SĐGARA ĐÇENLERDE NAZAL MUKOSĐLĐER TRANSPORT HIZININ 99m Tc-MAKROAGREGAT ALBUMĐN KULLANILARAK RĐNOSĐNTĐGRAFĐ ĐLE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "SĐGARA ĐÇENLERDE NAZAL MUKOSĐLĐER TRANSPORT HIZININ 99m Tc-MAKROAGREGAT ALBUMĐN KULLANILARAK RĐNOSĐNTĐGRAFĐ ĐLE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ"

Transkript

1 T.C. DĐCLE ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ NÜKLEER TIP ANABĐLĐM DALI SĐGARA ĐÇENLERDE NAZAL MUKOSĐLĐER TRANSPORT HIZININ 99m Tc-MAKROAGREGAT ALBUMĐN KULLANILARAK RĐNOSĐNTĐGRAFĐ ĐLE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Dr. YUSUF DAĞ TIPTA UZMANLIK TEZĐ DĐYARBAKIR-2011 i

2 i

3 T.C. DĐCLE ÜNĐVERSĐTESĐ TIP FAKÜLTESĐ NÜKLEER TIP ANABĐLĐM DALI. SĐGARA ĐÇENLERDE NAZAL MUKOSĐLĐER TRANSPORT HIZININ 99m Tc-MAKROAGREGAT ALBUMĐN KULLANILARAK RĐNOSĐNTĐGRAFĐ ĐLE DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Dr. YUSUF DAĞ TIPTA UZMANLIK TEZĐ TEZ DANIŞMANI Yrd. Doç. Dr. ZEKĐ DOSTBĐL DĐYARBAKIR-2011 ii

4 ÖNSÖZ Uzmanlık eğitimim süresince tecrübe, zaman ve hoşgörülerini benden esirgemeyen Nükleer Tıp Anabilim Dalı öğretim üyeleri; Sn. Prof.Dr. Halil KAYA, Sn. Yrd.Doç.Dr. Ayten GEZĐCĐ ve Tez danışmanım Sn. Yrd.Doç.Dr. Zeki DOSTBĐL e teşekkürlerimi sunarım. Bu tezin hazırlanmasında katkıda bulunan Yrd.Doç.Dr. Salih BAKIR ve Yrd.Doç.Dr. Abdurrahman ABAKAY a ve tüm KBB ve Göğüs hastalıkları asistanlarına teşekkür ederim. Rotasyon yaptığım bölümlerdeki tüm hocalarıma saygı ve şükranlarımı sunarım. Bölümümüzde; geçmişte ve bugün beraber çalıştığım, acı-tatlı pek çok şeyi paylaştığımız, birçok sıkıntılı andan hoşluklar çıkartmaya çalıştığımız, her biriyle tanıştığım için ayrıca mutluluk duyduğum tüm asistan arkadaşlarıma ve tüm Nükleer Tıp Anabilim Dalı çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Bugünlere gelmemde büyük emeği geçen annem, babam ve kardeşlerime sonsuz saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Ve son olarak da hayatımın anlamı ve neşe kaynağı, daima benim yanımda olduğunu hissettiren ve bundan sonra da yanımda olmasını istediğim, sabrını ve sevgisini esirgemeyen biricik eşime teşekkürü bir borç bilirim Dr. Yusuf DAĞ i

5 ÖZET Nazal mukosilier klirens solunan havadaki yabancı partiküllerin zararlı etkilerine karşı solunum yollarının korunmasında rol oynayan vücudun önemli savunma mekanizmalarından biridir. Sigaranın nazal mukosilier klirens üzerindeki etkisini araştıran farklı tekniklerle yapılmış birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalarda bazı araştırmacılar sigaranın nazal mukosilier aktiviteyi bozduğunu bildirirken diğerleri ise bunun tersine, sigaranın nazal mukosilier aktiviteyi olumsuz yönde etkilemediğini ileri sürmüşlerdir. Biz bu çalışmada, sigaranın nazal mukosilier transport hızı (NMTH) üzerindeki etkisini rinosintigrafi ile araştırmayı amaçladık. Bu çalışmaya yaş arası, sigara içen 48 kişi (8 kadın, 40 erkek) ve sigara içmeyen 30 gönüllü (8 kadın, 22 erkek) dahil edildi. Tüm gönüllüler KBB ve Göğüs hastalıkları uzmanları tarafından muayene edildi. NMTH nı olumsuz yönde etkileyebilecek nazal, paranazal ve sistemik hastalıkları olanlar, 18 yaşından küçükler ve gebeler çalışmaya alınmadı. Tüm vakalara 99m Tc-MAA ile rinosintigrafi yapılarak NMTH ları hesaplandı. Rinosintigrafi ile ölçülen NMTH larının tekrarlanabilirliğini göstermek amacıyla 13 sağlıklı gönüllüye aynı gün içinde birkaç saat arayla iki çekim yapılarak iki kez NMTH ları hesaplandı. Sigara içenlerde ortalama NMTH ı 5,7 ± 3,1 mm/dk, kontrol grubunda ise 9,2 ± 3 mm/dk olarak hesaplandı. Yapılan istatistik analizde sigara içenlerin NMTH ları kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.0001). Çift çekim yapılan 13 kişide birinci çekimde hesaplanan ortalama NMTH ı 7,9 ± 3,4 mm/dk, ikinci çekimde ise 7,7 ± 3,3 mm/dk olarak bulundu. Bu iki değer karşılaştırıldığında arada istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Ayrıca sigara içenlerde ölçülen NMTH ları ile sigara içme yılı, günlük içilen paket sayısı ve paket-yıl arasında istatistiksel olarak anlamlı bir korelâsyon bulunmadı (p>0.05). Sonuç olarak, rinosintigrafi testi tekrarlanabilir NMTH sonuçları vermektedir. Bu çalışmada elde ettiğimiz bulgular Sigara içmenin NMTH nı azalttığını göstermektedir (p<0.0001). ANAHTAR SÖZCÜKLER: Burun mukozası, mukosilier klirens, Tc-99m MAA, sintigrafi, sigara içme ii

6 ABSTRACT Evaluation of the nasal mucociliary transport rate by 99m Tc-Macroaggregated albumin rhinoscintigraphy in cigarette smokers Nasal mucociliary clearance is one of the important defence mechanisms in human body that enrolls in protecting the respiratory tract from foreign particles in inspired air. There are many researches that address the hazardous effects of the cigarette smoking on nasal mucociliary clearance. Of them, some have reported that the cigarette smoking impaired the nasal mucociliary transport rate (NMTR) whereas others have suggested that the NMTR was not negatively affected by smoking. In this study we aimed to investigate the effect of cigarette smoking on NMTR by rhinoscintigraphy. Forty eight person aged between years who were cigarette smokers (8 female, 40 male) and 30 volunteers who were not smokers enrolled in this study. All of them were examined by both ear-nose-throat specialists and pulmonologist. Persons having ongoing nasal, paranasal and systemic diseases, ones under the age of 18 years and pregnants were excluded from the study. NMTRs were calculated by the rhinoscintigraphy using 99m Tc-macroaggregated albumin in all cases. To determine reproducibility of the rhinoscintigraphy, NMTRs were calculated 2 times on rhinoscintigraphy images that were performed in a same day and several hours interval in 13 healthy volunteers. The mean NMTR of smokers was 5.7 ± 3.1 mm/min whereas it was 9.2 ± 3 mm/min in controls. Statistical analysis showed that the mean NMTRs of smokers was significantly lower than that of controls (p<0.0001). In twice imaging group, the mean NMTR calculated on first rhinoscintigraphy imagings was calculated as 7.9 ± 3.4 mm/min and second one was 7.7 ± 3.3 mm/min. We did not find statistically significant difference between these two NMTR values (p>0.05). Additionally, we found no statistically significant correlation between NMTRs and smoking years, no of pack of cigarettes per day and pack years of cigarette smoking in smokers (p>0.05). In conclusion, based upon our study findings we suggest that the rhinoscintigraphy gives reproducible NMTR results and cigarette smoking significantly decrease the NMTR in cigarette smokers. KEYWORDS: Nasal mucosa, mucociliary clearance, Tc-99m MAA, scintigraphy, cigarette smoking iii

7 ĐÇĐNDEKĐLER Sayfa No Önsöz i Özet....ii Abstract.... iii Simgeler ve kısaltmalar dizini...v Tablo dizini vi Şekiller dizini...vii 1. Giriş ve Amaç Genel Bilgiler Burun Anatomisi Nazal mukoza Nazal damarlar Nazal sinirler Burun Histolojisi Burun Fizyolojisi Mukosilier Aktivite Solunum Sisteminde mukosilier aktivite Nazal mukosilier aktivite Nazal mukosilier aktiviteyi etkileyen faktörler Nazal Mukosilier Transport Hızını Ölçme Yöntemleri Sakarin testi Boya testi Floroskopik yöntem Rinosintigrafi Radyofarmasötik Gama kamera Sigara Dumanının Đçeriği Sigara ve sağlık Sigaranın nazal mukosilier aktivite üzerine etkisi Gereç ve Yöntem Hasta ve Kontrol Grubu Sintigrafik Görüntüleme Hasta Hazırlığı Kullanılan radyofarmasötik Veri toplama Đşlemleme Đstatistik Analiz Bulgular Tartışma ve Sonuç Kaynaklar Ekler Ek 1. Onam formu Ek 2. Anamnez formu iv

8 SĐMGELER VE KISALTMALAR MAA : Makroagregatalbümin NMTH : Nazal mukosilier transport hızı NMK : Nazal mukosilier klirens KOAH : Kronik obstrüktif akciğer hastalığı Cr-51 : Krom-51 I-131 : Đyot-131 AC : Akciğer KC : Karaciğer RF : Radyofarmasötik Xe-133 : Ksenon-133 Kr : Kripton MDP : Metilen difosfonat kev : Kilo elektron volt Ru-99 : Rutenyum-99 Mo-99 : Molibden-99 Al : Alüminyum HSA : Human serum albumin HbCO : Karbon monoksi hemoglobin MetHb : Methemoglobin HCN : Hidrojen siyanür DM : Diabetes mellitus AAT : Alfa-1 antitripsin KBB : Kulak burun boğaz RA : Romatoid artrit SLE : Sistemik lupus eritematozus ÜSYE : Üst solunum yolu enfeksiyonu ASYE : Alt solunum yolu enfeksiyonu LEGP : Düşük enerjili genel amaçlı kolimatör v

9 TABLO DĐZĐNĐ Sayfa No Tablo 1. Mukosilier transportu bozan faktörler.. 14 Tablo 2. Tc-99m perteknetat ve eluatın bazı özellikleri Tablo 3. Sigara dumanındaki partikül ve gaz fazı içerikleri..27 Tablo 4. Sigaranın solunum yollarında yaptığı değişiklikler Tablo 5. Sigaraya bağlı ölümcül hastalıklar Tablo 6. Sigara içenlerde riski artmış hastalıklar Tablo 7. Sigara içenlerde daha ağır ve inatçı olan hastalıklar 29 Tablo 8. Sigara içenlerde veriler... 37,38 Tablo 9. Kontrol grubunda veriler..39 Tablo 10. Olguların yaş ve cinsiyet dağılımı..40 Tablo 11. Kontrol grubunda kadın ve erkeklerde ölçülen NMTH...40 Tablo 12. Çift çekim yapılanların verileri vi

10 ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ Sayfa No Şekil 1. Nazal mukosilier epitel ve mukosilier transport Şekil 2. Silyaların histolojik yapısı iç ve dış dynein kolları Şekil 3. Mo-99/Tc-99m Jeneratöründe Tc-99 ve Tc-99m oluşma şeması Şekil 4. Mo-99/Tc-99m jeneratörünün şematik yapısı...21 Şekil 5. Tc-99m e özgü karakteristik 140 KeV lik gama fotopiki Şekil 6. NMTH nın hesaplandığı farklı 4 olgunun rinosintigrafi örneği...34,35 Şekil 7. Đki çekim yapılanlarda ölçülen NMTH ları gösteren saplı kutu grafiği Şekil 8. Sigara içenler ve sağlıklı gönüllülerde ölçülen nazal mokosilier transport hızları...43 vii

11 1. GĐRĐŞ ve AMAÇ Nazal mukosilier aktivite solunum sisteminde silyalı epitelin solunan havadaki yabancı partiküllere karşı vücudun ilk savunma mekanizmasıdır. Mukosilier sistem başlıca silyalı epitel, mukus tabakası ve mukus üreten bezlerden oluşur. Nazal mukosilier transport, silyalı epitelin üzerinde bulunan mukusun nazofarinkse doğru hareket ettiği fizyolojik bir süreçtir. Bu sayede solunan havanın burun içinde türbülans kazanması sebebiyle mukusa yapışan havadaki partiküllerin solunum yollarında daha fazla ilerlemesi önlenmiş olur. Bu fonksiyonun kaybı solunum yollarını solunan havadaki pek çok maddenin zararlı etkilerine açık hale getirir. Nazal mukosilier fonksiyonunun primer veya sekonder bozuklukları kronik solunum yolu hastalıklarına, sinonazal ve orta kulak enfeksiyonlarına neden olabilir. Pek çok çevresel ve farmakolojik etken, burun ve paranazal sinüslerdeki mukosilier aktiviteyi bozabilir. Yapılan araştırmalarda sigara dumanında bulunan bazı maddelerin solunum sistemindeki silyalar üzerinde toksik etkisinin olduğu gösterilmiş olmasına rağmen sigara içmenin nazal mukosilier fonksiyona etkisini gösteren çalışmalar az sayıdadır. Sigara dumanının, silyaların sayı ve atım frekansını azalttığı, nazal membranda kuruluğa yol açarak silier hareketi azaltan en önemli faktörlerden biri olan mukus viskozitesini bozduğu şimdiye kadar yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (1-3). Nazal mukosilier fonksiyonu değerlendirmek için in vivo ve in vitro pek çok farklı teknik mevcuttur. Bunlar arasında radyoizotop tekniği objektif ve tekrarlanabilir bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Nazal kaviteye damlatılan radyoaktif işaretli mikro partiküllerin mukosilier aktiviteyle nazofarinkse doğru taşınma hızı gama kamera tekniğiyle kolaylıkla ölçülebilmektedir (4,5). Bugüne kadar çeşitli radyofarmasötik maddeler kullanılmış olmakla birlikte literatürde benzer çalışmalarda en sık Tc-99m makroagregatalbümin (Tc-99m MAA) kullanılmıştır (6,7). Bu çalışmada, sigara içenlerde sigaranın nazal mukosilier transport hızı üzerindeki etkisinin, objektif ve kantitatif bir yöntem olan Tc-99m MAA rinosintigrafi ile değerlendirilmesi amaçlandı. 1

12 2. GENEL BĐLGĐLER 2.1. Burun Anatomisi Burun; alnın altında öne doğru uzanan, yüzün orta kısmında yer alan, yüze şekil veren, üç yüzü bulunan piramit şeklinde bir çıkıntıdır. Solunum sisteminin en üst bölümünü oluşturur. Orta hatta kraniyal kavite ile oral kavite arasında bulunur. Önde nostriller (anterior nares) aracılığı ile yüze, arkada choanae narium (posterior nares) aracılığı ile nazofarinkse açılır. Burun anatomisi eksternal burun ve internal burun olmak üzere iki kısımda incelenir (8) Eksternal burun Piramit şeklinde görünen eksternal burun kemik ve kıkırdak doku ile şekillenmiştir. Sefalik kısmı kemikten oluştuğu için kemik çatı ve kaudal kısmı kıkırdaktan oluştuğu için kıkırdak çatı olarak adlandırılır. Kemik çatıyı nazal kemikler, maksillanın prosessus frontalisi ve frontal kemiğin pars nazalis kısmı oluşturur. Nazal kemiklerin üstte nasal spin ile birleştiği yere nasion, altta üst lateral kartilaj ile birleştikleri yere ise rhinion denir. Kıkırdak kısım ise burun deliklerini destekleyen ve ona şekil veren üç kıkırdak yapıdan oluşur. Bunlar septal kartilaj, üst lateral kartilaj ve alar kartilajdır (8). Septal kartilaj dörtgen şeklinde bir kıkırdaktır ve asıl olarak burun septumunu oluşturur. Üst lateral kartilaj üçgen şeklinde bir kıkırdaktır. Alar kartilaj ise C şeklinde bir kıkırdak olup crus laterale ve crus mediale adı verilen uzantıları vardır. Mimik kasları sınıfında bulunan burun kasları; m.procerus, m.nazalis, m. levator labi superioris alaeque nasi ve depressor septi dir (9,10). M. Procerus kasıldığında alın derisinde transvers plikalar oluşturur. M. Nasalis'in transvers ve alar kısımları mevcuttur. Transvers kısım kasıldığında anterior nares i daraltır. Alar kısım ise kasıldığında anterior nares i genişletir. Burun derisi anterior nares ten içeri girerek yaklaşık 1,5 cm kadar daha devam eder. Anterior nares in iç kısmında etrafı deri ile örtülü boşluğa vestibulum denir (10). Đnternal burun Burnun internal kısmı nazal kavite den oluşur. Nazal kavite orta hatta yerleşen nazal septum tarafından ikiye ayrılır. Nazal kavite; önde apertura piriformis ile dışa, arkada koana narium ile nazofarinkse açılır. Apertura piriformisi üstte nazal 2

13 kemikler, yanda ve altta ise maksiller kemik sınırlar. Koana narium üstte sfenoid kemiğin korpusu ile altta palatin kemiğin korpusu tarafından sınırlandırılmıştır (11). Nazal kavitenin üst, alt, lateral ve medial (septal) duvarları mevcuttur. Üst duvar dar ve uzun bir yapıya sahiptir. Üst duvarı oluşturan kemik yapılar önden arkaya doğru nazal kemik, frontal kemik, etmoid kemiğin kribriform parçası ve sfenoid kemik korpusunun ön ve alt yüzüdür. Orta kısımda daha yüksek olan üst duvar, öne ve arkaya doğru gidildikçe alçalır (11). Alt duvarın 2/3 ön kısmını maksiller kemiğin prosessus palatinusu, 1/3 arka kısmını palatin kemiğin horizantal laminası yapar. Lateral duvar, nasal kavitenin en kompleks duvarıdır. Maksillanın frontal prosesi, lakrimal kemik, etmoid kemik ve palatin kemiğin lamina perpendikularisi bu duvarı oluşturan kemik yapılardır. Lateral duvarda önden arkaya doğru uzanan üç adet nazal konka bulunur. Bunlar üst, orta ve alt konkalar olarak adlandırılır. Üst ve orta konka arasındaki boşluğa üst meatus, orta ve alt konka arasındaki boşluğa orta meatus, alt konkanın altında kalan boşluğa ise alt meatus adı verilir. Orta ve üst meatuslara paranazal sinüs ostiumları açılırken alt meatusa nazolakrimal kanal ostiumu açılır. Bazen konka nazalis suprema isimli dördüncü bir konka bulunabilir (11). Üst meatusa arka grup etmoid hücreler, orta meatusa frontal sinüs, maksiller sinüs ve ön grup etmoid hücreler, alt meatusa da duktus nasolakrimalis açılmaktadır. Lateral duvarda orta konka kaldırıldığında ortaya çıkan kemik kabartıya bulla ethmoidalis denir. Bu kabartıyı ön etmoid hücrelerin en genişi oluşturur. Bulla ethmoidalis bulunmayabileceği gibi bazen de orta meatusu tamamen dolduracak kadar geniş olabilir. Medial duvar nazal septum tarafından oluşturulur. Nazal septum önden arkaya doğru membranöz, kıkırdak ve kemik kısımlardan oluşur. Membranöz kısım bir aponörozdur. Kıkırdak kısmı septal kartilaj oluştururken, kemik kısmı vomer ve etmoid kemiğin perpendiküler laminası yapar (11). Eksternal nasal piramit neredeyse tamamen ince bir kas tabakasıyla örtülmüştür. Tüm nazal kasların mimik fonksiyonu vardır. Bazıları solunumda ve lateral nazal duvar stabilitesinin korunmasında rol alır (12). Nazal valv, ostium internum veya istmus nasi olarak da bilinir. Bu bölge burun pasajının en dar yeridir (13,14). Nazal valv bölgesindeki minör değişiklikler ciddi derecede inspirasyon güçlüğü oluşturabilmektedir (15). 3

14 Nazal mukoza Nasal kavitenin vestibulum adı verilen ön-alt kısmı, ter ve yağ bezleri yanında vibrissa isimli kılları da içeren bir cilt yapısı ile örtülüdür. Nazal mukozanın epitel tabakası üç tip hücreden oluşmaktadır. Bunlar; silyalı kolumnar hücreler, goblet hücreleri ve silyasız kolumnar hücrelerdir. Stroma içinde goblet hücreleri de vardır ve bunlar mukus sekresyonu yapar (16). Nasal mukozanın 1/3 üst kısmı olfaktör mukoza adını alır. Bu mukoza; olfaktör, mikrovilluslu, destekleyici ve bazal hücreler olmak üzere 4 tip hücre içerir. Olfaktör epitel, silyalı ve çok katlıdır. Solunum epitelinden farklı olarak ayrıca Bowman hücreleri de içerir. Bu hücrelerin salgısı koku moleküllerinin sinir hücreleri ile buluşmasını sağlar. Mukozanın geri kalan kısmı respiratuar tipte silyalı kolumnar epitel ile örtülüdür. Mukoza üzerindeki silyalar gidip gelme hareketi yapar. Darbe şeklinde oluşan bu harekete mitokondrik hareket denir. Mukoz örtünün hareketi üst solunum yollarında yerçekiminin etkisiyle koanalara, alt solunum yollarında ise graviteye terstir. Bu nedenle muköz örtünün hareketi nazofarinkse doğrudur Nazal damarlar Burnun kanlanması hem internal hem da eksternal karotid sistemden sağlanır. Eksternal burnun arterleri a. fasialis ve a. oftalmica'nın dallarından gelir. Fasial arter, a. labialis süperior dalını verdikten sonra a. angularis adını alır. A. angularisin lateral nasal dalları burnun dış kısmının beslenmesini sağlar. A. oftalmikanın uç dalı olan a. dorsalis nasi de eksternal burnu besleyen arterlerdendir. Alar bölge Fasial arterin dalları tarafından beslenir. Burun sırtı ve lateral kısımların beslenmesinden ise Oftalmik arterin dorsal dalı ve maksiller arterin infraorbital dalı sorumludur. Nazal piramidin venöz drenajı oftalmik venler yoluyla kavernöz sinüse olmaktadır (8). Nazal kavitenin (internal burnun) kanlanması da internal ve eksternal karotid arterler ve bunların dalları ile sağlanır. Anterior ve posterior etmoid arterler, oftalmik arteri orbitaya girmeden terk ederler. Etmoid kanallardan geçip kribriform laminadan aşağı dönerler. Burun dış 1/3 ön kısmı ile septumun ön ve üst kısmını kanlandırır. Eksternal karotid arterin dalı olan sfenopalatin arter, sfenopalatin foramenden geçerek lateral posterior nazal arter ve septal posterior nazal arter olmak üzere ikiye ayrılır. Lateral posterior nazal arter orta ve inferior konkalar üzerinde ilerler. Septal posterior nazal arter sfenoidin iç yan kısmında seyrettikten sonra 4

15 septuma giden dallar verir. Desendan palatin arter internal palatin arterin üçüncü kısmından ayrılır. Palatin kanaldan geçer ve nazal kavitenin alt kısmını, yumuşak damağı besler. Bir terminal dalı septumdaki Little alanına katılır. Fasiyal arterin septal dalı, süperior labial arterin dalıdır. Burun vestibulumunu ve septumu besler. Septumda anterior naresin yaklaşık 1 cm uzağında a. ethmoidalis anterior, a. labialis süperior, a. palatina majus ve a. sfenopalatinanın dalları geniş bir anastomoz ağı yapar. Buraya Kisselbach ya da Little bölgesi adı verilir (8). Nazal venler arterlere eşlik ederler. Nazal ven pleksusu konkaların bulunduğu bölgelerde erektil doku yapısındadır. Nasal kavitenin üst kısmının venleri ethmoidal venler ve oftalmik ven aracılığı ile kavernöz sinüse, arka kısmının venleri sfenopalatin ven aracılığı ile pterygoid venöz pleksusa, ön kısmı da anterior Fasiyal ven aracılığı ile eksternal ve internal juguler venlere dökülür. Bu venöz drenaj sebebiyle burnun üst ve arka kısmındaki enfeksiyonlar orbital ve intrakranyal yayılım gösterebilir (8). Eksternal burnun venleri, v. fasialis aracılığı ile v. jugularis internaya dökülür. Burnun lenfatik drenajı Burun boşluğunun 1/3 ön kısmı anterior fasiyal ven aracılığı ile submandibuler nodlara drene olurken, 2/3 arka kısmı ile sinüsler ise retrofarengeal ve üst derin servikal gangliyonlara drene olur (11,17) Nazal sinirler Burnun inervasyonu koku, ağrı, ısı ve dokunma gibi sensöriyel duyular ve otonomik inervasyon olmak üzere üç şekilde olur. Koku duyusunu sağlayan sinir nervus olfaktorius tur. Burnun sensöriyel inervasyonu trigeminal sinirin oftalmik ve maksiller dalları ile olur. Parasempatik inervasyon ponstaki süperior salivatuar nukleustan başlar. Sfenopalatin gangliyonda sadece parasempatik lifler sinaps yaparken, duyusal ve sempatik lifler sinaps yapmaz. Aksırma, vidian sinir aracılığı ile olur (18). Nasal tıkanıklık, parasempatik dalların hiperaktivitesine veya sempatik dalların hipoaktivitesine bağlı olarak oluşabilir (19). 5

16 2.2. Burun Histolojisi Burun boşluğunun limen nasiden sonraki bölümü mukoza ile kaplıdır. Burun mukozası üstte epitel, altta lamina propriya ve submukozadan oluşmaktadır. Nazal kavite; vestibüler bölge, respiratuar bölge ve olfaktör bölge olmak üzere 3 histolojik bölgeye ayrılır (17). Septum ve konkaların üzerindeki mukoza; meatuslar, nazal kavite tabanı ve sinüslerdeki mukozadan daha kalındır. Vestibüler bölge Nasal kavitenin vestibulum adı verilen ön-alt kısmı, ter ve yağ bezleri ile vibrissa isimli kılları içeren cilt ile örtülüdür. Bu bölge çok katlı yassı epitel ile örtülü olup ter ve sebase bezleri içerir. Ayrıca, inhale edilen partiküllerin tutulmasında rol oynayan kıllar bu bölgede bulunur. Medialde deri daha kalındır ve kıl içeriği daha fazladır. Vestibulum, arkadaki respiratuar bölgeden limen nazi ile ayrılır. Limen nazi geçiş bölgesidir. Respiratuar bölge Nazal kavitenin büyük kısmı olfaktör bölge dışında bu epitel ile örtülüdür. Limen nasiden itibaren yalancı çok katlı silyalı kolumnar epitel ve bazal lamina üzerine oturmuş goblet hücrelerinden oluşur. Đçerisinde muköz ve seröz bezlerin bulunduğu bağ dokusu ile desteklenir. Bunların yanında diğer hücrelere farklılaşabilen bazal hücreler ve olfaktör mukoza hücrelerine benzeyen fırçamsı hücreler bulunur. Bazal hücreler yüzeye kadar uzanmazlar. Gerektiğinde goblet hücrelerine ve silyalı hücrelere dönüşebilirler. Kolumnar hücrelerin yüzeyinde mikrovilluslar ve silyalar bulunur. Bezler ve goblet hücrelerinin oluşturduğu sıvı nazal kavite nemliliğinin korumasını sağlamaktadır (20). Lamina propriya gevşek bağ dokusundan yapılmıştır. Histiyosit ve lenfositten zengindir. Nazal kavite mukozasında musküler tabaka bulunmadığı için lamina propriya, tela submukozadan kesin bir sınırla ayrılmaz (21). Lokal vasküler değişiklikler vazomotor otonomik inervasyon sonucu olur ve bu da mukozal yüzeylerin konturlarını ve kalınlığını değiştirir. Oluşan bu değişiklikler nazal mukozanın şişmesi ve küçülmesi (konjesyon-dekonjesyon) şeklinde olmaktadır. Bu değişikliklere bağlı olarak hava akımında değişiklikler meydana gelir (17). Goblet hücreleri daha çok burun boşluğunda yerleşmiştir. Bazal membran altında submukozada serömüsinöz yapıda 6

17 muköz bezler yer alır. Bu bezler en çok septum ve konkalar üzerinde mevcuttur. Sinüslerin içinde bu bezler yok denecek kadar azdır. Sadece sinüs ostiumu çevresinde bulunurlar. Artmış mukus üretimi mukozayı fiziksel olarak kaplayıp bakterilere ve inflamatuvar mediatörlere karşı korur (22). Olfaktör bölge Nasal mukozanın 1/3 üst kısmı olfaktör mukoza adını alır. Mukoza sinir dokusundan zengindir. Kribriform laminanın büyük kısmı, üst konka ve septumun süperioru olfaktör epitel ile kaplıdır. Burada olfaktör sinirin duyu sonlanmaları vardır. Epitel, bipolar olfaktör reseptör hücrelerini ve duyu fonksiyonu olmayan destek hücrelerini içerir (17,23) Burun Fizyolojisi Burnun başlıca işlevleri: 1. Solunum 2. Koku alma a) Solunum havasını şartlandırmak -Isıtma -Nemlendirme -Filtrasyon b) Solunum hava yolu 3. Fonasyon ve rezonasyon 4. Paranazal sinüslerin boşaltımı 5. Orta kulağın ventilasyonu 6. Refleksler -Hapşırık refleksi -Isı regülasyon refleksi -Nazo pulmoner refleks -Nazal siklus 7. Tad alma ile beraber olan fonksiyonu 8. Mukosilier klirens ve bakterisit etki Nazal vasküler sistemi etkileyen sinirler otonom sinirlerdir. Parasempatik liflerin uyarılması ile başta prekapiller arteriyoller ve venöz sinüzoidler olmak üzere tüm damarlarda dilatasyonlar görülür. Sinüzoidler genişleyip kan ile dolduğundan nazal mukozada konjesyon ortaya çıkar. Bunun yanında mukozadaki bezlerin 7

18 uyarılması ile sekresyon artışı da meydana gelir. Parasempatik inervasyon aynı zamanda hapşırık ve öğürtü gibi reflekslerin oluşmasına da katkıda bulunur. Sempatik sinirlerin aktivasyonu ile vazokonstriksiyon oluşur; kapiller yatağa ve venöz sinüzoidlere akan kan miktarı azalır; dekonjesyon ve dolayısı ile nazal hava akımında artış meydana gelir. Sekresyon da bir miktar azalır. Sonuçta sempatik ve parasempatik sistemlerin karşıt ama denge içinde çalışması ile nazal fonksiyonlar yerine getirilir (24). Solunum Burnun en önemli fonksiyonlarından biridir. Solunum havasının akciğerlere yeterli basınç, volüm, nem, ısı ve temizlikte ulaşmasını sağlar. Bu fonksiyonlar nazal kanlanma, sinirler, bezler ve nasal mukosilier sistem sayesinde gerçekleşmektedir (11). Total respiratuar direncin %50 si burunda oluşmaktadır (8). Bu rezistansta vestibül, nazal valv ve nazal kavite içyapıları rol oynar. Nazal valv, üst lateral kartilajın kaudal ucu ile septum arasındaki açıdır ve nazal hava yolunun en dar yerini oluşturur (11,25). Nazal hava akımı ve nazal rezistansın kontrolü nazal mukozadaki kan damarlarının yardımıyla olur. Burun mukozasında ve özellikle alt konkada bulunan venöz sinüzoidler otonom sinir sisteminin kontrolündedir. Sempatik sistem aktivasyonu nazal dekonjesyona, parasempatik sistem aktivasyonu ise nazal konjesyona neden olur. Gerçekte bu iki sistem bir arada çalışarak nazal kan akımını ve dolayısıyla nazal direnci kontrol ederler (8). Solunum havasının nemlendirilmesi ve ısıtılması için kendiliğinden ve belli bir ritimle tekrarlanan bu vazomotor değişiklere (konjesyon ve dekonjesyon evrelerine) nazal siklus denir. Bu siklus popülasyonun %70-80 inde mevcut iken %20-30 unda yoktur (26,27). Nazal siklusta konjesyon ve dekonjesyon evrelerinin süresi 30 dakika ile 3 saat arasında değişir. Ayrıca yan yatış pozisyonunda, altta kalan burun boşluğunda konjesyon gelişmekte ve normal siklus pateni bozulmaktadır (17,25). Havanın ısıtılması ve nemlendirilmesi Burun, solunan havayı ºC arasına getirebilme yeteneğine sahiptir. Bu, ısının konveksiyon yoluyla nazal konkalarda solunan havaya iletilmesiyle olur. Nazal konkaların kanlanması başlıca sfenopalatin arterle olduğundan, nazal konkalardaki kanlanma arkadan öne doğru olmaktadır. Solunan havayla kan akımının ters yönlerde olması ısı transferinin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlar. Solunum sırasında 8

19 burundaki havanın sıcaklığının anteriordan posteriora doğru logaritmik bir şekilde arttığı gösterilmiştir. Burun aynı zamanda vücut sıcaklığı arttığında termoregülatör sistemin bir parçası olarak çalışır (11,17). Solunan havanın nemlendirilmesi; seröz bezlerin ürettiği sekresyon, ekspirasyon havasındaki su buharı ve nazolakrimal kanaldan buruna gelen sekresyonlar yardımıyla olur (17). Solunan havanın temizlenmesi ve alt solunum yollarının korunması Sigara dumanında 0,2-1 mikron boyutlarında küçük cisimcikler oluşur. Bu cisimcikler küçük solunum yolları ve alveollerde birikerek şimik ve irritan etki yaparlar. Bu cisimciklerin uzaklaştırılması sigara içenlerde geç başlar ve daha uzun sürer. Bunun başlıca nedeni mukosilier aktivitenin sigara içenlerde azalmış olmasıdır. Solunan havanın temizlenmesi iki aşamada gerçekleşir. Birinci aşamada havadaki büyük partiküller, nazal vestibüldeki kıllar ve nazal valv tarafından tutulur. Đkinci aşamada ise daha küçük partiküller burundaki mukus tabakasına yapışır. Bu aşamada hava akımının türbülan olması havayla temas eden mukoza yüzeyini genişleterek partiküllerin mukusa yapışma ihtimalini arttırır. Çapı 3 mikrometreden büyük olan partiküller burun ön kısmında, 0,5-3 mikrometre arasındakiler ise nazal mukus tarafından tutulurlar. Boyutu 0,5 µm den küçük olanlar alt solunum yollarına geçebilir (28). Mukozadaki silyalar sol tabaka içindedir fakat uçları jel tabakası ile temas halindedir. Silya hareketleriyle jel tabakası ve içindeki partiküller nazofarinkse doğru itilirler. Buna mukosilier klirens denir (Şekil 7). mukosilier klirens paranazal sinüslerin de temizlenmesini sağlar. Mukus içinde ayrıca antikorlar, nörotransmitterler, immünglobulinler ve lökositler de bulunmaktadır. Dolayısıyla mukus mekanik temizliğin yanı sıra enfeksiyonlara karşı korunmada da immünolojik görev üstlenir. 9

20 Şekil 1. Nazal mukosilier epitel ve mukosilier transport Koku alma Olfaktör nöroepitel, kribriform laminanın büyük kısmı ile üst konka ve septumun üst kısmını kaplayan alanda bulunur. Olfaktör mukoza denilen bu kısımda olfaktör hücreler, mikrovilluslu hücreler, destek hücreleri, bazal hücreler ve bowman hücreleri bulunur. Bowman hücrelerinin salgısı koku moleküllerinin sinir hücreleri ile buluşmasını kolaylaştırır. Olfaktör hücreler koku duyusunu almakla görevlidir (17,23). Fonasyon Burun ve paranazal sinüslerin konuşmaya katkısı vardır. Burun, ses tellerinde oluşan seslere paranazal sinüslerle birlikte rezonans oluşturur. Fonasyon ve rezonans, uygun seviyedeki intranazal rezistansa ve paranazal sinüslerin uygun havalanmasına dayanır (29). Paranazal sinüslerin boşaltımı Lateral nazal duvarda başlıca iki mukosilier yol bulunmaktadır. Birinci yol; frontal, maksiller ve ön etmoid sinüslerden gelip etmoidal infundibulum, unsinat proses ve orta konka medial yüzünden nazofarinkse giderek östaki orifisinin anterior ve inferiorundan geçip nazofarinksteki skuamöz epitel sınırında sona ermektedir. Đkinci yol ise arka etmoid sinüsler ve sfenoid sinüsten gelen sekresyonların birleşmesi ile sfenoetmoidal resesden östaki orifisinin süperior ve posteriorundan geçerek birinci yoldan gelen sekresyon ile birleşir. 10

21 Nazo-respiratuar refleks Ostium internum açıklığı, burun kanat kaslarının refleks hareketleri ile organizma ihtiyacına göre düzenlenir. Bu reflekslere nazo-respiratuar refleks denir. Đhtiyaca göre, nazal valv vasıtasıyla nazal rezistans çoğaltılarak akciğerlere giden havanın miktarı düzenlenir (30). Fasiyal güzellik ve estetik Fasiyal güzellik ve yüz ifadesinde burnun dominant rolü vardır. Deforme ya da hasarlı bir burun çirkin bir yüz ifadesine neden olur (31) Mukosilier Aktivite mukosilier sistem başlıca silyalı epitel, mukus tabakası ve mukus üreten bezlerden oluşmaktadır (32). Burun ön kısmı, larinks ve terminal bronş dalları, posterior orofarengeal duvar haricindeki tüm solunum yollarında, paranazal sinüslerde, östaki tüpünde ve orta kulağın büyük bölümünde silyalı epitel bulunmaktadır (33). Silyaların histolojik yapısı incelendiğinde iki adet santral mikrotübül çevresinde dokuz çift mikrotübülün yerleştiği görülmektedir. Çevredeki mikrotübüllerde dynein kolları veya uzantıları bulunur. Silya hareketi için gerekli olan enerji dynein kollarında bulunan mitokondrilerdeki adenozin trifosfataz (ATPaz) enzimi ile ATP nin yıkılması sonucu sağlanır (34,35). Dynein kollarının bulunmaması; kartegener sendromu, situs inversus veya immotil silya sendromu gibi hastalıklara neden olmaktadır (34). 11

22 Şekil 2. Silyaların histolojik yapısı; iç ve dış dynein kolları Solunum sisteminde mukosilier aktivite Silier hareket aktif, senkronize ve metakronize bir harekettir. Yani aynı düzlemdeki tüm siliyer aktivite aynı anda oluşur ve hareketler birbirini takibeder nitelikte yani ardışıktır. Bu ahenk mukusun siliyer hareketin bütünlüğü içinde transportunu sağlar (36). Muköz örtünün hareketi üst solunum yollarında yer çekiminin etkisi ile koanalara, alt solunum yollarında ise yer çekimine terstir. Burunda silyaların ve muköz örtünün hareketi nazofarinkse doğrudur Nazal mukosilier aktivite Nazal ve paranazal sinüsleri döşeyen psödostratifiye silyalı epitel kendisini alttaki submukoza veya lamina propriyadan ayıran bazal membran üzerine yerleşmiştir. Epiteli oluşturan hücreler silili silindirik, nonsiliyer silindirik, goblet ve bazal hücrelerdir. Her hücrede ortalama adet, mikrovillus adı verilen uzantılar bulunur. Silyaların 1/3 boyutunda olan bu uzantılar hareket etmezler; ancak epitel yüzeyini genişleterek mukozanın nemli kalmasını sağlarlar. Silindirik hücrelerin büyük çoğunluğu silili hücre tipindedir. Her hücrede sayıları arasında değişen silyalar bulunmaktadır (34). Nazal mukus iki tabakadan oluşur. Jel tabakası olarak adlandırılan dış tabaka daha viskoz ve kalın bir tabakadır. Sol tabaka denilen alttaki tabaka ise daha ince ve jel tabakasına göre daha seröz bir yapıdadır. Silyalar sol tabaka içindedir. Fakat uçları jel tabakası ile temas halindedir (Şekil 1). 12

23 Üç tip mukosilier hareket tanımlanmıştır. Bunlar; mukusun dakikada 0,84 cm hızla hareket ettiği düzenli mukosilier hareket, mukusun dakikada 0,3 cm hızla hareket ettiği düzensiz mukosilier hareket ve mukusun 0,3 cm den daha düşük hızla hareket ettiği mukostatik mukosilier harekettir. Silyalar, hareketlerini aynı anda ve aynı yöne doğru yaparlar. Hareket hızı saniyede ortalama 15 vuruştur (34,37). Silya hareketleriyle jel tabakası ve içindeki partiküller nazofarinkse doğru itilirler. Buna mukosilier klirens denir. mukosilier klirens paranazal sinüslerin de temizlenmesini sağlar. Mukusun %96 sını su oluşturur. Mukusun seröz kısmını seröz bezler, muköz kısmını ise goblet hücreleri üretir. Seröz salgı burnun esas salgısını oluşturur ve içinde bulunan başlıca madde glikoproteinlerdir. Glikoproteinler goblet hücreleri tarafından üretilir ve mukusun viskoz ve elastik olmasını sağlar. Mukus içinde ayrıca antikorlar, nörotransmitterler, immünglobulinler ve lökositler de bulunmaktadır. Bu sebeple mukus mekanik temizliğin yanı sıra enfeksiyonlara karşı korunmada da immünolojik görev üstlenmektedir. Nazal mukus tabakası µm kalınlığında olup silyalar tarafından ortalama 6 mm/dk lık hızla devamlı olarak hareket halinde olup dakikada bir yenilenmektedir (38). Mukus üzerinde tutulan mikroorganizmalar bu mukus hareketi ile farinkse doğru taşınıp yutularak mide ve barsaklarda etkisiz hale getirilir. Üç-beş µm çapındaki partiküllerin %70-80 i, 2 µm çapındaki partiküllerin ise %60 ı bu şekilde burun içinde tutularak etkisiz hale getirilir (34) Nazal mukosilier aktiviteyi etkileyen faktörler Havanın nem oranındaki azalma, sigara dumanı, sülfür dioksit ve hava sıcaklığı gibi çevresel faktörler; hipoksi, hiperkarbi, hipertonik ve hipotonik sıvılar, dehidratasyon ve ph değişiklikleri gibi fizyolojik durumlar; flunisolide, fenilefrin, epinefrin, efedrin, lidokain, atropin ve antihistaminikler gibi farmakolojik ajanlar; bakteriyel enfeksiyonlar (P.aeroginosa, H.influenza), viral enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları ve alerjik rinit gibi enfeksiyöz-enflamatuar durumlar; anatomik tıkanıklık, yabancı cisim, nazal polipler ve travma sonrası sinüs içine kanama gibi mekanik nedenler mukosilier aktiviteyi etkileyen başlıca faktörlerdir. Burun tıkanıklığı, burun ve sinüsler içinde CO 2 i arttırıp O 2 i düşürerek silier vuru sıklığını azaltır. Böylece sinüs boşluğu içinde bakterilerin yaşayabilirliği ile birlikte CO 2 seviyelerinde daha fazla artışın olduğu bir kısır döngü gerçekleşir. 13

24 Ksilometazolin nazal mukozada dekonjesyona neden olmakla birlikte aynı zamanda silier hücre kaybı, goblet hücre artışı ve enflamatuar hücre infiltrasyonuna sebep olmakta; mukozada kalınlaşmaya yol açmaktadır. Psödoefedrinin bu tür etkileri daha azdır ancak, epitelde incelmeye sebep olmaktadır. Efedrin ise silyaları harap edip epiteli çok katlı yassı epitele dönüştürür (39). Atropin, antihistaminikler ve bazı kimyasal maddeler de silier aktiviteyi olumsuz yönde etkiler. Atropinin dehidratasyon yapıcı etkisi salgı bezleri üzerindeki etkisinden kaynaklanmaktadır. Antihistaminiklerin etkisi ise, muhtemelen hem salgı bezleri ve hem de damar sistemi üzerinedir. Antihistaminikler, histaminin etkilerini ortadan kaldırmanın yanında antikolinerjik etkileri ile de hem salgı bezlerinin aktivitesini azaltır ve hem de vazodilatasyonu engellerler (35,36). Tablo 1. Mukosilier transportu bozan faktörler Çevresel koşullar Fizyolojik şartların bozulması Farmakolojik ajanlar Diğer nedenler Kuruma Hipoksi Flunizolid Kistik Fibroz Anatomik tıkanıklık Hiperkarbi Fenilefrin Primer silier diskinezi Sigara dumanı Sülfür dioksit Hava sıcaklığı Travma Yabancı cisimler Nazal polipler Septum deviasyonu Tuzlu solüsyonlar Dehidratasyon ph Değişiklikleri Viral enfeksiyonlar Alerjik rinit Epinefrin Efedrin Lidokain Atropin Antihistaminikler Kartegener sendromu Young sendromu Sistemik hastalıklar KOAH Bronşiyal Astım Diyabet Sistemik skleroz Kollojen doku hast. Cerrahi sonrası faktörler Mukosilier hareketin normal olması için uygun şartların oluşması gerekir. Nazal silier hareketi bozan en önemli faktörlerden biri mukozadaki kuruluktur. Silyalar en etkin olarak %85 nemlilik oranında çalışırlar. Nem oranı %70'in altına düştüğünde mukosilier hareket azalmaktadır (40). 14

25 Sigara dumanı silyaların sayısını azaltarak mukosilier transport suresini uzatmaktadır (40). Hava sıcaklığının 10 o C nin altında ve 45 o C nin üzerinde olması silier hareketin zayıflaması hatta durmasına neden olur. Eğer sıcaklık farklılığı uzun süre devam etmezse bozulan mukosilier aktivite tekrar normale döner. Optimal silier hareket için ideal sıcaklık o C olmalıdır (41). Silyaların hareketini azaltan diğer bir faktör de oksijen saturasyonunun düşük olmasıdır. Yapılan çalışmalarda oksijenizasyonun artırılması ile Silya hareketinin %30-50 oranında hızlandığı saptanmıştır (42). Hipoksinin mukosilier transportu bozması özellikle süpüratif sinüzitte daha da önem kazanmaktadır. Sinüs ostiumunda obstrüksiyon olması durumunda sinüs içindeki oksijen, vaskularitesi artmış sinüs mukozası tarafından sürekli emildiğinden hipoksi daha da artmaktadır. Hipoksinin artması ve bunun sonucunda ph'nın düşmesi ile silier aktivite bozulmakta ve bakterilerin çoğalması için uygun ortam oluşmaktadır. Optimal silier hareket için ideal ph değeri 7-8'dir. ph'nın 8,5 olduğu alkali ortamda silier hareket durmakta, 6,4'un altında ise azalmaktadır (42). Böylece; oluşan kısır döngüde silier disfonksiyon, hipoksi ve bakteri proliferasyonu süreklilik kazanmaktadır (41). Đzotonik tuzlu solüsyonlar mukosilier transport için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Ancak, %5'in üzerinde ve %0,2'nin altındaki yoğunlukta olan tuzlu solüsyonlar silier hareketin durmasına yani silier paraliziye neden olur. Mukusun doğal yapısının bozulması da mukosilier transportu etkilemektedir. Mukus yapısının belli bir denge içerisinde olması normal fizyoloji için önemlidir. Sekresyonun azaldığı veya ortamın kuru olduğu ve bu kuruluğun seromüköz bezler ve goblet hücreleri tarafından kompanse edilemediği durumlarda mukus daha kıvamlı hale gelir ve sol tabakası incelir. Bu tabakanın incelmesi jel tabakasının silyalar ile yakın temasına neden olarak onların hareketini engeller (43). Hipersekresyon durumlarında mukus kompozisyonu dengede kalırsa, yüzeyde bir jel tabakası devam eder. Bu sadece yüzeyde kalan silyaların sıvıyı hareket ettirmesine imkan verir. Fakat mukusun farklı yönlerdeki transportu yüzey jel tabakasının yapışıklığı ve intak silier aktivitenin sınırlı gücü nedeniyle engellenir. Böylece, normal fonksiyon gören silyalı mukozaya rağmen sekresyonun transportu yavaşlar ve hatta tamamıyla durur. Eğer mukus birikintisi aspire edilirse normal transportun hemen başladığı görülür. Sekresyonun kompozisyonundaki farklılaşma nedeniyle mukus viskozitesindeki 15

26 değişiklik kalın bir jel tabaka oluşturarak sinüs ostiumu boyunca pasajı engeller. Kalınlaşmış jel tabakası ve oksijen azlığı Silya hareketlerini azaltır. Bu da mukus retansiyonuna neden olur (4). Eğer mukus viskozitesi sürekli fazla ise ostiumda biriken sekresyonların tekrar sinüs içine dönmesi ile sinüs içinde koyu bir sekresyonun birikmesine neden olmaktadır (42). Enfeksiyon durumunda mukoza ve submukozadaki bezlerin salgıladığı mukus akışkan karakterini yitirdiğinden ekspektoran ve mukolitikler mukusu parçalayıp akışkanlığını artırmak ve vizkositesini azaltmak amacıyla verilebilirler (44). Havadaki nemin düşük olması, dehidratasyon ve mukus yapımındaki azalma viskozitenin artmasına neden olan başlıca faktörlerdir (41). Kistik fibrozlu hastalarda nazal sekresyon viskoz ve koyu kıvamlı olduğundan mukosilier transport bozulmaktadır. Bazı genetik bozukluklara bağlı olarak da mukosilier fonksiyon bozulabilir. Kartegener sendromu primer olarak silya, Young sendromu ise primer olarak mukus anormalliklerine bağlı konjenital hastalıklardır. Primer silier diskinezide değişik derecelerde silier hareket bozukluğu mevcuttur. Đlk olarak immotil silya sendromu olarak adlandırılmıştır. Silyaların yapısal bozukluklar içinde en sık rastlanılanı Dynein kollarının sayısal olarak azalması veya hiç olmamasıdır. Dynein kollarında bulunan enzim, kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştürüp silier harekete neden olduğundan, bu uzantıların olmaması veya azalması halinde gerekli enerji sağlanamamaktadır. Yapısal bozukluklardan bir diğeri de silya boyunun normalden uzun olmasıdır. Anormal derecede uzun olan silyaların hareketi zorlaşır, mukosilier transport bozulur; sinüzit, rinit ve bronşit gibi enfeksiyonların sık gelişmesine neden olur (40). Bakteriyel ve viral enfeksiyonlar mukozayı etkileyerek mukosilier transportu bozmaktadır (42). Yapılan invitro çalışmalarda Pseudomonas aeroginosa ve Haemophilus influenzae'nın silier hareketi azalttığı saptanmıştır (40). Viral enfeksiyonlar hücresel nekroz meydana getiren bakteriler için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Viral rinosinüzit vakalarında genellikle başlangıçtan saat sonra bakteriyel mikroorganizmalar saptanmaktadır. Bu nedenle viral enfeksiyonlarda akut dönem sonrası subakut dönemde tedaviye antibiyotiklerin de eklenmesi gerekebilir (41). Diyabet hastalarında da nazal membranda kuruma, nazal mukus viskozitesinde artış ve küçük damar patolojileri nedeniyle nazal mukosilier klirens normal popülasyona göre farklılık göstermektedir (45). Mukosilier transportu 16

27 bozan faktörler arasında intranazal anatomik varyasyonlar da vardır. Septum deviasyonlarının sinüzite neden olması; sadece mekanik olarak mukosilier transportu bozması ile değil, aynı zamanda burundan geçen hava akımının bozulmasıyla da açıklanmaktadır (41). Kuruluk nedeniyle mukusun kıvamı artarak silya hareketlerini zayıflatır (42). Böylece mukosilier transport kaybolmakta ve goblet hücrelerinde sekresyon azalmaktadır. Mukusun azalması ile koruyucu immün globülinler ve enzimler de azalacağından rekürren enfeksiyonlar, kabuklanma ve kanama görülebilir. Maksiller sinoskopi yaparken sinüs içine trokar ile girildiğinde mukosilier transportun birkaç dakikalığına durduğu saptanmıştır (46). Sinoskopide olduğu gibi sinüs mukozasına yönelik ani travmalarda refleks olarak silyaların senkronize hareketinin durması sonucu mukosilier transportun kaybolduğu tespit edilmiştir (46) Nazal Mukosilier Transport Hızını Ölçme Yöntemleri Nazal mukosilier aktiviteyi ve transport hızını (NMTH) değerlendirebilmek için, geçmişten günümüze, pek çok farklı metot denenmiş ve kullanılmıştır. Silier aktiviteyi ve silier atım frekansını değerlendirmek için vizüel teknik, stroboskopi, fotografik ve fotoelektrik yöntem gibi teknikler kullanılmıştır (47). In vivo tekniklerde sakarin, boyalar (bitkisel kömür tozu, metilen mavisi vb.), radyoopak teflon diskleri, alüminyum diskler ve radyoaktif maddeler kullanılmaktadır (47,48) Sakarin testi Temel maddesi benzoik sülfinit olan sakarin, sakarozdan daha tatlı olup içki, şekerleme, ilaç ve diş macunu gibi ürünlerde tat verme amacıyla kullanılan yapay bir tatlandırıcıdır. Sakarin testi ilk olarak Andersen tarafından 1974 te tanımlanmıştır (49). Bu yöntemde sakarin tabletin dörtte biri alt konkanın ön ucunun hemen arka kısmına konulur ve hastadan ilk tat duyusunu alana kadar sakin olarak oturması hapşırma, burun çekme, yeme, içme hareketlerini yapmadan başını dik bir şekilde tutması ve öne eğmemesi istenir. Hastaya her otuz saniyede bir tad alıp almadığı sorularak kaydedilir. Hastanın şeker tadını algılamaya başladığı ana kadar geçen süre mukosilier klirens süresi olarak hesaplanır. Normal sakarin klirens süresi 9-17 dakika olup, 25 dakikanın üstü patolojik kabul edilir (50) Mukosilier klirens süresinin 60 dakikayı geçtiği kişilerde ileri tetkik gereklidir (47,49). Ucuz, non invaziv ve her merkezde uygulanabilir olması nedeniyle sakarin testi nazal mukosilier fonksiyonu değerlendirmede en yaygın kullanılan yöntem olmuştur. Ancak, hastanın tad alma 17

28 duyusuna bağımlı sübjektif bir test olması nedeniyle sadece tarama amaçlı kullanılması önerilir (51-53) Boya testi Bu testte; anterior nazal kaviteye yerleştirilen metilen mavisi, çini mürekkep, bitkisel kömür tozu gibi boya partiküllerinin nazofarinkste görülmesine kadar geçen süre ölçülür. Direk gözleme dayanan bir yöntemdir (47) Floroskopik yöntem Floroskopik yöntemde küçük teflon veya alüminyum diskleri kullanılarak nazal mukosilier klirens hesaplanır. Diğer yöntemlerde olduğu gibi diskler alt konkaya yerleştirilir ve floroskopi ile bu bir milimetre çapındaki disklerin hareketi izlenir. Hastaların, özellikle baş boyun bölgesinin X ışınına maruz kalması kullanımını sınırlayan en büyük dezavantajıdır (51,53) Rinosintigrafi Radyoizotop görüntüleme yöntemiyle nazal mukosilier transport hızı hesaplanabilir. Bu amaçla kullanılan radyoaktif maddelerin hareketi gama kamera yardımı ile mm/dk cinsinden hesaplanarak kaydedilir. Bu tekniği ilk olarak Proctor ve Wagner 1965 yılında Đyot-131 ile işaretli MAA kullanarak uygulamışlardır (54). Geçmişte; Tc-99m, Cr-51, I-131 gibi radyoizotoplarla işaretlenen kolloid solüsyonlar, albümin mikrosferleri ve resin partikülleri rinosintigrafide kullanılmıştır. Günümüzde bu amaçla en sık Tc-99m MAA kullanılmaktadır (55). Tc-99m MAA nın daha çok tercih edilmesinin nedeni Tc-99m in görüntüleme için uygun fiziksel özellikleri, düşük radyasyon dozu ve her nükleer tıp merkezinde jeneratör sistemi sayesinde kolaylıkla elde edilebilir olması ve MAA nın ticari kitlerinin bulunması sayılabilir. Rinosintigrafi; gerekli ekipmanların bulunduğu merkezlerde kolaylıkla uygulanabilen ucuz, kolay, objektif, non invaziv ve tekrarlanabilir bir yöntemdir. Rinosintigrafide radyoizotop olarak en sıklıkla kullanılan Tc-99m in kısa fiziksel yarı ömrü ve düşük gama enerjisi sayesinde, standart bir PA AC grafisinde alınan radyasyon dozu (yaklaşık 200 mrad) ile kıyaslandığında hastanın maruz kaldığı radyasyonun ihmal edilebecek derecede çok düşük dozda olması (0,2 mrad) bu testin en büyük avantajlarındandır (56). 18

29 Ayrıca; Tc-99m in her nükleer tıp merkezinde rutinde bulunması, ucuz olması, farmakolojik yan etkisinin olmaması ve hazır kit şeklinde bulunan MAA ile kısa sürede ve yüksek oranda kolayca bağlanabilmesi en sık kullanılan radyoizotopik yöntem olmasını sağlamıştır (57,58) Radyofarmasötik Nükleer tıpta teşhis ve tedavi amacıyla kullanılan radyoaktif maddelere radyofarmasötik denir. Günümüzde, yaklaşık olarak %95 i teşhis ve %5 i de tedavi amacıyla kullanılmaktadır. Üç şekilde olabilir: 1-Element halinde (Xe-133, Kr-85, vb.) 2-Đyon formunda (I-131, Tc-99m, vb.) 3-Đşaretli bileşik şeklinde (Tc-99m MAA, Tc-99m MDP, vb.) Radyofarmasötikler; reaktörlerde nötron bombardımanıyla, siklotronda hızlandırılmış elektron yüklü parçacıkların meydana getirdiği nükleer reaksiyonlarla veya jeneratör sistemiyle uzun yarı ömürlü bir radyonüklidin, kısa yarı ömürlü bir radyonüklide bozunması ve bunun da belli aralıklarla yapılan bir sağım işlemiyle jeneratör dışına alınmasıyla elde edilebilir. Farmasötiklerin radyoizotop ya da radyonüklidlerle işaretlenmesinde kimyasal sentez, yabancı işaretleme, izotop yer değiştirme ve biyosentez gibi değişik yöntemler kullanılır. MAA yı işaretlemede kullandığımız Tc-99m radyoizotopu rutinde Mo-99/Tc- 99m jeneratöründen elde edilmektedir. Molibden-99 un yarı ömrü 66 saat olup kev enerjili beta bozunumu ile %86 sı Tc-99m e ve %13 ü ise Tc-99 a dönüşür (Şekil 13). Tc-99m in yarı ömrü 6,02 saat olup 140 kev enerjide gama ışıma yaparak izomerik geçiş ile Tc-99 a dönüşür. Tc-99 ise yaptığı beta ışımayla 2,1 x 10 5 yıl yarı ömürle Ru-99 a bozunur (Şekil 3). 19

30 Şekil 3. Mo-99/Tc-99m jeneratör sisteminde Tc-99 ve Tc-99m oluşum şeması Jeneratör içinde alüminyum kolonlara emdirilmiş olan Mo-99 un beta bozunumu ile ortaya çıkan Tc-99 ve Tc-99m alüminyum kolona tutunma özelliği olmadığından serbest hale geçer. Ortamdan serum fizyolojik geçirilerek jeneratör dışına alınabilir (Şekil 4). Tc-99m, Mo-99 un radyoaktif bozunmasıyla devamlı olarak tazelenir ve belli aralıklarla tekrar tekrar sağılabilir. Bundan sonra tekrar birikmeye başlar ve jeneratör içerisinde maksimum aktiviteye 24 saat sonra ulaşılır. Tek bir sağımda genellikle %75-80 oranında Tc-99m aktivitesi elde edilebilir. Tablo 2. Tc-99m perteknetat ve eluatın bazı özellikleri Tc-99m perteknetat ın özellikleri -Sadece gamma ışını yayar. -Düşük enerjilidir (140 KeV). -Mo-99/Tc-99m jeneratör ürünüdür. -Yarı ömrü kısadır (6.02 saat). -Hipersensitiviteye neden olmaz. -Premedikasyon gerektirmez. -Daha iyi görüntü sağlar. -Bilinen bir kontraendikasyonu yoktur. Tc-99m eluatın özellikleri -Renksizdir. -Steril ve apirojendir. -ph= 4-6 civarındadır. - %95 den fazlası Tc-99m perteknetat şeklindedir. -Al= < 10 ppm dir. 20

31 Şekil 4. Mo-99/Tc-99m jeneratör sisteminin şematik yapısı Makroagregatalbümin, asetat buffer HSA ve kalay klorür veya tartarat karışımının C de 30 dk ısıtılması ile hazırlanır. Partiküller serbest kalay iyonlarını almak için serum fizyolojikle yıkanır. Ticari kitleri liofilize MAA partikülleri, kalay klorür dihidrat veya tartarat, HCl veya NaOH içerir. Partikül sayısı agrege albümin miligramı başına 1-16 milyon partikül arasında değişir. Partikül çapı µm olmalı ve 150 µm den büyük olmamalıdır. Kit ısısı perteknetat ile bağlanmadan önce oda ısısına yükseltilmelidir. Bağlanma etkinliği >%90 dır. Hazırlanan preparat 6-8 saat stabildir ve 2-8 C de saklanır. Tc-99m MAA preparatı ışık mikroskobu altında hemositometre ile kontrol edilerek >150 µm çaplı partikül içeren kitler kabul edilmemelidir. Kitten, bağlı aktivite alınmadan önce vial karıştırılmalıdır. Benzer şekilde iv uygulama öncesi enjektör içinde hafifçe karıştırılmalıdır. Đşaretli kitte, teknesyum +5 değerliklidir. Biyolojik yarı ömrü 2-9 saat arasında değişir. Akciğerde daha küçük parçacıklara ayrılarak tekrar dolaşıma verilir. Bu küçük parçacıklar retiküloendotelyal sistem tarafından tutulurlar. 21

NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN

NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN NAZAL OBSTRÜKSİYON DR H HAKAN COŞKUN BURUN ANATOMİSİ BURUN FİZYOLOJİSİ Burun fonksiyonları Nefes alma Normal nefes alma yolu nazal solunum Yenidoğanlar mutlak burun solunumu yapar (bilateral koanal atrezi

Detaylı

YAŞ VE SİGARA İÇİMİNİN NAZAL MUKOSİLİER KLİRENS HIZINA ETKİSİNİN RİNOSİNTİGRAFİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. (Uzmanlık Tezi) Dr.

YAŞ VE SİGARA İÇİMİNİN NAZAL MUKOSİLİER KLİRENS HIZINA ETKİSİNİN RİNOSİNTİGRAFİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ. (Uzmanlık Tezi) Dr. T.C. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi BB liniği Şef: Doç. Dr. Mehmet ÜLEÇİ YAŞ VE SİGARA İÇİMİNİN NAZAL MUOSİLİER LİRENS HIZINA ETİSİNİN RİNOSİNTİGRAFİ OLARA DEĞERLENDİRİLMESİ (Uzmanlık Tezi) Dr. Musa

Detaylı

Burun yıkama ve sağlığı

Burun yıkama ve sağlığı Burun yıkama ve sağlığı Yayınlanmış bir çok klinik çalışmada günlük yapılan nazal yıkmanın burnumuzla ilgili yaşam kalitesini arttırdığı ve sinüslerimizden kaynaklanan semptomları azalttığı gösterilmiştir.

Detaylı

Solunum: Solunum sistemi" Eritrositler" Dolaşım sistemi"

Solunum: Solunum sistemi Eritrositler Dolaşım sistemi Solunum Fizyolojisi Solunum: O 2 'nin taşınarak hücrelere ulaştırılması, üretilen CO 2 'in uzaklaştırılması." Bu işlevin gerçekleştirilebilmesi için üç sistem koordinasyon içinde çalışır:" " Solunum sistemi"

Detaylı

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI

SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI SİNÜS - AĞRI, BASINÇ, AKINTI Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri

Detaylı

Solunum Sistemi Fizyolojisi

Solunum Sistemi Fizyolojisi Solunum Sistemi Fizyolojisi 1 2 3 4 5 6 7 Solunum Sistemini Oluşturan Yapılar Solunum sistemi burun, agız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronslar, bronsioller, ve alveollerden

Detaylı

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır.

Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun, anatomik olarak, yüz üzerinde alınla üst dudak arasında bulunan, dışa çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı. Koku alma organıdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Diğer taraftan

Detaylı

BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel. Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür.

BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel. Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür. BURUN (NASUS) Prof. Dr. Mürvet Tuncel Burun solunum ve koku organıdır. Kemik ve kıkırdaktan yapılmış olup üzeri kas ve deri ile örtülüdür. Yapısı iki kısımda incelenir: - Nasus externus (dış burun) - Cavitas

Detaylı

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer

Solunum sistemi farmakolojisi. Prof. Dr. Öner Süzer Solunum sistemi farmakolojisi Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 2 1 3 Havayolu, damar ve salgı bezlerinin regülasyonu Hava yollarının aferent lifleri İrritan reseptörler ve C lifleri, eksojen kimyasallara,

Detaylı

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar

Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalbin Kendi Damarları ve Kan kaynakları; Koroner Damarlar Kalp kası beyinden sonra en fazla kana gereksinim duyan organdır. Kalp kendini besleyen kanı aortadan ayrılan arterlerden alır. Bu arterlere koroner

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU 11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU DUYU ORGANLARI Canlının kendi iç bünyesinde meydana gelen değişiklikleri ve yaşadığı ortamda mevcut fiziksel, kimyasal ve mekanik uyarıları alan

Detaylı

EPİSTAKSİS. Dr. Selçuk SEVİNÇ

EPİSTAKSİS. Dr. Selçuk SEVİNÇ EPİSTAKSİS Dr. Selçuk SEVİNÇ 1 Epistaksis ( burun kanaması ) genellikle kendiliğinden veya müdahale ile duran bir kanama olmasına rağmen bazen de hayatı tehdit edici boyutlara erişebilir. 2 Hayat boyu

Detaylı

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ

Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü. Prof.Dr.Mitat KOZ Dolaşımın Sinirsel Düzenlenmesi ve Arteryel Basıncın Hızlı Kontrolü Prof.Dr.Mitat KOZ DOLAŞIMIN SİNİRSEL KONTROLÜ Doku kan akımının her dokuda ayrı ayrı ayarlanmasında lokal doku kan akımı kontrol mekanizmaları

Detaylı

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ

Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem. Prof.Dr.Mitat KOZ Doku kan akışının düzenlenmesi Mikrodolaşım ve lenfatik sistem Prof.Dr.Mitat KOZ Mikrodolaşım? Besin maddelerinin dokulara taşınması ve hücresel atıkların uzaklaştırılması. Küçük arteriyoller her bir doku

Detaylı

ORUCUN NAZAL MUKOSĐLĐYER KLĐRENS HIZINA OLAN ETKĐLERĐ

ORUCUN NAZAL MUKOSĐLĐYER KLĐRENS HIZINA OLAN ETKĐLERĐ T.C. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB Kliniği Şef: Doç. Dr. Mehmet KÜLEKÇĐ ORUCUN NAZAL MUKOSĐLĐYER KLĐRENS HIZINA OLAN ETKĐLERĐ Tez Danışmanı : Op. Dr. Ömer Develioğlu (Uzmanlık Tezi) Dr. Sait

Detaylı

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire ÜST SOLUNUM YOLU Farenjit :Farenks mukozasının iltihabi bir hastalığıdır. Akut ve kronik olarak seyreder. Larenjit :Üst solunum yolunun bir parçası

Detaylı

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez

II.Hayvansal Dokular. b.bez Epiteli 1.Tek hücreli bez- Goblet hücresi 2.Çok hücreli kanallı bez 3.Çok hücreli kanalsız bez II.Hayvansal Dokular Hayvanların embriyonik gelişimi sırasında Ektoderm, Mezoderm ve Endoderm denilen 3 farklı gelişme tabakası (=germ tabakası) bulunur. Bütün hayvansal dokular bu yapılardan ve bu yapıların

Detaylı

NASUS. Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT

NASUS. Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT NASUS Prof. Dr. S. Ayda DEMİRANT Nasus-Burun Solunum ve koku alma organı Kemik ve kıkırdaklardan yapılmış, kas ve deri ile örtülü Havanın ısıtılması, nemlendirilmesi, süzülmesi Kokunun alınması Sesin amplifikasyonu

Detaylı

Öksürük. Pınar Çelik

Öksürük. Pınar Çelik Öksürük Pınar Çelik Öksürük Öksürük, akciğerleri aspirasyondan koruyan, sekresyonların atılmasını sağlayan, istemli veya istemsiz refleks yolla oluşan, ani patlayıcı ekspirasyon manevrasıdır. Öksürük refleksinin

Detaylı

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR

DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR DUYUSAL ve MOTOR MEKANİZMALAR Duyu Algılama, Tepki Verme ve Beyin Algılama beyinsel analiz tepki Sıcaklık, ışık, ses, koku duyu reseptörleri: elektriksel uyarılara dönüşür Uyarı beyin korteksindeki talamus

Detaylı

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ... 1 Bilinmesi Gereken Kavramlar... 1 Giriş... 2 Hücrelerin Fonksiyonel Özellikleri... 2 Hücrenin Kimyasal Yapısı... 2 Hücrenin Fiziksel Yapısı... 4 Hücrenin Bileşenleri... 4

Detaylı

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)! HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücre Hücre: Tüm canlıların en küçük yapısal ve fonksiyonel ünitesi İnsan vücudunda trilyonlarca hücre bulunur Fare, insan veya filin hücreleri yaklaşık aynı büyüklükte Vücudun büyüklüğü

Detaylı

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir!

Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! On5yirmi5.com Burun tıkanıklığınızın sebebi sinüzit olabilir! Mevsim değişimlerinde geniz akıntısı, burnunuzda tıkanıklılık ve bağ ağrılarınızdan şikayetiniz varsa, üst solunum yolu enfeksiyonlarınız 10

Detaylı

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV

Sunu planı. Solunum yetmezliği NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON NIMV Sunu planı NON-İNVAZİV MEKANİK VENTİLASYON DOÇ. DR. HAKAN TOPAÇOĞLU İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Neden Endikasyonlar Kontrendikasyonlar Hasta seçilmesi Komplikasyonlar Solunum yetmezliği IMV

Detaylı

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM

TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI PASİF ETKİLENİM TÜTÜN ÜRÜNLERİNİN ZARARLARI VE PASİF ETKİLENİM TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ TÜTÜN ÜRÜNLERİ Başlıca tütün ürünleri nelerdir? SİGARA ELEKTRONİK SİGARA PİPO PURO NARGİLE ESRAR

Detaylı

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ

EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ EGZERSİZİN DAMAR FONKSİYONLARINA ETKİSİ İçerik Dolaşım sisteminin kısa anatomi ve fizyolojisi Egzersizde periferal dolaşımın düzenlenmesi-etkili mekanizmalar Damar endotelinin ve Nitrik Oksitin (NO) periferal

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI Canlılar hayatsal faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için ATP ye ihtiyaç duyarlar. ATP yi ise besinlerden sağlarlar. Bu nedenle

Detaylı

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ

GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ GÖRSEL OLMAYAN DUYU SİSTEMLERİ MEKANİK DUYULAR İnsanlarda dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi bir çok duyu bulunmaktadır. Bu duyulara mekanik duyular denir. Mekanik duyuların alınmasını sağlayan farklı

Detaylı

Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar

Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar Termal nötronlar (0.025 ev) Orta enerjili nötronlar (0.5-10 kev) Hızlı nötronlar (10 kev-10 MeV) Çok hızlı nötronlar (10 MeV in üzerinde)

Detaylı

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ DrYasemin Sezgin HİSTOLOJİ - Canlı vücudunu meydana getiren hücre, doku ve organların çıplak gözle görülemeyen (mikroskopik) yapılarını inceleyen bir bilim koludur. - Histolojinin sözlük anlamı

Detaylı

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak

İNME. Yayın Yönetmeni. TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü. Prof. Dr. Rana Karabudak İNME Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Rana Karabudak TND Beyin Yılı Aktiviteleri Koordinatörü Türk Nöroloji Derneği (TND) 2014 Beyin Yılı Aktiviteleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Tüm hakları TND ye aittir. Kaynak

Detaylı

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir. GAZ ALIŞVERİŞİ O2'li solunum yapan canlıların bazılarında O2'in alınıp CO2'in atılmasını sağlayan yapılar bulunur.bu yapı ve organlar solunum sistemini oluşturur. solunum ------>solunum organlarıyla dış

Detaylı

Dr. Sara YAZICI. (Uzmanlık Tezi)

Dr. Sara YAZICI. (Uzmanlık Tezi) T.C. Sağlık Bakanlığı Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz-Baş ve Boyun Cerrahisi Kliniği Şef: Op. Dr. Şeref ÜNVER NON-ALERJİK, NON-ENFEKSİYÖZ RİNİTLERDE İNTRANAZAL BOTULİNUM

Detaylı

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. SOLUNUM SİSTEMLERİ Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. 1. Dış Solunum Solunum organlarıyla dış ortamdan hava alınması ve verilmesi, yani soluk alıp vermeye

Detaylı

Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8

Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8 Deomed Medikal Yay nc l k Rinosinüzitler Editör / Prof. Dr. Atilla Tekat 30 Yazar kat l m yla 16.5 x 23.5 cm, X+182 Sayfa 163 Resim, 9 fiekil, 16 Tablo ISBN 978-975-8882-29-8 Türk Kulak Burun Bo az ve

Detaylı

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA

ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ SELİN HOCA Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir Sistemine (MSS) bilgi ileten ve bilgi alan sinir sistemi bölümüdür. Merkezi Sinir Sistemi nden çıkarak tüm vücuda dağılan sinirleri

Detaylı

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.

Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1. Deri, vücudun sa lam ve koruyucu dı örtüsüdür. Salgı bezleri, tırnaklar,tüyler ile deri bir organ ve sistemdir. En geni organdır (Yakla ık 1.5-2 m 2 ) Deri esas olarak iki tabakadan olu ur Üst deri (Epidermis)

Detaylı

Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Solunum Sistemine Ait Tıbbi Terimler Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Solunum sistemi kan ile atmosfer havası arasında gaz değişimini oluşturabilecek şekilde özelleşmiş bir sistemdir. Solunum sistemindeki

Detaylı

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri DOKU Dicle Aras Doku ve doku türleri Doku Bazı özel görevler üstlenmiş hücre topluluklarıdır. Bir doku aynı yönde özelleşmiş hücre ve hücreler arası maddelerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. İntrauterin

Detaylı

FTR 207 Kinezyoloji I. Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem

FTR 207 Kinezyoloji I. Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu. yrd.doç.dr. emin ulaş erdem FTR 207 Kinezyoloji I Eklemlerin Temel Yapısı ve Fonksiyonu yrd.doç.dr. emin ulaş erdem GİRİŞ İki ya da daha fazla kemiğin pivot noktasına ya da kavşağına eklem denir. Vücudun hareketi kemiklerin bireysel

Detaylı

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS

METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS METABOLİK DEĞİŞİKLİKLER VE FİZİKSEL PERFORMANS Aerobik Antrenmanlar Sonucu Kasta Oluşan Adaptasyonlar Miyoglobin Miktarında oluşan Değişiklikler Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlar dayanıklılık antrenmanları

Detaylı

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA

Kalın Barsak Mukoza. Villi yoktur Kıvrımlar yoktur. Distal bölümde (Rectal) vardır DR. OKTAY ARDA Dr. Oktay Arda 2 Kalın Barsak Mukoza Villi yoktur Kıvrımlar yoktur Distal bölümde (Rectal) vardır 3 Kalın BarsakGuddelri Uzundur Çok sayıda: Goblet Hücresi Absorbsiyon Hücresi Silindirik Kısa, düzensiz

Detaylı

PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ

PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ Dr. Fulya YAYLACIOĞLU TUNCAY Doç. Dr. Onur KONUK GÜTF GÖZ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI İÇERİK NAZOLAKRİMAL SİSTEM -ANATOMİSİ -EMBRİYOLOJİSİ

Detaylı

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren

HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI. Dr. Vedat Evren HÜCRE MEMBRANINDAN MADDELERİN TAŞINMASI Dr. Vedat Evren Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Vücut sıvıları değişik kompartmanlarda dağılmış Vücuttaki Sıvı Kompartmanları Bu kompartmanlarda iyonlar ve diğer çözünmüş

Detaylı

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder

SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ Sinir sistemi vücutta, kas kontraksiyonlarını, hızlı değişen viseral olayları ve bazı endokrin bezlerin sekresyon hızlarını kontrol eder. Çeşitli duyu organlarından milyonlarca

Detaylı

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 Solunumun amacı, dokulara oksijen sağlamak ve karbon dioksidi uzaklaştırmaktır. Bu amaç gerçekleştirilirken, solunum dört büyük fonksiyonel olaylar

Detaylı

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD

PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD PULMONES (AKCİĞERLER) DOÇ.DR.M.CUDİ TUNCER D.Ü.TIP FAKÜLTESİ ABD İntrapulmoner hava yolları (Segmenta bronchopulmonalia) Bronchus principalis (primer) Bronchus lobaris (sekundar) Bronchus segmentalis (tersiyer)

Detaylı

Doz Birimleri. SI birim sisteminde doz birimi Gray dir.

Doz Birimleri. SI birim sisteminde doz birimi Gray dir. Doz Birimleri Bir canlının üzerine düşen radyasyon miktarından daha önemlisi ne kadar doz soğurduğudur. Soğurulan doz için kullanılan birimler aşağıdaki gibidir. 1 rad: Radyoaktif bir ışımaya maruz kalan

Detaylı

T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI. Anabilim Dalı Başkanı. Prof. Dr. BEDRİ ÖZER

T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI. Anabilim Dalı Başkanı. Prof. Dr. BEDRİ ÖZER T.C SELÇUK ÜNİVERSİTESİ MERAM TIP FAKÜLTESİ KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. BEDRİ ÖZER ALT KONKA HİPERTROFİSİ NEDENİ İLE BURUN TIKANIKLIĞI OLAN HASTALARDA RADYOFREKANS TERMAL

Detaylı

BAŞ-BOYUN LENF NODLARI

BAŞ-BOYUN LENF NODLARI BAŞ-BOYUN LENF NODLARI Dr. Yusuf Öner GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RADYOLOJİ A.D. ANKARA LENFATİK SİSTEM Lenfatik sistem farklı bölgelerdeki lenf nodlarından geçerek, lenf sıvısını venöz sisteme taşıyan

Detaylı

NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ TESPİTİ ve TOPLUM İLE KARŞILAŞTIRILMASI (UZMANLIK TEZİ)

NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ TESPİTİ ve TOPLUM İLE KARŞILAŞTIRILMASI (UZMANLIK TEZİ) T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL EĞİTİM ve ARAŞTIRMA HASTANESİ I. KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. FATİH BORA NAZAL POLİPOZİS TANILI HASTALARDA ENDONAZAL ANATOMİK VARYASYONLARIN GÖRÜLME SIKLIĞININ

Detaylı

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM

HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM HİPOFARİNKS KANSERİ DR. FATİH ÖKTEM Nadirdir!!! Üst aerodijestif sistem malinitelerinin % 5-10 u, tüm malinitelerin ise %0.5 i hipofarinks kanserleridir. Kötü seyirlidir!!! İleri evrede başvurmaları ve

Detaylı

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK

KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK KİNEZYOLOJİ ÖĞR.GÖR. CİHAN CİCİK 1 2 Lokomotor sistemi oluşturan yapılar içinde en fazla stres altında kalan kıkırdaktır. Eklem kıkırdağı; 1) Kan damarlarından, 2) Lenf kanallarından, 3) Sinirlerden yoksundur.

Detaylı

Deneysel Alerjik Rinit Modelinde Siklosporin ve Siklofosfamid in Topikal İntranazal Kullanılmasının Etkileri

Deneysel Alerjik Rinit Modelinde Siklosporin ve Siklofosfamid in Topikal İntranazal Kullanılmasının Etkileri T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Deneysel Alerjik Rinit Modelinde Siklosporin ve Siklofosfamid in Topikal İntranazal Kullanılmasının Etkileri ÖMER AKKUŞ KULAK BURUN BOĞAZ ANABİLİM DALI

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI ADIM ADIM YGS LYS 177. Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI Hastalık yapıcı organizmalara karşı vücudun gösterdiği dirence bağışıklık

Detaylı

EPİSTAKSİS DR.NERMİN ERDAŞ KARAKAYA 1. KBB KLİNİĞİ DR.NERMİN ERDAŞ KARAKAYA 04.10.2011 ACİL TIP KLİNİĞİ ROTASYON SUNUMU

EPİSTAKSİS DR.NERMİN ERDAŞ KARAKAYA 1. KBB KLİNİĞİ DR.NERMİN ERDAŞ KARAKAYA 04.10.2011 ACİL TIP KLİNİĞİ ROTASYON SUNUMU EPİSTAKSİS 1. KBB KLİNİĞİ hekiminin sık karşılaştığı durumlardan Epistaksis kulak-burun-boğaz ve acil biridir. Olguların %10 undan azı bu sorun için hekime gelmekte ve bunlarında sadece onda biri hastaneye

Detaylı

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU Fizyolojiye Giriş Temel Kavramlar Fizyolojiye Giriş Canlıda meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişikliklerin tümüne birden yaşam denir. İşte canlı organizmadaki

Detaylı

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR

AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR AKCİĞER KANSERİ TANISI KONULDUKTAN SONRA NE YAPILIR HASTA NASIL TAKİP VE İDARE EDİLİR Akciğer kanseri olmak her şeyin sonu değildir. Bu hastalığı yenmek için mutlaka azimli, inançlı ve sabırlı olmanız

Detaylı

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ

MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ MEMENĐN LENFATĐK ANATOMĐSĐ Dr. N. Zafer Utkan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Meme Kanseri Sempozyumu Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 10 Mart 2010 Lenfatik Sistemin Genel

Detaylı

S.B. İSTANBUL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. FATİH BORA

S.B. İSTANBUL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. FATİH BORA S.B. İSTANBUL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ ŞEF: DOÇ. DR. FATİH BORA AÇIK VE KAPALI TEKNİK SEPTORİNOPLASTİ AMELİYATLARI SONRASI OLUŞABİLECEK NAZAL KAS HASARININ KARŞILAŞTIRMALI

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

1- Aşağıdakilerden hangisi Aşındırıcı sembolüdür? a. b. c. d. CEVAP: D. 2- Aşağıdakilerden hangisi Yanıcı sembolüdür? a. b. c. d.

1- Aşağıdakilerden hangisi Aşındırıcı sembolüdür? a. b. c. d. CEVAP: D. 2- Aşağıdakilerden hangisi Yanıcı sembolüdür? a. b. c. d. 1- Aşağıdakilerden hangisi Aşındırıcı sembolüdür? 2- Aşağıdakilerden hangisi Yanıcı sembolüdür? 3- Aşağıdakilerden hangisi Zararlı Madde sembolüdür? 4- Aşağıdakilerden hangisi Oksitleyici (Yükseltgen)

Detaylı

Özofagus Mide Histolojisi

Özofagus Mide Histolojisi Özofagus Mide Histolojisi Sindirim kanalını oluşturan yapılar Gastroıntestınal kanal özafagustan başlayıp anüse değin devam eden değişik çaptaki bir borudur.. Ağız, Farinks (yutak), özafagus(yemek borusu),

Detaylı

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ 19/11/2015 SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI

SOLUNUM SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ 19/11/2015 SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI SOLUNUM SİSTEMİ MEKANİZMASI VE FİZYOLOJİSİ FİZYOLOJİSİ Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire Canlılığın sürdürülebilmesi için vücuda oksijen alınması gerekir. Solunumla alınan oksijen, kullanılarak metabolizma sonucunda karbondioksit açığa

Detaylı

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOLAŞIM VE SOLUNUM SİSTEMLERİ

T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOLAŞIM VE SOLUNUM SİSTEMLERİ T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2014-2015 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOLAŞIM VE SOLUNUM SİSTEMLERİ II. DERS KURULU (03 KASIM 2014-12 ARALIK 2014) DERS PROGRAMI DEKAN BAŞKOORDİNATÖR

Detaylı

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II. KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II. KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU Doç.Dr. Engin DEVECİ Solunum Sistemi Havanın akciğerlere girip çıkması Solunan havadaki oksijenin kandaki karbondioksit ile

Detaylı

ALT KONKA HİPERTROFİLERİNDE RADYOFREKANS TERMAL ABLASYON SONUÇLARININ MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEMESİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

ALT KONKA HİPERTROFİLERİNDE RADYOFREKANS TERMAL ABLASYON SONUÇLARININ MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEMESİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ T.C. Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği Şef Op. Dr. Şeref ÜNVER ALT KONKA HİPERTROFİLERİNDE RADYOFREKANS TERMAL ABLASYON SONUÇLARININ MANYETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEMESİ

Detaylı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı

HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücrenin fiziksel yapısı. Hücre membranı proteinleri. Hücre membranı Hücrenin fiziksel yapısı HÜCRE FİZYOLOJİSİ Hücreyi oluşturan yapılar Hücre membranı yapısı ve özellikleri Hücre içi ve dışı bileşenler Hücre membranından madde iletimi Vücut sıvılar Ozmoz-ozmmotik basınç

Detaylı

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ Kan, kalp, dolaşım ve solunum sistemine ait normal yapı ve fonksiyonların öğrenilmesi 1. Kanın bileşenlerini, fiziksel ve fonksiyonel özelliklerini sayar, plazmanın

Detaylı

KANALİZASYONLARDA HİDROJEN SÜLFÜR GAZI OLUŞUMU SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

KANALİZASYONLARDA HİDROJEN SÜLFÜR GAZI OLUŞUMU SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ KANALİZASYONLARDA HİDROJEN SÜLFÜR GAZI OLUŞUMU SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ Bu Çalışma Çevre Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Prof. Dr. Mustafa Öztürk tarafından 2006 yılında yapılmıştır. Orijinal

Detaylı

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ KLİNİĞİ ŞEF:DOÇ. DR.

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ KLİNİĞİ ŞEF:DOÇ. DR. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ŞİŞLİ ETFAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ VE BAŞ BOYUN CERRAHİSİ KLİNİĞİ ŞEF:DOÇ. DR. SUAT TURGUT RADYOFREKANS UYGULAMASININ, ALT KONKA HİPERTROFİLERİNDEKİ ETKİNLİĞİNİN,

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2014 2015 2.Not Doç.Dr. Gül ÖZHAN Absorbsiyon Kan hücreleri Dağılım Dokularda depolanma Eliminasyon Kimyasal Serum proteinleri Kan veya plazma Etki bölgesi Metabolizma Eliminasyon

Detaylı

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler EGZERSİZ VE KAN Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler Akciğerden dokulara O2 taşınımı, Dokudan akciğere CO2 taşınımı, Sindirim organlarından hücrelere besin maddeleri taşınımı, Hücreden atık maddelerin

Detaylı

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine

Epitel hücreleri glikokaliks denen glikoprotein örtüsü ile çevrilidir. Epitel hücrelerinin birbirine yapışmasını sağlar. Epitel hücrelerinin üzerine EPİTEL DOKU EPİTEL DOKU Birbirine bitişik hücrelerden yapılmıştır. Hücreler arası madde çok azdır. Ektoderm, mezoderm ve endoderm olmak üzere her üç embriyon yaprağından köken alır. Epitel dokusu mitoz

Detaylı

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri

Kalp Fonksiyonları KALP FİZYOLOJİSİ. Kalp Fonksiyonları. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Kalbin Lokalizasyonu ve Ölçüleri. Dolaşım Sistemleri KALP FİZYOLOJİSİ Yrd.Doç.Dr. Seçgin SÖYÜNCÜ Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp AD 2009 Kalp Fonksiyonları Kan damarları yoluyla oksijeni ve barsaklarda emilen besin maddelerini dokulara iletir

Detaylı

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir

Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması. Dr. Ahmet U. Demir Solunum Fizyolojisi ve PAP Uygulaması Dr. Ahmet U. Demir Solunum fizyolojisi Bronş Ağacı Bronş sistemi İleti havayolları: trakea (1) bronşlar (2-7) non respiratuar bronşioller (8-19) Gaz değişimi: respiratuar

Detaylı

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler.

1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. 1. Farmakokinetik faz: İlaç alındığı andan sonra vücudun ilaç üzerinde oluşturduğu etkileri inceler. Bunlar; absorbsiyon, dağılım; metabolizma (biotransformasyon) ve eliminasyondur. 2. Farmakodinamik faz:

Detaylı

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün; Epilepsi bir kişinin tekrar tekrar epileptik nöbetler geçirmesi ile niteli bir klinik durum yada sendromdur. Epileptik nöbet beyinde zaman zaman ortaya çıkan anormal elektriksel boşalımların sonucu olarak

Detaylı

CERRAHİ MENOPOZ SONRASI NAZAL FİZYOLOJİDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERİN ANTERİOR RİNOSKOPİ VE ANTERİOR RİNOMANOMETRİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

CERRAHİ MENOPOZ SONRASI NAZAL FİZYOLOJİDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERİN ANTERİOR RİNOSKOPİ VE ANTERİOR RİNOMANOMETRİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ KLİNİĞİ CERRAHİ MENOPOZ SONRASI NAZAL FİZYOLOJİDE OLUŞAN DEĞİŞİKLİKLERİN ANTERİOR RİNOSKOPİ VE ANTERİOR RİNOMANOMETRİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

Detaylı

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FARMAKOKİNETİK. Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FARMAKOKİNETİK Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN 2 İlaç Vücuda giriş Oral Deri İnhalasyon Absorbsiyon ve Doku ve organlara Dağılım Toksisite İtrah Depolanma Metabolizma 3 4 İlaçların etkili olabilmesi için, uygulandıkları

Detaylı

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN

FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN FİZYOLOJİ Yrd.Doç.Dr. Önder AYTEKİN Fizyolojide Temel Kavramlar FİZYOLOJİ Fizyolojinin amacı; Yaşamın başlangıcı- gelişimi ve ilerlemesini sağlayan fiziksel ve kimyasal etkenleri açıklamaktır (tanımlamak)

Detaylı

Otakoidler ve ergot alkaloidleri

Otakoidler ve ergot alkaloidleri Otakoidler ve ergot alkaloidleri Prof. Dr. Öner Süzer www.onersuzer.com 1 Antihistaminikler 2 2 1 Serotonin agonistleri, antagonistleri, ergot alkaloidleri 3 3 Otakaidler Latince "autos" kendi, "akos"

Detaylı

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ

İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar. Prof.Dr.Mitat KOZ İskelet Kasının Egzersize Yanıtı; Ağırlık çalışması ile sinir-kas sisteminde oluşan uyumlar Prof.Dr.Mitat KOZ 1 İskelet Kasının Egzersize Yanıtı Kas kan akımındaki değişim Kas kuvveti ve dayanıklılığındaki

Detaylı

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; KRİYOGLOBÜLİN Cryoglobulins; Soğuk aglutinin; Kriyoglobülin kanda bulunan anormal proteinlerdir ve 37 derecede kristalleşirler. Birçok hastalık sırasında ortaya çıkabilirler ancak vakaların %90ı Hepatit

Detaylı

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU)

GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) Op.Dr. Tuncer GÜNEY Göz Hastalıkları Uzmanı GÖZ HIRSIZI GLOK M (=GÖZ TANSİYONU) HASTALIĞINI BİLİYOR MUSUNUZ? Glokom=Göz Tansiyonu Hastalığı : Yüksek göz içi basıncı ile giden,görme hücrelerinin ölümüne

Detaylı

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM

KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM DOKU YENİLENMESİNDE OTOLOG ÇÖZÜM TÜRKİYEDE TEK DENTAL PRP KİTİ KEMİK VE DİŞ ETİ SORUNLARI İÇİN EN GÜVENİLİR VE EN ETKİLİ ÇÖZÜM YENİLENMEK KENDİ İÇİMİZDE ONARICI DOKU YENİLENMESİNİ HIZLANDIRAN YENİLİKÇİ

Detaylı

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir.

Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. METABOLİZMA ve ENZİMLER METABOLİZMA Hücrelerde gerçekleşen yapım, yıkım ve dönüşüm olaylarının bütününe metabolizma denir. A. ÖZÜMLEME (ANABOLİZMA) Metabolizmanın yapım reaksiyonlarıdır. Bu tür olaylara

Detaylı

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA

BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA BİYOİNORGANİK KİMYA 5. HAFTA ESER ELEMENTLER İnsan vücudunda en yüksek oranda bulunan element oksijendir. İkincisi ise karbondur. İnsan vücudunun kütlesinin %99 u sadece 6 elementten meydana gelir. Bunlar:

Detaylı

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI 11. SINIF KONU ANLATIMI 25 İNSAN FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ-9 ÇEVRESEL (PERİFERİK) SİNİR SİSTEMİ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI B) ÇEVRESEL (PERİFERAL) SİNİR SİSTEMİ Çevresel Sinir Sistemi (ÇSS), Merkezi Sinir

Detaylı

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 2 Aralık 2016 Cuma İnt. Dr. Şeniz Şengül GENEL ÇOCUK POLİKLİNİĞİ OLGU SUNUMU Int.Dr.Şeniz Şengül

Detaylı

T.C SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ MERAM TIP FAKÜLTESĠ KULAK BURUN BOĞAZ ANABĠLĠM DALI. Anabilim Dalı BaĢkanı. Prof. Dr. Bedri Özer

T.C SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ MERAM TIP FAKÜLTESĠ KULAK BURUN BOĞAZ ANABĠLĠM DALI. Anabilim Dalı BaĢkanı. Prof. Dr. Bedri Özer T.C SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ MERAM TIP FAKÜLTESĠ KULAK BURUN BOĞAZ ANABĠLĠM DALI Anabilim Dalı BaĢkanı Prof. Dr. Bedri Özer ĠZOLE ALT KONKA HĠPERTROFĠSĠ OLAN HASTALARDA RADYOFREKANS TERMAL ABLASYON TEDAVĠSĠ

Detaylı

Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar

Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar solunum sistemi 1 TORAKS (GÖĞÜS) DUVARI Toraks (göğüs) Apertura thoracis superior (göğüs girişi) Apertura thoracis inferior (göğüs çıkışı) Toraks duvarını oluşturan tabakalar Toraks duvarı kasları 2 SOLUNUM

Detaylı

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi)

OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) OTONOM SİNİR SİSTEMİ (Fonksiyonel Anatomi) Otonom sinir sitemi iki alt kısma ayrılır: 1. Sempatik sinir sistemi 2. Parasempatik sinir sistemi Sempatik ve parasempatik sistemin terminal nöronları gangliyonlarda

Detaylı

HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI. Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN

HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI. Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN HİSTOLOJİ VE EMBRİYOLOJİ ANABİLİM DALI Program Yürütücüsü Programın Kadrolu Öğretim Üyeleri : Prof. Dr. Nigar VARDI : Doç. Dr. Mehmet GÜL Doç. Dr. Meltem KURUŞ Yrd.Doç. Dr. Aslı ÇETİN Programa Kabul İçin

Detaylı

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan oluşur. Bu kemik ve kıkırdak yapılar toraks kafesini

Detaylı

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? KOAH NE DEMEKTİR? KOAH Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? Hastalar için özet bilgiler KOAH nedir? KOAH, hastalığın belli başlı özelliklerinin tanımını içinde barındıran Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı teriminin

Detaylı

İLKYARDIM. www.hiasd.org

İLKYARDIM. www.hiasd.org İLKYARDIM www.hiasd.org Misyon & Vizyon Plan İlkyardım tanımı İlkyardım malzemeleri Haberleşme Kırık-çıkık Kanama Yanık Sara Hayvan dostlarımız Zehirlenme Duman zehirlenmesi Elektrik çarpması Kalp krizi

Detaylı

DERS PROG R AM I. Prof. Dr. Alim KOŞAR Prof. Dr. Buket CİCİOĞLU ARIDOĞAN

DERS PROG R AM I. Prof. Dr. Alim KOŞAR Prof. Dr. Buket CİCİOĞLU ARIDOĞAN T. C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ 2016-2017 EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM II DOLAŞ IM VE S OLUNUM S İS TEML ERİ II. DERS KURULU (31 EKİM 2016-09 ARALIK 2016) DERS PROG R AM I DEKAN BAŞKOORDİNATÖR

Detaylı

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi 21.12.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi MANİSA HABER Soğuklarla birlikte sinüzit vakalarında artış yaşanıyor Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ercan Pınar, havaların

Detaylı

ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR

ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR ALLERJİK RİNİT ve EŞLİK EDEN HASTALIKLAR Dr. İpek Türktaş Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Çocuklarda: %8.6-15.4 Erişkinde: %20 AKINTI KAŞINTI Allerjik Selam Allerjik Rinit Bulguları AKSIRMA ATAKLARI

Detaylı