FEBRİL VE AFEBRİL KONVÜLZİYON İLE BAŞVURAN ÇOCUK HASTALARDA NÖRONAL HASARIN BELİRLENMESİNDE SERUM TAU PROTEİN DÜZEYİNİN YERİ VE RİSK BELİRLEMEDE ÖNEMİ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "FEBRİL VE AFEBRİL KONVÜLZİYON İLE BAŞVURAN ÇOCUK HASTALARDA NÖRONAL HASARIN BELİRLENMESİNDE SERUM TAU PROTEİN DÜZEYİNİN YERİ VE RİSK BELİRLEMEDE ÖNEMİ"

Transkript

1 T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Prof. Dr. Serap KARASALİHOĞLU FEBRİL VE AFEBRİL KONVÜLZİYON İLE BAŞVURAN ÇOCUK HASTALARDA NÖRONAL HASARIN BELİRLENMESİNDE SERUM TAU PROTEİN DÜZEYİNİN YERİ VE RİSK BELİRLEMEDE ÖNEMİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Ayten MUTLU EDİRNE

2 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim süresince mesleki bilgi ve deneyimimi artırmamda büyük destek ve yardımlarını gördüğüm değerli hocalarım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Betül Acunaş, tezimin yürütülmesi sırasında bana yol gösteren değerli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Serap Karasalihoğlu, Prof. Dr. Mehtap Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Betül Orhaner, Doç. Dr. Filiz Tütüncüler, Doç. Dr. Ülfet Vatansever, Doç. Dr. Naci Öner, Doç. Dr. Coşkun Çeltik, Doç. Dr. Neşe Özkayın, Yrd. Doç. Dr. Yasemin Küçükuğurluoğlu, Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Duran a ve çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim. 1

3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ... 1 GENEL BİLGİLER... 3 EPİLEPSİ... 3 FEBRİL KONVÜLZİYONLAR NÖROLOJİK HASAR PATOFİZYOLOJİSİ KONVÜLZİYONDA NÖROLOJİK HASARIN MEKANİZMALARI NÖROLOJİK HASAR BELİRTEÇLERİ TAU PROTEİN GEREÇ VE YÖNTEMLER BULGULAR TARTIŞMA SONUÇLAR ÖZET SUMMARY KAYNAKLAR EKLER 1

4 KISALTMALAR AFK : Afebril Konvülziyon BBT : Bilgisayarlı Beyin Tomografisi BFK : Basit Febril Konvülziyon BOS : Beyin Omurilik Sıvısı EEG : Elektroensefalografi FK : Febril Konvülziyon GABA : Gamma-Aminobütirik Asit GFAP : Glial Fibril Asidik Protein GT : Generalize Tonik GTK : Generalize Tonik-Klonik KFK : Komplike Febril Konvülziyon LP : Lomber Ponksiyon MBP : Myelin Bazik Protein MRG : Manyetik Rezonans Görüntüleme NSE : Nöron Spesifik Enolaz PET : Pozisiyon Emisiyon Tomografisi S-100 β : Serum 100 Beta Protein SPECT : Single Photon Emission Computerized Tomography SSS : Santral Sinir Sistemi TLE : Temporal Lop Epilepsisi ÜSYE : Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu 1

5 GİRİŞ VE AMAÇ Konvülsiyon bir grup serebral nöronun ani, anormal ve aşırı boşalımına bağlı olarak ortaya çıkan geçici belirti ve /veya bulgudur (1). Epilepsi ise nöbetlerin tekrarlaması durumudur ve bu hasta grubunun %60 ında nöbet çocukluk çağında başlamaktadır (2). Toplumda sıklığı 5-8/1000 olarak bulunmuştur (3). Febril konvülsiyon (FK) çocukluk çağı nöbetlerinin en sık görülen tipidir. FK ların etyopatogenezi aydınlatılamamıştır. Genelikle benign nöbetler olmakla birlikte nöbetin tekrarlama özelliği ve epileptik nöbete dönüşme riski taşıması nedeniyle önemini ve güncelliğini korumaktadır (4,5). Febril ve afebril nöbetlerde hekim ve aile için en büyük kaygı nöronal hasar oluşmasıdır. Nöbetlerde beyin hasarından sorumlu birçok mekanizma vardır. Bunlardan en önemlisi nöbet sırasında ortaya çıkan hipoksidir. Ayrıca anormal elektriksel boşalıma yol açan artmış glutaminerjik eksitatör ileti ve kalsiyumun aracılık ettiği hücre yıkımı da söz konusudur (6-8). Nörolojik hasarı belirlemede Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), Bilgisayarlı Beyin Tomografi (BBT), Pozisiyon Emisiyon Tomografi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır (1). Ancak radyolojik tetkikler yeterince hızla yapılamamakta, yorumu uzman eleman gerektirmekte, pahalı olmakta ve radyasyona maruziyet söz konusu olmaktadır (9-11). Bu nedenle tanıda, prognozu belirlemede, sekel olasılığını saptamada başka biyobelirteçlere ihtiyaç vardır. Klinik ve radyolojik değişkenlerin aksine biyobelirteçler kolay, hızlı, tekrarlanabilir, objektif, kullanıcının yorumundan bağımsız ve ucuzdur. Nöron yapısında bulunan ancak nöron hasarı veya ölümüyle açığa çıkan biyobelirteçlerin serum veya beyin omurilik sıvısında (BOS) tespiti asfiksi, intrakranial 1

6 kanama, travma ve inme gibi birçok durumda tanı aracı olarak kullanılmaktadır. Nöronal hasarı belirlemede Nöron Spesifik Enolaz (NSE), Beyin Spesifik Kreatin Kinaz, Miyelin Bazik Protein (MBP), Serum 100 Beta Protein (S-100 β), Glial Fibril Asidik Protein (GFAP) gibi serum belirteçleri araştırma konusu olmaya devam etmektedir (12-16). Son zamanlarda kullanılan biyobelirteçlerden biri de Tau proteinidir. Tau protein santral sinir sistemi (SSS) nöronlarının aksonlarında lokalize, mikrotübül yapısında yer alan bir proteindir. Tubulin monomerlerinin birleşerek mikrotubulleri oluşturmasında, hücre iskeletinin korunmasında, akson transportunun devamında, hücre içi vezikül transportunda önemli rol oynar. Nöronal hasar durumunda hücre dışına çıkar. Bu nedenle BOS ve serum Tau protein düzeyinin bazı hastalıkların tanısı, aksonal hasarın saptanması ve şiddetinin belirlenmesinde bir belirteç olarak kullanılabileceği düşünülmektedir (17,18). Tau proteini Alzheimer hastalığında tanı amaçlı kullanılmaktadır. Nöronların içinde bulunan anormal nörofibriler yumakların ana bileşeni Tau proteinidir ve nöron ölümü ile ortaya çıkarlar (19). Akut inme vakalarında, minor kafa travması geçiren çocuk ve yetişkin hastalarda serum Tau protein düzeyi çalışılmış ve Tau proteininin bu hastalarda belirteç olarak kullanılabileceği belirtilmiştir (20-25). Çocukluk yaş grubunda nöbetin yol açtığı hipoksiye bağlı nöronal hasarı belirlemede serum Tau protein düzeyinin yerini belirten bir çalışmaya literatürde rastlanmamıştır. Bu çalışmamızın amacı, afebril ve febril konvülsiyon geçiren çocuklarda nöbet sırasında oluşan hipoksiye bağlı oluşabilecek nöronal hasarın belirteci olarak serum Tau protein düzeyinin yerini ve risk faktörlerini tanımlamadaki önemini araştırmaktır. 2

7 GENEL BİLGİLER EPİLEPSİ Tanımlar Nöbet: Beyinde ani başlayan, motor, somatosensoryal, otonom/ duygulanım veya diğer beyin fonksiyonlarında değişiklikler oluşturabilen nöronların paroksismal elektriksel deşarjlarıdır. Bilinç kaybı eşlik edebilir veya etmeyebilir. Bu elektriksel deşarjlar beyin içinde farklı yayımlar gösterebildiğinden, nöbetlerin klinik özellikleri farklılıklar gösterebilir. Epilepsi: İki veya daha fazla sayıda tekralayan; ateş, travma, enfeksiyon ve metabolik bozukluğa özgü bir olayla uyarılmayan nöbetleri tanımlayan süreğen bir durumdur ve ekstraserebral bir neden olmaksızın tekrarlama eğilimindedir (1,2,26). Epilepsinin Görülme Sıklığı Epilepsi oldukça sık görülen bir hastalıktır ve olguların yarısından fazlası çocukluk çağında başlamaktadır. Çeşitli çalışmalarda genel popülasyondaki görülme sıklığı % arasında bulunmuştur (3,27). Ülkemizde son yıllarda yapılan bir çalışmada epilepsi prevalansının %1.02 olduğu kaydedilmiştir (28). Tam olarak gösterilememesine rağmen genetik bir yatkınlığın varlığına ait kanıtlar bildirilmiştir. Bazı ailelerde epilepsi sıklığı fazladır, ikizler üzerinde yapılan araştırmalarda tek yumurta ikizlerindeki epilepsi insidansının çift yumurta ikizlerine göre üç kat daha fazla olduğu gösterilmiştir. Erkeklerde kızlardan daha sıktır (27). 3

8 Nöbetlerin Patogenetik Özelliklerine Göre Sınıflandırılması Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneği nin önerisiyle nöbetler genel olarak generalize ve parsiyel olarak ikiye ayrılmaktadır (29). Epileptik Nöbetlerin Uluslararası Sınıflandırılması (1989) Tablo 1 de verilmiştir. Parsiyel nöbetler: Beynin bir bölgesindeki nöronların deşarjı sonucu ortaya çıkan, klinik ve elektroensefalografi (EEG) bulgusu bu anatomik lokalizasyon ile ilişkili olan nöbetlerdir. Nöbet sırasında bilinç değişikliği olması (kompleks parsiyel) veya olmamasına (basit parsiyel) göre ikiye ayrılırlar. Her iki nöbet tipi korteksin diğer bölgelerine yayılarak semptomatik generalize nöbetlere dönüşebilir. Parsiyel nöbetler generalize tonik-klonik (GTK) nöbetlere dönüşür ise tam bilinç kaybı olur. Generalize nöbetler: Absans nöbetleri: Tipik absans nöbetleri saniye kadar süren, gün içinde çok sayıda tekrarlayabilen, ani başlangıç ve bitişi olan ve tam bilinç kaybı gözlenen nöbetlerdir. Nöbet esnasında yapılmakta olan etkinlik aniden durur, hastada boş bakış şeklinde dalma gözlenir. Nöbetlerde aura ve postiktal konfüzyon yaşanmaz. Nöbet esnasında yutkunma, yalanma veya giysilerle oynama gibi basit otomatizmalar veya klonik hareketler görülebilir. Midriyazis, solukluk, taşikardi, yüzde kızarma, terleme, salivasyon, piloereksiyon gibi otonomik belirtiler ortaya çıkabilir. Absans nöbetleri hiperventilasyonla uyarılabilir. Bir kısmında fotosensitivite görülür. Tipik absans nöbetlerinde EEG bulgusu normal zemin aktivitesi ile ani başlangıçlı 3 Hz lik generalize, burstler halinde simetrik diken-dalga kompleksleri şeklindedir. Miyoklonik nöbetler: Miyoklonus, kas gruplarının istem dışı olarak ani, hızlı ve aritmik kasılmasıdır. Yüzde, gövdede, özellikle üst ekstremitelerde ve/veya generalize olabilir. Tek nöbet veya küme şeklinde ortaya çıkabilir. Az sayıda sıçramalarla bilinç kaybolmaz fakat hızla ilerler, status epileptikus formuna dönüşürse bilinçte bulanıklık olur. Uykuya dalarken veya uyanırken daha sık görülür. Fotosensivite sıklıkla eşlik eder. EEG de çoğu zaman çoklu diken-dalga deşarjları ortaya çıkar. Epilepsi dışında da birçok nedene bağlı olarak görülebilir. Nonepileptik miyoklonusa örnek olarak fizyolojik uyku miyoklonusu, benign neonatal uyku miyoklonusu, benign infantil miyoklonus, benign familial miyoklonus ve hiperekspleksiyayı verebiliriz (1,30). 4

9 Tablo 1. Epileptik Nöbetlerin Uluslararası Sınıflandırılması (1989) (29) I. Lokalizasyona bağlı epilepsi ve sendromlar 1. İdiopatik a. Sentrotemporal diken dalgalı selim çocukluk epilepsisi b. Oksipital paroksizmleri olan çocukluk epilepsisi c. Primer okuma epilepsisi 2. Semptomatik a. Kronik ilerleyici epilepsi parsiyelis kontinua b. Özel biçimlerde ortaya çıkan nöbetlerle karakterize sendromlar c. Temporal, frontal, parietal, oksipital lob epilepsileri 3. Kriptojenik epilepsiler a. Temporal, frontal, parietal, oksipital lob epilepsileri II. Generalize epilepsiler ve sendromlar 1.İdiopatik epilepsiler a. Bebeklik selim myoklonik epilepsisi b. Çocukluk absans/ jüvenil absans epilepsisi c. Uyanıklıkta genaralize tonik klonik nöbetler d. Özel şekilde ortaya çıkan nöbetler e. Diğer idiopatik generalize nöbetler 2. Kriptojenik veya semptomatik nöbetler a. West Sendromu b. Lennox-Gastaut Sendromu c. Myoklonik astatik nöbetlerle karakterize epilepsi d. Myoklonik absansla karakterize epilepsiler 3. Semptomatik epilepsiler 4. Non-spesifik etiyoloji a.erken myoklonik ensefalopati b.supresyon burst leri ile giden erken infantil epileptik ensefalopati c.diğer semptomatik generalize epilepsiler 5. Spesifik nörolojik hastalıklara bağlı epilepsiler III. Fokal ve generalize olduğu belirlenemeyen epilepsi ve sendromlar 1.Hem generalize hem fokal nöbetler a.bebeklik ağır myoklonik epilepsisi b.uyku yavaş dalgasıesnasında süreklidiken dalga gösteren epilepsi c.landau-kleffner Sendromu d.diğer sınıflandırılmayan epilepsiler 2.Fokal veya generalize görünümün belirgin olmadığı durumlar IV. Özel durumlara bağlı epilepsiler 1.Febril konvülziyonlar 2.İzole nöbetler veya status epileptikus 3.Akut toksik veya metabolik nedenlere bağlı nöbetler İnfantil spazm, en çok 4-9 ay arasında görülen ciddi epilepsidir. Spazmlar fleksor veya ekstansör olabilir. Gelişim başlangıçta normalken çocukların bir çoğunda zaman içinde gerileme oluşur. Bu çocuklar sıklıkla algılama ve motor beceri gelişiminde duraklama gösterirler. Hastalığın tipik EEG bulgusu hipsaritmidir. Etyolojide birçok etken 5

10 saptanabilir: perinatal hipoksik-iskemik hasar, tuberoz skleroz, beyin malformasyonları, kromozom bozuklukları ve değişken metabolizma bozuklukları. Olguların %30 unda belirli bir neden saptanamaz. Kriptojenik olgularda prognoz daha iyidir. Tedavide ACTH, oral steroid ve vigabatrin kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalarda ACTH tedavisinin daha etkili olduğu gösterilmiştir, fakat tuberoz skleroz vakalarında ilk seçenek vigabatrindir (1,30). Tonik nöbetler: Genellikle bir dakikadan kısa süren, ekstansör kas gruplarındaki ani tonus artışı şeklinde gözlenen nöbetlerdir. Hasta opistotonus postürü alır ve bu sırada gözler yukarı kayar, siyanoz gözlenir ve postiktal konfüzyon görülür. EEG de düşük voltajlı hızlı aktivite veya 10 Hz lik frekansı azalırken amplütüdü artan ritmik aktivite görülür. Klonik nöbetler: Tekrarlayıcı, ritmik klonik atımlar ile karakterizedir. Süt çocukluğu döneminde daha sık görülür. Bu tür nöbetlerin postiktal dönemi kısadır. EEG de 10 Hz lik veya daha hızlı ritmik aktivite ortaya çıkar. Atonik nöbetler: Kas tonusunda azalma ile karakterizedir. Ani tonus kaybı sonucu düşmeler görülür. Yaralanmalar sıktır. Bu tür nöbetlerde genellikle bilinç kaybı olmaz. Hasta düşme sonrasında hemen yerden kalkar. Başın öne düşmesi şeklindeki nöbetlerde atonik nöbet kapsamına girer. EEG de çoklu diken-dalga kompleksleri veya düzleşme görülür (29-33). Tonik-klonik nöbetler: İdiopatik olabildiği gibi basit veya kompleks parsiyel nöbetlerin semptomatik yayılması sonucuda gelişebilir. Bazı hastalar prodromal dönem yaşarlar. Hasta nöbetin başlangıcında vokal kordlardaki spazma bağlı olarak epileptik çığlık çıkarabilir, tüm iskelet kaslarındaki ani tonik kasılma sonucu yere düşer, ekstremiteler ve gövde gerilir, çenedeki kasılma sonucu dilini ısırabilir, yutkunamadığı için de salivasyon ve ağzında köpüklenme görülür. Solunum inhibe olursa siyanoz gelişir. İdrar ve gaita inkontinansı olabilir. Tonik faz sonrası klonik hareketler ve bu hareketler arasında yüksek volümlü sesler çıkarabilir, siyanoz devam eder. Gevşeme dönemi uzadıkça klonik hareketler yavaş yavaş azalır ve tamamen biter. Klonik dönemin sonunda mesane sfinkterinin gevşemesine bağlı olarak idrar inkontinansı gelişebilir. Nöbet sonlandığında 6

11 hasta uykuya dalabilir veya ajitasyon gösterebilir. Bu durum 5-20 dakika sürer ve postiktal dönem olarak adlandırılır. Hastalar nöbet sonrasında başağrısı, miyalji, yorgunluk gibi belirtilerden yakınırlar. İktal EEG bulgularına göre tutulum bilateraldir. Yenidoğan ve erken süt çocukluğu döneminde sinaptik gelişim, miyelinizasyon ve interhemisferik bağlantıların tamamlanmaması nedeniyle diğer nöbet tiplerine göre daha nadir gözlenir (32,33). Çocukluk Çağı Epilepsilerinde Tanı Çocuklarda epilepsi tanısında öykü en önemli unsurdur. İmkan varsa ev tipi video kayıtlarından yararlanılmalıdır. Nöbeti tetikleyen etmenler varsa ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır. Özellikle son nöbet ve en ağır nöbetten başlamak oldukça önemlidir. Epilepsi tanısında ikinci adım ayrıntılı fizik ve nörolojik incelemedir. Öncelikle antropometrik ölçümler değerlendirilmeli, deride hipo-hiperpigmente lekeler, hemanjiomlar, aşırı kıllı bölgeler, göz bulguları, kulak deformiteleri, organomegali, genital anormallikler, ekstremite anormallikleri not edilmelidir. Bilişsel ve sosyal gelişim, kaba ve ince motor kapasiteleri, refleksler, serebeller bulgular, yürüme ve konuşma anormallikleri incelenmelidir (1). Tanıda üçüncü adım, EEG bulgularıdır. EEG epilepsi tanısını destekler, ancak patolojik EEG tek başına epilepsi tanısını koydurmaz. EEG nin normal olması hastada epilepsi olmadığını ispatlamaz, çünkü interiktal EEG hastaların %40 da normal olabilir (1). Nöbet sırasında veya nöbetten hemen sonra EEG de paroksismal deşarjların gösterilmesi epilepsi için tanı koydurucudur. Ancak nöbetler nadiren EEG laboratuvarında gerçekleşirler. Bu amaçla EEG kaydı sırasında bazı aktivasyon yöntemleri kullanılarak patolojik bulgu olasılığı artırılabilir. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır: hiperventilasyon, gözlerin kapanması, fotik stimulasyon, uyku deprivasyonu, uyku sırasında EEG. Video EEG, daha çok komplike ve tedaviye cevap alınamayan hastalarda uygulanan bir yöntemdir. Epileptik nöbetlerin non-epileptik paroksismal olaylardan ayırtedilebilmesinde video-eeg kayıtları altın standarttır (3,34). Konvülziyon geçiren hastalarda etiyolojiyi araştırmak için bazı görüntüleme yöntemleri kullanılır. Travma, intrakraniyal hemoraji gibi nedenlerin düşünüldüğü akut semptomatik konvülziyonlarda BBT çekilebilir (35). Bu durumların dışında epilepside tercih edilmesi gereken yöntem MRG. Özellikle migrasyon anomalileri olan hastalarda MRG daha yararlıdır. İlaca cevabı iyi olmayan epilepsi hastalarında cerrahi tedaviye 7

12 hazırlık olarak SPECT (Single Photon Emission Tomography) ve PET gibi ileri tetkikler yapılabilir. Bu yöntemler beyin metabolizmasını ve kan akımını daha iyi aydınlatarak epileptik odağın belirlenmesine katkıda bulunmaktadırlar (3,36). Epilepsi Tedavisi Antiepileptikler, artmış nöronal eksitabilitenin kontrolü amacıyla kullanılan ilaçlardır. Konvülziyonlarda olayın başlaması, yayılması ve duraklaması gibi üç ayrı faz vardır. Antiepileptik ilaçlar ya olaya neden olan odağı baskılar ve nöbet eşiğini yükseltirler, ya da deşarjların merkezi sinir sisteminin diğer bölgelerine yayılmasını önlerler. Antiepileptik ilaç kullanımının geçirilen kaçıncı konvulziyondan sonra başlanması gerektiği ile ilgili farklı görüşler olsa da, genel kanı ilk konvulziyondan sonra ilaç tedavisinin başlanılmaması yönündedir (36). İlk geçirilen konvulziyondan sonra ikinci konvulziyonun geçirilme olasılığı ile ilgili yapılmış çalışmaların meta analizinde, Berg ve Shinnar (37) bu ihtimali ortalama %40 olarak bulmuşlardır. Birinci konvulziyondan sonraki konvulziyonun %75 ihtimalle ilk altı ay içinde, büyük çoğunluğunun ise ilk birkaç hafta içinde oluştuğu bildirilmiştir. Semptomatik etyolojinin olması, parsiyel nöbet olması, EEG'de interiktal diken deşarjların varlığı, mental ve motor retardasyon ikinci konvulziyon için risk faktörleri olarak saptanmıştır (38). Antiepileptik ilaç tedavisinde amaç beyin fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilemeden hastanın nöbetsiz olmasının sağlanmasıdır. Tedaviye epileptik sendroma veya öykü ya da video kayıtları ile saptanan nöbet tipine uygun ve en etkili olduğu bilinen ilaç ile başlanır (Tablo 2). Bu tercihi yaparken yaş ve cinsiyet de göz önüne alınarak en az yan etkisi olan, kullanımı kolay ve pahalı olmayan ilaçlar seçilmelidir. Genel bir bakış açısı olarak halen çocukluk yaş grubunda generalize epilepsi ve epileptik sendromlar için önerilen antiepileptik ilaç valproik asit, parsiyel epilepsi ve epileptik sendromlar için önerilen antiepileptik ilaç ise karbamazepindir. Miyokloni ve absans nöbetleriyle seyreden sendromlarda valproat ilk seçenektir. Karbamazepinin miyoklonik ve tipik absans nöbetleri tetikleyebileceği unutulmamalı ve bu ilaç juvenil miyoklonik nöbetlerde kullanılmamalıdır. İnfantil spazmlarla seyreden ve süt çocukluğunun epileptik sendromlarından biri olan West sendromunun tedavisinde ACTH veya vigabatrin ilk tercih edilecek ilaçlardır. Fenobarbital ve fenitoin gibi ilaçlar özellikle bilişsel fonksiyonlar ve davranışlar üzerindeki yan etkileri nedeniyle çocukluk çağı epilepsisinde ilk seçenek ilaçlar olarak tercih edilmemektedir. Ancak diğer ilaçlarla kontrol altına alınamayan ve nöbet 8

13 kontrolünün önemli olduğu durumlarda ve fenobarbitalin yenidoğan nöbetlerinde kullanılması önerilmektedir (39). İlaç toksisitesini en azda tutmak için tedaviye tek ilaçla başlanmalı, hangi ilaçla başlanırsa başlansın doza bağlı herhangi bir yan etkiden kaçınmak için en düşük etkili dozla başlanmalı, doz çocuğun vücut ağırlığına göre hedef idame dozuna ve etkin plazma seviyesine ulaşılana kadar yavaşça arttırılmalıdır. Her ilacın etkili ve düzenli plazma düzeyine ulaşması için belli bir süre geçmesi gereklidir. Bu nedenle ilaç dozu ve tipi sık değiştirilmemeli, politerapi için acele edilmemelidir. Her ilacın dozu maksimum tolere edilebilen doza ulaşılmadan ikinci bir ilaç denenmemelidir. İlaçların aniden kesilmesi status epileptikusun en sık nedenidir. Bu durum aile ve hastaya önemle anlatılmalıdır. Bir antiepileptik ilacın etkinliğini değerlendirmek için tedaviden önceki ve tedavi sırasındaki nöbet sıklığı ve şiddetinin çok iyi not edilmiş olması gerekir. Ayrıca her antiepileptik ilacın kanda kararlı seviyeye ulaşması için en az beş yarı ömür süresi kadar zaman geçmiş olması gereklidir. Bu süre dolmadan ilacın etkin olup olmadığı ile ilgili erken karar verilmemelidir (38). Genel olarak olguların %65-70 inde doğru seçilmiş tek ilaçla nöbet kontrolü sağlanır. Eğer nontoksik en yüksek plazma seviyesine ulaşıldığı halde nöbet kontrolü sağlanamıyorsa ya da ilaca bağlı istenmeyen yan etkiler geliştiyse tedaviye ikinci bir ilacın eklenmesi gerekir. Klinisyen tedaviye eklediği ikinci ilacın nöbet kontrolü sağlamadaki etkinliğinin %5-10 olduğunu bilmeli, eklenecek üçüncü bir ilaçta bu yüzdenin daha da düşeceği ancak ilaç etkileşimleri ve istenmeyen ilaç etkilerinin artacağını bilmelidir. Bu nedenle toksisite ve ilaç etkileşimleri yönünden tedavide mümkün olduğunca en az sayıda ilaç tercih edilmeli, ikinci ilaç başlandıktan sonra birinci ilaç yavaşça kesilmelidir. Tek ilaç ile nöbet kontrolünün sağlanamadığı durumlarda kombinasyon tedavisi denenmelidir (39). Kombinasyon tedavisinde birbiri ile geçimsiz ilaçların kullanılmamasına dikkat edilmeli, sinerjik etkili olduğu bilinen antiepileptikler tercih edilmelidir (Tablo 3). Örneğin sinerjik etkili bir kombinasyon olan valproat-lamotrigin kombinasyonunda şiddetli döküntü, uyku hali ve baş ağrısı riski nedeniyle lamotrigin dozu diğer ilaç kombinasyonlarında kullanılandan daha düşük dozda verilmelidir. Yine karbamazepinvalproat ve karbamazepin-lamotrigin kombinasyonlarında karbamazepin toksisitesinin artabileceğine dikkat edilmelidir. Ayrıca kullanılan diğer ilaçların antiepileptiklerin farmakokinetiklerini etkileyebilecekleri akılda tutulmalı, aile bu konuda bilgilendirilmelidir (39,40). 9

14 Tablo 2. Nöbet tiplerine göre tercih edilecek antiepileptik ilaçlar (39) Nöbet tipi Birinci İkinci Üçüncu Generalize Tonik-klonik Miyoklonik Valpruat Valproat Karbamazepin,okskarbazin, fenitoin,topiramat,lamotrigin Klonezapam, levetirasetam, lamotrigin Atonik Valproat Lamotrigin, topiramat Absans Parsiyel Basit/Kompleks Valproat, Etosüksimid Karbamazepin, okskarbazepin Lamotrigin, topiramat, Levetirasetam Valproat, lamotrigin, Topiramat Fenobarbital Klobazam Karbamazepin, klonazepam, fenobarbital Klobazam Fenitoin, klobazam Tablo 3. Sinerjik antiepileptik ilaç kombinasyonları (39) İlaç Nöbet tipi Valproat + etosüksimid Absans Valproat + karbamazepin Kompleks parsiyel Topiramat + lamotrigin Dirençli epilepsi Valproat + lamotrigin Parsiyel ve generalize Lamotrigin + tiagabin Parsiyel Tekli ya da çoklu ilaç tedavisine rağmen nöbet kontrolü sağlanamayan hastalarda epilepsi cerrahisi, ketojenik diyet, nervus vagus uyarıcısı takılması düşünülebilir (39). Tedavinin sonlandırılması konusunda kesin bir süre olmamakla birlikte çocukların %70 inde antiepileptik ilaç tedavisinin 1-2 yıllık nöbetsiz dönemin ardından başarı ile kesilebileceği bildirilmektedir. Çalışmalar bu sürenin 4-5 yıla uzatılmasının başarı oranını değiştirmediğini göstermiştir. Antiepileptik ilaç tedavisinin başarılı bir şekilde sonlandırılabileceğinin göstergeleri nöbetlerin generalize tipte olması, 10 yaşından önce başlamış olması, nörolojik muayenenin normal olması ve bazı araştırmalara göre interiktal EEG bulgularının normal olmasıdır. Nöbetsiz 2-3 yıllık dönemden sonra ilaç kesim kararı EEG den ziyade klinik bulgulara göre verilmelidir. Antiepileptik ilaç kesilmeden önce çekilen EEG de diken ve yavaş dalgaların saptanması çocukta ilaç kesimi sırasında veya sonrasında artmış nöbet riski ile birliktedir ancak bu durum mutlaka nöbet tekrarının 10

15 olacağı anlamına gelmemektedir. Benzer şekilde ilaç kesiminden önce EEG nin normal olarak saptanması nöbet rekürrensinin olmayacağının garantisi olamaz (41,42). Juvenil miyoklonik epilepsi gibi bazı epileptik sendromlarda ilaç kesiminden sonra nöbet tekrarı oranı yüksek iken, çocukluk çağı absans epilepsisi ve rölandik epilepsi gibi bazı epileptik sendromlarda ise bu riskin düşük olduğu bilinmektedir. Genel olarak çocukluk çağı epilepsisinde ilaç tedavisinin kesilmesinden sonra nöbet tekrar oranı %20-25 olarak bildirilmektedir. Bu tekrar %70-80 oranda ilk bir yıl içinde görülür (39). FEBRİL KONVÜLZİYONLAR Tanım Febril konvülziyon Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneği tarafından "6 ay-5 yaş arasında görülen santral sinir sistemi enfeksiyonu ya da akut elektrolit bozukluğu, intoksikasyon gibi tanımlanmış bir neden ve öncesinde afebril konvülziyon öyküsü olmadan ateşle birlikte ortaya çıkan konvülziyon" olarak tanımlanmaktadır (29). Epidemiyoloji Febril konvülziyon sıklığı Batı Avrupa ve Amerika da %2-5, Japonya da %6-9 ve Hindistan da %5-10 oranında saptanmıştır. Guam da yapılan bir çalışmada ise %14 gibi yüksek oranlarda bulunmuştur (43,44). Ülkemizde FK sıklığı tam olarak bilinmemekle birlikte Öztürk ve ark. (45) tarafından yapılan çalışmada ise %2.6 olarak bulunmuştur. FK, kızlara göre erkek çocuklarda daha sık görülmektedir (46-50). Erkek/kız oranı /1 saptanmıştır (47,48). Etyopatogenez Etiyopatogenezinde rol oynayan birçok faktör bulunmasına rağmen en önemlileri ateş, yaş ve genetik eğilimdir. 1- Ateş: Hastaların %75 inde rektal ateş 39,2 o C üzerinde, %25 inde ise 40 o C ve daha yüksek bulunmuştur. Daha düşük vücut sıcaklıklarında nöbet geçiren çocuklarda febril nöbetin tekrarlama riski daha yüksektir. Ateşin derecesi kadar yükselme hızı da önemlidir. FK, çocukların yarısından fazlasında ateşin başlangıcından sonraki ilk 24 saat içinde, sıklıkla da ilk saatlerde görülür. Konvülziyonların çoğu, ateş hızla yükselirken ortaya çıkar. Çocukların 1/3 ünde annelerin önceki ateşin farkında olmadığı ve 11

16 konvülziyonların ilk yakınma olduğu belirlenmiştir. Ateş ile FK gelişimi arasında kurulan bağlantılarda prostaglandin E 2 nin rolü olabileceği öne sürülmektedir. FK geçirenlerin BOS ta prostaglandin E 2 düzeylerin arttığı bildirilmiştir. Bazı ipuçları olmasına rağmen prostaglandinlerin FK gelişimindeki direkt rolleri ispatlanamamıştır (50,51). Febril konvülziyonlarda ateşin en sık nedenleri üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE), akut gastroenteritler, egzantema subitum (roseola infantum), akciğer enfeksiyonu ve kızamık gibi hastalıklardır. Çocuk popülasyonunda viral ÜSYE lerin sık görülmesine bağlı olarak ateşin nedeni %70-80 viral ÜSYE dir (52,53). Bakteriyel enfeksiyonlar FK ya daha az sıklıkla neden olur. Buna rağmen gizli bakteriyemiler akılda tutulmalıdır (54). Bazı spesifik enfeksiyonlarda FK lara daha sık rastlanmakta ve karakteri farklı olmaktadır. Shigella enfeksiyonlarında febril konvülziyon görülme insidansını Lahat ve ark. (55) %19.7, Bell ve ark. (56) ise %30 olarak bulmuştur. Ancak bu hastalarda nöbetin nedeninin ateş ya da nörotoksik bir ensefalopati olup olmadığı tartışma konusudur. Egzantema subitum olguları %14-20 oranında FK ile birlikte görülmektedir. Kabakulak, suçiceği ve boğmacada FK insidansı düşük, üriner enfeksiyonlarda ise yok denecek kadar azdır (53). Aşılardan dolayı ortaya çıkan ateş FK ları provake edebilir ve aşılar konvülziyon eşiğini düşürebilir. Aşılama sonrası görülen nöbetlerin hemen hemen hepsi febrildir. Aşı sonrası FK geçiren çocukların yarısından fazlasında ya geçirilmiş bir FK veya ailede FK öyküsü tesbit edilmiştir. Boğmaca aşısına bağlı FK riski 3-7/ olarak bildirilmiştir. FK geçirme öyküsü olan çocuklara aşı öncesi ve sonrasında profilaktik olarak antipiretik verilmesi ve yakın takip altında bulundurulması önerilmektedir. Aşı sonrası nöbet geçiren çocukların prognozu genellikle iyidir. Ensefalopati ile ortaya çıkan konvülziyonların etiyolojisi FK lardan farklıdır. En sık boğmaca daha sonra da kızamık aşısından sonra görülür (57,58). 2- Yaş: FK ların sabit bir özelliği de yaşa bağımlı olmasıdır. En sık altı ay-beş yaş arası çocuklarda gözlenir. En yüksek insidans hayatın ikinci yılındadır. Bazen beş yaşından sonra ilk FK görülebilir. Beş-altı aylıktan önce görülenlerde beraberinde SSS enfeksiyonu olma olasılığı yüksektir. Üç ayın altında ve beş yaşın üstündeki nöbetlerin tanı ve tedavisinde çok dikkatli olmak gerekir. Febril konvülziyonların görüldüğü yaş grubunda SSS de nöronal gelişim, myelinizasyon, hücreler arası sinaps gelişimi, özetle SSS organizasyonu ve maturasyonu 12

17 halen sürmektedir. Yine bu yaş grubunda, konvülziyon gelişimiyle yakından ilişkili olan nörotransmitterlerin (eksitatör ve inhibitör) ve bunların reseptörlerinin dağılımının değişerek bu sistemlerin olgunlaştığı bildirilmektedir (49-51,59). 3- Genetik: FK da aile öyküsünün olması diğer önemli faktördür. Ailesinde FK hikayesi olan çocuklarda risk %20 iken, hem anne hem babasında FK olan çocuklarda %33 e çıkmaktadır. İkizlerde risk daha da artmaktadır. Ayrıca FK lı çocukların ailelerinde epilepsi sıklığı da daha fazladır (49,59). FK etyolojisinde, genetik yatkınlığı göstermede aile ve ikiz çalışmaları önemli veriler elde edilmesini sağlamıştır. Tekrarlayıcı FK hikayesi olan kalabalık ailelerde inkomplet geçişli otozomal dominant kalıtım, izole hastalarda ise multifaktöriyel kalıtım gösterilmiştir (4,51,60). Febril konvülziyonların nedeni hala bilinmemektedir. Anormal prenatal veya natal olaylar febril nöbet oluşumunu, klinik görünümünü ve prognozu etkileyebilir. Bununla ilgili olarak yapılan bir çalışmada gebelikte sigara içiminin bebekte febril nöbet riskini arttırdığı gösterilmiştir. Postnatal dönemde bebeğin pasif içiciliği sonucu sık akciğer enfeksiyonu geçirilmesi ile FK sıklığının arttığı görülmüştür (61). Klinik Özellikler ve Sınıflandırma Febril konvülziyonların birkaç tipi olmakla birlikte, sıklıkla GTK konvülziyonlardır. Genelde kendi kendine düzelir, sadece birkaç dakika devam ederler ve çoğunlukla normal bir çocukta meydana gelirse de, özellikle komplike tip FK gelişen çocuklarda nörolojik ya da gelişimsel anormalliğe yatkınlık olabilir. Hastanın ilk konvülziyondan önceki nörolojik ve gelişimsel durumu uzun dönemdeki sonuçlar açısından iyi sorgulanmalıdır. Febril konvülziyonların dört değişik klinik tipi vardır: GTK, generalize tonik (GT), atonik, fokal (50). En sık olarak GTK konvülziyon görülürken, nadiren fokal ya da unilateral hemikonvülziyon şeklinde görülebilmektedir. Febril konvülziyonlar nöbet özelliklerine göre basit ve komplike olmak üzere iki tipte görülür (31). A. Basit Febril Konvülziyon Kriterleri -Nöbet 15 dakikadan kısadır -Konvülziyon tipi generalizedir 13

18 -Nöbet görülme yaşı 6 ay 5 yaş arasıdır -Nörolojik defisit yoktur -EEG normaldir B. Kompleks Febril Konvülziyon Kriterleri -Nöbet 15 dakikadan uzundur - 24 saat içinde nöbet tekrarı -Nöbet tipi fokaldir -Nöbet görülme yaşı 6 aydan küçük, 5 yaşından büyüktür -Nörolojik defisit vardır -Birinci derecede akrabalarda epilepsi bulunması -Anormal EEG bulgusunun saptanması Bir hastada basit febril konvülziyon (BFK) tanısı koymak için kriterlerin hepsi bir hastada bulunmalı, komplike febril konvülziyon (KFK) tanısı için ise bir kriter yeterli olur. FK ların %85 i basit tipte olup, %15 i komplikedir (46). BFK lar genellikle iyi huyludur; ancak, ateş ve konvülziyon ile gelen çocuğa FK tanısı koyarken iyi bir anamnez ve dikkatli bir fizik muayene gereklidir. Çünkü ateş sırasında görülen her konvülziyon FK değildir. Anamnezde ateşin derecesi, konvülziyonun tam tarifi, daha önce ateşli ve/veya ateşsiz konvülziyon geçirip geçirmediği, psikomotor gelişim ve konvülziyon öncesi semptomlar titizlikle sorulmalıdır (61,62). Basit febril konvülziyonlarda nörolojik ve postiktal bulgu yoktur ve genellikle ateş 38.5 ºC nin üzerindedir (47). Komplike febril konvülziyonlar ise FK lı çocukların %15-20 sinde görülür. Ateş 38.5 ºC nin altında olabilir. Postiktal nörolojik bulgular görülebilir. KFK larda postiktal dönemde uzun süren uyku ve yorgunluk görülebilir (47,63). Febril status epileptikus: Febril status, nöbet süresinin 30 dakika ya da daha uzun olmasıdır. Bilincin açılmadığı uzun tek bir nöbet ya da ard arda olan kısa nöbetler serisiyle seyreden bir tablodur. FK lı çocukların %5 inde görülür (64,65). Tanısal Değerlendirme Febril konvülziyon geçiren çocuklara yaklaşım şöyle özetlenebilir. Tam bir aile ve kişisel klinik öykü alınmalı, FK nın karakteristik özellikleri ayrıntılı tanımlanmalı, atak sırasında orada kimin olduğu (özellikle generalize tonik klonik nöbetlere tanık olmuş 14

19 sağlık personelleri) sorgulanmalıdır. Ayrıca nörolojik muayenede, meningeal irritasyon bulguları ve kriz sonrası olası fokal semptomların (Todd s paralizisi) arandığı, genel durum bozukluğu ve rektal ateşin değerlendirildiği genel bir araştırma yapılmalıdır (61). Febril konvülziyon tanısını koyabilmek için menenjit, ciddi elektrolit dengesizliği, ensefalit ve akut nörolojik hastalıklar dışlanmalıdır. İyi bir anamnez ve dikkatli bir klinik muayene gereksiz laboratuvar tetkiklerinin yapılmasını önleyecektir (66,67). Febril konvülziyon geçiren hastalarda rutin laboratuvar tetkiklerinin yapılması gerekmez, sadece ateşin kaynağını belirlemek amacıyla düşünülmelidir (68,69). Febril konvülziyon geçiren hastalarda, fiziksel, nörolojik ve gelişimsel değerlendirmenin yanı sıra ateş kaynağının dikkatli bir şekilde araştırılması gerekir. Ateşi kontrol etmek için uygun dozlarda ateş düşürücü kullanılmalı ve fazla giysiler çıkarılmalıdır. Ailelere, FK nın iyi seyri ve uzamış konvülziyon dışında antikonvülzan profilaksisi gerekmediği konusunda güven verilmelidir. FK geçiren çocukta, ateşin kaynağının bulunması ve menenjitin dışlanması üzerine odaklanılmalıdır (66). Oniki aydan küçük çocuklarda bakteriyel menenjit bulgularının silik olabileceği ya da hiç bulgu ve belirti olmayabileceği için lomber ponksiyon (LP) yapılmalıdır. Oniki-onsekiz aylar arasındaki çocuklarda menenjit bulgularının sinsi seyretme olasılığı nedeniyle LP önerilmektedir. Onsekiz aydan büyük çocuklarda meningeal iritasyon bulgularının olup olmamasına ve hastanın genel durumuna göre LP kararı verilmelidir (43,46,49,70,71). Persistan letarjisi olan herhangi bir çocukta olduğu gibi, ilk KFK yı geçiren her çocukta LP hala önerilmektedir. Aynı zamanda hemen öncesinden antibiyotik tedavisi alan çocuklarda da LP önerilir (67). Beyin omurilik sıvısında proinflamatuar sitokin (tümör nekroz faktör α, interlökin 6 ve interlökin 1α) düzeyleri akut ensefalit, ensefalopati ve uzamış FK lar arasında ayrım yapmayı kolaylaştırabilir. Proinflamatuar sitokinlerin atmış konsantrasyonları FK dan ziyade akut ensefalit, ensefalopatiyi işaret eder. Polimeraz zincir reaksiyonu testi ile birincil Human Herpes Virüs tip-6, Human Herpes Virüs tip-7, influenza virüs ve diğer viral enfeksiyonlar tespit edilebilir (72). Basit febril konvülziyon geçiren çocuklarda BBT ve MRG endikasyonu yoktur (67,71). Manyetik rezonans görüntüleme, fokal konvülziyon geçiren veya konvülziyon sonrasında geçici de olsa fokal defisiti olan çocuklarda gereklidir (62). Yapılan çalışmalarda BFK geçiren çocukların büyük çoğunda EEG normal bulunmuştur; bundan dolayı, BFK larda EEG gerekli değildir. Ek olarak EEG si normal olan bu çocukların bazılarının izlemleri süresince konvülziyon geçirmedikleri görülmüştür. Öte yandan, 15

20 başlangıçta normal EEG si olan bazı çocukların bir ya da daha fazla ateşsiz konvülziyon geçirdiği de gözlenmiştir. FK nın birinci haftası içinde EEG çekilecek olursa olguların 1/3 ünde anormal sonuçlar görülecektir (66). Fokal veya uzun süre FK geçiren ve epilepsi gelişme riski olan çocuklar için EEG gereklidir. EEG nin hem FK tekrarını hem de FK sonrasında gelişebilecek bir epilepsiyi tahmin etmede faydalı olduğuna ilişkin kanıt yoktur (62,66,73). Prognoz Febril konvülziyonda prognoz iyidir. Fakat çocuğu FK geçiren anne-babanın ilk aklına gelen çocuğunun öleceği korkusudur. Daha öncesinde FK ile karşılaşmamış bir aile için son derece endişe verici olmaktadır. Bu durumda hekimin başarısı, olayı iyi değerlendirebilmesi ve aileyi bu konuda aydınlatması ve ikna etmesi ile sıkı ilişkilidir (50,51). Rekürrens: Febril konvülziyon geçiren çocukların %30-40 ında ikinci kez ve bu grubun da yarısında üçüncü kez FK geçirilmektedir (68). Febril konvülziyonlu çocukların %9 u ise üçten fazla FK geçirmektedir. İkinci tekrar %50 oranında ilk 6 ay içinde olmaktadır. Rekürrensin %75 i ilk 1 yılda, %90 ı ilk 2 yılda görülür (4,59,66). Epilepsi gelişimi: Febril konvülziyonların epilepsiye dönüşüm riski en çok tartışılan konulardan biridir. Genel popülasyonda epilepsi görülme sıklığı % iken, FK larda bu oran çeşitli çalışmalarda %2-7 arasında değişmektedir. BFK larda bu oran iken, KFK larda %4-15 olarak bildirilmiştir (4,5,74). Febril konvülziyon sonrası epilepsi gelişme risk faktörleri: Birinci derece akrabalarda epilepsi öyküsü, FK ortaya çıkmadan önce varolan nörolojik veya gelişimsel anomali ve komplike ilk FK lar olarak sıralanabilir (4,6,59,74). Tek risk faktörü varsa epilepsi gelişme riski %2, iki veya daha fazla risk faktörü varsa epilepsi gelişme riski %10 a kadar çıkmaktadır. Çok sayıda FK geçirme ve febril status epileptikus da epilepsi gelişiminde riski arttıran faktörler arasındadır (7,8). Çocukluk çağındaki epilepsilerin yaklaşık %15 inde FK öyküsü mevcuttur. Yapılan çalışmalarda KFK larla parsiyel epilepsi arasında kuvvetli bir ilişki bulunduğu gösterilmiştir (5,6). Epilepsi sendromları ile ilgili genlerin tanımlanmasından elde edilen bilgilelerin ışığında febril nöbetlerden sonra gelişme riski olan epilepsi sendromları kabaca iki gruba ayrılabilir. Birincisi, kuvvetli 16

21 ancak çok karmaşık bir genetik temeli olduğu tarif edilmiş olan idiyopatik generalize epilepsilerdir. İkinci grup ise daha zayıf bir genetik temeli olduğu düşünülen, temporal lob epilepsisi (TLE) ni de içeren parsiyel epilepsilerdir (43). İdiopatik generalize epilepsisi olan hastaların %11 inde FK öyküsü varken, TLE li hastaların %25 inde, TLE haricindeki parsiyel epilepsilerin %5-6 sında FK öyküsü vardır (75). Epilepsinin en güncel tartışmalı konularından biri uzamış ve/veya fokal FK lar ile mezial temporal skleroz ve TLE ilişkisidir. Yapılan retrospektif çalışmalarda dirençli TLE olan erişkinlerin hikayesinde çocukluk döneminde uzamış FK saptanmasına rağmen bu ilişki doğrulanmamıştır (43,64,76). Spesifik çalışmalarda uzamış FK da ilk 48 saatte çekilen kranial MRG de belirgin temporal lob ödemi tespit edilmiştir. Bunu takip eden 12 ay içinde çekilen kranial MRG de ödemin resolüsyonu gösterilmiş, fakat bu bölgede hipokampal atrofi ya da mezial temporal skleroz tespit edilmemiştir (43,76). Birçok retrospektif çalışmada uzamış FK ile TLE arasında kuvvetli bir ilişki olduğu bildirilmiş olmasına rağmen bu birliktelik netlik kazanmamıştır. Hipokampal atrofinin semptomatik GTK konvülziyonla ya da epilepsi süresi ile ilişkili olabileceği düşünülmüş ve bu bulgunun FK dan ziyade çocukluk çağında sık geçirilen afebril konvülziyon (AFK) ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Hipokampal atrofinin nöbetlerin hem sebebi hem de sonucu olduğunu ortaya koyan çalışmalar da yapılmıştır. Bu ilişkide hipokampal atrofi ve TLE gelişiminde genetik ve çevresel faktörlerin dahil olduğu kompleks etkileşimlerin sorumlu olduğu düşünülmüştür (43,74,76). Mortalite: Prospektif kohort çalışmalarda ölüm bildirilmemiştir. Febril status epileptikusta bile mortalite çok düşüktür (43,50,61). Nörolojik sekeller ve entellektüel fonksiyonlar: Genellikle anne-babayı çok korkutan bir tablo olsa da FK ların prognozu iyidir. Bilişsel fonksiyonda azalma yaptığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. İngiliz Ulusal Çocuk Gelişimi Çalışmasında, FK hikayesi olan çocuklarla diğer çocuklar arasında önemli davranışsal, farklılıklar saptanmamıştır. FK lı çocuklarda zeka, davranış ve okul başarısının ya da akdemik performansın etkilenmediği ve normal popülasyondan farklı olmadığı, ancak febril status epileptikusta nöbetin şiddeti ile orantılı olarak dil gelişiminde bazı bozukluklar olabileceği bildirilmiştir (77). 17

22 Tedavi Febril konvülziyonların prognozu oldukça iyi olmasına rağmen günümüzde hiç tedavi vermeksizin bekle ve gör politikasının tercihi tartışılmaktadır. Febril konvülziyona şahit olmanın anne ve babalar için korkutucu bir deneyim olması ve tekrarlayan konvülziyonların çocuklarının beynine zarar verebileceği endişesi onları tedavi beklentisi içerisine sokmaktadır (74,78,79). Tedavi yaklaşımında esas amacı konvülziyonu durdurmak, rekürrensi önlemek ve aileyi bilgilendirerek ateş fobisini azaltmaktır. Febril konvülziyonlarda tedavi, akut ve profilaktik tedavi olarak ikiye ayrılır. Akut tedavi: Febril konvülziyon geçiren çocukların konvülziyonu 15 dakikadan uzun sürmüşse hemen konvülziyonu durdurma girişimlerine başlanmalıdır. Damar yolu açılırken yaşamsal fonksiyonlar yakın izlenmelidir. Hava yolu açık kalacak şekilde pozisyon verilmeli, ayrıca nazal kanül veya oksijen maskesi ile gerekirse oksijen verilmelidir. Uzamış FK larda monitörizasyon yapılmalıdır. Kardiyopulmoner monitörizasyonu sağlanırken çok sıkı tespitler yapılmamalı, ani kasılmalar sırasında oluşabilecek karşı kuvvet oluşumuna, dolayısıyla hastanın hareket kısıtlılığı sonucu kendisine zarar vermesine (kemik kırıkları, yumuşak doku travmaları gibi) engel olunmalıdır (49,66). Konvülziyon anında intravenöz yoldan verilen benzodiazepinler acil durumlarda ilk tercih edilen ilaçlardır. Tedavide diazepam mg/kg/dozunda uygulanır (73). Ancak küçük çocuklarda intravenöz girişimin başarısız olduğu durumlarda likit diazepam içeren rektal tüpler güvenli ve etkili seçenek oluşturmaktadır. Rektal yoldan uygulanan likit diazepamın emilimi çok hızlıdır. Etkinliği neredeyse intravenöz etkinliğe eşittir. Dakikalar içinde (2-4 dakika) antikonvülzan plazma konsantrasyonu elde edilir ve akut nöbet kontrolünde oldukça etkilidir. Bir diğer avantajı da aileler tarafından evde uygulanmasının kolay olmasıdır. Rektal diazepam tüpleri 4-24 aylık çocuklar için 5 mg, daha büyük çocuklar için 10 mg olarak uygulanabilir. Rektal preparatın olmaması durumunda sulandırılmamış intravenöz preparat küçük bir şırıngaya çekilerek jelle kayganlaştırılmış sonda ile anüs içerisine 4-5 cm sokularak da verilebilir. 18

23 Acil tedavide en çok tercih edilen ilaç olan diazepamın miyorelaksan, anksiyolitik ve sedatif etkileri mevcuttur. Toksisite aralığı çok geniştir. Doza bağlı olarak ataksi, sedasyon, bazen eksitasyon ve hiperkinezi gibi etkilerinin yanı sıra çok hızlı verildiğinde solunum depresyonuna yol açabilir. Febril konvülziyon geçiren çocukların ateşini düşürmek amacıyla ılık uygulama yapılabilir. Antipiretik ilaç olarak parasetamol mg/kg/doz ya da ibuprofen 5-10 mg/kg/doz verilebilir (74). Antipiretik önlemlerin çocuğu rahatlattığı ancak FK rekürrensini etkilemediğini gösteren birçok çalışma vardır. Ayrıca antipiretik ilaçlar viral invazyonu arttırarak hastalık süresini uzatabilirler (51,74). İbuprofen ile FK rekürrensini önlemek için yapılan randomize bir çalışmada ilacın etkiliği gösterilememiştir (80). Hastane yatışı: Genellikle FK lı çocukların hastaneye yatırılmaları gereksizdir. Aşağıdaki faktörlerden bir ya da daha fazlası mevcutsa ilk FK atağında hastanın hastaneye yatışı düşünülmelidir (4,46,66,81): 1. Hastanın 18 aydan küçük olması 2. Menenjit bulgularının olması 3. Uykulu, huzursuz ve sistemik açıdan kötü ya da toksik görünmesi 4. Yakın zamanda veya o anda antibiyotik kullanıyor olması 5. Komplike febril konvülziyon geçirmesi 6. Ev koşullarının yetersiz olması. Antiepileptik tedavi: Febril konvülziyon geçiren çocuklarda en çok tartışılan konulardan biri de antiepileptik ilaç profilaksisidir. Geçmiş yıllarda FK nın epilepsiye dönüşebileceği düşüncesi nedeniyle profilaksi yaygın olarak önerilmekteydi. Ancak son yıllarda yapılan kapsamlı epidemiyolojik araştırmalarda FK ların iyi huylu olduğu, SSS de yapısal ve bilişsel hasara yol açmadığı, epilepsi geliştirme riskinin çok düşük olduğu gösterilmiştir. BFK sı olan çocuklara antiepileptik ilaç profilaksisinin gereksiz olduğu ve ateşe yol açan enfeksiyonun tedavisinin, ailenin bilgilendirilmesinin ve kaygısının giderilmesinin çoğu kez yeterli olacağı ifade edilmiştir (6,74). Uzun süreli tedavi, FK rekürrensini arttıran çok sayıda risk faktörü olduğunda önerilmektedir. Tedavinin amacı FK nın uzun sürmesi ya da sık tekrarlamasını önlemektir. Fakat uzun süreli tedavi FK nın rekürrensini önlemekle birlikte epilepsi gelişme riskini azaltmamaktadır (66,74). 19

24 Febril konvülziyonda uzun süreli antiepileptik ilaç tedavisi için kabul edilen risk faktörleri ilk FK nın 1 yaş altında geçirilmesi, ailede FK öyküsü, KFK geçirilmesi, öncesinde nörolojik bulgu ya da nöromotor gelişim geriliği olması, sık tekrarlama (3 ten fazla) olması şeklinde sıralanabilir. Bu risk faktörlerinden iki ya da daha fazlası varsa antiepileptik ilaç proflaksisi önerilebilir (59). 1- İntermittan proflaksi: Diazepam bir benzodiazepin türevidir ve bu grubun genel özelliklerinin hemen hepsini gösterir. Etkisini santral sinir sisteminde majör inhibitör nörotransmitter olan gamma-aminobütirik asit (GABA) üzerinden gösterir. Etkilerini GABA nın klor kanallarını genişleterek arttırır ve sinaptik inhibisyonun etkisini arttırarak beynin pekçok bölgesinde nöronların iletimini azaltır. Ateşli dönemlerde uygulanan intermittan diazepam proflaksisinin, uzun süreli tedaviye göre birçok avantajı vardır. Bu tedavi FK lı çocuğun yaşamı boyunca birkaç defadan daha fazla uygulanmasını gerektirmez. Diazepam tercih edilen farmakokinetik etkinlikleri ve düşük toksisitesi nedeniyle uygun bir ilaçtır. Profilakside rektal diazepamın vücut ısısı 38.5ºC nin üstünde olduğunda 12 saat arayla 0.5 mg/kg/dozda uygulanması önerilmektedir. Gün içinde en fazla 4 doz uygulanmalıdır (82). Rektal solüsyon formu dışında profilakside kullanılan oral ve suppozituar formları da bulunmaktadır. Oral diazepamın 1 mg/kg/gün 3 dozda kullanımı önerilmektedir ve rekürrensi %44 oranında azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca oral kullanılan nitrazepam ve klonazepam (0.1 mg/kg/gün) da tedavide etkili bulunmuştur. İntermittan klobazam tedavisisinin diazepam ile yapılan karşılaştırılma çalışmalarında eş etkinlikte ve daha az yan etkiye sahip olduğu saptanmıştır (6,79,83,84). İntermittan rektal diazepam proflaksisinin önerildiği FK lı çocuklar: Çok sık tekrarlayan BFK sı olanlar, KFK geçirenler (fokal ve/veya uzamış), Febril status epileptikus riski olanlar ve ailenin kaygılı olduğu, hastaneden uzakta olanlardır (74). Kısa süreli intermittan diazepam profilaksisi, uzun süreli tedavinin potansiyel pek çok yan etkisi olmaksızın FK rekürrensini azaltmaktadır. İyi prognozlu olmasına rağmen BFK larda diazepam profilaksisini önerenler de vardır. Proflaksi ile FK rekürrensi %90 oranında azaltılabilirken epilepsi gelişimi önlenememektedir (74). 2- Uzun süreli profilaktik tedavi: Fenobarbital, epileptik odakta anormal nöronların uyarılabilirliliğini selektif olarak baskılamaktadır. GABA-benzodiazepin reseptörü üzerindeki allosterik bir ayarlama bölgesine bağlanır ve klor kanallarının açılmasını uzatarak GABA reseptör aracılığı ile iletilen akımı kuvvetlendirir. Fenobarbital aynı 20

25 zamanda glutamatla indüklenen ve özellikle eksitatör cevapları bloke etmektedir. Febril konvülziyonun uzun süreli profilaksisinde en sık kullanılan antiepileptik ilaçtır. Plasebo kontrollü ve geniş kapsamlı araştırmalarda profilaktik fenobarbital kullanılması ile FK tekrarlama riskinin %25 ten %5 kadar düştüğü bildirilmektedir. Rekürrensi önlemede sürekli fenobarbital ve intermittan diazepam tedavisinin plasebo ile karşılaştırıldığı bir çalışmada birbirlerine üstünlüğü saptanmamasına rağmen her ikisi de etkili bulunmuştur (79,85). Tedavi dozu 2 yaş altı için 5-8 mg/kg/gün, 2 yaş üzeri için 3-5 mg/kg/gün iki dozdur. Stabil maksimum serum konsantrasyonlarına ulaşabilmesi için üç haftalık düzenli kullanım süresi gereklidir. Etkili kan konsantrasyonları μg/ml dir (49). Fenobarbitalin kullanımını kısıtlayan yan etkileri geçici uyku sorunları, uyuşukluk, dikkat eksikliği, bilişsel fonksiyonlarda bozulma ve hiperaktivite sayılabilir. Hiperaktivite olduğunda ilaç kesilebilir. Fenobarbitalin bilişsel fonksiyonlar üzerindeki etkilerinin uzun dönemde de devam ettiği gösterilmiştir. Fenobarbitalin bilişsel fonksiyonlar üzerindeki bu olumsuz etkilerine mental retardasyonu ya da gelişme geriliği olan çocuklar daha duyarlıdır. Bu nedenle bu gruptaki hastalarda tedavi kararı alınırken daha dikkatli olunması gerekmektedir. Fenobarbitalin yan etkileri göz önüne alındığında FK lar gibi masum bir durumun önlenmesi için kullanılması oldukça ağır bir bedel oluşturmaktadır (49,74). Sodyum valproat ise FK proflaksisinde fenobarbitale alternatif bir ilaç olarak 1980 den beri kullanılmaktadır. Antikonvülzan etkisini GABA transferaz ve süksinik semialdehid aktivitelerini inhibe ederek gösterir. Sodyum valproatın gastrointestinal emilimi iyidir ve biyoyararlanımı %80 den fazladır. Kandaki doruk seviyesi 2 saat içinde gözlenir. Tedavi dozu mg/kg/gün iki dozdur (86). Doza bağımlı en sık yan etkileri bulantı, kusma, abdominal ağrı ve mide yanması gibi gastrointestinal şikayetleridir. Ayrıca ilacın az sayıda hastada görülen iştah artışı, kilo artışı ve saç dökülmesi gibi yan etkileri de vardır. Sodyum valproatın en ciddi yan etkileri renal toksisite, trombositopeni, pankreatit ve fatal hepatotoksisitedir. Bu risk 2 yaşın altında ve birden çok ilaç alan hastalarda daha fazladır. Hepatotoksisite doza bağımlı değildir (86,87). Yapılan çalışmalarda FK rekürrensini önlemede fenobarbitale eş ya da fenobarbitalden daha etkili bulunmuştur. Konvülziyon kontrolü tamdır ve çocukta önemli bir sedasyona yol açmaz (4,47). Febril konvülziyon tedavisinde karbamazepin ve fenitoin kullanımı rekürrensi önlemede etkisiz bulunmuştur (4,79). 21

26 Aile Eğitimi Febril konvülziyonda en önemli konulardan biri ailelerin bilgilendirilmesi ve endişelerinin giderilmesidir. Febril konvülziyonlar özellikle ilk atak esnasında ailelerde belirgin endişeye neden olmakta ve ilk kez FK geçiren çocukların aileleri çocuklarının öleceğinden korkar ve aşırı kaygılanırlar. Acil durumlar sonrasında aileler hemen sakinleştirilmeli, ayrıntılı bilgilendirilmeli ve merak ettikleri tüm sorulara cevap verilmelidir. Ailelere ateşli havalenin göründüğü kadar korkunç olmadığı ve beyinde hasara yol açmadığı anlatılmalıdır. Bununla birlikte hastalığın devamı sırasında ya da daha sonra da ateşle birlikte tekrarlayabileceği anlatılmalıdır. Vücut ısısını nasıl ölçebilecekleri, ateşe neden olabilecek nedenleri nasıl azaltabilecekleri ve ateşli hastalıkların nasıl takip edileceği konusunda aileler bilgilendirilmelidir. Ailelere tekrar bir havale olması durumunda yapabilecekleri hakkında bilgi verilmelidir. Tedavi ve izlemin en önemli parçası olması nedeniyle tüm anlatılanlar kısa ve anlaşılır cümleler şeklinde yazılıp ailelere verilmelidir. Diğer önemli bir konu da FK geçiren çocukların aşılama programı devamının sağlanmasıdır. Yapılan çalışmalar, aşılardan sonra oluşan FK sıklığının diğer ateşli durumlardan çok farklı olmadığını göstermiştir. Tekrar riskine karşı kabul gören uygulama bağışıklama sürecinin aksamaması yönündedir (6,43,88-91). NÖROLOJİK HASAR VE PATOFİZYOLOJİSİ Nörolojik hasar kafa travması, global anoksi, metabolik nedenler ve enfeksiyonlara bağlı olarak oluşur. Santral sinir sistemi hasarının temel mekanizması hipoksidir (92). Hipoksi sonucu öncelikle mitokondrilerde fonksiyon kaybına bağlı oksidatif fosforilasyon bozulur. Bu da nöron hücresinin aerobik solunumunu gerçekleştirememesine neden olur ve ATP üretimi azalır. Bu nedenle ATP nin kullanıldığı çok sayıda mekanizmada aksaklıklar ortaya çıkar. Özellikle Na-K pompasının yetersizliğine bağlı olarak akut hücresel şişme ortaya çıkar (91). ATP azalmasının bir diğer önemi hücrede AMP nin birikmesidir. AMP fosfofuruktoinazı aktive eder. Fosfofuruktoinaz da anaerobik glikoliz yolunu hızlandırarak ATP üretimi sağlamaya çalışır. Artan glikolize rağmen hücrenin ihtiyacı karşılanamaz. Hücre içi ph düşer. Buraya kadar meydana gelen hasar, şartların normalleşmesiyle birlikte geriye dönebilir. Ancak hipoksi devam ederse geri dönüşümü mümkün olmayan olaylar cereyan eder. Eğer hipoksik alan perfüze edilirse hücre içine şiddetli kalsiyum girişi olur. Mitokondriyonlarda geri dönüşsüz değişiklikler ilk 22

FEBRİL NÖBETLER. Doç Dr. Sema Saltık

FEBRİL NÖBETLER. Doç Dr. Sema Saltık FEBRİL NÖBETLER Doç Dr. Sema Saltık FEBRİL NÖBETLER (FN)- TANIM FEBRİL NÖBET (FN): 6 ay- 5 yaş arası çocuklarda, santral sinir sistemi enfeksiyonu veya başka bir etken bulunmaması koşuluyla ateşle birlikte

Detaylı

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuğa yaklaşım Epileptik sendrom kavramı Beyinde bir grup nöronun anormal deşarjına bağlı olarak

Detaylı

FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı

FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı FEBRİL KONVÜLSİYON: Tedavi Edilmeli? / Edilmemeli? Prof. Dr. Hasan Tekgül E.Ü.T.F. Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı FK: Hedefler 1. Basit ve Komplike FK ları tanımlamak 2. Etyopatogenetik değerlendirmeyi yapmak

Detaylı

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West

Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West Konvülsiyon tanımı ve sınıflandırması Epilepsi tanım ve sınıflandırması İlk afebril nöbet ile başvuran çocuk Epileptik sendrom kavramı ve West sendromu Beyinde bir grup nöronun anormal deşarjına bağlı

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK. Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji

KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK. Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji KONVÜLSİYON (NÖBET) GEÇİREN ÇOCUK Dr.Ayşe SERDAROĞLU Gazi ÜTF Çocuk Nöroloji Nöbet? Bilinç bozukluğu ve Motor fenomenler içeren olay. Nöbet... Van Gogh Epileptik nöbet neden olur? İnhibisyon Eksitasyon

Detaylı

İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ. Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir

İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ. Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir İYİ HUYLU SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ Doç. Dr. Uluç Yiş DEÜTF Çocuk Nöroloji İzmir ulyis@yahoo.com SÜT ÇOCUĞU NÖBETLERİ *NON-EPİLEPTİK PAROKSİSMAL OLAYLAR İYİ HUYLU NÖBETLER EPİLEPTİK ENSEFALOPATİLER Bu gerçekten

Detaylı

Patogenez Hastalığın etyopatogenezi tam olarak açıklanamamıştır. Yüksek ateşe bağlı vücut ısısındaki değişiklikler, enfeksiyonun

Patogenez Hastalığın etyopatogenezi tam olarak açıklanamamıştır. Yüksek ateşe bağlı vücut ısısındaki değişiklikler, enfeksiyonun Kitap Bölümü DERMAN Febril Konvülzyonlar Mehmet Açıkgöz Çocuklarda en sık görülen nöbet formu olan febril konvülzyon, 6 ve 60 ay arasındaki çocuklarda vücut sıcaklığının 38oC veya daha yüksek olmasıyla

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 26 Nisan 2017 Çarşamba. İnt. Dr.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 26 Nisan 2017 Çarşamba. İnt. Dr. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Servisi Olgu Sunumu 26 Nisan 2017 Çarşamba İnt. Dr. Aydan Şen Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Detaylı

Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz. Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz. Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konvülsiyon Geçiren Çocuk; Ateşli ve Ateşsiz Doç.Dr. Gülşen KÖSE Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konuşma akışı Konvülsiyon tanımı ve nedenleri Akut semptomatik konvülsiyonlar Febril

Detaylı

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde

Temelde akılda tutulması gereken nöbetlerin iki çeşit olduğudur parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler jeneralize (beyinde EPİLEPSİ Basitleştirilmiş şekliyle epilepsi nöbeti kısa süreli beyin fonksiyon bozukluğuna bağlıdır, ve beyin hücrelerinde geçici anormal deşarjlar sonucu ortaya çıkar. Epilepsi nöbetlerinin çok değişik

Detaylı

Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım

Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım Konvülziyonlu Hastaya Yaklaşım Konvülziyon (nöbet): Beyindeki nöronların anormal elektriksel deşarjı sonucu oluşan nörolojik fonksiyonel epizottur. Bilinç kaybı, anormal motor aktivite, davranışsal ve

Detaylı

Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri. Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN

Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri. Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN Antiepileptik İlaç Başlama İlkeleri Prof. Dr. Dilşad TÜRKDOĞAN Akış 1-Ġlk nöbette tedavi kararı 2-Ġyi huylu epilepsilerde tedavi kararı: Rolandik Epilepsi 3-Ġlaç tedavisinin düzenlenmesı İlk Nöbet - Tanım:

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 2 Eylül 2016 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 2 Eylül 2016 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Eylül 2016 Cuma İnt. Dr. Şeyma Bayram KOCAELI ÜNIVERSITESI TıP FAKÜLTESI ÇOCUK SAĞLıĞı VE

Detaylı

ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29

ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29 Portal Adres ENGELLI ATAMASI EKPSS SONUÇLARI 03072014H29 : www.haberahval.com İçeriği : Gündem Tarih : 05.08.2014 : http://www.haberahval.com/engelli-atamasi-suba-03082014.html 1/9 ENGELLI ATAMASI EKPSS

Detaylı

FEBRİL KONVÜLZİYON VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI. Prof. Dr. Suzan Yıldız İ.Ü.F.N.H.F.

FEBRİL KONVÜLZİYON VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI. Prof. Dr. Suzan Yıldız İ.Ü.F.N.H.F. FEBRİL KONVÜLZİYON VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMI Prof. Dr. Suzan Yıldız İ.Ü.F.N.H.F. Febril Konvülziyon? Herhangi bir bozukluk ya da hastalık bulgusu olarak değerlendirilir. Bir tanı değildir!!! Konvülziyon

Detaylı

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi

Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Yaşlılarda Dirençli Anksiyete Bozukluklarının Tanı ve Tedavisi Dr. Berker Duman Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri AD, Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi BD Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları

Detaylı

Omurga-Omurilik Cerrahisi

Omurga-Omurilik Cerrahisi Omurga-Omurilik Cerrahisi BR.HLİ.017 Omurga cerrahisi, omurilik ve sinir kökleri ile bu hassas sinir dokusunu saran/koruyan omurga üzerinde yapılan ameliyatları ve çeşitli girişimleri içerir. Omurga ve

Detaylı

Febril Nöbetler. Dr.Ayşe SERDAROĞLU. Beyni olan herkesin nöbeti olabilir

Febril Nöbetler. Dr.Ayşe SERDAROĞLU. Beyni olan herkesin nöbeti olabilir Febril Nöbetler Dr.Ayşe SERDAROĞLU Beyni olan herkesin nöbeti olabilir Nöbet; Çeşitli nedenlerle beyinde nöronal hücrelerin anormal elektriksel boşalımları sonucu -bilinç değişiklikleri -anormal motor

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı Yandal Ar. Gör. Uzm. Dr. Kübra Öztürk Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Detaylı

Febril Konvülziyonda Yeni Gelişmeler. Dr. Cihan MERAL GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi İstanbul

Febril Konvülziyonda Yeni Gelişmeler. Dr. Cihan MERAL GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi İstanbul Febril Konvülziyonda Yeni Gelişmeler Dr. Cihan MERAL GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi İstanbul Febril Konvülziyonlar(FK) Altı ay-beş yaş arasında ateşle birlikte ortaya çıkan Tüm çocukların %2-5 görülen

Detaylı

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği

ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON. Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği ADRENAL YETMEZLİK VE ADDİSON Doç. Dr. Mehtap BULUT Bursa Şevket Yılmaz EAH Acil Tıp Kliniği SUNU PLANI Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi Etiyoloji Tanı Klinik Tedavi TANIM-EPİDEMİYOLOJİ Adrenal

Detaylı

Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa

Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler. Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa Epilepsi ayırıcı tanısında parasomniler Dr. Hikmet YILMAZ CBÜ Tıp Fakültesi Nöroloji AD, Manisa Nokturnal paroksismal olaylar Jeneralize & parsiyel epileptik nöbetler Parasomniler Normal uyku varyantları

Detaylı

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu

Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Hasta Bilgilendirme Formu Nörovasküler Cerrahi Öğretim Ve Eğitim Grubu Beyin-Omurilik Arteriovenöz Malformasyonları ve Merkezi Sinir Sisteminin Diğer Damarsal Bozuklukları Hasta Bilgilendirme Formu 5 AVM ler Ne Tip Sağlık Sorunlarına

Detaylı

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102

İnmede Tedavisi BR.HLİ.102 BR.HLİ.102 Serebral Felç (İnme) ve Spastisitede Botoks Spastisite Nedir? Spastisite belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olmasıyla ortaya çıkan

Detaylı

EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM

EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM EPİLEPSİLİ HASTAYA GEBELİK DÖNEMİNDE OBSTETRİK YAKLAŞIM Prof. Dr. Hayri Ermiş İstanbul Tıp Fakültesi, Kadın Hast. Ve Doğum A.B.D. Perinatoloji B.D. Gebeliğin kriz sıklığına etkisi? Gebelerin 1/3 ünde kriz

Detaylı

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu Ass. Dr. Toygun Tok İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği

Detaylı

ÇOCUKLARDA DİRENÇLİ EPİLEPSİ. Prof. Dr. YÜKSEL YILMAZ Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi BD

ÇOCUKLARDA DİRENÇLİ EPİLEPSİ. Prof. Dr. YÜKSEL YILMAZ Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi BD ÇOCUKLARDA DİRENÇLİ EPİLEPSİ Prof. Dr. YÜKSEL YILMAZ Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi BD Prognoz açısından Epilepsiler ve Epileptik sendromlar 1) Çok iyi prognoz: %20-30 2) İyi prognoz:

Detaylı

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik LAFORA HASTALIĞI Progressif Myoklonik Epilepsiler (PME) nadir olarak görülen, sıklıkla otozomal resessif olarak geçiş gösteren heterojen bir hastalık grubudur. Klinik olarak değişik tipte nöbetler ve progressif

Detaylı

HASTAYA YAKLAŞIM. Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı Acil Tıp T p AD Mart 2007

HASTAYA YAKLAŞIM. Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı Acil Tıp T p AD Mart 2007 NÖBET GEÇİREN HASTAYA YAKLAŞIM Dr. Mustafa SEVER Acil Tıp T p Uzmanı HrÜTF Acil Tıp T p AD Mart 2007 Konvülsiyon Tanım: Beyindeki nöronlarn ronların n anormal elektriksel deşarj arjı sonucu oluşan nörolojik

Detaylı

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği

Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği Dr. Can CELİLOĞLU Adana Numune E.A.H. Çocuk Sağ.ve Hast. Kliniği Olgu-1 Olgu-1 12 yaşında, kız Hasta alt bezi raporu için kliniğimize yönlendirilmiş. Değişik 3. basamak merkezler ve üniversite hastanelerinde

Detaylı

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF.

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU. Hasta Kitapçığı PROF. EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI POST-POLİO SENDROMU Hasta Kitapçığı PROF.DR ARZU YAĞIZ ON POLİOMYELİT (ÇOCUK FELCİ) NEDİR? Poliomyelit, çocukluk çağında görülen

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 21 Ekim 2016 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu. 21 Ekim 2016 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 21 Ekim 2016 Cuma İnt. Dr. Nurdan Baydoğan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Perinatal dönemde herpesvirus geçişi. Virus Gebelik sırasında Doğum kanalından Doğum

Detaylı

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ

RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ RENOVASKÜLER HİPERTANSİYON ŞÜPHESİ OLAN HASTALARDA KLİNİK İPUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ DR. NİHAN TÖRER TEKKARIŞMAZ 20.05.2010 Giriş I Renovasküler hipertansiyon (RVH), renal arter(ler) darlığının neden

Detaylı

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır. Lohusalık döneminde ruhsal hastalıklar: risk etkenleri ve klinik gidiş Doç.Dr. Leyla Gülseren 25 Eylül 2013 49. Ulusal

Detaylı

Gebelik ve Trombositopeni

Gebelik ve Trombositopeni Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞI EPİLEPSİLERİ VE FEBRİL KONVÜLSİYON

ÇOCUKLUK ÇAĞI EPİLEPSİLERİ VE FEBRİL KONVÜLSİYON ÇOCUKLUK ÇAĞI EPİLEPSİLERİ VE FEBRİL KONVÜLSİYON Araş. Gör. Dr. Feyzanur ÇELİK Ktü Aile Hek. AD 18.12.2018 SUNUMUN AMACI Çocukluk çağı epilepsileri ve febril konvülzüyon hakkında bilgi vermek. SUNUMUN

Detaylı

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ

Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi. Uzm.Dr.İlhan UZ Tetanoz Acil Serviste Tanı Yaralanmalarda Profilaksi Uzm.Dr.İlhan UZ Tetanoz Latince gerilme anlamına gelir. İstemli kasların tonik spazmıyla karakterize akut bir toksemidir. Etken: Clostridium tetani

Detaylı

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ Mine SERİN 1, Ali CANSU 1, Serpil ÇELEBİ 2, Nezir ÖZGÜN 1, Sibel KUL 3, F.Müjgan SÖNMEZ 1, Ayşe AKSOY 4, Ayşegül

Detaylı

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ Sağlık hizmeti veren, Doktor Ebe Hemşire Diş hekimi Hemşirelik öğrencileri, risk altındadır Bu personelin enfeksiyon açısından izlemi personel sağlığı ve hastane

Detaylı

SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ

SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ Ankara Çocuk Sağlığı Hastalıkları Hemotoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi 2 Amaç Klinik bulguların özellikleri Kalıtsal

Detaylı

II. BÖLÜM HEMOFİLİDE KANAMA TEDAVİSİ

II. BÖLÜM HEMOFİLİDE KANAMA TEDAVİSİ HEMOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU Önsöz... IX-X Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu... XI Hemofili Bilimsel Alt Komitesi Üyeleri (2014-2018 dönemi)... XI Kısaltmalar... XII I. BÖLÜM HEMOFİLİ TANISI TANIM...

Detaylı

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ

Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi. Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Dönemi Komplikasyonlarda Hemşirelik İzlemi Nevin ÇETİN Hacettepe Üniversitesi Pediatrik KİTÜ Engraftman Sendromu Veno- Oklüzif Hastalık Engraftman Sendromu Hemşirelik İzlemi Vakamızda: KİT (+14)-

Detaylı

İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER

İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI BAKIRKÖY KADIN DOĞUM VE ÇOCUK HASTALIKLARI EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İLK KEZ AFEBRİL KONVÜLSİYON GEÇİREN ÇOCUKLARDA ETİYOLOJİK VE PROGNOSTİK FAKTÖRLER (UZMANLIK TEZİ) KLİNİK ŞEFİ:

Detaylı

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ Prof.Dr.Ayşe Kılıç draysekilic@gmeil.com AMAÇ Lokomotor sistemin temel yapılarını ve çocuklarda görülen yakınmalarını, öykü, fizik muayene ve basit tanı yöntemlerini öğrenmek

Detaylı

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ

PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ PRİMER SİLİYER DİSKİNEZİ HASTALARININ KLİNİK DEĞERLENDİRMESİ N Emiralioğlu, U Özçelik, G Tuğcu, E Yalçın, D Doğru, N Kiper Hacettepe Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları Bilim Dalı Genel Bilgiler Primer

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER. Doç. Dr. Sema SALTIK

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER. Doç. Dr. Sema SALTIK ÇOCUKLUK ÇAĞINDA EPİLEPTİK NÖBETLER Doç. Dr. Sema SALTIK NÖBET Bir grup kortikal nöronun aşırı ve senkronize deşarjına bağlı olarak ortaya çıkan ve klinikte gelip geçici motor, duysal, duyumsal, duygusal,

Detaylı

ACİL SERVİSTE NÖBET YÖNETİMİ UZ DR SEMRA ASLAY YDÜ HASTANESİ ACİL SERVİS MART 2014

ACİL SERVİSTE NÖBET YÖNETİMİ UZ DR SEMRA ASLAY YDÜ HASTANESİ ACİL SERVİS MART 2014 UZ DR SEMRA ASLAY YDÜ HASTANESİ ACİL SERVİS MART 2014 Nöbet Beyin hücrelerindeki aşırı ve anormal elektrik deşarjına bağlı olarak serebral fonskiyonların baskılanması ile sonuçlanan bir durum Epilepsi

Detaylı

İşeme Eğitimi Olmayan Çocukta İdrar Yolu Enfeksiyonu ve VUR

İşeme Eğitimi Olmayan Çocukta İdrar Yolu Enfeksiyonu ve VUR İşeme Eğitimi Olmayan Çocukta İdrar Yolu Enfeksiyonu ve VUR Dr. Selçuk Yücel Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Çocuk Ürolojisi Bilim Dalı İstanbul Tarihsel Dogma VUR İYE Skar gelişimi

Detaylı

Çocukta Analjezik Antipiretik Kullanımı

Çocukta Analjezik Antipiretik Kullanımı Çocukta Analjezik Antipiretik Kullanımı Doç. Dr. Betül ULUKOL AKBULUT Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Ateş Hipotalamik set-point in yükselmesi Çevre ısısının çok artması Ektodermal

Detaylı

Nöroloji alanında güncel gelişmelerin olduğu konularda seminer Nöroloji Uzmanlık Öğrencileri tarafından sunulur.

Nöroloji alanında güncel gelişmelerin olduğu konularda seminer Nöroloji Uzmanlık Öğrencileri tarafından sunulur. NÖR 23 NÖROLOJİ Dr. Ali Kemal ERDEMOĞLU /1 Dr. Ersel DAĞ /2 Dr. Yakup TÜRKEL /3 KOD DERS ADI ÖÜ T P KREDİ AKTS NOR 7001 MAKALE SAATİ Nöroloji alanında yabancı dergilerde güncel gelişmelere yönelik yayınlanan

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 3 Şubat 2017 Cuma

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Servisi Olgu Sunumu 3 Şubat 2017 Cuma Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Servisi Olgu Sunumu 3 Şubat 2017 Cuma Ar. Gör. Dr. Semih Burak Yabacı Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı

Detaylı

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.

Hasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin

Detaylı

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI

GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan

Detaylı

Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir.

Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir. Konuşma gecikmesi Çocuğun konuşma becerilerinin akranlarına göre belirgin derecede geri kalmasıdır. Gelişimsel aşamalardan birisidir. Aylara göre konuşmanın normal gelişimi: 2. ay mırıldanma, yabancılara

Detaylı

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK 1 İmmün sistemin gelişimini, fonksiyonlarını veya her ikisini de etkileyen 130 farklı bozukluğu tanımlamaktadır. o Notarangelo L et al, J Allergy Clin Immunol 2010 Primer immün yetmezlik sıklığı o Genel

Detaylı

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr.

Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi. Dr. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde İzlenen Olgularda Akut Böbrek Hasarı ve prifle Kriterlerinin Tanı ve Prognozdaki Önemi Dr. Aslı KANTAR GİRİŞ GENEL BİLGİLER Akut böbrek hasarı (ABH) yenidoğan yoğun bakım

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Servisi Olgu Sunumu 20 Eylül 2018

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Servisi Olgu Sunumu 20 Eylül 2018 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Servisi Olgu Sunumu 20 Eylül 2018 Perşembe Arş.Gör.Dr. Duygu Aydın Kocaeli Üniversitesi Tıp

Detaylı

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır.

MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Fzt. Damla DUMAN MS, gen yetişkinlerin en yaygın nörolojik hastalıklarından birisidir. 1822 de Sir August D Este tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Kuvvetsizlik, spastisite, duyusal problemler, ataksi

Detaylı

Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum

Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum Bölüm 28 Çocuğum Astımlı mı Kalacak? Dr. S. Tolga YAVUZ Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum yollarında ortaya çıkan ve şiddeti zaman içinde değişmekle

Detaylı

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.

NEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur. Polipler küçük ve çoğu zaman iyi huylu küçük tümoral oluşumlardır. Vücutta rahim ağzı, rahimin içi (endometrium), ses telleri ve barsaklar gibi pekçok değişik bölgede görülebilir. Endometrial polip rahimin

Detaylı

ÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARINA YAKLAŞIM. Doç. Dr. Sebahattin VURUCU GATF Çocuk Nörolojisi BD

ÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARINA YAKLAŞIM. Doç. Dr. Sebahattin VURUCU GATF Çocuk Nörolojisi BD ÇOCUKLUK ÇAĞI BAŞ AĞRILARINA YAKLAŞIM Doç. Dr. Sebahattin VURUCU GATF Çocuk Nörolojisi BD Tanım Orbitomeatal çizginin üzerinde hissedilen ağrılar baş ağrıları olarak değerlendirilir Epidemiyoloji Çocuklarda

Detaylı

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi) Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi (Nöro-Onkolojik Cerrahi) BR.HLİ.018 Sinir sisteminin (Beyin, omurilik ve sinirlerin) tümörleri, sinir dokusunda bulunan çeşitli hücrelerden kaynaklanan ya

Detaylı

Referans: e-tus İpucu Serisi K.Stajlar Ders Notları Sayfa:353

Referans: e-tus İpucu Serisi K.Stajlar Ders Notları Sayfa:353 23. Aşağıdakilerden hangisi akne patogenezinde rol oynayan faktörlerden biri değildir? A) İnflamasyon B) Foliküler hiperproliferasyon C) Bakteriyal proliferasyon D) Aşırı sebum üretimi E) Retinoik asit

Detaylı

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D. Multipl Myeloma Nedir? Vücuda bakteri veya virusler girdiğinde bazı B-lenfositler plazma hücrelerine

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR Prof. Dr. Mehmet Ersoy DEMANSA NEDEN OLAN HASTALIKLAR AMAÇ Demansın nedenleri ve gelişim sürecinin öğretmek Yaşlı bireyde demansa bağlı oluşabilecek problemleri öğretmek

Detaylı

KETOJENİK DİYET OLGU SUNUMU. Yrd.Doç.Dr. Birsen DEMİREL British University of Nicosia Beslenme ve Diyetetik Bölümü

KETOJENİK DİYET OLGU SUNUMU. Yrd.Doç.Dr. Birsen DEMİREL British University of Nicosia Beslenme ve Diyetetik Bölümü KETOJENİK DİYET OLGU SUNUMU Yrd.Doç.Dr. Birsen DEMİREL British University of Nicosia Beslenme ve Diyetetik Bölümü 4 yaş 10 ay erkek hasta ŞİKAYETİ: Sık nöbet geçirme Gelişme geriliği Yüzde kayma Hikayesi

Detaylı

taşınması, elektrokortikal aktivitelerin oluşumu-1 taşınması, elektrokortikal aktivitelerin oluşumu-2

taşınması, elektrokortikal aktivitelerin oluşumu-1 taşınması, elektrokortikal aktivitelerin oluşumu-2 2. Yarıyıl ENF116 EEG I Prof. Dr. İrsel Tezer Filik Ders Günü Ders Saati Cuma 13:40-16:30 16 Şubat 2018 Beynin elektriksel aktivitesi ve bunun saçlı deriye taşınması, elektrokortikal aktivitelerin oluşumu-1

Detaylı

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA ANTİEPİLEPTİKLERİN KULLANIMI

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA ANTİEPİLEPTİKLERİN KULLANIMI ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA ANTİEPİLEPTİKLERİN KULLANIMI Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD ANTİEPİLEPTİKLER Karbamezepin Okskarbazepin Lamotrijin Riluzol Valproik

Detaylı

Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu

Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu Aripiprazole Bağlı NREM Parasomni Olgusu D O K U Z E Y L Ü L Ü N I V E R S I T E S I N Ö R O L O J I A N A B I L I M D A L ı ( D a m l a Ç e l i k, Ö z l e m A k d o ğ a n, N u r h a k D e m i r, U l u

Detaylı

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan Kanserleri (Lösemiler) Lösemi Nedir? Lösemi bir kanser türüdür. Kanser, sayısı 100'den fazla olan bir hastalık grubunun ortak adıdır. Kanserde iki önemli özellik bulunur. İlk önce bedendeki bazı hücreler anormalleşir. İkinci

Detaylı

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit

NEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit NEFRİT Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Genel Bilgiler Böbreğin temel fonksiyonlarından birisi idrar üretmektir. Her 2 böbrekte idrar üretimine yol açan yaklaşık 2 milyon küçük ünite (nefron) vardır. Bir nefron

Detaylı

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI

Magnezyum (Mg ++ ) Hipermagnezemi MAGNEZYUM, KLOR VE FOSFOR METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Magnezyum (Mg ++ ) MAGNEZYUM, KLOR VE METABOLİZMA BOZUKLUKLARI Dr Ali Erhan NOKAY AÜTF Acil Tıp AD 2009 Büyük kısmı intraselüler yerleşimlidir Normal serum düzeyi: 1.5-2,5 meq/l Hücre içinde meydana gelen

Detaylı

ANTİEPİLEPTİK İLAÇLAR. Prof.Dr.A.Tanju ÖZÇELİKAY

ANTİEPİLEPTİK İLAÇLAR. Prof.Dr.A.Tanju ÖZÇELİKAY ANTİEPİLEPTİK İLAÇLAR Prof.Dr.A.Tanju ÖZÇELİKAY Epilepsi: Beynin elektriksel fonksiyonundaki değişimler sonucu, Ani olarak başlayan, kısa süren ve kendiliğinden geçen, genellikle bilinç kaybına neden olan

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI B) ÇEVRESEL (PERİFERAL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir

Detaylı

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ

DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DR. SAMİ ULUS ÇOCUK HASTANESİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE BAŞVURAN HEMANJİOMLU OLGULARIN EPİDEMİYOLOJİK DEĞERLENDİRMESİ DUYGU DÜZCAN KİLİMCİ,GÜRSES ŞAHİN,ŞULE TOPAL,BURÇAK BİLGİN,ŞULE YEŞİL,GÜLŞAH TANYILDIZ,ALİ

Detaylı

Aşılama kontrendikasyonları. Prof. Dr. Ahmet Ergin Pamukkale Üniversitesi

Aşılama kontrendikasyonları. Prof. Dr. Ahmet Ergin Pamukkale Üniversitesi Aşılama kontrendikasyonları Prof. Dr. Ahmet Ergin Pamukkale Üniversitesi SUNUM PLANI Aşılama kontrendikasyonları Aşılama Kontrendikasyonları Aşılama Endikasyonları 3 milyon ölüm, 750 bin engellilik önleniyor

Detaylı

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK

ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM «GINA» Dr. Bengü MUTLU SARIÇİÇEK ASTIM Dünya genelinde 300 milyon kişiyi etkilediği düşünülmekte Gelişmiş ülkelerde artan prevalansa sahip Hasta veya toplum açısından yüksek maliyetli bir hastalık

Detaylı

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14

HEREDİTER SFEROSİTOZ. Mayıs 14 HEREDİTER SFEROSİTOZ İNT.DR.DİDAR ŞENOCAK Giriş Herediter sferositoz (HS), hücre zarı proteinlerinin kalıtsal hasarı nedeniyle, eritrositlerin morfolojik olarak bikonkav ve santral solukluğu olan disk

Detaylı

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 3. sınıfın sonunda;

ÖĞRENİM HEDEFLERİ Öğrenciler 3. sınıfın sonunda; 3. SINIF VE Bu sınıfta öğrencilere, yaşamın evreleri içinde ve organ sistemleri temelinde hastalık oluşumunun genel özellikleri, nedenleri, temel mekanizmaları, patolojik bulguları, laboratuvar ve görüntüleme

Detaylı

ACİL SERVİS TRİYAJ TALİMATI

ACİL SERVİS TRİYAJ TALİMATI REVİZYON DURUMU Revizyon Tarihi Açıklama Revizyon No 07.11.2012 Renk kodlaması yerine (Kırmızı, Sarı, Yeşil) numaratik 01 (1-2-3) triyaj kodlaması olarak belirlendi. Hazırlayan: Onaylayan: Onaylayan: Yrd.

Detaylı

Beslenme desteğinde hangi içerik kime, ne zaman, hangi yolla uygulansın?

Beslenme desteğinde hangi içerik kime, ne zaman, hangi yolla uygulansın? Beslenme desteğinde hangi içerik kime, ne zaman, hangi yolla uygulansın? Dr. Beste Atasoy Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı & Sağlık Bakanlığı-Marmara Üniversitesi Pendik

Detaylı

Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği

Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği 2010-2011 Kış Sezonunda Görülen İnfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir in Etkinliği Mehmet Ceyhan, Eda Karadağ Öncel, Selim Badur, Meral Akçay Ciblak, Emre Alhan, Ümit Sızmaz Çelik, Zafer Kurugöl,

Detaylı

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM Gastrointestinal Sistem Hastalıkları Dr. Nazan ÇALBAYRAM ÇÖLYAK HASTALIĞI Çölyak hastalığı bir malabsorbsiyon sendromudur. Hastalık; gluten içeren unlu gıdalara karşı genetik bazda immünojik bir intolerans

Detaylı

ANTİEPİLEPTİK İLAÇLAR (Antikonvülsan İlaçlar) Prof. Dr. Gülgün KILCIGİL

ANTİEPİLEPTİK İLAÇLAR (Antikonvülsan İlaçlar) Prof. Dr. Gülgün KILCIGİL ATİEPİLEPTİK İLAÇLAR (Antikonvülsan İlaçlar) Prof. Dr. Gülgün KILCIGİL 2017-2018 Epilepsi (halk arasında sara), beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin anormal elektro-kimyasal deşarj yapması sonucu ortaya

Detaylı

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonlarında Acile Başvuru Şikayetleri ve Gözümüzden Kaçanlar. Doç. Dr. Evvah Karakılıç MD, PhD.

Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonlarında Acile Başvuru Şikayetleri ve Gözümüzden Kaçanlar. Doç. Dr. Evvah Karakılıç MD, PhD. Santral Sinir Sistemi Enfeksiyonlarında Acile Başvuru Şikayetleri ve Gözümüzden Kaçanlar Doç. Dr. Evvah Karakılıç MD, PhD. SSS Enfeksiyonları Amaç; SSS enfeksiyonları; Klinik tabloyu tanımak Yaşamı tehdit

Detaylı

Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer

Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 2 2 1 Anksiyolitik, sedatif, hipnotik ilaçlar Anksiyete, kesin olarak tanımlanabilir bir uyarıya bağlanamayan, huzursuzluk,

Detaylı

En iyi yöntem inmeden korunma Risk faktörlerinin belirlenmesi

En iyi yöntem inmeden korunma Risk faktörlerinin belirlenmesi İNME SONRASI TEDAVİ En iyi yöntem inmeden korunma Risk faktörlerinin belirlenmesi Birincil Koruma Amaç asemptomatik kişilerde inmeye neden olabilecek risk faktörlerini belirlemek, önlemek ve kontrol altına

Detaylı

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN. BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ Prof Dr Zehra AYCAN zehraaycan67@hotmail.com Büyüme Çocukluk çağı, döllenme anında başlar ve ergenliğin tamamlanmasına kadar devam eder Bu süreçte çocuk hem büyür hem de gelişir

Detaylı

TANIM NÖBET HİKAYE Epilepsi hastası 2. Yeni nöbet 3. Konversiyon bozukluğu?? 4. Status epilepticus

TANIM NÖBET HİKAYE Epilepsi hastası 2. Yeni nöbet 3. Konversiyon bozukluğu?? 4. Status epilepticus TANIM Dr. Engin ÖZAKIN Acil Tıp Uzmanı Yunus Emre Devlet Hastanesi Eskişehir Serebral korteksin elektriksel aktivitesinin değişmesine bağlı oluşan paroksismal olaylar Beynin inhibitör ve eksibitör dengelerinin

Detaylı

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet

Sunum planı. Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet Sunum planı Epidemiyoloji Tanım Sınıflama Değerlendirme Tedavi Özet En sık hekime başvuru nedeni Okul çağındaki çocuklarda %35-40 viral enfeksiyonlar sonrası 10 gün %10 çocukta 25 günü geçer. Neye öksürük

Detaylı

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ

PERİKARDİT GİRİŞ PATOFİZYOLOJİ. Dr. Neslihan SAYRAÇ GİRİŞ Perikard PERİKARDİT Dr. Neslihan SAYRAÇ AÜTF Acil Tıp Anabilim Dalı 05/01/2010 Visseral Parietal 50 ml seröz sıvı İnsidansı net olarak bilinmiyor Ancak acil servise AMI olmayan göğüs ağrısı ile başvuran

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A. D.

Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A. D. Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp A. D. Sunu Planı Tanım ve Epidemiyoloji Adrenal bez anatomi ve fizyolojisi Etiyoloji Klinik Tanı Tedavi Tanım ve Epidemiyoloji

Detaylı

Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS)

Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS) www.printo.it/pediatric-rheumatology/tr/intro Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendrom (CAPS) 2016 un türevi 1. CAPS NEDİR 1.1 Nedir? Kriyopirin İlişkili Periyodik Sendromlar (CAPS), nadir görülen otoenflamatuar

Detaylı

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ GÜLDER GÜMÜŞKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ HASTANESİ TROMBOSİT NEDİR? 1 Kemik iliğinde yapılan kan hücrelerinden biridir. Pıhtılaşma hücreleri olarak bilinir. 1mm 3 kanda

Detaylı

Olgularla Antibiyotikler ve Yan Etki Yönetimi Şanlıurfa Toplantısı 20 Kasım 2015

Olgularla Antibiyotikler ve Yan Etki Yönetimi Şanlıurfa Toplantısı 20 Kasım 2015 Olgularla Antibiyotikler ve Yan Etki Yönetimi Şanlıurfa Toplantısı 20 Kasım 2015 Dr. Hakan Sezgin SAYİNER Adıyaman Üniv. Tıp Fak. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klin. Mikr. AD OLGU 39 E Şikayeti: Bilinç kaybı

Detaylı