bilinmesi, insan faaliyetlerine ışık tutmaktadır. Bu kapsamda yapılan bu çalışmanın bundan sonra yapılacak çevre, coğrafya ve diğer bilimlere ait araş

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "bilinmesi, insan faaliyetlerine ışık tutmaktadır. Bu kapsamda yapılan bu çalışmanın bundan sonra yapılacak çevre, coğrafya ve diğer bilimlere ait araş"

Transkript

1 ÖNSÖZ Coğrafya, birçok kişinin düşündüğü gibi başkentleri, harita üzerindeki şehirlerin yerlerini, en yüksek dağların isimleri ve onların yerlerini, en uzun nehirlerin isimleri ve yerlerini ezberlemekten daha fazlasıdır. Gerçekte coğrafya, beşeri ve fiziki olayların nerede ve neden bulunduklarını, bulundukları lokasyonlardaki önemlerini inceleyen konum ve alan çalışan bir bilimdir. Haritalar ise coğrafyanın belkemiğidir. Bu bütünde fiziki coğrafya, coğrafyanın alt dallarından biri olup doğal ortam şartlarından yaşamın her sahnesinde karşımıza çıkan fiziki mekânla ilgili konularda çalışmaktadır. Fiziki coğrafya, yer şekilleri, topraklar, hayvanlar, bitkiler, sular, atmosfer, akarsular ve diğer su ortamları, çevre ve iklim gibi birçok çalışma konularına sahiptir. Aynı zamanda fiziki coğrafya, bu doğal olaylar ile insanlar arasındaki etkileşimi de incelemektedir. Bu çalışma, ayrıntılı olarak fiziki coğrafyası incelenmemiş olan Balıkesir Ovası ve yakın çevresini kapsamaktadır. Temel amaç insan mekânının fiziki ortam koşullarını ortaya koymaktır. Bu kapsamda beş ana bölüm (jeoloji, jeomorfoloji, iklim, hidrografya, toprak, bitki) altında bölgenin bütün fiziki coğrafya özelliklerinin araştırılması amaçlanmaktadır. Bölgenin fiziki coğrafi koşullarının bilinmesinin uygulamada büyük faydaları vardır. Şöyle ki fiziki coğrafya çevre çalışmalarının temelini oluşturmaktadır. Gerçekten uluslararası çevre programlarında çevre koşullarını öğrencilere öğretmek için coğrafya ve fiziki coğrafya kurslarına ihtiyaç duyulmaktadır. Uygulamalı coğrafya çalışmalarında da fiziki ortam şartlarıyla ilgili problemleri anlayabilmek ve çözebilmek için fiziki coğrafya temelli bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Kısaca uygulamalı coğrafya çalışımlarında özellikle mekân şartlarının bilinmesinde fiziki coğrafyadan yararlanılmaktadır. Çünkü bölgenin tüm fiziki coğrafya özelliklerinin 1

2 bilinmesi, insan faaliyetlerine ışık tutmaktadır. Bu kapsamda yapılan bu çalışmanın bundan sonra yapılacak çevre, coğrafya ve diğer bilimlere ait araştırmalara temel teşkil edeceği düşünülmektedir. Bu araştırmanın gerçekleştirilmesi sırasında gerekli maddi desteği sağlayan ve yurtdışı olanağı sunan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Burs Programları yöneticilerine ve çalışanlarına, teze danışmanlık eden değerli hocam Prof. Dr. Ali Fuat Doğu ya, yurtdışındaki Coğrafi Bilgi Sistemlerine yönelik çalışmalarım sırasında güler yüz ve dostluk içinde benden yardımlarını esirgemeyen University of Texas at Austin öğretim üyelerinden Dr. Kelley A. Crews-Meyer, Dr. Paul F. Hudson, Dr. Rodrigo Sierra ve Dr. Gregory W. Knapp a teşekkürü bir borç bilirim. Her konuda ve her zaman yardımlarını gördüğüm A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü Fiziki Coğrafya Anabilim dalı öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. İhsan Çiçek e, Yrd. Doç. Dr. Nejla Türkoğlu na ve Doç. Dr. Hakan Yiğitbaşıoğlu na, bana karşı yardımlarını esirgemeyen bölüm başkanı Prof. Dr. Ali Özçağlar a ve diğer coğrafya bölümü öğretim üyelerine, yaşam boyunca beni yalnız bırakmayan çalışmalarımda beni destekleyen aileme şükran borcumu dile getirmek isterim. Şermin TAĞIL Ankara,

3 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ:...I İÇİNDEKİLER:...III ÇİZELGELER LİSTESİ:...VII ŞEKİLLER LİSTESİ:...X FOTOĞRAFLAR LİSTESİ:...XV GİRİŞ: ARAŞTIRMA ALANININ KONUMU VE YAKIN ÇEVRE ÖZELLİLERİ: MALZEME VE YÖNTEM: LİTERATÜR ÖZETİ:...14 BÖLÜM: JEOLOJİ: STRATİGRAFİ: PALEOCOĞRAFYA: JEOLOJİK BİRİMLER: Paleozoik: Fazlıkonağı Formasyonu (Pzmr): Mezozoik: Karakaya Formasyonu (Trk): Çaltepe Formasyonu (Trç): Akçakoyun Formasyonu (Jk): Yayla Melanjı (Ky): Tersiyer: Yuntdağ Volkaniti 3

4 (Tyu): Soma Formasyonu (Ts): Kuaterner (Qal- Qal (eski) ): NEOTEKTONİK ÖZELLİKLER VE DEPREMSELLİK:...47 BÖLÜM: JEOMORFOLOJİ: AŞINIM YÜZEYLERİ: OVA VE VADİ TABANLARI: Ovalar: Balıkesir Ovası: Değirmenli Ovası: Pamukçu Ovası: Menderesler ve Sürempoze Boğazlar: Menderesler: Sürempoze Boğazlar: Taraçalar: JEOMORFOLOJİK OLUŞUM VE GELİŞİM: III. BÖLÜM: İKLİM: İKLİM KOŞULLARININ JENETİK-DİNAMİK FAKTÖRLERİ: Solar Enerji: Genel Sirkülâsyon Koşulları ve Cephe Sistemleri: Konum ve Yerşekillerinin Etkisi: İKLİMİN TEMEL UNSURLARI: Sıcaklık: Yıllık Ortalama Sıcaklık ve Termik Rejim: Sıcaklığın Yıllara Göre Gösterdiği Değişmeler:

5 Ortalama Yüksek, Ortalama Düşük ve Mutlak Ekstrem Sıcaklıklar: Donlu Günler: Sıcaklığın Alansal Değişimi: Atmosfer Basıncı ve Rüzgârlar: Basıncın Yıl İçindeki Değişmeleri ve Basınç Genliği: Rüzgârlar: Egemen Rüzgârların Aylık Durumu: Rüzgâr Hızı: Buharlaşma, Nemlilik ve Yağış Koşulları: Nemlilik: Buharlaşma Koşulları ve Buharlaşma Tutarları: Subuharı Basıncı ve Bağıl (Nispî) Nemlilik: Bulutluluk ve Sisli Günler: Yağış: Yıllık Ortalama Yağış ve Yağış Rejimi: Yıllar Arası Yağış Değişimi: Günlük Yağışlar ve Yağış Şiddeti: Yağışın Alansal Değişimi: Kar Yağışlı Günler: İKLİM ÖZELLİKLERİNE TOPLU BAKIŞ: IV. BÖLÜM: HİDROGRAFYA: AKARSULAR: GÖLLER: YERALTI SUYU: KAYNAKLAR:

6 V. BÖLÜM: TOPRAK: TOPRAK OLUŞUMUNU ETKLEYEN FAKTÖRLER: TOPRAK GURUPLARI: Zonal Topraklar: Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları: Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları: Kahverengi Orman Toprakları: İntrazonal Topraklar: Kireçsiz Kahverengi Topraklar: Vertisol Topraklar (Grumusol ler): Rendzina Topraklar: Azonal Topraklar: Kolüvyal Topraklar: Alüvyal Topraklar: VI. BÖLÜM: BİTKİ ÖRTÜSÜ: BİTKİ ÖRTÜSÜ ÜZERİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER: BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN DAĞILIŞI: SONUÇ VE ÖNERİLER: KAYNAKLAR: ÖZET: ABSTRACT:

7 ÇİZELGELER LİSTESİ Çizelge 1: Çalışmada kullanılan meteoroloji istasyonları ve özellikleri Çizelge 2: ile dönemleri arasında meydana gelen depremlerin büyüklüklerine (magnitüd) göre meydana gelme sayıları ve yüzde oranları Çizelge 3: döneminde meydana gelen büyüklüğü 6 ve üzerinde olan depremlerin tarih, saat, enlem, boylam ve magnitüd değerleri Çizelge 4: ile dönemleri arasında meydana gelen depremlerin odak derinliklerine (km) göre meydana gelme sayıları (MGS) ve yüzde oranları (%) Çizelge 5: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde meydana gelen büyüklüğü 2 ve daha fazla olan depremlerin meydana gelme sayıları (MGS) ve yüzde oranları (%) Çizelge 6: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde meydana gelen büyüklükleri 4 ve daha büyük olan depremlerin tarih, saat, enlem, boylam, derinlik ve magnitüd değerleri ( ) Çizelge 7: Balıkesir merkezli 100 km yarıçaplı bir alanın risk analizi; sismik risk dönemleri ve deprem dönüş periyodu (yıl) Çizelge 8: Balıkesir in radyasyon ve güneşlenme özellikleri Çizelge 9: Kuzeybatı Anadolu da etkili olan basınç sistemlerinin etki oranları ( ; Koç, 2000: 43 den) Çizelge 10: Kuzeybatı Anadolu da etkili olan hava kütleleri ( ; Koç, 2000: 47 den) Balıkesir ( ) ve Çağış ta ( ) Çizelge 11: aylık 7

8 ortalama sıcaklık, mutlak ekstrem sıcaklılar, ortalama ekstrem sıcaklıklar ve günlük maksimum sıcaklık farkı ile 138 yıllık ortalama sıcaklık değerleri ( o C)... Çizelge 12: Balıkesir de toplam donlu gün sayılarının aylara ve günlere dağılımı ile ortalama donlu gün sayıları ( )... Çizelge 13: Balıkesir de aylık ortalama, maksimum ve minimum aktüel basınç değerleri ve genliği ile yılları arasında yıllık ortalama aktüel basıncı en düşük (1995) ve en yüksek (1992) 152 olan yıllara ait aylık ve yıllık ortalama aktüel basınç değerleri (mb)... Çizelge 14: Balıkesir de aylık rüzgâr esme sayılarının mutlak (E.S.) ve oransal (%) dağılımı ( ) Çizelge 15: RUBINSTEIN yöntemine göre Balıkesir in egemen rüzgâr yönleri ve frekansları (%) Çizelge 16: Balıkesir de ortalama minimum rüzgâr hızı (m/s), ortalama maksimum rüzgâr hızı (m/s), ortalama rüzgâr hızı (m/s), en hızlı rüzgâr hızı (m/s), yönü ve saati Çizelge 17: Balıkesir de aylara göre saatlik ortalama rüzgârlar hızları ( ; m/s) Çizelge 18: Balıkesir de SEZER (E) ve L. TURC (Turc E) formüllerine göre aylık ortalama potansiyel buharlaşma miktarları (mm) Çizelge 19: Balıkesir in aylara göre ortalama buhar basıncı (hpa), ortalama nispî nem (%), en düşük nispî nem (%), ortalama sisli günler sayısı, ortalama bulutluluk (0-10) ve ortalama açık, kapalı ve bulutlu gün sayıları Çizelge 20: Balıkesir de günlük yağışların yağış şiddeti sınıflarına dağılımı, ortalama yağış miktarı, 1991 yılı ortalama yağış miktarı, 1981 yılı 8

9 ortalama yağış miktarı, yağış yoğunluğu, günlük maksimum yağış ve yağışlı günler sayısı ( ) Çizelge 21: Balıkesir de aylık ortalama yağışlarının yağış sınıflarına mutlak ve oransal dağılımı ( ) Çizelge 22: Meteorolojik kuraklık indis değerleri ve özellikleri (Türkeş, 1996a) 184 Çizelge 23: Balıkesir in aylık ortalama kar yağışlı ve kar örtülü gün sayıları ile en yüksek kar kalınlığı (cm) Çizelge 24: Balıkesir in THORNTHWAITE iklim tasnifi Çizelge 25: Balıkesir Ovasında yeraltı suyu bilânçosu (Aşar, 1982: 31) Çizelge 26: Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki kaynakların jeolojik formasyonlara göre dağılımı Çizelge 27: Balıkesir de aylara göre ortalama nem (mm), ortalama sıcaklık ( o C), ortalama toprak üstü sıcaklığı ( o C), ortalama 5 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) ve ortalama 10 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) Çizelge 28: Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki başlıca toprak tipleri ve kapladıkları alanlar (Hektar; %) Çizelge 29: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve jeoloji arasındaki ilişki (%) Çizelge 30: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve eğim arasındaki ilişki (%) Çizelge 31: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve yükseklik arasındaki ilişki (%) Balıkesir meteoroloji istasyonu verilerine göre Çizelge 32: döneminde vejetasyon döneminin başlama ve bitiş tarihleri 252 ile birlikte toplam vejetasyon süreleri... Çizelge 33: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde başlıca toprak grupları ve bunları kaplayan bitki örtüsü (%)

10 Çizelge 34: Çizelge 35: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde jeolojik birimler ve bunları örten bitki örtüsünün oransal dağılımı (%)... Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile yükselti (metre) arasındaki ilişki (%) Çizelge 36: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile eğim arasındaki ilişki (%) Çizelge 37: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile bakı arasındaki ilişki (%) ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin lokasyon haritası... 2 Şekil 2: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin topografya haritası... 3 Şekil 3: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin jeoloji haritası Şekil 4: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin kesitleri Şekil 5: Türkiye'nin tektonik birimleri (Erol, 1981: 197; 1983: 2 den) Şekil 6: Şekil 7: Çalışma alanını çevreleyen Kazdağ masifi, Uludağ masifi ve Menderes masifi ile bunların Alt Triyas başlangıcındaki olası sınırları (Bingöl, 1976: 15 ten) Triyas mostraları ve Triyas ın olası çökelme havzaları (Bingöl, 1976: 17 den) Şekil 8: Üst Kretase mostraları ve Yayla melanjı (Bingöl, 1976: 19 dan)

11 Şekil 9: Türkiye nin basitleştirilmiş tektonik yapısı ve çevresindeki levhalar ( den) Şekil 10: Akşehir Fay Zonu (Koçyiğit, 2002 den sadeleştirilmiştir) Şekil 11: Türkiye deprem bölgeleri haritası ( 51 Şekil 12: Şekil 13: Şekil 14: Şekil 15: 38 o o 50 N enlemleri ve 26 o o 40 E boylamları arasında büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremlerin dağılışı ( ; Kaynak: Afet İşleri Genel Müdürlüğü) ile yılları arasında büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremlerin büyüklük sınıflarına göre dağılımı ve dönemleri arasında meydana gelen bütün depremlerin odak derinliklerine (D=km) göre gerçekleşme sayıları Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin deprem dış merkez haritası (M 2; ) Şekil 16: Balıkesir Ovası ve yakın çevresine ait süperimpoze profiller Şekil 17: Balıkesir Ovası ve yakın çevresine ait profiller Şekil 18: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin jeomorfoloji haritası Şekil 19: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin blokdiyagramı Şekil 20: Şekil 21: Yeşildere ve Akyar köyleri arasında Aşçı derenin oluşturduğu kapma alanının blokdiyagramı Kaleli epijenik boğazıyla Kepsut Ovası arasında Susurluk ırmağının taşkın ovası Şekil 22: Burgaz sürempoze boğazının jeomorfoloji haritası Şekil 23: Burgaz boğazı ve yakın çevresinin blokdiyagramı Şekil 24: Burgaz boğazı ve yakın çevresinin eğim haritası Şekil 25: Burgaz sürempoze boğazına ait profiller

12 Şekil 26: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunun jeomorfoloji haritası Şekil 27: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunun blokdiyagramı Şekil 28: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunun eğim haritası Şekil 29: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusuna ait profiller Şekil 30: Şekil 31: Şekil 32: Şekil 33: Şekil 34: Balıkesir de aylar itibariyle ortalama insolasyon, radyasyon ve solar enerji bilânçosu tutarları (cal /cm 2 /gün) WEATHER IN THE MEDITERRANEAN a göre Akdeniz havzasını etkileyen hava kütleleri ile Akdeniz havzasına giren ve bu havzada oluşan depresyonlar (Sezer, 1993 den) Balıkesir de aylık ortalama sıcaklık, mutlak ve ortalama ekstrem sıcaklıklar ile yıllık ortalama sıcaklık ( ; o C) Çağış ta aylık ortalama sıcaklık, mutlak ve ortalama ekstrem sıcaklıklar ile yıllık ortalama sıcaklık ( ; o C) Balıkesir de aylara göre solar radyasyon (Qab-cal/cm 2 /gün) ve ortalama sıcaklık ( o C) değişimi ( ) Şekil 35: Balıkesir de ortalama sıcaklığın yıllara göre değişimi ( ; o C) Şekil 36: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin yıllık isoterm 147 Şekil 37: haritası... Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin ocak ayı isoterm haritası Şekil 38: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin temmuz ayı isoterm haritası Şekil 39: Şekil 40: Balıkesir de aylara göre yıllık ve ortalama aktüel basınç, mutlak maksimum basınç, mutlak minimum basınç ve basınç genliği (mb). 152 Balıkesir, Edremit ve Bursa da aylara göre ortalama aktüel basınç (mb) Şekil 41: Balıkesir de aylık ve yıllık rüzgâr frekans gülleri (%) Şekil 42: RUBINSTEIN yöntemine göre yıllık ve mevsimlik egemen rüzgâr 12

13 Şekil 43: yönleri ve frekansları (%) Balıkesir de ortalama ekstrem rüzgâr hızları (m/s), ortalama rüzgâr hızı (m/s), mutlak maksimum rüzgâr hızı (m/s) ve yıllık ortalama rüzgâr hızı (m/s) Şekil 44: Balıkesir de rüzgâr hızının gün içindeki ortalama değişimi ( ; saat/ m/s) Şekil 45: Balıkesir de SEZER (E) ve L TURC (Turc E) formüllerine göre aylık ortalama potansiyel buharlaşma miktarları (mm) Şekil 46: Balıkesir de ortalama buhar basıncı (mb), ortalama nispî nem (%) ve sıcaklık ( o C) ilişkisi Şekil 47: Balıkesir, Edremit ve Bursa da ortalama buhar basıncı (hpa) Şekil 48: Balıkesir, Edremit ve Bursa da ortalama nispî nem (%) Şekil 49: Şekil 50: Balıkesir de aylara göre ortalama sisli günler sayısı ile bulutluluk (0-10) değerleri... Balıkesir de aylara göre ortalama kapalı günler, bulutlu günler ve açık günlerin değişimi Şekil 51: Şekil 52: Balıkesir de aylık ortalama yağış, yağış yoğunluğu ve mutlak maksimum yağış miktarı (mm) Balıkesir de aylık ortalama yağışlarının yağış sınıflarına mutlak ve oransal dağılımı ( ) Şekil 53: Balıkesir, Bursa ve Edremit te aylık ortalama yağış miktarı (mm) Şekil 54: Balıkesir de en çok ve en az yağışlı yılların aylık ortalama yağış miktarları ile uzun yıllık aylık ortalama toplam yağışlar (mm) Şekil 55: Balıkesir de yıllar arasında yıllık toplam ortalama yağışlar ile beşer yıllık sadeleştirilmiş ortalamalar Şekil 56: Balıkesir de yıllara göre normalleştirilmiş yağış değerleri ile beşer

14 yıllık sadeleştirilmiş ortalamalar... Şekil 57: Balıkesir in aylara göre yağış sınıflarının yüzde oranları ( ) Şekil 58: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde yıllık isoyet haritası Şekil 59: THORNTHWAITE yöntemine göre Balıkesir in su bilânçosu Şekil 60: Şekil 61: ERİNÇ yöntemine göre Balıkesir in aylık ve yıllık ortalama yağış etkinliği indisleri (Im) SEZER yöntemine göre Balıkesir in aylık ve yıllık ortalama yağış etkinliği indisleri (Ih) Şekil 62: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde hidrografya haritası Sekil 63: Üzümcü çayında meydana gelen faya uyum Şekil 64: Karyağdı tepe ve çevresinde ışınsal akarsu ağının blokdiyagramı Şekil 65: Sarıkız tepe çevresinde ışınsal akarsu ağının blokdiyagramı Şekil 66: Şekil 67: Şekil 68: Şekil 69: Şekil 70: Balıkesir İzmir karayolunun 20 km sinde, Selimiye köyünün 1.5 km kuzeyindeki Nergis çayı (Kille çayı) İkizcetepeler ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortalama akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri Elektrik İşleri Etüt İdaresinin Nergis çayı üzerindeki Büyükbostancı akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortalama akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri Balıkesir Susurluk yolunun 7 km sindeki Değirmenboğazı ndaki Ortaca dere üzerindeki ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri Balıkesir Bigadiç karayolunun 8 km sinde, Küçükbostancı köyünde Üzümcü çayı üzerindeki akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri Elektrik İşleri Etüt İdaresinin Kocaçay üzerindeki Balıklı köyü akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri

15 Şekil 71: Şekil 72: Şekil 73: Şekil 74: Balıkesir ve Pamukçu ovalarında alüvyon eş kalınlık haritası (Aşar, 1982) Çayırhisar, Balıklı, Ovaköy ve Balıkesir-Seka araştırma kuyularına ait sondajlar (DSİ den derlenmiştir) Balıkesir Ovasında eylül ve nisan aylarında yeraltı suyu seviyesi ve incelenen DSİ sondaj kuyularının yerini gösteren harita (Aşar, 1982 den) Balıkesir de aylara göre ortalama nem (mm), ortalama sıcaklık ( o C), ortalama toprak üstü sıcaklığı ( o C), ortalama 5 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) ve ortalama 10 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) Şekil 75: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin toprak haritası (Oakes, 1958 den). (22 EF: Kireçsiz kahverengi ve Rendzina toprakları, 1A: Alüvyal ve genç topraklar, 9C: Grumusol topraklar) Şekil 76: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak haritası Şekil 77: Balıkesir meteoroloji istasyonu verilerine göre çalışma 253 alanında yılları arasında vejetasyon döneminin değişimi... Şekil 78: Balıkesir de ortalama aylık yağış (mm) ve sıcaklık ( o C), olası nemli dönem (a), olası kurak dönem (b), donlu aylar (c), don olayların erken başlama ve geç sona erme dönemi (d), olası 254 vejetasyon dönemi (+8 o C; e) ve don olayının gözlenmediği dönem (f)... Şekil 79: Türkiye orman haritasında Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin genel görünümü Şekil 80: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü haritası

16 FOTOĞRAFLAR LİSTESİ Foto 1: Çandır köyünün doğusunda Taşlık mevkii, Mirenlik sırtındaki günlenme çekirdeklerinden bir görünüm Foto 2: Akçakaya köyünden güney kuzey yönünde Pliyosen ve Enalt Pleistosen aşınım yüzeylerinin görünümü Foto 3: Beyköy ile Kabakdere köyleri arasında kristalize kalkerler üzerinde gelişen lapyalardan bir görünüş Foto 4: Beyköyü nün doğusunda Kocaçal tepenin kuzey yamaçlarındaki doğrultu atımlı fay (Foto: Kurt, 1989 dan) Foto 5: Karakaya köyünün kuzeyindeki Karakaya tepeye güneyden bakış.. 79 Foto 6: Kalburcu köyü doğusunda Pleistosen dolgu depolarının görünümü. 80 Foto 7: Kalburcu-Yeniköy arasındaki yol yarmasındaki çakıl depoları Foto 8: Foto 9: Foto 10: Foto 11: Kalburcu köyü yakınlarından Fuğla tepeye ve Kaleli epijenik boğazına bakış (NE SW) Burgaz tepe çevresinde andezitler üzerinde yalancı karst görünümü Kız Kayası sırtından SW NE yönünde Kocaçay ın Susurluk ırmağı ile birleşmeden hemen önce oluşturduğu örgülü yatağından bir görünüş Asar tepeden batıya Akçakaya köyüne doğru Üzümcü çayına bakış (ağustos; E W) Foto 12: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunda Kocaçal tepenin güney eteklerindeki Kız Kayası tepeden İnceburun tepeye bakış Foto 13: Balıklı köyünün kuzeydoğusunda, Lalelik sırtında taraça 3 (T3) üzerinde görülen eski akarsu yatağına ait

17 çakıllar... Foto 14: Lalelik sırtında E W yönünde nispî yükseltisi 10 m olan taraça 4 (T4) ten bir görünüş Foto 15: Ovabayındır köyüne, batıdan, İnehan tepe eteklerinden bakış Foto 16: Ovabayındır köyünün doğusundan taraça 3 (T3) üzerinde günlenme çekirdeklerine dönüşmüş eski akarsu çakıllarının görünümü Foto 17: Pamukçu köyünün 2.5 km güneybatısında Bayraklı sırtlarında günlenme çekirdekleri görünümündeki akarsu çakılları Foto 18: Güney kuzey yönünde İkizcetepeler baraj gölünün görünüşü Foto 19: Ovabayındır köyünün batısında ağaçlarda gözlenen deformasyon Foto 20: Balıkesir batısında Harita tepede kızılçamlarda gözlenen deformasyon Foto 21: Sakarca tepe eteklerinden Kalburcu köyünün güneydoğusundaki adsız tepeye (297 m) bakış (SE NW) Foto 22: Sarıkız güneyindeki ağaçlandırma alanından bir görünüm Foto 23: Değirmenli orman parkından bir görünüm (yangın kulesinden) Foto 24: Akçakaya köyünden Üzümcü çayı vadisine bakış (NW SE) GİRİŞ: 17

18 1. ARAŞTIRMA ALANININ KONUMU VE YAKIN ÇEVRE ÖZELLİLERİ: Çalışma alanı, Marmara Bölgesi nin, Güney Marmara Bölümü nde Karasi Yöresi olarak bilinen bir kesimde yer almakta ve Susurluk ırmağı ile kollarının drene ettiği tektonik kökenli, boşalma sonucunda açılmış Balıkesir Ovası ve yakın çevresini kapsamaktadır. Yöre, Marmara Bölgesi bütününde metreler arasında değişen tepelik alanlardan oluşmakta; batıdan Edremit oluğu, güneybatıdan Ege Bölgesi nin graben sistemlerinden biri olan doğu-batı uzantılı Bakırçay oluğu, kuzeyden Marmara Bölgesi nin en geniş düzlüğü olan Karacabey Ovası ile çevrelenmektedir (Şekil 1). Çalışma alanının sınırı oluşturulurken Balıkesir Ovasına dökülen akarsular dikkate alınmıştır. Ancak araştırma sınırını her zaman su bölüm çizgilerinden geçirmek mümkün olmamaktadır. Şöyle ki Balıkesir Ovasının oluşumunda önemli bir etken olan Kocaçay ın kollarından Üzümcü çayı ve Nergis çayı, oldukça geniş su toplama havzasına sahiptir. Bu nedenle sınırların belirlenmesi sırasında yerel akarsuların su bölüm hatları dikkate alınmış olmakla birlikte özellikle bölge jeomorfolojisini açıklamakta büyük öneme sahip olan en üst aşınım yüzeyini çevreleyecek şekilde çerçeve genişletilmiştir. Bu bütün içinde yörenin yaklaşık yüzölçümü km 2 ( ha, m 2 ) olup N-S doğrultusundaki uzunluğu 37.0 km (37066 m), W-E doğrultusundaki uzunluğu ise yaklaşık 33.0 km (33047 m) dir (Şekil 2). Bu sınırlar içinde, iki ana morfografik birim dikkati çekmektedir (Şekil 2). Bunlardan biri, ova ve vadi tabanlarını oluşturan alçak alanlar, diğeri ise bunları çevreleyen hafif dalgalı tepelik alanlardır. Çerçeveyi oluşturan yüksek alanlarda topoğrafyanın doğrultusu, kabaca kuzeyde ve güneyde W-E; doğuda ve batıda N-S, 18

19 2 19

20 Şekil 2 Topoğrafya haritası 23

21 yönlüdür. Balıkesir Ovasını çeviren bu alanlardaki belli başlı en yüksek tepeler, batıdan doğuya doğru, Harita tepe (483.0 m), Sarıkız tepe (519.7 m), Karyağdı tepe (576.0 m) ve Kokarca tepe (624.8 m) dir. Yöredeki yükseltisi en az olan alanlar ise ova tabanlarıdır. Yüksek alanlardan ovalara geçişte basamaklanma gösteren yüzeyler dikkati çekmektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde Kokarca tepe batısı (700.0 m) ile Hotaşlar köyü batısı (85.0 m) arasında nispî yükselti farkı m dir. Bölge, tektonik bakımdan Biga yarımadasını içine alan ve Karadeniz kıyılarına paralel uzanan Karadeniz levhası (Pontidler) ile Menderes masifi ve Orta Anadolu yu içine alan Ege-Anadolu levhası (Anatolidler) arasındadır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin genel jeolojik özellikleri incelendiğinde Paleozoik ten günümüze kadar farklı formasyonlar ve bunları oluşturan süreçler karşımıza çıkmaktadır. Bunlar: Üst Paleozoik şistlerden, mercek ya da bant şeklinde mermer ile serpantinlerden oluşan Fazlıkonağı formasyonu; Alt Triyas çamurtaşı, kumtaşından oluşan Karakaya formasyonu; Orta-Üst Triyas konglemara, kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve kireçtaşlarından oluşan Çaltepe formasyonu; Orta-Üst Triyas, Jura ve Üst Kretase yaşta Mezozoik mermer ve kristalize kireçtaşları; Üst Jura-Alt Kretase yaşta karbonat fasiyesli olan, yer yer çört bant veya yumruları taşıyan ve yer yer oolitik yapı gösteren Akçakoyun formasyonu; Üst Kretase radyolarit, çamurtaşı, spilit, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, dunit, mermer, şist ve bunlar arasında kireçtaşı bloklarını içeren Yayla melanjı; Orta ve Üst Miyosen yaşta Yuntdağ volkanitine ait lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar ve laharlardan ve Üst Miyosen-Pliyosen konglomera, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşı ardalanmalarından oluşan Soma formasyonu ve Kuaterner yaşlı alüvyonlardır. Bütün bu formasyonlar çalışma alanında görülebilmekle birlikte genel olarak topoğrafyaya bölgenin kuzey ve kuzeybatısında Yuntdağ volkanitine ait lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar, laharlar; güney ve güneydoğusunda Soma 24

22 formasyonuna ait konglomeralar, kumtaşları, marnlar, killi kireçtaşları ve kireçtaşları; merkezi kısmında ise Kuaterner yaşlı alüvyonlar hakimdir. Yukarıda söz edilen jeolojik formasyonlar oluşurken, daha önce de belirtildiği gibi, farklı ortam şartları yöreyi etkisi altına almıştır. Şöyle ki bölge, genel olarak, Alt Triyas tan Üst Kretase ye kadar zaman zaman sığ zaman zaman derin deniz özelliği göstermiştir. Üst Kretase den Miyosen e kadar uzun bir aşınım sürecine girilmiş ve Orta Miyosen de kıta kıta çarpışması izleyen neotektonik olayların etkisi ile bir taraftan volkanizma etkili olmuş diğer taraftan da havza içlerinde birikmelere neden olan Neojen gölü oluşmuştur. Miyosen den Pliyosen e geçişte ise bu göl kurumuştur. Pleistosen süresince ise bölgede fluvial süreçler etkili olmaya başlamış ve Kuaterner boyunca da etkilerini sürdürmüştür. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin bugünkü görüntüsüne ulaşana kadar geçirdiği bu oldukça karmaşık oluşum ve gelişim süreci, polisiklik şekil birimleri bakımından zenginleştirerek bir etüt alanı özelliği göstermesine neden olmuştur. Bundan dolayı çalışma alanı aşınım yüzeyleri, gömük menderesler, akarsu taraçaları ve inkonsekant boğazlar bakımından zengin bir topoğrafyaya sahiptir. Polisiklik şekil birimlerinden inkonsekant boğazlara, Balıkesir Ovasının güneybatısında kalan Nergis çayının oluşturduğu Burgaz, güneydoğusunda yer alan ve Simav çayının oluşturduğu Kaleli ve doğusunda Simav çayının ovayı terk ettiği yerde meydana gelen Kepsut boğazları örnek verilebilir (Şekil 2). Bölgenin oluşum ve gelişiminde, tektonik hareketlerin ve deniz seviyesinde meydana gelen değişmelerin kontrol ettiği, akarsu aşındırması ve biriktirmesi etkili olmuştur. Bu kapsamda en önemli akarsular, Susurluk ırmağı ve onun en önemli kolu olan Kocaçay dır. Kocaçay ın en önemli kolları ise Kazıklı dere, Aşçı dere, Üzümcü çayı ve Nergis çayıdır (Şekil 2). Akarsular, genel anlamda, dandritik drenaj ağı özelliğinde olup ova tabanlarında örgülü yatak özelliği göstermektedir. Yaz aylarında yağış miktarının az olması ve buharlaşmanın fazla olması akarsuların 25

23 beslenme şartlarını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle yaz aylarında akışta azalma olmakta ve hatta birçok dere kurumaktadır. İklim özellikleri bakımından ise Balıkesir Ovası ve yakın çevresi Marmara Bölgesi iklimiyle Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliğindedir. Yazları sıcak ve kurak kışları yağışlı ve ılık olan Akdeniz makroklima kuşağında yer alan çalışma alanının doğal bitki örtüsü orman ve makidir. Yükseltinin artması ile makilerin yerini ormanlar almaktadır. Bölge, kuru orman sahasında yer almakta olup primer bitki örtüsünü kızılçam (Pinus brutia) oluşturmaktadır. Yerleşme tarihi çok eski olması nedeniyle orman tahribinin çok fazla olduğu bir alandır. Bu nedenle doğal bitki örtüsüne makiler ve otsu türler hakimdir. Aynı zamanda orman tahribin çok fazla olması, yüzey erozyonun artmasına da neden olmaktadır. Yörenin bitki örtüsü, güneydeki Akdeniz maki-kızılçam alanı ile kuzeyde kalan yaprak döken bitkilerden meşeler ve daha yukarıya doğru karaçamların yer aldığı bitki bölgeleri arasında geçiş özelliğindedir (Darkot ve Tuncel, 1981: 44). Bölgenin toprakları ise daha çok genç topraklardır. Gerçekten intrazonal topraklar (kireçsiz kahverengi topraklar, rendzina topraklar ve vertisol topraklar), diğer toprak gruplarının %69.5 ni ve azonal topraklar %20.7 sini oluşturmaktadır. Yukarıda genel fiziki özellikleri verilen çalışma alanın nüfus dağılımında büyük zıtlıklar gözlenmektedir. Öyle ki çok kalabalık yerlerin yakınında çok boş alanlar yer alabilmektedir. Nüfus, genellikle ovalarda toplanmış olup tarımsal geçim kaynaklarının çeşitliliğinin azalması nedeniyle ovalardan yüksek alanlara doğru bir seyrelme göstermektedir. Kırsal yerleşmeler, bir cami, çeşme ve köy meydanını ya da yol kenarını çevreleyen toplu yerleşme karakterindedir. Ovaya ismini veren Balıkesir şehri, çalışma alanının en büyük yerleşmesi olup Neojen volkanitlerinden ve tortullarından oluşan yamaç üzerine kurulmuş ve ova içine doğru genişlemiştir. Balıkesir in bir eski çağ yerleşmesi olan Achiratus (Hadrianopolis) yerine kurulmuş olduğu ve eski adının Paleocastro olduğu kabul edilmektedir (Darkot ve 26

24 Tuncel, 1981: 132). Ancak Achiratus, bugünkü şehrin olduğu yere değil yaklaşık 26 km doğusundaki bir yere denk gelmektedir (Durmaz, 1995: 10) Malazgirt zaferinden sonra Selçuklu Türklerinin Anadolu'ya hakim olmasıyla birlikte Balıkesir şehri, Karasi beylerinden Karasi Bey ve oğlu Demirhan tarafından merkez edinilmiştir. Karasi beyliği döneminde başkent fonksiyonuna sahip olan şehrin daha önceki yerleşim tarihi hakkında çok ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Fakat Balıkesir ili kapsamında bilinen en eski yerleşim zamanı Yortan kazılarından ortaya çıkan bilgilere göre M.Ö yıllarına, ilk tunç çağına uzanmaktadır ( Balıkesir Ovasında üzerinde araştırma yapılmamış iki tane höyük vardır. Böylesine eski uygarlıklara beşiklik eden bölge nüfusu da bir yıldan diğerine artmaktadır. Bu kapsamda bölge nüfus artışını ortaya koyabilmek amacı ile Balıkesir merkez ilçe nüfusu incelenmiştir. Buna göre; 1990 nüfus sayımında merkez ilçenin toplam nüfusu , köy nüfusu ve şehir nüfusu dur yılında ise toplam nüfus %15.5 artarak , şehir nüfusu ise %23.33 artarak yükselmiştir. Ancak köy nüfusu %-4.68 azalarak e düşmüştür. Bu kapsamda çalışma alanın yılları arasındaki nüfus artış hızı, Marmara Bölgesi nin gerisinde kalmıştır. Bununla birlikte Balıkesir merkez ilçenin toplam nüfusu ve şehir nüfusu, Balıkesir ilinin üstünde artış; fakat köy nüfusu Balıkesir ilinden daha çok düşüş göstermiştir. Bundan, bölgenin hızla nüfus kaybettiği ve nüfus kaybının köyden şehre ve bölgeden dışarıya başka illere doğru olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim yapılan arazi çalışmalarında da köylerin nüfus kaybettiği görülmüştür. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde genel ekonomik faaliyetler, kırda ve şehirde değişmektedir. Kır yerleşmelerinde ziraat önemli bir ekonomik faaliyettir. Bu kapsamda tahıl ekiminde buğday, arpa vd., endüstri bitkileri arasında ise tütün, pamuk ve şekerpancarı büyük öneme sahiptir. Balıkesir şehrinde ise sanayi ve ticaret faaliyetleri hakimdir. Ancak Balıkesir şehri tarımsal faaliyetlerin hala 27

25 sürdürüldüğü bir şehirdir. Bölgenin tarım ekonomisinde Balıkesir ve Pamukçu ovaları sulu tarımın yapıldığı önemli alanlardır. Bununla birlikte ovaları çevreleyen taraçalar genelde kuru tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Çalışma alanı, ulaşım bakımından da Güney Marmara Bölümü nü Ege Bölgesi ne bağlayan bir geçiş noktasındadır. Bu bütünde Bursa-İzmir karayolu, İstanbul-Edremit karayolu, Ankara-Edremit karayolu ve İzmir-Ankara demiryolu araştırma sınırları içinden geçmektedir. Özet olarak Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin en önemli özelliği, fiziki ve beşerî coğrafya koşullarının birçoğunun Marmara Bölgesi ile Ege Bölgesi arasında geçiş karakterinde olmasıdır. Sonuç olarak Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin çalışma alanı olarak seçilmesinde geçiş özelliği taşıması önemli bir etkendir. Bir diğer etken ise jeomorfolojik oluşum ve gelişimde önemli olan pluvial ve fluvial süreçlerin etkisiyle ortaya çıkan polisiklik topoğrafya özellikleridir. Bu kapsamda tezin konusu, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin canlı ve cansız ortamını oluşturan jeoloji, jeomorfoloji, iklim, hidrografya, toprak ve bitki örtüsü gibi öğeleri kapsamakta ve bunların karşılıklı ilişkilerini içermektedir. Çalışma, doğal ortam unsurlarının birbirleri ile etkileşimini ortaya koyması bakımından Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde büyük öneme sahiptir. Bu çalışmanın daha sonra yapılacak olan hem fiziki ve beşerî coğrafya hem de farklı disiplinlere ait araştırmalara temel teşkil etmesi bakımından önemli oluğu düşünülmektedir. 2. MALZEME VE YÖNTEM: Çalışmada Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin fiziki coğrafya özelliklerinin belirlenmesi ve bunların birbirleri ile neden sonuç ilişkisi göz önünde tutularak incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu nedenle alanın jeolojisi, jeomorfolojisi, iklimi, hidrografyası, toprak ve bitki özellikleri ayrı bölümler halinde incelenmiş ve gereken 28

26 yerlerde bu bölümler arasında ilişkiler kurulmuştur. Fiziki coğrafya prensipleri dikkate alınarak yapılan bu çalışmada gerektiği ölçüde jeoloji, meteoroloji, pedoloji ve biyoloji gibi bilim dallarından da yararlanılmıştır. Bu anlamda diğer bilim dallarından yararlanılırken tezin fiziki coğrafya bütününün korunmasına dikkat edilmiştir. Çalışma, jeoloji, jeomorfoloji, iklim, hidrografya, toprak ve bitki özellikleri olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır. Her bölüm için ayrı malzeme ve yöntem kullanılmıştır. Öncelikle, çeşitli yurtiçi ve yurtdışı kurumlara ait kütüphanelerden konu ile ilgili yayınlar taranmış ve değerlendirilmiştir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin jeolojik özellikleri incelenirken Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünden alınan 1:25.000, 1: ve 1: ölçekli jeoloji paftaları kullanılarak jeoloji haritası hazırlanmıştır. Jeolojik birimler, formasyon düzeyinde ayrı ayrı ele alınarak incelenmiştir. Bu kapsamda bölgenin jeolojik geçmişi, farklı jeolojik etütler ve araştırmalar değerlendirilerek ortaya konmuştur. Jeoloji bölümünde yörenin tektoniği ve depremselliği incelenirken yılları arasındaki aletsel döneme ait deprem verileri, uygun istatistik yöntemler kullanılarak değerlendirilmiştir. Veriler, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğünden disket ortamında temin edilmiştir. Öncelikle, Güney Marmara ve Kuzeybatı Ege yi içine alan 38 o 50 N-40 o 50 N enlemleri ile 26 o 00 E-29 o 40 E boylamları arasındaki depremlerin dağılışı incelenmiştir. Böylelikle çalışma alanını çevreleyen büyük fay ve graben sistemlerinin tektonik aktivitesi ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu geniş alan içinde 39 o 43 N-39 o 77 N enlemleri ile 27 o 76 E-28 o 15 E boylamaları arasındaki bölgenin büyüklüğü 2 ve üzerinde olan depremleri incelenmiştir. Bu bölümdeki deprem olasılık analizleri, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Deprem Araştırma Dairesi ile koordineli bir şekilde yapılmıştır. Depremlerin gelecekte olma olasılıkları ve kaç yılda bir tekrarlanacakları, Poisson modeli kullanılarak hesaplanmıştır (Bağcı, 1990; Lomnitz, 1966). Poisson modeline göre 29

27 çalışma alanında depremlerin magnitüdlerinin (M) birbirinden bağımsız ve eşit olarak dağıldığı kabul edilerek, t zaman aralığında magnitüdleri M den büyük N depremin oluşum olasılığı dikkate alınmıştır. Risk analizinde, Balıkesir merkezli 100 km yarıçaplı bir alanda büyüklüğü 5 ve üzerinde olan depremler dikkate alınmıştır. Depremlerin tekrarlanma yıllarını veren bu yöntem, büyük magnitüdlü depremler için kullanılmaktadır. Nitekim, Kasap ve Gürlen (2003: 165) yapmış oldukları çalışmada dan daha büyük magnitüdlü depremlerin tekrarlanma yıllarının belirlenmesinde ise Poisson modelinin sonuçlarının daha güvenilir olabileceği kabul edilebilir şeklinde Poisson modelinin deprem tekrarlama periyotlarının belirlenmesindeki önemini vurgulamıştır. Bölgenin deprem dışmerkez haritasını oluşturulabilmek amacıyla coğrafî koordinattakı deprem kayıtları, Universal Transverse Mercator (UTM) koordinat sistemine dönüştürmüş ve ArcView programında haritalanmıştır. Bölgenin jeomorfolojisi, hem topoğrafya haritaların analizi hem de arazide yapılan gözlemler dikkate alınarak incelenmiştir. Bu kapsamda arazi gözlemleri ve yapılan üç boyutlu görüntüler yardımıyla çalışma alanın jeomorfoloji haritası oluşturulmuştur. Jeomorfoloji haritası, ArcView programında sayısal ortamda 1: ölçekli haritalar üzerinden yapılmıştır. Bu bölümde taraçalar, boğazlar ve menderesler incelenirken 1: ölçekli haritalar kullanılmış, ArcView programında detaylı analizleri yapılmış ve haritalandırılmıştır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki aşınım yüzeyleri ile taraçalar, Erol tarafından bölgeye komşu olan Ayvalık, Biga yarımadası ve Çanakkale yöresinde yapılan çalışmalar dikkate alınarak yaşlandırılmıştır (Erol, 1981, 1985). Yörenin iklim özellikleri, Balıkesir meteoroloji istasyonun verileri değerlendirilerek ortaya konmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte bazı iklim unsurlarının değerlendirilmesinde küçük klima istasyonu olan Çağış meteoroloji istasyonun rasatları da kullanılmıştır. Yörenin çevresi ile ilişkisi ise Edremit ve Bursa 30

28 meteoroloji istasyonları ile karşılaştırılarak yapılmıştır (Çizelge 1). Bu kapsamda çeşitli iklim unsurlarına (sıcaklık, nem, yağış, basınç ve rüzgâr gb.) ait veriler, DMİ Genel Müdürlüğü bilgisayar merkezinden disket ortamında alınmış ve SPSS programı kullanılarak istatistiksel analizleri yapılmıştır. Çalışmada Balıkesir, Bursa ve Edremit meteoroloji istasyonlarının rasat dönemini kapsayan, Çağış meteoroloji istasyonunun rasat dönemini kapsayan günlük verileri kullanılmıştır (Çizelge 1). Karşılaştırmayı kolaylaştıracağı düşünülerek bütün istasyonların ortak zaman dilimine ait verileri incelenmiştir. Yağış ile sıcaklık haritaları yapılırken Balıkesir ve Çağış meteoroloji istasyonlarının aynı dönemine ait veriler dikkate alınmış; çalışma alanındaki yüksek relief için enterpolasyon yapılmıştır. Çizelge 1: Çalışmada kullanılan meteoroloji istasyonları ve özellikleri. No İstasyon İstasyon Özelliği Enlem Boylam Yükseklik 1 Balıkesir Sinoptik-Büyük Klima 39 o 39 N 27 o 52 E 146 m 2 Bursa Sinoptik-Büyük Klima 40 o 11 N 29 o 04 E 100 m 3 Edremit Büyük Klima 39 o 35 N 27 o 01 E 21 m 5 Çağış Küçük Klima 39 o 31 N 28 o 01 E 236 m Yağışın azalış ya da artış eğilimini ortaya koyabilmek için Persantil yöntemi kullanılmıştır. Bu nedenle öncelikle yağış değerleri normalleştirilmiş ve yıllar arası yağış değişkenliği beşer yıllık ağırlıklı ortalamalar hesaplanarak ortaya konmuştur. Normalleştirilmiş (standartlaştırılmış) yağış değerleri, aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanmıştır. z ( x x) / σ = (Türkeş, 1990, 1996a) z : Normalleştirilmiş (Standartlaştırılmış) değeri, x : Kritik değeri (İstasyondaki yıllık yağış toplamı), x : Aritmetik ortalamayı σ : Standart sapmayı ifade etmektedir. 31

29 Elde edilen normalleştirilmiş yağış değerleri, Persantil yöntemi temel alınarak Türkeş tarafından geliştirilen meteorolojik kuraklık sınıfları dikkate alınarak incelenmiştir (Türkeş, 1996a; Koç, 1998; Tağıl, 1999). Yıllar arası yağış değişkenliği ise (%) ( σ x )100. v σ = formülünden yararlanarak hesaplanmıştır. Bölgede ölçümleri yapılmayan radyasyon ve evapotranspirasyon değerleri, SEZER (1998) tarafından hazırlanmış olan bilgisayar programı kullanılarak hesaplanmıştır. Bu bütün içinde iklim unsurları, tek tek ele alınmış ve karşılaştırmalı olarak neden sonuç ilişkisi üzerinde durularak incelenmiştir. Tek tek incelenen iklim unsurlarının ortak sonucu olan iklim tipi, SEZER, ERİNÇ ve THORNTHWAITE yöntemleri kullanılarak tespit edilmiştir. Bölgenin toprak özellikleri ortaya konulurken Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 1: ölçekli Balıkesir İli Arazi Varlığı verileri kullanılmıştır. Bu kapsamda 1: ölçekli toprak haritası oluşturulmuş ve Coğrafî Bilgi Sistemlerinde (GIS-CBS) analizlerinin yapılabilmesi için sayısallaştırılmıştır. Ana toprak grupları, ayrı ayrı incelenerek yöredeki topraklarının dağılışı ve özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Bu kapsamda toprak ile jeoloji, yükselti ve eğim ilişkileri ArcView bilgisayar programlarında yapılan çapraz tablolar yardımıyla hesaplanmıştır. Çalışma alanın hidrografik özellikleri, 1: ölçekli topoğrafya haritası yardımıyla ortaya konmuştur. Bölgenin genel hidrografik özellikleri ortaya konarken akarsular, kaynaklar, göller ve yeraltı suyu ayrı ayrı incelenmiştir. Akarsuların akım rejimleri ortaya konarken Devlet Su İşlerinin (DSİ) üç akım ölçüm istasyonu ile Elektrik İşleri Etüt İdaresinin (EİEİ) iki akım ölçüm istasyonu kullanılmıştır. Bunlar: DSİ nin Balıkesir-Susurluk yolunun 7. km sindeki Ortaca dere üzerindeki Değirmenboğazı, Balıkesir-Bigadiç karayolunun 8. km sindeki Üzümcü çayı üzerindeki Küçükbostancı, Balıkesir-İzmir karayolunun 20. km sindeki Selimiye 32

30 köyünün 1.5 km kuzeyindeki Kille çayı-ikizcetepeler, EİEİ nin Balıklı köyü ve Büyükbostancı köyündeki akım ölçüm istasyonlarıdır. Bu kapsamda bölgenin drenaj ağı sayısallaştırılarak gerekli analizler yapılmıştır. Aynı zamanda ArcView programında yapılan çapraz tablolar yardımıyla kaynaklar ile jeoloji arasındaki ilişki kurulmuştur. Çalışma alanın bitki örtüsü, Orman Genel Müdürlüğünden elde edilen tarihli, 1: ölçekli amenajmanlar dikkate alınarak incelenmiştir. Bu kapsamda Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı Balıkesir Merkez, Ilıca, Çataldağ, Bigadiç ve Kepsut orman işletmeleri tarafından hazırlanmış amenajmanlar değerlendirilmiştir. Bitki örtüsünün, jeoloji, toprak, yükselti, eğim ve bakı koşulları ile ilişkisi, sayısal ortamda yapılan çapraz tablolar yardımıyla hesaplanmıştır. Vejetasyon dönemi ise Atalay tarafından kabul edilen günlük ortalama sıcaklığın +8 o C nin üzerinde kesintisiz devam ettiği dönem dikkate alınarak belirlenmiştir (Atalay, 1994: 15). Su bilânçosu, THORNTHWAITE yöntemleri kullanılarak tespit edilmiştir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin eğimi, ArcView programında derece olarak hesaplanmıştır. Bu kapsamda 1: ölçekli topoğrafya haritası kullanılmıştır. Aynı zamanda bölgenin morfografik özellikleri ortaya konulurken de aynı ölçekli haritalar üzerinden Coğrafî Bilgi Sistemleri kullanılarak profiller oluşturulmuştur. Bölgenin üç boyutlu blokdiyagramı yapılırken güneşin azimut açısı 315 derece, yükseklik açısı ise 45 derece olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte bölgenin 1990 yılı eylül ayına ait uydu görüntüsü de bitki örtüsü ve arazi kullanımı açısından incelenmiştir. Kısaca çalışmanın amacına uygun olarak bütün fiziki coğrafya unsurları, tek tek incelenmiş ve analizler yapılırken SPSS, ArcView, ArcMap, Erdas Imagine, Microsoft Excel, SPSS ve Surfer programları kullanılmıştır. Bu bağlamda Coğrafî Bilgi Sistemlerine (CBS- GIS) ait programların kullanımı sırasında The University of Texas at Austin-USA deki laboratuarlardan lisanslı olarak yararlanılmıştır. 33

31 Ölçekteki değişikliğin, detayda ve kapsamda meydana getirdiği değişiklik nedeniyle çevresel değerlendirmeleri etkilediği bilinen bir gerçektir (João, 2002). Hatta, bazı araştırmacılar çevre ile ilgili çalışanların ölçeği kullanırken dikkatli olmaları gerektiğini vurgulamaktadır (Wiens, 1989; Levin, 1992). Bu düşünceden hareketle bu araştırmada genel çalışma ölçeği, 1: olarak belirlenmiştir. Bunun anlamı, çalışmadaki haritaların bu ölçeğin gerektirdiği detayları içerecek olmasıdır. Her ne kadar hidrografya ve jeomorfoloji bölümlerinde 1: ölçek üzerinden değerlendirmeler yapılmış olsa da özellikle jeomorfoloji haritası yapılırken çalışma ölçeği korunarak detaylandırma yapılmıştır. Ölçek faktörü sabit tutularak farklı birimler arasındaki karşılaştırmaların kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Ancak detaylandırma gerektiren bölümlerde 1: ölçekli haritalar üzerinden de değerlendirmeler yapılmıştır. Bütün bu çalışmalar sırasında Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde yapılan arazi gezileriyle de jeomorfoloji, hidrografya, iklim ve bitki örtüsü gibi birimler incelenmiştir. Bu gezilerde çekilen fotoğraflarla alanın çevre özelliklerinin tanıtılması amaçlanmaktadır. 3. LİTERATÜR ÖZETİ: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin fiziki coğrafyası incelenmeden önce konuyla ilgili araştırmalar hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür. Bu kapsamda daha önce yapılan çalışmalar, genellikle bölgenin bir bölümünü kapsamakta ya da çok genel ölçekte ele almaktadır. Bölge sınırlarını kapsayan çalışmaların sayısı, çok değildir. Bu bölümde daha önce yapılmış eserler, tarih sırasıyla verilmeye çalışılmıştır. Bistritschen (1957), hazırladığı Balıkesir Vilâyetindeki Sıcak Su ve Maden Suyu Kaynakları Hakkında Rapor da Pamukçu Ovasındaki ve Eşeler köyü 34

32 yakınlarındaki kaynaklar ve oluşumları hakkında bilgi vermiştir. Bu kapsamda söz edilen kaynakların fay kaynakları olduğu belirtilmiştir. Bu çalışma, bölge hidrografyasının önemli bir elemanı olan kaynaklar hakkında toplu olarak bilgi veren, elde edilebilmiş, tek eser olma özelliğine sahiptir. Ardel (1958), Marmara Bölgesi nin Yapı ve Rölyefi ve Münasebetle Ortaya Atılan Problemler adlı eserinde Marmara Bölgesi havzalarını genel olarak değerlendirmiştir. Bu çalışma, Balıkesir Ovasının Marmara Bölgesi bütününde yerini ortaya koyması bakımından önemlidir. Nitekim yapılan analizler, araştırmacının tespit ettiği neden-sonuç ilişkisinin Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin oluşumunda da etkili olduğunu göstermektedir. Araştırmacı, sübsidans ve boğaz oluşumu hakkında da bilgi vermiştir. Regel (1963) in hazırladığı Türkiye nin Flora ve Vejetasyonuna Genel Bir Bakış adlı eserde Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, Doğu Akdeniz Bölgesi nin güney kısmındaki İzmir çevresi ile Doğu Akdeniz Bölgesi nin kuzey kısmındaki Mysia çevresi (Çanakkale çevresi) arasında gösterilmiştir. Şöyle ki bu çalışmaya göre İzmir çevresine ait meşe ormanlarının sert yapraklı ağaç ormanları ile oluşturduğu sınır, Balıkesir-Soma arasından geçmektedir. Bu sınırın kuzeyinde Doğu Akdeniz Bölgesi nin kuzey kısmı, güneyinde ise bu bölgenin güney kısmı uzanmaktadır. İnandık (1969) ın hazırladığı Bitkiler Coğrafyası adlı esere göre çalışma alanı Holarktik bölge içinde Akdeniz flora bölgesinin Doğu Akdeniz alanında yer almaktadır. Araştırmacıya göre Balıkesir Ovasının kuzeyi Akdeniz flora bölgesinin Karadeniz alanı içinde gösterilmektedir. Sür (1972), Heyelan Olaylarına Sebep Olan Faktörler ve Bunların Türkiye de Etkili Olduğu Alanlar adlı eserinde yapmış olduğu Türkiye heyelan haritasında bölgeyi yağış ve bitki örtüsünün tahribatının sebep olduğu heyelan alanları kapsamına almıştır. Bölgede yapılan arazi gözlemleri ve uydu görüntüleri 35

33 üzerinde yapılan analizler de bitki tahribinin fazla olduğunu ve yamaç eğiminin arttığı yerlerde heyelanların meydana geldiğini ortaya koymaktadır. Bingöl (1976), Batı Anadolu'nun Jeotektonik Evrimi adlı çalışmasındaki haritalarda, bölgeyi kapsayan Batı Anadolu nun jeotektonik evrimini göstermiştir. Araştırmacı, bölgede gözlenen jeolojik birimler ve bunların oluşumunda etkili olan ortam şartları hakkında bilgi vererek yörenin paleocoğrafyasına ışık tutmuştur. Bu kapsamda, özellikle, Karakaya formasyonu ve Yayla melanjı ve bunların oluşum süreçleri hakkında bilgi vermiştir. Erinç (1977), Vejetasyon Coğrafyası adlı eserinde Balıkesir Ovası ve çevresini orman, funda ve step bölgesi içinde göstermiş; ormanların tahrip sonucu yerlerini fundalık ve steplere bıraktığını belirtmiştir. Kurter (1979), Türkiye nin Morfoklimatik Bölgeleri adlı çalışmasında bölgeyi kimyasal ve mekanik ufalanma açısından orta şiddette, don özelliği belirsiz, sel rejimi bakımından kuvvetli, deflasyon bakımından zayıf bölgeye sokmuştur. Bu kapsamda çalışma alanı, morfoklimatik bakımdan Akdeniz Bölgesi geçiş alanı olarak gösterilmiştir. Darkot ve Tuncel (1981), Marmara Bölgesi Coğrafyası adlı eserde Marmara Bölgesi bütününde yörenin fiziki coğrafyası ve beşerî-iktisadî coğrafyası hakkında bilgi vermişlerdir. Bu araştırmada Balıkesir güneyindeki Uzuncayayla dan, Kazdağı ndan ve Trakya güneyinde kalan Ganos ve Koru dağlarından geçen bir sınır, Akdeniz maki-kızılçam alanını daha kuzeydeki yaprak döken meşeler ve karaçam alanından ayırmış ve bu bütün içinde yörenin geçiş özelliği ortaya konmuştur. Başka bir sözle bu sınırın doğusu nemli ormanların, batısı ise kuru ormanların yayılış alanı olarak tanımlamıştır. Aşar (1982), Balıkesir DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan Balıkesir ve Kepsut Ovaları Hidrojeolojik Etüt Raporu nda bölgenin bütün hidrografik özelliklerini değerlendirmiştir. Yapılan literatür çalışmalarında bu araştırma dışında yapılmış 36

34 kapsamlı bir başka hidrojeolojik etüt raporuna ulaşılamamıştır. Yörenin hidrografyası açıklanırken bu araştırmadan elde edilen sayısal veriler, değerlendirilmiş; zaman içinde meydana gelebilecek değişmeler, vurgulanmıştır. Erol (1981;1985), Çanakkale yöresinin güneyinde ve Ayvalık ve Biga yarımadasında yapmış olduğu çalışmalarda Üst Miyosen, Pliyosen ve Enalt Pleistosen aşınım yüzeyleri ile taraça sistemleri hakkında bilgi vermiştir. Çalışma alanındaki aşınım yüzeylerine ve taraça seviyeleri, araştırmacının tespit ettikleriyle uyum halindedir. Bu nedenle aşınım yüzeyleri ve taraçalar yaşlandırılırken araştırmacının tespit ettiği yaşlar kabul edilmiştir. Erinç (1984), Klimatoloji ve Metotları adlı eserinde yöreyi en az yağışın yaz, en fazla yağışın ise kış aylarında düştüğü; yaz kuraklığının belirgin olduğu Akdeniz Yağış Rejim Tipine dahil etmiştir. Erinç ve diğerleri (1985) tarafından yapılan Batı Anadolu ve Trakya nın Uygulamalı Jeomorfoloji Haritası nda Kaleli, Kepsut ve Burgaz boğazları, birer epijenik boğaz, çalışma alanının batı ve kuzeyi ise Pliyosen aşınım yüzeyleri olarak gösterilmiştir. Yapılan analizlerde, bölgenin batı ve kuzeyindeki söz edilen Pliyosen aşınım yüzeyinin Balıkesir Ovasını çevreleyen bir aşınım seviyesi olduğu görülmektedir. Özoğul (1987a), Balıkesir Ovasının ve Yakın Çevresinin Jeomorfolojisi ile Uygulamalı Jeomorfolojisi adlı doktora tezinde bölge jeomorfolojisini ayrıntılı bir şekilde çalışmıştır. Araştırmacı, bölge genelinde volkan konilerinden ve hatta Saraçköy yakınlarında kraterden söz etmiştir. Ancak yapılan çalışmalar bunların Neojen volkanizması olduğunu ve bölge genelindeki aşınım yüzeyleri ile uyum içinde olduklarını göstermektedir. Bununla birlikte araştırmacının yapmış olduğu arazi çalışmalarını yansıttığı bu tez, bölgenin detaylı jeomorfolojisini ortaya koyması bakımından önemlidir. 37

35 Neyişçi (1987), Kızılçamın Ekolojisi adlı eserinde bölgede yaygın ağaç türü olan kızılçamın ekolojik istekleri ile ilgili bilgi vermiştir. Buna göre kızılçam, hemen hemen bütün toprak türlerinde yetişebilen ve 14 o C ye kadar düşen sıcaklıklardan etkilenmeyen bir tür olarak tanımlanmıştır. Sönmez (1989), Kille Çayı Havzasının Bitki Örtüsü adlı eserinde çalışma alanının güneyindeki bitki örtüsü hakkında bilgi vermiştir. Araştırmacı, çalı formasyonunun beşerî tahriplerin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve genellikle mazı meşesi, geyik dikeni, kızılcık, akçakesme, menengiç ve sandaldan oluştuğunu ortaya koymuştur. Aynı zamanda bu çalışmada 450 m ye kadar olan alt kademede kızılçamların (Pinus brutia) hakim tür olduğu belirtilmiştir. Akman (1990), İklim ve Biyoiklim adlı eserinde bölgenin yağış rejimini Doğu Akdeniz Yağış Rejimi olarak tanımlamıştır. Temuçin (1990), Aylık Değişme Oranlarına Göre Türkiye de Yağış Rejimi Tipleri adlı eserinde bölgeyi Akdeniz-Marmara Geçiş Tipi ne dahil etmiştir. Sönmez (1991), Balıkesir Civarında Paleoboreal bir Relikt (Sarı Çiçekli Orman Gülü-Rhododendron Luteum) adlı çalışmasında yörenin yaklaşık km batısında Paleoboreal bir relikt olan Sarıçiçekli orman gülünün varlığını tespit etmiştir. Bu da pluvial dönemde Paleoboreal bitki örtüsünün güneye kaydığının ve çalışma alanını etkisi altına aldığının bir kanıtıdır. Irmak (1993), Balıkesir Bigadiç Ovaları Arasında Simav Çayı Vadisinin ve Yakın Çevresinin Jeomorfolojisi adlı yüksek lisans tezinde bölgenin güneydoğu kesimindeki Değirmenli Ovası ve Kaleli boğazı hakkında bilgi vermiştir. Koçman (1993b), Türkiye İklimi adlı yayınında Türkiye iklimini ve yağış rejimini sınıflandırmıştır. Bu kapsamda Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, yağış özellikleri bakımından en az yağışın ağustos ayında düştüğü Marmara Geçiş Tipi ne dahil edilmiştir. Araştırmacı, bölgenin iklim tipini ise yaptığı haritalarda Yarınemli Marmara İklim Tipi ne dahil etmiştir. 38

36 Güngördü (1999), Marmara Bölgesinin Bitki Coğrafyası kitabında çalışma alanını Marmara Bölgesi genelinde değerlendirmiştir. Bu çalışmada bitki örtüsü üzerinde etkili olan faktörler açıklanmıştır. Yörede geniş yayılışa sahip olan organik maddece zengin ve iyi drenajlı kahverengi orman toprakları, daha çok kızılçam, karaçam ve saçlı meşe gibi kuru ormanların yayıldığı topraklar olarak tanımlamıştır. Bölgede yapılan analizlerde de kızılçam ormanlarının dağılımı ile toprak arasında ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Aktimur ve diğerleri (1994), Balıkesir İlinin Arazi Kullanımı adlı çalışmada bölgenin genel arazi kullanım özellikleri üzerinde durmuşlardır. Bu kapsamda yöreyi çevreleyen jeolojik birimler ve genel olarak jeomorfolojisi hakkında da bilgi verilmiştir. Atalay (1994), Türkiye Vejetasyon Coğrafyası adlı kitabında bölgeyi fitocoğrafîk bakımdan Akdeniz fitocoğrafya bölgesi kapsamında ele almıştır. Araştırmacı, yapmış olduğu haritalarda bölgeyi maki ve gariglerin yayılış alanı olarak göstermiştir. Ardos (1985), Jeomorfoloji Açısından Türkiye Ovalarının Oluşumları ve Gelişimleri adlı eserinde Balıkesir Ovasını epirojenik hareketlerin etkisi altında kıvrılma özelliğini kaybedip kırılmış ve çökmüş çanaklar içinde göstermiştir. Diğer bir deyişe araştırmacı, Balıkesir Ovasını sübsidant özellikteki ovalar içinde ele almıştır. Türkeş (1995c), Türkiye'de Yıllık, Mevsimlik Yağış Verilerindeki Eğilimler ve Dalgalanmalar adlı çalışmasında bölgeyi kapsayan alanı Akdeniz-Karadeniz Geçiş Tipi ne dahil etmiştir. Bölgenin yapılan iklim analizleri de geçiş özelliğinde olduğunu ortaya koymaktadır. Soykan (1993), Sındırgı ve Bigadiç Depresyonları ile Yakın Çevresinin Jeomorfolojisi adlı doktora tezinde yörenin doğu kısmının jeomorfolojisini ortaya koymuştur. Değirmenli Ovası ve Kaleli boğazı, ayrıntılı olarak inlenmiştir. Kaleli boğazının oluşumunda sürempozisyonun etkisi üzerinde durulmuştur. 39

37 Emre ve diğerleri (1997), Güney Marmara nın Neojen ve Kuaterner deki Morfotektoniği adlı eserde çalışma alanını içine alan güney Marmara nın Neojen ve Kuaterner deki morfotektoniğini incelemişlerdir. Miyosen den günümüze kadar bölgede olan tektonik hareketler ve buna bağlı olarak meydana gelen jeomorfolojik şekillenmeler hakkında bilgi verilmiştir. Bölgenin Neojen-Kuaterner deki jeomorfolojik evrimi, Miyosen, Geç Miyosen-Pliyosen ve Geç Pliyosen-Kuaterner olarak üçe ayırmıştır. Bu bütün içinde Kuzey Anadolu Fayının gelişimi ve bölge jeomorfolojisine etkisi üzerinde durmuştur. Bu araştırma, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin Marmara Bölgesi bütününde yerine koyması bakımından önemlidir. Aygül ve Genç (1998), Marmara Bölgesi ve Civarının İzostası Durumu Gravite, Topoğrafya ve Batimetri Verisi Kullanılarak İncelenmesi adlı eserde Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin aktif tektoniği hakkında bilgi vermişlerdir. Bu çalışmada Moho derinliği, Güney Marmara da yaklaşık olarak 29.0 km; Marmara Bölgesi nin iç kesimlerine doğru 30.5 km; Marmara denizinde ise 27.4 km olarak gösterilmiştir. Bu Moho derinlikleri, bölgenin kabuk kalınlığı hakkında bilgi verdiği gibi bölgedeki depremlerin gerçekleşme derinlikleri ve etki şiddetleri hakkında da bilgi vermektedir. Koç (2000), Kuzeybatı Anadolu nun İklim Analizi adlı araştırma projesinde yöreyi etkisi altına alan sinoptik iklim şartlarını Kuzeybatı Anadolu bütününde istatistiksel olarak ortaya koymuştur döneminde Kuzeybatı Anadolu da etkili olan basınç sistemleriyle ve hava kütleleriyle ilgili yapmış olduğu analizler, bölgenin sinoptik özellikleri ortaya konulurken değerlendirilmiştir. Demirtaş vd. (2000), Deprem ve Jeoloji adlı çalışmada deprem parametrelerinden odak derinliğini ve büyüklüğünü sınıflandırmışlardır. Bu kapsamda odak derinliklerine göre depremler, sığ depremler (0-70 km), orta derinlikteki depremler ( km) ve derin depremler ( km) olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu eserde deprem büyüklükleri de sınıflandırılmıştır. Buna göre 4 ve 40

38 üzerinde olan depremler etkisi insanlar tarafından hissedilen depremler, 5 in altında olan depremler küçük depremler, 5 ile 7 arasındaki depremler orta büyüklükte depremler, 7 ile 8 arasında olan depremler büyük depremler ve 8 in üzerinde olan depremler çok büyük depremler olarak sınıflandırılmıştır. Araştırmacının yapmış olduğu bu sınıflandırmalar, jeoloji bölümünde depremler incelenirken kabul edilmiştir. Demirtaş vd. (2002), yapmış oldukları 1965 Salihli, 2000 Denizli ve Savaştepe (Balıkesir) Deprem Dizileri: Deprem Fırtınası mı? adlı çalışmalarında Savaştepe (Balıkesir) civarında depremlerin deprem fırtınası karakterinde olmadığını ortaya koymuşlardır. Savaştepe çevresindeki depremler, büyüklükleri M=2.0 ile M=5.5 arasında değişen çok sayıda küçük deprem şeklinde tanımlamıştır. Bu çalışma, bölgede büyük tehlike kaynağı olarak görülen Savaştepe depremlerinin risk teşkil edip etmediğini göstermesi bakımından önemlidir. Koçyiğit (2002), yapmış olduğu Çay (Afyon) Depreminin Kaynağı ve Ağır Hasarın Nedenleri: Akşehir Fay Zonu adlı eserinde Balıkesir-Afyon-Konya arasında uzanan Akşehir Fay Zonundan söz etmiştir. Araştırmacıya göre bu fay zonu, doğuda Konya dan başlamakta batıda Savaştepe ye kadar uzanmaktadır. Genel uzantısı WNW-ESE olup toplam uzunluğu 420 km olarak kabul edilen bu fay zonu, 1-50 km uzunluğunda birbirine paralel ya da yarı paralel çok sayıda oblik faylardan oluşmaktadır. Literatür çalışması yapılırken konuyla ilgili daha önce farklı bölgelerde yapılmış olan fiziki coğrafya tezleri incelenmiş ve bu kapsamda hangi verilere gereksinim duyulduğu, bunlar üzerinde yapılabilecek araştırmalar belirlenmiş; özgün çalışma modeli oluşturmaya çalışılmıştır. Aynı zamanda çalışmada uygulamaları yapılan ArcView, ArcMap ve Erdas Imagine gibi Coğrafî Bilgi Sistemlerine ait programlarının fiziki coğrafya 41

39 araştırmalarında kullanımları ile ilgili yerli ve yabancı süreli yayınlar taranmış ve değerlendirilmiştir. Yukarıda verilen literatür özetlerinden de anlaşıldığı gibi daha önce yapılmış Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin fiziki coğrafyası adlı bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bölgenin fiziki coğrafyası ya Marmara Bölgesi bütününde ya da genel ölçekte jeomorfolojisi ve beşerî coğrafyası çalışılırken değerlendirilmiştir. Yukarıda belirtilen literatür ve kaynakçada verilenler değerlendirilerek arazi çalışmalarının da yardımıyla bölgenin bütün fiziki coğrafya unsurları, birbiri üzerindeki etkileri dikkate alınarak, tek tek incelenmiştir. I. BÖLÜM: JEOLOJİ: 5. STRATİGRAFİ: Çalışma alanındaki en yaşlı birim, Üst Paleozoik şistlerden, mercek ya da bant şeklinde mermer ile serpantinlerden oluşan Fazlıkonağı formasyonudur (Şekil 3, 4). Fazlıkonağı formasyonu üzerine uyumsuz olarak yaşı Alt Triyas olan Karakaya formasyonuna ait çamurtaşı, kumtaşından oluşan ve grovak, konglomera, kuvarsit, radyolarit ile şeyl bant ve mercekleri içeren birim gelmektedir (Şekil 3, 4). Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde çok az gözlenen Orta-Üst Triyas olarak yaşlandırılan Çaltepe formasyonu, Karakaya formasyonunun üstüne uyumsuz olarak gelmektedir. Bu birim, stratigrafik bir dizilişle konglemara, kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve kireçtaşlarından oluşmaktadır (Şekil 3, 4). Mezozoik mermer ve kristalize kireçtaşlarının yaşı, Orta-Üst Triyas, Jura ve Üst Kretase olup hem Çaltepe formasyonu ile hem de Akçakoyun formasyonu ile yanal geçişlidir. Bu formasyonun tabanı Karakaya, üst dokunağı ise Yayla melanjıdır (Şekil 3, 4). 42

40 Alt-Orta Jura da erozyona neden olan bir süreç meydana gelmiştir (Kaaden, 1959: 22). Bu nedenle Çaltepe formasyonun üzeri, uyumsuz olarak Üst Jura-Alt Kretase olarak yaşlandırılan karbonat fasiyesli, yer yer çört bant veya yumruları taşıyan ve yer yer oolitik yapı gösteren Akçakoyun formasyonu tarafından örtülmüştür (Şekil 3, 4). Akçakoyun formasyonunun üstüne ise tektonik diskordans ile Üst Kretase olarak yaşlandırılan, ilksel ilişkide bulunmayan radyolarit, çamurtaşı, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, dunit, mermer, şist ile bunlar arasında değişik yaş ve boyutta 43

41 Şekil3 44

42 Sekıl 4 kesıt 45

43 kireçtaşları bloklarını içeren bazik ve ultrabazik kökenli birimlerden oluşan Yayla melanjı gelmektedir (Şekil 3, 4). Bölgede Üst Kretase ile Miyosen arasında stratigrafik boşluk gözlenmektedir. Bu nedenle Yayla melanjının üstü, Orta ve Üst Miyosen yaşta Yuntdağ volkanitine ait lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar ve laharlar; Üst Miyosen-Pliyosen yaşta Soma formasyonu ait konglomera, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşları tarafından örtülmektedir. Yuntdağ volkaniği ve Soma formasyonu, birbiri ile yanal ve dikey geçişlidir (Şekil 3, 4). Çoğunlukla, tüm birimlerin üzerine onların çakıllarını içeren taban konglomerası ile geldiği kabul edilen Soma formasyonun üstünü ise Alt Kuaterner e (Pleistosen) ait eski alüvyonlar ve Holosen e ait yeni alüvyonlar örtmektedir. Bu alüvyonlar, yöredeki en genç birimi oluşturmaktadır (Şekil 3, 4). 6. PALEOCOĞRAFYA: Çalışma alanının tektonik ve paleocoğrafîk özellikleri, sahanın jeolojisi ve jeomorfolojisi açısından büyük öneme sahiptir. Bu nedenle Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin tektonik özellikleri ve paleocoğrafîk ortam şartları birlikte incelenmiştir. Anlatımı kolaylaştıracağı düşünülerek, bölgenin paleocoğrafîk ve tektonik özelliklerinin incelenmesi jeolojik birimlerin anlatımına geçmeden önce yapılmıştır. Aygül ve Genç (1998: 126) tarafından Balıkesir Ovası ve yakın çevresini içine alan Güney Marmara da Moho derinliği yaklaşık olarak 29 km olarak tespit edilmiştir. Moho nun derinliği Marmara Bölgesi nin iç kesimlerine doğru km yi, Marmara denizinde ise km yi bulmaktadır. Bu kapsamda Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki kabuk kalınlığının yaklaşık bir değerle 29.0 km ile 30.5 km arasında değiştiği söylenilebilir. Bölgenin kabuk kalınlığının bilinmesi, tektonik ve depremsellik açısından önemlidir. 46

44 Yöre, tektonik bakımdan, Karadeniz levhası (Pontidler) ile Ege-Anadolu levhası (Anatolidler) arasında yer almaktadır (Ketin, 1960; Şekil 5). Pontid kuşağının kuzey sınırı, Karadeniz in güney kıyısı boyunca uzanan bir fay / fleksür dizisi, güney sınırı ise az çok sürekli olan ve orta kuşak platolarına egemen olan güneye yönelik dağ yamaçlarıyla belirlenmektedir. Pontidler ve Anatoridler, Üst Kretase-Üst Eosen yaşta olup metamorfik kristalin temel üzerine gelmektedir. Şekil 5: Türkiye'nin tektonik birimleri (Erol, 1981: 197; 1983: 2 den). Bu üniteler kapsamında bölgenin tektonik ve paleocoğrafîk gelişiminde çevresini saran üç masif büyük öneme sahiptir. Şöyle ki Balıkesir Ovası ve yakın çevresi Kazdağ masifi, Uludağ masifi ve Menderes masifi arasında yer almaktadır (Şekil 6). Balıkesir Ovasının kuzeyindeki Kazdağ masifi, Biga yarımadasında ambifolit ve yeşil şist fasiyesinde metadumit, metagabro, piroksenit, amfibolit, paragnays ve mermerden meydana gelmektedir (Bingöl, 1969: 112; Bingöl, 1976: 14). Kazdağ masifinde tespit edilen iki farklı metamorfizma, iki farklı orojenezin bir sonucu olarak oluştuğunu göstermektedir (Atalay, 1987: 6). Şöyle ki spilitik bazaltların yerleşimi ve gnaysların maksimum diyajenezi, 304 ± 31 milyon yıl önce olup Karbonifer başlangıcına, Borrow tipi metamorfizma ve granodiyoritlerin yerleşmesi ise 233 ± 24 47

45 milyon yıla (Permiyen sonu) denk gelmektedir. Metamorfizma derecesi az olan Karakaya serisinin diyajenezi ise 174 ± 18 milyon yıl olup bu da Üst Triyas a karşılık gelmektedir. Şekil 6: Çalışma alanını çevreleyen Kazdağ masifi, Uludağ masifi ve Menderes masifi ile bunların Alt Triyas başlangıcındaki olası sınırları (Bingöl, 1976: 15 ten). 48

46 Yaşı Permo-Karbonifer olarak kabul edilen Uludağ masifine ise mermer ve gnayslar hakimdir. Bu masif, Alp ve Hersinya orojenezleri sırasında su üzerinde kalmışlardır (Ketin, 1947: 73) Menderes masifi ise Anadolu nun en büyük masifidir. Çeşitli derecede metamorfizmaya uğramış kaya topluluklarını içeren bu masifin merkezi kısmı gözlü gnayslar, granitik gnayslar, migmatit ve amfibolitlerden oluşmaktadır. Masifin çalışma alanına yakın olan kuzey kısmında ise gözlü gnays ve migmatitleşmiş çeşitli gnayslar yaygındır (Bingöl, 1976: 14). Birimin çekirdek kısmı, Alt Paleozoik, bunu çevreleyen şistler Üst Paleozoik, bunu da saran mermer formasyon ise Permiyen- Üst Kretase olarak yaşlandırılmıştır (Atalay, 1987: 4). Yukarıda söz edilen üç masif, Kaledonya ve Hersinya orojenezleri sırasında metamorfizmaya uğramıştır. Metamorfizmaya uğrayan bu kütleler, Paleozoik sonundan itibaren denizel ortamın dışında kalarak devamlı aşınmışlardır (Ketin, 1960: 2). Masifler, daha sonra meydana gelen Alp orojenezine yön vermeleri bakımından önemlidir. Ayrıca Alp orojenezi sırasında yükselmişler ve post-alpin hareketler sırasında ise yer yer parçalanmışlardır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki en eski birim olan Fazlıkonağı formasyonu, alacalı renkli şistler, yer yer mercek ile bant şeklinde mermer ve serpantinit kütleleri içermektedir. Bu formasyon, temel kayaç niteliğindedir. Metamorfizma nedeniyle içerisinde fosil de bulunmayan bu formasyonun ortalama yaşı, Üst Paleozoik olarak kabul edilmektedir (Kaaden, 1959; Yalçınkaya ve Avşar, 1980; Ergül vd., 1986: 3; Ercan vd., 1990: 114). Bununla birlikte bu metamorfik birimin hangi masife ait olduğu, kesin olarak bilinmemektedir. Mezozoik öncesi bölge, daha sonra meydana gelecek riftleşmeye bağlı olmaksızın kara haline gelmiştir. 49

47 Alt Triyas ta Kazdağ masifi ile Menderes masifi arasında Karakaya formasyonunun oluşumuna neden olan uzaklaşma gerçekleşmiştir (Bingöl, 1976: 16; Ergül vd., 1980: 20; Aktimur vd., 1994: 7). Karakaya çanağı, Avrasya ve Gondvana kıtaları arasındaki Paleotetis in (Avrasya kıtasının) Gondvana kıtası altına daldığı ve zaman zaman açılıp kapanan dalma batma zonu olarak tanımlamaktadır (Yılmaz, 1981; Gözler vd., 1984: 134; Okay, 2000;). Bu zon, Biga yarımadasından Ankara ya kadar uzanan karalar arası havzadır (Okay, 2000: 27).... Paleotetis in güneye dalarak kapanması sırasında Türkiye (Kimmeriyen kıtası) ile Gondwana riftleşerek ayrılmış ve kuzeye ilerleyen Türkiye içinde Karakaya Kenar Çanağı Triyas ta açılmış ve kapanmıştır (Üşümezsoy, 1987: 56). Alt Triyas tan önce bölge okyanuslaşmamış; fakat oldukça hareketli ve zaman zaman derin deniz özelliği göstermiştir (Bingöl vd., 1973: 73; Bingöl, 1974: 179; Bingöl, 1976: 16). Delalove ve Bingöl (2000: 262), Karakaya formasyonundan elde ettikleri 230 ve 270 Ma yaşı sonucunda Perminyen platformunun parçalanmış olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu dönemdeki kumtaşı, konglomera ve radyolarit, tektonik bakımdan hareketli bir ortamı işaret etmektedir (Gözler vd., 1984: 134). Permiyen sonunda meydana gelen riftleşme, Triyas sonuna kadar devam etmiş, bölge okyanuslaşmadan kıtasal kabuk ve blok faylanmaları ilâ tektonik parçalanmaların etkisinde kalmıştır (Gözler vd., 1984: 135). Permo-karbonifer serilerin yokluğu, Alt Triyas ta Tetis i etkileyen gerilme (tansiyon) kuvvetleri ile oluşmuş çöküntü havzasına bu serilerin yerçekimi etkisi ile kaymasıyla açıklanmaktadır. Özetle Alt Triyas ta transgresyona neden olan hareketler meydana gelmiş ve bunun sonucunda sığ denizel, zaman zaman derin denizel ortam şartları gerçekleşmiştir. Permiyen den Triyas a kadar çalışma alanı yakınında okyanuslaşma başlamış ve bu okyanuslaşmaya bağlı olarak yöre şelf özelliği göstermiştir. Karakaya formasyonunu oluşturan çökelme ortamı, Ergül ve diğerleri (1980: 21) tarafından çökelmenin çabuk, beslenme havzasının yakın ve su derinliğinin az olduğu bir ortam olarak tanımlanmaktadır. Bingöl (1974: 179) tarafından bu çökelme ortamında zaman zaman derinleşen çok hareketli sedimantasyonun oluştuğu dönemlerin de olduğu kabul edilmektedir. Bu Karakaya havzası, Triyas sonunda kapanmaya başlamıştır (Gözler vd., 1984: 133; Delalove ve Bingöl, 2000: 259). 50

48 Orta-Üst Triyas ta ise Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin ortam şartları, sığ ve çalkantılı şelf niteliğindedir (Ercan vd., 1990: 116; Şekil 7). Geç Triyas ta Paleotetis in kapanmasının ardından Kuzeybatı Anadolu da oluşan sığ denizel rejim, Erken Kretase ye kadar devam etmiştir (Üşümezsoy, 1987: 61). Şekil 7: Triyas mostraları ve Triyas ın olası çökelme havzaları (Bingöl, 1976: 17 den). Paleocoğrafîk bakımdan incelendiğinde Alt-Orta Jura da çalışma alanında ya hiç çökel birikmediği ya da birikmiş olsa bile erozyon sonucunda tamamen aşındığı 51

49 kabul edilmektedir (Kaaden, 1959: 22; Yılmaz, 1971: 9). Brinkmann (1971: 178) ise bu dönemi, Balıkesir Ovası ve yakın çevresini de kapsayan, Batı Anadolu da şelf alanı olarak kabul etmiştir. Üst Jura-Alt Kretase de ise yöreyi de kapsayan alan sığ sıcak çalkantılı ortam koşullarından biraz daha derin ortam koşullarına dönüşmüştür. Diğer bir deyişle Üst Jura ve Alt Kretase de neritik ortam şartları meydana gelmiştir (Ergül vd., 1980: 29; Ercan vd., 1990: 117). Brinkmann ve diğerleri (1970: 53), Soma dağları çevresinde yaptıkları çalışmalarda da Üst Jura yı, Kuzeybatı Anadolu yu içine alan yeni bir tufan olarak tanımlamışlar; geniş alanlarda şelf karakterli çökellerinin meydana geldiğini ortaya koymuşlardır. Sığ denizel şartlar, Alt Kretase ye kadar devam etmiştir. Şöyle ki Kretase de açılmaya başlayan İzmir-Ankara Zonu, Üst Kretase öncesi okyanuslaşmıştır (Üşümezsoy, 1987: 61). Bu okyanus hattı, İzmir- Ankara Zonu olarak tanımlanmaktadır. İzmir-Ankara Zonu, Paleotetis içinde açılan bir art alan yayının Üst Triyas dan itibaren Neotetis in kuzeydeki dalma-batma zonu ile ilişkili olarak kapanmasıyla oluşmuştur (Stampflı, 2000: 15). İzmir-Ankara okyanusu, Üst Kretase de kapanacaktır. Üst Kretase, okyanus kabuğunun kıta üzerine yerleştiği karışık bir tektonik komplekstir. Ege-Anadolu levhası, Karadeniz levhasının altına dalarak Neotetis in kuzey kanadını oluşturmuştur (Erol, 1983: 7). Üst Kretase de alta dalma sonucunda kabukta kısalmalar ve yükselmeler olmuştur (Gözler vd., 1984: 136). Çalışma alanındaki melanj sistemi, Emirdağ-Kütahya-Eskişehir-Balıkesir melanj sisteminin bir parçasıdır. Bu sistem, Bingöl tarafından SW-NE doğrultusunda uzanan bir yitme zonunun varlığı ile açıklanmaktadır (Bingöl, 1974: 180; Şekil 8). Diğer bir deyişle Üst Kretase de deniz tekrar bölgeyi kaplamış ve bunun sonucunda ofiolit seri meydana gelmiştir (Kalafatçıoğlu, 1964: 61). Okyanusun kapanması, Üst Kretase sonlarında ve Paleojen başlarında hızla devam etmiştir (Gözler vd., 1984: 136). 52

50 Şekil 8: Üst Kretase mostraları ve Yayla melanjı (Bingöl, 1976: 19 dan). Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde, Eosen e kadar denizel ortam hakimdir. Bölge sınırları içinde yer almayan; fakat bölgeye güneyden komşuluk eden Cebeller Köyü ve Başlamış Köyü yakınında gözlenen denizel Eosen kireç taşları, bunun bir kanıtıdır (Ercan vd., 1984: 53). Yaklaşık olarak, Üst Eosen den itibaren ise karasal şartlar hakim olmaya başlamıştır. Bununla birlikte, genel olarak, Üst Kretase den sonra Miyosen e kadar stratigrafik boşluğun bulunması, Kretase den Miyosen e kadar uzun bir aşınım 53

51 sürecine girildiğini göstermektedir. Bu alan, jeomorfolojik olarak yontukdüz (peneplen) olarak tanımlanmaktadır (Erol, 1981, 1996). Çalışma alanını ve çevresi, Üst Kretase den Miyosen e kadar uzanan bu aşınım sürecinden sonra, Orta Miyosen de kıta kıta çarpışmasıyla epirojenik hareketlerin güç kazandığı yeni bir devreye girmiştir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin paleocoğrafîk gelişiminde bu genç tektonik (neotektonik) olayların etkisi büyüktür. Şöyle ki yöredeki ova çanakları, Orta Miyosen de oluşan, önceleri tatlı su gölleri olan çöküntülerin bir sonucudur. Balıkesir-Kepsut-Bigadiç Neojen havzası, Batı Anadolu nun en önemli havzalarından biridir (Köksoy ve Ataman, 1980: 87). Bu çöküntü (depresyon), Üst Miyosen sonlarına doğru daralıp derinleşmiştir. Epirojenik hareketlerin sonucunda bir taraftan çökelmeler etkinlik kazanırken diğer taraftan da volkanik faaliyetler meydana gelmiştir. Nitekim Yuntdağ volkaniti olarak adlandırılan Orta-Üst Miyosen yaşta lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar ve laharlardan oluşan bir örtü meydana gelmiştir. Volkanizma faaliyetleri, genellikle havza kenarındaki fay düzlemlerinden kaynaklanmıştır. Neojen tortullarına göre erozyona daha dirençli olan bu volkanik formasyon, günümüz topoğrafyasının yükseltilerini oluşturmaktadır. Neojen çökelleri, alt düzeyde akarsu ortamını, üst düzeyde delta ve gölsel ortam şartlarını yansıtan konglemara, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşı ardalanmalarından oluşmaktadır. Bu dönemde bölge, bir taraftan volkanizmanın meydana geldiği diğer taraftan da hızlı bir tortulanma ve ani karasal çökelmenin oluştuğu bir ortamdır. Üst Miyosen de volkanizma etkinliğini büyük ölçüde azaltmış ve bunun yerini tortulanma (sedimantasyon) almıştır (Gündoğdu, 1984: 101). Örneğin Neojen de volkanizmanın bir sonucu olarak çatlaklardan ilerleyen hidrotermal getirimler, bölgenin güney doğusundaki boratların oluşumuna neden olmuştur. Miyosen deki bu gelişme, Alp orojenezinin Safiyen fazının bir sonucudur. Bu tektonik faaliyet 54

52 sonucunda Miyosen tabakaları, bütün eski formasyonları açılı bir diskordansla transgresif olarak örtmüştür (Ketin, 1977: 3) Miyosen den Pliyosen e geçişte ise blok hareketlerinin bir sonucu olarak ova çanaklarının derinleşme eğilimi azalmıştır. Şöyle ki Geç Miyosen- Pliyosen de tektonizma etkin olmaya başlamıştır. Bu tektonizma sonucu Miyosen aşınım yüzeyi, bölünerek günümüzdeki görünümünü almıştır. Faylar arasında gelişen havzalar ise Pliyosen çökel alanları olarak ortaya çıkmıştır. Alt Pliyosen de ortamdaki sıcaklık artışının buharlaşmayı artırdığı; bunun bugünkü Balıkesir Ovasını da kapsayan alandaki Neojen gölünün daralmasına neden olduğu kabul edilmektedir (Gündoğdu, 1984: 101). Brinkmann (1971: 186) da Miyosen sonlarında yaşanan kurak şartların gölsel ortam şartlarının yerini steplerin almasına neden olduğunu batı Anadolu da yaptığı çalışmasında ortaya koymuştur. Temel kaya birimleri üzerine uyumsuzlukla gelen bu Neojen çökellerinin çoğu, plastik durumdadır; bundan dolayı çok az yerde faylar ve kırıklar gözlenmektedir. Çoğunlukla tektonik hareketler, çökellerin kıvrımlı bir yapı kazanmalarına neden olmuştur. Bu nedenle bu birimler üzerinde yer yer antiklinal ve senklinaller oluşmuştur (Yılmaz, 1971: 8; Ercan, vd., 1984: 53). Antiklinal ve senklinallerin genel uzanışı, NE-SW doğrultuludur. Çeşitli boyuttaki küçük kıvrımcıklar, Bigadiç-Balıkesir asfalt yolunun her iki tarafındaki yol yarmalarında gözlenebilmektedir. Neojen çökelleri üzerinde ayrıntılı olarak çalışan Nebert (1978: 54-59) üç ayrı deformasyon devresi saptamıştır. İlk deformasyonda, yatay güçlerin etkisiyle temel kayaçlarda NW-SE yönde makaslama meydana gelmiştir. Bundan dolayı Neojen örtü, yer yer bloklar şeklinde parçalanmıştır. İlk deformasyon evresinin Orta-Üst Pliyosen de meydana geldiği kabul edilmektedir. İkinci deformasyon ise Üst Pliyosen-Alt Kuaterner de meydana gelmiştir. Bu dönemde Neojen formasyonları, 60 o 80 o eğimleşmiş ve kıvrılmıştır. Pleistosen deki üçüncü bir deformasyonda ise 55

53 Pleistosen tortulları yaklaşık 10 o ye varan güney güneybatı yönlü devrilmeye uğramıştır. Yörede Neojen formasyonları üzerine Mezozoik birimlerin sürüklendiği, önemli bir tektonik birim olan, şaryajlar da gözlenmektedir. Şaryaj napları, yörenin güney kesiminde batıya doğru andezitik örtü altında kaybolmakta; fakat yer yer açılan pencerelerde izlenebilmektedir. Örneğin şaryaj hattı, Değirmenli köyünden Çömlekçi köyüne kadar takip edilebilmektedir (Yılmaz, 1971: 13). Kısaca Pliyosen sonlarında yerel taban seviyesinin ortaya çıkmasıyla gölsel ortam şartları ortadan kalkmıştır. Gölsel ortamın yerini Balıkesir Ovası ve diğer ova çanaklarında birikmeye neden olan fluvial dönem almıştır. Bu materyal, Balıkesir, Pamukçu ve Değirmenli ovalarında alüvyal tabanın gelişimine neden olmuştur. Bu dönemde bir taraftan ova tabanlarında birikme meydana gelirken diğer taraftan ova çevrelerinde şiddetli aşınma gerçekleşmiştir. Post-alpin hareketlerin devamı sonucu ova çanaklarında alçalma devam etmiş ve farklı seviyelerde aşınım ve birikim yüzeyleri gelişmiştir. Pleistosen deki erozyona bağlı gelişen boşalma döneminde Miyosen ve Pliyosen dolguları, hızla aşındırılırmış; aynı zamanda akarsular, yataklarını hızlı bir şekilde derinleştirmiştir. Özet olarak Balıkesir Ovası ve yakın çevresi çok karmaşık jeolojik oluşum ve gelişim safhalarına sahne olmuştur. Bölgenin temel jeolojik formasyonları oluştuktan sonra başlayan, aşınma ve taşınmanın etkisinin artığı, jeomorfolojik devre hakkında ikinci bölümde ayrıntılı bilgi verilecektir. 7. JEOLOJİK BİRİMLER: 56

54 3.1. Paleozoik: Fazlıkonağı Formasyonu (Pzmr): Fazlıkonağı formasyonu, çalışma alanını kuşatan metamorfik kütleleri içermektedir. Temel kayaç niteliğinde olan bu birim, alacalı renkli şistler ve yer yer mercek yada bant şeklinde mermer ilâ serpantinit kütleleri içermektedir. Fazlıkonağı formasyonunu, mermerlerin içinde küçük bloklar şeklinde bazik magmatik kökenli glokofan-epidot şist, glokofan-klorit şist ve peritik- pramatik kökenli kuvarsit-albit-klorit-serisit şist, kuvars-albit muskovit şist, muskovit-kuvarsit, metakumtaşı ve metakarbonatlardan oluşmaktadır (Ergül vd., 1986: 1). Mermerler, genellikle gri ve beyaz olup ince ve orta tabakalıdır. Fazlıkonağı formasyonunun tabanı görülmemektedir. Bu nedenle kalınlığı tam olarak bilinememektedir. Birçok araştırmacı tarafından metamorfizma nedeni ile içerisinde fosil de bulunmayan bu formasyonun ortalama yaşı, Üst Paleozoik olarak kabul edilmektedir (Kaaden, 1959; Yalçınkaya ve Avşar, 1980; Ergül vd., 1986: 3; Ercan vd., 1990: 114). Bu formasyon, bölgenin kuzeydoğusunda Kepsut Ovasının kuzeyinde, Armutlu köyünün doğusunda ve Gökçeören köyünün kuzeydoğusunda görülmektedir (Şekil 3). Bunun, bölge alanına oranı sadece %0.1 dir. Paleozoik yaşta bu formasyonun dar alanlı olmasında bindirmenin etkili olduğu düşünülmektedir. Fazlıkonağı formasyonu üzerine uyumsuz olarak Orta-Üst Triyas kireçtaşları gelmektedir (Ergül vd., 1980: 17; Şekil 4) Mezozoik: Karakaya Formayonu (Trk): Karakaya formasyonu, ilk olarak Bingöl ve diğerleri tarafından Biga yarımadasındaki Kazdağları nda gözlenmiş ve adlandırılmıştır (Bingöl vd., 1973; Pickett vd., 1995: 11). Genellikle, çamurtaşı ve kumtaşından oluşan formasyon, grovak, konglomera, kuvarsit, radyolarit ile sleyt bant ve mercekleri içermektedir. Bu birim içinde Karbonifer ve Permiyen yaşlı kireçtaşı blokları da bulunabilmektedir (Ergül vd., 1980: 17). Formasyon, litolojisine göre mor renkten bej renge kadar değişik renklerde görülmektedir. Bu birimde az metamorfizmaya rastlanmasına rağmen genel olarak metamorfizmadan bahsedilmemektedir. 57

55 Karakaya formasyonunun en büyük tanıtıcı özelliği, bloklu oluşudur. Tam kalınlığı bilinmemekle beraber ortalama 200 m kabul edilmektedir (Ergül vd., 1980: 20; Aktimur vd., 1994: 7). Bu formasyon, radyometrik yaş tayinine göre Alt Triyas olarak yaşlandırılmıştır (Bingöl, 1976: 16; Ergül vd., 1980: 20; Aktimur vd., 1994: 7). Formasyonun yaşlandırılmasında altta ve üstte yer alan birimler dikkate alınmıştır. Bu kapsamda formasyonunun içinde Permiyen blokları bulunduğu için Permiyen den genç olduğu kabul edilmiştir. Kısaca formasyonun yaşlandırmada Karbonifer ve Permiyen fosilleri yardımcı olmuştur. Karakaya formasyonu, bölgenin erken Mezozoik teki tektonik durumunu göstermesi bakamından büyük öneme sahiptir. Formasyonun oluşumunda Kazdağ masifi ile Menderes masifinin birbirinden uzaklaşması etkili olmuştur (Bingöl, 1976: 26). Bu da Güney Marmara genelinde Alt Triyas ta okyanuslaşmamış; fakat Tetis i etkileyen gerilme kuvvetleri ile oluşmuş çöküntü havzasının varlığını göstermektedir (Bingöl, 1976: 16). Bu iki masif arasında formasyonun durumu, daha önce, Şekil 7 de gösterilmiştir. Karakaya formasyonunu oluşturan çökelme ortamı, sedimantasyonun çabuk, beslenme havzasının yakın, su derinliğinin az olduğu bir ortam olarak tanımlanmaktadır (Kaaden, 1959: 21; Bingöl, 1969: 120; Ergül vd., 1980: 21). Bingöl (Bingöl, 1974: 179) tarafından bu çökelme ortamında zaman zaman derinleşen çok hareketli bir sedimantasyonun da oluştuğu kabul edilmektedir. Formasyon, Balıkesir ilinin kuzeybatısından kuzeydoğusuna doğru geniş bir hat boyunca uzanmaktadır (Şekil 3). Bu geniş yayılış alanı dışında, İberler in kuzeydoğusunda, Pamukçu Ovasının doğusunda ve İkizcetepeler baraj gölünün güneyinde de görülmektedir. Bu formasyonun bölge içindeki oranı %6.1 dir. Fazlıkonağı formasyonu üzerine uyumsuz olarak gelen Karakaya formasyonun üstü, yine uyumsuz olarak Çaltepe formasyonu tarafından örtülmektedir (Ercan vd., 1990: 116; Şekil 4). Diğer bir deyişle bu birimin üst ve alt dokunağı uyumsuzdur. 58

56 Çaltepe Formasyonu (Trç): Çaltepe formasyonu, konglomera, kumtaşı, kumlu kireçtaşı ve kireçtaşından oluşan ve içinde çört, çörtlü kireçtaşı, mitritik kireçtaşı, kristalize kireçtaşı çakılları içeren bir birimdir. Konglomeradan kumtaşlarına doğru bir geçiş sunmaktadır. Çimento bakımından ise genellikle kalsit çimentolu olanlardan kumlu kireçtaşlarına geçiş vardır. Birimin yaşı, içerdiği fosillere göre Orta- Üst Triyas tır (Ergül vd., 1980: 24; Ercan vd., 1990: 116;). Fosillerden bazıları: Trochammina almtalensis, Trochammina jaunensis, Trochammina alpina, Ammobaculites radstadensis, Endsothyranalla wirzi, Endothyranella lambardi, Involutina gaschei, vb. dir. Formasyonun oluşum şartları kaya türü özelliğine ve içerdiği mikro faunaya göre sığ ve çalkantılı bir ortamda çökelmiş şelf niteliğinde olup ortalama kalınlığı m dir (Ergül vd., 1980: 24; Ercan vd., 1990: 116;). Balıkesir kuzeyinde Kabakdere köyü ve Ziyaretli köyü çevresinde küçük alanlarda görülmektedir (Şekil 3). Beyköy yakınlarındaki Çaltepe de verdikleri örnekler tip yerleri olarak değerlendirilmektedir. Formasyonun yaygın olarak bulunduğu bu alanlarda, daha sonra da vurgulanacağı gibi, karst topoğrafyasının bir elemanı olan lapyalar gözlenebilmektedir. Bunun, bölgedeki oranı %0.4 tür. Karakaya formasyonu üzerine taban konglomerası ile uyumsuz olarak gelen Çaltepe formasyonun üstüne yine uyumsuz olarak Akçakoyun formasyonu gelmektedir (Şekil 4) Akçakoyun Formasyonu (Jk): Akçakoyun formasyonu, Balıkesir Ovası ve yakın çevresini de içine alan Menderes masifinin kuzeyinden Marmara denizine kadar olan kesimde genellikle karbonat fasiyesli olup yer yer çört band veya yumruları taşıyan ve yer yer oolitik yapı gösteren bir formasyondur (Aygen, 1956; Brinkmann vd., 1970: 46; Bingöl, 1976: 17). Formasyonun üstüne doğru oldukça sert mitrik kireçtaşlarına 59

57 geçilmektedir. Karbonat kayaları ile temsil edilen formasyon, beyaz, krem renkli, ince orta tabakalı ve belirgin laminalı olmakla beraber üste doğru masif özelliktedir (Ergül vd., 1986: 4). Formasyon, yaklaşık 130 m kalınlığında olup Üst Jura-Alt Kretase yaşındadır (Ercan vd., 1990: 117). Birime bu yaşı veren fosillerin bazıları: Clypeina jurassica Favre, Labyrinthine mirabilis Weynschenk, Conicospirillina basiliensis Mohler, Rectocyclammina schouberti Hottinger, Everticyclammina virguliana (Koechlin, Pseudocyclammina jaccardi (Schrodt) ve Pseudocylammina lituus (Yokayama) dır (Ercan vd., 1990: 116). Aynı formasyonun görünür kalınlığı, Ergül ve diğerleri (1980: 29) tarafından 100 m olarak belirlenmiştir. Formasyon, kaya türü özellikleri ve içerdiği mikro-faunaya göre altta sığ sıcak çalkantılı, üste doğru ise biraz daha derin özelliğinde olan neritik bir ortam ürünü olarak kabul edilmektedir (Ergül vd., 1980: 29; Ercan vd., 1990: 117). Akçakoyun formasyonu, İkizcetepeler baraj gölünün güneyinde ve kuzeyinde dar alanlı olarak gözlenmektedir (Şekil 3). Bu formasyon, diğer formasyonların sadece %0.1 ini oluşturmaktadır. Mezozoik mermer ve kristalize kireçtaşından (mzmr) oluşan birim, Akçakoyun formasyonu ve kısmen Çaltepe formasyonu ile yatay ve dikey geçişlidir (Şekil 3, 4). Bu metamorfik birimin kalınlığı, m civarında olup yaşı Orta-Üst Triyas, Jura ve Üst Kretase dir (Ergül vd., 1986: 4). Bu Mezozoik karbonat kayaları ile temsil edilen birimin üzerinde, küçük karst şekillerine rastlanabilmektedir. Bu formasyon, sadece Güvemçetmi köyünün doğusunda gözlenmekte ve görüldüğü bu alan ile bölgede sadece %0.1 lik bir orana sahiptir. Akçakoyun formasyonunun üstüne de tektonik uyumsuzlukla Yayla melanjı gelmektedir (Şekil 4). Söz edilen formasyona ait kayalar, yer yer Üst Kretase olarak yaşlandırılan Yayla melanjı içinde bloklar halinde bulunabilmektedir. 60

58 Yayla Melanjı (Ky): Yayla melanjı, ilksel ilişkide bulunmayan radyolarit, çamurtaşı, spilit, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, dunit, mermer, şist ve bunlar arasında değişik yaş ve boyutta kireçtaşı bloklarını içeren bazik ve ultrabazik kökenli birimlerden oluşmaktadır. Formasyonun içinde blok olarak bulunan Fazlıkonağı formasyonuna ait mermerler ve Karakaya formasyonuna ait mermerler; Karakaya formasyonuna ait kireçtaşı blokları ve Akçakoyun formasyonuna ait kireçtaşları birbirinden zor ayrılmaktadır. Karmaşık bir topluluk olan formasyon, yeşil, gri, sarı, mor, kırmızı gibi renklerin hakimiyetinde alacalı görünümdedir (Ergül vd., 1986: 4). Bu melanjı oluşturan birimler, tüm eski kaya formasyonlarının üzerine tektonik dokunaklı olarak gelmektedir. Formasyonun üst dokunağı da Neojen yaşlı çökeller ve volkanikler ile uyumsuzdur (Şekil 3, 4). Melanj içinde bulunan bloklar yaş olarak incelendiklerinde en genç olanı Alt Kretase yaşlı Akçakoyun formasyonuna ait kireçtaşlarıdır. Ofiolitik oluşumu, Kretase içinde başlamakta ve Mezozoik ten sonra sona ermektedir. Bu ofiolitik birimi kesen Paleojen yaşlı granitlerin varlığı, melanjın yerleşim yaşının Paleojen öncesi olduğunu göstermektedir. Bu kapsamda Yayla melanjının yaşı, Üst Kretase olarak belirlenmiştir (Ercan vd.,1990: 117). Birimin kalınlığının Ergül ve diğerleri (1980: 32) tarafından 200 m, Ercan ve diğerleri (1990: 117) tarafından ise belirsiz olduğu kabul edilmektedir. Yayla melanjı, Balıkesir Ovasının kuzeyindeki Ayvatlar köyünün güneyinde, Akarsu köyünün kuzeyinde ve güneyinde, Recepköy-Gökçeören köyleri arasındaki bir hat boyunca, Susurluk ırmağı (Simav Çayı) boyunca ve ovanın güneyinde Karyağdı tepenin doğusunda görülmektedir (Şekil 3). Görüldüğü bu alanlar ile bölgede sadece %5.8 lik bir orana sahiptir. Yayla melanjının üstü, Tersiyer e ait çökeller ve volkaniklerle uyumsuz olarak örtülmektedir (Şekil 4). 61

59 3.3. Tersiyer: Yuntdağ Volkaniti (Tyu): Çalışma alanında geniş alanlar kaplayan Yuntdağ volkaniti, Akyürek ve Soysal (1981: 8) tarafından adlandırılmıştır. Yuntdağ volkaniti, lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar ve laharlardan oluşmaktadır. Genellikle, dom şeklinde olup bazı yerlerde volkanik çivilere rastlanmaktadır (Ercan vd., 1984: 16). Lavlar, çoğunlukla andezit ve yer yer dazit karakterdedir; ancak seyrek de olsa riyodazit ve riyolit özellik gösterenlere de rastlanabilmektedir. Andezitik lavlar, genellikle pembe, mor, koyu gri, boz renkte, düzensiz kırıklı yer yer iki feldispatlı ve mika kristalleri ile belirgindir. Dazitik lavlar ise pembemsi beyaz, kirli beyaz renklerde olup kuvars ve biyotit hornblond fenokristalleri içermektedir. Tüfler ise gri, siyah ve beyaz renkli olup yer yer kaolenleşmiştir. Laharlar, orta ve iri boyutlu, köşeli, genellikle andezit bileşimli volkanik çakıl ve bloklardan oluşmaktadır. Aglomeralar, genellikle andezit ve dazit çakıllıdır ve tüf çimentoludur. Ortalama kalınlığı 500 m olan Yuntdağ volkaniti, Orta-Üst Miyosen yaşlıdır (Ercan vd., 1984: 16). Bu formasyonda Borsi ve diğerleri (1972) tarafından K/Ar yöntemi kullanılarak radyometrik yaş tayini yapılmıştır. Buna göre Yuntdağ volkaniğinin yaşı Ayvalık-Gürpınar da milyon yıl olarak belirlenmiştir. Benda ve diğerleri (1974) ise birimin yaşını Bergama ve Dikili de yaptıkları çalışmalarda 18.1 ± 0.3 ile 18.2 ± 0.4 milyon yıl olarak tespit etmişlerdir. Ercan ve diğerleri (1985) Kepsut ilçe merkezinin kuzey ve kuzeybatısında, çalışma alanının sınırları içindeki bir alanda, yaptıkları K/Ar radyometrik yaş tespitinde birimin yaşını ± 0.29 milyon yıl olarak bulmuşlardır. Yuntdağ volkanitlerinin bölgede en geniş dağılıma sahip oldukları alan, Gökköy den Saraçköy e kadar uzanan hattır. Bunu, Turnalar ile Kozören köyleri arasında görüldüğü alan izlemektedir. Bu alanlar dışında, İkizcetepeler baraj gölünün çevresinde ve Yeniköy ve Kalburcu köylerinin yakınlarında da 62

60 gözlenmektedir (Şekil 3). Yuntdağ volkaniti, Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki diğer formasyonlar içinde, yaklaşık %34.6 lık bir oranla en yaygın görülen formasyondur. Yuntdağ volkanitinden yanal ve dikey geçişli olarak Soma formasyonuna ait çökellere geçilmektedir (Şekil 4) Soma Formasyonu (Ts): Soma formasyonun yaşı, fosil bitki materyali üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda Üst Miyosen-Pliyosen olarak belirlenmiştir (Nebert, 1978; Akyürek ve Soysal, 1981). Bu formasyon, çeşitli araştırmalarda farklı adlandırılmakla birlikte bu çalışmada Aktimur ve diğerleri (1994: 8) tarafından yapılan Soma Formasyonu adı kullanılmıştır. Bölgede geniş alanlarda gözlenen bu formasyonu konglemara, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşı ardalanmaları oluşturmaktadır (Kalafatçıoğlu, 1964: 55; Akyürek ve Soysal, 1981: 9). Yer yer eş yaşlı tüf, aglomera ve lav düzeyleri içermektedir. Soma formasyonu, genellikle yatay ve yataya yakın özellikte ise de yer yer yatık ya da devrik kıvrımlı yapı gösterebilmektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde Yuntdağ volkanitlerine ait tüf ve lavlar, yanal ve dikey geçişlidir (Şekil 4). Soma formasyonu, daha eski temel üzerine bu temele ait çakıları içeren konglomera ile uyumsuz olarak gelmektedir. Temele ait bu çakıllar, değişik boyutta olup kötü boylanmıştır. Bu konglemara ve kumtaşı birimi, bazı araştırmalarda Ballıca formasyonu olarak adlandırılmaktadır. Neojen çökelleri ile volkanizma eş zamanlı olarak meydana geldiğinden, çökellerin üst yüzeyinde yer yer konglomera çakıllarının bir kısmı volkanik kayalara aittir. Daha üstte ise gevşek tortullaşmış, çimentosu genellikle tüf ve kalsit olan kumtaşları gelmektedir. Bunu, kiltaşı ve marn ardalanması izlemektedir. Formasyonun yaklaşık kalınlığı 300 m dir (Aktimur vd., 1994: 8). Karasal ortamda oluşmuş olan bu formasyon, alt düzeyde akarsu ortamını, üst düzeyde delta ve gölsel ortam şartlarını yansıtmaktadır. Genellikle, kumtaşı ve kumlu tüf ardalanmalı olan birimde kumtaşı ile tüf birbirinden ayrılamamaktadır. Bu nedenle çökelme ortamı, hızlı 63

61 ve ani bir çökelmenin olduğu ve yüksek enerjili küçük ortamlar olarak tanımlanmaktadır (Ergül vd., 1980: 37). Kısaca formasyonun kaya özellikleri, birbiri ile ilişkili olmayan hızlı ve ani bir çökelme ortamını yansıtmaktadır. Soma Formasyonu (Ts), yöredeki ovaların çevresinde geniş alanlar kaplamaktadır. Bu kapsamda Balıkesir Ovasının çevresinde, Pamukçu Ovasının batısında ve güneybatısında, Değirmenli Ovasının batısında ve güneyinde görülmektedir (Şekil 3). Bu birim, Yuntdağ volkanitinden sonra bölgede en yaygın görülen ikinci formasyondur (%29.0). Formasyonun diğer birimler ile dokunak ilişkisi, çok net belirlenememektedir. Genellikle, tüm birimlerin üzerine onların çakıllarını içeren taban konglomerası ile geldiği kabul edilmektedir. Üstüne ise eski alüvyonlar ile yeni alüvyonlar ve yer yer volkanikler gelmektedir (Ergül vd., 1980: 36; Şekil 4) Kuaterner (Qal- Qal (eski) ): Kuaterner i temsil eden en büyük birim, Balıkesir Ovası ve diğer ovaları kaplayan yeni alüvyonlardır (Şekil 3, 4). Bu ovaları ve vadi tabanlarını kaplayan alüvyonlar, bölge bütününde %19.9 luk bir orana sahiptir. Yeni alüvyonlar, kapladıkları bu alanla bölgedeki üçüncü formasyon olma özelliğine sahiptir. Çalışma alanındaki alüvyonun karakteristik özelliği, siltli ve ince kumlu olmasıdır. Alüvyon kalınlığı, DSİ 25 Balıkesir Bölge Müdürlüğü nün yaptığı sondajların sonucuna göre Ovaköy yakınlarında metreyi bulmaktadır. Bu kalınlık, ova kenarlarına doğru 5 metreye kadar düşmektedir. Alüvyon kalınlığı, Balıkesir Ovasının çevresinden merkeze doğru artmakta, batıdan doğuya doğru ise azalmaktadır. Alüvyon, vadi tabanları boyunca incelerek diğer birimlerin içine sokulmaktadır. Vadi tabanlarındaki siltli kumlu ve çakıllı birim, yaklaşık olarak 5-6 metredir (Aşar, 1982: 18). 64

62 Özoğul (1987a: 44) tarafından Balıkesir Ovasından alınan kuvars, andezit ve kalker çakılları üzerinde yapılan yassılık indeksinin ortalama değeri, 1.58 ile 2.00 arasında, yuvarlaklık indisleri ise ile arasında değişmektedir. Yassılık indislerinin bu değeri de alüvyonların akarsular tarafından şekillendirildiğini kanıtlamaktadır. Yöredeki bir diğer alüvyal birim, sekiler üzerinde gözlenen eski alüvyonlardır (Qal (eski) ). Bunlar, yer yer konglomeraya dönüşmüş birimlerdir. Eski alüvyonlar, en yoğun olarak, Çağış ın kuzeyinden Aslıhantepeciği köyüne ve oradan da Yenice köyüne uzanan hat boyunca gözlenmektedir (Şekil 3). Bu hat boyunca eski alüvyonların kalınlığı, ortalama bir değerle 5-10 m dir. Birimin kalınlığı, Emredağı tepe çevresinde 100 m ye ulaşmaktadır (Ercan vd., 1984: 29). Bu birim, yine ovanın doğusunda Kalburcu köyünden Hotaşlar köyüne uzanan hatta da gözlenmektedir; fakat bu kesimde alüvyonun kalınlığı oldukça azdır. Ortalama bir değerle 4-5 m olduğu düşünülmektedir. Bu kuşaktaki konglomera ve kumtaşları, daha gevşek dokudadır. Ovanın kuzeyinde ise parça parça Köylüköyü yakınlarında, Ayşebacı köyünün doğusunda, ovanın batısında da Üzümcü çayının kuzey ve güneyinde görülmektedir. Eski alüvyonlar, Alt Kuaterner yaştadır (Ercan vd., 1984: 30). Bunlar, bölge içine ortalama %3.1 lik bir alana sahiptir. Eski alüvyonların bazılarında kimyasal olaylar sonucunda günlenme çekirdekleri meydana gelmiştir (Foto 1). Örneğin bu günlenme çekirdekleri, Çandır köyünün doğusunda Taşlık mevkii, Mirenlik sırtında ve Yenice köyü yakınlarında görülebilmektedir. Bununla birlikte Pamukçu Ovasının güneyinde de günlenme çekirdeklerine dönüşmüş eski alüvyal malzeme yaygın olarak bulunmaktadır. 65

63 Foto 1: Çandır köyünün doğusunda Taşlık mevkii, Mirenlik sırtındaki günlenme çekirdeklerinden bir görünüm. Bölgede Kuaterner i karakterize eden bir diğer formasyon, yeni volkaniklerdir. En son volkanizma ürünü olan bazaltlar, Miyosen-Pliyosen yaşlı Neojen çökelleri üzerinde yer aldıkları için büyük olasılıkla Plio-Kuaterner yaştadır (Ergül vd., 1980: 44). Bazalt karakterli bu birim, çok yaygın olmamakla birlikte Köylüköyü kuzeyinde Kara tepede, Ayvatlar köyü kuzeyinde Kocabayır tepede, Köteyli köyü kuzeyindeki Dedebayır tepede, Ortamandıra köyünün kuzeyinde Karagedik tepede, Ortamandıra köyünün kuzeydoğusundaki Büyük ve Küçük Hanaylı tepeleri çevresinde görülmektedir. Genellikle, koyu kahverengi renklidir. Ercan ve diğerleri (1987: 39), çalışma alanını içine alan kesimdeki Tersiyer de yaygın olarak gözlenen bazaltik volkanizmanın bir kısmının gerçek bazalt olmadığı, bunların yalancı bazalt ya da bazaltoid olarak adlandırılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Yapılan araştırmalarda bölgedeki bazaltların kökenine ilişkin ayrıntılı çalışmaya rastlanmamıştır. 66

64 4. NEOTEKTONİK ÖZELLİKLER VE DEPREMSELLİK: Deprem, aniden gelişen, sonuçları önceden kestirilemeyen, toplum yaşamını olumsuz yönde etkileyen ve ekonomik olumsuzluklara neden olan jeolojik kökenli doğal bir afettir. Bu nedenle son yıllarda aktif tektonik ve depremsellik, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye de de önemli bir araştırma konusu olmuştur. Daha da önemlisi, Türkiye de son yüzyılda olmuş hasar yapıcı (orta ve büyük magnitüdlü depremler) depremlerde can kaybı ve mal kaybı çok fazladır. Örneğin 17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi ve 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinde yaklaşık kişi hayatını kaybetmiştir. Bu bölümde, Balıkesir ve çevresinde son yüzyılda meydana gelmiş depremlerin özellikleri incelenmiştir. Öncelikle, çalışma alanı ve çevresinde deprem üreten diri fayların neotektonik özellikleri hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra ise bölgenin neotektonik özelliği ile depremselliği arasındaki ilişki ortaya konmaya çalışılmıştır. Türkiye, Alp-Himalaya tektonik kuşağında yer almaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi yörenin tektonik yapısının şekillenmesinde, Avrasya, Afrika, Arap, Ege, Anadolu ve Karadeniz levhaları arasındaki göreceli hareketler etkili olmuştur (Şekil 9). Afrika ve Arap levhalarının Avrasya levhasına göre kuzeye doğru hareket etmesi, Anadolu levhalarının batıya hareket etmesine neden olmaktadır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresini de içine alan Batı Anadolu, Afrika levhasının Girit adasının güneyinde Ege ve Anadolu levhalarının altına dalması sonucu NNE-SSW yönlü çekme ve gerilmeye uğramıştır (Adatepe, 1998: 64). Çalışma alanının kuzey kısmı ise Kuzey Anadolu fayının yanal atımlı sıkışma ve çekme hareketinin etkisi altındadır. Anadolu, Kuzey Anadolu fayı boyunca ortalama 20 mm/yıl batı yönünde 67

65 hareket ederken, Batı Anadolu N-S yönünde 3-6 cm/yıl gerilmektedir (Yılmaz, 2000: 3). Kuzeybatı Anadolu Bölgesi, bu iki sistemin etkisi altında tektonik olarak etkin bir alanda yer almaktadır. Şekil 9: Türkiye nin basitleştirilmiş tektonik yapısı ve çevresindeki levhalar ( den). Çalışma alanının aktif tektoniği ve depremselliğinde, daha önce de belirtildiği gibi, Kuzey Anadolu fayı büyük etkiye sahiptir. Bu fay sistemi, Üst Miyosen den itibaren belirmeye başlamış ve tam gelişimini Pliyosen ve Kuaterner de göstermiştir (Erol, 1983: 6). Üst Pliyosen sonlarında Kuzey Anadolu fayının (KAF) etkinliğinin artması, yörede aşınım yüzeyi oluşumunu sona erdirip, akarsu aşınım süreçlerinin etkili olmasına neden olmuştur. Akarsu aşınım sürecinin bir sonucu olarak, Pliyosen vadileri derine kazılmıştır. Bu akarsu aşınım süreci, günümüzde de devam etmektedir. Bu fay sistemi, Erzincan doğusundan (Karlıova) başlamakta Bolu ve Abant a kadar Karadeniz kıyılarına paralel olarak uzanmaktadır. KAF sistemi, Mudurnu vadisi batısında iki büyük kola ayrılmaktadır. Kuzey (üst) kol, Sapanca, İzmit ve Marmara denizi içinden geçmektedir. Güney (alt) kol ise 68

66 Yenişehir Ovası, Bursa Ovası ile Apolyont (Ulubat) ve Manyas gölleri altından geçerek Biga yarımadasından Ege denizine doğru devam etmektedir. Bu kol, zaman zaman aktif duruma geçmektedir (Ketin, 1960: 4). Bazı araştırmacılar İznik, Gemlik, Bandırma, Biga ve Çan dan geçen orta kolun varlığını ileri sürmektedir (Barka ve Kandinsky-Cade, 1988). Kuzey Anadolu Fay Zonunun uzunluğu, yaklaşık 1100 km, genişliği ise m dir (Ketin, 1969). Ortalama kayma miktarı ise cm/yıldır (Barka vd., 1987). KAF ın Marmara Bölgesi ndeki güney kolu ve kabul edilen orta kolu, çalışma alanının kuzey sınırını oluşturmaktadır. Bu sisteme bağlı veya bağımsız olarak birçok küçük faylar gözlenebilmektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, kuzeyindeki Yenice-Gönen Fay Zonu dışında batıdan Soma-Kırkağaç-Akhisar Fay Zonunun etkisi altında da bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda, Balıkesir-Afyon-Konya arasında uzanan Akşehir Fay Zonundan söz edilmektedir (Koçyiğit, 2002). Bu fay zonu, doğuda Konya dan başlamakta batıda Savaştepe ye kadar uzanmaktadır. Genel uzantısı WNW-ESE olup toplam uzunluğu 420 km olan bu fay zonunun 1-50 km uzunluğunda birbirine paralel ya da yarı paralel çok sayıda normal faylardan oluştuğu kabul edilmektedir (Koçyiğit, 2002; Şekil 10). Bu fay sistemi, N-S, NE-SW ve NW-SE uzantılı ikincil fay sistemlerinden oluşmaktadır. Bu faylar, çok küçük doğrultulu atım bileşeni olan, oblik faylarla temsil edilmektedir. 69

67 Şekil 10: Akşehir Fay Zonu (Koçyiğit, 2002 den sadeleştirilmiştir). Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde büyük fay sistemleri yer almamaktadır. Ancak kuzey, batı ve güneyden büyük fay sistemleri ile sınırlandırılmaktadır. Genel olarak, bölge kuzeyden Kuzey Anadolu Fay Zonunun (KAFZ), güneyden Ege Graben Sisteminin etkisi altındadır. Diğer bir deyişle yöre KAFZ ile Ege nin açılma rejimi arasında bir geçiş zonu özelliği taşımaktadır. Şöyle ki kuzeydeki KAFZ na ait olan Yenice-Gönen fayı, doğrultu atımlı fay çözümleri veren depremler üretmektedir. Buna karşılık batısı ve güneyi Ege çöküntü sistemlerinin etkisi altında normal atım karakterli depremler üretmektedir. Ege çöküntü sistemlerinden Edremit çöküntüsü, Bakırçay çöküntüsü ve Simav çöküntüsü yöreyi kuzeybatıdan, batıdan ve güneyden sınırlamaktadır. Bu bütün içinde Ayvalık, İvrindi, Soma ve Bigadiç te bu sistemlere bağlı olarak depremler meydana getirmektedir. Edremit çöküntüsü, Kuzey Anadolu fayı ile Batı Anadolu nun çekme rejimi etkisi altında bulunmaktadır (Demirtaş ve Yılmaz, 1996: 78; Demirtaş ve Erkmen, 2000: 81) Diğer yandan Bakırçay çöküntüsü, Çandarlı dan Soma ya kadar uzanan 80 km uzunluğunda bir sistemdir (Demirtaş ve Yılmaz, 1996: 79). Simav çöküntüsü ise Simav çayı boyunca yaklaşık 100 km uzunluğundadır (Demirtaş ve Yılmaz, 1996: 79). Balıkesir Ovası, bu ana sistemler arasında geçiş özelliği taşımaktadır. 70

68 bazıları: Bölgede çeşitli araştırmacılar tarafından tespit edilmiş faylar vardır. Bunların 1) Beşpınar köyünün güneyinden Macarlar köyü, Kabaklı köyü üzerinden Ziraat çiftliği ve Balıkesir e doğru olan fay (Herzog, 1954: 8). 2) Pamukçu köyü yakınlarındaki Eftalya kaplıcalarının bulunduğu alandaki N-S yönündeki fay (Herzog, 1954: 8). 2) Çömlekçi doğusundan Yenice kuzeyi geçen, Güven deresinin aşağı kısmına doğru S-N istikametli fay (Herzog, 1954: 9). 3) Ayvatlar köyü batısında Köteyli derede (Ortaca dere) N-S uzanımlı düşey atımlı fay (Ergül vd., 1980: 50). 4) Jeoloji haritaları üzerinde gösterilen Karamanlar köyü ile Dereçiftlik köyü arasındaki doğu-batı yönlü fay. 5) Yine jeoloji haritalarında gösterilen Eşeler köyünün batısındaki faylar. Şekil 11: Türkiye deprem bölgeleri haritası ( Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasında birinci derece deprem kuşağının içine girmektedir (Şekil 11). Çeşitli araştırmacılar 71

69 tarafından da Türkiye nin günümüz sismik etkinlikleri incelenmiştir. Bu araştırmalarda da bölgenin, günümüzde, Türkiye genelinde önemli sismik etkinlik gösterdiği kabul edilmiştir (Kalafat ve Pınar,1997: 13; Utku, 2000: 54). Bu araştırmada, yılları arasındaki aletsel döneme ait deprem katalogu incelenmiştir (Sonrisk verisi-dad). Bu kapsamda, öncelikle, Güney Marmara-Kuzeybatı Ege de 38 o 50 N-40 o 50 N ile 26 o 00 E-29 o 40 E boylamları arasındaki bir alanda meydana gelen, büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremler araştırılmıştır (Şekil 12). Bu geniş alanda yapılan analizler ile bölgede risk faktörü olan yakın çevredeki depremler hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır dönemi, aletsel verilerin ilk dilimi olduğu için yeteri kadar istasyon bulunmamaktadır; bu nedenle yıllık deprem sayısı düşüktür (Demirtaş ve Yılmaz, 1996: 4). Bununla birlikte 1970 yılından sonra Kandilli Rasathanesi tarafından yerleşik olarak kurulan deprem istasyonları ve 1978 yılından itibaren de MARNET in (Marmara Bölgesi Radyo Bağlantılı Deprem Ağı) kullanılması ile bölgedeki mikro depremlerle ilgili parametreler doğru olarak tespit edilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla, 1970 öncesi kayıtlarda mikro depremler çözülememiştir. Bundan dolayı dönemi ve dönemi ayrı ayrı incelenmiş ve analiz edilmiştir. Söz edilen koordinatlar arasında meydana gelen depremler büyüklüklerine göre sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırılma yapılırken büyüklüğü 4 ve üstündeki depremler incelenmiştir. Çünkü büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremler, çeşitli faktörlerin etkisi altında değişmekle (jeolojik yapı ve jeoteknik) birlikte etkisi insanlar tarafından hissedilen depremlerdir. Aynı zamanda büyüklüğü 5 in altında olan depremler küçük depremler, 5 ile 7 arasındaki depremler orta büyüklükte depremler, 7 ile 8 arasında olan depremler büyük depremler, 8 in üzerinde olan depremler çok büyük depremler olarak sınıflandırılmaktadır (Eyidoğan ve Barka, 1996: 18; Demirtaş ve Erkmen, 2000: 4). 72

70 53 Şekil 12: 38 o o 50 N enlemleri ve 26 o o 40 E boylamları arasında büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremlerin dağılışı ( ; Kaynak: Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü). 73

71 Bu kapsamda 38 o 50 N-40 o 50 N ile 26 o 00 E-29 o 40 E boylamları arasında yılları arasında büyüklüğü 4 ve üzerinde 226, döneminde ise 281 deprem olmak üzere toplam 507 deprem meydana gelmiştir (Çizelge 2, Şekil 13). 507 depremin frekans dağılımı incelendiğinde büyüklüğü 4 ile 5 arasında olan depremlerin %86.4 lük, büyüklüğü 5 ile 6 arasında olan depremlerin ise %11.4 lük, büyüklüğü 6 ile 7 arasında olanların %1.5 lik ve son olarak büyüklüğü 7 ile 8 arasında olanların ise %0.6 lık bir orana sahip olduğu görülmektedir (Çizelge 2, Şekil 13). Her iki dönemde de büyüklüğü 4 ile 5 arasında olan depremlerin oranı, %75.0 in üzerindedir. Çizelge 2: ile dönemleri arasında meydana gelen depremlerin büyüklüklerine (magnitüd- M) göre meydana gelme sayıları (MGS) ve yüzde oranları (%). DÖNEMLER Toplam MAGNİTÜD SINIFLARI 4>=M<5 5>=M<6 6<=M<7 7<=M<8 Toplam MGS % MGS % MGS % Deprem Sayısı >=M<5 5>=M<6 6<=M<7 7<=M<8 74

72 Şekil 13: ile yılları arasında büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremlerin büyüklük sınıflarına göre dağılımı döneminde büyüklüğü 6 nın üzerinde gerçekleşen 11 deprem Çizelge 3 te verilmiştir. Bu depremlerden bazıları Balıkesir ili sınırları içinde gerçekleşmiştir: Çizelge 3: döneminde meydana gelen büyüklüğü 6 ve üzerinde olan depremlerin tarih, saat, enlem, boylam ve magnitüd değerleri. Yıl Saat Enlem Boylam Magnitüd (M) :54 39 o 26 N 26 o 71 E :54 39 o 64 N 29 o 14 E :41 40 o 40 N 27 o 49 E :20 40 o 30 N 27 o 45 E :36 39 o 07 N 26 o 94 E :01 39 o 55 N 28 o 58 E :16 38 o 74 N 29 o 00 E :34 39 o 48 N 26 o 56 E :03 38 o 57 N 26 o 29 E :06 39 o 99 N 27 o 36 E :31 40 o 30 N 28 o 23 E Ocak 1935 yılında saat 14:41 de olan deprem, Erdek depremi olup 5 kişinin hayatını kaybettiği ve 600 hasarlı binanın olduğu bir depremdir ( 15 Kasım 1942 saat 17:01 de gerçekleşen deprem ise Bigadiç depremidir. Bu deprem, Balıkesir de hafif hasara neden olmuştur. Bununla birlikte söz edilen bu depremde 16 kişi ölmüş; 2187 hasarlı bina tespit edilmiştir ( 06 Ekim 1944 saat 02:34 te ise Ayvalık depremi olmuştur. Bu deprem sırasında toprakta yarılmalar meydana gelmiş; 30 kişi hayatını kaybetmiş; 5500 tane hasarlı bina tespit edilmiştir ( 75

73 18 Mart 1953 saat 19:06 da ise Yenice-Gönen depremi gerçekleşmiştir. Bu depremde 5000 den fazla binada hasar meydana gelmiş; 265 kişi hayatını kaybetmiş; 336 kişi ise yaralanmıştır ( 06 Ekim 1964 yılında saat 14:31 de gerçekleşen Manyas depreminde 23 kişi hayatını kaybetmiş; 5398 bina ise hasar görmüştür ( Bu depremde de yer yüzünde yarılmalar meydana gelmiştir. Tarihsel dönemde ise 1897 Aralık ayında meydana gelen Balıkesir depreminde Balıkesir Ovasında alüvyon zemin üzerindeki yapılarda hasar kaydedilmiştir. Balıkesir şehrinde zemin özelliklerine göre tüf ve diğer volkaniklerden oluşan alanlar alüvyon sahalardan daha az hasar görmüştür. Depremin bir diğer önemli parametresi de odak derinliğidir. Odak derinliklerine göre depremler sığ depremler (0-70 km), orta derinlikteki depremler ( km) ve derin depremler ( km) olmak üzere üçe ayrılmaktadır (Demirtaş ve Erkmen, 2000: 3). Eyidoğan ve Barka (1996: 18) tarafından 1996 da yapılan bir çalışmada ise derinliği 60 km den az olan depremler sığ depremler, km arasındakiler ise orta-derin depremler olarak sınıflandırılmıştır. Bu kapsamda yılları arasında gerçekleşmiş depremlerin odak derinlikleri incelendiğinde odak derinliği 10 km ile 20 km arasında olan depremlerin toplamda %35.5 lik bir oranla ilk sırada yer aldığı görülmektedir (Çizelge 4, Şekil 14). Bunu, %18.1 ile odak derinliği 10 km nin altında olanlar izlemektedir yıllarında ise odak derinliği 30 km ile 40 km arasında olanlar ikinci olarak izlemektedir. Daha önce de söz edildiği gibi bölgedeki Moho derinliğinin yaklaşık olarak - 29 ilâ -30 km (Aygül ve Genç, 1998) arasında olduğu dikkate alınırsa meydana gelen depremlerin yarıdan çoğunun kabuk içinde odaklandığı sonucu ortaya 76

74 çıkmaktadır. Bu da, genel olarak, yılları arasında tespit edilen depremlerin kabuk içinde meydana gelen sığ depremler olduğunu göstermektedir. Ancak depremlerin sığ olması şiddetlerinin de daha fazla hissedilmesine neden olmaktadır. Buna karşın odak derinliği 70 km den derin olan orta derinlikte depremler de gözlenebilmektedir yılları arasında 4 depremin odak derinliği 70 km den derin, 9 depremin odak derinliği ise 60 km den derin olduğu kayıt edilmiştir. Söz edilen bu orta derinlikteki depremler, az hasar verici olmakla birlikte geniş alanlarda hissedilebilmektedir. Çizelge 4: ile dönemleri arasında meydana gelen depremlerin odak derinliklerine (km) göre meydana gelme sayıları (MGS) ve yüzde oranları (%). Derinlik Sınıfları (km) Toplam MGS % MGS % Toplam MGS % : Ölçülemeyen Derinlik; 1:Derinlik<10; 2:10<=Derinlik<20; 3:20<=Derinlik<30; 4:30<=Derinlik<40; 5:40<=Derinlik<50 6: 50<=Derinlik<60; 7:60<=Derinlik<70; 8:70<=Derinlik<80; 9:80<=Derinlik<90; 10:90<=Derinlik<100; 11: Derinlik>=100 77

75 D<10 10<=D<20 20<=D<30 30<=D<40 40<=D<50 50<=D<60 60<=D<70 70<=D<80 80<=D<90 90<=D<100 D>=100 Deprem Sayısı Şekil 14: ve dönemleri arasında meydana gelen bütün depremlerin odak derinliklerine (D=km) göre gerçekleşme sayıları. Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki depremlerin dağılışına geçmeden önce Güney Marmara ve Kuzeybatı Ege de (38 o 50 N-40 o 50 N ve 26 o 00 E-29 o 40 E) büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremlerin dağılışı incelendiğinde Yenice-Gönen fay sistemi, Bakırçay çöküntüsü ve Simav çöküntüsü üzerinde yoğunlaştıkları görülmektedir (Şekil 12). Bu bütün içinde 39 o 43 N-39 o 77 N enlemleri ile 27 o 76 E-28 o 15 E boylamaları arasındaki Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gerçekleşen depremlerin dış merkezleri incelendiğinde 33 ünün büyüklüğünün tespit edilemeyecek kadar küçük gerçekleştiği görülmektedir. Burada büyüklüğü 2 ve üzerinde olan depremlerin dağılışı incelenmiştir (Çizelge 5, Şekil 15). Çalışma alanında magnitüdü 2 ve üzerinde 434 deprem olmuştur. Bunlardan 304 ü 2 ile 3 arasında (2<=M < 3), 120 si, 3 ile 4 arasında (3<=M<4), 7 si 4 ile 5 arasında (4<=M<5), 3 ü 5 ten büyüktür (5<=M<6). 78

76 Çizelge 5: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde meydana gelen büyüklüğü 2 ve daha fazla olan depremlerin meydana gelme sayıları (MGS) ve yüzde oranları (%). DEPREM SAYISI Toplam MAGNİTÜD MGS % MGS % MGS % 2<=M< <=M< <=M< <=M< Toplam Elde edilen sonuçlara göre yılları arasında deprem sayısının az olduğu görülmektedir. Bunun nedeni, bu dönemde deprem olmayışı değil deprem ölçüm istasyonlarının yetersiz oluşudur. Daha önce de belirtildiği gibi büyüklüğü 4 ve üzerinde olan depremler insanlar tarafından hissedilebilmektedir. Bu kapsamda yörede gerçekleşen depremlerin 10 nunun magnitüdü 4 ün üzerindedir (Çizelge 5, Şekil 15). Çizelge 6 da büyüklüğü 4 ten fazla olan depremlerin tarihleri, saatleri, enlemleri, boylam, derinlikleri ve magnitüdleri verilmiştir. 79

77

78 Deprem dış Merkez harıtası 59 81

79 Çizelge 6: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde meydana gelen büyüklükleri 4 ve daha büyük olan depremlerin tarih, saat, enlem, boylam, derinlik ve magnitüd değerleri ( ). Tarih Saat Enlem Boylam Derinlik (km) Magnitüd (M) :32 39 o 60 N 27 o 90 E :41 39 o 46 N 27 o 79 E :53 39 o 73 N 28 o 05 E :51 39 o 55 N 27 o 87 E :55 39 o 70 N 27 o 80 E :42 39 o 52 N 27 o 80 E :06 39 o 64 N 27 o 87 E :05 39 o 67 N 27 o 88 E :43 39 o 63 N 27 o 81 E :48 39 o 57 N 27 o 90 E Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gerçekleşen depremlerin mevsimlere göre dağılımı incelendiğinde de özel bir durumla karşılaşılmamıştır. Dolayısıyla deprem ve iklim arasında bir ilişki kurulamamıştır. Bu kapsamda deprem dış merkezlerinin, Balıkesir Ovasının batısında ve kuzeyinde Yuntdağ volkaniklerinin kapladığı, bölgenin güneyinde Çağış ve çevresinde Neojen tortulları ile kaplı alanlarda olduğu görülmektedir. Yörede gerçekleşen depremler ile jeolojik zemin arasında ilişki kurulduğunda %36.8 inin Yuntdağ volkaniti, %33.2 sinin Soma formasyonu ve %13.4 ünün yeni alüvyonlara ait zemin üzerinde gerçekleştiği görülmektedir. Ovalarda gerçekleşen depremler, örtülü fayların göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak bu konuda ayrıntılı veriye ulaşabilmek için sismik çalışmaların yapılması gerekmektedir. Büyüklükleri 4.5 in üstündeki depremler, hasar yapıcı depremler olarak kabul edilmektedir. Bu kapsamda büyüklükleri 4 ile 5 arasındaki depremler, daha çok çalışma alanın batısında yoğunlaşmaktadır. Bunların, Beyköy ün 2.4 km güneybatısında (4.2 M), Balıkesir in 2.1 km kuzeyinde Balıkesir ile Üçpınar köyleri arasında (4.2 M), Balıkesir şehir merkezinin 1.4 km güneybatısında (4.6 M), 104

80 Ortamandıra köyünün 600 m doğusunda (4.0 M), Üzümcü çayı boyunca Küçükbostancı köyü yakınlarından Macarlar köyüne kadar devam eden bir hat boyunca gerçekleştikleri yapılan haritalarla tespit edilmiştir. Küçükbostancı-Macarlar köyleri arasındaki hat boyunca gerçekleşen üç depremin büyüklükleri NE-SW yönünde sırasıyla 4.0, 4.7 ve 4.1 dir. Büyük bir olasılıkla, bu hatta gerçekleşen depremler Herzog tarafından belirtilen Beşpınar köyünün güneyinden Macarlar köyü, Kabaklı köyü üzerinden Ziraat çiftliği ve Balıkesir e doğru olan fayla ilişkilidir (Herzog, 1954: 8). Büyüklüğü 5 ve üzerinde olan depremlerden biri Eşeler köyü yakınlarında 5.1 M, Çayırhisar ın güneydoğusunda 5.0 M ve Turnalar yakınında 5.5 M büyüklüğünde gerçekleşmiştir (Şekil 15). Yöredeki gözlenen depremlerin bazılarının dış merkezleri birden fazla depreme odaklık etmiştir. Örneğin Beyköy ün güneybatısındaki deprem merkezi, büyüklüğü 0.0 ilâ 4.2 arasında değişen 8 depreme odaklık etmiştir. Kavaklı köyündeki bir merkez ise büyüklüğü 2.5 ilâ 3.2 arasında değişen 5 depreme, Değirmenli Ovasının kuzeybatısındaki merkez büyüklüğü 0 ilâ 3.3 arasında değişen 5 depreme, Gökköy batısındaki alan büyüklüğü 2.1 ilâ 3.1 arasında değişen 4 depreme, Yeşildere köyü doğusundaki bir merkez büyüklüğü 2.6 ilâ 3.8 arasında değişen 3 depreme, Çayırhisar güneyinde gözlenen alan büyüklüğü 2.9 ve 5.0 arasında değişen 3 depreme, Balıkesir in güneybatısındaki bir merkez büyüklüğü 3.0 ilâ 4.6 arasında değişen 2 depreme, Turnalar yakınındaki merkez büyüklüğü 2.8 ilâ 5.5 arasında değişen 2 depreme ve Macarlar batısındaki merkez büyüklüğü 2.8 ilâ 4.1 arasında değişen 2 depreme odaklık etmiştir. Bu deprem merkezleri, çalışma alanının içinde bulunduğu gerçek deprem riskini ortaya koymaları bakımından önemlidir yılları arasında magnitüdü 6 dan fazla olan deprem gözlenmemekle birlikte, daha önce de belirtildiği gibi, Balıkesir ili kapsamında 6 M ün üstünde ve hasar yapıcı etkisi çok olan depremlere rastlanmıştır. Diğer bir deyişle 38 o o 50 N enlemleri 105

81 ve 26 o o 40 E boylamları arasında olabilecek orta büyüklükte ya da çok büyük bir deprem yörede can ve mal kaybına neden olabilecektir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gerçekleşen depremlerin odak derinlikleri incelendiğinde sadece 2 tanesinin orta derinlikte, diğerlerinin sığ olduğu tespit edilmiştir (<=40 km). Çalışma alanın güneybatısındaki Savaştepe ile güneydoğusundaki Sındırgı-Bigadiç çevresi son yıllarda hissedilir depremlere sahne olmaları nedeniyle yörede büyük öneme sahiptirler. Bunlardan Savaştepe de arasında gerçekleşen depremler yöre halkı üzerinde korkutucu etki bırakmış olmakla birlikte bu dönemdeki depremlerin büyüklüğü 5.5 i geçmemiştir Temmuz 1999 da M 4.5 olan 176 deprem gerçekleşmiştir. Aynı alanda, 14 Mayıs-24 Haziran 2001 tarihleri arasında M 5.0 olan 164 deprem gerçekleşmiştir. Bazı araştırmacılara göre Savaştepe de gerçekleşen depremler deprem fırtınası olarak kabul edilmiştir (Kalafat ve Pınar, 1997: 12); fakat Demirtaş ve diğerleri (2002, 2003) yapmış oldukları çalışmalarında söz konusu depremlerin fırtına karakterinde olmadığını ortaya koymuşlardır Haziran 2003 tarihleri arasında Sındığı-Bigadiç arasında ise magnitüdleri 2.5 ile 3.8 arasında değişen 35 deprem meydana gelmiştir. Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı tarafından bu çevrede meydana gelen depremlerin de deprem fırtınası karakterinde olmadığı rapor edilmiştir (Demirtaş vd., 2003). Savaştepe ve Sındırgı-Bigadiç çevresindeki depremler, Bergama-Zeytindağ fayı ile Simav fayının birbirine yaklaştığı bölgede oluşmuştur. Bu bölgelerdeki depremler, deprem fırtınası karakterinde olmamakla birlikte yörede gerçekleşebilecek hasar yapıcı bir depremin habercisi karakterinde olabilecekleri dikkate alınmalıdır (Demirtaş vd., 2003). Çalışma alanına komşuluk eden bu alanların iyi değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gerekmektedir. Yöre depremlerin gelecekte olma olasılıkları ve kaç yılda bir tekrarlanacakları, Poisson modeli kullanılarak hesaplanmıştır (Bağcı, 1990). Risk analizinde, Balıkesir merkezli 100 km yarıçaplı bir alanda büyüklüğü 5 ve üzerinde 106

82 olan depremler dikkate alınmıştır. Çizelge 7 incelendiğinde 10 yıllık bir zamanda magnitüdü M 5.5 bir depremin olma olasılığının %97 olduğu görülmektedir. 30 yıllık bir dönemde büyüklüğü M 6.0 bir depremin olma olasılığı, %98 dir. 75 yıl içinde büyüklüğü M 6.5 olan bir depremin olma olasılığı ise %99 dur. 100 yıllık bir zamanda büyüklüğü M 7.0 olan bir depremin olma olasılığı %90, büyüklüğü M 7.5 olan bir depremin olma olasılığı ise %61 dir. Çizelge 7: Balıkesir merkezli 100 km yarıçaplı bir alanın risk analizi; sismik risk dönemleri ve deprem dönüş periyodu (yıl). SİSMİK RİSK DÖNEMLERİ (Yıl) Dönüş Periyodu Magnitüd N(M) Q(M) Depremlerin dönüş periyodu yıl olarak hesaplandığında da magnitüdü M 5.5 olan depremin tekrarlanması için 3 yılın geçmesi gerekmektedir. M 6.0 olan bir depremin gerçekleşmesi için ise 7 yıl, M 6.5 bir depremin gerçekleşmesi için 18 yıl, M 7.0 bir depremin gerçekleşmesi için 44 yıl ve M 7.5 bir depremin gerçekleşmesi için 107 yıl geçmesi gerekmektedir (Çizelge 7). Sonuç olarak 38 o 50 N-40 o 50 N enlemleri ile 26 o 00 E-29 o 40 E boylamları arasında kalan Güney Marmara ve kısmen Kuzeybatı Anadolu tektonik bakımdan oldukça aktif bir alandır. Bu alanda, zaman zaman can kaybına neden olan büyük depremler olmuştur. Gelecekte de büyük depremlerin olma olasılığı yüksektir. Gerçekten risk altında bulunan bu alan içinde 39 o 44 N-39 o 77 N enlemleri ile 27 o 76 E- 28 o 15 E boylamaları arasında yer alan çalışma alanında hissedilebilir depremler 107

83 (M 4) olmuş; fakat genellikle küçük depremler (M 5) meydana gelmiştir. Bu nedenle Balıkesir Ovası ve yakın çevresi birinci derece deprem riski altında olan bir alan değildir; fakat çevresinde büyük depremlere merkezlik etmiş alanlar bulunmaktadır. İzmit ve Düzce depremlerinde olduğu gibi depremlerin geniş alanlı hissedilen afetler olduğu göz önünde tutulursa çalışma alanı da deprem riski altındadır. Nitekim çalışma alanının kuzeyi tektonik bakımdan aktif olan KAFZ ın güney koluna, güneyi ise Ege nin çöküntü sitemlerine komşuluk etmektedir. Bu nedenlerden dolayı her ne kadar çalışma alanı içinde büyük depremler gerçekleşmemiş olsa da çevresindeki risk teşkil eden alanlar nedeniyle yöre halkının deprem ve depremsellik ile ilgili olarak bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında neler yapması gerektiğine ilişkin bilgilendirme, en kısa sürede gerçekleştirilmelidir. Foto 11: Asar tepeden batıya Akçakaya köyüne doğru Üzümcü çayına bakış (ağustos; E W). 108

84 adacığı, 1998 tarihli haritalarda tespit edilememiştir. Bununla birlikte 1977 yılı itibarıyla Pamukçu Ovasında Nergis çayının oluşturduğu 4 tane menderesin, daha sonraki dönemlerde, kapandığı görülmektedir. Bunlardan Burgaz tepenin 1.2 km güneyinde olan menderes büklümünün kapanmasının ardından gelişen eski yatak ve menderes yeniği topoğrafya haritaları üzerinde yapılan analizlerde tespit edilebilmektedir. Akarsuda meydana gelen bu büyük değişikliğin nedeni, akımının İkizcetepeler barajı vasıtasıyla kontrole alınmasıdır. Bunun bir sonucu olarak akarsu, geçmişten daha düzenli akışa sahiptir. Elde edilen sonuçlara göre son yıllarda yapılan taşkın önleme çalışmaları, eski akarsu yatağı, burun setti depoları ve artbataklıkların ortadan kalkmasına neden olmuştur. Fakat taşkın önleme çalışmalarının yapılmadığı dönemlerde Balıkesir Ovası ve çevre ovalarda taşkınlar gözlenebilmekte ve hatta bunlar afet boyutuna ulaşabilmekteydi. Şöyle ki Ocak 1981 yılında meydana gelen taşkında Ovaköy ün sokakları sularla dolmuştur (Özoğul, 1988: 115). Bölgede güncel süreçlerin bir sonucu olan serbest menderesler ile birlikte gömük menderesler de görülmektedir. Bunlar, eski topografik özelliklerin temele kopya edilmesi ile oluşan, bugünkü topoğrafyaya lakayt olan şekillerdir. Bu gömük 109

85 menderesler hakkında, sürempoze (epijenik) boğazlar bölümünde ayrıntılı bilgi verilecektir Sürempoze Boğazlar: Çalışma alanının bugünkü görünümüne ulaşana kadar oldukça karmaşık oluşum ve gelişim süreci geçirdiği, bundan önceki bölümlerde vurgulanmıştır. Diğer bir deyişle bölge, polisiklik şekil birimleri bakımından zengindir. Bu polisiklik şekil birimlerinden biri, inkonsekant boğazlardır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki inkonsekant boğazlardan bazıları: Burgaz boğazı, Kaleli boğazı ve Kepsut boğazıdır (Şekil 18). Bu çalışma kapsamında Pamukçu Ovası ile Balıkesir Ovası arasında Nergis çayı tarafından oluşturulan Burgaz inkonsekant boğazı ve bunu oluşturan mekanizma ayrıntılı olarak incelenecektir (Şekil 22, 23, 24, 25). Nergis çayı, bu boğaz içinde güneybatı-kuzeydoğu yönünde yaklaşık olarak 2 km yol almaktadır. Burgaz boğazında akarsuyun yatak genişliği, yaklaşık olarak 34.4 metredir. Yatak genişliğinin fazla olmaması, boğazı gerçekleştiren olayların yeni ve boğazın genç olduğunun bir kanıtıdır. Başka bir sözle boğazı gerçekleştiren olaylar yeni olduğu için akarsu derine doğru aşındırmaya devam etmektedir. Boğaz çevresinde eğim değerleri, 15 ile 45 dereceler arasında değişmektedir. 20 ilâ 40 dereceler arasında eğimli yamaçlar geniş alana sahip olmakla birlikte eğimi derece arasında değişen yamaçlar da görülebilmektedir. Eğimin çok fazla olduğu bu kesimler, Büyükbostancı köyünün güneyindeki Küçükbayır sırtının Burgaz boğazına bakan kesiminde tespit edilmiştir (Şekil 24). 110

86

87 Şekil 22, 23, 24,

88 Yukarıda morfolojik özellikleri ayrıntı bir şekilde açıklanan boğaz, bölgenin meyil şartlarına lakayt bir görünümdedir. Diğer bir deyişle akarsuyun boğazın çevresindeki daha alçak alanları kullanabilme imkanı varken menderesler meydana getirerek boğazı açması, boğazın inkonsekant boğaz olduğunu göstermektedir (Şekil 22, 23, 24, 25). Bölgede bu inkonsekant görünüme yol açan sistemin kurulması, bir sürempozisyonu göstermektedir. Nitekim Pliyosen koşullarında Miyosen tortularına yerleşen akarsuyun kurulum koşulları, ilksel topoğrafyayı yansıtan konsekanttır. Bu kesimde Nergis çayının eski yatağı üzerinde, eğimin az olması nedeniyle, serbest menderesler oluşturarak aktığı ve daha sonra taban seviyesinde meydana gelen değişmelerin etkisi altında temele gömüldüğü düşünülmektedir. Miyosen-Pliyosen arazisi üzerindeki eğim koşullarına bağlı kurulan akarsu sistemi, derine gömülürken alttaki dayanıklı tabakayı açığa çıkarmıştır. Boğazın iki tarafında farklı jeolojik birimler görülmektedir (Şekil 3). Şöyle ki boğazın kuzeybatısında Üst Miyosen-Pliyosen yaşlı Neojen tortul birimler, güneydoğusunda ise Orta-Üst Miyosen yaşlı Neojen volkanikleri topoğrafyaya hakimdir. Ayrıca boğazın kuzeybatısında da dar alanlı Orta-Üst Miyosen yaşlı volkanikler görülmektedir (Şekil 3). Bu da Nergis çayının Pliyosen e ait tortul tabakaları yararak alttaki daha sert olan volkanik formasyona gömüldüğünün bir diğer delilidir. Ancak Burgaz boğazının oluşumunu sadece epijenik etkilerle açıklamak mümkün değildir. Boğazın yakın çevresindeki sıcak su kaynakları ve tektonik hatların varlığı, burada genç yükselmelerin olabileceğini ve akarsu gömülmesinin bu tektonik yükselmelerden etkilenebileceğini göstermektedir. Bu nedenle boğazın başlangıçta epijenik geliştiği ve sonra antesedans etkilerin karıştığı söylenilebilir. Ancak burada direkt antesedansdan söz etmek mümkün değildir. Çünkü antesedansı meydana getirmiş olan etkileri gösteren asli durumları bozulmuş ve meyilleşmiş yüzeyler ve belirgin bir yükselmeye neden olan tektonik izler tespit edilememiştir. Sonuç olarak 113

89 akarsuyun Pamukçu Ovası ve Balıkesir Ovası arasındaki bu sert eşiğin içinde bugünkü topoğrafyaya lakayt olan bu görünümü sürempozisyonun bir sonucudur. Şöyle ki 1: ölçekli topoğrafya haritalarının analizlerinde ve arazide yapılan gözlemlerde Burgaz yarmavadisinde iki farklı seviye tespit edilmiştir (Şekil 22, 23, 24, 25). Bunlardan biri, 200 metrenin üzerindeki yüzey, bir diğeri ise metrelerdeki yüzeydir. Boğaz Enalt Pleistosen aşınım yüzeyinin bir kalıntısı olan 200 metrelerdeki yüzey üzerinde meydana gelmiştir. Bu yüzey, Burgaz yarmavadisinin kuzeybatısında Neojen tortul birimler üzerinde metre nispî yükseltidedir. Bu kesimdeki en yüksek tepe, 237 m ile Burgaz tepedir. Boğazın güneydoğusunda ise bu aşınım yüzeyi, Neojen volkanikleri üzerinde yaklaşık metre nispî yükseltide gözlenmektedir. Bu kesimdeki en yüksek tepe, 259 m mutlak yükseltiye sahip olan Kalaycılar tepedir. Söz konusu yüzey üzerinde menderesler oluşturarak akan akarsu Alpin hareketlerin etkisi ile gömülmüştür. Fakat boğazın oluşumunda post-alpin hareketlerle Alt Pleistosen de meydana gelen gençleşmenin etkili olduğu düşünülmektedir. Nitekim bu kesimdeki mutlak yükseltisi metrelerde olan m nispî yükseltideki ikinci seviye, Balıkesir Ovasının diğer kesimlerinde de görülmekte ve taraça 1 olarak adlandırılmaktadır. Alt Pleistosen de bu yüzeyi oluşturan akarsu, bunu izleyen dönemde gençleşerek bu yüzeyi de yarmıştır. Nergis çayının ovaya açıldığı kesimde taraça 2 ve 3 seviyeleri görülmekle birlikte boğazın içinde tespit edilememiştir. Bu da boğazın oluşumunda Alt Pleistosen de meydana gelen gençleşmenin duraklamaksızın devam ettiğinin bir kanıtıdır. Bu alt iki taraça seviyesinin boğazda görülmemesi oluşmadığı anlamına gelmemelidir. Bunlar boğaz içinde dar alanlı olmuş olup sonraki aşınma ve ayrışma olayları ile silinmiş olabilir. Gömülmenin belirli bir seviyeye kadar nispeten az süratle meydana geldiği, en yüksek yüzeyin yamaçlarının işlenerek yatıklaştırılması ile anlaşılmaktadır. Nitekim metrelerdeki seviye, boğazın ilk yarılması sırasında akarsuyun gömülebildiği seviyeyi göstermektedir. Bu taraça düzlükleri ile üstteki Enalt 114

90 Pleistosen aşınım yüzeyi arasındaki yamaç eğiminin az olması, bu ilk gömülmenin yavaş bir şekilde meydana geldiğinin bir kanıtıdır m nispî yükseltide duraklayan akarsuyun, bunu izleyen dönemde daha hızlı bir şekilde yeni bir gömülmeye sahne olduğu düşünülmektedir. Yapılan analizlere göre boğazda iki geniş çaplı gömük menderes büklümü tespit edilmiştir. Üzerinde ayrıntılı çalışma yapılmayan diğer boğazların da sürempozisyonun sonucu olduğu kabullenilmektedir. Nitekim bu boğazların çevresinde de en yüksek seviyeyi Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi oluşturmaktadır. Sözü edilen diğer boğazlar da topoğrafyaya lakayt gelişmiş ve gömük menderesler oluşturmuştur. Bunlardan Değirmenli Ovası ile Balıkesir Ovası arasında Susurluk ırmağının açmış olduğu sürempoze boğaz, Kaleli boğazı olarak adlandırılmaktadır (Foto 8). Bu boğaz içinde Susurluk ırmağı, kabaca, güney-kuzey yönünde yaklaşık 7.7 km uzunluğa sahiptir. Kaleli boğazında yapılan analizlerde ortalama çapı 500 m yi bulan büyük bir büklüm ile çok sayıda küçük büklümler tespit edilmiştir. Kaleli boğazının oluşumu da Burgaz boğazı gibi sürempozisyonun bir sonucudur. Ancak Özoğul a (1987a: 114) göre Kaleli boğazının oluşumunda antesedans da etkili olmuştur. Soykan (1994: 188) ise boğazın oluşumunda sadece sürempozisyonun etkili olduğunu saptamıştır. Gerçekten, yapılan çalışmalar sırasında, boğazın oluşumunda etkili olmuş, antesedansa ilişkin izler (çarpılmış ve eğimlenmiş yüzeyler vb.) tespit edilememiştir. Susurluk ırmağının Balıkesir Ovası ile Kepsut Ovası arasında gerçekleştirdiği Kepsut sürempoze boğazı ise asimetrik özelliktedir. Boğazın kuzey kesimindeki eğim değerleri güney kısmına göre daha fazladır. Söz konusu asimetrinin, litolojik farklılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bölgede gözlenen Dereçiftlik köyü yakınındaki Tula boğazı ve İkizcetepeler baraj gölünün kuzeyinde gözlenen İkizcetepeler boğazı da aynı sistemin küçük 115

91 parçaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak Tula boğazının oluşumunda sürempozisyonla birlikte bu kesimdeki fay da etkili olmuş olabilir. Sonuç olarak sürempoze oldukları açıklanan inkonsekant boğazlar, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin bugünkü jeomorfolojik ortam şartların oluşturulmasında büyük öneme sahiptirler Taraçalar: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde boşalmanın bir sonucu olan farklı seviyedeki taraçalar, tespit edilebilmektedir. Özellikle Balıkesir Ovasının kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu kesimlerinde Susurluk ırmağı ve kollarının meydana getirdiği 4 farklı taraça seviyesi belirlenmiştir. Söz konusu taraçalar, havza tabanlarından yaklaşık m nispî yükseltideki Enalt Pleistosen aşınım yüzeylerine geçişi sağlayan sistemlerdir. Ayrıca taraçalar, Balıkesir Ovası ve çevresindeki jeomorfolojik gelişimin açıklanmasında da büyük öneme sahiptir; çünkü bunlar gençleşme ile ilgili şekillerdir. Susurluk ırmağının Balıkesir Ovasını terk ettiği alanda tespit edilen 4 farklı taraça seviyesi, Erol (1981, 1985) tarafından Biga yarımadasında Ayvalık ve Kazdağları çevresindeki tespit edilenlerle uyum içindedir. Bu kapsamda, Köylüköyü nün doğusundan itibaren Osmaniye köyüne kadar Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunda ayrıntılı çalışma yapılmıştır (Şekil 26, 27, 28, 29). Buna göre: Taraça 1 (T1), yaklaşık olarak metre nispî yükseltide gerçekleşmiş en eski ve en yaşlı akarsu sistemi olarak belirlenmiştir (Şekil 26, 27, 28, 29). Bu taraçanın mutlak yükseltisi, 170 ile 190 metreler arasında değişmektedir. Alt Pleistosen in kurak iklim şartlarında meydana gelen T1, yaşlı olması nedeniyle üzerindeki akarsuyun eski yatağına ait çakıllar gözlenememektedir. Blokdiyagramlar ve profiller üzerinden tespit edilen bu seviye, Erol (1981, 1985) tarafından bölgeye 116

92 (Şekil 26; 27; 28; 29). 117

93 komşu olan alanlarda belirlenmiş olan T1 e uygunluk göstermektedir. Özoğul (1987a: 132). tarafından yapılan çalışmada ise T1, m mutlak yükseltiye, m nispî yükseltiye sahip yerli kaya taraçası olarak tanımlanmıştır. Ancak araştırmacı tarafından belirlenen bu seviyenin, genel olarak, metre nispî yükseltiye sahip olan ve bölge genelinde devamlılık gösteren Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi ile karıştırıldığı sanılmaktadır. Ayrıca aynı araştırmacı, m yükseltideki aşınım yüzeyinden de söz etmektedir (Özoğul, 1987a: 113). Nitekim Erol (1981) tarafından Enalt Pleistosen aşınım yüzeyinin nispî yükseltisi, Ayvalık çevresinde 100 metre, Kazdağları nda ise 150 metre olarak belirlenmektedir. Taraça 2 (T2) ise Orta Pleistosen yaşta olup metre nispî yükseltiye sahiptir (Şekil 26, 27, 28, 29; Foto 12). T2 nin mutlak yükseltisi, 140 ile 160 metreler arasında değişmektedir. T2 seviyesi üzerinde de akarsuyun eski yatağına ait çakıllar, genellikle, tespit edilememektedir. Taraça 3 (T3), Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde en geniş alanlı gözlenen bir taraçadır (Şekil 26, 27, 28, 29; Foto 12). T3 üzerinde çok sayıda eski akarsu yatağına ait çakıllar tespit edilebilmektedir (Foto 13). Nispî yükseltisi metre olan bu taraça, Üst Pleistosen deki gençleşmenin sonucunda meydana gelmiştir. Bunun mutlak yükseltisi, 120 ile 135 metreler arasında değişmektedir. Taraça 4 (T4), metre nispî yükseltide olup metre mutlak yükseltiye sahiptir (Şekil 26, 27, 28, 29; Foto 14). Bu taraça, en genç ve en alçak olan akarsu sistemini göstermektedir. Erol (1981) tarafından, Üst Pleistosen sonları olarak yaşlandırılmaktadır. T4 üzerinde eski akarsu yatağına ait çakıllar rahatlıkla gözlenebilmektedir. Bu taraçanın ova içinde devalılık arz etmediği tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar, T4 ün ovanın doğu kesiminde ve Susurluk ırmağının ovayı terk ettiği kesimde daha geniş alanlı görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu kesimde de taraça seviyesinde asimetri söz konusudur. Ovanın kuzeybatı kesiminde tespit 118

94 113 Foto 12: Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunda Kocaçal tepenin güney eteklerindeki Kız Kayası tepeden İnceburun tepeye bakış. İnceburun tepede üç taraça sistemi dikkati çekmektedir. Bunlardan en üstte olanı, yaklaşık nispî yükseltisi 80 m olan taraça 1 (T1) dir. Bunun altında yaklaşık nispî yükseltisi 50 m olan taraça 2 (T2) görülmektedir. T2 nin altında ise nispî yükseltisi 25 metre olan taraça 3 (T3) yer almaktadır. Bu akarsuyun eski yatağına ait çakıllardan meydana gelen taraça 2 yüzeyi ile çakıllardan sıyrılmış olan taraça 1 arasında meydana gelen dokunak, rahatlıkla görülebilmektedir. Bu kesimde, çok fazla fark edilmese de dar alanlı taraça 4 (T4) e ait izler de görülmektedir. 119

95 Foto 13: Balıklı köyünün kuzeydoğusunda, Lalelik sırtında taraça 3 (T3) üzerinde görülen eski akarsu yatağına ait çakıllar. 120

96 Foto 14: Lalelik sırtında E W yönünde nispî yükseltisi 10 m olan taraça 4 (T4) ten bir görünüş. edilen bu T4 seviyesinin ovanın doğu kesimindeki karşılığı bariz bir şekilde izlenmemektedir. Yapılan bu analizlere göre Köylüköyü nün doğusunda ve Balıklı köyünün kuzeyindeki Bademliksekisi sırtında yaklaşık 170 m nin üzerinde m nispî yükselti de T1 tespit edilmiştir. Bunun altındaki T2 yüzeyi, 45 m nispî yükselti ve 145 m mutlak yükseltide yer almaktadır. Bunu da 30 m nispî yükseltide ve 130 m mutlak yükseltideki T3 yüzeyi izlemektedir. 15 m nispî yükseltide 110 metre mutlak yükseltiye sahip olan alüvyal taraça seviyesi, T4 yüzeyi olup en genç taraça olarak dikkati çekmektedir. Bu kesimde, T4 ve T3 üzerinde gözlenen akarsu çakılları T2 yüzeyinde görülmemektedir (Şekil 26). Hotaşlar köyünün kuzeydoğusunda da m nispî yükselti ile metrelerdeki T1, en yaşlı ve en eski taraça olarak görülmektedir. T1 i 50 metre nispî yükseltiye sahip olan, 140 metredeki T2 seviyesi izlemektedir m nispî yükselti ve 130 m mutlak yükseltiye sahip olan T3 sisteminin altında T4 e ait seviyeler tespit edilememektedir (Şekil 26). Balıkesir Ovasının güneydoğusunda Aslıhan köyünün kuzeydoğusunda yaklaşık 90 m nispî yükseltideki (190 m) T1 i, 55 m nispî yükseltideki (155 m) T2 ve 30 m nispî yükseltideki (130 m) T3 tespit edilebilmektedir. Ovabayındır köyünün bulunduğu kesimde üç farklı taraça seviyesi görülmektedir (Foto 15). Bunlardan en üstte olanı, T1 olup yaklaşık m nispî yükseltiye sahiptir. Köy, bu yüzey üzerinde kurulmuştur. Bunun altında yaklaşık nispî yükseltisi m olan T2 yer almaktadır. Bunu da 25 m nispî yükseltide T3 izlemektedir. Bu kesimde de taraça çakıllarının günlenme çekirdeklerine dönüştüğü görülmektedir (Foto 16). Ovanın bu kesiminde taraçalardaki alüvyon dolgunun kalınlığı daha önce de belirtildiği gibi 10 m yi bulabilmektedir. 121

97 Pamukçu Ovası çevresinde de hem arazi çalışmalarında hem de topoğrafya haritaları üzerinde yapılan çalışmalarda 140 metrelerde, yaklaşık 20 m nispî 122

98

99 116 Foto 15: Ovabayındır köyüne, batıdan, İnehan tepe eteklerinden bakış (W E). Yaklaşık olarak taraça 1 (T1) m, taraça 2 (T2) m ve taraça 3 (T3) 25 m nispî yükseltiye sahiptir. 124

100 125

101 Foto 16: Ovabayındır köyünün doğusundan taraça 3 (T3) üzerinde günlenme çekirdeklerine dönüşmüş eski akarsu çakılları. yükseltide, T3 tespit edilmiştir. T3 üzerinde, bol miktarda günlenme çekirdekleri bulunmaktadır. Aynı zamanda bu kesimde dikkati çeken diğer bir özellik, taraçaların akarsularla çok fazla parçalandığı ve bu nedenle yüzey olma özelliklerini yitirerek ovaya doğru eğimlendikleridir. Ancak yapılan arazi çalışmalarında özellikle ovanın güney kesimindeki yamaçlarda günlenme çekirdeklerine dönüşmüş akarsu çakıllarının varlığı tespit edilmiştir (Foto 17). Balıkesir Ovasında, daha önce de belirtildiği gibi, özellikle Kocaçay ın yatağını 1-2 metre derine kazdığı görülmektedir (Şekil 26). Erol (1981) tarafından Türkiye genelinde tespit edilen bu derine yarılmanın Holosen yaşlı geç iklimsel optimumla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Ancak çalışma alanındaki bu 1-2 metrelik yatak yarıntısının yerel ölçekli olduğu ve ovaya dökülen aksuların taşıdıkları materyalin ova akarsuları tarafından yarılmaları ile ilişkili olabileceği de göz önünde tutulmalıdır. Nitekim daha önce de vurgulandığı gibi bu yatak yarıntıları bölge genelinde devamlılık göstermemektedir. Sonuç olarak yatak 65

102 yarıntılarının çalışma alanındaki en genç değişimin mi, yoksa yerel olarak gelişen mekanizmaların mı sonucu olduğu, daha geniş alanlı yapılacak detaylı çalışmalarla ortaya konulmalıdır. Foto 17: Pamukçu köyünün 2.5 km güneybatısında Bayraklı sırtlarında günlenme çekirdekleri görünümündeki akarsu çakılları. Saha bütününde ova tabanlarından taraçalara geçişte eğimde artış meydana gelmektedir (Şekil 28). Eğimde meydana gelen bu değişmeler, arazide taraçaların seçilmesinde yardımcı olmaktadır. Ova içinde 0.01 o nin altında olan eğim değerleri, taraça yamaçlarında aniden 4 derecenin üstüne çıkmaktadır. Genel olarak taraça yamaçları 4-16 o arasında değişen eğim değerlerine sahiptir. Ancak Kepsut boğazı kesiminde 20 o nin üzerine çıkan eğim değerlerinin 37 o yi bulduğu alanlar da gözlenebilmektedir. Bununla birlikte taraça yüzeyleri, eğim değerlerinin 1 o nin altına düştüğü hafif dalgalı görünümdedirler. Uydu görüntüleri üzerinde yapılan çalışmalarda ve arazi gözlemlerinde taraça yüzeylerinin, yaygın olarak, kuru tarım alanı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte taraçalar, Susurluk ırmağı ve kollarından yapılan su çekimlerinin yardımıyla sulu 66

103 tarım alanı olarak da kullanılabilmektedirler. Nitekim Çandır köyünün doğusundaki T3 yüzeyinde, arazi çalışmasının yapıldığı 2002 yılı ağustos ayında, Susurluk ırmağından pompalanan su ile domates yetiştiriciliğinin yapıldığı görülmüştür. Taraçalar potansiyel kuru tarım alanları olduğu için yerleşim alanları olarak tercih edilmişlerdir. Öyle ki Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki yerleşmelerin yaklaşık olarak %12 si taraçalar üzerindedir. Ancak taraçaların tarımsal faaliyetler için uygun alan olmakla birlikte yerleşme için uygun olup olmadıkları tartışılması gereken bir konudur. Şöyle ki ana malzemesini çakılların meydana getirdiği taraça yüzeylerinde deprem anında gerçekleşecek olan lokal sallanma artmaktadır. Gerçekten 2003 Bingöl depreminde vadi tabanının ve alüvyal taraçaların deprem şiddetini artırdığı rapor edilmiştir (Bobet and Johnson, 2003). Bu düşünceden hareketle, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gerçekleşecek şiddetli bir depremde taraçalar üzerinde kurulmuş olan bu yerleşmelerin zarar göreme riskinin fazla olabileceği, depremden en az zararla çıkmanın amaçlandığı, plânlamalar sırasında göz önünde tutulmalıdır. 3. JEOMORFOLOJİK OLUŞUM VE GELİŞİM: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin paleocoğrafîk gelişimi hakkında jeoloji bölümünde ayrıntılı bilgi verilmiştir. Bu bölümde ise bölgenin jeomorfolojik gelişimi hakkında bilgi verilecektir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, çok karışık oluşum ve gelişim süreçlerinin etkisi altında kalmıştır. Şöyle ki; Alt Triyas tan önce okyanuslaşmamış; fakat sığ denizel ve zaman zaman derin deniz özelliği göstermiştir. Bu dönem, daha önce de belirtildiği gibi jeolojik olarak Karakaya formasyonunu oluşturan bir dönem olup sedimantasyonun çabuk, beslenme havzasının yakın, su derinliğinin az olduğu bir ortam olarak tanımlanmaktadır. Orta-Üst Triyas ta ise sığ ve çalkantılı şelf niteliğindedir. Sığ denizel rejim, erken Kretase ye kadar devam etmiştir. Ancak Alt-Orta Jura da erozyona neden olan bir süreç yaşanmıştır (Kaaden, 1959: 22; Yılmaz, 1971: 9). Üst 67

104 Jura-Alt Kretase de ise sığ sıcak çalkantılı ortam koşullarından biraz daha derin ortam koşullarına geçiş meydana gelmiştir. Bunu, Üst Kretase de denizin bölgeyi tekrar kaplaması izlemiştir. Çalışma alanının çevresinin Üst Kretase den Miyosen e kadar tekrar uzun bir aşınım sürecine girildiği, stratigrafik bir boşlukla tanımlanmaktadır. Bu alan, Erol (1980) tarafından, jeomorfolojik olarak yontukdüz (peneplen) yüzeyi olarak tanımlanmaktadır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin bugünkü jeomorfolojik gelişiminde Orta Miyosen de kıta kıta çarpışması olayını izleyen genç tektonik (neotektonik) dönemin etkisi büyüktür. Başka bir sözle, genel olarak, paleotektonik dönemde jeolojik birimler oluşmuş; fakat neotektonik dönemde bugünkü görünüm meydana gelmiştir. Şöyle ki Orta Miyosen de kıta kıta çarpışması sonucu tatlı su göllü olan Balıkesir Neojen havzası meydana gelmiştir. Bu Neojen tatlı su havzası, sadece Balıkesir ile sınırlı olmayıp Balıkesir-Kepsut-Bigadiç çevresini kapsayan geniş bir havzadır. Bu depresyon, Üst Miyosen sonlarına doğru daralıp derinleşirken Miyosen den Pliyosen e geçişte ise blok hareketlerinin ve iklimde meydana gelen değişmelerin bir sonucu olarak derinleşme eğilimi azalmış ve kurumuştur. Bunun bir sonucu olarak Pliyosen sonlarında yerel taban seviyesi oluşmuş ve bölge üzerinde etkili olan gölsel (pluvial) ortam ortadan kalkmıştır. Bugün bu gölsel ortama ait tortular, ovaları çevreleyen alanlarda görülmektedir. Bu devreden sonra Balıkesir, Pamukçu ve Değirmenli ovalarında alüvyal tabanın gelişimine neden olan yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem, hala jeomorfolojik gelişimi belirleyen fluvial dönemdir. 68

105 Miyosen aşınım yüzeyi, çalışma alanı içinde gözlenmemektedir. Fakat yapılan literatür çalışmaları, Güney Marmara genelinde gözlendiğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle Miyosen aşınım yüzeyinin araştırma çerçevesi içinde gözlenmemesi dışında da gözlenmeyeceği anlamına gelmemektedir. Ayrıca bölgenin jeomorfolojik gelişiminde söz konusu bu yüzey de etkili olmuştur. Bu aşınım yüzeyine ait korelan depolar, çalışma alanında gözlenen Neojen tortullarıdır. Diğer bir deyişle Miyosen de çalışma alanı depolanma sahasıdır. Pleistosendeki erozyonsal boşalma dönemiyle Neojen gölsel dolguları hızla aşındırılmıştır. Bu dönemde akarsular, bir taraftan yataklarını geriye doğru kazarken diğer taraftan da derine doğru yarmıştır. Bunun bir sonucu olarak bir taraftan ova tabanlarında birikme meydana gelirken diğer taraftan ova çevrelerinde şiddetli aşınma gerçekleşmiştir. Geniş aşınım yüzeylerinin oluşmasına neden olan bir süreç meydana gelmiştir. Pleistosendeki ortam değişmelerinin bir sonucu olan Pliyosen aşınım yüzeyi, yaklaşık olarak m nispî yükseltide görülmektedir. Bu aşınım yüzeyi, çok fazla parçalanmış ve kütle kaybına uğramış olup bölgenin en yüksek alanlarını oluşturmaktadır. Pliyosen de güçlü sezonal iklimin etkili olduğu düşünülmektedir (Fairbridge vd., 1997). Bununla birlikte Pliyosen yaştaki aşınım yüzeylerinin çarpılmış olması, Pliyosen den sonra epirojenik karakterde hareketlere maruz kaldıklarını göstermektedir (Erinç, 1970: 17). Pliyosen aşınım yüzeyi ile aynı süreçlerin etkisi altında fakat biraz daha alçak taban seviyesine bağlı olarak oluşan Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi, genel olarak metreler civarında görülmektedir. Bu dönemde, yörenin yarınemli ve kurak iklim şartlarının etkisi altında olduğu ve step bitki örtüsünün topoğrafyaya hakim olduğu kabul edilmektedir (Erol, 1981). Kuaterner de gerçekleşen gerek tektonik gerekse östatik nedenlerle kaide seviyesinde meydana gelen değişmeler, bölgenin jeomorfolojik gelişiminde etkili 69

106 olmuştur. Nitekim taraçalar ve sürempoze boğazlar, Kuaterner deki kaide seviyesindeki değişmelerin bir sonucudur. Gerçekten Alt Pleistosen-Üst Pleistosen de 4 farklı taraça seviyelerini oluşturan deniz seviyesinde negatif yönlü değişmeler ya da bölgesel tektonikte canlanmalar olmuştur. Bunlardan en yaşlı olan taraça 1 (T1), Alt Pleistosen de meydana gelmiştir. Alt Pleistosen deki akarsu yatağı, günümüzde m nispî yükseltiye sahiptir. Bunu, Orta Pleistosen sonlarında meydana gelen ve yeni bir gençleşmenin sonucu olan m nispî yükseltideki taraça 2 (T2) izlemektedir. T2 nin altında ise Üst Pleistosen de meydana gelmiş olan ve günümüzde m nispî yükseltide bulunan taraça 3 (T3) yer almaktadır. Üst Pleistosen sonlarında ise bugünkü akarsu seviyesinin Balıkesir Ovasına göre m nispî yükseltide olduğunun bir kanıtı olan T4 oluşmuştur. Bu farklı taraça seviyeleri, bugünkü Balıkesir Ovasının akarsu boşalımının sonucu olduğunu göstermektedir. Genel kaide seviyesindeki değişmelerinin bir diğer sonucu, akarsuların örtü tabakasının altındaki temele gömülmesidir. Akarsularda meydana gelen gençleşme sonucu Burgaz, Kaleli ve Kepsut boğazları gibi bir çok epijenik boğazı meydana getiren jeomorfolojik bir dönem başlamıştır. Bu epijenik boğazlarda hafif dalgalı yüzey olan Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi üzerinde akan serbest menderesli akarsuların temele intibakı sonucu oluşan gömük menderesler teşekkül etmiştir. Balıkesir Ovası çevresindeki epijenik boğazlar, iki safhada gerçekleşmiştir. İlk safhadaki gömülmenin ikincisinden yavaş olduğunu, yapılan analizler ortaya koymaktadır. İkinci gömülme, ovaların çevresindeki en üst taraça sistemine (Alt Pleistosen) denk gelmektedir. Bu yüksek alanlardan aşındırılan materyal bugünkü ova tabanlarında birikmiş; bu nedenle ovaların alüvyon kalınlıkları artmıştır. Kısaca, daha öncede belirtildiği gibi, Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, denizel ve gölsel (pluvial) dönemlerinin etkisi ile oluşan jeolojik yapının üzerinde akarsu (fluvial) aşınım ve birikim süreçleri ile bugünkü görünümünü kazanmıştır. 70

107 Bununla birlikte Alpin ve post-alpin tektonik hareketler de jeomorfolojik oluşum ve gelişimde etkili olmuştur. Günümüzde ise fluvial aşınım ve birikim süreçleri devam etmektedir. II. BÖLÜM: JEOMORFOLOJİ: Balıkesir Ovası ve çevresi, Marmara Bölgesi nin Güney Marmara Bölümü nde yer almaktadır. Bu bütün içinde çalışma alanı, Güney Marmara Bölgesi nin Neojen-Kuaterner jeomorfolojisi ve tektoniği ile ilişki içindedir. Bölgenin jeomorfolojik özelliklerine geçmeden önce bugünkü jeomorfolojik birimlerinin oluşumu ve gelişiminde etkili olan dış ve iç faktörler incelenecektir. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, çalışma alanın jeomorfolojisinin farklı faktörlerin etkisi altında geliştiğini ortaya koymaktadır. Bu faktörler: akarsular, litoloji ve tektoniktir. Fluvial etken ve süreçler yöre jeomorfolojisini oluşturan en önemli dış faktörlerdir; fakat aşındırma ve biriktirme etkileri, iç faktörlerden litoloji ve tektoniğin etkisi altında çeşitlilik göstermektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin jeomorfolojik gelişimi, Orta Miyosen de kıta kıta çarpışmasını izleyen genç tektonik (neotektonik) faaliyetlerin etkisi altında başlamıştır. Nitekim Pliyosen sonlarında gerçekleşen tektonik faaliyetler, yerel taban seviyesinin alçalmasına, daha önce meydana gelmiş Neojen havzasının kurumasına ve bunun yerine çevrede kurulan akarsuların temele saplanmasına neden olan yeni bir dönemi başlatmıştır. Neojen gölsel havzalarının ortadan kalkması ile birlikte fluvial süreçler, jeomorfolojik birimlerin gelişmesinde etkili olmaya başlamıştır. Günümüzde de aşınma ve aşınan materyalin taşınması üzerinde fluvial faktörlerin 71

108 etkisi devam etmektedir. Kısaca bölge, jeomorfolojik evrimi sırasında paleoklimatik etkilere rağmen fluvial etken ve süreçlerin hakim olduğu morfolojik bölge sınırlarının içindedir. Farklı litolojik birimler, aşınmaya karşı farklı direnç göstermektedir. Pliyosen ve Enalt Pleistosen de hafif dalgalı bir yontukdüz (peneplen) özelliği taşıyan bölge, daha sonraki alpin ve post alpin hareketlerle bu temele saplanırken temeldeki litolojik farklılığa bağlı olarak aşınmada da farklılıklar olmuştur. Örneğin Neojen tortul birimler üzerinde aşınmanın hızla ilerlemesine rağmen Neojen volkanikleri üzerinde aşınma yavaş olmuştur. Bunun bir sonucu olarak çalışma alanın en yüksek tepeleri, aşınmaya karşı direnç gösteren formasyonlar tarafından şekillenmiştir. Bölgede yaygın olarak gözlenen kayaçlar, mermer, serpantin, konglomera, çamurtaşı, kumtaşı, kumlu kireçtaşı, kireçtaşı, radyolarit, andezit, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, tüf, aglomera vb dir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, jeoloji bölümünde ayrıntılı olarak incelendiği gibi, KAFZ ile Ege nin açılma rejimi arasında bir geçiş zonu özelliği taşımaktadır. Genel olarak, Alpin hareketlerin etkisi altında yükselmiş ve post-alpin hareketlerle de yükselmesine devam etmiştir. Bölge genelinde gerçekleşen bu orojenik ve epirojenik hareketlerin sonucunda akarsuların aşınım ve birikim gücü, zaman içinde değişime 72

109 uğramıştır. Tektonik duraklama dönemlerde yanal aşınım şiddetlenirken, tektonik canlanmalar dikey yönde vadilerin kazılmasına ve bol malzeme taşınmasına neden olmuştur. İç ve dış faktörlerin jeomorfolojik gelişim üzerindeki etkilerinin zaman içinde değiştiği bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla bugünkü görünüm meydana gelirken zaman faktörü de aşınan materyalin taşınması ya da aşınım yüzeylerinin törpülenmesi ve parçalanmasında etkili olmuştur. Bütün bunların etkisi altında Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, genel hatlarıyla hafif dalgalı, az yüksek tepelik alanlardan oluşan bir morfolojik görünüm kazanmıştır. Çevreden merkeze ve ovalara doğru yükselti azalmakta ve kademeli bir geçiş göstermektedir. Gerçekten yapılan arazi gözlemlerinde ve çizilen profillerde farklı yükseltilerde yüzeyler tespit edilmiştir (Şekil 16, 17). Genel olarak çalışma alanın çerçevesini oluşturan alanlar, fluvial süreçler ile şekillendirilmiş ve törpülenmiştir. Ancak bölge genelinde yapılan karşılaştırmalarda yükseklik bakımından uyum gösteren bu yüzeyler, aşınım yüzeyi özelliğindedir. Bu aşınım 73

110 Şekil 16: Balıkesir Ovası ve yakın çevresine ait süperimpoze profiller. (m) N Sarıkız T. (519.7 m) Harita T. (483 m) Karyağdı T. (578 m) S (m) 67 (m) W Kokarca T. (624.8 m) Harita T. (483 m) Sarıkız T. (519.7 m) E (m) Dikey Abartı (Vertical exaggeration): 15 X Hazırlayan (Prepared By): Şermin TAĞIL 68

111 (m) A NW Medresekırı T. (605 m) Şekil 17: Balıkesir Ovası ve yakın çevresine ait profiller. Karyağdı T. (578 m) B SE Üzümcü Ç. Nergis Ç (m) 68 (m) C NE Sarıkız T. (519.7 m) Kokarca T. D (624.8 m) SW Üzümcü Ç (m) Dikey Abartı (Vertical exaggeration): 15 X Hazırlayan (Prepared by): Şermin TAĞIL 69

112 yüzeylerinden ova tabanlarına geçiş ise yükseltisi az olan birden fazla yüzey ile gerçekleşmektedir. Bu yükseltisi fazla olmayan alanlar, taraçalara karşılık gelmektedir. Bu bütün içinde iki ana jeomorfolojik birim dikkati çekmektedir. Bunlardan biri, ova ve vadi tabanları, diğeri ise bunları çevreleyen hafif dalgalı tepelik alanlardır. Çerçeveyi oluşturan yüksek alanlarda topoğrafyanın doğrultusu, kabaca, kuzeyde ve güneyde W-E, doğuda ve batıda ise N-S yönlüdür. Balıkesir Ovasını çeviren bu alanlardaki belli başlı en yüksek tepeler ise, batıdan doğuya doğru, Dedebayır tepe (468 m), Harita tepe (483 m), Medresekırı tepe (605 m), Sarıkız tepe (519.7 m), Fuğla tepe (478 m), Karyağdı tepe (576 m), Türkmen tepe (571 m) ve Kokarca tepe (624.8 m) dir. Alçak alanları çevreleyen bu dağlık ve tepelik alanlar, aşınım yüzleri kapsamında ele alınacaktır. Sonuç olarak bu bölümde, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin jeomorfolojik özelliklerini ortaya koyabilmek amacıyla, bu iki ana bölüm ve bunların içinde yer alan tali bölümler ayrıntılı olarak incelenecektir. 1. AŞINIM YÜZEYLERİ: Çalışma alanındaki aşınım yüzeylerine geçmeden önce Güney Marmara Bölümü nün aşınım yüzeyleri ve oluşumları hakkında bilgi verilmesi yararlı görülmüştür. Çünkü, daha önce de belirtildiği gibi, Güney Marmara Bölümü havzalarının açılım ve aşınma süreçleri birbiri ile ilişki halindedir. Güney Marmara Bölümü, Miyosen öncesi aşınım yüzeyi karakterindedir. Bu yüzey, Miyosen de etkin olan tektonik hareketler vasıtasıyla parçalanmıştır. Bu parçalanma sonucu, bazı kesimler yükselirken bazı kesimler çökmüş ve havzaları oluşturmuştur. Pliyosen sonu Pleistosen deki tektonik hareketler, Pliyosen havzalarının da yarılmasına neden olmuştur. Erken Pleistosen de ise akarsular yataklarını hızlı bir şekilde derine doğru kazmış; bundan dolayı Miyosen ve Pliyosen dolguları hızla aşındırılmıştır. Kısaca bölge jeomorfolojisi Miyosen, Geç Miyosen-Pliyosen ve 69

113 Pliyosen sonu-kuaterner olarak ayrılan üç ana dönemde gelişmiştir (Emre vd., 1997: 36). Diğer bir deyişle Üst Miyosen, Pliyosen ve Enalt Pleistosen de farklı yükseltilerde yer alan aşınım yüzeyleri oluşmuştur (Erol, 1983). Pleistosen de aşındırılarak boşatılan havza tabanları, Holosen de çökellerle tekrar doldurulmuştur. Güney Marmara Bölgesi kapsamında gözlenen bu üç seviyeye rağmen çalışma alanında, yükseltinin fazla olmaması nedeniyle, genel olarak iki farklı aşınım dönemi belirgindir (Şekil 16, 17). Bunlardan birincisi, Pliyosen e ait aşınım yüzeyi, ikincisi ise Enalt Pleistosen e ait aşınım yüzeyidir. Genellikle çalışma alanının en yüksek noktaları, Pliyosen aşınım yüzeyi üzerindedir. Aşınım yüzeyleri, Güney Marmara genelinde meydana gelen yükselmelerden etkilenmiş ve deforme olmuştur. Bunların yaşlandırması yapılırken Erol (1981, 1983, 1985) tarafından Ayvalık ve Biga yarımadası çevresinde yapılan yaşlandırmalar dikkate alınmıştır. Bununla birlikte aşınım yüzeylerinin yaşlandırılması yapılırken kestikleri tabaklara da dikkat edilmiştir. Bu bütünden bakıldığında kestikleri en genç tabaka, Orta ve Üst Miyosen olarak yaşlandırılan Yuntdağ volkanitine (Ercan vd., 1984: 16) ve yaşı Üst Miyosen-Pliyosen olan Soma formasyonuna (Nebert, 1978; Akyürek ve Soysal, 1981: 10) ait birimlerdir. Bu da en yaşlı aşınım yüzeyinin Miyosen den genç olduğu fikrini güçlendirmektedir. Özoğul (1987a) tarafından, bölgede yapılan çalışmalarda temeli oluşturan volkanik materyal, bugün üzerleri düzleşerek aşınım yüzeyleri haline gelmiş olmasına ve Güney Marmara Bölgesi yle bütünlük sağlamasına rağmen volkan konileri olarak tanımlanmıştır. Ancak söz konusu yüzeylerin Orta-Üst Miyosen e ait volkanizmanın oluşturduğu ve bugün aşınım yüzeyleri olarak karşımıza çıkan jeomorfolojik birimler olduğu düşünülmektedir. Erinç (1985) de Yuntdağ volkanizmasını Neojen volkanizması olarak tanımlamakta; bu nedenle üzerindeki tahribin çok fazla olduğunu vurgulamaktadır. Balıkesir Ovasının batı kesiminde Üzümcü çayının kuzeyinden Ortaca dere güneyine kadar olan alanda nispî yükseltisi metreler arasında olan Pliyosen 70

114 aşınım yüzeyi, en yaşlı aşınım yüzeyidir (Şekil 18, 19). Bu yüzey üzerindeki en yüksek tepeleri, Medresekırı tepe (605 m), Karagedik tepe (544 m), Harita tepe (483 m) ve Dedebayır tepe (468 m) oluşturmaktadır. Bu tepeler, metre yükseltiye sahip olan Balıkesir Ovasına göre, sırasıyla 455 m, 394 m, 333 m ve 318 m nispî yükseltilere sahiptirler. Akarsularla oldukça parçalanmış olan bu yüzey, günümüzde su bölüm çizgisi olarak görülmektedirler. Bölgenin batısında Pliyosen aşınım yüzeyinin altında nispî yükseltisi metrelerde olan Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi bulunmaktadır (Şekil 18, 19). Söz edilen ikinci aşınım yüzeyi üzerindeki tepelere 198 m nispî yükseltiye sahip olan Kabaklı tepe (338 m) ve Üçpınar köyünün batısındaki 146 m nispî yükseltideki Naldöken tepe (286 m) örnek verilebilir. Bu yüzeylerde, temeli oluşturan materyalin aşınım etkilerine dirençli olması nedeniyle, yükselti farklılıkları meydana gelebilmektedir. Nitekim tortullardan oluşan Soma formasyonun görüldüğü alanlarda aşınım yüzeyinin seviyesi düşmekte; buna karşılık Karakaya formasyonunun ve Yuntdağ volkanitlerinin görüldüğü alanlarda yükseltisi artmaktadır. Bununla birlikte tektonik nedenler de bu seviye farklılığında etkili olmaktadır. Gerçekten Değirmenboğazı batısındaki bindirme, aşınım yüzeyinin seviyesinde lokal değişmelere neden olmuştur. Foto 2, Akçakaya köyünden güney-kuzey yönünde Gökköy ve Balıkesir yönünde alınan bir fotoğraftır. Bu fotoğrafta yaklaşık yaklaşık 300 m nispî yükseltideki Pliyosen aşınım yüzeyi ve bunun altında 130 metre nispî yükseltideki Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi görülmektedir. 71

115 72 Foto 2: Akçakaya köyünden güney kuzey yönünde Pliyosen ve Enalt Pleistosen aşınım yüzeylerinin görünümü. 72

116 Şekil 18 Jeomorfoloji Haritası 73

117 74 74

118 Çalışma alanın bu batı kesiminde hafif dalgalı aşınım yüzeylerinden yamaçlara geçişte eğim değerleri, 5 o nin üzerine çıkmaktadır. Genellikle yamaçların eğim değerleri, 5 o ilâ 15 o arasında değişmekle birlikte 40 o yi bulduğu alanlar da gözlenebilmektedir. Eğimin 15 o ilâ 30 o arasında olduğu alanlara, Harita tepenin kuzey etekleri ve Kabakdere köyünün doğusundaki tepelik arazi, 30 o ilâ 40 o arasında değiştiği alanlara ise Kalaycılar köyünün güney doğusu ve Dedebayır tepesinin doğusu örnek olarak verilebilir. Eğim değerlerinin 30 o nin (%58) üstünde olduğu alanlarda heyelan gerçekleşme riski yüksektir. Balıkesir Ovasının batı kesimini oluşturan bu alanda topoğrafyanın hakim jeolojik formasyonu, Yuntdağ volkanitidir. Bununla birlikte Balıkesir şehrinin kuzeyinde kuzeydoğu-güneybatı yönlü uzanan Triyas yaşta Karakaya formasyonu ve bunun içinde yer yer Çaltepe formasyonu görülmektedir. Bu formasyonlar, bunları örten Neojen tortullarının aşınması ile ortaya çıkmışlardır. Balıkesir şehrinin kuzeyinde, Ziyaretli, Kavaklı, Beyköy ve Kabakdere köyleri çevresinde karst topoğrafyasının bir unsuru olan lapyalar görülebilmektedir (Foto 3). Bu kesimde görülen karstik şekiller, aşınma sonucu açığa çıkan Orta ve Üst Trias yaşta Çaltepe formasyonu üzerinde gerçekleşmektedir. Bu formasyon, konglomera, kumtaşı, kumlu kireçtaşı, ve kireçtaşından oluşmakta ve içinde çört, çörtlü kireçtaşı, mitritik kireçtaşı, kristalize kireçtaşı split çakılları içermektedir. Aynı alanlarda Alt Triyas yaşta Karbonifer ve Permiyen kireçtaşı blokları içeren Karakaya formasyonu üzerinde de kastlaşma görülebilmektedir. Balıkesir Ovasının batı kesiminde karst şekilleri ile birlikte bölge tektoniği bakımından küçük çaplı düşey atımlı faylar da görülebilmektedir. Bunlardan bazılarının yüzeyleri deforme olmasına rağmen fay kontrolünde gelişen topoğrafyaya ait unsurları taşıyanlar da bulunmaktadır. Bunlardan biri, Beyköy ün doğusundaki Kocaçal tepenin kuzey yamacındaki faydır (Foto 4). 75

119 Foto 3: Beyköy ile Kabakdere köyleri arasında kristalize kalkerler üzerinde gelişen lapyalardan bir görünüş. Foto 4: Beyköyü nün doğusunda Kocaçal tepenin kuzey yamaçlarındaki doğrultu atımlı fay (Foto: Kurt, 1989 dan düzenlenmiştir). 76

120 Balıkesir Ovasının batısındaki ve kuzeybatısındaki akarsular, V profilli konsekant vadiler içinde akmaktadır. Akarsuların V profile sahip olması, derine aşındırmanın devam ettiğinin bir göstergesidir. Çalışma alanın kuzeybatısındaki en önemli akarsu, Ortaca deredir. Ortaca dere, yaklaşık 210 metre yükseklik farkına sahiptir. Bu akarsuyun yatağını Köteyli köyünün güneyinde genişletmiş olduğu görülmektedir; fakat Değirmenboğazı kesiminde yatak eğimi artmıştır. Bu kesimde akarsuyun yatağını genişleterek derine doğru yarmasında Değirmenboğazı mevkiinde bindirmeye bağlı olarak oluşan yerel taban seviyesinin etkili olduğu düşünülmektedir. Akarsuyun yatağını genişlettiği bu alanda yamaç eğimi azalmış ve akarsuyun yan kollarının etkisiyle de çok parçalanmıştır. Köteyli ile Ayşebacı köyleri arasında, bindirmenin etkisiyle, yamaç eğimi fazladır ve bu nedenle heyelan boyutuna varan yamaç erozyonu görülebilmektedir. Aynı zamanda, bölgenin bu kesiminde Ortaca dere, bindirmeye bağlı olarak gelişen tektonik hattı izlemektedir. Bu nedenle Ortaca derenin oluşturduğu boğaz konsekanttır. Bölgenin kuzeybatısında Ovacık ile Fethiye köyleri arasında biri m nispî yükseltide, bir diğeri ise yaklaşık m nispî yükseltide iki aşınım yüzeyi görülmektedir (Şekil 18, 19). Bu aşınım yüzeyleri, Balıkesir batısındakiler ile uyum içinde olup Pliyosen ve Enalt Pleistosen aşınım yüzeyleridir. Değirmenboğazı nın doğusundan itibaren Susurluk ırmağının kuzeyine kadar olan bölümde, genel olarak, İberler köyünün güneyinden Ayvatlar köyünün kuzeyine ve oradan Karakaya köyüne ve Armutlu köyüne kadar nispî yükseltisi m olan Pliyosen aşınım yüzeyi dikkati çekmektedir (Şekil 18, 19). İberler köyü ile Armutlu köyü arasında uzanan bu Pliyosen aşınım yüzeyi, Balıkesir Ovası ile bölgeye kuzeyden komşuluk eden Yeniköy Ovası arasında su bölümü karakterindedirler. Bu yüzey üzerindeki en yüksek tepeler, Orta ve Üst Miyosen Yuntdağ volkanitlerinin oluşturduğu nispî yükseltisi 368 m olan Türkmen tepe (468 m) ve 420 m olan Sarıkız tepe (519.7 m) dir. Pliyosen aşınım yüzeyinin altında, 77

121 yaklaşık olarak, nispî yükseltisi metreler arasında değişen Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi bulunmaktadır. Bu yüzey, Balıkesir Ovasının kuzeyinde, Akarsu köyü- Saraçköy hatı boyunca devamlılık göstermektedir. Ortaca dereden Susurluk ırmağına kadar olan bu kesimde de yerşekillerinin oluşumu ve gelişiminde fluvial süreçler etkilidir. Söz edilen akarsular, V profilli olup genç konsekant akarsulardır. Bu kesimdeki en yüksek tepe olan Sarıkız tepe çevresinde ise akarsuların drenaj ağı ışınsan (radyal) karakterdedir. Bu konsekant genç akarsuların yanı sıra temele lakayt olan gömük menderesler de görülmektedir. Örneğin Susurluk ırmağı, Balıkesir Ovasından Kepsut Ovasına geçerken inkonsekant Kepsut boğazını oluşturmaktadır. Bu boğaz hakkında, ovalar ve vadi tabanları bölümünde ayrıntılı bilgi verilecektir. Çalışma alanının bu kesimde Eşeler köyünün batısında jeoloji haritaları üzerinde gösterilen fay sistemleri, bir fay basamağı şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Daha sonra da üzerinde durulacağı gibi bu faylara bağlı olarak Eşeler köyü batısında sıcak su kaynakları gelişmiştir. Ayrıca bu kesimde meydana gelen, büyüklüğü 5.1 M olan deprem de bu faylarının bir sonucu olmalıdır. Balıkesir Ovasının kuzey kesiminde Karakaya köyü yakınlarında ve Ayvatlar doğusu ile güneyinde sivri tepe olarak adlandırılan tepeler vardır (Foto 5). Söz konusu tepelerin volkanizmanın Neojen tortulları arasına sokulması ve bunların aşınarak çevresindeki tortul malzemenin uzaklaşmasıyla açığa çıkan şekiller olduğu düşünülmektedir (Foto 5). Çalışma alanının kuzey ve kuzeydoğusunu oluşturan bu kesimde hem aşınım yüzeyleri hem de bunları birbirinden ayıran yamaçlar, genel olarak, ağaçlardan yoksun olup otsu bitkiler ile örtülüdür. Aşınım yüzeylerini birbirinden ayıran yamaçlar, 5-15 o arasında değişen eğime sahiptir. Bu kesimde eğimin o arasında değiştiği alanlar da vardır. Bu çok fazla eğimli alanlar, Değirmenli boğazı ve Kepsut boğazı çevresinde yaygın olarak görülmektedir. Bazı yamaçlarda hem 78

122 eğimin fazla olması hem de doğal bitki örtüsünün tahribi nedeniyle yüzey erozyonun şiddeti artmakta, parmak erozyonu ve gully erozyonu görülebilmektedir. Foto 5: Karakaya köyünün kuzeyindeki Karakaya tepeye güneyden bakış. Balıkesir Ovasının doğusunu oluşturan, Kepsut boğazının güneyinde topoğrafyaya yükseltisi fazla olmayan tepeler hakimdir (Şekil 18, 19). Bu görünüş, Kepsut boğazının güneyinden Kalburcu köyüne kadar devam etmektedir. Bu kesimde en yüksek tepe, 283 m mutlak yükselti ve Balıkesir Ovasına göre yaklaşık 193 m nispî yükseltideki Beşik tepedir. Söz edilen hafif dalgalı aşınım yüzeyi, bölgenin diğer kesimlerinde de görülen Enalt Pleistosen aşınım yüzeyine denk gelmektedir. Bölgenin bu kesiminde Kalburcu köyünün hemen doğusundaki alanda Enalt Plesitosen aşınım yüzeyi görülmektedir. Bu aşınım yüzeyinden belirsiz bir eğimle m nispî yükseltideki T1 seviyesine geçilmektedir. Bu geçişi yuvarlak çakıllı, fazla tutturulmamış çapraz dokulu seki depoları karakterize etmektedir (Foto 6). 79

123 Foto 6: Kalburcu köyü doğusunda Pleistosen dolgu depolarının görünümü. Yine Kalburcu köyü ile Yeniköy arasında Derin derenin vadi yamaçlarında açılan yol yarmasında da çakıl deposuna rastlanmaktadır (Foto 7). Bu çakıl deposunun aşındırma ve taşıma süreçlerinin bir sonucu olarak yamaç süpürülmesi ile meydana gelen depolar olduğu düşünülmektedir. Çünkü bu birim Foto 6 da görülen taraça depoları ile dokunağa sahiptir. Beşik tepenin de üzerinde yer aldığı, bölgenin doğusundaki bu yüksek alanlar, Balıkesir Ovası ile Kepsut Ovası arasındaki eşiği oluşturmaktadır. Çok sayıda konsekant akarsu tarafından parçalanmış olan bu yüzeyin altında dört taraça sisteminin varlığı tespit edilmiştir. Bu taraçalar, daha sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak incelenecektir. 80

124 Foto 7: Kalburcu-Yeniköy arasındaki yol yarmasındaki çakıl depoları. Çalışma alanın bu kesiminde de aşınım yüzeylerine geçişte eğimde artış gözlenmektedir. Hatta Beşik tepenin kuzey kısmında eğim değerleri o ye kadar çıkabilmektedir. Bununla birlikte, genel olarak, aşınım yüzeylerin birbirinden ayıran yamaçların eğimleri 5 o ilâ 15 o arasında değişmektedir. Balıkesir Ovasının doğu kesiminde Kalburcu köyü yakınlarında da devam eden basık topoğrafya, Susurluk ırmağının doğusu boyunca güneye doğru devam etmektedir. Ancak Balıkesir Ovasının güneyine geçişte yükseltide artış görülmektedir. Bu kesimde m nispî yükseltiye sahip olan aşınım yüzeyi, 81

125 bölgenin diğer kesimlerinde de gözlenen Pliyosen asınım yüzeyi ile uyum içindedir. Bu en yüksek yüzey, Aşçı dereye dökülen akarsular ile Susurluk ırmağına dökülenler arasından su bölüm çizgisini oluşturmaktadır. Çalışma alanının bu güney kısmında da nispî yükseltisi metrelerde olan Enalt Pleistosen e ait ikinci bir yüzey dikkati çekmektedir. Bu Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi, yaklaşık olarak Ovabayındır köyünün kuzeyinden Akyar köyüne kadar devam etmektedir (Şekil 18, 19). Foto 8 de Pliyosen aşınım yüzeyi ve onun altında Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi rahatlıkla görülebilmektedir. Bu kesimde Değirmenli Ovası ile Balıkesir Ovası arasında meydana gelmiş olan Kaleli boğazı, örtü formasyonları üzerinde akan serbest menderesli bir akarsuyun post-alpin epirojenik hareketlerin etkisiyle Enalt Pleistosen aşınım yüzeyine gömülmesiyle oluşmuştur (Foto 8). Susurluk ırmağı, gömük menderesli akışı ile bugünkü topoğrafyaya lakayt bir görünümdedir. Bu boğaz hakkında, ova ve vadi tabanları anlatılırken daha ayrıntılı bilgi verilecektir. Foto 8: Kalburcu köyü yakınlarından Fuğla tepeye ve Kaleli epijenik boğazına bakış (NE SW). Çalışma alanın güneyinde de topoğrafyaya Soma formasyonu hakim durumdadır. Bununla birlikte Değirmenli Ovasının batısında Mezozoik yaşta radyolarit, çamurtaşı, spilit, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, dunit, mermer, şist ve 82

126 bunlar arasında değişik yaş ve boyutta kireçtaşları bloklarını içeren bazik ve ultrabazik kökenli Yayla melanjına ait formasyonlar da görülmektedir. Bölgenin bu kesimi de akarsularla çok fazla parçalamış olup bütünlük göstermemektedir. Yamaçların çok fazla parçalanmış olması, aşınım yüzeylerine geçişte yamaç eğimin de artmasına neden olmaktadır. Şöyle ki genel olarak yamaç eğimleri, 5-15 o ler arasında değişmekle birlikte Kaleli boğazı çevresinde ve Fuğla tepenin güneyinde o ye (30 o =%58) kadar yükselebilmekte; hatta 35 o ilâ 40 o yi bulduğu da olmaktadır. Güvemçetmi köyü ile Çağış arasındaki alanda da yamaç eğimleri, 30 o - 35 o ye kadar çıkabilmektedir. Çiçekpınar köyünün kuzeyinden Akyar köyü yakınlarına kadar da Enalt Pleistosen aşınım yüzeyinin devam ettiği görülmektedir. Bu kesimde Akyar ın yaklaşık 1 km kuzeybatısında dereceyi bulan yamaç eğimleri gözlenmektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde, 1: ölçekli haritalar temel alınarak yapılan eğim hesaplamalarında, ölçülen en yüksek eğim değerinin burada olduğu tespit edilmiştir. Çiçekpınar ve Orhanlı köylerinin güneyinde görülen Karakaya formasyonu içindeki Karbonifer ve Permiyene ait kireçtaşı birimleri üzerinde Balıkesir şehrinin kuzeybatısındaki gibi lapyalar görülebilmektedir. Bu lapyalar, kristalize kireçtaşları üzerinde geliştikleri için çok büyük şekiller değildirler. Bölgenin bu kesiminde Çiçekpınar köyünün güneyinde ve İkizcetepeler barajının doğusunda yamaç eğimleri, 15 o -20 o ye kadar çıkabilmektedir. Çalışma alanının güneyini oluşturan bu kesimde, Akyar ile Yeşildere köyleri arasında Asçı derenin keskin bir kapma dirseği oluşturduğu tespit edilmiştir (Şekil 20). Şöyle ki Balıkesir Ovasına dökülen Aşçı dere Küçükyeniköy e doğru akan bir akarsuyu (Akyar dere), geriye aşındırmanın bir sonucu olarak, kaparak bünyesine almıştır. Bu kesimde, kapmanın Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi üzerinde gerçekleştiği tespit edilmiştir. Kapmaya uğrayan akarsuya ait kuru vadi, 83

127 84 Şekil 20: Yeşildere ve Akyar köyleri arasında Aşçı derenin oluşturduğu kapma alanının blokdiyagramı. 84

128 Küçükyeniköy ün yaklaşık 400 m kuzeyinde gözlenebilmektedir. Ancak bu terkedilmiş kuru vadiye ait belirgin çakıl faklılıkları tespit edilememiştir. Bununla birlikte kapmayı yapan Aşçı derenin meydana getirdiği statik gençleşme boğazı, açık bir şekilde görülebilmektedir. Bu boğaz içinde Aşçı dere vadisi, yaklaşık 5 m derine gömülmüştür. Bu kesimde kapmanın gerçekleşmesinde, Aşçı dere üzerindeki bir kaynağın ve yatak boyunca görülen litolojik farklılığın akarsuyun geriye aşındırmasını hızlandırdığı düşünülmektedir. Şöyle ki bu kesim Karakaya formasyonu ile Soma formasyonuna ait tortul taşların dokunak oluşturduğu bir kesimdir. Karakaya formasyonu üzerinde akan Aşçı derenin daha gerideki Soma formasyonu üzerindeki su bölümü çizgisinin göçüyle Akyar dereyi bünyesine aldığı düşünülmektedir. Aynı zamanda, bu kesimdeki kaynak Aşçı derenin su potansiyelini artırarak kapma sürecinde etkili olmuş olabilir. Pamukçu Ovasından batıya geçildiğinde, çalışma alanının güneybatısında, m nispî yükseltide Pliyosen aşınım yüzeyi en yüksek alanı oluşturmaktadır (Şekil 16, 17, 18, 19). Bu yüzey, Yuntdağ volkanitini ve Soma formasyonunu kesmektedir. Bu kesimdeki en yüksek tepe, Kokarca tepe olup m mutlak yükseltiye sahiptir. Pamukçu Ovasına göre bu tepenin nispî yükseltisi, 480 metredir. Bunun altında ise Küçükbostancı köyünden Cingeköy e oradan Bereketli köyüne ve Beşpınar köyüne kadar devamlılık gösteren, nispî yükseltisi metreler arasındaki Enalt Pleistosen aşınım yüzeyi bulunmaktadır. Bu kesimde aşınım yüzeylerini birbirinden ayıran yamaçların eğimleri, genellikle 5 o ilâ 15 o arasında değişmekle birlikte bazı alanlarda 40 o yi bulmaktadır. Bu fazla eğimli alanlar, genellikle, V profilli vadi yamaçlarında görülmekte ve erozyon riskinin yüksek olduğu alanları meydana getirmektedir. Bölgenin bu kesiminde litolojinin ve eğimin etkisi altında aşınmanın şiddetlendiği alanlar vardır. Örneğin Özoğul (1987a: 122) tarafından da tespit 85

129 edişmiş olan Beşpınar köyü yakınlarındaki alan, bedlands ve peribacalarına benzeyen aşınım şekillerine sahiptir. Çalışma alanının bu kesiminde de topoğrafyaya Soma formasyonu ve Yuntdağ volkaniti hakimdir. Yuntdağ volkaniğinin bir elemanı olan andezitler üzerinde yalancı karst (psedokarst) şekilleri gözlenebilmektedir (Foto 9). Bu yalancı karsta ait küçük aşınım şekilleri, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde özellikle andezitler üzerinde yaygın olarak görülen şekillerdir. Foto 9: Burgaz tepe çevresinde andezitler üzerinde yalancı karst görünümü. Çalışma alanın güneybatısında da fluvial aşınım süreçlerinin etkisiyle V profilli vadiler gelişmiştir. Bunlar, ilksel eğime uygun olarak Balıkesir ve Pamukçu ovalarına doğru akan konsekant akarsulardır. Ancak Pamukçu Ovası ve Balıkesir Ovası arasında gözlenen Burgaz boğazı inkonsekant özelliktedir. Enalt Pleistosen aşınım yüzeyini yaran bu boğaz hızlı bir gömülmenin sonudur. Bunun hakkında daha sonraki bölümlerde ayrıntılı bilgi verilecektir. Bu kesimde Üzümcü çayının geniş tabanlı vadisine Enalt Pleistosen aşınım yüzeylerinden yer yer izlenen 86

130 taraçalar ile geçilmektedir. Üzümcü çayı, Dereçiftlik köyünün güneyinde inkonsekant Tula boğazını oluşturmaktadır. Bu boğaz ve oluşumu hakkında, diğer boğazlarla birlikte epijenik boğazlar anlatılırken ayrıntılı bilgi verilecektir. 2. OVA VE VADİ TABANLARI: Sahanın bütününde ovalar ve vadi tabanları büyük öneme sahiptir. Değişik şekil ve büyüklükte olan ovalar, Neojen deki birikim alanlarının Kuaterner de boşaltılması sonucu oluşmuşlardır. Bu boşalmada, yerel taban seviyesi rolü oynayan, Susurluk ırmağı ve kollarının büyük önemi vardır. Boşalan alanlar çevreden taşınan alüvyon malzeme ile dolmuş ve bugünkü şeklini almıştır. Ovalar, çevrelerindeki yüksek alanlardan alçak düzlüklerle ayrılmaktadır. Yörenin jeomorfolojik evrimini açıklamada büyük öneme sahip olan ovalar ve vadi tabanları, boşalmanın izlerini hala taşımaktadır. Bu bölümde ovaları çevreleyen yüksek alanların üzerinde, daha önceki bölümde incelendiği için, tekrar durulmayacaktır. Bu kapsamda çalışma alanının en büyük ovası olan Balıkesir Ovası ve çevresindeki Değirmenli ve Pamukçu ovaları, bunları birbirine bağlayan ya da birbirinden ayıran epijenik boğazlar ve ovaları aşınım yüzeylerinden ayıran taraçalar incelenecektir Ovalar: Balıkesir Ovası: 87

131 Balıkesir Ovası, bölgenin merkezinde yer almakta olup çalışmaya da adını vermiştir. Özoğul (1987a: ) tarafından Balıkesir Ovası, ovalar gurubu olarak tanımlanmaktadır. Araştırmacı, Balıkesir Ovasına bileşik olan diğer ovaları Paşa Ovası, Yenice Ovası ve Hotaşlar Ovası olarak adlandırmıştır. Ancak araştırmacının isimlendirdiği ovaların Balıkesir Ovasından belirgin bir jeomorfolojik birim tarafından ayrılmaması, yapılan bölümlemenin göreceli olacağını ortaya koymaktadır. Bu nedenle Balıkesir Ovası bir bütün olarak incelenmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi çalışma alanın merkezinde olan Balıkesir Ovası, epijenik boğazlar yardımıyla çevresindeki diğer ovalara bağlanmaktadır (Şekil 18,19). Nitekim ovanın güneybatısında kalan ve Nergis çayının ovaya bağlandığı yerde meydana gelen Burgaz epijenik boğazı, ovayı Pamukçu Ovasından ayırmaktadır. Yine ovanın güneydoğusunda yer alan ve Susurluk ırmağının meydana getirdiği Kaleli epijenik boğazı, ovayı Değirmenli Ovasından ayırmaktadır. Ovayı dış drenaja bağlayan ise doğuda Simav çayının ovayı terk ettiği yerde meydana gelen Kepsut epijenik boğazıdır. Kepsut epijenik boğazı sayesinde Balıkesir Ovası, Kepsut Ovasına bağlanmaktadır. Ovanın E-W doğrultusundaki en uzun yeri, yaklaşık olarak 17 km dir. N-S yönündeki uzunluğu ise batıdan doğuya doğru daralmaktadır. En dar yerini oluşturan Balıklı köyü çevresinde ise N-S uzunluğu yaklaşık 3 km dir. Bununla birlikte ova, daha sonra da açıklanacağı gibi akarsu içlerine doğru daralarak sokulmaktadır. Balıkesir Ovası, yaklaşık olarak hektar alana sahip olup mutlak yükseltisi, yaklaşık olarak, 140 m ile 85 m arasında değişmektedir. En alçak yeri, 88

132 Hotaşlar köyünün kuzeyinde Susurluk ırmağının ovayı terk ettiği alandır (85 m). Ovanın mutlak yükseltisi, genel olarak çevreden merkeze ve batıdan doğuya doğru alçalmaktadır. Şöyle ki Köseler köyü kuzeyinde 108 m ve Küçükbostancı köyünde 100 m iken Ovaköy ün batısında 96 m ye ve Hotaşlar köyünün batısında 89.5 m ye düşmektedir. Ovanın mutlak yükseltisinin en fazla olduğu alanlar ise ovanın batı ve güneybatı kesimlerinde gözlenmektedir. Şöyle ki bu kesimde ovanın yükseltisi, m yi bulmaktadır. Bu kapsamda ovadaki yükselti farkı, Balıkesir e yakın olan kısmı ile Hotaşlar batısındaki alan arasında, yaklaşık olarak 55 m dir. Yükselti fazla olmayan Balıkesir Ovasının eğimi de çok fazla değildir. Nitekim ovanın genel olarak eğimi, 0.01 o nin altındadır. Ancak eğim değerleri, Ayşebacı yakınlarında 1 o ye, Paşaköy yakınlarında 1.5 o ye kadar çıkabilmektedir. Balıkesir Ovası, daha önce de belirtildiği gibi ovaya dökülen akarsuların içlerine doğru girintiler oluşturmaktadır (Şekil 18, 19). Bu girintilerden biri, ovanın güney kesimindeki, çalışma alanı içinden doğan ve ovaya materyal taşıyan en önemli kaynaklardan biri olan, Aşçı dere vadisine doğru sokulmaktadır. Şöyle ki Balıkesir Ovası, Atköy güneyinden itibaren Aşçı dere vadisi boyunca güneye doğru yaklaşık 8.5 km sokulmaktadır. Bu kesimde ovanın genişliği de azalmaktadır. Ovanın bu kesimindeki ortalama genişliği, 1.1 km olmakla birlikte en dar yeri, Aşçı 89

133 dere vadisi içine sokulduğu yerde 0.2 km; en geniş yeri ise Paşaköy yakınlarında 2.3 km'dir. Aşçı dere, taşıdığı iri materyali, eğimde meydana gelen değişme nedeniyle, ovaya açıldığı bu alanda biriktirmektedir. Bu biriktirmenin sonucu olarak Balıkesir Ovasının eğimi 1 o ilâ 1.5 o yi bulabilmektir. Eğim değeri, ova tabanına doğru azalmaktadır. Ovanın bu kesimi, Özoğul (1987a: 133) tarafından Paşa Ovası olarak adlandırılmıştır. Balıkesir Ovası, Susurluk ırmağının Kaleli yarmavadisini aşarak ovaya ulaştığı yerde de taşkın ovası şeklinde bir girinti oluşturmaktadır. Özoğul (1987a: 135) tarafından Yenice Ovası adı verilen bu kesimdeki ova, Susurluk ırmağına doğru NW-SE yönünde sokulmaktadır. Bu sokulma, Çandır köyünden itibaren yaklaşık olarak 7-8 km dir. Bu alanda ovanın yükseltisi, 100 m nin üzeride olup genişliği ise Çandır köyü yakınlarında 4 km yi bulurken Susurluk ırmağının ovaya açıldığı kesimde 550 m dir. Bu kesimde Soğucak derenin ovaya getirdiği materyaller tarafından oluşturulan bir birikinti yelpazesi de dikkati çekmektedir. Susurluk ırmağının taşıma gücü, Kaleli epijenik boğazını geçtikten sonra azalmaktadır. Taşıma gücü azalan akarsu, taşıdığı materyali hızla Yenice köyü yakınlarındaki bu kesimde biriktirmektedir. Kaleli epijenik boğazından çıkan akarsu, getirdiği materyal üzerinde sık sık yatak değiştirmektedir. Bu nedenle Balıkesir Ovasının bu kesiminde 90

134 Susurluk ırmağının örgülü yatak özelliğinde olduğu görülmekte ve topoğrafya buna bağlı olarak şekillenmektedir. Susurluk ırmağının günümüzdeki akışı, ovanın doğu yamaçlarına yakındır. Bu da doğudaki Balıkesir Ovasını Kepsut Ovasından ayıran, yükseltisi fazla olmayan eşiğin yendiğinin bir göstergesidir. Diğer bir deyişle akarsuyun yana aşındırması nedeniyle Balıkesir Ovasının doğu yönünde genişleme eğiliminde olduğu söylenilebilir. Susurluk ırmağının Balıkesir Ovasını terk ettiği alanda da ova daralarak Kepsut boğazına doğru sokulmaktadır. Özoğul (1987a: 137) tarafından Hotaşlar Ovası olarak adlandırılan, Kocaçay ve Susurluk ırmağının birleştiği bu kesimde ovanın mutlak yükseltisi düşüktür (85 m). Yükseltinin ve eğimin az olduğu bu kesimde akarsular sık sık örgülü yatak özelliği göstermekte ve menderesler oluşturmaktadırlar. Aynı zamanda akarsuların taşkın yataklarının genişliği artmakta ve taban suyu seviyesinin yüksek olması nedeniyle kötü drenaj koşulları meydana gelmektedir. Bunun bir sonucu olarak doğal bitki örtüsünü sazlıklar oluşturmaktadır. Balıkesir Ovası ve çevresinin drenaj özellikleri incelendiğinde sentripetal konsekant olduğu görülmektedir (Şekil 18, 19). Şöyle ki çevredeki yüksek alanlardan kaynaklanan akarsular, Balıkesir Ovasına doğru yönelmekte ve buradan Susurluk 91

135 ırmağına bağlanmaktadır. Susurluk ırmağı, Yenice köyün güneyinden çalışma alanına girip Hotaşlar köyü batısından ovayı terk etmekte ve ovanın suları dış drenaja bağlamaktadır. Susurluk ırmağının en önemli kolu Kocaçay dır. Kocaçay ın en önemli yan kolları ise Ayşebacı köyü doğusundan ovaya giren Kazıklı dere, Büyükbostancı köyünün batısından ovaya giren Nergis çayı, Küçükbostancı köyünün batısından ovaya giren Üzümcü çayı ve Paşaköy yakınlarından ovaya giren Aşçı deredir. Getirdikleri materyalleri ova tabanına biriktiren akarsular, ova içinde menderesler çizmektedirler. Bundan dolayı yatay yönde ve akış yönünde salınımlar gösterirler. Ova içinde menderesler yapan akarsular, taşkın zamanlarında da yataklarını değiştirirler. Ovada gözlenen mendereslenmeler daha sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak incelenecektir. Balıkesir Ovasındaki akarsuların eski yataklarını gösteren izler, ova içinde DSİ tarafından yapılan çalışmalar nedeniyle silinmiştir. Bununla birlikte literatürde Küçükbostancı köyünün batısında Üzümcü çayının 4 eski yatağından söz edilmektedir (Özoğul, 1987a: 128). Ova içinde akarsuların oluşturduğu diğer şekiller ise artbataklıklar ve doğal setlerdir. Ancak son yıllarda DSİ tarafından yapılan kurutma ve sulama çalışmalarının bir sonucu olarak bu artbataklıklar da gittikçe yok olmuş veya 92

136 alanlarını daraltmışlardır. Bununla birlikte kış aylarında taban suyu seviyesinin artması, mevsimlik bataklıkların gözlenmesine neden olmaktadır. Gerçekte, 1977 tarihli topoğrafya haritalarının incelenmesi sonucu, ovanın Çandır köyünün kuzeydoğusunda kalan kesiminde birden fazla göl bulunduğu görülmektedir. Bugün ise söz konusu göller kurutulmuşlardır. Aynı zamanda bu kesimde 1977 yılı itibarıyla var olan artbataklık ta kurutulmuştur. Fakat uydu görüntülerinden yapılan çalışmalarda bu Küçükgöl mevkii zengin bitki örtüsü ile ayırt edilebilmektedir. Bu kesimdeki bugün tespit edilemeyen bu gölcüklerin akarsuyun taşkın dönemlerinde meydana gelen çatlamaların bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Ovayı kat eden akarsuların bir diğer özelliği ise ova tabanına yaklaşık m yi bulan gömülmeleridir. Bazı araştırmacılar tarafından bu yarılma, nispî deniz seviyesinde meydana gelen değişmelerin bir sonucu olarak gösterilmektedir. Erol (1981: 206, 1985: 6), söz konusu gençleşmeyi Holosen de meydana gelen geç iklimsel optimumun bir sonucu olduğu şeklinde açıklamaktadır. Ancak bu gömülme izleri, Kocaçay ın Susurluk ırmağına bağlandığı yer yakınlarında bariz olarak görülmekle birlikte bölge genelinde izlenememektedir (1:25.000). Bu da yatak yarıntılarının akımda ve güncel tortulanma koşullarında meydana gelen bir değişmeden kaynaklanabilecekleri fikrini ortaya koymaktadır. Gerçekten akarsuların 93

137 debisinde ve erozyon şiddetinde meydana gelebilecek bir değişmeye bağlı olarak ovaya gelen materyal miktarı değişecektir. Balıkesir Ovası, çevreden ovaya dökülen akarsular için yerel taban seviyesi rolündedir. Bu, çevre akarsularının getirdiği materyalin ova akarsuları tarafından yarıldığı ve yatak yarıntıları şeklinde karşımıza çıktığını düşündürmektedir. Muhtemelen, bölgede gözlenen yatak yarıntıları da bu ikinci sürecin bir sonucudur. Çünkü bölge sularını kontrol eden genel taban seviyesinde meydana gelebilecek bir değişmeden bütün akarsuların benzer derecede etkilenmesi beklenmektedir. Ancak bu konuda bölgede daha detaylı çalışmaların yapılması gerekmektedir. Ovaya dökülen akarsular, eğimin azalması nedeniyle birikinti yelpazeleri de meydana getirirler (Şekil 18). Bunlardan biri, Karaman köyü kuzeyinde Kazıklı derenin bir kolu olan Çınarlı derenin oluşturduğu birikinti yelpazesidir. Bu birikinti yelpazesi üzerinde akarsuyun yer değiştirdiği ve taban seviyesinde meydana gelen değişmelerin etkisiyle, derine doğru yarıldığı görülmektedir. Bir diğer birikinti yelpazesi, Paşaköy yakınlarında Aşçı dere tarafından meydana getirilmiştir. Aşçı derenin oluşturduğu bu birikinti yelpazesi, geniş alanlıdır; ancak üzerinde daha sonra yapılan tarım ve yerleşme faaliyetlerinin etkisiyle özellikleri silikleştirilmiştir. Balıkesir yakınlarında koca derenin de geniş tabanlı birikinti yelpazesi oluşturulduğu 94

138 düşünülmektedir. Bu birikinti yelpazesi de şehirsel ve tarımsal faaliyetler nedeniyle arazide gözlenememektedir. Bununla birlikte söz konusu birikinti yelpazeleri topoğrafya haritaları üzerinde eşyükselti eğrileri yardımıyla tespit edilebilmektedir. Aynı zamanda her iki birikinti yelpazesi üzerinde de yerleşmelerin yer alması dikkat çekicidir. Bunun nedeni olarak, çevreye göre göreceli olarak yüksek olan bu birikinti yelpazelerinin uygun yerleşim alanları oluşturduğu düşünülmektedir. Nitekim bu yelpazelerin etekleri ve akarsular arası, taban suyu seviyesinin yüksek olduğu art alanlardır ve yerleşme açısından elverişli değillerdir. Bu bütünden bakıldığında Balıkesir şehrinin de ovaya doğru bu yelpazenin kontrolünde geliştiği düşünülebilir. Ovada alüvyon kalınlığı, genel olarak, batıdan doğuya doğru azalmaktadır. Alüvyon kalınlığının DSİ nin yaptığı araştırmalarda Yakupköy ve Ovaköy yakınlarında en yüksek değerine ulaştığı tespit edilmiştir. Alüvyon kalınlığının fazla olması, ovanın tarımsal potansiyelinin de artışına neden olmaktadır. Bu nedenle Balıkesir Ovası, daha çok sulu tarım alanı olarak ekonomik bir öneme sahiptir. Balıkesir Ovasında söz konusu ekonomik potansiyeli nedeniyle 14 kırsal yerleşme bulunmaktadır. Bu da yuvarlak bir rakamla, çalışma alanındaki yerleşmelerin %16 sını oluşturmaktadır. 95

139 Yukarıda morfografik ve jeomorfolojik özellikleri ayrıntılı olarak verilen Balıkesir Ovasının oluşumu ve gelişiminde Susurluk ırmağı ve Kocaçay ın rolü büyüktür. Nitekim bu akarsuların ve kollarının getirdiği alüvyonlar, ovanın ana materyalini oluşturmaktadır. Ovanın yer aldığı depresyonun oluşumunda ise sübsidansın etkili olduğu düşünülmektedir. Ardos (1985: 116) tarafından, Türkiye ovalarının oluşum ve gelişmeleri incelenmiş ve Balıkesir Ovası sübsidant özellikteki ovalar grubu içine alınmıştır. Ovanın oluşumuna neden olan söz konusu çökme, post-alpin epirojenik hareketlerle açıklanabilir. Gerçekten sübsidans olayı, Miyosen peneplenini takiben yöredeki aktif neotektonik dönemin başlangıcında etkin olmuş ve yörede geniş depresyonların oluşumuna neden olmuştur. Bunları Neojen döneminde göller işkal etmiştir. Nitekim sondajlar sayesinde alüvyon materyalin altında yer yer Neojen tortullarının varlığı belirlenmiştir. Şöyle ki bu hareketler sırasında Balıkesir Ovası çerçevesini oluşturan alanlar yükselirken ova tabanında da çökmeler meydana gelmiş olmalıdır. Ovayı çevreleyen alanlarda belirgin fay diklikleri bulunmamaktadır. Ancak belirgin fay hatlarının gözlenememesi, ovanın oluşumunda tektoniğin etkili olmadığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Çünkü bu çökme sırasında gerilmeden kaynaklanan kırılmalar da olabilir. Nitekim jeoloji bölümünde yapılan deprem araştırmalarında ova içinde kırılmaların yerlerini gösterdiği kabul edilen depremler tespit edilmiştir. Aynı zamanda, Türkiye çizgisellik haritasında da fayların ovanın tabanını kat ettiği görülmektedir (Herden, 1981). Ancak bu örtülü fayların kesin yerlerinin tespiti için sismik araştırmaların yapılması gerektirmektedir. Balıkesir Ovasının oluştuğu çanak sübsidans etkili olmuştur. Ancak bugünkü ova, bir akarsu boşalım ovasıdır. Kısaca ovanın şekillenmesinde akarsu hakim faktördür Değirmenli Ovası: Değirmenli Ovası, çalışma alanının güneydoğusunda yer almakta olup adını içinde bulunan en büyük yerleşme olan Değirmenli köyünden almaktadır. Ova, 96

140 güneyden Yarbaşı boğazı ile Bigadiç depresyonuna, kuzeyden ise Kaleli boğazı ile Balıkesir Ovasına bağlanmaktadır (Şekil 18, 19). Ova, Susurluk ırmağı ve kollarının meydana getirdiği bir boşalmanın etkisi altında oluşmuş ve daha sonra çevredeki akarsular tarafından taşınan alüvyon malzemenin doldurması ile bugünkü durumunu almıştır. Alüvyon kalınlığı az olan ovanın oluşum sürecinde büyük öneme sahip olan Susurluk ırmağının başlıca kolları, Değirmenli dere ve Kızılcıklı deredir. E-W yönünde yaklaşık 1.4 km, N-S yönünde ise 2 km uzunluğa sahip olan Değirmenli Ovası, hektar alana sahiptir. Ovanın mutlak yükseltisi, 180 m ilâ 120 m arasında değişmektedir. Bu bütün içinde genel olarak 0.01 o nin altında olan ovanın eğimi, en dar olduğu Değirmenli köyü yakınlarında 3 o ye kadar çıkabilmektedir. Ova, daralarak Değirmenli dere içlerine doğru sokulmaktadır. Bu kesimde ovaya açılan akarsuyun eğimi azaldığı için getirdiği iri materyali biriktirmekte ve buna bağlı olarak ovanın eğimi artmaktadır. Susurluk ırmağı, ovada büyük menderesler oluşturmamaktadır. Ancak akarsu çevresinde geniş kumluk alanlar görülmektedir. Akarsuyun geniş yatağını gösteren bu kumluk alanların ortalama genişliği, 1.6 km olmakla birlikte 2.7 km ile 0.7 km arasında değişmektedir. Ovanın kuzey kısmında meydana gelen 460 m uzunluğunda ve metreler arasında genişliğe sahip olan kumluk alanın Susurluk ırmağının eski yatağının dolmasıyla oluştuğu düşünülmektedir. Ovada kış aylarında taban suyu seviyesinin artması nedeniyle bataklıklar gözlenebilmektedir. Bununla birlikte son yıllarda DSİ nin yapmakta olduğu taşkın önleme çalışmaları ve ayrıca bor madeni tarafından Susurluk ırmağının suyunun kontrole alınması taşkınları önlemektedir. Şöyle ki bu kesimde ırmak ve kolları üzerinde maden sularını tutmak ve temizlemek için tutma barajları inşa edilmiştir. Bor madenin bu bölgede çıkarıldığı alan, ovanın doğu kesimindeki Kırüstü tepe çevresidir. 97

141 Pamukçu Ovası: Çalışma alanı içinde büyük öneme sahip olan bir diğer ova Pamukçu Ovasıdır. Bu ova, adını içinde bulunan Pamukçu yerleşmesinden almaktadır (Şekil 18, 19). Pamukçu Ovasının kuzeyinde, Burgaz, güneyinde ise İkizcetepeler inkonsekant boğazı vardır. Burgaz boğazı ile Balıkesir Ovasına bağlanan ova, İkizcetepeler boğazı ile de ikizcetepeler baraj gölünden ayrılmaktadır. Nergis çayının ve kollarının oluşturduğu bu ovanın ortalama alanı hektardır. Ovanın kuzey güney yönündeki ortalama uzunluğu 3.2 km olup doğu batı yönündeki ortalama genişliği ise 2.6 km dir. Bununla birlikte doğu batı yönündeki genişliği, 4.5 km nin üzerinde olan alanlar olduğu gibi Nergis çayının ovayı terk ettiği kesimde 0.7 km olduğu alanlar da görülmektedir. Kuzey-güney yönündeki uzunluğu ise 6.2 ilâ 0.9 km arasında değişmektedir. En dar yeri, Çiçekpınar köyü yakınlarındadır. Özetle kuzey-güney yönünde uzunluğu, doğu-batı yönünde genişliğinden fazla olan bir ovadır. Bu ovanın oluşmasında etkili olan Nergis çayının önemli kolları, Ağıl dere, Akpınar dere ve Değirmen derelerdir. Nergis çayı, ova içinde eğimin azalması nedeniyle menderesler oluşturmaktadır. Pamukçu Ovasında da taşkın yatağı şekillerinden göller tespit edilememiştir. Ancak taban suyunun yüksek olduğu alanlarda sazlıklar gözlenmektedir. Son yıllarda DSİ tarafından yapılan çalışmalar ve Kille çayı üzerinde Nergis çayı ovaya girmeden önce inşa edilen İkizcetepeler barajı taşkınların kontrol altına alınmasına neden olmuştur. Bununla birlikte Nergis çayı, ova içinde örgülü yatak özelliği göstermektedir. Çiçekpınar köyünün batısında yaklaşık genişliği m yi bulan bir kumluk alan görülmektedir. Bu kumluk alan, 1977 yılı topoğrafya haritaları üzerinde yapılan analizlerde tespit edilememiştir. Ayrıca 1977 yılı itibarıyla Çiçekpınar köyünün güneybatısında büyüklüğü 5.8 hektarı 98

142 bulan kum adası da 1998 tarihli 1: ölçekli haritalarda görülmemektedir. Bu taşkın şekilleri, bir yandan drenaj çalışmaları diğer yandan doğal nedenlerle değişime uğramaktadır. Bu değişmeler, çalışma alanı bütünündeki menderes hareketleri açıklanırken ayrıntılı olarak incelenecektir. Pamukçu Ovası yaklaşık olarak metreler arasında mutlak yükseltiye sahiptir. Ovanın en alçak yeri, Nergis çayının ovayı terk ettiği yer yakınlarında olup yaklaşık 110 metredir. En yüksek yeri ise Pamukçu köyü batısındadır (180 m). Ovanın eğimi, genellikle 0.01 derecenin altında olmakla birlikte Pamukçu köyü batısında o arasında eğimli alanlar da görülebilmektedir. Ovanın oluşumunda İkizcetepeler boğazını terk eden Nergis çayının ve kollarının getirdiği materyal etkilidir. Eğimin ani değişimi nedeniyle, akarsular yatağını sık sık değiştirmiş ve buna bağlı olarak alüvyon malzeme yanal yönde dağılıma uğramıştır. Bununla birlikte Pamukçu Ovası, sıcak ve soğuk su kaynakları bakımından da zengin bir ovadır. Sıcak ve soğuk su kaynakları, ovanın oluşumunda tektonik hareketlerin de etkili olduğunu göstermektedir. Şöyle ki post-alpin epirojenik hareketler sırasında Pamukçu Ovasın çerçevesini oluşturan alanlar yükselirken ova tabanında da çökmeler meydana gelmiştir. Ovanın, özellikle, güney kesimindeki taraçalar, parçalanmış ve ovaya doğru eğimlenmiştir. Muhtemelen bir taraftan çökme meydana gelirken diğer taraftan gerilmeden kaynaklanan kırılmalar gerçekleşmiştir. Kısaca Pamukçu Ovasının oluşumunda da Balıkesir Ovası gibi sübsidansın etkili olduğu söylenilebilir. Pamukçu Ovası da Balıkesir Ovası gibi tarımsal potansiyelin yüksek olduğu bir ovadır. Bu nedenle büyük ekonomik potansiyele sahiptir. Son yıllarda yapılan kurutma ve sulama çalışmaları, ovaların ekonomik potansiyelinin artmasına neden olmuştur. Ovanın jeotermal enerji potansiyeli de dikkati çekmektedir. Ancak jeotermal kaynaklardan, sadece kaplıca olarak yararlanılmaktadır. 99

143 2.2. Menderesler ve Sürempoze Boğazlar: Menderesler: Çalışma alanında gözlenen en önemli fluvial birikim şekillerinden biri, taban seviyesi ovaları ve taşkın ovalarıdır. Bu taban seviyesi ovaları ve taşkın ovalarında menderesler ve örgülü yatak en karakteristik şekillerdir. Menderesler taşkın topoğrafya şekillerinden olup yerlerini yanal ve dikey yönde değiştirmektedir. Bu nedenle büyüklükleri ve alanları zaman içinde farklılıklar göstermektedir. Bu kapsamda 1998 yılında, hava fotoğrafları yardımıyla, yapılan haritalar incelenmiş ve yer yer 1977 yılıyla karşılaştırmalar yapılmıştır. Yörenin oluşum ve gelişiminde büyük öneme sahip olan Susurluk ırmağı, menderesli akarsu özelliği taşımaktadır. Söz edilen akarsuyun Balıkesir Ovasına girdiği yerden Kepsut Ovasına kadar olan bölüm, ayrıntılı olarak incelenmiştir (Şekil 21). Susurluk ırmağının ovaya girdiği alanla çalışma alanını terk ettiği bu kesim arasındaki maksimum yükseklik farkı, yaklaşık olarak 30 metredir (110 m-80 m). Maksimum yükseklik farkının fazla olmaması, akarsuyun yanal ve dikey yönde yer değiştirerek akışına devam etmesine neden olmaktadır. Bu alanda taşkın topoğrafya şekillerinden adalar, göller ve tabanlı menderesler (serbest menderes) görülmektedir. 100

144 101

145 Şekil 21: Bu çevrede görülen örgülü yatağın bir sonucu olan kum adaları, çeşitli büyüklüktedir. Şöyle ki hektar olan bir ada görüldüğü gibi 30.7 hektar alana sahip olan da görülebilmektedir. Alanı en büyük olan kum adası, Hotaşlar köyünün kuzeyinde Kepsut boğazı içindedir. Bununla birlikte 1977 yılı itibarıyla Çandır köyünün kuzeydoğusunda yaklaşık büyüklükleri 14.1 ile 4.7 hektar arasında değişen iki kum adası, 1998 yılı itibarı ile yapılan haritalarda tespit edilememiştir. Öte yandan Mahmudiye köyünün güneyindeki daha önceleri gözlenen örgülü yatak şekilleri de gözlenememektedir. 102

146 Akarsuyun, ovaya açıldığı bu kesimde geçmişten daha düzenli bir akışa sahip olduğu tespit edilmiştir. 21 yıllık zaman diliminde gerçekleşen doğal olaylar ve taşkın önleme çalışmaları, kum adalarının büyüklük ve sayılarında büyük değişmelere neden olmuştur. Bununla birlikte bazı adaların suni etkilerle gerçekleştikleri düşünülmektedir. Örneğin Mahmudiye köyünün güneyindeki kum adasının meydana gelmesinde böyle bir etkinin olabileceği varsayılmaktadır. Kısaca akarsuyun örgülü yatak karakterini daha çok yanal yönde salınımlar yaptığı tek yataklı akış almıştır. Göller, Susurluk ırmağının Kocaçay ile birleştikten sonraki kesiminde görülmektedir. Bunların alanları, 0.3 ilâ 0.5 hektarlar arasında değişmektedir. Göllerin alanları, kış aylarında genişlemekte, yaz aylarında ise sıcaklığın ve buharlaşmanın artması nedeniyle daralarak kurumaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi Çandır köyünün kuzeydoğusunda Küçükgöl mevkii adı verilen kesimde 1977 yılı itibarıyla yapılan haritalarda yaklaşık büyüklükleri 0.3, 0.6 ve 0.8 hektarlar arasında değişen göller günümüzde tespit edilememektedir. Ancak Küçükgöl mevkii, uydu görüntüleri üzerinden yapılan çalışmalarda farklı bitki örtüsü ile ayırt edilebilmektedir. Bu kesimde yer alan ve yaklaşık alanı 14 hektar olan artbataklık da günümüz itibarıyla tespit edilememiştir. Bununla birlikte Susurluk ırmağının ovaya 103

147 açıldığı yerde 1977 yılı itibarı ile gözlenen, alanları 1 ilâ 6 hektar arasında olan, artbataklıklar da daha sonraki dönemlerde ortadan kalkmıştır. Bu Küçükgöl mevkiinde eskiden artbataklıkları ve gölleri oluşturan bir krevasın varlığı düşünülmektedir. Muhtemelen, akarsu, taşkın zamanlarında doğal setti yıkmış ve krevas oluşturmuştur. Ayrıca uydu görüntüleri üzerinde yapılan çalışmalarda da doğal settin ve krevasın varlığı ortaya konmuştur. Bu kesim günümüzde, genellikle, taban suyu problemi nedeniyle otlak olarak kullanılmaktadır. Çalışma alanında kopuk mendereslere rastlanmamakla birlikte uzunlukları 325 metreyi bulan akarsu çıkıntıları bulunmaktır. Bunlar, daha önce örgülü yatağa sahip olan akarsuların yataklarının bazılarının kapanması sonucunda oluşmuş akarsu çıkıntılardır. Akarsuyun etrafında taşkın yatak izlerini gösteren güncel akarsu tortularının genişliği ise ortalama metre olmakla birlikte 195 metre ile 415 metre arasında değişmektedir. Bu değerler, akarsuyun geniş yatağını göstermektedir (Şekil 21; 1998). Susurluk ırmağının yatak genişliği ise 1: haritalar üzerinden yapılan tespitlere göre ortalama 42.7 metredir. Yatak genişliği, 26 metre olduğu gibi 66 metreyi de bulabilmektedir. Bununla birlikte topoğrafya haritaları üzerinde yapılan 104

148 analizlerde, 1977 yılı itibari ile yatak genişliğinin daha fazla olduğu görülmektedir. Genelde, 75 m nin üzerinde olan yatak genişliğinin yer yer 100 m nin üzerine çıkmış olduğu tespit edilmiştir. Susurluk ırmağının incelendiği bu kesimde çok fazla göl ve bataklık bulunmaması, akarsuyun çok fazla yer değiştirmediğini göstermektedir. Ancak ırmağın Balıkesir Ovasını terk ettikten sonraki kesiminde gölcükler ya da bataklık oluşturması, bu kesimde yer değiştirmenin çok daha fazla olduğunun bir göstergesidir. Fakat 1977 yılı itibarıyla Küçükgöl mevkiinde bugün gözlenemeyen birçok gölün ve hem Küçükgöl mevkiinde hem de Yenice nin güneydoğusunda artbataklıkların varlığı, Balıkesir Ovasında Susurluk ırmağının yer değiştirme kabiliyetinin eskiden daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Akarsuyun taşkın yatağı genişliği ile akarsu genişliği arasındaki oranın 1.5 tan büyük olması, Susurluk ırmağının Balıkesir Ovası içinde menderesli akarsu olarak kabul edilmesini doğrulamaktadır. Mendereslerin çapları, yaklaşık olarak, 0.1 km ile 1.4 km arasında değişmektedir. Bunlardan Mahmudiye köyü yakınındaki m çaptaki büklüm, 1977 yılındaki konumunu ve büyüklüğünü korumaktadır. Bu menderes büklümünün, yaklaşık bir değerle, m derine yatağını kazdığı ve kendisini sabitlediği 105

149 görülmektedir. Buna karşın Çandır köyünün 1.2 km güneydoğusundaki menderesin çapı, 1977 yılında m iken 1998 yılında m ye düşmüştür. Bunlar dışındaki mendereslerin 1977 yılından sonraki dönemlerde meydana gelmiş oldukları düşünülmektedir. Hotaşlar köyünün 1.8 ve 2.9 km güneybatısındaki iki menderes büklümünün çapları, sırasıyla m ve m dir. Bu büklümlerin çok küçük oldukları için bundan sonraki dönemlerde büyük olasılıkla kapanarak ortadan kalkmaları beklenmektedir. Sonuç olarak 1977 yılıyla 1998 yılları arasında akarsuların kontrol altına alındığı ve bu nedenle menderes hareketlerinin ve taşkın yatakların azaldığı görülmektedir. Diğer bir deyişle Susurluk ırmağı, geçmişten daha düzenli bir akışa sahiptir. Kocaçay, Üzümcü ve Nergis çayları da menderes oluşumlarına sahiptir (Şekil 18, 19). Bunlardan Kocaçay ın oluşturduğu mendereslerin bazıları çok büyük, bazıları ise küçük yanal salınımlar şeklindedir. Bu akarsuyun oluşturduğu büyük büklümlerden biri, Ovaköy batısında, ikisi ise Balıklı köyünün doğusunda ve güneyindedir. Bunlardan Balıklı köyünün doğusundaki yaklaşık olarak m, güneyindeki ise m çapa sahiptir. Bunların, yılları arasında değişikliğe uğramadıkları görülmektedir. Çünkü Kocaçay, Kazıklı dereyi bünyesine altıktan sonra yaklaşık olarak Susurluk ırmağına kadar olan kesimde yatağını

150 m derine yarmıştır. Bu da mendereslerin akış aşağı kaymasını önlemiş ve doğal bir kanal içinde korunmalarına neden olmuştur. Ancak Ovaköy yakınlarındaki menderes ise boyun kısmı dar olan bir kıvrımdır. Bu kesimdeki menderesin çapı, 1977 yılı itibarıyla baş kısmında m ve boyun kısmında m iken; 1998 yılında baş kısmı m ye, boyun kısmı ise m ye yükselmiştir. Bu, menderes hareketlerinin doğal bir sonucu değildir. Ovaköy tarafından akarsu kanala alınırken menderes büklümünün kuzeydoğu kesiminin gerçek yatağından uzaklaştırıldığı ve bunun ile menderesin kapanarak kopma eğiliminin önlendiği düşünülmektedir. Bundan dolayı beklenen bir sonuç olan kopma gerçekleşememiştir. Kocaçay ın taşkın alanında göller tespit edilememiştir. Ancak akarsuyun meydana getirdiği örgülü yatak, Susurluk ırmağına birleşmeden hemen önceki bölümde çok belirgin olarak görünmektedir (Foto 10). Kocacayın önemli bir kolu olan Üzümcü çayı da gerek Balıkesir Ovası içinde gerekse ovaya girmeden önce çok sayıda menderesler oluşturmaktadır (Foto 11). Bu akarsu, ovaya girdiği Dereçiftlik köyünün kuzeyinden Balıkesir Ovasına kadar olan kesimde geniş tabanlı bir vadi özelliğindedir. Bu kesimde, akarsuyun vadi eğimi az olduğu için menderes hareketleri yapmaktadır. Aynı zamanda eski yatağına ait izler ve örgülü yatağa ait kum adaları da tespit edilebilmektedir (Foto 11). Foto

151 Akçakaya köyü doğusunda Asar tepe yakınlarından alınmış bir görüntüdür. Bu fotoğrafta, Üzümcü çayının bu kesimde oluşturduğu taşkın yatağı, kum adası ve örgülü yatak görülebilmektedir. Üzümcü çayının önemli bir kolu olan Nergis çayı da gerek Balıkesir Ovasına girdiği kesimde gerekse Pamukçu Ovasında çok sayıda menderesler oluşturmaktadır. Nergis çayının Burgaz boğazını geçtikten sonra oluşturduğu menderesin çapı metredir. Bu akarsu da İkizcetepeler barajının işletmeye açılmasının ardından büyük değişmeler meydana gelmiştir. Şöyle ki 1977 yılı itibarıyla Çiçekpınar köyünün güneybatısında 5.8 hektar alana sahip olan kum 108

152 103 Foto 10: Kız Kayası sırtından SW NE yönünde Kocaçay ın Susurluk ırmağı ile birleşmeden hemen önce oluşturduğu örgülü yatağından bir görünüş. Bu kesimde akarsuyun eski yatağına ait izler ve çok sayıda örgülü yatağın bir sonucu olan küçüklü büyüklü kum adaları görülmektedir. Akarsu, akış yönünde menderesler oluşturarak akmaktadır. III. BÖLÜM: İKLİM: 1. İKLİM KOŞULLARININ JENETİK-DİNAMİK FAKTÖRLERİ: 1.1. Solar Enerji: Güneşten gelen enerji, enlemlere göre alansal ve zamansal değişime uğramaktadır. Buna bağlı olarak da hava kütlelerinin oluşumu ve basınç farklılıkları meydana gelmektedir. Bütün bunların bir sonucu olarak rüzgârın oluşumu, sıcaklığın dağılışı, buharlaşma ve yağışın kaynağı da güneştir. Güneş enerjisinin zamana ve 123

153 alana bağlı değişimine bağlı olarak bir yerdeki, tarım gibi, beşerî faaliyetler de farklılaşmaktadır. Çalışma alanının detaylı solar enerji rasatları bulunmamaktadır. Bu nedenle SEZER (1998) tarafından hazırlanmış bilgisayar programı kullanılmıştır. Bu programda ANGOT tablosuna ve SEZER berraklık indeksine göre global insolasyon, PENMAN bağıntısına göre radyasyon ve solar enerji bilânçosu, KILIÇ ve ÖZTÜRK bağıntısına göre gerçek ve teorik gün uzunlukları, KILIÇ ve ÖZTÜRK bağıntısına göre maksimum düzlem eğimi ve SEZER bağıntısına göre berraklık indeksi hesaplanmıştır (Çizelge 8, Şekil 30). Güneşlenme süresi ve güneş enerjisinin geliş açısı, güneşlenmenin şiddetini göstermesi bakımından önemlidir. 39 o 39 N enleminde bulunan Balıkesir istasyonunda güneş ışınlarının geliş açısı, 27 o 10 (21 Aralık) ile 73 o 50 (21 Haziran) arasında değişmektedir. Güneş ışınlarının geliş açısının 39 o 07 N enlemindeki Çağış ta ise 27 o 60 (21 Aralık) ile 74 o 00 (21 Haziran) arasında değiştiği saptanmıştır. Bu duruma göre güneş ışınları, yıl içinde, yaklaşık 46 o lik farkla gelmektedir. Bu 46 o lik fark, dünyanın eğikliğinden kaynaklanan normal bir durumdur. Yıl içinde güneş ışınlarının geliş açısındaki farklılık nedeniyle yaz ve kış dönemleri arasında alınan radyasyon miktarı değişmektedir (Çizelge 8, Şekil 30). 124

154 Çizelge 8: Balıkesir in radyasyon ve güneşlenme özellikleri. Qag Ic h OptEg TGünS GGünS Qg Qab ER BLC 124 AYLAR Atmosferin Üst Sınırına Gelen Solar En. cal/cm 2 /gün Berraklık İndeksi % Güneş Işınlarının Geliş Açısı derece/dk Optimum Düzlem Eğimi derece Teorik Gün Süresi saat/dk Gerçek Gün Süresi saat/dk Yeryüzüne Ulaşan Solar En. albedo:%20 cal/cm 2 /gün Absorbe Edilen Solar En. (%80) cal/cm 2 /gün Yer Radyasyonu cal/cm 2 /gün OCAK Solar Enerji Bilânçosu cal/cm 2 /gün ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AGUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK YILLIK

155 cal/ cm 2 /gün (Qab / Qg / ER / BLÇ) 700 cal/ cm 2 /gün (Qag) O Ş M N M H T A E E K A 0 Atmosferin üst sınırına gelen solar enerji (Qag) Yeryüzüne ulaşan solar enerji (Qg) Absorbe edilen solar enerji (Qab) Efektif yer radyasyonu (ER) Solar Enerji Bilançocu (BLÇ) Şekil 30: Balıkesir de aylar itibariyle ortalama insolasyon, radyasyon ve solar enerji bilânçosu tutarları (cal /cm 2 /gün). 126

156 Bir yerin aldığı radyasyon miktarı, güneşlenme süresine de bağlıdır. Bu amaçla teorik güneşlenme süreleri ile gerçek güneşlenme süreleri karşılaştırılmıştır. Güneşlenme süresi, güneş ışınlarının geliş açısına, coğrafî enleme, bakı, eğim ve bulutluluğa göre değişmektedir. Balıkesir de teorik güneşlenme süresi, 9s:20 dk. (21 Aralık) ile 15s:20 dk. (21 Haziran) arasında değişirken gerçek güneşlenme süresi 3s:00 dk. (aralık) ile 12s:00 dk. (temmuz) arasında değişmektedir (Çizelge 8). Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde yükseltinin etkisi altında da gerçek güneşlenme süresi değişebilmektedir. Şöyle ki Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre daha yüksekte yer alan Çağış ta teorik güneşlenme süresi, Balıkesir ile ayni değerler arasında değişme göstermekle birlikte gerçek güneşlenme süresi 4s:00 dk. (21 Aralık) ile 13s:20 dk. (21 Temmuz) arasında değişmektedir. Güneşlenme süresi cephesel faaliyetlerin etkisi altında bulutluluk oranın arttığı ekim-nisan arasında azalmakta; buna karşılık bulutluluğun azaldığı mayıs-eylül arasında artmaktadır (Çizelge 8). Berraklık oranının da güneşlenme süresinin değişimine etkisi büyüktür. Bölgede berraklık indeksi, mayıs-ekim döneminde %40 ın üzerine çıkmaktadır. Cephesel faaliyetlerinin etkili olduğu kış döneminde, gezici alçak basınçlar nedeniyle, bulutluluk oranı artmaktadır. Bunun bir sonucu olarak teorik ve gerçek güneşlenme süresi arasındaki fark da artmaktadır. Kış aylarına göre daha düzenli hava hareketlerinin etkili olduğu yaz aylarında ise teorik ve gerçek güneşlenme süresi arasındaki fark azalmaktadır. Diğer bir deyişle kasım ayından mayıs ayına kadar teorik güneşlenme süresi ile gerçek güneşlenme süresi arasındaki fark 6 saatten fazladır. Bu nedenle termik bilânço, yaz aylarına göre daha düşük değerlerdedir. Haziran ayından ekim ayına kadar ise bu fark, 6 saatin altına inmektedir (Çizelge 8). Balıkesir de atmosfer üst sınırına gelen toplam enerji miktarı, cal/cm 2 /gün, Çağış ta ise cal/cm 2 /gün olarak saptanmıştır. Güneş ışınları, 127

157 doğrudan doğruya yeryüzüne ulaşmamaktadır. Çeşitli gazların karışımından oluşan atmosferden geçerken bir kısmı alı konmaktadır. Atmosfer tarafından tutulan enerji, güneş ışınlarının geçtiği tabakanın kalınlığı ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Bunun yanında atmosferdeki gaz ve tozların oranı da güneş ışınlarının tutulma şiddeti üzerinde etkilidir. Balıkesir de atmosfer üst sınırına gelen enerjinin %43.3 ü (292.6 cal/cm 2 /gün) yere ulaşmaktadır. Çağış ta ise %43.2 si (303.2 cal/cm 2 /gün) yere ulaşmaktadır. Yere ulaşan solar enerjinin oranı, Balıkesir de %30.6 (aralık) ile %53.2 (temmuz) arasında değişirken Çağış ta %36.4 (aralık) ile %52.2 (temmuz, ağustos) arasında değişmektedir. Yatay yüzeye ulaşan solar enerji miktarı, en yüksek yaz, en düşük ise kış aylarındadır. Diğer bir deyişle yaz mevsiminde bulutluluğun azalması, nispî güneşlenme süresinin artması ve güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle solar enerji miktarında artma gözlenmekte; fakat cephesel (frontal) aktivitelerin yoğun olması nedeniyle kış mevsiminde alınan solar enerji değeri düşmektedir. Absorbe edilen solar enerjinin bir kısmı, yer radyasyonu şeklinde kaybedilmektedir. Yer radyasyonunun oranı, atmosferdeki bulutluluk ve nem oranı gibi çeşitli etmenlerin etkileri altında değişmektedir. Balıkesir de yıllık ortalama yer radyasyonu, cal/cm 2 /gün olup bu değer, absorbe edilen cal/cm 2 /günlük toplam solar enerjinin %53.0 ünü oluşturmaktadır. Geriye, %47.0 lik bir oran kalmaktadır (Çizelge 8, Şekil 30). Çalışma alanında alınan enerji verilen enerjiden fazladır. Bu nedenle solar enerji bilânçosu pozitif kapanmaktadır. Fakat yıl içinde aralık ve ocak aylarında absorbe edilen solar enerjinin az olması nedeniyle bilânço negatif kapanmaktadır. Bu değer, Balıkesir de ocak ayında -6.3 cal/cm 2 /gün, aralık ayında ise 13.0 cal/cm 2 /gündür (Çizelge 8, Şekil 30). Çağış ta da solar enerji bilânçosu ocak ayında -5.5 cal/cm 2 /güne, aralık ayında cal/cm 2 /güne düşmektedir. Aralık ve ocak aylarında enerji bilânçosunun negatif olmasında bölgeyi etkileyen soğuk hava 128

158 kütleleri, ışıma ve yeryüzüne ulaşan solar enerji miktarındaki azalma vb. nedenler etkili olmaktadır. Aralık ve ocak aylarında solar enerji bilânçosu negatif olmasına rağmen, yapılan bütün bu incelemeler, yörenin solar iklim bakımından oldukça elverişli bir konumda olduğunu ortaya koymaktadır Genel Sirkülâsyon Koşulları ve Cephe Sistemleri: Çalışma alanının iklim özelliklerine geçmeden önce iklimin şekillenmesinde önemli bir etken olan genel sirkülâsyon koşulları ele alınmıştır. Türkiye, bulunduğu matematik konum dolayısıyla Subtropikal Kuşakta yer almaktadır. Bu nedenle Subtropikal Yüksek Basınç Sisteminin ve Polar Cephe Sisteminin etkisi altındadır. Bu bütünde Kuzeybatı Anadolu da yer alan çalışma alanı, kış ve yaz döneminde farklı atmosfer dolaşım şartlarının etkisinde kalmaktadır. Yörenin yer aldığı Orta Enlemlerdeki hava akışı, 30 o enlemindeki yüksek basınçtan 60 o enlemindeki alçak basınca doğrudur. Bu enlemlerde meridyonel akım zayıf; buna karşın batı-doğu doğrultulu zonal akımlar etkilidir. Bu akımlar, 35 o -40 o enlemleri arasında maksimum enerji taşınışına neden olmaktadır (Oliver, 1984). Bu bütün içinde bölgedeki iklim olayları, Doğu Akdeniz ve Karadeniz üzerinde gelişen aksiyon merkezlerinin etkisi altındadır. İklim şartlarını etkileyen söz konusu aksiyon merkezlerinin etkileri, mevsimler arasında değişmektedir. Bazı basınç merkezlerinin etkisi kış aylarında, bazılarınınki ise yaz aylarında artmaktadır. Şöyle ki kış aylarında gezici Orta Enlem alçak basıncı (%45.0), Asor yüksek basıncı (%26.0), Asor ve Sibirya yüksek basıncı (%10.0) ve Sibirya yüksek basıncı (%2.0); yaz aylarında ise Basra alçak basıncı (%9.0) bölge üzerindeki etkisini artırmaktadır (Çizelge 9, Şekil 31). 129

159 129 Şekil 31: WEATHER IN THE MEDITERRANEAN a göre Akdeniz havzasını etkileyen hava kütleleri ile Akdeniz havzasına giren ve bu havzada oluşan depresyonlar (Sezer, 1993 den). 130

160 Çizelge 9: Kuzeybatı Anadolu da etkili olan basınç sistemlerinin etki oranları ( ; Koç, 2000: 43 ten). AYLAR ga ay ay/sy sy ay/ba ba yol e Toplam Ocak Tekrar % Şubat Tekrar % Mart Tekrar % Nisan Tekrar % Mayıs Tekrar % Haziran Tekrar % Temmuz Tekrar % Ağustos Tekrar % Eylül Tekrar % Ekim Tekrar % Kasım Tekrar % Aralık Tekrar % Yıllık Tekrar % ga:gezici Orta Enlem Alçak Basıncı; ay: Asor Yüksek Basıncı; ay/sy: Asor ile Sibirya Yüksek Basıncı; sy: Sibirya Yüksek Basıncı; ay/ba: Asor yüksek basıncıyla Basra Alçak Basıncı; ba: Basra Alçak Basıncı; yol: yüksek oluk, e: eksik Kış döneminde çalışma alanında barometrik eğim artmaktadır. Bu, kuzey yarımkürede sıcaklık farklılıklarının belirginleşmesinin bir sonucudur. Ekim ayından itibaren Orta ve Doğu Avrupa üzerinde bir termik yüksek basınç merkezi oluşmaya başlamaktadır. Orta ve Doğu Avrupa üzerinde etkili olan bu soğuk hava kütleleri, Adriyatik ve Ege Denizi üzerine yayılmakta; kuzeydoğulu hava akımları şeklinde çalışma alanına ulaşmaktadır. Bu hava akımlarının sonucu olarak, yörede sıcaklık düşmektedir. Hazar havzasından kaynaklanan termik kökenli cp hava kütleleri ise doğudan Anadolu ya sokulmaktadır. Zaman zaman doğu-batı doğrultulu depresyonların etkisiyle Balıkesir çevresinde etkisi hissedilmektedir. cp hava kütlesinin çalışma alanını etkileme oranı, ocak ayı itibarı ile %40.0 ı bulmaktadır 131

161 (Çizelge 10). Koç (2000: 56), yapmış olduğu çalışmalarda Kuzeybatı Anadolu da cp hava kütlelerinin etkili olmasında Batı Avrupa üzerinde bir sırtın, Orta Avrupa ve Anadolu üzerinde bir oluğun etkili olduğunu ortaya koymuştur. Çizelge 10: Kuzeybatı Anadolu da etkili olan hava kütleleri ( ; Koç, 2000: 47 den). AYLAR mp cp mt M cp/m mp/m mp/ct M/cT ct e Toplam Ocak Tekrar % Şubat Tekrar % Mart Tekrar % Nisan Tekrar % Mayıs Tekrar % Haziran Tekrar % Temmuz Tekrar % Ağustos Tekrar % Eylül Tekrar % Ekim Tekrar % Kasım Tekrar % Aralık Tekrar % Yıllık Tekrar % mp: Denizel Polar; cp: Karasal Polar; mt: Denizel Tropikal; ct: Karasal Tropikal; M: Akdeniz; e: Eksik Kış döneminde Asor yüksek basıncından kaynaklanan maritim polar (mp) hava kütleleri, Balkanlar üzerinden Ege Denizi ne uzanmakta ve oradan kuzeydoğuya yönelmektedir. Denizel polar hava kütlesi (mp), genellikle kuzey sektörlü akımlarla yöreye sokulmaktadır. Söz edilen hava kütlesinin yöreyi etkileme oranı, ocak ayı itibarı ile %31.0 i bulmaktadır (Çizelge 10). Nem oranı yüksek olan ve cp hava kütlelerine göre daha sıcak olan bu hava kütleleri, kararsız olmaları nedeniyle, Balıkesir Ovasını içine alan Kuzeybatı Anadolu da şiddetli yağışlara 132

162 neden olmaktadır. Avrupa ve Balkanlar üzerinden gelen bu rüzgârlar, yörede Karayel olarak adlandırılmaktadır. Bir diğer mp hava kütlesi ise Karpatlar üzerinden Ege Denizi ne ulaşmaktadır. Bu hava kütlesi, Akdeniz havzasında uzun süre kalırsa nem içeriği artarak değişime uğramaktadır. Değişime uğrayan bu hava kütlesine, Akdeniz hava kütlesi adı verilmektedir. Söz edilen hava kütlesi, Akdeniz ve Ege denizi üzerinden bölgeye ulaşmaktadır. Bu hava kütlesi, bölge üzerinde Orta Akdeniz üzerinde bir sırtın oluşması sonucu etkili olmaktadır (Koç, 2000: 56). Akdeniz hava kütlesinin (M) Balıkesir Ovası çevresini etkileme oranı, ocak ayı itibarı ile %11.0 i bulmaktadır (Çizelge 10). Çalışma alanı, kış döneminde zaman zaman birden fazla hava kütlesinin etkisi altında da kalabilmektedir. Nitekim güneydeki subtropikal yüksek basınçtan Akdeniz e yönelen hava akımları Batı Anadolu ya kadar uzanmakta ve kuzeyli cp hava akımları ile karşılaşmaktadır. Aksiyon merkezlerinin bu durumuna bağlı olarak bölge, kış döneminde cephe sistemlerinin etkisi altında kalmaktadır. Çalışma alanını en sık etkileyen depresyonlar, Akdeniz depresyonlarıdır. Akdeniz depresyonlarının oranı, sonbahardan itibaren artıp kış aylarında en yüksek değerine, ilkbahar ile birlikte azalarak yaz aylarında en düşük değerine ulaşmaktadır. Şekil 31 de görülen 4a yolunu izleyen depresyonlar, bölgeyi en çok etkileyen depresyonlardır. Akdeniz depresyonları, Akdeniz tali cephesine bağlı olarak gelişen Sahra depresyonları, Batı Akdeniz (Cenova) depresyonları ile Orta ve Doğu Akdeniz depresyonlarından oluşmaktadır (Sezer, 1993 ). Yaz döneminde güneş ışınlarının geliş açısının büyümesi, güneşlenme süresinin ve şiddetinin artması, karaların hızla ısınması ile Suptropikal Durgunlar Kuşağı kuzeye çekilmekte; buna bağlı olarak Asor yüksek basıncı ve Batı Rüzgârları Sistemi kuzeye yayılmaktadır. Buna karşılık Basra alçak basıncı alanını genişletmektedir. Bunun bir sonucu olarak çalışma alanına sıcak ve kuru olan ct 133

163 hava kütleleri sokulmaktadır. Bu hava kütleleri, doğulu ve güneydoğulu akımlar halinde etkili olmaktadır. Kuzeybatı Anadolu da ct hava kütlelerinin etki oranı, temmuz ayı itibarıyla %75.0 e ulaşabilmektedir (Çizelge 10). ct hava kütlelerinin etkili olduğu dönemlerde Balıkesir ve çevresinde açık hava koşulları yaşanmaktadır. Mayıs-eylül arasında kuzeye çekilen Asor yüksek basınç merkezinden Basra alçak basıncına doğru olan kuzeybatılı hava akımları da çalışma alanını etkisi altına almaktadır. Kuzeybatıdan gelen bu mp hava kütlelerinin temmuz ayı itibarıyla etki oranı az (%3.0) olmakla birlikte vardır. Bu hava kütleleri, yaz döneminde serinletici etki yapmaktadır. Yaz döneminde mt hava kütlelerinin etkili olduğu günler de olabilmektedir. mt hava sisteminin çalışma alanını etkileme oranı, temmuz ayı itibarı ile %1.0 dir. (Çizelge 10). Nem oranı ct hava kütlelerine göre fazla olan bu hava kütleleri, yaz yağışlarının oluşmasına neden olabilmektedir. Bölge, yaz döneminde zaman zaman birden fazla hava kütlesinin etkisi altında da kalabilmektedir. Şöyle ki mp ve ct hava kütlesinin birlikte gözlendiği zaman diliminde bu iki hava kütlesi arası şartlar yaşanmaktadır. Bu tip günlerde sağanak ve oraj gerçekleşebilmektedir. Bu iki hava kütlesinin birlikte etkileme oranı, temmuz ayında %19.0 u bulmaktadır (Çizelge 10). Yaz koşulları ekim ayına kadar devam etmekte, ekim ayından itibaren Orta ve Doğu Avrupa nın soğuması ile kış koşulları tekrar oluşmaya başlamaktadır. Sonbahar mevsimi, açık, sıcak ve sakin hava dönemleriyle; serin, soğuk ve bazen yağışlı hava tiplerinin nöbetleşerek etkin olduğu bir geçiş dönemi karakterindedir. Aralık ayından itibaren Batı Rüzgârları Sisteminin tekrar etkin olması ile beraber kış koşulları yaşanmaya başlamaktadır Konum ve Yerşekillerinin Etkisi: 134

164 Çalışma alanında yükseklik eğim, bakı ve denizellik gibi çeşitli fiziki coğrafya faktörlerinin farklılıklar oluşturması, iklim özellikleri üzerinde değişikliklere neden olmaktadır. Bölgenin genel topoğrafik özelikleri ve etkilerine geçmeden önce meteoroloji istasyonlarının konumları hakkında bilgi verilmiştir. Balıkesir Ovası, Marmara Bölgesi nin Güney Marmara Bölümü nün Karasi Yöresi nde yer almaktadır. Balıkesir şehri, dört taraftan yüksek alanlarla çevrili olan bu ovasının batısında, Harita tepenin doğu eteklerinde kurulmuştur. Bu bütün içinde Balıkesir meteoroloji istasyonu, bir ova istasyonudur. Bu araştırmada çalışma alanı içindeki Çağış istasyonu da incelenmiştir. Ancak Çağış istasyonunun rasat süresi, Balıkesir istasyonundan daha kısadır ( ). Bu nedenle gerekli olduğu yerlerde kullanılmıştır. Balıkesir meteoroloji istasyonu, şehir içinde bulunduğu için yakın çevre etkilerine açık bir istasyondur. Ancak Çağış istasyonu, çevresel etkilerden çok fazla etkilenmeyen, 236 m deki bir küçük klima istasyonudur. İstasyonların içinde bulunduğu bu konumlarının yanı sıra yörenin genel ölçekli topografik özellikleri ve etkileri şöyledir: Çalışma alanı çevresi yükseltisi fazla olmayan tepelerle çevrili ovalardan oluşmaktadır. Belli başlı en yüksek tepeler, kuzeyde Sarıkız tepe (519.7 m), güneybatıda Turnalar köyü yakınındaki Kokarca tepe (624.8 m) ve güneyde Karyağdı tepe (576.0 m) dir (Şekil 1, 2). Bölgenin doğusunda ise m lik Beşik tepe en yüksek yükseltiyi oluşturmaktadır. Bununla birlikte bölgenin en alçak yeri, Balıkesir Ovasında 85 m ile Hotaşlar köyü kuzeybatısıdır. Bu kapsamda Kokarca tepe batısı (700 m) ile Balıkesir Ovası nda Hotaşlar köyü batısı (85 m) arasında nispî yükselti farkı, yaklaşık olarak, 615 m dir. Yükseltideki 125 m lik artışın 1 o lik enlem azalışına karşılık geldiği varsayılmaktadır (Sezer, 1990; 1996). Buna göre Kokarca tepe ile Balıkesir (39 o 39 N) istasyonu arasında 5 o lik fark olup bu da yaklaşık 44 o 39 N kuzey enlemini temsil etmektedir. Kısaca yükseltideki değişim, sıcaklığın dikey yönde değişimine neden olmaktadır. 135

165 Yükselti farklılıkları, yağış dağılışını da etkilemektedir. Yükseltiyle birlikte hava sıcaklığının azalması, yoğunlaşmayı artırmakta ve buna paralel olarak yağış miktarı artmaktadır. Aynı zamanda yağış şekli üzerinde de yükseltinin etkisi vardır. Yüksek alanlarda kar yağışlarının etkinliği artmaktadır. Susurluk oluğu, kış mevsiminde kuzeydoğudan gelen depresyonların iç kısımlara sokulmasında etkili olmaktadır. Bu nedenle yağış miktarında yatay yönde de büyük değişmeler gözlenebilmektedir. Yağmur getiren rüzgârlara olan bakı koşulları da yağış dağılışı bakımından önemli bir faktördür. Topoğrafya, iklim ve yağışın yanal ve dikey dağılışında etkili olduğu gibi hakim rüzgâr yönü, rüzgâr hızı, sis ve bulutluluk gibi birçok iklim unsuru üzerinde de etkilidir. Şöyle ki hakim rüzgâr yönü üzerinde bölgedeki boğazların etkisi büyüktür. Aynı zamanda rüzgârın kanalize olduğu yerlerde hızı da artmaktadır. Yükseltinin artışı, yoğunlaşmayı artırdığı için orografik sis ve bulut oluşumuna uygun ortam şartları da oluşturmaktadır. Çalışma alanının denizel etkilere açık olup olmaması da iklim unsurları üzerinde etkilidir. Bu bağlamda 39 o 39 kuzey enleminde bulunan Balıkesir in SEZER yöntemi kullanılarak karasallık oranları tespit edilmiştir (Sezer, 1990). Buna göre Balıkesir de karasallık oranı, %20.97 dir. Yöreye batıdan komşuluk eden Edremit te %20.0, kuzeydoğudan komşuluk eden Bursa da ise %20.1 dir. Dolayısıyla Balıkesir, Edremit ve Bursa ya göre daha karasaldır. Bununla birlikte Balıkesir, yaklaşık %21.0 karsallık oranı ile denizel iklim tipi özelliği göstermektedir. Öte yandan bir yıldan diğerine karasallık oranı değişebilmektedir. Nitekim sıcaklık genliğinin (amplitüd) 23.9 o C olduğu 1992 yılında karasallık oranı da %25.5 e yükselmiştir. Kısaca bu karasallık değeri ile 1992 yılı denizel-karasal geçiş özelliği göstermektedir. Sonuç olarak Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde denizel yada denizel-karasal şartlar hüküm sürmektedir. 136

166 4. İKLİMİN TEMEL UNSURLARI: 2.1. Sıcaklık: Yıllık Ortalama Sıcaklık ve Termik Rejim: Balıkesir ve Çağış istasyonlarının verilerine göre yıllık ortalama sıcaklık değerleri, sırasıyla 14.5 o C ve 13.4 o C dir. Çağış meteoroloji istasyonunun yıllık ortalama sıcaklığı, ovanın güneyinde kuzeye bakan yamaçta bulunması, soğuk hava koşullarına açık olması ve Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre daha yüksekte yer alması nedeniyle (Çağış: 235 m; Balıkesir 146 m) daha düşüktür. Bölgede bakının ve yükselti farkının etkisiyle sıcaklık da bir yerden diğerine değişmektedir. Bu nedenle ova tabanları ile dağların yamaçları arasında 3-4 o C sıcaklık farkı olması olasıdır. Kısaca yıllık ortalama sıcaklık değerleri üzerinde reliefin, insolasyonun, hava kütlelerinin ve denizel etkilere açıklığın rolü büyüktür. Bölgenin batısında yer alan Edremit 16.3 o C ve kuzeyinde yer alan Bursa 14.4 o C ortalama yıllık sıcaklıklara sahiptir. Bu bakımdan Balıkesir, denizel koşulların etkin olduğu Edremit ten daha düşük yıllık ortalamaya sahiptir. Yıllık ortalama sıcaklık hakkında termik anomali, karasallık ve genlik (amplitüd) değerleri de fikir vermektedir. Bu bağlamda Balıkesir in SPITALER formülüne göre termik anomali değeri 1.1 o C dir. Sonuç olarak Balıkesir, termik anomalisi 1.2 o C olan Bursa dan ve 2.2 o C olan Edremit ten daha karasaldır. Öte yandan çalışma alanında termik anomalinin pozitif olması, denizelliğin bölge üzerinde etkisinin devam ettiğini ortaya koymaktadır. Çalışma alanının karasallık şartlarını belirlemede, daha önce de söz edildiği gibi, coğrafî enlem, denizden uzaklık, yükselti, mutlak nem, ısınma ısısı ve albedo gibi yıllık sıcaklık genliğini (amplitüd) en çok belirleyen etmenleri dikkate alarak hazırlanmış olan SEZER yöntemi uygulanmıştır (Sezer, 1990). Yıllık amplitüd 137

167 değerleri incelendiğinde Balıkesir 19.7 o C yıllık sıcaklık genliğine sahiptir. Buna göre hesaplanan karasallık oranı (C), %20.97 dir. Çalışma alanında rasat süresi boyunca en soğuk yıl olan 1992 (13.5 o C) yılında sıcaklık genliği 23.9 o C olduğundan karasallık oranı da %25.54 e yükselmiştir o C yıllık ortalama ile en sıcak yıl olan 1994 yılında da amplitüd o C, karasallık oranı ise %22.45 tir. Bir yıldan diğerine karasallık oranının değişmesinde alınan radyasyon miktarının değişmesi etkilidir. Nitekim yöreyi etkileyen hava kütlelerinin oranının değişmesi, beraberinde berraklık ve nemlilik gibi faktörlerin değişmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda bölgede denizel iklim tipi görülmektedir (10.75<C<21.50). Bununla birlikte bazı yıllarda bölgenin denizel-karasal geçiş özelliği gösterdiği tespit edilmiştir (21.50<C<26.88). Denizel iklim tipinin görüldüğü Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz kıyılarında en düşük karasallık değeri, %14.4 ile Alanya da, en yüksek ise %21.39 ile Ödemiş te görülmektedir. Türkiye genelinde ise en yüksek karasallık %42.39 ile Muş ta gözlenmektedir (Sezer, 1990). Balıkesir in karasallık ve amplitüd değerleri, Edremit (%20.02) ve Bursa ya (%20.14) göre daha yüksektir. Bunun nedeni, söz edilen istasyonların denize yakın olmaları ve dolayısıyla daha yüksek buhar basıncına ve bağıl neme sahip olmalarıdır. Yukarıda belirtildiği gibi sıcaklığın yıl içindeki değişimi üzerinde etkili olan etkenler, solar enerji, denizel etkilere uzaklık ve hava kütlelerinin değişen etkileridir. Yıl içinde sıcaklık dağılımına bakıldığında en düşük ortalama sıcaklık, her iki istasyonda da ocak ayına aittir. Nitekim Balıkesir de ocak ayı sıcaklığı 4.8 o C, Çağış ta 4.3 o C dir. En yüksek aylık ortalama sıcaklık ise Balıkesir de temmuz ayı (24.5 o C), Çağış ta ise 23.1 o C ile ağustos ayıdır (Çizelge 11, Şekil 32, 33). Bu genel gidişten, Balıkesir Ovası ve çevresinde yüksek yaz sıcaklıklarının bulunduğu ve kış mevsiminin ise serin ve ılık geçtiği anlaşılmaktadır. Sıcaklık, mart ve nisan aylarında 4-5 o C lik farkla hızla artmakta ve mayıs ayından sonra 18 o C yi geçmektedir. En yüksek değerine temmuz-ağustos aylarında alan sıcaklık, ağustos ayından itibaren 138

168 göreceli bir şekilde azalarak kasım ayından sonra yıllık ortalamanın altına düşmekte; mayıs ayına kadar yıllık ortalamanın altında seyretmektedir. 139

169 Çizelge 11: Balıkesir ( ) ve Çağış ta ( ) aylık ortalama sıcaklık, mutlak ekstrem sıcaklılar, ortalama ekstrem sıcaklıklar ve günlük maksimum sıcaklık farkı ile yıllık ortalama sıcaklık değerleri ( o C). İSTASYON B A L I K E S I R SICAKLIK ( o C) I II III IV V VI VII VIII IX X XI XI YILLIK Ortalama Sıc Mut. Mak. Sıc. Mut. Min. Sıc Ort. Mak. Sıc Ort. Min. Sıc G. Mak.Sıc.Farkı İSTASYON Ç A Ğ I Ş Ortalama Sıc Mut. Mak. Sıc Mut. Min. Sıc Ort. Mak. Sıc Ort. Min. Sıc G. Mak.Sıc.Farkı

170 ( o C) 50 BALIKESİR O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Ort. Sıc. Mut. Min. Sıc. Ort. Min. Sıc. Mut. Mak. Sıc. Ort. Mak. Sıc. Ortalama Sıc. Şekil 32: Balıkesir de aylık ortalama sıcaklıklar, mutlak ve ortalama ekstrem sıcaklıklar ile yıllık ortalama sıcaklık ( ; o C). ( o C) 50 ÇAĞIŞ O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Ort. Sıc. Mut. Min. Sıc. Ort. Min. Sıc. Mut. Mak. Sıc. Ort. Mak. Sıc. Ortalama Sıc. Şekil 33: Çağış ta aylık ortalama sıcaklıklar, mutlak ve ortalama ekstrem sıcaklıklar ile yıllık ortalama sıcaklık ( ; o C). 141

171 Kış döneminde hava sıcaklıklarının düşmesinde hava kütleleri de etkilidir. Gerçekten Asor yüksek basıncı etkili olduğunda 2.0 o C ye varan sıcaklık düşmesi gerçekleşebilmektedir. Yine kış mevsiminde kuzeydoğudan (Poyraz) çalışma alanına sokulan Sibirya hava kütlesi de sıcaklığın düşmesine neden olmaktadır. Öyle ki bu hava kütlesi etkili olduğunda kar yağışları meydana gelebilmektedir. Yaz ayları ile birlikte Basra alçak basıncının etkisinin artması, sıcaklığı yükseltmektedir. Sıcaklığın yıl içindeki seyri üzerine solar enerjinin etkisi de büyüktür. Şöyle ki Şekil 34 incelendiğinde ocak ayından itibaren artan solar enerji ile birlikte sıcaklığın da arttığı ve en yüksek değerine temmuz ayında ulaştığı; bu aydan sonra absorbe edilen enerjinin azalması nedeniyle düşmeye başladığı görülmektedir. Absorbe edilen enerjinin en düşük olduğu ay, aralık ayı (78.6 cal/cm 2 /gün) olmasına rağmen sıcaklığın en düşük olduğu ay, ocak ayıdır (4.8 o C). Bu bir aylık gecikme, havanın iletken özelliğinden kaynaklanmaktadır. Qab (cal/cm2/gün) ( o C) O Ş M N M H T A E E K A A Y L A R 0 Qab Ortalama Sıc. Şekil 34: Balıkesir de aylara göre solar radyasyon (Qab-cal/cm 2 /gün) ve ortalama sıcaklık ( o C) değişimi ( ). 142

172 Çalışma alanında sıcaklığın yıl içindeki değişimi, termik bilânço ve amplitüd gibi unsurlar dikkate alındığında yazları orta sıcaklıkta geçen, yaz sıcaklıklarında önemli değişmelerin olmadığı; fakat kış mevsiminde Anadolu ve Balkanlar dan kaynaklanan karasal soğuk hava koşullarının etkisi altında zaman zaman çok soğuk kış koşullarının yaşandığı termik rejim özelliği gözlenmektedir. Sonuç olarak yılın 3 ya da 4 ayı ortalama sıcaklığı 20.0 o C nin üzerinde olan yörenin amplitüd değeri de o C arasında değişmektedir. Bütün bu göstergeler ışığında Balıkesir ve yakın çevresinin termik rejiminin Marmara Bölgesi Termik Rejimi olduğu söylenilebilir Sıcaklığın Yıllara Göre Gösterdiği Değişmeler: Orta enlemlerin değişen sirkülâsyon şartları, yıllar arasında sıcaklık değişimine neden olmaktadır. Balıkesir istasyonuna ait diyagramlar incelendiğinde sıcaklığın seyrinde rasat dönemi ortalamasının altında ve üstünde yıllık ortalamalar görülmektedir (Şekil 35). Bu iniş ve çıkışlar, sıcaklıktaki kısa süreli dalgalanmaları göstermektedir. Bu kapsamda sıcaklığın yıllar arasındaki değişimini ortaya koymak amacı ile 31 yıllık Balıkesir istasyonun rasat verileri elde edilmiş ve değerlendirilmiştir. ( o C) Ortalama Sıc. Yıllık Ort. Sıc. Hareketli Ortalama başına 5 (Ortalama Sıc.) Şekil 35: Balıkesir de ortalama sıcaklığın yıllara göre değişimi ( ; o C). 143

173 Şekil 35 incelendiğinde, sıcaklığın yıllar arasında iniş ve çıkışlar meydana getirdiği görülmektedir. Bu değişimin oranı, büyük değildir. Şöyle ki Balıkesir in yıllık ortalama sıcaklığı, 14.5 o C olup en yüksek yıllık ortalama sıcaklık 15.9 o C (1994) ve en düşük yıllık ortalama sıcaklık 13.5 o C (1992) dir. Yukarıda belirtildiği gibi yıllar arasındaki ortalama sıcaklık değişimi az olmakla birlikte beşinci dereceden hareketli ortalama eğrisi incelendiğinde sıcaklığın arttığı ve azaldığı belirli dönemlerin varlığı ortaya çıkmıştır. Şöyle ki 1970 yılında yüksek olan yıllık ortalama sıcaklıkta, yılları arasında azalış; arasında artış; arasında azalış; arasında artış; arasında azalış ve 1994 ten sonra tekrar artış şeklinde kısa süreli periyodik değişmeler saptanmıştır (Şekil 35). Sonuç olarak hareketli ortalama eğrisi, genliği az olmakla birlikte sıcaklıkta artma ve azalmaların yaşandığını ortaya koymaktadır. Bu artış ve azalışlar, kısa sürelidir ve birbirine eşit değildir. Bazı yılların serin olmasının nedeni olarak, o yıllarda Akdeniz Tali Cephe sinin güneye ilerlemesi ve bunun bir sonucu olarak çalışma alanının kuzeyli, özellikle Balkanlardan gelen, cp hava kütlelerinin etkisine girmesi gösterilebilir. Bazı yılların ortalama sıcaklıklarının yüksek olmasının nedeni ise CT hava kütlelerinin yöreyi daha uzun bir süre etkisi altına alması, Akdeniz Tali Cephesine ait depresyonlarının geçiş frekanslarının azalması ve kuzeye çekilmesi olabilir Ortalama Yüksek, Ortalama Düşük ve Mutlak Ekstrem Sıcaklıklar: Çalışma alanında aylık ortalama yüksek ve aylık ortalama düşük sıcaklık değerleri ile ortalama sıcaklıklar arasındaki fark büyüktür. Balıkesir de en yüksek aylık ortalama sıcaklık, 30.7 o C ile temmuz ayına aittir. Bu aydaki en düşük ortalama sıcaklık ise 17.8 o C dir. Temmuz ayında ortalama yüksek sıcaklığın aylık ortalamadan farkı 6.2 o C dir. Çağış da ise ağustos ayı ortalama sıcaklığı 23.1 o C, 144

174 aynı ayın ortalama yüksek sıcaklığı 30.1 o C, ortalama düşük sıcaklığı ise 15.7 o C dir. Çağış ta ağustos ayı ortalama yüksek sıcaklığının aylık ortalamadan farkı 7.0 o C dir (Çizelge 11, Şekil 32, 33). Ortalama düşük sıcaklıklar incelendiğinde en düşük aylık ortalama sıcaklık, ocak ayında tespit edilmiştir. Balıkesir de ocak ayı ortalama sıcaklığı 4.8 o C dir. Bu ayın ortalama düşük sıcaklığı 1.3 o C ve ortalama yüksek sıcaklığı 8.8 o C dir. Ortalama düşük sıcaklığın aylık ortalamadan farkı 3.5 o C dir. Çağış ta da 4.3 o C aylık ortalamaya sahip şubat ayında en düşük ortalama sıcaklık 0.7 o C, en yüksek ortalama sıcaklık ise 8.3 o C dir. Ortalaması en düşük olan şubat ayının sıcaklığının aylık ortalamalardan farkı 3.6 o C dir. Kısaca bölgede yaz mevsiminin ortalama ekstrem sıcaklıkları ile aylık ortalama sıcaklıkları arasındaki fark, kış mevsimine göre daha düşüktür. Bu da kış mevsiminde sıcaklık değişiminin yaz mevsiminden daha fazla olduğunu göstermektedir. Çalışma alanında mutlak ekstrem sıcaklık değerleri ile aylık ortalama sıcaklık değerleri arasındaki fark daha büyüktür. Mutlak maksimum sıcaklık, Balıkesir de temmuz, Çağış ta ise ağustos ayında tespit edilmiştir. Balıkesir de temmuz ayının mutlak maksimum sıcaklık değeri 43.0 o C (13 ve 29 Temmuz 2000) olup yıllık ortalama sıcaklıktan farkı 18.5 o C dir. Çağış ta ise ağustos ayı mutlak maksimum sıcaklık değeri 42.0 o C (12 Ağustos 1994; 26 Ağustos 1994) olarak ölçülmüştür. Aynı ayın mutlak maksimum ve yıllık ortalama sıcaklık değeri arasındaki fark 18.9 o C dir (Çizelge 11). Balıkesir ve Çağış ta rasat dönemi boyunca ölçülmüş mutlak minimum sıcaklık Balıkesir de ocak, Çağış ta ise mart ayında tespit edilmiştir. Balıkesir de o C (15 Ocak 1972) olarak ölçülen ocak ayı mutlak minimum sıcaklığı ile aynı ayın aylık ortalama sıcaklık değeri arasındaki fark 17.2 o C dir. Çağış a mutlak minimum sıcaklık mart ayında 12.2 o C (03 Mart 1987) olarak ölçülmüştür. Aynı ayın ortalama sıcaklığı ile mutlak minimum sıcaklığı arasındaki farkın 19.2 o C olduğu 145

175 belirlenmiştir. Kış aylarında sıcaklığın düşmesinde doğudan ve kuzeyden sokulan hava akımları etkili olmaktadır. Sonuç olarak her ne kadar dönemsel farklılık olsa da Çağış ta mutlak maksimum ve minimum sıcaklık değerleri ile aylık ortalamalar arasındaki fark Balıkesir e göre daha fazladır. Aynı rasat dönemi incelenerek yapılan çalışmalarda da söz konusu fark tespit edilmiştir. Bu, Çağış ın Balıkesir e göre daha yüksekte yer almasından kaynaklanmaktadır. Çağış istasyonun bu verileri sayesinde, bölgede ölçüm yapılmayan alanlarda gerçekleşebilecek sıcaklık farkları hakkında fikir edinilebilmektedir Donlu Günler: Gün içinde minimum sıcakların 0 o C nin altına düştüğü günler donlu günler olması bakımından önemlidir. Çalışma alanında, uzun yıllık günlük verilerine ulaşılabilen, Balıkesir istasyonu incelenerek donlu günler ortaya konmaya çalışılmıştır. Balıkesir de yılları arasında toplam 232 gün don gözlenmiştir (Çizelge 12). Bu da 7.5 gün/yıla tekabül etmektedir. Çalışma alanında Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre don olayının gözlendiği ilk gün 24 Kasım 1995 tir. Bu günün günlük ortalama sıcaklığı 2 o C, mutlak minimum sıcaklığı -4.2 o C, mutlak maksimum sıcaklığı ise 3.8 o C dir. Yörede donlu günlerin en son gözlendiği tarih ise 15 Mart 1987 dir. Söz edilen bu tarihte mutlak minimum sıcaklık 3.5 o C, mutlak maksimum sıcaklık ise 2.6 o C dir yıllara arasında kasımda gözlenen donlu günlerin toplamı sadece 2 gündür. Bu da uzun yıllık ortalama dikkate alındığında sadece 0.1 gün/yıldır. Aralık ayı ile birlikte kış koşulları şiddetlenmektedir; buna bağlı olarak donlu günlerin toplam sayısı da 41 güne çıkmaktadır. Aralık ayının ortalama donlu gün sayısı ise yaklaşık 1.3 gündür. Ocak ayı, rasat süresi boyunca toplam 86 günle donlu günlerin 146

176 en çok gözlendiği aydır. Bunu, 83 günle şubat ayı izlemektedir. Uzun yıllık ortalamalara göre sırasıyla ocak ve şubat aylarındaki ortalama donlu gün sayısı 2.8 ile 2.7 gün/yıldır (Çizelge 12). Çizelge 12: Balıkesir de toplam donlu gün sayılarının aylara ve günlere dağılımı ile ortalama donlu gün sayıları ( ). A Y L A R Günler I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Toplam Toplam Ort. Don.G.S Mart ayı ise don olayının gerçekleşme olasılığının olduğu son aydır. Mart ayında gözlem süresi boyunca sadece 20 gün don gözlenmiştir. Bu da 0.6 gün/yıla 147

177 tekabül etmektedir (Çizelge 12). Bu ayda donlu gün sayısının birden düşmesi, yaz koşullarının bölgeye hızlı sokulduğunu göstermektedir Sıcaklığın Alansal Değişimi: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde sıcaklığın alansal değişimini ortaya koyabilmek için gerçek isoterm haritaları çizilmiştir. Bu haritalarda çalışma alanın güneyi Çağış istasyonu tarafından temsil edilirken kuzeyi ve batısı Balıkesir istasyonu tarafından temsil edilmiştir. Balıkesir ve Çağış meteoroloji istasyonlarının, aynı döneme ait, ocak, temmuz ve yıllık ortalama sıcaklıkları esas alınmış ve çalışma alanındaki yüksek relief için enterpolasyon yapılmıştır. Bilindiği gibi sıcaklık dağılışı üzerine bakı, eğim, orografik uzanış ve yükseltinin etkisi büyüktür. Yükselti ile birlikte alınan radyasyon miktarı da azalmaktadır. Yöredeki nispî yükselti farkı 615 m dir. Bakı şartları da sıcaklık dağılışı üzerinde büyük etkiye sahiptir. Yüksek kütlelerin kuzey-güney ve doğu-batı bakıları arasında sıcaklık dağılışında farklılıklar söz konusudur. Bütün bu etmenlerin ışığı altında Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin yıl içindeki sıcaklık dağılışı şöyledir: Yıllık gerçek isoterm haritası incelendiğinde (Şekil 36) tarımsal faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı Balıkesir Ovasının yıllık ortalama sıcaklığı 15.0 o C den yüksektir o C eşsıcaklık eğrisi, ovanın kuzeyinde yaklaşık 100 m ye kadar çıkarken ovanın güneyinde 100 m nin altından geçmektedir. Genel anlamda tarım gibi beşerî faaliyetlerin yoğun olduğu ve yoğun yerleşme alanı olan Balıkesir Ovası 15.0 o C eşsıcaklık eğrisi ile çevrelenmektedir. Yükseltinin artışı, yıllık ortalama sıcaklığın azalmasına neden olmaktadır. Çalışma alanındaki Sarıkız tepe ve Balıkesir batısındaki tepelik alanlar 13.0 o C yıllık ortalama eşsıcaklık eğrisi, Kokarca tepe ve Karyağdı tepe gibi yüksek alanlar ve çevresi ise 12.0 o C yıllık ortalama 148

178 Şekil 36: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin yıllık isoterm haritası. 149

179 Şekil 37 Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin ocak ayı isoterm haritası. 150

180 Şekil 38: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin temmuz ayı isoterm haritası 151

181 eşsıcaklık eğrisi ile çevrelenmektedir. Yükseltinin ve kış aylarında soğuk hava kütlelerinin etkisi nedeniyle dağlık ve tepelik kesimlerde yıllık ortalama sıcaklık düşmekte ve dolayısıyla eşsıcaklık eğrileri daha sık geçmektedir. Yüksek tepelik alanlar üzerindeki yıllık ortalama sıcaklık değeri, ovadaki meteoroloji istasyonlarına göre 3.0 o C daha düşüktür. Özetle yükseltinin artışı, yıllık ortalama sıcaklığın düşmesine neden olmaktadır. Bu da başta tarımsal faaliyetler ve yerleşme olmak üzere birçok beşerî faaliyeti etkilemektedir. Yükseltiyle birlikte yerleşmeler azalmakta ve ziraat faaliyetleri yerini hayvancılığa bırakmaktadır. Çalışma alanında ocak ayı ortalama sıcaklığı, 3 o C-5 o C arasında değişmektedir. Ovaların çevresinde yükseltinin artışı nedeni ile ocak ayı ortalama sıcaklığı düşmektedir. Ocak ayı isoterm haritası incelendiğinde, genel anlamda, Balıkesir Ovası 5.0 o C den yüksek sıcaklıklara sahiptir. Çalışma alanında ovaları çevreleyen yüksek alanların ocak ayı ortalama sıcaklığı 4.0 o C eşsıcaklık eğrisi ile temsil edilmektedir (Şekil 37). Yıllık ortalama isoterm haritası ile karşılaştırıldığında Balıkesir Ovasının 14.0 o C eşsıcaklık eğrisi ile çevrelendiği göz önünde tutulursa, ocak ayında yaklaşık 10.0 o C yıllık ortalamadan farkın olduğu görülmektedir. Bu koşulların yaşanmasında solar enerjinin kış aylarında güneş ışınlarının eğik gelmesi nedeniyle azalmasının yanı sıra Balkanlar ı ve İç Anadolu yu kaplayan soğuk cp hava kütlesinin yöreyi inkonsekant boğazlar yardımıyla etkisi altına alması da gösterilebilir. Kontinental polar (cp) bu hava akımı, sıcaklığın düşmesine neden olmaktadır. Sıcaklık, yükseltinin etkisiyle Kokarca tepede daha fazla düşmekte ve sonuç olarak bu alanları 3.0 o C eşsıcaklık eğrisi çevrelemektedir. Yüksek alanlarla Balıkesir ova tabanı arasında ocak ayı sıcaklık farkı yaklaşık 2.0 o C dir. Temmuz ayı isoterm haritası incelendiğinde yükseltiyle birlikte daha düzenli sıcaklık azalışının olduğu görülmektedir (Şekil 38). Bunun nedeni, yörenin Asor yüksek basıncı ve Basra alçak basıncı arasında gelişen düzenli hava hareketlerinin etkisi altında kalmasıdır. Çalışma alanında temmuz ayı ortalama sıcaklığı, 24.0 o C 159

182 ila 21.0 o C arasında değişmektedir. Yerleşmelerin yoğun olarak yer aldığı ve aynı zamanda tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu Balıkesir ve Pamukçu ovalarında sıcaklığın 24.0 o C nin üzerine çıktığı tespit edilmiştir. Yükseltinin etkisi nedeniyle temmuz ayında gerçek sıcaklıkların en düşük olduğu alan, Kokarca tepe ve çevresidir (21.0 o C) Atmosfer Basıncı ve Rüzgârlar: Basıncın Yıl İçindeki Değişmeleri ve Basınç Genliği: Çalışma alanının basınç koşullarını aksiyon merkezleri düzenlemektedir. Başka bir sözle Batı Rüzgârları Kuşağında yer alan Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, yıl içinde farklı hava kütlelerinin etkisi altında kalmaktadır. Genel olarak, ekim ayından itibaren Orta ve Doğu Avrupa üzerinde yerleşip kuvvetlenen ve genişleyen termik yüksek basınçtan yayılan kontinental polar (cp) hava kütlesi, kuzeyli ve kuzeydoğulu hava akımları şeklinde yöreyi etkisi altına almaktadır. Bu nedenle basınç değerleri yükselmeye başlamaktadır. Eylül ayından itibaren yükselmeye başlayan basınç, en yüksek değerine ocak ayında ulaşmaktadır ( mb). Basınç değerleri, ocak ayından sonra tekrar azalmaya başlamaktadır. Kış döneminde basıncın yükselmesine neden olan bir diğer etmen, İç Anadolu üzerindeki Sibirya kökenli yüksek basınç koşullarıdır. İç Anadolu yu etkisi altına alan cp hava kütlesi zaman zaman çalışma alanını etkileyerek basıncın yükselmesine neden olmaktadır. Kış dönemde güneyden subtropikal yüksek basınçtan kuzeye yönelen hava kütleleri, kuzeyli cp hava kütleleri ile birlikte Akdeniz ve Ege Denizi üzerinde cephe sistemlerinin oluşmasına neden olmaktadır. Gezici alçak basınçların etkisi nedeniyle basınç değerleri sık sık değişmeye uğramaktadır. Depresyonların geçtiği dönemlerde basınç değerlerinde düşme saptanmaktadır. Buna karşılık yüksek basınçların etkisi nedeniyle eylül-mart arası dönemde aylık ortalama basınçlar yıllık ortalamanın üzerindedir. Bu dönemde değişen basınç koşulları nedeniyle basınç 160

183 genliği çok yüksektir. En yüksek basınç genliği, 45.8 mb ile şubat ayında saptanmıştır (Çizelge 13, Şekil 39). Çizelge 13: Balıkesir de aylık ortalama, maksimum ve minimum aktüel basınç değerleri ve genliği, yıllık ortalama aktüel basıncın en düşük (1995) ve en yüksek (1992) olduğu yıllara ait aylık ve yıllık ortalama aktüel basınç değerleri ( ; mb). AYLAR Ortalama Aktüel Basınç 1995 Yılı Aktüel Basınç 1992 Yılı Aktüel Basınç Mutlak Min. Akt. Basınç Mutlak Mak. Akt. Basınç Aktüel Basınç Genliği Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık YILLIK (mb) Yıllık Ort. Akt. Bas. Ort. Akt. Bas. (mb) Mut. Min. Akt. Bas. Mut Mak. Akt. Bas Aktüel Basınç Genliği (mb) 970 O Ş M N M H T A E E K A Şekil 39: Balıkesir de aylara göre yıllık ve aylık ortalama aktüel basınç, mutlak maksimum basınç, mutlak minimum basınç ve basınç genliği (mb). 161

184 Kış mevsimi boyunca etkili olan cephesel faaliyetler ve basınç koşullarındaki kararsızlık, mayıs ayından itibaren yaz koşullarının etkili olması nedeniyle azalmaktadır. İlkbahar sonu yaz başından itibaren Orta ve Doğu Avrupa nın ısınmaya başlaması nedeniyle yüksek basınç merkezleri ve cephe sistemleri kuzeye doğru çekilmektedir. Bu dönemde Basra körfezi üzerinde alçak basınç koşulları gelişip genişlemektedir. Basra alçak basıncının genişlemesiyle Doğu Avrupa ve Balkanlar üzerinden kuzey ve kuzeybatılı hava akımları doğmakta ve güneye doğru ilerleyen bu hava akımlarının sıcaklığı artmaktadır. Bu hava akımları, çalışma alanı üzerinde alçak basınç koşullarının etkili olmasına neden olmaktadır. Aynı dönemde Doğu Akdeniz üzerinde oluşan kontinental tropikal (ct) hava kütleleri de basıncın düşmesine neden olmaktadır. Yaz döneminde cephesel faaliyetlerin gözlenmemesi nedeniyle basınç değerlerindeki değişme az olmakta ve basınç genliği de düşmektedir. Yaz döneminin en yüksek basınç genliği, ağustos ayında 18.2 mb dır. Kısaca nisandan eylüle kadar basınç değişimi az, aylık ortalamalar yıllık ortalamaların altındadır. En düşük ortalama basınç değeri, haziran ayında mb olarak saptanmıştır (Çizelge 13, Şekil 39). Bir dönemden diğerine basınç miktarının değişmesi, aynı zamanda hava sıcaklığının değişmesine de bağlıdır. Şöyle ki kış aylarında hava sıcaklığının düşmesi veya soğuma nedeniyle basınç yükselmektedir. Buna karşın yaz aylarında hava sıcaklığının artması veya ısınma nedeniyle genleşme meydana gelmekte basınç değerleri düşmektedir. Aylar arasında olduğu gibi yıllar arasında da basınç değerleri değişebilmektedir. Şöyle ki çalışma alanında yıllık ortalama en düşük basınç mb ile 1995 yılında, en yüksek basınç ise mb ile 1992 yılında tespit edilmiştir. Balıkesir in yıllık ortalama aktüel basıncı, Edremit ve Bursa dan daha düşüktür. Edremit in yıllık ortalama basıncı mb, Bursa nın ise mb dır 162

185 (Şekil 40). Edremit ve Bursa nın yıllık ortalama aktüel basınçlarının Balıkesir e göre daha yüksek olmasında relief ve nemlilik gibi faktörlerin farklılığı etkili olmaktadır. Hem Balıkesir de hem de Edremit ve Bursa da en yüksek basınç değeri ocak ayında, en düşük basınç değeri ise temmuz ayında tespit edilmiştir. Sonuç olarak Balıkesir in basınç rejimi, Bursa ve Edremit ile aynı özelliktedir. (mb) Balıkesir Ort. Akt. Bas. (mb) Edremit Ort. Akt. Bas. (mb) Bursa Ort. Akt. Bas. (mb) O Ş M N M H T A E E K A Şekil 40: Balıkesir, Edremit ve Bursa da aylara göre uzun yıllık ortalama aktüel basınç Rüzgârlar: Egemen Rüzgârların Aylık Durumu: Bölge üzerinde etkili olan basınç merkezleri ve sirkülâsyon koşulları, yıl içinde rüzgâr yönünün değişmesine neden olmaktadır. Bununla beraber yeryüzü şekilleri de egemen rüzgâr yönü üzerinde belirleyici bir faktördür. Yer şekillerinin yükseltisi ve uzanış doğrultusu, rüzgârın frekansı ve esiş yönünü önemli ölçüde etkilemektedir. Balıkesir, adını verdiği Balıkesir Ovası nın batısında yer almaktadır. Balıkesir in konumundan kaynaklanan bu özellik, rüzgâr yönü üzerinde belirleyici bir 163

186 etkiye sahiptir. Bu özellik nedeniyle Balıkesir de egemen sektör ve yön ile diğer sektör ve yönlerden esen rüzgârların frekansları arasındaki fark büyüktür. Balıkesir de egemen rüzgâr yönünün değişimini daha açık bir şekilde ortaya koyabilmek için rasat dönemine ait saatlik meteoroloji istasyonu kayıtları 16 yön üzerinden değerlendirilmiştir (Çizelge 14, Şekil 42). Her ay ayrı ayrı değerlendirilmekle beraber anlatımı kolaylaştırabilmek amacıyla mevsimleri temsil eden ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarının incelenmesi uygun görülmüştür. Şöyle ki; Kış mevsimini temsil etmesi bakımından ocak ayı rüzgârları incelenmiştir (Çizelge 14, Şekil 41). Bu bağlamda ocak ayında NNE (%20.4) ve NNW (%15.5) rüzgârlarının baskın olduğu görülmektedir. Bu yönleri, N rüzgârları %13.6 frekansla izlemektedir. Bu yönler dışındakilerin frekansı düşüktür. Rubinstein yöntemine göre de ocak ayında bütün yönlerden esen rüzgârların %34.2 si N38.1 o E dan esmektedir (Çizelge 14, Şekil 42). Çalışma alanında bu durumun gelişmesinde sirkülâsyon koşullarının ve yerşekillerinin etkisi büyüktür. İlkbahar mevsimini temsil etmesi bakımından nisan ayı rüzgârları incelendiğinde de, kış döneminde olduğu gibi, NNE %17.6 frekansla birinci egemen yönü oluşturmakta; bunu %17.3 frekansla NNW rüzgârları izlemektedir. İlkbahar döneminde SSW rüzgârlarının frekansı %12.4 e yükselerek üçüncü hakim yönü oluşturmuştur (Çizelge 14, Şekil 41). Rubinstein yöntemine göre de hakim rüzgâr yönü N25.3 o E olup bu yönden esen rüzgârların frekansı %26.1 dir (Çizelge 15, Şekil 42). Yaz mevsimini temsil eden temmuz ayında ise NNE yönünün frekansı %33.9 a yükselmiştir. Bunu yine NNW (%24.5) yönlü rüzgârlar izlemektedir (Çizelge 14, Şekil 41). Rubinstein yöntemine göre de hakim rüzgâr yönü N38.5 o E olup bu yönden esen rüzgârların frekansı %53.0 tür (Çizelge 15, Şekil 42). Bölge yazın 164

187 Alize, kışın ise Batı Rüzgârları kuşağının içinde kalmaktadır. Bu nedenle yaz aylarında kuzey sektörlü rüzgârların hakim olması Alize rüzgârları ile ilgilidir. Çizelge 14: Balıkesir de aylık rüzgâr esme sayılarının mutlak (E.S.) ve oransal (%) dağılımı ( ). İST:BALIKESİR A Y L A R YÖN-UNSUR I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Yıllık N E.S % NNE E.S % NE E.S % ENE E.S % E E.S % ESE E.S % SE E.S % SSE E.S % S E.S % SSW E.S % SW E.S % WSW E.S % W E.S % WNW E.S % NW E.S % NNW E.S % C Sakin % Toplam Esme Sy Toplam Frekans

188 Şekil 41: Balıkesir de aylık ve yıllık rüzgâr frekans gülleri (%). 166

189 Çizelge 15: RUBINSTEIN yöntemine göre Balıkesir in egemen rüzgâr yönleri ve frekansları. AYLAR I. HAKİM RÜZGÂR II. HAKİM RÜZGÂR YÖN % FREKANS YÖN % FREKANS OCAK N 38.1 E ŞUBAT N 44.3 E MART N 34.1 E NİSAN N 25.3 E MAYIS N 35.5 E HAZİRAN N 46.3 E TEMMUZ N 38.5 E AĞUSTOS N 45.9 E EYLÜL N 42.9 E EKİM N 38.7 E KASIM N 29.3 E ARALIK N 37.4 E YILLIK N 39.6 E OCAK N N 38.1 o E NİSAN N N 25.1 o E W %34.2 E W %26.1 E YILLIK N N 39.6 o E S S W %35.5 E TEMMUZ EKİM N N 38.5 o E N N 38.7 o E S W %53.0 E W %34.8 E S S Şekil 42: RUBINSTEIN yöntemine göre yıllık ve mevsimlik egemen rüzgâr yönleri ve frekansları (%). 167

190 Sonbahar mevsimini temsil eden ekim ayında ise egemen rüzgâr yönü %24.7 frekansla NNE dur. Bunu, sırasıyla NNW (%21.1) ve N (%10.0) yönleri izlemektedir (Çizelge 14, Şekil 41). Rubinstein yöntemine göre de ekim ayında bütün yönlerden esen rüzgârların %34.8 i N38.7 o E dan esmektedir (Çizelge 15, Şekil 42). Yıllık durum incelendiğinde Balıkesir de NNE rüzgârları, %24.3 frekansla ilk sırayı almaktadır. Bu rüzgârların frekansı, %39.3 (temmuz) ile %15.8 (aralık) arasında değişmektedir. Yörede NNE yu, %19.5 frekansla NNW ikinci egemen rüzgâr yönü olarak izlenmektedir. NNE ve NNW yı ise N rüzgârları %11.1 ile izlemektedir (Çizelge 14, Şekil 41). Rubinstein yöntemine göre de %35.5 ile N39.6 o E tek hakim rüzgâr yönüdür (Çizelge 15, Şekil 42). Bölgede kuzey sektörlü rüzgârların hakim olmasında sirkülâsyon koşulları etkili olmakla birlikte genel olarak bölgenin NE-SW doğrultulu Susurluk depresyonun etkisi altında bulunması da önemlidir. Bu durumun oluşmasında yazın Alize kışın ise Batı Rüzgarları kuşağının etkili olması belirleyici olmuştur Rüzgâr Hızı: Çalışma alanını etkileyen hava kütlelerinin frekansları, her mevsim değişmektedir. Başka bir anlatımla, daha önce de söz edildiği gibi, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin her mevsim farklı hava kütlelerinin etkisi altında kalması nedeniyle rüzgâr hızları, bir aydan diğerine, bir mevsimden diğerine ve bir yıldan diğerine değişebilmektedir. Bu amaçla rasat dönemine ait aylık ortalama rüzgâr hızları hesaplanmış ve bu değerler Çizelge 16 da belirtilerek, Şekil 43 te gösterilmiştir. 168

191 Çizelge 16: Balıkesir de ortalama minimum rüzgâr hızı (m/s), ortalama maksimum rüzgâr hızı (m/s), ortalama rüzgâr hızı (m/s), en hızlı rüzgâr hızı (m/s), yönü ve saati. AYLAR I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII YILLIK Ort. Min. Rüz. Hız , Ort. Mak. Rüz. Hız Ortalama Rüzgâr Hız Mutlak Mak. Rüz. Hız Mutlak Mak. Rüz. Yönü NNE SSW SW NNW SW NW NNW N SSW S SSW S NNW Mutlak Mak. Rüz. Saati (m/s) O Ş M N M H T A E E K A Ortalama Mak. Rüz. Hız. Ortalama Rüzgar Hız. Mutlak Mak. Rüz. Hız Yıllık Ort. Rüz. Hız 169

192 Şekil 43: Balıkesir de ortalama ekstrem rüzgâr hızları (m/s), ortalama rüzgâr hızı (m/s), mutlak maksimum rüzgâr hızı (m/s) ve yıllık ortalama rüzgâr hızı (m/s). Balıkesir in ortalama rüzgâr hızı 2.7 m/s dir (Çizelge 16, Şekil 43). En düşük yıllık ortalama 2.3 m/s ile 1999 yılına aittir ve 1986 yılları ise 2.9 m/s ile en yüksek yıllık ortalama rüzgâr hızına sahiptirler. Çalışma alanında rüzgâr hızının en düşük olduğu ay 1.9 m/s ile nisan, en yüksek olduğu ay ise 4.0 m/s ile temmuzdur (Çizelge 16, Şekil 43). Nisan ayının ortalama rüzgâr hızı, düşük olmakla birlikte günlük ortalamalar incelendiğinde 9.1 m/s ye yükselen değerler gözlenebilmektedir. Rasat dönemi boyunca ölçülmüş günlük ortalama rüzgâr hızları incelendiğinde en yüksek günlük ortalamaların geçiş mevsimlerinde olduğu tespit edilmiştir. Şöyle ki en yüksek günlük ortalama 11.4 m/s ile mart ayında ölçülmüştür. Bununla birlikte mart ayında 0.2 m/s günlük ortalamalar da görülebilmektedir. Günlük ortalamaların en düşük olduğu aylar ise yaz aylarıdır. Aylık ortalamalarda yüksek değerlere sahip olan yaz aylarında maksimum ve minimum rüzgar hızları arasındaki farkın düşük olması, günlük rüzgâr değişkenliğinin fazla olmadığını göstermektedir. Diğer yandan aylık ortalamaları düşük olan geçiş mevsimlerinde ise günlük ortalama rüzgâr değişkenliği daha yüksektir. Bu bütün içinde Balıkesir in rüzgâr rejimi incelendiğinde ocak ayından itibaren yükselen rüzgâr hızının nisan ve mayıs aylarında düştüğü, haziran ayından itibaren tekrar yükselip temmuz ayında en yüksek değerine ulaştığı, eylül ayından itibaren tekrar düştüğü görülmektedir. Balıkesir de geçiş mevsimi olan ilkbahar ve sonbahar aylarındaki rüzgâr hızları, kış aylarına göre daha düşüktür (Çizelge 16, Şekil 43). Bunun nedeni olarak, çalışma alanına ulaşan depresyon sayısındaki 170

193 azalma gösterilebilir. Haziran ayından itibaren Asor yüksek basıncından Basra alçak basıncına doğru yönelen hava hareketleri ve bu dönemde artan basınç gradyanı nedeniyle günlük rüzgâr hızları yıl içindeki en yüksek değerine ulaşmaktadır. Bunun bir sonucu olarak aylık ortalama rüzgâr hızları, yaz döneminde en yüksek değerlerini almaktadır. Balıkesir de yukarıda söz edilen rüzgâr rejimi, yıllar arasında değişmemektedir; fakat daha öncede değinildiği gibi bir yıl aratan rüzgâr hızı diğer yıl düşebilmektedir. Rüzgâr hızının gün içindeki değişimini verebilmek için her ay esen rüzgârların 24 saatine ait ortalama rüzgâr hızları belirlenmiştir. Aynı zamanda, gün içindeki rüzgâr hız değişimini daha iyi yansıtabilmek amacıyla, mevsimleri temsil eden ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarına ait saatlik ortalama rüzgâr hızları ayrıntılı olarak incelenmiştir (Çizelge 17, Şekil 44). Yapılan bu çalışmaların sonuçları şöyledir: Çalışma alanında, 14:00-18:00 saatleri, rüzgâr hızının gün içinde en yüksek değerine ulaştığı dönemdir. Gün içindeki en yüksek rüzgâr hız değerlerinin saat 15:00 ve 16:00 ya ait olduğu saptanmıştır. Mevsimleri temsil eden ayların saatlik rüzgâr hızları incelendiğinde de 01:00 den itibaren saat 8:00 e kadar düşük olan rüzgâr hızının, bu saatten sonra yavaş yavaş artarak 14:00-18:00 arasında günün en yüksek değerlerine ulaştığı ve daha sonra tekrar yavaş bir tempo ile azalan rüzgâr hızının 19:00-24:00 saatleri arasında tekrar düştüğü tespit edilmiştir. Rüzgâr hızlarının gün içinde meydana getirdiği bu rejimin, yerel koşullara ve basıncın gün içindeki değişimine bağlı geliştiği söylenebilir. Günlük basınç gradyanının en yüksek olduğu dönem, günün en sıcak zamanı olan öğleden sonradır. Bu nedenle öğleden sonra rüzgâr hızlı esmektedir. Günün en soğuk zamanı olan gece ve sabah ise basınç eğiminin (basınç gradyanı) azalması nedeniyle rüzgâr hızı düşüktür. 171

194 Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde maksimum rüzgâr hızları incelendiğinde 18.0 m/s nin üzerinde rüzgâr hızlarının varlığı tespit edilmiştir. En yüksek maksimum rüzgâr hızı, 27.6 m/s ile temmuz ayında ölçülmüştür (Çizelge 16). Hızı 27.6 m/s olan bu rüzgârın yönü kuzeykuzeybatı (NNW) olup saat 14:23 de meydana gelmiştir. En 172

195 Çizelge 17: Balıkesir de aylara göre saatlik ortalama rüzgârlar hızları ( ; m/s). Ö L Ç Ü M S A T L E R İ AYLAR Toplam OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK YILLIK

196 m/s m/s 8.0 Ocak Nisan m/s m/s m/s 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0 Temmuz Ekim Yıllık Şekil 44: Balıkesir de rüzgâr hızının gün içindeki ortalama değişimi ( ; m/s; saat). düşük maksimum rüzgâr hızı ise 18.1 m/s ile mayıs ayında saat 12:38 de gerçekleşmiştir. Sonuç olarak çalışma alanında ortalama rüzgâr hızı 2.7 m/s olmakla birlikte yıl içinde 27.6 m/s ye kadar yükselen anlık rüzgârlar da gerçekleşebilmektedir. Balıkesir Ovasında yer alan Balıkesir meteoroloji istasyonun konum itibari ile olumsuz şartlara sahip olduğu dikkate alınırsa, ovayı çevreleyen yüksek alanlarda 174

197 rüzgâr hızının daha yüksek olması olasıdır. Diğer bir deyişle çalışma alanı genelinde yüksekliğin arttığı, topoğrafya ve yakın çevre engellerinin azaldığı ve bakı şartlarının elverişli olduğu alanlarda yüksek rüzgâr hızına sahip alanlar bulunabilmektedir. Yapılan arazi çalışmaları sırasında da yüksek rüzgâr hızlarının bitkiler üzerinde neden olduğu deformasyonlara rastlanmıştır. Gerçekte çalışma alanı, rüzgâr hız özellikleri bakımından rüzgâr enerjisi üretimine uygun potansiyel sunmaktadır. Ancak bu konuyla ilgili ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekmektedir Buharlaşma, Nemlilik ve Yağış Koşulları: Nemlilik: Buharlaşma Koşulları ve Buharlaşma Tutarları: Çalışma alanının buharlaşma miktarı, coğrafî enlem derecesi, ortalama rüzgâr hızı (m/s), ortalama sıcaklık ( o C), ortalama buhar basıncı (mb), ortalama bağıl nem (%) ortalama bulutluluk ( ) gibi, buharlaşma üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak etkili olan iklim elemanlarını dikkate alan SEZER ve Türkiye şartlarına uyarlanmış tek bağıntı olan L.TURC yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır. Potansiyel buharlaşma, sıcaklığın artışıyla doğru; fakat basınç ve havanın nemiyle ters orantılıdır. Kısaca atmosferdeki nem, bulutluluk oranı ve basınç arttıkça buharlaşma azalmaktadır. Havanın durgun ya da rüzgârlı olması da buharlaşmayı etkilemektedir. Durgun havalarda buharlaşma düşüktür. Çizelge 18 incelendiğinde potansiyel buharlaşmanın, kuzeyli hava akımlarının etkili olduğu, Basra alçak basıncının etki alanını genişlettiği, sıcaklığın yükseldiği ve solar enerjinin arttığı mayıs-eylül arasında yüksek değerlere ulaştığı görülmektedir. Balıkesir de yıllık ortalama potansiyel buharlaşmanın SEZER yöntemine göre mm olduğu tespit edilmiştir. Mayıs ayıyla birlikte yükselmeye başlayan buharlaşma, temmuz ayında en yüksek değere ulaşmaktadır (147.6 mm). 175

198 Eylül ayıyla birlikte azalmaya başlayarak en düşük değerini aralık ayında (20.8 mm) almaktadır. L. TURC yöntemine göre ise yıllık ortalama potansiyel buharlaşma mm olup mm (temmuz) ile 29.7 mm (ocak) arasında değişmektedir (Çizelge 18, Şekil 45). Çizelge 18: Balıkesir de SEZER (E) ve L. TURC (Turc E) formüllerine göre aylık ortalama potansiyel buharlaşma miktarları (mm). AYLAR O Ş M N M H T A E E K A YILLIK Sezer E / mm) Turc E / mm) (mm) Buharlaşma (Sezer E / mm) Buharlaşma (Turc E / mm) O Ş M N M H T A E E K A Şekil 45: Balıkesir de SEZER (E) ve L TURC (Turc E) formüllerine göre aylık ortalama potansiyel buharlaşma miktarları (mm). Ölgen sınıflandırmasına göre çalışma alanının buharlaşma rejimi, İç ve Batı Bölgeler Buharlaşma Rejimi tipindedir (Ölgen, 1993). Bu rejim tipinde kış mevsiminde düşük olan buharlaşma, ilkbahar mevsimiyle birlikte konveksiyonel olayların artması ve bölgenin ısınması nedeniyle artmaktadır. Bölge, buharlaşma rejimi bakımından Edremit ve Bursa ile benzer özelliğe sahiptir Subuharı Basıncı ve Bağıl (Nispî) Nemlilik: Subuharı basıncı, havadaki nem miktarını belirlemesi bakımından önemlidir. Subuharı basıncının yıl içindeki değişimi, sıcaklık koşullarına ve buharlaşma şartlarına bağlıdır. 176

199 Yıllık ortalama subuharı basıncı, Balıkesir de 10.5 hpa olarak tespit edilmiştir. Ocak ayında (6.3 hpa) en düşük değerini alan subuharı basıncı, bu ayı izleyen aylarda artarak ağustosta en yüksek ortalama değerine ulaşmaktadır (15.8 hpa). Havadaki subuharı basıncı, eylül ayından sonra tekrar düşmeye başlamaktadır. Subuharı basıncının yıl içinde gösterdiği bu değişim, termik rejim ve buharlaşma koşullarına bağlıdır. Subuharı basıncı, kış aylarında sıcaklığın düşük, bulutluluğun yüksek ve buharlaşma miktarının düşük olması nedeniyle düşük, sıcaklığın yükseldiği ve buharlaşmanın arttığı yaz aylarında ise yüksektir. Yörede kasım-nisan döneminde subuharı basıncı, 10 hpa ın altına düşmektedir. Nisan ayından itibaren sıcaklığın artması havanın subuharı tutma kapasitesini artırmakta; bu nedenle subuharı basıncı mayıs-ekim döneminde 10 hpa ın üzerine yükselmektedir (Çizelge 19, Şekil 46). Çalışma alanı buhar basıncı özellikleri bakımından, Edremit ve Bursa ile karşılaştırıldığında daha düşük değerlere sahiptir (Edremit: 11.2 hpa; Bursa: 11.4 hpa; Şekil 47). Bunun nedeni, Balıkesir in karasallık oranının Edremit ve Bursa ya göre daha yüksek olmasıdır. Buhar basıncı, rejim özellikleri bakımından ise Balıkesir, Edremit ve Bursa ile benzer karakterdedir. Yörede buhar basıncı, çeşitli faktörlerin etkisi altında bir yerden diğerine değişebilmektedir. İklim şartları üzerinde etkili olan bir diğer etmen ise havanın doyma açığını ortaya koyan bağıl (nispî) nemdir. Havadaki subuharı basıncı, her zaman havayı doyurmaya yetmemektedir. Bu nedenle yıl içinde havadaki subuharı miktarı ile doyma miktarı arasında açık söz konusudur. Nispî nem oranındaki değişme, sıcaklık ve mutlak nem ile ters orantılıdır (Çizelge 19, Şekil 46). Sıcaklılığın yüksek, bulutluluğun az olduğu yaz aylarında nispî nem oranı düşüktür. Bununla birlikte cephesel faaliyetlerin etkin, bulutluluğun yüksek, sıcaklığın düşük olduğu kış aylarında ise yüksektir. Nispî nemlilik, aynı zamanda, buharlaşmayı kontrol etmesi 177

200 Çizelge 19: Balıkesir in aylara göre ortalama buhar basıncı (hpa), ortalama nispî nem (%), en düşük nispî nem (%), ortalama sisli günler sayısı, ortalama bulutluluk (0-10) ve ortalama açık, kapalı ve bulutlu gün sayıları. AYLAR UNSUR / İSTASYON I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Yıllık B I K E S I R Ortalama buhar basıncı (mb) Ortalama nispî nem (%) En düşük nispî nem (%) Ortalama sisli günler sayısı Ortalama bulutluluk (0-10) Ort. açık gün say.(bulutluluk ) Ort. bulutlu gün say.(bulutluluk ) Ort. kapalı gün say. (bulutluluk )

201 (%) 30 ( o C-hPa) O Ş M N M H T A E E K A 0 Ortalama buhar basıncı (mb) Ortalama bağıl (nispî) nem (%) Ortalama sıcaklık (oc) Şekil 46: Balıkesir de ortalama buhar basıncı (mb), ortalama bağıl (nispî) nem (%) ve sıcaklık ( o C) ilişkisi (hpa) O Ş M N M H T A E E K A Balıkesir ort. buhar basıncı (hpa) Edremit ort. buhar basıncı (hpa) Bursa ort. buhar basıncı (hpa) Şekil 47: Balıkesir, Edremit ve Bursa da ortalama buhar basıncı (hpa). 179

202 bakımından da önemlidir. Havadaki nispî nemin yüksek olması, buharlaşmayı azaltmaktadır. Balıkesir de yıllık ortalama nispî nem miktarı %70.6 dir. Nispî nem, sıcaklığın ve potansiyel buharlaşmanın yüksek olduğu haziran-temmuz aylarında en düşük değerini almaktadır. Gerçekten haziran ve temmuz ayında nispî nem %59.2 dir. Aynı aylarda yaklaşık %40.0 oranında bir doyma açığı söz konusudur. Nispî nem, sıcaklığın düştüğü ve bulutluluğun arttığı kış aylarında ise en yüksek değere ulaşmaktadır. En yüksek nispî nem, aralık (%82.3) ayında ölçülmüştür. Kısaca sıcaklığın artmasıyla birlikte mart ayından itibaren düşen nispî nem, en düşük değerine haziran ve temmuz aylarında ulaşmaktadır. Temmuz ayından sonra sıcaklığın göreceli olarak düşmesi nedeniyle artış gösteren nispî nem, ekim ayı ile birlikte atmosferik aktivitenin artması ile tekrar yükselmektedir. (%) Edremit ort. nisbî nem (%) 30 Bursa ort. nisbî nem (%) Balıkesir ort. nisbî nem (%) 20 O Ş M N M H T A E E K A Şekil 48: Balıkesir, Edremit ve Bursa da ortalama nispî nem (%). Çalışma alanı nispî nem özellikleri bakımından Edremit ve Bursa ile karşılaştırıldığında benzer rejim özelliğine sahiptir. Bununla birlikte karasallıkta meydana gelen değişme nedeniyle yıllık ortalama nispî nem miktarı, Balıkesir de Edremit (%59.0) ve Bursa (%67.0) dan daha yüksektir (Şekil 48). Aynı zamanda Edremit ve Bursa nın Balıkesir e göre daha sıcak olması da nispî nem miktarının 180

203 daha düşük olmasına neden olmaktadır. Ayrıca nispî nem, bölge içinde de bir yerden diğerine topoğrafik faktörlerin etkisi altında değişebilmektedir. Sonuç olarak subuharı basıncı sıcaklıkla doğru orantılı bir gidiş göstermektedir. Cephesel faaliyetlerin etkin olduğu kış aylarında düşük, alçak basınç şartlarının görüldüğü yaz aylarında ise yüksek değerlere sahiptir. Buna karşılık nispî nem, mutlak nem ve sıcaklıkla ters orantılı bir gidiş göstermektedir. Bu nedenle nisan ayından kasım ayına kadar kuvvetli doyma açığı hissedilmektedir. Görülüyor ki, nisan-kasım döneminde vejetasyon devresinde kesilmelerin olması ve dolayısıyla tarımda sulama ihtiyacının ortaya çıkması beklenen bir sonuçtur. Aynı zamanda, açık su yüzeylerindeki buharlaşma miktarı da artmaktadır Bulutluluk ve Sisli Günler: Bulutluluk, yeryüzüne ulaşan solar enerji miktarını ve beraberinde enerji bilânçosunu belirlemesi bakımından önemlidir. Aynı zamanda bulutluluk, buharlaşma miktarı ve yağış olasılığı üzerinde de etkilidir. Balıkesir in uzun yıllık ortalama bulutluluğu 4.4 tür. Yıl içinde 1.7 (temmuz) ile 6.8 (aralık) arasında değişmektedir (Çizelge 19, Şekil 49). Yaz aylarında bulutluluğun düşük olmasının nedeni olarak cephesel etkilerin ortadan kalkması, nispî nemin düşmesi ve dolayısıyla doyma açığının fazla olması gösterilebilir. Kış sezonunda ise cephesel faaliyetlerin artmasıyla birlikte bulutluluk oranı da artırmaktadır. Kısaca bulutlulukta sıcaklık ve güneşlenme süresiyle ters, nispî nemlilikle doğru orantılı bir değişim söz konusudur. 181

204 Bulutluluk 10 Gün Sayısı O Ş M N M H T A E E K A 0 Ortalama sisli günler sayısı Ortalama bulutluluk (0-10) Şekil 49: Balıkesir de aylara göre ortalama sisli günler sayısı ile bulutluluk (0-10) değerleri. Çalışma alanı içinde de bir yerden diğerine bulutluluk oranı değişebilmektedir. Nitekim yükseltinin artışı yoğunlaşmayı da artırmaktadır. Bu da bulutluluk oranı artırmaktadır. Bu kapsamda Çağış ın bulutluluk oranı 4.8 dir. Genel anlamda, Balıkesir in bulutluluğu Edremit ten (3.9) yüksek; fakat Bursa dan (4.5) düşüktür. Ortalama açık, bulutlu ve kapalı gün sayıları da yıl içinde değişmektedir. Şöyle ki ortalama açık günler (bulutluluk: ) incelendiğinde en yüksek yaz aylarında, en düşük ise kış aylarında olduğu saptanmıştır. Nitekim yıllık ortalama 182

205 113.1 gün olup yıl içinde 20.4 (temmuz) ile 2.7 (aralık) gün arasında değişmektedir (Çizelge 19, Şekil 50). Gün Sayısı O Ş M N M H T A E E K A Ort. kapalı gün say. (bulutluluk ) Ort. bulutlu gün say. (bulutluluk ) Ort. açık gün say. (bulutluluk ) Şekil 50: Balıkesir de aylara göre ortalama kapalı günler, bulutlu günler ve açık günlerin değişimi. Bulutlu günler sayısı, (bulutluluk: ) yıllık ortalama gündür. Bulutlu günler, 16.8 (kasım) ile 10.2 (temmuz) gün arasında değişmektedir. Bulutluluğun 8.1 ile 10.0 arasında olduğu kapalı gün sayısının yıllık ortalaması 70.9 gün olup en yüksek değerine aralık ayında 12.1 gün ile ulaşmaktadır. En düşük olduğu dönem ise 0.4 gün ile temmuz ve ağustos arasıdır (Çizelge 19, Şekil 50). 183

206 Çalışma alanında gerçekleşen sisli günler incelendiğinde oldukça düşük değerler gözlenmektedir. Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre en yüksek sisli gün, 5.3 gün ile aralık ayında tespit edilmiştir. Bunu, 4.5 gün ile ocak ve 3.6 gün ile kasım ayları izlemektedir. Kararlı sirkülâsyon şartlarının yaşandığı nisan-eylül arasında ise sisli gün sayısı 1 günün altına düşmektedir. Ayrıca temmuz ve ağustos aylarında sisli gün gözlenmemektedir. Diğer bir deyişle yaz döneminde sıcaklığın yüksek olması nedeniyle doyma açığı fazladır; bunun bir sonucu olarak sis olayı gerçekleşmemektedir. Çalışma alanında sisli gün sayısı, bir yerden diğerine de değişebilir. Nitekim hava kütlelerinin yükselmesine neden olan alanlarda orografik sisler oluşabilmektedir. Aynı zamanda, depresyonlarda da terselme sisleri gözlenebilmektedir. Bölgedeki meteoroloji istasyonu sayısının çok fazla olmaması nedeniyle orografik ve terselme sislerine ait ayrıntı bilgi edinilememiştir. Sonuç olarak, yukarıda verilen bilgiler ışığında, yörede haziran-eylül döneminde güneş enerjisinden yararlanma olanaklarının yüksek olduğu söylenilebilir. Diğer bir deyişle yaz dönemi güneş enerjisinden maksimum ölçüde yararlanılabilmektedir. Bu, hem tarımsal faaliyetler hem de enerji üretimi bakımından önemlidir. Aynı zamanda doğal bitki örtüsü üzerinde de yaz aylarındaki maksimum güneşlenme belirleyici olmaktadır Yağış: Yıllık Ortalama Yağış ve Yağış Rejimi: Çalışma alanında yıllık ortalama yağış miktarı, mm dir (Balıkesir de). Yıl içinde değişen sirkülâsyon şartlarının etkisi nedeniyle yağış miktarı da değişmektedir. Balıkesir in aylık ortalama yağış rejimi incelendiğinde, eylül ayıyla birlikte artmaya başlayan yağış miktarının en yüksek değerine kış aylarında ulaştığı görülmektedir. İlkbahar mevsiminde göreceli olarak azalan yağış miktarı, yaz 184

207 aylarında en düşük değerini almaktadır. Bölgede en yüksek yağış miktarı, aralık ayına, en düşük yağış miktarları ise iki yaz ayı olan temmuz ve ağustos aylarına aittir. Şöyle ki Balıkesir de aralık ayında 89.0 mm olan yağış miktarı, temmuz ve ağustos aylarında, sırasıyla, 10.3 ile 6.3 mm ye düşmektedir (Çizelge 20, Şekil 51). Balıkesir de düşen yağışların %39.0 u aralık, ocak ve şubat aylarında toplanmaktadır. Bunu, %27.2 ile mart, nisan ve mayıs (ilkbahar) ayları izlemektedir. Sonbaharda düşen yağışlar ise %26.0 lık bir oranla üçüncü sırada yer almaktadır. En düşük mevsimlik frekans, %6.1 ile yaz mevsimine aittir (haziran, temmuz, ağustos). Kısaca bölgede sonbahar mevsimiyle birlikte artmaya başlayan yağış miktarı, kış mevsiminde gezici depresyonların da etkisiyle en yüksek değerine ulaşmakta; İlkbahar mevsimiyle birlikte azalmaya başlayıp, en düşük değerini ise ct hava kütlelerinin etkisini artırdığı yaz aylarında almaktadır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, daha önce de belirtildiği gibi, Akdeniz depresyonlarının geçiş yolu üzerindedir (Şekil 31). Depresyonların geçiş frekansları en yüksek kış aylarında olup bunu sırasıyla ilkbahar, sonbahar ve yaz mevsimi izlemektedir (Sezer 1993). Bundan dolayı depresyon geçişiyle doğru orantılı olarak en yüksek yağışlar kış aylarında düşmektedir. Bu mevsimi, daha önce de belirtildiği gibi sırasıyla ilkbahar, sonbahar ve yaz mevsimleri izlemektedir. Sezer (1993) tarafından mevsimler dışında frontojenez ve frontoliz dönemleri ayrılmıştır. Ekim-nisan arası frontojenez, mayıs -eylül arası ise frontoliz dönemi olarak tespit edilmiştir. Bu düşünceden hareketle çalışma alanında düşen yağışların %82.5 i frontojenez dönemine aitken %17.5 i frontoliz dönemine aittir (mayıs-eylül). Yağış miktarı, bir aydan diğerine büyük değişmeler gösterebilmektedir. Bu durum, Çizelge 21 ile Şekil 52 de ortaya konmaya çalışılmıştır. Yıllık durum incelendiğinde yıllık ortalamadan çok az, ortalamadan çok fazla ve iki katından fazla olan yağışlar yıllık ortalamada yer almadığı görülmektedir. Ortalamaya yakın 185

208 Çizelge 20: Balıkesir de günlük yağışların yağış şiddeti sınıflarına dağılımı, ortalama yağış miktarı, 1991 yılı ortalama yağış miktarı, 1981 yılı ortalama yağış miktarı, yağış yoğunluğu, günlük maksimum yağış ve yağışlı günler sayısı ( ). A Y L A R 176 Meteorolojik Unsur Ocak Şubat mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık YILLIK Mutlak (mm) % Mutlak (mm) % Mutlak (mm) % Mutlak (mm) % den fazla (mm) Mutlak % Ort. Yağış Miktarı (mm) Yılı Ort. Yağış Mik. (mm) Yılı Ort Yağış Mik. (mm) Mutlak Maksimum Yağış (mm) Ort. Yağış Yoğunluğu (mm) Ort. Yağışlı Gün Sayısı

209 (mm) (mm) O Ş M N M H T A E E K A 0 Mutlak mak. yağış (mm) Ort. yağış miktarı (mm) Ortalama yağış yoğunluğu (mm) Şekil 51: Balıkesir de aylık ortalama yağış, yağış yoğunluğu ve mutlak maksimum yağış miktarı (mm). yağışlar, oranı en yüksek olan yağışlardır (%71). Bunu, %16.1 ile ortalamadan %20-50 fazla olan yağışlar, %12.9 ile ortalamadan %20-50 az olan yağışlar izlemektedir. Çalışma alanında ortalamaya yakın yağışların oranı, %6.5 (ağustos) ile %32.3 (aralık) arasında değişmektedir. Ortalamaya yakın yağışların oranı, ekimnisan döneminde yüksek, mayıs-eylül döneminde ise düşüktür. Bu dönemler içinde sadece temmuz ayında ortalamaya yakın yağışların oranı artmaktadır (Çizelge 21, Şekil 52). Ortalamadan %20-50 az olan yağışlar ise %25.8 (şubat, ekim) ile %9.7 (kasım) arasında değişmektedir. Ortalamadan çok az olan yağışlar, yıl boyunca, oldukça yüksek oranlara sahiptir (Çizelge 21, Şekil 52). Söz konusu yağışların oranı, haziran-eylül döneminde en yüksek değerlerini almaktadır; çünkü bazı yaz aylarında hiç yağış düşmez iken bazen çok yüksek değerler gözlenebilmektedir. Özellikle 187

210 temmuz ve ağustos aylarında hiç yağış düşmeyen yıllar gözlenebilmektedir. 31 yıllık rasat dönemi boyunca temmuz ayında iki yıl ağustos ayında ise beş yıl yağış düşmemiştir. Buna karşılık bazı yıllar kuzeyli cephe sistemlerinin ya da konveksiyonal yağışların etkisi nedeniyle yağış miktarında artış gözlenebilmektedir. Çizelge 21: Balıkesir de aylık ortalama yağışlarının yağış sınıflarına mutlak ve oransal dağılımı ( ). AYLAR Ortalamaya yakın Ort. az( %20-50) Ort. çok az Ort. fazla (%20-50) Ort. çok fazla Ort. iki katından fazla O Ş M N M H T A E E K A Toplam Mutlak % Mutlak % Mutlak % Mutlak % Mutlak % Mutlak % % 80% Ort. Iki katından fazla Ort. çok fazla 60% Ort. fazla (%20-50) Ortalamaya yakın 40% Ort. az( %20-50) Ort. çok az 20% 0% O Ş M N M H T A E E K A 188

211 Şekil 52: Balıkesir de aylık ortalama yağışlarının yağış sınıflarına mutlak ve oransal dağılımı ( ). Ortalamadan %20-50 fazla olan yağışlar incelendiğinde %35.5 (kasım) ile %3.2 (ocak, şubat, aralık, eylül) arasında değiştiği görülmektedir. Ortalamadan %20-50 fazla olan yağışların görülme oranı, iki geçiş mevsimi olan ilkbahar ve sonbaharda artmaktadır. Ortalamadan çok fazla yağışlar, eylül ve kasım aylarında hiç gözlenmezken, en yüksek değerini %19.4 ile mayıs ayında almaktadır. Bu da ilkbahar mevsiminde ortalamanın çok üstündeki yağışların gerçekleşme oranın artığını göstermektedir. Bu ilkbahar yağışlarının artışında konveksiyonel yağışlar etkili olmaktadır. Ortalamanın iki katından fazla olan yağışlar ise %3.2 (mart, nisan) ile %16.1 (eylül) arasında değişmektedir. En yüksek değerlerini sonbahar mevsiminde almaktadır. Sonbahar aylarında ortalamanın iki katından fazla olan yağışlarının oranının artmasında cephesel yağışlarla birlikte konveksiyonel hareketlerin de etkili olduğu düşünülmektedir. Kısaca kış ve ilkbaharda yağan yağışlarda yıllar arasında büyük değişme gözlenmezken yaz ve sonbaharda ortalamadan büyük sapmalar gözlenebilmektedir. Balıkesir Ovası ve çevresinde yağışın yıl içindeki gidişi, bir yerden diğerine farklılık göstermemektedir. Sadece, yağış miktarlarında değişmeler vardır. Bu da bakı ve orografik farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Yörede kış aylarında düşen yağış miktarı, diğer aylara göre baskın olmakla birlikte yaz aylarındaki yağış miktarı Ege kıyılarında yer alan Edremit ten daha fazladır. Koç (2000: 263) tarafından yapılan araştırmada da Güney Marmara da yaz kuraklığının etkisinin azaldığı ve yağış yoğunluğunun Ege kıyıların göre düzenli bir dağılış gösterdiği tespit edilmiştir. Yaz yağışlarının miktarının artmasında sıcak dönemde kuzeyden yöreye sokulan sitemler ve konveksiyonal hareketler etkilidir. 189

212 Yörenin yağışları Bursa ve Edremit ile karşılaştırıldığında Bursa nın (680.0 mm) ve Edremit in (669.2 mm) toplam yağış miktarının Balıkesir den fazla olduğu görülmektedir (Şekil 53). Aylık toplam yağış miktarları incelendiğinde ise yaz kuraklığının Edremit te Balıkesir e göre daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun nedeni, Edremit in Akdeniz yağış rejimi özelliği göstermesidir (mm) O Ş M N M H T A E E K A Balıkesir Ort. Yağış Mik. Bursa Ort. Yağış Mik. Edremit Ort. Yağış Mik. Şekil 53: Balıkesir, Bursa ve Edremit te aylık ortalama yağış miktarı (mm). Bu bütün içinde çalışma alanın yağış rejimi çeşitli araştırmacılar tarafından farklı şekilde adlandırılmıştır. Şöyle ki; Erinç (1984) tarafından çalışma alanı en az yağışın yaz, en fazla yağışın ise kış aylarında düştüğü, yaz kuraklığının belirgin olduğu Akdeniz Yağış Rejim Tipine dahil edilmektedir. Akman a (1990) göre ise yöre Doğu Akdeniz Yağış Rejimi nde bulunmaktadır. Bölge, Temuçin (1990) tarafından Akdeniz-Marmara Geçiş Tipi ne; Koçman (1993b) tarafından Marmara Geçiş Yağış Rejimi ne ve Türkeş (1995c) tarafından Akdeniz-Karadeniz Geçiş Tipi ne dahil etmektedir. Bütün bu farklı görüşler ışığında Balıkesir in yağış rejiminin geçiş karakterinde (Akdeniz-Karadeniz) olduğu görülmektedir. Elde edilen sonuçlara göre 190

213 çalışma alanında yaz kuraklığı Akdeniz rejiminde olduğu kadar belirgin değildir. Maksimum yağışlar ise aralık ayına aittir ve kış yağışlarının payı yaz yağışlarından daha fazladır. Kış yağışlarını ilkbahar, sonbahar ve yaz yağışları izlemektedir. Bölgede bazı yıllar, mart yağışlarında belirgin bir artış görülmektedir Yıllar Arası Yağış Değişimi: Bölgenin içinde bulunduğu Orta Kuşakta egemen olan depresyonların geçiş yollarındaki değişmeler, yağış miktarında da değişmelere neden olmaktadır. Kuzey yarımküre için ortalama 30 o -35 o N enlemleri üzerinde bulunan subtropikal yüksek basınç kuşağının 5-10 o kuzeye doğru yer değiştirmesi durumunda bu yüksek basınç kuşağının kenarlarındaki bölgeler üzerinde antisiklonal rejim yerleşmektedir. Bu da yağışların azalmasına veya kesilmesine neden olmaktadır. Söz konusu basınç kuşağının ortalama yerine tekrar çekilmesi durumunda ise doğal cephesel depresyonların geçişi başlamakta ve böylelikle kuraklıktan etkilenen bölgeler üzerinde yağışlı dönemler yaşanmaktadır (Koçman, 1993b). Balıkesir in içinde bulunduğu bu sistem nedeniyle bir yıldan diğerine ve hatta yılların aynı ayları arasında yağış tutarları bakımından farklılıklar ortaya çıkmaktadır (Çizelge 20, Şekil 54). Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre ortalama yağış mm dir yıllarını kapsayan rasat döneminde tespit edilmiş en yüksek yıllık ortalama yağış değeri, 1981 yılında mm dir. Aynı rasat dönemleri içinde en düşük yıllık ortalama yağış miktarı, 1991 (385.4 mm) yılında ölçülmüştür. Yöredeki yağışların en kurak yıl olarak tespit edilmiş 1991 yılındaki mm den az olma olasılığı %5.0, üzerinde olma olasılığı ise %95.0 tir. Bununla birlikte yağışların, en nemli yılda tespit edilmiş olan mm den fazla olma olasılığı %1.0, az olma olasılığı ise %99.0 dur. 191

214 En yüksek yıllık ortalama yağışa sahip olan 1981 yılının aralık ayında düşen yağış miktarı, mm dir (Şekil 54). Bunun nedeni aralık ayında bu alana ulaşan depresyon sayısındaki artış olabilir. En düşük yıllık ortalamaya sahip olan 1991 yılında ölçülmüş en yüksek değer, mm (mayıs) olup bütün diğer aylarda ortalamanın altında yağış miktarları ölçülmüştür (mm) O Ş M N M H T A E E K A 1991 Yılı Yağış 1981 Yılı Yağış Ort. Yağış Şekil 54: Balıkesir de en çok ve en az yağışlı yılların aylık ortalama yağış miktarları ile uzun yıllık aylık ortalama toplam yağışlar (mm). Rasat dönemi boyunca yıllık ortalama yağışlarda azalma ve artışların olduğu yıllar birbirini izlemektedir (Şekil 55). Yörenin bu özelliği, beşinci dereceden hareketli ortalama eğrileri kullanılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yağışlardaki artış ve azalışlar, belirli bir dönemsellik izlemediği gibi genlikleri de birbirine eşit değildir. Şekil 55 incelendiğinde yağış miktarının döneminde artış, döneminde azalış, döneminde artış, azalış, artış ve 1998 den sonra azalış eğiliminde olduğu görülmektedir. Rasat dönemi boyunca yağış miktarlarının genelde azalış eğiliminde olduğu saptanmıştır. Diğer bir deyişle rasat dönemi boyunca yıllık ortalama yağışlarda bir düşme gözlenmektedir den sonra ortalamadan uzaklaşma miktarı artmıştır. 192

215 (mm) Yağış Hareketli Ortalama başına 5 (Yağış) Şekil 55: Balıkesir de yıllar arasında yıllık toplam ortalama yağışlar ile beşer yıllık sadeleştirilmiş ortalamalar. Yağışlardaki azalma, Türkeş (1995c, 1998b) tarafından Türkiye genelinde ve Akdeniz ilâ Marmara bölgelerinde tespit edilmiş olan yağış azalmasına uymaktadır. Koç a (2000) göre son yıllarda yağış miktarında gözlenen bu azalmanın nedeni basınç sistemlerindeki azalmadır. Nitekim yüksek atmosfer basıncının artışı yeryüzündeki yağış miktarının azalmasına neden olmaktadır. Bu azalma eğiliminin şiddetini ortaya koyabilmek için Persantil yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda, öncelikle, yağış değerleri normalleştirilmiş ve yıllar arası yağış değişkenliği beşer yıllık ağırlıklı ortalamalar hesaplanarak ortaya konmuştur. Elde edilen normalleştirilmiş yağış değerleri, persantil yöntemi temel alınarak Türkeş tarafından geliştirilen Çizelge 22 deki meteorolojik kuraklık sınıfları dikkate alınarak incelenmiştir (Türkeş, 1996a; Koç, 1998). Buna göre,1970, 1973, 1975, 1978, 1980 ve 1981 yıllarında nemli, çok nemli, çok fazla nemli ve çok şiddetli nemli şartlar gözlenirken; 1981 den sonra birden bire çok kurak ve çok fazla kurak yıllar yaşanmıştır (Şekil 56) yılları arasında sadece 1987 yılında nemli şartlar yaşanmıştır. Bu dönem içerisinde 1989, 1991 ve 1992 yıllarında çok fazla kuraklık yaşanmıştır yılları 193

216 arasında tekrar nemli şartlar yaşanmıştır. Son 1999 ve 2000 yılları ise kurak yıllar olarak dikkati çekmektedir. Çizelge 22: Meteorolojik kuraklık indis değerleri ve özellikleri (Türkeş, 1996a) İndis Değerleri Yağış Özellikleri İşareti 1.76 veya fazla Çok Şiddetli Nemli ÇŞN 1.31 den 1.75 e Çok Fazla Nemli ÇFN 0.86 dan 1.30 a Çok Nemli ÇN 0.51 den 0.85 e Nemli N den 0.50 ye Normal Nor den 0.85 e Kurak K dan 1.30 a Çok Kurak ÇK den 1.75 e Çok Fazla Kurak ÇFK veya az Çok Şiddetli Kurak ÇŞK ÇŞN YAĞIŞLI ÇFN ÇN N KURAK Normal K ÇK ÇFK ÇŞK Normalleştirilmiş Yağ. Hareketli Ortalama başına 5 (Normalleştirilmiş Yağ.) Şekil 56: Balıkesir de yıllara göre normalleştirilmiş yağış değerleri ile beşer yıllık sadeleştirilmiş ortalamalar. Yıllar arası yağış değişimi Balıkesir de %18.6 dır. Kurak ve yarı kurak bölgelerde %25.0 ve üzeri olduğu varsayılırsa (Türkeş, 1990: 65) çalışma alanında, yarı nemli koşullar gözlenmektedir Aynı zamanda değişim katsayısı %20.0 nin üzerinde olan alanlar ortalamadan fazla sapma gösteren alanlar olarak kabul edilirse 194

217 (Türkeş, 1990: 68), %20.0 nin altında değişim katsayısına sahip olan bölgede ortalamadan çok fazla sapma gözlenmemektedir. Yıllar arasındaki bu farklılığın nedeni olarak, daha öncede söz edildiği gibi, orta enlem depresyonlarının Akdeniz i etkisi altına alma frekansının çok olduğu yıllarda yağış miktarında artması, Asor antisiklonunun güçlendiği yıllarda ise depresyonların çalışma alanına sokulamaması ve yağış miktarının azalma eğiliminde olması gösterilebilir. Orografik şartların bir yerden diğerine farklı olması, hava kütlelerinin yükselmesine ve dolayısıyla orografik yağışlara neden olabilmektedir. Diğer bir deyişle orografik yağışlar bakımından Balıkesir den daha elverişli konumlar bulunabilir, çünkü Balıkesir meteoroloji istasyonu bir ova istasyonu karakterindedir. Ancak meteoroloji istasyonu ağının yetersiz olması nedeniyle bu tip yağışlarla ilgili bilgiye ulaşılamamıştır Günlük Yağışlar ve Yağış Şiddeti: Yağışlı günlerin ortalama sayısı, Balıkesir de 96 gün olarak belirlenmiştir (Çizelge 20). Yağışlı gün sayısı, bir yıldan diğerine bölge üzerinden geçen cephesel depresyonların sayısında ve frekansındaki artış ve azalış nedeniyle değişebilmektedir. Yıl içinde yağışlı gün sayısı, en yüksek değerini kış aylarında en düşük değerini de yaz aylarında almaktadır. Eylül ayı ile birlikte artmaya başlayan yağışlı gün sayısı, ekim ayından itibaren 6 günün üzerine çıkmaktadır. Ocak ayından itibaren düşmeye başlayan yağışlı gün sayısı, haziran ayından itibaren 6 günün altına düşmekte; en düşük değerini ise temmuz ve ağustos aylarında almaktadır (2.0 gün). Yaz aylarının tamamen yağışsız geçme ihtimali büyüktür. Aylık ortalama yağış miktarının yağışlı gün sayısına bölümüyle yağış yoğunluğu elde edilmektedir. Yörede yağış yoğunluğu yüksek değildir (Balıkesir: 5.7 mm). Yıl içinde değişme gösteren yağış yoğunluğunun en yüksek değeri, cephesel faaliyetlerin arttığı kış aylarında saptanmıştır. Yağış yoğunluğu, atmosferik 195

218 aktivitelerin azaldığı ve kış dönemine göre daha durağan şartların yaşandığı yaz aylarında ise düşük değerlere sahiptir (Çizelge 20). Yağış şiddetini daha iyi ortaya koyabilmek için günlük yağış miktarları sınıflandırılmıştır (Çizelge 20; Şekil 57). Bu sınıflandırmada mm arasındaki günlük yağışlar hafif / normal, mm arasındaki günlük yağışlar orta şiddette, mm arasındaki günlük yağışlar sağanak, mm arasındaki günlük yağışlar şiddetli sağanak ve mm den fazla günlük yağışlar ise çok şiddetli sağanak olarak tanımlanmıştır (Erlat, 1997). Balıkesir de her ay yağan yağış miktarları şiddet sınıflarına ayrıldığında bütün aylarda en yüksek frekansın hafif / normal sınıf aralığında toplandığı görülmektedir. 10 mm nin altındaki yağışların oranı %81.0 (Balıkesir) dir. Bu şiddet sınıfının oranı, kış aylarında düşük, yaz aylarında ise yüksektir. Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre yörede 10 mm nin altındaki günlük yağışların oranı, %90.0 (ağustos) ile %71.4 (kasım) arasında değişmektedir. Orta şiddetteki ( mm) günlük yağışların oranı ise %15.3 tür. En yüksek değerini kış, en düşük değerini ise yaz aylarında almaktadır. Bu şiddet sınıfının aylara göre oranı, %8.0 (ağustos) ile %21.8 (eylül) arasında değişmektedir. Hafif sağanakların ( mm) oranı ise %3.3 tür. En yüksek değerine kış aylarında sahip olan bu sınıf aralığının oranı, yaz aylarında düşmektedir. Şiddetli sağanakların ( mm) oranı %0.4 tür. Erlat (1997) tarafından, 50 mm yi geçen günlük yağışlar ev ve işyerlerinde su baskınlarına neden olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bu yağışlar, ekim, kasım, aralık ve ocak aylarında gözlenmiştir. Rasat süresi boyunca sadece 1 gün mayıs ayında da bu şiddet sınıfına ait ölçüm tespit edilmiştir. Bu özellik Erlat (1997) tarafından Akdeniz Yağış rejiminin bir karakteristiği olarak belirtilmiştir. 196

219 100% 80% Çok Şiddetli Sağanak (>100.1 mm) Şiddetli Sağanak ( mm) 60% Sağanak ( mm) Orta Şiddette ( mm) 40% Hafif/Normal ( mm) 20% 0% O Ş M N M H T A E E K A Şekil 57: Balıkesir in aylara göre yağış sınıflarının yüzde oranları ( ). Çok şiddetli sağanaklar olarak tanımlanan mm nin üzerindeki yağışlar da oldukça düşük orandadır. Nitekim Balıkesir e yılları arasında sadece bir gün 100 mm nin üzerinde yağış düştüğü saptanmıştır. Yapılan analizlerin sonucu olarak, 25.0 mm nin altındaki yağışlarda bir yoğunlaşma olduğu tespit edilmiştir. Başka bir sözle, yörede sağanak tipi yağışların oranı oldukça düşüktür (Çizelge 20, Şekil 57). Fakat bakı koşullarının uygun olduğu yerlerde bu şiddet sınıflarının frekanslarının değişmesi olasıdır. Günlük maksimum yağışlar, yağış şiddetini ortaya koyan bir başka yağış özelliğidir. Balıkesir de maksimum yağışlı gün, mm ile 30 Kasım 1990 tarihinde ölçülmüştür. Rasat süresi boyunca mutlak maksimum yağışlar, kış aylarında yüksek, yaz aylarında ise düşük değerler göstermiştir. Diğer bir deyişle günlük maksimum yağışların ölçülen değerleri, frontal aktivitelerin arttığı kasım 197

220 ayından mart ayına kadar yüksektir (Çizelge 20). Bununla birlikte mayıs ayında da mutlak maksimum yağışların yüksek olduğu tespit edilmiştir Yağışın Alansal Değişimi: Çalışma alanının yağış dağılış haritası Çağış ve Balıkesir istasyonlarının aynı döneme ait verileri kullanılarak yapılmıştır. Bu kapsamda yağış miktarındaki artışın en güzel göstergesi olan bitki örtüsünün yanal ve dikey değişimi de dikkate alınmıştır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde en yüksek yağış miktarı, doğal olarak çerçeveyi oluşturan yüksek alanlarda, en düşük yağış miktarı ise ova tabanlarında gözlenmektedir (Şekil 58). Yörede Kokarca tepe batısı (700 m) ile Balıkesir ovasında Hotaşlar köyü batısı (85 m) arasında nispî yükselti farkı 615 m dir. Bu bütün içinde en yüksek yıllık ortalama yağış, çalışma alanının güneybatısında Turnalar köyü yakınında tespit edilmiştir (>700 mm); çünkü burası, daha önce de belirtildiği gibi, bölgenin en yüksek kısmını oluşturmaktadır. Buna karşın en düşük yıllık ortalama yağış ise ova tabanlarında görülmektedir (<550 mm). Yükseklik dışında bakı koşullarının bir yerden diğerine değişiklik göstermesi de yıllık ortalama yağış miktarının dağılışında farklılıklara neden olmaktadır. Bu kapsamda yapılan analizler ve bitki örtüsü gözlemleri, kuzey ve kuzeydoğu yamaçların daha çok yağış aldığını göstermektedir. Ayrıca Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, daha önce de belirtildiği gibi, Polar Cepheye bağlı olarak gelişen Orta Akdeniz depresyonlarının etkisi altında kalmaktadır. Bu hava kütleleri, bölgede genellikle Susurluk oluğu vasıtasıyla etkili olmaktadır. Söz konusu etkiye açık olan dağlarının kuzey ve kuzeydoğu yamaçlarında yağış miktarı yüksektir. Bu nedenle eş yağış eğrileri daha sık geçmektedir. Yağış gölgesinde kalan dağlarının güney yamaçlarında yağış miktarı daha düşüktür (Şekil 58). 198

221 Şekil 58: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde yıllık ortalama yağış dağılışı ( ). 199

222 Sonuç olarak çalışma alanının relief özellikleri, yağış miktarını hem olumlu hem de olumsuz etkilemektedir. Çünkü yükselti ve eğimdeki artış yağış artışına neden olurken bakının etkisi de bazı alanların az yağış almasına neden olmaktadır. Koçman (1993b: 53) tarafından mm yağış alan alanlar, orta dereceli yağış alanları olarak sınıflandırılmıştır. Bu düşünceden yola çıkıldığında çalışma alanı, orta derecede yağışlı alanlar kapsamına girmektedir. Tabi ki bölge kapsamında yükseltinin etkisi nedeniyle daha yüksek yıllık ortalama yağışlara sahip alanlar da bulunmaktadır Kar Yağışlı Günler: Balıkesir Meteoroloji İstasyonlarının verilerine göre kar örtülü gün sayısı ve kar kalınlığı çok fazla değildir. Çok az oranda da olsa zaman zaman kar yağışının olabileceğini göstermek amacıyla kar yağışlı günler incelenmiştir. Kar yağışlı günler, kasım, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında görülmektedir (Çizelge 23). Çalışma alanında yağışlar, genelde yağmur şeklindedir. Bu nedenle kar örtüsü uzun süre yerde kalamadığı gibi kalınlığı da fazla değildir. Ortalama karla örtülü gün sayısı, 4.1 gündür. En yüksek kar kalınlığı ise 23 cm (şubat) olarak ölçülmüştür. Çizelge 23: Balıkesir in aylık ortalama kar yağışlı ve kar örtülü gün sayıları ile en yüksek kar kalınlığı (cm). İSTASYON B A L I K E S I R AYLAR I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII YILLIK Ort. Kar Yağışlı G. Say Kar Örtülü Gün Say En Yüksek Kar Kal. (cm)

223 Kar yağışlı gün sayısı, karın yerde kalma süresi ve kar kalınlığı, hava kütlelerinin ve topoğrafyanın etkileriyle değişime uğramaktadır. Bu nedenle kar yağışlı gün sayısı, kar örtüsünün yerde kalma süresi ve kalınlığının daha fazla olduğu alanların gözlenmesi olasıdır. Balıkesir Ovasının çevresindeki Kokarca tepe (624.8 m) gibi yüksek doruklarda ölçüm yapılmamaktadır. Fakat böyle doruklarda kar yağışlı gün sayısının ve kar kalınlığının daha fazla olması olasıdır. Diğer bir deyişle ovalarda ve bu ovalara inen alçak yamaçlarda kar yağışı ve yerde kalma süresi az iken yüksek doruklarda daha fazla olması beklenen bir sonuçtur. Balıkesir, kar yağış özellikleri bakımından Bursa ve Edremit ile karşılaştırılmıştır. Bu kapsamda Balıkesir in, Bursa dan daha az; fakat Edremit ten daha fazla kar yağışına sahip olduğu görülmektedir. Söz konusu istasyonların kar yağışlı gün sayısı, sırasıyla 36.4 gün ve 6.2 gündür. Bu bütünde en yüksek kar kalınlığı ise Bursa da 50 cm olup Edremit te sadece 2 cm dir. Kısaca Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde tespit edilmiş kar yağışlı gün sayısı çok fazla olmamakla birlikte zaman zaman kar yağışının gözlenmesi olasıdır. Bununla birlikte özellikle topoğrafyaya bağlı uygun bakı ve yükseklik koşulları sağlandığı taktirde daha fazla kar yağışının gerçekleşebileceği alanlar da gözlenebilir. Sonuç olarak çalışma alanı genelinde kar yağışları, insan yaşamını engelleyici olumsuz şartlar oluşturmamaktadır. 3. İKLİM ÖZELLİKLERİNE TOPLU BAKIŞ: Çalışma alanının iklim tipini belirleyen plenater ve fiziki coğrafya faktörleri ile birlikte sıcaklık, atmosfer basıncı, rüzgâr, subuharı, nem ve yağış gibi iklim eleman ve etmenleri bundan önceki bölümlerde ayrı ayrı ele alınmıştır. Bilindiği gibi aktüel basınç, nispî nem ve yağış unsurları, ocak-temmuz döneminde azalış, temmuz- 201

224 aralık döneminde artış gösteren bir rejime sahiptir. Sıcaklık, buhar basıncı ve buharlaşma ise ocak-temmuz ayları arasında artış, temmuz-aralık ayları arasında azalış gösteren bir rejime sahiptir. İklim unsurlarının gösterdiği bu rejim şekilleri, çalışma alanının yüksek sıcaklık ve mutlak yaz kuraklığı ile kış yağışlarının etkin olduğu Akdeniz makroklima alanı içinde yer aldığını göstermektedir. Bundan önceki bölümlerde yapılan iklim unsurlarına ait tespitlerin ışığında bu bölümde bölgenin iklimi hakkında bilgi verilecektir. Bilindiği gibi bir yerin iklim unsurlarını denetleyen plenater etmenlerdir. Plenater etmenlerden solar enerji koşulları incelendiğinde çalışma alanında enerji bilânçosunun pozitif kapandığı tespit edilmiştir. Yıl içinde ise solar enerji bilânçosu güneş ışınlarının geliş açısı, buhar basıncı ve berraklık oranı ile bağlantılı olarak ocak-temmuz ayları arasında artış, temmuz-aralık ayları arasında ise azalış eğilimindedir. Yıl içinde sadece ocak ve aralık aylarında enerji bilânçosu negatif kapanmaktadır. Solar iklim koşulları üzerinde aksiyon merkezlerinin de büyük etkisi vardır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, bütün yıl boyunca coğrafî konumunun bir sonucu olarak, çeşitli çevrelerden gelen hava kütlelerinin etkisi altındadır. Bölge, kış aylarında Atlas Okyanusu nun kuzeybatısından, Orta ve Doğu Avrupa dan gelen hava kütleleri ile Afrika üzerinden gelen hava kütlelerinin karşılaşmasıyla meydana gelen cephe sistemlerinin etkisi altında kalmaktadır. İlkbaharda etkili olan geçiş koşullarından sonra yaz aylarında doğulu ve güneydoğulu kontinental tropikal (ct) hava kütlelerinin etkisi içine girmektedir. Yaz aylarında yaşanan kararlı hava şartları, ekim ayıyla birlikte yerini tekrar kış koşullarına bırakmaktadır. Kısaca bölgede kış döneminde atmosferik aktivite artmakta, yaz aylarında ise azalmaktadır. İklim özelliklerinin belirlenmesinde etkili olan jenetik faktörlerden başka fiziki coğrafya etmenlerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Çalışma alanı, yükseltisi fazla olmayan tepelik bir görünüme sahiptir. Bu görünümde en alçak yerleri, ova ve 202

225 vadi tabanları oluşturmaktadır. Bu relief özelliklerine bağlı olarak yağış, rüzgâr ve termik koşullarda bazı farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Çalışma alanının iklim tipini ortaya koyabilmek için yağış, sıcaklık ve buharlaşma gibi iklim unsurlarının temel alındığı THORNTHWAITE ve ERİNÇ yöntemi ile ortalama yağış ile günlük maksimum buharlaşma tutarlarını dikkate alan SEZER yağış etkinliği indisi uygulanmıştır. THORNTHWAITE yönteminin uygulanması ile elde edilen sonuçlara göre Balıkesir kurak-az nemli, 2 o mezotermal, kış mevsiminde su fazlası olan ve denizel şartlara yakın iklim tipine (C1 B 2 s2 b 3) sahiptir (Çizelge 24, Şekil 59). Haziran ayından ekim ayına kadar su yetersizliği nedeniyle kurak bir dönem mevcuttur. Kasım-mart döneminde ise buharlaşmanın yağıştan az olması nedeniyle su fazlası mevcuttur. Nisan ve mayıs aylarında yağışların azalması nedeniyle potansiyel buharlaşma topraktaki birikmiş sudan karşılanmaktadır. Söz konusu iki ayda topraktaki birikmiş su, kullanılmakta ve tüketilmektedir (Şekil 58). Balıkesir, Bursa ve Edremit ile benzer aksiyon merkezlerinin etkisinde olmasına rağmen reliefin etkisi nedeniyle iklim unsurlarından yağış ve buharlaşma miktarlarındaki farklılıklar, istasyonlar arasında iklim bakımından da farklılıklara neden olmaktadır. Bu kapsamda THORNTHWAITE yöntemine göre Bursa ve Edremit, yarı nemli, ikinci dereceden mezotermal, yaz mevsiminde çok kuvvetli su noksanı olan ve denizel şartlara yakın iklim timine girmektedir (C2 B 2 s2 b 3). ERİNÇ yağış etkinliği indis formülüne göre Balıkesir, yarı nemli iklim tipine sahip olup doğal bitki örtüsü park görünümlü kuru orman olan alanlarının sınırları içindedir. Yıl içinde de kasım, aralık, ocak, şubat mart aylarında çok nemli, ekim, nisan ve mayıs aylarında yarı nemli, haziran ve eylül aylarında kurak, temmuz ve ağustos aylarında ise tam kurak şartların hüküm sürdüğü tespit edilmiştir (Şekil 60). Çalışma alanında bir dönemden diğerine ani geçişlerin yaşandığı görülmektedir. Şöyle ki çok nemli şartlardan nemli şartlar yaşanmadan yarı nemli şartlara, kurak 203

226 Çizelge 24: Balıkesir in THORNTHWAITE iklim tasnifi. BALIKESİR SU BİLÂNÇOSU (Thornthwaite'a göre) ENLEM: 39 o 39' AYLAR Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Yıllık Sıcaklık Sıcaklık In PT.ETP (mm) En. Düz. Kat Düz. PE (mm) Yağış (mm) Bir. Su Değ.(mm) Bir. Su (mm) Ger. ETR (mm) Eksik Su (mm) Fazla Su (mm) Akış (mm) Nem. Oranı Yağ. Tes. İnd. Sıc. Tes. İnd. Nem. İnd. Pe. Orn C1 B'2 s2 b'3 Kurak ve az nemli, ikinci dereceden mezotermal, kış mevsiminde çok kuvvetli su fazlası olan ve denizel şartlara yakın iklim tipi. 204

227 Şekil 59: THORNTHWAITE yöntemine göre Balıkesir in su bilânçosu. şartlardan ise yarı kurak şartlar yaşanmadan çok kurak şartların yaşandığı döneme geçiş olduğu görülmektedir. Bu da mevsimler arasında yağış ve sıcaklık şartlarındaki değişmenin bir sonucudur. Yapılan bu hesaplamalar, ERİNÇ yağış indisine göre çalışma alanının Bursa ve Edremit ten farklı olmadığı ve THORNTHWAITE yöntemiyle bir birlikteliğin olduğunu göstermektedir. Ortalama yağış ile günlük maksimum buharlaşma tutarlarını dikkate alan SEZER yağış etkinliği indis sonuçlarına göre Balıkesir, yarı nemli, doğal bitki örtüsü kurakçıl orman ve maki olan bir iklim tipine sahiptir (Şekil 61). Yapılan arazi çalışmaları, Balıkesir in doğal bitki örtüsünün orman ve çalılardan olduğunu ortaya 205

228 koymaktadır. Aylık SEZER indis değerlerine göre kasım, aralık, ocak ve şubat ayları çok nemli, mart ayı nemli, nisan ayı yarı nemli, ekim ve mayıs ayları az yarı nemli, haziran ve eylül ayları yarı kurak, temmuz ve ağustos ayları ise tam kurak koşullar altında bulunmaktadır. Sezer yağış indis sonuçlarına göre Edremit ve Bursa da yarı nemli iklim tipine sahiptir. Bütün bu yöntemlerin sonuçları toplu olarak değerlendirildiğinde çalışma alanının ikliminin yarı nemli karakter taşıdığı; kışların nemli ve yazların kurak geçtiği belirtilebilir. En uzun kurak dönem, nisan-ekim dönemini kapsayabilmektedir. Kısaca Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, iklim özellikleri bakımından kışları ılık-serin ve nemli; yazları ise sıcak ve kurak geçen Yarı Nemli Marmara İklimi ne dahil olmaktadır (Koçman, 1993b: 78). Bölgenin içinde bulunduğu bu iklim özellikleri, hem fiziki hem de beşeri coğrafî faktörler üzerinde etkilidir. Örneğin alandaki en önemli ekonomik faaliyet olan tarım ve doğal bitki örtüsü iklimin etkisi altında şekillenmektedir. Buna göre bölgenin kışın düşük sıcaklıklardan etkilenebilen; buna karşın yazın yüksek sıcaklıklara dayanaklı ve yaz aylarındaki su ihtiyacı sulama ile karşılanılabilen bahçe ve tarla tarımının yapılmasına uygun olduğu söylenilebilir. Öte ayandan doğal bitki örtüsü üzerinde de yaz kuraklığı belirleyencidir. Gerçekten bitki örtüsü, yazın yüksek sıcaklıklara dayanıklı türlerden oluşmaktadır. 206

229 Erinç Nemlilik İndisi 100 Yıllık ortalama indis (Im = 33,22) İ n d i s Çok nemli Çok nemli orman Im=8 * Im<8 Tam kurak 8<=Im<15 Kurak Im=15 15<=Im<23 Yarı kurak Nemli Nemli orman Im= 23 23<=Im<40 Yarı nemli Yarı nemli Park görünümlü kuru orman 20 Yarı kurak Step Kurak Çölümsü step 0 Tam kurak Çöl O Ş M N M H T A E E K A Im=40 40<=Im<55 Nemli Im 55 Im>=55 Çok nemli Şekil 60: ERİNÇ yöntemine göre Balıkesir in aylık ve yıllık ortalama yağış etkinliği indisleri (Im). 207

230 Çok nemli Çok nemli orman Sezer 80 Yıllık o İ n d i s 60 Nemli Nemli orman Ih:6 * Ih= Yarı nemli Kurakçıl orman / Maki Ih= Az yarı namli Step orman / Çalılık Ih=48 Yarı kurak Step Ih78 * Kurak Çöl 0 O Ş M N M H T A E E K A Şekil 61: SEZER yöntemine göre Balıkesir in aylık ve yıllık ortalama yağış etkinliği indisleri (Ih) IV. BÖLÜM: HİDROGRAFYA: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin fiziki coğrafyasında hidrografik özellikler büyük öneme sahiptir. Nitekim bölgenin jeomorfolojik birimlerinin oluşumunda akarsuların aşındırma ve biriktirme özellikleri etkili olmuştur. Daha önceki bölümlerde akarsular tarafından şekillendirilen yeryüzü şekilleri incelendiğinden bu bölümde akarsuların, göllerin, yeraltı sularının ve kaynakların özellikleri üzerinde durulacaktır. 199

231 Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin hidrografyası üzerine son yıllarda yapılmış ayrıntılı çalışmaya ulaşılamamıştır. Ancak bölgedeki akarsuların meydana getirdiği yer şekilleriyle ilgi çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Bununla birlikte bölgenin hidrografik özellikleri, Türkiye ve Marmara Bölgesi hidrografyası kapsamında, genel olarak, ele alınmıştır. Bu çalışmada 1982 yılında Balıkesir DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan Balıkesir ve Kepsut ovaları hidrojeolojik etüt raporundan alınan bilgiler değerlendirilmiştir (Aşar, 1982). Aynı zamanda Devlet Su İşlerinden (DSİ) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresinden (EİEİ) elde edilen akım değerleri, analiz edilerek akarsuların akım rejim özellikleri ortaya konmuştur. Bölgede dikkati çeken bir özellik, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde çok sayıda akım ölçüm istasyonu olmasına rağmen son yıllarda bu istasyonların birçoğundan veri alınmamış olmasıdır. Bu nedenle akarsuların akım rejimleri ortaya konulurken kesintisiz kaydı tutulan, DSİ nin üç ve EİEİ sinin iki akım ölçüm istasyonunun verileri analiz edilmiştir. Daha önce de vurgulandığı gibi akarsular, yörenin jeomorfolojik gelişim sürecini ortaya koymada büyük öneme sahiptir. Akarsuların hemen hemen hepsi, (Nergis çayı, Üzümcü çayı, Ortaca deresi, Susurluk ırmağı) ovalara inkonsekant boğazlarla bağlanmakta ve yine inkonsekant boğazlarla terk etmektedir. Jeomorfolojik gelişim tarihine ışık tutan, bu yarmavadiler hakkında jeomorfoloji bölümünde ayrıntılı bilgi verildiği için bu bölümde gerekli olduğu ölçüde ele alınacaktır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde akarsuların akım rejimleri, yeraltı sularının beslenmesi ve kaynak suları incelenirken iklim faktörlerinden özellikle yağış, sıcaklık ve buharlaşma üzerinde durulacaktır. İklim dışında bölge hidrografyası üzerinde etkili olan bir diğer faktör, jeolojidir. Yörenin jeolojik özellikleri de jeoloji bölümünde daha ayrıntılı olarak ele 200

232 alındığı için bu bölümde konuyla ilişkili olduğu ölçüde incelenecektir. Jeolojik faktörler, özellikle, yeraltı suları ve kaynaklar incelenirken değerlendirilmiştir. Çünkü bölgedeki yeraltı sularının özellikleri ve kaynakların oluşumu ile debileri, ana kayadan direk olarak etkilenmektedir. Hidrografyanın akarsular, yeraltı suları ve kaynaklar dışındaki bir diğer önemli unsuru, göllerdir. Çalışma alanında doğal göl bulunmadığı için göller bölümünde sadece İkizcetepeler baraj gölü incelenmiştir. Bu gölün yeri ve sınırları, yapılan haritalar üzerine DSİ den alınan planlar yardımıyla yerleştirilmiştir. Çünkü baraj gölü alınan topografya haritaları üzerinde gösterilmemektedir. Bu bölümde ilk olarak akarsular ve rejimleri incelenecek daha sonra göller taban suyu ve kaynaklar hakkında sırasıyla bilgi verilecektir. Bütün bu değerlendirmeler yapılırken mümkün olduğu kadar elde edilen son değerlerin kullanılmasına dikkat edilmiştir. 1. AKARSULAR: Balıkesir Ovası ve çevresinde toplam akarsu uzunluğu, yaklaşık olarak, km ( m) olup bunun km sini ( m) sürekli akarsular, km sini ( m) ise dönemli akarsular oluşturmaktadır (Şekil 62). Öyle görülüyor ki bölge akarsularının yaklaşık %70 i dönemli akarsulardan meydana gelmektedir. Bu kapsamda en önemli akarsu çalışma alanı dışında, Simav ilçesi yakınından doğan Simav çayıdır. Simav çayının (Susurluk ırmağı) bölge içindeki uzunluğu yaklaşık 39.0 km ( m) dir. Balıkesir Ovasına Bigadiç Ovasını kat ettikten sonra güneydoğudan giren bu akarsu, bölgeye girdikten sonra Susurluk ırmağı adını almaktadır. Susurluk ırmağı, bölgeye girdiği yer yakınlarındaki Değirmenli Ovasında salınım hareketleri ile hem yanlamasına hem de akış yönünde 201

233 yer değiştirmektedir. Değirmenli Ovasından sonra Kaleli boğazına giren ırmak, bu boğaza kademeli olarak gömülmüştür. Jeomorfoloji bölümünde ayrıntılı olarak verildiği gibi ikinci gömülme ilk gömülmeden daha hızlı gerçekleşmiştir. Bu akarsu, Kaleli boğazı içinde yaklaşık 7.5 km yol almakta ve gömük menderesler oluşturmaktadır. Susurluk ırmağı, Kaleli boğazından çıktıktan sonra Yenice yakınlarında ise serbest menderesler meydana getirmektedir. Akarsu, Balıkesir Ovasında birçok taşkın yatağına sahip olduğu, örgülü yatak özelliği göstermektedir. Susurluk ırmağı, Balıkesir Ovasının kuzeydoğusunda Kocaçay ı bünyesine aldıktan sonra, Kepsut yarmavadisi ile çalışma alanını terk etmektedir. Susurluk ırmağı, bölgeye girdiği yerden Hotaşlar köyü yakınlarına kadar güney-kuzey yönünde akmakta; fakat bu kesimden sonra keskin bir dirsek yaparak akımına batı-doğu yönünde devam etmektedir (Şekil 62). Susurluk ırmağına, doğudan ve batıdan birçok sürekli ya da dönemli akarsular katılmaktadır. Kocaçay, bu akarsuyun en büyük yan kolu olmakla birlikte Kocaçay dışındaki sürekli akarsu kollarının uzunluğu 38.7 km, dönemli akarsu kollarının uzunluğu ise km dir. Bunlardan en uzunu yaklaşık 7.9 km ile Soğucak deredir. Bunu, 7.8 km uzunluğu ile Hıyarlık dere izlemektedir. Bu ırmak ve kolları, genel olarak, dandritik drenaj ağı özelliği göstermektedir. Söz konusu akarsu, bölge sularını dış drenaja bağladığı için yörede büyük öneme sahiptir. Diğer 202

234 Şekil 62 Hidrografya Haritası bir deyişle bölge suları Susurluk ırmağı vasıtasıyla Marmara denizine dökülmektedir. Balıkesir Ovasındaki bir diğer önemli akarsu, Susurluk ırmağının önemli bir kolu olan, Kocaçay dır. Koçaçay, iki önemli koldan oluşmaktadır. Bunlardan biri, Büyükbostancı köyünün batısından Kocaçay a karışan Nergis çayı (17.9 km), bir diğeri ise Küçükbostancı köyünün batısından Kocaçay a karışan Üzümcü çayıdır (26.3 km). Bunlar dışında da birçok sürekli ya da dönemli yan kolları vardır (Şekil 62). 203

235 Bölge dışında Davullu ve Kazan dağlarından doğduktan sonra Selimiye Ovasından çalışma alanına giren Koca dere ile yine bölge dışından doğan Kille çayı, bugünkü İkizcetepeler barajının olduğu yerde birleşmekte ve Nergis çayı adını almaktadır. Bu nedenle bazı yayınlarda Nergis çayı, Kille çayı olarak da adlandırılabilmektedir. Yaklaşık çalışma alanı içindeki uzunluğu 19.0 km olan Nergis çayı, Pamukçu Ovasını kat ettikten sonra Burgaz yarmavadisini geçerek Balıkesir Ovasına açılmaktadır. Bu akarsu, Burgaz yarmavadisinde güneybatı-kuzeydoğu yönünde yaklaşık olarak 2 km yol almaktadır. Pamukçu Ovasında örgülü yatağa sahip olan akarsu, yan kollarıyla birlikte dandritik drenaj ağı özelliğindedir. Bu akarsu, Burgaz yarmavadisini geçtikten sonra Büyükbostancı köyü yakınlarından Balıkesir Ovasına açılmakta ve Ovaköy yakınlarında Üzümcü çayı ile birleşmektedir. Üzümcü çayı, çalışma alanı dışında İvrindi nin doğusundan doğmaktadır. Bu akarsu, yöreye Çukur Hüseyin boğazını geçerek girmekte ve yaklaşık 26.3 km yol almaktadır. Üzümcü çayı, Dereçiftlik köyü yakınlarındaki fayın etkisiyle batı-doğu yönünde yaklaşık 190 m (0.19 km) akmaktadır (Şekil 63). Kısaca bu kesimde akarsu fayın zayıf direnç hattına uyum göstermiştir. Dereçiftlik köyü yakınlarında yönünü değiştiren akarsu kuzey-güney yönünde akarak Tula boğazını geçtikten sonra keskin bir dirsekle yönünü değiştirmektedir. Bu kesimden itibaren, batı-doğu yönünde akışına devam etmektedir. Tula boğazı, akarsuyun yumuşak örtü üzerinde akarken alttaki sert zemine gömülmesine bağlı olarak gelişen bir sürempoze boğaz karakterindedir. Üzümcü çayının bu kesimde boğaz oluşturmasının bir diğer sebebi, ötelenmeye de neden olan doğu-batı istikametinde uzanan fay olabilir. Muhtemelen, bu fayın yarattığı seviye değişmesi de Üzümcü çayının temele gömülmesinde etkili olmuştur. Bu da boğaz oluşumunda antesedansın da kısmen etkili olduğunu göstermektedir. Bu akarsu, Karakavak köyünün doğusundan itibaren yine 204

236 salınımlar yaparak güneybatı kuzeydoğu yönünde akışına devam etmektedir. Bu kesimde Üzümcü çayı, kaynağını çalışma alanı dışından alan Ilıca dere ile birleşmektedir. Akarsu, Balıkesir Ovasında Ovaköy ün 1.5 km güneydoğusunda Nergis çayı ile birleşmektedir. Üzümcü çayı ve kolları, genel olarak, dandritik drenaj ağı özelliğindedir. Sekil 63: Üzümcü çayında meydana gelen faya uyum. Nergis çayı ve Üzümcü çayı birleştikten sonra Kocaçay adını almaktadır (18.4 km). Kocaçay, Balıklı köyü batısında, Ovacık köyü doğusundan kaynaklanan Kazıklı dere ile birleşmektedir. Kazıklı dere, kaynaklandığı yerden Balıkesir Ovasına kadar Ortaca dere adıyla incelenmiştir (Şekil 62). Bazı yayınlarda, kaynaklandığı yerden Balıkesir Ovasına açılıncaya kadar Ortaca deresi olarak adlandırılmakla birlikte bazı yayınlarda ise ilk doğduğu yerde Ortaca dere, Ortaca köyünün doğusundan Köteyli köyü kuzeyine kadar Kirne dere ve Köteyli köyünün kuzeydoğusunda Köteyli dere adını almaktadır (Özoğul, 1987: 70; Kızmış, 2000: 32). Mezarlık tepeden itibaren ise Kazıklı dere adıyla anılmaktadır. Ovacık-Köteyli arasında kabaca batı-doğu istikametinde akan Ortaca dere, Köteyli köyü kuzeyinde güneye yönelmektedir. Bu akarsu, Ovacık köyü ve Köteyli köyü arasında geniş taban içinde menderesler oluşturmaktadır. Aynı akarsu, Köteyli köyü güneyinden ovaya açıldığı yere kadar ise Değirmenboğazı içinde kuzey güney 205

237 yönünde akışına devam etmektedir. Ortaca derenin yaklaşık uzunluğu 20.7 km dir. Bu derenin kaynaklandığı yerdeki mutlak yükseltisi 320 m, Balıkesir Ovasına ulaştığı yerde ise 110 m dir. Diğer bir deyişle, yaklaşık, 210 metre yükseklik farkına sahiptir. Akarsu, Değirmenboğazı nı geçerek Balıkesir Ovasına girmekte ve ovaya girdiği bu yerden itibaren de Kazıklı dere adını almaktadır (7.9 km). Kazıklı dere, Balıkesir şehrinin güneyinden geçen Çayırhisar deresi (17.3 km) ve şehrin içinden geçen Koca dere (13.4 km) ile Yakupköy ün yaklaşık 1 km doğusunda birleşmektedir (Şekil 62). Bu birleşmeden yaklaşık 1.1 km sonra Kocaçay a bağlanmaktadır. Kazıklı deresi, ovaya girdikten sonra bir süre kanal içinde akmaktadır. Bu akarsu ve kolları, genel anlamda, dandritik drenaj ağına sahiptirler. Kocaçay, Balıklı köyünü m çapında bir büklüm yaparak geçtikten sonra Eşeler köyü yakınından doğan Değirmen dere (11.3 km) ve daha sonra ise Aşçı dere (Çakmakköprü deresi km) ile birleşmektedir. Yeni adı ile Aşçı dere, eski adıyla Çakmakköprü deresi, Mecidiye köyü yakınlarından kaynaklanmakta, Akyar ve Yeşildere köyleri arasında bir kapma dirseği yaparak kuzeye doğru akışına devam etmektedir. Söz konusu akarsu, sırasıyla Çavuş dere (10.2 km), Kavaklı dere (14.7 km) ve Aşağı dere (8.1 km) ile birleştikten sonra Balıklı doğusunda Kocaçay a bağlanmaktadır. Bazı çalışmalarda Kocaçay, bu mevkiden sonra Kocahıdır dere adıyla anılmaktadır. Bu akarsu, Hotaşlar köyünün yaklaşık 1.3 km batısında Susurluk ırmağına dökülmekte ve bölge sularının dış drenaja açılmasına yardımcı olmaktadır. Ana kolları ve tali kollarıyla birlikte dandritik drenaj ağı karakterinde olan bu akarsu, ova içerisinde tipik serbest menderesler ve örgülü yatak özelliği göstermektedir. Son yıllarda, Balıkesir Ovasında DSİ nin yaptığı planlamalara bağlı olarak birçok yerde kanala alınan Kocaçay ve kollarının yatay yönde ve akım yönünde yer değiştirmesi kısmen önlenmiştir. 206

238 Özetle Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki akarsular genel anlamda dandritik drenaj özelliği göstermektedir (Şekil 62). Ovanın çevresindeki yüksek alanlardan kaynaklanan akarsular ovaya ulaştıklarında eğim değerleri düşmekte ve taşıma güçleri azalmaktadır. Bunun bir sonucu olarak akarsular taşıdıkları materyali ova tabanında biriktirmektedirler. Akarsuların bu biriktirdikleri alüvyon üzerinde serbest menderesler yaptıkları görülmektedir. Aynı zamanda, ovalarda akan akarsular, özellikle taşkın dönemlerinde, sık sık yatak değiştirmekte ve örgülü yatak özelliği göstermektedir (Foto 10). Son yıllarda DSİ tarafından ovada yapılan sulama projeleri nedeniyle kanallara alınan akarsuların eski yataklarına ait izler, tarımsal faaliyetler etkisiyle silikleştirilmiştir. Dar kapsamda bakıldığında Balıkesir Ovasına dökülen akarsuların sentripetal drenaj ağı özelliğinde olduğu dikkati çekmektedir (Şekil 62). Nitekim ova çevresindeki yüksek alanlardan doğan akarsular, yerel taban seviyesi oluşturan Balıkesir Ovasına doğru yönelmektedir. Çalışma alanında gözlenen diğer bir drenaj tipi ise ışınsal (radyal) drenajdır. Örneğin bölgenin güneydoğusundaki Karyağdı tepe (576.0 m), Turnalar köyü doğusundaki Kokarca tepe (624.8 m), Balıkesir batısındaki Harita tepe (483 m) ve kuzeyindeki Sarıkız tepe (519.7 m) akarsuların 3.,4. ve 5. dereceden yan kollarının çevreye doğru ışınsal olarak dağıldığı alanlardır (Şekil 64, Şekil 65). Şekil 64: Karyağdı tepe ve çevresinde ışınsal akarsu ağının blokdiyagramı. 207

239 Şekil 65: Sarıkız tepe çevresinde ışınsal akarsu ağının blokdiyagramı. Bölgede, yılları arasında sürekli ölçüm yapmış DSİ ye ait sadece 3 akım ölçüm istasyonu vardır. Bunlar: Balıkesir-İzmir karayolunun 20. km sindeki Selimiye köyünün 1.5 km kuzeyinde Kille çayı (Nergis Ç.) üzenindeki İkizcetepeler, Balıkesir-Susurluk yolunun 7. km sinde Ortaca dere üzerindeki Değirmenboğazı, Balıkesir-Bigadiç karayolunun 8. km sinde Üzümcü çayı üzerindeki Küçükbostancı akım ölçüm istasyonlarıdır. Elektrik İşleri Etüt İdaresinin ise yılları arasında sürekli ölçüm yapmış iki istasyonu vardır. Bunlar, Balıklı köyü ve Büyükbostancı köyündeki akım ölçüm istasyonlarıdır. Söz edilen istasyonlara ait veriler değerlendirilerek çalışma alanının akım özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Kocaçay ın önemli bir kolu olan, Nergis çayı (Kille Ç.) üzerinde biri İkizcetepeler ölçüm istasyonu ve bir diğeri de ovaya açıldığı yerde Büyükbostancı istasyonu olmak üzere iki istasyon vardır (Şekil 66, 67). Her iki istasyonda da kasım ayından itibaren artan akım miktarı, en yüksek değerine aralık-nisan döneminde ulaşmaktadır. Yağışların artışıyla birlikte akım da artmaktadır; fakat ekim ve kasım aylarında toprak doygun olmadığından akışa geçen su miktarı da göreceli olarak azalmaktadır. Nergis çayının (Kille çayı) akımı, mayıs ayından itibaren yağışların 208

240 azalması ve sıcaklığın artması nedeniyle düşmekte ve eylül ayında en düşük değerini almaktadır. Bu akarsuyun en yüksek akımı ise Büyükbostancı köyü istasyonunda aralık ayı olmasına rağmen İkizcetepeler istasyonunda mart ayıdır. Ancak Büyükbostancı istasyonunda da mart ayında nispi akım artışı görülmektedir. Bunun nedeni, bu dönemde yağışlardaki nispî artıştır. Gerçekten yörede şubat (mm) 120 ( o C) Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül A Y L A R Akım (mm) Yağış (mm) Sıcaklık (oc) Şekil 66: Balıkesir İzmir karayolunun 20. km sinde, Selimiye köyünün 1.5 km kuzeyindeki Nergis çayı (Kille çayı) İkizcetepeler ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortalama akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri. 209

241 (mm) 120 ( o C) Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül A Y L A R Akım (mm) Yağış (mm) Sıcaklık (oc) Şekil 67: Elektrik İşleri Etüt İdaresinin Nergis çayı üzerindeki Büyükbostancı akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortalama akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri. ayında 53.9 mm olan yağış miktarı, mart ayında 56.4 mm ye yükselmiş ve buna bağlı olarak akım değerleri 26.3 mm den 33.0 mm ye yükselmiştir. Büyükbostancı istasyonunda da şubat ayı yağışı, 47.4 mm den mart ayında 53.4 e, akım da 24.3 mm den 34.9 mm ye yükselmiştir. Kocaçay ın çalışma alanı içinde doğan en önemli kollarından yaklaşık 82.0 km 2 yağış alanına sahip olan Ortaca dere (Köteyli D.) üzerinde Değirmezboğazı mevkiinden alınan ölçümlere göre ekim ve kasım aylarında düşük olan akımın, aralık ayında yağışların artışına paralellik göstererek arttığı görülmektedir (Şekil 68). Kış mevsiminde sıcaklığın düşmesi, buharlaşmayı azaltmakta ve dolayısı ile yağışlardan kaynaklanan beslenme kaybını önlemektedir. Nisan ayından itibaren ise yağışlar azalmakta, sıcaklık ve buharlaşma artmaktadır. Buna bağlı olarak nisan ayından itibaren akım tekrar düşmektedir. Bu akarsuyun beslenme kaynağı, yağıştır. Bu nedenle de ortalama en düşük akım, 1.01 mm ile eylül ayında, ortalama 210

242 en yüksek akım da 34.2 mm ile aralık ayında gözlenmektedir. Bu akarsuyun uzun yıllık toplam ortalama akımı ise mm dir. (mm) 120 ( o C) Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül A Y L A R Akım (mm) Yağış (mm) Sıcaklık (oc) Şekil 68: Balıkesir-Susurluk yolunun 7. km sinde Değirmenboğazı ndaki Ortaca dere üzerindeki ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri. Üzümcü çayı, Kocaçay ın çalışma alanı dışından kaynaklanan en önemli kollarından biridir. Bu çayının ovaya açıldığı Küçükbostancı istasyonundan alınan verilerine göre akım, 0.6 mm (ağustos) ile 35.1 mm (ocak) arasında değişmektedir (Şekil 69). Bu akarsu, yaklaşık km 2 yağış alanına sahip olup uzun yıllık ortalama akımı, mm dir. Üzümcü çayı yağış havzasında, eylül ayından itibaren yağışlar artmaya başlamakla birlikte eylül-kasım döneminde zemin doygun olmadığından akışta belirgin bir artış olmamaktadır. Akım değerleri, aralık-mart döneminde artmakta, nisan ayından itibaren ise sıcaklığın artması ve yağışların azalmasıyla birlikte düşmektedir. 211

243 (mm) 120 ( o C) Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül A Y L A R Akım (mm) Yağış (mm) Sıcaklık (oc) Şekil 69: Balıkesir-Bigadiç karayolunun 8. km sinde Küçükbostancı köyünde Üzümcü çayı üzerindeki akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri. Koçaçay üzerindeki tek akım istasyonu, ortalama 1384 km 2 yağış alanına sahip olan Balıklı istasyonudur. Balıklı istasyonuna göre Kocaçay ın ortalama akımı 37.5 mm (ocak) ile 2.9 mm (ağustos) arasında değişmektedir (Şekil 70). Uzun yıllık ortalama akım mm dir. Yağışların artması ve sıcaklığın düşmesiyle birlikte ekim ayından itibaren akımda artış gözlenmektedir. Ancak akım en yüksek değerlerine aralık-nisan döneminde ulaşmaktadır. Mayıs ayından itibaren ise sıcaklığın artışı ve dolayısı ile buharlaşmanın artması nedeniyle akım düşmektedir. Bu nedenle mayıs-kasım döneminde en düşük akım seviyesi görülmektedir. Mart ayındaki nispî artış, daha önce de üzerinde durulduğu gibi yağışlardaki artışla ilişkilidir. Çünkü şubat ayında ortalama 43.4 mm olan yağış miktarı, mart ayında 53.4 mm yükselmekte; buna bağlı olarak ortalama 23.6 mm olan akım da 29.9 mm ye çıkmaktadır. 212

244 (mm) 120 ( o C) Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül A Y L A R Akım (mm) Yağış (mm) Sıcaklık (oc) Şekil 70: Elektrik İşleri Etüt İdaresinin Kocaçay üzerindeki Balıklı köyü akım ölçüm istasyonunun uzun yıllık ortala akım (mm), ortalama yağış (mm) ve ortalama sıcaklık ( o C) değerleri. Özet olarak yukarıda incelenen akım verilerine göre çalışma alanının akarsu rejimi Yağmurlu-Akdeniz Rejimi dir. Elde edilen sonuçlara göre yöredeki akarsular yağışın fazla, sıcaklığın düşük ve buharlaşmanın az olduğu kış ve ilkbahar başlarında en yüksek seviyelerine ulaşmaktadır. Akarsu seviyeleri, ilkbahar sonlarından itibaren sıcaklığın yükselmesi ve buharlaşmanın artması ve buna karşılık yağışların azalması nedeniyle düşmeye başlamaktadır. Bu nedenle mayıseylül dönemi akarsu seviyesinin en düşük olduğu dönemdir. Bölgede mart ayındaki dikkati çeken göreceli akım artışının konveksiyonel yağışların bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Kocaçay ve kolları üzerinden alınan akım verilerine göre taşkınlara kış aylarında rastlamaktadır. Örneğin rasat süresi boyunca Köteyli deresinde tarihinde 130 m 3 /s ile anlık en yüksek akım tespit edilmiştir. Bu da yaklaşık olarak mm ye denk gelmektedir. Nergis çayında (Kille çayı) ise yılında 430 m 3 /s ile anlık en yüksek akım kayıt edilmiştir. Bu, yaklaşık 213

245 olarak mm dir. Yukarıda verilen taşkın örnekleri, çalışma alanı akarsularının aynı zamanda sel rejimli akarsular olduğunu göstermektedir. 2. GÖLLER: Bu bölümde bölgede doğal göl bulunmadığı için tek suni göl olan İkizcetepeler baraj gölü incelenmiştir (Foto 18). Bununla birlikte çalışma alanında inşası devam eden bir diğer baraj gölü, Köteyli köyü yakınlarındaki Köteyli baraj gölüdür. Bu baraj gölü, inşası devam ettiği için, Değirmenli Ovasının doğusunda bor madeni tarafından kullanılan su tutma barajları da kapasiteleri çok küçük oldukları için konu kapsamı dışında tutulmuşlardır. İkizcetepeler baraj gölü, Balıkesir ilinin 24.5 km güney doğusunda Nergis çayı üzerinde olup Kale tepe (226 m) ile Pınar tepe (247 m) arasındadır. Barajın maksimum su seviyesi m, minimum su seviyesi ise m dir. Normal ortam şartlarında gölün alanı, 9.60 km 2 olup yüksekliği, 47.0 m dir. Bu baraj gölü ile yaklaşık ha arazinin baraj suları altında kalması planlanmaktadır. Gölün ömrü, yapılan sediman analizleri sonucunda 50 yıl olarak kabul edilmektedir. İkizcetepeler barajı üç amaçla inşa edilmiştir. Bunlar, içme-kullanma ve sanayi suyu temini, sulama suyu temini ve taşkınların önlenmesidir. Nitekim pompolanan m 3 suyun m 3 lük kısmı ile Balıkesir ilinin 2020 yılına kadar olan içme suyunun karşılanması planlanmaktadır. Geriye kalan m 3 suyun ise çevre ovaların ha tarım arazisinin sulanmasında kullanılması amaçlanmaktadır. Barajın işletilmeye başlamasıyla birlikte bölge suları kontrole alınarak kullanılmaya başlanmış ve bunun sonucunda yöredeki taşkınlar önlenmiştir. 214

246 214 Foto 18: Güney kuzey yönünde İkizcetepeler baraj gölünün görünüşü. 215

247 İkizcetepeler barajının beslenmesinde Nergis çayının iki kolu olan Kille çayı ile Koca dere büyük öneme sahiptir. Nitekim Baraj alanı, bu iki kol boyunca daralarak uzanmaktadır. Kille çayının bir yan kolu olan Koca dere, yaklaşık olarak km 2 yağış alanına sahiptir. Kille çayının yağış alanı ise km 2 dir. Bu iki ana beslenme kolu dışında, Taşköy yakınlarından gelen Çökük dere ile diğer birçok sürekli ya da dönemli dereler de baraj gölünün beslenmesinde önemlidir. Baraj inşaatı sırasında Selimiye köyü ve İnkaya köyü baraj suları altında kalmıştır. Bu nedenle bu köyler yakın çevredeki başka alanlara göç etmek zorunda kalmışlar ve göç sonucu nüfus kayıplarına uğramışlardır. Bugün işletilmeye başlanmış olan bu göl, yörede avlanma turizmi açısından da dikkat çeken bir öneme sahiptir. 3. YERALTI SUYU: Balıkesir Ovasında yeraltı suyuna ilişkin çalışmalar bulunmakla birlikte Pamukçu ve Değirmenli ovalarında bu konuyla ilgili yapılmış detaylı araştırmalara rastlanmamıştır. Bu iki ovada taban suyuna ilişkin araştırmaların yapılmayışının nedeni alüvyon kalınlığının az olmasıdır. Balıkesir Ovasında taban suyu seviyesinin değişimine geçmeden önce taban suyu üzerinde büyük öneme sahip olan akifer özellikli formasyonlar hakkında bilgi verilmesi uygun görülmüştür. Kuaterner yaşta alüvyonlar ovada yeraltı suyu taşıyan en önemli formasyonlar olmakla birlikte Neojen yaşta Soma formasyonuna ait konglomera ve kireçtaşı kumtaşı birimleri de akifer olma özelliğine sahiptir. Ovada önemli bir akifer özelliğine sahip olan alüvyonların kalınlığı, ovanın orta kesimlerinde m yi bulmaktadır (Şekil 71). Ova kenarlarına doğru ise doğal olarak alüvyon kalınlığı azalmaktadır. Alüvyon kalınlığı, ovanın kuzey 227

248 kısmında 5-6 m iken Yakupköy yakınlarında, DSİ nin yaptığı sondaj çalışmalarında, 150 m derinliğe ulaştığı tespit edilmiştir. Bu seri, çakıl, killi çakıl ve tekrar çakıl tabakalarından oluşmaktadır. Ovaköy de ise bu birimin kalınlığı, 142 m dir. Ovanın batısından doğuya doğru da alüvyon kalınlığı azalmaktadır. Şöyle ki DSİ tarafından Balıklı köyü araştırma kuyusundan alınan sonuçlara göre bu çevrede alüvyon kalınlığının 5-6 m yi geçmediği belirlenmiştir. Balıkesir Ovasının yaklaşık 12 km güneyinde yer alan Pamukçu Ovasında alüvyal örtü, genellikle 5-6 m civarındadır. Şekil 71: Balıkesir ve Pamukçu ovalarında alüvyon eş kalınlık haritası (Aşar, 1982 den düzenlenmiştir). Balıkesir Ovasında bir diğer akifer olan Neojen birimler, artezyen özelliği göstermektedir. Neojen formasyonlarında iki önemli akifer vardır. Bunlar, bazı 228

249 çalışmalarda Ballıca formasyonu olarak da incelenen Soma formasyonun en alt birimini oluşturan konglomera ve kireçtaşı-kumtaşı serileridir. Neojen formasyonlarına ait konglomera tabakaları, Çayırhisar köyünde yapılan sondajlarda 100 m ye kadar devam eden marnlı killi Neojen formasyonun altında 211 m ye kadar ilerlemektedir. Çayırhisar sondajında tespit edilen konglomera serisi, bol sulu ve iri çakıllıdır (Şekil 72). Konglomera karakterindeki birimin su verimliliği, lt/s arasında değişmektedir. Tespit edilen bu konglomera seviyesi, çalışma alanındaki önemli bir akiferdir. Çayırhisar sondajında metrelerde ikinci bir akifere ulaşılmıştır. Bu, sadece 4.5 lt/s su verimliliğine sahip olup iri çakıllardan oluşan bir birimdir. Balıkesir Ovasının güneyinde Neojen formasyonları içinde üstte kireçtaşı altta kumtaşından olan bir birim tespit edilmiştir. Balıkesir Seka tesislerinde açılan bir kuyuda yaklaşık m, m, m, m, m ve m lerde kireçtaşı tabakalarına rastlanmıştır (Şekil 72). Bu kireçtaşı serileri, yaklaşık olarak 8-10 lt/s su alma kapasitesine sahip olup bölgedeki önemli akiferlerden bir diğeridir. Bu sondajda Neojen formasyonlarında rastlanan ve yeraltı suyu açısından önemli olan bir diğer birim ise kumtaşlarıdır. Fakat bu kumtaşı formasyonlarının kalınlığı çok olmadığından su tutma kapasiteleri de fazla değildir. Balıklı araştırma kuyusu I de m ve m lerde kumtaşı serilerine rastlanmıştır (Şekil 72). Bu kumtaşı tabakaları, 0.1 ilâ 7.12 lt/s arasında değişen su verimliliğine sahiptir. Ovanın diğer kesimlerinde bu birimin kalınlığı az olduğu için su tutma kapasitesi daha da düşüktür. Çakılların oluşturduğu akiferlere örnek olarak, 1965 yılında açılan Ovaköy sondaj kuyusu gösterilebilir. Şöyle ki bu sondaj kuyusunda 38-45, ve m lerde kil bantları olmasına rağmen 142 m ye kadar devam eden çakıl birimine rastlanmıştır (Şekil 72). 229

250 230

251 Şekil 72: Çayırhisar, Balıklı, Ovaköy ve Balıkesir-Seka araştırma kuyularına ait sondajlar (DSİ den derlenmiştir). Balıkesir Ovasında, Kuaterner yaşta alüvyon ve Neojen formasyonlarında gözlenen bu kalınlıklar ve konumlar yeraltı suyu seviyesi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Şöyle ki alüvyon kalınlığının batıdan doğuya incelmesine bağlı olarak yeraltı suyunun akımı da batıdan doğuya doğru yönlenmektedir (Şekil 73). Yeraltı suyundan bölgenin doğusundaki Susurluk ırmağına boşalma olmaktadır (Şekil 73). Balıklı köyü yakınlarında 1/1500 olan hidrolik eğimin, ovanın batı ve kuzeybatısında 1/800 olduğu görülmektedir. Tüm ova içinde yeraltı suyu seviyesi, 2.2 ile 38 m arasında değişmektedir. Balıkesir kent merkezindeki Öreniçi sondaj kuyusundan (Fen İşleri Tesisleri İçi, 64558/B) 9 Ocak 2001 yılında ölçülen yeraltı suyu seviyesi cm dir. Yağışların fazla olması nedeniyle beslenmede artışın olduğu sonbahar ve kış mevsimleri, yeraltı suyu seviyesinin en yüksek olduğu dönemdir. Öte yandan yaz aylarında yağış azalmakta ve bazı aylarda hiç yağış kaydedilmemektedir. Bu nedenle ağustos, eylül ve ekim, yeraltı suyu seviyesinin en düşük olduğu aylardır. Beslenmenin az olduğu yaz aylarında tarım alanlarının sulama ihtiyacında kullanılmak için yeraltı sularının harcanması, gerçekleşen seviye düşmesinin artmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte hem mevsimler arasında hem de yıllar arasında gerçekleşen yağış ve sıcaklık farklılıkları, mevsimlik ve yıllık yeraltı suyu seviyesinin değişmesine neden olmaktadır. Yeraltı suyu incelemelerinde taban suyunun beslenmesinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi faydalı görülmektedir. Çalışma alanında yeraltı suyunun beslenmesinde yüzeysel akıştan süzülme en önemli faktördür. Yüzeysel akıştan kaynaklanan süzülme ile yaklaşık m 3 /yıl su yeraltına intibak etmektedir (Aşar, 1982: 24). Ancak yüzeysel sudan kaynaklanan süzülme yağış ve sıcaklık arasındaki bilânçoya bağlıdır. Genel olarak, yüzey sularının %8 lik bir oranı sızma ile yeraltı suyuna karışmaktadır. 231

252 Şekil 73: Balıkesir Ovasında eylül ve nisan aylarında yeraltı suyu seviyesi ve incelenen DSİ sondaj kuyularının yerini gösteren harita (Aşar, 1982 den düzenlenmiştir). Yüzeysel akıştan kaynaklanan süzülmeyi yağıştan kaynaklanan beslenme izlemektedir. Balıkesir Ovasında yağıştan kaynaklanan sızma (infiltrasyon), genellikle, ovanın Çayırhisar köyünün doğusundan Ovaköy ve Yakupköy e kadar olan 72 km 2 lik alanda gözlenmektedir. Bunun nedeni, bu kesimde alüvyonun kumlu ve çakıllı özellikte ve kil oranın düşük olmasıdır. Bu alanlar dışında kalan yerlerde kil oranı yüksek olduğundan yağıştan kaynaklanan süzülme daha azdır. Bunun nedeni, doğası gereği belirli oranda suyu bünyesine alan kilin geçirimsizleşmesidir. Ortalama olarak m 3 /yıl su yağışlar ile yeraltına süzülmektedir (Aşar, 1982: 25). Fakat bu değer bir yıldan diğerine değişebilmektedir. 232

253 Yağıştan kaynaklanan sızmayı yanal beslenme izlemektedir. Bu şekildeki beslenme, alüvyonla dokunak oluşturan, konglomera ve kumtaşlarından oluşan birimlerin yüzeydeki suyu derinlere sızdırması şeklinde tanımlanmaktadır. Formasyonlar arasındaki bu kontak yüzeyleri, ova kenarında görülmekte ve yüzeysel suların yeraltına intibakında etkili olmaktadır. Yanal beslenme ile yaklaşık m 3 /yıl su yeraltına süzülmektedir (Aşar, 1982: 25). Ancak bu değerin bir yıldan diğerine değişebileceği, kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Sulama suyundan kaynaklanan beslenme ise sadece m 3 /yıldır (Aşar, 1982: 25). Bu şekildeki beslenme, tarımsal faaliyetlerin sulama ile sürdürüldüğü yaz aylarında etkili olmaktadır. Bu şekilde sulama suyunun sadece %10 nu alüvyonlardan süzülmekte ve yeraltı suyunun beslenmesinde etkili olmaktadır. Yukarıda anlatılan çeşitli sızma kaynakları yardımı ile beslenen yeraltı suları, akarsularla, yapay kullanımla, buharlaşmayla ve kaynaklarla boşalmaktadır. Çalışma alanında daha önce de belirtildiği gibi Susurluk ırmağı, yeraltı suyunun boşaltılmasında önemli bir faktördür. Aynı zamanda ova tabanında geniş alana sahip olan Kocaçay ve kolları da yeraltı suyunun boşalmasında etkili olmaktadır. Akarsularla meydana gelen yıllık boşalım, yaklaşık, m 3 /yıldır (Aşar, 1982: 27). Hem Balıkesir Ovasında hem de diğer ovalarda içme, hayvan sulama, tarım arazilerini sulama ve sanayide kullanılmak amacıyla da yeraltı suyu çekilmektedir. Balıkesir Ovasında 14 köy yer almaktadır. Her bir köyün su ihtiyacı, 2 lt/s olarak kabul edilirse, bütün köyler için kullanma suyu ihtiyacı m 3 /yıldır (Aşar, 1982: 27). Balıkesir Ovasında tarımsal sulama ise mayıs aylarında başlayıp ekim ayı ortalarına kadar devam etmektedir. Sulamanın en yüksek olduğu aylar, temmuz ve ağustostur. Son yıllarda kanallar yardımıyla sulama yapılmakla birlikte taban suyu kullanılarak artezyenler vasıtasıyla yapılan sulama da devam etmektedir. Balıkesir 233

254 şehrinde ve ovada yer alan sanayi kuruluşları da kullanma suyunun bir kısmını ovadaki kuyulardan sağlamaktadır. Yapay boşalım olarak adlandırılan bu boşalma ile yaklaşık m 3 /yıl su kullanılmaktadır (Aşar, 1982: 28). Bir yıldan diğerine gerek sanayi kuruluşlarının artışı gerekse ev ve sanayi kuruluşlarındaki teknolojik değişmeler ve nüfusun artışı, çeşitli amaçlarla sarf edilen kullanma suyunun da artışına neden olmaktadır. Bu nedenle burada verilen değerin değişkenliği, kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Yeraltı suyunun harcanmasında buharlaşma ve terleme büyük öneme sahiptir. Özellikle, yaz aylarında artan buharlaşma akarsular üzerinde ve yeraltı suyu seviyesinin 0-2 m olduğu alanlarda etkili olmaktadır. Buharlaşma ve terlemenin şiddetli olduğu aylar, beslenmenin de az olduğu haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarıdır. Buharlaşma ve terleme ile taban suyunun kullanımı, kurak geçen yıllarda artış göstermektedir. Bir yılda buharlaşma ve terleme ile yaklaşık m 3 /yıl yeraltı suyu boşalmaktadır (Aşar, 1982: 29). Ova çevresinde yer alan çeşitli kaynaklar da yeraltı suyunun boşaltılmasında etkilidir. Şöyle ki ova içinde yer alan birçok irili ufaklı kaynaklardan meydana gelen boşalma, ortalama bir değerle, 0, m 3 /yıldır (Aşar, 1982: 29). Bu kaynaklardan olan doğal boşalma çeşmeye dönüştürülmekle yel yer önlenmiştir. Bununla birlikte doğal akışını sürdürenler de vardır. DSİ XXV bölge müdürlüğü tarafından 1982 yılında Balıkesir Ovasında yeraltı suyu bilânço hesaplaması yapılmıştır (Çizelge 25). Buna göre çalışma alanında yeraltı suyu bilânçosu, nötr kapanmaktadır. DSİ tarafından Pamukçu Ovasında ve Değirmenli ovalarında akifer olmadığından bilânço hesaplaması yapılamamıştır. Ancak bölgedeki yeraltı suyu bilânçosunun artan kullanım nedeniyle günümüzde farklılık gösterebileceği kabul edilmelidir. Öte yandan bu değişmenin negatif yönde ya da pozitif yönde olacağı bilinmemektedir. Kanallar yardımıyla sulamanın artması, 234

255 yeraltı suyunun pozitif yönde değişimine neden olacağı düşünülmektedir. Buna karşın hızlı nüfus artışı nedeniyle su kullanımının artması, bilânçoyu negatif yönde etkileyebilecektir. Sonuç itibarıyla günümüzde de bilânçonun nötr olması olasıdır. Çizelge 25: Balıkesir Ovasında yeraltı suyu bilânçosu (Aşar, 1982: 31) Beslenme ( 10 6 m 3 /yıl) Boşalım ( 10 6 m 3 /yıl) Beslenme kaynağı Beslenme miktarı Boşalım kaynağı Boşaltma miktarı Yüzeysel akış 29.0 Akarsu 34.7 Yağış 14.7 Yapay boşalım 10.5 Yanal beslenme 2.6 Buharlaşma-Terleme 2.7 Sulama suyu 2.3 Kaynaklar 0.6 Toplam Beslenme 48.5 Toplam Boşalım KAYNAKLAR: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde birçok kaynak vardır. 1: ölçekli topoğrafya haritaları üzerinden yapılan tespitlere göre 90 adet kaynak belirlenmiştir (çeşme olarak kullanılmayan). Tespit edilen kaynakların hepsinde ayrıntılı çalışma yapılmamıştır. Çalışma yapılan başlıca kaynaklar, Yenice, Ovabayındır, Ayvatlar, Akpınar ve Dereçiftliği kaynakları ve Eşeler kaplıcalarıdır. Bunların dışında, Pamukçu Ovasında yer alan kaynaklar da detaylı olarak incelenmiştir. Ancak bölgedeki diğer kaynaklar ve debileri hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşılamamıştır. Bölgedeki kaynaklar ile jeolojik formasyonlar arasındaki ilişki incelendiğinde kaynakların %42.2 sinin Yuntdağ volkaniti ve %23.3 üçünün Soma formasyonu üzerinde olduğunu görülmektedir (Çizelge 26). Bunu, %14.4 oranla yeni alüvyon üzerindeki kaynaklar izlemektedir. 235

256 Çizelge 26: Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki kaynakların jeolojik Kaynak formasyonlara göre dağılımı. Jeolojik Formasyonlar Yeni Alüvyon Eski Alüvyon Soma Formasyonu Yuntdağ Volkaniti Yayla Melanjı Karakaya Formasyonu Toplam Kaynak Sayısı % Kaynakların debilerinin yer aldıkları jeolojik formasyona göre değiştikleri bilinen bir gerçektir. Şöyle ki Paleozoik formasyonlardan çıkan kaynakların debileri, Mezozoik kalkerlerden çıkan kaynaklara göre daha düşüktür. Neojen e ait formasyonlardan çıkan kaynakların debileri ise değişkenlik göstermektedir (Herzog, 1954: 11). Bu kapsamda çalışma alanındaki kaynakların %23.3 ünün Neojen tortulları, %42.2 sinin Yuntdağ volkanitleri üzerinde olduğu için değişken debiye sahip olduğu söylenilebilir. Gerçekten, DSİ nin yaptığı çalışmalar göstermektedir ki Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki kaynakların debileri 0.1 ile lt/s arasında değişmektedir. Litoloji ile kaynaklar arasındaki ilişkide dikkati çeken bir diğer birim alüvyondur. Nitekim alüvyondan çıkan kaynaklar tabaka kaynakları olabileceği gibi olası örtülü faylardan da kaynaklanıyor olabilir. Bu ova kaynaklarının orijinlerine ilişkin ayrıntılı çalışmaya ulaşılamamıştır. Yenice kaynağı, Yenice köyünün 500 m kuzeyinde yer almaktadır. SE-NW uzantılı lokal bir fayın etkisiyle ortaya çıkan bu kaynak, bir fay kaynağıdır. Kaynak suyu, 27.0 o C olup yakın çevresinde sulama amaçlı kullanılmaktadır. Ortalama debisi ise 70.0 lt/s dir. Ovabayındır kaynağı ise adını aldığı Ovabayındır köyünün 1 km güneyinde yer almakta olup Neojen formasyonlarından kaynaklanmaktadır. Bu kaynak suyu, genellikle, köyün içme suyunun karşılanmasında ve yakın çevresindeki tarım alanlarının sulanmasında kullanılmaktadır. Gerçekte kaynak suyunun sertlik derecesi, içmeye elverişli değildir. 236

257 Ayvatlar kaynağı, Ayvatlar köyü yakınındaki Paleozoik birimlerden çıkmaktadır. Bu kaynağın suları da içme suyu ya da sulama amaçlı kullanılmaktadır. Ayvatlar kaynağının ortalama debisi lt/s olup su sıcaklığı 14.0 o C dir. Üçpınar köyünün yaklaşık 1 km güney doğusunda yer alan Akpınar kaynağı, alüvyon içinden çıkmaktadır. Bu kaynağın suları, yaklaşık 16.5 o C sıcaklığa sahiptir, ortalama debisi ise 10.0 lt/s dir. Dereçiftlik kaynağı ise Dereçiftlik köyünün 1.5 km kuzeyindeki kireçtaşlarından çıkmaktadır. Bu kaynağın su sıcaklığı,18.0 o C dir. Eşeler kaplıcası, beş kaynaktan oluşmaktadır. Eşeler köyü yakınında yer alan bu kaynaklar, Yuntdağ volkanitinin bir unsuru olan andezitler içinden, batı-doğu yönünde yaklaşık 1.5 km uzunluğundaki bir hat boyunca çıkmaktadırlar. (Bistritschen, 1957: 45). Kaynakların verimlilikleri, 0.1 lt/s ile 1 lt/s arasında değişmektedir. Sıcaklıkları da 22.5 o C ve 27.0 o C arasındadır. Bu kaynaklar, fay kaynağı özelliğindedir. Pamukçu Ovasındaki kaynaklar ise Pamukçu köyünün 1.2 km güneyindeki Akpınar kaynağı, köyün içindeki Kocapınar ve Balıklı kaynakları ve köyün yaklaşık 2.5 km güney doğusundaki bir fay hattı üzerinde yer alan alüvyon içinden çıkan Eftalya kaplıca kaynaklarıdır. Eftalya kaplıcası, yukarıda söz edilen fay hattını takip eden derenin yatağı içinde iki tane sıcak su kaynağı ile dereden yaklaşık 300 metre uzakta olan eski hamam olarak bilinen sıcak su kaynağından oluşmaktadır (Bistritschen, 1957: 47). Dere içinde bulunan kaynağın su sıcaklığı, 29.5 o C dir. Eski hamam civarında bulunan kaynağın su sıcaklığı ise 49.0 o C dir. Öktü (1985) ye göre Pamukçu çevresindeki kaynaklar arasında bağlantının olması olasıdır. Bunun ortaya konulabilmesi için boya deneylerinin yapılması gerekmektedir. Bu çevredeki kaynaklar, jeotermal enerji üretimi amaçlı son yıllarda etüt edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Ancak 1988 yılında Özen (1988: 10) nin yaptığı rezistivite raporlarında jeotermal enerji bakımından uygunluğu belirlenen kaynakların 2003 yılı 237

258 itibarıyla jeotermal enerji üretim ve kullanımının tam olarak aktif olmadığı gerçekten göz önünde tutulması gereken önemli bir konudur. Çalışma alanında hemen hemen her köyde insanların ve hayvanların su ihtiyaçlarını karşılamak için birçok keson kuyu açılmıştır. Bu kuyuların derinlikleri, yaklaşık olarak, 5-10 m yi, çapları ise 1-3 m yi geçmemektedir. Bütün bu kaynaklarda ve keson kuyularda su seviyesi, yıl içindeki beslenme ile kullanım arasındaki bilânçoya bağlı olarak değişmektedir. Beslenmenin fazla olduğu yıllarda verimlilikleri artan kuyu ya da kaynakların, kurak dönemde debileri düşmektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gözlenen birçok kaynak yöre halkı tarafından kontrol altına alınmakta ve çeşme olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte arazi çalışmalarında kontrol altına alınmamış ve doğal akışını sürdüren birçok kaynağın varlığı tespit edilmiştir. V. BÖLÜM: TOPRAK: 1. TOPRAK OLUŞUMUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER: Toprak oluşumunda ve gelişiminde önemli birçok faktör vardır. Bunlar: ana materyal, iklim, canlılar, topoğrafya, beşeri faktörler ve zamandır. Bu kapsamda çalışma alanında görülen toprak gruplarına geçmeden önce toprak oluşum ve gelişimini etkileyen bu faktörler hakkında kısaca bilgi verilecektir. Anakaya, toprağın inorganik maddesini oluşturduğu için toprak oluşum ve gelişiminde büyük öneme sahiptir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde, anakaya faktörü incelendiğinde, geniş alanlar kaplayan beş jeolojik birim görülmektedir (Şekil 7). Bunlar: Mezozoik çamurtaşları ve kumtaşları, Yayla melanjınına ait bazik ve ultrabazik birimler, Neojen yaşta Yuntdağ volkanitleri ve konglomera, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşları ve Kuaterner yaşta alüvyonlardır. Öte yandan Yuntdağ volkaniti %34.9 ve Soma formasyonu %28.7 ile en çok görülen formasyonlardır. Bölgede en alçak alanlar alüvyonlar ile örtülmekte, bunu Neojen tortulları 238

259 çevrelemektedir. Genellikle, eğim ve yükselti artıkça daha dirençli volkanik malzeme, ana materyali oluşturmaktadır. Kısaca bölgedeki topraklar, inorganik özelliklerini, genellikle, yukarıda kısaca açıklanan bu formasyonlardan almaktadır. Toprak profilinin gelişmesinde iklim, bir diğer önemli faktördür. İklim elemanlarından toprak oluşumunu en çok etkileyenler, nem ve sıcaklıktır. Söz konusu iklim faktörleri, anakayanın ayrışmasında büyük öneme sahip olmakla birlikte birikme ve taşınmada da etkilidirler. Şöyle ki ana materyalin parçalanışı, sıcaklığın ve nemin artışıyla doğru orantılı olarak artmaktadır. Aynı zamanda, iklime bağlı olarak farklı toprak horizonları oluşmaktadır. Ancak iklim, diğer faktörlerle birlikte etkisini artırmakta ya da azaltmaktadır. Bu kapsamda Balıkesir Meteoroloji İstasyonunun toprak sıcaklıkları, hava sıcaklığı ve nem özellikleri, Çizelge 27 ve Şekil 74 te verilmiştir. Buna göre yıllık ortalama sıcaklık 14.5 o C olup toprak üstü sıcaklığı 7.3 o C, 5 cm deki toprak altı sıcaklığı 17.3 o C, 10 cm de ise 16.7 o C dir. Hava sıcaklığının en düşük olduğu ay, ocak ayıdır (4.9 o C). Ocak ayında toprak üstü ve toprak altı sıcaklıkları da en düşük değerlerini almaktadır. Toprak sıcaklıkları, en yüksek değerlerini ise hava sıcaklığının en yüksek olduğu, temmuz ayında değil (24.4 o C) ağustos ayında almaktadır. Ağustos ayında toprak üstü sıcaklığı 15.9 o C ye, 5 cm deki toprak altı sıcaklığı 30.1 o C ye, 10 cm deki toprak altı sıcaklığı 28.7 o C ye yükselmektedir. Hava sıcaklığındaki artıştan yaklaşık bir ay sonra gerçekleşen toprak altı sıcaklık artışı, toprağın kötü iletken olmasından kaynaklanmaktadır. Günlük ortalama en düşük hava sıcaklığı ise 3.5 o C dir. Toprak üstündeki ortalama en düşük sıcaklık, -2.1 o C olup 5 cm de 4.0 o C ye yükselmekte, 10 cm de 3.7 ye düşmektedir. Günlük ortalama en yüksek hava sıcaklığı, 25.1 o C iken, toprak üstü sıcaklığı 17.4 o C, 5 cm deki toprak altı sıcaklığı 31.2 o C, 10 cm deki toprak altı sıcaklığı 29.9 o C dir. Toprak üstündeki günlük ortalama sıcaklığın ocak ayında -2.1 o C kadar düşmesi, kış aylarında toprak üstünde don olaylarının gerçekleşebileceğini göstermektedir. Çizelge 27: Balıkesir de aylara göre ortalama nem (mm), ortalama sıcaklık ( o C), ortalama toprak üstü sıcaklığı ( o C), ortalama 5 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) ve ortalama 10 cm toprak altı sıcaklığı ( o C). AYLAR I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII YILLIK Nem (mm) Sıcaklık ( o C)

260 Top. Üstü Top. Altı (5 cm) Top. Altı (10 cm) ( o C) I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII A Y L A R (mm) Nem Sıcaklık Top. üstü Top. altı (5 cm) Top. altı (10 cm) Şekil 74: Balıkesir de aylara göre ortalama nem (mm), ortalama sıcaklık ( o C), ortalama toprak üstü sıcaklığı ( o C), ortalama 5 cm toprak altı sıcaklığı ( o C) ve ortalama 10 cm toprak altı sıcaklığı ( o C). Sonuç olarak hava yoğunluğunun artışı ve yer radyasyonunun etkisi nedeniyle toprak üstü sıcaklığının hava sıcaklığından daha düşük olduğu ve hatta kış döneminde 0 o C nin altına düştüğü görülmektedir; fakat toprak derinliklerine inildikçe sıcaklık artmaktadır. Bölgede en düşük ile en yüksek günlük hava sıcaklığı arasındaki fark, 21.6 o C iken toprak üstünde 19.5 o C, 5 cm de 27.5 o C, 10 cm de 26.2 o C dir. Hava nemi ise ortalama 71.0 mm dir. Bu, en düşük değerini yaz mevsiminde (temmuz= 59.8 mm), en yüksek değerini ise kış aylarında (aralık= 83 mm) almaktadır (Çizelge 27, Şekil 74). Nemliliğin yaz aylarında azalmasında yağışların azalması; buna karşılık sıcaklığın artması etkili olmaktadır. Toprak oluşumunda organik madde, topraktaki diğer canlılara yaşam ortamı sağlaması, mineral maddelerin ayrışmasını hızlandırması ve toprak oluşum olaylarının ilerlemesi bakımından önemlidir. Bu bağlamda bitki örtüsü, toprağın organik maddesini (humus) sağlaması bakımından büyük öneme sahiptir. Şöyle ki 240

261 bitkilerin kökleri, yaprakları, dal ve sapları toprak içinde ve yüzeyindeki organik maddenin büyük bir kısmını meydana getirmektedir. Bu bütünde yöredeki doğal bitki örtüsü incelendiğinde Akdeniz bitki örtüsü karakterinde olduğu görülmektedir. Ancak Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde gün geçtikçe doğal bitki örtüsü tahribi artmaktadır. Genellikle, maki toplulukları ile kaplı olan yörede ağaçlandırma çalışmaları yapılmakla birlikte bu faaliyetler yeterli değildir. Nitekim yapılan çalışmalar, topoğrafyaya hakim olan bitki türünün otsu türler olduğunu ortaya koymaktadır. Topoğrafya, toprak profillerinin oluşması ve gelişmesinde büyük etkiye sahiptir. Gerçekten yüzeysel akış ve erozyon topoğrafyanın etkisi altında şekillenmektedir. Yükseltinin ve eğimin artışına bağlı olarak, yağıştan kaynaklanan suyun yüzeysel akışa geçme oranı artmaktadır; fakat alçak ve az eğimli alanlarda yağıştan kaynaklanan su daha çok sızmakta ve birikmektedir. Toprakta normal bir profilin gelişebilmesi için az eğimli ve drenaj şartlarının iyi olması gerekmektedir. Eğimin artması, erozyona neden olmakta ve bu da A, B ve C profilinin gelişimini engellemektedir. Diğer yandan eğimin çok az olduğu alanlarda ise drenaj şartları bozulmaktadır. Yükseltiye bağlı olarak iklimde meydana gelen değişmeler, pedojenez şartlarını etkilemektedir. Şöyle ki relief, mikroklimatik şartların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin topografik özellikleri incelendiğinde yükselti farkının çok olmadığı görülmektedir (Şekil 2). Bölgede güneybatıdaki Kılcılar köyü batısı ile Hotaşlar köyü batısı arasındaki yaklaşık yükselti farkı 615 m dir. Eğim ise ovaları çevreleyen yamaçlarda 5-15 o arasındadır. Dar ve derin vadilerle yarılan alanlarda eğim değerleri daha da artmaktadır. Eğimin fazla olduğu alanların yakınında genellikle kolüvyal topraklar görülmektedir. Örneğin, Fuğla tepe batısı, Akarsu doğusu ve İkizcetepeler barajının Kille çayı ayağı buna örnek verilebilir. Balıkesir Ovası ve çevresinde toprak oluşumunu etkileyen diğer önemli faktör, beşerî faktörlerdir. Daha önce de söz edildiği gibi çalışma alanındaki yanlış arazi kullanımı ve doğal bitki örtüsünün tahribi, erozyonun gelişmesine neden olmaktadır. Beşerî faktörler, toprak ekosisteminin bozulmasına da neden olmaktadır. Gerçekten bir yandan gübreleme ve diğer yandan tarım ilaçlarının kullanımı nedeniyle toprak ekosistemi gün geçtikçe bozulmaktadır. 241

262 Toprak oluşumunda zaman, ana materyalin ayrışması, bitkilerin yetişmesi, organik maddenin parçalanması, toprağın horizonlaşması gibi birçok özelliğin oluşumunda etkilidir. Zamana bağlı olarak topraklar gelişmekte ve olgunlaşmakta; buna bağlı olarak da genç ve yaşlı olarak vasıflandırılmaktadır. Genç topraklar anakayanın toprak üzerindeki etkisini açıklıkla ortaya koyarken yaşlı topraklarda anakayanın etkisi bariz bir şekilde gözlenememektedir. Şöyle ki yeni birikmiş alüvyonlar üzerinde genç topraklar, yaşlı birimler üzerinde ise olgun topraklar gelişmektedir. Sonuç olarak yukarıda söz edilen birçok faktör, bölgedeki toprakların oluşum ve gelişiminde farklı derecede etkilidir. Genel olarak toprak oluşumu üzerine etkileri açıklanan bu faktörlere, gerektiği ölçüde, toprak tipleri açıklanırken de yer verilecektir. 2. TOPRAK GURUPLARI: Çalışma alanının toprak gurupları ile ilgili ilk araştırmalardan biri 1958 yılında Oakes (1958) tarafından yapılmıştır. Sözü edilen araştırmada Balıkesir Ovası ve yakın çevresi, kireçsiz kahverengi topraklar ilâ rendzina topraklar (22 EF), alüvyal ve genç topraklar (1A) ve gromusol veya vertisol topraklar (9C) ile karakterize edilmiştir (Şekil 75). Görülüyor ki daha sonra yapılan çalışmalarda da bu toprak grupları, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde yaygın olarak görülen topraklar olmuştur. 242

263 Şekil 75: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin toprak haritası (Oakes, 1958 den). (22 EF: Kireçsiz kahverengi ve Rendzina toprakları, 1A: Alüvyal ve genç topraklar, 9C: Gromusol topraklar) Yapılan analizler göstermektedir ki hektar ile intrazonal topraklar, diğer toprak gruplarının %69.5 ini oluşturmaktadır. Bu toprak grubunu hektar (%20.7) ile azonal topraklar ve hektar (%9.0) ile zonal topraklar izlemektedir. İkizcetepeler baraj gülü ise kapladığı hektar (%0.8) alan ile analiz dışı tutulmuştur (Çizelge 28). Yörede zonal topraklardan kahverengi orman toprakları, kireçsiz kahverengi orman toprakları ve kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları; intrazonal topraklardan kireçsiz kahverengi topraklar, rendzina topraklar ve vertisol topraklar; azonal topraklardan kolüvyal topraklar ve alüvyal topraklar görülmektedir (Çizelge 28, Şekil 76). Çizelge 28: Balıkesir Ovası ve yakın çevresindeki başlıca toprak tipleri ve kapladıkları alanlar (hektar; %). Toprak Grupları Toprak Tipleri Hektar % 243

264 Zonal Topraklar İntrazonal Topraklar Azonal Topraklar Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları Kahverengi Orman Toprakları Kireçsiz Kahverengi Topraklar Rendzina Topraklar Vertisol Topraklar Kolüvyal Topraklar Alüvyal Topraklar Göl (İkizcetepeler Baraj Gölü) TOPLAM Zonal Topraklar: Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları: Balıkesir Ovası çevresinde kireçsiz kahverengi orman topraklarının toplam alanı, hektardır. Bu topraklar, çalışma alanın %2.9 unu, zonal toprakların ise %32.6 sını oluşturmaktadır. En yaygın görüldüğü alan, hektar ile Tayipler- Türkali köyleri arasındaki kesimdir. Bu toprakların görüldüğü diğer alanlar, Ovacık köyünün kuzeybatısı ve batısı ilâ Macarlar köyü çevresidir (Şekil 76). Kireçsiz kahverengi orman topraklarının %57.0 si Yuntdağ volkaniti üzerinde, %41.9 u ise Soma formasyonu üzerinde gelişmiştir. Diğer yandan bölgedeki Yuntdağ volkanitinin ve Soma formasyonun sadece %4.8 inin ve %4.2 inin kireçsiz kahverengi orman toprakları ile kaplı olduğu görülmektedir (Çizelge 29). Ayrıca bu toprakların diğer formasyonlar üzerinde görülme oranı, yok denecek kadar azdır. 244

265 Şekil 76 Toprak haritası 245

266 Çizelge 29: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve jeoloji arasındaki ilişki (%). Jeolojik Birimler Toprak Grupları Zonal Topraklar İntrazonal Topraklar Azonal Topraklar 235 Yeni Alüvyon Eski Alüvyon Soma Formasyonu Kireçsiz Kireçsiz kahverengi orman Kırmızı kahverengi Kahverengi kahverengi Rendzina Vertisol Kolüvyal Alüvyal toprakları Akdeniz toprakları orman toprakları topraklar topraklar topraklar topraklar topraklar Göl TOPLAM Yuntdağ Volkaniti Yayla Melanjı Akçakoyun Formasyonu Mzmr Çaltepe Formasyonu Karakaya Formasyonu Fazlıkonağı Formasyonu Göl Toplam

267 Yapılan analizler, bu toprakların %35.6 sının 1 o nin altında eğimli alanlarda, %25.0 inin ise 10 o ilâ 15 o arasında eğimli alanlarda olduğunu ortaya koymuştur (Çizelge 30). Kireçsiz kahverengi orman topraklarının %41.2 si metre arasındaki yükseltilerde görülürken bunu %30.5 ile metreler ve %16.8 ile 500 m nin üzerindeki yükseltiler izlemektedir (Çizelge 31). Bununla birlikte 500 metrenin üzerindeki alanların yaklaşık %46.2 si bu topraklarla kaplıdır. Bu da çalışma alanında yükseklik ile kireçsiz kahverengi orman topraklarının dağılışı arasında doğrusal bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Bu kapsamda yüksekliğin sıcaklıkta düşüşe ve yağışta artışa neden olduğu dikkate alınırsa bu toprakların nemli ve ılık iklim şartları altında görüldüğü sonucuna varılabilir. Kireçsiz kahverengi orman toprakları, A, (B) ve C horizonlarından oluşan topraklardır. A horizonu iyi gelişmekle birlikte (B) horizonu iyi gelişmemiştir. (B) horizonu kahverengi veya koyu kahverengi, yuvarlak veya köşeli blok yapıdadır. (B) horizonunda kil birikimi yok denecek kadar azdır. Reaksiyonları hafif bazik, nötr veya hafif asit olabilmektedir. Bu topraklar, genellikle yaprağını döken orman örtüsü altında oluşmaktadır. Nitekim Güngör (1999: 32), Marmara Bölgesi nin bitki örtüsünü çalışırken söz konusu toprakların yaygın olduğu alanların nemcil meşe türleri ile kaplı olduğunu ortaya koymuştur. Balıkesir Ovası çevresinde ise bu topraklar genellikle fundalık ve mera olarak kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle %73.6 sı ziraat alanı ve açık alan olan bu toprakların, sadece, %19.2 si bozuk baltalıklarla, %7.2 si ise iyi baltalıklarla kaplıdır. 247

268 Çizelge 30: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve eğim arasındaki ilişki (%). Zonal Topraklar < > BİTKİ ÖRTÜSÜ Eğim Sınıfları (Derece) TOPLAM Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları Kahverengi Orman Toprakları İntrazonal Topraklar Kireçsiz Kahverengi Topraklar Rendzina Topraklar Vertisol Topraklar Azonal Topraklar Kolüvyal Topraklar Alüvyal Topraklar Çizelge 31: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde toprak tipleri ve yükseklik TOPLAM arasındaki ilişki (%). Toprak Tipi Yükselti Basamakları (Metre) TOPLAM < >500 Zonal Topraklar Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları Kahverengi Orman Toprakları İntrazonal Topraklar Kireçsiz Kahverengi Topraklar Rendzina Topraklar Vertisol Topraklar Azonal Topraklar Kolüvyal topraklar Alüvyal topraklar

269 Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları: TOPLAM Kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları, bölgede hektar alan kaplamakta olup %49.3 ile zonal toprak grubunun en önemli toprak tipini oluşturmaktadır. Bu toprak tipinin çalışma alanındaki diğer topraklar içindeki oranı ise sadece %4.4 tür. Bu kapsamda söz konusu toprakların en geniş yayılışa sahip olduğu alan, hektar ile Kabakdere köyünün kuzeyinden Ziyaretli köyüne ve Köteyli köyüne kadar uzanan alandır. Bu alan dışında Başçeşme köyünün batısında da gözlenmektedir (Şekil 76). Yapılan analizler, kırmızı kahverengi Akdeniz topraklarının Karakaya formasyonun görüldüğü jeolojik birim üzerinde geniş yayılışa sahip olduğunu ortaya koymuştur (%57.6). Bunu, %34.5 ile Yuntdağ volkaniti izlemektedir. Bununla birlikte Yuntdağ volkanitinin sadece %4.4 ü kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları ile kaplıdır. Fakat bölgedeki çört, çörtlü kireçtaşı, mitritik kireçtaşı, kristalize kireçtaşı ve siplit çakılları içeren Çaltepe formasyonu %76.1, grovak, konglemera, kuvarsit, radyolarit ile sleyt bant ve mercekleri içeren Karakaya formasyonu %42.0 oranında kırmızı kahverengi orman topraklarının ana materyalini oluşturmaktadır (Çizelge 29). Bundan dolayı bölgede bu toprakların yayılışında litolojinin belirleyici olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda analizlerde bu toprakların %39.6 sının 1 o nin altında, %23.5 inin 5 o ilâ 10 o ve %25.1 inin 10 o ilâ 15 o arasında eğimli alanlarda görüldüğü tespit edilmiştir (Çizelge 30). Bu toprakların yükseklik ile ilişkileri incelendiğinde %40.2 sinin metreler arasında görüldüğü, bunu %26.3 ilâ metrelerin ve %22.2 ilâ metrelerin izlediği tespit edilmiştir (Çizelge 31). Buna karşılık 500 m nin üzerindeki alanların %15.7 si, bu topraklar ile kaplıdır. Bölgenin çok fazla yükseltiye 249

270 sahip olmayan reliefi dikkate alındığında yüksek alanlarda görülme oranı fazla olan bir toprak tipi olduğu söylenilebilir (Çizelge 31). Bu topraklar, A, B ve C horizonlarının geliştiği topraklardır. A horizonu, iyi gelişmiş olup orta oranda mineral madde ile karışmış organik madde içermektedir. B horizonu ise daha ağır bünyeli blok, köşeli blok veya prizmatik yapılıdır. Kurak mevsimlerde A ve B horizonu sertleşmektedir. Balıkesir Ovası çevresinde doğal bitki örtüsü ot ve çeşitli orman ağaçları olan bu topraklarla örtülü alanlar, mera olarak kullanılmaktadır. Nitekim yapılan analizler, %97.0 si açık alan ve ziraat alanı olan bu toprakların sadece %3.0 ünün bozuk baltalıklarla kaplı olduğunu ortaya koymaktadır Kahverengi Orman Toprakları: Kahverengi orman toprakları, Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde hektar alan kaplamaktadır. Bu topraklar zonal toprak grubunun %18.1 ini, çalışma alanın ise %1.6 sını oluşturmaktadır. Bunlar, kolüvyal topraklardan sonra en az görülen topraklardır. En yaygın bulunduğu alan, hektar ile Yeniköy çevresidir. Kahverengi orman topraklarına, Kılcılar köyü çevresinde ve Bereketli köyünün batısında da rastlanmaktadır (Şekil 76). Bu toprakların ana materyalini, sırasıyla Soma formasyonu, Yuntdağ volkaniti ve radyolarit, çamurtaşı, spilit, tüf, serpantinit, diyabaz, gabro, dunit, mermer, şist ve bunlar arasında değişik yaş ve boyutta kiraçtaşları bloklarını içeren Yayla melanjı oluşturmaktadır (%41.0, %38.9 ve %20.1). Bu toprak tipi, genellikle, yüksek kireç içeriğine sahip ana madde üzerinde oluşmaktadır (Çizelge 29). Yapılan analizler, kahverengi orman topraklarının bölgedeki diğer formasyonların üzerinde gelişmediklerini göstermektedir. Kahverengi orman toprakları, daha çok eğimin az olduğu alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu toprakların %38.7 sine eğimin 1 o nin altında olduğu alanlarda 250

271 rastlanmaktadır. Bunu, 5-10 o ve o arasındaki eğim sınıfları izlemektedir (Çizelge 30). Bu toprakların %39.1 i metreler arasında görülürken, bunu %24.7 ile metreler arasındaki yükseltiler izlemektedir metreler arasında görülme oranı %1 e düşen bu topraklarda 500 metreden sonra %16.6 oranında bir artış olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 31). Gerçekte 500 metrenin üzerindeki yüksekliklerin %25.2 sinin kahverengi orman toprakları ile kaplı olduğu belirlenmiştir. Bu da yükseltinin artışı ile bu toprakların dağılışı arasında bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, bölgenin en yüksek kesimi olan Kılcılar köyü çevresinde karşımıza çıkması da bunun bir kanıtıdır (Şekil 76). Bu topraklar, A, (B) ve C profilli olup toprak horizonları birbirinden keskin bir şekilde ayrılmamaktadır. Bunlar, koyu kahverengi gözenekli ve granüller yapıda A horizonuna sahiptirler. Reaksiyonu alkali, bazen de nötrdür. A horizonunda organik madde ve mineral madde birbiri ile karışmıştır. Bu nedenle A horizonu koyu kahverengidir (Atalay, 1989: 386). B horizonu, A horizonuna göre daha açık renktedir ve genellikle kahverengidir. Granüler veya yuvarlak köşeli blok yapılı olan B horizonun rengi bazen kırmızıdır. B horizonunda az oranda kil birikmesi ve aşağı kısımlarında CaCO 3 birikmesi gözlenebilmektedir. Kahverengi orman topraklarının oluşumunda kalsifikasyon ve podzollaşma etkilidir. Oakes (1958: 154), Türkiye toprakları ile ilgili yaptığı çalışmasında kahverengi orman topraklarını belirli bir dönemi kurak belirli bir dönemi yağışlı iklim şartları altında gelişen topraklar olarak nitelemiştir. Kurak yaz mevsimine ve yağışlı kış mevsimine sahip olan Balıkesir Ovası ve yakın çevresi bu toprakların gelişmesine elverişli iklim şartlarına sahiptir. Bu topraklar, drenajı iyi topraklardır. Doğal bitki örtüsü kızılçam ve saçlı meşe olan bu toprakların üzerindeki bitki örtüsü tahrip edildiğinde maki elemanları hakim konuma geçmektedir (Güngör, 1999: 33). Bölgede kahverengi orman 251

272 topraklarının %55.7 si açık alan ve tarım alanı olarak kullanılmakla birlikte %32.5 inin bozuk baltalık ve %11.8 inin iyi baltalık olduğu tespit edilmiştir. Bu da bölgede ağaçlardan oluşan bitki örtüsünün yaygın olduğu alanlarda görülen bir toprak tipi olduğunu ortaya koymaktadır İntrazonal Topraklar: Kireçsiz Kahverengi Topraklar: Kireçsiz kahverengi topraklar, hektar ile bölgede en geniş yayılışa sahip topraklardır. Gerçekten söz konusu toprak tipi intrazonal toprakların %65.5 ini, diğer toprakların ise %45.5 ini oluşturmaktadır (Şekil 76). Kireçsiz kahverengi topraklar, asit ana madde üzerinde olduğu kadar kireçtaşı üzerinde de oluşabilmektedir. Diğer bir deyişle bu topraklar, çeşitli materyal üzerinde gelişebilmektedir. Bunlar, çalışma alanı genelinde %60.4 oranında Yuntdağ volkanitini oluşturan lavlar, tüfler, silisleşmiş tüfler, aglomeralar ve laharlardan üzerinde gelişmekte ve geniş olanlar kaplamaktadır. Bunu, %20.0 ile Soma formasyonu; %10.9 ile Yayla melanji izlemektedir. Bununla birlikte Fazlıkonağı formasyonun ve mezozoik mermerlerin %100 ü, Yayla melanjının %85.8 i ve Akçakoyun formasyonun %85.8 i bu topraklarla örtülüdür (Çizelge 29). Ayni zamanda bu topraklar, bölgede yükseltisi fazla olmayan alanlarda görülmektedir. Bu kapsamda yapılan analizler, kireçsiz kahverengi toprakların %38.0 inin metreler ve %31.3 ünün metreler arasındaki yükseltilerde yer aldığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yükseltisi metre arasında olan alanların %58.1 i bu toprak tipi ile kaplıdır (Çizelge 31). Kireçsiz kahverengi topraklar A, (B) ve C profilli topraklardır. Bu topraklarda A horizonu kahverengi, kırmızımsı kahverengi ve grimsi kahverengi renginde, genellikle yumuşak kıvamda veya biraz sıkıdır. İnce kumlu-tınlı ile tınlı arasında değişen A horizonu, nötr ile hafif alkali reaksiyondadır. B horizonu, A horizonu ile 252

273 karşılaştırıldığında daha ağır bünyeli, daha sert, kahverengi veya kırmızımsı kahverengidir. B horizonun kireci yıkandığı için kireçsizdir. Reaksiyonu ise nötr veya zayıf alkalidir. Harradine (1963) göre kireçsiz kahverengi topraklar yazları sıcak ve kurak, kışları serin ve nemli, ilkbahar ve sonbaharı yaz-kış arasında ılımlı bir geçiş teşkil eden iklim şartlarında oluşmaktadır. Oakes (1958) da söz konusu toprakların Akdeniz iklim tipi etkisi altında meydana geldiğini kabul etmektedir. Bu kapsamda Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin iklim şartları, bu toprakların oluşumuna elverişli koşullar sunmaktadır. Bu tür topraklar üzerindeki doğal bitki örtüsü otlar ve yaprağını döken ormanlardan oluşmaktadır. Doğal drenajları iyi olan bu topraklar, çalışma alanında %74.4 oranında açık alan ve kuru tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte iyi baltalıkların %61.4 ü ve bozuk baltalıkların %70.2 si bu toprak tipi üzerinde görülmektedir. Fakat bu toprakların kapladıkları alanın geniş olduğu dikkate alınırsa sadece % 5.9 u iyi baltalıklarla kaplıdır. Güngör (1999: 33) tarafından Marmara Bölgesi genelinde yapılan çalışmalarda da bu toprakların doğal bitki örtüsü kızılçam, maki ve meşe elemanları olarak tanımlanmıştır. Bu da Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bu topraklar üzerinde bitki örtüsü tahribinin büyük olduğunu göstermektedir Vertisol Topraklar (Grumusol ler): Balıkesir Ovası çevresinde vertisoller, hektar ile intrazonal toprakların %6.5 ini, diğer toprak tiplerinin ise %4.5 ini oluşturmaktadır. Bunlar, Fethiye köyünün güneyinde, Osmaniye köyünün kuzeyinde, Mecidiye köyü çevresinde ve Yenice- Aslıhan köyleri arasında görülmektedir. Bu toprak tipi, hektar ile Yenice- Aslıhan köyleri arasında maksimum yayılışa sahiptir (Şekil 76). Söz konusu toprakların %63.6 sına, Soma formasyonun görüldüğü alanlarda rastlanmaktadır. Bu nedenle ana materyali kalker, marn, kumtaşı, tüf oluşmaktadır. 253

274 Bunu, %23.7 ile eski alüvyonlar ve %12.6 ile Neojen yaşlı Yuntdağ volkanitleri izlemektedir (Çizelge 29). Bu topraklarda A ve C horizonları gelişmiştir. A horizonu, genellikle, derin ve koyu renklidir. A horizonuna koyu rengi veren organik materyal değil bu organik materyalin kil ile tamamen karışmasıdır. Bu nedenle kurak mevsimde büzülen yağışlı mevsimde genişleyen topraklardır. Bunun bir sonucu olarak kurak mevsimde toprakta derin ve büyük çatlaklar meydana gelebilmektedir. Vertisoller, değişik iklim şartlarında oluşmakla birlikte genellikle kurak bir mevsimin var olduğu iklimde koşullarında karakteristiktirler. Bu bakımdan yaz mevsimi kurak geçen çalışma alanı, bu tür toprakların gelişimi için elverişli iklim şartlarına sahiptir. Bununla birlikte yükselti şartları da uygun iklim koşullarının oluşmasına yardımcı olmaktadır. Söyle ki vertisollerin %80.8 i 200 metrenin altındaki yükseltilerde yer almaktadırlar. Bunu, sadece %13.7 ile metreler arasındaki yükseltiler izlemektedir. Bununla birlikte 300 metrenin üstünde yok denecek kadar az olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 31). Kısaca yüksekliğin çok fazla olmaması, kuraklığın arttığı mikroklimatik şartların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda yüksekliğin çok fazla olmadığı bu alanlarda eğim değerleri de düşüktür (Çizelge 30). Vertisol toprakların oluşmasında çatlama, şişme, kendiliğinden parçalanma ve dönmenin yanı sıra kayma yüzeylerinde mikrorelief ve koyu bir renk meydana gelmektedir. Bunlar, gerçekte, verimli topraklardır. Bu topraklar, nem oranı düşük olmasına rağmen sulama sonucu verimli tarım toprakları olarak kullanılabilmektedir. Aslıhan ve Çandır köylerinin çevresinde sulu tarım alanı olarak; fakat yaygın olarak görüldüğü diğer alanlarda mera ya da kuru tarım alanı olarak kullanmaktadır. Bu kapsamda yapılan analizler, bu toprakların %99 oranında açık alan ya da ziraat alanı olarak kullanıldıklarını ortaya koymaktadır. Vertisollerde tarım faaliyetlerinin 254

275 artması sulama, drenaj, gübreleme, erozyon kontrolü ve yeterli ekim nöbeti gibi faktörlere bağlıdır. Bu toprakları örten doğal doğal bitki örtüsü, çalı ve ottur Rendzina Topraklar: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde rendzina topraklar, kireçsiz kahverengi topraklar ve alüvyal topraklardan sonra üçüncü büyük toprak tipini oluşturmaktadır. Analizler göstermektedir ki bu toprak tipi, hektar kapladığı alan ile intrazonal toprakların %28.0 ni, diğer toprakların ise %19.5 ini meydana getirmektedir. En geniş yayılışa, hektar ile Kadıköy-Çağış arasında sahiptir. (Şekil 76). Bu topraklar, Hotaşlar ve Osmaniye köylerinin çevresinde, Balıklı köyünün kuzeyinde, Karakol köyü yakınlarında, Üçpınar köyünden Kabaklı köyüne kadar uzanan hat boyunca ova çevresinde, Büyükbostancı köyünün güneydoğusunda ve Esenli Güvemçetmi köyleri arasında görülmektedir (Şekil 76). Bu toprakların ana materyalinin %75.3 ünü, konglemara, kumtaşı, marn, killi kireçtaşı ve kireçtaşından oluşan Neojen yaşlı Soma formasyonu oluşturmaktadır. Ayni zamanda rendzinalar Soma formasyonun %50.6 sı üzerinde görülmektedir (Çizelge 29). Kısaca Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bu toprağı oluşturan ana materyalin kireçli anakaya olduğu söylenilebilir. Gerçekten, Joffe (1949) de yaptığı çalışmalarda bu toprakların kireçli anakaya üzerinde geliştiklerini saptamıştır. Bunların zonal topraklara göre horizonları çok zayıf olup A ve C profillidirler. A horizonu, ince granüller yapılı, orta bünyeli, koyu grimsi kahverengiden siyaha kadar değişen renkli ve organik maddece zengindir. CaCO 3 bütün toprağa dağılmıştır. Oakes (1958: 125) tarafından rendzina topraklar, yarıkurak ve az yağışlı iklim özelliklerinin karakteristik toprağı olarak tanımlanmıştır. Yaz ayları kurak ve sıcak olan, kış ayları yağışlı ve serin olan çalışma alanının iklim özellikleri rendzinaların gelişmesine uygun şartlar sunmaktadır. Bunların oluşum ve 255

276 gelişiminde yerel iklim koşullarının oluşturduğu için yükseklik de önemli bir faktördür. Bu kapsamda yapılan analizler, bu toprakların %51.1 inin 200 metrenin altındaki yükseltilerde bulunduğunu ortaya koymuştur. Bunu, %33.3 ile metreler arası izlemektedir (Çizelge 31). Sonuç olarak bu toprak tipi, yüksekliğin fazla olmadığı, sıcaklığın yüksek ve nemlilik oranının düşük olduğu alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda görüldükleri alanlarda eğim değerleri de 10 derecenin altındadır (Çizelge 30). Söz konusu toprakların %82.1 i kuru tarım alanı olarak ya da mera olarak kullanılmaktadır. Sığ olduklarından ve aynı zamanda kurak devrede bünyelerindeki suyu büyük ölçüde kaybettiklerinden ağaçların kök sisteminin gelişmesine elverişli değillerdir. Bu toprakların doğal bitki örtüsü ot, çayır ve çalı-fundadır. Derinliklerinin 1 m yi bulduğu alanlarda kızılçamlar da yetişebilmektedir (Sönmez, 1996a: 25). Gerçekten çalışma alanındaki iyi baltalıkların %27.6 sı bu topraklar üzerinde görülmektedir Azonal Topraklar: Kolüvyal Topraklar: Kolüvyal topraklar, Balıkesir Ovasının ve yakın çevresinde sadece hektar (%0.8) alana sahiptirler. Bu topraklar, azonal toprakların %4.1 ini oluşturmaktadır. Bunlar, çalışma alanının batısında Üzümcü çayı havzasında özellikle Karakavak köyü yakınlarında, Ovacık köyü yakınlarında Kara dere vadisinde, İberler köyünün doğusunda Gelin dere vadisinde ve Akarsu köyünün güneydoğusunda Değirmendere vadisinde, Değirmenli köyü yakınlarında görülmektedir. Bu alanlar dışında muhtemelen Fuğla tepeden kaynaklanan eğim 256

277 değişikliğine bağlı olarak gelişen kolüvyal topraklar, hektar ile Güvemçetmi köyünün kuzeyinde en geniş yayılışa sahiptir (Şekil 76). Kolüvyal topraklar (A) ve C profilli topraklar olup yüzeysel akış sonucunda ya da yan derelerin kısa mesafede taşıdıkları materyali eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi sonucunda oluşurlar. Zaman zaman meydana gelen taşkınlar nedeniyle A horizonu iyi gelişmemekle birlikte taşkınların az olduğu kesimlerde iyi gelişmiş A horizonu da görülebilmektedir. Bölgede kolüvyal toprakların ana materyalini, %55.3 ile Yuntdağ volkaniti ve %43.8 ile Soma formasyonu oluşturmaktadır (Çizelge 29). Bu topraklar, kısa mesafelerden taşınan materyalden oluştukları için özellikleri bakımından çevrelerine benzemektedirler. Toprak içindeki çakıllar, yine kısa mesafelerden taşındıklarından tam yuvarlaklaşmamışlardır. Bunlar, çakıllı olup fizyolojik derinlikleri fazladır. İyi drenajlı olan bu topraklarda tuzluluk gözlenmemektedir; fakat kaba bünyeli oluşları bu tür toprakların en büyük problemidir. Zaman zaman alüvyal topraklarla karıştırılan bu topraklar, alüvyallerden daha kuru, daha eğimli, taşlı ve çakıllı oluşları ile ayrılmaktadır. Kolüvyal toprakların profilleri, yağışın veya yüzey akışının yoğunluğuna ve eğim derecesine göre değişik katlar içermektedir. Bu katların alüvyal topraklarda meydana gelen katlardan farkı, birbirine paralel durumda olmayıp düzensiz olmalarıdır. Dik eğilimli alanlarda ve vadi ağızlarında bulunan kolüvyaller az topraklı olup kaba taş ve molozlar içerirler; çünkü eğimin fazla olması materyal büyüklüğünü de artırmaktadır. Yüzeysel akış hızının azaldığı alanlarda görülenlerde ise toprağı oluşturan materyal daha küçüktür. Eğimin çok azaldığı yerlerde parçacıklardaki küçülme alüvyon parçalarının düzeyine geldiğinden bu gibi yerlerde kolüvyal topraklar, geçişli olarak alüvyal topraklara karışmaktadır. 257

278 Bu toprakların %46.9 u metreler arasındadır. Bunu, %37.5 ilâ 200 metrenin altındaki alanlar izlemektedir (Çizelge 31). Başka bir sözle bunlar, yüksekliği çok fazla olmayan alanlarda geniş yayılışa sahiptirler. Genel anlamda bu toprakların bulunduğu alanlarda eğim değerleri 1 o nin altındadır (Çizelge 30). Ancak kolüvyal toprakların oluşumuna neden olan çevresindeki yüksek alanlardaki eğim değerleri, bulundukları alandan çok daha fazladır. Örneğin, Saraçköy batısında Çiğdemlik tepe eteklerinde görüldüğü alanda yamaç eğimi 15 o ilâ 25 o arasında değişmektedir. Güvemçetmi köyü yakınlarında da hem Fuğla tepede hem de köyün batısındaki Kocakır tepede yamaç eğimi 25 o ye kadar çıkmaktadır. Kolüvyal topraklarda materyalin geldiği yöne doğru artan eğim değerleri görülmektedir. Bu tür topraklarda yıkanma iyi olduğundan tuzluluk sorunu yoktur. Söz konusu toprakların üzerinde, daha çok, nadassız kuru tarım faaliyetleri sürdürülmektedir. Nitekim yapılan analizler bu toprakların bölge kapsamında %77.1 oranında açık alan ve kuru tarım alanı olarak kullanıldığını ortaya koymuştur Alüvyal Topraklar: Alüvyal topraklar, özellikle, Balıkesir Ovasında, Pamukçu Ovasında ve Değirmenli Ovasında geniş yayılışa sahiptir (Şekil 76). Bu toprak tipi, hektar ile azonal toprak grubunun %95.9 unu, çalışma alanın ise %19.9 unu oluşturmaktadır. Alüvyal topraklar, Aşçı dere, Üzümcü çayı ve Susurluk ırmağı boyunca da kıyıdan iç kesimlere doğru sokulmaktadır. Balıkesir Ovasında Alüvyal topraklar üç grup altında incelenebilir. Bunlar: iyi drene olmuş alüvyal topraklar, yetersiz drenajlı alüvyal topraklar ve fena drenajlı alüvyal topraklardır. Yapılan analizler, bu toprakların %80.7 sinin eğimin 1 o nin ve %99.3 ünün 200 m nin altındaki yüksekliklerde görüldüğünü ortaya koymaktadır (Çizelge 30, Çizelge 258

279 31). %0.7 oranında 200 metrenin üzerinde görüldüğü alanlar, daralarak akarsular boyunca içerilere doğru sokuldukları alanlardır. Alüvyal topraklar, akarsular tarafından taşınıp depolanan materyal üzerinde oluşan (A), C profilli genç topraklardır. Mineral bileşimleri, akarsu havzasının litolojik bileşimi ile jeolojik periyotlarda yer alan toprak gelişimi sırasındaki erozyon ve birikme devirlerine bağlı olup heterojendir. Profillerinde horizonlaşma ya hiç yok ya da çok az belirgindir. Horizonlaşma çok az belirgin olmasına rağmen toprak içinde değişik özellikte katlar gözlenebilmektedir. Alüvyal toraklarda üst topraktan alt toprağa geçiş belirsizdir. İnce bünyeli olanlarda düşey geçirgenlik az, yüzey nemli ve organik maddece zengindir. Kaba bünyeliler ise iyi drene olduğundan yüzey katları çabuk kurumaktadır. Balıkesir ovasında bu toprakların derinliği 1.5 m yi bulabilmektedir Balıkesir Ovasında fena drenajlı alüvyal topraklar, daha çok eğimin az olduğu yerlerde görülmektedir. Fena drenajlı bu topraklar, yaygın olarak Ovaköy doğusunda, Yakupköy çevresinde ve Köseler köyü yakınlarında bulunmaktadır. Bu topraklar, mera alanı olarak kullanmaktadır. Kış aylarında yeraltı su seviyesinin aşırı yükselmesi; buna karşılık yaz aylarında şiddetli buharlaşmaya bağlı olarak düşmesi nedeniyle kış aylarında bataklık haline gelen bu alanlar yaz aylarında kurumaktadır. Yaz aylarındaki kılcallık nedeniyle toprağın yüzey kısımlarında tuz birikimi görülebilmektedir. Balıkesir Ovasındaki bu tür bozuk drenajlı topraklar, ıslah edilerek tarımda kullanılır hale getirilmeye çalışılmaktadır. Yetersiz drenajlı topraklar ise Balıkesir Ovasında topoğrafyanın düz veya çukur olduğu ve taban suyu seviyesinin yüksek olduğu alanlarda bulunmaktadırlar. Bu tür yetersiz drenajlı topraklar, Susurluk ırmağı boyunca Yenice köyünün kuzeyinden Balıklı köyüne kadar geniş yayılışa sahiptir. Bunun dışında Kocaçay boyunca Ovaköy, Yakupköy ve Karaman köyleri arasında da görülebilmektedir. Bu tür toprakların görüldüğü alanların, ova boyunca menderesler çizen Kocaçay ve 259

280 Susurluk ırmaklarının eski art bataklıkları olduğu söylenilebilir. Verimli olan bu topraklar üzerinde sulu tarım yapılmakla birlikte bazı alanlarda mera olarak da kullanılmaktadır. Kurutma kanalları yardımıyla topraktaki fazla su uzaklaştırılarak drenaj iyileştirilme çalışmaları yapılmaktadır. Yetersiz drenajlı bu topraklar, drenaj problemi çözüldüğünde verimli tarım toprakları olarak kullanılabilecektir. Özetle Pamukçu Ovası, Değirmenli Ovası ve Balıkesir Ovası bütünündeki alüvyon topraklarının büyük bir bölümünü iyi drene edilmiş alüvyal topraklar oluşturmaktadır. Bu topraklarda, sulu tarım faaliyetleri sürdürülmektedir. Bu bakımdan bölge bütününde ekonomik öneme sahiptirler. Alüvyal toprakların üzerindeki bitki örtüsü iklime bağlıdır. Bulundukları iklime uyabilen her türlü bitkinin yetiştirilmesine elverişli ve verimli topraklardır. Yöredeki ovalarda alüvyal topraklar, tarımsal faaliyetlerin de en yoğun şekilde yapıldığı topraklardır. Yapılan analizler, bu toprakların %99.3 oranında açık alan ve ziraat alanı olarak kullanıldığını göstermektedir. Diğer bir deyişle bu topraklar, yöredeki en verimli tarım arazilerini oluşturmaktadır. Bununla birlikte yapılan uzaktan algılama çalışmalarında Balıkesir Ovasında sulu tarım arazilerinin otlaklarla ayrıldığı görülmektedir. Bu alanlar, Atköy ile Çandır arasında Aşçı dere vadisi boyunca izlenmektedir. Bu geniş otluk alanların oluşumunda taban suyu seviyesinin yüksek olması etkili olmuş olmalıdır. Bu otlak alanlar, sulu tarım arazilerinde parçalanmaya neden olmaktadır. Alüvyal toprakların en büyük problemi tuzluluktur. Daha önce de söz ediği gibi bozuk drenajlı alüvyal topraklardan da maksimum ölçüde yararlanabilmek için drenaj iyileştirme çalışmaları yapılmaktadır. VI. BÖLÜM: BİTKİ ÖRTÜSÜ: 1. BİTKİ ÖRTÜSÜ ÜZERİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER: 260

281 Balıkesir Ovası ve yakın çevresine ait ayrıntılı bitki coğrafyası çalışmasına ulaşılamamıştır. Bu nedenle daha çok yöreyi içine alan Marmara Bölgesi nde ve Güney Marmara Bölümü nde yapılmış çalışmalardan yararlanılmıştır. Yörenin Türkiye bitki coğrafyası içinde yerini belirleyebilmek için Türkiye genelinde yapılmış bitki coğrafyası araştırmaları da değerlendirilmiştir. Balıkesir Ovası ve çevresi, bitki örtüsü özellikleri bakımından bir geçiş alanında yer almaktadır. Öyle ki Balıkesir güneyindeki Uzuncayayla dan, Kaz dağından ve Trakya güneyinde kalan Ganos ve Koru dağlarından geçen bir sınır, Akdeniz maki-kızılçam alanını daha kuzeydeki yaprak döken meşeler ve karaçam alanından ayırmaktadır (Darkot ve Tuncel, 1981: 44). Başka bir sözle bu hattın doğusu nemli ormanların, batısı ise kuru ormanların yayılış alanıdır. Yöre, söz konusu bu hat üzerinde yer almaktadır. Regel (1963: 29) e göre de çalışma alanı, Doğu Akdeniz Bölgesi nin güney kısmındaki İzmir çevresi ile Doğu Akdeniz Bölgesi nin kuzey kısmındaki Mysia çevresi (Çanakkale çevresi) arasında yer almaktadır. Regel (1963: 29) tarafından İzmir çevresine ait meşe ormanlarının sert yapraklı ağaç ormanları ile oluşturduğu sınır, Balıkesir-Soma arasından geçirilmiştir. Bu sınırın kuzeyinde Doğu Akdeniz Bölgesi nin kuzey kısmı, güneyinde ise bu bölgenin güney kısmı uzanmaktadır. Yöre, takson özelliklerine göre Akdeniz fitocoğrafya bölgesine ait türleri içermektedir. Bunu, Avrupa Sibirya fitocoğrafya bölgesine ait türler izlemektedir. Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde Akdeniz elemanlarının daha çok görülmesinin nedeni, yörenin geniş anlamda Akdeniz ikliminin etkisi altında bulunmasıdır. İnandık (1969: 174) a göre de çalışma alanı Holarktik bölge içinde Akdeniz flora bölgesinin Doğu Akdeniz alanında yer almaktadır. Aynı araştırmacıya göre Balıkesir Ovasının 261

282 kuzeyi Akdeniz flora bölgesinin Karadeniz alanı içinde yer almaktadır. Atalay (1994: 119) ise çalışma alanını Akdeniz fitocoğrafya bölgesine dahil etmiştir. Bölgenin Avrupa-Sibirya (Karadeniz) fitocoğrafya bölgesine komşu olması, bu bölgeye ait türlerin de görülmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak Balıkesir Ovası çevresi, bitki örtüsü bakımından bir geçiş özelliğine sahiptir. Bu nedenle bitki topluluklarının birbiri içine girdiği görülmektedir. Kısaca çalışma alanında ışığı seven, sıcaklık isteği fazla ve kuraklığa dayanıklı sert yapraklı bitki toplulukları görülmekle birlikte yaprağını döken türler de görülebilmektedir. Bunlara, saplı meşe (Qercus pedunculata) ve orman gülü (Rhododendron) örnek verilebilir. Sönmez (1991: 90) tarafından sarı çiçekli orman gülü (Rhododendron luteum), bölge sınırları dışında, Balıkesir in yaklaşık km batısında tespit edilmiştir. Araştırmacı, söz konusu orman gülünün varlığını toprak, nem ve bakı koşullarının oluşturduğu mikroiklim şartlarına bağlanmaktadır. Bir yerde bitki örtüsünün dağılımı üzerine çeşitli faktörler etkilidir. Bunlardan en önemlileri: iklim, toprak, ana materyal, topografya, beşerî faktörler ve zamandır. Bu nedenle çalışma alanında bitki örtüsünün dağılımına geçmeden önce bitki örtüsü dağılımını etkileyen faktörler incelenmiştir. Bu kapsamda, öncelikle, iklim faktörlerinin bitki örtüsü üzerine etkisi belirlenmiştir. İlk olarak günlük ortalama sıcaklıklar, vejetasyon döneminin tespiti amacıyla kullanılmıştır (Çizelge 32, Şekil 77). Vejetasyon döneminin tespitinde günlük ortalama sıcaklıkların +8 o C ve üzerinde olduğu günler kabul edilmiştir. Diğer bir deyişle günlük ortalama sıcaklıkların +8 o C nin üzerinde kesintisiz devam ettiği dönem, vejetasyon dönemi olarak belirlenmiştir (Atalay, 1994: 15). Çalışma alanın ortalama vejetasyon dönemi, 211 gündür. Vejetasyon dönemi, ortalama olarak, nisan ayı ortalarında başlamakta ve kasım ayı ortalarına 262

283 kadar devam etmektedir (Çizelge 32, Şekil 77). Yapılan çalışmalar sonucu, vejetasyon süresinin bir yıldan diğerine değiştiği tespit edilmiştir. Şöyle ki bazı yıllar mart ayı içinde başlayan vejetasyon dönemi (1975, 1986, 1989, 1994,1998, 1999), Çizelge 32: Balıkesir meteoroloji istasyonu verilerine göre döneminde vejetasyon döneminin başlama ile bitiş tarihleri ve toplam vejetasyon süreleri. 263

284 YILLAR Vejetasyon Döneminin Başlama Tarihi Vejetasyon Döneminin Bitiş Tarihi Gün Ay Gün Ay Toplam Vejetasyon Süresi Mart 13 Kasım Nisan 6 Ekim Nisan 20 Ekim Nisan 31 Ekim Nisan 3 Kasım Mart 14 Kasım Nisan 24 Kasım Nisan 12 Kasım Nisan 5 Kasım Nisan 26 Kasım Nisan 20 Kasım Nisan 4 Kasım Nisan 7 Kasım Nisan 12 Kasım Nisan 12 Kasım Nisan 31 Kasım Mart 6 Kasım Nisan 28 Ekim Nisan 27 Ekim Mart 14 Kasım Mart 9 Kasım Nisan 25 Ekim Nisan 10 Kasım Nisan 3 Kasım Mart 6 Kasım Nisan 7 Kasım Nisan 11 Aralık Nisan 6 Kasım Mart 11 Kasım Mart 11 Kasım Nisan 14 Kasım

285 A Y L A R Y I L L A R Şekil 77: Balıkesir meteoroloji istasyonu verilerine göre çalışma alanında yılları arasında vejetasyon döneminin değişimi. bazı yıllar da aralık ayına (1996) kadar devam etmiştir. En kısa vejetasyon dönemi, 1971 yılında tarihleri arasında yaklaşık 171 gün olarak gerçekleşmiştir. En uzun vejetasyon dönemi ise 1985 yılında gerçekleşmiştir. Vejetasyon dönemi, 1985 yılında tarihleri arasında yaklaşık olarak 243 gün olarak tespit edilmiştir. Yöreye ulaşan hava kütlelerinin bir yıldan diğerine değişmesi, vejetasyon döneminin de değişmesine neden olmaktadır. Sonuç olarak Balkanlar dan gelen soğuk hava kütlelerinin frekanslarının arttığı dönemlerde vejetasyon süresi kısalmaktadır. Buna karşın söz konusu sistem kuzeye erken çekilirse vejetasyon süresi de uzamaktadır. Balıkesir meteoroloji istasyonuna göre yıllık ortalama sıcaklık, 14.5 o C dir. Yükseltinin artışı ile birlikte sıcaklık düşmektedir. Şöyle ki Balıkesir istasyonuna göre daha yüksekte yer alan Çağış istasyonun ortalama sıcaklığı 13.4 o C dir. Yükseltinin artışı ile birlikte sıcaklıkta meydana gelen değişme bir mevsimden diğerine farklılık göstermekle birlikte bu fark 3-4 o C yi geçmemektedir. Çalışma alanında Aylık ortalama minimum sıcaklıklar 0 o C nin altına düşmemektedir. Ancak mutlak minimumlar incelendiğinde sıcaklık, 12.4 o C ye kadar düşebilmektedir. Mutlak 265

286 maksimum sıcaklıklar ise 42 o C ye kadar yükselebilmektedir. Ekstrem değerlerden maksimum sıcaklıkların şiddetli olduğu dönem, vejetasyon dönemine denk gelmektedir (Şekil 78). Şekil 78: Balıkesir de ortalama aylık yağış (mm) ve sıcaklık ( o C), olası nemli dönem (a), olası kurak dönem (b), donlu aylar (c), don olayların erken başlama ve geç sona erme dönemi (d), olası vejetasyon dönemi (+8 o C; e) ve don olayının gözlenmediği dönem (f). Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde don özellikleri incelendiğinde en erken kasım ayı içinde başladığı ve en geç mart ayı içinde son bulduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle mart ayı ve kasım ayları don olayları bakımından geçiş aylarıdır. Ortalama donlu gün sayısı 7.5 gündür. Sonuç olarak çalışma alanı, sıcaklık özelliklerine göre sıcaklık isteği fazla olan kızılçam ve maki topluluklarının yayıldığı alanlara girmektedir. Görülüyor ki yöre, iklim özellikleri bakımından yıllık ortalama sıcaklık isteği o C olan kızılçama uygundur. Ayrıca kızılçam 14 o C ye kadar düşen 266

287 sıcaklıklardan etkilenmemektedir (Neyişçi, 1987: 28). Bu kapsamda yörenin mutlak minimum sıcaklıkları dahi bu değerin altına düşmemektedir. Elde edilen bu sonuçlar, çalışma alanının kızılçamın yayılışı için uygun şartlar sunduğunu göstermektedir. Bir yerde bitki örtüsünün gelişmesinde önemli olan bir diğer iklim faktörü ışıktır. Şöyle ki bitki örtüsünün olgunlaşıp çiçek açması ve meyve vermesine kadar değişen devrelerde ışığa ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle yatay yüzeye ulaşan solar enerji incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre solar enerji, mart-ağustos döneminde 200 cal/cm 2 /günün üzerine çıkmaktadır ve en yüksek değerlerini haziran, temmuz ve ağustos aylarında almaktadır. Kızılçam, gelişme döneminde %70 ışık isteği olan bir bitkidir. Çalışma alanın termik bilânçosu, ocak ve aralık aylarında negatif olmakla birlikte yıllıkta pozitiftir. Dolayısıyla çalışma alanı, ilk yaşlarında optimal bir büyüme için yüksek ışığa ihtiyaç duyan kızılçam için uygun şartlar sunmaktadır. Bölgenin yağış özellikleri, bitkilerin yaşam faaliyetlerini sürdürebilmeleri açısından önemlidir. Bu bütünden bakıldığında yıllık ortalama yağış, mm dir. Ancak yağış toplamından ziyade vejetasyon döneminde meydana gelen yağışlar, bitki yaşamı açısından daha önemlidir. Bu nedenle özellikle vejetasyon döneminde düşen yağışlar dikkate alınmıştır. Toplam yağışları mm si nisan-kasım arasında düşmektedir. Bu da toplam yağışların %49.9 luk kesimini oluşturmaktadır (Şekil 78). Yaz yağışlarının payının toplam içinde az olması, vejetasyon döneminde kuraklık sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bunun bir sonucu olarak bölge, daha çok kserofit türlerin yayılış alanına girmektedir. Yörede vejetasyon döneminin başlaması ile birlikte sıcaklık artmakta; fakat yağışlar azalmaktadır. Bu da bitkiler ihtiyaç duydukları suyu karşılayamadıklarından kuraklık sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bölgenin su bilânçosu, Thornthwaite yöntemi kullanılarak ortaya konmuştur (Çizelge 24, Şekil 59). Bu kapsamda, kasım ayından itibaren toprakta su birikmeye başlamakta; fakat aralık ayında %100 e ulaşmaktadır. Aralık-mart döneminde 267

288 doymuş olan topraktan nisan ayında sıcaklık ve buharlaşmanın artmasıyla birlikte birikmiş su kullanılmaya başlanmaktadır. Nisan-mayıs ayları ise birikmiş suyun kullanıldığı aylar olarak karşımıza çıkmaktadır. Haziran-ekim döneminde ise su eksiği görülmektedir. Yapılan bu analiz de bitki örtüsünün yaz aylarında mutlak kuraklılıkla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Rüzgâr, bitki örtüsünün gövde ve tepe şekillenmesinde büyük öneme sahiptir. Balıkesir Ovası çevresinde rüzgâr hızının düşük olması nedeniyle bitki yaşamını etkileyecek olumsuz şartlar oluşmamaktadır (1.6 m/sn). Buna karşılık bazı lokal alanlarda rüzgâr hızının artması, bitki örtüsünde bayrak görünümüne neden olabilmektedir (Foto 19, 20). Ancak bu alanlarda ağaçların gövde yapısının düzgün olmamasında rüzgâr hızıyla birlikte zemin özellikleri gibi diğer faktörler de etkili olabilir. Şöyle ki kök sitemi sağlam olmayan ağaçlar, rüzgâr hızı çok şiddetli olmasa da eğimlenebilmektedir. Öte yandan her yerde rüzgâr ölçümleri alınmadığı için lokal alanlardaki rüzgâr hızı hakkında da bilgi bulunmamaktadır. Foto 19 da Ovabayındır köyünün batısında kuzeye hakim rüzgâr yönüne açık alanlardaki ağaçların gövdesinin hakim rüzgâr yönüne ters yönde eğildiği gözlenebilmektedir. Aynı görünüme, Foto 20 de Balıkesir batısında da rastlanmaktadır. Bu kesimde de ağaçlar kök sistemleri hakim rüzgâr yönünün tersine eğilmektedir. Yöredeki diğer alanlarda da Ovabayındır köyü ve Balıkesir kenti batısında olduğu gibi ağaç gövdelerinde hakim rüzgâr yönüne bağlı deformasyonlar gözlenebilmektedir. Öte yandan rüzgârlar, nemli hava kütlelerinin çalışma alanına sokulmasına yardımcı olmaktadır. Bu nedenle bitki örtüsü açısından olumlu etkileri olumsuz etkilerinden daha önemlidir. 268

289 Foto 19: Ovabayındır köyünün batısında ağaçlarda gözlenen deformasyon. Foto 20: Balıkesir batısında Harita tepede kızılçamlarda gözlenen deformasyon. Bölgenin bioklimatik özelliklerini ortaya koymak amacıyla yağış ile günlük maksimum buharlaşma tutarlarını dikkate alan Sezer ve yağış, sıcaklık ile buharlaşma gibi iklim unsurlarının temel alan Erinç formülleri kullanılmıştır. Erinç yağış etkinliği indis formülüne göre Balıkesir, daha önce de belirtildiği gibi, yarı nemli iklim şartları altında doğal bitki örtüsü park görünümlü kuru orman olan alanlarının 269

290 sınırları içindedir (Şekil 60). Yıl içinde de kasım, aralık, ocak, şubat mart ayları çok nemli iklim şartları altında çok nemli ormanlara uygun şartlar sunmaktadır. Ekim, nisan ve mayıs aylarında yarı nemli iklim şartları altında park görünümlü kuru ormanların, haziran ve eylül aylarında kurak iklim şartları etkisi altında çölümsü steplerin, temmuz ve ağustos aylarında ise tam kurak şartların etkisi altında çöl bitki örtüsünün gelişimine uygun şartlar görülmektedir (Şekil 60). Bu indise göre bölgede park görünümlü kuru orman şartlarından çok nemli orman şartlarına hızlı bir geçiş vardır. Bunların arasında olan nemli ormanların gelişim şartları yaşanmamaktadır. Ortalama yağış ile günlük maksimum buharlaşma tutarlarını dikkate alan Sezer yağış etkinliği indis sonuçlarına göre ise Balıkesir, yarı nemli doğal bitki örtüsü kurakçıl orman ve maki olan bir iklim tipine sahiptir (Şekil 61). Aylık indis değerlerine göre kasım, aralık, ocak ve şubat ayları çok nemli olduğu için çok nemli ormanların, mart ayı ise nemli ormanların yetişmesine uygun şartlar sunmaktadır. Nisan ayı yarı nemli olup kurakçıl orman ve makilere, ekim ve mayıs az yarı nemli olup step ve çalılıklara, haziran ve eylül yarı kurak steplere, temmuz ve ağustos ise tam kurak çöl bitki örtüsüne uygunluk göstermektedir. Sonuç olarak bu her iki uygulamada geçiş mevsimlerini ve yaz aylarını içine alan nisan-ekim döneminin kurakçıl karakterde bitki örtüsünün yayılışına uygun şartlar sunduğunu ve nemli koşulların uzun dönem etkili olmadığını göstermektedir. Bitki örtüsünün bir yerde gelişip büyümesinde bir başka faktör, topraktır (Çizelge 33). Bölgede, zonal toprak gruplarından kireçsiz kahverengi orman toprakları, kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları ve kahverengi orman toprakları yaygındır (Şekil 76). Kireçsiz kahverengi orman toprakları, su tutma kapasitelerinin orta derecede olması ve drenajlarının iyi olması nedeniyle meşe ve karaçam 270

291 ormanları için uygun şartlar oluşturmaktadır (Sönmez, 1996: 24). Organik maddece zengin ve iyi drenajlı kahverengi orman toprakları ise daha çok kızılçam, karaçam ve saçlı meşe gibi kuru ormanların yayıldığı topraklardır (Güngördü, 1999). Kırmızı kahverengi Akdeniz toprakları ise kızılçam, maki ve meşe (saplı meşe, sapsız meşe, macar meşesi vb.) elemanlarının yayılışına uygun şartlar sağlayan topraklardır (Güngördü, 1999). Bölge bütününde ise zonal toprakların orman gelişimine uygun olmakla birlikte ya açık alan oldukları ya da tarım alanı olarak kullanıldıkları tespit edilmiştir (Çizelge 33). Yapılan analizler göstermektedir ki iyi baltalıkların sadece %4.8 i kireçsiz kahverengi orman toprakları ve %4.4 ü kahverengi orman toprakları üzerinde bulunmaktadır. Buna karşılık kahverengi orman topraklarının bölge topraklarının sadece %1.6 sını oluşturduğu dikkate alınırsa, bu toprakların %11.8 i iyi baltalıklar %32.5 i bozuk baltalıklarla kaplıdır. Bu da aslında bu toprakların ağaç yetişimi için uygun şartlar sunduğunu göstermektedir. Çizelge 33: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde başlıca toprak grupları ve bunları Toprak Grupları kaplayan bitki örtüsü (%). İyi Baltalık Bozuk Baltalık Zonal Topraklar BİTKİ ÖRTÜSÜ Açık Alan ve Ziraat Alanı Göl TOPLAM Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları Kırmızı Kahverengi Akdeniz Toprakları Kahverengi Orman

292 Toprakları Kireçsiz Kahverengi Toprakları Rendzina Topraklar Vertisol Topraklar Kolüvyal Topraklar Alüvyal Topraklar Göl TOPLAM İntrazonal Topraklar Azonal Topraklar Çalışma alanında, intrazonal topraklardan ise kireçsiz kahverengi topraklar, rendzina topraklar ve vertisol topraklar görülmektedir (Şekil 76). Geniş yayılışa sahip olan kireçsiz kahverengi topraklar, hafif alkali özelliktedir. Bu topraklar, kum oranı kil oranından fazla olan topraklardır. Bu nedenle su tutma kapasiteleri de düşüktür. Söz konusu topraklar, bitki örtüsü bakımından elverişli şartlara sahip olmakla birlikte genellikle tarım alanı olarak kullanılmaktadır (%74.4; Çizelge 32). Bununla birlikte Balıkesir Ovası çevresindeki iyi baltalıkların %61.4 ü ve bozuk baltalıkların %70.2 si bu toprak tipi üzerinde yer almaktadır. Diğer yandan bu toprakların sadece %5.9 u iyi baltalık, %19.7 si bozuk baltalıklarla kaplıdır. Sönmez (1996) tarafından kireçsiz kahverengi toprakların daha çok saçlı meşelerin (Quercus cerris) gelişimine müsait şartlar sunduğu tespit edilmiştir. 272

293 Diğer önemli intrazonal topraklar rendzinalar ve vertisollerdir (Şekil 76). Bu topraklar da doğal bitki örtüleri tahrip edilerek tarım alanı olarak kullanılmakta ya da otsu topluluklarının geniş yayılışa sahip olduğu açık alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Çizelge 33). Şöyle ki rendzina toprakların %82.1 i, vertisol topraklarının %99.0 u açık alan ve ziraat alanıdır. Sığ olan bu topraklarda çalı vejetasyonu gelişmektedir. Bununla birlikte bu toprakların derinliğinin artması, kızılçam topluluklarına da uygun şartlar sunmasına neden olmaktadır (Sönmez, 1996). Yapılan çalışmalar göstermektedir ki iyi baltalıkların %27.6 si, bozuk baltalıkların ise %17.9 u rendzina toprakları üzerinde yer almaktadır. Bu toprak grubu, kireçsiz kahverengi orman topraklarından sonra iyi baltalıkların büyük oranda gözlendiği ikinci toprak grubudur. Ancak rendzinalar da bölgede geniş yayılışa sahiptir. Bu toprak tipinin sadece %6.2 si iyi baltalıklarla kaplıdır. Azonal toprak grubundan geniş yayılışa sahip olan toprak tipi, Alüvyal topraklardır. Alüvyal topraklar ova tabanlarında yaygın olarak gözlenmekte ve %99.3 ü tarım alanı olarak kullanılmaktadırlar (Çizelge 33). Kolüvyal topraklar üzerinde ise çalı toplulukları yetişmekle birlikte daha çok tarım alanı olarak kullanılmaktadırlar (%77.1). 273

294 Neyişçi (1987: 36) ye göre çalışma alanının hakim bitki örtüsünü oluşturan kızılçam, hemen hemen bütün toprak türlerinde yetişebilmektedir. Dolayısıyla toprak bakımından özel bir isteği olmayan kızılçamın yörede hakim bitki örtüsünü oluşturmasında toprak faktörünün rolü önemsenmeyecek derecededir. Bitki örtüsünün gelişmesi üzerine etkili olan bir diğer faktör, ana materyaldir. Balıkesir Ovası ve çevresinde, daha önce de değinildiği gibi, Paleozoik ten günümüze kadar farklı jeolojik birimler gözlenmekle birlikte en geniş yayılışa sahip olan birimler, Neojen ve Kuaterner e ait jeolojik formasyonlardır (Şekil 3). Miyosen çanakları içinde gelişmiş olan Neojen volkanik-sedimanter birimler, en geniş yayılışa sahiptir. Post-alpin hareketlerle deformasyona uğrayan bu çanakların orta kesiminde alüvyonlar birikmiştir. Diğer bir deyişle alüvyal ovaların çevresi Neojen yaşlı volkanik ve sedimanter materyalle çevrelenmektedir. Neojen e ait bu sedimanter birimlerin yükseltileri fazla olmadığı için yaz aylarında sıcaklığın fazla olduğu alanlardır. Ayrıca bu formasyonların su tutma kapasiteleri de iyi değildir. Bu nedenle daha çok kuru ormanların yayılışına uygun şartlar sunmaktadırlar. Neyişçi (1987: 36), kızılçamların ekolojik şartlarını araştırırken bölgede hakim ağaç türü olan kızılçamın gelişmesinde anakayanın çatlaklı olup olmamasının ve tabakalaşma biçiminin, anakayanın türünden daha önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu bütün içinde, iyi baltalıkların %44.9 unun Soma formasyonu üzerinde görüldüğü tespit edilmiştir (Çizelge 34). Bunu, %26.8 ile Yuntdağ volkaniti ve %20.8 ile Yayla melanjı izlemektedir. Bununla birlikte Soma formasyonunun çalışma alanının %29.0 unu, Yuntdağ volkanitinin %34.6 ını kapladığı dikkate alınırsa bölgenin sadece %0.1 ni kapsayan Fazlıkonağı formasyonunun bitki örtüsü bakımından orman gelişimine daha uygun olduğu sonucuna varılabilir. Nitekim Çizelge 34 incelendiğinde Fazlıkonağı formasyonunun %93.0 ünün iyi baltalıklarla 274

295 örtülü olduğu görülmektedir. Öte yandan Soma formasyonun sadece %6.8 i iyi baltalıklarla örtülüdür. Bölgede dikkati çeken bir diğer jeolojik birim, Akçakoyun formasyonudur. Söz konusu formasyonun %55.4 ü kötü baltalıklarla kaplıdır. Bu da bu birimin jeolojik açıdan ağaç gelişimine elverişli şartlar sunduğunu göstermektedir. Çünkü yöredeki kötü baltalıkların orman tahribi sonucu ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Çizelge 34: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde jeolojik birimler ve bunları örten bitki örtüsünün oransal dağılımı (%). Jeolojik Formasyonlar Yeni Alüvyon Eski Alüvyon Soma Formasyonu Yuntdağ Volkaniti Yayla Melanjı Akçakoyun Formasyonu Mzmr Çaltepe Formasyonu Karakaya Formasyonu Fazlıkonağı Formasyonu Göl Toplam BİTKİ ÖRTÜSÜ Açık Alan ve Ziraat İyi Baltalık Bozuk Baltalık Alanı Göl Toplam Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin yer şekilleri incelendiğinde, yükseltisi fazla olmayan tepelerden oluştuğu görülmektedir. Yükselti farkı, Kokarca tepe batısı ile Hotaşlar köyü batısı arasında, yaklaşık, 615 m dir. Bilindiği gibi yükselti şartlarının değişmesi, iklim faktörlerinin de değişmesine neden olmaktadır. Daha önce isoterm haritalarıyla da ortaya konulduğu gibi yükseltinin artışı ile birlikte yaklaşık olarak

296 o C lik sıcaklık farkı gelişmektedir. Yöredeki herhangi bir yükseltide en soğuk ocak ayında dahi ortalama yıllık sıcaklık, 0 o C nin altına düşmemektedir. Yükseltinin artışı, yoğunlaşmayı artırmaktadır. Bu nedenle yükseltinin artışına bağlı olarak yağış miktarı da artmaktadır. Topoğrafik koşullar altında yağış miktarı, genel olarak 550 mm ile 700 mm arasında değişmektedir (Şekil 58). Balıkesir Ovası ve çevresinde iyi baltalıkların %41.5 ine m, %38.4 üne m yükseklikleri arasında rastlanmaktadır. Bozuk baltalıkların ise %44.2 si m arasındadır. Bununla birlikte yapılan analizler, çalışma alanında gerçekleşen hızlı orman tahribi nedeniyle bütün yükselti sınıflarının %50.0 nin üstünde açık alan ve ziraat alanı olduğu göstermektedir (Çizelge 35). Bu nedenle yükselti ile iyi ve bozuk baltalıklar arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Fakat uydu görüntüleri üzerinden yapılan çalışmalarda, genel olarak, doğal ormanlık alanların 260 metrenin üzerinde başladığı tespit edilmiştir. Çizelge 35: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile yükselti (metre) arasındaki ilişki (%). < > Yükselti Sınıfları (Metre) TOPLAM BİTKİ ÖRTÜSÜ Açık Alan ve İyi Baltalık Bozuk Baltalık Ziraat Alanı Toplam Bitki örtüsü üzerinde etkili olan bir diğer relief özelliği eğimdir. Balıkesir Ovası ve çevresi eğimin çok fazla olmadığı bir alandır. Bu kapsamda Balıkesir, Pamukçu ve Değirmenli ovaları eğimin en az olduğu alanlardır. Buralardaki yaklaşık eğim, 0.01 o nin altındadır. Eğim, ovaları çevreleyen alanlarda ise 1 o -5 o arasın, aşınım yüzeylerini birbirinden ayıran yamaçlarda ise 5 ilâ 15 dereceler arasında değişmektedir. Çalışma alanın %49.0 u 1 o nin altında olmakla birlikte 30 o nin üzerinde alan yerler de vardır. Bitki örtüsü bakımından eğimin az olduğu alanlarda taban suyu problemleri ile karşılaşılmaktadır. Eğimin fazla olduğu alanlarda ise en önemli problem erozyondur. Çalışma alanında eğim ile bitki örtüsü arasındaki ilişki 276

297 incelendiğinde, Çizelge 36 da görüldüğü gibi, belirgin bir ilişki tespit edilmemiştir. Ancak eğimin artışı ile iyi ve kötü baltalıklarda çok az bir değişim vardır. Şöyle ki hem iyi baltalıklarda hem de kötü baltalıklarda, 5 o ilâ 30 o arasında eğimli yamaçlarda bir artış vardır. Eğimin artması ile birlikte (>30 o ) iyi ve kötü baltalıkların oranları, tekrar düşmektedir. Bunda, eğimin artışı ile birlikte yamaç erozyonunun artmasının etkili olduğu düşünülmektedir. Eğim ile bitki örtüsü arasında belirgin ilişkinin bulunmayışında doğal bitki örtüsünün antropolojik nedenlerle tahribinin etkili olduğu düşünülmektedir (Çizelge 36). Çizelge 36: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile eğim arasındaki ilişki (%). < > BİTKİ ÖRTÜSÜ EGİM SINIFLARI (Derece- o ) Toplam İyi Baltalık Bozuk Baltalık Acık Alan ve Ziraat Alanı TOPLAM Çalışma alanında bakı şartları da mikro iklim koşulları oluşturması bakımından önemlidir (Foto 21). Nitekim güneye bakan yamaçlar güneş enerjisinden maksimum ölçüde yaralanırken, kuzey yamaçlar güneş duldasında kalmaktadırlar. Öte yandan yağmur getiren rüzgârlara bakan yamaçlarda bitki örtüsü yağmur duldasındaki yamaçlardan daha yoğundur. Bu kapsamda bölgenin %47.2 si düz ya da düze yakın araziden oluşurken, sadece %52.8 i bakı şartları oluşturmaktadır. Düz ya da düze yakın arazi dışındaki bölgenin bakı şartları ve bitki örtüsü incelenerek Çizelge 37 oluşturulmuştur. Bu kapsamda yapılan analizler, iyi baltalıkların %16.2 sinin E yönünde yer aldığını göstermektedir. Bunu, %14.6 ile N ve NE yönleri izlemektedir. Bozuk baltalıklar üzerinde de ayni yönlerin önemli olduğu görülmektedir (Çizelge 37). Bu da çalışma alanında bitki örtüsü bakımından E, NE ve N yönlerinin uygun bakı şartları sunduğunu göstermektedir. Çizelge 37: Balıkesir Ovası ve yakın çevresinde bitki örtüsü ile bakı arasındaki ilişki (%). 277

298 YONLER N NE E SE S SW W NW Toplam BİTKİ ÖRTÜSÜ İyi Baltalık Bozuk Baltalık Açık Alan ve Ziraat Alanı Toplam Bölge, daha önce de söz edildiği gibi, ilk çağdan beri insanlar tarafından kullanılan bir alandır. Bu nedenle doğal bitki örtüsü büyük oranda tahrip edilmiştir. İnsan tahribine ilişkin en önemli faktörler, hayvan otlatma, orman yangınları ve tarla açmadır. İnsan tahribin bir sonucu olarak hakim bitki örtüsünü oluşturan kızılçam ormanlarının alanı daralmış ve bunun yerini bozuk baltalıklar almıştır. Sonuç itibarıyla insanlar tarafından bitki örtüsünün tahrip edilmesi, maki ve garigler ile otsu türlerin yayılışına neden olmuştur. Çalışma alanında insan tahribine son verilse dahi eski bitki örtüsüne ulaşılamayabilir. Çünkü, her geçen gün iklimde meydana gelen değişme yeni klimaks türlerin oluşmasına neden olmaktadır. 278

299 Foto 21: Sakarca tepe eteklerinden Kalburcu köyünün güneydoğusundaki adsız tepeye (297 m) bakış (SE NW). Kuzeye bakan yamaçlarda kızılçam ormanları ve dulda yamaçta, orman örtüsünün tahribi sonucunda gelişmiş, yastık şeklinde otlar. Bitki örtüsün oluşum ve gelişiminde zaman, önemli bir faktördür. Şöyle ki zaman içinde iklimde meydana gelen değişmeler bitki örtüsünün yayılışında değişmelere neden olmuştur. Özellikle, Kuaterner de buzul ve buzullar arası dönemlerde bitki örtüsü kuzeye ve güneye doğru salınım göstermiştir (Atalay, 1994). Bu kapsamda son glasyal dönem ve postglasyal dönem incelenmiştir. Son buzul döneminde (Würm), Paleoboreal Avrupa florası güneye doğru ilerlemiştir. Bu ilerlemenin sonucunda çalışma alanını içine alan Güney Marmara ve hatta Batı Anadolu bu kuşağının içinde kalmıştır. Paleoboreal flora, glasyal devrenin sona ermesi ile birlikte kuzey çekilmiştir. Karadeniz Bölgesi nde gözlenen bu flora alemine ait türlerin bazıları ise mikro klimatik şartların etkisiyle varlığını sürdürebilmiştir. Daha önce de söz edildiği gibi, Balıkesir çevresinde bir relikt olan Rhodendron luteum (sarı çiçekli orman gülü) buna örnek verilebilir. 279

300 2. BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN DAĞILIŞI: Bölgenin bitki örtüsü özelliklerine geçmeden önce Türkiye genelinde yeri ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma alanı, Türkiye Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Türkiye orman varlığı haritalarında, genel olarak, açık alan olarak gösterilmektedir. Orman örtüsü ise verimsiz ormanlar kapsamındadır (Şekil 79). Şekil 79: Türkiye orman haritasında Balıkesir Ovası ve yakın çevresinin genel görünümü. Aynı zamanda bölge, yangına hassas olan risk bölgeleri içindedir. Şöyle ki orman işletme müdürlükleri kapsamında 300 ha dan daha büyük orman yangınlarının sayısı 2-4 arasında olan alanlar çalışma alanını da kapsamaktadır. Bu bütünde Balıkesir Ovası ve yakın çevresi 1. derece yangına hassas alanların içinde olup Türkiye genelinde de büyük risk teşkil etmektedir. Bu bütün içinde bölgenin %82.1 i, açık alan ve ziraat alanlarından oluşmaktadır. Bunu, %12.8 ile bozuk baltalıklar izlemektedir. İyi baltalıklar ise 280

301 sadece %4.4 lük bir orana sahiptir. Bu kapsamda bitki örtüsü, ağaç, çalı ve ot formasyonundan oluşmaktadır. Ağaç formasyonun tanıtıcı elemanı, kızılçam (Pinus Brutia) dır. Kızılçamların ortalama boyu, m dir. Çalı formasyonunu ise 1-3 m arasında değişen ağaççıklar oluşturmaktadır. Bir diğer bitki örtüsü formasyonunu, boyları cm arasında değişen otlardan oluşmaktadır. Daha önce de incelendiği gibi yükselti farkı çok fazla olmayan bölgede vejetasyonda da belirgin bir dikey tabakalaşma görülmemektedir. Balıkesir çevresinde farklı kapalılık oranına sahip alanlar bulunmaktadır (Şekil 80). Bu alanlar, genellikle birbirleri içine girmiştir. Ziraat ve açık alanlar, geniş yayılışa sahip olup her geçen gün doğal bitki örtüsünün tahribi nedeniyle alanları genişlemektedir. Ovaların tabanlarında doğal bitki örtüsü tahrip edildiği gibi ovaları çevreleyen alanlarda da doğal bitki örtüsü büyük oranda tahrip edilmiştir. Bu alanlar, bitki örtüsünden mahrum alanlardır. Ormandan elde edilen bu alanların bir kısmı, tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Çalışma alanında kapalılık oranı %10 ve daha az olan alanlar geniş yayılışa sahiptir. Genellikle kapalılık oranı düşük olan bu bozuk orman ve otlak alanlarının hakim ağaç türü, ışık isteği fazla olan kızılçam (Pibus brutia) dır. Kızılçamlara yaygın olarak maki elemanları olan bir maki elemanı olan akçakesme (Phillyrea media) eşlik etmektedir. Bu alanlarda kızılçam topluluklarına eşlik eden diğer maki ve garig türleri şunlardır: karaçalı (Paliurus aculeatus), saçlı meşe (Quercus cerris), menegiç 281

302 (Pistacia terebinthus), adi böğürtlen (Rubus fruticosus), tüylü laden (Cistus creticus), mazı meşesi (Quercus infectoria), ahlat (Pyrus elaeagrifolia) vd. 282

303 Şekil 80 Nemlilik oranın arttığı alanlarda katırtırnağı (Spartium junceum), hayıt (Viter agnus) ve zakkum (Nerium oleander) gibi türler de gözlenmektedir. Bu türler, genellikle yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu alanlarda görülmektedir. Çalışma alanında kapalılığı %10 ve daha altında olan bu alanlar, en çok tahrip edilen alanlardır. Tahrip edilen bu alanlar, otlak olarak kullanılmaktadır. Orman tahribi sonucu gelişen otsu formasyona ait elemanlardan bazıları, sığırkuyruğu (Verbascum) ve çiriş otu (Asphedelus microcarpus) dur. Kapalılık oranı %11-40 arasında değişen alanlar çok geniş yayılışa sahip değildir. Bu alanlarda doğal bitki örtüsünde kızılçamın yoğunluğu artmaktadır. Kızılçama yine karaçalı (Paliusus aculeatus), saçlı meşe (Quercus cerris), menengiç (Pistacia terebinthus) gibi diğer türler eşlik etmektedir. Çalışma alanında doğal bitki örtüsü kapalılığının %41 in üstünde olan alanlar gözlenmemektedir. %41 in üzerinde kapalılığa sahip alanların varlığı, genellikle, ağaçlandırma ve gençleştirme faaliyetlerinin bir sonucudur. Gençleştirme ve suni ağaçlandırma alanları yardımıyla doğal bitki örtüsünün korunması amaçlanmıştır (Foto 22, 23). Bu kapsamda Değirmenli orman parkı büyük öneme sahiptir (Şekil 80). Değirmenli orman parkı, Balıkesir ilinin 8.5 km kuzeydoğusunda, Balıkesir-Bursa karayolu üzerinde, Ortaca dere havzasında yer almaktadır (Foto 23). Denizden yaklaşık yüksekliği m olan Değirmenli orman parkında yaklaşık yamaç eğimi, 15 ile 30 dereceler arasında değişmektedir. Ancak yer yer 40 o -45 o olduğu alanlar da görülebilmektedir. Kapalılığı %71 ve üzerinde olan, Değirmenli orman parkının bitki örtüsü yoğunluklu olarak kızılçam, karaçam, servi ve sedirden oluşmaktadır. Bu park, yöre halkı tarafından rekreasyonel amaçlı kullanılmaktadır. 283

304 Foto 22: Sarıkız güneyindeki ağaçlandırma alanından bir görünüm. Foto 23: Değirmenli orman parkından bir görünüm (yangın kulesinden). Çalışma alanında fıstık çamı (Pinus pinea) ormanlarına da rastlanmaktadır. Bu fıstık çamı ormanları, yoğunluklu olarak Esenli köyünün doğusunda Fuğla tepe ve çevresinde, Çingeköy ün batısında ve Balıkesir şehrinin batısında görülmektedir. 284

305 Yeraltı suyu seviyesinin yüksek olduğu akarsu çevreleri, kavak (Populus), söğüt (Salix), çınar (Platanus) gibi ağaçlar için uygun şartlar oluşturmaktadır. Bu nedenle ovalarda ve vadi tabanlarında Kocaçay ve Susurluk ırmağı ile kolları boyunca yoğun bitki örtüsü görülmektedir (Foto 10, 24). Bu bütün içinde vadi tabaları ile yakın çevresi arasında bitki örtüsü yoğunluğu bakımından dikkat çeken bir kontrast vardır. Foto 24: Akçakaya köyünden Üzümcü çayı vadisine bakış (NW SE). Yörenin bitki örtüsü, son yıllarda yapılan gençleştirme ve orman bakım alanları ile korunmaya çalışılmaktadır. Kabakdere köyünün güneydoğusundaki ve Küçükyeniköy ün kuzeydoğusundaki iyi baltalık alanları, bu gençleştirme ve orman bakım alanlarına örnek verilebilir. Sonuç olarak her ne kadar gençleştirme ve ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor olsa da çalışma alanının bugünkü görünümü, daha önceki dönemlerde gerçekleşmiş olan yoğun bitki tahribi nedeniyle orman örtüsünden yoksundur. 285

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler :

TÜRKİYE NİN İKLİMİ. Türkiye nin İklimini Etkileyen Faktörler : TÜRKİYE NİN İKLİMİ İklim nedir? Geniş bir bölgede uzun yıllar boyunca görülen atmosfer olaylarının ortalaması olarak ifade edilir. Bir yerde meydana gelen meteorolojik olayların toplamının ortalamasıdır.

Detaylı

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI

BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI BURDUR-YASSIGÜME KÖYÜNÜN, FİZİKİ COĞRAFYA AÇISINDAN, ÇEVRE SORUNLARI Arş. Gör. Hakan YİĞİTBAŞIOĞLU Göller Yöresinde yeralan Burdur Havzası'nın oluşumunda tektonik hareketlerin büyük etkisi olmuştur. Havza

Detaylı

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri

MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE. Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri MEKANSAL BIR SENTEZ: TÜRKIYE Türkiye nin İklim Elemanları Türkiye de İklim Çeşitleri Türkiye de Sıcaklık Türkiye de Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı Türkiye haritası incelendiğinde Yükseltiye bağlı olarak

Detaylı

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale

Murat TÜRKEŞ ve Telat KOÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü, Çanakkale (*)Türkeş, M. ve Koç, T. 2007. Kazdağı Yöresi ve dağlık alan (dağ sistemi) kavramları üzerine düşünceler. Troy Çanakkale 29:18-19. KAZ DAĞI YÖRESİ VE DAĞLIK ALAN (DAĞ SİSTEMİ) KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Detaylı

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail.

Ö:1/5000 25/02/2015. Küçüksu Mah.Tekçam Cad.Söğütlü İş Mrk.No:4/7 ALTINOLUK TEL:0 533 641 14 59 MAİL:altinoluk_planlama@hotmail. ÇANAKKALE İli, AYVACIK İLÇESİ, KÜÇÜKKUYU BELDESİ,TEPE MAHALLESİ MEVKİİ I17-D-23-A PAFTA, 210 ADA-16 PARSELE AİT REVİZYON+İLAVE NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ AÇIKLAMA RAPORU Ö:1/5000 25/02/2015 Küçüksu Mah.Tekçam

Detaylı

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ

TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ İ İ İ İ Ğ TÜRKİYE NİN DÜNYA ÜZERİNDEKİ YERİ TÜRKİYE VE YAKIN ÇEVRESİ NEOTEKTONİK HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI TÜRKİYE VE ÇEVRESİ LEVHA HARİTASI-2 TÜRKİYE PALEOZOİK ARAZİLER HARİTASI TÜRKİYE

Detaylı

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır. PLATO: Çevresine göre yüksekte kalmış, akarsular tarafından derince yarılmış geniş düzlüklerdir. ADA: Dört tarafı karayla

Detaylı

ORMANCILIKTA UZAKTAN ALGILAMA. ( Bahar Yarıyılı) Prof.Dr. Mehmet MISIR. 2.Hafta ( )

ORMANCILIKTA UZAKTAN ALGILAMA. ( Bahar Yarıyılı) Prof.Dr. Mehmet MISIR. 2.Hafta ( ) 2.Hafta (16-20.02.2015) ORMANCILIKTA UZAKTAN ALGILAMA (2014-2015 Bahar Yarıyılı) Prof.Dr. Mehmet MISIR Ders İçeriği Planlama Sistemleri Envanter Uzaktan Algılama (UA) Uzaktan Algılamanın Tanımı ve Tarihsel

Detaylı

EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI

EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI 1/5 EGE BÖLGESİ BÖLGENİN YERİ VE SINIRLARI Türkiye nin 7 coğrafi bölgesinden biri olan Ege Bölgesi, 85.000 km2 lik yüzölçümüyle Türkiye topraklarının %11 ini kaplar. (Harita:1) Ege Bölgesi, Anadolu nun

Detaylı

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ

BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ BAŞLICA TOPRAK TİPLERİ Topraklar zonal, intrazonal ve azonal topraklar olmak üzere üçe ayrılır. 1. Zonal (Yerli) Topraklar iklim ve bitki örtüsüne bağlı olarak oluşan ve bütün katmanların(horizonların)

Detaylı

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma

Meteoroloji. IX. Hafta: Buharlaşma Meteoroloji IX. Hafta: Buharlaşma Hidrolojik döngünün önemli bir unsurunu oluşturan buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde farklı şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik faktörlerin etkisiyle

Detaylı

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi

Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Karasu Nehri Vadisinin Morfotektonik Gelişiminde Tiltlenme Etkisi Tilting effect on the morpho-tectonic evolution of Karasu River valley Nurcan AVŞİN 1 1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Coğrafya Bölümü Öz: Karasu

Detaylı

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2. Özel Konum 1. Türkiye nin Matematik (Mutlak) Konumu Türkiye nin Ekvatora ve başlangıç

Detaylı

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN

EDİRNE UZUNKÖPRÜ DOĞAL ORTAMI TEMİZ HAVASI İLE SÜPER BİR YAŞAM BURADA UZUNKÖPRÜ DE. MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI İSTER YATIRIM YAPIN KAZANIN EDİRNE UZUNKÖPRÜ MÜSTAKİL TAPULU İMARLI ARSA SATIŞI Yunanistan sınırına 6 kilometre uzaklıkta yer alan Edirne nin Uzunköprü ilçesi, Osmanlı İmparatorluğu nun Trakya daki ilk yerleşimlerinden biri. Ergene

Detaylı

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI COĞRAFİ KONUM Herhangi bir noktanın dünya üzerinde kapladığı alana coğrafi konum denir. Özel ve matematik konum diye ikiye ayrılır. Bir ülkenin coğrafi konumu, o ülkenin tabii, beşeri ve ekonomik özelliklerini

Detaylı

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir?

1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? 1- Çevresine göre alçakta kalmış ve vadilerle derin yarılmamış düzlüklere ne denir? a. Ova b. Vadi c. Plato d. Delta 2- Coğrafi bölgelerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a. Coğrafi özellikleri

Detaylı

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir.

COĞRAFYA-2 TESTİ. eşittir. B) Gölün alanının ölçek yardımıyla hesaplanabileceğine B) Yerel saati en ileri olan merkez L dir. 2012 LYS4 / COĞ-2 COĞRAFYA-2 TESTİ 2. M 1. Yukarıdaki Dünya haritasında K, L, M ve N merkezleriyle bu merkezlerden geçen meridyen değerleri verilmiştir. Yukarıda volkanik bir alana ait topoğrafya haritası

Detaylı

YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan...

YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM İÇİNDEKİLER EDİTÖR ISBN / TARİH. Sertifika No: KAPAK TASARIMI SAYFA TASARIMI BASKI VE CİLT İLETİŞİM. Doğa ve İnsan... YGS COĞRAFYA HIZLI ÖĞRETİM EDİTÖR Turgut MEŞE Bütün hakları Editör Yayınevine aittir. Yayıncının izni olmaksızın kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması

Detaylı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ. Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI DEVLET METEOROLOJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK ANALİZİ Bülent YAĞCI Araştırma ve Bilgi İşlem Dairesi Başkanı İklim Değişikliği 1. Ulusal Bildirimi,

Detaylı

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi

Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Proje Alanının Genel Özellikleri: Iğdır ili Türkiye nin en kurak ili olup yıllık yağış miktarı 250 mm civarındadır (Meteoroloji kayıtları). Yağan yağış ya da

Detaylı

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI COĞRAFYA CEVAP 1: (TOPLAM 10 PUAN) 1.1: 165 150 = 15 meridyen fark vardır. (1 puan) 15 x 4 = 60 dakika = 1 saat fark vardır. (1 puan) 12 + 1 = 13 saat 13:00 olur. (1 puan) 1.2:

Detaylı

BALIKESİR OVASI VE YAKIN ÇEVRESİNİN NEOTEKTONİK ÖZELLİKLERİ VE DEPREMSELLİĞİ *

BALIKESİR OVASI VE YAKIN ÇEVRESİNİN NEOTEKTONİK ÖZELLİKLERİ VE DEPREMSELLİĞİ * Coğrafi Bilimler Dergisi, 2004, 2 (1), 73-92 BALIKESİR OVASI VE YAKIN ÇEVRESİNİN NEOTEKTONİK ÖZELLİKLERİ VE DEPREMSELLİĞİ * The Neotectonic Characteristics and Seismicity of Balıkesir Plain and Its Surroundings

Detaylı

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701

COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 COĞRAFYA ARAZİ KULLANIMI VE ETKİLERİ ASLIHAN TORUK 11/F-1701 Türkiye de Arazi Kullanımı Türkiye yüzey şekilleri bakımından çok farklı özelliklere sahiptir. Ülkemizde oluşum özellikleri birbirinden farklı

Detaylı

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN

2229 Ayrıntılı Etkinlik Eğitim Programı SAAT/ GÜN 9.08.206, Cuma Tanışma ve Oryantasyon Yaz okulu öğrencilerinin tanışması, çalışma gruplarının oluşturulması, çalışma konularının verilmesi, görev ve sorumlulukların anlatılması. 2229 Ayrıntılı Etkinlik

Detaylı

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti

DERS 1. Bölge Sınırlarını Tespiti DERS 1 Bölge Sınırlarını Tespiti İster fiziki ve ister beşeri konularda olsun, çalışma yapılacak alanların (havza, yöre, bölüm, bölge) sınırlarının saptanması gerekir. 1-Bir kıtayı ele alabiliriz. Kıtaların

Detaylı

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018

TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ. Erkan GÜLER Haziran 2018 TEMEL HARİTACILIK BİLGİLERİ Erkan GÜLER Haziran 2018 1 HARİTA Yeryüzündeki bir noktanın ya da tamamının çeşitli özelliklere göre bir ölçeğe ve amaca göre çizilerek, düzlem üzerine aktarılmasına harita

Detaylı

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi

2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi 2016 Yılı Buharlaşma Değerlendirmesi GİRİŞ Tabiatta suyun hidrolojik çevriminin önemli bir unsurunu teşkil eden buharlaşma, yeryüzünde sıvı ve katı halde değişik şekil ve şartlarda bulunan suyun meteorolojik

Detaylı

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ

BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ BÖLGE KAVRAMI VE TÜRLERİ Doğal, beşerî ve ekonomik özellikler bakımından çevresinden farklı; kendi içinde benzerlik gösteren alanlara bölge denir. Bölgeler, kullanım amaçlarına göre birbirine benzeyen

Detaylı

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ 4/3/2017 1 INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Orhan ARKOÇ e-posta : orhan.arkoc@klu.edu.tr Web : http://personel.klu.edu.tr/orhan.arkoc 4/3/2017 2 BÖLÜM 4 TABAKALI KAYAÇLARIN ÖZELLİKLER, STRATİGRAFİ,

Detaylı

kpss coğrafya tamam çözümlü mesut atalay - önder cengiz

kpss coğrafya tamam çözümlü mesut atalay - önder cengiz kpss soru bankası tamam çözümlü coğrafya mesut atalay - önder cengiz Mesut Atalay - Önder Cengiz KPSS Coğrafya Soru Bankası ISBN 978-605-364-240-4 Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarlarına

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, SOĞANYEMEZ MAHALLESİ, ADA 374/PARSEL 5 VE HAMİDİYE MAHALLESİ, TESCİL HARİCİ ALAN İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU MART 2018

Detaylı

MARMARA BÖLGESi. IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132

MARMARA BÖLGESi. IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132 MARMARA BÖLGESi IRMAK CANSEVEN SOSYAL BiLGiLER ÖDEVi 5/L 1132 COĞRAFİ KONUMU Marmara Bölgesi ülkemizin kuzeybatı köşesinde yer alır. Ülke yüz ölçümünün %8,5'i ile altıncı büyük bölgemizdir. Yaklaşık olarak

Detaylı

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA

COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA COĞRAFİ KONUM COĞRAFYA YEREL COĞRAFYA GENEL COĞRAFYA Yeryüzünün belli bir bölümünü FİZİKİ coğrafya BEŞERİ ve gösterir. EKONOMİK -Doğa olaylarını -Kıtalar coğrafya konu alır. -Ülkeler -İnsanlar ve -Klimatoloji

Detaylı

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR B A S I N Ç ve RÜZGARLAR Havadaki su buharı ve gazların, cisimler üzerine uyguladığı ağırlığa basınç denir. Basıncı ölçen alet barometredir. Normal hava basıncı 1013 milibardır.

Detaylı

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ

YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE İKİ ÖRNEK: KIRATLI ve BAHÇELİ KÖYLERİ İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü COĞRAFYA DERGİSİ Sayı 12, Sayfa 75-84, İstanbul, 2004 Basılı Nüsha ISSN No: 1302-7212 Elektronik Nüsha ISSN No: 1305-2128 YER DEĞİŞTİREN YERLEŞMELERE

Detaylı

B- Türkiye de iklim elemanları

B- Türkiye de iklim elemanları B- Türkiye de iklim elemanları Sıcaklık Basınç ve Rüzgarlar Nem ve Yağış Sıcaklık Türkiye de yıllık ortalama sıcaklıklar 4 ile 20 derece arasında değişmektedir. Güneyden kuzeye gidildikçe enlem, batıdan

Detaylı

önce biz sorduk KPSS Soruda 32 soru ÖABT SOSYAL BİLGİLER COĞRAFYA Eğitimde

önce biz sorduk KPSS Soruda 32 soru ÖABT SOSYAL BİLGİLER COĞRAFYA Eğitimde KPSS 2017 önce biz sorduk 50 Soruda 32 soru ÖABT SOSYAL BİLGİLER COĞRAFYA Eğitimde 30. yıl Komisyon ÖABT Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Coğrafya Konu Anlatımlı ISBN 978-605-318-687-8 Kitapta yer alan bölümlerin

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, İVRİNDİ İLÇESİ, GÖKÇEYAZI MAHALLESİ, ADA 238, PARSELLER 79-80-263 VE 265 DE KAYITLI TAŞINMAZLAR İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI PLAN AÇIKLAMA RAPORU TEMMUZ 2017 Balıkesir

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, ALTIEYLÜL İLÇESİ, HALALCA MAHALLESİ, 192 ADA, 4 NOLU PARSELDE KAYITLI TAŞINMAZ İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI PLAN AÇIKLAMA RAPORU ARALIK 2018 Balıkesir İli, Altıeylül İlçesi,

Detaylı

Doğal ve doğal olmayan yapı ve tesisler, özel işaretler, çizgiler, renkler ve şekillerle gösterilmektedir.

Doğal ve doğal olmayan yapı ve tesisler, özel işaretler, çizgiler, renkler ve şekillerle gösterilmektedir. HARİTA NEDİR? Yeryüzünün tamamının veya bir parçasının kuşbakışı görünümünün, istenilen ölçeğe göre özel işaretler yardımı ile küçültülerek çizilmiş örneğidir. H A R İ T A Yeryüzü şekillerinin, yerleşim

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, KARESİ İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 4324/PARSEL 30, ADA 4325/PARSELLER 8-9-10 VE 11 DE KAYITLI TAŞINMAZLAR İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU

Detaylı

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir?

koşullar nelerdir? sağlamaktadır? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 1. Bir çizimin harita özelliği taşıması için gerekli koşullar nelerdir? 2. Harita ile kroki arasındaki fark nedir? 3. Haritalar günlük hayatımızda ne gibi kolaylıklar sağlamaktadır? 4. Haritalar hangi

Detaylı

Kıyı turizmi. Kıyı turizminin gelişiminde etkili olan etmenler; İklim Kıyı jeomorfolojisi Bitki örtüsü Beşeri etmenler

Kıyı turizmi. Kıyı turizminin gelişiminde etkili olan etmenler; İklim Kıyı jeomorfolojisi Bitki örtüsü Beşeri etmenler Kıyı turizmi Kıyı turizmi denizden çok çeşitli rekreasyonel faaliyetlerle büyük ölçüde yararlanan ve konaklama, ağırlama gibi hizmetleri kıyıya bağlı bir turizm çeşididir. Kıyı turizminin gelişiminde etkili

Detaylı

1. İnsan etkisi dışında, kendiliğinden oluşan her unsur doğayı oluşturmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi bir doğal unsurdur?

1. İnsan etkisi dışında, kendiliğinden oluşan her unsur doğayı oluşturmaktadır. Buna göre, aşağıdakilerden hangisi bir doğal unsurdur? COĞRAFYA, yeryüzünü oluşturan doğal ortamların özelliklerini, Dünya üzerindeki dağılışlarını; doğal ortamla insan toplulukları ve etkinlikleri arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşimi nedenleriyle birlikte

Detaylı

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ

Temel Kayaçları ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ GİRİŞ ÇALIŞMA ALANININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ ESKİŞEHİR-ALPU KÖMÜR HAVZASININ JEOLOJİSİ VE STRATİGRAFİSİ İlker ŞENGÜLER* GİRİŞ Çalışma alanı Eskişehir grabeni içinde Eskişehir ilinin doğusunda, Sevinç ve Çavlum mahallesi ile Ağapınar köyünün kuzeyinde

Detaylı

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ

ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ GİRİŞ ABANT GÖLÜ CİVARININ TEKTONİK VE YAPISAL JEOLOJİSİNİN HAVA FOTOĞRAFLARI İLE KIYMETLENDİRİLMESİ Sunay AKDERE Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, Ankara GİRİŞ Hava fotoğraflarından yararlanarak fotojeolojik

Detaylı

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara

TÜRKİYE EKONOMİSİ. Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü. Ankara TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü 1 Ankara Ülke Ekonomisinde Etkili Olan Faktörler Tarih Doğal Kaynaklar Coğrafi yer Büyüklük Arazi şekilleri

Detaylı

Şimdiye kadar özelliklerini belirtmeye çalıştığımız Kütahya Yöresi'nin kuzey kesimi içerisinde de farklı üniteler ayırd etmek mümkündür.

Şimdiye kadar özelliklerini belirtmeye çalıştığımız Kütahya Yöresi'nin kuzey kesimi içerisinde de farklı üniteler ayırd etmek mümkündür. Akarsularla boşaltılmış ovalar daha çok Kütahya'nın güneyinde ve güneybatısında, başka bir tarifle Murat Dağı'nın kuzey ve kuzeydoğusunda yer almaktadırlar. Bunlar: Adırnaz Çayı ve Kocaçay'ın yukarı çığırlarındaki

Detaylı

İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU

İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU AR TARIM SÜT ÜRÜNLERİ İNŞAAT TURİZM ENERJİ SANAYİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇESİ SÜLEYMANİYE KÖYÜ TEPELER MEVKİİ Pafta No : ÇANAKKALE

Detaylı

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN

Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü. Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN Hitit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Öğr. Gör. Kayhan ALADOĞAN ÇORUM 2017 Alp - Himalaya kıvrım kuşağı üzerinde yer alan ülkemizde tüm jeolojik zaman ve devirlere ait araziler görülebilmektedir.

Detaylı

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS

Diğer sayfaya geçiniz YGS / SOS 18. Doğal ve beşerî unsurlar birbirleriyle karşılıklı etkileşim içindedir. 19. Arazide yön ve hedef bulma sporlarında pusula ve büyük ölçekli haritalar sporcuların en önemli yardımcılarıdır. Sporcular

Detaylı

İNM Ders 1.2 Türkiye nin Depremselliği

İNM Ders 1.2 Türkiye nin Depremselliği İNM 424112 Ders 1.2 Türkiye nin Depremselliği Doç. Dr. Havvanur KILIÇ İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı İletişim Bilgileri İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı E-mail:kilic@yildiz.edu.tr

Detaylı

JEOLOJİK-JEOTEKNİK BİLGİ SİSTEMİNE BİR ÖRNEK: AKSARAY İL MERKEZİ

JEOLOJİK-JEOTEKNİK BİLGİ SİSTEMİNE BİR ÖRNEK: AKSARAY İL MERKEZİ JEOLOJİKJEOTEKNİK BİLGİ SİSTEMİNE BİR ÖRNEK: AKSARAY İL MERKEZİ A. Yalçın 1, C. Gökçeoğlu 2, H. Sönmez 2 1 Aksaray Üniversitesi, Jeoloji Müh. Bölümü, Uygulamalı Jeoloji ABD, Aksaray 2 Hacettepe Üniversitesi,

Detaylı

İNM 106 İnşaat Mühendisleri için Jeoloji

İNM 106 İnşaat Mühendisleri için Jeoloji Hafta_5 İNM 106 İnşaat Mühendisleri için Jeoloji Haritalar ve kesit çıkarımı (Jeoloji-Mühendislik Jeolojisi ve topografik haritalar) Yrd.Doç.Dr. İnan KESKİN inankeskin@karabuk.edu.tr, inankeskin@gmail.com

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, KARESİ İLÇESİ, PAŞAALANI MAHALLESİ, ADA 8970, PARSELLER 1-2-3-4 VE 5 DE KAYITLI TAŞINMAZLAR İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU OCAK 2018 Balıkesir

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, KARESİ İLÇESİ, ATATÜRK MAHALLESİ, ADA 8219, PARSEL 17 DE KAYITLI TAŞINMAZ İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU ARALIK 2017 Balıkesir İli, Karesi

Detaylı

B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 20 ŞUBAT 2019 TARTIŞIK-AYVACIK-ÇANAKKALE DEPREMİ

B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 20 ŞUBAT 2019 TARTIŞIK-AYVACIK-ÇANAKKALE DEPREMİ B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 20 ŞUBAT 2019 TARTIŞIK-AYVACIK-ÇANAKKALE DEPREMİ BASIN BÜLTENİ 20 Şubat 2019 tarihinde Tartışık-Ayvacık-Çanakkale

Detaylı

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi)

Bölgesel iklim: Makroklima alanı içerisinde daha küçük alanlarda etkili olan iklimlere bölgesel iklim denir.(marmara iklimi) YERYÜZÜNDEKİ BAŞLICA İKLİM TİPLERİ Matematik ve özel konum özelliklerinin etkisiyle Dünya nın çeşitli alanlarında farklı iklimler ortaya çıkmaktadır. Makroklima: Çok geniş alanlarda etkili olan iklim tiplerine

Detaylı

ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ

ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ ÇAMLIDERE (ANKARA) NEOJEN SİLİSLEŞMİŞ AĞAÇLARI PALEOEKOLOJİ-PALEOKLİMATOLOJİ Mehmet Sakınç*, Aliye Aras**, Cenk Yaltırak*** *İTÜ, Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü, Maslak/İstanbul **İ.Ü. Fen Fakültesi, Biyoloji

Detaylı

Harita Nedir? Haritaların Sınıflandırılması. Haritayı Oluşturan Unsurlar

Harita Nedir? Haritaların Sınıflandırılması. Haritayı Oluşturan Unsurlar Harita Nedir? Yeryüzünün tamamının veya bir kısmının kuşbakışı görünüşünün belli bir ölçek dahilinde düzleme aktarılmasıyla oluşan çizimlere denir. Haritacılık bilimine kartografya denir. Bir çizimin harita

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, BOSTANCI MAHALLESİ, ADA 121, PARSEL 1 DE KAYITLI TAŞINMAZ İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU EYLÜL 2017 Balıkesir İli, Edremit

Detaylı

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK

İKLİM ELEMANLARI SICAKLIK İKLİM ELEMANLARI Bir yerin iklimini oluşturan sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış gibi olayların tümüne iklim elemanları denir. Bu elemanların yeryüzüne dağılışını etkileyen enlem, yer şekilleri, yükselti,

Detaylı

128 ADA 27 VE 32 PARSEL NUMARALI TAŞINMAZLARA YÖNELİK 1/5000 ÖLÇEKLİ AÇIKLAMA RAPORU

128 ADA 27 VE 32 PARSEL NUMARALI TAŞINMAZLARA YÖNELİK 1/5000 ÖLÇEKLİ AÇIKLAMA RAPORU AKÇAKALE KÖYÜ (MERKEZ/GÜMÜŞHANE) 128 ADA 27 VE 32 PARSEL NUMARALI TAŞINMAZLARA YÖNELİK 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI AÇIKLAMA RAPORU 2016 AKÇAKALE KÖYÜ-MERKEZ/GÜMÜŞHANE 128 ADA 27 VE 32 NUMARALI PARSELLERE

Detaylı

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü

HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA, TOPOGRAFİK HARİTA, JEOLOJİK HARİTA Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği Bölümü HARİTA NEDİR? Harita; yer yüzeyinin bir düzlem üzerine belirli bir oranda küçültülerek bir takım çizgi ve

Detaylı

TOPOGRAFİK, JEOLOJİK HARİTALAR JEOLOJİK KESİTLER

TOPOGRAFİK, JEOLOJİK HARİTALAR JEOLOJİK KESİTLER TOPOGRAFİK, JEOLOJİK HARİTALAR JEOLOJİK KESİTLER Dersin ipuçları Harita bilgisi Ölçek kavramı Topografya haritaları ve kesitleri Jeoloji haritaları ve kesitleri Jeolojik kesitlerin yorumları Harita, yeryüzünün

Detaylı

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA

III.BÖLÜM A - KARADENİZ BÖLGESİ HAKKINDA III.BÖLÜM Bu bölümde ağırlıklı olarak Kızılırmak deltasının batı kenarından başlayıp Adapazarı ve Bilecik'in doğusuna kadar uzanan ve Kastamonu yu içine alan Batı Karadeniz Bölümü, Kastamonu ili, Araç

Detaylı

PLAN AÇIKLAMA RAPORU

PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, BOSTANCI MAHALLESİ, ADA 121, PARSEL 1 DE KAYITLI TAŞINMAZ İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU KASIM 2018 Balıkesir İli, Edremit

Detaylı

SİVRİCE-MADEN YÖRESİNİN MEVZİİ COĞRAFYASI

SİVRİCE-MADEN YÖRESİNİN MEVZİİ COĞRAFYASI I T. C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ COĞRAFYA ANABİLİM DALI SİVRİCE-MADEN YÖRESİNİN MEVZİİ COĞRAFYASI (DOKTORA TEZİ) Tez Yöneticisi: Prof.Dr. H. Hilmi KARABORAN Hazırlayan: Ali YİĞİT ELAZIĞ

Detaylı

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS

ÖSYM. Diğer sayfaya geçiniz KPSS / GYGK-CS 31. 32. Televizyonda hava durumunu aktaran sunucu, Türkiye kıyılarında rüzgârın karayel ve poyrazdan saatte 50-60 kilometre hızla estiğini söylemiştir. Buna göre, haritada numaralanmış rüzgârlardan hangisinin

Detaylı

25 OCAK 2005 HAKKARİ DEPREMİ HAKKINDA ÖN DEĞERLENDİRME

25 OCAK 2005 HAKKARİ DEPREMİ HAKKINDA ÖN DEĞERLENDİRME 25 OCAK 2005 HAKKARİ DEPREMİ HAKKINDA ÖN DEĞERLENDİRME Ömer Emre, Ahmet Doğan, Selim Özalp ve Cengiz Yıldırım Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi Yer Dinamikleri Araştırma ve

Detaylı

***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir.

***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir. HARİTA BİLGİSİ Harita Kuşbakışı görünümün Ölçekli Düzleme aktarılmasıdır. ***Yapılan bir çizimin harita özelliğini gösterebilmesi için çizimin belirli bir ölçek dahilinde yapılması gerekir. Kroki Kuşbakışı

Detaylı

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel)

Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) Akdeniz in Pleyistosen Deniz Düzeyi Değişimlerini Karakterize Eden, Çok Dönemli-Çok Kökenli Bir Mağara: Gilindire Mağarası (Aydıncık-İçel) The Cave With Multiple-Periods And Origins Characterizing The

Detaylı

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL

COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 KPSS BAYRAM MERAL COĞRAFYANIN PUSULASI HARİTALARLA COĞRAFYA 2018 BAYRAM MERAL 1 Genel Yetenek - Cihan URAL Yazar Bayram MERAL ISBN 978-605-9459-31-0 Yayın ve Dağıtım Dizgi Tasarım Kapak Tasarımı Yayın Sertifika No. Baskı

Detaylı

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: Ülkemizin güney doğusunda yer alan bölge nüfus ve yüzölçümü en küçük bölgemizdir. Akdeniz, Doğu Anadolu Bölgeleriyle, Suriye ve Irak Devletleriyle

Detaylı

B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 25 MART 2019 YAĞCA-HEKİMHAN MALATYA DEPREMİ BASIN BÜLTENİ

B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 25 MART 2019 YAĞCA-HEKİMHAN MALATYA DEPREMİ BASIN BÜLTENİ B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 25 MART 2019 YAĞCA-HEKİMHAN MALATYA DEPREMİ BASIN BÜLTENİ 25 Mart 2019 tarihinde Yağca-Hekimhan-Malatya merkez

Detaylı

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi

Fiziki Özellikleri. Coğrafi Konumu Yer Şekilleri İklimi KİMLİK KARTI Başkent: Roma Yüz Ölçümü: 301.225 km 2 Nüfusu: 60.300.000 (2010) Resmi Dili: İtalyanca Dini: Hristiyanlık Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 29.500 $ Şehir Nüfus Oranı: %79 Ekonomik Faal Nüfus

Detaylı

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM

ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM ÖZEL EGE LİSESİ İKLİM Rehber Öğretmen : Şule Yıldız Hazırlayanlar : Bartu Çetin Burak Demiral Nilüfer İduğ Esra Tuncer Ege Uludağ Meriç Tekin 2000-2001 İZMİR TEŞEKKÜR Bize bu projede yardımda bulunan başta

Detaylı

BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, YOLÖREN MAHALLESİ, ADA 162, PARSEL 2 İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU

BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, YOLÖREN MAHALLESİ, ADA 162, PARSEL 2 İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU BALIKESİR İLİ, EDREMİT İLÇESİ, YOLÖREN MAHALLESİ, ADA 162, PARSEL 2 İÇİN HAZIRLANAN 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ PLAN AÇIKLAMA RAPORU TEMMUZ 2017 Balıkesir İli, Edremit İlçesi, Yolören Mahallesi,

Detaylı

Harita 12 - Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası

Harita 12 - Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası AFET YÖNETİMİ Kütahya ve çevresi illeri yoğun deprem kuşağında olan illerdir. Bu çevrede tarih boyunca büyük depremler görülmüştür. Kütahya ve çevre iller doğal afet riski taşıyan jeolojik ve topografik

Detaylı

:51 Depremi:

:51 Depremi: B.Ü. KANDİLLİ RASATHANESİ ve DAE. BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME ve DEĞERLENDİRME MERKEZİ 06-09 ŞUBAT 2017 GÜLPINAR-AYVACIK (ÇANAKKALE) DEPREM ETKİNLİĞİ RAPORU 1. 06.02.2017 06:51 Depremi: 06 Şubat 2017

Detaylı

Arazi örtüsü değişiminin etkileri

Arazi örtüsü değişiminin etkileri Aksaray Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Rize İlinin Arazi Örtüsündeki Zamansal Değişimin (1976 ) Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemi İle Belirlenmesi Yd Yrd. Doç. Dr. Sl

Detaylı

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014

BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 26 ŞUBAT 2014 BİNA BİLGİSİ 2 ÇEVRE TANIMI - İKLİM DOÇ. DR. YASEMEN SAY ÖZER 26 ŞUBAT 2014 1 19.02.2014 TANIŞMA, DERSLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER, DERSTEN BEKLENTİLER 2 26.02.2014 ÇEVRE TANIMI - İKLİM 3 05.03.2014 DOĞAL

Detaylı

İklim---S I C A K L I K

İklim---S I C A K L I K İklim---S I C A K L I K En önemli iklim elemanıdır. Diğer iklim olaylarının da oluşmasında sıcaklık etkilidir. Güneşten dünyamıza gelen enerji sabittir. SICAKLIK TERSELMESİ (INVERSİON) Kışın soğuk ve durgun

Detaylı

ve 20 Tekne Kapasiteli Yüzer İskele

ve 20 Tekne Kapasiteli Yüzer İskele MUĞLA İLİ, FETHİYE İLÇESİ, GÖCEK MAHALLESİ, 265 ADA 1 PARSEL, 266 ADA 1 PARSEL 433 ADA 1 PARSEL ve 20 Tekne Kapasiteli Yüzer İskele 1 İÇİNDEKiLER BÖLUM -1: TAŞINMAZLARA YÖNELiK MEVCUT DURUM ANALiZi...

Detaylı

Editörden... YGS COĞRAFYA Soru - Cevap

Editörden... YGS COĞRAFYA Soru - Cevap II YGS COĞRAFYA Soru - Cevap EDİTÖR Turgut MEŞE YAZAR Komisyon Katkıda Bulunanlar İnan AYDIN Adem GÜNEŞ Tüm hakları Editör Yayınevi'ne aittir. Yayınevinin izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının

Detaylı

TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ

TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ COĞRAFYA TÜRKĠYE NĠN ĠKLĠMĠ BĠTKĠ ÖRTÜSÜ VE TOPRAK TĠPLERĠ Türkiye nin Matematik Konumunun İklim Üzerindeki Etkileri Dört mevsim belirgin olarak yaşanır Akdeniz iklim kuşağında bulunur Batı rüzgarlarının

Detaylı

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi

(Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki Değişimin Toz Fırtınaları ile İlişkisi V. ULUSLARARASI KUM VE TOZ FIRTINASI ÇALIŞTAYI ORTA DOĞU TOZ KAYNAKLARI VE ETKİLERİ 23-25 EKİM 2017, İSTANBUL (Change of Water Masses-Dust Storms Interaction in Syria and Iraq) Suriye ve Irak taki Su Kütlelerindeki

Detaylı

EK-3 NEWMONT-OVACIK ALTIN MADENİ PROJESİ KEMİCE (DÖNEK) DERESİ ÇEVİRME KANALI İÇİN TAŞKIN PİKİ HESAPLAMALARI

EK-3 NEWMONT-OVACIK ALTIN MADENİ PROJESİ KEMİCE (DÖNEK) DERESİ ÇEVİRME KANALI İÇİN TAŞKIN PİKİ HESAPLAMALARI EK-3 NEWMONT-OVACIK ALTIN MADENİ PROJESİ KEMİCE (DÖNEK) DERESİ ÇEVİRME KANALI İÇİN TAŞKIN PİKİ HESAPLAMALARI Hydrau-Tech Inc. 33 W. Drake Road, Suite 40 Fort Collins, CO, 80526 tarafından hazırlanmıştır

Detaylı

TARIM YILI KURAKLIK ANALİZİ VE BUĞDAYIN VERİM TAHMİNİ

TARIM YILI KURAKLIK ANALİZİ VE BUĞDAYIN VERİM TAHMİNİ METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TARIM YILI KURAKLIK ANALİZİ VE BUĞDAYIN VERİM TAHMİNİ Dr. Osman ŞİMŞEK ANTALYA 7-10 MART 2013 TARIM YILI KURAKLIK ANALİZİ Tarım atmosfer şartlarında çalışan bir fabrikadır.

Detaylı

Hidroloji Disiplinlerarası Bir Bilimdir

Hidroloji Disiplinlerarası Bir Bilimdir HİDROLOJİ KAPSAM Hidrolojik Çevrim ve Elemanları Hidrolojik Değişkenlerin Ölçülmesi ve Analizi Yağış Buharlaşma Terleme Sızma Analizleri Akım Ölçümleri ve Verilerin Analizi Yüzeysel Akış Yağış-Akış İlişkisi

Detaylı

GÜNEŞ ENERJİSİ II. BÖLÜM

GÜNEŞ ENERJİSİ II. BÖLÜM GÜNEŞ ENERJİSİ II. BÖLÜM Prof. Dr. Olcay KINCAY GÜNEŞ AÇILARI GİRİŞ Güneş ışınları ile dünya üzerindeki yüzeyler arasında belirli açılar vardır. Bu açılar hakkında bilgi edinilerek güneş enerjisinden en

Detaylı

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ

2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ 2018 / 2019 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSLARI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ YILLIK PLAN ÖRNEĞİ Ay EKİM Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsan Ve Doğa Etkileşimi Coğrafyanın

Detaylı

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale www.madencilik-turkiye.com

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale www.madencilik-turkiye.com Makale www.madencilik-turkiye.com Seyfullah Tufan Jeofizik Yüksek Mühendisi Maden Etüt ve Arama AŞ seyfullah@madenarama.com.tr Adil Özdemir Jeoloji Yüksek Mühendisi Maden Etüt ve Arama AŞ adil@madenarama.com.tr

Detaylı

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü YENİLENMİŞ TÜRKİYE DİRİ FAY HARİTALARI VE DEPREM TEHLİKESİNİN BELİRLENMESİ AÇISINDAN ÖNEMİ Dr. Tamer Y. DUMAN MTA Genel Müdürlüğü, Jeoloji Etütleri Dairesi Türkiye neden bir deprem ülkesi? Yerküre iç-dinamikleri

Detaylı

Meteoroloji. XII. Hafta: Rasat Parkı

Meteoroloji. XII. Hafta: Rasat Parkı Meteoroloji XII. Hafta: Rasat Parkı RASAT PARKI Meteorolojik rasatlar, aletlerin yerleştirildiği ve uygun biçimde düzenlendiği bir alanda yapılır. Bu alana Rasat Parkı ya da Meteoroloji İstasyonu adı verilir.

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF COĞRAFYA DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı Kazanımlar Test No Test Adı İnsan Ve Doğa Etkileşimi Coğrafyanın

Detaylı

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ

BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ BÖLÜM 16 YERYÜZÜ ŞEKİLLERİNİN GELİŞMESİ TOPOĞRAFYA, YÜKSELTİ VE RÖLİYEF Yeryüzünü şekillendiren değişik yüksekliklere topoğrafya denir. Topoğrafyayı oluşturan şekillerin deniz seviyesine göre yüksekliklerine

Detaylı

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU

IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU Rapor No. :1 Tarihi: 04/12/2012 IĞDIR ARALIK RÜZGÂR EROZYONU ÖNLEME PROJESİ İZLEME RAPORU Projenin Adı: Iğdır Aralık Rüzgâr Erozyonu Önleme Projesi Proje Alanının Genel Özellikleri: Iğdır İli Aralık İlçesinde

Detaylı

Test. Doğa ve İnsan BÖLÜM 1

Test. Doğa ve İnsan BÖLÜM 1 Doğa ve İnsan 1. Aşağıdakilerden hangisi insanın doğrudan veya dolaylı etkisi ile oluşmamış doğal olaylardandır? A) Kuraklık B) Orman yangını C) Sel D) Erozyon E) Aşırı yağış Test 1 6. Coğrafi araştırmalarda

Detaylı

Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt: 2 Sayı: 3 Yıl: 1999

Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt: 2 Sayı: 3 Yıl: 1999 Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt: 2 Sayı: 3 Yıl: 1999 DİKİLİ VE BERGAMA ÇEVRESİNDE YAĞIŞ ÖZELLİKLERİ VE YAĞIŞ DEĞİŞKENLİĞİ Arş. Gör. Şermin TAĞIL* ÖZET Bu çalışmada, çevre

Detaylı