Bu sayımızda Azerbaycan dan Ulduz, Kırım dan Yıldız, Kırgızistan dan Kırgız Edebiyatı dergilerinin belirteçlerini bulacaksınız.
|
|
- Dilara Cerci
- 8 yıl önce
- İzleme sayısı:
Transkript
1 1 Sevgili Okuyucu, Gönül kardeşliği yolunda Kardeş Kalemlerin yeni bir sayısıyla tekrar merhaba! Birliğimiz ve dergimiz gönül coğrafyamızdan derlediği ıtırları sizlere ulaştırmaya devam ediyor. Kardeş Kalemler, geçen sayılarımızda sizlerle paylaştığımız gibi, yalnızca muhteva olarak değil, hazırlanması bakımından da Avrasyanın ortak dergisi olma vasfını güçlendiriyor. Kardeş Kalemler in yeni sayıları, birkaç sayımızdan bu yana, yalnızca Ankara da yayın kurulumuz tarafından hazırlanmıyor. Her yeni sayının hazırlıkları için Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresine üye dergilerimizin editörlerinin ve yayın kurullarının teklifleriyle hazırlanıyor. Kongre üyesi dergilerin, Kardeş Kalemler de yayınlanması için teklif ettikleri yazıları, o derginin belirteçleri (logo) ile yayınlıyoruz. Bu sayımızda Azerbaycan dan Ulduz, Kırım dan Yıldız, Kırgızistan dan Kırgız Edebiyatı dergilerinin belirteçlerini bulacaksınız. Peki, o dergilerde Kardeş Kalemlerin belirteçleri de yer alıyor mu? diye aklınızdan geçirdiğinizi duyar gibiyim. Seviçle haber vermeliyim ki, evet Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresine katılan dergilerimizin sayfaları arasında da Kardeş Kalemler belirteçleri yer alıyor. Yani onlar da Kardeş Kalemler den arzu ettikleri yazıları sayfalarına taşıyarak, dergimizin belirteciyle yayınlıyorlar. Yalnızca Türkiyeli kardeş kalemlerinin değil, Türk Dünyasının her hangi bir yöresinden beğendikleri şiir ve hikayeleri yayınlıyorlar. Böylelikle kalem kardeşliğimiz, gönül kardeşliğimiz her geçen gün artıyor. Sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyduğumuz bir faaliyet de Türk Dünyasının ilk ortak hikaye yarışması Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğünü hazırlayan büyük bilgin Kaşgarlı Mahmut un Doğumunun Yılı vesilesiyle, Türkçenin değişik lehçe ve şivelerinin konuşulduğu ülkelerde yapılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığımızın destekleriyle bir hikâye yarışması düzenliyoruz. Yarışma, UNESCO 2008 Kaşgarlı Mahmut Yılı programı kapsamında Türkçe konuşan bütün ülkelerde eş zamanlı olarak yürütülecek. Türk Dünyasının UNESCO su olarak nitelenen güzide kuruluşumuz TÜRKSOY da, Türk Cumhuriyetlerinin kültür bakanlarının katıldığı bakanlar konseyi toplantısında, yarışmayı faaliyet programı içine aldı. Böylelikle Türk Cumhuriyetlerinin kültür bakanlıkları da Kaşgarlı Mahmut Uluslararası Hikâye Yarışması nın paydaşları oldular. TÜRKSOY yönetimine ve tüm ilgili bakanlıklarımıza teşekkürü borç biliyoruz. Kaşgarlı Mahmut Uluslararası Hikâye Yarışması, Avrasya Yazarlar Birliği nin eşgüdümünde, Azerbaycan, Balkanlar (Batı Trakya, Bulgaristan, Kosova, Makedonya, Romanya) Başkurtistan, Çin, Gagauz Yeri, Irak, İran, Kazakistan, Kırım, Kırgızistan, KKTC, Özbekistan, Tataristan, Türkiye, Türkmenistan, Çuvaşistan, Sibirya (Hakasya, Yakutistan, Altay, Tuva) ülke ve bölgelerinde bulunan edebiyat dergileri veya yazarlar birliklerinin işbirliği ile gerçekleştirilecektir. Yarışma şartları ile ilgili daha geniş bilgiyi dergimizin bu sayısında bulabilirsiniz. Gelecek sayılarımızda yeni güzellikleri paylaşmak ümidi ve dileğiyle Ali Akbaş
2 2 Sahibi Avrasya Yazarlar Birliği Adına Yakup Deliömeroğlu 14 Adem Yeşil Bir Tebessüm Et Genel Yayın Yönetmeni Yazı İşleri Müdürü Ali Akbaş Yazı Kurulu Ekrem Arıkoğlu - İmdat Avşar Ayşegül Celepoğlu - Osman Çeviksoy Aysun Demirez Güneri - Mehmet İsmail Mahir Kalfa - Nesrin Karaca Hüseyin Özbay - Cihan Özdemir - Çetin Pekacar Orhan Söylemez - Ömer Küçükmehmetoğlu Danışma Kurulu Yavuz Akpınar (Türkiye) - Abdıldacan Akmataliev (Kırgızistan) Gül Arslan (Avusturalya) - Anar (Azerbaycan) Zeynel Beksaç (Kosova) - Sevil Emirzade (KKTC) Ayvaz Gökdemir (Türkiye) - A. Bican Ercilasun (Türkiye) İsa Habipbeyli (Nahcıvan) - Ali Rıza Hıyabanî (İran) İlya İvanov (Çuvaşistan) Şaban Mahmudoğlu Kalkan (Bulgaristan) Mehmet Ömer Kazancı (Irak) Abdulvahap Kara (Türkiye) - Hasan Kayıhan (Almanya) Mustafa Köker (İngiltere) - Muhtar Şahanov (Kazakistan) Lütfü Şahsuvaroğlu (Türkiye) - Şakir Selim (Kırım) Bayram Bilge Tokel (Türkiye) - Oraz Yağmur (Türkmenistan) Sadık Yemni (Hollanda) - Yuri Vasley (Sahaeli) Kapak Rahman UMAROV, Türkmenistan Çarkı Felek 70x90 Yağlı Boya Türksoy Kolleksiyonundan Grafik-Tasarım Bengü Basın-Yayın İşletmesi Baskı Sistem Ofset Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 521. Sk İvedik/ANKARA Tel: Baskı Tarihi Ali Akbaş Kaleme Kasîde Baycan Adilpirşahverdi Bakü Destanı Ömer Küçükmehmetoğlu Kül ve Gül Bahar Hiçdönmez Babalar ve Kızları Meqsed Nur Şairin Vüsali Gamze Karaca Ben Gördüm İdari Adres İzmir 2 Cd. 55/18 Kızılay-Ankara Tel: Faks: kardeskalemler@ayb.org.tr Abone - Dağıtım Ceyhun Atıf Kansu Cd. 52/2 Balgat-Ankara Tel: Faks: Abdulkadir Öztürk Prof. Dr. Ümit Tokatlı ile Dîvânü Lügât-it-Türk Üzerine Söyleşi Abonelik Yurtiçi yıllık abone bedeli 60 YTL, kurum ve kuruluşlar için 120 YTL, Türk Cumhuriyetleri için 90 YTL, Türk Cumhuriyetleri kurum ve kuruluşları için 140 YTL, Avrupa için 130 Avro ve ABD için 200 $ dır. T.C. Ziraat Bankası Başkent Şubesi - Şube Kodu: 1683 Hesap No: Posta Çeki Hesabı: Avrasya Yazarlar Birliği No: kardeskalemler@gmail.com 11 Lütfü Şehsüvaroğlu Şairin Resmi KARDEŞ KALEMLER Dergisi, Avrasya Yazarlar Birliği tarafından T. C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Kardeş Kalemler in isim ve yayın hakları Avrasya Yazarlar Birliği ne aittir. Dergide yayınlanan malzemelerin her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Yerel Süreli Yayın 13 Suavi Kemal Yazgıç Amentü Gemisi Alarga 25 ISSN
3 3 46 Bekir Sıddık Soysal Türk Dünyası Belediyeler Birliği Başkanı Erol Kaya ile Sohbet 58 Leniyara Selimova Türkolog Nikolay Konstantinoviç Dimitriyev Emir Kalkan Ben Garip İlim Garip Elçin Hüseyinbeyli Dezodorant Gız İmdat Avşar Beyaz Bulut Ömer Kayır Mahtumkulu Ferâğî ve Hikmet Bulakları Hacer Öztürk Sarayeva (Saraybosna) 62 Yusupcan Yasin Hunlarda Edebiyat Abdulvahap Kara Zaman ve Mekân Sınırlarından Taşan Nasreddin Hoca Osman Çeviksoy Gelin 79 Hüseyin Özbay Kırgız Şiiri ve Süyünbay Eraliyev 41 Canıl Begalieva Kederli Gün Nezir Temur Sovyetler Birliği Dönemi Folklor Politikalarının Manas Destanı Çalışmalarına Etkileri
4 4 TÜRKİYE
5 kaleme kasîde* ALİ AKBAŞ 5 hey yaralı kalem, deli divit, al başını git, Saâdet Asrına! ateş düşsün Kisraların köşküne bir Fatiha oku, üç İhlâs, dağılsın vesvâsül hannâs dalıp okyanusa usta bir gavvas nasıl ayıklarsa inciyi kumdan öyle arıtmalı şiiri akıldan Şöyle kılıç çıkar gibi çık kından baht-ı bârân yağsın, sel sele gitsin diyâr-ı küfre velvele gitsin secdeye kapansın putlar yansın Avestalar, Talmutlar kahrolsun Ad ve Samut lar bu meskenet bitsin bu riyâ bitsin yine gökten taş yağdırsın ebâbil dağılsın Ebrehe nin orduları kahrolsun Ashab-ı Fil elleri kurusun Ebû Lehep in yıkılsın Ebû Cehil kem gözlere dolsun savrulan kumlar uykuya mahâl yok vakit hayli dar bir sinsin alevinde yak benliği başlasın ruhlarda tevhit şenliği * Naat tan
6 6 GÜNEY AZERBAYCAN-İRAN Bakü destanı BAYCAN ADİLPİRŞAHVERDİ Bir güz sabahıdır düşerim yola Yönelip giderim kuzeye doğru Yol bana diyor ki uğurlar ola Gönlümde gül açar ilham sürûru Kuzey Astara nın ormanlarında Göğüs dolusu bir nefes alırım Her taraf yemyeşil her yer çimendir Bu şen tabiata hayran kalırım Yol üstü sapsarı limon bahçesi Yoldan geçenlerin gözünü okşar Diyorlar ki daha bu yurt köşesi Cennete çevrilir yeşil sahralar Göklere yükselmiş ormanlı dağlar Aklımı fikrimi başımdan alır Zirvesi görünmez dumanlı dağlar O Hayran Gediği yadımda kalır Sağ kolda Hazar ın mavi suları Kaynayıp şahlanıp neşeyle coşar Kayıklar suları yarıp yol açar Dalgalar üstünden kuş gibi aşar Sol kolda dağılan koyun sürüsü Yeşil meralarda yayılmaktadır Her derde şifadır bu hava bu su Gördükçe hastalar sağalmaktadır
7 7 Lenkeran güzeli Göyçay ın narı Ezelden bu yurdun şöhret şanıdır Ol ismet kisveli el iftiharı Bu cennet meyvesi can dermanıdır Saymakla biter mi bunca hüsnü an Bu zengin toprakta her ne desen var Boş yere dememiş bunu Zelim Han Gezip dolaşmaya değer bu diyar Celilâbâd, Bilesuvar ve Salyan Gözlerimden filim gibi uçuşur Perdeler değişir sanki bir umman Burulup kükreyip coşar deli Kür Yavaş yavaş han Bakü nün ıtrını Yağış sinmiş topraklardan alırım Bu muhteşem şehrin hâl hatırını Candan aziz bilip fikre dalarım Sahi bu ben miyim, bura Bakü mü? Yoksa bir rüya mı gördüğüm şu an Hayır bu hakikat rüya değildir Bu Hüseyin Cavit, bu da Natüvan Bu gayret nişanı Kızkalesi dir Bu da Şah İsmâil şahlar şahıdır Genç yaşta şöhreti tutmuş âlemi Türkoğlu, İran ın padişahıdır Selam Bakü, güzel şehir, günaydın Var olsun bahtiyar devranın senin Her günün şen olsun gülsün evlâdın Dağılmasın toyun, bayramın senin Bu toprakta doğmuş Üzeyir, Celil Sanat semasının tan yıldızları Vahid, Samet Vurgun, Mirvâri, Halil Sabir gibi ulu söz sanatkârı
8 8 Sen ey nazlı dilber, ey güzel peri Sen öz vatanının nağmekârısın Eski âbideler, mabetler yeri İlmin mûsikîsinin şen diyarısın Hazarın kalbinden coşan pınarlar Senin servetindir, bergüzarındır Suyun üzerine düşen şafaklar Âleme nur saçan ışıklarındır Bilirim yarının bugünden hoştur Daha ufuktadır şanlı devranın Bu kadar saadet kamına nuştur Mesut çocuğusun Azerbaycan ın Gecedir Hazar ın sahilindeyim Suların nağmesi gönlümü talar Sanki uzanmışım şepeler üste Mihriban Hazar ım beni ırgalar Deniz kıyısında bir serin rüzgâr Güzellerin saçlarını tarıyor Göğsümde kuş gibi çırpınan yürek Kafesten çıkmaya bir yol alıyor Elvan boyalarla yanan çil çırak Akşamdan sabaha suda yunuyor Od ile su burda kardeş olarak Hayata bir yeni kanun konuyor Sanki sürme çekmiş ela gözlere Bakü bir gelindir bezemiş gece Bense görmemişim böyle manzara Bezenmiş hıyaban, bezenmiş bahçe Sahilde dolaşan genç yiğitlerin Özlerine layık hemdemleri var Ayın ışığında çimen üstünde Muhabbetleri var, âlemleri var Fahri den geçerim burda hayat var İlahî bir nağme karşılar beni Konuşur heykeller, konuşur taşlar Bunlar yaşatırlar aziz vatanı
9 9 Gezerim bahçeyi tam ihtiramla Şevket e, Reşid e baş eğerim ben Süleyman Rüstem i sıcak selamla Bağrıma basarım can ciğerim ben Vahid babamın da elinden öpüp Ziyaret ederim gazel şahını Güzel endamına çiçekler sepip Yürekten severim ulu şahini Ne büyük insanlar ne büyük ruhlar Kavuşup birlikte yaşarlar burda Bence bu dahîler Azerbaycan ın Şöhretle şanını taşırlar burda Yavaş yavaş Bakü adlı bu peri Kara örtüsünü yüzünden açar Işıldar denizin üryan peykeri Sudan mavi göğe süngüler saçar Artık güneş doğar şehir uyanır Kapılar açılır genç, yaşlı, kadın Yüce binalardan kuş gibi iner Arkasında durur azat hayatın Dudaklarda gülüş, yüzde metanet Bakışlarda sevgi, medeniyet var Gönüllerde îman, sözde sadakat Bu elde tükenmez bir nezaket var Ancak yürekleri yandırıp yakan Karabağ derdidir yalnız Karabağ Vatan evlatları bu derdi inan Asla hiçbir zaman unutmayacak Hocalı da akan o nâhak kanlar Dönecek sonunda odlu volkana Şuşanın başına çöken dumanlar Od olup yağacak Ermenistan a O gün uzak değil eminim buna Toprak da şad olup gülecek o gün Karabağ kavuşup vatan koynuna Kanlı gözyaşını silecek o gün 10 EKİM 2007
10 10 TÜRKİYE Lütfü ŞEHSUVAROĞLU
11 11 şairin resmi LÜTFÜ ŞEHSUVAROĞLU Bir tabak asılı karşı duvarda Erzincan işi Üstündeki resimler canlanıyor Eski düğünlerden Ortada bir masa gıcırdar durur Üzeri muşamba örtülü Elma kabukları, portakal kabukları İzmarit kokusu yayılıyor odaya Bir vazo sallanıyor kurumuş çiçekleriyle F klavye bir eski daktilo Ve mentollü mendiller Anında resmetsem gördüklerimi Soyut resim diyecekler Yer beton, ayaklarım üşüyor Gün boyu ses vermeyen her şey Gece orkestra kesiliyor Bir kız türkü söylerken öksürüyor 24 saati üçe bölen okul kitaplarına inanmamıştım Poetikanıza da inanmıyorum ey şairler Tam karşı duvarda leke Sigara dumanına boğulmuş şair Picasso da ancak böyle çizerdi Bir şairi dört-bir cephesinden Sonra ışık oyunları duvardaki tabloyu Salvador un resimlerine benzetiyor Tablolar asılıp asılıp indiriliyor Bir ressam şiir yazıyor Bir şair resim yapıyor Bir tabak sallanıyor duvarda Erzincan işi
12 12 TÜRKİYE
13 13 amentü gemisi alarga SUAVİ KEMAL YAZGIÇ yağmur anlatılacak günlerimiz olmadı mı bizim? bir hamlede ülkeler fethettiğimiz kırk adımda yolları tükettiğimiz şimdi ise kilitli kapılar kilitli yalanlar ardında bir yerdeyiz yağmur değmiyor yaralarımıza şifasız zehirler içiyor ama ölmüyoruz şimdi beynimizde birikmiş mermilerle bekliyoruz bir yağmurluk canımızı şimdi kafatasımızı dolduran kurşunla siyah-beyaz teoriler uyduruyoruz on beşliler için yakılan o türkü hakkında bir bulutluk kanımızla gülüyoruz benliğimizden firar edeceğimizi sanıyoruz nefs binitinde dörtnala giderek yalnızlığımız arttıkça yağmurlarımız azalıyor bereket sözlüklere hapsoluyor sonra ve saçlarımız dökülüyor tek kelime bile etmeden şimdi midemizde biriktirdiğimiz siyanür hangi şafağı bekler patlamak için? hangi şah inanır bir hamlelik canı kaldığına? yağmur asitle yüklü inerken ağan dualarımızdan neyi eksiltir? bu kargışlı geri sayım ne zaman biter? adaletnameler yayınladık adalet elden gitti gavura gavur denmeyecek zamanlara geldik şerefli yenilgiler aldık o günlerde mağlup sayıldık müttefiklerimiz yüzünden şanı büyük osman paşa plevneden çıktı çanakkale geçildi ve bir şarkı kaldı elimizde titrerim bir mücrim gibi baktıkça istikbalime bugün iki aralık ikibinaltı bugün yağmur yağmadı ve saçlarımdan akıp gitmedi otuz beş yılın biriktiridiği tozlar
14 14 TÜRKİYE bir tebessüm et ADEM YEŞİL Her şafakta aklıma düşersin Karanlıktan borandan sıyrılarak Bir geceden en katran sevdanla Görür duvar görür pencere Ne hâl almışım Yeşilin cennet alımlı gözlerinden Çalmışsa da tavanda güzelliğini Neme döndürmüşse de zaman Demire kasvete çarpa çarpa Örseliyor hayâlin gözlerimi Tuğla dertle örmüş duvarı Dışarıdaki hayat sesinin Acı çığlığı kulağımda Yatmamla uyumam arasında Bir koca dünya Bir heyecan ver kalkarım ayağa Bir tebessüm et başlarım yazmaya Satırda başlar sözcük barut olmaya Ve birer birer patlar Her unutuşunda Bunların dışında Çatlamış ellerimle tutarım cigaramı Çekemem içime sevdan var
15 15 TÜRKİYE kül ve gül ÖMER KÜÇÜKMEHMETOĞLU Nedir aşk? Dipsiz bir kuyu, Çıkmaz bir sokak İrâdenin uçması belki Bir âhûnun gözlerinde varolmak Nedir aşk? Her seher Bülbüllerle beraber İnlemek, sızlamak Namütanahi azap Şair! Suları yaktı derûnundaki alev Serinlemek için ne kaldı? Söndürmek istersen ruhundaki ateşi Dindirmek istersen bu azabı Yan, kül ol! Karış toprağa Küllerinden bir gül açacak Götürsün rüzgâr sevgiliye doğru İşte saadet!
16 16 TÜRKİYE Babalar ve Kızları BAHAR HİÇDÖNMEZ Kelimelerin kifayetsiz kaldığı o demlerden birindeyim yine. Omzumda bağlamam yavaş adımlarla çıkıyorum mermer basamakları. Bir dakika sonra duraktayım. İnsanların garip bir nesneye bakarmış gibi bağlamama bakmalarına biraz kızarak beklemeye başlıyorum. Anlaşılması zor bir durum bu Müzik aletleri ile gayet barışık olan bir milletin torunlarıyız biz. Hele ki bağlama Yüzyıllarca yüreğini tellere seren bir milletin çocukları, nasıl böyle tuhaf yaklaşımlarda bulunuyorlar anlayamıyorum. Merak bakışları değil bunlar. Sanki bir çeşit alay seziyorum. Umurumda değil aslında. Belki de bu gün biraz alınganım insanlara karşı. En iyisi kimseyle göz göze gelmemek. Otobüs, Güzeltepe meydanının köşesinden görünüyor. Biraz kalabalık da olsa, geç kalmamak ve bir an önce o alaysı bakışlardan kurtulmak için biniyorum otobüse. Biraz bekledikten sonra, kalkan yolculardan birinin yerine oturuyorum. O an tam yanımda oturan kişinin, geçenlerde anlattığım zihinsel özürlü adam olduğunu fark ediyorum. Ne tuhaf diyorum içimden. Bu gün yürümekten caymış, otobüse binmiş yakalamaya gidiyor her gün adım adım takip ettiğini. Gülümsüyorum. O da bana gülümsüyor. Sonra yanımdan kalkıp boşalan bir tekli koltuğa oturuyor. Ben de başımı bağlamama yaslayıp kapatıyorum gözlerimi. Bir sürü şey geçiyor aklımdan. Hiçbiri ipe sapa gelir cinsten değil. Trafik çileden çıkaracak kadar yavaş ilerliyor. İnsanlar sıkıntıyla bekliyor. Herkeste asık suratlar. Allah ım, yoksa ben mi bu gün insanların o sevimli yönlerini göremiyorum. Kendime kızıyorum ve başlıyorum insanları incelemeye. Yanımda bir baba var. İki kızından birini kucağına almış. Diğerini de hemen önündeki koltuğa oturtmuş. Baharın tadını çıkarıyorlar. İlginç gelen ne varsa gözlerine, hemen minik kızının kulağına eğiliyor ve onun mavi gözlerinin şaşkın bakışlarını sanki defalarca görmek arzusu ile hem gösteriyor, hem anlatıyor: - Bak, martıları görüyor musun? Nasıl da uçuyorlar.. Kulağım baba ile kızın konuşmalarında. Bir taraftan da etrafı gözlemliyorum. Tam karşımda bir genç kız oturuyor. Uzun boylu, röfleli saçlı ve makyajlı Oldukça bakımlı. Saçı,
17 17 kıyafeti, ayakkabı ve çantası uyum içinde Hiçbir şey yapmadan öylece oturuyor. Acaba ne düşünüyor şimdi? Onun yanındaki genç bey de aynı tavırla oturuyor. Küçük yüzünde hiçbir mimik belirtisi yok. Hatta beklemenin sıkıntısı bile Onları izlerken tepkisiz halime kızmaktan vazgeçiyorum. Bu arada baba, kızıyla konuşmaya devam ediyor: - Nereye götürüyorum ben kızımı? - Parka Salıncağa da binecek miyim baba? - Tabi benim güzelim. Ablanla beraber binersiniz. Bizim akıl yoksunu Çengelköylüye ilişiyor gözlerim. Kimseye aldırmadan sağında biri varmış gibi konuşuyor ve gülüyor. Birden gözümün önüne kendi kendime konuşmalarım geliyor. Yüzüme bir gülümseme yayılıyor. Bunu da gördüm ya, artık deli olduğuma kanaat getirebilirim. Biraz sonra Üsküdar a varıyoruz. Sırayla iniyoruz otobüsten. Ben hızlı adımlarla dolmuşlara ilerliyorum. Saat, 5:45. On beş dakikam kalmış. Oturuyorum ve ücreti uzatıyorum şoföre. - Çiçekçi alır mısınız? Paramın üstünü alırken otobüste başladığım oyuna devam ediyorum. Ama o da nesi? Tam arkamda yine bir baba-kız oturuyor. Anne ve ağabey de var yanlarında. Baba, minik kızına soruyor. - Balık alayım mı ben kızıma? - Al babacım. Ama kılçık (bunu bebek lisanı ile ifade ediyor cimcime) çıkarsa yine? - Tamam o zaman, ben de et alırım kızıma. Ama eti de yemiyorsun. - Onda da kılçık var. - Ette kılçık olmaz ki. - Hayır var onda da kılçık var. Gel de anlat şimdi bu cimcimeye ette kılçık olmadığını, diyorum içimden. Annesi söze karışıyor: - Sus kızım biraz, kafamı şişirdin. Babası kızın kulağına fısıldıyor: Susmayacağım, de kızım. Muzip babanın dolduruşuna gelen küçük kız annesine dönüyor ve: - Susmıycam işte, diyor. Gülüşüyorlar. Ben de yüzlerini dahi görmediğim bu insanlarla beraber gülümsüyorum. Ne tuhaf ki, arkama döndüğümde bu küçük hanımın da diğer küçük hanım gibi masmavi gözleri olduğunu fark ediyorum. Bir de tatlı mı tatlı bir babası. Bu gün babalar ve kızlarının günü anlaşılan. Başımı ne yana çevirsem bir baba-kız manzarası ile karşılaşıyor gözlerim. Babam geliyor aklıma. En çok da liseye ilk başladığım o günler. Teknik lise mezunuyum ben. Yapı Ressamlığı. Babamla çizim masası almışız eve dönüyoruz. Sicim gibi yağmurun altında Arabamız da yok. Babamın elinde masanın tablası, ağabeyimin elinde ayakları, benimkinde de taşıyabileceğim en küçük ne varsa o işte. Vapurdan iniyoruz ve her yerimizden sular süzülerek Toygar Hamza mahallesindeki evimizde alıyoruz soluğu. Ve babam, daha üstündeki ıslak kıyafetleri çıkarmadan masayı kurmaya girişiyor. Nasıl heyecanlı, nasıl hevesli! Ben eski botlarımın içinde buruşmuş olan ayaklarımı ısıtmaya çalışırken, onun umurunda bile değil üşümek. Hızla kuruyor masayı. Bir de masa lambası bağlıyor kenarına. - İşte, benim güzel kızım, artık rahatça çizim yapacaksın burada. Ulaaa! Bu da nasıl güzelmiş böyle, diyor ve o şen kahkahasını patlatıyor. Tüm bunları hatırlarken çiçekçiye vardığımızı anlıyorum. Yanaklarımdan süzülen yaşları saklamaya çalışarak inmek istediğimi söylüyorum. Küçük maviş hanımefendiye bir gülücük yollayıp yola koyuluyorum. Aslında ayaklarım kursa doğru gidiyor, ama aklım babamın hevesli ve şen halinde kalıyor. Bu Pazar da Babalar ve Kızları Günü olsun. Hem babam da Karacaahmet te tam yanı başımda işte.
18 18 AZERBAYCAN Şairin Vüsalı (Küləkli şəhər silsiləsindən) Məqsəd NUR... Dağılmağa başladıq... Pivəxanadan dönüb yerimizə sərmələnmişdik; şair saçını daramağa durdu və gözlənilmədən hamımızı söyməyə başladı: - Əclaflar, tüklərim saralır, məni alkoqolik eləmisiz... ta mən pivnoya-zada getmərəm, tüpürüm sizin həyatınıza! Onu qandırmağa çalışdıq ki, saç uzandıqca ucları saralır, sonuncu dəfə bərbərə nə vaxt getdiyini bilirmi soruşduq, yox, bilmir, dedi və soyudu-oturdu. Dedik, bir gün pivədən kəsək, gedib saçlarını düzəltdirsin, ya keçəl qırxdırsın. Bir də bizi söyməsin dedik. Söz vermədi, amma nəsə donquldandı... Buna görə zirzəmidə qanqaraçılıq oldu. Şair yaddan çıxdı, nəsə bir siyasi mübahisəyə görə Nəriman məni yumruqladı. Bir-birimizin ağzıburnunu partlatdıq. Elə oldu ki, şair özü bizə harayçılıq elədi... İki gün qabaq - ayın 19-da axşam dərsindən gələndə Nərimanın əlində qumbara partladı: qızları qorxudurmuş. Sağ qolu itdi. Buna görə şairi lənətliyirdim; dalaşmasaydıq, Nərimana dil-ağız eliyərdim, tırım tutmuşdu. Soyudum. Şair özü Nərimanın sağsoluna keçirdi. Mən də bıçağ udub oturmuşdum. Şair də yaltaqlanmırdı. Hələ yeri gəlsə, mənim eləyəcəklərimi də üstünə götürürdü: ara qarışdırdığına görə bağışlamağım gəlmirdi. Nəriman oxumağı atdı... istəseydi, sol əliynən də yazmağı öyrənə bilərdi. Özü bilər. Höcətiydi Heç vaxt şairin dilindən söyüş eşitməmişdik. Biz qancıx kimi söyüşürdük: şairin məzəmmətli baxışı vardı, baxırdı, biz də bacardıqca könlünü
19 19 bulandırmırdıq. Hər sən deyəndə də mədəni olmaq olmurdu axı. Hərdən Nərimanın şitənməyi tutanda, zirzəminin girəcəyində çöməlib türmədəqayırma, broletdən asılı xırda insan kəlləsini baş barmağında yellədə-yellədə pafosla şairin şerlərini deyirdi. Ürəyi soyumasa ayağa durub gəzişir, şerlərin ardınca dodaqaltı murdar söyüşlər ifraz edirdi. Deyirdi yandırıcı yaz, şair, yandırıcı... Belə baxanda şairin nəsə bir zad olmağını beynimə Nəriman yeritmişdi. Klyonkanın üstünü yazmağı, pivə içməyi, bir az diribaş olmağı da Nəriman şairə öyrətdi. Deyirdi dərd səni öldürər, şairsiz qalarıq, arabir yüngülləşməkçün iç, söyüş söy, qızlarnan gəz. Sonuncunu deyəndə şair daş atıb başını tuturdu... Birinci kursda şair dərsdən qıraq vaxtlarda əlini qoynuna qoyub pəncərədən baxırdı. Kimsə onu dindirə bilmirdi: Nəriman qızları öyrədib şairə söz atdırırdı, hamı ona sürtüşür, o da qızarır və söz demirdi. Qızlardan qorxurdu (guya belə dəə, bunun bu işdən xəbəri yoxdu), yenə oğlanlarnan salamməleyki vardı. Şairə elə gəlirmiş ki, qıraqdan sevgilisinin gözləri ona tuşlanıb. Gözləri yaaa... Axırı, bulvara gedəndə Nəriman şairi gəzməyə dəvət elədi və açıqca dedi ki, təmiz oğlana oxşayır, onunla dost olmaq niyyəti var. Mən də bir qız tutub-gətirdim, üzünə baxmadı... Axır Xallı Klyonkanı şair də yazdı. Əlini qələmə atanda yanaqları qızardı... (guya də!) yaza bildi. İri hərflərlə Xallı Kitabə nin üstünə sevgilisinin adını yazdı. Altdan da o tarixi yazdı ki, həmin gün qıza ilk kəlməsini demişdi. Onda qızın 14 yaşı varmış......iki ildi baxırdım ona yazığın gözlərinə dərd çökmüşdü. Nəriman arada deyirdi, şair bir az da belə yaşayıb yazsa, dahi olacaq, Füzulini də, o birilərini də keçəcək. Mən deyirdim ərə verəcəklər - başına döyə-döyə, ya da özü qoşulub birinə gedəcək. (Axı biz bilmirik qız nə qızdı) Üzünü də görməmişik. Kəndçi qızlarda var axı: özgələrin çuğuluna inanar, bu yazığı sınağa çəkər, sonra da dədəsi verər (guya ha!) zornan gedər, hələ bir qarnı da dombalar əl-əlbət Füzuliyə çatacaqdı. Biz belə bilirdik. Zalımın gözləri güləndə də dərddən gülürdü. İçəndə keflənmirdi, susub dururdu. Düz iki il gözlədi (ondan da qabaq nəqədə...). Qızın nazına dözdü. Nərimana qalsa, Füzulini ona görə ötə bilmədi ki... istədiyinə çatdı! Mənim küsüm yalan olmuşdu; illərdən sonra yola gələn sevgilisinə qovuşmaqçün bizi tərk edən şairi Nəriman bağışlamırdı, sonuncu günlər hər addımbaşı onu sancırdı. İçi xıltdı də. Şair də susurdu. Bizi atıb qızı tutduğuna görə cığallıq eliyirdik (Guya bizi alasıdı!). Hamımız bilirdik ki, bir yaxşı gün bu zirzəmidən çıxıb gedəcək, bir kişinin qızına evlənəcəydik. İndi neynəsin, şair qabağa düşdü... Sonuncu gün Xallı Kitabə nin üstünə bir şer də yazıbmış: Sağım divar, solum divar, Önüm divar, arxam divar; Yıxır məni bu divarlar, Sıxır məni bu divarlar, Səhər axşam hey o ki var... Köçəndə ortası düyməli kepkası başındaydı. Bilirdi, Nərimanın belə kepkalardan zəhləsi gedir. Nəriman kepkanın düyməsini barmaqlarının arasına alıb şairin başından çıxardı, dazlanan gicgahından öpdü, keçəl yerinə ərkyana bir çırtma da vurdu, qucaqlaşıb bir azca belə qaldılar. Şair kepkasını çıxarıb Nərimanın başına qoydu, sonra da qəfildən kepkanı qapıb Küləkli Küçənin görünməzliyinə tərəf fırıldatdı... ***... tində gözdən itdi. Nəriman ta ona müqəddəs adam kimi baxmırdı, iki gün qabaq üzünə dedi. Şair də susdu. Eləcə qucaqlaşdılar, ayrıldılar. Mən də xeyli yüngülləşdim... Tros («Katastrofiklər» silsiləsindən) Necədi səninçün, vələdüznalar şəhərin ortasında gəlin maşınının qabağını kəsdilər. Trosnan. Nəmər almağa. Maşın dayanar-dayanmaz gəlin düşdü. Ədəb-ərkanla qollarını gədələrə tərəf açdı: gədələrin birinə çatdı, əyildi... ***
20 20 Bir dənə şillə! İlişdirdi: dalınca şillə-təpik. Küprüyünü qaldırdı, kablukunun altıynan gədəni palçığa qarışdırdı, xancaladı... Boşqab sındırırdı eləbil zalım qızı. Çəkilib də oturdu maşına, sür dedi-getdi. Bəy Mersedes in pəncərəsini endirib mattım-mattım baxırdı. Belə keyfin istiyən bir oğlan ey. Əli ağzında qalmışdı... *** Havadanıydı. Yüz faiz. Həmən gün mənim özümün də başım ağrıyırdı. Payız vaxtı belə olandaolur... *** Dalınca indi gör bunun doğduğu nə olacaq?,- dedilər. Tərs kimi (Katastrofiklər silsiləsindən) Xalçanı bir sürü hikkəli qadın gətirib evin ortasına atmışdı. Üstündə iki şir üz-üzə baxışırdı, içiçeşnili butalar da qıraqlarına düzülmüşdü. Özüm, haçansa demişdim satılsın, itsin o xalça gözümnən, bu evdən çıxsın, gödəkdi, köhnədi... İndi camaatın yaxasından yapışmışam. Nəsə o xalça fırransın gəlsin, buralarda hardasa yanyörəmdə olsun... Xalça da valikdədi - İstanbulda... Əvəzinə gödəkcə gəldi, deyirdilər it dərisidi. Deyirdilər bir sürü iti bəsləyib axırda sallaqxanaya doldururlar, dərisi bu yana, qalanı sabunafilana gedir... Yadımdadı, xalçanı gətirən arvadlar (soruşmasam da əminiydim ki, sallaqxanaya küşkürlənən itlərin hamısı qancığıydı) bir sürü qoyunu arxaşa yığıb ağula doldurur, sonra üç ayağını sarıyıb birini açıq qoyur və qırxıb buraxırdılar. Tərəkəmə arvadları... Bu səhnədən itlərin xoşu gəlirdi, qızıxıb şellənirdilər. Şirə dönürdülər. Həmin vaxt da kürsək başlanırdı... Dümsük (Katastrofiklər silsiləsindən) Maşın sürətlə döndüyü döngədə dayanclarını basdırıb yerə mıxlandı. Qarı nənəsinin qolundan yapışıb yolu keçirdən qız gözaltı içəri baxdı... Maşına oturdular. Qənbərliklə üzüaşağı, vadiyə tərəf gedirdilər. Maşın da, maşını sürən də hörükdən qırılan at kimi özündən çıxmışdı. Gədənin dikbaşlığı qarıya da, qıza da ləzzət elədi. Gədəni keyf tutmuşdu. Amma şərvaxtı belə bir naxışa inanmamağı gəlirdi. Ətrafı, ötən maşınları, vadidən qalxan adamları sezdi. Niyə də bu qədər şenniyin içində bir qarı və qız nəvəsi ona məzə verməsin, boynunun arxasında pıqqıldamasın... Qənbərliyin yenişi veclərinə gəlmirdi. Qıznan qarı başlarını bir-birinə söykəyib nəsə xısınlaşırdılar. Dəli şeytan deyir: dön qarını qızdan arala, sifətini ovcuva al, götür, qaldır maqnitolaların üstünə qoy, bax... Söz atmağa-zada macal tapmamış geridən bir az da bərk pıqqıltı gəldi. Elə beləcə - pıqqıltı içində də qarı ağzını yaşmadı, gümüşü çəliyiynən gədəni dümsüklədi: - Yavaş sür, ədə, uçarsan - dedi. Bu keyfdə də də nənə-qız uğunur-gedirdilər... Mazoxist (Katastrofiklər silsiləsindən) İlk doğuşumda 17 yaşım vardı. Uşağı qeysər kəsiyiynən götürməyə pulumuz çatmadı: həm də belə danışdıq ki, özüm güc verib doğsam, daha yaxşı olar. Mən həmişə belə düşünmüşəm ki, qadın öz doğduğunun ağrısını çəkməlidi. Gərək qadın uşağını sevə bilsin. Gərək, ana balasına düşkün olsun. Mən doğuşdan sonra övladına biganə qalan anaları başa düşə bilmirəm. Doğuşdan qəbrədək bala baladı... Bəlkə də ana olmağa qədər həyatımın bir dövründə sevgi qıtlığını başım çəkdiyindən bu fikirdəyəm. Amma ilk doğuşdan yadımdadır ki, adamın içini qəssab kimi kəsib doğrayır, qaşıyır, özündən iyrəndirir və əzab verirdilər. Bu məşəqqəti yaşarkən, dişlərini dişinə sıxır, bağırmaqdan səs tellərin çatlayır, ürəyin hövr eliyir, huşun itir və... sonra lap on uşaq da doğsan, hər şey buna bənzər öz təkrarını yaşayır. Fəqət bütün bu iztirablardan sonra yalnız ana, yalnız əsl ana dönüb övladına baxır, sevinir, iztirabdan qurtulmağında sanki bu körpə varlığın da köməyinə görə az qala ona təşəkkür edir...
21 21 *** - Uşağı özün əmizdir, - deyirəm. - Mama, sən mazoxistkasan, - deyir qızım.... Əfrayıl (Rütubət sevgiləri silsiləsindən )...Yaylaq biçənəklərinin başından xətər sovuşmuşdu: qaymaqçiçəyinə bürünmüş yamaclara kotan çatası deyildi. Tütün bitməzdi orda; qaya diblərinə, orman arasındakı qaratorpaq düzənlərə, xırda daşlıqlı seltutmazlara sığınanda bu yarpaqtəhər andır iki metrdən çox boy atırdı. Yığımı gəldimi, dolu duasının əvəzinə, arvadlar çiçəyindən yağ damır zəhərin deyib işə girişirdilər......kəndi sel yuyan il Əfrayıl təpik yemişdi: ana qarnında. Hələ qulaqlarını göstərirdi, dördkünc başına işarəynən anasının qarnında o təpiyin guppultusunu eşitdiyini deməyindəydi. Hər dəfə də milləti güldürüb özü qırpınmırdı, qulaqlarını elə tərpədirdi ki, xırçıltısından ət töküləsiydi......dağbəyi qarğıdalı çörəyi yeyilən ili lap dilinə də, əlinə də yiyəsiliyi unutmuşdu. Erkəyinədişisinə baxmırdı. Əfrayılın da anası selyuyan il dolu duası yazdırmağa pul yığanların arasında əks-təbliğat aparmışdı. Doludağıdan top qoysunlar, deyirdi. Çəkişmənin kökü lap köhnə vaxtlardan boy vermişdi; dağbəyinin babası onun babasını bir söz üstdə güllələmişdi, onun babası bunun alaçığında nənəsinə bir təpik ilişdirib getmişdi... Haqqhesab otuzuncu ildə səngidi: dağbəyinin dədəsini güllələdilər. Dağbəyi də deyirdi, Əfrayılın babası o işə barmaq qoymamış deyil. Nooldu, o yenə dağbəyi, sonra kolxoz başçısı oldu... Və Əfrayıl da anasıyla bir yerdə təpiyi həmin selyuyan il yedilər. Susdular......Əfrayılın bir kimsəyə ziyanı dəyməzdi: uzağı sözü adamın üzünə vurar və soyuqdan göyərəndə cındır pencəyinin sallaq qollarını qoynuna dürtüb Zeynəbin dükanında məzə qalardı. Zeynəbin Prima sını pulsuz versə də, çəkməzdi. Özcə tütünündən Kommunist ə büküb sümürürdü. Və sümürüb zəhəri söyürdü Əfrayıl təpik yeyən il dağlara tütün toxumu gətirmişdilər... Ceyhun Atıf Kansu Cad. 45 Sok No:13/2 Balgat ANKARA Tel: Faks: e-posta: bilgi@ayb.org.tr
22 22 Kenan EROĞLU
23 23 TÜRKİYE Ben Gördüm GAMZE KARACA - Dünyayı Dolduran Kiraz a - Aslında o anı hiç yaşamadım. Elle tutamadım belki de; ama neden bilmiyorum, o anı bir daha yaşamak için can atıyorum. Çok değil, daha bu bayram gittik memleketimize. Oranın ferah ve dinlendirici havasını solumak için de köye indik. Bir ev vardı ki; resmen aşık oldum. Odunları yaşlanmış; baykuşlar gibi İçindeki eşyaların eskilerden konuşa konuşa dilleri tutulmuş. Bastonu kırık amcalar gibi ya düştü, ya düşecek ak sakallı ev Bahçenin ortasında oyma ile yapılmış odun çeşmenin kenarı yeşil misafirlerle dolmuş yıllarca ama su durmadan hizmet etmiş onlara. Gitmeyeceklerini, misafirlerin düşüncesizi olduklarını bile bile Hemen musluğun yanında toprak altında bir zamanların buzdolabı... Eskisi gibi dedikodu yapamıyor artık içine konan yiyeceklerle. Yalnızca ağlıyor, dedelerimizin gençlik yılları için Babamın eviydi burası, benim kahramanımın Bir kitabı var; çocukluğunu anlattığı İşte orayı hissettim ben. Göremedim; ama gördüm O kitaptaki her yeri gördüm. Babamı gördüm. Babamın bahsettiği dünyalar kadar kirazı gördüm o minik tepede Pek ağacı kalmamış aslında, huzur evinde belki bir gün diyen yaşlılar gibi ileri derece gözlüklerini takmış; ama göremiyor sanki Babamın yüreğini dolduran o kirazları ben gördüm Bayırın tepesinden fırlayan o simsiyah kuşu da gördüm Oyalı yamalarla bezenmiş o emektar divanın üstünde babamı gördüm ben. Karşı duvardaki gölgelerin mızıkçılık yaptığı oyunları, o simsiyah kuşu, kara bayırı ve babamın gözlerini gördüm. Başka kimse görmedi bunları. Hani çocuklar ister ya bir sürü çikolata; işte belki de babama duyduğum bu çikolata sevgisi gösterdi bana tüm bunları. Gıcırtılı merdiven anlattı bana Belki de düşmek üzere olan balkonun son sözleri bunlar, bir gazinin savaşı anlatması için İçimde tatlı bir burukluk; çünkü görmedim; ama görebiliyorum. (Ekim-2004)
24 24 TÜRKİYE Prof. Dr. Ümit Tokatlı ile Divânü Lügât-İt-Türk Üzerine Söyleşi MÜLAKAT: ABDÜLKADİR ÖZTÜRK Abdulkadir ÖZTÜRK: Sayın Hocam, Avrasya Yazarlar Birliğinin yayın organı olan Kardeş Kalemler dergisinde; Kaşgarlı Mahmud un, Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki adlı kayıp eserini bulana, 1000 cumhuriyet altını ödül verileceği ilan edildi. Oysa siz, Türkçenin Kaynak Eserleri dersinde, bugüne kadar yazılıp da kaybolduğuna inanılan Kaşgarlı Mahmud un Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügâtit-Türki adlı kitabının, Dîvân ın yazıldığında, henüz proje durumunda olduğunu söylemiş; dîvân ın orijinal metninin yanı sıra Türkçe, İngilizce ve Farsça Tercümelerini de göz önünde bulundurarak, Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki adlı eserin yanlış tercüme sonucu ortaya çıktığını söylemiştiniz. Söz konusu kitabın yazılıp tamamlanmadığı hakkında görüşler ileri sürmüştünüz. Kardeş Kalemler dergisindeki bu ilan, kitabın varlığına bir işaret değil mi? Bu konuyu biraz daha açıklayabilir misiniz? Ümit TOKATLI: Dîvânü Lügât-it-Türk, yazılıp tamamlandığında, Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki adlı kitabın henüz ortada olmadığı kanaatindeyim. Dîvânü Lügât-it-Türk ün orijinal Arapçasına bakarak bunu söyleyebiliriz. Nitekim Kaşgarlı Mahmud, bu kitapla ilgili bahsinde şöyle söylemektedir: Ben bu konuya bir kitap ayırdım ve kitabın adını da Cevâhirü n-nahvi fî Lügât-it-Türki( Türk Dili Grameri nin Temel Bilgileri) adını koydum. Allah isterse veya uygun görürse bu konular orada işlenecektir. Besim Atalay, bu kısmı şu şekilde tercüme etmiştir: Kitâbü Cevâhiri n- Nahvi fî Lügât-it-Türki adını koydum, yüce Tanrı nın dileğiyle nahv ile ilişkili kurallar orada bildirilmiştir. Atalay, tercümesinde -orada işlenecektir- demesi gerekirken, orada bildirilmiştir diye kesin bir ifade kullanmıştır. Bu yanlış tercüme sözkonusu kitabın yazılıp tamamlandığı düşüncesini doğurmuştur. Bazı bilim adamları Kaşgarlı Mahmud un ilk kitabının Cevâhir, ikinci kitabının Dîvân olduğunu söylemektedirler ki, bu tamamıyla yanlıştır. Yani Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki yazılmış olsa bile bu kitap Kaşgarlı nın ikinci kitabı ve te lif tarihinin de mutlaka Dîvân dan sonra olması gerekir. İngilizce Tercümesine baktığımızda da bu bölümün tercümesinde devote fiili kullanılıyor. Yani ayırmak anlamında kullanılıyor. Burada bir dua kipi var yani inşallah dediğimiz dua kipi var. Bilindiği üzere, inşallah, gelecekte yapılmasını istediğimiz, temenni ettiğimiz bir şey için kullanılır, yapılan bir iş için değil; ancak Allah ın yardımına şükredilir. Farsçada dua için ayrı bir kip var, ancak Türkçe ve Arapçada böyle bir kip yoktur. Dîvânü Lügât-it-Türk ün Farsça Tercümesinin, yayına hazır olduğunu; İran da çıkan Varlık dergisinde Dr. Hüseyin-zâde Muhammed Sıddık ile yapılan bir röportajda öğrenmiştim. Bahsettiğim bu ifadenin Farsça Tercümesinde mutlaka dua kipiyle ifade edileceğini beklerken, bu şekilde ifade edilmediğini gördüm. Sıddık ın Farsçayı çok iyi bildiği halde Arapçasının yetersiz olduğu kanatine vardım. Nitekim bu durum yaptığı Tercümeden de anlaşılmıştır. Şöyle ki; Sıddık, darda kaldığında Besim Atalay ın Tercümesini alıp; kendi tercümesine aynen aktarmıştır, Dolayısıyla Sıddık da yanlış tercüme yapanlardan birisi durumundadır.
25 25 Hatta Sıddık, orada Atalay dan daha da ileriye giderek şöyle demektedir: Ben bu konuyla ilgili Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki isminde bir kitap yazdım ve Allah ın inayetiyle bütün gramer konularını, hepsini ben orada işledim. Sıddık, Atalay dan daha kesin bir ifadeyle Kaşgarlı nın Kitâbü Cevâhiri n-nahvi fî Lügât-it-Türki adlı eseri gerçekten yazdığını ifade etmektedir. Bizler, Besim Atalay ın bu yanlış tercümesi sonucu, bugüne kadar bu kitabın ortaya çıkmasını beklemekteyiz. Temennimiz odur ki, Kaşgarlı Mahmud, Dîvânı bitirdikten sonra, Cevâhirü n-nahvi kitabını da te lif etmiş olsun; bu kitap daha sonra kaybolsun ve inşallah bu eser, günün birinde ortaya çıksın. Ancak Avrasya Yazarlar Birliği Yönetim Kurulunu ve Kardeş Kalemler dergisini, böylesine önemli bir konuda göstermiş oldukları duyarlılıktan dolayı kutlamak gerek. Abdulkadir ÖZTÜRK: Hocam, Avrasya Yazarlar Birliği, Kardeş Kalemler dergisinde, Cevâhirü n-nahvi fî Lügât-it-Türk adlı kitabını bulana 1000 Cumhuriyet Altın ödül vereceğini ilan etmiş ve bu ilan basın da haber olarak yayımlanmıştır. Bu ilanda ve bu ilanı konu alan yazılarda eserin adının da yanlış transkiribe edildiğinden bahsettiniz. Derginin bu ilanıyla ilgili 25 Şubat 2008 tarihindeki dersimizde, Arapça tamlama kurallarını ayrıntılarıyla işlemiş ve eserin doğru transkribe edilmiş ismini ortaya koymuştuk. Şimdi bu konu ile ilgili söyleyecekleriniz nelerdir? Kendileri basit bir Arapça tamlamanın bile üstesinden gelemezken; Kaşgarlı nın Arapça bilgisini ölçer nitelikteki bilimsel açıklamalar yapmaktadırlar. Bahsettiğim bilim adamlarının Kaşgarlı Mahmud a çok büyük bir saygısızlık yaptıklarının kanaatindeyim. Bazı bilim adamlarının görüş beyan ederken Kaşgarlı ile ilgili Arapça, Farsça birçok kaynaklara baktık ama bulamadık şeklinde sözler sarf etmelerini de doğru bulmadığımı söylemek istiyorum. Çünkü bunu söylemek için ciddi bir donanım gerekir, bu kişilerin de bu donanıma sahip olmadıklarını biliyorum. Kaşgarlı ile ilgili Arapça, Farsça birçok kaynaklara baktık ama bulamadık diyenler; Blouché nin Collection Orientale, (Paris 1883, s. 75. ) kitabından habersizdir. Yazar bu kitabında; Arapça ve Farsça kaynaklarda Türklerle ilgili bilgi bulunmamaktadır. Şayet bulunsa bile Türkleri kötüleyen veya yanlış bilgi veren ifadelere rastlanır demektedir. Bu tip görüşler ileri süren bilim adamları şayet adı geçen kaynağa bakmış olsalardı bu kadar zahmete girmelerine gerek kalmayacaktı(!) Bu nedenle İnşallah bu yıl, Kaşgarlı Espirili Yılları olmaz. Bakın şimdiden espiri konuları başladı, ama olmaması gerekir. Şayet bilen biri varsa ortaya çıkar açıklamalarda bulunur, bilmeyenlerde Ümit TOKATLI: Kardeş Kalemler Dergisinin Ocak sayısında arka iç kapakta, 1000 Cumhuriyet Altını Ödülü bahsi geçerken; kitabın adı orada da yanlış yazılmıştır. Kitabın adı sadece burada değil başka yerlerde de yanlış yazılmaktadır. Ancak bu kitabın ismi Besim Atalay ın tercümesinde doğru olarak yazılmıştır. Dergide Atalay ın tercümesinde yazılmış şekline uyulmuş olsaydı; cevâhir kitabının adının doğru yazılmış olurdu. Dergideki ilanda yapılan bu hata sehven yapılmış olabilir. Benim itirazım bu hatayı yapan bazı bilim adamlarına. Kaşgarlı Mahmud çok iyi Arapça bilirdi, iyi dilcidir şeklinde görüşleri ortaya atanlar acaba bunu nereden anlamışlardır?
26 26 kalkıp birilerini yanıltmak ve kendilerine bir şeyleri mal etmek adına bu tip işlere girişmemelidirler. Çünkü bu tip açıklamalar her şeyden önce bilime karşı bir saygısızlığa; öte yandan da Kaşgarlı Mahmud u da hafife alma noktasına götürülmemelidir. Abdulkadir ÖZTÜRK: Peki Hocam! Diriözler Armağanı nda sayfa 150 de Namık Aslan ın Kaşgarlı Mahmud un Dîvân ından yaptığı bir tespit vardır. Onun için ne diyorsunuz? Ümit TOKATLI: Aslan ın asıl tespiti İçel Kültür dergisinde yayımlanmıştır. Cevâhirü n- Nahvi yi ararken, böyle cevherlere de rastlayabiliyoruz. Bu güzel. Abdulkadir ÖZTÜRK: Bildiğiniz üzere UNESCO nun bu yılı, yani 2008 yılını Kaşgarlı Mahmud ve Dîvânü Lügât-it-Türk Yılı olarak kabul etmesi de bizler için büyük bir onur kaynağı olsa gerek. Bu konu hakkında da düşüncelerinizi alabilir miyiz? Ümit TOKATLI: Bu yıl, aslında çok iyi bir fırsattır. Yalnızca Kaşgarlı için değil Türk dili için de çok iyi bir fırsattır. Şimdi Kaşgarlının veyahut daha doğrusu Dîvânü Lügât-it-Türk ün bilmediğimiz taraflarını, bu yılda ciddi şekilde akademik çalışmalarla ortaya koymamız gerekir. Tabi ki bunu bilmeyenlerle değil, bilenlerle yapmak gerekir. Kardeş Kalemler dergisinin bu ilanı ve bizim bu görüşlerimiz belki bir tartışmayı da beraberinde getirecektir. Son olarak biraz da Dîvânü Lügât-it-Türk hakkında bilgi vereyim. Kaşgarlı, kitabını yazdığında, Arapça da ilk sözlüğü yazan Halil bin Ahmed il Farâhidî El- Ayn yani ayın harfi ile başladığı için El- Ayn sözlüğünü örnek almıştır. Kaşgarlı, Halil in kullandığı yöntemi, biraz değiştirmek suretiyle sözlüğüne almıştır. Aslında Kaşgarlı nın eseri, Halil in sözlüğünden fazla, Farabi nin Arapça için uyguladığı ve kafiye düzenine dayanan sözlük sistemine daha çok benzemektedir. Farabi, orada şu şekilde yapmıştır: Dîvânü l-edeb fî Beyâni Lugati l- Arab adlı eserinde; şunu altı bölüme ayırmıştır. Birinci bölümde; kitâbü l sâlim, ikinci bölümde; kitâbü l muzâ af, üçüncü bölümde; kitâbü l misâl olmuş ondan sonra zevâtü sselâse olmuş yani üç harften oluşan kökler, diğer bölümde zevâtü l arbaa yani dört harften oluşan kökler, sonuncusu da; altıncı bölümde hemze bölümüdür. Bunlarda da önce isimleri daha sonra da fiileri incelemiştir. Orada Arapçaya göre de özel bir sıralama vardır. Kaşgarlı, Farabi nin bu kitabının sırasını almış ve Türkçenin fonetik yapısına göre; Arapçada olmayan sağır kef i ve kelime sonunda çift ünsüzleri ayrı bir başlık altında veya ayrı bir bölümde incelemiştir. Dolayısıyla Kaşgarlı nın sistemi sıralaması şu şekilde olmuştur: Hemze kitabı, sâlim, muzâ af, misâl; üçlüler ve dörtlüler, daha sonra sağır kef ve en sonda da; kelime sonunda gelen çift ünsüz kitabı şeklinde vermiştir. Şimdi şurası çok önemlidir; aslında Kaşgarlı nın Dîvânını yeniden baştan alıp; bunu gramer bakımından incelememiz gerekir. Biz, yüksek lisans öğrencilerimizle yaklaşık beş hafta boyunca bunu; Dîvân ın gramer bölümlerini, incelemiş bulunmaktayız. Kaşgarlı nın hemze dediği, aslında bizim -a, -e ünlüleridir. Tûranî dillerde hemze yoktur. Sümer çivi yazılarında he, hi, hu hecelerini gösteren şekil birleşimini; Sami dillerinden Akadçada hemze için kullanıldığını bilmekteyiz. Türkçede aslî uzun ünlüleri, Kaşgarlı çift a yani iki tane elif işaretiyle veya Arapçada üstün hemze birleşimi, daha sonra Osmanlıcada keşideli elif denen işaretle göstermiştir. Aslında Kaşgarlı yı tenkit edebileceğimiz bir takım yönlerde bulunmaktadır. Fakat bunu yaparken de Türkçenin ve Arapçanın yapılarından istifade ederek yapmamız gerekir. Dîvân ın bir Türk tarafından sağlıklı bir şekilde kullanılması mümkün değildir. Kaşgarlı nın, Türkçenin sistemine aykırı olan Arapça kalıpları uygulamakla, Araplara da bir şey öğretemediği ortadadır. Dîvân dan istifade etmemiz ancak kelimeleri alfabetik sıraya koyduktan sonra mümkün olmuştur. Aynı sıkıntı Clauson un sözlüğünde de yaşanılmaktadır. Abdulkadir ÖZTÜRK: Son olarak, Kardeş Kalemler dergisi okuyucularına bir mesajınız var mı? Ümit TOKATLI: Selam ve saygılarımı sunuyorum. Ümit ediyorum ki, 2008 yılı Kaşgarlı Mahmud u ve onu eserlerini idrak ettiğimiz bir yıl olur.
27 27 TÜRKİYE Ben Garip İlim Garip EMİR KALKAN Ben garip ilim garip Ağzımda dilim garip.. Ne zaman efkârlansa, elini kulağına atıp bir türkü söylerdi babam. Ben garip ilim garip, ağzımda dilim garip Sonra, kendini bir türlü nüfus kütüğüne geçmeyen Misis livasının o ünlü Başefendi si gelirdi ki aklına her hâl: Gurban! derdi. Gurban Adamlar kuşdilinden anlıyor da, benim dilimden anlamıyor. Vay benim ilsiz babam, ağızsız dilsiz babam, vay!... Yirmi yıl geçti aradan. Yirmi koca yıl Yoğun bir çalışma var tiyatroda. Konuşmalar, inip çıkmalar, al- ver, getir-götür, dur-vur buyrukları Paspas gıcırtısı, su uğultusu, birbirine karışan sesler, parlatılan camlar, yeniden yeniden silinen koltuklar, süslenen, donatılan sahne, renk renk ampuller Merdiven başlarında kapı aralıklarında anlık sohbetler Herkes telaş içinde, herkes bir şeyler yapıyor. Koşuyorlar, onlara uyup ben de koşuyorum; duruyorlar, ben de duruyorum. Toplum psikolojisi zahir! Resital varmış bu akşam. - Siz, diyor okul müdürü. Paradiye çıkacaksınız. Parter komple Parter komple, paradiye çıkmak, bunlar ne demek bilmiyorum. Böyle anlarda en iyisi kalabalığa uymak. Üst kata koşanlara katılıyorum. Arkalara, kenarlara bir yerlere oturuyorlar, ben de oturuyorum. Demek ki paradi burası. Donmuş gibi duruyorum. Sessiz, soluğumu yutarak. Gözüm sahnede. Bunca süsün püsün ardından olağanüstü bir şeyler bekliyorum. Perde bir açılsa Önümde beş genç oturuyorlar, üçü kız, ne hoş, ne güzel yüzleri var. Tavırları ne alımlı, hareketleri ne rahat Yeşil gözlüsü: - Sopranoyu, Viva Leanolainden anımsıyorum diyor. Prafan Finalde telmatek zumdu. - Müge diyor öteki. Sup? - Janbon, sandviç? Ç ye öyle basıyor ki. - Konçerto, diyor yine yeşil gözlü. Tek obua, tek rautel, orkestra self! Bach da do minor, ailegrato Hiçbir şey anlamıyorum. Ama yüzünü öyle buruyor ki memnun değil her hâl. Ahh, ah bir şeyler bilebilmeyi ne çok isterdim. Dondurma yalayan gülüyor. Korkunç bir küçümseme var gülüşünde. - Şopinde izledin mi? Hıh Kokana Üstelik kokainmanmış! Ya kılık! Smokin değil ropdöşambr, piyano şuze, jigolası donet, aptal, boşa lanse, mena - Ama skoline grandal? Krovuze Büzülüp kalıyorum. Neden bir şey anlamıyo-
28 28 rum ben, neden? Sonra çın ediyor zil. Lambalar yanıp sönüyor. - Ooo, diyor önümdeki. Uvertür Çaykovski! Çay, çay Rize, alın teri, emek, yakıcı güneş, yokluk Erkan Kamil anlatmıştı; Al vala bağlarmış Rizeli kızlar ve çayı sürgünde kopartmazlarmış. Çayı sürgünde koparan sevdiğine kavuşamaz Çay - Uvertür Çaykovski Perde açılıyor, kadınlı erkekli kapkara giyinmiş bir yığın adam. Savaşa gidecekmiş gibi bir havası var hepsinin; göğüsleri çıkık, başları yukarda, gözleri kısık. - Çaykovski do minör, diyor öndeki kara elbiseli. Çaykovski! Çıt yok içerde. Sahnede boğazlanıyormuş gibi bağırmaya başlıyor biri ve korkak bir hırsızın ayak sesleri gibi tapırtılı, sinsi, tel tel dökülen, anlamsız, cızırtılı, bulaşık bir müzik. Cehennem gibi yanıyor her yanım. Bunalıyorum, kaçar gibi çıkıyorum içerden, caddeye atıyorum kendimi. Gece; bulanık, sisli, ıslak bir gece Bütün cafeteryalar açık. Clüp Nank, Cafeterya Dame, No Şan Bar, Lokal Flamingo, karşıda ışıl ışıl Gazino Gril, Piyer Loti Restorant, yanda Mercırr Tower, Avidiyye Showroom, Proses Dizayn... Media Center, Arabia Plaza... Malik ül Mülk apartmanının penceresinden sarkan tabelalar. Jinekolog, Ürolog, Dentist... Vitrinlerde sıra sıra Sahihi Kübrevi ciltleri Hoparlörden caddeye yayılan yılışık bir kadın sesi; Ello mello mello mee... Kaçacak yer arıyorum. Ne tanıdık bir yüz, ne anlaşılır bir ses Başım uğulduyor, yüreğime kara bir şeyler doluyor. Ben garip ilim garip, ağzımda dilim garip. derdi babam. Niye derdi ki acep, niye derdi ki? Yüreğime kara bir şeyler doluyor. İçmek, ölesiye içmek Ve unutmak, uyuşup dalmak, zehirlenmek Bir koltuk meyhanesi, kapıda yırtılırcasına bağıran biri; - Kokoooreççççç!. Yapış yapış bir salon, kir sis, duman - Rakı, diyorum. Rakı.. Tavşan yüzlü, kel, korkak, nokta nokta gözlü bir adam: - Sek mi, diyor. Kahroluyorum. - Rakı, diye bağırıyorum. Rakı, su! Karga gibi titriyor. - Off bre, of bre! Diyarbekir kal asına dönmüşüz; ağzımız var dilimiz yok. Şimdi anama gitmek, koşmak ona Yüreğim, sevdam, ana dilimi anamla doyasıya konuşmak istiyor canım. Atlıyorum dolmuşa, adamı bulandıran, kusturan bir şeyler uğulduyor kasette. Bunalıyorum. Dal dal oluyor sinirlerim. - Off, demek istiyorum derinden, bağırırcasına. Off!... Diyemiyorum, yasakmış! Arabesk serbest, of demek yasak. Yüz liram var, uzatıyorum muavine. Sırtlan gibi biri, pis pis bakıyor yüzüme, şoföre uzatıyor; - Kulacı kasar usta, dört evlek parsala. Gidorlar maftii, kekoya dikiz, sağ boş! Of bre, gene de of, yasaksa da off.. Yıkılası kahpe dünya; neredeyim ben? Kavaklarından karga kovaladığım Ankara değil mi burası?
29 29 AZERBAYCAN Dezodorant Gız ELÇİN HÜSEYİNBEYLİ O şəkli, yəqin, çoxları görüb. Metroda qatarların divarlarını bəzəyir. Qızla oğlan «Caldion» firmasının dezodorantlarını reklam edir: «So him, So her» 1. Hər səhər metroda işə gələrkən onlara baxıram. Cütlüyün üzündə o qədər sevgi və ehtiras var ki, adam gözlərini onlardan çəkə bilmir. Şübhəsiz, kişilər hamısı, mən qarışıq, qıza baxır. Qız o qədər gözəldir ki, dərisi, sanki, ipəkdəndir. Əynində atlas ağ dekolte var, elə bil indicə sürüşüb yerə düşəcək və qız lüt qalacaq. Düşünürəm ki, yəqin o da Züskindin qəhrəmanı kimi kimyagərdi. Alman yazıçısının qəhrəmanı ətir düzəldədüzəldə özü də ətirə çevrilib. Qız da ehtirasından seksual manekenə dönüb. Qızın fındıq burnu, ehtiraslı dodaqları var, gözlərindən məsumluq və sevgi tökülür. Günah kompleksi ona yaddır. Qız, sanki, utandığından ehtiras predmetinə, yəni oğlana yox (onun yerində mən də ola bilərdim), kənara baxır. Sevən qadının birinci gözlərinə baxmaq lazımdır. Bunu mən yox, klassiklərimiz deyib, o gözləri vəsf eləyib. Sevən 1 Onun (erkek) için neyse, onun (bayan) için de o qadının (elə kişinin də) gözləri parıldayır, bəbəkləri genəlir, ağzı azca aralanır, dodaqları ürəyindən qalxan sevgi buxarından yaşlanır, məmələrinin gilələri dikəlir, qanı o qədər durulur ki, yanaqları allanır Ona vurulmamaq mümkün deyil. Vurulmaq öz yerində, bəs görən yataqda necədir? Yəqin səhərlər qar altından təzəcə çıxmış novruzgülünə bənzəyir. Yuxulu gözlərini ovuşdurur, alabəzək yuxusunu xatırlayır. Və bir gün, bax beləcə həmin şəklə baxırdım, daha doğrusu, gözümü qızın ehtiras tökülən dodaqlarına və ağappaq yumru çiyninə dikmişdim. Birdən kimsə qolumdan yavaşca çəkdi. Fikir vermədim. Həmin hərəkət təkrar olundu, ürəyimdə şeytana lənət oxuya-oxuya qanrılıb baxdım. Köhnə tanışım böyrümdə dayanmışdı. Təəccübləndim. Çünki o, metroya minməzdi, cavanlıqda atasının xidməti maşınında, böyüyəndən sonra isə öz maşınında işə gedib-gələrdi. Tanışım hündür boylu, idmançı görkəmli və yaraşıqlıdır. Nəinki qadınların, hətta kişilərin də ona tamahı düşür. -Yolları elə töküb-dağıdıblar ki, maşınla işə getməyə hövsələm çatmır. Ona görə mən də
30 30 metroyla gedib-gəlirəm,-deyə o şikayətləndi. Mən başımla onun dediklərini təsdiqlədim və nədənsə metroya möhtac qalmış tanışıma yazığım gəldi. Peşəsi vəkillikdir. Dil qabliyyəti olmadığına görə, proseslərə çıxmır, bir vəkil kantoru açıb, oranı idarə edir. Pis məşğuliyyət deyil, özü demiş, beş-on manat qazana bilir. Bir-birimizlə hal -əhval tutduqdan sonra yenidən şəklə baxmağa başladım və fikir verdim ki, tanışımın bir gözü şəkildə, bir gözü də məndədir. O: -Gözəl qızdır, eləmi?-deyə qulağıma pıçıldadı. -Çox gözəldir,-dedim. -Bilirsən, onun gözəlliyi nədədir?-mən dinmədim, çünki onun sualına hazır cavabım yoxuydu,-sirdə, onun gözəlliyi sirdədir,-özü mənim əvəzimdən cavab verdi. -Ola bilər, -dedim və yenidən şəklə baxmağa başladım. Bu dəfə qızın ehtiraslı dodaqlarının arasından azca görünən sədəf dişlərinə baxırdım. Yerişini, duruşunu təsvir eliyirdim. «Bu qədər ehtiras və gözəllik onda hardanıdı?»-öz-özümə soruşurdum. Tanışım: -Mən onu tanıyıram,-deyə yenidən qulağıma pıçıldadı. Mən bu dəfə köhnə tanışıma tərəf dönüb diqqət və təəccüblə onun üzünə baxdım. -Bilirəm, buna inanmaq çətindir, sən desən, mən də inanmazdım. Amma doğrudan da mən o qızı tanıyıram,-tanışım çox inamlı danışırdı və əlavə elədi,-özü də Moskvada yaşayır. Biz bir müddət susduq, mənə elə gəldi ki, tanışım, nəsə demək istəyir, ancaq çəkinir. -Onu hardan tanıyırsan ki? -Sən hardan tanıyırsan, mən də ordan. -Mən onu tanımıram,-dedim. -Tanımaq nəyə deyirsən ki? Şəklini görürsən, deməli, tanıyırsan, gecə yuxularında da onu görə bilərsən, deməli, tanıyırsan, sadəcə adını bilmirsən, amma o səni tanımır, bu, başqa məsələ, çünki səni görmür. Tanışlıq təkcə kiminsə adını bilməklə ölçülmür ki İndi köhnə tanışıma rast gəldiyimə peşiman olmuşdum, çünki təxminən yarım saat ala biləcəyim zövqdən məni məhrum eləmək istəyirdi. -Bilirəm, nə fikirləşirsən, deyirsən, haqq-hesaba basır, tanıyıb eləmir, amma tanıyıram. Çox sirli qadındır. Bu şəklin arxasında hansı sirlər gizləndiyini bilsəydin, ona bu qədər baxmazdın. -Nə sirr? -Uzun söhbətdir, amma sənin üçün maraqlı olar, yazıçı adamsan, nə bilmək olar, birdən götürüb yazarsan da, amma mənim adımı çəkmə. -Gedək bizim otağa, orda danış,-dedim. -Yaxşısı budur, bizim ofisə gedək. Qızlar, yəqin, bizə çay da verərlər. Mənim prinsipim belədir, işə gələnə kimi çay hazır olmalıdır, özü də bizim ofis yertənidir, sizin ki kimi quş damında deyil. Razılaşdım biz onun iş yerinə gəldik. Ofis «Nizami» kinoteatrından bir az yuxarıda, mağazaların arasında yerləşir, üstündə heç nə yazılmayıb, tanımayan oranı çətin tapa. Doğrudan da, o deyən kimi oldu, içəri girəndən bir-iki dəqiqə sonra pürrəngi çayı, limonu, qəndi, şirnini, çərəzi qabağımıza düzdülər. Mən darıxırdım, onun öz hekayətinə başlamasını səbirsizliklə gözləyirdim. Nəhayət, o, danışmağa başladı. Və inanın ki, o qədər gözəl, səlist danışmağa başladı ki, mən onun danışığına heyrətləndim, dil qabliyyəti olmayan bir adamın belə rəvan danışması qəribəydi, bəlkə onu danışdıran tamam başqa bir qüvvəydi, özü demiş həmin sirr idi. Qadın açan dili heç kim aça bilməz. -İstəyirsən inan, istəyirsən inanma, amma danışacağım əhvalat mənim öz başıma gəlib. -Köhnə tanışım danışmağa başladı: -O gözəl qızın şəkilləri çox yerdə var: curnallarda, istəsən televizorda da görə bilərsən.
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de
Detaylıİsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali
Aşağıda verilen isimleri örnekteki gibi tamamlayınız. Örnek: Ayakkabı--------uç : Ayakkabının ucu İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali Kalem sap Çanta renk Araba boya Masa kenar Deniz mavi Rüzgar şiddet
DetaylıGülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!
Kaybolmasınlar Diye Mesleğini sorduklarında ne diyeceğini bilemezdi, gülümserdi mahçup; utanırdı ben şairim, yazarım, demeye. Bir şeyler mırıldanırdı, yalan söylememeye çalışarak, bu kez de yüzü kızarırdı,
DetaylıGünaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk
- Günaydın Günü parlatan gözler. Havayı yumuşatan nefes. Yüzlere gülücük dağıtan dudaklar. Konuşmadan anlatan kaşlar. Bana şiir yazdırtan o parmaklar. (23.06.2004) M. Mehtap Türk - Günaydın Günaydın...
DetaylıKÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU
KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU Nereden geliyor bitmek tükenmek bilmeyen öğrenme isteğim? Kim verdi düşünce deryalarında özgürce dolaşmamı sağlayacak özgüven küreklerimi? Bazen,
DetaylıBilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:
Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye: - Deli, deli, diye seslenmiş. Siz içeride kaç kişisiniz? Deli şöyle bir durup düşünmüş: 1 / 10 - Bizim
DetaylıOKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Aşağıdaki şiiri okuyunuz. Soruları cevaplayınız. OKULUMUZ Her yerden daha güzel, Bizim için burası. Okul, sevgili okul, Neşe, bilgi yuvası. Güzel kitaplar burda, Birçok arkadaş burda, İnsan nasıl sevinmez,
DetaylıMelih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 11.9.2011 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıÖmer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 03.09.2018 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
Detaylı> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik
KISKANÇLIK KRİZİ > > ADAM - Kiminle konuşuyordun? > > KADIN - Tanımazsın. > > ADAM - Tanısam sormam zaten. > > KADIN - Tanımadığın birini neden soruyorsun? > > ADAM - Tanımak için. > > KADIN - Peki...
Detaylıtimasokul.com / bilgi@timasokul.com
OKUMAYI SEViYORUM DiZiSi zç Yayın Yönetmeni Savaş Özdemir Hazırlayan Reşhat Yıldız Kapak Tasarım M. Aslıhan Özçelik Grafik Tasarım M. Aslıhan Özçelik Esra Bayar Resimler shutterstock.com Sevengül Sönmez
DetaylıBİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR
ÖTÜKEN Ârif Nihat Asya BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Şiirler: 1 BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR Servet Asya ya Armağanımdır. DESTAN O zaferler getiren atların Nalları altındanmış; Gidişleri akına, Gelişleri akındanmış.
Detaylıhttp://www.ilkyar.org.tr/izlenimler/140717%20nasil%20destek%20olabilirsiniz.pdf
ilk yar'larımızın sevgili dostları, ilkyar desteklerinizle giderek büyüyen bir aile olarak varlığını sürdürüyor. Yeni yeni ilk yar'larımızla tanışırken bir taraftan fedakar gönüllülerimizi, ve bir zamanlar
DetaylıRamazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 27.03.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıEşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)
Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var) Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış.
DetaylıBir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..
BABAN GELİRSE ÇAĞIR BENİ OĞUL.. Çanakkale destanının 99. yıl dönümünü yaşadığımız günlere saatler kala yine bir Çanakkale k ahramanının hikayesiyle karşınızdayım.. Değerli okuyucular; Hak için, Hakikat
DetaylıSevda Üzerine Mektup
1 Ferda Çetin 21401765 Sevda Üzerine Mektup Sevgilim, Sana mektup yazmamı istiyorsun. Yazayım, tamam, ama hayal kırıklığına uğramazsın umarım. Ben senin gibi değilim. Şiirler yazamam, süslü sözler bilmem.
DetaylıBahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.
1. Bölüm Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba. Bütün bu insanın kafasını şişiren karmaşa, çok ama çok masum bir günde başladı. O gün çok şirin, çok masumdu. O gün öyle muhteşem, öyle harika ve öyle
DetaylıBÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ
BÖLÜM. İLETİŞİM, NLM VE DEĞERLENDİRME ( puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKYESİ 8 Hayatı boyunca mutlu olmadığını fark eden bir adam, artık mutlu olmak istiyorum demiş ve aramaya
DetaylıΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ
ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΣΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ : 2014 2015 Μάθημα : Τουρκικά Επίπεδο : Ε1 Διάρκεια : 2 ώρες
DetaylıO sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç
O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç katıyordu. Bulutlar gülümsüyor ve günaydın diyordu. Melek
DetaylıSöylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.
Söylenen her söz, içinden çıktığı kalbin kılığını üzerinde taşır. Ataullah İskenderî Söz ilaç gibidir. Gereği kadar sarf edilirse fayda veriri; gerektiğinden fazlası ise zarara neden olur. Amr bin As Sadece
Detaylı5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?
5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) Öğle üstü bir cip gelip obanın çadırları önünde durdu. Çocuklar hemen çevresinde toplaştılar. Cipten önce veteriner, sonrada kaymakam indi. Obanın yaşlıları hemen
DetaylıBARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe
BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe BARIŞ BIÇAKÇI 1966 da Adana da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997 de iki şiir kitabı yayımladı. İletişim Yayınları nca
DetaylıRamazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül 2009 17:55
Ramazan Manileri // Ahmet ağa uyursun uyursun Uykularda ne bulursun Kalk al abdest, kıl namaz Sabahleyin cenneti bulursun Akşamdan pilavı pişirdim Gene karnımı şişirdim Çok mani diyecektim ama Defteri
DetaylıInsanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri
1950 Sivas Gürün'de doğdu. 10 yaşlarında saz çalıp, türkü-deyişler okudu. 15 yaşında kendi yapıtı ilk plağıyla büyük üne kavuştu. Konser turneleri, kasetler, plaklar, uzunçalar, long playler ve günümüz
DetaylıYIL DEDE'NİN DÖRT KIZI
Hafta Sonu Ev Çalışması YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI Zaman adlı ölümsüz bir dev vardı. Bir gün Zaman, Yıl Dede'yi dört kızıyla birlikte yeryüzüne indirdi. Kızlar, yeryüzünü çok sevdiler. Hepsi bir yana dağılıp
DetaylıElvan & Emrah PEKŞEN
Bu hafta için 5 güne 5 değerlendirme hazırlıyoruz. İlk üçünü paylaşıyoruz. 2 Tanesi de çarşamba sitemizde! Puanlama Aşağıda... 1. Sınav Test Soruları 5 puan 6x5=30 Harf,hece tablo 1 puan 45x1=45 Sayı okuma
DetaylıDerleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen
Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen NOGAY Çok çok eski zamanlarda, var varken, yok yokken ahmak bir kurt, kapana yakalanmış. Kapana yakalanan
DetaylıANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI
ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI T105004 ADI SOYADI NOSU UYRUĞU SINAV TARİHİ ÖĞRENCİNİN BÖLÜM Okuma Dinleme Yazma Karşılıklı Konuşma Sözlü Anlatım TOPLAM
Detaylı1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?
1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? 1. A. Şehirde yaşıyanlar bazı kurallara uymak zorunda. 2. B. Suriye, Türkiye nin güney komşusudur. 3. C. Kırlarda benbeyaz papatyalar vardı.
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 168 SAYGI VE HÜRMET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 18 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu
DetaylıDersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.
Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý. Üstüne, günlerin yorgunluðu çökmüþtü. Bunu ancak oyunla atabilirdi. Caný oyundan
DetaylıMuzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 05.05.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıYOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN
YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN 2011 PAZARTESĐ SAAT- 07:42 Sahne - 1 OTOBÜS DURAĞI Otobüs durağında bekleyen birkaç kişi ve elinde defter, kitap olan genç bir üniversite öğrencisi göze çarpar. Otobüs gelir
DetaylıBenzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.
Edatlar (ilgeçler) Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir.edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar
DetaylıŞiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan 2010 16:15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 4075. 1 / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,
Çemberlitaş taki dedesinin konağında büyüyen şair, Amerikan ve Fransız kolejlerinde başladığı ilk ve lise öğrenimini Deniz Lisesi nde tamamladı. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü nü 1924 te bitirince
Detaylıþimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.
Kaybolan Çocuk Çocuklar için öyküler yazmak istiyordum. Yazmayý çok çok sevdiðim için sevinçle oturdum masanýn baþýna. Yazdým, yazdým... Sonra da okudum yazdýklarýmý. Bana göre güzel öykülerdi doðrusu.
DetaylıEvimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım
Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa
DetaylıHazırlayan: Saide Nur Dikmen
Yayın no: 169 VEFA VE CÖMERTLİK ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 5523 15 2 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu
DetaylıKahraman Kit Misafirlikte
Technical Assistance for Promoting Registered Employment Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi Bu proje Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilmektedir. This project
DetaylıEZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK
Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış. - Sen neden hala buradasın. Bu saatte
DetaylıKüçüklerin Büyük Soruları-2
Küçüklerin Büyük Soruları-2 Yayın no: 184 CENNET NASIL BİR YER? Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen/kapak: Zafer Yayınları Isbn: 978 605 5523 11 4 Sertifika no: 14452 Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın
Detaylı.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN
.com Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok benim kahraman dedem Kelimeleri zıt
DetaylıAy Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı
Ay Yine Gecikti Ferhat Şahnacı 4 TEŞEKKÜRLER Şiirlerimi okuyarak değerli görüşlerini okuyucuyla paylaşan Sayın Ataol Behramoğlu na, şiirlerimi yönettiği sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlayan Sayın
DetaylıGüzel Bir Bahar ve İstanbul
Güzel Bir Bahar ve İstanbul Bundan iki yıl önce 2013 Mayıs ayında yolculuğum böyle başladı. Dostlarım, sınıf arkadaşlarım ve birkaç öğretmenim ile bildiğimiz İstanbul, bizim İstanbul a doğru yol aldık.
DetaylıMÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI
MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI TOPLAMA VE ÇIKARMA İŞLEMLERİ PEKİŞTİRME KİTAPÇIĞI 1. SINIF TOPLAMA İŞLEMİ PROBLEMLERİ - 1 1 ) Mert in kalemi vardı. Babası ) Ali nin tane kitabı, Ayşe nin 4 tane kalem
DetaylıTurkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.
Meraba, Ben Asena Ünğan. 19 yaşındayım. 1-22 Eylül 2016 tarihinde Güney Kore'de, Incheon, Seoul,Jeonju,Gyeonju ve Busan da bulundum. Güney Kore topraklarına sevdam 9 yaşında iken, Taekwondo ile başladı.
DetaylıİLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI
Ekim İLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI AY GÜN SÜRE/dk KAZANIMLAR KONU / Yapılacak Çalışma Yazma Kurallarını Uygulama: e sesini öğreniyorum. 1. Yazmaya hazırlık
DetaylıYÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 11.10.2007 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıAnne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış
Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR 3. B A S I M Çocuklarla İlgili Her Türlü Faaliyette, Çocuğun Temel Yararı, Önceliklidir! 2 Süleyman Bulut Anne Ben Yapabilirim 4 Süleyman
DetaylıÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR
ANNEM ANNEM Annem annem canım annem, Gönlüm senle kalbim senle Canım annem gülüm annem Dünyam sensin benim bir tanem.. Biliyorum elbet bir gün gelecek Bir başka bebekte bana annem diyecek Bende hep iyi
DetaylıMÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.
Hiçbir müzisyen, bülbülün ötüşünden daha güzel bir şarkı söyleyemez. Bütün bu güzel şeyleri Allah yapar ve yaratır. Allah ın güzel isimlerinden biri de HAMÎD dir. HAMÎD, övülmeye, hamd edilmeye, şükür
DetaylıGÖKLERDE YÜKSELSİN UÇURTMAM 23 NİSAN'DA YANIMDA BABAM
GÖKLERDE YÜKSELSİN UÇURTMAM 23 NİSAN'DA YANIMDA BABAM Bahattin Kayalı ilkokulu Belgin Ataş Yaşasin 23 Nisan GÖklerde YÜkseldi Uçurtmam Hepimiz çok mutlu olduk Yanimizdaydi babam Muhteşem 23 Nisan Bayram
Detaylıde hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu
İgi ve ben Benim adım Flo ve benim küçük bir kız kardeşim var. Küçük kız kardeşim daha da küçükken ismini değiştirdi. Bir sabah kalktı ve artık kendi ismini kullanmıyordu. Bu çok kafa karıştırıcıydı. Yatağımda
Detaylı(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A. 2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı
2012-2013 Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı AÇIKLAMALAR 1. Soruların cevaplarını kitapçıkla birlikte verilecek optik forma işaretleyiniz. 2. Cevaplarınızı koyu siyah ve yumuşak bir kurşun kalemle
DetaylıNURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.
Bozuk Paralar KISA FİLM Yaşar AKSU İLETİŞİM: (+90) 0533 499 0480 (+90) 0536 359 0793 (+90) 0212 244 3423 SAHNE 1. OKUL GENEL DIŞ/GÜN Okulun genel görüntüsünü görürüz. Belki dışarı çıkan birkaç öğrenci
Detaylı5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ
5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ HAZIRLIK SINIFI EKİM AYI ŞARKILARIMIZ OKULUMA BAŞLADIM BİR DÜNYA BIRAKIN SONBAHARIN SESLERİ SEVİMLİDİR HAYVANLAR HOŞ GELİŞLER OLA Her gün erken kalkarım Önce yüzümü
DetaylıCanlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.
İsimler (Adlar) Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür. Özel İsimler Özel adlar, benzerleri bulunmayan, yaratılışta tek olan varlıklara verilen adlardır. Kişi
Detaylıolduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.
MUSA TAKCI KİMDİR? İyi bir öğretmen, koruyucu bir ağabey, saygılı bir evlat, şefkatli bir baba, merhametli bir eş, çok aranan bir kardeş, güçlü bir şair, disiplinli bir yazar, hayırlı bir insan, güzel
Detaylı"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."
Günün Öyküsü: Talih mi Talihsizlik mi? Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir adam yaşıyormuş. Çok fakirmiş. Ama çok güzel beyaz bir atı varmış. Kral bu ata göz koymuş. Bir zamanlar köyün birinde yaşlı bir
DetaylıÇOK AMAÇLI SALONUMUZA KAVUŞTUK OKUL MÜDÜRÜMÜZ TURGAY YOLCU 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINI DEĞERLENDİRDİ. Hazırlayan: MÜCAHİT KARAKUŞ Sayfa: 1
Y A K A M O Z G A Z E T E S İ HAZİRAN 2013 EĞERCİ İLKOKULU / ORTAOKULU YIL: 2 SAYI: 4 OKUL MÜDÜRÜMÜZ TURGAY YOLCU 2012-2013 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINI DEĞERLENDİRDİ Saygıdeğer öğretmenlerimiz, sevgili öğrenciler
Detaylı3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?
3 YAŞ AYIN TEMASI Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar? İskelet sistemi nedir? Ne işe yarar? Aile ve aileyi
DetaylıAdım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi
Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi daha çok sevdiğimiz bir dağ köyünde doğup büyüdüm. Uzak
Detaylı&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ
.... CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI 1 - Cin Ali'nin Atı 2 - Cin Ali'nin Topu 3 - Cin Ali'nin Topacı 4 - Cin Ali'nin Karagözlü Kuzusu 5 - Cin Ali'nin Oyuncakları 6 - Cin Ali Okula Başlıyor
DetaylıBen gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz
ÜNİTE 4 Şimdiki Zamanın Rivayeti Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz Siz gid-iyor-muş-sunuz
DetaylıRafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.
Onaylayan Administrator Pazartesi, 21 Mayýs 2007 Besteciler.org Amerika A memo Burasý New York Amerika Evler karýþtý bulutlara Nasýl bir zaman Nasýl bir yaþam A memo Ýnsanlar simsiyah, kýzýl, beyaz Sokaklar
DetaylıYukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?
1. (1) Şair yeni bir şiir kitabı yayınladı.(2) Kitap, şairin geleneksel şiir kalıplarını kullanarak yazdığı şiirlerden oluşuyor.(3) Bu şiirlerde kimi zaman, şairin insanı çok derinden etkileyen sesini
DetaylıIlgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)
Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr) 14 Şubat 2010 Pazar günü, Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK) organizasyonluğunda 26 kişilik bir grupla günübirliğine Ilgaz a gidiyoruz.
DetaylıABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz
ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI Nİsan AYI BÜLTENİ Sevgİ Kİlİmlerİmİz BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR Dünya Kitap Günü (23 Nisan gününü içine alan hafta) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)
DetaylıDemodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.
Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır. / /20 YAZI ARKASINDA SİZİN FOTOĞRAFINIZ KULLANILMAKTADIR En Kıymetlim, Sonsuz AĢkım Gözlerinde sevdayı bulduğum, ellerinde
DetaylıA1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:
A1 DÜZEYİ ADI SOYADI: OKUL NO: NOT OKUMA 1. Aşağıdaki metni -(y/n)a, -(n)da, -(n)dan, -(y/n)i ve -(I)yor ekleriyle tamamlayınız. (10 puan) Sevgili Ayşe, Nasılsın? Sana bu mektubu İstanbul dan yazıyorum.
DetaylıALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?
ALTIN BALIK Bir zamanlar iki balıkçı varmış. Biri yaşlı, diğeriyse gençmiş. İki balıkçı avladıkları balıkları satarak geçinirlermiş. Bir gün yine denize açılmışlar. Ağı denize atıp beklemeye başlamışlar.
DetaylıTÜRKÇE. NOT: 1. 2. 3. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız. cümlesinin sonuna hangi noktalama işareti konmalıdır?
TÜRKÇE Hiçbir zaman elinde sapan olan bir arkadaşım olmadı. Daha doğrusu, öyleleri ile arkadaşlık yapmadım. Çünkü minicik bir kuşun canına kıyarken acıma duygusu olmayan kişi, zor duruma düşene elini uzatmaz.
Detaylı2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1
by Mehmet- omeruslu06 1 3. Bayrağımızdaki hangi renk daha fazladır? 1. Sınıfımızdaki arkadaşlarımızın her siyah A. B. kırmızı birinin farklı güçlü yanları var. Mesela, Elif. Çizdiği resimleri Ahmet beyaz
DetaylıAnneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?
Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir? Hayatımızın en değerli varlığıdır anneler. O halde onlara verdiğimiz hediyelerinde manevi bir değeri olmalıdır. Anneler için hediyenin maddi değeri değil
Detaylıiki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.
Malum ülkemiz son dönemde Globalleşen dünya ile birlikte oldukça sıkıntılı. Halk olarak bizlerde de pek çok sıkıntılar var. Ekonomik sıkıntılar, siyasi sıkıntılar, sabotaj planları, suikast planları. Darbe
DetaylıTİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU
TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU TARİH: / /2017 1. Öncelikle adınız nedir? Adınızın anlamı nedir? 2. Annenizden doğma, babanızdan olma, sizden başka evde yaşayan biri var mı? Varsa sizden büyük mü küçük mü?
DetaylıEngin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.
ENGİN VE İKİZLER ALIŞ VERİŞTE Hastane... Dr. Gamze Hanım'ın odası, biraz önce bir ameliyattan çıkmıştır. Elini lavaboda yıkayarak koltuğuna oturur... bu arada telefon çalar... Gamze Hanım telefon açar.
DetaylıPırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;
Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen insanların kullandığı yoldan; yemyeşil ağaçların rüzgar ile savrulan dallarından çıkan sesin dalga
DetaylıÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ
ADALET ve CESARET ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 605 4965 24 3 Sertifika no: 14452 Uğurböceği
DetaylıYüreğimize Dokunan Şarkılar
On5yirmi5.com Yüreğimize Dokunan Şarkılar Gelmiş geçmiş en güzel Türkçe slow şarkılar kime ait? Bakalım bizlerin ve sizlerin gönlünde yatan sanatçılar kimler? Yayın Tarihi : 6 Ocak 2010 Çarşamba (oluşturma
DetaylıGelin şimdi bu harflerle ilgili örnekler verelim.
Merhaba çocuklar, www.ingilizcemiyi.com sitemize hoş geldiniz.. İngilizceyi öğrenmeye ilk başladığınızda önce alfabesinin farklılığını görürsünüz. Sonrada içinizden şunları sessizce mırıldanırsınız. Türkçede
DetaylıCümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.
ZAMİR (ADIL) Kitapları dolabın diğer rafına koyalım. Bunları dolabın diğer rafına koyalım. Yukarıdaki cümlelerde koyu yazılmış sözcükleri inceleyelim: ilk cümlede "kitap" sözcüğü bir varlığı kar şıladığından
DetaylıAdı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?
ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkokul1.com ilkok Benim adım Deniz. 7 yaşındayım. Bu hafta sonu annem ve babamla birlikte kampa gittik. Kampa
DetaylıTürkçe. Cümlede Anlam 19.02.2015. Cümlenin Yorumu. Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler
Metinde Kazandıkları Anlamlara Göre Cümleler 16-20 MART 3. HAFTA Cümledeki sözcük sayısı, anlatmak istediğimiz duygu ya da düşünceye göre değişir. Cümledeki sözcük sayısı arttıkça, anlatılmak istenen daha
Detaylıbez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz
Son harflerini vurgulayarak okuyunuz. bak çak fak gak hak kak pak sak şak tak yak bek dek kek pek sek tek yek bık çık sık tık yık cik bas has kas mas pas tas yas kes ses pes fıs kıs his kis pis sis pus
Detaylı--- ZEKÂ SORULARI ---
--- ZEKÂ SORULARI --- 1- Bakalım matematiğinize güveniyor musunuz? İşte, kolay bir soru? Elimdeki çiçeklerin ikisi hariç hepsi papatya, ikisi hariç hepsi gül ve ikisi hariç hepsi karanfil olduğuna göre
DetaylıTATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.
TATÍLDE Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz. Ízin zamanı yaklaşırken içimizi bir sevinç kaplar.íşte bu yıl da hazırlıklarımızı tamamladık. Valizlerimizi
DetaylıI. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS
I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMİ BİR DERS Genç adam evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara
DetaylıMüslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat
- şiirler - Yayın Tarihi: 28.7.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir.
DetaylıAdministrator tarafından yazıldı. Çarşamba, 27 Temmuz :46 - Son Güncelleme Cuma, 19 Ağustos :53
Selim Çürükkaya / Yeni yazdığım kitaba bir isim arıyordum. Gece uyumadan önce düşünüyordum. Susmak kelimesi üzerinde yoğunlaşıyordum. Dalmışım Kendimi bir bahçede buldum. Hava sıcaktı; çiçekler açmış,
DetaylıORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI-1 2015-2016. Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)
(20 Aralık 2015, Pazar) GRADE ORTA HAZIRLIK 2015-2016 ORTAK SINAVI-1 Açıklamalar 1. Bu sınav 50 adet çoktan seçmeli sorudan oluşmaktadır. 2. Üç yanlış cevap bir doğru cevabı götürür. 3. Sınavın Süresi
DetaylıUzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer
Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü Henry Winker İllüstrasyonlar: Scott Garrett Çeviri: Bengü Ayfer 4 GİRİŞ Bu sendeki kitaplar Dyslexie adındaki yazı fontu kullanılarak tasarlandı. Kendi de bir disleksik
DetaylıÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz
Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI Şiir Resimleyen: Burcu Yılmaz 2. basım Refik Durbaş BEZ BEBEKLE KUKLASI Resimleyen: Burcu Yılmaz Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Editör: Ebru Akkaş
DetaylıMALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ
MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ MAYIS AYI PSİKOLOJİ BÜLTENİ ÇOCUKLARDA YARDIMSEVERLİK Çocuklar küçük yaşlarda özellikle 3 yaşına kadar oldukça benmerkezci ve kendilerine yönelik
DetaylıOkuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri
Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim Sohbetler *Tatilde neler yaptık? *Hava nedir? Hangi duyu organımızla hissederiz? *Tatildeyken hava nasıl değişimler oldu? *Müzik dendiğinde
DetaylıHocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz
Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz PROF. DR. 133 Prof. Dr. Alaattin AKÖZ SÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Hiç unutmadım ki! Akademik olarak hem yüksek lisans, hem de doktora
DetaylıKOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)
KOCAER 1 Tuğba KOCAER 20902063 KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA... Hepsi için teşekkür ederim hanımefendi. Benden korkmadığınız için de. Biz ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya...
DetaylıKURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.
--KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir. Örnek: Mustafa okula erkenden geldi. ( Kurallı cümle ) --KURALSIZ (DEVRİK) CÜMLE: Eylemi cümle sonunda yer almayan
Detaylı