gelişmesiyle farklı coğrafyaları görme fırsatını yakalayan insanlar artık en büyük hazinleri olan sağlıklarını korumak ya da iyileşmek için seyahat etmeye başladı. İnsanların iyileşme umuduyla başka ülkelerde şifa aramaları, bugün Sağlık Turizmi olarak tanımlanan bu girişimin kurumsal bir boyut kazanmasını sağladı. Her geçen gün önem kazanan sağlık turizmi, özellikle sağlık alanda gelişmiş ülkeler için önemli bir ihracat kalemi olmaya başladı. Bu nedenle hastaların tedavilerini kapsayan bu süreç, hızla gelişen bir sektör halini aldı. n Dünya sağlık turizminde Türkiye nin yeri nedir? Pazar ekonomisinin dikkatini çeken sağlık turizmi, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye ye de önemli fırsatlar sunuyor. Sağlık turizminin ekonomimize ve bölgedeki gücümüze kazandırabileceklerini göz önünde bulundurarak etkili politikalar belirlememiz gerekiyor. Ülkemizin coğrafi konumu, iklimi ve kültürünün yanı sıra siyasi ve ekonomik istikrar sonrasında gelişen sağlık hizmetlerinin kaliteli ve uygun fiyatta olması büyük bir avantaj sağlıyor. Sağlık turizminde ülkemizin tabii avantajlarıyla birlikte bakanlığımız bünyesinde sağlık turizmini düzenleyen ve denetleyen bir birimin bulunması, bir başka artı olarak görülmeli. Bu da sağlık turizminin ülkemizde gelişmesine, hizmet almak isteyenlere ve bu sektörde yatırım yapmak isteyenlere ciddi bir güven veriyor. Dünyada bu yapıya sahip ender ülkeler arasında yer aldığımızı özellikle vurgulamak istiyorum. 10. KALKINMA PLANI n Sağlık turizmi hedefleri kapsamında, 10. Kalkınma Planı : Sağlık Turizminin Geliştirilmesi Programı hazırlandı. Bu program hakkında bilgi verir misiniz? Ülkemiz ve sağlık sektörü için bu kadar önemli olan sağlık turizmi, hükümetimizin belirlediği 2023 vizyonunda da önemli bir yer tuttuğunu hatırlatmak istiyorum. Bu kapsamda. daha etkin bir şekilde hedeflere ulaşmak adına çok yönlü ve sonuç odaklı çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Sorunuza gelecek olursaktıbbi tedavinin alınması, termal kaynakların kullanılması, rehabilitasyon hizmetlerinin ve kişilerin kendilerini iyi ve sağlıklı hissetmesini sağlayan hizmetlerin giderek artmasına paralel olarak sağlık turizmi, ülkemizin potansiyeli dikkate alındığında önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu programla, Türkiye nin dünyada yükselen pazar konumunda olduğu medikal turizm, termal sağlık turizmi ve ileri yaş-engelli turizmi alanlarındaki hizmet kalitesinin yükseltilerek rekabet gücünün artırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamdaki SERBEST SAĞLIK BÖLGELERİ n Şehir Hastaneleri ve serbest sağlık bölgelerinin bu sürece önemli bir katkısı olacağı bekleniyor. Evet, doğru bir tespitsağlık alanındaki gelişmelere bir bütün olarak bakıldığında kadim Anadolu topraklarını geçmişte olduğu gibi insanlık için yeniden şifa kaynağı, merkezi haline getireceğiz. Bir başka ifadeyle dünya, şifayı Türkiye de bulacak. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlık görevini yaptığı dönemde birlikte temellerini attığımız Şehir Hastaneleri ile Sağlık Serbest Bölgeleri projesinin tamamlanmasıyla sağlık turizminde lider ülke olma yolunda önemli bir adım daha atmış olacağız. Böylece bölgesinde önemli bir aktör olan Türkiye, sağlık alanındaki başarı zincirine yeni bir halka daha eklemiş olacak. Zaten bu yönde gerekli alt yapı çalışmaları ve tanıtımlarını çok iyi bir şekilde yaptığımızı en başında izah etmiştim. Türkiye, bu yıl Dünya Sağlık Örgütü nün etkinlikleri başta olmak üzere birçok uluslararası sağlık kongresi, çalıştayı ve toplantıya ev sahipliği yaptı. Kalite, markalaşma, destinasyon ve pazarlama gibi sağlık turizmini doğrudan etkileyen bu faktörler, söz konusu organizasyonların bütün aşamalarında kendisini gösterdi. Bunun yanı sıra, alt konularda spesifik çalıştaylar ve panellerin düzenlenmesi uluslararası sağlık alanındaki etkinliğimizi bir kez daha güçlendirdi. hedeflerimiz ise; termal sağlık turizminde 100 bin yatak kapasitesinin oluşturulması, termal sağlık turizminde 1 milyon 500 bin (600 bini tedavi amaçlı) yabancı termal turiste hizmet sunulması, termal sağlık turizminde 3 milyar dolar gelir elde edilmesi, medikal turizmde dünyanın ilk 5 destinasyonu içerisinde olunması, 750 bin medikal yabancı hastanın tedavi edilmesi, medikal turizmde 5-6 milyar dolar gelir elde edilmesi, ileri yaş turizminde 10 bin yatak kapasitesi oluşturulması, ileri yaş turizminde 150 bin yabancı turistin ülkemizi ziyaret etmesi, ileri yaş turizminde 750 milyon dolar gelir elde edilmesidir. NELER KAZANACAĞIZ? n Türkiye nin sağlık turizmi ile elde edeceği diğer artı değerleri neler olabilir? Sağlık turizmi kapsamında Türkiye nin elde edeceği kazınmalar oldukça fazladır. Bunları genel bir tanım yerine başlıklar halinde izah etmenin daha yararlı olacağını düşünüyorum. Jeopolitik Kazançlar: Türkiye nin sağlık turizmi hizmeti verdiği ülkelerdeki jeopolitik yumuşak gücü artacak ve ülkesinde tedavi olamayan insanların tedavileri ücret karşılığında da olsa o kişilerde Ülkemize karşı şükran duygusu oluşturacak ve derdine derman bulamayanlara bir umut ülkesi olacaktır. Ekonomik Katkı: Sağlığını emanet ederek şifa bulan insanlarda ülkenin diğer ürün ve hizmetlerine karşı güven duygusu ile Türk ürün ve hizmetlerini daha yakından tanıyıp satın almaya eğilimleri artacaktır. Böylece sadece tedavi maliyetleri ile değil diğer harcamalar ile bırakılan döviz miktarı artacaktır. Turizme Katkı: Tedavi olmak amacı ile gelen hastalar diğer turizm çeşitliliklerinden de faydalanacak ve sektör canlanacaktır. Kültürel Katkı: Gelen sağlık turistleri ülkemizdeki zengin kültürel potansiyeli tanımış olacak ve kültürel kaynaşma sağlanacaktır. Ayrıca şifa bulduğu ülkeye karşı hasta ve yakınlarında minnet duygusu artacaktır. Ulaşıma Katkı: Oluşan talepler ile birlikte hava yollarımız, hangi ülkeden sağlık turisti geliyorsa o ülkeye uçuşlar konulacak veya sefer sayısı artacaktır. Ülke ve geldiği il içi ulaşıma katkı sağlanacaktır. Markalaşmaya Katkı: Gerek Ülkemizin gerekse İlimizin tüm zenginliklerinin etkin tanıtımı sağlanacak ve Kendi ülkesinde sunulmayan hizmetlerin sunulduğu Ülkemize karşı imrenme duygusuna sahip sağlık turistleri sayesinde markalaşmaya ve tanıtıma ciddi katkı sağlanacaktır. İstihdama Katkı: Sağlık turizmi sayesinde yeni meslekler oluşacak ve çalışacak ara eleman istihdamı artacaktır. 4. BÖLÜM / EKO 03 CMYK

4 4 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Bebek dostu yoğun bakım üniteleri Özel Karataş Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik Dr. Gülcan Çelik, hamilelerin doğum için 3. basamak yeni doğan yoğun bakım ünitesine sahip hastaneleri tercih etmelerinin önemli olduğunu belirtti Özel Karataş Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülcan Çelik, hamile bayanların doğum için 3. Basamak yeni doğan yoğun bakım ünitesine sahip hastaneleri tercih etmelerinin bebek sağlıkları için önemli olduğunu belirterek yeni doğan yoğun bakım üniteleri hakkında bilgiler verdi. Dr. Çelik, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde tedavi olan her bebeği kendi bebekleri gibi gördüklerini belirterek, Onlara kendi yavrumuzmuş gibi müdahale ediyoruz. Sağlıkları bizim için her şeyden önemlidir Sağlık Bakanlığı nın yenidoğan yoğun bakım ünitelerini 1., 2. ve 3. basamak olmak üzere sınıflandırdığını hatırlatan Dr. Çelik, Hastanemizde yenidoğan yoğun bakım ünitemiz son teknolojik tıbbi donanım ile 3. basamak yenidoğan yoğun bakım ünitesi olarak düzenlendi. 2 bebeğe bir hemşire düşecek şekilde eğitimli uzman hemşire ve sağlık personelimiz 24 saat hastalarımıza hizmet vermekte. Bunun yanı sıra 24 saat laboratuvar ve radyoloji hizmeti veriyoruz. Bu ünitede 26. haftalıktan itibaren prematüre doğan bütün bebeklerin takibi yapılabiliyor. Kapasitemiz doğrultusunda kurumumuza gelen her bebeğe hizmet vermeye çalışıyoruz STERİLİZASYON ÖNEMLİ Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde sterilizasyonun büyük önem arz ettiğini belirten Dr. Çelik, Enfeksiyon komitesi tarafından düzenlenmiş enfeksiyon önlem protokolleri ile servisimizi enfeksiyonlardan koruyoruz. Bu konuda personelimiz sürekli hizmet içi eğitim alıyor. Her kuvöz başında el dezenfektanlarımız mevcut. Bir hastadan diğer hastaya geçişlerde eller mutlaka dezenfekte ediliyor. Her bebeğin kendisine ait steteskopu var. Herhangi bir tıbbi cihaz başka bebeğe kullanılmıyor. Enfeksiyonlu bebeklerimiz için izolasyon odamız var. Enfeksiyonu hastamız izolasyon odasına alınarak tedavi ediliyor. Böylece enfeksiyona karşı diğer bebeklerimizi kuruyoruz 21. yüzyılın salgın hastalığı OBEZİTE Dr. Ahmet Refik Sayman günümüzde yıllardır önlenebilir hastalıkların en alt düzeylerinde yer alan obezitenin, artık birinci sırada yer alan önlenebilir ölüm nedeni olarak görülen sigara içmenin yerini aldığını belirterek, Özellikle çocukluk obezitesine ne denli önem verirsek önümüzdeki yıllarda karşılaşacağımız obezite problemlerini o kadar azaltabiliriz Obezite sadece çok kilolu olmak değildir diyen Dr. Sayman, Obezite bilinmektedir ki, kalp damar hastalıkları başta olmak üzere, Tip 2 diyabet, meme, kolon, prostat, rahim, yemek borusu ve böbrek kanserleri gibi kanser türlerini yüzde 25 ile yüzde 35 oranında artırmakta. Ayrıca hipertansiyon, depresyon, cinsel isteksizlik, idrar kaçırma, eklem bozuklukları, uyku apnesi gibi hastalıkların yanı sıra birçok psikolojik ya da ölümcül olabilen sonuçlara neden olmakta Ahmet Refik Sayman Son 10 yılda çocuklarda görülen diyabetin 10 kat artmasının tehlikeli bir durum olduğunu belirten Dr. Sayman, yapılan bir araştırmada çocukların ortalama yüzde 22 sinin aşırı kilolu saptandığını söyledi. ESTETİK SORUN DEĞİL Obezitenin sadece estetik bir sorun olmadığını belirten Dr. Sayman, obezite tedavisinin; yaşam danışmanlığından başlayarak tıbbın birçok dallarını da içeren ve işbirliği ile çözülebilecek ciddi bir hastalık olduğunu söyledi. Dr. Sayman Obezite hormonal bir bozukluk olduğu kadar psikolojik bir bozukluk olabilmektedir. Bunun yanı sıra hareketsizliğe bağlı bazı meslek hastalıkları da kiloya neden olabilmektedir. Hastalar sıkılmadan, bıkmadan doğru ve sağlıklı beslenmeyi öğrenerek yaşamlarını sağlıklı ve kolay hale getirebilirler diye konuştu. 4. BÖLÜM - EKO 04 CMYK

5 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ 28 EKİM 2014 SALI 5 İZMİR İL SAĞLIK MÜDÜRÜ BEDİHA TÜRKYILMAZ TÜRKİYE NİN SAĞLIK ALANINDA GELDİĞİ NOKTAYI ANLATTI Nitelikli oda sayısı artacak SAĞLIK Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğümüzün 2023 hedeflerinde ilk sırada, nitelikli odalara sahip hastaneler var 3tarafı denizlerle çevrili konumu ile tarihten bu yana bir çok uygarlığı topraklarında barındıran Türkiye, sağlık alanında da ilklere evsahipliği yapmış bir ülke... İzmir ise sağlık denilince ilk akla gelen kentlerden biri. İzmir, dünyanın ilk hastanesine de ev sahipliği yapmasıyla ön plana çıkıyor. Bergama da Roma dönemine ait Asklepion İzmir i bu alanda dünyaya tanıtan en önemli yerlerin başında geliyor. İşte İzmir in tarihten gelen bu alandaki öncülüğünü, Türkiye nin 2023 hedefleri kapsamında İzmir deki sağlık yatırımları ve kentin sağlık alanında geleceğine ilişkin İzmir İl Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz ile konuştuk. SAĞLIKTA YOL ALDIK Türkiye ve İzmir sağlık alanında geçmişten bugüne ne gibi bir yol katetti? Öncelikle geçtiğimiz 10 yıl içinde sağlıktaki dönüşümün herkes farkında. Daha da ileriye gidebilmesi konusunda da hemfikiriz. Önceki 10 yılda SGK, Bağ- Kur ve bütün sigorta merkezlerinin tek elde birleştirilmesiyle vatandaşın sağlık hizmetlerine ulaşımında ciddi kolaylık sağlandı. Ama Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğümüzün bundan sonraki 2023 hedeflerinde ilk sırada, nitelikli odalara sahip hastaneler var. İzmir deki hastanelere baktığımızda hepsinin yıllık binalarda ve 4 yataklı, 5 yataklı koğuş sistemiyle hizmet verdiğini görüyoruz. Bu sistemden artık çıkılmalı. Tek kişilik nitelikli odalar olarak tanımladığımız, içinde hem hastanın konforunun sağlandığı, hem de tıbbi hizmetlerinin verildiği yeni hastaneler hedefimiz var. İzmir de şu an 6 bin yatak kapasitemiz var. Ancak özellikle merkez hastanelerinde ciddi kalite kaybına yol açan koğuş sistemi hakim. Alınan sağlık hizmetleri açısından yaşanan sıkıntı olmamakla birlikte hastalarımızın konforunun sağlanamaması söz konusu. Bu konuda bakanlığımız ve Yatırım İşleri Genel Müdürlüğü nün yaptığı bir çalışma var. Son olarak kent genelindeki eksiklerin tespit edilmesi için bir gezi düzenlendi. Hastanelerimizde sağlık kalitesi oldukça yüksek. Örneğin 900 yataklı, yine koğuş sisteminin hakim olduğu Tepecik Hastanemizde hastalarımız 4-5 yataklı odalarda kalmasına rağmen sağlık hizmetinden son derece memnun. Ama biz konforu artırmak adına bu hastanelerin yıkılıp yeni alanlara yapılması ya da yeni binalarn eklenmesi için uğraşıyoruz. Örneğin Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi içinde yanık ünitesini de barındıran bir hastane bu konuda da kent genelinde yaşanan ciddi bir sıkıntı var, hatta son dönemde Ege Üniversitesi nde de bir yanık ünitesi kurulması gündeme geldi. İl genelinde ikinci yanık ünitesinin kurulmasıyla bu eksiklik giderilmiş olacak. Yapımı devam eden Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi nin tamamlanmasıyla birlikte içinde yanık ünitesi bulunan bir hastanemiz daha olacak. 10 yıllık bir projeksiyondan bahsediyoruz. Bu anlamda nitelikli sağlık elemanı sıkıntısı yaşanıyor. Özellikle doktor sıkıntısının giderilmesi için yurtdışından İzmir İl Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz doktor getirilmesi gündemde. Size göre bu sorunlar çözülür mü? Çözülür... Çünkü bakanlığımız ülkemizdeki doktor ihtiyacını göz önünde bulundurarak tıp fakültelerini ve bu fakültelere öğrenci alımını artırdı. Tabi bu bir iki günlük bir süreç değil ama önümüzdeki 4-5 yıl içinde hekim sıkıntısı büyük oranda giderilecek. Keza ebe hemşire kadrolarında da eksiklikler var bu konuda da sayısı gün geçtikçe artan sağlık meslek liselerinin devreye girmesi bekleniyor. İzmir de koruyucu sağlık hizmetleri ne durumda? 2023 vizyonumuzda koruyucu sağlık hizmetleri en başa oturan hedeflerimizden biri. Bu alanda bakanlığın daha aktif olduğu bir sistem planlıyoruz. Zaten aşılamada katettiğimiz önemli bir mesafe var, yüzde lardan yüzde 90 larda artık toplumun önemli bir bölümünün kayıt altına alınarak aşılandığı bir sisteme geçmiş durumdayız. Obezite ile mücadele çalışmaları da yapıyoruz. Vatandaşların sağlıklı beslenme, spor yapma, tütün ve tütün ürünlerinden uzaklaştırılması konusunda yapılan ciddi çalışmalar var. Dünyada koruyucu sağlık hizmetleri çok daha diktatif. Londra da çikolatanın yasaklanması, metroda başlatılan su kampanyası gibi. Türkiye deki durum tam tersi. Örneğin İzmir metrosunda yiyecek içeçek tüketmek yasaklanmış... Ben bunu ilk kez duyuyorum. Türkiye dışında koruyucu sağlık hizmetlerinin çok daha diktatif olduğu konusuna katılıyorum. Ancak bu durum biraz yanlış anlaşılıyor. Örneğin alkolle mücadele konusunda alınan önlemler ciddi tepki aldı. İzmir deki termal kaynaklara yurtdışından turist çekilmesi için yürütülen çalışma var mı? KAMU HASTANELERİNİN VERDİĞİ HİZMETE KEFİLİM Temel sıkıntılardan biri de randevu alma konusunda yaşanıyor.. İnsanlar uzun kuyruklar oluşturuyor sıra alabilmek için. Yığılmaların önlenmesi söz konusu olacak mı? Randevu sürelerinin uzun olması ile ilgili bakanlık hastanelerimizi bir karneye bağladı. Bakanlık diyor ki; A hastanesi sen tomografide ancak 2 güne kadar randevu verebilirsin bunun üstüne çıkarsan hastaneye verilen puanı ve hastanenin sınıfını düşürürüm. Aynı zamanda bu hastane gelirlerinin düşmesine de neden oluyor. Bu düzenleme randevu sıkıntısında nispeten bir düzelmeye neden oldu ama yeni hastanelerimiz devreye girdikçe bu sıkıntı azalacak... Kamu hastanelirimizin şu anda en büyük sıkıntısı fiziki alanlarının yetersizliği. Biz hastanelerimizi tanıtırken hastanemizin fiziki olanakları da şöyle güzel diyemiyoruz. Kampus hastanelerimiz yapıldığında bunu belki rahatlıkla diyeceğiz. Ama ben İzmir de Tepecik, Atatürk Eğitim ve Araştırma, Bozyaka, Behçet Uz hastanelerimizin verdiği hizmete ve hocalarına kesinlikle kefilim. Kendi ihtiyacım olması halinde bir başka hastane aramak istemem. Bakanlığın sağlık turizminin gelişmesi için özel planları var. İzmir in Sağlık Serbest Bölgesi olması ve mesela il özel idarelerinin devriyle hazineye geçen Balçova Termal in alınması gibi bir plan var. Ancak kamu hastaneleri için termal kaynaklı bir planlama malesef yok. İzmir de sağlık turizmi açısından da hastanelerin uluslararası anlamda tanıtımları yapılırken yine fiziki altyapı yetersizliği göze çarpıyor. Mesela bir hastaneyi tanıtırken başarılı tedavilerin yapıldığı birimlerin yanı sıra konforlu tedavi süreci de vaad edilmesi gerekiyor. İl Sağlık Müdürlüğü nün kentte sağlığa erişimde sıkıntı yaşaması muhtemel dezavantajlı kesimlerin tespiti, sağlık hizmetlerini alabilmesi için yaptığı bir çalışma var mı? Var. Biz bu çalışmayı aile hekimliğimiz ve muhtarlıklarımız aracılığı ile yapıyoruz. Artık sağlık personelimiz nerde ne kadar ortopedik özürlü, mental özürlü, ne kadar palyatif hasta var biliyor. 4. BÖLÜM / EKO 05 CMYK

6 6 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Pırıl pırıl ve tertemiz bir hastane benim vazgeçilmez Yeni makine varsa mutlaka İzmir e getiriyorum Dünya sağlık fuarlarını gezerken en çok neyi takip ediyorsunuz? - KBB ve göz alanında yeni ve insanların hayatlarını kolaylaştıran bir makine, alet var mı fuarlarda cevap aradığım soru bu. Varsa bunu mutlaka detaylı araştırıp İzmir e getiriyorum. KBB ve göz ile ilgili dünyada ne varsa İzmir de Ekol Hastanelerinde de var. Yabancı hastalar için ayrı bir departmanımız var Sağlık turizmi alanında hasta potansiyeliniz nedir? - Dünyanın her yerindeki sağlık fuarlarına katılıyoruz. Avrupa, Almanya, Arap ülkeleri ve Rusya gibi ülkelerden birçok yabancı hastamız var. Yabancı hastalar ile ilgili ayrı bir departmanımız Profesyonel bir ekiple çalışıyoruz Yatırım yaparken kararları kimlerle veriyorsunuz? - Biz bir aile şirketiyiz, ortağımız yok. Ama çok geniş ve alanında profesyonel bir ekiple çalışıyoruz. Hem mali hem Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz var. Hastaları havaalanından alıyoruz, ağırladıktan sonra gerekli teşhis ve tedavileri yapılıyor, sağlıklı bir şekilde hastanemizden ve İzmir den ayrılmalarını sağlıyoruz. Hastanemizde tedavi olmuş yabancı hastalarımızla daha sonra da görüşmelerimiz devam ediyor. hukuk yönünden. Bu ekiple toplanıp olayları çok detaylı irdeliyoruz. Ekol Baz Hastaneler Grubu nun başında son kararları eşim Figen Baz la birlikte ekibimizle görüşerek alıyoruz. İzmir de sağlık alanındaki önemli isimlerden biri olan Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz ile sağlık sektöründeki 15 yıllık serüveni, Ekol Hastaneleri, sağlık politikaları ve Ekol Grubu nun gelecekteki hedefleri hakkında konuştuk. Dal Merkezi ile başlayan serüvenin dünyaya hizmet veren bir branş hastanesi ile devam ettiğini söyleyen Op. Dr. Baz, hedeflerinin kısa süre içerisinde hastanelerini de entegre edebilecekleri bir üniversite kurmak olduğunu kaydetti. 150 yataklı Kadın Hastalıkları, Doğum ve Çocuk Hastanesi nin yapımının devam ettiğinin müjdesini veren Op. Dr. Baz 2 yıl içerisinde bu hastanemizi de İzmir ve bölge halkının hizmetine sunmak istiyoruz İşte Ekol KBB Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz ile yaptığımız röportajın ayrıntıları... Neden genel hastane değil de branş hastanesi kuruyorsunuz? Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Mehmet Baz, sağlık alanındaki gelişmeleri değerlendirerek, Üniversite çalışmalarımızı kısa sürede sonuçlandıracağız dedi - 15 yıldır sağlık sektöründeyiz. Sektörde bugüne kadar genel hastanecilik değil, daha farklı çalışma şekli benimsedik ve branş hastaneciliğine yöneldik. Ekol Kulak Burun Boğaz Dal Merkezi olarak başladık. Daha sonra hastaneye dönüştürdük. Branş hastanesi olmak genel hastaneciliğe göre hem bizim açımızdan, hem de hasta açısından bir avantaj. Hasta branş hastanesine geldiği zaman o branşla ilgili her türlü hizmeti en ince ayrıntısına kadar alabiliyor. Avrupa da ve Türkiye de KBB branş hastanesi olarak bu denli kapsamlı bir hastane yok. 6 sı profesör, 2 si doçent 28 uzman hekim kadromuzla ve ileri teknoloji ile donanımlıyız. Hastalarımız KBB ile ilgili ne tür rahatsızlığı varsa tedavisini olup hastanemizden çıkabiliyor. KBB ile ilgili kanser ameliyatlarından, bademcik ameliyatlarına kadar tüm ameliyatları yapabiliyoruz. Hiçbir şekilde biz KBB ile ilgili şu tedaviyi yapamıyoruz diye bir durum söz konusu değil. Teknolojiyi takip etmek için ben dünyadaki tıpla ilgili tüm fuarları geziyorum. Son teknoloji ile üretilen aletlerin hepsini alıyoruz. Branş hastaneciliğinden hem halkımız hem de yatırımcı olarak biz memnun olduğumuz için genel hastane yapmak yerine yine bir branş hastanesine yöneldik, bu sefer de göz hastanesini açtık. Burada da Excimer Lazerden katarakt cerrahisinden retina cerrahisine kadar yapılması gereken ne varsa hepsi yapılıyor. Dünyada gelişmiş hastanelerde kullanılan ileri teknoloji ürünü cihazların hepsini hastanelerimizde kullanıyoruz. Bizim için kadro çok önemli. Kaliteli kadro ve tertemiz pırıl pırıl bir hastane benim takıntımdır. Bu takıntı bende hastalık derecesindedir. Eğer biz KBB branş hastanesiysek burada konuyla ilgili usta hekimleri almak zorundayız. Şu anda KBB hastanemizde 6 sı profesör, 2 si doçent toplam 20 uzman doktor çalışıyor. KBB branşında 20 hekimle çalışan ve 8 tane öğretim üyesinin poliklinik yaptığı böyle bir kadro dünyanın hiçbir yerinde yok. Göz hastanesinde de şu anda 3 ü profesör toplam 8 uzmanımız var. Devletin sağlık politikasını nasıl buluyorsunuz? - Dünyanın hiçbir yerinde devlet sağlığı bu şekilde sübvanse etmiyor. Şu an Türkiye de özel hastanelerde devlet hasta ücretlerinin önemli bir kısmını karşılıyor. Devletten alacaklarımızı da zamanında alabiliyoruz. Böyle bir sistem ne Almanya da var ne İngiltere. Bu sistemin devam edeceğini düşünüyoruz. Hizmeti iyi yapıyorsanız, organizasyonu iyi yapıyorsanız, sağlık sektöründe başarılı olmamanız için hiçbir neden yok. Devletten kadro alma konusunda bazı sıkıntılarımız var. Bunu da yetkililere iletiyoruz. Bu konuların zaman içinde aşılacağını düşünüyoruz. Biz özel hastane işletmecileri olarak sağlık sektöründeki gelişmelerden memnunuz. Vatandaş bundan 10 yıl önce SGK hastanelerinde, devlet hastanelerinde çok mağdur oluyordu. Artık cüzi bir miktar katkı payı ile özel hastanelerde her türlü muayenesini ve ameliyatını olabiliyor. Bu da vatandaş için çok büyük rahatlık. Önceki yıllarda Sağlık Müdürlüğü nden gerekli desteği göremiyorduk. Sağlık Müdürlüğü sanki sadece Devletin Sağlık Müdürlüğü gibi hareket ediyordu. Fakat şimdiki yeni İzmir İl Sağlık Müdürümüz Dr. Bediha Türkyılmaz Hanım Sağlık Müdürlüğü nün sadece devletin değil, aynı zamanda özel sektörün de sağlık müdürlüğü olduğunun bilincinde. Bediha Hanım yasalar çerçevesinde bize yardımcı oluyor. Sağlık Müdürlüğünün şu anda özel sağlık sektörüne bakış açısından ve bize yaptığı katkılardan memnunuz. 150 YATAKLI HASTANE Bundan sonraki hedefleriniz neler? - Şu an yapımı devam eden yeni bir hastanemiz var. Bu da sadece kadın doğum ve çocuk üzerine 150 yataklı bir branş hastanesi olacak. Bizim diğer hastanelerimizin bulunduğu alanda bulunuyor ve bu hastanelerin arası 200 er metre. Fazla uzağa gitmeden hepsini denetleme ve çalıştırma imkanımız var. Hedefimiz kadın doğum branş hastanesini 2 sene içinde bitirmek. Ayrıca Seyrek yolu üzerinde 25 dönüm bir arazi aldık. Bununla ilgili de üniversite çalışmalarımızı kısa sürede sonuçlandıracağız. Meclise sunulmak üzere hazırlanan bir yasa taslağı var. Sadece vakıflar değil şirketlerin de üniversite kurabileceğine dair bir yasa çıkmasını bekliyoruz. Bu yasa ile birlikte mevcut hastanelerimizi de işin içine katacağımız bir üniversite düşünüyoruz. 4 BÖLÜM - EKO 6 CMYK

7 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ 28 EKİM 2014 SALI 7 Böbrek taşı oluşumunu önlemek için en az 1,5 litre su için Özel İzmir Üroloji Dal Merkezi Sorumlu Hekimi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ruşen Aydın, toplumda böbrek taşı rahatsızlığında bir artış gözlendiğini belirterek bu artışın başlıca sebepleri arasında yeteri kadar sıvı alınmaması ve fazla tuz alımı olduğunu söyledi Böbrek taşlarındaki artışın sebeplerinin başında son dönemlerde artan yeni şehirleşme modelinin getirdiği hızlı beslenmenin geldiğini kaydeden Op. Dr. Aydın Hızlı beslenme sonucu, iş yaşamında yeteri kadar sıvı alamama da ortaya çıkıyor. Hazır gıdaların içindeki aşırı tuz oranlarının taşların artışında etken olduğunu söyleyen Aydın, Yeterli su almamak birincil taş oluşum sebebi. Bu nedenle iş yaşamındaki tüm çalışanlara öncelikli önerimiz, çalışma ortamları yakınında mutlaka günlük içebilecekleri miktarda suyu bulundurmaları ve bunu gün içinde tüketmeleridir. Yeteri kadar su almayan hastalarda idrarın içindeki kristaller yoğunlaşıp, birbirine yapışarak taşlara dönüşebiliyorlar. Tuz alımı da bu yoğunluğun artışına etken oluyor. Tuz alınmazsa idrar yoğunluğu azalıyor. Tuz alınırsa artıyor. Tuzla birlikte az su alınırsa bu çok yoğun idrar çıkışına neden oluyor. Böyle kişilerde taş oluşumu daha yüksek oranda görünür. Sağlıkta 14. yılı kutladılar Halkımıza su tüketimini önemsemelerini ve günde en az 1,5 litre su tüketmelerini tavsiye ediyoruz Hazır gıdalardan mümkün olduğu kadar kaçınılması gerektiğini de kaydeden Aydın, beslenme sırasında aşırı tuz alımından da uzak durulması gerektiğini vurguladı. SES DALGALARIYLA Böbrek taşı kırma konusunun birçok kişi tarafından bilinmediğini kaydeden Op. Dr. Ruşen Aydın, Yeni alternatif tedaviler var. Bu alternatif tedavilerden biri perkütan nefrolitotripsi dediğimiz, böbreği küçük bir delik ile delerek lazerle taşları temizleme yöntemidir. Diğer bir yöntem ise ultrosonik titreşimler ile yapılan yöntemlerdir Ses dalgalarıyla taş kırma yöntemininde hastaya cerrahi işlem yapılmadığını tamamen ses dalgalarıyla 20 dakika gibi kısa bir sürede müdahalenin tamamlandığını kaydeden Op. Dr. Aydın, taşın büyüklüğüne göre bazen ikinci veya üçüncü seansların da gere- Özel İzmir Üroloji Dal Merkezi Sorumlu Hekimi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ruşen Aydın kebildiğini söyledi. Son dönemde Sağlık Bakanlığı nın, Sosyal Güvenlik Kurumu nun, sağlık uygulama talimatıyla getirdiği bazı yönetmeliklerin, hekimleri daha çok para kazanabilecekleri tedavi yöntemini öncelikle seçebilme imkanı tanıdığını kaydeden Aydın, Bir tedavi yöntemi hekime çok para kazandırmıyorsa, bu sistem nedeniyle maalesef hekimler hastalarına daha az zarar görebilecekleri tedavi yöntemlerinden bahsetmiyorlar. Her böbrek taşı için öncelikle bunun ameliyatsız yöntemi var mı? Ameliyat edilmeden bu hasta bu taşlardan kurtulabilir mi? Bunun incelenmesi ve hastaya önerilmesi gerekir. Maalesef bize müracaat eden hastaların büyük bir kısmı hekimleri tarafından bu konuda hiç bilgilendirilmediklerini söylüyorlar HASTAYA BIRAKIN Aslında üroloji hekimlerinin öncelikle hastalarına bütün tedavi yöntemlerini tüm ayrıntılarıyla anlatmaları gerektiğine inandıklarını belirten Op. Dr. Aydın, Yöntem seçimini de önerileriyle birlikte hastaya bırakmalarında fayda var. Mutlaka hekimin önerisi olacaktır. Fakat hekimler hastalarının diğer tedavi yöntemleri konusunda da bilgilendirmeleri gerekir diye konuştu. Bugün kamu hastanelerinde uygulanan performans uygulamaları nedeniyle hastaya bilgilendirmenin tam olarak yapılamadığını belirten Aydın, Bu nedenle hastaların ameliyat kararı verilmeden önce kendilerinin hastalıklarıyla ilgili araştırma yapmalarını öneriyoruz. Tüm böbrek ve idrar yolu taşlarının 1,5 cm altında olanlarının yüzde 80 ini ameliyatsız yöntemlerle tedavi olabiliyor. Bu gerçek varken hastaların gereksiz ameliyat olmalarının hem sağlıkları, hem de hükümet bütçeleri açısından, işgücü açısından büyük kayıplara yol açtığı bir gerçek. Sağlık uygulama talimatıyla yıllardır ameliyatsız tedavi yöntemlerinde artış yapılmaması genelde bu sonuçları doğurmuştur. Maliyetlerimizde son dönemlerde büyük artışlara rağmen SGK 10 yıla yakın süredir ciddi bir şekilde bu kalemde artış yapmadı ve bu bir şekilde hekim davranışlarına yansıyor ifadelerini kullandı. Buca Tıp Merkezi ve Özel Tınaztepe Hastanesi çalışanları sağlıkta 14. yılı kutladılar. Buca Tıp Merkezi ve Özel Tınaztepe Hastanesi 14. kuruluş yılını düzenlenen gece ile kutladı. Sağlık sektöründe geçirdikleri 13 yılda önemli bir mesafe kaydettiklerini dile getiren Özel Tınaztepe Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdürü Dr. Serap Uluırmak, Önce sağlık sloganıyla büyümeye devam edeceğiz diye konuştu Özel Tınaztepe Hastanesi ve Buca Tıp Merkezi kuruluş yıldönümünü kutladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Tesisleri nde düzenlenen geceye Tınaztepe Hastanesi ve Buca Tıp Merkezi nden 450 ye yakın personel katıldı. Gecede sağlık sektöründe geçirdikleri 13 yılı değerlendiren Özel Tınaztepe Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdürü Dr. Serap Uluırmak, Sağlık sektörüne 2001 yılında Buca Tıp Merkezi ile girdik. 10 hekimle başladığımız bu yolculuğa şu an 80 in üzerinde hekimle devam ediyoruz. Hedefimiz, yarattığımız güven duygusunu kaybetmeden, hasta memnuniyetini daha da artırmak ve daha özellikli işlemler yapabilmek. Bundan sonraki süreçte tüm yatırımlarımız ve çalışmalarımız bu yönde olacak. Buca Tıp Merkezi ve Tınaztepe Hastanesi olarak ben tüm personelimize teşekkürlerimi iletiyorum diye konuştu. EKİP RUHU YARATMAK ŞART Önce sağlık sloganıyla yola çıktıklarını ve önümüzdeki süreçte de öncelikli misyonun sağlık olacağına vurgu yapan Dr. Uluırmak, kurumun yavaş ve emin adımlarla büyümesinin daha kalıcı olmasında etkili olduğunun altını çizdi. Eğer ekip değilseniz ve aidiyetlik duygusunu geliştiremediyseniz bir süre sonra yarı yolda kalırsınız. Bizim en büyük misyonumuzdan bir tanesi, personelimizle birlikte yol almak, ekip ruhu yaratmak ve onların aidiyetlik hissiyle beraber büyümek diyen Uluırmak, bu nedenle personelin motivasyonunu yükseltecek sosyal etkinliklere büyük önem verdiklerini ve bu hissi yaratacak organizasyonlar düzenlemeye çalıştıklarını kaydetti. Uluırmak, Hayatımızın büyük bölümü iş yaşamıyla geçiyor, bu nedenle her iki kurumda da huzurlu bir çalışma ortamı yaratmaya öncelik veriyoruz. Hızlı büyüyen kurumlar kalıcı olmuyor. Biz emin ellerde kalıcı olarak büyümek ve ilerlemek istiyoruz diye konuştu. Özel Tınaztepe Hastanesi ve Buca Tıp Merkezi nde emeği geçen herkese teşekkürlerini ileten Özel Tınaztepe Hastanesi Genel Koordinatörü Dr. Mehmet Bektur da kurumda 5 ve 10 yılını dolduranlara altın ve plaket ödülü takdim etti. Ödül töreninin ardından kuruluş yıldönümü pastası kesildi. Gece boyunca Buca Tıp Merkezi ve Tınaztepe Hastanesi personeli Blue Note Orkestrası eşliğinde doyasıya eğlendi. 4. BÖLÜM / EKO 07 CMYK

8 8 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Varis tedavisinde lazer kullanımı Dokuz Eylül Üniversitesi Kalp Damar Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özalp Karabay, sürekli ayakta durarak veya masa başında oturarak çalışan meslek gruplarının özellikle bayanlarda daha yüksek oranda olmak üzere varis açısından risk Prof. Dr. Özalp grubunda yer Karabay aldığını söyledi Ayaklardaki toplardamarlarda kirli kanın birikmesiyle oluşan varisin kişilerde ayak yaraları, ağrı, hareket kısıtlılığına yol açtığını belirten Prof. Dr Karabay, kişilerin varisten basit önlemlerle korunabileceğini ve gerekli durumlarda da başarıyla operasyonlarının yapıldığını söyledi. VARİS NASIL OLUŞUR? Ayaklarda yer alan toplardamarlar tarafından kalbe pompalanamayan kirli kanın kapaklardaki bozulma nedeniyle toplardamarlar içerisinde birikmesi ve bunun sonucunda toplardamarların genişlemesinin varise yol açtığını kaydeden Prof. Dr. Özalp Karabay, Kan birikmesi nedeniyle toplardamarlarda yüksek tansiyon oluşmaktadır. Bu hastalık kişide ciddi ayak ağrıları, şişliklere yol açarken, bir müddet sonra da kılcal damarlardan başlayarak ciddi varislere kadar giden tablo karşımıza çıkmaktadır. Toplardamarlardaki tansiyonu düşürmenin en kolayı hareketli olmak, yürüyüş yapmak, bisiklete binmektir Varis hastalığının kadınlarda daha çok görüldüğünü belirten Karabay, varisin yaşla birlikte sıklığının artığını kaydetti. BAZI MESLEKLER RİSKLİ Varisin büro çalışanlarında ya da uzun süre ayakta çalışanlarda görüldüğünü belirten Prof. Dr. Özalp Karabay şunları söyledi: Baldır kasları pompa görevi görerek kirli kanı kalbe göndermektedir. Oturan ve ayakta sabit duran kişilerde bu pompa sağlıklı çalışmadığı için kirli kan toplardamarlarda birikerek damarlarda varis gelişimini kolaylaştırır. Variste genetik yatkınlık da çok önemlidir. Anne ve babada varis varsa çocuklarında da yüzde 90 varis bulunmaktadır. Hamilelikte ve doğum sayısıyla paralel olarak da varis sıklığı artmaktadır. Büfe çalışanı, berber, tezgahtar, hemşire, ofis çalışanı, öğretmen gibi uzun süreli ayakta ya da hareket kısıtlılığı yapacak şekilde oturarak çalışan meslek grupları da varis açısından riskli grupta yer almaktadırlar. Kılcal varislerin görünümü Kılcal varislere lazer uygulaması YÜZDE 90 I TEDAVİ EDİLMİYOR Tüm dünyadaki nüfusun yüzde 50 ve 70 ni ilgilendiren değişik derecelerde varis hastalığının gereken önemi görmediğini, çoğu hastanın gerekli tedaviyi almadığını söyleyen Karabay, yurt dışında yapılan bir çalışma, varis hastalığı olan olguların yüzde 93 lük gibi büyük kısmının hiçbir tedavi görmediğini ortaya koyduğunu söyledi. Prof. Dr. Karabay, Bizde ise bu durumun daha yukarılarda olduğunu ve ciddi bir sağlık sorunu oluşturduğunu düşünmekteyiz. Bunun en önemli nedenlerden birisi hastalığın iyi tanımlanamaması, çok yavaş ilerleyerek yıllar içerisinde bulgu vermesi, bu arada diğer branşlarda tedavi arayışına girilmesi ve zaman kaybedilmesidir. Varis başlangıcında hemen kalp damar cerrahlarına başvurulması gerekmektedir. Böylece hastanın hem yaşam kalitesini yükseltmek, hem de varislerin gelişmesini azaltmak mümkün olmaktadır. İleri evre varislerde akciğere pıhtı atma riski de bulunduğundan tedavisinde gecikilmemesi gerekmektedir şeklinde konuştu. TEDAVİ YÖNTEMLERİ Varisin tanısında bu konuda uzmanlığı olan kalp ve damar cerrahının yapacağı fiziki muayenenin yanı sıra dopler ile incelemenin bütün bulguları verebildiğini ifade eden Karabay şunları söyledi: Tedavide öncelikle yaşam tarzımızı değiştirmeliyiz. Daha çok sportif faaliyetlerde bulunmalıyız. Hareketsiz kalmamalıyız. Topuklu ve dar giysilerden kaçınmalıyız. Sıcağın yan etkilerinden korunmak için soğuk duş, denize girme faaliyetlerde bulunmalıyız. Uzun süreli ayakta çalışan ve ofis çalışanlarının kompresyon çorabı kullanması faydalı olup bu kişilerdeki varis gelişimi aşağıya indirmekte, şikayetlerinin bir çoğunun da ortadan kaldırabilmektedir. Varis hastalıklarında gerekli durumlarda cerrahiden kaçınılmamalıdır. Son yıllarda bu konuda büyük gelişmeler vardır. Klasik cerrahi tedavi yöntemi artık eskisi kadar sık uygulanmamaktadır. Onun yerine lazer ve radyofrekans dediğimiz daha modern girişimler tedavide yerine almış bulunmaktadır. Lazer ve radyo frenkansta herhangi bir kesi yapılmadan bir katater yardımı ile varislerin oluştuğu damar enerji kullanılarak yok edilmektedir. Ve hasta aynı gün evine taburcu edilmekte kısa süre içerisinde işine dönebilmektedir. Küçük kılcal damarların tedavisinde köpük tedavisi ve dışırıdan lazer ve radyo frekans tedavisi de çok iyi sonuçlar vermektedir. DAMAR İÇİ LAZER TEDAVİSİ Prof. Dr. Özalp Karabay EVLT lazer tedavi yöntemini ise şöyle anlattı: Varise neden olan toplardamarın, iz bırakmadan ve ameliyatsız lazer ışınları kullanarak içten yakılması yöntemidir. Bu teknik ile varise ve ağrıya neden olan bozulmuş ve hasarlı damar ameliyata gerek kalmadan lazer ile içten yakılarak tam bir iyileşme sağlanır. Hastalığın yüzeysel damarlarda oluşturduğu etki kaybolur. Varisler büyük oranda kendiliğinden geçer. Çok geç kalınan vakalarda ise tamamlayıcı olarak Ultrasonografi rehberliğinde Köpük Skleroterapi ve dışarıdan lazer işlemi uygulanabilir. Prof. Dr. Karabay, özellikle kadınlarda kötü görünümü nedeniyle rahatsızlık yaratan kılcal varislere yönelik cilt üzerinden uygulanan lazerden iyi sonuçlar alındığını da belirtti. Lazer ablasyon teknolojisinin getirdiği imkanların deneyimli ellerde varis tedavisinde devrim niteliğinde bir değişiklik yaptığını kaydeden Karabay, doktorların ve hastaların bu yeni tekniğe büyük rağbet gösterdiğini söyledi. Varis hastalığının asıl sebebinin damarlarda oluşan yapısal bozukluğa bağlı olarak toplardamarlarda genişleme ve kapaklardan geri kaçışın olmasıdır diyen Prof. Dr. Özalp Karabay, Doppler incelemede varise neden olabilecek tüm kaçış noktaları detaylı olarak tespit edilir ve tüm hasarlı damarlar tedavi edilir. Bu şekilde hastalığın tekrarlamasının da önüne geçilmiş olur. Varis şikayeti olan olguların hastalığın tüm aşamalarında ihmal etmeden tedavilerinin yapılması gerekmektedir GEREKSİZ VARİS AMELİYATLARI Prof. Dr. Özalp Karabay varis olgularına kompresyon çoraplarının yanı sıra şikayetlere yönelik ilaç tedavisi de verildiğini ve buradaki asıl amacın kişinin damarlarının sağlıklı kalmasını sağlamak olduğunu belirterek Varise neden olan bu damarlar, her iki ayağımızda altın değerinde olup koroner by-pass için ve vücudumuzdaki değişik damar ameliyatlarında gerektiğinde kullanılan damarlardır. Bu damarımızı varisten korumak önemlidir 4. BÖLÜM - EKO 08 CMYK

9 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ 28 EKİM 2014 SALI 9 İlaçla geçirmiyorsa genetik faktörlerin, hastanın daha doktora görünün Özel Ata Sağlık Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ayşegül Tubay sırt ağrısının gece uykudan uyandırması, basit ağrı kesicilere cevap vermemesi, gece terlemesinin olması durumlarında mutlaka ileri tetkik yapılması gerektiğini söyledi Omurganın tüm vücuda destek oluşturduğunu belirten Dr. Tubay, Omurga ayakta dik durmayı, dengeyi, tüm yönlerde hareket etmeyi sağlar. Aynı zamanda hayati bir önemi olan omuriliği korur. Bu fonksiyonları yerine getirmek için omurgayı oluşturan kemikler, kaslar, diskler, sinirler ve eklemler gibi farklı yapıların sağlam olması ve birlikte uyum içinde çalışması gereklidir. Omurga omur denilen kemiklerin üst üste sıralanması ile oluşur. Kemiklere komşu olan diskler, bağlar, eklemler ve kaslar yapıyı tamamlar diye konuştu. Dr. Ayşegül Tubay, yetişkin bir insanda omurganın boyun omurları, sırt omurları, bel omurları ve kuyruk sokumu omurları olmak üzere dört bölümden oluştuğunu kaydetti. Sırt bölgesinin, on iki omur ile arkada faset eklemleri ve spinal sinirlerden, önde disk denen yastıkçılardan oluştuğunu belirten Dr. Tubay, Sırt bölgesinin omurga hareketleri, göğüs kafesinden dolayı, boyun ve bel omurga hareketlerine göre daha azdır. Ancak sırt ağrısından yakınanlar da küçümsenmeyecek kadar fazladır Dr. Ayşegül Tubay EGZERSİZLER ÖNEMLİ Kişiye uygun bir egzersiz reçetesi hazırlanarak omurganın kuvvetlenmesi ve duruşun iyileşmesinin sağlanabileceğini vurgulayan Tubay, Egzersizler sırt, bel ve karın kaslarını kuvvetlendirir. İyileşmeyi kolaylaştırır. Ağrının tekrarlanmasını ve yerleşmesini engeller. Düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek, güneşden faydalanmak ve stresten uzak olmak tedavinin parçasıdır BAZI HASTALIKLAR TETİKLEYİCİ Sırt ağrılarının en sık mekanik ve dejeneratif nedenlerden kaynaklandığını belirten Dr. Tubay, bazı hastalıklarında sırt ağrılarına sebep olduğunu belirterek şunları söyledi: Travmalar, duruş bozuklukları, tekrarlayan hareketler, stres, doğumsal bozukluklar sonrası gelişebilir. Sırt ağrısına neden olan hastalıklar içinde Torasik disk herniasyonu (sırt fıtığı), tüberküloz, ankilozan spondilit (kısıtlılık ve ağrıya sebep olan bir romatizmal hastalık), myofasial ağrı sendromu (kulunç), kireçlenme, osteoporoz (kemik erimesi) ve kemik tümörleri yer alır. Sırt ağrısı başlı başına sırt bölgesinden kaynaklanabileceği gibi başka hastalıklara eşlik eden veya yansıyan ağrı şeklinde de karşımıza çıkabilir diyen Dr. Tubay, Mide ve barsak ülserleri, böbrek iltihapları-taşları, pankreas-safra kesesi hastalıkları, akciğer ve kalp kaynaklı ağrılar sırt bölgesine yayılabilir. Tanı açısından iç organ kaynaklı ağrılar akıldan çıkarılmamalıdır ifadelerini kullandı. Protez Uzmanı Şükrü Mert Yüce önceden kaybettiği dişlerin oluşturduğu boşluklar ve içme sularından kaynaklanan diş renklenmesinde kullanılan lamine tedavisinin kişiye daha güzel bir ağız yapısı ve daha beyaz dişler sağladığını belirtti Daha beyaz gülmek için porselen lamineler Protez Uzmanı Şükrü Mert Yüce, laminelerin dişlerin görünen yüzeylerine, dişlerin üzerinden çok hafif malzeme kaldırılarak yapıştırılan yaprak şeklinde seramik restorasyonlar olduğunu belirterek, Lamine genellikle ön dişlerde, diş renklenmesi, kırık dişler, şekli bozuk dişler, ayrık dişleri rehabilite etmek için kullanılan bir tedavi şeklidir Dişlerin görünen yüzeylerinden yani laminelerin uygulanacağı noktadan 0,3 mm kalınlığında dişin üzerinden malzeme kaldırıldığını belirten Yüce, aynı kalınlıkta porselen yapraklar yapılarak diş yüzeyine yapıştırıldığını söyledi. Protez Uzmanı Şükrü Mert Yüce ZARARI YOK, AVANTAJI ÇOK Lamine yönteminin kişiye hiçbir zararı olmadığını belirten Yüce, Burada avantaj dişin büyük kısmına hiç dokunmadan hastanın gereksinime göre dişin rengini, şeklini ve yanındaki boşlukları rehabilite etmek. Dişin hepsi kesilmediği için büyük bir avantaj sağlıyor. Dolgu ya da kanal tedavisi için herhangi bir problem de teşkil etmiyor. Bu tedaviler dişin arka kısmından yapılabiliyor. Sadece hastanın çok sert yiyecekleri ısırmamaya dikkat etmesi gerekiyor diye konuştu. Lamine tedavileri için özellikle genç bireylerde gelişiminin tamamlanmış olması gerektiğini kaydeden Protez Uzmanı Yüce, Dişlere daha az dokunarak tedavinin yapılması önemli nokta. Laminelerden önce dolgu malzemesi ile bu eksiklik giderilmeye çalışılabilir. Ancak bazen dolgu malzemeleri yetersiz kalabilir. Bu durumda porselen lamineları uygulamakta fayda var Hasta ile hekimimin tedaviden önce beklentiler ve sonuçlar konusunda görüşmesinin tedavi sonuçları açısından faydalı olacağını belirten Yüce, Hasta beklentilerini hekimine iyi anlatmalı. Hekimde bu konuda hastayı yönlendirmeli. Bu konuda mutabık kalındıktan sonra hastanın beklentisine göre hastadan alınan ölçü laboratuvara gönderilir. Burada bir ön çalışma yapılır. Daha sonra bu hastanın ağzına uygulanır ve hasta finalde ne elde edeceğini görür. Hasta tedaviyi beğenirse devam edilir. Bu yüzden dişten malzeme alınmadan sonucun görülmesi hasta açısından çok önemli 4. BÖLÜM / EKO 09 CMYK

10 10 28 EKİM 2014 SALI Soğuk algınlığı grip ile karıştırılmamalıdır EYLÜL-NİSAN ayları arasında özellikle çocuklarda daha sık görülen soğuk algınlığı ve gribin birbiriyle karıştırılmaması gerektiğini söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay, Bu mevsimde görülen solunum yolu hastalıkları üst solunum yolu hastalığı yani halk arasındaki deyimiyle soğuk algınlığıdır diye konuştu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay Eylül-Nisan ayları arasında özellikle çocuklarda daha sık görülen soğuk algınlığı ve grip hakkında bilgiler vererek, grip ve soğuk algınlığının birbiri ile karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Soğuk algınlığının çocuklarda en sık görülen hastalık olduğunu belirten Dr. Bay, Soğuk algınlığına neden olan virüslerin sayısı 200 ün üzerindedir, o nedenle çocuklar yılda ortalama 6-8 defa soğuk algınlığına yakalanabilirler. Bazen bir cins virüsle olan hastalık biterken bir başka virüs çocukta hastalık yapabilir. Bu da ailede de yanlış olarak hastalığın hiç bitmediği şeklinde anlaşılabilir BULAŞMA YOLLARI Çocuklar virüsü anne, baba ve kardeşlerden alabileceği gibi yakın çevreden, eve gelen ziyaretçilerden, anaokulu, kreş, oyun alanları, okul gibi toplu yaşam alanlarından ya da alışveriş merkezlerinden de alabilirler diyen Dr. Yılmaz Bay, Bulaşma genelde hasta kişinin öksürük, hapşırık sonucu tükürüğündeki mikrobu hava yoluyla etrafa saçması ve çocuğunda etrafa saçılan bu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay mikrobu hava yolu ile soluması ya da mikrop bulaşan eşyaları ağzına götürmesi ile oluşur. Bazen de hasta kişilerin bulunduğu ortamdaki havanın solunması ile ya da hasta kişinin mikrobu bulaştırdığı eşyaların kullanılması ile de hastalık bulaşabilir diye konuştu. Hastalık sayısının soğuk algınlığında yılda 6-8 keze kadar artabilirken gripte yılda 1 kez olduğunu kaydeden Dr. Bay, Ateş, soğuk algınlığında hafif olarak görülürken, gripte ise dereceyeye kadar yükselebilir ve 3-4 gün kadar sürebilir. Baş ağrısı, soğuk algınlığında pek görülmez ama gripte yoğun bir baş ağrısı vardır. Kas ve eklem ağrıları soğuk algınlığında görülmez ama gripte çok belirgindir. Günler hatta haftalarca sürebilir. Bitkinlik, soğuk algınlığında yoktur, gripte ise çok belirgindir. Burun akıntısı, soğuk algınlığında daha belirgindir, gripte ise hafiftir. Gözde sulanma, soğuk algınlığında belirgindir, gripte daha hafiftir. Öksürük, her ikisinde de vardır ama gripte daha şiddetlidir. Kulak iltihabı, bronşit, zatürre, sinüzit gibi yan etkiler gripte sıklıkla görülür. Soğuk algınlığında ise nadir olarak görülür. Yatak istirahatı, soğuk algınlığında gerekmez ama gripte mutlaka gereklidir. Soğuk algınlığının virüslerle oluşan bir hastalık olduğunu ve tedavisinde antibiyotiklerin yeri olmadığını söyleyen Bay, Çocuğunuzu iyi besleyin, aldığı sıvı miktarını arttırın ve aşırı yorucu hareketlerini engelleyin. Burnunun açılmasını sağlayın. Odasını sık sık havalandırın ve bulunduğu odadaki havanın nemlenmesini sağlayın. Ateş düşürücü ilaçlar ya da ılık su banyosu ile ateşin düşürülmesini sağlayın. Çocuğunuzu huzursuz eden bir öksürük varsa doktorunuzun önerileri doğrultusunda salgıları yumuşatıcı, balgam söktürücü ilaçlar ya da uykuyu etkileyen aşırı öksürükte kısa süreli öksürük kesici ilaçlar kullanılabilir diye konuştu. SOĞUK ALGINLIĞI Çocuğunuzu soğuk algınlığından korumak için birinci koşulun çocukla ilgilenen herkesin çocuğu ellemeden önce ellerini yıkaması olduğunu kaydeden Dr. Bay, bunun yanı sıra çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesi, mevsim şartlarına uygun giyinmesi, dinlenmesi ve yeterli uyumasının en önemli etkenlerin başında geldiğini kaydetti. Bay, Öksürürken, aksırırken ağzınızı kapatın ve çocuğunuza da bunu öğretin. Ağız, burun temizliğinde kullanılıp atılan kağıt mendilleri tercih edin. Hastayken ağzınızı basit bir tülbentle kapatabileceğiniz gibi eczaneden alabileceğiniz maskeleri de kullanabilirsiniz. Hastayken yiyecek, içecek kaplarını ellemeyin, çocuğunuzun havlusunu kullanmayın. Öksüren, aksıran insanları eve kabul etmeyin, siz arkadaşınıza gidecekseniz evde hasta olan insan var mı soruşturun. Çocuğunuzu ağzından, burnundan, yüzünden öpmeyin, kimseye de öptürmeyin. Çocuğunuzun bulunduğu odada hatta evde kesinlikle sigara içmeyiniz ve hiç kimseye de sigara içtirtmeyiniz DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Burun estetiğinde burnun ana fonksiyonları kaybedilmemeli Yüzün güzel görünmesinde en önemli uyumlu ölçülere sahip, doğal tetiği sonuçları, kişinin yüzüyle rol oynayan burun, görünümlü, estetik operasyon yapılan estetik geçirdiği anlaşılamayan, gözleri ameliyatlarının başında geldiğini belirten Özel Efes Kulak Burun Boğaz Dal Merkezi doktorlarından Op. Dr. Muhittin Dadaş, Vücudumuza yeterli oksijenin gitmesi için burun pasajının yeterli bir açıklığa sahip olması gerekir. Burnun en önemli fonksiyonlarından birisi solunum organı olmasıdır. Burun, ayrıca koku alma duyumuzdur. Bu fonksiyonun yanı sıra ses tonumuzu belirlemede önemli bir role Op. Dr. Muhittin Dadaş ve bakışları ön plana çıkaran burun planlamasının hayata geçirilmesiyle elde edilir diye konuştu. Op. Dr. Dadaş burun estetiği ameliyatlarının kişiye özel olarak yapılması gerektiğini belirterek şunları söyledi: Hastanın yüzünün şekli, büyüklüğü, çene yapısı ve pozisyonu, elmacık kemiklerinin durumu, dudak yapısı, gözlerinin birbiriyle olan uzaklığı ve gözlerin büyüklüğü, kaş yapısı sahiptir. Yani, ses tonu, koku alma, nefes alma ve estetik açıdan önemli bir organdır diye konuştu. Op. Dr. Dadaş, Burun estetiği ameliyatları ile büyük burun küçültülebilir, eğri burun düzleştirilebilir, geniş burun daraltılabilir, uzun burun kısaltılabilir, kısa burun uzatılabilir. Bu ameliyat sırasında nefes alma problemleri de giderilebilir ve pozisyonu, kısaca yüzün bütün ayrıntısı düşünülerek burun yeniden oluşturulur. Yani kişiye özel bir çalışma gerekir. Estetik ve fonksiyonel açıdan önemli ve karmaşık bir organ olan burnun yeniden oluşturulması da en zor estetik operasyondur. Bu yüzden burun estetiği operasyonu tam bir disiplin ve dikkat içinde gerçekleştirilmelidir. Ameliyat öncesi de hazırlıkların da tam olması gerekir. AMAÇ İYİ GÖRÜNTÜ Burun estetiğinin amacının hastanın yüzüyle uyumlu, sağlık açısından fonksiyonları tam, doğal görünümlü, estetik oranlara sahip bir burun yapısının oluşturulmasıdır diyen Op. Dr. Muhittin Dadaş, Hasta beklentilerini çok iyi belirlemeli ve bunu doktoru ile detaylı ve açık bir şekilde konuşmalıdır. Aksi halde ameliyattan sonra beklentileri oluşmadığı için mutsuz olabilir. Şöyle ki aşırı derecede eğri görünen burun için hasta mükemmel bir burun beklentisi içerisinde olabilir. Halbuki birinci amaç hastanın burnunu eskiye göre daha iyi bir hale getirmektir. Bazen hastalar hayran olduğu bir kişiyi içselleştirip onun gibi bir buruna sahip olmak için estetik ameliyat olmak isteyebilir. Bu tür kararla oldukları estetik ameliyatlardan sonra hasta beklentisi karşılanmadığı için mutsuz olabilir ifadelerini kullandı. Burun estetiğinin her yüze özel sonuçlar verdiğini kaydeden Dadaş, Her yüz parmak izi gibidir. O nedenle burun estetiğinden alınacak sonuçlar o yüzle uyumlu olmalıdır. Her burun şekli her yüz ölçüsüyle örtüşmeyebilir ve sonuçlar hasta açısından şikayet konusu olabilir. En başarılı burun es- 2 SAATTE YENİ BİR BURUN Burun estetiği ameliyatının genel anestezi altında gerçekleştiğini ve ortalama 1-3 saatte ameliyatın tamamlandığını belirten Op. Dr. Dadaş, Burun estetiğinde alt yaş sınırı kadınlarda 17, erkeklerde 18 dir. Eğer daha erken yaşlarda ameliyat gerekiyorsa hastanın nefes alma sorununun sağlığını etkilemesi gerekiyor. Ayrıca kaza ve yaralanma durumlarında da burunda oluşan çökmeler, deformasyonlar alt yaş sınırına bakılmaksızın operasyonla düzeltilebilir. Ameliyat sonrası genelde aynı gün taburcu ediliyor. Ameliyat sonrası burnu stabil hale getirmek için bir hafta boyunca splint denilen bir alçı kullanılır. Ameliyattan dolayı burun çevresi ve göz altlarında şişme ve morluk görülebilmektedir. Fakat bu şişme ve morluklar geçicidir. Hasta ameliyattan yaklaşık 1 hafta sonra işine dönebilir. Fakat 1 ay boyunca ağır spor, ağır iş önerilmez diye konuştu. Burun estetiğinde iki farklı teknik uygulandığını belirten Dadaş, genellikle açık ameliyat tercih edildiğini söyledi. NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALI? Bay, Bebeğinizin ilk soğuk algınlığı ise, bebeğiniz 3 aydan küçükse, nezle öksürük olmadan ateş birden başladı ise ve 3 gün geçtiği halde ateş halen 38 C nin üstünde seyrediyorsa, çocuğunuzun uykusunu bölen kuru öksürük 2 günden fazla devam ederse, aşırı kusmalar varsa, nefes alma zorluğu, göğüste inip kalkma varsa ve burun kanatları her nefes alışta açılıp kapanıyorsa, koyu yeşil, kanlı ve mukuslu burun akıntısı 4-5 günden fazla sürerse, kulaklarını tutuyor, acı çeker gibi görünüyor ve her zamankinden farklı çığlık atarak ağlıyorsa, bitkin ve halsiz görünüyor, inliyor, sürekli uyuyor ve hiçbir şey yiyip, içmiyorsa, öksürük 15 günü geçtiği halde hala şiddetle devam ediyorsa, soğuk algınlığı sonucu başka hastalıklar (Kulak iltihabı, Sinüzit Bronşit, Zatürre) gelişmiş olabilir. Mutlaka doktora başvurmalısınız diye konuştu.. 4. BÖLÜM - EKO 10 CMYK

11 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ EKİM 2014 SALI Meme estetiğinde hastanın ne istediğini anlamak önemli Meme yapısı ve şeklinin kadın vücuduna etki eden önemli bir bölge olduğunu dile getiren Ekol Hastanesi Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Fatih Uygur, Bu sebeple meme küçüklüğü ya da büyüklüğünden şikayeti olanlar, meme bozukluğu ve meme sarkmasından şikayeti olanlar, meme asimetrisi yaşayanlar estetik cerrahiye başvurmaktadır dedi Estetik ameliyatlarında hastaların isteklerine ve sıkıntılarına çok önem verdiğini belirten Doç. Dr. Uygur, karşılıklı güven duygusu ile herşeyin planlandığı gibi yürümesini sağlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. En kiritik nokta kişinin ne istediğini anlamaktır diyen Doç. Dr. Uygur şunları söyledi: Yapılacak değişiklik onlara yakışacak mı? Gövdede bütünsel estetiği sağlamadaki etkisi nasıl olmalı? riskli bir durum söz konusu mu? gibi sorulara en başından yanıt aramak gerekmekte. Gövdedeki bütünsel meme estetiğin sağlanmasında meme şeklinin komşu yapılarla, örneğin kol, üst karın ve koltuk altı oranları ile birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Meme şekli ve hacmi ile ilgili kriterler zaman içinde değişse de günümüz de ideal meme şekli memenin üst bölümünde hafif iç bükey, alt bölümünde dış bükey kavis olan şekildir. Meme başı yere paralel durmalıdır. Bu noktadan sonra her şey olumlu ise operasyonla ilgili detaylara birlikte karar vererek süreci başlatırız. Hasta memnuniyeti bizim için en önemli nokta olduğu için teknolojik gelişmeleri de takip ederek hastalara en yararlı olabilecek cihazları kliniğimize entegre etmeye gayret ediyoruz. MEME BÜYÜTME Meme büyütme ameliyatlarının estetik cerrahi açısından en çok yapılan ve doğru uygulanırsa en iyi sonuç alınabilen işlemlerin başında geldiğini belirten Doç. Dr. Fatih Uygur, Meme büyütme 2011 de ABD de liposuction ve karın germe ile beraber en popüler ve en sık yapılan ameliyattır. Silikon protez, şişirilebilir protez kullanılarak meme büyütme yapılabilir. Vücuda en az zarar veren maddelerden biri olduğu yıllardır bilinen silikon, laboratuvarda işlenerek bugün kullandığımız silikon proteze dönüştürülmekte ve güvenle kullanılmaktadır. Uzun süreli yapılan araştırmalarda bu materyalin kullanımının meme kanserini tetikleyici bir etkisinin olmadığı ortaya konulmuştur diye konuştu. UYGUN ADAY Uygur, asimetrik meme ölçüsüne sahip olma, yeterince gelişmemiş küçük memelere sahip olma, meme yapısından ve büyüklüğünden şikayetçi olma, meme kanseri nedeniyle meme dokusunda kayıp olması, meme dokusunun anatomik gelişiminin tamamlandığı 18 yaşında olmanın ameliyat için aranan başlıca özellikler olduğunu da söyledi. Meme büyütme ameliyatları hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Fatih Uygur şunları söyledi: Silikon protez, koltukaltı, meme başı veya meme altından yapılan kesilerle meme dokusu altına (subglandüler), kas altına (submuskuler), kas zarı altına (subfasyal) veya dual-plane denen çoklu yerleşimler şeklinde yerleştirilebilmektedir. Ameliyat, genel anestezi altında, hastane koşullarında yapılır ve 1-2 saat sürer. Memeye bandajlama ve sutyen uygulanır. Ameliyat sonrası ağrı minimaldir. Eriyen dikişler kullanıldıysa alınmasına gerek yoktur. Şişlik, morluk olabilir, 10 günde kaybolur. Dren kullanımı cerrahın tercihidir ve genelde 1-2 günde çıkarılır. Hasta 3-5 günde işine dönebilir. 1-2 ay ağır egzersizlerden uzak durması tavsiye edilir. Omuz sıkışma sendromunda kapalı yöntemle tedavi Omuz rahatsızlıklarının günümüzde artan oranda görülmeye başlayan ve önemli iş gücü kaybına neden olan hastalıklar olduğunu belirten Özel Çankaya Tıp Merkezi doktorlarından Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr.Fatih Suluova, Hastalık genellikle, travma öyküsü olmayan hastalarda, haftalar ve aylar içinde gelişen saç tarama, diş fırçalama gibi gündelik aktivitelerde zorlanma ile başlar. Özellikle 40 yaş üstü hastalarda görülen bu hastalıkta zamanla şikayetler artarak omuzun baş üstü seviyeye kaldırılması sırasında ağrı, gece üzerine yatamama, dirsek ve sırt bölgesine yayılan ağrılara kadar şiddetli ağrılı durumlara neden olur. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde omuz döndürücü kasları tamamen yırtılır ve bunun sonucu olarak omuz hareketleri tamamen kısıtlanır KASLAR YIRTILABİLİR Orta yaş ve üstü hastalarda hastalığın sık nedeninin döndürücü kasın apolet kemiğinin yapısal sorunlardan dolayı olduğunu belirten Op. Dr. Op. Dr. Fatih Suluova Suluova, Apolet kemiğinin yapısının çengel şeklinde kasa doğru büyümesi, kemiğin doğumsal bozuklukları, yine apolet kemiği ile köprücük kemiği arasındaki kireçlenme kasın sıkışmasına neden olmaktadır. Hastanın zorlamaya devam etmesi halinde bu mekanik basının sonucu olarak kas yırtılabilmektedir Risk grubundaki kişilerin mutlaka doktora başvurması gerektiğini kaydeden Suluova, iyi bir fiziki muayene, röntgen ve MR çekilerek hastalığın tanısının konulabileceğini söyledi. Hastalığın tedavisinin, şikayetin süresi, şiddeti, muayene bulguları, hastanın yaşı, röntgen ve MR bulgularına göre değişkenlik gösterdiğini belirten Suluova, Fizik tedavi yöntemleri başarılı sonuç veriyor Ekol Hastanesi Plastik ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Fatih Uygur VÜCUT ÖLÇÜLERİ Meme küçültme ameliyatında büyük olan meme dokusunun kişinin vücut ölçülerine göre yeniden şekillendirildiğini belirten Uygur, Fazla meme dokusu ve üzerindeki deri çıkartılır. Meme küçültme sonrası beden postürü kendiliğinden düzelmeye başlar. Bu durum hastanın boyunu daha uzun gösterir dedi MEME DİKLEŞTİRME Memelerin değişik nedenlerle sarkık hale gelebildiğini kaydeden Uygur, Meme dokusunu yerinde tutan bağlar zamanla gevşeyebilir. Kilo değişikliklerine, emzirmeye ve yer çekimine bağlı olarak meme dokusu ile etrafını saran deri arasında uyumsuzluk olabilir. Sonuçta içi boş görünümlü sarkık meme ortaya çıkar. Meme dikleştirme ameliyatında, sarkık haldeki meme dokusu yeniden şekillendirilir 4. BÖLÜM / EKO 11 CMYK

12 120. YIL 4.bol.12 CMYK

13 120. YIL 4.bol.13 CMYK

14 14 28 EKİM 2014 SALI Zamanı durdurmak DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Anlaşılmazsa başarılıdır mümkün İzmir Gazi Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Salih Çetiner ÖZEL İzmir Gazi Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Salih Çetiner, Rönesans yöntemi ile deri tedavi edilirken gençleşme sağlandığını ve yaşlanmanın geciktiğini belirtti Estetik merakı kadınların doğasında var olan bir olgu. Bu merak ve istek ise her geçen gün yeni bir uygulamayı da beraberinde getiriyor. Özel İzmir Gazi Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Salih Çetiner, günümüzde daha çok tercih edilen bıçaksız/ameliyatsız estetik yöntemlerinin hem daha pratik, hem de pek çok bölgeye aynı anda uygulanabildiğini söyledi. Estetikte gelinen son noktalardan birinin de Renaissance adlı enjeksiyon yöntemi olduğunu belirten Dr. Çetiner, Özel formülasyonlar ile bio-revitalizasyon - yeniden şekillenme - anlamına gelen bu estetik çözüm, hem derimizi tedavi ederek gençleştirme sağlarken, yaşlanmayı engelliyor İHTİYACA UYGUN Bu yöntemin kişinin ihtiyacına göre gençleştiren, yaşlanmayı önleyen veya yeniden forma girmeyi sağlayan farklı ürünler içerdiğini belirten Dr. Çetiner, Ürünlerin formülleri etkinlikleri ve güvenilirlikleri bilinen maddelerden oluşuyor. En önemli özellikleri ise tüm bu maddelerin en uygun özel bir kokteyl şeklinde sunulmaları Dr. Çetiner Raffaello cildi besliyor, nemlendiriyor, güçlendiriyor. Tiziano ise dolgu etkisi gösterirken, lifting etkisi de sağlıyor. Michelangelo, yağ hücrelerinin yıkılmasını sağlayan mükemmel bir kokteyl diye konuştu. PARLAKLIK SAĞLIYOR Dr. Çetiner, yöntem hakkında şunları söyledi: Raffaello yöntemi yaş arasında kullanılarak hidrasyon ve parlaklık sağlıyor. Yüz, boyun, dekolte, eller, ayaklar, göz altı morlukları ve saç köklerinde etkilidir. Erken yaştaki göz altı morluklarında raffaello yöntemi ile oldukça başarılı sonuçlar alınmakta. Tiziano ise, içeriğindeki organik kök hücreler ile cilt üzerinde daha ilk uygulamada gözle görülür bir yenilenme, parlaklık sağlanmakta. Seans aralıkları 1 hafta olan uygulamada 4 seans uyguladıktan sonra 2 aylık aralıklarla 2 seans daha uygulanır. Hızlı ve sinerjik etkisi nedeniyle 3 cm aralıklarla uygulama yapılır. Böylece rönesans uygulamaları maksimum MIIT (Micro İntradermal İnjeksiyon Teknik) ile tamamlanır. Yöntem cilt altına doğal yapıtaşlarını kazandırıp, mimik hareketlerini engellemediği için doğal yüz ifadesine zarar vermez. Michelangelo ise, yağ tabakasının kalın olduğu bölgelerde, forma sokan özel lipotik yani doğal bir yağ yakıcı. Fosfatidilkolin, damar içindeki yağlanmayı gidermek için vücut tarafından üretilen bir madde. Bu madde belirli bir yaştan sonra artık üretilmemeye başlıyor. Bu durumda dışarıdan gerekli görülen bölgelere yağ yakıcı verilerek egzersiz ve diyetle yok edilemeyen selülit ve yağ tortularının giderilmesini sağlar. Saçlar canlanır Raffaello nun içeriğinde bulunan bakırpeptid saç köklerinin uyarılmasında, saçlarda istenen olumlu etkinin yaratılmasında referans bir madde diyen Dr. Çetiner Raffaello ile saçlı deriye yapılan uygulamalarda, saç köklerinin uyarılması sağlanır, saçlar 6-8 uygulamadan sonra canlanır, dökülme durur Estetik operasyonlarda doğallığı yakalamak gerektiğinin altını çizen Estetik Ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fahri Mola, Estetik cerrahlar olarak bizler aslında olması gerektiği şekilde bir düzeltme ve estetik sonuç elde etmeye çalışıyoruz Estetik cerrahi, dışarıdan belli olmadığında başarılıdır diyen Op. Dr. Mola, Yolda yürürken gördüğünüz ve estetikli diye düşündüğünüz işlem başarılı bir işlem değildir. Yaptığımız ameliyatların tamamında, o kişinin diğer vücut yapıları ve estetik üniteleri ile uyumlu, doğal ve belli olmayan, daha doğrusu; aslında olması gerektiği şekilde bir düzeltme ve estetik sonuç elde etmeye çalışıyoruz DOĞAL SONUÇ İSTENİYOR Op. Dr. Mola, estetik ameliyatı olan insanların abartılı, şiş, kocaman, belirgin, bariz, belli olan sonuç isteyen hasta grubunun çok az olduğunu belirterek, Herkes doğal ve anlaşılmayan sonuçlar istiyor. Bizim amacımız da bu zaten diye konuştu. Op. Dr. Mola, Göğüsleri bir erkeğinki gibi düz ve hacimsiz bir genç kızın özgüveni, arkadaşlarıyla ilişkileri ve hayata bakışını düşünürseniz, insanların neden silikon meme protezi ile meme büyütme ameliyatı yaptırmak istediklerini daha iyi anlayabilirsiniz. Böyle bir genç kız için, bizlerin yapması gereken de, iyi cerrahi teknikler ve ürünleri kullanarak, olması gereken boyut ve şekli oluşturmak, böylelikle de plajda güneşlenirken, silikon taktırmış kız algısından uzak, arzu ettiği bikini veya mayosuyla güneşlenebilmenin keyfini çıkarmasını sağlamak. İşte bu yüzden biz doğal olsun benim olsun diyoruz ifadelerinde bulundu. BURUN ÖNEMLİ Burun estetiğinin diğer estetik türlerine göre daha fazla önem arzettiğini kaydeden Op. Dr. Mola, Göğüs estetiği, kalça estetiği gibi operasyonlar gizlenebilir. Fakat burunu gizleyemezsiniz. Biz insanlarla hep yüz yüze görüşüyoruz. Bu yüzden dışarıdan bakıldığında insanın yüzünde ilk burun göründüğü için estetik olduğu anlaşılmamalı. Gördüğünüz bir bayanın güzel olduğunu düşünmelisiniz, burnunun estetik olduğunu düşünmemelisiniz. Eğer estetik olduğunu düşünüyorsanız, başarılı bir estetik olmamış demektir diye konuştu. Estetik Ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fahri Mola KİŞİYE ÖZEL OLMALI Bütün estetik uygulamaların kişinin kendisi için yapıldığını belirten Op. Dr. Fahri Mola, Herkesin kendisine has bir görünüşü, yüz şekli, vücut şekli herkesten ayrıdır. Estetik operasyonlar kişiye özel olmalıdır. Aynı burundan bir tane daha yapamazsınız. Aynı göğüs büyütmeyi bir başkasına yapamazsınız. Her hastaya farklı planlama yapılmalı. Her organın ayrıntıları vardır. Bu ayrıntılar dikkate alınarak bir planlama yapılmalı 4. BÖLÜM - EKO 14 CMYK

15 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ EKİM 2014 SALI En önemli unsur güven duygusu yaratabilmek Özel Tınaztepe Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdürü Dr. Serap Uluırmak, sağlık sektöründe kalıcı ve sağlam adımlarla ilerlemenin güçlü bir ekip işi olduğunu belirtti İzmir de yapılan sağlık yatırımları ardı ardına devam ediyor. Özel Tınaztepe Hastanesi de kaliteli, güvenilir ve bilimsel sağlık hizmeti vermeye devam ediyor. 13 yıl önce Tapdi Buca Tıp Merkezi ile hizmet vermeye başladıklarını ve hastalardan gelen talep sonucunda açılan Özel Tınaztepe Hastanesi ile sağlık hizmeti vermeyi sürdürdüklerini söyleyen Özel Tınaztepe Hastanesi Sağlık Hizmetleri Müdürü Serap Uluırmak, sektörde geçirdikleri 13 yılı anlattı. Sağlıkta sektöründe en önemli unsurun güven olduğunu vurgulayan Dr. Uluırmak, şöyle konuştu: 2001 yılında kurulan Buca Tıp Merkezi bizim göz bebeğimiz. Önce Aile Planlama Derneği işletmesi olarak açıldı, daha sonra 4 hekim arkadaşımız şirket kurarak üzerlerine aldılar ve sonrasında Tınaztepe Hastanesi doğdu. İzmirli hekimlerin Buca da yatırım yapması doğru bir karardı. Kurumun sahiplerinin hekim olması çok önemli bir şey çünkü etik kurallar çerçevesinde hastanın sağlığının paradan daha ön planda düşünülmesi gerekiyor. Şu an hem Buca Tıp Merkezi hem de Özel Tınaztepe Hastanesi aynı ortaklık çerçevesinde çalışıyor. Yönetim Kurulu Başkanımız Dr. Mehmet Bektur ve diğer yöneticileri hekim. Hastalara bakış açımızda her zaman etik kurallar geçerli, Önce sağlık diyoruz. HASTA MEMNUNİYETİ Buca Tıp Merkezi nin 8-10 hekimle başladığını ve gittikçe büyüdüğünü, şu an her iki kurumda 80 in üzerinde hekim olduğunu belirten Dr. Uluırmak, şöyle konuştu: Buca Tıp Merkezi hızlıca markalaştı. İzmir in hatta Ege Bölgesi nin belli bir sağlık sektöründe ismi oldu. En büyük reklamı hastalar yaptı. Bu nedenle hasta memnuniyetine çok fazla önem Serap Uluırmak DÜNYAYA AÇILIYOR Bir başka projeden de bahseden Dr. Uluırmak, sözlerine şu şekilde devam etti: Bunların dışında bir de dünyaya açılma projemiz başladı. Sağlık turizmiyle ilgili çok ciddi görüşmeler yapıldı, bağlantılar kuruldu. Gürcistan, Tifriz, Azerbaycan ve İran da bağlantılarımız var. Hollanda dan, Norveç ten, İsveç ten birçok bölümümüze hastalarımız geliyor. Ayrıca Türkiye deki turistlere hizmet veriyoruz. veriyoruz. Bunun nedeni bence güven duygusu. Buca Tıp Merkezi nde bir aile ortamı olduğunu belirten Dr. Uluırmak, Hastalarımızın hoşuna giden de bu. Yönetim Kurulu Başkanımız Dr. Mehmet Bektur 2005 te Tınaztepe arazisini satın aldı da büyük zorluklarla Tınaztepe Hastanesi açıldı. 4 yılda geldiğimiz nokta ise Tınaztepe Hastanesi nin bir üst basamağa geçme ihtiyacı oldu. Sıradaki hedefimiz bir üniversite hastanesi gibi hizmet vermek Özel Tınaztepe Hastanesi nde tüp bebek, KVC, onkoloji, laparoskopik cerrahi, onkolojik cerrahi gibi birçok tedavinin uygulandığını belirten Dr. Uluırmak, amaçlarının hastaları başka yere göndermeden tük tedavilerini uygulamak olduğunu vurguladı. 7/24 NÖBETTEYİZ Özel Tınaztepe Hastanesi nde her gün 24 saat hemen her branştan nöbetçi bir uzman hekimin bulunduğunu da hatırlatan Dr. Uluırmak, şunları söyledi: Eskiden hasta kalp krizi geçirdiği zaman hastanın nereye sevk edileceğine dair sıkıntılar yaşanırdı. Çünkü sevk ettiğiniz yer hastayı kabul etmezdi. Buna benzer sıkıntılar yaşanmaması adına hastanemizde mutlaka nöbetçi bir kardiyolog, dahiliye uzmanı oluyor ve her nereden gelirse gelsin beklemeden anjiyo olabiliyor. Özellikle kalp krizlerinde bu sistem büyük önem taşıyor. Ve kalp nakli dışında tüm ameliyatların yapıldığı bir hastaneyiz. Bunun yanı sıra yeni doğan yoğun bakım, girişimsel radyoloji gibi özellikli işler yapılıyor. Girişimsel radyoloji İzmir de bir ya da iki yerde var. Acil olaylar genelde gece olur. Gece acil durumlarda gelebilecek ekibiniz olmalı çünkü bu ekip işidir. Anestezi uzmanından ameliyathane personeline kadar 7-24 hazır bir şekilde hizmet vermeye devam ediyoruz. Harun AYGÜN Gelişen dünyada, değişim de hızlı oluyor. Bu değişim teknoloji de oluyor, sanayi de oluyor, insan beyninin ve de elinin değdiği her alanda gelişmeler an ve an oluyor. Sağlık alanında da gelişmeler baş döndürücü. Gelişmiş ülkelerde sağlık hemen hemen her alanda haftanın yedi gün yirmi dört saat kesintisiz sunuluyor. Ülkemizde daha on yıl öncesine kadar özelin ö sü yokken kamu hastanelerinden sıra almak için sabahın beşinde altısında, devlet hastanelerinin sıra kuyruğuna girilirdi. Hele hele sıra fişi almak hastalığın yüzde 50 sini atlatmak demekti, yüzde 50 si de doktora karşıdan gözükmekte. Çünkü doktorun zamanı sadece hastasına karşıdan bakmaya yetiyordu. Hastanın doktora ikinci sorusu, hem doktoru hem de sırada bekleyen hastayı çileden çıkarmaya yeterdi. Değişim ve gelişime ülkemizde yüzde yüz olmasa da sağlıkta gelişmiş ülkeler arasında yerini almasını bildi. Özellikle de devlet hastaneleri hem teknolojide hem teşhis ve tedavide artık yabancı ülkelerin bile tercihi oldu. OTELDE MİYİM? Önce sağlık Özel hastanelerimize gelince ben şahsen günümün yarısı bu hastanelerin içinde geçirdiğim için çıplak gözle gördüğüm manzara şu: Acaba ben hastanede miyim yoksa lüks bir otelde mi? Bu ülkenin insanı olarak geçmişi iyi bilen biri olarak da Artık ben hastalıktan ve hasta olmaktan korkmuyorum. Çünki özel hastanede doktorun hastasının sorununu çözmek için yeterince zamanı var. Hastanelerimizde randevulu bir sistem içinde, doktor asistanları hastalarını bir misafir gibi karşılıyor ve doktorun muayene saatine göre de muayene odasına alınıyor, doktora ne ben ne de gördüğüm hastalar soru sormaktan çekiniyor... Gelişen teknolojiyle birlikte en ağır vakalara bile hastanelerimizde artık çare bulunabiliniyor. Hem hasta hem de hasta yakınları geldikleri hastaneden sağlık hizmetini eksiksiz almış olarak ayrılıyor. Özel hastanelerde ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri başta olmak üzere, tam donanımlı hasta odaları ise birinci sınıf otelden farksız. Bölgemizde bir hayli branş hastaneleri var. Beş yıl önce iki üniversite hastanesi bulunan bölgemizde üniversite hastanesi sayısı ikiye katlandı, sayı her geçen gün de artmaya başladı. Tabi bu gelişmeler yeter mi, yetmez. İnsanoğlunun mayasında var, verilenle yetinmez. Hele hele bu sağlık olunca insanımızı mutlu etmek de zor. Çünkü millet olarak hafızamıza geçmişi sorgulatmayız. Doktor kuyrukları, bir odada sekiz, on hasta, ilaç kuyrukları. Olmadık tetkik ve tedavi uygulmaları, bir doktorun onlarca hastaya yetişmeye çalışması gibi onlarca sorun. Oysa günümüzde gelinen nokta her alanda sağlık, herkese sağlık. Yeter mi, yetmez. Pazartesiden cumaya mesai saatleri içerisinde her türlü sağlık hizmeti alınabiliniyor. Fakat mesai dışı özellikle de hafta sonları hastalık gerçekten zor mu, zor. Oysa özel hastanelerimizde en azından her hastane dönüşümlü olarak en az bir branşta tam kadro uzman ekip bulundursa hem hastalar, hem devlet acilleri çok rahatlar. özellikle haftasonları 112 ye destek olarak mobil sağlık hizmet uygulaması da düşünülebilir. Bizden öneri... Özel Egepol Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Necip Nasır Sağlık, profesyonel olarak ele alınmalı 2009 yılında kurulan Egepol Hastanesi kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği yatırımlarla 5 yılda kapasitesini 5 kat artırdı. 5 yıl önce, 28 yatak kapasitesi ve 8 poliklinik ile yola çıkan Egepol Hastanesi, bugün yatak sayısını 151 e, poliklinik sayısını ise 46 ya yükseltti. Özel Egepol Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Necip Nasır hizmete açmayı planladıkları ek binaları, kısa süre içinde İzmirlilerle buluşturacaklarını kaydetti. ATILIMLAR YAPTIK Nasır, ek binaların devreye girmesiyle 450 olan personel sayısını da 500 e yükselteceklerini dile getirdi. Necip Nasır, yeni yatırımla yenidoğan yoğun bakım yatağı sayısını da 30 dan 48 e yükselterek, Ege ve İç Anadolu nun, bu alandaki en büyük özel hastanelerinden biri konumuna geleceklerini kaydetti. Özellikle kalp damar cerrahisi alanında gerek profesyonel hekim kadrosu, gerekse teknolojik ekipman 29 BRANŞTA HİZMET Egepol Hastanesi nin hizmet verdiği branşlar ise şöyle: kalp ve damar cerrahisi, nükleer tıp, patoloji, acil, anesteziyoloji ve reanimasyon, beyin ve sinir cerrahisi, çocuk sağlığı ve hastalıkları, deri ve zührevi hastalıklar, enfeksiyon hastalıkları, fiziksel tıp ve rehabilitasyon, genel cerrahi, göz hastalıkları, iç hastalıkları, endokrinoloji, gastroentereloji, kadın hastalıkları ve doğum, kardiyoloji, kulak burun boğaz hastalıkları, nöroloji, göğüs hastalıkları, ortopedi ve travmatoloji, plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi, radyoloji, ruh sağlığı ve hastalıkları, biyokimya, üroloji, aile hekimliği, göğüs cerrahisi ve mikrobiyoloji. anlamında ciddi atılımlar yaptıklarını belirten Nasır, Sağlık, profesyonel olarak ele alınması gereken bir konu. Ek binaların devreye girmesiyle ameliyathane sayısını da 3 ten 6 ya çıkaracağız. 4 ay sonra tamamlanacak bu yatırımın ardından hastanemizde 48 yenidoğan yoğun bakım yatağı, 26 dahili yoğun bakım yatağı, 10 kalp damar cerrahisi yoğun bakım yatağı, 1 koroner yoğun bakım yatağıyla birlikte toplamda 75 olan yatak sayısını 151 yatak kapasitesine ulaşmış olacağız diye konuştu. Yeni yatırımla, sadece yatak sayısı ve teknoloji alanında değil, insan kaynağı ve istihdam anlamında da büyüyeceklerini dile getiren Necip Nasır, kalp damar cerrahisi, nükleer tıp, girişimsel radyoloji ve patolojiyi de içeren yeni tıbbi birimlerle, İzmir ve Egelilere sağlık alanında geniş bir alanda hizmet vereceklerini sözlerine ekledi. 4 BÖLÜM - 15 CMYK

16 16 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Disleksi bir öğrenme Dr. Özlem Özcan, Çocuğunuz okuma ve yazmada zorluk bozukluğudur Çocuk ve Genç Psikiyatristi yaşıyorsa disleksi olabilir dedi Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Özlem Özcan Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Özlem Özcan toplumun yüzde 2 ile 10 u arasında ve özellikle ilkokul 1. sınıf düzeyinde yüzde 4-5 oranında görülen bir öğrenme bozukluğu disleksi hakkında bilgiler verdi. Dr. Özcan çocuk gelişiminde farklı olduğu düşünülen herhangi bir durum karşısında uzman bir hekimden yardım alınması konusunda ailelere tavsiyelerde bulundu. OKUMA BECERİSİ DÜŞÜK Disleksinin bir öğrenme bozukluğu çeşidi olduğunu belirten Dr. Özcan, Öğrenme bozuklukları, zihinsel gelişim devam ettiği halde okuma, yazma, imla, aritmetik ve diğer akademik işlevlerde ortaya çıkan problemleri tanımlamaya yönelik bir başlıktır. Öğrenme bozukluklarının zeka geriliği ile ilgisi yoktur Disleksi, çocuğun kronolojik yaşı, zeka düzeyi ve aldığı eğitim düzeyi göz önünde bulundurulduğunda, okuma becerisinin beklenenin altında olması durumudur diyen Özcan, disleksisi olan bireylerde görülen özellikleri sıraladı: Harfleri öğrenmede güçlük, okumayı sökmede gecikme, sözcük veya sözcük parçalarını atlama, sözcüklerin yerine başkalarını uydurma, çarpıtma veya eklemeler, okuma hızının yavaş olması, okunan metinde yeri kaybetme, metne yanlış başlama, uzun duraksamalar, okunan metinde vurgulama ve ifade hataları, sözcük içindeki harflerin ve cümledeki sözcüklerin yer değiştirmesi, b ve d harflerinin karıştırılması, 6 ve 9 rakamlarının karıştırılması, 3 ve E sembollerinin karıştırılması, 12 yerine 21 yazılması vb, rakamların, harflerin yönünün karıştırılması, okuduğunu anlamada güçlük, okuduğu metinden bir anlam ve sonuç çıkaramama, okunan metin ile ilgili bir soru sorulduğunda, okuduğu öykü ile ilgili değil, genel bilgi birikimiyle cevap verme, tersten okuma, okuma sırasında aşırı efor sarf etme ve yorulma, okumaya isteksizlik, direnç ya da okumayı reddetme, haftanın günlerini ardışık sayamama, sabah öğle gibi zaman kavramlarını karıştırma, mevsimleri karıştırma, yön ve yer tarifi bulmada güçlük... KIZ ÇOCUKLARINDA DAHA FAZLA Disleksi her toplumda yüzde 2 ila 10 arasında ve özellikle ilkokul 1. sınıf düzeyinde yüzde 4-5 oranında görüldüğünü belirten Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Özlem Özcan, Disleksi kız çocuklarında daha fazla ortaya çıkmakta. Disleksiye çoğu zaman disgrafi adı verilen yazma bozukluğu ve diskalkuli adı verilen aritmetik bozukluğu da eşlik eder. Dikkat eksikliği-hiperaktivite Bozukluğu (ADHD) olan çocukların birçoğunda disleksi ve diğer öğrenme bozukluklarına sık rastlanır Disleksi tanısı alan bireylerin zeka düzeyi çoğu zaman normal ya da normalin üstünde olabilir diyen Dr. Özcan, Bu nedenle tanı konma yaşı genellikle ilkokul 1. sınıf veya 2. sınıf civarındadır. Ancak ilkokul öncesi dönemde de bazı dikkat çekici özellikler ile anlaşılabilir diye konuştu. Her 5 kişiden biri reflü hastası Özel İgem Gastroenteroloji Dal Merkezi Doktorlarından Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Gazi Yörük reflü hastalığı hakkında bilgiler vererek tedavi yöntemlerini anlattı. Dr. Yörük, ülkemizde reflü sıklığı yüzde 20 olarak tespit edilmiştir yani her 5 kişiden birisi reflü hastasıdır Reflünün tanımını yapan Dr. Yörük, Yediğimiz yemekler ve içtiğimiz sıvılar yemek borumuzdan geçerek midemize gelir. Mide salgıları ile karışarak sindirilir ve barsaklarımıza doğru ilerlemeye devam ederler. Mide içeriğinin (Asit, pepsin, safra, pankreas sıvısı) öğürme veya kusma olmadan yemek borusuna kaçmasına reflü diyoruz. Her normal insanda zaman zaman reflü olabildiğini belirten Dr. Yörük, Ancak haftada bir veya daha fazla reflü oluyorsa ve yemek borusunda hasar yapsın ya da yapmasın şikayetlere neden oluyorsa reflü hastalığı olarak adlandırılır Reflünün ana nedeninin yemek borusunun mideye bağlandığı yerdeki sfinkterin gevşekliği olduğunu belirten Dr. Gazi Yörük, Burasının gevşek olması mide içeriğinin kolaylıkla yemek borusuna kaçmasına neden olmaktadır. Soğan, sarımsak, kafeinli maddeler (kahve, çay, kola, çikolata) domates, mandalina, portakal ve kızartma gibi yiyecekler, sigara, alkol, sfinkteri gevşeten bazı ilaçlar, aşırı kilo (obezite) ve mide fıtığı (hiatus REFLÜDE en sık görülen şikayet mide ve göğüs ön duvarı arkasında hissedilen yanma olduğunu belirten Dr. Yörük, Bunun yanı sıra ekşime, ağıza acı su gelmesi, ağız kokusu, şişkinlik, geğirme, yemek yerken takılma ve sıkışma hissi ve bazen çarpıntı hissedilebilmektedir. Ayrıca ses kısıklığı, nedeni bulunamayan öksürük, dişlerde çürüme, nefes darlığı gibi mide dışı şikayetler de görülebilmektedir diye konuştu. hernisi) reflüye yol açan faktörler olarak sayılabilir TEDAVİSİ NASIL ENDOSKOPİK GİRİŞİM- LER: Amaç yemek borusu ile midenin birleştiği seviyede sıkılaştırma yaparak mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engellemektir. Ülkemizde bu tür girişimleri başarıyla uygulayan merkezler mevcuttur ancak yeterli sayı ve kalitede çalışma sonuçları alınana kadar seçilmiş vakalar dışında önerilmemektedir. CERRAHİ TEDAVİ: Medikal tedaviye dirençli, yada medikal tedavi kesildikten sonra kısa sürede nüks eden, yaşam tarzını değiştirmesine rağmen olumlu sonuç alamayan ve beraberinde mide fıtığı (hiatal herni) olan hastalara önerilmektedir. 24 saatlik ph metre ve özofagus manometrik tetkik bu tip hastalarda uygulanması gereken ek yöntemler olmalıdır. Günümüzde laparaskopik fundoplikasyon yöntemi ile yemek borusu alt ucunu sıkılaştırılma esasına dayanan cerrahi tedaviler uygulanmaktadır. Cerrahi tedavi ile yanma ve ağıza su gelmesi şikayetleri %90 a varan oranda engellenebilmektedir.. Ancak bu tedaviyi yapacak hekimin mutlaka bu konuda deneyimi olması gerekir. Operasyona karar verirken gastroenteroloji uzmanı, cerrah ve hasta birlikte karar vermeli, hastaya operasyonun sonuçları hakkında net bilgiler verilmelidir. ERKEKLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR REFLÜ, Amerika da erişkinlerin en sık görülen kronik hastalığı olarak kabul edilir. Ülkemizde ise reflü sıklığı yüzde 20 olarak tespit edilmiştir yani her 5 kişiden birisi EN SIK ŞİKAYET YANMA Dr. Gazi Yörük reflü hastasıdır. Hastalığın sıklığı 40 yaştan sonra belirgin olarak artar. Reflü erkeklerde daha sık görülürken gebe kadınlarda yüzde arasında görülüyor. 4. BÖLÜM - EKO 16 CMYK

17 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ İzmir sağlık turizminin başkenti olacak 28 EKİM 2014 SALI yılında karaciğer sirozu nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ne yatırılan İzmir ÜniversitesiTıp Fakültesi Medical Park Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Zafer Beken hayatla ölüm arasındaki ince çizgide yaşam mücadelesi verdi. Kız kardeşinin karaciğerinden alınan parçayla yeniden hayata dönen Beken, bu süreçte İzmir e organ nakli operasyonlarının yapılabileceği özel bir hastane kurmaya karar verdi ve daha sonra bu hayalini gerçekleştirerek Medikal Park Hastanesi ni kurdu. Op. Dr. Zafer Beken ORGAN NAKLİ MERKEZİ Yıllar önce karaciğer nakli olduğu sıradaki hayalinin organ nakli merkezi olması yönünde olduğunu belirten Op. Dr. Beken, Hastaneciliğe başlamamızla birlikte hedeflerimiz için de organ nakli, onkoloji, kemik iliği nakli, karaciğer ve böbrek nakli gibi sağlıkta uç noktada yapılması gereken uygulamalar vardı. 3 yıl içinde bunları gerçekleştirdiğimiz için mutluyuz. Şu an itibariyle hastanemizde tüm branşlarda polikliniklerimiz hasta kabul etmektedir. Dünya hizmet standartlarına baktığımız zaman vermiş olduğumuz hizmetin kalitesi dünya ortalamasının oldukça üzerinde diye konuştu. İzmir Üniversitesi ile afiliye olarak eğitim vermeye de başladıklarını belirten Beken, şunları söyledi: Hastanemizi kurduğumuz yıllardaki bir başka hedefimizde ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlanan vakıf üniversiteleriyle yüksek standartları taşıyan özel hastanelerin afiliye edilmesi ve bunların bir eğitim kurumuna dönüştürülebilmesi oldu. YÖK bununla ilgili yönetmeliği çıkardıktan sonra çalışmalarımız başladı. İzmir Üniversitesi bünyesi içerisinde Tıp Fakültesini açarak ilk öğrencilerimiz eğitim ve öğretime başladı. Bugün itibariyle 3. sınıf tıp fakültesi öğrencileri hastanemizde eğitime başlamış durumdalar. YÖK yaklaşık 1 ay önce yaptığı denetimde hastanemizin artık Tıp Fakültesi eğitim ve araştırma hastanesi olma isteğimizi kabul etti. Artık sadece özel hastane olarak değil, 3. basamak sağlık kurumu, tıp fakültesi, eğitim ve araştırma hastanesi olarak kaliteli sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz. KALİTEMİZİ BELGELEDİK Bir önceki yıl Sağlık Bakanlığı nın yapmış olduğu Hizmette Kalite Standartları içerisinde en yüksek puantajlardan birini aldıklarını belirten Beken, Bu yılın ilk ayında JCI dediğimiz Amerika nın sağlık akreditasyon kurumu hastanemizi denetledi. Artık dünya çapında belli kriterleri yerine getirmiş, hasta ve çalışan güvenliğini ön planda tutan bir kurum haline geldik. Bu belgeyle birlikte bunu belgeledik diye konuştu. Hasta memnuniyet oranlarının yüzde 98 lerde olduğunu belirten Op. Dr. Beken, Bizim işimiz gelen hastayı memnun etmek. Fakat rahatsızlığı olan bir insanı memnun etmek kolay değildir. Bu yüzden tüm personelimiz hastalarımıza karşı özenli davranıyorlar. Hastalar artık Türkiye de sağlık alanında kaliteyi anlamış durumdalar. Ben ülkemizde sağlık alanında kalitenin her geçen gün daha da yukarıya çıkacağına inanıyorum Gelişmiş ülkelerin önleyici sağlık hizmetleri önemsediğini belirten Op. Dr. Beken, Koruyucu sağlık hizmetlerinin halen ülkemizde tam olarak algısı yeterli değil. Özel sağlık sigortaları da bunu önemsiyor. Kendi arabamızı kasko yaptırsak dahi periyodik kontroller yapılmadığı zaman kasko kaza anında kabul etmiyor. Özel sigortalar da bu kontrollerin yapılmasını istiyorlar. Vücudumuz makine gibidir. Bir aksaklık olmadan rutin sağlık kontrolleri ile önlem alınmalıdır Sadece kendimiz açısından söylemiyorum. Ülke olarak sağlık turizmine daha çok önem vermeliyiz diyen Beken, Hastayı kendi ayağımıza çağırıyoruz. Hizmeti verip karşılığını alıyoruz. Fakat bu durum ülkemize katkı sağlıyor. Önceden hastalarımız yurtdışına gidip tedavi oluyordu. Artık bu işlem tersine dönmeye başladı. Gelişmiş ülkelerde maliyetler çok yüksek. Ülkemizde kaliteli hizmet yurtdışındakinin yarısına alınıyor. Ulaşım da kolaylaştı. Direkt uçuşların olması şehrimizi daha gözde bir konuma getirecek. Hasta olarak İzmir e gelen kişi buradan bağını koparmıyor. Tatilini burada yapıyor, alışveriş yapıyor. Önemli olan insanımıza iyi eğitim vermek, algısını yukarı çıkarmak ve yaşam kalitesini yükseltmek. Hastayı sadece hasta olarak görmemeliyiz. Bu yüzden sosyal faaliyetlere önem veriyoruz Amerika da uygulanan sistem Karşıyaka Göz de Hastanelerine son teknoloji ürünü olan iki lazer cihazı daha aldıklarını kaydeden Op. Dr. Ömer Seymenoğlu, geçtiğimiz ay Londra da katıldığı Avrupa Katarakt ve Refraktif Cerrahi toplantısı sırasında deneyip uyguladığı iki yeni teknolojik cihazı hastanesine getirdiğini dile getirdi. Son geliştirilen Victus Combo Femto-Katarakt lazer ile artık katarakt ameliyatlarında riskin en aza indiğini, bu son teknoloji sistemin ABD ile aynı anda, Özel Karşıyaka Göz Hastanesi nde hizmete girdiğini söyleyen Seymenoğlu, Bununla beraber yeni geliştirilen Excimer Lazer cihazı ile de daha önceki lazerle tedavi edilemeyen, ortalama 45 yaşından sonra gelişen, yakın görme bozukluğunda (Presbiyopi), Supracor yöntemiyle tedavi edilebiliyor. Daha önceleri lazer tedavisi ile miyop, hipermetrop ve astigmat gibi göz kusurlarını tedavi edebiliyorduk. Fakat görüşü sağlam olan 45 yaş sonrası kişiler yakın gözlüğü takmak zorunda kalıyordu. Şimdi yeni teknoloji ile uzak ve yakın aynı anda tedavi edilerek hastalar gözlük takmak zorunda kalmıyorlar Yeni uygulanan sistemle birlikte katarakt ameliyatlarında gözde hassas kısımların tedavi edilmesini sağladıklarını belirten Op. Dr. Seymenoğlu, Hastayı göz damlası ile uyuşturarak katarakt ameliyatını gerçekleştiriyoruz. Gelişen teknoloji ile birlikte risk faktörü azamiye indi. Ameliyat süresi yaklaşık 3 dakika sürüyor. Hasta ameliyattan sonra işine ve günlük hayatına çok kısa bir sürede dönebiliyor diye konuştu. Özel Karşıyaka Göz Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ömer Seymenoğlu yeni teknolojilerin daha emniyetli olduğunu belirterek, Önceki teknolojide göz içine girme işlemini küçük bir bıçakla yapıp sonra göz merceğinin zarını doktor açıyordu ve kataraktı içerde parçalayarak vakumla çekerek mercek konuyordu. Bu bıçak Op. Dr. Ömer Seymenoğlu yerine artık cihaz merceği kendisi lazerle açarak daha emniyetli bir şekilde girip bu göz merceği zarını da kaldırıyor. Bu durum hata oluşması nı engelliyor. Böylece, uzak ve yakını da trifocal merceklerle aynı anda tedavi edebiliyor İKİNCİ HASTANE Önümüzdeki süreçte ikinci hastane çalışmaları yürüttükleri vurgulayan Beken, Bunun lokasyonu yeri ve zamanı şartların uygun olması ile sağlanacaktır. İzmir sağlık turizminde daha iyi konuma gelecektir. Bu hepimizin çalışmasıyla olacak. İzmir deki yöneticilerin de buna destek olacağına yürekten inanıyorum. İzmir e direk uçuşların artması önemli nokta. Güzel bir hava limanımız var. Yeter ki firmaları buraya davet edip İzmir i görmelerini sağlayalım 4. BÖLÜM / EKO 17 CMYK

18 18 28 EKİM 2014 SALI Ağrı tedavisinde alternatif tıp Ağrının, olduğu yerde veya o yer ile ilişkili uzak bir bölgedeki bir sıkıntının varlığını işaret ettiğini belirten Özel Hatay Fizik Tedavi Merkezi nden Dr. Mehmet Açıl, Ağrı ihmal edilmemelidir. Şu anda duyduğumuz ağrının, geçmişte yaşadığımız ağrı deneyimleri ile ilişkili olduğuna inanılır. Şimdiki ağrı deneyimlerimiz gelecekteki ağrılar üzerinde etkili olabilir. O yüzden, birkaç istisna dışında, ağrının saptandığı anda erken tanı ve tedavisi yapılmalıdır İLAÇ TERCİH EDİLİYOR Polikliniklerde ağrı ile baş etmede en çok kullanılan yöntemin ilaçlar olduğunu belirten Dr. Açıl, ağrı için birçok gruptan ağrı kesici kullanıldığını ve ilaç seçiminde hastanın bireysel özellikleri ve mevcut diğer hastalıklarının göz önünde tutulduğunu söyledi. Önemli bir oranda hastada ağrı kesicilerin yetersiz kaldığını belirten Dr. Açıl, Ağrı kesiciler ağrıyı kesseler bile ağrıya sebep olan sorunu çözmedikçe ağrıdan kurtulmak mümkün olmayabilir. Ağrının hem kendisine, hem de sebebine yönelik bir çok yöntem var. Akupunktur, nöralterapi, manuelterapi ve osteopati ESKİ BİR TEDAVİ Dr. Mustafa Mehmet Açıl, kökeni milattan öncesine kadar dayanan akupunkturun, modern tıbbın ilerlediği ve ağrı kesicilerin hızla arttığı çok yakın tarihin öncesinde, ağrının ve sebebinin tedavisinde kullanılan tedavi yöntemlerinden biri olduğunu belirterek akupunkturun Osmanlı saraylarında da kullanıldığını ifade etti. Akupunktur, tüm branşlardaki hastalıklar için kullanılabilen bir yöntem olduğunu söyleyen Açıl sözlerini şöyle sürdürdü: Dr. Mustafa Mehmet Açıl Akupunktur fizik tedavide en sık olarak ağrı tedavisinde kullanılır. Akupunktur kendi içerisinde bazı bölgelerdeki ağrıları farklı iç organların kanalları ile ilişkilendirilebilir. Önemli bir söz vardır. Ağrının sebebini ağrıyan yerde arıyorsanız, baştan kaybetmişsiniz demektir. Hastalar polikliniklere gelir ve ağrısının başından başladığını ve ayaklarına kadar uzandığını, ya da belinden gelen ağrının gözünden çıktığını söyler. Modern tıp ile bunları açıklamak zordur. Bu hastaların şikayetleri genelde akupunktur felsefesi ile açıklanıp tedavi edilebilir. Ülkemizde akupunktur tedavisini uygulamak için hekim olma şartı olduğunu hatırlatan Dr. Açıl, Akupunktur bünyesinde hem tanı hem de tedavi içerdiği için bu böyle olmalıdır. Yakın zamanda akupunktur uygulamak için Sağlık Bakanlığı nın onayladığı kursları bitirip, sertifika alma şartının getirilmesini bekliyorum. Akupunktur ile sadece ağrıyı kesmezsiniz. Ağrının kökenine yönelik de tedavi sağlarsınız. Böylece hastanın iyilik hali uzun soluklu olur. Bunun yanı sıra akupunkturun yan etkisi son derece azdır, çünkü ilaç barındırmaz ve vücudunuza yabancı madde girmemiş olur. Hem etkinliği, hem de güvenirliliği ile akupunkturun popülerliği artmaktadır ve hakettiği yere gelme yolunda ilerlemektedir diye konuştu. Nöralterapinin de ağrının ve sebebinin tedavisinde oldukça etkili bir yöntem olduğunu belirten Dr. Açıl, Başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa da uzun süredir uygulanan bu yöntemin ülkemizde de tanınmaya başlaması çok uzak tarihlere dayanmaz. Nöralterapi en basit hali ile vücudumuzda bozulmuş dengeleri düzenler. Vücudumuzu adeta bir ağ gibi sarmış sinir sistemi üzerinden hem hastanın şikayetleri ve hekimin muayenesi ile tanıya varılır hem de tedavi edilir. Burada belli oranlarda sulandırılmış lokal anestetik maddelerin yine belli bir sistematik ile enjekte edilmesi söz konusudur. Marifetli ellerde yapılan uygulamalarda hastaların uzun yıllardır çektikleri şikayetlerinden kurtulmaları sağlanabilir. Ciddi, dikkatli ve doğru bir uygulama yapılırsa yan etkisi oldukça azdır MANUEL TERAPİ VE OSTEPATİ Manuel terapi ve osteopati gibi tedavi yöntemlerinin de doğru hastaya doğru bir şekilde uygulandığında başarılı sonuçlar verdiğini belirten Dr. Açıl, Çoğu kulüp takımları bünyesinde manuel terapist ya da osteopat çalıştırır. Yine doğru tedavi ile hastaya bir yan etki oluşturmadan büyük faydalar sağlanır. Sıraladığımız tedavi yöntemleri ile hastaların çözüm bulamadığı ağrılarını çok etkili bir şekilde tedavi ediyoruz ve olumlu sonuçlar alıyoruz. Cerrahiye gitmek zorunda olan bir çok hastamız bu yöntemlerle mutlu olabiliyor DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Kadın hastalıklarında neden kapalı ameliyat KAPALI ameliyatların son dönemde kadın hastalıkları da dahil bir çok alanda sıklıkla uygulanan tedavi yöntemlerinden biri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ümit İnceboz, bu ameliyatları, tanı ve tedavi amaçlı olmak üzere 2 amaçla gerçekleştirdiklerini söyledi Kapalı ameliyatların son dönemde kadın hastalıklarında yaygın hale geldiğini dile getiren Özel İrenbe Kadın Hastalıkları Doğum Dal ve Tüp Bebek Merkezi doktorlarından Prof. Dr. Ümit İnceboz, rahim iç kısmının optik bir sistemle incelenmesi olan histeroskopi ile ilgili olarak, Bazı anormal rahim kanamalarında, rahim içerisinde bir kitle veya anormallikten (rahim içi yapışıklık, septum adı verilen bölme) şüphelenilmesi durumunda tanı koymak için veya rahim içindeki anormalliklerin ortadan kaldırılmasında (ör. polip veya rahim içine doğu kabarık myomların çıkarılması, rahimde mevcut yapışıklıkların açılması, bölmelerin giderilmesi), hedeflenmiş doku biyopsisi alınması, anormal rahim kanamalarda rahim iç yüzeyinin kazınarak çıkarılması veya yakılarak kanamanın durdurulmaya çalışılması, ipleri görünemeyen rahimiçi araçların çıkarılması, rahime açılan tüp ağızlarının tedavi amaçlı tıkanması gibi birçok işlem için histeroskopi yapılabilir TÜP BEBEK TEDAVİSİ Histeroskopi yöntemi öncesinde bu tür hastaların çoğunda rahim ameliyatı önermek zorunda kaldıklarını hatırlatan İnceboz, bu yöntemin çocuk sahibi olmak için tüp bebek yöntemlerini uygulama döneminde de gebelik şansını iki kat artırdığını söyledi. Prof. Dr. Ümit İnceboz Laparoskopi (karın içinin optik sistemler ile izlenmesi) işlemini de gerek tanı gerekse tedavi amaçlı pek çok kez uyguladıklarını söyleyen Prof. Dr. Ümit İnceboz, bu işlemin avantajlarını ise daha küçük ameliyat izi, minimal hasar, ameliyat sırasında ameliyat yapılan yerin daha yakın ve büyük görünmesi, ameliyat sonrası daha az ağrı ve daha çabuk gündelik hayata dönme olarak sıraladı. Prof. Ümit İnceboz, laparoskopiyi tüp bebek olgularında da zaman zaman uygulamak durumunda kaldıklarını belirterek Tüp bebek uygulanacak kadınlarda, tüplerde sıvı birikimi var ise (hidrosalpinks) bu durumda söz konusu sıvı rahim içine geri kaçarak bebeğin tutunmasını engelleyebildiği için, laparoskopik olarak tüplerin tıkanması ile bebeğin tutunma şansı artırılabiliyor BAZI KİŞİLERDE RİSKLİ Laparoskopik işlemlerin genel ve kendine has bazı riskleri olduğunu belirten Prof. Dr. İnceboz, daha önceden karın içi ameliyat geçirmiş olan kişilerin, karın içinde yapışıklık yapabilen durumları (ör. endometriozis adı verilen rahim iç duvarının karın içi organlarda bulunması hali, geçirilmiş ciddi karın içi iltihaplar), aşırı kilolu (obez) veya aşırı zayıf olanlar ile kronik bağırsak hastalığı olan kişilerin laparoskopik işlemlerde daha fazla risk taşıdığını sözlerine ekledi. 4. BÖLÜM - EKO 18 CMYK

19 DEĞİŞİMİN LİDERLERİ EKİM 2014 SALI Yaşlanmaya Kök ten çözüm Dermatoloji Uzmanı Dr. Füsun Güven, kişinin kendi hücrelerinden elde edilen, zamanın etkilerini geriye çeviren Otolog Fibroblast Hücresel Tedavi yöntemi olan Fibro- Cell hakkında bilgiler verdi. Fibrocell tedavisi, kulak arkasından deri biopsisi sonrasında üretilen fibroblast hücrelerinin dokuya enjeksiyonundan itibaren kollajen sentezi ile başlamakta diyen Dr. Güven, Doku biopsisi alınarak fibroblast hücreleri çoğaltıldıktan sonra elde edilen hücreden zengin solüsyon kollajen üretiminin uyarılacağı bölgelere enjekte edilir UYGULAMA ALANLARI Tedavide ilk etkilerin 2. enjeksiyondan sonra görülmeye başladığını belirten Dr. Güven, İlk enjeksiyondan hemen sonra etkinin gözle görüldüğü hastalar da mevcuttur. Etki dereceli olarak 12 aya kadar artarak devam eder. İyileşme ve etki uzun sürelidir ve araştırmalar sonucu 4-5 yıl arasında değişmekte diye konuştu. Dermatoloji Uzmanı Dr. Füsun Güven Sık uygulama alanları arasında kaş ortası, göz kenarı, kaz ayağı bölgesi, burun-dudak hattı ve dudaklar olduğunu belirten Dr. Güven, Cildin elastikiyet kaybının hissedilmeye başlandığı yaşlar arası bu uygulama için en ideal dönemdir. İleri yaşlarda etki sağlanmasına karşın etki süresi kısalmakta. Hücresel tedaviler, kök hücre tedavileri doku mühendisliğinin parçalarından biridir ve özellikle sağlık alanında yüz güldürücü sonuçlar vermekte ve tercih edilerek kullanılmaktadır. Özellikle savaş, kaza ya da doğumda meydana gelen doku kayıpları, ülser kaynaklı kronik yaralar, akne, skar, suçiçeği izleri, periodontolojik uygulamalar, kellik tedavisi ve kırışıklık amaçlı estetik terapi alanlarında kültüre edilmiş fibroblast tedavisi Avrupa ve Amerika da sık kullanılan bir yöntemdir. Fibroblast kök hücre tedavisi son dekatta plastik cerrahi ve dermatoloji alanında oldukça önem kazanan uygulamalardan bir tanesidir. Kök hücre ile cilt yenileme, kök hücre ile gençleşme Fibrocell tedavisinin amaçlarındandır Akut Kalp ve Damar Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Engin Tulukoğlu Kalp damar hastalıkları, ülkemizde ve dünyada en sık rastlanılan rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Akut Kalp ve Damar Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Engin Tulukoğlu, bu rahatsızlıklar hakkında önemli bilgiler verdi. Dr. Tulukoğlu, periferik damar hastalığının kollarda ve özellikle de bacaklara kan taşıyan atar damarlarda oluşan, damarlarda daralma ve tıkanıklığa neden olan ilerleyici bir hastalık olduğunu belirtti ve ekledi: Bacaklarda görülme sıklığı kollarda görülme sıklığından daha fazladır Periferik damar hastalığının ileri yaşlarda daha sık görüldüğünü belirten Op. Dr. Tulukoğlu, Özellikle 40 yaşından sonra görülme sıklığı artar. Bununla birlikte erkeklerde, ileri yaşlarda, sigara kullananlarda, yüksek kolesterolü, yüksek tansiyonu ve diyabeti (şeker hastalığı) olanlarda sık görülmektedir diye konuştu. BELİRTİ: BACAK AĞRISI Periferik damar hastalığının en önemli belirtisinin bacaklarda oluşan ağrı olduğunu kaydeden Op. Dr. Engin Tulukoğlu, ağrının özelliğinin yürümekle ortaya çıkması olduğunu söyledi. Ağrının baldır ve uylukta daha fazla görüldüğünü belirten Op. Dr. Tulukoğlu şunları söyledi: Ağrının nedeni bacak damarında görülen daralma ya da tıkanıklık nedeniyle kaslara giden kan miktarındaki azalmadır. Hastalar belli bir mesafe yürüdükten sonra baldır ve uyluklarında şiddetli ağrı oluşur. Hastalar yürüyemez hale gelir ve durur. Bir süre bekleyip ayağını dinlendirdikten sonra yürümeye başlarlar. İstirahatte bacağın kan ihtiyacı azaldığı için ağrı kesilir. Ancak hastalığı ilerleyen dönemlerinde damardaki darlık Zamanında müdahale şart Yürümeyle ortaya çıkan bacak ağrısına dikkat çeken Op. Dr. Engin Tulukoğlu, bu tür rahatsızlıklarda erken teşhis ve tedavinin önemli olduğunu belirtti SİGARAYI BIRAKIN YAPILAN tetkiklerle hastalık tespit edildiyse ve sigara içiyorsanız hemen bırakmalısınız diyen Tulukoğlu, Bunun yanında tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) varsa, kan yağlarınız yüksekse bunlar kontrol altına alınmalıdır. İlaveten anjiyo sonucuna göre yüksek darlık derecelerine sahip olmayan hastalara ilaç ve yürüyüş terapisi önerilir. Ancak anjiografi sonucunda yüksek darlık seviyelerine sahip hastalarda lezyona göre stent ve balonla damar açma işlemi ya da cerrahi tedavi yöntemlerinden biri seçilir Tıkalı damarın öncesi ile sonrası arasına konulacak hastanın kendisinden alınan toplardamarla ya da yapay damarla ile bypass ameliyatı yapılacağını belirten Op. Dr. Tulukoğlu bu ameliyat sonrasında kan sulandırıcı ilaçları kullanacaklarını kaydetti. dereceleri artar ve istirahat dönemlerinde bile bacakta ağrı olur. Bu duruma gelen hastalar için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Çünkü bacağın beslenmesi artık oldukça azalmıştır. Bir sonraki evrede bacakta iskemik yaralar ve en son evrede ise kangren görülür. Ayrıca bacaklarda incelme, kıllarda dökülme, tırnaklarda trofik değişiklikler de diğer belirtilerdir. TIKANIKLIKTA, ANJİYO Belirtilere sahip olan hastaların vakit geçirmeden bir kalp ve damar cerrahisi uzmanına başvurmaları gerektiğini belirten Op. Dr. Engin Tulukoğlu, hastalığın varlığının poliklinikte yapılacak muayene ve renkli dopler ultrasonografi ile tespit edildiğini kaydetti. Eğer bu işlemlerle damar tıkanıklığı tespit edilirse bir sonraki işlem olan anjiyoya karar verilir diyen Op. Dr. Tulukoğlu Anjiyoda damarda tıkanıklığın derecesi ve yeri tespit edilir. Böylelikle kesin tanı konulmuş olur TEDAVİ VE SONRASI Akut Kalp ve Damar Hastanesi kalp ve damar cerrahisi polikliniğinde bu hastaların muayene edilerek renkli dopler ultrasonografi ile değerlendirildiğini belirten Tulukoğlu, hastalığın tedavi yöntemleri ve sonrası hakkında şu bilgiler verdi: Hastalık tespit edilen hastalara tam donanımlı anjiografi laboratuvarında tetkikleri yapılmakta. Anjiogarfi laboratuvarımızda uygun hastalara ameliyatsız olarak balon ve stent ile damar açma işlemleri yapılmakta. Balon ve stent ile tedavi edilen hastalarımız ertesi gün evlerine dönebiliyor. Balon ve stente uygun olmayan hastalarımıza periferik by-pass ameliyatları hastanemizde yapılmakta. Bu ameliyatların çoğunda hastalar uyutulmadan spinal anestezi eşliğinde tedavileri yapılmakta. Operasyon sonrası 2-3 günlük hastanede kalan hastalar şifa ile taburcu edilmekte. Çağın en sık rastlanan hastalıklarından biri Kulak Burun Boğaz ve Uyku Apne Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Arman Afrashi, uyku apnesinin tedavi edilmemesi durumunda hayatın her alanında olumsuzluklara neden oluğunu belirtti Yüzde 100 e varan başarı sağlıyor DR. SUAT SEREN Göğüs Hastalıkları Ve Cerrahisi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Doç. Dr. Zeynep Uçar la bir tedavi yöntemi bulduklarını belirten Op. Dr. Afrashi, Bu yöntem düşük ve orta dereceli uyku apnesi olan hastalarda horlamada yüzde 100 e varan bir başarı sağlıyor. Apneyi ise yüzde 75 oranında ortadan kaldırıyor. Tedavide hhhdahasta belli bir pozisyonda yatırılarak horlamasının kesilmesi sağlanıyor. Hastayı suphin (yüz üstü) pozisyonunda yatırıyoruz. Bunun için özel bir yastık ve masa ürettik. Bununla ilgili çalışmamız gelecek aylarda dünya çapında dergide yayınlanacak Horlama rahatsızlığının ameliyatsız çözüme kavuşturulabileceğini anlatan Kulak Burun Boğaz ve Uyku Apne Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Arman Afrashi, uyku apnesinin de tedavi edilmemesi durumunda hayatın her alanında olumsuzluklara neden olabileceğini söyledi. Op. Dr. Afrashi horlamanın enjeksiyon snoreplasty yöntemi ile ameliyatsız tedavi edilebildiğini ifade etti. Enjeksiyon snoreplasty yöntemi, yani cerrahisiz horlama tedavisi hakkında bilgi veren Dr. Afrashi, Amerika ve Avrupa da rutin olarak kullanılan yöntem sadece bir veya bazen iki seansta damağa yapılan enjeksiyonla basit horlama hastalarında horlamayı yüzde ortadan kaldırıyor veya hafifletiyor. Bu tedavi için uyku apnesi olma şart değil. Horlama problemi olan hastalarda bu tedavi ile horlamadan kurtulabiliyorlar NEFES KESİLİR Uyku apne hastalığı kişinin uyurken nefesinin kesilmesi olduğunu belirten Op. Dr. Afrashi, Bu nefes kesilme atakları her biri 10 saniyeden fazladır. Bu atakların saatteki sayısı bize bir endeks veriyor. Bu endekse göre eğer saatte 5-15 kez arasında nefesiniz kesiliyorsa hafif, kez kesiliyorsa orta, 30 un üzerinde kesiliyorsa ağır vaka sayılıyorsunuz Bu hastalığın kişilerde getirdiği bazı sorunlarında olduğunu kaydeden Op. Dr. Afrashi, Uyku apnesi sabah yorgunluğu, odaklanma bozukluğu, kalp hastalıkları, tansiyon hastalıkları, iktidarsızlık, ani ölümlere kadar varan sorunlara yol açabilir diye konuştu. KİLO FAKTÖRÜ Uyku apnesinin oluşumunda önemli etkenlerden biri de bireyin kilolu olasıdır diyen Op. Dr. Afrashi, bu hastalığın erkeklerde daha fazla görüldüğünü belirterek şunları söyledi: Bu hastalığa neden olan bazı hastalıklar alt, bazıları da üst solunum yoluyla ilgilidir. Bir spazm oluyor ve hasta belli bir süre nefes alamıyor. Vücuduna oksijen gitmiyor. Alt solunum yoluyla ilgili olanlarda da nefes o bölgede duruyor. Horlama orta yaştan itibaren erkeklerin yüzde 45 inde var. Horlamanın basit ve uyku apneli olan iki çeşidi var. TEDAVİ YÖNTEMİ Uyku apnesi rahatsızlığı olan hastalara öncelikle cihaz önerildiğini belirten Op. Dr. Arman Afrashi, Bu cihazlar hastaya pozitif şekilde basınçlı hava veriyor. Hastalara gece yatarken maske takılıyor. Hastaların bir kısmı kabul ediyor, bazıları da reddediyor. Cerrahi yöntemler doğru hastada uygulandığında çok başarılı 4. BÖLÜM / EKO 19 CMYK

20 20 28 EKİM 2014 SALI DEĞİŞİMİN LİDERLERİ Zaman, omurganın doğal düşmanı Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy PROF. DR. KEMAL YÜCESOY, 30 lu yaşlardan itibaren hem beldeki, hem de boyundaki omurlararası kıkırdaklarda sistemli olarak hücre ölümü olduğunu ve hemen herkesin yaşlarda bel-boyun fıtığı sorunu yaşadığını belirtti. Yücesoy kaçınılmaz olan bu durumun nasıl geciktirilebileceği hakkında tüyolar verdi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Yücesoy omurgaların arasında bulunan kıkırdak dokuların ve hücrelerin zamanla ölmeye başladığını ve kırılgan bir yapı halini aldığını belirtti. Bu bozulmanın hem bel fıtıklarına hem de belde kanal daralmasına yol açtığını söyleyen Prof. Dr. Yücesoy doğal süreçten en az zararı almak için yapılması gerekenleri anlattı... YAŞ İLERLEDİKÇE Kemiklerin arasında disk adı verilen kıkırdakların 30 lu yaşlara kadar lastik gibi olduğunu ve her yöne hareket etmesinde hiçbir sakınca olmadığını belirten Prof. Dr. Kemal Yücesoy, Hepimizde 30 lu yaşlardan itibaren hem beldeki, hem de boyundaki omurlararası kıkırdaklarda planlı ve programlı olarak hücre ölümü olur. Kıkırdaklar su yapısını kaybederek giderek kururlar ve daha kırılgan bir yapı halini alırlar. Hem gelen yükü taşımakta sıkıntı yaşarlar, hem de çok kolay bir şekilde yırtılarak içindeki parça dışarıya çıkar ve patlamış fıtık dediğimiz durumlar ortaya çıkar. Bu doğal süreç değişmeyen süreçtir. 30 lu yaşlarda başlıyor, 50 yaşından sonra hızlanıyor, yaşından sonra kıkırdaklar tamamen bozulmuş oluyor. Tamamen bozulmuş olduğu içinde gelen yükleri taşıyamıyor, taşıyamadığı içinde ağrıya sebep oluyor. O nedenle yaşına gelip de bel-boyun fıtığı yaşamayan kimse yoktur İfadelerinde bulundu. KANAL DARALMASI Günümüzde 60 lı, 70 li yaş gruplarının aktif hayat yaşadığını ve bu yüzden kıkırdaklarda bozulma olduğu için bu yaşlarda bel fıtığı, boyun fıtığı, kanal daralması gibi sorunların yaşamama şanslarının olmadığını belirten Prof. Dr. Yücesoy, bilgisayar çağında olmamız, araba kullanmamız, hormonlu gıdalar, yürümenin azalması hepsi sorumlu tutuluyor ama bunların hepsinin ötesinde asıl sorumlu zaman. Çünkü 30 lu yaşlardan itibaren başlayan bozulmalar elli yaştan sonra belirgin hale geldiği için ileri yaşlarda kaçınılmaz oluyor Yaşanan bu sürecin doğal bir süreç olduğunu ve bu sorundan korunmak için yapabileceğimiz herhangi bir şeyin olmadığını belirten Prof. Dr. Yücesoy, Sorun arabanın lastiği gibi, ne yaparsak yapalım belli bir kilometreye gelince bozuluyor, ancak arabayı daha dikkatli kullanmak bu problemle karşılaşmayı geciktiriyor. Fazla kilo almamak, sigara kullanmamak, eğilip kalkarken, dururken, pozisyonlara dikkat etmek, düzenli spor yapmak bu yıpranma sürecini uztıyor. Çünkü yaşanan bu hücre ölmesi her insanda yaşanan doğal bir süreçtir diye konuştu. Çok ağır sporlarında omurgayı daha çok yıprattığını belirten Prof. Dr. Yücesoy, 20 li yaşlarda aktif spor hayatının içindeki sporcularda 30 lu yaşlara kalmadan bel fıtığı görülme olasılığı çok fazla Hastalarına düzenli ve tempolu yürüyüşlerin yanı sıra yüzme, plates ve yoga gibi sporları da önerdiklerini belirten Prof. Dr. Yücesoy, sözlerini şöyle sürdürdü, Spor olarak düzenli olarak tempolu yürüyüşler veya hafif tempoda koşmalar öneriyorum Kemikleri güçlü tutmak gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Yücesoy, Kemiklerde sürekli olarak bir yıkım ve yapım var. İleri yaşlarda bu denge bozulduğundan kemik erimesi başlıyor. Ondan sonra süt içmeye ve ilaç kullanımına başlanıyor. Kemiğin ana yapısının oluşması ilk 18 yaş içinde gerçekleşir. 18 yaşa kadar, o kemikleri ne kadar doldurursanız o kadar faydalı dedi.sonraki tüm çabalar kaybı yerine getirmek üzeredir. DİSK HASTALIĞI Zamana bağlı bozulmalar sonucunda dejeneratif disk hastalığı probleminin oluştuğunu belirten Prof. Dr. Yücesoy sözlerini şöyle sürdürdü: Burada bel fıtığından farklı olarak bütün disk denilen kıkırdaklar etkilendiği için kıkırdaklar arkaya doğru giderek sinirlerin geçtiği kanalda bası ve daralma yapıyor. Bu daralmalarda uzun yol yürümenin bozulması, bacaklarda kasılma, karıncalanma, yanma, kramplar, idrar problemleriyle karşımıza çıkıyor. Kadınlarda sık gitme, yetiştirememe, 1-2 damla kaçırma gibi idrar problemleri görülüyor ve bu kadınlar idrar kesende sarkma var gibi tanılar konularak tedavi edilmeye çalışılıyor. Halbuki idrar sorunu yaşayan kadınlarda mutlaka belin görülüp sinirin geçtiği kanalda darlık var mı buna bakılmalı. Erkeklerde de idrar yapma güçlüğü oluyor. tam yapamadığı için tekrar gitme oluyor. bu da ileride prostata bağlanıyor. Bunlarda da beli görülerek değerlendirmek gerekiyor. 30 lu yaşlar 70 li yaşlar Omurgalar arası disk NELER YAPABİLİRSİNİZ? Bel için oturma en büyük düşman. Oturarak çalışmak zorunda kalanlar yarım saatte bir kalkıp 1 dakika yürüsünler. İçecek çayınızı ve suyunuzu kendiniz alın. Dik oturmak en önemli nokta. Dik oturmaya özen gösterin Bel yastığı kullanılması faydalıdır. Masa koltuk seviyesinin iyi ayarlanması özellikle masa başı çalışanlar için önemli noktalardan biridir. Ev hanımları mutfakta oturarak yemek yapma, bulaşık yıkama alışkanlığı edinmelidir. Yatak ve yastık iyi ayarlanmalı. Çok kalın yastık değil, birden fazla ince yastık kullanılmalı orta sertlikteki ortopedik yataklar kullanılmalıdır. İleri teknoloji ürünü viskoelastik yataklar vücudun şeklini ilk anda almasına karşın saatler içinde çökmeye devam ettiği için çok önermiyorum. 4. BÖLÜM - EKO 20 CMYK