T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2453 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1425 TAR H FELSEFES -I. Yazar Ö r.gör.dr. Hüseyin F rat fienol (Ünite 1-6)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2453 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1425 TAR H FELSEFES -I. Yazar Ö r.gör.dr. Hüseyin F rat fienol (Ünite 1-6)"

Transkript

1 T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2453 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1425 TAR H FELSEFES -I Yazar Ö r.gör.dr. Hüseyin F rat fienol (Ünite 1-6) Editör Prof.Dr. Do an ÖZLEM ANADOLU ÜN VERS TES

2 Bu kitab n bas m, yay m ve sat fl haklar Anadolu Üniversitesine aittir. Uzaktan Ö retim tekni ine uygun olarak haz rlanan bu kitab n bütün haklar sakl d r. lgili kurulufltan izin almadan kitab n tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kay t veya baflka flekillerde ço alt lamaz, bas lamaz ve da t lamaz. Copyright 2012 by Anadolu University All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University. UZAKTAN Ö RET M TASARIM B R M Genel Koordinatör Prof.Dr. Levend K l ç Genel Koordinatör Yard mc s Doç.Dr. Müjgan Bozkaya Ö retim Tasar mc s Doç.Dr. T. Volkan Yüzer Grafik Tasar m Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar Ö r.gör. Cemalettin Y ld z Ö r.gör. Nilgün Salur Ölçme De erlendirme Sorumlusu Ö r.gör. Atilla Tekin Dil Yaz m Dan flman Okt. Gönül Yüksel Kitap Koordinasyon Birimi Yrd.Doç.Dr. Feyyaz Bodur Uzm. Nermin Özgür Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar Dizgi Aç kö retim Fakültesi Dizgi Ekibi Tarih Felsefesi-I ISBN Bask Bu kitap ANADOLU ÜN VERS TES Web-Ofset Tesislerinde adet bas lm flt r. ESK fieh R, Nisan 2012

3 çindekiler iii çindekiler Önsöz... v Tarih Felsefesi Nedir?... 2 TAR H FELSEFES HANG ANLAMA/ANLAMLARA GEL R?... 3 Res Gestae Olarak Tarih ve Tarih Felsefesi... 7 Historia Rerum Gestarum Olarak Tarih ve Tarih Felsefesi... 8 TAR H FELSEFES N N ORTAYA ÇIKIfiI... 9 Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl ANT KÇA YUNAN DÜNYASINDA EFSANEYE DAYALI TAR H ANLAYIfiI 19 Homeros ve Hesiodos Pindaros SOF STLERDEN SONRA YUNAN TAR HÇ L VE TAR H YAZICILI I Herodotos Thukydides PLATON UN TAR H ANLAYIfiI Ruh, Tarihteki Konumu ve Toplumsal Tarihe Etkisi Platon da Tarih Metafizi i ve Tarihin Yorumlan fl THEOR A-H STOR A KARfiITLI ININ OLUfiMASI VE YERLEfiMES Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus ORTAÇA AVRUPA KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER H ristiyanl k Temelli Ortaça Felsefesi Kilise Babalar Dönemi, Yahut Patristik Felsefe HIR ST YAN TAR H DÜfiÜNCES VE TAR HÇ L K AUGUST NUS: LK TAR H F LOZOFU Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar ÜN TE 1 ÜN TE 2 ÜN TE 3

4 iv çindekiler ÜN TE 4 ÜN TE 5 ÜN TE 6 Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn ORTAÇA SLÂM DÜfiÜNCES N N TEMEL ÖZELL KLER Evren Kavray fl Toplum ve Siyaset Anlay fl Bilgi ve lim Anlay fl Tarih ve Tarihçilik Anlay fl BN HALDÛN UN YAfiADI I DÖNEMDE SLÂM MEDEN YET N N DURUMU VE BN HALDÛN UN YAfiAMI Yüzy lda Kuzey Afrika slâm Co rafyas ndaki Genel Görünüm bn Haldûn: Yaflam ve Yap tlar MUKADD ME N N ÇER : BN HALDÛN UN TAR H FELSEFES Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar RÖNESANS VE YEN ÇA AVRUPASINDA B LG VE TAR H Yeniça da Bilgi Anlay fl n n De iflmesi Rönesans ve Sonras nda Tarih Anlay fl Macchiavelli ve Bodin Yüzy llarda Tarihsel Bilgi Sorunu: Bacon ve Hobbes YÜZYIL: USÇULUK, DESCARTES VE TAR HE BAKIfi Descartes ve Descartesç lar Yüzy l Tarih Anlay fllar Üzerine De erlendirme Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Ayd nlanma Döneminde Tarih Anlay fl ve Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl AYDINLANMA DÖNEM KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER Us ve Do a Bilimlerine Dayanan Epistemolojinin Tekelleflmesi Ayd nlanma da Tarih Anlay fl VICO: LK MODERN TAR H F LOZOFU TAR H FELSEFES ADININ KULLANILMASI: VOLTAIRE Özet Kendimizi S nayal m Okuma Parças Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar S ra Sizde Yan t Anahtar Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar

5 Önsöz v Önsöz Tarih Felsefesi, tarih sözcü ünün anlamlar na koflut olarak, ikili bir anlam içeri ine sahiptir. Bu anlamlardan ilki, yaflanm fl geçmiflin tümü olarak tarih iken, ikincisi, bu geçmifli konu edinen bir bilime iflaret eder. Dolay s yla tarih felsefesi yaparken, hem tarihi yaflanm fl geçmifl olarak bir bütün halinde kavramaya ve insan yaflam n anlamland rmada tarihsel varl k alan n n yerini ve konumunu belirlemeye, hem de bu yaflanm fl geçmiflte olup bitenlerin anlat ld yaz l yap tlar n do ru, nesnel, bilimsel vb. bilgi verme özelli ine sahip olmas için sa lanmas gereken ölçütleri ortaya koymaya çal fl r z. Ne var ki, Ortaça bafllar nda Augustinus un ve Ortaça n sonlar na do ru bn Haldûn un gerçeklefltirdi i istisnai ç k fllar dikkate almazsak, gerek tarihe yönelik olumsuz yaklafl mlar n azalmas ve tarihe ilginin artmas, gerekse tarihi varl k ve bilgi sorunlar çerçevesinde irdeleyen görüfllerin tarih felsefesi ad yla an lmas için, Avrupa kültürü ve insanl n, 1700 lü y llara dek beklemesi gerekti ini söyleyebiliriz. Elinizdeki ders kitab n, tarih felsefesi disiplininin temel kavramlar, sorunlar ve bu disiplinin ortaya ç k fl süreci ile ilgili bilgileri alt ünite halinde derleyen bir girifl çal flmas olarak de erlendirebilirsiniz. Bu ba lamda, ilk ünitede, tarihin ve tarih felsefesinin anlamlar na, res gestae, historia rerum gestarum gibi Latince kökenli kavramlar n anlamlar na ve tarih felsefesinin hangi tarihsel-kültürel koflullarda ortaya ç kt na iliflkin bir özet sunulmufltur. kinci üniteden itibaren, bu disiplinin farkl ça larda farkl medeniyetlerde nas l ve hangi sorular alt nda ortaya ç kt ele al nmaya bafllanm flt r. lkin Antikça Yunan medeniyetindeki efsane temelli tarih anlay fl, buna karfl bilimselli i ve nesnelli i öne ç karan yeni anlay fl ve en sonunda Platon un tarih kavray fl verildikten sonra, Aristoteles in ça lara damga vuran theoria-historia ayr m çerçevesinde tarihe karfl tutumu irdelenmifl ve bu tutumun etkisini yüzy llar boyunca sürdürece i sav yla ünite tamamlanm flt r. Üçüncü ünitede, H ristiyanl n damga vurdu u Avrupa kültürünün Ortaça daki genel özellikleri, H ristiyan tarih anlay fl ve ilk tarih filozofu olarak an lan Aurelius -ya da Aziz-Augustinus un tarih ontolojisi kurma denemesi ifllenirken; dördüncü ünitede yine Ortaça kültürü, bu kez slâm medeniyetindeki izdüflümleriyle aç klanm flt r. Bu ünitede tarih felsefesine katk lar yads namayacak olan ünlü slâm düflünürü bn Haldûn, hem yaflad dönemin koflullar, hem öz yaflam öyküsü, hem de dünya çap nda tan nm fl olan yap t Mukaddime yi özgün k lan yönleriyle tan t lm fl, bugüne dek pek çok ders kitab nda-çeflitli nedenlerden dolay - atlanan ya da gözden kaçan pek çok bilgi ve önemli ayr nt, baflar l flekilde bir araya getirilmifltir. Beflinci ve alt nc üniteler, Yeniça dan itibaren Avrupa y dönüfltüren kültür çerçevesinde tarihin konumunu ifllemeye ayr lm flt r. Bu ba lamda, Rönesans düflünürlerinden bafllanarak, Descartes ve ona ba l kalan düflünürlerin tarihe karfl tutumlar ve tarihle ilgili yap tlar n Modern olarak adland r lan dönem içerisinde dahi, yüzy llardan gelen al flkanl kla nas l k ssadan hisse anlay fl çerçevesinde bir yaz n ürününden öte de er görmedi ine dikkat çekilmektedir. Son ünitedeyse Vico nun Descartesç anlay fla meydan okumas ve Voltaire in as rlar önce felsefi düflünce içinde do mufl olan bir çal flma alan n n ad n koymas anlat lm flt r ve böylelikle tarih felsefesinin yüzy llar içerisindeki geliflim süreci, bafll ca unsurlar ve önde gelen düflünürlerin görüflleriyle yo rularak elinizdeki kitap ortaya ç km flt r.

6 vi Önsöz Verdi i tüm bu bilgilerin yan nda, elinizdeki ders kitab n n ünitelerinde, hem metin içinde hem de kaynakça listelerinde, tarih felsefesi üzerine Türkçe de yay nlanm fl baflar l çeviriler ve özgün telif eserlerin de bibliyografik bilgileri verilmifl, böylelikle bu alanda literatür taramas yapmak ve temel kaynaklara ulaflmak isteyen ö rencilerimize bir yol aç lm flt r. Yo un çal flma program n bir bahane kabul etmeksizin, k sa zamanda bu denli yo un ve karmafl k bilgileri derleyen ve anlafl l r bir dille siz de erli ö rencilerimize sunan yazar Dr. Hüseyin F rat fienol a gösterdi i titizlik ve özen için çok teflekkür ediyor, Tarih Felsefesi 1 ders kitab n keyifle ve merakla okuman z diliyorum. Editör Prof.Dr. Do an Özlem

7

8 1TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Res gestae, historia, historia rerum gestarum gibi terimleri tan mlayabilecek, Tarih felsefesinin ne oldu unu aç klayabilecek, Tarih felsefesinin temel soru ve sorunlar n tan yabilecek ve ay rt edebilecek, Tarih felsefesinin ortaya ç k fl koflullar n anlatabileceksiniz. Anahtar Kavramlar Historein Tarihselcilik Historia Tarih Metafizi i Res Gestae Tarih Ontolojisi Historia Rerum Gestarum Tarih Epistemolojisi Elefltirel-Bilimsel Tarih Analitik Tarih Felsefesi çindekiler Tarih Felsefesi-I Tarih Felsefesi Nedir? TAR H FELSEFES HANG ANLAMA/ANLAMLARA GEL R? TAR H FELSEFES N N ORTAYA ÇIKIfiI

9 Tarih Felsefesi Nedir? TAR H FELSEFES HANG ANLAMA/ANLAMLARA GEL R? Tarih nedir? Bu soruyu insan kendi yap p ettiklerini yaz l olarak kayda geçirmeye bafllad zamandan bu yana s k s k kendisine sormufltur denilse, herhalde bu bir abart olmaz. Bu soru, tarih için bir çerçeve çizme gereksiniminden, onu di er çal flma alanlar ndan ay rma çabas ndan kaynaklanan, felsefi yönü de olan bir sorudur. Nedir? sorusunun yap sal nitelik tafl d n ve asl nda sorgulad fleyin erek nedenini, yani o fleyin ne için var oldu unu ortaya koymay amaçlad n daha önceki derslerinizden hat rl yorsunuz. Öyleyse tarihe felsefî bir bak flla yönelmenin düflünce tarihindeki bafllang c sand m zdan daha uzak, daha köklü bir geçmifle dayan yor demektir. flte biz, bu ünitemizde, önce tarihe ve tarih felsefesine yönelik çeflitli yaklafl mlar gözden geçirecek, tarih felsefesini felsefe k lan temel soru ve sorunlara iflaret edecek ve bu disiplinde s kl kla kullan lan baz kavramlar ayd nlatacak, böylelikle tarih felsefesi adl çok yönlü ve yeni bir felsefe disipliniyle daha tan flm fl olaca z. Tarih ne demektir? sorumuza geri dönecek olursak, ilk olarak, Sami dillerinde daha çok zamanla ilgili anlamlar yüklenmifl olan ve Türkçe de böyle bir kullan m da bulunan tarih in, slâm tarihçili inde, tan k olunmufl olaylar kay t alt na almak üzere y ll klar (annales) yazma anlam nda kullan ld n söyleyebiliriz (Rosenthal 1952, s. 14). Bat dillerinde history, historia, vb. biçimlerde karfl m za ç - kan ve Türkçemizdeki tarih in karfl l olan sözcük de Yunanca historeinden gelmektedir. Historein, Yunanca da araflt rma yoluyla bilme/ö renme anlam nda, ayr ca hikâye ve tarih anlamlar nda kullan lm flt r (B çak 2004, s ). çinde bulundu umuz ça da ise, tarihin kullan ld üç farkl anlamdan söz edilebilir. Bunlar n ilki, zamanla iliflkili olan; yani belli bir takvimlemeye göre herhangi bir olay n ne zaman gerçekleflti ini söylerken kullan lan anlamd r (a.y.). Sözgelimi, 29 May s 1453 Miladi takvime göre stanbul un fethinin tarihi dir. kincisi, geçmiflin tümü olarak tarihtir. fiimdiye dek olan biten, üretilmifl, yap lm fl her fleyi kapsayan zaman dilimine geçmifl dendi inde, tarih etkisiz bir olaylar deposu olarak görülebilir, fakat tarihi böyle alg lamak yanl flt r; çünkü bugünkü eylemlerin ve olaylar n kökleri ya da nedenleri hep bu geçmifl denen alanda bulunmaktad r (a.y.). Üçüncüsü, geçmifle iliflkin araflt rmalar yapan bir çal flma alan olarak tarihtir; yani Ayhan B çak n deyifliyle...flimdi ile geçmifl aras ndaki iliflkilerin nas l ol- Bat dillerinde history, historia biçimlerinde karfl m za ç kan ve Türkçe de tarih olarak karfl laflt m z kavram n kökeni, Eski Yunanca daki historein sözcü üdür. Historein, Eski Yunanca da 1. araflt rma yoluyla bilme ve ö renme, 2. hikâyeleme ve tarih anlamlar na gelmektedir.

10 4 Tarih Felsefesi-I Ça m zda, tarihin üç farkl anlam ndan söz edilebilir: 1. Zamandizinsel (kronolojik) anlam, 2. Geçmiflin tümü olarak tarih, 3. Geçmifle iliflkin araflt rmalar yapan bir çal flma alan olarak tarih. Tarih yaz c l, üçüncü anlam yla tarihin bir ürünüdür. Karl Jaspers e göre tarih, insana kendini görmeyi, de erlendirmeyi ö retmesi bak m ndan, onu kendi ça na ba nazca ve bilinçsizce ba lanmaktan kurtar r. du unu gösteren bir yol haritas d r (a.y.). Konu edilen alanda görülen sorunlar, nedenleri, geliflim seyirleri ve sonuçlar yla ele alma amac n gütmek anlam nda kullan ld nda-ki B çak bu terimi tam da bu anlamda kullanmakta oldu unu ifade eder- yol haritas çok uygun bir tan mlama olarak görünmektedir (a.y.). Üçüncü anlamdaki tarihin ürünü olan tarih yaz c l, yine B çak a göre, ilgili kültürün yol haritas n ç karmakla, ayr ca söz konusu kültürün yak n iliflkide oldu u di er kültürlerle iliflkilerini de ortaya koymakla yükümlüdür (a.y.). Tarihi, insan anlaman n ve onun neyi neden yapt na iliflkin bilgi ortaya koyabilmenin ya da ortaya konmufl bilgileri kavrayabilmenin olmazsa olmaz koflulu diye tan mlamak da olanakl d r. Tarihin konu edildi i yerde insandan, insan n konu edildi i yerde tarihten söz etmeden geçmek olanaks zd r; çünkü insan insan yapan, insana bir kimlik veren, onun geçmiflinden baflkas de ildir. Bu geçmifl, kimlik kart olarak sürekli peflimizden gelir ve ne durumda bulunursak bulunal m, yan m zdad r (a.y., s. 18). Baz düflünürlerin tarihe bak fllar n özetle aktarmak gerekirse, flunlar söylenebilir: Bat da tarih felsefesinin kurucusu olarak görülen Giambattista Vico ya göre tarih, insan topluluklar n n ve onlar n kurumlar n n tarihidir. Vico ilkel insan n bafllatt geliflmelerden ne ç kaca n önceden gördü ü fikrini temelsiz bulur (Collingwood 2010, s. 80). Tarih insan yap p etmelerinden olufltu undan onda bir plan varsa da bu plan bütünüyle insana aittir (B çak 2004, s. 119). Vico nun düflüncesinde tarih salt insan zihninin bir ürünü de ildir, aksine, insan do as ancak tarih arac l yla anlafl labilmektedir (a.y.). Çünkü tarih, insanlar n farkl zamanlarda de iflik biçimlerde kendilerini ifade etmelerini kapsamakta, insan n bir bak ma karakterini oluflturmaktad r (Gardiner 1962, s. 10). Tarihi yapan insan oldu u için, tarih insan taraf ndan bilinebilir (a.y., s. 11), hatta Yeni Bilim de do rulu un bilgisi için tek sa lam kalk fl noktas, verum ile factum un-yani do ru ile olgunun- birbirlerine geçti i ve dönüfltü ü toplumsal-sivil dünya n n bizzat kendisi olarak gösterilmektedir (Löwith 2004, s. 267). Raymond Aron tarihe, dar anlam yla insan geçmiflinin bilimi, genifl anlam yla kültürün, türlerin, gökyüzünün ve yeryüzünün araflt r lmas tan m n getirmifl ve bu tan mlamada do a-insan iliflkisini göz önünde bulundurmufltur (Aron 1961, s. 13). Do a-insan iliflkisini göz önünde tutan bir baflka yaklafl m da Teoman Dural ya aittir. Dural ya göre tarih, nsan n biyolojik olarak eksikli ini duydu u fleyin yerine geçmek üzere giriflimde bulunup kazand olayd r...evrimin oldukça kendine özgü bir devaml l olarak görülür (Dural 1991, s. 95). Karl Jaspers de do a-insan iliflkisini-her ikisi de zaman süreci içinde var olando a tarihi ve insan tarihi biçimlerinde ele almaktad r (Jaspers 1953, s. 235). nsan, do ada bulunmayan bir ayr cal a kendine özgü olan bilinci ve amaçl l sayesinde kendi kültürel sürecini dönüfltürme ve kendini bir tarih varl olarak var k lma ayr cal na sahiptir ve tam da bu bak mdan do a tarihsiz, insan tarihlidir (a.y.). Tarih, Jaspers e göre insan n kendisini onaylamas bak m ndan en güçlü nesnel gerçekliktir ve insanl en genifl haliyle tabloya aktar r, ça dafl insan için gerekli ölçütleri ortaya koyar ve ça a bilinçsizce bir ba l l ktan insan kurtar r; k sacas, insana kendini görmeyi ö retir (Jaspers 1986, s. 110). Öyleyse insan n kendini nas l görece i, daha da önemlisi, nas l bilece i sorusu yan t bekleyen bir soru olarak önümüzde durmaktad r. nsan n kendini bilmesi için temel flart kökenlerini bilmesiyse, insan n kendini bilmesinin flart evren anlay fl n n oluflturulmas yla iliflkilidir demek yanl fl olmayacakt r; çünkü insan kökleri-

11 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? nin ne oldu u sorusuna yan t ararken, ayn zamanda evrenin ve dünyan n nas l olufltu u sorular na da yan t aramakta, bu yan tlar n toplam da bir evren anlay fl olarak ortaya ç kmaktad r (B çak 2004, s. 19). Evreni kavramada temel sorun insan n yarat l fl, yaflad ortam n düzenlenifli, bu dünyaya geliflindeki amaçlar, bu dünyada nas l yaflamas gerekti i ve öldükten sonra gidece i yerin özelliklerini belirlemektir (B çak 2004, s. 31). Din temelli medeniyetlerde evren anlay fl n n s n rlar din taraf ndan çizilir ve insan n yap p etti i her fley için din temelli bir aç klama bulmak olanakl d r (a.y). Özellikle de tek Tanr l dinler insana kendini görmeyi ö reten birer evren modeli sunarak insanlar n kökenleriyle ilgili tereddütlerini gidermifl, dolay s yla bir tür tarihçilik yapm fl ve onlara kurtulufl vaadi vererek belli amaçlar do rultusunda insan hayat n düzenlemifllerdir. Tek tanr l dinler aras nda özellikle Hristiyanl n tarih anlay fl, önce Yeniça Avrupa medeniyetinin ve gitgide günümüz Bat toplumlar n n oluflumunda önemli ölçüde etkilidir (a.y.). Braudel, Avrupa düflüncesinin Hristiyanl kla sürdürülen diyalog ve fliddetli tart flmalar çerçevesinde kavranabilece ini ileri sürmüfltür (Braudel 1996, s. 352). Karl Popper e göre, insan n tarihinin en önemli k sm felsefeyi ve dini de içeren insan düflüncesi ve bilgisinin tarihidir (Popper 1975, s. 185); çünkü Popper tarihin insanl n bilgisi ve bu bilgi üzerine ortaya at lan kuramlar n toplam ndan olufltu u görüflündedir (a.y., s. 286). Yani tarih, düflünce ve kuramlar n geniflli iyle s n rlanm fl, çerçevesi çizilmifltir (a.y., s. 300). Böyle bir yaklafl m, tarih anlay fl - n n evren, dünya, canl l k ve insan n geçmiflini kapsayacak boyutlarda ve tarih kuram n n da bu derinli i ve geniflli i aç klayabilecek nitelikte olmas n gerekli k lar (B çak 2004, s. 20). Ortega y Gasset fleyler için do a ile insan için tarihin ayn anlama geldi ini ileri sürmüfl, insan n kendi yapt klar d fl nda do as n n olmad n söylemifltir (Gasset 1941, s. 217). Geçmifli insan n yaflam n n kendisi olarak de erlendiren Gasset e göre tarih,...içinde yaflad m z en kesin güncelli in bilimidir (Gasset 1992, s. 113). Öyleyse geçmifl anlam nda kullan lan tarihin, insan önemli ölçüde belirlemekte ve günlük hayat da etkilemekte oldu u göz önüne al nd nda günlük hayat n sorunlar n n da tarih araflt rmalar na konu olmas neredeyse kaç n lmazlafl r (B çak 2004, s. 20). Braudel in tarihe iliflkin düflüncesi de tarihin insanlar, insanlar n da tarih taraf ndan yap ld ve kaderlerinin onun taraf ndan biçimlendirildi i yönündedir (Braudel 1992, s. 31). Braudel e göre tarih, olanakl tüm tarihlerin-dünün, bugünün, gelece in ö retilerinin-bir toplam d r ve en büyük hata, bu toplam oluflturan parçalardan herhangi birini di erlerini d fllayacak biçimde tercih etmektir (a.y., s ). Böyle bir tercih yap p ona saplanmak tarihçinin di er ö retilerin yaklafl mlar n gözden kaç rmas sorunuyla karfl laflmas na neden olur (a.y.). 20. yüzy l düflünürlerimizden Takiyettin Mengüflo lu ise tarihi, tarihi varl k sahas ad alt nda ontolojik bir tabaka olarak tan mlam flt r: 5 Karl Popper e göre tarih, insanl n bilgisi ve bu bilgi üzerine ortaya at lan kuramlar n toplam ndan oluflur; bu yüzden de insan n tarihinin en önemli k sm felsefeyi ve dini de içeren insan düflüncesi ve bilgisinin tarihidir. Do al varl k alan n n tam karfl t olan baflka bir varl k alan da tarihsel varl k-alan d r. Bu varl k-alan da birçok bilimlerin kendisiyle u raflt bir aland r. Bu varl k alan na tarihsel varl k-alan ad n n verilmesinin nedeni, bir yandan bu alan n insan gruplar, sosyal-birlikler aras nda olup biten olaylar n alan olmas ; öte yandan bütün insan eylemlerinin sonucunda ortaya ç kan baflar lar n bu alan n içinde yer almas ve bütün bunlar n da olufl ve geliflme içinde bulunmas d r (Mengüflo lu 2005, s.158).

12 6 Tarih Felsefesi-I nsan varolufluna dayanak oluflturan her türlü ilke, düflünce, de er, gelenek ve kurum ve bunlar dolay s yla ortaya ç kan her türlü kültür verisi, Mengüflo lu ya göre tarihsel varl k alan n n oluflumunu sa lar ve bu varl k sahas n anlamam z n en önemli rehberi olarak karfl m za ç kar (a.y.). Buraya kadar özetledi imiz tan m ve de erlendirmeler de gösteriyor ki, tarih insan olman n temel dayanaklar ndan biridir. Felsefî düflünce ile karfl laflt r ld nda, tarih düflüncesi ortaya ç k fl zaman bak m ndan da öncedir. Felsefî düflüncenin ortaya ç k fl yla tarihin yeni bir kullan m alan buldu unu söylemek olanakl d r (B çak 2004, s ). Felsefenin bafllang c na neden olan farkl l klar n, de iflimlerin ve çeflitlili in arkas nda yatan fleyi ya da fleyleri araflt rmak ve bulmak üzere yap lmas gereken çal flma yine tarih çal flmas olmufltur (a.y., s. 23). Antik Yunan do a filozoflar nca ele al nan ilk sorun olan arkhenin ne oldu unun anlafl lmas ile insana ve onu çevreleyen evrene iliflkin di er unsurlar n da aç klanmas n n kolaylaflaca beklenebilir (a.y.). Genellikle tüm varl n oluflumundaki ana madde - ilk madde olarak anlafl lan arkhenin, felsefenin ifl gördü- ü ilkeler olarak da anlafl labilmesi olanakl d r. Hatta bu biçimde anlafl l nca, felsefenin, önce inceledi i soruna ve/veya alana iliflkin ilkeleri bulup sonra buldu u ilkeler temelinde aç klama yapmay yöntem haline getirdi i daha aç k olarak anlafl labilir (a.y.). lkelere varma, ilk olan keflfetme kayg lar n n sonucu olan böyle bir yöntem de tarih düflüncesi içerisinde- onun baflka bir çal flma alan olarak-düflüncenin oluflumunu ve geliflimini bir süreç halinde ele alan düflünce tarihinin ortaya ç kmas na zemin haz rlam flt r (a.y.). Düflünce tarihi günümüzde de hem tarihin hem de felsefenin en önemli konular ndan biri olarak kabul edilmektedir. B çak a göre, tarih düflüncesinin felsefe alan ndaki yerinin sa lamlaflmas, felsefenin gündemine ahlâk, devlet, toplum vb. sorunlar n girmesiyle birlikte olmufl; arkhe, devlet, toplum sorunlar ve felsefenin kendi tarihi, felsefe ile tarih aras nda içten içe bir ba lant oluflmas na yol açm flt r (a.y.). Felsefenin tarihe yapt önemli katk lardan biri geçmifle iliflkin bilgilerin güvenilirli i sorunudur (a.y.). Tam da bu noktada, Collingwood un tarihçiye yükledi i felsefeci gibi düflünebilme, düflünme üzerine düflünme gibi ödevlerin ne anlama geldi i ve tarih felsefesinin neden gerekli oldu u sorular n sormay daha fazla erteleyemeyece imiz bir konumday z. Tarih ve felsefe, yukar daki aç klamalar ve görüfllerin de iflaret etti i gibi, iç içe geçmifl iki önemli insan etkinli i olarak hem birbirinden besleniyor hem de birbirini besliyor. Bu durumda, felsefenin disiplinleri aras nda, bafll bafl na tarihi inceleyen, onun varl k ve bilgi alanlar ndaki konumunu bir bütünlük içerisinde ortaya koymay amaçlayan, yer yer sorgulayan ve elefltiren, yer yer de tarihsel varl k alan n ve tarih bilgisini temellendirmeye çal flan bir çal flma alan n n bulunmas n bir zorunluluk olarak görmek de abart l bir tutum olmaz. fiimdi Tarih Felsefesi nedir? sorusuna verilen iki temel yan t ve bu yan tlar n Tarih Felsefesi ni bafllang c ndan günümüze nas l biçimlendirdi ini anlamaya çal - flaca z. Bu yan tlardan ilki düflünce ufkumuzu tarihin ontolojik bir yorumlan fl na do ru açarken, ikincisiyse tarihi, bir bilgi, hatta bilimsel bilgi sorunu olarak görmemize olanak sa l yor. K T A P Ayhan B çak n Tarih Düflüncesi I: Tarih Düflüncesinin Oluflumu adl yap t, insan n tarihle olan buluflmas n ve tarih disiplininin dayand düflünsel temellerin keflfini aç klayan, kapsaml bir çal flmad r ( stanbul: Dergâh Yay nlar, 2004).

13 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? Res Gestae Olarak Tarih ve Tarih Felsefesi Tarih sözcü ünün, ça m zda göndermede bulundu u üç anlamdan söz edilebilece ini ve bu anlamlardan birinin de yaflanm fl geçmiflin tümü olarak tarih oldu unu yukar da dile getirmifltik. Bu anlam, tarihe oldu u kadar tarih felsefesine de yüklenmifltir ve tarihe felsefenin gözüyle yaklaflmaktan anlafl lan fley, geçmiflte kalm fl olaylar n ne anlam ifade etti ini sorgulamaktan bafllayarak gitgide insanl n tüm yaflanm fl geçmifline -yani bir tür dünya tarihi ne- yönelmifl bir çal flma olmufltur (Özlem 2004, s. 13). Bu çal flma giderek tüm insanl k tarihine yönelik bir öte/üst bak fl edinmeye ve insanl k tarihinin bütününü kavramay ve aç klamay hedefleyen bir felsefe sistemi kurmaya, tüm insanl k tarihini de böyle bir felsefe sistemi üzerinden aç klamaya kadar uzan r (a.y.). Geçmiflte kalan insan-toplum olaylar n bir bütün olarak ifade eden Latince terim res gestae, niteliklerini k saca ifade etti- imiz türden bir çal flmay da içerir. Tam da bu bak mdan, res gestae, ayn zamanda tarihin bir tür ontolojisinin yap lmakta oldu una, yani, geçmifli bir bütün halinde kavramaya ve yorumlamaya yönelen tüm tarih ve tarih felsefesi çal flmalar - n n, asl nda tarih ontolojisi oldu una iflaret etmektedir. Zaten 19. yüzy lda özellikle Alman dealizmi ni karakterize eden düflünürlerin tarih felsefesi çal flmalar, birer tarih metafizi i ya da ontolojisi niteli i tafl m flt r. Tarih ontolojisi ekseninde yap lan tarih ve felsefe çal flmalar, 20. yüzy l bafllar ndan bu yana her ne kadar tarihi bir bilim olarak görmeyi ve tarih felsefesini bilgi kuram n n bir uzant s, hatta bir tür bilim felsefesi ya da bilim felsefesinin bir uygulama alan olarak kurmak isteyenler taraf ndan yo un biçimde elefltirilse de bu yo un ve ço u kez hakl elefltirilerin tarihe ontolojik yaklaflmay bütünüyle ortadan kald rmad da görülür (a.y., s. 15). Bunun nedeni, Do an Özlem e göre, geçmiflin ve gelece in ne anlam ifade etti ini sorman n ve bu sorular n yan t n araman n insan için vazgeçilmezli idir (a.y.). Zaten geleneksel tarih felsefesi çal flmalar - n n önemli ço unlu u da insanda hiçbir zaman eksilmeyen bir merak gidermeye, en genel ve basit ifade biçimiyle Nereden geldik, nereye gidiyoruz? sorular na yan t vermeye yöneliktir. Ne var ki, insan n kendi yaflam n anlaml ve de erli k lma çabalar n n bir ifadesi olan bu genel sorulara verilmesi denenmifl yan tlar hem çok çeflitlidir hem de bu yan tlar dile getirmifl düflünürler aras nda belirli bir uzlafl dan söz etmek hemen hemen olanaks zd r. Tarihte var oldu u ileri sürülen ereklilik konusunda ortaya at lan savlar, bu söylediklerimize iyi bir örnek oluflturur. Kimi düflünürlere göre, 1. Tarihte bir ereklilik vard r, 2. Tarihteki ere in ne oldu unu geçmifle bakarak saptayabiliriz ve 3. Bu sayede gelecek hakk nda öndeyilerde (prediction) bulunabiliriz. Bu söylenenlere karfl ç karak, tarihte san lan n aksine ereklilik ad - na en küçük bir fleyin bile bulunmad n ve bu yüzden gelecek hakk nda söz söylemeye hakk m z n olmad n söyleyen düflünürler de bulunur. Bir baflka örnek de çizgisel ve döngüsel zaman anlay fllar n savunan düflünürler aras ndaki karfl tl k üzerinden verilebilir. Kimi düflünürlere göre, tarih belirli bir ere e do ru ilerleyen ve bir daha tekrar gerçekleflmeyecek olaylardan örülü bir süreçtir, bu bak mdan da çizgisel olarak ilerler. Kimi düflünürlere göreyse, tarih belli dönemler hâlinde devinip duran döngüsel bir süreçtir-yani daha bilinen bir ifadeyle, tarih tekerrürden ibarettir. Yukar da da belirtti imiz gibi, insan n geçmifline ve kendi yaflam na ait böylesine derinlikli bir sorun, yaln zca filozoflar aras ndaki anlaflmazl klar gerekçe gösterilerek, insan düflüncesinden kopar lamaz (a.y., s. 16). Fakat bu, tarihin genel an- Res gestae, Latince de yap lm fl ifller/fleyler anlam nda kullan lan bir tamlamad r. Bu tamlama, zamanla, geçmiflte yap lm fl tüm ifllere göndermede bulunmak üzere kullan lm fl ve bu kullan m, bizde tarih sözcü üyle karfl lanan historia sözcü ünün ilk anlam n oluflturmufltur. 7 Geçmifli bir bütün hâlinde kavramaya giriflen felsefe sistemleri, tarihe ontolojik bir yaklafl m n ifadeleri olarak yorumlanabilir. Ontoloji, daha öncesinde de metafizik, varl tek tek nitelikleriyle de il de bir bütün olarak kavramay ve anlamland rmay amaçlayan felsefe disiplinidir.

14 8 Tarih Felsefesi-I lam, nereden gelip nereye gitti imiz, gelece in neler getirebilece i gibi soru ve sorunlar n kesin ve doyurucu yan tlara kavufltu u anlam na da gelmez. Bu durumda, Tarihe felsefece yaklaflman n biricik yolu ontolojik sorular m d r? sorusuna yan t vermemiz gerekir-ki tarih felsefesindeki geliflmeler, böyle bir sorunun olumsuz yan tlanmas gerekti ini gösterir. Tarihi, geçmifl hakk nda bilgi veren, dahas, sistemli, düzenli ve güvenilir bilgi veren bir çal flma alan, hatta bilim olarak tan mlad m zda, ona yüklenen ikinci anlamla da karfl laflm fl oluruz, yani historia rerum gestarumla. fiimdi ikinci anlam yla tarihi anlamaya çal flal m. SIRA S ZDE 1 Historia rerum gestarum, Latince de yap lm fl ifllerin/fleylerin anlat m, öykülenmesi anlam nda kullan lan bir tamlamad r. Bu tamlama, geçmiflte yap lm fl tüm ifllerin yaz ya geçirilmesi anlam nda kullan l r ve bu kullan m, bizde tarih sözcü üyle karfl lanan historia sözcü ünün ikinci temel anlam n oluflturur. Alman Tarih Okulu, kökeni ve geliflimi bak mlar ndan daha çok Alman dealist filozof Johann Gottfried von Herder e ba l olan ve seçkin düflünürleri aras nda Wilhelm von Humboldt un ( ) bulundu u tarih okuludur. Bu okulun yaklafl m na göre tarih bilgisi, bir halk n kendisiyle ilgili bilincinin ne oldu unun belirlenmesi yoluyla yaln zca o halk için geçerli olabilecek türden bir bilgidir. Wilhelm Dilthey ( ), Alman Tarih Okulu ndan etkilenerek tarih bilimini temellendiren, ça nda geliflip yayg nl k kazanarak bilimsel bilgi tart flmalar n kuflatm fl olan pozitivist anlay fla fliddetle karfl ç km fl ve onlar n öne sürdüklerinin aksine, do a bilimleri yan nda, insan n ve yap p ettiklerinin inceleme konusu k l nd baflka bir bilimsel araflt rma sahas n n var oldu unu srarla savunmufltur. Sizce tarihsel varl k alan diye do adan ayr bafl na bir varl k alan olabilir mi? Bu soruya verilebilecek olumlu ve olumsuz yan tlar üzerinde düflünün, aran zda gruplar oluflturarak tart fl n. Historia Rerum Gestarum Olarak Tarih ve Tarih Felsefesi Tarihi bir bilim olarak görmek de onu geçmiflin bütününü kavray p yorumlamak amac yla bir varl k sorunu olarak ortaya koymak da tarihsel olaylar n bilinebildi- i varsay m n gerektirir (Özlem 2004, s. 14). Historia rerum gestarum anlam yla tarih felsefesi, tarih yazan kiflinin bilgi etkinli ini as l sorun olarak öne ç karan bir tür bilim felsefesi, bir metodoloji elefltirisi dir (a.y.). Geçti imiz yüzy lda, yukar da da de inilen nedenlerden dolay, bu bilim felsefesi yönelimli tarih felsefecileri, tarih metafiziklerinden, tarihin ontolojik olarak yorumland çerçeveden ba ms zlaflma iste i duymufllar, yer yer bu isteklerinde bir hayli ileri de gitmifllerdir (a.y., s. 15). Fakat bu, tarih biliminin felsefesinin, tarihin genel ve bütünlüklü yorumlan fllar içinden ç karak geliflen, dayand temel ve elefltirel görüfllerin ço- unu tarih ontolojisi yapm fl olan düflünürlerden ald gerçe ini de ifltirmez (a.y.). Bir bilim olarak tarihin felsefesi, her ne kadar bin y llara uzanan köklere sahipse de bir felsefe disiplini olarak ancak 19. yüzy l n ikinci yar s ndan sonra ortaya ç km flt r (a.y., s. 14). Özellikle Herder e ba l kalan Alman Tarih Okulu nun çal flmalar yla büyük bir geliflme gösteren tarih bilimi, 19. yüzy l n ortalar ndan sonlar na do ru, Wilhelm Dilthey n tin bilimleri ni temellendirme çal flmalar s ras nda sa lam bir elefltiri ve sorgulama süzgecinden geçirilmifltir ve Dilthey, tin bilimlerini önemli ölçüde Alman Tarih Okulu nun tarihçili inde ifade bulan tarih bilimi örne i üzerinden temellendirme çabas içinde olmufltur (a.y.). Dilthey a göre, tarih/toplum gerçekli ini kendilerine konu edinen bilimler, uzun zamandan beri, di er bilimler (Dilthey do a bilimlerini kastetmektedir) aras ndaki yerlerini ve dayand klar temelleri aramakla meflgul olmufllard r (Dilthey 2011, s. 21). flte Dilthey, bu tarih/toplum gerçekli ini kendisine konu edinen bilimleri tin bilimleri (Geisteswissenschaften) bafll alt nda toplar (a.y.). Dilthey, do a bilimlerinin de ortaya ç kmas n olanakl k lan fleyin tinsel olgular, yani insan yap p etmeleri oldu unu ve bu yap p etmelerin de tarih içerisinde geliflti ini, yani tinsel dünyan n tarihsel bir temele sahip oldu unu savunmufltur (a.y., s. 22). Bu görüflleri fl nda, Dilthey n her fleyi tarihsel ba lam içerisinde anlamland rd - n ve bu yönüyle yaln zca historia rerum gestarum anlam nda bir tarih felsefesinin de il, ayn zamanda bilime yönelik yaklafl mlarda etkili olan tarihselcili in de bir temsilcisi oldu unu söylememiz kolaylafl r. 20. yüzy l n önemli tarih felsefecilerinden Robin George Collingwood, tarihin tan m na, nesnesine, yöntemine ve ere ine iliflkin dört temel soru sorarken, asl nda tarihin epistemolojik yönünü öne ç karmakta, yani historia rerum gestarum anlam yla tarih felsefesi yapmaktad r (Collingwood 1994, s. 9). Collingwood a gö-

15 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? re tarihin ne oldu u sorusuna verilecek en uygun yan t, ilk etapta onun bir çeflit araflt rma oldu udur (a.y.). Bilimi bilmedi imiz bir fleyleri keflfedip ortaya ç karma etkinli i olarak gördü ümüzde, tarih ayn zamanda bilimdir de (a.y.). Öyleyse bu bilimin neyi keflfetti i sorusu da sorulabilir. Collingwood bu sorunun yan - t n Latince de res gestae tamlamas ile ifade edilen, geçmiflte gerçeklefltirilmifl tüm insan edimleri, diye vermifltir (a.y.). Dolay s yla tarih biliminin nesnesi geçmiflteki insan edimleri olarak belirlenmifl olur. Tarih biliminde ilerleme nas l olur, sorusuna Collingwood un verdi i yan t, kan tlar n yorumlanmas diye ifade edilebilir (a.y., s. 9-10). Burada kan t derken Collingwood tek tek belgelerin oluflturdu u bir toplulu u kastetmifl oldu unu da söyleyerek, tarihte yöntemin temel olarak bu kan tlar n yorumlanmas ndan ibaret oldu u yönlü düflüncesini yineler (a.y., s. 10). Geriye kalan sorunun, yani tarihin ne için oldu u sorusunun yan t Collingwood a göre insan n kendisini bilmesi için dir (a.y.). Collingwood un insan n kendisini bilmesi ile kastetti i, insan n insan olarak do as n - yani insan insan yapan fleyi ya da fleyleri- bilmesidir ve tarihin de eri de insan n ne yap p etti ini dolay s yla da ne oldu unu bize ö retmesindedir (a.y.). Yukar da söylenenlerden de anlayabilece imiz üzere, tarih felsefesi, felsefenin iki temel sorusunu, varl a ve bilgiye iliflkin sorular temel alan ve bu sorular ekseninde tarihi anlamaya ve yorumlamaya çal flan bir disiplindir. Fakat geçmifli ne kadar eskiye ve derinlere uzan rsa uzans n, bu disiplinin günümüzde and m z gibi, yani Tarih Felsefesi ad yla ortaya ç k fl ancak Ayd nlanma Dönemi ne kadar geri gider. Ünitemizin bundan sonraki bölümünde, Tarih Felsefesi disiplininin ortaya ç k fl serüvenini, düflünce tarihi çerçevesinde görmeye çal flaca z. 9 Tarihselcilik (historismus/historism), insan n düflünce ve eme inden ç km fl her fleyin tarih içerisinde, bir birliktelik-toplumsall k ortam nda olufltu unu ve bu fleylerin tarihin her döneminde de iflikli e u rad n savunan görüfltür. Bu görüfle göre, bilim, sanat, meslekler, hatta felsefe bile, tarihsel bir temele sahiptir; insan n bu düflünce ve eylem ürünlerinin her biri, insan ve toplum tarih sürecinde de ifltikçe de iflim gösterir. Collingwood, tarihe iliflkin dört temel soru sorar: 1. Tarihin tan m nedir?, 2. Tarihin nesnesi nedir-yani tarih neyi araflt r r?, 3. Tarihin yöntemi nedir? ve 4. Tarihin (hem geçmiflin tümü olarak hem de bir bilim olarak) ere i nedir? Collingwood a göre tarihin de eri, insan n ne yap p etti ini dolay s yla ne oldu unu, yani do as n bize ö retmesindedir. Tarihe ontolojik olarak yaklaflmakla, epistemolojik olarak tarihi çözümlemek aras ndaki farklar üzerinde düflünün. Günümüz aç s ndan hangisi daha geçerli? Birinin daha geçerli olmas, öteki üzerinde düflünmeyi anlams z k lmak için gerek ve yeter neden midir, aran zda tart fl n. TAR H FELSEFES N N ORTAYA ÇIKIfiI Tarih Felsefesi bir çal flma alan n n ad olarak ilkin 18. yüzy lda telaffuz edilmifltir (B çak 2004, s. 23). Collingwood a göre bu terimi ilk kullanan düflünür Voltaire olmufltur (Collingwood 1994, s. 1). Voltaire bu terimi-tarihçinin eski kitaplarda buldu u hikâyeleri tekrar etmektense kendi düflüncelerini gelifltirmeye çal flt bir tarih düflünüflünü kastederek-elefltirel ya da bilimsel tarih anlam nda kullanm flt r (a.y.). Yani insanl k tarihinin elefltirel bir bak flla ele al nmas n ve ilkelerinin belirlenmesini amaçlayan bir çal flmaya-baflka bir söyleyiflle, geleneksel tarih anlay fl ndan kopmaya- duyulan gereksinim ancak 18. yüzy lda ortaya ç km flt r (B çak 2004, s ). Öyleyse, tarih felsefesini tarih düflüncesinden ay ran temel ölçütün ne ya da neler oldu u sorusuna yan t aramak kaç n lmaz görünmektedir. Collingwood a göre bu soruya Voltaire in verece i yan t elefltirel yöntem ve özgün düflünüfl, Hegel in verece i yan t evrensel bir tarih ya da dünya tarihi, pozitivistlerin verece i yan t ise tarih biliminin aç klamakla yükümlü oldu u ve geçmiflteki olaylar belirleyen genel yasalar n keflfedilmesi yönündedir (Collingwood 1994, s. 1). B çak a göre de bu sorunun yan t elefltirel yöntem ve sistematik kurgudur (B çak 2004, s. 24). Collingwood tarih felsefesi üzerine gelifltirdi i kendi görüflünü, bu terime yükledikleri anlamlar çerçevesinde Voltaire in, Hegel in ve pozitivistlerin görüfllerinden ay rmaktad r (Collingwood 1994, s. 1). Ona göre 18. yüzy la gelindi inde matematik yöntem, teolojik yöntem ya da do a bilimlerinin yön- 2 SIRA S ZDE

16 10 Tarih Felsefesi-I Collingwood a göre, 18. yüzy la gelindi inde matematik yöntem, teolojik yöntem ya da do a bilimlerinin yöntemi gibi yöntemler kullan larak anlafl lamayacak yeni bir soru ya da sorunlar grubu karfl m za ç kmakta ve düzenlenmifl-örgütlenmifl ve sistemlefltirilmifl tarih araflt rmalar n n varl yla ortaya ç kan felsefî sorunlar grubu, ayr ve kendine özgü bir çal flma alan n n, yani tarih felsefesinin varl n zorunlu k lmaktad r Sorokin e göre, anlaml tarih felsefeleri, anlafl labilir tarihsel olay yorumlar ve toplumsal-kültürel süreçler üzerine yap lan kaydade er genellemelerin önemli ço unlu u, bunal m ya da geçifl, bazen çözülme dönemlerinde, yahut bu tür dönemlerin hemen öncesinde ve sonras nda ortaya ç kmaktad r. Sorokin, bu tezine bn Haldûn un Mukaddime adl yap t n örnek olarak gösterir. temi gibi yöntemler kullan larak anlafl lamayacak yeni bir soru ya da sorunlar grubu karfl m za ç kmakta ve bu sorunlar grubu da-yani düzenlenmifl-örgütlenmifl ve sistemlefltirilmifl tarih araflt rmalar n n varl yla ortaya ç kan felsefî sorunlar grubuayr ve kendine özgü bir çal flma alan n n varl n zorunlu k lmaktad r: flte Tarih Felsefesi tam da bu çal flma alan n n hak etti i isimdir (a.y., s. 6). Sözü geçen tarzda sorunlarla ilgilenen tarih felsefesi, bu niteli iyle, yaln zca geleneksel tarih anlay fl na de il geleneksel felsefeye de karfl ç kmaktad r; çünkü genel bir kural gibi kabul edilen herhangi bir felsefenin kabul etmedi i ya da öne sürmedi i bir düflünceyi yads d gerçe i, tarih felsefesinin tarihsel bilgi olanakl de ildir yarg s - n içeren geleneksel felsefelere karfl ç kmas n ve hatta tarihin ve tarih bilgisinin nas l olanakl oldu una iliflkin ba ms z bir kan tlama gelifltirmedi i sürece, geleneksel felsefe ile aras na mesafe koymas n gerektirmektedir (a.y.). Pitirim Sorokin e göre, derin ve uzayan bunal m koflullar nda insan n, toplum ve insanl n nas l, niçini, nereden gelip nereye gitti i üzerinde düflünme ve inceleme e ilimi artmaktad r (Sorokin 1972, s. 15). Hatta Sorokin anlaml tarih felsefelerinin, anlafl labilir tarihsel olay yorumlar n n ve toplumsal-kültürel süreçler üzerine yap lan önemli genellemelerin ço u bunal m-felâket ya da geçifl-çözülme dönemlerinde, yahut bu tür dönemlerin hemen öncesinde ve sonras nda ortaya ç kt n savunur (a.y., s ). Bu sav n da Eski Çin ve Hint kültüründen Bat kültürüne kadar pek çok örnekle gerekçelendirmeye çal fl r. bn Haldûn un Mukaddimesi de bu genifl örnek yelpazesinde yerini alm flt r:...gelmifl geçmifl tarih felsefelerinin en büyüklerinden biri olan bn Haldûn un Mukaddime si de derin bir bunal m ve çürüyüflün Arap kültürünü etkisi alt na ald on dördüncü yüzy lda ortaya konulmufltur. bn Haldûn un kendisi bu bunal m dönemini ve çekti i s k nt lar Berberîler in Tarihi nde, kendi hayat hikâyesinde ve Mukaddime sinde parlak bir biçimde anlatmaktad r (a.y., s. 17). 19. yüzy ldaki pozitivistler gibi tarihten hakikati arama ve aç klama yönleriyle do a biliminden beklenenler ayn biçimde beklenecekse, bugün de tarih felsefesinin bilim felsefesinin bir kolu gibi görülmesinin olanakl oldu u söylenebilir. Ronald Field Atkinson a göre tarihi sorun olarak ele alan düflünürler as l olarak anlam, tarih ifadelerinin do rulu u-nesnelli i, aç klama, nedensellik gibi sorunlarla da ilgilenmifllerdir (Atkinson 1978, s. 4). Tarih, hakikati arama ve aç klama yönleriyle her ne kadar do a bilimine benzerlik gösterse de sözü edilen özellikleri do- a bilimlerinden farkl bir yöntemle ele almaktad r (a.y., s. 5-6). Öncelikle tarihçinin ilgilendi i sorunlar alan ile tarih felsefesinin sorunlar n n birbirinden uzak oldu u bilinmelidir (a.y., s. 6). Bu uzakl n nedenini Atkinson flöyle aç klamaktad r:...tarihçi olaylar ve nedenleri oldu u gibi kavraman n peflindeyken, tarih felsefesi, tarihçilerin yapt klar çal flmalar da dikkate alarak olaylar belirleyen ilkeleri ortaya koymay amaçlar (a.y.). Tarihteki ilkeleri yads man n filozofu/(lar ) en k sa zamanda hataya götürece ini düflünen Atkinson, felsefeye tarihe bakma ve onu di er düflünce alanlar aras nda do ru bir biçimde konumland rma görevini yüklemifltir (a.y.). Bu ba lamda Hegel, Marx, Toynbee gibi önemli düflünürlerin, tarih felsefesinin tarihle iliflkisi bak - m ndan birinci s rada gelmesi anlam kazanmaktad r: Bu düflünürlere göre tarih felsefesi tarih sürecini bir bütün olarak konu edinmekte ve tarihin özünü kavramay amaçlamaktad r (a.y., s. 8-9).

17 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? Tarih felsefesi Walsh a göre kendi içinde ikiye ayr l r: bunlardan ilki, tarihte anlam, bütünlük, yasa, amaç gibi sorunlar inceleyen tarih metafizi i; ikincisi de tarih çal flmalar nda ortaya ç kan sorunlar, tarihte araflt rma yöntemi/yöntemleri, bilginin güvenilirli i, aç klama, kan tlama vb. sorunlar konu edinen analitik tarih felsefesidir (Walsh 1976, s. 26). Analitik tarih felsefesini, bu konulara e ilmesiyle, bilim felsefesinin bir kolu olarak de erlendirmek olanakl d r. Atkinson tarih metafizi ine flu nedenlerden dolay çok fazla elefltiri yöneltildi- ini ve tarih metafizi inin güvenilmez bulundu unu ileri sürmüfltür: 1. Genifl genellemeler tarihsel kan tlar kullan lmadan yap lmaktad r; 2. Tarih zorunlu ilkelere dayanarak aç klanmaya çal fl lmakta fakat bu çaba tarihten verilerle desteklenememektedir (Atkinson 1978, s. 9). Atkinson un bildirdi i nedenler ve pozitivist bilim anlay fl 20. yüzy lda tarih metafizi inin gerilemesine neden olmufl, dolay s yla tarih dar alan çal flmalar ndan, tarih felsefesi de tarih çal flmalar n n epistemolojisi olmaktan öteye gitmemifltir (B çak 2004, s. 25). fiimdiye kadar söylediklerimizden hareketle, flu de erlendirmeyi yapabiliriz: Tarih ve felsefe, insan n kendini anlamas ve varl n temellendirmesi bak mlar ndan, ortaya ç k fl zamanlar ndaki fark göz önünden kaç racak ölçüde birbirlerine içten içe ba lanm fl ve birbirlerini sürekli besleyen iki çal flma alan d r. Do an Özlem in Tarih Felsefesi adl yap t, tarih felsefesinin iki temel sorun alan n oluflturan tarih ontolojileri ve tarih epistemolojilerini bafllang c ndan 20. yüzy l sonlar na dek kapsamakta, tarih epistemolojilerinin tarih ontolojilerinden nas l ç kt n n ilginç öyküsünü sunmaktad r ( stanbul: Say Yay nlar, 2010). 11 Walsh a göre tarih felsefesi, tarihte anlam, bütünlük, yasa, amaç gibi sorunlar inceleyen tarih metafizi i ve tarih çal flmalar nda ortaya ç kan sorunlar, tarihte araflt rma yöntemi/yöntemleri, bilginin güvenilirli i, aç klama, kan tlama gibi sorunlar konu edinen analitik tarih felsefesi olmak üzere, kendi içinde ikiye ayr l r. K T A P Tarih felsefesinin ne oldu u ve nas l ortaya ç kt yla ilgili belli bafll görüflleri art k tan - yorsunuz. Sizce Türkiye de tarih e itimi nas l verilmelidir? sorusu, tarih felsefesi kapsam nda de erlendirilebilir mi, nas l? Tart fl n. 3 SIRA S ZDE

18 12 Tarih Felsefesi-I Özet A MAÇ 1 Res gestae, historia, historia rerum gestarum gibi terimleri tan mlamak. lk olarak, Sami dillerinde daha çok zamanla ilgili anlamlar yüklenmifl olan ve Türkçe de böyle bir kullan m da bulunan tarih in, slâm tarihçili- inde, tan k olunmufl olaylar kay t alt na almak üzere y ll klar (annales) yazma anlam nda kullan ld söylenebilir. Bat dillerinde history, historia, vb. biçimlerde karfl m za ç kan ve bizdeki tarih in karfl l olan sözcük de Yunanca historeinden gelmektedir. Historia Yunanca da araflt rma yoluyla bilme/ö renme anlam nda, ayr ca hikâye ve tarih anlamlar nda kullan lm flt r. Res gestae, Latince de yap lm fl ifller/fleyler anlam nda kullan lan bir tamlamad r. Bu tamlama, zamanla, geçmiflte yap lm fl tüm ifllere göndermede bulunmak üzere kullan lm fl ve bu kullan m, bizde tarih sözcü üyle karfl lanan historia sözcü ünün ilk anlam n oluflturmufltur. Historia rerum gestarum, Latince de yap lm fl ifllerin/fleylerin anlat m, öykülenmesi anlam nda kullan lan bir tamlamad r. Bu tamlama, geçmiflte yap lm fl tüm ifllerin yaz ya geçirilmesi anlam nda kullan l r ve bu kullan m, bizde tarih sözcü üyle karfl lanan historia sözcü ünün ikinci temel anlam n oluflturur. Historia rerum gestarum anlam yla tarih felsefesi, tarih yazan kiflinin bilgi etkinli ini as l sorun olarak öne ç - karan bir tür bilim felsefesi, bir metodoloji elefltirisi özelli i tafl r. A MAÇ 2 Tarih felsefesinin ne oldu unu aç klamak. Tarih nedir? Bu soruyu insan kendi yap p ettiklerini yaz l olarak kayda geçirmeye bafllad zamandan bu yana s k s k kendisine sormufltur ve bu soru, tarih için bir çerçeve çizme gereksiniminden, onu di er çal flma alanlar ndan ay rma çabas ndan kaynaklanan, felsefi yönü de olan bir sorudur. Nedir? sorusunun yap sal nitelik tafl d ve asl nda sorgulad fleyin erek nedenini, yani o fleyin ne için var oldu unu ortaya koymay amaçlad da göz önüne al nd nda, bu felsefî yön daha da belirginleflir. Öyleyse tarihe felsefî bir bak flla yönelmenin düflünce tarihindeki bafllang c daha uzak, daha köklü bir geçmifle dayan r. Tarihe felsefenin gözüyle yaklaflmaktan anlafl lan fley, geçmiflte kalm fl olaylar n ne anlam ifade etti ini sorgulamaktan bafllayarak gitgide insanl - n tüm yaflanm fl geçmifline -yani bir tür dünya tarihi ne- yönelmifl bir çal flma olmufltur. Bu çal flma, giderek tüm insanl k tarihine yönelik bir öte/üst bak fl edinmeye ve insanl k tarihinin bütününü kavramay ve aç klamay hedefleyen bir felsefe sistemi kurmaya, tüm insanl k tarihini de böyle bir felsefe sistemi üzerinden aç klamaya kadar uzan r. Geçmiflte kalan insan-toplum olaylar n bir bütün olarak ifade eden Latince terim res gestae, nitelikleri k saca dile getirilen türden bir çal flmay içerir. Tarihi bir bilim olarak görmek de onu geçmiflin bütününü kavray p yorumlamak amac yla bir varl k sorunu olarak ortaya koymak da tarihsel olaylar n bilinebildi i varsay m n gerektirir. Historia rerum gestarum anlam yla tarih felsefesi, tarih yazan kiflinin bilgi etkinli ini as l sorun olarak öne ç karan bir tür bilim felsefesi, bir metodoloji elefltirisi dir.

19 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? 13 A MAÇ 3 Tarih felsefesinin temel soru ve sorunlar n tan - mak ve ay rt etmek. Geleneksel tarih felsefesi çal flmalar n n önemli ço unlu u, insanda hiçbir zaman eksilmeyen bir merak gidermeye, en genel ve basit ifade biçimiyle Nereden geldik, nereye gidiyoruz? sorular na yan t vermeye yöneliktir, fakat filozoflar n üzerinde uzlaflt tek bir yan ttan söz etmek de olanaks zd r. Tarihte var oldu u ileri sürülen ereklilik konusunda ortaya at lan savlar, bu söylenenlere iyi bir örnek oluflturur. Kimi düflünürlere göre, 1. Tarihte bir ereklilik vard r, 2. Tarihteki ere in ne oldu unu geçmifle bakarak saptayabiliriz ve 3. Bu sayede gelecek hakk nda öndeyilerde bulunabiliriz. Bu söylenenlere karfl ç karak, tarihte san lan n aksine ereklilik ad na en küçük bir fley bile yoktur, bu yüzden gelecek hakk nda söz söylemeye de hakk m z yoktur, diyen düflünürler de bulunur. Bir baflka örnek de çizgisel ve döngüsel zaman anlay fllar n savunan düflünürler aras ndaki karfl tl kt r: Kimi düflünürlere göre, tarih belirli bir ere e do ru ilerleyen ve bir daha tekrar gerçekleflmeyecek olaylardan örülü bir süreçtir, bu bak mdan da çizgisel olarak ilerler. Kimi düflünürlere göreyse, tarih belli dönemler halinde devinip duran döngüsel bir süreçtir-yani daha bilinen bir ifadeyle, tarih tekerrürden ibarettir. Bu çokseslilik, tarih felsefesini bir bilgi etkinli i olarak gören ve gösteren düflünürler taraf ndan elefltirilir. Collingwood, tarihin tan m n, nesnesini, yöntemini ve ere ini, sorgularken, asl nda tarihin epistemolojik yönünü öne ç karmakta, yani historia rerum gestarum anlam yla tarih felsefesi yapmaktad r. Öyleyse, tarih felsefesinin, daha çok felsefenin varl k ve bilgi temelli sorular ndan beslendi i, tarihi olaylar y n olarak ele al rken ontolojiye, olaylar n kayda geçirilmesi olarak yorumlarken de epistemolojiye dayal bir araflt rma etkinli i oldu u söylenebilir. A MAÇ 4 Tarih felsefesinin ortaya ç k fl koflullar n anlatmak. Tarih Felsefesi bir çal flma alan n n ad olarak ilkin 18. yüzy lda, Voltaire taraf ndan kullan lm flt r. Voltaire bu terimi-tarihçinin eski kitaplarda buldu u hikâyeleri tekrar etmektense kendi düflüncelerini gelifltirmeye çal flt bir tarih düflünüflünü kastederek-elefltirel ya da bilimsel tarih anlam nda kullanm flt r. Yani insanl k tarihinin elefltirel bir bak flla ele al nmas n ve ilkelerinin belirlenmesini amaçlayan bir çal flmaya-baflka bir söyleyiflle, geleneksel tarih anlay fl ndan kopmaya- duyulan gereksinim Avrupa da ancak 18. yüzy lda ortaya ç km flt r. Collingwood un da belirtti i gibi, yüzy la gelindi inde matematik yöntem, teolojik yöntem ya da do a bilimlerinin yöntemi gibi yöntemler kullan larak anlafl lamayacak yeni bir soru ya da sorunlar grubu karfl m za ç km flt r, 2. Düzenlenmifl/örgütlenmifl ve sistemlefltirilmifl tarih araflt rmalar n n varl yla ortaya ç kan felsefî sorunlar grubu ayr ve kendine özgü bir çal flma alan n n varl n zorunlu k lmaktad r, 3. Tarih Felsefesi, tam da bu çal flma alan n n hak etti i isimdir. Sözü geçen tarzda sorunlarla ilgilenen tarih felsefesi, bu niteli iyle, yaln zca geleneksel tarih anlay - fl na de il geleneksel felsefeye de karfl ç kmaktad r; çünkü genel bir kural gibi kabul edilen herhangi bir felsefenin kabul etmedi i ya da öne sürmedi i bir düflünceyi yads d gerçe i, tarih felsefesinin tarihsel bilgi olanakl de ildir yarg s n içeren geleneksel felsefelere karfl ç kmas - n ve hatta tarihin ve tarih bilgisinin nas l olanakl oldu una iliflkin ba ms z bir kan tlama gelifltirmedi i sürece, geleneksel felsefe ile aras na mesafe koymas n gerektirmektedir.

20 14 Tarih Felsefesi-I Kendimizi S nayal m 1. Tarih, afla daki medeniyetlerin hangisinin tarih anlay fl nda, tan k olunmufl olaylar kay t alt na almak üzere y ll klar (annales) yazma anlam nda kullan lm flt r? a. M s r b. Yunan c. Fenike d. Roma e. slâm 2. Araflt rma yoluyla bilme, ö renme ve öyküleme, tarih anlamlar nda kullan lan sözcü ün kök hali ve ait oldu u dil afla dakilerden hangisidir? a. Geschichte-Almanca b. History- ngilizce c. Historia-Latince d. Historein-Yunanca e. Tarih-Arapça 3. Geçmiflte kalan insan-toplum olaylar n bir bütün olarak ifade eden Latince terim afla dakilerden hangisidir? a. Rerum natura b. Res cogitans c. Res gestae d. Historia rerum gestarum e. Res extentia 4. Tarihi bir varl k sorunu olarak yorumlayan bir felsefeciyle, onu bir bilgi etkinli i olarak gören felsefecinin ortak varsay m afla dakilerden hangisidir? a. Tarihte ereklilik vard r. b. Tarihsel olaylar bilinebilir. c. Tarih tekerrürden ibarettir. d. Tarihte yasalar vard r. e. Tarih geçmifl olaylar n konu edildi i bilimdir. 5. Tarihselcilik (historicism) afla dakilerden hangisini savunmaz? a. Tüm insan bilimlerinin do a bilimi yöntemine göre kurulmas gerekti ini b. nsan n düflünce ve eme inden ç km fl her fleyin tarih içerisinde olufltu unu c. nsan ürünü her fleyin tarihin her döneminde de iflikli e u rad n d. Bilimin, mesleklerin, hatta felsefenin bile, tarihsel bir temele sahip oldu unu e. nsan n düflünce ve eylem ürünlerinin toplumlar de ifltikçe de iflti ini 6. Tarih Felsefesi terimini bir çal flma alan n n ad olarak kullanan ilk düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Voltaire b. Vico c. Rousseau d. Hegel e. Herder 7. Anlaml tarih felsefelerinin ço unun bunal m ya da geçifl dönemlerinde ortaya ç kt n savunan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Collingwood b. Sorokin c. Atkinson d. Walsh e. Gasset 8. Tarihten hakikati arama ve aç klama yönleriyle do- a biliminden beklenen aç kl ve kesinli i ayn ölçüde bekleyen yaklafl m afla dakilerden hangisidir? a. Marxizm b. Tarihselcilik c. Pozitivizm d. dealizm e. Hegelcilik 9. Walsh a göre analitik tarih felsefesi, afla daki sorulardan hangisinin yan t n aramaz? a. Tarihin araflt rma yöntemi nedir? b. Tarihten elde edilen bilginin güvenilirli i nas l anlafl l r? c. Belgelerin tarih olaylar na iliflkin bilginin güvenilirli ine katk s nedir? d. Tarihte yasa var m d r? e. Tarih olay na iliflkin bilginin sa laml kan tlanabilir mi, nas l? 10. Afla dakilerden hangisi bir tarih metafizi i sorusu de ildir? a. Tarihte zorunlu yasalar var m d r? b. Tarihin anlam nedir? c. Tarih bir ere e do ru ilerlemekte midir? d. Tarih tekerrürden mi ibarettir? e. Tarih güvenilir bilgi verebilir mi?

21 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? 15 Okuma Parças...Benim tarih felsefesi terimini kullan fl m bunlar n hepsinden farkl d r; ondan ne anlad m aç klamak için de, önce felsefe anlay fl ma iliflkin bir fleyler söyleyece im. Felsefe kendine dönük düflünmedir. Felsefe yapan zihin hiçbir zaman yaln zca bir nesne hakk nda düflünmez; herhangi bir nesneyi düflünürken, ayn zamanda hep o nesneye iliflkin kendi düflüncesi hakk nda düflünür. O zaman, felsefeye ikinci dereceden düflünce, düflünce hakk nda düflünce denebilir. Örne in, Dünya n n Günefl ten uzakl n keflfetmek, düflünce için birinci dereceden bir ifli, bu durumda gökbilimin iflidir; Dünya n n Günefl ten uzakl n keflfederken bizim yapt - m z n tam olarak ne oldu unu keflfetmek ikinci dereceden düflünce ifli, bu durumda mant n ya da bilim kuram n n iflidir. Bu, felsefe zihin bilimi ya da psikolojidir demek de ildir. Psikoloji birinci dereceden düflüncedir; zihni t pk biyolojinin yaflam inceledi i gibi inceler. Düflünce ile nesnesi aras ndaki iliflkiyle u raflmaz, nesnesinden tamamen ayr bir fley olarak, yaln zca dünyada olup biten bir fley olarak, kendi bafl na tart fl labilen özel türden bir fenomen olarak do rudan do ruya düflünceyle u rafl r. Felsefe hiçbir zaman kendi bafl na düflünceyle ilgili de- ildir; hep onun nesnesiyle iliflkisine bakar, dolay s yla düflünceyle oldu u kadar nesneyle ilgilidir. Felsefeyle psikoloji aras ndaki bu farkl l k, flimdilik geçmifl diye tan mlayaca m z özel türden bir nesneyle ilgili özel türden bir düflünme olan tarihsel düflünme konusunda bu disiplinlerce benimsenmifl farkl tutumlara bakarak betimlenebilir. Psikolog tarihsel düflünmeye ilgi duyabilir; tarihçide sürüp giden zihinsel olay n özel türlerini çözümleyebilir; örne in, tarihçilerin, gerçek dünyada do ru dürüst yaflayamayacak kadar nevrotik olduklar ndan, sanatç lar gibi bir düfl dünyas kurmufl insanlar olduklar n ama sanatç lar n tersine, bu düfl dünyas n geçmifle yans tt klar n, çünkü nevrozlar n n köklerini çocukluklar ndaki geçmifl olaylara ba lad klar n, bu nevrozlardan kurtulmak için bofl bir çabayala hep geçmifle döndüklerini ileri sürebilir... Filozof için dikkat isteyen olgu, ne tarihçi için oldu u gibi kendi bafl na geçmifltir ne de psikolog için oldu u gibi tarihçinin kendi bafl na geçmifle iliflkin düflüncesidir; karfl l kl iliflkileri içinde her ikisidir. Nesnesiyle iliflkisi içinde düflünce, salt düflünce de il, bilgidir; o zaman psikoloji için salt düflünce kuram, herhangi bir nesneden soyutlanm fl zihin olaylar kuram olan fley, felsefe için bilgi kuram d r. Psikologun Tarihçiler nas l düflünür? diye sordu u yerde, filozof Tarihçiler nas l bilir? Geçmifli nas l kavrarlar? diye sorar. Buna karfl l k, geçmifli kendinde bir fley olarak kavramak örne in, flu kadar y l önce flu flu olaylar n gerçekten oldu unu söylemek, filozofun de il, tarihçinin iflidir... Kaynak: Collingwood, R.G. (2010). Tarih Tasar m, çev. Kurtulufl Dinçer, Ankara: Do ubat (4. Bask ), s Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar 1. e Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesi Hangi Anlama/Anlamlara Gelir? bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 2. d Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesi Hangi Anlama/Anlamlara Gelir? bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 3. c Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesi Hangi Anlama/Anlamlara Gelir? bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 4. b Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesi Hangi Anlama/Anlamlara Gelir? bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 5. a Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesi Hangi Anlama/Anlamlara Gelir? bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 6. a Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 7. b Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 8. c Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 9. d Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 10. e Yan t n z do ru de ilse, ünitenin Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz.

22 16 Tarih Felsefesi-I S ra Sizde Yan t Anahtar S ra Sizde 1 Tarihsel varl k alan üzerine tart fl rken, iki temel tutum tak n labilir. Bunlardan ilki, flöyle bir önermeler dizisi biçiminde ifade edilebilir: 1. Do adan ayr bafl na bir varl k alan, düflünülebilir olsa da bizi çevreleyen do ayani denizler, da lar, hava, azot vb.-gibi somut bir gerçekli i yoktur, 2. Do adan ayr bafl na bir varl k alan, düflünce düzeyinde kurgulanabilir, 3. Toplumlar n kültür ürünleri ve bunlar n insanl a katk lar hakk nda, suyun deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynad n n bilindi i gibi aç k ve kesin bilgi elde etme olana yoktur çünkü insan ve toplumla ilgili her fley de- iflken ve görelidir, 4. Öyleyse kesin olarak bilinebilecek olan, yaln zca do aya iliflkin hakikatler olabilir. Bu, tarihsel varl k alan na iliflkin olumsuz bir tutumdur. Olumlu olarak nitelenebilecek ikinci tutumu da ayn biçimde, önermeler dizisi olarak ifade edecek oldu umuzda flunlarla karfl lafl r z: 1. nsan n en iyi bilebilece- i fleyler, kendi yap p-ettikleridir, 2. Bizi çevreleyen do- aya iliflkin yapt m z tüm incelemeler, ölçümler vb. insan n alg lar na göredir, 3. nsan n alg s her fleyin ölçüsü oldu unda, do an n oldu u gibi-kant n ifadesiyle kendinde fley - olarak bilinmesi olanaks zd r, 4. Öyleyse, insan n toplumlar hâlinde tüm yap p ettikleri, insanlar aras iliflkilerde somut olarak gözlenebilecek ve do adan ayr bir varl k alan n -yani tarihsel varl k alan - n oluflturur. Bu tutumu benimsemek, ayn zamanda insan n özgürlü ünü ve toplum içindeki eylemlerini, hatta sorumlulu u ve ödev duygusunu temellendirmede de bize yard mc olur. Aksi durumda, yaln zca do a yasalar n n hükmetti i otomatlar oldu umuzu kabul etmek kaç n lmazlafl r. S ra Sizde 2 Bu ünitenin ilk bafll kapsam nda okuduklar n z üzerine düflündü ünüzde, tarihi bir bilgi etkinli i, geçmifl hakk nda do ru bilgi vermesi beklenen bir bilim olarak görmenin ve sa lam temelli, do ru bilginin rivayetlerden ya da safsatadan nas l ay klanaca üzerindeki tart flmalar n 20. yüzy ldan itibaren daha ön planda tutuldu unu hat rlayacaks n z. Bu da tarihi epistemolojik bir sorun hâline getirmenin, tarih felsefecilerince daha yayg n olarak benimsenmifl bir tutum oldu una iflaret ediyor. Fakat bu kayg ve sorular ortaya ç kmadan çok daha önce, geçmiflin tümü olarak tarihin insan için ne anlama geldi i, nas l yorumlanaca, tarihte zaman, çizgisel olarak tarihsel sürecin belirli bir ere e do ru ilerlemesi ya da döngüsel biçimde ayn olaylar n farkl görünümlerle tekrar etmesi gibi ontoloji kapsam nda de erlendirilebilecek soru ve sorunlar n gündeme geldi ini de göz önüne alacak olursak, bu sorunun yan t n n san ld kadar kolay verilemeyece ini de görürüz. nsan n Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? sorular yla ifade bulan merak n n, dahas, kendi yaflam için sa lam bir temel ve/veya anlam aray fl n n, felsefededaha do rusu tarih felsefesinde- ontolojik sorular n ön plana ç kmas biçiminde bir izdüflümü oldu unu gördü ümüzde, flu uslamlamaya varmak için gerekli malzemeyi sa lam fl oluyoruz: 1. nsan tarihi kendi yap p ettiklerinin bir kayda geçirilifli olarak anlay p yorumlamadan önce, ona bir varl k alan ve varl k sorunu olarak yaklaflm fl; 2. Buna ba l olarak, tarihin verdi i bilgiye iliflkin sorular, ço u kez, tarihin bir bütün olarak anlam na, ere ine, ya da tarihsel zamana iliflkin sorular n içinden türeyerek ancak zamanla ba ms zlaflm flt r; 3. Öyleyse, günümüzde tarihi bir bilgi sorunu olarak çözümlemeyi ön plana ç karan tart flmalar, ne kadar yayg n ve geçerli olurlarsa olsunlar, tarih metafizikleri ya da tarihe ontolojik yaklafl m, insan için anlam n kaybetmez.

23 1. Ünite - Tarih Felsefesi Nedir? 17 S ra Sizde 3 Türkiye de tarih e itiminin nas l verilmesi gerekti i sorusu, buna aranacak yan tlarla birlikte, bir olmas gerekene iflaret edece inden, bir felsefe sorusu olmaya uygundur. Fakat tarih felsefesi kapsam nda böyle bir sorunun sorulup sorulamayaca üzerinde düflünmek, tarih felsefesiyle ilgili söylenenler üzerinde tekrar düflünmeyi gerektirir. Göz önünde bulundurulmas gereken bir baflka önemli konu da tarih felsefesinin ortaya ç k - fl na ve geliflmesine yön veren sorular n ve bu sorulara önerilen yan tlar n, tarih felsefesinin içinde geliflti i kültürlerdeki tarih yaz mlar na yapt katk d r. Bu durumda Türkiye de tarih e itiminin nas l verilmesi gerekti i sorusu, tarih felsefesinin baz temel sorular - n n Türkiye örne iyle iliflkilendirilerek tart fl labilir ve Türkiye de verilen tarih e itimi, olmas gereken aç s ndan de erlendirildi inde, hem tarih felsefesi hem de e itim felsefesi yap labilir. Baz örnek sorular flöyle dile getirebiliriz: 1. Türkiye de tarih nas l kavranmaktad r: bir varl k sorunu olarak m, bir bilgi sorunu olarak m, yoksa yaln zca geçmifl hakk nda baz olgu bilgileri toplamas beklenen bir bilim dal olarak m?, 2. Türkiye de ilk ve ortaö retimde tarih derslerinin içeri i ve bu içeri- in ö rencilere sunulufl biçimi nas ld r; bu içerik ve içeri in aktar m biçimi, ö rencinin tarih bilgisinin güvenilirli i ve de eri, ya da kendi toplumunun varoluflunu ve dönüflümünü bir süreç biçiminde kavramas için yeterli midir?, 3. Türkiye, akademik bak mdan dünya çap nda tarihçi/tarihçiler yetifltirebiliyor mu, dahas bunu önemsiyor mu; önemsiyorsa tarih araflt rmac lar n n yetiflmesi için izledi i siyaset nas ld r ve böyle bir ifl için ay rd kaynak ne kadard r?, vb. Özellikle ilk iki örnek soruda, tarih felsefesinin temel sorular n n etkisi aç kça görülebilir. Yararlan lan ve Baflvurululabilecek Kaynaklar Aron, R. (1961). Introduction to the Philosophy of History, çev. George J. Irwin, Boston: Beacon. Atkinson, R.F. (1978). Knowledge and Explanation in History: An Introduction to the Philosophy of History, Hong Kong: MacMillan. Aysevener, K. (2001). Bir lerleme Tasar m Olarak Tarih, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Co rafya Fakültesi Dergisi 41, Ankara: Ankara Üniversitesi Yay nlar, s B çak, A. (2004). Tarih Düflüncesi III: Tarih Felsefesinin Oluflumu, stanbul: Dergâh Yay nlar. B çak, A. (2005). Tarih Düflüncesi IV: Tarih Metafizikleri, stanbul: Dergâh Yay nlar. Braudel, F. (1992). Tarih Üzerine Yaz lar, çev. M. Ali K l çbay, Ankara: mge Kitabevi. Braudel, F. (1996). Uygarl klar n Grameri, çev. M. Ali K l çbay, Ankara: mge Kitabevi. Cevizci, A. (derl.) (2005). Felsefe Sözlü ü, (6. Bas m) stanbul: Paradigma Yay nlar. Collingwood, R. G. (1994). The Idea of History, ed. Jan van der Dussen, Oxford: Oxford University Press (Revised Edition). Collingwood, R.G. (2010). Tarih Tasar m, çev. Kurtulufl Dinçer, Ankara: Do ubat Yay nlar (4. bask ). Dilthey, W. (2011). Hermeneutik ve Tin Bilimleri, çev. Do an Özlem, stanbul: Notos Kitap. Gardiner, P. (ed.) (1962). Theories of History, A.B.D.: The Free Press of Glencoe. Gasset, O. (1941). Toward A Philosophy of History, New York: W.W. Norton and Company. Gasset, O. (1992). Tarihsel Bunal m ve nsan, çev. Neyire Gül Ifl k, stanbul: Metis Yay nlar. Jaspers, K. (1953). The Origin and Goal of History, Londra: Routledge&Kegan Paul. Jaspers, K. (1986). Felsefe Nedir?, çev. smet Zeki Eyübo lu, stanbul: Say Yay nlar. Löwith, K. (2004). Vico, Tarih Felsefesi içinde, stanbul: nk lâp Yay nlar (8. Bask ), s Mengüflo lu, T. (2005). Felsefeye Girifl, stanbul: Remzi Kitabevi (9. Bask ). Özlem, D. (2004). Tarih Felsefesi, stanbul: nk lâp Yay nlar (8. Bask ). Özlem, D. (2010). Tarih Felsefesi, stanbul: Say Yay nlar (1. Bask ). Popper, K.R. (1975). Objective Knowledge, Londra: Oxford University Press. Popper, K. R. (1985). Tarihselcili in Sefaleti, çev. Sabri Orman, stanbul: nsan Yay nlar. Rosenthal, F. (1952). A History of Muslim Historiography, Leiden: E.J. Brill. Walsh, W.H. (1976). An Introduction to Philosophy of History, New Jersey: Humanities.

24 2TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Antikça Yunan toplumunda ortaya ç kan efsaneye dayal tarih anlay fl n özetleyebilecek, Sofistler den sonra Yunan toplumunda tarihçili in ve tarih yaz c l n n kazand yeni özellikleri ve yönelimleri de erlendirebilecek, Platon un kurdu u felsefe sisteminin tarih anlay fl na nas l yans d n yorumlayabilecek, Platon ve Aristoteles in felsefe sistemlerini Antikça Yunan kültüründeki theoria-historia karfl tl yla iliflkilendirebilecek, Theoria-historia karfl tl n n, tarihin Bat kültüründeki konumu üzerine etkilerini de erlendirebileceksiniz. Anahtar Kavramlar Historein Evren Anlay fl Efsane/Mythos Ak lc l k Ça lar Ö retisi Yöntem Kehanet Theoria-Historia Karfl tl çindekiler Tarih Felsefesi-I Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl ANT KÇA YUNAN DÜNYASINDA EFSANEYE DAYALI TAR H ANLAYIfiI SOF STLER DEN SONRA YUNAN TAR HÇ L VE TAR H YAZICILI I PLATON UN TAR H ANLAYIfiI THEOR A-H STOR A KARfiITLI ININ OLUfiMASI VE YERLEfiMES

25 Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl ANT KÇA YUNAN DÜNYASINDA EFSANEYE DAYALI TAR H ANLAYIfiI Bat felsefesini bafllatan Antikça Yunan medeniyeti, nas l bir tarih anlay fl na sahiptir? Homeros, Hesiodos, Pindaros gibi ozan-düflünürlerin ve Herodotos, Thukydides ve Platon gibi düflünürlerin Antik Yunan medeniyetinde tarih düflüncesine ve genelde düflünce tarihine katk lar nelerdir? Bu ünitemizde, iflte bu sorular n yan tlar n arayaca z. Bu yan tlar verebilmek için, ilkin efsaneyi temel olarak alan tarih anlay fl ndan yola ç karak ozan-düflünürlerin yapt klar n yak ndan tan maya çal flacak, daha sonra günümüzde de tarihin babas olarak an lan Herodotos un ve onunla birlikte Thukydides in efsane temelli tarih anlay fl na yönelik elefltirilerini ve yeni tarzda tarihçilik aray fllar n tan yacak, sonraki ad mda sistemli felsefecilerin öncüsü olan Platon un kendinden önceki evren anlay fl n aflmak isterken tarihten nas l yararland n anlamaya çal flacak ve son olarak, dikkatimizi Antik Yunan felsefesinde Platon dan ve Aristoteles ten sonra yayg nlaflan theoria-historia ayr m ekseninde tarihe ve tarihçili e verilen de ere yöneltece iz. Homeros ve Hesiodos Antikça Yunan medeniyetinde tarih konusunun, di er pek çok medeniyette oldu- u gibi, efsaneler taraf ndan ifllendi i söylenebilir (B çak 2004, s. 50). Herodotos un bafllatt tarihçilik gelene ine kadar etkili olan efsaneye dayal bu dönemde etkili olmufl bafll ca isimler Homeros ve Hesiodos tur. Hatta Yunanl lara göre Homeros ve Hesiodos un insanl n ilk ça lar için yetkili tarihçiler olduklar da öne sürülür (Sikes 1914, s. 2). Homeros un kendi destanlar nda kültüre, toplumun de er ve yaflama biçimlerine yer vermesi, hatta tanr lar n, kahramanlar n, soylu ailelerin soykütüklerini aktarmas, tarihçilik aç s ndan önemli veriler olarak yorumlanmaya uygundur (B çak 2004, s. 50). Homeros ve Hesiodos un destanlar nda din, kahramanl k ve gelenek gibi konular n a rl kl yer tutmas n ve her iki ozan-düflünürün de konular ifllerken tarihe s kl kla gönderme yapm fl olmalar n, onlar n tarihçilik görevini yerine getirmek gibi bir kayg ya da sahip olduklar n n bir belirtisi olarak yorumlayabiliriz (Forsdyke 1956, s. 138). M.Ö. 8. yüzy lda yaflam fl olan Hesiodos, Antik Yunan tarih düflüncesini ana hatlar yla ortaya koyan ilk düflünürdür, demek yanl fl olmaz. Hesiodos, tarih düflüncesini içeren iki ayr yap t nda, tarihi iki ana bölüme ay rm flt r: Theogonia da Antik Yunan medeniyetinde tarihle iliflkilendirerek yorumlanabilecek ve tarih olaylar na iliflkin veri olma özelli i gösteren en genifl malzeme, Homeros, Hesiodos ve Pindaros gibi ozan-düflünürlerin yap tlar nda bulunur. Homeros un bilinen en büyük yap tlar, lyada ve Odysseia adl iki destan d r. Bu destanlarda din, kahramanl k ve gelenek a rl kl yer tutar. Hesiodos un Theogonia ile fller ve Günler yap tlar nda da bu konular n ön plana ç kt görülebilir.

26 20 Tarih Felsefesi-I Hesiodos, zaman ilerledikçe insanlar n tanr lardan uzaklaflt klar, bozulduklar ve kötülefltikleri görüflündedir. D KKAT Hesiodos un ça lar ö retisinde, alt n ça insanlar en mükemmel, alt nc soyun insanlar ise en bozulmufl ve en kötü toplumu olufltururlar. (2006), evrenin olufl sürecini, tanr lar n özelliklerini ve görevlerini, insan n ortaya ç k fl n ele alm fl, daha çok tanr lar n tarihini anlatmaya yo unlaflm flt r. Works and Days de (2006) (Türkçesi: fller ve Günler, 1977) ise, insan n tarihi a rl kl yer tutmufl, hatta Hesiodos bu yap t nda kendinden önceki ve sonraki nesilleri kapsayacak flekilde insan n geçmiflini ve gelece ini-daha do rusu insan n geçmifli ve gelece i konusunda kendi öngörülerini- ele alm flt r. Hesiodos, zamana ba l olarak insanl n kötüye gitti i, insan n özelliklerinin olumsuza do ru de iflti i görüfllerini Ça lar Ö retisi de denilebilecek bir temellendirme çerçevesinde ortaya koymufltur. Hesiodos un eserleri için verilecek referans numaralar sayfa de il, fragman numaralar olarak anlafl lmal d r. Örne in (Works and Days, ), fller ve Günler eserinin 155. ilâ 160. fragmanlar aras ndaki anlat ma iflaret eder. Hesiodos un ça lar ö retisine göre, ça lar ve özellikleri flöyle s ralanabilir: Alt n Soylular Ça /Alt n Ça : Khronos un gökleri tuttu u zamanlarda, insanlar, ac ve kayg tafl madan, rahat, hatta ihtiyarlamadan yaflay p uykuya dalar gibi ölürlermifl. Dünyada var olan her fley bu insanlar nm fl ve öldüklerinde, Zeus un da onay ve iste iyle, topra ve insanlar koruyan iyi cinler olmufllar (Works and Days, 2006, ). Gümüfl Soylular Ça / Gümüfl Ça : Bu ça da do an çocuklar yüz y l boyunca çocuk kald ktan sonra, bafllar dertten kurtulmayan, ölçüsüz, sayg s z, tap naklara dahi gitmeyen, kavgac kifliler olurlarm fl-hesiodos a göre tüm bunlar, medenî insan n ahlak de erleri olmas na karfl n, gümüfl soylular bunlara uymam fl, Zeus da ceza olarak, bu ça n insanlar n yer alt cinlerine çevirmifl (a.y., ). Tunç Soylular Ça : Hesiodos a göre tunç soylular, iflleri güçleri sald rmak ve öldürmek olan, korkunç, kuvvetli, sonunda birbirini yok etmifl olan insanlard r (a.y., ). Dördüncü Soy: Zeus un yaratt yeni nesil, tunç ve gümüfl ça n n insanlar ndan daha do ru, daha yürekli, yar tanr sal özelliklere sahip olmufl, çetin savafllarda, büyük kargaflalarda yaflama veda etmifllerdir. Hesiodos a göre bu nesilden baz lar n Zeus Okeanos un çevresindeki adalara yerlefltirmifl ve mutlu bir yaflam sürdürmelerine vesile olmufltur (a.y., ). Beflinci Soy (Demir Soyu): Hesiodos un yaflad dönemdir. Hesiodos, kendi ça n n insanlar n gündüzleri didinip ezilen, geceleri k vranan, sürekli belalarla u raflan, çok az sevinç yaflayan kimseler olarak anlatm flt r (a.y., ). Alt nc Soy: Hesiodos, kendinden sonra gelen soyu, insanl n çöküflü olarak öngörmüfltür. Bu öngörüye göre, baba-o ul benzerli i, akraba ve dost sevgisi, yafll ya gösterilmesi gereken sayg -sevgi, Tanr ya sayg, yemin etmenin, do runun ve iyinin de eri tamam yla ortadan kalkacak; güçlü olan n hakl say ld, kötülerin ve ahlaks zlar n sürekli artt bir ortamda utanma duygusu kalanlar tanr lara s n rken insanlar ac larla bafl bafla kalacaklard r (a.y., ). Hesiodos, Works and Days de yer verdi i bu anlat yla, 1. çinde yaflad Yunan toplumunun ahlâkî de erlerindeki yozlaflmay, 2. Sürekli savafllarla toplumdaki kaotik, düzensiz ve güvenden uzak yap y vurgulam fl olur. Yaflad toplumun sorunlar n, efsane temelli de olsa, bir tarih kurgusu ve sistemati i içinde aktaran He-

27 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 21 siodos, ça lar ö retisiyle, tarihte kötüye gidifl fikrinin ilke olarak kabul edilmesinde ve tarih felsefesinin oluflumunda öncü olmufltur. Efsaneye dayal tarih anlay fl n n Homeros ve Hesiodos ile birlikte bir baflka temsilcisi de Pindaros tur. fiimdi Pindaros un Yunan tarihçili ine katk lar n daha yak ndan tan yal m. Pindaros Pindaros (M.Ö ) da Homeros ve Hesiodos gibi, Antik Yunan medeniyetinin ozan-düflünürlerindendir. Starr a göre, Pindaros u, Yunan tarihçili inde efsane etkisinden kurtuluflun örneklerinden biri olarak, bilimsel tarihi bafllatt ileri sürülen Herodotos için de bir haz rlay c -yani bir geçifl dönemi tarihçisi-olarak yorumlamam z olanakl d r (Starr 1967, s. 403). Pindaros, Olympian Odes da (VII. Kitap), Rodos un efsaneye dayal tarihini anlatm flt r ve bu anlat da geçmifl, de iflmeyen gerçeklik olarak anlafl lm flt r (a.y., s. 394). Geçmiflin Pindaros için önemi büyüktür; fakat Pindaros un fliirlerinde genel olarak zaman, her üç boyutuyla da (geçmifl, bugün, gelecek) önemli yer tutmufltur. Hatta ilk olarak tarih olaylar n zaman boyutunda de erlendirenin de Pindaros oldu unu söyleyebiliriz (Olympian Odes X, 1997, 115). Yine de Pindaros, ailelere, olimpiyatlara, devlete fazlas yla yer ay rd tarih anlat lar nda, ele ald konular çerçevesinde ortaya ç kan sorunlar, konuyla ilgili efsaneleri tekrarlayarak aflmaya çal flm flt r (Starr 1967, s. 394). Pindaros un fliir biçiminde dile getirdi i tarih düflüncesinin zamanla iliflkili boyutu da oldu unu söylemifltik. fiimdi Pindaros un düflüncesinde ön plana ç kan di- er temel özellikleri s ralayal m: Pindaros a göre, geçmifl yaflam n niteli i ve özü, kendi günündekinden çok farkl de ildir, hatta Pindaros geçmifl insanlar n k skançl k ve nefret ile yönlendirilmifl oldu unu bile söylemifltir (Nemean Odes VII, 1997, 399). Pindaros, eski dithrambos yazarlar n hem kulland klar terimler hem de uzun ve zor anlafl l r cümle kurduklar gerekçeleriyle elefltirimifl ve yeniliklerin, yenilikçilerin-kendisi dahil- ortaya ç kaca n savunmufltur. Fakat yeniliklerin de iflikli i de getirdi inin fark nda bir ozan-düflünür olarak, de ifliklik konusunda zaman n etkisini dikkate alm flt r (Starr 1967, s ). Pindaros a göre, insanlar n gelecek hakk nda kehânette bulunmalar yersiz ve anlams zd r (Olympian Odes XII, 1997, 129). Efsaneler Pindaros a göre bizi aldatan ustaca düzenlenmifl hikâyelerdir, oysa flairin görevi hakikati araflt rmakt r (Starr 1967, s. 399). Pindaros, bu düflüncelerine karfl n, efsanelerin güvenilirli ini de gerekçelendirmeye çal flm fl, çünkü yeni olaylar aç klamada temel malzeme olarak yine efsanelerden yararlanm flt r (B çak 2004, s. 54). Pindaros, zamandaki ve tarihteki de iflikliklere iliflkin fark ndal n yap tlar na yans tan, Starr n vurgusuyla, tarihsel bir dünyada yaflad n aç kl kla dile getiren bir ozan olmufltur (Starr 1967, s. 400). Pindaros, geleneklerin de iflken oldu unun fark ndad r ve gelene in dünyan n yöneticisi oldu u görüflünü ileri sürmüfltür (a.y.). Yukar da s ralad m z temel özelliklerle bezenmifl olan Pindaros un baz düflüncelerinden-sözgelimi gelenek hakk ndaki görüfllerinden Herodotos (Herodot Tarihi, 1983, III/38) ve Platon (Gorgias, 484b) taraf ndan yararlan lm fl oldu unu görebiliriz. fiimdi de efsane temeline dayanmayan, daha do rusu, Antik Yunan da felsefenin ortaya ç kmas ndan ve geleneksel de erlerin kapsaml bir sorgulamadan geç- Pindaros un fliirlerinde ön plana ç kan önemli unsurlardan biri de tüm boyutlar yla zamand r. Dithrambos: Tanr Dionisos onuruna söylenen, onun yaflam ndan, ac ve tatl serüvenlerinden söz eden, kimi kez ciddi kimi kez de aç k saç k ezgiler. Tanr olmas na karfl n, Dionisos da ölmüfl, ama Zeus ona yeniden can vermifltir. Böylece, Dionisos, iki kez do an anlam na gelen dithrambos niteli ini kazan r. Sonradan onun için koro ile söylenen ezgilere de dithrambos denilmifltir. Bu da, dithrambos teriminin zaman içinde birden fazla anlama kavufltu una iflaret eder. Pindaros a göre, insanlar n gelecek hakk nda kehânette bulunmalar yersiz ve anlams zd r. Pindaros, tarihsel bir dünyada yaflad n aç kl kla dile getiren bir ozandüflünürdür.

28 22 Tarih Felsefesi-I mesinden sonra ortaya ç kan tarih anlay fl n ele alaca z. Bu dönemin tarih anlay fl na damga vuran bafll ca düflünürler olarak da Herodotos ve Thukydides i tan - maya çal flaca z. SIRA S ZDE 1 Geçmiflinizi anlamak ve birine anlatmak için efsanelerden, söylenceden baflka bir malzemeniz olmasayd, kendi toplumunuzun tarihini nas l anlat rd n z? Bu anlat n n sizden sonra gelecek kuflaklar taraf ndan dikkate al nmas için hangi yollara baflvururdunuz? Düflünün. SOF STLERDEN SONRA YUNAN TAR HÇ L VE TAR H YAZICILI I Antikça Yunan toplumunun tarih düflüncesi, Cole a göre, efsaneye dayanan aç klama biçimi ve yonya bilim anlay fl çerçevesindeki araflt rma esas üzerine kurulan empirik bak fl aç s olmak üzere, iki temel zihniyetten oluflmaktad r (Cole 1967, s. 1). Ünitemizin bundan önceki bölümünde efsaneye dayal anlay fl n temel nitelikleri ve bafll ca temsilcileri üzerinde durmufltuk. fiimdiyse, felsefenin Antikça Yunan toplumunda ortaya ç k fl ndan itibaren, felsefe ve bilim zihniyetinin yön verdi i tarih anlay fl n yak ndan tan maya çal flaca z. Böyle bir tan ma için Antikça Yunan düflüncesinde felsefe ile tarih aras nda nas l bir iliflki oldu unu, bundan da önce, felsefenin ortaya ç k fl koflullar n yeniden hat rlamaya ihtiyac m z olacak. Felsefe tarihinin Thales ile bafllat lmas, Antikça Yunan toplumunun o ça daki (yaklafl k M.Ö. 7. yüzy l) yönelimleri hakk nda fikir vericidir. nsan n evrendeki konumu, nas l bir varl k oldu u, efsaneye dayal evren anlay fl n n da felsefenin de çözüme kavuflturmay amaçlad bafll ca sorunlardand r. flte bu bak mdan, felsefenin ortaya ç k fl da varl k sorunuyla iliflkilidir (B çak 2004, s. 110). Bu durumda, varl n neden bir sorun teflkil etti ini sormam z gerekir. Bu soruya, Felsefe ve Tarih (Tarih Düflüncesi-II) bafll kl çal flmas nda Ayhan B çak taraf ndan önerilen yan t flu olmufltur: nsan n düflünce ve eylemlerinin dayand de er dizilerini temellendirebilmek, evrenin düzenlili i ve insan n ortaya ç k fl yla mümkün olabilmektedir. Dolay s yla de- er dizilerini temellendirmek için evren tasavvuru içinde ontolojiyi kurmak zorunlu bir durumdur (a.y.). Kozmogoni: Antik Yunan dilinde evren, düzen anlamlar na gelen kosmos ile, do um, oluflum, köken gibi anlamlar karfl layan goneia sözcüklerinin birlefliminden oluflan, evrenin kökeni hakk nda ortaya at lm fl bilimsel kuram ya da efsane temelli aç klama anlam nda kullan lan terim. Evrenin nas l olufltu u sorusuna aranan ve önerilen yan tlar, bafll bafl na tarihli olduklar ndan, tarih düflüncesinin Antikça Yunan medeniyetinin evren anlay fl - n n merkezine oturmas na yol açm fllard r. Felsefeye dayal evren anlay fl da efsaneler ve kozmogoniler gibi, oluflu aç klarken evrenin olufl tarihini de konu edinir (a.y., s. 111). Toplumsal sorunlar n çözümünde de sorunu ortaya ç karanlar ve sorunlar n kaynaklar n araflt rma yolunun izlenmesi, geçmifle ilgiyi art rm fl ve sorunlar geçmifli göz önüne alarak çözme giriflimleri, insan ve kültür hakk nda çeflitli düflüncelerin ortaya ç kmas na neden olmufltur (a.y., s. 111). nsan ve onunla ilgili olarak ahlak, toplum, devlet gibi sorunlar felsefenin temel sorunlar aras nda kal c biçimde konumland rm fl olan Sofistler, Guthrie ye göre, insan n evrimini görmüfl, kültüre ve toplumun geliflmesine yönelik ilgileri ve görüflleri olan, bunlar ele almada felsefeciler aras nda ilk olan düflünürlerdir (Guthrie 1969, s. 46). Dahas, günlük hayatla iç içe olan, flairlerin-baflta Theognis in, Simonides in ve Pindaros un- izleyicileri olarak, erdemin ö retilip ö retilemeyece i vb. konular ayr nt l biçimde ve felsefî düflünme olanaklar içerisinde tart fl p gelifltirmifllerdir (Jaeger 1965, s ).

29 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl nsan her fleyin ölçüsüdür; olanlar n olduklar n n, olmayanlar n, olmad klar - n n sözünün sahibi Protagoras, tanr lar d flar da tutup, kültürü oluflturan her tür de erin üreticisi olarak insana iflaret etmifltir. Protagoras n bak fl aç s, B çak a göre, kültürdeki de erleri temellendirmek üzere kültürlerin köklerinin araflt r lmas na duyulan gereksinime ba l olarak, tarih düflüncesinde yeni bir bak fl aç s n n ortaya ç kmas na yol açm flt r (B çak 2004, s. 113). M.Ö. 5. yüzy lda tarihçiler, kendi ça lar ndaki sorunlara odaklan rken, felsefeciler, sorunlara yaklafl m için farkl bir yola yönelmifltir: Toulmin e göre, Pythagoras ve Parmenides in etkileriyle felsefenin metafizik yoluna girmesi, do a bilimlerinin tarihsel görünüflten ziyade kuramsal fizik-matematik yönünde geliflmesine zemin haz rlam flt r (Toulmin 1965, s. 40). Felsefe ve tarihin birbirine paralel geliflimi, iki alandaki düflünürlerin benzer sorunlara farkl tarzda aç klamalar getirmeleri, fakat her iki alan n da birbirini beslemesi ve birbirinden kopuk düflünülememesi, Herodotos ve Thukydides gibi tarihçilerin, daha çözümleyici bir bak fl aç s yla, günümüzdeki bilimsel tarih anlay fl - n n ilk örneklerini serimlemelerine yol açm flt r. fiimdi bu iki tarihçinin, s ras yla, hangi ilkleri baflard na yak ndan bakal m. Herodotos Herodotos un tarih yaz m nda tafl d kayg y ve yazd malzemeyi nas l de erlendirdi ini kendi sözlerinden okuyarak ifle bafllayaca z: Bu, Halikarnassos lu Herodots un kamuya sundu u araflt rmad r. nsano lunun yapt klar zamanla unutulmas n ve gerek Yunanl lar n gerekse Barbarlar n meydana getirdikleri harikalar bir gün ads z kalmas n, tek amac budur; bir de bunlar birbirleriyle neden dövüflürlerdi diye merakta kal nmas n... (Herodotos 1983, I/21). Afla yukar tüm tarihçilerin, tarih anlatan yap tlar kaleme almadan önce ve yazarken, benzer kayg lar tafl d söylenebilir. Fakat Herodotos u özgün k lan, yaln zca bu kayg lar m d r? Bu soruya olumlu yan t vermemiz olanakl de ildir. Olaylara bak fl aç s da Herodotos u özgün ve ilk k lan unsurlardan biridir. Herodotos, tarih araflt rmas nda ve aktar m ndaki bak fl aç s n, Ödevim, bana anlat lan neyse onu vermektir. nanmaya gelince, hiçbir fley beni buna zorlayamaz ve bunu bütün anlatt klar m için söylüyorum sözleriyle dile getirir (a.y., VII/52). Herodotos, bu bak fl aç s na sad k kalarak, anlatt konuyla ilgili birbirinden farkl söylentilerin tümünü yap t na almaya çal flm flt r. Ayr ca, birbirine karfl t düflünceleri görmezden gelmemesi, anlatt konuyla ilgili yaz l belgeler elde etti i zaman belgeye ba l kalarak de erlendirme yapmas, bilgisinin yetersiz kald durumda bunu aç kça dile getirmesi, kiflisel yorumlar n iflin içine katt nda yaln zca be enilerine ve hayranl klar na de il de çirkin ve tuhaf buldu u olaylara da yer vermesi, Herodotos u özgün ve öncü bir tarihçi k lan di er yönleridir, diyebiliriz. Bury ye göre, Herodotos un elefltirel olarak da nitelenebilecek tavr n n geneline yay lan üç temel nitelikten söz etme olana vard r: 1. S radan, gündelik deneyimler d fl nda ortaya ç kan tüm insanüstü ya da mucize olaylara flüpheyle yaklaflm fl, fakat kehânet ve rüyalar, bu tip olaylar kapsam nda görmemifltir; 2. Ayn olaya iliflkin farkl söylentileri ve dayanaklar n karfl laflt r rken elefltirel olmas na karfl n, Atina gelene ine muhalif olan önyarg l e ilimden kendisini bütünüyle s y rmay baflaramam flt r; 3. Do rudan kayna ndan, yani birinci elden/a zdan al nm fl her tür bilgiyi, yaz l -sözlü ay rt etmeksizin, ikincil verilerden üstün tutmufltur (Bury 1958, s ). 23 Protagoras a göre insan ve onun yetileri, var olanlar n olduklar, var olmayan fleylerin ise olmad klar konusunda biricik ölçüttür. Herodotos un Halikarnassos olarak and yer, günümüzde Mu la ilinin Bodrum ilçesidir. Barbar, her ne kadar günümüzde medeniyet bilmeyen, vahfli, önüne geleni öldüren gibi anlamlar yüklenerek ve çeflitli toplumlar için bir niteleme olarak kullan lsa da, sözcük, Eski Yunanca da, yabanc bir devletten/toplumdan, Yunanca konuflmayan anlamlar na gelecek biçimde kullan lm flt r. Herodotos, edindi i bilgiyi de ifltirmeden aktarma ve gerekmedikçe kiflisel görüfllerini aktard olaylara katmama gibi özellikleriyle, tarih yaz c l nda rastlanan ilk farkl modeli oluflturur. Herodotos, yaz l belgelere dayanarak tarih olaylar n de erlendirme konusunda da bir ilktir. Herodotos, birincil kaynaklar her durumda ikincil olanlara üstün tutmas ve farkl söylentileri karfl laflt r rken elefltirel olmas na karfl n, Atina gelene ine karfl tutumunun etkisinden tamam yla kurtulamam flt r; bu yönü de zaman zaman onun nesnelli ine-tarafs zl na gölge düflürür.

30 24 Tarih Felsefesi-I Herodotos ile bafllayan elefltirel, araflt rmac ve belgeleri önemseyen tarihçilik tutumu, Thukydides ile devam etmifltir. fiimdi de Thukydides i Yunan tarihçili inde önemli k lan yönleri tan maya çal flal m. Tyrannos, ya da daha bilinen biçimiyle tiran, halk n silah gücüyle yöneten, kendini toplumunun üzerinde görerek vatandafl na karfl sorumluluk duygusuyla hareket etmeyen, zorba bir yönetici olarak tan mlanabilir. Günümüzdeki karfl l, kökeni Latince olan diktatördür. Platon ve Aristoteles e göre tiranl k, monarflinin, yani tek kiflinin yönetimine dayal siyasal sistemin bozulmuflyozlaflm fl biçimidir. Thukydides Günümüze ulaflan ve dolay s yla bilinen tek eseri Peloponnesos Savafl olan Thukydides de yukar da belirtti imiz gibi, Herodotos ile birlikte Yunan tarihçili inin önemli isimlerinden biridir. Thukydides, Herodotos tan farkl olarak, gezdi i yerler hakk nda pek bilgi vermez; yaln zca Peloponnesos Savafl n n nedenlerini ayr nt l biçimde vermekle yetinir. Hatta savafl n nedenlerini öylesine detayl vermifltir ki, Peloponnesos Savafl n n 1. kitab n n önemli bir k sm yaln zca Yunan co rafyas n n bu savafla nas l sürüklendi inin anlat lmas na ayr lm flt r. Thukydides e göre savafl n bafll ca nedeni, iç huzursuzluk ve flehir devletleri aras nda patlak veren kavgalardan kaynakl göçlere ba l olarak ortaya ç kan bunal mlard r (Thukydides 1976, I/2 vd.). Thukydides, ekonomik etkenleri de iflimlerin ve iç savafllar n nedeni olarak gören belki de ilk tarihçidir. Ekonominin de iflimler ve savafllar üzerindeki etkilili- i yönlü sav n gerekçelendirmek üzere, Truva savafl sonras nda müstemleke olay n n artmas n araflt rm fl, bu olay ekonomik nedenlere ba lam flt r: Thukydides e göre müstemleke say s ndaki art fl, gelirlerin de artmas na, gelir art fl toplum yap - s nda de iflime, siyasette de tiranlar n (zorbalar n) yönetimi ele alarak savafl sanayini gelifltirip yay lmac bir tutumu benimsemelerine kadar uzan p giden olaylara yol açm flt r (a.y., I/12-13). Thukydides, tarih olaylar n incelerken ak lc bir tutum tak nm fl, buna ba l olarak tarih olaylar karfl s nda kuflkucu olunmas ve öne sürülen her aktar ma ve delile inan lmamas gerekti ini flu sözleriyle savunmufltur: Bu insanlar eski zamanlar n olaylar hakk nda söylenenleri, hattâ bunlar kendi öz vatanlar olsa bile, yine ayn flekilde araflt rmadan al veriyorlar (a.y., I/20). Thukydides in bu sözlerinde ortaya ç kan flüpheci tav r, Thompson a göre onun tarih yaz m na, araflt rma ve delillerini derleyip denetlerken ça dafl tarihçilerde rastlanmayan bir karfl laflt rma yöntemi gelifltirip uygularken de yans m flt r; bu karfl laflt rma üslubu da Thukydides in bir baflka özgün yönünü ortaya ç kar r (Thompson 1958, s. 29). Thukydides de Herodotos ile benzer biçimde, öncelikle birincil kaynaklara, olay n do rudan kendisine iliflkin belgelere baflvurmay ye lemifltir (a.y., s. 30). Olaylar n ard ndaki neden ve ilkeleri araflt r p bulma iste i, Thukydides in, inceledi i olaylarda ortaya ç kan sonuçlara, amaçlara ve motiflere odaklanmas na yol açm flt r. Bu da Thukydides in tarihçili indeki pragmatik yöne iflaret eder (a.y.). Thukydides, bu say lan yönleriyle Yunan tarihçili inde bilimsel yöneliflin zirveye ç kt bir düflünür olmufltur. nsan eylemlerini konu alan bilim olan tarih ya da tarihe böyle bir özelli in-beklentinin yüklenmesi, Yunan tarih yaz m nda efsanelerin etkisinin azalarak olaylar n araflt r lmas n n ön plana ç kmas n sa lam flt r (B - çak 2004, s ). 20. yüzy l n ünlü tarih felsefecisi Robin George Collingwood ( ), Yunan tarihçili inin Thukydides ile birlikte hemen hemen tüm özelliklerini kazand - düflüncesindedir ve ona göre bu temel özellikler flunlard r: 1. Geçmifli anlamak ve yorumlamak isteyen tarihçinin, ifle sorunlarla bafllayarak, bilimsel olmas gerekti i düflüncesi oluflmufltur; 2. Geçmiflte insanlar n yapt klar hakk nda sorular sorulmaya bafllanm flt r; 3. Tarihçi için ak lc l k özelli inin kaç n lmazl ve zorunlulu- u vurgulanm fl, tarihçinin ele ald soru ve sorunlar baz temellere oturtmas ve

31 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 25 kan tlara baflvurmas, onun vazgeçilmez özellikleri aras nda yer alm flt r; 4. Tarih çal flmas n n yap lmas nda, insan n geçmiflteki yap p etmelerini tespit edip kendini aç a vurmas yahut kendini baflkalar na anlatmas yla insan n varolufl özelliklerini dile getirme, temel kayg olarak de erlendirilmifltir (Collingwood 2010, s ). Bu özelliklerden 1, 2 ve 4 te belirtilenler Herodotos ta, 3 te dile getirilenlerse belli ölçülerde Thukydides te kendisini göstermifltir (a.y., s. 67). Antikça Yunan medeniyetinde tarihçili in ve tarih olaylar n n yorumlan fl n n, efsaneleri temel alan ozan-düflünürlerde ve efsanelerle yetinmeyerek olaylar n kendisine yönelmeye çal flan elefltirel-bilimsel tutumlu düflünürlerde nas l ifade buldu unu ana hatlar yla gördük. fiimdi de sistem filozoflar n n ilki kabul edilen, felsefenin her alan nda eser vermifl büyük Yunan düflünürü Platon un tarihi nas l yorumlad n ve tarihten nas l yararland n anlamaya çal flaca z. Herodotos, neden tarihin babas olarak an l r? Herodotos ile Thukydides in baflard klar n n, günümüz tarih anlay fl n n oluflumuna katk s nedir? Düflünün. 2 SIRA S ZDE PLATON UN TAR H ANLAYIfiI Platon un yaflad dönemde (M.Ö ), Atina ve genelde Yunan medeniyeti ciddi bunal mlar içindedir ve Platon da bu bunal mlardan kaç n lmaz olarak etkilenmifltir. Dostu ve hocas Sokrates i (M.Ö ) ölüme mahkum eden Atina demokrasisine karfl olumsuz tutum tak nmas, Republic te (Devlet) ideal bir devlet yönetimi aray fl na girerken, demokrasiyi bozuk yönetim biçimlerinden saymas, 20. yüzy lda kendisinin totaliter siyaset zihniyetinin düflünsel temellerini atmakla suçlanmas gibi sonuçlar do urmufltur (Popper 1966). Platon, kendi ça nda tan k oldu u toplumsal ve siyasi çalkant lar karfl s nda, flu iki tutum aras nda bir seçim yapma zorunlulu uyla bafl bafla kalm flt r: 1. Polisi, daha do rusu Atina y tüm kurum ve gelenekleriyle geçmifle gömme gayreti içinde olan y k c güçlerle bir olup yepyeni bir devlet ve yepyeni bir din oluflumuna katk da bulunmak, 2. Karfl t görüfltekilerin yanl fllar n ortaya koyup çürüterek Polis i ayakta tutmak için ne gerekiyorsa yapmak. Platon, bu tutumlardan ikincisini benimsemifltir ve Guthrie nin de belirtti i gibi hocas Sokrates in Sofistlerle mücadelesini devam ettirerek Polis i sonuna kadar savunmufltur (Guthrie 1988, s. 103). Bu seçimi, Platon un ömrü boyunca din, siyaset, kültür gibi sorunlarla u raflmas na yol açm fl, bu sorunlara önerdi i çözümleri temellendirirken de felsefeyi ön planda tutmakla birlikte, malzemesini tarihten derlemifltir (B çak 2004, s. 139). fiimdi biz, ünitemizin bu bölümünde, Platon un tarih anlay fl na yön veren temel görüflleri ve bu görüflleri temelinde Platon un tarihi nas l yorumlad n anlamaya çal flaca z. Polis, Yunanca da as l anlam flehir olan, fakat Antikça Yunan dünyas nda flehir devleti anlam da yüklenmifl bir sözcük ve ayn zamanda siyasal bir terimdir. Antikça Yunan medeniyetinin en önemli flehir-devletlerinin bafl nda da Atina gelir. Ruh, Tarihteki Konumu ve Toplumsal Tarihe Etkisi Platon un felsefesinin oldu u kadar, tarih anlay fl n n da anahtar kavramlar n n bafl nda ruh gelir, denilse herhalde abart olmaz. Ruh, idealar ö retisi, ideal devlet gibi Platon düflüncesinin özgün unsurlar için de önemli bir kavram olma özelli i tafl r. Platon a göre ruh, hem ilk yarat lan varl klardan biridir hem de tüm de iflim ve dönüflümlerin bafll ca nedenidir (Laws, 892a). Ruh, bütün eylemlerin, iyi ve kötü olarak nitelenen her fleyin ard ndaki nedendir, yani insanlar n tüm eylemleri asl nda ruhun etkinlikleridir (a.y., 904a). Bu bak mdan ruh, tarihin de itici gücüdür ve ister do a, ister kültür tarihinden söz ediyor olal m, her ikisinin de malzemesinin ortaya ç kmas n n ard nda ruh vard r; Ayhan B çak n ifadesiyle, hareketin kayna- n n arkas nda tarihin yap c s olan ruhun itici gücü vard r (B çak 2004, s. 169).

32 26 Tarih Felsefesi-I K T A P Platon un Devlet (Politeia) adl yap t n n 8. ve 9. kitaplar nda, kurumlar n ve yönetimlerin bozulufllar anlat l r ve bu yönüyle yap t n, belli aç lardan tarih felsefesinin sorunlar n da kapsad düflünülebilir. Tarih metafizi i, temelde, insan bütünlüklü bir yap olarak ele al p tarih ba lam nda ortaya koyan düflünce tarz d r. Tarih metafizikleri, evreni kavramada ve aç klamada ortaya ç kan sorunlara çözüm getirmeyi ya da yeni bir evren kavray fl gelifltirmeyi hedefleyen düflünce ürünleri olarak, evren kavray fl nda içerilen tüm sorular da yan tlama çabas ndad r. Platon un felsefesiyle ilgili bilgilerinizi tazelemek için, lkça Felsefesi (Serdar Uslu, editör: skender Tafldelen, Eskiflehir: Aç kö retim Fakültesi Yay nlar -No:1025, 2010) ders kitab n z n 6. ve 7. ünitelerini tekrar okuyun. Ruh nas l bir varl kt r, özellikleri nelerdir? Platon un ruha yükledi i temel özellikleri ölümsüzlük, maddesizlik ve görünmezlik olarak sayabiliriz (Phaedo 78b- 79b; Republic 435e-444e). Ayn zamanda ruh, tutku, cesaret ve ak l olmak üzere üç ana bileflene sahip bir yap d r; hatta ruhun söz konusu bölümlerinin toplumlarda görünümü de bulunur. Platon bu görünümler için flu örnekleri vermifltir: nsan n zevk ve haz arama e iliminin temelindeki tutkular Fenikeliler e, flan ve flöhrete kavuflma iste ini karfl lamak için sald rganl k kuzeydeki yabanc lara ve nihayet, bilgelik-do ruluk gibi kal c fleyler peflinde olan ak l da Yunanl lar a verilmifltir (Republic, 435e). Ruhun bölümlerinin farkl toplumlarda farkl düzeylerde ortaya ç kmas, tarihte bir çeflitlili i kaç n lmaz k lmakta ve bu çeflitlili in nedeni olarak da yine insan ve toplumlar n de iflik ruhlara sahip olufllar gösterilmektedir. Öyleyse ruh, iyileflmeden sorumlu oldu u ölçüde, toplumdaki bozulmadan da ayn ölçüde sorumludur denilebilir. Bu durumda, B çak a göre, tarih olaylar n n tümünü, ruhun çeflitli biçimlerde ortaya ç karak kendini gerçeklefltirmesi diye yorumlamam z olanakl olur (B çak 2004, s. 174). Platon a göre insan n mutlu yaflamas, 1. Ruhun bölümleri aras nda, 2. Devlette ve kurumlar nda düzen ve uyumun olmas na ba l d r. Bu iki unsurda ortaya ç kan düzensizlik ve uyumsuzluklara tarihten derledi i, s k bir elefltiri ve sorgu süzgecinden geçirdi i malzemeyle aç klama getirme girifliminin, yani geçmifli önemseyerek tarih olaylar n efsanelerden ay klamas n n, Platon u toplumsal tarih anlay fl na yöneltti ini söyleyebiliriz (B çak 2004, s ). Toplumsal tarihte de yaln zca kötü olaylar yer almaz, aksine zenaatlar n, sanatlar n, bilimin ve felsefenin ortaya ç kmalar ve geliflmeleri gibi iyi olaylar da tarihte yer al r. Platon, bu düflüncesiyle bir ilerlemeyi kabul etti inin iflaretini vermifl, hatta bu iyimser ve umutlu tavr n, felsefî temellere dayal bir siyaset düzeninin kurularak kötüye gidiflin durdurulabilece i düflüncesinde de korumufltur, diyebiliriz. Bu felsefî temellere dayal düzeni kuracak olan da Platon a göre, ruhunun ak l bölümünün rehberli inde, yine insandan baflkas de ildir. Ruhun tarihte bozulmaya da ilerlemeye de neden oldu u yönlü görüflü, Platon un, tarihte bir ilerlemenin olup olmad, insan n kökeninin ve tarihteki amac - n n ne oldu u ya da olmas gerekti i gibi sorular da sormas n gerektirmifl, bu sorulara verdi i yan tlar da Platon un tarih metafizi i yapmas n n yolunu açm flt r. fiimdi Platon un tarih metafizi indeki ana unsurlar n neler oldu u ve bunun nas l bir tarih yorumuna götürdü ü üzerinde düflünelim. Platon da Tarih Metafizi i ve Tarihin Yorumlan fl Platon un tarih anlay fl na yön veren anahtar kavramlardan birinin ruh oldu unu yukar da dile getirmifltik. Platon a göre ruhun iyi eylemleri geliflmeye-ilerlemeye, kötü eylemleri de bozulmaya yol açmaktayd. flte Platon un tarih metafizi inin temelinde de belirleyici ilke, insan n kökeni, insan n amac ve tarihte ilerleme olup olmad sorular na felsefece temellendirilmifl yan tlar bulma kayg s vard r (B çak 2004, s. 204).

33 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl fiimdi bu kayg n n Platon da nas l ifade buldu una biraz daha yak ndan bakal m. Platon, Timaios (Timaeus), Kritias (Critias) ve Devlet Adam (Statesman) diyaloglar nda, kendi yaflad dönemin insanlar n, bir felâket sonras nda yaflama tutunmay baflarabilen kiflilerin torunlar (descendants) olarak nitelemifl, felâket gelmeden önceki medeniyetin ya da düzenin felâketle yok olmas sonras nda sa kalanlar n yaflamlar n sürdürmek için gerekli tüm fleyleri ad m ad m fakat bir hayli zahmete katlanarak elde etti ini savunmufltur. Bu savunmaya uygun bir örnek, Timaios ve Kritias diyaloglar nda geçen Atlantis efsanesi olabilir (Timaeus, 22b- 25d; Critias, 109b-110d). Bu söylenenler, B çak a göre, Platon un kültürü ve tarihi ilerlemeci bir tarzda yorumlad düflüncesini uyand rabilir (B çak 2004, s. 197). Fakat kültürde ilerleme, flu aflamalar temelinde görüldü ünde, ruhta bozulmalar da beraberinde getiren bir süreç olur: 1. nsan n yaflam n sürdürmesi için toplumlar hâlinde yaflamalar zorunludur, toplum yaflam da iflbölümünü beraberinde getirir, 2. Toplumlarda zenginlik ve kurumlaflma art nca, ahlâkta bozulma bafl gösterir ve bu bozulma gitgide artar, 3. Toplum bir yandan insan olman n gere iyken, öte yandan insan her yönüyle bozar, bu da bir çeliflki do urur. Platon, tüm bu aflamalar n zorunlu oldu unun, tarihin bafllang c ndan kendi yaflad zamana kadar belirli ölçüde bir ilerlemenin sürdü ünün fark ndad r ve insana-topluma iliflkin iyimserli ini temellendirmek üzere, felsefeyi kullan r. Platon a göre, 1. nsan, ahlâkta bozulman n getirdi i olumsuzluklar, ilerleme sürecinde gelifltirdi i kurumlar ve bilgileri kullanarak saf d fl edebilir, 2. Devlet aflamas na ulaflma ve felsefenin do ufluyla, kültürde ilerleme zirveye ç km fl olur, 3. Ruhta sakl olan Tanr ö ütleri-yani do rulu un bilgisinin kayna, ruhun arkeolojisi yap larak (Phaedrus, 249 c-d) felsefe sayesinde ortaya ç kar l p, do ru bilgi temeline uygun devlet kurulunca, çeliflki ortadan kalkar. Platon un ahlâk ile tarihteki kültürel ilerleme aras nda oldu una iflaret etti i çeliflkiyi aflma çabas, onun tarihi yorumlama üslubuna da yans m flt r. Devlet ile Yasalar adl yap tlar nda, Platon, insanl n tarihin çeflitli aflamalar nda bozulmufl olmalar na karfl n insan n gerçekte mükemmel oldu una iflaret eden düflünceler ortaya koymufltur. Bu düflünceler ekseninde, tarih olay n n betimlenmesi ve aç klanmas yla ilgili her bir aflaman n, afla dan yukar ya do ru bir diyalektik sürecin aflamalar oldu u ileri sürülebilir. Bu diyalektik süreç, ad m ad m devlet ve felsefe aflamas na kadar uzanan siyasal ve zihinsel geliflmelerin bütünüdür (B çak 2004, s. 206). Bu geliflmelerin her bir aflamas n n ve sürecin tamam n n Platon daki dile getiriliflleri, B çak a göre, tarih felsefesiyle uyumluluk gösterir (a.y.). Platon un tarihi yorumlay fl üslubu, tarihçilik ve tarih yaz m aç lar ndan bak ld nda, Timaios, Kritias ve Yasalar gibi yap tlar nda, Devlet ve Devlet Adam gibi daha genç oldu u zamana ait yap tlar na k yasla farkl d r (a.y.). Timaios, Kritias ve Yasalar da yaln zca bozulma ilkesinin tarihin geneline yay lmas yla kal nmaz, insanla ilgili daha önceki yap tlarda gündeme gelmemifl baflka somut unsurlar da ortaya ç kar ve bu tarih sorunu, enine boyuna incelenir (Gunnell 1968, s ). Fakat bu incelemeyi daha çok felsefece kayg lar yönlendirdi inden, Platon u bir tarihçi olarak göremeyiz; çünkü tarih sorununu enine boyuna irdeledi i söz konusu yap tlar nda bile, Platon, tek tek tarih olaylar n n detay na-gerekli görmedikçegirmemifltir (a.y., s. 174). Platon, düflüncesinde gitgide daha bask n olarak belirecek biçimde, geçmifli, insanl n kendini gerçeklefltirdi i bir alan, anlaml bir bütünlük olarak de erlendirmifltir, denilebilir (a.y.). 27 lerleme, de iflme, geliflme gibi olgulara yer yer olumlu yaklaflmas, Platon u ilerlemeci bir tarih filozofu saymam z için yeterli de ildir; çünkü Platon ilerlemenin olanakl l n teslim etti i ölçüde, bozulmadan duydu u kayg lar da ifade etmekten geri durmam flt r. Toplumsal yaflam hem insan n varl n sürdürmesi için zorunlu olmas hem de refahta art fl ve kurumlarda geliflmifllikle birlikte insan bozmas nedeniyle çeliflki do urmaktad r. Dialektike, ya da Türkçe yaz l fl yla diyalektik, Platon da felsefece düflünmenin bilgisine, bilginin gerçek nesneleri olan idealar kavrama yoluna yönelten bir yöntemdir. Sokrates de diyalekti i, karfl tl klar içinde yol alan bir karfl l kl konuflma ve bizi ahlak kavramlar n n tan mlar na vard racak bir yol olarak görmüfl ve bu biçimde kullanm flt r.

34 28 Tarih Felsefesi-I K T A P Ayhan B çak n Tarih Düflüncesi II: Felsefe ve Tarih adl yap t, tarihin ve felsefenin iç içe geçme ve birbirini besleyen çal flmalar olma sürecinin ayr nt l bir çözümlemesini içerir ( stanbul: Dergâh Yay nlar, 2004). Platon un tarihten yararlanarak felsefesine nas l bir yön verdi ini ve insan tarihte nas l konumland rd n gördükten sonra, ortaya ç kmas nda ve yerleflmesinde Platon un felsefe sisteminin büyük pay oldu u bir ayr mla, yani theoria-historia ayr m yla, Antikça Yunan düflüncesinde tarihin konumu üzerine bir de erlendirme yapmak, baflta da belirtti imiz gibi, bu ünite kapsam nda ataca m z son ad - m oluflturacakt r. SIRA S ZDE 3 dea, felsefe literatürüne Platon un arma an etti i bir kavramd r. Asl nda, tekili biçim, form anlam na gelen eidos sözcü ünün ço ul halinin, yani eide nin, Platon taraf ndan de ifltirilmesiyle ortaya ç km flt r. Platon a göre idealar, de iflmeyen fleylerdir ve sa lam temelli, do ru bilgi (episteme), yaln zca idealar bilme yoluyla elde edilebilir. Art k Platon un tarih anlay fl na hangi kayg lar n yön verdi i konusunda temel bir fikir sahibisiniz. Siz Platon un yerinde olsayd n z, tüm de erleri y k p yepyeni bir sistem mi kurmaya çal fl rd n z, yoksa içinde bulundu unuz toplumdaki yap y yaln zca gereksinilen ölçüde bir dönüflümden geçirmenin yolunu mu arard n z? Neden? Aran zda gruplar oluflturarak tart fl n. THEOR A-H STOR A KARfiITLI ININ OLUfiMASI VE YERLEfiMES Platon un yaln zca tarih görüfllerine de il, felsefesinin bütününe yay lan ve etkili olan bir kavram olarak ruhun önemine yukar da de inmifltik. Platon felsefesinin ruh d fl nda bir baflka önemli unsuru daha vard r ki, o da Platon düflüncesinin bütününde etkisini göstermifl, Platon, yaln zca gençlik de il, olgunluk ve yafll l k dönemindeki yap tlar nda da bu unsurla defalarca hesaplaflm fl, kendi düflüncelerini de sorgulamaktan geri durmam flt r. lkça Felsefesi dersinizden de hat rlayabilece- iniz üzere, bu unsur idealar ö retisinden baflka bir fley de ildir. Platon da idealar, yaln zca varl k sorunu ba lam nda de il, bilgi sorunu ba lam nda da anahtar kavramlardan biridir. dealar, zaman ve mekandan ba ms z, sonsuz-ölümsüz, ne ise o olarak kalan, hiçbir zaman de iflmeyen soyut varl klard r ve ancak salt ak lla, düflünce yoluyla bilinebilirler. Platon, idealarla ilgili düflüncelerini ne kadar gözden geçirmifl olursa olsun, idealara yükledi i bu temel nitelikler hep ayn kalm flt r, demek yanl fl olmaz. Nitekim ideal bir toplum ve devlet düzeni de ancak adalet, iyilik, ölçülülük, bilgelik gibi erdemlerin idea düzeyindeki bilgisini edinmekle olanakl olacakt r ve Platon bu olana n insanda var oldu unu hemen hemen her diyalo unda farkl ifadelerle dile getirmifltir. Fakat burada ünitemizin amaçlar do rultusunda as l vurgulanmaya de er nokta, Antikça Yunan düflüncesinin bütününde kendisini gösteren bir zihniyettir: Bu zihniyet, felsefeyi, kal c ve temel olan, deneyimlere ve alg lara ba l olarak de iflmeyen fleyleri araflt rmaya yönelen bir etkinlik olarak kabul etmifl ve rastlant sal, tekil olaylara iliflkin bilgi edinmeyi ayn ölçüde önemsememifltir; çünkü bu zihniyet içerisinde hem do ada, hem de insan ve toplumda genel bir düzen varsay m egemendir. 19. yüzy l düflünürlerinden Paul Yorck von Wartenburg, bu zihniyetin Herakleitos tan Aristoteles e kadar tüm Yunan düflüncesinde var olan hakiki bilgiyani episteme ile san bilgisi, historik bilgi-yani doxa ayr m nda ifade buldu unu ileri sürmüfltür (aktaran: Özlem 2004, s. 24). Wartenburg un historik bilgiyle san bilgisini efl anlaml olarak ortaya koyan bu saptamas na de inmiflken, Antikça Yunan düflüncesinde historein kavram n n anlam içeri inden bir kez daha söz etmek yerinde olur. Do an Özlem e göre, historein sözcü ü Yunanca n n yon leh-

35 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl çesinde bildirme, haber alma yoluyla bilgi edinme anlam nda kullan l rken, Attika lehçesinde görerek, tan k olarak bilme anlam n n yan s ra fizikten co rafyaya, astronomiye, botanik ve zoolojiye, hatta gitgide do a bilgisini kuflatacak ölçüde genifl bir anlam içeri ine sahip olmufltur (Özlem 2004, s. 21). Bu kadar zengin anlam içeri ine ek olarak, Özlem, historein in bir anlam ndan daha söz eder, o da (içinde bulunulan an için) aç klanmas olanakl olmayan ve bu bak mdan ola an d fl say lan do a olgular hakk nda tan kl k bilgisidir (a.y.). Bu anlam, Platon un Phaidon diyalo unda, genel bir aç klamaya sokulamayan, ancak gözlenen, ya da tan k olunan (historein) olaylar n bilgisine verilen isim anlam nda da kullan lm flt r (Phaedo, 96a). Fakat bütün bu anlat lanlar, historein kavram n n yaln zca do a olaylar na, insan n d fl nda kalan olaylara iliflkin bir anlam tafl d izlenimi verir. Oysa yukar da Yunan tarihçili inde pek çok ilki baflard n anlatt m z tarihin babas Herodotos un, historein kavram n insanlar n ve toplumlar n bafl ndan geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlam na gelecek biçimde kullanma konusunda da bir ilk oldu u söylenmeden geçilemez (Herodotos 1983, I/1-2). Herodotos un bu tavr, onun kendi yazd tarih yap t na, tan k olunan ve haber al nan fleylerin anlat m demek olan Historias Apodeiksis ad n vermesinde de kendini gösterir (a.y., 11b). Thukydides de historein sözcü ünün anlam içeri ine bir katk da bulunur: Ona göre historein, yaln zca geçmiflteki olaylar n aktar m ve kayd ndan ibaret de ildir, ayn zamanda geçmiflte kalan insan-toplum olaylar n de erlendirme ve yorumlama etkinli i olarak da anlafl lmal d r. Bu durumda, historein sözcü ünün Bat dillerindeki karfl l olan Historie, histoire, historia, history gibi sözcüklerin günümüzdeki anlamlar n n kökleri Herodotos ve Thukydides e uzan yor, diyebiliriz. Historein sözcü ünün anlam içeri i sand m zdan ne kadar zengin ve tarihçilikle ilgili Antikça Yunan düflünürlerinin baflard klar ilkler ne kadar çok olursa olsun, Antikça Yunan medeniyetinin düflünce yap s nda, kosmos ile dile getirilen düzen fikri belirgin biçimde etkilidir ve bu düzenin kal c, de iflmeyen fleylerinin bilgisinin, deneyim s n rlar n aflan, ak l temelli bir düflünme yoluyla edinildi i anlay fl da yayg nd r. Bu anlay fl, Milet Okulu na kadar geri götürülebilir, fakat theoria kavram yla ifade bulan araflt rma etkinli i ve bu etkinli in karfl s na gelip geçici fleylerin de iflken bilgisini-yani historik bilgiyi ya da doxay koyarak bir ikilik oluflturma, ne yaln zca Milet Okulu ndan Sofistlere dek uzanan do a filozoflar taraf ndan ne de yaln zca Sofistler ve Sokrates taraf ndan gerçeklefltirilmifltir. Bu tarz bir ikili in, dolayl da olsa, en yetkin ifade buldu u metinler, kendilerinden önce gelen düflünce miras n ustaca sentezleyen ve bu sentezin üzerine kendi düflüncelerini de katan büyük sistem filozoflar Platon un ve Aristoteles in yap tlar olmufltur. Özellikle Platon u felsefe yapmaya yönelten, toplumunun evren anlay fl n sars lmaz temellere yaslamak ve Sofistlerin görecili inin aksine genel-geçer ahlak ölçütlerini bulup temellendirmek gibi kayg lar oldu undan, Platon un felsefeyi ele al fl ve iflleyifl biçiminin de kal c bir varl k düzenini ve bunun bilgisini ortaya ç - karmay hedefleyen yap da olmas flafl rt c de ildir. Aristoteles de (M.Ö ), Akademia s ndan mezun oldu u hocas Platon un pek çok konuda izinden gitmifl, fakat yer yer onu aflan, bilimsel düflünüfle, bilimler s n flamas na yol açan, bütün bunlardan öte, mant k adl yepyeni bir bilgi alan n n varl n keflfeden ve temellendiren bir filozof olmufltur. Aristoteles, theoria-historian n birbirine karfl t olarak konumlanmas konusunda, Platon dan daha aç k bir söyleme sahiptir, denilebilir. Aristoteles, bilgi alanlar n flöyle s n fland r r: 29 Theoria n n Yunanca daki temel anlam görme olsa da felsefede bu kavrama daha çok akl n gözüyle görme, deneyimden ba ms z olarak düflünülenler alan ndaki de iflmeyenleri görme anlamlar yüklenmifltir. Platon da Aristoteles de varl k ve bilgi konusunda, de iflmeyen varl n/varl klar n sa lam bilgisi ni elde etmeyi bafll ca hedef olarak görmüfllerdir. En az ndan felsefe gibi theoriaya dayal bir etkinlik söz konusu oldu unda, gündelik deneyimlerin ya da tek tek do a olaylar n n deneyimlenmesinin pek bir önemi yoktur.

36 30 Tarih Felsefesi-I Aristoteles e göre bilgi alanlar üç temel s n fa ayr l r: 1. Teorik bilgi, 2. Pratik bilgi, 3. Poietik bilgi. Bu ayr m, genellikle Aristoteles in Bilimler s n flamas olarak da bilinir, fakat Aristoteles in yaflad dönemde günümüzdeki gibi bir felsefe-bilimler ayr m oluflmam flt r. Bu yüzden, bilimler yerine bilgi alanlar terimi kullan lm flt r. Aristoteles, bugün bildi imiz ve kulland m z anlam yla historeini fliir sanat n n alt nda bir edebî tür olarak görmüfl ve theoria etkinli i olan felsefenin karfl s na koymufltur. Onun bu anlay fl, yüzy llar boyunca geçerlili ini korumufltur. SIRA S ZDE 4 1. Teorik bilgi, 2. Pratik bilgi, 3. Poietik bilgi. Bunlardan ilkini, bilgiyi baflka bir fleyin arac de il de bafll bafl na kendisi için bir amaç olarak gören fizik, matematik ve metafizik gibi disiplinler oluflturur (Ross 2002, s. 83). kincisi kapsam na etik, politika, ekonomi gibi insan yaflam ndaki eylemlerle iliflkili, iyinin nas l elde edilebilece ini araflt ran disiplinler girer (a.y., s. 220). Son olarak, poietik bilimler, anlamca bilimlerin karfl s na konulmufl olan güzel sanatlar, yani insan ürünü fleyleri kapsar-yani bilgiyi bilgi olarak de il, güzel fleyler yapmak için bir araç olarak görür ve kullan r. Poietik bilgi alan na tragedya, müzik, resim, heykel gibi sanatlar girer (a.y., s. 319; Arslan 2007, s.41). Aristoteles, bu bilgi alanlar s n flamas çerçevesinde, Herodotos ve Thukydides in kazand rd anlamlar tafl yan historeini historiografya (tarih yaz m ) olarak adland rm fl ve bu disiplini Peri Poietikes (fiiir Sanat Üzerine) adl yap t nda bir edebiyat türü olarak fliirin alt nda s n flam flt r; çünkü Aristoteles e göre fliir sanat imgelem (phantasia) yoluyla bile olsa bir genelli i hedeflerken, tarih yaz c l bireysel, rastlant sal olaylar edebî bir dille aktar rken böyle bir genelli i hiçbir zaman yakalayamaz ve bu da felsefenin peflinde oldu u genellik ile tarih yaz m n n yaln zca rastlant sal yakalayabilmesi aras nda giderilemez biçimde bir karfl tl k oluflturur (Poietika, 1451b). Aristoteles te en yetkin ve aç k ifadesini bulan theoria-historia-ya da felsefe-tarih karfl tl, Antikça Roma medeniyetinde de aynen korunmufl, olaylar kaydetmek için y ll klar tutma (annales) ve tarih yaz c l aras nda yaln zca edebî ölçütler temelinde ayr m yap lm flt r (Özlem 2004, s. 25): Bu ayr ma göre y ll k yazarlar, Osmanl daki vak anüvisler gibi memurken, tarih yaz c lar, Cicero nun ifadesiyle insanlar için geçmiflten dersler ç karan edebiyatç lard r (a.y.). Ünitemizin son bölümünde ele almaya çal flt m z bu karfl tl k, tarih felsefesinin gidifline yön verecek ölçüde belirgindir ve tarih felsefesinin özel bir tarihi yaz lacak olsa, sayfalar n önemli ço unlu unu bu karfl tl aflma denemelerinin kaplayaca n söylemek herhalde abart olmaz. Do ay anlamaya odaklanan ve yaln zca bu yöndeki çabalar bilgi ad na de erli bulan yaklafl m, günümüzde de tarih bilgisinin sa laml, temellendirilebilirli i gibi konularda ortaya koyulan görüflleri etkiliyor mu? Düflünün ve aran zda gruplar oluflturarak tart fl n.

37 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 31 Özet A MAÇ 1 Antikça Yunan toplumunda ortaya ç kan efsaneye dayal tarih anlay fl n özetlemek. Antikça Yunan medeniyetinde tarih konusunun, di er pek çok medeniyette oldu u gibi, efsaneler taraf ndan ifllendi i söylenebilir. Herodotos un bafllatt tarihçilik gelene ine kadar etkili olan efsaneye dayal bu dönemde etkili olmufl bafll ca isimler Homeros ve Hesiodos tur. Homeros un kendi destanlar nda kültüre, toplumun de- er ve yaflama biçimlerine yer vermesi, hatta tanr lar n, kahramanlar n, soylu ailelerin soykütüklerini aktarmas, tarihçilik aç s ndan önemli veriler olarak yorumlanmaya uygundur. Hesiodos, tarih düflüncesini içeren iki ayr yap t nda, tarihi iki ana bölüme ay rm flt r: Theogonia da (2006), evrenin olufl sürecini, tanr lar n özelliklerini ve görevlerini, insan n ortaya ç k fl n ele alm fl, daha çok tanr lar n tarihini anlatmaya yo unlaflm flt r. fller ve Günler de ise insan n tarihi a rl kl yer tutmufl, hatta Hesiodos bu yap t nda kendinden önceki ve sonraki nesilleri kapsayacak flekilde insan n geçmiflini ve gelece ini-daha do rusu insan n geçmifli ve gelece i konusunda kendi öngörülerini- ele alm flt r. Hesiodos, zamana ba l olarak insanl n kötüye gitti i, insan n özelliklerinin olumsuza do ru de iflti i görüfllerini Ça lar Ö retisi de denilebilecek bir temellendirme çerçevesinde ortaya koymufltur. Pindaros, Rodos un efsaneye dayal tarihini anlatm flt r ve bu anlat da geçmifl, de iflmeyen gerçeklik olarak anlafl lm flt r. Geçmiflin Pindaros için önemi büyüktür; fakat Pindaros un fliirlerinde genel olarak zaman, her üç boyutuyla da (geçmifl, bugün, gelecek) önemli yer tutmufltur. Hatta ilk olarak tarih olaylar n zaman boyutunda de erlendirenin de Pindaros oldu unu söyleyebiliriz. Bunun d fl nda, Pindaros, zamandaki ve tarihteki de iflikliklere iliflkin fark ndal n yap tlar na yans tan, Starr n vurgusuyla, tarihsel bir dünyada yaflad - n aç kl kla dile getiren bir ozan olmufltur. Pindaros, zamandaki ve tarihteki de iflikliklere iliflkin fark ndal n yap tlar na yans tan, geleneklerin de iflken oldu unun fark nda ve gelene in dünyan n yöneticisi oldu u görüflünü benimseyen bir ozan olmufltur. A MAÇ 2 Sofistler den sonra Yunan toplumunda tarihçili- in ve tarih yaz c l n n kazand yeni özellikleri ve yönelimleri de erlendirmek. Evrenin nas l olufltu u sorusuna aranan ve önerilen yan tlar, bafll bafl na tarihli olduklar ndan, tarih düflüncesinin Antikça Yunan medeniyetinin evren anlay fl n n merkezine oturmas na yol açm fllard r. Felsefeye dayal evren anlay fl da, efsaneler ve kozmogoniler gibi, oluflu aç klarken evrenin olufl tarihini de konu edinir. Toplumsal sorunlar n çözümünde de sorunu ortaya ç karanlar ve sorunlar n kaynaklar n araflt rma yolunun izlenmesi, geçmifle ilgiyi artt rm fl ve sorunlar geçmifli göz önüne alarak çözme giriflimleri, insan ve kültür hakk nda çeflitli düflüncelerin ortaya ç kmas na neden olmufltur. M.Ö. 5. yüzy lda tarihçiler, kendi ça lar ndaki sorunlara odaklan rken, felsefeciler, sorunlara yaklafl m için farkl bir yola yönelmifltir: Toulmin e göre, Pythagoras ve Parmenides in etkileriyle felsefenin metafizik yoluna girmesi, do a bilimlerinin tarihsel görünüflten ziyade kuramsal fizik-matematik yönünde geliflmesine zemin haz rlam flt r. Herodotos, edindi i bilgiyi de ifltirmeden aktarma ve gerekmedikçe kiflisel görüfllerini aktard olaylara katmama gibi özellikleriyle, tarih yaz c - l nda rastlanan ilk farkl modeli oluflturur. Ayr - ca, birbirine karfl t düflünceleri görmezden gelmemesi, anlatt konuyla ilgili yaz l belgeler elde etti i zaman belgeye ba l kalarak de erlendirme yapmas, bilgisinin yetersiz kald durumda bunu aç kça dile getirmesi, kiflisel yorumlar - n iflin içine katt nda yaln zca be enilerine ve hayranl klar na de il de çirkin ve tuhaf buldu u olaylara da yer vermesi, Herodotos u özgün ve öncü bir tarihçi k lan di er yönleridir, diyebiliriz. Thukydides de Herodotos ile birlikte Yunan tarihçili inin önemli isimlerinden biridir. Thukydides, ekonomik etkenleri de iflimlerin ve iç savafllar n nedeni olarak gören belki de ilk tarihçidir. O, tarih olaylar n incelerken ak lc bir tutum tak nm fl, buna ba l olarak tarih olaylar karfl - s nda kuflkucu olunmas ve öne sürülen her aktar ma ve delile inan lmamas gerekti ini savunmufltur. Thukydides, olaylar n ard ndaki neden ve ilkeleri araflt r p bulma iste iyle ba lant l ola-

38 32 Tarih Felsefesi-I A MAÇ 3 rak, olaylarda ortaya ç kan sonuçlar, amaçlar ve motifleri gözeten ve bu unsurlara odaklanan, pragmatik bir tutum sergilemifltir. Bu say lan yönleriyle, Yunan tarihçili inde bilimsel yöneliflin zirveye ç kt bir düflünür olmufltur. A MAÇ 4 Platon un kurdu u felsefe sisteminin tarih anlay fl na nas l yans d n yorumlamak. Platon, kendi ça nda tan k oldu u toplumsal ve siyasi çalkant lar karfl s nda, flu iki tutum aras nda bir seçim yapma zorunlulu uyla bafl bafla kalm flt r: 1. Polisi, daha do rusu Atina y tüm kurum ve gelenekleriyle geçmifle gömme gayreti içinde olan y k c güçlerle bir olup yepyeni bir devlet ve yepyeni bir din oluflumuna katk da bulunmak, 2. Karfl t görüfltekilerin yanl fllar n ortaya koyup çürüterek Polis i ayakta tutmak için ne gerekiyorsa yapmak. Platon, bu tutumlardan ikincisini benimsemifltir ve hocas Sokrates in Sofistlerle mücadelesini devam ettirerek Polis i sonuna kadar savunmufltur. Bu seçimi, Platon un ömrü boyunca din, siyaset, kültür gibi sorunlarla u raflmas na yol açm fl, bu sorunlara önerdi i çözümleri temellendirirken de felsefeyi ön planda tutmakla birlikte, malzemesini tarihten derlemifltir. Platon un felsefesinin oldu u kadar, tarih anlay - fl n n da anahtar kavramlar n n bafl nda ruh gelir. Platon a göre ruh hem ilk yarat lan varl klardan biridir hem de tüm de iflim ve dönüflümlerin bafll ca nedenidir. Ruh, bütün eylemlerin, iyi ve kötü olarak nitelenen her fleyin ard ndaki nedendir, yani insanlar n tüm eylemleri asl nda ruhun etkinlikleridir. Platon un ruha yükledi i temel özellikler ölümsüzlük, maddesizlik ve görünmezliktir. Ayn zamanda ruh, tutku, cesaret ve ak l olmak üzere üç ana bileflene sahip bir yap d r. Ruh, iyileflmeden sorumlu oldu u ölçüde, toplumdaki bozulmadan da ayn ölçüde sorumludur. Platon a göre insan n mutlu yaflamas, 1. Ruhun bölümleri aras nda, 2. Devlette ve kurumlar nda düzen ve uyumun olmas na ba l d r. Toplumsal yaflam, hem insan n varl n sürdürmesi için zorunlu olmas hem de refahta art fl ve kurumlarda geliflmifllikle birlikte insan bozmas nedeniyle çeliflki do urmaktad r. Platon, tüm bu aflamalar n zorunlu oldu unun, tarihin bafllang - c ndan kendi yaflad zamana kadar belirli ölçüde bir ilerlemenin sürdü ünün fark ndad r ve insana-topluma iliflkin iyimserli ini temellendirmek üzere, felsefeyi kullan r. Platon a göre, 1. nsan, ahlâkta bozulman n getirdi i olumsuzluklar, ilerleme sürecinde gelifltirdi i kurumlar ve bilgileri kullanarak saf d fl edebilir, 2. Devlet aflamas na ulaflma ve felsefenin do ufluyla, kültürde ilerleme zirveye ç km fl olur, 3. Ruhta sakl olan Tanr ö ütleri-yani do rulu un bilgisinin kayna-, ruhun arkeolojisi yap larak (Phaedrus, 249 c- d) felsefe sayesinde ortaya ç kar l p, do ru bilgi temeline uygun devlet kurulunca, çeliflki ortadan kalkar. Platon un tarihi yorumlay fl üslubu, tarihçilik ve tarih yaz m aç lar ndan bak ld nda, Timaios, Kritias ve Yasalar gibi yap tlar nda, Devlet ve Devlet Adam gibi daha genç oldu u zamana ait yap tlar na k yasla farkl d r. Platon, düflüncesinde gitgide daha bask n olarak belirecek biçimde, geçmifli, insanl n kendini gerçeklefltirdi i bir alan, anlaml bir bütünlük olarak de erlendirmifltir. Platon ve Aristoteles in felsefe sistemlerini Antikça Yunan kültüründeki theoria-historia karfl tl yla iliflkilendirmek. Antikça Yunan düflüncesinin bütününde kendisini gösteren zihniyet, felsefeyi, kal c ve temel olan, deneyimlere ve alg lara ba l olarak de iflmeyen fleyleri araflt rmaya yönelen bir etkinlik olarak kabul etmifl ve rastlant sal, tekil olaylara iliflkin bilgi edinmeyi ayn ölçüde önemsememifltir; çünkü bu zihniyet içerisinde hem do ada, hem de insan ve toplumda genel bir düzen varsay m egemendir. Paul Yorck von Wartenburg, bu zihniyetin Herakleitos tan Aristoteles e kadar tüm Yunan düflüncesinde var olan hakiki bilgiyani episteme ile san bilgisi, historik bilgi-yani doxa ayr m nda ifade buldu unu ileri sürmüfltür. Antikça Yunan düflüncesinde historein kavram n n anlam içeri i, iki yönlü olmufltur. Bunlardan ilki, do ada gözlenen olaylara tan kl k etme anlam n içeren, deneyimsel bilgiye karfl l k gelir. Herodotos, historein kavram n insanlar n ve toplumlar n bafl ndan geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlam na gelecek biçimde kullanma konusunda bir ilktir. Thukydides e göreyse, historein, yaln zca geçmiflteki olaylar n aktar m ve kayd ndan ibaret de ildir, ayn zamanda geçmiflte kalan insan-toplum olaylar n de erlendirme ve yorumlama etkinli i olarak da anlafl lmal -

39 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 33 d r. Historein sözcü ünün anlam içeri i sand - m zdan ne kadar zengin ve tarihçilikle ilgili Antikça Yunan düflünürlerinin baflard klar ilkler ne kadar çok olursa olsun, Antikça Yunan medeniyetinin düflünce yap s nda, kosmos ile dile getirilen düzen fikri belirgin biçimde etkilidir ve bu düzenin kal c, de iflmeyen fleylerinin bilgisinin, deneyim s n rlar n aflan, ak l temelli bir düflünme yoluyla edinildi i anlay fl da yayg nd r. Platon u felsefe yapmaya yönelten, toplumunun evren anlay fl n sars lmaz temellere yaslamak ve Sofistlerin görecili inin aksine genel-geçer ahlak ölçütlerini bulup temellendirmek gibi kayg lar oldu undan, Platon un felsefeyi ele al fl ve iflleyifl biçiminin de kal c bir varl k düzenini ve bunun bilgisini ortaya ç karmay hedefleyen yap da olmas flafl rt c de ildir. Platon da idealar, yaln zca varl k sorunu ba lam nda de il, bilgi sorunu ba lam nda da anahtar kavramlardan biridir. dealar, zaman ve mekandan ba ms z, sonsuz-ölümsüz, ne ise o olarak kalan, hiçbir zaman de iflmeyen soyut varl klard r ve ancak salt ak lla, düflünce yoluyla bilinebilirler. Platon, idealarla ilgili düflüncelerini ne kadar gözden geçirmifl olursa olsun, idealara yükledi i bu temel nitelikler hep ayn kalm flt r. Aristoteles, theoria-historian n birbirine karfl t olarak konumlanmas konusunda, Platon dan daha aç k bir söyleme sahiptir, denilebilir. Aristoteles, bilgi alanlar n flöyle s n fland r r: 1. Teorik bilgi, 2. Pratik bilgi, 3. Poietik bilgi. Aristoteles, s n flamas çerçevesinde, Herodotos ve Thukydides in kazand rd anlamlar tafl yan historeini historiografya (tarih yaz m ) olarak adland rm fl ve bu disiplini bir edebiyat türü olarak fliirin alt nda s - n flam flt r; çünkü Aristoteles e göre fliir sanat hayal gücü (phantasia) yoluyla bile olsa bir genelli- i hedefler, oysa tarih yaz c l bireysel, rastlant - sal olaylar edebî bir dille aktar rken böyle bir genelli i hiçbir zaman yakalayamaz ve bu da, felsefenin peflinde oldu u genellik ile tarih yaz m n n yaln zca rastlant sal yakalayabilmesi aras nda giderilemez biçimde bir karfl tl k oluflturur. A MAÇ 5 Theoria-historia karfl tl n n, tarihin Bat kültüründeki konumu üzerine etkilerini de erlendirmek. Aristoteles te en yetkin ve aç k ifadesini bulan theoria-historia-yani felsefe-tarih karfl tl, Antikça Roma medeniyetinde de aynen korunmufl, olaylar kaydetmek için y ll klar tutma (annales) ve tarih yaz c l aras nda yaln zca edebi ölçütler temelinde ayr m yap lm flt r. Hatta bu karfl tl k, tarih felsefesinin gidifline yön verecek ölçüde belirgindir ve tarih felsefesinin özel bir tarihi yaz - lacak olsa, sayfalar n önemli ço unlu unu bu karfl tl aflma denemeleri kaplar.

40 34 Tarih Felsefesi-I Kendimizi S nayal m 1. Antikça Yunan toplumunun gün geçtikçe kötüye gitti ini düflünen Hesiodos, bu düflüncesini afla dakilerden hangisiyle temellendirmifltir? a. nsanlar n yaflanm fl tarihiyle b. Tanr lar n tarihiyle c. fller ve Günler le d. Theogonia yla e. Ça lar Ö retisiyle 2. Zaman unsurunu tüm boyutlar yla tarihinde kullanan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Herodotos b. Pindaros c. Homeros d. Hesiodos e. Thukydides 3. Evrenin kökeni hakk nda ortaya at lm fl bilimsel kuram ya da efsane temelli aç klama anlam na gelen terim afla dakilerden hangisidir? a. Kozmoloji b. Kozmon Psykhe c. Kozmogoni d. Kosmos e. Logos 4. nsan her fleyin ölçüsüdür; olanlar n olduklar n n, olmayanlar n, olmad klar n n sözünün sahibi düflünür, afla dakilerden hangisidir? a. Protagoras b. Gorgias c. Platon d. Sokrates e. Hippias 5. Afla dakilerden hangisi, Herodotos ile Thukydides in ortak yönlerinden biri de ildir? a. Elefltirel tutum b. Nesnellik kayg s c. Birincil kaynaklara önem verme d. Gezilen co rafyalar n anlat m e. Ak lc l k 6. Ruh hakk nda afla daki ifadelerden hangisi yanl flt r? a. Ruhun kendisi de bir idead r. b. Ruh ölümsüzdür. c. Ruh maddesizdir. d. Ruh, tutku, cesaret ve ak ldan oluflan bir bütündür. e. yiliklerden de, kötülüklerden de ruh sorumludur. 7. Platon, toplumsal yaflam ile ahlâk aras nda gördü ü çeliflkinin afla dakilerden hangisiyle afl laca n savunur? a. Kurumlar n geliflmesiyle b. Toplumdaki zenginli in artmas yla c. Do ru bilgi temelinde ideal devletin kurulmas yla d. Zenaatlar n geliflmesiyle e. Savaflmak için cesaretin artmas yla 8. Platon da felsefece düflünmenin bilgisine, bilginin gerçek nesneleri olan idealar kavrama yoluna yönelten yöntemin Yunanca ad afla dakilerden hangisidir? a. Dikaiosyne b. Sophrosyne c. Alethes Doxa Meta Logou d. Dialektike e. Aletheia 9. Historein kavram n ilk kez insanlar n ve toplumlar n bafl ndan geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlam nda kullanan tarih düflünürü afla dakilerden hangisidir? a. Sokrates b. Herakleitos c. Aristoteles d. Thukydides e. Herodotos 10. Afla dakilerden hangisi Aristoteles in, Herodotos ve Thukydides in kazand rd anlamlarla historeine karfl tutumunu dile getirir? a. Empeiria ad n vermifl ve do a bilimleri aras nda s n flam flt r. b. Historiografya ad n vererek fliir sanat n n alt nda bir edebi tür olarak s n flam flt r. c. Pratik bilimler aras nda s n flam flt r. d. Teorik bilimlerden biri olarak görmüfltür. e. Felsefeden beklenen genelli in bilgisine ulaflmay tarihten de beklemifltir.

41 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 35 Okuma Parças AT NALI: Ad ruh olan fleyin tan m nedir? fiimdi söyledi imizden baflka, yani kendili inden hareket eden hareket ten baflka bir tan m var m? KLEINIAS: Hepimizin ruh dedi i varl n kendili inden hareket olarak tan mland n m söylüyorsun? AT NALI: Evet; e er bu böyleyse, ruhun, bütün varl klardaki her de iflikli in ve hareketin nedeni oldu u ortaya ç kt ktan sonra, flimdi var olan, daha önce var olmufl ve ileride var olacak bütün nesnelerin ve karfl tlar n n ilk oluflum ve hareket ilkesiyle ayn fley oldu una yeterince kan t getirilmedi inden hâlâ yak n yor muyuz? KLEINIAS: Hiç de de il, bütün varl klar içinde ruhun, hareket ilkesi olarak en eski oldu u en doyurucu biçimde kan tland. AT NALI: Öyleyse, kendi d fl ndaki bir fleyden kaynaklanana ve hiçbir fleyi kendi içindeki güçle harekete geçiremeyen hareket ikinci s rada de il mi? Ya da asl nda ruhsuz bir maddenin u rad de ifliklik olarak kaç nc s raya koymak istiyorsan, o s rada yer almas gerekmiyor mu? KLEINIAS: Do ru. AT NALI: Ruh yönetti ine, madde de do al olarak onun yönetiminde oldu una göre, ruhun maddeden önce oldu unu, maddenin ise ondan sonra ikinci s rada geldi- ini söylerken kesinlikle hakl yd k ve son derece do ru ve eksiksiz konuflmufl olduk. KLEINIAS: Evet, çok do ru. AT NALI: Daha önceki konuflmam zda, e er ruhun bedenden önce oldu u ortaya ç karsa, ruha iliflkin fleylerin de maddeninkinden daha eski olaca üzerinde uzlaflt m z an msayal m. KLEINIAS: Elbette. AT NALI: Ruh maddeden önce oldu una göre, karakterler, töreler, istenç, muhakeme, do ru san, dikkat ve an lar da, maddelerin uzunlu undan, geniflli inden, yüksekli inden ve gücünden öncedir. KLEINIAS: Zorunlu olarak. AT NALI: Bundan sonra da flu konuda uzlaflmak zorunlu de il mi? Ruhu her fleyin nedeni olarak koyacaksak, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, adaletin ve adaletsizli in ve bütün karfl tlar n da nedeni de il midir? KLEINIAS: Kuflkusuz. AT NALI: Ruh hareket eden her fleyin içinde bulundu- una ve onu yönetti ine göre, gökyüzünü de yönetti ini söylemek zorunlu de il mi? KLEINIAS: Elbette. AT NALI: Bir tek ruh mu, birden fazla ruh mu? Ben ikinizin yerine cevap vereyim: birden fazla. kiden az oldu unu düflünmeyelim: biri iyilik yapan, öteki de bunun tersini yapacak güçte olan. KLEINIAS: Çok do ru söyledin. Kaynak: Platon, Yasalar (2. cilt), çev. Candan fientuna-saffet Babür, stanbul: Kabalc Yay nlar, 1998, 896a- 896e7. Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar 1. e Yan t n z do ru de ilse, Antikça Yunan Dünyas nda Efsaneye Dayal Tarih Anlay fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 2. b Yan t n z do ru de ilse, Antikça Yunan Dünyas nda Efsaneye Dayal Tarih Anlay fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 3. c Yan t n z do ru de ilse, Sofistlerden Sonra Yunan Tarihçili i ve Tarih Yaz c l bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 4. a Yan t n z do ru de ilse, Sofistlerden Sonra Yunan Tarihçili i ve Tarih Yaz c l bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 5. d Yan t n z do ru de ilse, Sofistlerden Sonra Yunan Tarihçili i ve Tarih Yaz c l bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 6. a Yan t n z do ru de ilse, Platon un Tarih Anlay fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 7. c Yan t n z do ru de ilse, Platon un Tarih Anlay fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 8. d Yan t n z do ru de ilse, Platon un Tarih Anlay fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 9. e Yan t n z do ru de ilse, Theoria-Historia Karfl tl n n Oluflmas ve Yerleflmesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 10. b Yan t n z do ru de ilse, Theoria-Historia Karfl tl n n Oluflmas ve Yerleflmesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz.

42 36 Tarih Felsefesi-I S ra Sizde Yan t Anahtar S ra Sizde 1 Yaz l kültürün olmad, insanlar n yapt klar n gelecek kuflaklara yaln zca söz ve anlat yla aktard bir ortamda, flüphesiz, efsaneler geçmiflle ilgili en önemli malzeme y n n oluflturur. Bu efsaneler, ayn zamanda, toplumlar n ve o toplumun üyesi insanlar n varl klar n, yaflamdaki amaçlar n, toplumun de erlerini aç klama ve temellendirme amac yla da kullan l rlar. Dolay s yla, bir kiflinin, geçmiflini anlatmak için dayanabilece i hiçbir yaz l kaynak ya da belge vb. malzeme bulunmuyorsa, kendi toplumuna ait bildi i en eski söylencelerden bafllay p kendi zaman na en yak n söylencelere kadar gelerek geçmiflini anlamaya ve anlatmaya çal flmas, onun için kaç n lmaz olacakt r. Belki bu anlat lar, geçmiflten kalan eflyalar, giysiler ya da tarihi anlat lacak olan toplumun geçmifline iliflkin ipucu verebilecek nesnelerin yorumlanmas yla desteklenebilir; fakat bu, anlat lan geçmiflin, daha çok anlatan aç - s ndan inan l rl n güçlendirmeye yarar. fiimdiki bak fl aç s yla, tarih hakk nda bu yarg lara varmak kolay olsa da Herodotos öncesi dönemde yaflam fl bir Yunanl için tarihini anlaman n ve anlatman n efsanelerden ve kozmogonilerden daha geçerli baflka bir yolu bulunmad da gözden kaç r lmamal d r. S ra Sizde 2 Ünitemizde Herodotos ile ilgili yaz lanlar bir kez daha dikkatle okundu unda, Herodotos un historein kavram na insan-toplum olaylar anlam n kazand ran ve bu kavram n günümüzde de bu anlama gelecek flekilde kullan lmas n n yolunu ilk açan kifli oldu u fark edilecektir. Herodotos, historein kavram nda böylesine önemli bir içerik dönüflümü gerçeklefltirmesinin yan s - ra, ilk kez tarafs z kalma kayg s tafl yarak olaylar anlatmas, abart l anlat mlara kuflkuyla ve elefltirel yaklaflmas, belgelere, daha da önemlisi herhangi bir olay hakk nda olanaklar elverdi i ölçüde birincil kayna a dayanarak aç klama yapmaya çal flmas gibi özellikleriyle, kendisinden sonra tarihle u raflanlara yol göstermifltir. Hatta, Herodotos un tarih yaz m nda uygulad bu ilkler, gelifltirilerek sürdürülmektedir de diyebiliriz. Thukydides de yine bu ünitede yaz lanlardan hat rlanaca üzere, Herodotos ile bafllayan bu ilkleri devam ettiren bir tarihçidir. Thukydides, ekonomik nedenlerin iç savafllara ve göçlere do rudan etkisi oldu unu düflünen ve bunu temellendirmeye giriflen ilk tarihçi olarak, olaylar n ard ndaki nedenleri görmeye çal flm flt r. Bu tutumu, onun olaylar n gerçekleflmesinde güdülen amaçlar, sonuçlar daha derinden anlamaya yönelmesine yol açm fl ve onu pragmatik yönleri öne ç kan bir tarihçi k lm flt r. Tarihi insan eylemlerinin bilimi olarak görme, geçmiflle ilgili kan t olarak öne sürülen her fleyi kabul etmeme ve kabul edenlere karfl elefltirel olma, Thukydides i özgün k lan yönlerdir. Herodotos ile ortak olan yönleri, belgelere ve birincil kaynaklara dayanma, elefltirellik, ak lc l k ve tarafs zl kt r. K sacas, günümüzde tarihin verdi i bilginin bilimsel olarak kabul edilmesi için gerekli görülen ölçütlerin yolunu, Herodotos ve Thukydides in açt söylenebilir. S ra Sizde 3 Toplumsal çalkant lar n yo un oldu u bir ortamda yaflamak ve böyle bir ortamda düflünür olmak, a r sorumluluklarla yüzleflmeyi de beraberinde getirir. Platon için de böyle olmufltur. Kuflkusuz, bir insan n, çocuklu- undan itibaren edindi i, benimsedi i koca bir de er sistemini y kmaya ve toplumunca benimsenecek yepyeni bir de erler a örmeye yeltenmesi kolay bir ifl de- ildir-bu kifli Platon gibi bir deha bile olsa! Fakat yine de toplumu daha fazla yozlaflmadan ve nihayet yok olmaya sürüklenmekten kurtarmak için baflka çare bulunmuyorsa, bu çareyi üretmek ve temellendirmek de düflünürün-ya da düflünürlerin- sorumlulu undad r. Düflünür(ler) aç s ndan mevcut de er sistemini y kmak, toplumun birikmifl ve çözümsüz görünen sorunlar na neden olan yanl fllar belirleyip bu yanl fllar n ortadan kald r lmas için yap lmas gerekenleri ortaya koymay gerektirir. Fakat insanlar n ve toplumlar n al flkanl klar ndan ve geleneklerinden bir anda vazgeçmeleri pek olanakl olmad ndan, toplumun mevcut de erler sistemine meydan okumak, o de erleri kendilerine ç kar arac k lm fl kesimlerce bozgunculuk hatta hainlik olarak da yorumlanabilir ve toplum, kendi yarar na çal flan düflünürlerin aleyhine k flk rt labilir. Öte yandan, yaln zca çözülmesi acil görünen toplumsal sorunlar ön plana alarak baz dönüflümlerin gerçekleflmesi için çaba göstermek, daha gerçekçi ve sonuç al - nabilir bir tutum gibi görünmektedir. Tüm de erlerin sil bafltan inflas tutumuyla karfl laflt r ld nda, böyle bir çaban n, toplumda oluflacak bir hoflnutsuzlu a yol açma olas l daha düflüktür. Platon da ünitede yaz lanlardan anlafl laca üzere, daha gerçekçi olan bu ikinci tutumu benimsemifltir ve kendi ça nda bir tür de erler anarflisine yol açan Sofistlere ve y k c gördü ü di er

43 2. Ünite - Antikça Yunan Dünyas nda Tarih Anlay fl 37 düflünürlere karfl mücadele etmifltir. Fakat bu, Platon u, Atina demokrasisini ve kendi ça ndaki yönetim yanl fllar n a r biçimde elefltirmekten de al koymam flt r. Platon düflüncesinin idealar ö retisi, ruh görüflü, devlettoplum felsefesi ve tarih metafizi i gibi bafll ca unsurlar n n tümü, hem ça n n sorunlar n hem de bu sorunlara Platon un önerdi i çözümleri anlamam z aç s ndan benzersiz bir malzeme sunmaktad r. S ra Sizde 4 Do ay anlamaya odaklanan ve yaln zca bu yöndeki çabalar bilgi ad na de erli bulan yaklafl m, Yeniça Avrupa Medeniyeti nde yüzy llar içinde gitgide pekiflmifl, bu yaklafl m n etkileri de günümüze kadar uzanm flt r. Hatta bu ünitede Aristoteles ile ilgili yaz lanlar hat rlanacak olursa, Aristoteles in de Yeniça daki düflünce yap s ndan tamamen farkl kayg larla da olsa, bu yaklafl ma yak n durdu u söylenebilir. Yaln zca gözlenebilir, deneye tâbî tutulabilir do a olgular n bilginin gerçek malzemesi olarak kabul eden bu yaklafl m n 19. yüzy lda pozitivizm ad yla neredeyse tüm bilgi alanlar n etkisi alt na alacak noktaya gelmesi, ayn yüzy l içerisinde Alman düflünür Wilhelm Dilthey taraf ndan da elefltirilmifltir: Dilthey, pozitivizmin tarihtoplum olaylar n aç klamakta yetersiz oldu u görüflünü temellendirmeye çal flm fl, hatta do a bilimci yaklafl m n kendisinin dahi Avrupa n n belirli bir tarihsel-kültürel döneminin ürünü olmaktan öteye geçemeyece ini savunmufltur. Fakat bu elefltiriler, ne Dilthey n yaflad dönemde ne de 20. yüzy l n ilk yar s nda dikkate al nm flt r. Aksine, pozitivizmin salt bilimci rüzgâr, 20. yüzy l n ikinci yar s na dek pek çok düflünürün ve düflünce okulunun yelkenini doldurmaya yetmifltir. Dolay s yla, Ayd nlanma dan günümüze kadar uzanan süreçte, bilimlerin kendi ba ms z araflt rma nesnelerini edinmeye ve kendilerini bununla s n rlamaya yönelik tutumlar belirginleflirken, insan-toplum olaylar n araflt rma konusu edinen ve bazen kültür bilimleri, bazen tin bilimleri, bazen de befleri-sosyal bilimler adlar alt nda s n flanan sosyoloji, psikoloji, ekonomi, tarih gibi disiplinlerin do a bilimlerindeki yasal l k ya da kesinlik ölçütlerine uydurulmas na çal fl lm flt r. Dahas, do a bilimlerinde öngörülen yöntemlere ayk r görülen ya da çizilen s n rlar yer yer aflan yöntemlerle ifl görmek, bilimsel tutuma ayk r görülmüfltür den sonra postmodernizm ba lam nda ortaya ç kan pek çok elefltiriye karfl n, pozitivist zihniyet, tarih bilgisinin bilimsel de ere sahip olup olmad ya da olmas için ne yap lmas gerekti i gibi konularda ortaya ç kan tart flmalarda hâlâ belli bir a rl k noktas n oluflturmaktad r. Ne var ki, pozitivisit yaklafl m, özellikle tarihçiler ve di- er insan-toplum bilimleri alanlar nda çal flanlar aras nda, kendisine geçen yüzy ldaki ölçüde taraftar bulamamaktad r. Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Aristoteles (2005). Poietika (fiiir sanat Üzerine), çev. Nazile Kalayc, Ankara: Bilim ve Sanat. Barnes, H.E. (1963). A History of Historical Writing, New York: Dover Publications. Barnes, J. (1982). The Presocratic Philosophers, London: Routledge& Kegan Paul. B çak, A. (2004). Tarih Düflüncesi II: Felsefe ve Tarih, stanbul: Dergâh Yay nlar. B çak, A. (2004a). Tarih Düflüncesi I: Tarih Düflüncesinin Oluflumu, stanbul: Dergâh Yay nlar. Borst, A. (1997). Computus: Avrupa Tarihinde Zaman ve Say, çev. Zehra Aksu Y lmazer, Ankara: Dost. Bury, J. B. (1958). The Ancient Greek Historians, New York: Dover Publications. Cole, T. (1967). Democritus and The Sources of Grek Anthropology, Michigan: The American Philological Association. Cornford, F. M. (1965). Thucydides: Mythiscoricus, London: Routledge& Kegan Paul. Durant, W. (1954). The Story Of Civilization, New York: Simon and Schuster Press. Edelstein, L. (1967). The Idea of Progress In Classical Antiquity, Baltimore: The Johns Hopkins Press. Eliade, M. (2003). Dinsel nançlar ve Düflünceler Tarihi (I-II), çev. Ali Berktay, stanbul: Kabalc. Forsdyke, J. (1956). Greece Before Homer: Ancient Chronology and Mythology, London: Max Parrish. Gunnell, J. G. (1968). Political Philosophy and Time, Connecticut: Wesleyan University Press. Guthrie, W.K.C. (1957). In The Beginning, London: Methuen. Guthrie, W.K.C. (1965). A History of Greek Philosophy vol. II, London: Cambridge At The University Press. Guthrie, W.K.C. (1969). A History of Grek Philosophy vol. III, London: Cambridge At The University Press. Guthrie, W.K.C. (1975). A History of Grek Philosophy vol. IV, London: Cambridge At The University Press.

44 38 Tarih Felsefesi-I Guthrie, W.K.C. (1978). A History of Greek Philosophy vol. V, London: Cambridge At The University Press. Guthrie, W.K.C. (1988). lkça Felsefesi Tarihi, çev. Ahmet Cevizci, Ankara: Gündo an Yay nlar. Herodotos (1983). Herodot Tarihi, çev. Müntekim Ökmen, stanbul: Remzi. Hesiod (2006). Theogony-Works And Days- Testimonia, ed.&trans. Glenn W. Most, Cambridge: Harvard University Press (Loeb Classical Library). Hesiodos (1977). fller ve Günler, çev. Sabahattin Eyubo lu-azra Erhat, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay nlar. Hesiodos (1977). Theogonia-Tanr lar n Do uflu, çev. Sabahattin Eyubo lu-azra Erhat, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay nlar. Jaeger, W. (1965). Paideia: The Ideals of Grek Culture-I, Oxford: Basil Blackwell. Kranz, W. (1994). Antik Felsefe, çev. Suad Y. Baydur, stanbul: Sosyal Yay nlar. Özlem, D. (2004). Tarih Felsefesi, stanbul: nk lâp (8. Bask ). Pindar (1997). Olympian Odes-Pythian Odes (All Works-vol.1), ed. Jeffrey Henderson, Cambridge: Harvard University Press (Loeb Classical Library). Pindar (1997). Nemean Odes- Isthmian Odes (All Works-vol.2), ed. Jeffrey Henderson, Cambridge: Harvard University Press (Loeb Classical Library). Plato (1997). Plato: Complete Works, ed. John M. Cooper, Indianapolis: Hackett Publishing Co. Platon (1998). Yasalar (2 cilt), çev. Candan fientuna- Saffet Babür, stanbul: Kabalc. Popper, K.R. (1966). The Open Society and Its Enemies (2 vols.), London: Routledge (Fifth edition-revised) Ross, W.D. (2002). Aristoteles, çev. Ahmet Arslan vd., stanbul: Kabalc. Sikes, E.E., M.A. (1914). The Anthropology of The Greeks, London: David Nutt. Starr, C.G. (1967). Pindar and The Greek Historical Spirit, Hermes, 95. Band, November. Thompson, J.W. (1958). A History of Historical Writing, New York: Mac Millan. Thukidides (1976). Peloponnesos Savafl, çev. Tanju Gökçöl, stanbul: Hürriyet Yay nlar. Toulmin, S.-J. Goodfield (1965). The Discovery of Time, New York: Harper and Row.

45

46 3TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Ortaça Avrupa kültürünü ana hatlar yla özetleyip aç klayabilecek, H ristiyanl n temel savlar n n Ortaça Avrupa kültürüne ve felsefesine etkilerini yorumlayabilecek, H ristiyan tarih anlay fl n kaynaklar ve etkileriyle birlikte de erlendirebilecek, Augustinus un ilk tarih filozofu ve teologu olarak görülmesinin ard ndaki nedenleri saptayabilecek, Antikça da ortaya ç kan theoria-historia karfl tl ekseninde Augustinus un tarih felsefesine katk s n de erlendirebileceksiniz. Anahtar Kavramlar nkarnation Çizgisel Zaman Kilise Eskaton Kurtulufl Tarihsel Süreç Tanr Kayras Iustus Dei Tarihsel Zaman Patristik çindekiler Tarih Felsefesi-I Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus ORTAÇA AVRUPA KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER HIR ST YAN TAR H DÜfiÜNCES VE TAR HÇ L K AUGUST NUS: LK TAR H F LOZOFU

47 Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-1: H ristiyan Ortaça ve Augustinus ORTAÇA AVRUPA KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER Tarih felsefesi, geçen ünitede gördü ümüz gibi düflünce dünyas na önemli ölçüde yay lan theoria-historia karfl tl ndan sonra, Ortaça da bafllayabilmifl midir? H ristiyanl k, Avrupa da tarihe yaklafl m nas l etkilemifl ve yeni olan neyi ya da neleri düflünce dünyas na katm flt r? Ortaça kültürü ve felsefesinin Avrupa da bir H ristiyan Felsefesi olarak ortaya ç k p geliflmesini nas l yorumlayabiliriz? E er tarih felsefesini Augustinus ile bafllatacaksak, onun iflaret etti i çözüm yollar n theoria-historia ayr m aç s ndan nas l de erlendirece iz? flte bu ünitemizde, bu ve benzeri sorular n yan tlar n arayaca z. Bu yan tlar ararken, ilkin Ortaça Avrupa kültürünün ve felsefesinin temel özelliklerine de inerek Ortaça hakk ndaki bilgilerimizi tazeleyecek, ikincileyin, H ristiyanl k arac l yla gelen tarih anlay fl n ve bu anlay fl n nas l bir tarih yaz c l na meydan verdi i üzerinde duracak, üçüncü ad mda Augustinus u ilk tarih filozofu-ya da teologu- k lan unsurlar tart flacak ve son olarak da Augustinus un gelifltirdi i H ristiyan tanr bilimi odakl tarih felsefesinin theoria-historia karfl tl n aflma konusunda düflünce tarihine sundu u katk y de erlendirece iz. Ortaça n din temelli düflünce yap s n n, baz felsefe tarihçilerince, bir geçifl dönemi düflünürü say labilecek olan Plotinos tan ( ) bafllat ld n söyleyebiliriz (Çotuksöken-Babür 2000, s. 21). Plotinos, mistik-panteist bir düflünce ortaya koyarak her türlü maddecili e tutarl biçimde karfl ç km fl düflünürlerdendir (Gökberk 2005, s. 118). Plotinos a göre gerçek maddeden oluflmaz, salt tinsel niteliktedir (a.y.). Ayr ca, gerçek varl a daha yak n özellikler sergileyen ruh, Plotinos ta, bedeni bir araç olarak kullanan, bölünemez bir birli e sahip, an msamalar na ba l olarak hep kendisiyle özdefl, bileflik bir yap olan bedenden önce var olmufl bir temel neden ya da ilkedir (a.y., s ). Dinlerin de insanlara benimsetmeye çal flt varl k anlay fl n n ve ruh ö retisinin de Plotinos (ve ö rencisi olmakla kendisinin her zaman övündü ü Platon) hakk nda buraya kadar söylediklerimizle oldukça tutarl oldu unu hat rlatmakta yarar var. Fakat Plotinos un varl k anlay fl, yaln zca ruh ö retisi bak m ndan de il, tüm var olanlar n var olmas na olanak tan rken, kendisi baflka hiçbir varl a gereksinmeden var olan Bir (To Hẽn) sav bak m ndan da özellikle H ristiyanl n faydaland bir felsefe sistemi olmufltur. Bu Bir in alg ve düflünceyle kavranamamas, Onun hakk nda yaln zca ne olmad na iliflkin fleylerin söylenebilir olmas ve Mistik terimi, daha çok, kifliye özel, duyu deneyimlerinin s n rlar n aflan ve metafizik boyutu olan deneyimleri kapsayacak biçimde kullan l r. Panteizm ise, kökeni Yunanca ya dayanan panta-yani her fley ve theos-yani tanr sözcüklerinden oluflan, dilimize tümtanr c l k biçiminde de çevrilen bir metafizik anlay fl n ad d r. Bu anlay fl n felsefe tarihinde bilinen bafll ca temsilcilerinden birisi de Plotinos tur. Plotinos, gelifltirdi i düflünceler için her zaman Platon u model ald n ve ö retisini Platon un felsefe sisteminden yola ç karak oluflturdu unu ifade eden bir düflünürdür. Bu dile getiriflleri, Plotinos un, Yeni- Platonculuk ad verilen bir ak m n bafll ca filozofu olarak an lmas na neden olmufltur.

48 42 Tarih Felsefesi-I Plotinos a göre, tüm varolanlar, Bir in kendisinden taflmas sonucu lk Ak l (Nous), onun Evren Ruhunu (Kosmon Psykhe), evren ruhunun tek tek ruhlar ve son olarak ruhlar n da maddeyi meydana getirmesi sayesinde oluflmufllard r ve varl k hiyerarflisinde en alt basamak kabul edilen maddî her fley, asl nda Bir den bir zerre tafl maktad r. Bu ö retiye türüm ya da sudûr teorisi de denir. M.S. 529 da Iustinianus un Akademia y kapatmas, baz lar nca Ortaça n aç kça bafllad tarih olarak da görülür. E er Ortaça bafllang c için bu kapatma ve yasaklama olaylar n temel al rsak, din-temelli bir dünya kavray fl oluflturmak için H ristiyanl, Plotinos tan sonraki ikinci giriflim olarak yorumlayabiliriz. Katolik Kilisesi, merkezi Vatikan da bulunan ve Ortaça boyunca tüm devletlerin otorite olarak tan d klar, e itimden kültüre, ekonomiye, hatta savafllara dek Avrupa y ilgilendiren her fley üzerinde bafll ca söz sahibi olmufl bir kurumdur. Kendilerini Tanr n n ve sa n n yeryüzündeki temsilcileri olarak gören Kilise, Avrupa da uzun bir süre Antikça Yunan düflüncesinde örne i görülen tarzda bir düflünce gelene i oluflmas n engellemifltir. Kilise nin Roma-Germen toplumlar için kulland barbar terimi, Yunanca dakinden farkl olarak, günümüzdeki anlam na daha yak nd r: Barbar n, henüz H ristiyanl benimsememifl, dolay s yla medeniyetten ve kültürden nasibini almam fl anlam na gelecek biçimde kullan lmas, büyük ölçüde Kilise taraf ndan yayg nlaflt r lm flt r. Onun her fleyin kendisinden türedi i yarat c ilke, salt iyi, en yüksek olmas, çoktanr c l korumak isteyenler kadar H ristiyanlar n da Tanr inançlar n temellendirmede Plotinos tan yararlanmalar na yol açm flt r (a.y., s. 122). fiimdi H ristiyanl n Avrupa da Rönesans a, yani Antikça Yunan kültürünün yeniden keflfedildi i yeniden do ufl dönemine kadar sürdü ü savunulan düflünceyi dondurucu etkilerini ve Bat da Ortaça için olumsuz nitelemeler kullan lmas n n temellerini anlamaya çal flal m. Böyle bir anlama çal flmas n, iki ad mda gerçeklefltirece iz: Bu ad mlardan ilkini, H ristiyanl n Ortaça kültürü üzerindeki etkilerine iliflkin genel bir özet, ikincisiniyse, Ortaça düflüncesinin ilk dönemini simgeleyen Kilise Babalar (ya da Patristik) döneminin düflünce yap s n n tan nmas oluflturacak. H ristiyanl k Temelli Ortaça Felsefesi Platon ve Aristoteles gibi büyük sistem filozoflar n n yap tlar yla bir tür zirveye ulaflan Antikça Yunan düflüncesi ve buna ba l geliflen Yunan kültürü, M.S. 5. yüzy la kadar etkilerini sürdürse de ünlü felsefe tarihçimiz Macit Gökberk e göre, art k eski gücünü yitirmifl ve zay flamaya bafllam flt r (a.y.). M.S. 529 y l nda Bizans (Do u Roma) mparatoru Iustinianus un, Platon taraf ndan kurulan ve o s ralarda Yeni-Platoncu (Plotinosçu) e ilimi benimsemifl olan Akademia y kapatarak, H - ristiyanl a ayk r gördü ü Yunan felsefesinin okutulmas n yasaklamas, düflünce özgürlü ü ve farkl görüfllere tahammül aç s ndan H ristiyan Ortaça n n genel tutumuna iliflkin benzersiz bir örnektir. Gökberk, bu olay, Antik Felsefenin sona erdi inin d fltan belirtisi olarak yorumlam flt r (a.y.). Yaklafl k M.S. 375 y l ndaki Kavimler Göçü ve yaklafl k M.S. 476 y l nda Bat Roma mparatorlu u nun y k l fl gibi olaylar n da Ortaça n siyasi-toplumsal anlamda bafllang c olarak yorumland n Tarih derslerinizden hat rlayacaks n z. flte bu büyük ve kitlesel olaylar, Antikça Yunan medeniyetinde serpilip geliflmifl ve felsefî-bilimsel niteli i a r basan kültürün de varl n tehlikeye atm flt r (a.y., s. 129). Antikça daki kültür de erlerini gelecek için korumaya alan da Katolik Kilisesi olmufl, Kilise nin bu kültürde kendine uygun buldu u düflünceler korunurken, ayk r bulduklar da uzun yüzy llar boyunca tarihin karanl k sayfalar na terk edilmifltir (a.y.). Kilise nin Antikça felsefesine iliflkin benimsediklerini, barbar kabul ettikleri Roma-Germen toplumlar na ö retmesiyle, Antikça düflüncesi, H ristiyanlaflarak Avrupa da yay lmaya bafllam flt r (a.y.). Ne var ki, Antikça da Yunan toplumunun tart flmalarla, çat flmalarla gelifltirdi i düflünce, önce dinden uzaklafl p salt bilmenin kendisi için bilmeden-yani theoria etkinli inden- duyulan mutlulukla bafllay p gitgide praxis in ahlâk ödevlerinin ve dinsel özlemlerin yörüngesine do ru evrilirken; Ortaça H ristiyan dünyas ndaki düflüncenin geliflimi, Yunan düflüncesiyle ilgili söylediklerimizin tam tersine bir yolu izlemifltir: Ortaça düflünürleri, Antikça a iliflkin benimsenen düflünceleri ve felsefeyi, bulunmufl bir do ru olarak benimseyip, deyim yerindeyse haz r paket program kabul ettikleri bilgi toplam n n baz tutars zl klar n gidererek bu toplam n çeflitli k s mlar nda onar mlar, düzeltmeler yaparak iflleme yolunu seçmifllerdir (a.y., s. 130). fiimdi, Augustinus a kadar H ristiyan a rl kl düflünce yap s n n nas l temellendirildi ini yak ndan görelim.

49 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus Kilise Babalar Dönemi, Yahut Patristik Felsefe Kilise Babalar, Ortaça a temel karakterini veren H ristiyan felsefesinin zeminini haz rlayan düflünürler için kullan lan bir add r. Kilise Babalar n n H ristiyan dogmalar n Antikça Yunan felsefesinin araçlar yla biçimlendirerek inanc da kavramsal bir forma dönüfltürdükleri bu döneme Patristik Felsefe de denir (a.y., s ). Ortaça felsefesinin ilk ana bölümünü oluflturan bu dönemde yaz lanlar n önemli ço unlu unu H ristiyanl di er inançlara karfl savunan, genel dinler tarihi ve H ristiyan dogmalar n n tarihini ilgilendiren metinler oluflturmufl olsa da Kilise Babalar Dönemi nin felsefeye de inen, felsefeyle ilgili yönlerin de bulundu u bir düflünce ç r oldu unu söyleyebiliriz (a.y., s. 126). Bu dönemin bafll ca düflünce ak m olarak gnostisizm, bafll ca düflünürleri aras ndaysa Kartacal Tertullianus ( ), skenderiyeli Clemens ( ), Origenes ve Skolasti e geçiflin de sembolü olarak kabul edilebilecek Augustinus yer al r. Ana hatlar yla görmeye çal flt m z H ristiyanl k merkezli Ortaça n, flimdi de tarihi nas l ele ald n ve tarih felsefesinin bafllang c için hangi malzemeleri sundu unu anlamaya çal flaca z. Antikça Yunan felsefesinin düflünce yap s yla Ortaça felsefesinin düflünce yap s aras ndaki benzerlik ve farkl l klar üzerine düflünün: tarih felsefesi ve temel sorular aç s ndan, hangisinin daha verimli sonuçlar do urdu u söylenebilir? Aran zda tart fl n. HIR ST YAN TAR H DÜfiÜNCES VE TAR HÇ L K Ortaça Avrupa düflüncesinin bütününü belirlemifl olan H ristiyanl n tarih anlay fl, önemli ölçüde Yahudili in tarih anlay fl ndan etkilenmifltir (B çak 2004, s. 35). Yahudilik, insan n yarat l fl n bafllang ç noktas kabul eden ve srailo ullar toplumunun Tanr taraf ndan yönlendirilmesiyle iliflkili biçimde gelifltirilmifl, dolay s yla tarihsellik temeline oturtulmufl bir din olma özelli i gösterir (a.y.). Kutsal Kitap Eski Ahit in (Tevrat) içeri inde ifade bulan dünya tarihi, Dinkler e göre, Tanr ile fieytan aras ndaki bir mücadeleyi temel alan soyut bir yaratmada köklerini bulabilece imiz, insan n ilk günah nedeniyle yeryüzüne düflmesiyle devam eden ve tarihin gidiflini belirleyen bir anlat içerir (Dinkler 1966, s. 178). H ristiyanl k da Yahudiler aras nda ortaya ç km fl bir din olarak, bu tarih anlay fl ndan etkilenmifl; sa Peygamber, Tanr n n bedene bürünmüfl (Inkarnation) bir görünümü olarak tarihsel sürecin içinde yer almas fleklinde yorumlanm flt r (B çak 2004, s. 35). Yahudiler Tanr y tarihe d flar dan müdâhil bir mutlak varl k, temel güç olarak yorumlarken, H ristiyanlar Tanr ya tarihsellik de atfetmifllerdir (a.y.). 19. yüzy l düflünürlerinden Wartenburg a göre Yahudilik ve H ristiyanl k, insantoplum yaflam na iliflkin Antikça Yunan düflüncesinin tan fl k olmad yeni ve özel bir zaman anlay fl gelifltirmifltir ve bu zaman anlay fl, Yeniça ile birlikte ne kadar dünyevîleflmifl olsa da, Bat düflüncesindeki neredeyse tüm tarih felsefecilerinin düflüncelerine sinmifltir (aktaran: Özlem 2004, s. 26). Çizgisel olarak da tan nan bu zaman anlay fl, fiziksel olmaktan çok, belirli bir bafllang c ve bitimi olan, sonunda insan n yarg lanarak ödüllendirilip cezaland r laca, bafllang çtan bitime kendi içinde bir süreklilik ve geliflim tafl yan, tanr - bilimsel (teolojik) bir anlay flt r ve Bat da tarih bilinci ni uyand rmak gibi önemli bir etkiye sahiptir (a.y., s. 27). 43 Kilise Babalar dönemine ya da Patristik Felsefe ye verilen bir baflka ad da Apolojik Dönem olarak bilinir. H ristiyanlar, M.S. 313 y l nda mparator Constantinus un H ristiyanl da di er dinler yan nda resmî bir statüye kavuflturmas na kadar, tektanr c inanc, çoktanr c l a dayal resmî Roma dinine karfl savunmak ve kendilerine yöneltilen sald r lar yan tlamak zorunda kalm fllard r. H ristiyanlar n yaklafl k 250 y l süren kovuflturmaya ve iflkenceye u rama dönemindeki çal flmalar n en iyi özetleyen de Yunanca da özür, gerekçelendirme gibi anlamlar tafl yan apologia sözcü üdür. 1 SIRA S ZDE Yunanca bir sözcük olan gnosis, Ortaça da bilgi, Tanr y duygu ile bilmek gibi anlamlarda kullan lm flt r. Fakat gnostisizm, fantastik düflünce ö elerinin çoklu undan, Augustinus sonras H ristiyanl n resmî görüflünden çok uzak say lacak din görüfllerini de içinde bar nd ran bir ç r olmufltur (Gökberk 2005, s. 127). Kartacal Tertullianus, gnostiklere karfl olan bir düflünürdür. Felsefe tarihinde en iyi bilinen sözü, Credo quia absurdum est -yani Ak l almaz oldu u için inan yorum olan Tertullianus a göre gerçek îman, kiflinin Tanr önünde kibrini k rmas ve nefsini alçaltmas d r. Bu anlay fla göre, tanr sal s rlar n bilinçte veya ak lda do mas n beklemek, Tanr ya karfl en büyük küstahl kt r. H ristiyan Gnostiklerinden olan skenderiyeli Clemens e göre, inanmak, bilmekten önce gelir ve bilmenin temelini oluflturur, fakat insan n nihai ere i, Tanr hakikatini anlamakt r. Felsefe ile din, yahut ak l ile aç nlama (vahiy) aras nda bir uzlaflma aray fl n n tarihi olarak da görülebilecek olan Ortaça Avrupa felsefesinin neredeyse bütününe sinen bu anlamaya yönelik yaklafl m en iyi ifade eden de Clemens in, Credo ut intelligam, yani Anlayay m diye inan yorum sözüdür.

50 44 Tarih Felsefesi-I Çizgisel Zaman, Yahudi- H ristiyan tarih anlay fl yla flekillenen yeni zaman anlay fl için s k kullan lan bir add r. Bu anlay flta, tarih olaylar n n bir daha tekrar etmeyen, düz bir çizgi üzerinde sürekli belirli bir sona ya da hedefe ilerleyen yap da olduklar düflüncesi ön plandad r. H ristiyanl n tarih anlay fl n n bafll ca esin kayna, Yahudili in tarih anlay fl olmufltur. Tarihin bafllang c, insan n tarihteki amac, zaman n ve tarihin sonu gibi düflünce unsurlar, Yahudili in de H ristiyanl n da tarih düflüncesinin ralay c (karakterize edici) yönlerini oluflturmufltur. Eliade, kurtulufl ile insan n ilk yaflad cennetin eflanlaml görülmesi durumunda, tarihin sonu nun tarih felsefesinden çok tanr bilimin bir sorunu olma yoluna girdi i düflüncesindedir. K T A P Mircea Eliade ye göre, sa n n Tanr n n bedenlenifli olarak yorumlanmas ve tarihin Tanr n n varl n n baflka bir boyutu olarak görülmesi, tarihin yeniden kutsal tarih hâline gelmesine neden olmufltur, fakat bu kutsal tarih, eski dinlerde anlafl ld biçimiyle efsânevî bir bak fl aç s n bar nd rmaz (Eliade 1991, s. 92). Böyle bir kutsal tarih, yine Eliade ye göre, bir felsefeden çok bir tanr bilime ulaflm flt r; çünkü insanl n kurtuluflu diye ifade edilen tarihin ere i, bu dünyadaki tarihin kendisini araçlaflt rm flt r: Kurtulufl ile insan n ilk yaflad cennet efl anlaml görüldü ünde, tarihin sonu, tarih felsefesinden çok tanr bilimin bir sorunu hâline gelir (a.y.). Ortaça düflüncesine iliflkin dikkat çekici incelemeleriyle tan nm fl düflünür Etiénne Gilson, Ortaça Felsefesinin Ruhu adl çal flmas nda, H ristiyan tarih anlay fl n n bafll ca niteliklerini flöyle özetlemifltir: 1. H ristiyanl n getirdi i tarih anlay fl daha çok ereklidir. H ristiyanl k, do an n bir parças olan insan do aüstü bir amaca yönlendirerek, kendi zaman ndaki tarih kavray fl n ve tarihsel bak fl aç s n de ifltirmifltir (Gilson 2003, s. 439), zaman anlay fl da bu erek temelinde oluflturulmufltur (a.y., s ); 2. H ristiyanl k, Tanr n n bafllang çs zl ve sonsuzlu u ile varl klar n gelip geçicili i aras nda sal n p duran insana, sa Peygamber arac l yla, sonsuzlu a kavuflman n yolunu açm flt r (a.y., s ); 3. Yunan düflüncesindeki döngüsellik ve sonsuz dönüflün yerini süreklilik kavram alm flt r: zaten ere in-amac n olmad bir yerde, geliflme sürecinden söz etmenin anlam olmaz (a.y., s. 445); 4. H ristiyan düflüncesinde, insanl k tarihinin toptan bir geliflme sürecinde oldu u fikri bask nd r. Fakat bu, belirsiz ve s n rs z bir süreçte geliflen de il, kusursuz bir ere e do ru ilerleyen, düzenli olaylardan örülü bir tarihtir (a.y., s. 446). Etiénne Gilson un Ortaça Felsefesinin Ruhu adl kitab, Ortaça felsefesi ve kültürü üzerine son y llarda yay nlanm fl en baflar l çözümlemelerden birisidir (çev. fiamil Öçal, stanbul: Aç l m Kitap, 2003). Ünlü ngiliz tarih felsefecisi Robin George Collingwood da H ristiyan tarih anlay fl n n sonraki tarih tasar mlar na yönelik etkilerini yorumlarken, Gilson ile yer yer benzer düflünceler öne sürmüfltür. Fakat Collingwood, tarih sürecinin, Ortaça H ristiyan dünyas nda 1. Temel amac insan n iyili i olan, 2. nsan n temel eylemci oldu u bir Tanr murâd olarak görüldü ünü de savunmufltur (Collingwood 2010, s ). Collingwood, H ristiyan tarih düflüncesine iliflkin bu görüflleriyle birlikte, bu tarih düflüncesinin Ortaça da yayg n olan tarih yaz c l n nas l etkiledi i konusunda da flu ana noktalar vurgulama gere i duymufltur: 1. H ristiyan bir anlay fl do rultusunda yaz lan tarih, insan n kökenine kadar uzanan, çeflitli insan topluluklar n n ortaya nas l ç k p dünyan n yaflamaya uygun bölgelerini nas l canland rd klar n, uygarl klar n ve yönetimlerin yükselifl ve çöküfllerini betimleyen evrensel (oecumenical) bir tarih ya da dünya tarihidir; 2. H ristiyan tarih, olaylar insan eylemcilerin bilgeli i yerine Tanr kayras n n olaylar n ak fl n önceden düzenleyen iflleyifline ba layacakt r ve bu kayrac anlay fl, tarihi, hiçbir karakteri yazar n gözdesi olmayan, Tanr taraf ndan yaz lm fl bir piyesmifl gibi yorumlayacakt r;

51 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus 3. Anlat, sa Peygamber in tarihsel yaflam n önceki ve sonraki tüm tarih olaylar n n kendisine göre yorumlanaca bir ölçüt olarak kabul edecek ve tarihi, bu bak fl aç s yla, vahiy öncesi ve vahiyden sonra olmak üzere iki ana bölüme ay racakt r (a.y., s. 94); 4. Geçmifli vahiy öncesi ve sonras olarak ikiye ay rmak, di er alt bölümlere ayr m n da yolunu açacak; böylelikle tarih, her biri kendine özgü nitelikleri olan ve her birinin kendisinden öncekiyle s n r, bu çeflit tarih yaz m n n dilinde, ça açan olay denen bir olayla çizilmifl ça lardan/dönemlerden ibaret bir olaylar zinciri olarak anlafl lacakt r (a.y., s. 95). H ristiyanl n, Yahudili in etkisi alt nda gelifltirerek benimsedi i tarih anlay fl, yukar da da dile getirdi imiz üzere, Antikça n yabanc s oldu u bir zaman anlay fl n, fakat bundan da önemlisi, tarih bilincini getirmifltir ve bu tarih bilinci, H ristiyanl k tan sonra artan bir ivmeyle, Avrupa kültüründe insanl n tarihsel bir gerçeklik, insan n kendisinin de bir tarih varl olarak anlafl lmas n yayg nlaflt rm flt r (Wartenburg dan aktaran: Özlem 2004, s. 29). Ortaça Avrupa düflüncesinin ve kültürünün temel özelliklerini, buna yön veren ana unsur olan H ristiyanl n nas l bir tarih ve zaman anlay fl getirdi ini gördük. fiimdi de dikkatimizi tüm bu düflünsel altyap n n Augustinus taraf ndan nas l bir aç l ma dönüfltürüldü üne, dahas, Augustinus un nas l ilk tarih filozofu ya da tarih teologu oldu una yöneltelim. 45 Collingwood, günümüzde de zaman kendisine göre ölçtü ümüz Miladi takvimin sa dan Önce ve sa dan Sonra ayr m n, H ristiyan tarih düflüncesinin bir etkisi olarak yorumlamaktad r. Wartenburg a göre, H ristiyanl n getirdi i tarih ve zaman anlay fl, Antikça kültürüne yabanc d r ve bu tarih anlay fl, insan n ve toplumun tarihsel bir temeli oldu u yönlü önkabulün Yeniça Avrupas nda da yayg nlaflmas n n temel nedenidir. Yahudilik, H ristiyanl k ve slâm dinlerinin ortak özellikleri üzerinde düflünün: Sizce her üç tektanr l dinin getirdi i tarih ve zaman kavray fl da ayn m d r, yahut benzer midir? Günümüzde hâlâ bu zaman anlay fl n n etkilerinin sürdü ünü düflünüyor musunuz? Aran zda gruplar oluflturarak tart fl n. 2 SIRA S ZDE AUGUST NUS: LK TAR H F LOZOFU Ünitemizin bir önceki bölümünde ayr nt lar na de indi imiz tarih anlay fl, asl nda, Kilise Babalar Dönemi nden Skolastik Felsefe ye geçiflin sembolü kabul edilebilecek Aurelius Augustinus (M.S ) taraf ndan temellendirilmifltir, demek yanl fl olmayacakt r (Özlem 2004, s. 29). Augustinus un H ristiyan tanr biliminden yararlanarak ve ona ba l kalarak gelifltirdi i tarih anlay fl, tüm Ortaça boyunca Kilise nin de resmî tarih görüflü olmufltur (a.y.). Augustinus a göre Tanr, zaman n d fl nda, O nun taraf ndan yarat lm fl her fley zaman n içindedir. Zaman, içinde bulunulan anda var olmayan geçmifl, bir boyuttan yoksun olan flimdi ve henüz var olmam fl gelecek aras nda bulunan ve bundan dolay yaln zca flimdi yaflamakta olan kiflinin an msamas ve beklentisi sayesinde anlam kazanan bir yap d r (a.y.). nsan, Tanr taraf ndan özgür yarat lm fl olsa da güdüleri ve gururu, Adem den bu yana onu günaha sürüklemifl, ilk günahtan bu yana insan hep kötüye yönelmifltir. Bu günah bata ndan insan yaln zca Tanr Kayras (Gratia) kurtarabilir. Iustus Dei, yani Tanr n n adaleti, insan yapt klar ndan dolay ödüllendirecek veya cezaland racak olan en yüksek ölçüttür. Ödül, günahtan kurtulmad r ve Tanr n n o lu sa Peygamber, seçilmifl insanlara-yani H ristiyanlar a kurtuluflu müjdelemek ve kurtuluflun yolunu göstermek için yeryüzünde beden olarak görünmüfltür (bedenlenme-inkarnation). Bu görünme, sonu Eskaton (Tanr mahkemesi, k yâmet) olan tarih sürecinin de bafllang c d r. H ristiyan tarih anlay fl n, tanr bilimden de faydalanarak en yetkin biçimde temellendirmifl düflünür Augustinus tur. Ona ilk tarih filozofu yak flt rmas yap lmas n n nedeni de H ristiyanl n ana unsurlar ndan yararlanarak tarih düflüncesini kendine özgü bir yorumla temellendirmede gösterdi i baflar d r. Augustinus, zaman n tanr de il, insan için var olan bir yap oldu u düflüncesindedir. Bu anlay fla göre Tanr, yaratt fleyler gibi, zaman n bir parças de ildir. Augustinus a göre sa Peygamber in H ristiyanlar a kurtuluflu müjdelemek ve kurtuluflun yolunu göstermek için yeryüzünde beden olarak görünmesi, sonu Eskaton olan tarih sürecinin bafllang c d r.

52 46 Tarih Felsefesi-I Augustinus, tanr bilimsel unsurlarla örülü bu görüflleriyle, tarihi tekerrürden ibaret olmaktan ç kararak, onun bir daha tekrar etmeyecek olaylar n oluflturdu u bir defal k bir süreç olarak anlafl lmas na zemin haz rlam flt r (a.y., s. 30). Resim 3.1 Aziz Aurelius Augustinus (M.S ). Kaynak: /books/portraits/300 px- Augustine_of_Hipp o.jpg Augustinus, gelifltirdi i tarih ve zaman ö retisiyle, tarihin tekerrürden ibaret olmak yerine, tekrar olmayan olaylardan örülü bir defal k bir süreç oldu u düflüncesini Avrupa kültürüne yerlefltirmifltir. Augustinus, H ristiyanl n ö retisi do rultusunda yaflayan temiz ahlâkl insanlar n, gelecekte kurtulmufllar aras nda yer alarak, bir Tanr Devleti nin yurttafllar olaca n savunmufltur. Augustinus un tarih görüflünde tarih olaylar n n kendi bafllar na bir anlam yoktur, tarihteki olaylar yaln zca Eskaton da kararlaflt r lacak ödülün veya cezan n temeli olmalar bak m ndan bir anlam ifade eder. Bu yönüyle, Augustinus un tarih görüflü, bir felsefe olmaktan çok, bir tanr bilim (teoloji) olma özelli i gösterir. Augustinus un tarih felsefesinin ya da teolojisinin izlerini sürmek için kendisine ait en önemli yaz l metin, De Civitate Dei dir. (Tanr Devleti Üzerine). Augustinus, Tanr Devleti ni, gelecekte kurtulufla ermifl olan insanlar n kuraca devlet olarak tan mlar (St. Augustine 1960, I). Buna karfl l k, Yeryüzü Devleti (Civitas Terrana) ya da fieytan n Devleti (Civitas Diaboli), bu dünyada güdülerinin ve gururunun peflinden giden, kötüye uyanlar n devletidir (a.y.). flte tarih, tam da bu iki tür devletin aras ndaki çat flman n ve bu iki devletin birbirinden kopufllar n n süreci olarak anlam kazan r (a.y., II-III). Tarih süreci kör bir kaderin ürünü de il, aksine, hem do ay hem de kurdu u devletlerle birlikte insan belirleyen Tanr n n evrensel öngörüsünün egemen oldu- u bir süreçtir (a.y., III vd.). Asl nda Augustinus un bu anlatt klar ndan, sonu ve galibi bafl ndan belli bir mücadeleyi ç karsamam z hiç de güç de ildir. Öyleyse, f rlat ld m z bu dünyadaki mücadelenin anlam nedir, sorusunu sormam z uygun olur. Augustinus a göre böyle bir sorunun yan t flu flekilde verilebilir: nsan için bu dünyada Tanr Devleti gibi tam ve salt yetkin bir devlet kurma olana bulunmasa da insanlar, böyle bir devleti örnek alarak, iman dolu bir savafl vererek, güdülerin ve bedenin yönlendirdi i kötülüklere de er vermeyerek, bu dünyadaki hayatlar n kurtulufl ile noktalayacaklar eylemleri seçebilirler, çünkü Tanr insan en bafl ndan özgür yaratm flt r. Bu durumda dünyada yaflad m z olaylar n, Tanr Adaleti yoluyla ödülle veya cezayla sonuçlanacak olmalar d fl nda, bafll bafl na bir anlam ve de ere sahip oldu- unu söyleyemeyiz; tarih denilen bir defal k süreci meydana getiren tüm olaylar n toplam, kendi bafllar na, olsa olsa bir historiadan ibaret olur (Özlem 2004, s. 31). flte bu tanr bilimsel tarih felsefesi, yaln zca H ristiyan Ortaça nda de il, Rönesans, Reform, Ayd nlanma gibi süreçlerden geçerek gitgide dünyevî-lâik bir niteli- e bürünen Yeniça Avrupa kültüründe ortaya ç km fl tarih metafiziklerinde de etkisini göstermifltir (a.y., s. 32). Fakat bu teolojik yaklafl m, Do an Özlem in de hakl olarak belirtti i gibi, felsefe düzleminde Aristoteles in yerlefltirip yayg nlaflt rd theoria-historia aras nda-

53 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus ki karfl tl aflamam flt r. Hatta Augustinus un kendisi dahi, bilgi alanlar n s n flarken, tarih yaz m na (historiografya) gramerin yan nda yer ay rm flt r. Bu etki, tüm Ortaça da da görülür (a.y., s. 36). Augustinus un dilimizde çevirisine en çok rastlanan kitab tiraflar d r (Confessiones). Bu kitap, Augustinus un yaflam nda geçti i süreçlerin ve çeflitli felsefe konular na nas l yaklaflt n n kendi a z ndan ak c bir anlat m n içerir (çev. Dominik Pamir, stanbul: Temuçin Yay nlar, 1997). 47 K T A P Augustinus un tarihe yaklafl m n art k tan yorsunuz. Sizce Augustinus, kendi dininin dogmalar n malzeme olarak kullanarak, baflar l bir tarih felsefesi ortaya koymufl mudur? Aran zda tart fl n. 3 SIRA S ZDE Lâiklik, din ifllerini dünya ifllerinden ay rmaya dayal bir siyaset anlay fl n n ad d r. Avrupa da Reform sonras nda yerleflmeye bafllayan bu anlay fl, Katolik Kilisesi nin ulusal yönetimler üzerindeki tahakkümünü sona erdirmek kayg s ndan do mufltur. Atatürk ün Cumhuriyet in temel ilkelerinden biri olarak belirledi i lâiklik, 1937 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasas nda da devleti tan mlayan niteliklerden biri olarak yerini alm flt r.

54 48 Tarih Felsefesi-I Özet A MAÇ 1 Ortaça Avrupa kültürünü ana hatlar yla özetleyip aç klamak. Ortaça n din temelli düflünce yap s n n, baz felsefe tarihçilerince, bir geçifl dönemi düflünürü say labilecek olan Plotinos tan bafllat ld söylenebilir. Plotinos, her türlü maddecili e tutarl biçimde karfl ç km fl düflünürlerdendir. Plotinos a göre gerçek maddeden oluflmaz, salt tinsel niteliktedir. Ayr ca, gerçek varl a daha yak n özellikler sergileyen ruh, Plotinos ta, bedeni bir araç olarak kullanan, bölünemez bir birli e sahip, an msamalar na ba l olarak hep kendisiyle özdefl, bileflik bir yap olan bedenden önce var olmufl bir temel neden ya da ilkedir. Dinlerin de insanlara benimsetmeye çal flt varl k anlay fl - n n ve ruh ö retisinin de Plotinos (ve ö rencisi olmakla kendisinin her zaman övündü ü Platon) hakk nda buraya kadar söylediklerimizle oldukça tutarl oldu unu hat rlatmak yararl d r. Platon ve Aristoteles gibi büyük sistem filozoflar n n yap tlar yla bir tür zirveye ulaflan Antikça Yunan düflüncesi ve buna ba l geliflen Yunan kültürü, M.S. 5. yüzy la kadar etkilerini sürdürse de art k eski gücünü yitirmifl ve zay flamaya bafllam flt r. M.S. 529 y l nda Bizans (Do u Roma) mparatoru Iustinianus un, Platon taraf ndan kurulan ve o s ralarda Yeni-Platoncu (Plotinosçu) e ilimi benimsemifl olan Akademia y kapatarak, H ristiyanl a ayk r gördü ü Yunan felsefesinin okutulmas n yasaklamas, düflünce özgürlü ü ve farkl görüfllere tahammül aç s ndan H ristiyan Ortaça n n genel tutumuna iliflkin benzersiz bir örnektir. Yaklafl k M.S. 375 y l ndaki Kavimler Göçü ve yaklafl k M.S. 476 y l nda Bat Roma mparatorlu u nun y k l fl gibi büyük ve kitlesel olaylar, Antikça Yunan medeniyetinde serpilip geliflmifl ve felsefî-bilimsel niteli i a r basan kültürün de varl n tehlikeye atm flt r. Kilise nin Antikça felsefesine iliflkin benimsediklerini, barbar kabul ettikleri Roma-Germen toplumlar na ö retmesiyle, Antikça düflüncesi, H ristiyanlaflarak Avrupa da yay lmaya bafllam flt r. Ortaça H ristiyan dünyas ndaki düflüncenin geliflimi, Yunan düflüncesinin tam tersi bir yol izlemifltir: Ortaça düflünürleri, Antikça a iliflkin benimsenen düflünceleri ve felsefeyi, bulunmufl A MAÇ 2 bir do ru olarak benimseyip, deyim yerindeyse haz r paket program kabul ettikleri bilgi toplam n n baz tutars zl klar n gidererek, bu toplam n çeflitli k s mlar nda onar mlar, düzeltmeler yaparak iflleme yolunu seçmifllerdir. H ristiyanl n temel savlar n n Ortaça Avrupa kültürüne ve felsefesine etkilerini yorumlamak. Kilise Babalar, Ortaça a temel karakterini veren H ristiyan felsefesinin zeminini haz rlayan düflünürler için kullan lan bir add r. Kilise Babalar n n H ristiyan dogmalar n Antikça Yunan felsefesinin araçlar yla biçimlendirerek inanc da kavramsal bir forma dönüfltürdükleri bu döneme Patristik Felsefe de denir. Ortaça felsefesinin ilk ana bölümünü oluflturan bu dönemde (ikinci ana bölümü Skolastik Felsefe Dönemi oluflturur) yaz - lanlar n önemli ço unlu unu H ristiyanl di er inançlara karfl savunan, genel dinler tarihi ve H ristiyan dogmalar n n tarihini ilgilendiren metinler oluflturmufl olsa da Kilise Babalar Dönemi nin felsefeye de inen, felsefeyle ilgili yönlerin de bulundu u bir düflünce ç r oldu u söylenebilir. Bu ç r n en dikkate de er düflünürlerinden biri Augustinus ise, herhalde bir di eri de skenderiyeli Clemens tir. Clemens e göre, inanmak, bilmekten önce gelir ve bilmenin temelini oluflturur, fakat insan n nihai ere i, Tanr hakikatini anlamakt r. Felsefe ile din yahut ak l ile aç nlama (vahiy) aras nda bir uzlaflma aray fl n n tarihi olarak da görülebilecek olan Ortaça Avrupa felsefesinin neredeyse bütününe sinen bu anlamaya yönelik yaklafl m en iyi ifade eden de Clemens in Credo ut intelligam, yani Anlayay m diye inan yorum sözüdür.

55 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus 49 A MAÇ 3 H ristiyan tarih anlay fl n kaynaklar ve etkileriyle birlikte de erlendirmek. H ristiyanl n tarih anlay fl n n bafll ca esin kayna, Yahudili in tarih anlay fl olmufltur. Tarihin bafllang c, insan n tarihteki amac, zaman n ve tarihin sonu gibi düflünce unsurlar, Yahudili in de H ristiyanl n da tarih düflüncesinin ralay c (karakterize edici) yönlerini oluflturmufltur. Wartenburg, Antik Yunan düflüncesinin fazlaca önemsemedi i ya da sorunlaflt rmad zaman n, Yahudilik ve H ristiyanl k taraf ndan önemli bir sorun olarak görüldü ü ve hatta Bat da serimlenen tarih felsefelerinin neredeyse temeline yerlefltirildi i görüflündedir. Çizgisel Zaman, Yahudi-H ristiyan tarih anlay - fl yla flekillenen yeni zaman anlay fl için s k kullan lan bir add r. Bu anlay flta, tarih olaylar n n bir daha tekrar etmeyen, düz bir çizgi üzerinde sürekli belirli bir sona ya da hedefe ilerleyen yap da olduklar düflüncesi ön plandad r. Eliade, kurtulufl ile insan n ilk yaflad cennetin efl anlaml görülmesi durumunda, tarihin sonu nun tarih felsefesinden çok tanr bilimin bir sorunu olma yoluna girdi i düflüncesindedir. Gilson a göre H ristiyan tarih anlay fl n n getirdi i çizgisel zaman kavray fl n n temelinde, ereklilik düflüncesi vard r. Collingwood, günümüzde de zaman kendisine göre ölçtü ümüz Miladi takvimin sa dan Önce ve sa dan Sonra ayr m n, H ristiyan tarih düflüncesinin bir etkisi olarak yorumlamaktad r. Yine Wartenburg a göre, H ristiyanl n getirdi i tarih ve zaman anlay fl, Antikça kültürüne yabanc d r ve bu tarih anlay fl, insan n ve toplumun tarihsel bir temeli oldu u yönlü önkabulün Yeniça Avrupas nda da yayg nlaflmas n n temel nedenidir. A MAÇ 4 A MAÇ 5 Augustinus un ilk tarih filozofu ve teologu olarak görülmesinin ard ndaki nedenleri saptamak. H ristiyan tarih anlay fl n, tanr bilimden de faydalanarak en yetkin biçimde temellendirmifl düflünür Augustinus tur. Ona ilk tarih filozofu yak flt rmas yap lmas n n nedeni de H ristiyanl n ana unsurlar ndan yararlanarak tarih düflüncesini kendine özgü bir yorumla temellendirmede gösterdi i baflar d r. Augustinus, zaman n Tanr de- il, insan için var olan bir yap oldu u düflüncesindedir. Bu anlay fla göre Tanr, yaratt fleyler gibi, zaman n bir parças de ildir. Augustinus a göre sa Peygamber in H ristiyanlar a kurtuluflu müjdelemek ve kurtuluflun yolunu göstermek için yeryüzünde beden olarak görünmesi, sonu Eskaton olan tarih sürecinin bafllang c d r. Augustinus, gelifltirdi i tarih ve zaman ö retisiyle, tarihin tekerrürden ibaret olmak yerine, tekrar olmayan olaylardan örülü bir defal k bir süreç oldu u düflüncesini Avrupa kültürüne yerlefltirmifltir. Augustinus, H ristiyanl n ö retisi do rultusunda yaflayan temiz ahlâkl insanlar n, gelecekte kurtulmufllar aras nda yer alarak, bir Tanr Devleti nin yurttafllar olaca n savunmufltur. Augustinus un tarih görüflünde tarih olaylar n n kendi bafllar na bir anlam yoktur, tarihteki olaylar yaln zca Eskaton da kararlaflt r lacak ödülün veya cezan n temeli olmalar bak m ndan bir anlam ifade eder. Bu yönüyle, Augustinus un tarih görüflü, bir felsefe olmaktan çok, bir tanr - bilim (teoloji) olma özelli i gösterir. Antikça da ortaya ç kan theoria-historia karfl tl ekseninde Augustinus un tarih felsefesine katk s n de erlendirmek. Augustinus un gelifltirdi i teolojik yaklafl m, Do- an Özlem in hakl olarak belirtti i gibi, felsefe düzleminde Aristoteles in yerlefltirip yayg nlaflt rd theoria-historia aras ndaki karfl tl aflamam flt r. Hatta Augustinus un kendisi dahi, bilgi alanlar n s n flarken, tarih yaz m na (historiografya) gramerin yan nda yer ayr m flt r. Bu etki, tüm Ortaça da da görülmüfltür. Zaten Augustinus un bafll ca düflünsel kayg s, bir tarih felsefesi gelifltirmekten çok, yaflam n her alan nda H - ristiyan tanr biliminin (teolojisi) ilkelerini temellendirmek ve benimsetmek oldu undan, onun theoria-historia ayr m n benimseyerek sürdürmesini flafl rt c olarak görmemek gerekir.

56 50 Tarih Felsefesi-I Kendimizi S nayal m 1. Gerçek îman n, kiflinin Tanr önünde kibrini k rmas ve nefsini alçaltmas oldu unu savunan düflünür afla- dakilerden hangisidir? a. Augustinus b. Kartacal Tertullianus c. Origenes d. Plotinos e. skenderiyeli Clemens 2. Anlayay m diye inan yorum yaklafl m n savunan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. skenderiyeli Clemens b. Etiénne Gilson c. Augustinus d. Kartacal Tertullianus e. Mircéa Eliade 3. Wartenburg ile ilgili afla daki ifadelerden hangisi yanl flt r? a. Yahudilik ve H ristiyanl k, çizgisel-teolojik bir zaman anlay fl gelifltirmifltir. b. H ristiyanl k, zaman anlay fl bak m ndan Antikça n bir ard l d r. c. Antikça Yunan düflüncesi çizgisel zaman anlay fl yla tan fl k de ildir. d. Çizgisel-teolojik zaman anlay fl, Yeniça Avrupas nda dünyevîleflmifltir. e. Çizgisel zaman anlay fl, neredeyse tüm Bat l tarih filozoflar nda görülür. 4. Mircea Eliade ye göre, tarihin sonu, en çok afla - dakilerden hangisine ba l olarak tarih felsefesinden çok tanr bilimin bir sorunu haline gelir? a. sa n n Tanr n n bedenlenifli olarak yorumlanmas na b. Tarihin Tanr n n varl n n baflka bir boyutu olarak görülmesine c. Kutsal tarihin tanr bilime ulaflm fl olmas na d. Tarihin din ekseninden ç kar lmas na e. Kurtulufl ile insan n ilk yaflad cennetin eflanlaml görülmesine 5. Etiénne Gilson a göre afla dakilerden hangisi, H ristiyan tarih anlay fl n n temel niteliklerinden biri de ildir? a. Döngüsellik ve sonsuz dönüflün yerini süreklilik kavram n almas b. nsanl k tarihinin, kusursuz bir ere e do ru ilerlemesi c. nsanlara, asla sonsuzlu a kavuflamayacaklar düflüncesini dayatmas d. nsanl k tarihinin toptan bir geliflme sürecinde oldu u fikrinin bask n olmas e. nsanl k tarihinin, düzenli olaylardan örülü bir tarih olmas 6. Günümüzde de zaman kendisine göre ölçtü ümüz Miladi takvimin sa dan Önce ve sa dan Sonra ayr - m n, H ristiyan tarih düflüncesinin bir etkisi olarak yorumlayan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Collingwood b. Gilson c. Eliade d. Wartenburg e. Dinkler 7. Augustinus a göre zamanla ilgili afla daki ifadelerden hangisi yanl flt r? a. Tanr zaman n d fl ndad r. b. Tanr taraf ndan yarat lm fl her fley zaman n içindedir. c. Zaman, geçmifl-flimdi-gelecek aras nda bulunan bir yap d r. d. Zaman, flimdi yaflamakta olan kiflinin an msamas ve beklentisiyle anlam kazan r. e. Zaman n varl n n anlaml l, insan n an msama ve beklentisine ba l de ildir. 8. nsan yapt klar ndan dolay ödüllendirecek veya cezaland racak olan en yüksek ölçüt, Augustinus a göre afla dakilerden hangisidir? a. Gratia b. Iustus Dei c. Eskaton d. Civitas Diaboli e. Civitas Dei

57 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus Augustinus a göre tarih sürecinin sonunda afla dakilerden hangisi yer al r? a. Îmân b. Kilise c. Eskaton d. Cehennem e. Kurtulufl 10.Augustinus un tarih görüfllerinin, afla daki yarg lardan hangisinin y k lmas na yol açt söylenebilir? a. Tarihin ere i vard r. b. Tarihteki olaylar bir defal kt r. c. Tarihte ilerleme vard r. d. Tarih tekerrürden ibarettir. e. Tarih de zaman da sonlu süreçlerdir. Okuma Parças...xxv. Hakiki Dinin Bulunmad Yerde Hakiki Erdemlerin de Bulunmayaca Üzerine. Her ne kadar ruhun beden üzerinde ve akl n zaaflar üzerinde egemen olmas övgüye de er olsa da, e er ruh ve ak l Tanr ya O nun kendisine hizmet edilmesini emretti i biçimde hizmet etmiyorlarsa, bedeni ve zaaflar do ru dürüst yönettiklerinden söz etmek hiçbir flekilde olanakl olmaz. Çünkü hakiki anlamda Tanr y bilmeyen ve O nun emirleri yerine en kötü cinlerin bafltan ç kar c l na kendini teslim eden bir zihnin, beden ve zaaflar üzerinde ne tür bir egemenli i yahut sahipli- i olabilece ini sormak bile anlams z olur. Bununla birlikte, zihnin sahip oldu unu ve onlar arac l yla bedene ve zaaflara egemen oldu unu sand erdemlerin kendileri, e er Tanr n n emrine tâbî de ilse, erdem olmaktan çok zaaft rlar. Her ne kadar baz lar erdemlerin yaln zca kendilerine ba l olduklar ve baflka bir amaç için araçlaflt r lmad klar zaman hakiki ve flerefli oldu- unu varsay yor olsa da, o zaman bile erdemler bir fliflinme ve gurur biçiminde kendini gösterir, böyle bir durumda da onlara erdemden çok zaaf demek uygun düfler. Çünkü eti canl k lan fley etin kendisinden de il, daha üstün bir fleyden kaynaklan r, öyleyse insana kutsanm fl bir yaflam sürdürten fley de insan n kendisinden de il, ondan daha üstün bir fleyden kaynaklan r; bu yaln zca insan için de il göklerdeki egemenlik ve güç için de böyledir......xxvii. Tanr ya Hizmet Edenlerin, Kusursuz Sükûneti Bu Geçici Yaflamda Elde Edilemeyen Huzuru Üzerine. Fakat flimdi sahip oldu umuz huzurun tad n almam z bile inanç yoluyla ve Tanr sayesinde oldu una göre, bu huzurun tad na sonsuza dek varabilmemiz de yine O nun sayesinde olacakt r. Fakat, ister tüm insanl kta ortak ister yaln zca kendimizin özel olarak sahip oldu- u bir fley olsun, bu yaflamdaki huzura, kutsanm fll ktan kaynaklanan bir keyif almadan çok, sefilli imizden kaynaklanan bir avuntu gözüyle bakmak uygun düfler. Bu dünyada sahip oldu umuz adalet de, ba l bulundu u hakiki son ere e ba l olarak, ne kadar hakiki olursa olsun, bu yaflam içerisinde, erdemlerin mükemmellefltirilmesinden ziyade, günahlar m z n hafiflemesinden, azalmas ndan ibarettir. Bu dünyada sürgünde olan Tanr devletinin tüm yurttafllar n n duas na tan k olunuz. Bu dua Tanr ya flöyle yakar r: Bize karfl ifllenen günahlar ba fllad m z gibi, sen de bizim günahlar m z ba flla. Bu dua, ölüler ve inanc körü körüne olanlar için de il, yaln zca inanc sevgi dolu ifller (eylemlerç.n.) ortaya ç karan kifliler için tesirlidir. Bunun böyle olmas n n nedeni, akl n, her ne kadar Tanr ya ba l olsa da, bu fânî koflullarda ve ruha a r basan, bozulabilir beden içerisinde, adaletli kiflilerin de böyle bir duaya gereksinim duydu u konusunda kötü e ilimler üzerinde eksiksiz biçimde ve mutlak bir egemenlik kuramamas d r... Kaynak: St. Augustine, The City Of God (3 cilt), ng. çev. G. MacCracken-W. Grene, Cambridge, Massachusets: Harvard University Press, 1960, Kitap XIX-Bölüm 25 ve 27 den çevrilmifltir (çeviren: H. F rat fienol).

58 52 Tarih Felsefesi-I Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar 1. d Yan t n z do ru de ilse, Ortaça Avrupa Kültürünün ve Felsefesinin Temel Özellikleri bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 2. a Yan t n z do ru de ilse, Ortaça Avrupa Kültürünün ve Felsefesinin Temel Özellikleri bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 3. b Yan t n z do ru de ilse, H ristiyan Tarih Düflüncesi ve Tarihçilik bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 4. e Yan t n z do ru de ilse, H ristiyan Tarih Düflüncesi ve Tarihçilik bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 5. c Yan t n z do ru de ilse, H ristiyan Tarih Düflüncesi ve Tarihçilik bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 6. a Yan t n z do ru de ilse, H ristiyan Tarih Düflüncesi ve Tarihçilik bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 7. e Yan t n z do ru de ilse, Augustinus: lk Tarih Filozofu bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 8. b Yan t n z do ru de ilse, Augustinus: lk Tarih Filozofu bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 9. c Yan t n z do ru de ilse, Augustinus: lk Tarih Filozofu bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 10. d Yan t n z do ru de ilse, Augustinus: lk Tarih Filozofu bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. S ra Sizde Yan t Anahtar S ra Sizde 1 Antikça Yunan dünyas n n düflünce yap s na bundan önceki ünitede daha çok tarih ve tarihçilik ba lamlar nda de inilmifltir. Yunan kültürü, felsefenin ortaya ç k fl - na zemin haz rlam fl, yani elefltiriye, sorgulamaya, ak lc l a ve çeflitlili e önem veren bir düflünce iklimine sahip olmufltur. Çeflitlilik ve düflüncelerin bir tart flma zemininde ilerlemesi, Antikça Yunan felsefesinin en tipik özellikleri olarak karfl m za ç kar. Oysa Ortaça felsefesi ve düflünce yap s için ayn fleyleri söylememiz pek olanakl de ildir. Ortaça da din eksenli bir dünya görüflü ve bu dünya görüflünün temellendirilmesi ön plana ç kt ndan, insan yaflam n ilgilendiren tüm unsurlar-yani kurumlar, devlet, toplum yaflam, ekonomi ve nihayet bilim ve felsefe araflt rmalar, dinin (daha do rusu Katolik Kilisesi nin dayatt anlamda H ristiyanl n) öngördü ü çerçeveye göre yeniden yap land r lm flt r, denilse herhalde bu bir abart olmaz. Ortaça düflünürlerinin hemen hemen tümü Tanr kan tlamalar, tümeller tart flmas, insan n yetilerinin s n rlar ve insan n bu dünyadaki görev ve sorumluluklar gibi sorunlarla u rafl rken H ristiyan inanc n n dogmalar d fl na ç kmamaya özen gösterse de sorunlara önerdikleri çözümlerde-en az ndan ayr nt larda farkl l klar görmek olanakl d r. Ne var ki, bu görüfl, Ortaça n Bat Avrupa medeniyetinin düflünce yap s için Antikça Yunan kültürünün açt yolda bir gerilemeye neden oldu u yönlü yarg lara karfl ç kmak için tek bafl na yeterli olmaz. Yine de en az ndan theoria ve historia y birbirine karfl t etkinlikler olarak konumlamak bak m ndan, Ortaça n Antikça Yunan felsefesindeki zihniyeti devam ettirdi ini söyleyebiliriz. Tarih felsefesi ve temel sorular aç s ndan Antikça ve Ortaça karfl laflt rd m zda, Antikça daki tüm çeflitlili e ve tarihçilik ad na kaydedilmifl tüm ilklere karfl n, Ortaça n, en az ndan tarih bilincinin ve tarihsel zaman n geliflimi aç lar ndan daha verimli sonuçlar do urdu- unu söylemek olanakl d r. Aristoteles in bilgi alanlar - n s n flarken belirginlefltirdi i theoria-historia karfl tl - n aflma denemesinin, ilk kez Augustinus un tanr bilim odakl tarih ontolojisiyle gerçekleflmifl oldu u göz önüne al nd nda, flunlar da aç kça görülür: 1. Ortaça daki din odakl insan görüflünün tarihselli e ve zamana yapt vurgu, Antikça daki tarih kavray fl n n yaratt etkiden daha belirgindir, 2. Avrupa kültüründe tarih felsefesiyle ve sorunlar yla tan fl kl k olufltu una iliflkin ilk kayda de er belge, Augustinus un Tanr Devleti Üzerine adl yap t d r. S ra Sizde 2 Yahudilik, H ristiyanl k ve slâm dinlerinin bafll ca ortak özellikleri, en baflta tüm evrenin yarat c s ve egemeni olarak tek bir varl a iflaret etmeleriyse, ikinci ortak özellikleri de herhalde, yeryüzünde yayg nlaflmas na yol açt klar tarih ve zaman anlay fllar d r. Kutsal kitaplar n dilleri, ön plana ç kar lan temel kavram ve aç klama biçimleri ve kutsal kitaplar n emirleri üzerinden temellendirilmesine çal fl lan kurumlaflmalar ve yaflam biçimleri her ne kadar farkl l klar gösterse de Yahudilik de H ristiyanl k da slâm da oldukça benzer bir tarih ve zaman kavray fl na iflaret etmektedir. Bu tarih ve zaman kavray fl na göre de 1. Her insan bu

59 3. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-I: H ristiyan Ortaça ve Augustinus 53 dünyaya sonsuz tinsel yaflam n n s n rl bir parças n yaflamak ve çeflitli s navlardan geçmek üzere gelir, 2. Tarih, tekrar olmayan bir defal k olaylardan meydana gelen sonlu bir süreçtir ve buna ba l olarak tarihsel zaman da çizgisel olarak bir ere e do ru-insanlar n yarg - lanmas n n bafllayaca ana do ru-ilerler, 3. Tarihin ve zaman n sonu k yâmetin kopmas yla gelir, 4. nsanlar bu dünyada yapt klar n n hesab n Tanr n n/ Allah n huzurunda vereceklerdir, 5. yilerin ödüllendirilmesi ve kötülerin cezaland r lmas yla son bulacak olan yarg lama süreci kaç n lmazd r. Günümüzde de tarihin ve zaman n ço unlukla bu biçimde (s ralanan befl madde do rultusunda) alg lanmas n n, tarih olaylar n n ya da dünya gündemindeki çeflitli konular n bu düflünce yap s na uygun yorumlanmas n n temelinde, Yahudilik, H ristiyanl k ve slâm dinlerinin ortak varsay mlar bulunmaktad r. Bu üç tektanr l dinin öngördükleri tarih ve zaman kavray fllar, insan n bu dünyadaki yaflam n n bofl ve anlams z olmad n, insanlar n bu dünyada hem birbirlerine hem de Yaratan a karfl görev ve sorumluluklar oldu unu, gerçeklefltirilen her eylemin belirli bir sonucu oldu unu, dolay s yla hiçbir eylemin de amaçs z olmad n temellendirmek üzere oluflturulmufl, ahlâk sahibi insan n ve toplumun/toplumlar n, böyle bir tarih kavray fl üzerinden inflâ edilmesi hedeflenmifltir. S ra Sizde 3 Augustinus un ortaya koydu u tarih görüflüne felsefe mi, yoksa tanr bilim mi denmesi gerekti inin tart flmal oluflu, Augustinus un yapt ifli de belli ölçüde tart flmal k lar. Augustinus un din dogmalar n kullanarak da olsa, felsefe tarihinde daha önce denenmemifl bir ilki denemesi, kuflkusuz baflar ve özgünlük olarak yorumlanabilir. Çünkü Augustinus, Tanr Devleti Üzerine adl yap t nda, tarih konusunu bafll bafl na felsefece bir soruflturman n konusu k larak, hem tarihi insan n içindeki iyili in ve kötülü ün çat flt bir zemin olarak, hem de zamanla iç içe var olan sonlu bir süreç olarak konumlam fl, tarih üzerine ontolojik bir düflünüflün de olanakl oldu unu göstermifltir. Fakat ayn Augustinus, tarihin verdi i bilgiye güvenme, onu bafll bafl na önemi ve de eri olan bir çal flma disiplini olarak konumlama konular nda ayn ölçüde yenilikçi olmam fl, Aristoteles te en belirgin ifadesini bulan theoria-historia karfl tl n sürdürmüfltür. Dolay s yla Augustinus un söz konusu eserinin tarih düflüncesi alan nda açt yol, daha çok ontolojik bir karakteristi e sahiptir. Augustinus un tarih görüflünde dayand H ristiyan dogmalar, belki de tarihe ontolojik yaklafl m n yolunu açan esas malzeme olarak yorumlanabilir. Çünkü Augustinus, insan n tarihsel bir varl k oldu u, onun hem tarih taraf ndan belirlendi i hem de eylemleriyle tarihin seyrini belirleyebildi i gibi temel düflünceleri H ristiyanl k sayesinde edinmifl, yine H ristiyan dogmalar n n yönlendirmesiyle tarihe önem vermeyi ve tarih üzerinde düflünmeyi ilke edinmifltir. Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Augustinus (1997). tiraflar, çev. Dominik Pamir, stanbul: Temuçin Yay nlar. B çak, A. (2004). Tarih Düflüncesi III: Tarih Felsefesinin Oluflumu, stanbul: Dergâh Yay nlar. Collingwood, R.G. (2010). Tarih Tasar m, çev. Kurtulufl Dinçer, Ankara: Do ubat. Çotuksöken, B. ve S.Babür (2000). Metinlerle Ortaça da Felsefe, stanbul: Kabalc Yay nevi (3. Bask ). Dinkler, E. (1966). Earliest Christianity, The Idea of History In The Ancient Near-East, ed. Robert Dentan, London: Yale University Press. Eliade, M. (1991). Kutsal ve Dind fl, çev. Mehmet Ali K l çbay, Ankara: Gece Yay nlar. Gilson, E. (2003). Ortaça Felsefesinin Ruhu, çev. fiamil Öçal, stanbul: Aç l m Kitap. Gökberk, M. (2005). Felsefe Tarihi, stanbul: Remzi Kitabevi (16. Bask ). Özlem, D. (2004). Tarih Felsefesi, stanbul: nk lâp Yay nlar (8. Bask ). St. Augustine (1960). The City Of God (3 cilt), ng. çev. G. MacCracken-W. Grene, Cambridge, Massachusets: Harvard University Press.

60 4TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Ortaça slâm Medeniyeti nin ve düflüncesinin temel özelliklerini özetleyip aç klayabilecek, 14. yüzy lda slâm Medeniyeti nin Kuzey Afrika daki durumunun bn Haldûn üzerindeki etkisini saptayabilecek, bn Haldûn un yaflam ve yap tlar n hat rlayabilecek ve s ralayabilecek, Mukaddime nin içeri ini özetleyebilecek, bn Haldûn un tarih felsefesine katk s n Mukaddime adl yap t temelinde de erlendirebileceksiniz. Anahtar Kavramlar Allah Kifli Elefltirisi-Metin Elefltirisi Kur ân Umran Hikmet Bedevî lim Asabiyet Siyer-Me âzî Hadarî çindekiler Tarih Felsefesi-I Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn ORTAÇA SLÂM DÜfiÜNCES N N TEMEL ÖZELL KLER BN HALDÛN UN YAfiADI I DÖNEMDE SLÂM MEDEN YET N N DURUMU VE BN HALDÛN UN YAfiAMI MUKADD ME N N ÇER : BN HALDÛN UN TAR H FELSEFES

61 Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn ORTAÇA SLÂM DÜfiÜNCES N N TEMEL ÖZELL KLER Geçen ünitemizde H ristiyanl k taraf ndan karakterize edilen Avrupa Ortaça n n temel özelliklerini ve Ortaça Avrupas n n düflünce ikliminde Augustinus un ilk tarih felsefesi denemesini nas l gerçeklefltirdi ini görmüfltük. Bu ünitemizde slâm Medeniyeti nin ve kültürünün genel özelliklerini, bu özelliklerin nas l bir düflünce altyap s haz rlad n ve bn Haldûn un, Mukaddime sini kaleme al rken bu düflünsel altyap dan nas l faydaland n ve slâm düflüncesine nas l katk da bulundu- unu anlamaya çal flaca z. Ünitemizde öncelikle slâm Medeniyeti ni, evren kavray fl, toplum ve siyaset anlay fl, bilgi ve ilim anlay fl, tarih ve tarihçilik anlay fl gibi temel dinamikleriyle tan maya çal flaca z. Sonraki ad mda bn Haldûn un do du u dönemde slâm Medeniyeti nin Kuzey Afrika daki genel durumunu gözden geçirecek, bn Haldûn u Mukaddime yap t d fl ndaki yönleriyle de ele alaca z. Son olarak, Mukaddime nin özgün ve tarih felsefesi disiplini çerçevesinde incelenebilecek yönlerini ön plana ç karan bir özet sunaca z. Evren Kavray fl Evren kavray fl denildi inde, insan n yarat l fl n, yaflad ortam n düzenleniflini, bu dünyaya gelmesindeki amac /amaçlar, bu dünyada nas l yaflamas gerekti ini ve öldükten sonra gidece i varsay lan yerin özelliklerini belirlemeyi amaçlayan bir düflünce ürünü anlafl l r (B çak 2004, s.31). Temelinde din olan medeniyetlerde evren kavray fl n n ilkelerinin Tanr, peygamber ve kutsal kitap taraf ndan belirlendi- i tezi do rultusunda (a.y.), afla da slâm inanç sistemindeki evren kavray fl n n dayand ilkeler üzerinde durulmakta, bu ba lamda Allah, kâinât ve insan k saca incelenmektedir. Izutsu ya göre, slâm n gelifliyle, varl klar aras nda yeni bir iliflkinin kuruldu u ve kavramlar n yüklendikleri anlamlarla birlikte birbirleriyle tamamen farkl iliflkilendirildi i yeni bir sistem-yani yepyeni bir evren kavray fl -ortaya ç km flt r (Izutsu 1975, s.18). slâm n evren kavray fl nda Allah, en genel anlat m yla, bütün evreni yaratt - na, var olmak için baflka bir varl a gereksinmedi ine, zaman ve mekân n d fl nda oldu una ve de iflmedi ine, mükemmel-kusursuz olma özelli ini tafl yan tek varl k oldu una inan lan (ya da inan lmas gereken) güçtür. Bu evren kavray fl nda, Allah, insan n bir parças oldu u kâinat n nas l yarat ld n n aç klanmas için de Toshihiko Izutsu, slâm n gelifliyle, varl klar aras nda yeni bir iliflkinin kuruldu u ve kavramlar n yüklendikleri anlamlarla birlikte birbirleriyle tamamen farkl iliflkilendirildi i yeni bir sistemin, yani yepyeni bir evren kavray fl n n ortaya ç kt n savunur. slâm evren kavray fl n n temelinde, 1. Yaln zca Allah n yarat c oldu u-yani yoktan var etme gücü bulundu u, 2. Allah d fl ndaki her fleyin yarat lm fl oldu u ve 3. Allah n yaratt her fleyin onun emrine boyun e di i varsay mlar yer al r.

62 56 Tarih Felsefesi-I Bu dünyadaki mutluluk, eski bilgelerin ö retilerinde, Eski Yunan dan Platon un Devlet inde, Aristoteles in Nikomakhos a Etik inde ve Politika s nda gösterdikleri yollara benzer yollardan gidilerek, ak l, bilgelik ve bunlar üzerinde temellenen bir yönetimle sa lanabilir. tek do ru kaynakt r. Yaln zca Allah n yarat c oldu u-yani yoktan var etme gücü bulundu u, Allah d fl ndaki her fleyin yarat lm fl (mahlûk) oldu u ve Allah n yaratt her fleyin onun emrine boyun e di i varsay mlar, slâm evren kavray fl n n temellerini oluflturur. Evren kavray fl çerçevesinde insana iliflkin sorular n yan tlanmas, Kur ân d - fl nda, baz din bilginleri ve filozoflar taraf ndan da üstlenilmifltir. Sözgelimi, Fârâbî ye göre, insandaki nihâî mükemmellik mutluluktur (Fârâbî 1997, s. 90). Toplumlar da insanlar mutlulu a ulaflt rma bak m ndan mükemmeldirler ya da mükemmellikten uzakt rlar: insanlar mutlulu a ulaflmak için birbirine yard m eden toplum mükemmel toplumdur, böyle bir toplumu oluflturmay amaçlayan flehir de erdemli, mükemmel bir flehirdir (el-medîne al-fâdh lâ) (Fârâbî 1997, s ). Bu durumda, Fârâbî için insan n varolufl amac n n, hem bu dünyada, hem de âhirette mutlu olmak oldu u söylenebilir. K sacas, Fârâbî düflüncesinde insan n amac daha çok ahlâkî ve siyasi bir bak fl aç s ndan de erlendirilmifltir. bn Sînâ ise insan n varolufl amac na iliflkin daha çok metafizik nitelikli ve Allah-insan iliflkisine göndermede bulunan bir aç klamay tercih etmifltir: bn Sînâ, Ruh Kasidesi adl yap - t nda, insan n bu dünyaya geliflini, yarat l fl ö retisini ve kutsal kitaplara da geçen baz efsaneleri kendi felsefi görüflü do rultusunda yorumlayarak aç klamaya çal flm flt r. bn Sînâ, insan bedenine hayat vermek ve onu yönetmek üzere ait oldu u kutsal âlemden dünyaya inen ve -kendi ifadesiyle- ten kafesine konuk olan ruhun, ak l gözüyle bakanlara göre varl apaç k, duyular yla alg lamakta srar edenler içinse bir s r oldu unu ifade etmifltir ( bn Sînâ 2003, s ). Gazzâlî ye göre de insan bu dünyada kal c de ildir; bu yüzden gerek duydu undan fazlas n istememeli, kazanc n hak yolda harcayarak dünyadaki yaflam n dîni için araç k lmal d r (Gazzâlî 2004, s. 46). Bu biçimde yaflayan insan için sonsuz hayatta mutluluk, gereksiniminden fazlas n elde etmekten ve çokça mal-mülk edinmekten uzak durmayan içinse sonsuz azap söz konusudur (a.y.). Kayna Allah a dayand r lan ilkelerin etkisi slâm toplum yaflam nda öylesine büyük olmufltur ki, adaletle yönetme vaadiyle ortaya ç kan her devlet örgütü kendisine temel olarak dîni seçmifl, zamanla din ve devlet birbirinden beslenen ve birbirini besleyen iki büyük kurum olarak insanl k tarihinde de izler b rakm fllard r. nsan n eylemlerini belirleyece i ahlâkî çerçeveyi çizen slâm dininde-tüm insanlar n örnek alabilecekleri bir model olarak-peygamber, önemli bir yere sahiptir. fiimdi, Peygamber in ahlâkl toplumun oluflumundaki etkisini, slâm daki toplum ve siyaset anlay fl kapsam nda daha aç k biçimde görece iz. D KKAT Toplum ve Siyaset Anlay fl Peygamber in kendisi ve ö retisi hakk nda fazla bir bilgiye sahip olunup olunmamas ndan ba ms z olarak, slâm, siyâsî anlamda da-pek çok devrimle karfl laflt r ld nda-az msanmayacak bir baflar ya ulaflm fl ve slâm n kuruluflu insan n toplum ve siyaset anlay fl nda belirgin bir k r lma meydana getirmifltir (Black 2001, s. 9). slâm, dayand ilâhî kayna a ve do rudan Peygamber e gelen vahyi ön plana ç - karmas na karfl n, di er kabilelerin kültürleriyle, özellikle de tarihi boyunca Arap- Bedevî kabilecilik anlay fl yla ve ran- Sâsânî de tan k olunan erkek (baba)-egemen bir monarfliyle/saltanatla içli d fll olmufltur (a.y., s. 10). Metinde Peygamber terimi hep büyük harfle bafllamaktad r; çünkü bu terim bu ünite boyunca yaln zca slâm n Peygamberi Hz. Muhammed e (s.a.v.) gönderme yapmak üzere kullan lacakt r.

63 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn slâm n kendi toplum yap s n üzerinde temellendirdi i en önemli ilke, zay f n güçlüye karfl varl n güvenceye almakt r (Hodgson 1993, s.121; Ebû Zehra 1993, s. 307). Bu güvencenin en önemli uygulama alan da ekonomi olmufltur. Adaleti temel alan siyaset anlay fl, bn Haldûn un umran devletle ba lant l ele al rken sergiledi i tutumda da belirgindir. Bu durumda, adaletin uygulanmas n n nas l bir dayana oldu unu sormam z gerekir. Bu sorunun yan t, Platon da oldu u gibi, daha çok bilgi sahibi olmakta ve bilgelikte odaklanmaktad r. Bu bilginin ilk sahibi ve uygulay c s olarak görülen Peygamber ve onun uygulamalar, slâm n 632 den sonraki tüm uygulamalar için temel bir baflvuru kayna olmufltur, denilse herhalde abart olmaz. Öyleyse, slâm da bilgiden ve bilgelikten ne anlafl ld na da yak ndan bakmam z gerekiyor. Bilgi ve lim Anlay fl slâm Medeniyeti nde bilgi, daha çok hikmet ile yani El- sfahânî nin tan mlamas yla ilim ve ak l ile gerçe i yakalama durumu ile iliflkili olarak de erlendirilmifltir (aktaran: Karl a 2004, s.16). Kur ân da da hikmet ve iyilik (hayr) birbiriyle iliflkilendirilmifltir; bu iliflkiye göre bir insan ancak hikmet sahibi ise hay rl d r, yani bilgi sahibiyse iyidir. nsana verilen gücü ölçüsünde her fleyi bilme ödevi, sistemli bir ö renimle olanakl hâle gelir; bunun da bafll ca arac ilimlerin ö renilmesidir. lim ya da Arapça daki yaz l fl yla ilm, ö renme anlam na gelen alleme eyleminin edilgen ortac olup, ö renilmifl olan ya da ö renilebilecek olan her fley anlam n tafl r (Baalbaki 1996; Kutluer 2000, s. 109). limlerin ö renilmesini kolaylaflt - ran en önemli unsur, her bir bilgi alan n n neyi araflt rd n n, yani nesnesini hangi yöntemle kavrayaca n n bilinmesidir. Öyleyse, farkl bilgi alanlar n n ve bu alanlarda kullan lan farkl yöntemlerin birbirinden aç k seçik s n rlarla ayr lmas gerekmektedir. Bu ayr m kayg s, slâm da ilimler s n flamas n n ortaya ç kmas na yol açm flt r. Felsefî ilimler-fleriât ilimleri, aklî-naklî ilimler ve bunun gibi ayr mlar n, daha belirgin bir söyleyiflle, ilimlerin s n flanmas n n slâm Medeniyeti ndeki bafllang c, El-Harezmî de ( ) örne i görülece i üzere, slâm âlimlerinin yaklafl k 10. yüzy lda ilimleri, Arap ilimleri (Ulûmu l-arabiyye) ve Arap olmayan ilimler (Ulûmu l-evâîl ya da Ulûm-u Gayr Arabiyye) biçiminde ay rd klar zamand r (El- Harezmî 1895, s. 3). Bu s n flamada ilk grubun içine dil, f k h, kelâm, tarih ve edebiyat; ikinci gruba ise felsefe, do a bilimleri ve t p dahil edilmifltir (a.y.). Hârezmî ilimleri s n flarken fizi i afla, matemati i orta, metafizi i de yüce olarak nitelemifl ve bn Sînâ y etkilemifltir (Hârezmî 1989, s. 154). slâm düflünürlerinin ilimleri s n flarken, ontolojik (varl k-temelli) ve epistemolojik (bilgi temelli) olmak üzere iki temel ölçütü gözettikleri söylenebilir. Ontolojik temelde yap lan ilimler s n flamas nda ilimlerin konular, inceledikleri varl k alanlar na göre belirlenir. Sözgelimi, metafizik ilimler akledilir alan n, fizik/do a ilimleri duyulur (deneyimlenebilen, befl duyu ile ifl görülebilen) alan n bilgisini vermeyi amaçlar. Bu tarz bir ayr ma Meflflâî olarak adland r lan slâm filozoflar nda rastlanmaktad r. Örne in Kindî, metafizik ilimleri yüksek, günümüzde do a bilimlerinin kapsam na giren fizik ilimleri afla ilimler olarak birbirinden ay rm flt r (Kindî 2002, s. 17). limler s n flamas ndaki ontolojik temelin ya da ilimler s n flamas -ontoloji iliflkisinin en belirgin ortaya koyuldu u yap t olarak Fârâbî nin Siyaset El-Medeniyye si gösterilebilir; çünkü Fârâbî bu yap t nda siyaset konusuna girmeden önce var olanlara iliflkin ayr mlar yapm fl, bunlar araflt ran bilgi alanlar - n bir ilimler s n flamas biçiminde ifade etmemifl olsa da anm flt r (Fârâbî 1980, s. 1-35). Fârâbî ye göre ilimler dil ilimleri yani sarf (morfoloji), nahiv (gramer-dilbil- 57 Hepiniz Adem densiniz. Adem ise topraktand r. Arap n Acem e üstünlü ü yoktur. Üstünlük takvâ iledir hadisi ve Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir difliden yaratt k. Sizi, s rf birbirinizle tan flas n z diye, büyük büyük cemiyetlere ve küçük küçük kabilelere ay rd k. fiüphesiz sizin, Allah nezdinde en flerefliniz, takvâca en ileride olan n zd r. fiüphesiz Allah, herfleyi bilen, herfleyden haberdar oland r. ifadesiyle dilimize çevrilen Hucûrat suresinin 13. âyeti, insanlar aras ndaki eflitli i vurgulamak üzere kullan lm flt r. Allah, kat nda bulunan hikmeti diledi ine verir. (Bakara, 269) ve Kime hikmet verilmiflse ona hay rdan pek çok fley verilmifltir. (Bakara, 129, 151; Âl-i mrân, 48, 164) âyetleri, bilgi ve iyili in birbiriyle s k bir ba lant içinde oldu una iflaret etmektedir. Zaten Kur ân da..hikmeti anlatmak üzere gönderilmifltir. ( sra, 29). Hârezmî ilimleri s n flarken fizi i afla, matemati i orta, metafizi i de yüce olarak nitelemifl ve bn Sînâ y etkilemifltir.

64 58 Tarih Felsefesi-I Ülken e göre, bn Sînâ, ilimler s n flamas nda Aristoteles ve Fârâbî nin etkisinde kalm fl ve ilimleri madde ve fleklin iliflkisi bak m ndan üçe ay rm flt r: ilkin maddesinden ayr lmam fl flekillerin ilmi olarak do a ilimleri gelir (Ülken 1998, s.86). kincileyin, maddesinden tamamen ayr olan flekillerin ilimleri olan metafizik ve mant k yer al r- bn Sînâ bunlara yüksek ilimler (el-ilmu l-âlî) demifltir (a.y.). Üçüncü ve son olarak, maddesinden ancak zihinde ayr lan, bazen onunla bir bazen ayr flekillerin ilmi olarak da matemati i göstermektedir (a.y.). Yukar da al nt lanan metinden, Ülken in bn Sînâ n n s n flamas n ona ba l kalarak aç klad anlafl lmaktad r. Matematik, geometri, astronomi ve müzik, Ortaça H ristiyan dünyas nda trivium-quadrivium olarak ikiye ayr lan ve gramer, retorik ve mant ktan oluflan trivium ile bir arada say ld nda septem artes liberalesi (yedi özgür sanat) ortaya ç karan quadrivium grubundaki bilgi alanlar d r. Bu bilgi alanlar n n slâm dünyas na yabanc olmamas, yüzy ldaki slâm düflünürlerinin Harran, fiam, Ba dat gibi dönemin sayg n ilim merkezlerinde, baz H ristiyan düflünürlerden ö renim görmesi sayesinde mümkün olmufltur. gisi); içeri ini Aristoteles in Organon kapsam ndaki 8 kitab n oluflturdu u mant k ilimleri; aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik ve mekanikten oluflan matematik ilimler; do an n incelenmesini konu edinen ve Aristoteles in Fizik adl yap - t n temel alan, ayr ca, varl varl k olarak inceleyen fizik ve metafizik ilimler; ahlâk, siyaset, f k h ve kelâm içeren medenî ilimler olarak befl s n fta toplan r (Fârâbî 1986, s. 1-23). limler s n flamas nda, sözü edilen metafizik (ilâhî) ilimlerin yüksek, fizik ilimlerin afla ilimler olarak nitelenmesi örne ine bn Sînâ da da rastlanmaktad r:...varl klar bu üç k s m üzere oldu unda, nazarî ilimler de onlara göre üç k sma ayr l rlar; ilk k sma mahsus ilim tabiî, ikinci k sma mahsus ilim riyâzî, üçüncü k sma mahsus ilim ilâhî diye isimlendirilir ( bn Sînâ 1867, s ). slâm da felsefeye ak lc bir baflka yaklafl m örne i sundu u daha önce belirtilen hvânu s-safâ n n Risâlelerinde de felsefî ilimler ve dînî ilimler ayr m na rastlamak olanakl d r: Çocuklar n, yetiflme ça ndaki insanlar n, din e itimi görmemifl olanlar n, dînî hükümleri kendisine yetecek kadar dahi bilmeyenlerin ve dinen yükümlü olduklar görevlerden habersiz olanlar n felsefî ilimlerle u raflmalar n do ru bulmayan hvânu s-safâ, felsefî ilimlerden de psikolojiyi, matematik ilimler olarak niteledi i aritmetik, geometri, astronomi ve müzi i, en son amaç olarak gördükleri metafizik ilimleri önemsemifltir ( hvânu s-safâ, 2003: 221). Gazzâlî, El-Müstasfâ adl yap t nda ilimleri salt aklî, salt naklî ve hem aklî hem naklî ilimler olarak genel aç dan üçe ay rm fl; özellikle matematik, mant k, do a bilimleri ve felsefeyi kapsayan aklî ilimleri hakikate ulaflt rmakta yetersiz kald klar gerekçesiyle elefltirmifl, bu elefltirilerini Dalâletten Kurtulufl ta yinelemifltir (Gazzâlî, 1937; 2003a; Ülken 1998, s.112). El-Hârezmî d fl nda klasik say lan filozoflar n hemen hiçbirinin ilimler s n flamas nda tarih e yer vermedi i anlafl l yor. Peki, tarih bir ilim midir, e er ilimse, aklî bir ilim midir, naklî mi? slâm da belirli bir tarih ve tarihçilik anlay fl oldu una göre, tarihin de bilgi de eri aç s ndan belirli bir konuma sahip olmas gerekir. flte biz bu ve benzeri sorunlara, flimdi Tarih ve Tarihçilik Anlay fl bafll alt nda de inece iz. Tarih ve Tarihçilik Anlay fl Bir medeniyetin düflünce yap s, onun hangi de er dizilerinden hareketle nas l bir toplumsal yaflama zemin haz rlad n n anlafl lmas na yard mc olur ve bu düflünce yap s içerisinde tarihin önemli bir rolü vard r. Bir medeniyetin tarihi, onun temsil etti i de erleri ve bu de erleri yans tan düflünce ürünlerini kapsamal, yani düflünce yap s n yans tmal d r. slâm tarihi yap tlar nda da yukar da vurgulanan bilgi anlay fl n n yans malar görülmektedir. Bu ad mda, slâm n temel tarih görüflünün ne oldu u ve slâm Medeniyeti nde tarih ile neyin anlafl ld, slâm da tarihçili in nas l bir geliflim izledi i ve tarih düflüncesinin beslendi i kaynaklar n neler oldu u, tarihin konular olarak nelerin ele al nd ve tarihçilikte hangi yöntemin/yöntemlerin izlendi i sorular n yan tlamaya çal flaca z. Tarihin neden yararl bir bilgi alan oldu u sorusuna birincil kaynaktan verilecek bir yan t, slâm n tarihe ve tarihçili e verdi i önemi yans t r: Tarih, bnü l- Esir e göre, geçmifle iliflkin önemli olaylar n detaylar yla aktar lmas d r ( bnü l- Esir 1985, s.2). Tarihin dünyadaki yararlar, bnü l-esir e göre, flöyle s ralanabilir: 1. Ölümsüzlü ü seven insan geçmiflin olaylar yla tan flt r r, bir araya getirir, 2. Hükümdarlar tarih sayesinde geçmiflten ders alarak toplumu yönetme biçimlerini gözden geçirirler, 3. Tüm insanlar, tarih okuyunca, geçmiflten ders al r ve gelecek için kendi hayatlar nda izleyecekleri yola fl k tutar, geçmiflin deneyim ve birikiminden

65 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn yararlan rlar, 4. yi bir ifade ve güzel bir dil ile anlat lan tarih, kiflilerin ahlâk duygular n canland rarak, insanlar iyiyi benimseme, kötüyü de reddetme konumuna getirir ( bnü l-esir 1985, s. 4-5). bnü l-esir e göre tarihin sonsuz yaflam (âhiret) için yararl yönleri de flunlard r: 1. Dünyadaki hayat n çalkant lar n, de iflkenli ini ve sonlulu unu görüp ders alabilen insan, kendini sonsuz yaflam yolculu u için kurtar c bir biçimde donatmaya- bnü l-esir in ifadesiyle âhiretin mutluluk evine girmeye -yönelir; 2. Peygamber ya da kral bile olsa her insan n ölümlülü ü göz önüne al nd nda, tarihte gerçekleflti i görülen olaylar n kendi bafl na da gelebilece i ç kar m nda bulunan insan, k - yâmetle birlikte bafllayaca sonsuz yaflam için en iyi ahlâk özelliklerini kazanmaya, yani dünyadaki zor ve s k nt l durumlara sab rla katlanmaya yönelir ( bnü l- Esir 1985, s.6). Muhsin Mehdî, slâm n tarihe ya da tarihçili e verdi i önemi, Peygamber in vurgulam fl oldu u flu yarg ya dayand r r: Dünyan n, önceden Allah taraf ndan belirlenen, dolay s yla, bak ld nda aç kça görülebilecek tarihî bir düzeni vard r (Mehdî 1964, s. 133). slâm Tarihi: lk Dönem bafll kl çal flmas nda Sabri Hizmetli nin, slâm toplumlar nda tarihçilik etkinli inin ve tarih araflt rmalar n n esas n neyin ya da nelerin oluflturdu u sorusuna, Peygamber in slâm a davetinin içerdi- i tarihî bilgiler oluflturur. biçiminde verdi i yan t, Mehdî nin yapt vurguyla uygunluk göstermektedir (Hizmetli 1999, s ). Peygamber in yaflay fl ve kiflili i, kendi döneminde ve sonras nda her türlü tarihsel ak fl n yolunu, ayr ca Müslümanlar da ilk tarih yaz m n n da merkezini oluflturmufltur (a.y.). Josef Horovitz, slâmî Tarihçili in Do uflu adl çal flmas nda, slâm da tarih yaz - c l n n ilk örneklerine Siyer-Me âzî literatüründe rastlanabilece ini öne sürmüfltür (Horovitz 2002, s. 7). Horovitz e göre slâm tarihi hakk nda nitelikli bilimsel-akademik araflt rmalar n yap labilmesi için, slâm da her türlü tarih yaz c l n n ç k fl noktas n oluflturan Siyer-Me âzî literatürünün ve bu literatüre geçmifl çal flmalar yapan düflünürlerin bilinmesi önemlidir (Horovitz 2002, s. 7). Ünlü slâm tarihçisi ve co rafyac s Mes ûdî Mürûcu z-zeheb de Siyer-Me âzî yazarlar aras nda flu önemli isimleri saym flt r: Vehb bn Münebbih, Muhammed bn shak, El-Vâk dî (Mes ûdî 2004, s. 21). Mes ûdî bu yazarlardan ilk tarih yazarlar olarak bahsetmifltir (a.y.). Horovitz e göre, Arap literatüründe Peygamber in söz ve davran fllar n n kaynaklar say lmas gereken üç alan, hadis, siyer ve tefsirdir (Horovitz 2002, s. 19). Bu alanlar n her birinde ana unsur, gönderimli (isnâdl -referansl ) rivâyet sistemidir; her üç alanda da referans (rivâyetin sahibi) metinden önce gelen biçim kullan lm flt r (a.y.). Siyer kitaplar nda, hadisler taraf ndan iflaret edilen olaylar n oldu u zamana göre rivâyetler zamandizinsel (kronolojik) olarak verilmektedir (a.y.). K - sacas, tarih haberleri ve bu haberleri okuyarak elde edilen bilgi temelde kaynaklardan nakil ölçütü ile de erlendirilmifltir. Tâberî, Vâk dî, Mes ûdî, Belâzurî gibi tarihçilerin kendilerinden sonra gelen bnü l-esir, bn Kesir, hatta bn Haldûn gibi tarihçiler için kaynak de erine sahip olmas da bu bak fl aç s yla aç klanabilir. Tâberî, Kur ân da gökler, yer ve bunlar aras ndaki varl klar n-insan dahil- yarat lm fl oldu unu bildirdi i alt günün her birinde neler yarat ld sorusunu toplad - rivâyetlerle yan tlam flt r (Tâberî 1965a, s.55-73). Tâberî nin bu konudaki rivâyetlerden ç kard bir yorum flöyledir:...bu rivâyetlerden kabule flayan ve do ru olan, Tanr n n yeri Pazar günü, gö ü Perflembe günü, y ld zlar, günefli ve ay cuma günü yaratm fl oldu una dair olan rivâyettir. Çünkü, bn Abbas n Tanr elçisinden rivâyet etti i hadis sahih bir hadistir (Tâberî 1965a, s.58). Bu durumda sorulmas uygun olan soru, insan n ne zaman yarat ld ve yarat l fl sürecinin neresin- 59 Peygamber in yaflay fl ve kiflili i, kendi döneminde ve sonras nda her türlü tarihsel ak fl n yolunu, ayr ca Müslümanlar da ilk tarih yaz m n n da merkezini oluflturmufltur. Sîre (ço ulu Siyer), slâm dünyas nda Peygamber in biyografisi için kullan lan bir ortak add r ( st lâh). Ma zâ (ço ulu Me âzî) savaflsavafl yeri anlam nda kullan lan bir sözcük olarak, Peygamber in savafllar n n tarihine verilen bir ad hâline gelmifl olup zaman zaman Siyer ile birlikte eflanlaml olarak kullan lm flt r ve bu iki ortak ad-bazen ayr, bazen birlikte- Peygamber in hayat ile ilgili yaz lm fl yap tlara isim olarak verilmifltir. Horovitz in yap t n n Arapça çevirisinde çeviriyi yapan Hüseyin en-nassâr, Siyer- Me âzî yazarlar n n anlat m ve yorumdaki üsluplar n göstermesi için çevirinin sonuna bu yazarlardan örnek metinler eklemifltir. Bu ekler yap t n Türkçe çevirisinde de aynen Arapças ndaki gibi, çevirinin sonuna eklenmifltir (Rivâyet aktar mlar nda izlenen yöntem örnekleri için bkz. Horovitz 2002, s ). bn Haldûn, rivâyete dayanan tarihçili i elefltirmesine karfl n, kendisi de zaman zaman bu yönteme baflvurmufltur. Geleneksel tarihçili i ve tarihçileri elefltirdi i Mukaddime de bile...seyf in nakline göre... gibi ifadelere yer yer rastlamak mümkündür (MR- I, s. 17; MU-I, s. 167).

66 60 Tarih Felsefesi-I de oldu u sorusudur. Tâberî nin bu soruya verdi i yan t fludur: Tanr, Cuma gününün son saatinde, alelacele, Âdem i yaratt. K yamet de bu saatte kopar.. (Tâberî 1965a, s.56, 67). imleri aras nda yer alan son iki al nt metin birlikte düflünüldü ünde, Allah n, ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem i, meleklerinden, gökteki ve yerdeki di er varl klar yaratmas ndan sonra yaratm fl oldu unu ç karmak olanakl d r. Âdem in ne vakit yarat ld ; cennette ne kadar kald ve ne zaman yeryüzüne inmifl oldu u sorular n n yan t bulmas, insan n bu dünyadaki serüveninin, dolay s yla tarihlili inin bafllang c hakk nda bir aç klamaya kavuflmay sa layacakt r. Tâberî ye göre: Tanr Âdem i cuma günü yaratm fl, ayn günde onu cennetten yere indirmifl; Âdem cuma günü tövbe etmifl ve ölmüfltür... (Tâberî 1965a, s.144). Pek çok slâm tarihçisi için kaynak de eri tafl yan Tâberî nin (yakl ) Tarihu r-rusûl ve l-mülûk (Peygamberler ve Melikler/Krallar Tarihi) yap t nda önsözünü tamamlayan flu sözleri, onun tarihte izledi i yöntemi yans tmas na ek olarak, bu yöntemin slâm Medeniyeti nde fazlas yla önem verilen kökene yak nl k ve hakikatin de iflmezli i çerçevesine ne kadar uygun oldu u hakk nda da bize önemli bir ipucu sa lar: Tâberî nin Tarihu r-rusûl ve l-mülûk adl yap t, Zakir Kadiri Ugan ve Ahmet Temir taraf ndan dilimize Milletler ve Hükümdarlar Tarihi bafll yla çevrilmifltir (çev. Zakir Kadiri Ugan, Ahmet Temir, stanbul: Milli E itim Bakanl Yay nlar (2. Bask ), 1965). Bu kitab m z çal flan bilsin ki; burada anlatmaya karar verdi im konular hakk nda söyledi im her fley, aç kça belirlenmifl haberlere ve isim isim râvîlerine nispet etti- im rivâyetlerden (âsâr) naklettiklerime dayan yor. Ben, çok s n rl durumlar d fl nda, ne aklî deliller yoluyla anlamaya girifliyorum ne de sezgilerimle ç kar mlar yap - yorum. Çünkü geçmifl insanlarla ilgili bilgi ve flimdikiler hakk ndaki mevcut haberler bu insanlar bizzat görmeyen ya da yafl itibar ile onlara yetiflmemifl olan kimse taraf ndan elde edilemez. kinci durumda bilgi, rasyonel ak l yürütme ya da sezgisel ç kar mla de il, râvîlerin ya da nakledenlerin sözlerinden elde edilebilir. E er biz bu kitapta okuyucunun hiçbir flekilde kendisine sa l kl bir amaç ya da hakikat bulamayaca ölçüde, duydu unda kabul edilemez ya da rahats z edici oldu unu düflündü ü bir haberi zikredecek olursak bilsin ki bu bizim hatam z de ildir; aksine bu, haberi bize nakledenlerin birisinin sorumlulu undad r. (Bu tür haberleri) biz, onlar n bize sundu u flekilde, yaln zca naklettik (Tâberî 1965a, s.7-8). Tâberî nin kendi ad na konuflmama ya da elefltirel tavr n ortaya koymama tercihi, slâm Tarih Metodolojisi nin yazar Stephen Humphreys e göre, o dönemde ilim adam gözüyle bak lan pek çok yazar n asl nda derleyici olmaktan öteye gidemedi i kan s na da vard r labilir (Humphreys 2004, s ). Fakat, yine Humphreys e göre, Tâberî nin bu tavr n dindar bir alçakgönüllülük ya da kat nesnellik yerine, erken dönem slâm kültüründeki bilgi anlay fl yla iliflkilendirmek daha uygun görünmektedir: lk dönem slâm kültüründe tarihçinin yapmas beklenen as l görev, genel olarak hukuk, din ya da siyaset aç s ndan önemli oldu una inan lan geçmiflin olaylar n n nesnel bilgisinin aktar lmas d r. Bu tür bilgi-yani ilim- güvenilir otoritelere kadar götürülen olaylar n anlat lar ndan oluflur (a.y, s. 103). Robert Simon da Tâberî nin kendi ad na konuflma cesareti sergilememesini ya da elefltirel tavr n ortaya koymama tercihini de erlendirirken, Joseph Schacht n göstermifl oldu u üzere, kökleri mam fiâfiî ye dayanan naklî ilim gelene ine iflaret eder ve Tâberî nin tarihe iliflkin yap t n Kur ân tefsirine destek oluflturmak üzere planlad - düflüncesinden hareketle, Tâberî nin yukar daki al nt da örneklenen tavr na getirilebilecek aç klamada Humphreys e kat l r (Simon 2002, s. 109). Tâberî nin temsil etti i anlay fltaki sorun flu biçimde özetlenebilir: Metin elefltirisi, olay aktaran tarihçinin kiflilik özellikleri (güvenilirlik, dürüstlük vb.) ile birlik-

67 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn te baz temel niteliklere, yani zekâ, deneyim, neden-sonuç iliflkileri ekseninde olaylar n birbiriyle ba lant s n kurma yetene ine, k sacas, aktard tarih olay n de erlendirmek için gerekli altyap ya sahip olmas n gerektirmektedir. flte slâm tarihçili inde ve bilinen tarihçilerin yap tlar nda ço u kez bu altyap zay f kalm fl, as ls z pek çok rivâyet de kifli elefltirisinin yöntemde yeterli görülmesinin bir sonucu olarak tarih kitaplar nda yer alm flt r (Humphreys 1991; 2004; Y. Y ld r m 1990, s. 47). Asl nda metin elefltirisi, sistematik bir düzende, bafll bafl na bir yöntem oluflturacak biçimde olmasa da uygulama örneklerine rastlanm fl bir yöntemdir. Gustave Edmund Von Grunebaum, Medieval Islam bafll kl çal flmas nda, Mes ûdî (öl. 956), bn Miskeveyh (öl. 1029) ve Bîrûnî (öl. 1061) gibi tarihçilerin yap tlar nda bu yöntemin uygulanmas na yer yer rastland n öne sürmüfltür; Zeki Velidi Togan da Tarihte Usûl adl yap t nda Grunebaum ile ayn düflünceyi paylaflmaktad r (Grunebaum 1953, s ; Togan 1985, s. 147, 154 vd.). Tâberî nin Tarihu r-rusûl ve l-mülûk yap t n n The History of Al-Tabari ad yla ngilizce ye çevrilmesi projesinde editör olarak görev yapan Ehsan Yar-Shater, ngilizce çeviri dizisi için yazd önsözde Tâberî nin yarat l fltan 915 y l na kadar gerçekleflmifl olaylar, slâm n do uflu, Peygamber in hayat vb. unsurlar da kapsayacak biçimde anlatt n ; bu arada, yap t n 3. yüzy ldan 915 y l na kadarki Sâsânî mparatorlu u tarihini de kapsad n belirtmifltir (Yar-Shater 1989, s. ix-x). Bu belirleme, Tâberî nin slâm tarihinden önceki dönemler için Sâsânî kaynaklar ndan yararland izlenimini uyand rmaktad r. Tarih olaylar hakk nda yer verdi i hadis rivâyetlerinin hacmi Tâberî ninkine göre bir hayli az say labilecek olan bnü l-esir in anlat m nda, yeryüzünde farkl insan tiplerinin görülmesinin alt nda yatan nedene de dikkat çekilmifltir ( bnü l-esir 1985, s.21-22). El-Kâmil fi t-târih adl yap t n n önsözünde bn ül-esîr, kayna n n Tâberî oldu- unu söylemifl, onu anlaflmazl k hâlinde araflt rmac lar n baflvurdu u büyük bilgin ve tarihçi, ayr ca..gerçek önder bir imam, büyük bir bilgin, her yönü ile dikkat ve do ruluk timsali, tam inanç sahibi bir zat.. olarak nitelemifl ve ona büyük güven duydu- unu bildirmifltir ( bn ül-esîr 1985, s. 2-3). Tâberî de eksik kalan noktalar di er ünlü tarih kitaplar ndan tamamlad n bildiren bnü l-esir in tarih yaz m nda izledi i yol flöyle özetlenebilir: 1. Önemli olaylar bütünlü ünden kopar lmayacak ve detayl olarak anlat lacak, 2. Olaylar n aktar m nda zamandizin s ras korunacak, 3. Daha az önemli olaylar, geçti i y l n önemli olaylar n n arkas na eklenecek, 4. Her y l sonunda o y l ölen bilginler ve önde gelen kimseler bildirilecektir ( bn ül-esîr 1985, s. 2-3). Bir baflka slâm tarihçisi bn Kesir in El Bidâye ve n-nihâye adl yap t da yarat l fl n bafllang c, tüm yarat klar, Peygamberler tarihi, Peygamber dönemine kadarki srailo ullar ve cahiliye Araplar nda ortaya ç km fl olaylar, kendi zaman na dek meydana gelmifl ve etkili olmufl olaylar gibi konulardan oluflmufltur. bn Kesir, El Bidâye ve n-nihâye adl yap t nda yaz m için izleyece i yolu, yani yöntemini ve temel kaynaklar n flu sözlerle dile getirmifltir:...bu konularla ilgili kitab, sünnet, yap tlar ve âlimler nezdinde menkul bulunan haberlerden nakiller yapaca m. O âlimler ki, peygamberlerin mirasç lar d rlar...biz, srailiyat haberlerinden ancak...fleriat sahibi taraf ndan izin verilenleri nakledece- iz...asl nda dayan lacak yer, Allah n kitab ile Resûlullah n sünnetidir. Sünnetten de nakli sahih veya hasen olanlar nakledece iz... ( bn Kesir 1994-I, s. 3). 61 bnü l-esir ünlü tarih kitaplar olarak and yap tlar n aç k adlar n vermemifltir, dolay s yla Tâberî sonras ndaki tarih olaylar için hangi kaynaklar kulland belirsiz kalm flt r. Cahiliye, Araplar n slâmiyet ten önceki toplumsal koflullar na ve çeflitli al flkanl klar na gönderme yapan, slâm öncesindeki Arap toplumu için olumsuz içermeyle kullan lan bir terimdir. Tarih olaylar n bölüm bölüm, devir devir, hatta belirli bir konu çerçevesinde ele almas bak m ndan Mes ûdî yle benzeflen El-Belâzurî de yaln zca slâm fetihlerini anlatt tarih yap t Fütûhu l-buldân da, Tâberî nin izledi i söylenen yönteme uymufl-

68 62 Tarih Felsefesi-I El-Belâzurî nin di er önemli yap t Ensâbu l-eflrâf ad n tafl r. Fütûhu l-buldân çeviren Mustafa Fayda ya göre Ensâbu l-eflrâf, Peygamber in hayat yla bafllay p, onun bir parças oldu u Kureyfl kabilesinin ileri gelenlerinin, Dört halîfenin, Emevî ve Abbâsî hanedanl klar nda geliflen olaylar n kapsand genifl kapsaml bir Tabâkât kitab olup, benzeri di er kitaplardan zamandizinsel tarih bilgileri içermesi dolay s yla ayr lmaktad r (Fayda 2002, s. xx-xxi). Tabâkât, slâm Medeniyeti nde Peygamber ve yak n çevresinin bafl na gelen önemli olaylar n anlat ld, yani içeri i özel s n rlarla belirlenmifl tarih kitaplar na verilen genel add r. Fütûhu l-buldân ad da ele al nan konuya uygun olarak seçilmifltir: Fütûhu l-buldân, beldelerin-belâzurî nin yaflad dönemde, ülkelerin - fethedilmesi anlam na gelmektedir. SIRA S ZDE 1 tur. El-Belâzurî, bu durumu ad geçen yap t n n bafl nda flöyle ifade etmifltir:..hadis, Siyer ve ülkelerin fetihleriyle u raflan bilginlerden bir topluluk bana haber verdi; ben de onlar n sözlerini bazen aynen naklettim veya k saltt m, bazen de bir k sm n di eriyle karfl laflt rarak bütünlemeye çal flt m (El-Belâzurî 2002, s.1). Fütûhu l-buldân n bütününe bak ld nda, gerek ayn gerek farkl konularla ilgili 1000 in üzerinde rivâyetin topland ve rivâyetlerin aktar m ndan önce kimlerden rivâyet edildi ininyani kaynaklar n-s raland görülmektedir (El-Belâzurî 2002). Dolay s yla El-Belâzurî nin, yarat l fltan kendi zaman na kadar gerçekleflen olaylar hadis rivâyetleri biçiminde ve zamandizini içerisinde aktaran Tâberî den tek fark n n, yap tlar nda belirli bir konuya-yani slâm n geliflinden sonra slâm ad na fethedilen ülkeler üzerine-yo- unlafl p tarih olaylar n o konu çerçevesinde anlatmas oldu u öne sürülebilir. Humphreys, ad an lan tarihçilerin, erken dönem tarih gelene inde üretilen çok say da hacimli ve farkl malzemeyi s k ca örülmemifl ama tutarl tek bir anlat çizgisine oturtmaya çal flt klar ; bunu yaparak da slâm tarihinin belirsiz olmayan, yeterince aç k bir yorumunu oluflturmay amaçlad klar görüflündedir (Humphreys 2004, s. 101). slâm Medeniyeti nin bafllang c ndan bn Haldûn a kadarki dönemde geliflen tarihi ve tarihçili i, tarih tan mlar, tarihçili in geliflimi, tarih yap tlar nda ele al nan konular ve izlenen yöntem(ler) aç lar ndan ele ald k. Bu ba lamda, slâm tarihçili- inde-ilk dönemde ve sonras nda etkisini koruyan bilgi anlay fl temelinde- örneklerine s kl kla rastlanan yöntemin, rivâyet toplama ve derleme yöntemi oldu unu da görmüfl olduk. Bu yönteme göre, rivâyetlerin dayand kaynaklar n sa lam-yani rivâyeti aktaran n kifli özelliklerinin yeterli- olmas, o rivâyetlerden derlenen tarih haberlerinin de do rulu unun temellendirilmesi için gereklidir. Öyleyse tarihin, bn Haldûn öncesindeki slâm düflünce gelene inde daha çok bir va z edenden ö renilen ve nesilden nesle aktar lan (MR II, s. 436; MU II, s. 781)- yani, naklî ilimler kapsam nda de erlendirilmesi uygun görünmektedir. slâm Medeniyeti ve düflünce yap s yla ilgili bu noktaya kadar ele ald klar m zdan yola ç karak, 1. Dînî bir temelden beslenen ve dinin öngördü ü de erler üzerine kurulan slâm Medeniyeti nin Araplar a ve bu dîni benimseyen di er toplumlara yeni bir toplum ve yaflam modeli sundu unu, 2. Bu yaflam modelinin halîfelikle bafllay p saltanatla devam eden devlet örgütlenmelerinde ve devletin çeflitli ifllerini yürütmek üzere oluflturulan kurumlarda köklefltirilmesine çal fl ld n, 3. slâm ile gelen de erlerin bilgiyi ve onun edinilmesini belirleyen esaslar derinden etkiledi ini ve bu etkinin tarihçili e de yans d n söyleyebiliriz. slâm Medeniyeti nin temel varsay mlar yla H ristiyan Ortaça n temel varsay mlar aras ndaki benzerlik ve farkl l klar üzerinde düflünün. Sizce Ortaça, özellikle de yüzy llar aras, gerçekten Avrupa için Karanl k Ça iken, slâm Medeniyeti için bir Alt n Ça m d r? Aran zda tart fl n. BN HALDÛN UN YAfiADI I DÖNEMDE SLÂM MEDEN YET N N DURUMU VE BN HALDÛN UN YAfiAMI fiimdi slâm Medeniyeti nin yukar da özetledi imiz düflünce yap s n n bn Haldûn düflüncesinde nas l ifade buldu unu anlamaya çal flal m. Böyle bir anlama çabas nda, öncelikle bn Haldûn un ve içinde yaflad dönemdeki slâm Medeniyeti nin koflullar n n bilinmesi, iflimizi kolaylaflt racakt r. Sonraki ad mda da Mukaddime nin özgün yönlerine dikkat çeken bir özet sunaca z.

69 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 14. Yüzy lda Kuzey Afrika slâm Co rafyas ndaki Genel Görünüm bn Haldûn un do du u ve yetiflti i dönemde Endülüs ve Kuzey Afrika da siyâsî ve medenî yaflam ile ilim ve düflünce faaliyetleri gerileme aflamas ndad r (De Boer 2004, s. 239). De Boer, Endülüs te felsefenin gitgide kenara itildi i ve genel kültüre ve ifllere etki etmesine izin verilmeyen bir çal flma alan olmas sonucunda, asl nda H ristiyanlar ile yap lan ve kaybedilen savafllar öncesinde slâm Medeniyeti nin maddî varl n n ve mânevî kültürünün gittikçe geriledi ine iflaret etmekte; Bat daki slâm Medeniyeti nin, bn Haldûn un do du u ve yetiflti i dönemde büyük bir istikrars zl k içinde, biraz ilerleyen biraz gerileyen bir yap ya sahip oldu unu öne sürmektedir (a.y., s ). Hodgson a göre; 1259 daki Mo ol fetihlerinden sonra slâm toplumlar içinde çok küçük bir kültürel yenilenmenin gerçekleflebildi i bir duraklama-gerileme, hatta çöküfl döneminden söz edilebilir (Hodgson 1993a, s.408). Hitti ye göre, 14. yüzy lda Kuzey Afrika parçalanm fl bir görünüm sergilemektedir: M s r da Memlûk Sultanl, frikiye de (Tunus) Hafso ullar, Orta Ma rib de (Cezayir) Abdülvado ullar ve Bat /uzak Ma rib de (Fas) Merînîler egemenli ini sürdürmektedir, fakat bu devletler gerek kendi içlerinde gerekse birbirleriyle sürekli çat flmaktan y pranm fllard r (Hitti 1980-III, s. 849 vd.; Y.Y ld r m 1990, s. 8). 14. yüzy lda-yani 1300 lü y llarda- slâm dünyas n n genel durumunu özetlemek üzere Hitti flunlar söylemifltir: 1. slâm dünyas, 11. yüzy l sonlar ndan yüzy la uzanan Haçl Seferleri ve 13. yüzy ldaki Mo ol istilas gibi olaylar n sonucunda sars lm flt r (Hitti 1980-IV, s vd.); 2. Söz konusu sars nt slâm dünyas n n önemli bir bölümünü iktisâdî, siyâsî ve ilmî-kültürel bak mlardan olumsuz etkilemifltir (Hitti 1980-IV, s vd.). Örne in Fârâbî nin yaflad dönemde ( ) önemli ilim merkezlerinden biri olan Ba dat, Mo ol istilas sonras nda ününü yitirmifl ve bir daha eski düzeyini yakalayamam flt r (Hitti 1980-IV, s vd.). Hitti nin bu belirlemelerine Umer Chapra da kat lmaktad r: Chapra, slâm Medeniyeti nin 14. yüzy lda gerileme sürecinde oldu unu, bunu yaln zca Abbâsî Halîfeli i nin Mo ol sald r lar sonras nda son bulmas yla de il, Haçl sald r lar ( ) ve bn Haldûn un ilk gençlik döneminde Kuzey Afrika dahil genifl bir co rafyay etkileyen veba salg n gibi etkenlerle de aç klama olana bulundu unu; tüm bu geliflmelerin, baflka baz tarih olaylar yla birleflti inde, slâm dünyas n n merkezî bölgelerinin zay flamas na yol açt n söylemektedir (Chapra 2006, s. 206). Hodgson a göre, Afrika ve Avrasya y, yani bn Haldûn un yaflad ça da dünyan n önemli ço unlu unu kapsayan her yerde, 14. ve 15. yüzy llarda iktisâdî genifllemenin azalmas ndan etkilenme görülebilir (Hodgson 1993a, s.410). Çin deki ve Hindistan daki üretim düzeylerinin düflmesi bir yana, y llar aras nda tüm dünyay etkileyen veba salg n nüfus dengesini önemli ölçüde sarsm fl ve nüfustaki azalmadan kaynaklanan eksiklik pek çok yerde giderilememifltir (a.y.). Nüfustaki azalman n etkileri, 14. ve 15. yüzy llarda, kentleflme derecesi ve düzeyinde, ticaret hacminde, eriflilebilir sosyal kaynaklarda vb. unsurlarda bir bunal m (crisis) and racak biçimde hissedilmifltir. bn Haldûn un ömrünün son 25 y l n geçirdi i Kahire yi de içine alan, Nil nehri ile Mezopotamya ovas aras ndaki bölgede baz yerleflimler nüfus ve kültürel etkinlik bak m ndan belirgin biçimde çökmüfller, çok say da kasaba dereceli olarak küçülmüfl, hatta köy biçimini alm fl görünmektedir (a.y.). Hodgson, bn Haldûn un do du u ve yetiflti i yer olan Kuzey Afrika da (Ma rib de), 14. ve 15. yüzy llarda, önceki yüzy llara oranla ekilip biçilen 63 Ma rib/ma rip (Türkçe de Ma rip kullan m daha yayg nd r), Arapça da bat anlam na gelen garbdan türetilmifl ve Ortaça dan günümüze uzanan zaman diliminde, Libya ve Tunus tan Fas a kadar uzanan, Kuzey Afrika n n bat bölgesine verilmifl isimdir. M s r, yani Kuzey Afrika n n do usu için kullan lan isim de Arapça da do u anlam ndaki flark sözcü ünden türetilmifl Meflr k olmufltur.

70 64 Tarih Felsefesi-I Bilinen ilk yap t Fahreddin Râzî nin El-Muhassal Fî lmi l-kelâm yap t n n aç klamal bir özeti niteli indeki Lubâbu l-muhassal Fî Usulü d-dîn olan bn Haldûn un Mukaddime, Kitâbu l- ber, Et-Tâ rîf ve fiifâu s-sâîl d fl ndaki yap tlar günümüze ulaflmam flt r (Uluda 1993, s ). Fakat Lisânuddîn bnü l-hatîb in El- hâtâ Fî Ahbar-i G rnâta adl yap t nda, sözü geçen yap tlar d fl nda bn Haldûn un bn Rüfld ün yap tlar ni özetleyen yaz lar, mant k hakk nda baz notlar, hesap üzerine bir kitab, Lisânuddîn bnü l-hatîb in F k h Usulü hakk nda yazd bir manzum yap t n yorumu ve Kasîde-i Bürde üzerine bir yorumu bulundu undan söz edilmektedir (a.y., s.18). Sahâbe (ço ulu: ashâb), Arapça da yoldafl, arkadafl anlamlar na gelen, slâm n yay ld dönemde ilk kez Müslüman olan ve do rudan Peygamber in kendisiyle konuflmufl, bir arada bulunmufl kimselere iflaret etmek üzere kullan lan bir terimdir. bn Haldûn, alâmet kâtipli i görevinin, besmele ile sonras ndaki yaz ya da ferman aras na kal n bir kalemle el-hamdu lillâh ve flflükrü lillâh ibaresini koymak oldu unu söylemifltir ( bn Haldûn 2004, s. 55). G rnâta, Endülüs te (günümüzde spanya da), spanyolca ad Granada olan flehrin Arapça daki sesletime uydurulmufl hâlidir. bn Haldûn, G rnâta dan Endülüs e ilk yolculu u çerçevesinde bahsetmifltir. alan n kayda de er biçimde azald na da dikkat çekmifltir (a.y., s. 411). 14. yüzy lda Kuzey Afrika daki çalkant l koflullar için temel neden iktisâdî yap n n zay flamas gibi görünse de bu zay flaman n birer uzant s olarak daha az say da yazar n-düflünürün desteklenmesi, daha az zaman harcanarak üretilen yap tlar n kabulü vb. unsurlara da rastlanabilir. Fakat bu, kültürel etkinliklerdeki duraklama ya da zay flaman n, yaln zca iktisâdî etkenlerce belirlendi i biçiminde bir yorumu hakl ç karmaz (a.y., s ). fiimdi 1332 y l nda, yukar da anlat lan koflullar içinde frikiye de (bugünkü Tunus) do an bn Haldûn un yaflam na ve yap tlar na de inece iz. bn Haldûn: Yaflam ve Yap tlar bn Haldûn, Et-Tâ rîf te kökeninin Hadramut taki (Yemen) Arap kabile reislerinden ve Peygamber in sahâbesinden Vâîl bin Hucr a kadar uzanan bir aileye dayand n anlatm flt r ( bn Haldûn 2004, s.17). bn Haldûn un köklerinin dayand aile, devlet ifllerinde yer alm fl, tan nan ve içinde ço unlukla iyi e itimli insanlara rastlanan bir ailedir (a.y.). bn Haldûn un içinden geçti i ve burada detaylar na girmeyece imiz e itim süreci, slâm Medeniyeti nde pek çok düflünürün daha önce gördükleri e itim gibi, ça ndaki tüm ilimlerin ö renimini kapsar; bunun da temelinde yatan fley slâm da egemen olan ilim ö renmenin ve ö retmenin amac, yani, ahlâkl bireyin, dolay - s yla ahlâkl toplumun oluflturulmas n sa lamakt r. Elbette, bn Haldûn u Mukaddime gibi özgün çözümlemeler içeren bir yap t yazmaya yönelten bilgi ve deneyim birikimi, yaln zca e itim sayesinde oluflmam flt r. bn Haldûn, yaklafl k 20 yafl ndan 45 yafl na, 4 y ll k bir aradan sonra da 49 yafl ndan 74 yafl na-yani ölümüne dek siyasetin ve bürokrasinin çeflitli kademelerinde görev yapm fl, önemli deneyimler kazanma ve ayr nt l gözlem yapma olana bulmufltur senesinde Tunus Sultan Ebû shak n yan nda alâmet kâtipli i ile devlet ifllerine ve siyaset hayat na at lan bn Haldûn, siyasetteki deneyimlerini anlatmaya Ebû nân dan bafllar ( bn Haldûn 2004, s ). Endülüs ten Ma rip bölgesine do ru iktidar n geniflletme iste iyle Merînî fleyhlerinden, Hatip bn Merzuk tan ve bn Haldûn dan yard m gören Sultan Ebû Salim, bn Haldûn u Ebû nân döneminde at ld hapisten serbest b rakan Vezir El-Hasan bin Ömer in de kendisine ba l l kabul etmesiyle birlikte, Fas a girdikten sonra 1359 da bn Haldûn u, ad na resmî mektup yazma (tersîl) ve taleplerini yazma (infla) gibi görevlere atam flt r (a.y., s ). Hatta Ebû Salim, iktidar n n son dönemlerinde bn Haldûn u yüksek yarg ve denetim (hattatu l-mezâlim) görevine atam fl; bn Haldûn da kendi anlat m na göre- bu görevi pek çok olumsuz fleyi ortadan kald rarak, lây k yla yerine getirmifltir (a.y., s. 71) y llar aras nda G rnâta da Sultan bnu l-ahmer ve Vezir bnu l-hatib in yan na giden bn Haldûn, burada meclis yüksek üyeli inden Ma rip sahili hükümdarlar ile Kafltâle (Castilla) kral Zalim Pedro aras nda bar fl anlaflmas n n görüflmelerine kadar pek çok görev üstlenmifl; kendi anlat m na göre G rnâta dönemi, vezir bnu l-hatib ile aras bozulana kadar oldukça rahat, bolluk içinde ve huzurlu geçmifltir (a.y., s ). bn Haldûn G rnâta dan sonra Bicâye ye, Tilimsan a, Fas a, sonra tekrar Endülüs e yolculuk etmifl, gitti i ve bir biçimde görevlendirildi i her yerde siyâsî sorunlarla ve istikrars zl klarla karfl laflm flt r. bn Haldûn un siyaset hayat ndaki deneyimleri, bir hükümdar lehinde propaganda yapma, propagandas n yapt hükümdara iktidar ndan sonra da görev ald alan(lar)da yard mc olma, anlaflmazl k

71 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn içinde olan devlet ya da yönetimler için arabuluculuk biçiminde özetlenebilir. bn Haldûn un M s r a yerleflmesinden sonra Ma rib ile ba lant s n koparmad na dikkat çeken Walter Joseph Fischel, onun özellikle M s r ve Kuzeybat Afrika aras ndaki diplomatik iliflkilerde, hediye de iflimlerinde ve M s r dan geçen önemli kiflilerin karfl lanmas nda ve a rlanmas nda bir dan flman olarak yararl oldu unu söylemifltir (Fischel 1951, s ) aras ndaki 4 y l bn Selâme kalesinde siyasetten ve siyasetle ilgili her türlü iflten uzak olarak, ilim çal flmalar ile geçiren bn Haldûn, Araplar n, Berberîlerin ve Zenâte kabilesinin tarihini anlatt Kitâbu l- ber i bu kalede yazmaya bafllad n ve bu yap t na bir girifl olarak tasarlad Mukaddime yi de yine burada kald s rada bitirdi ini ifade eder ( bn Haldûn 2004, s ). fiimdi de Mukaddime nin içeri ini özetleyerek, bn Haldûn u özgün k lan bafll ca unsurlar görelim. bn Haldûn un Et-Tâ rîf bî- bn Haldûn Ve R hletûhu Garban ve fiarkan adl otobiyografi yap t, Prof. Dr. Vecdi Akyüz taraf ndan Türkçe ye Bilim le Siyâset Aras nda Hat ralar bafll yla çevrilmifltir ( stanbul: Dergâh Yay nlar, 2004). Bu yap t okuyarak, hem büyük bir düflünürün deneyimleriyle birinci a zdan tan flacak hem de bn Haldûn un Mukaddime yi yazarken dayand engin bilgi birikimiyle tan flacaks n z. 65 Bicâye, Tilimsan, Fas, Kuzeybat Afrika da flehir devletlerinin birbiri ard na kurulup y k ld 14. yüzy l n bafll ca bölgeleridir. K T A P slâm Medeniyeti nin 14. yüzy ldaki koflullar n ve bn Haldûn u art k daha yak ndan tan - yorsunuz. bn Haldûn un kayg lar, sizce, ikinci ünitede Platon ile ilgili de indi imiz kayg larla benzefliyor mu, nas l? Düflünün. 2 SIRA S ZDE MUKADD ME N N ÇER : BN HALDÛN UN TAR H FELSEFES Mukaddime bn Haldûn un kapsaml bir dünya medeniyetleri tarihi projesi olarak tasarlad ve yazd Kitâbu l- ber in Girifl bölümü ile Birinci Kitap n toplam ndan oluflan k sm d r ve bu k s mda ortaya koyulmufl düflünceler zamanla Kitâbu l- ber i gölgede b rakm fl; bn Haldûn un ölümünden sonra onun üzerine yap lan hemen tüm çal flmalarda dikkatler daha çok Mukaddime üzerinde yo unlaflm flt r, demek herhalde abart olmaz. Mukaddime nin Girifl inde tarih ilmine iliflkin de erlendirmelerini ortaya koyarak ifle bafllayan bn Haldûn, Birinci Kitap a da dünyadaki umrân n do as, ona iliflkin olan bedevîlik (göçebe ya da yerleflik ayr m yap lmaks z n, k rdaki, arazideki yaflam), hadarîlik (kentlerdeki yerleflik yaflam), tagallüb (savaflta zafer elde ederek egemenlik kurma), kazanç, geçim, ilimler, sanatlar vb. konular ve bunlara iliflkin nedenleri genel bir aç dan ele alarak bafllam flt r (MR-I, s ; MU-I, s ). Daha sonra bu genel içeri i alt bölüme ay rarak -yak flt rma uygunsa- ansiklopedik detaylar yla ele alm fl ve tart flmaya açm flt r. bn Haldûn dünyadaki umran n do as ifadesini kullan rken, umrân sözcü ünü, yeryüzünde insan topluluklar n n kurdu u veya kurabilece i medeniyetlerinin tümünü, yani bir bütün olarak medeniyet kavram n içerecek biçimde kullanmaktad r. Ünitemiz boyunca bn Haldûn un Mukaddime adl yap t n n çeflitli sayfalar na s k s k göndermede bulunuldu undan, flu k saltmalar n dikkate al nmas yararl olacakt r: 1. Franz Rosenthal çevirisine yap lan göndermeler için MR ve cilt numaras (MR-I, MR-II vb.), 2. Süleyman Uluda çevirisine yap lan göndermeler için MU ve cilt numaras kullan lacakt r (MU-I, MU-II vb.). K saltmalar n hangi kaynaklara ait oldu unu, ünitenin sonundaki Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar bafll alt ndaki listede bulabilirsiniz. lk bölüm genel çerçeve ile insana ait medeniyetin, bu medeniyetin s n flar n n ve dünya üzerinde kaplad yerlerin ne kadar oldu unun anlat lmas ndan olufl- D KKAT

72 66 Tarih Felsefesi-I Bedevî teriminin aç klamas temel al narak, bedevî-hadarî ayr m n n göçebelik-yerlefliklikten çok, k rsal ve kentsel toplum aras ndaki ayr ma yak n oldu u sonucuna var labilir. Umran kavram n n genellikle medeniyet anlam nda kullan m na rastlan r. bn Haldûn un Mukaddime de tarihin temeline bir medeniyet kuram yerlefltirdi i düflüncesi de kavram n bu anlam içeri ine dayand r l r. bn Haldûn umran terimini medeniyet anlam na gelecek flekilde kulland nda, insan n di er canl lardan ayr ld bafll ca özelliklerinden birini imlemektedir: umran toplumla kaynaflmak ve ihtiyaçlar gidermek maksadiyle flehre veya bir konaklama yerine inmek ve orada birlikte ikâmet etmekten ibarettir (MU-I, s. 208). bn Haldûn nesep ve sebep olmak üzere iki farkl asabiyet türünden söz etmifltir. bn Haldûn un nesep ve sebep olarak adland rd asabiyet türleri, s ras yla, soya ba l dayan flma ve gerekçeye ba l dayan flma biçimlerinde de ifade edilebilir. Asabiyet, ngilizce ye group feeling (F.Rosenthal), group solidarity (M.Halpern), social solidarity (M.Mehdî) olarak çevrilmifltir. Bu çevirilere karfl da Gabrieli nin tavr n n benzer olaca düflünülmektedir; çünkü onun asabiyete kendi yorumu çerçevesinde yükledi i anlam, hiçbir çeviride tam karfl l n bulmamaktad r. mufltur (MR-I, s. 83, ; MU-I, s. 209, ). kinci bölümde, k rsal-yani göçebelik ya da yerlefliklik fark gözetilmeksizin, geçimlerini tar mdan, hayvanc l ktan, ilkel biçimlerde sa layan ve flehirde de il, arazide yaflayan-topluluklar n medeniyetleri ( bn Haldûn un ifadesiyle bedevî umrân ), kabileler ve ilkel ya da vahflî topluluklar gibi konular ele al nm flt r (MR-I, s. 83, ; MU-I, s. 209, ). Üçüncü bölüm, devletleri, hanedanl klar, hilâfeti, yönetimi ve devlet örgütlenmesindeki aflamalar ve çeflitli konumlar konu alm flt r (MR-I, s. 83, ;MR-II, s ; MU-I, s. 209, ). Dördüncü bölüm, bn Haldûn un flehirlerdeki topluluklar n medeniyetleri-yani hadarî umrân, memleketler ve flehirler üzerine görüfllerini içermektedir (MR-I, s. 83; MR-II, s ; MU-I, s. 209; 2005b: ). Beflinci Bölüm ilimler, sanatlar, geçim, kazanç ve kazanç yollar üzerine bir tart flmadan oluflmufltur (MR-I, s. 83; MR-II, s ; MU-I, s. 209; 2005b: ). Son olarak alt nc bölüm, ilimleri, ilimlerin elde edilmesini ve ö renilmesini konu alm flt r (MR-I, s. 83; MR-II, s ; MR-III, s ; MU-I, s. 209; 2005b: ). kinci bölüm, yukar da da dile getirdi imiz gibi, bn Haldûn un bedevî topluluklar gözlemesi sonras nda vard yarg lar n temellendirilmesine ayr lm flt r. kinci bölümde bn Haldûn bedevî umrân n temel niteliklerini incelerken, ilk bölümde ele ald umrân n genel niteliklerini de göz önünde bulundurmakta, böylelikle insan do as unsurunu aç klamalar n n zemininde tutmay baflarmaktad r. nsan do as n n en önemli özelliklerinden biri de korunmaya-varl n sürdürmeye duydu u gereksinimdir. Bu gereksinimi karfl lamak üzere de insanlar, toplum halinde yaflar ve birbiriyle dayan flma içinde olurlar. Bu dayan flma ruhu için bn Haldûn, asabiyet terimini kullan r. Asabiyet nedir? bn Haldûn a göre asabiyetin temelinde hem iyili i hem de kötülü ü insanlara iflleyen Allah bulunmaktad r (MR-I, s. 261; MU-I, s. 333). nsan n en önemli özelli i de az önce söyledi imiz gibi, toplumsal örgütlenmeye gereksinmesidir. nsan için, toplum halinde yaflamaya bafllad ktan sonra, umran kurmak da bir zorunluluk hâlini al r. Fakat, bu umran kurulunca dainsan do as nda bulunan sald rganl k ve haks zl k etme gibi sorunlu özelliklerden dolay - insanlar birbirine karfl koruyacak bir güce gereksinim duyulur (MR-I, s. 91; MU-I, s. 215). bn Haldûn üzerine yap lm fl baz çal flmalarda da asabiyet kavram üzerine aç klama ve yorumlara rastlamak olanakl d r. Sözgelimi, Ziyaettin Fahri F nd ko lu ve Hilmi Ziya Ülken in haz rlad klar bn Haldûn bafll kl çal flmada yer alan etimolojik çözümlemeye k saca de inilecek olursa, bu kavram n asabe kökünden türetildi i, asabe nin sözcük anlam aç s ndan ba l l k demek oldu u, yani asabiyeti enerji ve dinamizm kayna fleklinde tan mlaman n do ru olaca düflünceleri ile karfl lafl labilir (F nd ko lu-ülken 1940, s. 62). Yine asabiyet kavram n n ço ul niteli i nden hareketle, F nd ko lu ve Ülken, ba l l k yani birlik/ortakl k ve enerji kayna n n birden fazla olaca na iflaret etmektedir. Nitekim bn Haldûn nesep ve sebep olmak üzere iki farkl asabiyet türünden söz etmifltir (a.y.). Ahmet Arslan a göre ise, ister nesep, isterse sebep asabiyeti olsun, bütün asabiyet türleri ortak ifllevlere sahiptir: Bir kimlik arac olmak; insanlar birbirlerine ba lamak, onlar birbirinin yard m na koflturmak, anlaml ve nitelikli birliktelikler oluflturmak ve ortak hedefler çerçevesinde bütün üyelerin dayan flmalar n sa lamak, bu ifllevlerin en önde gelenlerindendir (Arslan 2002, s. 237). Arslan, asabiyeti, toplumdaki her türlü geliflim ve dinamizmin öncelikli flart olarak de erlendirmifltir (a.y., s. 93). Francesco Gabrieli ye göre bn Haldûn asabiyet kavram n tarihi yorumlarken ve devlet modelini temellendirirken kullanmaktad r. Gabrieli nin bn Haldûn yorumunda, asabiyet, insan toplumunun temel ba ve tarihin itici gücüdür (motive for-

73 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn ce). Bu anlay fltan hareketle bu kavram n Frans zca ya esprit de corps (De Slane), Almanca ya Gemeinsinn ya da Nationalitätsidee (Von Kremer) biçiminde çevrilmesi ise, Gabrieli ye göre, bn Haldûn u temelleri zay f bir biçimde modernlefltirme girifliminden baflka bir fley de ildir (Gabrieli 1960, s. 681). Asabiyet söz konusu oldu unda, tarihin itici gücü olma özelli i, bn Haldûn taraf ndan kan ba ndan daha fazla vurgulanmaktad r ve bu itici güç, insanlar kendini ortaya koyarak egemenlik için savaflt ran, hanedanl klar ve devletler kurduran temel bir etkendir (a.y.). Asabiyetin do al temelinden kopmas, mülkün belli bir ailenin eline geçmesinden sonra bu ailenin asabiyet yerine kendi egemenliklerini köklefltirecek baflka tedbirleri uygulamaya koymas yla; bu tedbirlerin uygulanmas da bedevî (ilkel, olgunlaflmam fl, k rsal) yaflamdan hadarîli e (geliflmifl, karmafl klaflm fl, kentsel) geçifl tamamland ktan sonra gerçekleflir (a.y.). Öyleyse, mülkün ve hükümdar n yani tek elden yönetime dayal ve kal c bir devlet örgütlenmesinin- temelinde neyin ya da nelerin oldu unu sormak uygundur. Hükümdar n/hükümdarl n varl n olanakl k lan en temel unsur bn Haldûn a göre asabiyettir (MR-I, s. 313; MU-I, s. 373). bn Haldûn a göre kal c bir egemenli- in temelinde yak n kan ba ndan olan ya da ayn amaç do rultusunda mücadele ederken güçlerini birlefltiren insanlar n yo un bir dayan flmas oldu unu söylemek uygundur. flte asabiyet tam da bu bak mdan siyasi içerikli bir kavram olmaktad r. bn Haldûn, devlet sorununu tart fl rken, bedevî umran aflamas nda kabilelerin ya da afliretlerin saltanattan (mülkten) çok önderlik (riyaset) alt nda birleflmelerinin yayg n oldu una da iflaret etmektedir (MR-I, s ; MU-I, s ). bn Haldûn, insan n toplum hâlinde yaflamas n n yarat l fl ndan kaynaklanan bir nitelik oldu unu vurgulad ktan sonra, umran n iki aflamada gerçekleflti ini ortaya koymufltur. Bu aflamalar, asl nda insanlar n gereksinimlerinin niceli ine ve çeflitlili ine ba l olarak de iflen iki temel yaflam tarz d r. bn Haldûn zorunlu gereksinimlerin ön planda tutuldu u k rsal yaflam tarz n (göçebe-yerleflik ayr m yapmaks z n) bedevî ; gereksinimlerin ço ald, çeflitlendi i ve gitgide lükse vard, kasaba ve kentlerde geliflen yaflam tarz n da hadarî olarak adland rm fl ve umran n unsurlar n bu iki temel aflama çerçevesinde incelemifltir. nsan do as n tarih ve toplum üzerine yap lan belirleme ve aç klamalarda temel alan bu anlay fl n, bn Haldûn u ve kendisinin kurdu unu ifade etti i umran ilmini özgün k lan önemli unsurlardan biri oldu unu söylemek yanl fl olmayacakt r. Bedevî umrân ile ilgili çözümlemelerden sonra yani üçüncü bölümde bn Haldûn devletler, hanedanl klar, hilâfet, yönetim ve devlet örgütlenmesindeki aflamalar, devletteki çeflitli görev alanlar /konumlar üzerine görüfllerini temellendirmeye çal flm flt r. Üçüncü bölümde genel olarak mülkten-yani kal c devlet örgütlenmelerinden ve niteliklerinden söz eden bn Haldûn un bundan sonraki baz çözümlemelerinin bir k sm hilâfeti yani din devleti baflkanl n ve halîfeli in genel devlet anlay fl yla ba lant lar n kapsamaktad r. Üçüncü bölümün kendi içinde izledi i son iki aflama, bn Haldûn un devlet örgütlenmelerindeki dereceler makamlar ve bunlar n aç klanmas ile devletin y k lmas na iliflkin görüfllerinin aç klanmas ndan oluflmufltur. K sacas, bn Haldûn Mukaddime nin üçüncü bölümünde, sa lam temelli ve güçlü bir devlet için gerekli koflullar n aray fl na girmifltir. bn Haldûn a göre güçlü bir devletin sa lam bir asabiyet kadar, belki de ondan çok, ça n ve toplumun gereksinimlerini karfl layan sa lam temelli bir siyaset anlay fl na sahip olmas gerekmektedir; aksi durumda devletin gücü ve kal c l tehlikeye düflmektedir. bn Haldûn un bu bölümde ortaya koyduklar, yaklafl k yirmi y ll k siyaset deneyimleri sonucunda uzun ömürlü ve istikrarl bir siyâsî oluflum 67 Gabrieli nin belirlemeleri daha çok siyaset çerçevesinde yo unlaflsa da asabiyeti, insan toplumunun temel ba ve tarihin itici gücü olarak aç klayan bir görüflün, medeniyet anlam nda kullan lan umran daaç kça söze dökmemekle birlikte-hesaba katt n söylemek olanakl d r. Mülk terimi, bu ünitede, bn Haldûn un kendi kullan m izlenerek, mutlak monarfli anlam nda kullan l yor. bn Haldûn, devleti (devlet çat s alt ndaki kurumlar dahil), umran n varl n sürdürmesi için en önemli unsur olarak görürken, farkl devlet tiplerini aç klarken halîfelik ve saltanat çerçevesi d fl na ç kmaz (MR-I, s. 313-MR-II, s. 135; MU-I, s ). Umran n, medeniyet anlam yan nda, medeniyetin ortaya ç kmas na zemin haz rlayan toplumsal örgütlenme anlam nda kullan ld na da rastlamak olanakl d r.

74 68 Tarih Felsefesi-I bn Haldûn un sanat ile kastetti i daha çok Yunanca da τεχνη (techne) kavram ile ifade edilen ve ekonomide de de eri olan farkl meslek bilgi ve becerilerinin toplam, yani zanaatt r. Mimarl k ve müzik-yani mûsikî - bu duruma istisna oluflturabilir (MU-II, s.730; 754). Franz Rosenthal çevirisinde bu terimi karfl lamak üzere craft(s) kullan lm flt r (MR- II, s ; 426). Bu durum, Türkçe çeviride kullan lan sanat teriminin zanaat anlam n karfl lamak üzere çevirmenin tercih etti i bir ifadelendirifl oldu unun da göstergesi olarak yorumlanabilir. aray fl n n bir ifadesi olarak da görülebilir. Bu bak mdan, Mukaddime nin üçüncü bölümünün bn Haldûn un devlet ve/veya siyaset felsefesi olarak yorumlanmas da olanakl d r. bn Haldûn Mukaddime nin dördüncü bölümüne flu savla bafllar: Hanedanl klar devletler, flehirler ve kasabalardan öncedir. fiehir ve kasabalar, mülkün ikinci derecedeki ürünü olarak ortaya ç kar (MR-II, s ; MU-II, s. 629). Bu savdan, bn Haldûn un kentsel toplumlara ve burada geliflen umrana daha az de er verdi i yönlü bir yarg ç kar labilir; fakat böyle bir yarg n n do rulu unun tart fl lmas için, bn Haldûn un bu sav n n arkas ndan neleri ele ald n n bilinmesi gerekir. bn Haldûn yerleflik kültüre iliflkin unsurlar ele al rken bunlar göçebelik ve bedevîlikteki kültürel al flkanl klarla karfl laflt rmay ihmal etmemifl; fakat daha da önemlisi, yukar da belirtildi i gibi, insan n do as ndan gelen niteliklerinin insan eliyle kurulmufl bedevî ya da hadarî umranda belirleyici oldu u gerçe ini göz ard etmemeyi baflarm flt r. Mukaddime nin her bölümünün her fasl nda insan ve di er canl lar aras ndaki ayr mlar da göz önünde bulunduran bn Haldûn, bedevî ve hadarî umrânlar, bunlar n oluflumunun, gelifliminin, olgunlu a erip yok olmalar n n nedenlerine genel olarak de indikten sonra, Mukaddime nin son iki bölümünü, insan n di er canl larda olmayan iki önemli niteli ini incelemeye ay rm flt r. Daha aç k bir ifade ile, bn Haldûn, Mukaddime nin beflinci bölümünde çeflitli yollardan geçimini sa lamak için çal fl p-çabalamas ve geçiminin kaynak ve araçlar n elde etmesi bak - m ndan; alt nc ve son bölümünde ise düflünce gücüyle ilimlere ve sanatlara sahip olmas bak m ndan insan incelemifltir. Mukaddime nin beflinci bölümü, az önce söz edildi i gibi, insan n hayat n sürdürmek için gerçeklefltirmek zorunda oldu u etkinlikleri, yani geçimi ve geçimin kaynaklar n ele al r. bn Haldûn r zk ve kesbi-yani yararlan lan mallar, ürünleri ve maddi kazanç elde etmeyi-insan n üretti i bir de er olarak gördü ünü aç klayarak beflinci bölüme bafllam fl (MR-II, s ; MU-II, s ); bu aç klaman n devam n iktisatla ilgili temel konular ele alarak getirmifltir. bn Haldûn, temel iktisâdî görüfllerini ortaya koyduktan sonra özel olarak sanat konusuna e ilmifl, kendi zaman nda geçerli olan sanatlar -geçim yollar olduklar n da göz ard etmeden-tan tm flt r (MR-II, s ; MU-II, s. 729, ). Toplumdaki ve umrandaki ekonomik iflleyiflin de aç kl a kavuflturulmas, insan n belki de en önemli yetisinin ve farkl l n n, yani düflünme olana ve yetene i sayesinde elde etti i ilimlerin tart flmaya aç lmas için uygun zemini oluflturmufltur biçiminde ifadelendirilebilecek bir varsay mdan yola ç kan bn Haldûn, Mukaddime nin alt nc ve son bölümünü ilimler konusunu incelemeye ay rm flt r. K sa bir giriflle bölüme baflland ktan sonra, insan düflüncesine genel olarak de inilmifltir (MR-II, s ; MU-II, s ). limlerin ancak büyük bir umrân n ve yüksek bir yerleflik kültürün bulundu u yerde geliflece ini öne süren bn Haldûn, kendi ça ndaki umranda varl bilinen ilimlerin çeflitlerini de s ralam flt r (MR-II, s , ; MR-III, s ; MU-II, s , ). bn Haldûn un alt bölüme ay rarak inceledi i insan toplumlar ve medeniyetlerikendi ifadesiyle umranlar - ile ilgili olarak kendi ça na iliflkin hemen hiçbir boyutu göz ard etmedi ini; dolay s yla, ansiklopedik detay yak flt rmas n n Mukaddime için uygun düfltü ünü rahatl kla söyleyebiliriz. Konular n ele al n fl ve s ralan fl bak m ndan Mukaddime nin kendi içinde bir düzen izledi ini, hatta bu yap t n sistematik bir yap ya sahip oldu unu öne sürmek de olanakl görünüyor. Mukaddime yi umran ilmini incelemeye ay ran bn Haldûn un, umran kavram na yükledi i anlam-

75 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn lardan birinin tarihe yard mc olacak, onun kuramsal zeminini oluflturacak bir ilim, günümüzdeki kavray flla, bir tür sosyal bilim felsefesi oldu unu söylemek de yukar da özetledi imiz içerik do rultusunda, yerinde bir saptama olur. bn Haldûn, 5 ayda ilk yaz l versiyonunu tamamlad Mukaddime den sonra (1377), hedefledi i üzere, Araplar n, Berberîler in ve Zenâte kabilesinin tarihini yazmaya bafllam flt r (Enan 1984, s. 52). Her ne kadar amac bir insanl k tarihi yazmak olmasa da fikrini de ifltirmifl ve tarihinin Araplar ve Berberîlerle ilgili k sm n tamamlad ktan sonra 1378 y l ortalar nda zengin kütüphane olanaklar ndan yararlanma ve araflt rmalar n geniflletme amac yla Tunus a gitmifltir (a.y., s. 53). Bu aflamada, Kitâbu l- ber in içeri i hakk nda da k sa bir bilgi vermek yararl olacakt r. bn Haldûn Mukaddime de tarihe iliflkin yazd yap t n bedevî-hadarî ayr m yap lmaks z n Araplar n ve Berberîlerin haberlerini, tarihlerini, onlarla ça dafl olan büyük devletlere iflaret etme özelli ini içermekle birlikte, yarat l fl n bafllang c ve ondan sonraki haberler aras ndan ders al nmas gereken unsurlar aç k bir biçimde dile getirdi ini; bu yüzden de yap t na Kitâbu l- ber ve Divânu l-mübtedei ve l-haber Fî Eyyâmi l-arab ve l-acem ve l-berber ve Men Âserehum min Zevi s-sultanu l-ekber ad verdi ini söylemifltir (MR-I, s. 11; MU-I, s. 162). Bu yap t n giriflini ve birinci kitab n oluflturan Mukaddime de ilkin tarih ilminin erdemi, yararlar, tarihte izlenen yöntemlerin çözümlenmesi ve tarihçilerin hata yapt klar konular, daha sonra umrân ve mülk, hükümdarl k, geçinme, kazanç, ilimler, sanatlar n nedenleri ve ilkeleri-yani umrân n özüne ait yasalar; ikinci kitapta yarat l fltan bn Haldûn un yaflad zamana dek uzanan Arap nesilleri ve devletleri ile ilgili haber ve rivâyetler; üçüncü kitapta ise Berberîler ve Zenâte kabilesi, bafllang çtaki durumlar, özellikle Ma rip bölgesindeki egemenlik ve devletleri ele al nm flt r (MR-I, s. 10; MU-I, s. 161). bn Haldûn un yukar da Kitâbu l- ber e iliflkin verdi i bilgilerin 1868 deki Bulak bask s na nas l yans d n anlatan Süleyman Uluda, ikinci kitab n dört, üçüncü kitab n ise iki ciltten olufltu unu dile getirir (Uluda 2005, s.80). Bu ciltlerde hangi konular n ne ölçüde yer ald sorusuna Uluda n verdi i yan t maddeler halinde flöyle ifade edilebilir: 1. Mukaddime den sonraki ilk ciltte, yarat l fl n asl, çeflitli milletlerin kökenleri-soylar anlat larak bafllanm fl, eski milletler, kavimler, hanedanl klar, tarih olaylar hakk nda bilgi verilmifltir; 2. kinci kitab n ilk cildinin büyük bir k sm yarat l fltan slâm öncesindeki döneme kadar olan olaylar hakk nda bilgi vermeye ayr lm flken, bu ilk cildin sonlar nda slâm devletleri ve onlarla iliflkileri bulunan di er devletlere iliflkin bilgi verilmeye bafllan r; 3. kinci kitab n geriye kalan üç cildi de slâm devletleri ve onlarla iliflkileri bulunan di er devletlere iliflkin bilgileri içermektedir (a.y.); 4. Kitâbu l- ber i yazmaya bafllad nda bn Haldûn un do udaki slâm devletlerini anlatma düflüncesi yoktur, fakat bn Haldûn sonradan bu kitab n kapsam n bir dünya tarihini içerecek biçimde geniflletmeyi düflünmüfl ve M - s r da yaflad dönemde ikinci kitaba eklemeler yapm fl, eksik bilgileri tamamlamaya çal flm fl ve yanl fl bilgilerini düzeltmifltir ( bn Haldûn 2004, s.151, 183, 232); 5. Kitâbu l- ber in ikinci kitab nda bn Haldûn kendisinden önceki bn shak, Vâk dî, Belâzurî, Tâberî ve Mes ûdî gibi pek çok tarihçinin nakil yoluyla aktard klar uydurma haberleri umrân n yasalar na göre yorumlayarak reddetmifltir (Uluda 2005, s.80); 69 Türkçe karfl l flöyle verilebilir: Araplar, Acemler, Berberîler ve Onlar n Ça dafl Büyük Sultanl klar Hakk ndaki bretler Kitab ve Haberler Dîvân ( bn Haldûn, 1977, çev. Turan Dursun, Ankara: Onur Yay nlar, iç kapak). bn Haldûn ikinci kitapta Araplar ile ça dafl olan Süryânîler, K ptîler, srailo ullar, Farslar, Yunan, Roma, Türk ve Franklar gibi önemli devletlere ve bunlar n kurduklar devletlere de de indi ini belirtir-mu-i, s Berberî, Kuzey Afrika da, özellikle Ma rip bölgesinde yaflayan kabilelerin genel ad olarak kullan lmaktad r.

76 70 Tarih Felsefesi-I Kitâbu l ber ile ilgili yaz lan 5. maddede gördü ünüz reddetmifltir ifadesini oldukça kesin bir sav gibi yorumlarsak, W.Barthold un bn Haldûn un Kitâbu l- ber i hakk ndaki yorumu üzerinde bir kez daha düflünmemiz gerekir. Ayr ca, Kitâbu l- ber de Uluda n kulland bu reddetme ifadesini yanl fllayacak yerler de vard r. Hatta, Mukaddime nin ngilizce çevirisine yazd Girifl k sm nda Franz Rosenthal dahi, bir düflünür olarak bn Haldûn u ve yap t n savunmas na karfl n, Kitâbu l- ber in eksiklikleri oldu unu kabul etmekte; fakat bu eksiklikleri bn Haldûn un kendisinden çok, içinde yaflad dönemin siyâsî ve toplumsal koflullar na ba lamaktad r (F. Rosenthal, 1958: lxiv-lxv). K T A P Umran ilmi, bir bilgi alan olarak tarihin epistemolojisi, bir varl k alan olarak tarihin ontolojisidir; çünkü bu ilim, insan ve toplumu genelli inde kavramay amaçlayan bir ilim olarak, en genel ve en temel olan n kuram yla ilgilenen felsefe içerisinde temellendirilebilir. Zaten bn Haldûn a göre umran ilmi sayesinde hikmet ilimlerinden say lmay hak eden tarihin felsefî yönü tam da buradad r. 6. Kuzey Afrika ve özellikle Berberîler in tarihinin anlat ld üçüncü kitap iki ciltten oluflur ve Bulak bask s n n da alt nc ve yedinci ciltlerini oluflturur, hatta bn Haldûn un tarih yap t yazma iste ini uyand ran, en baflta yaln zca bu kitab yazmak olmufltur (a.y.); 7. Üçüncü kitapta verilen bilgiler, özellikle de Endülüs hakk nda verilen haberler-gerek bn Haldûn un yapt çapta ve kapsamda bir araflt rman n baflkas taraf ndan yap lmam fl olmas ndan, gerekse bn Haldûn un kiflisel gözlemlerini ve günümüze ulaflmam fl pek çok kayna kullanmas ndan-di er tarihlerin hiçbirinde verilmemifltir ve yap t bu bak m ndan da çok önemlidiröyle ki yaln zca bu üçüncü kitap 1852 de Baron MacGuckin De Slane taraf ndan Frans zca ya çevrilmifltir (a.y., s.80-81); 8. bn Haldûn, tarih yap t nda olaylar zamandizin s ras temeline oturtmak yerine-kendisinden önce Belâzurî ve Mes ûdî nin de yapt gibi- bölümlere ve devirlere ay rarak ele almay ye lemifltir; fakat anlatt ve aç klad olaylar tarihsel çerçeveye oturtmak konusunda bu say lan tarihçilerden daha baflar l olmufltur (a.y., s.81). Enan a göre bn Haldûn, tarihi üzerinde çal flmaya de er bir bilgi alan olarak görmesi dolay s yla yaln zca slâm tarihçilerinden de il, kendisini önceleyen tüm slâm düflünürlerinden de ayr lmaktad r (Enan 1984, s. 109). Yeni bir aç klama ve ak l yürütme yöntemiyle tarih yazmak isteyen bn Haldûn un kiflisel deneyimleri ve çal flmalar, onu bir toplum felsefesi kurmaya da yöneltmifltir (a.y.). Mukaddime, toplumsal olgular anlama ve aç klama, tarihi anlama, elefltirel süzgeçten geçirme ve çözümleme hakk nda daha önce örne ine rastlanmam fl yeni bir sistem öneren, bu yüzden de özgünlü ü dikkate de er bir yap tt r (a.y.). Baz yorumlara göre tarihçi, baflka baz yorumlara göre medeniyet-kültür tarihçisi ya da tarih kuramc s ve sosyolog, ya da ekonomist, kamu hukukçusu, siyaset düflünürü olarak ele al nan bn Haldûn un düflüncesi bir bütün olarak incelendi- inde, sisteminin ak lc l ve gerçekçili i nedenleriyle bu farkl ve çeflitli yorumlar n tamamen haks z ve temelsiz olmad sonucuna var labilir (Uluda 1993: 3). bn Haldûn un Mukaddime de serimledi i düflüncelerini sözü edilen disiplinlerin salt birinin ya da bir kaç n n bak fl aç s ile s n rlamak, bu düflünüre haks zl k olaca gibi, Mukaddime nin bütünlü ünden kopar lmas tehlikesini de do uracakt r (Hassan 1998). Ümit Hassan n doktora tez çal flmas olan bn Haldûn un Metodu ve Siyaset Teorisi, bir yandan bn Haldûn un Mukaddime adl yap t na iliflkin de erlendirmelerde bütüncül bir yaklafl m sergilenmedi ine ve bu durumun bn Haldûn düflüncesini de erlendirmede sorun oluflturdu una dikkat çeken, di er yandan da Mukaddime deki siyasetle ilgili unsurlar baflar yla çözümleyen bir yap tt r ( stanbul: Toplumsal Dönüflüm Yay nlar, 2. Bask, 1998). Tüm bunlardan öte, bn Haldûn u tarih felsefesi aç s ndan de erlendirmemize olanak tan yan umran ilmi, sergiledi i özellikleriyle günümüzde sosyolojinin, ekonominin, siyaset kuram n n, hatta kültürel antropolojinin kapsam na girecek konular, genel bir çerçeveyle ve tarihteki olaylar n neden-sonuç iliflkileri biçiminde kavranmas na yard mc olaca kadar yla ele alm flt r. Ayr ca bu ilim, bilgi veren bir disiplin olarak tarihin çerçevesini çizmeye, tarih yaz c lar için sa l kl ve güvenilir bilgileri kayda geçirmeyi sa layacak bir yöntem belirlemeye de yarayan bir meta-ilimdir. Öyleyse umran ilmi, bir bilgi alan olarak tarihin epistemolojisi, bir

77 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 71 varl k alan olarak tarihin ontolojisidir; çünkü bu ilim, insan ve toplumu genelli inde kavramay amaçlayan bir ilim olarak, en genel ve en temel olan n kuram yla ilgilenen felsefe içerisinde temellendirilebilir (Özlem 2004, s. 40). flte umran ilmi sayesinde hikmet ilimlerinden say lmay hak eden tarihin felsefî yönü tam da buradad r. bn Haldûn un, ilkelerini oluflturdu unu söyledi i bu ilimle, hem geçmiflte olan olaylar n bütünü -ya da res gestae, hem de geçmiflte yaflanm fl olaylar n anlat m -yani historia rerum gestarum anlam ndaki tarihe katk da bulundu u ileri sürülebilir (fienol 2009, s. 171). bn Haldûn un Mukaddime de gelifltirdi i umran kuram n Kitâbu l- ber deki tarih yaz - m na uygulamad elefltirileri hakl m, neden? Düflünün ve aran zda tart fl n. 3 SIRA S ZDE

78 72 Tarih Felsefesi-I Özet A MAÇ 1 A MAÇ 2 Ortaça slâm Medeniyeti nin ve düflüncesinin temel özelliklerini özetleyip aç klamak. slâm Medeniyeti ve düflünce yap s yla ilgili olarak, 1. Dînî bir temelden beslenen ve dinin öngördü ü de erler üzerine kurulan slâm Medeniyeti nin Araplar a ve bu dîni benimseyen di er toplumlara yeni bir toplum ve yaflam modeli sundu u, 2. Bu yaflam modelinin halîfelikle bafllay p saltanatla devam eden devlet örgütlenmelerinde ve devletin çeflitli ifllerini yürütmek üzere oluflturulan kurumlarda köklefltirilmesine çal fl ld, 3. slâm ile gelen de erlerin bilgiyi ve onun edinilmesini belirleyen esaslar, yani bilgi sorununa yaklafl mlar derinden etkiledi ini ve bu etkinin tarihçili e de yans d söylenebilir. 14. yüzy lda slâm Medeniyeti nin Kuzey Afrika daki durumunun bn Haldûn üzerindeki etkisini saptamak. bn Haldûn un do du u ve yetiflti i dönemde Endülüs ve Kuzey Afrika da siyâsî ve medenî yaflam ile ilim ve düflünce faaliyetleri gerileme aflamas ndad r. Hodgson a göre; 1259 daki Mo ol fetihlerinden sonra slâm toplumlar içinde çok küçük bir kültürel yenilenmenin gerçekleflebildi- i bir duraklama-gerileme, hatta çöküfl döneminden söz edilebilir. Hitti ye göre, 14. yüzy lda Kuzey Afrika parçalanm fl bir görünüm sergilemektedir: M s r da Memlûk Sultanl, frikiye de (Tunus) Hafso ullar, Orta Ma rib de (Cezayir) Abdülvado ullar ve Bat /uzak Ma rib de (Fas) Merînîler egemenli ini sürdürmektedir, fakat bu devletler gerek kendi içlerinde gerekse birbirleriyle sürekli çat flmaktan y pranm fllard r. Chapra, slâm Medeniyeti nin 14. yüzy lda gerileme sürecinde oldu unu, bunu yaln zca Abbâsî Halîfeli- i nin Mo ol sald r lar sonras nda son bulmas yla de il, Haçl sald r lar ( ) ve bn Haldûn un ilk gençlik döneminde Kuzey Afrika dahil genifl bir co rafyay etkileyen veba salg n gibi etkenlerle de aç klama olana bulundu unu; tüm bu geliflmelerin, baflka baz tarih olaylar yla birleflti inde, slâm dünyas n n merkezî bölgelerinin zay flamas na yol açt n söylemektedir. A MAÇ 3 bn Haldûn un yaflam ve yap tlar n hat rlamak ve s ralamak. bn Haldûn, Et-Tâ rîf te kökeninin Hadramut taki (Yemen) Arap kabile reislerinden ve Peygamber in sahâbesinden Vâîl bin Hucr a kadar uzanan bir aileye dayand n anlatm flt r. bn Haldûn un köklerinin dayand aile, devlet ifllerinde yer alm fl, tan nan ve içinde ço unlukla iyi e itimli insanlara rastlanan bir ailedir. bn Haldûn u Mukaddime gibi özgün çözümlemeler içeren bir yap t yazmaya yönelten bilgi ve deneyim birikimi, yaln zca e itim sayesinde oluflmam flt r. bn Haldûn, yaklafl k 20 yafl ndan 45 yafl na, 4 y ll k bir aradan sonra da, 49 yafl ndan 74 yafl nayani ölümüne dek siyasetin ve bürokrasinin çeflitli kademelerinde görev yapm fl, önemli deneyimler kazanma ve ayr nt l gözlem yapma olana bulmufltur. Bilinen ilk yap t Fahreddin Râzî nin El-Muhassal Fî lmi l-kelâm yap t n n aç klamal bir özeti niteli indeki Lubâbu l-muhassal Fî Usulü d-dîn olan bn Haldûn un Mukaddime, Kitâbu l- ber, Et- Tâ rîf ve fiifâu s-sâîl d fl ndaki yap tlar günümüze ulaflmam flt r. Fakat Lisânuddîn bnü l-hatîb in El- hâtâ Fî Ahbar-i G rnâta adl yap t nda, sözü geçen yap tlar d fl nda bn Haldûn un bn Rüfld ün yap tlar n özetleyen yaz lar, mant k hakk nda baz notlar, hesap üzerine bir kitab, Lisânuddîn bnü l-hatîb in F k h Usulü hakk nda yazd bir manzum yap t n yorumu ve Kasîde-i Bürde üzerine bir yorumu bulundu undan söz edilmektedir.

79 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 73 A MAÇ 4 Mukaddime nin içeri ini özetlemek. Mukaddime nin Girifl inde tarih ilmine iliflkin de- erlendirmelerini ortaya koyarak ifle bafllayan bn Haldûn, Birinci Kitap a da, dünyadaki umrân n do as, ona iliflkin olan bedevîlik (göçebe ya da yerleflik ayr m yap lmaks z n, k rdaki, arazideki yaflam), hadarîlik (kentlerdeki yerleflik yaflam), tagallüb (savaflta zafer elde ederek egemenlik kurma), kazanç, geçim, ilimler, sanatlar vb. konular ve bunlara iliflkin nedenleri genel bir aç dan ele alarak bafllam flt r. Daha sonra bu genel içeri i alt bölüme ay rarak-yak flt rma uygunsa- ansiklopedik detaylar yla ele alm fl ve tart flmaya açm flt r. lk bölüm genel çerçeve ile insana ait medeniyetin, bu medeniyetin s n flar - n n ve dünya üzerinde kaplad yerlerin ne kadar oldu unun anlat lmas ndan oluflmufltur. kinci bölümde, k rsal-yani göçebelik ya da yerlefliklik fark gözetilmeksizin, geçimlerini tar mdan, hayvanc l ktan, ilkel biçimlerde sa layan ve flehirde de il, arazide yaflayan-topluluklar n medeniyetleri ( bn Haldûn un ifadesiyle bedevî umrân ), kabileler ve ilkel ya da vahflî topluluklar gibi konular ele al nm flt r. Üçüncü bölüm, devletleri, hanedanl klar, hilâfeti, yönetimi ve devlet örgütlenmesindeki aflamalar ve çeflitli konumlar konu alm flt r. Dördüncü bölüm, bn Haldûn un flehirlerdeki topluluklar n medeniyetleri-yani hadarî umrân, memleketler ve flehirler üzerine görüfllerini içermektedir. Beflinci Bölüm ilimler, sanatlar, geçim, kazanç ve kazanç yollar üzerine bir tart flmadan oluflmufltur. Son olarak alt nc bölüm, ilimleri, ilimlerin elde edilmesini ve ö renilmesini konu alm flt r. A MAÇ 5 bn Haldûn un tarih felsefesine katk s n Mukaddime adl yap t temelinde de erlendirmek. Baz yorumlara göre tarihçi, baflka baz yorumlara göre medeniyet-kültür tarihçisi ya da tarih kuramc s ve sosyolog ya da ekonomist, kamu hukukçusu, siyaset düflünürü olarak ele al nan bn Haldûn un düflüncesi bir bütün olarak incelendi- inde, sisteminin ak lc l ve gerçekçili i nedenleriyle bu farkl ve çeflitli yorumlar n tamamen haks z ve temelsiz olmad düflünülebilir. bn Haldûn un Mukaddime de serimledi i düflüncelerini sözü edilen disiplinlerin salt birinin ya da bir kaç n n bak fl aç s ile s n rlamak, hem bu düflünüre haks zl kt r, hem de Mukaddime yi bütünlü ünden koparmak tuza na düflürür. Tüm bunlardan öte, bn Haldûn u tarih felsefesi aç s ndan de erlendirmemize olanak tan yan umran ilmi, sergiledi i özellikleriyle günümüzde sosyolojinin, ekonominin, siyaset kuram n n, hatta kültürel antropolojinin kapsam na girecek konular, genel bir çerçeveyle ve tarihteki olaylar n neden-sonuç iliflkileri biçiminde kavranmas na yard mc olaca kadar yla ele alm flt r. Ayr ca bu ilim, bilgi veren bir disiplin olarak tarihin çerçevesini çizmeye, tarih yaz c lar için sa l kl ve güvenilir bilgileri kayda geçirmeyi sa layacak bir yöntem belirlemeye de yarayan bir meta-ilimdir. Öyleyse umran ilmi, bir bilgi alan olarak tarihin epistemolojisi, bir varl k alan olarak tarihin ontolojisidir; çünkü bu ilim, insan ve toplumu genelli- inde kavramay amaçlayan bir ilim olarak, en genel ve en temel olan n kuram yla ilgilenen felsefe içerisinde temellendirilebilir. flte umran ilmi sayesinde hikmet ilimlerinden say lmay hak eden tarihin felsefî yönü tam da buradad r. bn Haldûn un, ilkelerini oluflturdu unu söyledi i bu ilimle, hem geçmiflte olan olaylar n bütünü -ya da res gestae, hem de geçmiflte yaflanm fl olaylar n anlat m - yani historia rerum gestarum anlam ndaki tarihe katk da bulundu u ileri sürülebilir.

80 74 Tarih Felsefesi-I Kendimizi S nayal m 1. Gramer, retorik ve mant ktan oluflan bilgi alanlar grubu için Ortaça H ristiyan dünyas nda afla daki terimlerden hangisi kullan lm flt r? a. Theologia b. Septem artes liberales c. Trivium d. Magister e. Quadrivium 2. Matematik, mant k, do a bilimleri ve felsefeyi kapsad n düflündü ü aklî ilimleri hakikate ulaflt rmakta yetersiz kald klar gerekçesiyle elefltiren slâm düflünürü afla dakilerden hangisidir? a. Fârâbî b. bn Sînâ c. Hârezmî d. bn Rüfld e. Gazâlî 3. Afla dakilerden hangisi, bnü l-esir e göre, tarihin dünyadaki yararlar ndan biri de ildir? a. Hükümdarlar n toplumu yönetme biçimlerini gözden geçirmelerini sa lamas b. nsan âhiretin mutluluk evine girmeye yöneltmesi c. Ölümsüzlü ü seven insan geçmiflin olaylar yla tan flt rmas d. Hükümdarlar n geçmiflten ders almalar n sa lamas e. nsanlar iyiyi benimseyip kötüyü reddetme konumuna getirmesi yüzy lda Kuzey Afrika n n parçalanm fl bir siyasi görünümü oldu unu vurgulayan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Hitti b. De Boer c. Hodgson d. Chapra e. Ülken 5. Afla dakilerden hangisi, bn Haldûn un günümüze ulaflabilmifl yap tlar ndan biri de ildir? a. Mukaddime b. Kitâbu l- ber c. Lubâbu l-muhassal Fî Usulü d-dîn d. Kasîde-i Bürde üzerine yorumu e. fiifâu s-sâîl 6. bn Haldûn un kendi yaflam n ve deneyimlerini anlatt yap t afla dakilerden hangisidir? a. Mukaddime b. Et-Tâ rîf bî- bn Haldûn ve R hletûhu Garban ve fiarkan c. Kitâbu l- ber d. fiifâu s-sâîl e. Lubâbu l-muhassal Fî Usulü d-dîn 7. bn Haldûn, geçimlerini tar mdan, hayvanc l ktan, ilkel biçimlerde sa layan ve aç k arazide yaflayan topluluklar n medeniyetlerine afla daki terimlerden hangisiyle göndermede bulunur? a. Bedevî umran b. Asabiyet c. Hadarî umran d. Mülk e. Tagallüb 8. bn Haldûn un asabiyet kavram n insan toplumunun temel ba ve tarihin itici gücü biçiminde yorumlayan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Rosenthal b. Von Kremer c. Ülken d. Arslan e. Gabrieli 9. Mukaddime nin üçüncü bölümü için afla daki nitelemelerden hangisi uygundur? a. bn Haldûn un tarih epistemolojisi b. bn Haldûn un tarih ontolojisi c. bn Haldûn un siyaset felsefesi d. bn Haldûn un hukuk felsefesi e. bn Haldûn un kent toplumu kuram 10. Mukaddime de erlendirmelerinde bütüncül bir yaklafl m sergilenmedi ini ve bu durumun bn Haldûn düflüncesini de erlendirmede ciddi sorunlara yol açt n savunan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Ülken b. F nd ko lu c. Arslan d. Hassan e. Uluda

81 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 75 Okuma Parças...I. R zk ve kesbin hakikatine, bunlar n aç klanmas na ve kesbin, insan eme inin k ymetinden ibaret oldu una dair Bilmek gerekir ki insan, hayat ndaki bütün hal ve tav rlar nda (do ma ve) yetiflme ça ndan erginlik ça na ve ihtiyarl a kadar kendisi için g da ve nafaka olacak fleylere tabiat icab ihtiyaç duyar. Ve Allah zengindir, siz ise fakirsiniz (Muhammed 47/38, O ndan baflka her fley fakr ve ihtiyaç içindedir). fian yüce olan Allah, âlemde var olan fleylerin tümünü insan için yaratm fl ve bunlar, bir çok âyetlerde insan için minnet vesilesi yapm flt r... nsan, elini (ve gücünü) Allah n onu istihlaf etmesi sebebiyle âleme ve orada bulunan fleylerin üzerine yaym flt r (ve onlar üzerinde hakimiyet kurmufltur). Bütün insanlar n elleri (var olan fleyleri elde etmek için yeryüzüne ve oradaki eflyaya) yay lm flt r. Bu hususta bütün insanlar müflterektir (Bütün beflerî kuvvet ve imkânlar ayn durumdad r). Belli bir kiflinin eli (ve mülkiyeti) alt na giren bir fley art k di erinin eline geçmez, onu ancak bir bedel karfl l elde edebilir. mdi kendine hâkim olmak durumuna gelen ve (küçüklükten ileri gelen) zay fl k safhas n geçen bir kimse, kazanç, (kâr ve fayda) elde etmek için çabalar. Maksad ise, Allah n kendisine ihsan etti i mallar (Talâk, 65/7), bunlar n bedellerini ödeyerek mutad ve zarurî ihtiyaçlar n temin etmek için harcar. Yüce Allah, Allah indinde r zk talep ediniz (Ankebut, 29/17) buyurmufltur. (Kazanç peflinde olan) bir kimse için, bu durum, çaba harcamadan da elverebilir. Meselâ ekin için ya mur ve benzeri hallerde bu durum vard r (Emek harcamadan tarla sulanm fl ve bol mahsul al nm fl olabilir). Fakat bu durum sadece belli (ve s n rl ) olarak bahiskonusu olur. lerde görülece i gibi bu durum (ve tabii imkânlar)la birlikte insan n mutlaka çaba harcamas icab eder. mdi bahiskonusu kazançlar, flayet zaruret ve ihtiyaç kadar olursa, buna meafl (maiflet, geçim) denir. Bu miktardan fazla olursa, o vakit de servet ve sermaye (müterakim mal) ad n al r. Sonra sözkonusu hâs lan n ve biriktirilmifl mal n menfaati flayet insana ait olup ç karlar nda ve ihtiyaçlar nda harcamak suretiyle bunun semeresi onun için husule gelirse, buna; r zk (nasip, k smet, sustenance) ad verilir. Haz. Peygamber (s.a.), Mal ndan sana ait olan sadece yiyip de tüketti in, giyip de eskitti in ve tasadduk edip de (ahirete) gönderdi indir, buyurmufllard r (Müslim, Zühd 3, Tirmizî, Zühd 31, Nesaî, Vesayâ 1). O halde r zk, fiilen kullan lan, faydalan lan ve istihlâk edilen mald r. fiayet bir insan (sözkonusu kazan lm fl ve biriktirilmifl maldan), kendisiyle ilgili maslahatlar n ve ihtiyaçlar n hiç birinde faydalanmazsa bu durumda sahibine nazaran bu mala r zk ismi verilemez. nsan n çabas ve gücü ile mülkiyetine sahip oldu u (ama fiilen istifade etmedi i) mal kesb (kazanç, profit) ad n al r. Buna misâl mirast r. Ölene nisbetle mirasa kesb simi verilir ama r zk ad verilemez. Çünkü ölen (muris) bundan (fiilen) faydalanmam flt r, faydalanmalar halinde, varislere nazaran o mala r zk ad verilir... Kaynak: bn Haldûn, Mukaddime (2. cilt), çev. Süleyman Uluda, stanbul, Dergâh Yay nlar (4. Bask ), 2005, s Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar 1. c Yan t n z do ru de ilse, Ortaça slâm Medeniyeti nin ve Düflüncesinin Temel Özellikleri bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 2. e Yan t n z do ru de ilse, Ortaça slâm Medeniyeti nin ve Düflüncesinin Temel Özellikleri bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 3. b Yan t n z do ru de ilse, Ortaça slâm Medeniyeti nin ve Düflüncesinin Temel Özellikleri bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 4. a Yan t n z do ru de ilse, bn Haldûn un Yaflad Dönemde slâm Medeniyetinin Durumu ve bn Haldûn un Yaflam bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 5. d Yan t n z do ru de ilse, bn Haldûn un Yaflad Dönemde slâm Medeniyetinin Durumu ve bn Haldûn un Yaflam bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 6. b Yan t n z do ru de ilse, bn Haldûn un Yaflad Dönemde slâm Medeniyetinin Durumu ve bn Haldûn un Yaflam bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 7. a Yan t n z do ru de ilse, Mukaddime nin çeri- i: bn Haldûn un Tarih Felsefesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 8. e Yan t n z do ru de ilse, Mukaddime nin çeri- i: bn Haldûn un Tarih Felsefesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 9. c Yan t n z do ru de ilse, Mukaddime nin çeri- i: bn Haldûn un Tarih Felsefesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 10. d Yan t n z do ru de ilse, Mukaddime nin çeri- i: bn Haldûn un Tarih Felsefesi bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz.

82 76 Tarih Felsefesi-I S ra Sizde Yan t Anahtar S ra Sizde 1 H ristiyanl k ve slâm dinleri, egemen olduklar co rafyalarda önemli dönüflümlere yol açm flt r. Ne var ki, tarih bilinci ve tarihlilik, tek bir yaratana ve tek bir peygambere inanma, k yâmet günü ve tüm insanlar n eylemlerinden dolay yarg lanmas gibi pek çok ortak paydaya sahip olan bu iki dinden H ristiyanl k, Avrupa da Antikça Yunan dünyas ndan gelen düflünce birikiminin tektiplefltirildi i, düflüncedeki dinamizmin ve çeflitlili in adeta donduruldu u bir Karanl k Ça a yol açarken, slâm, özellikle 8. yüzy lda siyasi ve ekonomik etki alan n geniflletmesine paralel olarak, yay ld bölgelerde çeviri, araflt rma ve yaz etkinliklerinin ço ald - ve çeflitlendi i bir kültür ve medeniyetin oluflmas na yol açm flt r. Ne var ki, bu savlar, ne kadar yayg n olurlarsa olsunlar, felsefe tarihi aç s ndan birer klifle olmaktan öteye de geçmezler. Çünkü Ortaça, özellikle tarihsel zaman, tarih bilinci ve tarihlili in önemi gibi konularda, Avrupa kültüründe yeni aray fllar n bafllad bir dönemdir ve bn Haldûn dan yaklafl k 900 y l önce, ilk tarih felsefesi denemesi, bir H ristiyan düflünür olan Augustinus taraf ndan yap lm flt r. H ristiyan Ortaça n n özgün hiçbir fley ortaya koyamad n ileri sürmek, ilk üniversitelerin Ortaça da Avrupa da aç ld n, bilgi alanlar ayr m nda dine hizmet etmesi amac yla da olsa H ristiyanlar n felsefeye önemli bir yer verdi ini ve etkileri Yeniça Avrupa Medeniyeti ne kadar uzanan çizgisel zaman, tarihte ilerleme gibi düflüncelerin temellerinin Ortaça da at ld n görmezden gelmeyi gerektirir-ki bu da felsefece düflünme aç s ndan hiç de uygun ve verimli de ildir. Ayr ca, Ortaça n tamam n n slâm Medeniyeti için bir ilerleme, bir alt n ça oldu unu ileri sürmek de güçtür. Özellikle 13. yüzy ldan sonra, slâm Medeniyeti nin daha içine kapal bir yap ya büründü ü ve düflünce alan ndaki çeflitlili ini ve zenginli ini kaybetti i yönlü düflünceler hâlâ yayg n kabul görmektedir. Oysa ayn yüzy llarda, öncelikle sanat alan nda talya da aray fllar bafllam fl, 14., 15. ve 16. yüzy llarda co rafi kefliflerin, farkl ticaret yollar yla zenginleflmenin, bilimsel bulufllar n ve Kilise boyunduru undan bunalm fll n etkisiyle, Avrupa da Rönesans ve Reform hareketleriyle bafllayan ciddi dönüflümler meydana gelmifltir. S ra Sizde 2 slâm Medeniyeti nin 14. yüzy ldaki genel görünümü, ünitenin ilgili bölümü tekrar okundu unda da görülece i üzere, pek iç aç c de ildir. bn Haldûn, birbirleriyle sürekli çat flmalara giren afliret-kabileye dayal flehir devletlerinin siyaset gündeminin merkezine oturdu u bir dönemde dünyaya gözlerini açm fl bir düflünür olarak, yaflad co rafyadan slâm Medeniyeti nin bütününe bir genelleme yapm fl, adaletin yoksunlu u kayg s - n derinden duymufltur. Bu kayg lar, onu, ideal bir yönetim aray fl üzerindeki düflüncelerini yazmaya itmifltir. Mukaddime nin üçüncü bölümünün neredeyse tamam devlet yönetimi ve bürokrasiyle ilgili konulara ayr lm flken, bn Haldûn un halîfelik ve saltanat (monarfli) d - fl ndaki yönetim biçimlerine de inme gere i bile duymad n saptamak mümkündür. Platon da bn Haldûn gibi, bozulman n etkilerinin Atina y sarmaya bafllad bir dönemde yetiflmifl ve çok de er verdi i hocas Sokrates in haks z yere idam edilmesine seyirci kalmak zorunda kalm fl bir düflünür olarak, toplumundaki kötüye gidifli de ifltirmenin çarelerini aram flt r. Bu bak mdan, her iki düflünürün de devletteki bozulmalardan kayg duyduklar n ve bozulmalar n önüne geçecek ideal bir devlet yönetimi için kafa yorduklar n, yani Platon ile bn Haldûn aras nda kurulabilecek bir iliflkinin öncelikle siyaset felsefesi alan nda kurulabilece ini söyleyebiliriz. Fakat flunu da göz önünde tutmakta yarar vard r ki, Platon un kayg lar, kendisini metafizikten epistemolojiye, eti e, siyaset felsefesine ve hatta esteti e kadar uzanan konular kapsayan büyük bir felsefe sistemine do ru yöneltirken, bn Haldûn, daha çok gözlenebilen ve deneyime aç k olan n, en çok da insan n yap p etmelerinin alan olan tarihin bilgisine yönelmifl, dolay s yla Mukaddime deki siyaset ve tarih felsefesini, toplumu ve medeniyeti temel alarak ortaya ç karm flt r. S ra Sizde 3 bn Haldûn un Mukaddime de gelifltirdi i umran kuram n Kitâbu l- ber deki tarih yaz m na uygulamad elefltirilerinin hakl olup olmad konusunda kesin bir yarg ya varmak güçtür; çünkü dünyadaki klasik eserler aras nda, Kitâbu l- ber in dört ciltlik ikinci kitab n n Arapça d fl nda baflka bir dile çevirisi bulunmamaktad r. Kitâbu l- ber in Berberîler in ve Zenâte kabilesinin tarihinin anlat ld iki ciltlik üçüncü kitab ise, özetlenmifl bir biçimde spanyolca ya, tam metin olarak da Frans z-

83 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 77 ca ya çevrilmifltir (Baron W.M. De Slane taraf ndan y llar aras nda Histoires des Berberes bafll yla) ve bu diller d fl nda baflka bir dile çevirisi bulunmamaktad r. bn Haldûn un Mukaddime de gelifltirdi i umran kuram n Kitâbu l- ber deki tarih yaz m na uygulamad - elefltirisinde bulunanlar, Kitâbu l- ber in Mukaddime kadar ilgi görmemifl olmas n kendi savlar na gerekçe olarak gösterebilmekte olsalar da böyle bir sav ileri sürmek daha fazla tarihsel veri gerektirir. Her fleyden önce, böyle bir tart flman n ortaya ç kmas bile, Kitâbu l- ber in de Mukaddime gibi çeflitli dünya dillerine çevrilmesinin ve bu kitap üzerinde akademik incelemeler yap lmas n n ne kadar önemli oldu unu göstermektedir. Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar Arslan, A. (2002). bn-i Haldûn, Ankara: Vadi. Baalbaki, M. ve Dr. R. Baalbaki (derl.) (1996). Al-Mawrid Al-Waseet: Concise Dictionary, Beyrut: Dar- El lm Lilmalayin. Batsieva, S.M. (1977). bn Haldûn un Tarihsel-Felsefî Ö retisinin Toplumsal Temelleri, bn Haldûn: Mukaddime I içinde, çev. Turan Dursun, Ankara: Onur. B çak, A. (2004). Tarih Düflüncesi III: Tarih Felsefesinin Oluflumu, stanbul: Dergâh. Black, A. (2001). The History of Islamic Political Thought: From the Prophet to the Present, Edinburgh: Edinburgh University Press. Chapra, M. U. (2006). bn Haldûn un Geliflme Teorisi Günümüz slâm Dünyas n n Düflük Performans n zahta Yard mc Olur mu?, ng. çev. Tahsin Özcan, slâm Araflt rmalar Dergisi 16 ( bn Haldûn Özel Say s II), stanbul: SAM, s De Boer, T.J. (2004). slâm da Felsefe Tarihi, çev. Yaflar Kutluay, stanbul: Anka (4. Bask ). Dhaouadi, M. (1997). New Explorations Into The Making Of Ibn Khaldun s Umran Mind, Kuala Lumpur: E.S. Noordeen. Ebû Zehrâ, M. (1993). slâm da tikadi-siyâsî ve F khî Mezhepler Tarihi, çev. S b atullah Kaya, stanbul: fiura. El-Belâzurî (2002). Fütûhu l-büldân, çev. Mustafa Fayda, Ankara: Kültür Bakanl. El-Hârezmî (1895). Mefâtihu l-ulûm, çev. ve yay.haz. G. Van Vloten, Leiden: E.J. Brill. El-Hârezmî (1989). Mefâtihu l-ulûm, yay. haz. brahim El-Ebyari, Beyrut: Dârü l-kitâbi l-arabî. El-Mes ûdî (2004). Mürûcu z-zeheb (Alt n Bozk rlar), Arapça dan çev. D. Ahsen Batur, stanbul: Selenge Yay. Enan, M. A. (1984). Ibn Khaldun: His Life And Work, yay. haz. Nusret Ali Nasri, Yeni Delhi: Prince Offset. Falay, N. (1978). bni Haldûn un ktisâdî Görüflleri, stanbul: stanbul Üniversitesi ktisat Fakültesi. Fârâbî (1980). Es-Siyaset ul-medeniyye veya Mebâdîu l-mevcûdât, çev. M. Rami Ayas-Mehmet Ayd n- Abdülkadir fiener, stanbul: Kültür Bakanl. Fârâbî (1986). limlerin Say m ( hsâu l-ulûm), çev. Ahmet Atefl, stanbul: M.E.B.. Fârâbî (1997). deal Devlet (El-Medinetü l-fâz la), çev. Ahmet Arslan, Ankara: Vadi. Fârâbî (2003). Felsefe Ö reniminden Önce Bilinmesi Gereken Konular, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Fârâbî (2003a). Medînetü l-fâz lâ, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Fârâbî (2003b). Felsefenin Temel Meseleleri, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Fayda, M. (2002). El-Belâzurî nin Hayat ve Yap tlar, Fütûhu l-büldân içinde, çev. Mustafa Fayda, Ankara: Kültür Bakanl, s. xi-xxvii. F nd ko lu, Z. F. ve H. Z. Ülken (1940). bn Haldûn, stanbul: Kanaat. Fischel, W. J. (1951). Ibn Khaldûn s Activities In Mamlûk Egypt ( ), Semitic and Oriental Studies Presented to William Popper, Berkeley: University of California Press, s Fischel, W. J. (1952). Ibn Khaldûn and Tamerlane, Berkeley and Los Angeles: University of California Press. Gabrieli, F. (1960). Asabiyya, Encyclopedia of Islam I, derl. H.A.R. Gibb, J.H. Kramers, J. Schacht, Leiden: E.J. Brill, s Gazzâlî (1937). El Mustasfâ Fî Usûl-i lm, Beyrut (yay nevi bilinmemektedir). Gazzâlî (2003). Dalâletten Kurtulufl, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Gazzâlî (2004). Devlet Baflkan na Ö ütler (Özgün Ad : El-Tibru l-mesbûk Fî Nasihâtu l-mülûk), çev. Osman Arpaçukuru, stanbul: lke.

84 78 Tarih Felsefesi-I Gibb, H. A. R. (1933). The Islamic Background of Ibn Khaldun s Political Theory, Bulletin of the School of Oriental Studies VII, London (yay nevi belirtilmemifl), s Görgün, T. (2006). bn Haldûn un Toplum Metafizi inin Güncelli i ve Günümüzde Toplum Araflt rmalar Aç s ndan Önemi, slâm Araflt rmalar Dergisi 16 ( bn Haldûn Özel Say s II), stanbul: SAM, s Grünebaum, G. E. von (1953). Medieval Islam: A Study In Cultural Orientation, Chicago: The University of Chicago Press (2nd Edition). Gutas, D. (1999). Ibn Khaldun, Cambridge Dictionary of Philosophy, (2. Bask ), derl. Robert Audi, Londra: Cambridge University Press. Hassan, Ü. (1998). bn Haldûn un Metodu ve Siyaset Teorisi, stanbul: Toplumsal Dönüflüm (2. Bask ). Hitti, P. K. (1980). Siyasal ve Kültürel slâm Tarihi I- IV, çev. Salih Tu, stanbul: Bo aziçi. Hizmetli, S. (1999). slâm Tarihi: lk Dönem, Ankara: Ankara Okulu. Hodgson, M. G. S. (1993). slâm n Serüveni: Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih I: slâm n Klasik Ça, çev. zzet Akyol, Senai Demirci vd., stanbul: z. Hodgson, M. G. S. (1993a). slâm n Serüveni: Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih II: Orta Dönemlerde slâm n Yay l fl, çev. Alp Eker, Mutlu Bozkurt vd., stanbul: z. Horovitz, J. C. (2002). slâmî Tarihçili in Do uflu, çev. Ramazan Alt nay-ramazan Özmen, Ankara: Ankara Okulu. Humphreys, R. S. (2004). slâm Tarih Metodolojisi, çev. Murtaza Bedir-Fuat Ayd n, stanbul: Litera. Ibn Khaldûn (1869). Histoire des Berberes, çev. W.M. De Slane, Paris: Geuthner (4 cilt). bn Haldûn (1954). Mukaddime I-III, çev. Zâkir Kâdirî Ugan, Ankara: MEB. Ibn Khaldûn (1958). The Muqaddimah I-III, çev. Franz Rosenthal, New York: Routledge&Kegan Paul. [Metin içinde: MR-I, MR-II ve MR-III] bn Haldûn (1977). Mukaddime I, çev. Turan Dursun, Ankara: Onur Yay. bn Haldûn (1996). Tarikh-i Ibn Khaldûn, yay. haz. Halil fiehhadeh-süheyl Zekkâr, Beyrut: Dâr-el Fikr (7 cilt ve Fihrist). bn Haldûn (1998). Tasavvufun Mâhiyeti: fiifâu s-sâîl, haz rlayan: Süleyman Uluda, stanbul: Dergâh (3. Bask ) bn Haldûn (2004). Bilim ile Siyaset Aras nda Hat ralar (Et-Tâ rîf bî- bn Haldûn ve R hletuhu Garben ve fiarken), çev. Vecdi Akyüz, stanbul: Dergâh. bn Haldûn (2005). Mukaddime I-II, çev. Süleyman Uluda, stanbul: Dergâh Yay. (4. Bask ) [Metin içinde: MU-I ve MU-II] bn Kesîr (1994). El Bidâye ve n-nihâye (Büyük slâm Tarihi) I-III, çev. Mehmet Keskin, stanbul: Ça r. bn Sînâ (1867). Risâle Fî Aksâm el-hikme, (yay nlayan belirtilmemifl), stanbul: Matbaatu l-cevâib. bn Sînâ (2003). Ruh Kasidesi, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. bnü l-esîr (1985). El-Kâmil fi t-târih I, çev. Beflir Eryaysoy, Ahmet A rakça vd., stanbul: Bahar. Izutsu, T. (1975). Kur ân da Allah ve nsan, çev. Süleyman Atefl, Ankara: Ankara Üniversitesi lâhiyat Fakültesi. hvânü s-safâ (2003). Risâleler, slâm Filozoflar ndan Felsefe Metinleri içinde, çev. ve derl. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Karl a, B. (2004). slâm Düflüncesi nin Bat Düflüncesi ne Etkileri, stanbul: Litera. Kayap nar, A. (2006). bn Haldûn un Asabiyet Kavram : Siyaset Teorisinde Yeni Bir Aç l m, slâm Araflt rmalar Dergisi 15 ( bn Haldûn Özel Say s I), stanbul: SAM, s Kindî (2002). Felsefî Risâleler, çev. Mahmut Kaya, stanbul: Klasik. Kutluer,. (2000). lim, TDV slâm Ansiklopedisi XII, stanbul: Türkiye Diyanet Vakf, s Lacoste, Y. (1993). bn Haldûn: Üçüncü Dünyan n Geçmifli, Tarih Biliminin Do uflu, çev. Mehmet Sert, stanbul: Sosyalist. Lakhassi, A. (1982). The Epistemological Foundations of the Sciences in Ibn Khaldun s Muqaddimah (yay nlanmam fl doktora tezi), Manchester: University of Manchester. Lakhassi, A. (2007). bn Haldûn, slâm Felsefesi Tarihi I, derl. Oliver Leaman ve Seyyid Hüseyin Nasr, çev. fiamil Öçal-Hasan Tuncay Baflo lu, stanbul: Aç l m Kitap, s Lawrence, B. B. (1984). Ibn Khaldun and Islamic Ideology, Leiden: E.J. Brill. Mehdî, M. (1964). Ibn Khaldun s Philosophy of History, Chicago: The University of Chicago Press.

85 4. Ünite - Tarih Felsefesinin Ortaça daki Kökenleri-2: slâm Ortaça ve bn Haldûn 79 Mehdî, M. (2000a). bn Haldûn I, Klâsik slâm Filozoflar ve Düflünceleri içinde, çev. Mustafa Arma- an, derl. M. Muhammed fierif, stanbul: nsan. Mehdî, M. (2000b). bn Haldûn II, Klâsik slâm Filozoflar ve Düflünceleri içinde, çev. Yusuf Ziya Cömert, derl. M. Muhammed fierif, stanbul: nsan. Okumufl, E. (2008). Osmanl n n Gözüyle bn Haldûn, stanbul: z. Özlem, D. (2004). Tarih Feslefesi, stanbul: nk lâp (8. Bask ). Rabîc, M. M. (1967). The Political Theory of Ibn Khaldûn, Leiden: E.J. Brill. Rosenthal, E. I. J. (1940). Ibn Khaldûn: A North African Muslim Thinker of the Fourteenth Century, Bulletin of The John Raylands Library XXIV, Manchester: John Raylands Library, s Rosenthal, F. (1958). Translator s Introduction, Muqaddimah I içinde, çev. F. Rosenthal, New York: Routledge&Kegan Paul, s. xxix-cxv. Rosenthal, F. (1989). The Life and Works of Al-Tabari, The History of al-tabari I: From The Creation to the Flood içinde, çev. Franz Rosenthal, ed. Ehsan Yar-Shater, New York: SUNY Press, s Saab, H. (1967). Ibn Khaldûn, The Encyclopedia of Philosophy IV, derl. Paul Edwards, New York: Mac Millan, s Simon, R. (2002). Ibn Khaldun: History As Science And The Patrimonial Empire, Biblioteca Orientalis Hungarica XLVIII, derl. György Hazai, Budapeflte: Akademia Kiado. Sorokin, P. A. (1972). Bir Bunal m Ça nda Toplum Felsefeleri, çev. Mete Tunçay, Ankara: Bilgi. fienol, H.F. (2008). Asabiyet Umran n Önkoflulu mudur?, Yeditepe de Felsefe 7, Editör: saffet Babür, stanbul: Yeditepe Üniversitesi (yay n no:53), s fienol, H.F. (2009). bn Haldûn da Tarih ve Umran Sorunu (yay nlanmam fl doktora tezi), stanbul: stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dal. fienol, H.F. (2011). bn Haldûn da Tarih-Umran liflkisi, Kutadgubilig 19, Editör: fi. Teoman Dural, stanbul: Dergâh, s fientürk, R. (2006). Medeniyetler Sosyolojisi: Neden Çok Medeniyetli Bir Dünya Düzeni çin Yeniden bn Haldûn?, slâm Araflt rmalar Dergisi 16 ( bn Haldûn Özel Say s II), stanbul: SAM, s Tâberî (1965a). Milletler ve Hükümdarlar Tarihi I, çev. Zakir Kadiri Ugan, Ahmet Temir, 2. Bask, stanbul: Milli E itim Bakanl Yay. Tâberî (1965b). Milletler ve Hükümdarlar Tarihi II, çev. Zakir Kadiri Ugan, Ahmet Temir, 2. Bask, stanbul: MEB. Tâberî (1989). The History of al-tabari I: From The Creation to the Flood, çev. Franz Rosenthal, ed. Ehsan Yar-Shater, New York: SUNY Press. Talbî, M. (1971). bn Khaldun, Encyclopedia of Islam III, derl. H.A.R. Gibb, J.H. Kramers, J. Schacht, Leiden: E.J. Brill, s Togan, Z. V. (1985). Tarihte Usûl, stanbul: Enderun (4. bask ). Uluda, S. (1993). bn Haldûn, Ankara: Türkiye Diyanet Vakf. Uluda, S. (2005). (haz.) Girifl: bn Haldûn ve Mukaddime, bn Haldûn: Mukaddime I içinde, çev. Süleyman Uluda, stanbul: Dergâh (4. Bask ). Ülken, H. Z. (1998). Eski Yunan dan Ça dafl Düflünceye Do ru slâm Felsefesi: Kaynaklar ve Etkileri, stanbul: Ülken (5. Bask ). Yar-Shater, E. (1989) (derl.) Foreword, The History of al-tabari I: From The Creation to the Flood, New York: SUNY Press. Y ld r m, Y. (1990). bn Haldûn un Metodu ve Umran Teorisi (yay nlanmam fl Yüksek Lisans Tezi), stanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slâm Tarihi Anabilim Dal. Y ld r m, Y. (1998). bn Haldûn un Bedâvet Teorisi (yay nlanmam fl Doktora Tezi), stanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü slâm Tarihi ve Sanatlar Anabilim Dal.

86 5TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Rönesans ta ve Yeniça Avrupas nda ortaya ç kan yeni zihniyeti özetleyip aç klayabilecek, Yeniça da de iflen bilgi anlay fl ve Antikça dan miras kalan theoria-historia karfl tl çerçevesinde tarihin konumunu de erlendirebilecek, Macchiavelli, Bodin, Grotius, Bacon, Hobbes gibi düflünürlerin tarihe yaklafl mlar n aç klayabilecek, Usçulu un, Descartes n ve Descartesç tarih yaz c l n n 17. yüzy ldaki etkilerini ve bu etkilerin tarihe nas l yans d n yorumlayabileceksiniz. Anahtar Kavramlar Rönesans Usçuluk Hümanizm Epistemoloji Mekanistik Do abilimcilik Descartesç l k Historia Civilis Historik Bilgi çindekiler Tarih Felsefesi-I Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar RÖNESANS VE YEN ÇA AVRUPASINDA B LG VE TAR H 17. YÜZYIL: USÇULUK, DESCARTES VE TAR HE BAKIfi

87 Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar RÖNESANS VE YEN ÇA AVRUPASINDA B LG VE TAR H Ortaça da H ristiyan ve slâm gibi tek tanr l dinlerin, egemen olduklar co rafyadaki medeniyetleri nas l biçimlendirdi ini geçti imiz iki ünitede gördük. Bu ünitemizde, Ortaça n H ristiyan odakl Avrupa medeniyetinin bu din boyunduru undan kurtularak yeni düflünsel ufuklara yelken açt, bunun sonucu olarak da yepyeni bir medeniyet ve de erler sistemi oluflturmaya do ru yola ç kt büyük dönüflüm sürecinin bir k sm n, tarih felsefesine ve Antikça da temelleri at l p yerleflen theoria-historia ayr m na-daha do rusu karfl tl na karfl tak n lan tutumlar esas alarak tan maya ve yorumlamaya çal flaca z. Böyle bir çal flma için, öncelikle Rönesans dönemindeki kültürün ve genel düflünce yap s n n özellikleriyle ilgili bir hat rlat c özet sunarak ifle bafllayaca z. Bu ba lamda, Yeniça Avrupa medeniyetinde Ortaça dan farkl laflan bilgi anlay fl n ve Rönesans ile sonras nda tarihe yönelik yaklafl mlar da ele alaca z. kinci ve son ad mda, günümüzde Modern olarak nitelenen dönemin bafllang c olarak 17. yüzy la, yani us ça n ve bu ça karakterize eden baflat düflünür Descartes ve izleyicilerini mercek alt na alarak, 16. ve 17. yüzy llarda Avrupa kültürünün ve düflünürlerin genel olarak tarih bilgisine karfl tutumlar n de erlendirece iz. Felsefe tarihi ve genel tarih derslerinizden de hat rlayaca n z üzere, Rönesans n aralar nda köprü kurdu u ça lardan biri Ortaça, di eri de Yeniça d r. Her iki ça da da kendine özgü bir de erler sistemine, bir dünya görüflüne ve bu dünya görüflü ekseninde oluflturulmufl kurumlara rastlamak olanakl d r. Rönesans, Ortaça düzeninin çözülerek Yeniça oluflturacak ilkelerin ve düflünce yap s n n kendini belli etmeye bafllad bir dönemin ad d r (Gökberk 2005, s.161). Kökleri 14. yüzy la kadar geri götürülebilecek olan Rönesans hareketi, Ortaça n tek boyutlu dünya anlay fl ndan ve bu anlay fl karfl s nda insan n edilgenli- inden kurtulma aray fl içerisinde pek çok düflünce ak m n bar nd ran birkaç yüzy ll k bir süreçtir (Özlem 2004, s. 45). Bu sürecin en dikkate de er ak m ysa hümanizmdir. Hümanizm, insan n, gitgide de uluslar n, birey olma, bireysellik kazanma çabalar n içeren, temel slogan daha çok insan, daha az tanr olan bir ak md r (Özlem 2004, s ). Hümanizm ile öne ç kan bu çabalar n etkileri, dinde de Reform isteklerinin artmas na, hatta bu sürecin sonunda Protestanl k ad verilen yeni bir H ristiyan mezhebinin do mas na kadar uzan r (a.y.). Rönesans (Renaissance), Frans zca da yeniden do ufl anlam nda kullan lan bir sözcüktür. Avrupa n n Antikça Yunan kültürünü keflfederek yeniden kendisini infla etmesi sürecinin de ad d r.

88 82 Tarih Felsefesi-I Rönesans ile ilgili dikkati çeken dört ana nokta: 1. Çok seslilik, 2. Bireyselli in ön plana ç kmas, 3. Araflt rmac lar n ve felsefecilerin kimlikleri ve 4. Ulusal dillerde yap t yaz m n n bafllamas olarak say labilir. Rönesans ta insan tekrar evrenin merkezine, hem de bir mikrokosmos olarak yerleflmifl, uluslar da birer birey gibi kendine özgülükleri olan yap lara kavuflmaya çal flm fllard r. Yeniça Avrupa Medeniyeti nin insan n denetimini Tanr yerine do aya teslim etmesi anlay fl n n temelleri de Rönesans döneminde at lm flt r. Rönesans ta geliflen otoritelerden ba ms zlaflma talebinin Hümanizm ve Reform hareketleriyle birlikte artmas n n etkileri, özgürlü ün Yeniça Avrupa Medeniyeti nin temel kavramlar aras na girmesine kadar uzan r. Rönesans ta karfl lafl lan düflünce sistemleri ve ö retiler, lkça n ve Ortaça n evren ve hayat görüfllerindeki tüm renkleri tafl salar da, art k Ortaça daki gibi tek seslilik de il, lkça daki gibi çok seslilik söz konusu olur. Ayr ca, düflünürler de yap tlar nda kifliliklerini, kendisini özgün k lan unsurlar aç kça belirtmeye ve yavafl yavafl yaz dili olarak Latince yerine kendi ulusal dillerini kullanmaya bafllam fllard r (Gökberk 2005, s. 164). Ayr ca Rönesans ta felsefeyi yapanlar ve iflleyenler Ortaça daki gibi din adam de il, yazarlar, araflt rmac lar, üniversitelerin ö rencileri olmufltur (a.y.). Rönesans ta, kültürün hemen hemen tamam nda görüldü ü gibi, felsefenin de temel yönelifli kendini her türlü otoriteye ba l l ktan kurtarmak, yaln zca kendine ve kendi yetilerine dayanmak, k sacas, kendini aray p bulmak olmufltur. Bunun için de dünya ve hayat üzerindeki görüflleri yaln z deneyimin ve akl n sa lad do rulara dayanarak biçimlendirmeye çal fl lm flt r. Ortaça n bulunmufl, haz r bilgi paketi muamelesi yapt do ruluklar, Rönesans ta insan için aranmas ve bulunmas için u runa mücadele verilmesi gereken, sonsuz bir görev olarak görülmeye bafllanm flt r (a.y., s. 163). Rönesans n temel parolas olan otoritelerden ba ms zlaflma iste i, insan n tekrar evrenin merkezine, hem de bir küçük evren (mikrokosmos) olarak yerleflmesine, uluslar n da birer birey gibi kendine özgülükleri olan yap ya kavuflma yoluna girmelerine yol açm flt r. Bu tav r, felsefeye de yans m fl, felsefe de art k tek yolla tek amaca yönelmifl bir bilgi türü olmaktan ç karak, insan düflüncesini meflgul eden her türlü sorunu ele almaya, bu sorunlar çözmek üzere o zamana kadar bilinen-bilinmeyen yöntemleri kullanmaya giriflmifltir (a.y., s. 166). Rönesans, ayr ca, Ayd nlanma ile zirveye ulaflan evrimin sa lamlaflt rd bir anlay fl n, yani Tanr yerine do an n belirleyici ilke kabul edilmesi zihniyetinin oluflmaya bafllad dönem olarak da önemlidir. Bu zihniyet, insan n denetimini-yönetimini Tanr dan alarak do aya vermeye dayal d r (B çak 2004, s. 58). Yeniça Avrupa Medeniyeti, Ortaça H ristiyan Medeniyeti nin dönüfltürülmesiyle ortaya ç km flt r. Din temelli medeniyetin sundu u kavramsal çerçeve, felsefe taraf ndan sorgulanm fl ve elefltirilmifltir. Ortaça H ristiyan Medeniyeti nin ekonomik ve siyasi yönlerinde, tarihsel süreçte ortaya ç kan flartlarla ba lant l olarak, kökten bir de iflim ve dönüflüm gerçekleflmifltir. De iflme sürecinde ortaya yeni de erlerin ç kmas, yeni bir evren kavray fl n n oluflumuna, dolay s yla yeni bir medeniyetin do ufluna yol açm flt r: Bu evren kavray fl nda Tanr ve Kilise nin yerini, insan ve onun yap nt s olan kültür dünyas al rken, tüm di er de erler de insan n yetenekleri ve gereksinimleri do rultusunda betimlenmifl ve belirlenmifltir (B çak 2004, s. 57). nsan anlay fl nda bireyin temel unsur olmas, bireycili in geliflmesine yol açm flt r. Buna ba l olarak, Yeniça Avrupa Medeniyeti nin temel kavramlar ndan biri de özgürlük olmufltur. Özgürlük, yaln zca dînî ve ahlâkî denetimlerin niceli ini ve fliddetini azaltmakla kalmam fl, bilimdeki devrimler dönemi boyunca bilimsel özerklik aray fllar nda, siyasi devrimler sürecinde kendi kaderini belirleme taleplerinde, ekonomik etkinliklerde de mutlakiyetçi bir devletin denetim ve düzenlemelerinden ba ms z olma iste inde kendisini gösteren bir tür temel kategori olmufltur (Wagner 2003, s. 28). Daha az tanr, daha fazla insan parolas yla özetlenebilecek olan Rönesans ve 16. yüzy l düflünce yap s, böyle bir güveni ve tanr sal otoritelerden ba ms zlaflma iste ini nas l elde etmifltir? fiimdi bu temel sorunun yan t n arayaca z. Bu sorunun yan t bulmas, Rönesans tan bafllayarak 17. yüzy l n sonlar na dek tarih çal flmalar na nas l yaklafl ld konusunda da fikir sahibi olmam z kolaylaflt racakt r.

89 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar Yeniça da Bilgi Anlay fl n n De iflmesi Yukar da farkl ifadelerle dile getirdi imiz gibi, Rönesans, bir çokseslilik ortam nda hem Antikça Yunan kültür hazinesinin yeniden keflfi, hem de Ortaça da çözümü tatmin edici olmayan fakat üzerinde derinleflilmesinin engellendi i pek çok bilimsel sorunun bir yöntem çeflitlili i içerisinde, usa ve deneyime-alg ya daha uygun flekilde çözülmeye baflland bir dönem olmufltur. Yeniça Avrupa Medeniyeti nin evren kavray fl, Rönesans ile bafllayan Yeniça felsefesi ve bilim anlay fl ekseninde oluflmufltur. Bilimdeki geliflmeler, dünyan n evrenin merkezi olmad n ortaya ç karm fl, fizik biliminin kabul etti i ilkeler çerçevesinde, mekanik bak fl aç s yeni bir anlay fl olarak benimsenmifl ve yerleflmifltir (B çak 2004, s ). Fizik biliminin do a hakk nda sa lad bilgiler, kültür alan nda da aranmaya bafllanm fl, böylelikle yaflam n bütün yönleri madde ve mekanik iliflkisi temelinde de erlendirilmeye bafllanm flt r. Hatta madde temelli evren de, deneyim ve usun bilebildi iyle s n rland r lm flt r (Dural 2006, s. 88). ngiliz felsefesindeki deneycilik ve buna ba l geliflen bilgi anlay fl, Yeniça Avrupa Medeniyeti nin felsefe anlay fl üzerinde oldu u kadar, ekonomi ve siyasetteki temel yönelimleri üzerinde de büyük ölçüde belirleyici olmufltur (B çak 2004, s. 58). Matematik fizi in ilerlemesi, do an n yap s n n matematik kavramlarla anlafl l p çözümlenebilece i, do an n kendisi yerine zihinden türetilmifl kesin kavramlara dayanarak do a yasalar n n bulunabilece i düflünceleri için güçlü bir zemin haz rlam flt r. Bu düflünceleri do a ile us, evren ile zihin aras nda uygunluk oldu u, hatta 17. yüzy ldaki usçulara göre, bu uygunlu un, ayn anda hem evrenin tümüne hem de insan ruhuna ayn ilkeleri yerlefltirmifl olan Tanr dan kaynakland yönlü kabuller izlemifltir. 17. yüzy l felsefesi, matematik fizi e duyulan güvenin yaratt güçlü rüzgar arkas na alarak, yaln zca do an n de il, felsefenin konular n n da salt us arac l yla bilinebilece ini temellendirme çabalar na sahne olmufltur (Gökberk 2005, s. 222). Günümüzde epistemoloji ad yla tan nan felsefe disiplini, her ne kadar felsefe tarihinin bafllang c ndan bu yana filozoflar meflgul etmifl sorunlardan olufluyor olsa da felsefe içinde do mufl bu çocu un ad, Yeniça da John Locke ( ) taraf ndan konulmufltur (Özlem 2008, s. 41). Locke, bilginin kayna, do rulu u ve s n rlar sorunlar yla çerçevesini çizdi i epistemolojiyi özel bir felsefe disiplini olarak öne ç kar r ve tanr, evren, yarat l fl, ruh-madde iliflkisi gibi konular üzerinde spekülasyonlar yapmadan önce, insan bilgisinin kaynaklar n n, s n rlar n n araflt - r lmas, yani epistemolojinin temel sorunlar yla hesaplafl lmas gerekti ini savunur (Locke 1992, II. ve III. Kitaplar). Asl nda Descartes ta da kesin bilgiye ulaflmak öne ç kan bir kayg olmufltur, fakat Descartes n yap tlar nda bilgi ve varl k sorunlar s k bir ba lant içinde ve bir bütünlük arz edecek flekilde ele al nm fl, Locke a kadar filozoflarda bilgi sorunlar - n felsefenin di er sorunlar ndan ayr bafl na inceleme kayg s ön plana ç kmam flt r (Özlem 2008, s. 43). Böylelikle 16. yüzy lda geliflen ve Galileo Galilei, Nicolaus Copernicus gibi düflünürlerin somut yaflamda etkileri görülen bilim ürünleriyle perçinlenen matematik fizi in, K ta Avrupas nda usçulu un, Ada da ( ngiltere) ise deneycili in yelkenlerini dolduran güçlü bir rüzgar oldu unu söyleyebiliriz. Kant a kadar sürecek yaklafl k y ll k bir dönemde Bat Avrupa felsefesinin iki ana gelene i de ciddi görüfl ayr l klar na karfl n, bilgi edinme iflinin temeline insan yetilerini koymalar bak m ndan, Rönesans tan gelen yeni ve otoriteden kurtulmay amaçlayan düflün- 83 Epistemoloji teriminin de kökü, Eski Yunanca ya dayan r. Sa lam temelli, hakiki bilgi anlam nda kullan lan episteme ile, günümüzde de pek çok disiplinin sonunda bilim, araflt rma, yasa, aç klama, kuram gibi anlamlarda kullan lan logos sözcüklerinin birlefliminden oluflan epistemoloji, dilimizde bilgi kuram, bilgi felsefesi gibi terimlerle karfl lanmaktad r.

90 84 Tarih Felsefesi-I ce yap s n devam ettirdikleri söylenebilir. Bu iki ak m n di er ortak yönü de tarih ve tarih yaz c l söz konusu oldu unda, Antikça Yunan düflüncesinde yerleflen ve Ortaça da Augustinus un tanr bilimsel denemesine karfl n afl lamam fl theoriahistoria karfl tl n devam ettirmeleridir, diyebiliriz. Bu anlay fla ilk aç k itiraz Vico dan gelecektir. fiimdi de Rönesans ta ve sonras nda tarihe nas l yaklafl ld n yak ndan görelim. SIRA S ZDE 1 Rönesans ve Reform gibi süreçlerden geçen Avrupa da, 16. ve 17. yüzy llarda, tarihin henüz bir bilim statüsüne yükselmedi i, aksine yaln zca geçmiflten ders ç karmak için yararlan lan bir yaz c l k türü oldu u saptanabilir. Rönesans ta Avrupa kültürünün genel özelliklerinin nas l bir de iflimden geçmeye bafllad n tekrar hat rlad n z. Sizce bunun tek nedeni bilimde ve felsefedeki geliflme midir, neden? Aran zda tart fl n. Rönesans ve Sonras nda Tarih Anlay fl Hümanizmle Reform hareketlerinin ayn yüzy l n (16. yüzy l) iki ana karakteristi ini oluflturdu unu söylemifltik. Buna ba l olarak, 16. yüzy lda tarih yaz c l bir yandan tanr bilimsel e ilimlerin etkisinde kalmay sürdürürken, öte yandan laikleflme sürecine de girmeye bafllam flt r (Özlem 2004, s. 46). Laikleflme süreci içinde, Historia n n 15. yüzy l ortalar nda art k üniversitelerde okutulan bir ders, yani akademik yönü de olan biri disiplin olma kimli ine kavufltu u, fakat bu disiplinden anlafl lan fleyin, yine Antikça ve Ortaça etkileriyle, retorik ve fliir sanat n n yan nda yer verilen bir yaz n türü oldu u, ilk bak flta saptanabilir (a.y., s ). Baflka bir söyleyiflle, bizim bugün anlad m z anlam yla tarih, henüz bilimler s n flamas ndaki yerini almam fl, yaln zca k ssadan hisse ç kar lmas amac yla kendisine yer bulan bir yaz c l k türünün ad d r (a.y., s. 47). Yine de Luder, Celtis gibi baz tarihçilerin yap tlar nda örnekleri görülen türde bir tarihçili in, yani ulusal tarihçili in de Rönesans ve Reform dönemlerinde geliflti i görülür: bunun nedeni, Reform ile birlikte gelen laikleflme ve Kilise den kopufl sürecinde, gitgide kentlerin (kent-devletlerinin), prensliklerin ve krall klar n kendi tarihlerinin yaz lmaya bafllanmas d r (a.y.). Yaln z bu ulusal tarihçilerde de k ssadan hisse anlay - fl n aflma belirtileri ya da çabas n görmek pek olanakl de ildir (a.y.). Ne var ki, tarihin daha nesnel bir tutumla olan -biteni anlatmas gerekti ini ileri süren, k sacas o dönemde sergilenen tarih anlay fl ndan hoflnutsuzluk duyan düflünürler de vard r. fiimdi Rönesans tan Vico ya kadar uzanan tarih anlay fl n, döneme damgas n vurmufl baz düflünürlerin görüflleri temelinde biraz daha yak ndan tan yal m. Macchiavelli ve Bodin Tarih yaz c l n n ahlâk dersleri vermeye ve k ssadan hisse ç karmaya yönelik tutumdan kurtulup olaylar gerçek nedenleriyle anlatmas gerekti ini ileri süren ilk düflünür, devlet ve siyasetle ilgili kuramlar ndan hat rlayaca m z Niccolo Macchiavelli dir ( ). Macchiavelli, tarih yaz c l n n devletler aras ndaki düflmanl k ve ikiliklerin nedenleri ni siyasi aç dan araflt rmas gerekti ini savunmufltur (Özlem 2004, s. 47). Macchiavelli ye göre olaylar gerçek nedenleriyle anlatan böyle bir siyasi tarih yaz m, her fleyden önce geçmifli do ru olarak bilmeye fliddetle gereksinim duyan devlet yöneticilerine pragmatik bir hizmet sunacakt r (a.y.). Macchiavelli nin bu görüflleriyle siyasi tarihin kurucusu oldu u söylenebilir (a.y.). 15. ve 16. yüzy llarda Rönesans, Reform ve co rafi kefliflerin, çeflitli bulufllar n birbiriyle yaklafl k ayn zaman diliminde ortaya ç kt n biliyoruz. Bu yüzy llarda Avrupa, kendi içine kapal l ktan ç karak dünyan n çeflitli bölgelerine düzenledi i deniz seferleri sayesinde Yak ndo u ve Uzakdo u kültürleriyle tan flma, iliflki kur-

91 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar ma ve böylelikle bu bölgelerdeki ülkelerin tarihleri hakk nda bilgi edinme olana- na kavuflmufl; bu etkiler sayesinde kendi tarih anlay fl ndaki ncil tekelini sorgulamaya bafllam flt r (a.y., s. 48). Bu sorgulama, önce Kilise tarihçilerinin Yahudi, Yunan, Roma ve H ristiyan olarak dört ana tarihsel dönem ayr m n n inand r c l ktan uzak olarak görülmesine, sonras nda da tarihsel dönemlerin günümüzde hâlâ kullan lagelen Antikça, Ortaça ve Yeniça biçimindeki yeniden belirlenmesine yol açm flt r (a.y.). flte bu yeni ayr m, 16. yüzy l düflünürü Jean Bodin e ( ) borçluyuz. Do rudan tarihin ya da tarihçili in kendisi u runa olmasa da tarihselli in önemine de inen bir baflka düflünür Hollandal Hugo Grotius tur ( ). Hugo Grotius, hukuk felsefesinde önemli bir milat olarak kabul edilen De Iure Belli et Pacis (Savafl ve Bar fl Hukuku Üzerine) adl yap t nda, pozitif (insan n koydu u) hukuk ile do al hukuk aras nda bir ayr m yapar. Bu ayr ma göre, do al hukuk, akl n bir buyru u ve insan do as n n özü olarak, tarihteki de iflimlerle birlikte de iflmez, felsefe arac l yla kavranabilir ve her türlü pozitif hukuktan önce ve üstündür; oysa pozitif hukuk, insan n kendisi taraf ndan tarihsel süreç içinde herhangi bir neden veya nedenlere ba l olarak kurulmufl bir hukuktur ve bu hukuku kavramak, ancak tarihsel zeminde, onun konuldu u yerin, zaman n ve durumun koflullar n bilmekle olanakl olur (Gökberk 2005, s.187). Fakat gelenekselleflmifl bir ayr ma ya da karfl tl a alternatif olarak yorumlanabilecek bu çabalar n, yüzy l Avrupas nda tarihin bafll bafl na bilgi de eri olan bir disiplin olmas sonucunu do urdu unu söylemek pek olanakl de ildir. Yine de en az ndan theoria ile deneyimden edinilen alg bilgisi anlam na gelen empeiria aras nda bir ayr m n oluflmas ve historia n n empeiria dan ayr larak yaln zca insan n yap p etmelerini kapsayacak biçimde anlam n n daralt lmas, 17. yüzy l n önemli at l mlar ndand r, diyebiliriz. fiimdi yüzy l Avrupa düflüncesinde tarihsel bilginin nas l sorunsallaflt n ve Francis Bacon ( ) ve Thomas Hobbes ( ) gibi filozoflar n tarihe nas l yaklaflt klar n anlamaya çal flaca z. 85 Hugo Grotius, tarih sürecinin önemine, pozitif hukukun kavranmas ba lam nda de inmifltir. Ona göre pozitif hukuk, ancak konuldu u zaman, yer ve durumdaki insan-toplum koflullar n n bilinmesiyle, yani tarihsel zeminde kavranabilir. Empeiria, ngilizce deki empiricism teriminin ve ak m n n kökenindeki Yunanca sözcüktür. Empeiria, alg kapsam na giren, duyumlar m zla eriflebildi imiz san bilgisinin temelini oluflturur Yüzy llarda Tarihsel Bilgi Sorunu: Bacon ve Hobbes Reform döneminde yeni bir tür Kilise tarihçili inin geliflmekte olmas na karfl n, 16. ve 17. yüzy llarda tarih yaz m n n tanr bilimden giderek ba ms zlaflmaya bafllad - n söyleyebiliriz (Özlem 2004, s. 48). 17. yüzy l bafllar nda tarihsel bilgi sorununun ortaya ç kt ve bu soruna kuramsal (teorik) ve yöntembilgisel (metodolojik) aç - lardan yaklaflma denemelerinin yap ld da saptanm flt r (J. Hennig den aktaran: Özlem 2004, s ). 16. yüzy l sonu ile 17. yüzy l bafllar nda tarihsel bilgi konusunda Antikça daki theoria-historia karfl tl anlay fl ndan beslenen bir etkinlik vard r. 16. yüzy lda üç türlü historiadan söz edilmifltir: 1. Historia Divina-yani tanr sal tarih, 2. Historia Naturalis-yani do a olaylar n n bilgisi ve 3. Historia Civilis ya da Historia Humana-yani insan-toplum olaylar n n bilgisi (a.y., s. 49). Bu s ralamada, tanr bilimsel gelene in zoruyla tanr sal tarihe yer verilmifl olsa da asl nda 16. yüzy l n do a olaylar n n bilgisi anlam ndaki historia naturalis ten Antikça daki empeiria y, insan-toplum olaylar n n bilgisinden de Herodotos ve Thukydides in kazand rd anlam yla historein i anlad klar söylenebilir (a.y.). Historia civilis, kentler tarihi, devletler tarihi, önemli kifliler tarihi-ya da biyografi, sanat tarihi vb. adlarla an lan çeflitli tarih yaz c l klar n n genel ad olarak kullan lm flt r. Historia n n bilgikuramsal anlamda bir yere oturtulmas yönündeki ilk ciddi giriflim, Francis Bacon da bulunabilir. Bacon, insan tini nin, alg lanan olgularla iliflki s ras nda hep etkin durumda olan, 1. Us (ratio), 2. mgelem (phantasia) ve 3.

92 86 Tarih Felsefesi-I Bacon a göre us, imgelem ve an msama, insan tininin olgularla iliflki s ras nda hep etkin durumda olan üç temel yetisidir. Felsefe usa, fliir imgeleme ve geçmiflte olup bitenler-yani tarih ise, an msamaya dayan r. An msama (memoria) olmak üzere üç temel yetisinden söz eder ve insan n felsefe, fliir ve tarih etkinliklerini bu üç yetiyle efllefltirir: buna göre felsefe usa, fliir imgeleme ve geçmiflte olup bitenler-yani tarih, an msamaya dayan r (a.y.). Felsefe, olgular olduklar gibi ve zorunluluk kipi içinde görmeye çal fl rken, imgelem serbestçe ifller, an msama da olgular n yeniden akla getirilmesine katk da bulunur. Ne var ki, Bacon, zorunluluk fikrini evrenin bütününe tafl ma hakk n tek bafl - na usa tan mam flt r; çünkü us, zorunlulu u ancak alg lama ve an msama yoluyla önümüzde duran olgular aras nda arayabilmektedir. flte bu yönüyle Bacon, empeiria ve historia (rastlant sal olarak olup biten olaylar bütünü) olarak deneyimden gelen bilginin felsefe için önemsiz say ld Antikça n usçu tutumuna karfl t bir noktada durmufltur. Baflka bir söyleyiflle, Bacon, Aristoteles te salt usu temel alan (rasyonalist) bir felsefe etkinli i oldu unu düflündü ü bilim in temeline deney bilgisi olarak historia y koyar (a.y., s. 50). Bacon a göre bilim, salt us temelindeki düflünmeyle varl a yönelme yerine, historik veriler in, olgular n, planl ve düzenli bir incelemesini gerektiren bir etkinliktir (a.y.). Bu görüflleriyle, Bacon, historia ile empeiriadan ayn fleyi anlayarak, historein in Herodotos tan önceki anlam - na geri dönmüfl oluyor; fakat di er yandan, Yeniça daki bilim (scientia) kavray fl n n da ilk temellendiricisi oluyordu (a.y.). 16. yüzy lda historia ya iliflkin bir üçlü ayr ma yukar da de inmifltik. flte Bacon, bilim kavram n tam olarak historia naturalis e dayand rmakla, felsefeciler için de bir yol çizmifl olur: bu yol, elbette do a bilimleri nden baflkas de ildir, çünkü yasa elde etmeye olanak tan yan düzenli olgular yaln zca do adaki olgulard r ve bir theoria etkinli i de yaln zca böyle olgulara yönelebilir. Oysa historia civilis ile iflaret edilen olaylar y n, Bacon da düzenlilikten uzak, rastlant sal ve bireysel olgular olarak yorumlanm fl ve böyle olgulardan yasalar n elde edilemeyece i sonucuna var lm flt r. Böylelikle Bacon, bir yandan bilim kavray fl nda Antikça ve Ortaça düflüncesini karfl s na al rken, di er yandan insan-toplum olaylar n n bilgisi anlam na gelen historia y (civilis) bilimsel bilgi s n f ndan ç karm fl olur, yani theoria-historia karfl tl n kendi bilim anlay fl na tafl m fl olur. Thomas Hobbes da, Bacon ile benzer biçimde, historik bilgiyi do an n etkileri (effects of nature) hakk ndaki deneyim bilgisi ile insan n toplu yaflam içindeki istençli eylemleri (voluntary actions of men in commonwealth) hakk ndaki deneyim bilgisi olarak ikiye ay rm flt r. kinci anlam yla historik bilgi-yani historia civilis, Hobbes a göre de düzenli olgular içermeyen, theoria etkinli ine uygun olmayan, yaln zca ahlâk ve e itim aç s ndan dersler ç kar lmak üzere tarih yaz c lar taraf ndan yönelinmifl düzensiz malzeme y n olmaktan öteye geçmez (Hennig den aktaran: Özlem 2004, s. 51). fiimdiye kadar, yer yer etkileri 17. yüzy la taflan düflünürler olsa da daha çok 16. yüzy l çerçevesinde sözünü etti imiz bilgi anlay fllar ve historia ya ya da onun verdi i bilginin de erine iliflkin yaklafl mlar, daha çok deneyci (empiricist) bir epistemolojiden beslenmekteydi. Oysa 17. yüzy l, Avrupa da belirgin ölçüde bir usçuluk (rationalism) yüzy l olmufltur. Bu yüzy la damgas n vuran ve kendisinden sonra gelenleri de bir hayli etkileyen René Descartes ( ), düflüncesindeki özgün ve sentezci yönleriyle Modern Felsefenin Babas nitelemesiyle de an l r. fiimdi 17. yüzy l n genel özelliklerine ve bu yüzy la damga vuran usçulu a k saca de inecek, sonras nda da Descartes ve Descartes izleyen düflünürlerdeki tarih ve tarihçilik anlay fllar n yak ndan tan maya çal flaca z.

93 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 87 Bacon, Hobbes ve Macchiavelli nin tarihe yaklafl mlar n art k ana hatlar yla tan yorsunuz. Sizce, bu üç filozoftan hangisinin tarih görüflü, içinde yaflad ça a göre daha ilerici ve yap c olma özelli i tafl maktad r, neden? Aran zda tart fl n. 17. YÜZYIL: USÇULUK, DESCARTES VE TAR HE BAKIfi Rönesans n elde etti i kazan mlar derleyip düzenleyen, bu kazan mlar temel alarak kendi içinde birlik ve bütünlük tafl yan farkl bir dünya görüflüne varmay deneyen bir yüzy l olarak 17. yüzy l, bir durulma dönemidir, denilebilir (Gökberk 2005, s. 221). Rönesans taraf ndan ortaya konulmufl araçlar iflleyen 17. yüzy l felsefesi, Rönesans a göre, daha tek sesli bir dönemdir; çünkü bu yüzy lda, formüllerde tam bir fl a, sa laml a ulafl ld na inan lm fl, Rönesans tan gelen yeni görüfller, bulufllar ve ilkeler ba lant l, kendi içinde birli i olan tutarl bir düflünce yap s içine yerlefltirilmifltir (a.y.). 17. yüzy l, bu özellikleriyle temel rengini usçuluk (rationalism) ad verilen bir ö retide belli etmifltir. Felsefe Sözlü ü ne bakt m zda, usçulu un, yaflama yön vermede biricik araç olarak usun do ru ve gere i gibi çal flmas n gören, usa uygun yaflam tek do ru yol olarak gören anlay fl ya da yaflama felsefesi fleklinde aç kland n görürüz (Cevizci 2005, s. 56). Gerçekten de, usçular, 1. Dünyan n anlafl l r ve düzenli bir yap s oldu una, 2. nsan usunun bu düzeni ve düzenlili i saptayarak kavrama yetene ine neredeyse îmân etme düzeyinde bel ba lam fl, bunu yaparken de son dura nda yeryüzü cenneti bulunan çizgisel bir tarih tasar m n n belirledi i bir iyimserli i tafl m fl olan düflünürlerdir (a.y.). Usçular, bilgi sorunlar yla ilgili olarak da yukar da k smen de inildi i gibi, 1. Do ufltan (innata) gelen baz do ruluklar n bulundu u, 2. Bilimin dahi malzemesinin bu do ufltan kavramlardan tümdengelimle türetildi i, 3. Gerçeklik hakk nda kesin ve apaç k bilginin matematikte görülen modeli temel alarak edinilebilece i yönlü önkabullere sahiptirler. Usçuluk o denli etkili olmufl bir düflünce ç r d r ki, Avrupa da 17. yüzy l ortalar ndan 19. yüzy l n ilk yar s n n sonuna (1850 lere) uzanan zaman dilimi, ço u felsefe tarihçisince, Us Ça olarak adland r lm flt r (a.y., s. 59). Bu adla nitelenen ça da, 1. Bafllang çs z-sonsuz do ruluklardan oluflan ussal bir düzen oldu una, 2. nsan usunun ve anl n n (mens) bu do rular anlay p bunlar n bilgisini edinmede yetkin oldu una ve 3. nsan n bu do ru bilgilerin rehberli inde eylemeye istekli ve uygun bir istenci oldu u önkabulleri yayg n olarak benimsenmifltir ve us sahibi insandan, do a bilimlerini temel alarak, bilimlerin ortaya koydu u tüm do rular, oldu u gibi gündelik yaflama uygulamas beklenmifltir (a.y.). Ünlü felsefe tarihi uzman John Cottingham n Ak lc l k adl yap t, Descartes, modernizm ve 17. yüzy la ana rengini veren düflünce olan usçulu un baflar l bir çözümlemesini içerir (çev. Bülent Gözkân, stanbul: Sarmal Yay nlar, 1996). 2 SIRA S ZDE K T A P 17. yüzy l n genel özellikleri ve usçulukla ilgili dile getirdiklerimiz eflli inde, bu yüzy l n karakterini yans tan bafll ca temsilci düflünürün Descartes, hatta 17. yüzy l felsefesinin de bir tür Descartesç l k oldu u söylenebilir. Fakat ünitemizin amaçlar do rultusunda, Descartes n ve onu izleyen düflünürlerin tüm felsefe sorunlar na yaklafl mlar yerine, bu düflünürlerin tarihten ne anlad klar n görmekle kendimizi s n rlayaca z.

94 88 Tarih Felsefesi-I Descartes ve Descartesç lar Descartes n, tarihin bir bilgi dal oldu una inanmad n belirterek söze bafllamak ve onu kendi sözlerinden izlemek, bu bafll k kapsam nda atabilece imiz en uygun ilk ad m gibi görünüyor (Collingwood 2010, s. 104)....Kendi gelenek ve göreneklerimiz hakk nda daha sa lam bir yarg ya varmak ve hiçbir fley görmeyenlerin yapt gibi, modalar m z n tersi olan her fleyin gülünç ve akla ayk r oldu unu sanmamak için, baflka uluslar n âdetleri ve ahlâk hakk nda baz fleyler bilmekte yarar vard r. Fakat, insan seyahatlere çok zaman harcay nca, sonunda kendi ülkesine yabanc olur; ve geçmifl yüzy llarda yap lan fleylere fazla merak gösterince, kendi yüzy l nda olup bitenlerden pek bilgisiz kal r... (Descartes 1994, s. 11). Descartes n düflünce alan ndaki ilgileri matematik ve fizi e öylesine yönelmifltir ki, tarih hakk nda yazarken, tarihteki yanl fl yöntemleri düzeltmek gibi bir kayg s da olmam flt r. Descartes, Metot Üzerine Konuflma adl yap t n n ilk bölümünde tarihe iliflkin serimledi i bu ve benzeri yaklafl mlarla, Collingwood a göre birbirinden ayr lmas nda yarar bulunan dört noktay vurgulam fl olur: 1. Tarihsel Kaçakç l k: Tarihçi yurdundan uzakta yaflarken kendi ça na yabanc laflan bir gezgindir; 2. Tarihsel Pyrrhonculuk/Kuflkuculuk: Tarihsel anlat lar geçmifle iliflkin güvenilir aç klamalar de ildir, 3. Faydac l a Karfl Tarih Tasar m : Güvenilmez anlat lar gerçekte neyin olanakl oldu unu anlamam za ve dolay s yla flimdide etkin bir biçimde eylememize yard mc olamaz-ki bu düflünce, 19. yüzy l filozofu Hegel in Tarih Felsefesi ne Girifl adl yap t n n bafl nda yer alan: Tarihten ö renilecek en temel ders, insanlar n tarihten hiçbir flekilde ders almad klar d r. sözlerinde tekrar ifade bulmufltur; 4. Düfl Kurma (Phantasia) Olarak Tarih: En iyi tarihçiler bile, oldu undan daha görkemli göstermek yoluyla geçmifli çarp t rlar (a.y., s. 105). Descartes n düflünce alan ndaki ilgileri matematik ve fizi e öylesine yönelmifltir ki, tarih hakk nda yazarken, tarihteki yanl fl yöntemleri düzeltme konusunda kendisine yap lacak bir öneriyi yanl fl anlama olas l büyüktür (Collingwood 2010, s. 107). Descartes için her tarihsel haber kuflku götürür, çünkü historik bilgi, seçilmifl tarihsel olaylar n bilgisidir. Böyle bir seçimde tarihçinin öznel ilgileri kadar bilgi ve malzeme eksikli inin de pay vard r. Bu yüzden Descartes için historia n n de eri, geçmifl yüzy llarda kalm fl büyük adamlarla konuflmam z sa lamas nda ve geçmiflin olaylar ndan ders ç kar lacak düflüncelerin elde edilmesinden öte de- ildir (Özlem 2004, s. 52). Descartes n tarihe yönelik az önce dile getirdi imiz bu kuflkucu tavr, tarihçilerin cesaretini k rmak flöyle dursun, aksine artt rm flt r. Hatta, Collingwood un ifadesiyle,...tarihçiler onu bir meydan okuma, elefltirel tarihin olanakl oldu undan emin bir biçimde kendi ifline bakmaya ve kendi yöntemlerini ortaya koymaya, sonra da ellerinde yeni bir bilgi dünyas yla yeniden filozoflar n karfl s na ç kmaya bir ça r olarak görmüfllerdir. (Collingwood 2010, s. 107). Yine Collingwood a göre, 17. yüzy l n ikinci yar s nda, Descartes n felsefesindeki sistemli kuflkuculu u ve elefltirel ilkeleri oldu u gibi tan maya dayanan, Descartesç bir tarih yaz m okulu ortaya ç km flt r (a.y.). Bu okulun temel bak fl aç s, yaz l otoritelerin tan kl n n elefltirel bir süzgeçten geçirilmeden kabul edilmemesi esas na dayanm flt r. Söz konusu elefltirel süzgeç de flu yöntem kurallar na dayal d r: 1. Descartes n hiçbir otoritenin bizi, gerçekleflmesinin olanaks z oldu unu bildi imiz fleye inanmaya zorlama hakk yoktur fleklindeki örtük kural, 2. Farkl otoritelerin birbiriyle karfl laflt r - larak uyumlu k l nmas gerekti i kural ve 3. Yaz l otoritelerin edebî olmayan kan tlar n kullan larak s nanmalar gerekti i kural. Tüm bu kurallara karfl n, hâlâ yaz l otoritelere ve Bacon n an olarak adland raca unsura dayanan bu tarih ya-

95 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar z c l okulu, tarihçiler için tüm kaynaklar na ve otoritelerine tamam yla elefltirel bir gözle bakma anlay fl n da beraberinde getirmifltir, diyebiliriz (a.y., s. 108). Descartesç tarih yaz m okulu için iki örnekten biri Tillemont, di eri de Bollandistlerdir (a.y.). Tillemont taraf ndan kaleme al nan Roma mparatorlar Tarihi, farkl otoritelerin dile getirifllerini uzlaflt rmak için çaba harcayarak Roma tarihi yazmaya yönelik ilk giriflimdir (a.y.). Bollandistler ise, kaynaklar sorununda ve rivâyetlerin geliflme biçimlerindeki bütün abart l ögeleri devre d fl b rakarak ve kendi zamanlar na kadar kimsenin inmedi i ölçüde derine inerek, azizlerin yaflamlar n elefltirel bir bak fl aç s temelinde yeniden yazmay denemifllerdir (a.y.). Bir rivayeti bize ulaflt ran arac n n çarp tmas olas l n gözden kaç rmadan, onu çözümleme ve böylelikle onu ya oldu u gibi do ru kabul etme ya da yanl fll kan - s na vararak reddetme aras ndaki ikilemden kurtulma anlay fl n da Bollandistlere borçlu oldu umuz söylenebilir (a.y.). Descartes n özce birbirinden ayr iki töz sorununu ara nedenci (occasionalism) bir yaklafl mla çözmeyi deneyen Descartesç lardan Nicholas Malebranche ( ), historik bilgiye yüzeysel bilgi yak flt rmas n yapar, hatta Adem in bir tarihi olmad n ve bir tarihe de gereksinmedi ini belirtir (a.y., s. 53). Çünkü Malebranche, 1. Tarihçilerin, kendileri düflünme zahmetine katlanmaktansa baflkalar n n ne düflündüklerini anlatan kimseler oldu unu, 2. Adem in, tarih bilmemesine karfl n, mükemmel bilgiye sahip olmufl oldu unu; 3. Bu durumda mükemmel bilginin tarihten ibaret olamayaca n, tarihin kendisinin de mükemmel bilginin kayna olamayaca n, 4. flin en bafl ndan, do rulu un-do ru bilginin, bir tarih sorunu de il, metafizik bir sorun oldu unu savunmufltur (B çak 2004, s. 78). Descartes n matematik-geometri temelli kesin bilgi anlay fl n kendisine rehber edinerek, Etika adl yap t n geometrik düzen içerisinde kaleme alan Benedictus Spinoza da ( ) do ru bilginin geçmiflte olup bitmifl olanlara inanmakla de il, her zaman genel kavramlara dayanmakla elde edilebilece ini savunmufltur (a.y.). 17. yüzy l n tipik usçu filozoflar ndan biri de ayn zamanda matematik ve di er bilim alanlar nda da çal flm fl ve yap tlar üretmifl olan Gottfried Wilhelm Leibniz dir ( ). Leibniz e göre ussal (rational) bilmenin yan nda historik bilme de vard r. Historia tekil önermelerden yola ç kar, bu tekil önermeler de gözleme iliflkindirler ve bunlardan tümevar m (induction) yoluyla tümel önermelere geçilir. Historia ile observatio (gözlem), tam da bu ba lamda Leibniz in efl anlaml kabul etti i terimlerdir. Böyle bir efl anlaml l k, Leibniz in historik bilme ile Bacon ve Hobbes un bilimden anlad klar fleyi anlad n n göstergesi olarak yorumlanabilir. Oysa Leibniz, tipik bir 17. yüzy l düflünürü olarak, ussal bilmeyi historik bilmeden üstün tutar ve ussal bilmenin kendi do rusunu varl n kendisinde (essentia), historik bilmeninse do rusunu varl n görünümünde, yani varoluflta (existentia) buldu unu savunur. Bu anlay fla göre varl n kendisi hakk nda bilgi edinmenin biricik arac ustur ve as l varl k bilgisi, yani zorunlu olan n bilgisi, ussal bilgidir. Yine bu anlay fla göre, historik bilgi de varolufltaki olgular n bilinmesi ya da olumsal (contingent) alan n bilgisidir (a.y., s ). Böylelikle Leibniz, tarih bilgisini mant ksal aç dan olas l k kavram çerçevesinde de erlendirmeye uygun bir konuma indirgemifl olur (a.y., s ). Leibniz, tüm bu nitelikleri yan nda, genel olarak 17. yüzy l filozoflar n n fazlaca önemsemedi i Bollandistlerden etkilenen bafll ca filozof olmas yla da tarih felsefesi aç s ndan dikkate al nabilecek bir düflünür profili çizmifltir (Collingwood 2010, s. 109). Leibniz, Bollandist okulun etkileriyle, tarih bilgisinin yeni yöntemle- 89 Descartes n ruh ve beden olarak afl lmaz s n rlarla birbirinden ay rd iki sonlu tözün insanda nas l bir araya gelebildi i sorununu çözmek üzere yola ç kan Arnold Geulincx ve Nicholas Malebranche, bu iki tözün birbirini etkilemesi için Tanr y bir ara neden (occasion) olarak göstermeye çal flm flt r. Bu görüfle ara nedencilik (occasionalism) ad verilir.

96 90 Tarih Felsefesi-I rini önemli sonuçlar olarak felsefe tarihine uygulam flt r (a.y.). Felsefe tarihi konusunda uzun uzun yazm fl birisi olmamas na karfl n, Antikça ve Ortaça n felsefesine iliflkin bilgileri Leibniz in yap tlar n n hemen her yan na yerlefltirilmifl buluruz (a.y.). Hatta, her zaman bilinmifl olan de iflmez do ruluklar n korunup gelifltirilerek yeni ilerlemenin sa land sürekli bir tarihsel gelenek biçiminde anlafl lan felsefe anlay fl n n da kayna, Leibniz den baflkas de ildir (a.y.). Descartes, bilim ve felsefe alan nda yapt ifller ve bunlar n di er düflünürler üzerindeki etkileriyle, Yeniça Avrupa Medeniyeti nin düflünce aç s ndan çerçevesini çizmifl bir düflünürdür. Felsefe ve bilime getirdi i anlay fl, insan anlay fl n n dolay s yla da evreni kavray fl biçiminin büyük ölçüde de iflmesine yol açm flt r. En bilinen sözü Düflünüyorum, öyleyse var m ( Cogito, ergo sum -bkz. Descartes 1994, s. 33), insan evrenin merkezine yerlefltiren Yeniça evren kavray fl n n temel bir aksiyomu olmufltur (B çak 2004, s. 74). Descartes n tarih düflüncesine katk s ysa, ünitemizin bu k sm nda de indi imiz konular temelinde gördük ki, ancak dolayl olmufltur: onun getirdi i usçu bilgi anlay fl ve kesin bilgi tan mlamas n n tarih alan nda uygulanabilir olmad zaten aç kça biliniyor. Fakat Descartes n tarih belgelerinden ve bu belgelere dayal bilgilerden de kuflku duymas, tarih araflt rmalar nda yöntemin ciddi biçimde ele al nmas n gerektirmifltir (a.y., s. 80). fiimdi de 16. ve 17. yüzy llarda yayg nlaflan tarih anlay fl n de erlendirece iz Yüzy l Tarih Anlay fllar Üzerine De erlendirme Yukar da Yeniça da Bilgi Anlay fl n n De iflmesi bafll alt nda da dile getirdi imiz 16. ve 17. yüzy llarda matematik fizi e duyulan güvenin düflünürler aras nda yayg nlaflmas, 17. yüzy lda en yetkin örnekleri Descartes, Spinoza, Leibniz gibi düflünürlerin yap tlar nda görülebilecek olan düflünce ç r n n yani usçulu un (rationalism) ortaya ç kmas na yol açm flt r (Gökberk 2005, s. 222). Bu düflünce ak - m, us (ratio) ad verilen, kendisinde tümel olarak kavramlar n, aç k-seçik bilgilerin ve kurallar n bulundu u varsay lan yetimizin, insan d fl ndaki gerçekli i bilmek ve aç klamak için en temel araç oldu unu savunmufltur (a.y.). 16. yüzy l n deneyci filozofu Bacon dan sonra, 17. yüzy lda Hobbes da, hatta Locke da bile, her ne kadar baz durumlarda historik bilgiye baflvurmadan eyleme geçmenin yanl fll na iflaret etmifl olsa da bu tür bilgiyi do a bilimi ni model alan bir bilim kavray fl ekseninde güvenilmez bulan anlay fla rastlamak olanakl d r (G. Scholtz dan aktaran: Özlem 2004, s. 53). Ne var ki, 16. yüzy lda Herodotos öncesindeki anlam yeniden hat rlanan ve empeiria ile efl anlaml k l nan historia kavram n n anlam içeri inin tekrar daralmas da yine bu yüzy llar içinde gerçekleflmifltir: Bacon, bilim kavram n empeiria anlam ndaki historia ya dayand rmakla, en az ndan theoria-empeiria karfl tl n aflm fl ve empeiria y, bizzat bilimsel etkinli in dayand temel olmas bak m ndan, do a araflt rmalar na yönelen insan için 16. yüzy la kadar rastlanmam fl özel bir öneme ve de ere kavuflturmufltur (Özlem 2004, s ). Böyle bir do abilimsel bak fl, historia dan, do adaki düzenli olgular n d fl nda kalm fl, da n k, tekil ve rastlant sal insan-toplum olaylar n n anlafl lmas na da yol açm flt r (a.y., s. 54). Özellikle 17. yüzy l n sonlar ndan itibaren, historia dan yaln zca insan-toplum olaylar n n bilgisinin anlafl ld n söylemek mümkündür (a.y.). Fakat historia teriminin anlam içeri inin yaln zca insan-toplum olaylar n n bilgisini içerecek flekilde de iflmesini yaln zca do abilimci yaklafl ma ba lamak da do ru de ildir. Yukar da da sözünü etti imiz hümanist düflünür Jean Bodin, bu terimin yaln zca insan-toplum olaylar n n bilgisi anlam nda kullan lmas n önerme

97 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 91 konusunda bir ilk olmufltur: Bodin, terimi özellikle de bu anlam içeri iyle s n rlamak istedi ini ve historia y rerum ante gestarum vera narratio -yani geçmiflte olup bitmifl olaylar n do ru olarak anlat lmas yoluyla edinilen bilgi olarak ortaya koyma çabas nda oldu unu bildirmifltir. Yine Bodin taraf ndan kullan lan ve ilk ünitemizde de anlam içeri ine de indi miz historia rerum gestarum, yani yap lm fl ifllerin anlat m, daha sonra Hegel in de aralar nda bulundu u pek çok tarih filozofunun tarih bilimi dendi inde anlad klar fley olmufltur (a.y.). Yukar da sözünü etti imiz, deneyci ya da usçu tüm düflünürler, yüzy llarda tarihe yaklafl m belirleyen etkilere sahip olmufllard r ve özellikle theoria-historia karfl tl aç s ndan, bu düflünürlerin etkileri, bu karfl tl aflma çabas yerine, onu koruma çabas na zemin haz rlam flt r. Baflka bir ifadeyle, 16. ve 17. yüzy llar, bir yandan do abilimini merkeze alan bilgi kuram, öte yandan usçu felsefe anlay fl taraf ndan, bizim bugün anlad m z ve kulland m z anlam yla historia ya karfl olumsuz bir tutuma sahip yüzy llard r (a.y.). Tarih felsefesi ve onun ilkelerine uygun kurulabilecek bir bilimsel tarih, ortaya ç kmak için, yaklafl k bir yüzy l daha bekleyecektir. web sitesi, sizi Gary Hatfield taraf ndan kaleme al nan ayr nt l bir Descartes incelemesine yönlendirecektir. Alexandre Koyré nin Bilim Tarihi Yaz lar I adl kitab, bir makaleler toplam olup, Yeniça Avrupas nda bugünkü bilim zihniyetinin ad m ad m nas l infla edildi i konusunda çarp c çözümlemeler içeren bir yap tt r (çev. Kurtulufl Dinçer, Ankara: Tübitak Yay nlar, 2000). NTERNET K T A P Descartes ve di er usçu düflünürlerin tarihe nas l yaklaflt klar hakk nda art k fikir sahibisiniz. Usçulu u savunan bir düflünür olsayd n z, bir bilgi alan olarak tarihe karfl tutumunuz ne olurdu, hangi gerekçelerle? Düflünün. 3 SIRA S ZDE MAKALE MAKALE

98 92 Tarih Felsefesi-I Özet A MAÇ 1 Rönesans ta ve Yeniça Avrupas nda ortaya ç - kan yeni zihniyeti özetleyip aç klamak. Rönesans n aralar nda köprü kurdu u ça lardan biri Ortaça, di eri de Yeniça d r. Her iki ça da da kendine özgü bir de erler sistemine, bir dünya görüflüne ve bu dünya görüflü ekseninde oluflturulmufl kurumlara rastlamak olanakl d r. Rönesans, Ortaça düzeninin çözülerek Yeniça oluflturacak ilkelerin ve düflünce yap s n n kendini belli etmeye bafllad bir dönemin ad d r. Kökleri 14. yüzy la kadar geri götürülebilecek olan Rönesans hareketi, Ortaça n tek boyutlu dünya anlay fl ndan ve bu anlay fl karfl s nda insan n edilgenli inden kurtulma aray fl içerisinde pek çok düflünce ak m n bar nd ran birkaç yüzy ll k bir süreçtir. Rönesans ta karfl lafl lan düflünce sistemleri ve ö retiler, lkça n ve Ortaça n evren ve hayat görüfllerindeki tüm renkleri tafl - salar da art k Ortaça daki gibi tek seslilik de il, lkça daki gibi çok seslilik söz konusu olur. Ayr ca, düflünürler de yap tlar nda kifliliklerini, kendisini özgün k lan unsurlar aç kça belirtmeye ve yavafl yavafl yaz dili olarak Latince yerine kendi ulusal dillerini kullanmaya bafllam fllard r. Ayr ca Rönesans ta felsefeyi yapanlar ve iflleyenler Ortaça daki gibi din adam de il, yazarlar, araflt rmac lar, üniversitelerin ö rencileri olmufltur. Ayr ca, Ortaça n bulunmufl, haz r bilgi paketi muamelesi yapt do ruluklar, Rönesans ta insan için aranmas ve bulunmas için u runa mücadele verilmesi gereken, sonsuz bir görev olarak görülmeye bafllanm flt r. Yeniça n bütününde de bu anlay fl izlenmifltir. Bilimdeki geliflmeler, dünyan n evrenin merkezi olmad n ortaya ç - karm fl, fizik biliminin kabul etti i ilkeler çerçevesinde, mekanik bak fl aç s yeni bir anlay fl olarak benimsenmifl ve yerleflmifltir. Fizik biliminin do a hakk nda sa lad bilgiler, kültür alan nda da aranmaya bafllanm fl, böylelikle yaflam n bütün yönleri madde ve mekanik iliflkisi temelinde de erlendirilmeye bafllanm flt r. Hatta madde temelli evren de deneyim ve usun bilebildi iyle s - n rland r lm flt r. ngiliz felsefesindeki deneycilik ve buna ba l geliflen bilgi anlay fl, Yeniça Avrupa Medeniyeti nin felsefe anlay fl üzerinde oldu u kadar, ekonomi ve siyasetteki temel yönelimleri üzerinde de büyük ölçüde belirleyici olmufltur. A MAÇ 2 Yeniça da de iflen bilgi anlay fl ve Antikça dan miras kalan theoria-historia karfl tl çerçevesinde tarihin konumunu de erlendirmek. Matematik fizi in ilerlemesi, do an n yap s n n matematik kavramlarla anlafl l p çözümlenebilece i, do an n kendisi yerine zihinden türetilmifl kesin kavramlara dayanarak do a yasalar n n bulunabilece i düflünceleri için güçlü bir zemin haz rlam flt r. Bu düflünceleri do a ile us, evren ile zihin aras nda uygunluk oldu u, hatta 17. yüzy ldaki usçulara göre, bu uygunlu un, ayn anda hem evrenin tümüne hem de insan ruhuna ayn ilkeleri yerlefltirmifl olan Tanr dan kaynakland yönlü kabuller izlemifltir. Günümüzde epistemoloji ad yla tan nan felsefe disiplini, her ne kadar felsefe tarihinin bafllang - c ndan bu yana filozoflar meflgul etmifl sorunlardan olufluyor olsa da felsefe içinde do mufl bu çocu un ad, Yeniça da John Locke taraf ndan konulmufltur. Locke, bilginin kayna, do rulu u ve s n rlar sorunlar yla çerçevesini çizdi i epistemolojiyi özel bir felsefe disiplini olarak öne ç kar r ve tanr, evren, yarat l fl, ruh-madde iliflkisi gibi konular üzerinde spekülasyonlar yapmadan önce, insan bilgisinin kaynaklar n n, s n rlar n n araflt r lmas, yani epistemolojinin temel sorunlar yla hesaplafl lmas gerekti ini savunur. Asl nda Descartes ta da kesin bilgiye ulaflmak öne ç kan bir kayg olmufltur, fakat Descartes n yap tlar nda bilgi ve varl k sorunlar s k bir ba lant içinde ve bir bütünlük arz edecek flekilde ele al nm fl, Locke a kadar filozoflarda bilgi sorunlar n felsefenin di er sorunlar ndan ayr bafl - na inceleme kayg s ön plana ç kmam flt r. Böylelikle 16. yüzy lda geliflen ve Galileo Galilei, Nicolaus Copernicus gibi düflünürlerin somut yaflamda etkileri görülen bilim ürünleriyle perçinlenen matematik fizik, K ta Avrupas nda usçulu- un, ngiltere deyse deneycili in yelkenlerini dolduran güçlü bir rüzgar olmufltur. Kant a kadar sürecek yaklafl k y ll k bir dönemde Bat Avrupa felsefesinin iki ana gelene i de ciddi görüfl ayr l klar na karfl n, bilgi edinme iflinin temeline insan yetilerini koymalar bak m ndan, Rönesans tan gelen yeni ve otoriteden kurtulmay amaçlayan düflünce yap s n devam ettirmifl-

99 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 93 A MAÇ 3 lerdir. Bu iki ak m n di er ortak yönü de tarih ve tarih yaz c l söz konusu oldu unda, Antikça Yunan düflüncesinde yerleflen ve Ortaça da Augustinus un tanr bilimsel denemesine karfl n afl - lamam fl theoria-historia karfl tl n devam ettirmeleridir. Macchiavelli, Bodin, Grotius, Bacon, Hobbes gibi düflünürlerin tarihe yaklafl mlar n aç klamak. Macchiavelli, tarihçilerin devletler aras ndaki düflmanl k ve ikiliklerin nedenleri ni siyasi aç - dan araflt rmalar gerekti ini savunmufltur. Siyasi tarih yaz m, geçmifli do ru olarak bilmeye gereksinim duyan devlet yöneticilerine pragmatik bir hizmet sunacakt r. Günümüzde de kullan lan tarih ça lar ayr m n - yani tarihin Antikça, Ortaça ve Yeniça adl dönemlere ayr lmas n borçlu oldu umuz kifli, Jean Bodin den baflkas de ildir. Hugo Grotius, tarih sürecinin önemine, pozitif hukukun kavranmas ba lam nda de inmifltir. Ona göre pozitif hukuk, ancak konuldu u zaman, yer ve durumdaki insan-toplum koflullar - n n bilinmesiyle, yani tarihsel zeminde kavranabilir. Bacon a göre us, imgelem ve an msama, insan tininin olgularla iliflki s ras nda hep etkin durumda olan üç temel yetisidir. Felsefe usa, fliir imgeleme ve geçmiflte olup bitenler-yani tarih ise, an msamaya dayan r. Historia civilis ile iflaret edilen olaylar y n, Bacon a göre düzenlilikten uzak, rastlant sal ve bireysel olgulard r, böyle olgulardan da de iflmez yasalar elde edilemez. nsan-toplum olaylar n n bilgisi anlam na gelen historia y kendi bilimsel bilgi s n flamas na dahil etmeyen Bacon, böylelikle kendi bilgi kuram içerisinde theoria-historia karfl tl n sürdürmüfltür. Thomas Hobbes da Bacon ile benzer biçimde, historik bilgiyi do an n etkileri hakk ndaki deneyim bilgisi ile insan n toplu yaflam içindeki istençli eylemleri hakk ndaki deneyim bilgisi olarak ikiye ay rm flt r. Historia civilis, Hobbes a göre de düzenli olgular içermeyen, theoria etkinli- ine uygun olmayan, yaln zca ahlâk ve e itim aç s ndan dersler ç kar lmak üzere tarih yaz c lar taraf ndan yönelinmifl düzensiz malzeme y - n olmaktan öteye geçmez. A MAÇ 4 Usçulu un, Descartes n ve Descartesç tarih yaz c l n n 17. yüzy ldaki etkilerini ve bu etkilerin tarihe nas l yans d n yorumlamak. Rönesans taraf ndan ortaya konulmufl araçlar iflleyen 17. yüzy l felsefesi, Rönesans a göre, daha tek sesli bir dönemdir; çünkü bu yüzy lda, formüllerde tam bir fl a, sa laml a ulafl ld na inan lm fl, Rönesans tan gelen yeni görüfller, bulufllar ve ilkeler ba lant l, kendi içinde birli i olan tutarl bir düflünce yap s içine yerlefltirilmifltir. 17. yüzy l, bu özellikleriyle temel rengini usçuluk (rationalism) ad verilen bir ö retide belli etmifltir. Usçular, 1. Dünyan n anlafl l r ve düzenli bir yap s oldu una, 2. nsan usunun bu düzeni ve düzenlili i saptayarak kavrama yetene ine neredeyse îmân etme düzeyinde bel ba lam fl, bunu yaparken de, son dura nda yeryüzü cenneti bulunan çizgisel bir tarih tasar m - n n belirledi i bir iyimserli i tafl m fl olan düflünürlerdir. Ayr ca, usçular, bilgi konusunda, 1. Do ufltan gelen baz do ruluklar n bulundu u, 2. Bilimin dahi malzemesinin bu do ufltan kavramlardan tümdengelimle türetildi i, 3. Gerçeklik hakk nda kesin ve apaç k bilginin matematikte görülen modeli temel alarak edinilebilece i yönlü önkabullere sahiptirler. 17. yüzy l n ikinci yar s nda, Descartes n felsefesindeki sistemli kuflkuculu u ve elefltirel ilkeleri oldu u gibi tan maya dayanan, Descartesç bir tarih yaz m okulu ortaya ç km flt r (a.y.). Bu okulun temel bak fl aç s, yaz l otoritelerin tan kl - n n elefltirel bir süzgeçten geçirilmeden kabul edilmemesi esas na dayanm flt r. Söz konusu elefltirel süzgeç de flu yöntem kurallar na dayal d r: 1. Descartes n hiçbir otoritenin bizi gerçekleflmesinin olanaks z oldu unu bildi imiz fleye inanmaya zorlama hakk yoktur fleklindeki örtük kural, 2. Farkl otoritelerin birbiriyle karfl laflt r larak uyumlu k l nmas gerekti i kural ve 3. Yaz - l otoritelerin edebî olmayan kan tlar n kullan larak s nanmalar gerekti i kural. Tüm bu kurallara karfl n, hâlâ yaz l otoritelere ve Bacon n an olarak adland raca unsura dayanan bu tarih yaz c l okulu, tarihçiler için tüm kaynaklar na ve otoritelerine tamam yla elefltirel bir gözle bakma anlay fl n da beraberinde getirmifltir. Descartesç tarih yaz m okulu için iki örnekten biri Tillemont, di eri de Bollandistlerdir.

100 94 Tarih Felsefesi-I Özetle, Descartes, bilim ve felsefe alan nda yapt ifller ve bunlar n di er düflünürler üzerindeki etkileriyle, Yeniça Avrupa Medeniyeti nin düflünce aç s ndan çerçevesini çizmifl bir düflünürdür. Felsefe ve bilime getirdi i anlay fl, insan anlay fl n n dolay s yla da evreni kavray fl biçiminin büyük ölçüde de iflmesine yol açm flt r. En bilinen sözü Düflünüyorum, öyleyse var m, insan evrenin merkezine yerlefltiren Yeniça evren kavray fl n n temel bir aksiyomu olmufltur. Descartes n tarih düflüncesine katk s ysa ancak dolayl olmufltur: onun getirdi i usçu bilgi anlay fl ve kesin bilgi tan mlamas n n tarih alan nda uygulanabilir olmad zaten aç kça biliniyor. Fakat Descartes n tarih belgelerinden ve bu belgelere dayal bilgilerden de kuflku duymas, tarih araflt rmalar nda yöntemin ciddi biçimde ele al nmas n gerektirmifltir.

101 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 95 Kendimizi S nayal m 1. Rönesans ile ilgili afla daki ifadelerden hangisi yanl flt r? a. Rönesans, Ortaça ve Yeniça aras nda bir köprüdür. b. Rönesans, Ortaça düzeninin çözüldü ü bir dönemdir. c. Yeniça daki düflünce yap s kendini Rönesans ta belli etmeye bafllar d. Rönesans n kökleri 10. yüzy la kadar uzan r. e. Rönesans, içerisinde pek çok düflünce ak m n bar nd ran birkaç yüzy ll k bir süreçtir. 2. Afla dakilerden hangisi Ortaça n bir özelli idir? a. Düflüncede tek seslilik bask nd r. b. Düflünürler kendi özelliklerini belli etmeye bafllam fllard r. c. Düflüncede çok seslilik kendisini belli eder. d. Yaz dili olarak Latince yerine ulusal dillerin kullan m na bafllanm flt r. e. Felsefeyi yapanlar ve iflleyenler yazarlar, araflt rmac lar, üniversitelerin ö rencileridir. 3. Rönesans n ve hümanizmin temel slogan afla dakilerden hangisidir? a. Daha az din, daha az sorun! b. Daha az tanr, daha fazla insan! c. Yok olsun Kilise, varolsun özgür toplum! d. Daha fazla din, daha az bilim! e. Daha fazla tanr, daha az insan! 4. Matematik fizi in ilerlemesi afla dakilerden hangisinin geliflmesine yol açmam flt r? a. Do an n yap s n n matematik kavramlarla anlafl labilece i düflüncesinin b. Do a ile insan usu aras nda uygunluk oldu u düflüncesinin c. Evren ile zihin aras nda uygunluk oldu u düflüncesinin d. Felsefenin konular n n da salt us arac l yla bilinebilece i düflüncesinin e. Evrenin asla çözülemeyecek gizemleri oldu u düflüncesinin 5. Tarihçilerin devletler aras ndaki düflmanl k ve ikiliklerin nedenleri ni siyasi aç dan araflt rmalar gerekti- ini savunan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. Francis Bacon b. Jean Bodin c. Niccolo Macchiavelli d. Hugo Grotius e. Thomas Hobbes 6. Usçular n savunduklar düflünceler ile ilgili afla daki ifadelerden hangisi yanl flt r? a. Dünyan n anlafl l r ve düzenli bir yap s vard r. b. nsan usunun dünyadaki düzenlili i saptayarak kavrama yetene i vard r. c. Duyumlar bilgi edinme sürecinde ustan önce gelir ve daha temeldir. d. Do ufltan gelen baz do ruluklar bulunur. e. Gerçeklik hakk nda kesin ve apaç k bilgi edinilebilir. 7. Avrupa da yaklafl k aras na denk gelen zaman dilimi için afla daki tan mlamalardan hangisi kullan l r? a. Us Ça b. Töz Ça c. Matematik Ça d. Metafizik Ça e. Bilim Ça 8. Afla dakilerden hangisi Descartes n, Metot Üzerine Konuflma adl yap t n n ilk bölümünde tarihe iliflkin serimledi i yaklafl mlarla birbirinden ayr lmas nda yarar gördü ü dört noktadan biri de ildir? a. Tarihsel Kuflkuculuk b. Spekülatif-Metafizik Tarih Tasar m c. Tarihsel Kaçakç l k d. Düfl Kurma Olarak Tarih e. Faydac l a Karfl Tarih Tasar m

102 96 Tarih Felsefesi-I 9. Do ru bilginin geçmiflte olup bitmifl olanlara inanmakla de il, her zaman genel kavramlara dayanmakla elde edilebilece ini savunan düflünür afla dakilerden hangisidir? a. N. Macchiavelli b. G. Vico c. W. Dilthey d. B. Spinoza e. G. W. F. Hegel 10. Descartes n, insan evrenin merkezine yerlefltiren ve Yeniça evren kavray fl n n temel bir aksiyomu olan Latince sözü afla dakilerden hangisidir? a. Ratio non est res extentia. b. Historia est magistra vitae. c. Verum et factum convertundur. d. Iustitia est fundamentum regnorum. e. Cogito ergo sum. Okuma Parças...Daha çocukken edebiyat ve bilimle beslenmifltim; ve onlarla hayata yararl her fleyin aç k ve sa lam bilgisinin edinilebilece ine inand r ld m için, onlar ö renmeye sonsuz bir istek duyuyordum. Fakat, sonunda âdet oldu u üzere insan bilginler s ras na sokan bu okuma süresini bitirir bitirmez, görüflümü tümüyle de- ifltirdim. Çünkü, öylesine içinden ç k lmaz flüphe ve yanl fll klar içine düflmüfl bulunuyordum ki, okumaktan edindi im biricik yarar, bilgisizli imi gittikçe daha iyi görmek olmufltu âdeta. Oysa, Avrupa n n en ünlü okullar ndan birinde bulunuyordum; ve e er yeryüzünün herhangi bir yerinde bilgin insanlar var idiyse, onlar n da herhalde benim bulundu um okulda okumufl olduklar n san yordum. Orada baflkalar ne ö reniyor idiyse, ben de hepsini ö renmifltim; hattâ bize okutulan bilimlerle yetinmiyerek, elime geçen, en merakl ve en nadir de erde say lan bilimler üzerine yaz lm fl baz kitaplar da gözden geçirmifltim. Bununla birlikte, baflkalar n n hakk mdaki yarg lar n da biliyor; ve her ne kadar, s n f arkadafllar mdan baz lar hocalar m z n yerini doldurmak için seçilmifl idiyseler de gene de onlardan afla tutulmad m görüyordum. Nihayet, güçlü zihinler bak m ndan yüzy l m z bana önceki yüzy llar n herhangi biri kadar geliflkin ve verimli görünmekteydi. Bu da, bana, bütün öbür yüzy llar hakk nda yarg ya varmak cesaretini, ve ald m telkinlerle daha önceleri varl n umdu um bir doktrinin yeryüzünde bulunmad - n düflünmek serbestli ini veriyordu. Böyle olmakla birlikte, okullarda okutulan dersleri be- enmiyor de ildim. Biliyordum ki, okullarda okutulan diller eski kitaplar n anlafl lmas için gereklidir; masallar n nefaseti zihni açar; tarihlerin ünlü olaylar onu yüceltir ve anl yarak okuyunca bunlar muhakemenin geliflmesine yard m ederler; bütün iyi kitaplar okumak, onlar yazm fl olan geçmifl yüzy llar n en kültürlü insanlar yla bir konuflma gibidir; hattâ, onlar n bize, fikirlerinin sadece en iyilerini gösterdikleri, üzerinde inceden inceye düflünülmüfl bir konuflmad r bu. Belâgatin eflsiz güçleri ve güzellikleri; fliirin pek çekici ve büyüleyici incelik ve tatl l klar ; matematik bilimlerinin, merakl lar n merak n gidermek için oldu u kadar bütün sanatlar kolaylaflt rmak ve insanlar n iflini hafifletmek için çok ifle yarayabilen pek ince bulufllar vard r. Ahlâktan söz eden yaz larda ise, pek yararl birçok ö retilerle erdem yönünde birçok özendirmeler de yer al r; ilâhiyat cennete gitmenin yollar n ö retir; felsefe insana, her fleyden do ruya benzer flekilde söz etmek ve kendisini daha az bilgili kiflilere be-

103 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 97 Kendimizi S nayal m Yan t Anahtar endirmek imkân n verir, hukuk ve hekimlikle ilgili öteki bilimler de mensuplar na itibar ve servet sa larlar; ve nihayet, bütün bilimleri, hattâ en hurafeli ve en yanl fllar n bile, gerçek de erlerini tan mak ve aldatmalardan sak nmak için, incelemek gerekir. Fakat, dillere; hattâ eski kitaplarla tarihleri ve masallar okumaya oldukça zaman verdi imi san yorum. Çünkü, geçmifl yüzy llar n yazarlar yla konuflmak seyahat etmekle hemen hemen ayn fleydir. Kendi gelenek ve göreneklerimiz hakk nda daha sa lam bir yarg ya varmak ve hiçbir fley görmeyenlerin yapt gibi, modalar m z n tersi olan her fleyin gülünç ve akla ayk r oldu unu sanmamak için, baflka uluslar n âdetleri ve ahlâk hakk nda baz fleyler bilmekte yarar vard r. Fakat, insan seyahatlere çok zaman harcay nca, sonunda kendi ülkesine yabanc olur; ve geçmifl yüzy llarda yap lan fleylere fazla merak gösterince, kendi yüzy l nda olup bitenlerden pek bilgisiz kal r... Kaynak: René Descartes. Metot Üzerine Konuflma, çev. K. Sahir Sel, stanbul: Sosyal Yay nlar (2. Bask ), 1994, s d Yan t n z do ru de ilse, Rönesans ve Yeniça Avrupas nda Bilgi ve Tarih bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 2. a Yan t n z do ru de ilse, Rönesans ve Yeniça Avrupas nda Bilgi ve Tarih bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 3. b Yan t n z do ru de ilse, Rönesans ve Yeniça Avrupas nda Bilgi ve Tarih bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 4. e Yan t n z do ru de ilse, Rönesans ve Yeniça Avrupas nda Bilgi ve Tarih bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 5. c Yan t n z do ru de ilse, Rönesans ve Yeniça Avrupas nda Bilgi ve Tarih bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 6. c Yan t n z do ru de ilse, 17. Yüzy l: Usçuluk, Descartes ve Tarihe Bak fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 7. a Yan t n z do ru de ilse, 17. Yüzy l: Usçuluk, Descartes ve Tarihe Bak fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 8. b Yan t n z do ru de ilse, 17. Yüzy l: Usçuluk, Descartes ve Tarihe Bak fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 9. d Yan t n z do ru de ilse, 17. Yüzy l: Usçuluk, Descartes ve Tarihe Bak fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz. 10. e Yan t n z do ru de ilse, 17. Yüzy l: Usçuluk, Descartes ve Tarihe Bak fl bafll kl bölümünü yeniden okuyunuz.

104 98 Tarih Felsefesi-I S ra Sizde Yan t Anahtar S ra Sizde 1 Rönesans n Avrupa kültürü için yeniden do ufl anlam n ifade etti i herkesçe bilinse de bunun hangi anlamda bir yeniden do ufl oldu u sorusuna verilen yan tlar ço u kez tatmin edici ölçüde belirgin olmaz. Yeniden do uflun Antikça Yunan kültürüne bir gönderme oldu unu da öne süren vard r, bilimin ve do aya yönelik araflt rma coflkusunun artmas n bir yeniden do- ufl olarak yorumlayan da bulabiliriz, vb. Fakat yeniden do an, ço ulcu, elefltirel, sorgulay c, tart flmac ve otoritelere körü körüne ba lanmayan insan/birey tipidir ve Avrupa toplumlar n n bu birey anlay fl na göre yeniden biçimlendirilmesinin olanakl oldu u yönlü iyimser hava, Kilise nin tüm direnifllerine karfl n önüne geçemedi i bir ilerlemenin fitilini atefllemifltir. Bilim ve felsefe, az önce sayd m z özellikleri tafl yan bireylerin ve bu bireylere sahip ç kan kültürün en göze çarpan, en kayda de er ürünleri olmakla birlikte, Rönesans n tek getirisinin bilimdeki baflar lar ve felsefedeki ilerleme oldu unu söylemek uç noktada bir yaklafl md r; çünkü az önce de dile getirdi imiz gibi, hoflgörüden, tart flmadan, elefltiriden, araflt rmadan ve sorgulamadan yoksun olan bir kültürel ortamda, b rak n bilimi ve felsefeyi, hiçbir insan etkinli inin lây k oldu u ölçüde geliflme olana yoktur. K sacas, bilim ve felsefe, Rönesans taki ilerlemelerin önemli göstergeleri olsalar da, birer neden olmaktan çok, zihniyet de ifliminin do urdu u dikkat çekici sonuçlard r. S ra Sizde 2 Bacon, Hobbes ve Macchiavelli aras nda tarihe ve tarihçili e yönelik olumlu katk da bulunma bak m ndan ön plana ç kmas beklenen filozof, kuflkusuz, Macchiavelli dir. Bacon ve Hobbes, bilgi alanlar n daha çok do a bilimlerini, yani gözlenebilir olgular ve bu olgulardan ç karsanabilecek kesin, de iflmez ve genel yasalar temel alarak s n flad klar ndan, insan-toplum olaylar n n bilgisini oldukça tikel, olumsal ve rastlant sal olarak görmüfller ve bu özelliklere sahip bir anlat n n bizi yasalara de il, yaln zca düzensiz olaylar y n na götürece i yönlü olumsuz düflüncelerini sergilemifllerdi. Ne var ki, Macchiavelli, Bacon ve Hobbes dan daha önce yaflam fl bir düflünür olmas na karfl n, tarihe ve tarih yaz c l na bu iki düflünürden daha olumlu ve yap c biçimde yaklaflm flt r. Siyaset Felsefesi dersinizden de hat rlayaca n z üzere, Macchiavelli nin bafll ca kayg s, güçlü bir devletin kuramsal temellerini bulmakt r. Tarihe de inifli de siyaset ve sorunlar ekseninde olan Macchiavelli, geçmifl tarihçileri elefltirirken, tarihin nas l yaz - labilece ine iliflkin bir ölçüt de sunmufl, olaylar aras nda neden-sonuç iliflkisi kuran ve devletler aras ndaki anlaflmazl klar n, savafllar n vb. kayna na inen bir tarihçili in yararl ve verimli olaca n belirtmifltir. Macchiavelli nin bu tutumu siyasi tarihçili in ortaya ç kmas - na zemin haz rlar ve onu bu tür özel bir tarihin öncüsü k larken, ayn zamanda, tarihin verdi i bilgiye iliflkin de daha olumlu bir tutumu içerir niteliktedir. Oysa tarihe bir bilgi alan olarak de er verme ve belirli epistemolojik ölçütleri sa lamas durumunda tarihin kendisine bilim muamelesi yapman n Macchiavelli den sonraki en erken iflaretleri, Avrupa da 18. yüzy lda yani Ayd nlanma döneminde görülecektir. S ra Sizde 3 Usçu bir düflünür olmak, pek çok önkabulü beraberinde getirir. Yeniça da ilk ortaya ç kt ve etkili oldu u düflünsel iklimde bu önkabullerin etkisi daha belirgindir. nsan usuyla do a aras nda birebir uygunluk varsaymak, gerçeklik hakk ndaki tüm bilgimizin usumuzda do ufltan bulunan do ruluklardan tümdengelim yoluyla türetildi ini savunmak ve insan n bu yetisiyle dünyan n efendisi olmay hak etti ine îmân ölçüsünde inanmak, 17. yüzy lda yaflayan ve kendine usçu diyen her düflünürün benimseyece i tutumlard r. Fakat bu tutumlar benimseyen düflünürler, felsefe tarihindeki bilgi hazinesinin bize gösterdi i gibi, tarihten gelen bilgiyi genellikten uzak, yasa olmaya uygun olmayan düzensiz olaylar y n olarak nitelemifller ve tarih yaz c l n bir k ssadan hisse olmas ndan öte bir yarara sahip görmemifllerdir. Usuna Tanr n n koydu u do ruluklar sayesinde kendisini çevreleyen do ay ve evreni oldu u gibi anlay p yönetme, yani bu dünyada kendisine yeryüzü cenneti oluflturma olana bulunan insanlar n, kendi yap p etmelerini kayda geçirirken hangi hatalara düfltükleri ve bu hatalar n nedenleri üzerinde derin düflünen ve kafa yoran pek fazla usçuya rastlanmaz. Özellikle de, matematik-geometri temelli bir do a bilimi anlay fl n, insan n edinebilece i tüm bilginin oda na yerlefltirmenin nas l olanakl oldu u ya da zorunlu k l nabildi i sorusu, matematik-fizi in sa lad bilginin kesin li ine îmân etmifl bir düflünür grubuna sorulabilse bile, b rak n doyurucu bir yan t almay, sorunun ciddiye bile al nmayaca cogito ergo sum kadar apaç kt r.

105 5. Ünite - Rönesans, Yeniça ve 17. Yüzy l Avrupas nda Tarih Anlay fllar 99 Oysa, usçulu un insan n yetileriyle ilgili temel varsay mlar na dayanarak, nesnel-elefltirel ve do ru bilgi üreten bir tarih yaz m n, dolay s yla bilimsel tarihi temellendirmek de mümkündür. Do ay, yani kendisi d fl nda bir gerçekli i oldu u gibi kavramaya ve bu gerçeklik hakk nda do ru bilgi edinmeye yetene i olan usun, insan n do rudan kendisi taraf ndan gerçeklefltirilen olaylar nas l do ru kaydedemeyece ini, olaylar neden-sonuç iliflkisi eksenine nas l oturtamayaca n ve insan eylemlerini nas l de erlendiremeyece ini anlamak oldukça güçtür. Yararlan lan ve Baflvurulabilecek Kaynaklar B çak, A. (2004). Tarih Düflüncesi III: Tarih Felsefesinin Oluflumu, stanbul: Dergâh. Collingwood, R.G. (2010). Tarih Tasar m, çev. Kurtulufl Dinçer, Ankara: Do ubat. Dural, T. (2006). Ça dafl Küresel Medeniyet: Anlam -Geliflimi-Konumu, stanbul: Dergâh (3. Bask ). Gökberk, M. (2005). Felsefe Tarihi, stanbul: Remzi (16. Bask ). Locke, J. (1992). nsan Anl Üzerine Bir Deneme, çev. Vehbi Hac kadiro lu, stanbul: Kabalc. Özlem, D. (2004). Tarih Felsefesi, stanbul: nk lâp (8. Bask ). Özlem, D. (2008). Felsefe ve Do a Bilimleri, Ankara: Do ubat. Wagner, P. (2003). Modernli in Sosyolojisi, çev. Mehmet Küçük, Ankara: Doruk.

106 6TAR H FELSEFES -I Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Ayd nlanma Dönemi ndeki kültürün ve düflüncenin genel özelliklerini aç klayabilecek, Ayd nlanma da egemen bilgi anlay fl yla tarih anlay fl n iliflkilendirebilecek, lk modern tarih filozofu olarak Vico nun Avrupa düflüncesine katk lar n yorumlayabilecek, Tarih Felsefesi ad n ilk kez kullanan Voltaire in, tarihe ve tarih yaz m na katk lar n de erlendirebileceksiniz. Anahtar Kavramlar Us Corso Do abilimcilik Ricorso Upuygunluk (correspondence) Kuram Verum Sivil Factum Kayra lerleme çindekiler Tarih Felsefesi-I Ayd nlanma Döneminde Tarih Anlay fl ve Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl AYDINLANMA DÖNEM KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER LK MODERN TAR H F LOZOFU: VICO TAR H FELSEFES ADININ KULLANILMASI: VOLTAIRE

107 Ayd nlanma Döneminde Tarih Anlay fl ve Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl AYDINLANMA DÖNEM KÜLTÜRÜNÜN VE FELSEFES N N TEMEL ÖZELL KLER 18. yüzy l n Avrupa da Ayd nlanma yüzy l olarak kabul edildi ini önceki derslerinizden de hat rl yorsunuz. Bu ünitede Ayd nlanma y, 1. Tarih Felsefesi nin bir disiplin olarak ortaya ç kt, daha da önemlisi, ilk kez Tarih Felsefesi ad n n kullan ld, 2. Tarihten edinilen bilgiye ve tarihsel varl k alan na yönelik yaklafl mlar n de iflti i bir dönem olarak ele alaca z. Ayd nlanma n n Avrupa düflüncesine katk lar n daha önceki derslerinizden hat rlasan z da bu ünite kapsam nda da Ayd nlanma döneminin genel özelliklerini ve bu dönemde öne ç kan baz temel kavramlar gözden geçirmek, ilk tarih felsefesi örneklerinin hangi düflünsel ortamda serimlendi ini anlamakta bize fayda sa lar. Böylelikle, Vico, Voltaire gibi tarih filozoflar n n Avrupa düflüncesine katk s n de erlendirmek de kolaylafl r. Ayd nlanma n n en belirgin özelliklerinden birini, Paul Hazard flöyle dile getirir: fiüphe bilimin bafllang c d r; hiçbir fleyden flüphe etmeyen bir insan, hiçbir fleyi tetkik edemez; hiçbir fleyi tetkik etmeyen hiçbir fleyi keflfedemez; hiçbir fleyi keflfedemeyen kördür ve hep kör kal r. (Hazard 1973, s.14). flte tam da Hazard n dile getirdi i bu anlay fl, Ayd nlanma y, baflta birey ve toplum gelmek üzere temel kurumlar n ve onlar belirleyen de erlerin tümünün kapsaml bir sorgulamadan geçti i bir dönem hâline getirir (B çak 2004, s. 81). Gökberk e göre Ayd nlanma, do a karfl s nda baflar kazanan insan usunun kültür dünyas na bir uygulamas olmas, matematik do a bilimine paralel kültür bilimlerinin de kurulmas n n amaçlanm fl olmas ve kültür dünyas na da yine us arac l yla egemen olman n amaçlanmas bak mlar ndan, 17. yüzy lda evrensel bilim görünümüne bürünmüfl olan felsefeden farkl olarak, bir kültür felsefesidir (Gökberk 2005, s. 291). Gökberk, Ayd nlanma adland rmas yla, ayd nlanmas beklenenin insan, ayd nlat lmas gerekeninse insan yaflam ndaki anlam ve düzen oldu- unu da ileri sürer (a.y., s. 289). Ayd nlanma n n öne ç kard en önemli de er olan usun da s n rlar olan bir yeti oldu unu göstererek felsefe tarihinde yeni bir ç r açan Kant, bu elefltirisine karfl n, Ayd nlanma y tan mlarken yine us kavram na flöyle dayanm flt r: Ayd nlanma, insan n kendi suçu ile düflmüfl oldu u bir ergin olamama durumundan kurtularak usunu kendinin kullanmaya bafllamas d r (Kant 1992, s.41). Ayd nlanma n n temel özelliklerinden biri de laik bir dünya görüflüne dayan p bu görüflü hayat n her alan nda tutarl biçimde uygulamaya koyma çabas d r. Ya- Ayd nlanma hem ilk kez Tarih Felsefesi ad n n kullan ld hem de tarihsel varl k alan na ve tarihin verdi i bilginin de erine iliflkin düflüncelerin de iflti i bir dönemdir. Hazard a göre Ayd nlanma daki bilimsel ve kültürel at l mlar n tümünün alt nda flüphe etme, sorgulama, elefltiri gibi vazgeçilmez unsurlar yer al r. Gökberk e göre Ayd nlanma evrensel bilimin do ruluklar n n kültür dünyas nda da yans malar n arayan ve usun do aya ve kültüre egemen olmas n öngören bir kültür felsefesidir. Ayd nlanma y insan n usunu kendisinin kullanma cesareti göstermesi olarak tan mlayan Kant, bu yetiyi elefltirmekten de geri durmam fl, usun kendisinin de s n rlar olan bir yeti oldu unu savunarak, felsefe tarihinde önemli bir ç r açm flt r.

108 102 Tarih Felsefesi-I Collingwood, Ayd nlanma y düflüncede ve kültürde bir laiklefltirme çabas olarak tan mlarken, bu çaban n yaln zca kurumlaflm fl dine de il, ayn zamanda dinin kendisine karfl bir baflkald r y içerdi ini vurgular. Bu çaba, Ayd nlanma insan n n kendi usuna ve do a bilimlerinin baflar s na duydu u güvenin zirve yapmas yla iliflkili de düflünülebilir. Ayd nlanma, do ay anlaman n fazlas yla önemsendi i ve do a araflt rmalar ndan elde edilen gözlem ve deneye dayal bilginin kesin oldu una inan ld bir dönemdir. Yeniça bilgi kuram na (epistemolojisine) yön veren bafll ca savlardan birisi, d fl dünyan n nesneleriyle insan usu aras nda birebir uygunluk, denklik (correspondence) bulundu u yönlü düflüncedir. Bu düflünce baz felsefecilerce denklikçi do ruluk kuram ( correspondence theory of truth ) olarak da an l r. Usçulara göre insan usu ve kavramlar yla evrendeki nesneler aras nda upuygunluk vard r, bu durumun apaç k oldu unu görmek için matemati i göz önünde bulundurmak yeterlidir. Deneycilere göre us yaln zca duyu verilerini iflleyen, düzene oturtan bir ifllemcidir; duyu verileri olmadan us tek bafl na evreni bilemez. ni, Ortaça da insanlara öteki dünya, ölüm sonras yaflam, Tanr krall gibi soyut fleyler u runa feda edilmesi ö ütlenen dünyevi mutluluk, Ayd nlanma n n öne ç kard bir de er olmufltur; eflitlik, özgürlük, kardefllik gibi idealler de bu mutluluk için gerekli koflullar olarak ön plana ç km fllard r. Fakat burada da usa duyulan güven, as l rolü oynamaktad r; çünkü insan, usu arac l yla geleneklerin boyunduru undan kendini kurtaracak, kaderini kendisi biçimlendirecek, böylelikle özgürlü ünü ve mutlulu unu gitgide artt racakt r. Hatta bu mutluluk, tek bir intellektüel (ussal) kültür üzerinde tüm insanl n tek bir toplum hâlinde birleflmesine kadar uzanacakt r. Ayd nlanma düflüncesinin laik idealleri öne ç kard n, yani devletin din ifllerine kar flmad bir toplum düzeni aray fl nda oldu unu söyledik. Bu anlay fla göre, devletin vatandafllar na sa lamakla yükümlü oldu u mutluluk, en aç k biçimde, vatandafllar n hak ve özgürlük s n rlar n n olabildi ince geniflletilmesiyle gerçekleflebilir. Ayd nlanma dan, 18. yüzy l için çok kendine özgü olan, insan düflüncesinin her yan n laiklefltirme çabas anlafl l r, diyen Collingwood, bu çaban n yaln zca kurumsal dinin gücüne de il, dinin kendisine karfl da bir baflkald r oldu unu savunur (Collingwood 2010, s. 124). Ayd nlanma y öne ç karan temel düflünceleri ve baz kavramlar k saca yeniden hat rlad k. Ünitemizin amaçlar çerçevesinde, burada Ayd nlanma ya ait iki ana özelli i ön plana alaca z: Bunlardan ilkini, us ve do a bilimlerine dayal bilgi anlay fl, ikincisini de tarih anlay fl biçiminde ifade edebiliriz. Us ve Do a Bilimlerine Dayanan Epistemolojinin Tekelleflmesi Ayd nlanma n n en önemli özelliklerinden birinin, do a incelemeleri ve bu incelemelerden elde edildi i savlanan kesin bilgi oldu unu hat rlayacaks n z. Do ay anlama ifli Ayd nlanma da öylesine önemsenmifltir ki, 17. yüzy l Protestan bilimcilerinin, Tanr n n do ada ortaya koydu una inan lan plan keflfetme çabalar s ras ndaki duygu durumlar yla, ilk H ristiyanlar n sa n n yaflam ve çarm ha gerilmesinden ibaret olan tarihsel drama y anlamay bir ibadet saymalar aras nda benzerlik bulundu u söylenebilir (Toulmin&Goodfield 1965, s. 56). Do a bilimleri ve yöntemleri aç s ndan, Ayd nlanma da, insan usu ve kavramlar yla d fl dünyan n nesneleri aras nda birebir uygunluk-ya da denklik- olup olmad tart flmas, belki de Yeniça daki do abilimci yönelime efllik eden en önemli tart flma olmufltur. Yeniça epistemolojisinin Kant a kadar etkisini sürdürmüfl iki ana kamp olan usçuluk (rationalism) ve deneycilik (empiricism), bu tart flmada, birbirine karfl t görüfller savunmufllard r. Descartes, Spinoza, Leibniz gibi usçular, matemati i model alarak, 1. nsan n do a hakk nda düflünsel yoldan genel-geçer ve kesin bilgilere ulaflabilece ini, 2. Evrenin matematik bir yap s oldu unu, 3. O halde, usumuz ve kavramlar m zla evrendeki nesnelerin kendileri aras nda tam bir upuygunluk oldu unu savunmufllard r (Özlem 2010, s ). Maddeler hâlinde s ralad m z bu üç temel inanç, 18. yüzy l n ilk yar s nda dahi etkilerini hissettirmifl, hatta Yeniça biliminin gidiflini belirlemifltir. Öte yandan, Locke, Berkeley ve Hume gibi deneyciler, usçular n aksine, do- a hakk ndaki bilgimizin duyu verilerinden ç kt n, usun yaln zca duyu verilerini düzenleme ifllevine sahip oldu unu, dolay s yla usun evreni tek bafl na bilmekte yeterli olmad n savunmufllard r (a.y., s. 75).

109 6. Ünite - Ayd nlanma Döneminde Tarih Anlay fl ve Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl flte Yeniça da baflta fizik olmak üzere tüm do a bilimleri, bir yandan do ayla insan usu aras nda tam bir upuygunluk (correspondence) oldu una inan rken, di- er yandan da usun tek bafl na do ay bilemeyece ini, do a hakk ndaki bilgimizin temelinde duyu verilerinin bulundu unu, dolay s yla da bilimlerin bilgi elde etmek üzere gözlem ve deneye baflvurmas n zorunlu gören bir anlay flla, k sacas hem usçu hem de deneyci bir tutumla ifl görmüfllerdir (a.y.). Do an Özlem e göre, Yeniça do a bilimi, deneyci ve usçu yöntemlerle elde etti i baflar lar sayesinde, felsefede spekülatif-metafizik düflüncelerin ve bu yöndeki aray fllar n tamam n olmasa da hat r say l r bir k sm n dizginlemekte etkili olmufltur (a.y.). Bilimin elde etti i baflar larla kesin bilginin olanakl l, insan bilgisinin s n rlar, alg ve deneyimin d fl dünyay bire bir yans t p yans tamad, gibi bilgi kuram yla ilgili sorunlara iliflkin tart flmalar n ön plana ç kt bir dönem olan Ayd nlanma, baz deneycilerin tarihe do a bilimi temelinde yaklaflma denemelerinin saptand bir dönem olma özelli i de gösterir (Özlem 2004, s. 56). Örne in skoç deneyci David Hume a göre ( ), tarihsel olaylara nüfuz edebilmek, bu olaylar n tafl y c s olarak insan do as n n öne al nmas n gerektirir (a.y.). nsan do as n n bilimi olarak psikoloji ye iflaret eden Hume a göre, tarih, psikolojiye ba ml d r ve do an n kendisi gibi, do an n bir parças olan insan da nedensellik (causality) yasalar na ba l d r. Bu durumda, insan psikolojisinin ba l oldu u yasalar n bulunmas, tarih olaylar n n niteli inin de aç k biçimde anlafl lmas için bir ön koflul olur (J. Hennig den aktaran: Özlem 2004, s. 57). fiimdi Ayd nlanma da do a bilimi eksenli bilgi anlay fl n n tarihe nas l yans d - n görmeye çal flal m. Ayd nlanma da Tarih Anlay fl Ayd nlanma, Harry Elmer Barnes a göre, bir aray fl, bir sorgulama ve kimlik belirleme gibi unsurlar bir bütün olarak kapsayan, bu yüzden tarih anlay fl ve tarih yaz c l bak mlar ndan da Avrupa kültürü için önemli bir dönemeçtir (Barnes 1957, s. 151). Usçulu un etkisinde kalm fl olan tarihçiler, tarihteki olaylar en genifl boyutlar yla incelemeyi amaçlad klar için, tarih üzerine çal flmalarda köklü de ifliklikler ortaya ç km fl ve Modern olarak nitelenebilecek yeni bir tarih anlay fl n n temellerini atm fllard r (a.y.). Do an Özlem, Ayd nlanma döneminde, önceki yüzy llar n tarih karfl s ndaki kuflkucu tutumunun belli oranlarda gözlenmeye devam etse de önceki yüzy llarla karfl laflt r ld nda bu kuflkuculu un azalmaya bafllad, hatta tarihe özel bir önem ve ilginin oldu u görüflündedir (Özlem 2004, s. 57). Tarihe yönelik bu özel ilgi, Hazard a göre, Katolik-Protestan mezhep çat flmas sayesinde yo unlaflm fl, her iki taraf da tarih verilerini kendi mezheplerinin savunusu u runa kan t biçiminde düzenlemeye çabalarken, geçmifle iliflkin konular n daha nitelikli araflt r larak, araflt rmalarda yeni tekniklerin ve yorumlar n gündeme gelmesine yol aç lm flt r (Hazard 1973, s. 37). Fakat tarihçilik aç s ndan olumlu say labilecek bu geliflmelerin yan nda, tarihin ifle yaramaz bir yük oldu u gibi olumsuz görüfllerin etkisi de sürmüfltür (B çak 2004, s. 89). Usçu Tarih Okulu nun en önemli yenili i, Barnes a göre, tarihi en genifl boyutlara tafl y p Kilise ve devlet entrikalar n n ötesine geçerek, toplumu, sanayiyi, ticareti ve medeniyetleri detayl ve kapsaml bir incelemeden geçirmifl olmas d r (Barnes 1957, s. 149). Hatta bu okul, dini d flar da b rakan bir tanr c (Deist) anlay fl ile 103 Yeniça da baflta fizik olmak üzere tüm do a bilimlerinin hem usçu hem de deneyci bir tutumla ifl gördükleri söylenebilir. Ayd nlanma, önceki yüzy llara oranla tarihe yönelik kuflkuculu un azald, hatta tarihe özel bir ilginin gösterilmeye baflland bir zaman dilimidir. Herhangi bir dine ba l olmadan, evreni tek bir varl n yaratt n ve bunun da Tanr oldu unu öne sürmek, Tanr c l k olarak adland r l r. Tanr c l n Bat Avrupa dillerindeki karfl l olan Deizm in kökeni, Latince de Tanr anlam na gelen Deus tur.

110 104 Tarih Felsefesi-I Usçu Tarih Okulu nun tarihçileri, tarihi en genifl boyutlara tafl y p Kilise ve devlet entrikalar n n ötesine geçmifller ve toplumu, sanayiyi, ticareti ve medeniyetleri kapsaml bir incelemeden geçirmifllerdir. Usçu Tarih Okulu nun önceki tarih yaz c lar ndan bir baflka önemli fark, do an n tarihe etkisini göz önünde bulundurmas d r. Avrupa toplumlar nda 18. yüzy lda ilerleme inanc n n yayg nlaflmas, tarih felsefesinin ortaya ç kmas na zemin haz rlay c etkenlerden birisidir. lerleme, 19. yüzy ldaki tarih metafiziklerinin vazgeçilmez kavramlar ndan biri olacakt r. SIRA S ZDE 1 Magnum opus: Baflyap t anlam nda kullan lan Latince tamlama. Vico söz konusu oldu unda, onun magnum opusu, dilimize Yeni Bilim olarak çevrilen La Scienza Nuova d r. Newtoncu gökfizi ini ç k fl noktas alarak, evreni ve toplumu genel mekanik kuram çerçevesinde de erlendirmifl, buna paralel olarak, insanl k tarihindeki her fleyin neden-sonuç iliflkisi sayesinde ortaya ç kt yönlü bir anlay fl benimsemifller; dolay s yla do an n tarihte etkili oldu unu da dikkate alm fllard r (a.y.). Do an Özlem, Ayd nlanma da tarihe karfl uyanan özel ilgi ve meraka karfl n, 18. yüzy l genelinde tarihin yine de bir edebi tür, ahlak bak m ndan pratik de eri olan bir u rafl olarak görülmesi durumunun azalmas na karfl n sürdü ü görüflündedir (Özlem 2004, s. 57). Fakat önceki yüzy llara k yasla tarihe yönelik çal flmalar gözle görünür oranda artm flt r ve tüm olumsuz görüfllere karfl n, 18. yüzy l, tarih felsefesinin do um yüzy l olmufltur. Bunun alt nda yatan tarihsel nedenler, flöyle s ralanabilir: ve 17. yüzy llarda do a bilimlerinin ve bu do rultuda uygulanan teknik bulufllar n yaflam kolaylaflt rma ve iyilefltirmedeki tart fl lmaz baflar lar, 18. yüzy l Avrupa toplumlar n n tamam na yay lan bir ilerleme (Progress, Fortschritt) inanc n do urmufl, 2. Avrupa ülkeleri, hümanizm ve Ayd nlanma etkileriyle, ulusal farkl l klar n yeniden keflfederek, kendilerini dil, kültür ve tarih bak mlar ndan farkl uluslar olarak görmeye bafllam fllar, 3. Farkl uluslar hâlinde de olsa, do ada ve toplumlarda, yani uluslarda da ilerleme oldu u düflüncesi tüm Avrupa ya yay lm fl ve bu da, tarihte bir ilerleme oldu u inanc n getirmifltir (a.y., s. 58). Fakat ilerleme inanc, tam anlam yla bilimsel/bilgikuramsal zeminde geliflmemifltir; aksine, Ortaça da Augustinus un felsefe-tarih karfl tl n tanr bilimle aflmak istemesine benzer biçimde, ilerlemeyle beslenen laik inanç, bu düflüncenin yerleflerek tarih felsefesinin do ufluna yol açm flt r (a.y., s. 59). fiimdi Tarih Felsefesi ad n kullanmadan tarih felsefesi yapan ilk Avrupa düflünürü Giambattista Vico yu ( ) ve düflüncelerini yak ndan tan yal m. Ayd nlanma n n tarihe yaklafl m aç s ndan önceki yüzy llardan baz farklar oldu u ölçüde, önceki iki yüzy lla düflünsel benzerlikleri de oldu unu art k biliyorsunuz. Siz ideal bir Ayd nlanmac n n tarihe nas l yaklaflmas n beklersiniz? Tart fl n ve önerdi iniz yan tlar temellendirmeye çal fl n. VICO: LK MODERN TAR H F LOZOFU Giovanni Battista ya da daha bilinen biçimiyle Giambattista Vico, 1668 y l nda Napoli de do mufl ve çal flma yaflam boyunca do du u kentin üniversitesinde retorik profesörü olarak ders vermifltir. Ömrü önemli ölçüde sefalet içinde geçen Vico, ayn zamanda, yaflad ça da söylediklerinin de erinin anlafl lmamas gibi bir talihsizli i de yaflam flt r. Magnum opusu, Yeni Bilim i ilk kez 1725 te, ayn yap t n gözden geçirilmifl ikinci düzenlemesini 1730 da yay nlayan ve son biçimini 1744 te yay na haz rlad ktan sonra bu dünyadan göçen Vico, bu yap t nda iflledi i temel savlarla, kendi görüflüne göre yeni bir bilimin temelini atm flt r; uluslar n ortak do- as n araflt rmaya yönelen bu yeni bilim, sonraki yorumlardan da anlayaca m z gibi, tarih felsefesinden baflkas de ildir. fiimdi Vico nun Yeni Bilim de ileri sürdü- ü bafll ca savlar inceleyelim. Vico nun yap t, insanl k tarihi üzerine (din, toplum, egemenlik biçimleri, hukuk kuramlar ve diller tarihini de kapsayacak biçimde) gelifltirilen ilk empirik-temelli kuramd r ve bu kuram ne ilerlemeci-tarihsel ne de döngüsel-kozmolojik aç - dan kavranabilir olan felsefî bir ilkeden hareket etmektedir: nsanl k tarihi, tanr sal

111 6. Ünite - Ayd nlanma Döneminde Tarih Anlay fl ve Tarih Felsefesinin Ortaya Ç k fl kayra (Providanz, Vorsehung, nâyet) ile ayn fley olan sonsuz bir geliflim yasas - na göre yönlenmektedir (Löwith 2004, s. 263). Yeni Bilim eserinin niteli ini bafll n kendisinden çok, kitab n içinde yer alan Yeni Bir Bilimin lkeleri adl alt bafll ifade etmektedir. Vico, bu bölümde Yeni Bilim (bundan sonra, YB) ile ilgili flu tan mlamalar yapar: 1. YB, tanr kayras n ussal-sivil (uygarl k-temelli) yoldan kavramak isteyen usçu-sivil bir teolojidir ; yani tanr kayras n n toplumsal tarih içinde us arac l yla kavranabilir olan iflaretlerini, örne in, evlilik, defnetme usulleri, yasa koyma, yönetim biçimleri, s n f savafllar gibi sivil olgular ele alacakt r. 2. YB, bir egemenlik felsefesi, özellikle de özel mülkiyetin kökenlerine yönelik bir felsefedir; çünkü insan toplumunun ilk kurucular, ayn zamanda özel mülkiyetin de kurucular ve buna ba l olarak da yasalar n ve göreneklerin temellendiricileri (auctores) olmufllard r. 3. YB, insânî idelerin bir tarihidir ve özellikle de en eski kozmolojik-dinsel tasar mlar n tarihidir. 4. YB, en eski dinsel geleneklerin, özellikle de theogonialar n bir felsefî elefltirisi dir. 5. YB in konusu, tüm uluslar n tarihlerinin onun içinde ve zaman olarak ak p gitti i ideal sonsuz tarih tir; buna göre YB, sivil süreçlerde her zaman tekrar eden tipik flemay bulup ortaya ç karacakt r. 6. YB, uluslar n do al hukuklar n n bir sistemi dir; çünkü sivil haklar, uluslar n birincil gereksinimlerine ve yararlar na göre-yani do all k gözetilerek düzenlenmifl haklar olarak- kayna n insan do as nda bulurlar. 7. YB, pagan dünyan n profan tarihinin dayand ilkeler i, bu dünyan n en eski ve en karanl k bafllang ç dönemlerini, bu dünyan n mitoslara dayal tarihine egemen olan döngücü do ruluk anlay fl n yorumlar. Bu 7 tan mdan ç kacak genel sonuç, YB in tarihsel dünyan n (mondo civile) us yoluyla temellendirilmifl teolojisi oldu udur. YB teolojidir çünkü tarihsel dünyan n her köflesinde kahramanca ve flairce etkide bulunan tanr sal tinin sesi duyulur (Löwith 2004, s ). Tek pekin (certain) bilim olarak matematik-fizik do a bilimini kabul eden 18. yüzy l bafllar nda böyle bir YB i de il dile getirmek, düflünmek bile söz konusu olamazd. (Löwith 2004, s ). Vico nun biliminde yeni olan fley, ancak içinde yaflad ça n bilim anlay fl na-yani Descartesç bilime- bak l nca anlafl labilir. Gerek Yöntem Üzerine Konuflma gerekse lk Felsefe Üzerine Düflünceler in ilk bölümlerinde, Descartes, tarihe, mutlak do rulu a eriflmek için gerekli olan yöntemli bir kuflku ile yaklafl r. Vard sonuç, tarihin verdi i bilgilerden sonuna kadar flüphe edilmesi gerekti i yönünde oldu undan, tarihin bir bilim olarak kurulmas - na pek de destek olaca söylenemez. Ona göre, tarih hakk ndaki bilgimiz anlamland rma ve haber almaya dayan r ki, bu hâliyle bir kenara at lmal d r; çünkü bizi ço u kez yan ltan geleneklerde ve anlamlarda hiçbir mutlak aç k-seçiklik yoktur. Do rulu u apaç k ve kesin olarak ortada olan Cogito ergo sum, do ufltan idelerle birlikte verilmifltir. flte buradan hareketle, fizik dünya, do an n do ru dili olarak matemati in ve matematik idelerin yard m yla bilim temelinde yeniden kurulabilir. Descartes n tüm çabas, bu modele göre matematik bilimi ve ona ba l kesinlik ölçütlerine göre felsefeyi bir reforma tâbî tutmak olmufltur (Löwith 2004, s.265). Vico ya göre biz ancak kendimizin neden oldu u ve kendimizin yapt fleyi do ru ve temelli olarak bilebiliriz. Kuflkunun muazzam okyanusu ortas ndaki biricik ve küçücük ada, Vico ya göre, toplumsal-sivil dünya dan baflkas de il- Sivil, Vico nun Yeni Bilim i boyunca, do adan ayr bafl na insan n var etti i kültür dünyas n n, medeniyetlerin tümüne iflaret edecek flekilde kullan lan anahtar kavramd r. 105 Theogonia: Yunanca da Tanr anlam na gelen theos ile do um, oluflum, köken gibi anlamlar karfl layan goneia sözcüklerinin birlefliminden oluflan, varl ktaki tüm unsurlar n varolufllar n n kökenini Tanr ya ba layan aç klama tarz. Vico, yaflad ça da egemen olan do a bilimci bilgi anlay fl na ve Descartesç bilim ve felsefeye aç kça meydan okuyan ilk düflünürdür: Vico ya göre, insan yapmad fleyi tam olarak bilemez. Buna göre, insan do ay de il, ancak toplumlar dünyas n ve tarihi tam olarak bilebilir.

112 106 Tarih Felsefesi-I Vico nun Yeni Bilim de dile getirdi i en önemli savlardan birisi de Latince de Do ruluk ile olgu birbirine dönüfltürülür anlam na gelen Verum et factum convertundur olmufltur. Bu sav, insan n en iyi kendi yap p etmelerini bilebilece ini dile getiren düflünceyle birebir örtüflür, çünkü do ruluk ile olgunun iç içe geçti i yer, toplumsalsivil dünyad r. Vico, felsefede Descartesç l a tam bir tutarl l kla karfl ç karken de Tanr inanc ndan asla vazgeçmemifl inançl bir Katolik olarak tan n r. Bu yüzden, Yeni Bilim in anahtar kavramlar ndan birinin de kayra olmas na flafl rmamal d r. Vico nun s k s k vurgulad -daha sonra elefltirilmesine de neden olacak olan- kayra anlay fl, kayran n asl nda tarihsel geliflimin sivil yasalar ndan baflka bir fley olmad n söylemeye var r; hatta Vico kayran n kan t ve iflaretinin tarihsel olgunun ta kendisi oldu unu da kabul ederçünkü böyle olmasayd YB tanr kayras n ve tarihsel olguyu us yoluyla kavrayamazd. Uzun sözün k sas, YB de mûcizevî niteliklerinden ar nan kayra, Vico taraf ndan toplumsal düzen flemas na indirgenmifl olup en önemli içeri i de tarih sürecinin evrensel ve kal c düzeni hâline gelmifltir (Löwith 2004, s.272). Resim 6.1 Vico nun Yeni Bilim adl yap t n n en bafl nda yer alan resim. Kaynak: du/acad/english/vi co/big_vico.jpg dir; çünkü insan ayaklar n ancak bu ada üzerinde sa lamca yere basabilir. Üstelik Vico, bu sonuca var rken Descartes n kulland yöntemli flüpheyi kullanm flt r. Böylelikle, YB de do rulu un bilgisi için tek sa lam kalk fl noktas, verum ile factum un-yani do ruluk ile olgunun- birbirlerine geçti i toplumsal-sivil dünya n n bizzat kendisi olmufltur (Löwith 2004, s ; Gardiner 1962, s. 10). Do al dünyay Tanr yaratt için, bu dünya ancak O nun taraf ndan tam olarak bilinebilir; halbuki bilim, do al dünyadan daha iyi tan yabilece imiz-çünkü yapan bizleriz- toplumlar dünyas n hep ihmal edegelmifltir. Bu yüzden YB bir felsefedir ve ayn zamanda bir insanl k tarihidir ve olanakl d r (Löwith 2004, s.267; Gardiner, a.y.). Vico, daha sonra Hegel in yapaca gibi, kuramsal do ruluk ile insânî-pratik alan n bilgisinin olas l aras nda Descartes n yapm fl oldu u ayr m, do ru-olgu aras ndaki diyalektik ile aflmak ister. Dolay s yla, Vico, Descartes n aç k aç k küçümsedi i filolojiyi-tarihsel olaylar hakk nda haber almam z sa layan bilimi- felsefî bilim düzeyine yükseltir ve Hegel den bu yana an lan ad yla tin felsefesinin modern do a bilimlerine önceli ini vurgularken, modern do a biliminin önceli ini savunan Descartesç düflünceyi elefltirir (Löwith 2004, s ). Vico ya göre tüm tarihsel ve toplumsal yaflam, insanlar n do aya ve kendilerine egemen bir tanr y gözeterek yapt klar düzenlemelerle doludur. Her insan kendi bencilli inin doyumu peflindedir ve tutkulardan, vahfletten açgözlülük ve kinden bir toplumsal do al hukuka geçifli sa layan fley, ilkel insan n önce korku yoluyla tan m fl oldu u tanr n n bir yasas d r, tanr kayras d r (Löwith 2004, s.271). Vico Yeni Bilim de ça lar üçe ay r r: 1. Tanr lar ça : Pagan insanl k tanr sal bir egemenlik tasar m alt nda yaflar ve tüm giriflimlerinde fala ve kehânete baflvurur. Bu ça, Teokratik ve poetiktir (insan n hayal gücü ak ldan daha egemendir), dili kutsald r; 2. Kahramanlar ça : Aristokratik yasalar n hüküm sürdü ü ça d r. Mitolojik ve poetiktir, dili simgeseldir. 3. nsanl k ça : nsanlar n do adan eflitli ine inan lan, özgür cumhuriyetlerin ve monarflilerin ça d r. Rasyoneldir (usçu), yani bir us ça d r, dili de dünyevîdir. Vico, bu üç ça a göre, üç tip do al hukuk, üç tip siyasal topluluk, vb. ay r r. Tüm ça lar tarihin ak fl içinde kendi içlerinde dönenirler. nsanl n bu kurall ve tipik ak fl, anarfliden düzene, ilkel ve kahramanca göreneklerden ak lc laflt r lm fl ve medenilefltirilmifl göreneklere geçildi i sürece, ilerleyen bir süreçtir. Tarihin gerçek telos unun düflüfl ve bat fl oldu unu kabul eden Vico ya göre, ilerleyen bir süreçten (corso) bir geriye dönüfle geçilir (ricorso) ve yine bir barbarl k ortaya ç kar-fakat bu barbarl k da yeniden bir yükselifle geçer (Löwith 2004, s ). Vico nun tarih felsefesinin güçlü yanlar ndan biri, tarih bilgisinin özelliklerinin tan mlanm fl olmas d r. Leon Pompa ya göre, Vico, bilginin tam bilimsel olmas gerekti ini düflünmüfltür (Pompa 1975, s. 170). Bilginin bilimselli iyle paralel biçimde, tarih, bilimsel araflt rma temeline dayanmal, nesnellik aranmal ve sistematik bir yap biçiminde serimlenmelidir (a.y., s. 176). Tarih bilgisinin güvenilirli i sorunu da Vico nun gözden kaç rmad sorunlardan biridir. Vico, tarih bilgisinin güvenilir olmas için tarihçinin kendisini sak nmas gereken baz hatalara ayr nt lar yla de inmifltir. Collingwood da Tarih Tasar m nda bu hatalar ve ayr nt lar anlafl lmas kolay maddeler hâlinde flöyle dile getirmifltir:

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 4.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-2: İslâm Ortaçağı

Detaylı

MURAT YÜKSEL. FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER

MURAT YÜKSEL. FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER I MURAT YÜKSEL FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER III DR. MURAT YÜKSEL Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ö retim Görevlisi FEM N ST HUKUK KURAMI VE FEM N ST DÜfiÜNCE TEOR LER IV Yay

Detaylı

Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar

Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar Merkezi Sterilizasyon Ünitesinde Hizmet çi E itim Uygulamalar Hmfl. Sevgili GÜREL Emekli, Ac badem Sa l k Grubu Ac badem Hastanesi, Merkezi Sterilizasyon Ünitesi, STANBUL e-posta: sgurkan@asg.com.tr H

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN. İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları

Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN. İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları I Yrd. Doç. Dr. Olcay Bige AŞKUN İşletme Yönetimi Öğretim ve Eğitiminde Örnek Olaylar ile Yazınsal Kurguları II Yay n No : 2056 Hukuk Dizisi : 289 1. Bas Kas m 2008 - STANBUL ISBN 978-975 - 295-953 - 8

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi. 4. Bas

Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi. 4. Bas 1 Prof. Dr. Yunus Kishal Kocaeli Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Ö retim Üyesi Tekdüzen Hesap Sistemi ve Çözümlü Muhasebe Problemleri 4. Bas Tekdüzen Muhasebe Sistemi Uygulama Tebli leri

Detaylı

ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE. Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir.

ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE. Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE Adalet ilkin devletten gelmelidir Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. ARISTO 88 ARAMALI VERG NCELEMES NDE SÜRE 1. KONU 213 say l Vergi Usul Kanunu nun (VUK) 142, 143,

Detaylı

256 = 2 8 = = = 2. Bu kez de iflik bir yan t bulduk. Bir yerde bir yanl fl yapt k, ama nerde? kinci hesab m z yanl fl.

256 = 2 8 = = = 2. Bu kez de iflik bir yan t bulduk. Bir yerde bir yanl fl yapt k, ama nerde? kinci hesab m z yanl fl. Bölünebilme B ir tamsay n n üçe ya da dokuza tam olarak bölünüp bölünmedi ini anlamak için çok bilinen bir yöntem vard r: Say - y oluflturan rakamlar toplan r. E er bu toplam üçe (dokuza) bölünüyorsa,

Detaylı

SÜRES NASIL HESAP ED MEL D R?

SÜRES NASIL HESAP ED MEL D R? HAKEMS Z YAZILAR MAL PART T ME ÇALIfiMALARDA DENEME SÜRES NASIL HESAP ED MEL D R? I. Girifl: Erol GÜNER * Sürekli bir ifl sözleflmesi ile ifle giren iflçi, ifli, iflvereni ve iflyerindeki iflçileri tan

Detaylı

Tablo 2.1. Denetim Türleri. 2.1.Denetçilerin Statülerine Göre Denetim Türleri

Tablo 2.1. Denetim Türleri. 2.1.Denetçilerin Statülerine Göre Denetim Türleri 2 DENET M TÜRLER 2.DENET M TÜRLER Denetim türleri de iflik ölçütler alt nda s n fland r labilmektedir. En yayg n s n fland rma, denetimi kimin yapt na ve denetim sonunda elde edilmek istenen faydaya (denetim

Detaylı

ÜN TE V SOSYAL TUR ZM

ÜN TE V SOSYAL TUR ZM ÜN TE V SOSYAL TUR ZM Bu ünitede turizmin çeflitlerinden biri olan sosyal turizmi daha ayr nt l bir flekilde ö renip, ülkemizdeki sosyal turizmin geliflimi hakk nda bilgiler edinece iz. Ç NDEK LER A. S

Detaylı

Hiçbir zaman Ara s ra Her zaman

Hiçbir zaman Ara s ra Her zaman Ö RETMEN ÖZ DE ERLEND RME FORMU K fi L K ÖZELL KLER flimi seviyorum. Sab rl y m. Uyumluyum. fl birli ine aç m. Güler yüzlüyüm. yi bir gözlemciyim. yi bir planlamac y m. Çocuklara, ailelere, meslektafllar

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ PSİKİYATRİK KRİZ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ Kuruluş : 27 Ekim 1989 Adres : Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Kampüsü Dikimevi - Ankara Tel : 363 03 26-363 03 27 ANKARA ÜNİVERSİTESİ

Detaylı

Matematikte sonsuz bir s fatt r, bir ad de ildir. Nas l sonlu bir s fatsa, matematikte kullan lan sonsuz da bir s fatt r. Sonsuz, sonlunun karfl t d

Matematikte sonsuz bir s fatt r, bir ad de ildir. Nas l sonlu bir s fatsa, matematikte kullan lan sonsuz da bir s fatt r. Sonsuz, sonlunun karfl t d Matematik ve Sonsuz G erek konuflma vermeye gitti im okullarda, gerek bana gelen okur mektuplar nda, ö renci ve ö retmenlerin matematikteki sonsuzluk kavram n pek iyi bilmediklerini gözlemledim. Örne in,

Detaylı

Uluslararas De erleme K lavuz Notu, No.11 De erlemelerin Gözden Geçirilmesi

Uluslararas De erleme K lavuz Notu, No.11 De erlemelerin Gözden Geçirilmesi K lavuz Notlar Uluslararas De erleme K lavuz Notu, No.11 De erlemelerin Gözden Geçirilmesi 1.0 Girifl 1.1 Bir de erlemenin gözden geçirilmesi, tarafs z bir hüküm ile bir De erleme Uzman n n çal flmas n

Detaylı

3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR

3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR 3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR 423 424 3. Salon Paralel Oturum XII - Sorular ve Cevaplar OTURUM BAfiKANI (Ali Metin POLAT) OTURUM BAfiKANI - Gördü ünüz gibi son derece demokratik bir yönetim

Detaylı

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö G R ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö rencilerin Türkçe ö renirken yapt anla malardan dolay,

Detaylı

Yay n No : 1610 Hukuk Dizisi : Bas - Ekim 2005

Yay n No : 1610 Hukuk Dizisi : Bas - Ekim 2005 I B&M Prof. Dr. Erdener YURTCAN KABAHATLER KANUNU VE YORUMU stanbul 2005 Yay n No : 1610 Hukuk Dizisi : 718 1. Bas - Ekim 2005 ISBN 975-295 - 494-4 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye deki yay n

Detaylı

Ders 3: SORUN ANAL Z. Sorun analizi nedir? Sorun analizinin yöntemi. Sorun analizinin ana ad mlar. Sorun A ac

Ders 3: SORUN ANAL Z. Sorun analizi nedir? Sorun analizinin yöntemi. Sorun analizinin ana ad mlar. Sorun A ac Ders 3: SORUN ANAL Z Sorun analizi nedir? Sorun analizi, toplumda varolan bir sorunu temel sorun olarak ele al r ve bu sorun çevresinde yer alan tüm olumsuzluklar ortaya ç karmaya çal fl r. Temel sorunun

Detaylı

Yay n No : 1696 Hukuk Dizisi : 759. 1. Bas m - Kas m 2006 ISBN 975-295 - 590-8

Yay n No : 1696 Hukuk Dizisi : 759. 1. Bas m - Kas m 2006 ISBN 975-295 - 590-8 I MEDENÎ HUKUK PRAT K ÇALIfiMALARI ve SINAV SORULARI Medenî Hukuk (Temel Kavramlar, Kifliler Hukuku, Aile Hukuku) Borçlar Hukuku Genel Hükümler Borçlar Hukuku Özel Hükümler Eflya Hukuku Miras Hukuku Kocaeli

Detaylı

GENEL HUKUK B LG S (Hukuka Gir ifl)

GENEL HUKUK B LG S (Hukuka Gir ifl) I Dr. Leyla ÇAKICI GERÇEK Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Alapl MYO Ö retim Üyesi GENEL HUKUK B LG S (Hukuka Gir ifl) II Yay n No : 2323 Hukuk Dizisi : 1151 1. Bas - Eylül 2007 - STANBUL 2. Bas - Ekim

Detaylı

MESLEK MENSUPLARI AÇISINDAN TÜRK YE DENET M STANDARTLARININ DE ERLEND R LMES

MESLEK MENSUPLARI AÇISINDAN TÜRK YE DENET M STANDARTLARININ DE ERLEND R LMES MESLEK MENSUPLARI AÇISINDAN TÜRK YE DENET M STANDARTLARININ DE ERLEND R LMES Ahmet AKIN / TÜRMOB Yönetim Kurulu Üyesi 387 388 Genel Oturum III - Meslek Mensuplar Aç s ndan Türkiye Denetim Standartlar n

Detaylı

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Siirt Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama

Detaylı

Prof. Dr. Neslihan OKAKIN

Prof. Dr. Neslihan OKAKIN I Prof. Dr. Neslihan OKAKIN Marmara Üniversitesi..B.F. Çal flma Ekonomisi ve Endüstri liflkileri Bölümü Yönetim ve Çal flma Psikolojisi Anabilim Dal Ç a l fl m a Y a fl a m n d a nsan Kaynaklar Yönetimi

Detaylı

Yay n No : 2351 letiflim Dizisi : Bask Aral k 2010 STANBUL

Yay n No : 2351 letiflim Dizisi : Bask Aral k 2010 STANBUL (FELSEFE, HUKUK, ÇALIfiMA EKONOM S, KENTLEfiME VE ÇEVRE, MAL YE) D S PL NLERARASI YAKLAfiIMLA NSAN HAKLARI ED TÖR: SELDA ÇA LAR Yay n No : 2351 letiflim Dizisi : 1162 1. Bask Aral k 2010 STANBUL ISBN 978-605

Detaylı

G ünümüzde bir çok firma sat fllar n artt rmak amac yla çeflitli adlar (Sat fl

G ünümüzde bir çok firma sat fllar n artt rmak amac yla çeflitli adlar (Sat fl 220 ÇEfi TL ADLARLA ÖDENEN C RO PR MLER N N VERG SEL BOYUTLARI Fatih GÜNDÜZ* I-G R fi G ünümüzde bir çok firma sat fllar n artt rmak amac yla çeflitli adlar (Sat fl Primi,Has lat Primi, Y l Sonu skontosu)

Detaylı

SOSYAL GÜVENL K REHBER. SSK BAfiKANLI I

SOSYAL GÜVENL K REHBER. SSK BAfiKANLI I SOSYAL GÜVENL K REHBER Resul KURT SSK BAfiKANLI I Sigorta Müfettifli Hüseyin FIRAT SMMM SMMMO Baflkan Yard mc s MAYIS 2005 1 Yönetim Merkezi ve Yaz flma Adresi: SMMMO Kurtulufl Caddesi No: 152 Kurtulufl

Detaylı

TÜRK YE B L MSEL VE TEKNOLOJ K ARAfiTIRMA KURUMU DESTEK PROGRAMLARI BAfiKANLIKLARI KURULUfi, GÖREV, YETK VE ÇALIfiMA ESASLARINA L fik N YÖNETMEL K (*)

TÜRK YE B L MSEL VE TEKNOLOJ K ARAfiTIRMA KURUMU DESTEK PROGRAMLARI BAfiKANLIKLARI KURULUfi, GÖREV, YETK VE ÇALIfiMA ESASLARINA L fik N YÖNETMEL K (*) TÜRK YE B L MSEL VE TEKNOLOJ K ARAfiTIRMA KURUMU DESTEK PROGRAMLARI BAfiKANLIKLARI KURULUfi, GÖREV, YETK VE ÇALIfiMA ESASLARINA L fik N YÖNETMEL K (*) Amaç ve Kapsam Madde 1- Bu Yönetmelik, Türkiye Bilimsel

Detaylı

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog KONYA KARAMAN BÖLGESİ BOŞANMA ANALİZİ 22.07.2014 Tarihsel sürece bakıldığında kalkınma,

Detaylı

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2 İÇİNDEKİLER 1. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.1. GİRİŞ... 2 1.2. NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2 1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ... 2 1.3.1. ÖRNEK OLAY (DURUM ÇALIŞMASI) YÖNTEMİ...

Detaylı

GÖRÜfiLER. Uzm. Dr. Özlem Erman

GÖRÜfiLER. Uzm. Dr. Özlem Erman GÖRÜfiLER Uzm. Dr. Özlem Erman Son y llarda dünyadaki h zl teknolojik geliflmeye paralel olarak t p alan nda da h zl bir de iflim yaflanmakta, neredeyse her gün yeni tan, tedavi yöntemleri, yeni ilaçlar

Detaylı

MALAT SANAY N N TEMEL GÖSTERGELER AÇISINDAN YAPISAL ANAL Z

MALAT SANAY N N TEMEL GÖSTERGELER AÇISINDAN YAPISAL ANAL Z MALAT SANAY N N TEMEL GÖSTERGELER AÇISINDAN YAPISAL ANAL Z Nisan 2010 ISBN 978-9944-60-631-8 1. Bask, 1000 Adet Nisan 2010 stanbul stanbul Sanayi Odas Yay nlar No: 2010/5 Araflt rma fiubesi Meflrutiyet

Detaylı

K NC BASKI Ç N ÇEV REN N NOTU

K NC BASKI Ç N ÇEV REN N NOTU K NC BASKI Ç N ÇEV REN N NOTU 1844 Elyazmalar bir geçifl dönemi yap t d r. Marksizm öncesinden marksizme do ru geçifl dönemine iliflkin ve bu geçiflin Marx taraf ndan hiçbir zaman aç a vurma gere i duyulmayan

Detaylı

AÇIKLAMALAR VE UYGULAMALAR

AÇIKLAMALAR VE UYGULAMALAR SEÇ LM fi TÜRK YE F NANSAL RAPORLAMA STANDARTLARI AÇIKLAMALAR VE UYGULAMALAR Prof. Dr. Cemal B fi (Marmara Üniversitesi) Doç. Dr. Yakup SELV ( stanbul Üniversitesi) Doç. Dr. Fatih YILMAZ ( stanbul Üniversitesi)

Detaylı

performansi_olcmek 8/25/10 4:36 PM Page 1 Performans Ölçmek

performansi_olcmek 8/25/10 4:36 PM Page 1 Performans Ölçmek Performans Ölçmek Cep Yönderi Dizisi Cep Yönderi Dizisi yöneticilerin ifl yaflam nda her gün karfl laflt klar en yayg n meydan okumalara ivedi çözümler öneriyor. Dizi içinde yer alan her kitapta, güçlü

Detaylı

DR. NA L YILMAZ. Kastamonulular Örne i

DR. NA L YILMAZ. Kastamonulular Örne i I DR. NA L YILMAZ HEMfiEHR K ML Kastamonulular Örne i II Yay n No : 2039 Sosyoloji : 1 1. Bas - Ekim 2008 - STANBUL ISBN 978-975 - 295-936 - 1 Copyright Bu kitab n Türkiye deki yay n haklar BETA Bas m

Detaylı

kitap Bireysel fl Hukuku fl Hukuku (Genel Esaslar-Bireysel fl Hukuku)

kitap Bireysel fl Hukuku fl Hukuku (Genel Esaslar-Bireysel fl Hukuku) kitap Bireysel fl Hukuku Prof. Dr. Öner Eyrenci, Porf. Dr. Savafl Taflkent ve Prof. Dr. Devrim Ulucan n birlikte haz rlad klar Bireysel fl Hukuku isimli kitab n ikinci bas s fiubat ay nda Legal Yay nevi

Detaylı

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler, Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler, Bu araştırmada Fen Bilgisi sorularını anlama düzeyinizi belirlemek amaçlanmıştır. Bunun için hazırlanmış bu testte SBS de sorulmuş bazı sorular

Detaylı

Uygulama Önerisi 1110-2: ç Denetim Yöneticisi- Hiyerarflik liflkiler

Uygulama Önerisi 1110-2: ç Denetim Yöneticisi- Hiyerarflik liflkiler Uygulama Önerileri 59 Uygulama Önerisi 1110-2: ç Denetim Yöneticisi- Hiyerarflik liflkiler Uluslararas ç Denetim Meslekî Uygulama Standartlar ndan Standart 1110 un Yorumu lgili Standart 1110 Kurum çi Ba

Detaylı

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18 (2012) 287-291 287 KİTAP İNCELEMESİ Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri Editörler Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice

Detaylı

Ard fl k Say lar n Toplam

Ard fl k Say lar n Toplam Ard fl k Say lar n Toplam B u yaz da say sözcü ünü, 1, 2, 3, 4, 5 gibi, pozitif tamsay lar için kullanaca z. Konumuz ard fl k say lar n toplam. 7 ve 8 gibi, ya da 7, 8 ve 9 gibi ardarda gelen say lara

Detaylı

Ekip Yönetimi çin Araçlar 85. Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz:

Ekip Yönetimi çin Araçlar 85. Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz: Yorumlar: Ekip olarak karfl laflt m z en büyük meydan okuma: Ekip olarak en büyük gücümüz: Ekibin yapt n görmekten en çok hoflland m fley: Ekip Yönetimi çin Araçlar 85 EK P K ML DE ERLEND RMES Ekibinizin

Detaylı

30 > 35. nsan Kaynaklar. > nsan Kaynaklar Yönetimi > Personel E itimleri > Personel Otomasyonu

30 > 35. nsan Kaynaklar. > nsan Kaynaklar Yönetimi > Personel E itimleri > Personel Otomasyonu 30 > 35 nsan Kaynaklar > nsan Kaynaklar Yönetimi > Personel E itimleri > Personel Otomasyonu > nsan Kaynaklar Personele Göre fl De il, fle Göre Personel. stanbul Büyükflehir Belediyesi, Personele Göre

Detaylı

Ak ld fl AMA Öngörülebilir

Ak ld fl AMA Öngörülebilir Ak ld fl AMA Öngörülebilir Ak ld fl AMA Öngörülebilir Kararlar m z Biçimlendiren Gizli Kuvvetler Dan Ariely Çevirenler Asiye Hekimo lu Gül Filiz fiar ISBN 978-605-5655-39-6 2008, Dan Ariely Orijinal ad

Detaylı

Lima Bildirgesi AKADEM K ÖZGÜRLÜK VE YÜKSEK Ö RET M KURUMLARININ ÖZERKL

Lima Bildirgesi AKADEM K ÖZGÜRLÜK VE YÜKSEK Ö RET M KURUMLARININ ÖZERKL D ü n y a Ü n i v e r s i t e l e r S e r v i s i Lima Bildirgesi AKADEM K ÖZGÜRLÜK VE YÜKSEK Ö RET M KURUMLARININ ÖZERKL BAfiLANGIÇ nsan Haklar Evrensel Beyannamesinin 40. y ldönümünde 6-10 Eylül tarihleri

Detaylı

NTERNET ÇA I D NAM KLER

NTERNET ÇA I D NAM KLER Mustafa Emre C VELEK NTERNET ÇA I D NAM KLER www.internetdinamikleri.com STANBUL-2009 Yay n No : 2148 letiflim Dizisi : 55 1. Bas m - stanbul - Haziran 2009 ISBN 978-605 - 377-066 - 4 Copyright Bu kitab

Detaylı

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri Prof.Dr. Cevat NAL Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarl k Fakültesi Dekan Y.Doç.Dr. Esra YEL Fakülte Akreditasyon Koordinatörü

Detaylı

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz?

CO RAFYA GRAF KLER. Y llar Bu grafikteki bilgilere dayanarak afla daki sonuçlardan hangisine ulafl lamaz? CO RAFYA GRAF KLER ÖRNEK 1 : Afla daki grafikte, y llara göre, Türkiye'nin yafl üzerindeki toplam nufusu ile bu nüfus içindeki okuryazar kad n ve erkek say lar gösterilmifltir. Bin kifli 5. 5.. 35. 3.

Detaylı

STRATEJ K V ZYON BELGES

STRATEJ K V ZYON BELGES STRATEJ K V ZYON BELGES BEYAZ K TAP S UNUfi Sivil toplum; demokrasi, insan haklar ve hukuk devleti kavramlar n n yerleflmesiyle ilgili taleplerden ekonomiyle ilgili endiflelere kadar sosyal yaflama dair

Detaylı

Araflt rma modelinin oluflturulmas. Veri toplama

Araflt rma modelinin oluflturulmas. Veri toplama 21 G R fi Araflt rman n amac na ba l olarak araflt rmac ayr ayr nicel veya nitel yöntemi kullanabilece i gibi her iki yöntemi bir arada kullanarak da araflt rmas n planlar. Her iki yöntemin planlama aflamas

Detaylı

ULAfiTIRMA S STEMLER

ULAfiTIRMA S STEMLER T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2505 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1476 ULAfiTIRMA S STEMLER Yazarlar Yrd.Doç.Dr. Ergün KAYA (Ünite 1) Ö r.gör. Erkin KARADAYI (Ünite 2) Yrd.Doç.Dr. Meserret NALÇAKAN

Detaylı

BA IMSIZ DENET M ULUSLARARASI DENET M STANDARTLARI KAPSAMINDA

BA IMSIZ DENET M ULUSLARARASI DENET M STANDARTLARI KAPSAMINDA ULUSLARARASI DENET M STANDARTLARI KAPSAMINDA BA IMSIZ DENET M Doç.Dr. Lerzan KAVUT stanbul Üniversitesi flletme Fakültesi Doç.Dr. Oktay TAfi stanbul Teknik Üniversitesi flletme Fakültesi Dr. Tuba fiavli

Detaylı

Sermaye Piyasas nda Uluslararas De erleme Standartlar Hakk nda Tebli (Seri :VIII, No:45)

Sermaye Piyasas nda Uluslararas De erleme Standartlar Hakk nda Tebli (Seri :VIII, No:45) SMMMO MEVZUAT SER S 5 Sermaye Piyasas nda Uluslararas De erleme Standartlar Hakk nda Tebli (Seri :VIII, No:45) Dr. A. Bumin DO RUSÖZ Marmara Üniversitesi Mali Hukuk Ö retim Üyesi stanbul, Nisan 2006 1

Detaylı

L K Ö R E T M. temel1 kaynak MUTLU. Matematik Türkçe Hayat Bilgisi

L K Ö R E T M. temel1 kaynak MUTLU. Matematik Türkçe Hayat Bilgisi temel1 kaynak MUTLU Matematik Türkçe Hayat Bilgisi L K Ö R E T M Muhsin ÇET N Ayfle ÇET N Kitab n Ad : Temel Kaynak Kitab 1 Yazar : Muhsin ÇET N - Ayfle ÇET N Her hakk sakl d r. Mutlu Yay nc l k a aittir.

Detaylı

Olas l k hesaplar na günlük yaflam m zda s k s k gereksiniriz.

Olas l k hesaplar na günlük yaflam m zda s k s k gereksiniriz. Olas l k Hesaplar (I) Olas l k hesaplar na günlük yaflam m zda s k s k gereksiniriz. Örne in tavla ya da kâ t oyunlar oynarken. ki kap ya üstüste birkaç kez gele atmayan tavlac görmedim hiç. fianss zl

Detaylı

Mehmet TOMBAKO LU* * Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisli i Bölümü

Mehmet TOMBAKO LU* * Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisli i Bölümü Nükleer Santrallerde Enerji Üretimi ve Personel E itimi Mehmet TOMBAKO LU* Girifl Sürdürülebilir kalk nman n temel bileflenlerinden en önemlisinin enerji oldu unu söylemek abart l olmaz kan s nday m. Küreselleflen

Detaylı

TARİH FELSEFESİ-1 FEL401U KISA ÖZET

TARİH FELSEFESİ-1 FEL401U KISA ÖZET TARİH FELSEFESİ-1 FEL401U KISA ÖZET DİKKAT Buarada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz www.kolayaof.com 1 1. ÜNİTE Tarih Felsefesi Nedir? TARİH FELSEFESİ HANGİ ANLAMA/ANLAMLARA

Detaylı

CO RAFYA. DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 :

CO RAFYA. DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 : CO RAFYA DÜNYA NIN fiekl N N VE HAREKETLER N N SONUÇLARI ÖRNEK 1 : K rk nc paralel üzerindeki bir noktan n hangi yar mkürede yer ald afla dakilerin hangisine bak larak saptanamaz? A) Gece-gündüz süresinin

Detaylı

H. Atilla ÖZGENER* Afla daki ikinci tabloda ise Türkiye elektrik üretiminde yerli kaynakl ve ithal kaynakl üretim yüzdeleri sunulmufltur.

H. Atilla ÖZGENER* Afla daki ikinci tabloda ise Türkiye elektrik üretiminde yerli kaynakl ve ithal kaynakl üretim yüzdeleri sunulmufltur. Mevcut Kaynaklar Kullan lmas na Ra men 2020 li Y llarda Türkiye de Elektrik Enerjisi Aç Olabilir mi? H. Atilla ÖZGENER* I. Türkiye nin Elektrik Enerjisi Durumunun Saptanmas Türkiye nin elektrik enerjisi

Detaylı

Cümlede Anlam İlişkileri

Cümlede Anlam İlişkileri Cümlede Anlam İlişkileri Cümlede anlam ilişkileri kpss Türkçe konuları arasında önemli bir yer kaplamaktadır. Cümlede anlam ilişkilerine geçmeden önce cümlenin tanımını yapalım. Cümle, yargı bildiren,

Detaylı

C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER

C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER C. MADDEN N ÖLÇÜLEB L R ÖZELL KLER 1. Patates ve sütün miktar nas l ölçülür? 2. Pinpon topu ile golf topu hemen hemen ayn büyüklüktedir. Her iki topu tartt n zda bulaca n z sonucun ayn olmas n bekler misiniz?

Detaylı

6 MADDE VE ÖZELL KLER

6 MADDE VE ÖZELL KLER 6 MADDE VE ÖZELL KLER TERMOD NAM K MODEL SORU 1 DEK SORULARIN ÇÖZÜMLER MODEL SORU 2 DEK SORULARIN ÇÖZÜMLER 1. Birbirine temasdaki iki cisimden s cakl büyük olan s verir, küçük olan s al r. ki cisim bir

Detaylı

Uluslararas De erleme K lavuz Notu No. 13 Mülklerin Vergilendirilmesi için Toplu De erleme

Uluslararas De erleme K lavuz Notu No. 13 Mülklerin Vergilendirilmesi için Toplu De erleme Uluslararas De erleme K lavuz Notu No. 13 Mülklerin Vergilendirilmesi için Toplu De erleme 1.0. Girifl 1.1. Bu K lavuz Notunun amac ; Uluslararas De erleme Standartlar Komitesine (UDSK) üye tüm ülkelerde,

Detaylı

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar 24 Mart 2016 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 29663 YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin

Detaylı

MADEN HUKUKU İLE İLGİLİ İDARİ YARGI KARARLARI VE MEVZUAT

MADEN HUKUKU İLE İLGİLİ İDARİ YARGI KARARLARI VE MEVZUAT I MADEN HUKUKU İLE İLGİLİ İDARİ YARGI KARARLARI VE MEVZUAT HARUN HAKAN BAŞ Ankara 2009 II Yay n No : 2195 Hukuk Dizisi : 1031 1. Bas Eylül 2009 - STANBUL ISBN 978-605 - 377-113 - 5 Copyright Bu kitab n

Detaylı

4/B L S GORTALILARIN 1479 VE 5510 SAYILI KANUNLARA GÖRE YAfiLILIK, MALULLUK VE ÖLÜM AYLI INA HAK KAZANMA fiartlari

4/B L S GORTALILARIN 1479 VE 5510 SAYILI KANUNLARA GÖRE YAfiLILIK, MALULLUK VE ÖLÜM AYLI INA HAK KAZANMA fiartlari 4/B L S GORTALILARIN 1479 VE 5510 SAYILI KANUNLARA GÖRE YAfiLILIK, MALULLUK VE ÖLÜM AYLI INA HAK KAZANMA fiartlari Mustafa CER T* I. G R fi Bu yaz da 1479 say l yasaya göre yafll l l k, malullük ve ölüm

Detaylı

4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI

4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI 4/A (SSK) S GORTALILARININ YAfiLILIK AYLI INA HAK KAZANMA KOfiULLARI Resul KURT* I. G R fi Ülkemizde 4447 say l Kanunla, emeklilikte köklü reformlar yap lm fl, ancak 4447 say l yasan n emeklilikte kademeli

Detaylı

TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ 2011 FAAL YET RAPORU 45 TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ F NANSAL TABLOLAR VE DENET M RAPORLARI

TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ 2011 FAAL YET RAPORU 45 TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ F NANSAL TABLOLAR VE DENET M RAPORLARI TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ 2011 FAAL YET RAPORU 45 TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ F NANSAL TABLOLAR VE DENET M RAPORLARI 46 TÜRK YE Ç DENET M ENST TÜSÜ 2011 FAAL YET RAPORU BA IMSIZ DENET M RAPORU Türkiye

Detaylı

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi özcan DEMİREL 1750 Üniversiteler Yasası nın 2. maddesinde üniversiteler, fakülte, bölüm, kürsü ve benzeri kuruluşlarla hizmet birimlerinden oluşan özerkliğe ve kamu

Detaylı

Bir Çal flan fle Almak

Bir Çal flan fle Almak Bir Çal flan fle Almak Cep Yönderi Dizisi Cep Yönderi Dizisi yöneticilerin ifl yaflam nda her gün karfl laflt klar en yayg n meydan okumalara ivedi çözümler öneriyor. Dizi içinde yer alan her kitapta,

Detaylı

MESLEK ÖRGÜTLÜLÜ ÜMÜZDE 20 YILI GER DE BIRAKIRKEN

MESLEK ÖRGÜTLÜLÜ ÜMÜZDE 20 YILI GER DE BIRAKIRKEN MESLEK ÖRGÜTLÜLÜ ÜMÜZDE 20 YILI GER DE BIRAKIRKEN Yahya ARIKAN* Meslek yasam z n 20. y l n geride b rak rken,yeniliklerle dolu bir süreci yaflamaktay z. Toplumsal yaflamda ve meslek yaflam m zda sosyal

Detaylı

Baflkanl n, Merkez : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araflt rma Kurumu Baflkanl na ba l Marmara Araflt rma Merkezi ni (MAM),

Baflkanl n, Merkez : Türkiye Bilimsel ve Teknik Araflt rma Kurumu Baflkanl na ba l Marmara Araflt rma Merkezi ni (MAM), TÜRK YE B L MSEL VE TEKN K ARAfiTIRMA KURUMU YAYIN YÖNETMEL (*) B R NC BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tan mlar Amaç ve Kapsam Madde 1. Bu Yönetmelik ile; Baflkanl k, Merkez ve Enstitülere ait tüm yay nlar

Detaylı

FİKİR MÜLKİYETİ HUKUKU

FİKİR MÜLKİYETİ HUKUKU I Av. Dilek KARAKUZU BAYTAN FİKİR MÜLKİYETİ HUKUKU KAVRAMLAR Fikir Hakları ve Sınai (Alanda) Haklara İlişkin Kavramlar Bilgisayar Kavramları Hukuk Yolları Uluslararası Sözleşmeler Fikir Mülkiyeti Kuruluşları

Detaylı

Bu yaz girifle gereksinmiyor. Do rudan, kan tlayaca m z

Bu yaz girifle gereksinmiyor. Do rudan, kan tlayaca m z Yoksulun fians Bu yaz girifle gereksinmiyor. Do rudan, kan tlayaca m z sonuca geçelim: Teorem. Yoksulun zengine karfl flans yoktur. Bu çok bilinen teorem i kan tlayabilmek için her fleyden önce önermeyi

Detaylı

United Technologies Corporation. Tedarikçilerden fl Hediyeleri

United Technologies Corporation. Tedarikçilerden fl Hediyeleri United Technologies Corporation Tedarikçilerden fl Hediyeleri Girifl UTC, malzeme ve hizmetleri bunlar n de erine bakarak sat n al r ve bu süreç içinde hem en iyi de er sa layan fiyat, hem de tedarikçilerle

Detaylı

Dr. Edin Güçlü Sözer POSTMODERN PAZARLAMA MARKA ÇA INDA L DERL K Ç N P M MODEL

Dr. Edin Güçlü Sözer POSTMODERN PAZARLAMA MARKA ÇA INDA L DERL K Ç N P M MODEL Dr. Edin Güçlü Sözer POSTMODERN PAZARLAMA MARKA ÇA INDA L DERL K Ç N P M MODEL STANBUL-2009 Yay n No : 2149 flletme-ekonomi Dizisi : 329 1. Bas m - stanbul - Haziran 2009 ISBN 978-605 - 377-067 - 1 Copyright

Detaylı

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler Endüstri Mühendisliğine Giriş Jane M. Fraser Bölüm 2 Sık sık duyacağınız büyük fikirler Bu kitabı okurken, büyük olasılıkla öğreneceğiniz şeylere hayret edecek ve varolan bilgileriniz ve belirli yeni becerilerle

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Bölüm 1: BİLİM TARİHİ... 1 Giriş... 1

İÇİNDEKİLER. Bölüm 1: BİLİM TARİHİ... 1 Giriş... 1 İÇİNDEKİLER Bölüm 1: BİLİM TARİHİ... 1 Giriş... 1 1.1. İlk Çağ da Bilgi ve Bilimin Gelişimi... 2 1.1.1. İlk Uygarlıklarda Bilgi ve Bilimin Gelişimi... 2 1.1.2. Antik Yunan da Bilgi ve Bilimin Gelişimi...

Detaylı

Genel Yay n S ra No: 178 2010/20. Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun

Genel Yay n S ra No: 178 2010/20. Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun Genel Yay n S ra No: 178 2010/20 ISBN No: 978-605-5614-56-0 Yay na Haz rlayan: Av. Celal Ülgen / Av. Coflkun Ongun Tasar m / Uygulama Referans Medya ve Reklam Hiz. Ltd. Tel: +90.212 347 32 47 e-mail: info@referansajans.com

Detaylı

Ö RETMENL K UYGULAMASI-I

Ö RETMENL K UYGULAMASI-I T.C. ANADOLU ÜN VERS TES YAYINI NO: 2213 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES YAYINI NO: 1215 AÇIKÖ RET M FAKÜLTES OKULÖNCES Ö RETMENL L SANS PROGRAMI Ö RETMENL K UYGULAMASI-I Yazarlar Doç.Dr. Mehmet GÜLTEK N (Ünite 1)

Detaylı

IV. BÖLÜM. Hac Bektafl Velî /

IV. BÖLÜM. Hac Bektafl Velî / IV. BÖLÜM TANITIM VE HABER YAZILARI Hac Bektafl Velî / 2005-35 293 Bofl 294 Hac Bektafl Velî / 2005-35 D METOKA DAN ERZ NCAN A B R ALEV Afifi RET: BALABANLILAR Baflflaak UYSAL Vatan Özgül, Dimetoka dan

Detaylı

VERG NCELEMELER NDE MAL YET TESP T ED LEMEYEN GAYR MENKUL SATIfiLARININ, MAL YET N N TESP T NDE ZLEN LEN YÖNTEM

VERG NCELEMELER NDE MAL YET TESP T ED LEMEYEN GAYR MENKUL SATIfiLARININ, MAL YET N N TESP T NDE ZLEN LEN YÖNTEM VERG NCELEMELER NDE YET TESP T ED LEMEYEN GAYR MENKUL SATIfiLARININ, YET N N TESP T NDE ZLEN LEN YÖNTEM Fatih GÜNDÜZ* I-G R fi Son y llarda ekonomide meydana gelen olumlu geliflmelerle gayrimenkul piyasas

Detaylı

RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com

RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com NTERNET S TES TANITIMI RAN SLÂM CUMHUR YET ANKARA KÜLTÜR MÜSTEfiARLI I WEB S TES H ZMETE AÇILDI www.irankulturevi.com ran slâm nk lâb n n 25. y ldönümü münasebetiyle hizmete aç lan ran slâm Cumhuriyeti

Detaylı

Dördüncü K s m: Gerçel Say lar Yap s

Dördüncü K s m: Gerçel Say lar Yap s Dördüncü K s m: Gerçel Say lar Yap s 331 13. Gerçel Say lar Kümesi Nihayet gerçel say lar tan mlayaca z. Bir sonraki bölümde gerçel say lar üzerine dört ifllemi ve s ralamay tan mlay p bunlar n özelliklerini

Detaylı

ÜN TE II L M T. Limit Sa dan ve Soldan Limit Özel Fonksiyonlarda Limit Limit Teoremleri Belirsizlik Durumlar Örnekler

ÜN TE II L M T. Limit Sa dan ve Soldan Limit Özel Fonksiyonlarda Limit Limit Teoremleri Belirsizlik Durumlar Örnekler ÜN TE II L M T Limit Sa dan ve Soldan Limit Özel Fonksiyonlarda Limit Limit Teoremleri Belirsizlik Durumlar Örnekler MATEMAT K 5 BU BÖLÜM NELER AMAÇLIYOR? Bu bölümü çal flt n zda (bitirdi inizde), *Bir

Detaylı

VERG NCELEMES & MÜKELLEF HAKLARI

VERG NCELEMES & MÜKELLEF HAKLARI VERG NCELEMES & MÜKELLEF HAKLARI Doç. Dr. Ahmet EROL (CPA, CFE) Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ö retim Üyesi SMMMO Yay n No 133 Grafik ve Uygulama: Evren Günay

Detaylı

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır. SAYI: 2013/03 KONU: ADİ ORTAKLIK, İŞ ORTAKLIĞI, KONSORSİYUM ANKARA,01.02.2013 SİRKÜLER Gelişen ve büyüyen ekonomilerde şirketler arasındaki ilişkiler de çok boyutlu hale gelmektedir. Bir işin yapılması

Detaylı

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü

YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİ Akdeniz Müftülüğü YETİŞKİNLER DİN EĞİTİMİNİN TANIMI Yetişkinler din eğitimi kavramını tanımlayabilmek için önce yetişkinler eğitimini tanımlayalım. En çok kullanılan ifade ile yaygın

Detaylı

ARAMALI VERG NCELEMES NDE CEZA MUHAKEMELER KANUNU NUN ARAMAYA L fik N HÜKÜMLER N N DURUMU. K l c n yapamad n adalet yapar. KANUN SULTAN SÜLEYMAN

ARAMALI VERG NCELEMES NDE CEZA MUHAKEMELER KANUNU NUN ARAMAYA L fik N HÜKÜMLER N N DURUMU. K l c n yapamad n adalet yapar. KANUN SULTAN SÜLEYMAN ARAMALI VERG NCELEMES NDE CEZA MUHAKEMELER KANUNU NUN ARAMAYA L fik N HÜKÜMLER N N DURUMU K l c n yapamad n adalet yapar. KANUN SULTAN SÜLEYMAN 80 ARAMALI VERG NCELEMES NDE CEZA MUHAKEMELER KANUNU NUN

Detaylı

ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler

ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler ISI At f Dizinlerine Derginizi Kazand rman z çin Öneriler Metin TUNÇ Seçici Olun ISI' n editoryal çal flanlar her y l yaklafl k olarak 2,000 dergiyi de erlendirmeye tabi tutmaktad r. Fakat de erlendirilen

Detaylı

Abdurrahman Kurt Dora Yay nc l k, Bursa, 2011 (1-288 s.)

Abdurrahman Kurt Dora Yay nc l k, Bursa, 2011 (1-288 s.) Kitap Tan t mlar / Book Reviews Din Sosyolojisi Abdurrahman Kurt Dora Yay nc l k, Bursa, 2011 (1-288 s.) En ilkel ça lardan en modern ça lara kadar, din ve toplum bölünmez bir bütünlük arz etmekte ve ikisinin

Detaylı

Bu yaz da 6 mant k sorusu sorup yan tlayaca z.

Bu yaz da 6 mant k sorusu sorup yan tlayaca z. Do ru Önermeler, Yanl fl Önermeler Bu yaz da 6 mant k sorusu sorup yan tlayaca z. Birinci Bilmece. Yarg ç karar verecek. Mahkeme tutanaklar ndan flu bilgiler ç k yor: E er A suçsuzsa, hem B hem C suçlu.

Detaylı

Çocuk dergilerinin flaflmaz sorusudur: Afla daki karenin

Çocuk dergilerinin flaflmaz sorusudur: Afla daki karenin Sihirli Kareler (I) Çocuk dergilerinin flaflmaz sorusudur: Afla daki karenin içine den 9 a kadar say lar öyle yerlefltirin ki, her s ran n, her kolonun ve her iki çapraz n say lar n n toplam 5 olsun. Bu

Detaylı

AMASYA ÜNĠVERSĠTESĠ AVRUPA KREDĠ TRANSFER SĠSTEMĠ (ECTS/AKTS) UYGULAMA YÖNERGESĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç-Kapsam-Dayanak-Tanımlar

AMASYA ÜNĠVERSĠTESĠ AVRUPA KREDĠ TRANSFER SĠSTEMĠ (ECTS/AKTS) UYGULAMA YÖNERGESĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç-Kapsam-Dayanak-Tanımlar AMASYA ÜNĠVERSĠTESĠ AVRUPA KREDĠ TRANSFER SĠSTEMĠ (ECTS/AKTS) UYGULAMA YÖNERGESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç-Kapsam-Dayanak-Tanımlar AMAÇ Madde 1-(1) Bu Yönergenin amacı; Avrupa Birliğine üye ve aday ülkeler arasında

Detaylı

YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ 22 Mayıs 2012 SALI Resmî Gazete Sayı : 28300 Kafkas Üniversitesinden: YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve

Detaylı

KÜRE YAYINLARI / 68. Kitap. FELSEFE SÖYLEfi LER 1. Türkiye de/türkçede Felsefe Üzerine Konuflmalar

KÜRE YAYINLARI / 68. Kitap. FELSEFE SÖYLEfi LER 1. Türkiye de/türkçede Felsefe Üzerine Konuflmalar KÜRE YAYINLARI / 68. Kitap FELSEFE SÖYLEfi LER 1 Türkiye de/türkçede Felsefe Üzerine Konuflmalar smail Kara fi. Teoman Dural Ömer Naci Soykan Do an Özlem Zeynep Direk Ahmet Arslan hsan Fazl o lu Haz rlayan

Detaylı

Uygulama Önerisi 2120.A1-3: Üç Ayl k Finansal Raporlama, Özel Durum Aç klamalar ve Yönetim Onaylar Konusunda ç Denetçinin Rolü

Uygulama Önerisi 2120.A1-3: Üç Ayl k Finansal Raporlama, Özel Durum Aç klamalar ve Yönetim Onaylar Konusunda ç Denetçinin Rolü Uygulama Önerileri 229 Uygulama Önerisi 2120.A1-3: Üç Ayl k Finansal Raporlama, Özel Durum Aç klamalar ve Yönetim Onaylar Konusunda ç Denetçinin Rolü Uluslararas ç Denetim Meslekî Uygulama Standartlar

Detaylı

Cep Yönderi Dizisi. Cep Yönderi Dizisi yöneticilerin ifl yaflam nda her gün karfl laflt klar

Cep Yönderi Dizisi. Cep Yönderi Dizisi yöneticilerin ifl yaflam nda her gün karfl laflt klar Koçluk Cep Yönderi Dizisi Cep Yönderi Dizisi yöneticilerin ifl yaflam nda her gün karfl laflt klar en yayg n meydan okumalara ivedi çözümler öneriyor. Dizi içinde yer alan her kitapta, güçlü ve zay f yanlar

Detaylı

ÇEVRE KORUMA TEMEL ALAN KODU: 85

ÇEVRE KORUMA TEMEL ALAN KODU: 85 TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRETİM YETERLİLİKLER ÇERÇEVESİ () TEMEL ALAN YETERLİLİKLERİ ÇEVRE KORUMA TEMEL ALAN KODU: 85 ANKARA 13 OCAK 2011 İÇİNDEKİLER 1.BÖLÜM: ÖĞRENİM ALANLARI VE ÇALIŞMA YÖNTEMİ...3 1.1.ISCED 97

Detaylı

YASAL FA Z UYGULAMASI VE B R YARGITAY KARARI

YASAL FA Z UYGULAMASI VE B R YARGITAY KARARI KARAR ELEfiT R S YASAL FA Z UYGULAMASI VE B R YARGITAY KARARI KARAR ELEfiT R S Av. MEHMET BAYRAKTAR* I- G R fi 2003, 2004 ve 2005 Mali Y l Bütçe Kanunlar ile; 3095 say l Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine

Detaylı

4 STAT ST K-II. Amaçlar m z. Anahtar Kavramlar. çindekiler

4 STAT ST K-II. Amaçlar m z. Anahtar Kavramlar. çindekiler 4 STAT ST K-II Amaçlar m z Bu üniteyi tamamlad ktan sonra; Say sal olmayan de iflkenler aras ndaki iliflkinin varl n test edebilecek, Farkl örneklemlerin ayn evrenden seçilip seçilmedi ini test edebilecek,

Detaylı