Simpo PDF Merge and Split Unregistered Version - ADVANCED ENGLISH GRAMMAR

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Simpo PDF Merge and Split Unregistered Version - ADVANCED ENGLISH GRAMMAR"

Transkript

1 ADVANCED ENGLISH GRAMMAR IZMIR-2003

2 GRAMMATICAL TERMINOLOGY abstract noun Soyut isim.fiziksel varlığı olmayan,düşünce temelindeki şeylere ad olan sözcükler: doubt; height; geography. active Passive formda olmayan broken, was told, will be helped breaks, told, will help gbiçiminde olan fiiller. Etkin fiiller(edilgin değil) Aktif fiillerde özne genellikle fiildeki eylemi yapan ya da ondan sorumlu olan kişi ya da şeydir. Adjective Sıfat. green, hungry, impossiblegibi şeyleri,insanları ve olayları niteleyen zözcükler.sıfatlar isim ya da zamirleri nitler. a green apple; I m hungry. adjective clause Cümlede bir sıfatla aynı işlei üstlenen ve ( genellikle bir bağlı cümle ile takdim edilen) cümlecik. a clause (introduced by a relative pronoun)karşılaştırın: a hungry baby (hungry sıfattır); a baby that wants to eat (1that wants to eat bir sıfat cümleciğidir). adjectival participle clause Bir sıfatla aynı işlevi yerine getiren bir participle clause tir.. Anybody wanting to eat should help themselves now. adverb tomorrow, once, badly, there, also gibi bir şeyin nerede,ne zaman nasıl olduğunu anlatmakta kullanılan sözcükler. Zarf. which is used to say, for example, when, where or how something happens. Değişik işlevlere sahip çok sayıda zarf bulunmaktadır. adverb clause Bir zarf ile aynı işleve sahip olan cümlecik.zarf cümleciği. Karşılaştırın: i ll see you tomorrow (tomorrow zaarftır). I ll see you when you get back (when you get back bir zarf cümleciğidir.).diğer örnekler: I telephoned Robin because I didn t know what to do (nedensel zarf cümleciği). Ask me if you need anything (koşulsal zarf cümleciği). adverb particle up. out gibi bir phrasal verb in parçası olan sözcükler: clean up, sold out, tell off adverb phrase Bir zarf ile aynı işlevi üstlenen cümlecik. on Tuesday; in the bathroom. adverbial Bir zarf ile aynı işlevde olan sözcük grubu; adverb phrase ya da adverb clause ile aynı adverbial participle clause Bir participle ile verilen zarf cümleciği. Not knowing what to do, I telephoned Robin. affirmative Olumlu cümlecik.karşılaştırın: I agree (olumlu). I don t agree (olumsuz). affix anti-american, anticommunist, postwar, postnata, older, younger, greenish, mannish sözcüklerinde anti-, post-, -er ve-tsh sözcüklri ek lerdir. (Anti- post-ön-ekler; -er ve-ish sonekler.) agent Pasif bir cümlede agent hareketi kimin ya da neyin yaptığını bildiren elemandır.. This picture was probably painted by a pupil of Rubens. anaphora I put the money back in my pocket gibi bir cümlede, in the money daki the adılı, money sözcüğünün daha önce kullanıldığını anlatır. Önceki kullanımlara gönderi yapan bu tür adıl(ya da zamir) kullanımlarına anaphora, ya da anaphoric reference aaadı verilir. antecedent Kendisi ile bir bağıl zamir ya da bağıl cümleciğin bağlandığı sözcükler denir. There s the child who broke my window cümlesinde the child ifadesi who (broke my window) ifadesinin antecedent idir. anticipatory subject, anticipatory object preparatory subject, object.ile aynı apposition Harry, my brother-in-law, is a policeman gibi bir cümlede,özneye her hangi bir edat ya da bağlaçla bağlanmamış olan my brother-in-law bir apposition dur. article Adıl.A, an ve the articles gibi sözcükler. Alan belirsiz adıllar; th ise belirli adıldır. aspect Fiiler,İngilizce de örneğin bir eylemin devam edip etmediğini, bir eylemin belirli bir zamanda olup olmadığını, tamamlanıp tamamlanmadığını gösterebilmek üzere yapılandırılırlar. Fiillerin bu tür kullanımlarına aspect adı verilir. (Karşılaştırın: it was raining; it had rained. assertive some, somebodygibi olumlu cümlelerde kullanılan sözcükler.diğeer tür cümlelerde,genellikle bunların yerine any, anybodykullanılır. some, somebody etc are called assertive forms olarak ; any, anybody ise non-assertive forms olara aklandırılır. Diğer nonassertive forms : yet; ever.

3 attributive isimlerin önüne gelen sıfatlar attributive positionkonumdadırlar. a green shirt; my noisy son.bknz. predicative position. auxiliary verb be, have, do gibi zaman oluşturmak için diğer fillerle yardımcı olarak She was writing. Where have you put it? Bknz. modal auxiliary verbs. bare infinitive to olmayan mastar. Let me go. base form bir fiilin en basit biçimi, go; work; remember. case Bir cümlede isim ve zamirlerin fonksiyuonlarını göstermek üzere değişik biçimlerde iism ve zamirlerin kullanılması. I ve me, ya da who ve whom, case farklılıklarıdır; John s, the earth s gibi biçimler isimlerin possessive caseya da genitive case leridir. clause Bir özne ve bir fiil içeren genellikle cümlenin kalan kısmına bir bağlaçla bağlanan cümlecik. Mary said that she was tired. clause sözcüğü bazen participle ve infinitive ler içeren(özne ve bağlaç olmaksızın). yapılara da verilen bir isimdir. Not knowing what to do, I telephoned Robin. I persuaded her to try a new method. cleft sentence it ya da whatkullanarak içerisindeki parçalardan birine daha fazla önem verilen cümle.. It was you that caused the accident. What I need is a beer. collective noun a bir grubu içeren tekil kelime. family; team. colloquial colloquial bir sözcük ya da ifade, özen gösterilmeksizin yapılan samimi, gündelik konuşmalarda kullanılan sözcüktür. How s life? Where s the loo ( the toilet )? common noun car; idea; electric guitargibi genel şeylerin adı olan sözcükler. comparative -er ekiyle (older; faster ya da also the structure more + adjective/adverb yapısı ile oluşturulan ve aynı biçimde kullanılan karşılaştırma sözcüğü. (more useful; more politely). complement (be, seem ve bazı diğer fiillerle yapılan ve özne hakkında daha fazla bilgi verme işlevindeki cümle parçası. You re the right person to help. She looks very kind. The President appointed Bristow his confidential adviser. compound Bileşik isim.fiil,isim,sıfat,zamir gibi elemanlar bileşik sözcük yapmak üzere birleştirilirler. verb, adjective, preposition, bus-driver; get on with; one-eyed; in spite of. concession, concessive Bir cümlenin ana fikrine zıt olan bir şeyi anlatmak için kullanılan with although ya da may)gibi sözcüklerle oluşturulan yapılara denir. Although Spurs did not play as well as usual, they had no difficulty in winning. She may be an annoying person, but she has a lot of character and energy. concord Bazen öznenin tekil ya da çoğul olmasıhe thinks, but they think ya da öznenin birinci,ikinci ya da üçüncü şahıs olmasına göre fiillerin yapısı değişir I am, you are, he is Öznenin fiille bu biçimde uyarlanmasına 1concorde adı verilir. concrete noun Fiziksel olarak var olan ve duyularımızla anlaşılan şeyler verilen isim. Maddi isim. cloud; petrol; rasp berry. conditional (1) modal yardımcı fiiller kullanılarak yapılan fiil biçimi. birinci şahısta would ya da should I u ould run; she would sing; I should think. 2~ a clause or sentence containing if ya da benzeri bir sözcük kullanan ve çoğu zaman koşullu fiil yapısı kullanan cümlecik ya da cümle. If you try you ll understand. I should be surprised if she knew. What would you have done if the train had been late? conjunction a word like and, but, although, because, when, if, which can be used to join clauses together. I rang because I was worried about you. Continuous progressiveile aynı contraction a short form in which a subject and an auxiliary verb, or a verb and the word not, are joined together into one word. I m; who ll; can t. conversational colloquialile aynı co-ordinate clause Bir cümlenin oluşturulmasında eşdeğerde bir, iki ya da daha fazla cümlecik Bir co-ordinate clause bir başka cümlecikte özne,nesne,tamlama ya da zarf işlevi üstlenmez. Shall I come to your place or would you like to come to mine? It s cooler today and there s a bit of a wind.baknz. subordinate clause. co-ordinating conjunction birbiriyle ilişkili cümlecikleri bağlamakta kullanılan bir bağlaç. (örn.and, but, or) copula bir özneyi bir nesneye bağlarken kullanılan basit biçimdeki be fiilimy mother is in Jersey. count noun or countable noun a noun car, dog, ideagibi çoğul biç.imi olan a/an bgibi belirsiz adıllar alabilen sayılabilir şeylere ad olan sözcük.baknz. uncountable noun. dangling participle hanging participle. ile aynı

4 declarative question bir ifade ile aynı gramer yapısına sahip,düz biçimdeki soru cümlesi. That s your girl-friend? defective verb bir normal fiilin sahip olduğu bütün biçimleri alamayan like can, ought, must, abide gibi fiillercan ina mastar ve participle biçimi, ought ve must ın mastar biçimi ve participle şekli, abide ın past participle ı yoktur ). Modal yardımcı fiiller defective dirler. defining relative clause identifying relative clauseile aynı. degree quite, rather, very, toogibi derece ifade edenzarflar demonstrative adjective/pronoun this/these; that/those. dependent clause subordinate clause ile aynıçbağlı cümlecik. determiner Normalde isim cümlelerinin başında bulunan a/an, the, my, this, each, either, several, more, both, allgibi sözcükler direct object Bakmz. object. direct speech doğrudan bildirim cümlesi,anlatanın kendi sözleriyle ve ifade ve zamanı ile diğer elemanları değiştirmeden aktardığı cümle.. She looked me straight in the eyes and said, This is my money. See also reported speech. discourse marker on the other hand; frankly; as a matter of fact gibi daha önce söylenenler ile cümlenin geri kalanını bağlayan sözcük grupları double negative özellikle anlam basir bir negatif anlam olduğunda aynı cümlecikte iki olumsuz sözcüğün kullanılması, I shouldn t be surprised if we didn t have some rain. You ain t heard nothing yet (sub-standard). duration Bir eylemin gerçekleştiği zaman süresi. Süreyi ifade etmek üzere for kullanılabilir. dynamic fly; shout; plan gibi durumları değil eylemleri açıklayan fiiller: Sürekli zamanlarla kullanılabilirler. Bakınız.stative verbs ellipsis (sıfat elliptic) sözcükleri parçanın bütününden anlam verecek şekilde ihmal etme.. (It s a) Nice day, isn t it? It was better than I expected (it would be). emphasis bir cümlye ya da bir sözcüğe özel önem yükleme (örneğin daha yüksek sesle okuyarak ya da vurgulayarak okuma, ya da özel bir sözcük sırasına koyarak soru şeklinde ifade etme) emphatic pronoun myself, yourself, himself gibi bir isim ya da zamiri vurgulamak için kullanılan sözcükler. I ll tell him myself. I wouldn t sell this to the King himself.bakınız. reflexive pronouns. ending -er, -ing, -edgibi gramatik son-ek finite sonlu bir fiil biçimi,bir özne ile kullanıldığında bir zaman oluşturacak durumdaki fiil ifadesi breaks, broke, is singing, has been Bütün cümleler en az bir finite fiil biçimi ifade eder. Bakınız. non-finite. first person Baknz.person. formal the style used when talking politely to strangers, on special occasions, in some literary writing, in business letters, etc. For example, commence is a more formal word than start. Frequency often; never; daily; occasionally. gibi bir şeyin hangi sıklıkta olduğunu ifade eden zarflar fronting Özel bir vurgulama yapmak için cümlenin bir kısmını ön tarafa yerleştirmek Jack I like, but his wife 1 can t stand. future (or future simple) tense will/shall ile yapılan fiil zamanı.gelecek zaman. I shall arrive. Will it matter? future perfect tense a shall/will + have + past participle biçiminde kurgulanan gelecek zaman I ll have finished by lunchtime. future progressive shall/will + be +...-ing.ile yapılan zaman. I ll be needing the car this evening. gender masculine,feminine ve nötr ya da insan ve insan-olmayan arasındaki ayrımı gösteren gramatik biçimler. he, she, it; who, which. genitive Sahiplik,iyelik göstermek için s ya da s, biçiminde kurgulanan sözcükler. Also called possessive, the earth s gravity; birds nests. gerund Bir fiilin -ing biçimi. Isim olarak(örneğin bir edattan sonra ya da cümlenin öznesi olarak) kullanılır. Smoking is dangerous. You can t get there by walking. gradable Pretty, hard ya da cold derecelendirme sıfatları: Bunlar az ya da çok (more or less ) pretty, hard veya cold olan şeyleri derecelendirir. rather, very gibi derecelendirme zarflar. Perfect ya da dead derecelendirmne sözcükleri değildir: Az ya da çok mükemmel veya ölü den den söz etmeyiz çünkü.we do not usually say that something is more or less perfect, or very dead.

5 grammar farklı anlamlar ifade etmek üzere sözcüklerin değiştirilme ve bir cümle oluşturmak üzere bir araya getirilme kuralları. hanging participle cümlede her hangi bir öznesi bulunmayan participle. Looking out of the window, the mountains seemed very close.yanlış anlama olasılığı bulunduğundan bu yapılardan kaçınılmalıdır. head İsim cümlesinin başı,diğer sözcükler tarafından nitelenen bir isimdir (e g car in the best sports car ever made). Bir fii-cümleciğinde cümleciğin temeli fiildir In a verb phrase, the head is the main verb (cümlenin sonundaki ).Örfneğin She should never have been invited cümlesindeki invited hypothetical hypotetic durumları ifade etmekte genellikle koşul cümlecikleri kullanılır Diğer bir değişle, olmayabilecek, ya da gerçek olmayan durumlarda What would you do if you had three months free? identifying relative clause nitelediği ismi taanımlayan bağıl cümlecik-diğer bir değişle, bize kimden ya da neden söz edildiğini anlatan cümlecik. There s the woman who tried to steal your cat. (who tried to steal your cat cümleciği kadını niteler bu bize hangi kadının kastedildiğini anlatır.bakınız non-identifying relative clause. idiom sözcükleri bir anda tek tek ele alarak elde edilemeyen,özel anlam ifade eden bir sözcük grubu. get on with; off his head; over the moon. imperative emir kipi. Bring me a pen. Have a good holiday. indefinite article a/an. Indirect object Baknz. object. indirect speech reported speech ile aynı infinitive bir fiilin bir başka fiilden sonra, cümlenin özne ya da nesnesinden,bir isim ya da sıfattan kullanılan temel,mastar biçimi(genellikle to ile birlikte), I want to go home. It s easy to sing. I ve got a plan to start a business. To err is human, to forgive divine. infinitive particle to, fiilin mastar eki informal gündelik,sıradan konuşmada,kişisel mektuplarda kullanılan,kizbar biçimde konuşmak için özel bir neden olmadığındatercih edilen biçim the. Get genellikle informal konuşmada kullanılır; start ise commence den daha formal dir. -ing form the form of a verb ending in -ing (especially when used like a noun). finding; keeping; running; firing. See also gerund, present participle. Initial başlangıçta. Sometimes cümlenin ilk konumunda kullanılabile bir zarftır. Sometimes I wish I had never been born. instrument (bir passive cümlede) kendisi ile bir şeyin araç dıurumundaki isim cümleciği. yapıldığı It was written with a ball-point pen. Intensifying daha güçlü, daha empatik hale getiren sözcükler. Very ve terribly bu tür zarflardır. interrogative soru kipi. Interrogative words and structures are used for asking questions.bir soru cümlesinde ana fiilden önce bir yardımcı fiil kullanılır. (örn.can you swim?). What, who ve where soru sözcükleridir. intransitive Bir nesne alamayan ve ya da passive biçimde kullanılamayan fiil.geçişsiz fiil. smile; fall; come; go introductory subject, introductory oblect preparatory subject, objectile aynı Inversion Fiilin özneden önce geldiği yapı. Have you seen John? Under no circumstances are visitors allowed to feed the animals. irregular Normal kuralları izlemeyen.düzensiz fiil.bu tür fiiller ed ekiyle biten participlee lara sahip değildirler. (e g swam, fallen); children kuarl dışıdüzensiz bir çoğuldur. lexical verb yardımcı fiil olmayan fiiller, look; overtake; disturb( will ya da can alabilirler ). lexis sözcükler,sözcük haznesivocabulary main clause Bazı cümleler bir ana cümlecik ve bir ya da daha fazla bağlı cümlecikler içerirler.bir bağlı cümlecik subordinate clause ana cümleciğin bir parçası işlevindedirler (bir özne,nesne ya da zarf gibi) Where she is doesn t matter. (Bağlı cümlecik olan Where she is ifadesi cümlenin öznesi durumundadır) I told you that I didn t care. (Bağlı cümlecik olan that I didn t care ana cümleciğin direk nesnesi işlevindedir.) Wherever you go, you ll find Coca-cola. (Bağlı cümlecik, Wherever you go ana cümlede bir zarf işlevi görmektedir) You ll find Cocacola anywhere.) ile karşılaştırınız. Baknz. subordinate clause. main verb cümlenin ana cümleciğine temel oluşturan fiil. Running into the room, she started to

6 cry cümlesinde started ana fiildir. manner durum zarfı. well, suddenly, fast gibi bir eylemin nasıl oluştuğunu anlatan zarflar. mass noun uncountable nounile aynı mid-positionbir zarfın, cümlede özne ile ana fiil arasında bulunması durumu. I definitely agree with you. modal auxiliary verb can, could, may, might, must, will, shall, would, should, ought ve need gibi yardımcı fiiller. Dare, used to ve had better de bazen bu grupta ele alınırlar. modification or qualification bir şeyin anlamını değiştirme. SıfatlarınAdjectives önüne geldikleri ismi niteledikleri söylenebilir. are said to modify or qualify the noun they refer to; Zarflar,fiilleri,sıfatları ve diğer zarfları ve bütün cümleyi nitelerler. negative İçerisinde fiille birlikte not sözcüğünün de kullanıldığı olumsuz cümle.. I don t know. nominal relative clause cümlede özne,nesne ya da tamamlayıcı olarak işlev gören (genellikle what ile takdim edilen) bir bağıl cümlecik. (usually introduced by what. I gave him what he needed. non-assertive Baknz. assertive. non-finite Bir zaman oluşturmak için bir özne ile birlikte kullanılamayan fiil. to break, breaking, broken, being broken. Baknz. finite. non-defining relative clause non-identifying relative clauseile aynı. non-identifying relative clause Önüne geldiği ismi tanımlamayan bağlı cümlecik. (zaten kimden söz edildiğini bildiğimiz için). There s Hannah Smith, who tried to steal my cat. (bağıl cümlecik olan who tried to steal my cat kişiyi tanımlamıyor. Çünkü zaten Hannah Smith kullanılarak belirtilmiş.) Baknz. identifying relative clause. non-restrictive relative clause non-identifying relative clauseile aynı noun şeylere ad olan ve belirli ya da belirsiz bir adıl alan oil, memory, armgibi sözcükler.isim. Şahıs isimleri ve (George) ve yer isimleri ( Birmingham) özel isim adını alır. nouns, or proper names; Özel isimler.bunlar genellikle adıl almazlar. noun clause İsim cümleciği.cümle nin öznesi ya da nesnesi olabilen cümlecik. Lucy told me why she was worried. noun phrase ( article + adjective + noun) yapısında olan ve cümlenin öznesi,nesnesi ya da tamamlayıcısı olarak işlev gören. the last bus. number tekil ve çoğul arasındaki çokluk farkı. house ve house ; mouse ve mice; this ve these nicelik farklarını gösterir. object Nesne.Aktive bir cümlede normal olarak fiilden sonra gelen isim ya da zamir. direct object fiildeki eylemden etkilenen şey ya da kimseyi anlatır, Take the dog for a walk the dog direk nesnedir. indirect objectgenellikle direct object yi alandır. Ann gave me a watch dolaylı nesne me olup, dolaysız nesne a watchdır. participle Baknz present participle ve past participle. participle clause cümlecik yapısında fakat bir finite fiil almayıp sadece bir participle içeren ifade. Discouraged by his failure, he resigned from his job. Having a couple of hours to spare, I went to see a film. passive Edilgin fiil yapısı. be + past participlebiçiminde oluşturulur. (is broken, was told, will be).passive bir fiilin öznesi,genellikle fiildeki eylemden etkilenen kişi ya da şeydir. The subject of a passive verb is usually the person or thing that is affected by the action of the verb.karşılaştırınız: They sent Lucas to prison for five years (active); Lucas was sent to prison for five years (passive). past participle broken, gone, stopped gibi perfect tense ve passive leri bir sıfatı oluşturan fiil yapısı. past perfect tense withhad ± past participleyapısında bir fiil biçimi. I had forgotten. The children had arrived. I had been working. It had been raining. İlk ikisi past perfect simple son ikisi, (had been +.. -ing) past perfect progressiveörnekleridir. past progressive tense was/were +...-ingbiçiminde oluşturulan bir fiil yapısı. 1 was going. They were stopping. past simple Herhangi bir yardımcı fiil kullanmaksızın yapılan geçmiş zaman. tense I stopped. You heard. We saw. perfect have ± past participle ile oluşturulan bir fiil yapısı. 1 have forgotten; she had failed; having arrived; to have finished. perfect conditional should/would have + past participle yapısı. I should! would have agreed. He would have known.

7 perfect infinitive to have + past participle. to have arrived; to have gone. perfective Bazı gramer kitapları I have arrived or he has been working biçimindeki bir yapıyı perfect tense biçiminde adlandırmaz. (çünkü fiil sadece zamanı değil fakat bir tamamlanma ya da bir sonuç gibi bir düşünceyi de anlatmaktadır because.bu kitaplar söz konusu yapı için per fective aspect terimini kullanır. person Gramer olarak konuşan (first person) ve kendisine konuşulan (second) ve kendisi hakkında konuşulan (thje third person ) şahıslar ya da şeyler arasındaki farkı belirtme yolu. am, are ve is arasındaki farklar şahıs farklılıklarıdır. personal pronouns Şahıs zamirleri. I, me, you, he, him etc. phrase Bir grup olarak işlev gören iki ya da daha fazla sözcük. the silly old woman; would have been repaired; in the country. phrasal verb :İki parçadan oluşan fiil. Ana fiilden sonra bir article alan fiiller. fill up; run over; take in. plural Çoğul.Birden çok şey ya da şahısları ifade etmekte kullanılan gramer biçimi. we; buses; children; are; many; these.baknz. singular. possessive Sahiplik ya da iyelik gösteren biçim. John s; our; mtne. possessive pronoun (zamir sözcüğünü biraz farklı bir anlamda kullanarak, my, your, her sözcükleriyle, mine, yours, hers sözcükleri possessive pronouns (iyelik zamirleri) olarak adlandırılabilir. My, your, her bazen possessive adjectivesiyelik sıfatları olarak da adlandırılır. postmodlfier nitelediği sözcükten sonra gelen niteleyici sözcük. invited in The people Invited all came late.baknz. premodifier. predicate Cümlenin öznesi hakkında söylenen şeyler-diğer bir değişle özne dışında kalan cümle kısmı. Predicative be, seem, look gibi fiilerden sonra gelen sıfatlar predicative position konumadadır denir. She looks happy. The house is enormous. Baknz. attributive. prefix anti-american, anticommunist, co-operate, coownership sözcüklerinde ana sözcükten önce gelen ek.ön-ek Baknz.affix, suffix. premodltier Nitelediği isimden önce gelen niteleme sözcüğü. invited in,an invited audience.baknz. postmodifier. preparatory subject, preparatory object Bir cümlenin öznesi mastar ya da bir cümlecik olduğunda bunu genellikle cümlenin sonuna koyar ve preparatory subject olarak(also called anticipatory ya da introductory subject de denir )kullanırız. It s important to get enough sleep. There de bir tür preparatory subject (genellikle there isyapısında ) olarak kullanılabilir.bu ayrıca bazı cümlelerde preparatory objectolarak da kullanılabilir. He made it clear that he disagreed. preposition off, of, intogibi bir isim ya da zamir den önce gelen sözcükler.edat. prepositional verb a verb that has two parts: a base verb and a preposition. insist on; care for. present participle the -ing ekiyle biten (özellikle fiil zamanı oluşturmak üzere kullanıldığında), ya da sıfatsalve zarfsal ifadelerdeki ing ile biten yapı. or in adjectival or adverbial expressions). She was running. Opening his newspaper, he started to read. I hate the noise of crying babies. (Adının belirtmesine rağmen anlamının present olması gerekmez) present perfect tense have or has + past participle yapısında olan bir fiil zamanı. I have forgotten. The children have arrived. I ve been working all day. It s been raining.ilk iki örnek present perfect simple son iki örnek ( have been +...-ing) present perfect progressive örnekleridi. present progressive tense am/are/is +...-tngile yapılan bir fiil zamanı I m going. She Ia staying for two weeks. present simple tense Herhangi bir yardımcı fiil kullanmaksızın yapılan present tense. He goes there often. I know. I like chocolate. preterlte past tense ile aynı pro-form metinden ne anlama geldiği anlaşılabildiğinde bazı türden her hangi bir kelimenin yerine kullanılabilen sözcük. Do bir pro-form fiildir ; you, it, one isimler ve zamirler için proform sözcüklerdir. there ve thenyer ve zaman zamir ifadeleri için pro-form durlar. progressive (or continuous) A verb form made with be +...-ing (to be going; we were wondering) fiil zamanı. progressive Infinitive to be going; to be waiting türünden bir fiil yapısı pronoun it, yourself, their gibi daha açık isim ya da isim-cümleciği yerine kullanılan zamirler. (the cat, Peter s self, the family s). pronounsözcüğü kendisinden sonra gelen özcüğün anlamını

8 da içerdiğinde düşürülen ya da kullanılmayan sözcüklerin yerine geçen belirleyici(determiner) için de kullanılmaktadır. Which bottle would you like? i ll take both. (Both burada both bottles için kullanılmakta olup bu kullanıma da zamirsel kullanım denilebilir proper noun Şahıs,yer ya da organizasyonlara ad olan ve normalde adıl almayan özel isim. Andrew; Brazil; Marks and Spencer. qualify Bknz modification. quantifier many, few, little, several, plenty, a lot gibi bir isim cümlesinde kullanılan ve ne kadar ya da kaçtane den söz edildiğini anlatan sözcükler. question tag an isn t it? ya da don t you? Gibi onaylama sorusu.. it s a nice day, Isn t it? reciprocal pronouns each other, one another. reflexive pronouns myself, yourself, himself (nesne olarak kullanılan) gibi zamirler. I cut myself shaving this morning. Baknz. emphatic pronoun. Regular Düzenli,normal kuralları izleyen. Hoped; bir düzenli past tense,cats bir düzenli çoğuldur. Baknz. irregular. reinforcement tag Özne ve fiili tekrarlayarak (ve kuvvetlendirip,vurgulayarak) kullanılan bir ek yapı. You re a real idiot, you are. relative clause who ya da which gibi bir bağlaç zamir ile takdim edilen cümlecik. Bağlı cümlecik. Baknz.identifying relative clause; non-identifying relative clause. relative pronoun who, whom, whose, which ve that gibi (ve bazen what, when, where ve why da dahil olmak üzere iki cümleciği bağlamakta kullanılan zamirler.bağlaç-zamir.(aynı anda hem bağlaç hem de zamir şlevi görürler)is this the child that was causing all that trouble? reply question a question Bir question tag yapısında olan ve örneğin ilgiyi, hayreti bel,irtmek için soruyu tekrarlamayı temel alan bir soru ifadesi. I ve been invited to spend the weekend in London. Have you, dear? reported speech Birisinin söylediği bir sözü cümlenin içerisine alarak bildirilen(bu nedenle ilk söyleyenin kurduğu sözcük sırası ve zamanları değişirilen) kendi cümlemizin bir parçası yaparak aktardığımız ifade.karşılaştırın : He said I m tired (İlk söyleyenin sözleri aynen direct speech biçiminde veriliyor); He said that he was tired (İlk söyleyenin sözleri kendi cümlemizin bir parçası yapılıyor) restrictive relative clause identifying relative clauseile aynı sentence Bir ifade,bir emir,bir soru ya da bir bildirim içeren sözcükler grubu.bir cümle,bir ya da daha fazla cümlecik içerir,ve en azından bir özne ile bir fiile sahiptir. Yazıda, büyük harfle başlayarak nokta,soru işareti ya da ünlemle biter. sentence adverb Bütün bir cümleyi( ya da niteleyiciyi),içermek üzere kullanılan zarf Compare: Frankly, I think you re making a big mistake. He answered my questions very frankly.birinci cümlede frankly bir sentence adverb ; ikincisinde answered fiilini niteliyor. s genitive a John s, the earth s, our parents gibi sile yapılan ifadeler. short answer Bir özne ve bir yardımcı fiil ile yapılan yanıtlama cümlesi. Who s ready for more? lam. simple tense süreklilik içermeyen zaman. I went; she wants; they have arrived. singular tekil kişi ya da şeyleri ya da sayılamaz büyüklüğü ifade etmekte kullanılan gramer yapısı. Tekil. me, bus, water, is, much, this. See also plural. slang genellikle belirli gruplar arasında, resmi olmayan biçimde ve sözcüklerin gerçek anlamlarına başka anlamlar yükleyerek uygulanan konuşma biçimi. Argo. thick (= stupid ); lose one s cool (= get upset ). split infinitive: Bir zarfın to ve fiil to easily understand. (çoğu zaman yanlış kabul edilir.) standard Bir dil in eğitimli kişiler tarafından ya da ülkedeki etkili bireyler tarafından konuşulan biçimi. I m not ifadesi standart İngilizce dir. I ain them Amerikan hem de İngiliz İngilizcesinde standart değildir. statement bir bilgi aktaran cümle ya da ifade. I m cold. Philip stayed out all night. stative Normalde süreklicontinious zamanlarla kullanılan fiil.bunların çoğu eylem değil durum ifade ederler: remember; contain; know. stress Vurgulama. Cümlenin önemli olduğu düşünülen kısmının daha değişik yollarla ifade edilmesi the (yüksek sesle ve/veya daha kalın sesle) strong form Bazı sözcükler iki şekilde söylenir: yaval ve dikkatle strong form subject Normal bir cümlede fiilden önce gelen isim ya da zamir. Özne.Genellikle fiilde belirtilen eylemişn kim ya da ne tarafından yapıldığıını anlatır(aktif bir cümlede) Helen broke another glass today. Oil floats on water.

9 subject-tag Özneyi tekrarlayan ya da vurgulayan bir ifade. She s an idiot, that girl. subjunctive Belirli yapılarda kullanılan bir fiil biçimi(ingiltere deçok genel değil) a verb form (not very common in British English) If I were you,... It s important that he be in formed immediately. subordinate clause Bir başka cümleciğin parçası işlevindeki cümlecik. (örneğin ana cümleciğin öznesi,nesnesi ya da zarfı ) I thought that you understood. What I need is a drink. I ll follow you wherever you go. See also clause, main clause. subordinating conjunction that, what, wherevegibi bağlı cümleciği ana cümleciğe bağlamakta kullanılan bağlaçlar. He asked what I meant.baknz. co-ordinating conjunction. substitution pro-form ların kullanımı. Could you open the wine? I ve already done so. sub-standard Standart dile uygun olmayan ve yanlış kabul edilen söylemler. I ain t ready. She don t agree. He already done it. suffix eating, working, hopeful, beautiful gibi sözcüklerdeki -ing ve -ful gibi son-ekler.baknz affix, prefix. superlative -est son-ekiyle yapılan ve en üst durumu ifade eden sıfatlar oldest, fastest also most + adjective/adverbyapısında da olabilirler. ( most intelligent, most politely). swearword Kötü,söylenmesi yasak ve ayıp sözcükler. ( Fuck!). Baknz.taboo word. syntax sözüklerin ve cümleciklerin cümleye dönüştürülme yolları ile ilgili kurallar. taboo word Belirli bir konuyla ilgili (örn.seks ) ve rahatça her yerde söylenemiyecek ayıp sözcükler. Bknz swearword. tag Kısa ifade,anlatım. Bir cümlenin sonuna eklenmiş olan (verb + pronoun subject yapısındaki ifade.. She doesn t care, does she? See also question tag, reinforcement tag, subject tag. Temporal Zamanla ilişkili. When, while, until zamansal zarflardır. tense a verb form which shows the time of an action or event, will go (future); is sitting (present); saw (past). third person Baknz.person. to-infinitive to ile yapılan infinitive. a difficult car to stafl. transitive Bir özne alabilen fiiller. eat (a meal); drive (a car); give (a present.bknz. intransitive. uncountable noun (or mass noun) çoğul hali olmayan ve normalde a/an adılları ile kullanılmayan isimler.sayılamaz çokluklara ad olan sözcükler. mud; rudeness; furniture. verb ask, wake, play, be, can,gibi bir cümlecik oluşturmak üzere bir özneyle birlikte kullanılan ve edim ifade eden sözcükler.fiil. Bir çok fiil bir durum ya da bir eylem ifade eder. Most verbs refer to actions or states. Bknz: lexical verb, auxiliary verb, modal auxiliary verb. verb phrase Bir kaç parçadan oluşan fiil. would have been forgotten. weak form Baknz: strong form. zero plural Tekil haliyle aynı olan düzensiz çoğul biçimi.. fish; sheep; aircraft.

10 APPENDIX B Present Perfect Continuous YAPI Present Perfect Continuous [HAS / HAVE] + [BEEN] + [VERB+ing] ÖRNEKLER: I have been waiting here for two hours. She has only been studying English for two years. NOT: Present Perfect Continuous (has been studying) gibi birden den fazla parçalı fiil zamanları kullanırken zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasında kullanılır (has only been studying). KULLANIM 1 Geçmişten şimdiye kadar olan süre Present Perfect Continuous zamanı geçmişte başlamış ve şimdiye kadar devam etmiş bir eylemi anlatmakta kullanırız.. "For five minutes", "for two weeks", ve "since Tuesday"; past perfect continious zamanla kullanılabilecek zamansal sürelere örnektirler. Present Perfect ÖRNEKLER: They have been talking for the last hour. She has been working at that company for three years. James has been teaching at the University since June. KULLANIM 2 Yakın zamanda,son zamanda, Present Perfect Continuous zamanı, for five minutes", "for two weeks", and "since Tuesday" bir zamansal süreç olmaksızın da kullanabiliriz. Zamansal süreç olmadığında bu zaman, yakın zamanda,son zamanda (lately) anlamı verir. Bu anlamı vurgulmak için de çoğu zaman "lately" ya da "recently" sözcükleri cümleye girer.

11 ÖRNEKLER: Recently, I have been feeling really tired. She has been watching too much television lately. Mary has been feeling a little depressed. ÖNEMLİ Present Perfect Continuous tense in "yakında" ya da "son zamanda " anlamı verdiğini unutmamalıdır. Eğer Present Perfect Continuous Tense i "Have you been feeling alright?", gibi bir soruda kullanırsak, kişinin hasta ya da sağlıksız göründüğünü söylemiş oluruz. "Having you been smoking?"sorusu, karşıdakinde sigara kokusu olduğunu ima eder.bu zamanı soruda kullanmakla bir eylemin sonuçlarını gördüğünüz,kokusunu aldığınız,işittiğiniz ya da hissttiğiniz imasında bulunmuş olursunuz. Bu zamanı yanlış kullanarak birisini küçük düşürmek olanağı(ya da tehlikesi) her zaman hatırlanmalıdır. ÖNEMLİ Süreksiz fiiller / Karışık Fiiller Süreksiz fiillerin hiç bir zaman sürekli zamanlarlacontinious tenses kullanılamayacağı unutulmamalıdır. Yine, karışık Fiillerden bazılar da continious Tense lerle kullanılamaz. Bu gibi istisnai fiillerle Present Perfect Continuous anlamı vermek için Present Perfect kullanmak zorunludur ÖRNEKLER: Sam has been having his car for two years. YANLIŞ Sam has had his car for two years. DOĞRU ACTIVE / PASSIVE Present Perfect Continuous ÖRNEKLER: Recently, John has been doing the work. ACTIVE Recently, the work has been being done by John. PASSIVE NOT: Present Perfect Continuous passive biçimde çok ender kullanılır.

12 Future Continuous ÖNEMLİ Zaman cümleciklerindeclauses Futur yoktur. Diğer bütü future türleri gibi Future Continuous zamanı; "when", "while", "before", "after", "by the time", "as soon as", "if" ve "unless" sözcükleriyle başlayan cümlelerde kullanılamaz. Bu derste,zaman cümleciklerindekki bütün fiiller italik yazılmıştır. ÖRNEKLER: While I am finishing my homework, she is going to make dinner. DOĞRU While I will be finishing my homework, she is going to make dinner. YANLIŞ BİÇİM: Future Continuous [WILL BE] + [VERB+ing] ÖRNEK: When your plane arrives tonight, I will be waiting for you. [AM / IS / ARE] + [GOING TO] + [VERBing] ÖRNEK: When your plane arrives tonight, I am going to be waiting for you. NOT: Future Continuous oluşturmak için anlam farkı olamksızın ya da küçük bir anlam farkıyla "will" ya da "going to" kullanmak olanaklıdır. KULLANIM 1 Gelecekte tamamlanmış bir eylem Future Continuouskullanıldığında bir eylemin gelecekte kesileceği anlatılır.bu kesmeinterruption genellikle simple future ile ifade edilen bir eylemdir. Bunun gerçek bir kesinti ya da tam zamanında bir kesinti olduğu unutulmamalıdır. ÖRNEKLER:

13 I will be watching TV when she arrives tonight. I will be waiting for you when your bus arrives. While I am working, Steve will make dinner. ("while." Bulunduğu için "am working" kullanıldığına DİKKAT) I am going to be staying at the Madison Hotel, if anything happens and you need to contact me. He will be studying at the library tonight, so he will not see Jennifer when she arrives. NOT: Zaman cümlecikleriyle future tense kullanılmaz bu nednle, "While I am working...." demeniz gerekir. Sayfanın başındaki uyarıya bakınız. USE 2 Kesinti için belirli bir zaman Yukarıda açıklanan KULLANIM 1 de the Future Continuous un bir Simple Future ile kesilebileceği söylenmişti. Buna karşılık, kesme için belirli bir zaman da kullanabilirsiniz. However, you can also use a specific time as an interruption. ÖRNEKLER: Tonight at 6 p.m., I am going to be eating dinner. At midnight tonight, we will still be driving through the desert. ÖNEMLİ Simple Future da, belirli zaman, eylemenin ne zaman başlayacağını göstermek için kullanılır. Future Continuous da ise belirli bir zaman yalnızca eylemi keser. ÖNEMLİ: Tonight at 6 p.m., I am going to eat dinner. I am going to start eating at 6 p.m. Tonight at 6 p.m., I am going to be eating dinner. I am going to start earlier and I will be in the process of eating dinner at 6 p.m..

14 KULLANIM 3 Paralel Eylemler Aynı cümlede iki eylemli bir Future Continuous kullanıyorzsanız, bu her iki eylemin de aynı anda ortaya çıkacağını anlatır. Bunlara paralel eylemler deriz. EXAMPLES: I am going to be studying while he is making dinner. While Ellen is reading, Tim will be watching television. Tonight, they will be eating dinner, discussing their plans, and having a good time. KULLANIM 4 Atmosfer Ingilizce de gelecekteki atmosferi anlatmak için çoğu zaman paralel eylemler kullanılır. ÖRNEKLER: When I arrive at the party everybody is going to be celebrating. Some will be dancing. Others are going to be talking. A few people will be eating pizza and several people are going to be drinking beer. They always do the same thing. ÖNEMLİ Süreksiz fiiller / karışık Fiiller Süreksiz fiillerin her hangi bir sürekli zamanla kullanılamayacağı unutulmamalıdır.aynı şekilde,bazı karışık fiiler de sürekli zamanlarla kullanılamazlar. Bunlarda Future Continuous anlamıu verebilmek için Simple Future kullanılmalıdır. ÖRNEKLER: Jane will be being at my house when you arrive. YANLIŞ Jane will be at my house when you arrive. DOĞRU

15 ACTIVE / PASSIVE BİÇİMLER: Future Continuous ÖRNEKLER: At 8:00 PM tonight, John will be washing the dog. ACTIVE At 8:00 PM tonight, the dog will be being washed by John. PASSIVE Future Perfect Continuous ÖNEMLİ Zaman cümleciklerinde Future Perfect Continuous kullanılamaz. Diğer bütün future biçimleri gibi, Future Perfect Continuous ;"when," "while," "before," "after," "by the time," "as soon as," "until," "if" ve "unless" gibi zaman cümlecikleriyle kullanılamaz. Bu derste zaman cümlecikleri bulunan bütün fiiller italik yazılmıştır. ÖRNKELER: I won't tell the student the answer until he has been working on the math problem for more than an hour. DOĞRU I won't tell the student the answer until he will have been working on the math problem for more than an hour. YANLIŞ BİÇİM Future Perfect Continuous [WILL HAVE BEEN] + [VERB+ing] ÖRNEK: I will have been waiting for two hours when her plane finally arrives. [AM / IS / ARE] + [GOING TO HAVE BEEN] + [VERB+ing] ÖRNEK: I am going to have been waiting for two hours when her plane finally arrives. NOT: NOT: Future Perfect Continuous oluşturmak için anlam farkı olamksızın ya da küçük bir anlam farkıyla "will" ya da "going to" kullanmak olanaklıdır.

16 KULLANIM 1 Geleceekteki bir şeyden önceki zaman Gelecekteki belli bir ana ya da belli bir olaya kadar bir eylemin devam edeceğini gösemek için Future Perfect Continuous kullanılır. "For five minutes," "for two weeks" ve "since Friday" gibi ifadelerin hepsi Future Perfect Continuous ile kullanılabilirler. Eylemin geçmişte bitmesi dışında, bu zamanın Present Perfect Continuous ve Past Perfect Continuous ile ilişkili olduğuna dikkat ediniz. ÖRNEKLER: They will have been talking for over an hour by the time Tony arrives. She is going to have been working at that company for three years when it finally closes. James will have been teaching at the University for more than a year by the time he leaves for Asia. KULLANIM 2 Gelecekteki bir şeyin nedeni Gelecekteki bir diğer eylemden önce Future Perfect Continuouskullanmak neden/sonuç ilişkisini göstermenin en iyi yoludur. ÖRNEKLER: Jason will be tired when he gets home because he will have been jogging for over an hour. Claudia's English will be perfect when she returns to Germany because she is going to have been studying English in the United States for over two years. ÖNEMLİ "for five minutes," "for two weeks" or "since Friday" gibi süreçlerin kullanılmaması halinde bir çok İngilizce konuşan Future Continuous kullanımını seçer.anlamda da biraz farklılık vardır. Aşağıdakileri karşılaştırın. ÖRNEKLER: I will be reading when my roommate returns. The reading will be interrupted.(okuma kesilecek)

17 I will have been reading for an hour when my roommate returns. The reading will stop just before my roommate returns.(okuma,aoda-arkadaşı gelmeden önce bitecek) ACTIVE / PASSIVE Future Perfect Continuous ÖRNEKLER: The famous artist will have been painting the mural for over six months by the time it is finished. ACTIVE The mural will have been being painted by the famous artist for over six months by the time it is finished. PASSIVE NOT: Past Perfect Continuous un passive biçimleri çok kullanılmaz Past Continuous BİÇİM Past Continuous [WAS / WERE] + [VERB+ing] ÖRNEKLER: I was studying when she called. I was carefully picking up the snake when it bit me. NOT: NOT:Past Continuous (has been studying) gibi iki parçalı fiil zamanları kullanırken zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasında kullanılır (was carefully picking). ÖNEMLİ Diğer dersleerimizde de açıklandığı gibi cümlecikler (clause) anlamı olan fakat tam bir cümle olmayan ifadelerdir.bazı cümlecikler, "...when she called " or "...when it bit me." Cümlelerinde olduğu gibi when ile başlar.buna karşılık Past Continuous cümleler genellikle while ile başlar. While ;"during the time."(sırasında,esnasında) anlamına gelir. Aşağıdaki örnekleri inceleyin. İkisi de aynı anlamı vermektedir. ÖRNEKLER: I was studying when she called. While I was studying, she called.

18 KULLANIM 1 Geçmişte kesilmiş,bitmiş bir eylem Geçmişte bir süre devam ederek bitmiş bir eylemi anlatmak üzere Past Continuous kullanılır. Kesilen genellikle Simple Past ile anlatılan bir eylemdir. Bunun gerçek bir kesme ya da zamansal bir kesme olabileceği unutulmamalıdır. ÖRNEKLER: I was watching TV when she called. When the phone rang, she was writing a letter. While we were having a picnic, it started to rain. Sally was working when Joe had the car accident. While John was sleeping last night, someone stole his car. KULLANIM 2 Kesmenin belirli bir zamanda olması KULLANIM 1 de Past Continuous kesmenin Simple Past olduğu belirtilmişti. Buna karşılık kesmeyi belirli bir zamanda da yapmak olanaklıdır. ÖRNEKLER: Last night at 6 p.m., I was eating dinner. At midnight, we were still driving through the desert. ÖNEMLİ Simple Past da belirli bir zaman eylemin ne zaman başladığını ya da bittiğini gösterir. Past Continuous da ise belirli zaman sadece eylemi keser. ÖRNEKLER: Last night at 6 p.m., I ate dinner.

19 (Yemeğe at 6 p.m.de başladım) Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (6 p.m. den önce başladım, Yemek yemeye devam ediyordum ) KULLANIM 3 Paralel Eylemler Aynı cümlede iki eylemli bir Past Continuous kullanıldığında, bu iki eylemin aynı anda gerçekleştiğini ifade eder.it expresses the idea that both actions were happening at the same time.bu eylemler paraleldirler. ÖRNEKLER: I was studying while he was making dinner. While Ellen was reading, Tim was watching television. They were eating dinner, discussing their plans and having a good time. KULLANIM 4 Atmosfer İngilizcede,geçmişteki bir atmosferi anlatmakta çoğunlukla paralel eylemler kullanılır. ÖRNEK: When I walked into the office, several people were busily typing, some were talking on the phones, the boss was yelling directions, and customers were waiting to be helped. One customer was yelling at a secretary and waving his hands. Others were complaining to each other about the bad service. KULLANIM 5 "Always" ile tekrarlanan bir eylem ve kızgınlık ifadesi always ya da constantly gibi ifadelerle Past Continuous kullanılması,geçmişte sık tekrarlanan ve kızdırıp şok eden bir eylemi anlatır. Bu kavram,used to ifadesine çok yakındır fakat olumsuz duyguları ifade etmekte kullanılır. always ya da constantly sözcükleri "be" ile "verb+ing." Arasına konulur.

20 ÖRNEKLER: She was always coming to class late. He was constantly talking. He annoyed everyone. I didn't like them because they were always complaining. ÖNEMLİ Non-Continuous Verbs/ Mixed Verbs It is important to remember that Non-Continuous Verbs cannot be used in any "continuous" tenses. Also, certain "non-continuous" meanings for Mixed Verbs cannot be used in "continuous" tenses. To express the idea of Past Continuous with these verbs, you must use Simple Past. ÖRNEKLER: Jane was being at my house when you arrived. YANLIŞ Jane was at my house when you arrived. DOĞRU ACTIVE / PASSIVE Past Continuous ÖRNEKLER: The salesman was helping the customer when the thief came into the store. ACTIVE The customer was being helped by the salesman when the thief came into the store. (PASSIVE) Past Perfect FORM Past Perfect [HAD] + [PAST PARTICIPLE] Örnekler: I had studied a little English when I came to the U.S. They had never met an American until they met John. NOT: Past Perfect (had met) gibi birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir.

21 USE 1 Geçmişte Bir şeyden önce Tamamlanmış Eylem Past Perfect zamanı, geçmişte bir şeyin diğer bir eylemden önce ortaya çıktığını anlatmakta kullanılır. Bu zaman, geçmişte belirli bir zamandan önce tamamlanmış eylemleri anlatmakta da kullanılır. ÇRNEKLER: I had never seen such a beautiful beach before I went to Kauai. Had you ever visited the U.S. before your trip in 1992? Yes, I had been to the U.S. once before in KULLANIM 2 Geçmişte bir şeyden önceki zaman. (Non-continuous Verbs) SüreksizNon-progressive fiillerle ve bazı karışık fiillerin süreksiz kullanım biçimleriyle, geçmişte bir şeyin başlayıp bir süre devam ettikten sonra başka bir eylem başlamdan önce bittiğini anlatmak üzere Past Perfect Tense kullanılır. ÖRNKELER: We had had that car for ten years before it broke down. By the time Alex finished his studies, he had been in London for over eight years. ÖNEKMLİ Past Perfect le belirli zamanların kullanılması Present Perfect in aksine belirli zaman sözcüklerini Past Perfect ile kullanmak olanaklıdır. Ama unutulmamalıdır ki bu olanaklı ise de,zorunlu değildir.. ÖRNEK: She had visited her Japanese relatives once in 1993 before she moved in with them in 1996.

22 Eğer Past Perfect eylem belirli bir zamand aortaya çıkmıyorsa, Simple Past biçimi, before ya da after ile birlikte Past Perfect yerine kullanılabilir. before ve after size hangi eylemin önce ya da sonra ortaya çıktığını anlattığından, Past Perfect kullanma zorunluğu ortadan kalkar. Aşağıdaki cümlelerden ikisi de doğrudur. ÖRNEK: She had visited her Japanese relatives once in 1993 before she moved in with them in She visited her Japanese relatives once in 1993 before she moved in with them in FAKAT!! Eğer eylem geçmişte belirli bir zamada ortaya çıkmıyorsa, her zaman Past Perfect kullanmak zorunluluğu vardır. Aşağıdaki örnekleri karşılaştırın. ÖRNEKLER: She had never seen a bear before she moved to Alaska. DOĞRU She never saw a bear before she moved to Alaska. YANLIŞ ACTIVE / PASSIVE FORMS Past Perfect ÖRNEKLER George had repaired many cars before he received his mechanics license. ACTIVE Many cars had been repaired by George before he received his mechanics license. PASSIVE Past Perfect Continuous BİÇİM Past Perfect Continuous [HAD BEEN] + [VERB+ing] ÖRNEKLER: I had been waiting there for two hours before she finally arrived. She had only been studying English for two years before she got the job.

23 NOTE: Past Perfect continious gibi (had been studying ) birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir. (had only been studying) KULLANIM 1 Geçmişteki bir şeyden önceki zaman Past Perfect Continuous bir eylemin geçmişte başlayıp,yine geçmişte başka bir zamana kadar devam ettiğini anatmak üzere kullanırız. For five minutes ve for two weeks gibi ifadeler bu zamanla kullanılabilecek zamansal ilişkileri göstermketedir. Bu zamanın Present Perfect Continuous ile benzer olduğunu fakat eylemin şimdiye kadar devam etmediğine dikkat ediniz. ÖRNEKLER: They had been talking for over an hour before Tony arrived. She had been working at that company for three years when it went out of business. James had been teaching at the University for more than a year before he left for Asia. KULLANIM 2 Cause of Something in the Past Past Perfect Continuous kullanarak geçmişte başka bir eylemin başlamasından önce tamamlanmış bir eylemi ifade etmek neden-sonuç ilişkisinin gösterilmesinde en iyi yollardan biridir. örnekler: Jason was tired because he had been jogging. Sam gained weight because he had been overeating. ÖNEMLİ for five minutes, for two weeks ya da since Friday gibi bir zamansal ilişkiye gerek bulunmuyorsa, bir çok İngiliz yazarı Past Continuous zaman kullanmayı tercih etmektedir. Aşağıdaki örnekleri karşılaştırın: ÖRNEKLER: I was reading when my roommate returned.

24 The reading will be interrupted. I had been reading for an hour when my roommate returned. The reading stopped just before my roommate returned. ACTIVE / PASSIVE BİÇİMLER Past Perfect Continuous ÖRNEKLER: Chef Jones had been preparing the restaurant's fantastic dinners for two years, before he moved to Paris. ACTIVE The restaurant's fantastic dinners had been being prepared by Chef Jones for two years before he moved to Paris. PASSIVE NOT: Past Perfect Continuous zamanın passive biçimleri çok yaygın değildir. Present Continuous BİÇİMLENDİRME Present Continuous [AM / IS / ARE] + [VERB+ing] ÖRNEKLER: I am watching TV. He is quickly learning the language. NOT: : Present Perfect (is learning) gibi birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir. (is quickly learning). KULLANIM 1 Now Şu anda decam etmekte olan bir eylemin anlatılmasında Present Continuous sürekli fiillerle kullanılır.bu zaman, şimdi neler olup bittiğini anlatmak için de kullanılır. ÖRNEKLER: You are learning English now.

25 You are not swimming now. I am sitting. I am not standing. They are reading their books. They are not watching television. What are you doing? Why aren't you doing your homework? KULLANIM 2 Uzun bir zaman önce başlayıp halen devam eden eylemlerin anlatılması İngilizce de now sözcüğü, this second-şu an,today-bu gün, this month-bu ay, this year bu yıl, this century vb. anlamlarına gelebilir.bazen uzun süredir devam etmekte olan ve şu anda da işlemekte olan bir eylemi anlatmak için de Present Continuous zamanı kullanırız.bunu tam şu anda yapıyor olmamız da gerekmez. EXAMPLES: (Aşağıdaki konuşmaların hepsi bir lokantadaki akşam yemeğinde geçmektedir.) I am studying to become a doctor. I am not studying to become a dentist. I am reading the book Tom Sawyer. I am not reading any books right now. Are you working on any special projects at work? Aren't you teaching at the University now? USE 3 Yakın Gelecek Bazen, yakın bir süre sonra gerçekleşecek ya da gerçekleşmiyecek bir eylemi ifade etmek için de Present Continuous zamanı kullanılır.

26 ÖRNEKLER: I am meeting some friends after work. I am not going to the party tonight. Is he visiting his parents next weekend. Isn't he coming with us tonight. KULLANIM 4 "Always" ile, yinelenen ve kızdıran olaylar Present Continuous zaman ;always ya da constantlygibi sözcüklerle, sık sık ortaya çıkan,yinelenen ve kızdıran eylemleri anlatmakta da kullanılabilir. Anlamın Notice Simple Present fakat olumsuz olduğuna dikkat ediniz. always ya da constantly sözcükleri be ile verb+ing arasına yerleştirilir. EXAMPLES: She is always coming to class late. He is constantly talking. I wish he would shut up. I don't like them because they are always complaining. ÖNEMLİ Süreksiz Fiiller/ Karışık Fiiller Süreksiz fiillerin Non-Continuous Verbs her hangib bir sürekli continuous tense zamanla kullanılamayacağına dikkat ediniz. Ayrıca belirli karışık fiillerle(sürekli ve süreksiz olabilen) non-continuous anlam vermek üzere sürekli zamanların continuous tenses kullanılamayacağına dikkat ediniz. Şu andaki bir oluşu ifade etmek için Simple Present USE 3 kullanılmalıdır. ÖRNEKLER: She is loving chocolate. YANLIŞ She loves chocolate. DOĞRU

27 ACTIVE / PASSIVE Present Continuous ÖRNEKLER: Right now, Tom is writing the letter. ACTIVE Right now, the letter is being written by Tom. PASSIVE Present Perfect BİÇİMLENDİRME Present Perfect [HAS / HAVE] + [past participle] ÖRNEKLER: I have seen that movie many times. I have never seen that movie. NOT: : Present Perfect (have seen ) gibi birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir. (have never seen). KULLANIM 1 Şimdeiki zamandan önce belirsiz bir zaman Present Perfect zamanı, geçmişte belirsiz bir zamanda ortaya çıkan bir olayı anlatmakta kullanılır.tam zaman önemli değildir. Present Perfect zamanı ; yesterday, one year ago, last week, when I was a child, when I lived in Japan, at that moment, that day ya da one day gibi zamansal ilişki ifadeleri ile KULLANILAMAZ. Present Perfect zamanını ever, never, once, many times, several times,before, so far,already ve yet Ile birlikte kullanabiliriz. ÖRNEKLER: I have seen that movie twenty times. I think I have met him once before. There have been many earthquakes in California. Has there ever been a war in the United States?

28 Yes, there has been a war in the United States. People have traveled to the moon. ÖNEMLİ Present Perfect zamanı gerçekte nasıl kullanırsınız? İngilizce de belirsiz zaman unspecified time bu dili öğrenmek isteyenler için son derece karışık bir ifade olabilir. Bu nedenle,present Perfect zamanı aşağıdaki düşüncelerle birleştirmek yerinde olacaktır. DÜŞÜNCE 1 DeneyimExperience Present Perfect zamanını deneyimlerimizi aktarmakta kullanabiliiriz, bunun anlamı;"i have the experience of..." gibi bir ifadedir. Aynı zamanı, belirli bir konuda hiç deneyim sahibi olmadığımızı anlatmakta da kullanabiliriz. Present Perfect zaman, belirli bi olayı anlatmak için KULLANILMAZ. ÖRNEKLER: I have been to France. (Bu cümle Fransa da olam deneyimine sahip olduğunuz anlamına gelir. Balki bir belki bir kaç kez orada bulunduğunuzu anlatır.) I have been to France three times. (Cümlenin sonuna sahip olduğunuz deneyim sayısını eklemek olanaklıdır) I have never been to France. (Bu cümle,daha önce Fransaya gitme deneyiminiz olmadığını anlatır.) I think I have seen that movie before. He has never traveled by train. Joan has studied two foreign languages. Have you ever met him? No, I have not met him. DÜŞÜNCE 2 Zaman İçindeki Değişmeler Zaman içerisinde ortaya çıkan değişimler de Present Perfect kullanılabilir. ÖRNKELER: You have grown since the last time I saw you.

29 The government has become more interested in arts education. Japanese has become one of the most popular courses at the university since the Asian studies program was established. My English has really improved since I moved to Australia. DÜŞÜNCE 3 Başarılar Present Perfect bireysel veeya insanlık adına elde edilen başarıların anlatılmasında kullanılabilir. Ama burada belirli bir zaman ileri sürülemez. ÖRNEKLER: Man has walked on the moon. Our son has learned how to read. Doctors have cured many deadly diseases. Scientists have split the atom. DÜŞÜNCE 4 Beklediğiniz fakat henüz tamamlanmamış bir eylemi anlatmak Beklediğimiz fakat gerçekleşmeyen b,r eylemin anlatılmasına Present Perfect kullanılabilir. Present Perfectkullanarak bu eylemin hala gerçekleşmesini beklediğimizi anlatmış oluruz. ÖRNKELER: James has not finished his homework yet. Susan hasn't mastered Japanese, but she can communicate. Bill has still not arrived. The rain hasn't stopped. DÜŞÜNCE 5 Farklı zamanlarda birden çok olay Geçmişte,farklı zamanlarda ortaya çıkmış eylemleri anlatmakta Present Perfect zaman kullanılabilir. Present Perfect sürecinn tamamlanmadığını ve daha başka eylemlerin olanaklı bulunduğunu anlatır. ÖRNEKLER: The army has attacked that city five times.

30 I have had four quizes and five tests so far this semester. We have had many major problems while working on this project. She has talked to several specialists about her problem, but nobody knows why she is sick. ÖNEMLİ Present Perfect,şimdiden önce her hangi bir zamanda bir olayın geçtiğini anlatır. Bu olayın tam zamanı önemli değildir. Bazen, bir deneyim için sorguladığımız ya da söz konusu ettiğimiz zamanı sınırlamak isteyebiliriz. in the last week, in the last year, this week, this month,so far ve up to now gibi ifadeler bu sınırlama için kullanabiliriz. ÖRNEKLER: Have you been to Mexico in the last year. I have seen that movie six times in the last month. They have had three tests in the last week. She graduated from university less three years ago. She has worked for three different companies so far. This week my car has broken down three times. UYARI Last year ve in the last year ifadelerlinin anlamları çok farklıdır. Last year bir önceki yıl anlamına gelir. In the last year şimdiye göre 365 gün geçtiğini ifade eder ÖRNEKLER: I went to Mexico last year. (I went to Mexico in 1998.) I have been to Mexico in the last year.

31 (I have been to Mexico at least once at some point between 365 days ago and now. We do not know exactly when.) KULLANIM 2 Geçmişten Şimdiye kadar olan süreç (Süreksiz Fiiller) Süreksiz fiiller ve Süreksiz anlam veren bazı karışık(sürekli ve süreksiz olabilen) fiillerle Present Perfect kullanarak geçmişte başlayım şu ana kadar devam eden eylemleri anlatırız. For five minutes, for two weeks ve since Tuesday,Present Perfect ile kullanılabilecek zamansal ifadelerdir. ÖRNEKLER: I have had a cold for two weeks. She has been in England for six months. Mary has loved chocolate since she was a little girl. ACTIVE / PASSIVE Present Perfect ÖRNEKLER: Many tourists have visited that castle. ACTIVE That castle has been visited by many tourists. PASSIVE Simple Future Simple Future İngilizce de iki değişik biçime sahiptir:"will" ve "be going to." Bazen bu iki tür birbiri yerine kullanılırsa da, ikisinin ifade ettiği anlam farklıdır. Anlamlar başlangıçta b,iraz soyut görünürse de, zamanla ve üzerinde pratik yaptıkça anlamlar daha açık hale gelecektir.hem will hem de be going to gelecek zaman içerisinde belirli bie zamanı ifade eder.

32 BİÇİMLENDİRME Will [WILL] + [VERB] ÖRNEKLER: I will help him later. I will never help him. NOT: Simple Future (will help), gibi birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir. (will never help). BİÇİMLENDİRME Be Going To [AM / IS / ARE] + [GOING TO] + [VERB] ÖRNEKLER: He is going to meet Jane tonight. He is definitely going to meet Jane tonight. NOT: Simple Future (is going to help), gibi birden fazla parça içeren fiillerde zarflar genellikle ilk ve ikinci parçanın arasına yerleştirilir. (is definitely going to meet). ÖNEMLİ Zaman cümlecikleriyle future kullanılmaz Diğer future yapılarında olduğu gibi, Simple Future zamanı, "when", "while", "before", "after", "by the time," "as soon as," "if" ve "unless" gibi zaman ifade eden başlangıç cümlecikleriyle kullanılmaz. Bu derste zaman cümlecikleriyle kyllanılan fiillerin hepsi italik yazılmıştır. EXAMPLES: When you arrive tonight, we will go out for dinner. DOĞRU When you will arrive tonight, we will go out for dinner. YANLIŞ KULLANIM 1 Göünüllü hareketi ifade eden "Will"

33 "Will" çoğu zaman konuşanın bir eylemi gönüllü olarak,isteyerek yapacağını anlatır. A voluntary action is one the speaker offers to do for someone else. willçoğu zaman bir başkasının şikayetine veya yardım isteğine yanıt vermekte kullanılır. ÖRNEKLER: A: I'm really hungry. B: I'll make some sandwiches. A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. B: I'll get you some coffee. A: The phone is ringing. B: I'll get it. KULLANIM 2 Bir söz vermeyi ifade eden "Will" "Will" genellikle söz verme eyleminde kullanılır. ÖRNEKLER: I will call you when I arrive. If I am elected President of the United States, I will make sure everyone has access to inexpensive health insurance. I promise I will not tell him about the surprise party. KULLANIM 3 Bir Plan ifade eden "Be going to" Be going to bir planı ifade eder.bir kişinin gelecekte yapmayı planladığı bir eylemi anlatır. ÖRNEKLER: He is going to spend his vacation in Hawaii. We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. A: Who is going to make John's birthday cake. B: Sue is going to make John's birthday cake. KULLANIM 4 Bir tahmini ifade etmek üzere "Will" ya da "Be Going to" Hem will hem de be going to gelecek hakkında genel bir tahmini ifade eder. Tahmin

34 cümlelerinde, özne gelecek hakkında kontrol sahibi değildir bu nedenle de KULLANIM 1-3 geçerli değildir. Aşağıdaki cümlelerde herhangi bir anlam farkı bulunmamaktadır. ÖRNEKLER: The year 2000 will be a very interesting year. The year 2000 is going to be a very interesting year. John Smith will be the next President. John Smith is going to be the next President. The movie "Zenith" will win several Academy Awards. The movie "Zenith" is going to win several Academy Awards. ÖNEMLİ Simple Future da kimin KONUŞUTUĞUNU canlandırmak her zaman kolay değildir.çoğu zaman cümlenin anlamı olabilecek bir kaç yorum biçimi söz konusudur, ACTIVE / PASSIVE FORMS Simple Future ÖRNEKLER: John will certainly finish the work by 5:00 PM. ACTIVE The work will certainly be finished by 5:00 PM. PASSIVE Sally is going to make a beautiful dinner tonight. ACTIVE A beautiful dinner is going to be made by Sally tonight. PASSIVE Simple Past BİÇİMLENDİRME Simple Past [VERB+ed] ÖRNEKLER: I visited my friends. I often visited my friends. NOT: Simple Past (visited) gibi tek parçalı fiiller kullanıldığında zarfla fiilden önce gelir. (often visited).

35 KULLANIM 1 Geçmişte tamamen bitmiş bir eylem Geçmişte belirli bir zamanda başlayıp yine belirli bir zamanda tamamlanmış eylemleri ifade ederken Simple Past kullanılır. Konuşmacı bazen belirli bir zamandan söz etmese de, aklında belli bir zaman bulunmaktadır. ÖRNEKLER: I saw a movie yesterday. I didn't see a movie yesterday. Last year, I traveled to Japan. Last year, I didn't travel to Japan. She washed her car. She didn't wash her car. KULLANIM 2 Bir dizi tamamlanmış eylemler Bir dizi geçmişte tamamlanmış eylemi anlatmakta Simple Past kullanılabilir.bu eylemler 1ci, 2ci, 3cü, 4cü...gibi bir sırada olan olaylardır. ÖRNEKLER: I finished work, walked to the beach, and found a nice place to swim. He arrived from the airport at 8:00, checked into the hotel at 9:00, and met the others at 10:00. USE 3 Bir tek süreç

36 Simple Past geçmişte bir zamanda başlayıp yine geçmişte bir zamanda bitmiş eylemleri anlatmakta kullanılır. Bir süreç bilindiği gibi genellikle for two years; for five minutes, all day ya da all year gibi ifadelerle anlatılabilece bir oluş süresidir ÖRNEKLER: I lived in Brazil for two years. Shauna studied Japanese for five years. They sat at the beach all day. We talked on the phone for thirty minutes. How long did you wait for them? We waited for one hour. USE 4 Geçmişteki alışkanlıklar Simple Past geçmişte uğraşılan(bir alışkanlık örneğin) fe yine geçmişte bitmiş bir eylemi ifade etmekte kullanılır. used toile aynı anlamdadır. Bir alışkanlıktan söz ederken bunu daha açık hale geitrmek için genellikle always, often, usually, never...when I was a child ya da...when I was younger gibi cümlecikler,ifadeler kullanılır. ÖRNEKLER: I studied French when I was a child. He played the violin. She worked at the movie theater after school. They never went to school, they always skipped. ÖRNEKLER "When cümlecikleri" Cümlecikler,bir anlam ifade eden fakat tam cümle olmayan ifadelerdir. Bazı cümlecikler whenifadesiyle başlar: "When I dropped my pen..." ya da "When class began..." Bu

37 cümleciklere when cümlecikleri denir ve büyük öneme sahiptirler.aşağıda buna ilişkin örnekler verilmektedir. ÖRNEKLER: When I paid her one dollar, she answered my question. She answered my question, when I paid her one dollar. Her iki cümlecik de Simple Past olduğunda when cümleciğinin önce gelmesi bunun önemini vurgulamaktadır.yukarıdaki cümlelerden her ikisi de aynı anlamdadırlar. Önce kendisine 1 dolar ödedim, sonra benim sorumu yanıtladı.fakat aşağıdaki cümlenin anlamı farklıdır. Önce sorumu yanıtladı,sonra bir dolar ödedim ÖRNEK: I paid her a dollar, when she answered my question. ACTIVE / PASSIVE Simple Past ÖRNEKLER: Tom repaired the car. ACTIVE The car was repaired by Tom. PASSIVE Simple Present BİÇİMLENDİRME Simple Present ÖRNEKLER: [ to run] I run you run he runs she runs it runs we run they run USE 1 Yinelenen olaylar,eylemler

38 Simple Present bir eylemin tekrarlandığını ya da olağan biçimde yinelendiğini anlatmakta kullanılır. Bu eylem bir alışkanlık,bir hobi,günlük bir olay, programlı bir eylem ya da sık sık ortaya çıkan bir olay ya da eylem olabilir. Bu, birinin sıklıkla unuttuğu ve bu nedenle yapmadığı bir şey de olabilir. ÖRNEKLER: I play tennis. She does not play tennis. The train leaves every morning at 8 am. The train does not leave at 9am. She always forgets her purse. He never forgets his wallet. Every twelve months, the Earth circles the sun. The sun does not circle the Earth. KULLANIM 2 Genelleştirmeler ya da Olgular Simple Present konuşan kişinin bir olgunun geçmişte doğru olduğu, şimdi de doğruluğunu koruduğu ve gelecekte de doğru olacağı hakkındaki inancını ifade etmekte kullanılır. Konuşmacının bu olgu hakkındaki yargısının doğpru olup olmaması önemli değildir. Şeyle ya da insanlar hakkındaki genelleştirmeler de bu zamanla ifade edilir. ÖRNEKLER: Cats like milk. Birds do not like milk. California is in America. California is not in the United Kingdom. Windows are made of glass.

39 Windows are not made of wood. New York is a small city. (It is not important that this fact is untrue.) KULLANIM 3 Şimdi(Süreksiz fiiller) Simple Present bir olayın şmdi olup olmadığını ifade etmekte de kullanılır.bu saadece Süreksiz fiillerle ya da belirli karışık fiillerle(mixed Verbs) yapılabilir. ÖRNEKLER: I am here now. She is not here now. He needs help right now. He does not need help now. He has a car. ACTIVE / PASSIVE Simple Present ÖRNEKLER: Once a week, Tom cleans the car. ACTIVE Once a week, the car is cleaned by Tom. PASSIVE Used to BİÇİMLENDİRME Used to [USED TO] + [verb] ÖRNEKLER:

40 I used to go to the beach everyday. KULLANIM 1 Geçmişteki bir alışkanlık "Used to" Geçmişte alaışkanlık olan ve yine geçmişte terkedilen bir şeyi ifade etmekte kullanılır.bir şeyin geçmişte sık sık yinelendiği fakat artık bunun yapılmadığı anlamındadır. ÖRNEKLER: Jerry used to study English. Sam and Mary used to go to Mexico in the summer. I used to start work at 9 o'clock. Christine used to eat meat, but now she is a vegetarian. KULLANIM 2 Geçmişteki bir Olgu Used to artık doğru olmayan geçmiş olgulardan ve genelleşitmelerden söz ederken de kullanılır. ÖRNEKLER: I used to live in Paris. Sarah used to be fat, but now she is thin. George used to be the best student in class, but now Leena is the best. Oranges used to cost very little in Florida, but now they are quite expensive. ACTIVE / PASSIVE Used to ÖRNEKLER:

41 Jerry used to pay the bills. ACTIVE The bills used to be paid by Jerry. PASSIVE Would Always BİÇİMLENDİRME Would Always [WOULD ALWAYS] + [verb] ÖRNEKLER: I would always take my surf board to the beach with me. KULLANIM 1 Geçmişte bir alışkanlık Used to ve Simple Past gibi Would Always bir şeyin geçmişte tekrarlanan bir alışkanlık olduğu ve artık geçmişte kaldığını uygulanmadığını anlatmakta kullanılır.bir şeyin geçmişte sık sık ortaya çıktığını fakat artık böyle olmadığını anlatır. Bu yapı,bir şeyin isteyerek bu biçimde yapıldığı ve çoğunlukla bu alışkanlığa ilişkin kızgınlık ya da hoşlanma. Ifade eder. Alışkanlığın uç olduğunu da anlatır. ÖRNEKLER: She would always send me strange birthday gifts. Sam and Mary would always choose the most exotic vacation destinations. Sally would always arrive early. Christine would always come late to the meetings ÖNEMLİ "Would Always" biraz farrklıdır. Would Always ; Used to ya da Simple Past aynı şey olmayıp arada bazı frklılıklar bulunmaktadır. Would Always geçmişteki olgulardan ve genelleştirmelerden söz etmekte kullanılamaz.bu yapı sadece yinelenen olayları anlatmakta kullanılabilir.

42 EXAMPLES: Sarah was shy, but now she is very outgoing. CORRECT Sarah used to be shy, but now she is very outgoing. CORRECT Sarah would always be shy, but now she is very outgoing. NOT CORRECT ÖNEMLİ Başka Yapılar da Olasıdır Bu tür alışkanlıklar genellikle Would Always ile anlatılırsa da,başka yapılar da söz konusudur.ingilizce konuşanlar genellikle would constantly, would forever ya da sadece would kullanırlar. Son kullanım biçimi,would doğru ise de Conditional ya da Future in the Past kullanımındaki would ile karıştırılabileceğinden kullanımaması önerilir. Would never; birinin geçmişte belirli bir şeyi yapmayı sürekli reddettiğini ifade etmekte d kaullanılabilir. ÖRNEKLER: Jerry would always bring his younger brother to the parties. DOĞRU Jerry would constantly bring his younger brother to the parties. DOĞRU Jerry would bring his younger brother to the parties. DOĞRU Jerry would never bring his younger brother to the parties. DOĞRU (Zıt anlam= Jerry refused to bring his younger brother with him to the parties.) ACTIVE / PASSIVE Would Always ÖRNEKLER: Jerry would always pay the bills. ACTIVE The bills would always be paid by Jerry. PASSIVE

43 Lesson 2 Adjective or Adverb? Sıfatlar ve zarflar Temel Kurallar 1. Sıfatlar(Adjectives) isimleri (nouns) nitelerken; zarflar(adverbs) fiilleri(verbs) niteler. Zarfların önemli bir kısmı bir sıfatın sonuna ( -ly) eki getirilerek yapıldıklarından tanınmaları kolaydır. Aşağıda, nitelenen şeyin ne olduğu gösterilerek bir sıfat ile bir zarf arasındaki fark vurgulanmaktadır.her cümlede açık mavi ile gösterilen ok sıfatları, yeşil ile gösterilen ok ise zarfları işaret etmektedir. Burada careless ; Richard ismini niteleyen bir sıfattır. Burada carelessly ; talks fiilini niteleyen bir zarfdır. Burada, happy, Priya özel ismini niteleyen bir sıfat ; extremely ise happy happy sıfatını niteleyen bir zarfdır. Burada, quickly ; finished fiilini niteleyen bir zarf ve unusually, quickly zarfini niteleyen bir zarfdır. Zarflar,aşağıdaki yanlış yapılandırılmış cümlelerden de görüleceği gibi, isimleri niteleyemezler. He is a quietly man. I have a happily dog. Doğru cümle =He is a quiet man Doğru cümle =I have a happy dog.

44 Diğer yandan bazen bir fiili nitelerken bir sıfat kullanarak hata yapmak çok kolaydır.bu durum aşağıdaki örneklerde gösterilmektedir. He talks careless about your wife. He is breathing normal again. The correct sentence should say He talks carelessly about your wife. The correct sentence should say He is breathing normally again. 2. Bir sıfat her zaman, fiilden önceki bir ismi nitelediğinde, to be fiilinin bir çekimli halinden sonra gelir. Aşağıda bu kuralı gösteren örnekler verilmiştir.sıfattan çıkan açık mavi oklar, bu sıfatın nitelediği ismi göstermektedir. 3. Yukarıdakine benzer biçimde, bir sıfat eğer fiilden önceki bir ismi niteliyorsa, her zaman duyumsal bir ya da görsel (feel, taste, smell, sound, look, appear, seem) bir fiilden sonra gelir. izler Aşağıda bu kuralı gösteren örnekler verilmiştir.sıfattan çıkan açık mavi oklar, bu sıfatın nitelediği ismi göstermektedir.

45 Burada bad ; cough ismini niteleyen bir sıfattır.burada badly zarfini kullanmanın bir anlam vermeyeceği açıktır. Çünkü o zaman öksürme sesinin kötü olduğu anlamı çıkacaktır ki, verilmek,istenen anlam bu değildir. Burada awful, oi ismini niteleyen bir sıfattır.yine awfully zarfinin kullanılması anlamlı olmayacaktır.çünkü o zaman Castor yağının tadının çok iyi olmadığı anlamı çıkacaktır. Burada fresh air ismini niteleyen bir sıfattır. freshly zarfinin kullanılması anlamsız olacaktır.çünkü o zaman havanın koku alma duyusuna sahip olduğu ve bunu yeni kullandığı anlamı çıkacaktır. Burada unhappy ; she zamirini niteleyen bir sıfattır. Yine, unhappily zarfının kullanılması, görünümünün pek iyi olmadığı anlamını vercektir. Burada dark ; images ismini niteleyen bir sıfattır. darkly zarfı kullanıldığında, anlam görüntünün karanlık bir hal aldığı biçiminde değişir. Sözcüğün cümlede isim ya da fiilden hangisini nitelediğine iyi dikkat etmek gerekir. Eğer sözcük özneyi niteliyorsa bir sıfat kullanılabilir, ama eğer fiili niteliyorsa bir zarf kullanılmalıdır. Bu farklılık aşağıdaki cümle çiftlerinde gösterilmektedir. Burada sweet bir sıfat olup, apple ismini nitelemktedir. Sweetly kullanılması halinde anlam, elmanın şeyleri tatlı biçimde kokladığı biçiminde değişecektir ki bunun da anlamsız olduğu açıktır. Burada carefully bir zarf olup, smells fiilini nitelemktedir. Sıfat olan careful kullanıldığında, köpeğin dikkati kokladığı gibi bir anlam çıkacaktır ki, bu da anlamsız olacaktır.

46 Temel yanlışlardan kaçınma Bad ya da Badly,hangisi? Kendinimi nasıl hissettiğimizle ilgili bir anlatım verirken bir sıfat kullanmak zorunlu olur. (Neden? Feel duyumsal bir fiildir;bakınız Kural #3). Bu nedenle "I feel bad." Dmek gerekir. you feel badly denildiğinde, you play football badly (kötü futbol oyunuyorsun) gibi bir anlam çıkacaktır.o zaman da, dokunma duyunuzu kısmen yitirdiğiniz için hisseetmediğiniz gibi bir anlam ortaya çıkar. Good ya da Well, hangisi? Good bir sıfattır bu nedenle, you do good ya da you live good değil you do well ve you live well kullanmak gerekir. Bir sıfatın duyumsal fiillerden ve be-fiilinden sonra geldiğini hatırlarsak, you feel good, look good, smell good, are good, have been good, kullanımlarının doğruluğu ortaya çıkar. (Duyumsal ve görsel fiillerle ilgili daha fazla bilgi için yukarıdaki Kural 3 e bakınız.) Burada well hem zarf hem de sıfat işlevi üstlenebildiğinden bir karışıklık ortay açıkabilir. well sıfat olarak kullanıldığında anlamı, "hasta değil" "sağlığı yerinde,iyi" olarak açıklanabilir.bu çok özel anlamda,örneğin bir hastalıktan kalktıktan sonra you feel well ya da you are well kabul edilebilir.sağlıkla ilgili anlamda kullanılmadığında well bir zarf işlevindedir. Örneğin; "I did well on my exam." Çift-olumsuzlar Scarcely ve hardly zaten olumsuz zarflardırlar.buna bir diğer olumsuz terim eklenmesi,ingilizcede aynı anda sadece bir olumsuz kullanılabileceğinden gereksizdir. They found scarcely any animals on the island. (Dikkat!!scarcely no...değil) Hardly anyone came to the party. (D,kkat!!hardly no one...değil) Sure ya da Surely,hangisi? Sure bir sıfat, surelyise bir zarftır. Sure,aynı zamand aidyomatik olarak, sure to be anlamına da sahiptir. Surely bir cümle-zarfı olarak kullanılabilir.aşağıda her ikisinin kullanımları arasındaki farkları göstereen örnekler verilmektedir. Açık mavi oklar sıfatları,yeşil oklar da zarfları göstermektedir.

47 Burada sure ; I zamirini niteleyen bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Burada surely ready sıfatını niteleyen bir zarf olarak kullanılmıştır. Burada, sure to be idyomatik bir ifade olup she zamirini niteleyen bir sıfat konumundadır. Burada surely has been fiilini niteleyen bir zarftır. Real ya da Really,hangisi? Real bir sıfat, really iss bir zarftır. Aşağıda real ve really arasındaki farkları gösteren örnekler verilmektedir. Açık mavi oklar sıfatları,yeşil oklar zarfları göstermektedir. Burada, really; wel zarfını niteleyen bir sıfattır.. Burada really, going out ifadesini niteleyen bir zarftır. Burada, real problems ismini niteleyen bir zarftır. Near or Nearly? Near can function as a verb, adverb, adjective, or preposition. Nearly is used as an adverb to mean "in a close manner" or "almost but not quite." Here are some examples that demonstrate the differences between various uses of near and nearly. Light blue arrows indicate adjectives and green arrows indicate adverbs. Subjects and verbs are marked in purple.

48 Burada neared past tense deki bir fiil olarak kullanılmıştır. Burada nearly, finished. Fiilini niteleyen bir zarftır. Burada near future ismini niteleyen bir zarftır. Burada near, crept fiilini niteleyen bir zarftır. Burada nearly related fiilini niteleyejn bir zarftır. Burada nearbir edat tır. Edat ifadesi olan near the end of the movie, scene ismini niteler.

49 Lesson 3 Paralel Cümle Yapısı Parallel Structure Paralel cümle yapısı aynı sözcük tipini kullanarak aynı önem derecesine sahip iki ya da daha fazla düşüncenin ifade edilemsidir.bu olgu,sözcük,deyim ve ifade temelinde ortaya çıkar.paralel yapıları birbirine bağlamanın en kullanışlı yolu and ya da or kullanmaktır. 1. Sözcükler ve deyimler and Phrases -ing(gerund) biçmindeki sözcüklerle : Paralel: Mary likes hiking, swimming, and bicycling. infinitive phrases lerle: Paralel: Mary likes to hike, to swim, and to ride a bicycle. Ya da Mary likes to hike, swim, and ride a bicycle. (Not: to yu cümledeki bütün fiillerden önce ya da ilk fiilden önce kullanmak olanaklıdır. Örnek 1 1 Paralel değil: Mary likes hiking, swimming, and to ride a bicycle. Paralel: Mary likes hiking, swimming, and riding a bicycle. Örnek 2 Paralel Değil: The production manager was asked to write his report quickly, accurately, and in a detailed manner. Paralel: The production manager was asked to write his report quickly, accurately, and thoroughly. Örnek 3 Değil Paralel: The teacher said that he was a poor student because he waited until the last minute to study for the exam, completed his lab problems in a careless manner, and his motivation was low. Paralel: The teacher said that he was a poor student because he waited until the last minute to study for the exam, completed his lab problems in a careless manner, and lacked motivation. 2. CümleciklerClauses Cümlecikle başlayan bir paralel yapı,cümleciklerle devam etmelidir. Başka bir tip e değiştirmen ya da fiilin voice ini değiştirmek(ya da tersi) paralelliği ortadan kaldıracaktır. Örnek 1 1 Paralel değil: The coach told the players that they should get a lot of sleep, that they should not eat too much, and to do some warm-up exercises before the game. Paralel: The coach told the players that they should get a lot of sleep, that they should not eat too much, and that they should do some warm-up exercises before the game. -- ya da -- Paralel: The coach told the players that they should get a lot of sleep, not eat too much, and do some warm-up exercises before the game. Örnek 2

50 Paralel değil: The salesman expected that he would present his product at the meeting, that there would be time for him to show his slide presentation, and that questions would be asked by prospective buyers. (passive) Parallel: The salesman expected that he would present his product at the meeting, that there would be time for him to show his slide presentation, and that prospective buyers would ask him questions. 3. Üstüste iki noktadan sonra; Listedeki bütün elemanların aynı tür olduklarından emin olun. Example 1 Not Paralel: The dictionary can be used for these purposes: to find word meanings, pronunciations, correct spellings, and looking up irregular verbs. Paralel: The dictionary can be used for these purposes: to find word meanings, pronunciations, correct spellings, and irregular verbs.

51 Lesson 4 Appositives Açıklayıcılar Bir appositive çoğuzaman niteleyiciyle birlikte diğer bir isim ya da zamirle birlikte kullanılan ve onu açıklayan bir sözcük ya da sözcük grubudur. Aşağıda bazı appositiv örnekleri verilmektedir. Bir appositive genellikle açıklayacağı ya da tanımlayacağı sözcüğü izlerse de ondan önce de gelebilir. Appositive lerin Noktalanması Bazı durumlarda, açıklanan isim appositive kullanılmaması halinde çok genel bir niteliktedir ve bu nedenle cümlenin anlam kazanabilmesi için bir tanımlayıcıya gerek vardır. Durum böyle olduğunda, appositive çevresine virgül konulmaz ve öylece bırakılıreğer cümle appositive kullanmadan da açıksa, o zaman virgüller gerekli olur ve appositive in önüne ve arkasına konulur. Aşağıda bazı örnekler verilmiştir:

52 Burada appositive in ön ve arkasına virgül konulmamıştır,çünkü verilen bilgi gerekli bir bilgidir. Appositive olmaksızın cümle; The popular US president was known for his eloquent and inspirational speeches. Şekline girer ki, o zaman hangi başkanın kastedildiği anlaşılmaz. Burada verilen bilgi gerekli olmadığından,appositive in ön ve arkasına virgül konulmuştur. Appositive olmaksızın cümle John Kennedy was known for his eloqu ent and traditional speeches. şeklini alır ki, bu durumda da cümledeki öznenin kim olduğu bellidir. Burada her iki appositive in çevresine virgül konulmamıştır çünkü her iki bilgi de gerklidir. Appositive olmaksızın cümle John Kennedy was quite different from John Kennedy. Şeklini alır ki John Kennedy nin hangi kalitelerinden söz edildiği anlaşılmaz. Exercise Aşağıdaki cümlelerde appositive lerin altını çiziniz. 1. My son, the policeman, will be visiting us next week. 2. The captain ordered the ship's carpenters to assemble the shallop, a large rowboat. 3. Walter, the playboy and writer, is very attached to his mother, Mrs. Hammon. 4. The actor Paul Newman directed only one picture. 5. Elizabeth Teague, a sweet and lovable girl, grew up to be a mentally troubled woman. Underline and punctuate the appositives in the following sentences. Remember: not all require punctuation. 6. Sweetbriar a company known throughout the South is considering a nationwide advertising campaign. 7. An above-average student and talented musician John made his family proud. 8. The extremely popular American film Titanic was widely criticized for its mediocre script. 9. The greatest American film ever made Citizen Kane won only one Academy Award.

53 Minutes the TV news magazine program featured a story on the popular singer Whitney Houston. Answers-key 1. My son, the policeman, will be visiting us next week. 2. The captain ordered the ship's carpenters to assemble the shallop, a large rowboat. 3. Walter, the playboy and writer, is very attached to his mother, Mrs. Hammon. 4. The actor Paul Newman directed only one picture. 5. Elizabeth Teague, a sweet and lovable girl, grew up to be a mentally troubled woman. Underline and punctuate the appositives in the following sentences. Remember: not all require punctuation. 6. Sweetbriar, a company known throughout the South, is considering a nationwide advertising campaign. 7. An above-average student and talented musician, John made his family proud. 8. The extremely popular American film Titanic was widely criticized for its mediocre script. 9. The greatest American film ever made, Citizen Kane won only one Academy Award Minutes, the TV news magazine program, featured a story on the popular singer Whitney Houston.

54 Writing for a North American Business Audience Every country has its own set of rules and expectations about the ways to communicate in a business setting. In some countries, they may place less emphasis on written materials and more emphasis on verbal communication. However, in the United States, memos, letters, and s are important and play a role in creating a person's business reputation. This handout is designed to provide you with a few basic tips about North American business audiences along with some helpful hints on writing to this audience effectively. Some of the information and examples on this handout are taken from other sources that you may find helpful. The asterisks (*) mark sentences borrowed from other writers. You can find the bibliographic information at the end of the page. The topics discussed in this handout are: Getting to the point Keeping it simple Using passive and active voice Using nondiscriminatory language Over-generalizing verbs Getting to the point The question "so what is your point" is very common with American audiences. In general, North Americans prefer to get a preview of the main ideas so that they know what to expect. Time is an important factor for U.S. business people because they do not have much of it. So it is important to state your purpose or "the bottom line" for writing at the beginning of your document. Here is an example of a hidden main point where the writer is requesting employment verification*: Dear Personnel Director: On March 27, I received a phone call from Mrs. Karen Krane from New York, who was once a data entry clerk in your Ohio office. She was under the direct supervision of... As you can see, the above statement goes on several sentences and the writer still has not revealed his or her purpose. A busy personnel director might skip over this request and make it a last priority.

55 This is an example with the main point clearly stated: Dear Personnel Director: Would you verify the employment of Mrs. Karen Krane? She was a data entry clerk in your Ohio office (fill in the details) Sincerely, Often times writers will place their main point at the bottom of their document because they are either delivering bad news or they are afraid their ideas will be rejected. But business writing experts warn against this style of writing. Bad news should always be delivered up front. Also remember that while you do not want to be too shy about delivering bad news, you also do not want to be too aggressive when you submit an idea or suggestion. For example, "We must hire a new secretary now" has an aggressive tone that your reader may not appreciate. Instead write something like, "I know that you do not think we should hire a new secretary now, but I really think we need to. Please let me explain my reasons." Keeping It Simple You may have heard your English instructors tell you not to worry yourself over complicated sentences and impressive words. Just use simple language to get your point across and you will have more success. Well, the same proves true for business writing. You might feel compelled to use bigger words or more complex sentences to build credibility with your audience. The two primary reasons to avoid such tactics are:a) you might be perceived as a con artist or, b) your message might become confusing. An example of using "impressive words": "Subsequent to the passage of the subject legislation, it is incumbent upon you to advise your organization to comply with it."* An example using simple words: "After the law passes, you must tell your people to comply with it."* The second passage is much easier to understand and it gets straight to the point. There is little room for misunderstanding with that statement. Using Passive and Active Voice* Passive voice has three basic characteristics: 1. a form of the verb to be (is, am are, was, were, be, been, or being). 2. a past participle (a verb ending in -ed or -en except irregular verbs like kept). 3. a prepositional phrase beginning with by Here is a sentence using all three characteristics: "The meeting is being held by the human resources department."

56 Another sample of a passive sentence: "It's a great honor to be applying to a prestigious company." Passive statements convey a clear message and in some cases (those without the prepositional phrase) are grammatically correct. But the problem is that passive phrases are often over used by writers. A writer uses passive voice to purposefully leave out the actor or subject of the sentence in an effort to sound more diplomatic. Look at this example. Active: "I decided that everyone must retake the exam." Passive: "It has been decided that everyone must retake the exam." The passive example takes the actor out of the sentence so that the audience cannot directly blame someone. Author Edward Bailey offers a few suggestions on when to use passive voice. He says there are three instances to use it: when you don't know the actor when the actor is unimportant to the point you're making ("The Congressman was re-elected.") when the emphasis is clearly not on the actor but on the acted upon ("What happened to the little girl? The little girl was rescued.") If your purpose does not fall into one of three categories above then use active direct voice. But be careful not to be too direct. You would not want to tell an employer that he or she should hire you because "I am the best." For more about active and passive voice, click here for a whole OWL handout devoted to it. Using Nondiscriminatory Language Nondiscriminatory language is language that treats all people equally. It does not use any discriminatory words, remarks, or ideas. It is very important that the business writer communicate in a way that expresses equality and respect for all individuals. It is the kind of language that can come between you and your reader. Make sure your writing is free of sexist language and free of bias based on such factors as race, ethnicity, religion, age, sexual orientation, and disability. Suggestion Not good: Better: Use neutral job titles. Chairman Chairperson Avoid demeaning or stereotypical terms. After the girls in the office receive an order, our office fills When orders are received from the office, they are filled within 24 hours.

57 it within 24 hours. Avoid words and phrases that unnecessarily imply gender. Omit information about group membership. If you do not know a reader s gender, use a nonsexist salutation. Executives and their wives Connie Green performed the job well for her age. Dear Gentlemen: Executives and their spouses Connie Green performed the job well. To Whom it May Concern: Do not use masculine pronouns. Each student must provide his own lab jacket. For more about nondiscriminatory language, please see our OWL handout on nonsexist language use. Students must provide their own lab jackets. Or Each student must provide his or her own lab jacket. Over-generalizing Verbs Conjugating verbs poses a challenge for all speakers and writers of languages other than their native tongue. One feature that is found with ESL speakers is the tendency to over-generalize verbs with pronouns. For example, when using the verb to try: I try We try You try They try He/She/It try* Notice the asterisk (*) next to He/She/It try. It is there because try should be conjugated to "He/She/It tries." Sometimes these small points are missed because when you read your paper aloud it may sound fine to you. But note that there is a distinct difference between the way we talk and the way we write. When you are proofreading your document, try and be mindful of the verb variations. Unfortunately, there is no magic trick to over coming this except for memorizing verbs. When you are in doubt, ask someone for help. Notes and References

58 * Bailey, Edward P. The Plain English Approach to Business Writing. Oxford University Press: NY, ** Mark Dollar. "Basic Tips for ESL Students: Writing for an American Audience." Purdue OWL, 1999.

59 Lesson 6 Spelling: Common Words that Sound Alike Birbirine yakın ses veren sözcükler Hatırlanması gereken biçimler Accept, Except accept =almak( to receive) ye da kabul etmek(to agree) anlamında fiil: He accepted their praise graciously. except = hariç,dışında den başka : Everyone went to the game except Alyson. Affect, Effect affect =etkilemek( to influence) anlamında fiil: Will lack of sleep affect your game? effect=sonuç,netice etki anlamında isim : Will lack of sleep have an effect on your game? effect = etkili olmak(to bring about), başarmak(to accomplish) anlamında fiil : Our efforts have effected a major change in university policy. Advise, Advice advise= tavsiyede bulunmak(to recommend),önermek (suggest) ya da,öğüt vermek( counsel) anlamında fiil: I advise you to be cautious. advice =yapılabilir ya da yapılması gerekli öneri,tavsiye anlamında isim: I'd like to ask for your advice on this matter. Conscious, Conscience conscious =uyanık,anlayışlı anlamında sıfat: Despite a head injury, the patient remained conscious. Conscience = Bilinç, iyiyi kötüden ayırma duygusu: Chris wouldn't cheat because his conscience wouldn't let him. Idea, Ideal idea =düşünce,fikir,inanç ya da akılda bulunan kavram anlamında isim: Jennifer had a brilliant idea -- she'd go to the Writing Lab for help with her papers! ideal =mükemmellik düzyinde olan,ideal şey ya da davranış anlamında isim: Mickey was the ideal for tutors everywhere. ideal = mükemmelliğin en son düzeyine sahip anlamında sıfat.; Jennifer was an ideal student.

60 Its, It's its=iyelik zamiri: The crab had an unusual growth on its shell. it's = it is ya da it has için kısaltma (bir fiil cümleciğinde): It's still raining; it's been raining for three days. (Zamirler,sadece iki sözcük bire indirgendiğinde apostrof alırlar.) Lead, Led lead =Kurşun elementinin ismi: The X-ray technician wore a vest lined with lead. led = yönlendirmek,önderlik etmek anlamındaki(lead) fiilinin past ve pastparticiple biçimi: The evidence led the jury to reach a unanimous decision. Than, Then Than Karşılaştırma cümllerinde kullanılır: He is richer than I. tercih belirten ifadelerde kullanılır: I would rather dance than eat. belli bir miktarın ötesindekini öneren ifadelerde kullnaılır: Read more than the first paragraph. Then Şimdiden başka bir zaman: He was younger then. She will start her new job then. zaman,mahal ve sıra olarak ikinci: First we must study; then we can play. mantıksal bir sonuç ifade etmekte kullanılır: If you've studied hard, then the exam should be no problem. Their, There, They're Their=İyelik zamiri: They got their books. There =Burası,bura,bu yer: My house is over there. (Bu bir yer sözcüğüdür,o zaman burası sözcüğünü de içerir) They're = they are için kısaltma: They're making dinner. (Zamirler,sadece iki sözcük bire indirgendiğinde apostrof alırlar.) To, Too, Two To = yön bildiren edat, ya da mastar halindeki fiillerin ilk parçası: They went to the lake to swim. Too =çok,de dahi: I was too tired to continue. I was hungry, too. Two = 2 sayısı: Two students scored below passing on the exam. Two, twelve, ve between sözüklerinin hepsi 2 sayısıyla ilişili olup hepsinde tw harfleri bulunmaktadır. Too aynı zamanda also ya da yükseltici ( intensifier) anlamına da sahiptir, ("one too many")

61 We're, Where, Were We're = we are için kısaltma: We're glad to help. (Zamirler,sadece iki sözcük bire indirgendiğinde apostrof alırlar.) Where =yer,mahal: Where are you going? (Bu bir yer sözcüğüdür ve burası(here) Were= be fiilinin past-tense i: They were walking side by side. Your, You're Your=İyelik zamiri: Your shoes are untied. = you are için kısaltma: You're walking around with your shoes untied. (Zamirler,sadece iki sözcük bire indirgendiğinde apostrof alırlar.) Tek ya da çift sözcük,hangisi? All ready/already all ready: tamamen hazır olma durumunu ifade eden sıfat already: zamanı ifade eder,zaten At last I was all ready to go, but everyone had already left. All right/alright all right:zarf ya da sıfat olarak kullanılır;eski ve çok resmi bir ifade,bilimsel ve akademik yazılarda çok kullanılır: Will you be all right on your own? alright: all right için diğer bir söylenim şekli;daha seyrek fakat çoğunlukla gazete ve iş yayımlarında ve özllikle hayali diyaloglarda kullanılır.: He does alright in school. All together/altogether all together:bütün olarak,toplam olarak anlamında bir zarf,: All together, there were thirty-two students at the museum. altogether:tümüyle,tamamen,toptan anlamında bir zarf: His comment raises an altogether different problem. Anyone/any one anyone:herhangi biri anlamında bir zamir Anyone who can solve this problem deserves an award. any one: bir sıfat ve bir isimden oluşan ve gruptaki belirli bir şeyi ifade eden genellikle of ile kullanılan ifade;: Any one of those papers could serve as an example.

62 Not: everyone ve every one arasında da benzer farklılıklar vardır. Anyway/any way anyway: her durumda, yine de anlamında bir zarf : He objected, but she went anyway. any way: bir sıfat ve bir isimden oluşan ifade, herhangi belirli bir biçim, yön ve durumda anlamı verir: Any way we chose would lead to danger. Awhile/a while awhile: kısa bir zamanı ifade eden zarf,biraz; bazı yazarlar standart olmadığı düşüncesindedir. Won't you stay awhile? a while: belli bir zaman sürecini ifade eden ifade genellikle for ile kullanılır. We talked for a while, and then we said good night. Maybe/may be maybe: Belki anlamında bir zarf.: Maybe we should wait until the rain stops. may be: be fiilinin bir biçimi: This may be our only chance to win the championship.

63 Lesson 7 Count and NonCount Nouns (with Plurals, Articles, and Quantity Words) Sayılabilir ve sayılamaz isimler(çoğullar,adıllar ve miktar sözcükleri Bölüm1:Sayılabilir ve sayılamaz isimlerin tanımlanması Sayılabilir ya da sayılamaz,hangisi? Sayılabilir ve sayılamaz isimler arasındaki tek farklılık bunların sayılabilir şeyleri anlatıp anlatmadığıdır. Sayılabilir isimler,ayrı ve tekil olarak var olan şeylerin adı olan isimlerdir.bunlar genellikle duyularımızla anlayabildiğimiz yani fiziksel varlıkları olan şeylerdir. Örnekler: table chair word Örnek cümleler: finger remark girl bottle award candidate I stepped in a puddle. (Kaç tane su birikintisine girdiniz.?sadece bir tane.) I drank a glass of milk. (Glasses of milk sayılabilir) I saw an apple tree. (Apple trees sayılabilir) Sayılamaz isimler bir bütün oldukları ve parçalanamadıkları için sayılamayan şeylere ad olan sözcüklerdir. Bunlaar genellikle soyut şeylerdir ve bazen de ortak bir anlam ifade ederler. (örneğin, furniture). Örnekler: anger furniture warmth Örnek cümleler: courage education leisure progress weather precision

64 I dove into the water. (Kaç tane suya daldınız?bu sorunun bir anlamı yok; o zaman water sayılamaz) I saw the milk spill. (Kaç tane milk? Milk sayılamaz) I admired the foliage. (Kaç tane foliages? Foliage sayılamaz.) Kek yapılan hamuru düşünelim.hamuru fırına koymadan önce,bu madde kalın bir sıvı olduğundan parçalara ayrılamaz. Pişirildikten sonra parçalara ayrılabilecek kadar katı bir hale gelir. Sayılamaz isimler hamura, sayılabilir isimler kek-dilimlerine benzer. Not:Konunun karmaşık olması ve hemen hiç ibr kural bulunmaması nedeniyle yukarıdaki tanımlamaların bazı istisnaları her zaman olacaktır; bu nedenle burada ancak genel örnekler verilebilir. Unutulmamalıdır ki, bir dilde sayılamaz olan bir başka dilde sayılabilir olabilmektedir. Bölüm2: Sayılabilir ya da sayılamaz isimlerin kullanımları Çoğul yapma Kural Yukarıda veerilen kütle ve sayılabilir kavramlarından bu kuralı tahmin etmek zor değildir. Sayılabilir isimlerin çoğu s ile çoğul yapılır. Sayılamaz isimlerin çoğul yapılmaları söz konusu değildir. Bu kural birinci bölümdeki bütün isimler için geeçerlidir. Daha ilerlemeden bu kuralı kendi kendinize uygulayınız.

65 Kuralın istisnası Çok sayıda isim için bu kuralın biraz gözden geçirilmesi gerekir. İngilizcede bazı isimler her iki sınıfa da aittirler: hem sayılabilir hem de sayılamaz niteliktedir. Normalde, sayılamazın anlamı soyut, sayılabilir olanın anlamı da somut ve genel dir.karşılaştırın: Sayılabilir I've had some difficulties finding a job. (bir dizi özel sorunlar kastedilmektedir.) The talks will take place in the Krannert building. (çok sayıda konuşma deniliyor) The city was filled with bright lights and harsh sounds. (bir dizi ışık ve gürültüden söz ediliyor) Sayılamaz She succeeded in school with little difficulty. (genelde bir okul zorluğundan söz ediliyor) I dislike idle talk. (genel bir konuşmadan söz ediliyor) Light travels faster than sound. (ışığın ve sesin genel davranışından söz ediliyor. Not: Sayılamaz isimlerin sayılabilir anlamda kullanılmasına ilişkin özel bir durum bunların saınıflandırılmasıyla yapılmalıdır. Bazen sayılamaz olarak bilinan bir isim, kendi grubundaki diğer şeylerden ayrı ve farklı bir tek olarak anlaşılabilir.bu şekilde olan isimler genellikle besin ve içkilere aittir: food(s), drink(s), wine(s), bread(s), coffee(s), fruit(s) vb.örnekler There are several French wines to choose from. (= kinds of wine) I prefer Sumatran coffees to Colombian. (= kinds of coffee) We use a variety of different batters in our bakery. (= kinds of batter) Bu sınıfa yapılacak bir ekleme de homework olup,bu sözcük sayılamaz biçimde kullanılmasına ek olarak sayılabilir biçimde de bir çok öğrenci tarafından anlaşılmakta ve çoğul yapılmaktadır,homeworks. (For example, "You're missing three of the homeworks from the first part of the course.") Bu kullanım sıkı sıkıya yerleştiğinden ve standart olmayan biçim olarak değerlendirildiğinden yazıda kullanmadan önce bir karar vermeyi gerektirir. Kuralın gözden geçirilmesi Bu istisnalar, çoğul yapmayla ilgili kuralın bir gözden geçirilmesini gerektirmektedir:sayılabilir ismiler ve sayılabilir anlamda kullanılan sayılamaz isimler çoğul yapılabilir, sayılamaz isimlerle sayılamaz anlamda kullanılan sayılabilir isimler çoğul yapılamazlar. Kuralın her iki yarısındaki olasılıklar farklı seçimler yapılmasını gerektirir. Belirli bir ismin sayılab,ilir ya da sayılamaz olması gerektiğini ve her ikisi birden olamayacağını biliyorsanız, bu ismin çoğul yapılıp yapılamayacağına karar vermek durumundasınız

66 demektir. Diğer yandan, belirli bir ismin hem sayılabilir hem de sayılamaz olarak kullanıldığını biliyorsanız, o zaman bunun çoğul yapılmaya uygun olup olmadığına karar vermeniz gerekir. Özet olarak bu kuralı aşağıdaki tabloda değerlendirebiliriz: -sile çoğul yapılır Çoğul yapılmaz Sayılabilir isim Sayılabilir kullanım XX XX Sayılamaz isim Sayılamaz kullanım XX XX Adıllar(articles) İsimler ve adıllar Bir isimle(eğer varsa) kullanılacak adılın seçimi, yapılacak seçimin 1) sayılabilir ya da sayılamaz olmaya,2) tekil ya da çoğul olomaya bağlı olması nedniyle bir hayli karmaşık bir iştir.hem sayılabilir isimler (singular ya da plural) hem de sayılamaz isimler adıl alırlar. İsimler ve Adıl ların bileşimi Aşağıdaki tablo hangi adıl ın hangi isimle uygun olduğunu göstermektedir.burada, this, that, these, ve those sözcüklerinin de alındığına dikkat edilmelidir,çünkü bunlar aynen the gibi, have been included because, like the, 1)belirli bir tek şeyi or 2)hem yazar hem de okuyucu tarafından bilinen ya da daha önce sözü edilmiş bazı insan, olay, ya da nesneleri işaret ederler. a, an the this, that these, those Adıl yok Sayılabilir tekil Sayılabilir çoğul XX XX XX XX XX XX Örnekler: Sayılamaz XX XX XX Sayılabilir tekil: I ate an apple. I rode the bus. Does she live in this house? No, she lives in that house over there. Sayılabilir çoğul: I like to feed the birds.

67 Do you want these books? No, I want those books up there. Cats are interesting pets. Sayılamaz: The water is cold. This milk is going sour. Music helps me relax. Miktar terimleri Aşağıdaki tablo hangi miktar teriminin hangi tür iasimlerle kullanıldığını göstermketedir.miktar terimlerinin many more, many fewer, much more, ve much less, ile birleşik olarak da kullanılabileceğine dikkat ediniz. Bunlardan her hangi birisi soru ya da bağlı cümlecikler yapmak için how sözcüğünden sonra gelebilir.bu terimlerin çoğuna not ve no gibi olumsuzlar da getirilebilir. much, less, little, a little, very little some, any, most, more, all, a lot of, no, none of the many, both, several, few/fewer/fewest, a few, one of the, a couple of each, every, any, one Count singular XX Count plural XX XX Örnekler: Noncount XX XX Sayılabilir tekil : I practice every day. I'd like one donut, please. Sayılabilir çoğul: Can I have some chips? She has a lot of books, and many are autographed. I have fewer pencils than you. Sayılamaz: Can I have some water? She has a lot of strength, and much is due to her upbringing. I have less courage than you.

68 Lesson 8 Count and NonCount Nouns (with Articles and Adjectives) Sayılabilen ve sayılamayan isimler(adıl ve sıfatlarla) Sayılabilen İsimler Sayılabilir isimler, sayabildiğimiz şeylere ad olan sözcüklerdir.bu isimler tekil ya da çoğul olabilirler. Somut isimler(concrete nouns) sayılabilir türden olabilir; There are a dozen flowers in the vase. He ate an apple for a snack. Cins isimler(collectivenouns ) sayılabilir türdendirler. She attended three classes today. London is home to several orchestras. Bazı özel isimler (proper nouns) sayılabilir tür isimlerdir. There are many Greeks living in New York. The Vanderbilts would throw lavish parties at their Newport summer mansion. Sayılamayan İsimler Sayılamayan isimler, sayamadığımız şeylere ad olan sözcüklerdir. Bunlar sadece tekil olabilirler. Soyut isimler(abstract nouns) sayılamaz türdendirler. The price of freedom is constant vigilance. Her writing shows maturity and intelligence. Bazı somut isimler sayılamaz isimlerdendir.(bölünemez biçimde anlaşıldıklarında) The price of oil has stabilized recently. May I borrow some rice? Sayılamaz isimler genellikjle çoğul olmazken, bazen sayılabilir isim olarak kullanıldıklarında çoğul yapılabilirler. Her iki isim türüne ait farklar aşağıdaki tabloda verilmektedir.

69 Sayılamaz anlamda Art is often called an imitation of life. Life is precious. He likes to eat pizza. Religion has been a powerful force in history. She has beautiful skin. Dr. Moulton is an expert in ancient Greek sculpture. We use only recycled paper in our office. Sayılabilir anlamda I read a book about the folk arts of Sweden. A cat has nine lives. How many pizzas should we order? Many religions are practiced in the United States. The hull of a kayak is made of animal skins. We have several sculptures in our home. Where are those important papers? Sayılabilir ve sayılamaz isimlerle adıl ların(article) kullanılması Sayılabilir bir isim,tekil olduğunda ya belirsiz (a, an) ya da belirli(the) adıl(article) alır.çoğul olduklarında,eğer belirli,spesifik bir grubu anlatıyorsa belirli adıl alırken, genel anlamda kullanılıyorlarsa adıl almazlar. it takes the definite article if it refers to a definite, specific group and no article if it is used in a general sense. The guest of honor arrived late. You are welcome as a guest in our home. The guests at your party yesterday made a lot of noise. Guests are welcome here anytime. Sayılamayan isimler hiç bir zaman belirsiz adıl (a or an) almazlar. The,bazen sayılabilir çoğul isimlerin aldığı şekilde,yani belirli bir nesne,grup ya da fikir ifade ettiklerinde sayılamayan isimlerle kullanılır. Information is a precious commodity in our computerized world. The information in your files is correct. Sugar has become more expensive recently. Please pass me the sugar. Sayılamayan isimlerin kategorileri

70 Abstract(Soyut) Material(Maddi) Generic(Tümel) advice help information knowledge trouble work enjoyment fun recreation relaxation meat rice bread cake coffee ice cream water oil grass hair fruit wildlife equipment machinery furniture mail luggage jewelry clothing money Non-Plurals with s(s le çoğul olmayan) mathematics economics physics civics ethics mumps measles news tennis (other games) Sayılabilen ve sayılamayan isimlerle kullanılan miktar sıfatları Some, Any Her iki sıfat da hem sayılabilen hem de sayılamayan isimleri niteler. There are some cookies in the jar. (sayılabilir) There is some water on the floor. (sayılamaz) Did you eat any food? (sayıulamaz) Do you serve any vegetarian dishes? (sayılabilir) Much, Many Much sadece sayılamayan isimleri niteler. How much money will we need? They ate so much cake that they started to feel sick. Much effort will be required to solve this problem. Many sadece sayılabilir isimleri niteler. How many children do you have? They had so many books that they had to stack them in the hall. Many Americans travel to Europe each year. A lot of, Lots of Bu sıfatlar much ve many sıfatlarının informal(resmi olmayan) eşdeğerleridir

71 Lots of effort will be required to solve this problem. (sayılamaz) A lot of Americans travel to Europe each year. (sayılabilir) Little, Quite a little, Few, Quite a few Little ve quite a little sayılamaz isimleri niteler. We had a little ice cream after dinner. They offered little help for my problem. ("only a small amount" anlamında ) They offered quite a little help for my problem. ("a large amount"anlamında ) (Bakınız aşağıda quite a bit of,.) Few ve quite a few sadece sayılabilir isimleri niteler A few doctors from the hospital play on the softball team. Few restaurants in this town offer vegetarian dishes. ("only a small number"anlamında ) Quite a few restaurants in this town offer vegetarian dishes. ("a large number" anlamında) A little bit of, Quite a bit of Bu informal ifadeler sayılamayan isimlerin önüne gelirler. Quite a bit of ile quite a little arasında anlam farkı yoktur ve birincisi daha fazla kullanılır.. Enough There's a little bit of pepper in the soup. ("a small amount" anlamında) There's quite a bit of pepper in the soup. ("a large amount"anlamında) Bu sözcük hem sayılabilen hem de sayılamaz isimleri niteler. Plenty of I don't have enough potatoes to make the soup. We have enough money to buy a car. Bu teri de, hem sayılabilir hem de sayılamaz isimleri niteler. No There are plenty of mountains in Switzerland. She has plenty of money in the bank. Bu sözcük hem sayılabilen hem de sayılamaz isimleri niteler. There were no squirrels in the park today.

72 Lesson 9 Köşeli Parantezler The Brackets Köşeli parantezler [ [ ] ] aşağıdaki durumlarda kulanılır: Bir cümledeki sözcük ya da ifadelerin açıklanması amacıyla,daha açık ve ek bilgilerin verilmesi amacıyla: Lew Perkins, the Director of Athletic Programs, said that Pumita Espinoza, the new soccer coach [at Notre Dame Academy] is going to be a real winner. Birisinden aktarılan bir ifadede bir sözcüğün ya da bir zamirin cümleye uydurulmak amacıyla değiştirilmesi ya da eklenmesi gerektiğinde bu sözcük braket içerisinde gösterilir. Espinoza charged her former employer with "falsification of [her] coaching record." S ic ifadesi yazarından aynen aktarılmıştır anlamına gelir ve bir aktarmada yine köşeli parantezler içerisinde gösterilir. Bu ifade italik olarak yazılabilir ama parantezlerin kendisi italik yapılmaz ve sözcüğün altı hiç bir zaman çizgili gösterilmez. Bu ifadenin sadece orijinal konuşmanın verilmesinin önemli olduğu yerde kullanılması uygundur. Reporters found three mispelings [sic] in the report. sic sözcüğü aynı zamanda böylece ve olduğu gibi anlamlarına da gelir ve bu durumda bir kısaltma olmadığından parantez içine de alınmaz. Birisinden aktararak bir konuşma ya da ifadeyi verirken bu aktarılan ifade içerisinde, orijinalinde italik yapulmamış ya da altı çizilmemiş sözcükler varsa bunlar köşeli parantez içine alınabilir.ayırca bir ifadede yapılan gerekli değişmeleri de köşeli parantez içerisinde bildirebilirsiniz : It was the atmosphere of the gym that thrilled Jacobs, not the eight championship banners hanging from the beams [italics added]. Parantez içerisine alınmış ifadelerde eğer ek parantezler varsa bunlar da köşeli parantez içine alınabilir: Chernwell was poet laureate of Bermuda (a largely honorary position [unpaid]) for ten years.

73 Lesson 10 Spelling: IE/EI IE ya da EI ile biten sözcükler Kural C harfinden den sonra gelenlerin; ya da, "neighbor" ve "weigh" deki gibi (A) sesi verenlerin dışında (I) ;E den önce yazılır Örnekler i; e den önce : e; i den önce: relief, believe, niece, chief, sieve, frieze, field, yield receive, deceive, ceiling, conceit, vein, sleigh, freight, eight İstisnalar seize, either, weird, height, foreign, leisure, conscience, counterfeit, forfeit, leisure, neither, science, species, sufficient.

74 Lesson 12 Yer edatları:at,in,on Prepositions of Location: At, In, On Yersle ilişkileri açıklayan edatlar iki türdürler: yer edatları ve yön edatları.her iki tür de olumlu ya da olumsuz olabilirler. Yer edatları, durumları ya da koşulları açıklayan fillerle,özellikle be birlikte ;yön edatları ise hareket ifade eden fiillerle görülürler. Bu ders, bazen güçlüğe neden olan olumlu yer edatlarını konu almaktadır: at, on, ve in. Öncelikle bu üç edat tarafından ifade edilen yersel ilişkiler ele alınacak, daha sonra in ve on kullanımına daha yakından bakılacaktır. Boyutlar ve Edatlar Edatlar, ifade ettkikleri boyutlara göre birbirinden farklılık gösterirler. Geometri de kullanılan nokta,yüzey ve alan ya da hacim temelinde bunları üç grupta toplamak olanaklıdır. Nokta Bu gruptaki edatlar, kendilerinden sonra gelen isimlerin, konumlandırılmış bir başka nesneyle ilişkisinin noktasal olduğunu anlatırlar. Yüzey Bu gruptaki edatlar, bir nesnenin konumunun üzerinde bulundukları bir yüzeye göre olduğunu gösterirler. Area/Volume Bu gruptaki edatlar nesnenin, bir alanın sınırları içinde ya da bir hacim tarafından çevrelenmiş olduğunu gösterirlerprepositions in this group indicate that an object lies within the boundaries of an area or within the confines of a volume. Geometride ikiside iki boyutlu olduğundan alan ve yüzey birlikte ele alınırken, gramerde ikisi de aynı edatları kullandığından alan ve hacim birlikte ele alınmaktadır. Bu açıklamalar ışığında, at, on, ve in aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

75 at... point on... surface in... area/volume Edatların anlamları aşağıda verilen bazı örnek cümlelerle açıklanmaktadır: 1) My car is at the house. 2) There is a new roof on the house. 3) The house is in Tippecanoe county. 4) There are five rooms in the house, which has a lovely fireplace in the living room.

76 Bütün bu cümleler,.nerededir? "Where is?" türünden bir soruya yanıt olmakta ise de her biri ayrı bir bilgi vermektedir. Daha fazla ilerlemeden önce, her cümlede gösterilen konumsal ilişkiyi kendi kendinize açıklayınız. 1) Sabit bir nokta olarak anlaşılan bir eve göre bir arabayı konumlandırın. 2)Evi,üzerinde başka bir nesne,örneğin çatı, olan bir yüzey olarak allınız. 3) Evi bir coğrafya alanına yerleştiriniz. 4Evi, içerisinde başka nesneler örneğin şömine olan daha küçük bölümlere,örneğin odalara ayrılabilir olarak düşününüz. at in kullanılışı At başka bir yorumu gerektirir.kendi konumsal uyarlamasında en az spesifik olan edat olduğundan, kullanım alanı da çok geniştir.aşağıda bunlardan bazıları görülmektedir. Yer 5a) Tom is waiting for his sister at the bank. 5b) Sue spent the whole afternoon at the fair. destination 6a) We arrived at the house. 6b) The waiter was at our table immediately. Yön

77 7a) The policeman leaped at the assailant. 7b) The dog jumped at my face and really scared me. 5a) da banka,yukarıda 1) deki gibi,tom un yerini tanımlayan bir nokta olarak anlaşılabilir. 5b) genellikle çok gemniş bir alana dağılı bulunduğundan de fair i bir nokta olarak düşünmek daha az anlamlı görünmektedir Bu durumda, çok spesifik olmadığından at kullanılır; ve bu Sue nin konumunu diğer başka yerlere göre değil fair e göre tanımlar. 6a) da at,burada kullanılamayacak olan to ile olan neden/sonuç ilişkisini sergilemektedir: bir yere varmak, ona doğru gitmenin bir sonucudur. Bu ilişki için daha fazla bilgi Prepositions of Direction: To, (On)to (In)to dersinde bulunmaktadır. 7a) ve 7b) at in belirli hareket ifade eden fiillerle, yön,yani bir şeye doğru olmayı, ifade eden to ile aynı anlamda kullanılabileceğini göstermektedir. Bu dersin kalan kısmında, in ve on kullanımından kaynaklanan sorunları ele alacağız.. in ve on 1. Bir tarla ya da pencere gibi kapalı mahalleri ifade eden isimler hem on hem de in alabilirler.bu kullanımda edatlar normal anlamlarındadırlar:mahal bir yüzey olarak düşünüldüğünde on ; bir alan olarak düşünüldüğünde ise in kullanılır. Three players are practicing on the field. (yüzey) Three cows are grazing in the field. (alan)

78 The frost made patterns on the window. (yüzey) A face appeared in the window. (alan) in,alanın kapalı olduğunu anlatırken, on kapalı olması gerekmeyen sadece bir yüzeyi anlatır.: The sheep are grazing in the pasture. (çitle çevrilmiş) The cattle are grazing on the open range. (çitle çevrilmemiş) Three players are on the basketball court. (kapalı değil) Three players are on the soccer field. (kapalı değil)

79 Two boxers are in the ring. (iplerle çevrilmiş) 2. Alan eğer fiziksel değil de metaforik anlamda ise,örneğin bir akademik bilim dalından söz ediliyorsa in kullanılır. She is a leading researcher in the bioengineering field. 3. in ve on için bir kaç genel kullanım biçimi street le olan kullanımlarıdır. İlk ikisi in ve on için normal kullanım örneğini izlerken, üçüncüsü bir diyum olup böylece ezberlenmelidir. a) The children are playing in the street. b) Our house is on Third Street. c) He declared bankruptcy last week, and now he's out on the street. (Bu fakirleşti anlamına gelen bir idyum dur) a) da, cadde(street) her iki yanında kaldırılarla çevrelenmiş bir alan olarak anlaşılabilir. b) yi birinci kısımdaki 3) cümlesine ilişki tartışmayla karşılaştırın. Burada on evi Üçüncü Caddenin bir tarafına yerleştirir ve üzerinde evlerin bulunduğu bir yer anlamı vermez. Street kendisine yakın olan yere evin yerlştirildiği bir çizgi olarak anlaşıldığından, Because the street is understood as a line next to which the house is situated, on,burada at in normal anlamında kullanılmaktadır:evi caddeye göre yer olarak tanımlar ama tam adresini vermez.bu amaçla, adres çizgi üzerindeki belli bir nokta olduğundan, at kullanılır. "Our house is at 323 Third Street." Cümlesi ile karşılaştırın. c) de out on the street bir idyum olup fakir ya da "yardıma muhtaç anlamına gelir. 4. In ve on taşıma amaçlı da kullanılabilir: in taksi ile kullanılırken, on otobüs ya da diğer kamu taşıma araçlarıyla kullanılır:

80 in the car on the bus on the plane on the train on the ship İngilizce de bazıları araç hareket halinde iken on ve durmakta iken in kullanarak,kamu taşıma araçlarına ilişkin diğer bir farklılığı da vurgularlar. My wife stayed in/on the bus while I got out at the rest stop. The passengers sat in/on the plane awaiting takeoff.

81 Lesson 13 Adılların(article) kullanımı The use and nonuse of articles Article ların kullanıldığı ve kullanılmadığı durumlar Adıl(Article) ın tanımı İngilizce de iki tür adıl(article) bulunmaktadır: belirli adıl(definite) (the) ve belirsiz adıl(indefinite)(a, an.) Bu adılların kullanımı önemli ölçüde bir grubun her hangi bir elemanından mı yoksa belirli bir elemanından mı söz edildiğine bağlıdır. 1.Belirsiz adıllar : a and an A ve an, nitelenen ismin belirsiz olduğu işaretini verir. Yani bu grubun her hangi bir üyesidir. Bu belirsiz adıllar isim genel olduğunda tekil isimlerle kullanılırlarken, çoğul genel için buna karşı gelen miktar sözcüğü some kullanılır. Kural şudur: a + sessiz harfle başlayan tekil genel isim : a boy an +sesliyle başlayan tekil genel isim: an elephant a +sessiz gibi okunan sesli genel isim : a user ('yoo-zer,' gibi okunduğundan y ile başlıyormuş gibi a kullanılır) some + çoğul isim: some girls Eğer isim ibr sıfat tarafından nitleneyiorsa, a ve an arasındaki seçim aadıldan hemen sonra gelen sıfatın ilk harfinin verdiği sese bağlıdır. a broken egg an unusual problem a European country ('yer-o-pi-an,' gibi okunuyor, o zaman y sesi verdfiğinden a alır.) İngilizce de belirsiz adılların bir meslek,ulus ya da din üyeliğini ifade etmekte kullanıldığına dikkat ediniz. I am a teacher. Brian is an Irishman. Seiko is a practicing Buddhist. 2. Belirli Adıl: the İsim belirli ya da özel olduğunda, tekil ya da çoğul isimlerin önüne gelir. The ismin,bir grubun belirli bir üyesini anlattığı ya ni belirli olduğu işaretini verir. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz:

82 Tekil Çoğul Belirsiz(a ya da an) Belirli(the) a dog ( herhangi dog) the dog (Belirli bir dog) an apple (herhangi apple) the apple (Belirli bir apple) some dogs (herhangi dogs) some apples (herhangi apples) the dogs (Belirli dogs) the apples (Şu belirli apples) The, bir şeyi genel anlamda ifade eden sayılamayan isimlerle kullanılmaz: [Adıl yok] Coffee is a popular drink. [Adıl yok] Japanese was his native language. [Adıl yok ] Intelligence is difficult to quantify. The, niteleyen cümlecik ya da ifadeyi sınırlayarak sayılamayan ismi daha belirli hale getirmek üzere kullanılır: The coffee in my cup is too hot to drink. The Japanese he speaks is often heard in the countryside. The intelligence of animals is variable but undeniable. The, aynı zamanda isim tekunique bir şeyi anlattığında da kullanılır: the White House the theory of relativity the 1999 federal budget the nin Coğrafyadaki kullanımı Aşağıdakilerden önce the kullanmayınız : Ülke isimleri(italy, Mexico, Bolivia) Netherlands ve US ile kullanılır(the USA) Kent,kasaba ya da (Seoul, Manitoba, Miami) Sokak isimleri(washington Blvd., Main St.) Göl ve körfez isimleri (Lake Titicaca, Lake Erie) Göl gruplarında kullanılır (The Great Lakes ) Dağ isimleri(mount Everest, Mount Fuji) sıradağlarda kullanılır(the Andes ya da the Rockies) ya da alışılmamış dağ isimlerinde (the Matterhorn ) Kıt a isimlerinde(asia, Europe) Ada isimlerinde (Easter Island, Maui, Key West) takım adalarda kullanılır( the Aleutians, the Hebrides, the Canary Islands ) Aşağıdakilerden önce the Kullanınız: Nehir,okyanus,deniz isimleri(the Nile, the Pacific) Yer küre üzerindeki noktalar(the Equator, the North Pole) Coğrafya bölgeleri (the Middle East, the West) Çöller,ormanlar,akıntılar, yarım adalar. (the Sahara, the Persian Gulf, the Black Forest, the Iberian Peninsula)

83 Adılların diğer kullanımları Yukarıdakilere ek olarak, a, an, ve the nın kullanımı adıl I izleyen ismin aşağıdakilerden birine sahip olup olmamasına bağlıdır: Countable / noncountable İlk/ sonraki söz ediş Genel / özel 1. Countable / Noncountable A ve an eğer isim sayılabiliyorsa kullanılır. I stepped in a puddle. (Kaç tane su birikintisine bastınız?sadece bir tane. Öyle is a kullanılır) I drank a glass of milk. (Glasses of milk sayılabilir) I saw an apple tree. (Apple trees sayılabilir) İsim sayılamadığında The kullanılmalıdır. I dove into the water. (Kaç tane suya daldınız? Su,sayıulamaz olduğundan bu soru anlamsız görünüyor.öyleyse the kullanılır.) I saw the milk spill. (Kaç tane milk? Milk sayılamaz)

84 I admired the foliage. (Kaç tane foliages? Foliage sayılamaz) 2.İlk/ Sonraki söz ediş Bir yazı parçasında bir isim ilk kez söz konusu olduğunda A ya da an kullanılır.yazıda aynı ismi daha sonra kullanırken,o ismi göstermek üzere The kullanılır. An awards ceremony at the Kremlin would not normally have attracted so much attention. But when it was leaked that Soviet President Konstantin Chernenko would be presenting medals to three cosmonauts, interest in the ceremony intensified. Time, Sept. 17, Not: There is ve there are, bir paragraf ya da denemenin başlangıcında bir ismi takdim etmek üzere kullanılırlar. There is a robin in the tree outside my window. When my cat jumps up on the desk, the robin flies away. 3.Genel/Özel A, an, ve the, sayılabilir isimlerden oluşan bir grubun bütün üyelerini göstermek üzere kullanılırlar.bu kullanım biçimi,latince de sınıf anlamına gelen generic adıyla bilinir. A tiger is a dangerous animal. (her hangi bir tiger) The tiger is a dangerous animal. (Bütün tigers: tiger,bir generik kategori olarak) Belirsiz a ve an ile generic a ve an arasndaki fark birincisinin bir sınıfın her hangi bir üyesini göstermesine karşılık, ikincisinin sınıfın bütün üylereini göstermesidir. Adıl ların kullanılmaması da, generic ( ya da genel) bir anlam verir: Çoğul isimlerle adıl kullanılmaz : Tigers are dangerous animals. (bütün tigers) sayılamayan isimlerle adıl kullanılmaz : Anger is a destructive emotion. (her hangi türden bir anger)

85 Adıl ların düşmesi(kullanılmaması) Bazı isimlerin adıl alması, bazılarının sayılabilir olup olmadıklarına göre adıl almasına karşılık, bazıları hiç adıl almaz.adıl almayan bazı çok bilinen isimler aşağıda verilmektedir: 1. Dil ve ulus isimleri a. Chinese b. English c. Spanish d. Russian 2. Spor dallarının isimleri a. volleyball b. hockey c. baseball 3. Akademik dalların isimleri a. mathematics b. biology c. history d. computer science

86 Lesson 14 Konumsal ilişki edatları Prepositions of Spatial Relationship above Write your name above the line. across Draw a line across the page. against She leans against the tree. ahead of The girl is ahead of the boy. along There is lace along the edge of the cloth. among He is among the trees.

87 around Draw a circle around the answer. behind The boy is behind the girl. below Write your name below the line. beneath He sat beneath the tree. beside The girl is standing beside the boy. between She is between two trees. from He came from the house. in front of The girl is in front of the boy.

88 inside He is inside the house. nearby There is a tree nearby the house. off His hat is off. out of He came out of the house. through She went through the door. toward She is walking toward the house. under He is hiding under the table. within Please mark only within the circle.

89 Lesson 15 Prepositions of Time, of Place, and to Introduce Objects Zaman,yer ve nesneleri sunum edatları Zaman içinde bir nokta On günlerle kullanılır: I will see you on Monday. The week begins on Sunday. At öğlen,gece,gece-yarısı ve günün zamanıyla kullanılır : My plane leaves at noon. The movie starts at 6 p.m. In,günün diğer kısımları,aylar,yıllar ve mevsimlerle kullanılır: He likes to read in the afternoon. The days are long in August. The book was published in The flowers will bloom in spring. Aşkın zaman Aşkın zamanı ifade etmek için İngilizcede şu edatlar kullanılır: since, for, by, from to, from-until, during,(with)in She has been gone since yesterday. (Dün gitti fakat hala dönmedi-she left yesterday and has not returned.) I'm going to Paris for two weeks. (Burada iki hafta geçireceğim-i will spend two weeks there.) The movie showed from August to October. (Ağustosta başlayıp Ekimde bitti) The decorations were up from spring until fall. (Baharda başlayıp sonbaharda bitti- Beginning in spring and ending in fall.) I watch TV during the evening. (Öğleden sonra her hangi bir zaman-for some period of time in the evening.) We must finish the project within a year. (Bir yıldan uzun değil-no longer than a year.)

90 Yer Yer kavramını ifade etmek üzere İngilizce de şu edatlar kullanılır:noktanın kendisinden söz ederken in, bir şey tarafından çevrelenmiş bir şeyden söz ederken inside;yüzeyden bahsederken on, genel bir yerden söz ederken at. There is a wasp in the room. Put the present inside the box. I left your keys on the table. She was waiting at the corner. Bir noktadan daha yüksek Belirli bir noktadan daha yüksekte bulunan şeylerden söz ederken şu edatlar kullanılır: over, above. He threw the ball over the roof. Hang that picture above the couch. Bir noktadan daha alçak Belli bir noktadan daha alçaktaki şeylerden söz ederken şu edatlar kullanılır: under, underneath, beneath, below. The rabbit burrowed under the ground. The child hid underneath the blanket. We relaxed in the shade beneath the branches. The valley is below sea-level. Bir noktaya yakın Bir noktaya yakın şeylerden söz ederken şu edatlar kullanılır: near, by, next to, between, among, opposite. She lives near the school. There is an ice cream shop by the store. An oak tree grows next to my house The house is between Elm Street and Maple Street. I found my pen lying among the books. The bathroom is opposite that room.

91 Fiil nesnelerinin sunumu İngilizce de aşağıdaki edatlar yanlarında gösterilen fiillerin nesnelerini sunarken kullanılır. At: glance, laugh, look, rejoice, smile, stare She took a quick glance at her reflection. (exception with mirror: She took a quick glance in the mirror.) You didn't laugh at his joke. I'm looking at the computer monitor. We rejoiced at his safe rescue. That pretty girl smiled at you. Stop staring at me. Of: approve, consist, smell I don't approve of his speech. My contribution to the article consists of many pages. He came home smelling of alcohol. Of (or about): dream, think I dream of finishing college in four years. Can you think of a number between one and ten? I am thinking about this problem. For: call, hope, look, wait, watch, wish Did someone call for a taxi? He hopes for a raise in salary next year. I'm looking for my keys. We'll wait for her here. You go buy the tickets and I'll watch for the train. If you wish for an "A" in this class, you must work hard.

92 Lesson 16 Parça Cümleler Sentence Fragments Parça cümleler tamamlanmamış cümlelerdir. Parça cümle genellikle ana cümlecikten ayrılmış cümle parçalarıdır. Bunları düzeltmenin en kolay yolu, parça cümle ile ana cümle arasındaki nokta işaretini kaldırmaktır. Yeni ortaya çikan cümle için yeniden noktala yapmak gerekbilir. Aşağıda verilen örneklerde parça cümle kırmızı ile düzeltme amacıyla yapılan noktalama ve /veya eklenen sözcükler mavi ile gösterilmiştir. Parça cümlenin çoğu zaman bir bağlı cümle ya da ana cümleyi izleyen uzun bir cümlecik olduğuna dikkaat ediniz. Parça cümle (ifade ya da bağıl cümlecik) Purdue offers many majors in engineering. Such as electrical, chemical, and industrial engineering. Coach Dietz exemplified this behavior by walking off the field in the middle of a game. Leaving her team at a time when we needed her. I need to find a new roommate. Because the one I have now isn't working out too well. The current city policy on housing is incomplete as it stands. Which is why we believe the proposed ammendments should be passed. Olası düzeltme Purdue offers many majors in engineering, such as electrical, chemical, and industrial engineering. Coach Dietz exemplified this behavior by walking off the field in the middle of a game, leaving her team at a time when we needed her. I need to find a new roommate because the one I have now isn't working out too well. Because the current city policy on housing is incomplete as it stands, we believe the proposed ammendments should be passed. Yukarıdaki son örnekte olduğu gibi gazete muhabirlerinin çoğu zaman ana cümleden açık biçimde ayrılan,ayrı bir bağımlı cümlecik kullandıklarına dikkat etmişsinizdir.bu,belirli bir şeyi vurgulamak amacıyla gazetecilerin sık başvurdukları bir uygulamadır.akademik yazılarda ve daha resmi yazılarda bu tür gazeteci alışkanlıklarından sakınmak gerekir. Bazı parça-cümleler ana cümleye bağlanmadan bırakılmış cümle kısımları olmayıp, ana cümlecik gibi yazılan ama fiili veya öznesi olmayan ifadelerdir. Parça(eksik ana cümle) Ana fiil yok A story with deep thoughts and emotions. Toys of all kinds thrown Olası düzeltme Appositive: Gilman's "The Yellow Wallpaper," a story with deep thoughts and emotions, has impressed critics for decades. Direk nesne: She told a story with deep thoughts and emotions. Complete verb: Toys of all kinds

93 everywhere. A record of accomplishment beginning when you were first hired. Özne yok With the ultimate effect of all advertising is to sell the product. By paying too much attention to polls can make a political leader unwilling to propose innovative policies. For doing freelance work for a competitor got Phil fired. were thrown everywhere. Direk nesne: They found toys of all kinds thrown everywhere. Direk nesne: I've noticed a record of accomplishment beginning when you were first hired. Ana fiil: A record of accomplishment began when you were first hired. Edatı kaldırma: The ultimate effect of all advertising is to sell the product. Edat I kaldırma: Paying too much attention to polls can make a political leader unwilling to propose innovative policies. Edat I kaldırma: Doing freelance work for a competitor got Phil fired. Yeniden düzenlem: Phil got fired for doing freelance work for a competitor. Öznesi olmayan son üç parça-cümle örneği karmaşık yapılar olarak da bilinir.bunlar (genellikle uzun bir edat cümleciği ile ) bir şekilde başlarlar fakat düzenli bir predicate ile biterler. Genellikle edat öznesi (çoğunlukla,son iki örnekteki gibi gerund) cümlenin öznesi olarak kullanılır ki, bunun kaldırılması ile cümle kolayca düzeltilebilir.

94 Lesson 17 Accept/Except ve Affect/Effect Spelling: Accept/Except and Affect/Effect Birbirine yakın söylenime(telaffuz) sahip (homophone) sözcüklerle ilgili yanlışlara söylenim yanlışları denir.bu yanlışlar yanlış hecelemeden kaynaklanan hatalardan daha önemlidirler. Çünkü bunlar sadece bir sözcüğün yanlış hecelemenmesini değil fakat sözcükdüzeyi yanlışlarını da içerirler.en çok rastlanan yanlışlar accept/except ve affect/effect gibi homophone ikililerde ortaya çıkmaktadır. Accept and Except Meanings for the most common uses: ac cept (transitive verb) [Middle English, from Middle French accepter, from Latin acceptare, frequentative of accipere to receive, from ad- toward + capere to take] 1a: Kendi rızasıyla almak,kabul etmek <accept a gift> b: Bir şeyi alma ya da bağlama yetisinde olmak (uygulanan ya da eklenen bir şeyi) <a surface that will not accept ink> 2: Onay ya da izin vermek <to accept her as one of the group> 3a: tepki göstermeksizin tahammül etmek. <accept poor living conditions> b: (bir şeye/duruma) doğru ve uygun olarak bakmak <the idea is widely accepted> c: İnanmak, bir şeyi doğru varsaymak <refused to accept the explanation> 4a: Olumlu yanıt vermek <accept an offer> b: bir şeyi üstlenmek (bir sorumluluğu) <accept a job> 5: Bir ödeme zorunluluğunu onaylamak; also: to take in payment <we don't accept personal checks> 1. ex cept (edat) [Originally past participle;aşağıda 3 deki anlama bakınız] dışşında ya da haricinde <open daily except Sundays> 2. ex cept (Bağlaç) 1: bundan başka bir durum dışında; meksizin <you face punishment except if you repent> 2:şunun dışında ki.. <it was inaccessible except by boat>

95 3: only (genellikle ardından that gelir ) <I would go except that it's too far> Daha az kullanım anlamları: 3. ex cept (transitive verb) [Latin exceptus, past participle of excipere :dışına almak,dışında tutmak,hariç tutmak] Bir bütünün dışına almak,çekmek; hariç tutmak ;ihmal etmek <if we only except the unfitness of the judge, the trial was a perfect enactment of justice> <Adam and Eve were forbidden to touch the excepted tree (past participle)> Affect and Effect Meanings for the most common uses: Affect 1. af fect (transitive verb) [Middle English, kökeni affectus] Bir şey üzerinde etki yaratmak,etkilemek: a: Bir şey üzerinde önemli etki Effect yapmak,değiştirmek <paralysis affected his limbs> b: bir yanıt almak üzere üstünde eylemde bulunmak (kişi ya da kişinin düşünce ve duyguları) 1. ef fect (noun) [Middle English, Kökeni,Ortaçağ Fransızca ve Latince, Latince effectus,] 1a: niyet; ima<the effect of their statement was to incite anger> b: temel anlam;öz,ruh <her argument had the effect of a plea for justice> 2: Bir olayı kaçınılmaz biçimde izleyen bir şey <environmental devastation is one effect of unchecked industrial expansion> 3: dışa vuran bir işaret;görünüm <the makeup created the effect of old age on their faces> 4:başarma,yerine getirme <the effect of years of hard work> 5: Bir sonuca ulaştırma gücü;etkileme <the content itself of television is therefore less important than its effect> 6çoğul:menkul mal; eşyalar<personal effects> 7a: farklı bir izlenim <the color gives the effect of being warm> b:istenilen ya da farklı bir etkinin yaratılması <her tears were purely for effect> c (1): farklı ve

96 istenilen bir izlenim yaratmak üzere tasarlanan şeyler,genellikle çoğul (2)çoğul: special effects 8:işlerli olma durumu ya da kalitesi; çalışma<the law goes into effect next week> in effect:işin aslı,işin gerçeği <the committee agreed to what was in effect a reduction in the hourly wage> to the effect:.anlamında <issued a statement to the effect that he would resign> Daha az kullanım anlamları: Affect: 2. af fect (transitive verb) 1:sevgi gösterisinde bulunmak; geniş ölçüde etkilemek <affect a worldly manner> 2: yalandan yapmak,numara yapmak <affect indifference, though deeply hurt> 3. af fect (isim) Duygusal olarak etkilemek.hisleriyle oynamak <he displayed a distressing lack of affect> Effect 2. ef fect (transitive fiil ) 1:bir oluşa,olguya neden olmak <the citizens were able to effect a change in government policy> 2a:bir şeylerin üstesinden gelerek ortaya çıkarmak; accomplish <effect a settlement of a dispute> b:çalışır hale getirmek <the duty of the legislature to effect the will of the citizens> Usage: affect ve effect arasındaki karışıklık sadece herkesin yaptığı bir yanılgı olmaktan öte, uzun bir geçmişe de sahiptir. effect 1494 lerde affect yerine(yukarıda,1) ve1652 lerde affect (yukarıda,2) yerine kullanılırdı.isim olan affect bazen yanlış biçimde effect ismi yerine kullanılmaktadır. Psikoloji ilgili olanların dışında isim olarak affect sözcüğüne nadiren gerek duyulur.

97 Lesson 18 Nouns:making plural İsimlerin Çoğul Yapılması İsimler aşağıdakilerden biri yoluyla çoğul yapılabilir. 1. Sözcüklerin çoğunda sona bir -s getirilir. elephant--elephants stereo--stereos 2. Sss sesi veren sözcüklerde sona (-s, -z, -x, -ch, -sh) getirilir. box--boxes church--churches 3.Sessizlerle biten sözcüklerin -y (-ay, -ey, -iy, -oy, -uy), add sonuna s getirilir.i. tray--trays key--keys 4.Eğer sözcüğün sonunda sessizden sonra bir y de bulunuyorsa,bu önce -ie biçimine çevrilir sonra sonuna s konulur. enemy--enemies baby--babies 5. Eğer sözcük -s ile bitiyorsa, bu es olarak çoğul yapılır. synopsis--synopses thesis--theses 6. sonunda f ya da fe bulunan sözcükler ves getirilerek çoğul yapılır. knife--knives self--selves 7. Sonunda o bulunan sözcükler ya s ya da es ile çoğul yapılır. Bir çok sözcüğün çoğul yapılması yukarıdaki yollardan birinin kullanımını gerektirir.sözcüğün sonuna s ya da es den hangisinin getirileceğini, sözlüğe bakarak da kontrol ediniz. Genelde iki önemli kural bulunmaktadır. a.sesli bir harf ve o ile biten(-ao, -eo, -io, -oo, -uo) sadece s getirilerek çoğul yapılır. stereo--stereos studio--studios

98 duo--duos b. o ile biten bütün müzikle ilgili sözcükler sadece s getirilerek çoğul yapılır. piano--pianos cello--cellos solo--solos c.( -o) ile biten sözcüklerin çoğul biçimleri: -os -oes os ya da -oes -os -oes -os ya da -oes albinos echoes Avocados/oes armadillos embargoes Buffaloes/os autos heroes Cargoes/os bravos Negroes Desperadoes/os cantos tornatoes Dominoes/os casinos torpedoes Ghettos/oes combos vetoes Grottoes/os gazebos infernos kimonos logos marachinos monchos sombreros tacos torsos tobaccos typos Hoboes/os İnnuendoes/os Lassos/oes Mangoes/os Mosquitoes/os Mottoes/os Mulates/oes Noes/os Palmettos/oes Pecadilloes/os Tornadoes/os Volcanoes/os

99

100 Lesson 19 Özne ile fiilin uyuşumu Making Subjects and Verbs Agre 1. Bir cümlenin öznesi by ile birbirine bağlanmış bir ya da daha fazla isim ya da zamirden oluştuğunda,fiil çoğul kullanılır. 2. İki ya da daha fazla tekil isim or ya da nor ile bağlanıyorsa, fiil tekil olarak kullanılır. 3. Bileşik bir özne orya da nor ile bağlanan bir ya da daha fazla isim ya da zamirden oluşuyorsa,fiilin kendisine en yakın özne parçası ile uyuşumlu olması gerekir. 4. Doesn't ;does not için kullanılan kısaltmadır ve yalnızca tekil özne şle kullanılmalıdır. Don't ise do not ın kısaltmasıdır ve sadece çoğul özne ile kullanılmalıdır. Bu kuralın istisnası birinci ve ikinci tekil şahıs kullanımlarında ortaya çıkar,yani I ve you da 5. Özne ve fiil arasında bulunan bir cümlecik bazen yanıltıcı olabilmektedir. Fiil sadece özne ile uyuşur cümlecikteki zamnir ile değil. Do not be misled by a phrase that comes between the subject and the verb.

101 6. each, each one, either, neither, everyone, everybody, anybody, anyone, nobody, somebody, someone, ve no one sözcükleri tekildirler ve fiiller de tekil olmalıdır. 7. civics, mathematics, dollars, measles, ve news sözcükleri tekil fiil gerektirirler.require singular verbs. Not: dollars ın özel bir durumu vardır. Bir para miktarından söz ederken fiilin tekil olması gerekir, ama dolar dan söz ederken fiil çoğul olarak kullanılır. 8. scissors, tweezers, trousers, ve shears çoğul fiil gerektirirler. (Bunlar iki parçadan oluşan şeylerdir.) 9. there is ya da or there are ile başlayan cümlelerde özne fiili izler. there özne olmadığı için fiil fiil kendisini izleyenle uyuşmalıdır. 10. Toplu isimlercollective nouns birden fazla kişiyi içeren isimlerdir ve tekil olarak düşünülerek fiilin tekil olmasını gerektirirler: group, team, committee, class, ve family. Bir kaç durumda, grup içerisindeki bireyler düşünüldüğünde ve özellikle bunlar kastedildiğinde çoğul olarak düşünülmelidirler.

102 11. with, together with, including, accompanied by, in addition to, ya da as well gibi ifadeler öznenin sayısını değiştirmez. Eğer özne tekilse fiil de tekil olacaktır.

103 Lesson 20 Fiil Zamanları Verb Tenses Simple Present Present Progressive Simple Past Past Progressive Active Tenses Future Present Perfect Present Perfect Progressive Past Perfect Future Perfect Simple Present Present Progressive Simple Past Passive Tenses Past Progressive Future Present Perfect Past Perfect Future Perfect Modals Active Tenses Şimdiki eylem ya da koşullar I hear you. Here comes the bus. Genel gerçekler There are thirty days in September. Simple Present Eulem-yok; Alışkanlık eylemleri I like music. I run on Tuesdays and Sundays. Gelecek zaman The train leaves at 4:00 p.m. Present Progressive Sürmekte olan eylem Algılama fiilleri I am playing soccer now He is feeling sad

104 Simple Past Tamamlanmış eylem Tamamlanmış(bitmiş) durum We visted the museum yesterday. The weather was rainy last week. Geçmişte bir süre yer almış olan eylem They were climbing for twenty-seven days. Past Progressive Geçmişte bir diğeri tarafından kesilen eylem We were eating dinner when she told me. Future will/won't ile Gelecekte yer alacak ya da yer almayacak eylem I'll get up late tomorrow. I won't get up early. going to -- Şimdiki durumlara bağlı gelecekteki eylemler. I'm hungry. I'm going to get something to eat. Geçmişte başlayıp şimdi devam eden durum anlatan fiillerle He has lived here for many years. Present Perfect Alışkanlık ya da sürekli hareket anlatan He has worn glasses all his life. ever, never, before ile geçmişte belli olmayan bir zamanda yer alan eylemler Have you ever been to Tokyo before? Present Perfect Progressive To express duration of an acton that began in the past, has continued into the present, and may continue into the future David has been working for two hours, and he hasn't finished yet.

105 Past Perfect Geçmişte bir başka eylemin başlamasından önce tamamlanmış eylem veya durum When I arrived home, he had already called. reported speech halinde Jane said that she had gone to the movies. Future perfect Gelecekte belirli bir zamanda ya da ondan önce tamamlanacak olan eylemler By next month we will have finished this job. He won't have finished his work until 2:00. THE PASSIVE TENSES active: The company ships the computers to many foreign countries. Simple present passive: Computers are shipped to many foreign countries. Present Progressive active: passive: The chef is preparing the food. The food is being prepared. active: Simple Past The delivery man delivered the package yesterday. passive: The package was delivered yesterday.

106 active: The producer was making an announcement. Past Progressive passive: An announcement was being made. Future active: passive: Our representative will pick up the computer. The computer will be picked up. active: Someone has made the arrangements for us. Present Perfect passive: The arrangements have been made for us. active: They had given us visas for three months. Past Perfect passive: We had been given visas for three months. active: By next month we will have finished this job. Future perfect passive: By next month this job will have been finished. active: Modals passive:

107 Lesson 21 Düzensiz Fiiller Irregular Verbs Present Past Past Participle be was, were been become became become begin began begun blow blew blown break broke broken bring brought brought build built built burst burst burst buy bought bought catch caught caught choose chose chosen come came come cut cut cut deal dealt dealt do did done drink drank drunk drive drove driven eat ate eaten fall fell fallen feed fed fed feel felt felt fight fought fought find found found fly flew flown forbid forbade forbidden forget forgot forgotten forgive forgave forgiven freeze froze frozen get got gotten give gave given go went gone grow grew grown

108 have had had hear heard heard hide hid hidden hold held held hurt hurt hurt keep kept kept know knew known lay laid laid lead led led leave left left let let let lie lay lain lose lost lost make made made meet met met pay paid paid quit quit quit read read read ride rode ridden ring rang rung rise rose risen run ran run say said said see saw seen seek sought sought sell sold sold send sent sent shake shook shaken shine shone shone sing sang sung sit sat sat sleep slept slept speak spoke spoken spend spent spent spring sprang sprung stand stood stood steal stole stolen swim swam swum

109 swing swung swung take took taken teach taught taught tear tore torn tell told told think thought thought throw threw thrown understand understood understood wake woke (waked) woken (waked) wear wore worn win won won write wrote written LIE / LAY Present Past Past Participle lie, lying (yalan söylemek) I lied to my mother. I have lied under oath. lie, lying (uzanmak) lay, laying (bir yere koymak) I lay on the bed because I was tired. I laid the baby in her cradle. After laying down his weapon, the soldier lay down to sleep. Will you lay out my clothes while I lie down to rest? He has lain in the grass. We have laid the dishes on the table. SIT / SET Present Past Past Participle sit (oturmak) set (bir yere koymak) I sat in my favorite chair. Let's set the table before we sit down to rest. I set my glass on the table. You have sat there for three hours. She has set her books on my desk again.

110 RISE / RAISE Present Past Past Participle rise (kararlı biçimde yükselmek) raise (Yükseltmek) The balloon rose into the air. They raised their hands because they knew the answer. The boy raised the flag just before the sun rose. He has risen to a position of power. I have raised the curtain many times.

111 Lesson 22 Zamanların sırası Sequence of Tenses Aslında İngilizce de sadecce iki zaman fiilde işaret edilir, present (örn."he sings") ve past (örn."he sang"). Yalkşaık on üç tane olan diğer zamanlar yardımcı adı verilen diğer sözcüklerle ifade edilir. Temel altı zamanı öğrenen birisi yazılarında bir çok zamansal gerçekliği ifade edilir. Bu altı zaman aşağıdakilerdir: Simple Present: They walk Present Perfect: They have walked Simple Past: They walked Past Perfect: They had walked Future: They will walk Future Perfect: They will have walked Zamanların sıralanmasında ortaya çıkan güçlükler genellikle,hepsi üçüncü temel parça olan past yardımcıların eklenmesiyle yapılan perfect tense lerle ilgilidir. ring, rang, rung walk, walked, walked En çok kullanılan yardımcılar(auxiliaries) "be," "can," "do," "may," "must," "ought," "shall," "will," "has," "have," "had," fiilerinin çekim halleridir. Bunlar bu temel tartışmada ele alınacak fiillerdir aynı zamanda. Present Perfect present perfect "has" ya da "have" ile bir past participle (üçüncü temel kısım) içerir. Bu, geçmişte başlayan bir eylemin şimdi de devam ettiğini ya da etkilerinin şimdi de sürdüğünü ifade eder. 1. Betty taught for ten years. (simple past) 2. Betty has taught for ten years. (present perfect) 2. (1) de söylenmek istenen şey Betty nin emekli olduğudur ; (2) de söylenmek istenen şey, Betty nin hala öğretminlik yapmaya devam ettiğidir. 1. John did his homework. He can go to the movies. 2. If John has done his homework, he can go to the movies. Mastar halindeki fiiller de have fiiliyle birleştirilerek perfect tense oluştururlar, ve mastar halindeki fiiller "hope," "plan," "expect," and "intend," gibi hepsi geleceği işaret eden fiillerle kullanıldıklarında bazı sorunlar ortaya çıkar. (I wanted to go to the movie. Janet meant to see the doctor.) perfect tense başlayan ve genellikle ana fiildeki eylemden önce tamamlanan eylemi vurgulayarak bir sıralama oluşturur. 1. I am happy to have participated in this campaign! 2. John had hoped to have won the trophy. Böylece ana fiildeki eylem zamansal olarak geriyi gösterir ve perfect tense in işlevi tamamlanır.

112 past perfect tense; aynen simple past tense in yaptığı gibi geçmişte tamamlanan bir eylemi anlatır ama burada,past perfect teki eylem geçmişte bir başka eylemden önce tamamlanan bir eylemi anlatır. 1. John raised vegetables and later sold them. (past) 2. John sold vegetables that he had raised. (past perfect) (Sebzeler satılmadan önce toplandı) The vegetables were raised before they were sold. 1. Renee washed the car when George arrived (simple past) 2. Renee had washed the car when George arrived. (past perfect) (1) de Rene,Geroge gelene kadar bekledi,arabayı daha sonra yıkadı. (2) de ise George geldiğinde Renee arabayı yıkama işini bitirmişti. Koşul ve sonuç ifade eden cümlelerde,koşul içeren kısımda past perfect tense kullanılır. 1. If I had done my exercises, I would have passed the test. 2. I think George would have been elected if he hadn't sounded so pompous. Dikkat : Bir cümlede sadece bir tekwould have eyelm grubu olabilir. Future Perfect Tense future perfect tense gelecekteki bir zaman diliminde tamamlanmış olacak bir eylemi ifade eder. 1. Saturday I will finish my housework. (simple future) 2. By Saturday noon, I will have finished my housework. (future perfect) Özet 1. Judy saved thirty dollars. (past) 2. Judy will save thirty dollars. (future) 3. Judy has saved thirty dollars. (present perfect) 4. Judy had saved thirty dollars by the end of last month. (past perfect) 5. Judy will have saved thirty dollars by the end of this month. (future perfect)

113 Lesson 23 Fiilde Zamansal Uyuşum Verb Tense Consistency Bu dökümanda standart olmayan ya da kullanım açısından uygun olmayan fiiller kırmızı ile gösterilmiştir. Fiil Zamanlarındaki Kaymaların Kontrol Edilmesi Yazı yazma,çoğu zaman bir öykü anlatmayı içerir. Baxen bir öyküyü, ana yazma amacımız olarak anlatırken,bazen de bir metine gönderiler yaparak buna ilişkin küçük anekdotları hipotetik senaryoları gündeme getirirz. Bir denme, ağırlıklı olarak öykü anlatmayan bir metinde de, eylemi ve tartışılan durumu açıklamak üzere bir takım zaman gövdeleri kullanılır.zaman kullanımında yapılan değişiklikler, okuyucuya anlatılan değişik olaylar arasındaki geçici ilişkileri anlamakta yardımcı olur. Buna karşılık, uygunsuz ve gereksiz zaman kaymaları ise anlaşılma güçlüğü yaratır.genellikle yazarlar, anlattıkları ana söylem için bir ana zaman seçerler ve zamansal değişimleri, fiil zamanlarını çoğunlukla simple present ya d asimple past olan ana zamana göre değiştirerek gösterirler. Anlatıcı biçimde yazılmamış olan metinler bile fiil zamanlarını uygun va açık biçimde kullanmalıdırlar. Genel yol:her iki durum ve eylem aynı zamanda yer alıyorsa, her hanbi bir zamansal-kayma yapulmamalıdır. Örnekler: 1. The ocean contains rich minerals that washed down from rivers and streams. Containsmevcut durumu anlattığından present tense tedir; washed down ise present olması gerekirken past tense yapılmıştır. Doğrusu : The ocean contains rich minerals that wash down from rivers and streams. 2. About noon the sky darkened, a breeze sprang up, and a low rumble announces the approaching storm. Darkened ve sprang up past tense fiilleridir ; announces ise zamansal uyuğumun korunması için past olması gerekirken present yapılmıştır.

114 Doğrusu: About noon the sky darkened, a breeze sprang up, and a low rumble announced the approaching storm. 3. Yesterday we had walked to school but later rode the bus home. Had walked ;past perfect tense olup, zamansal gövde içerisinde(yesterday) uyuşumun sağlanması için past tense olmalıdır; çünkü rode şimdiki zaman gövdesinden daha önce tamamlandığını göstermek üzere past tense dir. Doğrusu: Yesterday we walked to school but later rode the bus home. Genel yol : Bir eylem ya da durumdan diğerine zamansal-gövde içerisindeki değişimleri göstermek üzere zaman-kayması yapılır. Örnekler: 1. The children love their new tree house, which they built themselves. Love,şimdiki durumu işaret etmek üzere present tense, (they still love it now;) built ise, şidiki zaman diliminden daha önce tamamlanmış bir eylemi göstermek üzere past tense (they are not still building it.) 2. Before they even began deliberations, many jury members had reached a verdict. Began ; eylemin şimdiki zaman diliminden önce tamamlandığını göstermek üzere past tense dir. (had reached) ise geçmişte tememlanmış bir başka olaydan önce tamamlandığını göstermek üzere past perfect (reaching eylemi, beginning eyleminden önce tamamlanmıştır) 3. Workers are installing extra loudspeakers because the music in tonight's concert will need amplification. Are installing ;şu andaki zaman diliminde devam etmekte olan bir eylemi işaret etmek üzere present progressive dir (işçiler hala installing, ve henüz finished değiller ) will need ise, şu andaki zaman diliminden sonra gerçekleşmesi beklenen bir eylemi anlatmak üzere future tense dir. (the concert will start in the future, and that's when it will need amplification.)

115 Bir paragraf ya da metinde zamansal-kaymaların kontrol edilmesi Genel yol:metnin ana kısmında kullanmak üzere bir zamansal yapı belirlenir ve zamansal değişimleri göstermek için yeri geldikçe zamansalkaymalar yapılır. İpuçları: Olayları anlatırken geçmiş zamanı temel almak ve bir yazara ya da yazarın düşüncelerine gönderide bulunmak uygun olur. (Trihi kişi hakında biyografik bilgiler ya da yazarın düşüncelerinde zaman içerisinde ortaya çıkan gelişmelerin anlatılması) Zamanı belirsiz ya da alışkanlıkla ilgili veya kendi düşüncelerimizi anlatırken ya da bir yazarın belirli bir çalışması hakkında yazarken present tense kullanmak, kolaylık sağlar.edebi çalıuşmalar, sinema ya da diğer hayali olayları anlatırken de present tense kullanımı uygun olur.yeri geldikçe,dramatik bir etki yaratmak için,bir olayı sanki şimdi oluyormuş gibi anlatmak da seçilebilir.bunu yaparken present tense kullanılır ve gereken yerlerde diğer zaman kaymalarına başvurulur. Geleceğe ilişkin eylemler farklı biçimlerde anlatılabilir, will, shall, is going to, are about to, tomorrow ve diğer zaman zarflarını kullanmak olanaklıdır. Basit zamanlarla ilişkili olarak diğer zamanların kullanılması Perfect ve profressive tense lerle basit progressive zamanlar arasında örneğin ("She was eating an apple) ile ("She has been eating an apple") arasındaki farkı yakalamak her zaman çok kolay değildir. Bu zamanları ayrı ayrı ele aldığımızda aralarındaki açıktır ama bir metin içerisinde aldığınızda, bunlar arasındaki fark daha çok diğer zamanlara ve cümledeki diğer cümleciklerin içerdiği zamanlara bağlı olduğundan kolay olmayabilir. Örnek 1: perfect ve progressive elemanlar içeren simple past anlatım On the day in question... By the time Tom noticed the doorbell, it had already rung three times. As usual, he had been listening to loud music on his stereo. He turned the stereo down and stood up to answer the door. An old man was standing on the steps. The man began to speak slowly, asking for directions. Bu örnekte, progressive fiiler olan had been listening ve was standing bir başka olayla aynı zaman diliminde ortaya çıktığını göstermektedir. The stereo-listening was underway when the doorbell rang. The standing on the steps was underway when the door was opened. past perfect progressive fiil olan had been listening eylemin ana anlatım zaman diliminden önce ortaya çıktığını ve bir başka olay başlayana kadar devam ettiğini göstermektedir.

116 Eğer birincil anlatım zamanı present progresive tense ise,başka bir olay ortaya çıktığında devam etmekte olan eylemi anlatmakta present progressive ya da present perfect progressive kullanılır.bu anlatım biçimi,geçmişteki fiktif olaylar şimdi oluyormuş gibi işlwmi görebildiklerinden örneğin bir roman,film ya da oyundan belli bir kısmın anlatılmasında kullanılabilir. Örnek 2: perfect ve progressive elemanlar içeren Simple present anlatım In this scene... By the time Tom notices the doorbell, it has already rung three times. As usual, he has been listening to loud music on his stereo. He turns the stereo down and stands up to answer the door. An old man is standing on the steps. The man begins to speak slowly, asking for directions. İlkinde olduğu gibi bu örnekte de, progressive fiiller olan has been listening ve is standing eylemin,başka bir eylem başladığı sırada devem etmekte olduğunu gösteriyor. present perfect progressivefiil olan has been listening,eylemin anlatım zamanından önce başladığını ve bir başka eylemin başladığı sırada devam etmekte olduğunu gösterir. Diğer zamansal ilişkiler ilk örnekte açıklandığı gibidir. Bütün bu durumların hepsinde fiilin progressive ya da ing kısmı sadeceeylemin devam etmekte olduğuna, yani bir eylem başladığında bir başka eylemin devam etmekte olduğuna işaret eder. Zamansal ilişkiler hakkında yukarıda söylenenler bir progresive eleman içerip içermediğine bakılmaksızın simple ve perfect tenses lere aynen uygulanabilir. Örneğin bir duygusal ya da falcı kişinin kehanetleri olarak gelecek zamanı temel alan bir anlatım da olanaklıdır. Böyle bir anlatım aşağıdaki gibi olacaktır. Example 3: Simple future narration with perfect and progressive elements Sometime in the future... By the time Tom notices the doorbell, it will have already rung three times. As usual, he will have been listening to loud music on his stereo. He will turn the stereo down and will stand up to answer the door. An old man will be standing on the steps. The man will begin to speak slowly, asking for directions. İlk ikisinde olduğu gibi bu örnekte de, progressive fiiller will have been listening ve will be standing eylemdeki sürekliliği anlatır. future perfect progressive fiil olan will have been anlatılan zamanından önce başlayacak olan bir eylemin, bir başka eylemin başlayacağı sırada devam ediyor olacağını anlatır. notices fiili burada present-tense formbiçimindedir ama cümlenin kalan kısmı ve anlatım metninin tamamı bize gelecekten söz edildiğini sezdirmektedir. Diğer zamansal ilişkiler ilk iki örnekteki gibidir.

117 Perfect tenses kullanımı hakkında genel yol-gösterici bilgiler Genelde, perfect tense lerin kullanımı bunların temel anlatım zamanı ile olan ilişkileriyle belirlenir. Eğer birincil anlatım zamanı simple past tense ise, birincil anlatım zamanından önce başlamış olan eylem past perfect tense ile anlatılır.eğer tmel(birincil) anlatım zamanı simple present tense ise, o zaman ana anlatım zamanından önce başlamış olan eylem present perfect tense ile anlatılır. Birincil anlatım zamanı simple futur olduğunda birincil anlatım zamanından önce başlamış olan eylem futur perfect tense olacaktır. Past birincil anlatım zamanı, önceki zamansal çerçevede Past Perfect (had + past participle) ile uyumludur. Present birincil anlatım zamanı, önceki zamansal çerçevede Present Perfect (has ya da have+ past participle) ile uyumludur. Future birincil anlatım zamanı, önceki zamansal çerçevede Future Perfect (will have + past participle) ile uyumludur. present perfect gerçek yaşamde geçmişte başlamış fakat artık devam etmeyen,yani şimdi ya da gelecekte devam edebilecek ya da tekrarlanabilecek eylemleri anlatmakta da kullanılır.örneğin : "I have run in four marathons" (anlamı: "Şimdiye kadar dört maraton koştum... I may run in others"). Bu kullanım simple past tense den farklıdır.çünkü simple past tense geçmişte tamamlanmış ve şimdi ya da gelecekte devam etmeyecek ya da tekrarlanmayacak eylemleri anlatır.örneğin: "Before injuring my leg, I ran in four marathons" (Anlamı: Aldığım yara beni başka maratonlar koşmaktan engelliyor "My injury prevents me from running in any more marathons"). Zamana ilişkin sözcükler olan before, after, by the time, ve diğerleri zaman içerisinde iki ya da daha fazla eyleme ilişkin olduklarında- perfect tense gereğine ilişkin iyi birer göztergedirler. By the time the Senator finished (past) his speech, the audience had lost (past perfect) interest. By the time the Senator finishes (present:alışkanlık eylemi) his speech, the audience has lost (present perfect) interest. By the time the Senator finishes (present:geleccek zamanı sezdiriyor) his speech, the audience will have lost (future perfect) interest. After everyone had finished (past perfect) the main course, we offered (past) our guests dessert. After everyone has finished (present perfect) the main course, we offer (present:alışkanlık eylemi) our guests dessert. After everyone has finished (present perfect) the main course, we will offer (future:belirli bir kerelik eylem) our guests dessert. Long before the sun rose (past), the birds had arrived (past perfect) at the feeder. Long before the sun rises (present:alışkanlık eylemi), the birds have arrived (present perfect) at the feeder.

118 Long before the sun rises (present:gelecek zamanı sezdiriyor), the birds will have arrived (future perfect) at the feeder. Örnek paragraflar Bu ilk örnekte temel zaman past tense dir. Uygun olmayan zamansal-kaymalar koyu yazılmıştır. The gravel crunched and spattered beneath the wheels of the bus as it swung into the station. Outside the window, shadowy figures peered at the bus through the darkness. Somewhere in the crowd, two, maybe three, people were waiting for me: a woman, her son, and possibly her husband. I could not prevent my imagination from churning out a picture of them, the town, and the place I will soon call home. Hesitating a moment, I rise from my seat, these images flashing through my mind. (adapted from a narrative) Yukarıdaki paragrafta görünen bazı uygunsuz zaman kaymalarına direnmek bazen son derece güçtür. Yazar bu durumda, anlatının içerisine çekilerek olayı sürmekte olan bir deneyim gibi anlatır. Yine de,zamansal uyuşmazlıktan kaçınmak gerekir. Örnekte, will ; would, ve rise, rose olmalıdır. Aşağıdaki ikinci örnekte ana zaman present tense dir ve zamansal uyuşmazlıklar koyu yazılmıştır. A dragonfly rests on a branch overhanging a small stream this July morning. It is newly emerged from brown nymphal skin. As a nymph, it crept over the rocks of the stream bottom, feeding first on protozoa and mites, then, as it grew larger, on the young of other aquatic insects. Now an adult, it will feed on flying insects and eventually will mate. The mature dragonfly is completely transformed from the drab creature that once blended with underwater sticks and leaves. Its head, thorax, and abdomen glitter; its wings are iridescent in the sunlight. (adapted from an article in the magazine Wilderness) Bu yazar, belirli bir Temmuz günü, yusufçuk böceğinin(dragonfly) ortaya çıkışını present tenseile anlatmaktadır.aynı zamanda, hem geçmiş hem de gelecek zamanlar kullanılarak böceğin önceki eylemleri ve gelecekteki olası eylemleri anlatılmaktadır.

119 Lesson 24 Yardımcı alan fiiller Verbs with Helpers 1.Yakın Geçmiş (Present Perfect) Have + [VERB+ed] yapısı geçmişte başlamış ve halen devam eden ya da yakın geçmişte ortaya çıkmış bir olayı anlatır. Örnkekler: The child has finished the candy. I have gone to college for one year. He has worked hard all day. 2.Uzak Geçmiş (Past Perfect) Had + [VERB+ed] yapısı geçmişte başlayıp gene geçmişte tamamlanmış bir olayı anlatır. Örnekler: Mike had promised to repair Joe's bike. I had eaten dinner before he came. 3. Şimdiki zaman(süregen)(present Progressive) Is + [VERB+ing] yapısı şimdi devam eden ya da yakın gelecekte ortaya çıkacak bir olayı anlatır. Örnekler: I am taking Spanish this semester. He is getting ready for the party this evening. Next week they are going to Florida. 4. Dili Geçmiş zaman (Past Progressive) Was + [VERB+ing] geçişte belirli zamanda devam etmiş bir olayı anlatır. Örnekler:

120 Yesterday I was working in the garden. He was smoking a pack a day before he quit. The dogs were barking all night. 5. Diğer yardımcı fiiller(modals) [HELPER] + [VERB], CAN, WILL, SHALL, MAY, COULD, WOULD, SHOULD, MIGHT, MUST aynı biçimi korurlar. Özneyle olan uyuşumu değiştirmezler. Örnekler: I you he can do that assignment easily. we There are also modal phrases (some of which don't change form), such as: COULD HAVE + Verb WOULD HAVE + Verb MUST HAVE + Verb (could "of" ya da would "of"-değil) Örnek: I could have won the prize if I had entered the contest. He must have bought the ticket already. Ya da; USED TO + Verb HAVE TO + Verb HAVE GOT TO + Verb BE ABLE TO + Verb OUGHT TO + Verb BE SUPPOSED TO + Verb Örnekler: I used to think that all dogs have fleas. I am supposed to come back next week.

121 Lesson 25 Verbals: Gerunds, Participles, and Infinitives Fiilimsiler(gerund,paticiple,mastar hali) Bu derste üç tür fiilimsi tartışılacaktır: gerund(-ing biçimi), participle lar, ve mastarinfinitive Gerund lar ve participle lar her ikisi de -ingile biten fakat işlevleri farklı olan sözcükler olduğundan bu dersin ayrı bir bölümünü oluşturacaktır. Ve,farklı biçimlerde olsalar da cümlede isim işlevi gördüklerindenfinally, gerunds ve infinitives aşağıdaki son bölümde ele alınacaktır. Bu dökümanda sözel açıdan az kullanılan, standart olmayan ve muğlakk ifadeler (*) le işaretlenmiştir. İsim-fiil Gerunds Bir isim-fiilgerund -ing takısıyla biten ve cümlede isim işlevi gören bir fiildir. Fiilimsi terimi diğer iki tür fiilimsi gibi bunun fiil-kökenkli olduğunu, bir eylem ya da bir oluş furumunu ifade ettiğini gösterir. Buna karşılık, bir isim-fiil bir isim olarak işlev gördüğünden bir ismin genelde cümlede bulunduğu yerde bulunur,örneğin: özne,nesne,tümleç ve, subject complement, zarf nesnesi.. Özne olarak isim-fiil: Traveling might satisfy your desire for new experiences. The study abroad program might satisfy your desire for new experiences. Direk nesne olarak isim-fiil: They do not appreciate my singing. They do not appreciate my assistance. Tümleç olarak isim-fiil: My cat's favorite activity is sleeping. My cat's favorite food is salmon. Edat nesnesi olarak isim-fiil: The police arrested him for speeding. The police arrested him for criminal activity. Bir isim-fiilgerund cümleciği,direk nesne(ler), endirek nesne(ler) ya da gerund da ifade edilen eylemin ya da durumun tamlama(ları)sı olarak işlev gören ; bir isim-fiil ve bir niteleyici ve/veya zamir(ler) ya da isim cümleciği içeren bir sözcükler grubudur.aşağıdaki gibi:

122 Finding a needle in a haystack would be easier than what we're trying to do. I hope that you appreciate my offering you this opportunity. Newt's favorite tactic has been lying to his constituents. You might get in trouble for faking an illness to avoid work. Being the boss made Jeff feel uneasy. Isim-fiil cümleciği cümlenin öznesi durumundadır. functions as the subject of the sentence. Finding (isim-fiil) a needle (isim fiilde açıklanan eylemin direk nesnesi ) in a haystack (zarf konumundaki edat cümleciği) İsim-fiil cümleciği appreciate fiilinin direk nesnesi işlevindedir. my (sıfat biçimindeki iyelik zamiri,isim fiili niteliyor) offering (isim-fiil) you isim-fiilde açıklanan eylemin endirek nesnesi) this opportunity (isim-fiil de açıklanan eylemin direk nesnesi) The gerund phrase functions as the subject complement. lying to (isim-fiil) his constituents (isim-fiildeki eylemin direk nesnesi) Isim-fiil cümlesi for edatının nesnesi olarak işlev görmektedir. faking (isim-fiil) an illness isim-fiildeki eylemin direk nesnesi) to avoid work (infinitive cümlecik,zarf işlevinde) Isim fiil cümlenin öznesi işlevinde. Being (isim-fiil) the boss (Jeff in tamamlayıcı nesnesi,isimfiildeki eylem vasıtasıyla ) Noktalama İsim-fiilgerund normalde her hangi bir noktalamayı gerektirmez. Hatırlanması gereken noktalar: 1. Bir isim-fiilgerund cümlede isim yerine geçen ve ing ekiyle biten bir fiilimsidir. 2. İsim-fiil cümleciği, bir isim-fiil, niteleyici(ler),nesne(ler) ve/veya tamlamalar içerir. 3.İsim-fiiller ve isim-fiil cümleleri aslında noktalama gerektirmezler. İsim-fiil exercise ları: Aşağıdaki cümlelerde isim-fiil ve isim-fiil cümlelerinin altını çiziniz ve bunların cümlede hangi işlevi üstlendiklerini açıklayınız. (özne, direk nesne, tmamlayıcı özne,edat nesnesi). 1. Swimming keeps me in shape. 2. Swimming in your pool is always fun. 3. Telling your father was a mistake.

123 4. The college recommends sending applications early. 5. He won the game by scoring during the overtime period. 6. Her most important achievement was winning the national championship. 7. Going to work today took all my energy. 8. Fighting for a losing cause made them depressed. Sıfat-fiil Participles Bir participle -ing ya da -ed ekiyle biten ve cümlede sıfat olarak kullanılan fiilimsilerdir. Fiilimsi terimi diğer iki tür fiilimsi gibi bunun fiil-kökenkli olduğunu, bir eylem ya da bir oluş furumunu ifade ettiğini gösterir. Sıfat olarak kullanıldıklarından sıfatfiil ler isimleri ve zamirleri nitelerler.iki tür sıfat-fiil bulunur: present participle lar ve past participlelar. Present participle lar -ing ekiyle biter. Past participle lar -ed, -en, - d, -t, or -n ekleriyle :asked, eaten, saved, dealt, and seen. The crying baby had a wet diaper. Shaken, he walked away from the wrecked car. The burning log fell off the fire. Smiling, she hugged the panting dog. Bir sıfat-fiilparticiple cümleciği,direk nesne(ler), endirek nesne(ler) ya da gerund da ifade edilen eylemin ya da durumun tamlama(ları)sı olarak işlev gören ; bir isim-fiil ve bir niteleyici ve/veya zamir(ler) ya da isim cümleciği içeren bir sözcükler grubudur.aşağıdaki gibi: Removing his coat, Jack rushed to the river. Delores noticed her cousin walking along the shoreline. Children introduced to music early develop strong intellectual skills. Having been a gymnast, Lynn knew the importance of exercise. Sıfat cümleciği Jack i niteleyen sıfat işlevindedir. Removing (sıfat-fiil) his coat (sıfat fiildeki eylemin direk nesnesi) Sıfat cümleciği cousin i niteleyen sıfat işlevindedir. walking (participle) along the shoreline (zarf işlevinde edat cümleciği) Sıfat cümleciği children i niteleyen sıfat işlevindedir. introduced (to) (participle) music (sıfat-fiil deki eylemin direk nesnesi) early (zarf) Sıfat cümleciği Lynn i niteleyen sıfat işlevindedir. Having been (participle) a gymnast (sıfat fiildeki eylem vasıtasıyla, Lynn için tamamlayıcı öxne)

124 Cümledeki yeri:karışıklığa neden olmamak için,sıfat fiil cümlesi nitelediği isme olanak oranında yakın yerleştirilmeli isim de açıkça belirtilmiş olmalıdır. Carrying a heavy pile of books, his foot caught on a step. * Carrying a heavy pile of books, he caught his foot on a step. Birinci cümlede, carrying sıfat-fiilindeki eylemi kim ya da neyin gerçekleştirdiği açıkça belirtilmemiştir. Geçi, foot mantıksal olarak bu eylemi gerçekleştiremeyeceği anlaşılmaktadır. Sıfat-fiil cümlede her hangi bir simi açıkça nitelemdeğinden bu cümle, kapalı niteleyicilere dangling modifier bir örnektir. error since the modifier (the participial phrase) Cvümlenin bir asnlam ifade edebilmesi için bir kişinin carrying işini yapıyor olması gerektiği için,sıfat-fiil cümleciğinden hemen sonra,ikinci cümledeki gibi bir kişi ya da zamir yerleştirmek gerekmektedir. Noktalama: Cümle ibr sıfat-fiil cümleciği ile başlatılıyorsa bir virgülle ayırmak yerinde olur. Arriving at the store, I found that it was closed. Washing and polishing the car, Frank developed sore muscles. Eğer sıfat-fiil ya da sıfat-fiil cümleciği, cümlenin ortasında yer alıyorsa, eğer sıfat-fiil ya da sıfat-fiil cümleciği, cümlenin anlamı için gerekli değilse,ön ve arkasına bir virgül konulur. Sid, watching an old movie, drifted in and out of sleep. The church, destroyed by a fire, was never rebuilt. Cümlenin anlamında, sıfat-fiil cümleciği önemli bir işleve sahip olduğunda bunu virgüllerle ayırma gereği yoktur. The student earning the highest grade point average will receive a special award. The guy wearing the chicken costume is my cousin. Eğer sıfat-fiil cümleciği cümlenin sonuna geliyorsa ve eğer kendisinden sonraki bir sözcüğü değil de daha önce geçen bir sözcüğü niteliyorsa, cümlecikten önce genellikle bir virgül konulur. The local residents often saw Ken wandering through the streets. (Cümlecik Ken I niteliyor, residents I değil.) Tom nervously watched the woman, alarmed by her silence. (Cümlecik Tom u niteliyor,womanı değil.) Hatırlanacak hususlar: 1. Bir sıfat-fiilparticiple -ing (present) ya da-ed, -en, -d, -t, or -n (past) ekleriyle biten ve bir sıfast olarak isim ya da zamirleri niteleyen bir fiilimsidir. 2.Bir sıfat-fiil cümleciği bir sıfat-fiil, niteleyici(ler), nesne(ler),ve/veya tamamlayıcı(lar)complement(s) içerir. 3. Sıfat-fiiller ve sıfat-fiil cümlecikleri niteledikleri isme ya da zamire olanak oranında yakın yerleştirilmeli,isim açık-seçik belirlenmelidir.

125 4. Bir sıfat-fiil cümleciği a) cümlenin başında yer alıyorsa,b) cümleyi gerekli olmayan bişr eleman olarak keserse,c) cümlenin sonunda ve nitelediği isimden ayrı iken virgülerle ayrılır. Exercises:Participals Aşağıdaki cümlelerde sıfat-fiil cümleciğinin altını çiziniz ve bir çizgi ile nitelediği ismi ya da zamiri gösteriniz. 1. Getting up at five, we got an early start. 2. Facing college standards, the students realized that they hadn't worked hard enough in high school. 3. Statistics reported by the National Education Association revealed that seventy percent of American colleges offer remedial English classes emphasizing composition. 4. The overloaded car gathered speed slowly. 5. Gathering my courage, I asked for a temporary loan. In each of the following sentences, underline the participial phrase(s), draw a line to the word(s) modified, and punctuate the sentence correctly. Remember that some sentences may not need punctuation. 6. Starting out as an army officer Karen's father was frequently transferred. 7. Mrs. Sears showing more bravery than wisdom invited thirty boys and girls to a party. 8. The student left in charge of the class was unable to keep order. 9. Applicants must investigate various colleges learning as much as possible about them before applying for admission. 10. The crying boy angered by the bully began to fight. Aşağıdaki cümleleri yeniden yazınız (sözcükleri biraz değiştirmeniz gerkebilir)ve sıfat-fiil cümlelerini doğru yerlere yerleştirip noktalamasını da yapınız. 11. Espousing a conservative point of view the proposal for more spending on federal social programs bothered him. 12. Absorbed in an interesting conversation my scheduled appointment time passed unnoticed. Mastar-isimler Infinitives Bir mastar-isim to + fiil biçiminde yapılandırılan bir fiilimsidir ve cümlede isim,sıfat ve zarf olarak işlev görür. Fiilimsi terimi diğer iki tür fiilimsi gibi bunun fiil-kökenkli olduğunu, bir eylem ya da bir oluş furumunu ifade ettiğini gösterir. Bir mastarisiminfinitive özne,direk nesne,dolaylı nesne, yardımcı öznesubject complement, sıfat ya da zarf olarak işlev görebilir. the to + verb biçimi nedniyle kolayca fark edilebilmesine karşılık, cümledeki işlevini belirlemek her zaman çok kolay olmayabilir. To wait seemed foolish when decisive action was required. (subject) Everyone wanted to go. (direct object)

126 His ambition is to fly. (yardımcı özne) He lacked the strength to resist. (sıfat ) We must study to learn. (zarf) Mastar-isimleri, yine to ile başlayan edat cümlecikleriyle karıştırmamak gerekir. Mastar-isimler Infinitive ler: to fly, to draw, to become, to enter, to stand, to catch, to belong Edat cümlecikleri: to him, to the committee, to my house, to the mountains, to us, to this address Bir mastar-isim participle cümleciği,direk nesne(ler), endirek nesne(ler) ya da gerund da ifade edilen eylemin ya da durumun tamlama(ları)sı olarak işlev gören ; bir isim-fiil ve bir niteleyici ve/veya zamir(ler) ya da isim cümleciği içeren bir sözcükler grubudur.aşağıdaki gibi; We intended to leave early. I have a paper to write before class. Phil agreed to give me a ride. They asked me to bring some food. Everyone wanted Carol to be the captain of the team. Mastar-isim cümleciği intended fiilinin direk nesnesi işlevindedir. to leave (infinitive) early (zarf) Mastar-isim cümleciği paper I niteleyen sıfat durumundadır. to write (infinitive) before class (zarf olarak edat cümlesi) Mastar-isim cümleciği agreed fiilinin direk nesnesi işlevindedir. I niteleyen sıfat durumundadır. to give (infinitive) me (infinitive eki eylemin endirek öznesi) a ride (infinitive eki eylemin endirek nesnesi) infinitive cümlecik, asked fiilinin direk nesnesi durumunda. me ("infinitive cümlecik öznesi) to bring (infinitive) some food (infinitive eki eylemin endirek nesnesi) Infinitive cümlecik, wanted fiilinin direk nesnesi Carol (infinitive cümlecik öznesi) to be (infinitive) the captain (Carol,özne) of the team(sıfat olarak edat cümlesi) Actor ler: Son iki cümlede, mastar-isim cümleciğinin eylemcisiactor, mastar-isimdeki eylemi gerçekleştiren özne olarak nitelenebilir.infinitive-cümlecik, tam bir cümler olmadığından buna özne demek biraz yanlış olacaktır.aynı zamanda bu bir zamir olduğunda eylemciaktör objective case olarak(dördüncü örnekte,i değil,me) görünür Infinitive direk obje aldıklarında belirli fiiller, infinitive-cümlecikte bir eylemciactor

127 gerektirirler.diğer fiiller,aşağıdaki tablonun da gösterdiği gibi, her iki durumda da yapılabilirler. Eylemciaktor olmaksızın infinitive nesne alan fiiller: agree begin continue decide fail hesitate hope intend learn neglect offer plan prefer pretend promise refuse remember start try Örnekler: Most students plan to study. We began to learn. They offered to pay. They neglected to pay. She promised to return. Bu örnekllerin hepsinde italik yazılmış ana fiille infinitive direk nesne cümleciği arasında bir eylemci almazlar. Eylemcisi olan infinitive nesne alan fiiller: advise allow convince remind encourage force hire teach instruct invite permit tell implore incite appoint order Examples: He reminded me to buy milk. Their fathers advise them to study. She forced the defendant to admit the truth. You've convinced the director of the program to change her position. I invite you to consider the evidence. Yukarıdaki örneklerin hepsinde italik yazılmış ana fiilden sonra bir eylemciactor gerekir Her iki örneğe de uyan fiiller ask expect (would) like want Examples: I asked to see the records. I asked him to show me the records. Trent expected his group to win. Trent expected to win. Brenda likes to drive fast. Brenda likes her friend to drive fast. Yukarıdaki örneklerin hepsinde italik yazılmış ana fiil eylemci ile ya da eylemcisiz infinitive direk obje alabilirler.

128 Noktalama: Eğer infinitive zarf olarak kullanılıyorsa ve bu cümlenin başlangıç cümleciği ise, virgülle ayrılmalı, değilse virgül kullanılmamalıdır. To buy a basket of flowers, John had to spend his last dollar. To improve your writing, you must consider your purpose and audience. Hatırlanacak noktalar: 1. Bir infinitivemastar-isim to ve bir fiil içeren bir sözcük olup,isim,sıfat ya da zarf olarak kullanılabilirler. 2. Bir infinitive-cümlecik ;bir infinitive ile niteleyici(ler), nesne(ler), tamamlayıcı(lar),ve/veya eylemci(ler)actor içerir. 3. Bir infinitive cümlecik, cümlenin başındaysa ve zarf olarak kullanılıyorsa bir virgülle ayrılır. Ayrık infinitive ler: Ayrık infinitive ler to ile fiil arasında başka bir sözcük de içerirler. Örnekler: I like to on a nice day walk in the woods. * (YANLIŞ) On a nice day, I like to walk in the woods. (Düzeltilmiş) I needed to quickly gather my personal possessions.(resmi olmayan yazılarda kabul edilebilir.) I needed to gather my personal possessions quickly. (resmi yazılar için düzeltilmiş) Exercises Infinitives: Aşağıdaki cümlelerde infinitive cümlecikleri bulun, neden kullanıldığını açıklayarak, noktalamasını yapın. 1. I want to go. 2. I want you to go home. 3. We want to see the play. 4. To see a shooting star is good luck. 5. To fight against those odds would be ridiculous. Aşağıdakilerde infiniticve cümleciği gösterip,nasıl kullanıldığını açıklayın 6. To design a new building for them would be challenging. 7. I want him to be my bodyguard. 8. Jim is expected to program computers at his new job. 9. They will try to build a new stadium in ten years. 10. To distill a quart of moonshine takes two hours. 11. The president wants to use nuclear energy for peaceful purposes. 12. She has the money to buy it. 13. We demonstrated to attract attention to our agenda. 14. I do not like to give poor grades. 15. The dogs were taught to stand, to sit, and to bark on command. 16. To be great is to be true to yourself and to the highest principles of honor. 17. To see is to believe.

129 İsim-fiilgerund ve sıfat-fiilparticiple karşılaştırması Aşağıdaki cümle çiftine bakınız. Birincisinde isim-fiil kullanımı (isim işlevinde) anlamın ikinciye oranla daha iyi ifade edilmesini sağlamıştır.birinci cümlede bir davranış biçimi olan interrupting, konuşmacının sinirlenmesine neden olarak çok sağlıklı bir ifadedir. İkinci cümlede sinirlenme nedeni Bill tarafından daha duyarsız biçimde ifade edilmektedir In the second the cause of the irritation is identified less precisely. (İkinci cümlede interrupting bir isim-fiil değil bir sıfat-fiildir ve Bill I niteleyen sıfat durumundaadır. I was irritated by Bill's constant interrupting. I was irritated by Bill, constantly interrupting. Aynı yapı aşağıda verilen örnek çiftlerinde de bulunmaktadır.her çiftin ilkinde bir isimfiil(isim işlevinde) ikincisinde bir sıfat*fiil(sıfat işlevinde) kullanılmıştır. Her örnekteki iki cümle arasındaki anlam farklarına dikkat ediniz. Örnekler: The guitarist's finger-picking was extraordinary. (The technique was extraordinary.) The guitarist, finger-picking, was extraordinary. (The person was extraordinary, demonstrating the technique.) He was not impressed with their competing. (The competing did not impress him.) He was not impressed with them competing. (They did not impress him as they competed.) Grandpa enjoyed his grandchildren's running and laughing. Grandpa enjoyed his grandchildren, running and laughing.* (Ambiguous: who is running and laughing?) Isim-fiilgerund ve infinitive lerin karşılaştırılması Isim-fiil lerle infinitive ler arasındaki farklılık aşağıdaki yapılar incelendiğinde kolayca görülmektedir.: Isim-fiil Gerunds: swimming, hoping, telling, eating, dreaming Infinitives: to swim, to hope, to tell, to eat, to dream Buna karşılık işlevleri birbiri içine girer. Gerund lar her zaman isim işlevindedirler, infinitive lerde çoğu zaman isim olarak kullanılırlar. Hangisinin kullanılacağına karar vermek,özellikle ana dili İngilizce olmayan birisi için çoğu zaman karmaşık bir iştir. İkisi arasında yaşanan karmaşıklık bunlardan birinin ya da diğerinin cümlede direk nesne olarak kullanılması durumunda ortaya çıkar. İngilizce de bazı fiiller fiilimsi-direk nesne olarak sadece gerund, bazıları sadece infinitive alırken, bazıları her ikisini de alabilir. Bu gibi fiillerden çoğu, aaldıkları fiilimsi direk nesnelere göre ayrılmış olarak aşağıda listelenmektedir.

130 Fiilimsi direk nesne olarak sadece infinitive leri alan fiiller. agree decide expect hesitate learn need promise neglect hope want plan attempt propose intend pretend Örnekler: I hope to go on a vacation soon. (I hope going on a vacation soon.* DEĞİL) He promised to go on a diet. (He promised going on a diet. *-DEĞİL) They agreed to sign the treaty. (They agreed signing the treaty.*-değil) Because she was nervous, she hesitated to speak. (Because she was nervous, she hesitated speaking.*-değil) They will attempt to resuscitate the victim (They will attempt resuscitating the victim.*değil) Fiilimsi direk nesne olarak sadece isim-fiillerigerund alan fiiller deny risk delay consider can't help keep give up be fond of finish quit put off practice postpone tolerate suggest stop (quit) regret enjoy keep (on) dislike admit avoid recall mind miss detest appreciate recommend get/be through get/be tired of get/be accustomed to get/be used to örnekler: They always avoid drinking before driving. (not: They always avoid to drink before driving.*-değil) I recall asking her that question. (not: I recall to ask her that question.*-değil) She put off buying a new jacket.

131 (She put off to buy a new jacket.*-değil) Mr. Allen enjoys cooking. (Mr. Allen enjoys to cook.*-değil) Charles keeps calling her. (Charles keeps to call her.*) Fiilimsi direk nesne olarak gerund ya da infinitive alan fiiller start begin continue hate prefer like love try remember örnekler: She has continued to work at the store. She has continued working at the store. They like to go to the movies. They like going to the movies. Brent started to walk home. Brent started walking home. Forget ve remember fiilleri Bu iki fiil nesne olarak gerund ya da infinitive almalarına göre anlamlarını değiştirirler Örnekler: Jack forgets to take out the cat. (He regularly forgets.-sürekli olarak unutuyor) Jack forgets taking out the cat. (He did it, but he doesn't remember now.-daha önce yaptı,amaq şimdi hatırlamıyor) Jack forgot to take out the cat. (He never did it-hiç yapmadı.) Jack forgot taking out the cat. (He did it, but he didn't remember sometime later.daha önce yaptı ama bir süre yaptığını hatırlamadı) Jack remembers to take out the cat. (He regularly remembers.sürekli olarak hatırlar,hiç unutmaz) Jack remembers taking out the cat. (He did it, and he remembers now-daha önce yaptı,şimdi hatırlar) Jack remembered to take out the cat. (He did it. Daha önce yaptı) Jack remembered taking out the cat. (He did it, and he remembered sometime later.yaptı.bir süre sonra yaptığını hatırladı) Her cümle çiftinin ikincisinde, olası her hangi bir karışıklığı önlemek için, past progressive gerund form having taken ; tking yerine kullanılabilir.

132 Bir nesne ve bir gerund ya da basit fiil alan duyularla ilgili fiiller. Bazı duyusal fiiller, bir nesneden sonra buhu izleyen bir gerund ya da bir basit fiil alırlar.(basit fiil= fiilin to içermeyen biçimi)nesneyi izleyen fiillerin çoğunda gerund un kullanılması sürekliliği ifade ederke, bsit fiilin(fiil kökü) kullanılması eylemin bir kereye özgü olduğunu anlatır. Ama, bir kereye özgü eylemün cümlede bir anlam ifade etmediği durumlarda, basit fiil kullanımı da süreklilik biçiminde anlaşılabilir. feel hear notice watch see smell observe Örnekler: We watched him playing basketball. (Sürekli eylem) We watched him play basketball. (sürekli eylem) I felt my heart pumping vigorously. (sürekli eylem) I felt my heart pump vigorously. (sürekli eylem) She saw them jumping on the bed. (sürekli eylem) She saw them jump on the bed. (bir kerelik eylem) Tom heard the victim shouting for help. (sürekli eylem) Tom heard the victim shout for help. (bir kerelik eylem) The detective noticed the suspect biting his nails. (sürekli eylem) The detective noticed the suspect bite his nails. (bir kerelik eylem) We could smell the pie baking in the kitchen. (sürekli eylem) We could smell the pie bake in the kitchen. (sürekli eylem) Bazı durumlarda basit fiilfiil kökü kullanmak yeteri kadar güvenli olmadığından, çoğu durum için gerund kullanımı seçilebilir.

133 Lesson 26 Independent ve Dependent Clauses (Definitions) Bağımlı ve bağımsız cümlecikler(tanımlar) Virgülleri ve noktalı virgülleri cümlede kullanmak istediğimizde ve bir cümlenin bir parça olup olmadığı ile ilgilendiğimizde en iyi başlanacak yer, dependent(bağımlı) ve independent(bağımsız) cümleleri ayırdedebilme yetisini kazanmaktır.aşağıdaki tanımlar buna yardımcı olacaktır. Bu derste; Bağımlı ve bağımsız cümlelerin tanımı Bu cümlelerin doğru noktalanmasıyla ilgili kurallar Kaçınılması gereken ve çok rastlanan bazı hatalar ele alınacaktır. Tanımlar: Independent Clause Bağımsız cümlecik(ic) Bağımsız bir cümlecik,özne ve fiil de dahil olmak üzere bir takım sözcükleri içeren ve tam olarak bir düşünceyi anlatan cümleciğe denir.bağımsız cümlecik,her şeyden önce bir cümledir.örnek: Jim studied in the Sweet Shop for his chemistry quiz. (IC) Dependent Clause Bağımlı cümlecik(dc) Özne ve fiil de dahil olmak üzere bir takım sözcük ya da sözcük grularını içeren ama kendi başına tam bir anlam ifade etmeyen cümleye denir. Bağımlı cümlecik bir cümle olamaz.bağımlı bir cümlecik çoğu zaman bir niteleyici sözcükle birlikte ifade edilir Örnek: When Jim studied in the Sweet Shop for his chemistry quiz... (DC) Dependent Marker Word Bağlı niteleyici(dm) Bağlı bir nitleyici sözcük, bir bağımsız sözcüğün başına gelen ve onu bağlı cümlecik haline dönüştüren sözcüklere denir. Örnek: When Jim studied in the Sweet Shop for his chemistry quiz, it was very noisy. (DM) Bazı genel niteleme sözcükleri şunlardır: after, although, as, as if, because, before, even if, even though, if, in order to, since, though, unless, until, whatever, when, whenever, whether, and while. Bağımlı ve bağımsız sözcüklerin birbirine bağlanması Bir bağımsız cümlenin başında bağlayıcı olarak kullanıılabilen iki tür sözcük vardır: coordinating conjunctions ve independent marker words. 1. Coordinating Conjunction (CC) Bir bağımsız cümleciğin başında kullanılan ve bağlama işlevini yerine getiren yedi sözcük şunlardır: and, but, for, or, nor, so, and yet. Bir cümledeki ikinci bağımsız cümlecik bir coordinating conjunction ile başlıyorsa, bundan önce bir virgüle gerek bulunur. Örnek:

134 Jim studied in the Sweet Shop for his chemistry quiz, but it was hard to concentrate because of the noise. (CC) 2. Independent Marker Word (IM) independent marker word bağımsız cümleciğin başında kullanılan ve bağlama işlevini yerine getiren bir sözcüktür. Bu sözcükler her zaman,kendi başına bir anlam ifade eden cümlecikleri başlatabilir. Bir cümledeki ikinci bağımsız cümlecik böyle bir sözcükle başladığında independent marker word dan önce bir virgül kullanmak gerekir. Örnek: Jim studied in the Sweet Shop for his chemistry quiz; however, it was hard to concentrate because of the noise. (IM) Bazı sık kullanılan independent marker sözcükler şunlardır: also, consequently, furthermore, however, moreover, nevertheless, and therefore. Doğru Noktalama Yöntemleri Aşağıdaki tabloda bağımlı ve bağımsız cümlecikleri birbirine bağlamanın yöntemleri ve bunların nasıl noktalanacağına dair örnekler verilmektedir. IC,IC. IC;IC. IC,CC,IC. IC;IM,IC DC,IC IC DC. I went to the store,i didn t buy any bread I went to the store;i didn t buy any bread I went to the store,but I didn t buy any bread I went to the store;however, I didn t buy any bread When I went to the store,i didn t buy any bread I didn t buy any bread when I went to the store Kaçınılması gereken bazı yanlışlar Bağlayıcı virgüller Bağlayıcı virgül;iki bağımsız cümleciğin arasındaki virgül kullanımıdır.bu konuda yapılan temel hatalar virgül yerine. işareti koyarak iki cümleciği bağımsız cümleler haline getirmek; virgül yerine ; kullanarak ya da bir dependent marker word kullanarak cümlelerden birini bağımlı cümle haline geitmektir YANLIŞ : I like this class, it is very interesting. DOĞRU: I like this class. It is very interesting. (ya da ) I like this class; it is very interesting. (ya da) I like this class and it is very interesting. (yu da ) I like this class because it is very interesting. (ya da) Because it is very interesting, I like this class. Noktalanmamış cümleler(fused sentences) Kontak cümleler, iki bağımsız cümle her hangi bir noktalama işareti kullanılmadığında ortaya çıkan cümlelerdir.bu yanlışa ayunı zamanda run on sentences adı da verilir. Yanlışlık bazen bir nokta.,bir virgül, bir noktalı virgül; ya da iki nokta: eklenerek YANLIŞ : My professor is intelligent I've learned a lot from her. DOĞRU: My professor is intelligent. I've learned a lot from her. (Ya da) My professor is intelligent; I've learned a lot from her. (ya da) My professor is intelligent and I've learned a lot from her.

135 (Ya da) My professor is intelligent; moreover, I've learned a lot from her. Parça cümleler Parça cümleler bağlı bir cümleciği ya da diğer bir tam olmayan düşünceye tam bir cümle muamelesi yapıldığında ortaya çıkar. Bu yanlışlık genellikle ya bir cümlecik ilavesi ya da dependent marker sözcüğü kaldırarak düzeltilebilir. YANLIŞ: Because I forgot the exam was today. DOĞRU: Because I forgot the exam was today, I didn't study. (ya da ) I forgot the exam was today.

136 LESSON 27 CONJUNCTIONS BAĞLAÇLAR Tanım Bir bağlaç conjunction bir cümlenin değişik parçalaırını birbirine bağlayarak conjoins anlam bütünlüğü sağlayan bir sözcüktür. Birliktelik Bağlaçlarıcoordinating conjunctions Basiti kısa ve küçük sözcükler olup, birbirine bağlanacak cümle parçalarının araaasında yer alırlar: Coordinating Conjunctions and but or yet for nor so (Bu bağlaçların kolay hatırlanması için bir yol FANBOYS sözcüğüdür.fanboys: For-And-Nor-But-Or-Yet-So. Burada, then ve now bağlaçları bir birliktelik bağlacı olmadığına ve bu nedenle birliktelik bağlaçları için söylenenlerin bu ikisini bağlamadığına dikkat edilmelidir.) Bir coordinat,ng junction iki ya da daha fazla bağımsız cümleciği bağladığında çoğu zaman(fakat her zaman değil) bir virgül de kullanılır. Ulysses wants to play for UConn, but he has had trouble meeting the academic requirements. İki bağımsız cümlecik bu bağlaçlarla uygun biçimde bağlandığında bir çok yazar virgül kullanmamayı tercih etmektedir: Ulysses has a great jump shot but he isn't quick on his feet. Birliktelik bağlaçlarıyla bağlanmış iki bağımsız cümlede virgül kullanmak her durumda doğru bir yaklaşımdır. Virgülün, seri halindeki sözcüklerin sonuncusundan önceki and den önce kullanılması da,bir çok yazar(özellikle gazetelerde) bunu kullanmasa da,doğru bir yaklaşımdır: Ulysses spent his summer studying basic math, writing, and reading comprehension.

137 Seri halindeki sözcükler durumunda her sözcüğün diğerine bir birliktelik bağlacı ile bağlanması halinde virgüle gerek yoktur : Presbyterians and Methodists and Baptists are the prevalent Protestant congregations in Oklahoma. Bir zıtlığı ifade ederken kullanılan but sözcüğünden sonra bir virgül kullanılır: This is a useful rule, but difficult to remember. Bağlaç olarak diğer bütün işlevlerde(yani, iki bağımsız cümleyi bağlamanın dığındaki işlevlerded) birleştirme bağlaçları, bir virgülün desteği olmaksızın cümlenin her hangi iki elemanını bağlayabilir: Hemingway and Fitzgerald are among the American expatriates of the between-the-wars era. Hemingway was renowned for his clear style and his insights into American notions of male identity. It is hard to say whether Hemingway or Fitzgerald is the more interesting cultural icon of his day. Although Hemingway is sometimes disparaged for his unpleasant portrayal of women and for his glorification of machismo, we nonetheless find some sympathetic, even heroic, female figures in his novels and short stories. Bir cümleye And ya da But ile başlamak Bir cümleye and ya da but ile başlanıp başlanamayacağı kunusunda çoğu zaman gündeme gelen bir soru vardır: Genelde bunun uygunsuz olacağı kanısı bulunmakta ise de çok eskilerden beri, cümleye Aand ile başlamak çoğu zaman anlatıma bir zenginlik kazandırmakta bu açıdan bakıldığında uygunsuz olmamaktadır. Aynı şey but için de geçerli olup, and ya da but ile başlayan bir cümle okuyanın tüm ilgisini kendi üzerinde ve bunun geçiş işlevi üzerinde toplayacağından yararlı bulunmkatadır.böyle bir uygulamaya giderken yazar şu soruları kendisine sormalıdır: (1) birleştirme bağlacının başta kullanılmaması halinde cümle gene aynı anlamı verecek midir? (2)cümlenin kendisinden önce gelen cümleye bağlanması gerekmektemidir? Eğer başlangıçta bağlaç kullanmak hala çekici geliyuorsa, kullanılabilir demektir.

138 Birleştirme bağlaçları arasında en çok kullanılanlar kuşkusuz and, but, or dur. Bu üç küçük bağlacın kullanımını biraz daha genişletmek yararlı olacaktır. AND a. Bir düşüncenin kronolojik olarak diğerinden önce geldiğini anlatmak: "Tashonda sent in her applications and waited by the phone for a response." b. Bir düşüncenin,diğerinin sonucu olduğunu anlatmak: "Willie heard the weather report and promptly boarded up his house." c. Bir düşüncenin,diğerine zıt olduğunu anlatmak: (kullanımda çoğu zaman but kullanılır): "Juanita is brilliant and Shalimar has a pleasant personality. d. Bir şakınlık elemanı vermek üzere(uygulamadaçoğu zaman bu iş için yet kullanılır): "Hartford is a rich city and suffers from many symptoms of urban blight." e. Koşullu olarak bir cümlenin diğeri ile bağımlı olduğunu anlatmak (genellikle ilk cümle): "Use your credit cards frequently and you'll soon find yourself deep in debt." f. İlk cümleye ilişkin bir tür yorum getirmek üzere: "Charlie became addicted to gambling and that surprised no one who knew him." BUT OR a. İlk cümleye göre beklenmeyen bir zıtlığı vermek için: "Joey lost a fortune in the stock market, but he still seems able to live quite comfortably." b. İlk cümlenin olumsuz temelde ne demek istediğini vurgulamak üzere bir soru anlmı vermek üzere(bazen bunun yerine on the contrary kullanılır ): "The club never invested foolishly, but used the services of a sage investment counselor." c. İki düşüncey,.nın dışında anlamı vermek üzere bağlarken: "Everybody but Goldenbreath is trying out for the team." a. Biri ya da diğeri olmak üzere iki seçenekten birinin doğru olduğunu anlatmak üzere: "You can study hard for this exam or you can fail." b. İki seçenek arasında güçlü bir bağlantıyı ifade etmek üzere: "We can broil chicken on the grill tonight, or we can just eat leftovers. c. İlk cümleyi daha netleştirmek için: "Smith College is the premier all-women's college in the country, or so it seems to most Smith College alumnae." d. İlk cümle parçasını yeniden ifade etmek ya da düzeltmek için: "There are no rattlesnakes in this canyon, or so our guide tells us." e. Olumsuz bir durumu anlatmak için: "The New Hampshire state motto is the rather grim "Live free or die."

139 f. Bir emir kullanmaksızın olumsuz bir alternatifi vermek için (yukarıda and kullanımına bakınız): "They must approve his political style or they wouldn't keep electing him mayor." Diğerleri... NOR bağlacı kullanım dışı olmamasına rağmen, diğer bağlaçlar kadar sık kullanıma sahip değildir ve bu nedenle yazıda ya da konuşmada nor kullanıldığında sanki biraz tuhaf bir şey izlenimi verir.en yaygın kullanımı neither-nor ikilisindeki kullanımıdır. He is neither sane nor brilliant. That is neither what I said nor what I meant. >Diğer olumsuz ifadelerle kullanılabilir: That is not what I meant to say, nor should you interpret my statement as an admission of guilt. Önceden bir olumsuz eleman kullanmaksızın nor kullanmak da olanaklı ise de, bu biraz alışılmamış bir şeydir ve bir ölçüde de sıkıcıdır: George's handshake is as good as any written contract, nor has he ever proven untrustworthy. YET sözcüğü bir zarf olarak bir kaç anlama sahiptir: ayrıca,buna ek olarakin addition ("yet another cause of trouble" ya da "a simple yet noble woman"), bileeven ("yet more expensive"), hala,yine destill ("he is yet a novice"), eninde sonunda,sonundaeventually ("they may yet win"), henüz as soon as now ("he's not here yet"). Bu sözcük ayrıca yine de nevertheless ya da fakat,ama but anlamı veren bir bağlaç olarak kullanılır. John plays basketball well, yet his favorite sport is badminton. The visitors complained loudly about the heat, yet they continued to play golf every day. Yukarıdaki ikinci cümleye benzer cümlelerde ikinci cümleciğin zamir öznesi (bu durumda "they") genellikle düşürülür ve kullanılmaz.böyle yapıldığında bağlaçtan sonraki virgül de düşer: "The visitors complained loudly yet continued to play golf every day." Yet bazen diğer bağlaçlar but ya da andile birleşik kullanılır. Yukarıdaki türden cümlelerde and yet ifadesini görmek şaşırtıcı bir şey değildir ve kabul edilebilir.

140 Edat olarak en fazla kullanılan bağlaç FOR dur fakat bu sözcük bazı nadir durumlarda bağlaç işlevinde değildir.bazı yazarlar for a edebi ve biraz ince bir anlam vermek için kullanıldığı düşüncesine sahiptirler. Bir cümleye for ile başlamak kuşkusuz,şarkı sözlerinin dışında çok doğru bir şey değildir "For he's a jolly good fellow."for" ;ciddi sıralama anlamlarına sahip bir sözcüktür ve düşüncelerin sırasını belirtmekteki kullanımı diğerlerinden (because ya da since ) çok daha önemlidir. İlk cümlenin nedenini açıklamak için kullanılır: John thought he had a good chance to get the job, for his father was on the company's board of trustees. Most of the visitors were happy just sitting around in the shade, for it had been a long, dusty journey on the train. SO bağlacının kullanımında dikkatli olunmalıdır. Bu; bazen bir virgül desteğindde iki bağımsız cümleciği birbirine bağlarsa da, bazen de bağlamaz.örneğin şu cümlede; Soto is not the only Olympic athlete in his family, so are his brother, sister, and his Uncle Chet. Burada so "as well" ya da "in addition" anlamında olup,bir çok dikkatli yazar iki bağımsız cümlecik arasında bir noktalı virgül kullanır.aşağıdaki cümlede so therefore anlamında olup bir virgül ve bağlaç yeterlidir: Soto has always been nervous in large gatherings, so it is no surprise that he avoids crowds of his adoring fans. Bazen,cümlenin başında so, bir özetleme ya da geçiş elemanı olarak işlev görür ve bu durumda cümlenin diğer kısmından bir virgülle ayrılır: So, the sheriff imperatively removed the child from the custody of his parents. Then ve Than Söylenimleri biribirine benzeyen bu iki sözcüğün cümledeki anlamları farklıdır. Than,karşılaştırma yapmakta kullanılır. "Piggy would rather be rescued then stay on the island," cümlesinde Piggy nin iki seçimden birine sahip olduğunu ifade ederken then yanlış kullanılmış olup gerekli olan sözcük than olacaktır."other than Pincher Martin, Golding did not write another popular novel," cümlesinde zarf cümleciği olan "other than" bize gizli bir karşılaştırma yapma olanağı vermektedir ve bu kullanım Amerikan İngilizcesinde kabul edilebilir iken, dikkatli İngiliz yazarları bu yapıdan kaçınırlar.

141 Genellikle, than hakkındaki sorun bunun bir bağlaç ya da bir edat olarak kullanılmasına bağlı olarak ortaya çıkar.eğer edat olarak kullanılıyorsa, o zaman bundan sonraki sçzcük nesne biçiminde olmalıdır. He's taller and somewhat more handsome than me. Just because you look like him doesn't mean you can play better than him. Bir çok yazar, than sözcüğünün bir bağlaç olarak da kullanılabileceği düşüncesindedirler. Than ile takdim edilen cümlecik kısmı düşürülür: He's taller and somewhat more handsome than I [am handsome]. You can play better than he [can play]. Resmi bir akademik test de than olasılıkla bir bağlaç olarak kullanılır ve bu durumda kendisinden sonra bir zamir özne gelir. (zamir in uygun olduğu yerlerde). Then, yukarıda sıralanan küçük bağlaçlar gibi olmasa da bir bağlaçtır. Yukarıda verilen FANBOYS bağlaçlarıyla iki bağımsız cümleyi bir virgülün desteğinde birbirine bağlamak olanaklıdır. Bir çok öğrenci then için de aynı şeylerin geçerli olduğunu düşünür: "Caesar invaded Gaul, then he turned his attention to England."- then ile bir birleştirme bağlacı arasındaki farkı anlamak için, cümlede then in yerini değiştirmek iyi bir yaklaşımdır. Aynı cümleyi şu biçimlerde de yazabiliriz: "he then turned his attention to England"; "he turned his attention, then, to England"; he turned his attention to England then." Böyle bir uygulama cümlenin anlamını çok fazla değiştirmezken sadece yazı kalitesi üzerinde bir etki yapar. Oysa birleştirme bağlaçlarının yerini değiştiremeyiz. "Caesar invaded Gaul, and then he turned his attention to England." Burada and sözcüğünün yeri tam olarak şimdi bulunduğu yer olup,bir zarf-bağlaç olan then gibi kolaylıkla değiştirilemez. değiştirilemez. Bu paragraftaki ilk cümlemiz olan "Caesar invaded Gaul, then he turned his attention to England" virgülle yanlış biçimde ayrılmıştır ve burada virgül iki bağımsız cümleyi bağlama işlevini üstlenmitştir, oysa virgülle birlikte bir birleştirme bağlacı da gerekli olup, then yerine getirmez. Bağlantı BağlaçlarıSubordinating Conjunctions Bir bağlantı bağlacı (bazen bağlantı sözcüğü ya da altbağlaç da denir) bir bağlı cümleciğin başına gelere bağlı cümlecikle, cümlenin geri kalanı arasındaki ilişkiyi oluşturur. Cümleyi bir anlam ifade edebilmesi kalan kısma bağlı olan bir şeye dönüştürür. He took to the stage as though he had been preparing for this moment all his life. Because he loved acting, he refused to give up his dream of being in the movies.

142 Unless we act now, all is lost. Aşağıdaki tabloda sıralanan temel bağlama bağlaçlarına dikkat ediniz.bunlardan after, before, since edattırlar, alt-bağlaçlar olarak bir cümleciği takdim etmek ve izleyen cümleciği,cümlenin kalan kısmına bağlamakta kullanılırlar. Temel bağlama bağlaçları after although as as if as long as as though because before even if even though if if only in order that now that once rather than since so that than that though till unless until when whenever where whereas wherever while Like ve As Doğruyu söylemek gerekirse, like sözcüğü bir bağlaç değil bir edattır.bu nedenle de, bir edatcümleciğini takdim etmekte kullanılabilir: ("My brother is tall like my father"),ama ("My brother can't play the piano like as he did before the accident" ya da "It looks like as if basketball is quickly overtaking baseball as America's national sport.") gibi cümlecikleri vermekte kullanılamaz. Bir cümleciği sunmada bunun yerine, as, as though, ya da as if kullanılması doğru bir yaklaşımdır. Like As I told you earlier, the lecture has been postponed. It looks like as if it's going to snow this afternoon. Johnson kept looking out the window like as though he had someone waiting for him. Resmi,akademik bir yazıda like sözcüğünün kullanımını birbirine benzeyen şeyleri ifade etmeyle sınırlamak çok yerinde bir tutum olur: This community college is like a two-year liberal arts college. Buna karşılık birbirine benzer şeyleri sıralarken such as olasılıkla en uygun sözcük olacaktır. The college has several highly regarded neighbors, like such as the Mark Twain House, St. Francis Hospital, the Connecticut Historical Society, and the UConn

143 Law School. That in düşürülmesi that sözcüğü bir bağımlı cümleciği kendisinden sonra gelen fiile bağlamakta kullanılan bir sözcüktür.bu yapı içerisinde that,bazen bağlaç-that olark da adlandırılır. Gerçekten de,iyi bir bir etki yaratılması amacıyla çoğu durumda düşürülür (yazılmaz).aşağıdaki cümlelerde that sözcüğü rahatlıkla düşürülebilir( ya da cümlenin bize nasıl geldiğine bağlı olarak korunabilir )In the following sentences, we can happily omit the that Isabel knew [that] she was about to be fired. She definitely felt [that] her fellow employees hadn't supported her. I hope [that] she doesn't blame me. Bazen that in ihmal edilmesi cümlede bir parçalanma yaratilmekte ise de bu tür parçalanmalar bir virgül kullanımıyla kolayca düzeltilebilirler. The problem is, that production in her department has dropped. Remember, that we didn't have these problems before she started working here. Kural şudur:eğer cümle that in düşürülmesiyle eşdeğer iyilikte görünüyorsa,bu sözcüğün düşürülmesiyle bir anlam bulanıklığı ortaya çıkmıyorsa,eğer cümle that kullanılmadığında daha ince ve daha etkili hale geliyorsa that sözcüğü güvenle düşürülebilir. That in krounması ile ilgili üç durumdan söz edilebilir: Fiile cümlecik arasına bir zamansal eleman girdiğinde: "The boss said yesterday that production in this department was down fifty percent." ("yesterday in durumuna dikkat ediniz.) Cücleciğin fiili çok uzakta kaldığında,: "Our annual report revealed that some losses sustained by this department in the third quarter of last year were worse than previously thought." ("losses" öznesi ile "were" fiili arasındaki mesafeye dikkat ediniz) Kimin ne söylediği ya da ne yaptığını açık hale getirmek için ikinci bir that gerekl, olduğunda: "The CEO said that Isabel's department was slacking off and that production dropped precipitously in the fourth quarter." (üretimin düştüğünü CEOmusöyledi,yoksa düşüş Isabel'in departmmanı tarafından mı söylenmişti? İkinci thatcümleye açıklık getirir)

144 Bir cümleye Because ile başlamak Somehow, the notion that one should not begin a sentence with the subordinating conjunction because retains a mysterious grip on people's sense of writing proprieties. This might come about because a sentence that begins with because could well end up a fragment if one is not careful to follow up the "because clause" with an independent clause. Because now plays such a huge role in our communications industry. When the "because clause" is properly subordinated to another idea (regardless of the position of the clause in the sentence), there is absolutely nothing wrong with it: Because now plays such a huge role in our communications industry, the postal service would very much like to see it taxed in some manner. İlişki bağlaçları Correlative Conjunctions Bazı bağlaçlar diğerleri ile birlikte ilişki bağlaçları adı verilen bağlaç türlerini oluştururlar.bunlar her zaman çift halinde bulunurlar ve gramatik açıdan eşdeğerde olan değişik cümle elemanlarını birleştirirler. She led the team not only in statistics but also by virtue of her enthusiasm. Polonius said, "Neither a borrower nor a lender be." Whether you win this race or lose it doesn't matter as long as you do your best. İlkşki bağlaçları paralel biçimde iken bazı sorunlar yaratbilirler. Aşağıda bunlara ilişkin bir tablo verilmektedir. both... and not only... but also not... but either... or neither... nor whether... or as... as

145 Bağlaç-zarflar Conjunctive Adverbs as however, moreover, nevertheless, consequently, as a result gibi zarf-bağlaçlar conjunctive adverbs düşünceler arasında kompleks ilişkiler yaratmak, için kullanılırlar Aşağıdaki tabloda bunlara ilişkin bir liste verilmektedir. Addition (ekleme) Comparison (karşılaştırma) Concession (onaylama) Contrast (zıtlık) Emphasis (vurgulama) example or illustration (örnekleme) Summary (özetleme) time sequence (zamansal sıralama) again, also, and, and then, besides, equally important, finally, first, further, furthermore, in addition, in the first place, last, moreover, next, second, still, too also, in the same way, likewise, similarly granted, naturally, of course although, and yet, at the same time, but at the same time, despite that, even so, even though, for all that, however, in contrast, in spite of, instead, nevertheless, notwithstanding, on the contrary, on the other hand, otherwise, regardless, still, though, yet certainly, indeed, in fact, of course after all, as an illustration, even, for example, for instance, in conclusion, indeed, in fact, in other words, in short, it is true, of course, namely, specifically, that is, to illustrate, thus, truly all in all, altogether, as has been said, finally, in brief, in conclusion, in other words, in particular, in short, in simpler terms, in summary, on the whole, that is, therefore, to put it differently, to summarize after a while, afterward, again, also, and then, as long as, at last, at length, at that time, before, besides, earlier, eventually, finally, formerly, further, furthermore, in addition, in the first place, in the past, last, lately, meanwhile, moreover, next, now, presently, second, shortly, simultaneously, since, so far, soon, still, subsequently, then, thereafter, too, until, until now, when

146 Lesson 28 Adjectives with Countable and Uncountable Nouns Sayılabilen ve sayılamaz isimleri niteleyen sıfatlar Some/Any: Her ikisi de hem sayılabilen hem de sayılamayan isimleri niteler There is some water on the floor. There are some Mexicans here. Do you have any food? Do you have any apples? Much/Many: MUCH sadece saylamaz isimleri niteler. They have much money in the bank. MANY sadece sayılabilir isimleri niteler Many Americans travel to Europe. A lot of/lots of: Bunlar MUCH ve MANY için inmformal eşdeğer sözcüklerdir.hem sayılabilir hem de sayılamaz isimlerle kullanılır ve sayılamaz isimlerle kullanıldıklarında MUCH, sayılabilir isimlerle kullanıldıklarında MANY anlamı verirler. They have lots of money in the bank. A lot of Americans travel to Europe. Little/Few: LITTLE sadece sayılamaz isimleri niteler. He had little food in the house. FEW sadece sayılabilir isimleri niteler. There are a few doctors in town. A little bit of: İnformal bir ifade olup sayılamayan isimlerin önüne gelirler. There is a little bit of pepper in the soup.

147 Enough: ENOUGH hem sayılabilir hem de sayılamaz isimleri niteler. There is enough money to buy a car. I have enough books to read. Plenty of: Bu ifade hem sayılabilir hem de sayılamaz sözcükleri niteler. They have plenty of money in the bank. There are plenty of millionaires in Switzerland. No: NO hem sayılabilir hem de sayılamaz isimleri niteler. There is no time to finish now. There are no squirrels in the park.

148 Lesson 28 İki-parçalı Fiiller(idyum lar) Two-Part (Phrasal) Verbs (Idioms) İngilizce de birçok fiilden sonra bir zarf ya da bir edat( parça adı verilen) gelir ve bun ikiparçalı fiillere pharasal verbs adı verilir. Bunlar yardımcı alan fiillerden farklıdırlar. Fiil den sonra gelen parça anlamını değiştirir ve ona idyomsal bir anlam yükler. FİİL ANLAMI ÖRNEK drop off Derece derece inme,alçalma The hill dropped off near the river. drop off(2) drop off(3) drop out Uyuya kalmak Durarak birine bir şey vermek Katılmaktan vazgeçmek While doing his homework, he dropped off. Would you drop this off at the post office? After two laps, the runner dropped out. Bazılarında parça kısım fiilden ayrılarak araya bir isim ya da zamir yerleştirilebilirken, bazı parçalar ayrılamazlar. Ayrıca bazı fiiller direk nesne almayan intransitive(geçişsiz) biçimdedirler. Ayrılabilir add up (anlamı: to addeklemek) DOĞRU: She added up the total on her calculator. Ayrılamaz Geçişsiz(intransitive) get around (: to evadekaçınmak,sakınmak) catch on (anlamı: to understand-anlamak) DOĞRU: She added it up on her calculator. DOĞRU: She always gets around the rules. YANLIŞ: She always gets the rules around (İngilizce de bu yapının hiç bir anlamı yoktur.) DOĞRU: After I explained the math problem, she began to catch on. YANLIŞ: She began to catch on the math problem. (catch on bu anlamda direk nesne almaz) DOĞRU: She began to catch on to the math problem. (the word to makes the math problem an indirect object, which is acceptable in this meaning.) Ne yazıkki,bir idyomatik fiilin ayrılıp ayrılamayacağına ya da geçişsiz olup olmadığına ilişkin her hangi bir kural bulunmamaktadır.bir çok durumda ifadeler ezberlenmek zorundadır.aşağıda her türden fiil için bir tablo verilmektedir.. AyrılabilirSeparable

149 add up - eklemek back up geri itmek;desteklemek;şişirmek;patlatmak; patlayıcılarla tahrip etmek break down analiz etmek; parçalarına ayırmak break into bir ev ya da odaya aniden ve zorla girmek;başlamak ; gerçekleştirmek. bring off - başarmak bring on neden olmak bring out basmak(yayın); altını çizmek,vurgulamak bring over - getirmek bring to canlandırmak(yaşam) bring up -yükseltmek; çocuk bakımından sorumlu olmak brush out bir şeyin içini temizlemek burn down yakmak,yakarak tahrip etmek burn up yakarak yok etmek buy out -.nın hissesini satın almak buy up bütününü,hepsini satın almak call off iptal etmek;sıradan çıkartmak call up telefon etmek;askere çağırmak calm down - sakinleşmek carry on devam etmek carry out - fulfill;tamamlamak;başarmak; yerine getirmek(icra etmek) carry over taşımak;başka bir yer ve zamanda devam etmek cheer up neşelendirmek,ferahlatmak chew up ciddi biçimde suçlamak chop up küçük kıymıklara(parçalara) bölmek clean off - nın yüzeyini temizlemek clean out -.nın içini temizlemek clean up temizlik yapmak,toplamak(ev) clear out -.nın yüzeyini temizlemek clear up - nın içini temizlemek close down kalıcı biçimde kapatmek close up geçici biçimde kapatmak count in içermek,ihtiva etmek count out hariç tutmak,dışında brakmak count up hesaplamak,saymak,toplama eklemek cross out bertaraf etmek,elimine etmek cut off araya girmek(konuşma); kesmek,durdurmak cut out bertaraf etmek,iptal etmek cut down miktarını azaltmak draw up -yazmak; oluşturmak(bir döküman) dress up elbisesini giymek dust out -.nın içinin tozunu almak eat up tamamen yemek,yiyip bitirmek figure out yorumlamak,anlamak figure up - hesaplamak fill in - doldurmaj(bir formu) fill out -doldurman (bir basılı formu) fill up tamamen doldurmak(bir kabı) find out - keşfetmek fix up -onarmak; uygun biçimde uyarlamak get across -..anlatmak, e anlatabilmek

150 give back geri vermek give out dağıtmak,anons etmek give up bir şeyden vaz geçmek hand down dağıtmak,intikal ettirmek,vermek(karar),miras bırakmak hand over kontrolü ele geçirmek hang up asmak,askıda bırakmak have on - giyinmek have over birisini bir başkasının evinde ağırlamak hold off geciktirmek; sınır koymak hold up -geciktirmek;soygun yapmak;silahla tehdit etmek keep up devam etmek; aynı yeri korumak leave out ihmal etmek,göz ardı etmek let down hayal kırıklığına uğratmak let out bir tutukluluktan salıvermek; genişletmek(dikiş) light up aydınlatmak; live down birşeyleri unutturmak için bir yerde oturmak,yaşamak make over tekrar yapmak move over yana hareket etmek pass out dağıtmak,iletmek pass up bir avantajı,fırsatı kaçırmak pass on geçirmek,iletmek pay back tekrar ödemek pay off bir borcu tamamen bitirmek;..son taksiti ödemek pick up almak,birlikte götürmek;el ya da parmaklarla kaldırmak;kazara öğrenmek; play down minimize etmek play up vurgulamak,altını çizmek point out - göstermek pull down içeri doğru çekmek; tıraşlamak(marangoz) push across anlatmak,kabul ettirmek put off tehir etmek,ertelemek put on -giyinmek;hatalı olmak put up - saklamak(besin); gece yatısına misafir almak quiet down sessiz olmak ring up telefon cihazı rinse off -..nın yüzeyini durulamak rinse out -.nın içini durulamak rule out bertaraf etmek,elimine etmek run down iz sürmek;karşı çıkmak; bir araçla vurmak run off ayrılmasına,akmasına neden olmak;mekanik biçimde yeniden üretmek save up - toplamak see through güçlüklere rağmen tamamlamak; see off bir gezi başında birine eşlik etmek send back sürgüne göndermek send over birinin yanına göndermek set up uyarlamak,düzenlemek show off gösterişli biçimde sergilemek(şov yapmak) shut off durdurmak,kapatmak slow up - gösterişli biçimde sergilemek(şov yapmak) spell out sayılara dökmek;ayrıntısıyla ifade etmek stand up verilen sözü tutumamak, ayağa kalkmak

151 sweep out -.nın içini süpürmek take back geri dönmek; bir ifadeyi geri almak,iade etmek take down yüksek bir konumdan düşmek; birinin söylediğini yazmak take in içine almak,dahil etmek, birine bir şeyi yutturmak,aldatmak ;küçültmek take over almak,kumandayı ele geçirmek tear down tahrip etmek tear up küçük parçalara yırtmak tell off tenkit etmek; suçlamak think over dikkate almak,düşünmek think through baştan sona düşünmek think up yaratmak,keşif yapmak throw away atmak,kullanım dışı bırakmak throw over - atmak tie up sıkı ve güvenli biçimde bağlamk tire out çok yourlmak,bitap düşmek touch up onarmak,el atmak try on bir giysiyi uygunluk açısından denemek, try out test etmek turn down -reddetmek; hacmini küçültmek turn out -üretmek;sürgüne göndermek, kapatmak(ışık) wash off - nın yüzeyini yıkamak wash out -.nın içini yıkamak wear out kullanımdan düşene kadar kullanmak,eskitmek; çok yorulmak wind up bitirmek,saati kurmak,bir makinanın yayını sıkmak wipe off -..nın yüzeyini süpürmek wipe out -.nın içini süpürmek; katliam yapmak work out çözmek(sorun) write down - kaydetmek write out bütün ayrıntısıyla yazmak; write up -oluşturmak; hazırlamak(bir döküman) AyrılmazInseparable back out of -fakirleştirmek; bir sözü tutmamak bear down on dayanmak,tahammül etmek; tehdit etmek bear on -.ile ilişkili olmak,.ile fikir ilişkisinde olmak bear up under tahammül etmek,dayanmak break in on kesmek(söz) break into kesmek(söz) call for -.i almaya gelmek,istemek,gerektirmek; care for sevmek,hoşlanmak;koruyuculuk yapmak;gözetmek; muhafaza etmek carry on with devam etmek catch up with -.ne yetişmek,.ile mesafeyi kapatmak check up on denemek, doğrulamak come across tesadüfen bulmak come along with eşlik etmek; gelişme kaydetmek come by tesadüfen bulmak come down with -.e hasta olmak come out with beyan etmek; üretmek come up with beyan etmek,üretmek

152 count on güvenmek,dayanmak cut in on kesmek(söz) disagree with -.ı hasta etmek,rahatsız etmek do away with üstesinden gelmek,ortadan kaldırmak do without - sız idare etmek drop in at/on plansız olarak ziyaret etmek drop out of terketmek,istifa etmek face up to -.i resmen kabul etmek,bilincinde olmak fall behind in -gecikmek; beklenenden daha az ilerlemek fall back on acil durumlar için kullanmak fall out with - ile arkadaşlığını bozmak fill in for yerine kullanmak,ikame etmek get ahead of - nin önüne geçmek,birisini geçmek,yenmek get around kaçınmak,sakınmak get away with yakalanmadan ya da celandırılmadan yapmak get by with en az çabayla yapmak get down to dikkate almak, ciddiye almak get in girmek(araca) get off çıkmak(araçtan);terketmek get on girmek(araca); monte etmek get on with ile ilerlemek get through with bitirmek,sona erdirmek go back on muhtaç bırakmak;sözünü tutmamak go for hücum etmek go in for -.ile ilgilenmek,.e katılmak go on with devam etmek go over gözden geçirmek go with - ile uyumlu olmak; birbirine mutlu bakmak go without -..sız idare etmek hang around avare dolaşmak hear from -.den haber almak hear of - öğrenmek(bazen tesadüfen) hit on tesadüfen keşfetmek hold on to sıkı sıkı tutmak,yakalamak hold out against - dienmek keep at - de muhafaza etmek keep to muhafaza etmek,.e bağlı kalmak keep up with - nın adımlarını korumak lie down on kaçınmak,yapamamak live on - ile birisine destek olmak live up to - nın gerekli standardını korumak look after dikkat etmek,mukayyet olmak(çocuğa) look back on nostaljik olarak hatırlamak look down on üstün görmek look forward to - beklemek look up to saygı duymak,hayranlık duymak make up for - ile dengelemek pass on - iletmek pick on aldatmak,yutturmak; tehdit etmek play up to kişisel avantajını kullanmak

153 put up with tolere etmek read up on -.hakkında bilgi edinmek run against seçimde aleyhte çalışmak run away with terketmek;kaçmak run for - için çalışmak see about dikkate almak,düşünmek,uyarlamak see to uyarlamak,göstmek settle on - de uyuşmak,karar vermek stand for takdim etmek;izin vermek stand up for desteklemek,talep etmek stand up to - direnmek stick to ısrar etmek stick up for desteklemek,savunmak take after benzemek talk back to kabaca yanıtlamak talk over - tartışmak tell on yetkililere suç duyurusu yapmak touch on kısaca bahsetmek,değinmek turn into - olmak wait on hizmet etmek wait up for -.i bekleyerek uyumamak watch out for - e dikkat etmek Intransitive back down ifadesini,söylemini geri almak back out muhtaç etmek;sözünü tutmamak back up geri hareket etmek,geri gitmek bear up - dayanamak blow in beklenmedik ziyarette bulunmak blow over zorlanmadan geçmek blow up patlamak;isteğini yitirmek call up telefon etmek calm down sakinleşmek carry on önceki gibi devam etmek; yanlış davranmak catch on - anlamak catch up birini yakalamak,..ile aradaki mesafeyi kapatmak check up - araştırmak check out terketmek;birinin hesabını ödemek cheer up - neşelenmen clear out - terketmek clear up açık ve neet olmak close down sürekli kapatmak close up geçici kapatmak came about olmak,vuku bulmak come along eşlik etmek;ilerleme kaydetmek come back geri dönmek come by birisini evinde ziyaret etmek come out -görünmek; sosyal bir yenilik yapmak come over birisinin evine gelmek;birisinin yanına gelmek

154 come through - başarmak come to bilincini tekrar kazanmak cut in kesmek(söz) die away azalmak,yavaş yavaş gözden kaybolmak die down - azalmak, die off/out gözden kaybolmak; yok olmak dress up komik alışılmamış giysiler giymek drive back arabayla dönmek drop in birisini planlı olmaksızın ziyaret etmek drop out organize bir etkinlikten vaz geçmek; terketmek,bırakmak drop over birini plansız ziyaret etmek fall behind istenen ilerlemeyi gösterememek fall off azalmak;kilo vermek fall through başarısız olmak;yapamamak fill in ikame etmek; nın yerine kullanmak find out - öğrenmek fly back hava yoluyla dönmek fly over birinin yanına uçakla gitmek get ahead ilerleme kaydetmek get along dostça ilişkiye sahip olmak get around dolanmak(dönmek) get away kaçmak,kurtulmak get by çok az ya da hiç emeksiz yönetmek,idare etmek get in girmek (araç) get off inmek(araç) get on - girmek(araç);binmek (bir at a vb,) get on/along ilerlemek,uyumlu olmak get up artmak,yükselmek get through - bitirmek give out - rahatlamak give up teslim olmak,bitirememek go back geri dönmek go off - patlamak go on olmak,vuku bulmak,devam etmek go out yangını durdurmak;birinin evinden çıkmak go over ilerlemek;başarmak grow up olgunlaşmak,gelişmek,büyümek hang around avare dolaşmak hang up telefon ahizesini yerine koymak hold on sıkı sıkı yakalmak;korumak; telefonda beklemek hold out direnişe devam etmek;saklamak; israr etmek keep on devam etmek keep up istenen standardı korumak,devam etmek let up şiddetini azaltmak lie down dinlenmek,şekerleme yapmak look on -.gözü ile bakmak make out ilerlemek;başarı elde etmek make up hazırlamak,düzenlemek;makyaj yapmak; uydurmak(yalan) move over yana hareket etmek pan out yapmak;başarı kazanmak

155 pass out bilincini yitirmek pass on - ölmek pick up gelişmek; artmak pull in - varmak pull out gitmek,ayrılmak,çıkmak pull through iyileşmek;şifa bulmak ride over birinin yanına araçla gitmek run away terketmek,kaçmak,izin almadan ayrılmak run down durana kadar,yavaş yavaş işlevini yitirmek run off kaçmaya başlamak; akmak(yağmur suyu) sell out sahiplik ya da sorumluluğunu devretmek settle up birisinin borcunu ödemek show off söz ve hareketlerle gözteri yapmak show up varmak;beklenmedik biçimde ortaya çıkmak shut up susmak,konuşmayı durdurmak slow up hızını azaltmak stand by beklemek;yardıma hazır olmak stand up ayağa kalkmak; ayakta durmak;dayanmak;tahammül etmek stay over birinin evinde bir ya da daha fazla gece yatısına kalmak step aside bir yana doğru hareket etmek take off - havalanmak take over kumandayı ele geçirmek talk back kabaca yanıtlamak throw up - kusmak turn around arkasını dönmek turn in yatağa girmek(yatmak) turn out bir toplantıya ;gelmek;görünmek, turn up varmak ; beklenmedik biçimde bulunmak wait up bekleyerek uyanık kalmak wake up - uyanmak walk back olduğu yere yürüyerek dönmek walk over birinin yanına yürümek wash out yıkanmaktan yıpranmak watch out dikkatli olmak wear off kullanmak ya da zaman nedeniyle yıpranmak wear out kullanmaktan yıpranmak;alışılmış olmak work out başarılı olmak

156 Lesson 29 Yön edatları: To, On(to), In(to) Prepositions of Direction: To, On (to), In (to Yön Edatları: To, On(to), In(to) Giriş 1.Yön hakkındaki temel eadt "to" dur. TO: bir hedefe doğru yönelmeyi işaret eder. Hedef eğer, bir yönlem(destination) gibi fiziksel ise o zaman to bu hedef doğrultusundaki hareketi ifade eder. (1) Sa'id returned to his apartment. Hedef fiziksel bir yer olmadığı, örneğin bir eylem olduğu zaman, to bir fiili vurgulamak üzere bağlanır ve hedefi ifade eder. Edat yalın halde ortaya çıkabileceği gibi bir cümlecik biçiminde( in order.) de olabilir. (2) Li Ling washed her dog (in order) to rid it of fleas. Bu iki kullanım aynı cümlede birlikte de ortaya çıkabilirler. 2. Diğer iki yön edatı to ya uygun yer edatlarının eklenmesi ile elde edilirler. Yer edatı,yön edatının anlamını belirler. ON + TO = onto: Bir yüzeye doğru hareketi anlatır.

157 IN + TO = into: Bir hacmin içine doğru hareketi anlatır. ("To",yön edatı olan toward un bir parçası olup,ikisi de aynı şeyi ifade ederler.) 3.Hareket ifade eden birçok fiilde, "on" ve "in" yönsel bir anlama sahiptir, "onto" ve "into" olarak kullanılabilir. (Bu kuralın ilk istisnaları için aşağıdaki örneklere bakınız.) Girişteki başlıkta to nun parantez içerisinde olmasının nedeni budur ve bunların birbiri yerine kullanılabileceğini ifade eder.böylece, aşağıdaki cümleler tamamen eş anlamlıdırlar. (4) Tai-shing jumped in/into the pool. (5) Porfirio fell on/onto the floor. (6) The crab washed up on/onto the shore. Bunların anlamca birbirinden ayrıldığı tek nokta, bileşik edatın bir eylemin bittiğini ifade etmesi, diğerinin ise eylemin sonucunda öznenin durumunu nitelemesidir. Bu küçük fark bize yönsel ve yersel edatların nasıl bir ilişkide olduğunu gösterir:bunlar bir ilişki de neden ve sonucu ifade ederler. Eylemin oluş hali Öznenin konumu (7) Jean fell on(to) the floor. Jean is on the floor.

158 (8) Susumu dived in(to) the water. Susumu is in the water. to nun Kullanılışı to bir kaç sınıf fiille birlikte ortaya çıkar.. 1. verb + to + infinitive Bu sınıftaki filler (gönüllü olma)willingness, (istek)desire, intention(eğilim), ya da (mecburiyet)obligation ifade ederler. willingness: be willing, consent, refuse desire: desire, want, wish, like, ask, request, prefer intention: intend, plan, prepare obligation: be obligated, have, need Örnekler: (9) I refuse to allow you to intimidate me with your threats. (10) I'd like to ask her how long she's been skiing. (11) I plan to graduate this summer. (12) Henry had to pay his tuition at the Bursar's office. 2. to nun sıradan edat olarak kullkanıldığı diğer durumlar. verbs of communication: listen(dinlemek), speak (konuşmak,ama anlatmak- telldeğil), relate(ilgili olmak, appeal (özür dilemek anlamında, çekmek anlamında değil) verbs of movement: move(hareket etmek), go(gitmek), transfer(aktarmak), walk(yürümek)/run(koşmak)/swim(yüzmek)/ride(at sürmek)/drive(sürmek)/ fly(uçmak), travel(seyahat etmek) Transfer(Aktarmak) dışında, (2b) deki bütün fiiller toward ve to alabilirler.yine de "to" belirli bir yere doğru hareketi ifade ederken, "toward", genel bir yönde hareketi, bir yere varmak gerekli olmaksızın ifade eder.

159 (13) Drive toward the city limits and turn north. (Kent sınırlarına doğru sür, belki oraya varmadan araç arızalanacak) (14) The plane was headed toward a mountain. (Uçak burnunu dağa doğru çevirdi, ama oraya varması ya da dağa çarpması gerekli değil); (15) Take me to the airport, please. (Gerçekten hava alanına varmak istiyorum.) onto nun Kullanılışı 1. "Onto" genellikle hareket ifade eden fiillerde on yerine kullanılır. (16) Dietrich jumped on(to) the mat. (17) Huan fell on(to) the floor.

160 (18) Athena climbed on(to) the back of the truck. 2. Bazı hareket fiilleri,harekete öznenin kendi,ya da belirli bir yerdeki bir nesnenin neden olduğunu anlatırlar.(15-17 arasındaki cümleleri karşılaştırın) Bu fiillerden bazıları sadece on alır. Diğerleri ise, bazılarının sonuncusunu tercih etmesine karşılık, her ikisini de alır. (19) The plane landed on the runway. (onto the runway- DEĞİL) (20) Sam hung the decoration on the Christmas tree. (onto the tree-değil) (21) He placed the package on the table. (onto the table-değil) (22) Joanna spilled her Coke on the rug. (onto the rug-değil) (23) Samir moved the chair on(to) the deck. (24) The crane lowered the roof on(to) the house. (25) The baby threw the pot on(to) the floor. Sadece "on" alan fiiller çok değildir: set ve put belki de tek örnektirler. Her ikisini de alabilen diğer fiiller çoğunluktadır, scatter (direk bir nesne aldığında), pour, ve add. (26) The farmer scattered seed on(to) the fertile ground. (27) We're adding on a wing at the back of the building. (28) We're adding a porch onto the house. (27) de, on fiilin gerçekten bir parçasıdır, oysa (28) de onto baasit bir edattır.bu zıtlık oldukça önemli bir kuralı da sergiler:: Basit edatlar fiillerle birleştirilebilirken, bileşik edatlar fiillerle birleştirilemezler. (27) dekine dikkat edersek, "on" sözcüğü, bir yüzeyin üzerinde demek olan sıradan anlamına sahipse de, bu durumda yüzey yatay değil düşey bir yüzeydir-binanın yan duvarı. (28) deki onto kullanımı,(24) ve (25) deki kullanımlarıyla aynıdır. 3. Biçimsel olarak add on yapısında olan fakat emir kipinde kullanıldıklarında bir eylemin devam etmesi ya da bitmesini ifade eden çok sayıda fiil-edat bileşimi bulunmaktadır. (Bunların hepsi emir gücünde değildir) Hem on hem de onto alabilen hang dışında hepsi on alırlar. Bu birleşimlerin bazılaarı idyomatik olan anlamları parantez içinde verilmiştir.) Hang on (to the rope)! ('continue to grasp tightly') carry on ('resume what you were doing') sail on ('resume or continue sailing') dream on ('continue dreaming'; a humorous way of saying 'that is an unattainable goal') lead on ('resume or continue leading us') rock on ('continue playing rock music')

161 into nun Kullanımı 1. Edat ın söz sözcük olması ya da zaman,biçim ve sıklık edatlarından önce gelmesi dışında, hareket ifade eden fiillerde"into" ve "in" birbiri yerine geçebilirler. Bu durumda sadecein ( ya da inside) kullanılabilir. (29) The patient went into the doctor's office. (30) The patient went in. (not into) (31) Our new neighbors moved into the house next door yesterday. ('to take up residence in a new home') (32) Our new neighbors moved in yesterday. (32) de son sözcük zaman zarfı yesterday dir, Böylece (32) deki edatın öznesi ihmal edilebilir. Kuşkusuz bir bildirim cümlesinde "into"; öznesi wh- sözcüğü ile sorgulanan bir zarf olması dışında, son sözcük olarak da getirilebilir: (34) Now what kind of trouble has she gotten herself into? (35) Now what sort of trouble is she in? 2.Durağanlık ifade eden fiiller, sözcüklerin sıradan anlamlarında on ya da in alabilirler. Eğer bir fiil edat öznesinin ihmal edilebilmesine izin veriyorsa, bu yapı idyomatik bir anlama sahip olabilir: (36) The cat sat on the mat. (37) The doctor is in his office.

162 (38) The doctor is in. ('available for consultation') in(to) move fiili ile özel bir kullanıma sahiptir. 3. move in den sonra bir amaç cümleciği geliyorsabu, yaklaşmak-approach anlamına sahiptir. (39) The lion moved in for the kill. (40) The police moved in to rescue the hostages inside the building. (39) ve (40) da "in" fiilin bir parçasıdır, bu nedenle "into" kullanılamaz; "The lion moved into for the kill." Gibi bir şey söyleyemeyiz örneğin. 4. "into",move ile kullanıldığında, bir yerden başka bir yere taşıma,iletme olan sıradan anlamındaki bir edat işlevi üstlenir. (41) We'll move your brother's old bed into your room. "into" nun kullanılışı, (24)-(27) ve (29) da gösterilen onto gibidir.

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend.

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend. 1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is 1. This is girlfriend. a. hers b. to him c. of her d. his 1. There are people

Detaylı

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the 1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the rank of ) 2. for/in/during/over/within (fidow) : last/past time olduğunda bu prepositionlar gelir. 3. Now that;

Detaylı

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref WOULD FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be She hoped (that) we would com I thought that he would ref WILLINGNESS (gönüllülük) She would not The car would not POLITE

Detaylı

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ Listmania Part 2 Ünite 12 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ 1 Ünite 12 LISTMANIA PART 2 Okutman Aydan ERMİŞ İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 4 12.1.1. Review of verb forms...

Detaylı

STATE OF THE ART. Be Goıng To Functıons (İşlevleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri)

STATE OF THE ART. Be Goıng To Functıons (İşlevleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri) We use it to express a future decision, intention, or plan made before the moment of speaking (Konuşma anından daha önce düşünülmüş kararlar,

Detaylı

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense?

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense? İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! 1 Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri 2 How do we spell the Present Continuous Tense? 3 8.Sınıf İngilizce Ders Kitabı ve Çalışma Kitabı Cevapları 4 TOO

Detaylı

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma Lesson 63: Reported speech Ders 63: Bildirilen konuşma Reading (Okuma) He told me that he would come. (Bana geleceğini söyledi.) She said that she would be fine. (İyi olacağını söyledi.) He promised that

Detaylı

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ State Of The Art Part I Ünite 8 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ 1 Ünite 8 STATE OF THE ART PART I Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ İçindekiler 8.1. BE GOING TO... 3 8.1.1. FUNCTIONS

Detaylı

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.)

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) He is having an exam on Wednesday. (Çarşamba günü sınav oluyor-olacak.) Mary is spending

Detaylı

SEVİYE 1 GÜZ DÖNEMİ 2.ÇEYREK - TEKRAR KURU (8 hafta ders saati)

SEVİYE 1 GÜZ DÖNEMİ 2.ÇEYREK - TEKRAR KURU (8 hafta ders saati) SEVİYE 1 GÜZ DÖNEMİ 2.ÇEYREK TEKRAR KURU 20162017 (8 hafta 184 ders saati) 1 Hafta Üniteler Kitap ı İçerik Ekstra 59 Aralık, 2016 1.1 1.2 1.3 Icebreakers verb to be subject pro The verb to be : Affirmative,

Detaylı

Aviation Technical Services

Aviation Technical Services SKYJET Aviation Technical Services SKYJET Aviation Technical Services GENEL İNGİLİZCE PROGRAMI A1 Seviyesi Ders Meteryalleri Interaktif Uygulaması bilgisayar ekran görüntüsü Önsöz Nasıl Çalışabilirim?

Detaylı

I WOULD come to the party but... You He,She,It We They

I WOULD come to the party but... You He,She,It We They İsteklilik (willingness), kararlılık (determination), istek (request) ikram - teklif (offer), red (refusal) ve geçmişte alışkanlık (habit in the past) ifade eder. A WILLINGNESS - DETERMINATION (isteklilik

Detaylı

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought SBS PRACTICE TEST 6 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. I was shopping officer. What were you doing he stole your bag? 1. Mustafa Kemal

Detaylı

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. We can t go out today it s raining

Detaylı

SEVİYE 1 - GÜZ DÖNEMİ 1. ÇEYREK (8 hafta ders saati)

SEVİYE 1 - GÜZ DÖNEMİ 1. ÇEYREK (8 hafta ders saati) SEVİYE 1 - GÜZ DÖNEMİ 1. ÇEYREK (8 hafta - 184 ders saati) -2017 Hafta Üniteler Kitap konuları İçerik Ekstra Konular Yazma PIONEER Elementary ICE BREAKERS 1 3-7 Ekim, Ünite 1 syf. 6-10 Ünite 1 syf. 11

Detaylı

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 1., 2. ve 3. sorularda verilen kelimelerden hangisi anlam bakımından diğerlerinden farklıdır? TEST - 1 (2011-2012) 6., 7. ve 8. sorularda boş bırakılan yerlere uygun düşen

Detaylı

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney CALUM SAILS AWAY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23

Detaylı

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. SBS PRACTICE TEST 2 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. 3. Konuşma balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcükleri seçiniz I am your true friend Mehmet. A true friend

Detaylı

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları www.zaferfotokopi.com

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları www.zaferfotokopi.com ATA - AÖF AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ VİZE SORULARI YABANCI DİL l Sipariş ve Bilgi İçin : ZAFER FOTOKOPİ SINAVINIZDA BAŞARILAR DİLER. 0.332 353 78 75 Rampalı Çarşı 1 Kat No: 135 Meram/KONYA www.zaferfotokopi.com

Detaylı

İngilizce. Brackets- Ayraçlar Base Form- Kök Biçim

İngilizce. Brackets- Ayraçlar Base Form- Kök Biçim İngilizce A Abberviation- Kısaltmalar Active Sentence- Etken Cümle Adjective Clause- Sıfat Tamlaması Antonym-Karşıt Anlamlı Accusative Case- Belirtme Durum Abstract Noun- Soyut İsim Adjective- Sıfat Adverb-

Detaylı

at Kullanımı: de, da, ye, ya, e, a

at Kullanımı: de, da, ye, ya, e, a at Kullanımı: de, da, ye, ya, e, a at İngilizcede zaman edatı olarak saatlerle birlikte kullanılır. - I will see you at 4:15. Seninle saat 4:15'de görüşeceğim. - The plane leaves at six. Uçak saat 6'da

Detaylı

Ünite 12. Listmania. Ortak Dersler. İngilizce II. Okt. Derya KOCAOĞLU

Ünite 12. Listmania. Ortak Dersler. İngilizce II. Okt. Derya KOCAOĞLU Listmania Ünite 12 Ortak Dersler İngilizce II Okt. Derya KOCAOĞLU 1 Ünite 12 LISTMANIA Okt. Derya KOCAOĞLU İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 3 12.2. REVIEW OF VERB FORMS... 3 12.3. VOCABULARY

Detaylı

PERSONS in ENGLISH (İngilizcede Şahıslar)

PERSONS in ENGLISH (İngilizcede Şahıslar) 1.Personal Pronouns: (Şahıs Zamirleri) PERSONS in ENGLISH (İngilizcede Şahıslar) Şahıs zamirleri kişi zamirleridir ve cümle içinde daima özne olarak kullanılırlar. Bazı şahıs zamirlerinin yerine özel isimler

Detaylı

Past Continnons Tense ile sormak için Was veya were sözcükleri soru cümlesinin başında kullanılır. Cevabında mutlaka Yes / No bulunur.

Past Continnons Tense ile sormak için Was veya were sözcükleri soru cümlesinin başında kullanılır. Cevabında mutlaka Yes / No bulunur. Bu derste Past Continuous Tense zamamnını öğreneceksiniz. Past Continuous Tense geçmişte sürekli olarak gerçekleşen olayları anlatmak için kullanılan bir zamandır. Past Continuous Tense yardımcı fiil olarak

Detaylı

1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around. 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d.

1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around. 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d. 1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d. for 1. I am taking some books. a. hers b. her c. to her d. she 1. bottle

Detaylı

Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future

Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future Lesson 33: Interrogative forms of be going to, be + verb~ing for expressing near future Ders 33: Yakın gelecekten bahsederken be going to, be + verb~ing kalıplarının soru zamiri formları Reading (Okuma)

Detaylı

Exercise 2 Dialogue(Diyalog)

Exercise 2 Dialogue(Diyalog) Going Home 02: At a Duty-free Shop Hi! How are you today? Today s lesson is about At a Duty-free Shop. Let s make learning English fun! Eve Dönüş 02: Duty-free Satış Mağazasında Exercise 1 Vocabulary and

Detaylı

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için Can, could, would like to, may. a) can: e bilir, a bilir. can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için kullanırız. Olumlu cümle (can olumlu) cümlede yetenek bildirir. I can speak

Detaylı

He eats meat. She eats meat. It eats meat.

He eats meat. She eats meat. It eats meat. SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN) Simple Present Tense Türkçedeki Geniş Zaman a karşılık gelir. Simple Present Tense kullanımı olumlu, olumsuz cümlelerde ve soru cümlelerinde aşağıdaki gibidir: OLUMLU

Detaylı

Simple Past Tense (Geçmiş Zaman)

Simple Past Tense (Geçmiş Zaman) Detaylı bilgi ve Temel Seviye Eğitimlerimiz ya da Özgün Materyallerimiz İçin; https://www.facebook.com/groups/ydsonlinedershane 1 İçindekiler 1.)Simple Past Tense in Cümle Yapısı... 3 A)Olumlu Cümleler...

Detaylı

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular Lesson 66: Indirect questions Ders 66: Dolaylı sorular Reading (Okuma) Could you tell me where she went? (Bana nereye gittiğini söyler misiniz?) Do you know how I can get to the hospital? (Hastaneye nasıl

Detaylı

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

function get_style114 () { return none; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } Wish sözcük anlamı olarak istemek, dilemek anlamı taşımaktadır.cümlenin

Detaylı

REFLECTIONS. 8.Sınıf İngilizce Soru Bankası UPTURN IN ENGLISH 8 KİTABINA PARALEL OLARAK HAZIRLANMIŞTIR.

REFLECTIONS. 8.Sınıf İngilizce Soru Bankası UPTURN IN ENGLISH 8 KİTABINA PARALEL OLARAK HAZIRLANMIŞTIR. UPTURN IN ENGLISH 8 KİTABINA PARALEL OLARAK HAZIRLANMIŞTIR. SARGIN YAYINCILIK REFLECTIONS Sevgili Öğrenciler, Reflections 8. Sınıf İngilizce Soru Bankası, M.E.B. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından

Detaylı

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: Informal Greetings (Gayri Resmi selamlaşmalar) - Hi. (Merhaba) -Hello. (Merhaba)

Detaylı

Present continous tense

Present continous tense Present continous tense This tense is mainly used for talking about what is happening now. In English, the verb would be changed by adding the suffix ing, and using it in conjunction with the correct form

Detaylı

Aviation Technical Services. *(1(/ ø1*ø/ø=&( 352*5$0, $ 3UH,QWHUPHGLDWH

Aviation Technical Services. *(1(/ ø1*ø/ø=&( 352*5$0, $ 3UH,QWHUPHGLDWH SKYJET Aviation Technical Services *(1(/ ø1*ø/ø=&( 352*5$0, $ 3UH,QWHUPHGLDWH 6KYJET Aviation Technical Services *(1(/ ø1*ø/ø=&( 352*5$0, $ 3UH,QWHUPHGLDWH g UHWLP 6HWL SKYJET Aviation Technical Services

Detaylı

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ MESLEKİ YABANCI DİL-I

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ MESLEKİ YABANCI DİL-I 2.HAFTA DERS NOTU İNGLİZCE DE ZAMANLAR (ENGLISH TENSES) THE PRESENT PERFECT TENSE Affirmative Negative Interrogative I have watched that film. I have not watched that film. Have I watched that film? You

Detaylı

Ünite 6. Hungry Planet II. Kampüsiçi Ortak Dersler İNGİLİZCE. Okutman Hayrettin AYDIN

Ünite 6. Hungry Planet II. Kampüsiçi Ortak Dersler İNGİLİZCE. Okutman Hayrettin AYDIN Hungry Planet II Ünite 6 Kampüsiçi Ortak Dersler İNGİLİZCE Okutman Hayrettin AYDIN 1 Ünite 6 HUNGRY PLANET II Okutman Hayrettin AYDIN İçindekiler 6.1. QUANTIFIERS (MIKTAR BELIRTEN KELIMELER)... 3 6.1.1.

Detaylı

ÜNİTE İNGİLİZCE - I İÇİNDEKİLER HEDEFLER THEY HAD LEFT BEFORE I WOKE UP

ÜNİTE İNGİLİZCE - I İÇİNDEKİLER HEDEFLER THEY HAD LEFT BEFORE I WOKE UP THEY HAD LEFT BEFORE I WOKE UP İÇİNDEKİLER Dilbilgisi: Past Perfect Dinleme & Konuşma: Geçmiş Bir Zamandan Daha Önce Olan Bir Olay hakkında Konuşma Okuma: Üniversitede Zor Günler III İNGİLİZCE - I HEDEFLER

Detaylı

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ Hungry Planet Part 2 Ünite 6 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ 1 Ünite 6 HUNGRY PLANET PART 2 Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ İçindekiler 6.1. QUANTIFIERS (MIKTAR BELIRTEN KELIMELER)...

Detaylı

SBS PRACTICE EXAM 4. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 4* 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir?

SBS PRACTICE EXAM 4. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 4* 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir? SBS PRACTICE EXAM 4 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir? 4. Düşünce balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcüğü seçiniz. You are not a hardworking student, Mike! Jeff is a/an friend.

Detaylı

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney THE SCHOOL S MYSTERY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474

Detaylı

BASICS OF ENGLISH SENTENCE STRUCTURE

BASICS OF ENGLISH SENTENCE STRUCTURE BASICS OF ENGLISH SENTENCE STRUCTURE What must we remember? (Neyi hatırlamalıyız?) 1. Sentence Structure / Word Order Cümle Yapısı / Sözcük Sırası Bilindiği gibi İngilizce Cümleler Türkçe gibi yazılmamaktadır.

Detaylı

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl Lesson 23: How Ders 23: Nasıl Reading (Okuma) How are you? (Nasılsın?) How are your parents? (Ailen nasıl?) How was the interview? (Görüşme nasıldı?) How is your work? (İşin nasıl?) How do you go to school?

Detaylı

GAZİ İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YETİŞTİRME KURSU İNGİLİZCE DERSİ 6. SINIF KURSU YILLIK PLANI

GAZİ İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YETİŞTİRME KURSU İNGİLİZCE DERSİ 6. SINIF KURSU YILLIK PLANI GAZİ İLKÖĞRETİM OKULU 2011 2012 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI YETİŞTİRME KURSU İNGİLİZCE İ 6. SINIF KURSU YILLIK PLANI HAFTA KONU KAZANIMLAR ARAÇ 1. HAFTA 14-19 KASIM 2011 Subject Pronouns, Familiy members, Am,

Detaylı

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi, pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.)

(Bu örnekte görüldüğü gibi aktive cümlenin nesnesi, pasif cümlenin öznesi konumuna geçmektedir.) Passive voice "edilgen" anlamındadır. Bir cümlenin Active kullanımında yüklemi yapan bellidir ve özne olarak adlandırılır. Passive kullanımında ise özne yüklemden etkilenir. Eylemi yapanın, yani öznenin

Detaylı

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü Possessive Endings In English, the possession of an object is described by adding an s at the end of the possessor word separated by an apostrophe. If we are talking about a pen belonging to Hakan we would

Detaylı

1. A lot of; lots of; plenty of

1. A lot of; lots of; plenty of a lot of lots of a great deal of plenty of çok, bir çok many much çok, bir çok a little little az, biraz a few few az, birkaç 1. A lot of; lots of; plenty of a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty

Detaylı

SEVİYE 2 1. ÇEYREK (8 hafta saat 16 saat sınav) GÜZ

SEVİYE 2 1. ÇEYREK (8 hafta saat 16 saat sınav) GÜZ SEVİYE 2 1. ÇEYREK (8 hafta 176 saat 16 saat sınav) GÜZ 2017 PIONEER Pre Ice Breakers Intermediate 1 Ünite 1 syf. 79 Present Simple vs Present Progressive Stative verbs Present Simple: 1. for permanent

Detaylı

PRESENT CONTINUOUS TENSE FORM (yapı)

PRESENT CONTINUOUS TENSE FORM (yapı) PRESENT CONTINUOUS TENSE FORM (yapı) 1. Amn t diye bir kullanım yoktur: Zorunluluk durumunda, mesela tag question durumunda, a ren t bunun yerine kullanılır. - I am looking after my baby well, aren t I?

Detaylı

YABANCI DİL I Okutman Salih KILIÇ

YABANCI DİL I Okutman Salih KILIÇ ORTAK DERSLER YABANCI DİL I Okutman Salih KILIÇ 1 Ünite: DAYS TO REMEMBER (PART II) Okutman Salih KILIÇ İçindekiler.1. PRESENT SIMPLE: 3RD PERSON SINGULAR (GENIŞ ZAMANDA 3. TEKIL ŞAHIS KULLANIMI)... 3.2.

Detaylı

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her Lesson 58 : everything, anything each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey Her biri, her Reading (Okuma) Is everything okay? (Her şey yolunda mı?) Don t worry, everything will be fine. (Endişelenme,

Detaylı

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT 8. SINIF ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KAZANIM TESTLERİ TÜRKÇE MATEMATİK T.C İNKİLAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK FEN VE TEKNOLOJİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ İNGİLİZCE Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır 1.SAYI

Detaylı

might Jack might call you tonight. You might be called by Jack.

might Jack might call you tonight. You might be called by Jack. PASSIVE TENSE ACTIVE PASSIVE Present Progressive He is washing the car. The car is being washed by him. Simple Present He washes the car. The car is washed by him. Simple Past He washed the car. The car

Detaylı

SİMPLE GRAMMAR LECTURE

SİMPLE GRAMMAR LECTURE SİMPLE GRAMMAR LECTURE How many tenses has the use of the English language? 1) Simple present tense 2) Simple present continues tense 3) Present perfect tense 4) Present perfect continues tense 5) Simple

Detaylı

Mart Ayı Değerler Eğitimi. Samimiyet

Mart Ayı Değerler Eğitimi. Samimiyet Mart Ayı Değerler Eğitimi Samimiyet Darüşşafaka Orta Okulu Mart Ayı değeri olan Samimiyet değeri kapsamında etkinlik ve paylaşımlar düzenlemiştir. Yabancı diller bölümü; Samimiyet konusuyla ilgili olarak

Detaylı

Grade 6 / SBS PRACTICE TEST Test Number Konuşma balonunda boş bırakılan yere uygun olan ifadeyi işaretleyiniz.

Grade 6 / SBS PRACTICE TEST Test Number Konuşma balonunda boş bırakılan yere uygun olan ifadeyi işaretleyiniz. SBS PRACTICE TEST 6* 1. Konuşma balonunda boş bırakılan yere uygun olan ifadeyi işaretleyiniz. Hello. I am Cheng. I am from China.? Hello, Cheng. I am Nathalie. I am from France. A) Are you French? B)

Detaylı

a) Must: meli malı. Bir eylemin yapılmasının zorunluluğunu belirten must ile ifade edilen kişinin kendi isteğinden kaynaklanmaktadır.

a) Must: meli malı. Bir eylemin yapılmasının zorunluluğunu belirten must ile ifade edilen kişinin kendi isteğinden kaynaklanmaktadır. a) Must: meli malı. Bir eylemin yapılmasının zorunluluğunu belirten must ile ifade edilen kişinin kendi isteğinden kaynaklanmaktadır. Olumlu cümle I must go: Gitmeliyim. (Ben böyle istemiyorum) He must

Detaylı

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları Lesson 67: Tag Questions Ders 67: Etiket Soruları Reading (Okuma) You will come with us, won t you? (Sen bizimle geleceksin, değil mi? ) The water is cold, isn t it? (Su soğuk, değil mi?) You really like

Detaylı

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR Ders Adı : Yabancı Dil-1 Sınav Türü : Bütünleme WWW.NETSORULAR.COM Sınavlarınızda Başarılar Dileriz... Yabancı Dil I A A DİKKAT! 1. Bu testte

Detaylı

İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ

İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ A1 Beginners Elementary Dil Eylemleri Gramer Konuşma İşaretleri Kelime Hazinesi Konular Yönler; Alışkanlıkların ve rutin düzeninin Kendinden bahsetme (kişisel bilgilerin paylaşımı);

Detaylı

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Lesson 31: Interrogative form of Will Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Reading (Okuma) Will it be sunny tomorrow? (Yarın güneşli mi olacak?) Will you lend her the car? (Arabayı ödünç verecek misin?)

Detaylı

THE LANGUAGE SURVIVAL GUIDE

THE LANGUAGE SURVIVAL GUIDE TURKISH THE LANGUAGE SURVIVAL GUIDE 4 0 0 W O R D S T O G E T S T A R T E D I N A N Y L A N G U A G E BY THE FOREIGN LANGUAGE COLLECTIVE Verbs Filler To be Olmak I Ben +ım/im You(single) Sen +sin/sın He/She/It

Detaylı

Kısaltılmış biçimi: Olumlu cümlelerde ('ll) Olumsuz cümlelerde: (Won't) A WILLINGNESS (İsteklilik) PROMISE (Vaad):

Kısaltılmış biçimi: Olumlu cümlelerde ('ll) Olumsuz cümlelerde: (Won't) A WILLINGNESS (İsteklilik) PROMISE (Vaad): Gelecek zamanın (Future Tense) yardımcı fiili olarak kullanılmasının yanısıra Modal Yardımcı olarak İSTEKLİLİK (WILLINGNESS), PROMISE (Vaad) POLITE REQUEST AND OFFER (Kibar istek ve ikram), STRONG DETERMINATION

Detaylı

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak Lesson 24: Prepositions of Time (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları Zaman Edatlarını Kullanmak Reading (Okuma) I was born in 2000. ( 2000 de doğdum) We work in the garden in

Detaylı

SBS PRACTICE TEST 3. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 3*

SBS PRACTICE TEST 3. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 3* SBS PRACTICE TEST 3 1. Konuşma balonunda sorulan soruya karşılık resme göre verilebilecek doğru yanıt hangi seçenektedir? What s Bob doing now? 3. Verilen cümledeki boşluğa tamamlayan ifadeyi seçeneklerden

Detaylı

Unit 1. My Daily Routine. A) How old are you? B) What s your name? C) Where are you from? D) What s the time? A:... time is it? B: It s three o clock.

Unit 1. My Daily Routine. A) How old are you? B) What s your name? C) Where are you from? D) What s the time? A:... time is it? B: It s three o clock. diyalogda boş bırakılan yere 1 uygun düşen seçeneği işaretleyiniz. seçeneklerden hangisi verilen 5 cümle ile aynı anlamı taşımaktadır? What time is it? =... A:... time is it? B: It s three o clock. A)

Detaylı

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 1., 2. ve 3. sorularda aşağıda verilen kelimelerden hangisi anlam bakımından diğerlerinden farklıdır? 1. A) rude B) trustworthy C) generous D) supportive TEST - 2 (2011-2012)

Detaylı

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION 1. Çeviri Metni - 9 Ekim 2014 A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION Why is English such an important language today? There are several reasons. Why: Neden, niçin Such: gibi Important: Önemli Language:

Detaylı

İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ

İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ İNGİLİZCE SORU CÜMLELERİ What are you cooking, Fatma Hanım? What is it, Mrs. Miller? What do you want? What is his name? What have you in your basket? What can I do for you? What is the meaning of Topkapı

Detaylı

RELATIVE CLAUSES. A) DEFINING RELATIVE CLAUSES: Bir ismi tanımlayarak tam olarak kimden yada neden bahsedildiğini ifade eder.

RELATIVE CLAUSES. A) DEFINING RELATIVE CLAUSES: Bir ismi tanımlayarak tam olarak kimden yada neden bahsedildiğini ifade eder. RELATIVE CLAUSES A) DEFINING RELATIVE CLAUSES: Bir ismi tanımlayarak tam olarak kimden yada neden bahsedildiğini ifade eder. Politicians who tell lies are odious. I will lend you the book that changed

Detaylı

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?)

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?) Birinci tekil ve çoğul şahıs zamirleriyle (I-WE) kullanılır. Gelecek zamanın yardımcı fiili olmasının yanısıra, MODAL yardımcı olarak fikir sorma veya teklif ifade eder. Ayrıca kesin kararlılık, tehdit

Detaylı

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden Lesson 22: Why Ders 22: Neden Reading (Okuma) Why are you tired? (Neden yorgunsun?) Why is your boss angry? (Patronun neden sinirli?) Why was he late? (Neden geç kaldı?) Why did she go there? (Neden oraya

Detaylı

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA. www.ekolayingilizce.com SIMPLE PAST (to be)

İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA. www.ekolayingilizce.com SIMPLE PAST (to be) İNGİLİZCE GRAMER SIMPLE PAST TENSE TO BE (OLMAK FİİLİNİN GEÇMİŞ ZAMANI) GRAMER ANLATIMI ALIŞTIRMA İNGİLİZCE GRAMER (+) I was a student. She was a student. They were students. (?) Was I a student? Was she

Detaylı

ÜNİTE 1. Baturay ERDAL PRONOUNS YABANCI DİL 1 İÇİNDEKİLER HEDEFLER

ÜNİTE 1. Baturay ERDAL PRONOUNS YABANCI DİL 1 İÇİNDEKİLER HEDEFLER PRONOUNS İÇİNDEKİLER BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Subject Pronouns (Özne Zamirleri) Object Pronouns (Nesne Zamirleri) Possessive Adjectives (İyelik Sıfatları) Possesive Pronouns ( İyelik

Detaylı

ÜNİTE 7 QUANTIFIERS (2) İÇİNDEKİLER HEDEFLER YABANCI DİL I. Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much

ÜNİTE 7 QUANTIFIERS (2) İÇİNDEKİLER HEDEFLER YABANCI DİL I. Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much QUANTIFIERS (2) BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ İÇİNDEKİLER Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much HEDEFLER YABANCI DİL I Bu ünitede amaçlanan kazanımlar;

Detaylı

Lesson 40: must, must not, should not. Ders 40: gereklilik(olumlu), gereklilik(olumsuz), tavsiye edilen gereklilik(olumsuz)

Lesson 40: must, must not, should not. Ders 40: gereklilik(olumlu), gereklilik(olumsuz), tavsiye edilen gereklilik(olumsuz) Lesson 40: must, must not, should not Ders 40: gereklilik(olumlu), gereklilik(olumsuz), tavsiye edilen gereklilik(olumsuz) Reading (Okuma) You must answer all the questions. ( Tüm sorulara cevap vermelisin.

Detaylı

Lesson 35: Gerund 2 Ders 35: İsim-fiil 2

Lesson 35: Gerund 2 Ders 35: İsim-fiil 2 Lesson 35: Gerund 2 Ders 35: İsim-fiil 2 Reading (Okuma) His job is driving a bus. ( Onun hobisi otobüs sürmek. ) Thank you for choosing my lesson. ( Benim dersimi seçtiğiniz için teşekkür ederim. ) Her

Detaylı

1. Ne zaman yapılacağı kesin belli olan veya gelecekte yapmaya niyet ettiğimiz işleri anlatırken:

1. Ne zaman yapılacağı kesin belli olan veya gelecekte yapmaya niyet ettiğimiz işleri anlatırken: Nerelerde Kullanılır: 1. Ne zaman yapılacağı kesin belli olan veya gelecekte yapmaya niyet ettiğimiz işleri anlatırken: My father is going to buy me a bike. (Babam bana bisiklet alacak.) The teachers are

Detaylı

MDZ-326 Đş Hayatında Yabancı Dil Dersi Ders Notları

MDZ-326 Đş Hayatında Yabancı Dil Dersi Ders Notları MDZ-326 Đş Hayatında Yabancı Dil Dersi Ders Notları Yard. Doç. Dr. Özgür Akkoyun oakkoyun@gmail.com http://www.dicle.edu.tr/a/oakkoyun Şubat-2012-Diyarbakir UNIT 1 The Tenses 1. The Simple Present Tense

Detaylı

1) THE SİMPLE PRESENT TENSE

1) THE SİMPLE PRESENT TENSE TENSES IN ENGLISH 1) THE SİMPLE PRESENT TENSE * Türkçe anlamı geniş zamandır. * Özne + fiil [1] + obje şeklinde kullanılır. * Olumsuz ve soru cümlelerinde I,We,You,They = DO / He,She,It = DOES alır, fiil

Detaylı

Lesson 29: "It" in Various Usages. Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları

Lesson 29: It in Various Usages. Ders 29: It Zamirinin Farklı Kullanımları Lesson 29: "It" in Various Usages Ders 29: "It" Zamirinin Farklı Kullanımları Reading (Okuma) What time is it now? It s eight thirty. (Şu an saat kaç? Sekiz buçuk.) What day of the week is it today? It

Detaylı

Üyelerimizi; "anlıyorum konuşamıyorum", "konuşabiliyorum", "akıcı konuşabiliyorum" şeklinde üçe ayırıyoruz.

Üyelerimizi; anlıyorum konuşamıyorum, konuşabiliyorum, akıcı konuşabiliyorum şeklinde üçe ayırıyoruz. English Spoken Cafe sosyal bir ortamda, ana dilini konuşan yabancı ekip arkadaşlarımız eşliğinde konuşarak, İngilizcenizi yurt dışında yaşıyormuş gibi geliştirebileceğiniz ve İngilizce öğretmenleri tarafından

Detaylı

Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs. Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil

Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs. Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil Reading (Okuma) She wants to go to a movie. ( Sinemaya gitmek istiyor. ) I m planning to work in Canada. (

Detaylı

«Soru Sormak ve Bir Şey İstemek»

«Soru Sormak ve Bir Şey İstemek» «Soru Sormak ve Bir Şey İstemek» Soru sormak için kullanılan kalıplar. Önemli soru kelimeleri. Sorulan sorulara cevap vermek için kullanabileceğin kalıplar. Anlık kararlar ve öneriler için sık kullanılan

Detaylı

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim Lesson 21: Who Ders 21: Kim Reading (Okuma) Who are your friends? (Arkadaşların kimler?) Who is your new boss? (Yeni patronun kim?) Who is your English teacher? (İngilizce öğretmenin kim?) Who was the

Detaylı

"IF CLAUSE KALIPLARI"

IF CLAUSE KALIPLARI "IF CLAUSE KALIPLARI" am / is / are doing have / has done can / have to / must / should be to do was / were did, was / were to do was / were doing had to do should do had done had been doing had had to

Detaylı

Lesson 72: Present Perfect Simple. Ders 72: Yakın Geçmiş Zaman

Lesson 72: Present Perfect Simple. Ders 72: Yakın Geçmiş Zaman Lesson 72: Present Perfect Simple Ders 72: Yakın Geçmiş Zaman Reading (Okuma) I have been to that cinema before. (Daha önce o sinemaya gittim.) He has studied English. (İngilizce eğ itimi aldı.) They have

Detaylı

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 4. A Plural Nouns (Regular / Irregular) 1 B This / That / These / Those 3 C Have Got & Has Got 5

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 4. A Plural Nouns (Regular / Irregular) 1 B This / That / These / Those 3 C Have Got & Has Got 5 UNIT 4 A Plural Nouns (Regular / Irregular) 1 B This / That / These / Those 3 C Have Got & Has Got 5 Yabancı Dil 1 WEEK 5 & WEEK 6 2015, Tekirdağ UNIT 4 A) PLURAL NOUNS (ÇOĞUL İSİMLER) A1. REGULAR PLURAL

Detaylı

18- UNİTE 1 1- 11- 12- 19- 13- 20- 21- 14- 15- 22- 16- 23- 24- 17- 10-

18- UNİTE 1 1- 11- 12- 19- 13- 20- 21- 14- 15- 22- 16- 23- 24- 17- 10- UNİTE 1 1-2- 3-4- 5-6- 7-8- 9-10- 11-12- 13-14- 15-16- 17-18- 19-20- 21-22- 23-24- 40-41- 42-43- 44-45- 46-25- 26-27- 28-29- 30-31- 32-33- 34-35- 36-37- 38-39- 47-48- 49-50- 51-52- 53-54- 55-56- 57-58-

Detaylı

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 UNIT 2 SINIF İÇİ TARAMA TESTİ Diyalogu tamamlayan ifade hangisidir? Henry: That's my money.i don t want to give it to you. Martin:...! Don t be so stingy. Diyalogda boşluğu en iyi tamamlayan

Detaylı

Sample IELTS Task 2 scoring band 6

Sample IELTS Task 2 scoring band 6 Merhaba, Aşağıda ortalama 6 seviyesinde bir öğrencinin IELTS Academic Writing Task 2 için yazdığı Essay i ve her paragraph ile ilgili yorumları bulacaksınız. IELTS WRITING TASK 2 You should spend about

Detaylı

Lesson 60 : Too/Either, So do I, Neither do I. Ders 60 : -de, Bende öyle (positif), Bende öyle (negative)

Lesson 60 : Too/Either, So do I, Neither do I. Ders 60 : -de, Bende öyle (positif), Bende öyle (negative) Lesson 60 : Too/Either, So do I, Neither do I Ders 60 : -de, Bende öyle (positif), Bende öyle (negative) Reading (Okuma) I often watch movies at the movie theater, and my cousin does too. (Sinemada sık

Detaylı

Get kelimesinin temel anlamları

Get kelimesinin temel anlamları Get kelimesinin temel anlamları Öncelikle Get kelimesinin temel anlamlarına bakalım. Get kelimesinin iki temel anlamı; Almak veya satın almak Ulaşmak, varmak ve gelmek Bu iki kullanımı bilmen, Get kelimesinin

Detaylı

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 6

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 6 UNIT 6 A There Is / There Are 2 B Countable and Uncountable Nouns 3 C How Much / How Many 5 D Some / Any / A Few / A Little / A Lot Of 6 Yabancı Dil 1 WEEK 10 & WEEK 11 2015, Tekirdağ UNIT 6 A) THERE IS

Detaylı

İNGİLİZCE. My Daily Routine. A) It's one o'clock. It s on Monday. Zeka Küpü Yayınları

İNGİLİZCE. My Daily Routine. A) It's one o'clock. It s on Monday. Zeka Küpü Yayınları 5. SINIF My Daily Routine 1. 3. UNIT-1 TEST-1 do you go to school? At 8.30 Sevgi Ýlhan Saati ifade eden seçenek aşağıdakilerden hangisidir? A) Where B) Who C) What time D) What 4. A) It's one o'clock.

Detaylı

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3 DERS BİLGİLERİ Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH 418 8 2+0 2 3 Ön Koşul Dersleri Dersin Dili Dersin Seviyesi Dersin Türü Türkçe Lisans Yüz Yüze / Seçmeli Dersin

Detaylı

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 1. A Subject Pronouns 1 B The Verb To Be (+, -,?) 2 C Introducing Yourself 5.

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ UNIT 1. A Subject Pronouns 1 B The Verb To Be (+, -,?) 2 C Introducing Yourself 5. UNIT 1 A Subject Pronouns 1 B The Verb To Be (+, -,?) 2 C Introducing Yourself 5 Yabancı Dil 1 WEEK 1 & WEEK 2 2015, Tekirdağ UNIT 1 A) SUBJECT PRONOUNS (KİŞİ ZAMİRLERİ) We use subject pronouns when the

Detaylı

GENİŞ ZAMAN SIMPLE PRESENT TENSE

GENİŞ ZAMAN SIMPLE PRESENT TENSE GENİŞ ZAMAN SIMPLE PRESENT TENSE Does he go to the theater? O tiyatroya gider mi? ÖRNEK CÜMLELER VE KALIPLAR Yes, he goes to the theater. Evet, o tiyatroya gider. Do you like swimming? Yüzmeyi sever misin?

Detaylı

1. Did you read this book? No, I didn t. I wish I it. a. read b. can read c. had read d. will read. 1. He will study.

1. Did you read this book? No, I didn t. I wish I it. a. read b. can read c. had read d. will read. 1. He will study. 1. Did you read this book? No, I didn t. I wish I it. a. read b. can read c. had read d. will read 1. He will study. a. until I will come back. b. when I came back. c. when I will come back. d. until I

Detaylı