Standard. Başyazı. Standard. Hulusi ŞENTÜRK TSE Başkanı

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Standard. Başyazı. Standard. Hulusi ŞENTÜRK TSE Başkanı"

Transkript

1

2 Başyazı Standard Yıl: 53 Sayı: 622 Eylül 2014 Sahibi Türk Standardları Enstitüsü adına Hulusi ŞENTÜRK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Doğan YAZAR Yayına Hazırlayanlar Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü Yönetim Yeri TSE Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü OFİM 100. Yıl Bulvarı No: OSTİM/ANKARA Tel: Faks: Reklam ve Abone Ümüt ÖZTÜRK Tel: Yılı Reklam Tarifesi Arka Kapak: KDV Kapak İçleri: KDV Son Sayfa: KDV İç Tam Sayfa: KDV Grafik Tasarım NB Yapım Editörler Tuğba HERKEN Ali İMREN Baskı Dağıtım KAYIHAN AJANS TURİZM İnş. Mak. Mad. San. Taah. Tic. Ltd. Şti. Hoşdere Cad. 201/9 Çankaya/ANKARA Tel: Fax: Yayın Türü: Yerel Süreli Basım Tarihi: Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler yazara ait olup derginin ve yazarın adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize gönderilen yazılar yayınlansın veya yayınlanmasın iade edilmez. Değerli okuyucular, Türkiye de sağlık sektörü, kalite ve erişim unsurları açısından bakıldığında son yıllarda önemli bir gelişim göstermektedir. Özellikle hükümet politikalarının sağlık alanına vermiş olduğu destekler ve yapılan yatırımlar sonucunda, bugün ülkemizdeki sağlık sektöründe kayda değer bir büyüme söz konusudur. Maliyetleri minimize, erişimi maksimize etme doğrultusundaki stratejilerin esas alındığı sağlık sektöründeki bu gelişmelerin elbette sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. Sürdürülebilirliğin anahtar unsuru olarak başvurabileceğimiz adres ise kalitedir. Türkiye de sağlık hizmeti veren kuruluşların kaliteye gereken önemi verdiklerinin en önemli göstergelerinden biri hiç şüphesiz, sağlık turizminin son yıllarda yaygınlaşması ve büyümesidir yılında 210 bin yabancı hastanın tedavi için geldiği Türkiye, 2023 yılında 2 milyon yabancı hastanın ziyaretini ve bundan 20 milyar dolar gelir elde etmeyi hedeflemektedir. Ülkemizin bu hedefe ulaşmasında Türk Standardları Enstitüsü olarak bize de önemli görevler düşmektedir. Bu konuda yaptığımız ve yakın zaman içerisinde hayata geçireceğimiz çalışmalardan biri TS EN Sağlık Hizmetleri Kalite Yönetim Sistemi olacak. Bu sistem, sağlık hizmetleri veren kuruluşlarda uygulanabilecek bir yönetim sistemi standardıdır. Sağlık hizmetlerinde kalite altyapısını güçlendirmeyi ve faaliyetlerden kaynaklanan risklerin yönetimini sağlamayı amaçlayan TS EN Sağlık Hizmetleri Kalite Yönetim Sistemi, aynı zamanda ülkemize sağlık turizmi amacıyla gelecek misafirlerin güvenini kazanma noktasında önemli bir unsur olacaktır. Çalışmalarımıza ilham veren ve hizmetlerimizdeki çeşitliliği çoğaltan düşünce, paydaşlarımızın hedeflerine ulaşmasında onlara nasıl katkı sağlayabileceğimizdir. Bu doğrultuda yürürlüğe koyduğumuz yeni bir çalışmayı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Paydaşlarımızın ihtiyaç ve beklentilerine daha iyi cevap verebilmek, Enstitümüzün hizmet süreçlerine pozitif katkı sağlamalarını temin etmek; hizmet alanlarımızın genişletilmesi ve süreçlere ilişkin verimlilik artırıcı nitelikteki fikirlerini etkin bir şekilde değerlendirmeye almak amacıyla Türk Standardları Enstitüsü Paydaş Öneri Sistemi ve Öneri Ödüllendirme Yönergesi ni hazırladık. İnternet üzerinden yapılacak öneriler değerlendirilecek ve dereceye girenler Enstitümüz tarafından ödüllendirilecek. Saygılarımla. Hulusi ŞENTÜRK TSE Başkanı Standard

3 TSE, ilk Beyan Doğrulama Sertifikası nı verdi. TSE den E0 belgelendirmesi 4 7 TSE ile İTO arasında işbirliği protokolü imzalandı. 5 TSE Ölçü Aletleri Yönetmeliği nde Onaylanmış Kuruluş olarak atandı. 9 Standard

4 içindekiler Hulusi ŞENTÜRK Başyazı... 3 TSE den Haberler Doç. Dr. Çağatay ÜSTÜN Tıbbın Merkezi: Sağlık Kurumları ve Etik Gerçekler...16 AYIN KONUĞU Sağlık Bakanı 11 AYIN RÖPORTAJI Feridun KUNAK Türk Kızılayı 39 Röportaj Halk Sağlığı Kurumu Başkanı LÖSEV 68 Dr. Mehmet MÜEZZİNOĞLU Seçil ÖZKAN Doç. Dr. Ruhi TORAMAN Sağlık Kurumlarının Özellikleri...29 Prof. Dr. Nesrin ÇOBANOĞLU Hasta Hakları Açısından Hastaneler Yönetmeliği...33 Enginer BİRDAL (Röportaj) Sağlık Turizmi Nedir?...43 Doç. Dr. Melis NAÇAR Türkiye de Tıp Eğitimi...47 Avukat Turhan İÇLİ (Röportaj) Engelli Hakları...51 Doç. Dr. Ömer GİDER Sağlık Hizmetlerinde Kalite...54 Berkay ARSLAN Burcu GENÇLER (Röportaj) Odyoloji...61 Habibe BİBER (Röportaj) Engelli Olmak ve Sağlık...65 Dt. Yaşar BERBEROĞLU (Röportaj) Sağlık Bir Bütündür...72 İpek Ağaca ÖZGER Su ve Sağlık...75 Ayın Kitabı...76 Obezite Hakkında 10 Gerçek...77 Standart Dünyasından Haberler...78

5 TSE, ilk Beyan Doğrulama Sertifikası nı verdi Türk Standardları Enstitüsü (TSE), yeni geliştirilen ürünlerin pazarda pay sahibi olabilmesi amacıyla başlattığı hizmet kapsamında ilk Beyan Doğrulama Sertifikası nı (BDS) Trimbox adlı ürüne verdi. Gebze deki TSE Kalite Kampüsünde düzenlenen törende Yurttaş Holding tarafından üretilen Trimbox kaçak akım koruma şalterlerine uluslararası geçerliliğe sahip sertifika verildi. TSE Başkanı Hulusi Şentürk, BDS ile firmaların yeni geliştirdikleri ürünlere ilişkin standart üstü beyanlarının test edilerek onaylanması hizmetini başlattıklarını belirterek, Bu uygulamayla firmaların standartların üzerinde ürün geliştirmesini ve üretmesini ümit ediyoruz; bu sayede hem ülkedeki ürün kalitesinin artırılması hem de güçlü markaların doğuşu için gerekli zemini hazırlıyoruz dedi. Yurttaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Evren Yurttaş da TSE nin yaptığı açılımın Türkiye de icat denilebilecek, standardı olmayan ürünlerin önünü açacağını dile getirerek, Belgelendirmeyle ilgili yaklaşık 6 yıldır çok ciddi mücadele veriyoruz. Yurt dışında ciddi koşuşturmalar yaşadık. TSE sayesinde 2020 hedefi 5 milyar dolar ihracat ve dünyada 500 milyar dolar pazar potansiyeline sahip ürünü belgelendirmiş ve devlet garantisi altına almış olduk diye konuştu. Konuşmaların ardından Şentürk, TSE nin verdiği ilk BDS yi Yurttaş a takdim etti. p 4 Standard

6 TSE ile İTO arasında işbirliği protokolü imzalandı Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile İstanbul Ticaret Odası (İTO) arasında 15 Ağustos 2014 tarihinde işbirliği protokolü imzalandı. İTO üyelerine, TSE Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanlığı Laboratuvarlarından alacakları kalibrasyon, eğitim ve özel deney hizmetlerinde indirim yapılacak. Söz konusu protokol gereğince deney hizmetlerinde yüzde 20, kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 40, eğitim hizmetlerinde yüzde 30 ve CE İşareti belgelendirmesinde de yüzde 20 indirim uygulanacak. TSE den gözetim hizmeti de alan üye firmalara deney hizmetlerinde indirim oranı yüzde 30 olacak. İmza töreninde konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, söz konusu protokolün sadece iş dünyası için değil TSE için de çok önemli olduğuna değinerek, TSE nin uzun yıllardır iş dünyası ile güçlü bir paydaşlık ilişkisi tesis etmek için çalıştığını söyledi. Şentürk, Türkiye deki kamu kurumlarında kendisini patron, iş dünyası ya da diğer kuruluşları ise müşteri olarak gören bir zihniyetin hakim olduğunu kaydederek, bu hakim zihniyeti değiştirmek için yıllardır çaba sarf ettiklerinin altını çizdi. Standard 5

7 TSE nin ilk olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulduğunu, daha sonra Enstitünün bir kamu kurumu haline getirildiğine dikkat çeken Şentürk şöyle konuştu: TSE aslında iş dünyasının bir teşekkülüdür. Dolayısıyla iş dünyası bizim için bir müşteri değil, bizim paydaşımızdır. Bu konuda son yıllarda önemli oranda mesafe alabildiğimize de inanıyoruz. Söz konusu işbirliğinin kurulabildiği ölçüde, iş dünyasının uluslararası alanda önünün açılacağını vurgulayan Şentürk, Pakistan da üretilen ürünler Avrupa ya gidip, Avrupa üzerinden Türkiye ye geliyor. Çünkü CE işaretlemesi ve diğer işaretlemelerden dolayı direkt Türkiye ye gelemiyor. Avrupalılar bu sistemi kurmuş. Oysa direkt bize gelebileceği gibi bizim üzerimizden Avrupa ya gidebilir. Yani yolu bizim tarafımıza çevirme imkanımız var. 2-3 ay önce Pakistan daydım, tekrar gideceğim, çünkü teklifimize olumlu görüş geldi. Bütün bunları odalarımızın öncülüğü ve desteğiyle sağlamalıyız. Artık Oda ayrı TSE ayrı anlayışı bitmek mecburiyetinde. Aksi takdirde iki taraf da zarar edecek diye konuştu. TSE Başkanı Hulusi Şentürk: TSE aslında iş dünyasının bir teşekkülüdür. Dolayısıyla iş dünyası bizim için bir müşteri değil, bizim paydaşımızdır. Bu konuda son yıllarda önemli oranda mesafe alabildiğimize de inanıyoruz. İTO üyelerine ciddi indirimlerle hizmet vereceklerini, bunun da işletmelerin girdi maliyetini düşüreceğini kaydeden Şentürk, Ar-Ge faaliyetlerinin de bu kapsamda yer alması önemli. Bu şekilde kuruluşlarımız herhangi bir ürün geliştirmek istediklerinde TSE laboratuvarlarından ciddi indirimle kendi laboratuvarları gibi yararlanabilecekler dedi yıl önce TSE nin laboratuvar altyapısı müsait olmadığı için Türkiye deki işletmelere kendi laboratuvarlarını kurma zorunluluğu getirildiğine işaret eden Şentürk, şunları söyledi: Bu, bir yandan Türkiye yi laboratuvar çöplüğüne çevirirken bir yandan da sanayicimizi aşırı bir maliyetle karşı karşıya bıraktı. Bu uygulamadan vazgeçtik artık. Tam tersine biz sanayicimize zorunlu değilse Hiç onunla uğraşma, gel benim laboratuvarım senin laboratuvarın olsun mantığıyla çalışıyoruz. Sanayicimizin üzerindeki yükü böylece kaldırmış olduk. Şentürk, tüm laboratuvarlarının ve testlerinin uluslararası geçerliliği bulunduğunu ve akredite olduğunu söyleyerek, İslam Ülkeleri Standardizasyon ve Metroloji Enstitüsüne (SMIIC) İTO nun ortağı olduğu Dünya Ticaret Merkezinde indirimle bir yer sağlanması yönünde İTO Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar dan söz aldığını da belirtti. İTO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Çağlar ise konuşmasında, yatırımların önünü açacak ve ülkedeki büyüme dinamiklerini kuvvetlendirecek sinerjinin kamu ile özel sektör arasındaki işbirliğiyle tesis edileceğini kaydetti. Çağlar, TSE ile İTO nun kamu ve özel sektör arasındaki uyumu gösteren bir protokolün altına imza attıklarını belirterek, bu anlaşma ile İTO üyelerine TSE Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanlığının laboratuvarlarından alınacak deney, gözetim, kalibrasyon ve eğitim hizmetlerinde indirimler sağlanacağını söyledi. İTO Başkanı, İTO olarak TSE den CE işaretlendirmesinde de indirime gidilmesini talep ettiklerini ve bu konuda da yüzde 20 indirim yapılacağını vurguladı. İTO üyelerine sağlanan indirimlerden dolayı TSE Başkanı Hulusi Şentürk e teşekkür eden Çağlar, TSE ile olan etkin işbirliğinin devam edeceğinin altını çizdi. p 6 Standard

8 Türk Standardları Enstitüsü (TSE) tarafından verilmeye başlanan ve mobilya üretiminde kullanılan ahşap ürünlerindeki Formaldehit salınımının en düşük seviyede olduğunu gösteren E0 Formaldehit Emisyon Belgesi ni Türkiye de almaya ilk hak kazanan şirket, Isparta da faaliyet gösteren Orman Mahsulleri İntegre Şirketi (ORMA) oldu. TSE den E0 Belgelendirmesi ORMA nın Isparta daki merkezinde düzenlenen belge törenine katılan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, mobilya üretiminde kullanılan ahşap ürünlerinde, Formaldehit salınım düzeylerine göre E1 ve E2 belgeleri verildiğini, bu belgelerle salınımı mümkün olan en alt seviyeye çekmenin amaçlandığını kaydetti. E2 nin orta kademe, E1 in daha da az Formaldehit salınım düzeyini ifade ettiğine değinen Şentürk, şöyle konuştu: E0 ise, Formaldehit salınım maddesinin mümkün olan en düşük seviyeye çekildiğini ifade etmek için düzenlenmiştir. Türkiye de E0 belgesini ilk defa bir kuruluşumuza takdim ediyoruz. Bunun diğer kuruluşlara örnek olmasını temenni ediyoruz. Çünkü Standard 7

9 evimizde, iş yerimizde sürekli kullandığımız için bu ürünlerin insan sağlığını tehdit eden her türlü salınımdan uzak olması gerekiyor. Türkiye ürünlerinin kalitesinin uluslararası anlamda tescilinin sağlanması açısından da bu durum büyük önem taşıyor. Türkiye için erken sayılabilecek bir belgelendirmeyi devreye soktukları için arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Türkiye sanayicisinin rekabet gücünü artırmak ve insanların sağlığını korumak için bu tür açılımlara ihtiyaç var. Yeni açılımlarla kalite yolculuğumuz devam edecektir. TSE Başkanı Şentürk, TSE nin uygulamaya koyduğu TSE Yıldız, TSE Çift Yıldız belgelendirme sistemleri hakkında da bilgi verdi. Şentürk şöyle konuştu: Standart bir ürün ya da hizmette üzerinde mutabakat sağlanan seviyeyi ifade E0 belgesini ilk defa bir kuruluşumuza takdim ediyoruz. Bunun diğer kuruluşlara örnek olmasını temenni ediyoruz. Çünkü evimizde, iş yerimizde sürekli kullandığımız için bu ürünlerin insan sağlığını tehdit eden her türlü salınımdan uzak olması gerekiyor. eder. Bunun altı kabul edilemez üstü daha ihtiyaridir. Standarda uygunluk ararız biz Türkiye de. Ancak bunun bir dezavantajı var. A firması standardın çok üzerinde bir kaliteyi yakalamıştır. B firması standart seviyesinde kalmıştır. İkisine aynı belgeyi verdiğimizde çok daha üst seviyedeki ürünle çok daha alt seviyedeki ürün aynı şartlarda aynı belgeyle pazar rekabetine girdiğinde iyi ürünün haksız rekabete maruz kaldığını görüyoruz. Niye Türk markasına sahip olamıyoruz? Çünkü marka değerini kazanabilecek standart üstü seviyelere ulaşmada cazip bir nokta yok. Devlet ihale açıyor, belge şartı koşuyor, firmalar satın almada belge şartı koşuyor ama A sınıfı da C sınıfı da aynı belgeye sahip. TSE olarak geçtiğimiz aylarda TSE Yıldız ve Çift Yıldız olarak yeni bir belgelendirme çalışması başlattık. Kriteri yüksek seviyeye çekildiğinde TSE Yıldız, çok daha üst seviyeye çekildiyse TSE Çift Yıldız Belgesi vererek, standart üstü ürünlerin kalitesini devlet güvencesiyle belgelendirmiş, bunların da rekabet avantajını kendilerine tesis etmiş oluyoruz. Artık kuruluşlarımız ihaleye çıkarken bu üründe Tek Yıldız, Çift Yıldız isteyebilecek. Bu da Türkiye sanayisinde özellikle kaliteli ürün üretimi için önemli bir teşvik olacaktır dedi. TSE Başkanı, konuşmasının ardından, ORMA Yönetim Kurulu Üyesi Neslihan Demirel e E0 Formaldehit Emisyon Belgesi ni teslim etti.. p 8 Standard

10 TSE Ölçü Aletleri Yönetmeliği nde onaylanmış kuruluş olarak atandı Türk Standardları Enstitüsü (TSE), Avrupa Birliği Yeni Yaklaşım Direktifleri çerçevesinde Ölçü Aletleri Yönetmeliği nde Onaylanmış Kuruluş olarak atandı. Avrupa Birliği tarafından 12 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleştirilen bu atamayla birlikte TSE, Ölçü Aletleri Yönetmeliği kapsamında Su Sayaçları, Gaz Sayaçları, Hacim Dönüştürme Cihazları ve Aktif Elektrik Enerji Sayaçları kapsamında ülkemizdeki ilk ve tek ulusal onaylanmış kuruluş olarak uygunluk değerlendirme işlemlerini gerçekleştirmeye başladı. TSE nin Avrupa Birliği Direktifleri çerçevesinde Onaylanmış Kuruluş olarak atandığı direktif sayısı 11 e yükseldi. Ölçü Aletleri Yönetmeliği, ölçü aletlerinin güvenli olarak piyasaya arzı için gerekli kuralları ile uygunluk değerlendirme prosedürlerine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. 2004/22/AT MID (Measuring Instruments Directive) Yönetmeliği; ölçü aletlerinin Avrupa da serbest ticaretini kolaylaştırmak için gerekli teknik ve yasal şartları saptayan Yeni Yaklaşım direktiflerinden biridir. Avrupa Birliği tarafından 31 Mart 2004 tarihinde yayımlanan direktif, ülkemizde 7 Ağustos 2008 tarihinden bu yana Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının sorumluluğunda zorunlu uygulamadadır. p Standard 9

11 10 Standard

12 AYIN KONUĞU SAĞLIK BAKANI Dr. MEHMET MÜEZZİNOĞLU Dergimizin bu ayki konuğu Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu oldu. Sağlık hizmeti alanında son yıllarda dünyanın dikkatini çeken gelişmelere imza atan Sağlık Bakanlığının yeni çalışmalarını Bakan Müezzinoğlu na sorduk. Sağlık Bakanlığının gelecek vizyonunu ele aldığımız görüşmede Müezzinoğlu, kurulması planlanan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığının detayları hakkında bilgi verdi. Varlığına kutsallık atfedilen mesleğin mensupları dediği sağlık çalışanlarına da mesaj veren Müezzinoğlu, sağlıkta şiddetin önüne geçmek için yeni yaptırımların neler olduğunu bizlerle paylaştı. Standard 11

13 STANDARD: İktidarda bulunduğunuz 12 yılda sağlıkta önemli çalışmalar yapıldı. Sağlık Bakanı olarak, Türkiye nin bugün sağlık alanında geldiği noktayı nasıl yorumluyorsunuz? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: 12 yıl önce muayene için sabah ezanıyla sıra almaya gidenlerin, günün yarısını ilaç kuyruğunda geçirenlerin, yatak bulamadığı için serumuyla hastane bahçesinde iyileşmeyi umut edenlerin olduğu bir tablo vardı. Kısacası milletimizin hak etmediği bir sağlık anlayışı söz konusuydu. İktidara geldiğimiz gün buna son vermek için kolları sıvadık. Milletimize verilmiş sözümüz, ilklerin kaynağı olacak projelerimiz vardı. Hakkaniyetli, erişilebilir ve kaliteli sağlık hizmetinin lütuf olmadığını, en temel hak olduğunu hafızalara kazımalıydık. Şükürler olsun ki o gün verdiğimiz sözleri yerine getirmenin mutluluğunu bugün yaşıyoruz. Bir dönem hayal bile edilmeyecek projeleri bugün hayata geçiriyoruz. Bununla da yetinmiyor, eserler zincirimize her gün bir yenisini ekliyoruz. Avrupa nın en büyük sağlık kampüsünün inşa edilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin en üst seviyeye çıkartılması, kara, hava ve deniz ambulanslarından oluşan büyük ulaşım filosu, ücretsiz acil sağlık hizmeti, yüz binlerce kişiye evde sağlık hizmeti, mobil eczaneler, 81 ilde kanser tarama merkezleri, Türkök çalışmaları ve daha nicesi Bu hizmetlerimizin sonucunda sağlıktaki memnuniyet oranı yüzde 39,5 ten 75 e çıktı. Bu da doğru bir yolda olduğumuzun sağlaması oldu. Amacımız sağlık hizmetlerinin kalitesini artırarak, vatandaşlarımızın memnuniyetini en üst düzeye çıkarmaktır. Bunun için kendisini iyi yetiştirmiş, mesleğine gönül vermiş değerli sağlık çalışanlarımız en önemli kaynağımızdır. STANDARD: Sağlık Bakanlığı olarak gelecek dönemde hangi yeni uygulamaları planlıyorsunuz? Bunların amaçları nedir? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Hiçbir zaman kendimizi yaptıklarımızla sınırlamadık. Bilakis, kaliteli ve adil bir hizmet sunumu için sınırları zorladık. Sağlık gibi hayati bir alanda istenileni verebilmeniz için uzun vadeli projelerinizin olması gerekiyor. Bu bağlamda, Türkiye nin 2023 Vizyonu na yakışan bir sağlık misyonunun altyapısını oluşturuyoruz. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinde geldiğimiz nokta, vatandaşlarımız başta olmak üzere uluslararası sağlık otoriteleri tarafından takdir ediliyor. Önceliğimiz insanımızı her türlü hastalığa karşı korumaktır. Ancak bir hastalıkla karşılaşıldığında ise çağın koşullarına uygun teknoloji ve altyapıyla donatılmış sağlık merkezlerimizde, etkin tedavi yöntemleriyle şifa kaynağı olmak için çaba sarf ediyoruz. Kısa bir zaman önce, doku tiplemesinin yapılacağı laboratuvarların ihalesini yaptık. Bunun yanında ülkemiz için büyük bir sorun olan organ bağışı konusunda da istediğimiz rakama ulaşabilmemiz için yerel yöneticiler, din adamları ve kanaat önderleri gibi etkili insanları da içine alan geniş kapsamlı bir kampanya başlattık. Vatandaşımızın sağlıklı yaşam kalitesinin yükseltilmesine bundan sonra da ağırlık vereceğiz. STANDARD: Yurt dışından yabancı sağlık personelinin Türkiye de görev almak istediklerine dair başvurular olduğunu biliyoruz. Hangi branşlarda kaç başvuru oldu şimdiye kadar? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Yabancı sağlık meslek mensuplarının özel sağlık kuruluşlarımızda çalışmalarına olanak veren yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 22 Şubat 2012 tarihinden bu yana, 453 yabancı sağlık personeli bize başvuru yaptı. Bunların 136 sı uzman hekim, 219 u pratisyen hekim, 79 u hemşire, 4 ü sağlık memuru, 8 i fizyoterapist, 2 si anestezi teknikeri, 1 i laboratuvar teknisyeni, 3 ü radyoloji teknikeri ve 1 i acil tıp teknikeridir. Başvuruların tamamı bakanlığımızca uygun bulundu. Şimdiye kadar 435 kişiden 200 ü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından çalışma izni alarak göreve başladı. 12 Standard

14 STANDARD: Türkiye de sağlık alanındaki sorunları sıralamanızı istesek, birinci sıraya hangi problemi koyarsınız? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Sağlık alanında elde ettiğimiz önemli başarılar, halkımız başta olmak üzere birçok ülke tarafından takdir ediliyor. Bu durum, sağlık alanında hiçbir eksiğimizin olmadığını göstermiyor. Amacımız sağlık hizmetlerinin kalitesini artırarak, vatandaşlarımızın memnuniyetini en üst düzeye çıkarmaktır. Bunun için kendisini iyi yetiştirmiş, mesleğine gönül vermiş değerli sağlık çalışanlarımız en önemli kaynağımızdır. Bu bağlamdan bakacak olursak, modern çağın koşullarının gereklerini en iyi şekilde yerine getiren bakanlığımızın en büyük problemi, yeterli sayıda uzman doktorun olmamasıdır. Ne yazık ki geçmiş dönemde ideolojik saplantılar nedeniyle geleceği iyi analiz edemeyen karar vericilerin tutumları nedeniyle bugün özellikle uzman doktor noktasında ciddi bir açık bulunuyor. Bu gerçekle hep birlikte başa çıkmak zorundayız. Hükümet olarak hekim ve sağlık çalışanı istihdamı ile ilgili belirlediğimiz hedeflere ulaştığımızda, inşallah çalışanlarımız da ideal çalışma sürelerine kavuşacaklardır. STANDARD: Hekimlere uygulanan şiddet hala gündemdeki yerini koruyor. Torba kanundaki düzenlemeyle birlikte nasıl yaptırımlar getirdiniz? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: İnsanımıza karşılıksız bir şekilde hizmet veren sağlık çalışanlarımız, varlığına kutsallık atfedilen bir mesleğin mensuplarıdır. En zor şartlarda mesleki sorumluluğunu yerine getirme adına gösterdikleri çaba takdire şayandır. Örnek gösterilen bir sağlık sistemi geliştirmişsek bunda en büyük emek sağlık çalışanlarınındır. Onların bu çabaları, halkımızda da ciddi bir karşılık buluyor. Ancak böyle güzel bir tabloya rağmen kimi zaman çalışanlarımıza yönelik uygulanan şiddet, tahammül sınırlarımızı zorluyor. Hiçbir meşru gerekçesi olmayan bu durum, bizleri derinden üzüyor. Bunun önüne geçmek için torba kanun ile ciddi yaptırımlar getirdik. Sağlık çalışanlarına görevi sırasında veya görevi nedeniyle yapılan kasten yaralama artık tutuklama nedeni olacak. Burada bir parantez açmak istiyorum: Vatandaşlarımızdan da bu konuda tavır almalarını bekliyorum. En zor anlarımızda sağlık çalışanlarının yanı başımızda olduklarını, sağlığımızı onlara emanet ettiğimizi unutmamalıyız. STANDARD: Bakanlık olarak obeziteye özel bir önem veriyorsunuz. Obeziteyle mücadele kapsamında hangi çalışmaları yürütüyorsunuz, bu mücadeleye nasıl katılıyorsunuz? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Son yıllarda yaygın olarak görülen obezite küresel bir epidemi halini alıyor. Türkiye de de maalesef benzer bir durum söz konusu. Bakanlık olarak obezite ile mücadelede 3 temel program yürütüyoruz: Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı, Türkiye Diyabeti Önleme ve Kontrol Programı, Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı. Beslenme Dostu Okul Programı ile okul kantinlerinde doğal maden suları hariç; enerji içecekleri, gazlı içecekler, aromalı içecekler ve kolalı içecekler ile kızartma ve cipslerin satışlarını yasakladık. Bunların yerine süt, ayran, yoğurt, meyve suyu, taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulmasını sağladık. Bunun yanında ekmekte tuz miktarını azalttık. Zeytin ve peynirde tuz azaltma çalışmaları komisyonlarda devam ediyor. Obezite, diyabet ve kalp gibi toplum sağlığını tehdit eden hastalıklarla mücadelenin en etkin yöntemi hareket ve doğru beslenmedir. Bu kapsamda, 2014 ü Sağlıklı Yaşam ve Hareket Yılı ilan ettik. Ülke genelinde hareketli yaşama teşvik etmek için geniş katılımlı etkinlikler yapıyoruz. Bu kapsamdaki çalışmamız devam edecektir. STANDARD: Türkök Projesi nin 2014 yılında başlayacağını söylemiştiniz. Bu proje ne zaman uygulamaya geçecek, şu anda hangi aşamada? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Türkök Projesi için gerekli teknik çalışmalar tamamlandı. Türkök Projesi için ilk etapta Türk Kızılayı ile bir protokol imzaladık. Böylece Ulusal Kemik İliği Bankası nın kurulması için ilk adımı atmış olduk. Böylece gönüllü verici sağlanması konusunda Kızılay ın geçmişten gelen tecrübelerinden faydalanarak, kısa sürede kemik iliği gönüllü verici havuzu oluşturacağız. Kemik İliği Bankası na gönüllü olarak kemik iliği veya periferik kök hücre bağışlamak Standard 13

15 isteyen bağışçı adayları bulmak amacıyla Türkiye çapında 12 gönüllü verici merkezi kuracağız. Bu merkezlerin ihale süreci 7 Ocak ta yapıldı. Kızılay tarafından kemik iliği bağışçılığı konusunda kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve gönüllü bağışçı sayısının artırılmasına yönelik kamu spotu ve bilgilendirme çalışmaları yapılacak. Toplanan numunelerden enfeksiyon markerları ve hemogram testleri üzerine çalışılarak uygun olan numunelerinin kayıt altına alınması için bir yazılım programı hazırlanacaktır. Özetle Türkök Projesi nin bütün işlemleri 2014 ün ilk çeyreğinde tamamlanacaktır. STANDARD: Alternatif tıp uygulamaları ile ilgili ne gibi düzenlemeler yapıldı? Bu düzenlemeyi yaparken neyi amaçladınız? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Vatandaşlarımızın kimi zaman alternatif tıp uygulamalarını tercih etmesi ve dünyada da bunun yaygın uygulaması sebebiyle tamamlayıcı tıp yöntemlerinin kontrollü ve doğru kişiler tarafından uygulanması için düzenleme yaptık. Bakanlığımız bünyesinde, Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı kuruldu. Uygulamaların bilimsel kanıt düzeyleri araştırıldı. Akademisyenlerle yapılan değerlendirme sonucu 14 başlık belirlendi. Koordinatörler ile yapılan toplantıda alt gruplar ve bilimsel araştırmalar hakkında istişare yapıldı. Mevzuat çalışmalarına katkı sağlamak için bilimsel araştırmalar yapmak üzere Daire Başkanlığımız bünyesinde 3 uzman doktor ve 3 profesörden oluşan bir komisyon oluşturuldu. Bununla birlikte sahanın değişen yapıya uyum sağlaması için belirlenen uygulayıcılar ve uygulama alanlarının oluşturulan mevzuata göre kademeli şekilde Modern ve etkili sağlık hizmetini sunarken geleceği göz ardı edemezdik. Böyle bir sistemi kurgularken, günü kurtarma adına ucuz bir politikanın içine girmedik. faaliyet izni veya ruhsatlandırılması çalışmaları yapılacak. Uygulamalar ile ilgili standart eğitim programlarının oluşturulması ile uygulayıcıların standart eğitim almaları sağlanacaktır. STANDARD: Sağlık turizmi konusu son yıllarda çok gündemde. Bu kapsamda sağlık turizmi alanında ne gibi çalışmalar yürütülüyor? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Sağlık turizminin ekonomimize ve bölgedeki gücümüze kazandırabileceklerini göz önünde bulundurarak etkili politikalar belirliyoruz. Ülkemizin coğrafi konumu, iklimi ve kültürünün yanı sıra siyasi ve ekonomik istikrar sonrasında gelişen sağlık hizmetlerinin kaliteli ve uygun fiyatta olması büyük bir avantaj sağlıyor. Dünyadaki gelişmeleri titizlikle takip edip, sürekli araştırmalar yapıyoruz. Kalite ve uluslararası standartlardan taviz vermeden kendimizi yeniliyoruz. Sağlık turizminin bütün branşlarındaki gelişmelerine entegrasyon sağlayarak, insan kaynağı efektifini en iyi şekilde kullanıyoruz. Kozmetik cerrahi, organ ve doku nakli, diş hekimliği, kalp cerrahisi gibi alanlarda dünya çapında deneyimli hekimlerimiz bulunuyor numaralı çağır hattımız ile ülkemize gelen misafirlere 6 dilde 24 saat danışmanlık hizmeti veriyoruz. Ülkemizin tabii avantajlarıyla birlikte bakanlığımız bünyesinde sağlık turizmini düzenleyen ve denetleyen bir birimin bulunması da bir başka avantajımızdır. Bir zamanlar yurt dışına tedavi için hasta gönderen Türkiye, artık birçok ülkeden yüz binlerce hasta için şifa merkezi haline geldi. STANDARD: Kamu Hastane Birliği yerinde hizmet anlayışıyla kurulan yeni bir sistem oldu. Bu yeni idari yapıdan öngördüğünüz sonuçları alabildiniz mi? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Reformlarımızın bir parçası olan KHB yi daha kaliteli sağlık hizmeti sunmak, vatandaşın ve çalışanların işini kolaylaştırmak, hastane finansmanlarını sürdürülebilir kılmak için son derece çağdaş yaklaşımlar üzerine kurduk. Sorunlara yerinde çözüm üretmeyi, bürokrasinin azaltılmasını ve hizmet maliyetinin düşürülmesini hedefledik. KHB ile vatandaş memnuniyetini merkeze alan, yönetim yerine 14 Standard

16 yönetişim esasları doğrultusunda hizmet veren bir anlayış geliştirdik. Tıbbi cihaz ve insan gücünü bir merkezden planlayarak, vatandaşlarımız açısından; etkin, verimli ve hakkaniyetli bir uygulama başlattık. Ciddi bir fizibilite çalışması, yoğun bir emek sarf edilen bu modelin gelecekte sağlık alanında nasıl bir yer edineceğinin de hesaplarını yaptık. Birinci yılını tamamlayan bu modelimiz, öngörülerimizi boşa çıkarmadığı gibi gelecek adına da ciddi bir motivasyon sağladı. Ayakları yere sağlam basan KHB, gelecekte de aynı performansı sağlayarak Türkiye nin sağlık politikalarına önemli katkılar sunacaktır. STANDARD: Son olarak Sağlıkta 2023 Vizyonu programı kapsamında, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı kurulacağını açıkladınız. Bu projenin detayları hakkında bilgi verir misiniz? Mehmet MÜEZZİNOĞLU: Bakanlık olarak hizmet sunumunda gösterdiğimiz başarıyı, sağlık Ar-Ge ve sağlık eğitimi alanında yapacağımızı yeniliklerle taçlandırmak istiyoruz. Bu kapsamda 6 enstitüden oluşan, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığını kuracağız. Böylece dünyada Sağlık Endüstrileri alanında yaşanan bilimsel gelişmelere ve yenilikçi çalışmalara uyum sağlayacağız. TÜSEB bünyesinde; Kanser, Biyoteknoloji, Anne, Çocuk ve Ergen Sağlığı, Kronik Hastalıklar, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp ile Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitülerini kuracağız. Sorularınıza özet başlıklar halinde verdiğim cevapları, sağlık sistemimizde yaşanan gelişmeleri, Türkiye 2023 Sağlık Vizyonu programının başlangıcı sayıyoruz. Modern ve etkili sağlık hizmetini sunarken geleceği göz ardı edemezdik. Böyle bir sistemi kurgularken, günü kurtarma adına ucuz bir politikanın içine girmedik. Ciddi bir fizibilite çalışması, yoğun bir emek sarf edilen bu modelin gelecekte sağlık hizmeti alanında nasıl bir yer edineceğinin de hesaplarını yaparak 2023 vizyonunu belirledik. STANDARD: Tüm çalışmalarınız ve bu güzel sohbet için teşekkür ederiz. Standard 15

17 Tıbbın ortaya çıkış sürecini insanlık tarihi kadar eskiye götürmek anlayışı ister istemez bizleri bu konuda çok daha dikkatli ve özenli olmaya zorluyor. Dr. William Osler in değindiği tarif oldukça gerçekçidir: Tıp sanatı bir milletin, bir mezhebin malı olmaktan ziyade, bütün insanların çalışması ile meydana gelmiş bir anıttır. Tıp için yapılmış olunan ve yapılacak her yeni metot, her yeni çalışma ve buluş bu anlamda ele alınmalıdır. İnsanın var olduğu her yerde tıbbın da var olduğunu anlamaya çalışırken, şifanın dağıtıldığı ve hastanın tedavi edildiği kurumların gelişimi hakkında çok fazla sayıda bilgiye rastlıyoruz. Yüzyıllar önce, gezgin hekimlerin pazar ya da panayır alanlarına getirilmiş hastaları muayene ettiklerini ve hastalara çareyi buralarda sunduklarını biliyoruz. Kimi farklı medeniyetlerde ise hekimler, amacına uygun olarak yapılmış, konumu belirlenmiş, planlı yerlere inşa edilmiş sağlık merkezlerinde hastaları kabul etmeye başladılar. Her ne kadar çok yaşlı, kanamalı bir yarası olan veya doğumu yaklaşmış hastalar buralara alınmasalar da, bunun bir sebebi vardı. Sağlık sunan yerin özelliği ölümü, çaresizliği çağrıştırmaması gerekiyordu Bugünün hastanelerinden uzak bir anlayışta olsa da, bu kurumların varlığı o yüzyıllarda önemliydi. Antik Yunan döneminin ilk sağlık kurumları (tapınakları) olan ve eski Yunan Sağlık Tanrısı Asklepios a ithaf edilerek yapılmış Asklepionlarda iyileşmesi muhtemel hastalıklara maruz kalmış hastaların bakımı yapılıyor ve herhangi bir ücret talep edilmiyor, sadece iyileşen hasta bu memnuniyetini belirtmek adına isterse buraya adakta bulunabiliyor ya da miktarını kendisinin belirlediği bir bağış yapabiliyordu. Bu sağlık tapınaklarında kaplıca terapisinin de uygulanıyor olması, bir tür termal merkez gibi çalışma olasılığı da muhtemeldir. Asklepios sağlık tapınaklarının varlığı arkeolojik bulguların ışığında anlaşıldığı kadarıyla M.Ö. 6. yüzyılda Teselya veya Tricca ya da Epidauros da ortaya çıkmıştır. O dönemde Ege Havzası içinde farklı yerlerde farklı büyüklükte asklepionlar inşa edilmişti. Asklepion kültü dahilinde tarihin önemli hekim şahsiyetleri bizzat çalışma ve pratik yapma şansına sahip olmuşlardır. Ege Bölgesi nde bulunan ve iyi korunmuş vaziyetteki Bergama asklepionu, hekim Galen in çalıştığı yer olması açısından önemlidir. Asklepion sistemi Antik Roma döneminin başlarına kadar etkinliğini sürdürmüş, ancak Roma uygarlığının tıbba olan bakış açısının farklı bir özellik arz etmesinden dolayı gelişimini üst düzeylere çıkaramamıştır. Tıbbın babası olarak nitelendirilen ve primitif ampirik tıbbı daha bilimsel olanla ve iyi bir gözlemle teşhise dayandıran Hippokrates in Kos da (İstanköy) doğduğu ve orada görev yaptığı bilinmektedir. Kos da kalıntıları bulunan asklepion ile belirgin bir teması olup olmadığına ilişkin veriler şüphelidir. Hippokrates, Kos adasından ayrıldıktan sonra ömrünün sonuna kadar gezgin bir hekim olarak çalışmış, kimi kaynaklara göre İskenderiye deki bilim ve kültür merkezine de uğramış, genel anlamda bir yere bağlı olmadan deney ve gözleme dayalı metodunu geliştirerek hastalarını iyileştirmeye çalışmıştır (1,2). O dönemlerde gezgin hekim, sağlık ve şifanın kendisini temsil etmekteydi. Çare ve deva arayanlar için bu insanların varlığı minnet duygusu yaratacak düzeydeydi. Ortaçağ Avrupası nda tıbbın karanlık bir dönem yaşaması ve tıp pratiğinin kilisenin eline geçmesi, yeni bir anlayış olan kilise tababeti diye ifade edilen bir ekolü doğurmuştur. Aynı zaman 16 Standard

18 diliminde Doğu dünyasındaki bilim anlayışında tam bir Rönesans havasının yaşandığı söylenebilir. Kilise tababetinin Orta çağın sonlarına doğru etkisini yitirmeye başladığı sıralarda Paris deki Hotel Dieu ilk kapsamlı hastane olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır(3). Doğu da ise Bağdat, Kahire ve Şam da yer alan büyük hastaneler o dönemin sağlık kurumlarının temel hedefini yansıtmaktaydı. Bu hastanelerde farklı hastalıkların tedavisi için uğraşılıyor, kaldıkları süre içinde hastaların her türlü ihtiyacı karşılanıyor ve nekahat dönemlerini rahat geçirmesi için gerekli tedbirler alınıyordu. Anadolu Selçuklu kültüründeki darüşşifa sistemi de aslında asklepion kültünün bir tür devamı niteliğindedir. İşleyiş ve sistematik açısından görülen benzerlikler bunun delili sayılabilir. Anadolu Selçuklularındaki darüşşifa kurumlarının da çalışma prensibi yine ücretsiz bir yapı üzerine kurgulanarak, işleyişi vakıf sistemi üzerinden gerçekleştirilmişti. Selçuklular; Sivas, Kayseri, Tokat, Kastamonu, Konya, Aksaray, Erzurum, Amasya, Divriği, Çankırı, Mardin gibi pek çok şehirde bu tür hastaneler yaptırmıştır. Amaç, halkın hastalıklarla olan mücadelesine katkıda bulunmaktı. O yüzyıllardaki nüfus azlığı ve tedavi edilebilen hastalık oranının azlığı da göz önüne alındığında böyle bir sağlık sistemi uygulamasının başarılı olma şansı bir hayli yüksekti (4). Osmanlı İmparatorluğu döneminde sağlık konusunda darüşşifa sisteminin bir devamına rastlamakla beraber, sınırları oldukça geniş bir imparatorluğun sağlık sistemi üzerindeki hakimiyetinde kimi zaman bazı sıkıntılar olabiliyordu. Özellikle kurumsallaşmanın haricinde hekim yetiştirme açısından yaşanan zorlukların giderilmesi için, ilk başta askeri alanlardaki hekim açığını kapatmak üzere 1827 yılında padişah II. Mahmud döneminde Batılı anlayışa uygun ilk tıp okulu olan Tıbhane-i Âmire faaliyete geçmiştir. İmparatorluğun sona ermesinin ve Milli Mücadele olarak ifade edilen Kurtuluş Savaşı nın ardından yeni bir yönetim anlayışına geçilmiş ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ün ilk direktifi olan, milletimizi asayişi tam halinde yaşatmak en büyük amacımız olduğu gibi onun sıhhatine itina etmek ve olanaklarımız nispetinde toplumsal acıya çare olmak da hükümetimizin genel ödevlerinden biridir yaklaşımı daha o dönemde sağlık, ödev, sorumluluk kavramlarının içinin hangi amaç için doldurulmuş olduğunu göstermektedir. Cumhuriyet sonrası döneme ait Numune Hastanesi anlayışı ülkemizde örnek bir teşkilat yapılanmasına ihtiyaç duyulduğunu, devletin sağlık politikasının belirginleştiğini ve kurumsallaşmanın sağlanmasına yönelik olduğunu göstermektedir(5). Günümüzde sağlık sistemimizin tek bir çatı altında yeniden yapılandırılmasına ilişkin çalışmalar, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi devam etmektedir. Ancak burada karşılaşılan temel zorluk değinmiş olduğumuz gibi sağlık alanının maliyet, kâr-zarar anlayışına göre kurgulanmış olmasındandır. Aşırı ihtisaslaşma sürecinden tıp bilimi de nasibini almış, farklı alanlara ayrılan pek çok tıbbi çalışma disiplinleri farklı hastane anlayışlarını da beraberinde getirmeye başlamıştır. Bilimin üst seviyelerini zorlamaya başlayan bu anlayış sayesinde zaten ücretsiz olmayan sağlık hakkına erişimin biraz daha zorlaşmaya başladığını görüyoruz. Çünkü yeni dünyanın tıp anlayışında ekonomik verilerin etkisinde kalan ve bir endüstri şekline dönüşmüş bir tıp sistemi söz konusudur. Bunun sonucunda amacına uygun yapılacak her yeni sağlık kurumunun teknik açıdan donatılmasında gereken maliyet artışı da göz önüne alınınca, sağlığın sektörel bir yapıya dönüştüğünü daha net görmekteyiz. Acaba herkes, gerektiği gibi, ücretsiz olarak sağlık kurumlarından yararlanma olanağına sahip midir? Bu sorunun cevabını net olarak verme imkanımız yoktur. Halen dünyada uygulanagelen sağlık politikalarının bir sonucu olarak, paralı sağlık hizmeti bir tür sektör halinde işlev görmektedir. Oysa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi nin (1948) 25. maddesi gereği sağlık bir haktır ve her hakkın tesisinde olduğu gibi tıbbi bakım hakkına erişimin kolaylaştırılması gerektiğine ait mantığın işletilmesi gerekmektedir. Bu konudaki yaptırım sorumluluğu ülke yönetimlerinin elindedir. Etik açıdan değerlendirildiğinde; tıbbın sağlık kurumları açısından modernliği yakalaması ve teşhis, tedavi olanaklarının artması iyi ve yararlı bir eylem gibi gözükse de, asıl olanın hastaların bunlardan yararlanabilme kolaylığı olduğu göz önüne alınmalı, ücretli sağlık bakımının bir hizmet haline dönüştürülmesinin doğru olmadığı görülmelidir. Standard 17

19 Tıbbın temel etik ilkelerinin Beauchamp ve Childress tarafından (1979) saptandığı şekliyle yarar sağlama, zarar vermeme, adaletlilik, özerklik (otonomi) kavramlarıyla bütünleşmesi, tıbbın etik bir sorumluluk üstlenmesine sebebiyet vermektedir. İlke, amacın ortaya konması ve varılmak istenen hedefin belirlenmesi için vardır. Bu nedenle tıpta uygulanması ve içselleştirilmesi gereken etik ilkelerin mutlaka yaygınlaştırılması gerekmektedir. Eğer bugünün tıbbi anlayışı burada sunulan 4 temel etik ilkeden uzaklaşan bir durumdaysa, o zaman tıbbın etik bir düzlemi olduğu konusunda ısrarcı olmak anlamsızlaşacaktır. Tıbbın geldiği teknolojik ve bilimsel boyut bugün o kadar ilerlemiştir ki, teşhis ve tedavi yönündeki araçlara ve metotlara ilişkin yenilikleri takip edebilmek ve bunları rutin sağlık sistemi içine yerleştirebilmek oldukça yüksek maliyetli ve zordur. Özellikle ilaç endüstrisinin daha farklı arayışlara yönelerek yüksek tansiyon, depresyon, yüksek kolesterol, irritabl bağırsak sendromu, regl öncesi disforik bozukluk, menapoz, sosyal anksiyete gibi tablolara yönelik ilaç üretim çalışmalarında bulunması ve hekimlerin bu sorunların çözümünde adeta bir araç gibi kullanılmaya başlanması, yaklaşık 500 milyar dolar olduğu tahmin edilen ve her sene oranı giderek daha da artan bir pazarın hâkimiyetini ve kapsamını büyütmektedir (6). Bunun sonucu olarak, ülkelerin sağlık harcamaları için ayıracakları payın, artan nüfusun da büyüklüğü göze alındığında giderek azaldığına tanık olmaktayız. Belki de aradaki farkın kapatılması için sağlık hizmetine ilişkin ek bir ödemenin alınmasının temel gerekçesi burada açığa çıkmaktadır. Hızla artan dünya nüfusu nedeniyle 1978 yılında Alma Ata Bildirisi nde değinilen ve 2000 li yıllarda herkesin sağlığa erişim düzeyini iyileştirmeyi ve sağlamayı hedefleyen noktaların çok gerisinde kalındığı, salgın hastalıklar, yetersiz beslenme yüzünden özellikle kıta Afrikası nda ve diğer yoksul ülkelerde ölüm oranlarının yükseldiği görülmektedir. Bunlar etik açıdan değerlendirilmesi oldukça güç olan sonuçlardır. Tıbbın merkezini oluşturan sağlık kurumlarının ve sağlık sistemlerinin geliştirilmesi etik bir anlayış ile birlikte yürütülmediği sürece her zaman bu tür ikilemlerin ve ayrımların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Geçmişi ders alarak okuyabilmek ve bugünü tasarlayabilmek için nüfus artışlarının oluşturabileceği sorunların da hesaba katılması lazımdır. Özellikle yaşlı hasta gruplarının (geriatrik gruplar) karşılaştığı en büyük sıkıntı olan bakım ve tedavi hizmetlerine erişimin zorlaşması yüzünden bazı ülkelerde ötanaziyi destekleyen kanuni çerçevelerin çizilmeye başlandığını ibretle izliyoruz. Buna alternatif olarak sunulan palyatif bakım merkezleri veya hospiz olarak anılan kurumlar bir başka olumlu ancak maliyetli durumdur. Konunun yine ekonomik verilere gelip dayandığı bir noktada, hasta ve onun yaşamına ilişkin ön görülerde ne yazık ki iyimser olabilmekten uzaklaşıyoruz. Tıp, her zaman hastanın yaşamının ve yaşam süresinin uzatılmasından yana bir tavır almak durumundadır. Tıbbın ne etik açıdan ne de hukuken hastanın yaşamını sonlandırmaya veya bunu önermeye yönelik bir girişimi olamaz, olmamalıdır ve böyle bir öneride de bulunulmamalıdır. Doğadaki tüm canlı yaşamlarında olduğu gibi, insan yaşamının da kutsallığı ve buna duyulacak saygının varlığı önemlidir. Sağlığın merkezini oluşturan tüm unsurların ortak hedefi ve amacı bunun üzerine inşa edilmelidir. Tıbbın ana hedefi, biyopsikososyal bütünlüğü bozulmuş insana bu bütünün bozulmuş parçalarını tedavi ederek iade etmektir. Bunun için hiçbir ön koşulun varlığına veya dayatmasına ihtiyaç yoktur. Bu anlayışı benimseyen yeni bir dünya düzenine tüm insanlığın gereksinimi vardır. Tıp ve sağlık alanındaki algı yanılmalarının kırılması ve gerçeğin fark edilmesi bu açıdan önemlidir. KAYNAKLAR 1. Lyons AS., Petrucelli RJ., Çağlar Boyunca Tıp, (Çev. N. Güdücü), Omaş Yayınları, İstanbul Üstün Ç., Tıp Sanatının Ustası Hippokrates, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları 156, İzmir Uzluk FN., Genel Tıp Tarihi (I), Güzel İstanbul Matbaası, Ankara Tonbul Z., Forta Ö., Tarihi Hastaneler, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı, İstanbul Aydın E., Dünya ve Türk Tıp Tarihi, Güneş Kitabevi, Ankara Moynihan R., Cassels A., Satılık Hastalıklar, (Çev. G. Tamer, E. Yıldırım), 2. Basım, HayyKitap, İstanbul Standard

20 AYIN RÖPORTAJI FERİDUN KUNAK Sağlık Kurumları konumuzun bu ayki konuklarından birisi de Ortopedist ve Travmatoloji Uzmanı Operatör Doktor Feridun Kunak. İnsan bedeni bir mucizedir. diyen Sayın Kunak ile meslek yaşamı ve sağlık sektörüne olan katkıları ile ilgili konuştuk. Eğer ki bir doktor size ilaç veriyorsa ya da ameliyat öneriyorsa bunun nedenini ve alternatif çözüm yollarını mutlaka sormanız lazım. STANDARD: Feridun Kunak kimdir? Bize yaşam öykünüzden bahseder misiniz? Feridun KUNAK: Esas kökenim Eskişehir den gelmiş ama ben doğma büyüme Ankaralıyım. Aslen ise Kırım Türklerindenim. Kalenin içindenim. Daha sonra sırasıyla Cebeci ve Aydınlıkevler de oturduk. İlk, orta ve lise tahsilimi Ankara da yaptıktan sonra üniversite eğitimimi Ege Üniversitesinde yaparak 1976 yılında mezun oldum. Mezuniyetimin ardından Bursa Mustafa Kemal Paşa hükümet tabipliği yaptım. Daha sonra askerliğimi İstanbul Kartaltepe de yaptım. Askerliğim esnasında ise İstanbul Yakacık ta muayenehane işlettim. Sonra kendi isteğimle, mecburi hizmetimde olmamasına rağmen, Sağlık Bakanlığına Doğu da görev yapmak için müracaat ettim. Bu kararıma oradakiler çok şaşırdılar. Biz mecburi hizmeti olanları yollayamıyoruz. Sen nasıl gitmek istiyorsun? dediler. Ben sadece istiyorum. dedim. Haritayı önüme koydum ve o bölgede birçok yer seçtim. Beni Van Erciş e yolladılar. Erciş, Van Gölü kenarında, çok güzel insanları olan cennet gibi bir yer. Öncelikle orada sağlık ocağında görev yaptım. Orada bir hastane vardı. Hastanedeki problemli yapı nedeniyle valilik kararı ile aynı hastaneye başhekim vekili olarak atandım. Oradaki görevimi tamamladıktan sonra Ankara ya ihtisas için geri döndüm. O zamana kadar pratisyen hekimdim. Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde Ortopedi ihtisasına başladım yılında ihtisasım bitince yine mecburi hizmete gidecektim. Fakat asistanken kalça kırıkları ile ilgili dünyaca kabul görmüş bir alet bulmuştum. Bu alet olmadan önce kalça kırığı hastalarını uzun süre yatırıyorduk. Bu alet onları kaldırarak yürütmemizi sağladı. Örneğin bir tır şoförü bu alet ile tır kullanmaya devam edebildi. Polatlılı bir köylü kardeşim vardı. Ellişer kiloluk gübre torbalarını taşıyabildi. O zamanki şartlarda bu buluşumdan dolayı ilk defa Bakanlar Kurulu kararı ile bana müsaade ettiler ve üniversitede kaldım. Üniversitede bana acil servis sorumluluğunu verdiler. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde acil servisin kurulmasında çok emeğim geçti. Ben mecburi hizmette olduğum için kanun gereği muayenehane açabiliyordum. Ankara da muayenehane açtım. Şartlar istediğim gibi gidince üniversitedeki görevimi bıraktım. Ankara da Belediye Hastanesine geçtim. Burada beş yıl görev yaptım. Daha sonra imkanları daha iyi olduğu için Devlet Demiryolları Hastanesine yani şimdiki Atatürk Gazi Hastanesi olan yere geçtim ve orada çalıştım. STANDARD: Sayın Kunak, sizi televizyon programınızdan da tanıyoruz. Başarılı bir sağlık programı yürütüyorsunuz. Nasıl başladı televizyon programcılığınız? Feridun KUNAK: Hastanedeki görevim esnasında televizyon programlarına başladım. Televizyon programları haftada iki-üç gün İstanbul da Standard 19

21 oluyordu ve oraya gidiyordum. Bu da hastanedeki görevimi aksatıyordu. Bir sene idare ettik fakat çok huzursuz oldum. Haksız yere hastanede para kazanıyormuşum gibi geldi. Sonra kendi isteğimle, zamanım zaten gelmişti, emekli oldum. Hiçbir kuruma bağlı olmadan sadece muayenehanede çalışıyorum ve televizyon programıma devam ediyorum. Ben 1982 den beri bütün televizyon kanallarına çıktım. Programlarım çok başarılı oluyordu. Bunun sebebi fazla tıbbi terim kullanmadan herkesin anlayacağı ifadeler kullanmamda gizli. Bence Allah bu dünyada herkese bir görev vermiş. Herkes işini en iyi şekilde yapacak. Allah a binlerce kez şükrediyorum ki bana bu ilmi nasip etmiş. Ben de bunun en iyisini yapmak zorundayım. Ben televizyonda yaptığım programın insanları aydınlatmak için bir hizmet olduğunu düşünüyorum. İnsanların çoğu hastalıklar yaşanmadan önce ne yapacağını, ameliyata gerek kalmadan nasıl bir tedavi alabileceğini bilmiyor. Ben tüm bunları bir araya getirerek anlatmaya başladım. Başarımız da reyting ölçümlerinden belli oluyor. Bana daha önce farklı televizyon kanallarından da teklif geldi. Kanal 7 de onlardan birisiydi. İlk bir aylık programın İstanbul da çekileceğini söylediler. Çektik ve çok başarılı oldu. Devamını istediler. Eğer devamını istiyorsanız Ankara ya bir stüdyo kurun. teklifime sıcak baktılar. Böylece programa başladık ve devam ediyoruz. STANDARD: Programınızı yakından takip edenler bilirler. Yalnızca kimyevi ilaçlarla değil bitkisel ilaçlar ile tedavi yöntemlerini de sıklıkla ele alıyorsunuz. Bitkisel ürünler ve sağlık konusundaki çalışmalarınız kapsamında bize neler anlatabilirsiniz? Feridun KUNAK: Biz doktorlar hep kimyevi ilaçları öğrenerek mezun oluyoruz. Bitkisel ürünleri İnsanlar ister beş yaşında ister seksen beş yaşında olsunlar mutlaka egzersiz yapmalılar. bilen doktor sayısı azdır. Ben bitkisel ürünler ile ilgili çok uzun süredir çalışıyorum. Bizim İbn-i Sina dan bu yana gelen bu konu ile ilgili çok güzel bilgilerimiz var. Ülkemizde yetişen tıbbi bitkiler hiçbir yerde yok. Bunları da insanlarımıza doğru şekilde anlatmak lazım. Herkes ilaç çıkardı ve karışıklıklar oldu. Bunlara da yön vermek için insanlarımıza basit bitki çayları nasıl yapılır? Kendi kendilerine bitki yağlarını nasıl üretebilirler? temalı bir program yaptık. Bu boşlukları da doldurduğumuza inanıyorum. STANDARD: Sayın Kunak toplumsal sağlık bilinci konusunda neler düşünüyorsunuz? Daha fazla duyarlanabilmek adına sizce neler yapılabilir? Feridun KUNAK: Aslında insanlarımız artık bu konuda daha bilinçliler. Gelişi güzel şeylere artık hemen inanmadan sebebini sorguluyorlar. Eğer ki bir doktor size ilaç veriyorsa ya da ameliyat öneriyorsa bunun nedenini ve alternatif çözüm yollarını mutlaka sormanız lazım. STANDARD: Günümüz insanı ile ilgili hareketsizliğin problem olduğunu söylüyorsunuz. Sizce hareketsizlik kavramı sağlık açısından nasıl bir risk teşkil ediyor? Feridun KUNAK: Hareket yapmadan, egzersiz yapmadan bedenin çok sağlıklı olduğu söylenemez. Hareket etmek gerçekten çok önemli bir kavram. Bunu peygamberimiz de bizlere söylemiş. Çocukları ve eşleri ile koşular yaparmış. Toplumumuzda yaşayan insanlar ister beş yaşında ister seksen beş yaşında olsunlar mutlaka egzersiz yapmalılar. Çünkü bedenin dolaşım sistemi rahatlarsa ruh sistemi de rahatlar. Ruh sistemi rahatlarsa beden sistemi de rahatlar. STANDARD: Sayın Kunak, kök hücre konusuna değinmişken sizinde bu konu ile ilgili çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalardan bahseder misiniz? Feridun KUNAK: Kök hücre tedavisi dediğimiz şey, insanın kanını alıp içindeki etken maddeyi yani plazma kısmını ayırıp, içindeki sizin vücudunuzu tamir eden ana hücreleri çıkarma işlemi- 20 Standard

22 dir. Bir yeriniz kesildi diyelim bunu kanın içindeki kök hücreler tamir edecek. Bu hücreleri özel bir sistemle alıyoruz. Plazma kısmını ayırıp sizin ağrıyan yeriniz için kullanıyoruz. Mesela dizlerde, ayak bileğinde yani eklemlerde kullanıyoruz. Bel fıtıkları, boyun fıtıklarında da kullanıyoruz. Bir de yüz güzelliğinde kullanılıyor. Kırışık, tazelenme ve yenilenme tedavisinde kullanılıyor. Biz de yoğun olarak kullanıyoruz. Çok iyi neticeler alıyoruz. PRP dediğimiz kök hücre işleme tedavisine bir de ozon katıyoruz. Ozon, oksijenin bir güçlü hali. Onun da özel bir makinesi var. Kök hücre ve ozonu karıştırıp bir karışım elde ettiğimiz zaman cildi hem oksijenlendirmiş hem de canlı kök hücreler koymuş oluyoruz. Aynı şekilde eklemde kullandığımız zaman da tazelenme ve yenilenme oluyor. Son dönemde etkin olarak kullandığımız, yan etki ve zarar içermeyen bir uygulama. Çünkü kullanılan kendi kanınız ve kendi hücreleriniz. STANDARD: Sayın Kunak, doktorluk mesleğini yapmaya karar verdiğiniz andan bugüne kadar mesleğinizde örnek aldığınız isimler oldu mu? Feridun KUNAK: Ben çok şanslıyım. Şöyle ki, Eğirdir Kemik Hastanesini ve Ankara Numune Hastanesini kuran Prof. Dr. Orhan Aslanoğlu ile çok çalıştım. Eğirdir Kemik Hastanesi şu anda dünya çapında bilinen bir kemik hastanesidir. Daha sonra da Prof. Dr. Rıdvan Ege ile çalıştım. Rıdvan Ege de bizim ortopedi alanında Türkiye nin en duayen ismidir. Aynı zamanda Türkiye Trafik Kazaları Yardım Vakfında kendisiyle birlikte hala yönetimde görev alıyorum. Bu iki ismi kendime her zaman örnek aldım. Türk Hava Kurumu Genel Başkanlık görevini yürüten rahmetli İnanç Ayaz hocam da benim için çok önemlidir. Kendisi de çok büyük bir ortopedisttir. Hepsi bana çok şey öğretti ve daima yol gösterici oldular. STANDARD: Meslek yaşamınızda karşılaştığınız sizi çok etkileyen bir anınız var mı? Feridun KUNAK: Çok fazla var. Mesela çok büyük bir trafik kazası geçiren bir hastam vardı. Kendisi ile epey uğraştık. Durumu kötü diye çok telaşlandık. Bizim onca telaşımızın içinde o bizi teselli ediyordu. Merak etmeyin doktor bey, Allah şifasını verir. Vakti geldiyse olacak olur. Kim ne derse desin telaşlanmayın hocam. diyordu. Biz kan ararken, müdahale telaşı içindeyken sürekli bize moral veriyordu. Sonunda dayanamayarak, bu yaralar senin, sen nasıl oluyor da bu kadar sakin olabiliyorsun? dedim. Ne yapalım evlat Allah tan geldi. Ben şimdi bağırıp çağırsam sizi daha çok telaşlandırıp daha kötü olmaz mıyım? dedi. Bize gerçekten çok büyük bir hayat dersi vermişti. Hala bu durumu hastalarıma anlatırım. İnanmak o işi halletmektir. Bunu bize o hastam öğretmişti. STANDARD: Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz. Standard 21

23 RÖPORTAJ SEÇİL ÖZKAN T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Herkes kendi sağlığının değerini bilmeli ve sorumlu olmalıdır. Sağlık öz sorumluluğunu almalıdır. Sağlık hizmetlerine katılmalı ve katkıda bulunmalıdır diyen, T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Sayın Seçil Özkan ile halk sağlığı ve bu kapsamda gerçekleştirilen kurum faaliyetleri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. STANDARD: Sayın Başkanım Halk Sağlığı dediğimiz zaman ne anlamak gerekir? Seçil ÖZKAN: Halk sağlığı, toplumun sağlığını öncelikle korumak temeline dayanan, sağlığın geliştirilmesi ve sürdürülmesi amacıyla kanıta dayalı hizmet üreten bilim ve sanattır. Bireyin bulaşıcı hastalıklardan korunması, hastalıkların erken tanı ve tedavisinin desteklenmesi, çevre şartlarının olumlu hale getirilmesi bireyin çalışma gücünü artıracak çalışma şartlarının sağlanması için sektörler arası iş birliği prensibiyle çalışan bir disiplindir. Halk Sağlığı bilimi bireyleri sağlık konusunda bilinçlendirerek sağlığının sorumluluğunu üstlenmesi için güçlendirir, sağlıklı çevrelerin düzenlemesini ilgili sektörlerle iş birliği ile koordine ederek sağlıklı bireylerin, sağlıklı toplumların oluşmasını sağlar. STANDARD: Sayın Başkanım, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu olarak halk sağlığı konusu ile ilgili hangi başlıklarda çalışmalarınız bulunmakta? Seçil ÖZKAN: Birinci Basamak Sağlık Kuruluşlarında yapılan planlama ve organizasyonla toplumun her kesiminin sağlık hizmetine erişiminin sağlanması amaçlanmakta, toplum temelli sağlık hizmetlerinin nicelik ve niteliğinin belirlenmesi 22 Standard

24 ve güncellenmesi, hizmetin yaygınlaştırılması ve kalitesinin artırılmasına yönelik bölgesel ve/veya ulusal düzeyde programlar geliştirilmekte, geliştirilen programlar uygulanmakta, izlenmekte ve değerlendirilmekte, eğitimler düzenlenmektedir. Koruyucu ve sağlığı geliştirici programların bütüncül olarak yürütülmesi, sağlık risklerinin ve sorunlarının belirlenmesini ve çözülmesini sağlamak için sektörler arası iş birliği yoluyla verimli ve etkin sağlık hizmet sunucularının geliştirilmesinde hizmet sunum modelleri üzerinde araştırmalar yapılmaktadır. Kurumun vizyonu ve hedefleri doğrultusunda topluma yönelik sağlık hizmetleri planlanmakta, yürütülmekte, izleme ve değerlendirme faaliyetlerinde bulunulmaktadır. Yürütülen programlar şu şekilde başlıklandırılabilir: 1. Üreme ve kadın sağlığına yönelik yürütülen programlar: Üreme sağlığı hizmetlerini eşit, ulaşılabilir, nitelikli kılarak hastalık ve ölümleri azaltmak amacıyla kadın ve üreme sağlığı konusunda çalışmalar yürütmekteyiz. Yürütülen çalışmalar dünyadaki gelişmelere paralel olarak kadının statüsü, genel sağlık sorunları, kadın ve erkeğin üreme ve cinsel sağlığını kapsamaktadır. Anne ölümlerinin önlenmesi, kadın sağlığının korunmasına yönelik planlar doğrultusunda; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası bakım hizmetlerinin niteliğinin artırılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda Bakanlığımızca kadın sağlığının korunması, geliştirilmesi, anne ölümlerinin önlenmesi için yürütülen programlar şunlardır; Yaş Kadın İzlemi Evlilik Öncesi Danışmanlık Programı Doğum Öncesi Bakım Programı Gebelere ve Lohusalara Nutrisyonel Destek Programı Gebe Bilgilendirme Sınıfı Programı Anne Dostu Hastane Programı Acil Obstetrik Bakım Programı Üreme Sağlığı Hizmet İçi Eğitimleri Doğum ve Sezaryen Programı Doğum Sonu Bakım Programı Misafir Anne Uygulaması Anne Ölümlerini İzleme ve Önleme Programı Ayrıca yaş arasındaki tüm kadınlar; doğurganlık davranışlarına dair bilgi edinmek, riskli durumlarını saptamak, erken dönemde gebeliği tespit edebilmek, aile planlaması yöntem kullanımları hakkında bilgi sahibi olmak, kadın sağlığı ile ilgili konularda danışmanlık yapmak amacıyla yılda en az iki kez birinci basamak sağlık kuruluşları ve aile hekimleri tarafından izlenmektedir. 2. Çocuk ve ergen sağlığına yönelik yürütülen programlar: * Bebek ve Çocuk İzlemleri Programı * Yenidoğan Tarama Programları: Genişletilerek; * Yenidoğan İşitme Taraması, * Biyotinidaz Taraması, * Gelişimsel Kalça Displazisi Taraması ve * Okul öncesi çoçuklarda kırma kusurlarına yönelik görme taraması başlatılmıştır. * Ulusal Neonatal Tarama Programı Yenidoğan Yoğun Bakım, Temel Bakım ve Canlandırma Programları: tüm dünyadaki yenidoğan ölümlerinin önlenmesine de katkı sağlamak amacıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Afganistan ve Sudan, Azerbaycan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Gürcistan, Irak ve Moğolistan, Moritanya, Cibuti de, Senegal de eğitim gerçekleştirilmiştir. Bebek Ölümleri İzleme Programı Adolesan ve Genç Sağlığı ve Gelişimi Programı Beslenme Programları: Bebek Dostu Hastane Ülkemizdeki doğumların %93 ü bebek dostu hastanelerde yapılmaktadır. Demir Gibi Türkiye Ücretsiz D vitamini desteği Kan Hastalıkları Kontrol Programı Sağlık Çalışanlarının Çocuk Hakları Konusunda Eğitimi Çocuk ve ergen sağlığına yönelik 2014 yılı için planlanan çalışmalar: Bebek ölümlerinin önlenmesi eylem planı kapsamında yüksek riskli yenidoğanların ölüm ve sekellerinin engellenmesi çalışmaları yürütülecektir. Bu çerçevede; Konjenital kalp hastalıklarının taraması başlatılacak, Standard 23

25 Yüksek riskli yenidoğan izlem protokolleri uygulamaya konulacak, Antenatal steroid uygulaması yapılacak, Okul öncesi çağda görme taraması başlatılacaktır Ayrıca tarama paneline kistik fibrozis hastalığının eklenmesi planlanmaktadır. 3. Obezite, diyabet ve metabolik hastalıklara yönelik; A. Türkiye Obezite ile Mücadele ve Kontrol Programı Yönetiminin Oluşturulması ve Politika Geliştirilmesi: DSÖ Avrupa Ofisince 2013 yılında gerçekleştirilen ve 21 ülkenin katıldığı Çocukluk Çağı Şişmanlık Araştırması yapılmıştır. DSÖ nün ülkelere hazırlamasını önerdiği Fiziksel Aktivite Rehberi hazırlanmıştır. B. Obezitenin Önlenmesine Yönelik Çalışmalar Obeziteyle mücadele için medya kampanyaları yapılmaktadır. Çalışmalar kapsamında 2014 yılı Sağlıklı Yaşam ve Hareket Yılı ilan edilmiş olup Halk Sağlığı Müdürlüklerimiz koordinasyonunda her ayın son pazar günü belirlenen hedef gruplarla yürüyüşler düzenlenmektedir. Sağlık çalışanları, ev hanımları, belediye çalışanları, öğrenciler ile yürüyüşler düzenlendi. Temmuzda din görevlileri, eylülde anne ve babalar, ekimde gazeteciler, kasımda öğretmenler ve aralıkta sevdiklerimizle yeni yıl yürüyüşlerimiz olacak. Ankara da 04 Haziran 2014 tarihinde Dünya Tütünsüz Günü ve Avrupa Obezite Günü Etkinliklerimiz kapsamında Sn. Bakanımız ve DSÖ Avrupa Bölge Başkanı nın da katılımı ile Sağlıklı Yaşam Yürüyüşümüz düzenlendi. Sosyal medyada özel günlerin kutlamalarında akademisyenlerimizin desteği ile birlikte sağlıklı beslenme, obezite ve tuz konularında aktiviteler yapılmaktadır. Beslenme ve fiziksel aktivite ile ilgili her türlü doküman ve güncel bilgiler tr sayfamızda yayınlanmaktadır. 81 ilimizde sağlıklı beslenme, besin hijyeni, okul çağı çocukların ve yaşlıların beslenmesi, anemi, kalp-damar hastalıklarında beslenme, şişmanlık vb konularında öğrenci, öğretmen, yaşlı ve sağlık personeline yönelik olarak Toplum Beslenmesi eğitimleri düzenlenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içinde okul kantinlerinde sağlıklı gıdaların satışı ile ilgili düzenleme üzerinde çalışılmıştır. Okul kantinlerinde doğal maden suları hariç, enerji içecekleri, gazlı içecekler, aromalı içecekler ve kolalı içecekler ile kızartma ve cipslerin satışları yasaklanmıştır. Süt, ayran, yoğurt, meyve suyu, taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulması sağlanmıştır (2011). Fizik aktivite ders saatlerinin artırılması çalışmaları kapsamında 1-4. sınıflarda ilk defa Oyun ve Fiziki Etkinlikler adıyla yeni bir derse yer verilmiştir. Ortaokullarda 2 saat seçmeli spor dersi ilave edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü Beslenme Dostu Okul İnisiyatifi ne paralel olarak 2010 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığı ile Beslenme Dostu Okul programımız yürütülmektedir. MEB personeli ile personelimize eğitimler düzenlenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı işbirliği ile Okul Kantinlerine Dair Özel Hijyen Yönetmeliği (2013) yayımlanmıştır. Yetişkin eğitimlerinin artırılması ve farkındalık sağlanması için 2013 yılında Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı yaygın eğitim kurumlarında kurslara katılan tüm kursiyerlere Sağlıklı Beslenme, Obezite, Fiziksel Aktivite ve Sağlık konularında eğitimler verilmektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulusal Süt Konseyi ve Bakanlığımız iş birliği ile ilköğretim okullarında Okul Sütü Programı 2012 yılından itibaren uygulanmakta. Toplum Sağlığı Merkezlerinde Sağlıklı Beslenme ve Obezite Danışma Birimleri açılmıştır. 4. Kronik hastalıklar, yaşlı sağlığı ve özürlülere yönelik yürütülen çalışmalar: Astım, KOAH, hipertansiyon ve böbrek hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ile ilgili halka ve sağlık personeline yönelik bilgilendirme çalışmaları, Yaşlılık ve sağlıklı yaşlanma, yaşlı bireylerin tıbbi bakım ihtiyacının belirlenmesine yönelik çalışmaları, Engellilik ve engelliliğin önlenmesi ve sağlık hizmetinin sunumuna yönelik bilgilendirme çalışmaları yürütülmektedir. 24 Standard

26 5. Kansere yönelik yürütülen çalışmalar: Kanser Tarama ve Erken Teşhis Programları: Ulusal Kanser Kontrol Programı çerçevesinde, toplum tabanlı kanser taramaları (meme, rahim ağzı, kalınbağırsak) her ilde ücretsiz yürütülmektedir. Tütün ve diğer bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele konusunda yürütülen çalışmalar: Ulusal Tütün Kontrol Programı çalışmaları kapsamında Tütünle Mücadelede 2012 yılında MPOWER Politika Paketi ni tamamlayan Dünya da ilk ve tek ülke olduk. Dumansız Hava Sahası Denetim Sistemi (DH- SDS) Tütün Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Birimleri (Sigara Bırakma Poliklinikleri) ALO 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı 6. Toplum Ruh Sağlığı Programları: Çocuk İzlem Merkezi (ÇİM) bünyesinde çocuk istismarı ve ihmali konusunda çalışmalar yürütülmektedir. 7. Ağız Diş Sağlığı Taramaları: Okullarda Okul Öncesi ile İlköğretim Dönemi Çocuklarının Ağız ve Diş Sağlığının Korunması ve İyileştirilmesi Projesi öğretmen ve öğrencilere yönelik yürütülmektedir. Huzurevlerinde çalışmalar yapılmaktadır. Gebelere yönelik eğitimler verilmektedir. 8. Evde Sağlık Hizmetleri: Evde Sağlık Hizmetleri uygulaması ile yatağa bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım ve rehabilitasyonlarını ev ortamında gerçekleştirmeye devam ederek 2013 yılında hastaya evde bakım hizmeti verdik. 9. Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP): Bu program kapsamında; verem, hepatit B, boğmaca, difteri, tetanoz, hemofilus influenza tip b, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, konjuge pnömokok, hepatit A ve suçiçeği aşısı olmak üzere tam 13 hastalığa karşı çocuklarımızı korumak için Bakanlığımızca temin edilen aşılar ücretsiz olarak başta aile sağlığı merkezlerimiz olmak üzere tüm sağlık kuruluşlarında uygulanmaktadır. Dünyada en geniş aşılama programı uygulayan 30 ülkeden biriyiz. Ülkemizde aşılama programında önemli mesafe kaydedilmiştir. Aşılama hızlarımızda, gözle görülür bir yükselme yaşanmış olup 2007 yılından bu yana beşli karma aşılama hızımız %96-97 düzeyinde seyretmektedir. Aşılama hızlarında Cumhuriyet tarihimizin en yüksek hızlarına ulaşılmıştır. 10. Hastalık Kontrol Programları 11. Mop-Up Destek Aşılamaları 12. Su ve Gıdalarla Bulaşan Hastalıklarla mücadele faaliyetleri 13. Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ile ilgili çalışmalar 14. Kuduz riskli temas ile ilgili çalışmalar 15. Toplum Sağlığı Merkezi Verem Savaş Dispanseri Birimleri ile tüberküloza yönelik Doğrudan Gözetimli Tedavi, Mobil Tarama Faaliyetleri yürütülmektedir. 16. Su Güvenliği ve Kaplıcalar, Biyosidal Ürünler, Piyasa Gözetimi ve Denetimi, Çevresel Etkileri Değerlendirme ve İzleme faaliyetleri yürütülmektedir. 17. Tüketici güvenliği laboratuvarları ile bakanlığımızın sorumluluk alanında yer alan konularda tüm kimyasal ve mikrobiyolojik analizler ve değerlendirmeler, gerektiğinde doğrulama testleri yapılmaktadır. Analiz konuları ile ilgili ARGE çalışmaları yürütülmektedir. 18. Merkez Kalibrasyon Laboratuvarlarımız TÜRKAK tarafından TS EN ISO/IEC ilgili standardına göre akredite edilmiştir. Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun merkez ve taşra teşkilatlarının yanı sıra kamu ve özel kurum ve kuruluşlarına terazi, kütle, hacim ve sıcaklık kalibrasyonları konusunda hizmet vermektedir. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu olarak; sağlıklı ve mutlu bir Türkiye için hizmet alan ve sunan memnuniyetini dikkate alarak, kaliteli, erişilebilir, ulaşılabilir bir hizmet sunumunu sağlamak ve sürdürmek amacıyla; toplumu ve bireyi, sağlığa yönelik risklerden koruma, sağlıklı hayat tarzlarını ve davranışlarını teşvik etme, geliştirme ve yaygınlaştırılması, sağlıklı nesiller için her türlü koruyucu tedbir ve desteği alarak anne, çocuk ve ergen sağlığının korunması ve geliştirilmesi, Standard 25

27 hastalıkların morbidite ve mortalitesini tespit etmek, etkisinin azaltılmasına ve önlenmesine yönelik gerekli tedbirlerin alınması, birinci basamak sağlık hizmetlerinin kaliteli, etkin ve verimli şekilde sunumunun sağlanması, toplumsal açıdan dezavantajlı bireylere ve gruplara sağlık hizmeti sunulması, tıbbi bakım ve destek sağlanması çalışmalarını yürütmekteyiz. STANDARD: Sayın Başkanım, sizce toplum sağlığını korumak ve geliştirmek adına neler yapılmalıdır? Seçil ÖZKAN: Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu olarak; toplumun sağlıklı olması için bireyin doğumu öncesinden itibaren sağlığını korumak ve desteklemek amaçlı hizmetlerimiz söz konusu. Bireyin dünyaya gelmeden önce sağlıklı bir gebelik oluşması için danışmanlık hizmeti sunmaktayız. Gebelik ve doğum sonrası sürecinde anne- bebek- çocuk izlemlerimiz, yenidoğan tarama programlarımız, bağışıklama hizmetlerimiz, kronik hastalık önleme ve olumlu sağlık davranışları teşvik etme programlarımız gibi pek çok hizmetleri sunmaktayız. Ancak temelde sorumluluğunu taşıyabilen bireylerin olması esastır. Bu noktada toplum sağlığının korunması geliştirilmesi için bireylerin sağlık okuryazarlıklarının geliştirilmesi ilk adımdır. Çünkü bir bireyin sağlık okuryazarlığı gelişmiş olması demek sağlığı üzerinde yetkin olması anlamını taşımaktadır. Sağlığı ile ilgili bilgiye, hizmete ulaşabilmesi, edindiği bilgiyi sağlık durumuyla ilgili süreçte değerlendirebilmesi, bu doğrultuda doğru, uygun kararı verme becerisinin güçlenmesi demektir. Bu açıdan sağlığı hakkında bilgi sahibi olan sorumlu birey öncelikle hastalıklardan korunmanın farkında olur ve bu yönde davranış geliştirir. Bilir ki sağlıklı ve dengeli beslenmek, fiziksel aktivite yapmak, tütün alkol gibi zararlı davranışlardan kaçınmak pek çok kronik hastalığa karşı onu koruyacaktır. Yaşam kalitesini artıracaktır. Sağlık sorunu oluştuğunda ihtiyaç duyduğu hizmeti nereden kimden alacağını bilmesi zaman kaybını önleyecek, erken tanı ve tedavi ile iyileşmesini sağlayacaktır. Ayrıca gelişen teknoloji ve erişim nedeniyle devasa bir bilgi kütlesi söz konusu. Eskiden belki sağlık için tehditlerden biri komşu, arkadaş tavsiyesi ile alınan ilaçlar iken günümüzde bunlara ilave internet, TV kanalları, vs. gibi iletişim araçları da dahil oldu ve doğru yanlış pek çok sağlık ürünü ortaya çıktı. Bireyin sağlığına zarar veren ölüme neden olabilen zayıflama ilacından, sigara bıraktırmaya, gençleştirmeye ya da kronik hastalıkların tedavisine yönelik pek çok ürün pazarlanmakta. Bunlara karşı kişilerin sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi ve sağlığı üzerine yetkin hale getirilmesi yaşamsal temel bir gerekliliktir. Kişinin sağlıkla ilgili her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bunu bekleyemeyiz de zaten, ancak doğru bilgiyi nasıl, nereden, kimden elde edebileceğini bilmesi, zararlı davranışlardan kaçınması, eleştirel düşünebilme becerisinin kazandırılması yaşamsal bir davranıştır. Kişiler bu noktada bilgi kaynağı olarak Sağlık Bakanlığı kaynaklarına itibar etmeli, reklam ve ticari içerikli kaynaklardan çıkan mesajlara güvenmemeli. Kanıt temelli çalışmaları göz önünde bulundurmalı, koruyucu sağlık hizmetlerini kullanmalı. Bunun için aile sağlığı merkezlerinde çalışan aile hekimi ve aile sağlığı elamanlarımızdan sağlık danışmanlığı alabilirler. Bireyin güçlendirilmesinin yanı sıra temelde bizim sunduğumuz koruyucu sağlık hizmetlerle birlikte çevresel düzenlemelerin yapılması bu noktada belediyelerle işbirliği içerisinde olup, yasal düzenlemelerin yapılması diğer önemli noktalardır. Günümüzde buna örnek, belediyelerin parklarda yürüyüş ve fiziksel aktivite alanları oluşturması, tütünle ilgili uygulamalarda yasal düzenlemelerin yapılmasını düşündüğümüzde toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi noktasında son derece önemlidir. STANDARD: Sayın Başkanım, aile hekimliği ve aile sağlığı merkezleri halk sağlığı konusunda nasıl bir rol oynuyor? Seçil ÖZKAN: Sağlık hizmetlerinin vatandaşa açıldığı ilk temas noktası olan Aile Sağlığı Merkezleri, birinci basamak sağlık hizmetinin çağdaş uygulama şeklidir. Bireyleri biyo-psiko-sosyal çevreleri ile birlikte doğumdan ölüme kadar 26 Standard

28 bir bütün olarak ele alan, bireylere seçme ve tercih etme hakkı tanıyan, sağlık çalışanlarına ise daha fazla mesleki doyum imkânı veren motive edici ve gelişmelere açık bir uygulamadır. Aile hekimi ve aile sağlığı elemanı, anne karnındaki bebekten, ailenin en yaşlı bireyine kadar ailenin bütün fertlerinin sağlığının korunması ve geliştirilmesi ve sağlık sorunlarının çözümünde sorumludur. Kişinin hastalıklardan korunması için gerekli tedbirleri alır. Hastalık halinde bilgi ve tecrübesi çerçevesinde tedaviyi gerçekleştirir. Aile sağlığı merkezlerinde aile hekimi ve aile sağlığı elemanları tarafından, birinci basamak sağlık hizmetlerinden bireye yönelik koruyucu, tanı, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin verilmesi hedeflenmiştir. Bu anlamda Aile Sağlığı Merkezlerimizde sunulan hizmetler; bağışıklama, gebe izlemi, aile planlaması hizmetleri, yaş kadın izlemi, çocuk ve ergen sağlığı izlemi, kronik hastalık takibi, evde takibi zorunlu olan özürlü, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kendisine kayıtlı kişilere evde veya gezici/yerinde sağlık hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak tanı, tedavi, rehabilitasyon ve danışmanlık hizmetleri, aile sağlığı merkezi şartlarında tanı veya tedavisi yapılamayan hastaları sevk etmek, sevk edilen hastaların geri bildirimi yapılan muayene, tetkik, tanı, tedavi ve yatış bilgilerini değerlendirmek, ikinci ve üçüncü basamak tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile evde bakım hizmetlerinin koordinasyonunun sağlanması gibi benzer bireyin sağlığını koruyucu ve sağlığı geliştirici niteliktedir. Dolayısıyla Aile Sağlığı Merkezleri, halk sağlığının temel esasları olan koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulduğu işlevsel ve hayati öneme sahip birimlerimizdir. STANDARD: Sayın Başkanım, toplumsal çevrenin sağlık üzerindeki etkileri sizce nelerdir? Seçil ÖZKAN: Kişinin genetiği ve çevresine bağlı olarak sağlık veya hastalık kavramı ortaya çıkmaktadır. Çevrede sağlığı doğrudan ya da dolaylı, olumlu veya olumsuz etkileyen etkenler bulunmaktadır. Çevre, hastalıklar için hazırlayıcı bir unsur veya direkt hastalık nedeni olabilmek- te, hastalıkların seyrini ve yayılmasını etkileyebilmektedir. Örneğin; fiziksel, biyolojik, ve sosyokültürel çevre şartlarının olumlu ve ideale yakın düzeyde olması toplumsal olarak sağlığın korunması, geliştirilmesine olanak sağlayan ucuz, etkili ve kalıcı bir yöntemdir. Sağlığı olumsuz etkileyen çevre koşulları (örneğin; iklim değişiklikleri, olumsuz biyolojik değişiklikler, olumsuz yaşam tarzı değişiklikleri, istenmeyen göçler, ekonomik krizler gibi), yeni ortaya çıkan etkenler (örneğin; teknolojik gelişmeye paralel ortaya çıkan kimyasallar gibi), eskiden görülen hastalıkların gündeme gelmesine, yeni hastalıkların tanımlanmasına, korunma veya tedavi amaçlı kullanılan ajanlara karşı direnç gelişimine, risk gruplarının değişmesine neden olmaktadır. Bu nedenle bütüncül bir bakış açısıyla sağlık, fiziksel, biyolojik, sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik faktörler bir arada ele alınarak değerlendirilmelidir. Sağlığın korunması, geliştirilmesi, sağlık sorunlarının ve risk faktörlerinin belirlenmesi, ortadan kaldırılması veya azaltılmasına yönelik her türlü plan, yöntem, faaliyet çevrenin tüm bileşenleri dahilinde ele alınmalıdır. STANDARD: Sayın Başkanım, sağlık açısından risk oluşturan faktörlerle mücadele konusunda ne gibi çalışmalar yapılıyor? Seçil ÖZKAN: Risklere karşı toplum sağlığının korunması amaçlı koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında öncelikle yenidoğan tarama programlarını sayabiliriz. Sağlıklı bebekler, çocuklar, toplumlar, nesiller oluşması ve sürdürülmesi için bazı kalıtsal hastalıkların önlenebilir tedavi edilebilir hastalıkların erken teşhisine yönelik tarama programları yürütmekteyiz. Yenidoğan bebeklerin sağlıklı Dünyada en geniş aşılama programı uygulayan 30 ülkeden biriyiz. Ülkemizde aşılama programında önemli mesafe kaydedilmiştir. Standard 27

29 gelişmeleri için ülke düzeyinde yenidoğan tarama programları tarihinde tüm Türkiye de Sağlık Bakanlığı tarafından Fenilketonüri ve Konjenital Hipotiroidi hastalıklarının taranması ile başlatılmıştır. Fenilketonüri taraması yapılan yenidoğan hızı 2013 yılında ise %99 a ulaşmıştır. Yenidoğan tarama programları genişletilerek; biyotinidaz taraması, yenidoğan işitme taraması, kalça displazisi taramaları yapmaktayız. Üreme sağlığı hizmetlerimizle istenmeyen gebeliklerin önlenmesi, sağlıklı gebelik ve doğumların olması, doğum sonu izlemlerin yapılması anne bebek ölümü risklerinin kontrolü açısından önemli sağlık hizmetlerimizdir. Sağlık açısından risk oluşturan faktörlere baktığımızda, öncelikle kişinin yaşam alışkanlıkları dikkat çekmektedir. Sağlıksız beslenme, tütün ve madde kullanımı, hijyen eksikliği, bulaşıcı hastalık, kronik hastalıkların iyi yönetilememesi, gibi olumsuz sağlık davranışları gibi. Tütün ve madde bağımlılığı ile mücadele, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarının teşviki gibi programlar risk faktörlerinin yönetimi için önemli hizmetlerimizdir. Hareketsizlik yüzünden her yıl 3,2 milyon insan hayatını kaybetmektedir. Yeterince hareketli olmayan insanlar, tüm nedenlere dayalı mortalite açısından %20 ile %30 arası daha yüksek risk altındadır. Çoğu araştırmada belirtildiği gibi fiziksel aktivite, yüksek tansiyon gibi kardiyovasküler hastalık, diyabet, meme ve kolon kanseri ve depresyon riskini azaltmaktadır. Meme ve kolon kanserlerinin yaklaşık % inin, diyabetin %27 sinin ve iskemik kalp hastalığının %30 unun ana nedeninin fiziksel aktivite yetersizliği olduğu tahmin edilmektedir. Bu anlamda sağlıklı davranışların geliştirilmesi için yaptığımız bazı çalışmaları belirtmek isterim; MEB işbirliği ile fizik aktivite ders saatlerinin artırılması çalışmaları kapsamında daha önce 2 ders saati olarak beden eğitimi dersi bulunmakta iken 1-4. sınıflarda ilk defa olarak Oyun ve Fiziki Etkinlikler adı altında yeni bir derse yer verilmiştir. Ortaokullarda 2 saat seçmeli spor dersi ilave edilmiştir yılında yetişkin eğitimlerinin artırılması ve farkındalık sağlanması için Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı yaygın eğitim kurumlarında kurslara katılan tüm kursiyerlere Sağlıklı Beslenme, Obezite, Fiziksel Aktivite ve Sağlık konularında eğitimler verilmektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulusal Süt Konseyi ve Bakanlığımız işbirliği ile ilköğretim okullarında Okul Sütü Programı 2012 yılından itibaren uygulanmaktadır tarihli, sayılı Tebliğ, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile işbirliğinde tuz paketlerinin üzerine zorunlu Tuzu azaltın. Sağlığınızı koruyun. ifadesi getirilmiştir. Ulusal Kanser Kontrol Programı çerçevesinde, toplum tabanlı kanser taramaları (meme, rahim ağzı, kalınbağırsak) her ilde en az bir tane olmak üzere Türkiye genelinde 134 adet olan Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinde, Dünya Sağlık Örgütünün taranmasını önerdiği meme, bağırsak ve rahim ağzı kanserlerine karşı toplum tabanlı tarama hizmetleri ücretsiz olarak yürütmekteyiz. Meme kanseri taramasında yaş arası kadınlara 2 yılda bir mamografi çekilmektedir. Serviks kanseri taramasında yaş arası kadınlardan 5 yılda bir smear alınmaktadır. Kolorektal kanser taramasında yaş arası kadın ve erkeklere 2 yılda bir gaitada gizli kan testi yapılmakta olup KETEM ve Aile Sağlığı Merkezlerinin katılımı ile yürütülmektedir. Genel olarak diyebilirim ki; Türkiye Halk Sağlığı Kurumu olarak kurumsal kapasitemiz ve diğer Bakanlık / Paydaşlarla işbirliği çalışmalarımızla sağlığı tehdit eden risklere karşı koruyucu, önleyici sağlık hizmetlerini sunmaktayız. STANDARD: Sayın Başkanım, son olarak halk sağlığı konusunda sizce bireylere düşen görevler nelerdir? Seçil ÖZKAN: Öncelikle herkes kendi sağlığının değerini bilmeli ve sorumlu olmalıdır. Sağlık öz sorumluluğunu almalıdır. Sağlık hizmetlerine katılmalı ve katkıda bulunmalıdır. Bu şekilde yürüttüğü tüm faaliyetlerde sağlığını koruyacak, geliştirecek, sağlık okur-yazarlık düzeyini artıracak, çevresine örnek olacak ve toplumsal sağlığın korunması ve geliştirilmesinde, olumlu davranışların yaygınlaştırılmasında önemli bir rol üstlenmiş olacaktır. STANDARD: Çok teşekkür ederiz. 28 Standard

30 Sağlık, bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Sistem, genel anlamda birbiri ile etkileşimde bulunan; etkileyen ve etkilenen faktörlerin toplamıdır. Sağlık Sistemi ise, sağlık tanımı kapsamındaki ihtiyaçları içeren oldukça karmaşık ve birbiri ile etkileşim halindeki öğeler bütünüdür. Özetle, aşağıdaki şekille şematize edilebilir. SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ SİSTEMİ Hastaneler, sağlık tanımı kapsamı içinde yer alan tüm örgütlenmelerin odağında yer alan işletmelerdir. r Günümüzde, nüfus artışının yanı sıra her 10 yılda ortalama yaşam süresinin 3 yıl uzaması ve sağlık bilincinden yararlanma sıklığının artması sonucu tıbbi uygulama ihtiyaçlarının artması, r Her 4 yılda, tıp teknolojilerindeki birikimin iki kat artması ve ileri teknoloji ürünü pahalı uygulamaların günlük işlemlerde hızla yaygınlaşması, r Epidemiyolojik spektrumdaki değişiklikler sonucu, akut hastalıkların öneminin azalması ve tedavisi daha pahalı olan kronik hastalıkların önem kazanması, gibi nedenler hastanelerin temel işlevi olan klinik hizmetlerinin maliyetlerinin hızla artmasına neden olmaktadır. ABD verilerine göre; hastaneye yatışların % 1,8 inde ilaç hatalarına bağlı yan etkiler görülmektedir. Her hastaneye yatış için; ilaç yan etkilerine bağlı $ ek masraf ortaya çıkmakta, yan etkilere bağlı yılda milyar $ gider oluşmakta ve yılda önlenebilir ilaç hatasına bağlı ölüm meydana gelmektedir. ABD de yılda ila hasta tıbbi hatalar nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Tüm hastane yatışlarının en az % 3 ünde bir yan etki görülmekte, bu yan etkilerin % 50 si tıbbi hatalardan kaynaklanmakta ve yan etkiler önemsenmesi gereken oranlarda kalıcı sakatlığa ve mortaliteye neden olmaktadır. ABD de, tıbbi hatalar motorlu taşıt kazalarından, pnömoniden ve diyabetten daha fazla sayıda insanın ölümüne yol açmaktadır. Tıbbi hatalara yönelik olarak yapılan değerlendirmeler, tıbbi hataların yaklaşık % 80 inin sistem ve süreçlerden kaynaklandığını saptamıştır. Bu konudaki fikir liderlerinden, Harvard Halk Sağlığından Dr. Lucian Leape, Sorunun ancak % 1 i yetersiz insanlar nedeniyledir. Geri kalan % 99 durumda ise, işini iyi yapmaya çalışan; ancak hata yapmalarına neden olabilecek süreçler nedeniyle soruna yol açan iyi insanlar vardır. demektedir. Türkiye için rakamsal somut veriler yoktur. Hastaneye yatışlarda tıbbi hatalardan dolayı ölüm oranları değişiktir. Batı dünyası kaynaklarına ve araştırmalarına göre, % 0,2 ile % 0,5 arasında olduğu hesap edilmektedir. Bu oran % 1 e kadar çıkabilmektedir. Bu hesaba göre, Avrupa Birliği nde yılda 54,8 milyon hasta hastanelerde yatmakta ve yılda kişi tıbbi hatalardan dolayı ölmektedir yılında Sağlık Bakanlığı hastanelerine 6,2 milyon, üniversite hastanelerine 1,4 milyon, özel hastanelere 2,3 milyon olmak üzere, Türkiye de Standard 29

31 toplam 9,9 milyon hasta hastaneye yatmıştır. 9,9 milyon yatışı, Batı rakamlarındaki en düşük hastane ölüm riski olan 0,002 ile çarparsak ülkemizde 2008 yılında kişinin kendi hastalıklarından dolayı değil, sistem sorunları nedeniyle ölmüş olabileceği varsayılabilir. 0,005 çarpanı kullanılırsa , % 1 çarpanını kullanırsak ölüm sayısı elde edilir. ABD de yılda kişinin tıbbi hatalardan öldüğünü belirtmiştik. Nüfus oranlı bakarsak da 306 milyon ABD vatandaşına karşılık 71,5 milyon Türkiye vatandaşı olduğuna göre, aynı tıbbi hizmet, aynı risk ve oranlar varsayımıyla Türkiye de yılda ölüm olabileceği sonucuna varabiliriz. Rakamlar, kesin ve çok tutarlı değil; ile ölüm arasında çok fark var. Ama şurası kesin ki, hepsi kabul edilemeyecek oranda çok yüksektir. Bu bağlamda, tüm sağlık sistemlerinde bir yandan artan bu maliyetlerin karşılanması geniş tartışmalara neden olmakta diğer yandan da ulusal sağlık sistemlerinde yeni arayışlar gündeme gelmektedir. Ülkemiz hastane işletmeciliği sektörüne baktığımızda ise aşağıdaki çarpıcı sonuçlar ile karşılaşılmaktadır. r Ülkemiz hastane işletmeciliği sektörü yatak kapasitesi olarak yaklaşık % 90 ı kamusal otoritelerce örgütlenip yönetilen organizasyonlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da kamu hastaneleri ve diğer hastanelerin özelliklerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. r Hastane müşterilerinin edilgen bir müşteri grubu olmaları yanında çoğunlukla hizmet satın alacakları hastaneyi de direkt seçme özgürlüğüne sahip değildirler. Dolayısıyla bu sektörde bir yandan tam rekabet koşulları oluşmaması yanında diğer yandan da hizmet satın alanlar müşteri olarak algılanıp; hizmet süreçleri müşteri odaklı olarak tasarlanmamaktadır. Günümüzde hastane yöneticileri, genellikle inanılmaz karmaşıklık ve boyutlarda bir kurumu işletmek, çok büyük bir bütçenin sorumluluğunu taşımak ve yüze yakın değişik hizmet gören profesyonel, yarı profesyonel ve yardımcı personelin uyumunu sağlamak zorundadır. Ancak bir işletme olarak hastanelerin yönetimi söz konusu olduğunda öncelikle hastanelere özgü özelliklerin tanımlanması bir zorunluluk haline gelmektedir. Sağlık Kurumlarının özellikleri; 1. Çıktının tanımlanması ve ölçümü güçtür. 2. Sağlık kurumlarında yapılan işler oldukça karmaşık ve değişkendir. 3. Sağlık kurumlarında gerçekleştirilen etkinliklerin büyük kısmı acil ve ertelenemez niteliktedir. 4. Yapılan işler hata ve belirsizliklere karşı oldukça duyarlıdır ve tolerans göstermez. 5. Sağlık kurumlarında uzmanlaşma seviyesi çok yüksektir. 6. Sağlık kurumlarında işlevsel bağımlılık çok yüksektir; bu nedenle farklı meslek gruplarının faaliyetleri arasında yüksek düzeyde eş güdüm gereklidir. 7. Hastaneler başta olmak üzere tüm sağlık kurumlarında ikili otorite hattı bulunmaktadır. Bu durum, eş güdümleme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açmaktadır. 8. Hizmet miktarını ve sağlık harcamalarının önemli bir bölümünü belirleyen hekimlerin faaliyetleri üzerinde (etkililiği yüksek olan) yönetsel ve kurumsal denetim mekanizması kurulmamıştır. r Hastaneler, kamusal otorite ve toplumsal baskı grupları ile karşılıklı etkileşimde bulunan örgütlerdir. Hastanelerde sunulan hizmetler, tüm uluslarca anayasal bir hak olarak güvence altına alınan ve tanımlaması oldukça güç bir kavram olan sağlıkla ilgili hizmetleri üreten işletmelerdir. Bu özellik ise hastanelerin yönetimi ve işlevlerini daha da karmaşık hale getirmektedir. r Hastaneler, hizmet üretim süreci en karmaşık işletmelerdir. r Hastanelerin hizmet üretim sürecini karmaşık kılan faktörlerinden en önemlisi ise hizmet yelpazesinin karmaşıklığıdır. (Bu hizmet karması Şekil 3 te tanımlanmıştır.) Hastanelerde her bir hasta için hizmet üretim süreci Şekil 3 de yer verilen hizmet öğelerinden bir karma oluşturularak talebe cevap verilmektedir. Bu durum ise birbiri ile aşırı işlevsel bağımlı hizmet süreçlerinin sıfır hata hedefine ulaşmaya yönelik olarak bir araya getirilmesini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla bu karma içinde yer alan herhangi bir hizmet sürecinde yaşanan kalite sorunu ise diğer hizmet süreçlerine yansımaktadır. Hastane işletmeciliğinde yönetim bağlamında irdelendiğinde ise aşağıdaki tanımlamaların yapılması gerekli hale gelmektedir. 30 Standard

32 Hastaneler matriks yapıda örgütlerdir. Matriks organizasyon, faaliyetlerin fonksiyon esasına göre gruplandırıldığı bir organizasyon üzerine proje organizasyonun monte edilmesiyle ortaya çıkan bir yapıdır. Matriks organizasyon yapısı, tarifi icabı, dikey ve yatay ilişki olmak üzere iki ayrı ilişki üzerine kurulmuş bulunmaktadır. Dikey organizasyon yapılarında dikey ilişkiler (Emir komuta ilişkileri) esastır, yatay ilişkiler istisnadır ve uygulaması özel şekilde tarif edilmiştir. Örneğin bir fonksiyonel yetki uygulaması gibi. Buna karşılık, matriks bir yapıda, hem dikey hem yatay ilişkiler aynı derecede öneme sahiptir ve biri diğerine üstün değildir. Fonksiyonel yönetici, işin kimler tarafından nerede hangi projede ve mesleki açıdan nasıl yapılacağını, proje yöneticisi, neyin ne zaman ve neden yapılacağını belirlemektedir. Dolayısıyla uzmanlık bölümleri içinde çalışan personel bir yandan uzmanlıkları nedeniyle ilgili bölümün yöneticisine (Dikey İlişki) bir yandan da bu uzmanlıklarını belirli bir projede uyguladıkları için bu projenin yöneticisine (Yatay İlişki) karşı sorumlu olacaklardır. İşte matriks yapıyı diğerlerinden ayıran özellik budur. Bu yapıda, proje yöneticisi daha önceki yapılarda gördüğümüz emir-komuta yetkisine değil, fakat matriks yapının özelliği olan Proje Yetkisi ne (Project Authority) sahiptir. Ayrıca proje yöneticisi ile uzmanlık bölümleri arasında astlık-üstlük ilişkisi yoktur. Ancak bu yöneticiler de, projenin gerçekleşmesi için birlikte çalışmak zorundadır. Bütün bu özellikler, aynı zamanda matriks yapının çalışmasındaki güçlükleri de ifade etmektedir. Ancak hastanelerde matriks yapının uygulanması farklılık göstermektedir. Çünkü, hastanelerin hasta bakım hizmetlerinin proje yöneticileri hekimlerdir. Dolayısıyla proje ekibinin diğer üyeleri olan eczacı, diyetisyen ve hemşireler bir iş gününde birden fazla proje yöneticisi ile ekip halinde çalışmak zorundadırlar. Dolayısıyla bu ekip üyeleri her bir proje yöneticisinin yönetim anlayışı doğrultusunda iş görme durumu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca proje yönetiminde yatay ilişki söz konusu olması gerekirken ülkemizde proje yöneticisi olan hekimler ekip üyelerine karşı olarak dikey ilişkiyi de (emir-komuta) direkt kullanmaktadırlar. Ancak günümüzün tüm çağdaş kalite yaklaşımları doğrultusunda proje yöneticisinin en kaliteli çıktıya ulaşmasında temel yaklaşımı iyi bir takım kaptanı olabilmesine bağlıdır. Olaya yukarıdaki tespitler bağlamında baktığımızda kaliteyi temel olarak alan proje yöneticisi konumunda hekimler, ekipte yer alan tüm üyelerin bilgi, beceri ve yeteneklerini, sürece katılımını sağlayabilme becerisi gösterebilmelidirler. Hastanelerde yaşanan ya da hastaneleri en karmaşık kılan faktörlerin başında ise; yukarıda tanımlanmasına yer verdiğimiz fonksiyonel yöneticilerin çabalarının örgütlenmesi ve bu örgüt yapısının ise çağdaş yönetim anlayışının gerektirdiği öngörüler ile tüm iş görenlerin çabalarının aynı hedefe yönlendirilmesi konusundan kaynaklanmaktadır. Şekil 3 te tanımlanan süreçlere baktığımızda; orta ölçekli bir hastanede temel hizmet süreçlerinde karşılaşılan fonksiyonel yönetici sayısı genel olarak Başhekim, Başhemşire, Başeczacı, Baş diyetisyen olmak üzere 4 dür. Bu yapı Şekil 5 te sunulmuştur. Organizasyon yapısına baktığımızda ise genel olarak fonksiyonel yönetici sayısı ise en az 10 civarındadır. Özellikle burada vurgulanması gereken, bu fonksiyonel yöneticilerin herhangi bir Standard 31

33 Günümüzün en karmaşık işletmeleri konumundaki hastanelerde sunulan hizmetler, bir yandan tüm çağdaş toplumlarca bireylerine doğuştan elde edilen bir hak olması yanında diğer yandan da o ülkenin gelişmişlik ve kalkınma düzeyinin tanımlanmasında da kullanılan bir ölçüt konumundadır. Bu nedenle, sürecin kaliteli işlemesi, proje yöneticileri ile fonksiyonel yöneticilerin çağdaş yönetim teknikleri doğrultusunda yönetim yaklaşımları sunmalarına bağlıdır. KAYNAKLAR şekilde yönetim eğitimi almamış olmalarıdır. Hastanelerde sunulan hizmetlerin temel özelliği, hizmet süreçlerinin her müşterinin beklenti ve ihtiyaçları paralelinde tasarlanarak; aşırı işlevsel bağımlılık gösteren ünite ve / veya üniteler ile bu ünitelerin çeşitli mesleklerdeki iş görenlerinin iş birliği ile sunulmasıdır. Dolayısıyla herhangi bir müşteriye sunulan hizmetin performans göstergelerinin yüksekliği ekip üyelerinin bir arada iş görme istek ve / veya hastaya odaklanma düzeylerine bağlıdır. Dolayısıyla ekip üyeleri arasındaki ikna edici iletişim sürecinin sağlanması önem kazanmaktadır. Ülkemizde 1990 lı yıllarla birlikte ISO 9000 Kalite Yönetim Sistemi ve diğer eğitimler başlamıştır. Ekip yaklaşımı ve mentörlük yönetim modeli yaygınlaştırılmalıdır. 1- Şahin Ü, Sağlık Yönetimi, com/makaleler.asp 2- Çakmakçı M, Sağlıkta Kaliteyi Aramak, Anadolu Sağlık Merkezi, Tengilimoğlu D., Işık O., Akbolat M. Sağlık İşletmeleri Yönetimi, Nobel Yayın Dağıtım, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, Kavuncubaşı Ş., Yıldırım S. Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitabevi, Ankara, Koçel T. İşletme Yöneticiliği, Beta Yayınları, İstanbul, CALDWELL Chip, Sağlık Kuruluşlarında Stratejik Yönetim, İstanbul: Sistem Yayıncılık No:184, 1998, s Schultz, R. Ve A. C. Johnson, (2003), Management of Hospitals and Health Services, Beard Boks, Washington, D.C. 8- Güler Ç, Akın L. Halk Sağlığı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara, ÇATALCA Hasan, Türkiye deki Özel ve Kamu Hastanelerde İstatistik Kullanımına İlişkin Karşılaştırılmalı Bir Araştırma Modern Hastane Yönetimi Dergisi, c.2, s.4, Mayıs 1998, s KİYMİR Bülent, Hastane Yönetiminde Toplam Kalite Modeli Sağlık Yönetiminde Toplam Kalite İyileştirme Sempozyumu-Bildiriler, Ed. Mithat ÇORUH, Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayını, 1997, s ÖZKUL Ali Ekrem, Sağlık Sistemleri Planlama ve Kontrolü, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayın No: 819, 1994, s.iii 12- SEÇİM Hikmet, Hastane Yönetimi ve Organizasyonu, İstanbul: İşl. Fak. Yayın No: 252, 1991, s Standard

34 Prof. Dr. Nesrin ÇOBANOĞLU Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Hasta Hakları Açısından Hastaneler Yönetmeliği Hastane yönetiminin etik işlevi, tıbbın ve hastanenin temel amaçları doğrultusunda, hastaların en üst düzeyde iyileştirilmesi amacına yönelik, en az değer kaybıyla, en çok yararı oluşturacak biçimde, kişisel olmayan yöntemlerle verilen hizmetin niteliğini yükseltmektir. Hasta açısından haklar ve hastanenin yönetim açısından sorumluluklarının (hastanın hukuki yükümlülükleri ve hastalığı ile ilgili bilgiler, üstlenmesi gereken sorumluluklar açısından eğitim ve öğretimini de kapsayan biçimde) etkileşimi sırasında değer sorunları ortaya çıkmaktadır. Yönetimin yarar zarar dengesini iyi kurması gereklidir. Hasta Hakları Tıp, eski çağlardan günümüze değin bir süreç olarak değerlendirildiğinde; hekimin dediklerine sorgusuz uyan hasta tipinden, hekimin hastalığının iyileşmesine ilişkin bilgileri vererek yol göstermesini bekleyen hasta tipine bir değişim yaşanmıştır. Günümüzde ise, hasta haklarında son yıllardaki gelişmelerle gerekli bilgileri alma hakkına sahip, aydınlatılmış onam verme hakkı, özerkliği olan hasta tipine bir evrimleşme söz konusudur. İnsanlığın toplumsal tarihsel evrimine koşut olarak ortaya çıkan, insan hakları gelişimine ve niteliğine göre üç kuşakta tanımlanmaktadır. Buna göre: 1. kuşak insan hakları, bireyin hakları olarak öteki bireylere karşı doğduğu anda elde ettiği haklar olan; yaşama hakkı, özgür doğma hakkı gibi haklardır. Bireylerin devletle ilişkilerinden doğan 2. kuşak insan hakları, eğitim hakkı, sağlıklı yaşama hakkı, çalışma hakkı olarak tanımlanabilecek haklardır. Toplumun her bir bireyini etkileyecek toplumsal haklar olarak tanımlanabilecek, dayanışma hakları da denilen 3. kuşak insan hakları ise çevre hakkı, tüketici hakları, hasta hakları olarak belirmektedir. Düşünülebileceği gibi hasta hakları, tıbbi etiğin temel konularından biridir. Hastalar, hastalıkları konusunda bilgilenme, tedavi yöntemleri ile ilgili özerk seçim yaparak bu konuda aydınlatılarak onam verme, psikososyal ve manevi değerleri açısından saygı görme gibi temel haklara sahip olmalıdır. Standard 33

35 İyi bir hekim olmanın yolu, hastalarla sağlıklı iletişim kurmaktan geçer. Yüksek kaliteli tedavi uygulamak için etkili iletişim zorunludur. Hasta Hakları Açısından Yönetimin Sorumluluğu Bağlamında Tıbbi Etik İlkeler Tıbbi etik ilkeler hekim hasta arasındaki ilişkide, hastalığı nedeniyle vücut veya psikososyal yapısında bozulma olan bireyin her durumda gözetilmesi gereken haklarını hekime sorumluluklar yükleyerek güvenceye almaktadır. Yukarda da değindiğimiz gibi, geleneksel ve bireysel hekim hasta ilişkisi çağımızda yerini hastanedeki hekim hasta ilişkisine bırakmıştır. Böylece, hastanede hasta hakları açısından, tıp etiği ilkelerinin uygulanmasında hekimin yanı sıra hastane yönetiminin de sorumlulukları önem kazanmaktadır. Tıp evriminde hasta hakları açısından tıbbi etik ilkelerini değerlendirdiğimizde yararlılık ilkesi, sır saklama ilkesi adalet ve eşitlik ilkesi gibi temel tıbbi etik ilkeler arasına son yüzyılda giren özerklik ilkesi ve aydınlatılmış onam kavramıyla, hasta haklarının karşılıklı beslenerek evrildiğini görmekteyiz. Bu nedenle hasta hakları ve yönetim etiği temelinde baktığımızda özerklik ilkesi öteki ilkelere göre daha kapsamlı biçimde irdelenmelidir. Sır Saklama İlkesi ve Klinik Uygulamalarda Mahremiyete Saygı: Hastane yönetimi hastalara ait bilgilerin gizliliğinin korunmasından genel olarak sorumludur. Hastalıkların gruplandırıldığı dosyalar ve bilgisayarda tutulan kayıtlar, gizlilik kuralları açısından denetlenmelidir. Birçok ülkede, hastane kayıtlarının bilgisayarlar aracılığıyla tutulması, bu bilgilerin gizlilik sınırları ile ilgili sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Kuşkusuz bu, yönetimlerin sorumluluk alanındaki sorunlardan biridir. Sır saklama ilkesi, klinik uygulamalarda mahremiyete saygı biçiminde yansır. Hekimler yasal olarak uymak zorunda oldukları gizlilik kurallarına uygun davransalar da, bilgisayarlara girilen bilgilere o bölümde ya da başka bölümde çalışan birisi kolaylıkla girebilir ve örneğin hastanın cinsel yaşamı da içinde olmak üzere tüm bilgilere ulaşabilir. Hastanenin bilgisayar hatlarına girmeyi başaran herhangi biri bile bu bilgileri elde edebilir. Bu konuda hekimlerin gerekeni yapmasına karşın bir kötü hekimlik ya da hekim hatası uygulaması gibi sürmekte olan bu bunalım çözümleninceye kadar, kuralların düzenlenmesini beklemeksizin etik yaklaşımlarla özen göstererek önlem almalı veya yönetimle uzlaşarak şifre kullanılmasını önermeliyiz. Yoksa, bilgileri yüklemeyi reddetmek daha uygun bir etik çözüm olacaktır. Yararlılık ilkesi: Başkalarına yardımcı olma anlamına gelen yararlılık terimi, hekimlik uygulamalarında hasta bireylerin yararını artırmaya yönelik eylemler olarak, her tür koşulda hasta yararına öncelik verilmelidir. şeklinde yükümlülük haline getirilerek yararlılık ilkesine dönüştürülmüştür. Mutlak yararlı olmak ve yararla zararın dengelenmesi diye iki grupta değerlendirilebilir. Son yıllarda artan hasta hakları ve aydınlatılmış onam kavramlarıyla hastanın özerkliğine saygı ilkesiyle hekim tarafından değerlendirilen yararlılık ilkesi zaman zaman çatışmaktadır. Koşullara göre değişen biçimde temellendirilmek koşuluyla uygun olan ilke kullanılmalıdır. Eşitlik ve Adalet İlkesi: Sağlıkta eşitsizlik kavramının ahlaki, etik bir boyutu vardır. Eşitsizlik gereksiz ve önlenebilir, aynı zamanda da adil olmayan farklılıklar anlamına gelir. Böylece belirli bir durumun eşitsizlik olarak tanımlanabilmesi için, toplumun geri kalan kısmındaki koşullar göz önüne alınarak nedenin incelenmesi ve haksız olarak tanımlanması gerekir. Avrupa Birliği nin tabip birliklerine ilişkin çıkardığı tüzüğe göre; Sağlık sunumunda niteliğe ilişkin toplumun dikkatini çekmek hekimin görevidir. Gelinen noktada, tıbbi etik ile ilgili düzenlemelerde ve ilkelerde hasta - hekim ilişkilerine yönelik, iyi bilinen ama çoğu kez belirgin bir muğlaklığı ve tekrarları içeren hükümler yerine, haklar temelinde bir yaklaşımı ön plana çıkaran bir anlayış karşımızdadır. Tüm bu tartışmalardan sonra hastanede ayakta ya da yatan hastanın tedavi sürecinde eşitlik ve adalet ilkesinin uygulanmasında yönetimin sorumluluğu büyüktür. Bu ilkenin hastanede uygulanmasında hastane yönetiminin iç işleyişe yönelik kurallarının niteliği ve standartları önemlidir. Özellikle sınırlı kaynakların adil paylaşımında tıbbi etik ilkelerin gözetilmesi ve seçimin gerekçelendirilmesi yapılmalıdır. Hekimi ikilemde bırakan sorunlar ve çözümler tıbbi etiğin konusu olmakla birlikte, seçimin gerekçesinin denetimi de yönetimin sorumluluğudur. Burada hakkaniyetli bir yaklaşım tıp etiği ilkelerine işlerlik kazandıracak ve hizmetin etik boyutunun niteliğini yükseltecektir. 34 Standard

36 Hasta Hakkı Olarak Özerkliğe Saygı İlkesi (ve Aydınlatılmış Onam) Özerklik ilkesinin hasta hakkı olarak tıp etkinliğine uygulanması, hastanın özerkliğine saygı ilkesine dönüşmekte ve klinik uygulamalarda tıp etiği bağlamında aydınlatılmış onam olarak tanımlanmaktadır. Aydınlatılmış onam, tıp etkinliği içinde bireyin kendisine yönelik olarak önerilen uygulamalardan, kendi kararı ile seçtiği prosedürlerin uygulanmasıdır. Bilgilendirme, hastaya kendi durumuyla ilgili açık, anlaşılabilir bir dille, gereken oranda yeterli bilginin verilmesi aydınlatılmış onamın temel özelliğidir. Burada bilginin sunulması kadar, algılanması da önemlidir. Bunun yanında, hekim hasta etkileşimi ve karşılıklı sorumluluklar da söz konusudur. Hekim Hasta Hastane Yönetimi Arasında İletişim Kişiler arası İletişim: Tıpta kişiler arası yaklaşım biçimi hekim hasta ilişkisinde önemli bir kavramdır. Kararları paylaşmaya dayanan bu ilişki biçiminde, hasta ve hekimin karşılıklı katılımı söz konusudur. Tıpta kişiler arası iletişimi geliştirmek hastane yönetimi açısından başarıyı artırıcı bir gerekliliktir. Hekimin iletişim tekniklerini öğrenerek, bu beceri bilgisini davranışa dönüştürmesi önemlidir. Hasta ve/veya aile eğitim ve öğretimi ile, hastanede hastayla her tür iletişim kurulabilmesi ve bunun geliştirilmesi amaçlanabilir. Mesleki bir kişisel kimlik olarak hekim kimliği, insanları iyileştirmeye yönelik bilgiler, beceriler ve değerlerle donanmış kişileri belirtir. Hasta herhangi soyut bir vaka ya da hekime para, görgü, deneyim kazandıran sıradan bir nesne değil toplumsal çevresi ile dinamik alışveriş içinde, kaygısı güçsüzlükleri, çaresizliği ve bağımlılığı ile bir kişi ve bütün dür. Burada ilişkinin öteki ucu olan hasta, hekim kimliğinin niteliğinin belirlenmesinde etkili olmaktadır. Hekim-hasta iletişiminin temel bir amacı, hastanın, söz konusu klinik duruma uygun olan, sağlığa ilişkin değerlerin en iyisini belirlemesine ve seçmesine yardımcı olmaktır. Hasta haklarını ve sorumluluklarını bilirse, iletişim kurulması kolaylaşacaktır. İyi bir hekim olmanın yolu, hastalarla sağlıklı iletişim kurmaktan geçer. Yüksek kaliteli tedavi uygulamak için etkili iletişim zorunludur. Hastanede Hasta ve/veya Aile Eğitim ve Öğretimi Hastane yönetimi tarafından hasta eğitim, öğretim politikası oluşturulmalı ve bu doğrultuda hastaya hakları ve sorumlulukları konusunda çeşitli biçimlerde bilgi verilmelidir. Hastalığının nedenlerinin, tanı, tedavi ve bakımı için gerekli olan girişimlerin hastaya ve aileye öğretilmesi hastanın sağlık hizmeti verenlerle olan iletişim ve iş birliğini artırır, iyileşme sürecini hızlandırır. Hasta ve aile tedavi ve bakımla elde edilen iyileşmeyi sürdürmek için çaresizlik, kadercilik, bağımlılık davranışlarını kendi sağlığı için sorumluluk alma davranışlarına dönüştürür. Bir hastanın tedavi ve bakımından amaçlanan, tedaviden en kısa sürede en iyi sonucu almak ve bunu sürdürebilmektir. Bu amaca varmak için hastanın veya ailenin hastalık nedenlerini bilmeleri, tedavi planını eksiksiz uygulamaları, hastalığın tekrarını önleme bilgilerini kazanmaları ve bütün bunlarda sorumluluk almaları gerekmektedir. Hasta/aile kendilerini ilgilendiren sağlık sorununu anladıklarında, tedavi ve bakım için gerekli iş birliği ve sorumluluk paylaşımına katılacaktır. Hasta eğitim öğretimi hastaneye kabul öncesinde başlatılmalı ve sağlık sorununun nedenleri ve doğasına göre hasta taburcu olduktan sonra da sürdürülmelidir. Örneğin kolostomi ameliyatları öncesi verilen bilginin yanı sıra hastaneden taburcu olduktan sonra da yinelenebilen kolostomi bakımı eğitimi verilmelidir. Toplumsal- Siyasal Gelişmelerin Işığında Konunun Değerlendirilmesi Gelişen tıp teknolojisi, toplumsal ilişkilerin çok boyutluluğu ve siyasal gelişmeler hekim hasta ilişkisini de etkilemektedir. Öte yandan bireyin özerkliği kavramının giderek önem kazanması hekim hasta ilişkisine yansımakta, hastane- Standard 35

37 lerde hasta merkezli yönetim yaklaşımları kabul görmektedir. Çağdaş hastane yönetimleri, toplumun ve bireylerin beklenti ve gereksinimlerini en iyi biçimde karşılamayı hedefleyen Devamlı Kalite İyileştirilmesi yöntemini uygulamaya yansıtabildikleri oranda başarılı olmaktadır. Bu, sağlıkta, daha doğrusu tedavi edici hekimlikte verilen hizmette kaliteyi geliştirmek amacıyla toplumsal, siyasal değişmelerin etkisiyle varılan bir süreçtir. Hastane Hizmetlerinde Kalite Kavramının Gelişmesi Toplam Kalite Yönetimi, her aşamada hizmet alan ve sunanlar tarafından algılanan ve denetlenen bir yönetim stratejisi ve yaşam biçimi olmalıdır. Bu yönetim stratejisi, insanlığın evrimiyle 3. kuşak insan hakkı olarak gelişen hasta hakları kavramına koşut olarak, sağlık alanında giderek benimsenmektedir. Hastanelerde Kredilendirme Standartları Sağlık hizmetleri sunumunda kalite kavramı, uluslararası geçerliliği olan göstergelerdeki standartlara uygun, tanı, tedavi ve bakım hizmetlerinin yanı sıra, tüm hizmet süreçlerinde hastaların beklenti ve gereksinimlerinin tam olarak karşılanması olarak tanımlanabilir. Hastanelerde hasta bakımı kalitesinin ve güvenliğinin izlenmesi ve denetlenmesi amacını taşıyan standartlar oluşturulmalıdır. Hastane Yönetiminin Hukuksal Sorumluluğu Anayasamızda hukuk devleti olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti nde özel sektör ve kamu hastanelerindeki çalışma ilişkilerini biçimleyen hukuksal düzenlemeler vardır. Yönetim hukuku ya da yönetsel yargı kapsamına girebilecek bu hukuksal düzenlemeler özellikle hastane çalışanlarının hizmet verdikleri kişilerle (hastalarla) ilişkileri, kendi aralarındaki iş gereği kurulan resmi ilişkiler ve yönetimle olan ilişkiler çerçevesinde bağlayıcıdır. Yönetim bu ilişkiler ağında yasalarla saptanan denetim görevi bağlamında, ilişkiyi etkileyen hukuksal sorumluluk taşımaktadır. Bu hukuksal düzenlemelerin çağdaş hekim hasta ilişkilerinde yetersiz kaldığı durumları görmekteyiz. Bununla birlikte, hekimin tedaviyi idari hukuk kurallarına göre değil, bağımsız tıp kurallarına göre yaptığı unutulmamalıdır. Hasta Hakları Açısından Hukuksal Durum Lizbon Bildirgesi (Hasta Hakları): Dünya Tabipler Birliğinin 34 üncü Genel Kurulunda (Eylül-Ekim 1981, Lizbon-Portekiz) benimsenmiştir. Konumuzla ilgili kısımları şunlardır: Uygulamaya yönelik, ahlaki ve yasal güçlüklerin varolabileceğini göz önüne almakla birlikte hekim, her zaman için hem kendi vicdanına göre, hem de hastanın en çok yararına olacak şekilde davranmalıdır. Bildirge, tıp mesleğinin hastalarına sağlamaya çalıştığı kimi temel hakları dile getirmektedir. Yasal durum ya da hükümetin tutumu hastaların bu haklarını yadsıyorsa, hekimler bu hakların elde edilmesi ya da onarılması için yollar aramalıdır. Bu hakların arasında örneğin şunlara yer verilmektedir. a) Hastanın hekimini özgürce seçme hakkı vardır. b) Hastanın dışarıdan herhangi bir karışma olmadan klinik ve ahlaki yargılara özgürce varabilen bir hekim tarafından bakılmaya hakkı vardır. c) Hastanın, yeterli bilgileri aldıktan sonra tedaviyi kabul etmeye ya da yadsımaya hakkı vardır. d) Hastanın, kendisiyle ilgili tıbbi ve kişisel bilgilerin gizliliğine gereken saygıyı göstermesini hekimden beklemeye hakkı vardır. Ülkemizdeki Durum: Sağlık hizmetlerinden yararlananların hakları ile ilgili konular Türk sağlık mevzuatında özellikle Hasta Hakları Yönetmeliği nde yer almaktadır. Sağlık Bakanlığının çıkardığı Hasta Hakları Yönetmeliği, 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu nun 9. maddesinin c bendine ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname nin 43. maddesine dayanılarak hazırlanmış bir metindir. Bu metin sayılı Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile yasal düzenleme altına alınan hakların sağlık hizme- 36 Standard

38 tinden yararlanma konusunda sırf insan olmakla sahip olunan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, uluslararası antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan hakların tanımlanmasının hedeflendiği görülmektedir. Yeni bir hasta hakları yönetmeliği (torba yasa çerçevesinde çıkarılmak üzere) için çalışmalar sürmektedir. Bizim açımızdan, hasta haklarında dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda, gelişen teknolojiyle uyumlu altyapı ve çalışma koşulları sağlanmadan, ülkemizin özellikleri göz önüne alınmadan çeviri metinler ile hasta haklarında gerçek bir gelişme yaşayabileceğimize inanmıyoruz. Bu konudaki etik sorunların çözümü için sadece tepeden yasal metinler yetmez, düzenlemeler işleyişte altyapısal değişiklikler içermezse, zor koşullarda özveriyle hizmet sunmaya çalışan hekimlere çalışma koşullarıyla uyumsuz yeni yükümlülükler getirecektir. Yönetmelikte yer alan ama uygulamada çözümsüz kalan hasta hakları ihlalleri, hekime yönelik şiddetin artması sonucunu doğuracaktır. Sağlıkta daha nitelikli hizmet sunumu için ülkemiz koşulları değerlendirilerek hasta hakları yeniden düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Hasta Hakları Açısından Hastanelerde Yönetim Etiğinin Amacı Hastane yönetiminin hekim hasta ilişkisine etkisi, hekime, hastaya ve ilişkiden çıkan kararlar doğrultusundaki uygulamalara yönelik olabilir. Başarılı bir yönetimin, hastane kurumunun amaçları doğrultusunda işlevlerini kolaylaştırıcı ve hizmet düzeyinin kalitesini yükseltmeye yönelik çabaları olması gereklidir. Bu nedenle bilimsel yöntemlerle elde edilmiş verilerin kullanılması gerekir. Bu verilerin elde edilme gerekçeleri ve yolları hekim hasta ilişkisinde özerklik sorunu ile karşıtlık yaratan bir durum oluşturabilir. Burada etik açısından, hastanenin temel amaçlarını gerçekleştirmek için, iyi niyetle, uygun araçlarla ve çoğunluğun yarar görmesini sağlayacak verilerin, kişisel olmayan yöntemlerle elde edilmesinin altı çizilmelidir. Hasta hakları açısından hastane yönetiminin etik uygulamalarının amacı, her bir hastanın haklarına saygı göstererek, hastalığın tedavi sürecinde hastayla kamusal ve iç iş ilişkilerini etik yaklaşımlarla çözümleyerek, hastanın iyileşmesi sonucunu sağlamaya çalışmaktır. Bir hastanenin hastalarla iş ilişkilerine yönelik uygulamalarının niteliği, hastaların değer sistemlerini önemsemesi, hastalığın algılanması ve tedavinin kabullenilmesinde önemli bir belirleyendir. Hastane Yönetiminin Etik Davranışı Hastane yönetimlerinin etik davranışı, öncelikle hastanın önerilen tedavi yöntemini reddetmesini de kapsayacak biçimde onun değerlerine ve özerkliğine saygı gösterilmesiyle başlar. Yerine göre, hastanın hastaneye ulaşımının en kolay yoldan sağlanması ile başlaması gereken ilişki, ona hastalığı ile ilgili bilgilerin gereken ölçülerde verilmesi, uygulanacak tedavi yöntemlerinin yararının/zararının anlatılması, hasta tedavisi ile ilgili karar alabilecek yeterliliğe ulaştığında da iradesiyle aldığı karara saygı göstererek o yönde işlemleri kolaylaştırıcı bir yapıda olmalıdır. Hastanenin bireyin sağlıklı yaşam hakkına ilişkin yasal sorumluluklarının farkında olarak gerekli acil önlemleri alması, bunları yaparken hastanın ve yakınlarının, onun hastalığının yaşamındaki biricikliğinin gözden uzak tutulmadan konuyla ilgili olarak bilgilendirilmesi önemlidir. Tedaviye yönelik olarak hastaya bireysel sorumluluklarının anlatılması, yaşam tarzındaki olası değişikliklere karşı fiziksel - psikolojik destek sağlanması gereklidir. Hastanenin hastalar ve kamu ile ilişkileri, bunları etik kaygılarla yönlendirmek, hastaların istemi doğrultusunda sigorta, hukuk kurumları, iş ortamlarına sağlık sorununun bildirilmesi için hastane görevleri kapsamındaki belgeleri düzenlemek, hastanede verilen hizmetlerin uygun ücretlendirilmesini sağlamak, hastane içinde işlemlerin akışında esas amacın hastanın sağlığı olduğunu unutmadan kolaylaştırıcı iş akışını düzenlemek vb. biçiminde bölümlendirilerek irdelenebilir. Sağlık sistemi içinde hastane yönetiminin etik boyutu hizmette kalite kavramlarıyla birlikte anlam kazanmaktadır. Standard 37

39 Sonuç ve Öneriler Hastaneler, tıbbın, daha doğrusu tedavi edici hekimliğin amacını gerçekleştirmek için düzenlenen çağdaş hizmet kurumlarıdır. Hastane yönetimi, hastaların iyileştirilmesi olan bu amacın gerçekleşmesi için bir araçtır. Çünkü, hizmet sunumunun merkezinde hekim hasta ilişkisi vardır. Hekim hasta ilişkisi sırasında ortaya çıkan ahlaki değer sorunları Tıbbi Etik alanının konusudur. Hastanelerin evriminde gelinen nokta ve bilimsel teknik gelişmelerin etkisiyle, bu ilişkinin boyutlarının kurum yönetimi tarafından sınırlandırılması ve denetimi söz konusu olmaya başlamıştır. Bu sınırlamaların ve denetimin temel amaçla uyumlu, kurumun kendini geliştirmesi ve işlevselliğinin artırılmasına yönelik, değer sorunu oluşturmadan yapılması önemlidir. Böylece, hasta hakları ve yönetim etiği arasındaki etkileşim sonucu tıbbi etik dilemma oluşturan sorunların çözümünde öncelikle yönetim tarafından hasta haklarının kabul edilmesi, tedavinin tüm boyutlarıyla uygulanabilmesi, tarafların hak ve kurallara saygılı olması sağlanmalı ve hastalar hastalığın yanı sıra hastanenin iç işleyişine yönelik kurallar hakkında da bilgilendirilmelidir. Hastane yönetiminin yönetsel düzenlemeler aracılığıyla hekim hasta ilişkisinin tıbbi etik boyutunu çeşitli biçimlerde etkilediğini görüyoruz. Kurumun amaçlarını gerçekleştirmek, geliştirmek, hasta haklarına özen göstermek ve çalışanların iş doyumlarını yükseltmek, böylece, hizmetin niteliğini arttırmak için yapılan denetim, planlama, örgütleme ve yöneltme hastane yönetiminin görevidir. Bu görevini yaparken hasta hakları temelinde sorumluluklarını bilerek tıbbi etik ilkelerinde (sır saklama, özerkliğe saygı, yararlılık ilkesi gibi) değer kaybı yaratmadan, duyarlı bir denge kurmuş olması gerekir. Günümüzde değişen ve karmaşıklaşan hastanelerde, sunulan hizmeti denetlemek ve geliştirmek göreviyle yükümlü yönetimin, hasta hakları açısından tıbbi etik sorumlulukları artmıştır. Yönetimin hekim hasta ilişkisine etkileri, hasta hakları ve ilişkinin özgünlüğü dikkate alarak sürdürmelidir. Hastaneler, verilen hizmetin çok boyutlu olması nedeniyle, niteliğine uygun mimari yapısı olan binalarda değişik meslek grupları ve uzmanlık alanlarının bulunmasını gerektirmektedir. Hizmetin temel amacı, hastaların iyileştirilmesidir. Araç amaç ilişkisi unutulmadan, kurumun temel amacını gerçekleştirmesi için işlevselliği artırılmalıdır. Hastanelerde neyin, nasıl, neden yönetileceği sorularının irdelenmesi gereklidir. Sağlık çalışanlarının ve hastaların odak noktasında değerlendirilmesi önemlidir. Bu yönetimin temel görevi, sağlık profesyoneli ile hastayı en etkin, en işlevsel biçimde karşı karşıya getirmek ve hastanın iyileşmesi sonucuna ulaşmak için hastane çalışanlarının uğraşlarını eş güdümlemektir. O zaman yönetim bir amaç değil, bu amacın sağlanması yönünde bir araç olmaktadır. İnsan haklarının evrilmesiyle hasta hakları gündeme gelmiştir. Kaliteli hizmet sunumunda, hastanın hizmetin niteliğini algılaması önemlidir. Toplam kalite yönetimi hastayı ve hekimi özneleştirerek kaliteli hizmet sunumunu sağlayacak bir yönetim biçimidir. Günümüzde hastanelerde verilen tanı, tedavi ve bakım hizmetlerindeki karmaşık hizmet sunumunda niteliğin ölçülmesi hastanenin yönetiminin birçok açıdan gerekli bir sorumluluğudur. Burada, yalnızca tek tek bireylerin değil, tüm çalışanların takım biçiminde üyesi oldukları hastanenin, bir sistem olarak, hastalar aracılığıyla topluma karşı bir başarı ya da başarısızlığı söz konusudur. Toplumsal ve bireysel haklarla ilgili, ekonomi, eğitim, iş doyumu, verimlilik, etkililik gibi boyutlar içeren bir denetim sürecinin kişisellikten uzak yöntemlerle, hizmete özel standartlarla denetlenmesi gereklidir. Sağlık hizmetleri sunumunda kalite kavramı, uluslararası geçerliliği olan göstergelerdeki standartlara uygun, tanı, tedavi ve bakım hizmetlerinin yanı sıra, tüm hizmet süreçlerinde hastaların beklenti ve gereksinimlerinin tam olarak karşılanması olarak tanımlanabilir. Toplumsal ve siyasal gelişmeler sonucunda ortaya çıkan bir kavram olan Devamlı Kalite İyileştirme sürecini ilgili kişilerin (paydaşların) istemeleri ve hedeflemeleri gerekir. Devamlı Kalite İyileştirme konusunda o kurumun verdiği hizmetten yararlananlar, etkilenenler, orada çalışanlar, eğitim verenler ve eğitilenler, mali kaynakları sağlayanlar hep birlikte paydaş olarak kurumun işlevlerinin niteliğinin yükselmesini ister ve buna yönelik tutum ve davranışlarda bulunurlar. Bunlar, bir bütün olarak sürece etki eder ve süreçten etkilenirler. 38 Standard

40 Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ile ülkemizin can damarı Türk Kızılayını konuştuk. STANDARD: Türk Kızılayı son yıllarda adından sıkça söz ettirmeye başladı. Sadece afet müdahalesinde değil, kurban ve sosyal yardımlarda da Kızılay ön planda. Kızılay bu gücünü nereden alıyor, tüm bu çalışmaları nasıl yönetiyor? Ahmet Lütfi AKAR: Kızılay gücünü 146 yıllık tarihinden ve tarihin her döneminde yanında olan bağışçılarından alıyor. Bu iki itici güç Kızılayı bugünkü konumuna yerleştirdi. Bizler bunun farkında olarak attığımız her adıma dikkat ediyoruz. Tarihimize gölge düşürmeden, bağışçılarımızı kırmadan faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Birçok alanda faaliyet gösteren, milyonların yarasına merhem olan Kızılay, üzerine düşen görevi en iyi şekilde yaptığı için bugünkü gücüne ulaştı. Ayrıca, Türkiye nin en köklü yardım kuruluşu ve ulusal dernek olmamız da bize birtakım görevler yüklüyor. 146 yıl önce askerlerin yarasını nasıl sardıysak, hastalara nasıl şifa dağıttıysak, bugün şartlar ne gerektiriyorsa onları yapıyoruz, yapmaya da devam ediyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında insani yardım operasyonları yürütüyoruz. İhtiyaç sahibi milyonlarca insana sosyal yardımda bulunuyoruz. Ülkemizin ihtiyacı olan kanın tamamını karşılamak için titiz bir çalışma yürütüyoruz. Gençlerimize yurt hizmeti veriyoruz, kamplarımızda misafir ediyoruz. Yaşlılarımıza, engelli kardeşlerimize, kimsesizlere destek oluyoruz. Hastanelerimizde şifa dağıtmaya devam ediyoruz. Türkiye nin en güçlü markası Kızılay Madensuyu nu yurt içi ve yurt dışı pazarlarına gönderiyoruz. Yurt geneline yayılmış 700 ü aşkın şubemiz sayesinde daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşıyoruz. Halkımızın kurban vekâletlerini sadece yurt içinde değil, yurt dışında da fakirin sofrasına taşıyoruz. İhtiyaç sahiplerine ulaşmak Standard 39

41 ve gözyaşlarını dindirmek için yeni projeler geliştiriyoruz, gece gündüz demeden çalışıyoruz. STANDARD: Yapılanların listesi çok uzun. Fakat aralarında bir tanesi var ki, daha fazla hayati öneme sahip: Kan bağışı. Türk Kızılayı kan bağışında verdiği sözü tutuyor; ülkenin ihtiyacı olan kanın tamamını karşılamak için çalışıyor. Gelinen aşamayı biraz tarif eder misiniz? Ahmet Lütfi AKAR: Türk Kızılayı olarak yürüttüğümüz çalışmalardan biri de Ulusal Güvenli Kan Temini programı yılından bu yana yürüttüğümüz bu hayati çalışmanın sonuçları bizi gururlandırıyor, umutlandırıyor, motive ediyor. 342 bin 146 ünite kan bağışının alındığı 2005 yılından bu yana çok ciddi mesafeler aldık ve 2013 yılı sonu itibariyle 1 Milyon 640 bin 881 ünite kan bağışına ulaştık. Önümüzdeki birkaç yıl içinde ise ülkemizin ihtiyacı olan 2 milyon 100 bin ünite kanın tamamını karşılamış olacağız. Yapılanmamızı bu hedefe ulaşmak için güçlendirdik. Şu an 16 bölge kan merkezi, 62 kan bağış merkezi ve mobil kan bağışı araçlarıyla ülkemizin dört bir tarafında kan bağışı alımı çalışmaları yürütüyoruz. Sadece teknik anlamda değil insan kapasitesi anlamında da önemli mesafeler aldık. Bölge kan ve kan bağış merkezlerimizin sayısı arttıkça personel sayımızı artırdık. Kurum içi eğitimlerimizi ise günün şartlarına göre düzenledik. Ayrıca vatandaşlarımızın kan bağışına daha fazla ilgi göstermeleri, bağışta bulunmaları için tanıtım çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Tüm bunların sonucunda kan bağışı konusunda dünyanın en iyi kuruluşlarından biri olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. STANDARD: Çabanıza rağmen kan bağışı rakamlarında dönem dönem düşüşler oluyor. Düşüşler ne zaman oluyor ve bağışçılara nasıl bir tavsiyede bulunursuz? Ahmet Lütfi AKAR: Ramazan ayında ve yaz mevsiminde kan bağışı sayılarında düşüş yaşanıyor. Bu nedenle ülke genelinde Ramazan ayına özel ekip saatleri düzenliyoruz. Oruç olan vatandaşlardan gündüz vakti kan bağışı kabul etmiyoruz. Bağışçının sağlığını tehlikeye atmamak için bunu yapıyoruz. Onlardan iftar sonrasında kan bağışı kabul ediyoruz. Ramazan ayında kan bağışında bulunmanın tıbben ve dinen hiç bir sakıncası yok. Unutulmamalıdır ki, Ramazan ayında kan ihtiyacı azalmamakta, aksine artmaktadır. Bu nedenle vatandaşlarımızı Ramazan ayında ve yaz mevsiminde de kan bağışına davet ediyoruz. STANDARD: Kan bağışı çalışmalarını bir adım daha öne taşıdınız ve Sağlık Bakanlığı ile birlikte Türkkök Projesi ne imza attınız. Projenin detaylarından bahseder misiniz? Ahmet Lütfi AKAR: Kök hücre nakli tedavisi bekleyen hastalar için Sağlık Bakanlığı ile önemli bir projeye imza attık: TÜRKKÖK. Nisan ayı itibariyle kan bağışında bulunan vatandaşlarımıza Türkkök bünyesindeki Kemik İliği Bankası için kan örneği bağışlamak isteyip istemedikleri sorusunu yönelteceğiz. Cevap evet ise aldığımız numune kanı merkezi laboratuvarlara göndereceğiz ve oradan çıkan verilere göre vatandaş kemik iliği bankasının donörleri arasındaki yerini alacak. İlk 5 yılda bağışçıyı sisteme dahil etmek, kayıtlarını oluşturmak istiyoruz. Gönüllü verici adaylarının kazanımında, Kan ve Kan Ürünleri Kanunu Birçok alanda faaliyet gösteren, milyonların yarasına merhem olan Kızılay, üzerine düşen görevi en iyi şekilde yaptığı için bugünkü gücüne ulaştı. 40 Standard

42 çerçevesinde mevcut yaklaşık kişilik bağışçı veri tabanından da yararlanacağız. STANDARD: Türk Kızılayı ve Sağlık Bakanlığının iş paylaşımı nasıl olacak? Ahmet Lütfi AKAR: Türk Kızılayı olarak, gönüllü verici adaylarının kazanımı, sisteme veri girişlerinin yapılması ve serolojik testlerinin gerçekleştirilmesinden ve doku tipleme yapılacak ilk numunelerin toplanmasından sorumlu olacağız. Sağlık Bakanlığı ise gönüllü verici olmayı kabul eden adayların doku tipleme testlerinin yapılmasını, ihtiyaç sahibi hastalar ile eşleştirilmesini ve nihayetinde hastalara hizmetin götürülmesini sağlayacak. STANDARD: Kan bağışına gösterilen duyarlılığın, kemik iliği konusunda da gösterileceğini düşünüyor musunuz? Ahmet Lütfi AKAR: Kan bağışçısı kazanımında elde ettiğimiz başarının temelinde bağışçıların Kızılayı sahiplenmesi ve kuruma duydukları güven yatıyor. İnsani değerleri ve dayanışma duygusu yüksek olan halkımızın, en az kan bağışı kadar önemli kök hücre bağışlarında da aynı sorumluluk ve ciddiyetle davranacaklarını biliyorum. Kamuoyunun gündemini de sık sık meşgul eden bu önemli sağlık sorunu da bağışçıların duyarlılığı, Sağlık Bakanlığının ve Türk Kızılayının gayretleri ile son bulacak. STANDARD: Kızılay adını ön plana çıkaran çalışmalarınızın başında uluslararası yardım çalışmalarınız geliyor. Yakın ve uzak birçok coğrafyada Kızılay bayrağı dalgalanıyor. Neden o ülkeler, neden Kızılay? Kısacası, bu coğrafyalarda bizim varlığımızın bir anlamı var. Bağışçılarımızın, destekçilerimizin ve devletimizin beklentisi de bu yönde. Değişen dünyada Türk Kızılayı olarak biz de yeni kapılar aralamalıyız, uluslararası yardımları daha çok artırmalıyız. Son yıllarda bizi gündeme daha çok taşıyan bu insani yardım çalışmaları bu düşüncenin eseri. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum: Türk Kızılayı önümüzdeki yıllarda daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak için çalışacak. Buna hem gücümüz, hem de operasyonel kabiliyetimiz imkân verir durumda. STANDARD: Kurumunuza çok çeşitli şekillerde bağış yapılabiliyor. Aşevlerinden özel eğitim sınıflarına, zekat ve adaktan Kızılay Kart a kadar. Kızılaya destek vermek ya da bağış yapmak isteyen yardımseverler nelere dikkat etmeli? Ahmet Lütfi AKAR: Hayırseverlerin merhamet duygularının sömürülmemesi, yanlış uygulamaların önüne geçilebilmesi için büyük hassasiyet gösteriyoruz. Bunun için yardım ve bağış modelleri geliştirdik. Böylece hayırseverlerimiz yardımlarını en kolay ve faydalı şekilde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırabiliyorlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Türk Kızılayının güvenli bağış yöntemlerinden birini kullanma. Bağışçılarımız, internet sitemiz www. kizilay.org.tr yi kullanarak, 168 ücretsiz bağış ve çağrı hattımızı arayarak, bankalardaki Kızılay hesap numaralarını kullanarak ve şubelerimiz ara- Ahmet Lütfi AKAR: Her nerede insan ıstırabı varsa Türk Kızılayı orada olmaya çalışıyor. Bu bizim için bir zorunluluk değil, çalışma sistemimizin bel kemiğidir. Somali de, Filistin de, Myanmar da, Bangladeş te, Pakistan da, Filipinler de, Afganistan da, Bosna Hersek te ve daha birçok coğrafyada yürüttüğümüz insani yardım operasyonları dil, din, ırk, millet, cinsiyet ayrımı gözetmeme ilkemizin bir gereğidir. Standard 41

43 cılığıyla bağışlarını güvenli bir şekilde gerçekleştirebilirler. Ayrıca tüm cep telefonu operatörlerinden 2868 e KIZILAY yazıp 1 SMS gönderdiğinizde de kolayca 5 TL bağışta bulunmuş oluyorsunuz. STANDARD: Kızılayın profesyonel çalışanları yanında gönüllü çalışanları da bulunuyor. Gönüllü çalışanlarınıza eğitim veriyor musunuz? Ahmet Lütfi AKAR: Öğretmen, muhtar ve din görevlisi gibi doğal liderlerin toplumsal yaşantı üzerindeki etkilerinden yola çıkılarak toplum liderleri aracılığıyla olası afet risklerini azaltmak ve afetlere karşı hazırlıklı olmak amacıyla hayata geçirilen Türk Kızılayı Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi ile afete yenik düşmeyen bilinçli bir toplum yetiştiriyoruz. Her nerede insan ızdırabı varsa Türk Kızılayı orada olmaya çalışıyor. Bu bizim için bir zorunluluk değil, çalışma sistemimizin bel kemiğidir. Türk Kızılayının 2007 yılından bu güne yürüttüğü Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi kapsamında, Türkiye genelinde şu ana kadar öğretmen, din görevlisi, muhtar, toplum destekli polis, mülki idare amiri ve 1056 eğitici olmak üzere toplam toplum liderimize afete hazırlık eğitimi verdik. Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi nin yanı sıra bireylerin doğru ilk yardım bilgi ve becerisi kazanıp müdahale yöntemlerini öğrenmesini sağlamak amacıyla ilk yardım uzmanlarımız aracılığıyla eğitim programları düzenliyoruz. Toplumun zarar görebilirlik kapasitesinin azaltılmasına katkıda bulunmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz ilk yardım eğitimlerimiz sonucu, 2013 yılında 26 Türk Kızılayı İlk Yardım Eğitim Merkezi ile kişiye ilk yardım eğitimi, kişiye de ilk yardım semineri verildi. STANDARD: Yürüttüğü faaliyetlerle dünyada bir marka değeri taşıyan Türk Kızılayı, sosyal yardımlar konusunda neler yapıyor? Ahmet Lütfi AKAR: Türk Kızılayının merkezi, bölgesel ve yerel düzeydeki sosyal yardım hizmetleri kapsamında; şubeler aracılığıyla ve doğrudan yapılan sosyal yardımlar, bireysel yardımlar, toplu yardımlar, afet müdahale sonrası iyileştirme sürecinde yapılan yardımlar, afet özelliği taşımayan ve Türkiye genelinde oluşan münferit yangın ve su baskınlarından etkilenen vatandaşlara yapılan yardımlar yer alıyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen sosyal yardım çalışmalarından 1 milyon 500 binin üzerinde vatandaş yararlandı yılı içerisinde Türk Kızılayı bünyesinde faaliyetlerini yürüten 13 Aşevi, 3 Huzurevi, 8 Öğrenci Yurdu, 5 Giyim Yardım Merkezi ve Kimsesizler Evlerinden ihtiyaç sahiplerinin yararlanmasını sağladık. Sosyal refahın sağlanmasına destek amacıyla Zekât Şartlı Bağış Projesi, Vekâletle Adak Kurban Kesimi ve Dağıtımı, Vekâletle Kurban Kesim Kampanyası, Sevgi Bohçası Projesi, Kızılay Kart Projesi ve Sağlık Hizmetleri çalışmalarımızla ulusal sosyal yardım projelerinin uygulamalarını 2013 yılında da devam ettirdik. STANDARD: Tüm çalışmalarınız için dergimiz adına teşekkür ederiz. 42 Standard

44 RÖPORTAJ SAĞLIK TURİZMİ NEDİR? Türkiye Sağlık Turizmi Derneği Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Bakan Müşaviri Sayın Enginer Birdal a Sağlık turizmi nedir? diye sorduk. Sağlık Bakanlığının Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında, Türkiye de sunulan sağlık hizmetlerini irdeledik. ENGİNER BİRDAL Türkiye Sağlık Turizmi Derneği Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Bakan Müşaviri STANDARD: Sayın Birdal, sağlık turizmi nedir? Enginer BİRDAL: Sağlık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlandığı biçimiyle, bir insanın kendisini ruhsal ve bedensel olarak iyi hissetmesi durumudur. Turizm de, bir insanın bulunduğu yerden başka bir yere en az bir gece şartıyla yapmış olduğu seyahate deniyor. Biz bunu sağlık turizmine uyarlayarak şöyle diyoruz, bir insanın sağlığı için yapmış olduğu eyleme seyahat, bu kapsamda almış olduğu hizmetlere de sağlık turizmi denir. Diğer bir deyişle, insanın ikameti dışında başka bir yere sağlığını iyileştirmek, kendisini iyi hissetmek veya bir tedaviyi satın almak için yapmış olduğu seyahate sağlık turizmi ya da sağlık seyahati diyoruz. Tabii, insan bu kitabi tarifi yapmadan önce de insanlar sağlık turizmiyle ilgiliydi. Kaplıcalar, ılıcalar, içmeceler daima insanı iyiye ve güzele ulaştırmak için bir çaba içerisindeydi. Bugünkü halde tüm bunların ticarileşmiş şekli ile sağlık turizmini bir sektör olarak ifade edebiliriz. STANDARD: Türkiye Sağlık Turizmi Derneği ne zaman kuruldu? Dernek faaliyetlerinden bahseder misiniz? Enginer BİRDAL: Sağlık Turizmi Derneği, dernekler masasına başvurusunu 2005 yılında yaptı yılından önce sağlık turizmiyle şu ya da bu şekilde ilgisi olan arkadaşların farkındalıkları neticesinde, Türkiye nin 2002 de başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı nda hedeflediği gelişme noktasını da iyi şekilde görerek kurulan bir dernek yılı Türkiye de sağlığın temellerinin gözden geçirilerek yeniden kurgulandığı ve iyi neticelerin alınmaya başlandığı tarihe denk geliyor. Kendi üretmiş olduğumuz sağlığın kalitesinin uluslararası arenada da boy ölçüşür düzeyde olduğunu fark etmemiz gerek. Bu dernek, Tür- Standard 43

45 kiye nin kendi vatandaşı için geliştirmiş olduğu kaliteli sağlık hizmetinin dünyanın dikkatini çekiyor oluşunu fark etmemizden oluşan bir düşüncenin ürünü yılında kurulan Sağlık Turizmi Derneği aynı zamanda ilk olma özelliğini taşıyor. Daha sonra birçok dernek kuruldu ve sektöre hizmet vermeye başladılar. Bunu da Türkiye Sağlık Turizmi Derneğinin bir çalışmasının neticesi olarak değerlendirebiliriz. Öyle ki bugün Türkiye de birçok ilde sağlık turizmi derneği kurulmuş durumda. Sağlık Turizmi Derneği olarak 9. yılımızı bitirdik ve ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu görüyoruz. Bu yıl dernek olarak kasım ayı içerisinde 7. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresini gerçekleştireceğiz. Bir şey, takdir edersiniz ki yedi kez yanlış yapılmaz. Bugüne kadar yapılan çalışmalar kabul görmüş ki bu tekrarlanıyor. Sağlık Turizmi Derneği tüm bunların dışında sağlık turizmi çalışanlarına dönük olarak paneller, çalışmalar, çalıştaylar, yayınlar, bildiriler ve kitaplar düzenler. Ajanslarla ya da uluslararası kuruluşlarla ortak projeler geliştirir ve sektörün ihtiyaçlarına dönük eğitimler düzenler. Öyle ki biz bugün sağlık turizmi sektörünün ihtiyacı olan 8. eğitimimizi gerçekleştiriyoruz. Bu süreç içerisinde tüm bu çalışmalarla ülkemizde sağlık konusu öyle bir noktaya geldi ki, Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası kuruluşlar tarafından örnek gösterilen bir ülkeyiz. Bu da takdir edersiniz ki dış dünyada Türkiye ye ilgiyi artırıyor. Bugün sağlık turizminde öncü olduğu söylenen birçok ülke dar anlamda önde olabilirler ama toplam anlama baktığımızda Türkiye kendi ülkesindeki vatandaşlarına sunduğu hizmeti aksatmadan sağlık turizmi yapıyor. Öte taraftan Singapur, Tayland, Hindistan gibi ülkelerde bu hizmet ülke genelinde değildir, kurumsaldır. Sektörün dikkatini çekmek isterim ki bizdeki sağlık turizmi anlayışı oralardaki ile aynı yapıda değerlendirilemez. Biz dünyada sağlık turizminde önde bir ülkeyiz. İşin tabiatı bunu getiriyor. Siz bu ülkede güzel tesisiniz olduğu takdirde her yerle yarışırsınız, çünkü tabiatınız var. Bunun üzerine Türk kültürünü iyi kurgularsanız kimse ulaşamaz bu başarıya. Bu bizim gayretimiz değil, fark etmemizdir. Bu değerlerimiz geçmişten beri var. İyi hizmet iyi arka planla çıkar. Biz ülke olarak diğer ülkelerle teknik koşullarda yarışmıyoruz. Coğrafi olarak yarışıyoruz. Bu konuda da hiçbir ülke bize yetişemeyecektir. Ülke olarak teknolojiyi her yerden alıp getirebilirsiniz ama potansiyel başka bir şeydir. Bugün Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gerekli desteği veriyor ve çalışıyorlar. STK lara ve özel sektöre düşen görev ise daha düzgün, akılcı yollarla en iyiyi hedeflemek. Biz dernek olarak sektöre bunu söylemek istiyoruz. Bu konuda kapımızı çalan herkese tam destek vermeye hazırız. Sağlık Turizmi Derneği olarak 2005 yılında gördüğümüz gerçeği bugün adım adım başarıya taşıyoruz STANDARD: Sayın Birdal, Türkiye sağlık turizmi açısından avantajlı bir ülke dediniz. Peki, Türkiye de sağlık turizmi açısından nasıl bir potansiyel var? Enginer BİRDAL: Bugün Türkiye yetmiş yedi milyon nüfusunun yanında altmışlı yıllarda Avrupa ya giden Türk işçileriyle beraber Avrupa da da varlığını sürdürüyor. İslam coğrafyası ve eski Osmanlı bakiyelerini de düşündüğünüz zaman biz birçok Avrupa Birliği ülkesinden fazla bir nüfusla Avrupa Birliği nin içerisindeyiz. Avrupa Birliği doğal olarak bizim de bir pazarımız. Böyle olunca potansiyel tabiatımızda var diyoruz. Türk Hava Yollarının bugün dünyaya en çok uçan hava yolu olması da Türkiye nin potansiyeli açısından önemli bir argümandır. Bunun yanı sıra Sovyetlerin dağılmasıyla beraber Doğu Avrupa ile geliştirmiş olduğumuz ilişkilerde yine doğal potansiyellerdir. Orta Doğu da bugün yaşanan sıkıntılar orada nüfus hareketliliğini de getiriyor. Bugün o tarafa en yakın coğrafya da Türkiye dir. Türkiye nin dış politikadaki başarılarını da ortaya koyarsak Orta Doğu da potansiyel olarak görülecektir. Bugün birçok ülke kısa mesafeli uçuşlarla Türkiye ye ulaşabiliyor. Tüm bunların üzerine tarihi ve kültürel bağları da eklediğimiz zaman Türkiye hükümetin desteklerini iyi okur ve doğru kanalize ederse sağlık turizmi çok iyi yerlere gelecektir. Bu gelişmeler devam ettikçe biz sağlık turizminde termal turizm, spa & welness, saç ekimi, estetik cerrahi, diş, kozmetik turizm gibi alanlarda geniş başarılar elde edebiliriz. Sağlıkta eğitim de ihraç edebiliriz. Türkiye sağlık turizmi açısından ciddi kalemde bir girdi sağlayacaktır diye düşünüyorum. STANDARD: Sağlık turizmi algısı dünyada nasıl bir konumda? 44 Standard

46 Enginer BİRDAL: Dünya daki sağlık turizmini değerlendirecek olursak Türkiye aslında bunu kendisi için değerlendirmeli. Her geçen gün dışarıya ihraç ve ithal kalemlerinde farklılıklar yaşıyoruz. Düşünün ki, kimya sanayinde her geçen gün ihraç kalemimiz artıyor. Nerede iş varsa dünya oraya kayıyor. Dünya daki sağlık turizmini sağlığı temin etmek için gittiğimiz yer ile ölçeceğiz. İnsanlar sağlığı satın almaya, güvende hissettiği yere gider. Türkiye sektörel temsilcilikleri olarak dünyadaki sağlık turizmi tablosunu değerlendirirken sadece ameliyathanede yapılan işlere odaklanmamalıyız. Sağlık turistleri ile ilgili verilen rakamlar masa başında geliştirilen ölçüler. Gerçek ortada, Türkiye de bir talep yoksa neden özel sektör ve kamu sektöründe yatırımlar yapılsın? Avrupa ve Amerika da sağlık turizmi ortada yokken birileri çıkıp bu konuyla ilgili kitaplar yayınlıyorlar. Kendilerini merkez ilan ediyorlar. Her ülkeden insanlar gidip buralara devasa aidatlar ödeyerek üye oluyorlar. Bilgi topluyorlar ve ihraç ediyorlar. Türkiye turizmde yaptığını sağlık turizminde yapmamalı. Dünya ne yapıyor, değil. Türkiye düne kadar dünyayı taklit eden bir ülkeyken bugün taklit edilen bir ülke konumundadır. Türkiye taklit eden ülke konumundan taklit edilen ülke konumuna geçmiştir. Türkiye etraf bu konuda ne yapıyor, diye bakmaz. Kendi içerisinde sağlam politikalar geliştirir ve etraf örnek aldığında bunları daha iyiye doğru revize eder. Dünyadaki sağlık turizmi tablosunu okurken bu alfabeyle okumalıyız. Yeni kuşak komplekssiz ve dünya gençliğiyle boy ölçüşecek düzeydedir. Düne kadar turizmi biz yapıyorduk ve bizim gençlerimiz çalışıyordu ama büyük ülke firmaları boy gösteriyordu. İnşaatı biz yapıyorduk, otelin nasıl kurulacağını Batı bize anlatıyordu. Aynı hataya sağlık turizminde düşmemeliyiz. Taklit edilen olduğumuzu fark ederek kendi yolumuzu kendimiz çizmeliyiz. Bize has olan özelliklerin üzerine Batı nın ve Doğu nun teknolojilerini katabiliriz. Dünya nereye gidiyor, değil. Dünya içerisinde Türkiye nereye gidiyor, sorusunu sormalıyız. Türkiye iyi yerlere gidiyor, şüphesiz. Bugün İngiltere de, Avrupa nın gelişmiş pek çok ülkesinde sağlık ötelenen bir şey değil. Bizim ülkemizde onlara kendi ülkelerinden daha ucuza ve beklemeden hizmet sunulması mümkün. Amerika da sağlık ile ilgili çok yol alamamış durumda. Amerika dan hasta beklemiyoruz ama bizim ülkemizden oraya hasta gitmesin istiyoruz. Biz sağlık ihracını ve ithalini doğru şekilde yapabilmeliyiz. Korkmadan, çekinmeden ürettiğimiz hizmetin pazara girmesini sağlamalıyız. Kültürel alt yapımız da buna müsait. Bu durumu dünya ile beraber daha iyi duruma taşıyacağımıza inanıyorum. STANDARD: Sizce özel sağlık kuruluşları sağlık turizmi konusunda nasıl bir politika izlemelilerdir? Enginer BİRDAL: Sağlık turizmi ihraç edecekler ile ilgili söylemek istediğim ilk cümle şudur: Ağırlayamayacağın misafiri davet etme. Misafirperverlik her ne kadar bugün azalmış olsa da hala geçerlidir. Müşterinin elbette bir para olgusu vardır bunu reddedemeyiz ama müşteri her şeyden öte misafirdir. Misafir davet ediyorsak, onların beklentilerine cevap vereceğiz. Önce kurumumuzu sunuma hazırlamamız ardından da hizmete odaklanmamız gerekiyor. Eğer sizin komşunuz hastalandığında size gelmiyorsa, bir düşünün. Evinizin altında bakkal varken başka yerden alışveriş yapıyorsanız, o bakkal neden bana gelmiyorlar, diye düşünmelidir. Bunlara cevap verdiğimiz sürece özel sektör olarak odaklanmayı unutmadan zaman içerisinde iyi bir yere gelebiliriz. Özel sektör sağlık ile ilgili dışarıya sadece tedavi ihraç etmek dışında sağlığın diğer unsurları ile ilgili çalışmalar da yapabilir. Hastane çapına göre yurt dışına sağlık eğitimi ihraç edebilir, hijyen ve sterilizasyon gibi eğitimler ihraç edebilir, uzman doktor kanallarıyla dijital medyayı kullanarak sağlık eğitimleri ihraç edebilir. Bu aynı zamanda kendi reklamını yapmasını da sağlar. Ameliyat sonrası hastalar için, klinik oteller kurabilir özel sektör. Tatil paketleri sunulabilir. Sağlığın hem maddi hem de manevi tedavi edeceği tarafları vardır. Hastanın kendisini iyi hissedeceği yerlerde konaklaması sağlanarak sağlığına katkıda bulunulabilir. STANDARD: Sağlık turizmi dediğimiz zaman sıklıkla medikal, yani tıbbi turizm anlaşılıyor. Bunun yanı sıra sağlık turizminin kapsamına termal ve yaşlı turizm konuları da giriyor. Termal turizm ve yaşlı turizmi konusunda bizimle neler paylaşabilirsiniz? Ülkemizde bu konuda tablo nasıl? Enginer BİRDAL: Yaşlılık ve yaşlanma üzerinde Standard 45

47 son yıllarda dikkatle duruluyor. Değişen Avrupa ve Amerika toplumunda kendisi için çalışan ve biriktiren bir insan modeli var. Sahip olduğu parayla daha sağlıklı ve zinde yaşamak için arayış içerisinde olan insan kitlesine ulaşarak bu hizmetimizi anlatmamız gerekiyor. Bizim kültürümüz yaşlı kitlenin tam da aradığı şeydir. Düne kadar doğayı bozarak turizm yapıyorduk artık koruyarak turizm yapabiliriz. Bugün Japon toplumunun çok iyi yaşlandığını biliyoruz ama değerlendiremiyoruz. Onlar kendileri organizasyon yapıp ülkemize geliyorlar. Diğer turizm kollarıyla iç içe bir çalışmayla tüm dünya pazarında yaşlılara sunacağımız çok şey var. Toplamda tüm yaşlılara hitap eden termal turizmi de bunun içinde düşünebiliriz. Termal turizmini çok iyi bir gelir kalemi olarak kullanan Almanya, Macaristan, Ukrayna gibi ülkeler var. Biz de termal turizmimizi ılıca mantığının ötesine taşıyarak, fizyoterapi gibi tıp alanlarıyla birleştirerek medikal ve estetik anlayışla harmanlayarak değerlendirirsek yaşlanan dünyaya, ileri yaşlı turizmi içerisinde sunabiliriz. STANDARD: Ülkemizdeki sağlık turizmine ilgi diğer ülkeler tarafından yoğun mu? Bu konuda neler söylersiniz? Enginer BİRDAL: Sağlık Bakanlığının eldeki verileri değerlendirildiğinde sağlık turizmi alanında ülkemize en çok turistin Almanya dan geldiğini görüyoruz. Bu, oradaki Türk nüfusuyla da ilişkili. Toplamda kamu ve özel sektörde en iyi pazarın Avrupa olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemize civarında hastanın geldiği veriler ışığında söylenmektedir. Göz ve diş sağlığı, saç ektirme alanları özel sektörün önde olduğu alanlar. Kamu hastaneleri verileri ise ortopedi, iç hastalıkları, kulak-burun-boğaz alanında yoğunluk olduğunu gösteriyor. Libya, Irak, Rusya, Hollanda, Azerbaycan, İngiltere, Romanya, Norveç gibi ülkelerden de çok sayıda hastanın tedavi amaçlı ülkemize geldiğini söyleyebiliriz. STANDARD: Avrupa da yaşayan Türk vatandaşlarımız ülkemizdeki sağlık turizminden ne şekilde faydalanabilirler? Enginer BİRDAL: Vatandaşlarımız birçok ülkede ceplerinde sağlık sigortası poliçelerini taşıyorlar. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi onlarında sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı olduğunu hatırlatmak isterim. Bunun yanında Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarının yaşadıkları ülkelerin mevzuatı gereği sigorta poliçesi taşımaları gerektiğini göz ardı etmemeleri gerekir. Hem vatandaşımız bunu bilmeli hem de biz hatırlatmalıyız. Özel sektör bunu dikkate alarak sağlık hizmetini pazarlayabilir. Vatandaşlarımız da dilediği özel sektörden bu hizmeti alabilirler. Bunu bir pazar olarak da düşünüyorum. Türk diasporasına yönelik olarak karşılıklı olarak çalışmalıyız. STANDARD: Derneğinizin sağlık projeleri konusunda geleceğe yönelik adımları var mı? Enginer BİRDAL: Türkiye Sağlık Turizmi Derneği, ilk cümlesini söylediği andan bu yana sağlık turizmi konusunda farkındalığın oluşması adına çalışmalar yapmıştır. Kalkınma Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve sosyal sorumluluk projesi taşıyan diğer kurumların destekleri ile Türkiye de sağlık turizmi ile ilgili farkındalık oluşturma konusunda yol alınmasını sağlamıştır. Bugün artık bu farkındalığın ötesinde sağlık turizminden girdi sağlamak, sağlık turizminin niteliğini iyileştirmek ve ülkemize döviz kazandırabilmek için neler yapılabileceği üzerine çalışmalar yapmaktadır. Yedincisini gerçekleştireceğimiz Uluslararası Sağlık Çözümleri Kongresi ile her geçen gün bir önceki günün üzerine bir şeyler koyarak ilerlemeyi amaçlamaktayız. Ülkemizde yaşlı turizmi, engelli turizmi, medikal turizm gibi alt başlıklarla çalıştaylar, kongreler, seminerler ve sempozyumlar düzenlenmektedir. Bunda bizim payımız olduğunu düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığının altı dilde çağrı hizmeti verme projesi çok doğru bir adımdır. Bu projenin içinde görev almış birisi olarak özel sektör ve kamuda çalışanların da bu dil hassasiyetine önem vermesi gerektiğini düşünerek, bu konuya çalışmalarımızla dikkatleri çekmek istiyoruz. Sektör çalışanlarına yönelik eğitim çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Uluslararası çalışmalarımıza devam edeceğiz. Yurt içinde ve yurt dışında konu ile ilgili çalışan insanların görüşlerini dile getireceği platform çalışmalarımıza da devam edeceğiz. STANDARD: Çok teşekkür ederiz. 46 Standard

48 Tıp eğitimi, tıp fakültesine giriş ile başlayan, ömür boyu süren, okurken ve mezun olduktan sonra devamlı kendini geliştirmeye dayalı bir eğitimdir. Ülkemizde Tıp Eğitimi orta öğretimden sonra altı yıldır. Tıp Fakültesi mezunları Pratisyen Hekim unvanını alırlar. Eğitim planında yer alan bütün dersleri, klinik pratik uygulamaları ve sınavları başarıyla tamamlayan öğrenciler Yüksek Lisans derecesinde mezun olmaktadırlar. Mezun olduktan sonra, çeşitli branşlardaki uzmanlık eğitimini alabilmek için önce yabancı dil, daha sonra da Tıpta Uzmanlık Sınavı adı verilen sınavdan geçerli puanın alınması gereklidir. Uzmanlık eğitimi de branşına bağlı olarak en az dört ya da beş yıl sürmektedir. Tıpta uzmanlık eğitimi, akademik eğitimin bir parçasıdır ve diğer akademik branşlardaki doktora eğitiminin bir karşılığı olarak düşünülebilir. Ayrıca, genellikle temel alan bölümlerinde uzmanlık eğitiminin yerine doktora eğitimi de alabilirler. Dünya Hekimler Birliği tıp eğitiminin amacını; hasta ve toplum için kaliteli koruyucu ve tedavi edici hizmet vermeyi sağlayan bilgi, beceri, değerler ve davranış biçimlerinde yetenekli ve yeterli olan hekimleri yetiştirmek şeklinde belirtmektedir (1). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) geleceğin doktorlarını 1996 yılında beş yıldızlı doktorlar olarak tarif etmiştir (2). Bu tarife göre geleceğin doktorları: 1. Hizmet sunucu: Hastayı hem birey, hem de ailenin ve toplumun bir üyesi olarak bütüncül bir yaklaşımla gören, uzun dönemli güvene dayanan bir ilişki içinde yüksek kalitede, hizmet sunan bir hizmet sunucu olmalıdır. Standard 47

49 2. Karar verici: Sunduğu hizmeti geliştirirken hangi teknolojinin uygulanmasının etik ve maliyet etkin olduğu seçimini yapan bir karar verici olmalıdır. 3. İletişimci: Etkili bilgilendirme ile sağlıklı yaşam tarzlarının benimsenmesini sağlayabilen, böylece bireylere, gruplara ve topluma kendi sağlıklarını korumaları ve geliştirmeleri için güç veren bir iletişimci olmalıdır. 4. Toplum lideri: Aralarında çalıştığı insanların güvenini kazanarak bireyin ve toplumun sağlık gereksinimlerine ve toplum yararına eylem başlatan bir toplum lideri olmalıdır. 5. Yönetici: Hastaların ve toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için, sağlık verilerini uygun bir şekilde kullanarak; sağlık hizmet sisteminin içinden ve dışından bireylerle ve organizasyonlarla uyumlu çalışabilen bir yönetici olmalıdır li yıllardan itibaren ülkemizde tıp fakültesi sayılarında yaşanan artışlar nedeniyle farklı olanaklara ve altyapıya sahip fakültelerde farklı eğitim model ve programları uygulanmaya başlanmıştır. Bu süreçte hangi sistem veya programı uygulanırsa uygulansın standart temel bilgi ve becerilere sahip hekimlerin yetişebilmesi için 2002 de çerçeve bir program hazırlanmış, 2014 te Tıp Dekanları Konseyi yürütücülüğünde bu program revize edilmiştir (3). Ulusal ÇEP 2014 (3) ile tıp fakültelerine mezuniyet öncesi tıp eğitimine yönelik, tıp eğitiminin ana dayanaklarının ve esaslarının ulusal ölçekte belirlendiği genel bir çerçeve sunulması; bununla, ülkemizdeki mezuniyet öncesine yönelik tüm eğitim uygulamalarında uluslararası tıp eğitimi ilke ve yaklaşımları doğrultusunda belirli bir standardın sağlanması amaçlanmıştır. Fakültelerdeki müfredatların Ulusal Çekirdek Eğitim Programı nı (UÇEP) kapsaması ile temel bilgi ve becerilere sahip hekimlerin yetişmesi hedeflenmektedir. Ulusal Tıp Eğitimi Akreditasyon Kurulu (UTEAK) 2008 de kurulmuş ve halen çalışmalarını sürdürmektedir. UTEAK bağımsız bir kuruluştur ve Tıp Eğitimi Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (TEPDAD) çatısı altında çalışmalarını sürdürmektedir. TEPDAD ve UTEAK ın amaç ve hedefleri toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi için tıp fakültelerinde verilen tıp eğitim ve öğretiminin geliştirilmesi ve niteliğinin iyileştirilmesi, kurumlara yol göstermek, gelişimlerini desteklemek, işleyiş ve sürekliliğini izlemektir. Bu amaç ve hedeflerin karşılanmasında değerlendirme aracı akreditasyon sürecidir. Akreditasyon için en önemli araç ulusal standartlardır. Tıp eğitiminin ulusal standartları uzun çalışmalardan sonra oluşturulmuş, 2009 yılında ilk versiyonu yayımlanmış, 2014 te güncellenmiş (4) ve başvuru kabulüne başlanmıştır yılından itibaren altı yıl geçerli olmak üzere, 21 tıp fakültesi akreditasyon belgesi almıştır (5). UTEAK a göre Türkiye Mezuniyet Öncesi Ulusal Tıp Eğitimi Ulusal Standartları şu ana başlıklardan oluşmaktadır: (4) 1. Amaç ve hedefler: Tıp fakültelerinin mezuniyet öncesi eğitim programına ilişkin amaç ve hedefleri, tıp eğitimi sürecini, hekimin toplumdaki rol ve sorumluluklarını yerine getirmesine yönelik yetkinliklerini mutlaka kapsayacak şekilde tanımlanmalıdır. Bu tanımlama sürecinde ulusal ve uluslararası tıp eğitimi amaç ve hedefleri mutlaka göz önüne alınmalıdır. 2. Eğitim programı: Tıp fakülteleri eğitim programı modeli, öğretim yöntemleri, temel özellikleri yıllara göre mutlaka tanımlanmalıdır. Eğitim programı, toplumun öncelikli sağlık sorunlarını içerecek şekilde kurgulanmalıdır. 3. Öğrencilerin değerlendirilmesi: Tıp fakültelerinde kullanılan ölçme değerlendirme yöntem ve ölçütleri mutlaka belirlenmiş, yayınlanmış, öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından biliniyor olmalıdır. 4. Öğrenciler: Tıp fakültelerinin hedefleri, yürüttükleri eğitim programının özellikleri, insan gücü ve altyapı kapasitesi ile bağlantılı olarak öğrenci seçimi, alımı, sayısı konularında mutlaka politikası, görüşü ve önerileri olmalıdır. Öğrenciler için akademik, sosyal ve kariyer danışmanlığı hizmetleri ve sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif olanaklar mutlaka sağlanmalıdır. 5. Program değerlendirme: Tıp fakültelerinde nicel ve/veya nitel yöntemlerin kullanıldığı sürekli ve sistematik eğitim programı değerlendirme sistemi ve planı mutlaka bulunmalıdır. Program değerlendirme sistemi, mutlaka düzenli olarak toplanan öğretim üyesi, öğrenci geri bildirimleri ve eğitim programı hedefleriyle ilişkilendirilmiş öğrenci performansı izlemlerini kapsamalıdır. 6. Öğretim elemanları (Akademik kadro): Tıp fakültelerinin yürüttükleri eğitim programının özellikleri, araştırma ve hizmet yükleri arasında belirli bir denge gözeten, akademik kadro yapısı ve kadro gelişimine yönelik bir politikası mutlaka olmalıdır. Öğretim elemanı seçim, atama ve akademik yük- 48 Standard

50 seltmelerde mutlaka akademik liyakati göz önüne almalı ve kriterler kullanmalıdır. 7. Eğitsel kaynak ve olanaklar: Tıp fakülteleri, uyguladıkları eğitim programlarına uygun öğrenme ortamı, altyapısı ve olanakları ile temel akademik birimleri mutlaka oluşturmalıdır. Öğrencilere yeterli klinik deneyim sağlayacak eğitim ortamları ve fırsatı sunulmalıdır. 8. Yönetim ve yürütme: Tıp fakültelerinin dekanları tıp fakültesi mezunu, akademik alanda yetkin, yeterli eğitim ve yönetim deneyimine sahip olmalıdır. Tıp fakültesinin yönetim yapısı, örgütlenme şeması ve üniversite ile ilişkileri tanımlanmış olmalıdır. Öğrenci temsiliyetine de yer veren yetkin bir eğitim yönetimi örgütlenmesine sahip olmalıdır. 9. Sürekli yenilenme ve gelişim: Tıp fakültelerinde eğitim programı ve bileşenleri olan eğitim amaçları, eğitim-öğretim yaklaşımları, değerlendirme başlıklarında sürekli iyileştirme sistemlerinin kurulması ve çalıştırılması, bu alanlarla ilgili ölçme, değerlendirme ve iyileştirmelere ilişkin kanıtların da kalite güvence sistemine dayandırılması gerekmektedir. Ülkemiz sınırları içerisinde 2013 yılında tıp fakültesine öğrenci alan 81 Devlet ve Vakıf Üniversitesi bulunmaktadır (6) Türk Tabipleri Birliği mezuniyet öncesi tıp eğitimi raporu rakamlarına göre bu sayı 74 olarak belirtilmiştir. Tıp fakültelerinden mezun olan herkesin mesleki yeterliliğe sahip olduğu varsayılmaktadır. Ancak, Türkiye de özellikle son on yıl içerisinde tıp fakültesi sayısının hızla artması ve Yükseköğretim Kurumunun bu tıp fakültelerinde verilen eğitimin yeterliliği konusunda objektif verilere sahip olmaması önemli bir eksikliktir. Türk Tabipleri Birliği 2010 raporunda (7) belirtilen 56 tıp fakültesinden 34 ünde (%60,7) karma, 18 inde (%32,1) eğitici merkezli ve 4 ünde (%7,1) öğrenci merkezli eğitim modeli kullanılmaktadır. Müfredat incelendiğinde 47 sinde (%83,9) sistem temelli (entegre), beşinde (%8,9) disiplin (anabilim dalı) temelli (klasik) ve üçünde (%5,3) probleme dayalı müfredat, birinde (%1,7) ise entegre ve klasik müfredat uygulandığı bildirilmektedir. Probleme Dayalı Öğretim 30 tıp fakültesinde toplam müfredatın %10 undan azını, 8 inde ise %10-25 ini oluşturduğu görülmektedir. Probleme dayalı öğretim sistemi (8); klinik temelli birçok anabilim dalını birden ilgilendiren gerçek hayatta sık karşılaşılabilecek bir problemden ortaya çıkan ve öğretim üyelerinin anlatımlarına değil de tartışma merkezli olarak yürütülen bir eğitim biçimidir. Öğretim üyesi bu öğretim sisteminde eğitim yönlendiricisidir. Küçük gruplarla yürütülür. Bu yöntem bağımsız öğrenmeyi destekleyen ve klinik ortamdaki problemin daha sonra hatırlanabileceği ihtimalinden yola çıkarak, öğrencilerin ilgili problemin içeriğini anlamada yetersiz kaldıkları noktaları tanımlayarak zor durumların üstesinden gelmede uygulama yapmalarını sağlayan bir yöntemdir. Entegre eğitim sistemi (8); belirli bir konu, örneğin solunum sistemi ele alınarak, bu sisteme ait anatomi, histoloji, fizyoloji, biyokimya gibi temel tıp bilimleri veya klinik bilimleri birbirleri ile ilgili ve belirli bir düzen içerisinde verilmektedir. Bu sistem değişik bilim dalları ve klinik öncesi ile klinik konular arasındaki suni ayırımı ortadan kaldırmaktadır. Entegre sistemle tıp öğrencisine basit ve küçük fonksiyonel ve yapısal üniteler sunulmakta, sonra giderek daha karmaşık insan organizması sistemlerine geçilmektedir. Bütün dersler ve laboratuvar çalışmaları da konular açısından birbiri ile ilgili ve bağlantılıdır. Öğrencilere tıp eğitiminin birinci sınıfında temel bilimler, ikinci sınıfında normal insan biyolojisi ve mikrobiyolojinin temel esasları verilmektedir. Üçüncü sınıfta ise, kliniğe hazırlık, patoloji, farmakoloji dersleri entegre bir yapı içinde, yani konular sistemlere göre işlenerek ele alınmaktadır. Klasik eğitim sisteminde ise program, disiplinlerin yanı anabilim dallarının derslerinden oluşur. Öğrenci anatomi, fizyoloji, mikrobiyoloji gibi dersleri ayrı ayrı dersler şeklinde alır. Sınavları ayrı olur. Öğrencinin bu konuları kafasında birleştirmesi beklenir. Tıp eğitiminin dördüncü ve beşinci sınıfları klinik stajlara ayrılmıştır. Öğrenciler servislerde hastalar üzerindeki çalışmaları ve klinik eğitimini görürler. Altıncı yıl mezuniyet öncesi internlik (Aile Hekimliği) dönemidir. Bu dönemde öğrenciler öğretim üyeleri ve uzmanların denetiminde sorumluluk alarak kendilerini hekimliğe hazırlarlar. Türk Tabipleri Birliği Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu 2010 un (7) ortaya çıkardığı en çarpıcı sonuç; tıp fakültesi sayısında son iki yıldaki önemli artıştır. Öğretim üyeleri sayıları incelendiğinde 2010 yılında profesör sayısının 2008 (9) yılına göre %10, doçent sayısının %12, yardımcı doçent sayısının %1 arttığı görülmektedir. Profesör, doçent, yardımcı doçent sayıları 2010 yılında toplamda 2008 yılına göre %8 artmıştır. Öğrenci sayıları 2010 yılı için olup 2008 yılına göre %14 artmıştır. Öğre- Standard 49

51 tim üyesi, öğrenci sayılarındaki bu artış dikkat çekici olup özellikle yardımcı doçent sayısında görülen artışın kısa ve orta vadede öğretim üyesi sayılarında önemli eksikliklere yol açacağı ortadadır. Tıp fakültelerinin 59 unun eğitim dili Türkçe, 10 tıp fakültesinin İngilizcedir. Tıp fakültelerinin 5 inde Türkçe ve İngilizce program vardır. TTB 2010 raporuna göre, Tıp fakültelerinin 59 unun eğitim dili Türkçe, 10 tıp fakültesinin İngilizcedir. Tıp fakültelerinin 5 inde Türkçe ve İngilizce program vardır. TTB Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu 2008 de (9) kız öğrencilerin tüm öğrenciler içindeki oranı %40,8 iken bu oran 2010 yılında %42,6 ya yükselmiştir. Temel bilimlerde öğretim üyesi sayıları klinik bilimlere göre önemli oranlarda düşüktür. Özellikle yeni tıp fakültelerinin açıldığı bir dönemde öğretim üyesi yetiştirilmesi açısından bu oranlar dikkat çekicidir. Var olan tıp fakültelerindeki tıp eğitimindeki güncelleşme ve iyileştirmeye yönelik çabaların sürmekte olması sevindiricidir. Tıp eğitimi anabilim dalı 33 tıp fakültesinde kurulmuş 15 inde kurulması düşünülmektedir. Mesleksel beceri eğitimi laboratuvarı 47 tıp fakültesinde vardır. Bilgisayar sayılarında ve internet erişiminde olanakların artması önemlidir. Tıp fakültelerindeki altyapı eksikliklerinin giderilmesine yönelik çabalar umut vericidir. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı ortalama 3,52 civarındadır. Tıp fakültelerinde bir temel bilimler öğretim üyesine ortalama 22,6 öğrenci düşerken, bir klinik bilimler öğretim üyesine ortalama 4,6 öğrenci düşmektedir. Mesleksel beceri eğitimi; tıp fakültelerinin olmazsa olmazlarındandır. Çünkü hekim adayları kazanacakları becerileri ilk olarak insanlar üzerinde değil, model ve mankenler üzerinde öğrenirler. Resimdeki örnekteki gibi öğrenci kan almayı önce maket üzerinde sonra birbirleri üzerinde öğrenirler. Makette iyice öğrendikten sonra hastalar üzerinde öğrenirler. Bu eğitim tekniğine insancıl eğitim tekniği denilmektedir. Bu eğitim tekniğinin temel özelliklerinden birisi, insan bedenine çok benzeyen anatomik modellerin kullanılması ve öğrencilerin bu modellere becerileri öğrenirken karşılarında gerçek insan varmış gibi davranmasıdır. Örneğin, modele kendisini tanıtır, modele ismini sorar, işlem öncesi izin alır, işlemi açıklar, mahremiyete dikkat eder vb Anatomik modellerle çalışmak öğrenmeyi kolaylaştırır, eğitim zamanını kısaltır, işlemin defalarca tekrarlanmasına olanak tanır ve en önemlisi hastanın maruz kalacağı riski minimuma indirir. Ülkemizdeki Tıp Fakültelerinde özellikle Tıp Eğitimi Anabilim dallarının da katkısıyla Tıp Fakültesi öğretim üyelerine Eğitim Becerileri ve Ölçme Değerlendirme kursları verilmektedir. Böylece verilen eğitimin niteliği artırılmaya çalışılmaktadır. Birçok Tıp Fakültesinde öğrencilerin eğitimi, yetişkinlerin öğrenme özellikleri dikkate alınarak düzenlemektedir. Yetişkinler, öğrenirken eğitimin kendi konularıyla bağlantılı olmasını, eğitime etkin olarak katılmayı, olumlu geribildirim verilmesini, özgüvenlerini korumak isterler. Ülkemizdeki tıp fakültelerinde, Dünya Sağlık Örgütünün tanımladığı beş yıldızlı hekimleri yetiştirebilmek için; ulusal sağlık gereksinimlerine uygun eğitim içeriği hazırlanması, tıp eğitiminde dünyada uygulanan çağdaş eğitim yöntem ve stratejilerinin benimsenmesi, hastalıkları önleyici ve sağlığı geliştirmeye yönelik eğitim ve uygulamalara katılarak öğrenmenin temel alınması gerekir. Ancak bunlardan da önce yapılması gereken; tıp fakültelerindeki öğrenci sayılarının azaltılması ve tıp fakültesi öğrencisinin eğitimde Tıpta Uzmanlık Sınavı na endeksli öğrenmeye itilmemesi için çözümler geliştirilmesidir. KAYNAKLAR 1. Saçaklıoğlu F. Dünyada tıp eğitimi. Toplum ve Hekim 1997; 12 (79): World Health Organisation. Doctors for Health A WHO Global strategy for changing Medical Education and Medical practice for health for all, WHO Publication Geneva, Ulusal Çekirdek Eğitim Programı kocaeli.edu.tr/docs/ulusalcep2014.pdf Erişim tarihi: Ulusal Tıp Eğitimi mezuniyet öncesi tıp eğitimi akreditasyon standartları Erişim tarihi: Türkiye de akredite olan tıp fakülteleri. uteak.org.tr/akreditasyon Erişim tarihi: ÖSYM 2013 kontenjan kılavuzu. ÖSYS%20KONT%20KILAVUZU%20BASKI%20(Tablo%20 4)_KB.pdf Erişim tarihi: Türk Tabipleri Birliği mezuniyet öncesi tıp eğitimi raporu. Erişim tarihi: Özvarış ŞB, Demirel Ö. Öğrenen Merkezli Tıp Eğitimi Eğitici Rehberi. Türk Tabipleri Birliği Sayek İ., Kiper N., Odabaşı O., TTB Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi Raporu 2008, TTB Yayınları, Ankara, Standard

52 ENGELLİLER KONFEDERASYONU BAŞKANI ALTI NOKTA KÖRLERE HİZMET VAKFI BAŞKANI Avukat Turhan İçli STANDARD: Turhan Bey, engelliler konusunda çok güzel çalışmalara imza atan bir isim olarak bize engel ve engellilik kavramlarını anlatır mısınız? Engel ve engellilik nedir? Turhan İÇLİ: Önce engellilikten başlayalım. Engellilik fiziksel, ruhsal, zihinsel, duyusal, sosyal gibi çeşitli nedenlerle, çeşitli derecelerde vücut fonksiyonlarını yitirmiş olan bireylerin bu özellikleri nedeniyle günlük yaşam etkinliklerini yerine getirirken güçlük çekme durumudur. Yani birey ya bir organını yitirmiş ya da o organ işlevini yitirmiş olabilir. Engel nedir? sorusu aslında engelli sözcüğünün tercih edilmiş olmasından anlaşılmaktadır. Şöyle ifade edelim, biliyorsunuz eskiden sakat sözcüğü kullanılırdı. Özürlü sözcüğü kullanılırdı. Şimdi ise engelli sözcüğü kullanılıyor. Neden engelli sözcüğü kullanılıyor dersek, çünkü artık toplum insan hakları yaklaşımı dediğimiz engellilere karşı yaklaşım aşamasına girmiştir. Bu noktada çeşitli görüşler vardır. Bu görüşler ilkel yaklaşımlardır, tıbbi yaklaşımlardır, sosyal yaklaşımlardır ama en son geldiğimiz nokta insan hakları yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşıma göre, bireyin herhangi bir özrü bizzat sorun yaratan bir şey değildir. Sorun yaratan, bu eksikliğin çeşitli nedenlerle toplum tarafından engel haline getirilmesidir. Örneğin, bugünkü teknoloji ve uygarlık düzeyinde görme engellilerin her türlü bilgiye erişimi internet sayesinde mümkün. Sesli yazılımlar var. Bir bireyin görme sorunu varken engelli hale gelişi, bu erişim olanaklarına sahip olamamasıdır. Kendi dışından kaynaklanan bir nedenle erişim sağlayamamasıdır. Tekerlekli sandalyedeki birinin istediği yere gidememesinin sebebi yapıların bu duruma uygun yapılmamış olmasıdır. Günümüzde insanlığın eriştiği teknoloji düzeyinde artık her türlü engelli hiçbir sorun yaşamadan hizmetlere ve mallara erişebilir ama bir toplumda bu olanakların engellilere sunulmasında sıkıntı yaşanıyorsa kişinin o sakatlığı kendisi için engel haline gelmektedir. STANDARD: Başkanlığını yürütmekte olduğunuz Engelliler Konfederasyonunun çalışmalarından bahseder misiniz? Turhan İÇLİ: Engelliler Konfederasyonu 2006 yılı sonunda kuruldu. Hak temelli mücadele yürüten bir örgüt. Beş tane federasyonun çatı örgütü niteliğindedir. Zihinsel Engelliler Federasyonu, Bedensel Engelliler Federasyonu, Türkiye Körler Federasyonu, Engelli Hakları Federasyonu ve İşitme Engelliler Federasyonunun çatısını oluşturmaktadır. Bu federasyonlara bağlı olarak onlarca dernek var. Toplamda engelli vatandaşımızı temsil ediyor. Türkiye de dokuz milyon engelliden söz ediliyor. Bize üye olsun olmasın onların da haklarını savunmaya çalışıyoruz. Bunun için mücadele eden bir örgütüz yılından beri çok sayıda eylem, etkinlik, sempozyum ve projeyi hayata geçirdik. Şu anda da bir proje Standard Eylül

53 yürütüyoruz. Engellilere Karşı Ayrımcılık İle Mücadele Savunu ve İzleme Projesi adıyla Avrupa Birliği iş birliği ile desteklenen bir projemiz mevcut. Projenin son aşamalarına doğru ilerliyoruz. Ayrımcılığa karşı mücadele konusunda kitle örgütlerini eğitmeyi ve engelli hakları mücadelesi için donanımlı ve birikimli engelli mücadeleciler yetiştirmeyi hedefliyoruz. STANDARD: Engelli hakları konusunda neler söyleyebilirsiniz. Ülke olarak sizce bu konuda nasıl bir noktadayız? Turhan İÇLİ: Dünya artık insan hakları çağındadır. Evrensel insan haklarından söz ediyoruz. İnsan dediğimiz zaman engelli olan-olmayan, kadın-erkek, genç-yaşlı her türlü insandan söz ediyoruz. İnsan, insan olarak doğan canlıların toplamıdır. Çeşitlilik ve farklılıklar için de insan, insan olarak yaşamaktadır. Dolayısıyla bütün insan haklarına herkes gibi engelliler de doğuştan sahiptir. İlkel çağlarda böyle düşünülmüyordu. Hak diye bir kavram yoktu. Birey toplumun içinde erimişti. Toplumu simgeleyen bir totem vardı. Herkes kendini o totemin bir parçası gibi hissediyordu ve birey yoktu. Bu yüzden insan hakkından söz etmek mümkün değildi. Orta Çağ a gelindiğinde, efendiler ve köleler ayrılıkları vardı. Yine haktan hukuktan söz etmek mümkün değildi. Feodal imparatorluklara geldiğimizde ise köylü toprakla birlikte alınıp satılan bir varlık halindeydi. Yine hak kavramı yoktu. Batı da sanayi devriminin gelişmesi ve kent soylu sınıfların eski feodal yapıyı devirerek iktidara gelmesi modern çağı açtı. Demokratik ve insani fikirler gelişerek hümanizma oluştu. Artık insanların bir takım hakları olduğundan bahsedilmeye başlandı. Çünkü özgürleşme süreci ve eşitlik talebi toplumda yükseliyordu. Böyle bir dönemde insan düşüncesi insana odaklandı ve insanın doğuştan getirdiği birtakım hakları olduğu anlaşıldı. Bunlar dokunulmaz, vazgeçilmez ve devredilmez haklardı. Bunlarla birlikte insan, insan olarak tanımlanabiliyordu. Ardından engellilerin de aynı haklara sahip oldukları 20. yüzyılda kavranmaya başlandı yılında ilk defa 13 maddelik Engelli Hakları Bildirgesi yayınlandı yılında Birleşmiş Milletler engelliler için fırsat eşitliği konusunda 22 maddelik standart kuralları içeren haklar dizgesini kabul etti. Daha sonra da 2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda engelli kişilerin haklarına ilişkin 50 maddelik bir sözleşme kabul edildi. Bütün üye ülkelerin imzasına açıldı. Türkiye 30 Mart 2007 tarihinde bu sözleşmeyi imzaladı ve ilk imzalayan ülkeler arasında yer aldı. 3 Aralık 2008 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulan sözleşme 28 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi, Türkiye için beş yıldır bağlayıcı bir iç hukuk metnidir. Hak arama süreçlerinde ileri sürülebilir niteliktedir. Engelli hakları bakımından Türkiye soyut olarak iyi bir yerde. Özellikle 1996 dan sonra başlayan bir süreç var Türkiye de. Yaklaşık 18 yıldır işleyen bu süreçte engelliler adım adım haklarını elde etmeye başladılar. Engelliler sokağa çıkarak demokratik hak arama yollarını kullanmaya başladılar. Engellilerin varlığı toplum tarafından daha fazla algılanmaya başlandı. Özellikle 9 Mayıs 1991 yılında ilk büyük engelliler eyleminin yapılmasının ardından engelli talepleri daha iyi algılandı. Engelliler mücadelesi devam eden süreçte ivme kazanarak ilerledi. Bütün bu etkinlikler sayesinde karar verici kuruluşlar tarafından engelli sorunları algılanmaya başlandı yılında 5378 sayılı Engelliler Kanunu benimsendi. Bu kanun ile birlikte bakım hizmetleri, destek eğitimleri gelişti. Türk Ceza Kanunu nun ayrımcılığı yasakladığı 22. maddesine engellilerde eklenerek ayrımcılığa karşı engelliler korunmaya başlandı. Daha önceden görme engellilerin imzaları iki imza olmadığı sürece geçersiz sayılıyordu. Bu ilkel yaklaşım da terk edildi. Daha pek çok maddede önemli ilerlemeler oldu. Özellikle geçen yıl ve bu yıl bazı paketler meclisten geçti. Yasalarda olan eksikler tamamlanmaya çalışıldı. Artık şunu söyleyebiliriz ki, esas itibarıyle engelli hakları konusundaki yasal süreç Türkiye de tamamlanmıştır ama gerekli zihniyet değişikliği, ayrımcı bakış açıları, ilkel yaklaşımlar ülkemizde henüz tamamen değişmemiştir. Toplumumuz engelli hakları konusunda yeniden bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidir. Sadece engellilerin kendi hakları için mücadele etmesi yetmez. Bir engelli için okula erişim problemi var örneğin. Fiziksel çevre itibarıyle erişim sorunu var. Görme engelli birinin modern teknoloji ile donatılmış imkanlar içinde okuyor olması lazım. Buradaki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bu engelleri kaldırmak için çağdaş bir zihniyet dönüşümü gerekmektedir. 52 Standard

54 STANDARD: Engellilerimiz için özel eğitim veren kurumlar nelerdir? Sizce bu kurumlar yeterli midir? Daha fazla neler yapılması gerekir? Turhan İÇLİ: Özel eğitim yapan kurumlar örgün eğitim ve destek eğitimi olmak üzere ikiye ayrılıyor. Örgün eğitim dediğimiz zaman Milli Eğitim Bakanlığına bağlı özel okulları anlıyoruz. Görme engelliler okulları, işitme engelliler okulları ve bir de bedensel engelliler okulu var. Bunun yanında çok sayıda, zihinsel engelli bireyi eğitmek için kurulan iş okulları var. Her biri ihtiyaca yön verecek kapasite yeterliliğine sahip değil. Benim bildiğim kadarıyla tüm engellileri kucaklayan okulların toplam kapasitesi i geçmiyor. Bu kapasite yetersiz çünkü 9 milyon engellimiz var. Bu engellilerin yüzde 40 ı eğitim ihtiyacı içerisinde bulunuyor. Bir de destek eğitimi veren Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezleri var. Buralarda engelli öğrenciler destek eğitimi alıyorlar. Diyelim ki konuşma sorunu var, konuşma terapisi alacak bu ve benzeri alanlarda onları desteklemeye yönelik merkezler var civarında merkez var ve buradaki öğrenci sayısı ise civarında değişiyor. Bu merkezlerde ayda saatlik dersler veriliyor. Bu derslerin karşılığında Milli Eğitim Bakanlığı bu merkezlere ödeme yapıyor. Eğitim işinin özel sektöre devredilmesi biraz sıkıntılı bir durum. Özel eğitim pahalı bir iş olduğu için bunu devlet daha iyi karşılayabilir. Son on beş yıl içerisinde kaynaştırma eğitimi diye bilinen bir eğitim uygulaması var. Yani engelli bireylerin kendi yaşıtları ve engelli olmayan bireylerle aynı okullarda eğitim alması konusu. Bir amaç olarak çok güzel bir kaynaştırma bu ama altyapısı olmazsa engelliler için bu yerler birer sıkıntı merkezlerine dönüşerek kendilerini yalnız hissetmelerine sebep olabilir. Amaç çok doğru ama engellilerin öncelikle kendi okullarında belli bir eğitimle altyapı oluşturmaları lazım. Daha sonra toplumla kaynaştırmaya yönelik önlemler alınmalıdır. Bir müddet sonra da toplumdaki engelli bireyler engelsiz bireylerle aynı okullara gitmeye başlayabilirler. Türkiye de lise düzeyinde özellikle görme engelliler için bir okul yok. Özel eğitim süreci ilk iki kademelik eğitim sürecini kapsıyor. Özel eğitim kurumlarında bu süreci tamamlayıp iyi birikim kazanan öğrenciler liseden itibaren dışa açılarak diğer okullarda kaynaşık eğitime geçmiş olabilirler. Toplama baktığımızda ihtiyaç sahibi kitlenin en fazla yüzde onunu eğitebiliyorsunuz. STANDARD: Engelli vatandaşlarımıza sunulan sağlık hizmetleri konusunda neler söyleyebilirsiniz? Turhan İÇLİ: Sağlık hizmetleri konusunda da son yıllarda önemli ilerlemeler oldu. Engelliler sağlık hizmetlerinden bekletilmeksizin yararlanabiliyorlar. STANDARD: Engellilerimize verilen hizmetler konusunda yerel yönetimlerden beklenenler sizce nelerdir? Turhan İÇLİ: Yerel yönetimler aslında çok önemli kurumlar. Çünkü vatandaşla en yakın temasta olabilecek kurumlardır. Bu bakımdan yerel yönetimlerin engellilere karşı çok sayıda sorumlulukları var. Her şeyden önce yaşadığımız kenti engellilerin bağımsız hareket edebilecekleri duruma getirmeleri lazım. Çünkü engellilerin en önemli ereklerinden biri de bağımsızlıktır. Engelliler kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan yaşayabilmelilerdir. Engelliler için bağımsızlık çok somut ve önemli bir kavramdır. Bunu sağlamak da yerel yönetimlerin görevidir. Kentimizde çok fazla engel bulunuyor. Yerel yönetimlerin acilen bu sorunları çözmeleri gerekmektedir. Bir kent herkes için yaşanabilir olmalıdır. Bunun dışında bir de engelli istihdamı konusu var. Yerel yönetimlerin kendi bünyelerinde engelli birimleri oluşturulmalıdır. Bu hizmet birimlerinde engelliler de içlerinde olmak üzere kalifiye insanların çalıştırılması ve engellilerin belediyelerde yeteneklerine göre uygun işlerde istihdam edilmesi gerekmektedir. Bir de belediyelerin engelli vatandaşlarımıza yönelik meslek edindirme kursları açabilmesi gerekir. Bu sayede engellileri kendi alanlarında meslek sahibi yapabilirler. İş piyasasına engelli kalifiye çalışan yetiştirerek onların bu piyasada kabul görmelerini ve talep edilmelerini sağlayabilirler. Evlerinden çıkamayan engellileri sağlık hizmetlerinden ya da farklı hizmetlerden yararlanmak üzere sokağa çıkmaları gereken durumlarda destek olabilecek bir hizmet sunabilirler. Engellilerin günlük yaşamlarını kolaylaştırmak adına pek çok şey yapabilirler. Örneğin bir görme engellinin beyaz bastona ihtiyacı vardır ve belediyeler bu hizmeti sağlayabilirler. Bu tür hizmetler Batı ülkelerinde sunulmaktadır. STANDARD: Sayın İçli çok teşekkür ederiz. Standard 53

55 SAĞLIK HİZMETLERİNDE KALİTE Doç.Dr. Ömer GİDER Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Muğla Sağlık Yüksekokulu Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanı Sağlık hizmeti üretimi ve sunumunu yapan sağlık kurumlarında üretilen hizmetlerin insan hayatı ile ilgili olması, sağlık profesyonellerinin karar ve eylemleri hastanın hayatta kalma şansını doğrudan etkilemektedir. Tanı ve tedavi sürecinde yapılan hataların (mal practice) sonradan düzeltilmesi olası değildir. Bu sebeple sağlık hizmetinin kalitesi özel bir önem taşımaktadır. Sağlık sistemi, ait olduğu toplumun sağlık seviyesini yükseltmek temel hedefine ve buna bağlı alt amaçlara sahip çok sayıda kurum, kuruluş ve kişinin karmaşık ilişkilerinin olduğu ve aynı zamanda belirli bir düzenlilik içinde etkileşimde bulundukları bir özelliğe sahiptir. Sağlık politikaları ve yönetim boyutuyla Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, sağlık hizmeti üretimi boyutuyla sağlık hizmeti üretimi ve sunumunu yapan sağlık kurumları, sağlık hizmeti sunumunun düzenli ve sürekli sağlanmasında rol alan üniversiteler, meslek odaları, finansman kurumları, sağlık sisteminin yaşamını devam ettirmesinde rol alan üniversiteler, tıbbi araştırma merkezleri, biyo-medikal araştırma merkezleri vb.. gibi pek çok kurum ve kuruluşun bu sistemde yer aldığı görülür. Rol ve görevleri bakımından kesin sınırlarla ayrılamayan sağlık sistemi içerisinde hastaneler ve sağlık kuruluşları, hizmet üretim kapasitesi ve sağlık harcamaları bakımından sağlık sisteminin en önemli alt sistemini oluştururlar. Ülkemizde sağlık hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri ile sağlığın geliştirilmesi hizmetleri adı altında dört ana grupta sınıflandırılmaktadır. Sağlık hizmetleri, sağlık kurumları tarafından sunulmaktadır. Sağlık kurumları ise ürettikleri sağlık hizmetinin türüne göre farklılaşmaktadırlar. Bununla birlikte sağlık kurumlarının büyük bölümünün dört grupta toplanan sağlık hizmetini değişik düzeylerde ürettikleri gözlenir. Örneğin bir sağlık ocağı, temel işlevi koruyucu sağlık hizmeti sağlamak olmasına rağmen, teşhis ve tedavi hizmetleri ile sağlığın geliştirilmesi ile ilişkili (sağlık eğitimi gibi) hizmetleri de sağlamaktadır. Hastaneler, temel işlevi olan yataklı tedavi hizmetlerinin sunumu yanında koruyucu sağlık hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri ve sağlığın geliştirilmesi hizmetlerini de sağlamaktadır (Kavuncubaşı, 2000). Sağlık hizmeti üretimi ve sunumunu yapan sağlık kurumlarında üretilen hizmetlerin insan hayatı ile ilgili olması, sağlık profesyonellerinin karar ve ey- 54 Standard

56 lemleri hastanın hayatta kalma şansını doğrudan etkilemektedir. Tanı ve tedavi sürecinde yapılan hataların (mal practice) sonradan düzeltilmesi olası değildir. Bu sebeple sağlık hizmetinin kalitesi özel bir önem taşımaktadır. Sağlık hizmetlerinde kalite kavramı ile ilk çalışmaların 19. yy da başladığı varsayılabilir. Florance Nightingale, 19. yy da İngiltere de hastane hizmetlerinin iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapmıştır (Kaya,2005). ABD de sağlık alanında iyileştirme çalışmaları da 1900 lü yıllarda başlamıştır. Bu çalışmaların devamında, ABD de kalite konusunda, kar amacı gütmeyen önemli bir kuruluş, Joint Comission for Accreditation of Healthcare (JCAHO) kurulmuştur. Ayrıca, 1950 li yıllarda Avedis Donebedian ın sağlık alanında kalite çalışmaları önemlidir (Casalou,1991; McLaughin,1990; Kaya,2005). Sağlık hizmetlerinde kalitenin iyileştirilmesi gelişmiş ülkelerin gündemlerinin en ön sırasını almıştır. Bunun en büyük nedenleri arasında tıbbi bakımdan farklılıkların (variasyonların) ve tıbbi hataların çok sık olması gelmektedir. Özellikle tıbbi hata görülme sıklığının sağlık endüstrisinde diğer sektörlerden çok daha fazla oluşu konunun önemini daha da arttırmaktadır. (Akalın, 2014) Halen dünyada her yıl binlerce kişi yanlış tıbbi ilaç uygulamalarından ve enfeksiyon gibi hastaneye bağlı nedenlerden ölmektedir (Sarp, 2014) İngiltere de National Health Service sağlık hizmetinde kalite için şu tanımı kullanmaktadır (Moss vd., 1998): Doğru işleri doğru kişilere doğru zamanda uygulamak, ve ilk defasında doğru yapmak. Amerika Birleşik Devletleri nde Institute of Medicine tarafından ise tıbbi bakım kalitesi, mevcut profesyonel bilgi ve beceri ile arzulanan sağlık çıktılarında olası artışların olduğu bireysel ve toplumsal sağlık hizmetleri derecesi olarak tanımlanmaktadır (K.N. Lohr, 1990). Bu tanım içinde kalite kavramının; ölçülebilir, tüm sağlık hizmetlerini içine alan, kişilere ve topluma uygulanabilen, belli bir amaca yönelik, verilen hizmetin yararının sonuçların ölçülebilmesi ile sağlanabilen, işlemlerle sonuçları birbirine bağlayan, hastaların ve toplumun değerlerine önem veren, teknik, mekanik ve bilimsel bilgi ile sınırlı ve sürekli değişikliğe uğrayan bir yapı içinde olması gerekmektedir. (Akalın, 2014) Sağlık Hizmet Kalitesi, arzulanan sağlık çıktılarında olası artışlar, arzulanmayan sağlık çıktılarında ise olası azalışları sağlama kabiliyeti ile alınan tıbbi bakım hizmetleri sonucunda hastanın psikolojik fonksiyonlarındaki gelişmedir. (A. Donabedian, 1988) SAĞLIK HİZMETLERİNDE KALİTE NASIL ANLAŞILMAKTADIR? Sağlık hizmetlerinin kalitesi hasta tarafından genellikle fiziki ortam, bürokratik işlemler ve sağlık personelinin davranış biçimleri şeklinde değerlendirilmektedir. Hasta aldığı hizmetin tıbbi ve teknik kalitesini bilmemekte ve dolayısıyla kontrol edememektedir. Oysa ki sağlık hizmeti kalitesi teknik ve sanat boyutu olan bir ölçüttür (Kavuncubaşı, 2000; Taylor, 1994). Sağlık Hizmetinin Kalitesi = Uygulama Sanatı + Teknik Kalite Uygulama sanatı boyutu, hizmet ortamının genel özellikleri ve hizmet sunanların müşterilerine yönelik tutum ve davranışlarını kapsamaktadır (Kavuncubaşı, 2000). Pazarlama bakış açısıyla algılanan kaliteyi ifade etmektedir. Algılanan kalite daha çok müşteri tatmini, hasta tatmini (Patient satisfaction) gibi kavramlarla ifade edilmekte olup, hekim ve diğer personelin davranış şekli, hekimin bilgilendirmesi, hekim zamanı, fiziksel ortam gibi hastanın algılamalarını kapsar Hastaların tatmin seviyesi bunlarla birlikte klinik Standard 55

57 çıktılara bağlı olarak fiziksel ve ruhsal sağlığındaki değişimleri de içerir. Algılanan Kaliteyi Etkileyen Faktörler Personel - Hasta etkileşimi - Hekim davranışı - Hekimin hastaya ayırdığı zaman - Hemşire-Hasta Etkileşimi - Diğer Sağlık Personelinin Davranış Şekli Bilgilendirme - Hekimin Hastayı Bilgilendirmesi Hizmet ortamı - Sağlık kurumunun genel görünümü - Ortamdaki gürültü seviyesi - Temizlik - Konfor - Beslenme Hizmetleri - Otopark hizmeti Bürokrasi - Randevu alma - Sıra bekleme - Kayıt işlemleri Güven - Hasta mahremiyeti - Kurum itibarı Ücret Kalitenin teknik yönü ise, teşhis ve tedavi hizmetlerinin çağdaş tıp bilimine, bilimsel standart ve normlara uygun olmasını ve ileri teknolojiyle desteklenmesini içermektedir (Smith, Kaluzny, 1975). Tıbbi Hizmet Standardı; belirli hastalıkların tedavisiyle ilgili olarak üzerinde mesleki uzlaşmaya varılmış, gerçekleştirilebilir, ölçülebilir ve arzulanır başarı (performans) düzeyi olarak tanımlanır. Her standart birden fazla kriteri içerir. Standartlar, üniversiteler (Tıp Fak.), meslek örgütleri, AR-GE Kurumları ve Akreditasyon Kurumları tarafından belirlenmektedir. Verilen sağlık hizmetinin teknik kalitesini değerlendirmede Donabedian (1966) tarafından geliştirilen 3 Öğe Yaklaşımı adı da verilen Yapı Süreç Sonuç Yaklaşımı genel kabul görmüş ve bir çerçeve olarak 30 yıldan fazla süredir kullanılmaktadır (Huycke and Anita, 2000). Klinik Çıktılar (Clinical Outcomes), hastanın biyolojik durumundaki değişikliklerdir. Klinik çıktılar, hasta, sağlık hizmeti sunucusu, sigorta kurumları ve toplum tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır (Donabedian, 1980; Weitzman, 1990; Blumenthal 1996): Klinik Çıktılar Hasta Gözüyle Klinik Çıktılar - Kapsamlı sağlık - İyilik hali - Bireysel tatmin SH Sunucusu Gözüyle Klinik Çıktılar - Kötü uygulama (malpractice) olmaması - Hastane kökenli düşük / hiç enfeksiyon - Ters bir olayla (sonuç) karşılaşmama - Düşük ölüm oranı (Low mortality) - Düşük yeniden geliş oranı - Düşük hastalıklılık oranı (Low morbidity) - İlaca ya da kan nakline bağlı yan etki, reaksiyon Sigorta Kurumları Gözüyle Klinik Çıktılar - Optimal/uygun hasta kalış günü - Ters bir sonuçla karşılaşmama - Düşük mortalite - Düşük morbidite Şekil 1. Donabedian ın 3 Öğe Yaklaşımı 56 Standard

58 Toplum Gözüyle Klinik Çıktılar - Kalış günü - Ters bir olayın (sonuç) olmaması - Düşük mortalite - Düşük morbidite Donebedian ın yaklaşımına göre; iyi bir yapı (bina, donanım, sermaye seviyesi, tıbbi alet ve ekipmanların yeterliliği, tıp personelinin sayısı ve niteliği, tıp hizmetlerinin organizasyonu, tıbbi komiteler, klinik denetim türü); başarılı bir süreç (muayene ve tanıda başarı, tedavi planı geliştirme ve uygulanması, hastanın izlenmesi) ve arzulanır sonuçlar olduğunda teknik anlamda kaliteli hizmet elde edilebilir/olasıdır/muhtemeldir. Donabedian ın ortaya koyduğu çerçeveyi geliştirmek adına Kramer (1997) daha çok hasta odaklı kalite analizini önermekte, McGlynn (1997) klinik kriterlerin açık ve kesin tanımının geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu vurgulamakta, Lohr (1997) tıbbi bakımı daha çok içeren kapsamlı kalite değerlendirmesini önermektedir (Huycke and Anita, 2000). SAĞLIK HİZMETLERİNDE KALİTENİN ÖNEMİ Sağlık hizmetlerinde kalitenin önemini anlayabilmek için düşük kalitenin veya kalitesizliğin ne tür sonuçlara yol açabileceğine bakmak gerekir. Düşük kalite sonuçları tıbbi ve yönetsel kararlarla doğrudan ilişkilidir ve önlenebilir niteliktedir. Örneğin, bir hastanın kan basıncının düşürülmesinde gerekli prosedüre uyulmaması, faturaların zamanında hesaplanmaması, bir hastadan iki ya da üç kez örnek kesit alınması... Neden böyle olmaktadır? Çünkü o işlemi yapan kişi ilk seferinde doğru yapmamıştır. Düşük kalitenin bir de dışsal hata boyutu vardır. Bu hatalar daha çok, yöneticiler, özellikle de satın alma birimi tarafından yapılmaktadır. Uygun ve nitelikli malzemenin alınmaması, faturalamanın eksik ya da yanlış yapılması, başvurulara geç cevap verilmesi buna örnek verilebilir. Bu hatalar hastanın ya da yakınlarının o kurum ya da o hastane hakkında negatif düşünmelerine yol açar. Hasta beklentilerinin karşılanmaması ile birlikte bu negatif değerlendirmeler, o sağlık kurumunun toplumdaki imajını Şekil 2. Sağlık Hizmetlerinde Düşük Kalitenin Gizli Sonuçları Standard 57

59 çok kötü bir hale getirebilir (Milakovich, 1991). Toplam Sağlık Hizmet Kalitesi = Modern ileri teknoloji ile makul maliyette hizmetin sunulduğu, hasta odaklı ve uzmanlaşmış klinik bakımın yüksek hekim + personel becerisiyle desteklendiği bir kombinasyondur (Milakovich, 1991) Sağlık hizmetlerinde düşük kalite ya da kalitesizlik tüketici şikayetlerinden, kaybedilen hastalara kadar değişik seviyelerde görülebilir ve gizli sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Bu sonuçlar içerisinde en dikkat çekeni, tıbbi hata (mal-practice) kaynaklı olup hastanın kaybedilmesine kadar varabilen istenmeyen durumlardır. Sağlık Hizmeti Kalitesinde Önemli Bir Kavram: Tıbbi Hatalar (Mal-practice) Tıbbi hata, amaçlanan bir tedavi planını başaramama veya yanlış tedavi planı uygulama şeklinde genel anlamda tanımlanabilmektedir (Kohn ve Corrigan, 2000). Literatür tıbbi hataları istenmeyen durumlarla ilintilendirmektedir. Yanlış tıbbi uygulama veya tedavi planını tamamlayamama gibi durumlarda hastanın ölümü, sakat kalması, uzun süreli hastanede yatması vb. sonuçlar ters etkiler olarak değerlendirilmektedir. Sonuçta tıbbi hatanın oluşabilmesi için hastada istenmeyen yan etki veya ona zarar verici bir durumun oluşması söz konusudur. Ancak tıbbi hata hastada hasara yol açabilir veya açmayabilir. Tıbbı hata- nın oluşması için hastanın mutlaka zarar görmesi şart değildir (Kohn ve Corrigan, 2000; Weingart vd., 2000). Uygulamada tıbbi hataları tespit etmek zordur. Çünkü hizmet sağlayıcılar genellikle tıbbi hataları bildirmekten ve rapor etmekten kaçınmaktadırlar. Ayrıca hastada meydana gelen istenmedik durumların tıbbi hata ile ilişkisini açıklamak çoğu zaman zor olmaktadır (Kohn ve Corrigan, 2000; Leape, 2000; Weingart vd., 2000). Amerika Birleşik Devletleri nde (A.B.D) The Institute of Medicine (Tıp Kurumu) tarafından yayınlanan To Err is Human: Building a Safer Health System başlıklı bir rapor tıbbi hatalar konusuna toplum ve sağlık yöneticilerinin ilgisini artırmıştır. Bu araştırma raporunda ABD deki hastanelerde ile arasında tıbbi hatalardan kaynaklanan ölümlerin olduğu tahmin edilmiştir. Bu ölüm olaylarının net bir şekilde ortaya konulamaması araştırma verilerinin sorgulanmasına neden olmuştur. Bazı araştırmacılar tıbbi hatalardan kaynaklanan ölüm olaylarının az tahmin edildiğini söylerken, bazıları bu sayının oldukça yüksek verildiğine işaret etmektedir (Leape, 2000; Weingart, Wilson ve Harrison, 2000). Tıbbi hatalar ile ilgili yapılan birkaç çalışmaya yer verilirse; Classen vd., (1997) bir eğitim ve araştırma hastanesinde yanlış ilaç reçete etmenin yan etkilerini araştırmıştır. Araştırmalarında hastaneye yatışların %2,43 ünün hastaya yanlış ilaç verilmesinden kaynaklandığını bulmuşlardır. Ayrıca araştırmalarında yanlış ilaç reçete edilmesi sonucunda hastane yatış sürelerinde, maliyelerde ve ölüm sayısında istatistiksel olarak anlamlı artışların olduğuna işaret etmişlerdir (Classen vd., 1997). New York ta 51 eyalet hastanesinin hasta kaydı incelenmiş ve tıbbi hata oranı % 3,7 olarak bulunmuştur. Bu tıbbi hataların %70 i kısa dönem sakatlığa (6 ay veya daha az süreli), % 3 ü kalıcı sakatlık ve yaralanmaya, yaklaşık %14 ü ise ölümle sonuçlanmıştır (Brennan vd., 1991). Türkiye de Top vd. tarafından Kocaeli il merkezinde 236 hekime uygulanan anket sonuçlarına göre hekimlerin, tıbbi hataları en çok etkileyen olası faktör olarak kısa zamanda çok sayıda hastayı muayene etme ve tedavi etme baskısını algıladıkları görülmüştür. Bu sonuç tıbbi hataların oluşmasında hekimlerin iş yükünü temel faktör olarak gördüklerini göstermektedir. Buna paralel 58 Standard

60 koşullarında, bürokratik işlemlerin hızlı ve basit olduğu, sağlık personelinin istenen davranış biçimlerini sergiledikleri ve aynı zamanda tıbbi bakım süreçlerinde istenmeyen bir duruma maruz kalmadan belirlenen standartta sağlık hizmeti almaları beklenir. Algılanan kalite olarak yukarıda açıklanan kalite boyutunda ülkemizdeki sağlık kurumlarının önemli bir mesafe aldıkları söylenebilir. Bugün dünyanın ve son yıllarda Türkiye nin sağlık hizmeti kalite konusunda öne çıkardığı başlık ise, kalitenin teknik boyutu, arzulanan klinik çıktılar ve istenmeyen durumlarla (tıbbi hata - mal practice) karşılaşmamaktadır. Tıbbi hataları azaltmak için ise; öncelikle tıp fakülteleri arasında eğitim standardının sağlanması gerekmektedir. Tıp eğitim standartları belirlenerek bu doğrultuda her tıp fakültesinin hekim yetiştirmesi kaçınılmazdır. Tıbbi hataların oluşmasında hekimin bilgi ve beceri eksikliği her zaman söz konusu olabilmektedir. Bu sebeple hekimleri aynı üst seviyede yetiştirdikten sonra onların kendilerini yeni gelişen tıbba uyumlaştırması da sağlanmalıdır. Hekimlerin iş yükünü yeniden düzenleyen ve onlara hastalarını tedavi için yeterli zamanı sağlayacak planlamaların yapılması gerekmektedir. Özelikle hekimlerin bitkinlik ve tükenmişlik duygusunu ortadan kaldıracak maddi ve manevi özendiricilerin gündeme getirilmesi kaçınılmazdır. Tıbbi hataların azaltılmasında sağlık yönetimi açıolarak hekimler yoğun çalışma ve iş yükünden kaynaklanan bitkinlik, yorgunluk ve motivasyonsuzluğu da ikinci en önemli tıbbi hata nedeni olarak değerlendirmektedirler. Kompleks tıbbi vakalar/ Hastaların aynı anda birden fazla hastalığının olması ise 3. tıbbi hata nedeni olarak belirtilmiştir. Araştırmaya göre hekimler ayrıca Hekimin tıp ve kendi uzmanlık alanındaki bilgi yetersizliği/eksikliğini önemli bir etken sayarak kendi öz eleştirilerini de yapmaktadırlar (Top, vd., 2008) Sağlık Hizmet Kalitesinin Geliştirilmesindeki Zorluklar Donabedian ın yaklaşımın büyük oranda varsayım taşıması, tıbbi hizmet kalitesini geliştirmede zorlukların olduğunu göstermektedir. Bu noktada Mitchell vd. (1999) kaliteli sağlık çıktıları modelini öne sürerek, tıbbi hizmetler üzerinde genel sistemin ve hasta karakteristiklerinin etkisi olduğunu vurgulamaktadır. En iyi kalite geliştirme sistemleri, sadece kurumun tamamında uygulandığı sürece iyidir. Ancak sağlık hizmet süreçlerinin tümünde kalite ölçümü zorlaşmaktadır. Bunun sebeplerinden biri ise sağlık hizmetlerinin yapısında var olan karmaşıklıktır. Tıbbi bakım hizmetlerinde çok önemli mesafe alınmasına rağmen etkili bir standardizasyon sağlanamamıştır. Aynı hastalığın tedavisi, kişiden kişiye değişebilmektedir. Özellikle hastanelerin emek yoğun servislerinde kalite ölçümü daha zordur. Çünkü içsel süreçlerden geçen somut bir ürün yoktur ve hizmet sunulduğu anda tüketilir. Dolayısıyla çıktının tanımlanması ve ölçümü güçtür. Sağlık hizmetinin teknik kalitesi bakımından ölçümü zorlaştıran başka bir boyut ise; hastalara ait faktörlerdir. Yaş, cinsiyet, genetik özellikler, hastalık şiddeti, hastanın allerjik yapısı, metabolizması gibi. SONUÇ Sağlık hizmetinin kalitesi, insan ve toplum sağlığını doğrudan etkileyen bir unsur olma özelliği taşımaktadır. Hastaların ve/veya sağlık durumunu kontrol ettirmek isteyen bireylerin başvurdukları sağlık kurumlarında uygun fiziki ortam Standard 59

61 sından en önemli nokta tıbbi kayıtların ve hasta dosyalarının güvenirliğidir. Sağlık bilgi sistemlerinin hastanelerde geliştirilmesi ve elektronik hasta kayıtlarının yapılması, hasta dosyalarının elektronik ortamda saklanması ülkemizde tıbbi hataların azalmasına önemli katkı sağlayacaktır. Buna benzer çözümlerin hayata geçirilmesinde sağlık yöneticileri aktif olarak rol almalı ve sağlık sektöründe gerekli yönlendirmeleri yapmalıdırlar (Top vd., 2008). Ülkemizde tıbbi hatalar konusunda mevzuat eksikliğini de hekimler önemli bir tıbbi hata nedeni olarak algılamaktadır. 16 Mart 2006 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Tebliği ve 21 Eylül 2006 tarih ve sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Hekim Mesleki Sorumluluk Sigortası Klozu Tebliği (Resmi Gazete 2006) ile hekimlere ve sağlık personeline mesleki faaliyetlerini ifa ederken neden olduğu zararlar dolayısıyla ödemek zorunda kaldığı veya kalacağı tazminat tutarlarına ilişkin hükümler getirilmiştir. Bu hukuki düzenlemeler elbette, hekimleri ve sağlık personelini istenmeyen durumlara karşı koruyucu hükümler taşısa da, geri dönüşü olmayan bir tıbbi hata ile karşılaşılmaması asıl istenendir ve kalite vurgusunun bam telini oluşturmaktadır. KAYNAKÇA 1. Akalın, HE. Sağlık Hizmetlerinde Kalite: Temel kavramlar, sorunlar ve çözüm yolları, saglik-ekonomisi.com/sed/index.php/online-makaleler/159saglik-hizmetlerinde-kalite-temel-kavramlar-sorunlar-ve-cozum-yollar erişim tarihi: Blumenthal D. (1996) Part 1: Quality of Care- What is it? New England Journal of Medicine, 335 (12): Brennan, T. A., Leape, L. L., Laird, N. M., Herbert, L., Localio, R. A., Lawthers, A. G. (1991) Incidence of Adverse Events and Negligence in Hospitalized Pa tients: Results of the Harvard Medical Practice Study 1. New England Journal of Medicine. 324(6): Casalou,R (1991) Total Quality Management in Healthcare, Hospital and Health Services Administration. 5. Classen, D. C, Pestotnik, S. L., Evans, R. S., Lloyd, J. F., & Burke, J. P. (1997) Adverse Drug Events in Hospitalized Patients. JAMA. 227(4): Donabedian A. (1980) Explorations in Quality Assessment and Monitoring: The Definition of Quality and Approaches in its Assessment, Volume 1. Health Administration Press, Ann Arbor, Michigan. 7. Donabedian, A. (1966) Evaluating the Quality of Medical Care, Milbank Memorial Fund Quarterly, July, pp Donabedian, A. (1988) Quality Assessment and Assurance: Unity of Purpose, Diversity of Means, Inquiry 25 (1): Huycke, L., Anita, C.A. (2000) Quality in Health Care and Ethical Principles, Journal of Advanced Nursing, 32(3) K.N. Lohr, ed., (1990) Medicare: A Strategy for Quality Assurance, vol.1 (Washington: National Academy Press, Kavuncubaşı, Ş. (2000) Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi, Siyasal Kitabevi, Ankara. 12. Kaya,S (2005) Sağlık Hizmetlerinde Sürekli Kalite İyileştirme, Ankara. 13. Kohn, L. T., & Corrigan, J. M. (2000) To err is human: building a safer health system. Washington, DC: National Academy Press. 14. Leape, L. (2000) Institute of Medicine Medical Error Figures Are Not Exaggerated. Journal of the American Medical Association, 284(1): McLaughin,C.,Kaluzny,A (1990) Total Quality Mangement in Health:Making it Work, Health Care management Review 15(3) 16. Milakovich, M.E. (1991) Creating a Total Quality Health Care Environment, Health Care Management Review, Spring 1991, 16(2), pp Mitchell, P.H., Ferketich S., Jennings B.M. (1999) Quality Health Outcomes Model, Image: Journal of Nursing Scholarship, 30, Moss F, Garside P, Dawson S (ed.) (1998). Quality in Health Care. BMJ 7(suppl):S1-S6 19. Sarp,N. erişim tarihi: Smith, D.B., Kaluzny, A.D. (1975) The White Labyrinth: Understanding The Organization of Health Care, California: McCuthchan Publishing Company. 21. Taylor, S. (1994) Distinguising Service Quality from Patient Satisfaction in Developing Satisfaction Health Care Marketing Strategies, Hospital and Health Services Administration, Vol:39, No:2, Top M., Gider Ö., Taş Y., Çimen S. (2008) Hekimlerin Tıbbi Hatalara Neden Olan Faktörlere İlişkin Değerlendirmeleri: Kocaeli İlinden Bir Alan Çalışması Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, Cilt:11 Sayı: 2 ss: Weingart, S.N., Wilson, R. M. ve Harrison, B. (2000) Epidemiology of medical error. British Medical Journal, 320 (7237): Weitzman B.C. (1990) Health Care Delivery in the United States, 4th ed. Springer, New York. 60 Standard

62 ODYOLOJİ Dil Bilimci Odyolog Berkay Arslan İşitme Engelliler Öğretmeni Burcu Gençler Odyoloji, özverili odyologlar ve eğitmenler eşliğinde sesini duyuruyor! Dil bilimci / Odyolog Berkay Arslan ve İşitme Engelliler Öğretmeni Burcu Gençler ile odyoloji, konuşma bozukluğu, işitme engellilik ve çözüm süreçleri ile ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. STANDARD: Sayın Arslan odyoloji nedir? Berkay ARSLAN: Odyoloji işitme ve denge bozukluklarıyla ilgilenen bir bilim dalıdır. Bunun yanı sıra Amerika kökenli bu çalışmalar Türkiye de devam ettiği için konuşma bozukluluğu da odyolojinin içerisinde değerlendirilmektedir. STANDARD: Ülkemiz odyoloji ile ne zaman tanıştı? Bu konu ile ilgili ülkemizde akademik anlamda ne gibi çalışmalar yapılıyor? Berkay ARSLAN: Türkiye de odyolojinin temelini 1967 yılında Hacettepe Üniversitesi attı yılına kadar lisans düzeyinde odyoloji ve konuşma bozukluğu eğitimi verilmiyordu. Dolayısıyla bu alanda çok fazla insan istihdamı yoktu yılından itibaren odyoloji konusunda lisans bölümü açıldı. İnsanlar henüz mezun olmasalar da bu alanda yetişmeye başladılar. Odyoloji alanında yüksek lisans yapmak isterseniz de Türkiye de belli başlı birkaç üniversitede bunu gerçekleştirebilirsiniz. Hacettepe Üniversitesi, Turgut Özal Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi odyoloji konusunda yüksek lisans eğitimi veren üniversitelerden. Konuşma bozukluğu ise odyolojiye göre çok daha sınırlı bir alanda. Bu alanın lisans ve yüksek lisans düzeyinde eğitimi sadece Eskişehir Anadolu Üniversitesinde var. Hacettepe Üniversitesi de bu sene bir bölüm açtı. Dolayısıyla bu alanda yetişen insanlar çok sınırlı sayıda oldukları için istihdam anlamında ciddi bir açık var. STANDARD: Peki odyolojinin diğer bilimlerle olan ilişkisi üzerine neler söyleyebilirsiniz? Berkay ARSLAN: Odyoloji ve konuşma bozukluğu benim de mezun olduğum dil bilimi alanıyla çok yakından ilişkili. Dil bilimi, insanların dillerinin nasıl oluştuğunu, onların hangi şartlar altında konuşmaya başladıklarını, konuşmayı hangi tür iletişim kurallarıyla sürdürdüklerini inceleyen bir alan. Bunu yaparken de psikodilbilim ve nöro- Standard 61

63 dilbilim alanlarıyla beraber insan psikolojisinin ve insan beyninin dil ve konuşmayı nasıl şekillendirdiğini inceliyor. Bunun dışında odyoloji psikiyatri ve psikoloji alanlarıyla da yakın ilişkiler içerisinde. Kulak-burun-boğaz ve nöroloji de diğer ilişkilendiği alanlar. Sosyoloji bilimiyle de bir nebze alakalı. Özellikle konuşma bozukluğunun kekemelik ve iletişim bozukluğu ile ilgili kısmında, toplumun bakış açısının bu tarz rahatsızlıklar ile ilgili ortaya koyduğu faktörler sosyolojik inceleme konusu olmaları açısından önemli. STANDARD: Sayın Arslan, konuşma bozukluğu odyolojinin içerisinde değerlendiriliyor. dediniz. Peki konuşma bozukluğu türleri nelerdir? Berkay ARSLAN: Konuşma bozuklukları, beyinden kaynaklanan nörolojik problemler, ağız yapısında ve konuşma aygıtlarında yer alan fizyolojik problemler, psikolojik kökenli problemler olmak üzere farklı dallara ayrılırlar. Örneğin afazi ya da apraksi gibi konuşma bozuklukları daha çok nörolojik bozukluklarla ilgiliyken, ağız veya diş yapısındaki bozukluklardan kaynaklı problemler fiziksel olarak bilinmektedir. Psikolojik kökenli bozukluklar ise kekemeliğin bazı türleri ya da yaşanan bazı travmalardan sonra seçici otizm adı verilen tamamen konuşmaya kapanma şekli olarak ifade edilebilir. STANDARD: En yaygın görülen konuşma bozukluğu hangisidir? Berkay ARSLAN: Ağırlıklı olarak kekemelik yaygındır diyebiliriz. Bazı uzmanlar kekemeliği psikolojik etkenlere bağlı olarak değerlendiriyorlar ama yapılan çalışmalar kekemeliğin geçmiş zamanlardan gelen genetik kökenli ve aynı zamanda nörolojik sebeplerin eşlik ettiği bir genetik bozukluk olduğunu ortaya çıkarıyor. Artikülasyon bozukluklarının da yaygın olarak görüldüğünü söyleyebilirim. Özellikle çocuklarda yeniçağ ile beraber çok sık rastlanan bir durum. Bunun sebepleri arasında sesin yanlış duyulması, diş-dil tembelliği gibi bazı problemler var. Daha yetişkin insanlar için söylenebilecek olan şey de afazi. Bunun sebebi de belirli bir yaştan sonra insanların felç geçirmeleri veya bazı beyin hasarlarından dolayı daha kırılgan hale gelmeleridir. STANDARD: Burcu Hanım, bir işitme engelliler öğretmeni olarak bize odyolojinin kapsamına giren işitme engelinden bahseder misiniz? Bu konuda uygulanan tedavi yöntemleri nelerdir? Burcu GENÇLER: İşitme engeli bazen doğuştan bazen de sonradan oluşan bir engel. Örneğin iki-üç yaşındaki bir çocuk orta kulak ile ilgili bir sıkıntı yaşıyor ve ardından işitme kaybı meydana gelebiliyor. Bu durum kırk yaş üstü insanlarda da olabiliyor. Uğultu ile başlayan rahatsızlık işitmenin tamamen kaybolmasına sebep olabiliyor. Bu tarz vakalarda küçük yaşlarda genellikle cihaz tercih ediliyor. Cihaz ilk önce odyoloji ile başlıyor. Yani çocuk ilk önce kulak burun boğaz, psikoloji gibi ilgili bölümlerin dahilinde tanılanıyor. Tanı konduktan sonra çocuğa uygun cihaz belirleniyor. Total çocuklara ayrıca implant yapılıyor. Bu operasyon da çocuğa işitme cihazıyla daha farklı bir girdi sağlıyor. Çocuklar erken tanılandıkları ve fark edildikleri sürece doğru eğitimle beraber işitme engeli konusunda çok daha farklı Çocuklar erken tanılandıkları ve fark edildikleri sürece doğru eğitimle beraber işitme engeli konusunda çok daha farklı ilerliyorlar. 62 Standard

64 STANDARD: Sayın Gençler, işitme engelli bireylerin iletişim kurma araçları nelerdir? Burcu GENÇLER: Total kayıplı bireyler hiçbir şey duyamadıkları ve cihazlardan da yeterince randıman alamadıkları için işaret diline ve bunun yanında da dudak okumaya ihtiyaç duyuyorlar. İşaret dili de maalesef Türkiye de standart bir iletişim dili değil. Her evin içinde başka bir işaret dili var ve bu yüzden işitme engelliler okulları dışında diğer okullarda çok fazla işaret dili kullanılmıyor. Özel eğitim okullarında hiç kullanmamaya çalışıyoruz. Derslerde sesimizi olabildiğince en üst seviyeye çıkartarak eğitim yapmaya çalışıyoruz. ilerliyorlar. STANDARD: İşitme engeli ve konuşma bozukluğu ilişkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Berkay ARSLAN: İnsanlar konuşurken doğru sesleri çıkartabilmek için doğru şekilde duymak zorundadır. Örneğin, toplumumuzda çok yaygın karşılaşılan bir artikülasyon problemi vardır : -r sesinin sesletilememesi. Bu problemin kökenine indiğimizde daha çocuk yaşlardan başlayarak, r sesinin v ya da l sesi ile ilişkilendirilmesinin yer aldığını görürüz. Örneğin, siz çocuğa ray dersiniz fakat çocuk bunu vay ya da lay şeklinde algılar ve işitsel olarak bunu böyle adlandırdığı için daha sonra bu sözcüğü yine lay ya da vay şeklinde isimlendirir. Tüm bunların dışında doğru cümleyi algılamak, söylenen cümleye doğru tepkiyi verebilmek için doğru şeyi duymak gerekir. Doğru şeyi duyamıyorsanız bunu doğru şekilde adlandıramazsınız ve doğru şekilde bir tepki veremezsiniz. Burcu GENÇLER: İşitme engelli bireyler normal konuşma seslerini daha yüksek frekanslarda duydukları için konuşma bozukluğu oluşuyor. Mesela araba dediğinizde çocuk -r ve b sesini duymuyor ve aaa olarak algılıyor. Eğer heceyi yakalayabiliyorsa buradan çocuğun daha iyi duyduğunu anlıyoruz. Genellikle işitme engelli çocuklar ince frekanstaki sesleri duymadıkları için konuşma bozukluğu yaşıyorlar. STANDARD: İşitme engeli ve konuşma bozukluğu konusunda karşılaştığınız hasta profillerinden bahseder misiniz? Berkay ARSLAN: Burcu Hanım ve ben özel bir eğitim kurumunda çalışıyoruz. Hastalarımız ise genellikle çocuklar. Hastanelerde ilk tanı konar konmaz özel eğitim kurumlarına yönlendirmeler yapılıyor. Çocuklar da kendi profillerine en uygun eğitmenlerin, en uygun eğitimleri verebilecekleri yerlere gitmeye başlıyorlar. Burcu GENÇLER: Çocuk profilinin yanında yetişkin bir profilimiz de var. Birey işitme engelli ama liseyi, üniversiteyi bitirmiş hatta yüksek lisans ve doktora yapmış, iş sahibi olup devlete atanmış ve konuşma terapisi için çalıştığımız kuruma geliyor. Ben böyle bir grupla ilk kez bu yıl çalıştım ve çok keyifliydi. Berkay ARSLAN: Çocuklarının toplum tarafından dışlanmasını engellemek ve toplumda daha rahat iletişim kurabilmelerini sağlamak amacıyla aileler çocuklarını yönlendiriyorlar. Ya da az önce Burcu Hanım ın söylemiş olduğu gibi, ileride böyle bir eğitimin zaruri olduğunu fark edip insanlarla sadece işaret dili ya da anlamsız zor konuşmalarla iletişim kurdukları zaman sağlıklı bir iletişim yolu seçemediklerini düşünüp, bunun farkına ve bilincine vararak gelen daha eğitimli bir profil de var. Yaşlı bir profil de var ama örneğin, bir beyin felci sonucu konuşma yetisini kaybeden ya da konuşma yetisi zarar gören insanlar da çok yoğun şekilde bu eğitimi alamıyorlar. Sadece doktor kontrolünde ve belli yönlendirmeler ile daha aralıklı periyotlar halinde bazı terapileri alabiliyorlar. Burada iş, terapistlerden ziyade aile Standard Eylül

65 tarafından yürütülüyor. Bu da konuşma terapisinin aksamasına neden oluyor. STANDARD: Son derece özveri gerektiren bir meslekle uğraşıyorsunuz. Bu mesleği seçmeye nasıl karar verdiniz? Seçimlerinizin sizde bıraktığı hislerden bahseder misiniz? Berkay ARSLAN: Bu mesleği seçmeye karar verdiğimde üniversite ikinci sınıftaydım. Üniversitenin ikinci yılında bizim nörodilbilim derslerimiz vardı. Bu derslerde, alan ile alakalı olarak beyin hastalıkları ve beynin durumunun dil ve konuşmayı nasıl şekillendirdiği, beynin hangi bölgesinde ne tür bir rahatsızlık geçirilirse konuşmanın bundan etkileneceği üzerine eğitimler aldık. Birçok farklı uzman ile ortak çalışmalar yaptık. Bu esnada yapılan işin ortaya çıkardıklarını gördüğümde insanın emek vererek yapacağı mesleklerden birinin bu olduğunu fark ettim ve mesleğimi yapmaya bu şekilde karar verdim. Burcu GENÇLER: Seçim aşamasında çok bilinçli bir tercih değildi aslında. Üniversite eğitimim bitip işin içine girince çok keyif aldım. Çocukların sizinle beraber ilerlediğini görmek çok güzel. İki yıl boyunca verdiğiniz eğitimde konuşmaya başladıklarını görüyorsunuz. Onların ilerlemelerini ailelerinden bile daha bilinçli şekilde fark ediyorsunuz. Benim için bu haz başka hiçbir meslekte yaşayamayacağım bir haz. Berkay ARSLAN: Her ikimizin de mesleği fazlasıyla yorucu. Gerçekten fiziksel ve mental olarak son derece hazır olmanızı gerektiren bir meslek. Çünkü içgüdüsel şekilde terapi sürecine çok fazla konsantre olamıyorsanız bu kesinlikle hastaların konuşma ve işitme üzerine hayatlarını etkileyen bir şey. Dolayısıyla çok kolay bir iş olduğunu söyleyemem ama dünyada en keyif alarak yapacağınız işlerden biri. Çünkü çok farklı insanın hayatına girerek onların hayatlarında bir şeyleri şekillendirebilme adına karşılıklı olarak çok ciddi emek sarf ediyorsunuz ve bu çok haz verici bir olay. STANDARD: Bu kadar özverili bir meslek içerisinde unutamadığınız anılarınız da elbette vardır. Neler söylemek istersiniz? Burcu GENÇLER: Bir yıl boyunca işitme engelli bir çocukla çalıştım. Cihazını taktığımızda duy- muyordu çıkardığımızda duyuyordu. Çok ilginçti. Doktorlar ve odyologlar incelediğinde yapılan testlerde işitme engelli olduğu doğrulanıyordu. Sadece onun dersine iki arkadaş giriyorduk. O çocuğun dikkatini çekebilmek için duvarlardaki ses yalıtımlarını söktük. Bir yıl boyunca birçok yol denedik ama hiç ses çıkarmadı. O günlerden birinde yine onun ses çıkarması için uğraşırken dikkatini çekmek için yerdeki halıları kaldırıp silkeliyorduk. Bir anda -a diye ses çıkardı. O zaman iki arkadaş sevinçten ağlamıştık. Çocuğun annesine, müdürümüze herkese haber verdik. Onun çıkardığı -a sesi müthiş bir duygu yaşatmıştı bize. O günden sonra çok güzel şekilde konuşmaya başladı. Berkay ARSLAN: Ailelerin bilinçlenmesi ve çocuklarına terapi aldırmaları açısından çok önemli bulduğum bir anım var. Eski yıllarda konuşma terapisi almak için gelen ve kekeme olarak nitelendirilen bir çocuk vardı. Onunla yaptığımız çalışmalarda altı ay boyunca nerdeyse hiç yol alamadık. Bir gün ailesiyle bu konu üzerine konuşurken tesadüfen ailesinden, çocuğun bundan bir yıl evvel 2-3 metrelik bir istinat duvarı üzerinden düştüğünü ve kafasını yere çarptığını öğrendim. Özellikle kafasının hangi bölgesini çarptığını sordum ve sol tarafını gösterdiler. Bu alan konuşmamızda seslerin seçildiği yerdir. Bu durumun bir çeşit afazi olabileceğini düşünerek hastaneye yönlendirme yaptım. Hastanede çıkan sonuçlardan çocukta nörolojik bir ödemin oluştuğu ve daha sonra ödemin oluştuğu bu bölgedeki pıhtının yayılarak orada bazı hasarlar meydana getirdiği anlaşıldı. Bu tanının ardından verilen tedavi ve terapi sonucunda çocuk çok iyi ilerleme kaydetti. Bu bir kıssadan hissedir. Ailelere söyleyebileceğimiz şey, böyle bir eğitim aldırmaya karar verirseniz tüm gerçekleri olabildiğince, en ufak detaya kadar ifade etmeniz gerekmektedir. Saklanan, akla gelmeyen her şey terapiler için çok ciddi zaman kayıplarına sebep olabiliyor. STANDARD: Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz. 64 Standard

66 HABİBE BİBER TÜRK İŞARET DİLİ EĞİTMENİ VE TERCÜMANI ENGELSİZ TOPLUM VE GENÇLİK DERNEĞİ BAŞKANI Engelli Olmak ve Sağlık İnsan yeter ki istesin. Biraz empati ve duyarlılık ile sağlıklı bir toplum herkes için yaratılabilir. İşitme engelli bireylerin yaşamda daha özgün bir yer bulabilmeleri ve engelsiz bir toplum yaratabilmek adına çok güzel projelere imza atan Türk İşaret Dili Eğitmeni-Tercümanı ve Engelsiz Toplum ve Gençlik Derneği Başkanı Habibe Biber ile engelli olmak ve sağlık konularını konuştuk. Standard STANDARD: Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Habibe BİBER: İsmim Habibe Biber. 31 yaşındayım. Yaklaşık sekiz yıldır Sivil Toplum Kuruluşları ile çalışmaktayım. İki yıldır da Engelsiz Toplum ve Gençlik Derneğinin başkanlığını yapmaktayım. Asıl mesleğim muhasebe. Annem ve babam işitme engelli olduğu için çocukluğumdan beri engellilerle yakın ilişkiler içerisindeyim. Bundan sekiz yıl önce bir dernek bizim bir tercümana ihtiyacımız var. Yazışmalarımız konusunda bize yardımcı olabilir misiniz? dediğinde gönüllü olarak başladığım, engelli camiasının içine girdikten sonra mesleki anlamda neler yapılabilir ve engellilere doğru hizmet nasıl verilebilir adına projeler yapmaya başladık. Genelde kurumsal ve hibe programlı projelerdi bunlar. Yedi buçuk yıl bu alanda çalıştım. STANDARD: Habibe Hanım işitme engellilik nasıl tanımlanır? Habibe BİBER: İşitme engelliliği duyma yetisini değişik oranlarda kaybeden kişiler olarak tanım- layabiliriz. İşitme engelliler duyamadıkları için konuşamıyorlar. İşitme engelliler de kendi içerisinde değişik bölümlere ayrılıyorlar. Yaş ile gelen işitme kaybı mesela. İnsanlar yaşlandıkça daha az duymaya başlıyorlar. Doğuştan genetik yapısal olarak işitme engelli olan insanlar var. Sonradan işitme duyusunu kaybedenler var. STANDARD: Başkanlığını yürütmekte olduğunuz Engelsiz Toplum ve Gençlik Derneğini bizlere tanıtır mısınız? Dernek bünyesinde ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz? Habibe BİBER: Engelsiz Toplum ve Gençlik Derneği 2012 yılından beri başkanlığını yürütmekte olduğum bir dernek. Bütün engelli grupları kapsıyoruz ama ağırlık olarak işitme engelliler ile aktif olarak çalışıyoruz. Ben işaret dili eğitmeniyim. Annem ve babam işitme engelli oldukları için bu çevreye daha fazla hakim olmamdan dolayı daha çok bu alana yöneldim. Görme engelli ve ortopedik engellilerle de çalıştım. En başta onların iletişim problemlerini ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Bunun için işaret dili eğitimleri veri- Eylül

67 yoruz. Onların daha iyi eğitim alabilmeleri adına kurumsal çalışmalar yapıyoruz. İşitme engellilerin eğitim aldıkları okullarda işaret diliyle eğitim almalarını istiyoruz. İşaret dili bilen bir işitme engellinin konuşmasında gerileme olduğunu iddia eden bir doktor grubu var ve biz bunun tam tersini savunuyoruz. Bir dil her zaman bir insandır. Engellilerimizin engellerinin müsaade edebildiği kadarıyla meslek sahibi olabilmeleri için meslek kursları düzenliyoruz. Kendi alanlarında meslek sahibi olmaları konusunda yönlendirmeler yapıyoruz. Bu meslekleri kendi istekleri doğrultusunda uyarlama yollarına gidiyoruz. İşitme cihazı, implant yöntemi gibi konularda yardım kampanyaları düzenliyoruz. Anne ve babalar çocuklarının sadece cihazla değil implant ile de daha sağlıklı olacağını düşünüyorlar. Ben bu durumun tam aksini savunuyorum. STANDARD: Peki implant uygulaması nedir? Habibe BİBER: İmplant, kulağın beyin bölgesine yerleştirilen bir çip. Bu çip yerleştirme operasyonu bir işitme engelliye çok küçük yaşlarda yapıldığı zaman bir başarı elde ediliyor. Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatın da riskleri var ve çevremde gördüğüm kadarıyla implant operasyonu geçirmiş tüm bireylerde kalıcı bir hasar meydana geliyor. Sosyal anlamda kendilerini bu uygulamadan sonra tam gelişim sürecine adapte edemiyorlar. Küçük yaşta bir çocuk kulağına implant yerleştirildiğinde istediği sporu yapamıyor. Örneğin, çocuklar top oynamayı çok severler ama implant kullanan bir işitme engellinin kafasına darbe alma riski onu top oynamaktan uzak durmak zorunda bırakıyor. İster istemez bu gibi durumlar onların kişisel gelişimi üzerinde olumsuz etkilere sebep oluyor. Tanıdığım tüm implantlı bireylerin artı bir sinirsel durumları var. Daha tahammülsüzler. Derneğimizde bu konuya dair uzman eğitimciler dahilinde eğitimler de veriyoruz. İşitme engelli çocuklara sahip olan ebeveynlere yönelik eğitimler de veriyoruz. Ebeveynlerin engellilik ve STK bilincini oluşturmak konusunda bilinçlenmelerini amaçlayan seminerler düzenliyoruz. STANDARD: Bir işaret dili eğitmeni olarak bizlere işaret dilinin ne olduğunu anlatır mısınız? İşaret dili ne zamandır uygulamada? Habibe BİBER: İşaret dili aslında ilk insanoğlu ile başlayan bir dil. İnsanlar konuşmadan önce beden dilini kullanıyorlardı. Daha sonra geliştirildi ve Abdülaziz döneminde var olan işaret dili yasaklandı. O zamana kadar medreselerde işaret dili ile eğitimler veriliyordu yılına kadar Türkiye de de bu dil yasaktı ve 2005 yılında resmiyet kazandı. Türk İşaret Dili oluşturuldu. 7 Haziran tarihi de Türk İşaret Dili Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Her ülkenin kendine özgü bir işaret dili var. Dil kültürel yapıyla gelişen bir şey. O yüzden genelde insanlarda beden dili dünyanın her yerinde aynı ise işaret dili de aynı diye bir algılama var. Bunu duyunca insanlar çok şaşırıyorlar ama işaret dili her ülkede aynı değil. Örneğin, Rusça işaret dili mi var? diyorlar. Elbette var. Çünkü Rusların da kendilerine özgü bir kültürleri var. İngilizlerin kendilerine özgü bir kültürleri var. Her milletin kendine özgü bir kültürü var. İşaret dilini kimler kullanıyor dersek işaret dilini çoğu işitme engelli kullanıyor ama her işitme engelli bu dili kullanıyor mu, hayır kullanmıyor. Bu dili öğrenmek isteyenler, genelde çevresinde tanıdığı ya da birlikte yaşadığı bir engelli birey olan kişiler. Yaklaşık iki yıldır ise Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince kamu alanlarına engellilerin erişebilmesi tasarısından dolayı işaret dili çok daha revaçta. Artık herkes daha duyarlı. Türkiye de istihdam konusunda sıkıntı çeken insanlar bir mesleğim olsun diyerek de işaret dilini öğrenmeyi tercih ediyorlar. Çok mutluyum. Çünkü işaret dilinin artık herkes farkında. İşaret dilinin bir dil olduğunu artık herkes biliyor. STANDARD: Habibe Hanım, işaret dili önem kazandıkça bu dilin eğitimini vermek de elbette daha büyük önem kazanıyor. Peki bu dilin eğitimini verirken eğitmenlerin yetkinlik boyutu nasıl olmalı? İşaret dili eğitmeni olarak neler söylersiniz? Habibe BİBER: İşaret dili eğitiminin yetkinliği ülkemizde sıkıntılı gidiyor. Ben önceliğin CODA larda olduğunu düşünüyorum. CODA, anadili işaret dili olan kişiler için kullanılan bir tabir. Duygusal anlamda ve pratik olarak engellilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Hükümetimiz de daha çok bu alana yönelik çalışmalar yapıyor. TİBBO yani Türk İşaret Dili Bilim Onay Kurulumuz var. 66 Standard

68 2005 yılında Türk işaret dilinin resmileşmesiyle ortaya çıkan bir kurum. Çalışma Bakanlığı, Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu gibi kurumlar da bu konuda yasaların yetkin gördüğü kurumlar. Benim açımdan engelli ile birebir yaşayan insanların yetkinliğinde olan bir eğitim. STANDARD: İşaret dili eğitimleriniz sırasında sizi çok etkileyen bir durumla karşılaştınız mı? Habibe BİBER: İşaret dili eğitimi almak isteyenlerin çoğu mesleki anlamda ben bu işi yapmak istiyorum. diyerek eğitim alıyorlar. Bir kursiyerim bir gün benim komşum işitme engelli ve evde kombisi bozulmuş. Gaz mı kaçırıyor, diye çok korkarak kapımı çaldı. O kadar telaşlı ve korkuyla bakıyordu ki söylediği hiçbir şeyi anlayamadığım için neden ben bu dili bilmiyorum diye kendime çok kızdım. diyerek kursa başlamıştı. Bu durum beni çok etkiledi. STANDARD: İşitme engellilerin sağlık anlamında faydalandıkları hizmetler nelerdir? Habibe BİBER: İşitme engelliler, sağlık anlamında hastanelerden tutun oradan aldıkları rapor neticesinde özürlü kartına sahip olduklarında birçok imkana hakimler. Ama ne yazık ki bunun yanı sıra hastanelerde yanlış teşhis ve tedaviler sonrasında hayatını kaybeden birçok işitme engelli var. Bu işitme engelli bir bireyin hastaneye gittiğinde doktoruna kendisini sağlıklı bir şekilde ifade edememesinden kaynaklanıyor. Aslında en büyük sorunları psikolojik sorunları ve psikolojik tedavi alamıyorlar. Çünkü dillerini bilen doktorlar yok. Tercüman eşliğinde ise gitmek istemiyorlar çünkü sağlık en mahrem alanları. Engelli ayrıcalığı hastanede öncelikli muayene hakkı veriyor fakat doktora kendilerini ifade edemiyorlar. Bu alanda en büyük öncelik onların iletişim problemlerini ortadan kaldıracak çalışmaların yapılmasıdır. Sağlık Bakanlığı son zamanlarda hastanede çalışan ve danışman hizmeti sunan kadrolarındaki çalışanları için artık işaret dili belgesi ya da tercümanlık yapabilir belgesi olanlara öncelik tanıyor. İşaret dili bilmek aranan nitelikler arasına girdi. Bu olumlu ve iyi bir gelişme. Artık engelli bir vatandaş evinden çıkıp tercüman olmadan hastaneye gitmeye başlayabildi. Bu sayı şu anda az ama talep çok fazla. Bunun için yapılması gereken şey sadece hastane personellerinin değil her vatandaşın işaret dili öğrenmesi gerekliliğine inanmaktır. Çünkü hepimiz bir engelli adayıyız. Engellilik konusunda her zaman daha bilinçli ve duyarlı olmak gerekiyor. Hükümet, sağlık anlamında bir işitme engellinin yüzde altmışın üzerinde engeli olduğuna dair bir sağlık kurulu raporu varsa pek çok olanak sunuyor. Şehir içinde kullanılan belediye otobüslerine ücretsiz binebiliyorlar. Şehirlerarası otobüslerde indirim uygulanıyor. Devlet Demiryollarında özürlü kimlikleri ile ücretsiz seyahat edebiliyorlar. STANDARD: Engelleri ortadan kaldırabilmek için bireyler topluma nasıl bir katkı sağlamalıdır? Habibe BİBER: Bu sorunun cevabı çok uzun cümlelerle ifade edilebilir ama en önemlisi empati ve duyarlılıktır. Tek yapılması gereken şey bu. Çok fazla terimlere takılmamak lazım. Özürlü, engelli, sakat vs Hepimiz eşitiz aslında. Sizin duyuyor olmanız duymayan bir insandan üstün olduğunuz anlamına gelmiyor. Onun sizden çok daha fazla özel yetenekleri olduğunu düşünüyorum. Bunlar kanıtlanmış şeyler. Önce birey kendi duyarlılığını ve empatisini oluşturmalı ve bunu çevresine aşılamalı. Bunu yaptıktan sonra inanın bugün hiçbir STK ye bile gerek kalmayabilir. Bunun için sadece duyarlılık ve empati gerekiyor. İşte o zaman gerçekten engelsiz bir toplum yaratılabilir. Bugün Türkiye de evinden çıkamayan bir çok özürlü insan var. Avrupa da bir ülkeye gittiğiniz zaman ise sokaklarda gördüğünüz tabloyu engelli bayramı zannediyorsunuz. Herkes eşit imkanlara sahip. Geçmişe bakarak günümüzde engelliler daha iyi yaşam şartlarına sahip diyebiliriz fakat tam olarak hak edilen seviyede değiliz. Bu konuyla ilgili sürekli projeler üretilmesi gerekiyor. STANDARD Tüm çalışmalarınız ve sohbetiniz için teşekkür ederiz. Duyarlılık ve empati ile engelsiz bir toplum yaratılabilir. Standard 67

69 BİZ KOCAMAN BİR AİLEYİZ. BİRBİRİNE SIMSIKI SARILMIŞ BİR MİLYON KİŞİ. 68 Standard

70 kapsamında edindikleri becerilerle el emeği, göz nuru ürünler hazırlamaktadır. Ürünler internet üzerinden ( seçkin zincir mağazalardaki stantlarımızdan ve alışveriş merkezlerinde bulunan LÖSEV Dükkân Stantlarından satışa sunulmaktadır. Satıştan elde edilen gelir yine çocuklarımızın tedavisine aktarılmakla birlikte annelerimizin de meslek sahibi olmaları sağlanmaktadır. LÖSEV KURULUŞ LÖSEV Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı olarak sayıları i bulan lösemili-kanserli çocuk/ yetişkin ve onların aileleri, binlerce gönüllü üyesi, binlerce destekçi kurum- kuruluşuyla kocaman bir aileyiz. Kurulduğumuz günden bu güne dek lösemi ve kanser hastası çocuklarımıza ücretsiz tedavi eğitim hizmetlerinin yanı sıra ailelerine maddi manevi destekleri aralıksız sürdürmekteyiz. HİZMETLER Merkez ve Şubeler Ankara da merkezi bulunan Vakfımızın İstanbul, İzmir, Antalya ve Bursa da şubeleri bulunmaktadır. LÖSANTE Lösemili Çocuklar Hastanesi 2000 yılında hizmete giren hastanemizde lösemi tedavisinde vazgeçilmez olan hijyenik ortam ve iyi beslenme koşulları sağlanmaktadır. Çalışmalarına aralıksız devam eden ve verilen hizmet anlamında Türkiye ve Dünya da bir ilk olan LÖSAN- TE de bu güne dek yüzlerce çocuğumuz hayata bağlanmış ve bağlanmaya devam etmektedir. Dükkân Markası ve Anne Atölyeleri LÖSEV, sadece çocuğu değil bütün bir aileyi etkileyen tedavi sürecinde sağlık ve eğitim hizmetlerini Lösemili Aile anlayışıyla sürdürmektedir. Bu nedenle; 2002 yılında kurulan Anne Atölyelerimizde annelerimize meslek edindirme çalışmaları başlatılmıştır. Annelerimiz bu çalışmalar Lösemili Çocuklar Eğitim Merkezleri Yoğun tedavileri nedeniyle derslerine devam edemeyen çocuklarımızın eğitimlerinin aksamasını önlemek amacıyla Lösemili Çocuklar Eğitim Merkezleri kurulmuştur. Merkezlerimizde; profesyonel ve gönüllü öğretmenler eşliğinde sürdürülen çalışmalarla çocukların yaşıtlarıyla aynı seviyede eğitim alabilmeleri amaçlanmıştır. Çocuklarının tedavisi sırasında maddi ve manevi yönden güçsüz düşen anneler için vakfımız bünyesinde ayrıca mesleki eğitim ve psikolojik destek programları uygulanmaktadır. Lösemili Çocuklar İlköğretim Okulu Eğitimin son derece önemli olduğunun bilinciyle hizmet veren vakfımız 16 Kasım 2008 de dünyanın ilk ve tek Lösemili Çocuklar İlköğretim Okulunu Ankara da hizmete açmıştır. Kolej düzeyinde eğitim verilen okulumuzda, çocuklarımızın servislerinden, kırtasiye ihtiyaçlarına dek tüm ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılanmaktadır. Lösemili Çocuklar Köyü 13 Haziran 2010 da açılan m2 lik Lösemili Çocuklar Köyümüzde tedavileri için Ankara ya gelen ve yaşam koşulları uygun olmayan lösemili aileler 5 yıldızlı otel hizmeti alarak hiçbir ücret ödemeden konaklayabilmektedirler. Köyümüzde; lösemili çocuklarımızın tedavileri boyunca misafir olacakları, içinde çamaşır makinesinden çay kaşığına kadar her şeyin bulunduğu Lösemili Aileler Konukevi, Lösemili çocuklarımızın anneleri meslek edinsin, üretim yapabilsin diye hazırladığımız, onlara sosyal güvence ve gelir sağladığımız atölyeler, modern laboratuvarların yer aldığı, klinik araştırmalar ve yeni buluşların yapılacağı Sağlık Merkezleri, Eğitim ve Spor Merkezleri bulunmaktadır. Standard 69

71 Akıllı Çocuk Dünyası Merkezde sadece çocuk kitaplarının satılacağı bir çocuk kitapçısı, dev bir çocuk kütüphanesi, tiyatro ve sergi salonu, özgürce oynayabilecekleri oyun parkı ve elleriyle pişirebilecekleri çocuk pastanesi bulunuyor. Ayrıca lösemili çocukların annelerinin ürettiği el emeği ürünler, yöresel, doğal gıdaların birlikte satılacağı, sağlıklı beslenme modellerinin tanıtılacağı LSVDÜKKAN mağazası da bu merkezde yer alıyor. YARDIMLAR Bugüne dek binlerce lösemili çocuğumuz vakfımızın her ay düzenli sağladığı karşılıksız sağlık-eğitim burslarından faydalanmış ve faydalanmaya devam etmektedir. Yeni teşhis alan çocuklarımıza yine karşılıksız sağlık kredisi verilmektedir. LÖSEV, çalışma disiplini, uzun vadeli genişleyen iş hacmi ve büyüyen kadrosu, yeni hizmete girecek olan tesisleri, ulusal ve uluslararası projeleri ile yalnızca lösemi konusunda değil diğer kanser vakalarına da çare olmaya başlamıştır. Bu amaçla 2008 de başlatılan her yaştan ve her türden kanser hastasına Bedava İlaç Kampanyası ile yüzlerce hastaya ücretsiz ilaç sağlamaya devam etmektedir. Diğer tanı kanser hastası çocuklara gıda, giysi, ilaç, psikolojik destek çalışmaları ile ülkemizde bir ilki başlatarak kanser nedeniyle zor durumda olan tüm Türkiye deki hastaların dertlerine çare olabilmek amacıyla onlara kucak açarak tüm hızıyla çalışmalarını sürdürmektedir itibarıyla da yetişkin kanser vakalarına da sosyal yardımlar götürmeye başlamıştır. PROJELER Öncelikli projemiz olan Lösemili Çocuklar Kenti başta olmak üzere, şu anda yürüttüğümüz; 1 Milyon Gönüllü gibi değerli projelerin yanı sıra önümüzdeki 5 ve 10 yıllık süreçler içinde ulusal ve uluslararası hayata geçirilecek projeler programlanmıştır. Eğitim-Seminer-Sunumlar LÖSEV Doğu ve Güneydoğu Anadolu da Pediatrik Hematoloji Servisleri ne destek vererek toplumsal ve kalıcı hizmetler vermeyi sürdürmektedir. Hastalığın tanı ve tedavisindeki başarı oranını yükseltmek, lösemi hastalığına karşı toplum bilincini ve duyarlılığını artırmak için toplumun tüm kesimlerine ulaşmakta öncelikle okullarda ve Türkiye genelinde eğitimler, seminerler, sunumlar düzenlemekte, kurumlarla işbirliği projeleri yürütmektedir. Kansere Karşı Duyarlı Okullar Projesi 2009 yılında başlatılan Kansere Karşı Duyarlı Okullar Projesi ile okullarda LÖSEV öncülüğünde kurulacak Sağlıklı Yaşam Kulüpleri aracılığıyla geleceğimiz olan çocuklarımızın, her geçen gün oranı artmakta olan kanser hastalıkları ve kansere karşı koruyucu önlemler konusunda bilinçlenmeleri amaçlanmaktadır. Bu çalışma kapsamında okullarda Sağlıklı Yaşam Kulüpleri kurmak için okullarımız ile iş birliği içinde hareket edilmektedir. 1 Milyon Gönüllü Projesi Tüm çalışmalarını gönüllü üyelerin destek ve katkıları ile sürdüren vakfımız 2010 sonbaharında 1Milyon Gönüllü Projesiyle ülkemizde de bu anlamda bir ilke imza atmıştır. ULUSLARARASI İLİŞKİLER ÇALIŞMALARI Uluslararası İlişkiler Bölümümüz dünya üzerinde faaliyet gösteren kanser kuruluşları ile bağlantı içindedir. Yurt dışından gelen konuklar, lösemili çocuklar ve anneleri davet edilmekte, ülkemizden kayıtlı çocuklarımız da yurt dışında gezi, kamp ve etkinliklere gönderilmektedir. LÖSEV 2004 ten bu yana ICCCPO (Kanserli Çocuklar Ebeveyn Örgütü Konfederasyonu) üyesidir. Bu Konfederasyon şu anda dünyanın 81 ülkesinde 138 kuruluş ile birlikte kanser konusunda çalışmalar yürütmektedir. LÖSEV in Önderliğinde Dünyada Kutlanan İlk ve Tek Hafta Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası Her yıl mayıs ayının son haftasında düzenlenmektedir. Ülkemiz ile dünyada ICCCPO ya üye 70 Standard

72 81 ülke-138 kuruluş tarafından eş zamanlı hayata geçirilen Uluslararası Lösemili Çocuklar Haftası Vakfımız tarafından dünyaya armağan edilen önemli bir organizasyondur. Çocuklarımız bu hafta kapsamında 2008 yılında Macaristan- Budapeşte ye, 2010 yılında İspanya, Valencia ya ziyaretlerde bulunmuşlardır. ICCCPO (Uluslararası Çocukluk Çağı Kanserleri Ebeveynleri Örgütü Konfederasyonu) ve SIOP (Uluslararası Pediatrik Onkoloji Derneği) Toplantılarına Katılım: Kanser konusunda uluslararası bilimsel ve sosyal çalışmalar yürüten her iki kuruluşun yıllık toplantılarına LÖSEV Vakfı ve LÖSAN- TE Lösemili Çocuklar Hastanemizden 2008 de katılım sağlanmıştır. Yine iki yılda bir Polonya da Fundacja Spełnionych Marzen isimli kuruluş tarafından organize edilen Onco Olympic Games-Onkoloji Olimpiyatları na iki kez katılan LÖSEV li gençlerimiz 2008, 2010 yılında yüzme, futbol ve masa tenisi dallarında madalyalarla ülkemize dönmüşlerdir Ağustos ayında Moskova da düzenlenen Onkoloji çocuklarımız yüzme, masa tenisi ve futboldan birçok madalya ile dönmüşlerdir. Yaptığı işlerle kısa zamanda duyarlı kişi ve firmaların güvenini kazanmayı başarmış olan vakfımızın lösemi alanındaki çalışmaları ve uluslararası başarıları ülkemiz sınırlarını aşmaya başlamış, vakfımız 2007 yılında Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi Özel Danışmanlık Statüsüne sahip bir sivil toplum kuruluşu olmuştur. ÜLKEMİZDE Sağlık Bakanlığının 2006 yılı verilerine göre; Ülkemizde her yıl 5000 çocuk kansere yakalanmaktadır. Çocukluk çağı kanserleri içinde %35 ile en sık görülen lösemidir. Her yıl ülkemizde çocuğa yeni lösemi teşhisi konmaktadır yılı itibarıyla kanser vakalarındaki hızlı artışı rahatça görebiliyoruz. Bunun yanı sıra lösemi, tedavisi yaklaşık 3 yıl süren ve tedavi masrafı bin TL yi bulan bir hastalıktır. beş kişiden birinin kanser hastası olduğunu görüyor- duyuyoruz. Bu oran çok yakın zaman sonra daha da artacak. LÖSEV olarak kanserin önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğunu halkımıza anlatabilmek için sunumlar, seminerler, konferanslarla sürekli bilgi akışı sağlıyor, medyaya ilgili yayınlarımızı sürekli servis ediyor ve yayınlanmasını sağlıyoruz. Okullarda, kurumlarda, üniversitelerde yıl boyunca bilgilendirme toplantılarının yanı sıra tüm departmanlar tarafından yapılan yüz yüze görüşmeler yoluyla özelikle sağlıklı beslenmenin önemini halkımıza anlatıyoruz. LÖSEV olarak biz inanıyoruz ki yediden yetmişe herkesin yapacak şeyleri olacaktır. Tüm halkımızı bu taşın altına elini koymaya davet ediyoruz. İmkânlar ne kadar çoğalırsa ülkemizde tedavideki başarı oranları da %100 lere çıkacaktır. Lösemi Önlenebilen ve Tedavi Edilebilen Bir Hastalıktır! Kanser artık her yaş ve cinsiyet grubu için büyük tehdit oluşturuyor. Etrafımıza baktığımızda her Standard 71

73 Dt. Yaşar BERBEROĞLU Ağız ve diş sağlığı, genel sağlık profilimiz açısından büyük önem arz etmektedir. Sağlık bir bütündür diyen Diş Hekimi Yaşar Berberoğlu ile ağız ve diş sağlığı hakkında bilmemiz gerekenleri ve sağlık bilinci konusunu konuştuk. STANDARD: Sizce sağlık bilinci nedir ve bu bilinç nasıl oluşturulur? Yaşar BERBEROĞLU: Sağlık bilinci deyince bu bilinci toplumsal bilinçten tamamen ayırarak düşünmek yanlış. Dolayısıyla kökenine indiğimizde eğitim ve toplumların eğitim düzeyi ortaya çıkıyor. İleri ülkelerde, eğitim düzeyi yüksek ülkelerde, sağlık bilinci de bir o kadar yüksek. Bilinçli olmak tabii ki tek başına yeterli bir şey değil ama eğitim süreci içerisinde gerek kişilere aktarılan temel yapı taşlarıyla gerekse devletin sağlık politikalarıyla sosyal güvenceler içerisinde insanları sağlık konusunda bilinçlenmeye iten yapısal bir özellik var. Tek başına bir sağlık bilincinden, toplumdan bireyi soyutlayarak bahsetmek mümkün değil. Temel eğitimi alıp, bu eğitime rağmen sağlığınızla ilgilenmezseniz bu kişisel bir seçimdir. Düzgün eğitim almış ve bunu bilincine ve bilinçaltına özümsemiş olan kişiler herhalde sağlıklarını ihmal ettiklerinde bir vicdan azabıyla karşı karşıya gelirler. Temel yapısal sağlık bilinci olan bir kişi de dolayısıyla benim uzmanlık alanım açısından ağız sağlığı konusunda da yeterince eğitimli demektir. Çok kötü bir biçimde genel sağlıkları bozulmadıkça insanlar sağlık konusuyla ilgilenmiyorlar. Bakıyorsunuz çevrenize yaşça büyük insanlar çeşitli hastalıklara yakalanabiliyorlar. Ağız ve diş sağlığı konusunda çok genç yaşlarda bile hiçbir şekilde bu konuya ilgi gösterilmiyor. Mide rahatsızlığı gibi bir konunun dışında, mesela görsel bir konumda olmasına rağmen ağızlarında olmayan dişi önemsemeden yaşıyor insanlar. Yaş ilerleyip diş kayıpları bir şekilde arttıkça daha fazla sayıda kurumsal yerlerin gereksinimi de artıyor. Ağız ve diş sağlığı ve onun genel bir bütünü olan tıbbi sağlık konusuna baktığımız 72 Standard

74 zaman eksiklikler var. Toplumsal bilinçsizlik ve sağlık sektöründen yeterince yararlanamamak toplumu ağız - diş sağlığı ve genel sağlık konusunda bir çöküntüye doğru götürüyor. STANDARD: İlgilendiğiniz hastalarda sağlık bilinci konusunda ne gibi durumlarla karşılaşıyorsunuz? Yaşar BERBEROĞLU: Globalleşmeden kaynaklı yan sektörlere bağlı durumlar medyanın reklam aracı haline dönüşüyor. Örneğin diş sağlığı açısından kozmetik olarak görülen diş beyazlatıcı ürünler satılıyor. Bu konuda bilinç gerektiren önlemler alınmalı. Ağız ve diş sağlığı önemi gibi algılanan bu durum aslında kozmetik bir durum. Gençler görselliğe önem yükleyip dişlerini porselen yaptırmaya başlıyor. Gerçekte bir yaşam boyu devam edecek sağlıklarını bozuyorlar. Ağzında çürük diş olmasına rağmen üst tarafa kaplama yaptırıp geri kalanını düşünmeyen insan sayısı da çok fazla. Artık çocuk hastalara bakmıyorum pek ama on beş yaşından üstteki bireylerin profiline baktığınız zaman sağlık bilincinin eğitimle gelmesi gereken bir bütün olması gerektiğini görüyorsunuz. Kültür ve eğitimle sağlık bilinci entegre gitmelidir. STANDARD: Sağlık konusuna verilmesi gereken önemi baz alırsak ülkemiz ve dünyada sizce tablo nasıl? Yaşar BERBEROĞLU: Gelişmiş ülkelerde dişi çekilen profil sayısı yüzde olarak Türkiye ye oranla çok düşük. Çünkü eğitimin temelinden gelen bir bilinç var. ABD gibi sosyal güvencelerin çok iyi çalışmadığı bir yerde kişi sağlık olgusundan kendisini sorumlu hissediyor. Vücut entegrasyonunu bütün olarak yaşayabilmek adına mücadele ediyor. Bunun yanında bir kardiyolog sigara içiyorsa bunun olmaması lazım. Özgün sebepler de sosyal hayatın getirdiği başka baskılar da var. Mesela çalışma hayatı bir şeylere engel oluyor. Hasta geliyor benim vaktim yok diyor. Aylarca çözülemeyecek bir sorunu kısa sürede çözemezsiniz. Birtakım insanlar günlerinin bölünmesini istemiyorlar. Bu parametre günlük yaşama bağlı olan bir değişken. Dişi ağrıyan hastalar yüzleri şişse bile haftalarca muayeneye gelmiyorlar. Telefonla destek bekliyorlar. Elbette bu olanaksız. STANDARD: Diş hekimliği fakültelerinde ağız ve diş sağlığı konusunda verilen eğitim sizce nasıl? Yaşar BERBEROĞLU: Ağız ve diş sağlığı bazında çok fazla fakülte var. Eğitim kadroları iyi olan fakülteler azınlıkta. Donanımsız olarak bu okullardan mezun olan öğrenci sayısı maalesef çok fazla. Türkiye de bugün 40 civarında diş hekimliği fakültesi var. Her birinden bir yılda aşağı yukarı 50 öğrenci mezun oluyor. Yeterli donanıma sahip hekim sayısı beklemek gerçekten büyük bir sıkıntı. Bizler yeni mezun olmuş arkadaşlarımıza deneyimlerimizi aktarmalıyız ama temel ve bilinçli bir eğitimden geçerek bu mesleği yapmaya başlamak gerek. Özellikle sağlık sektöründe çalışacak insanların bu donelerle donanmış olması gerekiyor. Bir ülkede nüfusa oranla en çok hekimin bulunduğu ülke Pakistan. Dünyanın hiçbir yerinde tıp diploması geçerli olmuyor. Eğitimli bir ülke sağlayabilmenin yolu bu değildir. STANDARD: Ağız ve diş sağlığı konusunda bireysel bakım düzeyinde neler yapılması gerekir? Yaşar BERBEROĞLU: Eğitimli ve sosyal güvencelerin çok iyi çalıştığı ülkelerde bireyleri yıl içinde bir diş hekiminin görmesi zorunlu kılınıyor. Her ülkede değişir şekilde insanlar yılda birkaç kez diş hekimine gidiyorlar. Bireysel bakıma geldiği zaman sabah kahvaltısının ardından dişlerin kurallara uygun bir şekilde bir kez fırçalanması gerekmektedir. Gün içinde öğle saatlerinde bu herkes için pek mümkün olmuyor ama bu olanak varsa yine dişler fırçalanmalıdır. Gece yatmadan önce ise en son gıda tüketildikten sonra dişlerin mutlaka fırçalanması lazım. Burada ek bir şey söylemek lazım, faydalı olsun diye belli bir yaş grubuna kadar aileler çocuklarını gece süt içirerek yatırırlar. Fermantasyon gibi bir bakteri türünü çok hızlı üretecek bir gıda olan süt ile uyursanız enfeksiyon için hazır bir baz olmuş oluyor. Diş çürüğüne hazır bir baz. Elbette süt mutlaka içilmeli fakat arkasından dişlerimizi fırçalamalıyız. Fırçalamanın ardından en fazla su içilmelidir. Fırçalamanın kendine göre kuralları da var. Diş fırçamızı kullanırken sağdan sola şekilde değil diş etlerimizden dişimize doğru yani yukarı-aşağı fırçalamamız gerekmektedir. Kesici kenarlara doğru dairesel bir döngü hareketi ile bunu yap- Standard 73

75 malıyız. Diş macunu seçiminin çok fazla bir önemi yok. Diş macunu ağızda hoş bir tat bırakan bir mekanizmadır. Temizliğe bir parça yardımcı olan bir mekanizmadır ve bu mekanizmayı dişlerimizi uzun uzun fırçalayarak kullanmamız gerekir. Belirli bir yaştan sonra mesela ağızda diş eti çekilmesi durumu varsa ara yüzlerin fırçalanması ve diş ipliği önemlidir. Periyodik kontrole giden bir hasta için ise ağızdaki lekelenmeler doktor kontrolüne sunulmalıdır. Kozmetik kısmı bireyler için önem arz eder evet ama sağlık açısından da bir çürüğün habercisi olabilir. Rutin günlük ağız bakımı için kullanılan ağız gargaraları da önemlidir. Asepsi sağlayabilecek güzel ürünler var. Herhangi bir sinüs problemi ya da boğaz bölgesinde yaşanan sıkıntılardan kaynaklı oluşan akıntılar bakteri ve enfeksiyona sebep olabilir. Bunun için de gargara kullanımı önemlidir. Bir de sakız konusu var. Özellikle çocuklarda yaygın olarak şekeri biten sakızı atıp yenisini çiğneme alışkanlığı yaygın. Bu doğru bir şey değil. Bunun yanı sıra sakızın mekanik temizleme özelliği olduğu doğru ama bu bir yere kadar. Sakızınızın içinde mentol varsa ferah bir his verebilir. Ağzınızda çok ciddi gıda artıkları yoksa ve ağzınız temizse dişlerinize yapışan gıda artıklarını bir miktar alarak küçük bir etki sağlayabilir. Bilimsel olarak sakız ve diş sağlığı arasında bir ilişki yoktur. Kalıtım konusu da diş sağlığı açısından çok belirleyici bir unsur. Özellikle dişin üstteki tabakasının yapısal özelliği açısından genetik faktörler çok etkili. Mine tabakası oluşuyorken anne ya da babada bir yapısal bozukluk varsa bunun kalıtımsal olarak çocuğa geçmiş olması da çocuğun dişlerinin hızla çürümesine sebep olabilir. Tabii bu durum genetik açısından baktığımızda üç nesil sonrasında da çıkabilir. Dişlerin pozisyon anomileri de yapısal olarak çocuğa geçebilir. Ebeveynlerinin dişleri erken kaybolmuşsa çocukların daha sık şekilde diş kontrolüne gitmeleri gerekmektedir. STANDARD: Beslenme konusu ağız ve diş sağlığı açısından nasıl bir noktada duruyor? Yaşar BERBEROĞLU: Beslenme profili kötü bir kişi yalnızca ağız ve diş sağlığına değil genel sağlığına da önem vermiyor. Kalp rahatsızlığı olduğu zaman da önem vermiyor. Mesela dişiniz ağrıdığında bir çürük halinde bunu çektirebiliyorsunuz fakat kalbinizi çektiremiyorsunuz. Sağlık bu şekilde bozularak gidiyor. STANDARD: Ağız ve diş sağlığı üzerinde oluşan bir rahatsızlığın genel sağlık açısından ne gibi riskleri bulunmaktadır? Yaşar BERBEROĞLU: Sağlık bir bütündür. Güncel anlamda bunu düşünürsek mesela aşırı derecede diş çürüğü varsa dişin kökünde bir enfeksiyon meydana geliyor. Bu çok uzun süre o bölgede kalırsa kistik bir lezyona dönüşebiliyor. Dişi ölmüş ama ağrısı geçince unutup çektirmemiş bir hasta düşünelim. Hastanın dişinin kök ucunda leblebi büyüklüğünde kistik bir yapı oluşumu başlamış. Burada milyonlarca bakteri oluşabilir. Çene kemiğinin içerisinde bulunan bu iltihap odaklı bakteriler her ne kadar uyur vaziyette duruyor gibi gözükseler de vücudumuzdaki dolaşım sistemi aracılığı ile her yere yayılıyorlar. Buna tıpta enfeksiyon odağı deniliyor. Bu herkesin başına gelebilir. Bir gribal enfeksiyon anında vücudun savunma sisteminin çökmesinden kaynaklı olarak çok etkin olmayan bakterilerin aktiviteleri yükselebiliyor. Birkaç dişinde iltihabi odak taşıyan bir bireyin sedimantasyonu yüksek çıkabilir ve bu durum kanda enfeksiyon belirtisidir. Romatoid Artrit ya da kalp zarı iltihaplanması gibi hastalıklara da sebep olabilir. Yegane sebep değildir ama kümülatif sebepler arasında enfeksiyon odakları bu tür hadiselere sebep olurlar. Bu ciddi bir problemdir. STANDARD: Çok teşekkür ederiz. 74 Standard

76 Su ihtiyacımız kişiye özeldir! Diyet programlarının kişiye özel planlanması gerektiğini her fırsatta vurguluyorum: Siz özelsiniz; diyetiniz de size özel!. Su ihtiyacımız için de aynı durum söz konusu. İçmemiz gereken su miktarı kişiden kişiye değişkenlik gösterebiliyor. Su yaşamsal önem taşımakla birlikte kilo kaybında da etkilidir! Vücuttaki su oranının yeterli düzeyde tutulması yaşamsal önem taşır. Kilo verme programlarında da suyun önemi büyüktür. Su tüketimi ile metabolizmanın çalışması arasında yakın bir ilişki bulunur. Yeterli su tüketimi ile birlikte, günlük harcanan enerji miktarı dengelenir ve metabolizmanızın daha hızlı çalışması söz konusudur. Su, yeterli miktarda içildiği takdirde midede yarattığı hacimden dolayı alınan besinlerde farkında olmadan bir miktar kısıtlama yapar. Dolayısıyla besinlerle birlikte vücuda alınan enerji miktarı da bir miktar azalmış olur. Su, hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını sağlar. Atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlamakla birlikte sindirim sistemi, cilt sağlığı, bağışıklık sistemi üzerinde de önemli rolleri vardır. Gün içerisinde ne kadar su içmeliyiz? Sağlıklı bir kişide su ihtiyacı kişiden kişiye değişkenlik göstermektedir. Ortalama 1, 5 2,5 lt arasındaki su tüketimi normaldir. Genellikle su ihtiyacımız gün içerisinde besinlerden sağladığımız enerjiye göre değişkenlik göstermektedir. Basitçe söylemek gerekirse; en az aldığımız kalori miktarı kadar su tüketmeliyiz. (1500 kal. enerji içeren bir beslenme programı uyguluyor iseniz; su gereksiniminiz en az ortalama 1,5 lt. olmalıdır). Terlemenin artması ile birlikte (spor sırasında ve sonrasında, yaz aylarında, vs.) sıvı kayıpları arttığından; ½-1 lt. daha fazla su tüketilmelidir. Yaz aylarında su ihtiyacımız artış göstermektedir. Hamile kadınların su ihtiyacı ise daha fazla olabilmektedir. Pek çoğumuz maalesef su içme alışkanlığını kazanmış değiliz. Su içmeyi genellikle unutuyoruz! Halbuki gün içerisinde yeterli miktarda su tüketmek sağlık için olduğu kadar kilo kontrolü için de çok önemli. İşte size su tüketiminizi arttırmanız için 9 pratik önerim: 1- Güne su ile başlayın! Her sabah uyandığınızda 1 büyük bardak su için, bu davranışı alışkanlık haline getirin. 2- İşyerinizde, evinizde masanızın üzerinde her zaman temiz ve cam bir şişede su bulundurun. 3- Çay ve kahve içmekten su içmeyi unutuyorsanız; buna artık bir dur demenin zamanı gelmiş. Size önerim; çay/kahve kupanıza arada su koyup tüketmeniz... Bir defasında çay, diğerinde su koymak gibi sırayla da yapabilirsiniz. Böylece su tüketiminiz otomatikman 2 kat artacaktır. 4- Su içmeniz gerektiğini hatırlatan minik post-it kâğıtlar size yardımcı olabilir. Su içmeyi unutma şeklinde notlar aldığınız post-itleri monitörünüzün üzerine, arabanızın camına yapıştırabilir, cüzdanınızın içine koyabilirsiniz. 5- Her akşam işyerinizden ayrılırken su içmeyi alışkanlık haline getirin. 6- Çantanızda minik bir şişe su bulunması acil bir durumda (toplu taşıma aracı kullanıyorsunuz, trafikte uzun süre kalma gibi durumda, vs.) oldukça faydalı olacaktır. 7- Arabanızda her ihtimale karşı en az 1 şişe içme suyu bulundurun. 8- Öğün aralarında su içmeyi alışkanlık haline getirin. 9- Günü su ile bitirin! Gece yatarken büyük bir bardak su içmeyi unutmayın. Yeterli miktarda su tüketeceğiniz renkli günler diliyorum. info@kisiyeozeldiyet.com Standard 75

77 AYIN KiTABI Sağlığın Can Damarı, sağlıklı yaşam konusunda binlerce yıl öncesinin tecrübe ve bilgi birikimini sunuyor. Bunlar; Osmanlı tıp kitaplarında yer alan uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmış sağlıklı yaşam kurallarıdır. Osmanlı tıp kitaplarının büyük bir kısmı nasıl sağlıklı yaşanır konusuna ayrılmıştır. Çünkü doktor yerine kullanılan hekim sözcüğünün anlamı, sağlığı koruyan demektir. Hekimlerin birinci görevi; sağlığın korunması için çalışmaktır. İnsanı hasta edebilecek unsurları tespit edip önlem almak, sağlıklı yaşam konusunda halkı bilinçlendirmek hekimlerin görevleri arasındadır. Evlerin inşası, yenilen yemeklerin yapılışı, temizliğin şekli ve tüm yaşam tarzı hekimlerin belirlediği kurallara göre yapılır. Elinizdeki bu kitap, güvenilir ve önemli Osmanlı tıp kitaplarında yer alan sağlıklı yaşam kurallarını anlaşılır bir şekilde vermektedir. PROF. DR. AYTEN ALTINTAŞ KİMDİR? İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesidir de Tokat ta doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Konya da, yüksek öğrenimini yıllarında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde yaptı. Tıp Tarihi çalışmalarına 1975 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsünde Prof. Dr. Bedii N. Şehsuvaroğlu nun yanında başladı. Kısa süre sonra hocasının vefatı üzerine Prof. Dr. Emine M. Atabek in başkanı olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsüne geçti de doktorasını tamamladı yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim dalında Yardımcı Doçent kadrosuyla çalışmalarına yeniden başladı de doçent, 1996 yılında profesör oldu. Çalışmalarında öğrenci eğitimini her zaman ön planda tutmaktadır. Tıp Tarihi bilinci vermek ve Tıpta etik uygulamaları aydınlatmak için çaba gösterir. Altıntaş araştırmalarını öncelikle Türk Tıp Eğitimi konularında yoğunlaştırmış, daha sonra Osmanlı tıbbında tedavi konusuna ağırlık vermiştir. Kokulu gülün Osmanlı tıbbındaki yeri ve Doğal Kozmetikler bu çalışmaların ürünüdür. Bu çalışmalarının günlük hayata ulaştırılması amaçları arasındadır. Ders notlarının dışında 140 araştırma makalesi, 5 adet kitabı vardır. Prof. Dr. Ayten Altıntaş halen aynı müessesede görev yapmakta olup evli ve iki çocuk annesidir. Türk Tıp Tarihi Kurumu, Türkiye Tıp Akademisi, Uluslararası Tıp Tarihi Kurumu, Türkiye Biyoetik Derneği ve Tıp Etiği ve Tıp Hukuku Derneği üyesidir. 76 Standard

78 gerçek 1Fazla kiloluluk ve obezite sağlığı bozabilecek derecede anormal ya da fazla yağ birikimi olarak tanımlanmaktadır: Beden kitle indeksi (BKİ) kilo cinsinden vücut ağırlığının metre cinsinden boya bölünmesi ile elde edilir (kg/m 2.) Yetişkinlerde fazla kiloluluk ya da obeziteyi sınıflandırmak için sıkça kullanılan bir indekstir. DSÖ fazla kiloluğu 25 veya üzeri BKİ, obeziteyi ise 30 veya üzeri BKİ olarak tanımlamaktadır yılında fazla kilolu yetişkinlerin sayısı 1.4 milyardan, obez yetişkinlerin sayısı ise yarım milyardan fazla idi: 2008 de, 1.4 milyardan fazla yetişkin fazla kilolu, yarım milyardan fazla yetişkin ise obezdi. Her yıl en az 2.8 milyon kişi fazla kilolu ya da obez olmaktan kaynaklanan sonuçlardan ölüyor den 2008 e obezite prevalansı neredeyse ikiye katlandı. Obezite bir zamanlar yüksek gelirli ülkelerle ilişkilendirilirken şimdi düşük ve orta gelirli ülkelerde de yaygın durumdadır yılında dünya genelinde 40 milyondan fazla okul öncesi çocuk fazla kiloluydu: Çocukluk çağı obezitesi 21. yüzyılın en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Fazla kilolu çocukların obez yetişkinler olması muhtemeldir. Bu çocuklar erken yaşta diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yakalanmaya fazla kilolu olmayan yaşıtlarına göre daha yatkındırlar ki bu hastalıklar da sonuç olarak hastalık ve erken ölüm riskinin artması anlamına gelmektedir. 4 Dünya genelinde zayıflıktansa, fazla kiloluluk ve obezite ölümle daha fazla ilişkilendirilmektedir: Dünya nüfusunun %65 i fazla kiloluluk ve obeziteden kaynaklı ölümlerin zayıflıktan kaynaklı ölümlerden fazla olduğu ülkelerde yaşamaktadır. Bu bütün orta ve yüksek gelirli ülkeleri içermektedir. Küresel olarak, diyabet vakalarının %44 ü, iskemik kalp hastalıklarının % 23 ü ve bazı kanser türlerinin %7-41 i fazla kiloluluk ve obeziteye dayandırılmaktadır. 5 Bir birey için obezite, genellikle alınan kalorilerle harcanan kaloriler arasındaki dengesizliğin bir sonucudur: Yüksek kalorili yiyeceklerin, aynı yoğunlukta bir fiziksel aktivite olmadan aşırı tüketilmesi sağlıksız bir kilo artışına neden olur. Fiziksel aktivite düzeyini azaltmak da enerji dengesizliğine ve sonuç olarak kilo artışına neden olacaktır. 6 Bireylerin seçimlerini şekillendirmeleri ve obeziteden korunmalarında destekleyici çevre ve toplumlar esastır: Bireysel sorumluluk ancak insanların sağlıklı bir yaşam tarzına erişimleri olduğunda ve sağlıklı seçimleri yapmaları desteklendiğinde tam etkisine sahip olabilir. Dünya Sağlık Örgütü, paydaşlarını sağlıklı çevreler oluşturmaları ve daha sağlıklı diyet seçeneklerini kolay ulaşılabilir ve düşük maliyetli yapabilmeleri konularında seferber etmiştir. 7 Çocuklar, beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarında çevrelerinden etkilenmektedirler: Sosyal ve ekonomik gelişme ile tarım, ulaşım, şehir planlaması, çevre, eğitim, besinlerin işlenmesi, dağıtımı ve pazarlanması ile ilgili politikalar çocukların hem fiziki aktivite hem beslenme örüntülerini hem de beslenme alışkanlıkları ve tercihlerini etkilemektedir. Artan bir şekilde bu etkiler sağlıksız kilo kazanımına neden olmakta ve çocukluk çağı obezitesi prevalansında artışa neden olmaktadır. 8 9 Sağlıklı bir diyet obeziteden korunmada yardımcı olabilir: İnsanlar: Sağlıklı kilolarını koruyabilir, toplam yağ alımını sınırlandırıp doymuş yağ yerine doymamış yağları tercih edebilir, sebze meyve, baklagiller, tam tahıllar ve kabuklu yemişlerin tüketimini artırabilir şeker ve tuz alımını kısıtlayabilirler. Düzenli fiziksel aktivite yapmak beden sağlığını korumanıza yardımcı olur: İnsanlar hayatları boyunca belli düzeyde fiziksel aktivite yapmaya özen göstermelidirler. Haftada 3 gün en az 30 dakikalık düzenli orta düzey fiziksel aktivite yapmak, kardiyovasküler hastalık, diyabet, kolon ve meme kanseri riskini azaltmaktadır. Kas güçlendirme ve denge idmanları özellikle yaşlı bireyler için mobiliteyi geliştirme ve düşmeleri azaltmada yardımcı olabilir. Kilo kontrolü içinse daha fazla aktivite gerekmektedir. 10 yönetimi ve bu hastalıklardan korunma ve izleme için Obezitedeki bu küresel epidemiyi kontrol altına almak toplum bazlı, çok sektörlü, multi-disipliner ve kültürel olarak uygun bir yaklaşım gerektirmektedir: DSÖ nün Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Korunması ve Kontrolü Küresel Strateji Eylem Planı nın obezite dahil bulaşıcı olmayan hastalıkların denetimi, girişimlerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için bir yol haritası niteliğindedir. Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü Standard 77

79 Standart Dünyasından Haberler Merhaba Değerli Okuyucular, Bu sayımızda elektrik üretim, iletim ve dağıtım şebekelerinin modernizasyonunda henüz dünyanın gündemine yeni oturmuş bir konu olan akıllı şebekeler ele alınmıştır. Yazıda öncelikle akıllı şebekelerin amacı, tanımı ve avantajlarına dair kısa bir bilgi verilmiş, akabinde akıllı şebeke uygulamalarının ülkemizdeki ve dünyadaki yasal durumu ele alınmış ve son olarak ise konuya ilişkin ulusal ve uluslararası standardizasyon faaliyetlerinden bahsedilmiştir. Amacı otomatik ölçüm sistemleriyle enerji kesintisini önlemek, aşırı yük ve arıza durumlarını kontrol altına alarak şebeke güvenliğini sağlamak, yenilenebilir enerji kaynaklarını sisteme dâhil etmek ve yönetilemeyen / izlenemeyen enerji kayıplarını kontrol altına almak olan akıllı şebekeler, sistemdeki paydaşların çift yönlü olarak birbirleri ve kontrol merkezi ile haberleşebildiği, enerjinin anlık olarak takip edildiği ve dinamik olarak yönetildiği sistemlerdir. Akıllı şebeke teknolojileri sayesinde rüzgâr, güneş, jeotermal vb. yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektriğin şebekeye aktarımı kolayca yapılabilmekte, böylece çevre dostu enerji üretilerek karbon salınımı azaltılmaktadır. Akıllı şebekelerin enerji verimliliğine en büyük katkısı, elektrik iletim ve dağıtım hattında oluşan kayıp-kaçak oranını düşürmesidir. Akıllı şebekeler, elektik üretim ve dağıtım yapısının dağıtık hale getirilmesine olanak sağlar. Bu sayede klasik şebekelerde olduğu gibi, şebekenin üretim ve dağıtım ile ilgili herhangi bir noktasında ortaya çıkacak bir problemin genel olarak tüm kullanıcıları etkilemesinin önüne geçilmiş olur. Akıllı şebekenin bir diğer avantajı da tüketiciye tercih ettiği dağıtım şirketinden elektriği satın alma şansı sunmasıdır. Tüketici farklı enerji tarifelerinden yararlanabilmekte, elektriği ucuz olduğu saatte satın alırken, evinde, işyerinde ya da otomobilinde yenilenebilir enerji kaynaklarından ürettiği fazla enerjiyi enerjinin pahalı olduğu saatlerde şebekeye satabilmektedir. Böylece tüketici, üretici konumuna geçmektedir. Dünyadaki ve ülkemizdeki yasal duruma bakacak olursak Amerika da akıllı şebeke mevzuatı, Amerikan Kongresinde 2007 yılında yürürlüğe giren Enerji Bağımsızlığı Yasası (EISA) ile düzenlenmiş ve ulusal iletim ve dağıtım sisteminin modernleştirilmesine karar verilmiştir yılında Amerika Birleşik Devletleri, ülkedeki iletim şebekesine akıllı şebeke teknolojilerini ekleyerek tüm şebekeyi baştan sona modernize edecek yeni yatırımlar için 3,9 milyar dolarlık bütçe tahsis ettiğini açıklamıştır. Çin, akıllı şebekelerle ilgili Planlama ve Pilot, Kurulum ve Geliştirmeden oluşan 3 aşamalı bir yol haritası tanımlamıştır. Güney Kore hükümeti ise 3 aşama ve 5 fazdan (akıllı şebeke, akıllı tüketici, akıllı taşımacılık, akıllı yenilenebilirler ve akıllı elektrik hizmetleri) oluşan programıyla, 2030 yılına kadar akıllı şebeke uygulamasına tamamen geçmeyi planlamıştır. Bilindiği gibi Avrupa Birliği Komisyonunun hazırladığı AB 2020 Strateji Belgesi nde 20/20/20 olarak adlandırılan ekonomik hedefler yer almaktadır. Kopenhag Çevre Zirvesi nde görüş birliğine varılan söz konusu bu hedefler, 2020 yılında toplam ener- 78 Standard

Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı

Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı Başkan Acar 4. Ulusal Sağlık Kurultayına Katıldı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -BÜTÇEDEN SAĞLIK HARCAMALARINA 2012 YILINDA 47,8 MİLYAR LİRA AYRILDI -TÜRKİYE DE 3 MİLYON 447 BİN 166 KİŞİ DİYABET

Detaylı

Kamu Sağlık Politikaları

Kamu Sağlık Politikaları 7. Sağlık Zirvesi Kamu Sağlık Politikaları Hande HACIMAHMUTOĞLU Strateji ve Bütçe Başkanlığı Sağlık, İstihdam ve Sosyal Koruma Daire Başkanı Ankara, 20 Aralık 2018 İÇİNDEKİLER 1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı

Detaylı

Stratejik Plan 2015-2019

Stratejik Plan 2015-2019 Stratejik Plan 2015-2019 Bu Stratejik Plan önümüzdeki beş yıl Bezmiâlem in gelmesini umut ettiğimiz yeri ve buraya nasıl geleceğimizi anlatan bir Vizyon Belgesidir. 01.01.2015 Rektör Sunuşu Sevgili Bezmiâlem

Detaylı

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU GENEL SAĞLIK SİGORTASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK FİNANSMANINDA 2023 VİZYONU

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU GENEL SAĞLIK SİGORTASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK FİNANSMANINDA 2023 VİZYONU SOSYAL GÜVENLİK KURUMU GENEL SAĞLIK SİGORTASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK FİNANSMANINDA 2023 VİZYONU Nisan 2018 Dr. Mustafa ÖZDERYOL SUNUM PLANI Ø SÖZLEŞMELİ SAĞLIK HİZMETİ SUNUCUSU SAYILARI Ø SAĞLIK HARCAMALARINA

Detaylı

Malüliyet Yönetmeliği Değişti

Malüliyet Yönetmeliği Değişti Malüliyet Yönetmeliği Değişti SGK BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: - MALULİYET AYLIKLARI İLE İLGİLİ OLARAK 1965 TEN BU YANA HİÇBİR DÜZENLEME YAPILMAMIŞTI - YENİ DÜZENLEMEYLE KALP, AKCİĞER VE BARSAK NAKLİ

Detaylı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı 6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) ve Uluslararası Sosyal Güvenlik Teşkilatı(ISSA) işbirliği ile Stratejik İnsan Kaynakları Politikaları ve İyi Yönetişim

Detaylı

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI

İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI İSO YÖNETİM KURULU BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN IN KONUŞMASI 2023 e 10 Kala Kamu Üniversite Sanayi İşbirliği Bölgesel Toplantısı nda konuya yönelik düşüncelerimi ifade etmeden önce sizleri, şahsım ve İstanbul

Detaylı

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7 YENİ TEŞVİK SİSTEMİ 1 / 7 Biliyorsunuz, 19 Haziran da yeni teşvik sistemine ilişkin gerekli yasal prosedürler tamamlandı ve konuya ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı -2012 yılının başından itibaren geçerli

Detaylı

TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ

TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ Türk Standardları Enstitüsü (TSE), tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine göre yönetilen bir kamu kuruluşudur. Türk Standardları Enstitüsü nün Görevleri: Standart Hazırlama,

Detaylı

Başkan Gökalp İlhan 12. Türkiye Eczacılık Kongresi nde

Başkan Gökalp İlhan 12. Türkiye Eczacılık Kongresi nde Başkan Gökalp İlhan 12. Türkiye Eczacılık Kongresi nde SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: -2008 YILINDA TOPLAM 10 MİLYAR 717 MİLYON LİRA OLAN İLAÇ HARCAMALARI 2013 YILINDA YÜZDE 46 ORANINDA

Detaylı

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK: Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK: -BU FORUM KASIM AYINDA KATAR DA DÜZENLENECEK DÜNYA SOSYAL GÜVENLİK FORUMU NA IŞIK TUTACAKTIR -TÜRKİYE BUGÜN DÜNYANIN

Detaylı

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ GIDA GÜVENLİĞİ GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ Dünyada 800 Milyon İnsan Kronik Yetersiz Beslenme, 1.2 Milyar İnsan Açlık Korkusu Yaşamakta, 2 Milyar İnsan Sağlıklı, Yeterli ve Güvenli Gıda Bulma Konusunda

Detaylı

Ġstanbul Üniversitesi Hastaneleri BütünleĢik Kalite Yönetim Sistemi. 30.4.2013 İTF Kalite Yönetim Birimi

Ġstanbul Üniversitesi Hastaneleri BütünleĢik Kalite Yönetim Sistemi. 30.4.2013 İTF Kalite Yönetim Birimi Ġstanbul Üniversitesi Hastaneleri BütünleĢik Kalite Yönetim Sistemi 30.4.2013 İTF Kalite Yönetim Birimi 1 SUNUM ĠÇERĠĞĠ Kalite nedir?- Sağlıkta Kalite nedir? İÜH Bütünleşik Kalite Yönetim Sistemi nedir?

Detaylı

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ 9.11.2017 Sayın Bakanım, STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri, 1 İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Kıymetli Basın Mensupları, Global

Detaylı

SGK Mutfağına Gıda Güvenliği ve Yönetimi Kalite Belgesi

SGK Mutfağına Gıda Güvenliği ve Yönetimi Kalite Belgesi SGK Mutfağına Gıda Güvenliği ve Yönetimi Kalite Belgesi SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: - ŞUANDA TÜRKİYE DE ÖRNEK ALINMASI GEREKEN BİR KURUM VARSA BU SOSYAL GÜVENLİK KURUMUDUR - BU BELGEYİ ALMAMIZA

Detaylı

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik

Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik Olmazsa Olmaz Sosyal Güvenlik SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -TEMEL PARAMETRELERE BAKTIĞIMIZ ZAMAN SOSYAL GÜVENLİK TÜRKİYE AÇISINDAN RİSK OLMAKTAN ÇIKTI -EMEKLİLERİMİZİN YÜZLERİNİN GÜLMESİ

Detaylı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -EMEKLİLERİMİZİN, EMEKLİLİK HAKLARINI EN İYİ ŞEKİLDE KULLANABİLMELERİ DEVLETİN ÖNDE GELEN GÖREVLERİ ARASINDADIR -EMEKLİLERİMİZ

Detaylı

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

- SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR SGK Başkanı Yadigar Gökalp İlhan 3. Yaş Baharı Kongresine Katıldı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: - SOSYAL GÜVENLİK KURUMU NUN SAĞLIK ALANINDA ÜSTLENDİĞİ ÇOK ÖNEMLİ GÖREVLER BULUNMAKTADIR

Detaylı

İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz

İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz İntörn Mühendislik Yelpazesini Genişleteceğiz KMTSO Başkanı Kemal Karaküçük, intörn mühendisliğin Türkiye de ilk kez Kahramanmaraş ta başladığını belirterek, Gelecek yıllarda da diğer mühendislik fakültelerinin

Detaylı

ISSA İyi Uygulamalar Ödül Töreni

ISSA İyi Uygulamalar Ödül Töreni ISSA İyi Uygulamalar Ödül Töreni SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: -SGK OLARAK SÜRATLİ VE KALİTELİ HİZMET SUNAN KÖKLÜ BİR KURUM OLMANIN GURURUNU YAŞIYORUZ -BUNDAN YILLAR ÖNCE İLAÇLARIN

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60 ÖZET: Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı nın (BAKA) yeni Genel Sekreteri Mehmet Sırrı Özen, görevine geçen ay başladı. Özen; ilk olarak ekip arkadaşlarım diye hitap ettiği BAKA nın personeliyle toplantı yaptı,

Detaylı

Kürtaj konusunda kamuoyunun kanaati olumlu

Kürtaj konusunda kamuoyunun kanaati olumlu Kürtaj konusunda kamuoyunun kanaati olumlu Haziran 21, 2012-9:41:03 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kürtajla ilgili hazırlanan çalışmaya ilişkin, ''Herkesin vicdanen 'bu oldu' dediği bir

Detaylı

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı, Türkiye nin İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı nın Geliştirilmesi Projesi nin Açılış Toplantısında Ulrika Richardson-Golinski a.i. Tarafından Yapılan Açılış Konuşması 3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği nin

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği nin Türk Tıbbi Onkoloji Derneği nin Kanser Kontrolü ndeki Rolü DR. PINAR SAİP TÜRK TIBBİ ONKOLOJİ DERNEĞİ BAŞKANI Misyonumuz Ülkemizdeki tıbbi onkologların özlük haklarını savunmak, birlikte çalışma kültürünü

Detaylı

Pazartesi İzmir Basın Gündem

Pazartesi İzmir Basın Gündem 21.03.2016 Pazartesi İzmir Basın Gündem İZMİR İN KALBİ İKÇÜ DE ATIYOR! İzmir de kalp nakli gerçekleştiren ikinci merkez olan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, iki

Detaylı

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE 20 Eylül 2013, İstanbul DR. VAHDETTİN ERTAŞ SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI KONUŞMA METNİ 1 Sayın Maliye Bakanım, Yurt dışından gelen değerli misafirlerimiz,

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ SAĞLIK HİZMETLERİ Sağlık Hizmetleri Bülteni Yıl: 3 Sayı: 30 Ekim 2017 İAÜ Yeni Akademik Yılı Açılışı Gerçekleştirildi 05 Ekim 2017 İstanbul Aydın Üniversitesi 2017-2018 Akademik Açılış Töreni Başkan Yardımcısı

Detaylı

Yapısal Gelişim, Modern Dönüşüm.

Yapısal Gelişim, Modern Dönüşüm. Yapısal Gelişim, Modern Dönüşüm. www.nuryap.com nur yapı biz kimiz? Başarılarını 1985 yılından bu yana sürdüren Nur Yapı, tek kişilik bir ofiste şahıs firması olarak Setdar ANAÇAL tarafından kurulup, o

Detaylı

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSKA) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Mustafa Said YILDIZ 04 Haziran 2016, Ankara Sunum Planı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) (TÜSKA) Kuruluş ve Yapılanma Stratejik Plan 2016 Yılı

Detaylı

Aslında, benim perakende sektöründeki kariyerim bir anlamda 12 yaşında sahibi olduğumuz süpemarkette yaz tatillerinde çalışmamla başladı.

Aslında, benim perakende sektöründeki kariyerim bir anlamda 12 yaşında sahibi olduğumuz süpemarkette yaz tatillerinde çalışmamla başladı. Değerli Basın Mensupları, Kıymetli Konuklar, İstanbul, 14 Temmuz 2008 Öncelikle Real Hipermarketleri Türkiye Genel Müdürü olarak gerçekleştirdiğimiz ilk basın toplantımıza katılımınız için çok teşekkür

Detaylı

SayınBakanım, Sayın Valim, Sayın TK Başkanım, Sayın Büyük Şehir Belediye başkanım, Sayın Rektörüm, DeğerliMeslektaşlarım Sayın Basın Mensupları, Ve Sevgili Konuklar, Yıldız Teknik Üniversitesi çatısı altında

Detaylı

AKOFiS İŞ GÜVENLİĞİ PAKETİ 17 KASIM 2014. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AKOFiS İŞ GÜVENLİĞİ PAKETİ 17 KASIM 2014. Halkla İlişkiler Başkanlığı İŞ GÜVENLİĞİ PAKETİ 17 KASIM 2014 Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK üyemiz, Bakan Yardımcımız, Milletvekilimiz, Ana Kademe, Kadın Kolları,

Detaylı

PAYDAŞ ANKETİ VERİLERİ

PAYDAŞ ANKETİ VERİLERİ ANADOLU ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKULTESİ 2014-2018 STRATEJİK PLANI PAYDAŞ ANKETİ VERİLERİ Ocak 2015 Eskişehir 1) Eczacılık Fakültesi'nin misyonunda, vizyonunda ve ilkelerinde bulunmasını istediğiniz, beş

Detaylı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ Kendinizden biraz bahseder misiniz? -1969 yılında Elazığ'da dünyaya geldim. İlk orta ve liseyi orada okudum. Daha sonra üniversiteyi Van 100.yıl Üniversitesi'nde okudum. Liseyi

Detaylı

TURKLAB Bülten Ocak-Şubat-Mart. Metot Validasyonu Eğitimi Şubat 2018

TURKLAB Bülten Ocak-Şubat-Mart. Metot Validasyonu Eğitimi Şubat 2018 TURKLAB Bülten 2018 Ocak-Şubat-Mart Metot Validasyonu Eğitimi 13-14 Şubat 2018 13-14 Şubat 2018 tarihlerinde Metot Validasyonu konulu eğitim gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara, TS EN ISO/IEC 17025 standardı

Detaylı

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI 7 Ocak 2015 İstanbul, Sabancı Center Sayın Konuklar, Değerli Basın Mensupları,

Detaylı

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU Bato aktüel yayında batoaktuel yapılan basın toplantısında BASIN ARACILIĞI İLE BALIKESİR KAMUOYUNA TANITILDI. Değerli basın mensupları, Sevgili meslektaşlarım,

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Mezun Görüşleri Anketi Değerli Hekim Arkadaşımız, Bu anket ülkemizdeki farklı eğitim kurumlarınca uygulanan örnekler temel alınarak UÜTF Tıp

Detaylı

ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME DAİRESİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN PİLOT SEÇİLEN BÖLGELERDE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME DAİRESİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN PİLOT SEÇİLEN BÖLGELERDE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME DAİRESİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN PİLOT SEÇİLEN BÖLGELERDE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR Yönetim anlayışındaki değişimler "önce insan" anlayışıyla şekillenen, müşteri odaklı, süreçlerle yönetilen,

Detaylı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3 Issue #: [Date] MAVİSEL YENER İLE RÖPOTAJ 1. Diş hekimliği fakültesinden mezunsunuz. Bu iş alanından sonra çocuk edebiyatına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

Detaylı

Strateji Geliştirme Başkanı Sayın Alpaslan AZAPAĞASI konuşmalarında, günümüzde hukuk fakültesi öğrencilerinin meslek yaşamına girmeden uygulama ile ta

Strateji Geliştirme Başkanı Sayın Alpaslan AZAPAĞASI konuşmalarında, günümüzde hukuk fakültesi öğrencilerinin meslek yaşamına girmeden uygulama ile ta Hukuk Klinikleri Protokolü imza töreni 3 Kasım 2016 tarihinde Ankara Hakimevi nde gerçekleştirilmiştir. Törene Adalet Bakan Yardımcısı Sayın Bilal UÇAR, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Sayın Kenan İPEK, Müsteşar

Detaylı

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları 2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları Virpi Einola-Pekkinen 11.1.2011 1 Strateji Nedir? bir kağıt bir belge bir çalışma planı bir yol bir süreç bir ortak yorumlama ufku? 2 Stratejik Düşünme Nedir?

Detaylı

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ İYİLEŞTİRME KOORDİNATÖRLÜĞÜ

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ İYİLEŞTİRME KOORDİNATÖRLÜĞÜ 2016 MEZUN MEMNUNİYET ANKETİ DEĞERLENDİRME RAPORU DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ İYİLEŞTİRME KOORDİNATÖRLÜĞÜ TAKDİM 2006 yılında kurulan ve değer üreten üniversite sloganıyla yeni kurulan üniversiteler arasında

Detaylı

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir?

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi. Sağlık Nedir? Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır: Mehmet ATASEVER Kamu İhale Kurumu Kurul Üyesi Sağlık insanın;

Detaylı

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi

Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Türkiye de Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı ve Sağlık Harcamalarının Gelişimi Mehmet ATASEVER Kamu İhale Kurumu Kurul Üyesi Ankara, 29.11.2018 Sağlık Nedir? Dünya Sağlık Örgütü sağlığı şöyle tanımlanmıştır:

Detaylı

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar: Kadın Dostu Kentler Projesi İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün ulusal ortağı ve temel paydaşı olduğu Kadın Dostu Kentler Projesi, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu-UNFPA ve Birleşmiş Milletler

Detaylı

Van daki köylerde çadır hayatı sona eriyor

Van daki köylerde çadır hayatı sona eriyor Van daki köylerde çadır hayatı sona eriyor Aralık 16, 2011-11:17:31 Deprem Danışma Kurulu toplantısına katılan Atalay, Van'daki depreme ilişkin açıklamalarda bulundu. Van'daki depremden sonra yaklaşık

Detaylı

SAĞLIK TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ PROGRAMI VE POLİTİKALAR. Dr. H. Ömer Tontuş Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü

SAĞLIK TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ PROGRAMI VE POLİTİKALAR. Dr. H. Ömer Tontuş Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü SAĞLIK TURİZMİNİN GELİŞTİRİLMESİ PROGRAMI VE POLİTİKALAR Dr. H. Ömer Tontuş Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü Programın Amacı ve Kapsamı-1 2 Tıbbi tedavinin alınması, termal kaynakların kullanılması,

Detaylı

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI Sürdürülebilirlik vizyonumuz 150 yıllık bir süreçte inşa ettiğimiz rakipsiz deneyim ve bilgi birikimimizi; ekonomiye, çevreye, topluma katkı sağlamak üzere kullanmak, paydaşlarımız

Detaylı

HAKKIMIZDA Şirketimiz, akademik ve uzman kadrosuyla siyasal, sosyal, medya, piyasa (pazar), yerel yönetimler, gizli müşteri vb. araştırmalar, eğitim ve proje geliştirme alanlarında genel danışmanlık hizmetleri

Detaylı

04.04.2016 Pazartesi İzmir Basın Gündem

04.04.2016 Pazartesi İzmir Basın Gündem 04.04.2016 Pazartesi İzmir Basın Gündem İkçü'de Hem Eğitim, Hem Sağlık! Sağlık Bakanlığı ile iş birliği yapan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, oluşturduğu üç aile sağlığı merkezinde bir taraftan

Detaylı

1995 TEN BUGÜNE STRATEJİK ORTAĞINIZ

1995 TEN BUGÜNE STRATEJİK ORTAĞINIZ 20. yıl 1995 TEN BUGÜNE STRATEJİK ORTAĞINIZ Ekin Kimya olarak Türkiye ve yakın çevresindeki ülkelere yüksek kalitede kimyasal ürünler tedarik eden öncü bir şirketiz. Dünyanın önde gelen kimyasal üreticileri

Detaylı

2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BAYINDIR SONUÇ RAPORU

2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BAYINDIR SONUÇ RAPORU 1 2010-2013 İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BAYINDIR SONUÇ RAPORU Tarih: 4 Ocak 2011 Yaklaşık Katılımcı Sayısı: 65 Katılımcı listesindeki Sayı: 62 Katılımcı Düzeyi ve Profili: 2 3 4 Dağıtılan Belgeler:

Detaylı

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) Sosyal Psikoloji Uygulamaları HUKUK SAĞLIK DAVRANIŞI KLİNİK PSİKOLOJİ TÜKETİCİ DAVRANIŞI VE PAZARLAMA POLİTİKA ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ SOSYAL

Detaylı

Aile Hekimlerinin ve Aile Sağlığı Elemanlarının Kanser Taramalarındaki Rolü ve Önemi

Aile Hekimlerinin ve Aile Sağlığı Elemanlarının Kanser Taramalarındaki Rolü ve Önemi Aile Hekimlerinin ve Aile Sağlığı Elemanlarının Kanser Taramalarındaki Rolü ve Önemi Aile Hekimliği Uygulama Daire Başkanlığı 02.04.2015 Aile Hekimliği Uygulamasının Temel Amaçları Sağlık hizmetlerinin

Detaylı

Suriyeli Mültecilerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi. Hazırlayan: BMMYK-İstanbul Saha Ofisi

Suriyeli Mültecilerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi. Hazırlayan: BMMYK-İstanbul Saha Ofisi Suriyeli Mültecilerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi Hazırlayan: BMMYK-İstanbul Saha Ofisi Sağlık Hizmetlerine Erişimin Yasal Dayanağı Kronolojik düzenlemeler AFAD Yönetmeliği (Nisan 2011) AFAD Genelgesi

Detaylı

06.01.2014 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ

06.01.2014 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ 06.01.2014 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ Türkiye de üçüncü merkez olarak İzmir de Tepecik Atatürk ve Eğitim Araştırma Hastanesinde kurulması için çalışmaları yürütülen kemik iliği bankası için

Detaylı

STRATEJİK PLAN

STRATEJİK PLAN STRATEJİK PLAN 2012-2016 2013 2 T. C. İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ İçindekiler SUNUŞ... 5 YÖNETİCİ ÖZETİ... 7 1. STRATEJİK ANALİZ 1.1. Tarihçe... 9 1.2. Stratejik Planlama Süreci.... 9 1.3. İstanbul Medipol

Detaylı

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Pazartesi İzmir Basın Gündemi 16.01-2017 Pazartesi İzmir Basın Gündemi Kurumsal Dış Değerlendirme Süreci Tamamlandı Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği Gereği, 2016 yılında 20 üniversite ile başlanan kurumsal dış değerlendirme

Detaylı

TSE den Aldığınız Helal Gıda Uygunluk Belgesi İle Tüketicilere Güvenle Ulaşın. TSE Helal Gıda Belgeli Ürünleri Güvenle Tüketin STANDARD ÇALIŞMALARI

TSE den Aldığınız Helal Gıda Uygunluk Belgesi İle Tüketicilere Güvenle Ulaşın. TSE Helal Gıda Belgeli Ürünleri Güvenle Tüketin STANDARD ÇALIŞMALARI TSE ve HELAL GIDA Gıdaların, helal hassasiyeti taşıyan insanlara; hammaddenin üretiminden başlayarak, tüm üretim süreçleri dahil olmak üzere, ambalajlama, nakil, depolama ve sunum zincirinde sürdürülebilir

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

Hep Beraber, Hep Birlikte... HAKKIMIZDA

Hep Beraber, Hep Birlikte... HAKKIMIZDA HAKKIMIZDA Hep Beraber, Hep Birlikte... Güven ve konfordan ödün vermeden süratli hizmetin adresi olan firmamızın araç filosu tüm Dünya koşullarında kendilerini ispatlamış, güvenlik ve konforda otomotiv

Detaylı

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım.. Sizlerle tekrar bir arada olmaktan mutluluk duyduğumuzu ifade ederek, hoş geldiniz diyor; şahsım ve

Detaylı

HAKKIMIZDA TEMİZLİK HİZMETLERİ

HAKKIMIZDA TEMİZLİK HİZMETLERİ HAKKIMIZDA Sağlık hizmetleri / özel hastane yöneticiliği başta olmak üzere hizmet sektörünün çeşitli alanlarında edindiğimiz bilgi deneyim ve tecrübenin gücünden yararlanarak yatırım ve ticaret yolculuğuna

Detaylı

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı

BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU. Bilgi İşlem Daire Başkanlığı BİRİM KALİTE GÜVENCESİ DEĞERLENDİRME RAPORU Bilgi İşlem Daire Başkanlığı 2018 Birim Kalite Politikası Üniversitemiz ve birimimiz misyonu, vizyonu doğrultusunda; eğitim, araştırma ve yönetim faaliyetlerine

Detaylı

Proje Faaliyetleri ve Beklenen Çıktılar

Proje Faaliyetleri ve Beklenen Çıktılar UNIDO EKO-VERİMLİLİK (TEMİZ ÜRETİM) PROGRAMI BİLGİLENDİRME TOPLANTISI Proje Faaliyetleri ve Beklenen Çıktılar Ferda Ulutaş, Emrah Alkaya Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı Ankara, 20 Mayıs 2009 KAPSAM

Detaylı

BAĞIŞÇILAR VAKFI MODELİNİ DESTEKLEME PROGRAMI

BAĞIŞÇILAR VAKFI MODELİNİ DESTEKLEME PROGRAMI BAĞIŞÇILAR VAKFI MODELİNİ DESTEKLEME PROGRAMI Başvuru Formu TÜRKİYE ÜÇÜNCÜ SEKTÖR VAKFI BAĞIŞÇILAR VAKFI MODELİNİ DESTEKLEME PROGRAMI Başvuru Formu TÜSEV olarak Sosyal Yatırım Programı ile 2006 yılından

Detaylı

Türkiye Cumhuriyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Yalın Altı Sigma Konferansı-5 / 7-8 Kasım 2014

Türkiye Cumhuriyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Yalın Altı Sigma Konferansı-5 / 7-8 Kasım 2014 Türkiye Cumhuriyeti Yalın Altı Sigma Konferansı-5 / 7-8 Kasım 2014 Sürdürülebilir Bir Üretim Altyapısı Çevreye Duyarlı VGM Güvenli Verimli BSTB İleri Teknoloji Yüksek Katma Değer 2 20 nün Kuruluşu 17 Ağustos

Detaylı

SAĞLIK KONTROLÜ. Düzenli aralıklarda tedbir muayeneleri yaptırınız

SAĞLIK KONTROLÜ. Düzenli aralıklarda tedbir muayeneleri yaptırınız SAĞLIK KONTROLÜ Düzenli aralıklarda tedbir muayeneleri yaptırınız AOK Hessen ve Türk-Alman Sağlık Vakfı'nın (Türkisch-Deutsche Gesundheitsstiftung e.v. (TDG)) Hessen Sosyal İşler Bakanı'nın himayesi altında

Detaylı

Türkiye de Sağlık Sektörü Kamu-Özel İşbirliği Yaklaşımı

Türkiye de Sağlık Sektörü Kamu-Özel İşbirliği Yaklaşımı Türkiye de Sağlık Sektörü Kamu-Özel İşbirliği Yaklaşımı 7. Sağlık Zirvesi 20 Aralık 2019-Ankara Hüseyin ÇELİK Kişisel Deneyim ve Sunum Arka Planı 15 Yıl Kamu, 15 Yıl Özel Olmak Üzere 30 Yıl İş Deneyimi,

Detaylı

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

03.11.2013-Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 03.11.2013-Bloomberg Businessweek BASINDA GeniuSpy Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6 Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 2/6 27.08.2013-www.milliyet.com.tr Çocuğunuz dikkatsiz mi emin misiniz?

Detaylı

TÜRKİYE NİN ÜSİ ODAKLI SÜREÇLERİ 2011-2014 (23.BTYK - 27.BTYK) 2014 ve Sonrası (27. BTYK - )

TÜRKİYE NİN ÜSİ ODAKLI SÜREÇLERİ 2011-2014 (23.BTYK - 27.BTYK) 2014 ve Sonrası (27. BTYK - ) TÜRKİYE NİN ÜSİ ODAKLI SÜREÇLERİ 2011 öncesi ( - 23. BTYK) 2011-2014 (23.BTYK - 27.BTYK) 2014 ve Sonrası (27. BTYK - ) ANA HEDEF 2023 YILINDA DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİNDEN BİRİSİ OLMAK!!! 500 Milyar

Detaylı

15.04.2013 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ- -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı / Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

15.04.2013 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ- -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı / Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü 15.04.2013 PAZARTESİ İZMİR GÜNDEMİ- -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı / Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü Asistan hekimlerin haftada 80 saatin üstünde çalışaması yasaktır Eğitim ve seminer

Detaylı

KALKINMA BANKALARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ

KALKINMA BANKALARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ BASINDAN EKONOMİ HABERLERİ 24 MAYIS 2016 SALI KIBRIS GENÇ TV (23.05.2016) KALKINMA BANKALARI ARASINDA İŞBİRLİĞİ Kalkınma Bankası'nın Türkiye Kalkınma Bankası ile yürüttüğü Teknik İşbirliği Programı kapsamında;

Detaylı

Deprem bölgesi için 27 okul taahhüdü var

Deprem bölgesi için 27 okul taahhüdü var Deprem bölgesi için 27 okul taahhüdü var Kasım 15, 2011-1:45:29 Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, deprem bölgesinde yaklaşık bin ile bin 500 öğretmenin konaklayabileceği şekilde çalışmalar yaptıklarını

Detaylı

KKTC deki Türk Vatandaşları İçin Sağlık Hizmetlerinde Yeni Dönem

KKTC deki Türk Vatandaşları İçin Sağlık Hizmetlerinde Yeni Dönem KKTC deki Türk Vatandaşları İçin Sağlık Hizmetlerinde Yeni Dönem BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY: -TÜRKİYE SON YILLARDA SAĞLIK ALANINDA BÜYÜK REFORMLAR YAPARAK BİRÇOK UYGULAMA BAŞLATTI SOSYAL GÜVENLİK

Detaylı

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR 2013/101 (Y) Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] BTYK nın 2009/102 no.lu kararı kapsamında hazırlanan ve 25. toplantısında onaylanan Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin koordinasyonunun

Detaylı

Laboratuvar Akreditasyonu

Laboratuvar Akreditasyonu Laboratuvar Akreditasyonu Akreditasyon, Laboratuvarların, Muayene Belgelendirme ve Yeterlilik Deneyi Sağlayıcı Kuruluşlarının Ulusal ve Uluslararası Kabul Görmüş Teknik Kriterlere Göre Değerlendirilmesi,

Detaylı

Kurumsal Mükemmellik Yolunda Deneyimler

Kurumsal Mükemmellik Yolunda Deneyimler Kurumsal Mükemmellik Yolunda Deneyimler Kazananlar Konferansı 26 Şubat 2015 Seyhun Araz Üretim Müdürü Coca-Cola İçecek Bursa Fabrika Coca-Cola İçecek Coca-Cola Sistemi içinde en büyük 6. şişeleyici Faaliyet

Detaylı

ACIBADEM BODRUM A ONKOLOJİ MERKEZİ AÇTI

ACIBADEM BODRUM A ONKOLOJİ MERKEZİ AÇTI ACIBADEM BODRUM A ONKOLOJİ MERKEZİ AÇTI SAĞLIK TURİZMİ İÇİN ÖNEMLİ BİR MERKEZ OLMASI BEKLENİYOR Muğla ve Ege Bölgesi için büyük önem taşıyan Onkoloji Merkezi, Acıbadem Bodrum Hastanesi bünyesinde hizmete

Detaylı

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI KEMAL KILIÇDAROĞLU NUN KONUK KONUŞMACI OLDUĞU TOPLANTI YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI 1 ARALIK 2014 İZMİR Cumhuriyet Halk Partisi nin çok değerli Genel Başkanı ve çalışma arkadaşları,

Detaylı

ABD Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Treiber den SGK ya ziyaret

ABD Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Treiber den SGK ya ziyaret ABD Büyükelçiliği Ekonomi Müşaviri Treiber den SGK ya ziyaret SGK BAŞKANI ACAR; - AR-GE YE ÖNEM VEREN, YATIRIM YAPMAK İSTEYEN, GELİŞMEYE AÇIK FİRMALARA KAPIMIZ HER ZAMAN AÇIK VE BU FİRMALARI AYDINLIK BİR

Detaylı

Bağdat Caddesi Aksan Apt. No:326 D:14 Caddebostan Kadıköy/İSTANBUL

Bağdat Caddesi Aksan Apt. No:326 D:14 Caddebostan Kadıköy/İSTANBUL Bağdat Caddesi Aksan Apt. No:326 D:14 Caddebostan Kadıköy/İSTANBUL Şirket Ünvanı : Mert Group İnşaat, Elektronik Ve Enerji San. Tic. Ltd. Şti. Adres : Bağdat Caddesi Aksan Apt. No:326 D:14 Caddebostan

Detaylı

Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi 2013-2023

Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi 2013-2023 Orta Karadeniz Bölgesel İnovasyon Stratejisi 2013-2023 İÇERİK Amaç, Vizyon Hazırlık Süreci İnovasyona Dayalı Mevcut Durum Stratejiler Kümelenme ile ilgili faaliyetler Sorular (Varsa) İNOVASYON & KÜMELENME

Detaylı

Başkan Acar Genç İşadamlarıyla Bir Araya Geldi

Başkan Acar Genç İşadamlarıyla Bir Araya Geldi Başkan Acar Genç İşadamlarıyla Bir Araya Geldi SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -25 BİN ÇALIŞANIMIZLA BİRLİKTE SGK YI TÜRKİYE NİN GÖZBEBEĞİ HALİNE GETİRDİK -DOĞAN BİR ÇOCUK 18 YAŞINA, OKUYORSA

Detaylı

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok Antalya daki 4 üniversitenin sektör için gerekli eğitimleri verdiği, Akdeniz Üniversitesi

Detaylı

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI Dr. Sabahattin KOCADAĞ Çocuk ve Ergen Sağlığı Daire Başkanlığı Dünyada her yıl 2,8 milyon insan, fazla kilolu (obezite de dahil) olmak nedeniyle

Detaylı

http://www.yeniasir.com.tr/surmanset/2017/02/21/istihdam-icin-sahaya-indiler Cumhurbaşkanı Erdoğan ın istihdam seferberliği çağrısına Balıkesir den tam destek geldi. Balıkesir Valisi Yazıcı, Sanayi Odası

Detaylı

Önümüzdeki aylarda hizmete açılacak olan Türkiye Cumhuriyeti Kamu Hastaneleri Kurumu Karabük İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Karabük Üniversitesi Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi ne

Detaylı

Türkiye Elektrik Piyasası na Genel Bir Bakış

Türkiye Elektrik Piyasası na Genel Bir Bakış Türkiye Elektrik Piyasası na Genel Bir Bakış Gelişmekte olan ülkemizde hızlı nüfus artışı sonucu ortaya çıkan kentleşme ve sanayileşme elektrik enerjisine olan talebin yıllık ortalama 6-9% oranında artması

Detaylı

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili Değerli basın mensupları, Hoş geldiniz Bu yıl, Ülkemizin ilk Sanayi dalı, kalkınma ve büyümemizin en önemli lokomotif güçlerinden

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Cuma İzmir Gündemi

Cuma İzmir Gündemi 26.09.2014 Cuma İzmir Gündemi PARAVANLI REKTÖR ODASINDAN, DEV ÜNİVERSİTEYE Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) İzmir Temsilciliği üyeleri ile buluşan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektörü Prof.Dr.

Detaylı

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır KSS Söyleşileri Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk

Detaylı

Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri

Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Eczacıbaşı Topluluğu kuruluşlarından Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri, Türkiye nin yerinde sağlık ve bakım çözümleri sunan ilk ve en büyük kuruluşudur.

Detaylı

SGK Sağlık Politikaları Bilimsel Danışma Kurulu Açılış Toplantısı

SGK Sağlık Politikaları Bilimsel Danışma Kurulu Açılış Toplantısı SGK Sağlık Politikaları Bilimsel Danışma Kurulu Açılış Toplantısı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI YADİGAR GÖKALP İLHAN: -KURUM OLARAK VATANDAŞLARIMIZA KARŞI ÇOK BÜYÜK SORUMLULUKLARIMIZ VAR -KURUL ÜYELERİMİZ

Detaylı

Sektörün Beklenen Projesi 5 Litre Kombo Rotary Şişirme Dolum Kapatma Makinesi şişe/saat

Sektörün Beklenen Projesi 5 Litre Kombo Rotary Şişirme Dolum Kapatma Makinesi şişe/saat Sayı: 3 Sektörün Beklenen Projesi 5 Litre Kombo Rotary Şişirme Dolum Kapatma Makinesi 5.000 şişe/saat Anahtar tesl m projem z Bademl Su Tes s nde sevk yat aşamasındayız. Kalabak Su 16.000 ş şe/saat komple

Detaylı

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

ÇOCUK EĞİTİMİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÖRNEK GÖRSEL Proje İçin Son Kontroller Yapıldı Destekliyor projesi Aralık ayında son bulurken projenin asıl önemli kısmı olan sürdürülebilirlik aşaması için çalışmalar başladı. Proje kapsamında destek

Detaylı