aktüel yaşındayız NEÜ Uluslararası Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu yoğun katılımla gerçekleştirildi SAYFA 8'DE SAYFA 7'DE

Transkript

1 Post-loveizm üzerine... Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu Terapisti İzzet Özer ile sigaradan kurtulmanın yöntemlerini konuştuk SAYFA 8'DE SAYFA 7'DE aktüel NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ AYLIK GAZETESİDİR KASIM 2014 Sayı: 29 yaşındayız Uluslararası Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu yoğun katılımla gerçekleştirildi Üniversitemizin bilim merkezi Üniversitemizin ve Kapadokya Bölgesinin araştırma ve geliştirme çalışmalarının gerçekleştirileceği Bilim ve Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezi açılıyor. Biz de konuyla ilgili olarak Doç. Dr. Serkan Şahinkaya ile görüştük.. SAYFA 5'TE T Osmanlı Bilgisayarı: Rubu Tahtası Gündelik hayatta kullanılan her teknolojinin bir arka planı var. Günümüz bilgisayarlarının atası sayılan usturlap veya daha gelişmiş bir versiyonu olan rubu tahtası, işte bu arka planda yer alan teknolojinin nasıl geliştiği hakkında önemli ipuçları veriyor. SAYFA 6'DA ürk Kültür ve Medeniyetinin dünya kültürüne katkısını somut ve bilimsel değerlerle günümüze aktarmayı amaçlayan ve her yıl farklı bir ülkede gerçekleştirilmesi planlanan Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi ve Saray Bosna Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen 'Uluslararası Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu (TÜKAS 2014)'nun ilki Üniversitemizde yapıldı. Sempozyuma, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Çetin Pekacar, Nevşehir İl Milli Eğitim Müdürü Osman Şimşek, Saray Bosna Üniversitesi başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerden akademisyenler, davetliler, üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç sempozyumla ilgili olarak, Balkanlardan, Sibirya'ya kadar hatta Avrupa'nın en uç noktasından Sibirya'ya kadar Türk Kültürüne dair birbirinden değerli ve birbirinden güzel bildirileri burada dinleyerek bilgilerimizi tazeleyip yenileyeceğiz dedi. Türk Dili, Yeni Türk Edebiyatı, Klasik Türk Edebiyatı, Tarih ve Halk Bilimi konularında 76 bilimsel bildirinin yer aldığı sempozyum üç gün sürdü. SAYFA 4'TE

2 ÜNİVERSİTE 2 Bayan Basketbol Takımımız, sezonun ilk yarısını lider olarak tamamladı N evşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Spor Kulübü Kadın Basketbol Takımı, sezonun ilk devresinde karşılaştığı tüm rakiplerini yenerek grup liderliğini devam ettirdi. Türkiye Kadınlar Basketbol 2. Ligi C Grubunda mücadele eden Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Spor Kulübü Kadın Basketbol Takımı, ligin ilk yarısını namağlup lider olarak tamamladı. Sezonun ilk devresini lider olarak kapatan Basketbol Takımımız, puanını 7 maçında 14'e çıkararak grubundaki birinciliğini devam ettirdi. Takımımız, tüm maçlarda yediği 370 sayıya karşılık rakiplerinin potasına 583 sayı atmış oldu. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Spor Kulübü Kadın Basketbol Takımının göstermiş olduğu performansın sonunda sporcularla bir araya geldi. Rektörümüz namağlup takım oyuncularımızı tebrik ederek bu başarıda emeği geçen herkesi kutladı. Hayırseverimiz Ali Dirikoç Üniversitemizi ziyaret etti Üniversitesi hayırseverlerinden İş Adamı Ali Dirikoç, Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç ı makamında ziyaret etti. Üniversitesini ziyarete gelen hayırsever İş Adamı Ali Dirikoç ve ailesini Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç karşıladı. Ali Dirikoç ve ailesini makamında ağırlayan Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Üniversitesinin fiziki yapılanması başta olmak üzere, okul, bölüm, program ve hızla artan öğrenci sayısı hakkında bilgi verdi. Minik öğrenciler karşısında duygulandı Daha sonra Dirikoç ailesi, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi KadınMehmet Dirikoç Anaokulunu ziyaret etti. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç ve Okul Müdürü Fatih Akpınar nezaretinde anaokulunu gezerek bilgi alan Ali Dirikoç ve ailesi, anaokulunda eğitim gören minik öğrencilerle de bir araya geldi. Öğrencilerle tek tek ilgilenen Ali Dirikoç, minik öğrencilerin kendisine göstermiş olduğu ilgiden dolayı duygulu anlar yaşadı. Fakülte öğrencilerinden Dirikoç ailesine teşekkür Hayırsever İş Adamı Ali Dirikoç anaokulu ziyaretlerinden sonra Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç nezaretinde yine kendisinin yaptırmış olduğu Nevşehir Hacı Üniversitesi Adına Sahibi Prof. Dr. Filiz KILIÇ (Rektör) Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Çetin PEKACAR Yayın Koordinatörü Uzm. Mehmet AKBAŞ Majda Maria müzik grubu Üniversitemizde sahne aldı Üniversitesinde sahne alan Majda Maria Müzik Gurubu, sanatseverleri büyüledi. Guessous Majda Maria, Ivan Barvich ve David Boros tan oluşan müzik grubu, Üniversitemiz Tafana Aşçılık ve İkram Hizmetleri Uygulama Tesislerinde konser verdi. Konsere Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, üniversitemiz akademik ve idari personeli, öğrenciler ve sanatseverler katıldı. Türk ve Macar ezgilerinden oluşan birbirinden değerli eserleri icra eden grup, katılımcılara unutulmaz bir gece yaşattı. Konser sonunda grubu tebrik ederek kendilerine teşekkür eden Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, kendilerine ayrıca plaket takdim etti. Majda Maria müzik grubundan Rektörümüze ziyaret Bektaş Veli Üniversitesi Mühendislik-Mimarlı Fakültesini ziyaret etti. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç ve Ali Dirikoç ile beraberindekileri karşılayan Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesimi Aktaş, fakültede bulunan derslikler ve laboratuarlar hakkında bilgi verdi. Fakültede öğrenimlerine devam eden gençlerle de bir araya gelen Ali Dirikoç ve ailesine, öğrenciler yapmış oldukları yardımlardan dolayı teşekkür etti. Rektör Kılıç tan tüm hayırseverlere teşekkür Hayırsever İş Adamı Ali Dirikoç ve ailesine ziyaretleri sonunda maddi ve manevi desteklerinden dolayı şükranlarını sunan Rektörümüz Prof. Görsel Yönetmen&Editör Öğr. Gör. Fadime ŞİMŞEK İŞLİYEN Haber Müdürü&Editör Uzm. Mustafa İŞLİYEN Yazı İşleri Uzm. Taylan VIRACA Rıza GÜNAYDIN Salim KÜRKLÜ Dr. Filiz Kılıç, ayrıca tüm hayırseverlere teşekkür etti. Ali Dirikoç ise Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinin geldiği seviyenin memnuniyet verici olduğunu, bunun karşısında çok heyecanlandığını ve duygulandığını ifade etti. Dirikoç ailesi ziyaretlerinin ardından Üniversitemizden ayrıldı. Haberleşme Adresi Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Birimi 2000 Evler/Nevşehir neuaktuel@nevsehir.edu.tr t: /34 f: Üniversitesinde konser vermek üzere gelen Majda Maria Müzik Grubu, Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç ı makamında ziyaret etti. Prof. Dr. Filiz Kılıç, Üniversitemiz öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Özkan ve Yrd. Doç. Dr. Şamil Yeşilyurt refakatinde Guessous Majda Maria, Ivan Barvich ve David Boros tan oluşan müzik grubunu makamında kabul etti. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, müzik grubuna ziyaretlerinden ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinde konser verecek olmalarından dolayı teşekkür etti. Baskı Yaşar Ofset Matbaacılık Bahçelievler Mah. Toptanciler Sitesi No:39-40 Nevşehir Tel:

3 ÜNİVERSİTE 3 Atamızı ölümünün 76. yılında saygıyla andık... Türkiye Cumhuriyeti nin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ü, ebediyete intikalinin 76. Yıldönümünde saygıyla andık. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 76. Yıldönümünde tüm yurtta olduğu gibi Nevşehir de de bir dizi etkinlikle anıldı. Ata için ilk tören Nevşehir Valiliği önünde düzenlendi. Anma törenine Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç ve protokol üyeleri başta olmak üzere yoğun bir katılım oldu. Atatürk anıtına çelenklerin sunulması ile başlayan tören, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ün hayata gözlerini yumduğu saat 09:05 te iki dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı nın okunması ile son buldu. Daha sonra Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezinde günün anlam önemini belirten konuşmaların ve şiirlerin okunması ile başlayan tören, Nevşehir Ahi Evran Mesleki ve Teknik Lisesi öğrencilerinin seslendirdiği 10 Kasım Oratoryosu ile devam etti. Anma programı Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç ve protokol üyelerinin Özel Kardelen Koleji tarafından hazırlanan Atatürk konulu fotoğraf sergisinin açılışını yaparak, sergiyi gezmeleri ile son buldu. Üniversitemizde Atamızı andık Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ü, ölümünün 76. Yıldönümünde üniversitemizde de andık. Üniversitemiz Rektörlük Binası önünde düzenlenen törene Rektör Yardımcılarımız Prof. Dr. Çetin Pekacar ve Prof. Dr. İsmail Bekci, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Atatürk anıtına Rektör Yardımcımız Prof. Dr. İsmail Bekci nin çelenk sunması ile başlayan tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı nın okunmasıyla son buldu. Rektör Kılıç: Yeni Kültür ve Kongre Merkezimiz ile ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe ev sahipliği yapacağız Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, yapımı tamamlanmak üzere olan Kültür ve Kongre Merkezinde incelemelerde bulundu. Rektör Kılıç, Kültür ve Kongre Merkezinin her türlü ulusal ve uluslararası kongre, seminer, toplantı, konferans ve kültürel etkinliğin düzenlenmesine olanak sağlayacak biçimde tasarlandığını söyledi. Rektör Kılıç, kısa zamanda tamamlanacak olan Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezinin kullanım açısından mükemmel bir mimari ve teknik alt yapıya sahip olduğunu belirtti. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Genel Sekreter Sibel Akbaş, Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Önder Karatekin ile üniversite ana yerleşke içerisinde yapım işi tamamlanmak üzere olan Kültür ve Kongre Merkezini gezerek incelemelerde bulundu. Prof. Dr. Kılıç, Nevşehir in sosyal, kültürel ve ekonomik gelişimine büyük katkı sağlayan Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak yine bölgemizin ulusal ve uluslararası kongre, seminer, toplantı, konferans ve kültürel birçok etkinliğe ev sahipliği yapabilmesine imkân sağlayacak Üniversitemiz Kültür ve Kongre Merkezi nihayet tamamlanmak üzere. Üniversitemiz Kongre ve Kültür Merkezinin hizmete girmesiyle birlikte gerek üniversitemizin gerekse şehrimizin bilim, kültür ve sanat yaşamına büyük katkı sağlayacağımız gibi, üniversitemiz ve şehrimiz burada düzenlenecek birçok önemli etkinlikle adından ulusal ve uluslararası düzeyde daha çok söz ettirecek dedi. Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi metrekare inşaat alanı üzerine yapıldı. 1 adet 1275 kişilik salon, 1 adet 400 kişilik ve 2 adet de 226 kişilik olmak üzere toplamda 4 adet salonun yer aldığı Kongre ve Kültür Merkezimizde ayrıca 2 adet kafeterya, 1 adet mutfak ve yemekhane, 70 araçlık kapalı otopark, idari bölüm ve fuaye salonu yer alıyor. Ulusal ve uluslararası her türlü etkinliğe ev sahipliği yapabilecek donanımda inşa edilen Merkez, iki kattan oluşuyor ve 4 salonu da amfi tiyatro şeklinde dizayn edildi. Akustik özelliğe sahip olan salonlarda, profesyonel sahneler, ses ve ışık sistemleri yer alıyor. Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç yapımı tamamlanmak üzere olan Kültür ve Kongre Merkezinde incelemelerde bulundu

4 SEMPOZYUM 4 Uluslararası Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu yoğun katılımla gerçekleştirildi T ürk Kültür ve Medeniyetinin dünya kültürüne katkısını somut ve bilimsel değerlerle günümüze aktarmayı amaçlayan ve her yıl farklı bir ülkede gerçekleştirilmesi planlanan, Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi ve Saray Bosna Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen 'Uluslararası Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumu (TÜKAS 2014)'nun ilki Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinde yapıldı. Üniversitemiz Tafana Aşçılık ve İkram Hizmetleri Uygulama Tesisleri Kubbe Altı Konferans Salonunda yapılan sempozyuma, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Çetin Pekacar, Nevşehir İl Milli Eğitim Müdürü Osman Şimşek, Saray Bosna Üniversitesi başta olmak üzere yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerden akademisyenler, davetliler, üniversitemiz akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı. Sempozyum düzenleme kurulu adına sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üniversitemiz Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Gönel 'Bin yıllık bir mirasın varisleri olarak Türk Kültür ve Medeniyetine hizmet etmeyi bir görev biliyoruz. Türk Kültür ve Medeniyeti dünya tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir mucizeye imza atmıştır. İçerisine aldığı bütün unsurları bu medeniyet halkasında birer özne hâline getirmiştir. Hiçbir unsuru kendi varlığının dışına çıkartmadan, kendi öz benliğinde yaşatarak Türk Kültür ve Medeniyetinin bir parçası hâline getirmeyi başarması gerçekten takdire şayandır. Bizler de yaşadığımız toprakları yurt hâline getiren, emeklerini, alın terlerini ve kanlarını döken ecdadımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz diye konuştu. Sempozyum düzenleme kurulu adına konuşan Saray Bosna Üniversitesi Felsefe Fakültesi Türkoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alena Çatovic, Öncelikle burada bulunmaktan büyük mutluluk duyduğumuzu belirtiyor ve Saray Bosna Üniversitesi adına hepinizi selamlıyorum. Ayrıca bu kadar değerli bilim adamlarının arasında ve bu kadar güzel bir üniversitede bulunmak bizim için mutluluk verici. Gerçekten Üniversitesi güzel mimarisiyle bizleri büyüledi. Üniversitesi ile düzenlediğimiz bu sempozyum bir ilk ve inşallah bunun ikincisini de Saray Bosna'da düzenlemeyi planlıyoruz dedi. Sempozyumdaki bildiriler ile Türk Kültürünün ve Medeniyetinin ne kadar geniş bir coğrafyaya ve eskilere dayandığının ortaya çıkmasına büyük katkılar sağlayacağını belirten Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Zaman zaman birlikte görev yaptığımız hocalarımızla bir araya gelerek ne yapabileceğimiz noktasında istişarelerde bulunuyoruz. Bu istişareler sonucunda Türk Kültür ve Medeniyetine dair çalışmalar içerisine girdik. Bu çalışmamız da Balkanlarda ve Saray Bosna'da görev yapan hocalarımızın katkılarıyla hayata geçirilen uzun soluklu bir çalışmaydı. İnşallah iki gün boyunca Balkanlardan başlayarak Balkanlardaki Türk Medeniyetine ve Türk Diline değineceğiz. Hocalarımızın sunacağı birbirinden değerli bildiriler sayesinde Türk kültürünü daha iyi tanıyacağız. Kısacası Balkanlardan, Sibirya'ya kadar hatta Avrupa'nın en uç noktasından Sibirya'ya kadar Türk Kültürüne dair birbirinden değerli ve birbirinden güzel bildirileri burada dinleyerek bilgilerimizi tazeleyip yenileyeceğiz dedi. Rektörümüz konuşmasını şöyle sürdürdü: Balkanlar bizim için çok önemli. Özellikle Saray Bosna'yı Anadolu'dan ve Türkiye'den farklı görmüyoruz. Yüzyıllar boyunca hep birlikte yaşadık. Biz sadece sınır olarak birbirimize uzağız. Ama kültür ve medeniyet olarak Balkanlarla her zaman iç içeyiz. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak Saray Bosna Üniversitesi başta olmak üzere diğer bütün üniversitelerle iş birliği yapmaya her zaman hazırız. Bu bir başlangıç. İnşallah bundan sonrakileri farklı ülkelerle gerçekleştireceğiz. Bu sempozyumun gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sempozyuma katılanlara unutulmaz bir gün yaşatıldı Yapılan konuşmaların ardından sahne alan Üniversitemiz Ürgüp Sebahat ve Erol Toksöz Meslek Yüksekokulu zeybek ekibinin gösterisi, Üniversitemiz Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü'nün müzik dinletisi ve Üniversitemiz Ürgüp Roman Dans Gurubunun gösterileri, katılımcılara unutulmaz bir gün yaşattı. Daha sonra Rektörümüz ve katılımcılar Yrd. Doç. Dr. Ünal Zal tarafından hazırlanan 'Uppsala Üniversitesindeki Türk Mirası' konulu resim sergisinin açılışını gerçekleştirerek sergiyi gezdi. İlk oturum Rektörümüzün başkanlığında yapıldı Başkanlığını Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç'ın yaptığı Sempozyum Açılış Oturumunda Prof. Dr. Alena Çatovic ve Prof. Dr. Sabina Baksic 'Bosnalı Divan Şairlerinin Şiirlerinin Pragmatik Boyutu', Doç. Dr. Tuncay Bülbül 'Klasik Türk Edebiyatı Geleneğinde Mensur Hikâyelerin Yaratım ve Aktarımı', Doç. Dr. Hüseyin Gönel 'Divan Şiirinde Mazmun Üzerine Bir Değerlendirme' ve Araş. Gör. Volkan Karagözlü 'Simetri ve Edebiyat: Simetrinin Görünümleri' konularında katılımcılara bilgi verdi. Oturum sonunda Rektörümüz tarafından konuşmacılara teşekkür belgesi takdim edildi.türk Dili, Yeni Türk Edebiyatı, Klasik Türk Edebiyatı, Tarih ve Halk Bilimi konularında 76 bilimsel bildirinin yer aldığı sempozyum üç gün sürdü. Sempozyum Kapadokya gezisi ile sona erdi. İlk kez üniversitemizde gerçekleştirilen Türk Kültürü Araştırmaları Sempozyumunun her yıl farklı bir ülkede yapılması amaçlanıyor

5 RÖPORTAJ 5 Bölgesinin Bilim Merkezi: Üniversitesi MEHMET ALİ DOĞAN Üniversitesi büyümeye devam ediyor. Üniversitemizin ve Kapadokya Bölgesi nin araştırma ve geliştirme çalışmalarının gerçekleştirileceği Bilim ve Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezi açılıyor. Biz de bu bilim merkezi hakkında Doç. Dr. Serkan Şahinkaya dan bilgi aldık. Bilim ve Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezinin kuruluş amacı nedir? Bilim ve Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezi olarak üyelerimizin ve öğretim elemanlarımızın yayın çalışmalarında ve projelerinde, aynı zamanda sanayi ile ortak yapılabilecek ARGE; yani araştırma ve geliştirme çalışmalarında kullanılabilecek alt yapıyı bulundurmak esas amacımız. Merkez olarak önceliğimiz sanayi ile ortak; aynı zamanda üniversitemiz içerisinde geliştirilebilecek patentli ürünler için alt yapıyı sağlamak. Şu anda bunun üzerinde çalışıyoruz. Merkezin Üniversitemiz açısından önemi nedir? Merkezimiz öncelikle TÜBİTAK ve benzeri ulusal veya uluslararası kaynaklı projelerin çıkartılabilmesi için gerekli desteği sağlamayı amaçlıyor. Bu da üniversitemiz açısından önemli bir getiri. Çünkü bu tür projelerde yüksek maliyetli cihazlar gerekiyor. Bunları buraya tahsis ederek ve öğretim elemanlarımızın hizmetine sunarak Üniversitemizde çıkan yayın sayısının artmasına katkı sağlayacağız. Bunun yanında merkezimiz, Nevşehir ve komşu illerimizdeki sanayi tesisleri ile beraber geliştirilebilecek ortak ürünler için alt yapıya dönük araştırma ve geliştirme projelerinde kullanılabilecek cihazların kurulumunu yapacaktır. Bu merkezde ne gibi faaliyetler yapılıyor? Merkezimizde şu an 11 cihazımız bulunuyor. İlk etapta bunların kurulumu üzerinde çalışıyoruz. Bunlar kurulduktan sonra öncelikle araştırma faaliyetlerimiz için öğretim elemanlarımıza hizmet vereceğiz. Bunun yanı sıra bölgemizin çevresel veya sanayiye dönük faaliyetlerinin desteklenmesi için laboratuarımız kullanılabilecek. Üniversitemiz öğrencileri merkezinden yararlanabilecek mi? Öğrencilere dönük bir laboratuar değil. Çünkü öğrenci laboratuarlarımız zaten ilgili fakültelerde bulunmakta. Burada fakültelerde yapılamayan faaliyetler yapılacak. Daha önce değindiğim gibi öğretim elemanları ve sanayi ile beraber geliştirilebilecek hizmetlere öncelik veriyoruz. Merkezi araştırma laboratuarları ülkemizde pek çok ilde bulunmakta. Hemen hemen her ilde var artık. Bunların hepsinde de ortak amaç üniversitenin merkezi biriminde tek elden yüksek nitelikli cihazların öğretim elemanlarına ve piyasaya hizmet vermesine dönüktür. Üniversite sanayi iş birliği noktasında neler söylemek isterseniz? Üniversite sanayi iş birliği noktasında böyle bir laboratuara üniversite ve şehir olarak ihtiyacımız vardı. Özellikle fen ve mühendislik dallarında ciddi anlamda bir eksiklik bu sayede giderilmiş oldu. Merkezimizin hizmete girmesiyle birlikte ARGE çalışmalarına dönük altyapı eksikliği de ortadan kalkmış olacak. Laboratuarımızla beraber Doç. Dr. Serkan Şahinkaya Bilim ve Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezinin ARGE çalışmalarında gerekli olan alt yapıyı sağlayacağını belirtti TÜBİTAK ve benzeri uluslararası projelerin yanında sanayi test projelerinin niceliği ve niteliği de artacaktır. Merkezimizin sadece üniversite içi ile sınırlı kalmaması, çevresel veya sanayiye dönük faaliyetler gösterecek olması oldukça önemli. Örneğin malzeme, çevre teknolojisi veya gıda ürünlerinin geliştirilmesi gibi çalışmalar burada yürütülebilecek. Kişi numunesini laboratuarımıza bırakacak ve analizini biz yapacağız. Sonucu da ona rapor hâlinde sunucağız. Bilim ve Teknoliji Uygulama Araştırma Merkezinin resmî açılışı ne zaman gerçekleşecek? Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Filiz Kılıç hocamız hiçbir zaman bizden desteğini esirgemedi. Kendisine buradan sizin aracılığınızla teşekkürlerimizi sunuyoruz. Merkezimizin açılışını Rektörümüzün desteği ile yeni yılla beraber yapmayı planlıyoruz. Son olarak eklemek isteğiniz bir husus var mı? Umarım Üniversitemizin ve Şehrimizin beklentilerini karşılayabilecek ve Şehrimize yeni bir vizyon kazandırabilecek alt yapıyı burada tesis edeceğiz. Bunun da şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

6 YAŞAM 6 Uzman MUSTAFA İŞLİYEN Basın ve Halkla İlişkiler Birimi a. Geleneksel daire usturlap b. İkiye katlı usturlap c. Dörde katlı usturlap ya da rubu tahtası çökerten böyle bir senaryo karşısında çok basit olarak gördüğümüz saatin kaç olduğunu nasıl bilebilecektik? Bu soruyu cevaplayabilmek için elbette bazı şeyleri bilmemiz gerekecekti. Örneğin gündüz güneş, gece ise yıldızların hareketleri bize kılavuzluk edecekti. Ya da güneş saatine, su saatine veya mum saatine sahip olmalıydık. Tüm bunların dışında günümüz bilgisayarlarının atası sayılan bir usturlap veya daha gelişmiş bir versiyonu olan rubu tahtası, zamanla ilgili olan sorunu tamamen çözecekti. Avuç içine sığabilen ilk bilgisayar: Rubu Tahtası Zamanı yakalamak için en iyi yöntemin onu ölçmeye çalışmak olduğunun farkına varan insan, gökyüzündeki devinimsel hareketlere bakmıştır. İnsanlar evrende olup biteni anlamak ve hayatta kalmak için bağımlı olduğu tarımı yönetmek durumundaydı ki mevsimlerin başlangıcı bu noktada kilit bir öneme sahipti. Dolayısıyla gökyüzündeki hareketlenmeler bu açıdan yol göstericiydi. İnsanlar, bu hareketleri yorumlayabilmek için de çeşitli aletler geliştirmek durumunda kaldı. Bu aletlerden biri olan rubu tahtası, astronomide gözlem, ölçü ve hesap yapmak için kullanılan bir alet. Batlamyus'un yüksekliklerin ölçülmesi için öngördüğü büyük çaplı duvar kadranlarından ilham alınarak İslâm astronomları tarafından geliştirilen ve yüzyıllarca kullanılan rubu tahtası, ilk olarak 11. veya 12. yüzyılda Mısır'da kullanılmış. Daha sonra yıldız yakalayan olarak bilinen ve geç Helenistik Dönemden beri geliştirilen usturlap kullanılmaya başlanmış. Usturlap ile güneşin nereden doğup nasıl hareket edeceğini, enlem ve boylamların konumunu, saatin ve tarihin ne olduğunu, namaz vakitlerini, Kâbe'nin konumunu, yükseklikleri, mesafeleri belirlemek gibi birçok işlem yapılabilmekteydi. Usturlaptan esinlenen Müslüman bilginler, formu üzerinde kimi değişiklikler yaparak ve bazı yeni özellikler de ekleyerek usturlabı geliştirmiş. Osmanlılar son şeklini verdikleri usturlabı, ilk olarak ikiye daha sonra dörde katlayarak dörtte bir anlamına gelen rubu tahtasını oluşturmuş. O günden sonra rubu tahtası Türkler için artık vazgeçilmez bir araç halini almış. 19. Yüzyılın sonuna kadar Osmanlı hâkimiyetindeki yerlerde kullanılan rubu tahtası zaman ve yön sorunlarının çözümünde başarıyla kullanılmış. Taşınabilir bir bilgisayar gibi kullanılan rubu tahtasının iki yüzeyi vardır: ön yüzeyi rub'u'l-mukantarat, arka yüzeyi rub'u'l-müceyyed. Peki neler yapılabiliyordu rubu tahtasıyla? Usturlaba göre kullanımı daha kolay olan rubu tahtası, astronomi açısından son derece önemliydi. Rubu tahtası, üzerinde bulunan geometrik şekillerle evrenin küçük bir modeli konumundaydı. Hatta rubu tahtası avuç içine sığabilen ilk bilgisayardı. Bununla burçların konumu, güneşin gökyüzünde izleyeceği rota ve doruk noktası, boylam açısı, zaman ölçümleri, gece ve gündüz süreleri, güneşin doğuş ve batış süreleri, mesafe ölçümleri, yön belirleme, trigonometrik denklemlerin çözümleri, çarpma, bölme, kare ve karekök alma, küp ve küpkök alma gibi birçok işlem gerçekleştirilebiliyordu. Yapılan her teknoloji bir sonrakilere önayak olmuştur. Bugün gelinen noktada bilgisayarlarla bir rubu tahtasının yapabildiği her şeyi hatta daha fazlasını yapabiliyoruz. Veya akıllı cep telefonlarımızla saati söyleyebiliyor, mekân sorunu olmadan konuşabiliyor, fotoğraf ve video çekmek gibi birçok şeyi rahatlıkla yapabiliyoruz. Üstelik tüm bunları yapabilmek çok basit. Düğmesine basmak yeterli. Her ne kadar birçok insan için bu cihazların tüm bunları nasıl yaptığı pek önemli değilse de aslında bu düğmeler arkalarında belirli bir tarihsel süreç ve bilgi birikimi barındırıyor. Dolayısıyla teknolojik cihazların düğmesine basarken bu birikim göz ardı edilmemelidir. Teknoloji çok önemli, ancak farkında olmak daha da önemli. Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi, 2008 cilt 35 s Usturlap T eknoloji insan hayatına büyük kolaylıklar getiren önemli bir olgu. Günümüz insanının hayatının her alanını kuşatan teknoloji, seyahatleri kolaylaştırır, mekân sorununu ortadan kaldırıp başkalarıyla iletişim kurulabilmesini sağlar, iş yükünü hafifletir; kısacası Marshall McLuhan'ın dediği gibi düşüncelerimizin ve organlarımızın uzantısıdır. Bir bakmışsınız uzak diyarlara seyahatlerde bindiğimiz otobüse dönüşüp ayağımız oluveriyor; uzağı yakın eden bir dürbün halini alıp gözlerimize yardımcı oluyor ya da kaldıramayacağımız kadar ağır bir yükü taşımamıza yarayan bir vinç, bir kamyon veya bir yük gemisi hâlini alıyor teknoloji. Kısacası teknoloji her işimizi kolaylaştıran önemli bir imkân ve onun aracılığıyla elde edilenler saymakla bitmez. Şöyle bir olay tasavvur edelim: Bir anda büyük bir solar fırtına yani güneşte patlamalar yaşanıyor ve sonuçta dünyadaki bütün elektrik santralleri ve elektronik cihazlar iflas ediyor. Şehirlerin elektrikleri kesiliyor ve bütün cihazlarımız hasar görüyor. Bir anda elektriğin icadından önceki zamanlara geri dönüyoruz. Arabalar çalışmıyor, sokaklar aydınlanmıyor, bilgisayarlar açılmıyor bile. Hatta yanınızdan geçen birinin size 'saat kaç?' sorusunu telefonunuza bakıp cevaplayamıyorsunuz. Çünkü akıllı telefonlarınız sadece boşlukta yer kaplayan bir nesneye dönüşmüş durumda. Korkunç bir manzara Böylesi bir manzaranın bizim için korkunç olması çok normal. Nitekim hayat, yaşanılan dönemin koşulları bağlamında tanzim edildiğine göre biz de hayatımızı elektrik ve elektronik teknolojisiyle biçimlendirmiş bulunuyoruz. Peki, medeniyetimizi

7 RÖPORTAJ 7 Uzman MUSTAFA İŞLİYEN Basın ve Halkla İlişkiler Birimi Sigara bağımlılığı büyük oranda psikolojiktir Sigara milyonlarca insanın sağlığını tehdit etmekte ve her gün binlercesinin hayatını tüketmekte. Bu ifade ile gündelik hayatta sıklıkla karşılaşıyoruz. İnsanlar, artık ezberlemiş oldukları bu klişe ifadeye rağmen sigara içmeye devam ediyorlar. Biz de Aktüel gazetesi olarak 20 Kasım Dünya Sigarayı Bırakma Gününü fırsat bilerek Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu Terapisti İzzet Özer ile sigaradan kurtulmanın yol ve yöntemlerini konuştuk. Sigaranın zararları herkes tarafından biliniyor olmasına rağmen neden içiliyor? Sigaranın zararlarını bilmek bırakmaya yetmez. Sigaranın zararlarını beş yaşından beri içgüdüsel olarak biliyoruz. Çocukları olanlar çok iyi bilir. Çocukların en çok nefret ettikleri şeylerden biri, anne babalarının sigara içmesidir. Çünkü sevdiklerinin kötü bir şey yapmasını istemezler. Demek o yaştan beri biliyoruz zararlarını. Sigaranın zararlarını bilmek bırakmaya yetseydi, doktorlar asla içmezlerdi. Hangimiz sigaranın zararlarını doktorlardan iyi bilebiliriz? Doktorlar dahi sigara içmeye devam ediyorlarsa, bu neyin kanıtıdır? Sigaranın zararlarını bilmenin sigarayı bırakmaya yetmediğinin kanıtıdır. İçiciler zararlarını ve bıraktıklarında daha sağlıklı olacaklarını bilmelerine rağmen ondan gerçek bir destek ve zevk aldıklarını zannettikleri için içmeye devam ederler. Sigara bir bağımlılık mı yoksa tiryakilerin psikolojik olarak kendilerini bağlı hissettikleri bir şey mi? Sigara bağımlılığı çok büyük oranda psikolojiktir. Sigara içmediğimiz zaman yaşadığımız sıkıntının (boşluğun, huzursuzluğun, mutsuzluğun, gerginliğin) iki ana sebebi vardır. Nikotin bağımlılığı ve psikolojik bağımlılık. Sigara bağımlılığının yüzde 5'i nikotinden kaynaklanır, biyolojiktir; yüzde 95'i ise psikolojiktir. Zihinsel bağımlılık bebeklikten bu yana maruz kaldığımız beyin yıkamalardır. Filmler, sanatçılar, yarışmalar, model insanlar yoluyla sürekli olarak beynimiz sigaranın faydaları olduğu algısı ile ilgili yıkanır. Bir genç 15 yaşına gelinceye kadar ortalama 80 bin kez beyin yıkamasına maruz kalır. Bunlar sigara bağımlılığının devam etmesini sağlayan çok güçlü silahlardır. Sigarayı bırakmak için önce azaltmaya başlamak doğru bir yaklaşım mı? Tamamen yanlış bir yöntem olur. Azaltanlar ya da ara sıra içenler hem kendilerini az içmek için sürekli zorlarlar hem de her bir sigara onlar için daha özel hâle gelir. Araları uzun olduğu için daha fazla anlam ve değer katarlar. Her bir sigarayı tören havasında içerler. Aslında azaltmak işlerini daha da zorlaştırır. Sigara paketlerindeki uyarıcı görsel ve yazıların sigaranın terk edilmesinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz? Zararlarından bahsederek bıraktırabilseydik şimdi sigara içen kimse kalmazdı ülkemizde. Sigara içenlerin çok büyük bir kısmı paketlerin üzerindeki görsellere bakmaz. Hatta televizyondaki kamu spotları ve gazetelerdeki haberleri hemen es geçerler. Kanal değiştirirler ve yaprakları çevirirler. Çünkü bu görsellerde ve yazılarda sigaranın zararları en ağır şekilde işlenmiştir. Sigara içicileri bu görselleri ve yazıları gördüğünde korku yaşar. Korku stres yaratır. Strese giren bir sigara içicisinin ilk yapmak isteyeceği şey bir sigara daha yakmaktır. Demek ki sigara kullanıcısını korkutmak onu daha çok sigara içmeye iter. Bunun yerine sigaranın faydalarına dair gizli ve açık inançları temizlemek gerekir. Kayseri'de temsilciliğini de üstlendiğiniz Allen Carr yönteminden biraz bahseder misiniz? Allen Carr 33 sene boyunca günde 5 paket sigara içen ağır bir tiryakidir yılında kendisi için sigarayı bırakmanın tek kolay yolunu keşfeder ve nihayet sigaradan kurtulur. Bu seferki kurtuluşu diğerlerine hiç benzememektedir. Çok kolay, rahat, kalıcı, acı çekmeden ve keyifle kurtulur. Ne kilo alır ne gergin günler yaşar. Bu olağanüstü tecrübesini çevresindeki sigara içen insanlarla paylaşmaya başlar ve böylece adım adım dünya çapında denenmiş ve kabul edilmiş ''Easyway-Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu Yöntemi''ni geliştirir. 60 Ayrı ülkede 200'ün üzerinde merkez ile hizmet veren Allen Carr yönetiminin merkezi İngiltere'dir. 30 yıldır sigara içicilerini tedavi ediyoruz. Şimdilik 11 milyondan fazla içiciyi kurtardık. Sigara içicisi hiçbir makineye bağlanmadan, hiçbir ilaç içmeden, sigarayı bir daha özlemeden, kilo almadan sigaradan kolayca kurtulmaktadır. Bu yöntemi diğer sigarayı bırakma ya da bıraktırma yöntemlerinden ayıran özellik nedir? Allen Carr'ın Yöntemi diğerlerinden tamamen farklıdır. Akupunktur, nikotin replase etme, yani nikotin yerine geçen sakızlar ve bantlar kullanma, şok tedavisi, yani sigara içicisini korkutma taktikleri, lazer, ışın tedavisi ve benzeri sayısız uygulamalar var piyasada. Bu yöntemlerin tümü yoğun şekilde irade gücü kullanımına dayanır. Allen Carr Yönteminin dışında kalan tüm yöntemler bizim için irade gücü yöntemleridir. Çünkü bu yöntemlerin hepsinin altında yatan ana fikir şudur: ben seni bu hapla, makineyle, ilaçla destekleyeceğim. Gerisi senin neyine kalmış? İrade gücüne. Güçlü ol, iradene sahip çık bir gün sigaradan kurtulacaksın. İrade gücü yöntemi içerisinde içiciler beyinlerini sigara içmenin tüm zararlı özellikleri ile doldururlar ve uzun süre dayandıklarında bir sabah sigara içmek için hiçbir istek duymayarak yataklarından kalkacaklarını ümit ederler. Diğer yöntemler, sigara içen insanların neden sigara içmemesi gerektiği üzerinde durur ve bırakmaya ikna etmeye çalışır. Hâlbuki adı üstünde içmeme nedenleri. Hiç kimse içme sebepleri üzerinde durmaz. Bu yöntem, neden sigara içtiğimiz üzerinde odaklanır. Neden strese girince bir tane yakıyorum? Neden yemekten sonra bir tane yakmazsam yemek bitmiş gibi olmuyor? Çay, kahve neden sigarasız olmuyor? Bütün bunların neden olduğuna odaklanıyoruz. Sigaranın gerçek yüzünü safsatalardan ve beyin yıkamalardan arındırarak ispatlıyoruz. Sigara içme isteğini yok ettiğimizde içiciler kolayca ondan kurtuluyorlar. SİGARAYI BIRAKMAK HERKES İÇİN KOLAYDIR Sizce kesin olarak sigarayı bırakmak mümkün mü? Sigarayı bırakmak eğer doğru metot uygulanırsa çok kolaydır. Ancak irade gücü ya da her hangi bir ilaçla zihinsel bağımlılığı bitirmek çok zordur. Zihinde yer alan sigara içme isteğini bitirmek lazımdır. Bunun için Allen Carr Yöntemini araştırabilirler ya da kitabını edinebilirler. Son olarak sigarayı bırakmak için nereden başlamak ve neler yapmak lazım? Öncelikle sigara ile ilişkimizi fark ederek ondan kurtulmayı istememiz lazım. Korkularımız ve şüphelerimiz olsa da zihnimizde bu bağımlılığı bitirdiğimizde özgürlüğümüze ve sağlığımıza kavuşabileceğimizi bilmeliyiz. Sonuç olarak sigara içenler şu noktayı fark etsinler; sigarayı bırakmak herkes için kolaydır.

8 KASIM 2014 Sayı:29 aktüel Post-loveizm BURAKHAN BARS Fen Edebiyat Fakültesi 3. Sınıf Öğrencisi O, her ne kadar ağacın gövdesini sarıp sarmalayan zehirli bir sarmaşık olsa da yasak yere yenen bir meyvenin çürük yanındaki tatsızlığın cezasıdır. İnsanın topraktan yaratıldığı, kendisinin ise ateşten olduğunu ve ondan üstün tutulması gerektiğini ileri süren İblis, Tanrı huzurunda müsaade talebinde bulunarak, önünde secde edilmeye zorlandığı ve topraktan yaratılan insanın ne kadar iradesiz, nefsine düşkün ve zayıf karakterli olduğunu kanıtlamak için harekete geçti. Hz. Adem ve Hz. Havva cennet bahçelerinde gezip dolaşırken Tanrı onlara meyve ağaçlarından birine dokunmamalarını emretti. Emre sadık kalmaya çalışan Hz. Adem ve Hz. Havva, İblis'in oyununa gelerek yasak meyveyi tattılar. Bu lezzet ile beraber cinsiyetlerinin farkına vararak birbirlerinden utandılar. Gözlerindeki edep perdesinden İblis'in zafer ışıkları sızmaya başladı. Ve Tanrı kıyamete kadar Âdem neslinin sınanması için dünyayı yarattı. Hz. Adem ve Hz. Havva dünyaya gönderildiler ve birlikte yaşamaya başladılar. Bu birliktelikten çocukları doğdu. Doğan çocukları çift yumurta ikizi olarak dünyaya geldiklerinde, Habil ve Kabil kardeşlerin payına ilahi kudretten bir eş düştü. Payına düşen eşi beğenmeyen Kabil'in gönlü Habil'in eşinde olunca, kutsal eşleşme zarar gördü. Bilinçdışına bir yer altı şehri gibi kurulan kin, öfke, ihtiras ve kıskançlık zamanla Kabil'de saldırganlığa dönüştü. Bu saldırganlığın akabinde Habil hayata gözlerini yumarken Kabil muradına erdi. Böylece o zehirli sarmaşığın ilk tohumu yeryüzüne düşerek filizlenmeye başladı. Ve Ademoğlu aşkla tanıştı. Tarih, şehvetini kontrol edemeyen cesur insanların hizmetine açmıştır gizemli sayfalarını. İhtiraslı nefislerin emrine vermiştir okyanusun hırçın dalgalarını. Arzu ve istek kapılarının altından sızmıştır şeytan. Bulduğu açıklardan bir kum gibi akıvermiştir nefis odalarına. Tarihin, şeytanla aynı masaya oturup antlaşma yaptığı oldukça barizdir. Bu, helak olan kavimlerin balistik raporlarında dahi gizlidir. Tarih mekân sunmuştur şeytana, şeytan fitne estirmiştir tarihin mekânlarında. Tıpkı, ana rahminden ateşler içinde dünyaya gelen Paris'in Truva'yı düşürüşü gibi... Çok sevdiği dostunu boyalı yaşlı bir kadına benzeyen dünyaya kaptırmak istemeyen Hephaistion'un, İskender'i harp meydanlarında bırakıp ebediyete intikal edişi gibi... Halkın fesadına gelen, Tebriz'in sönmeyen kandili Şems'in, Mevlana'yı dolunayken hilal edip arş üzerine yükselişi gibi... Hayatta birçok şey cinsellik ve hırçınlıktan ibaret değil midir? Dünya bir parça ayıptan meydana gelmemiş midir? İhtirasla açılan kapılar bela ile kapanmıştır. O zehirli sarmaşık gövdeleri sarıp sarmalamıştır. Tanrı, yasak aşkın sahiplerini daima lanetlemiştir. Pozitif ve sosyal bilimcilerin insanlık tarihi dedikleri şeye ben, gönül tarihi diyorum. Sıradışı aşk serüvenlerinin yaşandığı bir gönül tarihi Zira mesele, aşkı yaşandı densin diye yaşamak değildir. Saf bir ipekle Juliet'e olan duygularını âdeta bir dantel titizliğinde ören Romeo'nun yakarışları da aşktır, nur kabında kaynayıp buhar olmak için can atan Necip Fazıl'ınki de... O hâlde âşık hangisidir. Güneş, enerjisini her geçen gün bir nebze daha tüketirken Dünya'nın artık sadece kendi ekseni etrafında değil, modernitenin de ekseni etrafında döndüğü görülüyor. Ve insanların elleri sosyal kapitalizmin demir parmaklıkları arasından yarı çıplak bir şekilde sallanıyor. Sallanan sadece bedenin parçaları değil tabiî ki uçup giden kaygılar, körelen duygular, zedelenen samimiyetler, duman gibi tüten, yitirilip giden değerler... Beşeriyetin de ötesinde bir boyut kazanıyor duygular. Çıkar ilişkisine dönüşüyor birliktelikler. Aşk ve sevgi sözleri her ölümlünün dilinde entrikasal katmanlara ulaşıyor. Arş üzerine hakimiyet kuran Tanrı'ya karşı bağlılık, beyindeki merkezi lobların dışına taşınıyor. İşte burada aşk gerçek manada metalığını yitiriyor. İnsanlar tükenen bedenlerde tükenmeyen aşkın peşinden koşmak gibi bir hisse kapılıyorlar. Kimileri aşkı, üremek için gerekli potansiyel olarak görürken kimileri bunun Tanrı tarafından gelen bir lütuf olduğunu düşünüyorlar. Evet, aşk Tanrı'nın bir lütfudur. Tanrı, bize aşkı hak ile batıl duyguların birbirinden ayırt edilmesi, gözlerdeki karanlığın aydınlanarak semaya dikilmesi için bahşetmiştir. Aşk, gerçeğin hissedilmesi, gerçeğin içselleştirilmesi için bir hareket mekanizmasıdır. Peki, gerçek nedir? Bu soru bana, yüzyıllar önce bir Roma valisinin karısına sorduğu soruyu hatırlatıyor: -Gerçek nedir Klodia? -Sen gerçeği duyamadıysan onu sana kimse söyleyemez Gerçek, bozkır topraklarında yükselen dağların zirvesi gibidir. O zirvelerde eklemler rahatça hareket edemezler. Soğuk, kilitler bedenleri ve acı acı keser nefesleri. Gerçek burada biraz acıdır. Gerçek aşk burada başlar. Genç Werther'in acıları gibidir aşk. Fuzuli'nin ıstırabıdır. İsa'nın çilesine dökülen gözyaşlarıdır. Teslim olmak adına yağın suya karışması, suyun tevazu göstererek, yağı başında taşımasıdır aşk. Su, kendisine teslim olmayana mütevazı davranmaz. Tanrı, kendisinde yok olmak istemeyenlere hakikat kapısını aralamaz. Mecnun olmayanlar o kapıdan içeri giremezler, Leyla olmazsa o kapıyı içeriden açamazlar. Kâinat bir paçavra gibi Tanrı'nın avuçlarında buruşmuş dururken kalpler nasıl onun aşkıyla yanmaz. O kalpler nasıl hamdır ki pişmez. Ruh ölümsüzlük makamına ancak Tanrı'nın izni ve ihsanıyla oturur. Beden, kızıl topraklarda, yeşil tarlalarda bir garip çocuk misali gezip dolaşmakla; ruh, bir garip çocuk saflığında Tanrı'nın yansımaları altında yok olmakla anlam kazanır. Aşk kelimelere dökülür mü? Aşkla yaşa ki ölmeyesin, aşkla öl ki diri kalasın. diyen, O sözcüklerin hokkabazı, mana unsurunun sihirbazı, ruhun müteahhidi Hz. Mevlana'ya; Aşk nedir? diye sorulunca Ben ol da bil. der. Gönül pınarında yıkanıp arınan, aşk kuyusunda pişip yükselen nefes üstadı Yunus Emre; Gel gör beni aşk neyledi. der. Mevlana dahi yüce Mevlanalığı ile aşkı kelimelerden öksüz bırakırken yollar olup tozan, yeller olup esen Yunus Emre dahi o pişmişliği ile aşkı ham da olsa dile getiremezken; nasıl olur da sınırlı mekânlarda kendi hiçliğinin şuuruna erişemeyen beden nesli, beşeri âlemin denizinde çırpınıp dururken aşkı betimleme nezaketsizliğini göstermek için kıvranır. Aşkı buldum dediğiniz anda kendiniz kaybolursunuz. O, bulunduğunda dahi ifade edilemeyecek kadar azizdir. O ilahiyata varmak için duyulardan taşmıştır. O batıl âlemlerinin de ötesi diyarlardadır. O, meta aşktır. İnsanların elleri kapitalizmin demir parmaklıkları arasından yarı çıplak bir şekilde sallanıyor. Sallanan sadece bedenin parçaları değil tabiî ki uçup giden kaygılar, körelen duygular, zedelenen samimiyetler, duman gibi tüten, yitirilip giden değerler... Beşeriyetin de ötesinde bir boyut kazanıyor duygular. Çıkar ilişkisine dönüşüyor birliktelikler. Aşk ve sevgi sözleri her ölümlünün dilinde entrikasal katmanlara ulaşıyor