TEKRARLAYAN ERKEN GEBEL K KAYIPLARINDA MATERNAL TROMBOF L LER
|
|
- Ayşe Koyuncu
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 T.C SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ III. KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM KLİNİĞİ Şef: Prof. Dr.Melahat Dönmez Kesim TEKRARLAYAN ERKEN GEBEL K KAYIPLARINDA MATERNAL TROMBOF L LER (UZMANLIK TEZ ) Dr. F L P TA HAN İSTANBUL 2007
2 İÇİNDEKİLER I- ÖNSÖZ 3 II- GİRİŞ VE AMAÇ 4 III- GENEL BİLGİLER 6 1. Spontan Abortus A- Sporadik Abortus B- Habituel Abortus 2. Provake Abortus A- Medikal Abortus B- Elektif Abortus C- Septik abortus IV- MATERYAL ve METOT 48 V İSTATİSTİK 52 VI- BULGULAR 53 VII-TARTIŞMA 63 VIII- SONUÇ 72 IX- ÖZET SUMMARY 73 X- KAYNAKLAR 75 XI EKLER 87 Ek 1- ÇALIŞMA FORMU 87 Ek 2- KISALTMALAR 88 Ek 3- TABLOLAR 90 Ek 4- ŞEKİLLER 91 Ek 5- GRAFİKLER 92 Ek 6- ARAŞTIRMA KAPSAMINA ALINAN VAKALARIN DÖKÜMÜ 93 2
3 ÖNSÖZ İhtisas eğitimim süresince derin bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım, en iyi şekilde yetişmem için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, yakın ilgi ve desteğini her zaman hissettiğim, mesleki hayatım boyunca her an yanımda olduğunu hissedeceğim değerli hocam 3. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Prof. Dr. Melahat Dönmez Kesim e sonsuz teşekkür ve saygılarımı sunarım. Asistanlığım süresince, bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen, bugünlere ulaşmamda büyük yardımları olan başasistanlarım Op. Dr.İsmet Karlık, Op. Dr.Alev Atış ve uzmanlarım Op. Dr.Savaş Özdemir ve Op. Dr.Günseli Özdemir e Rotasyonlarım sırasında emeği geçen, bilgi ve deneyimlerini paylaşan değerli klinik şefleri Prof.Dr. Adil Baykan, Prof.Dr. Erbil Ergenekon, Doç.Dr. Fevziye Kabukçuoğlu ve Uzm. Dr.Ayşe Hancı ya, İhtisas sürem boyunca birlikte çalıştığım asistan arkadaşlarıma ve sağlık personeline, Herzaman desteği ile beni ayakta tutan Dr. Emine Özel e Beni yetiştirirken hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, her zaman ellerinden gelenin fazlasını yapan, bugünlere gelmemi sağlayan, çok değerli anneciğim ve babacığıma; Sonsuz teşekkürlerimi, sevgi ve saygılarımı sunarım. Dr. Filip Taşhan Kasım
4 II - G R VE AMAÇ Erken gebelik kayıpları kadın hayatının en uzun dönemi olan reprodüktif döneminin sık karşılaşılan jinekolojik problemlerinden biridir. Gebelikte en sık karşılaşılan komplikasyon olduğu bilinmektedir. Günümüzde transvajinal ultrasonografinin kullanımının yaygınlaşması, serum β-hcg ve progesteron düzeyi gibi biyokimyasal belirteçlerin ölçülebilmesi ile erken gebelik kayıplarının tesbit edilmesi daha kolay olmaktadır. Dolayısıyla tıbbi tedavi ve/veya gözlem uygulanarak erken gebelik kayıpları belli bir oranda önlenebilmektedir. Erken gebelik kayıpları 12. gebelik haftasından önce meydana gelen spontan abortusları kapsamaktadır. Geniş bir yelpazeye sahip olan spontan abortus insidansı % civarındadır. Spontan abortusların % 75 i 16. gebelik haftasından önce, % 62 si ise 12. gebelik haftasında önce görülmektedir. Abortus insidansı anne baba yaşları, önceki kötü obstetrik hikaye, genetik faktörler vb. tarafından etkilenebilmektedir ( 1). Etyolojik olarak birçok faktör bulunmakla beraber; bazı spontan abortus vakalarında etyoloji çok açık iken, bazılarında belli değildir. İnsanda üreme oldukça verimsizdir ve gebeliğin en sık rastlanan komplikasyonu olan abortus insidansı, klinik olarak tanısı konulmuş gebeliklerde yaklaşık %15 tir. Habituel abortuslar, obstetrikte etyolojik ve prognostik faktör tayininde en yetersiz kalınan konulardan biridir. Tekrarlayan erken gebelik kayıplarının %68 i idiyopatiktir. Hemostatik hataların plasental yatak damarlarında tıkanıklığa yol açarak, gebelik sırasında koagülasyon faktörlerindeki değişikliklerin abortusa neden olabileceği düşünülebilir. Gebeliğin başarılı gidişatı için etkili bir uteroplasental dolaşım şarttır ve bu dolaşım hemostaz bozukluklarından etkilenebilir. Bu yüzden maternal trombofililer (Faktör V Leiden, Faktör II mutasyonları, MTHFR {metilen tetrahidrofolat redüktaz} Protein C, Protein S eksiklikleri) obstetrik açıdan önemli patolojilerdir (2). Faktör V Leiden mutasyonu ve ona bağlı aktive protein C rezistansı (APCR) kalıtsal trombofililerin en sık nedenidir. APCR ı tromboemboli için bir risk faktörüdür ve trombozların %40 ından sorumludur (3). APCR nın %95 ten fazlası Faktör V Leiden mutasyonuna bağlıdır ve otozomal geçişlidir. Heterozigotlarda 7 kat, homozigotlarda 80 kat artmış tromboz riski söz konusudur. Kişisel yada ailesel tromboz öyküsü olanlarda taşıyıcılık %20-60 dır (4). 4
5 Rekürren fetal kaybı olan bazı hastalarda herediter ve akkiz APC rezistansının vasküler plasental yetmezliğin potansiyel sebepleri arasında olduğu ileri sürülmektedir (5). Bazı araştırmacılar Faktör V Leiden mutasyonunun tekrarlayan düşükler için predispozan bir faktör olabileceğini, ancak bunun böyle hastalarda sık rastlanan bir neden olamayacağını öne sürmüşlerdir (6, 7, 8). Faktör V Leiden ve 1. trimester kayıpları arasında bazı çalışmalarda belirgin bir ilişki saptanamamışken 2 ve 3. trimester kayıpları ile ilişki saptanmıştır ( 7 ). Ayrıca böyle çalışmalarda kaybedilen fetüslerde de Faktör V Leiden taşıyıcılığı yüksek oranda bulunmuştur. Faktör V Leiden e preeklampsi ve fetal kayıplarda sık rastlanır, Arias ve arkadaşları kötü obstetrik sonuç alınan hastaların %53,8 inde Faktör V Leiden varlığı saptamışlardır (9 ). Protrombin geni 11. kromozomun uzun kolunda lokalize bir gendir. Son yıllarda tromboz riskini artıran bir protrombin geni mutasyonu olan G20210A mutasyonu saptanmıştır. Bu mutasyon varlığı yüksek plazma protrombin konsantrasyonları ile ilişkilidir. Sağlıklı bireylerde %2, tromboz öyküsü olanlarda %6 ve seçilmiş aile öyküsü olanlarda %18 oranında rastlanan Faktör II (protrombin) G20210A mutasyonuna sahip taşıyıcılarda da protrombin düzeyi artmıştır ve tromboz riski normal populasyondan 2,8 kat daha fazladır. Faktör II G20210A mutasyonunu tekrarlayan fetal kayıplarla ilişkili olduğunu destekleyen çalışmalar mevcuttur (5, 10 ). Protrombin geninde G20210 A mutasyonunun miyokard infarktüsü için genetik risk faktörü olduğu öne sürülmektedir. Bu mutasyonun yalnızca fetal kayıplarda değil aterosklerotik kalp hastalığı olan genç hastalarda tromboz için risk faktörü olduğunu belirten çalışmalar mevcuttur (11). Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde yılları arasında yapılan bu çalışmada tekrarlayan erken gebelik kayıpları ile maternal trombofili arasındaki ilişki Faktor V leiden, protrombin gen ve MTHFR gen mutasyonları, Protein C ve S eksiklikleri incelenerek değerlendirilmiştir. 5
6 III - GENEL B LG LER Dünya sağlık örgütü (WHO) tarafından 1977 yılında, gebelik ürününün ağırlığı ve gebelik sürecini kriter alarak bir abortus tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre, 20. gebelik haftasından önce, 500 gramdan daha az embriyo veya fetüs ve eklerinin, tamamının ya da bir kısmının uterus kavitesi dışına atılması olayına abortus denilmektedir (1). Abortus; suprapubik ağrı ve uterin kramplarla ortaya çıkan vajinal kanama ile beraber gebeliğin uterustan sonlanması, gebeliğe dair bulgu ve semptomların kaybolmasıdır (1, 12). Abortus nedeniyle olan vajinal kanamalar birinci ve ikinci trimesterde olan kanamalar arasında ilk sırayı almaktadır. Abortus gebeliğin en sık görülen komplikasyonudur (12). Klinik olarak tespit edilmeyen, sadece biyokimyasal olarak gebeliğin mevcudiyeti bilinen olgulardaki, zamanında ya da birkaç gün geciken menstrüel kanama ile oluşan abortuslara subklinik abortus (belirlenemeyen) denir (1). Spontan abortusların çoğu embriyonun ölümünden bir ila dört hafta sonra gerçekleşir. Başlangıçta desidua bazaliste kanama vardır. İmplantasyon yerinde inflamasyon ve nekroz oluşur. İmplantasyon yerinden ayrılan embriyo uterus içinde yabancı cisim olarak algılanır ve uterin kontraksiyonlarla serviks açılır, sonunda gebelik ürünü dışarı atılır (1, 12). Abortus, gebelik mahsulünün mekanik ya da farmakolojik girişim olmaksızın gebeliğin 20. haftasından önce spontan olarak sonlanmasını ifade eder. 12. gebelik haftasına kadar olan abortuslar erken abortus, gebelik haftaları arasında olan abortuslar ise geç abortus olarak adlandırılmaktadır (1, 12). 20. haftadan önce uterin kaynaklı vajinal kanama olmasına rağmen servikal açıklık yok ise düşük tehditi (abortus imminens), servikal açıklık mevcut ve giderek artıyorsa kaçmılmaz düşük (abortus incipiens) ten bahsedilir. 20.gebelik haftasından önce fetüs ölmüş, 4 hafta veya daha uzun süre kavitede kalmış ise missed abortus adını alır. Enfekte bir abortus sonucu enfeksiyonun maternal dolaşıma yayılmasına septik abortus denir. (1,12,13) Geniş bir yelpazeye sahip olan spontan abortus % lık bir insidansa sahiptir. Bunların % 75'i 16. haftadan önce, % 62'si ise 12. haftadan önce görülmektedir. Gebeliğin tanısı konulmadan gerçekleşen subklinik abortus adını verdiğimiz durum ise % 8 oranında izlenmektedir (1). Abortusları 2 ana başlık altında incelemek mümkündür. 6
7 Bunlar: 1- Spontan abortus 2- Provoke abortus dur 1- SPONTAN ABORTUS Hekimler, hastanın kendisi veya bir başkası tarafından uygulanan provoke abortusların dışında kalan bütün abortuslar spontan abortuslar olarak adlandırılır. Özellikle etyolojilerdeki farklılık nedeniyle spontan abortusları iki başlık altında incelemek daha uygun olur. Bunlar; 1.A-Sporadik abortuslar 1.B-Habituel abortuslar'dır (tekrarlayan düşükler). 1.A- SPORAD K ABORTUSLAR Sporadik abortuslar altta yatan kronik bir patolojinin olmadığı durumlardır. Spontan abortusların çok büyük bir kısmını oluştururlar (% 97 99). (12) Popülasyonda klinik olarak saptanabilen abortus oranı %10-15'dir. Yaş ilerledikçe klinik abortus oranı %20'ye yaklaşmaktadır. Ülkemizde tahmini rakamlara göre yılda l milyonun üzerinde spontan abortus olmaktadır. Ancak abortus oranını tam olarak söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü çok erken dönemde ortaya çıkan düşüklerin klinik olarak tanınma şansları yoktur. 2 3 haftalık iken kaybedilen embriyolar kadın tarafından basit bir adet düzensizliği olarak yorumlanır, bunlara menstrüel düşükler denir. Çok erken gebelikleri saptayabilen hassas gebelik testleri kullanıldığında gebeliklerin yaklaşık %40-50'sinin abortusla sonuçlandığı iddia edilmektedir (12, 13). Bu hastalarda eğer erken dönemde hassas gebelik testleri kullanılırsa gebelik testi pozitif bulunabilir. Pek çok yazar tarafından bu gebelikler yalnızca biyokimyasal olarak saptandığından kimyasal gebelik olarak adlandırılmaktadırlar. Bu dönemdeki gebelik kayıplarını spontan abortus olarak kabul edenler olduğu gibi, bunları preimpiantasyon veya erken postimplantasyon gebelikleri olarak adlandıranlar vardır (12). 7
8 1.A.i- NS DANS İnsan üreme sisteminin çok önemli bir özelliği yüksek kayıp oranıyla çalışan bir sistem olmasıdır. Klinik olarak tanınan gebeliklerin %10-12 si kaybedilir. Eski verileri esas alan ve %15 40 arasında verilen oranların doğru olmadığı hem retrospektif hemde prospektif çalışmalarla ortaya konmuş durumdadır(13). Türün devamlılığı açısından ilk bakışta başarısızlık gibi görünen bu durum, türün sağlığının korunması açısından değerlendirildiğinde yüksek bir başarıyı yansıtmaktadır. Türlerin pek çoğunda kromozomal olarak anormal bir sperm veya ovum varlığında fertilizasyon gerçekleşmez. Yani gametogenez anormallik potensiyeli taşıyan bireyleri ayıklama basamağı olarak iş görür. İnsanlarda ise bu ayıklama basamağı gametogenez sürecinde son derece yetersizdir. Bu nedenle kromazomal olarak anormal olsalar bile ovum ile sperm yinede fertilize olabilmektedir. Fertilizasyondan sonra ise ayıklama süreci çok etkin bir hale gelir. Bu etkinlik insanlarda spontan gebelik kayıplarının temelini oluşturmaktadır. Bu kayıpların çoğu gebelik henüz tanınmadan gerçekleşir. Öyleki fertilizasyondan sonra ortaya çıkan 86 embriyonun 16 sı implante olmadan 27 si ise klinik olarak tanınmadan önce kaybedilir(14). Gebe kalmaya çalışan ve geç luteal fazda yapılan ß-HCG ölçümleri pozitif sonuçlanan fertil kadınların %8-%57 sinde beklenen tarihinde mensin başlamış olması da bunu desteklemektedir. Bu bulgular kimyasal gebeliklerin sanılandan daha fazla olduğunu ve bunların önemli bir kısmının kaybedildiğini göstermektedir (15). ß-HCG testleriyle bir önceki siklusunda preklinik kayıp yaşadıkları saptanan olguların %35 i bu kaybı izleyen ilk ayda, %95 i ise daha ileri dönemde çocuk sahibi olabilir (16). 1.A.ii- SPONTAN ABORTUS PATOLOJ S VE PATOGENEZ Abortusların çoğu embriyo öldükten 1 3 hafta sonra gerçekleşir. Desidua bazalise kanama vardır. İmplantasyon yerinde nekroz ve inflamasyon olur. Ovum implantasyon alanından kısmen ya da tamamen ayrılır ve bu durum uterus içinde yabancı cisim olarak algılanıp uterus kramplarına yol açar, serviks açılır, gebelik ürünü dışarıya atılır. Gebelik kesesi açılınca küçük masere bir fetus ve etrafında sıvı saptanır. Bazen kese içinde fetus görülmez (blighted ovum-anembriyonik gebelik)(1, 12, 13). 8
9 Gebelik ürünü embriyo öldükten uzunca bir süre sonra uterus kavitesi dışına atılmışsa (missed abortus) ovum etrafındaki kan pıhtıları organize olur ve sağlam, sert bir kapsül oluşturur. Buna karneöz mol veya Breus molü (kan molü) denir. Tüm abortuslarda plasental villuslarda hidropik dejenerasyon vardır. Bazen amnios sıvısı absorbe olur, fetus kurur ve bası altında kalarak parşömene benzer (fetus papiraceus). Bu duruma daha çok ikiz gebeliklerde fetusun bir tanesi öldüğünde rastlanır(12). 1.A.iii- ETYOLOJ Erken Gebelik kayıplarında (sporadik abortuslarda) etyolojik faktörleri başlıca 3 gurupta toplayabiliriz. A) Fetusa ait faktörler B) Anneye ait faktörler C) Babaya ait faktörler A) FETUSA A T FAKTÖRLER İlk 6 8 haftadaki spontan abortusların %50-80'inde fetüse ait bir genetik bozukluk ya da bir malformasyon saptanmaktadır haftalar arasında bu oran %25'e düşer. Ortalama olarak ilk trimester düşüklerinde kromozom anomalisi ve ona bağlı malformasyon oranı %50'dir. Erken düşüklerde atılan gebelik kesesi incelenirse sık olarak kese içinde gözle görülebilir bir embriyo bulunamaz. Buna daha önce belirtildiği gibi blighted ovum denilmektedir. Yapılan mikroskopik diseksiyonlarda bazen çok küçük ve anormal embriyolar tespit edilebilmektedir. Malformasyonu olan fetüsler geç gebelik haftalarında bile olsa uterus dışına atılmaya eğilimlidir (12, 13). a) Malformasyonlar Malformasyonun nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber normal trofoblastın implantasyonunda ortaya çıkan bir bozukluk olduğu düşünülmektedir. Maternal viral hastalıkların ve sitotoksik ilaçların implantasyonu bozduğu iddia edilir. Ovum ve spermatozoadaki bir genetik bozukluğun malformasyonlrın nedeni olabileceği ileri sürülmüştür. Ancak yapılan çalışmalarda spermatozoadaki anomalilerin malformasyona yol açmadığı yönü ağırlık kazanmıştır (1, 17). 9
10 b) Kromozon ve Gen Bozukluklar Canlı doğan 200 bebekten birinde kromozom anomalisi vardır. Zigotlardaki gerçek kromozon anomalisi oranı çok daha fazladır. Ancak kromozom anomalisi olan zigotların %90'dan daha fazlası atılır. Bu doğal seleksiyon ile toplumdaki anomali oranı düşürülmeye çalışılır (18). b-1. Kromozom bozukluklar : Daha çok anöploid (sayı anomalisi) tipte kromozom anomalisine rastlanır. İlk trimester düşüklerinde en çok rastlanan kromozom bozukluğu trizomidir. Kromozom anomalilerinin yaklaşık %50'sini otozomal trizomi oluşturur (trizomi 13, 16, 18, 21, 22 sıktır). Bunu %20 vakada monozomi-x (45 X0), %15 vakada triploidi (3n kromozom sayısı) ve %5 vakada tetraploidi (4n kromozom sayısı) izler. Trizomiye yol açan temel mekanizma "nondisjunction"dır (mayoz sırasında kromozom çiftlerinin ayrılamaması). Ayrıca anne ya da babada dengeli translokasyon veya dengeli kromozomal inversiyon da otozomal trizomiye yol açabilir. Trizomi riski annenin yaşı arttıkça artar. Triploidi nedeni ise genellikle ovumun iki sperm ile döllenmesidir. Burada plasentada hidropik dejenerasyon (molar değişim) görülür. Bu olay anne yaşından bağımsızdır. Ancak kromozom bozukluklarının nasıl abortusa yol açtığı henüz kesin bilinmemektedir. Mitozun bazen durumu bozduğu iddia edilmektedir. Embriyo, trofoblast ve desiduada hızla artan hücre kitlesinin nükleik asidinin yapımında gerekli olan maddelerin eksikliğine neden olduğu ileri sürülmüştür, (folik asit eksikliği, protein eksikliği, vitamin B 12 vb) (19). b-2. Gen bozukluklar : İzole bir mutasyon ya da poligenik (birden fazla sayıda genin beraberce bozuk olması) faktörler kromozom yapısını değiştirmeden genetik bozukluğuna yol açabilirler (öploid bozukluk). Bu durum daha geç haftalarda düşük yapar ve maternal yaş arttıkça risk artar (18). c) Fetal anoksi Annenin böbrek hastalıkları ve hipertansiyonu, dekolman, sirkumvallat plasenta, plasenta previa, molar hastalık ve plasentanın infeksiyonlan plasenta sirkülasyonunu bozarak fetal 10
11 anoksiye yol açarlar, Umbilikal kordonda meydana gelen düğümler ani fetal kayıplara neden olur. Annenin kalp, akciğer hastalıkları ve ciddi anemisi fetal anoksi yaratır (12). d) Fetal anemi Rh uyuşmazlığı; anemi ve kalp yetmezliği yaratarak 2. trimesterde düşüğe neden olabilir (12). B) ANNEYE A T FAKTÖRLER a) Maternal enfeksiyonlar Akut sistemik infeksiyonlar spontan abortusa yol açabilir. Listeria, vibrio, salmonella ve vaksinia ile olan infeksiyonlarda abortus oluşabileceği iddia edilir. TORCHES (Toksoplazma, Rubella, Sitomegalovirüs, Herpes tip 2, Sifiliz) akut infeksiyonları ilk trimesterde geçirilirse abortusa yol açabilirler. Akut infeksiyonu tanıma kriteri infektif ajana karşı spesifik immünglobulin M (Rubella IgM, cmv İgM...) nin uygun gebelik haftasında kordon kanında yüksek olarak saptanmasıdır. Bir gebe kadında bir patojen ajana karşı immünoglobulin G'nin (IgG) saptanması ise sadece o ajanla daha önceden karşılaşılmış olduğunu ve organizmanın bir yanıt oluşturduğunu gösterir. Annenin aktif infeksiyon geçirdiğinin gösterilmesi için anne kanında IgM'in titrasyonunun arttığının gösterilmesi gerekmektedir ( 20 ). Klamidyanın abortus yapabileceği bilinmektedir. Mikoplazmaların abortus yapan kadınlarda daha fazla bulunması abortus yapabilecekleri iddiasına yol açmıştır. Ancak bu iddiayı destekleyen yeterli veri yoktur (13, 20). b) Anatomik Anomaliler Kaviteyi bozan konjenital müllerien anomaliler, submüköz ve intramural myomlar, nadiren retrofleks uterus gibi uterin malpozisyonlar, geçirilmiş operasyonlar sonucu uterus duvarında oluşan skar dokusu, uterin sineşiler, özellikle ikinci trimester kayıpları açısından anatomik veya servikal yetmezlik gibi faktörler abortusa neden olabilirler (21). 11
12 c) Sistemik Hastal klar Hipertiroidizm, hipotiroidizm, diabetes mellitus gibi endokrin bozukluklar, kardiovasküler ve renal hipertansif hastalıklar, SLE gibi bağ dokusu hastalıkları abortusa neden olabilir. Protein ve vitamin eksikliklerine yol açan beslenme bozuklukları da sorumlu faktörlerdendir(12, 13, 47) d ) Toksik ve çevresel faktörler Maternal hipoksi, teratojenik ilaçlar, folik asit antagonistleri, antikoagülanlar, kurşun gibi zehirli metaller, özellikle sigara, alkol ve kokain kullanımı gibi faktörler mevcuttur. Anestezik gazlar hem abortus oranını ve hem de fetal anomali riskini yaklaşık 2 kat artırırlar. Radyasyon belli dozda alındığında abortusa yol açabilir. Ayrıca kolşisin, antineoplastik ilaçlar, lüteolitik ajanlar (östrojen vb.) kimyasal maddeler düşük nedeni olabilirler. (12) e) Travma ve Laparotomi Özellikle ikinci trimesterde gebe uterusa penetran ve künt travmalar, elektrik şoklar olası abortus nedenleridir (12). Bazı cerrahi girişimlerde korpus gravidarumun bozulması ile abortus meydana gelebilir. İlk trimester içinde yapılan laparotomide %30 oranında abortus oluştuğu bildirilmektedir. Daha ileri haftalarda abortus oranı hızla düşmekte ve 16. hafta civarında %4 olmaktadır (12, 13). C) BABAYA A T FAKTÖRLER Abortuslarda paternal faktörler üzerinde ki araştırmalar halen yetersizdir. Babanın oligospermisi veya hiperspermisi, sperm DNA içeriğinin anormal miktarda azalmasına yol açarak abortusa neden olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşlı gametlerle oluşan gebeliklerde de abortus oranı artmaktadır. Spermiumdaki anomalilerin veya paternal kromozom anomalilerinin abortuslarda artışa neden olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca spermiumlardaki DNA azlığının abortusa neden olabileceği belirtilmektedir. Bugüne kadar spontan gebelik kayıpları ile açık seçik ilişkisi konmuş tek paternal faktör spermatik kromozomal translokasyondur(15, 22). 12
13 1.A.iv.KL N K SINIFLAMA 1- Abortus imminens 2- Abortus insipiens 3- Abortus inkompletus 4- Abortus kompletus 5- Missed abortus 1- Abortus imminens Düşük tehdidi anlamına gelir. Gebeliğin ilk yarısında hafif uterus krampları ile birlikte olan vaginal kanamadır. Gebelerin %20-25'inde ilk aylarda spotting tarzında minimal vaginal kanama olur. Abortus imminenslerin yaklaşık yarısı düşükle sonuçlanır. Doku kaybı ya da membran rüptürü yoktur. Muayenede servikal os kapalıdır ve uterin kaviteden kanama olduğu görülür. Serviks silinmemiştir. Vaginal kanama yapabilen ektopik gebelik, trofoblastik hastalık, servikal lezyonlar, serviks kanseri ve desidual serviks polibine ait kanamalardan ayırtedilmelidir. Desidual servikal polip (psödoabortus sendromu) özellikle ilk trimesterde ve koitus sonrasında kanama ile ortaya çıkar ve abortus imminensi andırarak yanlış tedaviye gidilmesine neden olabilir. Bu gebelik desiduasının servikal kanaldan prolabe olması ve düzensiz gelişmesinden olur. Abortus imminensten farkı ağrının olmaması ile kanamanın az ve koyu renkli olmasıdır. Spekulumla muayene sırasında kollum ağzında desiduel polipler (koyu renkte dokununca kanayan) görülür. Ultrasonografi ve seri ß-hCG ölçümleri İle durum aydınlatılmaya çalışılır. Eğer gebelik 8 haftaya kadar gelebilmişse %90 normale dönecek demektir. Seri ß-hCG ölçümlerinde artış gözlenmiyorsa durum iyi değildir. ( 12, 15 ) Tedavide sadece yatak istirahati yeterlidir. Progesteron vermek fetal kayıp oranını değiştirmez, yalnızca abortusun missed abortusa dönüşme şansını arttırır. Kadının cinsel aktiviteden uzak kalması gereklidir. Cinsel aktivite ile erkek semeni yoluyla ulaşan prostaglandinler ve orgazm uterus aktivitesini arttırır ve prognozu kötüleştirir ( 12 ). 2- Abortus nsipiens Kaçınılmaz düşük anlamına gelir. Servikal yetmezlik olmayan kadında serviks 1,5 cm veya daha fazla dilate olmuştur. Doku kaybı olmamıştır. Ancak atılan koagülumlar ile karı- 13
14 şık doku kaybının olmadığını söyleyebilmek zordur. Prognoz kötüdür. Bu durumda bazen kanama hayatı tehlikeye atacak boyutlarda olabilir. İnkomplet abortusta olduğu gibi küretaj ile gebelik sonlandırılır (15). 3- Abortus inkompletus Tam olmayan düşük demektir. 10. gebelik haftasından Önce abortus meydana geldiğinde plasenta ve fetüs genellikle beraberce atılırken daha sonraki haftalarda fetüs atılır fakat plasenta tamamen ya da kısmen uterin kavitede kalır. Burada doku kaybı ile birlikte vaginal kanama ve ağrılı uterus krampları vardır. Atılan doku parçaları dikkatle incelenmeli ve trofoblastik eleman aranmalıdır. Atılan materyalin sadece gebelik desiduası olduğu histolojik olarak tespit edilirse bu durumda ektopik gebelik düşünülmelidir (kadük atılması). Gebeliğin devamı mümkün değildir. Kanama ve infeksiyon gibi komplikasyonların önüne geçebilmek için uterus vakit geçirmeden boşaltılmalıdır. Vaginal muayenede vaginaya atılmış ya da dilate servikal kanalda gebelik ürününe ait parçalar görülür. Hastanın kan kaybı derecesi, vital bulguları değerlendirilir, uterus kavitesi ve servikal kanaldaki plasenta parçaları dilate serviksten vakum ya da keskin küretajla temizlenir. Bu sırada oksitosin perfüzyonu yapılır. Uterus boşaltıldıktan sonra uterotonik preparatlar (metil ergonovin maleat tabletleri) ve antibiyotik verilebilir (12, 15). 4- Abortus kompletus Tam düşük demektir. Gebelik ürünü uterus kontraksiyonlan ile tamamen atılır. Ardından vaginal kanama ve ağrı azalır, ultrasonografi ile uterusta materyal kalıp kalmadığı kontrol edilebilir. Seri ß-hCG ölçümleri yardımcı olur. Ancak gebelik ürününün tamamen atıldığından emin olmak zordur; bu nedenle kavitenin keskin küretle kontrol edilmesi önerilir. (12, 15) 5- Missed abortus Ölü fetüsün bir aydan uzun bir süre uterin kavitede kalmasıdır. Herhangi bir faktör sorumlu olabilir ancak ikinci trimestrden önce missed abortus sıklıkla gözlenmez. Uterin bir anomali sorumlu olabilir. Neden konseptusun uterus tarafından dışarı atılmadığı sorusuna cevap bulunamamıştır. Bir hipoteze göre eksojen verilen progesteronun veya 14
15 normal salınmaya devam eden endojen progesteronun uterin kontraktiliteyi azalttığı öne sürülmüştür. (12, 13) Gebelik semptomlarının kaybı ve uterin boyutta azalma ile beraber, fetüsün en az bir aydır ölü olmasına rağmen dışarı herhangi bir dokunun atılmaması durumu vardır. Aktif kırmızı kanama yerine kahverengi vajinal akıntı mevcuttur. Ağrı ve hassasiyet izlenmez. Tanı ultrasonografı ile kolayca konur. Gebelik testi negatif, 4 haftayı geçen durumlarda plasma fibrinojen düzeyi düşüktür (13). Tanı ile beraber enfeksiyon ve belirgin derecede azalmış fibrinojen düzeyleri uterin kavitenin hemen boşaltılmasını gerektirir. Erken gebelikte suction küretaj, ikinci trimestrede ise prostoglandin E ile eylem indüksiyonu yapılmalıdır. Kanama ve hipofibrinojenemi varsa taze kan, fibrinojen veya plasma transfüzyonları yapılmalıdır (12). B- HAB TUEL ABORTUS (Rekürren Abortus) (Tekrarlayan dü ükler) 20. gebelik haftasından önce birbirini takip eden 3 gebeliğin kaybı ile tanımlanır. Daha öncede belirtildiği gibi spontan abortus riski % arasındadır, birbirini takip eden 2 abortus riski % 2 3, 3 abortus riski ise % l'in altındadır. Maternal ve paternal yaş, önceki spontan düşük, ölü doğum ve konjenital malformasyonlu fetus hikayesi insidansı etkiler (1, 12). Vakaların 2/3' ünde genetik nedenler, reprodüktif sistemin anatomik bozuklukları, enfeksiyonlar, immünolojik faktörler ve sistemik hastalıklar sorumlu iken, 1/3' ünde neden bilinmemektedir. (1, 12, 13) a) HAB TUEL ABORTUS ETYOLOJ S Tekrarlayan gebelik kaybı sendromu her yıl den fazla kadını etkileyen yaygın obstetrik bir problemdir. Tekrarlayan düşükler genellikle iyi tanımlanmış defektler nedeniyledir. Rodger ve arkadaşları habituel abortusun etyolojik faktörlerini; *Kan koagülasyon proteinleri ve trombosit defektleri %53 *Anatomik nedenler %15 *Hormonal anomaliler %15 15
16 *Kromozomal nedenler %7 *Diğer nedenler (enfeksiyon, immünolojik, çevresel) %10 olarak tanımlarken (14) daha eski ve klasik bir tanımlama ise şöyledir: 1) Genetik bozukluklar 2) Anatomik Anomaliler 3) Hormonal Bozukluklar 4) Enfeksiyonlar 5) İmmünolojik Faktörler 6) Sistemik Hastalıklar 7) Çevresel Faktörler 8) Koagülasyon sistemine ait patolojiler a-1 ) Genetik Bozukluklar (Mendelian, Multifaktöriyel,Robertsonian,Resiprokal, Diğer) İlk trimestr spontan abortuslarında % anormal karyotip insidansı mevcuttur. En sık olarak trizomiler (% 52), izlenirken, poliploidi % 26, X monozomi ise % 15 oranında gözlenir. Eğer ilk abortus normal karyotip ile gerçekleşmişse, sonraki gebelikte anormal karyotip riski % 50, anormal karyotip ile olmuşsa ise sonraki gebelik % 80 anormal karyotipe sahip olacaktır. Bir kayıp sonrası ilk trimestr abortus şansı % 24, iki kayıp sonrası % 26, üç kayıp sonrası ise % 32 dır (12, 13, 15). Olası genetik hatalar, kromozom translokasyonları, genetik geçişli biokimyasal bozukluklar, radyasyon, kimyasallar ve TORCH enfeksiyonu kaynaklıdır (12). Trizomi, birinci mayotik bölünme sırasında en sık görülen nondisjunction (ayrılmama) sonucudur. Trizomi 21 vakalarının 2/3'ü maternal orijinlidir. Dengeli translokasyonlara sahip çiftlerde spontan abortus riski artmaktadır. Tekrarlayan abortusları olan çiftlerde % 10'dan fazla anormal karyotip insidansı mevcuttur. En sık izlenen anomaliler % 44 ile translokasyon, % 48 ile mozaisizm ve % 8 ile delesyon veya inversiyondur. Habitual abortusu olan çiftlerin % 10 ' undan fazlasında önceki çocuk ve yakınlarında nöral tüp defektleri, Potter sendromu, diyafram hernisi, omfolosel, yarık damak ve yarık dudak gibi mııltifaktöryel problemler gözlenmiştir. Hipermodal kromozomlara sahip olan çiftlerde habitual abortus ve aneuploidili çocuk riski 10 kat artmıştır.(12, 18) 16
17 Bu hastalarda çiftlerin dikkatli bir hikayesi alınmalı, 3 kuşak soy ağacı çıkarılmalıdır. Hem çiftlerin hem de abortus materyalinin karyotipik incelemesi yapılmalıdır. Paternal defekt varsa tek çare artifısyel inseminasyondur. Maternal defektte ise oosit donasyonu gerekir (12). a- 2 ) Anatomik Anomaliler Müllerian anomaliler, Dietilstilbestrol kullanımına bağlı uterin anomaliler, iatrojenik,uterin septum, hemiuterus, çift uterus, servikal yetmezlik, myomlar,asherman sendromu gibi uterin patolojileri kapsar.(23) Tekrarlayan kayıpların % 15'inden sorumludur. Konjenital uterin anomaliler, servikal yetmezlik, submüköz myomlar, DES'e bağlı anomaliler, sineşiler sayılabilir. Aslında bu defektlere sahip kadınların % 50'sinde üreme ile ilgili bir problem yoktur. Bikornuat uterus ve tek uterin horn spontan abortuslann % 30'undan, septat uterus ise % 20-25'inden sorumludur. Genelde kayıplar ya implantasyon bölgesinin yetersiz kanlanması yüzünden erken dönemde, ya da yapısal defektlere bağlı ikinci trimestrde görülür (21). Tanı histerosalpingografi, histeroskopi ve laparoskopi ile konur. Tedavide anomalilerin cerrahi olarak düzeltilmesi, metroplasti ameliyatları (Jones, Tompkins, Strassman), septat uterusta histeroskopik rezeksiyon, myomektomi, servikal yetmezlikte McDonald veya Shirodkar serklaj alternatifleri mevcuttur. Vakaların % 70'inde cerrahi tedavi başarılı olmaktadır (12, 24). a-3) Hormonal Bozukluklar Tiroid disfonksiyonu, progesteron yetersizliği ve diabetes mellitus vakaların % 25'inden sorumlu olabilir. Tiroid fonksiyon testleri (T3, T4 ve TSH) yapılmalı olası bir hipotiroidizm ekarte edilmelidir. Bazı vakalarda tedavi ile başarılı sonuçlar alınmıştır (25, 146). Çoğu habituel abortus vakasında progesteron yetmezliği en sık izlenen sebebtir. Tanı aslında retrospektif olarak konur. Serum progesteron düzeyleri ile gebelik kaybı arasında zayıf bir ilişki saptanmıştır. Serum progesteron düzeyleri, luteal fazda yapılan endometrial biyopsiler ve bazal vücut sıcaklığı ölçümleri ile tanıya gidilebilir. Günde 2 kez 25 mg 17
18 progesteron içeren vajinal suppozituarlar veya korpus luteum fonksiyonunu destekleyen eksojen hcg uygulamaları mevcuttur. Burada ayrıca fetüsün eksojen progesterona maruz kalma riski de değerlendirilmelidir (12, 26). Kontrolsuz diabetes mellitus varlığında spontan abortus riski 3 kat artmaktadır. Bu nedenle habitual abortusta plasma glukoz ve HbAlC düzeyleri ölçülerek glukoz intoleransı taranmalıdır. Yüksek HbAlC düzeyleri ile spontan abortus arasında korelasyon saptanmıştır (27). Tekrarlayan gebelik kayıpları olan hastalarda hiperprolaktinemi ve hiperandrojenizmin tedavisi ile daha sonraki gebelik kayıplarının önlenebileceği belirtilmiştir (28). a-4) Enfeksiyonlar Başlıca enfeksiyonlar aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır (20). Bakteriler o Listeria monocytogenes o Chlamydia trachomatis o Ureaplasma urealyticum o Mycoplasma hominis o Bakteriel vaginozis Virusler o Cytomegalovirus (CMV) o Rubella o Herpes simplex virus (HSV) o Human immunodeficiency virus (HIV) o Parvovirus B 19 Parazitler o Toxoplasma gondii o Plasmodium falsifarum Spiroketler - Treponema pallidum Habituel abortus hikayesi olan hastalardan servikal ve endormetrial doku örnekleri alınarak Mikoplasma, Klamidya, Listeria monositogenez, N.gonorrheae, sitomegalovirus, herpes simpleks kültürleri yapılmalıdır. Rubella, Toksoplazma, CMV, Herpes ve Listeria 18
19 bir kez düşüğe neden olsada, antikor oluşumu diğer gebelikleri korur. Toksoplasma gondii, Treponema pallidum, Brucella abortus için de serum titreleri çalışılmalıdır. Enfeksiyon saptanırsa gerekli antibiotik tedavisi ve yakın takip uygulanmalıdır. (1, 12, 13) a-5 ) mmünolojik Faktörler ABO, Rh, Kell gibi kan grubu uyuşmazlıkları, maternal ve paternal HLA benzerliği nedeni ile fetusun yetersiz olarak tanınması, deprese olmuş maternal immunojik cevap gibi nedenlerde abortusa yol açabilir (29). Normal termde doğum yapan bir kadına göre habitual abortus vakaları: Eşleriyle daha fazla HLA-A ve HLA-B antijenlerini paylaşırlar. Daha az hücresel immünite inhibitörüne sahiptirler. Transplantasyon antijenleri yoktur. Transplantasyon antijen uyumu olan fetusleri taşırlar. Blokan antikorlar uyarılamadığı için blastokist rejeksiyonu olabilir. Eşleriyle daha fazla transferrin G paylaşırlar. Daha düşük serum antisitomegalovirus cevabı gösterirler. Daha düşük lenfositotoksik antikor titresine sahiptirler. Beklenenden daha düşük antisperm antikor titresi bulunur (30). P veya P K kan gruplarına sahip kadınlar, tekrarlayan abortus için bir faktör olabilen anti-p antikorunu daha az salgılarlar. Plasmaferez bu hastaların tedavisinde başarılı olabilir. Bu nedenle immünolojik incelemede çiftlerin HLA-A ve B, transplantasyon antijeni, transferrin ve kan grubu tayinleri yapılmalıdır. Saflaştırılmış paternal lenfositler tedavide kullanılabilir. Ayrıca aktive edilmiş otolog kan transfüzyonunun da olumlu etkileri olabileceği düşünülmektedir. İV immunglobulin infüzyonu tedavileri konusunda çalışmalar mevcuttur (29, 30). Habitual abortus hikayesi olan gebelerde serum NO ve IL 2 düzeylerinde belirgin artış gözlenmiştir. Gebelik öncesi değerler ise normalin altında bulunmuştur. Bu da immünolojik sistemdeki değişikliklerin bir göstergesidir (31, 32). HLA-DR antijeni ile ilişkili immünolojik faktörlerin özellikle servikal yetmezlik gibi ortaya çıkan ve serklaj ile durdurulamayan geç düşüklerde rol oynadığı düşünülmekledir (33). 19
20 Antifosfolipid sendromunda (APS) plasental yatakta izlenen koagülopati ve vaskülopati sonucu tekrarlayan gebelik kayıpları olabilir. APS antikorları, anneksin V adı verilen potent antikoagulan miktarını azaltarak vasküler yatakta trombus formasyonuna yol açmaktadır (34). İnsan lökosit antijen sistemi APS'da rol almaktadır. Antikardiolipın (acl) ve lupus antikoagulan (LA) testleri, antifosfolipit antikorlarını saptamada kullanılır. acl antikoru %15, LA ise % 7 gebede bulunabilmektedir (35). Antikardiolipin antikorları bulunan gebelerde yapılan çalışmalarda abort olan konseptusta kromozomal anomali insidansının düşük olması bu antikorun rekürren abortustaki belirgin rolünü ortaya koymaktadır (36). acl ve LA antikoru negatif olan fakat klinik olarak APS düşündüren gebelerde ise anti beta-2 glikoprotein l düzeylerine bakılması önerilmektedir, bu protein APS antikorlarının fosfolipid yüzeylere yapışmasını sağlayan bir kofaktördür (37, 38). Düşük doz heparin tedavisi ile % fetal sürvi sağlanabilir ancak APS 'da prematurite ve intrauterin gelişme geriliği gözlenebilir (39). Prekonsepsiyonel 80 mg/gün aspirin ve postkonsepsiyonel düşük doz heparin (5000 Ü x 2) ile mükemmele yakın başarı rapor edilmiştir (40). Antifosfolipid antikorlarının yanında antiprotrombin, antitiroid, antinükleer antikorların da bulunduğu prednisolon ve aspirin kombinasyonu ile etkin tedavi yapılabildiği bildirilmiştir (29). İmmunosupresif tedavinin de kullanılabileceğini gösteren yayınlar vardır (30). Tekrarlayan gebelik kayıplarında plasental implantasyon bölgesinde trombus formasyonu, desidual nekroz, desidual inflamasyon, fibrin ve mononükleer infîltrasyonu gözlenmiş ve bu immünopatolojik mekanizma üzerinde durulmuştur (31). Tekrarlayan abortuslarda ağır metal maruziyeti sonucu ortaya çıkan hormonal ve immünolojik değişikliklerin de sorumlu olduğu söylenmektedir (41). a-6 ) Sistemik Hastal klar Tekrarlayan abortus nedeni olarak kronik hipertansif ve kronik renal hastalıklar kolaylıkla saptanabilir. Kollajen doku hastalıkları da yüksek spontan abortus oranı (SLE'de % 40) ile beraberdir. Bu nedenle kollajen doku hastalıkları ve sistemik hastalıklar açısından tarama yapılmalı ve tedavisi gerçekleştirilmelidir. 20
21 Sebebi açıklanamayan tekrarlayan gebelik kayıplarında antikardiolipin antikor, hiperhomosistinemi ve faktör V Leiden mutasyonu insidansında artış saptanmıştır (42, 43). Herediter veya sonradan kazanılmış aktive protein C direncinde tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabileceği öne sürülmüştür (5). Doğum ve gebelik sırasında maternal ve fetal kanamayı engelleyen fizyolojik olarak salınan fıbrinojen ile bağlantılı prokoagulan (fgi2) proteininin, stres, endotoksin veya antijenik uyarı ile trofoblast ve desiduada aşırı salınarak trombüslere yol açtığı ve bu şekilde gebelik kayıplarına yol açtığı düşünülmektedir (44). Ayrıca vitamin B12, folat eksiklikleri ve metionin-homosistein metabolizmasındaki eksikliklerin de rolü olduğu öne sürülmüştür (45). a-7) Çevresel Faktörler Kurşun gibi zehirli metaller, özellikle sigara, alkol ve kokain kullanımı gibi faktörler, anestezik gazlar,radyasyon abortusa yol açabilir (12). a-8.i Koagülasyon Sistemine Ait Patolojiler (trombofili, hiperkoagülabilite) Trombofili edinsel ya da kalıtsal olabilen trombotik bir eğilimdir. En sık görülen edinsel trombofililer lupus antikoagülan ve antikardiolipin anikorlardır. TGK etyolojsindeki rolü belirlenmiştir. Son yıllarda saptanan kalıtsal trombofili sayısı artmıştır ve kalıtsal trombofili ile TGK arasındaki ilişkiye dair çelişkili raporlar bildirilmektedir. Kalıtılabilir trombofililer tromboembolik hastalığın major nedenlerindendir ve anlamlı oranda maternal ve fetal sekellerden sorumludurlar. Trombofililere bağlı trombotik epizod riski 8 kat daha artmıştır. en sık görülen kalıtsal trombofili Faktör V Leiden için heterozigosite, Protrombin G 20210A mutasyonu ve MTHFR nin termolabil varyantıdır ki bu varyant hiperhomosistineminin en sık nedenidir. Daha nadir görülen trombofililer antitrombin, protein C ve protein S nin otozomal dominant bozuluklarıdır (47). Erken ve/veya tekrarlayan gebelik kayıplarına sebep olan, etyolojisinde otoimmün faktörlerin rol oynadığı; Sistemik Lupus Eritomatozus ve Antifosfolipid sendrom edinsel Hiperkoagülabilite sebepleridir (47). Kalıtsal trombofiliye yol açtığı bilinen Protein C/S eksikliği, Antitrombin III eksikliği gibi bilinen hastalıkların yanısıra son 5 6 yılda aktive protein C rezistansı (Faktor V 21
22 Leiden gen mutasyonu), protrombin gen mutasyonu, MTHFR gibi yeni trombofili etkeni durumlar saptanmıştır (47). Normal Hemostaz Mekanizmas ve Koagülasyon Sistemi Bir kanama durumunda 3 hemostatik mekanizma çalışır; 1. Kan damarlarının kasılması (vazokonstrüksiyon) 2. Trombositlerin bir araya toplanıp tıkaç oluşturması-trombosit tıkacı(agregasyon) 3. Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Koagülasyon Koagülasyon sisteminin son ürünü plazma proteini olan fibrinojenin fibrine çevrilmesidir. Bu reaksiyonda trombin adı verilen enzime gereksinim duyulur. Fibrin kan hücreleri ile birlikte pıhtıyı oluşturur. Koagülasyon ekstrensek ve intrensek yollar ile gerçekleşir. Koagülasyon; Ekstrensek ve intrensek yol Ekstrensek yol kan damarı yırtılıp doku hasar gördüğünde pıhtılaşma mekanizması hızlı bir şekilde aktive olur. İntrensek yol ise damarın iç duvarı zarar gördüğünde ya da düzensizleştiğinde aktive olur. Fibrinojenin fibrine çevrilmesi her iki yolda kullanılabilir. (ortak yol) 22
23 ekil 1: Koagülasyonun Ekstrensek Yolu. ekil 2: Koagülasyonun intrensek yolu. 23
24 Pıhtılaşmanın kontrolü, herbiri birkaç pıhtılaşma faktörünü inaktive eden inhibitörlerle ve fibrinolitik sistemle sağlanır. Normalde dengeli çalışan pıhtılaşma başlatıcı (protrombotik-prokoagülan) ve pıhtılaşma önleyici (antitrombotik-antikoagülan) mekanizmalar tromboz oluşmasını engeller. a-8.ii Gebelikte Hematolojik De i iklikler Hemostatik sistem özellikle gebeliğin üç aşamasında önemli rol oynar; ovulasyon, implantasyon ve plasentasyon. Tromboz gelişimine eğilim oluşturan trombofilik bozuklukların sadece rekürren düşüklerin değil, aynı zamanda geç gebelik komplikasyonlarının da etyolojisinde potansiyel rol oynayabileceğine dair yayınlar mevcuttur (48). Gebelikte plazma volümü artışı en fazla 1. ve 2. trimesterde olmak üzere 24. haftada en yüksek düzeye ulaşır (13). Gebelikte artan plazma volümüne ek olarak hemostatik sistemde de önemli değişiklikler olmakta ve hemostatik mekanizmalar trombus oluşmasına yatkın olan yeni bir dengeye kavuşmaktadır. Bu fizyolojik değişiklikler fetoplasental dolaşımın sürdürülebilmesi açısından zorunlu olmakla beraber, kadınları gebelik ve puerperium sırasında tromboz açısından, gebe olmayan kadınlara göre daha riskli bir hale getirmektedir. Normal gebelikteki trombosit sayısına dair raporlar çelişkilidir (49,50). Normal gebeliklerin yaklaşık %6-10 unda özellikle 3. trimester sonuna doğru herhangi bir obstetrik komplikasyona yol açmayan hafif bir trombositopeni görülmektedir (49). Gebeliğin koagulasyon faktörleri üzerindeki etkisi gebeliğin 3. ayından itibaren belirgin hale gelmektedir. Fibrinojen, Faktör VII, VIII, IX, X, XII, yüksek molekül ağırlıklı kininojen ve prekallikrein gebelik sırasında artış gösterir (50, 51) Bu artış özellikle fibrinojen, Faktör VII, VIII, X açısından çok belirgindir. Faktör VIII koagulan aktivitesi ve von Willebrand faktörü de gebelik boyunca progresif olarak artar. Gebeliğin 20. haftasında fibrinojen düzeyleri normalin iki katına ulaşır ve gebeliğin sonuna kadar da bu şekilde seyreder. Gebelikteki plazma artışı da gözönünde bulundurulursa fibrinojendeki artış en belirgin olanıdır. Aynı şekilde Faktör VII 2. trimesterde %200 lere varan bir artış gösterir ve gebeliğin sonuna kadar bu yüksek seviyelerini korur. Faktör VIII gebeliğin son trimesterinde en yüksek değerlerine ulaşırken, Faktör X gebeliğin son trimesterinde %200 lük bir artış gösterir. Faktör XII ise gebeliğin ikinci yarısında daha az düzeyde bir artış gösterir. Gebelik sırasında Faktör XI ve XIII düzeyi ise %70 lere varan 24
25 bir azalma göstermektedir. Faktör II ve V in düzeyleri ile ilgili çelişkili raporlar olmakla birlikte esasen önemli bir değişiklik göstermedikleri söylenebilir (52). Mc Coll ve arkadaşlarının yaptıkları 239 kadının gebelikleri sırasında izlendiği prospektif bir çalışmada gebelerin %38 inde kazanılmış APC rezistansı geliştiği, bu durumdan Faktör V ve VIII düzeylerindeki artış ve serbest Protein S düzeylerindeki azalmanın sorumlu olduğu belirtilmiştir (51). Koagulasyon proteinlerinde görülen bu artıştan çeşitli hormonların, özellikle östrojenin sorumlu olduğu düşünülmektedir ( 50, 51, 53). Gebelik sırasında hafif artış gösteren fibrin yıkım ürünleri (FDP) ise fibrin oluşumundaki artışı yansıtmaktadır. Gebelikte arttığı düşünülen fibrinopeptit A düzeyleri de (trombin etkisiyle fibrinojenin fibrine dönüşmesi sırasında açığa çıkar) yine fibrin oluşumunun arttığını göstermektedir. Doğal antikoagulanlar koagülasyon reaksiyonlarını çeşitli aşamalarında kontrol altına alan plazma proteinleridir. Bunlardan bir kısmı serin proteazları inhibe etmekle görevlidir. Serpinler adı verilen bu plazma proteinlerinden başlıcaları heparin/antitrombin III sistemi, Protein C, Protein S sistemi ve Tissue Factor Plasminogen İnhibition (TFPI) sistemleridir. Vasküler sistemde sürekli olarak düşük miktarlarda Faktör X ve Faktör V aktive olmakta ve bu aktive olmuş koagülasyon faktörleri trombosit reseptörlerine bağlanarak protrombinaz kompleksi ve trombin oluşumuna yol açmaktadır. Doğal antikoagülanlardan antitrombin III (AT III), trombin başta olmak üzere aktive olmuş Faktör X, IX, XII yi inaktive eder. Gebelikte AT III ün seviyesinde önemli bir değişiklik olmasa da doğum sırasında ve doğumu izleyen bir hafta içerisinde düzeylerinde azalma gözlenir (49, 54). Ancak gebelik sırasında artan plazma volümü gözönüne alınırsa gebelikte AT III düzeyinin sabit kalabilmesi, ancak sentezinin artmış olması ile mümkün olacaktır. Prokogülan proteinlerden Faktör V ve Faktör VIII bir doğal antikoagülan olan Protein C tarafından proteolizle parçalanarak inaktive edilir. Protein S ise Protein C nin bu proteoliz ile inaktivasyon reaksiyonlarındaki kofaktörüdür. Protein C gebelikte sabit kalır yada hafif artışlar gösterirken Protein S önemli ölçüde azalır (2). Prokoagülan ve antikoagülanların gebelik sırasında gösterdikleri bu değişiklikler prokoagülanların lehine, yani trombus oluşmasına yatkın yeni bir denge sağlayacaktır. Postpartum dönemde gebelik sırasında oluşan hemostatik parametre değişiklikleri hızla normale döner. Bunlar içerisinde en çabuk düzelen fibrinolitik aktivitedir. Plasentanın ayrılması ile birlikte plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI) seviyesi düşer ve fibrinolitik aktivite hızla artar. Postpartum dönemdeki fibrinolitik aktivite artışından PAI seviyelerinin 25
26 hızla düşmesinin yanısıra doku plazminojen aktivatörü (tissue plasminogen activator, tpa) artışıda sorumludur tpa düzeylerindeki bu ani fakat kısa süreli artışın plasentanın ayrılması sırasında endotelden açığa çıkan tpa ya bağlı olduğu düşünülmektedir (53, 55). Sonuç olarak sağlıklı bir gebelikte çeşitli koagülasyon proteinlerinin artması, bazı antikoagülan proteinlerin ve fibrinolizin azalması ile geçici bir hiperkoagülabilite dönemi gelişmektedir. Asıl çalışmamızın ana konusu olan trombofililer ikiye ayrılır. EDİNSEL TROMBOFİLİLER KALITSAL TROMBOFİLİLER ED NSEL TROMBOF L LER Antifosfolipid sendrom (APS) ; Vasküler tromboz ve/veya obstetrik morbiditelere (TGK, intrauterin gelişme geriliği (IUGR), preeklampsi, açıklanamayan fetal ölüm gibi) yol açan yüksek seviyelerde antifosfolipid antikor (APA) konsantrasyonlarının tespit edildiği otoimmun bir hastalıktır (56). Çeşitli APA lar tariflenmişse de sadece Antikardiolipin antikor ve Lupus antikoagulant (LA) yaygın kabul görmüştür. Antikoagulan özelliği nedeniyle LA varlığında fosfolipid bağımlı pıhtılaşma testleri uzar. Bu testler aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aptt), kaolin pıhtılaşma zamanı, seyreltilmiş Russel yılan zehiri zamanı (drvvt) ve plazma pıhtılaşma zamanıdır. Bu testler arasında daha pratik olduğu için aptt yaygın kullanılmaktadır. Pıhtılaşma süresi uzayan örnekler mutlaka sağlıklı kontrol serumu ile karıştırılarak süredeki uzamanın faktör eksikliğine bağlı olup olmadığı test edilmelidir. Testin sonunda LA pozitif veya negatif olarak sonuç bildirilmelidir (57). Antikardiolipin antikor sonuçları negatif, pozitif (hafif, orta, şiddetli) olarak bildirilebileceği gibi kantitatif yöntemle (ELİSA) ölçülebilmektedir. Dolaşımda geçici APA oluşabilmesi nedeniyle APA-pozitif sonuçlar en az 6 hafta sonra teyit edilmelidir. TGK nın %5 10 kadarından APS sorumlu bulunmuştur (57). 26
27 Abortusa yol açtığı iddia edilen mekanizmalar arasında uteroplasental dolaşımda tromboz oluşumu ve/veya oluşan antikorların trofoblastların maternal spiral arterlere yeterli invazyon yapmasını engellemesi ve bu sayede etkin fetoplasental dolaşımın gerçekleşememesi düşünülmektedir. Antifosfolipide bağlı TGK tedavisinde immunsupresyon amaçlı kortikosteroidler ve intravenöz immunglobulin (IVIG), dolaşımda trombozu önleme amacıyla düşük doz aspirin ve heparin veya bu ajanların çeşitli kombinasyonları önerilmiştir (58). KALITSAL (HERED TER ) TROMBOF L LER Normal gebelikte fibrinojen, faktör II, VII, X, XII ve plazminojen aktivatör inhibitör 1(PAI 1) seviyelerinde artış ve protein S miktarlarında azalma sonucu pıhtılaşma eğilimi artmaktadır. Trombofili ise tromboz eğiliminin arttığı bir grup pıhtılaşma bozukluklarını içermektedir(59). Koagulasyona artmış eğilim edinsel veya kalıtsal nedenlerle olabilir. Edinsel trombofililerin tipik örneği APS un TGK daki önemli rolü önceki bölümde bahsedilmiştir. Son zamanlarda diğer edinsel ve herediter trombofililerin TGK da önemine dikkat çekilmiştir. Bu grupta aktive protein C rezistansı (apcr), protrombin mutasyonu, hiperhomosisteinemi, protein S, protein C ve antitrombin III eksiklikleri sayılabilir (49, 60). Kalıtsal trombozların en sık sebebi olan apcr nın %95 inde sebep bir nokta mutasyonudur (Faktör V Leiden, FVL). Bu mutasyon taşıyıcılarında tromboz riski heterozigotlarda 5 10 kat, homozigotlarda kat artmıştır. Tromboz riski Heterozigot Protrombin mutasyon taşıyıcılarında (Faktör II G20210A) 2 kat, heterozigot AT-III eksikliğinde kat, homozigot hiperhomosistinemide (metilen tetrahidrofolat redüktaz; MTHFR C677T) ise 2 kat artmıştır ( 49 ). 27
28 ekil 3: Normal koagülasyon mekanizmas ve doku faktörü. Trombofili ile ilişkili diğer obstetrik komplikasyonlar midtrimester abortusları, ölü doğumlar, erken preeklampsi, IUGR ve dekolman plasentadır (61). Preeklampsi, IUGR, ablasyo, fetal ölüm gibi komplikasyonları yaşayan kadınlar arasında trombofilik gen mutasyonlarından birinin bulunma ihtimali %52 bulunurken, normal hastalardan oluşan kontrol grubunda aynı oran %17 bulunmuştur. Bu tip geç komplikasyonların tüm gebeliklerde görülme olasılığının %5 olması ve normal gruptaki gebeliklerde sorun oluşmaması trombofilik mutasyonlar ile TGK bağlantısını içeren iyi planlanmış yeni çalışmalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir(54). a-8.iii. TROMBOF L LERDE TEKRARLAYAN DÜ ÜKLER Aktive Protein C rezistans ( APCR ) ve Faktör V Leiden Mutasyonu Faktör V Leiden mutasyonu, Faktör V molekülünde aminoasid 506 pozisyonunda glutamin ile arginin arasındaki yer değişikliğinin sonucudur. Normal pıhtılaşmada aktive protein C (APC), faktör Va ve faktör VIII a yı spesifik bölgelerde ayrılma ile inaktive eder. Faktör V mutasyonunun varlığında bu faktörün ayrılması inhibe olur, böylece trombin üretimi ve 28
29 pıhtı oluşumu artar. Bu mutasyon gebe olmayan bireylerde APC direncinin yaklaşık % 95 inden sorumludur ve bilinen en sık tromboza genetik predispozisyondur (62). Şekil 4: Aktive Protein C nin normal koagülasyon sistemideki yeri. Genel insidans beyaz kadınlada % 3-7 arasında değişmektedir, kalıtımı otozomal dominattır. Ancak bir alleli olanlar (heterozigot), her iki alleli olanlara göre (homozigot) venöz tromboemboli (VTE) açısından daha az risk taşımaktadırlar. Tromboembolik hastaların % ında Faktör V Leiden heterozigot mutasyonu mevcuttur. Emboli atağı geçirmeyen birçok kadında da heterozigot mutasyon bulunabilir.gebelikte mutasyon varlığı DNA analizi ile kesin olarak gösterilebilir (63). Faktör V Leiden mutasyonu nedeniyle var olan trombotik predispozisyonun takip eden gebeliklerde uteroplasental yatakta tromboza neden olabileceği hipotezi birçok yazar tarafından test edilmiş ve kanıtlanmıştır (7). Faktör V Leiden mutasyonunun prevalansı ilk ve 2. trimestr gebelik kayıplarında daha çok göze çarpmaktadır, rekürren gebelik kayıpları ile de ilişkilidir. Ancak Faktör V Leiden Mutasyonu ile fetal kayıpları değerlendiren tüm raporlar bu ilşkiyi desteklememektedir (48,64). 29
Trombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü. Dr. Ayhan SUCAK
Trombofili nin Tekrarlayan Gebelik Kayıplarındaki Rolü Dr. Ayhan SUCAK www.tmftpkongre2012 Tekrarlayan gebelik kaybı TANIM European Society for Human Reproduction and Embryology 20 haftalık amenoreden
DetaylıMetilen Tetrahidrofolat Redüktaz Enzim Polimorfizmlerinde Perinatal Sonuçlar DR. MERT TURGAL
Metilen Tetrahidrofolat Redüktaz Enzim Polimorfizmlerinde Perinatal Sonuçlar DR. MERT TURGAL Giriş Homosistein iki farklı yolla metabolize olur Transsülfürasyon= homosistein sistatiyon (CBS) Remetilasyon=
DetaylıEktopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012
Ektopik Gebelik Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK - 2012 Sunum Planı Tanım Epidemiyoloji Patofizyoloji Klinik Tanı Ayırıcı tanı Tedavi Tanım Fertilize ovumun endometriyal kavite dışında
DetaylıDoç. Dr. Ahmet Gül MFTP Kongresi Ekim 2012, İstanbul
Doç. Dr. Ahmet Gül MFTP Kongresi 11-14 Ekim 2012, İstanbul Obstetrik Pratiğinde Trombofili Taramalarını Kime, Nasıl Yapalım? Trombofili Kalıtsal Edinsel Literatür ve Kadın-doğum birliklerinin önerileri
DetaylıPlasenta ilişkili gebelik komplikasyonları ve trombofili. Dr. Kadir Acar Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Hematoloji BD.
Plasenta ilişkili gebelik komplikasyonları ve trombofili Dr. Kadir Acar Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Hematoloji BD. Trombofili nedir? Trombofili tromboza eğilim oluşturan durumları tanımlamakta
DetaylıTROMBOFİLİ TARAMASI KİME NE ZAMAN NASIL. Doç. Dr. Özgür Yeniel
TROMBOFİLİ TARAMASI KİME NE ZAMAN NASIL Doç. Dr. Özgür Yeniel Hemostaz Kan kaybının önlenmesi Kan ve dokular pıhtılaşma sistemini etkikleyen çok sayıda faktör içermektedir Prokoagülan < Antikoagülan Sınırlandırılmış
Detaylı4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3)
4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI (Grup 3) Amaç: Kadın yaşamının evreleri ve bu evrelerde karşılaşılabilecek sağlık sorunları hakkında öğrenciyi bilgilendirmek, bu sorunlara pratisyen
DetaylıGebelikte vaginal kanamalar. Dr. Şevki Hakan Eren Gaziantep
Gebelikte vaginal kanamalar Dr. Şevki Hakan Eren Gaziantep Vajinal kanama, erken gebelik döneminde sık görülen klinik bir sorundur. Tüm gebelerin yaklaşık %20 si bu klinik durumdan şikayetçi olmaktadır.
DetaylıEDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...
EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU İÇİNDEKİLER Önsöz...iii Ulusal Tanı ve Tedavi Kılavuzu Çalışma Grupları... iv Kısaltmalar... vii Tablolar Listesi... xv Şekiller
DetaylıHiperkoagülabilite Trombofili Tarama ve Tedavi DR ERMAN ÖZTÜRK
Hiperkoagülabilite Trombofili Tarama ve Tedavi DR ERMAN ÖZTÜRK Hiperkoagülobilite / Trombofili Nedir? Neden test ediyoruz? Kimlerde test edelim? Neyi test edelim? Tedaviye katkısı? Ne ile tedavi? Ne süre
DetaylıDoç. Dr. Ahmet Gül TJOD İstanbul, Ocak 2013. Not: Bu sunum daha önce MFTP Kongresi 11-14 Ekim 2012, İstanbul da yapılmıştır
Doç. Dr. Ahmet Gül TJOD İstanbul, Ocak 2013 Not: Bu sunum daha önce MFTP Kongresi 11-14 Ekim 2012, İstanbul da yapılmıştır Trombofili etkenleri ve gebelik Kalıtsal trombofili Faktör V Leiden Prothrombin
DetaylıOlgu EKTOPİK GEBELİK. Soru 1. Tanım. Soru 3. Soru 2. 23 yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce
Olgu EKTOPİK GEBELİK Dr. Mutlu Kartal AÜTF Acil Tıp AD Nisan 2010 23 yaşında bayan hasta pelvik ağrı yakınmasıyla geliyor. 5 gündür ağrısı var, SAT 1,5 ay önce Gebelik olabilir, vajinal spotting kanama
Detaylı4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI
4. SINIF KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI Amaç: Kadın yaşamının evreleri ve bu evrelerde karşılaşılabilecek sağlık sorunları hakkında öğrenciyi bilgilendirmek, bu sorunlara pratisyen hekim düzeyinde
DetaylıGebelik ve Trombositopeni
Gebelik ve Trombositopeni Prof.Dr. Sermet Sağol EÜTF Kadın Hast. ve Doğum AD Gebelik ve Trombositopeni Kemik iliğinde megakaryosit hücrelerinde üretilir. Günde 35.000-50.000 /ml üretilir. Yaşam süresi
DetaylıTROMBOFİLİ ve TEKRARLAYAN GEBELİK KAYBI. Dr. Mustafa ÇETİN Erciyes Hematoloji 2004
TROMBOFİLİ ve TEKRARLAYAN GEBELİK KAYBI Dr. Mustafa ÇETİN Erciyes Hematoloji 2004 1 Plasental dolaşım Yeterli ve sürekli bir plasental dolaşım başarıyla sonuçlanacak bir gebeliğin temel şartıdır. 2 Plasental
DetaylıGebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader
Gebelerde Rubella (Kızamıkçık) Yrd.Doç.Dr.Çiğdem Kader OLGU 1 İkinci çocuğuna hamile 35 yaşında kadın gebeliğinin 6. haftasında beş yaşındaki kız çocuğunun rubella infeksiyonu geçirdiğini öğreniyor. Küçük
DetaylıGebelik ve Enfeksiyonlar. Prof.Dr. Levent GÖRENEK
Gebelik ve Enfeksiyonlar Prof.Dr. Levent GÖRENEK Olgulara Yaklaşım 2 1. TORCH grubu enfeksiyon etkenleri nelerdir? Toxoplasmosis Other (Sifiliz, Varicella zoster ) Rubella Cytomegalovirus Herpes simplex
DetaylıVIII. FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU BÖLÜM ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013
ULUSAL TANI VE TEDAVİ KILAVUZU 2013 FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ VIII. BÖLÜM TANI VE TEDAVİ KILAVUZU KALITSAL FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ Dr. M. Cem Ar ve THD Hemofili Bilimsel
DetaylıTARIMDA ÇALIŞANLAR AÇISINDAN TERATOJENLER
TARIMDA ÇALIŞANLAR AÇISINDAN TERATOJENLER Vaka Ayşe Hanım 39 yaşında, evli ve 2 çocuk annesi, adetleri normal ve 34 günde 1 adet görüyor. Son adet tarihinden 2 hafta sırtındaki sivilceler için komşusunun
DetaylıTekrarlayan Gebelik Kayıpları
Tekrarlayan Gebelik Kayıpları Tekrarlayan gebelik kaybı, üç ve daha fazla gebeliğin 20. gebelik haftasından önce düşükle sonlanması olarak tanımlanır. Kadınların %10-20'sinde 1 kez düşük görülebilir. Yani
DetaylıRekürren Gebelik. Ultrasonografi. 20mm. Spontan abortuslarda muhtemel nedenler. 14mm. başvurular kanamalardır Gebeliklerin %25 inde.
Rekürren Gebelik Kayıplar plarında Ultrasonografi Prof Dr Ali ERGÜN GATA Maternal Fetal Tıp (aergun@gata.edu.tr) Antalya, 2007 28 haftadan önce tüm t m acil obstetrik başvurular vuruların n büyük b k nedeni
DetaylıERKEN GEBELİK KAYIPLARINDA LABORATUVAR TARAMASI (Plasenta Kökenli Kayıplar / Plasentanın Vasküler Problemleri)
ERKEN GEBELİK KAYIPLARINDA LABORATUVAR TARAMASI (Plasenta Kökenli Kayıplar / Plasentanın Vasküler Problemleri) 14. DÜZEN Klinik Biyokimya Günleri 2005 FePUMaÇe Yaklaşımı Fe P Ma U Çe Fetus kaynaklı düşükler
DetaylıGEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ
GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ GEBELİK SIRASINDA MATERNAL VE FETAL SAĞLIĞIN YÜKSELTİLMESİ Doğuma Hazırlık Doğum Öncesi Eğitim Fetal Aktivitenin İzlenmesi Göğüs Bakımı Emzirmeye
DetaylıTedavi. Tedavi hedefleri;
Doç. Dr. Onur POLAT Tedavi DVT tanısı konduktan sonra doğal gidişine bırakılırsa, ölümcül komplikasyonu olan PE ve uzun dönemde sakatlık oranı son derece yüksek olan posttromboflebitik sendrom ve Pulmoner
DetaylıPERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI. Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları
PERİNATAL HERPES VİRUS İNFEKSİYONLARI Uzm.Dr.Cengiz Uzun Alman Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Perinatal dönemde herpesvirus geçişi. Virus Gebelik sırasında Doğum kanalından Doğum
DetaylıERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM
9.11.2015 ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM Konular Doğum öncesi gelişim aşamaları Zigot Doğum öncesi çevresel etkiler Teratojenler Doğum Öncesi G elişim Anneyle ilgili diğer faktörler Öğr. Gör. C an ÜNVERDİ Zigot
DetaylıPostpartum kanama nedenleri, insidansı ve Türkiye mortalitesi
Postpartum kanama nedenleri, insidansı ve Türkiye mortalitesi Dr. D. Haluk Dervişoğlu Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Birincil doğum sonu kanama gözle saptanan,
DetaylıTROMBOFİLİ TARAMASI VE TEDAVİSİ. Dr. Aytül Çorbacıoğlu Esmer. İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D.
TROMBOFİLİ TARAMASI VE TEDAVİSİ Dr. Aytül Çorbacıoğlu Esmer İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D. Gebelikte niçin önemli? Gebelikte fizyolojik hiperkoagulopati Faktör II, VII, VIII,X,
Detaylı1. HAFTA PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA. Hasta Başı Eğitim / İş Başında Öğrenme Hasta viziti, poliklinik, doğumhane ve ameliyathanede pratik
1. HAFTA Stajın Tanıtımı Hekimlik Uygulaması Obstetrik antenatal vizit ve anamnez Puberte ve bozuklukları Hekimlik Uygulaması Jinekolojik anamnez, muayene Non-invaziv ve invaziv antenatal tetkikler Kadın
DetaylıGirişimsel olmayan prenatal tanı testi. Prof.Dr.Mehmet Ali Ergün Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Girişimsel olmayan prenatal tanı testi Prof.Dr.Mehmet Ali Ergün Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prenatal tanı gebelik döneminde fetüste var olan veya ortaya çıkabilecek
DetaylıBu amaçları yerine getirebilmek için genetik danışmanın belli basamaklardan geçmesi gerekir. Bu aşamalar şunlardır:
Genetik danışma, genetik düzensizliklerin temelini ve kalıtımını inceleyerek hasta ve/veya riskli bireylerin hastalığı anlayabilmesine yardımcı olmak ve bu hastalıklar açısından evliliklerinde ve aile
DetaylıÇOCUKLARDA TROMBOEMBOLİK HASTALIKLAR
ÇOCUKLARDA TROMBOEMBOLİK HASTALIKLAR Dr. Ülker Koçak Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Hematoloji Bilim Dalı HEMOSTAZ Prokoagülan Antifibrinolitik Antikoagülan Profibrinolitik ÇOCUKLARDA HEMOSTAZ
DetaylıTROFOBLAST İNVAZYON YETMEZLİĞİ PREEKLAMPSİ. Dr.Aylin Okçu Heper Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı
TROFOBLAST İNVAZYON YETMEZLİĞİ PREEKLAMPSİ Dr.Aylin Okçu Heper Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı EKSTRAEMBRİYONİK TROFOBLASTLAR EMBRİYO Staun Ram and Shalev Reproductive Biology
DetaylıKOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER. Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
KOAGÜLOPATİDE YATAKBAŞI TANISAL YÖNTEMLER Dr Reyhan POLAT Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği Kış Sempozyumu 6-9 Mart 2014 Sunum Planı Hemostaz Monitörizasyonu Standart Koagülasyon
DetaylıÜNİTE II- KADIN GENİTAL ORGANLARININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ
ÜNİTE II- KADIN GENİTAL ORGANLARININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ Genital Organlar Dış Genital Organlar İç Genital Organlar Kemik Kısımları (Pelvis ) Siklus Oluşumu ve Hormonlar Oval ve Menstrual Siklus Halkası
DetaylıNonimmun Hidrops Fetalis Tanı ve Yaklaşım. Prof. Dr. Acar Koç Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı
Nonimmun Hidrops Fetalis Tanı ve Yaklaşım Prof. Dr. Acar Koç Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Sıklık: 1 / 2500 4000 NIHF Tanı Kriterleri: Ascit Plevral efüzyon
DetaylıTEKRARLAYAN GEBELİK KAYIPLARINDA TROMBOFİLİLER
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ III. KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ TEKRARLAYAN GEBELİK KAYIPLARINDA TROMBOFİLİLER TIPTA UZMANLIK TEZİ DR. GAZİ YILDIZ İSTANBUL-2009 T.C.
DetaylıProf.Dr.Babür Kaleli Pamukkale Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.D. 8.MFTP Kongresi 11-14 Ekim 2012 İstanbul
Prof.Dr.Babür Kaleli Pamukkale Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.D. 8.MFTP Kongresi 11-14 Ekim 2012 İstanbul Tiroid Hastalıkları Gebelerin %2-3 ünde tiroid disfonksiyonu var Gebelik tiroid fonksiyonlarını
DetaylıNEDENLERİ. Endometrial polipler ile sigara kullanımı, doğum kontrol hapı kullanımı ve yapılan doğum sayısı arasında bir ilişki yoktur.
Polipler küçük ve çoğu zaman iyi huylu küçük tümoral oluşumlardır. Vücutta rahim ağzı, rahimin içi (endometrium), ses telleri ve barsaklar gibi pekçok değişik bölgede görülebilir. Endometrial polip rahimin
Detaylıİstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN
İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN Fertilizasyonda 46 kromozom Her bir kromozom çift kromadit-(92) Hücre bölündükten sonra her hücre de 46 kromozom bulunur Mitoz bölünme G1
DetaylıKanamanın durması anlamına gelir. Kanamanın durmasında üç eleman rol alır. Bunlar şunlardır:
Hemofili hastalığı dünyanın her tarafında görülebilen bir çeşit kanama bozukluğudur. Hastadaki ana sorun kanamanın durmasındaki gecikmedir. Bu yüzden pıhtılaşma gecikir ve hasta çok kanar. Ciddi organların
DetaylıHEMOSTAZİS S VE DOÇ.. DR. MEHMET FERAHMAN GENEL CERRAHİ AD.
HEMOSTAZİS S VE TRANSFÜZYON TEDAVİSİ DOÇ.. DR. MEHMET FERAHMAN GENEL CERRAHİ AD. HEMOSTAZ MEKANİZMALARI Damar Cevabı Trombosit aktivitesi Pıhtılaşma mekanizması Fibrinolitik sistem Damar cevabı Kanama
DetaylıAntepartum İntrauterin Hipoksinin Öngörüsü
Antepartum İntrauterin Hipoksinin Öngörüsü Prof. Dr. H.Mete TANIR Perinatoloji Uzmanı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Antepartum Fetal ölümler Değişik
DetaylıDr. Fevzi Altuntaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi
Dr. Fevzi Altuntaş Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Trombofili Pıhtılaşmaya eğilim Akkiz veya edinsel Psikiyatri dahil tıbbın tüm dallarını kapsar!!! Koagulasyon-Kanama
DetaylıKADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 1. GÜN 08.15-09.00 Pratik Ders Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinin Tanıtılması 09.15-10.00 Teorik Ders Jinekolojik Anamnez M. ÇOLAKOĞLU 10.15-11.00 Teorik Ders Jinekolojik
DetaylıFİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ
FİBRİN YIKIM ÜRÜNLERİ Fibrin degradation products; FDP testi; FDPs; FSPs; Fibrin split products; Fibrin breakdown products; Fibrin yıkım ürünleri bir pıhtının parçalanması sırasında ortaya çıkan maddelerdir.
DetaylıGEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI
GEBELİK ve BÖBREK HASTALIKLARI Gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler Sodyum ve su retansiyonu Sistemik kan basıncında azalma Böbrek boyutunda artma ve toplayıcı sistemde dilatasyon Böbrek kan
Detaylıİlk Üç Ayda Plasenta Yetmezliğinin Öngörüsü. Doç. Dr. Halil Aslan İstanbul Kanuni Sultan Süleyman EAH Perinatoloji Kliniği
İlk Üç Ayda Plasenta Yetmezliğinin Öngörüsü Doç. Dr. Halil Aslan İstanbul Kanuni Sultan Süleyman EAH Perinatoloji Kliniği Yetersiz plasental yapışma Prematür plasental ayrılma Roberts JM,CooperDW.Pathogenesisandgeneticsofpre-
DetaylıGEBELİKTE TİROİD FONKSİYONLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
GEBELİKTE TİROİD FONKSİYONLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Doç. Dr. Habib BİLEN Atatürk Üniversitesi Tıp fakültesi İç Hastalıkları ABD Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı SUNU PLANI Örnek olgu
DetaylıPRETERM-POSTTERM EYLEM
PRETERM-POSTTERM EYLEM PRE-TERM EYLEM PRETERM EYLEM; Doğum ağırlığı dikkate alınmaksızın, gebenin son adetinin ilk gününden itibaren 20-37. haftalar arasında eyleme girmesi ve bu eylem ile servikal açıklık
DetaylıAbdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor
Abdominal Myomektomi Fertiliteyi Arttırıyor Amaç: Bu çalışmanın amacı, abdominal myomektomi sonrası fertiliteyi değerlendirmek ve uterin fibroid lerin sayı, büyüklük ve lokalizasyonunun cerrahi sonrası
DetaylıSEZARYEN SONRASI VAJİNAL DOĞUM (SSVD)
SEZARYEN SONRASI VAJİNAL DOĞUM (SSVD) Sezaryen Sonrası Vajinal Doğum (SSVD) Daha önce sezaryen olan kadın tekrar doğum yapacak Sezaryen Sonrası Doğum Denemesi (SSDD) Sezaryen Sonrası Sezaryen Doğum (SSSD)
DetaylıHasar Kontrol Cerrahisi yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır.
Doç. Dr. Onur POLAT Hasar Kontrol Cerrahisi 1992 yılında Rotonda ve Schwab hasar kontrol kavramını 3 aşamalı bir yaklaşım olarak tanımlamışlardır. Hasar Kontrol Cerrahisi İlk aşama; Kanama ve kirlenmenin
DetaylıNEFRİT. Prof. Dr. Tekin AKPOLAT. Genel Bilgiler. Nefrit
NEFRİT Prof. Dr. Tekin AKPOLAT Genel Bilgiler Böbreğin temel fonksiyonlarından birisi idrar üretmektir. Her 2 böbrekte idrar üretimine yol açan yaklaşık 2 milyon küçük ünite (nefron) vardır. Bir nefron
DetaylıPRENATAL TARAMA TESTLERİ. Dr.Murat Öktem Düzen Laboratuvarlar Grubu
PRENATAL TARAMA TESTLERİ Dr.Murat Öktem Düzen Laboratuvarlar Grubu Riskler Down sendromu 1/800 Spina bifida 1/1800 Anensefali 1/1800 Trizomi 18 1/3800 Omfalosel 1/6000 Gastroşizis 1/10000 Türkiye de her
DetaylıPerinatal Tıp ta Düşük Doz «Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin in» Proflaktik Uygulaması
Perinatal Tıp ta Düşük Doz «Düşük Molekül Ağırlıklı Heparin in» Proflaktik Uygulaması «Perinatal Medicine 2017» / 28-29 Nisan 2017 Swiss Hotel - İzmir Prof. M. Sinan Beksaç, Perinatoloji Bilim Dalı Başkanı
DetaylıİLK TRİMESTERDE PROGESTERON. Dr. Tuncay Nas Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim
İLK TRİMESTERDE PROGESTERON Dr. Tuncay Nas Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Progesteron Gebeliğin oluşumu ve devamında çok önemli bir hormondur Progestinler Progesteron (Progestan
DetaylıErken gebelik (4-10 hf) USG: Neler görmem gerekir ve neler görmeliyim?
Erken gebelik (4-10 hf) USG: Neler görmem gerekir ve neler görmeliyim? Doç.Dr.Miğraci TOSUN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ad. 1/54 4-10 hft USG de Tespit Edilmesi
DetaylıİNFERTİLİTE NEDENLERİ. İlknur M. Gönenç
İNFERTİLİTE NEDENLERİ İlknur M. Gönenç ERKEK İNFERTİLİTE NEDENLERİ Endokrin Bozukluklar Hipotalamik disfonksiyon (Kallmann) Hipoffizer yetmezlik ( tm., rad, cerrahi ) Hiperprolaktinemi, Adrenal hiperplazi
DetaylıUTERİN FAKTÖRLERE BAĞLI. Prof. Dr. Cihat Ünlü
UTERİN FAKTÖRLERE BAĞLI TGK ında LAPAROSKOPİK CERRAHİ Prof. Dr. Cihat Ünlü Tanım Gebeliğin 20. haeasından önce Arka arkaya 3 istemsiz gebelik kayıpları Ektopik gebelik Molar gebelik Biyokimyasal gebelik
DetaylıHEREDITARY THROMBOPHILIAS AND LOW MOLECULAR WEIGHT HEPARIN (HEREDİTER TROMBOFİLİLERDE DÜŞÜK MOLEKÜLER AĞIRLIKLI HEPARİN KULLANIMI)
HEREDITARY THROMBOPHILIAS AND LOW MOLECULAR WEIGHT HEPARIN (HEREDİTER TROMBOFİLİLERDE DÜŞÜK MOLEKÜLER AĞIRLIKLI HEPARİN KULLANIMI) Prof Dr Rıza Madazlı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum
DetaylıKROMOZOM DÜZENSİZLİKLERİ
KROMOZOM DÜZENSİZLİKLERİ KROMOZOM ANOMALİLERİ 1- Sayısal kromozom anomalileri 2- Yapısal kromozom anomalileri SAYISAL KROMOZOM ANOMALİLERİ 1- Öploidi: Bir organizmanın hücrelerinde normal kromozom sayısının
DetaylıGebelikte İnfeksiyonların Değerlendirilmesi
Gebelikte İnfeksiyonların Değerlendirilmesi Ergin AYAŞLIOĞLU Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D Gebelikte İnfeksiyonların Değerlendirilmesi Maternal
DetaylıKADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM STAJ PROGRAMI 9 Kasım 12 Kasım 13 Kasım 14 Kasım 15 Kasım 08.15-09.00 4.KAD001 4.KAD007 4.KAD011 Hasta Başı Eğitim 09.15 10.00 4.KAD002 4.KAD008 4.KAD012 4.KAD015 10.15-11.00
DetaylıDOWN SENDROMU TARAMA TESTİ (1. TRİMESTER)
DOWN SENDROMU TARAMA TESTİ (1. TRİMESTER) Diğer adları: İkili tarama testi, İkili test. Kullanım amacı: Fetüste Down sendromu ve trizomi 18 bulunma olasılığının ve bu hastalıklar için ileri inceleme yaptırma
DetaylıPrediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller. Dr. Dilara İnan Isparta
Prediktör Testler ve Sıradışı Serolojik Profiller Dr. Dilara İnan 04.06.2016 Isparta Hepatit B yüzey antijeni (HBsAg) HBV yüzeyinde bulunan bir proteindir; RIA veya EIA ile saptanır Akut ve kronik HBV
DetaylıSAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ
SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ Sağlık hizmeti veren, Doktor Ebe Hemşire Diş hekimi Hemşirelik öğrencileri, risk altındadır Bu personelin enfeksiyon açısından izlemi personel sağlığı ve hastane
DetaylıOp.Dr. Meryem Hocaoğlu Prof. Dr. Atıl Yüksel Prof. Dr. Cem Batukan 10/11/2013
Op.Dr. Meryem Hocaoğlu Prof. Dr. Atıl Yüksel Prof. Dr. Cem Batukan 10/11/2013 İntrauterin adezyonlar (IUA), ilk olarak 1894 de Fritsch tarafından tarif edilmiştir. 1946 da Joseph G. Asherman, yayınladığı
DetaylıDAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI D.P.Ü. KÜTAHYA EVLİYA ÇELEBİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ DAMAR HASTALIKLARINDA GÜNCEL YAKLAŞIMLAR PROF. DR. AHMET HAKAN VURAL OP. DR. GÜLEN SEZER ALPTEKİN ERKUL OP. DR. SİNAN ERKUL
DetaylıGebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu
Gebelikte yeni gelişen Proteinüri ve Böbrek fonksiyon bozukluğu Dr.Meltem Pekpak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 34.Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon 18-22 Ekim,Antalya
DetaylıHEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM ETİYOPATOGENEZ
HEMOLİTİK ÜREMİK SENDROM ETİYOPATOGENEZ Dr. Nurcan Cengiz 1955 de tanımlandı (Gasser) Çocukluk çağında akut böbrek yetmezliğinin en sık nedenlerindendir. Batıda kronik böbrek yetmezliğinin de önemli sebeplerinden
DetaylıYARA İYİLEŞMESİ. Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger
YARA İYİLEŞMESİ Yrd.Doç.Dr. Burak Veli Ülger YARA Doku bütünlüğünün bozulmasıdır. Cerrahi ya da travmatik olabilir. Akut Yara: Onarım süreci düzenli ve zamanında gelişir. Anatomik ve fonksiyonel bütünlük
Detaylı%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı
%20 En sık neden cilt kuruluğu Gebeliğe özgü cilt hastalıkları İntrahepatik kolestaz İlaç ve diğer allerjik reaksiyonlar Sistemik hastalıklara bağlı kaşıntılar (kc, bb, troid) Pemfigoid gestasyones Gebeliğin
DetaylıAMNİYON SIVISININ İÇERİĞİ
AMNİYON SIVISININ İÇERİĞİ 1- Gebeliğin başında amniyon sıvısının içeriği ekstrasellüler sıvı ile aynıdır. 2- Amniyon sıvısının birinci trimesterde major kaynağı amniyotik membrandır. 3- Gebelik ilerledikçe,
DetaylıSEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ
SEREBRAL TROMBOZLU ÇOCUKLARDA KLİNİK BULGULAR VE TROMBOTİK RİSK FAKTÖRLERİ Ankara Çocuk Sağlığı Hastalıkları Hemotoloji Onkoloji Eğitim Araştırma Hastanesi 2 Amaç Klinik bulguların özellikleri Kalıtsal
DetaylıGebelik nasıl oluşur?
Normal doğurgan çiftlerde, normal sıklıkta cinsel ilişki durumunda aylık gebe kalma oranı % 25 dir. Bu oran 1 yıl sonunda % 85, 2 yıl sonunda ise % 90 civarındadır. Gebelik nasıl oluşur? Gebeliğin oluşması
DetaylıTROMBOFİLİ SAPTANAN GEBELERDE PERİNATAL SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI TROMBOFİLİ SAPTANAN GEBELERDE PERİNATAL SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Yusuf Taner KAFADAR UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI
DetaylıGebelikte Tromboz ve Tromboproflaksi. Dr Şahika Zeynep Akı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı
Gebelikte Tromboz ve Tromboproflaksi Dr Şahika Zeynep Akı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Gebelikte Ölüm Nedenleri Roos- Hesselink JW Heart 2009 Gebelikte Tromboembolik Olay Epidemiyoloji
DetaylıTip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü
Tip 1 diyabete giriş Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü ENTERNASYONAL EKSPER KOMİTE TARAFINDAN HAZIRLANAN DİABETİN YENİ SINIFLAMASI 1 - Tip 1 Diabetes
DetaylıGEBELİK VE MEME KANSERİ
GEBELİK VE MEME KANSERİ Doç. Dr. Ramazan YILDIZ Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, 27 Kasım 2014, Ankara Gebelikte Kanser Gebelikte kanser insidansı % 0.07-0.1 arasında Gebelik
DetaylıDÖNEM VI GRUP F DERS PROGRAMI
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2013 2014 EĞİTİM VE ÖĞRETİM
DetaylıVAY BAŞIMA GELEN!!!!!
VAY BAŞIMA GELEN!!!!! DİYABET YÖNETİMİNDE İNSÜLİN POMPA TEDAVİSİNİN KAN ŞEKERİ REGÜLASYONUNA OLUMLU ETKİSİ HAZIRLAYAN: HEM. ESRA GÜNGÖR KARABULUT Diyabet ve Gebelik Diyabetli kadında gebeliğin diyabete
DetaylıProf Dr Ayten Bilir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı
KOAGULASYON Prof Dr Ayten Bilir Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı 14-17 Mart 2013 19. Kış Sempozyumu Uludağ / Bursa 1 Gebelik ve Hematoloji Anemi
DetaylıT. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI
T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM
DetaylıBÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ. Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr.
BÖBREK NAKİLLİ ÇOCUKLARDA GEÇ DÖNEM AKUT REJEKSİYONUN GREFT SAĞKALIMI ÜZERİNE ETKİLERİ Başkent Üniversitesi Çocuk Nefroloji Dr. Aslı KANTAR Akut rejeksiyon (AR), greft disfonksiyonu gelişmesinde major
DetaylıKADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI
TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLİNİĞİ 2018-2019 DERS YILI 4. GRUP KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI STAJ PROĞRAMI DERS TEORİK PRATİK TOPLAM 69 (saat) 51 (saat) 120 (saat) Kadın Doğum
DetaylıKan hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar. Prof. Dr. Öner Süzer
Kan hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 Damar hasarına normal yanıt Damar sisteminin delici ve kesici fiziksel yaralanmaları sonucunda trombositler,
DetaylıKADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
1. GÜN 08.15-09.00 Pratik Ders Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinin Tanıtılması 09.15-10.00 Teorik Ders Jinekolojik Anamnez M. ÇOLAKOĞLU 10.15-11.00 Teorik Ders Jinekolojik Muayene Usulleri M. ÇOLAKOĞLU
DetaylıVenöz tromboemboli. Akut dönemde pulmoner emboli Kronik dönemde post tromboflebitik sendrom
Doç. Dr. Onur POLAT Venöz tromboemboli Venöz tromboemboli (VTE) öldürebilir olduğu gibi önlenebilir bir hastalıktır. VTE başlığı altında ilk karşımıza çıkan derin ven trombozudur. DVT önemli bir hastalık
DetaylıTekrarlayan Gebelik Kayıpları: Epidemiyoloji, tanımlar ve etiyolojik faktörler
Tekrarlayan Gebelik Kayıpları: Epidemiyoloji, tanımlar ve etiyolojik faktörler Dr. İbrahim Egemen ERTAŞ Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik EAH Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği TJOD İzmir Şubesi Bölge
DetaylıKOMPLİKE VAKALARDA DOĞUM ÖNCESİ, DOĞUM VE DOĞUM SONRASI SÜREÇLERİN İZLEMİ PROSEDÜRÜ
KODU: SDH.PR..73 YAYIN TA: 21.09.2017 REVİZYON TA:-- REVİZYON NO:00 Sayfa 1 / 6 1.AMAÇ: Obstetrik problemleri hızla değerlendirip ayırıcı tanıyı yaparak ekip anlayışı içinde anne ve bebeğin doğum öncesi,
Detaylı86. Doğum eylemi süresince fetal başın yaptığı eksternal rotasyon hareketi hangi aşamada gerçekleşir?
86. Doğum eylemi süresince fetal başın yaptığı eksternal rotasyon hareketi hangi aşamada gerçekleşir? A) Angajman B) Pelvik girimden geçiş C) Orta pelvise giriş D) Pelvik çıkım düzlemine giriş E) Omuz
DetaylıT. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI
T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM
Detaylıİstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji AD Prof. Dr. Filiz Aydın
İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji AD Prof. Dr. Filiz Aydın Dominant / resesif tanımları Otozomal ve gonozomal kalıtım nedir? İnkomplet dominant/ kodominant ne ifade eder? Pedigri nedir, Neden yapılır?
DetaylıKOMPLİKE VAKALARDA DOĞUM ÖNCESİ DOĞUM VE DOĞUM SONRASI SÜREÇLERİN İZLENMESİ PROSEDÜRÜ
KOMPLİKE VAKALARDA DOĞUM ÖNCESİ DOĞUM VE DOĞUM SONRASI SÜREÇLERİN İZLENMESİ PROSEDÜRÜ DH.PR.01 31.10.2018 Revizyon No Revizyon tarihi 1/5 1.AMAÇ: Obstetrik problemleri hızla değerlendirip ayırıcı tanıyı
DetaylıT. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI
T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2018-2019 EĞİTİM VE ÖĞRETİM
DetaylıProgesteron un düşük ve preterm doğumları önlemedeki yeri (Lehine) Prof.Dr.S.Cansun Demir Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Progesteron un düşük ve preterm doğumları önlemedeki yeri (Lehine) Prof.Dr.S.Cansun Demir Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Progesteron Kolesterol Pregnenolon 17-α- Hidroksi pregnenolon Dehidro-epi androsteron
DetaylıDÖNEM VI GRUP B-1 DERS PROGRAMI
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANABİLİM DALI BAŞKANLIĞI SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 2015 2016 EĞİTİM VE ÖĞRETİM
DetaylıDr. H. Atilla Özkan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD. Hematoloji BD, Kemik İliği Nakli Ünitesi
GEBELİK ve TROMBOFİLİ Dr. H. Atilla Özkan Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD. Hematoloji BD, Kemik İliği Nakli Ünitesi DAMAR HASARI vwf DOKU FAKTÖRÜ SUBENDOTELİAL KOLLAJEN VIIa IXa
DetaylıMaternal serum 25 OH vitamin D düzeylerinin preterm eylem ve preterm doğumda rolü var mıdır?
Maternal serum 25 OH vitamin D düzeylerinin preterm eylem ve preterm doğumda rolü var mıdır? Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ABD Lebriz Hale Aktün, Yeliz Aykanat, Fulya Gökdağlı
Detaylı