Kâmil Özay (Lefkoşa, )
|
|
- Yonca Zarakolu
- 9 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 Kâmil Özay (Lefkoşa, ) Lefkoşa Türk Lisesi'nden sonra Ankara Gazi Eğitim Eristitüsü'nün Türkçe Bölümü'nü bitirdi, Kıbns'ta öğretmenliğe başladı (1961). 1950'lerin ikinci yansından itibaren insan sevgisi yüklü dizeleri; nostaljiyi, sevdayı dile getiren yalın söylemli şiirleriyle gazete/dergi sayfalarında dikkati çeker. Kamil Özay bu çizgisini günümüzde de sürdürmektedir. Eserleri: Bir Çift Göz Ağlıyor Gecede, 1965, düzyazılar; Aşk Damlacıkları, 1965; Bir Kişi, 1966, öyküler; Rüya Kızı, 1982; Beş Sesli Saz, 1983, dört şairle birlikte; Çiğ Damlaları, 1984; Sevda ile Bulut, 1985, iki şairle birlikte; Yaralı Bahar, LEFKOŞA İLE SÖYLEŞİ (Yaralı Bahar, 1990, ss.) Sana açtığımda gözlerimi, Bindokuzyüzkırkbiri gösteriyordu takvimler Savaş şarkıları söylüyordun, Korku ile doluydu gönüller. Doğuşumla başladı kadere ağlayışım, Çığlıklarla beslendi ruhum, îşte kısaca çocukluğum. Beraber büyüdük, Yavaş yavaş öldük seninle. Yalınayak dolaştığım günlerden, Fazla birşey kalmadı geriye. Nerede o yaz akşamlan, Sokaklannı çiğneyen insanlar, Kayboldular yaseminci çocuklar. Yok oldu seve seve yediğimiz, Arabalardaki simit helvalar. Ne kahveci Enver kaldı, ne kahvesi, Humuslar yenmez oldu, Ustası Muhammed öleli. Beraber büyüdük, Büyüdükçe öldük seninle, Pek birşey kalmadı eskilerden. Şarkı söyleyen ipçileri göremez olduk, Binalar dikildi, Pirilli oynadığımız hisarlara. Herşey değişti, Sen yenilendin, Ben saçımın siyahlığını bıraktım akşamlarına. Lefkoşa, Yıllarımı aldın, Bir güzel şarkı söylemedin bana, Artılan artılara ekledim sokaklarında, Eksiler surlarında uzaklaştılar. Acılar kederler, Hep bana alıştılar. Ramazan toplan atılırdı hisarlarında, Bir yeni bayrama hazırlanırdın sen. Neydi o günler,
2 Lokmacılar kurulurdu, Dumanları tüterdi kebapçıların, Sinemaya giderdik geceleri, Cambaz olurdu ipte yürüyen. Düşecek gibi gelirdi bana, Savaş şarkılarıyla doğmuştum çünkü ben. Beraber büyüdük seninle, Öldük büyüdükçe. Sen yenilendin, Mahalleler kuruldu bahçelerine. Anılar betonlaştılar, Demirlere karıştılar. Mutluluklar, Ayluka'daki Sağır'ın meyhanesinde kaldılar Özlüyorum Lefkoşa, Yalınayak dolaştığım günleri özlüyorum. Portakal çaldığım bahçelerini, Yıkandığım Kanlı Dereni, Hatta bir kızın peşinden yürüdüğüm, Eski mezarlık duvarını özlüyorum. Seni savunmakla geçti yıllarımız, Benzinin olmadığı, Ekmek bulamadığımız günler yaşadık. Sürdü gitti, Güftelerini kanla yazdığımız şarkıların, Uykularımızı bıraktık gecelerinde, Büyük dostluklar kurduk mevzilerinde. Zamanı yitirdik, Geleceği düşünmez olduk. Geçmişimiz, Dönen cindraklarmda, Sevgilerimiz, Kopçalarda uçuşan eteklerde kaldı. Verdik sana verebileceğimizi, Kanımızı, Canımızı, Baharlarımızı. Ne zaman bir şarkı istesek senden, Sevgiler, Mutluluklar, Güzellikler üstüne, Ya iğnen bozuk çıktı, Ya kırık zembereğin. Sen nasıl bir gramafonsun Lefkoşa, Genç ölüler, Tarih oldular, Tarihi yerlerinde. Bin dokuz yüz seksen dördü gösteriyor takvimler, Sen beni aştın, Büyüdün çok, Fakat ölmek istemiyorum seninle. Bir kız var, Sokaklarında sevgi arayan. Güzel gözlü, Pamuk elli, Gösterişsiz. Sen de öyleydin bir zamanlar, Büyük sevgilerin vardı. Yanık sevda türküleri gelirdi pencerelerinden, Büyük insanlar yaşardı, Küçücük evlerinde. İnsanlar sevgi taşırdı yüreklerinde, Silah yerine. Ne oldu sana Lefkoşa, Büyüdün, Değiştin çok. Utanç oldu küçük evlerinde yaşamak, Yaşlılara kaldı parklarında oturmak. * * * Savaş sarkılan aldı Yanık türkülerin yerini. Sen de uydun, Değişen dünyaya. Yağmurları çekmez oldu topraklann, Sevgiler bulunmaz oldu sokaklarında, Tül perdelere kavuştun. Lefkoşa, Bir kız sevgiyi arıyor sokaklarında. Çok seviyorum onu, Dokunma. O, sende olan en güzel şey, Benzesin istemiyorum, Karanlık akşamlarına. Pamuk elli, Güzel gözlü, Gösterişsiz. Geçmişini onda yaşa, Güzel olan ne varsa, Bulacaksın o kızda. Sokaklarında bir kız, Sevgiyi, Ben, O kızı arıyorum.
3 SEVDİM SENİ (Sevda ile Bulut, Lefkoşe, 1985,29. s.) Sevgilerin sustuğu anda tanıdım seni, En güzel şarkımı yazamadığım, Bir sevda portresiydi gözlerin. Karanlık dağ göllerinde kayboldum, Siyah bir rüzgarda titredim. Eski inançların büyüsünü bozdu, Avcı kuşu gözlerin. Ölümsüzlüğü istediğin yerde buldum seni, Büyük dostluklara uzanıyordu ellerin. Özlemleştim söylenmeyen şarkıların özleminde, Renkleri yansımayan bir mutluluk aynası oldum. Yarattığın yeni dünyanın rüzgarıydı saçların, Bütün çığlıkları susturdu, Sonsuz gülüşlü uçuk dudakların. Güllerini beraber toplayamadığımız, Bahçelerin olduğu yerde buldum seni, Varolan gezegenlerden gelmiş gibiydin. Ay güneşe uzanıyordu, Güneş göz kırpıyordu aya. Yem oluyordu atılan taşlar, Dallardaki bir serçe kuşuna. Bir sevgi rüzgârı estiriyordu saçların, Bütün pimleri yokediyordu tırnakların. Çiçekler açıyorlardı dallarında, insanlar dansediyorlardı avuçlarında. Güllere baktım, Sana baktım. Hikâve: HAMAL VE ARABASI (Bir Kişi, 1966, ss.) Büyüdüm, Sonsuz gülüşlü uçuk dudaklarının gülüşünde. Eriştim, Barış kuşu gözlerinde. Ve sevdim seni, Bir özlem duyarken, Parmakların tetik çekmediği bir dünyaya. KALBİM OL İSTERSEN (Sevda ile Bulut, Lefkoşe, 1985,9. s.) Sağ gözüm olsaydın, Sol gözümden kıskanırdım seni. Sağ elim olsaydın, Değmezdi sana sol elim. Öyle incesin, narinsin, Dokunulmaz gibisin. Rüzgar olsan serinlemezdim, Ateş olsan yanmazdım. İçime çekemezdim hava olsaydın, Kan olsaydın damarlarımda. Bir damla akmazdın. Öyle incesin, narinsin, Dokunulmaz gibisin. Sen yaşantı olsaydın. Ölüm güzel olurdu, Seni incitmekten. Kalbim ol istersen Ölüm uzak olsun benden. İsmini sormadım. Altmış yaşında bir ihtiyardı. Başında saçı yoktu. Boynu, elleri nasırlıydı. Üstü kir içindeydi ve sinekler karınlarını doyurmak için yarış ederlerdi.her zaman. Pabuçları yırtıktı. Yüzüne ta gözlerinin içine baktım. Yaşamaktan usanmış bir hali vardı. İnsanlardan nefret eder gibi bakıyordu yüzüme. Fakat gururluydu. Düşkünlüğünü kimseye göstermek istemezdi. İnsanlarla konuşmazdı pek ama yine onlara gönül eğlencesi olmaktan kurtulmazdı. Onunla alay edenlere kinle bakar, arabasındaki yükü çekerek uzaklışırdı. Bu, demirleri çürümüş bir el arabasıydı. Ağır yükünü yolun kenarına bırakmış dinleniyordu. Etrafını bir grup insan sarmış konuşuyor, gülüyorlardı. Alay ediyorlardı onunla. Oradaki kalabalık ilgimi uyandırdı. İşte bu zavallıyı böyle tanıdım. Ona bir sigara verdim. Yükünü götüreceği yere kadar yardım ettim. Sonra bir kahveye oturduk. Kahveler gelinceye kadar hiç konuşmadı. İnsanlardan yakınlık görmeye alışkın değildi. Yüz kilo yükü taşırken elleri titremeyen bu ihtiyar fincanı ağzına götürürken titriyordu ve gözleri yaşlıydı. Bu belki ilk defa bir insandan gördüğü bir yakınlıktandı. Önce onun konuşmasını bekledim. Sonunda boğuk bir sesle konuşmaya başladı.
4 - Ah oğlum, beni iyi dinle. Sana hayatında hiç mesut olmamış bir adamın hikâyesini anlatacağım. Bana oğlum derken duyduğu acıyı, ıstırabı anlıyordum. Son yudum kahvesini de içtikten sonra anlatmaya başladı. - Beşi kız olmak üzere altı kardeştik. O za manlar on sekiz yaşında idim. Babamız zengindi. Köyün en büyük kısmı onundu. Sabahtan akşama kadar tarlada çalışırdım. Kışın eker, yazın bi çerdik. Buğdayı harmanda ben sürer, hayvanlara ben bakardım. Bunlara karşılık karnımı do yururlardı. Ben ailemin içinde onlardan ayrı bir in sandım. Bütün suçum erkek olmaktı. Anam bil mediğim sebeplerden dolayı erkeklerden nefret ederdi. Babam da ondan yana idi. Beni koruyacak biri yoktu. Onların istemedikleri bir kızla ev lenince beni evden kovdular. Aç kaldık. Ailemdir diye onlara gidip bir torba un aldım. Babam beni polise şikâyet etti. Bir ay hapiste yattım. Çıkınca anam, babam yoktu. Cemiyet bana kapılarını ka pamıştı. Çünkü ben babasının malını çalan bir hır sızdım artık. Uzun müddet dağdan odun taşıdım. Sırtımda köyden köye yük taşıdım. Günlerce aç kaldığım oldu. Sonunda bu şehre geldim. Soluyordu. Yorulmuştu. Konuşurken çok acı çektiğini görüyordum, isterse devam etmemesini söyledim. Başlamıştı bir kere. İçini boşaltmak istiyordu. Böylece acılarının hafifleyeceğini sanıyordu. Bu arada gözü kahve kapısı önündeki arabasına takıldı. Gözleri parladı. Tek dayanağı bu arabası olsa gerekti. Devamla: - Harb yıllarıydı. Kaçakçılık alıp yürümüştü. Fakirdim oğlum. Her zaman olduğu gibi fakirler eziliyorlardı yine. Onlar aç kalıyordu yalnız. Ge celerce kaçak mallarını taşıdım aç kalmamak için. Bir kuruluşlarını çalmadım. Çalamazdım. Günah işleyecek adam değildim ben. Onlar bugün zen gin. Herkes efendi diyor onlara. Ben ise yine ha malım. Olayları çok iyi hatırlıyordu. Sebebini düşündüm. Hafızasının kuvvetli olacağını sanmıyordum. Sonra birden hatırladım. Kaç yıl geçerse geçsin insan acı anılarını unutamazdı herhalde. Çocuğu olup olmadığını sordum. 11 Şu arabayı görüyor musun? İşte dünyadaki tek dostum. Bana ihanet etmeyen, acılarımı, yükümü paylaşan tek dostum. Arkadaşım benim. O olmasa çoktan avuç açacaktım herkese. Çocukları olduğunu anlamıştım. Fakat onlardan konuşmak istemiyordu. Bu istenmemesinden olmalıydı. Sözünü keserek sorumu tekrarladım. - Amca, çocuğunuz, bir sevdiğiniz falan yok mu? - Evet oğlum. Ben, bu sefil, perişan, bir dilim ekmeği bulmakta güçlük çeken hamal üç çocuk babasıyım. Bugünkü halim onların yüzünden. Bir oğlum var fabrika müdürü, bir diğeri de yüksek maaşlı memur. Bir kızım var, bankada çalışır. Bilsen onlar için neler çektim. Yıllarca doktordan doktora sırtımda taşıdım onları. Giymedim, ye medim. Onlar için harcadım her şeyimi. Okul pa ralarını sırtımdan keserek verdim. İnsanlar yadım etmediler bana. Ben ve arabam yetiştirdik onları. Bugün istemiyorlar beni. Hamalım çünkü. Ba baları hamal olunca şerefleri düşer, kısmetleri kapanırmış. Beni evden kovdular. Ekmek... Belki daha da konuşacaktı. Fakat hıçkırıkları boğazını tıkadı. Birden yerinden kalktı. Kapıya doğru yürüdü ve geriye dönerek bana: - Tanrı beni severse şu anda öldürsün beni di yerek müdür yetiştiren, memur yetiştiren ve belki de hayatını kurtaracak yoldaşını alarak uzaklaştı. Eve geldim. İçimde sonsuz bir acı vardı. Yaşamında yalnız yükünü boşaltıp arabasını boş olarak çekerken mutlu olan, hırsızlık mala hırsızlık yapamayacak kadar dürüst olan bu ihtiyarın öyküsü çok dokundu bana. Yaşam ve biz insanlar harcamıştık onu. Zevk almadan yaşadı ve belki de zevk almadan ölecektir. Baba sevgisinden, evlât sevgisinden, aile sıcaklığından yoksundu. Babaya, evlâda lanet eden bir ihtiyardı o, ve biz insandık. Paramız vardı. Elbiselerimiz vardı. Gururla geziyorduk sokaklarda. Neş'eyle, kahkaha ile gülüyorduk. Evet, insandık, çünkü paramız vardı. İnsandık, çünkü karnımız aç değildi. Yalnız bir şeyi unutuyorduk. Biz insan değildik. İnsancıktık. Bu satırları yazarken ağlıyordum, çünkü ben de herkes gibi bir insancıktım.
5
İçimde bir şeyler var hâlâ
Sen şimdi git Sonra konuşuruz derdin hep Denizin bundan haberi olsa Seni, büyük dalgasıyla çarpardı Güneş seni yakar, rüzgâr dondururdu Ben onlara hiçbir şey söylemedim En iyi gitmeyi öğrendim İçimde bir
DetaylıSAİT FAİK ABASIYANIK Alemdağ'da Var Bir Yılan
SAİT FAİK ABASIYANIK Alemdağ'da Var Bir Yılan ÖYKÜ OCRip: Kitaplık Düzelti: Kitaplık Yayın: Kitaplık Ağustos, 2005 admin.kitaplik@gmail.com http://kitaplik.wordpress.com http://kitaplik.madpage.com Yayınevi
DetaylıBU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR
_ 1 BU İŞTE BİR YALNIZLIK VAR Doğan Kitap _ 2 "Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden, İşte öyle bir şey." Çiğdem Talu, 1976 _ 3 Babamın anısına... _
Detaylıgidiyoruzbu.com GİDİYORUZ BU Uzun bir yol var boşlukta Gece benim kadar sessiz Elimde bir fener Aydınlık ne tarafta?
GİDİYORUZ BU Uzun bir yol var boşlukta Gece benim kadar sessiz Elimde bir fener Aydınlık ne tarafta? 1 İÇİNDEKİLER Kediye Ağıt Ensar KAPLAN Bir Tren İstasyonunda Ensar KAPLAN Ukde Sinan BOYUN Sayın Tanrım
DetaylıM E R Y E M UZERLİ ÜNLÜ OLMAK BENİM İÇİN ÖNEMLİ DEĞİL
ELLEKAPAKRÖPORTAJ M E R Y E M UZERLİ ÜNLÜ OLMAK BENİM İÇİN ÖNEMLİ DEĞİL Türkiye, Meryem Üzerli yi Muhteşem Yüzyıl daki rolüyle tanıdı. Ama kocaman gülümsemesiyle ve pozitif enerjisiyle sevdi. Ülkeyi ani
Detaylı1. SAYFA: 2-3 2. SAYFA: 4-18 3. SAYFA: 19-21 4. SAYFA: 22-25 5. SAYFA: 26 6. SAYFA: 27 7. SAYFA: 28-29 8. SAYFA: 30 9. SAYFA: 31 10. SAYFA: 32 11.
ÇALIŞMA KÂĞITLARI 1. Parçada Anlam SAYFA: 2-3 2. Gerçek Mecaz Eş Sesteş Zıt Yan Terim Anlam SAYFA: 4-18 3. Atasözü Deyim SAYFA: 19-21 4. Öznel Nesnel Anlatım SAYFA: 22-25 5. Sebep-Sonuç Amaç-Sonuç SAYFA:
DetaylıLev Nikolayeviç Tolstoy _ Her Şeye Rağmen Sevgi Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. Herşeye Rağmen Sevgi Tolstoy ARKHE YAYINLARI Ağustos
Lev Nikolayeviç Tolstoy _ Her Şeye Rağmen Sevgi Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. Herşeye Rağmen Sevgi Tolstoy ARKHE YAYINLARI Ağustos 2003 TOLSTOY 28 Ağustos 1828 tarihinde Moskova'da doğdu.
DetaylıİFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇIKLAYICI İFADELER. Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir.
İFADE ÇEŞİTLERİ 1. DESTEKLEYİCİ VE AÇLAYICI İFADELER Dengeli beslenmek yani her çeşit yiyecekten yeterince yemek sağlığımız için önemlidir. Ben hiç yemek ayırt etmem. Açıkçası her yemeği severek yerim.
Detaylı8 Reşat Nuri Güntekin
DÖRDÜNCÜ sınıftaydım. Yaşım on iki kadar olmalı. Fransızca muallimimiz Sor Aleksi, bir gün bize yazı vazifesi vermişti. "Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizin
DetaylıCharles Dickens - Büyük Umutlar
Charles Dickens - Babamın soyadı Pirripti, benim adım da Phillip olduğundan çocukluğumda bu iki adı bir türlü bir arada söyleyemezdim. Sedece "Pip" diyebiliyordum. Böylece adım "Pip" olarak kalmış. Herkös
DetaylıYGS LYS DİL VE ANLATIM EK FİİL KONU TESTLERİ
YGS LYS DİL E ANLATM EK FİİL KONU TESTLERİ 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, yüklem ek eylemin geniş zamanıyla çekimlenmiştir? A) Gecenin boz tepelerine çıkan yoldaki taşlar kaygandır. B) Akşam güneşi
DetaylıNiye? helezonikkresendo.blogspot.com
Niye? Toplumsal muhalefete kazandırdığımız yeni bir kitap daha. Hangi ihtiyaç üzerine? erçekten de "eee?" sorusunun gereken önem verilmeli. Tabi bunu yaparken gündelik boğuşmacalar ile kültür oluşturma
DetaylıYOL ARKADAŞIM Maksim GORKI Öyküler MAKAR ÇUDRA
YOL ARKADAŞIM Maksim GORKI Öyküler MAKAR ÇUDRA Kıyıya çarpan dalgaların şıpırtısından ve kıyı çalılarının hışırtısından doğan düşündürücü ezgiyi bozkıra yayarak, nemli soğuk bir rüzgâr esiyordu denizden.
DetaylıBİR SOKAK ADAMININ ÖLÜMÜ
BİR SOKAK ADAMININ ÖLÜMÜ Şehrin en sessiz olduğu ve sır vermediği zamanı-sabah saatlerini- yağmur damlalarının tam o anda çatıdan içeri kaydığı gibi yaşıyorduk: gizlice, titrekçe, ama şaşırtıcı bir biçimde
Detaylıönce, önce, sonra, daha sonra, sonunda, en sonunda ifadelerinden uygun olanlarını kullanmalıyız.
OLAYLARIN OLUŞ SIRASI Bir olayı karışık anlattığımızda doğru anlaşılmayabilir. Bu yüzden anlattıklarımızda belli bir sıralama olmalıdır. Olayları oluş sırasına göre anlatırken ilk önce, önce, sonra, daha
DetaylıKIRKINDAN SONRA FAHRİ KABAAĞAÇ
KIRKINDAN SONRA AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI DARÜLACEZE YAYINLARI Dârülaceze Cad No: 51 Okmeydanı-Şişli/ İstanbul Tel: 0212 210 1895 Fax: 0212 210 1896 www.darulaceze.gov.tr / e-posta: darulaceze@darulaceze.gov.tr
DetaylıVedat Türkali - Bir Gün Tek Başına
Vedat Türkali - Bir Gün Tek Başına 1919'da Samsun'da doğdu. Asıl adı Abdülkadir Pirhasan'dır. Ortaöğrenimini Samsun Lisesi'nde yaptı. Yüksek öğrenimini 1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
DetaylıCengiz Aytmatov _ Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Cengiz Aytmatov _ Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek Yüz Yüze/ 31 Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek / 91 Takdim Cengiz Aytmatov: Çok yönlü bir kişilik, özgün bir yazar. 1928 yılında Kırgızistan'da doğmuştur.
DetaylıSarah Jio - Son Kamelya
SARAH JIO m M yhcan ^jj)(enekşeleri ve 'Böğürtlen yasarından Önce küçük bir tohum düşer kalbin odasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz? /A \ ROMAN 19401ı yılların Amerikası
DetaylıHiç konuşmuyorlardı. Ürkektiler. Bir kuş parlasa ödleri kopacak gibiydiler, tetikte. Gözleri kısılmıştı.
Yaşar Kemal _ Yer Demir Gök Bakır 1 Hasan önde, Ummahan arkada, meşeliğe doğru usul usul gidiyorlardı. Hasan ellerini koynuna sokmuş, öne doğru yumulmuştu. Ummahan hep ayaklarının ucuna bakıyordu. Hiç
DetaylıEMRAH SERBES. Her Temas İz Bırakır. Bir Ankara Polisiyesi
Gökçen e EMRAH SERBES Her Temas İz Bırakır Bir Ankara Polisiyesi Bu roman bir kurmaca ürünüdür. Adı geçen kişi ve kurumların gerçek yaşamdaki benzerleriyle uzaktan yakından ilgisi yoktur Yeni yıla kırk
DetaylıBerke Baş: Kendi hikâyelerimizle yeni bir tarih oluşturabiliriz!
Berke Baş: Kendi hikâyelerimizle yeni bir tarih oluşturabiliriz! Belgeselci Berke Baş, 2009 yılında iki kere Mithat Alam Film Merkezi nin konuğu oldu. Dört yönetmenli Bu Ne Güzel Demokrasi! nin ardından,
DetaylıUMUDA DOĞRU. Frank McCourt
ANGELA NIN KÜLLERİ II UMUDA DOĞRU Frank McCourt Çeviri Neşe Olcaytu 4 ÖNSÖZ Haydi, rüya vakti geldi. İrlanda dayken annem çocukluğumuzda bize böyle derdi ve sonunda bir rüyamız gerçek oldu. Benim defalarca
DetaylıPanel: Aynı Toprakta Öteki Olmak Eğer sürekli dostluktan bahsetme ihtiyacı hissediyorsanız, bu ortada öyle bir dostluk olmadığı anlamına gelir.
Panel: Aynı Toprakta Öteki Olmak Eğer sürekli dostluktan bahsetme ihtiyacı hissediyorsanız, bu ortada öyle bir dostluk olmadığı anlamına gelir. Aylin Vartanyan, Arzu Öztürkmen, Ardaşes Margosyan, Vangelis
DetaylıBirinci Bölüm ĐKĐ ÖLÜ KIZ Olay 1932'de, eyalet cezaevi hâlâcold Mountain'daykenoldu. Elektrikli sandalye de oradaydı tabii.
Birinci Bölüm ĐKĐ ÖLÜ KIZ Olay 1932'de, eyalet cezaevi hâlâcold Mountain'daykenoldu. Elektrikli sandalye de oradaydı tabii. Mahkûmlar sandalye konusunda şakalaşırlardı. Đnsanların korktukları ama kaçamadıkları
Detaylı2. Bir berber:1 tane zayıf adamı tıraş etmektense,10 tane şişko adamı tıraş ederim 'demiş. Neden?
ZEKA SORULARI 1.Pazar günü sabahı acı ile uyanan kadın ağlar polisler eve gelir evdeki görevlilere sorar aşçı kahvaltıyı hazırlıyordum der. Bahçıvan çiçekleri suluyordum der. Hizmetli posta kutusundan
DetaylıTezin Kabul Ediliş Tarihi: Izı 01: i.9..9.!:1. imzası \ 11 () 9:..~~ ~(L-' ~ASr. \: ra "' ~
T.C. GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FATMA BARBAROSOĞLU NUN HİKÂYE KİŞİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Hazırlayan Esen Yıldız Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim
DetaylıTUZ KADAR SEVGİ * * Sakaoğlu, Saim; Gümüşhane Bayburt Masalları. Ankara: Akçağ Yayınevi, 2002.
TUZ KADAR SEVGİ * Vakti zamanında, günlerin birinde bir padişah varmış. Bu padişahın da üç tane kızı varmış. Bu kızlar yetişip kemale gelmişler, babalarının aklına bunları ere vermek gelmemiş. Bu üç kardeş
DetaylıHazırlayanlardan. Sevgili Öğrenciler, BAŞARILAR,
Sevgili Öğrenciler, Bu yıl okula başladınız. Tüm öğretmenlerinizin, anne, babanızın ve bizim bir dileğimiz var: Kısa sürede okumayı ve yazmayı öğrenmeniz, okuduğunu anlayan, düşünen, düşündüğünü doğru
DetaylıERSAN ERÇELİK A'DAN Z'YE ÖZKAN MERT ŞİİRİ
ERSAN ERÇELİK A'DAN Z'YE ÖZKAN MERT ŞİİRİ Ersan Erçelik 29 Temmuz 1980, İstanbul doğumlu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme Bölümü nü bitirdi. Şiir ve düzyazıları, Akbük, Akköy, Agora, Akatalpa, Damar,
Detaylı