POSTOPERATİF PERİTONEAL ADEZYONLARIN ÖNLENMESİNDE ALOE VERA JELİNİN ETKİNLİĞİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "POSTOPERATİF PERİTONEAL ADEZYONLARIN ÖNLENMESİNDE ALOE VERA JELİNİN ETKİNLİĞİ"

Transkript

1 T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Genel Cerrahi Kliniği Bölüm Başkanı: Dr. Arslan Kaygusuz POSTOPERATİF PERİTONEAL ADEZYONLARIN ÖNLENMESİNDE ALOE VERA JELİNİN ETKİNLİĞİ Genel Cerrahi Uzmanlık Tezi Dr. Erdem Şentatar İstanbul 2008

2 T.C. Sağlık Bakanlığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi II. Genel Cerrahi Kliniği Bölüm Başkanı: Dr. Arslan Kaygusuz POSTOPERATİF PERİTONEAL ADEZYONLARIN ÖNLENMESİNDE ALOE VERA JELİNİN ETKİNLİĞİ Genel Cerrahi Uzmanlık Tezi Dr. Erdem Şentatar Tez Danışmanı: Doç. Dr. Erhan Ayşan İstanbul 2008 II

3 TEŞEKKÜR Genel Cerrahi uzmanlık eğitimim süresinde bana bilgi ve deneyimleriyle yardımcı olan, yol gösteren herkese içtenlikle teşekkür ederim. III

4 İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR III İÇİNDEKİLER IV SİMGELER VE KISALTMALAR VI TABLOLAR VE ŞEKİLLER DİZİNİ VII GİRİŞ 1 GENEL BİLGİLER 2 1.TARİHSEL BİLGİ 2 2.TERMİNOLOJİ 6 3. PERİTON EMBRİYOLOJİ VE ANATOMİSİ BAĞIRSAKLARIN ROTASYONU VE PERİTON BOŞLUĞU (CAVİTAS PERİTONEALİS) PERİTON MİD-SAGİTAL BİR KESİTTE PERİTON'UN GÖRÜNÜŞÜ FORAMEN EPİLOİCOM SEVİYESİNDE, HORİZONTAL KESİTTEN PERİTON'UN GÖRÜNÜŞÜ UMBLİCUS DÜZEYİNDE, HORİZONTAL KESİTTE PERİTON'UN GÖRÜNÜŞÜ KARIN ÖN DUVARINDAKİ PLİCALAR MEZENTER OMENTUM MAJUS (GASTROCOLİC LİGAMENT) OMENTUM MİNUS BURSA OMENTALİS FORAMEN EPİPLOİCUM (WINSLOW AÇIKLIĞI) PERİTON RESESSUSLARI PERİTON BOŞLUĞUNUN FİZYOLOJİSİ LENFATİK SİSTEM HAKKINDA TEMEL BİLGİLER PERİTON HİSTOLOJİSİ 30 IV

5 4.3. PERİTON MEMBRANINDAN MADDE TRANSPORTU PERİTON BOŞLUĞUNDA KONAKÇI SAVUNMA FİZYOLOJİSİ PERİTONEAL ADEZYONLAR PERİTONEAL ADEZYON OLUŞUM MEKANİZMASI PERİTONEAL ADEZYON OLUŞUMUNUN ENGELLENMESİ PERİTONEAL ADEZYONLARIN SINIFLANDIRILMASI ALOE VERA ALOE VERA BİTKİSİ HAKKINDA TEMEL BİLGİLER ALOE VERA BİTKİSİNİN TIPTA KULLANIMI ADEZYONLARIN ÖNLENMESİNDE ALEO VERA JELİNİN KULLANILMASI MATERYAL VE METOT BULGULAR HİSTOPATOLOJİK DEĞERLENDİRME SONUÇLARI TARTIŞMA SONUÇ TÜRKÇE ÖZET İNGİLİZCE ÖZET KAYNAKLAR 83 V

6 SİMGELER VE KISALTMALAR PPA: PVP: IM : SS : tpai : tpaa : IG: IL-1 : IL-1β : IFN: Postoperatif peritoneal adezyon(lar) Polivinilpirrolidon İntramüsküler Standart sapma Doku plazminojen aktivatör inhibitörü Doku plazminojen aktivatör aktivitesi İmmunglobülin İnterlökin-1 İnterlökin-1 beta İnterferon VI

7 TABLOLAR VE ŞEKİLLER DİZİNİ Tablo 1: Alo veranın kullanıldığı durumlar ve güvenlik derecesi 53 Tablo-2: Adezyonların alan ve güce göre skorlamaları 63 Tablo-3: Grupların adezyon alanı ve adezyon gücü dereceleri ile bunların Chi-Square testi ile istatiksel olarak değerlendirilmesi 68 Tablo-4: Grupların adezyon skorlarının ortalama, standart sapma ve median değerleri ile bunların Kruskal Wallis testi ile istatistiksel olarak değerlendirilmesi 68 Tablo-5: Grupların adezyon alanı ve adezyon gücü değerlerinin Fisher s Exact test ile karşılaştırılması 69 Tablo-6: Grupların adezyon skorunun Dunn s çoklu karşılaştırma testiyle değerlendirilmesi 70 Şekil 1: Abdominal kavitenin ve peritonun embriyolojik gelişimi 10 Şekil 2: Abdominal kavitenin ve peritonun sagital kesitte görünümü 11 Şekil 3: Karın içi organlar çıkarıldıktan sonraki periton kavitesi 17 Şekil 4: Peritoneal kavitenin enine kesitlerde görünümü 19 Şekil 5: Epiploic foramen 22 Şekil 6: Adezyon oluşum mekanizması 38 Şekil 7: Adezyon oluşumu Şekil 8: Aloe vera Şekil 9: Standart peritoneal adezyon oluşturma düzeneği VII

8 Resim 1: Aloe Barbadensis Miller Resim 2: Aloe vera özü Resim 3: Aloe vera ürünleri Resim 4: Kozmetik amaçlı aloe vera üretimi Resim 5: Çalışmada kullanılan Wistar Albino dişi sıçanlar Resim 6: Çekum üzerinde standart travma ile adezyon oluşturma 59 Resim 7: Adezyon oluşturma işlemi sonrası insizyonun kapatılması 60 Resim 8: Histopatolojik inceleme için çekumdan örnek alma 62 Resim 9: Çekum ile ileum arasında spontan ayrılan (grade 1) adezyonlar 63 Resim 10: Çekum ile ince bağırsaklar arasında traksiyon ile (grade 2) ayrılan adezyonlar 64 Resim 11: Çekum ile karın içi organlar arasında ancak keskin diseksiyon ile ayrılabilecek (grade 3) adezyonlar 65 Resim 12: Karın içerisinde ileri derecede adezyonlar ve buna bağlı olarak ileus tablosu 66 Resim 13: Evre 0 fibrozis 72 Resim 14: Evre 1 fibrozis 73 Resim 15: Evre 2 fibrozis 74 Resim 16: Evre 3 fibrosiz 75 VIII

9 GİRİŞ Cerrahi ve teknolojideki gelişmeler postoperatif peritoneal adezyonlar (PPA) konusunda bilgilerimizin giderek artmasına karşın PPA farklı disiplinlerden cerrahlar için sorun olmaya devam etmektedir. Özellikle Anestezi ve Genel Cerrahideki gelişmeler giderek daha çok sayıda laparotomi yapılmasına olanak sağlamıştır. Özellikle planlı yapılan cerrahi ameliyatlardaki yenilikler bunun başlıca sebebi olmuştur. Abdominal cerrahi girişimlerdeki bu sayısal artışa paralel olarak giderek artan oranda ameliyat sonrası periton içi adezyonlar meydana gelmektedir (1). PPA abdominal cerrahi sonrası ciddi bir problemdir. Karın içi adezyonlar, ağrı, intestinal obstrüksiyon ve infertilite nedenidir. Major karın cerrahisi gerektirmeleri ve hospitalizasyon süresini uzatabilmelerinden dolayı postoperatif mortalite, morbidite ve maliyet artışına yol açarlar. Tüm laparotomilerin %90 ından fazlasında postoperatif peritoneal adezyonlar oluşmaktadır. Bunların çoğu sessiz seyretmekte ancak %3 ünde postoperatif peritoneal adezyonlara bağlı intestinal obstrüksiyonlar oluşmaktadır. Ayrıca gelişmiş ülkelerdeki kadın infertilitesinin en sık nedeni PPA lardır (2, 3). Bugüne kadar peritoneal adezyonlarının önlenmesi amacıyla birçok materyal ve farklı teknikler denenmiş ancak başarılı olunamamıştır. Biz bu çalışmada PPA ları önlemek için şimdiye kadar hiç kullanılmamış olan aloe vera jelini denemeyi planladık. Bunu yaparken temel amacımız PPA ların önlenmesi, en azından azaltılabilmesiydi. 1

10 GENEL BİLGİLER 1. TARİHSEL BİLGİ İleus patolojik nedenlerle barsak içeriğinin distal tarafa geçememesidir (4). M.Ö. 350 yılında Praxagoras ın bir barsak tıkanıklığını barsak-deri fistülü oluşturarak gidermesi bu konuda kayıtlara geçen ilk cerrahi girişimdir. Uzun yıllar barsak tıkanmaları; hastaya civa, kurşun gibi ağır metallerin yutturulması, ağrı kesmek için afyonlu ilaçların verilmesi, boğulmuş fıtıkların erken redükte edilmeye çalışılması gibi ameliyat dışı yöntemlerle giderilmeye çalışılmıştır (5, 6). Bu yüzden uzun yıllar barsak tıkanmaları yüksek mortaliteye sahip olmuştur. 19. yüzyılın ortalarına doğru Hodgkin tüberküloz peritonitli bir hastanın postmortem incelemesinde ince barsak anslarıyla enfeksiyon odakları arasında adezyonlar oluşumuna eğilim olduğunu bildirmiştir (7). Ballie (8), Cruveilheir (9), Rokitansky (10), Paget (11) ve Traves (12) akut peritonitli hastalarda koagüle olmuş lenfe bağlı, geçici fibrinöz adezyonlar olduğunu ve bunların sonradan kalıcı fibrinöz adezyonlara dönüşebileceğini bildirmişlerdir. Ballie, bu kalıcı adezyonların içinde kan damarlarının bulunduğunu yaptığı enfeksiyon çalışmalarıyla göstermiştir (8). Adezyonların oluşumu daha başka ameliyatlara gereksinim oranını arttırmakta ve onları da teknik olarak zor hale getirmektedir. Peritoneal adezyon oluşumu abdominal cerrahi sonrası en kaçınılmaz durumlardan biridir (13, 14). Karın cerrahisindeki gelişmeleri, ameliyat sonrası adezyonlarla ilgili bildiriler takip etmiştir. Bryant, over kisti eksizyonunu takiben, adezyon nedeniyle oluşan fatal bir ince barsak obstrüksiyonunu tanımlamıştır (15). Battle ise bilateral over kisti eksizyonunun takiben 4 yıl aradan sonra gelişen ve yine fatal sonuçlanan, yoğun adezyonlara bağlı bir ince barsak obstrüksiyon olgusu bildirmiştir (16). 2

11 Cerrahideki gelişmelere bağlı olarak daha çok sayıda abdominal girişim yapılması ve buna paralel olarak, ameliyat sonrası adezyonların sebep olduğu barsak obstrüksiyonlarının sayısının artması, başta cerrahlar olmak üzere tıp otoritelerinin 19. yüzyılın sonlarından itibaren bu konuyla yoğun bir şekilde ilgilenmelerini sağlamıştır. Dembowski, 1888 yılında köpeklerin parietal peritonunun eksizyonu ya da abrezyonu yoluyla deneysel olarak adezyonlar oluşturulabileceğini göstermiştir (17). Franz da köpek çalışmalarında benzer sonuçlar elde etmiştir (18). Post-mortem olarak 298 olguda yapılmış bir çalışmada, daha önce karın içi cerrahi girişim yapılmış olguların %67 sinde, birden fazla operasyon geçirilmiş ise %93 ünde adezyona rastlandığı bildirilmiştir (19). Farklı çalışmalarda, karın içi cerrahi girişimlerle adezyon oluşumu arasındaki doğrudan ilişki ortaya konmuş ve günümüzde intestinal obstrüksiyonun en önemli nedeninin önceden geçirilmiş ameliyatlara bağlı adezyonlar olduğu belirtilmiştir (20, 21). Barsak obstrüksiyonu sebepleri ile ilgili ilk ciddi çalışma Gibson un yılları arasında gözlemlediği 1000 olguluk seridir (22). Bu seride barsak tıkanmasının sebepleri arasında boğulmuş fıtıklar %35 ile ilk sırayı almakta, intusepsiyon %19, adezyonlar ise %18.6 ile üçüncü neden olarak saptanmıştır. Vick, İngiltere deki tüm eğitim hastanelerine yılları arasında, akut barsak tıkanması nedeniyle başvuran 6982 hastayı incelemiş ve bunların %47.9 unda boğulmuş fıtık ancak %7.3 ünde adezyonlar olduğunu saptamıştır (23). Aynı dönemlerde Mc Iver; Massachusetts General Hospital de 10 yıllık bir süre içerisinde barsak tıkanması nedeniyle başvuran 335 hastanın, 147 sinin (%44) boğulmuş fıtıklara, 103 ünün (%30) adezyonlara bağlı olduğunu ve bu adezyonların %79 unun daha önceki abdominal operasyonlardan kaynaklandığını tespit etmiştir (24). 2 yıl sonra, Moos ve Mc Fetridge, New Orleans da 511 akut barsak tıkanmasının %41 inin boğulmuş fıtıklara, %27 sinin ise adezyonlara bağlı olduğunu bildirmişlerdir (25) lı yıllara kadar daha çok temel teorik bilgilere dayandırılan adezyon önlenmesi ile ilgili öneriler daha sonraları deneysel ve klinik çalışmalara dayandırılmıştır. Conolly ve arkadaşları "biz ve birçok yazar inanıyoruz ki ameliyat esnasında abdominal organlara mekanik travmanın minimal düzeyde tutulması, peritoneal ve serozal defektlerin 3

12 sütüre edilmeyip açık bırakılması adezyon oluşumunu en az düzeyde tutar, fakat bu varsayıma deneysel bir kanıt bulamadık" diyerek ratlarda bir çalışma planlamışlar ve laparotomi sonrasında peritonu 00 normal kat güt ile kontünü olarak kapattıkları gurupta, peritonu açık bıraktıkları guruba göre daha çok karın içi adezyon ile karşılaştıklarını, aynı şekilde barsakları kuru gaz ile sildikleri ratlarda, ıslak, nemli gaz kullandıkları guruba göre daha çok adezyon ile karşılaştıklarını bildirmişlerdir (26). Wangensteen 1942 ile 1953 yılları arasında 1252 hasta sayısına sahip barsak tıkanması serisinde, %10.2 oranında boğulmuş fıtığa karşın %31 oranında karın içi adezyonlara bağlı tıkanma olduğunu kaydetmiştir (27). Ne kadar çok abdominal operasyon yapılırsa, o kadar çok ameliyat sonrası adezyon gelişmekte ve aynı zamanda da giderek daha fazla hastanın fıtığı boğulmadan elektif olarak ameliyat edildiğinden boğulmuş fıtık görülme oranı yıllar geçtikçe azalmaktadır. Ellis in Londra da yıllarını kapsayan araştırmasında barsak tıkanması sebebi olarak %30 oranında neoplaziler, %26 oranında adezyonlar ve %21 oranında boğulmuş fıtık belirlenmiştir (28). Bu seride tümöral obstrüksiyonların yüksek çıkmasının sebebi, hastaların tamamının erişkin olması ve söz konusu merkezin özellikle onkolojik hastalarla ilgilenmesidir. Ülkemizde, Füzün ve arkadaşlarının 1989 yılında yaptıkları bir çalışmada, ülkemizin sosyo-ekonomik olarak gelişmiş bir batı yöresinde bu oranın adezyonlar lehine değişmekte olduğunu göstermiştir (29). Karın içi adezyonların en sık rastlanan sebebi daha önce geçirilmiş abdominal operasyonlardır. %80-90 oranında adezyonlar geçirilmiş ameliyatlara bağlıdır (30). Fakat Weibel ve Majno, otopsi bulgularına göre, daha önce bir cerrahi girişim geçirmemiş hastaların %28 inde, karın içi adezyonlar olduğunu göstermiştir. Ameliyat geçirmiş kümede ise adezyon oranı %67 ye çıkmıştı. Cerrahi kümede yapışıklığa rastlanma oranı küçük, büyük ve çoğul ameliyatlardan sonra sırasıyla %51, %72 ve %93 olarak bulunmuştur (31). 4

13 Nemir ve arkadaşları, karın içi yapışıklığa bağlı olarak barsak tıkanması tanısı konulan 142 hastanın 103 ünde (%72.5) daha önce geçirilmiş ameliyat, 29 unda (%20.4) karın içi inflamatuar hastalık (apandisit, kolesistit, divertikülit gibi), 8 inde (%5.6) doğumsal adezyon saptanmışlar, 2 olguyu (%1.4) ise sınıflandıramamışlardır (32). Karın içi yapışıklığına bağlı barsak obstrüksiyonlarının daha çok apendektomi ve jinekolojik operasyonlar gibi alt karın bölümünü ilgilendiren girişimler sonrasında gelişmesi dikkat çekicidir (33). Bunda muhtemelen üst karında, parietal peritonla opere organlar arasında, omentumun yapışıklığı önleyici özelliği rol oynamaktadır. Raf ve arkadaşları Stockholm çevresinde ince barsak obstrüksiyonu saptanan 2295 hastanın kayıtlarını incelemiştir (34) olguda (%64) obstrüksiyon sebebinin adezyonlar olduğunu ve bu hastaların %86 sının daha önce opere olan hastalar olduğunu saptamışlardır. Bu operasyonların %38 i apendektomi ve %28 i jinekolojik operasyonlardı. Daha önceden opere olmayan 184 hastanın 15 inde intraabdominal tüberküloz ve 26 sında jinekolojik inflamatuar hastalık saptanmış, 72 hastada ise kanıtlanabilir bir sebep bulunamamıştır. Yine Raf postoperatif yapışıklığa bağlı obstrüksiyonların %20 sinin laparotomiyi takiben ilk bir yıl içinde geliştiğini, bunların çoğunun da ilk 4 haftada ortaya çıktığını belirterek, bu obstrüksiyonları erken postoperatif obstrüksiyonlar başlığı altında incelenmiştir (35). Raf ın bu geniş serisindeki hastaların yaklaşık yarısında ilk ameliyatı takiben 5 yıl içerisinde barsak obstrüksiyonu gelişmiştir. Ancak %17 hastada da obstrüksiyon 20 yıldan sonra gelişmiştir. Peritoneal fizyoloji, normal iyileşme mekanizmaları ve adezyonlarla ilgili bilgilerin artmasına paralel olarak adezyon önlenmesi amacıyla ajanların kullanımını esas alan klinik ve deneysel çalışmalar artmaya başlamıştır. Fibrinolizin, plazmin, heparin, fibrinolitik enzimler, Polivinilpirolidon (PVP) bu amaçla başlangıçta sıkça kullanılmışlardır (36-39). 5

14 2. TERMİNOLOJİ Adezyon: Normalde birbirinden ayrı iki organ veya dokunun herhangi bir nedenle birbirine yapışması. Adezyotomi: Adezyonu keserek birbirine yapışmış iki dokuyu ayırma işlemi. Adhezif: Organ ve dokuların birbirine yapışmasını tetikleyen, artıran durum ve nesneler. Adezyolizis: Adezyonların kesme işlemi dışında bir yöntemle ortadan kaldırılması. Peritoneum: Karın boşluğunu, karın duvarını ve organlarını saran tek katlı mezotel hücrelerinden oluşan yapı. Parietal peritoneum: Karın duvarlarını çevreleyen periton. Viseral peritoneum: Karın organlarının üzerini örten periton. Peritoneoplasti: Herhangi bir karın organında zedelenmiş veya kesik yüzün peritonla örtülmesi; peritonla kaplama. Peritoneotomi: Peritona kesi yapma; kesi yaparak periton boşluğuna girme. Peritonizasyon: Karın operasyonlarından sonra, paryetal peritonla viseral peritonun arkasındaki açıklığın dikilerek düzeltilmesi ve bir karın organının zedelenmiş yüzeyinin peritonla kaplanması. 6

15 3. PERİTONUN EMBRİYOLOJİSİ VE ANATOMİSİ Karın içinde periton ile karın içi organların ilişkilerini ve konjenital bozuklukları anlamak için barsakların rotasyon mekanizmasını bilmek gereklidir BARSAKLARIN ROTASYONU VE PERİTON BOŞLUĞU (CAVİTAS PERİTONEALİS) Embriyonik gastrointestinal kanal, iki yapraklı primer ventral ve primer dorsal mezenterlerle vücut ön ve arka duvarına asılmış bir tüp şeklindedir. Ventral mezenterin alt bölümü erken bir evrede kaybolur, sağ ve sol karın boşluğu birbirine birleşirler. Ventral mezenter: Karaciğer geliştikten sonra karın ön duvarı ile karaciğer arasında kalan kısmı Ligamentum Falsiformis adını alır. Bunun aşağıya doğru uzanan serbest kenarı içinde vena umblikalis seyreder ve bu kenar Ligamentum Teres Hepatis adını alır. Karaciğer ile mide arasında kalan mezentere Gastro-Hepatik Ligament denir. Bu ligamentin serbest kalan alt kenarı duodenumun birinci kısmı üzerine uzanır. Hepatoduodenal Ligament denilen bu kısmın iki yaprağı arasında, Ductus Choledochus, A. Hepatica ve Vena Portea seyrederler. Dorsal mezenter: Orijinal dorsal mezenterin mideyi asan kısmına mesogastrium, duodenumu asan kısmına mesodueonum, kolonu asan kısmına mezokolon denir. Jejenum ile ileumu asan kısmına ise dorsal mesenterium denir. Dorsal mezenterin üst kısmı içinde mezenşimal hücrelerin bir araya toplanmasından dalak gelişir. Turuncus Coeliacus dan çıkıp üç organı (karaciğer, mide, dalak) besleyen; A. Hepatica, A. Gastrica Sinistra, ve A. Splenica dorsal mezenterin iki yaprağı arasında seyrederler (40, 41). Mide ile dalak arasında kalan dorsal mezenter kısmı Gastro-Lienal Ligament, dalak ile retroperitoneal aorta arasında kalan kısmı ise Aorto-Lienal Ligament adını alır. 7

16 1. Ön barsak rotasyonunun mekanizması: Ön barsak, öncelikle ekseni boyunca 90 derece sağa doğru rotasyona uğrar. Bu nedenle midenin dorsal kenarı, omentum majus ve dalak sola doğru dönerler. Bu dönmenin sonucunda midenin sol-arka kısmında bir periton boşluğu oluşur. Burası ilerde bursa omentalis adını alacaktır. Aorto- Lienal Ligament arka parietal peritona temas eder ve yapışır (40). Bu periton kısmı aorta ile sol böbrek arasında uzanır. Aorto-Lienal Ligamentin dalak ile sol böbrek arasında kalan kısmı ise Lieno-Renal Ligament adını alır. Ön barsak rotasyonunun ikinci evresi midenin horizontal ekseni ile ilgilidir. Ventral mezenter çok yavaş, dorsal mezenter ise çok hızlı gelişir. Böylece, büyük kurvatura genişlemeye devam eder. Buraya yapışan dorsal mezenter kısmı torba gibi aşağıya sarkmaya başlar. Bu torba omentum majusu yapacaktır. Ventral mezenter yavaş geliştiği için küçük kurvatur tespit edilir. Karaciğerin yukarıya ve sağa doğru deplasmanı midenin piloru ile duodenumu yukarıya doğru çeker ve küçük kurvatur kıvrılır. Mide J harfi şeklini alır. Orijinal mesoduodenum arka duvara temas eder ve yapışır. Karaciğerin yukarıya ve sağa doğru dönmesi ve midenin arka yüzünde bursa omentalis denilen boşluk oluşur. Bu boşluk karaciğerin alt yüzündeki foramen epiploicum adlı delik hariç tamamen kapalı bir boşluktur. Midenin büyük kurvaturundan sarkan dorsal mezenter kısmı bir katlanma sonucu meydana geldiği için iki ön ve iki arka olmak üzere dört yapraktan oluşmuştur. Buna omentum majus denir. Kesenin aşağı kısımlarında iç yapraklar birbirine yapıştığı için, bu kısımlar tıkanmıştır. Orijinal olarak arka yaprak mezokolon transversum un tutunma yerinin biraz üstünde arka duvara yapışır. Daha ilerideki gelişmede bu yaprak mezokolon tranversum yapısına karışır. Omentum majus ön yaprağının transvers kolon üstünde kalan kısmına Gastrokolik Ligament denir (43). 8

17 2. Orta barsak rotasyonunun mekanizması: Orta barsakta ventral mezenter atrofiye uğradığı için barsak yalnızca dorsal mezenterin serbest kenarında asılmıştır. Dorsal mezenterin iki yaprağı aort ön yüzünden karın duvarına atlayarak parietal peritonu oluşturur. Orta bağırsağın rotasyonu üç evrede olur: Fizyolojik herni evresi: İlk evrede barsak Ductus Vitello İntestinalis yoluyla Yolk Salk kesesine bağlı olduğu için gelişmesinde öne doğru bir herniyasyon gösterir. Omfalomezenterik arter bu herninin tam ortasında ekseni teşkil eder. Herninin arterin üstünde kalan kıvrımına prearterial kıvrım, altında kalan kısmına postarterial kıvrım denir. İlk aşamada, sagital hatta bulunan herni 90 derece sağa döner. Redüksiyon evresi: Prearterial kıvrımın proksimal parçası öne çekilmeye uğrar. Omfalomezenterik arterin altına ve sola doğru çekilir. Bu sırada duodenum normal şeklini alır. Post arterial kısmın distalinde çekum taslağı belirir. Prearterial kısım eksen olmak üzere, sağa doğru 180 derecelik bir rotasyon olur. Bu rotasyonla çekum ve kolonun proksimal kısmı karın sağ-alt kısmına aktarılırlar. Böylece barsak toplam olarak 270 derece rotasyon yapmış olur. Tespit evresi: Bu evrede çekum daha aşağıya inerek normal yerini alır. Asendan kolonun dorsal mezenter arka yüzü karın arka duvarına yapışır. Mezokolon transversum enine bir hal alır. Dessenden kolonun dorsal mezenteri yine karın arka duvarına yapışır (41, 43, 44). 9

18 L: Karaciğer M: Mide C tr: Transvers kolon P: Pankreas D: Duedonum J: Jejenum I: İleum Cs: Sigmoid Kolon S: Pubik Symphysis (Kırmızı çizgiler periton, kırmızı noktalarla gösterilen kısım abdominal kavite) Şekil 1: Abdominal kavitenin ve peritonun embriyolojik gelişimi 10

19 L: Karaciğer M: Mide C tr: Transvers kolon P: Pankreas D: Duedonum J: Jejenum I: İleum Cs: Sigmoid Kolon S: Pubik simfisiz Şekil 2: Abdominal kavitenin ve peritonun sagital kesitte görünümü 11

20 3.2. PERİTON Periton, abdomino-pelvik boşluğu çevreleyen, geniş seröz bir zardır. Bu boşluktaki organların çoğunun üzerinden atlayarak, onları kısmen veya tamamen sarar. Parietal ve visseral periton olmak üzere iki yapraktan ibarettir. Periton boşluğu erkeklerde tamamen kapalıdır. Kadınlarda ise tuba uterinalar aracılığıyla dış ortama açılır. Periton birçok viseral organı içine aldığı ve bu viseral organların gelişmeleri sırasında birçok rotasyona uğradığı için şekli çok karışıktır. Peritonun görünüşünü saptamak için en iyi yöntem onu üç düzlem içinde izlemektir. 1. Orta düzlem 2. Foramen epiploicum düzeyinden geçen horizontal 3. Göbek düzeyinden geçen horizontal düzlemdir. Parietal periton karın duvarlarının iç yüzlerini döşer. Ancak duvarların belirli yerlerinde iç organlara atlayarak bazı organları da tamamen sarar. Peritonun bir iç organı saran katmanına viseral periton denir. Her iki periton da aynı tip mezotel hücrelerinden yapılmıştır. İki periton yaprağı birbirinden az veya çok genişlikte bir aralık ile ayrılır. Bu aralık normalde kaygan bir seröz salgı tabakası ile ıslak tutulur. Salgı iç organların fazla bir sürtünmeye uğramaksızın hareket etmelerine yardımcı olur (43, 44) Mid-Sagital bir kesitte peritonun görünüşü Bu kesitte bursa omentalis ve büyük periton boşluğu birbirinden tamamen ayrı görünürler. Parietal peritonu karın ön duvarının iç kısmında, göbek düzeyinden yukarıya doğru izlersek diyafragmanın alt yüzünden de devam ettiğini ve arkaya yakın karaciğerin üst yüzüne kıvrıldığını görürüz. Bu kıvrılan kısım Ligamentum Coronariumun ön yaprağını oluşturur. Burada karaciğerin serbest ön yüzünü sardıktan sonra viseral yüze kıvrılır. Porta hepatiste midenin üst-ön yüzüne atlayarak omentum minusun ön yaprağını teşkil eder. Midenin ön yüzünü sardıktan sonra büyük kurvaturdan, omentum majorun ön yaprağı olarak, barsakların önünde aşağıya sarkar. Omentum majorun serbest kenarından 12

21 itibaren tekrar yukarıya doğru kıvrılır. Burası omentum majorun arka yaprağını oluşturur. Bu yaprak transvers kolona kadar çıkar. Transvers kolonun arka yüzünü sardıktan sonra mezokolon transversumun arka yaprağı olarak yükselir. Pankreas alt kenarı düzeyinde aşağı dönerek duodenumun üçüncü parçasının ön yüzünü sarar. Bundan sonra aşağıya devam edip mezenterin sağ (süperior) yaprağı olarak, ince barsakları sarar. Duodenumun üçüncü parçasının altında karın arka duvarına atlayarak tekrar parietal periton olur. Aortun ön yüzü ve kolumna vertebralisin ön yüzünü sardıktan sonra ikinci sakral vertebra üst kenarına kadar iner. Bu seviyeden itibaren rektumun ön yüzünü sarar. Erkeklerde mesane arka duvarına atlayarak excavatio rectovesicalis denilen çukuru meydana getirir. Kadınlarda, rektumun ön yüzünden posterior vajinal forniksin arka duvarına atlayarak excavito rectouterina (Douglas çıkmazı) denilen çukuru oluşturur. Daha sonra uterus fundusu üzerinde, organın arka üst yüzünü sardıktan sonra, ön yüzüne döner, servikse yakın mesane arka duvarına atlar. Burada excavatio vesicouterina denilen periton çukuru meydana gelir. Erkek ve kadınlarda mesanenin üst yüzünden karın ön duvarına atlayarak tekrar göbeğe kadar gelir (45). Mid-Sagital düzlemde, bursa omentalisi saran peritonu izlemek için, pankreasın alt-ön yüzünden başlanırsa, periton pankreasın ön yüzünü sardıktan sonra, diyafragmanın alt yüzüne gider. Buradan Ligamentum Coronarium arka yaprağı olarak, karaciğerin önce üst, sonra alt yüzünü sararak porta hepatise gelir. Porta hepatisten omentum minusun arka yaprağı olarak midenin arka yüzüne atlar. Arka yüzü aşıp büyük kurvatura kadar gelir. Bu kurvaturdan omentum majus içine invajinasyon gösterir. Omentum serbest kenarına yakın tekrar yukarıya doğru kıvrılarak mezokolon transversumun ön yaprağı olarak yukarıya doğru devam eder. Pankreasın alt kenarı hizasında karın arka duvarına ulaşır (45) Foramen epiploicum seviyesinde, horizontal kesitte peritonun görünüşü Bu kesitte, parietal peritonu karın ön duvarının ortasından izlemeye başlarsak; önce karnın anterolateral iç yüzünü sararak arkaya doğru gelir ve sol böbreğin ön-yan yüzünü sarar. Buradan dalağın hilum splenicumuna atlar. Lieno-Renal Ligamentin dış yaprağını oluşturur. Gerek Gastro-Lienal Ligamentin dış yaprağı gerek Lieno-Renal Ligamentin dış yaprağı büyük periton boşluğuna bakarlar. Dalaktan mideye giden periton 13

22 yaprağı küçük kurvatura kadar midenin dış yüzünü sarar ve buradan omentum minusun ön yaprağı olarak karaciğere geçer. Buradan periton omentum minusun serbest kenarı çevresinde (foramen epiploicumun ön sınırı), ön yüzeyi bursa omentalise bakmak üzere sola doğru devam eder. Bu yaprak omentum minusun arka yaprağı olur. Tekrar midenin küçük kurvaturuna gelir. Oradan midenin alt-arka yüzünü sararak, Gastro-Lienal Ligamentin iç yaprağı halinde hilum splenicuma geçer. Hilum splenicumdan Lieno-Renal Ligamentin iç yaprağı olarak sol böbreğin ön yüzüne atlar. Böbreğin ön yüzünden orta hatta doğru gider. Sırasıyla çölyak ganglion, sol gastrik arter, aorta ve V. Cava İnferiorun ve sağ böbreğin ön yüzlerini sararak tekrar karaciğere ulaşır. Foramen epiploicum düzeyinde karaciğer alt yüzünü geçerek ön yüze kıvrılır. Ligamentum Falsiformis sol yaprağı olarak karın ön duvarına atlar. Bu kesitte Ligamentum Falsiformisin sağ yaprağı diyafragma iç yüzünü atlayarak parietal periton olur. Sağ böbreğin sağ yüzünden tekrar karaciğere atlar (43, 45, 46) Umblikus düzeyinde, horizontal kesitte peritonun görünüşü Bu düzeyde peritonu karın ön duvarında orta hat hizasında izlemeye başlayalım. Bu noktadan sola doğru periton, karın ön duvarının parietal peritonu olarak devam eder. İnen kolonun sol kenarından atlayarak, kolonun ön ve sağ yüzlerini sarar. Buradan karın arka duvarına geçer. Orta hatta mezenterin sol yaprağı olarak barsaklara atlar. Bütün barsakları sarar ve mezenterin sağ yaprağı olarak tekrar karın arka duvarına atlar. Çıkan kolonun sol kenarına kadar karın arka duvarını sardıktan sonra kolonun ön ve sağ kenarlarını kuşatır. Tekrar karın yan duvarına parietal periton halinde geçerek başladığımız noktaya gelir. Bu kesitte omentum majus tamamen kapalı bir kesecik halinde görülür (45). Parietal periton, çıkan kolonun, inen kolonun, radiks mezenterin, transvers kolonun ve sigmoidin yapışma yerleri dışında bütün karın arka duvarını kaplar. Aynı şekilde üreterler, mezenterik damarlar, rektum, mesane ve kadınlarda uterus ile Ligamentum Teres Hepatis hep bu periton yaprağı altında kalırlar. Karın ön duvarındaki plikalar yine parietal peritonun altındadırlar (43). 14

23 3.3. KARIN ÖN DUVARINDAKİ PLİKALAR Ligamentum Falsiformis: Ventral mezenter kalıntısıdır. Göbekten yukarıya ve biraz sağa doğru giderek, Ligamentum Teres Hepatis ile birleşir. Plica Umblicalis Mediana: Orta hatta göbekten mesanenin tepesine gider. İçinde urachus bulunur. Sağ ve Sol Plica Umblikalis Medialis: Mesane yanlarından göbeğe giderler. İçinde A. Umblicalis kalıntıları bulunur. Sağ ve Sol Plica Umblikalis Lateralis: Bu plikalar içinde inferior epigastrik damarlar bulunur. Plica umblikalis mediana ile plica umblikalis medialisler arasında kalan çukur sahaya fossa supravesicalis, plica umblikalisler ile lateralisler arasında kalan çukur sahaya fossa inguinalis medialis denir. Periatel periton karın ön duvarının tamamını, diyafragma alt yüzünün büyük kısmını, karın arka duvarının büyük bir kısmını sarar. Peritonun altında kalan organlar için retroperitoneal terimi kullanılır. Tamamen periton iki yaprağı arasında kalan organlar ise intraperitoneal terimi kullanılır (43). 15

24 3.4. MEZENTER Mezenter terimi genel olarak ince barsakları saran periton için kullanılır. İnce barsakları karın arka duvarına asan iki yapraklı bir periton uzantısıdır. Tutunma yeri: İkinci lomber vertebranın biraz sol tarafı ile sağ sakroiliak eklem arasındadır. Tutunma yeri soldan sağa doğru sırasıyla; duodenum üçüncü parçası, aorta, V. Cava İnferior, sağ üreter ve sağ psoas major kasıdır. Tutunduğu kısım ile bağırsağın bağlandığı serbest kenarı arasındaki uzaklık 15-20cm dir. Bu mesafe yaşla birlikte artar. Mezenterin iki yaprağı arasında, A. Mesenterica Süperior ve dalları, yandaş venler, lenfatikler, lenf nodu, otonomik sinir pleksusları, bağ dokusu ve değişik miktarda yağ dokusu vardır. Mezokolon Transversum: Kolon transversumu karın arka duvarına bağlayan geniş bir periton yaprağıdır. Mezokolon transversumun kökü sağ böbreğin ön yüzünü ve duodenumun iki parçası ile pankreas kaputunu çaprazladıktan sonra, pankreas corpus ve caudasının alt kenarı boyunca flexura duodenojejunalise ulaşarak, sol böbreğin ön yüzünde sonlanır. İki yaprağı arasında; A. Colica Media, sağ ve sol kolik arterin dalları, yandaş venler, lenfatikler, sinir pleksusları ve bağ dokusu bulunur. Mezokolon Sigmoideum: Sigmoid kolonun peritonudur. Kökü sol fossa iliacanın arka kısmından, aşağı ve içeri doğru seyrederek, üçüncü sakral vertebra hizasında sonlanır. Seyri sırasında ters bir V harfi çizer. Mezokolonun birinci sakral vertebra hizasındaki kısmı en geniş kısmıdır. Bu genişliğin 25cm ye kadar çıktığı görülmüştür. Bu nedenle sigmoid kolon S harfi şeklinde kıvrılmıştır. Mezokolon sigmoideum tutunma yerinde; sol arteria ve vena testicularis, sol iliaca communis, sol üreter ve süperior rektal damarları çaprazlar. İki yaprağı arasında; A. Sigmoidea, A. Rectalis Süperior ve yandaş venleri, lenfatikler, otonom sinir pleksusları, bağ dokusu ve yağ dokusu bulunur. Kolon Ascendens arka yüzü: M. İliacus, M. Quadratus Lumborum, M. Transversus Abdominis Origosu ve sağ böbreğin ön yüzüne gevşek bağ dokusu ile tutunmuştur. 16

25 Kolon Descendens arka yüzü: Sol böbreğin yan ve alt yüzlerine, tranversus abdominis ve quadratus lumborum origolarına gevşek bağ dokusu ile tutunmuştur (43, 44). Şekil 3: Karın organları çıkarıldıktan sonraki periton kavitesi 17

26 3.5. OMENTUM MAJUS (GASTROKOLİK LİGAMENT) En büyük periton katlantısıdır. Midenin büyük kurvaturundan barsakların ön yüzüne bir önlük gibi sarkar. Pelvis sınırın üstüne, hatta pelvisin içine kadar uzanabilir. Özellikle sol tarafta inguinal hernilerin içine girdiği görülmüştür. Bazen ince barsak kıvrımları arasında karışır. Sol hipokondriak bölgede toplanmış olarak veya midenin ön yüzüne kıvrılıp toplanmış olarak bulunabilir. Üst sol kenarı Gastro-Lienal Ligament olarak devam eder. Üst sağ kenarı ise, duodenumun başlangıcına kadar uzanır. Omentum majus genel olarak incedir ve fibro-elastik dokudan yapılmış bir iskeleti vardır. Bazen kribriform bir görünüş kazanır. Genellikle bir miktar yağ dokusu içerir. Obezitede bu yağ dokusu çok artabilir. Ön yaprağı serbest kenardan yukarıya doğru kıvrılarak, transvers kolona gider. Kolonun arkasını sarıp, mezokolon transversumun arka yaprağını oluşturur. Mide kurvaturunda iç ve dış iki yaprak yan yanadır. Aşağı doğru iç yaprak serbest kenara yakın yukarı kıvrılır ve transvers kolonun ön yüzüne gelerek buraya yapışır. Büyük kurvatura yakın olarak, omentum majus yaprakları arasında sağ ve sol gastroepiploik damarlar seyrederler ve anastomoz yaparlar (4, 45). Omentum majus, bilinmeyen bir mekanizma ile karın ön duvarı enfeksiyonlarında, enfeksiyonu lokalize etmek için o kısımda toplanır. Bazıları omentum majusun karın içi organları karın duvarına yapışmaktan koruduğuna inanmaktadır. Bu nedenle cerrah Rutherford Morrison omentum majusa karın polisi adını vermiştir (4). 18

27 Şekil 4: Peritoneal kavitenin enine kesitlerde görünümü 19

28 3.6. OMENTUM MİNUS Hepatogasrik ve Hepatoduodenal Ligamentler porta hepatis ile Fissura Ligamentum Venosi den, midenin küçük kurvaturuna ve duodenumun birinci parçasına giderler. Çok ince bir yapraktır. Sağ kısmı biraz kalıncadır ve yuvarlak serbest bir kenarla sonlanır. Bu kenar içinde, sağ-önde koledok, sol önde A. Hepatica ve ikisinin arasında vena porta seyreder. Bu kenar foramen epiploicum un ön sınırını yapar. Yukarıdaki oluşumlara ek olarak omentum minus içerisinde; sağ ve sol gastrik arterler, yandaş venler, lenfatikler ve otonom sinir pleksusları bulunur. Omentum minusun ön yaprağını oluşturan periton midenin ön üst yüzünde devam eder. Bu yaprak büyük periton boşluğuna bakar. Arka yaprağı, midenin arka alt yüzünde devam eder ve bursa omentalise bakar (4, 5, 43, 45) BURSA OMENTALİS Küçük periton boşluğu da denir. Önde: Yukarıdan aşağı doğru, omentum minus, midenin arka alt yüzü ve omentum majus iç yaprağı tarafından sınırlandırılmıştır. Arkada: Aşağıdan yukarı doğru, omentum majorun arka iç yaprağı, colon transversum ön yüzü, mezokolon transversum ön yaprağı, pankreas ön yüzü, sol suprarenal bez, sol böbreğin üst ucu ve özofagus hiatusunun sağ kenarı ile komşudur. Horizontal olarak bu boşluk foramen epiploicumdan, solda dalağın hilum splenicumuna kadar uzanır. Burada Gastro-Lienal ve Lineo-Renal Ligamentlerle sınırlanmıştır. Bursa omentalisin karaciğerin lobus caudatus u ile diyafragma arasındaki kısmına recessus süperior denir. A. Gastrica Sinistra çöliak trunkustan çıkığı kısımda yukarı, mideye doğru bir periton plikası yapar. Buna plica gastropankreatica denir. Foramen epiploicum girişinden bu plikaya kadar pankreas başını çaprazlayan hafif oluğa vestibulum omentalis adı verilir (42, 43, 45). 20

29 3.8. FORAMEN EPİPLOİCUM (WINSLOW AÇIKLIĞI) Büyük periton boşluğu ile bursa omentalisi birbirine bağlayan deliktir. Daireye benzer şekildedir. İçinden bir veya iki parmak geçebilir. Ön sınırı: Omentum minusun serbest kenarı yapar. Arka sınırı: V. Cava İnferior u kaplayan periton oluşturur. Üst sınırı: Processus caudatus oluşturur. Alt sınırı: Duodenumun ilk parçası ve A.Hepaticayı örten periton bulunur. Peritonun diyafragmanın altında bulunan boşlukların çok karmaşık girinti ve çıkıntıları nedeniyle burada subdiyafragmatik aralıklar oluşur. Bunlardan önemli olan beş tanesinin üçü orta hattın solunda, ikisi sağındadır. Sol-ön intraperitoneal aralık: Yukarıda diyafragma, arkada karaciğerin Ligamentum Lateralesi ve sol lobu, omentum minus ve midenin ön yüzü, sağda Ligamentum Falciforme, solda dalak, Gastro-Lienal Ligament ve diyafragma vardır. Sol-arka intraperitoneal aralık: Bursa omentalisin üst kısmıdır. Arkada diyafragma, pankreas, mezokolon ve transvers kolon, önde karaciğer lobus caudatus u, omentum minus, mide arka yüzü, solda Lieno-Renal Ligament, dalak ve Gastro-Lienal Ligament, sağda duodenum ve Foramen Epiploicum tarafından sarılmıştır. Sol ekstraperitoneal aralık: Potansiyel bir aralıktır. Sol böbreğin üst kutbu ile diyafragma arasındadır. İçinde apse oluşursa böbreğin üst-arka yüzü diyafragmadan uzaklaşır. Sağ-ön intraperitoneal aralık: Karaciğerin sağ lobu ile diyafragma arasındadır. Arkada Ligamentum Coranarium ön yaprağı ve Ligamentum Laterale Dekstrum, solda Ligamentum Falsiformis sol yaprağı ile çevrilidir. Sağ-arka intraperitoneal aralık (Morrison Aralığı): Karaciğer sağ lobunun altında, öne-sola doğru enine yerleşmiştir. Sağda karaciğer sağ lobu ve diyafragma, solda foramen epiploicum, önde karaciğer ve safra kesesi, arkada sağ böbreğin üst-ön ucu ve diyafragma ile çevrelenmiştir (42, 44, 45). 21

30 Şekil 5: Epiploic foramen 3.9. PERİTON RESESUSLARI Peritonun bazı kısımlarında, çıkmaz kesecikler oluşmuştur. Buralarda barsak herniyasyonları gelişebileceği için cerrahi bakımdan önemlidirler. En önemlileri duodenumun dördüncü parçasında, çekum bölgesinde ve ileoçekal birleşme bölgesinde bulunurlar. Duodenum resessusları: Recessus Duodenalis Süperior: İnsanların %50 sinde bulunur. Pars ascendens sol-üst kısmındadır. İkinci lomber vertebra hizasına düşer. Bu recessus orak şeklinde bir periton plikasının alt kısmında yer alır. Bu pikaya, Plica Duodenalis Süperior denir. Solda, sol böbreği kaplayan peritonla devam eder. Bu plikanın parietal peritona yapıştığı sol ucunda vena mesenterica inferior bulunur. Açıklığı aşağı bakar. Sol renal venin, aortayı çaprazladığı seviyededir. İçine iki parmak girebilir. 22

31 Recessus Duodenalis İnferior: %75 oranında bulunur. Pars ascendens alt kısmının sol tarafındadır. Üçüncü lomber vertebra hizasındadır. Plica duodenalis inferiorun arka-üst kısmında yer alır. Bu plika damarsızdır. Recessusun açıklığı yukarıya bakar. Recessus Duodenojejunalis: %20 oranında bulunur. Aortanın solunda, duodenojejunal bileşke ile mezokolon transversum kökü arasında bulunur. Açıklığı aşağı ve sağa bakar. Recessus Mesentericoparietalis (Waldeyer): Daha çok fetusta ve yeni doğanda görülür. Erişkinde görülme sıklığı %1 dir. Duodenumun horizontal parçasının altında yer alır. Açıklığı geniştir. Sola bakar. A. Mesenterica Süperiorun oluşturduğu plikanın arkasında bulunur. Çekum Recessusları: Recessus İleocaecalis Süperior: İleum ile kolonun birleştiği yerde, ileum mezenterinin sağ yaprağı ileum ön yüzünü çaprazlayarak çekuma ve asenden kolonun en alt kısmına atlar. Bu mezenter katlantısına plica ileocaecalis süperior adı verilir. İçinde A. Cacalis Aterior seyreder. Recessus ileocaecalis süperior bu plikanın arka-alt kısmında bulunur. Bu çukurun arka duvarı ileum tarafından yapılmıştır. Açıklığı aşağı ve biraz sola bakar. Recessus İleocaecalis İnferior: Genellikle mezoappendiksten ayrılan bir plika ileum uç kısmı ile çekumu birbirine bağlar. Buna plica ileocaecalis inferior denir. Bunun içinde kan damarları olmadığı için Treves in damarsız plikası da denir. Mesoappendiks: Üçüncü periton plikası mezoappendikstir. Bu appendiks vermiformisin mezenteridir. İleum mezenteri arka yaprağının bir uzantısıdır. Solda çekuma tutunur. Alt kenarının iki yaprağı içinde apendiks bulunur. Üst kenarı boyunca A. Appendicularis seyreder. Recessus Retrocaecalis: Bazı insanlarda bir veya daha fazla ince periton uzantıları çekum veya asenden kolonun lateral kısmına atlar. Bunlara retroçekal veya retrokolik plikalar denir. Bu plikaların arasında recessuslar bulunabilir. Bunlardan açıklığı aşağı bakan recessus retrocaecalis önemli olabilir. Periton resesuslarının hepsi klinik açıdan önemlidir. Özellikle ince barsaklar başta olmak üzere hareketli karın içi organları bu resessusların içine girip sıkışarak, 23

32 internal herniyasyona neden olabilirler. Barsaklar sıkışmış olan segmentin çevresinde birkaç defa kıvrılarak düğümlenir ve tıkanırlar (akut barsak tıkanması). Periton resessusları patolojik sıvıların yayılmasıyla ilişkili olarak da klinik öneme sahiptirler. Normalde bu resessusların lümenleri karın boşluğu veya birbirleriyle bağlantılıdır. Ancak komşu periton veya iç organlar ile adezyonlar oluşabileceği için ayrı boşluklar olarak kalabilirler. Böyle bir durumda içindeki patolojik sıvıyı da hapsederler (43, 46). 4. PERİTON BOŞLUĞUNUN FİZYOLOJİSİ Peritoneal boşluk, vücuttaki en geniş hacimli alanı oluşturur. Viseral periton pariyetal peritondan daha ince olup, parenkimal organlarda kapsül; içi boş organlarda ise seroza olarak adlandırılır. Peritoneal boşluk kadınlarda fallop tüplerin açıklığı hariç tamamen kapalıdır. Periton yüzeyi, tek sıra yassı mezotelyal hücrelerden oluşur. Kalınlığı ortalama 1mm. dir. Mezotelyal hücrelerin altında gevşek kollajen liflerden oluşan bir taban zarı vardır. Taban zarı kollajen lifleri dışında elastik lifler, fibroblastlar, yağ hücreleri, endotelyal hücreler, mast hücreleri, makrofajlar ve lenfositleri de içerir. Kılcal damarlar bu tabakada yer alır. Ayrıca zengin bir lenfatik ağ bulunur. Yetişkinlerde karın zarı yüzeyi, tüm beden deri yüzeyine yakındır. Bu alan 1.7 ile 2m² arasında değişir. Normalde pariyetal periton ile viseral periton arasında kayganlığı sağlayan 50ml kadar berrak, transuda karakterinde, yoğunluğu 1016, protein içeriği 3gr/dl den daha az olan bir sıvı mevcuttur. Bu sıvının erimiş madde konsantrasyonları neredeyse plazmanınkine eşittir. Bu sıvının önemli bölümü; intra-abdominal organ yüzeylerinden sızan sıvıdan oluşur. Karın kapillerlerinden ve mezotelyal hücrelerden de bir miktar sızma olur (47, 48). Normal sıvı çoğu makrofaj ve lenfositlerden oluşan mm³ te 300 e yakın hücre ihtiva eder ve çoğu kompleman bağımlı olmak üzere antibakteriyel özelliğe sahiptir. Normal koşullarda periton boşluğu sterildir. İnflamasyon ya da enfeksiyon sıvı hacmini artırır ve çoğu nötrofillerden oluşmak üzere hücre sayısı mm³ te 3000 in üstüne çıkar (49-51). 24

33 Yapılan çalışmalar peritoneal yüzeyin yaklaşık 1m² sinin fonksiyonel sıvı alış verişinde rol oynadığını ortaya koymuştur. Periton suyun ve suda erimiş düşük molekül ağırlıklı maddelerin difüzyonu için pasif yarı geçirgen bir zar gibi davranır. Böbrek yetmezliğinde peritoneal diyaliz aracılığıyla peritonun bu özelliğinden faydalanılarak vücuttaki zararlı maddeler atılır. Sıvı alış verişi splanknik dolaşımı ve damar geçirgenliğini arttıran maddeler ile daha da artar. Peritonun 1mm kalınlaşması, 1.8lt sıvının peritonda toplanmasına yol açar. Akut yaygın peritonitlerde ilk 24 saatte meydana gelen hemodinamik değişiklikler, derinin %50 ve daha fazlasının yanması ile meydana gelen hemodinamik değişiklikler ile benzerdir (50, 52). Peritonun yaklaşık %80 ini viseral ve %20 sini parietal periton oluşturur. Viseral periton mezenterik arterden beslenir ve venleri portal dolaşıma boşalır. Parietal peritonun kan dolaşımını ise karın duvarı arter ve venleri sağlar. Periton boşluğunun lenfatik drenajı ise başlıca diyafragmatik stomata da bulunan lenfatik kanallardan sağlanır. Periton boşluğundan sıvının ve molekül ağırlığı daltonun üzerinde olan solütlerin emilimi lenfatikler aracılığıyla gerçekleşir (53). Tüm periton yüzeyi su ve suda çözünen düşük molekül ağırlıklı maddelerin difüzyonuna iştirak etmesine rağmen, partiküllerin emilimi sadece diyafragmatik lenfatikler aracılığı ile olur. Bir başka deyişle diyafragma dışı periton pasif yarı geçirgen bir membran iken diyafragmatik yüzey partikül ve sıvı emilimi yapabilme özelliğine sahiptir. Genelde karın boşluğunu saran mezotelyal hücreler mikrovililer ile kaplı, düzleşmiş ve sıkça yerleşmiş olduklarından bir halı görünümündedirler. Ancak diyafragmanın alt yüzeyinde bulunan özel lenfatik kanallar (lakunae), mezotelyal hücreler arasındaki küçük delikler (stomata) aracılığı ile peritoneal boşluğa açılırlar. Diyafragmanın soluk vermede gevşemesi ile peritoneal boşluktaki sıvı deliklerden lakunalara kolayca akar. Diyafragmanın soluk almada kasılması ile toraks içi basınçtaki eşzamanlı düşüşün de yardımı ile lakunalardaki sıvı götürücü lenf kanalları boşalır. Torasik lenfatiklerdeki tek yönlü kapakçıklar lenf sıvısının geri akışına engel olur. Buradan torasik kanala geçen sıvı son olarak da subklaviyan vene boşalır. Karın zarı deliklerinin büyüklüğü (8-12µm) karın boşluğundan emilebilecek partiküllerin maksimum büyüklüğünü belirler (54). Daha büyük partiküllerin emilebileceği tek yer ise omentumdur (55-57). 25

34 Peritoneal kavite içindeki bakteri ve partiküler debrisin diyafragmatik peritondaki lenfatik ağızlar tarafından absorbe edildiği ilk kez 1983 de Von Reclinghausen tarafından öne sürülmüştür. Daha sonra yapılan elektron mikroskobik çalışmalarla da bu anatomik yapıların varlığı ispatlanmış olup, periton içine çeşitli boyalar (indian ink) ya da partiküler (lateks spheres) enjeksiyonu ile absorbsiyon mekanizmaları da ayrıntılı olarak açıklanmıştır (57, 59). Dumont ve arkadaşları, intraperitoneal madde enjeksiyonunun diyafragmatik lenfatik absorbsiyonu azalttığını göstermiştir, benzer çalışmalar ülkemizde de yapılmıştır (61, 60). Bunun mekanizmasıda; enjekte edilen maddelerin lenfatik ağızlarda tıkaç oluşturmasıdır. Benzer şekilde fibrin yıkım ürünleri de tıkaç oluşturarak diyafragmatik absorbsiyonu azaltabilir (61, 48). Bakterilerin ortalama çapı 0,5-2µm arasında olduğundan karın boşluğundan kolayca temizlenirler (54). Köpeklerde periton boşluğuna bakteri enjeksiyonunu takiben altı dakika içinde sağ torasik kanalda, 12 dakika içinde ise kanda bakteriler görülmüştür. Dumont ve arkadaşları peritonit modeli oluşturdukları sıçanlarda, intraperitoneal olarak madde enjekte ederek ya da diyafragma hasarı yaparak diyafragmatik absorbsiyonu engellemişlerdir. Her iki gruptaki sıçanlar da kontrol grubuna göre daha uzun yaşamışlardır (60). Bunun nedeni bakteriyeminin daha geç olmasıdır. Yapılan çalışmalar, ayakta duruş pozisyonunda ve baş aşağı pozisyonda akımın arttığını göstermiştir. Karın içi basınç artışı, karın boşluğunun bakterilerden temizlenmesini hızlandırırken, geçirilmiş laparotomilere bağlı adezyonlar geciktirir. Genel anesteziklerle solunumun baskılanması ve pozitif basınçlı ventilasyon, götürücü lenf akımını ve karın boşluğundan bakteri temizlenmesini azaltır (63). Peritoneal lenfatik absorbsiyonun büyük kısmı diyafragmatik lenfatikler tarafından yapılır. İzlenen yol: diyafragmatik lenfatikler; anterior mediastinal lenfatikler; sağ lenfatik duktus; sağ internal juguler ven ile subklavien venin bileşke noktası (64, 65). Duktus torasikusa açılım yoktur. Duktus torasikus içeriğini; GIS organları, karın duvarları ve alt ekstremite lenfatikleri oluşturur (66). Kardio frenik açı (anterior diyafragmatik) lenf nodları birçok çalışmada araştırılmıştır. Bu yapı median ve bilateral komponentlerden oluşmuştur. Median lenfatikler ksifoid, lateraller ise yedinci kostanın arkası hizasındadır. 26

35 Bu nodlara lenfa peritoneal ve plevral kaviteden gelir. Bu nodların drenajı ise internal mamarian lenf nodlarıdır. Bu nodların büyümesinin en sık sebebi lenfomalardır (66, 67). Diyafragmanın peritoneal yüzeyinde lenfatik stomalar olduğu gibi benzer şekilde plevral yüzeyde de aynı stomalar vardır ve bunlar interplevral sıvı artıklarını absorbe ederler. Bu stomalar çok sayıdadır ve ağız açıklıkları 0,5-20µm arasındadır. Bunlar, aynı peritoneal yüzeydeki gibi solunumla absorbsiyon kapasiteleri ve akım hızları artan ağızlardır. Plevral sıvının absorbsiyonunda major yol lenfatik drenajdır ve drenajda en etkin bölge, diyafragmatik stomalardır (68) PERİTONEAL LENFATİK SİSTEM HAKKINDA TEMEL BİLGİLER Lenfatik sistem interstisyel ortamdaki moleküllerin (özellikle de albümin ve diğer intravasküler proteinlerin) transportunda major role sahiptir. Diyafragmatik peritondaki lenfatik ağızların anatomik olarak varlığı çok eskiden beri araştırılmaktadır (69). Yapılan birçok deneysel çalışma ile de diyafragma lenfatik drenajının, anatomi ve fizyolojisi araştırılmıştır (53, 70). Peritoneal diyaliz, peritoneal transport fizyolojisi üzerinde araştırmalardan önce başlamıştır. Diagnostik peritoneal lavaj, asit tedavisi ve abdominal kavite içi kanserlerde lokal kemoterapötik uygulamalarının başlaması peritoneal transport fizyolojisi üzerinde daha çok araştırma yapılmasını gerektirmiştir (71, 72). Lenfatik sistemin fonksiyonlarını ve işleyiş mekanizmalarını aydınlatmak için çalışmalar ilk kez İtalyan araştırmacı Acelli nin 1962 de köpeklerde intestinal lenfatikleri göstermesinden beri devam etmektedir. Bugün, lenfatik sistemin morfolojik, moleküler ve fonksiyonel özellikleri hakkında bilinmeyen çok fazla şey vardır. Onkoloji, enfeksiyon hastalıkları, immünoloji ve transplantasyon bilimleri lenfatik sistemin gizemi çözülmeden ilerlemeyecektir (73). 27

36 Lenfatik damarların pasif olduğu ve karın damarlarına doğru olan akımın kan damarlarının emici basıncı ve lenfatik damarlara olan eksternal basınçla gerçekleştiği sanrısı vardır. Oysa lenfatik damar yüzeylerinde kontraktil aktin filamentleri içeren düz kaslar vardır ve bu kasların oluşturduğu kontraksiyon lenf akımının en önemli etkenidir. Lenfatik damarların otonom sinir sistemiyle ve bazı hormonal faktörlerle de uyarılabildiği gösterilmiştir (74, 75). Lenf akımı dört ana faktör tarafından belirlenir: 1. Lenf damarları ve kapaklarının pompa hareketleri: Lenf damarları ritmik ve devamlı kontraksiyon yaparlar. Bu özellik duktus torasikusa kadar bütün lenf sistemi boyunca görülür. Ayrıca lenfatik kapillerler dışındaki tüm lenf damarlarında juguler ve subklaviyan venlere gelene kadar boşalma yönünde kapaklar vardır. Kapakların bu özellikleri dolayısıyla, lenf damarlarının kontraksiyonu sayesinde sıvı hep ileriye doğru pompalanır; geriye gelmez. 2. Doku hareketleri sayesinde lenfatik pompalama: Lenfatik damarlara dışarıdan gelecek bir doku baskısı, kapakların müsaade ettiği yönde, sıvının bir yerden bir yere geçmesini sağlayacaktır. 3. Terminal lenfatik kapiller pompası: Bazı hayvanlarda ve muhtemelen insanlarda lenfatik kapillerlerin en uç kısmında lenfatik kasılma veya baskı da lenfatik pompalamaya katkıda bulunur. 4. İnterstisyel sıvı basıncının lenf akımına etkisi: Büyük lenf damarlarının 20-40mmHg basınca karşı bile pompalama yapabilmesine karşın, lenfatik kapillerlerin en ucundaki emici pompa hareketinin zayıf olduğu görülmektedir. Birçok dokuda bu emici durumun sınırı -7mmHg kadardır. Yani interstisyel sıvı basıncı -7mmHg nın altına düşerse lenf akımı durur (76). Diyafragmatik peritoneal yüzey; periton içindeki gerek sıvı gerekse protein absorbsiyonu için oldukça önemlidir (55, 65). Çünkü diyafragmatik lenfatiklerin diğer peritoneal lenfatiklerden farklı olarak mezotelyal hücreler arasına yerleşmiş diyafragmatik lenfatik stomata adı verilen geniş absorbsiyon alanları vardır. Stomataların çevresinde aktin içeren kontraktil filamentler yer alır. Bu filamentlerin kontraksiyonu stomata çapını regüle eder. Bu stomata larda bazal membran yoktur ve bu sayede, peritoneal kaviteden 28

37 absorbe ettikleri materyalleri doğrudan terminal lenfatik lakunae adı verilen bir başka boşluğa aktarırlar. Lacunae lar diyafragmatik kas liflerine paralel yerleşimli olup kapakçıkları vardır. Kendilerine stomata lardan drene olan lenfayı mediastinal lenfatiklere aktarırlar (56, 57). Diyafragmatik lenfatikler caudal sternal lenfatiklere, onlarda sağ lenfatik duktusa açılırlar. D. Torasikusa açılım yoktur (55). Peritoneal kavite içindeki moleküller iki yolla absorbe olur; peritoneal kan kapillerleri ve lenfatikler. Kan kapillerleri sıvı, elektrolit ve küçük molekül ağırlıklı maddelerin absorbsiyonunu sağlar. Peritoneal lenfatik sistem haritası halen açık değildir. Çeşitli boyalar ve radyoopak ilaçlarla yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda iki önemli akım şeması ortaya konulmuştur. Özellikle barsakların lenfatiklerinin toplandığı Cysterna Chyli ve bunun devamı olan duktus torasikus yolu. Subdiyafragmatik geniş ağız yolu. Diyafragmatik lenfatik absorbsiyon üzerine birçok faktör etkilidir (77, 78). İntraperitoneal endotoksin enjeksiyonu, absorbsiyon ve akım hızının artırır. Abdominal cerrahi, absorbsiyon ve akımı artırır. Genel anestezi ve özellikle de bazı volatil anestezikler azaltır. Diyafragmatik ritmik hareketler, absorbsiyon ve akımı artırır. İntraabdominal basınç artışı, akımı azaltır. Peritonit, akımı ve basıncı artırır. İ.V. sıvı verildikten sonra lenfatik damarlarda kontraksiyon olur (79). Campbel ve arkadaşlarının koyunlar üzerinde yaptığı çalışmada lenfatik kontraksiyon ile lenfa akım hızı arasında doğru orantı olduğu gösterilmiştir (80). 29

Dr. Ayşin Çetiner Kale

Dr. Ayşin Çetiner Kale Dr. Ayşin Çetiner Kale Fascia superficialis- Camper fasyası Üst (dış) yaprak Yağ dokusundan zengin Scrotum da yağ dokusunu kaybeder ve düz kas liflerinden zenginleşerek, scrotum a buruşuk görünümünü veren

Detaylı

Dr. Ayşin Çetiner Kale

Dr. Ayşin Çetiner Kale Dr. Ayşin Çetiner Kale Fascia superficialis- Camper fasyası Üst (dış) yaprak Yağ dokusundan zengin Scrotum da yağ dokusunu kaybeder ve düz kas liflerinden zenginleşerek, scrotum a buruşuk görünümünü veren

Detaylı

Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı

Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Mehmet İnan Genel Cerrahi Uzmanı 1 Ameliyat Yapılmadan İlgilendiği Konular: Sıvı ve Elektrolit tedavisi Şok Yanık tedavisi 2 Travma Hastaları Kesici karın travmaları: Karın bölgesini içine alan kurşunlanma,

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİNİN GELİŞİMİ. Prof.Dr. Murat AKKUŞ

SİNDİRİM SİSTEMİNİN GELİŞİMİ. Prof.Dr. Murat AKKUŞ SİNDİRİM SİSTEMİNİN GELİŞİMİ Prof.Dr. Murat AKKUŞ 4.haftadan itibaren kıvrılmaya başlayan embriyonun, bu kıvrılmasının sonuçlarından birisi de primitif barsak oluluşumudur. Primitif barsak kraniyalde orofaringeal

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN SİNDİRİM SİSTEMİ 8. HAFTA Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN SİNDİRİM SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ Canlı organizmaların hayatlarını devam ettirebilmeleri için enerji almaları gerekmektedir.

Detaylı

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL

İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI. Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİ MEKANİZMALARI Öğr. Gör. Nurhan BİNGÖL Vücudun İlaçlara Etkisi (Farmakokinetik Etkiler) Farmakokinetik vücudun ilaca ne yaptığını inceler. İlaçlar etkilerini lokal veya sistematik

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR ADIM ADIM YGS LYS 174. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 2 DAMARLAR Dolaşım Sisteminde görev alan damarlar şunlardır; 1) Atardamarlar (arterler) 2) Kılcal damarlar (kapiller) 3) Toplardamarlar (venler) 1) Atardamar

Detaylı

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 10.Sınıf Meslek Esasları ve Tekniği 9.Hafta ( 10-14 / 11 / 2014 ) 1.)İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ 2.) İLAÇLARIN VERİLİŞ YOLLARI VE ETKİSİNİ DEĞİŞTİREN FAKTÖRLER Slayt No : 13 1.2)) İLAÇLARIN VÜCUTTAKİ ETKİSİ

Detaylı

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) Otonom sinir sitemi iki alt kısma ayrılır: 1. Sempatik sinir sistemi 2. Parasempatik sinir sistemi Sempatik ve parasempatik sistemin terminal nöronları gangliyonlarda

Detaylı

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

ÜRİNER SİSTEMİ. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEMİ Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN ÜRİNER SİSTEM Vücutta, hücresel düzeyde gerçekleşen kimyasal olaylar sonucunda ortaya çıkan başta üre olmak üzere diğer atık maddeler

Detaylı

TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir Özet: Göğüs duvarı anatomisi Kesitsel anatomi Varyasyonel görünümler Toraks

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

HEPAR. Margo dorsalis ( margo obtusus ) Margo ventralis ( margo acutus ) Margo dexter, Margo sinister

HEPAR. Margo dorsalis ( margo obtusus ) Margo ventralis ( margo acutus ) Margo dexter, Margo sinister Facies diaphragmatica area nuda sulcus venae cavae Facies visceralis Fossa vesicae felleae Fissura lig. teretis Lig. teres hepatis porta hepatis impressio esophagea impressio gastrica impressio duodenalis

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II

T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II T.C. MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ 2018 2019 EĞİTİM & ÖĞRETİM YILI DÖNEM II III. DERS KURULU (5 HAFTA) 1901203 GASTROİNTESTİNAL SİSTEM VE METABOLİZMA DERS KURULU DEKAN DEKAN

Detaylı

Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan HASTALIK MODELİ

Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan HASTALIK MODELİ Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan HASTALIK MODELİ 1. Semptom ve Bulguların toplanması, 2. Olası Tanının belirlenmesi, 3. Yardımcı tanı yöntemleri ile tanının doğrulanması, 4. Bilimsel olarak ispatlanmış

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK MART 2019) 2018-2019 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 24 ARALIK 2018 01 MART 2019) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 36 Fizyoloji 22 4X2 30 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 24 Tıbbi Biyokimya

Detaylı

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018)

DÖNEM II DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) 2017-2018 DERS YILI SİNDİRİM VE METABOLİZMA DERS KURULU ( 25 ARALIK 02 MART 2018) DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM Anatomi 26 5X2 31 Biyofizik 4-4 Fizyoloji 22 5X2 27 Histoloji ve Embriyoloji 12 6X2 18 Tıbbi

Detaylı

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI Dr. Vedat Evren Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Vücut sıvıları değişik kompartmanlarda dağılmış Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Bu kompartmanlarda iyonlar ve diğer çözünmüş

Detaylı

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı.

Gerçek şilöz asit: yüksek trigliserid oranlarına sahip sıvı. GİRİŞ Süt rengi Şilus un peritoneal kaviyete ekstravazasyonudur. Oldukça nadir görülen bir durumdur. Asit sıvısındaki trigliserid seviyesi 110 mg/dl nin üzerindedir. Lenfatik sistemin devamlılığında sorun

Detaylı

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni

Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dev Karaciğer Metastazlı Gastrointestinal Stromal Tümör Olgusu ve Cerrahi Tedavi Serüveni Dr. Koray TOPGÜL Medical Park Samsun Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü/ SAMSUN 35 yaşında erkek hasta, İlk kez 2007

Detaylı

GASTER-VENTRİCULUS (MİDE) Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT

GASTER-VENTRİCULUS (MİDE) Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT GASTER-VENTRİCULUS (MİDE) Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT ÖĞRENİM HEDEFLERİ Midenin yerini Midenin kenar,delik ve duvarlarını Midenin bölümlerini ve tabakalarını Midenin damar ve sinirlerini öğrenmek Karın

Detaylı

Fizik Muayene : Karın

Fizik Muayene : Karın Fizik Muayene : Karın Yaklaşım Prof.Dr.Ömer Şentürk Abdominal Anatomi Abdominal Yüzey Anatomisi Karnın sınırları: Abdominal kavite Karnın üst sınırı Karnın alt sınırı Karnın altı bölgesi üst alt üst alt

Detaylı

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ

ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ ÜRİNER SİSTEM ANATOMİ ve FİZYOLOJİSİ İdrar oluşturmak... Üriner sistemin ana görevi vücutta oluşan metabolik artıkları idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak ve sıvı elektrolit dengesini korumaktır. Üriner

Detaylı

Akut Mezenter İskemi. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012

Akut Mezenter İskemi. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012 Akut Mezenter İskemi Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012 Sunum Planı Tanım Epidemiyoloji Anatomi Etyoloji/Patofizyoloji Klinik Tanı Ayırıcı tanı Tedavi Giriş Tüm akut mezenter iskemi

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

Solunum Sistemi Fizyolojisi

Solunum Sistemi Fizyolojisi Solunum Sistemi Fizyolojisi 1 2 3 4 5 6 7 Solunum Sistemini Oluşturan Yapılar Solunum sistemi burun, agız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronslar, bronsioller, ve alveollerden

Detaylı

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU

LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU LAPAROSKOPİK KOLOREKTAL KANSER CERRAHİSİNİN ERKEN DÖNEM SONUÇLARI:251 OLGU TÜRKİYE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİ GASTROENTEROLOJİ CERRAHİSİ KLİNİĞİ DR.TAHSİN DALGIÇ GİRİŞ Laparoskopik kolorektal cerrahi son

Detaylı

Toraks Anatomisi. Hazırlayan : Dr. Necati Çıtak

Toraks Anatomisi. Hazırlayan : Dr. Necati Çıtak Toraks Anatomisi Hazırlayan : Dr. Necati Çıtak Linea İnterspinalise özgün nirengi noktaları Th4 korpusunun alt kenarı hizasından 2.kostanın sternuma bağlandığı yerden (Louis açısı) Mediastinumu, superius

Detaylı

cularis sinistra, valva mitralis) sistol sırasında kapatır. Ostium aortae; aorta nın sol ventrikülden çıktığı yerde bulunan açıklıktır.

cularis sinistra, valva mitralis) sistol sırasında kapatır. Ostium aortae; aorta nın sol ventrikülden çıktığı yerde bulunan açıklıktır. Kalp; toraks (göğüs) boşluğunda orta mediastinumda, akciğerler arasında lokalize, çizgili kas yapısında ancak istemsiz olarak çalışan bir organdır. Genel olarak kişinin yumruğu kadardır. Kalbin 1/3 ü orta

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 EKLEM 2 EKLEM Vücudumuza stresle en çok karşı karşıya kalan yapılardan biri eklemdir. Kas fonksiyonundan kaynaklanan gerilim ve gravitasyonel reaksiyonlardan kaynaklanan

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 COLUMNA VERTEBRALİS 2 COLUMNA VERTEBRALİS 1) Columna vertebralis pelvis üzerine merkezi olarak oturmuş bir sütuna benzer ve destek vazifesi görerek vücudun dik durmasını

Detaylı

Truncus (arteria) pulmonalis

Truncus (arteria) pulmonalis Truncus (arteria) pulmonalis; sağ ventrikülden başlar, arter olarak ifade edilmesine karşın venöz kan taşır. Sağ ventriküldeki kanı akciğerlere taşır. Kalple ilgili damarların en önde olanıdır. Arcus aortae

Detaylı

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE Dr. Ayşin ÇETİNER KALE Spatium intercostale Birbirine komşu kostalar arasında bulunan boşluk İnterkostal kaslar tarafından doldurulur. Spatium intercostale V. a. ve n. intercostalis ler kostanın alt kenarı

Detaylı

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ 1 Bu ana eksenler şunlardır: Sagittal eksen, Vertical eksen, Transvers eksen. 2 Sagittal Eksen Anatomik durumda bulunan bir vücut düşünüldüğünde, önden arkaya doğru uzanan

Detaylı

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

KAS FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN KAS FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Uyarılabilen dokular herhangi bir uyarıya karşı hücre zarlarının elektriksel özelliğini değiştirerek aksiyon potansiyeli oluşturup, iletebilme özelliği göstermektedir.

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

igog toplantıları 23.şubat 2011

igog toplantıları 23.şubat 2011 igog toplantıları 23.şubat 2011 PUCCINI MADAM BUTTERFLY OPERA III PERDE ANADOLU SAĞLIK MERKEZĠ Medikal Onkoloji vaka sunumu M.B 54 yaşında kadın hasta ilk başvuru tarihi: 6/5/2010 Öykü: 6 hafta önce başlayan

Detaylı

SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi

SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi SPOR BiYOMEKANiĞiNiN BiYOLOJiK TEMELLERi Anatomik referans duruşu; * ayaklar birbirinden biraz uzak, * kollar vücudun yanında serbestçe uzanmış, * avuç içlerinin öne baktığı,duruştur. Bu duruş, doğal dik

Detaylı

CAVITAS ABDOMINALIS (KARIN BOŞLUĞU) Karın boşluğunda yer alan organların görüntülenmesi Karın boşluğunda yer alan önemli organlar

CAVITAS ABDOMINALIS (KARIN BOŞLUĞU) Karın boşluğunda yer alan organların görüntülenmesi Karın boşluğunda yer alan önemli organlar sindirim sistemi 1 CAVITAS ABDOMINALIS (KARIN BOŞLUĞU) Karın boşluğunda yer alan organların görüntülenmesi Karın boşluğunda yer alan önemli organlar 2 CAVITAS ORIS (AĞIZ BOŞLUĞU) Vestibulum oris Labia

Detaylı

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı.

Fizyoloji. Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri. Dr. Deniz Balcı. Fizyoloji Vücut Sıvı Bölmeleri ve Özellikleri Dr. Deniz Balcı deniz.balci@neu.edu.tr Ders İçeriği 1 Vücut Sıvı Bölmeleri ve Hacimleri 2 Vücut Sıvı Bileşenleri 3 Sıvıların Bölmeler Arasındaki HarekeF Okuma

Detaylı

Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır.

Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır. Hiatal Herniler Tanım Hiatal herni, diyafragmanın özefageal hiatusunda herhangi bir organın anormal protrüzyonu olarak tanımlanmaktadır. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Ersin

Detaylı

Derin İnfiltratif Endometriozis. Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Derin İnfiltratif Endometriozis. Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Derin İnfiltratif Endometriozis Prof.Dr.Ahmet Göçmen Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endometriozis Peritoneal Ovarian Derin infiltratif Anterior Mesane Posterior P1-Uterosakral ligament P2-Vajinal

Detaylı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ

Detaylı

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.Tıp Fakültesi Anatomi ABD Pulmones *Apex pulmonis *Basis pulmonis *Margo anterior *Margo inferior *Facies mediastinalis *Facies costalis *Facies interlobaris

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ III. Doç.Dr. Senem Güner

SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ III. Doç.Dr. Senem Güner SİNDİRİM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ III Doç.Dr. Senem Güner MİDE Mide gıdaların depolandıgı, karıstırıldıgı ve sindirildigi organdır. Özefagustan gelen gıdalar midye altözefageal giristen girerler ve pilor pompası

Detaylı

4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI

4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI 4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI (Grup 1) Amaç: Cerrahinin genel prensipleri ile ilgili temel bilgilerin verilmesi ve çeşitli cerrahi hastalıkların özeliklerinin, uygulamalı olarak cerrahi hastaya

Detaylı

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FARMAKOKİNETİK Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 İlaç Vücuda giriş Oral Deri İnhalasyon Absorbsiyon ve Doku ve organlara Dağılım Toksisite İtrah Depolanma Metabolizma 3 4 İlaçların etkili olabilmesi için, uygulandıkları

Detaylı

GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ 2013-2014 YILI EĞİTİM PLANI

GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ 2013-2014 YILI EĞİTİM PLANI Hazırlayan Kontrol Eden Onaylayan Klinik Eğitim Sorumlusu Kalite Yönetim Direktörü Hastane Yöneticisi TARİH SAAT EĞİTİMCİ KONU 02.09.2013 07:00-08:00 Dr. S. Yüksekdağ Cerrahi Hastada Anestezi 06.09.2013

Detaylı

METABOLİZMA VE BOŞALTIM SİSTEMİ DERS KURULU DERS KURULU -IV

METABOLİZMA VE BOŞALTIM SİSTEMİ DERS KURULU DERS KURULU -IV T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II 2016-2017 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI METABOLİZMA VE BOŞALTIM SİSTEMİ DERS KURULU DERS KURULU -IV 09 OCAK 2017 24 ŞUBAT 2017 (5 HAFTA) DERSLER

Detaylı

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri KALP FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Seçgin SÖYÜNCÜ Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2009 Kalp Fonksiyonları Kan damarları yoluyla oksijeni ve barsaklarda emilen besin maddelerini dokulara iletir

Detaylı

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri

Toraks Travmalarında Hasar Kontrol Cerrahisi Teknikleri Doç. Dr. Onur POLAT Toraks Travmalarında Temel kuralın tanı ve tedavinin aynı anda başlaması olduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Havayolu erken entübasyon ile sağlanmalı, eğer entübasyonda zorluk

Detaylı

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA Dr. Oktay Arda 2 Kalın Barsak Mukoza Villi yoktur Kıvrımlar yoktur Distal bölümde (Rectal) vardır 3 Kalın BarsakGuddelri Uzundur Çok sayıda: Goblet Hücresi Absorbsiyon Hücresi Silindirik Kısa, düzensiz

Detaylı

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU EXTRAEMBRİYONAL KESELERİN MEYDANA GELİŞİ Zigottan sonraki gelişmelerle uterusa ulaşmış olan blastosist in intrauterin tesirlere ve dış basınçlara karşı korunması gerekir.

Detaylı

PANKREAS ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

PANKREAS ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ PANKREAS ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ ANATOMİ Pankreas bezi; Retroperitoneal, Ekzo ve endokrin 100 gr, 12-15 cm, Bölümleri; Baş, Korpus, Kuyruk, Ünsinat proses Başın postero-inferiorunda Sup. mezenterik ven

Detaylı

SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM

SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM SÜRRENAL HASTALIKLARDA CERRAHİ YAKLAŞIM S.B.Ü İSTANBUL EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ Dr. Feyzullah ERSÖZ ADRENAL BEZLERİN ANATOMİK ÖZELLİĞİ Retroperitoneal yerleşimlidirler Sağ ve

Detaylı

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ

FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR. Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ FİZYOTERAPİDE KLİNİK KAVRAMLAR Uzm. Fzt. Nazmi ŞEKERCİ İNFLAMASYON VE ONARIM İNFLAMASYON Yaralanmaya karşı dokunun vaskülarizasyonu yolu ile oluşturulan bir seri reaksiyondur. İltihabi reaksiyon.? İnflamatuar

Detaylı

Saat 25 Eylül 2017 Pazartesi 26 Eylül 2017 Salı 27 Eylül 2017 Çarşamba 28 Eylül 2017 Perşembe 29 Eylül 2017 Cuma. Seminer

Saat 25 Eylül 2017 Pazartesi 26 Eylül 2017 Salı 27 Eylül 2017 Çarşamba 28 Eylül 2017 Perşembe 29 Eylül 2017 Cuma. Seminer 4. SINIF GENEL CERRAHİ STAJ PROGRAMI Öğretim Üyeleri: Prof. Dr. Göktürk MARALCAN, Yrd. Doç. Dr. Hasan BAKIR, Yrd. Doç. Dr. Erdal UYSAL, Yrd. Doç. Dr. Başar AKSOY GRUP 2 Stajyer Öğrenciler için Haftalık

Detaylı

KASLAR (MUSCLE) 6. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

KASLAR (MUSCLE) 6. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN KASLAR (MUSCLE) 6. HAFTA Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN KAS (MUSCLE) Hareket sisteminin aktif elemanları kaslardır. Kasın Latincesi, küçük fare anlamına gelen Musculus sözcüğüdür.

Detaylı

Kardivasküler Sistem

Kardivasküler Sistem Kardivasküler Sistem Kalp Fonksiyonları Kan damarları yoluyla oksijeni ve barsaklarda emilen besin maddelerini dokulara iletir Metabolizma sonucu oluşan artık maddeler ve CO 2 nin dokulardan uzaklaştırılmasında

Detaylı

Anatomik Pozisyon

Anatomik Pozisyon Anatomik Pozisyon Ayakta dik duran, baş dik, yüz karşıya dönük, kollar iki yanda sarkık, avuç içleri karşıya dönük ve ayakların topuklardan bitişik olduğu pozisyona denir. 10.04.2018 65 Anatomik Düzlemler

Detaylı

Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler

Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler Öğr.Gör.Dr. Nurullah YÜCEL Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümü Temel Anatomi ve Fizyoloji Dersi SBF 122 Anatomi Terminolojisi ve Temel Bilgiler

Detaylı

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II IV. KURUL 2009 2010

GOÜ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II IV. KURUL 2009 2010 IV. Kurul Gastrointestinal Sistem ve Metabolizma IV. Kurul Süresi: 5 hafta IV. Kurul Başlangıç Tarihi: 17 Şubat 2010 IV. Kurul Bitiş ve Sınav Tarihi: 22 23 Mart 2010 Ders Kurulu Sorumlusu: Yrd. Doç. Dr.

Detaylı

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD İntrapulmoner hava yolları (Segmenta bronchopulmonalia) Bronchus principalis (primer) Bronchus lobaris (sekundar) Bronchus segmentalis (tersiyer)

Detaylı

Patent Duktus Arteriyozus

Patent Duktus Arteriyozus Patent Duktus Arteriyozus Dr. Mustafa SAÇAR Duktus arteriyozus v Ana pulmoner arter inen aort v Media tabakasında spirel yerleşimli düz kas hücreleri yoğun v İntima tabakası aorta göre kalın v Doğumla

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 43 SİNDİRİM SİSTEMİ 2 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 4) Mide Tek gözlü torba şeklinde olan, kaburgaların ve diyaframın altında karın boşluğunun sol üst bölgesinde, yemek borusu ve ince

Detaylı

ÜROGENİTAL SİSTEM (ÜRİNER SİSTEM VE GENİTAL SİSTEM)

ÜROGENİTAL SİSTEM (ÜRİNER SİSTEM VE GENİTAL SİSTEM) ÜROGENİTAL SİSTEM (ÜRİNER SİSTEM VE GENİTAL SİSTEM) BÖBREK (REN) Metabolizmanın artık ürünlerini kan plazmasından elimine etmek Elektrolit-sıvı dengesini sağlamak Erythropoietin salgılamak Renin salgılamak

Detaylı

İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI GENEL CERRAHİ STAJI B GRUBU TEORİK VE PRATİK DERS PROGRAMI (01.09.

İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI GENEL CERRAHİ STAJI B GRUBU TEORİK VE PRATİK DERS PROGRAMI (01.09. 1 İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI GENEL CERRAHİ STAJI B GRUBU TEORİK VE PRATİK DERS PROGRAMI (01.09.2014 10.10.2014) 1 EYLÜL 2014 PAZARTESİ Saat 10.30-11.20

Detaylı

HÜCRE ZARINDA TAŞIMA PROF. DR. SERKAN YILMAZ

HÜCRE ZARINDA TAŞIMA PROF. DR. SERKAN YILMAZ HÜCRE ZARINDA TAŞIMA PROF. DR. SERKAN YILMAZ Hücre içi ve hücre dışı sıvılar bileşimleri yönünden oldukça farklıdır. Hücre içi sıvı intraselüler sıvı, hücre dışı sıvı ise ekstraselüler sıvı adını alır.

Detaylı

T.C. BÜLENT ECEVĠT ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ 2015-2016 ÖĞRETĠM YILI DÖNEM IV GENEL CERRAHĠ STAJ PROGRAMI. Prof. Dr. Taner Bayraktaroğlu

T.C. BÜLENT ECEVĠT ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ 2015-2016 ÖĞRETĠM YILI DÖNEM IV GENEL CERRAHĠ STAJ PROGRAMI. Prof. Dr. Taner Bayraktaroğlu T.C. BÜLENT ECEVĠT ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ 2015-2016 ÖĞRETĠM YILI DÖNEM IV GENEL CERRAHĠ STAJ PROGRAMI Dekan Prof. Dr. Taner Bayraktaroğlu Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Ferruh Niyazi Ayoğlu Prof. Dr.

Detaylı

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların uzandığı fibroelastik bir kapsülle sarılıdır. Dalağın orta çizgisindeki hilumda kapsül

Detaylı

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ A.D. BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ KLİNİĞİ 2013-2014 EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI DÖNEM IV 3. GRUP DERS PROGRAMI

Detaylı

PERİTON DİYALİZİNİN ANATOMİSİ & FİZYOLOJİSİ Hayriye PELENK Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Ankara

PERİTON DİYALİZİNİN ANATOMİSİ & FİZYOLOJİSİ Hayriye PELENK Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Ankara PERİTON DİYALİZİNİN ANATOMİSİ & FİZYOLOJİSİ Hayriye PELENK Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Ankara 18. ve 19. yy bilim ve tıptaki gelişmeler ile birlikte Periton Diyalizi tedavisi de kayda değer bir gelişme

Detaylı

Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi

Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi BR.HLİ.019 Yeni doğan döneminden erişkinliğe kadar olan çocukluk çağına ait (0 17 yaş), doğumsal ve daha sonra oluşan solunum, sindirim ve boşaltım sistemlerini ilgilendiren

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II SİNDİRİM VE METABOLİZMA SİSTEMLERİ

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II SİNDİRİM VE METABOLİZMA SİSTEMLERİ T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014 2015 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II SİNDİRİM VE METABOLİZMA SİSTEMLERİ III. DERS KURULU (15 ARALIK 2014 17 OCAK 2015) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas

İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Kas Fizyolojisi İnsan vücudunda üç tip kas vardır: İskelet kası Kalp Kası Düz Kas Vücudun yaklaşık,%40 ı çizgili kas, %10 u düz kas kastan oluşmaktadır. Kas hücreleri kasılma (kontraksiyon) yeteneğine

Detaylı

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Diğer taraftan

Detaylı

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE

Dr. Ayşin ÇETİNER KALE Dr. Ayşin ÇETİNER KALE İç genital organlar (Organa genitalia feminina interna) Ovarium Tuba uterina Uterus Vagina Tuba Uterina Ovarium Uterus Vagina Ovarium Dişi germ hücrelerini barındırır Östrojen ve

Detaylı

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği)

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği) Üst ekstremite kemikleri omuz hizasında kürek kemiği ve köprücük kemiğinden oluşan omuz kemeri kemikleri ile başlar. Diğer üst ekstremite kemikleri, humerus (pazu kemiği, kol kemiği), antebrachium (radius

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ANATOMİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ANATOMİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM ANATOMİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ KARDİYOVASKÜLER SİSTEM Kardiyovasküler sistem içinde kanın vücuda dağıldığı kapalı bir ağ sistemidir. Bu sistem kanı vücuda pompalayan kalp ve kanın vücuda

Detaylı

Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar

Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar solunum sistemi 1 TORAKS (GÖĞÜS) DUVARI Toraks (göğüs) Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar Toraks duvarı kasları 2 SOLUNUM

Detaylı

GENEL CERRAHİ MORTALİTE-MORBİDİTE Ş. ÖZER (MODERATÖR) Şok A. TEKİN Şok A. TEKİN

GENEL CERRAHİ MORTALİTE-MORBİDİTE Ş. ÖZER (MODERATÖR) Şok A. TEKİN Şok A. TEKİN GENEL CERRAHİ 1. GÜN 08.00-10.00 Pratik Uygulama Anamnez Alma 10.00-10.45 Cerrahi Anamnez Y. TATKAN 10.55-11.40 Karın travmaları Ş. ÖZER Karın travmaları Ş. ÖZER ileus Ş. TEKİN intern semineri intern semineri

Detaylı

YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI Dönem II TIP 2030 SİNDİRİM ve METABOLİZMA DERS KURULU

YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI Dönem II TIP 2030 SİNDİRİM ve METABOLİZMA DERS KURULU YÜKSEK İHTİSAS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2018-2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI Dönem II TIP 2030 31.12.2018-01.03.2019 DERSLER TEORİK PRATİK TOPLAM 26 5x2 31 EMBRİYOLOJİ 12 5x2 17 FİZYOLOJİ 20 1x1 21 BİYOFİZİK

Detaylı

DUYU ORGANLARININ MEYDANA GELİŞİ

DUYU ORGANLARININ MEYDANA GELİŞİ DUYU ORGANLARININ MEYDANA GELİŞİ Gözün gelişmesi: Göz çeşitli embriyo yapraklarının katılımı ile meydana gelir. Özel ektoderm ve bundan diferensiye olan merkezi sinir sistemi bu organın oluşumunda önemli

Detaylı

KARACİYER SAFRA KESESİ. Dr. Oktay Arda

KARACİYER SAFRA KESESİ. Dr. Oktay Arda KARACİYER SAFRA KESESİ Dr. Oktay Arda K.C. Ana Fonksiyoları Safra Yapımı Yağ Sindirimi İçin Önemli Bir Sıvı? Metabolizmasında Önemli Rol: Lipid Karbonhidrat Protein DR. OKTAY ARDA 2 K.C. Ana Fonksiyoları

Detaylı

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır.

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır. Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır. İskeletin önemli bir bölümüdür ve temel eksenidir. Sırt boyunca uzanır

Detaylı

Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması

Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması Op. Dr. Savaş Baba, Doç. Dr. Barış Saylam,Op. Dr. Hüseyin Çelik, Op. Dr. Özgür Akgül,Op. Dr. Sabri Özden, Ass. Dr. Deniz Tikici, Ass. Dr.

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

Göğüs Cerrahisi Sezai Çubuk. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi

Göğüs Cerrahisi Sezai Çubuk. Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Journal of Clinical and Analytical Medicine Göğüs Cerrahisi Göğüs Cerrahisi Sezai Çubuk Duktus Torasikus ve Şilotoraks Tanım: Duktus torasikus; baş, boyun, göğüs duvarının sağ kısımları, sağ akciğer ve

Detaylı

DÖNEM II - 3. DERS KURULU (2015-2016)

DÖNEM II - 3. DERS KURULU (2015-2016) DÖNEM II - 3. DERS KURULU (2015-2016) Kısaltmalar: DK: Ders kurulu Açıklamalar: Ming dersi, öğrenciler 3 gruba bölünerek yapılır. İHU dersleri, öğrenciler 10 gruba bölünerek verilir. DERS SAATİ DERS ADI

Detaylı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı

TRAVMA. Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı TRAVMA Doç Dr. Onur POLAT Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı HEDEFLER Travmanın tarihçesi Travmanın tanımı Travma çeşitleri (Künt, Penetran, Blast,

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

KARIN AĞRISI. Akut Karın Ağrısı: Acil Hekiminin İlk Yapması Gerekenler. Akut Karın Ağrısı: Epidemiyoloji. Akut Karın Ağrısı: Epidemiyoloji

KARIN AĞRISI. Akut Karın Ağrısı: Acil Hekiminin İlk Yapması Gerekenler. Akut Karın Ağrısı: Epidemiyoloji. Akut Karın Ağrısı: Epidemiyoloji : Acil Hekiminin İlk Yapması Gerekenler KARIN AĞRISI Prof.Dr.Ömer ŞENTÜRK KOÜ Tıp Fak. Gastroenteroloji BD İlk değerlendirmeyi takiben muhtemel tanı(ları)nız neler? Hangi gerekçelerle bu tanı(ları) düşündünüz?

Detaylı