Geçen hafta Müjdat Gezen in kitaplarını

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Geçen hafta Müjdat Gezen in kitaplarını"

Transkript

1

2

3 Aydınlık ÜLKÜ TAMER 16 Ocak 2015 Cuma 3 Müjdat lı anılar Geçen hafta Müjdat Gezen in kitaplarını indirdim raftan. Hepsini bir daha okudum. Okurken de sahnede, kamera önünde geçirilmiş koca bir ömürü düşündüm. Ya yarattığı okul? Başlı başına bir olay değil mi bu? Sevgili dostumu bir daha kutladım yürekten. Yaşamını başından beri alınteriyle, emekle, çabayla, savaşarak kazanılmış bir onura çevirdi. HHH Müjdat la dostluğumuz yarım yüzyılı çoktan devirdi. Aynı sahneyi bile paylaşmışlığımız var. Ama onu tanımadan önce, sahneye adım attığı ilk günlerine ilişkin, aklıma her gelişte beni gülümseten bir olayı anlatayım. Müjdat çiçeği burnunda bir oyuncu adayı Günün birinde, Muammer Karaca çağırtmış onu. Filânca oyuncu tiyatrodan ayrılıyor, demiş. Bu akşam oyunu seyret. Yarından itibaren onun rolünü sen oynayacaksın. Peki, prova yapmayacak mıyız? diye sormuş Müjdat. Ne provası evlâdım, demiş Muammer Karaca. Biz terzi miyiz? HHH Aynı sahneyi bile paylaşmışlığımız olduğunu söyledim. Bir buçuk oyunda. Önce bir ini anlatayım, sonra buçuk unu. Aydın Engin in Aykırı oyununda ufacık rollerimiz vardı. Başrolleri patronumuz Engin Cezzar la Tuncel Kurtiz paylaşıyordu. Bir sahnede Engin Cezzar la birlikte oluyorduk. Masanın üstünde duran bir sigara tablası aracılığıyla her gece kızdırıyorduk patronu. Yapmayın, diye yalvar yakar oluyordu Engin, oyunu oynayamıyorum. Kesin bu işkenceyi. Dinleyen kim! Neyse ki, oyun fazla tutmadı, afişten kaldırıldı da, işkencenin ömrü kısa sürdü. HHH Buçuk a gelince Müjdat ı yıldız lığa yükselten, sanırım Zıpçıktı oldu. Toto Karaca, Celâl Sururi, Ali Sururi, Alev Sururi lerin Elhamra İstanbul Tiyatrosu nda. Zıpçıktı, Ray Cooney-Tony Hilton çiftinin bir komedisiydi. Dilimize ben uyarlamıştım. İstanbul Tiyatrosu nda, Metin Serezli nin yönetiminde sahnelendi. Başrol de Müjdat a verildi. Dördüzleri oynuyordu Müjdat. Tiyatronun ağır toplarıyla birlikte Erdinç Üstün, Şemsi İnkaya öteki rolleri paylaşıyordu. Aşağı yukarı her gün tiyatronun kulisine uğruyordum. Bir gün, oyuna yaklaşık yirmi dakika kala yine gittim tiyatroya. Kuliste Müjdat karşıladı beni. Yahu, neredesin? dedi. Her yere haber bıraktık senin için. Hayrola? dedim. Bırak şimdi hayrola yı. Ali Sururi hasta. Onun rolünü sen oynayacaksın. Nasıl oynarım? Koca rol Basbayağı oynarsın. Uyarlayan sen değil misin? Kendimi makyaj masasında buldum ansızın. Yirmi dakika sonra da sahnede. Neyse ki, çevremdekilerin hepsi kurt Tota abla, Alev abla, Celâl ağabey Ben oynamadım, onlar oynattılar. HHH Aradan on gün geçti. Akşam evde oturuyorum. Bir taksi durdu kapıda. Müjdat! Oyuna yarım saat var, dedim. Ne arıyorsun burada? Seni almaya geldim. Bu akşam da oynayacaksın. Apar topar taksiye attı beni. Dur biraz, dedim. Ali ağabeyin rolünü bir daha aklımdan geçireyim. Müjdat güldü. Ali ağabey değil, dedi. Bu gece Celâl ağabey hasta. Onun rolünü oynayacaksın. Celâl Sururi nin rolünü oynadım bir hafta. Toto nun aşığını Bir hafta sonra Celâl ağabey iyileşti. Rolü sahibine devrettim. Sonraki günlerde arada bir, Yahu, Ülkü, derdi Celâl ağabey. Bugün yorgunum. Sana bir gömlek alayım. Benim rolümü n olur sen oyna. HHH Yazının başında sahnede, kamera karşısında geçirilmiş yıllardan söz ettim. Masa başını unutmuşum. Öyle ya, yazarlığı da var Müjdat ın. Yönettiğim çocuk dergisinin sürekli yazarıydı. Ayrıca, ne sıcak, ne sevimli kitaplara imza attı. İmza deyince Nişantaşı Akademi Kitabevi nda bir imza günü vardı Müjdat ın. Yeni yayımlanmış kitabını imzalayacaktı. Yanındaydım ben de Çene çalıyorduk. Bir çocuk geldi Müjdat ın önüne. Elindeki kitabı uzattı. Bunu imzalar mısınız? Müjdat baktı, kitap onun değil. Bunu ben yazmadım ki, dedi çocuğa. Bu kitap Aziz Nesin in. Ne fark eder? dedi çocuk. İkiniz de komik değil misiniz? HHH Bu anıları tazelerken, Ünlü olmak şimdi çok kolay diye düşündüm. Hemen arkasından bir soru: Ama o ünü, onurlu bir biçimde sürekli kılabilen kaç kişi var acaba? TEBESSÜM MOLASI RUDYARD KIPLING Rudyard Kipling kısa bir süre San Francisco Examiner gazetesinde muhabir olarak çalışmış, sonunda kovulmuştu. Yazı işleri yönetmeni, Burası anaokulu değil, demişti. Önce İngilizceyi öğrenin, sonra gelin. HHH İngiliz yazar Ford Maddox Ford, çocukluktan delikanlılığa adım attığı dönemde, aylardır kiliseye gitmiyordu. Rudyard Kipling karşısına aldı onu. Bak, dedi, kiliseye gidip dinsel görevlerini aksatmazsan, ölünce bulutlar arasına çıkarsın. Bir buluta oturur, harp sesleri eşliğinde Tanrı ya ilahiler söylersin. Çevrende annene benzeyen kocaman kanatlı melekler uçuşur. İlahiler söylemeyi sürdürürsün... Sonsuza kadar. Bir an durdu. Ekledi: Ama kötü bir insan olursan daha beter bir yere gidersin. Aydınlık Yayın Yönetmeni Haldun Çubukçu halduncubukcu@hotmail.com Yazıişleri Müdürü Damla Yazıcı damla.yazici@msn.com Sayfa Sekreteri Neşe Yeşiloğlu Katkı sunanlar: İrem Halıç, Elif Korkut, Deniz Toprak Görsel Tasarım: Hakan Uğurluay, Şener Soysal Sahibi Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Sabuncu Genel Yayın Yönetmen Yrd. Deniz Yıldırım Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Tüzel Kişi Temsilcisi Metin Aktaş Reklam Grup Başkanı Saynur Okuroğlu saynur@aydinlik.com.tr Yönetim Yeri İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul Tel: / / Faks: Reklam Servisi kitap@aydinlikgazete.com Baskı: Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. Tic. A.Ş Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No:16 Bahçelievler / İstanbul Tel:

4 16 Ocak 2015 Cuma 4 VEYSEL BOĞATEPE Aydınlık Dini kitapların fantastik olayları Turan Dursun, Evren Bir Şaka mı? adlı kitabında asıl uzmanlık konusu olan inançlar sistemi üzerinden sorduğu soruların yanıtlarını yine din kitaplarında arıyor. Din kitaplarında adı sıkça geçen şeytan, melek, cin gibi fantastik imgelere ayet- hadislerden örnekler vererek ama aynı zamanda uzay-mekân-zaman kavramları içerisinde incelemeye alarak adeta fantastik bir bilim-kurgu oyununa davet ediyor Evren Bir Şaka mı? Turan Dursun Berfin Yayınları 187 s. Doğaüstü güçlere, kutsal sayılan çeşitli varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren inançlar dizgesinin tutuculuğu ile kapanıklığı, aydınlanmacı yazarları Sümer mitolojisinden, Hammurabi yasalarına kadar götürdü; çünkü insanoğlu neye, niçin inandığını anlamak istiyordu. Tüm inançlara göre tek tanrı olmasına rağmen, dört din ve kendi içinde birçok mezheplere ayrılan inançlar sistemi içindeki karmaşa çözülmüş değil, çözülmekten de çok uzak. Özellikle İslamiyet te uydurulmuş hadislerle birlikte hurafelerin kutsanıp, tanrı buyruğuymuş gibi topluma dayatılması, İslam toplumunu kategorize ederek inanç ve mezheplere bölünmüştür. Kuşkusuz dinler ve inançlar sistemini Türkiye de araştırıp sorgulayan, belge, tanık, kaynak ve bilimsel verilerle açıklık getirerek sır perdesini arayanların başında Turan Dursun gelir. Fıkıhçı, İslam hukukçusu, İslam kelamcısı, hadis bilimcisi, Doğu bilimcisi, din etnoloğu gibi uzmanlık alanları olan Turan Dursun, araştırmaları ve yayınladığı kitaplarla köktendincilerin hedefi olmuş, tehdit edilmiş ve 4 Eylül 1990 yılında evinin önünde yapılan silahlı saldırı sonucu da katledilmişti. Turan Dursun un 1977 tarihli X-Bilinmeyen Bilim Kurgu Dergisi nde kaleme aldığı ve 1978 yılında tamamladığı dizi yazının 3. baskısı 2014 te Berfin Yayınları tarafından yapıldı. Geçiş dönemi sayılabilecek bu çalışmasında Turan Dursun, dini kaynaklarda geçen melek, şeytan, cin, cennet, cehennem ve daha birçok adı geçen ama görünmeyen varlıkların peşine düşüyor. Fantastik ama gerçekçi bu incelemesinde söz konusu görünmeyen varlıkları din kitaplarına ve bilime göre ayrı ayrı inceleyerek onlarca soruya yanıt ararken, idealizmden materyalizme (İbn-i Ravendi-Dehriyyun) doğru gidişin de ipuçlarını veriyor. Görelik kavramının yaratıcısı Einstein, bilimin sonsuzluğuna inanıyordu. Bilimin öncüsü, temeli kuşkudur belirlemesini yapan Montaigne ise biz varolan bilimin bilginleriyiz demişti. Şunu mu anlamalıyız acaba? Bilimin sonsuzluğu, sonu olmayan sorular ve bilinmezlikler demektir. Yoksa bilim, bazı bilinmezlikleri bilmesine rağmen açıkla(ya)mıyor mu, neden? Mesela; Bacgues adasındaki heykellerin sırları, yüz altmış milyon yıllık paleontolojik çağ yaratıkları, inanılması güç ve izahı mümkün görünmeyen mağara duvarı resimleri, Keops piramitlerinin sırları, üç bin yıllık geçmişi olduğu söylenen elektrik pilleri Bilimin çığır açtığı yirminci asırda açıklama bekleyen sorular ve her soru başka bir soruyu açımlayarak anafora dönen bilinmezlikler. Analitik düşünebilen her insan, en basitinden en zor olan tüm olgulara, olaylara, bilinmezliklere sorularla, yani sorgulama yetisini kullanarak ve bir neden-sonuç ilişkisi kurarak çözmeye, anlamlandırmaya çalışır. Dolayısıyla Turan Dursun un, ilk uygarlık nasıl kuruldu, neden tanrılar hep gökten indi, İslamiyet ten sonra Tanrı neden vahiy göndermiyor-ayet indirmiyor? Yoksa Tanrı kendi yarattığı kullarını unuttu mu, terk mi etti? Veya yine yazarın ifadesiyle evren gerçekten fantastik bir şaka mı? Tüm bu ve benzer bilinmezlikleri bilinir kılmak için bilim dışında hangi yönteme başvurmak gerekiyor soruları içinden çıkılması oldukça güç bir duruma neden oluyor. Din kitaplarındaki fantastik varlıklar Turan Dursun, Evren Bir Şaka mı? adlı kitabında evrene dair genel ve bilimsel bir değerlendirme yaptıktan sonra asıl uzmanlık konusu olan inançlar sistemi üzerinden sorduğu soruların yanıtlarını yine din kitaplarında arıyor. Din kitaplarında adı sıkça geçen şeytan, melek, cin gibi fantastik imgelere ayet ve hadislerden örnekler vererek ama aynı zamanda uzay-mekân-zaman kavramları içerisinde incelemeye alarak adeta fantastik bir bilim-kurgu oyununa bizi davet ediyor. Yahudi, Hıristiyan ve İslam inancına göre ilk insan çifti sayılan Adem ile Havva dan başlayarak günümüzde varlığından söz edilen ve haberlere konu olan uçan dairelere kadar olaylar silsilesini nedensonuç ilişkisine dayandırarak bilinmezlikleri bilinir kılabilecek ipuçları veriyor. Din ve felsefede insan varlığının maddi olmayan tarafı ya da özü olarak tanımlanan ve genellikle bireysellikle eş anlamlı olarak ele alınan ruhun bırakalım felsefik tanımını, dinde sözü edilen ruhun gerçekten maddi tarafı yok mudur? Bu sorunun yanıtını ve izahını yine Turan Dursun un kitabından alıntı yaparak bulmaya çalışalım. Sıkça söz edilen ama İsra suresinin 85. ayetinde ruh konusunda sadece Sana ruhu sorarlar. De ki o, Rabbimin işlerindendir. Bu konuda size çok az bilgi verilmiştir. Ön bilgisini not ettikten sonra devamında Kadr suresinde Kadir gecesinin anlatıldığı ve Bu gecede melekler ve ruh iner dendiğini hatırlatır. Buraya kadar ruh ile meleklerin din ve felsefedeki tanımına birebir uygunluk görü- Turan Dursun lüyor ancak Nisa suresinin 171. ayetinde Hz. İsa dan söz edilirken: Meryemoğlu İsa, Tanrının elçisidir. Onun kelimesi, Meryem e bıraktığı sözcüsüdür. Ve ondan gelmiş bir ruh tur denildiğinden hareketle ruhun sadece gözle görülmeyen şeylerin adları olmadığını, Hz. İsa gibi etten ve kemikten meydana gelmiş maddi varlıklara Kur an diliyle ruh denildiğini, meleklere ruh denmesinin gözle görülmeyen varlık oluşundan değil, olağanüstü nitelik taşımalarından ötürü ruh dendiği sonucuna varır. Tanrının melekleri yeryüzündeki toplumsal düzeni kurmakla görevlendirdiğini ve kutsal metinlerde melek sözünün kimi zaman uzay gemisini andırır bir anlamda kullanıldığına işaret eder. Örneğin; kutsal kitabın II. Samuel bölümünde Hz. Davud un kurtarıcısına yakarırken ateş arabası anlamına gelen Kerrubi den söz eder. Kur an ın Sebe suresinin 12. ayetinde ise Hz. Süleyman ın yeryüzünü uçarak dolaştığına yer verilmesi pek çok fantastik soru üretimine neden olur. Dini metinleri bir kenara bırakacak olursak bugün tonlarca ağırlıkta olan dev metal yığını uçakların uçurulması, uzaya gönderilen insansız uydu araçlarının programlanan zamanda görevini tamamlayıp tekrar yerküreye dönmesi fizik ve bilimsel kurallarla açıklanabilir; ancak henüz bilimin sözü edilmezken benzer hadiselerin dile getirilmesi nasıl izah edilecek? En iyisi mi tüm bu yazdıklarımı bir kenara bırakın ve Turan Dursun un Evren Bir Şaka mı? kitabıyla fantastik bir yolculuğa çıkın.

5 Aydınlık ZEYNEP BİLGİN 16 Ocak 2015 Cuma 5 Ölümsüz ün ölümü ya da büyüklere masallar Catherynne M. Valente nin ilk kez 2012 yılında yayınlanan Ölümsüz isimli romanı, Monokl Yayınları tarafından dilimize kazandırıldı. Kitapta büyükler için bir masal anlatılıyor ama oldukça farklı bir bakış açısı ve bambaşka bir dil ile Roman, Alexander Afanasyev tarafından derlenmiş Rus masalları arasında yer alan The Death of Koschei the Deathless (Ölümsüz Koşey in Ölümü) ya da Marya Morevna adıyla bilinen masaldan esinlenilerek yazılmış. Kitabın çevirisini Duygu Şahin, editörlüğünüyse, M. İhsan Tatari üstlenmiş. Çevirmen ve editörü titiz çalışmalarından dolayı tebrik etmek gerekiyor. Catherynne M. Valente imzasını taşıyan Ölümsüz, kadim Rus efsanelerini 21. yüzyıla taşıyan bir aşk masalı. Fakat tek özelliği bu değil. Kitap mitpunk denilen yeni edebiyat türünün örneklerinden biri ve kitabın yazarı Valente bu akımın öncülerinden, hatta isim annesi. Romanda Valente, bir yandan Rus mitolojisi ve masalları eşliğinde toplum ve sistem karşısında bir kadınlık bilinci kurmayı önerirken diğer yandan otoriter yönetimleri, özellikle de bireyi yok etmesi bakımından eleştiriyor Mitpunk la tanışma zamanı Mitpunk terimi, çoğunlukla kadın yazarların kaleme aldığı, ilhamını peri masalları ve halk efsanelerinden alan postmodern hikâyeler için kullanılıyor. Türün en önemli temsilcisi, Catherynne M. Valente. Onu Sonya Taaffe, Holly Phillips, Nicole KohrnerStace, JoSelle Vanderhooft, Theodora Goss, Amal El-Mohtar, Tahereh Mafi ve G. Willow Wilson takip ediyor. Mitpunk bir bakıma edebiyatta yeni bir arayışın adı. Mit ve punktan oluşan bu birleşik kelime bir yandan yerel duyguları ele alıyor, diğer yandan günümüzün muhalif düşüncelerini işin içine katıyor ve neredeyse her şeye karşı bir metin çıkıyor ortaya. Bu metnin içinde iblisler, periler, cinler, şeytanlar bulunması da -özellikle fantastik edebiyat sevenler için- okuma keyfini arttıran bir unsur oluyor. Valente, isim annesi olduğu mitpunk akımını şöyle anlatıyor: Mitpunk terimini ilk kez üzerinde çok da fazla düşünmeden, espri niyetine kullanmıştım. Punk kelimesini sevdiğim için. Yeni bir yazarlar topluluğunun geldiğini görebiliyordum, edebiyatta hakikaten bir şey oluyordu. Ve ben, o şeyin bir parçası olmaktan mutluydum. Olanları ifade edecek en uygun kelime de mitpunk tı. Punk ı neden sevdiğimi düşününce aklıma yara geliyor. Kırık dökük, dağılmış parçaları çengelli iğneler veya kopçalarla tutturmaya çalışmak gibi... Bir şeye punk diyebilmek için içinde öfke, keder, hır gür ve karmaşa olmalı. Ayrıca enerjiyi ve isyanı, başkaldırıyı ve devrimi çağrıştırmalı. Mitpunk yapıtları ilk bakışta uysal ruhlu gibi görünüyor ama özünde hepsi birer devrimci. Çocukken bize anlatılan efsanelerdeki ve peri masallarındaki cadılar kötü, başkalarına benzemeyenler tehlikeli, orman kaçkınları zararlıydı. İşte mitpunk bu dinamikleri tamamen değiştirerek marjinal karakterlere hak ettikleri onuru geri kazandırıyor. Mitpunk da gotik edebiyat gibi kadın yazarların öncülüğüyle ortaya çıktı. Gotik edebiyatla da ciddi benzerlikleri olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak aralarında mitpunk'ı parlatan birkaç önemli fark da var: Mitpunk masallara, halk hikayelerine yeni ve dişil bir şekil verirken, Catherynne M. Valente yepyeni masallar ve mitler de yaratıyor. Toplumsal ve siyasal açıdan muhalif tavrını belirgin olarak ortaya koyuyor ve yepyeni bir dil yaratıyor. Kim yönetmeli? Kitapta Yaşam Çarı ve Ölüm Çarı nın amansız savaşının ortasında kalan genç bir kızın, Marya Morevna nın öyküsü anlatılıyor. Betimlemeler oldukça ayrıntılı ve anlatımın gücü oldukça yüksek, öyle ki kendinizi bir Miyazaki filmi izliyor gibi hissediyorsunuz zaman zaman. Fakat buradaki masal kesinlikle çocuklar için değil Kitabın kahramanı Marya Morevna, Ekim Devrimi ni görmüş bir Rus. Başkalarının ona dayattığı her türlü kimliği reddeden, başına buyruk bir genç kız Tüm bu reddedişler sonucu kendini masalların, hayallerin ve büyünün içinde buluyor. Bir zamanlar kendi ailesine ait olan evde, devrimden sonra tamamen ortaklaşa bir yaşamın başlamasıyla Marya nın gerçeküstünün topraklarına yolculuğu da başlıyor aslında. Bir yandan da bu kitap Marya nın acımasız birine dönüşme hikayesini de anlatıyor. Kendini bulmak, giderek genişleyen evinde ve ailesinde kendi varlığını ve yaşamını elde etmek isteyen Marya; kapısına gelen genç ve yakışıklı Koşey le eski yaşantısını terk ediyor. Fakat Marya nın ilk anda bilmediği ve onun yaşamını tümden değiştirecek bir şey var: Koşey, Rus mitolojisinin ölümsüz Yaşam Çarı. Marya ve Koşey arasında benzerine az rastlanır türden bir aşk doğuyor. Koşey in Marya yı götürdüğü Buryan Adası na doğru yapılan yolculukta temelleri atılan bir aşk bu. Marya, yolculuk boyunca kadınlığını, cinselliğini keşfedip, dünyevi arzularını doyuruyor. Fakat Marya nın Koşey in karısı ve Yaşam Çariçesi olması için yalnızca bu yolculuk yeterli değil. Evleri, sokakları, çeşmeleriyle yaşayan bir yer olan Buryan Adası nda onu çok daha fazla sınav bekliyor. Ve kitap boyunca aynı soru Marya nın ve tabii bizim de kulaklarımızda çınlıyor: Kim yönetmeli? Romanda Valente, bir yandan Rus mitolojisi ve masalları eşliğinde toplum ve sistem karşısında bir kadınlık bilinci kurmayı önerirken diğer yandan (komüzim gibi) otoriter yönetimleri, özellikle de bireyi yok etmesi bakımından eleştiriyor. Bu eleştiriyi bir Amerikalının yaptığının altını çizme ihtiyacı hissediyorum doğrusu! Yazarın anlatımındaki güç ve kullandığı birbirinden güzel Rus anlatıları olmasa bu tek yönlü eleştiriler şüphesiz bizi çok daha fazla üzerdi! Ölümsüz yarattığı yeni dili, usta işi kurgusu ve yeni bir türün öncüllerinden biri olması bakımından önemli bir çalışma. Monokl un önümüzdeki aylarda, Tiptree, Locus, Mythopoeic, Rhysling, Andre Norton, Hugo ve Lambda ödüllerinin sahibi Catherynne M. Valente nin diğer kitaplarını da yayımlayacağını bir not olarak belirtelim. Masalsı kurguları seviyorsanız, fantastik edebiyata uzak değilseniz, gotik edebiyattan da tat aldıysanız ve yeni bir anlatımla tanışıp yeni akımları takip etmek istiyorsanız Ölümsüz tam size göre. İyi okumalar! Ölümsüz Catherynne M. Valente Çev: Duygu Şahin Monokl Yayınları 308 s.

6 16 Ocak 2015 Cuma 6 MECİT ÜNAL mecitunal@gmail.com Aydınlık GÜLDEN TERAZİ Bir BBG romanı, bir kılavuz kitap Orhan Pamuk a ayıracak vaktiniz olmayabilir, Ahmet Yıldız a ayıracak zaman nerede olsa bulunur Musluk suyu mu çeşme suyu mu? Ya da yoksa üçgen kutu peyniri mi karper mi? Orhan Pamuk un romanlarının başlıca özelliklerinden biridir bu tür dil görgüsüzlüğü. Belki de dil görgüsüzlüğü dememek gerek. Orhan Pamuk gibi Nobelli bir yazar söz konusuysa ve görgüsüzlük romanlar boyunca akıp geliyorsa buna dil saygısızlığı demek çok daha doğru sanki. Dil görgüsüzlüğünde verilen emek düşünülerek ufak tefek yanlışlar üslûp içinde kabul edilerek üstünde durulmayabilir, hoş görülebilir, belki görmezden bile gelinebilir. Dil saygısızlığı ama, öyle değil; edebi bir metinde sırıtması, daha yüz metre öteden kendini belli etmesi bir yana, köklü, süreğen ve esasa ilişkindir. Bu yüzden de Orhan Pamuk un romanları söz konusuysa, Türkçeyi değil çevrileceği dilin okur kitlesini ki bu, Pamuk için yaygın olarak elbette İngilizcedir, öyle olmalı çünkü son romanının editörü bir yabancı- hedeflediği, iyice özensiz ve savruklaştığı için artık dil saygısızlığı içinde değerlendirilmek gereken bir durumdur. Dil saygısızlığı, bir yazarın ülkesinin dili ve edebiyatına yapabileceği en büyük düşmanlıktır. Kendi kendisinin menajeri Orhan Pamuk Kafamda Bir Tuhaflık Orhan Pamuk Yapı Kredi Yayınları 480 s. Büyük Yapıtlar Küçük Yapıtlar Ahmet Yıldız Kaynak Yayınları 224 s. Kendi kendisinin menajeri Orhan Pamuk bunları bilmez mi? Dünya okurları nı kazanmanın derdindeki -Ahmet Yıldız ın deyişiyle- Nobelli miz, buradan anlaşılıyor ki, Türkçeyi, Türk edebiyatını ve Türkçe konuşan okurlarını pek de önemsemiyor. Kendi kendisinin menajeri tanımı Barbaros Altuğ un yıllar önce Banu Tuna yla yaptığı röportajda kullandığı bir yakıştırma. Ama bu yakıştırma, o zaman da şimdi de son derece gerçek. Çünkü Pamuk gerçekten de pazarlamayı marketing- iyi biliyor ve bunu da romanlarında başarılı bir şekilde yapıyor. Örneğin son romanı Kafamda Bir tuhaflık Var dan (Yapı Kredi Yayınları, Aralık 2014) okurlarının coğrafi sınırını tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişlettiğini öğreniyoruz. Romanın daha ilk sayfalarında dünya okurları ibaresini kullanıyor. (sf. 27) Oturtulan sistem Ne var ki, Orhan Pamuk a cuk oturan bu tanımlama, aslında edebiyatımızın yıllardır içine düşürüldüğü çok daha vahim bir tehlikeye dikkat çekiyor. Dikkat çekiyor diyorum, çünkü mesleki rekabet sonucu yapıldığı açıkça belli bu nitelemenin yine bir menajer/ajan olan sahibi Barbaros Altuğ gibi -ister edebiyat ajan ı, ister menajer, isterse editör hangi nam altında olursa olsun- pek çok edebiyat simsarının ortalığı doldurduğu da açık. Altuğ, Murathan Mungan la başladığı edebiyat ajanlığı sistemini Latife Tekin, Vedat Türkali, Perihan Mağden, Aslı Erdoğan, Elif Şafak, Buket Uzuner, Hasan Ali Topbaş gibi ünlü yazarlarla oturtmuş! Bu simsarların edebiyatımızdan neleri alıp götürdüğünü irdelediği denemesinde Ahmet Yıldız, içinde bulunduğumuz durumu Büyük Yapıtlar/Küçük Yapıtlar da (Kaynak Yayınları, Kasım 2014) şu sözlerle ortaya koyuyor: Oturtulan bu sistem de Türk edebiyatının canına tak etti. Gerçek yazarlar sindirildi, yıldırıldı; kim bilir ne yetenekler kaybolup gitti. Genç okur dimağları beşinci sınıf yazarlarla boğuşmaya ve sonuçta edebiyattan soğumaya terk edildi! (sf. 180). BBG romanı Orhan Pamuk a dönersek Bir yoğurtçu-bozacının (Mevlut) ve onun aile çevresindeki kişilerin (Mevlut un babası, amcası, amca çocukları, hısım, akraba ve köylüleri) hayatlarının 58 yılının ( ) anlatıldığı Kafamda Bir Tuhaflık Var, bir tür BBG (Biri Bizi Gözetliyor) romanı. Başlangıçta hayatları kimsenin dikkatini çekmeyen gurbetçi insanlar bunlar. Aralarındaki ilişkiler, dayanışma, rekabet, çelişki ve çatışmalar, birbirlerine söyledikleri küçük yalanlar, birbirlerinden sakladıkları kendisi küçük ama sonuçları büyük yalanlar da kimsenin dikkatini çekmiyor elbet. Konya-Beyşehir in köylerinden gelip İstanbul un sokaklarında yoğurt ve boza satıyorlar. Ama daha sonra, sayfalar ilerledikçe onlar sokaklarda yoğurt ve boza satarken şehir hızla değişiyor. İstanbul hızla büyük bir metropol oluyor ve bütün bunlar sayfalar boyunca tam 477 sayfa- üstümüze boca ediliyor. Romanın tüm Orhan pamuk romanlarında olduğu gibi hiçbir sorunsalının olmadığını anlıyoruz bir kez daha. Başlarda bir TV belgeseli izliyormuşuz hissi veren kişilerin söz alıp konuşmaları, sayfalar ilerledikçe farklılaşıyor. Anlatım BBG Evi nde olduğu gibi canlı yayına bağlanıyor. Kişiler birer birer, kameranın karşısına geçer gibi karşımıza geçip anlatıyorlar eksik ya da karanlıkta kalan şeyleri. Kişilerin birbirlerinden sakladığı kimi gerçekler, söyledikleri yalanlar, çevirdikleri dolaplar bu yolla aktarılıyor okura. Başkişi Mevlut konuşmuyor sadece. Bu da, konu onun hayatı ve kafasındaki tuhaflık olduğu için. Orhan Pamuk, hikâyeye belgesel roman havası vermek amacıyla, Mevlut un soyağacının şeması ile bir de bir karakter dizini ve kronoloji eklemiş romanın sonuna. Dizinden kişiler hakkında kısa bilgi ve söz edilen sayfaları, kronolojiden de romanın anlattığı zaman kesitindeki toplumsal siyasal olayları izleyebiliyoruz. Kapısında ayakkabı çıkarılan evler Başlığa çıkarılan Mevlut un kafasındaki tuhaflığın kaçırıp evlendiği Rayiha nın aşk mektupları yazdığı kız mı, yoksa mektupları kardeşi Samiha ya mı yazdığını çözememesi mi, yoksa zaman zaman gece sokaklarda boza satarken nükseden köpek korkusu ya da başka bir şey mi olduğunu bu 477 sayfa boyunca bir türlü anlayamıyoruz. Ama Orhan Pamuk, bu korkunun şehrin bazı mahallelerindeki sokaklarda kaybolduğunun altını çizmeden duramıyor; çünkü bu sokaklarda Mevlut un kafasındaki niyet ve kısmet gibi kimi uhrevi, mistik kavramlara ilişkin soruları açan Hocaefendi var! Laikleri olumsuz kişilikler olarak çizen Pamuk, inananlara çok daha hoş görülü davranıyor. Pamuk, İstanbul un apartmanlarını ikiye ayırıyor; kapısında ayakkabı çıkarılanlar ve çıkarılmayanlar. Kapısında ayakkabı çıkarılmayan evlerde Mevlut ne zaman boza götürse içki içiyorlar ve inananlarla alay ediyorlar. Kapısında ayakkabı çıkarılan evlerde namaz kılınıyor! Bir kılavuz kitap Okuru, önüne ne korsam yer diye düşünüyor olmalı ki Kafamda Bir Tuhaflık Var da hiçbir şey göstermiyor Orhan Pamuk, bir sonuç da açıklamıyor. Olaylar karşısında tümüyle nötr. Kişilerini sevmiyor. Şehir kentsel dönüşüm adı altında bir yandan yıkılıp bir yandan yeniden kurulur ve iktidarı elinde bulunduranlara rant sağlarken tümüyle yansız. Kuşkuya düşüyoruz, Orhan Pamuk kimden yana? Cevabı kitabı kapattığımızda alacağız: Kendisinin menajeri Nobelli miz elbette sadece kendisinden yana. Çünkü o artık dünya okurlarına yazıyor! Romanı Ahmet Yıldız ın Büyük Yapıtlar/Küçük Yapıtlar adlı denemeleriyle birlikte okuduğumuzda edebiyatımızın durumunu çok daha iyi görüyor ve anlıyoruz. Orhan Pamuk ve romanı bu durumu kendinde en iyi veren yazar ve roman. Ahmet Yıldız ın denemeleri de bunu başka kaynaklara, başka yapıt ve sanatçılara, doğru yapıt ve sanatçılara giderek gösteren bir kılavuz kitap. Orhan Pamuk a ayıracak vaktiniz olmayabilir, ama Ahmet Yıldız a ayıracak birkaç saat ne zaman olsa bulunur.

7 Aydınlık İREM AYDIN 16 Ocak 2015 Cuma 7 RÖPORTAJ GÜLEN İN DAVA AÇTIĞI GAZETECİ CAN ÖZÇELİK İLE... Cemaat in karanlık yüzü Can Özçelik Geçtiğimiz sene Hüküm Giyen Adalet kitabıyla ses getiren gazeteci Can Özçelik son dönemde Türkiye de paralel yapı ve derin devlet üzerine yaptığı haberlerle gündeme gelmişti. Aydınlık gazetesinde soruşturma dosyası yayımladıktan sonra, Fethullah Gülen yazar hakkında 6 ayrı şikâyet başvurusunda bulundu. Bunun üzerine Özçelik in cemaat örgütlenmesinin karanlık pek çok noktasına ışık tuttuğu Kainat İmamı Fethullah Gülen kitabı çıktı. n Kainat İmamı Fethullah Gülen kitabı son dönem Türkiye politikasındaki kafa karışıklığını gidermek için önemli bir yere oturuyor. Cemaat örgütlenmesinde ne gibi gizleri aydınlatıyor bu kitap? Fethullah Gülen ve ona bağlı olan yapı yani cemaat yıllardan bu yana her zaman tartışılmıştır. Savunanları, karşı çıkanlarıyla hep gündemde. Bugüne kadar gelen iktidarlar cemaatle hep uzlaşmış ya da uzlaşmak zorunda bırakılmıştır. Ta ki 2000 yılına kadar. Kritik dönem aslında bu. Kitabımda hem bu hem de yeni dönemi işleyerek cemaatin işleyişi ve sızdığı alanlara ışık tuttum. Biraz açacak olursak, ilk olarak Nuh Mete Yüksel in Gülen hakkında hazırladığı iddianameye ayrıntılı bakmak gerekir. Nasıl bir örgüt, neler yapar, devlet içinde nasıl çalışır? Bu soruların yanıtının bir kısmı orada vardı ancak yeterli değildi. Kitabımda hem bu iddianamede yer alan bilgiler hem de benim ortaya çıkardığım bilgi ve belgelere yer vererek yeni adıyla Paralel yapıyı anlattım. n Cemaat nasıl örgütleniyor? Cemaat örgütlenmesi gerçekten sıradışı. Ben kitabımda Fethullah Gülen hakkındaki suç örgütü soruşturmasında yer alan bilgilere de yer verdim. Soruşturma dosyası ilk kez bu kitapta. Dosyaya giren anlatımlar ise çarpıcı. Mesela Ahmet Keleş in cemaati anlattığı bir bölüm var. Yıllarca cemaat içinde yer almış Keleş bir piramitten bahsediyor. Burada dikkat çeken nokta cemaatin vurucu gücünün Işık Evleri nde yetiştirildiği ve en aşağıdan en yukarıya kadar sağlanan hareketin bizzat Fethullah Gülen tarafından kurgulandığını anlatıyor. Buna da Fetih Hareketi adı veriliyor. Gülen in burada Türkiye yi ikiye ayırdığı ve devlet kurumları ile halk arasındaki örgütlenmenin farklı olduğunu belirtiyor. Kitabımda bunu en ince ayrıntısına kadar yazdım. Burada bir örnekle anlatmak gerekirse mesela iki dönem yurtta kalan bir öğrenci hala Işık evine gönderilmemişse bu kişiyi yurtta da barındırmıyorlar. Yani cemaat içinde önemli bir noktaya gelmek için illa ki evde kalmak ve o hiyerarşiye tabi olmak zorunda. n Soruşturma dosyası ilk kez bu kitap diyorsunuz? Dosya içinde neler var? Burada savcılığın çok kapsamlı bir araştırma yaptığını görüyoruz. Özellikle emniyete yolladığı yazılar ve istediği bilgilerden bunu anlıyoruz. Kitabımda İstanbul ve Ankara başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın içeriği ile ilgili bilgi veriyorum. Savcılığın emniyetten istediği bilgileri içeren talep yazılarını kitabıma koydum. Emniyet ve İstihbaratın raporları ve soruşturma için aldığı ifadelerin tamamı da kitabımda mevcut. Latif Erdoğan ve Ahmet Keleş in ifadelerinin tam metni kitabımda. Cemaat organizasyonunu anlamak için yıllarını bu yapıya harcamış kişilerin anlatımı çok önemli. Eğer bu yapı ile mücadele edilecekse örgütün işleyişini anlamak gerekir. Cemaat şirketlerini yöneten kişilerin daha sonra buradan hiçbir hak iddia etmemesi için özel bir yazı imzalatıldığı belirtiliyor. Yani aslında şirket hisseleri göstermelik olarak yöneticilerde bulunuyor. Savcılık, 44 kişi hakkında kapsamlı bir araştırma yapmış kitabımda bu kişilerin isimleri de mevcut. Bir de cemaat içinde çalışmış bir kişinin çizdiği şema var. n Bağlılık yemininden bahsediyorsunuz, bu nasıl yapılıyor? Bir de kod isim olayı var... Burada anlatımlar çok önemli. Cemaate ve Fethullah Gülen e bağlılık yemini olması tam bir örgüt olduğunu gösteriyor. Kuran a el basarak yapılan yemini iki kişi biliyor. Bazen bu yemini Fethullah Gülen de izliyor... Türkiye de olduğu dönem bu yapılıyormuş. Ancak herkese yaptırılmıyor bu yemin. Yukarıda belirttiğim gibi cemaatin üst katlarına çıkmış yöneticilere yaptırılıyor. Yani sızma olmayacak bölümler için geçerli. Benim kitabımda yemin metninin tamamı da mevcut. Cemaatin bir örgüt olduğunu kod isim kullanmalarından da anlayabiliyoruz. Kitabımın isminde de mevcut. Burada üst düzey yöneticilere verilen isimler var. Bu yöneticilerin Fethullah Gülen e nasıl hitap ettiği de kitapta anlatılıyor. Savcılar özellikle jargonlar üzerinden gidiyorlar. Bunlar abilik, ablalık gibi. Tabii biz bunları sık duyduğumuz için yabancı gelmiyor bize ama cemaat içinde Mollalar olduğunu ve bunların nasıl yetiştirildiğini okuyucularımız ilk kez bu kitapta bulacak. n Hükümet ve Cemaat kavgası biter mi? Bundan sonra çok zor. Cumhurbaşkanı ve Hükümet üyeleri cemaati açıkça terör örgütü olarak niteledi. Açılan soruşturma ve Fethullah Gülen hakkındaki yakalama kararı da terör örgütü kurmaktan çıkartıldı. Şimdi şuna bakmak lazım. Ortada bir örgüt var ve devletin mahremine kadar sızmış. Bunu nasıl temizleriz? Bu sorunu çözmek için hareket edilmeli. Yapılan soruşturmalar ve açılacak davalarda bu yapının nüfuz ettiği yerler çıkarılmalı ve oradaki cemaatçiler temizlenmeli. Burada cemaat ve hükümetin arasını düzeltmek için çabalar harcandığını da görüyoruz Kitabımda yer verdiğim bir olay ise bunu çok güzel ortaya koyuyor. Diyanet İşleri başkanları bir araya gelerek bu kavgaya son verilmesini istiyor. Kitapta bu toplantıda ne konuşulduğunu ve hangi başkanların orada bulunduğunu belgeleriyle yazıyorum. Bir de Nurettin Veren olayı var ki akıllara durgunluk veriyor. Veren, şu anda bulunduğu cezaevinden iki polis tarafından izinsiz bir şekilde götürülmek isteniyor. Veren, o gün polislere teslim edilse belki şimdi yeri bile bilinmeyecekti. Ama buna izin verilmiyor. İşte bu olayı anlatan bir belgeye ulaştım. Kitabımda da buna yer verdim. Kainat İmamı Fethullah Gülen Can Özçelik Destek Yayınları 176 s.

8 8 16 Ocak 2015 Cuma FERHAN BAYIR CHARLIE HEBDO SALDIRISININ ARDINDAN K K Lİ Lİ Cİ Cİ İN İN D D EN EN KT KT KÖ KÖ U: U: Ğ Ğ CU CU ÇO ÇO İN İN M M İZ İZ N N ER ER D OD MO STM PO POST Batı nın ahlak kılıfından sıyrılmış şiddeti karşısında Müslümanlar derin bir aşağılanma hissiyle Batı nın öldüğünü düşündüğü Tanrı tarihteki en mutlak ve güçlü- imgesiyle Avrupa nın banliyölerini yakıp yıkmaktadır. Tarihin ironisi, David Harvey in dediği gibi, sekülerleşmeyi yaratan Batı kapitalizmi aynı zamanda köktendinciliği de yaratmıştır aris te Charlie Hebdo ya karşı gerçekleştirilen kanlı terör eylemi sonrası, kimi cumhuriyetçi ve sol eğilimli yazar ve gazeteler Voltaire in hoşgörü kavramını öne çıkartarak, olası bir kanlı dinsel kavga tehlikesine karşı hoşgörü sağduyusunu dile getirdiler. Oysa tarihte geçekleşen büyük kıyımların acıklı bir şekilde öğrettiği gibi hoşgörünün kökeninde her zaman şiddet ve önyargılar bulunmaktaydı. Voltaire in hoşgörüsü Paris in hemen her mahallesi dinsel ve etnik kimliklere bölünmüş, patlamaya hazır bir durumdayken ne kadar barışı ve bir arada yaşamayı koruyup geliştirebilir? Haçlı Seferleri nden, sömürgeleştirme politikalarına kadar Batı nın Doğu da yaptığı kıyım ve yıkımların neden olduğu ötekileştirme ve önyargılar nasıl bir hoşgörüyle telafi edilebilir? P Kendi tanrısıyla yüzleşen Batı Kavramlar mimari eserler gibidir, ortaya çıktıkları koşulların malzemesini ve anlayışını yansıtır, tıpkı mimari eserler gibi belli bir tarihe aittir. Ancak bir farklılıkla kavramlar, tarihin akışıyla zaman ve mekan içinde hareket eder ve bunların anlamı ya da içeriği sürekli bir değişim içindedir. İngiliz Devrimi sırasında radikal tarikatlar devrimci süreçte en demokratik ve eşitlikçi ve hatta özel mülkiyeti ortadan kaldırmayı hedefleyen fikirleri dile getirdiler. Devrimin kazananları olan toprak sahibi ve orta sınıf tarafından yenilgiye uğratılan radikal tarikatlar, teolojilerini hoşgörü temelinde anayasal güvence altına almak istedi. Bir anlamda mülkiyetin meşruluğunu tartışmayı anayasal güvence altına almaktı bu. Anayasaların birincil görevlerinden birinin var olan mülkiyet ilişkilerini güvence altına almak olduğu düşünüldüğünde İngiltere de hoşgörü kavramının oldukça radikal bir ifade olduğu anlaşılacaktır. Tarihi biraz ileri sarıp Manş denizinin karşı tarafı, Fransa ya baktığımızda hoşgörü kavramının oldukça farklı içeriğe sahip olduğunu görmek mümkün. Fransız Aydınlanma hareketinin ılımlı akımını temsil eden Voltaire hoşgörü kavramını dile getirirken iki amacı hedeflemişti. Voltaire bir taraftan Aydınlanma nın radikal akımı temsil eden Baron d Holbach ve Diderot nun kilisenin varlığını temellerinden sarsan fikirlerine karşı monarşinin ve onun temellerini koruyan kiliseyi savunarak "kilisede reformu dile getirmiştir. Diğer taraftan Voltaire, dinsel inançtan yoksun bırakılacak kitlelerin her türlü ahlak duygusundan bağımsız her şeyi yıkabileceğinden en çok da özel mülkiyeti- korkarak, kitlelerin ehlîleştirilmesi için kiliseyi ve dinsel öğretiyi toplumsal istikrar için gerekli görmüştür. Batı kültürünün Tanrı ile olan inişli çıkışlı ve çelişkilerle dolu ilişkisi bir anlamda Aydınlanma daki bu ayrım ile başlamaktadır. Voltaire de kuşkusuz Diderot kadar Katolik öğretiyi saçma ve anlamsız buluyordu. Ne var ki bunu sokak- 9 Aydınlık taki kaba ve entelektüel derinlikten yoksun insanlara söylemek korkunç bir hata olurdu. Voltaire, Tanrı ya inanmayabilirdi fakat şatosundaki bahçıvan ve aşçısı inanmak zorundaydı. Büyük Fransız Devrimi yle Voltaire in korkuları gerçek oldu. Kaba ve cahil devrimci kitleler önce Tanrı nın yeryüzündeki sureti olan Kral ı giyotine yolladı sonra da Tanrı nın evini yerle bir etti. Kısa bir süre sonra genç cumhuriyetin hayatta kalabilmesi için Jakobenler yeni bir seküler din yarattılar: Yüce Varlık Dini. Bu yeni seküler din, yeni rejimin ve onun öğretisi aklı ve cumhuriyetin değerlerini kitlelere estetik ve duygusal bağlarla ulaştırma amacındaydı. Bu yeni din önemli ölçüde Rousseau dan esinlenerek yeni sembolleri, ritüelleri ve bayramlarıyla Katolik inancın yerine geçmeye çalıştı. Napoléon ve Restorasyon sonrası Fransa da kiliseye yeniden eski rolü verilmeye çalışılsa da bir kere Eski Rejim in temelleri sarsılmıştı. Bundan sonra kitlelerin devrimci hareketlerinin demokratik talepleri ile laiklik ilkesi birlikte yürürken; devrimin bastırılması kilisenin yeniden güçlendirilmesini beraberinde gündeme getirdi. 1830, 1848 ve 1871 devrimleri, eğitimi kilisenin tekelinden kurtarmış fakat bu devrimler her geri çekildiğinde kiliseye tanınan ayrıcalıklar kendini tekrar göstermişti. Fransa da ve Avrupa genelinde devrimci dalgaların gerilemesiyle birlikte iktidarın erklerini elinde tutan burjuvazi için çözülmesi gereken büyük bir sorun vardı. Fransız Devrimi ile birlikte kilisenin temelleri sarsılmakla kalmamış, halk umut ve korkularını seküler bir dille ortaya koymaya başlamıştı. Burjuvazi açısından kitleleri kontrol altına alabilmek için yeni bir dil ve semboller gerekmekteydi. Diğer taraftan hızla ilerleyen sanayileşme toplumdaki bütün geleneksel bağları söküp atarak modern kaba ve cahil bir işçi sınıfı yaratıyordu. Bu yeni sınıf hangi ahlaki öğreti ve sembollerle ehlîleştirilecekti? Radikal Aydınlanma nın insanların özgürleşmesi için din yerine ikame etmeye çalıştığı akıl başta olmak üzere modern seküler kavramlar bu kez burjuvazinin iktidarında, insanları sisteme doğrudan bağlamak için kullanılmaktaydı. Terry Eagleton ın parlak bir şekilde ifade ettiği gibi modern tarih, Tanrı nın yerine yeni bir vekil aranmasıydı. Burjuvazi bu yeni Tanrı yı bulmak için mitolojiye, estetiğe, tragedyaya, sanata, kültüre Tanrı nın yerine ikame etmek için başvurdu. Şüphesiz kültür, 19. yüzyılın sonlarında kurulmaya başlanan burjuva uygarlığında merkezi bir rol oynadı. Kilisenin katedrallerine karşı kendi seküler sembolleri olan opera binalarını, müzelerini, devlet binalarını inşa eden burjuvazi, böylelikle kaba ve derinliği olmayan işçi sınıfını kültürün yüce ve soylu ruhuyla eğitmeye çabaladı. Ne var ki burjuva uygarlığının neredeyse bütün eserleri heykelden mimariye, resimden müziğe dinsel ruhu, mitolojiyi ve seçkin soylu ruhu yüceltmekten Yüce varlık şenliği : Jakobenlerin ilk seküler din denemesi şenliği; ressam Jacque Louis David düzenliyor Tanrı nın Ölümü ve Kültür Terry Eagleton Çev: Selin Dingiloğlu Yordam Kitap, 272 s. Seküler Çağ Charles Taylor, Çev: Dost Körpe, İş Bankası Kültür Yayınları, 1048 s. de vazgeçemiyordu. Burjuvazinin seküler uygarlığının altında sürekli bir tinsel esinti insanların yüzünü yumuşak bir şekilde okşuyordu. Kültürün yüceltilmesi burjuvazi için toplumsal parçalanmışlığın ve sınıfsal çatışmaların panzehiri olarak görülüyordu. Kültür, siyaseti dışlayan tutumlar toplamıydı. Burjuva kültürü ve Oryantalizm Batı kapitalizmi yarattığı eşitsiz ve parçalanmış toplumu bir arada tutmak için kültürü yüceltirken, aynı zamanda sömürgeci ve emperyalist politikalarını hem içeride hem de dışarıda meşrulaştırmak için kültüre başvurmuştur. Nietzsche nin üstün insan imgesiyle Antik Yunan da sanatların ortaya çıkabilmesi için köleciliği soğukkanlılıkla onaylaması gibi, burjuva uygarlığı da Doğu toplumlarını sömürmesini üstün Batı imgesiyle soğukkanlı bir şekilde onaylamıştır. Burjuva uygarlığı bir kez daha Aydınlanma nın dilini kendi sömürü ve eşitsizlikçi politikaları için deforme etmiştir. Aydınlanma nın ilerleme paradigmasının ilerici Batı nın geri Doğu yu aydınlatması şeklinde bükülmesi hem sömürgeleştirilen halkların Batı nın yüksek kültürünün önünde diz çökmesini sağlarken, aynı zamanda Batı daki kitlelere de parlamenter, liberal burjuva uygarlığının dünyadaki biricikliği ve önemi empoze edilmiştir. Diğer bir şekilde ifade edecek olursak, oryantalist söylem sadece sömürge halklar için değil Avrupa nın işçi sınıfı için de yekpare ve soylu bir kültür şeklinde sunulmuştur. Ne var ki burjuvazinin yüceltilmiş kültürü, Batı kapitalizminin içeride ve dışarıda yaşadığı kriz- lerle eleştirilerin hedefi olmaktan kurtulamamıştır. Özellikle Marx ile birlikte sol akımlar bu kültürün parçalanmışlığını ve sınıfsal temellerini ortaya koyarken, diğer yandan kökenleri Rousseau ya dayanan sanatların ve kültürün temellerinin eleştirisi yüce kültür mitini derinden sarsmıştır. Adorno nun ifadesiyle kültür taşı altındaki bir yığın dehşet yüksek sesle dile getirilmişti. 19. yüzyılın sonlarında Batı kapitalizminin yaşadığı ekonomik kriz burjuvazinin serbest pazar ya da Tanrı nın görünmez eli gibi seküler mitlerini sarstığı gibi sonrasında patlak veren Dünya Savaşları da ilerleme, akıl çağı veya rasyonel toplum söylemlerini de boşa çıkarmıştır. Şüphesiz bağımsızlık hareketleri ve ulusal kurtuluş savaşları da Batı nın yekpare ve üstün kültürü iddialarını tarihin çöplüğüne yollamıştır. Postmodernizm ve köktendincilik Klasik Batı uygarlığının bu trajik çöküşüyle birlikte Batı, Tanrı nın yerine vekil aramayı bırakmak zorunda kalmıştır. Özellikle postmodernizmle birlikte Batı kapitalizmi üretimden, üretim de insan ihtiyacından kopmuştur. Üreten, yaratan ve ilerlemeyi amaç edinmiş insan imgesi yerine artık tüketici, edilgen ve gerçek anlamda nihilist bir insan imgesi kendisini göstermektedir. Brueghel in köylülerinden, Casper David in bulutların üzerinde yolculuk eden kahramanlarına, Nietzsche nin kendini yeniden ya- ratan insanından Sovyetler'in mavi tulumlu, elinde çekiçli işçi imgesine kadar modern seküler tanrılar bu üretici ve yeniyi yaratma enerjisinden yükseliyordu. Artık insan üretici ve yaratıcı değilse onun Tanrısal imgesine de gerek yoktu. Nietzsche nin öldüremediği Tanrı yı postmodernizm öldürmüştü! Sovyetlerin çöküşü sonrası ideolojilerin ve tarihin sonunu ilan eden postmodernizm, her türlü bilinemezciliği yüceltirken her türlü kesinliği ve mutlaklığı da otoriterlik adına mahkum ediyor. Dostoyevski nin Tanrı nın ölümü sonrası karakterlerinin yaşadığı ruhsal kırılmaya benzer şekilde, Batı kapitalizminin de Tanrı öldüğüne göre hesap verecek hiç kimse yoksa emperyalist politikaları kültür ve ilerleme gibi etik biçimlerde sunmasına gerek yoktu artık. Özellikle bugün Müslüman coğrafyadaki insanların hala mutlak ahlaki değerleri kültürlerinde, dinlerinde ve siyasetlerinde yaşatıyor olmaları; dahası postmodern Batı nın nihilizmi ile bu insanların karşılaşması büyük toplumsal sorunlara neden olmaktadır. Batı nın ahlak kılıfından sıyrılmış şiddeti karşısında Müslümanlar derin bir aşağılanma hissiyle Batı nın öldüğünü düşündüğü Tanrı tarihteki en mutlak ve güçlü- imgesiyle Avrupa nın banliyölerini yakıp yıkmaktadır. Tarihin ironisi, David Harvey in dediği gibi, sekülerleşmeyi yaratan Batı kapitalizmi aynı zamanda köktendinciliği de yaratmıştır. İdeolojilerin sonunu müjdeleyen postmodernizmin, sınıfların yerine kimlikleri koyarak bir anlamda bugün 11 Eylül sonrası kendisini dayatan dinsel kimlik politik söylemlerin çekim merkezi olması kaçınılmazdı. Şüphesiz postmodernizmin başkentlerinin de köktendinciliğin şiddetini kendisine çekmesi aynı şekilde kaçınılmazdı. Terry Eagleton ın altını önemle çizdiği gibi Kadiri Mutlak ın tabutunun çivileri, görünüşe göre, hiç de sağlam çakılmamıştır. Tanrı sadece adresini değiştirmiştir; ABD nin İncil Kuşağı na, Latin Amerika nın evanjelik kiliselerine ve Arap dünyasının varoşlarına göç etmiş. Ve fan kulübü de sürekli genişliyor. Charlie Hebdo nun anlamı Fransız Devrimi nin belki de en özgün karakteri, 1793 te devrimin en radikal döneminde kitlelerin kendiliğinden bir şekilde Hristiyanlıktan Arınma hareketini başlatmasıydı. Kilisenin bütün ikonlarını ve sembollerini kırarak Fransa nın kalbine radikal laikliği yerleştiren bir kültür, bugün Paris te köktendinciler tarafından kurşunlanmıştır. Dikkat çekilmesi gereken asıl nokta, yüzyıllar boyunca Müslümanları sömüren Katolik kilisesine karşı Charlie Hebdo nun bu radikal laik geleneğin bir parçası olmasıdır. Bugün Avrupa nın banliyölerinde yaşayan Müslüman ve Türklerin tek seçeneği yükselen dinsel ve ırkçı gericiliğe karşı Aydınlanma nın radikal geleneğinden Fransız Devrimi nin mirasını benimseyerek ve Batı kapitalizmi altında ezilen diğer toplumsal kesimlerle buluşarak Batı kapitalizminin karşısına çıkmaktır. Şarkiyatçılık Edward W. Said Çev: Berna Ülner Metis Yayıncılık, 416 s. Postmodernliğin Durumu David Harvey Metis Yayıncılık, 408 s.

9 16 Ocak 2015 Cuma 10 NİHAT ZİYALAN Aydınlık KANGURUCA AYDINLIK GÜNLER Karanlıkta çok güzelim "Karanlıkta Çok Güzelim", kişiliğinden ötürü evde kalmış, kızlığını korumak için değil, pisliklere meydan okumak için çantasında bıçak taşıyan, Solmaz Korkmaz ın yaşam öyküsü. Elbette aşık olmayı, o heyecanı yaşamayı sabırsızlıkla bekliyor, ama aramıyor Karanlıkta Çok Güzelim Nilüfer Açıkalın Doğan Kitap 324 s. Nilüfer Açıkalın Nilüfer Açıkalın ı uzun yıllardır çeşitli sanat dergilerinde yayınladığı öykülerden tanırım. Öykü dağarcığımı besledikleri için onunkileri mutlaka okurum. Çok güzel bir kadın. Sinema, dizi oyunculuğundan ötürü tanınan bir sanatçı. Dokuz öykü kitabı var. Böyle güzel bir kadının fotosunu kapağa koysan kitabı çok satar. Ama onunkinin öyle satacağını sanmıyorum. Çünkü çok satan yazarlar gibi tümce kurma özürlü değil. Laf salatası yazmıyor. Öyküleri için olumlu şeyler düşündüğüm Açıkalın ın Doğan Kitap tan çıkan "Karanlıkta Çok Güzelim" romanını iyi ki getirtmişim. Yeni yıla kitap okuyarak girilir mi? Bir defa başlamış bulunduğum için onun kitabını okuyarak girdim. Bunun adına sürükleyicilik diyorlar. İyi bir şey okursam paylaşma huyum vardır. Facebook a, romanından küçük bir parça almıştım, yorumlarıyla birlikte size sunuyorum: Sarıyer deki büyük evden, Boğaz ı kuşbakışı gören en yüksek tepedeki en yüksek binanın teraslı dairesinden, bu anlamsız kümese, kulübe, kafes bozması bodrum katına düşüşüm paketten kayan bir yumurtanın yere çarpıp kırılarak yapışması kadar önlenemez bir kayganlıkta gerçekleşti. Çilehanesine kapanan bir derviştim o genç yaşta. Şimdi hala bu yaşta bile ki genç miyim, yaşlı mıyım bilmem- hala çiledeyim, hala yerdeyim, hala yapışıp kaldığım yerdeyim... Bu alıntıya elliye yakın beğendi tuşu basıldı. Sinemayı bilen, başarılı bir senaryo yazarı kadın arkadaşım da şöyle bir yorum yaptı: Nilüfer çok nitelikli bir sanatçı. Kendi seçimi mi yoksa öyle mi seçtirdiler sinemada olması gereken yere gitmesine engel oldular bilerek veya bilmeyerek. Arkadaşımın söylediklerine şöyle bir yorum yaptım: Kişilikli sanatçıları kendilerinden olmadığı için bazı görünmez güçler engeller. Belli ki Nilüfer Açıkalın düzgün bir insan. Romanını okursan değerli bir yazar olduğunu göreceksin. Romandan aldığım parçaya, arkadaşım, onun dizi-sinema oyunculuğu yönünden değindi. Kitabı alıp okuyan, yorum yazan olur diye birkaç gün bekledim. Olmadı. "Karanlıkta Çok Güzelim", kişiliğinden ötürü evde kalmış, kızlığını korumak için değil, pisliklere meydan okumak için çantasında bıçak taşıyan, Solmaz Korkmaz ın yaşam öyküsü. Elbette aşık olmayı, o heyecanı yaşamayı sabırsızlıkla bekliyor, ama aramıyor. Öğretmen çocuğu olarak ballı börekli bir yaşam sürerken, birdenbire: Süklüm püklüm eve döndüm o gece, boş ev bomboş. Uyuyup kalmışım. Sonra gümbür gümbür çalan kapının sesiyle uyandım, uyku mahmuru halimle açtığım kapıdan annemin babamın girip odalarına geçmeleri gerekiyordu ama... İçeri dalan Azrail in pis soluğu, kaderin sille tokat giriştiği talihin iniltisi... İçeri dalan matem havasını soluyarak, her yanı sular altında kalmış bir buzdağından daha soğuk ve ıssız halimle kalakaldım bomboş evde... Beklenmedik bir biçimde öksüz kalan Solmaz Korkmaz, on üç yıl koşturduğum Yeşilçam dünyasına dalar. Bir dizide sözlü bir rol kapar, fakat prodüksiyon amirinin başka birini kayırmasıyla o rolü bile kaçırır. Hem de güzeller güzeli biri olmasına karşın. Çünkü rejisörün, sette güçlü olanın yatağından geçen bir kişilikte değil. Peki nasıl bir kişilik? Kısacık sözlü rolünü bile bir başkasına veren prodüksiyon amirinin düşürdüğü para zarfını bulur, belki de kendini öldürmeyi düşünen adama götürür: Zarfı, en doğal şekilde cebimden çıkarıp böğrüne kavuşturduğu kollarının arasına sıkıştırdım. Kollarını açmadan, kanadının arasındaki yavruyu saran uykulu bir güvercin gibi başını da içine gömerek iyice sokuldu zarfa, içini çeke çeke kokladı. Bir iki saniye sonra bana döndü, yeşili buz gözlerimin içine minnetten yaşaran gözleriyle bakıp: Ne istersen yaparım dedi. Ne istersen. İş istiyorum İlker. Yapabilir misin? İş? Ne istersen, ne istersen... İşte böyle bir kişilik. Allah korkusunu başkalarını korkutmak için kullananların bu romanı özellikle okumalarını isterdim. İşte bu İlker, belki de kendisinin İstanbul da kalma zorunluluğundan ötürü, onun işini yapması için Mardin e gider misin? diye soruyor telefonda. Ben de buradan yardımcı olurum sana. Prodüksiyon amiri; film, dizi işinde parayı tutan, harcayan kişidir. Hele babasının parasıyla film çekecek olan bir tıfıl için dürüst biri bulunmaz bir şanstır. Yabancı diyarda yönetmenlik eğitimi alan kişiler nedense hep deneysel filmlere yatkın olur. Hele ilk filmlerinde. Solmaz Korkmaz güvenilir biri olduğunu kanıtlamış, prodüksiyon amirliği için biçilmiş kaftandır. Böylece o güzelim kentin yoluna düşer. Aslında Mardin dir roman. Uçaktan inince oranın sıcağıyla tanışır Saçımın ucundan tırnağıma kadar boşalan soğuk terle ürperdim... Kendisine şoför olarak verilen ora yerlisinin, tiril tiril ütülü gömleğinden evli olduğunu anlar, inci gülüşlü adamla ekibin kalacağı otele giderken Açıkalın ın yaptığı betimlemeye bakın: Mardin Kalesi kendi işini kendi gören kalın bir enseden Mezopotamya nın eşsiz enginliğine dönük bağrına takılmış bir gerdanlık gibi tepede tüm ihtişamıyla biraz uzak, mağrur ve ürpertici. Kalenin tepesinden eteğine dökülürcesine, birbirine yaslanmış şekilde müthiş bir düzenle yan yana ve üst üste sıralanmış taş evler, mağrur duruşlarının cesaretini güneşten alıyormuşcasına ışıl ışıl yanıyorlar. Her şey taş, sapsarı, hayır tupturuncu, hayır kıpkızıl, hayır daha çok sarı ya da turuncu ya da kızıl... Roman boyunca soluklu bir şiir örülüyor sanki: Kente övgü! Mardin belediyesi veya turizm bürosu bu romanı turist rehberi olarak sunabilir. Ekibin kalacağı yere vardıklarında, oteli, sahibini anlatırken Mardin in sosyal yapısını da eğlenceli bir biçimde irdeliyor Nilüfer Açıkalın. Bu roman boyunca sürüyor. Film ekibini tek tek betimlerken, onların iç dünyalarını, artiz yapılarını anlatırken, Yeşilçam günlerim gözümün önüne geldi. Bir film seti ancak bu kadar güzel anlatılır. Solmaz Korkmaz acaba Nilüfer Açıkalın mı diye düşünmeden edemedim. Olmasa bile yazarın kendisi de, başarılı bir dizi-sinema oyuncusu olduğu için mutlaka yaşadıklarından yararlanmıştır. Post modern romancılara inat yaşamın içinden geçen çok sıcak bir roman Karanlıkta Çok Güzelim. Arka kapaktaki, kitaba adını veren bölüm romanı okuma isteği uyandırıyor. Eğlenceli, sürükleyici ve derinlikli. Rejisörün isteği doğrultusunda sürekli mekan bakan Solmaz Korkmaz ın gözüyle Mardin halkını, oranın yaşam raconunu, kentin haritasını, çok başarılı biçimde çiziyor Nilüfer Açıkalın. İnsanlarının silah tutkusunu, ağa denilen kişilerin çocuksu dünyasını, onların hayvan sevgisini, kebabın metreyle masaya geldiğini ve daha birçok şeyi roman sayesinde öğrendim. Eğlenceli derken, Açıkalın ın muhalif dilinin de altını çizmem gerek. Yazarın duruşu olduğunu, yandaş olmadığını sevinerek çıkardım okurken. Daha tümce kurmasını bilmeyen "çok satan" kadın yazarlar gibi çok satmaz Açıkalın ın kitabı. Çünkü yandaş bir yazar değil. Sırtını kendine dayamış biri. Yaşamın içinden geçen bu sıkı romanı, sıkı okur kaçırmaz. Buna inanıyorum. Film çekimi boyunca ekipteki fokurdamayı, arkadaşlığı, dostluğu, elbette aşkları sayfa sayfa yaşadım. Solmaz Korkmaz ın aşkı, sıkı bir şiir okuyormuşum gibi içimi ürpertti: Öpüşürken soyunduk bu kez, tenlerimiz iç içe, alt alta, üst üste, alt üst, yan yana, kucak kucağa, saç saça, baş başa, yanak yanağa, sert ve yumuşak bir hissedişler diyarında fink atmaya başladı. Çoğu insan için yaşamın vazgeçilmez olan yanını ilk defa birbirimizle yaşıyorduk. Teninin tenime değen ilk ten olduğunu bilmeden her yanımı öpüyor, kokluyordu... Sigortasız, can güvenliği olmadan, kaptıkaçtı bir zihniyetle işlerin yürütüldüğü Yeşilçam için, set amiri Bedii Baba nın söyledikleriyle noktalıyorum yazımı: Sinemada vefa yoktur. Sydney 2015

10 Aydınlık BARIŞ DOSTER 16 Ocak 2015 Cuma 11 Liberallerin ufuksuzluğu İktidarda 13. yılına giren AKP üzerine şimdiye dek çok şey yazıldı, çizildi, söylendi. Daha da yazılıp, çizilip, söylenecektir. Siyasi, tarihi, kültürel kökleri, iç ve dış desteği, toplumsal tabanı, beslediği ve beslendiği sınıflar, katmanlar, sandık başarısı, siyasi açıdan inişe geçtiği dönem vb. üzerine çok kapsamlı, ayrıntılı çalışmalar yapıldı, yapılacaktır. Bu çalışmalar arasında oldukça önemli olan birine, kısa süre önce, ülkemizin seçkin siyaset bilimcilerinden Prof. Dr. Taner Timur imza attı: AKP nin Önlenebilir Karşı-Devrimi. (Yordam Kitap, İstanbul, Kasım 2014). AKP nin siyasi, iktisadi, sınıfsal, toplumsal tahlili Emekli olana dek uzun yıllar ders verdiği Mektebi Mülkiye nin sevilen hocalarından olan, 2013 yılında TÜYAP ta onur yazarı olarak selamlanan Timur un bu çalışması, son 10 yılda yazdığı yazıların, verdiği mülakatların, sosyal medyada güncel gelişmelere ilişkin yaptığı kısa yorumlarının derlemesi niteliğinde. Üç bölümden oluşuyor. Kitapta iktidarın 12 yılının genel bir tablosu da var, 2008 de başlayan küresel iktisadi bunalımına karşı aldığı ekonomik tutum da var, Necip Fazıl Kısakürek tahlili üzerinden, onu üstad bilen AKP kadrolarının Türkiye yi ve dünyayı nasıl kavradıkları da var Necip Fazıl Kısakürek, İslam İnkılabı ve AKP başlıklı yazıda, örtülü ödenekten para alan, Adnan Menderes e CHP yi kapatması için çağrı yapan, demokrasiden nefret eden Kısakürek in İdeolocya Örgüsü adlı eserinde totaliter bir sistemin dayanaklarını ortaya koyduğu anlatılıyor. Timur, AKP tahlilini, siyasi, iktisadi, sınıfsal tahlil üzerinden, iç ve dış bağlamda kuvvet tahlili yaparak yerli yerine oturtuyor. Kültürel arkaplanı dikkate alıyor ve şöyle diyor: Bütün bunlar, finans hegemonyası altında yaşanan küresel kapitalizmin zorlamaları dikkate alınmadan tutarlı bir bütünlüğe kavuşamaz. AKP nin siyasal tarihimizde kuruluşu ile iktidara gelişi arasında en az zaman geçen, rekor hızla iktidara gelen parti olduğuna dikkat çeken Timur, Parti yeni ama kurucuları bilinen kişiler. Hangi kültürel, ideolojik bagaja sahip oldukları biliniyor. Laikliğe aykırı davranışları yüzünden yargılanıp mahkûm olmuş bir siyasetçinin liderliğinde iktidara geldi şeklinde yazarken, Milli Görüş geleneğindeki emperyalizm karşıtı söylemi mercek altına alarak, şu noktaya dikkat çekiyor: Emperyalizm kavramı Milli Görüş te kapitalizm eleştirisini içeren bir kavram değildir. Sadece batı ve Siyonizm düşmanlığını yansıtan kültürel bir kavram olarak tasarlanmış ve savunulmuştur. Kapitalist sistem ise Milli Görüş ün yararlı bulduğu ve desteklediği bir sistem olarak betimlenmiştir. Kapitalizm ve kuvvetli kazanç, rekabeti ve ilerlemeyi tahrik eden güzel Taner Timur şeylerdir, yeter ki faize bulaşmamış olsunlar! Oysa bugün herkes biliyor ki, faiz de tüm İslami uygulamalarda kâra iştirak, gelir paylaşımı, sukuk vb. adlar altında dini inançlara uydurulabiliyor ve uydurulmuştur. Geçmişleriyle hesaplaştılar mı? Taner Timur şu soruyu soruyor: Yıllarca Milli Görüş ü savunan, sonradan Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını söyleyen AKP kurucuları, sık sık geçmişle hesaplaşmaktan söz ederler. Peki neden iktidar yıllarında önce kendi geçmişleriyle dürüst biçimde hesaplaşmadılar ve bu sorulara yanıt vermediler?. AKP iktidarının kuruluşunda ve güçlenmesindeki TÜSİAD, MÜSİAD, ABD, AB desteğine değinen Timur, AKP nin daha kurulurken farklı toplumsal kesimlere, meslek gruplarına, iş çevrelerine uygun temsil olanağı sunduğunu, partide mühendis ve hukukçuların ağırlıkta olduğunu belirtiyor. Esas olarak küçük burjuvaziye, fakat bu ara sınıfın muhafazakâr ögelerine dayandığını, her şeye rağmen liberal burjuvazinin farklı nedenlerle desteğini kazandığını, aksi halde bugünkü noktaya kolayca gelemeyeceğini ifade ediyor. Parti programına işçiler lehine çok olumlu maddeler konmuş olmasına rağmen, meclis grubuna 21 MÜSİ- AD lı üyeye karşı sadece iki Hak-İş li üye girebilmişti diyor. Timur, AKP iktidarının ilk döneminde AB ile ilişkileri geliştiren bir parti olarak liberal çevrelerden aldığı geniş desteği anımsatıyor. AKP kadrolarının AB üyeliğini ilkesel olarak değil, taktik gerekçelerle ve Türkiye deki ulus devleti, merkezi devleti zayıflatmak açısından savunduklarını vurguluyor. AB AKP arasındaki balayının uzun sürmediğini belirtiyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin türban yasağıyla ilgili davayı reddetmesi, yasağın özgürlüklere aykırı olmadığını hükme bağlaması, üstelik AİHM yargıçlarının kararlarında Türkiye nin özel koşullarını değil, AB nin genel durumunu dikkate aldıklarını vurgulamaları üzerine AKP, AB den soğumaya başladı diye yazıyor. Laikçi zümrelere karşı demokratik direniş (!) Alman aydınlanmasının doruğu sayılan Kant ın, Dini vesayet bütün vesayetlerin hem en zararlısı hem de en onur kırıcısıdır şeklindeki sözlerini anımsatan Timur, bu sözlerle, aynı zamanda radikal demokrat, radikal özgürlükçü, radikal sivil toplumcu olarak geçinen AKP yanlısı liberallerin ufuksuzluğunu ve cehaletini de ortaya koyuyor. Liberal aydınların şeriat devleti tehlikesi görmediklerini, AKP nin muhafazakâr kitlelerin laikçi zümrelere karşı demokratik direnişini temsil ettiğini sandıklarını belirten Timur, vesayet rejimine karşı çıktığını sanan, sonra da kullanılıp atılan liberallerin yanılgılarını yüzlerine vuruyor. Timur, halen ısrarla Biz yanılmadık, aslında AKP değişti. AKP doğru yoldan saptı, Kemalistleşti. Apoletli Kemalizmin yerini cüppeli Kemalizm aldı diyen liberallerin (ki Hasan Cemal den Baskın Oran a dek geniş bir koro oluşturuyorlar). AKP nin iktidarda azgınlaşmasında büyük katkılarının olduğunu anlatıyor. Timur, AKP nin iktisadi açıdan çok uygun koşullarda iktidara geldiğini hatırlatarak, buna karşın AKP iktidarında iç tasarrufun yüzde 20 lerden yüzde 12 lere düştüğünü, özelleştirmekle övündüğü tüm kuruluşların kendinden önceki hükümetlerin eseri olduğunu vurguluyor ve ekliyor: AKP ninki spekülasyona dönük bir kalkınma politikasıdır. Timur, barış sürecine (açılım süreci), Gezi direnişine, AKP cemaat kavgasına, cumhurbaşkanlığı seçimlerine, CHP deki liberal yönelime, IŞİD in güçlenişine ilişkin önemli tahliller yapıyor. Şu saptaması ise özellikle önemli: Selahattin Demirtaş ın sol söylemine rağmen, Diyarbakır Belediyesi şehrin merkezi bir meydanına, laik cumhuriyete karşı şeriat için ayaklanmış gerici bir şeyhin adını verdi. 21. yüzyılda şeyh referanslı bir hareket ne sol ne de çağdaş bir siyaset oluşturabilir. Kısacası, Taner Timur un kitabı, hem son 13 yılın muhasebesini yapıyor, hem de nelerin nasıl yapıldığını anlatırken, nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiğinin de ipuçlarını veriyor. Taner Timur şu soruyu soruyor: Yıllarca Milli Görüş ü savunan, sonradan Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını söyleyen AKP kurucuları, sık sık geçmişle hesaplaşmaktan söz ederler. Peki neden iktidar yıllarında önce kendi geçmişleriyle dürüst biçimde hesaplaşmadılar ve bu sorulara yanıt vermediler? AKP nin Önlenebilir Karşı-Devrimi Taner Timur Yordam Kitap 272 s.

11 16 Ocak 2015 Cuma 12 MUSTAFA GÜNAY Çocuk / Genç Aydınlık Küçük Prens pazarı Küçük Prens kitabının çevrilmesi ve yayımlanması konusunda bir rekor kırılacak gibi görünüyor. Gazete haberlerine göre, kitabı basan yayınevi sayısı otuzu geçmiş durumda. Hiç şüphesiz bu durumun en önemli nedeni telif haklarının serbest kalmış olmasıdır. Güzel bir gelişme. Ama işte asıl mesele de burada çıkıyor karşımıza: Nasıl okunuyor Küçük Prens, neler söylüyor insanlara, nasıl anlaşılıyor Antoine de Saint-Exupery Nietzsche nin Zerdüşt kitabının alt başlığı şöyledir: Herkesin ve hiç kimsenin kitabı. Bu ifadenin konulması çok anlamlıdır. Antoine de Saint-Exupery nin Küçük Prens i için de aynı şey geçerlidir diye düşünüyorum. Belki daha başka kitaplar da sıralanabilir bu bağlamda. Yaşadığımız dünyanın siyasal güncelliğinin dayanılmaz kirli havası da bazı kitapların yeniden okunmasını ve yorumlanmasını gerektiriyor. Ortadoğu başta olmak üzere yeryüzünün farklı coğrafyalarını yakıp kavuran terörün ateşinin son günlerde Avrupa nın topraklarında, Paris te de yükselmesi, birçok kavramı ve sorunu yeniden düşünmeyi ve tartışmayı zorunlu kılmaktadır. Terör, şiddet, din meselesi, medeniyetler çatışması, Batı-İslam ilişkileri gibi konular sıkça ele alınmakta ve bu yöndeki tartışmalar daha uzun zaman sürecek gibi görünmektedir. İşte tam bu noktada Avrupa dan, Fransa dan yükselen bir sesi yeniden duymak güzel bir şey. Kimden mi söz ediyorum? Exupery den, daha doğrusu artık yazarından bile daha ünlü olan Küçük Prens ten te yayımlanan kitap, günümüze kadar bir kült kitap haline gelmiş, modern zamanların klasik yapıtları arasında yerini almıştır. Birçok ülkede Küçük Prens kültürü diyebileceğimiz etkinin ve sevginin yansımaları arasında karşılaştığımız heykeller, bir sanat eserinin esinlediği yeni sanatsal ürünlerin örnekleridir. Küçük Prens yeniden Türkçede çeşitli çevirileri vardı bu kitabın. Çeşitli vesilelerle de gündeme gelip gitmişti. Bu arada kitabın sansürlenme durumunu da hatırlamak yerinde olur. Hatırlanması gereken bir başka şey de, kitabın, 2005 yılında ilköğretim öğrencilerine önerilmek üzere hazırlanmış olan 100 Temel Eser arasından çıkarılmasıdır. Görüldüğü gibi Küçük Prens çok önemli ve ilgi gören bir kitap olmakla birlikte, Türkiye de ve Türkçede yayımlanma ve okunma süreci maceralı olagelmiştir. Şimdilerde ise bu maceralı sürecin bir başka evresinde bulunuyoruz. Galiba bu kitabın çevrilmesi ve yayımlanması konusunda bir rekor kırılacak. 11 Ocak 2015 tarihli gazete haberlerine göre, kitabı basan yayınevi sayısı otuzu geçmiş durumda. Hiç şüphesiz bu durumun en önemli nedeni 1 Ocak 2015 tarihinde telif haklarının serbest kalmış olmasıdır. Telif haklarının kalkmasıyla birlikte neredeyse bir Küçük Prens pazarı kuruldu. Farklı çevirilerle, değişik kapaklarla Küçük Prens kitapları raflarda ve vitrinlerde yer almaya başladı. Neredeyse sarı-kırmızı, sarı lacivert, siyahbeyaz gibi büyük takımların renklerindeki kapaklarla yayımlanacak bu kitap. Bir kitapçı arkadaşım yakında bunun pembe kapaklısı da çıkar dedi. Ben de bari siyah kapaklısı da çıksın, anarşistler için dedim. Şaka bir yana, hem güzel bir gelişme ama aynı zamanda düşündürücü. Böyle bir kitabın çok basılması ve çok okunması iyi olur. Ama işte asıl mesele de burada çıkıyor karşımıza: Nasıl okunuyor Küçük Prens, neler söylüyor insanlara, nasıl anlaşılıyor? Çoğunlukla yalnızca çocuklara seslenen bir kitap olarak algılanıyor, ama tekrarlamakta zarar yok, çocuklar kadar büyüklerin de okuması gereken bir kitap. Hatta okullarda ders kitabı olarak okutulması bile düşünülebilir. Bu noktada şöyle denebilir: Sevgili okur, Küçük Prens ten sen sorumlusun! Neden hep güncel? Çocuğun gözüyle görülen dünya, çocuğun kalbiyle hissedilen duygular, çocuğun aklıyla öne sürülen sorular ve düşünceler, gerçekliğin kuruluşunu belirleyebilseydi, ne olurdu düşünebiliyor musunuz? Evet Exupery de bir yetişkin, ama yetişirken kaybetmediği çocuğu ve çocukluğunu içinde taşıyan ve dile getiren bir yazar. Küçük Prens, çocukluk, yetişkinlik, yaşamın anlamı, ölüm, sevgi, dostluk, yalnızlık, hüzün, diyalog, karşılaşma, görünüş, gerçeklik (hakikat), dünya, evren ve çeşitli insan tipleri konusunda çok önemli şeyler söylüyor. İnsanı dile getiren bir kitap, insanın insan olabilmesinin dayanağını oluşturan değerleri ele almakta. Bütün bunları da bir çocuğun meraklı gözleriyle ve sorularıyla ortaya koyarken, insanlığını unutanlara yönelik bir uyarı olarak da düşünülebilir. Unutmadan, kitabın felsefeyle ilişkisinin oldukça derin ve güçlü olduğu söylenebilir. Bu konuda yapılmış olan birçok çalışma arasında, akla ilk gelenlerden biri Nuran Direk in Küçük Prens Üzerine Düşünmek kitabıdır. Çocuklarla felsefe yapma olanakları ve yolları konusundaki çalışmalarıyla tanınan Direk in kitabı, çocuklar ve yetişen gençleri, bir öyküye dayanarak, bir başka deyişle sanat yoluyla düşünmeye yöneltmek konusunda iyi bir örnektir. İnsanı düşündüren bir hikaye olarak Küçük Prens de, hiç şüphesiz yalnızca felsefeyle ilişkileri bakımından değil, temsil ettiği ve dile getirdiği insan ve değerleri bakımından incelenmesi gereken bir eserdir. Umarız ki bunca farklı çeviri ve yayınlarla, Küçük Prens in soruları, kaygıları ve arayışları da zihinlerde ve gönüllerde izler bırakır. Her çeviriyi okuma ve değerlendirme olanağım yok. Ama her biri hakkında zamanla yapılacak yorum ve eleştiriler bizi kitabı anlama ve değerlendirme konusunda zenginleştirecektir. Cemal Süreya ve Tomris Uyar ın çevirisiyle başladığım Küçük Prens ile yolculuğumu diğer kitaplarla/çevirilerle sürdürmek istiyorum. Son söz: Saint Exupéry nin biyografisine baktığımızda, yazarın kitabı yazdıktan altı yıl sonra Le Petit Prince adlı bir uçakla keşif uçuşu yaparken Akdeniz üzerinde kaybolduğu ve bir daha kendisinden haber alınamadığı belirtilir. ( Aslında Küçük Prens ile karşılaşan her okur, yazarından da haber almakta değil midir? İçimizdeki çocuğun hep yaşaması ve yaşatılması, insan olmanın, insan kalarak yaşamanın da bir gereği değil midir? Ütopyamız ise, siyasetin kanlı ve kirli dünyasında çocukların devlet dersinde öldürülmediği bir ülkede yaşaması özleminden güç almaktadır. İnsan küçükten başlar insan olmaya, büyüyünce ise galiba uğraşı daha çok yöneliktir insan kalmaya İnsanı insana çağırır Küçük Prens

12 Aydınlık SEZA ÖZDEMİR 16 Ocak 2015 Cuma 13 CEMAL SÜREYA VE TOMRİS UYAR ÇEVİRİSİ RAFLARDA Küçük Prens in dünyası ve insanlık Ocak ayının ilk günlerinin kültür haberleri gündemine oturan Küçük Prens hakkında yazılanların çoğunda sadece büyüklerin rakamları ile yaptıkları hesaplar vardı ne yazık ki... Bir eserin yazarının ölümünün üzerinden 70 yıl geçmesi ile kalkan telif hakkı meselesine ve dolayısıyla birden patlama yapan Küçük Prens baskılarıyla ilgili herhangi bir şeye bu yazıda yer yok. Bu yazı, çoğu kişi için başucu kitabı niteliğinde olan Küçük Prens in dünyasına ve onu dilimize aktaran özel bir çeviriye ait. Eleştirel bir başucu kitabı Büyümek ne demektir hiç düşündünüz mü? Bir zamanlar çocuk olduğumuzu unutmak mıdır mesela? Büyük ve ciddi işlerden kafayı kaldırmadan yola devam etmek midir? Yaşadığımız yerde artık şaşıracak bir şey olmadığını bilmenin (!) getirdiği şartlanmış edayla merak etmeden, soru sormadan soluk alıp vererek ihtiyarlamak mıdır? Sayılara ve o güvendiğimiz hesaplara hak ettiğinden fazla değer vermek midir? Kendi elimizle yarattığımız o trenlere, uçaklara, arabalara doluşup ne aradığımızı bile bilmeden koşturmak mıdır? Eğer Büyümek bu olmamalı! diyenlerdenseniz, Küçük Prens i tekrar elinize alma vaktiniz gelmiş olabilir. Çocuklar için keyifli bir hikaye olan Küçük Prens i büyükler için de etkileyici kılan, bize bu soruları sordurabiliyor olması. Yazar Antoine de Saint-Exupéry; bir yandan yetişkin olmak ve yaşamanın temel sorunlarını oldukça yalın bir dil ile tartışırken, bir yandan da insanlığın ürettiği uygarlığın körleşen gözlerimiz nedeniyle nasıl da anlamsız hale gelebildiğinden söz eder. Yıldızları bile altın olarak gören patronlardan, insanlardan kopuk sanatçılardan, buyurmayı seven yöneticilerden, önyargılarıyla hareket eden bilim adamlarından ve kendini beğenmişlerden dem vurur. Trenlerle oradan oraya koşturan insanların ne aradıklarını gerçekten bilip bilmediğini sorgular. Büyüklere felsefi bir derinlik sunar Kitabın tüm bu sorgulatıcı evreninde bilgelik rolü ise Afrika daki bir yılan ve tilkiye düşmektedir. Kitabın kahramanı, gezegenden gezegene seyahat eden Küçük Prens in bu iki dosttan öğrendikleri ise onun kendi gezegenine dönüşünün kapısını aralar. Sevginin, emek verilen ilişkilerin, dostluğun ve bağlılığın anlamını öğrenen Küçük Prens; kendi gezegenindeki o çok sevdiği çiçeğinin dünyadaki diğer çiçeklerden neden o kadar farklı olduğunu fark eder. En önemlisi de şunu öğrenir: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez. Yazar, tüm bunları inanılmaz basit ama bir o kadar derin bir çocuk duyarlılığı ile ele alır. Kitabın Cemal Süreya 1943 te, yani İkinci Dünya Savaşı nın ortasında yayımlandığını ve yazarı Exupéry nin aynı zamanda görevli olarak savaşa katılmış bir pilot olduğunu düşünürsek kitabın bu sorgulatıcı ve çocuklara seslenen niteliği daha da anlamlı hale gelecektir. Özel bir çeviriyle raflarda Tomris Uyar Gelelim Küçük Prens in bugüne kadar ancak sahaflarda bulabileceğiniz özel bir çevirisine... Cemal Süreya ve Tomris Uyar ın (O zamanlar Rezzan Tomris) kaleminden çıkan bu çeviri; Edebiyatımızın bir dönem ortak bir hayatı paylaşan iki özgün kalemi, sözcüklerini de paylaşırsa nasıl olur? sorusunun yanıtını verebilir. İlk basımı 1965 te Bilgi Yayınevi tarafından yapılmış. Can Yayınları ise 1981 de ilk kez bastığı bu özel çeviriyi 5 Ocak ta bir kez daha sevenleriyle buluşturdu. Küçük Prens in bu çevirisinin bize göre bu kadar özel olmasının nedeni; biri şiirde, diğeri ise öyküde çağdaş, özgün ve bütüncül birer edebi dünyaya sahip iki kalemin ortak emeği olması. Birinin dilini coşkun bir ırmak, diğerininkini ise titiz ve seçici bir işçilik olarak tanımlayabiliriz. Bu ikilinin bir araya gelmesi ise Küçük Prens in o yalın dili için adeta bir denge yaratmıştır bizce. Nitekim Tomris Uyar da, Tanışma Günleri/Anları ( ) adlı kitabında bunu şu sözlerle adeta doğrular: Demek bu çevirilerde ortak seçilmemin asıl nedeni, dilinin büyüsüne kapılıp çeviriyi özgün metnine göre çok daha sevimli, alımlı hale getirebilecek bir şairin bu eğilimini bir anlamda denetleyebilmemdi. Seçtiğimiz yapıtların, kuru bir dille çevrildiklerinde büyülerini yitirecekleri, öte yandan coşkuyla bezendiklerinde kendilerine özgü yalınlıktan uzaklaşacakları belliydi. Özgün dili Fransızca olan Küçük Prens in en özel cümlelerinden biri, l essentiel est invisible pour les yeux. Bu cümle, birbirinden farklı çevirilerle karşılaşmıştır da, Gerçeğin mayası gözle görülmez şeklindeki insanın içine işleyen haline Cemal Süreya Tomris Uyar ikilisi sayesinde gelmiştir bize sorarsanız. Tabii ki bu, biraz da çeviriden ne beklediğinize bağlı. Çocuk edebiyatı ve çevirmen Küçük Prens, ülkemizde birbirinden ilginç çeviri ve yayım maceralarına konuk olmuş aslında. İlk çevirisi 1953 te Ahmet Muhip Dıranas tarafından yapılmış. Bu küçük kitap, o günden bu yana hem çevirmenlerimizi hem de yayımcıları bir sınava tabii tutmuşa benziyor. Yazar Exupéry nin aslında Batı dünyasına müthiş bir eleştiri yaptığı bir paragrafta, Türk diktatör sözü ile kimin kastedildiğine bağlı olarak bazen çevirmenlerden otosansür, bazen ise yöneticilerden sansür görmüş; hatta bir ara Türk devrimine karşı düşmanlığın bir aracı olarak kullanılarak özgün metne eklemeler yapılması sonucunda mahkemelik bile olmuş. Bu açıdan Küçük Prens ; çocuk edebiyatı çevirisinde çevirmen kararları konusunda da güzel bir örnektir aynı zamanda. İlgilenenler, Necdet Neydim in ülkemizdeki Küçük Prens çevirilerini karşılaştırmalı olarak ele aldığı ve İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı dergisi (Sayı: 17/2005) nde yayımlanan makalesine bakabilir. Çeviri metin, bir çocuk edebiyatı eseri ise çevirmenin işi kuşkusuz daha da zorlaşıyor. Çocuk okurların, yetişkinlere göre daha savunmasız olduğunu, iki toplum arasındaki kültürel farkları ve çocuk okurun alımlama koşullarını düşününce çevirideki hassasiyet ve çevirmenlerin emeği daha da önemli hale geliyor. Büyümek ne demektir hiç düşündünüz mü? Bir zamanlar çocuk olduğumuzu unutmak mıdır mesela? Yüreğimizle görebileceklerimizi bırakıp, sayılar ve hesaplara dalıp gitmek midir? Eğer Büyümek bu olmamalı! diyenlerdenseniz sizin de Küçük Prens i tekrar elinize alma vaktiniz gelmiş olabilir Küçük Prens Antoine de Saint-Exupery, Çev: Cemal Süreya, Tomris Uyar Can Yayınları 112 s.

13 14 16 Ocak 2015 Cuma Aydınlık Yeni çıkanlar Putin (Yüzü Olmayan Adam) Masha Gessen Çev: Gözde Soykan Epsilon Yayınları, 440 s yılında, Boris Yeltsin in etrafını çevreleyen Aile, sağlığı kötüye giden ve gitgide popülaritesini kaybeden devlet başkanına bir halef aramaya koyuldu. Putin mükemmel bir seçenek olarak öne çıkıyordu. Bu tarihi dönemi ilk elden tecrübe etmiş bir gazeteci olan Masha Gessen, hikâyeyi şu anki huzursuzluk ve belirsizlik dönemine kadar getirip önümüze koyuyor. Kervansaray Francis Picabia Çev: Ayberk Erkay Yapı Kredi Yayınları, 132 s. KERVANSARAY bugün, tam anlamıyla bir antimanifesto olarak karşımızdadır. Picabia, sistemin yokluğunda, tüm diyalektiğin, kendince oyunları ve sınırlamalarıyla, kendisi tarafından tecrübe edildiği bir yaşama sanatı ortaya koyuyor. Breton un dogmatik kesinliğine, kendi özgürlüğünün teyidi olan yola getirilemez bir serbestlikle karşı çıkıyor. Kervansaray, zafere yürüyen sürrealizme karşı dadaizmin şeref mücadelesidir. Robespierre Peter Mcphee, Çev: Süha Sertabiboğlu, İş Bankası Kültür Yayınları, 368 s. MAXİMİLİEN Robespierre ( ), kimilerine göre dünyayı altüst eden ve etkilerini günümüzde bile hissettiren 1789 Fransız Devrimi nin haşin ama haklı devrimcisi, kimilerine göre kana susamış bir katil ve diktatördür. Elinizdeki biyografiye göreyse sarsılmaz adalet duygusu, etkileyici hitabeti ve çelik iradesi sayesinde, şiddetle yıkan ve şiddetle kuran Fransız Devrimi içinde kendine yer bulmuş bir taşra avukatıdır. Canavar ve Ölü (Burke, Marx, Faşizm) Mark Neocleous Çev: Ahmet Bekmen h2o Kitap, 192 s. BU kitap ölüleri politikanın turnusol kağıdı haline getirdiğimizde ne olduğuna bakıyor. Bu amaçla Burke şahsında muhafazakarlık ve de faşizminin ölüleri sahiplenme biçimlerini ele alıyor ve Marx ın ölüleri, ölülerin gömmesi için bıraktığını fakat Benjamin ve Adorno nun şahsında Marksizmin onun bıraktığı yerden ölüleri kefaret ile sahiplendiğini öne çıkarıyor. Pervane Şükrü Erbaş Kırmızı Kedi Yayınevi, 76 s. ÇIĞLIĞI yansıtmayan tek bir dize var mıdır? Ve biz bulutlara gömdük çocuklarımızı Ve biz çocuklarımızın kirpiklerine astık babalarını Ve biz öldürenden hayatımızı bağışlamasını bekledik Ve biz katilimizle geleceğe şarkılar söyledik Ve biz yoksulluğun acısından sessizce uzaklaştık Ve biz kadınlarımızı arzularından tavanlara astık Var mıdır gerçekten tek bir dize İnsanın haysiyetinden doğmamış olsun... -Aragon- Kokular Kitabı Vedat Ozan Everest Yayınları Çizimler: Mustafa Akyol 390 s. BU kitabı okuduktan sonra; bir bebeği severken, doğalgaz faturanızı yatırırken, başınızın üzerinden bir güvercin sürüsü geçerken, alışveriş yaparken, ansızın nostaljiye kapıldığınızda, kendinizi karşı cinsi etkilemeye çalışırken yakaladığınızda, hatta asansöre bindiğinizde, artık başka çağrışımlarla düşünmeye başlayacaksınız. Kokular Kitabı nı dönüp dönüp okuyacaksınız; burnunuzda tütecek... Ebedi Nişanlı Kafka Jacqueline Raoul-Duval Çev: İnci Malak Uysal Can Yayınları, 208 s. KAFKA dört kere sevdi, dört kere nişanlandı, dört kere evliliğin eşiğinden döndü. Kadınların adları Felice, Milena, Julie ve Dora ydı. Kafka ona uzaktan ilham veren bu kadınları hep güvenli bir mesafede tuttu, gerçek tutkusu olan edebiyatla arasına girmelerine hiç izin vermedi. Ebedi Nişanlı da, Kafka yı bir tutkulu âşık, ebedi bir yalnız, kaçak bir sevgili olarak yeniden tanıyacaksınız. Kumpas Kime Kuruldu? Erol Manisalı Tarihçi Kitabevi, 160 s. TÜRKİYE 2014 te nasıl bir süreçten geçti? Yarın nasıl bir Türkiye söz konusu olacak? 2014 ün toplumsal olayları ve dış politikası nasıl bir yeniden yapılanma gösteriyor? Sınırlarımız değişiyor mu? Kürdistan tamamlanıyor mu? Toplumsal dönüşümün uygulamadaki yüzünü yaşamış bir insan olan Erol Manisalı tarafından değerlendirildiği bir kitap. Kıyamet Günü Ustası Leo Perutz Labirent Yayınları, 160 s. 26 Eylül den 30 Eylül e, yani ancak beş gün sürdü bu trajik hortlak hikâyesi. Beş gün devam etti maceralı av, etten kemikten değil, geçmiş yüzyıllardan gelmiş korkunç bir hortlak olan görünmez düşmanın takibi. Kanlı bir iz bulduk ve onun peşinden gittik. Zamanların kapısı suskunluk içinde açıldı. Yolun nereye gittiğini kimse bilmiyordu aramızda ve Küçük Adam Spiro György Dedalus Yayınları, 312 s. ALMAN faşizminin ve Rus emperyalizminin ölümcül yüzleriyle çok yakın tarihler içerisinde karşılaşan Macaristan, belki de Avrupa nın en talihsiz coğrafyasında. Herhangi bir Avrupa toplumuyla en ufak bir akrabalık ilişkisi bulunmayan Macarlar, bunun olumsuz sonuçlarını halihazırda tarih boyunca yaşadılar. Ancak Sovyet baskını, ondan kısa bir süre önce gerçekleşen Alman işgali kadar keskindi. NTV Almanak 2014 Kolektif, NTV Yayınları 246 s. GERİDE bıraktığımız yıl boyunca Türkiye ve dünyada meydana gelen olaylar yine NTV klasiği Almanak 2014 te! Türkiye de yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri... Ardı arkası kesilmeyen operasyonlar... Barış süreci... Suların durulmadığı Ortadoğu da yeni bir aktör: IŞİD... Kobani de direniş... Ukrayna da içsavaş... Krizin yükünden kurtulamaya çalışan dünya ekonomisi... Osmanlı dan Cumhuriyet e Türk Kadınının Kısa Tarihi Gürdal Okuducu Kaynak Yayınları, 848 s. Gürdal Okuducu bu kitapta, titiz bir araştırma ve geniş bir kaynak taraması sonucunda ulaştığı bilgileri kronolojik bir anlatımla okuyucuya sunuyor, yalın bir dille kadının tutuculuğa ve toplum dışına itilmeye karşı direnişini anlatıyor, eli kalem tutan kadınlara ve örgütlenme deneyimlerine değiniyor.

14

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Satmam demiş ihtiyar köylü, bu, benim için bir at değil, bir dost. Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir

Detaylı

Yaz l Bas n n Gelece i

Yaz l Bas n n Gelece i Emre Aköz Yeni Okur-Yazarlar ve Gazetelerin Geleceği ABD li serbest gazeteci Christopher Allbritton õn yaşadõklarõ bize yazõlõ medyanõn (ki bu tabirle esas olarak gazeteleri kastediyorum) geleceği hakkõnda

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK! İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK! ALEM-İ İŞ, NE İŞ? Alem-i İştir kişinin lafa bakılmaz! diyoruz ve iş hayatında yaşadıklarımız konusunda bize, size, herkese esprili

Detaylı

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Ekşi, 1 Buse Ekşi 21502152 TURK 101-74 Ali Turan Görgü Final Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe? Yaşadıkları çevrenin sorunları ile ne kadar ilgili hiç düşündünüz

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Cennet, Tanrı nın Harika Evi Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Lazarus Uyarlayan: Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010 Bible

Detaylı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular hazır olun düşüyoruz diyor. Düşüyoruz ama ben dâhil

Detaylı

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΕΘΝΙΚΗΣ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΘΡΗΣΚΕΥΜΑΤΩΝ ΚΡΑΤΙΚΟ ΠΙΣΤΟΠΟΙΗΤΙΚΟ ΓΛΩΣΣΟΜΑΘΕΙΑΣ Milli Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı Devlet Dil Sertifikası DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM

Detaylı

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu Hayallere inanmam, insan çok çalışırsa başarır Pelin Tüzün, Bebek te üç ay önce hizmete giren Şef makbul Ev Yemekleri nin

Detaylı

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ Oya Baydar, Mine Söğüt, Özcan Yüksek, Ercan Kesal, Arif Keskiner ve Melih Güneş konuklarla sohbet etti 86. İzmir Enternasyonal Fuarı nda bu yıl ilk

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ: 2013-2014 Μάθημα: Τουρκικά Επίπεδο: Ε3 Διάρκεια: 2 ώρες Ημερομηνία:

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek

Detaylı

Benimle Evlenir misin?

Benimle Evlenir misin? Benimle Evlenir misin? Bodrum sokakları ilginç bir evlenme teklifine daha sahne oldu. Bodrumlu genç kaptan Ali Özbaylan 9 yıl önce tanıştığı kız arkadaşı Tuba Cihat a, Milta Marina da bulunan bir kafede

Detaylı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

BABA NERDESİN KAYBOLDUM BABA NERDESİN KAYBOLDUM YÖNETMEN GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ SENARYO KURGU MÜZİK SANAT YÖNETMENİ SES SES TASARIM YAPIMCI OYUNCULAR TÜR SÜRE ÇEKİM FORMATI GÖSTERİM AHMET KARAMAN CEM CENEŞKE AHMET KARAMAN AZİZ İMAMOĞLU

Detaylı

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır. İçindekiler 1 Efsane Nedir? 2 Efsanenin Genel Özellikleri 3 Efsanelerin Oluşumu 4 Oluşumuyla İlgili Kuramlar 5 Efsanelerin Sınıflandırılması 6 Efsanelerde Konu ve Amaç 7 Efsanelerde Yapı, Dil ve Anlatım

Detaylı

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi

Detaylı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?

Detaylı

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi 34 SINIRSIZ ZİYARETLER Nermin Er in ev atölyesi 35 Nazlı Pektaş Fotoğraf: Elif Kahveci Sanatçı atölyesinde vakit geçirmek türlü hissi davet eder. Bir yandan sanatçının yaratma evreninin içine girip heyecanlanırsınız,

Detaylı

BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR

BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR TİYATROHAYAL@ BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR İstanbul dan gelip, Bodrum un Akyarlar Mahallesine yerleşen tiyatro sanatçıları Ececan Gümeci ve Aykut Ünal ın ilk projesi Şahin Örgel in yazdığı iki kişilik oyunu

Detaylı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti SİNOPSİS Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk, 2012 de İstanbul da, 2008 yılında yayınladığı Masumiyet Müzesi romanı ile aynı adı taşıyan bir müze açar. Müzenin içindeki eşyalar, romana konu olan ve

Detaylı

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf

http://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. C i h a n D e m i r c i Damdaki Mizahçý 90 Yaþýnda Eskimeyen Bir Usta: Haldun Taner Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri. 1986'da yitirdiðimiz Haldun Taner

Detaylı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir. SIFATLAR 1.NİTELEME SIFATLARI 2.BELİRTME SIFATLARI a)işaret Sıfatları b)sayı Sıfatları * Asıl Sayı Sıfatları *Sıra Sayı Sıfatları *Üleştirme Sayı Sıfatları *Kesir Sayı Sıfatları c)belgisizsıfatlar d)soru

Detaylı

Taliban Esaretinden İslam a

Taliban Esaretinden İslam a Taliban Esaretinden İslam a 1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor: Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan

Detaylı

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες

Detaylı

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz

Detaylı

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO: A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.

Detaylı

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında 23 Nisan 2014 Çarşamba 17:23 Devremülk Turizm inden Sağlık Turizm ine, madencilik ve mermerden gayrimenkule kadar farklı alanlarda faaliyet gösteren

Detaylı

Zengin Adam, Fakir Adam

Zengin Adam, Fakir Adam Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Zengin Adam, Fakir Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot ve Lazarus Uyarlayan: M. Maillot ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

SAGALASSOS TA BİR GÜN

SAGALASSOS TA BİR GÜN SAGALASSOS TA BİR GÜN Çoğu zaman hepimizin bir düşüncesi vardır tarihi kentlerle ilgili. Baktığımız zaman taş yığını der geçeriz. Fakat ben kente girdiğim andan itibaren orayı yaşamaya, o atmosferi solumaya

Detaylı

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli

Albert Camus Yabancı. Sevgisiz. Tolga İlikli Tolga İlikli Albert Camus Yabancı Sevgisiz Kitabın isminin Yabancı olması ve kitabın 1957 Nobel Edebiyat ödülünü alması, anlayamadığım bir şekilde dikkatimi çekti ve tereddüt etmeden aldım. Belki de yabancı

Detaylı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı. MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel

Detaylı

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri. - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ - Basın Toplantısı Haber Küpürleri - 12.Ocak 2015 Adana Hilton Otel 13.01.2015 Salı Adana İşi nde acayip soygun Bir Acayip Soygun Adana İşi adlı uzun metraj filmin çekimleri

Detaylı

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz. 2018-2019 Eğitim- Öğretim Yılı Özel Ümraniye Gökkuşağı İlkokulu Sorgulama Programı Kim Olduğumuz Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal

Detaylı

zaferin ve başarının getirdiği güzel bir tebessüm dışında, takdir belgesini kaçırmış olmanın verdiği üzüntü. Yanımda disiplinli bir öğretmen olarak bilinen ama aslında melek olan Evin Hocam gözüküyor,

Detaylı

2013 YILI Faaliyet Raporu

2013 YILI Faaliyet Raporu 222 YILI Raporu YILI YILI R a proayili rpuo r u 223 İçindekiler 8 Mar t Dünya Emekçi Kadınlar Günü 10 Kasım Atatürk ü Anma G ı d a G ü v e n l i ğ i Pa n e l i ( 1 9 O c a k 2 0 1 3 ) P l a s t i k K a

Detaylı

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK Sosyal ve siyasi yaşamda Bodrum un tanınmış simalarından biri olan Nuran Yüksel yaşamını kitap haline getirdi. Nuran Yüksel kitabının sadece kendi

Detaylı

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU) Samuel Beckett (1981) Türkçesi: Semih Fırıncıoğlu Ohio Doğaçlaması (Ohio Impromptu) ilk kez 9 Mart 1981 de, Ohio State Üniversitesi nin işbirliğiyle, Drake Union, Stadium

Detaylı

TÜRK FİLİMLERİ HAFTASI EMEK ÖDÜLLERİ İLE SONA ERDİ

TÜRK FİLİMLERİ HAFTASI EMEK ÖDÜLLERİ İLE SONA ERDİ TÜRK FİLİMLERİ HAFTASI EMEK ÖDÜLLERİ İLE SONA ERDİ 6. Bodrum Türk Filmleri Haftası, sinema sektörüne emek vermiş usta isimler için düzenlenen ödül töreniyle devam etti. Bodrumda, bu yıl 6 ncısı düzenlenen

Detaylı

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI

YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI YAZI TÜRLERİ ŞENDA SOLMAZ KONUSUNU YAŞAMDAN ALAN YAZI TÜRLERİ OLAY YAZILARI 1- MAKALE Herhangi bir konuda öne sürülen bilgi görüş ve düşünceleri kanıtlamaya yönelik yazı türüdür. Yazan öne sürdüğü görüş

Detaylı

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Hani, Rabbin meleklere, Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd

Detaylı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Roman 1. basım Yiğit Bener MATBAACILIK OYUNCAĞI Resimleyen: Özlem Isıyel cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com Yayın Koordinatörü:

Detaylı

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı: Fragmanın İndirme Linki:

SİNOPSİS. Fragmanın Youtube Fragmanı:   Fragmanın İndirme Linki: SİNOPSİS Çin in güneyindeki küçük bir kasabada sağanak bir yağış beklenmektedir Nişanlısının başarısız geçen estetik ameliyatını telafi etmek için para bulmaya çalışan Xiao Zhang, patronundan bir milyon

Detaylı

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora

Detaylı

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE Ekim 2013 Sayı 1 Yazar; HARUN ŞEN 1 İçindekiler KALDIRIMLAR 1... 3 DİYET... 4 ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN... 5 2 KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama

Detaylı

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project

Detaylı

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın Irmak Tank Tank 1 Vedat Yazıcı TURK 101-40 21302283 AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA Yalnız, huzurlu bir akşamda; şiire susadığınızda huzurunuzu zorlayacak bir derleme Üstü Kalsın. Mutsuz etmeye

Detaylı

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ Her yönüyle edip (edebiyatçý) ve öðretmen Ýbrahim Zeki Burdurlu nun ölümsüz bir yapýtý elinizi öpüyor. Burdurlu bu çalýþmasýnda, cennet Anadolu nun deðiþik yörelerinden

Detaylı

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990 AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Önder PAKER 2. Doğum Tarihi: 27.05.1960 3. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tiyatro Dokuz Eylül Üniversitesi 1982 Yüksek Lisans

Detaylı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. TÜRKÇE 12-13: OKUMA - ANLAMA - YAZMA OKUMA - ANLAMA 1: Rezervasyon Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda. Duşlu olması şart. Otel görevlisi: Tek kişilik odamız kalmadı

Detaylı

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan

KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU XXVI. EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ ETKİNLİK İÇERİĞİ Okuyan insan, yaşayan insan USTALARA SAYGI-ANMA SOKAK AÇILIŞI F.DOSTOYEVSKİ SÖYLEŞİ / DİNLETİ - İMZA ATAOL BEHRAMOĞLU

Detaylı

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Dünyayı Değiştiren İnsanlar Dünyayı Değiştiren İnsanlar Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim,

Detaylı

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: Bob Davies ve Tammy S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ K.R. RAVINDRAN U.R. Başkanı 2015 16 Canan ERSÖZ U.R. 2430. Bölge Guvernörü 2015 16 Firuz Harbiyeli 3. Grup Guvernör Yardımcısı Hüseyin MURSAL (Başkan) Süleyman ÇOLAKOĞLU (Asbaşkan) Okşan HALEFOĞLU (Kulüp

Detaylı

Tanrı dan gönderilen Adam

Tanrı dan gönderilen Adam Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Tanrı dan gönderilen Adam Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya nispetle verilmiştir. Yahudiler

Detaylı

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya MOTİVASYON Nilüfer ALÇALAR 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya Motivayon nedir? Motivasyon kaynaklarımız Motivasyon engelleri İşimizde motivasyon

Detaylı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller yayın no: 117 PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDEN HİKMETLİ ÖYKÜLER Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi

Detaylı

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014

Elektrik, Plastik Cerrahi ve Prometheus: İlk BK Romanı Frankenstein 18 Ocak2014. Ütopyadan Distopyaya, Totalitarizm ve Anksiyete 25 Ocak 2014 BİLİMKURGU: BAŞKA BİR VAROLUŞ MÜMKÜN Bilimkurgu bir bakışa göre Samosata lı Lukianos tan (M.S. 2. Yüzyıl) bu yana, başka bir bakışa göre ise 1926 yılında yayımcı Hugo Gernsbeack in scientifiction kelimesini

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI! Türkiye nin gündemine damgasına vuran önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı

Detaylı

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş ın Elbistan İlçesi nde siyaseti sadece insan için yaptıklarını, iktidara gelmeleri halinde terörü sonlandırıp ülkeye huzuru getireceklerini

Detaylı

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler. Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın? www.gerçeksevgibekler.de www.wahreliebewartet.de Avrupa ülkelerindeki gençlik denilince

Detaylı

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Çocuklar için Kutsal Kitap sunar Sevilen Oğul bir Köle Oluyor Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Byron Unger ve Lazarus Uyarlayan: M. Kerr ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children

Detaylı

Belmin Dumlu SAVAŞKAN,

Belmin Dumlu SAVAŞKAN, Belmin Dumlu SAVAŞKAN, 1973 yılında İstanbul da doğdu. Ortaöğrenimini Özel Fransız Lisesi Notre Dame Sion de tamamlamasının ardından, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema

Detaylı

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI! 51. ULUSLARARASI ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ'NİN ULUSAL UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI'NIN JÜRİSİ BELLİ OLDU Bu yıl 51.si düzenlenecek olan Uluslararası Antalya

Detaylı

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR İnsan Okur Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 2 Süleyman Bulut İnsan Okur 4 Süleyman Bulut İnsan Okur Süleyman Bulut Ben küçükken, büyükler hep aynı soruyu sorardı: Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

Detaylı

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İlk Kilisenin Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: Janie Forest Uyarlayan: Ruth Klassen Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2011 Bible

Detaylı

İÇİNDEKİLER 00. ISINMA. Çorba Yapmaya Benzer 01. BOZ 02. BAK. 9 Sevgili Okur. 10 Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın Hakkında. 16 Bu Kitap Neyin Nesidir?

İÇİNDEKİLER 00. ISINMA. Çorba Yapmaya Benzer 01. BOZ 02. BAK. 9 Sevgili Okur. 10 Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın Hakkında. 16 Bu Kitap Neyin Nesidir? İÇİNDEKİLER 9 Sevgili Okur 10 Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın Hakkında 16 Bu Kitap Neyin Nesidir? 18 Bu Kitap Nasıl Kullanılır? 20 Neden Tasarım? 22 Tasarımcı Gibi Düşünmek 24 Benim Sürecim 26 Ürün Tasarımı

Detaylı

3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak?

3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak? Çağrışım: Senden Kim Çıkacak? AMAÇ Amacımız dört temel dil becerisinin bir ayağını oluşturan yazma becerisine farklı bir bakış açısı kazandırmak; duyan, düşünen, eleştiren, sorgulayan insanlar yetiştirme

Detaylı

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ Türk pop ve rock müziğinin sevilen ismi Aydilge,mini konseri ve imza günü etkinliği ile Kahramanmaraş Piazza Alışveriş ve Yaşam Merkezi nde hayranlarıyla buluştu.

Detaylı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa

Detaylı

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR Bodrum a 3 günlük şirket etkinliğine gelen çalışanlar deniz dibi temizliği gerçekleştirdi. Otomotiv sanayinin köklü firmalarından Farplas, çalışanları için

Detaylı

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur. 33 Ders 4 Günah Bir dostunuzun size, içi güzel şeylerle dolu ve bütün bu güzelliklerin tadını çıkarmanız için bir saray verdiğini düşünelim. Buradaki her şey sizindir. Dostunuzun sizden istediği tek şey,

Detaylı

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi 03.11.2012. Salkım Söğüt Saç

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi 03.11.2012. Salkım Söğüt Saç Beşiktaş Gazetesi Günlük web Gazetesi 03.11.2012 Salkım Söğüt Saç Beşiktaş Belediyesi'nde belgesel film gösterimleri tüm hızıyla devam ediyor. Levent Kültür Merkezi'nde sinema gösterimleri için de Salkım

Detaylı

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi:

Nükhet YILMAZ HAYAT BİLGİSİ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası nı kutladık. Halk ekmek fabrikası gezisine katıldık. TÜRKÇE * Dilbilgisi: Değerli Velilerimiz, 2017 yılının son ayında, güneşin hafifçe ısıttığı günlerdeyiz. Havalar hala, öğrencilerimizin bahçede neşeyle oynamalarına müsait. Palto giyme koşuluyla teneffüslerde temiz havada

Detaylı

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? SABEDİN TÜRKER İÖO 5.SINIF TÜRKÇE Cümlede Anlam TEST 39 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur? 1. A. Niçin 2. B. Ne

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum. Sevgili hırsız dostum! Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum. Bildiğim, kesin ve kat i bir şey var ki, oda senin insan

Detaylı

Avrupa da Yerelleşen İslam

Avrupa da Yerelleşen İslam Avrupa da Yerelleşen İslam Doç. Dr. Ahmet Yükleyen Uluslararası İlişkiler Bölümü Ticari Bilimler Fakültesi İstanbul Ticaret Üniversitesi İçerik Medeniyetler Sorunsalı: İslam ve Avrupa uyumsuz mu? Özcü

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri 1 Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri Bugün kızla tanışma anında değil de, flört süreci içinde olduğumuz bir kızla nasıl konuşmamız gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya

Detaylı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Güzel Bir Bahar ve İstanbul Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.

Detaylı

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu Bilgin 1 Latife Sena Bilgin 21301075 TURK 102-021 Serbest1 Gönenç Tuzcu 26.09.2014 Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu tanrı, Başa döndü sonra, Kadını

Detaylı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu Çocuklar için Kutsal Kitap sunar İsa nın Doğuşu Yazarı: Edward Hughes Resimleyen: M. Maillot Uyarlayan: E. Frischbutter ve Sarah S. Tercüme eden: Nurcan Duran Üreten: Bible for Children www.m1914.org 2010

Detaylı

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor. Babalarını Yola Getiren Kızlar! Prof. Dr. Hasan Şimşek İstanbul Kültür Üniversitesi (www.hasansimsek.net) 28 Aralık 2014 Yakın geçmişte Cübbeli Ahmet Hoca hakkında bir yazı yazdım. Özellikle dindar geçinen

Detaylı

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler SORU- Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar hangi okullarda okudunuz? MUHAMMED DİKAL

Detaylı

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim SİVAS BELEDİYESİ İŞARET DİLİ EĞİTMENİ MUSTAFA EPİK. İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR. İŞBİRLİĞİ İÇİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR MUTLAKA BAŞARILI OLACAKTIR SORU- Bize kısaca kendinizi

Detaylı

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 )

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül 2014 17 Ekim 2014 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara

Detaylı

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon un davetiyle Bodrum a gelen Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor. Van Mustafa Cengiz Ortaokulu Mor Menekşeler

Detaylı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı Resimleyen: Ferit Avcı Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Bilmece DEYİM VE ATASÖZLERİ 2. basım Süleyman Bulut ŞİPŞAK BİLMECELER 2 DEYİM VE ATASÖZLERİ Resimleyen: Ferit Avcı www.cancocuk.com

Detaylı