246 OCAK-ŞUBAT 2015 ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ YAYINIDIR.

Transkript

1 246 OCAK-ŞUBAT 2015 ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ YAYINIDIR

2 246 ODTÜLÜLER BÜLTENİ İÇİNDEKİLER 6 Dernekten OCAK-ŞUBAT 2015 Dernek Ad na Sahibi ve Yaz flleri Müdürü Himmet fiAH N (EDS 83) Yay n Kurulu Tülay ÜNLÜEVCEK (PSY 83) fiule fiAH N (PSY 85) Melda TANRIKULU (CP 06) Emrah DEL KAN (CE 06) Günay BULUT (ADM 85) Melih VURKIR (OR/STAT 83) Erkan ÖZMACUN (EE 87) fiule GÖKO LU (ADM 85) Gökçen GÖKYER (CP 12) Kıvanç YILMAZ (IE 03) Ümit Nevzat UĞUREL (CP 80) Yay n ve Reklam Sorumlusu Aysun BÜYÜKCENG Z yayin@odtumd.org.tr Grafik-Tasar m Yusuf MEŞE (Ajans-Türk) Bask AJANS-TÜRK BASIN VE BASIM A.fi. stanbul Yolu 7.km. No: 24 Bat kent/ankara Tel: Bask Tarihi: ODTÜ Mezunlar Derne i Yönetim Kurulu Himmet Şahin (EDS 83) Baki Arslan (CE 89) Ümit Nevzat Uğurel (CP 80) Kamil Kancoğlu (ME 87) S. Melih Şahin (ME 85) Arzu Hancı Karademirci (BÖTE 04) Sibel Dinçer (CHEM 04) Ödentileriniz çin T. fl Bankas, ODTÜ fiubesi TR Garanti Bankas Maltepe fiubesi TR Burs ve Yard mlar Fonu T. fl Barkas, ODTÜ fiubesi TR (TL) TR (EUR) TR (USD) Garanti Bankas Maltepe fiubesi TR (TL) Yönetim Yeri ODTÜ Mezunlar Derne i Viflnelik Tesisi 1540 Sk. No: Y l, 06530, Ankara Tel: (312) Faks: (312) E-posta: odtumd@odtumd.org.tr Kapak Fotoğrafı Gizem AKUZ Dosya Konusu İş Kazaları Yerel Süreli Yay n ISSN ODTÜ Mezunlar Derne i ayl k yay n organ d r. ODTÜ lüler Bülteni her ay 5750 adet bas lmakta ve Dernek üyelerine ücretsiz gönderilmektedir. mzal yaz lardaki görüfl ve düflünceler yazarlar na ait olup, ODTÜ Mezunlar Derne i ni ve ODTÜ lüler Bülteni ni sorumlu k lmaz. Yay mlanan yaz lar ve foto raflar, Derne in ve yazarlar n izni olmadan kullan lamaz. 4 ODTÜLÜLER BÜLTENİ Opera Sahnelerinden 24 Vişnelik İzlences 26 Anma 27 Üyelerden 28 Teknoloji 29 Dosya 40 Kavramlar 41 ODTÜ den Bir Köşe Hocam 42 İnecek Var Kitaplar 44 Arasında 46 Spor 48 Çizgiyle

3 BİZDEN SİZE Sevgili Üyelerimiz, 2015 yılına girdiğimiz Ocak ayından itibaren ODTÜ Mezunları Derneğimizin kuruluşunun 50. Yıl kutlamalarına başlıyoruz yılında ODTÜ nün kurulmasından 9 sene sonra kurulan Derneğimiz bugün 50 yaşında. 50 yıl boyunca ülkemizin gözbebeği ODTÜ ye yaraşır bir çizgide çalışmalarını sürdürmek için çaba gösteren ODTÜ Mezunları Derneği, üniversitemizin toplumsal bilinç ve sorumluluk sahibi çizgisini örnek alarak oluşturduğu duruşu ile önemli sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri arasından yükselmiş ve sadece üyeleri için değil tüm ülke için önemli bir referans noktası haline gelmiştir. Artık tüm Türkiye tarafından bilinen ve kabul edilen ODTÜ Mezunları Derneği bu noktaya üyelerinin gönüllü çalışmaları ve sımsıkı kenetlenip tek yürek olabilmesi ile gelmiştir. 50. yaşımızı kutladığımız bugünlerde ilk kurucu kadrodan başlamak üzere derneğimize emek vermiş tüm yönetim kurullarına, tüm üyelerine ve tüm çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz. ODTÜ Mezunları Derneği 50 yıl boyunca yaptığı çalışmalar ile Dernek olmanın çok daha ötesine geçmiş, başka üniversitelerin derneklerinin de örnek aldığı büyük bir kurum olarak, ODTÜ Bileşenlerini de bir arada tutar hale gelmiştir. Üyeleri için bilimsel, kültürel, siyasal, sosyal ve sportif etkinlikler düzenleyen ve pek çok sosyal sorumluluk projesini yürüten derneğimiz, üniversitemizle oluşturduğu yakın temas sayesinde kuvvetli bağlar yaratılmasını sağlamıştır. ODTÜ Mezunlarının oluşturduğu bir Dernek olmak hem yüksek beklentileri karşılamak, hem de bazı kesimlerde bulunan ODTÜ algısından kaynaklanan zorluklarla baş etmek açısından zor olsa da, özveri, dürüstlük ve demokratiklik çizgisinden ödün vermeden yürüdüğümüz yol bizi her zaman başarıya ulaştırmıştır. Derneğimiz sadece toplumsal sorumluluk bilinci ile değil aynı zamanda üniversitemize karşı beslediğimiz sorumluluk anlayışı ile de hareket etmekte ve her yıl gittikçe artan bir grafikle yüzlerce ODTÜ öğrencisine burs vermektedir yılındaki Genel Kurul sonrası işbaşına gelen yönetimimizin programındaki ilk madde 50 yıl kutlamalarıydı. Bu amaç için oluşturulan 50 Yıl Çalışma Grubu ile 50 yıl için 50 etkinlik planlayarak kutlamaların tüm yıla yayılmasını hedefledik. Böylece yapılan etkinliklerle Derneğimizin 50 yılının toplumla, mezunlarımızla ve üyelerimizle çok daha yoğun olarak paylaşılacağını düşündük. Bu kapsamda sizlerden gelecek her türlü belge, fotoğraf, etkinlik önerisi ve aktif çalışma için duyacağımız memnuniyeti de şimdiden belirtmek isteriz. ODTÜ Mezunları Derneğini daha nice 50 yaşlara bugünkü gibi güçlü ve ODTÜ ye yaraşır bir şekilde taşımak en büyük arzumuzdur. Bu amaç doğrultusunda Derneğimizin her zaman güçlü bir şekilde ayakta kalması için; sizlerin gönüllü çalışmalarınıza, derneğimizde daha çok zaman geçirmenize, katkı yapmanıza, yeni üye kazanmamıza ve üye aidatlarının zamanında ödenmesine yardımcı olmanıza ihtiyacımız olduğunu bir kez daha tekrarlamak isteriz. Bizler ODTÜ lüyüz, güçlü, başarılı ve büyük bir aileyiz. Gücünüz gücümüze güç katıyor yılının hepimize sağlık, mutluluk, başarı ve huzur getirmesini diliyor, katkılarınız ve gönüllü çalışmalarınızla verdiğiniz destek için teşekkür ediyoruz. Saygılarımızla, ODTÜ Mezunlar Derneği Yönetim Kurulu OCAK-ŞUBAT2015 5

4 Dernekten ODTÜ Bileşenleri Eymir İçin Buluştu Eymir Gölü nün imara açılması konusunda kamuoyu oluşturma amaçlı ortaya atılan iddialara Rektörlük ten gelen cevabın ardından, ODTÜ Bileşenleri ve sivil toplum kuruluşları da bir basın açıklamasıyla cevap verdi. ODTÜ Kampüsü sınırları içerisinde bulunan Eymir Gölü nün imara açılmasına hayır demek için ODTÜ öğrencileri, personeli, mezunları ve bazı sivil toplum kuruluşları 30 Kasım Pazar günü Eymir de Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Himmet 6 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246 Şahin in ve Yönetim Kurulu üyelerimizin de katıldığı bir basın açıklaması yaptılar. ODTÜ Öğrencileri, ODTÜ Mezunlar Derneği, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi imzasıyla paylaşılan basın açıklamasına, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da Eymir e gelerek destek verdi. Basın açıklamasında, Eymir in ciddi bir rant tehdidi altında olduğu, imara açılmasıyla Ankara nın tek yeşil alanı olan Eymir in de yok olacağı belirtildi. Eymir in imara açılmasıyla yok edilmek istendiğine dikkat çekilen açıklamada, yüzlerce canlı türünü bünyesinde barındıran Eymir Gölü nün doğal yaşam alanının rant uğruna yok edilmesine göz yumulamayacağı vurgulandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Ankara nın doğal yaşamını savunmak için acele kamulaştırma yapılması çağrısında bulunan Sivil Toplum Kuruluşları ve ODTÜ bileşenleri, Eymir Gölü çevresinde, yapılaşmaya açılmasını önlemeye yönelik ağaçlandırma çalışmasının acilen başlaması istendi. ODTÜ Ağaç kıyımı yaptı iddialarına da cevap verilen basın açıklamasında, ODTÜ nün Orman Bakanlığı nın izni olmadan tek bir ağaç bile kesmesinin mümkün olmadığı dile getirildi.

5 Dernekten Aysun BÜYÜKCENGİZ 2 Aralık ı Unutmadık... ODTÜ Bileşenleri, her yıl olduğu gibi bu yıl da 2 Aralık Salı günü ODTÜ Rektörlük binası yanındaki 2 Aralık anıtı etrafında bir araya gelerek, 1977 yılında yaşanan mücadeleyi ve değerleri uğruna mücadele verirken yitirdiklerimizin unutulmayacağını bir kez daha ifade ettiler. Yitirilenler anısına saygı duruşuyla başlayan törende, ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, dönemin Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Yakup Kepenek ve ODTÜ öğrencilerini temsilen Umut Bekçi birer konuşma yaptı. Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin, 2 Aralık ın ODTÜ tarihinde köşe taşlarından biri olduğunu belirterek başladığı konuşmasında, 2 Aralık a getiren süreci özetledi. O dönemi ODTÜ açısından karanlık yıllar olarak nitelendiren Şahin, tüm taciz, baskı, akademik özgürlüğe ve bilimsel özerkliğe saldırılara rağmen, ODTÜ lü akademisyenlerin ve öğrencilerin omuz omuza güçlü bir mücadele verdiklerini ifade etti. 8 Haziran 1977 de vurularak öldürülen dönemin ÖTK sözcüsü Ertuğrul Karakaya yı, 2 Aralık 1977 deki bombalı ve silahlı saldırı sonucu yaralanan 52 öğrenciyi ve bu saldırı nedeniyle hayatını kaybeden İbrahim Baloğlu nu anan Himmet Şahin, ODTÜ nün tarihi boyunca kültürü, kimliği, bilimsel özgürlükten yana duruşu nedeniyle ağır bedeller ödendiğini söyledi. Şahin, son günlerde Üniversitenin rantiyecilerin karalama kampanyalarına maruz kaldığını ifade ederek, ODTÜ yü ve değerlerini sonuna kadar savunacaklarını dile getirerek sözlerini tamamladı. Ardından söz alan Prof. Dr. Ahmet Acar, 2 Aralık ın üzerinden 37 yıl geçtiğini söyleyerek; Bugün şekil de değiştirse, bu ülkenin insanlarını refahtan ve özgürlükten alıkoymaya çalışan dinamikler hala çalışıyor. Bu dinamikleri anlamamız için son 40 yılı çok iyi anlamamız gerekiyor dedi. Üniversitelerin görevlerinin bilgi üretmek, bilgiyi yaymak ve uygulamak olduğunu dile getiren Prof. Dr. Acar, ODTÜ yü ODTÜ yapan özelliklerin yalnızca ulusal ve uluslararası alanda gösterdiği akademik başarı olmadığını; ODTÜ yü ODTÜ yapan özelliklerin sıkı sıkıya bağlı bulunulan değerler ve ODTÜ kültürü olduğunu vurguladı. Ahmet Acar, ODTÜ nün şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da sorgulamaya, tartışmaya, daha iyiyi aramaya ve bu çaba içinde olan insanları desteklemeye devam edeceğini dile getirerek, ODTÜ nün, evrensel demokratik değerleri, hak arayışlarını, yasal ve meşru zemindeki her türlü mücadeleyi destekleyeceğini bir kez daha söylemek istiyorum dedi. Olayların yaşandığı dönemde Öğretim Elemanları Derneği başkanlığını sürdüren Prof. Dr. Yakup Kepenek, konuşmasında ülkemizde bilimsel bilginin yol göstericiliğinin önemsenmediğine dikkati çekerek, bilimin her geçen gün önemsizleştirildiğini söyledi. Bilimsel bilginin önemsiz hale getirilmesi, bizim varlığımızın reddedilmesidir diyen Kepenek, Gezi direnişinden ODTÜ deki olaylara kadar uzanan süreçte, bilginin yok sayılmasına karşı durulmasının umut verici olduğunu belirtti de var olan olumsuz koşulların bugün de farklı şekillerde sürdüğünü belirten Yakup Kepenek, Bizim görevimiz bu gidişe karşı çıkmaktır diyerek sözlerini tamamladı. Törende ODTÜ öğrencileri adına bir konuşma yapan Umut Bekçi, 1977 de yaşananların ODTÜ lülere bir miras bıraktığını; O gün Ertuğrulların bıraktığı miras, bugün bizler tarafından devam ettiriliyor diyerek ifade etti. O mirasın bugün Gezi yi yarattığını belirten Bekçi, o mirasla mücadeleye devam edildiğini ve devam edileceğini söyledi. OCAK-ŞUBAT2015 7

6 Dernekten ODTÜ Mezunları Dern Dünya Üniversiteler ODTÜ Mezunları Derneği 50 Yaşında 1965 yılından bu yana her yıl daha da güçlenerek ve genişleyerek büyüyen ODTÜ Mezunları Derneği, bu sene kurulusunun 50. Yılını kutluyor. Üyelerinin kişisel, bilimsel, sosyal, toplumsal, mesleki ve sportif ihtiyaçları doğrultusunda oluşturduğu ve hizmete soktuğu faaliyet alanlarıyla, birçok fonksiyonu bir arada bulunduran ODTU MEZUNLARI DERNEĞİ bu anlamda Türkiye deki tek üniversite derneği olması özelliğini de koruyor. Derneğimiz, ODTÜ nün demokratik ve çağdaş bilim doğrultusundaki duruşu ve eğitimden aldığı bilinç ile üniversitesine her zaman destek olmayı bilmiş ve üyeleri ile büyük bir güç haline gelmiştir. Yaptığı çalışmalarda ODTÜ bileşenlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmesinin yanı sıra, toplumsal bilinç ve fikir üretimini en on plana alan tutumu ile pek çok sosyal sorumluluk çalışmasını yıllardır başarıyla yerine getiren ODTU Mezunları Derneği, sosyolojik olarak araştırılarak tezlere konu olmasının da getirdiği bakış acısı ile herkesin imrendiği ve örnek aldığı bir kurum ve büyük bir yapı haline gelmiştir. ODTÜ Mezunları Derneği, ülkenin belli başlı STK ve DKÖ ler ile birlikte çalışarak, toplum nezdinde büyük bir kanaat önderi haline gelmesinin yanı sıra, diğer üniversite dernekleri ile de etkileşim içinde kalarak, onlara da geniş tabanlı bir dernek olma konusunda destek olmayı sürdürmektedir. Bunun yanı sıra 50 yıllık bu süreçte, Derneğimizin vizyonu oldukça gelişmiş, birçok komite, kulüp ve komisyonlar oluşturulmuş, birçok önemli seminerlere ev sahipliği yapılmıştır. Yelpazesini her geçen gün daha da genişleten OMD, büyük bir misyon yaratmış olup, bu bağlamda, dinamik, aktif ve her yaş grubundan katılımcı bir üye profili çizmeyi başarmıştır. Sayısı 500 ü geçen Bursiyerleri; üniversitesi, toplumu ve üyelerine karşı taşıdığı sorumluluk bilinciyle her geçen gün büyüyen ve 50. yılını büyük bir gururla yaşadığımız ODTÜ Mezunları Derneği, sahip olduğumuz değerleri gelecek nesillere taşımak için azimle çalışmaya devam edecektir. ODTÜ MEZUNLARI DERNEĞİ Ve Örgütlü Bir İlk günlerini geride bıraktığımız 2015 yılı, ODTÜ Mezunları Derneği ve ODTÜ lüler için ayrı bir anlam taşıyor. Bu yıl Derneğimizin 50. Yaşını çeşitli etkinliklerle kutlayacağız. 50 yıldır güçlenip büyüyerek güzelleşen ve ODTÜ mezunlarını kocaman bir aileye dönüştüren Derneğimizle ilgili çeşitli yazı ve röportajları yıl boyunca ODTÜ lüler Bülteni nde bulacak; Derneğimizin kuruluşundan bu yana geçen zamanda anılarınızı canlandıracaksınız. Yılın ilk sayısında, Bültenimizde Derneğimiz Yayın Kurulu ve 50. Yıl Çalışma Grubu Üyesi Gökçen Gökyer in ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin ile yaptığı röportaja yer veriyoruz. Gökçen Gökyer 50 yıldır varlığını sürdüren ODTÜ Mezunları Derneği nin beşte biri gibi önemli bir sürecinde katkılarınız oldu ve de olmaya devam ediyor Son sekiz yıldır da Dernek içinde önemli değişimler olmakta. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu 50 yıllık değişim sürecini? Himmet Şahin ODTÜ Mezunları Derneği nin kuruluş amacı mezunların bir arada buluşup hasret giderdiği, anıların, sohbetlerin yapıldığı, toplumsal sorunlara karışmayan bir yapıydı. ODTÜ Mezunu dört şeyi çok iyi yapmalıydı; birincisi ayrım yapmadan mezunlar arası dayanışmayı sağlamalıydı; ikincisi toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmalı, süzgeçten geçirdiği bilgileri toplumla paylaşmalı; üçüncüsü ODTÜ nün yetiştirdiği çağdaş öğretim modelini devam ettirmeli ve bunun için üniversitemizin tüm bileşenlerine sahip çıkılmalı. Sonuncu ise Mezunlarımızın emek ve özveri ile kurmuş olduğu tesisin işleyişini sürdürülebilir kılarken, yeni ihtiyaçlara da cevap verebilmeliydi. Tüm çalışmalarımızı bu perspektif zeminine oturtarak, planlayarak çalışmalarımızı sürdürdük sürdürmeye de devam ediyoruz. 8 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

7 Dernekten Röportaj: Gökçen Gökyer (50. Yıl Etkinlik Komitesi Üyesi) eği Yönetim Kurulu Başkanı Himmet ŞAHİN inden Kaçında Bu Kadar Kabul Görmüş Mezun Derneğinden Söz Edebiliriz? 50 yıl önce ve 50 yıl sonra için Dernek vizyonu düşünüldüğünde, sizce nasıl bir gelişim ve değişim olabilir? Şu an Derneğin bulunduğu nokta bu vizyon gelişim sürecinin neresindedir? Toplumsal gelişim ve değişimi, mezunlar derneğinin vizyonundan ayrı tutamayız. Her şeye rağmen bilimsel ve akademik özgürlük bilinci, insan hak ve özgürlüklerinin ifade ediliyor ve savunuluyor olması ODTÜ Mezunları Derneği nin vizyonudur; böyle de devam etmelidir. ODTÜ Mezunları Derneği nin referansı bugünkü gibi evrensel değerler olmalı. Bu değerlerden uzaklaşmak yok olmanın kapısını açar. Dernekte katılımcı bir üye profili gözlemlemekteyiz. Birçok kulüp, birçok komite ve birçok etkinlikte üyelerimiz aktif bir şekilde yer almaktadır. Bu durumu neye bağlıyorsunuz? Evet; Çalışma Gruplarımıza ilgi, üyelerimizin ortak bir şeyler üretme hevesleri ve çabaları bizleri çok mutlu etmekte. Derneğin üyelerine sosyal ve kültürel alanda yapılan etkinliklerde özgür ortamlar yaratması, onların çalışmalarına destek olması katılımı artırıyor. Aynı zamanda, öğrencilere ve yeni mezunlara da oldukça değer verilen bir Dernek politikası izlenmekte. Ben kendi adıma bunu teyit edebilirim. Zira, henüz mezun olmamışken Yayın Kurulu na ulaşmak istediğimde, tüm içtenlikle çalışmalara davet edilmiş ve hiçbir üyeden farklı bir muamele görmeden aktif katılıma teşvik edilmiştim. Tiyatro Kulübü için de benzer şekilde katılıma teşvik edildiğine bizzat şahit olmaktayım. Genç katılımcılar için teşvik amaçlı başka neler yapılıyor Dernek adına? Mezun Derneklerinin gelişme ve büyümesinin kaynağı öğrencilerimizdir; temel öğe bilgilendirme. Çalışmalarımızı ne kadar çok öğrenciye ve genç mezunlarımıza anlatabilirsek, katılımın o kadar artacağının bilincindeyiz. Sizin Dernek ile ilk münasebetiniz nasıl olmuştu? Genç katılımcılar için teşvik sizin öğrencilik döneminizde de bu denli önemsenmekte miydi? Benim ve bir sürü arkadaşımın öğrencilik dönemimizde ve çok daha uzun bir süre Derneğin varlığından bile haberimiz yoktu; olanların da Derneğe kabulünde zorluklar yaşanmakta idi. Dernekte İlki başardık dediğiniz çalışmalar oldu mu? İlki başardık biraz mütevazı söylem olur. Bir sürü yatırım (Tenis Kortları, Düğün Sinama Alanı, Spor Salonu, Kapalı Basketbol Sahası, Kış Bahçesi, vs) üyelerin ilgi alanlarına göre birçok etkinlik yapıldı. Dünya üniversitelerinden kaçında bu kadar kabul görmüş, bilinirliği her geçen gün artan ve örgütlü bir mezun derneğinden söz edebiliriz? Türkiye de sosyolojik olarak araştırılması ve üzerine tezler yazılması gereken çok büyük bir kurum haline gelmiş olmamız; herkesin imrendiği ve örnek aldığı bir kurum haline gelmesini sağlamak ayrı bir başarıdır. Sizin katkılarınız kadar Derneğin de size katkısı olmuştur mutlaka... Nelerdir diye sorsam? Başarı, sosyal çevre, topluma ve üniversiteye katkı sunmanın verdiği mutluluk ve farkındalıklarımızın farkına varılması Teşekkürler! OCAK-ŞUBAT2015 9

8 Dernekten Gökhan Yasin UYSAL (EE 10) Panel : Enerji Sektöründe Finansman ODTÜ Mezunları Derneği Enerji Komisyonunun düzenlediği Enerji Sektöründe Finansman konulu panel ODTÜ Mezunları Derneği Vişnelik Salonu nda 6 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirildi. Enerji Komisyonu Başkanı Yusuf Bayrak ın (MATH 84) moderatörlüğünü üstlendiği panele Cengiz Güneş (Enerji Sektörü Yatırım Danışmanı), Selahattin Hakman (Sabancı Holding Eski Enerji Koordinatörü, Serbest Danışman), Arif Aktürk (ME 90) (Petform YK Üyesi ve Gaz Grubu Başkanı) ve Kayahan Karadaş (Türkiye İş Bankası Kurumsal Krediler Tahsis Bölümü) konuşmacı olarak katıldı. Yusuf Bayrak enerji sektöründe finansman konusunu enerji sektöründe çalışan tecrübeli konuşmacılar ile birlikte işleyecek olmaktan dolayı mutlu olduğunu belirterek paneli açtı. İlk konuşmacı olan Cengiz Güneş elektrik piyasasının finansman koşulları açısından değerlendirilmesi üzerine görüşlerini bildirdi. Güneş, enerji sektörü açısından piyasa yatırımlarının değil, kamunun model yatırımlarının (nükleer santraller, büyük linyit sahaları vb.) önem kazandığını dile getirdi. Cengiz Güneş, kamu politikaları incelendiğinde kamu ve özel sektör yatırımları içerisinde enerji sektörünün öncelikli olmadığını belirterek, ulaştırma ve inşaat projelerinin öncelikli olduğu ve bu projelere hazine garantisi verilmesinin söz konusu olduğunu ifade etti. Hazine garantisi bulunan projelerin mevcut fonları üzerine çekeceğini söyleyen Güneş, ülkeye girecek fon miktarının azalacağını ve fon maliyetinin artacağını belirterek elektrik piyasasında bulunan proje stokunun gerçekleşmesini sağlayacak iç ve dış kaynağın olmadığını dile getirdi. Ardından söz alan Selahattin Hakman, 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu ile başlayan süreçte büyük oranlarda yatırımlar yapıldığını, 68 GW kurulu güce ulaşıldığını ve bu yatırımların likiditenin bol olduğu dönemde düşük özkaynaklar ile gerçekleştirildiğini vurguladı. Gelecek dönemde dünyada finansmanın bol olmayacağını ifade eden Hakman, bu nedenle pahalı olacağını ve gelişmekte olan ülkelerdeki projelere seçici yaklaşılacağını belirtti. Hakman, projelerdeki özsermaye oranının yükseleceğine, elektrik sektöründe her sene aynı kârlılığın ve nakit akışının gerçekleşmeyeceğinin bilinmesinin önemli olduğuna dikkati çekti. Piyasayı bozucu adımların yatırımcıları tedirgin ettiğini belirten Selahattin Hakman, bu hususların enerji sektöründe gelecek yatırımları etkileyeceğini vurguladı. Panelin üçüncü konuşmacısı Arif Aktürk, petrol ve doğalgaz arama ve üretiminde finansman konularında bilgi paylaşımında bulundu. Petrol ve doğalgaz arama işinin çok riskli bir iş olduğunu ve ticari keşif yapılana kadar arama işinin ancak özkaynak ile mümkün olabileceğini söyleyen Aktürk, bankaların bu faaliyetlere kaynak ayırmadığını belirtti. Arif Aktürk, petrol ve doğalgaz arama işinde ticari keşif sonrası finansman bulunmasının ve ortaklık yapılması gibi yöntemlerin daha kolay olduğunu vurgulayarak, Japonya nın arama ve üretim faaliyetlerinde oluşturduğu modelin örnek alınabilecek bir yapı olması açısından önemini belirtti. Son olarak söz alan Kayahan Karadaş, proje finansmanı konusunda bankalarının yaklaşımlarından ve önemli noktalardan bahsetti. Proje finansmanının, yatırımcı firmanın yatırımı gerçekleştirme amacıyla kurduğu özel amaçlı şirkete finans sağlanması ile yapıldığını belirtti. Karadaş, proje finansmanı kapsamında, finansman sağlanacak projelerin ayrıntılı olarak incelendiği ve nakit akışının ortaya çıkarıldığı, bunun sonucunda da projenin kaldırabileceği finans yükünün belirlendiğini anlattı. Proje finansmanında temel noktanın oluşabilecek risklerin dağıtılması olduğunu belirten Karadaş, yatırım ve işletme sürecinde karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesinin ve uygun önlemlerin alınmasının önemini vurguladı. Panelistlerin konuşmalarının ardından, dinleyicilerin sorularının cevaplandığı ve konuyla ilgili yorumlarının dinlendiği soru - cevap bölümünün tamamlanmasıyla panel sona erdi. 10 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

9 Forum : Eymir de Neler Oluyor? Dernekten Aysun BÜYÜKCENGİZ Derneğimizin yeni komisyonlarından Güncel Tartışmalar Komisyonu, 10 Ocak Cumartesi günü Eymir de Neler Oluyor? başlığı ile bir forum düzenledi. Eymir le ilgili güncel gelişmelerin tartışıldığı ve bundan sonra yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerin paylaşıldığı forumun öncesinde Yasin Semiz tarafından hazırlanan Eymir Neden Paylaşılamadı? adlı belgesel izlendi. Foruma katılan Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Başkanı Emre Sevim, ODTÜ İİBF İktisat Bölümü nden Ebru Voyvoda ve ODTÜ İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü nden Tarık Şengül, ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ümit Nevzat Uğurel in kolaylaştırıcılığında sunumlarını gerçekleştirdiler. Ardından foruma geçildi. Eymir in yapılaşmasına karşı oluşan tepkilerin daha etkili kılabilmek için bu forumun düzenlendiğini dile getiren Ümit Nevzat Uğurel, konuşmacıların sunumlarının ardından forum bölümünde gelecek önerilerle mücadele çizgisi oluşturmanın hedeflendiğini dile getirdi. En önemli konu Eymir in bütün Ankara ya ait olduğunu hissettirmek Konuşmacılardan ilk sözü alan Tezcan Karakuş Candan, 7 Ocak ta Mühye Köyü nde Diplomatik Otel le ilgili yapılan ÇED bilgilendirme toplantısında Mühye Köyü halkıyla karşı karşıya kaldıklarını ifade ederek, Bir yeri korumanın tek yolu oraya sahip çıkmak, korumak, emek vermek değil; bunu koruyacak sürecin organizasyonunu ve eğitimini yaygınlaştırmak önemli dedi. Tezcan Karakuş Candan, yeşil alanları rant olarak gören bir neoliberal yapıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyerek, Ankara daki yeşil aksın bütün olarak tehdit altında olduğunu ifade etti. Diplomatik Otel in yapılması durumunda o çevrede yavaş yavaş kamusal kullanıma kapalı yapılar oluşmaya başlayacağını anlatan Candan, Eymir in halka açık olduğunu topluma anlatamamışız diyerek halka iletişim için bir yöntem bulunması gerektiğine dikkati çekti. Candan En önemli konu Eymir in bütün Ankara ya ait olduğunu hissettirmek dedi. Eymir i neden korumalıyız? sorusunun cevabını Mogan Gölü ne bakınca verebiliyoruz Emre Sevim, Atatürk Orman Çiftliği, ODTÜ, Hacettepe ve Bilkent in ağaçlandırdığı alanlar, askeriyenin ağaçlandırdığı alanlar ve gecekondu mahalleleri olarak ifade ettiği Ankara nın yeşil alanlarıyla ilgili süreci değerlendirdi. Sevim, kentsel dönüşüm sürecinde gecekondu mahallelerinin tamamen kaybedildiğini; ODTÜ arazisinin ve Atatürk Orman Çiftliği nin de ciddi tehdit altında olduğunu belirtti. Emre Sevim, Ankara aslında içinde dereleri olan bir kent, ama biz bu derelerin çoğunu asfalt altına gömmüş durumdayız ve kanalizasyon olarak kullanıyoruz. Doğaya saygısız davranılıyor, doğa da bunun cezasını kesiyor. Eymir i neden korumalıyız? sorusunun cevabını Mogan Gölü ne bakınca verebiliyoruz. Doğal yaşamdan söz edilemeyen yapay göl haline geldi. Sonra da insanlara manzara olarak pazarlanan bir malzeme oldu. Tıpkı Göksu Parkı manzaralı evler gibi şeklinde konuştu. Rant oyununa karşı açık bir tavır oluşturmak gerekiyor Mühye Köyü nde 7 Ocak ta gerçekleşen ÇED toplantısında karşılaşılan durumu değerlendiren Tarık Şengül, dönüşüm bölgelerindeki mülk sahipleriyle ancak durumun kendi beklentilerini karşılamadığı durumlarda iletişim kurabildiklerini anlattı. İnsanların böyle davranmasını rant merkezli ekonomik düzene bağlayan Tarık Şengül, halkı bilgilendirmesi gereken kurumların da bu görevini yapmadığını ifade etti. Şengül, kent sorunları ile ilgili halka bilgi vermesi gereken kurumun ilçe belediyesi olduğunu, ancak yapılması gerekeni meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin yaptığını belirtti. Şengül, Eymir in Atatürk Orman Çiftliği nin de dahil olduğu daha büyük bir rant oyununun parçası olduğunu dile getirerek Rant oyununa karşı açık bir tavır oluşturmak gerekiyor dedi. Tarık Şengül, Büyük mücadeleyi vermeden kazanamayız. O nedenle, Haziran çağırıyor diyerek sözlerini tamamladı. Buralar artık kentlinin kullanımına açılması gereken yerler Son konuşmacı Ebru Voyvoda, Eymir ve İmrahor un Ankara çevresindeki bir kırsal alan olmaktan çıkarak kentle iç içe geçmiş doğal alan niteliği taşıdığını belirterek, bunu göz önünde bulundurarak çözüm üretilmesi gerektiğini ifade etti. Yeşil alanları korumamızı engelliyorsunuz yaklaşımı yerine, kamulaştırma çerçevesinde oradaki insanların haklarının kaybolmadığı alternatiflerin masaya yatırılabileceğini anlatan Voyvoda, Ankara nın Eymir i yapılan çalışmalara değindi. Buralar artık kentlinin kullanımına açılması gereken yerler diyen Ebru Voyvoda, Ankaralıların bu alanları benimseyerek korunması gereken alanlar algısının üretilmesini sağlamayı amaçladıklarını dile getirdi. Konuşmacıların sunumlarının tamamlanmasının ardından forum bölümüne geçildi. Forumda katılımcıların yorumları ve önerilerinde şu başlıklar öne çıktı: - Kuğulu Park gibi, Ankara nın çeşitli yerlerinde bilgilendirme amaçlı çalışmalar yapılmalı. - Eymir in halka açık olduğu medya, paneller ve söyleşiler aracılığı ile kamuoyuna anlatılmalı. - Eymir de halkın buraya gelmesini sağlayacak etkinlikler yapılmalı. - Üniversitenin tüm bileşenleri ile ortak hareket edilmeli. - Bu toplantılara devam edilmeli ve somut adımları kolaylaştırmak için bir komisyon oluşturulmalı. - Kısa süre içinde Mühye Köyü nde bir toplantı yapılarak bu çevredeki ekonomik sorunlar ve ihtiyaçlar tespit edilmeli. - Yasaktır yerine Eymir hepimizindir, kullanım koşulları şunlardır denmeli. - Bölgede yaşayanlara mevcut durumda da koşullarının iyileştirilebileceği anlatılmalı. - Eymir araç trafiğine tamamen kapatılmalı, göl çevresinde elektrikli toplu ulaşım araçları 24 saat hizmet vermeli. OCAK-ŞUBAT

10 Dernekten Aysun BÜYÜKCENGİZ Vişnelik te Yeni Yıl Coşkusu H er yılbaşı kutlaması öncesi olduğu gibi, bu yıl da yeni yıla günler kala Vişnelik te yılbaşı kutlaması için hazırlıklar başladı. Vişnelik, yılbaşı akşamı konuklarını ışıl ışıl bir görüntüyle karşıladı. Konuklarımız, gece boyunca Nur Yoldaş ın ve Grup Senkron eşliğinde Ebru Engin in söylediği şarkılarla eğlendi. Vişnelik Restoran ın portakal soslu kestaneli hindisi, her zamanki gibi beğeni topladı. Burs Fonu yararına yapılan çekilişle yaşanan heyecan ve yeni yılın coşku ve neşeyle karşılanmasının ardından, Vişnelik te gelenek haline gelen sıcak şarap ve sucuk ekmek keyfi için ateş varilleriyle hazırlanan Havuzbaşı na geçti. Yeni yılın ilk saatlerini eğlenerek geçiren konuklarımız, yeni yılın güzellikler getirmesini dilediler. 12 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

11 Dernekten Vişnelik te Geleneksel Yıl Sonu Kokteylleri ODTÜ Mezunları Derneği, sivil toplum kuruluşları temsilcilerini, bursiyerlerini ve üyelerini, her yeni yıl öncesi olduğu gibi iki ayrı kokteyl ile ağırladı. Vişnelik bu yıl da renkli yeni yıl kutlamalarına ev sahipliği yaptı. Üyelerimizi ve bursiyerlerimizi bir araya getiren ilk kokteyl 15 Aralık Pazartesi akşamı gerçekleşti. Özellikle bursiyer öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği ve doyasıya eğlendiği kokteylin ardından, 18 Aralık Perşembe günü sivil toplum kuruluşları temsilcilerini Vişnelik Salonu nda konuk ettik. ODTÜ Mezunları Derneği Bursiyer Ve Üyelerinin Yıl Sonu Kokteyli ODTÜ Mezunlar Derneği bursiyerleri, Derneğimiz Çalışma Grupları nda çalışan gönüllü üyeler ve üyelerimizin katılımı ile ODTÜ Mezunları Derneği Bursiyer ve Üyelerin Yıl Sonu Kokteyli bu yıl da yoğun ilgi ve coşkuyla gerçekleştirildi. ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin, üye ve bursiyer öğrencilerden oluşan konuklara mutlu, sağlıklı ve başarılı bir yıl dilediği konuşmasında, ODTÜ ailesini oluşturan ODTÜ bileşenlerini bir arada görmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi. Bileşenler olarak, ODTÜ ye ve arazisine yapılan saldırılara karşı bir arada olmanın önemine dikkati çeken Şahin, tüm katılımcılara iyi eğlenceler diledi. Bursiyer öğrencilere hediyelerinin verildiği Yıl Sonu Kokteyli nde üyelerimiz ve bursiyer öğrencilerimiz, kokteylin sonuna kadar devam eden dansları ve halaylarıyla doyasıya eğlendiler. Geleneksel STK ve DKÖ Kokteyli ODTÜ Mezunları Derneği nin demokratik kitle örgütlerini ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren Geleneksel Yıl Sonu Buluşması 18 Aralık Perşembe günü Vişnelik Salonu nda gerçekleşti. 80 e yakın sivil toplum kuruluşu temsilcisini bir araya geldiği kokteylde bir konuşma yapan Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin, Bizler kazanmış olduğumuz toplumsal duyarlılık ve bilinç ile yaşadığımız dünya ve olaylarla ilişki kuran ve bu konuda sorumluluk üstlenen kurumlarız dedi. Dünyada kapitalizmin hüküm sürdüğüne dikkati çeken Şahin, egemenlik ve çıkarlar uğruna insan haklarını yok sayma, ülkenin değer yargılarını yok etme, sosyo-ekonomik yapıları bozma çabalarının sürdüğünü ifade etti. Himmet Şahin, insan hakları ve özellikle yaşam hakkının Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönem son dönemdeki kadar değersizleşmediğini belirterek, insan hak ve özgürlüklerinin yok edildiği, sınıfsal ayrılığın keskinleştiği, gelir dağılımındaki uçurumun giderek derinleştiği, hukukun tekelleştiği günümüzde çağdaş sivil toplum kuruluşlarına ve demokratik kitle örgütlerine daha büyük görevler düşeceğini vurguladı. Tüm örgütlü toplulukların temel görevinin sosyal hukuk devletini, laik ve demokratik cumhuriyeti, eşit halk topluluklarının birlikteliği sürdürmek olduğuna dikkati çeken Şahin, 2015 yılının sağlık ve başarı getirmesini dileyerek konuşmasını tamamladı.

12 Dernekten Personel Gecesi Derneğimizin gelenekselleşen Personel Gecesi, Derneğimiz çalışanları ve aileleri ile Yönetim Kurulu üyelerinin katılımıyla 12 Ocak Pazartesi akşamı gerçekleşti. Vişnelik Restoran daki eğlenceli gecede, Derneğimiz Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Şahin, Personel Gecesi nde buluşarak birlikteliğin pekişmesini sağlayan Dernek çalışanlarına özverili çalışmalarından dolayı teşekkür etti. Şahin, herkese güzel bir yıl dileyerek konuşmasını tamamladı. Ardından, müzikle birlikte eğlence başladı. Gece boyunca danslar, oyunlar ve halaylarla pistte doyasıya eğlenen Derneğimiz çalışanları ve aileleri, düzenlenen hediye çekilişiyle heyecanlı dakikalar yaşadılar. 14 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

13 Sinema Kulübü nden Dernekten Macit Öncel (CE 76) 42 s s 45 Ölüm Korkusu 42 s s 45 Sinema kulübümüz geçen ay bir kez toplandı ve her zaman ilk 100 film arasına giren, hatta İngiliz Film Enstitüsü nün En İyi Filmler anketinde birinci sıraya yükselen Alfred Hitchcock un Vertigo sunu izledik ve yönetmen ile film hakkında görüşlerimizi paylaştık. Bu film hakkında Vikipedi de yazılanlar şöyle: Ölüm Korkusu, 1958 ABD yapımı gerilim filmidir. Özgün adı Vertigo (İng. baş dönmesi) olan film 2 Ocak 1961 de Türkiye de sinemalarda gösterime girmiştir. Fransız yazarlar Pierre Boileau ve Thomas Narcejac ın 1954 te birlikte yazdıkları D entre les morts adlı romandan uyarlanan filmi Alfred Hitchcock yönetmiş, başlıca rollerini James Stewart, Kim Novak ve Barbara Bel Geddes paylaşmışlardır. Vertigo, 1989 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir. Filmin konusu: San Francisco polislerinden Dedektif Scottie Ferguson (James Stewart) bir suçluyu kovalarken damdan düşen ortağını kurtaramaz ve kendisinde yükseklik korkusu başlar. Polisliği bırakan ve özel dedektif olan Scottie yi, eski okul arkadaşı Gavin Elster karısını takip etmesi için tutar. Scottie, genç kadının peşinden San Francisco ya döner. Arkadaşının anlattıklarına göre eşi bazen sanki içine kapanıyor, alışık olmadık davranışlar sergiliyordur. Scottie arkadaşının karısı Madeleine i (Kim Novak) izlemeye başlar. Gerçekten de kadın garip davranmakta, bir resim müzesindeki özel bir resim önünde, resme bakarak saatlerini geçirmektedir. Dedektif resimdeki kişinin geçen yüzyılda yaşayan bir asilzade kadın olduğunu öğrenir. Madeleine ise tamamen bu kadını kendine örnek almakta onun gibi giyinmekte, onun gibi olmaya çalışmaktadır, hatta onun yaptığı gibi intihar etmek istemektedir! Scottie olaylara derinlemesine inince kendi akıl sağlığı da bozulmaya başlar ama sorunu da çözmeyi başarır. Film çıktığı dönemde pek olumlu yorumlar alamasa da daha sonradan özelliklede film eleştirmenlerince sinema tarihinin en önemli filmleri arasına girmiştir ve AFI En İyi 100 Film Listesi nde 1988 yılında 62.sırada iken 2007 yılındaki listede 52.sıraya yükselmiştir. Filmde kullanılan, geri giden kameranın zum yapması tekniği, sinema tarihine Vertigo Hareketi olarak geçmiş ve günümüzde oldukça moda olmuştur. Vertigo nun En İyi Sanat Tasarımı ve En İyi Ses dallarında ikide Oscar adaylığı bulunmaktadır. Filmin yönetmeni Sir Alfred Joseph Hitchcock, (d. 13 Ağustos ö. 29 Nisan 1980 ), İngiltere doğumlu ABD li gerilim filmleri yönetmeni.londra da dünyaya gelen ve mühendislik eğitimi gören Hitchcock; Psycho, North by Northwest, Vertigo, Rear Window ve The Birdsgibi klasikleşmiş filmleriyle tanınır. Tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir. Gerilim ve cinayet filmleri ustasının 70 e yakın filmi mevcuttur. Üyelerimizin talep ve dileklerine göre veya güncel olayların yönlendirmesi ile film seçkimiz sürekli güncellenmektedir. Siz de izlemek istediğiniz filmleri veya beğenip arkadaşlarınızla paylaşmak istediğiniz filmleri bildirebilir, kulübümüze katılarak sinema sanatına katkı koyabilirsiniz. Tüm dernek üyelerimize ve misafirlerine açık olan sinema kulübü gösterimlerinden haberdar olmak omdsinema@yahoogroups. com adresine yazabilirsiniz veya facebookta ODTÜ Mezunları Sinema Kulübü nü takip edebilirsiniz ARALIK OCAK-ŞUBAT

14 Dernekten Burs ve Yardımlar Komitesi nden DESTEKLERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ ARALIK AYI İTİBARİ İLE BURS FONU MUZA BAĞIŞTA BULUNUP ESKİ TALİMATLARINI GÜNCELLEYEN YENİ BAĞIŞ VEREN ÜYELERİMİZ, MEZUNLARIMIZ VE ODTÜ DOSTLARI BURS VERENLER AHMET EFDAL YURDAY EZGİ CEYLAN ÖZDEMİR FUNDA ALTUN İBRAHİM ŞANER ALAP BÖLÜM MEZUN YET YILI IR 72 MAN 06 CHE 76 PETE 74 BURS VERENLER SERDAR TÜMER ŞAZİYE BALKU TEKİN SOYATA BÖLÜM MEZUN YET YILI EE 84 CHE 78 MINE 68 İSMİNİN AÇIKLANMASINI İSTEMEYEN 8 BURS VEREN BAĞIŞÇI BULUNMAKTADIR. REFERANS KİMYA YA BURS FONUMUZA KATKISI İÇİN TEŞEKKÜRLER... BURS FONU YARARINA TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN YILBAŞI HEDİYE ÇEKİLİŞİNE KATKIDA BULUNAN ÜYE/FİRMA VE ODTÜ DOSTLARI ALİ ÖZPOLAT KUAFÖR e ATİLA GÖNDER ANISINA FÜSUN GÖNDER e CANSEL İNANKUR a DELTA BİSİKLET - GÖKCAN BAYDAR a EKMEL KADIOĞLU na GAR RESTAURANT a İŞ BANKASI YAYINLARI - AHMET SALCAN a İŞBİR YATAK a KAFES FIRIN a MAS OFİS e MEDİTEKS GİYİM - RIZA BİLGEN e NİLÜFER GÜRSOY a OMD ATHLETİCS SPOR MERKEZİ ne ÖZÇELİKLER ANTİKA -KADİR ÖZÇELİK e PAŞABAHÇE - OYA SAĞIROĞLU na RED & WHİTE KUAFÖR - AZİZ YILMAZ a ROUTE PANSİYON - BARIŞ PEKTAŞ a SOFA ET&KEBAP a UZ.DR.DİLARA UNCU ya YUSUF BAYRAK a GÖREVLİ BURSİYER ÖĞRENCİLERİMİZE DEĞERLİ DESTEKLERİ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ. ODTÜMD BURS FONU HESAPLARI; İŞ BANKASI ODTÜ ŞUBESİ HESAP IBAN:TR GARANTİ BANKASI MALTEPE ŞUBESİ HESAP IBAN:TR YAPI KREDİ BANKASI ODTÜ ŞUBESİ IBAN: TR ZİRAAT BANKASI ODTÜ ŞUBESİ- EURO IBAN: TR İŞ BANKASI ODTÜ ŞUBESİ USD IBAN: TR ZİRAAT BANKASI ODTÜ ŞUBESİ- TL HESAP NO: ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

15 Dernekten İbrahim BERKSOY (ME 91) Gezi Kulübü nden Gezi Kulübü Uzakları Yakın Ediyor Gezi Kulübü olarak üyelerimize yapmış olduğumuz katılım çağrımızın özünde, gündelik yaşantımızda gezi kültürü ne daha geniş bir yer açma çabası vardı... Bu çaba çerçevesinde, Gezi Kulübü çatısı altında bir araya geldiğimiz arkadaşlarımızla birlikte deyim yerindeyse uzakları yakın etmeye çalıştık. Genellikle iki haftada bir çarşamba akşamları Yalıncak salonundaki sessiz sedasız buluşmalarımızda birbirinden ilginç ülke sunuşları yaptık birbirimize... Uzakları yakın eden sunuşların ilki Kosta Rika üzerineydi. Arkadaşımız Gonca Özgit, haritaya bakacak olursak epeyce uzağımızdaki bu Orta Amerika ülkesinden etkileyici fotoğraflar eşliğinde ilginç izlenimler aktardı. Bizleri, Kosta Rika nın gezilip görülesi yerlerinde, cadde ve sokaklarında, orkidelerle bezeli parklarında, börtü böceklerin mekan tuttuğu yemyeşil ormanlarında, meydanlarında, pazar yerlerinde gezdirdi; o yerlerin insanlarıyla tanıştırdı. Kosta Rika nın zengin sahil anlamına geldiğini o gün öğrendim. Öyle ya: Kosta=Coast ve Rika=Rich... O güzel sunuştan geriye uzak ülke ezgileri eşliğinde akıp geçen birbirinden güzel fotoğraflar ve o fotoğraflara yansıyan insan manzaraları kaldı... Bir başka çarşamba akşamı yolumuz Güney Afrika ya düştü yılındaki Dünya Kupası na ev sahipliği yaptığı bir ay boyunca Güney Afrika Cumhuriyeti ni daha yakından tanıma olanağı bulmuştuk. Futbol heyecanı yanında o günlerden aklımızda kalan en önemli obje hiç kuşkusuz vuvuzela oldu. Bir tür tek sesli zurna diyebileceğimiz bu müzik enstrümanı, daha sonraları baş ağrıtıcı ölçüde geveze kişiler için de kullanılır oldu. Haritadaki yerini daha çok Ümit Burnu ndan bildiğimiz Güney Afrika Cumhuriyeti nin kentlerini; başkent Pretoria yı, Johannesburg u, Cape Town ı bize arkadaşımız Emine Sönmez tanıttı. Emine Sönmez in Güney Afrika da görevli olduğu yıllardan biriktirdiği anıları, izlenimleri, duygu ve düşünceleri yansıtan fotoğraf sunumunu izlemek o gün hepimizi fazlasıyla memnun etti... Bir dönemin apartheit denilen ırk ayrımcılığına karşı özgürlük ve eşitlik savaşımının öncüsü Nelson Mandela ile, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Nadine Goldimer ile, ünlü romanı Ağla Sevgili Yurdum un yazarı Alan Paton ile tanıdığımız Güney Afrika Cumhuriyeti, Emine Sönmez in etkileyici sunumuyla bize artık daha yakındı... Sonra yolumuz Ortaçağ İspanya sına düştü. Bugüne değin İspanya nın değişik bölgelerini bir gezgin olarak ilgiyle ve keyifle gezen İbrahim Berksoy, özlemle andığı Paco de Lucia nın unutulmaz Flamenko ezgileri eşliğinde ortaçağ İspanya sından kesitler sundu... Yine bir çarşamba akşamı kendimizi yüzyılların mirası kültür ve uygarlık kenti Diyarbakır da bulduk; bir başka çarşamba akşamı ise Çin de... Arkadaşımız Fulya Doğan, her iki sunumunda da, çektiği birbirinden ilginç fotoğraflar eşliğinde, o fotoğraflardan yola çıkarak bizlere ilginç insan hikâyeleri anlattı. Son olarak, yılbaşı gecesinden bir önceki çarşamba akşamı arkadaşımız Macit Öncel bir yılbaşı sürprizi yapıp geçmişe özlem dolu şansonlar eşliğinde bizleri Avrupa nın başkenti Paris e götürdü. O akşam Paris üzerine konuşurken, Şansonlar eşliğinde Paris fotoğraflarını izlerken bir kez daha anladık ki Paris yalnızca bir kent değildir; aynı zamanda Avrupa nın kültür, sanat, edebiyat, lezzet, moda ve gezi merkezidir... Belki de Paris Avrupa nın her şeyidir... Alain de Botton un Seyahat Sanatı adlı kitabında yazdığı Nereye gitmemiz gerektiği konusunda bize tavsiyede bulunan çoktur ama neden ve nasıl gideceğimizi söyleyen yoktur cümlesinden hareketle, gezi kulübü olarak, iki haftada bir çarşambaları sessiz sedasız buluşup uzakları yakın etmeye çalışıyoruz... Sizleri de bekleriz... Düzeltme ve özür: Bültenimizin geçen sayısında (Aralık 2014) yer alan ülkemizin kültür rotaları başlıklı yazıda, 12 Kasım akşamı Vişnelik te bizlere ülkemizin kültür rotalarını tanıtan, işaretleme ve tescil çalışmalarını yürüttüğü Frig Yolu üzerine özel bir sunum yapan değerli konuğumuz Doç. Dr. Hüseyin SARI nın adını yanlışlıkla Dr. Hüseyin KAYA olarak yazmışım. Düzeltir, özür dilerim. OCAK-ŞUBAT

16 Dernekten Derleyen: N.Katrancıgil Arkeoloji Kulübü nden Tarih Penceresinden Bir Portre: Osman Hamdi Bey i Tanıyalım 18 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246 Arkeoloji ve tarih ile ilgili yazılarımıza başladığımız bu ilk makalede günümüzde ressam kişiliği ile öne çıkan, ancak arkeolog ve müzeci kimliği ile ressamlığı kadar tarihimizde önemli yer tutan Osman Hamdi Bey i (d.30 Aralık 1842, İstanbul - ö.24 Şubat 1910, İstanbul) tanıtmak, 172. doğum gününe denk geldiği de düşünülürse, bir vefa borcudur. Sadrazam İbrahim Edhem Paşa, büyük oğlu Osman Bey i de kendisi gibi 1857 de eğitim almak üzere Paris e, kendi çocukluğunun geçtiği Institution Barbet ye yollamıştı. Kendi adını taşıyan ve dönemin en ünlü hazırlık okullarından birinin sahibi olan Jean - François Barbet kendisine 1864 te Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi ne kaydolabilmesi için gerekli eğitimi vermiştir. Ancak hukuk tahsili için gitmiş olduğu Paris - Fransa dan, resim öğrenimi yaparak 1868 de yurda dönmüştür. Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu nda resim dersleri alıp, özel atölyelere devam etmiştir. Jean Leon Gerome ve Gustave Boulanger den resim dersleri almıştır. Arkeoloji derslerine de katılmıştır. Eğitim için Paris e gelen Şeker Ahmed Paşa ve Süleyman Seyyid Bey ile 1867 de katıldıkları Paris Dünya Sergisi nde gümüş madalya kazanmıştır. Büyük figürlü resimleriyle tanınmakta olup, Batılı resim anlayışının ilk temsilcisi sayılmaktadır. Osman Hamdi Bey Türk resminde kadına yer veren ilk ressamdır. Resimlerinde farklı giysiler içinde ve farklı mekânlarda kendine, eşine, çocuklarına, yakınlarına yer vermiştir. Ressamlığı yanı sıra arkeolojiye duyduğu ilgi, zaman içerisinde onu bu alana da sürüklemiştir yılları arasında Bağdat İli Yabancı İşler Müdürü olarak (Bağdat Vilayet Umur-ı Ecnebiye Müdüriyeti) Midhat Paşa ile aynı zamanlarda Irak ta bulundu de İstanbul a döndüğünde Teşrifat-ı Hariciye (Protokol) Müdür Yardımcılığı vazifesinde bulunmuştur yılı Viyana Dünya Sergisi nde Osmanlı heyetinde yer aldı de Hariciye Umur-ı Ecnebiye Katipliği (Dışişleri Bakanlığı Yabancı İşleri Müdür Yardımcılığı), 1876 da Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü (Yabancı Basın Yayın Müdürlüğü), 1877 de Pera ve Galata semtlerinin de dâhil olduğu Altıncı Daire-i Belediye Müdürlüğü yapmıştır. Düyun-u Umumiye İdaresi nde de (Dış Borçları Denetleyen Kurum) görev almıştır. Öte yandan, Topkapı Sarayı nda birikmiş çeşitli hediyeler, ganimet ve silahların Aya İrini Kilisesi nde toplanmaya başlamasıyla, Türkiye de müze ile ilgili çalışmaları sadece depolama anlamında da olsa başlatan, Sultan Abdülmecit in emri ile Tophane Müşiri (Mareşal) Fethi Ahmet Paşa dır. Tanzimat Devri nin Maarif Nazırlarından Saffet Paşa nın kişisel çabalarıyla Müze-i Hümayun 1869 da kurulur. O dönemde Galatasaray Lisesi İngiliz öğretmenlerinden Edward Goold Müze-i Hümayun Müdürü olarak atanır ( ). Sadrazamın değişmesi nedeniyle Müze-i Hümayun Müdürlüğü kaldırılır. Ancak Maarif Nazırı Ahmed Vefik Paşa tarafından müze müdürlüğü yeniden kurularak başına 1872 de Alman Dr. Philip Anton Dethier getirilir. Goold un müdürlüğü zamanında toplam 150 olan eser sayısı 650 ye çıkmıştır. Dethier in özellikle 1876 dan itibaren ciddi sağlık problemleri olmuş ve 3 Mart 1881 yılında vefat etmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Alman Dr. Philip Anton Dethier in vefatından sonra, 4 Eylül 1881 de getirildiği Müze-i Hümayun Müdürlüğü vazifesine ise vefatına kadar devam etmiştir. Aya İrini den Çinili Köşke taşınan 650 parçadan oluşan eseri, dönemin ünlü sanat tarihçilerinden, Fransız Bilimler Akademisi üyesi M. Saloman Reinach ı davet ederek birlikte sınıflandırmışlardır. Şu anda Eski Şark Eserleri Müzesi olarak hizmette bulanan bina onun Mimar Alexander Vallaury ile tasarımladığı Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali binası olarak 1883 de yapılmıştır. Arkeoloji Müzesi ni oluşturan karşısındaki binaların projesini yılları arasında yine İstanbul lu Levanten Mimar Alexander Vallaury e yaptırtmıştır de, de ve 1907 de olmak üzere kısım kısım açılmıştır de Osman Hamdi Bey Güzel Sanatlar Akademisi ni (Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali, bugünkü adıyla Mimar Sinan Üniversitesi) kurmuştur ve bu mektebin de müdürlüğünü yürütmüştür tarihli Eski Eserler Tüzüğü nü (Âsâr-ı Atika Nizamnamesi) 1883 de değiştirerek, yurdumuzdan tarihi eserlerin yurt dışına

17 Dernekten kaçırılmasını önlemiştir. Yeni düzenleme ile yerli ve yabancıların resmi izinle yapacakları kazılar sonucunda çıkarılan eserlerin Arkeoloji Müzesi ne gelmesini temin etmiştir. İlk kazısına Eski Etolia, Ayvalık ve Bergama yöresindeki antik kentlerin lahit mezarlarını aramak için başlamıştır yılında Nemrut Dağı kazılarına giderek, Kral I. Antiokhos un tapınağının bulunduğu mahali incelemiş ve çalışmalarını Sanayi-i Nefise Mektebi nin ilk heykel hocası olan heykeltıraş Oskan Efendi (Yervant Osgan) ile birlikte Le Tumulus de Nemroud Dagh adı altında bir kitapta 1883 de yayımlamıştır. O dönemde Adana vilayeti, şimdi Gaziantep te bulunan Zincirlihöyük deki antik kalıntıları incelemiştir (1883). Alman Carl Humann ve Felix von Luschan ın yaptıkları üç kazıdan çıkan Hitit Dönemine ait yazılı levhaları ve figürleri müzeye getirtmiştir ( ). Ancak izin verilenden fazlası olduğu iddia edilen büyük bir kısmı Berlin Müzesi ne götürülmüştür de Lübnan Sayda da (Sidon) Kraliyet Nekropol ünde yapılan kazılarda çıkartılan ve ünlü Büyük İskender in lahit mezarı olduğu iddia edilen lahit dâhil Fenike ve Helenistik Döneme ait yirmiden fazla lahdi müzeye kazandırmıştır. Arkeolog Theodore Reinach ile Necropole Royale de Sidon kitabını 1892 de ve 1886 da iki cilt halinde yayımladılar de Lagina daki Hekate Tapınağı nda (Muğla) kazılarda bulunmuştur. Aydın da da pek çok kazıdan eser çıkarttırmıştır. Oğlu Mimar Ethem Bey Tralleis (Güzelhisar, Aydın) antik kentinde Artemis Tapınağı na ait eserler bulmuştur. Kardeşi Halil Ethem Bey Alabanda ve Sidamara (Aydın) kazılarını yürütmüştür. Alman Üniversitelerince, Oxford Üniversitesi ve 1894 de Pennsylvania Üniversitesi nce kendisine fahri doktorluk unvanı verilmiştir yılı basımı yine Oskan Efendi ile yazdığı Les Ruines d Arslan Tasch (Arslantaş Harabeleri) adlı bir kitabı da mevcuttur. Resimlerinden bazıları Gebze den Manzara (1881), Camiden Çıkan Sultan (1887), Yeşil Cami (1890), Şapkalı Çocuk (1897), Mimozalı Kadın (1906) adlı eserlerdir yılında Kuruçeşme de bulunan yalısında vefat eden Osman Hamdi Bey çok sevdiği ve planını da kendi çizmiş olduğu İzmit - Eskihisar daki evinin bahçesine defnedilir yılında bu evi müze yapılarak ziyarete açılmıştır. Evini ve Selçuklu iki mezar taşı konularak düzenlenmiş kabrini ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Arkeoloji - tarih penceresinden bakacağımız yeni bir konuda buluşmak üzere hoşçakalın. Kaynakça Büyük Kültür Ansiklopedisi, Başkent Yayınları, 1984, 9. Cilt (MOZ-PAM), S:3622 Cumhuriyet Ansiklopedisi, Arken Kitabevi, 1971, 8. Cilt (MA-OZ), S:2535 Ana Britannica Ansiklopedisi, 17. Cilt (Nur-Pil), S: Osman Hamdi Bey ve Amerikalılar: Arkeoloji, Diplomasi, Sanat, Pera Müzesi Yayını, /02/2007, Torunu; Prof. Dr. Edhem Eldem, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü resim-ve-heykel-restorasyonu/65-osman-hamdi-beyinhayati.html Osman Hamdi Tablolarında Gerçekle İlişkiler, Kültür Bakanlığı Yayınları, V. Belgin Demirsay,.S:1058 Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün ün İlgili Makalesi OCAK-ŞUBAT

18 Dernekten M. Gencer ATLAGAN (OMD Koleksiyon Kulübü Üyesi) Koleksiyon Kulübü nden Av Bıçakları-Çakıları Koleksiyonu Vişnelik tesisimizdeki Koleksiyon Kulübümüzün sergi vitrinlerinde 100 ü aşkın av bıçağı, çoban bıçakları ve değişik özellikleri olan çakılar sergilenmiş ve bunlarla ilgili bir de sunum yapılmıştır. Çeşitlerini sergide izlediğimiz, kimilerinin söylediği bıçak olmasaydı tekerlek icat edilemezdi iddiasındaki, uygarlığı ona borçlu olduğumuz, insanoğlunun en eski gereçlerinden ve silahından olan bıçakların özellikleri, yöreleri, malzemeleri hakkında aşağıda özetlediğimiz bilgiler sunulmuştur. İlk silahını obsidyenden yapan insanlar, daha sonra demir ve bronz namlulu (keskin kısım) bıçaklar yapmaya başlamışlar, Romalılar ise kemik ve fildişinden mutfak bıçakları üretmişlerdir... Sadece kesme işi gören bıçaklar zamanla değişime uğrayıp uzatılan namlularıyla kılıç adını almıştır. Yüzyıllarca savaşların etkili silahı olan kılıcın yalnız bir sorunu vardı. Kalkan ve zırhlara yapılan vuruşlar demir namluların eğilip bükülmesine neden oluyordu ki daha çeliğin icadına ise yüzlerce yıl vardı. Günümüzde çelik, demir, karbon, molibden, vanadium, kromla karıştırılarak karmaşık metalürjik yöntemlerle üretilmektedir. Oysa çok eski dönemlerde bile çeşitli deneysel usullerle kaliteli bıçaklar yapılabiliyordu. Kılıca su vermek, çifte su vermek gibi bir yöntem zamanla geliştirildi. Türklerin çeliğe su verirken at sidiği de kullanıldığı bilinir. Eski yöntemlerden biri de örnekleri sergide teşhir edilen Damascus yöntemdir. Adını anglosaksonların bizim bir zamanlar Şam-ı Şerif dediğimiz şehre verdikleri addan alır. Çok uzun yıllar unutulan bu teknik birkaç yıl önce iki Alman demirci tarafından yeniden bulunmuştur. Bu teknikte değişik sertlikteki demir ve çelik levhalar üst üste konup ısıtılarak dövülür ve bir çelik çubuk haline getirilir. Desenler tam olarak oluşuncaya kadar katlama burkma işlemi devam eder, sonra çeliğe bıçak şekli verilir. Bileme işleminden sonra da asit uygulamasıyla desenlerin ortaya çıkması sağlanır. Damaskus çeliği bıçak üreticileri tarafından levhalar halinde Pakistan, Almanya, Amerika dan alınır. Bıçak üretiminde çeliğin sertliği de çok önemlidir. En bilinen ayarlar Rockwell ve Vickers sertlik derecesidir. Günümüzde bıçaklar alet olmanın yanı sıra koleksiyon malzemesi olma özelliği de taşıyor. Bu tür bıçakların namlularının yapımında çok kaliteli İsveç ve Fransız karbon çelikleri, Damascus ve seramik yöntemleri kullanılmaktadır. Kabzalarında geyik, keçi, bufalo boynuzu gibi kemikler ya da kıymetli dayanıklı ağaç kökleri yer alırken, elin kabzadan namluya kaymasını önleyen balçak, balçık veya barçak denen parçasının pirinç, fildişi, gümüş, altın gibi değerli malzemelerden yapılanları vardır. Bıçaklar zamanımızda da savaş aleti olarak geliştirildi ve etkin olarak kullanmaktadır. Vietnam Savaşı nda testere ağızlı bıçaklar çokça kullanılmıştır. Bunlar, öldürme amaçlı değil, düşen helikopterlerin gövde malzemesini keserek kurtulma amacıyla geliştirilmiştir. 20 ODTÜLÜLER BÜLTENİ 246

19 Dernekten Bu arada pek çok kişinin bildiği Victorinox marka İsviçre çakıları ordunun demirbaşlarındandır ve alet olma özelliği ön plandadır. Karl Elsener adında bir ustura ve ameliyat gereçleri imalatçısı, orduda kullanılan çakıların Almanya da üretildiğini duyunca İsviçre Bıçakçılar Derneği ni kurup ordu için tahta saplı bıçaklar üretmeye başlar. Son yıllarda Victorinox 100 farklı kombinasyonda 5 milyondan fazla çakı üretirken, diğer üretici Venger 200 çeşit çakıdan 3 milyon tane üretiyor. Bu modellerden 10 u ise solaklar için tasarlanmıştır. üretilmelerine rağmen tasarımlarını ya da işçiliklerini geliştiremedikleri için dünya piyasasında adlarını duyuramamışlardır. Anadolu nun pek çok şehrinde, kasabasında da geleneksel yöntemlerle yapılan boynuz kabzalı çakılar ve özellikle çobanların çok meraklı oldukları Serik çoban çakılarını da söylemeden geçmemek gerekir. Ancak Osmanlı zamanında üretilen ve üretildiği kasabadan adını alan Yatağan bıçakları ve kılıçları, namlu biçimi ve kabzası ile özgün ve tipik bir silah olup, İstanbul Harbiye deki Askeri Müze dekiler görülmeye değerdir. Halen Bursa da, Sürmene de, Yatağan da, Sinop ta ve özellikle Ankara da birkaç firma güzel av bıçakları üretmektedir. Bora, Güdül, Mogan, Yavuz bunların başlıcalarıdır. Avda kullanılacak bıçağı seçerken bıçakla çakı arasında bir tercih yapılacak olursa, kullanış ve taşıma bakımından kilitli kaliteli av bıçakları da iyi bir bıçaktır. Yasalara göre av ve benzeri bıçakların satışı serbest olup, satın alınabilir; ev ve iş yerinde bulundurulabilir (özel araç hariç). Ancak avda Av Tezkeresi ile üstte taşınabilir. Meskun mahallerde hemen kullanılamayacak şekilde bez veya kağıda sarılmak suretiyle ya da kendi kutusunda paketli olarak taşınabilir. Bıçak, icat edildiğinden bu yana önemini korumuştur. Baltalar, mızraklar, oklar, kılıçlar, tarihe karışmış; pek çok modern silah ve alet kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen tahtından asla inmemiş ve şimdi de Koleksiyon Kulübümüzde kendinden söz ettiriyor. Geçtiğimiz aylarda Victorinox, rakibi Venger i satın aldı ve Venger tiplerinin de üretimini Victorinox markasıyla sürdürüyor. Ancak çakıdaki büyük bıçağın marka alanına üretim yeri olan Delemont yazıyor. Fransızların da ünlü Opinel çakıları 1890 dan beri üretilmekte ve dünyaca tanınmaktadır. Yine Buck, Bowie, Hubertus, Winchester, Columbia, American Eagle, Browning, Virginia, Mauser, Walther, İspanyol Toledo, Bulgar Manly bıçakları bilinen markalardır. Bizde de Bursa, Sivas, Sürmene, Serinhisar - Yatağan bıçakları çok eskiden beri OCAK-ŞUBAT

20 Dernekten Haluk Direskeneli (ME 73) Opera Sahnelerinden Vincenzo Bellini den I Puritani Operası 2015 te Ankara da Operalarda bu aralar yeni eser yok, İzmir Elhamra Sahnesi nde Puccini den Madama Butterfly, ve Tosca, Verdi den Aida operaları programda görünüyor. Bir eser başlıyor, bir süre arka arkaya oynuyor, sonra yerini bir başka esere bırakıyor. Devamlı dekor değiştirmeye imkan yok. Çünkü ekonomik değil. Ancak seyirci açısından başka bir avantajı var. Üst üste bilet alırsanız, tüm cast oyuncularının yorumlarını seyredebiliyorsunuz, benim en sevdiğim durum oluyor. Böylece sanatçıları kıyaslamak daha kolaylaşıyor. İstanbul Kadıköy Süreyya Sahnesi nde Bellini den La Sonnanbula, (Uyurgezer Kız) Aralık ayında devam ediyor. Arkasından Verdi nin La Traviata operası sahne alacak. Sonra Rossini den La Cenerentola (Kül Kedisi) oynayacak. Her ay hepsine bilet alıp tek tek izlemek lazım. Ankara da Carmen, Attila, Saraydan Kız Kaçırma operaları oynanmaya devam ediyor. Bellini den I Puritani başlayacak, dediler. Ankara Opera Balesi web sayfasında önce ilan edildi, sonra detaylar silindi, herhalde provalar başladı, sanatçılar herhalde çalışıyorlar. Yeni bir haber henüz alamadım. Bir duyum alırsanız bana lütfen haber verin. Bu arada gittim hemen I Puritani CD sini aldım, 1954 yılında kayıt yapılmış. CD üretim tarihi 2004, 1954 te henüz genç ses Maria Callas başrolde, harika bir yorum yapmış. Her yeni opera benim için yeni bir macera, yeni bir serüven. Her gün sanki üç öğün yemek yer gibi CD yi üç kez dinliyorum, kulağım yavaş yavaş alıştı, artık melodileri kafamda takip edebiliyorum. Ayrıca Spotify ve YouTube kayıtlarını da dinledim. Opera 2015 ilkbahar döneminde sahnelenmeye başlar sanırım. Yönetmen Woody Allen, Savaş ve Barış romanını, Olaylar Rusya da geçiyor diye özetlemiş. Ben de I Puritani operasını aynı usul özetliyeyim, Bu opera bir aşk hikayesi, olay 1640 yıllarında İngiltere iç savaşı sırasında geçiyor, sonu güzel bitiyor. Youtube içinde en iyi I Puritani operasını söyleyen günümüzün sanatçısı kim? diye tarama yaptım doğumlu Rus soprano Olga Perenyatko çıktı, Şu sıralar NewYork Metropolitan Operası nda oynuyor. Rus sanatçı Anna Netrebko aynı rolü 2010 da Metropolitan Opera Sahnesi nde oynamış. Ayrıca operanın 2010 sahnelenmesinin CD kaydı yapılmış. Anna Netrebko, en son Ukrayna Rus ayrılıkçılarına verdiği maddi destek yüzünden uluslararası toplumda ambargoya uğramış durumda. Munich Bayerische Staadts Oper Manon Lescaut operasında, Alman yönetmen ile arasında çıkan artistik anlaşmazlık yüzünden sezonu yarım bıraktı, gitti. Yerine gelen Latvia 1979 doğumlu genç soprano Kristina Opolaris en az onun kadar iyi baş rol oynuyor, youtube video yayınları- kayıtları onun çok güzel yorumlarını gösteriyor. Ankara operasındaki I Puritani sahnelenmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Cast olarak Elvira başrolü için dört ayrı soprano çalışıyor. Premier de sahneye kim çıkacak bakalım? *** Bilkent konserleri harika geçiyor, son üç solistin her biri inanılmazdı. Artık sadece keman çalmak yetmiyor, üstüne tap dans yapmak, rock müziği çalmak da gerekiyor, sahnede yeni şeyler yapmak lazım. Alman kemancı Julian Steckel, entrümanına mutlak hakimdi. Macar kemancı Katica Illenyi, şarkı söyledi, sahnede tap dans yaptı, pek bilinmeyen bir çalgıyı çaldı, üstüne harika bir keman yorumu sergiledi. Rus kemancı Alexander Markov, sadece Paganini seslendirmedi, bis için sahneye getirdiği yeni elektronik keman ile rock müziği yaptı, bir ara salon ışıkları söndü, karanlıkta müzik devam etti, sanatçının elindeki keman yayı kırmızı ışıklar saçmaya başladı, sinemada ışın kılıcını sallayan Dart Wader gibi bir görüntü ortaya çıktı, alışmadığımız bu durumda Neler oluyor? diye hayretler içinde kaldık. *** Ben bilet parasını verip seyreden konservatuar eğitimi almamış bir izleyiciyim. Davetiye ile en iyi yerden bedava opera seyretmediğim için her oyunu beğenmek zorunda değilim, bir sahnelenmeyi beğenmediysem bunu dümdüz söylerim. Bir opera hakkında yazı yazabilmek için tüm cast oyunları seyretmeyi gerekli görürüm. Bizim opera ortamımız henüz sahnelenmeyi beğenmeyen ve bunu dümdüz söyleyen öylesine yorumlara henüz alışık değil. Daha iyisini yakalayabilmek için aykırı yorumlara açık olmak lazım. Bir oyun hakkında izleyici yorumu almak kadar güzel bir şey herhalde yoktur. Bu karışık dönemde, bu anlaşılmaz ortamda, opera ve klasik müzik herhalde bizler için en iyi ilgi - meşguliyet konuları olacak. Opera konularında sizin bir duyumunuz, uyarınız, düzeltmeniz, yorumunuz, tavsiyeniz, katkınız varsa lütfen bana yazın. Ankara, ODTÜLÜLER BÜLTENİ