DIL-KÜLTÜR VE EDEBIYAT DERGISI YIL 16 MART-NISAN 2014

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "DIL-KÜLTÜR VE EDEBIYAT DERGISI YIL 16 MART-NISAN 2014"

Transkript

1 71 DIL-KÜLTÜR VE EDEBIYAT DERGISI YIL 16 MART-NISAN 2014 Bu yolu takip edenlerin önünde vaha O yolda yürüyenler düşmezler âh u vâha; Herkes o kızıl çölün ye'siyle sarsılsa da, Onlar müteveccihtir sarsılmayan dergâha... Zekeriya Başkal Yarim Çiçek Olmuş Burnumda Tüter Mehmet Önal Kendi Gök Kubbemiz'de Derunî Âhenk Menderes Coşkun Babürname'de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar R. Şükrü Güngör Cadde Mehmet Gümüşkılıç "Öykü" Kelimesi Üzerine Emrah Bilge Merdivan Kerpeten Yılmaz Yılmaz Sonrası Sayılı Nefes Nihat Dağlı Kalbin Işıdığı Anlar - 5 Hüdayi Can Nazarım Simyadır Beyza Petek Siyah Eller

2 Aşk İçre Rüyalar Mustafa Oral 13.5x21 cm Syf Benim Adım İstanbul Ali Zengin 13.5x21 cm Syf Yıllardır Bir Ev Yılmaz Yılmaz 13.5x21 cm Syf Hiç Kimseye Mektuplar Nihat Dağlı 13.5x21 cm Syf kitapkaynagi Bütün Kitapçılarda

3 Copyright Işık Yayıncılık Tic. A.Ş Bu eserin tüm yayın hakları Işık Yayıncılık Tic. A.Ş. ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Işık Yayıncılık Tic. A.Ş nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır. İMTİYAZ SAHİBİ IşıkYayıncılık Tic. A.Ş. Ad. Mustafa Talat Katırcıoğlu GENEL YAYIN YÖNETMENİ Abdullah AYMAZ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Hasan GÖKÇE EDİTÖRLER Yusuf GÜNDÜZ Yalçın YAMAN DANIŞMANLAR Menderes COŞKUN Hüseyin ÖZCAN Mehmet DOĞAN Mehmet GÜMÜŞKILIÇ Mustafa SARI Mehmet KAYGANA Ersin TERES YAYIN KURULU A. Osman DÖNMEZ Hasan ÇAĞLAYAN Osman ALAGÖZ Nihat DAĞLI Hüdayi CAN Kalender YILDIZ Ali ŞANVERDİ M. Said TÜRKOĞLU R. Şükrü GÜNGÖR Seyit N. ERKAL Şemsettin YAPAR Yaşar BEÇENE Yılmaz YILMAZ İMTİYAZ SAHİBİ ADRESİ Bulgurlu Mh. Bağcılar Cd. No:1 Üsküdar / İSTANBUL YAYIN TÜRÜ Yaygın Süreli GÖRSEL YÖNETMEN Engin ÇİFTÇİ GRAFİK TASARIM Veysel DEMİREL YAYIN İLETİŞİM Bulgurlu Mh. Bağcılar Cd. No:1 Üsküdar / İSTANBUL / info@yagmurdergisi.com.tr Tel: Faks: ABONE VE DAĞITIM MÜDÜRLÜĞÜ Kısıklı Mh. Aydınoğlu Sk. No:19 Seher İş Merkezi P.K.:95 Üsküdar/İSTANBUL Tel: Faks: (216) Avrupa Abone Dagitim World Media Group Ag Erdoğan Güngör Adres: Sprendlinger Landstr D Offenbach am Main Müsteri Hizmetleri : +49(69 ) Fax :+49(69) Mail: dergiler@worldmediagroup.eu-dagitim@eurozaman.de AVUSTURYA DAĞITIM Sürat HandelsgesmbH Rotenturmstr. 1-3/3, 1010 Wien Austria Tel: 01 / BASILDIĞI YER Çağlayan Basın Yay. Dağt. Amb. San. ve Tic. A.Ş. Sarnıç Yolu Üzeri No:7 Gaziemir / İZMİR Tel: Faks: BAYİ DAĞITIM DPP A.Ş. BASIM TARİHİ Mart 2014 Fiyatı: KDV Dâhil 7,50 TL MÜŞTERİ HİZMETLERİ Bütün abone ve dağıtım problemleri için arayabilirsiniz Yurtiçi abone bedeli, 38 TL'dir. Yurtdışı abone bedeli, 1. Grup Ülkeler (Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ) Grup Ülkeler (Uzak Doğu, Amerika, Güney Afrika ve Pasifik ülkeleri ) 48 $ 3. Grup Ülkeler ( Avusturalya ve Yeni Zelenda ) ise 56 $ Abone olmak isteyenlerin abone bedelini; Işık Yayıncılık Ticaret A.Ş. adına, her PTT şubesinden; nolu Posta çeki hesabına veya Bank Asya Anadolu Kurumsal Şubesi'nin; TL olarak, iban-tr $ olarak, iban-tr olarak iban-tr numaralı hesabına yatırıp, dekontun fotokopisini, açık isim, adres ve telefon bilgileri ile hangi sayıdan itibaren abone olacaklarını belirten bir yazı ile abone merkezimize posta veya faks ile bildirmeleri yeterlidir. *Yayın Kurulu, yazılarda her türlü değişikliği yapmaya yetkilidir. *Yazılar yayımlansın veya yayımlanmasın iade edilmez. *Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. yağmur Yıl:16 Sayı:71 İki ayda bir yayımlanır. facebook.com/yagmurcomtr twitter.com/yagmurdergisi Hasbıhâl Muhterem Okurlarımız, Yeni bir okuma mevsimi ve yeni bir Yağmur'la yine karşınızdayız. Hayat imtihanlarla dolu bir yolculuk ve insan bu yollarda yürümeye mecbur bir yolcu. Bu yollarda kaybolmamak, kurda-kuşa yem olmamak için doğru rehberi, Kur'ânî bakış açısını bulmak ve hayatımıza nakşetmek gerekli. Kurtulmanın yolunun kurtarma duygusundan geçtiği bu mevsimlerde Hakk'a Adanmış Ruhlar'dan bahis açıyor başyazımız. O, kendini tamamen, insanlara Hakk ı sevdirme ve Hak tarafından da sevilme gayesini gerçekleştirmeye adadığı ve hayatını da başkalarını yaşatmaya bağladığı, gelip geçici beklentilerden sıyrılıp bir mânâda hedefini daraltarak kıymetlendirdiği ve dağınıklıktan kurtulup tevhid-i kıbleye muvaffak olduğundan ötürü, toplum içinde 'onlar' ve 'biz', 'ötekiler' ve 'bizimkiler' gibi bölücü, parçalayıcı ve kavgaya sürükleyici mülahazaların tamamen dışındadır ve kimseyle açık-kapalı herhangi bir problemi yoktur. sözleriyle adanmış dava erlerinin hâl ve tavırlarını anlatan bu yazıda günün parçalanmış, kinle yoğrulmuş dünyasının tek tedavisinin bahsi geçen adanmış ruhlar olduğu söyleniyor. Edebiyatın yolculuğu da belki bu adanma ve yaşatma idealine yönelmeyle olacak, kim bilir! Yağmur'un 71. sayısında başyazıyla başlayan yeni bir okuma serüveni sizleri bekliyor. Zekeriya Başkal bu sayımız için Mehmet Âkif'in; Mısır'dan ailesine ve torununa yazdığı mektupları, bir aile babası olarak yaşadığı hasret bağlamında ele aldı. "Yarim Çiçek Olmuş Burnumda Tüter" bu bakış açısının ve araştırmanın mahsülü. Fikrî ağırlığı hayli fazla olan bu sayımızda Menderes Coşkun, Doğu'nun klasik eserlerinden sayılan Babürname'nin sahihliğini zihniyet yönüyle sorguluyor. Onun bu kıymetli araştırması geçen sayılarımızda başlattığı klasik eserlerimiz üzerindeki oryantalist etkilerin varlığı tartışmasını yeni bir noktaya taşıyor. Yazar bu kez Babürname'nin zihniyet tenkidiyle eseri çok farklı bir iddiayla inceliyor. "Kendi Gök Kubbemiz'de Derunî Âhenk" adlı makale Mehmet Önal tarafından kaleme alındı. Yahya Kemal'in eserinin Derunî Âhenk ögeleriyle ele alınması ve incelenmesi "Kendi Gök Kubbemizde"ye farklı bir açıdan bakma imkânı sunuyor. Mehmet Gümüşkılıç ise günümüzde çokça yaygınlaşan ve hikâyenin yerini devralmak üzere olan "Öykü" kelimesi üzerine bilimsel bir eleştiri sunuyor. Hasan Aksoy'un İslamî Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda sunduğu tebliğ "Süleyman Çelebi Mevlidinin Türk Edebiyatına Tesirleri" ve Ahmet Kartal'ın "İslamî Türk Edebiyatına Tesiri Bakımında Mevlâna Celâleddin-i Rumi" adlı makaleleri arşivlik yazılardan. Bütün bunlarla beraber bu sayımızda birbirinden güzel hikâye, deneme ve şiirler de okurunu bekliyor dergimizin iç sayfalarında. Bir de geçen yılın hikâye yarışmasında üçüncü olan "Beyaz Eller"i dergimizde okuyabilirsiniz. Sizleri bu güzide kalemlerle baş başa bırakıyor ve iyi okumalar diliyoruz.

4 yağmur Hakk a Adanmış Ruhlar Pencere Bütün İçinde Var Olma, Belirme! Yarim Çiçek Olmuş Burnumda Tüter: Mehmet Âkif in Mektupları Oryantalistlerin Bulduğu Babürname de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar - 1 Naat Yaşanmamış Hatıra Kendi Gök Kubbemiz de Derunî Âhenk Cadde Öykü Kelimesi Üzerine İnsanlık Tek Renkte Tamam Oluyor Edebiyat Şâheserleri/Gazel Edebiyat Şâheserleri/Esrâr-ı Hôdî Kerpeten Süleymân Çelebi ve Mevlidinin Türk-İslâm Edebiyatına Tesirleri Yirmisinde Ölümsüzleşen Melek Dünya İki Aşk Arası Nazarım Simyadır Sonrası Sayılı Nefes Çelik Kaşık İslâmî Türk Edebiyatına Tesiri Bakımından Mevlana Celâleddin-i Rûmî Kalbin Işıdığı Anlar - 5 Mukaddes Mevsim Siyah Eller Eşik /Kitaplar Arasında Eşik /Kültür - Sanat Eşik /Kalem Erbabı Yürümeyen Merdiven Şiiri M. Fethullah Gülen... 3 Bülent Gündoğan... 5 Namık Bağlı... 6 Zekeriya Başkal... 8 Menderes Coşkun Seyit Nurfethi Erkal Ahmet Bera Turan Mehmet Önal Recep Şükrü Güngör Mehmet Gümüşkılıç Ercan Kurban Şeyhülislam Yahyâ Muhammed İkbâl Emrah Bilge Merdivan Hasan Aksoy Yıldız Genç Levent Turan Hüdayi Can Yılmaz Yılmaz Yavuz Kul Ahmet Kartal Nihat Dağlı Ziya Paşa Akyürek Beyza Petek Rüveyda Sudan Turgut Aksoy Nuh Utku Bülent Gündoğan Içindekiler... M. Fethullah Gülen Adanmışın mefkûre kıymeti, dünyevî değerlerin o kadar üstündedir ki, hedefe o, garazsızivazsız Allah ın hoşnutluğudur kilitlenmiş böyle birine yörünge değiştirtmek çok zor, başka bir bedele bağlamak ise âdeta imkânsızdır. Menderes Coşkun Müslüman araştırmacılar, kaynak olarak kendilerine sunulan tezkire ve tarih türündeki eserleri okuyunca, ciddi bir çelişkiye düşmüş olmalıdırlar. Zira Müslüman ve dindar olarak bildikleri ataları, bu eserlerde riyakâr, ahlaksız, barbar, ayyaş kişiler olarak tasvir edilmektedir. Mehmet Önal Yahya Kemal in mısralarında musikiye dönüşen kelimeler, şiirde ses ile yaşanan kainatı kurguladığı gibi, mânâ ve çağrışım zinciri ile de çok özel bir şiir dili meydana getirir. Bu örgünün Yahya Kemal e has bir âhenk sistemi ile kurulduğunu söylemek mümkündür. Ercan Kurban İnsanlığı aydınlatma sevdasıyla deryaları aşan kıtaları geçen ve susamış gönüllere âb-ı hayat olan muhabbet erleri, her yıl tarifsiz bir heyecan yaşatıyorlar bizlere. Hani yağmurun ardından güneşle rengarenk gökkuşağı görünür ya, tıpkı onun gibi.

5 Hakk a Adanmış Ruhlar M. Fethullah Gülen... Hayatlarını Allah rızasını kazanma yolunda, O nu sevip O nun tarafından sevilme idealine bağlamış adanmışların en çarpıcı yanları, en önemli güç kaynakları, maddî-manevî herhangi bir beklentilerinin olmamasında aranmalıdır. Onların hesap ve planlarında, ehl-i dünyanın çok önem verdiği maliyet-kâr-emek-kazanç-servet-refah gibi hususların hiçbir kıymeti yoktur; asla değer ifade etmezler ve ölçü de kabul edilemezler. Adanmışın mefkûre kıymeti, dünyevî değerlerin o kadar üstündedir ki, hedefe o, garazsız-ivazsız Allah ın hoşnutluğudur kilitlenmiş böyle birine yörünge değiştirtmek çok zor, başka bir bedele bağlamak ise âdeta imkânsızdır. Aslında o, kalben, fâni ve zâil şeylerden tamamen sıyrılarak bütün bütün bâkîye müteveccih olma yönünde öyle bir değişim yaşamıştır ki, bir daha da dönüşüp başka bir şey olması ya da yükselip başka bir hâl alması mefkûresinin üstünde herhangi bir yükseklik tanımadığı için mümkün değildir. O, kendini tamamen, insanlara Hakk ı sevdirme ve Hak tarafından da sevilme gayesini gerçekleştirmeye adadığı ve hayatını da başkalarını yaşatmaya bağladığı, gelip geçici beklentilerden sıyrılıp bir mânâda hedefini daraltarak kıymetlendirdiği ve dağınıklıktan kurtulup tevhid-i kıbleye muvaffak olduğundan ötürü, toplum içinde onlar ve biz, ötekiler ve bizimkiler gibi bölücü, parçalayıcı ve kavgaya sürükleyici mülahazaların tamamen dışındadır ve kimseyle açık-kapalı herhangi bir problemi yoktur. Problemi olması bir yana o, hep çevresine yararlı olma mülahazalarıyla oturup-kalkmakta, içinde bulunduğu toplumla sürtüşmemeye fevkalade ihtimam göstermekte, toplum içinde görüp sezdiği arızalar karşısında da bir savaşçı gibi değil de, bir mürşit gibi davranarak, fertleri fazilete, yüce ahlaka yönlendirme istikametinde aktiviteler ortaya koymakta ve elden geldiğince, siyasî nüfuzdan ve ne sûretle olursa olsun hâkim olma, idare etme düşüncesinden uzak durmaktadır. Bilgi, bilginin değerlendirilmesi, sağlam bir ahlakî telakki ve bunun hayatın her alanına hâkim kılınması, imanlı fazilet ve onun vazgeçilmezliği gibi hususlar, adanmış ruhların en önemli derinliklerini teşkil eder. Onlar, yarınları ve hususiyle de ahiretleri adına bir şey vaadetmeyen nam u nişan, çıkar eksenli soğuk propaganda ve şov türü tavır ve davranışlardan sürekli uzak durur; ufuklarının enginliği ölçüsünde her zaman bilgi ve düşüncelerini temsille mânâlandırarak, kendilerini merakla takip ve taklit edenleri yüksek insanî değerlere yönlendirme hesabına ölesiye bir gayret sergilerler. Bunu yaparken de, kendilerine herhangi bir pay çıkarmayı hiç mi hiç düşünmez ve yılandan-çıyandan kaçtıkları gibi şahsî menfaat ve çıkarlardan uzak durmaya çalışırlar. Zaten onların iç zenginlikleri de, bu türden reklama, ağız kalabalığına, vitrinciliğe ihtiyaç bırakmayacak ölçüde ilel-merkez bir güce sahiptir. Ayrıca onların ruhlarından sızıp dışa vuran o şeker şerbet davranışları da, ağızlarının tadını bilen herkesi büyüleyip arkalarından koşturacak mahiyettedir. Bu itibarla da onlar, hiçbir zaman kendilerini anlatmayı düşünmez; kredilerini yükseltme adına reklama, propagandaya başvurmaz ve tanınıp bilinme hususunda asla hırs göstermezler. Bunun yerine bütün güç ve kuvvetleriyle kalbî, ruhî hayat seviyesine ulaşmaya çalışır ve bu konudaki aktivitelerini de ihlasa bağlar; sadece ve sadece Allah ı hoşnut etmeyi düşünürler. Tabir-i diğerle bunlar, bütün faaliyetleriyle Allah rızasını hedefler ve ölesiye bir gayretle bu yüce hedefe ulaşmak için sürekli çırpınır durur ve o peygamberâne azimlerini dünyevî neticeler, hırs ve insanların teveccühü gibi hususlarla asla kirletmezler. Günümüzde, doğrudan doğruya, iman, İslam ve Kur ân tenkide tâbi tutulup sorgulandığı için, himmetler de bütünüyle bu taarruz noktalarına teksif edilmesine, fertlerin, İslamî duygu ve düşünce açısından takviye edilmesine, kitlelerin de hedefsizlikten kurtarılarak 3 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

6 yüksek mefkûrelerle irtibatlandırılmalarına ihtiyaç var. Fertleri her türlü arayıştan vâreste kılacak böyle bir ihtiyacın karşılanması ise ancak ve ancak imanın kendi renk, kendi desen ve kendi şivesiyle yeniden gönüllerde canlanmasına bağlıdır. İsterseniz siz buna, insanların yeniden kalbî ve ruhî hayata yönlendirilmesi de diyebilirsiniz. Bazılarının her şeyi, içtimaî yapının değiştirilip dönüştürülmesine, dönüştürülüp yeni kalıplara ifrağ edilmesine bağladığı bir dönemde, böyle bir yaklaşım fevkalade önemlidir. Zira, diğer mülahazada muhtemel bir kısım vuruşmaların, sürtüşmelerin, ayrışmaların bahis mevzuu olmasına karşılık, böyle bir yönelişte her zaman, anlaşmalar, uzlaşmalar ve dayanışmalar söz konusudur. Hak rızasına adanmış ruhlar, böyle bir tevhid-i kıble mülahazasından ötürü aklî ve mantıkî hayatları adına herhangi bir boşluk yaşamazlar. Aksine onlar, her zaman mantık, muhakeme ve ilimlere karşı açık durur ve bunu da gerçek imanın gereği bilirler. Ne var ki, bunların dünyevî tutkuları ve cismanî arzuları herkesin istidadına göre Hakk a yakın durmalarının enginliğinde ve bir okyanus mahiyetindeki tevhidî mülahazalarının derinliğinde tamamen eriyip gittiğinden, onların bu isteklerinin yerini, farklı bir desen ve şiveyle Hak hoşnutluğundan kaynaklanan bir zevk-i ruhanî almıştır. Bu itibarla da, Hak rızasına adanmış ruhlar, kalbî ve ruhî hayatın zirvelerinde meleklerle fizik ötesi bir havayı solukladıkları aynı anda, dünyalılarla da örfâneler teşkil ederek hasbıhâlde bulunabilir ve dünyevîliğin meşru bütün gereklerini yerine getirebilirler. Bu açıdan da onlar, hem dünyevî hem de uhrevî sayılırlar. Dünyevîlikleri, sebepler dairesinde bulunmalarından ve sebeplere riayet etme sorumluluğundan, uhrevîlikleri de her meseleyi kalbî ve ruhî hayatlarına göre değerlendirmelerindendir. Kalbî ve ruhî hayatın belli ölçüde dünyevîliği tahdidi, tamamen bir terk mânâsına gelmediği için, onların dünyadan bütün bütün kopmaları da söz konusu olmasa gerek. Dünyadan kopmaları bir yana, onlar, her zaman dünyanın tam göbeğinde durur ve ona hükmederler; ama bu duruş hiçbir zaman dünya için ve dünya adına bir duruş değildir. Aksine bu duruş, Allah adına esbaba riayet ve her şeyi ötelere bağlama hesabına bir duruştur. Esasen, bedeni kendi çerçevesinde, ruhu da kendi ufkunda tutmanın; ya da hayatı, kalb ve ruh hâkimiyetine bağlı götürmenin yolu da bu olsa gerek. Sınırlı beden hayatının çerçevesi cismaniyetin darlığı ölçüsünde, aksine her zaman sonsuza açık bulunan ruhî hayatın ufku da nâmütenahiliklere müteveccih olmalıdır. İşte insan, bu seviyedeki hayat ufku itibarıyla eğer hep müteal düşüncelerle oturur-kalkar; hayatını onu bahşedene bağlı götürür, yaşatmayı yaşamanın en önemli derinliği sayar ve hep zirveleri kollarsa, ister istemez müteal bir programın uygulayıcısı hâline gelir; dolayısıyla da, belli çerçevede şahsî hazlarını ve zevklerini sınırlandırmış olur. Şüphesiz hayatı bu ölçüde bir derinliğe bağlı götürmek oldukça zordur; ama bu zor iş, kendini Allah a adamış, O nu tanıtıp sevdirmeyi hayatının gayesi hâline getirmiş; sabah-akşam bir eli insanların kalb kapılarında, diğer eli de Hakk ın kapısının tokmağında hiç bitmeyen bir mekik hareketiyle gelip gidip herkesi Hak la buluşturmaya çalışan ruhlar için gayet kolaydır. Aslında, her zaman sinesinde Yaradan a imanın sıcaklığını duyan, bazen haşyet, bazen de muhabbetle çevresine gönlünün dilinden bir şeyler anlatmaya çalışan biri için, hiçbir meselede zorluk söz konusu olamaz. Böyle bir gönül eri daha baştan, O na tahsis-i nazar edip sırf O nu düşünmesine, O nunla münasebete geçme yollarını araştırmasına, her vesileyi O na ulaşma istikametinde değerlendirmesine mukabil, Allah da ona, özel teveccühte bulunur, onun nezd-i ulûhiyetindeki konumunu nazara vererek, herkesin ona saygılı olması gerektiğini hatırlatır ve arzî küçük bir vefayı, semavî vefanın kat katıyla mükafatlandırır. İşte o semavî iltifattan tek damlaya sıkıştırılmış koca bir derya: Sabah-akşam Rabbilerine, sırf O nun cemal ve rızasına müştak niyaz edip duranları sakın yanından uzaklaştırma! Ne sen onlardan ne de onlar senden sorumlu değilsiniz... 1 Burada Allah ın, peygamberini ikaz edip Kovma! dediği bu kimseler, Resûlullah meclisinin müdavimleri ve kendilerini Hak hoşnutluğunu tahsile adamış ruhlardan başkaları değildi. 4 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

7 Adanmışlığın yürekten ve samimi olmasına göre her zaman böylelerine Cenab-ı Hak tarafından özel bir teveccüh söz konusudur. Evet bir insan, gönülden Allah a bağlanması ve O nu hoşnut etmeyi hayatının gayesi hâline getirmesi ölçüsünde iltifat görür, takdir alır ve gökler ötesi âlemlerin muhavere mevzuu olur. Böyle birinin bu dünyadaki her samimi düşünce, söz ve davranışı, ötede, tâliin gülen yüzü diyebileceğimiz ışıktan bir atmosfere dönüşerek, kaderinin tebessümler yağdıran sahifeleri hâline gelecektir. Yelkenlerini ak bahtının rüzgârlarıyla doldurmuş işte böyle bir tâli li, O na tahsis-i nazar etmesi ölçüsünde yüzer hususî teveccüh esintileriyle ve hiçbir şeye takılmadan hep O na doğru... Böyleleriyle alâkalı Kur ân ın ortaya koyduğu resim temaşaya değer bir resimdir: Onlar öyle bahtiyar yiğitlerdir ki, ne ticaret, ne alışveriş alıkoymaz onları Hakk ı anmaktan, namaz kılıp zekât vermekten.. (Nasıl alıkor ki) onlar, kalb ve gözlerinin dehşetle hâlden hâle gireceği bir (müthiş) günün endişesiyle hep korkar dururlar. Allah da onlara, bu hâllerine karşılık mükafatların en güzelini verir ve dilediğine (fazlından) daha da fazlasını lütfeder. 2 Omuzlarından bütün gam ve keder yüklerini atmış ve Hakk a teslimiyetle bütün sıkıntılardan kurtulmuş bu kabîl âzâd gönüllerin, artık arayıp bulacakları hiçbir şey kalmamıştır; zira kalb ve ruh dünyaları itibarıyla onların mazhariyetlerinin yanında bütün fâni nimetler, zevkler, safalar, bulaşık masalar üzerinde boş kâselerden farksızdır. Onların gönül dünyalarında tüllenen güzellikler karşısında, dünya ve içindekiler yalancı bir masaldan ibarettir. Zaten baharda yeşerip de yazda renk atanların başka türlü olması da düşünülemez. İşte her zaman bu gerçeğin şuurunda olan bekâ yörüngeli ruhlar, ebedî maiyyet vaadetmeyen her şeye bir iptal çizgisi çeker ve arkalarına bakmadan yürürler gönül koridorlarıyla sonsuzun bağ ve bahçelerine. Takılmazlar dünyaya ve dünyevîliklere Pencere begonyalar dizilir pencere önlerine beyaz, kırmızı, alabildiğine pembe güneşi çağırır odama küçük pencere pencere, baş ucunda anneler beklesin diye batıp çıktığımız sessiz bir ırmaktır dar vakit dar pencere bir çocuğun elinde derin çatlaktır pencere, çocuklar aydınlıkta büyüsün diye şimdi geçip giden her pencere çocukluğuma götüren uzun bir trendir bahşiş bekler bir kondüktör her pencerede, tren rötarlı geçsin diye Dipnotlar: 1 En âm sûresi, 6/52. 2 Nûr sûresi, 24/ Bülent Gündoğan

8 Bütün Içinde Var Olma, Belirme! Namık Bağlı... Başta isimsiz ve sıfatsız, sadece bir anlam ve imkân olarak doğarız. İnsan olma imkânıyla yeryüzüne gönderiliriz. Binlercesinden farksız bir bebek olarak İnsan denen bütünün içinde, ama bu bütünde belirmeyen bir parça İsimsiz ve sıfatsız olduğumuz için görünmeyen, ama o çok anlamlı bütüne karışmış hâlimizle de göz ardı edilemeyecek Bütün içinde anlamlı ama yine de belirsiz hâlimize, ebeveynimiz tarafından bir elbise, bir isim/sıfat giydirilerek altımız çizilir. Aldığımız isimle bütünde görünür hâle geliriz. Artık ismi konulmuş bir şey olarak ayrışırız. Bundan böyle iki türlü büyürüz; bedenimizle birlikte ismimiz de belirginlik kazanır. Hem bedenimiz hem ismimiz gürleşir. Sanki uğraşımızın tümü ismimizi parlatmaya dönük olur. Okuduğumuz okullar, şartlandığımız başarılar ismimizi daha görünür kılar. Bu öyle bir hâl alır ki, ismimiz geçtiği yer sayısınca değer kazanır. Öyle sanırız! İsme çalışır, isimlerimizin önüne konulacak sıfatlar biriktiririz. Kazandığımız sıfatlarla daha bir parlayan ismimiz bizi öne çıkarır. Bu çok da masum bir şey değildir. Bol sıfatlı ve epey parlak bir isim, çoğu zaman derin ve iyi birine işaret olmayabilir. Zira göz kamaştırıcı elbiselerin içinde her zaman iyi insanlar barınmayabiliyor. Şık zarflar bize hep iyi mazruflar taşımaz. Modern zamanlar insana içini değil, dışını parlatmayı dayatıyor. Bugünün insanı; öne çıkmayı, birinci sırayı kapmayı, üst sıralara tırmanmayı salık veren algılar içinde şekilleniyor. Ol mak değil, görünmek esastır. Bilinmezlik ve görünmezlikte kendini ol durmak varken, sahnelerde gözlere sokulmak revaçta. Bir şeylerin yapılıp yapılmamasından çok kimin yaptığı vurgulanıyor. Fiiller değil failler işaretleniyor, kitaplar değil yazarlar konuşuluyor. Bu öyle bir hâl aldı ki, ortalık fiilsiz faillerle doldu. Gözlere sokulmuş o kadar failin etrafında dişe dokunur bir fiil görünemiyor. Afili isimler kazındığınızda derin bir boşlukla karşılaşılıyor. Janjanlı formların içinde insan az, sahih insanların üzerinde elbise yok! İsmine çalışan, sıfat biriktirmenin peşinde ömür geçiren, güç biriktirerek görünürlük kazanan benin varlığı, yaşanılası her şey için yok edicidir. Bu ben yok ederek var oluyor; münasebet kurduğu her bir şeyi mülk olarak görüyor, sahiplenerek şişiyor. İnsan olmak imkânıyla doğan varlık kendindeki insanı boğdurarak salt bir isim/ben olarak kalıyor. Her bir şeyi bir ömürle ve sadece dünya ile sınırlandıran tasavvur, ömre ve dünyaya sığmayan hakikatin ikliminde belirecek yaşanılası hayatı imkânsız kılıyor. Evet, isme, sıfata, bene çalışanlarda, bunların ördüğü gerçeklikte yaşanılası bir hayat yok. Modern zamanların vazgeçilmez gördüğü formları giyinerek değil, bunlardan soyunarak insan olmak mümkün. Sahip olmak için sağa sola saldırmak değil, bütün sahipliklerden vazgeçmek gerekiyor. Şükür ki, başka türlü bir insana ve başka türlü bu insanın ördüğü yaşanılası hayata işaret eden, bunu imkânlı kılan bir tasavvura kulak olabilmişiz. Ezelî ve ebedî hakikat karşısında sadece yokluklarını gören, yokluklarında kendilerini olduran, isimlerini değil içlerini dolduran insanlar biliyoruz. Eskilerden yenilere ulaşabilmiş sesler duyuyoruz etrafımızda. Peygamberlerin, ariflerin, velilerin, kalb ve kafalarını hakikatte buluşturmuş filozofların orta yerinde kurulmuş bir tasavvurun büyütmeye devam ettiği çocukların şahidiyiz. İçlerinden çıkarak işlerine giden, işlerini içlerinin ifadesi kılan, bir fail olarak değil bütünüyle fiil olarak beliren başka türlü insanlar da var. * * * İlk insandan bugüne yeryüzünde kaç insan doğmuştur? Elbette ki bu soruya cevap olabilecek bir sayıdan yoksunuz. O kadar çok ki, bunu bir sayıya sığdırmak mümkün değildir. Aynı 6 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

9 zamanda biliyoruz ki her insan biriciktir; bir yaşanmışlığa ve hikâyeye işarettir. Ancak kaydı düşülmemiş o kadar ses, kaygı, kavga, aşk, ayrılık, hasret, iç kırıklığı sanki yaşanmamıştır. Birilerinin oğulları veya kızları olarak doğan, birilerinin babaları veya anneleri olarak ölen o kadar insanı ne duvarlarda, ne de kitaplarda okuyabiliyoruz. Ölümle hayattan düşen sayısızca insan geçen zamanın örtüsü altında kalmıştır. Dememiz şu ki, geçen bunca zamana rağmen bugüne taşınabilen çok az insan vardır. Hz. Âdem den başlayarak isimleriyle birlikte hikâyeleriyle de hayata ve insanlara karışan çok az insan biliyoruz. Bunlar, geçen bunca zamana rağmen bugün yaşıyor gibi hikâyeleri ve dilleriyle hayatlarımıza sokulan peygamberler, bilgeler, filozoflar, çok az sayıda yönetici, şair, yazar ve sanatçılardır. Artık ne ismi, ne hikâyesi, ne de hatırası kalmış bir yığın insanla, ölü olsalar da düşünceleriyle şimdiki "an"a sokulabilen yüzlerce insanı ayrıştıran temel bir fark olmalı. Bu fark, sahip olunan canın keyfini sürmek mi, mesuliyetini taşımak mı? sorusuna verilen cevaptır. Canın keyfini sürmenin izinde olanlar zamanla bu izde erirken, dağların taşımakta tereddüt ettiği bir ağırlığın mesuliyetini her dem içlerinde diri tutanlar ise biriken zamanın içinde bir dağ gibi yükselmişlerdir. Ölümün ve zamanın isimlerini ve hikâyelerini unutturamadığı az sayıdaki insan, her zaman, yeni çiçek açmış ağaç dalları gibi "bugün"ün üzerine eğilmişlerdir. Bu insanlar hikâyeler kurmaya, kurulan hikâyelere sinmeye devam ediyorlar. Hayat bugün de onlara gidilerek ve onlardan gelinerek yaşanıyor. Bugünün kurucu özneleri yine peygamberler, bilgeler, filozoflar, yazarlar, şairler ve sanatçılar olmaktadır. Dirilerin hayatını ölüler belirliyor. Yüzlere bakın, bugün yazılan kitaplara gidin, kalabalıkları "anlam"da buluşturup "bir"leştiren saikleri yoklayın, ölmüş olmalarına rağmen yaşamaya devam eden az sayıdaki insanı göreceksiniz. * * * Bir şey sadece o şey midir? Dâhil olduğu "bütün" dikkate alınmadan, salt kendisine yoğunlaşarak "şey" anlaşılabilir mi? Mesela insana dair ne varsa, bunlarla ilgi kurulmadan insanı anlamak mümkün müdür? İnsana hapsolmuş bir okuma insanı bütünüyle aç(ıklay)abilir mi? İnsan kendisini kuşatan "bütün"den özerk bir şekilde görünebilir mi? Yukarıdaki soruların cevabı tabi ki Hayır! dır. Öyledir çünkü ait olduğu bütün görmezden gelinerek ve salt kendisine yoğunlaşarak "şey" anlaşılmaz. Zira "şey" büsbütün içine çekilmiş değil, çevresiyle alışveriş halindedir. Mesela insan dünyaya, kainata ve hayata doğar. Dolayısıyla ait olduğu dünya, kainat ve hayatla münasebeti kurulmadan insan bütünüyle açıklanmış sayılmaz. Dünya, kainat ve insan ancak birlikte okunduğunda "hakikat" ortaya çıkar. İçine doğduğu dünyayı, kainatı ve hayatı tanımadan, dünya-kainat-hayat münasebetinin mânâsını kavramadan insanın kendini tanıması ve bilmesi mümkün değildir. Varlığın içinde insan (fert) neredeyse görünmez bir şeydir. Milyarlarla ifade edilen nüfus içinde bir tek insan nedir ki? Belki de hiçbir şeydir! Tarihin kesif toprağından başını çıkarıp bugüne seslenebilen; isimleriyle, hikâyeleriyle aramızda yaşamaya devam eden kaç insan vardır? Hiç şüphesiz azdır! Bu sebeple, herkes gibi dünyanın doğusuna ve batısına doğmuş, çizili sınırlara sahip ülkelerde yaşamış, ancak hikâyeleriyle herkesten farklılaşarak görünür olmuş az sayıdaki insanın kendisi okunası birer kitaptırlar. İnsana yurt kılınmış dünya kozmos içinde görünemeyecek kadar küçük bir şey iken, bu görünemez "yurt"ta ve sınırlı konuklukta hayatlarıyla kendilerini görünür kılan, hikâyelerini yüzyıllar sonrasına taşıyan insanların varlığı bizler için talihtir. Bu bir talihtir, çünkü zamanın belirsizliğinde yol alan bizlere birer deniz feneri olurlar. Kendilerine bakarak, hikâyelerini okuyarak, dillerini çözerek kendimize yollar açarız. 7 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

10 Yarim Çiçek Olmuş Burnumda Tüter: Mehmet Âkif in Mektupları Zekeriya Başkal *... Mehmet Âkif in yüzünün güldüğü bir fotoğrafı hiç görmedim. Hemen her fotoğrafında devasa yüklerin altındaki bir adamın sorumluluğu ya da derin bir hüznün ağırlığı okunabilir. Kendini değil milletini yaşayan bir adam olarak gördüğümüz Âkif te belki de bu yanı kanıksadık ve bu yüzden fazla da dikkatimizi çekmiyor. Milletinin hayatını yaşayan bu adamın elbette hepimiz gibi bir ailesi de vardı. Bu çevre içinde Âkif in yaşadığı acılar, endişeler, sevinçler ve sıkıntılar da vardı. Âkif in kızına ve damadına yılları arasında Mısır'dan yazdığı yazdığı mektuplarda şiirin kayıtlarından âzâde ve Âkif in kamuya yansıyan yüzünün daha mahrem yanları var. 1 Mehmet Âkif in yazdığı mektuplar pek çok açıdan konuşulabilir. Ancak bu yazıda Âkif in mektuplarına yansıyan ekonomik sıkıntılar, bir aile büyüğü olarak kızına ve torununa duyduğu sevgi ele alınacak. Tabi ki bir de Âkif in bazı sosyal meselelere dair düşünceleri... Mehmet Âkif in mektuplarını okurken yaşadığı malî sıkıntının izlerine, kızına verdiği öğütte rastlıyoruz. Şöyle diyor Âkif: Dünyada para kadar lüzumlu bir şey daha olmadığı için onu idare ile harç etmek en ziyade aranılacak bir meseledir. Biz bu hakikati pek geç anladık. 2 Aynı konu birkaç yıl sonra yazdığı bir mektupta da...yazdan biriken borçları ödemekle meşgulüm. cümlesiyle tekrar karşımıza çıkar. Âkif Mısır dadır ve ihtiyarlığına rağmen kendilerine yardımcı olacak birini tutmaya gücü yetmez. Bu dönemde Âkif, Ben de çay, bulaşık işlerini kemal-i intizam ile görüyorum. diye yazar. Bir başka mektubunda, Yemeğimi pişiriyorum. Ortalığımı süpürüyorum. Bir evde ne vazife varsa hepsini kendim yapıyorum. diye yazar. 3 Bunları yazdığında Âkif, altmışını geçmiştir. Mısır da 1935 yılında aileye bir ev tahsis edilir. Mektubundaki...kira derdi olmaması ne büyük bir saadetmiş. cümlesi Âkif in yaşadığı maddi sıkıntıları göstermesi bakımından kayda değer. Akif in yaşadığı gurbetin derinliğinin en çok hissedebileceği mektup belki de bahar ve bülbülden bahsettiği mektuptur. Âkif in bülbül şiirinin başlangıcında, yemyeşil bir tabiatta defalarca bülbül sesi dinlemiş bir şairin bakışı vardır. Aynı şair, bakınız Mısır ın kavurucu sıcağında neleri özlemiş: Hesapça baharınız gelmiş olacak Civardan bülbül sesleri geliyor mu? Yoksa bizim gibi sizler de o mübarek sese hasret misiniz? Mısır da hiç bülbül yoktur. Bazıları İskenderiye civarında tek tük bulunduğunu söylüyorlar. Bizler alışık olduğumuz için bülbülsüz bahardan zevk alamıyoruz. 4 Ancak tüm bu olumsuz şartlara rağmen Âkif şikayet eden bir ruh hâli içinde değildir. Hatta Yahya Kemal in şiirinden ödünç alarak söylersek, Âkif e mektuplarında mümin, mütevekkil bir ruh hâli hakimdir. Belki de en çok tekrarladığı ve beğendiğini söylediği söz şudur: Bir yiyip bin şükretmeli Şair 'şükr-ü nimet dahi bir nimettir' diyor ki en beğendiğim sözlerdendir. 5 Kendinin ve kızının durumundan bahsettikten sonra şükür sadedinde şöyle der: Allah, odunu, kömürü, yiyeceği, giyeceği kıt olan kullarına yardımcı olsun, âmîn. 6 Bu satırlarda hayatla iç içe, hayatın gerçeklerini gören ve son derece insanî bir şekilde onlarla hemhâl olan bir Âkif görüyoruz. 8 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

11 ÂKİF İN YAŞADIĞI GURBETİN DERİNLİĞİNİN EN ÇOK HİSSEDEBİLECEĞİ MEKTUP BELKİ DE BAHAR VE BÜLBÜLDEN BAHSETTİĞİ MEKTUPTUR. ÂKİF İN BÜLBÜL ŞİİRİNİN BAŞLANGICINDA, YEMYEŞİL BİR TABİATTA DEFALARCA BÜLBÜL SESİ DİNLEMİŞ BİR ŞAİRİN BAKIŞI VARDIR. Âkif in mektuplarının en duygulu yanı belki de torunu hakkında yazdıklarıdır. Hemen her mektubunda sözü hemen ona getirir ve ayrıntılarıyla onun hakkında bilgi verilmesini ister. Daha üç dört yaşından itibaren ona Ferda Kadın diye takılır. Kendi ifadesiyle artık yaşlı bir adam olan Âkif, torunu söz konusu olduğunda âdeta çocuklaşır. İşte torunu için yazdığı cümleler: Elhamdülillah mektubunuz geldi. İçinde fotoğraflarınızı görünce dikiş kala sevincimden çıldırıyordum. Benim kıymetli minicik Ferda m maşallah enikonu büyümüş, o benim pek sevgili ve pek kıymetli bir malımdır. Onun güzel, zeki gözlerinden şapır şapır benim için öpünüz! Olmaz mı? 7 Son olarak, Âkif in mektuplarında geçen ve onun çağını aşan ufkunu yansıtan birkaç konudan bahsetmekte fayda var. Âkif in damadının tayini Beytüşşebab a çıkar, İstanbul da yetişmiş biri için muhtemelen Beytüşşebab ın şartları zordur. Kızına yazdığı ve torunlarının Kürtçe öğrenip öğrenmediğini sorduğu mektuplarından birinde şunları söyler: Yurdun her tarafını dolaşmalı, her tarafına hizmet etmelisiniz. Vatan bir küldür ki tecezzi kabul etmez: şarkı, garbı, şimali, cenubu nazarımızda bir olmalıdır. Uzak, yakın, soğuk, sıcak dememeli; elimizden geldiği kadar, hatta bunun fevkinde olarak fedakârane çalışmalıyız. Başka türlü ne yaşamak, ne memleketi yaşatmak ihtimali yoktur. Âkif in 1935 te kendi çocuklarına verdiği bu öğütleri, aradan yaklaşık yüz yıl geçmesine rağmen benimseyememiş olmamızı nasıl açıklamak gerekir, bilemiyorum! Benzer bir düşünceyi yine kızına yazdığı mektupta, İngilizleri örnek göstererek ifade eder. Âkif, Mithat Cemal den ödünç aldığı bir ifadeyle, Bizler dünyaya gelmemişiz, İstanbul a gelmişiz. der. Bu sözü dünyayı tanımadığımız, farklı coğrafyalara gitmediğimiz, her yerde olmadığımız için kendi vatanımızda da rahat edemediğimiz sadedinde söyler. Âkif, İngiliz hakimiyetinin ardındaki itici gücü kolaya kaçarak sadece sömürgecilikle açıklamaz. Uzunluğuna rağmen Âkif in nesrini ve düşüncelerini çok güzel yansıttığı için mektubun bu kısmını buraya alabiliriz: Bugün yüzlerce milyon efrad-ı beşere hakim bulunan İngilizleri gözümüzün önüne getirelim. Acaba heriflerin bu kudretleri, bu muvaffakiyetleri tesadüfen mi oluvermiş, yoksa milletçe birçok mesaiye, birçok şedaide katlanmak sayesinde mi elde edilmiş? Londra da naz ü naim içinde büyümüş, ebeveyninin milyonları sayesinde her türlü ihtiyaçtan fersahlarca uzak bir lordun oğlu kalkıyor, Sudanlara, Afrika nın en yaşanmaz, en cehennemi bucaklarına giderek gençliğinin en kıymetli çağlarını İngiltere hesabına o kumlara gömüyor. Vatanı uğruna çektiği tahammülsüz meşakkatleri hiçe sayıyor. Daha doğrusu kendine şeref biliyor. Biz biçarelerse İstanbul dan çıkıp Bursa ya gitmeyi felaket telakki ediyoruz. Bizim Mithat Cemal Bizler dünyaya gelmemişiz, İstanbul a gelmişiz. der ki pek doğrudur. 8 Âkif, milletini yaşamış büyük bir insan. Merasimlerde okunan şiirleri dâhil, Âkif in hâlâ hakkıyla anlaşılmadığını görüyoruz. Onu okudukça yepyeni söyleyişlerle, yepyeni tecrübelerle, yepyeni bakış açılarıyla karşılaşıyoruz. Bu nedenle Âkif, sadece bir kere değil tekrar tekrar okunması gereken biri. Mektupları da Âkif in bu zengin yönünü yansıtan bir metin ve mutlaka okunmalı. Dipnotlar: Yarim Çiçek Olmuş Burnumda Tüter ifadesi Mehmet Âkif in mektuplarında kullandığı bir ifadedir. * Doç Dr., İpek Üniversitesi 1 Mehmet Âkif Ersoy un Aile Mektupları, Ed. Dr. Nihat Karaer, Burdur: Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi Yayınları, 2010, 218 s. 2 age, age, age, age, age, age, age, Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

12 Oryantalistlerin Bulduğu Babürname de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar - 1 Menderes Coşkun *.... asrın başından itibaren ortaya çıkmaya 19 başlayan, Tanzimat ve Cumhuriyet Dönemi'nde siyasete ve matbuata hâkim olan güçler tarafından yayımlanıp meşhur edilen tarihî(!) eserlerin birçoğu, okuyucunun irfanına ve ahlakına katkı yapacak durumda değildir. Bu eserler, tarihimizdeki meşhur ve saygın din ve devlet adamlarımızla ilgili tuhaf, müstehcen, zararlı bilgi ve tasvirler içermektedir. Tanzimat tan itibaren bir yandan İslam ve Osmanlı tarihini değersizleştiren, eski eserleri yok eden, hatta ezanı ve Kur ân ı bile yasaklayan zihniyet, diğer yandan İslam ve Osmanlı tarihi konusunda halkı bilgilendirecek donanımlı ve çalışkan araştırmacılar yetiştirmiş; bazı İslam ve Türk klasiklerini(!) ardı ardına yayımlamıştır. Böylece bilgiyle ve bilimle yeni neslin İslam medeniyeti ve İslam tarihi algısını şekillendirmek istemiştir. Bilgi, fert ve toplumları değiştiren en önemli araçtır. Bilgi insanın zihnini; zihin de insanın fikir, his ve davranışlarını değiştirir. Görerek, duyarak, okuyarak, seyrederek, yaşayarak öğrendiğimiz bilgiler, yıllar sonra, bizim fikirlerimiz, davranışlarımız ve kimliklerimiz hâline gelir. Bundan dolayı, sahih de olsa zararlı eserlere karşı müsamahakar olamayız. Bir milleti yavaş yavaş dejenere etmek, onları kendi inanç ve medeniyetlerinden uzaklaştırmak isteyenler, önce onların alt ve üst şuurlarını besleyen bilgi kaynaklarını, bilgi pınarlarını kirletirler. Yanlışla beslenen bir fert veya toplumun doğru his, fikir ve davranışlara sahip olması mümkün değildir. Batı, 18. asrın sonunda, bilginin değiştirici gücünü fark etmiş; bilgiyle ve bilimle, insanları ve toplumları değiştirmeyi, dönüştürmeyi hedeflemiştir. Kahire, İstanbul, Selanik, Tahran, Kabil, Semerkand gibi İslam şehirlerindeki aydınların birçoğu, bir asırda, bilgiyle, kitapla, dergi ve gazete ile kendi inanç, tarih ve medeniyetlerinden yavaş yavaş uzaklaştırılmışlardır. Okur-yazarlık, tenkidî bakış açısından mahrum olan bu insanların en talihsiz yanı veya imtihanı olmuştur. Orta Asya da Ahmet Yeseviler, İmam Buhariler, Maturidiler, Nakşibendler yetiştiren Türk-İslam toplumu, 20. asırda şarabın haram olduğunu dahi bilemeyecek kadar cahilleştirilmiştir. Şarabın İslam da haram olmadığını iddia edecek kadar bilgilendirilmişler, aydınlatılmışlardır(!) Bu cahilleşme veya aydınlanma, kitapla ve bilgiyle yapılmıştır. Bu yazıda İngiliz ve Rus oryantalistlerinin ortaya çıkardıkları Babürname nin, onların Orta Asya daki sosyal mühendislik faaliyetlerine destek veren bir eser olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Babürname ile İlgili Tanıtımlar Modern Türk aydınının İslam tarihi algısını şekillendiren eserlerden birisi olan Babürname (Vekayi, Hâtırât vs.), 19. asırda İngiliz ve Rus oryantalistler tarafından bulunmuş ve meşhur edilmiştir. Onu ilk önce John Leyden ve William Erskine adlı müsteşrikler 1826 yılında İngilizceye çevirerek Londra da yayımlamışlardır. Eser daha sonra Almanca, Fransızca, Rusça, Türkiye Türkçesi, Urduca ya da çevrilmiş ve yayımlanmıştır (Akün 1991b: ). Eserin orijinal şekli ise ilk olarak Rus Ortodoks misyoner Nicolas İlminski tarafından 1857 de Kazan da neşredilmiştir. Babürname üzerinde en güvenilir ve en kapsamlı çalışmaları 20. asrın başında Annette Susannah Beveridge yapmıştır. Türk aydını, Babürname yi ilk olarak 1940 lı yıllarda Reşit Rahmeti Arat ın çevirisi ile tanımıştır. Arat ın çalışması, Batılı araştırmacıların bir asır önceden başladıkları çeviri ve tanıtım çalışmalarının son halkalarından birisidir. Türk araştırmacılar Batılı araştırmacıların konuyla ilgili bilgi ve bakış açılarına tâbi olmuşlardır. Mesela İslâm Ansiklopedisi ndeki Babür maddesini Fuad Köprülü yazmıştır. Köprülü nün kaynaklarına bakılınca, onun yabancı yazarların sadık bir takipçisi olduğu anlaşılır (Köprülü 1997: 187). Diyanet in İslam Ansiklopedisi ne Babür ve Babürnâme maddelerini yazan Ömer Faruk Akün de oryantalist araştırmacıların konuyla ilgili çizdikleri yolda sadakatle, özenle 10 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

13 ve hassasiyetle yürümüştür. Geleneğe tabi olan, yani bilgi ve bakış açılarını yabancılardan alan Köprülü ve Akün gibi Türk araştırmacıların Babürname yi övmeleri, bu eserin içeriğindeki tuhaflıkları göz ardı etmeleri tabiîdir. Eserle ilgili methiyeleri bir araya getiren Ömer Faruk Akün, Babürname yi şöyle tanıtır: Batı ilim ve fikir âleminin hayranlıkla andığı Babürname bu gün otobiyografi nevinin dünya klasikleri arasında sayılmaktadır. (Akün 1991b: 405). Babürname, benzeri bulunmayan bir eser olarak gittikçe artan bir alâka ve takdirin merkezi haline gelmiştir. (Akün 1991b: 405). Gerçekleri olduğu gibi yazmasındaki dürüstlük ve samimiyet bakımından Babürname Sezar ın hatıraları ile bir, hatta ondan da ileri tutulmuş, Bâbür bu hatıralarından dolayı Doğu nun Jül Sezar ı sayılmıştır. İçindeki itiraflar dolayısıyla Saint-Simon un Memoires i ve Jean Jacques Rousseau nun Confessions u arasında benzerlik dahi söz konusu olmuştur. Kabul edildiğine göre Sezar dan sonra Babür e gelinceye kadar hiçbir hükümdar böyle samimi ve doğru bir hatırat eseri bırakmış değildir. Ancak aradaki bu benzerliğe karşılık Babür ün hatıraları onun De Bello Gallica ve De Bello Civili sinden çok geniş ve mukayese edilemeyecek kadar zengin muhtevalıdır. (Akün 1991b: 405). Bu tanıtımlarda geçen, gerçekleri olduğu gibi yazmasındaki dürüstlük ve samimiyet, Hiçbir hükümdar böyle samimi ve doğru bir hatırat eseri bırakmış değildir. gibi ibareler dikkat çekicidir. Batılı ve Frenk-meşrep araştırmacıların İslam tarihine ait eserlerle ilgili bu tür övgüleri, bazılarını aldatabilir veya şaşırtabilir. Hâlbuki bütüncül ve analitik bakış açısı, bütün çelişki ve tesadüfleri yok eder, onları anlamlı ve planlı hâle getirir. Aşağıda örneklerle açıklanacağı gibi, Babürname, Müslüman devlet adamlarını ve toplumunu aşağıladığı; onların her türlü ahlakî kusurlarını ifşa ettiği, Türk-İslam tarihini karaladığı için samimi ve gerçeğin ta kendisi olarak nitelendirilmiştir. Babürname nin İçerik Analizi: Tasvirlerdeki Mesaj ve Telkinler Modern araştırmacılar tarihî olan veya tarihilik atfedilen bir eseri, konusuna, diline, yazısına, yazarına ve içerdiği bilgi yığınına göre değerlendirmektedirler. Hâlbuki bir eserin eski harfli olması, birçok doğru bilgi içermesi, Arapça veya Farsça yazılmış olması, tarihî bir şahsiyete, mesela Babür, İbn Arabî veya Mevlana ya atfedilmesi, o eserin sahih, mevsuk, güvenilir sayılması için yeterli değildir. Söz konusu eserin öncelikle mesaj, telkin, zihniyet ve inandırıcılık tenkidine tabi tutulması gerekir. Aşağıda, Babürname deki tasvirler, mesajları ve telkinleri bağlamında ele alınacaktır. Babür ün Kendisini Ayyaş ve Uyuşturucu Müptelası Olarak Göstermesi (Tasvir Etmesi) Muhafazakar yazarlar İslam tarihi ve büyükleriyle ilgili eserlerinde Babür ü, Nakşibendî şeyhlerinden Hâce Ubeydullah ın rahle-i tedrisinde yetişmiş; takvalı, dindar, edip ve âlim bir Müslüman sultan olarak tanıtırlar. Oryantalist araştırmacılar ise Babür ü dindar bir ayyaş olarak gösterirler. 19. asırda İngiliz müsteşriklerin ortaya çıkardığı Babürname, oryantalistlerin görüşlerine kaynaklık etmiştir. Eğer muhafazakar araştırmacılar Babür e izafe ettikleri saygın kişiliği Babürname den hareketle oluşturdular ise açıkça okuyucuyu aldatmışlardır. Zira Babürname de ayyaş ve sefih bir Babür tasviri vardır. Burada muhafazakar araştırmacıların düştükleri bir hatadan bahsetmek gerekir. Osmanlı ve İslam tarihi ve edebiyatı üzerine çalışmalar yapan Müslüman araştırmacılar, kaynak olarak kendilerine sunulan tezkire ve tarih türündeki eserleri okuyunca, ciddi bir çelişkiye düşmüş olmalıdırlar. Zira Müslüman ve dindar olarak bildikleri ataları, bu eserlerde riyakâr, ahlaksız, barbar, ayyaş kişiler olarak tasvir edilmektedir. Muhafazakar araştırmacılar, bu çelişkiyi bertaraf etmek için, kaynaklarda bir İslam büyüğü veya İslam şairi hakkında verilen bilgilerden istediklerini almışlar, istemediklerini göz ardı etmişlerdir. Böyle yapmakla bir yandan yeni nesli ahlak bozucu bilgilerden korumuşlar; ancak diğer yandan muhtemelen sahte olan bu kaynakları meşrulaştırmışlardır. Muhafazakar araştırmacılar bu tür eserlerdeki rahatsız edici anekdotları görmezlikten gelmek yerine, onların üstüne gitmelidirler. Zira İslam tarihini ve İslam büyüklerini itibarsızlaştıran eserlerin, donanımlı oryantalistler tarafından 18. asrın sonundan itibaren peyderpey uydurulmuş olma ihtimali vardır. Bu eserler bütüncül bir bakış açısıyla incelendiği zaman, onların 11 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

14 hepsinde aynı olumsuzlayıcı zihniyet ve bakış açısının izleri fark edilir. Bu yazıda söz konusu zihniyetin izleri, Babürname nin aynasında gösterilmeye çalışılacaktır. 1 Babür, hatıratında kendisinin ve diğer Müslüman devlet adamlarının zaaflarını özenle ifşa etmekte, sanki kendisine ve diğer sultanlara, Müslüman halkın yanlışlıkla saygı duymasını engellemek istemektedir. Esere göre Babür, 19. asırda kendi medeniyetinden koparılmış Türk aydınlarının Paris meyhanelerinde yaşadıkları sefihane hayatı, 16. asırda, Müslüman bir toplumda ve coğrafyada, yani medrese, tekke ve camilerin arasında yaşamış gibidir: Hatice Begim huzurunda yemek verildikten sonra Muzaffer Mirza bizi, Babür Mirza nın yaptırmış olduğu Tarabhâne adlı imarete götürdü Sakiler şarap bardaklarını doldurup, dolaşarak, meclistekilere sunmağa ve meclistekiler de bu saf şarapları âb-ı hayat gibi içmeğe başladılar. Meclis kızıştı. Şaraplar başa vurdu. Bana da içirmek ve beni de bu daireye sokmak niyetinde idiler. Babamdan sonra Hoca Kadı nın uğurlu tesiri ile zahid ve müttaki idim. Şarap içmek şöyle dursun (Arat 2000: ) şüpheli taamlardan bile ictinab ederdim. Sonra gençlik hevesile ve nefse mağlup olarak şaraba meyil hâsıl oldu; fakat teklif edecek bir adam yoktu Herat gibi mamur bir şehre gelmişiz; şimdi içmezsem ne zaman içerim diye düşündüm.. (Arat 2000: 297). Muzaffer Mirza nın yaptırmış olduğu yeni kış evine geldik. Bu eve geldiğimiz zaman çok sarhoş olan Yusuf Ali Köktaş, kalkıp raksetti Sarhoş olunca biraz zevksiz maskaralıklar yaptılar, cünbüş akşama kadar devam etti. (Arat 2000: 298). Öğle vaktinde geçmek için hareket edilerek gemiye girip rakı içildi. Çok sarhoş imişim Eve geldikten sonra epeyce kusmuşum (Arat 2000: ). Oradan dönüşte tekrar gemiye bindik. Minûçehre Han a da macun verilmişti.; o kadar macun tesiri altında kaldı ki iki koltuğuna girip kaldırdılar. (Arat 2000: 363). Geceleyin bir sohbet yapıldı. Kadı Benim evimde böyle şeyler olmamıştır, fakat padişâh hâkimdir. diye arz etti. (Arat 2000: 374). Kırk yaşında içkiyi bırakmak niyetinde olduğum ve buna da bir seneden az bir müddet kaldığı için, ifratla içiyordum. (Arat 2000: 398). Maveraünnehir de Buhara şaraplarından daha kuvvetli şarap bulunmaz. Ben Semerkand da ilk içki kullandığım sıralarda Buhara şaraplarını içerdim. (Arat 2000: 75). Sabah sabuhi yaptık. Sarhoş olarak uyuyup öğle vaktinde İstafil den hareket ettik. ; yolda macun yenildi. (Arat 2000: 393). İslâm Ansiklopedisi nde Babür şöyle anlatılır: Sık sık tertip ettiği içki ve musıki meclislerinde, devrinin başlıca sanatkârlarını, şairlerini, musikişinaslarını, hattat ve nakkaşlarını toplar, onlar ile müzakerelerde bulunur ve mütemadi içerdi. Bilhassa 28 ile 44 yaşları arasında şarap ve eğlenceye iptilâsı onda son haddini bulmuştu. 24 saatte 4 kere içki meclisi kuruyordu. (Köprülü 1991: 183). İslâm Ansiklopedisi ndeki Babür maddesinde Müslüman okuyucuya şu mesaj verilmektedir: Babür, daima şarap içen bir fıkıh âlimi ve örnek alınası bir devlet adamı idi. Babür ü bu şekilde tanıtan araştırmacılar, elbette bilgilerini, Babürname gibi tarihî kaynaklardan almışlardır. Eğer bu kaynaklar sahih ise Babür, bir Müslüman için saygı duyulacak bir insan değildir. Ancak kaynakları mevsukiyet tenkidine tabi tutmadan Babür ü, riyakâr ve ayyaş ilan etmek, doğru değildir, muhtemelen Hindistan da Müslümanların koruyuculuğunu üstlenmiş olan Babür e, yani Zahîreddin Han a haksızlık etmiş oluruz. İç ve dış tenkit çalışmaları sonucunda kaynakların sahih olduğunu anlarsak, o zaman Babür ün İslam toplumunda yetişmiş bir sefih olduğunu söyleyebiliriz. Bu gibi insanları İslam büyüğü olarak tarif etmek doğru değildir. Zira sefih, ayyaş, mülhit insanlar, İslam ı ve Müslümanlığı temsil edemezler. Kaynaklar sahih de olsa, sahte de olsa, kötü kötüdür. Kötü veya fasık birisinin İslam toplumunda yaşamış olması onu asla örnek gösterilecek bir Müslüman yapmaz. Babür ün Diğer Müslüman Türk Sultanlarını, Şairlerini ve Toplumunu Ahlaksız, Sefih, Fasık, Ayyaş, Sapkın İnsanlar Olarak Göstermesi Babürname yi övgüyle tanıtanlar, Babür ün bu eserde Şeyh Ömer Mirza, Sultan Ahmet Mirza, Sultan Mahmut Mirza, Sultan Hüseyin Baykara, Ali Şir Nevayi gibi Müslüman devlet adamları hakkında faydalı ve orijinal bilgiler verdiğini söylerler. Eserde 19. asır Türk toplumunun muhtemelen adını dahi duymadığı birçok şahıs hakkında bilgi bulunduğu bir gerçektir Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

15 Ancak bu bilgiler onların aleyhine olan, onları karalayan bilgilerdir. Mesela Babür, kendi babasını önce dindar bir kişi olarak tarif eder, sonra bu dindarlığa ayyaşlığı, uyuşturucu kullanımını ve kumarbazlığı ilave eder: Hanefi mezhebinden olup, temiz itikatlı bir adamdı. Beş vakit namazını bırakmazdı. Kazaya kalanları da hayatta iken, tamamen yapmıştır. Çok defa yüksek sesle Kur ân okurdu. Hoca Ubeydullah ın müridi idi ve sohbetleri ile çok müşerref olmuştu. Hoca hazretleri de ona oğlum diye hitap ederdi. Okuyup yazmağı iyi bilirdi. Hamseteyn, Mesnevi ve tarih kitaplarını mütalaa etmişti, ekseriya Şehname okurdu Yumruğu çok kuvvetli idi. Onun yumruğundan devrilmeyen yoktu. Adildi, cömertti. (Arat 2000: 11). Önceleri çok içerdi. Fakat sonraları ancak haftada bir iki defa meclis kurardı. Sohbeti hoş bir adamdı; yerinde güzel beyitler okurdu. Sonraları daha ziyade mâcun [uyuşturucu] kullanmağa başlamıştı. Zengin olmakla beraber mütevazi idi. Daima tavla ve bazan da kumar oynardı. (Arat 2000: 12). Bu ifadelerle Babür, babası Şeyh Ömer Mirza nın dindar, beş vakit namazını kılan alkolik, uyuşturucu müptelası, kumarbaz birisi olduğunu söylemektedir. Babür ün veya Babür adına bu eseri uyduran kişinin ayyaşlıkla dindarlığı birleştirme gayreti dikkati çekmektedir. Babür ün babası ile Rusların 20. asırda Mankurtlaştırdıkları Türkler arasında fazla bir fark yoktur. Bu eser sahih ise Ruslar, 19. asrın dindar Türklerini dejenere etmemişler, Mankurtlaştırmamışlar, onları 16. asırdaki asıllarına döndürmüşlerdir. Babür ün tasvir ettiği insan tipi, anormal bir insan tipidir. Böyle bir insan tipi, ancak medeniyet ve inanç değiştirme dönemlerinde, mesela Tanzimat sonrasında yetişebilir. Müslüman olarak doğan fakat gayri İslamî fikir ve telkinatla yetişen bu tür insanlar, eski dönem Müslümanlarını temsil edemezler; onlarla kıyaslanamazlar. Babür, amcası Sultan Mahmut Mirza yı da önce namazında niyazında dindar bir kişi olarak tanıtır; sonra onun ahlaksız ve fasık bir insan olduğunu gözler önüne serer: Ahlâk ve etvârı iyi idi. Namazını bırakmazdı. Adamlarının iaşesi hiçbir zaman eksik olmazdı. Meclisi, bahşişi, ziyafet ve sofrası fevkalâde iyi idi Zulüm ve fesada çok düşkün idi, durmadan şarap içer ve çok çehre saklardı Beylerin oğullarını ve oğullarının beylerini, hatta süt kardeşlerini çehre yapmıştı. Kendi süt kardeşinin çocuğunu bile bu yolda kullanıyordu. Bu meş um adet onun zamanında o kadar yayılmıştı ki çehresiz adam hiç yoktu. Çehre beslemeği bir hüner addeder ve çehresi olmayanı ayıplarlardı. Bu zulüm ve fesadın uğursuzluğundan, bütün çocukları genç yaşta (Arat 2000: 39) öldüler. Şiir söylerdi ve divan tertip etmişti Bozuk itikatlı bir adamdı. (Arat 2000: 40). Babür, eserinde sultana yakın olan emirlerin çehre olduğunu, olabileceğini ima eder (Arat 2000: 43, 64). Babürname de, Ali Şir Nevayi nin dostu ve hamisi olan Sultan Hüseyin Mirza (Baykara) da fevkalâde sefih, riyakâr, ayyaş ve ahlaksız birisi olarak tasvir edilir: O, tahta çıktığı zaman on iki imamı hutbede okutmağı düşünüyormuş. Ali Şir Bey ve diğer bazıları buna mani olmuşlar. Sonraları ise her hali ve hareketi ehl-i sünnet ve cemaat mezhebine uygundu. Mafsal hastalığı yüzünden namaz kılamazdı. Oruç da tutmazdı Bazı hususlarda şeriate fevkalâde riayet ederdi Tahta çıktığı zaman altı yedi sene tövbeli idi. Ondan sonra kendini içkiye verdi. Kırk seneye yakın Horasan da padişahlık etti ve öğle namazından sonra içmediği hiçbir gün yoktu, fakat sabahları hiç içmezdi. Oğulları, sipahi ve şehir ahalisi hepsi bu vaziyette idi. Aşırı derecede işret ve safahat yaparlardı Divanı hep aynı vezindedir Yaş ve saltanat itibarı ile büyük bir padişah olduğu halde çocuklar gibi koç besler, güvercinler oynatırdı ve horoz dövüştürürdü. (Arat 2000: 253). Herat gibi bir şehir eline geçtiği hâlde gece gündüz işret ve sefahattan başka işi yoktu, hatta etraf ve maiyetinde bulunanlardan da işret ve sefahat etmeyen yoktu. (Arat 2000: 255). Nevayi nin hamisi ve yakın dostu olan Hüseyin Baykara, günümüzde muhafazakar araştırmacılar tarafından saygıyla anılmaktadır. Babürname yi okuyan ve okuduklarına inanan hakiki bir Müslümanın Baykara ya ve onun arkadaşlarına saygı duyması mümkün değildir. Yukarıdaki tasvir ve tanıtım cümlelerindeki methiyeleri seçip diğerlerini bir süre göz ardı etmek, iyi niyetli bir tavır değildir. Babür ün veya Babür adına eser yazan sahtekâr bir yazarın karalamalarından hemen herkes nasibini alır. Mesela yazar, Hoca Abdullah 13 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

16 Mervarid in faziletli bir sefih olduğunu söyler: Önce sadırdı, sonraları içki, mukarrep ve bey olmuştu. Çok faziletli bir adamdı. Kanunu onun kadar iyi çalan adam yoktu. Sefih ve korkusuzdu. Sefahat yüzünden zührevî hastalığa düçar olarak, eli ayağı tutmaz oldu. (Arat 2000: 271). Seydim Ali Derban ı ahlaklı bir fasık olarak tanıtır: İyi ahlak ve etvarlı bir adamdı... Kusuru fıska ve. fevkalâde düşkün olması idi. (301). Bu mirzalar kendilerini o derece zevk ve sefahate vermişlerdi ki. [Ramazan a bir gün kala bile] yalnız şarap içmek, zevk ve safa sürmek ile meşgul idiler. (Arat 2000: 63-64). Sultan Hüseyin Mirza şehri aldığı vakit Yadigar Muhammed Mirza ve adamları kendilerini öyle içkiye vermişlerdi ki, o gece Yâdigâr Muhammed Mirza nın kapısında bulunan üç adamın üçü de sarhoşmuş. (Arat 2000: 128). Bize göre bütün bu tasvirlerin maksadı veya telkini, şarabı ve uyuşturucuyu meşrulaştırma; haramı normalleştirme; dindarlık kavramına ayyaşlığı da dâhil etme arzusudur. Eğer bu tür eserlerin sahih oldukları ortaya çıkarsa o zaman şu soru üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gerekir: Ataları bu kadar ayyaş ve ahlâksız olan bir toplum ne zaman, kimin döneminde, nasıl Müslümanlaşmıştır? Zira günümüzde bile bütün Müslüman toplumlarda dindarlık ve ayyaşlık, anlam çerçeveleri bakımından hâlâ birbirine zıt kavramlardır. Bize göre Babürname nin Farsça ve Çağatayca nüshaları üzerinde yapılacak bir mürekkep tenkidi, İslam tarihi ile ilgili organize bir sahtekârlığı ortaya çıkaracaktır. Bu tür eserlerin 18. asrın sonunda yazıldığının ortaya çıkması durumunda, Babürname gibi, Müslümanları sefih ve riyakâr gösteren birçok meşhur eserden mahrum kalacağız; ancak ecdadımızla ilgili hüsn-i zannımızı geri kazanacağız. Babür ün Müslüman Sultanları ve Toplumu Katil, Barbar, Vahşi ve Yağmacı Olarak Tasvir Etmesi Babür veya Babür adına eser yazan kişi, Müslüman Türk sultanlarını sadece sefih ve ayyaş olarak değil, aynı zamanda barbar, katil, zalim ve yağmacı kişiler olarak tasvir eder. Bu insanlar ahlak-ı rezilenin hemen tamamına sahiptirler. Âkif in ifadesiyle rezailden herhangi bir eksiklikleri yoktur. Bu sultanlar şahsî hırslarını tatmin etmek için birbirleriyle savaşırlar. Bu savaşların sebebi, karşı tarafın canını, malını, mülkünü, karısını, kızını yağmalamak, onlara işkence etmektir. Baş kesmek, göze mil çekmek en yaygın âdetlerdendir. Mesela Babür, Hüseyin Baykara yı şöyle tasvir eder: Babası oğlu ve oğlu babası üzerine Belh ve Esterabad a asker sevketti Bediüzzaman Mirza mağlup oldu. Birçok iyi yiğit esir düştü. Sultan Hüseyin Mirza hepsinin başını kestirdi. Yalnız bunda değil, hangi oğlu düşman olarak karşısına çıktı ise mağlup etti ve esir düşen adamlarının başlarını kestirdi. Ne yapsın Hak onun tarafında imiş[!] (Arat 2000: 63). Burada zalim ve barbar bir insanı methetmek için söylenen Ne yapsın Hak onun tarafında imiş şeklindeki ifade dikkati çekmektedir. Kimisi bu ifadeyi Babür ü methetmek ve onu dindar göstermek için kullanabilir. Bize göre ise bu ifade, alay ve istismar maksatlıdır ve Babürname yi yazan insanın kimliği hakkında bir ipucu içermektedir. Kısacası Babürname, bir sefahet ve vahşet romanı gibidir. Babür, bazen 19. asır realistlerini kıskandıracak ölçüde ayrıntılı vahşet tasvirlerine girişir. Mehdi Sultan onun elini mafsalından kesip düşürdü (Arat 2000: 59); boğazını mızrakladılar (Arat 2000: 61); Mirşah Koçı nı da öyle vurdular ki boynu yarısına kadar kesilmiş ve yalnız büyük şah damarı kalmıştı. (Arat 2000: 61); Yüz iki yüz adamını ele geçirerek yarısının başını kesip yarısını yedi sekiz fil ile birlikte getirdi. (Arat 2000: 421). ona mensup olan adamların ve çiftçilerin hepsini ele geçirip mallarını yağma ettiler. (Arat 2000: 83). Müslümanların hepsi yağmaya gittiler (Arat 2000: 61) Mirza yı tutup gözlerine mil çekerek kör etti (Arat 2000: 89) Sultan Ali Mirza yı Göksaray a çıkarıp gözlerine mil çekilmesini emretti. (Arat 2000: 56), şerefsizce öldürdüler (Arat 2000: 57), işkence ile öldürmeleri emredildi (Arat 2000: 67); Samancı Bey, yetmişseksen yiğitle çıkıp, Nazar Bahadır ile karşılaştı ve başını kesip kaleye döndü (Arat 2000: 88), Özbekleri kuduz köpekler gibi sokaklarda taş ve sopalarla öldürdüler. (Arat 2000: 127). ibret için bazıları [Afganlar] kazığa vuruldu (Arat 2000: 338). Sultan Mesud Mirza nın gözüne mil çekilmesine ve Baysungur Mirza nın öldürülmesine sebep oldu. Herkesi arkasından çekiştirirdi[!]. Kötü ve fâhiş dilli, kendini beğenmiş, bozuk fikirli ve alçak bir adamdı. Semerkand şehrinde başı kesildi 14 - Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

17 (Arat 2000: 44-45). Batılılar ve onların takipçileri tarafından samimiyet ve doğruluk timsali olarak methedilen Babürname ye göre, barbar Türkler aynı zamanda her türlü tecavüze meyillidirler. Hâlbuki Müslüman Türkler, eski ahlaklarından kısmen uzaklaştıkları 20. asırdaki savaşlarında bile düşmanlarını şaşırtan bir fazilet sergilemişlerdir. Burada Babürname nin Hindistan ı işgal eden ve orada toplum mühendisliğine girişen İngilizler tarafından bulunup, farklı dillere çevrilip defalarca yayımlandığı hususu hatırlanmalıdır. Bu eserde anlatılanlara inanan Müslüman bir Türk, elbette atalarından, kendi tarih ve medeniyetinden nefret edecektir. Aynı dönemde yine oryantalistlerin öncülüğünde Osmanlı sultanlarını ve toplumunu karalayan eserler de ortaya çıkmaya başlamıştır. (Bkz. Coşkun 2011b) Bu eserlerde diller farklı, kahramanlar farklı; fakat bakış açısı, zihniyet, mesaj ve maksat aynıdır. Hemen hepsi yerli ve yabancı oryantalistlerin istediği türden bilgiler içermektedir. Babürname de Müslüman Şairlerin Ayyaş ve Sefih Olarak Gösterilmesi 19. ve 20. asırda Frenk ve Frenk-meşrep araştırmacılar, divan şiirini, eski şairlerin sefihane hayatlarının bir yansıması olarak görmüşler ve göstermişlerdir. Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ali Nihat Tarlan gibi araştırmacılar ise divan şiirini, dille ve muhayyile gücüyle yapılan bir sanat eseri, bir zekâ ve kelime oyunu olarak göstermişlerdir (Bkz. Tarlan 1990, Tanpınar 2000, Coşkun 2011a). Ancak 19. ve 20. asırda peyderpey Türk toplumuna tanıtılan tezkireler, Tanpınar ve Tarlan ın yorumunu değil Frenk-meşrep araştırmacıların yorumunu desteklemiştir. Bu eserlerde Osmanlı toplumu ve şairleri sefihlikle, şarapçılıkla ve ahlaksızlıkla itham edilmektedir. Bu eserlere göre eski toplumda hem müderrislik ve kadılık yapan, yani halka hocalık ve imamlık yapan, hem de şarapçı ve ahlaksız birçok şair vardır. Tezkirelerin bu trajikomik tasvirlerini Babürname de de görmek mümkündür. Babürname de şiirle şarap meclisi arasında kuvvetli bir bağ kurulmuştur. Esere göre şarap, uyuşturucu, maskaralık ve dans, sultan meclislerinin değişmez unsurlarıdır: Ben hâlâ şaraba perhizli idim Gelin benim yanımda için dedim Meclis orada kuruldu. Sonra maskara Gıyas da geldi Bu rubai İbrahim Çehre vasıtası ile gönderildi. Öğleden sonra bu meclistekiler sarhoş olup, dağıldılar Birkaç gün önce karışık şarap içilmişti; faydası dokunmadığı için içilmiyordu. Nekahat günlerinin sonlarına doğru köşklü bahçesinin cenûb-i garbî cihetinde meclis tertip edip karışık şarap içtim. Gece yatsı vaktinde oradan kalkıp gelip büyük ak çadırda da içtik. Çarşamba günü Şah Hasan ın evine gidip içtim. Beylerin ve içkilerin ekserisi orada idi Derviş Muhammed gelip sohbette oturdu. O zaman tövbeli olduğu için içmiyordu. Gecenin sonuna kadar burada içildi. (Arat 2000: ). [Mecliste] Sartça okuyan herkes kadeh içsin, denildi. Bu suretle pek çok kimse (398) kadeh kaldırdı. Sünnet vaktinde çemen ortasındaki dallar arasında oturtuldu ve Türkçe okuyan herkes bir kadeh içsin denildi. Bu defa da pek çok adam kadeh kaldırdı. (Arat 2000: 399). Babür, şair Hoca Hüseyin Bey i şöyle tanıtır: O zamanın âdeti üzere, içki meclislerinde iyi koşma (koşuk) söylermiş. (Arat 2000: 20). Meşhur bir şair olarak tanıttığı Baysungur Mirza yı şu komik ifadelerle tasvir eder: Şaraba çok düşkündü, şarap içmediği vakit namaz kılardı. (Arat 2000: 104). Ömer Faruk Akün, sadece Babür ün değil, asrın diğer şairlerinin de şiirlerinde sefihane konuları tercih ettiklerini söyler: Çağının diğer şairleri gibi aşk-sevgili-içki zevki (veya meclisi) konuları onda da hükmünü sürdüren bir üçüzdür. (Akün 1991a: 397). Babürname deki bilgiler doğru ise, din ve tasavvuf; Nevayi gibi Türk-İslâm büyüklerinin şiirlerinde sahte bir renk veya aldatıcı bir kılıftan ibarettir. Dipnotlar: * Prof. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi 1 Bu çalışmada, Çağatayca metin yerine, Reşit Rahmeti Arat ın Türkiye Türkçesine yaptığı çeviri esas alınmıştır. Arat ın çevirisi Türkiye de bilim adamları tarafından sıkça kullanılmıştır. Elbette Arat ın Vekâyi veya Babürname çevirisinde bazı hatalar olabilir. Ancak biz bu yazıda Babürname de geçen birkaç tartışmalı kelime ve cümleye dayanarak hüküm vermedik. Hangi metin esas alınırsa alsın, bu yazıdaki bulgular ve mesajlar değişmeyecektir. Ayrıca bu çalışmada, Babürname nin adları, çevirileri, yazmaları vs. hakkındaki sıradan bilgiler tekrarlanmayacaktır Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

18 Naat Seyit Nurfethi Erkal 1-En Göklü Dünya Yetimi gök imrenir, yıldızlar kıskanır kum tanelerini yürürken öpmek için kademin kimi şanslı köleler sırasına girebilmek için yerin altından fışkırmaya bir yol arar hükümdar denilen eski dünya tacirleri esen rüzgara meftun kuru dallar, değebilmek adına kırılır, anılmak arzusuyla, budanan nice başlar arasında uzattı, uzatır boynunu bendelerin üzengi olası Ref Refe insan sınıfında ey göklü dünya Yetimi kesilirken yer yüzünün en asil arzularından neydi gereği babasız doğup, çabuk alınmak ana kucağından kıskanan Kimdi seni, en masum çocuk hazları ve sevilmek çabasından insandan maksat mürüvvetse eğer kim çıkar tartıya, üstünden bulut eksilmeyen bu çocukla bulut mu! yere gölge, göğe balkon melekler görmek için dizilirken bakış ufkunda müjdesi tuttu, korku salındı düşmanlar safına en göklü dünya yetimi, Mesih in muştusu, Halil in dileği gölgen süslerken geçtiğin beldeleri taşlardan değil, nazarlarından sakınırdı Seni, ürperirdi melekut, anılırken adın incitmesin diye izzetini Ahmed, ki! güzel elbet, fakat ziyade Şirin sensiz ne gerek. ne gerek bize dünya ne gerek bu âlem feleği

19 2-Çarşı nın Soylu Efendisi bilsek de söylesek! ey Çarşı nın Soylu Efendisi neydi Sana terk ettiren Hatice nin evini, hurma bahçelerinin gölgelikleri, hanelerin sıcak döşeklerini unutturan neydi sofra başının tatlı sohbetlerinden, tanıdık yüzlerin tesellisinden alıp, dağı taşı tercih ettiren sırrı bilsek de söylesek! altının, ipeğin gülen yüzünden bakışların imrenen sevecenliğinden kuytu inlere çeken çilenin ne olduğunu bir bilebilsek neden baktırmadı, alıcı değil uman bir gözle daha, düşman değil, dost yüzlerin nazarına duysak da söylesek! hiç tanıdık olmayan kelimeyi, biz beşer sırasındakilerin hatırında her günkü gibi selamlaşırken dağlar, taşlar ve bulutlarla musafaha ettiren göğü bürüyen kanatlarla sussak da işitsek, örtüye büründüren emri mümkün değil ancak görebilseydik, sadrını açan Eli bir tadabilseydik, nedir sancı muhtaç bırakmayan kimsecikleri, artakalan hiçbir sözün hitabına

20 Yaşanmamış Hatıra Ahmet Bera Turan... En güzel hediye kendi hatıralarını sunmak olur diyerek, önce gümüş bir çerçeve aldım. Bir vesileyle elime geçen aile fotoğrafını içine yerleştirdim. Mutlulardı. İyi yaşanmış bir hayat, çerçeveye alınacak kadar iyi Yıllar önce çekilmiş bu fotoğrafta kendime bir yer aradım. Ana oğul arasına giremezdim. Ablaların önüne geçemezdim. Babanın yüzüne bakamazdım. Önde diz kırayım dedim, çok sevdiği yeğenlerinin tebessümlerine gölge düşer diye korktum. Yer bulamayınca, sıradan bir hatıra gibi odada muhayyer kaldım. Şoförün kontağı çevirmesiyle çıkan elektronik sesler beni fotoğraftan uyandırdı, hareket ettik. Yığın yığın hatıraların, gözyaşlarının, kavuşmaların biriktiği otogardan ayrılmak iyi geldi. Yolculukları severim aslında. İnsanın fıtratı ile baş başa kalması için fırsattır. Nereden, nereye soruları arasında gidip gelmek... Sömestr tatili olduğundan yollar boştu. Metropolü kolay geçtik, geniş Trakya tarlalarının arasından akıp gitti otobüs. Ne kolay vazgeçmişti çok sevdiği bu şehirden. Beraber olduğumuz üç sene geliyordu aklıma ister istemez. Hatıraları yâd ediyordum. Sonra bencillik yaptığım hissiyle utanıyor, ailesi ile geçirdiği günleri tahayyül ederek kendimi affettirmeye çalışıyordum. Yanlış bir şey yapmadığıma inancım tamdı ya, nedendi bu suçluluk duygusu? Her tatil günü Ahmetlerini ağırlayan ailenin boşluğunu doldurabilir miydi bu ziyaret! Anne-babasıyla yakından tanışırdık fakat, Şu otobüste benim yerime Ahmet olaydı... demekten kendimi alamıyordum. Neden sonra, Keşke onun yerinde olsaydım. diyordum. Hayat kimsenin yerine geçmeye izin vermiyor oysa. Hem insanoğlu ne kadar yer kaplıyor ki, yerine geçilsin! Böyle düşünerek kalbimdeki yerini küçültmeye mi çalıştım, küçülterek hasretini azaltmaya mı? Hasret azalır mıydı? Bir beldeye girdi otobüs. Biraz kafamı dağıtmak istediğimden ya da oldum olası şehirleri seyretmeyi sevdiğimden; başımı kaldırdım düşüncelerden. İnşaatlar ardı ardına sıralanmış. Bütün kent elbirliği ile bina dikme derdine düşmüş sanki. Her apartmanla dünyaya kök salıyoruz. Ne kadar istiyordum oysa gitmeyi. Binalar adedince küstüm insanlığa. Arsalar sayısınca gücendim. Otogarda Seyit karşıladı beni, Ahmet in lise arkadaşı. Onu görünce hangisine daha çok üzüleceğimi bilemedim: arkadaşlarıyla geçirdiği o güzel yıllara mı, bu beldeye ikinci gelişimde beni karşılayanın bu kez Ahmet olmamasına mı? Ga Yağmur 71 [Mart - Nisan 2014]

Oryantalistlerin Bulduğu Babürname de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar

Oryantalistlerin Bulduğu Babürname de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar Oryantalistlerin Bulduğu Babürname de Oryantalistçe Tasvir ve Mesajlar Menderes Coşkun 19. asrın başından itibaren ortaya çıkmaya başlayan, Tanzimat ve Cumhuriyet döneminde siyasete ve matbuata hâkim olan

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz. Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece

Detaylı

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ a. 14.Yüzyıl Orta Asya Sahası Türk Edebiyatı ( Harezm Sahası ve Kıpçak Sahası ) b. 14.Yüzyılda Doğu Türkçesi ile Yazılmış Yazarı Bilinmeyen Eserler c.

Detaylı

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Aynı kökün kesmek, kısaltmak anlamı da vardır. Kıssa, bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikâye etmek. Bu Arapça'da kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikâye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhâri, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında

Detaylı

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme 1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme çabalarının teknoloji alanına aktarılmasına bağlı olduğu, tartışmasız kabullenilen

Detaylı

Fatma Atasever.

Fatma Atasever. Fatma Atasever fatmaatasever@windowslive.com Karar almak ne güç bir iştir. Çok zorlar insanı. Yorar. Takatsiz bırakır. Belki de yaşam içindeki en karmaşık zaman dilimidir karar alma süreci. Büyüklere danışırız,

Detaylı

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir. Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür

Detaylı

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205) Zikir, hatırlayıp yâd etmek demektir. İbâdet olan zikir de Yüce Allah ı çok hatırlamaktan ibârettir. Kul, Rabbini diliyle, kalbiyle ve bedeniyle hatırlar ve zikreder. Diliyle Kur ân-ı Kerim okur, duâ eder,

Detaylı

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz ve Özellikle Canım Annem 1 Üniversite tercihlerini yaptığımız zaman,

Detaylı

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. BÜYÜKLERİN HİKMETLİDEN SÖZLERİ Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır. Buyruldu ki; Faziletli kimseler için (hiçbir yer) gurbet sayılmaz. Cahilin ise

Detaylı

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com Umut Kapısı Nefes alıyorsak umut var demektir, derler. Evet, umutlar hayatla başlar, hayat ise umutla devam eder. Umut kapısı yazılı bir levha var, bilmem bilir misiniz? Bir duvar, duvar üstünde posta

Detaylı

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ... 15 MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17 SAFAHAT TA DEĞERLERİMİZ... 41 Adâlet... 43 Adamlık... 47 Ahlâk... 50 Azim... 42 Birleştiricilik...

Detaylı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...

Detaylı

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: Yolun Kenarına Diken Eken Adam Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama: - Bu dikenleri sök, insanları

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır. Edebiyatı Sanatçıları Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. ı vardır. MEVLANA: XIII.yüzyılda yaşamıştır. Birkaç

Detaylı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır: 1. Güzel ahlâk 2. Kötü ahlâk 2 Güzel ahlâk neye denir? Allah ın ve Resulü nün emir ve tavsiye ettiği, diğer

Detaylı

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2

M. Sinan Adalı. İllustrasyonlar: Sevgi İçigen. yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 yayın no: 114 NASIL MÜSLÜMAN OLDULAR? / 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Tashih: Emine Aydın isbn: 978 605 5523 29 9 Sertifika no: 14452 2 Uğurböceği

Detaylı

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ Giriş Ana hatlarıyla İslam dini programı, temel sayılan programlardan sonra daha ileri düzeylere yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu programı takip edecek ders

Detaylı

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan Recep ve Şaban ayını mübarek kılıp bizi ramazan ayına ulaştıran rabbimize hamd olsun. Bu yazımızda sizinle ramazan ayıyla ilgili terimlerin anlamını inceleyelim. Ramazan: Hicri

Detaylı

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 13.5.2006 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55 8 Ey insanlar! Rabbiniz birdir, atanız (Âdem) da birdir. Hepiniz Âdem densiniz, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerli olanınız, O na karşı gelmekten

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Monet, 1873 Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası Zaman, çiçeği burnunda bir öğle vakti. Saçaklı bir güneş, taç yaprak beyazı bulutların arasından geçip cömertçe merhametini sunuyor bizlere. Çiçekli bir

Detaylı

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti Mektub-u Attar Muhammed İlyas Kadiri Razavi tarafından tüm İslami Erkek Kardeşlerine ve İslami Kız Kardeşlerine, Medaris El Medine ve Camiat El Medine nin erkek öğretmenler, erkek öğrenciler, kadın öğretmenler

Detaylı

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,

Detaylı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DEĞERLER EĞİTİMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ Bir milletin ve topluluğun oluşumunda maddi

Detaylı

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK HAZIRLAYAN Abdullah Cahit ÇULHA TEMİZLİK MADDİ TEMİZLİK MANEVİ TEMİZLİK İslam dini, hem maddî, hem de manevî temizliğe büyük bir önem vermiştir. Bu iki kısım temizlik arasında büyük bir ilgi vardır.

Detaylı

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül 2013 06:14 Hiçbir ihtiyacı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları hem çok ilginç hem de Kleptomani Hastalığına çok iyi bir örnektir. Çocuk

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU 25 Ders 3 İnsan Bir gün ağaçtan küçük bir çocuk oyan, ünlü bir ağaç oymacısı hakkında ünlü bir öykü vardır. Çok güzel olmuştu ve adam onun adını Pinokyo koydu. Eserinden büyük gurur duyuyordu ama oyma

Detaylı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.

Detaylı

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Yuhanna 1:1 Yaşam O ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Yuhanna 1:4 1 İsa şöyle dedi: Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla

Detaylı

Sevgili dostum, Can dostum,

Sevgili dostum, Can dostum, Sevgili dostum, Her insanı hayatta tek ve yegâne yapan bir öz benliği, insanın kendine has bir kişiliği vardır. Buna edebiyatımızda, günlük yaşantımızda ve dini inançlarımızda çeşitli adlar vermişlerdir.

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri Dil Gelişimi Yaş gruplarına göre g temel dil gelişimi imi bilgileri Çocuklarda Dil ve İletişim im Doğumdan umdan itibaren çocukların çevresiyle iletişim im kurma çabaları hem sözel s hem de sözel olmayan

Detaylı

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül 0 Medine / Ocak Semerkand / Şubat Şam / Mart Kayrevan / Nisan İstanbul / Mayıs Gırnata / Haziran raybosna / Temmuz Kudüs / Ağustos Bahçesaray / Eylül Beyrut / Ekim Kahire / Kasım Isfahan / Aralık Medine

Detaylı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli? EVLENİRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Peygamber (sav) Efendimiz den Abdullah ibn-i Ömer RA ın bir hadisini bu münasebetle hatırlayalım, duymuşsunuzdur: (Lâ tenkihun-nisâe

Detaylı

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Yusuf Yeşilkaya www.yusufyesilkaya.com yusufyesilkaya@gmail.com 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul Çemberlitaş ta dünyaya gelen Necip Fazıl, hem kültürlü hem de varlıklı bir ailenin çocuğudur. Dört-beş yaşında

Detaylı

Sevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen

Sevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen SEVGİ BAŞMAN: 1986 da Tokat ta doğdu. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünü bitirdi ve ardından İngiltere ye yerleşip üç yıl öğretmenlik yaptı. 2012 yılında Keele Üniversitesi

Detaylı

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru TAKDİM Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla Sevgili anne ve babalar; Çocuklarım henüz daha küçük, ergenlik yaşına

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi, 1 / 9 Gönül tamircisi!, Tıpkı, Yunusun dediği gibi: Ben gelmedim kavga için!/benim

Detaylı

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor Türkiye deki üniversite imkanlarının zorluğu ve kontenjan sıkıntısı öğrencileri değişik arayışlara itiyor. Her yıl 50 binin üzerinde

Detaylı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla (Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise o, (tutamadığı) günler sayısınca başka günlerde

Detaylı

Kahraman Kit Misafirlikte

Kahraman Kit Misafirlikte Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67) KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...

Detaylı

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti Nisan 20, 2017-11:17:00 Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü'nde, 26 ülkeden, "39. TRT Uluslararası 23 Nisan

Detaylı

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak Pekşen 1 Hakan Pekşen TURK101-Sec.43 21101395 Vedat Yazıcı 21.12.2014 SEVGİ Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak isteriz. Bu eylem sevginin en saf, en doğal ve

Detaylı

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!.. BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat

Detaylı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı On5yirmi5.com Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı Türkiye ve İstanbul çapında verilecek olan Yaz Kur an Kursu eğitimlerini İstanbul Müftü Yardımcısı Mehmet Yaman ile konuştuk Yayın Tarihi : 15

Detaylı

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz. Aşağıda Emek vererek Yazmış olduğumuz yazı ve bilgileri 5 dakika ayırıp okur inceler ve bizden ücretsiz bir örnek kayıt dosyası talep ederseniz. Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim

Detaylı

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları Kur ân-ı Kerim de Oruç Ey müminler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günler içinde Oruç tutmanız farz kılındı. Umulur ki, bu sayede, takva mertebesine

Detaylı

Mesnevi den (ş 7 irli) r H i k â y ele

Mesnevi den (ş 7 irli) r H i k â y ele Mesnevi den (şiirli) H 7 i k â e y r l e ÖNSÖZ Sevgili Çocuklar, Cömertlik ve Yardım Etmede Akarsu Gibi Ol Mevlânâ Celâleddîn Şehrimizde büyük, güçlü ve kalıcı bir proje başlattık. Projemiz şehrimizden

Detaylı

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ

KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ KASIM AYI 4 YAŞ GRUBU AYLIK BÜLTENİ 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ŞİİRLER 10 Kasım geldi işte Üzgünüz biz milletçe Atatürk! ü anarız O bizim kalbimizde 10 Kasım geldi işte Koşarız Anıtkabir e Atatürk ü anarız

Detaylı

M.Burak KÖKLÜ. Pamuk Eller Mamaya

M.Burak KÖKLÜ. Pamuk Eller Mamaya Pamuk Eller Mamaya Uzun zamandır yoğun ders tempom ve bu sebeple yaşadığım hem bedensel hem zihinsel yorgunluk beni etkinliklerden mahrum bırakmıştı. Artık bir kaçamak yapmanın vakti gelmişti sanki. Annem

Detaylı

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ İSMEK İN USTALARI ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ 10-17 MART 2014 / Dolmabahçe Sanat Galerisi Başkan dan eserlerin hiçbiri zahmetsiz,

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen I. Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Öğrenci Kongresi,

Detaylı

Bilgisayarın Yararları ve Zararları

Bilgisayarın Yararları ve Zararları BİLGİSAYAR NEDİR? Bilgisayarın Yararları ve Zararları ŞEYDA BETÜL KÖSE UFUK TAŞDURMAZLI 1 www.bilgisayarnedir.net 2 Bilgisayarın Yararları ve Zararları Bilgisayarın Yararları ve Zararları Nelerdir? 2006

Detaylı

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Anlamı. Temel Bilgiler 1 Âmentü Haydi Bulalım Arkadaşlar aşağıda Âmentü duası ve Türkçe anlamı yazlı, ancak biraz karışmış. Siz doğru şekilde eşleştirebilir misiniz? 1 2 Allah a 2 Kadere Anlamı Ben; Allah a, meleklerine, kitaplarına,

Detaylı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır. İnsanın toplumsal bir varlık olarak başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi, birlik, barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için birtakım kurallara uymak zorundadır. Kur an bununla ilgili ne gibi ilkeler

Detaylı

Değerli Yöneticiler, son yıllarda vergi incelemeleri büyük ölçüde bu konu etrafında dönmeye başladı.

Değerli Yöneticiler, son yıllarda vergi incelemeleri büyük ölçüde bu konu etrafında dönmeye başladı. Değerli Yöneticiler, son yıllarda vergi incelemeleri büyük ölçüde bu konu etrafında dönmeye başladı. Şayet bir grup şirketi iseniz, diğer bir deyişle ilişkili şirketlerden mal ve veya hizmet alıp satıyorsanız,

Detaylı

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ 5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ Allah İnancı Ünite/Öğrenme Konu Kazanım Adı KOD Hafta Tarih KD1 KD2 KD3 KD4 KD5 KD6 Allah Vardır ve Birdir Evrendeki mükemmel düzen ile Allahın (c.c.) varlığı ve birliği

Detaylı

Batıda yayılan milliyetçilik akımı bizde olduğu gibi İslâm dünyasını da etkisi altına almıştır.

Batıda yayılan milliyetçilik akımı bizde olduğu gibi İslâm dünyasını da etkisi altına almıştır. ASRIN ÜÇ HASTALIĞI *1789 Fransız ihtilali kebiri batıdaki Katolikliğin katılığını kırmak ve özgürlüklere kapı açarak dünyayı değiştirmekle beraber,geriye ırkçılık gibi eskilerin seretan dediği bir kanser

Detaylı

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! On5yirmi5.com Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart! Üniversitelerin açılmasıyla birlikte geçen hafta İstanbul Polisi, Beyazıt ve Beşiktaş'ta bir dizi korsan fotokopi baskını gerçekleştirildi.

Detaylı

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR 1. İletişim 2. İnsan, İletişim ve Dil 3. Dil Kültür İlişkisi DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ 1. Dillerin Sınıflandırılması

Detaylı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI 09.09.2017, LONDRA Sayın Büyükelçim Abdurrahman Bilgiç, Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri

Detaylı

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz. UYGULAMA REHBERI Yeryüzünde Çocuklar Okul Öncesi ve İlkokul 1. Sınıf Malzemeler Yerküre, çocuk fotoğrafları Zihinsel Hazırlık Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

Detaylı

Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din

Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din Güncelleme talebine uygulamalı model önerilerimiz: Aliya nın Camisi nde - Uzman Cemil Paslı Kişisel S Şerif Mardin in tespitiyle bu coğrafyada en etkili faktör : Din Dinin ağırlık ve çekim merkezi camii.

Detaylı

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN? Ya pı Kre di Ya yın la rı - 4878 Sa nat - 235 Sen Surat Okumayı Bilir misin? / Selçuk Demirel Editör: İshak Reyna Kitap tasarımı: Selçuk Demirel Grafik uygulama: Süreyya

Detaylı

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır. 6.MEKTUP MEVZUU : a) Cezbe ve sülûk husulünün beyanı. b) Celâl ve cemal sıfatları ile terbiye almak. c) Fenanın ve bekanın beyanı. d) Nakşibendî tarikatına mensub olmanın üstünlüğü. Belâ ve musibet için

Detaylı

Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları Videosu Pazartesi, 29 Haziran :54 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :12

Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları Videosu Pazartesi, 29 Haziran :54 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :12 TÜRK EDEBİYATINDAN ŞİİRLER Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları Videosu Mehmet Akif Ersoy ve Çağdaş Bilim Mısraları MEHMET AKİF VE ÇAĞDAŞ BİLİM Bilim, hayat ve kainatın uyduğu kanunları araştırıp

Detaylı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 1.VE EN YÜCESİ: Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek 2.SEVİYE: Allah ın rızasını ve sevgisi kazanmak için 3.SEVİYE: Allah ın verdiği nimetlere(yaşam-akıl-yiyecekler

Detaylı

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır. MUSTAFA KARAŞAHİN İLKOKULU 4. SINIFLAR DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞMASI MART 2016 SINIFI DEĞER ADI.-. BARIŞ VE VATANSEVERLİK Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Azrail in Bir Adama Bakması

Azrail in Bir Adama Bakması Mevlâna (1207 1273) Güçlü bir bellek, çağrışım yeteneği, üretkenlik, olağanüstü görüş ve anlatım gücü, derin duygusallık ve hüzün, her yönüyle İslam kültürüne hâkimiyet... İşte Mevlâna deyince akla gelen

Detaylı

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum. Sayın Kaymakam, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Milli Eğitim Müdürü, Darüşşafaka Cemiyeti nin Sayın Başkanı ve Yöneticileri, Saygıdeğer Öğretmenlerimiz, Darüşşafaka daki temel öğrenimlerini başarıyla tamamlayıp,

Detaylı

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna MÜSİAD Cidde Temsilcisi Tanıtımı ve Türk Suud İş Forumu 23.05.2015 TC Cidde Başkonsolosu Fikret Özel, Cidde Tic Odası Başkan Yardımcısı, Mazeen Baterjee Türk-Suud İş Konseyi Başkanı, Mazan Ragap, Cidde

Detaylı

Kendim yanarım aşk ile gayre zararım yok. Ser tâ be kadem ateşim amma şererim yok. Yâri ararım devrederek hâne be hâne

Kendim yanarım aşk ile gayre zararım yok. Ser tâ be kadem ateşim amma şererim yok. Yâri ararım devrederek hâne be hâne Kendim yanarım aşk ile gayre zararım yok Ser tâ be kadem ateşim amma şererim yok Yâri ararım devrederek hâne be hâne Yâr ise benim hâneme gelmiş haberim yok. Said Paşa Meşhur bir ressam günün birinde dünyanın

Detaylı

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016. Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü İLİ : GENEL TARİH : 29.01.2016 EN GÜZEL İSİMLER O NUNDUR Aziz Müminler! Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah tır. Güzel isimler O nundur.

Detaylı

YASIYOR. MUYUZ. SASIYOR.. MUYUZ? Bismillahirrahmanirrahim MUHİDDİN YENİGÜN. (e-posta: muhiddin@yenigun.name.tr) yayınevi sertifika no: 14452

YASIYOR. MUYUZ. SASIYOR.. MUYUZ? Bismillahirrahmanirrahim MUHİDDİN YENİGÜN. (e-posta: muhiddin@yenigun.name.tr) yayınevi sertifika no: 14452 YASIYOR. MUYUZ yayınevi sertifika no: 14452 Yayın no: 11 YAŞIYOR MUYUZ ŞAŞIYOR MUYUZ? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İSBN: 978 975 261 200 6 1. Baskı: Eylül,

Detaylı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden, Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47 Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneğinin girişimleriyle Yunanistan'dan gelen Batı Trakyalı öğrencilerle

Detaylı

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013).

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, 17.00 Haberleri, 20.10.2013). Takdim Biliyor musunuz? Bir televizyon haberine göre Türkiye de 2014 yerel seçimlerinde muhtar adaylarıyla birlikte 830 bin kişinin aday olması bekleniyordu. Bu, Türkiye de yaklaşık her 90 kişiden birinin

Detaylı

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.

Detaylı

Yaşamımızdaki Referans,

Yaşamımızdaki Referans, istiklâl Aylık siyaset, ekonomi, toplum dergisi Mayıs 2011, Sayı: 20 www.istiklaldergisi.com Yaşamımızdaki Referans, SIFIR NOKTASI İstiklal Dergisi ne ücretisiz abone olun, her sayı e-posta adresinize

Detaylı

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze iç düzen/kapak: Zafer Yayınları Kapak illustrasyonu: Murat Bingöl isbn: 978 605 5523 16 9 Sertifika

Detaylı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?

Detaylı

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. AVCILIK İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir. Avcılık İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen Avcılık eskiden; İnsanın kendisini korumak, Karnını doyurmak, Hayvan ehlileştirmek,

Detaylı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ. EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ www.almuwahhid.com 1 Müellif: Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye (661/728) Eser: Mecmua el-feteva, cilt 4 بسم هللا الرحمن الرحيم Selefin, kendilerinden sonra gelenlerden daha alim, daha

Detaylı

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. İBADET 1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir. 2 İslam ın şartı kaçtır? İslam ın şartı beştir.

Detaylı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Edirne Camileri - Eski Cami Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Eski Cami (Cami-i Atik - Ulu Cami).............. 4 0.1.1 Eski Cami ve Hacı Bayram Veli Söylencesi.......

Detaylı