Jean Christophe Grange - Kızıl Nehirler.

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Jean Christophe Grange - Kızıl Nehirler."

Transkript

1 Jean Christophe Grange - Kızıl Nehirler Virginie için Birinci Bölüm Birinci Kısım GA-NA-MOS! Ga-na-mos Pierre Niemans parmaklarını elindeki çok kısa dalga telsiz vericisinin üzerine kenetlemiş biraz aşağıda Parc-des- Princesin beton rampalarından inen kalabalığı izliyordu. Binlerce coşkulu ateşli kelle binlerce beyaz şapka ve rengarenk kaşkol başdöndürücü alacalı bir kurdele oluşturur gibiydi. Konfeti yağmuru. Ya da sanrılı iblisler sürüsü. Ve hep aynı üç hece aynı yavaş ve vurucu nakarat: Ga-na-mos Parc-des-Princesin hemen karşısındaki anaokulunun damından üçüncü ve dördüncü CRS [2] birimlerinin manevralarını izliyordu. Koyu lacivert giysili adamlar başlarına siyah kasklarını geçirmiş polikarbondan kalkanlarının ardında koşuşturuyordu. Her zamanki klasik yöntem. Her kapı

2 dizisinin ikişer yanında iki yüz polis ayrıca iki takım taraftarlarının karşılaşmamaları birbirleriyle temas etmemeleri hatta birbirlerini görmemeleri için "perde" görevi yapan komandolar... O akşam Fransız olmayan iki takımın Pariste karşılaşacağı tek maç için Real Zaragoza- Arsenal karşılaşması için bin dört yüz kadar polis ve jandarma görevlendirilmişti. Kimlik kontrolü üst arama iki ülkeden gelmiş kırk bin izleyicinin kendilerine ayrılan yerlere yönlendirilmeleri. Başkomiser Pierre Niemans bütün bu manevraların sorumlularından biriydi. Aslında böylesi görevler her zaman yaptıklarına pek benzemiyordu ama alabros tıraşlı polis görevlisi bu tür sorumluluklardan hoşlanıyordu. Saf denetim ve çatışma. Ne soruşturma ne de gizlilik. Bir bakıma böylesi bir değişiklik dinlendiriyordu sanki onu. Ayrıca hareket halindeki bir orduyu anımsatan koyu lacivertli kalabalığın askeri davranışlarına bayılıyordu. Taraftarlar alt kata ulaşıyorlardı stadyumun beton direklerinin arasından H ve G kapılarının üzerinden görünüyorlardı işte. Niemans saatine baktı. Dört dakika içinde dışarıda olacaklar asfaltın üzerinden dağılmaya koyulacaklardı. İşte o zaman kavga arbede tehlikesi baş gösterecekti. Başkomiser ciğerlerini şişirdi. Ekim gecesi gerilim yüklüydü. İki dakika. Niemans neredeyse içgüdüsel bir dürtüyle döndü uzaktaki Porte-de-Saint-Cloud Meydanını gördü. Meydanın üç çeşmesi gecenin karanlığında endişe totemleri gibi yükseliyordu. Cadde boyunca CRS kamyonları sık bir sıra halinde peş peşe dizilmişti. Önlerinde de kasklarını kemerlerine asmış copları dizlerini döven sıkıntıyla gidip gelen adamlar vardı. Bunlar takviye güçlerdi. Uğultu arttı. Kalabalık sivri uçlu parmaklıkların arasındaki bölümdeydi şimdi. Niemans gülümsedi. İşte arayıp da bulmadığı şey buydu. Kalabalık dalgalandı. Borazanlar gürültüyü yırttı. Uğultu çimentonun tüm gözeneklerini titretti. "Ga-na-mos! Ga-na-mos!" Niemans vericinin mandalına bastı doğu bölümündeki birimin şefi Joachime seslendi. "Niemans konuşuyor. Çıkıyorlar. Onları otobüslere Murat Bulvarına otoparklara metro girişlerine yönlendirin." Bulunduğu yüksek yerden durumu değerlendirdi: bu tarafta pek fazla bir tehlike yoktu. Bu gece galip gelmişti İspanyollar yani öyle saldırgan olmaları beklenemezdi. İngilizlerse karşı taraftan A ve K kapılarından Boulogne tribününe yırtıcı hayvanlar tribününe doğru çıkarılacaklardı. Burada işler yoluna girer girmez gidip o tarafa da bir göz atmak niyetindeydi Niemans. Birden sokak lambalarının ışığında kalabalığın üzerinden bir şişe uçtu. Başkomiser bir copun kalkıp indiğini safların sıklaşıp gerilediğini insanların düştüğünü gördü. Vericiye haykırdı: "Joachim kahretsin! Adamlarınıza hakim olun!" Niemans servis merdivenine koştu sekiz katı uçarcasına indi. Caddeye vardığında iki sıra toplum polisi holiganları engellemek üzere koşmaya başlamıştı bile. Niemans silahlı polislerin önüne geçti kollarıyla geniş daireler çizerek durdurmaya çabaladı. Coplar burnunun sadece birkaç metre ötesindeydi ki sağ taraftan miğferini kafasına sıkıca oturtmuş Joachim yetişti. Siperliğini kaldırdı bakışları öfke saçıyordu: Niemans çıldırdınız mı siz? Üstelik de sivil kıyafetle. Sizi... Başkomiser soruyu duymamış gibiydi. Ne bok yiyorsunuz? Adamlarınıza hakim olun Joachim! Yoksa üç dakika içinde bir ayaklanmayla karşı karşıya kalabiliriz. Kırmızı yüzlü şişman polis yüzbaşısı nefes nefeseydi. Geçen yüzyılın modasına uygun kırptırdığı ince bıyığı soluklarına tempo tutar gibi titreşiyordu. Telsizden bir ses duyuldu: "Tüm... tüm birliklere çağrı... tüm birliklere çağrı... Boulogne Kavşağı... Commandant-Guilbaud Sokağı... Ben... Burada bir sorun var!" Niemans Joachime sanki bütün bu karışıklığın tek sorumlusuymuş gibi

3 baktı. Sonra parmakları telsizin mandalına bastı: "Niemans konuşuyor. Geliyoruz." Sakinleşmiş bir sesle yüzbaşıya talimat verdi: Gidiyorum. Oraya olabildiğince çok adam gönderin. Burada da kuş uçurtmayın. Yüzbaşının cevabını bile beklemeden şoför olarak kullandığı stajyer memuru aramaya koyuldu. Meydanı geniş adımlarla geçti karşı taraftaki Princes Birahanesi garsonlarının aceleyle kepenkleri indirdiklerini gördü. Hava endişe yüklüydü. Sonunda siyah otomobilin yanı başında ayaklarını yere vurarak dolaşan deri ceketli genci buldu. Niemans arabanın kaputuna eliyle vurarak haykırdı: Boulogne Kavşağı! Çabuk! İki adam arabaya aynı anda daldılar. Lastikler patinaj yaptı duman çıkararak kalktı. Stajyer direksiyonu stadyumun soluna kırdı güvenlik güçleri için ayrılmış yoldan geçerek K kapısına varmak istiyordu anlaşılan. Niemansın sezgisi güçlüydü: Hayır diye soludu geri dön. Kavga öbür tarafta. Araba olduğu yerde kargaşayı yatıştırmak için hazırlanmış basınçlı su kamyonlarının oluşturduğu birikintilerde kıç atarak döndü. Sonra gri CRS kamyonlarının arasındaki dar koridordan geçerek Parc-des-Princes Caddesine girdi. Aynı yöne doğru koşuşturan miğferli adamlar arkalarına bakmadan yana açılıyorlardı. Niemans arabanın üzerine sireni yerleştirmişti. Stajyer Claude-Bernard Lisesinin hizasına gelince direksiyonu sola kırdı göbekten döndü stadyumun öte yanına dolandı. Auteuil tribününün yakınındaydılar. Niemans havada asılı kalmış ilk gaz perdesini gördüğünde sezgilerinde ne kadar haklı olduğunu düşündü: çatışma Avrupa Meydanına varmıştı bile. Otomobil beyazımsı sis perdesinin içinden geçti bacaklarının var gücüyle kaçmaya çalışan ilk gaz kurbanlarını ezmemek için güçlükle durabildi. Çatışma tam da şeref tribününün önünde patlak vermişti. Kravatlı erkekler mücevherli kadınlar koşuşturup sendeliyor gözyaşları yanaklarından akıyordu. Kimileri sokağa açılacak bir geçit arıyor kimileri de daha da yukarıya stat turnikelerine doğru tırmanıyorlardı. Niemans arabadan fırladı. Meydanda birbirine girmiş vücutlardan çıkan kollar kalkıp kalkıp iniyordu İngiliz takımının parlak göz alıcı renkleri ile CRS polisinin koyu gölgelerini hayal meyal seçti. Polislerden bazıları kanlı birer salyangoz gibi yerlerde sürünüyordu uzaktaki meslektaşları ise yerdeki yaralı arkadaşlarını vurmak korkusuyla plastik mermi atan tüfeklerini kullanamıyorlardı bir türlü Başkomiser gözlüklerini iç cebine yerleştirdi yüzüne fularını doladı. En yakındaki polisin yanına gitti bir eliyle üç renkli kimliğini gösterirken ötekiyle de polisin copuna uzandı. Adam şaşkınlık içindeydi; üstelik miğferinin camı da buğulanmıştı. Pierre Niemans kavganın göbeğine daldı. Arsenal taraftarları yumrukla metal çubuklarla demir ökçelerle vuruyorlar CRS memurları da geri çekilerek direnmeye yere düşmüş arkadaşlarını korumaya çalışıyorlardı. Vücutlar sarsılıp titriyor yüzler buruşuyor çeneler asfalta çarpıyordu. Ve coplar. Coplar kalkıp iniyor darbenin şiddetinden eğilip bükülüyorlardı. Başkomiser kargaşanın ortasına atıldı. Yumruk attı cop salladı. İriyarı birini yakalayıp bir dizi yumruk patlattı. Kaburgalara mideye çeneye. Birden sağdan gelen bir tekmeyle çöktü sonra kükreyerek doğruldu. Cop saldırganın gırtlağının çevresine dolandı neredeyse. Beynindeki kan fokurduyor metal bir tat ağzının içini uyuşturuyordu. Hiçbir şey düşünmüyor hissetmiyordu artık. Savaşa girmişti farkındaydı bunun.

4 Birden tuhaf bir sahneye ilişti gözü. Yüz metre kadar ötede iyice sopa yemiş bir sivil iki holiganın ellerinden kurtulmaya çalışıyordu. Niemans taraftarın kana bulanmış yüzünü nefretten tir tir titreyen öteki ikisinin robotumsu hareketlerini izledi. Bir saniye sonra neyin tuhaf geldiğini anlamıştı Niemans: yaralı ve diğer ikisi rakip kulüplerin amblemini taşıyan deri ceketler giymişlerdi. Bir hesaplaşmaydı. Niemans daha ne olduğunu tam anlayamadan yaralı adam saldırganların elinden kurtuldu ve yan sokağa Nungesser-et-Coli Sokağına sapıp kurtulmaya çalıştı. Dayakçılar da peşinden. Niemans elindeki copu attı kalabalığın arasında kendine bir yol açıp peşlerine takıldı. Kovalamaca başladı. Niemans düzenli soluk alarak koşuyor sessiz sokakta kurbanlarına giderek yaklaşan iki saldırganla arayı kapatmaya çalışıyordu. Hep birlikte sola döndüler birkaç adım sonra yüksek duvarlarla çevrili Molitor yüzme havuzuna vardılar. Bu kez kurbanlarını ellerinden kaçırmayacaktı serseriler. Niemans çevreyoluna tepeden bakan Porte-Molitor Meydanına vardığında gözlerine inanamadı: saldırganlardan birinin elinde kocaman bir bıçak vardı. Niemans cadde ışıklarının donuk aydınlığında dizüstü çökmüş adama durmaksızın saplanan vücudunu sarsan bıçağın parıltısını gördü. Sonra saldırganlar adamı yerden kaldırdı korkuluğun üzerinden aşağı attı. HAYIIIR! Niemans haykırırken silahını kılıfından çıkarmıştı bile. Bir otomobilin kaputundan destek aldı sağ yumruğunu sol avucuna yerleştirdi soluğunu tutarak nişan aldı. İlk kurşun. Karavana. Eli bıçaklı katil döndü şaşkındı. İkinci kurşun. Yine karavana. Niemans yeniden koşmaya koyuldu tabanca tutan elini yakın dövüş kurallarına uygun olarak kalçasına dayamıştı. Öfkeden içi içini yiyordu; gözlüksüz olduğu için iki kez üst üste karavana atmıştı. Köprüye vardı. Eli bıçaklı adam çevreyolunun kenarındaki çalılıklara dalmıştı bile. Arkadaşıysa dizlerinin bağı çözülmüş şaşkınlık içinde bakıyordu. Başkomiser tabancasının kabzasını adamın gırtlağına indirdi sonra da saçlarından yakalayarak trafik ışığına kadar sürükledi tek eliyle adamı bileğinden direğe kelepçeledi. Şimdi artık köprünün üzerinden aşağıya bakabilirdi. Kurbanın cesedi asfaltın üzerindeydi ve trafiği tıkayan zincirleme kaza meydana gelene kadar arabalar üzerinden geçmişti. Büyük bir kazaydı... İç içe geçmiş arabalar ezilmiş saclar... Trafik sıkışıklığı sinir bozucu bir korna konserine dönüşmüştü. Farların ışığında bir eliyle yüzünü tutarak otomobiline doğru sendeleyerek ilerleyen bir sürücü gördü Niemans. Sonra bakışlarını çevreyolunun diğer tarafına çevirdi. Renkli kol şeridiyle çalıların arasında ilerlemeye çalışan katili gördü. Silahını kılıfına yerleştirip adamın peşine düştü. Ağaçların arasında koşarken durup geriye ona bakıyordu katil. Gizlenmeye gerek duymadı başkomiser: adamın Niemansın peşinde olduğunu bilmesi gelip yakasına yapışacağını düşünmesi gerekiyordu. Birden holigan bir çalılığın üzerinden atlayıp gözden kayboldu. Çakıl taşları üzerinde duyulan ayak sesleri Niemansa adamın tuttuğu yönü gösterdi hemen: Auteuil Bahçeleri. Başkomiser katilin peşine düştü gecenin bahçenin gri çakılları üzerindeki yansımasını gördü. Seralar boyunca ilerlerken duvara tırmanan gölgeyi fark etti. Peşinden seğirtti kendini Roland-Garros tenis kortlarında buldu. Tel kafesten kapılar kilitli değildi: katil hiçbir engelle karşılaşmaksızın bir korttan diğerine geçiyordu. Niemans bir kapıdan daldı kırmızı toprak sahaya girdi ve ilk filenin üzerinden atladı. Elli metre önündeydi adam gözle görülür biçimde yavaşlamıştı şimdi; yorgunluğun etkisi kendini

5 göstermişti. Yine de filenin üzerinden atlamayı tribündeki basamakları tırmanmayı başardı. Peşinden de Niemans geliyordu çevik yumuşak soluğunda en ufak bir değişiklik olmaksızın. Adama birkaç metre kalıncaya kadar yaklaştığında tribünlerin en tepesindeki gölgenin boşluğa atladığını gördü. Kaçak özel bir evin çatısına düşmüştü. Çatının öbür tarafına yuvarlandı gözden kayboldu. Komiser geriledi peşinden atladı. Çakıl taşı kaplı platforma düştü. Aşağıda çimenler ağaçlar sessizlik. Katilden ise en ufak bir iz yoktu. Niemans ıslak çimenlerin üzerinde yuvarlandı. İki seçeneği vardı: ya çatısından atladığı ana bina ya da bahçenin dibindeki geniş ahşap yapı. MR 73 tabancasını kılıfından çıkardı sırtını arkasındaki kapıya dayadı. Kapı direnmedi. Başkomiser birkaç adım attı sonra şaşkınlık içinde durdu. Mermer bir holdeydi tepede tavanın tam ortasında yuvarlak bir taş taşın üzerine de tanımadığı bilmediği harflerle kazınmış yazılar vardı. Altın yaldızlı bir merdiven karanlığın içinden üst kata çıkıyordu. İmparator kırmızısı kadife perdeler duvar kaplamaları heybetli vazolar. Niemans bir Asya ülkesinin büyükelçiliğine girdiğini anladı. Birden dışarıdan bir ses duydu. Katil diğer binadaydı. Komiser çimenlerin üzerinden koşarak bahçeyi geçti ahşap yapıya ulaştı. Kapının kanadı hala sallanıyordu karanlık içinde bir gölge gibi içeri girdi. Büyü bir derece daha artmıştı. Girdiği yer bölmelere ayrılmış yeleleri kısa kesilmiş küçük atların bulunduğu bir ahırdı. Titreşen sağrılar. Havada uçuşan saman çöpleri. Pierre Niemans elde tabanca ilerledi. Birinci bölmeyi geçti ikinci üçüncü... Sağ tarafta boğuk bir ses. Başkomiser döndü. Yere vuran bir toynak. Solda bir hışırtı. Yine döndü. Çok geç. Bıçak indi. Niemans son anda kendini yana attı. Bıçak omzunu sıyırdı ve atın sağrısına saplandı. Atın şahlanışı ölümcül oldu. Nalı katilin yüzüne çarptı. Başkomiser durumdan yararlanıp adamın üzerine atıldı silahını namlusundan kavrayıp çekiç gibi kullanmaya başladı. Vurdu vurdu sonra birden durdu gözlerini holiganın kanlı yüz hatlarına dikti. Yarılmış etlerin altından kemikleri fırlamıştı. Karmakarışık dokuların ucunda da göz küresi. Başında hala Arsenal şapkası olan katil kımıldamıyordu. Niemans tabancasını düzeltti kabzasını kanlı elleriyle tutarak namluyu adamın aralık dudaklarının arasından ağzına soktu. Horozu kaldırıp gözlerini kapattı. Tetiği çekecekti ki... tiz bir ses duydu. Cebindeki telefonu çalıyordu. İkinci Kısım Üç saat kadar sonra Nanterre-Prefecture Mahallesinin çok yeni çok simetrik sokaklarından birinde İçişleri Bakanlığı Adli Polis Merkezi binasında tek bir ışık yanıyordu. Karanlıkta oturan Antoine Rheimsin masasının hizasına kadar indirilmiş yoğun ve parlak bir ışık. Karşısında ışık halesinin hemen dışında Pierre Niemansın uzun boylu silueti. Kesik kesik cümlelerle Boulogne kovalamacası hakkında yazdığı raporu özetlemişti az önce. Rheims kuşkuyla sordu: Adam nasıl? İngiliz mi? Komada. Yüzünde bir sürü kırık. Hotel-Dieuyle az önce konuştum: yüzüne deri yaması yapacaklarmış. Ya kurbanı? Çevreyolunda Molitor Kapısının orada arabaların altında kalıp kemikleri un ufak olmuş. Aman Tanrım! Neden?

6 Holiganlar arası bir hesaplaşma. Arsenal taraftarlarının arasında Chelsea Kulübünün adamları da varmış. Bıçaklı iki holigan kavgadan da yararlanarak rakiplerini öldürmüş. Rheims duyduklarına inanmıyormuşçasına dinliyordu. Kısa süren bir sessizlikten sonra sordu: Ya seninki? Onu bu hale sokanın bir at toynağı olduğundan emin misin? Niemans cevap vermedi pencereye döndü. Ayın tebeşirimsi ışığının altında çevredeki evlerin cephelerini kaplayan tuhaf pastel motifler görünüyordu: Nanterre Parkının koyu yeşil tepecikleri üzerinde süzülen bulutlar gökkuşağı. Rheimsin sesi daha da yükseldi. Seni anlamıyorum Pierre. Neden böyle pis işlere meraklısın? Statta denetim işi gerçekten de... Sesi giderek söndü. Niemans sessizliğini bozmamıştı. Artık yaşın da geçti diye sürdürdü Rheims sözlerini. Üstelik uzmanlık alanın da farklı. Oysa anlaşmamız açıktı: bundan böyle sokak işi yok şiddet yok. Sadede gel Antoine. Beni neden çağırdın buraya gecenin bir yarısında? Bana telefon ettiğinde Parc-des-Princeste olup bitenlerden haberli olman imkansızdı. Öyleyse neden? Rheimsin gölgesi kıpırdamadı. Geniş omuzlu kıvırcık gri saçlı taş yüzlü bir adamdı. Fener bekçisi gibi. Bölüm başkanı olarak yıllardan beri ahlak polisi olarak bilinen kurumun bir üst birimini OCRTEHi [3] yönetiyordu. Niemans onu bu büroya tıkılmasından çok önce her ikisi de sokak polisiyken yağmur altında devriye gezerlerken tanımıştı. Saçları alabros kesili başkomiser ellerini masaya dayayıp eğildi sorusunu yineledi: Öyleyse neden? Rheims soludu: Bir cinayet. Pariste mi? Hayır Guernonda. İsere Bölgesinde Grenoble yakınında küçük bir kent. Üniversite kenti. Niemans bir iskemle kaptı bölüm başkanının karşısına çöktü. Seni dinliyorum. Cesedi dün akşama doğru buldular. Kampüsün içinden geçen bir nehre hakim kayalıkların arasına gömülmüş bir şekilde. Bütün izler manyakça işlenmiş bir cinayeti işaret ediyor. Ceset hakkında ne biliyorsun? Kadın cesedi mi? Hayır. Erkek. Genç biri. Anlaşılan fakültenin kütüphanecisi. İşkence izleri var: çizikler kırbaç izleri yanıklar... bir de boğma girişimi olduğundan söz ettiler. Niemans dirseklerini yazı masasına dayadı. Elindeki sigara tablasıyla oynuyordu. Bütün bunları bana neden anlatıyorsun? Seni oraya göndermeyi düşünüyorum da ondan. Ne? Bu cinayet için mi? İyi ama Grenoble Cinayet Masasındaki herifler katili bir haftaya kalmaz enseler ve... Pierre salak rolü oynamaya kalkma. Bu cinayetin göründüğü kadar basit bir iş olmadığını sen de biliyorsun. Sorgu hakimiyle konuştum. Bir uzman istedi. Ne uzmanı? Cinayet. Bir de ahlak konusu. Cinayetin ardında cinsel sebepler olmasından kuşkulanıyor. Neyse işte ya da onun gibi bir şeyler. Niemans boynunu ışığa doğru uzattı ensesinde halojen lambanın sıcaklığını duydu. Antoine bana her şeyi anlatmadın sanki. Sorgu Hakimi Bernard Terpentes. Eski bir dost. O da ben de Pireneler Bölgesinden geliyoruz. Tir tir titriyor çakıyorsun değil mi? Meraklılardan medyadan bütün bu boklardan ödü kopuyor. Konuyu

7 olabildiğince çabuk çözümlemek istiyor. Birkaç hafta sonra okullar açılacak. O güne kadar dosyayı kaldırmak gerek. Ne istiyorsun yani anlayabilmen için bir de resim çizmemi mi Başkomiser kalktı yine pencerenin yanına gitti. Sokak lambalarının ışıltılı tepeciklerine parktaki koyu kubbelere baktı. Son saatlerin şiddeti hala şakaklarında zonkluyordu: bıçak darbeleri çevreyolu Roland-Garrostaki kovalamaca. Belki bininci kez Rheimsin telefonunu bir adamı öldürmesini önleyen telefonunu düşündü. Vicdanını gölgeleyen onu kötü bir şey yapma sınırına getiren zamanı ve mekanı yırtıp parçalayan o denetlenemez öfke nöbetlerini hatırladı. Ee? dedi Rheims. Niemans döndü pencerenin pervazına dayandı. Böylesi soruşturma yapmayalı dört yıl oldu. Bunu neden bana öneriyorsun? Güvenebileceğim birine ihtiyacım var. Tabii merkezlerin istedikleri adamın kolundan tutup Fransanın herhangi bir köşesine gönderme hakkına sahip olduklarını da biliyorsun (iri parmaklarıyla boşlukta piyano çalar gibi yaptı). Ben de iktidarımı kötüye kullanıyorum işte. Başkomiser gülümsedi. Kurdu ininden çıkaracaksın demek? Kurdu ininden çıkaracağım. Senin için hava değişimi. Benim için eski bir dosta yardım. Hiç olmazsa orada bulunduğun süre boyunca kimsenin yüzünü dağıtmazsın... Rheims masanın üzerindeki fakstan pırıl pırıl bir tomar kağıt aldı. Jandarmanın ilk sonuçları. Alıyor musun almıyor musun? Niemans masaya doğru yürüdü termal kağıdı elinde buruşturdu. Seni ararım. Hotel-Dieu Hastanesinden haber almak için. Başkomiser zaman geçirmeden Trois-Fontanot Sokağından ayrılıp dokuzuncu bölgede La- Bruyere Sokağındaki evine gitti. Neredeyse bomboş titiz bir ev kadınının elinden çıkmış gibi cilalanıp parlatılmış parkeleriyle koskocaman bir daireydi. Bir duş aldı yaralarıyla ilgilendi ve aynada kendini inceledi. Kemikli bir yüz derin çizgiler. Alabros kesilmiş gri ve parlak saçlar. Metal çerçeveli gözlükler. Niemans aynadaki görüntüsüne bakıp gülümsedi. Issız bir sokakta böyle bir herifle karşılaşmak istemezdi doğrusu. Bir spor çantasına birkaç parça giysi tıktı gömlekler ile çorapların arasına Remington marka 12lik pompalı tüfeğini bir kutu kurşun ve Manhurini için bir speedloader sıkıştırdı. Sonra askılı takım elbise çantasının içine iki kat elbise ve arabesk desenli birkaç kravat yerleştirdi. Porte de la Chapelle yolu üzerinde Clichy Bulvarında bütün gece açık bir McDonalds buldu. İkinci sıraya park ettiği arabasından gözünü ayırmadan birbiri ardına iki Royal Cheesei mideye indirdi. Sabahın üçüydü. Çiğ beyaz neonların ışığında leş gibi salonu aşina hayaletler arşınlıyordu. Elbiseleri fazla bol birkaç zenci. Saçlarını Jamaika biçimi örmüş iki orospu. Uyuşturucu müptelaları evsizler ayyaşlar. Bir zamanlar ait olduğu o eski dünyanın sokakların insanları. Parası iyi saygın bir masa başı işi için terk etmek zorunda kaldığı dünyanın. Herhangi biri için merkez bürolarına atanmak terfi anlamına gelirdi kuşkusuz. Oysa Niemans kendini kızağa çekilmiş hissediyordu altın yaldızlı bir kızak ama yine de onurunun kırıldığını düşünüyordu. Bir kez daha çevresindeki şafak vakti yaratıklarına baktı. Bütün bu görüntüler bir zamanlar avcı kılığında arşınladığı ormanının yaratıklarıydı. Niemans otomobilini hiç durmadan hız sınırlarına ve radarlara aldırmaksızın farlarını söndürmeksizin sürdü. Saat sekiz olduğunda otoyoldan ayrılıp Grenoble çıkışına giriyordu. Saint- Martin-dHeres ve Saint-Martin-dUriagedan geçti Grand Pic de Belledonneun eteğindeki Guernona doğru yol aldı. Dalgalana dalgalana ilerleyen S biçimi yolun kenarlarında sanayi bölgeleri ile çam

8 ormanları birbirini izleyerek sıralanmıştı. Manzaranın sadece güzelliğiyle derin yalnızlığı maskeleyemediği her yerde olduğu gibi burada da iç karartıcı bir sükûnet hakimdi sanki Başkomiser üniversitenin yolunu belirten ilk trafik levhalarını gördü. Uzakta yağmurlu sabah saatlerinin pamuğumsu aydınlığında yüksek tepelerin zirveleri görünüyordu. Bir dönemeçten çıkarken vadinin dibinde üniversiteyi gördü: büyük çağdaş yapılar çıplak betondan yapılmış hemen her taraftan çimenlerle çevrelenmiş bloklar. Niemans neredeyse küçük bir kent kadar büyümüş bir sanatoryum düşündü nedense. Devlet yolundan çıkıp vadiye daldı. Batıda gümüşümsü parıltılarıyla dağların karanlık böğrünü sıyırarak geçen birbirlerine karışan dik nehirler gördü. Yavaşladı. Dimdik düşen çalılıkların ardına saklanarak hemen ötede bembeyaz ve pırıl pırıl yeniden ortaya çıkan sonra bir daha kaybolan bu buz gibi sulara dikkatle bakarken titredi... Biraz dolambaçlı bir yoldan gitmeye karar verdi. Yoldan ayrıldı sabah çiğinin ıslattığı köknar ve karaçam ağaçlarının oluşturduğu kubbenin altındaki patikaya saptı patikanın sonunda kapkara yüksek duvarlarla çevrilmiş uzun bir ova gördü. Durdu. Arabadan inip dürbününe uzandı. Uzun uzun çevreyi inceledi; nehri gözden kaybetmişti. Bir süre sonra vadinin çukuruna ulaşan suların kayalık duvarın hemen ardında aktığını anladı. Dikkatli bakınca bazı V biçimli kayaların arasından nehri görebiliyordu zaten. Birden başka bir ayrıntı dikkatini çekti dürbününü o yöne çevirdi. Evet yanılmamıştı. Arabasına döndü çalıştırıp hızla eski sel yatağına doğru ilerledi. Kayaların arasındaki boşluktan jandarmaya özel sarı floresan şeridi görmüştü: "GEÇMEK YASAKTIR." Üçüncü Kısım Niemans kayadaki yarıktan gördüğü dar patikaya indi. Biraz sonra patikanın arabanın geçeceği kadar geniş olmadığını görüp otomobilden inmek zorunda kaldı. Otomobilden ayrıldı plastik bandın altından geçip nehre doğru ilerledi. Suyun akışı burada doğal bir baraj tarafından durdurulmuş gibiydi. Niemansın köpük köpük ve kabarık görmeyi umduğu nehir parlak duru ve küçük bir göle dönüşmüştü. Birden tüm öfkesi kaybolan bir yüz gibiydi. Biraz ötede daha sağda tekrar nehirleşiyor vadinin dibinde uyuyakalmış gri kentin içinden geçip gidiyordu. Ancak Niemans olduğu yerde çakılıp kaldı. Sol tarafında ondan daha önce gelmiş suyun üzerine çömelmiş bir adam gördü. Niemans ani bir refleksle sırtındaki çantanın cırtcırtlı kapağını açtı. Kelepçelerin hafifçe tıkırdamasına engel olamadı yine de. Adam Niemansa doğru döndü ve hemen gülümsedi. Burada ne arıyorsunuz? diye kabaca sordu Niemans. Yabancı gülümsemeye devam etti cevap vermeksizin doğruldu ellerini çırpıp temizlemeye koyuldu. Narin suratlı soluk sarı saçları fırça ucu gibi kesilmiş genç bir adamdı. Süet mont büzgülü pantolon giymişti. Duru bir sesle cevap verdi: Ya siz? Böylesi bir cesaret Niemansın elini kolunu bağladı. Öfkeyle homurdandı: Polis. Şeridi görmediniz mi? Umarım şeridin bu yanına geçmek için sağlam bir nedeniniz vardır yoksa sizi... Eric Joisneau Grenoble Cinayet Masasından. Gelip bölgeyi görmek istedim. Öğleye doğru adli polisten üç uzman daha gelecek.

9 Niemans dar kıyıda ilerledi adamın yanına vardı. Nöbetçiler nerede? diye sordu. Yarım saat izin verdim. Kahvaltı saati. (Aldırmıyormuş gibi omuzlarını silkti.) Burada yapacak işim vardı. Çevremin sakin olmasını istedim... Komiser Niemans. Gri gözlü başkomiser irkildi. Genç adam söylediklerinde şaşılacak bir şey yokmuş gibi devam etti: Sizi görür görmez tanıdım. Pierre Niemans. RAİDin [4] eski gözbebeği. Eski BRB [5] komiseri. Katillerin uyuşturucu tacirlerinin eski belalısı. Kısacası eski bir sürü şey... Artık müfettişlerin programında saygısızlık da mı var? Joisneau alaycı bir tavırla eğildi: Bağışlayın Komiser. Ben sadece bir starı kutsallığından soyutlamak istiyorum. Yoksa bir yıldız olduğunuzu tüm genç müfettişlerin rüyalarını süslediğinizi sizden iyi kimse bilemez. Buraya cinayet için mi geldiniz? Sence? Genç polis bir kez daha eğildi. Yanınızda çalışmak benim için şeref olacak. Niemans ayaklarının altında uzanan sabah güneşinin düzleştirip camlaştırdığı sulara bakıyordu. Sanki dipten yeşimimsi bir aydınlık yükselir gibi. Bana bu konuda bildiklerini anlat. Joisneau gözlerini kayalık duvara kaldırdı. Ceset yukarıda gömülüydü. Yukarıda mı? diye yineledi Niemans sivri çıkıntıların keskin gölgeler oluşturduğu kayalara bakarak. Evet. Aşağı yukarı on beş metre yüksekte. Katil cesedi kayaların arasındaki bir yarığa sokmuş. Sokarken de tuhaf bir pozisyon vermiş. Nasıl bir pozisyon? Joisneau dizlerini büktü karnına doğru çekti ve kollarını göğsü üzerinde kavuşturdu. "Cenin" pozisyonu. İlginç. Bu işte ilginç olmayan bir şey yok zaten. Bana yaralardan yanık izlerinden söz ettiler dedi Niemans. Daha cesedi görmedim. Ama anlatılanlara bakılırsa evet cesette epey işkence izi varmış. Kurban işkence sonucunda mı ölmüş? Şimdilik bu konuda yeterince belirti yok. Gırtlakta da derin kesikler var. Boğma izleri falan. Niemans yeniden küçük göle döndü. Kendi siluetinin alabros saçlar lacivert palto suda yansımasına baktı. Ya burada? Burada bir şeyler bulabildin mi? Hayır. Bir saatten beri bir ayrıntı bir iz arıyorum. Hiçbir şey bulamadım. Bana kalırsa adam burada öldürülmedi. Katil sadece cesedi yukarıya astı. Yarığa kadar tırmandın mı? Evet. Dikkat çekecek bir şey yok. Bana kalırsa katil kayalığın tepesine tırmanmış öbür taraftan tabii sonra da cesedi iple aşağıya sarkıtmış. Başka bir ipe tutunarak aşağıya inmiş ve cesedi yarığa sokmuş. Cesede anlattığım pozisyonu verdirebilmek için oldukça uğraşmış olmalı. Bunca çaba anlaşılır gelmiyor bana.

10 Niemans bakışlarını sivri çıkıntılarla yarıklarla dolu kayalık duvara çevirdi yeniden. Bulunduğu yerden mesafeleri tam olarak ölçemiyordu ama ona kalırsa cesedin saklandığı yarık duvarın ortalarında yer ile tepeden eşit uzaklıkta bir yerdeydi. Birden topukları üzerinde döndü. Gidelim. Nereye? Hastaneye. Cesedi görmek istiyorum. Sadece omuzlarından yukarısı görünen adam çarşafın altında çıplaktı parlak masanın üzerine yan yatırılmıştı. Sanki yüzüne yıldırım çarpmasından korkarmış gibi dertop olup kalıvermişti. Omuzları düşük ensesi eğik dirseklerini kıvrık dizlerinin arasına sokmuş yumruklarını çenesinin altına yerleştirmişti. Beyazımsı teni fırlak kasları yaraların zedelediği derisi cesede neredeyse dayanılamaz bir gerçeklik veriyordu. Cesedin boynunda uzun yara izleri vardı sanki biri gırtlağını kesmek istemiş gibiydi. Şakaklarında da kabarmış nehirler gibi damarlar görünüyordu. Niemans gözlerini morgdaki diğer adamlara çevirdi. Dar omuzları ve kırpık bıyığıyla Sorgu Hakimi Bernard Terpentes; bir yük gemisi gibi yalpalayan Guernon Jandarma Komutanı iriyarı Yüzbaşı Roger Barnes; jandarmanın araştırma bölümünde görevli saçı dökük yüzü kırışık küçük gözlü Yüzbaşı Rene Vermont. Joisneau bir kenarda duruyor işe yaramaya hevesli bir stajyere benziyordu. Kimliğini biliyor muyuz? diye ortaya sordu Niemans. Barnes askerce bir adım atarak öne çıktı gırtlağını temizledi. Kurbanın adı Remy Caillois Başkomiserim. Yirmi beş yaşında. Üç yıldan beri Guernon Üniversitesinde başkütüphaneci olarak çalışıyordu. Ceset bu sabah eşi Sophie Caillois tarafından teşhis edildi. Kocasının kaybını bildirmiş miydi? Dün yani pazar öğleden sonra. Kocası bir gün önce dağda Muret Zirvesine gitmiş. Her hafta sonu yaptığı gibi yalnız. Bazen dağdaki sığınaklardan birinde gecelermiş. Kadın da bu yüzden meraklanmamış ya. Ta ki dün akşam olup kocası ortaya çıkmayıncaya kadar... Barnes sustu. Niemans cesedin üzerindeki çarşafı indirip göğsünü açmıştı. Sessiz bir çığlık gırtlaklarda tıkanıp kalan bembeyaz bir haykırış. Cesedin göğsü ve karnı çeşitli biçim ve büyüklükte morarmış yaralarla kaplıydı. Kenarları kararmaya yüz tutmuş kesikler kabarmış yanıklar is karası benzeri şeyler. Bir de sanki adam bir elektrik kablosuyla bağlanmış gibi el ve ayak bileklerinde fazla derin olmayan başka izler vardı. Cesedi kim buldu? Genç bir kadın... (Barnes elindeki dosyaya bir göz atıp devam etti) Fanny Ferreira. Profesör üniversitede. Nasıl bulmuş? Barnes yeniden gırtlağını temizledi. Akıntılı sularda yüzen bir sporcu. Bilirsiniz işte; yüzen bir cisme tutunup hızla akan sularla birlikte inerler ya hani. Oldukça tehlikeli ve... Sonra? İnişini nehrin doğal barajının ötesinde kampüsün kenarındaki duvarın dibinde tamamlamış. Duvara tırmanırken yarığa sıkıştırılmış cesedi fark etmiş. Bunu kendisi mi anlattı? Barnes rahatsızca çevresine bakındı. Evet tabii ben...

11 Komiser çarşafı tümüyle indirdi. Başındaki kısa saçlarla taştan bir ok gibi duran dertop olmuş soluk beyaz yaratığın çevresinde dolaştı. Barnesın uzattığı ölüm tutanağını aldı bakışlarını daktiloyla yazılmış satırların üzerinde gezdirdi. Belge bizzat hastane müdürünce hazırlanmıştı. Hekim ölüm saati konusunda bir şey söyleyemiyordu. Görünürdeki yaralardan söz etmekle yetiniyor ölümü boğma sonucu nefessiz kalmayla açıklıyordu. Daha fazlasını öğrenebilmek için cesedin uzatılması ve otopsi yapılması gerekecekti Adli tabip ne zaman gelir? Her an bekliyoruz. Komiser cesede yaklaştı. Eğildi yüz hatlarını inceledi. Oldukça güzel ve genç bir yüz gözleri kapalıydı. En önemlisi yüzünde en ufak bir yara en küçük bir iz yoktu. Yüzüne kimse dokunmadı mı? Kimse Komiserim. Gözleri kapalı mıydı? Barnes başıyla onayladı. Niemans baş ve işaret parmaklarıyla gözkapağını usulca araladı. İşte o zaman inanılmaz bir şey gerçekleşti: maktulün sağ gözünden ağır ve duru bir damla yaş aktı. Başkomiser iğrenip irkildi; yüz ağlıyordu. Niemans gözlerini diğerlerine dikti; hiçbiri bu korkunç ayrıntıyı görmemişti. Soğukkanlılığını koruyup yeniden başladı. Gördükleri deli olmadığının bir kanıtıydı ama asıl önemlisi bu cinayet bir aynasızın meslek hayatı boyunca en çok korkacağı ya da en çok arzulayacağı cinayetlerdendi. Doğruldu sert bir hareketle cesedin üzerini örttü. Sorgu hakimine dönüp mırıldandı: Bize soruşturmayı anlatın. Bernard Terpentes dikildi. Beyler bu dosyanın çok zor... ve alışılmadık olacağının farkındasınız. Bu nedenle savcıyla birlikte Grenoble Cinayet Masası ve jandarmayla ortak çalışma kararı aldık. Aynı zamanda da Paristen şimdi burada aramızda bulunan Başkomiser Pierre Niemansı da çağırttım. Kuşkusuz adını daha önce duydunuz. Komiser şu sırada Pariste BRPnin yani fuhuşla mücadele biriminin yöneticileri arasında. Şimdilik cinayetin nedeniyle ilgili hiçbir bilgimiz yok belki de cinsel amaçlı bir cinayetle karşı karşıyayız. Tabii manyakça işlenmiş bir cinayetle. Bay Niemansın tecrübesinden çok yararlanacağız. Bu yüzden Bay Niemansın bu operasyonu yönetmesini öneriyorum... Barnes öneriyi başıyla onayladı Vermont onu taklit etti ama onun kadar istekli olmadığı açıktı. Joisneauya gelince Grenoblelu polis konuşmayı tercih etti: Benim için bir sorun yok tabii. Ama Cinayet Masasından arkadaşlarım gelince... Ben onlara anlatırım diye sözünü kesti Terpentes. (Niemansa döndü.) Başkomiserim sizi dinliyoruz. Tiyatrovari bu sahne Niemansı rahatsız etmeye başlamıştı. Dışarıda olmayı soruşturmaya başlamayı özellikle de yalnız kalmayı istiyordu hem de çok. Yüzbaşı Barnes diye sordu kaç adamınız var? Sekiz. Hayır... özür dilerim dokuz. Tanıkları sorgulamaya iz bulmaya yol kesmeye alışkın kişiler mi? Bakın... Bunların her gün yaptığımız işlerden olmadığını... Ya siz Yüzbaşı Vermont sizin kaç adamınız var? Jandarma yüzbaşısının sesi bir saygı salvosu gibi şakladı: Yirmi. Deneyimli adamlar. Cesedin bulunduğu yerin çevresindeki bölgeyi elekten geçirip...

12 Çok iyi. Bana kalırsa nehre giden yolların yakınında oturan herkesi sorguya çeksinler bütün benzin istasyonlarına garlara otobüs durakları yakınındaki evlere de gitsinler... Genç Caillois uzun gezileri sırasında sığınaklarda da geceliyormuş. Bu sığınakları bulup içlerini arayın. Belki de maktul bu sığınaklardan birindeyken katille karşılaştı. Niemans Barnesa döndü. Yüzbaşı tüm bölgede bilgi toplamanızı istiyorum. Akşam olmadan bölgedeki tüm serserilerin aylakların hırsızların listesini görmek istiyorum. Bir de üç yüz kilometrelik bir daire içinde son dönemde hapisten kimlerin çıktığını araştırın. Araba hırsızlıklarını tüm hırsızlıkları. Tüm otelleri restoranları ziyaret etmeniz gerekecek. Sorularınızı faksla gönderin. En küçük bir ayrıntıdan en ufak bir kuşkulu hareketten dikkat çeken bir yabancıdan haberim olmalı. Bir de burada Guernonda son yirmi yıldan beri yaşanan uzaktan ya da yakından bu cinayeti andıran bütün olayların listesini hazırlayın. Barnes tüm istenenleri bloknotuna yazıyordu. Niemans Joisneauya döndü. Genel istihbaratla temasa geç. Bu bölgedeki bütün tarikatların büyücülerin ve benzeri zırtapozların listesini iste. Joisneau başını salladı. Terpentes da sanki kafasındaki fikirler söyleniyormuş gibi başını sallayarak onaylıyordu duyduklarını. İşte otopsi sonucunu beklerken sizleri meşgul edecek şeyler dedi Niemans. Bu konuda kesin sessizliğe uymak zorunda olduğumuzu hatırlatmam gereksiz tabii. Yerel basına tek bir kelime bile yok. Kimseye. Üniversite Tıp Merkezinin avlusunda birbirlerinden ayrıldılar sabah pusunun ayazında ayrı ayrı yönlerde hızlı adımlarla yürümeye koyuldular. Omuzları çökük tek bir kelime etmeden birbirlerine bakmadan en az iki yüz yıl önce yapılmış olması gereken yüksek binaların gölgesindeki otomobillerine bindiler. Av başlıyordu. Dördüncü Kısım Pierre Niemans ve Eric Joisneau zaman geçirmeden kentin girişindeki üniversitenin yolunu tuttular. Başkomiser arkadaşına merkez binadaki kütüphanede beklemesini söyledi kendisi de bu arada yüz metre ötedeki yönetim binasının en üst katındaki rektörle görüşecekti. Niemans yetmişli yılların modasına uygun olarak yapılan daha sonra yeniden elden geçirilen yüksek tavanlı her duvarı ayrı bir pastel renge boyanmış büyük binaya girdi. Üst katta bir sekreter ile küçük masasının bulunduğu ufak bekleme odasına girdi kendini tanıtıp Vincent Luysela görüşmek istediğini belirtti. Birkaç dakikalık bekleme süresince kayak pistlerinin ya da şiddetli çağlayanların kenarında kupalarını ya da madalyalarını gösteren muzaffer öğrencilerin fotoğraflarının yer aldığı duvarlara baktı Birkaç dakika sonra rektörün karşısında ayakta duruyordu. Kıvırcık saçlı yayvan burunlu beyaz tenli bir adamdı rektör. Vincent Luyseun yüzü Afrikalı bir zenci ile kansızlık çeken birinin garip bir karışımıydı sanki. Yağmur loşluğunda kendilerine nasılsa birer yol bulup odaya giren ışınlar ışık huzmeleri halindeydi. Rektör komiserin oturmasını söyledi asabice bileklerini ovuşturmaya başladı. Evet? dedi kuru bir sesle. Evet ne?

13 Bir şeyler bulabildiniz mi? Niemans bacaklarını uzattı. Daha yeni geldim Sayın Rektör. İzin verin de çevremi biraz araştırayım. Siz en iyisi sorularıma cevap verin. Luyse koltuğunda dikildi. Yazı masası koyu ahşaptan yapılmış üzerindeki madeni aksamla çelik bir gezegen üzerindeki çiçek saplarını andırıyordu. Fakültenizde kuşku çekici olaylar oldu mu? diye sordu Niemans sakince. Kuşku çekici mi? Hiç olmadı. Uyuşturucu? Hırsızlık? Kavga? Hayır. Burada çete tarikat falan da mı yok? Akılları başlarından bir karış havada gençler? Ne demek istediğinizi anlayamadım. Bazı oyunları ve bu oyunlardaki rolleri kastediyorum. Bilirsiniz ya hani ritüeller törenlerle dolu birtakım oyunlar vardır... Hayır. Burada bu dediklerinizden pek bulunmaz. Öğrencilerimizin hepsi aklı başında gençlerdir. Niemans sessiz kaldı. Rektör karşısındaki adama alıcı gözle baktı: alabros kesilmiş saçlar geniş omuzlar paltonun aralığından görünen MR 73ün kabzası. Luyse eliyle yüzünü sıvazladı sonra sanki kendi kendini ikna etmeye çalışıyormuşçasına söze girdi: İstediğim tek bir şey var Komiser o da katili olabildiğince çabuk bulmanız. Okul yakında açılıyor ve Bu arada kampüse gelen öğrenci oldu mu? Sadece birkaç yatılı öğrenci. Yukarıda merkez binanın çatı katına yerleşiyorlar. Bir de derslerini hazırlayan birkaç hoca var. Adlarını verebilir misiniz? Ama... (tereddüt etti) sorun değil. Şu Remy Caillois nasıl biriydi? Çok sessiz bir kütüphane memuruydu. Yalnız biri. Öğrenciler sever miydi? Tabii tabii. Nerede oturuyordu? Guernonda mı? Burada kampüste. Eşiyle birlikte merkez binanın en üst katında. Yatılı öğrencilerin katında. Remy Caillois yirmi beş yaşındaydı. Günümüzde evlenmek için oldukça genç bir yaş değil mi Remy ve Sophie Caillois fakültenin öğrencilerindendi. Sanırım daha önce kampüs lisesinde hocaların çocuklarının devam ettiği lisede tanışmışlar. Onlar... onlar çocukluk arkadaşıydı. Niemans birden kalktı. Tamam Sayın Rektör. Teşekkür ederim. Komiser hemen çıktı odadaki korku havasına daha fazla dayanamayacaktı. Kitaplar. Üniversitenin büyük kütüphanesi neon ışıkları altında uzayıp giden sıra sıra kitap doluydu. Metal raflar kusursuz bir düzenle yerleştirilmiş kağıttan duvarlar taşıyordu. Altın ya da gümüş işlemeli ciltler. Hepsi de Guernon Üniversitesinin armasını taşıyan etiketler. Issız salonun ortasında birbirlerinden cam bölmelerle ayrılmış plastik masalar vardı. Niemans girdiğinde kütüphaneyi hapishanenin görüşme salonuna benzetti. Hem aydınlık hem kapalı hem havadar hem de havasızdı.

14 Bu üniversitede hep en iyi hocalar ders verir diye açıkladı Eric Joisneau. Güneydoğu Fransanın kreması yani. Hukuk iktisat edebiyat psikoloji sosyoloji fizik... En önemlisi de tıp. İsere Bölgesinin tüm ensesi kalınları burada ders verir muayenelerini üniversitenin hastanesinde yapar. Hastane aslında üniversitenin eski binalarında şimdi. Tüm bina tepeden tırnağa elden geçirildi. Bölgenin yarısı tedavi için buraya gelir dağlıların hemen hepsi burada doğmuştur. Niemans kollarını kavuşturmuş kalçasını okuma masalarından birine yaslamış Joisneauyu dinliyordu Bilirmiş gibi konuşuyorsun. Joisneau kitaplardan birini aldı. Öğrenimimi burada tamamladım. Hukuka başlamıştım... Avukat olmak istiyordum. Ve polis mi oldun? Genç polis Niemansa baktı. Gözleri beyaz ışığın altında parlıyordu. Lisansa başlayacağım sırada birden sıkılmaktan korktum. O zaman Toulousedaki polis okuluna yazıldım. Kendi kendime polisliğin hareketli tehlikeli bir meslek olduğunu düşünüyordum. İnsana sürprizler hazırlayan bir meslek. Düş kırıklığına mı uğradın? Joisneau kitabı yerine yerleştirdi. Tebessümü kaybolmuştu. Bugün için hayır. Özellikle bugün uğramadım. (Gözlerini Niemansa dikti.) O ceset... böyle bir şey nasıl yapılabilir? Niemans soruyu duymamış gibi davrandı. Üniversitede hava nasıldı? Dikkatini çeken özel bir şey? Yoktu. Kafaları hayatla yaşanan çağla benimsenmesi gereken düşüncelerle ilgili klişelerle dolu bir sürü burjuva çocuğu... Onların yanında da köylü çocukları tabii bir de işçi çocukları. Onlar daha da idealistti. Daha da saldırgan. Her neyse nasıl olsa hepimizin işsizlikle randevusu vardı onun için Tuhaf olaylar var mıydı? Küçük gruplar falan? Hayır. Hiç. Aslında vardı. Hatırlıyorum fakültede bir seçkinler grubu vardı. Üniversite hocalarının çocuklarından oluşan ayrı bir dünya sanki. İçlerinden bazıları gerçekten de çok yetenekliydi. Her yıl bütün ödülleri onlar alırdı. Spor alanında bile. Bize pek bir şey bırakmazlardı. Niemans Luyseun bekleme odasında gördüğü şampiyonluk fotoğraflarını hatırladı. Sordu: O öğrenciler bütün haklara sahip küçük bir topluluk muydu? Sence saçma sapan bir niyetin çevresinde toplanmış olabilirler mi? Joisneau bir kahkaha patlattı. Ne düşünüyorsunuz? Yoksa bir tür... bir tür organize hareket olduğunu mu? Ayağa kalkıp kitap rafları boyunca yürüme sırası Niemanstaydı şimdi. Bir kütüphaneci bir üniversite kütüphanecisi tüm bakışların merkezindedir. İdeal bir hedef yani. Ne olduğunu bilmediğimiz bir çılgınlığın peşinde bir grup öğrenci düşün. Bir kurban bir ritüel... Kurban ararken Cailloisyı düşünmeleri kadar normal bir şey olabilir mi? Öyleyse size anlattığım süper yetenekleri unutun. Sınavlarda herkesi geçmekle öylesine meşgullerdir ki bunun dışında bir şey düşünecek zamanları bile olmaz. Niemans kahverengi ve yaldızlı kitap dizilerinin arasına girdi. Joisneau da peşinden. Bir kütüphaneci aynı zamanda da ödünç kitap veren kişidir... Herkesin ne okuduğunu ne çalıştığını bilen biri... Belki de bilmemesi gereken bir şey öğrenmişti. Bunun için bir insan öldürülmez... Üstelik öğrencilerin okudukları kitaplarda ne gibi sırlar gizlenebilir ki? Niemans birden döndü.

15 Bilmiyorum. Entellere pek güvenmem o kadar. Bir fikriniz var mı? Bir kuşku falan? Tam tersine. Şimdilik her şey mümkün görünüyor. Bir kavga. Bir intikam. Enteller arası bir şey. Ya da homolar arasında. Ya da en basitinden dağda tesadüfen Cailloisya rastlamış bir serseri bir sapık Kitapların dizildiği raflardan birine bir fiske vurdu. Görüyorsun önyargılı değilim. Ama işe buradan başlayacağız. Cinayetle ilgisi olabilecek kitapları gözden geçireceğiz. Nasıl bir ilgisi olan? Niemans yeniden kitap koridoruna daldı sonunda salonun ortasına çıktı. Salonun öte yanına kütüphane memurunun okuma masalarına hakim bir platform üzerindeki masasına doğru yürüdü. Masanın üzerinde bir bilgisayar çekmecelerde de spiral ciltli defterler vardı. Niemans siyah ekrana parmağıyla dokundu. Bunun içinde her gün alınan başvurulan kitapların listesi olmalı. Bu işle adli polisten birini görevlendirmeni istiyorum. Bulabildiğin en okumuşunu öyle biri varsa eğer. Yatılı öğrencilerden de yardım iste. Kötülükten şiddetten işkenceden kurban törenlerinden dini sapkınlıklardan bahseden ne kadar kitap varsa bulmalarını istiyorum. Mesela etnoloji kitaplarını incelesinler. Böylesi eserleri sık sık kullanan öğrencilerin isimlerini çıkarsınlar. Bir de Cailloisnın tezini bulsunlar. Ya... ya ben? Sen yatılıları sorgula. Teker teker. Gece gündüz buradalar üniversitenin her şeyini biliyor olmalılar. Alışkanlıklar faklılıklar ilginç çocuklar... Cailloisnın diğerlerince nasıl görüldüğünü bilmek istiyorum. Bir de Cailloisnın dağdaki gezintileri hakkında bilgi toplamaya bak. Birlikte gittiği arkadaşları var mıymış? Kim onun alışkanlıklarını biliyormuş bir öğren. Onunla kim dağda buluşabilirmiş... Joisneau başkomisere kuşkuyla baktı. Niemans yaklaştı. Şimdi daha alçak sesle konuşuyordu: Karşımızda ne var söyleyeyim. Karşımızda korkunç bir katil ile sınırsız bir acının izlerini taşıyan soluk büzülmüş ve ürkütücü bir ceset var. Yüz kilometre öteden bile buram buram çılgınlık kokan bir şey. Şimdilik bu bizim sırrımız. Olayı çözümlememiz için birkaç saatimiz var. Sonra basın işe karışacak baskılar artacak duygular konuşacak. Kafanı toparla. Kabusun içine dal. İçinde iyi olan ne varsa bu işe ver. Kötülüğün yüzünü ancak öyle görebiliriz. Genç polis korkmuş gibiydi. Gerçekten de birkaç saat içinde bizim... Benimle çalışmak istiyor musun istemiyor musun? diye araya girdi Niemans. Öyleyse sana bakış açımı anlatayım. Bir cinayet işlendiğinde çevredeki her şeyi bir ayna olarak görmek gerekir. Kurbanın cesedi onu tanıyanlar cinayet yeri... Bütün bunlar bir gerçeği cinayetin belirli bir özelliğini yansıtır anladın mı? Bilgisayar ekranına dokundu. Mesela şu ekran. Işığı yandığında Remy Cailloisnın gündelik hayatının aynası olacak. Gündelik faaliyetlerinin düşüncelerinin aynası. Bu ekranın içinde ilgimizi çekebilecek ayrıntılar yansımalar var. Buraya dalmak gerek. Öte yana geçmek gerek. Doğrulup kollarını açtı. Buzdan bir saraydayız Joisneau bir yansımalar labirentindeyiz! Onun için iyi bak. Her şeye bak. Çünkü bu aynaların birinde belki de kör bir açıda katili bulacaksın. Joisneaunun ağzı açık kalmıştı. Sokakların adamı olarak gereğinden fazla entelektüel buluyorum sizi.

16 Komiser elinin tersiyle Joisneaunun göğsünü sıvazladı. Bu anlattıklarım felsefe değil Joisneau tecrübe. Ya siz... siz kimi sorgulayacaksınız? Ben mi? Ben tanığı göreceğim Fanny Ferreirayı. Bir de maktulün karısını Sophie Cailloisyı. Niemans göz kırptı. Sadece kadınları Joisneau işte tecrübe dedikleri de bu. Beşinci Kısım Asfalt yol sıkıcı göğün altında kampüsün içinden kıvrılarak geçiyor mavi ve paslanmış pencereli grimsi binaları birbirbirine bağlıyordu. Niemans arabasını yavaş sürüyor üniversitenin bir planını elde etmişti ve diğer binalardan ayrı bir yerdeki spor salonu yönünde ilerliyordu. Bir spor salonundan çok sığınağa benzeyen betondan yapılmış yeni binayı bulması zor olmadı. Arabadan çıkıp derin bir nefes aldı. İnce ve buz gibi soğuk bir yağmur yağıyordu. Kampüse ve bulunduğu yerden birkaç yüz metre ötede sıralanan binalara baktı. Annesi ve babası da öğretmendi ama üniversitede değil Lyonun banliyösündeki küçük liselerde. Hemen hemen hiçbir şey hatırlamıyordu. Aile kozası kısa sürede bir güçsüzlük bir yalan olarak görünmüştü gözüne. Kısa süre sonra tek başına mücadele etmesi gerektiğini bunun da mümkün olduğunca erken olmasının iyi olacağını anladı. Daha on üç yaşındayken öğrenimine yatılı devam etmek istedi. Bu gönüllü sürgünlüğü ona çok görmediler ama hala annesinin yatak odası duvarının diğer tarafından gelen hıçkırıklarını hatırlıyordu. Kafasının içine kazınmış bir sesti bu hıçkırıklar aynı zamanda da derisinin üzerinde sıcak ve ıslak bir duygu. Kaçtı. Dört yıl yatılı hayatı. Derslerin yanı sıra dört yıl yalnızlık ve beden eğitimi. O dönemdeki tüm umutları bir tek amaca bir tek şeye yönelikti: ordu. On yedi yaşındaki parlak lise mezunu Pierre Niemans subay okuluna başvurdu. Tabip binbaşı çürüğe ayrılacağını söyleyip bunun sebebini açıkladığında anlamıştı genç Niemans. Endişeleri öylesine belirgindi ki en derin isteğine bile ihanet etmişlerdi. Daha o günlerde bile kaderinin boydan boya kanla kaplı boşluksuz bir koridor olacağını karanlıklar içinde köpeklerin uluyacağını biliyordu... Başka gençler psikologların kararını ses çıkarmadan dinler çoktan vazgeçerlerdi kuşkusuz. Ama Pierre Niemans öyle yapmadı. İnat etti beden eğitimine hız verdi hırsı ve iradesini iki katına çıkardı. Genç Pierre asla asker olamayacaktı. Başka bir savaşı seçti: sokaklardaki savaşı kötülüğe karşı verilen isimsiz mücadeleyi. Gücünü ve ruhunu zafersiz ve bayraksız bir savaşın emrine verecek bu savaşı sonuna dek sürdürecekti. Polis olacaktı Niemans. Psişik testlerden geçebilmek fiziksel dayanıklılığını güçlendirmek için aylarca idman yaptı. Sonra da Cannes-Eclusedeki polis okuluna yazıldı. İşte şiddet dönemi o gün başlayacaktı: atış talimleri olağanüstü başarılar. Niemans durmaksızın ilerliyor güçleniyordu. Benzersiz bir polis oldu. İnatçı şiddetli kötü. Önce mahalle karakollarına atandı sonra ileride BRİ [6] adını alacak birliğin keskin nişancıları arasına katıldı. Özel operasyonlar başlıyordu. İlk adamını öldürdü. O anda kendiyle barış ilan etti kendi lanetine son bir kez baktı. Hayır hiçbir zaman onurlu bir asker değerli bir subay olamayacaktı. Onun yerine kendi korkularını asfaltın şiddeti ve nefretinde boğacak kararlı ve heyecanlı bir kent savaşçısı gibi yaşayacaktı. Dağların eter kokusunu derin derin soludu. Yıllar önce ölmüş annesini düşündü. Sel sularının hızla akıp gittiği bir kanyona dönüşmüş geçmişini önce çatlayıp sonra kaybolan unutkanlık karşısında yitip giden anılarını düşündü.

17 Birden sanki bir düşteymiş gibi belli belirsiz ayak sesleri duydu. Köpek kaslıydı kısa tüyleri yağmurda parlıyordu. Parlak koyu renkli yuvarlak gözlerini Niemansa dikmişti. Kıçını oynatarak yaklaştı. Komiser olduğu yerde kımıldamadan durdu. Köpek daha da yaklaştı birkaç adım kalıncaya kadar. Islak burnu titriyordu. Sonra hırlamaya başladı. Gözleri parıldadı. Korkunun kokusunu almıştı. İnsandan sızan korkunun kokusunu. Niemans donup kalmıştı. Elleri ayakları daha önce hiç bilmediği bir gücün etkisindeydi. Kanı karnının bir yerindeki görünmez damardan çekilip gidiyor gibi. Köpek havladı dudaklarını sıyırıp dişlerini gösterdi. Niemans olanları biliyordu. Korku köpeğin hissettiği ve onda endişe ve düşmanlık yaratan kokulu moleküller yayıyordu. Korku korkuyu doğuruyordu. Köpek havladı boynunu çevirdi dişlerini gıcırdattı. Polis tabancasını çekti. Clarisse! Clarisse! Buraya gel! Niemans buzdan parantezin dışına çıktı. Kırmızı sisin ötesinde gri kamyoncu kazağı giymiş adamı gördü. Hızla yaklaşıyordu. Delirdiniz mi siz? Niemans kekeledi: Polis. Çekilin. İtinizi de alın. Adam ne söyleyeceğini bilemez haldeydi. Aman Tanrım. İnanamıyorum. Gel Clarisse gel anacığım... Efendi ile iti kayboldu. Niemans tükürüğünü yutmaya çalıştı. Bir fırın kadar kuru gırtlağının kıvrımlarını hissetti. Kafasını salladı tabancasını kılıfına yerleştirdi binanın çevresini dolandı. Sola dönerken düşünmeye çabaladı; psikiyatrını görmeyeli ne kadar olmuştu acaba? Spor salonunun ikinci köşesinde kadını gördü. Fanny Ferreira açık kapının yanında durmuş sert köpükten yapılmış kırmızı levhayı zımparalıyordu. Başkomiser kadının elindekinin azgın sulardan inerken kullandığı şamandıra olduğunu düşündü. Günaydın dedi eğilerek. Sıcaklığına ve güvenine kavuşmuştu. Fanny gözlerini kaldırdı. En çok yirmi yaşında olmalıydı. Teni duru saçları gürdü şakaklarında dalga dalga kıvrılıyor omuzlarına yoğun dalgalar halinde dökülüyordu. Yüzü karamsar ancak yumuşak hatlıydı ama gözlerindeki parlaklık rahatsız edici hatta neredeyse ahlaksızdı. Adım Pierre Niemans başkomiser. Remy Caillois cinayetini soruşturuyorum. Pierre Niemans mı? diye yineledi inanmıyormuş gibi. Olacak şey değil. İnanılmaz. Çenesinin ucuyla yerdeki tranzistorlu küçük radyoyu gösterdi. Biraz önce haberlerde sizden bahsettiler. Daha dün gece Parc-des-Princes yakınlarında iki katili tutukladığınızı söylediler. Bunun iyi bir şey olduğunu. İçlerinden birinin ağzını burnunu dağıttığınızı bunun da o kadar iyi olmadığını. Yoksa aynı zamanda iki yerde birden mi bulunuyorsunuz? Sadece bütün gece araba kullandım. Burada ne arıyorsunuz? Buranın polisleri yetersiz mi? Takviye olarak geldim diyelim. Fanny yeniden elindekilerle ilgilenmeye başladı. Sert köpük levhayı önce ıslatıyor sonra da iki eliyle zımparalamaya çalışıyordu. Vücudu tıknazdı ve sağlam görünüyordu. Giyimine özen

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu. İÇİNDEKİLER Yine Yeni Komşular 7 Korsanlar Ninjalara Karşı 11 Akari 21 Tükürme Yarışı 31 Mahallede Huzursuzluk 39 Korsanların Yasaları 49 Yemek Çubukları ve Terli Ayaklar 56 Korsan Atlet 68 Titanların

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin kökünden kahverengi, pırıl pırıl bir şerit uzanıyordu.

Detaylı

Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com

Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin,

Detaylı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin. Bu kitapçığı, büyük olasılıkla kısa bir süre önce sevdiklerinizden biri size cinsel kimliği ile biyolojik/bedensel cinsiyetinin örtüşmediğini, uyuşmadığını açıkladığı için okumaktasınız. Bu kitapçığı edindiğiniz

Detaylı

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.

Detaylı

Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com

Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Jean Christophe Grange _ Kızıl Nehirler Kitaplar, uygarlığa yol gösteren ışıklardır. UYARI: www.kitapsevenler.com Kitap sevenlerin yeni buluşma noktasından herkese merhabalar... Cehaletin yenildiği, sevginin,

Detaylı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) Samuel Beckett (1981) Türkçesi: Semih Fırıncıoğlu Ohio Doğaçlaması (Ohio Impromptu) ilk kez 9 Mart 1981 de, Ohio State Üniversitesi nin işbirliğiyle, Drake Union, Stadium

Detaylı

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu.

1. Bölüm. Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. 1. Bölüm Uçağın kalkmasına bir saat vardı. Birkaç dakika içinde kapıya çağırılacaklardı. Eğer yapacaksa, şimdi yapması gerekiyordu. Tim ayağa kalktı. İpi çekti. Grk ayağa kalktı, JFK Uluslararası Havaalanı

Detaylı

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU 1. DIŞ. CADDE - GECE 1 FADE IN: Saat 22:30. 30 yaşında bir gazeteci olan Eren caddede araba sürmektedir. Bir süre sonra kırmızı ışıkta durur. Yan koltukta bulunan fotoğraf

Detaylı

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı ...ZEDE Bir adam... Bel Plan (Görüntü adama doğru yaklaşıyor) Bir şehir... Geniş Açı Şehirde hayat akıyor... Ve insanlar... Geniş Açı Düşme görüntüsü Yüksek bir yerden düşme hissi, aşağıya doğru tilt...

Detaylı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. SOKAK - DIŞ - GÜN ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır. Batu 20'li yaşlarında genç biridir. Boynunda asılı bir fotoğraf makinesi vardır. Uzun lensli profesyonel görünşlü bir digital makinedir. İlginç

Detaylı

I. BÖLÜM. Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri)

I. BÖLÜM. Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri) I. BÖLÜM Sayı, insan nefsinde birliğin tekrarından kaynaklanan manevi hayaldir. İhvan-ı Safa (Saflık Kardeşleri) Marifet, bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en masum,

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı

Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı Ankilozan Spondilit hastaları için Günlük egzersiz programı Egzersiz 1 Yer Egzersizleri Yere sırtüstü uzanın. Dizlerinizi ayak tabanlarınız yere tam basacak şekilde bitişik olarak bükün. Kalçanızı mümkün

Detaylı

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktin soğuk geciktim kış geciktiniz kış mevsiminde uç, sınır, son, limit bulunuyor/bulunur

Detaylı

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an Ece Şenses 21001982 ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an oldu mu hiç? Louvre müzesi benim için tam olarak böyle oldu. Sadece benim

Detaylı

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor. OKUMA - ANLAMA: ÖĞRENCİLER HER GÜN NELER YAPIYORLAR? 1 Türkçe dersleri başladı. Öğrenciler her gün okula gidiyorlar, yeni şeyler öğreniyorlar. Öğretmenleri, Nazlı Hanım, her Salı ve her Cuma günü sınav

Detaylı

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken Engin Deniz İpek 21301292 Üniversite Üzerine Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken formüllerden ya da analitik zekayı çalıştırma bahanesiyle öğrencilerin önüne

Detaylı

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ 4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ Kazanım: Noktalama işaretlerinin nerede kullanıldığını ve yazım kurallarını bilir. Aşağıdaki cümlelerde yay ayraçların ( ) içine uygun noktalama işaretlerini getiriniz.

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte

Detaylı

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N. New York ta bugün kar yağıyor. 59. Cadde deki evimin penceresinden, yönetmekte olduğum dans okuluna bakıyorum. Bale kıyafetlerinin içindeki öğrenciler, camlı kapının ardında, puante * ve entrechats **

Detaylı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı. Düş Kırıklığı Karnı iyice acıkmıştı. Harabeler içinde bulunan bekçi kulübesinin ardındaki, begonvil, yasemin ve incir ağaçlarıyla çevrili alana doğru koştu. Leziz yemeğinin tadını uzaktan bile duyumsuyordu.

Detaylı

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse Gösterdim Gördü anlamına gelmez Söyledim Duydu anlamına gelmez Duydu Doğru anladı anlamına gelmez Anladı Hak verdi anlamına gelmez Hak verdi İnandı anlamına gelmez İnandı Uyguladı anlamına gelmez Uyguladı

Detaylı

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak

Detaylı

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı, elinde boş bir çuval, alanın ortasında öylece dikiliyordu.

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda

Detaylı

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama rağmen sık sık geç kalırım... okul BIZIM (Meşelik) yol.. BIZIM ev Üç Kuruş Sokağı Kale Yolu Dükkan iki dak Meşelik ika Percy Sokağı Okula iki dakika

Detaylı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Herkese Bangkok tan merhabalar, Herkese Bangkok tan merhabalar, Başlangıcı Erasmus stajlarına göre biraz farklı oldu benim yolculuğumun aslında. Dünyada mimarlığın nasıl ilerlediğini öğrenmek için yurtdışında staj yapmak ya da çalışmak

Detaylı

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş? ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK Geçen gün amcam bize koca bir kutu çikolata getirmişti. Kutudaki çikolataların her biri, değişik renklerde parlak çikolata kâğıtlarına sarılıydı. Mmmh, sarı kâğıtlılar muzluydu,

Detaylı

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu? AĞIR ÇANTA Fatma o sabah evden çok zor çıktı. Akşam geç yatınca sabah kalkması zor oldu. Daha kahvaltısını yapamadan çıkmak zorunda kaldı evden. Okula geç kalacaktı yoksa. Okul yolunda çantasını taşımakta

Detaylı

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler. MASAL CADISI Masal Cadı sının canı sıkılıyordu. Ormandaki kulübesinde tek başına otururdu. Yıllardır insan yüzü görmemişti. Bu gidişle bütün yeteneklerim kaybolacak, diye düşünüyordu. Süpürgemle uçabileceğimi

Detaylı

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

C A NAVA R I N Ç AGR ISI C A NAVA R I N Ç AGR ISI Canavar, canavarların hep yaptığı gibi, gece yarısından hemen sonra çıktı ortaya. Geldiğinde Conor uyanıktı. Kısa süre önce bir kâbus görmüştü. Herhangi bir kâbus değil- di bu;

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim

Detaylı

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com Emrah & Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... yalancı

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Adı-Soyadı:... Önce kelimeleri tek

Detaylı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BELİRTEN KELİMELER yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam şu otobüs birkaç portakal Yuvarlak masa : Yuvarlak sözcüğü varlığın biçimini bildiriyor. Yeşil erik : Yeşil sözcüğü

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14.

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14. ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ ΠΡΟΦΟΡΙΚΟ ΛΟΓΟ (70005Γ) ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul

Detaylı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu! Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. Çeviri Deniz Hüsrev Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir. 5 6 BİRİNCİ BÖLÜM Hayatınızı elinizden alınıp klozete atılmış, ardından da üzerine

Detaylı

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 6. Sınıf sıfatlar testi testi 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamını sağlayan kelime sıfat değildir? A) Kaç liralık fatura kesilecek? B) Oraya gidip de ne iş yapacaksın? C) Ne kadar güzel konuşuyor

Detaylı

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan 1. Sahne (Koruluk. Uzaktan kuş cıvıltıları duyulmaktadır. Sahnenin solunda birbirine yakın iki ağaç. Ortadaki ağacın hemen yanında, önü sahneye dönük, uzun ayaklık üzerinde bir dürbün. Dürbünün arkasında

Detaylı

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır 1. Bölüm Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır Savaşı nın hikâyesidir. Diğer adıyla ona Akşam Yemeği Savaşları da diyebiliriz. Aslında Hayalet Avcıları III de diyebiliriz, ama açıkçası

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM

Detaylı

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba; Mercanlar Sınıfından Merhaba; 20 Mart Vızıltı Bu hafta konumuz ormanlar idi. Orman nedir? Ormanların önemi ve faydaları nelerdir? Ormanları koruma konusunda üzerimize düşen görevler nelerdir? gibi sorular

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Bir ayakkabıyım ben, küçük kırmızı ve oldukça şirin. Gülmeyin gerçekten şirinim, inanmazsanız resmime bakın. Dün usta parmaklar son şeklimi verdi bana. Her şeyimle mükemmel olduğumu da konuştu ustalar

Detaylı

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde Tuğrul Tanyol Beyaz at Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde Karanlık avlularda oturdum İçimde vahşi tamtamları inlerken ölümün Tüm putların

Detaylı

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz. Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci

Detaylı

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL Babamın Sihirli Küresi 2011, Tudem Eğitim Hizmetleri San. Tic. A.Ş. 1476/1 Sok. No:10/51 Alsancak-Konak/İZMİR YAZAR: Aytül Akal RESimleYen: Mustafa Delioğlu KAPAK TASarımı:

Detaylı

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir

Detaylı

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri büyük yazılır. Cesur Yumak Nevşehir Japon Azerbaycan Ağrı Dağı Anıtkabir Cümleler her zaman büyük

Detaylı

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN MUTLU HAFTALAR Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok BÜYÜK HARFLERIN KULLANIMI Emir Defne Özel isimlerin ilk harfleri

Detaylı

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. ÇAYLAK Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı. Alt katta genel tıbbi muayene ve müdahaleleri yapılıyordu. Bekleme salonu ve küçük bir de laboratuar vardı. Orta katta diş kliniği ve ikinci bir muayene

Detaylı

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer Edwina Howard Çeviri Elif Dinçer 4 Bölüm Bir Herkes aynı şeyi söyler: Jeremy türünün tek örneğidir. Herkes böyle söyler işte. Şey, öğretmenimiz Bay Buttsworth dışında herkes. Ona göre Jeremy başına bela

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRK İŞARET DİLİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRK İŞARET DİLİ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRK İŞARET DİLİ AİLE-GİYECEKLER- SORU CÜMLESİ İBRAHİM DEMİRDÖĞEN 3. AİLE-GİYECEKLER, SORU CÜMLESİ ÖRNEK ÇALIŞMA Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 3.1.

Detaylı

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ BU AY HANGİ KAVRAMLARI ÖĞRENECEĞİZ? Hızlı-Yavaş Ön-Arka Sağ- Sol BEYİN FIRTINASI YAPALIM Büyüdüğünde hangi mesleği seçeceksin ve nasıl bir yerde yaşayacaksın? Bir gemi olsaydın nerelere giderdin? Neler

Detaylı

Cornelia, şarkı söylemek isteyen kaz

Cornelia, şarkı söylemek isteyen kaz 1. Sol taraftaki kapağı sadece çiftlikleri görene kadar açın. Kaz Cornelia uyandığında, gecenin karanlığı ile kaplı dağları günün kuş tüyü hafifliğindeki ışıklar aydınlatmaya başlıyordu. Orta ve sağ kapağı

Detaylı

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır. İÇ - AĞAÇ EV SALONU - GÜNDÜZ Salon kapısının altından içeri bir mektup süzülür. mektubu almak için koşar. zarfı çevirir, üstünde yazmaktadır. Oo, posta gelmiş! Hey,, bu sana! mektubu omzunun üstünden fırlatır.

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Yeni Komşular 9 Kara İnsanı 22 Polis Ziyareti 38 Denizin Sesi 49 Önemli Ziyaret 65 Kütükhane 79 Korsan Ziyafeti 90 Hırsızlar 101

İÇİNDEKİLER. Yeni Komşular 9 Kara İnsanı 22 Polis Ziyareti 38 Denizin Sesi 49 Önemli Ziyaret 65 Kütükhane 79 Korsan Ziyafeti 90 Hırsızlar 101 İÇİNDEKİLER Yeni Komşular 9 Kara İnsanı 22 Polis Ziyareti 38 Denizin Sesi 49 Önemli Ziyaret 65 Kütükhane 79 Korsan Ziyafeti 90 Hırsızlar 101 YENİ KOMŞULAR Artık akşamdı ve Michiel yatağa girmişti. Öfkeliydi.

Detaylı

KONSTANTİNOPOLİS, 12 NİSAN 1204

KONSTANTİNOPOLİS, 12 NİSAN 1204 GÍRÍş KONSTANTİNOPOLİS, 12 NİSAN 1204 Başta onları duymadı. Bizans İmparatoru 5. Aleksios un, Hipodrom a yukardan bakan balkonundan yalnızca nal seslerini duydu. Belirsiz sürücüleriyle savaş arabaları

Detaylı

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ YERLİ MALI Yerli malı yiyelim, yerli malı loy loy. Yerli malı giyelim, haydi arkadaş. Yerli malı alalım, yerli malı loy

Detaylı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca

Detaylı

Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4

Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4 Bal kuşunun intikamı Zulu folktale Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 4 Bu hikaye bal kuşu Ngede ile Gingile adında aç gözlü bir genç adamın hikayesi. Bir gün Gingile avlanmaya gittiğinde Ngede

Detaylı

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e? Seçelim ve yerleştireli. erelisi iz? e i adı e u oldu erha a Türk ü sizi adı ız erelisi iz? Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu.... e? Sophie : Be i adı Sophie. Kutlu : Memnun oldum. Sophie : Be de..

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Dört Dakika İçin Bile Olsa Okuyabilmek Evden acele ile çıkmıştım. Koşar adımlarla metroya doğru ilerlerken bir yandan öğrencilere vereceğim dersin plânını yapıyor, bir yandan da çiseleyen yağmurda ıslanmamaya

Detaylı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları RAPUNZEL Bir zamanlar bir kadınla kocasının çocukları yokmuş ve çocuk sahibi olmayı çok istiyorlarmış. Gel zaman git zaman kadın sonunda bir bebek beklediğini fark etmiş. Bir gün pncereden komşu evin bahçesindeki

Detaylı

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman: Hafta Sonu Ev Çalışması BALON Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını izleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl

Detaylı

BOYUN VE OMUZ SAĞLIĞI İÇİN ÖNERİLER

BOYUN VE OMUZ SAĞLIĞI İÇİN ÖNERİLER Yrd. Doç. Dr. GÜVEN ÇITAK Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı BOYUN VE OMUZ SAĞLIĞI İÇİN ÖNERİLER BOYUN VE OMUZ EGZERSİZLERİ www.guvencitak.com EGZERSİZLERE YÖNELİK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR Uyarı:

Detaylı

SÜRÜŞ GÜVENLİĞİ İÇİN 29 ÖNEMLİ KURAL

SÜRÜŞ GÜVENLİĞİ İÇİN 29 ÖNEMLİ KURAL SÜRÜŞ GÜVENLİĞİ İÇİN 29 ÖNEMLİ KURAL 1.Kesinlikle alkollü olarak araç kullanmayınız ve kullandırmamaya çalışınız. 2. Eskimiş lastiklerle yola çıkmayınız. Kışın en az diş kalınlığı 3 mm yazın 2 mm olmalı

Detaylı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya Hiroşima da büyüdüm. Ailem ve çevrem Budist ti. Evimizde küçük bir Buda Heykeli vardı ve Buda nın önünde eğilerek ona ibadet ederdik. Bazı özel günlerde de evimizdeki

Detaylı

D DAĞ DAKİKA DAKTİLO DALAK DALGA

D DAĞ DAKİKA DAKTİLO DALAK DALGA D DAĞ DAKİKA Her iki el göğüs hizasındadır. Sağ elin işaret ve başparmağı açık, öbür parmaklar kapalıdır (C el). Sağ elin açık parmaklarının uçları, sol el işaret parmağına değecek biçimde tutulur. Her

Detaylı

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. 1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle

Detaylı

AYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI

AYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI AYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI OKUL KURUCUMUZ : ASİYE ÖZTÜRK OKUL MÜDÜRÜMÜZ : F.BİLGE ÖZALP ANAOKULU BİRİMİ HAZIRLIK SINIFI ÖĞRETMENİ : TÜLAY DÖNMEZ 5 YAŞ SINIFI ÖĞRETMENİ : GÜLAY ÇELİKOK

Detaylı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) İmtiyaz Sahibi Adına Ramazan BALCI Okul Müdürü Fatma BAŞA ( Özel Eğitim Öğretmeni ) Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI ( Görsel Sanatlar Öğretmeni

Detaylı

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1 Gözetmen için açıklamalar Sınav süresi : 13 dakika A = Aday G = Gözetmen Birinci Bölüm (3 dakika) KAYIT CİHAZINIZI KONTROL EDİNİZ G: LanguageCert

Detaylı

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çok Mikroskobik Bir Hikâye Çok Mikroskobik Bir Hikâye ÜMMÜŞ PÖRTLEK İlköğretim Okulu nda sıradan bir ders günüydü. Eğer Hademe Kazım, yine bir gölgelikte uyuklamıyorsa, birazdan zil çalmalıydı. Öğretmenimiz, gürültü yapmadan toplanabileceğimiz

Detaylı

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan; Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga

Detaylı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN .com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt

Detaylı

a) Gerinme: Sırtüstü yatar pozisyonda, eller yana açık, bacaklar düz iken bacakları aşağıya, kolları yanlara doğru iyice uzatmaya çalışın.

a) Gerinme: Sırtüstü yatar pozisyonda, eller yana açık, bacaklar düz iken bacakları aşağıya, kolları yanlara doğru iyice uzatmaya çalışın. BEL EGZERSİZLERİ 1) GERME HAREKETLERİ: a) Gerinme: Sırtüstü yatar pozisyonda, eller yana açık, bacaklar düz iken bacakları aşağıya, kolları yanlara doğru iyice uzatmaya çalışın. Aynı pozisyonda, kollan

Detaylı

Solunum Alıştırmaları Alıştırma 1

Solunum Alıştırmaları Alıştırma 1 Solunum Alıştırmaları Alıştırma 1 Diyaframdan doğru soluma için aşağıda belirtilen hususlara dikkat ederek alışkanlık edinene kadar 2 hafta boyunca her gün bu çalışmayı gerçekleştiriniz. Başarılı olabilmeniz

Detaylı

tellidetay.wordpres.com

tellidetay.wordpres.com Peşin Alınmış Ücret Gecenin oldukça ilerlemiş bir vaktinde özel bir kliniğin önünde duran taksiden üç kişi indi. Şoför yarı baygın yaşlıca bir adamın bir koluna aynı yaşlarda görünen hanımı ise diğer koluna

Detaylı

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI 03.11.2014 PAZARTESİ Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI SERBEST ZAMAN ETKİNLİĞİ: Çocuklarla selamlaşıldı. Müzik eşliğinde öğretmenin yönergelerine uygun ısınma hareketleri yapıldı.

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

HORTUMLAR VE KORUNMA

HORTUMLAR VE KORUNMA HORTUMLAR VE KORUNMA Hortum Çarpmasından Önce Yapılacak Şeyler: 1. Hortum tehlikesini tanımlayan terimleri öğrenin. Hortum gözlemi hortumun şiddeti ve şimşekli veya fırtınalı veya her ikisinin de olabileceği

Detaylı

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar. Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar

Detaylı

Doğada Keşif Yapıyoruz

Doğada Keşif Yapıyoruz Bir Ağacı İnceleyin Doğada Keşif Yapıyoruz Aslı Zülal Çizim: Bengi Gençer Bulutları Gözlemleyin Kuş Gözlemi Yapın dogaetkinlik.indd 2 Keşif Çantası Hazırlayın Renk Avına Çıkın 26.09.2013 15:04 Bir ağacı

Detaylı

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele ŞEBNEM İŞİGÜZEL 1973 yılında doğdu. İstanbul Üniversitesi nde antropoloji okudu. İlk kitabı Hanene Ay Doğacak 1993 yılında yayımlandı. Aynı yıl Yunus Nadi Öykü Ödülü

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı